9
1 476-1400 Orta Çağ, Antik Çağ ile Rönesans’ın arasındaki dönemi kapsayan ve müziğin gelişimini etkileyen bir dönemdir. Orta Çağ, Batı’da IV. yy’dan XV. yy’a kadar süren zaman dilimini kapsar. Kilisenin insanlar üzerinde katı bir egemenlik kurması nedeniyle «Karanlık Çağ» olarak da isimlendirilir. Bu dönemin karanlık çağ olarak da anılmasının nedeni, kilisenin bağnaz egemenliğinde dünyasal zevklerden yoksun bırakılmış, araştırma, keşfetme, kendini ve çevresini tanıma özgürlüğü elinden alınmış, insanın yalnız ölümden sonrasına hazırlık yapması gereken kutsal bir ortama güdülenmiş olmasıdır. Ortaçağ, bin yıldan daha uzun bir süre içinde «Antik Çağ» ile «Rönesans» arasına girmiş ve müziğin sürekliliğini kesmiştir. ANTİK ÇAĞ Orta Çağ müziğinin kökleri İlk Çağ’a dayanır. Müzik, Antik Çağ ile Erken Orta Çağ arasında yer alan dönemde tek seslidir. Hristiyanlıkla birlikte kilise, en kutsal çalgı olarak insan sesini kabul ederek çalgıların ve çalgısal müziğin kiliseye girmesine izin vermemiştir. Bunun sebebi İlk Çağ müziğinin dünya zevklerini yansıtması ve putperestliği işlemesidir. Müzik tamamen tek sesli dinî içerikli ilahilerden oluşmaktadır. Sözel yapı Hristiyanlıkla birlikte İncil’den alınmaya başlanmıştır. Antik Yunan tiyatrosunda oyunlarda kullanılan kitara ve lir çalgılarının seslerinden esinlenilerek ortaya çıkan Yunan modları ve İbranilerin kullandıkları ilahiler ilk yalın ezgilerin alt yapısını oluşturmuştur. Yunan modlarından esinlenilerek düzenlenen kilise modları ile ilgili çalışmalar bu dönemde yapılmıştır. Kazım ÇAPACI ORTAÇAĞDA MÜZİK

ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

1

476-1400

Orta Çağ, Antik Çağ ile Rönesans’ın arasındaki

dönemi kapsayan ve müziğin gelişimini etkileyen bir

dönemdir.

Orta Çağ, Batı’da IV. yy’dan XV. yy’a kadar süren

zaman dilimini kapsar. Kilisenin insanlar üzerinde

katı bir egemenlik kurması nedeniyle «Karanlık Çağ»

olarak da isimlendirilir. Bu dönemin karanlık çağ

olarak da anılmasının nedeni, kilisenin bağnaz

egemenliğinde dünyasal zevklerden yoksun

bırakılmış, araştırma, keşfetme, kendini ve çevresini

tanıma özgürlüğü elinden alınmış, insanın yalnız

ölümden sonrasına hazırlık yapması gereken kutsal

bir ortama güdülenmiş olmasıdır.

Ortaçağ, bin yıldan daha uzun bir süre içinde «Antik

Çağ» ile «Rönesans» arasına girmiş ve müziğin

sürekliliğini kesmiştir.

– ANTİK ÇAĞ –

Orta Çağ müziğinin kökleri İlk Çağ’a dayanır.

Müzik, Antik Çağ ile Erken Orta Çağ arasında yer

alan dönemde tek seslidir.

Hristiyanlıkla birlikte kilise, en kutsal çalgı olarak

insan sesini kabul ederek çalgıların ve çalgısal

müziğin kiliseye girmesine izin vermemiştir.

Bunun sebebi İlk Çağ müziğinin dünya zevklerini

yansıtması ve putperestliği işlemesidir. Müzik

tamamen tek sesli dinî içerikli ilahilerden

oluşmaktadır. Sözel yapı Hristiyanlıkla birlikte

İncil’den alınmaya başlanmıştır.

Antik Yunan tiyatrosunda oyunlarda kullanılan

kitara ve lir çalgılarının seslerinden esinlenilerek

ortaya çıkan Yunan modları ve İbranilerin

kullandıkları ilahiler ilk yalın ezgilerin alt yapısını

oluşturmuştur. Yunan modlarından esinlenilerek

düzenlenen kilise modları ile ilgili çalışmalar bu

dönemde yapılmıştır.

Kazım ÇAPACI

ORTAÇAĞDA MÜZİK

Page 2: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

2

– ERKEN ÇAĞ –

IX.yy’dan XII.yy sonuna kadar olan süreyi kapsayan

bu dönemde seslerin isimlendirilmesi çalışmaları

yapılarak nota yazısı geliştirilmiştir. Bu dönemde

uyumlu şarkı söyleme biçimleri ve benzeri türler

ortaya çıkmış, böylelikle çok sesli müziğe doğru ilk

adım atılmıştır.

XIII.yy’dan XV.yy’a kadar olan dönemde kilise

müziğinde çok sesliliğin başlamasıyla çok sesli vokal

biçimleri gelişerek yeni türler ortaya çıkmıştır.

Müziğin din dışı özellikler taşımaya başladığı bu

dönemde besteciler yeni müzik türleri, farklı ritimler

ve ses dizileri ile ilgili çalışmalar yaparak çok sesli

müziğin gelişimine katkıda bulunmuşlardır.

– KİLİSE VE MÜZİK –

Hristiyan katolik kilisesinin ilk papazları kilise içine

çalgısal müziğin girmesini yasaklamışlardır. Çünkü

ilk çağa ait müziğin putperestliği ve dünyasal

zevkleri çağrıştırdığı düşünülmüş ve putperestlikle

müzik arasında bir bağ olduğu ileri sürülmüştür.

Çalgılar, danslara eşlik amacıyla kullanılmıştır. Oysa

müzik, kilise tarafından ancak kilisenin amaçlarına

hizmet ederse kullanılabilirdi.

Kiliseye göre en kutsal çalgı insanın kendi sesi

olmalıydı. Müzik, tek sesli, kutsal, Tanrı’ya adanmış,

duaları kolay ezberletmeye yarayan, ayinlere tılsımlı

bir ortam yaratan araçtır. Böylece, kendilerinden

önceki müziği yasaklayıp, var olan nota benzeri

belgeleri de yok eden Ortaçağ papazları, yüzyıllar

boyunca müzik sanatını, kilise koroları ve tek sesli

ilahilerle kendi egemenlikleri altında tutmuşlardır.

İlk kilise müziği, Antik Yunan müzisyenlerinin

Doğu’ya göçleri sırasında etkilendikleri İbrani

Sinagogları’ndan alınmıştır. Bunlardan en çarpıcı

örnek «Tanrı’yı övünüz» anlamı taşıyan «Alleuia»

sözcüğüdür. Bu sözcük, İbranice’dir. Kilise

tarafından kullanılmıştır ve sonraları bir müzik

türünün de adı olmuştur. Kilisenin ilk dönemlerinde

müzik uyumsuzdur ve genellikle sadece insan

seslerinden oluşur, aletler seyrek olarak kullanılırdı.

Page 3: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

3

Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalışmış ve

yaygınlaşan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen

hemen tümünü silmiş ya da kendine benzetmiştir.

XVI.yy’a kadar tüm Batı Müziği’nin temel esin kaynağı

olan bu ezgiler, «Yalın Ezgi» adını da taşır. Ortaçağ’a

özgü vokal müzik biçimleri bu yalın ezgilerin çatısında

kurulmuştur.

Gregorian Ezgiler, ölümden sonrasını düşünen nesnel

bir tavırla ve ağır başlılıkla okunmalıdır. Sesin özelliğinde

dinginlik ve güven duygusu yatmalıdır. İçten, derin

duygular taşıyan ve huzurlu bir ortam oluşturmalıdır.

Manastır anlayışının özünü çok iyi anlatan «Media Vita»

adlı bir şarkının bir dizesinde «Ölüm, her an yolumuzu

gözler.» denmektedir. Bu inanç, Ortaçağ düşüncesinin

de temelidir. Bu bakımdan, Gregorian müziğinin başka

duyguları ifade etmesi de beklenemez.

Gregorian (Yalın Ezgi) Şarkıların Genel

Özellikleri

- Tek sesli ve bir melodi çizgisindedir. - Eşliksiz ve temel amacı sözleri vurgulamaktır. - Sözler Latince’dir. - Bu ezgiler, erkek koroları içindir ve günümüz

major ve minör anlayışının aksine makamsaldır. - Parçalar eşliksiz ve ölçüsüzdür. - Serbest ritim kullanılır. - Neuma adı verilen özel bir müzik yazısı kullanılır.

– MISSA –

Bu dönemde en önemli biçim Missa’dır. Missa bir

ayin biçimidir ve anlamı törenlerde en son okunan

duadır. Sözlük anlamı “tören sona erdi,

gidebilirsiniz”dir.

Missalarda ezgilendirme üç şekilde oluşur:

- Melizmatik (Tek heceye karşılık çok nota ile ezgilendirme)

- Silabik (Her heceye karşılık bir nota ile ezgilendirme)

- Neumatik (Neuma yazısına bağlı olarak ezgilendirme)

Kökeni İbranice olan Alleluia (Aleluya) sözcüğü,

missanın son bölümünde şükran anlamında

kullanılır.

– PSALMODIE –

Kutsal müziğin sözleri üzerine müzik yapmanın ilk

şekli «Psalmodie»’dir. Psalmodie, şarkıya benzer bir

tarzda okumadır. Doğu’da, Yahudi mabedi

tapınmalarında bu tarz kullanılmaktaydı. Suriye

Kiliseleri ’ne de geçen bu tarz, Antakya kanalıyla

Roma’ya gelmiştir. Psalmodie’nin çeşitli tarzları

şunlardır :

- Ayetin tek şarkıcı tarafından icrası - Koro ve solonun yer aldığı cevaplı şarkı tarzı - İki koronun yer alıp nöbetleşe şarkı söylediği

antifonik şarkı söyleme tarzı

– KATOLİK MÜZİK –

Katolik dini törenlerin içerdiği parçalar da şöyledir :

o Cemaat toplanırken, din adamları yerlerini alana dek

söylenen «Itroit» yani antienmeler.

o Bunlar, antifoni tarzında iki koro tarafından

nöbetleşe icra edilirdi. Sözler kitaptan

alınmaydı.

o Litanie’ler : Tanra’ya ya da İsa’ya yakarı.

o Hymne’ler : Sözleri kutsal kitaba dayalı olmayan

sükür duası, barış ve selamet dileği.

o Graduel : Cevaplı şarkıdır. Rahip tarafından söylenen

şarkıya, koro cevap verir.

o Alleluia : «Tanrı’ya şükrederiz» anlamına gelir ve

İbranice’dir. Bazı cevaplı şarkıların sonunda okunan

gösterişli ve dinamik bir parçadır.

o Ofertorium : Şaraplı ekmek töreninden sonra iki

koronun nöbetleşe icrası şeklinde söylenir.

o Communion : Taktis töreninden sonra yer alan

antifonik bir seslendirmedir.

o

– DİN DIŞI MÜZİK –

X.yy sonlarına doğru Avrupa’nın hemen her yönden istila

tehdidi altında olması korunmayı kolaylaştıran yeni bir

Page 4: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

4

yönetim sisteminin doğmasına neden oldu : Feodalite

rejimi ve onunla beraber ortaya çıkan Şövalyelik …

Bu kökü politik değişim, dünya görüşünde de değişiklik

yarattı. Doğal olarak da müzikte de köklü bir değişim

oldu.

Şövalyeler önceleri sadece savaşçı özellikleri olan

soylulardı. Haçlı Seferleri, onların uzak bölgeleri ve yeni

bir yaşam biçimini tanımalarına neden oldu.

Bu yeni yaşam biçimi, günlük gerçekleri bütün şiddetiyle

vurguluyordu: Savaşın gücü, uzak bölgelerdeki serüvenler,

savaşta kurulan dostluklar, yaşamın değeri ve sevgi gibi

bireysel duygu ve düşünceler gibi kışkırtıcı temalar, din

adamlarının etkisini zayıflattı.

Böylece, o zaman kadar etkin olan kilise müziğine hiç

benzemeyen bir tür oluştu. Savaşta kamp ateşinin başında

söylenen bu şarkılar, önce soyluların, sonra halkın

yaşamına taşındı. Savaş dönüşünde yolu bir şatoya düşen

ve orada gecelemek isteyen gezgin şövalye onuruna

yemek verilirdi. Küçük arpının ya da giguasının eşliğinde,

yarı konuşma, yarı şarkı söyleme tazındaki şiirini ya da

jestli şarkısını tamamlayan şövalyeye, şatonun genç kızı

değerli bir çiçek sunardı.

Dinleyenlere, bilinmedik bir dünyanın kapısını aralayan

bu şarkılara pek çok öge karışmıştır. Gezgin şarkıcının

ülkesinin halk şarkıları ile doğuda olsun, batıda olsun,

gördüğü, yaşadığı bütün ülkelerin ezgileri …

Din dışı ezgilerde soylu ve seçkin bir zihniyet, dramatik

bir eylem ve çok incelmiş bir sanat zevki yansır. Bunların

genel özellikleri:

- Armonize edilmiş ve işliklidirler. - Ölçülü ve Gregorian ezgilere oranla çok daha

kuvvetli bir ritme sahiptirler. - Müzikte cümleler oldukça düzenlidir. - Ses sınırları geniştir. - Din dışı melodilerde milliyetçilik duyguları göze

çarpar.

- Latin şarkıları dışında, metinler genellikle halk dili ile yazılmıştır.

– TROUBADOUR –

Katı kuramcılık anlayışıyla yazılan kilise müziğinin

karşısında, halk müziğini XI.yy’dan başlayarak başlatan bu

şövalye, saz şairi ve gezgin şarkıcılara, buluşçu anlamında

«Troubadour» adı verilirdi.

Troubadourlar arasında prensler ve şövalyeler olduğu

gibi, şato şato dolaşarak müziğini dinleten gezgin

şarkıcılar da vardı.

Avrupa’da giderek yayılan gezgin şarkıcılar değişik adlarla

anıldılar :

- Orta Fransa’da – Troubadour - Kuzey Fransa’da – Trouvere - Almanya’da – Minnesinger - İtalya’da – Travatore

Bunlar canlı tarih gibiydiler. Gördükleri her şeyi müzikle

anlatıyorlardı. Ortak konuları, ulaşamadıkları gizli bir aşkı

müzik sözleriyle dile getirmektir. Hem çalarlar, hem

söylerler, hem şiir okur, hem dans ederlerdi. Kimi

bedenine taktığı zillerle çalgısına bir boyut daha katar,

kimi de müzik eşliğinde hokkabazlık, soytarılık yapıp, tek

kişilik oyun dergilerdi.

Troubadourların dünyasını zenginleştiren olay, Haçlı

Seferleri ile Avrupa’ya taşınan Arap müziği ve çalgılarının

etkisidir.

Adam de la Halle, 1250-290 arasında yaşamış, adını ve

müziğini bildiğimiz en eski trobadourdur.

Page 5: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

5

– HALK ŞARKILARI –

Tek ya da çok sesli romans, pastaurel (çoban şarkıları),

tenses, chanson de geste (hareketin eşlik ettiği şarkılar), lai

(gülünç ya da acıklı olayları anlatan tasviri kasideler),

serven tois (hicivler), jeu parti (konuşmalı şarkılar),

berpette (kır şarkıları), reverdie (bahar şarkıları), triolet,

vrai, ballade, estempie (danslı şarkılar) gibi türlere

ayrılmıştır.

Gezgin şarkıcıların sanatı, halk müziğinin ciddi müzikte

açtığı ilk gediktir ve Gregorian şarkılara karşı, Avrupa

müziğinin bundan sonra giderek artan bir hızla gelişmek

üzere doğuşudur.

– GOTİK ÇAĞ –

Ortaçağ’ı izleyerek Rönesans’a varan Gotik Dönem

içinde, çoksesliliğin gelişim süreci gerçekleşmiştir.

Mimaride yüksek kuleli yapıları, özgün üsluplu

katedralleri ve geniş meydanlarıyla anılan Gotik Çağ,

müzikte de aynı döneme adını verir.

Kilise XII.yy’da çok sesli müziği ilk kez (koşullu olarak)

kabul eder. Çok sesle gelen süslemeler, tapınma

törenindeki ciddiyeti incitmemelidir. Dinsel müzikte

çokseslilik Paris’teki Notre-dame Katedrali’nde başlar.

Bu dönemde, uyumlu şarkı söyleme biçimi olan

«Organum Tarzı» ortaya çıkmıştır. Müziğe derinlik

kazandıran iki ya da daha çok ezgi çizgisinin Organum

yöntemiyle eşzamanlı olarak birleşmesi, müzik sanatının

perspektif kazanmasına ilk adımlardır.

XII.yy’dan XIII.yy’a doğru müziği ve sanatı filizlendiren

merkezler şato, kilise ve üniversite çevreleridir.

– ÇALGILAR –

Yedinci yüzyıldan sonra org çalgısının kiliseye girmesiyle

birlikte insan seslerine çalgı eşliği başlamıştır. Seslerin

birbirine uygunluğuna göre düzenlenmesi anlayışına

dayanan organum yöntemiyle birden fazla ses anlayışı

ortaya çıkmıştır. Çalgı ve insan seslerinin aynı ezgiyi

seslendirdiği heterophony’ de çoksesliliğe atılan bir adım

olmuştur.

Orta Çağ’da kilisede org dışındaki çalgılar yasaklanmıştır.

Kilise dışında halk tarafından kullanılan çalgılar:

- İlk Çağ’da da kullanılan ve klavikordun atası olan monochord adlı çalgı, VII.yy’da kitara yerine geliştirilen yaylı çalgı crotta (krotta), IX.yy’da kullanılan rebab benzeri yayla çalınan psalterium (psalteriyum), gayda, arp, trompet, lavta, korno ve çifte flütlerdir.

- Dönemin en önemli çalgısı olan fidel, keman gibi yayla çalınan bir halk çalgısıdır. Aynı zamanda viel (viyel) adıyla anılan bu çalgı Rönesans Döneminde kullanılan viyol’un ön biçimi ve bugünkü viyolanın atasıdır.

Page 6: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

6

Bizans İmparatorları’nın isteği ve dini otoritenin izniyle

VII.yy’da «org», koroyu desteklemek amacıyla kiliseye

girmiştir ve insan seslerine eşlik ederek müziğe derinlik

kazandırmıştır.

İlkçağın yaygın çalgılarından olan «lüyre», VII.yy’a kadar

bazı yörelerde ortadan kalkmış, bazı yörelerde büyük

değişiklikler geçirmiş olup, varlığını sürdürdüğü

görülmektedir.

XI.yy’da ortaya çıkan «viole» ve «luth» (lavta) bu döneme

yeni bir görünüş katmıştır. Kemanın atası olan viole,

Kuzey Fransa’da kullanıldığı bilinen üç telli bir çalgı olan

«crowt»’dan doğmuştur. Viole, daha çok gezginci saz

şairlerinin kullandığı bir çalgıdır.

XIII.yy’da yaygın şekilde kullanılan diğer bir çalgı ise

«organistrum»’dur.

Çok eskilere dayanan «arp», Ortaçağ’da ana şeklini

korumuştur.

«Santur» yani «psaltrion», Ortaçağ’ın en önemli

çalgılarından biridir. Ağaçtan yapılmış bir kadran üzerine

10-20 arasında tel germek ve bu tellere parmak ya da

çekiçle vurularak çalınan santurun önemi «Monicordion»,

«Virginal», «Epinette» gibi eski klavyeli çalgıların,

sonradan da «piyano»’nun atası olmasındandır.

Ortaçağ flütleri, Antik dönem flütlerinden pek farklı

sayılmazlar.

«Almanya flütü» de denen «yan flüt» bu dönemde ortaya

çıkmıştır. Çift kamışlı olbualar, Ortaçağ’ın en eski

çalgılarından biridir. X.yy’dan itibaren «org» sanatının

iyice geliştiği gözlemlenir. Org, büyük çaplı bir çalgı

olduğundan, herkesin böyle bir çalgıya sahip olmasına

olanak yoktu. Bu nedenle, orgların daha küçük olanları

«Regal» adı ile icat edildi. Ortaçağ’da çalgıların en az

değişime uğrayanı, vurmalı çalgılar ailesidir. Trampet

grupları çok az değişikliğe uğramışlardır. Ziller,

çıngıraklar, çelik üçgenler eski çağlardan itibaren hemen

hemen hiç değişmemiş ve günümüze kadar gelmişlerdir.

Page 7: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

7

Bu dönemde Avrupa’da ilk kez kullanılan «carillo»’lar çok

sayıda çanlar topluluğuydu ve bir çekiç yardımıyla

çalınıyordu.

Ortaçağ’da henüz bir orkestra anlayışı yoktu. Bu

enstrümanlar, birçok Doğu Müziği icrasında olduğu gibi,

bol ses ve gösterişli bir görünüm elde etmek amacıyla,

herhangi bir araştırma ya da prensibe dayanmaksızın

karma şekilde kullanılıyordu.

– ÇOK SESLİLİK –

XIV. yüzyılda din dışı müzik çeşitlerinde kullanılan

çokseslilik yöntemi olan kanon tekniği yaygınlık

kazanmıştır.

Kanon, iki ya da daha fazla sesin farklı zamanlarda

başlayarak aynı ezgiyi tekrar etmesiyle basit bir

çoksesliliğin oluştuğu şarkı söyleme tekniğidir.

Fransızlar daha sonra chace (şas) adını verdikleri sesdeş

kanon yöntemini bulmuşlardır. Bu yöntemde sesler

birbirini eşit ses yüksekliği ve eşit tonda izler.

Geç Orta Çağ’ın yenilikçi buluşlarından biri olan

İtalyanların şarkı söyleme tekniği caccia ( kaça) da benzer

bir yapıdadır.

Genellikle aşk temasının işlendiği madrigale (madrigal)

iki ya da üç sesli yazılır, iki eşlik partisi bir uygu, bir

armoni anlayışı içinde çalgılarla seslendirilen bu ilk

madrigal VI.yy madrigalinden farklı özellikler taşır.

Çok sesliliğin gelişme süreci Orta Çağ’ı izleyen ve

Rönesans’a varan Gotik Dönem içinde üç aşamada

gerçekleşmiştir. Bu aşamalar:

a. Notre Dame Dönemi

b. Eski Sanat (Ars Antigua) Dönemi

c. Yeni Sanat (Ars Nova) Dönemi

– NOTRE DAME DÖNEMİ –

Dinî müzikte çok seslilik XII. yüzyılda Paris’teki Notre

Dame Katedrali’nde başlamıştır. Notre Dame Kilisesi

çevresindeki müzikçiler arasında olan ve organum ustası

olarak bilinen Leonin ve onun öğrencisi Perotin nota

değerleri üzerine ve çok seslilik adına önemli çalışmalar

yapmışlardır. Perotin, Büyük Organum Kitabını

tamamlamıştır.

– ESKİ SANAT (ARS ANTIQUE) DÖNEMİ –

Çok sesli ve a capella (akapella) biçim olan motetin

doğduğu dönemdir. Eski sanat dönemi XII.yy ortasından

XIII.yy ortasına kadar uzanır.

Müziğin din dışı özellikler taşımaya başladığı XI. ve

XIII.yy arasında Fransa, İngiltere ve Almanya’da farklı

isimlerle anılan gezgin ozanlara, şiir yazan ve aynı

zamanda ezgi yapan anlamında troubadour denilir.

Bilinen ilk troubadour Adam de la Hale (1250-1290) çok

sesliliğe öncülük ederek ilk motet örneklerini bu

dönemde sunmuştur.

– YENİ SANAT (ARS NOVA) DÖNEMİ –

Müziğin din dışı özellikler taşımaya başladığı on

dördüncü yüzyılda besteciler, geçimlerini sağlamak için

saraya sığınmaya başladılar.

Bu sanat akımının öncüsü olan bestecilerden Philippe de

Vitry (1291-1361) isorithmic (izoritmik; eş ritimli) adı

verilen yeni ritmik anlayışın gelişmesini sağlamıştır.

Gulliam de Machaut günümüze çok sayıda örneği kalan

ballade (balad), rondeau (rondo), chanson (şanson),

virelai (virelay) formunda eserlerinin yanında dört sesli

missa besteleyerek missanın senfoni, concerto(konçerto)

gibi bir biçim olmasını sağlamıştır.

İngiliz besteci John Dunstable (1390-1453), kilise

müziklerine çalgıyı getiren ve Gregor Ezgilerini özgürce

süsleyen ilk besteci olmuştur. Gulliam Dufay (1397-1474)

ise din dışı eserlerinin yanında halk müziği biçimlerinde

önemli eserler vermiştir.

Page 8: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

8

– ORTAÇAĞ MÜZİSYENLERİ –

Sait Ambrise (340-397). Milano piskoposu. Batıda dni

müziği oluşturan ilk kişi olarak tanınır.

Boethius (340-397). Milano piskoposu. Batıda dni

müziği oluşturan ilk kişi olarak tanınır.

Saint Gregorian (540-604). Papa. Bugünkü Batı müzik

yazısı ve sisteminin temellerini atmıştır.

Saint Isidorus (570-636). İspanyol rahip. Armoni

hakkında bilgiler vermiştir.

Bede (672-732). İngiliz rahip.

Remigius Altisiodorensis. Fransız din adamı. IX.yy

sonları ile X.yy başlarında yaşamıştır.

Reginnon (840-915). Alman din adamı.

Odon (öl.942). Fransız din adamı. Günümüz şifreli

müzik yazısının kurucusudur.

Guido d’arezzo (995-105). Fransız din adamı. Günümüz

müzik yazısında kullanılan porte kavramının kısmen de

olsa yaratıcısıdır.

Berno Augiensis (öl.1048). Reichenau rahibi. Aralık

kavramları ile ilgili çalışmalarıyla tanınır.

Hermannus Contrctus (1013-1054). İtalyan din adamı.

Roma’nın kurtuluşunda 1054 yılına kadar geçen olayları

anlatan kitabında müzik tarihi ve teorisi hakkında değerli

bilgiler vardır.

Johannes Cottonlus. XI.yy sonları – XII.yy başlarında

yaşamış İngiliz müzik yazarı.

– SESLERİN ADLANDIRILMASI –

Müzik tarihinde seslerin isimlendirilmesi, gerçekleştirilen

en önemli gelişmelerden biridir. Bu konudaki temel

çalışmayı yapan din adamı müzik araştırmacısı Arezzo’lu

Guido (990-1050)’dur. Kuzey İtalya’da Pompasa

Manastırı’nda rahiplik ve şan öğretmenliği yapmıştır.

Çalışmalarını Arezzo’da sürdürerek iki önemli kitap

yazmıştır. Guido, seslerin isimlendirilmesi çalışmasını

yaparken yazdığı dua kitabındaki Aziz Yuhanna ilahisinin

birinci dörtlüğünden yararlanmıştır. Bu dörtlüğün her

mısrasının ilk sözcüğünün ilk hecesi Guido’nun dikkatini

çekmiş ve seslerin bu hecelerle isimlendirilebileceğini

düşünmüştür.

- UT gueant laxis - REsonare fibris - Mİra gestorum - FAmuli tuorum - SOLve polluti - LAbiireatum - Sancte Iaonnes

İlahinin ilk hecesi olan Ut, ilahinin sessiz harfle başlayan

diğer hecelerine uyumlu olması için önce tu, sonra to, en

son olarak da do şeklinde kullanılmıştır. Bu gelişmeyi

sağlayan kişi yine bir İtalyan müzik araştırmacısı Giovanni

Maria Bononcini (Covanni Maria Bononçini,1642-1678)’

dir.

Page 9: ORTAÇAĞDA MÜZİK - kazimcapaci.com · 3 Kilise, diğer müzik türlerini bastırmaya çalımıû ve yaygınlaûan Gregorian Ezgi, yerel biçimlerin hemen hemen tümünü silmi

9

– GOIDO’NUN ELİ –

Guido, elinin parmaklarındaki girinti ve çıkıntılara metnin

ilk hecelerini yazar. Böylece bir gam dizisinin sekiz

notasını birden sergilemiş olur. Bu yöntem müzik

tarihinde Guido’nun eli olarak anılır.

Guido’nun müzikte gerçekleştirdiği yenilikler şunlardır:

- Seslerin isimlendirilmesi - Fa anahtarının müziğe kazandırılması - Dört çizgili portenin beş çizgiye çıkarılması - Portede çizgi arası ve çizgi üstü nota yazım

sisteminin geliştirilmesi

Müzikte her sesin, her tonun, alfabedeki harflerle

eşleştirilerek ifade edilmesi anlayışına dayanan birbirinden

farklı çok sayıda harf yazısı, müzik tarihi boyunca farklı

kuramcılar tarafından geliştirilip kullanılmıştır.

İlk harf yazısı olarak bilinen Grek harf yazısı (MÖ 3.

yüzyıl), vokal ve çalgısal olarak iki ayrı türden oluşmuştur.

Grek alfabesinden alınma harfler sistematik bir biçimde

kullanılmıştır. Vokal ve çalgısal sesler, harflerin olağan

yazılışları, ters çevrilmiş şekilleri, kesme işareti eklenmiş

biçimleriyle gösterilmiş, ayrıca her ses için üç harf ve aynı

harfin çevrimleri kullanılmıştır.

Bugün İngiltere ve Almanya'da seslerin la, si, do... gibi

heceler yerine A,B,C… gibi harflerle adlandırılması

geleneğinin kökleri Boethius yazısına uzanmaktadır. Latin

alfabesinin A’dan P’ye kadar on beş harfinin kullanıldığı

Boethius yazısında, Grek yazısının aksine sesler kalından

inceye doğru gösterilmiştir.

Hucbald de Saint-Amand (840-930), dokuzuncu yüzyıl

sonlarında yazdığı müzik kuramı kitabında, diziyi la yerine

do sesinden başlatmış ve sonraki çağlarda do sesinden

başlayan dizinin anadizi olarak kabul edilmesini

sağlamıştır. Ancak Hucbald'dan sonraki Batı Harf

yazılarında Boethius yazısındaki geleneğin sürdürülmesi

sonucu "A" harfi daima la sesini göstermek üzere

kullanılmıştır.

Onuncu yüzyıl müzik kuramcılarından Odo (897-942)

'nun adıyla anılan Odo yazısında, Boethius yazısından

kalma perde harfleri temel alınmıştır. Boethius yazısında

kullanılan on beş harften ilk yedi tanesi kullanılmıştır.

İlk yedi perde, A’dan G’ye kadar olan ilk yedi harfle,

oktav sesler de aynı harflerin küçükleriyle gösterilmiştir(

A B C…, a b c d …). Odo yazısının bu özelliği oktav

bilincini vurgulaması bakımından önemli olmuştur.

- Gregorian Chant: Monastic Choir of the

Abbey of St. Pierre de Solesmes, 1930. http://www.youtube.com/watch?v=sKm54iQ1i-M.