Upload
kmd-pusula-zeitung
View
281
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
isvicre pusula gazetesi
Citation preview
SVP, 2011 Yılı Hedefini Açıkladı: Yine Göçmenler Waadt kantonundaki Coinsins köyünde bir tarlada yapılan SVP kongresinde, partinin 84 sayfalık yeni programı, 55 dakikalık (!) bir tanıtma ve tartışma so-nunda 453’e karşı sıfır (!) oyla kabul ed-ildi. Tam 98 dakika süren kongrenin, dünya rekorlar kitabına en kısa kongre olarak geçmesi bekleniyor.
Yeni Uyum Yasası Geliyor! İsviçre Ulusal Meclisi, 2010 kış oturu-munda göçmenlerin toplumla uyumu konusunda yeni bir yasa hazırlanmasını 111’e karşı 59 oyla kabul etti.
Kira Fiyatları Düşüyor! İsviçre Konut Müsteşarlığı (Bundesamt für Wohnungswesen) tarafından aralık ayı başında yapılan bir açıklamada, ipo-tek faizlerinin düşmesine paralel olarak, kiraların belirlenmesinde esas alınan faiz oranının 2 Aralık 2010 tarihi itibarı ile % 3’ten % 2.75’e düşürülmesini kararlaştırdı.
İsviçre Devlet Başkanlığına Micheline Calmy-Rey Seçildi
İflas Eden Firmalar Rekor Düzeye Ulaştı!
İsviçre’deki En Büyük Sorun İşini KaybetmekYıl sonunda bir bankanın yaptırdığı araştırmaya göre, işsizliğin azalmış olmasına karşın, İsviçre’de yaşayanların dörtte üçü işini kaybetme tehlikesini en büyük sorun olarak görüyor
AZB
- 8953 Dietikon 2
Ocak/Januar 2011
Türkiye’de 2011 Haziran ayında yapılacak olan seçimlerde, yurt dışında yaşayan seçmenlerin nasıl oy kullanabileceği hala bir kesin-lik kazanmadı. Mevcut yasalara göre, seçim sırasında Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışı temsilciliklerinde seçim sandığı
kurulması yönünde bir engel bulunmuy-or. Ancak, bugüne kadar hiçbir hükümet bu konuda bir girişimde bulunmadı. Yurt dışında yaşayan vatandaşlar halen, en temel vatandaşlık hakları olan oy kullanmayı, sadece seçim sırasında gümrüklerde kurulan oy sandıklarında
kullanabiliyorlar. Bunun son örneği 2010 Eylül ayında yapılan Anayasa Referandum’da yaşandı. Aylar süren referandum tartışmalarını ilgi ile izley-en yurt dışında yaşayan vatandaşlar için oylarını; ancak gümrük kapılarında kullandılar.
Pusula gazetesi ve Canan Kredit’in ortaklaşa düzenlediği gala,11 Aralık 2010 tarihinde, Arena Film City’de gerçekleşti. Nextshop şirketinin ana sponsorluğunu üstlendiği gala akşamında filmin oyuncularından Mark Dacascos, Emanuel Bettencourt, Sinan Albayrak, Mehmet Ali Tuncer, Zuhal Öz-türk ve filmin yönetmeni Hakan Şahin galada hazır bulundular. Gala öncesi
ana sponsor Nextshop tarafından or-ganize edilen ve özel yemeklerin yer aldığı akşam yemeğinde ağırlanan film ekibi, yemekten hemen sonra lim-uzin eşliğinde galanın yapılacağı Are-na sinemasına götürüldüler. Sinema girişinde hayranlarının yoğun ilgisiyle karşılaşan oyuncular, kırmızı halı üzer-inde yürüyerek VİP salonunda bulunan davetlilerin yanına geldiler.
2011 Seçimlerinde
Oy Kullanmak
İstiyoruz!
‘‘Sultanın Sırrı’’ Filminin Avrupa Galası Zürih’te Yapıldı
4
7
10
12
10
15
SAY
FA
SAYFA
SAYFA
SAY
FASA
YFA
SAY
FASA
YFA
SAY
FA
22
30
‘UN KATKILARIYLA
Oy Kullanmak
Oy Kullanmak
Seçimlerinde
Seçimlerinde
İstiyoruz!
İstiyoruz!
Oy Kullanmak
Oy Kullanmak
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 1 28.12.10 03:37
2
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Geht an alle Pusula Mitglieder.Verlegeradresse : KMD Pusula ZeitungBernstrasse 88 / CH-8953 Dietikon ZHErscheinungweise: 12 Mal JährlichAbonementpreis: CHF 50.- / JahrInhaber: Turgut KaraboyunQM: Bülent AtalayPersonal & Finanzen: Arife KaraboyunRechtsberater: Mehmet AkyolWerbe Agentur: Blue Design MediaPHMen: SunayAkın AsiyeSınıcıRedaktionsleiterin: Pervin Tekin
Art Direktor: TamerKaraoğluGrafiker: Mehmet PolaterPraktikantin: Fulya Yumak (KV)Druckerei: Sun Print Adressierung: BeordaAnzeigen: +41 43 322 90 82 +41 76 342 90 91
Freie Journalisten: Bülent Atalay, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, NerminDingiloğlu,YeterTanrıkulu,GülayZengin,Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Mehmet Akyol, Fatih Ertuğrul,AsiyeSınıcı.
Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizler-den esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorum-ludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygula-malar için hukuki işlemler başlatılır.
PUSULA IMPRESSUM / 2011
REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN:076 342 90 91 veya 043 322 90 82
ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 80
EDİTÖR
ED
İTÖ
R Yeni bir yıla girerken bizim de beklentileri-miz var. Özellikle de okurlarımızdan! Bize daha çok zaman ayırmanızı istiyoruz. Bizi okuyarak eleştiri yapmanızı, düşünceleri-nizi bizimle paylaşmanızı bekliyoruz. Dü-şünsenize onlarca kişi bu yayını size ulaş-tırmak için emek harcıyor. Tek hedefi-miz sizi bilgilendirip, İsviçre’yi her yönüy-le daha çok tanımanızı sağlamak. 2011 yı-lında daha hareketli, Pusula’ya sahip çıkan okurlar görmek istiyoruz.
Biz de Oy Kullanmak İstiyoruz!
Yeni yıldan beklentilerimiz çok farklı. Buna bağlı olarak bu ayki gazetemizin manşetin-den bir çağrı yaptık. Biz de Türkiye’de yapı-lacak olan seçimlerde oy kullanmak istiyo-ruz. Avrupa ülkeleri yurt dışında yaşayan vatandaşları için herşeyi düşünmüş. Mek-tupla oy kullanmanın yanı sıra, dış temsil-ciliklerde kurulan sandıklarda insanlar oy-larını kullanabiliyorlar. Hatta, İtalya devle-ti, dışarıda yaşayan ve İtalya’ya oy kullan-mak için gelen vatandaşlarının yol masra-fını bile karşılıyormuş. Oldukça etkileyici değil mi? Yurt dışında yaşayan vatandaş-ları için diğer ülkeler neler düşünmüşler.
2011 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde, biz halen yurt dışında oy kullanabilir miyiz, bu-nun tartışmasını yapıyoruz. Avrupa’da ya-şayan yaklaşık 5 milyon gurbetçimizin ve-receği oylar sonuçlara etki edecektir. Bu konuda, Yüksek Seçim Kurulu’nun alacağı bir karar yeterli olacaktır. Ülkemizin seçim-ler için harcadığı parayı düşünecek olur-sak, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için çok küçük bir harcamanın yeterli ola-cağını düşünüyoruz. Yıllarca tüm kazancı-nı ülkesine taşıyan ve Türkiye ekonomisi-ne büyük katkı sağlayan vatandaşlar ola-rak bu isteğimizin yerine getirilmesini bek-liyoruz. Bu sayfadan İsviçre’de bizi temsil eden Büyükelçilik ve Konsolosluklarımıza çağrı yapıyoruz. Biz de oy kullanmak isti-yoruz, gerekenin yapılmasını arz ediyoruz.
Koskoca Sultan Boş Bir Sandık Yapmamıştır!
Gazetemizin uzun süredir reklam partne-
ri olan Canan Kredit şirketiyle birlikte geç-tiğimiz haftalarda ‘’Sultanın Sırrı’’ adlı fil-min gala akşamını organize ettik. Olduk-ça yorucu bir organizasyon oldu. Organi-zasyon öncesinde bize sunulan filmin frag-manını izleyip, bu galayı düzenleme kara-rı almıştık. Bir ay boyunca yoğun çalışma-lar yaparak, Zürih’te bulunan Arena Sihl-city adlı sinemada, film ekibini ve izleyicile-ri buluşturduk. Yaklaşık 400 civarında kişi-nin katıldığı gala akşamı oldukça beğenil-di. Film başlamadan evvel oyuncularla ha-tıra fotoğrafı çektiren ve sohbet etme im-kanı bulan seyircilerin keyfine diyecek yok-tu. Özellikle, Amerikalı yıldızlar Mark Da-cascos ve Emmanuel Bettencourt’a ilgi yo-ğun olurken, Türk oyuncu Sinan Albayrak en çok ilgi gören başka bir isimdi. Film eki-binin önemli oyuncuları ve yönetmeni Ha-kan Şahin, düzenlenen gala akşamında bizleri yanlız bırakmadılar.
Filmden önce düzenlenen kokteylde bir araya gelen oyuncular ve seyirciler daha sonra hep birlikte salona geçtiler. Herkesin büyük bir beklenti içinde olduğu film, saat 21:00’de başladı. Fragmanlarını izleyerek organizasyonu yaptığımız gala akşamı be-nim için değişik duygular içinde geçti. Or-tada iyi bir malzeme olduğu açıktı. Os-manlı Sultanı Abdülhamit’in gizli sandığı-nı ele geçirmek isteyen Amerikalı ajanlar ise ünlü oyunculardı. İstanbul’un hiç giril-memiş tarihi mekanlarının seçildiği filmde malzeme ve düşünce olarak herşey var-dı. Ancak, filmin başlamasıyla birlikte el-deki malzemenin ne kadar yanlış kullanıl-dığı ortaya çıktı. Senaryonun içinde kay-bolan seyirciler tam heyecanlanıp filmden zevk almaya başlamışlardı ki film aniden sona erdi. İstanbul 2010 tanıtım ajansın-dan 4 milyon lira destek alarak yapılan fil-min başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Verilen paralar ve harcanan emeğin boşa gittiğini görmek oldukça acı vericiy-di. Aşçıya her türlü malzeme verilmiş; ama yemeğin tadı hiç yoktu.
Saygılar.1684
2011’den Neler Bekliyoruz?Göz açıp kapayıncaya kadar akıp giden zamana yetişmek ol-dukça güç. Artık günler dakika, haftalar saat, aylar gün ve yıllar bir hafta gibi gelmeye başladı. Zamana karşı yarışıyor ve sizlere en iyi haberleri ulaştırabilmek için uğraş veriyo-ruz. Şu an elinizde tuttuğunuz bu gazetenin hangi mücade-leler sonucu sizlere ulaştığını bir bilseydiniz, inanın sonuna kadar okuyup, elinizden düşürmezdiniz.
Turg
ut K
arab
oyun
(t.ka
rabo
yun@
pusu
lasw
iss.
ch)
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 2 28.12.10 03:37
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 3 28.12.10 03:37
4
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Kanada’dan Çin’e kadar hemen hemen bütün ülkelerde, basın-yayın organları oylamanın sonu-cunu gazetelerinin ilk sayfaların-da verdiler. Haberlerin en dikkat çeken taraf ise, Avrupa’nın en ırk-çı ülkesinin İsviçre olduğu görü-şüydü. Bu haberlerle İsviçre’nin ülke dışındaki imajı, tam anlamıy-la çok kötü hale geldi.
Bu haberlerden bazılarını herhan-gi bir yorum yapmadan aşağıda sizlere sunuyoruz.
Avusturya’da konu ile ilgili yayın-lanan haberin başlığı, ‘’Avrupa’nın kara koyunu İsviçre’’ şeklinde oldu.
Avustruya gazetesi Der Standart, ‘’İsviçre’nın doğrudan demokrasi prensibi, ırkçılığın kıskacındadır.
Minare yasağından sonra ikinci kez ırkçılık çoğunluğu elde etti’’, ‘’İsviçre’de oturan yarış şampiyo-nu Avusturyalı Michael Schumac-her herhalde, aşırı hız yapmaktan ilk sınır dışı edilen olacaktır!’’
Amerikan gazetesi Washing-ton Post, ‘’Giderek artan yoksul-luk ve savaşlar sonucu ülkelerini terk ederek Batı Avrupa’ya göçen edenlere karşı bu ülkelerde orta-ya çıkan hoşnutsuzluk giderek ar-tıyor.’’
İspanya televizyonu Euskal Irrati Telebista, ‘’İsviçre, Avrupa’nın en yabancı düşmanı ülkesi olma yo-lunda bir adım daha attı.’’
Sırbistan Haber Ajansı B92, ‘’İs-viçre, ülkeye gelen göçmenle-rin artmasına karşı önlem olarak
yeni ceza yasalarını gündeme ge-tiriyor.’’
Fransız gazetesi Le Monde, ‘’Kir-li paraları yıkayarak refah düze-yini arttıran İsviçre, suç işleyen göçmenleri sınır dışı etme kara-rı aldı!’’
Alman gazetesi Süddeutsche Ze-itung, ‘’İsviçre halkı, minare ya-sağından sonra bir kez daha tüm dünyaya seslendi: ‘hakkımızda ne düşünürseniz düşünün.’ İsviçre halkı, bu oylama ile uluslararası anlaşmaları ne kadar ciddiye aldı-ğını gösterdi.’’
Berlin gazetesi Tageszei-tung, ‘’Avrupa Üst Mahkeme-si, İsviçre’nin kabul ettiği bu yeni yasanın uygulanmaya konması-nı önlemek için hemen harekete
geçmelidir!’’
Viyana gazetesi Die Presse, ‘’Bu oylama, bir şizofrenik durumu yansıtıyor. İsviçre’de suç işleyen-ler sınır dışı edilmek istenirken, İs-viçre dışında suç işleyen; ama pa-rası olan iş adamları, mafya men-supları, diktatörlere kucak açılma-ya devam ediliyor, bu nasıl bir iki-
yüzlülük?’’
Frankfurt gazetesi Oderzeitung, ‘’Birleşmiş Milletler’in pek çok ku-rumuna ev sahipliği yapan bir ül-kenin bu oylamadan sonra sürek-li olarak insan hakları mahkeme-lerinde yargılanaması gerçekten şaşırtıcı olacaktır.’’ 1630
Dünya Basını, 28 Kasım Oylama Sonucuna Büyük Tepki Verdi!
Suç işleyen göçmenlerin sınır dışı edilmesi konusunda yapılan halk oylamasında ço-ğunluğun ‘’Evet’’ oyunu kullanması tüm dünya basınında geniş yankı buldu.
Oysa, bir hafta önce tek başına lanse ederek, halk oylamasında çoğunluğu elde eden, İsviçre poli-tikasına damgasını vuran bu par-tinin, 2011 yılı seçimlerine hazır-lık olarak yaptığı kongre, gelecek dört yıla damgasını vuracak gibi gözüküyor. Program esas ola-rak, eskiden olduğu gibi göçmen-leri hedef alıyor. Kongrenin açı-lış konuşmasında parti başkanı T. Brunner, bu konuyu açık bir şe-kilde dile getirdi. Halkın en büyük sorunu göçmenler ve bunu soru-nu en iyi dile getiren partinin SVP olduğunu, bu nedenle SVP göç-menleri hedef alan politikalara de-vam ederek, 2011 yılı seçimlerin-de oylarını arttırmayı garanti altı-na almak istiyor.
Bu partinin başarısı hem kong-re konusu hem de kongreyi yap-ma biçimi ile açık bir şekilde or-taya çıkıyor. SVP, kongresini esas olarak Lozan’da yapacaktı. An-cak, aynı gün kongrenin yapıla-cağı Lozan Üniversitesi’nde Unia Sendikası’nın da kongre yapacak olması nedeni ile SVP’ye başka bir yerde kongre yapılması öneril-di. Bunun için SVP’ye yaklaşık 20 değişik öneri verildi. Ancak, her olayı bir propaganda haline ge-tirerek kamuoyu yaratma ustalı-ğı burada da ortaya çıktı. Kong-re yapmam engelleniyor, bu ül-kenin en büyük partisi kongre ya-pacak yer bulamıyor çığlıkları ile Alp dağlarının eteklerinde bir köy-de, tarla ortasında kongre yapma kararı alarak, kamuoyuna kendini
mağdur göstermeyi başardı.
SVP, bu yöntemi her fırsatta kul-lanmakta, aslında sorun olmanın çok ötesinde bir olayı, çok büyük bir olay gibi göstererek, buna gös-termelik bir çözüm önerisinde bu-lunmak SVP’nin en büyük taktiği-dir. Suç işleyen göçmenler sanki sınır dışı edilmiyormuş gibi, hep-si sınır dışı edilsin önerisi veya adeta tüm İsviçre minarelerle dol-muş gibi minare yasaklansın de-mek gibi.
SVP’nin yeni hedefleri de bu çer-çevede, yeni programında; örne-ğin İsviçre vatandaşlığına geçiş için 5 yıllık bir deneme süresi ko-nulması ve bu süre içinde yan-lış bir şey yapanın vatandaşlığı-nın iptali yer alıyor. Buna gerek-çe olarak sürülen tek konu, İsviç-re vatandaşlığına geçtikten son-ra suç işleyenlerin sınır dışı edil-me imkanının ortadan kalkması. İlk bakışta doğru gibi gözüken bu talep gerçekleri yansıtmamakta-dır. Her şeyden önce, vatandaş-lığa geçtikten sonra, göçmenle-rin daha az mı yoksa daha fazla mı suç işlediğine ilişkin bir araştır-ma yok. Dahası, İsviçre vatandaş-lığına geçtikten sonra ağır bir suç işleyen; ancak İsviçre vatandaşı olduğu için sınır dışı edilemeyen kaç kişi var? sorusuna da bir ce-vap yok.
Bu durumda sormak gerekiyor, ol-mayan bir sorun neden SVP tara-fından büyük ve mutlaka halledil-mesi gereken bir şey gibi göste-
riliyor? Neden seçmenlerin büyük bir kısmı bu görüşleri paylaşıyor?
Bugün, İsviçre’de bir göçmen so-rununun olduğu açık bir şekilde ortadadır. Son 50 yıl içinde eko-nominin ihtiyaç duyduğu iş gücü-nü karşılamak için buraya ‘kırmızı mumlu davetiye’ ile getirilen göç-menler, sadece iş gücü olarak gö-rüldü. Onların toplumla kaynaş-ması, toplumun bir parçası olması gerektiği görülmedi. Şimdi ise on-lar, neden toplumun içinde değil-siniz diye suçlanıyor. İsviçre, ken-di hatasını gizlemek için, onları suçluyor! Sorunun kendisi değil, doğurduğu sonuçlar sürekli tartış-ma konusu oluyor.
Son olarak sorulması gereken di-ğer bir soru, İsviçre toplumunun göçmen sorunundan daha önem-li ve çözülmesi gereken sorunları olup olmadığıdır. Çalışanlar, işle-rini kaybetmemek için nelere kat-lanıyor, ay sonunda aldıkları ücret neden artık aile bütçelerine yet-miyor, milyarlarca kar eden işlet-meler neden bir kalemde binlerce işçiyi işten çıkarma kararı veriyor gibi akla gelen ilk sorular neden dile getirilmiyor? Neden kimse bütün bu sorunlar bitti de suç iş-leyen göçmenler, en önemli konu oldu diye SVP’ye soru sormuyor? Peki kendini halkın tüm sorunla-rını çözen parti olarak gösteren SVP, bütün bu konular hakkında tek bir soru bile sormuyor?
Bu soruları tüm göçmenler, hem İsviçrelilere hem de kendilerine
sormaya başlasınlar diyoruz, ön-celikle de cebine İsviçre kimliği koyduktan sonra SVP’ye oy ver-
meye başlayan ‘eski göçmenlere’ bu soruyu sormak istiyoruz! 1632
SVP, 2011 Yılı Hedefini Açıkladı: Yine Göçmenler
Waadt kantonundaki Coinsins köyünde bir tarlada yapılan SVP kongresinde, partinin 84 sayfalık yeni programı, 55 dakikalık (!) bir tanıtma ve tartışma sonunda 453’e kar-şı sıfır (!) oyla kabul edildi. Tam 98 dakika süren kongrenin, dünya rekorlar kitabına en kısa kongre olarak geçmesi bekleniyor.
Deutsche Zusammenfassung.
Die SVP fordert Verhinderung der Massenzuwanderung
Bei strahlend schönem Wetter und Minustemperaturen ha-ben die SVP-Delegierten unter freiem Himmel am 4 Dezem-ber 2010 ihr Parteiprogramm 2011-2015 verabschiedet. Für die «SVP-Landsgemeinde» waren rund 450 Delegierte ins waadt-ländische Coinsins bei Nyon angereist. Das 84-Seiten starke Programm 2011-2015 trägt den Titel «SVP - die Partei für die Schweiz» und dient der Partei als Basis für die eidgenössi-schen Wahlen 2011. Damit will die SVP gegenüber 2007 noch-mals an Wähleranteil zuzulegen und die Grenze von 30 Pro-zent überschreiten. Das ausgearbeitete Parteiprogramm ent-hält die bekannten Positionen der SVP: Kein EU-Beitritt, här-tere Bestrafung von Kriminellen, das Beibehalten des Son-derfalls Schweiz, Verhinderung der Massenzuwanderung und eine starke Armee.
PHM
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 4 28.12.10 03:37
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 5 28.12.10 03:37
6
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Göçmenleri seçim malzemesi olarak kullanmak isteyen D. Be-attig, geçen yıl Meclis’e verdi-ği bir soru önergesinde, ‘’zarar-lı böcekler gibi Avrupa’da yayılan göçmenlere karşı’’ ne gibi önlem-ler almak istediğini sormuştu. An-cak Jura kantonu seçimlerinde bu plan tutmadı ve Baettig geçen ay yapılan kanton hükümetine seçil-medi. Buna rağmen Baettig, ırk-çı girişimlerine devam etmek-te kararlı olduğunu, yukarıda be-lirtilen yasa önerisi ile göstermiş oldu. Kanton seçimlerinden farklı olarak da Parlemento’da ‘başarı-lı’ gözüküyor.
Bu öneriye göre, İsviçre Maluli-yet Sigortasından maluliyet aylı-ğı alan ve İsviçre dışında yaşayan göçmenler, tam bir lüks hayat sür-dürüyor. Yaşadıkları ülkelerde İs-viçre frankı ile aylık alan bu insan-ların satın alma gücünün olduk-ça yüksek olduğunu, İsviçre’de yaşadıklarından daha üst bir ya-şam imkanına sahip oldukları id-dia ediliyor.
Oysa, Maluliyet Sigortasının açık-ladığı rakamlar, bu iddiaların bir fantezi olduğunu gösteriyor. Her şeyden önce Maluliyet Sigorta-sından aylık alanların sadece %11’i İsviçre dışında yaşıyor. Öte yandan, düşük ücret alan göç-menlerin buna bağlı olarak malu-liyet aylıkları da ortalamanın çok altında gözüküyor. Maluliyet aylı-ğı alan bu göçmenler, İsviçre’de yaşamaları halinde, çoğu zaman sosyal yardım almak zorunda ka-lacakları da biliniyor.
Amaç Nedir?
Konu Parlamento’da tartışılırken SP’li bir milletvekili, bu önerinin kabul edilmesi durumunda, yılda 14.5 milyon daha az maluliyet ay-lığı ödeyeceğini, buna karşın bu insanların ne kadar aylık alacak-larını hesap etmek için harcana-cak paranın ise en az bu kadar olacağına dikkat çekti. Öte yan-dan, bu uygulamanın gereçekleş-mesi halinde, malul olan göçmen-lerin, kendi ülkelerine dönme is-tekleri azalacak, hatta bazı malul
göçmenler, tekrar İsviçre’ye geri dönmek isteyecek. Bu durumda, bu göçmenlerin İsviçre’de alacak-ları muhtemel sosyal yardımların ne kadar olabileceğini kestirmek oldukça zor. Başka bir deyişle, bu girişimin hiç de öneri sahibinin id-dia ettiği gibi bir tasarruf amaç-lı olmadığı açık bir şekilde orta-dadır.
Diğer bir yandan, İsviçre ile Avru-pa Birliği arasındaki ikili anlaşma-lar, bu tür ayrımcı girişimlere izin vermiyor. Bu önerinin uygulan-ması için en azından İsviçre’nin bu anlaşmaları feshetmesi gere-kiyor. Yine, İsviçre’nin imzaladığı diğer uluslararası anlaşmalar da böylesine ayrımcı bir uygulamaya izin vermiyor.
Şimdi Ne olacak?
Ulusal Meclis’in kıl payı kabul etti-ği bu öneri, 2011 yılı başında Kan-tonlar Meclisi’nin gündemine ge-lecek. Bu Meclis’in de öneriyi ka-bul etmesi halinde, her iki Meclis bu önerinin nasıl hayata geçirile-bileceği konusunda bir yasa deği-
şikliği hazırlamak zorunda ve yine her iki Meclis’in öneriyi kabul et-mesi gerekiyor. Daha sonra, bu yasanın uygulanmaya konması-na karşı, gerekli 50.000 imzanın toplanması halinde, yasa halk oy-
lamasına sunulabilir. Yasanın halk oylamasında da kabulu durumun-da, hükümet yasanın hangi tarih-te uygulamaya konulacağını ka-rarlaştırır ve belirlenen tarihte yü-rürlüğe girer. 1631
Böcekçi Baettig’in Malullere Karşı Yeni Darbe Girişimi
Göçmenleri zararlı böcek olarak gören Jura kantonu milletvekili D. Baettig tarafından Parlamento’ya verilen öneri 81’e karşı 83 oyla kabul edildi. Buna göre, göçmenleri he-def alan öneride, İsviçre dışında yaşayan ve maluliyet sigortasından malul aylığı alan-ların emekli aylıkları yaşadıkları ülkelere göre hesap edilerek ödenecek.
Deutsche Zusammenfassung.
Weniger IV-Renten im Ausland?
IV-Renten, die ins Ausland gehen, sollen entsprechend der Kaufkraft des Ziellandes reduziert werden. Der Nationalrat gab einer parlamentarischen Initiative derknapp mit 83 zu 81 Stim-men Folge. Schweizer IV-Renten seien für Bezüger in gewis-sen Ländern äusserst attraktiv, wandte sich Dominique Baettig (SVP/JU) erfolgreich gegen den Ablehnungsantrag der Kom-missionsmehrheit.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi’nde 823’ü kayıp, 1.315 kişi hayatı-nı kaybetti ve Arnavutluk, Karadağ ve İtal-ya arasındaki Adriyatik Denizi’nde 603 kişi öldü, bunların 220’sinin kayıp olduğu tespit edildi. Hint Okyanusu’ndaki Fransız adası Mayotte’ye ulaşmaya çalışan en az 624 kişi ise boğuldu. Denizler sadece basit tekne-lerle geçilmeye çalışılmıyor. Kayıtlı vapur-larda ve kargo gemilerinde saklanan 153 insan havasızlıktan veya boğularak hayat-larını kaybettiler.
Sahra ise denize ulaşmak için geçilmek zo-runda olan tehlikeli bir geçit. Sudan, Çad, Nijerya ve Mali’den yola çıkan bu insanlar; çölü kamyonlar içinde veya arazi tipi araç-larla geçerek Sahra’nın yanındaki Libya’ya ve Cezayir’e geliyorlar. Bu yolculuklarda 1996’dan bu yana en az 1.691 kişi öldü. Fa-kat, kurtulanların söylediklerine göre, her seyahatin mutlaka kurbanları oluyor. Yani,
kurbanların sayısı gerçekte çok daha faz-la olabilir. Rakamlar, yüzlerce kişiden olu-şan insan gruplarını çöl ortasına bırakmayı alışkanlık haline getiren Tripoli, Cezayir ve Rabat hükümetlerinin toplu sınır dışı uygu-lamalarının kurbanlarını da içeriyor.
Libya’da göçmenlere yönelik kötü muame-leler rapor ediliyor. Resmi rakamlar mev-cut değil; ama 2006’da İnsan Hakları İzle-me Örgütü ve Afvic, üçü İtalya tarafından finanse edilen göçmen alıkonma merkezle-rindeki keyfi tutuklama, dayak ve işkence vakaları yüzünden Tripoli’ye yönelik suçla-malarda bulundular. Eylül 2000’de Kuzey-Batı Libya’da bulunan Zawiyah şehrindeki ırkçı saldırılar sırasında en azından 560 ya-bancı öldürüldü.
Kamyonlarda kaçak yolculuk yapan 357 kişi ölü bulundu. 208 göçmen, Polonya-Almanya arasındaki Oder-Neisse, Türkiye-Yunanistan arasındaki Meriç, Hırvatistan-
Bosna arasındaki Sava ve Slovakya-Çek Cumhuriyeti arasındaki Morava nehirleri-ni geçerken boğuldu. 112 kişi kamyonlar-la özellikle Türkiye-Yunanistan arasındaki buzlarla kaplı dağları geçmeye çalışırken donarak öldü. Yunanistan’ın Türkiye sını-rındaki Meriç Nehri’nde hala mayınlar var. Yunanistan’a geçmeye çalışan en az 88 kişi mayınlara basarak hayatlarını kaybetti.
217 göçmen sınır polisleri tarafından vuru-larak öldürüldü. Bunların 37’si Fas toprak-larında bulunan İspanya’ya ait iki yerleşim
bölgesi olan Ceuta ve Melilla’da öldürül-dü; 50 kişi Gambia’da, 58 kişi Mısır’da ve 28 kişi Türkiye’nin doğusundaki İran sını-rında bulunan Van ilinde öldürüldü. Bunun yanı sıra Fransız, İspanyol ve İsviçre polis-leri de insanları öldürüyor. Fas ve Libya’da da ölenler oldu. Sonra uçakların kargo bö-lümünde saklanan 41 kişi hayatını kaybetti; 29 kişi Calais’de veya Manş Tüneli’ni geçip İngiltere’ye ulaşmaya çalışırken trenlerin altında kalarak öldü. Başka sınırlarda baş-ka trenler 12 kişiyi ezdi ve 2 kişi de Manş Kanalı’nı geçerken boğuldu. 1633
Avrupa Sınırlarında Ölenlerin Sayısı Oldukça Fazla
Çeşitli kaynaklardan derlediğimiz bilgilere göre, 1988’den bu yana Avru-pa sınırları içerisinde en az 14.714 göçmen öldü. Bunların arasında de-nizde kaybolan 6.344 kişi de var. Akdeniz ve İspanya’ya uzanan Atlantik Okyanusu’nun sularında 10.740 göçmen öldü. Libya ve Tunus’tan Malta ve İtalya’ya uzanan rota üzerindeki Sicilya Kanalı’nda 4.100 kişi hayatını kaybetti; bunların arasında 2.983 kayıp da var. 138 kişi de Cezayir’den Sardinya’ya giderken boğuldu. Moritanya, Fas ve Cezayir’den İspanya’ya ulaşmaya çalışan 4.445 kişi, Cebelitarık Boğazı’nda ya da Kanarya Adaları açıklarında öldü; bu insanlar arasında 2.253 de kayıp bulunuyor.
PHM
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 6 28.12.10 03:37
7
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Tüketici kurumları için en acil so-runlardan biri, cep telefonu için yapılan ödemeler. Tüketiciler açı-sından pek çok haksızlığın bulun-duğu bu alanda, özellikle cep te-lefonu kullanımı için yapılan söz-leşmeler, tüketiciler için birer pusu halinde. Bunun sonucu olarak, tü-keticiler haksız yere para harcı-yorlar. Bu nedenle tüketici kurum-ları, telefon değiştirmenin daha da kolaylaştırılmasını ve telefon masrafları için bir uyarı sistemi konulmasını gündeme aldılar.
Özellikle, çocuk ve gençler için büyük reklamlarla piyasaya sunu-lan yiyecek ve içecekler birer ka-lori bombası. Sağlıksız beslen-meyi kışkırtan bu ürünlerin için-de lezzetli; ancak şişmanlatıcı maddeler bulunuyor. Yapılan ba-sın toplantısında tüketici kurumla-rı, bu tür tüketim malları için yapı-
lan reklamları masaya yatıracak-larını açıkladılar.
Ekonomik kriz bir yönü ile tüketi-cilerin banka hesaplarına da bir darbe vurmuş durumda. Biriktir-dikleri paralarını bankaların tavsi-yeleri ile çeşitli küçük yatırım fon-larına yatıran tüketiciler, çoğu za-man mağdur duruma düşüyor. Bu nedenle bu tür fonlara yapılan ya-tırımların daha fazla kontrol edil-mesi bir zorunluluk haline geliyor.
Tüketiciler açısından zor anlaşıla-bilir bir konu da elektrik faturala-rı. Kullandıkları elektriğe ne kadar hesap ödeyeceğini bilemeyen tü-keticiler, masraflarını kontrol altı-na alamıyorlar. Bu nedenle tüke-tici kurumları, bu faturaların an-laşılır hale getirilmesini talep edi-yor. Tüketicilerin diğer önemli bir sorunu da çöplerle ilgili. Özellik-le pahalı ve gereksiz ambalajlar-
la satılan tüketim mallarının orta-ya çıkardığı çöp-ler tamamen an-lamsız ve çevre-ye zarar verici ni-telikte oluyor. Bu nedenle üreti-ci firmalara, am-balajlama konusunda belli sınır-lamalar getirilmesi talebi 2011 yılı için gündeme alınmış durumda.
Tüketici kurumlarının dikkat çek-
tikleri son konu ise Nano tek-noloji ile üretilen tüketim malları oldu. Bu tüketim mallarının taşı-dığı risklerin tam olarak bilinmedi-ği sık sık dile getiriliyor. Bu konu-
da Sağlık Müsteşarlığı’na bir çağ-rı yapan kurumlar, olası risklerin daha titizce incelenmesi ve bu ko-nularda tüketicilere sağlıklı bilgiler verilmesini talep ediyorlar. 1656
Tüketici Kurumları 2011 Yılı Hedeflerini Açıkladı
İsviçreli üç tüketici kurumu, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 2011 yılı için tüketiciler açısından en önemli gördükleri altı konuda çalışmalar yapa-caklarını açıkladılar. 2011 yılının aynı zamanda seçim yılı olduğuna da dikkat çeken kurumlar, seçim öncesi, bugüne kadar milletvekillerinin tü-keticiler için yaptıklarını isim vererek açıklayacaklarını belirttiler. Böyle-likle, tüketicileri koruyucu tavır içinde olan politikacıların daha çok parla-mentoya girmesi amaçlanıyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Programm Konsumentenschutz-Organisationen
Sparkonto, Handyrechnung, Dickmacher: Die Allianz der Konsumentenschutz-Organisationen hat in Bern ihre Agenda für das kommende Jahr präsentiert. Sie will damit nach eigenen Angaben auf folgenden Themen aufmerksam machen, auf die Konsumenten 2011 besonders achten sollten. Kleinsparer, Stromrechnung, Telekommunikation, Abfälle, Dickmacher, Nanotechnologie.
Ancak son 30 yılda bu konuda çı-karılan her yasanın göçmenle-ri daha zor bir durumda bıraktığı dikkate alındığında, bu yasanın benzer bir sonuç vermesi daha muhtemel görülüyor.
Kabul edilen bu öneri, çeşitli ya-salara göçmenlerin uyum sorunu-nu kapsaması için bu konuda ek yapılmasını amaçlıyor. Yeni Ada-let Bakanı S. Sammaruga, özel-likle Federal Devlet ile kantonla-rın, göçmenlerin uyumu konusun-da yürüttükleri çalışmaların daha iyi koordine edilmesinin bu yasa-nın temelini oluşturacağını söy-lüyor. Ancak uzmanlar, bu yasa-nın çıkarılması durumunda yeni-den uyum sorunlarının politikanın gündemine geleceğine de dikkat çekiyorlar.
Bilindiği gibi 2001 yılında yapılan yasal değişiklikle Federal Devlet, göçmenlerin uyumu konusunda aktif bir rol oynamaya başlamış-tı. Bu arada gerek işsizlik sigorta-sı gerekse de meslek eğitimi ko-
nusundaki yasalara da bu konu-da ekler yapılmıştı. Bu gelişme-ler üzerine FDP ve SP gibi par-tiler, Meclis’e bu tür çalışmaların daha verimli hale gelmesi için çe-şitli öneriler getirdiler. Bu konuda yeni bir yasal değişikliğe ihtiyaç olduğu kanaatine varan bir Ulusal Meclis Komisyonu, Parlamento’ya bu konuda bir öneri getirdi.
Özellikle Hür Demokrat Par-ti FDP, yeni bir uyum yasası ko-nusunda bir yıldan beri hazırlıklar yapıyor. Meclis çalışmaları sürer-ken FDP, uyum konusunda ilkba-har aylarında özel bir parti kong-resi yapacağını açıklaması, bu gi-rişimin FDP tarafından bir seçim malzemesi olarak kullanılmak is-tendiği izlenimini doğurdu.
İsviçre Hükümeti ise, yeni bir uyum yasası yerine, an az 14 ayrı yasaya göçmenlerin uyumu ko-nusunda maddeler eklenmesinin daha doğru olacağı düşüncesin-de birleşti. Benzer şekilde, Göç-men Yasası’nda bulunan uyuma
ilişkin madde-lerin bu amaçla değiştirilmesi de hükümet tarafın-dan dile getirilen başka bir konu oldu. Ancak, Ulusal Meclis çoğunlukla yeni bir uyum yasası çıkarılması ka-rarı aldı. Bu oylamada, uyum ko-nusunda her türlü öneriye karşı olan SVP, bu öneriye ret oyu ver-di.
Suç işleyen göçmenlerin sınır dışı edilmesini öngören teklifin kabul edilmesinin ardından bir açıklama yapan İsviçre Hükümeti bu kara-rın, uyum konusunda yapılan ça-lışmaları etkilememesi gerektiği-ni söylemişti. Yine bu açıklama-da, uyum konusunda gerek fede-ral devletin gerekse de kantonla-rın yürüttükleri çalışmaların, daha koordineli olması gerektiği de dile getirilmişti. Meclis’teki tartışma-larda ise yine bu konu öne çıktı
ve uyum konusunda belli bir stan-dartlar gerekir, denildi. 1654
Yeni Uyum Yasası Geliyor!
İsviçre Ulusal Meclisi, 2010 kış oturumunda göçmenlerin toplumla uyu-mu konusunda yeni bir yasa hazırlanmasını 111’e karşı 59 oyla kabul etti. Bu kararın Kantonlar Meclisi tarafından benimsenmesi halinde, hü-kümet seçim yılı olan 2011 yılında yeni bir yasa hazırlayıp Meclis’e su-nacak. Başta SVP olmak üzere, tüm partilerin seçim malzemesi yap-mak istedikleri bu konuda Meclis’in aldığı bu kararın göçmenleri nasıl etkileyeceği ise henüz bilinmiyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Der Nationalrat fordert ein Rahmengesetz
Signal für Ausländerintegration Mit 111 gegen 59 Stimmen hat der Nationalrat ohne eigentliche Debatte eine Motion überwie-sen, die vom Bundesrat die Ausarbeitung eines Rahmenge-setzes über die Integration verlangt. Die Förderung der wirt-schaftlichen und gesellschaftlichen Eingliederung der Aus-länder wird dabei als Querschnittaufgabe verstanden. Sie soll daher gleichzeitig in diversen bestehenden Gesetzen festge-halten und damit als Teil etwa der Sozial-, der Gesundheits-, der Bildungs-, der Kultur- und der Siedlungspolitik verdeutlicht werden.
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 7 28.12.10 03:37
8
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Almanya’da girişimcilik alanında yapılan araştırmalar, başta Türk-ler olmak üzere Müslüman göç-menleri hedef tahtasına koyan Almanya Merkez Bankası Yöne-tim Kurulu eski üyesi Thilo Sarra-zin (SPD) ve fikirdaşlarının tezle-rini çürüttü. Araştırma sonuçları-na göre, Türk toplumu son derece girişimci ve Sarrazin’in iddia ettiği gibi sadece sebze-meyve satmı-yor, her alanda girişimlerle Alman ekonomisine büyük katkılar sağ-lıyor. Alman basınında da geniş yankı bulan araştırma sonuçları-na göre, ülkedeki her beş girişim-ciden birinin göçmen olduğu be-lirtiliyor. 50 yıl önce Almanya’ya “vasıfsız işçi” olarak gelen Türk-lerin bugün geldiği nokta ise göz kamaştırıyor. Buna göre, Türk kö-kenlilerin kurduğu firma sayısı 80 bini aştı, 15 yıl içinde ise 130 bini geçmesi bekleniyor. Türklerin kur-duğu firmalar, 400 binin üzerinde insanı istihdam ederek, aile fert-leriyle birlikte milyonlarca insana ekmek kapısı oluyor.
Alman Haber Ajansı Dpa’nın da, “Uzun zamandır onlar, sadece
sebze-meyve satmıyor” başlığıy-la verdiği haber bir çok Alman ga-zetesinde yer almasına karşın, haftalardır Müslüman göçmenle-ri acımasızca eleştiren haberlere yer veren büyük gazetelerin araş-tırma sonuçlarına göz yumması dikkat çekti. Dpa haberinde, “On-lar uzun süredir sadece meyve-sebze satmıyor, araba galerisi iş-letiyor, bilgisayar-yazılım firmala-rı, bakım hizmet firmaları işletiyor. Türklere ait firmalar yüz binlerce kişiye iş veriyor” dedi.
İş adamı Kemal Şahin gibi örnek-leri de işleyen ajans, “Almanya’da Türk kökenlilere ait 80 bin firma-nın olduğu tahmin ediliyor. Sade-ce Türk kökenlilere ait firmalar yıl-da 40 milyar euro civarında ciro yapıyor ve 400 binden fazla insa-na iş veriyor” dedi. Türk-Avrupalı girişimciler birliğinden Pamir Iv-kin, “Bunlar çoktandır köşede-ki klasik manav veya dönerciden öte firmalardır” ifadelerini kullan-dı. Araştırmalara göre, göçmenle-rin neredeyse tüm branşlarda yer aldığını bildiren Pamir Ivkin, göç-men firmalarının Almanya’nın yurt
içi gayri safi milli hasılasına ve vergi gelirine önemli bir katkı yap-tıklarını bildirdi.
Nürnberger Zeitung gazetesinin, “Birçok göçmen, girişimci ola-rak başarılı” başlığıyla okuyucu-larına aktardığı araştırma ile ilgi-li Landshuter Zeitung, Main Echo ve Straubinger Tagblatt gazetele-ri de “Onlar uzun süredir sadece meyve ve sebze satmıyor” baş-lığıyla verdi. Münchener Merkur gazetesinin, “Firma kuran her beş kişiden biri göçmen” diye verdi-ği haberi Frankenpost, “Başarılı göçmenler”, Pirmasenser Zeitung gazetesi ise “Türkler 400 bin kişi-yi istihdam ediyor” başlığını ter-cih etti.
Araştırmayı yapan Ivkin, Türk kö-kenlilerin kurduğu firmaların sa-yısının artmaya devam ettiğini kaydetti. Önümüzdeki 15 yıl için-de Türklerin kurduğu firma sayı-sının 130 bini geçeceği tahmini-ni yürüten Ivkin, sadece Kemal Şahin, Vural Öger gibi büyük giri-şimcilerin değil, döner satan yer-lerin de küçümsenmemesi gerek-
tiğini vurguluyor. Ivkin, “Berlin-Kreuzberg’deki dönercilerin yıl-lık cirosu 1.5 milyon euroyu bulu-yor” dedi.
Almanya’da bankacılık sektörü-nün önemli isimlerinden KfW gru-bu da göçmen firmaları alanın-da güçlü bir artış olduğu gözlemi-ni açıkladı. Yapılan yeni bir araş-tırmaya dikkat çeken KfW grubu geçtiğimiz yıl toplam 170 bin yeni firma kurulduğunu, bu kapsamda-ki firmaları kuranların beşte biri-nin yabancı kökenli olduğunu kay-detti. KfW, Doğu Avrupa, Rusya, Polonya ve Balkan ülkeleri köken-li bir çok firmanın da Almanya’da yerini aldığını kaydetti.
Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK) da Türk köken-
li girişimcilerin, Sarrazin’in iddia ettiği gibi sadece meyve-sebze satmadığını bildirdi. Türk köken-li firmaların 100’ün üzerinde de-ğişik branşta faaliyet gösterdiği-ni bildiren TD-IHK Genel Sekre-teri Suat Bakır, Türk firmalarının ağırlıklı olarak gastronomi ve hiz-met sektöründeki aile firmaları ol-duğunu, ancak firma danışmanlı-ğı, yazılım ve yüksek teknoloji ala-nında faaliyet gösteren de sayısız Türk firması olduğunun altını çiz-di. Suat Bakır, “Türkler arasında, Almanya’da girişimci olmak konu-sundaki büyük ilgi kırılmadı, ara-lıksız şekilde sürüyor” dedi. 1635
Almanya’daki Türkler Artık, Meyve Sebze Satmıyor!
Almanya’daki piyasa araştırmalarının sonuçları, Thilo Sarrazin ve fikirdaşlarının, “Türk-ler sadece meyve sebze satıyor” tezini çürüttü. Son araştırmalara göre, Türk köken-li girişimciler 80 binin üzerinde firma ile 100’ün üzerinde sektörde aktif ve 400 binden fazla kişi istihdam ederek, milyonlarca kişi için ekmek kapısı konumunda gözüküyor.
PHM
Zürih kantonunda vergi yasası, kanton sınırları içindeki belediye-lerin sadece dokuzunun %81’in altında olabileceğini, belediyele-rin bu sınırı aşması halinde, tüm bu belediyelerdeki vergilerin %10 artmasını öngörüyor.
Daha önce bu dokuz belediye içinde olmayan Rüschlikon’un vergi oranını düşürmesi ile bu sı-nırın altında olanların sayısı 10’a çıktı. Ancak, Thalwil belediye-sinin daha önce aldığı bir karar-la vergi oranını %80 olarak tespit etmesi üzerine Zollikon belediye-si, söz konusu %10 artışın önü-ne geçmek için vergi oranını arttı-rarak %81’e çıkardı. Öte yandan, geçtiğimiz yıllarda önemli oranda vergi indirimi yapan belediyeler-de bütçe açıklarının artması so-nucu tekrar vergi oranlarının art-ması gündeme geldi. 2008 yılın-da vergi oranını %23 gibi yüksek oranda düşüren Wollerau beledi-yesi, 2012 yılında tekrar vergi ora-nını arttırmakla karşı karşıya kal-dı. Feusisberg, Hergiswil veya Zug kantonu için de benzer du-
rum gündeme geldi.
Karşılıklı olarak geçtiğimiz yıl-larda vergi indirme savaşına gir-miş olan Luzern ve Uri kantonla-rı da bu nedenle zor durumda kal-dı. Obwalden kantonunun gele-cek yıl ilk defa 1.2 milyon bütçe açığı vermesi bekleniyor. Kanton Schwyz’de bu açık ise 136 milyon gibi oldukça yüksek düzeyde ola-cak.
Bütün bu gelişmelere karşın hala gerek kantonlar gerekse de bele-diyeler arasında, vergi indirim sa-vaşları sürmeye devam ediyor. Her kanton ve belediye, daha faz-la varlıklı aileleri kendilerine çek-mek için, vergi indirimine gitme-ye devam ediyor. Bunun sonucu olarak özellikle, gelir düzeyi yük-sek olanların ödedikleri vergilerin azalması sonucu kanton ve bele-diyelerin gelirleri azalıyor.
Daha önce benzer durumun ABD’de yaşanmış olması ve bu-gün gelinen durumdan bir ders al-mak yerine, İsviçre’de kanton ve belediyeler arasında vergi indirim
savaşları tüm hızıyla sürüyor. Bu-güne kadar ABD’de yapılan ver-gi indirimleri sonucu devletin ver-gi geliri kayıplarının gelecek on yıl içinde 4000 milyar dolar gibi akıl almayacak bir miktara çıkacağı hesaplanıyor. Bunun sonucu ise bir yandan otobanların ve köprü-lerin yenilenmeyerek yıkılma nok-tasına gelmesi, eğitimde kalitenin düşmesi akla ilk gelenler arasın-da yer alıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, en varlıklı ailelerden alınan ver-gi oranının %90 olduğu, ABD’de bu oranın şimdilerde %25’e kadar düştüğü görülüyor. Pek çok şehir-de belediyeler, yapmaya mecbur oldukları hizmetleri yerine getire-miyor, iflas ile karşı karşıya kalı-yor. Bütün bu gerçeklere rağmen, İsviçre’de vergi indirim savaşları-nın devam etmesi, pek çok çev-re tarafından hayretle karşılanı-yor. 1636
İsviçre’de Düşük Vergi Savaşları Devam Ediyor
Yıl sonuna yaklaştıkça kanton Zürih’te iki belediye arasında yaşanan düşük vergi sava-şı giderek ilginç bir hale geldi. Vergi cenneti olarak bilenen Zollikon ve Thalwil’de vergi oranları halen %81’in altında gözüküyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Der ruinöse Kampf um tiefe Steuern
In den postindustriellen Gesellschaften des Westens reduziert sich die Politik zunehmend auf ein einziges Thema: tiefe Steu-ern. Welchen Preis man dafür zahlen muss, sieht man in den USA – und bald auch schon in der Schweiz.
Im Kanton Zürich findet derzeit ein absurdes Fernduell zwi-schen Zollikon und Thalwil statt. Die beiden Seegemeinden sind Steueroasen mit einem Steuersatz von unter 81 Prozent. Im gesamten Kanton dürfen aber nur neun Gemeinden die-se Grenze unterschreiten, sonst werden alle mit einem Auf-schlag in den Finanzausgleich von zehn Prozent bestraft. Weil Rüschlikon seine Steuern gesenkt hat und in den Neunerclub aufgenommen wurde, wird Zollikon sich wahrscheinlich opfern und seine Steuern erhöhen müssen.
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 8 28.12.10 03:37
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 9 28.12.10 03:37
10
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
İsviçre’de ev kiraları ile ilgili yasalar, 2008 yılından bu yana, İsviçre Konut Müsteşar-lığı tarafından her üç ayda bir, ipotek faiz-lerindeki gelişmeler dikkate alınarak, bir re-ferans faiz oranı tespit etmesini öngörü-yor. Bu oran ise, kira yasasına göre kirala-rın tespit edilmesinde belirleyici bir rol oy-namaktadır. 2008’den önce ise, kantonla-rın resmi bankalarının ipotek faiz oranı bu hesaplamada esas alınıyordu.
2010 Eylül ayında, ortalama ipotek faizleri %2.69’dan %2.65’e düşmesi sonucu, Müs-teşarlık referans oranının, %2.75’e indiril-mesini kararlaştırdı. Yasa, ipotek faizlerin-de önemli oranda bir değişme olursa, bu-nun referans oranlarına yansıtılmasını ön-görüyor. Yeni referans faizinin açıklanma-sından sonra bir açıklama yapan Kiracılar Derneği, ev sahiplerinden, kiraların buna göre hesaplanarak düşürülmesini talep etti. Öte yandan, ortalama ipotek oranları-
nın %2.43’e kadar düşmesi halinde, bu re-ferans oranı bir kez daha düşürülüyor.
Ev Sahipleri Derneği de benzer şekilde, ev sahiplerine çağrıda bulunarak, kiraların bu gelişmeye göre gözden geçirilmesini iste-di. Yasalara göre ev sahipleri, referans ora-nının değişmesi halinde, ev sahiplerine ki-raların gözden geçirilmesini gerekli kılıyor. Ev sahiplerinin ya kiraları düşürmesi veya eğer düşürmüyorlarsa bunu gerekçelendir-mesi gerekiyor.
Konu ile ilgili yaptığı açıklamada Kiracılar Derneği, tüm kiraların düşürülmesi gerekti-ğine, kiracıların bu hakka sahip olduklarına dikkat çekti. Ev Sahipleri Derneği ise kira-ların büyük bir çoğunluğunun düşürülmek zorunda olduğunu kabul ediyor.
Yapılan hasaplamalara göre, referans ora-nının düşmesi sonucu kiraların %2.91 ora-nında düşmesini gerekli kılıyor. Ancak ev sahipleri, gerek pahalılık oranınındaki artı-şı gerekse de maliyetlerin arttığını öne sü-
rerek, bu düşmenin %40 kadarını bunlarla karşıladıklarını öne sürme hakkına da sa-hipler. 1637
Kira Fiyatları Düşüyor!İsviçre Konut Müsteşarlığı (Bundesamt für Wohnungswesen) tarafından aralık ayı başında yapılan bir açık-lamada, ipotek faizlerinin düşmesine paralel olarak, kiraların belirlenmesinde esas alınan faiz oranının 2 Aralık 2010 tarihi itibarı ile % 3’ten % 2.75’e düşürülmesini kararlaştırdı. Gerek Kiracılar Derneği gerekse de Ev Sahipleri Dernekleri, buna bağlı olarak kiraların düşürülmesinden gündeme geldiğini açıkladılar.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Reduktion Referenzzinssatzes
Die Reduktion des Referenzzinssatzes von 3 auf 2,75 Prozent entspricht einer Mietzinsreduktion von 2,91 Prozent. Auch falls die Hypozinsen in nächster Zeit wieder anziehen, wird der Referenzzinssatz nicht sofort ansteigen. Grund ist ein Verzöge-rungseffekt: Rund 70 Prozent der Hypotheken sind an feste Zinsen gebunden; sie ändern sich erst, wenn die sogenannten Festhypotheken auslaufen und neu festgelegt werden.
Ödeme yapmama durumu ifla-sın en önemli nedenleri arasında gösteriliyor. Tüm iflasların yakla-şık %72’si bu sebepten kaynakla-nıyor. Öte yandan, firmaların ya-sanın gerektirdiği kadar organla-rının olmaması nedeni ile ortaya çıkan iflaslar ise, %28 oranında.
İflasların en fazla görüldüğü iş kolu ise lokantacılık. Bu iş kolun-da iflas etme rizikosu İsviçre orta-lamasının tam iki buçuk misli. En az iflas eden firma ise bina yöneti-minde oldu. Bunları ise mimar bü-roları ve makine yapım firmala-rı izliyor.
İflasların en fazla olduğu bölge 595 iflasla Zürih kantonu oldu.
Bölge olarak iflasların en fazla art-tığı yer ise Orta İsviçre, bu bölge-deki iflas artışları %37 gibi olduk-ça yüksek düzeyde görüldü. Doğu İsviçre’de bu oran %31’e, merkezi İsviçre’de ise %23’e kadar düşü-yor. En az artış olan bölgeler ise %16 ile Kuzeybatı İsviçre’de, bunu %17 ile Tessin ve %18 ile Zürih ta-kip ediyor.
İflasların rekor düzeye çıkmasına karşın yeni firma kurulmalarında da bir artış görülüyor. Kasım ayı sonuna kadar kurulan firma sa-yısı bir önceki yıla göre %6 ora-nında artarak kasım ayı sonun-da 33500’e kadar çıktı. Firma ku-rulmalarında %33 ile en fazla ar-tış Glarus kantonunda oldu. Bu
kantonu %31 artışla Schaffhasu-en takip ediyor. Uzmanlar, 2010 yılı sonuna kadar firma kurulma-larının 37000’e kadar çıkmasının beklendiğini ifade ediliyor. Firma kurulmalarının azaldığı kantonlar ise %-11 ile Uri, %-7 ile Appenzel ve %-4 ile Baselland oldu. 1642
Deutsche Zusammenfassung.
In der Schweiz machen so viele Firmen pleite wie noch nie
So viele Firmen wie von Januar bis November sind in der Schweiz noch nie Konkurs gegangen. Die Zahl der Firmenkonkurse nahm um 24 Prozent zu. Bis Ende Jahr rechnet der A Experten mit über 6200 Firmenpleiten. Das wären ein Viertel mehr als 2009. Das grösste Pleiterisiko laufen Gastwir-te, Personalvermittler und Handwerker. Im Gastgewerbe ist das Konkursrisiko fast zweieinhalb mal höher als im Schweizer Durchschnitt. Die geringste Gefährdung besteht für Immobilienmakler und -verwaltungen, Architekturbüros sowie den Maschinenbau.
İflas Eden Firmalar Rekor Düzeye Ulaştı!2010 yılının ilk 11 ayında İsviçre’de iflas eden firmaların sayısı geçen yıla oranla %24 artarak 5619 gibi oldukça yüksek bir düzeye ulaştı. Yıl sonuna kadar 6200’e ulaşması beklenen iflas sayısı, İsviçre’de ilk defa rekor seviyeye çıktı.
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 10 28.12.10 03:38
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 11 28.12.10 03:38
12
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Her yıl aralık ayı başında yapılan devlet başkanlığı seçimleri, İs-viçre Parlamentosu’nu oluşturan 200 üyeli Ulusal Meclis’le, 46 üye-li Kantonlar Meclisi’nin ortak top-lantısında yapılıyor. 7 bakandan oluşan İsviçre Hükümetinin, en uzun süreli bakanlık yapmış olan kişinin devlet başkanlığına se-çilmesi geleneği bu yılda devam etti. 1919 yılında, Parlamento’da en fazla oya sahip dört büyük par-tinin oluşturduğu koalisyon, bugü-ne kadar sürdü. İktidarı paylaşan bu partilerin, gerek bakanlar ge-rekse de parlamento çalışmaları için kendi aralarında oluşturduk-ları uzlaşma ile bu gelenek orta-ya çıkmıştı.
Ancak her iki Meclis’in 246 üyesi-nin sadece 223’ünün katıldığı se-çimde pek çok parlementerin ge-çersiz oy kullanması sonucu sa-dece 189 geçerli oy kullanıldı ve 106 oyla Calmy-Rey 2011 yılı dev-let başkanlığına seçildi. Bu so-nuçla ilk defa bu kadar düşük oyla Parlamento, bir devlet başka-nı seçti. Daha önce 1921 yılında FDP partisinden Edmund Schul-tess, 136 oyla devlet başkanlığına
seçilmiş, bu yıla kadar en az oyla seçilen devlet başkanı olma özel-liğini taşımıştı.
1945 yılında Sion’da doğan Calmy-Rey, 1997 yılında Cenevre Kanton Hükümetine, 2002 yılın-da ise İsviçre Hükümetine bakan olarak seçildi. Daha önce 2007 yı-lında ilk defa devlet başkanlığına seçildi. Sosyal Demokrat Calmy-Rey, açık ve dolaysız konuşma-sı nedeni ile hükümet üyeleri ve parlamenterler tarafından pek se-vilmedi. İsviçre ile Libya arasında uzun yıllar süren krizin sorumlusu olarak gösterildi; ancak bu sade-ce bir bahane olarak kabul gördü.
İsviçre Parlamentosu, 90 yıldır süren koalisyon geleneği ile hü-kümet üyesi bakanları her seçim sonrası yeniden seçiyor. Benzer şekilde istifa eden bakanın yeri-ne, partilerin önerisi ile yeni ba-kanlar seçiyor. Kural olarak öne-rilen bakanların seçilmesi uygun görülüyor. Ancak bakanların bu seçim sırasında aldıkları oylar, onların çalışmalarının Parlamen-to tarafından nasıl değerlendirildi-ğinin bir göstergesi oluyor. Seçi-
me katılan üyelerin üçte ikisinden daha fazla oy alanların iyi bir so-nuç aldığı kabul ediliyor, başka bir deyişle 160’tan az oy alarak seçi-len bakanların çalışmaları Parla-mento tarafından iyi karşılanma-dığı söyleniyor.
Ancak bu durum, gerek partile-rin gerekse de tek tek Parlamen-to üyelerinin, bakanlarla politik veya kişisel hesaplaşması için de bir fırsat oluşturuyor. Bu yılki dev-let başkanı seçimi kadar başkan yardımcılığı seçimi de bunu açık-ça gösterdi. SVP tarafından doğ-rudan önerilmediği halde bakan olarak seçilen Eveline Widmer-Schlumpf, sırası geldiği için dev-let başkanı yardımcısı seçilmek durumundaydı. Ancak, bu seçimi kabul ettiği için SVP üyeliği düşü-rülen Widmer-Schlumpf’un baş-kan yardımcılığı seçiminde SVP’li üyeler, diğer SVP’li bakan U. Maurer’e oy verdiler. Bunun sonu-cu olarak Widmer-Schlumpf, sa-dece 146 oyla başkan yardımcılı-ğına seçildi. 1639
İSVİÇRE HABERLERİ
İsviçre’de geliri en fazla olan %20’lik kesim ile geliri en az olan %20’lik diğer bir kesimin arasında ka-lanlar orta sınıf olarak adlandırılı-yor. Bu tanımlamaya göre, bugün yıllık geliri 103.000 ile 244.000 frank olan iki çocuklu dört kişilik bir aile veya yıllık geliri 49.000 ile 116.000 frank olan tek kişilik bir aile, orta sınıfı teşkil ediyor. Bu tanımlama nufusun %60’ını oluş-turan kesimin son yirmi yılda ge-lir düzeyinin hemen hemen aynı düzeyde kaldığını, buna karşın gerek vergilerin artması gerekse de hayat pahalılığının artması so-nucu, yaşam düzeylerinin önemli oranda düştüğünü gösteriyor.
Ekonomik krizin ortaya çıkmasın-dan önce 2008 yılına göre yapı-lan bu araştırma, söz konusu ke-simlerin ekonomik olarak gittikçe zor durumda olduğunu ortaya çı-karıyor. Ekonomik krizin sonucu ile bu durumun daha da ciddi bo-yutlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Yapılan araştırma 2008 yılında
nufusun %60’ını oluşturan bu ke-simin, toplam gelirinin % 55.1’ine sahip olduğunu gösteriyor. En varlıklı %20’lik kesim ise gelirin % 35.2’sini, en fakir olan %20’lik kesim ise toplam gelirin %9.8’ine sahip olduğunu gösteriyor. Ver-gi, hastalık sigortası gibi zorunlu giderlerin çıkarılmasından sonra bu oranlar, %55.5, %37.2 ve %7.2 olarak gerçekleşiyor.
Araştırma, 20 yıl öncesindeki ya-şam düzeyi dikkate alındığında, aynı düzeyde kalanların sayısı-nın önemli bir miktarda azaldı-ğı sonucuna varılıyor. Bu konu-da İsviçre’de bugüne kadar cid-di bir araştırma yapılmadığına dikkat çeken araştırma sonucu, Almanya’da bu konudaki araştır-maların oldukça gelişmiş olduğu-nu belirtiyor.
Bu konuda İsviçre’de orta sınıfla-rın durumuna ilişkin ayrıntılı bul-guların, mevcut verilere dayanı-larak ortaya çıkmasının zor ol-
duğu, bu nedenle araştırmanın daha çok Almanya’daki araştırm-larla karşılaştırılarak yapılmasını zorunlu kılıyor. Açıklanan sonuç-lar bu anlamda genel olarak, belli kabullerle ortaya çıkan sonuçlar-dır. Buna göre, orta sınıfların du-rumları, vergi ve hastalık sigorta-sı primleri gibi zorunlu giderlerinin artması ve gelir düzeyinin azal-masına bağlı olarak hesaplanıyor. Bunların dışında daha ayrıntılı so-nuçlar, genel tahminlere dayanıla-rak yapılmıştır.
Ancak bu durum, orta sınıfların durumlarının hızla kötüleştiği ger-çeğine engel olmuyor. Bunun so-nucu olarak, Türkiye’deki deyim ile orta direğin durumlarının bir an önce düzeltilmesi gerektiğini gös-teriyor. Araştırmanın açıklanma-sının ardından, gelecek yılın se-çim yılı olduğu düşünülürse, se-çime katılacak partilerin bu konu-da ne gibi önlemlerin alınmasını önerecekleri ise merakla bekleni-yor. 1638
Orta Sınıfların Durumu Tehlikede Gözüküyor
İsviçre Memurlar Sendikası tarafından, Basel’da (BASS) yaptırılan araştırma sonuçla-rına göre, son yirmi yılda İsviçre’de orta sınıfların durumunun giderek kötüye gittiği tes-pit edildi. Bu araştırmaya göre, bunun sonuçları İsviçre açısından oldukça düşündürü-cü ve bu konuda acil olarak alınması gereken tedbirlerin Hükümet ve Parlemento tara-fından ciddiye alınması gerekiyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Der Mittelstand kommt nicht vom Fleck
Das Büro für arbeits- und sozialpolitische Studien (BASS) hat im Auftrag des Verbands Angestellte Schweiz eine Erhebung über die wirtschaftliche Situation des Schweizer Mittelstan-des gemacht. Ihrer Untersuchung legten die BASS-Fachleute dabei eine klare Definition des Mittelstandes zugrunde. Dem-nach entfallen je ein Fünftel (also je 20 Prozent) auf die ein-kommensschwachen und die einkommensstarken Haushalte. Die drei mittleren Fünftel bilden den Mittelstand, der wieder-um in einen unteren, mittleren und oberen Mittelstand aufge-teilt werden kann.
Deutsche Zusammenfassung.
Riesen-Ohrfeige für Calmy-Rey
Bei der Wahl der Bundespräsidentin wären maximal 246 Stim-men möglich, falls alle Mitglieder des Parlaments erschienen wären. Heute anwesend waren 223 Parlamentarier – davon hat nicht einmal die Hälfte für Calmy-Rey gestimmt. 106 Stim-men sind nicht nur das schlechteste Resultat in der Geschich-te des Bundesstaats, es ist auch ein äusserst knappes Ergeb-nis – nur 11 Stimmen über dem absoluten Mehr. Der bisheri-ge Negativrekord bei der Wahl eines Bundespräsidenten liegt bei 136 Stimmen. So viele erzielte 1921 Edmund Schulthess. Ganze 27 Parlamentarier haben aus Protest leer eingelegt. 23 sind gar nicht erst erschienen. Proteststimmen haben auch Ueli Maurer und Eveline Widmer-Schlumpf erhalten.
2011 İsviçre Devlet Başkanlığına Micheline Calmy-Rey Seçildi
Kış dönemi Parlamento toplantısı, 2011 yılı için devlet başkanı ve yardımcısını, gele-neklere uyarak seçti; ancak devlet başkanlığına seçilen M. Calmy-Rey bugüne kadar başkanlık için yapılan seçimlerde en az oyla seçilen kişi oldu. Bir yıl boyunca devlet başkanlığını, dış işleri bakanlığı ile birlikte sürdürecek olan bakan, seçim bölgesi olan Cenevre’de yine geleneksel bir törenle karşılandı.
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 12 28.12.10 03:38
13
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 insanından biri ola-rak gösterilen Tarıq Ramadan ko-nuşmasında diğer konuşmacılar-dan farklı olarak, Müslümanların sadece birer mağdur olarak gös-terilmek istenmesine karşı çık-tı. Sadece bir Müslüman olarak üniversiteye gitmek yeterli değil-dir, orada eğitim veren Müslüman-lar da olmalıdır diyen Ramadan, SVP’ye oy verenlerin korkak in-sanlar olduğuna dikkat çekti. Ta-rıq Ramadan’ın konuşması İsviçre basını tarafından da ilgiyle izlendi.
Toplantıda Müslüman olmayan tek konuşmacı ise Yeşiller Partisi milletvekil Daniel Vıscher oldu. İs-viçre toplumuna katılın çağrısı ile konuşmasına başlayan Vischer, T. Saraz’in gibi politikacıların Ba-tılı kibirliliğinin bir örneği olduğu-na değindi. Göçmenlere getirilen engeller, toplumla uyumu zorlaş-
tırdığını dile getiren Vischer, ayrı-ca vatandaşlığa geçiş sorunlarına da değindi.
SVP gibi partilerin, oy kazan-ma uğruna İslamiyet’i karalamak-tan çekinmediğini konuşmasın-da dile getiren T. Hatipoğlu ise, İslam konusunda İsviçre toplu-munun oldukça az bilgiye sa-hip olduğunu söyledi. Ayrıca Ha-tipoğlu, ‘’Müslümanların basın-da sürekli olarak olumsuz yönle-ri ile yer aldıkları, yapılan araş-tırmalar göstermektedir, üniver-site tarafından yapılan bir araş-tırmada, Müslümanlar hakkın-da çıkan haberlerin %80’i olum-suz yönde’’ dedi. İsviçre’de sayı-ları 400.000’i aşan Müslümanla-rın yarısının eski Yugoslavya’dan, %25’inin Türkiye’den ve geriye ka-lanların ise 140 ayrı ülkeden geldi-ği de VIOZ başkanı tarafından dile getirildi.
Öte yandan toplantıya Bonn Üniversitesi’nde İslam Bilimi oku-yan Saloua Muhammed tek kadın konuşmacı olarak katıldı ve sürek-li olarak bir kadın olarak İslam’da baskıya maruz kalmadığını an-latmaktan bıktığını söyledi. Ko-nuşmalar arasında sahne alan Almanya’dan gelen Rap Grubu
Ammar 114’te aynı şekilde Müs-lümanların sorunlarını dile getiren
çeşitli parçaları dinleyicilere sun-dular. 1641
Tarıq Ramadan: ‘‘İsviçre Dinlerinden Biri de İslam’dır’’
19 Aralık Pazar günü Dietikon’da, İsviçre Genç Müslümanlar Derneği tarafından dü-zenlenen ‘’Umma Günü’’ne 1000 fazla kişi katıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katı-lan ünlü İsviçreli İslam Araştırmacısı Tarıq Ramadan, İsviçre’deki dinlerin birinin de İs-lam olduğunun kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Zürih İslam Kurumları Birliği (VIOZ) Başkanı Taner Hatipoğlu ise, İsviçre’de yaşayan Müslümanların sayısının 400.000 geçtiğine dikkat çekerek, bu tespiti doğruladı.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
«Der Islam ist eine Schweizer Religion.»
Am grössten Muslimtreffen der Schweiz war Tariq Ramadan, gebürtiger Schweizer und einer der einflussreichsten Muslime Europas, der wichtigste Redner. Er kritisierte die SVP scharf. Heute sprach in Dietikon Tariq Ramadan, einer der bekanntesten Muslime der westlichen Welt. Gut 1000 Personen sind zum grössten Muslimtreffen der Schweiz gekommen, um ihn anzuhören. Rama-dan ist vom Times Magazin zu einem der hundert einflussreichsten Personen gewählt worden und gilt vor allem bei den jungen Muslimen als Gallionsfigur ihres Glaubens. Der Schweizer mit ägyp-tischen Wurzeln ist der Meinung: «Wer die SVP wählt, hat Angst.» Die Volkspartei wolle ein unfor-mes Land, in der alle gleich sind. «Die SVP arbeitet damit gegen die Werte der Schweiz, die von der Diversität lebt», sagte Ramadan.
Merkez Bankası’nın bu endişelerinin kay-nağı ise ABD’de 2008 yılında ekonomik kri-zi ateşleyen duruma benzer bir durumun İsviçre’de de ortaya çıkmaya başladığı dü-şüncesiydi. Diğer İsviçreli ekonomi uzman-larının iyimser tahminlerinin tersine Merkez Bankası bu tehlikenin her gün arttığı yö-nündeki görüşü oldu. Emlak piyasası uz-manları, %1’e kadar düşen ipotek faizleri-nin %4’e çıkması halinde, emlak sahipleri-nin yarısının ipotek faizlerini kısmen veya tamamen ödeyemeyecek duruma geleceği konusunda fikir birliği içindeler.
Uzmanların yaptığı bu hesaba göre, ipotek faizlerinin %2’ye çıkması halinde, emlak sahiplerinin %6’sı ödeme zorluğu ile karşı karşıya gelecek. Ancak uzmanlar, Merkez Bankası’nın aksine bu ihtimalin oldukça dü-şük olduğunu, buna bağlı olarak, kriz tehli-kesinin düşük olduğu inancındalar. İpotek faizlerinin %4’e çıkmasının bir fırtına etki-si yaratacağı; ancak bunun aniden ortaya çıkmasının mümkün olduğu görüşü hakim oldu.
Tam bu noktada, İsviçre emlak piyasasın-da ilginç bir nokta ortaya çıktı, göçmenlerin giderek daha fazla emlak alımına yönelmiş olmalarıydı. İsviçre’de yaşayan göçmenle-rin, çeşitli nedenlerden dolayı kendi ülkele-rine dönüş düşünceleri azaldı ve buna bağ-lı olarak, İsviçre’de emlak alma bir anlam-
da yaşam garantisi olarak görüldü. Bun-da kuşkusuz, göçmenlerin haklarına yöne-lik saldırıların artması ile kendilerine bir gü-vence arama refleksi de önemli bir rol oy-nadı.
Özel olarak Türk vatandaşlarının ne kadar emlak aldığına ilişkin bir veri olmamasına karşın, göçmenler arasında en fazla emlak alımına yönelen kesimin eski Yugoslavyalı-larla birlikte Türkler olduğu tahmin ediliyor. Bazı uzmanlar bu durumun, olası bir emlak krizini engelleyen önemli bir sorun olduğu görüşündeler.
Merkez Bankası
Merkez Bankası başkanı ise aynı düşün-cede değil. Önce ABD sonra sıra ile İrlan-da ve İspanya’da aynı sürecin yaşandığı, bu süreç öncesinde ekonomi uzmanlarının böylesine ihtimal vermedikleri, buna rağ-men bir anda ortaya çıkan krizin fırtına gibi estiğine dikkat çekiyorlar.
2010 Haziran ayı içinde, bankaların verdik-leri ipoteklerin bir yıl içinde ekonomik krize rağmen %5 oranında artmış olması, kuş-kusuz, ipotek faizlerinin çok düşük olması ile açıklanabilir. Düşük faiz, daha çok insa-nın kendi evine sahip olma arzusunu kam-çılıyor. Ancak bir yandan gelirlerin azalma-sı, öte yandan olası bir faiz yükselmesi ha-linde ipotek faizlerinin ödenmesinin aksa-
ması da gündeme gelecek. İşte, Merkez Bankası’nı korkutan en büyük tehlike bu
noktadan sonra ortaya çıkacak. 1682
Merkez Bankası: ‘‘Ekonomik Kriz Rizikosu Devam Ediyor’’
Aralık ayı içinde İsviçre Merkez Bankası Şefi Philipp Hildebrand’ın ‘’Teh-like henüz geçmiş değil, emlak piyasasında kriz rizikosu devam ediyor’’ açıklaması geniş yankılara neden oldu. Merkez Bankası’na göre bunun en önemli nedeni, emlak alımı için kullanılan ipotek faizlerinin tarihte gö-rülmedik bir düşüklükte olmasıydı.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Ausländer retten Häusermarkt!
Erst letzte Woche wieder mahnte Philipp Hildebrand, der Chef der Schweizeri-schen Nationalbank: «Es gibt keine Gründe zu entwarnen. Das Risiko im Immo-bilienbereich bleibt bestehen.» Damit meint er die Gefahr einer Immobilienbla-se in der Schweiz. Grund für die Warnungen sind die derzeit rekordtiefen Hypo-thekarzinsen. Steigen die Zinsen, können diverse Immobilienbesitzer ihre Hypo-theken nicht mehr bezahlen. Aber Experten glauben: Zuwanderer bewahren uns vor einer Blase. Dass die Zinsen in den nächsten Jahren wieder steigen werden, ist unvermeidlich. Man rechnet mit einem tieferen Anstieg, der langsam erfolge. Das führe zwar zu teilweise sinkenden Immobilienpreisen, keinesfalls aber zu ei-nem Kollaps des Häusermarktes, von dem die Anleger sich mit Schrecken ab-wenden würden.
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 13 28.12.10 03:38
14
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
İkili Anlaşmalar konusundaki de-ğerlendirmeler İsviçre’ye yönelik övgülerle başlıyor. Gotthard tüne-linin açılması, Avrupa’nın coğrafi birliğine katkısı ve Schengen An-laşmasına girme kararı olumlu ör-nekler olarak gösteriliyor. Son iki yılda ikili ilişkilerin daha da derin-leştiği, İsviçre’nin AB’ye katkısının arttığına dikkat çekiliyor.
Ancak ikili ilişkilerin geleceği ko-nusunda bu yıl ilk defa belli şüp-heler dile getirildi. İsviçre’nin AB yasalarına uyumunun daha da artması ile bu anlaşmaların ol-dukça kapsamlı hale geldiği ve çoğu zaman gerek resmi makam-ların gerekse de şirket ve kişilerin hangi yasanın geçerli olduğu ko-nusunda sık sık tereddüde düş-tüğüne dikkat çekiliyor. Serbest dolaşım konusunda AB ile İsviç-
re konusunda çıkan anlaşmazlık-lar buna örnek olarak gösteriliyor.
‘’Sınırlara varıldı’’
Buna bağlı olarak bu ilişkilerin ge-lişmesinin doğal sınırlara vardı-ğı, bu durumun önümüzdeki yıl-larda belli sorunları ortaya çıka-racağı konusunda uzmanlar gö-rüş birliğine vardı. Bu durum, Av-rupa Birliği’nin ilişkilerini geliştir-mek istediği belli ekonomik böl-geler konusunda İsviçre’de çekin-genlik ortaya çıkarmakta. AB ül-keleri vatandaşları ve şirketleri-nin İsviçre’de karşılaştığı zorluk-ların giderilmesi konusunda ise tepkiler sertleşiyor ve bu konuda İsviçre’nin daha hızlı davranması gerektiğine dikkat çekiliyor.
En sorunlu konu ise vergilen-dirmeler oldu. İsviçre, bu konu-
da belli bir uzlaşma sağlanma-sı konusunda oldukça yavaş dav-ranıyor ve AB ülkeleri bu konu-da sık sık sıkıntılarını dile getiri-yorlar. Bütün bu sorunlara kar-şın söz konusu değerlendirmede İsviçre’nin, sorunlarının çözümü konusunda açık bir tavır içinde ol-duğu ve bunun gelecek için umut verici olduğu şeklindeki değerlen-dirmeler oldu.
Avrupa Birliği konusunda İsviçre’deki partiler hala eski görüşlerinde direnmekte ve İsviçre’nin Avrupa Birliği’ne gir-mesinin gündemden kalkması ile sorunun ortadan kalktığına inanıl-makta. Bu nedenle bu değerlen-dirmenin, AB konusunu yeniden politikanın gündemine getireceği düşünülüyor. 1643
İsviçre ile AB Arasındaki İkili Anlaşmalar İyiye Gitmiyor...
İsviçre ile Avrupa Birliği arasında yapılan ikili anlaşmaların düzenli olarak gözden geçi-rilmesinin ilki 2008 yılında, ikincisi ise 2010’un sonunda yapıldı. İsviçre ile birlikte ben-zer şekilde, Avrupa Birliği ile ilişkileri ikili anlaşmalarla düzenlenen diğer 3 EFTA (Avru-pa Serbest Bölge Ülkeleri) üyesi konusunda hazırlanan değerlendirme, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları’na sunuldu. Bu değerlendirmede yeni bir nokta olmamasına karşın, Avrupa Birliği ilk defa bu tür ikili anlaşmaların sınırlarına dikkat çekiyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
EU-Staaten verschärfen den Ton gegenüber der Schweiz
Die bereinigte Fassung des neuen Positionspapiers zu den Efta-Staaten wiederholt alte Klagen in drängenderen Formu-lierungen. Zum zweiten Mal nach 2008 analysiert der Rat der EU-Mitgliedstaaten das Verhältnis der EU zur Schweiz. Der Bericht enthält nichts grundsätzlich Neues, doch ist der Ton deutlich drängender geworden. Die ständigen Vertreter der Mitgliedstaaten haben den neuen Bericht des EU-Rats über das Verhältnis zu den vier Staaten der Europäischen Freihan-delszone (Efta) diskussionslos zuhanden der Aussenminister verabschiedet. Diese sollen das Papier am Dienstag im Rat «Allgemeine Angelegenheiten» als Anhang zu ihren Schluss-folgerungen durchwinken, womit es zu einem offiziellen EU-Dokument wird. Über einzelne Formulierungen hatten Diplo-maten der Mitgliedstaaten während Wochen gerungen.
1900 yılından günümüze ka-dar Türk Edebiyatından örnek-ler seçmenin oldukça zor oldu-ğunu belirten yayıncılar, öncelikle Türkiye’den bu konuda görüş al-makla işe başlıyorlar. 19. yüzyılın sonunda ivme kazanan Türk Ede-biyatı, toplumdaki kültürel ve sos-yal gelişime bağlı olarak baş dön-dürücü bir değişim geçirdi tespi-tinde bulunan yayınevi, bu doğ-rultudaki ‘’Batılılaşmanın’’ izlerini sürmek istiyor. Daha önce Alman-caya çevrilmemiş eserlerin bu di-zide yayınlanmak istenmesi, se-çimi zorlaştıran önemli bir faktör oluyor. Yaşar Kemal, Orhan Pa-muk gibi isimler bu nedenle seri-de yer almıyor.
20 kitaplık bu seri, üç bölüm ola-rak düşünülmüş. İlk kategoride yer alan eserler yaklaşık her on yılda bir yayınlanmış klasik ro-manlardan oluşuyor. Toplumun gelişimine de ışık tutan bu eser-lerin tercümesi de oldukça zor ol-muş ve döneme göre değişen ifa-delerin tam olarak yansıtılmasına özen gösterilmiş.
Bu bölümde yayınlanan eserle şunlardır:
Halid Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu 1900 Verbotene Lieben 2007
Halide Edip Adıvar Mor Salkımlı Ev / Türk’ün Ateşle İmtihanı 1963/1962 Mein Weg durchs Feuer 2010
Memduh Şevket Esendal Ayaşlı ile Kiracıları 1934 Die Mieter des Herrn A. 2009
Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan 1940 Der Dämon in uns 2007
Ahmet Hamdi Tanpınar Huzur 1949 Seelenfrieden 2008
Yusuf Atılgan Aylak Adam 1959 Der Müßiggänger 2007
Leylâ Erbil Tuhaf Bir Kadın 1971 Eine seltsame Frau 2005
Adalet Ağaoğlu Ölmeye Yatmak 1973 Sich hinlegen und sterben 2008
Oğuz Atay Bir Bilim Adamının Romanı 1975 Der Mathematiker 2009
İkinci bölümde ise 1980 yılından sonra yayınlanan genç romancı-ların altı eseri yer alıyor. Günü-müz romancıları diye adlandırıla-bilecek bu eserlerde güncel geliş-meler dikkate alınıyor.
Hasan Ali Toptaş Gölgesizler, 2005 Die Schattenlosen 2008
Ahmet Ümit Sis ve Gece 1996 Nacht und Nebel 2008
Murathan Mungan Doğu Sarayı, 1993/2002 Palast des Ostens 2008
Aslı Erdoğan Kırmızı Pelerinli Kent, 1998 Die Stadt mit der roten Peleri-ne 2008
Murat Uyurkulak Tol, 2002 Zorn 2008
Ayşe Kulin Bir gün, 2005 Der schmale Pfad 2010
Üçüncü bölümde ise 5 Antolo-ji yer alıyor. Cumhuriyetin kurulu-şundan günümüze kadar olan ro-mancıların anlatımlarından olu-şan eserlerin konuları zaten ki-tapların isimlerinden anlaşılıyor.
Von Istanbul nach Hakkâri Eine Rundreise in Geschichten 2005 Hrsg. von Tevfik Turan
Liebe, Lügen und Gespens-ter 2006 Yayına hazırlayan Börte Sagas-ter
Kült Şiirleri, 2008 Kultgedichte, 2008 Yayına hazırlayan Erika Glasen, Turgay Fişekçi (İs-tanbul)
Im Reich der Schlangenköni-gin Yayına hazırlayan Erika Glasen, Hasan Özdemir 1644
Türk Edebiyatındaki 20 Eser Almanca Yayınlandı
Zürih’te Unionverlag tarafından ‘’Türkçe Bibliyotek’’ adı al-tında yayınlanmaya başlanan 20 kitaplık serinin son üç ki-tabı da aralık ayında yayınlanarak tamamlandı. Bir yandan Çağdaş Türk Edebiyatını tanıtmayı, bir yandan da daha önce Almanca olarak yayınlanmamış önemli kitapları ya-yınlamayı hedef edinen bu serinin son üç kitabı bu amacı açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bunlar içinde en ilginç ola-nı ise kuşkusuz, Halide Edip Adıvar’ın ‘’Ateşten Gömlek’’ isimli romanı oldu.
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 14 28.12.10 03:38
15
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Boş zamanlarında neler yaptıkla-rından, toplumun içinde en önemli gördükleri konulara kadar pek çok alanda İsviçre’de yaşayan 1011 genç arasında yapılan bu araş-tırma, 16 ile 25 yaşları arasında-ki gençlere sorulan sorulara ver-dikleri cevaplara göre değerlendi-rildi. Bu değerlendirmeler içinde ise en fazla dikkati çeken, gençle-rin göçmenler hakkındaki düşün-celeri oldu. Bern’deki gfs araştır-ma kurumu tarafından yapılan bu araştırma Credit Suisse tarafın-dan finanse edildi.
İsviçreli gençlere sorulan sorular arasında en ilginç olanı, ‘’En faz-la hangi göçmenden hoşlanmı-yorsunuz?’’ sorusuna verilen ce-vaplar oldu. Her ne kadar cevap-lar şaşırtıcı olmasa da Kosova-lı göçmenlere gösterilen antipati-nin oranı oldukça dikkat çekti. Bu soruya verilen cevaplardaki sıra-lama ise şu şekilde:
En fazla hangi göçmenler, size sempatik gelmiyor?
1. Kosovalılar : % 67 2. Sırplar : % 61 3. Türkler : % 55
Başka ilginç bir nokta ise, Alman-ların %33 ile %32 sempatik görül-meyen Afrikalılardan daha az se-vilir durumda olmasıydı. Bunun tersi olarak İsviçreli gençler tara-fından en fazla sevilen göçmen-ler arasında İspanyollar ilk sırada yer alıyor.
Size en sempatik gelen göç-menler kimler sorusuna veri-len cevaplardaki sıralama ise şu şekilde;
1. İspanyollar : % 28 2. İtalyanlar : % 27 3. Amerikalılar % 23
Arkadaş olarak iyiler ama…
Araştırmada dikkati çeken baş-ka bir konu ise, İsviçreli gençlerin kendi arkadaş gruplarında göç-menlerin bulunması ve bunlara sempati ile bakmaları, sorulara cevap verenlerin %87’sinin göç-men arkadaşı bulunuyor. Benzer şekilde araştırmaya katılan genç-lerin yarısı, göçmenlerin toplu-ma uyum sağlaması için hükü-metin daha fazla imkan yaratma-sı gerektiğine inanıyor. Yine yarı-ya yakın bir bölümü, göçmenlerin
mümkün olduğunca hızlı bir şekil-de İsviçre vatandaşlığına geçme-si gerektiğini söylüyor.
Ancak, bu araştırmaya katılanla-rın %70’i göçmenlerin toplum için-de sorun olduğu görüşünde bir-leşiyor. Gençlerin yarıdan fazlası bu sorunun her gün daha da bü-yüdüğüne inanıyor. Gençler ara-sında şiddetin kullanılması ise buna neden olarak gösteriliyor. Kendilerine yöneltilen soruları ya-nıtlayanların %40’ı geçtiğimiz yıl, bir İsviçreli genç ile bir göçmen genç arasındaki dövüşe şahit ol-duğunu dile getiriyor. 1645
İsviçreli Gençler, Türkleri % 55 Seviyor!
Aralık ayında yayınlanan bir araştırmaya göre, göçmenlerin İsviçre’de çok fazla sorun oldukları sonucunu ortaya çıkardı. Araştırma, İsviçreli gençlerin en az sempati duyduk-ları göçmen grubun Kosovalılar olduğunu tespit etti. Gençlik Barometresi adı altında yayınlanan bu araştırma, aynı zamanda gençlerin toplum içindeki davranışları konu-sunda da belli ipuçlarını veriyor.
PHM
İşsizliğin yanı sıra İsviçre’de yaşa-yanların kafasını kurcalayan diğer büyük sorun emeklilik sigortası oldu. Geçen yıla göre bu konuda artış %9 düzeyinde oldu ve %45 ile ikinci sırada kalmaya devam etti. Geçen yılda da üçüncü sıra-da olan sağlık sigortası konusun-da da artış oldu. Bu oran %36’dan %41’e kadar yükseldi.
Bunlara karşın İsviçrelilerin eko-nomiye olan güvenleri artmış du-rumda, geçen yıl nüfusun dört-te biri (%24) ekonominin daha da kötüye gideceğini düşünürken bu yıl bu oran %10’lara kadar düştü. Ekonomik konuları kendine sorun görenlerin sayısı da azalıyor, eko-nomik kriz sadece %12 için bir so-run olarak görülüyor. Öte yandan ekonomik durumun güvenli hale geldiğini düşünenlerin sayısı da geçen yıla göre %13 arttı.
Avrupa Birliği ve Göçmenler
Şiddet ve suç işleme uzun bir
süre (1996’dan 2006’ya kadar) %15 gibi pek önemli olmayan bir oranda iken bu sorun son yıllar-da sürekli artarak bugün %28’lere vardı. Ancak bu konuda bölgeler arasında önemli farklar görülüyor. Almanca konuşulan kantonlar-da bu konu, Fransızca konuşulan kantonlara göre tam üç misli daha fazla görüldü.
Göçmenler ve Avrupa Birliği ile olan serbest dolaşım konusu ise listede sekizinci sıradan beşinci sıraya yükseldi. Bu konuda %31 oranında insan kafa patlatıyor. Bu oran 1995’ten bu yana ikinci bü-yük rakama varmış oldu. 2010 yı-lında büyük bir artış gösteren so-run ise Avrupa Birliği oldu. Bir yıl içinde, %25 ile 14. sıradan 7. sı-raya kadar yükselen bu sorunda-ki artış %11 oranında oldu. Baş-ka bir deyişle Avrupa Biriliği on yıl öncesinde olduğu gibi tekrar in-sanların gündemine girdi. Şiddet konusunda olduğu gibi iki farklı
dili konuşan bölgeler arasında bu konuda da bir uçurum (Röstigra-ben) bulunuyor.
Ancak İsviçrelilerin kurumlara olan güveni bütün bunlara karşın arttı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl-da en fazla basına güven duyu-luyor. Radyoya güven %76, te-levizyona %77 olarak tespit edil-di. Bunları Anayasa Mahkeme-si (%72) ve Polis (%70) takip edi-yor. 1655
İsviçre’deki En Büyük Sorun İşini Kaybetmek
Yıl sonunda bir bankanın yaptırdığı araştırmaya göre, işsizliğin azalmış olmasına kar-şın, İsviçre’de yaşayanların dörtte üçü işini kaybetme tehlikesini en büyük sorun olarak görüyor. Üstelik işsiz kalmayı en büyük sorun olarak görenlerin sayısı geçtiğimiz yıla göre yüzde on daha fazlalaştı. İsviçrelilere göre ikinci büyük sorun emeklilik, üçüncü sırada ise sağlık sigortaları bulunuyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Unbeliebtesten Ausländer
Fast die Hälfte der Teenies glaubt, dass die Ausländer immer mehr zum Problem werden. Gemäss «Jugendbarometer» ist niemand so unbeliebt wie die Albaner. Spanier sind beliebt, Albaner und Kosovaren werden als «sehr unsympathisch» wahrgenommen: Das von der Credit Suisse finan-zierte «Jugendbarometer» des Forschungsinstituts gfs.bern zeigt unter anderem, was Schweizer Teenies von den Ausländern im Land hält. Mit diesen Ängsten eng in Verbindung steht das The-ma Gewalt. Fast die Hälfte der Befragten gibt an, im letzten Jahr Schlägereien zwischen Jugend-lichen miterlebt zu haben. 40 Prozent berichten von Auseinandersetzungen zwischen Schweizern und Ausländern.
Deutsche Zusammenfassung.
Die grosse Angst vor dem Verlust des Arbeitsplatzes
Drei Viertel der Befragten fürchten sich vor dem Verlust des Arbeitsplatzes. (Bild: NZZ/Matthi-as Wäckerlin) Die Arbeitslosigkeit bleibt mit Abstand die grösste Sorge der Schweizerinnen und Schweizer. Auch die Integration der Ausländer und die EU bereiten Kopfzerbrechen. Das Ver-trauen in die Wirtschaft hat hingegen wieder etwas zugenommen. Obwohl die Arbeitslosigkeit in der Schweiz seit Jahresbeginn stetig zurückgegangen ist, haben über drei Viertel der Schwei-zer Angst, ihre Stelle zu verlieren. Die Sorgen um die Altersvorsorge haben bei den Befragten um 9 Punkte auf 45 Prozent zugenommen. Auf Platz drei folgt das Gesundheitswesen. 41 Prozent (2009: 36 Prozent) der Schweizer machen sich darüber Gedanken.
Hiç
Sem
patik
olm
ayan
lar
En ç
ok S
empa
tik o
lanl
ar
Koso
volıl
ar
İspa
nyol
lar
Sırp
lar
İtaly
anla
r
Türk
ler
Amer
ikal
ılar
%67
%28
%61
%27
%55
%23
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 15 28.12.10 03:38
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 16 28.12.10 03:38
17
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Neunburg Üniversitesi profesörle-rinden Etienne Piguet, OECD ta-rafından ‘’Open for Business’’ adı altında yapılan araştırmada İsviç-re ile ilgili ortaya çıkan bu sonuç-lar oldukça ilginç.
İsviçre toplumunda son zamanlar-da en fazla tartışılan ‘sorun’ göç-menler. Gün geçmiyor ki göçmen-lerin topluma nasıl yük oldukları tartışmaya açılmasın. Göçmen-lerle ilgili yasalar da buna bağ-lı olarak sürekli değiştiriliyor. An-cak bu değişiklikler bir sonuç ver-miyor; çünkü toplum içinde böyle bir sorun yok. Bu esas olarak ya-pay olarak akıllara yerleştirilmek istenen bir konu.
Esasında göçmenlerin bu toplu-ma yararları neredeyse görülmek istenmiyor. Buna örnek olarak, göçmenler tarafından yaratılan iş imkanlarını söyleyebiliriz. 1991 yılı ile 2009 yılları arasında işve-ren konumunda çalışan göçmen-lerin sayısı 50.000’den 76.000’e kadar yükseldi. Daha sonra İsviç-re vatandaşı olmuş göçmenler de buna katılırsa rakam 135.000’e kadar çıkıyor. İsviçre’de çalışan-lar arasında işveren konumunda olanların oranı %15 civarında. Sa-dece göçmenlerin sayısı dikka-te alındığında bu oran %9.6 oldu. Ancak daha sonra İsviçre vatan-daşı olanların da bu rakama ka-tılması ile bu oran %22’ye kadar
çıktı.
Diğer OECD ülkelerinde ise iş-veren konumundaki göçmenlerin oranı ortalama %12. Söz konusu araştırma, Almanya’da 750.000, İngiltere’de 500.000, İspanya’da 500.000, Fransa’da ise 400.000 göçmenin işveren olarak çalıştığı-nı da gösteriyor.
Göçmenler öncelikle, kendi çev-resindeki insanların ihtiyaçları-na cevap verecek bakkal, lokan-ta, seyahat bürosu gibi iş yerleri kurmakla işe başlıyor. Daha son-ra başka alanlarda da iş kurma-ya başlıyorlar. Bugün işveren ko-numunda olan göçmelerin %22’si ticaret, %16’sı konut pazarlama, %16’sı bilgisayar sektöründe; %16’sı endüstri işletmeciliği ve %10’u inşaat sektöründe faaliyet gösteriyorlar.
Başarılı işverenler
İsviçre, göçmenler tarafından iş-letme kurulması olayına yabancı bir ülke değil. Nestle, Bally, Wan-der gibi İsviçre’nin sembolü ha-line gelmiş işletme ve markalar hep göçmenler tarafından kurul-du. Daha sonra 1950 yıllarından sonra İsviçre’ye gelen göçmenler, öncelikle endüstri ve inşaatlarda çalıştıklarından dolayı, göçmen-ler arasında işveren konumunda olanların sayısı oldukça azalıyor.
1980’li yıllardan sonra göçmenle-
rin durumunda belli bir stabilizas-yon oluşmaya başladıktan sonra, tekrar işveren konumundaki göç-menlerin sayısı artmaya başladı.
2002 yılında Avrupa Birliği ile ser-best dolaşımın başlaması sonucu bu durum daha da hızlandı. 1678
İşveren Göçmenlerin Sayısı Artıyor
OECD tarafından yayınlanan bir araştırma, İsviçre’de göçmenlerin kendi girişimleri ile son yıllarda tam 275.000 insan için çalışma imkânı yarattıklarını, İsviçre’deki her 10 göçmenden birinin işveren konumunda olduğunu or-taya koydu.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Migranten schaffen in der Schweiz 275`000 Arbeitsplätze
In der Schweiz haben Unternehmer mit Migrations-Hintergrund total 275›000 Arbeitsstellen ge-schaffen, wie aus einer OECD-Studie hervorgeht. Jeder zehnte erwerbstätige Migrant ist selb-ständig. Die Zahl der Ausländer, die in der Schweiz selbständig arbeiten, stieg zwischen 1991 und 2009 von 50´000 auf 76´000. Zusammen mit Eingebürgerten kommt man auf 135´000 Selbständi-ge mit Migrationshintergrund, wie die Universität Neuenburg unter Berufung auf die Studie «Open for Business» mitteilt. Das entspricht 9,6 Prozent der erwerbstätigen ausländischen Wohnbevölke-rung. Zum Vergleich: Von der Schweizer erwerbstätigen Bevölkerung sind etwa 15 Prozent selb-ständig. Im OECD-Schnitt sind 12,7 Prozent der Migranten selbständig, bei den Einheimischen sind es 12 Prozent, heisst es in der Studie, an der auch Etienne Piguet von der Universität Neuen-burg mitgearbeitet hat.
Değişik incelemeler ve temaslar için İsviçre’de bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yar-dımcısı Özgür Özarslan ile Kül-tür Bakanlığı Tanıtma Genel Mü-dür Yardımcısı İbrahim Yazar ın onur konuğu oldukları yemek ol-dukça samimi sohbetlere sahne oldu. Zürih Başkonsolosluğu Ta-nıtım Ataşesi Pınar Bilgen, Mu-avin Konsolos Atilla Küçüktalaş-lı ve THY Zürih Satış Müdürü Le-vent Selvili de konuklar arasında yer aldılar.
Belvoir Park tarafından özen-
le hazırlanan yemekler eşliğin-de, Türk turizminin mevcut duru-mu ve gelişmeler üzerine sohbet-ler yapıldı. Turizm Bakanlığı Müs-teşar Yardımcısı Özgür Özarslan ile Kültür Bakanlığı Tanıtma Ge-nel Müdür Yardımcısı İbrahim Ya-zar, nazik davetleri için DTO yö-netimine teşekkür ettiler. DTO yö-netimine bundan sonra yapacak-ları tüm faaliyetlerde başarılar di-leyen konuklar, yoğun program-larından dolayı öğle yemeğinden erken ayrılıp Tanıtım Ataşesi Pı-nar Bilgen`le birlikte yemekten ay-rıldılar.
DTO`nun düzenlediği yemekte en çok öne çıkan konu, tanıtım faa-liyetlerinin eksik ve zamansız ya-pılmasıydı. Bakanlık yetkilileri,
özellikle önemli organizasyonlar-da tanıtımların yetersiz kaldığı-nı, ilerleyen yıllarda bütün organi-zasyonlarda daha dikkatli ve de-
taycı olunması gerektiğini söyle-diler. 1680
DTO`nun Düzenlediği Öğle Yemeğinde Turizmciler Bir Araya Geldi
DTO (Destination Turkey Tour Operatör) yönetimi tarafın-dan organize edilen ve önemli isimlerin katıldığı yemek 10 Aralık Cuma günü Belvoir Park’ta düzenlendi. DTO Başkanı Kadir Uğur, Başkan Yardımcısı Çetin Başatik, Basın Sözcüsü Ahmet Sınıcı, Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Güney ve Avukat Yetkin Geçer düzenlenen yemekte ha-zır bulundular.
PHM
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 17 28.12.10 03:38
18
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsviçre’de yoksulluğun artmış olması ilk bakışta inanı-lır gibi gözükmüyor. Öte yandan, açıklanan resmi rakamlara göre, 2000 yılından bu yana çalışanla-rın satın alma gücü yaklaşık %6 oranında arttı. Buna karşın, dev-letin gelirleri geriledi ve sosyal yardımlar azaldı.
Ancak hastalık sigortası, ev ki-rası gibi zorunlu giderlerin artı-şı, gelirlerdeki artıştan çok daha fazla olduğundan, insanların elin-de ay sonunda daha az para kalı-yor. Burada dikkati çeken bir nok-ta, yayınlanan resmi makamlar-da kiralardaki artışların bu istatis-tiklere teknik nedenlerle girileme-mesi oldu. Bu da yoksulluk ile ilgili açıklanan resmi rakamların, aslın-da açıklanandan daha yüksek ol-duğunu gösteriyor.
Kira gideri asıl sorun
Yoksulluk konusunda yapılan araştırmalar, kiraların ne kadar
etkili olduğunu gösteriyor. Son 10 yıl içinde, gelir düzeyi düşük olan kesimlerin kira giderlerinin daha fazla arttığı görülüyor. Zaten dü-şük gelir nedeni ile kiralarını öde-mekte zorlanan bu kesimler, kira-ların ortalamanın üstünde artma-sı ile daha da zor durumda kalı-yorlar. Bina ipoteklerine ödenen faizlerin azalması ise öncelikle bina sahiplerine yarıyor, kiracılar ise bundan yararlanamıyor.
Bu hesaplamalarda, gelir yerine ücretlerin alınması durumu daha da kötüleştiriyor. 2008 yılından bu yana ücretlerin satın alma gücü %2.5 oranında azalmış. Buna ek olarak, en az gelire sahip olan %30’luk kesimin gelirindeki azal-ma ise neredeyse %10 oranına kadar çıkıyor.
Merkez Bankası tarafından yapı-lan bir araştırma ise, serbest do-laşım sonucu İsviçre’ye gelen AB ülkesi vatandaşların, ücretlerin düşmesinde önemli bir faktör ol-
duğunu gösteriyor. 60 ile 65 yaş-ları arasında yalnız yaşayanlar arasında yoksulluğun yaygınlaş-tığı ise şaşırtıcı başka bir bulgu oldu. Bu kategorideki en yoksul beşte birlik kesim, ortalama ayda 1000 franka yakın sosyal yardım almasına karşın her ay 500 fran-ka daha ihtiyaç duyuyor. Bu kesim günlük yemek ihtiyacı için sadece 10.40 frank harcıyor. Yoksulluk hesaplanmasına göre, İsviçre’de bir kişinin en az 12.40 franka ih-tiyacı var.
Çocuklu aileler içinde en az gelire sahip olan beşte birlik kesim ise aylık 770 frank sosyal yardım alı-yor. Buna rağmen aile bütçesin-deki ortalama açık ayda 557 frank oluyor. Yoksulluk sınırının altında yaşayan bu ailelerin en büyük so-runu ev kirası oldu. İsviçre’de ista-tistikler bir ailenin ev kirası olarak ayda 1292 frank ödediğini göste-riyor. Ancak bu miktarda bir konut bulmak çocuklu aileler için tam bir rüya. Gerçekçi olarak bakıldığın-
da, ev kooparatiflerinde bir konut bulamayan bu ailelerin, ev kirası olarak ödedikleri miktarın yakla-
şık 300 frank daha fazla olduğu görülüyor. 1670
İsviçre’de Yoksulluk Giderek Artıyor!
Aralık ayı sonunda ard arda yayınlanan iki haber İsviçre kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Gelirlerin giderek azalması ile İsviçre’de yaşayanların %15’inin yoksulluk teh-likesi ile karşı karşıya kaldığı belirtiliyor. Yardım kuruluşu Caritas ise, her 10 aileden bi-rinin yoksulluk sınırının altında yaşadığını açıkladı. Bu gelişmelerin esas nedeni ise gi-derek artan hastalık sigortası primleri ve kiralar oldu.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
Armut in der Schweiz
15 Prozent der Schweizer sind von Armut bedroht. Schuld da-ran sind steigende Mieten und Krankenkassenprämien, aber auch sinkende Einkommen. Zwei Nachrichten haben Ende Dezember Schlagzeilen gemacht. 14,6 Prozent der Schwei-zer sind von Armut bedroht, meldete das Bundesamt für Sta-tistik. Und wie das Hilfswerk Caritas schätzt, lebt jeder zehnte Schweizer in einem armen Haushalt. Tatsächlich sind die Ar-beitseinkommen pro Haushalt seit 2000 um rund 6 Prozent ge-stiegen. Gleichzeitig waren aber die Einnahmen aus Vermö-gen und die Sozialleistungen des Staates leicht rückläufig
Bilindiği gibi daha önce maluliyet sigorta-sında yapılan değişiklikle yeni maluliyet aylığı bağlanması zorlaştırılmıştı. Maluli-yet aylığı yerine çalışmayı teşvik adı altın-da, her yıl yeni maluliyet aylığı almaya baş-layanların sayısı da önemli oranda düştü. Ancak bu durumun yarattığı sorunları ince-lemek yerine hükümet bu sefer de, mevcut maluliyet aylıklarını azaltmayı amaçlayan yeni teklifleri gündeme getirdi.
Bu değişiklik önerileri ile hükümet şu anda maluliyet aylığı alanların dosyalarını siste-matik bir şekilde incelemek ve bunun so-nucu 2018 yılına kadar 16800 malulün ay-lıklarını kaldırmayı planlanıyor. Görüşme-ler sırasında Yeşiller Partisi adına görüş-lerini dile getiren K. Prelicz, bunun ne ah-laki ne de tıbbi dayanakları olduğunu, üs-telik tasarruf adı altında bunun yapılması-nın toplumsal yaralara neden olacağını dile getirdi.
Kanayan Yara
Daha önce yapılan değişikliklerle, yeni ma-luliyet aylığı alanların sayısındaki düşüş ile maluliyet sigortasında yeterince tasarru-fa gidildiğine dikkat çeken meclis üyeleri, bu önerilerin geri çekilmesini talep ettiler. SP adına konuşan S. Schenker ise, çalışa-cak durumda olmadıkları tıbbi olarak tes-
pit edilmiş insanları çalışmaya zorlamanın, insanlık dışı bir davranış olacağını söyledi. Bunun sonucu yapılan oylamada, 121 oya karşılık 46 oyla, değişiklik önerisinin görü-şülmeye başlaması kabul edildi.
Değişiklik lehine söz alan CVP’li milletve-killeri ise, maluliyet sigortasını zarar et-mekten kurtarmak için katma değer ver-gisinin arttırılması önerisinin halk tarafın-dan ret edildiğini hatırlatarak, bu durumda giderleri azaltmanın bir zorunluluk olduğu-nu dile getirdiler. Daha önce yapılan 5. de-ğişiklikle maluliyet sigortasının durumunun düzeldiği ve yeni maluliyet aylığı alanların sayısında %44 gibi bir azalma olduğu da yine bu kesimler tarafından dile getirildi.
Hükümet adına konuşan İçişleri Bakanı D. Burkhalter ise, bu önerinin yalnızca tasar-ruf önerisi olmadığını, malullerin bazı ih-tiyaçlarına cevap vermeyi amaçladıkları-nı söyleyerek, sigorta giderlerini azaltmak için de başka bir çıkış yolu görmediklerine dikkat çekti.
Göçmenler gibi malulleri de diline dolayan SVP ise, bu değişiklikleri desteklediklerini, ancak işverenlere, malul çalıştırma zorun-luluğu getirilmesi halinde buna karşı çıka-caklarını belirtti. Daha sonra yapılan oyla-mada Meclis bu konuyu kabul ederek, ola-
sı bir halk oylamasında değişikliğin tehlike-ye girmesini önleme yoluna gitti.
Yasa değişikliğine ilişkin öneri, bu sonuç-la Kantonlar Maclisi’ne gönderildi. 2001
yılı başında bu Meclis’in konuyu görüşme-si sonucu, benzer bir sonuç ortaya çıkması halinde sendikalar ve diğer kurumların ko-nuyu halk oylamasına götürmek için imza toplamaya başlamaları bekleniyor. 1669
Malulen Emeklilerin Tekrar Çalışması Gündemde
Daha önceki yıllarda Parlamento’nun gündemine gelen, ancak sürek-li olarak ertelenen Maluliyet Sigortasında 6. değişiklik önerileri, kış otu-rumunda tartışmaya açıldı. Değişiklik tasarısını hazırlayan hükümet, yasada yapılacak değişikliklerle yılda 500 milyon frank tasarruf etme-yi amaçlıyor. Bu amaçla ilk adım olarak şu anda maluliyet aylığı alan 16800 insanın yeniden çalışmaya zorlanması gündeme getirildi.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
IV-Bezüger sollen zurück an die Arbeit
16'800 IV-Rentner sollen wieder ihren Beruf ausüben. Die Linken kritisieren den Entscheid des Nationalrats als unethisch und finanzpolitisch nicht vertretbar. Na-tionalrat ist am Dienstag auf den ersten Teil der 6. IV-Revision eingetreten. Ziel der Vorlage ist es, die Invalidenversicherung (IV) längerfristig um jährlich 500 Millionen Franken zu entlasten. Anders als bei der letzten IV-Revision geht es nicht darum, weniger neue Renten zu gewähren, sondern alte Renten aufzuhe-ben. Geplant ist, dass 16′800 IV-Rentner bis 2018 wieder eine Stelle finden. Da-mit würden 12′500 volle IV-Renten überflüssig.
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 18 28.12.10 03:38
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 19 28.12.10 03:38
20
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Neden Alkol Tüketilir?
Yapılan araştırmalar insanların en çok zevk almak için alkol tüketti-ğini göstermektedir. İçkili eğlen-ce yerlerinin çokluğu da bunun en önemli göstergesidir. Eğlen-ce yerleri dışında zevk için en çok yılbaşı, düğün, doğum günleri gibi sosyal etkinliklerde insanlar aşı-rı miktarda alkol tüketmektedirler. Sosyal içicilik denen bu tür alkol tüketimi bazı insanlar için alkoliz-min ilk basamağı olmaktadır.
Alkol tüketiminin bir diğer önem-li sebebi ise duygu durumunu düzeltmektir. İnsanlar genellikle kendilerini kötü hissettiklerinde, zorlandıkları ya da üzüldükleri dö-nemlerde alkole sığınarak bu kötü duygu durumundan kurtulmaya çalışırlar. Sonuçta alkol hiçbir çö-züm getirmediği gibi daha kalıcı ve daha kötü durumlara yol açar.
Modern insanın en önemli sorun-larından biri olan stresle başa çık-mak için alkol tüketimi de oldukça yüksek miktarlardadır. Günlük ha-yatın getirdiği yoğunluk, karşılaşı-lan irili ufaklı problemler, yorgun-luk, maddi sıkıntılar strese sebep olmakta ve pek çok insan bundan kurtulmak için içki içmeyi tercih etmektedir.
Alkolizme yakalanan kişiler so-nunda bastıramadıkları bir alkol içme arzusu duymaya başlarlar. Bu arzu, alkol tüketiminin bir diğer önemli sebebidir.
Alkolizm nedir?
Alkolizm çoğunlukla genetik yol-dan geçen, biyokimyasal bir bo-zukluktur. Ancak, yüksek dozda ve çok sık alkol tüketimine bağ-lı olarak geliştirilen alkol bağımlı-lığı da yoğunlukla görülmektedir. Bunların yanı sıra psikolojik ve sosyal baskılar hastalığı etkinleş-tirici sebeplerdir. İleri dönemlerde hastalık, vücudun tüm sistemleri-ne en çok da kardiovaskular siste-me, sinir sistemine ve karaciğere zarar verir. Ne yazık ki, bu üç böl-gedeki tahribat ölümcül sonuçlar doğurur.
Alkolizmin tanımı ve sebepleri
Alkolizm, bir kişinin devamlı ve kendisine zarar verecek ölçülerde alkollü içecek almasıyla oluşur. Alkol, fiziksel ve psikolojik zarar-larının yanı sıra sosyal ve ekono-mik açıdan da felaketler doğurur. Alkolizm hastalığının en önemli belirtisi, kişinin sürekli ve çok mik-tarda alkol alarak bunun sonucun-da da davranış değişikliği göster-mesidir. Sonunda kişi kendisine hakim olamayacak kadar bağım-lı hale gelir ve kendini kaybetme-ye başlar. Kişi artık alkolsüz yaşa-yamayacak hale gelmiştir.
Genellikle alkolizmin tanımı, ta-nımlayan kişiye göre değişir. En basit anlamda ve en eski tanımı, kronik ve aşırı alkol alınmasıy-la oluşan hastalıktır. Bağımlılığın farmakolojik ve psikolojik tanımı, gittikçe artan dozlarda alkol alma isteğidir. Ancak, bu tanım da çok yeterli değildir; çünkü alkolizm di-ğer bağımlılıklara pek benzeme-mektedir. Afyon bağımlıları, git-tikçe artan dozlarda ve sonunda öldürücü miktarda madde ihtiyacı duyarlar; ancak alkoliklerin ihtiyaç duyduğu alkol miktarı tek seferde öldürücü olmamaktadır.
Alkolizmi tanımlamak için en be-lirgin sinyal kişinin davranış şekli-dir. Modern tıp; alkolizmin sebebi bilinmeyen, belirgin anatomik işa-retleri olmayan ve alkol bağımlılı-ğıyla ortaya çıkan bir hastalık ola-rak tanımlar. Ayrıca, hem psiko-lojik hem de fiziksel tıp, alkoliz-min bir başka hastalığın, çoğun-lukla da psikolojik bir bozuklu-ğun, semptomu olabileceğini söy-lemektedirler. Bu anlamda alko-lizm; kronik ilerleyen bir hastalık-tır ya da psikolojik veya fiziksel bir başka hastalığın belirtisidir. Has-talığın özeliği alkol bağımlılığıdır ve her alkol kullanımından son-ra kişi kontrolünü kaybeder. Alko-lizm hastası, fiziksel ya da psiko-lojik sıkıntısını gidermek için al-kol tüketir ve sonunda alkollü içe-cek tüketimi hastanın fiziksel, zi-hinsel, sosyal ve ekonomik haya-tını engelleyecek boyutlara ulaşır. Bu noktada, hiç şüphesiz, hasta-lığın en önemli ipucu kişinin alkol yüzünden hayatının engellenme-sidir.
Alkol aldıktan sonra hastanın kontrolünü kaybetmesi, içmeye başladıktan sonra bırakamaması, alkoliğin içmeyi engelleyemediği-ni göstermektedir. Bir alkolik iç-meye başlar, çünkü kendini tuta-maz. Alkoliklerin çoğunluğu içtiği zaman kontrolünü kaybeder, an-cak tüm hastalıklarda olduğu gibi istisnalar vardır. Bazen bir alkolik, içmeden durabilir, kendi kendine ve çevresine bağımlı olmadığını ispatlamaya çalışır. Bazen daha kontrollü içebilir.
Alkolizmin bir başka tanımı da, ki-şinin iç dünyasıyla ya da çevresiy-le ilgili zor durumlardan kurtulmak için edindiği alkol içme bağımlılı-ğıdır. Bu tanım, alkolizmin bir baş-ka psikolojik ya da fiziksel bozuk-luğun dışa vurumu olabileceği ih-timalini ortaya çıkarmaktadır. Kişi, alkol almayı öğrenip bu bağımlılı-ğı edindikten sonra, alkolizm esas hastalık haline gelip, altta yatan esas hastalığı yok etmekte ya da üstünü örtmektedir.
Görüldüğü üzere, alkolizmin ol-dukça çok tanımı, türü ve sebe-bi bulunmaktadır. Hekimler hasta-nın, hangi gruba dahil bir alkolik olduğunu, onun alkol alma sıklı-ğını ve miktarını, davranış biçimi-ni, alkolizminin ortaya çıkışını, ge-lişimini yaptıkları testlerle, uygu-ladıkları anketlerle tespit etmekte ve buna uygun bir tedavi şekli uy-gulamaktadırlar.
Alkolizmin sonuçlarıSosyal sonuçlar
Alkolizm ilerleyen bir hastalıktır. İlk başta alkoliğin çevresindeki kişiler onun içmesinden çok faz-la etkilenmezler. Ancak, kişi gide-rek artan miktarlarda ve sıklıkta
alkol kullanmaya devam edece-ği ve çoğunlukla kontrol kaybı ya-şayacağı için tüm ilişkileri ve sos-yal hayatı kötü bir şekilde etkile-necektir.
Hastalığın ileri dönemlerinde sı-zıncaya kadar içen ya da sabah kalkar kalmaz içmeye başlayan kişi, işine gidemeyecek ve sonun-da işini kaybedecektir.
Alkol, hayatının en önemli amacı haline geleceği için eskiden yaptı-ğı hiçbir şeyi yapmayarak kişi sa-dece içki içecek ve tüm sorumlu-luklarını bir kenara itecek ve ya-kınlarından gelen yardım teklifleri-ni de geri çevirecektir. Buna bağ-lı olarak, ailesiyle ve yakın çevre-siyle ilişkileri bozulacaktır. Ne ya-zık ki, alkoliklerin evlilikleri genel-likle boşanmayla sonuçlanır.
Kontrol kaybına bağlı olarak, al-kolikler çok fazla kaza yaparlar. Başlarına ev, iş ya da trafik kaza-sı gelme ihtimali çok yüksektir.
Yine, kontrol kaybına bağlı olarak, alkolikler suç işleme eğilimi gös-terirler ve karıştıkları kavga ya da benzer durumlar yüzünden adli problemlerle karşılaşabilirler.
Tıbbi Sonuçlar
• Karaciğerin harap olması,
• Kardiyomiyopati (kalp büyü-mesi),
• Anemi (kansızlık),
• Yüksek tansiyon,
• Trombositopeni (pıhtılaşma sağlayan hücrelerde azalma),
• Miyopati (kas yıkımı),
• Kanser,
• Teratojenite (anne karnındaki bebekte anormallikler),
• Pankreatit (pankreas iltihabı),
• Pnömoni (zatürree),
• Merkezi sinir sistemi bozukluk-ları (retrobulbar nörit, Wernike-Korskof Sendromu ve buna-ması, serebeller atrofi)
Alkol yoksunluğu belirtileri
• Otonomik hiperaktivite (terle-me, nabız 100’ün üstünde)
• Titreme
• Uykusuzluk
• Bulantı ve kusma
• Geçici halusinasyon ve illüz-yonlar (alkolü bıraktıktan son-raki 1-2 gün içinde görülür)
• Psikomotor ajitasyon
• Anksiyete
• Grand mal konvülzyonlar (epi-leptik nöbetler-alkolü bıraktık-tan sonra 2 gün içinde görülür)
En sık eşlik eden psikiyatrik bozukluklar
• Majör depresyon: Alkol bağım-lılarının %30-50’sinde görülür
• Anksiyete bozuklukları: Alkol bağımlılarının %30’unda görü-lür. Erkeklerde sosyal fobi, ka-dınlarda agorafobi sıklıkla orta-ya çıkar.
• İki uçlu duygu-durum bozuklu-ğu (manik depresif bozukluk)
• Diğer madde bağımlılıkları: Başta sigara olmak üzere es-rar ve diğer uyuşturucu mad-deler.
• Kişilik bozuklukları: Antisos-yal ve sınırda kişilik bozukluk-ları. 1629
Alkolle Mücadelede Yardım Alınabilecek KurumlarBu ayki konumuz günümüzün en büyük bağımlılık sorun-larından biri olan alkolizm. Vatandaşlarımız arasında da bu sorunu yaşayan kişi sayısı maalesef, hiç de azımsan-mayacak bir orandadır. Alkolizmin tedavisi için birçok ku-rum, bağımlılara ve çevresindekilere birtakım destekler sunmaktadır. Bu kurumlardan birisi “Die Zürcher Fachh-stelle für Alkoholprobleme’’dir. Uzman kişilerden oluşan bu kurum, alkolizmin aşılması konusunda önemli hizmet-ler vermektedir. Kurum hakkındaki detaylı bilgiler, http://www.zfa.ch adresinde mevcuttur. Alkol alışkanlığının hastalık seviyesinde olup olmadığından emin olamayan kişiler için Berner Gesundheit Kurumu http://www.alco-tool.ch adresinde bir test sunmaktadır. Bu test sayesinde kimseden özel danışmanlık hizmeti alınmadan bağımlılık seviyenizi ölçebilirsiniz.
Hazırlayan: Hüseyin Türkkan
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 20 28.12.10 03:38
21
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
Alkoholsucht ist eines der grössten sozialen Pro-bleme unserer Zeit. Die Anzahl unserer BürgerIn-nen, die unter dieser Sucht leiden ist auch nicht klein.
Es gibt verschiedene Stellen, die bei Alkoholpro-blemen den Betroffenen selber und deren Ange-hörigen Hilfe anbieten. Eine davon ist die Zürcher Fachstelle für Alkoholprobleme (ZFA).
Die Zürcher Fachstelle für Alkoholprobleme (ZFA) berät, behandelt und begleitet Menschen mit risi-koreichem Alkohol- und Medikamentenkonsum. Durch Prävention, Beratung und Therapie enga-giert sie sich gegen problematischen Konsum und Abhängigkeit sowie deren Folgen. Dienstleistun-gen und Kursangebote von der ZFA richten sich an Betroffene, deren Angehörige wie auch an Füh-rungskräfte, Personalverantwortliche und Fach-personen aus dem Sozial- und Gesundheitsbe-reich.
Die Zürcher Fachstelle für Alkoholprobleme setzt sich für Menschen mit missbräuchlichem Konsum von Alkohol und anderen Suchtmitteln ein. Sie be-raten und begleiten Betroffene oder Angehörige und schulen Fachpersonen aus Unternehmen im Profit- und Non-Profit-Bereich. Dadurch leisten sie einen Beitrag zur Verminderung von risikoreichem
Konsum und dessen Folgen.
Das ZFA Team besteht aus kompetenten, enga-gierten und erfahrenen Fachleuten. Sie verfügen über berufliche Qualifikationen aus den Bereichen Medizin/Psychiatrie, Psychologie, Sozialarbeit, Kommunikation, Administration, Sozialmanage-ment und anerkannte Zusatzausbildungen sowie suchtspezifische Fortbildungen. Die Mitarbeiten-den stehen unter beruflicher Schweigepflicht, ge-währleisten den Datenschutz und arbeiten poli-tisch und konfessionell neutral. Nähere Informati-onen über ZFA findet man auf der Webseite http://www.zfa.ch.
Auf der Webseite www.alcotool.ch findet man ei-nen Test. Mit diesem Test finden Sie in fünf Mi-nuten heraus, ob sich Ihr Alkoholkonsum in einem kritischen Bereich bewegt oder nicht.
Die Alkoholkrankheit
Die Alkoholkrankheit, ist die Abhängigkeit von der psychotropen Substanz Ethanol. Im Verlauf kön-nen sich Beschaffung und Konsum von Alkohol zum lebensbestimmenden Inhalt entwickeln. Ty-pisch sind Zwang zum Konsum, fortschreitender Verlust der Kontrolle über das Trinkverhalten, Ver-nachlässigung früherer Interessen zu Gunsten des
Trinkens, Leugnen des Suchtverhaltens, Entzugs-erscheinungen bei vermindertem Konsum, Tole-ranz gegenüber Alkohol („Trinkfestigkeit“) sowie Veränderungen der Persönlichkeit
Alkoholsucht ist heute eine behandelbare Krank-heit. Verschieden Fachstellen und Kliniken bieten Lösungen an.
Neben den gesundheitlichen Problemen bringt Al-koholsucht soziale und gesellschaftliche Probleme auch mit sich. Zu diesen Problemen kann man ent-gangenes Lebensglück in Partnerschaften, Famili-en, Freundschaften und im Kollegenkreis, Arbeits-unfähigkeit, Frühverrentung, durch alkoholbeding-te Verkehrsunfälle, Straftaten und erhöhte Schei-dungsraten.
Besonders leiden Kinder und Jugendliche in al-koholbelasteten Familien. Sie haben unter ande-rem in der Schule und beim Berufseinstieg vielfach schlechtere Chancen. Viele Kinder bekommen sel-ber, zum Teil auch genetisch bedingt, psychische oder Alkoholprobleme – teilweise lebenslang
Deutsch Benötigen Sie Hilfe bei Alkoholproblemen?
www.alcotool.chTesten Sie jetzt Ihr Alkoholkonsum unter
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 21 28.12.10 03:38
22
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE HABERLERİ
Yurt dışında yaşayan vatandaşlar ha-len, en temel vatandaşlık hakları olan oy kullanmayı, sadece seçim sırasında gümrüklerde kurulan oy sandıklarında kullanabiliyorlar.
Bunun son örneği 2010 Eylül ayında yapılan Anayasa Referandum’da ya-şandı. Aylar süren referandum tartış-malarını ilgi ile izleyen yurt dışında ya-şayan vatandaşlar için oylarını; ancak gümrük kapılarında kullandılar. Bu-nun için kendi ceplerinden yol paraları-nı karşılamak zorunda kaldılar. Ancak, karşılanan tek güçlük bu değildi. Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikle, yurt dı-şında seçmen sıfatı için seçmen kütü-ğü esas alındı. Bunun için yurt dışın-da yaşayanların bu seçmen kütükleri-ne kayıt yaptırması gerekliydi.
Ancak bu yasa değişikliği, yurt dışın-da yaşayanlar tarafından pek bilinmi-yordu, bu nedenle seçmen kütüklerini kontrol etme, eğer bu kütüklerde isim-leri yoksa, kayıt yaptırma imkanına sa-hip olamadılar. Bu nedenle oy kullan-mak için ülkesine giden vatandaşların bir kısmı oyunu kullanamadı. Bu arada Yüksek Seçim Kurulu’nun sadece bel-li gümrük kapılarında sandık kurması da oy kullanmayı engelledi. Bu neden-le, referandum için yurt dışından kulla-nılan oyların sayısı oldukça düşük dü-zeyde kaldı.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarına
oy kullanma imkanı tanımak için pek çok ülke bugüne kadar çeşitli kolay-lıklar getirdiler. İsviçre dışında yaşa-yan 500.000 civarındaki vatandaş, oy-larını elektronik olarak veya mektupla kullanabiliyor. İtalya, yurt dışında ya-şayan vatandaşları için yurt dışı temsil-ciliklerinde oy sandıkları kuruyor. Hat-ta İsviçre’de yaşayan ve oy kullanmak isteyen vatandaşlarına, oylarını kendi bölgelerinde kullanmak isterlerse yol paralarını da karşılıyor.
Almanya ise kendi vatandaşları için hem posta ile oy kullanma imkanı su-nuyor, hem de yurt dışı temsilciliklerin-de oy sandıkları açıyor. Antalya’da ya-şayan Alman vatandaşlarının oy ver-mek için konsolosluk önünde oluştur-dukları sıraları görmek, Almanya’da oturan vatandaşlarımız için gıpta edi-ci bir durum.
Seçimlere altı ay kala, yurt dışında ya-şayan vatandaşlarımız hala nasıl oy kullanacaklarını bilmiyorlar. Ancak bi-linen tek şey var, mektupla oy kullan-ma için seçim yasasının değişmesi ge-rekiyor. Fakat bu değişikliğin bir yıldan önce yürürlüğe girmesi mümkün değil. Başka bir deyişle, mektupla oy kullan-ma imkanı bu seçimler için söz konusu olamayacak. Ancak, temsilciliklerde oy sandıkları kurulması yönünde bir en-gel yok. Yeter ki yurt dışında yaşayan seçmenler, seslerini Ankara’ya kadar
duyurabilsinler ve yetkilileri ikna ede-bilsinler. Bu konuda asıl karar verme-si gereken Yüksek Seçim Kurulu`nun
önümüzdeki seçimlerde nasıl bir adım atacağı merakla bekleniyor. 1683
2011 Seçimlerinde Oy Kullanmak İstiyoruz!Türkiye’de 2011 Haziran ayında yapılacak olan seçimlerde, yurt dışında yaşayan seçmenlerin nasıl oy kullanabileceği hala bir kesinlik kazanma-dı. Mevcut yasalara göre, seçim sırasında Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışı temsilciliklerinde seçim sandığı kurulması yönünde bir engel bu-lunmuyor. Ancak, bugüne kadar hiçbir hükümet bu konuda bir girişimde bulunmadı.
PHM
2011 Seçimlerinde
Oy Kullanmak
İstiyoruz!
Oy Kullanmak
Oy Kullanmak
Seçimlerinde
Seçimlerinde
İstiyoruz!
İstiyoruz!
Oy Kullanmak
Oy Kullanmak
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 22 28.12.10 03:38
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 23 28.12.10 03:38
24
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Sergi ile birlikte yayınlanan kitap-ta ise, Karl Moser’in çağdaş mi-mariye olan katkıları sanat eleştir-menleri tarafından dile getiriliyor. Mimar eleştirmeni Peter Meyer’e göre, Moser’in ‘‘bukalemun mi-marisi’’ olarak adlandırılan bir mi-mari stil geliştirdiğini, bununsa belli bir mimari akıma dahil edil-mesinin oldukça zor olduğunu söyledi.
İsviçre Teknik Üniversitesi ‘Mi-marlık Tarihi ve Teorisi’ bölümü-nün uzun bir çalışma sonunda hazırladığı 800 sayfalık kitap, İs-viçre mimarisinin kurucularından Karl Moser hakkında bugüne ka-dar yapılmış en kapsamlı çalış-ma oldu. Bir yanı ile mükemme-liyetçi olan Moser, aynı zamanda bir pragmatisttir. Uzun yıllar çeşit-li üniversitelerde öğretim üyeliği yapan bu ünlü mimar, deyim ye-rinde ise bütün İsviçreli mimarla-rın ‘babası’ unvanını taşıyor. 1860 – 1936 yılları arasında yaşayan Moser, aynı zamanda İsviçre’deki pek çok büyük yapının da mi-marıdır. Bunlar arasında Zürih Üniversitesi’nin binası, Basel Bad Bahnhof binası, Kirche Fluntern, Kusntahaus Zürih ve pek çok ki-lise bulunuyor.
Basel’de yaşayan Katoliklerin her gidişlerinde hayranlıkları-nı arttırdıkları St. Anton Kilisesi, hala dünyanın her yerinden ge-len turistler için mutlaka görülme-si gereken bir yapı olarak kalma-ya devam ediyor. Moser, yeni go-tik diye adlandıran mimari stilini daha sonra yeni romantik şeklin-de değiştirirken, bir yandan genç-lik akımlarından etkilenmiş; ama bir yandan da olgunlaşmış mima-ri stillerinden örnekler vermiştir. Bu özellikler, onun kılıktan kılığa bürünen bir gelişim göstermesine neden olmuştur.
Ancak, bu gelişim kendi içinde ayrı bir estetik yarattığından hiç-bir dönem yadırganmamıştır. Ya-yınlanan kitapta ve açılan sergi-de bulunan 400’den fazla mimari planın büyük bir çoğunluğu haya-ta geçirilmemiş projelerden olu-şuyor. Bu planlar dikkatle incelen-diğinde, estetik olma ile kullanılır, olmanın adeta yan yana durdu-ğu hayretle görülmektedir. Mimari planların yanı sıra gerek iç gerek-se de dış dekorasyonlardaki ay-rıntılar, onun mimarlık stilinin vaz-geçilmez öğeleri haline gelmiştir.
Hayatı ve Eserleri
Karl Moser, mimarlık yaşamı-
na doğduğu yer olan Baden’de başlar. Daha sonra dönemin önemli isimleri ile 1888 yılında Karlruhe’de bir mimarlık bürosu-na katılır. Katıldığı pek çok mima-ri yarışmalar ona pek çok proje-yi gerçekleştirme imkanları ya-ratır. Daha sonra bu büronun bir temsilciliği Aarau’da açılır ve Mo-ser burada çalışmalarını yürütür. Zürih Kunsthaus binasındaki ba-şarısı onu üniversite binasının ya-pımına götürür. 1907 yılında biten bu bina, o dönemin önemli mimar-lık örneklerinden biri olarak gös-terilmektedir.
Bu başarılardan sonra Zürih’teki İsviçre Teknik Üniversitesi’nde 1915 yılından sonra öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürür. Bu-gün tekrar gündeme gelen Zürih Üniversitesi’nin genişleme planla-rını daha o dönem yapmaya baş-lamıştır. Önümüzdeki yıllarda ger-çekleştirilmesi düşünülen bu pro-jede, Moser tarafından yapılan ilk planların kullanılması düşünül-mektedir.
Ancak, giderek daha fazla tanınır hale gelen Moser, ölümünden ön-ceki dönemde, gerçekleştirileme-yen büyük projeler nedeni ile ol-dukça zor bir dönem geçirir. Zürih
şehrinin merkezinin U biçimindeki 14 katlı binalarla yeniden düzen-leme düşüncesi bunlardan biridir.
Sergi: Sanat ve Mimari, 27 Şubat 2011’e kadar, Kunsthaus Zürich.
Sergi için kitap: Karl Moser, Yeni Zamanlar için Mimarlık, Hazırla-yanlar Werner Oechslin, Sonja Hildebrand, Zürich, GTA-Verlag 2010. 1673
Karl Moser Sergisi Zürich Kunsthaus’ta. (Bukalemun Mimar)
Baden doğumlu ünlü İsviçreli mimarın 150. doğum günü, Zürich Kunsthaus’ta sergile-nen eserleri ile kutlanıyor. 27 Şubat 2011’e kadar sürecek olan bu sergide, İsviçre mi-marisine şekil veren ünlü mimarın eserleri tanıtılıyor.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
«Architektur-Chamäleon» Karl Moser
Ausstellung Zum 150. Geburtstag von Karl Moser zeigt das Kunsthaus Zürich das Werk des Badener Architekten. Vor hun-dert Jahren wurde in Zürich das Kunsthaus von Karl Moser eingeweiht. Damals blickte der Architekt bereits auf ein reich-haltiges Œuvre zurück; später wurde er zu einem einflussrei-chen Lehrer an der ETH Zürich. Stilistisch war und blieb er je-doch schwer einzuordnen. Karl Moser – Architektur und Kunst. Kunsthaus Zürich, bis 27. Februar 2011. Publikation: Karl Mo-ser. Architektur für eine neue Zeit, 1880 bis 1936. Werner Oechslin, Sonja Hildebrand (Hg.). Zürich, GTA-Verlag 2010, 2 Bde., 368 und 424 S.»
Kasım ayı içinde söz konusu komisyon, İs-viçre hakkındaki raporunu hazırlayarak ka-muoyuna duyurmuş, bu konuda İsviçre hü-kümetinden gerekli girişimlerde bulunması-nı istemişti. Daha sonra bu raporun gereği olan girişimlerin neler olması gerektiği ise aralık ayında açıklandı. İsviçre, daha önce-ki yıllarda da bu komisyon tarafından eleşti-rilmişti. Ancak, bu yılki eleştirilerin tonu daha da sert oldu.
Rapor, İsviçre’de pek çok sosyal kesimin ay-rımcılığa uğradığını örneklerle anlatıyor. Bu kesimlerin içinde başta çalışan kadınlar ge-liyor. Aynı işi yaptıkları halde daha az ücret alan kadınların durumunda bir düzelme ol-madığı, tersine bu eşitsizliğin arttığı tespit edilmiş. Kadın çalışanları &68.8’inin düşük ücretli iş kollarında çalıştığı belirtilen rapor-da, İsviçre hükümetinden bu konuda hemen etkin önlemler alınması isteniyor. Bu konuda İsviçre’nin az gelişmiş ülkelerin gerisinde ol-duğunu belirten BM uzmanları, soruna acil önlemler alınmasını istiyor. Kadınlara karşı şiddete başvurmanın devam etmesi de eleş-tiriler arasında bulunuyor.
Göçmenlere ayrımcılık
Komisyon, göçmenlerin de ayrımcılığa uğ-radıklarını, özelikle göçmen kadınlara yöne-lik şiddet kullanımının artmış olmasının en-dişeyle izlendiği belirtiliyor. Göçmen kadın-ların, oturma iznini tehlikeye sokmamak için bu şiddete karşı doğrudan tavır alamadıkları da raporda yer alıyor.
Göçmenlerin toplum içinde kadınlardan farklı olarak doğrudan ayrımcılığa uğradık-ları, bunun asıl nedenin ise ırkçı ve ayrım-cı düşüncelerin yaygınlaşmış olması rapor-da, minare yasağı gibi örneklerle anlatılıyor. Irkçılıkla mücadele konusunda gerek hükü-metin gerekse de sivil toplumun seyirci du-
rumda olduğunu öne süren rapor, bu duru-mu toplumsal yaşam açısından oldukça dü-şündürücü olarak nitelendiriyor.
Benzer şekilde, iltica talebinde bulunan, anne ve babası olmayan çocukların duru-mu hakkında bilgi verilmemiş olması eleşti-ri noktalarından birisi oldu. Öte yandan, gi-derek artan yoksullukla mücadele etmek için İsviçre hükümetinin hiçbir girişimde bulun-maması rapordaki başka bir eleştiri konusu oldu. Çalışanların grev hakkının kullanması, önündeki engeller ve çalışanların işten çı-karmalara karşı yeterince korunamaması ra-porda yer alan diğer konulardan birkaçıydı .
İsviçre’de göçebe bir topluluk olarak yaşa-yan Romen vatandaşlarının karşılaştıkları sorunlar ve bu topluluğun kültürünün yaşa-tılması için çaba sarf edilmemesi de rapor-da eleştirilen konular arasında yer alıyor. 1675
Birleşmiş Milletler, İsviçre’yi Sert Bir Şekilde Uyardı
Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Komisyonu, İsviçre’nin kadın, göçmen ve Romen va-tandaşların haklarının çiğnendiğini ve ayrımcılığa uğradıkları konusundaki eleştirilerini bu yıl daha da sertleş-tirdi. Aralık ayı başında Cenevre’de yapılan toplantıda bu konuda bir ilerleme sağlamak bir yana, ayrımcılığın daha da arttığı belirtildi.
PHM
Deutsche Zusammenfassung.
UNO-Ausschuss kritisiert die Schweiz.
UNO-Ausschuss für wirtschaftliche, soziale und kulturelle Rechte hält an seiner Kritik fest: Immer noch würden in der Schweiz Frauen, Migranten, Roma oder in Armut lebende Menschen diskriminiert Nach Kenntnisnahme der Schweizer Berichterstat-tung Anfang November veröffentlichte der UNO-Ausschuss am Dienstag in Genf seine Schlussfolgerungen. Demnach sind et-liche Bevölkerungsgruppen in der Schweiz nach wie vor Benachteiligungen ausgesetzt. Kritisiert wird beispielsweise die Loh-nungleichheit zwischen Mann und Frau. Das Gefälle habe in letzter Zeit sogar noch zugenommen. Der Frauenanteil bei den tiefen Löhnen mache 68,8 Prozent aus. Die Schweiz müsse dem Grundsatz «gleicher Lohn für gleiche Arbeit» endlich zum Durchbruch verhelfen, mahnen die UNO-Experten.
KÜLTÜR & SANAT
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 24 28.12.10 03:38
25
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
KÖŞE YAZISIK
ÖŞ
E Y
AZ
ISI
Asiye Sınıcı
Bu aya özel kurabiyeler yapılır, mumlarla süslenir evin her yeri ve şar-kılar söylenir.
Arkadaşlarım bana da hediye alır, ben de onlar için hediyeler hazırlarım. Aynı şekilde bizim bayramlarımızda ben de tatlı götürürüm iş yerine, bay-ramı da kutlarız hep birlikte.
Benim için bu karşılıklı hoşgö-rü ve anlayışın simgesidir; ancak anlamakta zorluk çektiğim özellikle Türkiye’deki insanlarımızın “Çam ağa-cı” sevgisi.
Her alışveriş merkezinde koca-man çam ağaçları dikilir ve süslenir. Vitrinlerde buradan çok çam ağacı görmek mümkündür.
Ekranlarda yeni yıl eğlencelerin-de çam ağacı hiçbir kutlamada eksik olmaz.
“Özenti” ailelerde bir çam ağacı alır evine, gururlana gururlana anlatır-lar nasıl süslediklerini.
Peki neyin özentisi?Dini bir bayramın simgesi olan
çam ağacına bu sempati niye?İçimize kadar girmiş olan bu “alış-
kanlıklar” toplumumuzu nasıl etkiliyor?Bana sorarsanız bizler, kendi de-
ğerlerimizi unutmaya dünden hazırız.Yunanlılar sahip çıkar “bizim” diye
patentler, biz hala başka dinlere, kültür-lere özenmeye devam ederiz.
Bizim yöremiz, kültürümüzden ge-len bir çok zenginliğimizi kaybettik za-ten… Gözlerimizi açıp değerlerimize sahip çıkmak yerine, yok etmeye çalı-şanlara destek olmamız beni üzüyor…
Osmanlı kötülenir, zaferlerimiz kut-lanmaz, bayramlara sadece tatil diye sevinilir…
Çam ağaçları dikilir, Avrupa’daki, Amerika’daki programlar kopyalanır, onlar gibi görünmek, onlar gibi olmak ve yaşamak için tüm değerler hiçe sa-yılır…
Bu kadar “ilerlediğimize” göre X-Mas’ınız mübarek olsun arkadaş-lar! Cümleten hayırlı X-Mas’lar… Allah daha nice X-Mas’lar görmeyi nasip et-sin.
Yeni yıla yeni umutlarla…Geride bıraktığımız 2010 yılı be-
nim için yorucu bir sene oldu… Hepi-
mizin hayatında olduğu gibi inişli çıkış-lı bir sene…
Yorduğu kadar bana çok şey de kat-tı. Yepyeni bir yıla sizlerle girmenin mut-luluğunu yaşıyorum, mesela. Bu köşe, sade ve sadece bize ait. Gündemdeki konuları ele alacağız, sorun ve sıkıntı-larımızı paylaşacağız. Ben, yazacağım sonra sizin yazdıklarınızı okuyacağım. Dünyayı kurtaramasak da, her yaraya merhem olamasak da en azından fikir alışverişinde bulunacağız, paylaşaca-ğız, paylaştıkça çoğalacağız…
Mesela, 2010da yaşadıklarımızı gözden geçirerek başlayabiliriiz.
2009’da aldığınız kararları düşü-nün. Yaşadıklarınızdan çıkardığınız dersleri cebinize koyun. Gerisini arka-nızda bırakın. Bir daha da geriye bak-mayın…
Yeni hedefler koyun kendinize. Ya-zın bir kenara… Yazın ki zor günleri-nizde güç versin size… İnanın kendini-ze ve herşeyin daha iyi olacağına… Ol-maz demeyin, kurallar koymayın kendi-nize, duvarlar örmeyin etrafınıza. Ken-di kendinize kısıtlamayın özgürlüğünü-zü…
Ailenizle, arkadaşlarınızla, dışarı-da, evde, yurt içinde ya da dışında…Huzuru nerede buluyorsanız orada gi-rin yeni yıla. Asıl huzurun kendi içinizde olduğunu da hatırlayın ama… Her şey-den önce kafanızdaki “imkansız”, “zor” kelimelerini yok edin, keşkeleri de çı-karın hayatınızdan. İyi ki demeyi öğre-nin…
Beklentisiz girin bu seneye. Hedef koyun; ama şartlandırmayın kendinizi. Çünkü kazanmak her zaman istediğini-zi elde etmek değildir.
Eğer sizin için hayırlı olmayan bir hedefse ulaşmak istediğiniz, bunu gö-rebilmek ve yol yakınken dönmek de kazanmaktır. O an kaybettiğinizi dü-şünseniz bile...
Dilerim savaş, kavga ve gürültüden uzak, barış ve huzur içinde, hoşgörü ve saygı çerçevesinde hayırlı bir 2011 ge-çiririz.
Hepinize sağlıklı, huzur, bereket dolu, mutlu bir o kadar da umutlu yıl-lar diliyorum!
Hoşgeldim- hoşgeldiniz :) 1623
X-Masınız Mübarek Olsun!25 Aralık Christmas yani Noel. Hazreti İsa’nın doğumunun kutlandığı gün olarak adlandırılan bugün için öncesinde sokaklar ışıklandırılır, çam ağacı süslenir, hediyeler hazırlanır ve 25 Aralık dört gözle beklenir.
a.si
nici
@pu
sula
swis
s.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 25 28.12.10 03:38
26
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Müslüman göçmenlerin toplum-sal sorunların kaynağı olduğunu savunan ve yabancı karşıtı söy-lemleri ile tanınan aşırı sağ SD, oylarını önemli ölçüde arttırdı ve Meclis’e girmek için gerekli olan yüzde 4 barajını aştı. SD, yüzde 5,7 oranında oy alarak Meclis’te 20 sandalye elde etti ve İsveç’teki 4. büyük parti oldu. SD, böyle-ce 2006 seçimlerinde yüzde 2,8 olan oy oranını ciddi şekilde art-tırarak ilk kez Meclis’e milliyetçi söyleme dayanan partinin girme-sini sağladı. Uzmanlar, bu oy ora-nı ile SD’nin, koalisyon görüşme-lerinde kilit parti haline geldiğine dikkati çekiyor.
Oy sayımları tamamlanırken, se-çim kurulundan açıklanan kesin olmayan sonuçlara göre, Fred-rik Reinfeldt başkanlığındaki sağ blok iktidar partileri Mode-rat Parti (Muhafazar Parti), Cen-ter Parti (Merkez Parti), Folk Par-ti (Halk Parti) ve Kristdemokrater-na (Hristiyan Demokrat Parti) oy-ların 49,3’ünü alarak Meclis’e 172 milletvekili göndermeyi başar-dı. Koalisyon partileri, 2006 yılın-da 178 milletvekili ile iktidara gel-mişti. 349 milletvekilinin bulundu-ğu İsveç Meclisi’nde, Sosyal De-mokrat Parti’nin başını çektiği sol blokta yer alan Venster Parti (Sol Parti) ve Miljö Parti (Çevre Parti-si) ise oyların 43,7’sini alabildi ve 156 milletvekilini Meclis’e gönde-rebildi. Sağ blokta yer alan iktida-rın büyük ortağı Başbakan Fred-rik Reinfeldt’in Genel Başkanlığı-nı yürüttüğü Moderat Parti dışın-
daki diğer partilerin oy kaybettiği görüldü.
Meclis’te çoğunluğu yeniden ele geçiren sağ blok partiler, hükü-meti kurmak için bir partinin daha desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu partinin SD olmasından ise en-dişe ediliyor. Bu arada, Çevre Partisi’nin Türk milletvekili Meh-met Kaplan, yeniden Meclis’e gir-meyi garantilerken diğer iki Türk aday Hasan Dölek ve Sedat Doğ-ru ise milletvekili seçilme çoğun-luğunu elde edemedi. Kaplan, ya-bancı karşıtı bir partinin ilk kez İs-veç Meclisi’ne girmesinin kötü bir sonuç olduğuna dikkat çekti ve “Seçimler öncesinde bütün par-tiler, seçmenlerine SD ile iş birli-ği yapmayacaklarına dair söz ver-diler. İş birliği yapmaları, İsveç’te yaşayan göçmenlere büyük iha-net olur” dedi.
Öte yandan Avrupa’da pek çok ül-kede aşırı sağ yükselişte gözükü-yor. Fransa Cumhurbaşkanı Nic-holas Sarkozy, çingeneleri sınır dışı etmesi ve göçmenlere yö-nelik “ırkçı” olarak nitelenen kimi sözleri ile dikkat çekiyor. Alman-ya, Macaristan, İtalya, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde de İs-lam ve göçmen karşıtlığı hızla tır-manıyor.
Avrupa ülkeleri göçmenleri sev-miyor
Fransa: Jean-Marie Le Pen’in aşırı sağ Ulusal Cephe (FN) par-tisi, 2002 Cumhurbaşkanlığı se-çiminde en büyük desteğini aldı. 2007’de oy kaybeden parti, bu yıl
mart ayında düzenlenen yerel se-çimlerde yeniden parladı. Cum-hurbaşkanı Nicolas Sarkozy ise çingenelerin sınır dışı edilmesi, göçmenlerin herhangi bir suç iş-lemeleri halinde Fransız vatan-daşlığından çıkarılmaları gerek-tiği görüşleri ile kilise, insan hak-ları örgütleri, muhalefet partileri ve AB’den sert tepki alıyor. Sar-kozy hükümeti, aynı zamanda Avrupa’da peçeyi yasaklayan ilk hükümet oldu.
Hollanda: İslam’a karşı sert söy-lemler ve ırkçı tavırları benimse-yen Özgürlük Partisi (PVV) hazi-ran seçimlerinde üçüncü büyük parti oldu. Muhafazakâr Liberal Halkın Özgürlüğü ve Demokra-si İçin Parti (VVD) ve merkez sağ Hristiyan Demokratların (CDP) azınlık hükümeti, PVV’nin dışa-rıdan desteği ile kurulabildi. Irkçı söylemleri ile tanınan PVV lideri Geert Wilders peçeyi ve Kuran’ı yasaklamayı, Hollanda’daki İs-lami eğitim veren okulları kapat-mayı planlıyor. 16.6 milyon nü-fuslu ülkede 1 milyon Müslüman yaşıyor. Kamuoyu yoklamaları-na göre, eğer bir seçim yapılırsa PVV, bu seçimde ilk sırada yer alabilir.
Danimarka: Sağcı Danimarka Halk Partisi (DF), Danimarka’nın yavaş yavaş İslamlaştığını id-dia ediyor. 2001 yılından bu yana
Danimarka Parlamentosundaki üçüncü büyük parti olan DF, 2005 yılındaki Hz. Muhammed karika-türleri krizinin ardından İslam kar-şıtları tarafından desteklenmiş-ti. 2007’deki son seçimlerde 179 sandalyeli Parlamentoda yüzde 13,8 oyla 25 sandalye kazanan partinin destekçileri son kamuoyu yoklamalarına göre, yüzde 16’ya ulaştı.
Avusturya: Avusturya’nın mo-dern aşırı sağ lideri Joerg Haider, iki yıl önce hayatını kaybetti; an-cak göçmen karşıtlığı hâlâ ülke-de önemini korumaktadır. Yaban-cı karşıtı Özgürlük Partisi iki yıl önce oyların yüzde 17,5’ini aldı. Viyana’da bölgesel seçimde mi-narelerin ve peçenin yasaklan-masının oylanması kampanyası-nın bir parçası. Özgürlük Partisi lideri Heinz-Christian Stache de Viyana belediye başkanlığı için çalışıyor.
İngiltere: İtalya’nın ardından ge-çen yıl 27 üyeli Avrupa Birliği’nde (AB) en çok göç alan ikinci ülke olan İngiltere’nin Başbakanı Da-vid Cameron, seçim kampanya-sında verdiği sözleri yerine ge-tirmek adına göçmenliği kısıtla-yıcı önlemler alıyor. Yapılan ka-muoyu araştırmalarında İngilizle-rin yüzde 64’ü yüksek göçmenlik oranı nedeniyle ülkelerinin “yaşa-mak için daha kötü bir yer” oldu-
ğunu düşünüyor. Ancak, ülkedeki aşırı sağ İngiliz Ulusal Partisi, son seçimlerde fazla bir varlık göste-remedi.
Almanya: Almanya’da aşırı sağ partiler, eyalet bazında varlık gös-teriyor; ancak ülkede yaşayan ge-niş Türk nüfusunun entegrasyonu kamuoyunda endişelerin artma-sına neden oluyor. Ayrıca, kamu-oyu yoklamalarına göre, Sosyal Demokrat Parti üyesi (SPD) Thi-lo Sarrazin’in “Almanya kendisi-ni yok ediyor” adlı Müslüman ve Türk karşıtı kitabındaki görüşle-ri halktan destek görüyor. Araştır-malar da Alman halkının göçmen-ler konusunda katı görüşlere sa-hip bir partiye destek verecekleri-ni ortaya koyuyor.
Macaristan: Aşırı sağ Jobbik Partisi, 2010 Nisan seçimlerin-de ilk kez Parlamentoya girdi ve 386 sandalyenin 47’sini ele ge-çirdi. Ekim ayında gerçekleşe-cek belediye seçimleri öncesin-de partiye destek daha da artıyor. Macaristan’ın geniş çingene nü-fusu karşıtı bir görüş benimseyen Jobbik’e göre, çingeneler kamu güvenliğini tehdit ediyor ve bu ne-denle yüksek güvenlikli “asayiş koruma” kamplarına yerleştiril-meliler görüşünü savunuyor. 1634
Avrupa’da Yabancı Karşıtlığı Yükselişe Geçti
Avrupa ülkelerinde bir süredir güçlenen göçmen ve Müs-lüman karşıtlığı, geçen kasım ayı sonunda İsveç’te ya-pılan genel seçimde yabancı karşıtı Sverige Demokrat Parti’nin (SD) Meclis’e girmesi ile iyice perçinlendi. Böy-lece, İsveç’te yapılan seçimlerden sonra partiler, en çok korktukları sonuç ile ka rşı karşıya kalmış oldu.
PHM
PHM
Zürih Bahnhofstrasse’de emlak kiraya veren Location Group fir-masının yaptığı hesaplara göre, bu caddede emlakların bir met-rekaresinin yıllık kirası ortalama 10’256 franka çıktı. Bu firmanın yöneticilerinden Marc-Christian Riebe’nin basına yaptığı açıkla-maya göre, son aylarda yeni ki-raya verilen iş yerlerinin yeni kira-larının ortalaması bu düzeye çık-tı ve önümüzdeki dönemde bunun aynı düzeyde kalması bekleniyor.
Böylece Zürih, Avrupa’nın en pahalı olarak bilinen Londra
Bond Street ve Paris’in Champs Elysées caddelerinden daha pa-halı hale gelmiş oluyor. Bugün-kü fiyatlarla Bond Street’te bir metrekarenin yıllık kirası 9’790 frank, Champs Elysées’te ise 9’330 frank. Başka bir deyişle, 100 m2’lik bir emlağın aylık kira-sı 81’580 ve 77’750 frank. Bu ge-lişmenin arkasında yatan neden-lerin başında ise İsviçre frankının son aylarda diğer para birimlerine göre değer kazanması gelmekte.
Dünya’da Üçüncü
Dünyada ise Zürih’in Bahnhofs-trasse caddesinden daha pahalı iki cadde var. En pahalı cadde ne-redeyse iki misli pahalı olan New York’taki 5th Anvenue, burada bir metrekare için ödenen kira yılda 21’622 frank. İkinci sıradaki Hong Kong’daki Causeway Bay cadde-sinde, bir metrekare için ödenen kira yılda 19’455 frank.
Araştırmayı yapan Location Gro-up, önümüzdeki aylarda Zürih Banhhofstrasse’ye İsviçre dışın-dan yeni iş yerlerinin gelmesinin beklendiğini ve bununla kiraların
artmaya devam etmesinin bek-lendiğini belirtti. Ancak, Bahn-hofstrasse Zürih’te de tam bir is-tisna, bu caddenin hemen arka-
sındaki Tallstrasse’de yıllık kiralar metrekare başına 2500 ile 2000 franka kadar düşmekte. 1974
Avrupa’nın En Pahalı Caddesi: Zürih Bahnhofstrasse Bir emlak firmasının yaptığı en son hesaplamalara göre, Zürih’te zengin turist-lerin uğramadan geçmediği alışveriş caddesi olan Bahnhofstrasse’de kiralar ilk defa Londra ve Paris’in en pahalı caddelerini geçerek, Avrupa’nın en pahalı cad-desi oldu. Bahnhofstrsase’de 100 m2’lik bir emlağın aylık kirası 84.000 CHF.
İSVİÇRE HABERLERİ
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 26 28.12.10 03:38
27
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
Türkiye, ocak ayında en çok önem verdiği ülke-lerden biri olan İsviçre’de fuar maratonuna baş-layacak. Sırasıyla Luzern, Cenevre, Zürih, Ba-sel ve St. Gallen fuarlarına katılacak olan Tür-kiye, önümüzdeki yıl İsviçre’den büyük beklen-tiler içinde olacak.
İsviçre’de yapılacak olan fuar faaliyetlerine, tur operatörleri, seyehat acentaları ve turizm der-neklerinin yanı sıra, Türkiye’den gelecek büyük otellerin temsilcileri de katılacak. Gelen ziyaret-çilere, folklor ekiplerinin dans gösterileri, el sa-natları, ebru ustaları gibi değişik sürprizler de sunulacak.
Türkiye`nin temsil edileceği fuarlar şunlar ;
Türkiye, İsviçre Turizm Fuarlarında Boy Gösterecek
Türkiye, 2011 yılında 66 ülkede 253 fuara katılarak tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde bulunacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin sahip ol-duğu tarihi, turistik ve kültürel değer-lerini etkili ve geniş bir şekilde tanıt-mak, uluslararası turizm pazarında-ki payını arttırmak amacıyla katılaca-ğı uluslararası turizm fuarlarında, rek-lam kampanyalarında olduğu gibi des-tinasyonların ön plana çıkarılmasını amaçlayacak.
Turgut Karaboyun / 1681
07-09 Ocak 2011: Messe Luzern – TRAVELexpo
Cuma 7 Ocak 2011 13.00-20.00
Cumartesi 8 Ocak 2011 10.00-18.00
Pazar 9 Ocak 2011 10.00-18.00
Adres Messe Lüzern AG Horwerstrasse 87 6005 Lüzern
Tel. +41 41 318 37 00 Faks +41 41 318 37 10
21-23 Ocak 2011: Vacances, Sports & Loişirs - Geneva Palexpo
Cuma 21 Ocak 2011 13.00-20.00
Cumartesi 22 Ocak 2011 10.00-18.00
Pazar 23 Ocak 2011 10.00-18.00
Adres Palexpo SA Postfach 112 1218 Grand –Saconnex
Tel. +41 22 761 11 11 Faks +41 22 798 01 11 E-Mail: [email protected]
27- 30 Ocak 2011 FESPO Zürich – Messe Zürich
Perşembe 27 Ocak 2011 13.00-20.00
Cuma 28 Ocak 2011 13.00-20.00
Cumartesi 29 Ocak 2011 10.00-18.00
Pazar 30 Ocak 2011 10.00-18.00
Adres Messe Zürich Wallisellenstrasse 49 8050 Zürich
04 -06 Şubat 2011: Basler Ferienmesse - Messe Başel
Cuma 04 Şubat 2011 10.00-18.00
Cumartesi 05 Şubat 2011 10.00-18.00
Pazar 06 Şubat 2011 10.00-18.00
11-13 Şubat 2011: St.Gallen Ferienmesse- Messe St.Gallen
Cuma 11 Şubat 2011 11.00-19.00
Cumartesi 12 Şubat 2011 10.00-18.00
Pazar 13 Şubat 2011 10.00-18.00
Adres Olma Messen St.Gallen Ferienmesse St.Gallen Splugenstrasse 12 9008 St.Gallen
Tel. +41 71 242 01 55 Faks +41 71 242 02 32 E-Mail: [email protected]
PHM
İSVİÇRE HABERLERİ
Unia Sendikası tarafından yapı-lan bir araştırma sonunda, tüm çalışanların %40’ı için bağlayı-cı bir ücretin toplu iş sözleşmele-ri ile garanti altına alındığını gös-teriyor. Bu asgari ücretlerin bir araya toplanması, ücret dampin-gine karşı önemli bir etki yarata-caktır. İşverenlerin bazı iş kolla-rında çoğu zaman uyulması gere-ken bir asgari ücret olduğu halde buna uymadıkları biliniyor.
Daha önce pek çok iş kolunda bu konuda yapılan araştırmalar, as-gari ücretin özellikle çalışanlar
arasında bilinmediğini, daha da kötüsü hangi asgari ücretin ge-çerli olduğunun bulunmasının pek kolay olmadığını gösterdi. Asgari ücret konusunda bir bilgi merke-zine duyulan ihtiyaca cevap ver-mek için öncelikle bütün bu bilgi-lerin bir araya toplanması için ça-lışmalara başlandı.
Yeni bilgi merkezi
Bu çalışmaların sonunda yeni bir internet sitesinde bütün bu bilgi-leri ilgilenenlere sunulması sağ-landı. www.gav-service.ch site-
sinde bütün bu bilgileri doğrudan ve kolayca bulma imkanı tüm çalı-şanlara sunuldu.
Bilindiği gibi İsviçre’de yasala-rın belirlediği bir asgari ücret bu-lunmuyor; ancak pek çok top-lu iş sözleşmesinde, asgari üc-ret belirlenmiş durumda ve bun-ların çoğu, belli iş kolunda çalı-şanların tümü için geçerli durum-da. Öte yandan asgari ücret çoğu iş kollarında, çalışanların mesleki durumu ve mesleki tecrübeleri ile belirleniyor.
Bazı durumlarda asgari ücret, saat ücreti olarak belirlendi; bu durumda tatil, hastalıklı ve ben-zeri durumlarda alınması gereken asgari ücretin hesabı biraz daha farklı oluyor. Söz konusu internet sitesinde bu konuda gerekli bilgi-ler bulunuyor.
Yine bu sitede İsviçre’deki en önemli 90 toplu iş sözleşmesinin tam metinleri yer alıyor. 2011 yı-lında ise bu siteden çalışanların daha iyi yararlanabilmeleri için gerekli bazı değişiklilerin yapıl-ması da planlanıyor. 2056
İnternet Üzerinden Asgari Ücret HesaplamasıSon günlerde giderek artan ücret dampingine karşı Unia Sendikası, internet üze-rinde asgari ücret hesaplaması için yeni bir servisi hizmete sundu. İsviçre’deki bütün asgari ücretleri bir arada toplayan bu servis, sadece çalışanlar için değil, aynı zamanda resmi makamlar ve işverenler tarafından da kullanıma açık olacak.
Geçtiğimiz yıl Zürich`te gerçekleştirilen Turizm Fuarından bir görüntü.
© P
hoto
bdm
edia
.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 27 28.12.10 03:38
28
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
2 Ocak: Diemtigal Vadisi’nde meydana gelen olay-da, çığ altında kalan 8 kişilik bir dağcı ekibinden 7 kişi donarak yaşamını yitirdir.
19 Şubat: Sosyal Demokrat Bern milletvekili Ricardo Lumengo, 2006 yılında Bern Kanton Meclisi seçimleri sırasında, seçmenlere yardım amacı ile oy pusulala-rını örnek olması amacı ile doldurduğunu, mahkeme önünde söyledi. Daha sonra mahkeme, Lumengo’yu suçlu bularak para cezasına çarptırdı ve partisinden istifa etmeye zorlandı. İsviçre Parlementosu’nda ilk siyahi milletvekili olan Lumengo’nun siyasi hayatının bittiğine inanılıyor.
25 Şubat: Baselli sanatçı, galerici ve müze kurucu-su Ernst Beyeler, 88 yaşında öldü. 20. yüzyıl İsviçre sanat dünyasının en önemli ismi olarak kabul edilen Beyeler’in kendi adını taşıyan müzesinde, dünyanın her tarafından çok önemli sanat eserleri bulunuyor.
27 Mart: Makineli tüfeklerle Casino Basel’e saldıran maskeli 10 soyguncu, gazinoda bulunan müşterile-ri yere yatırarak havaya ateş açtı, yüz binlerce fran-kı alarak kaçan soyguncular daha sonra bulunamadı.
1 Mayıs: Birçok kantondan sonra, tüm İsviçre’de ka-palı yerlerde sigara içilmesini yasaklayan yasa yürü-lüğe girdi.
10 Mayıs: Zürih’te aile faciası, Pakistanlı bir baba 16 yaşındaki kızını, İsviçreli gibi giyindiği ve yaşadığı
için odunla döverek öldürdü. Olay, İsviçre basını ta-rafından günlerce büyütülerek manşetlerden verildi.
28 Haziran: Nicolas Hayek öldü. Bir kalp krizi so-nucu 82 yaşında yaşamını yitiren ünlü saat firması Swatch’ın kurucusu ve başkanı, İsviçre ekonomisinin en önde gelen isimlerinden biriydi.
9 Temmuz: Ulaşım ve Enerji Bakanı Moritz Leun-berger, 15 yıl bakanlık yaptıktan sonra istifa edece-ğini açıkladı. Yıl sonunda istifa edeceğini belirten Le-unberger, daha sonra Maliye Bakanı Hans Rudolf Merz’in ekim ayı sonunda istifa edeceğini açıklama-sı nedeni ile istifasını onunla birlikte ekim ayı sonun-da vermeye karar verdi.
23 Temmuz: Glacier Express’in raylardan çıkması sonucu bir Japon turist yaşamını yitirdi, 42 yolcu ya-ralandı. İsviçre’nin turistik atraksiyonlarından biri olan bu tren, oldukça tehlikeli bir yola sahip. Bu nedenle trenler yavaş gitmek zorunda. Tren sürücüsünün sa-atte 35 km yerine 56 km gittiği için kazaya neden ol-duğu daha sonra tespit edildi.
22 Eylül: İstifa eden iki bakanın yerine Simonette Sammaruga ve Johann Schneider Ammann, Meclis tarafından bakan olarak seçildi.
15 Ekim: Yeni Gotthard tünelinin ilk etabı, on yıllık çalışma sonucu tamamlandı. Tünelin planlamasını başlatan eski bakan Adolf Ogi ve yapımını başlatan
Leunberger, tünelin açılışına katıldılar. Gothard tüne-li, Avrupa için de önemli olan bir ulaşım projesi hali-ne geldi.
28 Kasım: Suç işleyen göçmenlerin sınır dışı edil-mesini öngören yasa önerisi, %53 oy çokluğu ile halk oylamasında kabul edildi. Uluslararası anlaşmalara aykırı düşen bu yasa önerisinin kabulu İsviçre dışın-da büyük yankı uyandırdı.
8 Aralık: Oberlunkofen’da yaşayan Bayan Domini-que 64 yaşında bir kız çocuk dünyaya getirerek, en yaşlı doğum yapan İsviçreli kadın oldu. Yapay döllen-me ile anne olan Bayan Dominique, 50 yaşından bu yana anne olma rüyası ile yaşadığını söyledi. 1685
Ocak: Haiti’de 7.0 büyüklüğünde bir deprem meyda-na geldi. Resmi ölü sayısının 200 bin kişinin üzerin-de olduğu açıklandı. Merkez üssü başkent Port-au-Prince’e 25 km uzaklıkta ve 7,0 Richter büyüklüğün-de olan deprem, yerin yaklaşık 16 km altında meyda-na geldi. Depremin olduğu bölgede yaklaşık 2 milyon kişi yaşıyordu. Meydana gelen büyük felaket sonrası 1.3 milyon kişi evsiz kaldı.
Şubat: Uranyum zengini olmasına rağmen dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Nijerya yine ‘’darbe’’ aldı. 1999 yılında askeri darbe sonrası aynı yıl başa gelen devlet başkanı Tandja Mamadou yine bir askeri darbe sonucu görevden alındı. Tandja, 2009 yılında 2 kez 5’er yıllık dönemlerde başkanlık yapılmasını ön-gören anayasa maddesini degiştirmişti. Yapılan dar-be sonrasında bu anayasa da askıya alınmış oldu.
Mart: Günde yaklaşık 5,5 milyon kişinin kullandığı ve dünyanın en işlek metrolarından biri olan Moskova metrosuna 40 dakika arayla iki intihar eylemi düzen-lendi. Patlamalar sonucunda yaklaşık 40 kişi hayatı-nı kaybetti. Bundan önce 2004 yılında Paveletskaya metro istasyonunda intihar eylemleri gerçekleşmişti. Patlamalardan Çeçen isyancılar sorumlu tutulmuştu.
Nisan: Bir çoğumuzun telafuzunda zorlandığı ismiy-le nisan ayına damgasını vuran yanardağ, ‘’Eyjafjallajökull’’(Eyyafyallayökül). İzlanda’da, 1666m yük-sekliğindeki buzulun altında bulunan ve buzulla aynı adı taşıyan yanardağ 190 yıl sonra yeniden püskür-dü. Püskürttüğü küller nedeniyle Avrupa’daki birçok ucuş iptal edildi.
Mayıs: İHH İnsani Yardım Vakfı organizasyonuyla Gazze’ye insani ve tıbbi yardım götüren Mavi Mar-mara gemisi uluslararası sularda İsrail Savunma Kuvvetlerince saldırıya uğradı ve 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Beraberindeki 6 gemiyle 10 bin ton yardım malzemesi ve yaklaşık 700 katılımcıyla yola
çıkan Mavi Marmara gemisi ‘’Gazze’ye Özgürlük’’ hareketi sloganıyla yola çıkmıştı. İsrail ordusunun ele geçirdiği gemi Aşdod limanına demirlenmişti.
Haziran: 2010 FIFA Dünya Kupası Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlendi. Tarihinde ilk kez dünya kupası finali oynayan İspanya, finalde Hollanda’yı ye-nerek kupayı kazandı.
Temmuz: Belçika, Avrupa Birliği Konseyi Başkanlı-ğını 6 aylık görev süresi dolan İspanya’dan devraldı. 2010 Ocak ayı ile 2011 Temmuz ayı arasındakı 18 ay-lık dönemde üçlü dönem başkanlığı İspanya, Belçika ve Macaristan tarafından yerine getirilecek. 6 aylık dönemden sonra başkanlığı Macaristan devralacak.
Ağustos: 7 yıllık işgalin ardından son kalan Ameri-kan birlikleri de Irak topraklarını terk etti. 2003 yılın-da Saddam Hüseyin’i devirdikten sonra 29 ayrı dev-letin birlikleriyle oluşturulan askeri taburlar, Irak’ın yeniden inşaası için bu topraklardaydı. İlk birliklerini 2007 yılında çeken dönemin Amerika devlet başkanı George W. Bush ‘’başarılı’’ oldukları gereçesiyle ar-tık Irak’ta daha çok askerin kalmasına gerek görme-diğini söylemişti.
Eylül: Aylarca hem öncesi hem de sonrasında tar-tışmalara neden olan anayasa değişikliği referan-dumu yapıldı. 26 maddelik değişiklik içeren paket, TBMM’de yapılan oylama sonucunda 336 kabul oyu alarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından refe-randuma sunuldu. Referandum sonucunda % 57.88 evet ve % 42.12 hayır oyu çıkarak 26 maddelik pa-ket kabul edildi.
Ekim: Şili’de Copiapó kenti yakınlarında 33 maden işçisi 69 günlük esaretin ardından kurtarıldı. Yerin 700 metre altında San Jose Bakır ve Altın Maden iş-letmesinde meydana gelen göçük sonucu mahsur kalan madenciler, çelik kapsülle uzun ve zorlu çalış-malar sonucunda yeryüzüne çıkarıldı.
Kasım: ABD Dışişleri Bakanlığı ve dünya genelin-deki ABD büyükelçilikleri ile arasındaki yazışmalar-dan oluşan 250 bine yakın Wikileaks belgeleri dün-ya gündemine bomba gibi düştü. Julian Assange’in önderliğindeki Wikileaks organizasyonu yayınladığı belgelerinin bir kısmını hizmete özel ve bir kısmını da gizli olarak sınıflandırdı. Çok gizli (top secret) adı altında hiç bir belgenin yayınlanmaması dikkat çek-ti. Julian Assange İnterpol tarafından tecavüz suçla-masıyla kırmıyı bültenle aranmaya başlandıktan son-ra Londra’da gözaltına alındı. 9 gün tutuklu kaldıktan sonra kefaletle serbest bırakıldı.
Aralık: NASA Kaliforniya’da yeni bir arsenik taban-lı yaşam formu keşfettiklerini açıkladı. NASA astro-biyologları Kaliforniya’daki Mono Gölü’nden alınan tortu örneklerinde bulunan GFAJ-1 bakteri türü tuzlu ortamları sever. Mono Gölü de aşırı tuzlu ve yüksek derecede baziktir. GFAJ-1 çok az veya hiç fosfor bu-lunmayan ortamlarda yaşamını sürdürebilen ilk can-lı formu olmuştur. Bu keşif, böylece fosforun bulun-madığı ortamlarda da yaşamın oluşabileceğini, yani dünya dışında da yaşamın bulunabilme ihtimalini art-tırmıştır. 1674
2010’da İsviçre’de Neler Oldu?
2010’da Dünya’da Neler Oldu?
GFAJ-1 bakterisi
Hazırlayan: Mehmet Akyol
Hazırlayan: Fatih Ertuğrul
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 28 28.12.10 03:38
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
17,9 milyon sık uçan yolcuya göre Dünyanın En İyiEkonomi Sınıfı İkramı
Dünyanın en prestijli ve güvenilir sivil havacılık örgütü Skytrax, 100 farklı ülkeden 17.9 milyon sık uçan yolcuya dünyanın en iyi yemeğini sunan havayolunu sordu.Cevap: Türk Hava Yolları. 2010 Skytrax Dünyanın En İyi Ekonomi Sınıfı İkram ödülünü aldığımız için gururluyuz.
turkishairlines.com | 0848 444 849
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
ahci_tr_ilan_250x350.pdf 1 27.10.2010 11:24
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 29 28.12.10 03:38
30
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Gala öncesi ana sponsor Next-shop tarafından organize edilen ve özel yemeklerin yer aldığı ak-şam yemeğinde ağırlanan film ekibi, yemekten hemen sonra li-muzin eşliğinde galanın yapılaca-ğı Arena sinemasına götürüldüler. Sinema girişinde hayranlarının yoğun ilgisiyle karşılaşan oyun-cular, kırmızı halı üzerinde yürü-yerek VİP salonunda bulunan da-vetlilerin yanına geldiler. Hollywo-od yıldızlarından ünlü aktör Mark Dacascos ve sevilen oyuncu Si-nan Albayrak göstermiş oldukla-rı sempatik tavırlarla gecenin ilgi odakları oldular.
Film öncesi düzenlenen kokteylde sponsorlar ve filmin oyuncuları bir araya geldiler. Fotoğraf çekimi ve yapılan sohbetlerin ardından hep birlikte filmin gösterileceği salo-na geçildi. Film başlamadan önce geceye katkıda bulunan sponsor-lara, Pusula gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Turgut Karabo-
yun ve Canan Kredit şirketinin sa-hibi Sıddık Canan tarafından birer teşekkür plaketi takdim edildi.
Sponsorlara verilen plaketlerin ardından konuşma yapan Turgut Karaboyun ve Sıddık Canan, ge-cenin düzenlenmesinde destek-lerini esirgemeyen tüm sponsor-lara ve emeği geçen herkese te-şekkür ettiler.
Sponsorlara verilen plaketlerin hemen ardından oyuncular, tek tek sahneye çağrılarak izleyicile-ri selamladılar. Filmin yönetme-ni Hakan Şahin, salonda bulunan seyircilere kısa bir konuşma yaptı. Filmin gerçek bir hikayeden yola çıkılarak hazırlandığını vurgula-yan Hakan Şahin, İstanbul’un ta-rihi mekanlarının da filmde en iyi şekilde işlendiğini belirtti. ‘’Sulta-nın Sırrı’’ filmi için büyük emek ve-rildiğini belirten Şahin, organizas-yondan dolayı Pusula gazetesine ve Canan Kredit’e teşekkür ede-rek konuşmasını sonlandırdı.
Hakan Şahin, konuşmasını bi-tirdikten sonra filme start verildi. Yaklaşık 1 saat 50 dakika boyun-ca devam eden filmin ardından seyirciler, ünlü oyuncularla bol bol resim çektirme imkanı buldu-lar. Film ekibinin sempatik tavır-ları herkes tarafından büyük tak-dir topladı. Ekipte bulunan oyun-cular, büyük bir sabırla herkesin fotoğraf isteğini tek tek yerine ge-tirdiler.
Pusula gazetesi olarak düzen-lediğimiz gala akşamında bizle-ri yanlız bırakmayan tüm okuyu-cularımıza, ana sponsorumuz Nextshop şirketinin sahibi Murat Akaras’a, önemli konularda biz-den desteğini esirgemeyen Baş-konsolosumuz Hakan Kıvanç ve ekibine, ulaşım ve güvenlik konu-sunda vermiş oldukları profesyo-nel destek için Elite organizasyon şirketinin değerli sahiplerine ve tüm sponsorlarımıza, ayrı ayrı te-şekkür ediyoruz. 1668
‘‘Sultanın Sırrı’’ Filminin Avrupa Galası Zürih’te Yapıldı
Pusula gazetesi ve Canan Kredit’in ortaklaşa düzenlediği gala, 11 Aralık 2010 tarihin-de, Arena Film City’de gerçekleşti. Nextshop şirketinin ana sponsorluğunu üstlendi-ği gala akşamında filmin oyuncularından Mark Dacascos, Emanuel Bettencourt, Sinan Albayrak, Mehmet Ali Tuncer, Zuhal Öztürk ve filmin yönetmeni Hakan Şahin galada hazır bulundular.
PHM
CW W W . R O T W E I S S - O I F F E U R . C H
DURMUS AGAnasponsor
Gala Aksamina katkida bulunan Sponsorlar
ORGANİZASYON
Film ekibi ve oyuncuları sahnede bir arada
Gala akşamının Anasponsoru Murat Akaras`a plaketi Sıddık Canan tarafından verildi
Gala akşamı düzenlenen kokteylden bir görüntüNextone`de düzenlenen akşam yemeği, Murat Akaras eşi ve oyuncular bir arada
Rotweiss kuaförün işletmecisi Melek Müminoğlu`na plaketi Genel yayın yönetmenimiz Turgut Karaboyun tarafından takdim edildi
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
© P
hoto
bdm
edia
.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 30 28.12.10 03:39
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Yeni yılda, her şeyin gönlünüzce olmasını
diler, sağlık, mutluluk ve başarı dolu günler
geçirmenizi temenni ederiz.
Reisebürosin ZÜRICH
in BASEL
www.tisab.ch
geçirmenizi temenni in WINTERTHUR
in OLTEN
in ZÜRICH ALTAY REISENwww.altayreisen.chwww.altayreisen.ch
AVRUPA REISENwww.avrupa.chwww.avrupa.ch
TOROS REISENwww.torosreisen.chwww.torosreisen.ch
VATAN REISENwww.vatan.ch
YETISTI REISENwww.yetisti-reisen.com
in BASEL BLUE DOLPHIN REISEN [email protected]
in WINTERTHUR NET TOURwww.nettour.ch
in BADEN
in USTER
in BADEN HANDEYS REISENwww.handeys.ch
in SCHAFFHAUSENin SCHAFFHAUSEN DÖNMEZ REISENwww.donmezreisen.ch
in RAPPERSWILin RAPPERSWIL CLASSIC REISENwww.classic-reisen.ch
in WILin WIL AYDENIZ REISENwww.aydeniz.ch
in KREUZLINGENin KREUZLINGEN AS REISENwww.asreisen.ch
in BERNin BERN ALTAY TRAVELwww.altaytravel.ch
www.nettour.ch
TALYA TOURSwww.talya.ch
H&H REISENwww.hh-reisen.ch
NET REISENwww.netreisenbasel.ch
www.hh-reisen.ch
NET REISEN
MAVI REISENwww.mavireisen.ch
in OLTEN SEVEN TOURSwww.seventours.ch
in DIETIKONin DIETIKON MY TATILwww.mytatil.ch
www.netreisenbasel.ch
TÜM REISEN BASELwww.tumreisen.com
Reisebürosin ZÜRICHin ZÜRICH ALTAY REISEN
www.vatan.ch
NET TOUR
www.talya.ch
www.yetisti-reisen.com
www.handeys.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 31 28.12.10 03:39
32
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Çok uygun fiyatlaragümüs ve çelik takılar
Adres: HERA GOLDEN & SILVER HOUSE MURAT KESKIN • Klybeckstrasse 80 • CH-4057 Basel
Tel/Fax: +41 61 554 80 89 • Mobile: +41 76 575 00 61 • E-Mail: [email protected] • Webseite: www.heragold.ch
TÜM SAATLERDE50% INDIRM
Altınlarınızı bize getirin hemen nakite çevirelimHERA’da en iyi f iyatlar sizleri bekliyor
Simdi Altın Satmanın Tam Zamanı
KÖ
ŞE
YA
ZIS
I
Sunay AKIN
Yalnızca kar altında simit satan ço-cuğa ne olduğu değil, bu satırların ya-zarının adı da bilinmez!.. “Bahçeka-pı Durağı” adlı kitap, İstanbul’un tram-vaylı günlerinde yaşanılan karşılıksız bir aşkın öyküsüdür. Yazar, kendisine ilgi göstermeyen, o yılların ünlü bir vo-leybolcusu ve gözü yükseklerde olan genç kıza seslendiği kitabında, otomo-bil hakkında şunları söylüyor:”Henüz hiçbir otomobil fabrikası, silindirlerin içine aile saadetini getirecek iyi hisleri koyamıyor. Öyle ise, lüks bir demir par-çasına bu rağbet niye? İşte yıllar yılıdır aklımın almadığı alçaklık bu ya.”
Abidin Behpur Tapaner’dir yaza-rın adı… Hürriyet gazetesinde foto mu-habirliği yapan Tapaner’in ceseti, 25 Ocak 1963 tarihinde bir otomobilin için-de bulunur. Yirmi beş yaşındaki genç gazeteci, iki arkadaşıyla birlikte gider ölüme. Trafik kazası mı?.. Hayır, geride bıraktığı tek kitabına kar yağışını anla-tarak başlayan Abidin Behpur Tapaner, donarak ölür!.. Silindirlerinin içine “aile saadeti”nin konamadığı ve kar tane-ciklerinin kefen gibi örttüğü bir otomo-bil tabut olur, bu güzel yüreğe. Hem de uzaklarda, Anadolu’nun Doğu’sunda
ıssız bir yolda değil, İstanbul’a sobanın yanına sokulan bir kedi kadar yakın olan Çatalca’da!..
Bir otomobilin çaresizlik içinde gö-müldüğü kar üstünde kayan bir kızak-tan duyulan neşeli çocuk seslerinden daha garip ne olabilir?.. Sallanan tahta atları olmasa da, kızakları vardır Doğu-lu çocukların. O kızaklardan biri Cemal Süreya’nın “Kars” adlı şiirinde çıkar kar-şımıza:
Sen küçüğüm sımsıcakNe derler ona – bu kızaktaBoyuna türküler yakıyorsun yaSanki her türküden sonraHohlasan gök buğulanacakSakın ola ki, adına aldanıp, Kars’ta
yazıldığını sanmayın şiirin. Cemal Süre-ya bu şiiri 1961 yılında gittiği Paris’te ka-leme alır. Üstelik, Kars’ı hiç görmemiş-tir!.. Paris dönüşünde müfettiş olarak Anadolu’nun bir kentine gönderilir Cemal Süreya. Şairin, başına satın aldığı yeni bir fötr şapka koyarak yola çıktığı kentin adı, Paris’te yazdığı şiirin adıdır!
Paris’e giden Kadir Raşit Paşa, ora-larda bir şiir yazdı mı, bilinmez ama İs-
panya sınırına yakın bir yerde bulunan bir Fransız köyünü öylesine çok sever ki, soyadı kanunu çıktığında, o köyün adı-nı alır soyadı olarak. Çocuk doktoru Ka-dir Raşit Paşa’nın yeğeni Melih Cevdet de, o köyün adını şiir kitaplarının kapağı-na taşır:”Anday”
Melih Cevdet Anday’ın “Rüya” şiirin-de kar yağar, “incecikten”:
Bir rüya gördüm gündüz uykusundaİncecikten bir kar yağıyorduSabahat’im hasta yatağında doğrul-
muşBir aydınlığa bakıyorduİncecikten bir kar yağıyorduBahriyeli ağabeyimi düşünüpErzincan’da annem ağlıyordu.Kar yağıyordu.1941 yılının 23 Haziran gecesi, saat
22.30’da, “Refah” adlı yük gemisi, Mer-sin Limanı’ndan ayrıldıktan beş saat son-ra kimliği belirsiz bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılır. Akdeniz’in mezar olduğu 167 yolcu arasında, İngiltere’ye sipariş edilen “Oruçreis”, “Muratreis”, “Burakreis” ve “Uluç Alireis” adlı dört de-
nizaltıyı teslim almaya giden subay, ast-subay ve erler de vardır. Fransa’daki küçük bir köyün adı ülkemizde yalnızca Melih Cevdet’in kitap kapaklarında değil, bu saldırı sonrasında ölenler listesinde de okunur:”Nejat Anday”
Melih Cevdet Anday’dan yedi yaş büyük olan “Bahriyeli” ağabeyi, eğer ya-şasaydı, “Uluç Alireis” adlı denizaltının komutanı olarak çıkacaktı annesinin kar-şısına. İngilizler’den üç denizaltıyı alı-rız sonradan ama Uluç Alireis’i II. Dünya Savaşı’nda kullanmak istediklerini söyle-yerek vermezler. 18 Nisan 1943’de, bir Alman denizaltısı tarafından Afrika’nın batı kıyıları açıklarında batırılan Uluç Ali-reis, kendisini iki yıldır denizin dibinde bekleyen ilk kaptanına kavuşmuş olur.
2002’nin Aralık ayında İstanbul’a kar yağdığında, Haliç’deki Rahmi Koç Sana-yi Müzesi’nde olmanın ayrıcalığını yaşa-mak için yola koyuldum.. Özellikle git-miştim müzeye; kıyıya bağlı denizaltıyı kar altında görmek istiyordum çünkü...
Biliyordum ki, o denizaltının adı, 1972’de donanmamıza katılan ve üstüne “incecikten” kar yağan Uluç Ali reis’dir. 1676
İNCECİKTEN BİR KAR… Pencerenin önüne oturmuş, kar yağışını seyrederken, hiç tanımadığı yoksul insanları düşünüp, üşümeyen var mıdır? Beyaz renk her ne ka-dar teslimiyet anlamına gelse de kar, unutulmuşluğa, umarsızlığa açılan bir isyan bayrağıdır. Bu yüzden ben de, bir kar öyküsü olarak, kim-senin anımsamadığı bir kitabın ilk satırlarını okumaya davet ediyorum sizleri:”Hatırlar mısın karın lapa lapa yağdığı günleri.. Bahçekapı du-rağını hatırlar mısın? Sonra Yağcılar sokağı.. Sonra sabah temizliği yapan takunyalı, bellerinde yağ fıçılarının meşinleştirdiği peştemalla-riyle tombul yağcı çıraklarını.. Ya elmacık kemikleri morarmış küçücük simitçi, şimdi kimbilir hangi sanatoryumdadır. Bilinmez.”
KÖŞE YAZISIs.
akin
@pu
sula
swis
s.ch
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 32 28.12.10 03:39
33
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
Atlantik Bildirisi
Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırması, bu-nun üzerine Sovyetler Birliği’nin de 12 Temmuz 1941’de İngiltere, 1 Ağustos’ta da ABD ile birer antlaşma imzalaması savaşın gidişatında önem-li bir dönüm noktası oluşturmuştur. ABD Başka-nı Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Churchill, 1941 yılının Ağustos ayının başlarında savaşla ilgili gelişmeleri görüşmek üzere Atlantik’te (At-las Okyanusu’nda) bir savaş gemisinde bir ara-ya gelmişlerdir.
Roosevelt ve Churchill, görüşmelerden sonra, 14 Ağustos 1941’de “Atlantik Bildirisi” adı veri-len bir metin yayınlamışlardır. Bildiride iki devlet; topraklarını genişletmek istemediklerini, her ulu-sun kendi istediği hükümet şeklini seçme hak-kına uyacaklarını, küçük büyük tüm devletlerin aynı koşullar altında dünya ticaretine katılmala-rını istediklerini, Nazi diktatörlüğünün tam ola-rak yıkılmasından sonra, bütün ulusların sınırla-rı içinde güvenle yaşama olanağı sağlayacak bir barışın yapılmasını, böyle bir barışla bütün in-sanlara engel çıkartılmadan bütün deniz ve ok-yanuslarda dolaşma olanağının sağlanması-nı ve bütün ulusların kuvvet kullanmaktan vaz-geçme yolunu tutmaları gerektiğine inandıkları-nı belirtmişlerdir. Görüldüğü gibi, bildiriye özgür-lük ve demokrasi ilkeleri yön vermiştir.
ABD’nin savaşa katılmasından sonra, Almanya’ya karşı savaşa giren 26 devletin de imzasıyla, 1 Ocak 1942’de, Atlantik Bildirisi esas olmak üzere “Birleşmiş Milletler Bildirisi” yayın-lanmıştır. Bu bildiride, Atlantik Bildirisi’ndeki ilke-ler aynen kabul edilmiştir. Ayrıca, zafer elde edi-linceye kadar iş birliği yapılacağı açıklanmıştır. Böylece, savaştan sonra kurulacak olan Birleş-miş Milletler Örgütü’nün nüvesi oluşturulmuştur.
Kazablanka Konferansı
ABD Başkanı Roosevelt ve İngiltere Başbaka-nı Churchill arasında, 14-24 Ocak 1943 tarihleri arasında Kazablanka kentinde yapılmıştır. Sov-yet lideri Stalin de davet edilmişse de katılama-mıştır. Bu konferansta, ABD kuvvetlerinin, 1942 yılının Kasım ayında Fas ve Cezayir’e çıkması üzerine, Kuzey Afrika savaşlarının gidişatı ve sonrası hakkında stratejik ve diplomatik sorun-lar ele alınmıştır.
Konferansın sonunda; Sovyetler Birliği üzerin-deki baskıyı hafifletmek için Sicilya’ya çıkartma yapılması, Balkanlarda ikinci bir cephenin açıl-ması, bunun için de Türkiye’nin savaşa katılma-sını sağlamak üzere hazırlıklara girişilmesi, Mih-ver Devletleri’nin kayıtsız şartsız teslimine kadar mücadeleye devam edilmesi gibi kararlar alın-mıştır.
Moskova Konferansı
Bu konferansta; ABD, İngiltere, Sovyetler Bir-liği ve Çin dışişleri bakanları 19 Ekim 1943’te Moskova’da Kremlin Sarayı’nda bir araya gele-rek, savaşta meydana gelen son gelişmeleri gö-rüşmüşlerdir. Konferans, 1 Kasımda yayınlanan ortak bildirilerle sona ermiştir. Bildirilerde; Müt-tefik devletlerin düşmanın kayıtsız koşulsuz tes-lim olmasından sonra, barışı sürdürebilmek için bütün barış seven devletlerin eşit haklarla ka-tılabilecekleri bir örgüt kurulmasına, İtalya’daki savaş suçlularının mahkemeye verilmesine, Avusturya’nın savaştan sonra bağımsız bir dev-let olmasına ve Alman savaş suçlularının yargı-lanmak üzere ilgili devletlere teslim edilmesine karar verildiği açıklanmıştır.
Kahire Konferansı
22-26 Kasım 1943’te Roosevelt, Churchill ve Çin Devlet Başkanı Çan-Kay,Şek’i arasında yapılan konferansta, Uzakdoğu’daki savaş gelişmeleri ele alınmıştır. Ayrıca, savaş sona erdiğinde Ja-ponya ile yapılacak barışın esaslarının neler ol-ması gerektiği üzerinde durulmuştur. Ancak, bu konularda kesin bir sonuca varılamamıştır.
Bununla birlikte, konferansa katılan üç devlet, 26 Kasım 1943’te yayınladıkları ortak bildiri-
de; Japonya’yı Birinci Dünya Savaşı’ndan son-ra ele geçirmiş olduğu bütün toprakları boşalt-maya zorlamak, Kore’nin bağımsızlığının tanın-ması gibi konularda da hemfikir olduklarını be-lirtmişlerdir.
Tahran Konferansı
İran, 1941 yılında Sovyet Birliği’ne kolay yollar-dan yardım ulaştırabilmek için İngilizler ve Sov-yetler tarafından işgal edilmişti. Stalin, üç büyük müttefik devlet adamının buluşmaları günde-me gelince, Kızıl Ordu birliklerinin işgali altında bulunmayan bir yere gitmeyeceğini açıklamış-tır. Bunun üzerine, Roosevelt, Churchill ve Sta-lin, Tahran’da bir araya gelmişlerdir. 28 Kasım - 1 Aralık 1943 tarihleri arasında yapılan konfe-ransta; İran’a yardım yapılması, Türkiye’nin sa-vaşa sokulması, Yugoslavya’daki direnişçile-re her türlü desteğin verilmesi, Normandiya’da ikinci cephenin açılması, Polonya sınırının sap-tanması, kesin zafere kadar savaşın birlikte sür-dürülmesi ve savaştan sonra barışın korunma-sı için bir uluslararası örgütün kurulması karar-laştırılmıştır.
Yalta Konferansı
Fransa, 6 Haziran 1944’de Normandiya çıkar-masından sonra Alman işgalinden kurtarılmıştı. Bundan sonra, Almanya’nın teslim olması gün-deme gelmişti. Bu durumda, hem gelecek ba-rış hakkında daha esaslı bir anlaşmaya varmak, hem de Sovyetler Birliği’nin Japonya’ya savaş açmasını sağlamak amacıyla üç büyük mütte-fik devlet başkanı 4 Şubat - 11 Şubat 1945’te Kırım’ın Yalta kentinde bir araya gelmişlerdir. Roosevelt, Churchill ve Stalin, Yalta Konferan-sında; Sovyetler Birliği’nin Almanya’ya teslim ol-duktan sonra Japonya’ya savaş açması ve buna karşılık daha önce bu devlete bıraktığı toprakla-rı ve Kuril Adalarını alması, Sovyetler Birliği’nin Çin ile bir dostluk ve ittifak antlaşması imza et-mesi, üç büyük müttefik devletin ordularının Almanya’nın birer bölgesini işgal etmesi, merke-zi Berlin olmak üzere her üç devletin komutan-larından oluşan bir “Merkez Kontrol Komisyonu” nun kurulması, Fransa’nın da Almanya’ya işgal birlikleri göndermesi, Alman militarizmi ve naziz-minin yok edilmesi, Almanya’nın savaş tazmina-tı ödemesi ve Birleşmiş Milletler Örgütü’nün ku-rulması için 25 Nisan 1945’te San Fransisco’da bir konferans toplanması gibi konular üzerinde durmuşlardır.
Yalta Konferansı, üç büyük müttefik devlet ara-sında öteden beri süregelen anlaşmazlığı belir-ginleştirmiştir. Roosevelt, Birleşmiş Milletler Ör-gütü konusunda alınan karardan memnun kal-mıştır. Ancak, Churchill, Sovyetler Birliği’ne çok fazla ödün verildiğini düşünmüştür. Müttefikler arasındaki bu farklı tutum ve davranışlar, savaş sırasında meydana getirilmiş olan ittifakın yara almasına yol açmıştır. Hatta, müttefikler arasın-da iş birliğini sona erdirmiştir. Ancak, ideolojileri ve devlet yapıları farklı üç büyük müttefik devlet, savaş tümüyle sona ermediği için bir süre daha birlikte hareket etmişlerdir.
Savaşın Sona Ermesiİtalya’nın Savaştan Çekilmesi
Müttefik devletler, Mareşal von Rommel’in ko-mutasındaki Alman birliklerini Elalameyn önün-de durdurmuştur. Bunun üzerine İngilizler, Ma-reşal Montgomery’in emri altındaki birliklerle 1942 yılının Ekim ayında karşı saldırıya başla-mış ve Alman Rommel’i ard arda yenilgiye uğ-ratmıştır. 8 Kasım 1942’de de, General Eisen-hower yönetimindeki Amerikan ve İngiliz birlikle-ri Kuzey Afrika’da karaya çıkmış ve kısa sürede bu bölge ele geçirilmiştir.
Müttefikler, bu gelişme üzerine, İtalya’yı işgal et-mek ve Mihver devletlerine karşı güneyden bir cephe açmak için 10 Temmuz 1943’te İtalya’nın kuzeyine doğru ilerleyerek bu ülkeyi işgal etmiş-lerdir. Bunun üzerine, gerek İtalya’nın savaşın başlangıcından itibaren ard arda başarısızlığa uğraması, gerek ülkenin işgal edilmesi, halkın
rejime karşı bir hoşnutsuzluk duymasına yol aç-mıştı. Nitekim, 24 Temmuz 1943’te toplanan Bü-yük Faşist Konseyi, Mussolini’yi iktidardan dü-şürmüştür. Yeni hükümetin başına Mareşal Bo-doglio getirilmiştir. Mareşal Bodoglio’nun yaptığı ilk iş, Mussolini’yi hapsetmek ve Faşist Partisi’ni lağv etmek olmuştur.
İtalya yöneticileri, bu gelişmelerden sonra 3 Eylül 1943’te müttefiklerle bir ateşkes yapa-rak savaştan çekilmiştir. 13 Ekim 1943’te de Almanya’ya savaş ilan etmişlerdir. İtalya’nın sa-vaştan çekilmesi, Almanya’yı alabildiğine zor durumda bırakmıştır. Akdeniz bölgesi, Müttefik-lerin egemenliği altına girmiş ve Yunanistan ile Yugoslavya’da Almanlara karşı ulusal kurtuluş hareketleri büyük ivme kazanmıştır.
Almanya’nın Teslim Olması
Müttefik devletler, 1944 yılında hava üstün-lüğünü sağlamışlardı. Özellikle de, 6 Hazi-ran 1944’te Fransa’nın Normandiya kıyıları-na çıkarma yaparak “ikinci cephe” yi açmışlar-dır. 9 Ağustos 1944’te Paris’i Alman orduların-dan kurtarmışlardır. Fransız direniş hareketinin ünlü ismi General de Gaulle, hükümet kurarak Fransa’ya yeniden hayat kazandırdı.
Bu askeri gelişmeler üzerine Almanya için kur-tuluş olanağı kalmamıştı. Doğu’dan ve Batı’dan müttefik devletler tarafından işgal edilmeye baş-lanmıştır. Müttefikler, Berlin’e girdikten son-ra Hitler, 30 Nisan 1945’te intihar ederek, yeri-ni Amiral Doenitz’e bırakmıştır. Berlin, 2 Mayıs 1945’te ağırlıklı olarak Sovyet askerlerinin yer aldığı müttefikler tarafından tamamıyla ele ge-çirilmiştir. 4 Mayısta Hollanda, Kuzey-Doğu Al-manya ve Danimarka’daki Alman orduları teslim olmuşlardır.
Bunun üzerine, 7 Mayıs 1945’te Alman dele-geleri Reims kentindeki Eisenhower’in ana ka-rargahında Almanya’nın kayıtsız-şartsız tes-lim belgesini imzalamışlardır. Almanya’nın tes-lim olmasından sonra Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin ileri gelenlerinin büyük bir kısmı kaç-mış, bir kısmı da müttefikler tarafından yakalan-mıştır. Böylece, beş buçuk yıl Avrupa’yı kan ve gözyaşına boğan savaş Avrupa coğrafyasında sona ermiştir.
Uzakdoğu’da Savaşın Sona Ermesi: Japonya’nın Teslim Olması
Müttefikler, 1942 yılında Pasifik’te Japon ya-yılmasını durdurmuşlardır. 1943 ve 1944 yıl-larında da deniz ve hava üstünlüğünü ele ge-çirmişlerdir. 1945 yılının başlarından itibaren Japonya’nın işgali altında bulunan Çin, Endo-nezya ve Pasifik’te çeşitli yerlerde saldırıya geç-mişlerdir.
Müttefik güçleri, Japonya’ya son darbeyi Tem-muz ve Ağustos 1945’te vurmuşlardır. Nite-kim, ABD 9-10 Temmuz 1945’te Japonya’nın başkenti Tokyo’yu havadan bombalamıştır. Japonya’nın gücü tükenmiş olmasına rağmen, müttefiklerin teslim olma önerisini geri çevir-miştir. Bunun üzerine ABD, Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim olmaya zorlamak için, 6 Ağustos 1945’te ilk atom bombasını Hiroshima’ya, ikin-cisini de 9 Ağustos 1945’te Nagasaki’ye atmış-tır. Sovyetler Birliği, 13 Nisan 1941’de Japonya ile tarafsızlık antlaşması imzalamasına rağmen,
teslim olma noktasına gelen bu ülkeye 8 Ağus-tos 1945’te savaş ilan etmiş ve Mançurya’yı iş-gale başlamıştır.
Japonya, 10 Ağustos 1945’te yenilgiyi kabul etti-ğini ABD’ye bildirmiştir. Yapılan görüşmeler so-nucu, 2 Eylül 1945’te Tokyo koyunda demirli bu-lunan ABD’ye ait Missouri adlı savaş gemisin-de Japonya’nın teslim belgesi imzalanmıştır. Bu olayla da Uzakdoğu’da savaş sona erdiği gibi, yaklaşık kırk milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Savaşı da müttefiklerin zaferiyle bitmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın Özeti
4 sayıdan beri genel olarak ikinci dünya sava-şını işlemekteyiz. Aşağıda geçen 4 sayıda işle-nen konuların özetini bulacaksınız. Gelecek sa-yıda ise bütün dünyayı bu kadar etkileyen İkin-ci Dünya Savaşı’nın İsviçre`ye etkilerini işleye-ceğiz.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan barış antlaşmaları sorunları çözmemiş ve yeni sorunları ortaya çıkarmıştır. Güçler dengesi ye-niden biçimlenmişti. Dünya barışının korunma-sı amacıyla, Milletler Cemiyeti kurulmuş, Avru-palı büyük ülkelerin de yer aldığı bazı Avrupa-lı devletler karşılıklı güvenliğin sağlanması için Locarno Antlaşmasını, ABD ile Fransa Dışişle-ri Bakanlarının öncülüğünde de savaşı yasa dışı ilan eden Briand- Kelogg Paktı imzalanarak yü-rürlüğe sokulmuştu. Ancak, barışın korunması-na yönelik bu çabalar yeterli olmamıştır.
İtalya’da faşist rejiminin kurulması ve bu reji-min yayılmacılığa yönelmesi, Almanya’da Nas-yonal Sosyalist İşçi Partisi’nin iktidara tırma-narak Versailles Barış Antlaşması düzenini or-tadan kaldırmaya çalışması ve Büyük Germen İmparatorluğu’nu kurmak istemesi, Japonya’nın da Uzakdoğu’da güçler dengesini alt üst ederek militarist temellere dayalı bir imparatorluk kur-ma tutumuna girmesi, İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yol açan en önemli gelişmeler ol-muştur. Almanya, İtalya ve Japonya’nın katılı-mı ile Anti Komintern Paktı’nın kurulması, İkin-ci Dünya Savaşı’na giden süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur. “Berlin-Roma-Tok-yo Mihveri” dünyanın savaşın eşiğine getirmiş-tir. İkinci Dünya Savaşı, Alman birliklerinin 1 Ey-lül 1939’da Polonya’ya saldırısıyla başlamıştır. Bu olay üzerine İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş ilan etmişlerdir. Sovyetler Birliği, Bal-tık ülkelerini ele geçirmiştir. Almanya ise, Nor-veç ve Danimarka’yı işgal ettikten sonra, Av-rupa içlerinde ilerleyerek Hollanda, Belçika ve Fransa’yı işgal ederek, bu ülkeleri kendi toprak-larına katmıştır. Bununla birlikte, Almanya ve İtalya, Kuzey Afrika’da da yayılmaya çalışmış-lardır. Japonya’nın da, ABD’yi ani baskınla sa-vaşa sürüklemesi sonucu, savaş tüm dünyaya yayılmıştır.
Mihver devletlerinin yayılmacılığına karşı İn-giltere, Sovyetler Birliği ve ABD İttifak yapmış-lardır. Müttefik devletler, gerek savaş sırasın-da gerçekleştirdikleri siyasal buluşmalarla ge-rek ordularını seferber ederek, Mihver devletle-rini yenilgiye uğratmışlardır. Mihver devletlerinin tüm cephelerde teslim olmasıyla, dünyaya beş buçuk yıl felaket yaşatan İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir. 1667
İsviçre Tarihi 32. Bölüm (2. Dünya Savaşı)
Savaş Sırasında Önemli Siyasal BuluşmalarHazırlayan: Hüseyin Türkkan
İSVİÇRE TARİHİ
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 33 28.12.10 03:39
34
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
02.01.2011 (Pazar)Sihlwald’da Kış Yürüyüşü: Kı-şın ve doğanın tadını çıkartmak için Sihlwald’da muhteşem bir etkinlik siz-leri bekliyor. ‘’Keçiyolunda Orman Se-rüveni“ ve ‘’Vahşiliğe Pencere’’ yolun-da yetişkinler ve çocuklar için özel se-rüvenli yürüyüşler yapabilirsiniz. Ula-şım: Wildnispark Zürich. S4 ‘’Bahnhof Sihlwald’’ veya ‘’Wildpark Höfli“. www.sihlwald.ch
Zooloji Müzesi: Zürih Üniversitesi Zooloji Müzesi’nde hayvanların çeşitli yönlerini keşfedebileceksiniz. Her Pa-zar saat 11.30’da rehber eşliğinde ge-zebilirsiniz. Saat 14.00 -16.00 arası ai-lelere ücretsiz atölye sunuluyor. Aile-nizle birlikte hayvanlar dünyasında ya-şayabilir ve on araştırma sorununun çözümünü öğrenebilirsiniz. Buna ek olarak ocak ayından itibaren her gün saat 11.00 – 15.00 arası, pazar günü saat 11.00 ve 16.00 arası film göste-rimleri de olacak. Açık günler : Salı - Cuma Saat: 09.00 - 17.00, Cumarte-si- Pazar Saat: 10.00 -17.00. Giriş ser-besttir. Yer: Zoologisches Museum der Universität Zürich, Karl-Schmid-Strasse 4. Tram 6/9/10 ‘’ETH Zentrum/Universitätsspital“ veya Tram 5/6 „Plat-te“. www.zm.uzh.ch
05.01.11 (Çarşamba)Oyun Etkinliği: Her çarşamba öğle-den sonra ailenizle birlikte oyun oy-namaya davetlisiniz. Havanın iyi oldu-ğu durumlarda aileler dışarıda oynaya-cak, dolayısıyla kalın giyinmeniz öne-riliyor. Yağışlı ve soğuk havalarda et-kinlik ‘’Gemeinschaftsraum der Sied-lung Luegisland’da“ gerçekleşecektir. Bilgi: Andrea Kohler, Telefon: 044 325 60 11. Saat: 14.30-17.00, giriş serbest. Yer: Spielplatz bei der Siedlung Lue-gisland, Luegislandstrasse 593. Tram 9 ‘’Luegisland“.
Letzipark’ta Almanca Öğrenme: Al-mancayı yeni öğrenenler için kaçırıl-maması gereken bir etkinlik. Başvu-ru gerekli değildir. Her Çarşamba saat 09.30 - 11.00 arasında, katılım ücret-siz, 2-8 yaş arası çocuklara ücretsiz bakım da var. Aynı zamanda Almanca kursları için danışmanlık da verilir. Bil-gi: AOZ, Telefon: 044 415 65 88. Yer: Einkaufszentrum Letzipark, Baslers-trasse 50. Tram 2 ‘’Kappeli“ veya oto-büs 31 ‘’Letzipark“. www.aoz.ch/intro-deutsch
06.01.11 (Perşembe)Öğlen Org Müziği: Müzisyenler 12.15 - 12.45 saatleri arasında org çalacak-lar. Giriş serbesttir. City-Kirche Offe-ner St. Jakob, Stauffacherstrasse 8. Tram 2/3/8/9/14, ‘’Stauffacher“. www.offener-st-jakob.ch
Oyun Buluşması ‘’Tichuana“: Per-şembe akşamlarını dama, tavla, sat-ranç ve kağıt oynayarak geçirebilirsi-
niz. Katılım ücretsiz. Telefon: 078 739 10 73. Saat: 19.30 - 23.30 Yer: GZ Schindlergut, Kronenstrasse 12. Tram 11/14 ‘’Kronenstrasse’’. www.gz-zh.ch
09.01.11 (Pazar)Pazar Atölyesi: Çocuklar, Pazar Atöl-yesinde bulaşacaklar. Burada boya, çi-zim yapabilir, yapıştırabilir, el işi yapa-bilirler. Oyun hamurları yoğurabilir ve daha pek çok şey yapabilecekler. 5-10 yaş arası çocuklar için başvuru yapı-lacaktır. Telefon: 044 217 70 97 veya [email protected]. Her Pa-zar saat 11.15 - 13.15 arası. Ücret:10 frank. Yer: Haus Konstruktiv, Selnaust-rasse 25. S4/S10 veya Tram 8 ‘’Bahn-hof Selnau“. www.hauskonstruktiv.ch
Ücretsiz Buz Pateni: Zürih Spor Mü-dürlüğü, Heuried ve Oerlikon’daki puz pistinde herkesi buz pateni yapmaya davet ediyor. Programda spor gösteri-leri, serbest buz pateni ve herkese Pla-uschhockey var. Saat: 10.00 - 19.00. Giriş ve paten kiralama ücretsizdir. Yer: Eisbahn Heuried, Wasserschöp-fi 71. Tram 9/14 ‘’Heuried“. Eisbahn Oerlikon, Siewerdtstrasse 80. Tram 10/14 ‘’Sternen Oerlikon“ veya Tram 11 ‘’Messe/Hallenstadion“.
10.01.11 (Pazartesi)Tiyatro Oynayarak Almanca Öğren-me: ‘’Oyunla dil öğrenme“, Dil ve Tiyat-ro kursundan katılımcılar tiyatro oynu-yor, böylece kendilerini Almanca ifa-de etmeyi öğreniyorlar. Dil yetenekle-rini geliştirmek isteyen ve aynı zaman-da tiyatro oynamaktan hoşlananlar da-vetlidir. Kurs, çok az Almanca konu-şan kişilere yöneliktir. Ön tiyatro bilgi-si gerekli değildir. Kurs 7 Martta baş-lıyor, ay boyunca daha sonra gelenler de katılabilir. Kurs her pazartesi saat 16.30 - 19.00 arasıdır. Her ders başına fiyat 5 franktır. Ocak sonuna kadar Cla-udia Flütsch’e başvurun. Telefon: 043 317 16 27. Yer: MAXIM Theater, Zeug-hausstrasse 60. Otobüs 31 bis ‘’Kano-nengasse“. www.maximtheater.ch
12.01.11 (Çarşamba)Çocuklar için Korsan Hikayeleri: Bir korsan, çocuklara maceralarını anla-tıyor. Bu korsanın çocuklara bir sürp-rizi de var. 5-10 yaş arası çocuklar için, yüksek Almanca, eğlenceli ani-masyon programı da mevcuttur. Saat: 14.00 - 15.00, katılım ücretsiz. Yer: Pestalozzi-Bibliothek Hardau, Norast-rasse 20. Tram 2/3 veya otobüs 33/72 ‘’Albisriederplatz“. www.pbz.ch
Kardan Eserler: Çocuklar dışarı-da kardan figür ve objeler yapıyor-lar. 12.01.2011’de kar olmazsa, prog-ram 19.01.2011’e ertelenecektir. Saat: 14.00 - 17.30, katılım ücretsiz. Yer: GZ Neubühl, Erligatterweg 53. Otobüs 66 ‘’Neubühl“. www.gz-zh.ch
14.01.11 (Cuma)Kadınlar Buluşması: Göçmen ve İs-viçreli kadınlar ayda bir kez düşünce alışverişi için bir araya geliyor. Aynı za-manda ilişki kurmak ve güncel konula-rı tartışmak için buluşuyorlar. Başvu-ru gerekli değildir. Saat: 09.00 -11.00, katılım ücretsiz. Yer: Zentrum Elch, Regensbergstrasse 209. otobüs 62 ‘’Oberwiesenstrasse“. www.zentru-melch.ch
16.01.11 (Pazar)Masalsı Jeoloji: Öğleden sonra mü-zikli bir ortamda jeoloji ile ilgili soru-lar bilimsel olarak değil masalsı bir bi-çimde cevaplanıyor. Anlatımın sonun-da çocuklar; kristalleri, fosilleri ince-liyor ve deprem simulatörünü ziyaret ediyorlar. Saat: 14.00 - 15.00 arası, ka-tılım ücretsiz. Yer: FocusTerra, Son-neggstrasse 5. Tram 6/9/10 ‘’ETH/Universitätsspital’’. www.focusTerra.ethz.ch
19.01.11 (Çarşamba)Süper star çocuklar: Süper starlığa yeteneğiniz var mı? Nasıl şarkı söylü-yorsunuz veya dans ediyorsunuz? Ye-teneğiniz varsa kendinizi gösterin! So-nunda kazananlar için ödül var. Çocuk-lar ve 9 - 16 yaş arası gençler için. Baş-vuru 14.01.2011’e kadar. Telefon: 044 325 60 11. Saat:14.00 - 18.00, katılım ücretsiz. Yer: GZ Hirzenbach, Helen-Keller-Strasse 55. Tram ‘’Hirzenbach“. www.gz-zh.ch
20.01.11 (Perşembe)İsviçreli yazarla okuma ve sohbet: İsviçreli yazar Melinda Nadj Abonji’nin romanı ‘’Tauben fliegen auf“ hem Al-manya hem de İsviçre kitap ödülü-nü kazandı. Kitapta Balkanlardan İsviçre’ye gelen bir ailenin göç hika-yesi anlatılıyor. 20.01.2011’de Melin-da Nadj Abonji kitabından okuma ya-pıyor, ardından onunla sohbet edile-cek. Saat: 20.00, Giriş: 10 franktır. Yer: Pestalozzi-Bibliothek Schwamendin-gen, Winterthurerstrasse 531. Tram 7/9 veya otobüs 62/63/79 ‘’Schwamendin-gerplatz“. www.pbz.ch
21.01.11 (Cuma)Klasik Konser: Günümüz klasik mü-zik eserleri tanıtılıyor. Saat: 19.30, giriş serbest. Yer: Zürcher Hochschule der Künste, Florhofgasse 6. Tram 3 veya otobüs 31 ‘’Neumarkt“. www.hdkz.ch
Rock ve Pop Konseri: Çeşitli gruplar kendi yeteneklerini sergiliyor ve rock, pop ve caz çalıyorlar. Saat: 20.00, giriş serbesttir. Yer: Kulturmarkt, Aemtlers-trasse 23. Tram 9/14 ‘’Goldbrunnenp-latz“ veya otobüs 32/33 ‘’Zwinglihaus“. www.kulturmarkt.ch
22.01.11 (Cumartesi)Çok Yönlü Müzikli Bir Gece: Samba, Chorinho, Baião veya Frevo gibi Brezil-ya ritimleri Jazz ve Funk ile karıştırılı-yor ve böylece yeni melodiler ortaya çı-kıyor. Saat: 21.00, giriş serbesttir. Yer: Mehrspur Music Club, Waldmannstras-se 12. Tram 11/15 ‘’Bellevue“. www.mehrspur.ch
28.01.11 (Cuma)Tiyatro ‘’Kutsal Bir Yer’’: Tiyat-ro şöyle başlar, gerçekte çok normal bir gündür. Fakat daha sonra bir ser-çe Florian’ın kafasına uçar ve saçları-nın arasına oturur. Bundan sonra pek alışılmadık olaylar gelişir. 10 yaş üstü çocuklar içindir. Saat: 19.00 - 20.15. MAPS 10 giriş bileti veriyor, telefon et-meniz yeterli olacaktır. Telefon: 044 415 65 89 veya mail yazın: [email protected]. Yer: Schiffbau, Matchbox, Schiffba-ustrasse 4. Tram 4/13 ‘’Escher-Wyss-Platz“. www.schauspielhaus.ch
Film ‘’Elsa ve Fred’’: 78 yaşında-ki Alfredo karısının ölümünden son-ra Madrid’de küçük bir daireye taşınır. 77 yaşındaki yeni komşusu hayat dolu, canlı Arjantinli Elsa’dır. İkisi çok farklıdır ve yavaş yavaş birbirlerine yakınlaşır-lar. Yetişkinler için saat 14.00’da, giriş serbesttir. Yer: GZ Witikon, Witikoners-trasse 405. Otobüs 34/747/753/786 ‘’Loorenstrasse“. www.gz-zh.ch
29.01.11 (Cumartesi)Dans Akşamı: ‘’La Catrina’’ loka-li 60’ların coşkulu dans müziklerini ça-lacak. Saat: 23.00’da, giriş serbesttir. Yer: La Catrina, Kurzgasse 4. Tram 8/Otobüs 32 ‘’Helvetiaplatz“. www.lacat-rina.ch
30.01.11 (Pazar)Çocuk Konseri, ‘’Bremen Mızıkacı-ları’’: Dört Bremenli sanatçı, ‘’Bremen Mızıkacıları’’ adlı masalı müzikal ola-rak anlatacak. Konserden sonra ço-cuklar, müzisyenleri ve müzik aletlerini yakından tanıyabilecekler. Saat: 11.00 - 12.00 arası, giriş serbesttir. Yer: GZ Hottingen, Gemeindestrasse 54. Tram 3/8 ‘’Hottingerplatz“. www.abendsfru-eh.ch 1657
Zürih Kantonu Ocak Ayı Etkinlik Takvimi
ZÜRİCH ETKİNLİK TAKVİMİ
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 34 28.12.10 03:39
35
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
Emanuel Bettencourt’la yap-tığımız söyleşi oldukça keyif-li geçti. İşte, ünlü aktöre film hakkında yönelttiğimiz sorular:
A.S. : Bu filmde rol almaya na-sıl karar verdiniz?
E.B. : En iyi arkadaşımla aynı filmde oynayacağımı duyunca fazla tereddüt etmeden teklifi ka-bul ettim.
A.S. : Ne zamandan beri Mark Dacascos’la tanışıyorsunuz?
E.B. : Biz, birlikte büyüdük Hamburg’da çoğu kişi bilmez bunu. Daha önce de birlikte çalış-tık; ama sinema filmi olarak bu bi-zim ilk deneyimimiz oldu.
A.S. : En iyi arkadaşınızla aynı filmde rol almak nasıl bir duy-guydu?
E.B. : Güzel bir tecrübeydi ve çok eğlendik. Birbirimizi iyi tanıdığı-mız için hangi sahnede nasıl dav-ranmamız gerektiğini iyi biliyor-duk.
A.S. : Bir dövüş sahnesi vardı. Arkadaşınızla rol gereği kavga etmek sizi zorladı mı?
E.B. : Bu bizim ne kadar profesyo-nel çalıştığımızın en güzel kanıtıy-dı bence. Ben, uzun zamandır dö-vüş koreografileri hazırlıyorum, o da uzun zamandır oyunculuk ya-pıyor o yüzden çok keyifli geçti, çalışmalar.
A.S. : Bu film, neden izlenme-li sizce?
E.B. : Tarih açısından çok önem-li ve İstanbul’u daha iyi tanıyorsu-nuz. Daha önce kimsenin gireme-diği yerlere girdik, o bakımdan iyi bir tanıtım da oldu. Özellikle yurt dışındaki Türkler için de tarihleri-ni tanımak açısından iyi bir fırsat olacaktır diye düşünüyorum.
A.S. : Çekimlerde en çok zor-landığınız şey neydi?
E.B. : Benim en çok zorlandığım filmi çevirirken Türkçe ve İngilizce konuşmamızdı. Senaryoyu oku-mama rağmen, o anı çekerken benimle Türkçe konuşan oyuncu-ya İngilizce cevap vermek beni ol-dukça zorladı.
A.S. : Türklerle çalışmak sizin için nasıl bir duyguydu?
E.B. : Çok güzeldi. Türk oyuncu-lar, çok sabırlıydı. 17-18 saat şi-kayet etmeden çalıştığımız an-lar oldu. O şartlar altında en yük-sek performans gösterildi. Yalnız, bazı ufak tefek eksiklikler hissedi-liyor, onların üzerinde biraz daha çalışılması lazım.
A.S. : Tekrar bu tarz bir proje-lerde yer almak ister misiniz?
E.B. : Kesinlikle!
Sinan Taymın Albayrak da hem film hakkındaki düşüncelerine hem de özel hayatında yaşadı-ğı olaylara değindi:
A.S. : Bu projeyi incelediğiniz-de “varım” dediniz. Neden?
S.A. : Bir bütün olarak bir senar-yoyu beğenmem çok nadirdir. Bu senaryoyu soluksuz okuyarak bi-tirdim, çok sürükleyiciydi. Mantı-ğı, kurgusuyla çok profesyonel bir senaryoydu.
A.S. : Senaryoda en çok etki-lendiğin sahne hangisiydi?
S.A. : Bize ait gerçek bir hikaye-nin olması, Abdülhamit’le alaka-lı olması, bunun yanı sıra Abdül-hamit benim hayranlık duyduğum bir padişahtır. Bu hiç kuşkusuz en cezbedici kısmıydı.
A.S. : Esin’le filmde oynadığın küçük bir sahne vardı. O sah-neyi izlerken benim gözlerim doldu. Bu hissi nasıl aktardınız seyirciye?
S.A. : Başak iyi bir oyuncu ve ne kadar iyi bir oyuncu olduğu-
nu sahnede kanıtladı. Tamamen kendi oyunculuğuyla alakalı bir-şey.
A.S. : Esin’le aynı sahnede oy-namak bir avantaj mı, dezavan-taj mı?
S.A. : Biz, aslında beraber proje-lerde oynamamayı tercih ediyo-ruz; ama öyle denk geldi. Küslük-ler olabiliyor, evindeki gerginliği sete taşıma imkanı olabiliyor, sete gerginlik taşıdığın zaman bu ge-nele yayılıyor. Bazen de birbirini tanıyor olmanın faydaları da olu-yor. Gerçek hayatta yaşadığımız şeyleri düşünerek o sahneyi oy-narız, o zaman da tamamen ger-çekçi bir sahne ortaya çıkar.
A.S. : Bu filmde en çok zorlan-dığın sahne hangisiydi?
S.A. : Bütün sahneler; ama özel-likle araba patlama sahnesinde araba gerçekten patlıyor ve be-nim kayalardan atlamam gereki-yor. Araba patladıktan sonra be-nim atlamam gereken sahne 3-5 metrelik bir mesafeydi. Prova ya-pıyorum, 2.5 metre atlayabiliyo-rum. Sonunda “Ya Allah...” deyip atladık.
A.S. : Farklı bir konuya değin-mek istiyorum; Gazze’ye giden yardım gemisinde sen de var-dın ve eminim zor günler geçir-din. Bu hayatında neleri değiş-tirdi?
S.A. : Aslında, çok şeyi değiştir-mişti, o yolculuğa hazırlık aşama-sında. İstanbul’da kaldığım süre boyunca eksiklerimi kapatamaya-cağımı düşünmüştüm. Döndük-ten sonra ne değişti? Yine o ken-di suni hayatıma dönmüş olmanın acısını çok çekiyorum... Maddi-yata dönmeye başladım, halbuki ben gitmeden önce herşeyimi sat-mıştım ve gemiye öyle binmiştim.
A.S. : Oyunculuk açısından ne değişti hayatında?
S.A. : Bizim camiamızda bu tür şeyler hemen İslamcılıkla dam-galanır. Sabit bir görüşe sahipsin-dir. Siyasi anlamda da seni dam-galarlar, insani olarak değerlen-dirmezler. Bu kırgınlık yarattı. He-men hemen hiç kimseyle bu ko-nuyu konuşmadım, görüşmek is-temedim; çünkü riyakar söylemle-ri duymak istemedim.
A.S. : Bundan sonraki hedefle-riniz nelerdir?
S.A. : Olduğum yerde çok sabit duramayan birisiyim. Bu hayatı nasıl yaşadığınızla alakalı birşey. Hayatını gerçek anlamda doldu-ramıyorsan ne aşkla ne dostluk-la ne işle başka birşeyler eksik demektir. Bu eksik kaldığı süre-ce hep başka yerlere sığınma ih-
tiyacı duyuyoruz. Bana hep soru-yorlar: Gazze’ye gidip sen ne ya-pacaktın ki? Kime yardım ede-cektin? “Ben kendime yardım et-meye gittim” diyorum. İlerde ne olur bilemiyorum. Ben oyuncu-luk yapmayı seviyorum; ama bu-lunduğum ortamı sevemiyorum; çünkü kaçmaya çalıştığım şeyle-ri ben de yapmaya başlıyorum. O zaman kökünden kesmekte fay-da var diyorsun. Bir iki sene son-ra ilk hedefim İstanbul’dan biraz uzaklaşmak. Hayalimde küçük bir “Gazze Cafe” açmak var.
Son olarak filmin yönetmeni Hakan Şahin’e yönelttik soru-larımızı. Şahin, hem yabancı oyunculardan örnek alınması gereken noktalardan, hem de bu filmi neden izlemek gerek-tiğinden bahsetti.
A.S. : İlk kez bir sinema filmin-de yönetmenlik yaptınız. Dizi ve sinema filmi yönetmenliği arasındaki fark neydi?
H.Ş. : Dizileri seyirci izliyor, dizi bittikten sonra hiçbir sanatsal de-ğeri olmadığı için kanalların ar-şivlerinde bant olarak kalıyorlar; ama bir sinema filminde bir sa-nat eserinin altına imzanızı atmış oluyorsunuz, üzerinden yüz yılda geçse, o film sizin filminiz olarak kalıyor.
A.S. : Bu sinema filmini yö-netirken en çok zorlandığınız sahne hangisiydi?
H.Ş. : Senaryosuna çok uzun za-mandan beri çalıştığım için hiçbir zorlanma olmadı.
A.S. : Çekimler ne kadar sür-dü?
H.Ş. : 7 hafta sürdü; ama hazır-lanması çok uzundu. Bir sinema filminde en önemli şey hazırlan-maktır. Bizim Türk sinemasında-ki en büyük eksiğimiz bu. Yapım-cıların hazırlık aşamasında eki-be para ödememek adına hazır-lık dönemini kısa tutması ve bun-dan dolayı düzgün hazırlanama-yıp sete çıktığında bir çok eksi-ğin olduğunun fark edilmesidir. O zaman maaliyet aslında daha da artıyor; çünkü set bekliyor. Biz, 2007’de senaryosu için çalışma-ya başladık, mekanların hepsi-
ni tek tek tespit ettik, oyuncularla çalıştık, kimi oynatabiliriz onu dü-şündük, bazen karakteri oyuncu-ya göre, bazen de oyuncuyu ka-raktere göre dizayn ettik.
A.S. : Bu film neden izlenmeli-dir?
H.Ş. : Bu işin çok büyük bir der-di var. Bunun derdi de şu; Avru-palaşma yolunda giden ülkemi-zin gençlerinin zihinlerinin çalın-ması, onların zihinlerinin kötü ve Avrupa’nın oyunuyla dolu şeyler-le doldurulmasını engelleyebil-mek için onlara kendi ecdadların-dan bir parça sunduk, bunu dik-kate alsınlar ve filmi izlesinler.
A.S. : Yeni projeleriniz var mı?
H.Ş. : 2015 yılına kadar şir-ket olarak oluşturduğumuz bir iş planı var. 2012 yılında Bal-kan Savaşları’yla alakalı bir film yapacağız. 2011 yılı içersinde Türkiye’nin son 2009 yılında gün-demi çok meşgul eden bir hika-ye var. 2015 yılında da biz Ça-nakkale Savaşları’nın 100. yıl-dönümü olduğu için Çanakkale Savaşları’nı anlatan bir film çe-keceğiz. Bu arada dizilere de de-vam edeceğiz.
A.S. : Son olarak eklemek iste-diğin birşey var mı?
H.Ş. : Son dönemde Amerika-lı oyuncular gidip geliyor sinema camiamıza. Onlarla çalışmak çok büyük bir zevk, çok büyük bir pro-fesyonellik; çünkü bizim ciddi an-lamda onlardan öğrenmemiz ge-reken önemli şeyler var. Hem tek-nik anlamda hem de ahlaki açı-dan. Yani bir sette nasıl davranıl-ması gerektiği konusunda. Ben Amerikalı oyuncuları setimize da-vet ederken içimden şöyle diyor-dum: “Bizim oyuncularla başa çı-kamazken bu oyuncularla nasıl başa çıkacağız?” Aksine yaban-cı oyuncularımız çok mütevazıy-dı. Bizim setimizdeki insanlar, bu durumu çok iyi idrak ettiler.
Tüm Türk sinemasına sesleni-yorum: Yabancı aktörlerle ça-lışsınlar. Onların bu işe na-sıl yaklaştığını birazcık olsun araştırsınlar ve onların çalışma tarzını örnek alsınlar. 1622
Sultanın Sırrı Ekibiyle Filmi Değerlendirdik
11 Aralık 2010 Cumartesi akşamı Zürih Arena CıneCenter’da görkemli bir gala ile se-yircilerle buluşan ‘’Sultanın Sırrı“ filminin hemen ardından başrol oyuncuları Emanuel Bettencourt, Sinan Taymın Albayrak ve Yönetmen Hakan Şahin’le bir söyleşi gerçek-leştirdik.
Söyleşi: Asiye Sınıcı
SÖYLEŞİ
Arkadaşımız Asiye Sınıcı ve Emanuel Bettencourt
Arkadaşımız Asiye Sınıcı ve Yönetmen Hakan Şahin birarada
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 35 28.12.10 03:39
36
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
FIKRA
ÇOCUK SAYFASI
Bremen Mızıkacıları Grimm KardeşlerBir zamanlar, yaşadığımız zamandan
çok önceleri bir çiftçinin yaş-lı bir eşeği varmış. Eşek, sa-hibine yıllarca hizmet etmiş, kendisinden ne istenirse yerine getirmiş. Aradan yıllar geçmiş, doğadaki birçok canlı gibi eşek de yaşlanmış, günden güne güçten kuvvetten kesilme-ye başlamış. Artık eskisi gibi sırtına yüklenen
yükleri taşıyamıyormuş. Çiftçi, onun iyice yaşlandığını ve artık eskisi gibi işine yara-mayacağını anlamış. Çiftçi, Artık hiçbir işe yaramıyor. Boşu boşuna yem yiyor. Ne yapsam da bu eşekten kurtulsam, diye düşünmeye başlamış.
Yıllardır bu çiftlikte yaşayan ve sahibini iyi tanıyan eşek, onun kendisine bir kötülük yapmak istediğini sezmekte gecikmemiş. Hatta bir gün pazardan dö-nerken kasapla konuştuğunu görünce çok korkmuş. Hemen o anda, gizlice çiftlikten kaçmaya karar ver-miş. Eşek, ” En iyisi buralardan gitmek ”, “Bremen’de şarkıcılık yaparım. Bazıları anırmamı pek bir beğenirdi zaten.”demiş.
Böylece bir sabah erkenden yola çıkmış. Bir süre yürüdükten sonra iki büklüm bir köpekle karşılaşmış. “Artık sahibime avda yardımcı olamayacak kadar yaşlandım,” demiş köpek eşeğe. ” Sahibimde artık beni beslemiyor.”demiş. Eşek de gülmüş. ” Benimle Bremen’e gelsene şarkıcı oluruz,” demiş.
Yola koyulmuşlar. Çok geçmeden bir damın üzerinde üzgün oturan bir kedi görmüşler. ‘’Çok yaşlandım,
fareler bile dalga geçiyorlar’’ demiş kedi. Eşek ‘’Sen de bizimle gel” demiş. “Sesin hala güçlü çıkıyor, şarkı söyleriz, Bremen’de.”
Bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yola devam etmiş-ler. Bir çiftlik evinin yakınlarından geçerken kendi seslerinden yüksek bir sesle irkilmişler. ‘’ Kuk-ku-ri-kuuuuuuuuu!…Sonum geldi!’’ diyormuş iri bir horoz. Sonra eşek, köpek ve kediye yana yakıla anlatmış: ‘’ Bu akşam sahibimin konukları gelecek. Öyle hissedi-yorum ki beni pişirip yiyecekler.’’ Eşek, ”Endişelenme, seninki gibi bir ses bize çok şey katar. Haydi gel şarkı-cı olalım,” demiş.
Akşam olduğunda hepsi çok yorulmuş. Bir şeyler yemek ve uyumak istiyorlarmış. İlerde penceresinden ışık süzülen bir kulübe görmüşler. Horoz, uçup pence-reden içeri bakmış. “Dört soyguncu görüyorum, nefis bir sofranın başındalar,” demiş. “Bir planım var,” demiş eşek. Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar. En altta eşek, sonra köpek, onun üstünde kedi ve nihayet en tepe-de de horoz. Pencere yaklaşıp çıkarabilecekleri en yüksek sesle bağırmaya başlamışlar. “İmdaaaaaat! Bu bir hayalet!” demiş soygunculardan birisi. ”,“Bence bir canavar!” demiş ötekisi. ” Bence cadılar bastı! ” demiş öteki. ” Annemi istiyorum,” demiş sonuncusu. Birkaç dakika sonra dört şarkıcımız soygunculardan kalan sofradaymışlar.
Geceleyin onlar uyurken soyguncular geri gelmişler. Ama hayvanlar hazırlıklıymış. Soyguncular içeri girer girmez, eşek “Şimdi” demiş ve saldırıya geçmişler. Soyguncular bir daha hiç dönmemecesine kaçmışlar oradan. Şarkıcılarımız da bu sevimli küçük kulübeye yerleşmişler. Bremen’e gitmeyi de bir süre ertelemiş-ler, ama her gün şarkı söylemeyi unutmuyorlarmış. Eğer bir gün onları dinleme şansınız olursa, Bremen sakinlerinin ne büyük bir tehlike atlattıklarını anlama-nız güç olmaz. 1659
Nasreddin Hoca Fıkrası
BaklavaHoca, akşam üzeri, çar-şıda yürürken bir adam önünü kesmiş, “Hoca, biraz önce biri büyük bir tepsi baklava götürüyor-du...” demiş.Hoca, omuzlarını kaldır-mış: “Bana ne!” demişAdam, “Ama sizin eve gö-türüyordu,” deyince,Hoca,” O zaman sana ne!” karşılığını vermiş.1661
Geç
en A
yın
Çöz
ümü
Bir kaçış mı yoksa kaçırılma olayı mı? Çözdükleri gizemli olaylar sonucu giderek
ünlenen Mickey ile Mini Dedektiflik Bürosu, yine he-yecanlı bir olaya ev sahipliği yapıyor. Mickey`nin genç komşusu Bertrand, kedisini bulmaları için iki dedek-tiften yardım ister. Çocuğun çok üzüldüğünü gören Mickey ve Mini göründüğünden çok daha zor olan bir araştırmaya girişirler. 1660
Nasreddin Hoca
FIKRA
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde deve tellal, pire berber iken... Ben bağda üzüm bekler, derede odun yükler iken, bir varmış bir yokmuş... Masalın yala-nı mı olurmuş. O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan... Bu da mı yalan? derken; sabah-leyin erken, keçiler koyunları traş ederken, tahta kurusu saz çalar, sıçan cirit atar iken, çıkmış bir kocakarı ortaya... en sonunda açmış ağzını yummuş gözünü. Bir laf etmiş, bir laf etmiş... Ba-kalım ne laflar etmiş... 1662
Farklı Olanı Bul Aradaki farkı bulmak için 5 dakika süreniz var!
Masal Tekerlemesi
Kitap dünyasından
DünyaMasalları
Hayvanlar Tehlikede ‘’Dedektif Mickey’’ Yazar: Remi Simon / Çevirmen: Nükhet İzet Doğan Egmont Yayıncılık
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 36 28.12.10 03:39
37
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011www.pusulaswiss.ch
Bize yazın eğlence köşemizde yayınlayalım ve hep birlikte eğlenelim: [email protected]ınızdaki ilginç ve komik olayları, başkalarına söyleyemediğiniz itiraflarınızı okuyucularımızla paylaşmak istiyorsanız bize yazın.
Tamire Zaman Var Mı ? ‘’Doğan Cüceloğlu ve katılımcılar arasındaki konuşma’’Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül has-talığı olan var mı?Katılımcılardan Biri: Allaha şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da ba-şına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar, katı-lımcılardan biri: Ölüm, derCüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek gerçektir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir has-talığım olduğunu göstermez mi?Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onay-lamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölüm-cül bir hastalığım olduğu da açıktır. Şu şekilde devam ederim: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?Katılımcılardan Biri:Hayır,derCüceloğlu: Şu saniye içinde olma olasılığı var mı?Katılımcılardan Biri: Var, derCüceloğlu: Yarın olabilir mi?Katılımcılardan Biri: Evet, derCüceloğlu: 30 yıl sonra?Katılımcılardan Biri: Olabilir,derCüceloğlu: Peki, bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela; bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç bakmamışlardır.Cüceloğlu: Peki, bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?Katılımcılardan Biri: Yoktur, hocam.Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz, az sonra
telefonumuzun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeye-ceğini?Katılımcılar rahatsız olmaya başlarlar.Katılımcılardan Biri: Hocam, konuyu değiştir-sek.Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üze-rine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilsey-diniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?Katılımcılardan Biri: Kesinlikle çok farklı ge-çerdi, Hocam.Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıkla-rınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşur-dunuz? Aynı konular,tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, “yüreğinizin taa derininden gelen bir ses “seni gerçekten çok seviyorum” demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?Burada bazı katılımcıların ağladığı olur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne ka-dar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşam-da karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde “şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim” diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları dondu-ruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanı-mız gerçekten kaldı mı? 1652
Zeka SorusuSoru: “Topkapı’ya giderken yolda yedi karısı olan bir adamla tanıştım. Her kadın yedi çan-ta taşıyordu. Her çantada da yedi kedi vardı. Her kedinin de yedi yavrusu vardı. Kedi yav-ruları, kediler, çantalar, kadınlar... toplam kaç kişi Topkapı’ya gidiyordur ?”
Cevap: Bir, çünkü yanlızca olayı anlatan Topkapı ya gidiyor. 1653
Nebraska’da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekini için bahçeyi kazması gerekiyordu; lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David, ona yardım edebilirdi; fakat o da hapisteydi.Yaşlı adam, oğluna bir mektup ya-zar ve sorunu açıklar.Sevgili David,Patates bahçemi kazamayacağım-dan dolayı kendimi çok kötü his-sediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Bura-da olsaydın bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.Sevgiler BabanBirkaç gün sonra yaşlı adam oğlun-dan bir mektup alır.Babacığım,Sakın, bahçeyi kazma! Ben oraya cesetleri gömmüştüm.Sevgiler DavidErtesi gün, sabaha karşı polis çı-kagelir ve tüm alanı kazar; fakat hiçbir cesede rastlamazlar. Yaşlı adamdan özür dileyerek giderler. Aynı gün yaşlı adam, oğlundan bir mektup daha alır.Babacığım,Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.Sevgiler David1650
Adamın biri New York Central Park’ta yürüyüş yaparken, ani-den kuduz bir köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür. Koşar ve köpekle boğuşmaya başlar. Hay-li uzun bir uğraştan sonra üzeri yara bere içinde kaldığı halde köpeği öldürür; küçük kızın da hayatını kurtarır. Son anda bu sahneyi gören polis, nefes nefe-se olay yerine koşar ve adamın yanına gelir. Sarılıp teşekkür eder ve şöyle der: Sen bir kah-ramansın, yarın bütün gazeteler seni yazacak ve göreceksin baş-lık da şöyle olacak, ‘’Cesur New Yorklu, küçük kızın hayatını kur-tardı!’’Adam, ‘’Ama ben New Yorklu de-ğilim!’’ der.Polis, fark etmez, bu durumda gazeteler şunu yazacaklar: ‘’Ce-sur Amerikalı, küçük kızın hayatı-nı kurtardı’’ cevabını verir.Adam, ‘’Ben Amerikalı da deği-lim’’ der artık şaşırarak.Polis, ‘’Ya, o halde nerelisin?’’ diye sorunca adam cevap verir: ‘’Ben Iraklıyım!’’ der.Polis, adama başka bir şey söy-lemez. Adam, ertesi gün gaze-teleri aldığında şöyle bir başlıkla karşılaşır; ‘’Radikal İslamcı, ma-sum Amerikan köpeğini öldür-dü!’’ olur. 1651
SUDOKU
KOLA
YZO
R
İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleşti-rilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.
5 2
8
7
4
9
3
6 2
8
9
4
8
6 2 3
1
5
4
6
3 5
5
6
9
2
7
5 3
8 2
4 9
7
5 6
1
2
6
4
1 3
8
7
2
9
7 9
6 8
1
5 9
12.2010SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ
ANAHTAR KELİME: SULTANIN SIRRIGEÇEN AYIN
Çengel Bulmacanın çözümünü adresimize yollayarak şansınızı deneyin, Sisus Otel Çeşme’de tatil kazanın! Katılma Adresi: Pusula Gazetesi, Bulmaca köşesi, Bernstr. 88, 8953 Dietikon
GÜLELİM - DÜŞÜNELİM
Cengel bulmacamızı çözen bir okurumuza 2 kişilik Sisus Otel Çeşme`de tatil hediye ediyoruz. *
* Ta
tile
Uca
k bi
letle
ri da
hil d
eğild
ir. Y
ükse
k se
zon
haric
inde
geç
erlid
ir.
Baba Oğul Hikayesi Çağımızın Fıkrası
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 37 28.12.10 03:39
38
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Ocak/Januar 2011 - www.pusulaswiss.ch
Ocak/Januar 2011 www.pusulaswiss.ch
Ejder
ha
Cüza
mlı
Akıl
Değe
rli b
irka
hve t
ürü
Hitit
Hasta
lıkta
nku
rtulu
piyi
leşm
e
Vilây
et
Asan
sör
Mev
tlerin
yeni
lenbö
lüm
leri
Bol re
nkli
güve
rcin
Gözle
m
Bir n
ota
Ağ to
rba
Peyg
ambe
r-lik
, elçi
lik
Küçü
k gem
i
Afrik
a'da
bir ü
lke
Yiye
ceği
orta
klaşa
topl
antı
Yay i
le at
ılır
Hiç
evlen
mem
iş
Bir b
ağlaç
Bir b
ahar
attü
rü
Atm
aca,
doğa
n
GS te
knik
dire
ktör
ü(ü
stte)
Tiyatr
o sah
nesi
Bir il
imiz
Nutu
k,sö
ylev
Üstü
kapa
lıpa
zar y
eri
Yapı
labilir
lik
Ölül
eri m
e-za
rda s
orgu
-lay
an m
elek
Viet
nam
takv
imin
deyıl
başı
FB'li
futb
olcu
(altt
a)
Göz r
engi
Suçu
bağı
şlam
a
Boğa
, tosu
n
Taşım
a,ta
şımac
ılık
Kral
sara
yı
Kırsa
lye
rleşim
bölg
esi
Man
eviya
t
Kalit
e
Serg
en
Söyle
yişöz
elliğ
i
Kent
avuk
at-
ları b
irliğ
i
Hava
gazı
lâmba
sının
ucu
Anlak
Osm
anlıla
r-da
tarım
ürün
ü ve
rgisi
İstan
bul'u
nes
ki ad
ların
-da
n bi
ri
İnce
yağa
nya
ğmur
Edeb
i alay
Dağ
kırlan
gıcı
Afrik
a zab
iri
Yüzü
n re
ngi
Muh
arrir
,ed
ip
Bir n
ota
Maç
ınra
kam
lıso
nucu
Sons
uz
Şirke
t tür
ü
Bulaş
ıkyık
anan
tekn
e
Gözle
rigö
rmey
en
Misa
�r
Rute
nyum
unsim
gesi
ABD'
de
bir e
yalet
Kaya
k
İlâve
Eski
Türk
güre
şlerin
-de
n bi
ri
Jüpi
ter'in
bi
r uyd
usu
Bollu
k
Osm
anlıla
r-da
den
iz as
keri
Hava
dabu
luna
n bi
r gaz
Abar
tma
Bir k
imse
yigö
rmey
egi
tme
Mus
ikim
izde
bir m
akam
İri b
ir balı
k
Müs
pet il
im
Rom
anya
'nın
plak
ası
Tem
iz,na
mus
lu
Amer
ikan
pam
uğu
Gecik
me
Daya
nışm
a
Kura
msa
l
Gazia
ntep
'inbi
r ilçe
si
Takım
largr
ubu,
küm
e
Japo
n çiç
ekdü
zenl
emes
i
Yarı m
emnu
n-luk
ünlem
i
Yıkık
, vira
n
Şile b
ezi
Tem
el, as
ıl
Bir g
öste
rme
sözü
Şaşm
aün
lemi
Usan
mış,
bezg
inlik
getir
miş
Kaba
ca ev
et
Hücr
e böl
ün-
mes
iyle ç
o-ğa
lma
Ehem
miye
t
Meş
inke
skisi
Irmak
Kusu
r
Gelg
itne
deni
ylede
nizle
rinyü
kselm
esi
Parç
a
Futb
olda
sayı
Başlı
caiçe
ceği
miz
Bal y
apar
Topr
akka
ymas
ı
Mısı
r unu
yem
eği
Takım
(kı
sa)
Bir k
angr
ubu
Küpe
şte
Arıtı
lmış,
ince
ltilm
iş
Görü
nüşe
göre
Ney ç
alan
Örne
k,gö
sterm
elik
Kısa
kılıç
Yer a
ltınd
anaç
ılan
yol
Kesic
iale
tlerin
kıl
ıfı
Pot
Tane
li m
eyve
Cin
�kirl
i,ku
rnaz
İyi ta
lih
Tellü
rün
simge
si
Köy e
vi
Şaka
, alay
,m
izah
Etra
fı su
ileçe
vrili
kara
parç
ası
İdar
elam
bası
Bayr
am
Şırna
k'ın
bir il
çesi
Hayır
anlam
ında
bir ü
nlem
Rütb
esiz
aske
r
Çok k
arşıt
ı
Halk
dilin
debü
yük e
rkek
kard
eş
Çayın
tavı
Görg
üsüz
,ka
ba
YOBO
HAGİ
HAGİ
YOBO
ANAH
TAR K
ELİME
1
1
2
2
3
3
4
4
5
5
6
6
7
7
8
8
9
9
10
10
11
11
Çen
gel B
ulm
aca
BULMACA
mtuya.com
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 38 28.12.10 03:39
PU
SU
LA M
ED
IAC
OM
DU
RM
US
AG
’ NİN
KAT
KIL
AR
IYLA
HA
ZIR
LAN
MIŞ
TIR
- O
cak/
Janu
ar 2
011
- ww
w.p
usul
asw
iss.
ch
Karaoglu DESCOM ManagementBernstrasse 88 - CH-8953 Dietikon/ZHTel.: +41 43 322 90 81 - Fax: +41 43 322 90 89
ww
w.d
esco
m-m
.com
WIR BRINGENSIE ANS ZIEL
Hier eine Auswahl einiger unserer Kunden
Unsere Dienstleistungen,um nur einige
zu nennen.
BIFANG IMBISS
GRATIS NUMMER 0800 51 62 73Pizza & Kebab Kurier IFS-Agency
International Footbal l Scouting
Kontaktieren Sie uns, wenn Sie noch mehr İnformationen brauchen. Wir finden eine optimale Lösung für Ihre Wünsche.Jetzt unter 043 322 90 81 anrufen oder senden uns eine E-Mail [email protected]
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 39 28.12.10 03:39
Isvic re’nin Discount Marketi
Uygun fiyata kaliteli ürünler!
Bu ürünler tüm Denner subelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch
4.95
4.95
1.353.95 3.95
2.45
5.45
Fındıklı baklava 300 gr.
Kebap etiiki soslu, sogutucu kısmında, 200 gr.
Dürüm ekmek 380 gr.
Denner ketcap900 gr.
Podravka makarnalı corba• tavuklu• dana etli4 x 62 gr.
Göral kavrulmus kabak cekirdegi400 gr.
Danica dana kusbası400 gr.
Nr038 - 01.2011_PusulaGazete_CS5.indd 40 28.12.10 03:39