112
1 itü vakfı dergisi PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

PDF compression, OCR, web optimization using a ...Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri. Yazıları ve Rölöveleriyle Sedat Çetintaş PDF compression,

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 1itü vakfı dergisi

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 2 itü vakfı dergisi

    Kentsel Kamusal Mekânların ŞahıMeydanlarProf.Dr. Şebnem Önal Hoşkara

    Kamusal Alanların BiçimlenmesiDoç. Dr. M. Ebru Erdönmez

    Kent ve Meydanlar Dr. Deniz Aslan

    Meydanlar Üzerine Bazı Notlar ve Taksim MeydanıProf. Dr. Mete Tapan

    Cumhuriyet’in İstanbul’daki Simgesi Taksim Cumhuriyet MeydanıY. Mim. Hasan Kuruyazıcı

    Beyazıt Meydanı Bugünkü Haline Nasıl GeldiDr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol

    İTÜ ARI TEKNOKENT Dosyası

    Yeni Nesil Girişimciler

    Sentromer: Sentetik DNA Üretim Tesisi

    İstek ISRA Vision: Bu Gözün Görmediği Hata Yok!

    Valensas: Mobil Yayıncılık Geleceğe Taşınıyor

    Kron: Yazılım ve Donanım Çözümlerinde Küresel Vizyon Matriks: Finans Sektörü Bu Yazılımları Kullanıyor

    Sağlık ve Güvenlik Açısından ErgonomiProf. Dr. Ahmet Fahri Özok İTÜ’den Haberler

    Genç Başarı

    Vakıf’tan Haberler

    Yayınlar

    Spor

    Briç

    Atamalar

    OCAK - MART 2014 | SAYI 63

    ...........................................................................................................................................................................................................................................

    9

    14

    20

    25

    28

    35

    444850

    38

    5254565862

    9888

    102108

    110112

    İmtiyaz Sahibi:İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca

    Yazı İşleri Müdürü: Hatice Yazıcı Şahinli

    Yayın Kurulu:Prof. Dr. Yıldız SeyY. Müh. Naci EndemDr. Y. Müh. (Mimar) Doğan HasolProf. Dr. Mete TapanKenan ÇolpanHatice Yazıcı Şahinli

    Yayın Koordinatörü: Kenan Mete

    Editör:Hatice Yazıcı Şahinli

    Reklam ve Halkla İlişkiler:Fahri Sarrafoğlu

    Katkıda Bulunanlar:Burak Yedek, Osman Keskin, Altan Bal, Arzu Eryılmaz, Selma Bahçıvanoğlu

    Yapım:

    Yönetim Yeri:İTÜ Vakfı MerkeziİTÜ Maçka Yerleşkesi 80394Teşvikiye / İSTANBULTel: 0212 291 34 75 – 230 73 71Faks: 0212 231 46 33

    Baskı:Anka Matbaacılık2. Matbaacılar Sitesi Litros YoluF Blok ZF 9 Topkapı / İSTANBULTel: 0212 565 90 33 – 480 05 71

    Yayın Türü: Yaygın, Süreli

    E-posta: [email protected]

    Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar sahiplerinin görüşünü yansıtmaktadır. Dergiyi ve yayın kurulunu bağlayıcı nitelik taşımaz.

    İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

    Kapak fotoğrafı:Taksim Meydanı ve

    Kristal Gazinosu, 1940’lar.(C. Kahraman arşivi)

    VAKFI DERGİSİ

    OCAK - MART 2014 | SAYI 63ISSN

    :130

    3-11

    39

    KENT MEYDANLARI

    İstanbul Teknik ÜniversitesiVakfı Dergisi

    Kentsel Kamusal Mekanların Şahı Meydanlar

    Kamusal Alanların Biçimlenmesi

    Kent ve Meydanlar

    Meydanlar Üzerine Bazı Notlar ve Taksim Meydanı

    Cumhuriyet’in İstanbul’daki Simgesi Taksim Cumhuriyet Meydanı

    Prof. Dr. Şebnem Önal Hoşkara

    Doç. Dr. M. Ebru Erdönmez

    Dr. Deniz Aslan

    Prof. Dr. Mete Tapan

    Y. Mimar Hasan Kuruyazıcı

    Beyazıt Meydanı Bugünkü Haline Nasıl Geldi?Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 3itü vakfı dergisi

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 4 itü vakfı dergisi

    Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş, anıtsal yapıtları çizimleriyle günümü-ze taşımakla kalmamış, yazılarıyla da mimar olarak toplumsal du-yarlılığı sürekli diri tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş. Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde bulunmak-tadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş›ın bu arşivde yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle tanıdığımız Sedat Çetintaş›ı yazılarından da okuyarak ‘ülkügider›liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş›ın kendi anlatımla-rına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş›ın özellikle eski yapıları koruma konusundaki sa-vaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat Çetintaş›ın inanılmaz rölövele-ri karşısısnda insan şaşırıyor. Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan. Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı için-de olduğumuz günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geli-yor’ diyor, Prof. Dr. Ayla Ödekan.1994 yılında ilk basımı yapılan, editör olarak Prof. Dr. Ayla Öde-kan’ın imza attığı bu prestij yayınımız, her geçen yıl değerine değer katıyor; koleksiyonlarda yer alıyor, TV programlarına konu oluyor…

    İçindekilerÖnsözİlk ışık‘Ülkügüder’ bir yaşamIşığa doğru ve Cumhuriyet’in ilk yıllarıAtatürk’le karşılaşma: Heyecanlı yıllarİkinci Ulusal Mimarlık Akımı/Birey-toplum ayrışmasıKalemin ucunda sözKoruma yazılarıMimar Sinan’la ilgili yazılarTürk mimarlığı/’Milli Mimari’ sorunsalıEleştiri yazılarıÇeşitli konularKişiliğiKalemin ucunda imgeGelenekSedat Çetintaş’ta uygulamaSon söz: Işığın sönüşüKaynakçaEkler

    Yazıları ve Rölöveleriyle Sedat ÇetintaşEditör: Prof. Dr. Ayla ÖdekanISBN: 975-561-252-1 Basım Yılı: 2004 Boyutlar: 27 x 39 cm Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.

    Yazıları ve Rölöveleriyle Sedat Çetintaş

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 5itü vakfı dergisi

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 6 itü vakfı dergisi

    Değerli Okurlar,

    2014 yılının ilk sayısını sizlere iletirken bu yılın tüm İTÜ’lülere sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini diliyoruz. Bu sayımızla dergimizin kapak ve bo-yutunda bazı yenilikler getiriyoruz. İlerdeki sayı-larımızda dergimizi geliştirme çabalarımızın daha da artması için çalışmalarımız devam edecek. Hedefimiz, içeriğimizi İTÜ’nün, temel bilimlerden teknolojiye, insan ve toplum bilimlerinden müzi-koloji ve tasarıma kadar uzanan eğitim/araştırma alanlarında sağladığı ulusal/uluslararası gelişme-lere ve yeniliklere yer vermek. Böylece okuyucu kitlemizi genişletmeyi umuyoruz.63. sayımız için dosya konusu olarak son zaman-ların önemli bir ilgi alanı olan ve farklı görüşlerin tartışıldığı ‘Kent Meydanları’nı seçtik. Kentlerin kalbi olarak adlandırılan, bazen yolların düğüm noktası, bazen kentlilerin buluşma ve tören alan-ları olan ve içinde bulunduğumuz dönemde ye-niden düzenlenmelerinin söz konusu olduğu bu açık mekânların fiziksel ve toplumsal işlevleri ile ele alındığı bir dosya hazırladık. Bu konuda söy-leyecek sözü olan daha bir çok yetkili bulundu-ğunu biliyoruz. İlgilenenlerin katkısını almaktan mutluluk duyacağız. Dosyada yer alan altı ma-kalede “Meydan” kavramı çeşitli açılardan ve çe-şitli örnekler üzerinden inceleniyor. Kamusal alan olarak, fiziksel ve sosyal boyutları ile var olan meydanların farklı özelliklerini ele alan Şebnem Önal Hoşkara, “Kentsel Kamusal Mekânların Şa-hı»adlı yazısında konuyu ayrıntılı olarak inceliyor ve kentlerin yerel karakterinin ve kültürel çeşitli-liğinin bu alanlarda yansıdığı görüşünü açıklıyor. Mete Tapan, “Meydanlar Üzerine Notlar ve Tak-sim Meydanı” başlıklı yazısında meydanın ta-nımını yapıyor ve meydanlarda kentlerin tarihini okuyarak geçmişle gelecek arasındaki köprünün kurulabileceğini vurguladıktan sonra, çeşitli ör-neklerle tasarıma ilişkin görüşlerini ortaya koyu-yor.Bir kamusal alan olarak meydanların biçimlen-mesini “Kamusal Alanların Biçimlenmesi” adlı yazısında irdeleyen Ebru Erdönmez, toplumsal ilişkilerin etkisini farklı kuramsal yaklaşımlarla an-latıyor.Deniz Aslan, Taksim’in bir yanda 19. yüzyılda İs-tanbul’un bir cazibe merkezi olan Pera’nın kapısı ve diğer yanda da İnönü Gezisi’ne açılarak Maç-ka, Teşvikiye bölgesinin kapısı niteliğini taşıdığı-nı, giderek yoğunlaşan trafik yüküyle ölçeksiz / unutulmuş bir mekân haline geldiğini söyleyerek, artık çağdaş yeni bir meydan tasarımının zama-nının geldiğini vurguluyor.

    İstanbul›un iki önemli meydanı Taksim ve Beyazıt. Yıllardan beri gündemde kalmış ve çeşitli tar-tışmalara ve proje yarışmalarına konu olmuş bu meydanlarla ilgili iki yazı dergimizde yer alıyor. Doğan Hasol, “Beyazıt Meydanı’nın Öyküsü: Be-yazıt Meydanı bu hale nasıl geldi?” başlıklı ya-zısıyla Bizans İmparatorluğu sırasında bir Forum olarak düzenlenen ve Osmanlı İmparatorluğu’na geçtikten sonra Saray Meydanı niteliği kazanan meydanın, zaman içinde değişen yöneticilerin imar faaliyeti adı altındaki müdahaleleriyle nasıl bugünkü durumuna geldiğini anlatıyor. Hasan Kuruyazıcı ise “Cumhuriyet’in İstanbul’da-ki Simgesi Olarak Taksim Meydanı” başlığı altın-da, meydanın 21.yüzyıla kadarki dönemini fizik-sel değişimi ve sosyal olaylarıyla ayrıntılı olarak anlatıyor.Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO), üniversite ve sa-nayi arasında işbirliği, akademisyenler ve öğren-cilerin girişimci fikirlerinin proje ve uygulamaya dönüşmesi, akademik alanda edinilen bilginin sanayide uygulama alanı bulması ve nihayet bu çalışmaların patentlenebilmesinde kritik roller üstleniyor. Arı Teknokent çalışmaları ile büyük başarılara imza atmakta olan İTÜ, sabırsızlıkla beklenen Teknoloji Transfer Ofisini, İTÜNOVA TTO adıyla geçtiğimiz günlerde hizmete açtı. Üniversitemizdeki ‘bilgi’nin sanayi ile buluşması ve ticarileşebilmesi amacıyla kurulan İTÜNOVA TTO’nun işlevi ve hedeflerini Ahmet Sabri Çelik, Altuğ Şişman ve Arzu Eryılmaz’dan aktarıyoruz. İTÜ Arı Teknokent firmaları tanıtım dizisinin bu sayıdaki konukları: Sentromer, Vistek Isra Vision, Valensas, Kron ve Matriks. Dergimizin, ilginizi çekeceğini umduğumuz bir diğer konusu da iş sistemlerinin bilimsel bir şe-kilde incelenmesini amaç edinen ‘Ergonomi’. Konunun uzmanı Ahmet Fahri Özok, bu sayımız için kaleme aldığı “Sağlık ve Güvenlik Açısından Ergonomi” başlıklı makalesinde bu bilim dalının temel amacına ışık tutarak, günlük yaşantımızda bilgisayarla çalışma için bazı ergonomik öneriler-de bulunuyor; kent yaşamında ergonominin öne-mini örneklerle açıklıyor. Haber sayfalarımızda, İTÜ’de ve Vakfımızdaki gelişme ve etkinlikleri aktarırken, Genç Başarı sayfalarımızda öğrencilerimizin göğsümüzü ka-bartan başarılarına yer veriyoruz.

    Bu sayıda

    Saygılarımızla,Prof. Dr. Yıldız Sey

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 7itü vakfı dergisi

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 8 itü vakfı dergisi

    KENT MEydaNLaRı

    Ka

    PaK

    KO

    Nu

    su

    : KE

    NT

    ME

    yd

    aN

    LaR

    ı

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 9itü vakfı dergisi

    “Büyülüdür meydanlar benim için... Herhangi bir kente ilk gidişimde, ilk görmek istediğim yerler kentin meydanlarıdır. Kentin ruhunu hissetmek, kimliğini algılamak, insanlarıyla karşılaşmak, kentin meydanlarında mümkündür bence. Bazen tek bir büyük, anıtsal mekân olarak karşımıza çıkar meydanlar, bazen bir kaç görece küçük mekân olarak... Bazen ayrı ayrı, bazen gruplanmış olarak... “

    Prof.Dr. Şebnem Önal HoşkaraDoğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık FakültesiMimarlık Bölümü Öğretim Üyesi

    Giriş: TanımlamalarBütün yerleşimler, dolayısıyla da kentler, bi-nalar ve binalar arasındaki sokaklar, mey-danlar, yeşil alanlar, parklar ve diğer açık alanları kapsayan kentsel-kamusal-mekân-lardan oluşmaktadırlar. Kentin fiziksel biçi-mi, kentsel mekânlar ile, bunların cephe ve kesitleri arasındaki ilişkinin sonucunda or-taya çıkar. Kent strüktürü içinde en belirgin kentsel mekân, sokaklar ve meydanlardır – ki bunlar kentsel ortak mekânlar olarak “kamusal mekânları” oluştururlar. Her iki mekânsal biçimin de en temel geometrik özellikleri bir noktada aynıdır: Her ikisi de, kendilerini sınırlayan duvarların boyutları ve kendilerini özgün kılan fonksiyon ve do-laşım ağları ile belirginleşirler.Kentsel mekânlar, dış odalar ve koridorlar olarak tasarlanan hacimlerdir ve binalar bu mekânların duvarlarını oluşturan üç bo-

    yutlu elemanlardır. Kentsel tasarım disiplini içinde ele alındığında binalar, kentsel dış mekânlara birer “sahne” oluşturmak üzere tasarlanırlar ve burada “mimarlık” destek-leyici bir rol oynar. Bu konsept içinde ba-kıldığında kentsel mekân tanımının önemi fazladır. Bu noktada iki ayrı “kentsel mekân” tanım-lama biçiminden söz etmek gerekecektir: Bunlardan birincisi, kent içindeki “mekân-ların/alanların” fiziksel olarak tanımlanma-sıdır. Bu tanıma göre, kentlerin yerleşme dokusunu oluşturan yapılaşmış ve yapılaş-mamış alanlar, kentsel mekânı oluşturur. Bu bağlamda, adı geçen her ayrı kent mekânı için (sokak, meydan, park, vd.) mekânın boyutlarına, konumlandırılmasına ve mekâ-nı oluşturan elemanların biçimsel özellikle-rine göre, ayrı bir fiziksel tanım yapılmalıdır. (Hoşkara, 2010)

    Mağusa Suriçi’nde Lala Mustafa Paşa Camisi (St. Nicholas Katedrali) önünde konumlanmış Namık Kemal Meydanı, Gazimağusa (Fotoğraf: Müge Riza)

    Meydanlar

    Kentsel Kamusal Mekânların Şahı

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 10 itü vakfı dergisi

    İkinci tanımlama biçimi ise, kentsel mekân-ların, “işlevlerine” bağlı birer “sosyal olgu” olarak ele alınmasıdır. İşlevsel olarak kent-sel mekânlar, ‘toplumsal aktiviteleri ve kent içi sosyal fonksiyonları barındırmak için strüktürel olarak tasarlanmış ya da spon-tane gelişmiş mekân organizasyonlar’dır. Bu bağlamda kentsel mekân, insanın ya-şamıyla ilgili dört temel işlevin – barınma, çalışma, eğlenme/dinlenme ve ulaşım/do-laşım eylemlerinin yer aldığı mekânlar bü-tünüdür. (Hoşkara, 2010)Kent içinde hem fiziksel hem de sosyal bo-yutuyla var olan kentsel / kamusal mekân-lar, kentlere kimlik veren en güçlü eleman-lardır; kentlerin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamları içinde kamusal yaşamı destekle-yen en önemli araçlardır. Bu mekânlar, ta-rihin ve mevcut zamanın yansıması olarak kentlerin yerel karakterini ve kültürel çeşitli-liğini ortaya çıkarırlar. Bu bağlamda “kentin

    kalbi ve ruhu” olarak da algılanabilirler.Aynı zamanda, kentlerin hem fiziksel hem de sosyal yapısı ile ilgili bilgi edinebilece-ğimiz alanlardır kentsel/kamusal mekânlar; kentte yaşayan insanların yaşam biçiminin bir yansımasıdır. Bu yansımaları, en önemli kentsel kamusal mekânlar olan kent mey-danlarında ve sokaklarında izleriz, gözlem-leriz ve yaşarız. Bu makalemizde, kentsel mekândaki ya-şam kesitlerini, ‘meydanlar’ üzerinden oku-maya çalışacağız ve meydanların büyülü dünyasını farklı açılardan irdeleyeceğiz.

    Farklı Özellikleriyle Meydanların BüyüsüBüyülüdür meydanlar benim için... Her-hangi bir kente ilk gidişimde, ilk görmek istediğim yerler kentin meydanlarıdır. Ken-tin ruhunu hissetmek, kimliğini algılamak, insanlarıyla karşılaşmak, kentin meydan-larında mümkündür bence. Bazen tek bir büyük, anıtsal mekân olarak karşımıza çı-kar meydanlar, bazen bir kaç görece kü-çük mekân olarak... Bazen ayrı ayrı, bazen gruplanmış olarak...

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    Mağusa Suriçi’nde Lala Mustafa Paşa Camisi (St. Nicholas Katedrali) önünde konumlanmış Namık Kemal Meydanı, Gazimağusa (Fotoğraf: Müge Riza)

    Kent içinde hem fiziksel hem de sosyal boyutuyla var olan kentsel / kamusal mekânlar, kentlere kimlik veren en güçlü elemanlardır; kentlerin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamları içinde kamusal yaşamı destekleyen en önemli araçlardır. Bu mekânlar, tarihin ve mevcut zamanın yansıması olarak kentlerin yerel karakterini ve kültürel çeşitliliğini ortaya çıkarırlar. Bu bağlamda “kentin kalbi ve ruhu” olarak da algılanabilirler.

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 11itü vakfı dergisi

    İstanbul Taksim Meydanı

    Fiziksel olarak doluluklar ve boşluklar şek-linde oluşmuş yerleşme dokuları içinde, ‘sınırları yapılarla belirlenmiş, tanımlı geniş alanlar ya da genişlemiş boşluklar’ olarak tanımlayabileceğimiz meydanlar, tarih için-de farklı isimler almışlardır; farklı biçimlerde ve tipolojilerle de karşımıza çıkarlar.Tarihsel süreç içinde, Antik Yunan siteleri-nin Agora’sı, ilk kent meydanı olarak tanım-lanır. Fiziksel anlamda sınırları kesin olarak tanımlanmış olmamasına karşın, Tiyatro, Stadyum, Gymnasium ve yönetim mekân-ları gibi kamusal alanlar ile çevrili olan Ago-ra, kentin coğrafi merkezinde yer almıştır

    Hangi isim altında ele alınırsa alınsın, hangi tipoloji içinde yer alırsa alsın, meydanların üç boyutlu biçimleri

    vardır; kendilerini sınırlayan binalarla ve/veya başka elemanlarla belirlenen

    biçimler... Meydanların eni, boyu, yüksekliği vardır; ölçüleri, oranları,

    ritmi... Tıpkı bir iç mekân gibi, meydanların da, duvarları (bina dış cepheleri), zemini ve hatta tavanı vardır. Hiç düşündünüz mü, bir

    meydanın tavanı neresidir diye?

    ve iş, alışveriş ve siyasal yaşamın merkezi olarak işlev görmüştür. Roma döneminde ise, kentin toplumsal, ekonomik ve siya-sal merkezi olarak, Forum ortaya çıkmıştır. Roma kültürünün düzenini ve disiplinini yansıtırcasına Forum, tamamen yapılarla çevrili tanımlı bir mekân olarak, geometrik ve simetrik bir düzende, kolonlar, merdi-venler, heykeller gibi çeşitli mimari ögelerle donatılmıştır. Kent meydanı olarak en be-lirgin biçimlenmeler ise, Orta Çağ Avrupa kentlerinde, Pazar meydanı, Kilise meydanı gibi işlevsel özellikleriyle de anılan, ancak üç boyutlu kentsel elemanlar olarak tama-men tanımlı ve sınırlı mekânlar olarak karşı-mıza çıkmaktadır. Diğer taraftan, Anadolu-Türk kentlerinin geleneksel dokuları içinde yer alan kent-sel mekânlar kent dokusu içindeki önem-leri fiziksel olmaktan çok, kentlilerin ortak “sosyal” kullanımları açısındandır. Gele-neksel Türk kentlerini Avrupa/Batı kentle-rinden ayıran en büyük özellik budur. Bu açıdan bakıldığında, geleneksel Anadolu kentlerinde, kent tarihi kronolojisi içinde çoğunlukla spontane olarak gelişmiş olan kentsel mekânlar/meydanlar, tarih içindeki ilk oluşumları sırasındaki birincil fonksiyon-ları göz önüne alındığında, beş farklı tipte ortaya çıkarlar: (i) Ticaret meydanları, (ii) Eğitim meydanları, (iii) Yerleşim meydan-ları (yerleşme birimleri arasında gelişmiş meydanlar), (iv) Hükümet meydanları ve (v) İskele meydanları. Bunlar içinden, ti-caret meydanları, yerleşim meydanları ve iskele meydanları, kent içinde yer alan gö-rece enformel (casual) fonksiyonları barın-

    Londra Trafalgar Meydanı (Kaynak: Wikipedia.org.)

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 12 itü vakfı dergisi

    dırdıkları için daha genel olarak “enformel mekânlar”; eğitim ve yönetim meydanları ise, barındırdıkları görece resmi fonksi-yonlar nedeniyle “formel mekânlar” olarak adlandırılabilirler. (Onal, 1994; Hoşkara, 2007)Günümüz koşullarında, kentsel dokular içinde, geçmişten günümüze gelerek, yeni ya da eski fonksiyonlarıyla yenilenerek kul-lanılıyor olan meydanlar olduğu gibi, çağ-daş toplum gereksinimlerine uygun olarak, yeni vizyon ve senaryolarla tasarlanan meydanlar da vardır. Bu meydanlar da, farklı biçimsel, simgesel ve işlevsel özellik-lerle kentsel dokular içinde yerlerini alırlar.Meydanlar üzerinde derinlemesine çalış-ma yapmış olan Paul Zucker (1970) mey-danları, beş farklı tipoloji içinde irdelemiştir: i) mekânın müstakil olduğu, kapalı meydan (closed square), ii) mekânın baskın bir bi-naya yönlendiği, domine edilmiş / yönlen-dirilmiş meydan (dominated square), iii) mekânın bir merkez etrafında biçimlendiği çekirdek ya da merkezi meydan (nuclear square), iv) mekânın sınırsız ve dağınık olarak biçimlendiği amorf (düzensiz) mey-dan (amorphous square), ve v) daha bü-yük kompozisyonlar oluşturan gruplanmış meydanlar (grouped squares). Kentsel mekânlar ve özellikle meydanlar üzerinde İtalya ve ortaçağ Avrupa kentleri üzerinden ayrıntılı çalışmalar yapmış olan Camillo Sit-te (1965) ise, meydanın baskın elemanının

    karşısında oluşan mekânın konumlanış ve biçimlenişine göre yönlendirilmiş meydan-ları i) derin meydanlar (deep squares). ve ii) enli meydanlar (wide squares) olarak iki tipe ayırmıştır. Derin meydanda genellikle kilise, katedral benzeri bir baskın elemanın önündeki mekân, genellikle anıtsal özel-likler taşıyan binanın mimari değerini ve oranlarını yansıtmak üzere derinlik taşımak-tayken, enli meydanlarda mekân, göreceli olarak uzun ve alçak bir binanın önünde, yine baskın olan mimari elemanı yansıta-cak şekilde biçimlenmiştir. Daha yakın dönemlere gelindiğinde, Rob

    Krier (1979) tamamen biçimsel ve geo-metrik olarak kent meydanlarını, üçgen, kare ve dairesel mekânlar ve bu geomet-rik formların farklı versiyonları olarak sınıf-lamıştır. Meydanlar, kendilerini sınırlayan dış elemanlara ve mekânın iç strüktürüne bağlı olarak biçimlenirler. Bu bakış açısıyla ele alındığında da Jere Start French (1978) meydanları merkezi (centric) ve kapalı (closed) meydanlar olarak ikiye ayırmıştır.Hangi isim altında ele alınırsa alınsın, hangi tipoloji içinde yer alırsa alsın, meydanların üç boyutlu biçimleri vardır; kendilerini sı-nırlayan binalarla ve/veya başka eleman-larla belirlenen biçimler... Meydanların eni, boyu, yüksekliği vardır; ölçüleri, oranları, ritmi... Tıpkı bir iç mekân gibi, meydanla-rın da, duvarları (bina dış cepheleri), zemi-ni ve hatta tavanı vardır. Hiç düşündünüz mü, bir meydanın tavanı neresidir diye? Bir meydana üçüncü boyut hissini veren ve meydanın tavanını tanımlayan, kendisini sınırlayan binaların yükseklik ve çatı çiz-gilerinin gökyüzü ile birleştiği hayali çizgi-selliktir. Meydanların, tıpkı iç mekânlarda olduğu gibi, mobilyaları da vardır. Nesnel mimari öğeler, anıtlar, heykeller, taşlar, otur-ma ve aydınlatma elemanları, su eleman-ları, ağaçlar... Bunların her birinin varlığı, meydanlara ayrı anlamlar katar. (Hoşkara, 2010)Biçimsel özellikleri ve tipolojileri yanında meydanlar, sadece üç boyutlu biçimleriyle değil, aynı zamanda içinde yaşattıkları kul-lanımlarla da anlam kazanırlar.Bazıları, doğal koşullar altında, organik olarak gelişen yerleşim dokusu içinde, toplumsal yapının da etkisiyle kendiliğin-den ortaya çıkmıştır – bir kilise önünde, bir cami yakınında, bir kamusal bina girişinde, bir çeşme başında, bir çınar altında, dü-zensiz ve biçimsiz olarak. Bazıları ise, tüm bir kente ve kentliye hizmet vermek üzere doğrudan planlanarak, düzenli ve dengeli bir şekilde dokuya kazandırılmıştırlar. Bir başka deyişle, meydanların bazısı, kendi-liğinden oluşmuşluğun verdiği özgünlükle, daha düzensiz, ancak dinamik bir karak-tere sahipken, bazıları, planlı ve düzgün geometrik biçimlenmenin de etkisiyle anıt-sal özellikler taşırlar. Bazen yoğun bir kent dokusunun içinde bir anda karşınıza çıkan heyecan verici ve dingin boşluklardır; ba-zen de bir su kenarındaki kamu binasının sınırladığı manzaraya açılan alanlardır.Yerleşim birimleri içinde, farklı kültürlerin, yaşam biçimlerinin ve toplumsal düzenle-rin, fiziksel yapıya bir yansımasıdır mey-danlar. Bazen devrim şarkılarının söylen-diği, bazen siyasal mitinglerin yapıldığı, bazen sevilen bir ezgiyle dans edilen, ba-zen bir dostla buluşulan, bazen sevgilinin

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    Meydanların kentsel tasarım ilkelerinin araştırılıp çalışılması, kent

    dokularının korunması, gelişmesi ve/veya yeniden tasarlanması

    açısından bizlere önemli veriler sağlamaktadır. Kentlilik bilincine

    ulaşmada en önemli kentsel kamusal mekânlardan olan

    meydanlar, kent dokusu içinde toplumun demokratikleşmesine yardımcı olabilecek en önemli

    araçlardan biridir. Kent meydanları, araştırmaya ve doğrudan

    yaşanmaya değer kentsel elemanlar olarak hep var olacaklardır.

    Moskova Kızıl Meydan (Fotoğraf: Ulaş Gökçe)

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 13itü vakfı dergisi

    KaynaKlarFrench, Jere Stuart (1978), Urban Space: A Brief History of the City Square, Kendall/Hunt Publishing Company.Hoşkara, Sebnem (2010), “Kentin Tadı Tuzu: Meydanların Büyüsü”, Mekânperest – Havadis Gazetesi Eki, 07 Mart 2010, Sayı 2, s. 11.Hoşkara, Sebnem (2007), “Anadolu – Türk Kent-lerindeki Kentsel Mekânlara – Meydanlara Fonk-siyonel Bir Bakış”, in. ed. Ayşegül Mengi, Kent ve Politika: Antik Kentten Dünya Kentine: Ruşen Keleş’e Armağan, İMGE Kitabevi Yayınları, An-kara, 2007, s. 215-220.Krier, Rob (1979), Urban Space, Foreword by Colin Rowe, London, Academy Editions.Moughtin, Cliff (1992), Urban Design: Street and Square, Oxford, Butterworth-Heinemann Ltd.Onal (Hoskara), Sebnem (1994), Functional and Physical Analysis of Squares - Public Meeting Spaces - in the Seljuk and Ottoman Cities in Türkiye, unpublished PhD Thesis, University of Nottingham, UK.Sitte, Camillo (1965), City Planning According to Artistic Principles, translated by George R. and Christiane Collins, London, Phaidon Press, New York, Random House.Zucker, Paul (1970), Town and Square: From the Agora to the Village Green, Cambridge, London, Massachusettes, The M.I.T Press.

    kucaklandığı alanlardır... Bazen bir kena-rında oturulup kahve içilen, bazen kendisi-ni sınırlayan yapıların cephelerine yansıyan gün batımının izlendiği, bazen de içinde kurulan pazaryerinde yoğun bir alışveriş telaşının yaşandığı alanlardır meydanlar. Fonksiyonel olarak farklı amaçlarla kulla-nılırlar. Toplanma, buluşma, eğlenme, spor gibi toplumsal ve daha enformel amaçlar yanında, eğitimsel, törensel, ticari, askeri, siyasi ve daha formel amaçlı bir araya ge-lişlerin de mekânıdır meydanlar. Meydanlar, kamusal alanlardır. Her türlü toplumsal, kültürel hatta ekonomik aktivi-tenin, yerine ve zamanına göre yer alabi-leceği, gündüz veya gece, yaz veya kış, zamandan bağımsız herkesin kullanımına açık alanlardır.Meydanların aynı zamanda, renkleri, sesle-ri, kokuları vardır. Meydanlarda her zaman bir hareket, bir ses, bir görüntü bulmak mümkündür. Yürüyen, dolaşan, oturan, ko-nuşan, bağıran, eğlenen, izleyen, gözlem-leyen insanların oluşturduğu, çeşitlilik ve zenginlik barındıran bir hareket... Tüm bu özellikleriyle meydanlar, kullanıcı-lar tarafından farklı biçimlerde yaşanabilir, algılanabilir ve deneyimlenebilir. Bir kent meydanında, yoğun bir iş günü sabahında koşuşturan insanlar arasında bulunmakla, bir tatil gününün sabahında, gün doğumu-nun sessizliği içinde aynı meydanı yaşa-mak farklıdır. Bir kent meydanının, kış so-ğuğunda karla kaplı oluşuyla, yaz güneşi altındaki görünümü, ve dolayısıyla bu fark-lılıklar içindeki kullanım biçimleri de farklı-dır. Bir kent meydanını, o kentte yaşayan kişilerin kullanması ve algılamasıyla, kenti gezmeye gelen kişilerin algılaması da aynı değildir.

    Sizin Meydanınız Hangisi?Hiç düşündünüz mü? Sizin meydanınız hangisi?Sınırları son derece belirgin, farklı dönem-lere ait mimari eserleri ile sınırlandırılmış, bir meydandan çok, bir evin salonunu an-dıran düzeni ile Venedik’in San Marco Mey-danı mı?

    Venedik San Marco Meydanı (Fotoğraflar: Samaneh Ghafourian)

    Rusya tarihi içinde çok önemli olaylara sahne olmuş olan, adıyla da sevgi, saygı, nefret, korku gibi karmaşık duygular çağ-rıştıran Moskova’nın Kızıl Meydanı mı?Adını İngiliz donanmasının İspanyol ve Fransız donanmalarını yendiği Trafalgar Savaşından alan, Londra’nın merkezinde National Art Gallery (Milli Sanat Galeri-si)’nin girişi önünde konumlanmış olan ve yıl içinde çok sayıda sosyal etkinliğe sahne olan Trafalgar Meydanı mı?Ayaklanmalardan, düğünlere, yürüyüşler-den, askeri törenlere pek çok farklı etkinliği, üç büyük imparatorluk bünyesinde, farklı zaman dilimlerinde, farklı kültürler altında yaşamış olan ve, Ayasofya, Sultan Ahmet Camisi, İbrahim Paşa Sarayı gibi pek çok anıtsal mimari eseri içinde barındıran İs-tanbul’un Sultan Ahmet Meydanı mı? Nüfus azlığı içinde sessizce kendi yapısını korumaya çalışan, Venediklilerden bugü-ne ayakta duran haşmetli sur duvarlarının merkezinde yer alan; bir yanda Gotik yan-sımasıyla katedralden camiye dönüşmüş muhteşem bir anıt (St. Nicholas Katedrali, bugünkü adıyla Lala Mustafa Paşa Cami-si), diğer yandan Venedik Sarayı’dan ge-riye kalan duvarlar ve bir köşeden de, bir yirminci yüzyıl mimarlık harikası (!) banka binasıyla çevrelenmiş, Mağusa’nın Namık Kemal Meydanı mı? Ya da Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde, özellikle 1928’de Cumhuriyet Anıtı’nın açı-lışından sonra, Sultanahmet ve Beyazıt meydanlarının kamusal işlevini üstlenerek, yeni rejimin simgesi olarak görünen; çev-resindeki restaurant, alışveriş mekânları, eğlence yerleri ve otellerle İstanbul›un en büyük turistik çekim merkezlerinden biri olan; geçmişten bugüne pek çok siyasi ve toplumsal olaya da evsahipliği ve tanık-lık yapmış, ve son dönemlerin demokrasi ve toplumsal direniş simgesi olan Taksim Meydanı mı?Meydanınız hangisi olursa olsun, meydan-ları doyasıya yaşamak gerekir. Yaşanan olaylar ne olursa olsun, meydanlar ne şe-kilde oluştuysa oluşsun, unutulmamalıdır ki, meydanlar, içinde bulundukları kentle-

    ri ayrıcalıklı kılma özelliğine sahip güçlü kentsel elemanlardır. Meydanlar, iyi tasar-landıklarında, yerleşimlere kimlik verirler, bireylerde kalıcı izler bırakırlar. Meydanlar, toplumlarının yansımasıdırlar; toplum olma ve kentlilik bilincini güçlendirme özelliğine sahip kamusal alanlardır.

    Sonsöz yerineYukarıda sıralanan tüm özellikleri ile ele alındığında, meydanların, diğer tüm ka-musal alanlar gibi, başarılı ve başarısız olanları vardır. Bu başarı ya da başarısız-lık, meydanların kullanıcılarının fiziksel, fonksiyonel, estetiksel olmak üzere çeşitli gereksinmelerini karşılayıp karşılayamama özellikleriyle doğrudan bağlantılıdır.Meydanların kentsel tasarım ilkelerinin araştırılıp çalışılması, kent dokularının ko-runması, gelişmesi ve/veya yeniden tasar-lanması açısından bizlere önemli veriler sağlamaktadır. Kentlilik bilincine ulaşmada en önemli kentsel kamusal mekânlardan olan meydanlar, kent dokusu içinde top-lumun demokratikleşmesine yardımcı ola-bilecek en önemli araçlardan biridir. Kent meydanları, araştırmaya ve doğrudan ya-şanmaya değer kentsel elemanlar olarak hep var olacaklardır.Meydanlarda buluşmak ve meydanların büyüsünü yaşamak dileğiyle...

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 14 itü vakfı dergisi

    Kent, insanların yaşam anlayışları-nı ve görüşlerinin beraber getirdik-leri bir karşılaşma yeridir. Orada ne yapmayı istediğimizi keşfedebilir, seçimimizi yapar ve kimliğimizi geliştiririz. Kapalı ve uzak olanı biraraya getiren bir mikrokosmos olması gereken kent; bize bizi aynı yapmadan bir kimlik kazandırır ve ortak kimlik, birlikte bir yere sahip olmayı içerir (N.Schulz, 1971).Bir kentin kişiliği ve kimliğini sa-dece yapıların mimari değerinde ve doğal çevresinin özelliklerinde aramak yeterli değildir. Bu oluşum, ancak içinde geçirilen yaşam de-neyimleriyle tamamlanmaktadır. Bu anlamda kent, insanların yaşam-larını sürdürebilmeleri için çeşitli sosyal, kültürel ve ekonomik gerek-sinimleri karşılayarak barındıkları yerleşimlerdir ve sürekli değişim halinde olan toplum ve insan iliş-

    “Temel olarak kentsel deneyim her zaman mekân ve boşlukların ortak deneyimleridir. İnsanları birbirine bağlayan sosyal hayatın yaratılması, mekân ve boşluk deneyimi olarak anlaşılmaktadır. Uzaktan bakınca şehir gökyüzüne yükselen uzun ve keskin binalarının şekilleri ile silüet olarak görünür; ancak şehrin içine girince, en çok görmek istediğimiz ve bölgenin niteliği hakkında bize en çok bilgiyi sağlayan şey, kamusal alanlardır. Kamusal alan, meydanlardan sokaklara, parklara ve bunları çevreleyen binalara kadar uzanır ve şehirlerin en önemli parçalarını oluşturur. Bu sebeple, kamusal alanın özellikle de meydanların ve sokakların kalitesi bir şehrin kimliğini oluşturmada çok önemli bir role sahiptir…”

    Kamusal alanların Biçimlenmesi

    Doç. Dr. M. Ebru Erdönmez YTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    Şekil 6. Siena Meydanı (E.Erdönmez Arşivi)

    kileri kent mekânlarının yeniden tanımlanmasını ve yeniden üretil-mesini ortaya çıkarmaktadır.Mekânların anlamları iletişime, özellikle toplumsal iletişime yar-dımcı olurlar. Mekânın anlam ile belli bir biçimde örgütlenebilmesi iletişimin örgütlenmesine yansır. Kimin kiminle iletişim kurduğu, hangi koşullarda, ne zaman, ne-rede, hangi bağlamda, insanların birbirlerine nasıl tepki verdikleri, birbirlerini nasıl görüp işittikleri, birbirleriyle temas içinde mi yok-sa birbirlerinden uzak mı oldukla-rı konusunda sosyal ve mekânsal ilişkiler kentler için önemli farklar yaratmaktadır. Bu etkileşimlerin so-nucunda ilişkilerin doğası, yoğun-luğu, ivmesi ve yönüne uygun dü-şecek biçimde kentler ve mekânlar farklılaşmaktadır.Kentlerdeki mekânsal biçimlen-

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 15itü vakfı dergisi

    lumsal süreçlerin bilincinde olarak ve araş-tırmaların sonuçlarını dikkate alarak mekân tasarımlarını gerçekleştirmelidirler.

    Toplumsal ilişkinin tanımıToplumsallaşma aynı zamanda bireyselli-ğimizin ve özgürlüğümüzün temelinde yer alır. Toplumsallaşma süreci boyunca hepi-

    meler, mekân, anlam, iletişim ve zamanın bileşenleri ile yakından ilişkilidir. Ve bunlar bireylerin ve daha genellenirse toplumun fiziksel çevredeki seçimlerini etkilerler. Bu süreçte kendileri ve çevrelerince geliştirilen imgeler, şemalar, anlamların şekillenmesi bakımından da önemli rol oynamaktadırMekânsal bilincin oluşmasında çeşitli sos-yolojik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Sosyal antropolojide Lewis ve Hall, kişisel “psi-kolojik” mekânın çevre tasarımının insan tepkisini etkilemesindeki rolü üzerinde Sommer’ın (1969) çalışmaları, Piaget’in ço-cuklarda mekânsal bilincin oluşması üze-rine çalışmaları, insanın etrafındaki dünya ile ilişkisi üzerine görüşlerinde mekânsal bilincin etkisini belirten Cassier ve Langer gibi filozoflar ve daha niceleri bu konuyu ir-delemişlerdir (Harvey, 2003).Mekânsal bilinç geleneğinde yetişmiş olan bu kişiler, mekânsal biçimin oluşturulması-nın toplumsal süreci nasıl etkilediği üzerine çalışmışlardır. Mimarlar, kentsel tasarım-cılar ve kent planlamacıları bu arayüzleri dikkate alarak tasarımları oluşturmalı, top-

    Şekil 1. Saint-Dié Planı Rowe C., Collage City, Şekil - Zemin İlişkisi

    Mimari bir formu oluştururken yalnızca o kütlenin ve onun içine hapsettiği boşluğun değil, formun

    içinde yer aldığı ana mekânsal boşluğun da farkında olmak

    gerekmektedir. Bu bağlamda, bir yapının dış mekânla ilişkisi onun ikinci dereceden bir özelliği değil onun gelişmesinin ve varlığının

    tamamlayıcısıdır. Kentler ve binalar tasarlanırken boş alanları ve açık alanlarıyla bir bütün oluşturmak

    zorundadırlar.

    miz bir “kimlik” duygusu ile bağımsız dü-şünme ve eylem yeteneği geliştiririz (Gid-dens, 1999). Sosyal sistem belli amaçlar temelinde doğrudan ya da dolaylı olarak düzenli bir şekilde etkileşimde bulunan bireylerden oluşmaktadır. Bu sosyal sistemde üyeleri-nin rolleri ve davranışları ile ilgili ortak bek-lentiler vardır. (Lang, 1987). “Sistem” kavra-mınında, herhangi bir parçada bir değişim

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 16 itü vakfı dergisi

    Şekil 2. Meydan, Sokak ve Kent İlişkisi; Paris, Douphine, Roma, Spagna Meydanı Pienza (Bernardo Rosselino, 1459) (Krier, 1988)

    Şekil 3. Paris, Place Royal Merkezi, Amerika’da Bir Yerleşim, Açık Kamusal Alan - Kent İlişkisi, Sokak - Kent İlişkisi (Krier, 1988)

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    söz konusu olduğunda bu durum diğer parçaları da etkilemektedir. Kişisel dav-ranışlardaki değişimler bu duruma örnek olarak verilebilir. Kişisel davranıştaki deği-şimler bütün sosyal sistemi değiştirebilir veya etkileyebilir. İletişim biçimleri, rolleri ve süreçleri öğrenilir ve kültürler arasında farklılıklar gösterir. İnsan davranışı sosyal sistem, kültür ve çevre ile  ilişkilendirilme-den anlaşılamaz.Bireylerin sürekli olarak başkalarıyla etkile-şimi gerektiren gündelik rutinleri, etkileşim-lere biçim ve yapı kazandırmaktadır. İkinci olarak, günlük yaşamdaki toplumsal etki-leşimin incelenmesi daha büyük toplum sistemleri ile kurumların anlaşılmasında yarar sağlamaktadır. Büyük ölçekli toplum sistemlerinin hepsi aslında bizim günlük olarak içine girdiğimiz toplumsal etkileşim kalıplarına bağlıdır (Giddens, 2000).Toplumsal ilişkilerde davranış biçimleri, ilişkilerin nitelik ve niceliklerine göre, kulla-nıcıların rastlantısal, ya da bilinçli bir araya

    gelmelerine, kullanılan zamanın tanımına bağlı olarak kamusal, yarı kamusal ya da özel olmak üzere farklılıklar göstermektedir. (Sokaklar, meydanlar, ulaşım noktaları kul-lanıcılar tarafından yoğun kullanılan kamu-sal mekânlara örnek gösterilebilir)Kent mekânları ve özellikle meydanlar bire-yin ve toplumun bir araya geldikleri önemli mekânlardır. Sosyal, fonksiyonel ve isteğe bağlı aktiviteler biçiminde gerçekleşen insanın yürüme, oturma ve konuşma gibi aktiviteleri, birey ve toplum ilişkisinin ger-çekleştiği aktivitelerdir. Bireysel katılımların gerçekleşmesinde, birey ve onun içinde yaşadığı sosyal ve fiziksel ortam arasında aktif bir ilişki kurulmaktadır. Bu durum birey ve toplum ilişkisinin kurulması ve toplumu bir arada tutmasıyla kentler için daha üst bir anlam taşımakta, bütünün parçalardan daha anlamlı olması durumunu ortaya çı-kartmaktadır. Birey ve toplum arasında ger-çekleşen etkileşim, içinde yer aldığı top-lumsal çevrenin özelliklerine bağlı olarak;

    1- Toplumun - genel niteliklerine,2- Kurumsal özelliklere,3- Toplumsal düzenegöre resmi veya resmi olmayan şekilde gerçekleşmektedir.

    Birden fazla insanın aynı mekânda bir ara-ya geldiği her an, bir sosyal etkileşim oluş-maktadır. Görme ve işitme ilişki biçimleri gibi en basit derecede iletişim biçimleriyle pek çok toplumsal durumda, başkalarıyla Goffman’ın deyişiyle odaklanmış etkileşim içine gireriz. Odaklanmış etkileşim, bireyle-rin karşılıklı olarak ötekilerin varlığının far-kında olduğunu gösterdiklerinde gerçekle-şir. Bununla beraber insanlar başkalarının yanında, onlarla doğrudan konuşmasalar da, bir iletişim içine girerler. Odaklanmış etkileşim, bireylerin diğerlerinin söyledikle-rine ya da yaptıklarına doğrudan dikkat et-tiklerinde gerçekleşmektedir. Goffman, bu odaklanmış bir etkileşim anını karşılaşma-lar diye adlandırmaktadır (Goffman, 1971).

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 17itü vakfı dergisi

    Şekil 4. Paris, l’Etoile Meydanı; Konut ve Meydan İlişkisi; İngiliz Yerleşim Bölgesi; Milan Foro Bonoparte, 1801-1806 (Krier, 1988)

    Şekil 5. Paris, Place de l’Odeon; Roma’da Bir İç Avlu; Brighton, Kept Town; Berlin, HufeisensiedlungSiedlung Britz, Bruno Taut, (Krier, 1988)

    Meydan kavramı ile örtüşen kentsel boşluklar; aynı zamanda kamusal ve bireyselin dönüşümünü temsil eden, etkileşim ve iletişime imkan veren açık mekânlardır. yerleşim

    formunu oluşturan doluluklar, kapalı mekânlar, meydanların ve sokakların şekillendirdiği sınırlar, şehrin kamusal alanlarından yarı

    kamusal alanlarına kademeli geçişler aynı zamanda güçlü

    toplumsal varlığı da işaret etmektedirler.

    Mekânsal biçimlenmelerMekân, insanın insanla, insanın nesneyle ve nesnenin nesneyle olan aralıklarının, uzaklıklarının ve ilişkilerinin üç boyutlu bir anlatımıdır. Ve mimaride de form, kütle ile boşluğun kesişim noktasında ortaya çıkar. Mimari bir formu oluştururken yalnızca o kütlenin ve onun içine hapsettiği boş-luğun değil, formun içinde yer aldığı ana mekânsal boşluğun da farkında olmak ge-rekmektedir. Bu bağlamda, bir yapının dış mekânla ilişkisi onun ikinci dereceden bir özelliği değil onun gelişmesinin ve varlığı-nın tamamlayıcısıdır. Kentler ve binalar ta-sarlanırken boş alanları ve açık alanlarıyla bir bütün oluşturmak zorundadırlar.Bruno Zevi’nin değindiği gibi; kentsel mekân, insan eserinin ‘boşlukları sınırladı-ğı’ her yerde, kapalı ve açık mekânlarda, kentte, meydanlarda, caddelerde, sokak-larda, parklarda ve bahçelerde sürmekte-dir (Zevi, 1957, 1990). Kentlerde binalar arasında kalan tüm mekânlar, dış mekân, ya da kentsel top-lumsal mekân olarak değerlendirilmektedir. Kentin mekânsal biçimini, insan davra-nışının temel belirleyicisi olarak görmek mümkündür. Harvey, mekân hakkında çok genel görüş getirmiş az sayıda filozoflar-dan biri olan Cassier’e dayandırdığı kent-sel mekândaki biçimlenmelerde, üç temel mekânsal deneyimden bahsetmektedir (Harvey, 2003). Bunlardan birincisi, orga-nik mekândır, biyolojik olarak belirlenen mekânsal deneyim ile ilgilidir. Etnologların

    araştırdığı bir çok davranış, içgüdüsel yön bulma, göç, içgüdüsel yaşam alanı edin-me, v.b. bu kategoriye girmektedir. İkinci olarak algısal mekân bulunmaktadır. Al-gısal mekân, her türlü duyu deneyiminin, görme, dokunma, duyma, hareket vs. gibi, yaşanan nörolojik sentezdir. Anlık bir şema ve izlenim oluşabilir ve hafıza bu şemayı zaman içinde saklamaya yönelebilir. Hafı-za ve öğrenme işin içine girdiğinde, kültü-rel düzeyde öğrenilmiş düşünce biçimleri şemaya eklenip çıkartılabilir. Algısal mekân birincil olarak duyular yoluyla yaşanır ve kültürel şartlanmalar da bunda rol oyna-maktadır. Üçüncü olarak Cassier simgesel mekân deneyiminden bahsetmiştir. Burada mekânsal boyutları simgesel anlatımlarla dolu mekân dolaylı olarak yaşanmaktadırBir başka kentsel mekân tanımlaması,

    R.Trancik tarafından kentsel mekânı oluş-turan özellikleri ile üç farklı kentsel tasarım kuram başlığı altında incelenmiştir. Mekân-sal biçimlenmelerin incelendiği birinci ku-ram, şekil zemin kuramıdır (Figure-ground theory). Şekil zemin ilişkisinin; binaların, açık mekânlar, boşluklar ile ilişkilendirilen göreceli alan kaplama çalışması üzerine kurulduğunu ifade etmektedir (Trancik, 1986).Buna paralel olarak Zevi, Michel-Ange’ın Roma’daki Saint Pierre planını, iç mekân-daki boşluğu ve dış mekânı - kentsel boşlu-ğu gösterecek biçimde örnekte görüldüğü gibi ele almıştır. Yapılar, kullanışlı ve düşü-nülmüş dış mekânlar tanımladıklarında bu alan yapıdan arda kalan bir alan olmaktan çıkar pozitif etkili bir dış mekân olur.“Her bina iki mekânın oluşmasında yardım-cı olur; binanın kendisi tarafından sapta-nan iç mekân ve bu bina ile komşu binalar arasında sağlanan dış mekân veya kentsel mekân” (Zevi, 1994).Kentsel mekândaki biçimlenmelerin ir-delendiği ikinci kuram bağlantı kuramıdır (Linkage Theory). Temel olarak boşluk - doluluk kalıpları üzerine kurulu şekil - ze-min ilişkisinin tersine, bağlantı kuramı, boş-lukları düzenleyen yapıyı ortaya çıkaran bir ilişkiler sistemi, bir ağ oluşturmayı amaç-lamıştır. Bağlantı kuramının bakış açısıyla, kent içerisindeki temel bağlayıcı unsurlar ana ve ara sokakların oluşturduğu ağdır ve bu ağ dolaşımı ve temel yapısal kurgu-yu oluşturmaktadır. Bu bağlamda yapısal

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 18 itü vakfı dergisi

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    Meydanların en önemli fonksiyonu binaların arasında bir sosyal hayat

    (doku) yaratmaktır. Bu sosyal hayat birden fazla insanın kamusal bir mekânda bir arada olmasıyla,

    insanların birbirleriyle iletişim kurup sosyalleşmesini sağlar

    ve ortak bir kimlik oluşturur. Bu sosyal doku; oynayan çocukları, kutlamaları, konuşmaları toplu

    eylemleri ve pasif iletişimi-görmeyi, duymayı vb. içermektedir (Gehl, 1996). İnsanlar insanların olduğu

    yere gelirler.

    ağın; kamusaldan, yarı-kamusala, yarı-ö-zelden, özele tüm hiyerarşik düzende dola-şım etkinliğinin yalnızca ana yollarla değil, ikincil yan yollarla sağlanması önerilmekte-dir. Bu alanlarda da güvenlik, mahremiyet gibi mekânsal kalite unsurlarının dikkate alınması ve toplumsal ilişkilere imkan vere-cek mekânların sağlanması önemlidir.Mekân kuramı (place theory) Trancik’in ön-gördüğü üçüncü kuramdır, bu kuram, şe-kil - zemin kuramı ve bağlantı kuramından bir adım daha ileri giderek insan ihtiyaçları, kültürel, tarihsel ve doğal çevrenin de ele alındığı bir yaklaşımdır. Mekân teorisinde sosyal ve kültürel değerler, kullanıcıların görsel algılamaları ve kamusal alan içeri-sindeki bireysel kontrol önemle üzerinde durulan noktalardır. Soyut olarak kent için-deki açık alanlar fiziksel içerik potansiyeli olan amaçlı bırakılmış boşluklardır. Kültürel - bölgesel geçmişten kaynaklanan bir an-lam verildiğinde bir mekâna dönüşür (Tran-cik, 1986). Boşluklar fiziksel özelliklere göre kategorilere dayansa da her mekân, geçmişi ve kendisini çevreleyen mekân-ların özelliklerinden etkilenerek kendine özgü karakterini oluşturmaktadır. Meydan kavramı ile örtüşen kentsel boş-luklar; aynı zamanda kamusal ve birey-selin dönüşümünü temsil eden, etkileşim ve iletişime imkan veren açık mekânlardır. Yerleşim formunu oluşturan doluluklar, ka-palı mekânlar, meydanların ve sokakların şekillendirdiği sınırlar, şehrin kamusal alan-larından yarı kamusal alanlarına kademeli geçişler aynı zamanda güçlü toplumsal varlığı da işaret etmektedirler. Meydanla-rın yanı sıra sokaklar da, fiziksel çevrenin oluşturduğu açık kamusal mekânlar olarak Jane Jacobs’un değindiği gibi (Jacobs, 1998) şehri fark edilir ve heyecan verici kılan en önemli ögelerdendir. Koridor ya-pısındaki sokaklar kalabalık kaldırım ha-yatının oluşması toplum içinde etkileşime imkan yaratmakta, ilişki biçimlerini ortaya çıkartmaktadır. Dış (kentsel/açık) mekânlardaki doluluk ve boşluk ilişkilerini incelediğimizde, kentsel mekânlar arasındaki hiyerarşi dikkatimizi çekmektedir. Tüm sosyal kesimler sınıf-sal konumlardan bağımsız olarak oluşan mekânsal hiyerarşide yer alırlar. Bu mekân-sal hiyerarşi kamusal alan, yarı kamusal ve özel alanlar olarak kullanımı arasında kesin ayırımı oluştururlar. Bu yaklaşıma paralel olarak Krier, kentsel mekânın geleneksel dokuyu oluşturan açık kamusal, yarı kamusal ve özel alanlardan oluştuğunu ve bu mekânların belirli bir hi-yerarşi içinde birbirleriyle mekânsal ilişki-lerinin var olduğunu vurgulamaktadır. Krier kentsel mekân analizinde meydan ve kent-

    sel mekânın unsurlarını kare, daire, üçgen gibi temel formların mümkün olan tüm var-yasyon ve kombinasyonları ile sıralamakta-dır (Krier, 1988).Kamusal alan “insanların normal günlük rutinlerinde ya da dönemsel şenliklerde (festival, bayram) fonksiyonel ve törensel aktiviteleri gerçekleştirdikleri, toplumu bir-birine bağlayan ortak bir zemin” olarak ni-telendirilebilir (Kostof, 1995). Temel olarak kentsel deneyim her zaman mekân ve boş-lukların ortak deneyimleridir. İnsanları bir-birine bağlayan sosyal hayatın yaratılması, mekân ve boşluk deneyimi olarak anlaşıl-maktadır. Uzaktan bakınca şehir gökyüzü-ne yükselen uzun ve keskin binalarının şe-killeri ile silüet olarak görünür; ancak şehrin içine girince, en çok görmek istediğimiz ve bölgenin niteliği hakkında bize en çok bilgi-yi sağlayan şey, kamusal alanlardır. Kamu-sal alan, meydanlardan sokaklara, parklara ve bunları çevreleyen binalara kadar uzanır ve şehirlerin en önemli parçalarını oluşturur (Madanipour, 1996). Bu sebeple, kamusal alanın özellikle de meydanların ve sokakla-rın kalitesi bir şehrin kimliğini oluşturmada çok önemli bir role sahiptir.Kamusal alanlar özellikle de meydanlar in-sanları bir araya getiren yerler ve simgeler olup birey ile toplum arasındaki iletişimin varlığını belirtirler. Kentsel doluluklar ve boşluklar arasındaki ilişki tamamlanmış ve anlaşılır olmalıdır. Bu şekilde parçalar bir çerçeve içinde birleştirilerek bölgenin ka-rakterini oluşturmaktadır.Kamusal alanların hayati önemini en iyi gösteren kanıt belki de tarihtir. İlk şehirler-den bu yana meydanları ve sokakları ve yönetme (hakim olma - düzenleme), eski şehirlerin gerekli ve istenilen aktiviteleri için daha kullanışlı mekânlara dönüştürme ar-zusunun örnekleri olarak görülebilmektedir (Kostof, 1991, 1999).Meydanlar, bu anlamda bakıldığında iç ve

    dış mekânın kontrol edilebilmesini sağlar-ken, kamusal ve özel mekânların sembo-lik anlamlarını da taşımıştır. Forum, agora, cami avluları bunlara örnek olarak verile-bilir. Meydanların, (ölçeği büyük ya da kü-çük tüm toplanma alanlarının) çevresinde ticari fonksiyonlar olabildiği gibi, bunlardan daha önemli olarak kültürel aktiviteler yer almaktadır. Bu farklı aktiviteler açık kentsel mekânın günün yirmi dört saat etkin ve ak-tif kullanımını sağlamaktadır.Meydanların en önemli fonksiyonu binala-rın arasında bir sosyal hayat (doku) yarat-maktır. Bu sosyal hayat birden fazla insanın kamusal bir mekânda bir arada olmasıyla, insanların birbirleriyle iletişim kurup sos-yalleşmesini sağlar ve ortak bir kimlik oluş-turur. Bu sosyal doku; oynayan çocukları, kutlamaları, konuşmaları toplu eylemleri ve pasif iletişimi-görmeyi, duymayı vb.- içer-mektedir (Gehl, 1996). İnsanlar insanların olduğu yere gelirler.Kentsel mekânlar iç ve dış mekânlar olarak ayırt edilebilecekleri gibi özel ve toplum-sal olma boyutunda da derecelenebilirler. Kentsel mekânlarda ‘toplumsal - kamu-sal’ ve “özel” ayrımı bulunmaktadır. Özel ihtiyaçlarımız için ortaklaşa kullandığımız mekânlar, toplumun bir bireyi olarak, or-tak yer ve ortak amaçlar için kullandığımız mekânlar ‘toplumsal mekân ve kamusal mekân’ olarak tanımlanmakta iken bireyle-re ait, özel ihtiyaçların karşılandığı mekân-lar “özel mekânlar” olarak tanımlanmakta-dır. Sosyal yapının ve buna karşılık gelen fiziksel yapının değişik seviyelerde ortak mekânlarla oluşturulması, küçük gruplar ve mekânlardan daha geniş olan meydanlara, kişiselden kamusala geçişler yaratmakta-dır.Şehirdeki konut bölgelerindeki toplanma alanlarına ve meydanlara kolay ulaşılır ol-ması insanları ve aktiviteleri özelden kamu-sal mekânlara doğru taşır. Bunun tersine kamusal mekânlar fiziksel ve psikolojik ola-rak girilmesi zor şekilde de tasarlanabilir. Geçiş bölgeleri şeklinde düzenlenmiş es-nek sınırlar tümüyle kamusal ya da özel ol-mayıp genellikle fiziksel ve psikolojik olarak kişilerin ve aktivitelerin kişisel ve kamusal arasında, iç ve dış arasında hareketini ko-laylaştıran bağlantı görevini görürler.Bu doğrultuda, iklim ve çevresel koşullar-dan korunan iç mekân, özel mülkiyetin et-kin bir sembolü iken dış mekân, meydanlar ve sokaklar, açık havada harekete olanak sağlayan kamusal, yarı - kamusal ve özel alanlardan oluşmaktadır (Krier, 1988). Buna paralel olarak da Newman kentsel mekânda;1- Kamusal dış mekân2- Yarı kamusal dış mekân

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 19itü vakfı dergisi

    Toplumun sorumluluğunda olan kent bütünü, açık kamusal

    alanlarıyla, meydan ve sokaklarıyla kent mekânizmalarının oluşturduğu

    bir kurgu olup, tüm parçalar birbirleriyle etkileşim içerisindedir ve toplum bu mekânlar aracılığı ile

    yapılanmaktadır.

    KAYNAKLARAugé, M., (1995), Non-Place: Introduction To An Anth-

    ropology of Supermodernity, Verso Books, London.

    Benn, S. I., Gaus, G. F., (1983), Public and Private in

    Social Life, Croom Helm, London.

    Gehl, J., (1996), Life Between Buildings (5th Edition),

    Danish Architectural Press, Copenhagen.

    Giddens, A., (1999), Toplumun Kuruluşu, Bilim ve Sanat

    Yayınları, İstanbul.

    Goffman, E., (1971), Relations in Public, Penguin, Har-

    mondsworth.

    Harvey, D., (2003), Sosyal Adalet ve Şehir, Metis Yayın-

    ları, İstanbul.

    Jacobs, J., (1998), “Vital Cities: an Interview with Jane

    Jacobs”, Stewart Brand. [www.wholeearthmag.com/Ar-

    ticleBin/196.html]

    Kazepov, Y., (2004), “Visual Paths through Urban Euro-

    pe”, Blackwell Publishing Ltd., Oxford.

    Krier, R., (1988), Urban Space, Rizzoli International,

    New York.

    Kostof, S., (1995), “A History of Architecture, Settings

    and Rituals (2nd edition)”, Oxford University Press,

    Oxford.

    Kostof, S., (1999), The City Assembled, Thames and

    Hudson, London.

    Krupa, F., (1993), “The Privatization of Public Space,

    The State of the Public Realm”, Battery Park City; Los

    Angeles Gated Communities and the Mall of America,

    Los Angeles.

    Lang, J. (1987), “Creating Architectural Theory, The

    Role of the Behavioral Sciences in Environmental De-

    sign”,Van Nostrand Reinhold Int. Ltd., New York.

    Lefébvre, H., (1991), The Production of Space (önsöz

    D.Harvey), Blackwell, London.

    Madanipour, A., (1996), Design of Urban Space, Wiley,

    New York.

    Norberg-Schulz, C., (1971), Existence: Space and Arc-

    hitecture, Studio Vista, Londra.

    Sommer, R., (1969), Personal Space. Englewood Cliffs,

    Prentice - Hall, New Jersey.

    Trancik, R., (1986), Three Theories of Urban Spatial

    Design Finding Lost Space New York, Van Nostrand

    Reinhold, New York.

    Weber, M., (1964), “The Urban Place and The Non-Pla-

    ce Urban Realm”, University of Pennsylvania Press,

    Pennsylvania.

    Zevi, B., (1990), Mimariyi Görmeyi Öğrenmek (Çev. D.

    Divanlıoğlu), Birsen Yayınları, İstanbul.

    Zevi, B., (1994), The Modern Language of Architecture,

    Da Capo Press, New York.

    3- Yarı özel dış mekân4- Özel dış mekânsınıflandırması yaparak kamusaldan özele uzanan bir mekân hiyerarşisi oluşturmuş-tur. Her mekân, barındırdığı kendine özgü yaşantıları ve kullanımları ile birbirleriyle ilişki içinde olup birbirlerini etkilemek iste-mektedir. Bu yaklaşımlara paralel olarak Kostof ka-musal ve özel ayrımını ifade ederken, ka-musal mekânın bireysel olarak kullanıla-bilmesine karşın, hiçbir zaman bireysel olarak sahiplenilemeyeceğini belirtmiştir. Diğer taraftan açık kamusal alanlar ulaşıl-mak, orada bulunulmak istenen mekânlar olarak ifade edilmektedir. Bu nitelikteki meydanlar törensel ve etkileşim amaçlı, tö-renler, kutlamalar, festivaller, ayaklanmalar v.b. toplumun aktivitelerinin gerçekleştiği mekânlardır (Kostof, 1999) Bu mekânlar farklı kültürlerde farklı isimler almaktadır, meydan, piazza, maidan, square, v.b. Bu tür mekânların özellikleri arasında; mekân-la tanışıklık, karşılaşma ihtimalleri, (tanı-dıklık, rastlaşma, yerleşimin çeşme mey-danı, kilise meydanı, cami meydanı v.b.) bulunmaktadır. Lefébvre’e göre,  toplumlar, tarihleri içinde birbiri ile içiçe örülmüş eko-momik üretim ve sosyal üretim gereklilik-lerini karşılamak için ayırt edilen (kendine özgü) sosyal mekânlar şekillendirmişlerdir (Lefébvre, 1991).Kamusal ve özel arasındaki bölünme, son yıllarda pek çok hukuk otoritesi tarafın-dan yeniden değerlendirilmiştir  . Benn ve Gaus tarafından da savunulduğu gibi, ka-musal ve özelin sürekliliğinin, erişim dere-cesi, hizmet ettiği kullanıcılar ve ilgi alanları gibi özelliklerle ayrıştırılması çok daha yay-gındır (Benn ve Gaus, 1983).Bu anlamda son 20-30 yılda kamusal alan kavramı   belirsizleşmiş durumdadır. Mo-dern şehirlerde bireylerin günlük aktivitele-rini gerçekleştirdikleri mekân tip ve çeşitle-ri önemli ölçüde değişmiştir: özellikle şehir merkezlerinde bazı eski, yerleşik kamusal alan formları, kaynak eksikliği ve güvenlik endişeleri nedeniyle önemini yitirmişlerdir; toplumun değişen yapısı ile, büyük alış-veriş merkezleri, eğlence alanları, havaa-lanları gibi özel mülkiyette olup kamunun kullanımına hizmet veren alanların ortaya çıkması sonucunda, kamusal ve özel alan anlayışı ve bu alanların kanunlarla belirlen-miş yapılarını karmaşıklaştırmıştır Bu konuyla ilgili olarak, ilk defa Webber tarafından 1964’te kullanılmış olan “Non- place”-Yersizlik-(Webber, 1964) kavramıy-la toplumun fiziksel olmayan özelliklerine değinilirken, yüz yüze etkileşim olmaksızın toplumun nasıl kurulacağına odaklanıl-maktadır. (Kazepov, 2004). “Non-place”

    kavramını Marc Auge, tarihsel bir önemi ve güçlü bir sembolizmi olmayan ulaşım ve geçiş amacıyla kullanılan mekânlar olarak tanımlamaktadır.(Augé, 1995) Bu anlam-da alışveriş merkezleri, tren istasyonları; globalleşmenin getirdiği fiziksel ve este-tik ifadelerini barındıran, kendilerine özgü kimlikleri, yer duyguları ve fark edilebilir bir tarihe sahip olma özellikleriyle “non-place” kavramına örnek olarak gösterilmektedir. Banliyölerdeki büyük alışveriş merkezleri ve bunlarla ilişkili mekânlar da (kamusal olarak algılansa da özel mülkiyete ait tü-ketim amaçlı mekânlardır) kamusal alan-ların doğasını değiştirmişlerdir. Bu birbi-rine geçmişlik, mülk sahiplerinin hakları bakımından çok önemlidir. Örneğin, mülk sahipleri herhangi bir şarta bağlı olmadan (uygun nitelikleri bulunmadan)  ve keyfi olarak, kimin mülklerine kimin girebileceği ya da kullanabileceğini seçme imtiyazları-nı kullanabilirler. Genel bir prensip olarak, mekân sahipleri, herhangi bir kişinin, kendi sahibi bulundukları mülkten geçmesini en-gelleyecek hakka sahiptirler; mekâna giriş hakkı, önceden bildirmeksizin, mantıklı bir sebebe veya açıklamaya dayanması ge-rekmeden kaldırılabilir ve her türlü kullanım kısıtlaması uygulanabilir. Bazı olağanüs-tü mazeretler ya da kanunla tanımlanmış mülkiyet hakkını aşan durumların dışında, mülk sahibi sınırsız bir şekilde kullanımı sınırlayabilir ya da kaldırabilir. Özel mekân-ları kamusal mekânlardan ayıran en önemli özellik; kişisel mülkiyet alanlarının tersine kamusal alan kullanımının herkese açık ol-masıdır (Krupa, F., 1993).Bu yaklaşımlar ışığında, içinde yaşadı-ğımız çevreyi ve kentleri anlayabilmek için mekânsal biçimlenmelerin oluşum ve dönüşüm süreçlerini kavramak önemli-dir. Özellikle bu mekânsal biçimlenmeler içerisinde, toplumu yapılandıran açık ka-musal mekânların kavranması son derece önemlidir. Bu anlamda kentler, toplumsal yapı ile mekânsal biçimlenmelerin sürekli bir etkileşim içerisinde olduğu organik bir yapıdır. Mekânsal biçim noktasını seçmek, toplumsal süreci çıktı olarak görmek ya da toplumsal süreç noktasını seçmek ve mekânsal biçimi bir çıktı olarak görmek bu sisteme bakış açıları olabilir. Bu yakla-

    şımlar birbirini dışlayan seçenekler değil, birbirlerini tamamlayan yaklaşımlardır. Bu doğrultuda toplumun sorumluluğunda olan kent bütünü, açık kamusal alanlarıyla, mey-dan ve sokaklarıyla kent mekânizmalarının oluşturduğu bir kurgu olup, tüm parçalar birbirleriyle etkileşim içerisindedir ve top-lum bu mekânlar aracılığı ile yapılanmak-tadır.

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 20 itü vakfı dergisi

    KENT VE MEydaNLaR

    “Taksim’i anlamak kanımızca çok önemli. Tüm bu yaşanmışlıkları kavramadan Taksim’e yapılacak tüm tasarımlar, sadece grafik birer yüzey, eski beynin algıladığı hoş estetik repütasyonlardan ibaret olacak ve enerjisiz, boş dolgular olmaktan kendisini kurtaramayacaktır. Burada olması gereken anlamlı bir içtenlik, herkese açık bir heterojenleşme, monokültürel bir yaklaşımdan permakültürel bir yaklaşıma evrilmektir. Bu, yeni bir estetik, yeni bir heyecan, yeni bir tanı, yeni bir zekanın var olmasını gerektirir…”

    Dr. Deniz ASLANİTÜ Mimarlık FakültesiMimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    Bu yazıda, siyaset tarihçisi, sosyo-log veya toplum psikoloğu olmadığı-mız halde bir nebze bu konulara da el atma zorunluluğu hissedilmiştir. Uzmanlık alanımız olmadığı halde yaptığımız hızlı okumalarda ya da ayraca almalarda bazı yanılgılar ol-muş olabilir. Bu nedenle peşinen ilgili bilim alanlarına mensup bilim insan-larından özür dileriz. En geniş anlamıyla meydan, boşluk demektir. Boşluk, kalitesine ve insan üzerinde oluşturduğu ölçek, anlam ve yaşantı deneyimine bağlı olarak mekânlaşabilir ya da yersizleşir.Sözlük anlamı olarak meydan: Hal-kın toplandığı, çoğu binalarla çevri-li, düz, açık ve geniş yer; alan (yani meydanlar kamusal yoğunlaşma alanlarıdır) (1); uzayın insan eliyle sı-nırlanmış parçasıdır. (2) Her mimarlık ürünü diğer yapılarla birlikte bir dış mekânın oluşmasına katkıda bulu-

    nur. Örneğin, Rönesans’ta meydan tek kaçışlı algının bir parçası olarak ele alınmıştır, yapılar bu tek kaçışlı-lığı esas alarak simetrik olarak ko-numlandırılmışlardır. (2) (Bu tam ya da yarım simetri olabilir) Maniyerist ve Barok dönemlerde tam simetri doruk yapar. Roma kentinde mey-danlar forum olarak da adlandırılır-lar. Burada amaç, insan toplulukla-rının buluşması, tartışmasıdır. Bazen meydanlar tek bir dini yapı çevresin-de gelişirler. Zaman zaman içlerinde bir su öğesi tek bir ağaç ya da ağaç grupları bulunabilir. Bu alanlar aynı zamanda pazar yeri, panayır alanı, devlet elçilerinin halka duyuru yaptı-ğı yerler, yer yer Ortaçağ Avrupa’sın-da Engizisyon Mahkemesi kararları-nın infaz alanlarıdır. Barok ile birlikte meydan, odak meydanlar ve ulaşım akslarının kesişiminden oluşan alan-lardır.

    Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, Çelik Gülersoy, 1986, İstanbul Kitaplığı.

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 21itü vakfı dergisi

    Rudolf Witt Krower, Architectural Composition, Krier R.,Rizzoli, Newyork, 1988.

    Özellikle Anadolu’da meydan, atlı sporlar için ayrılmış alanlardır. İslam şehirlerindeki meydan, batıdaki meydan kadar kentsel işleyişin en önemli alanı değil, çoğu zaman bir sınır olmaktadır.(3) Batılılaşma ile birlikte Osmanlı meydanları da batıdaki benzerleri ile aynı tasarım kriteryaları ile ele alınma-ya başlamışlardır. Zamanla meydanların, özellikle Rönesans sonrası meydanlarının önemli öğesi önce tekil, sonra gelişmiş kompozisyonlarla heykel, daha sonrasında su ve heykel gruplarıdır. Barok ile birlikte su ve heykel saray bahçesinden çıkıp kent meydanlarına gelen yeni grottolardır. Bir sosyalleşme alanı olarak, belki de yüz-yıllar boyunca Osmanlı şehirlerinde mey-danın yerini avlu almıştır diyebiliriz. (Kışla avluları, cami avluları, külliye avluları, han avluları v.s.) Batı ile İslam’ın anıtsallığa bakışı arasındaki derin fark ister istemez Osmanlı topraklarında da boy göstermiştir. Osmanlı’da meydan, anıtsallığın algılan-ması için bir araç olmaktan çok, genişle-meler olarak görülmektedir. Bu anlamıyla kendine özgü bir derinliği de fark etmek gerekir, Batıdaki karşılığı ile ezici ihtişamı, erkin gücünün idrak edilmesi için yapılan meydanlara çok uzun yıllar boyunca rast-lamak pek de mümkün değildir Osmanlı topraklarında. 19.yy İstanbul’una baktığımızda özellikle Karaköy ve Pera (Beyoğlu)’nın ciddi bir cazibe merkezi olduğunu görürüz. İstan-bul’un ekonomik canlılık merkezinin karşı-lığı olan bu kentsel doku tüm sosyal dona-tıları, eğitim/ticari yapıları, prestij yapıları (kamu yapıları, şirket yapıları, bankalar, vs.) ve servisleri ile son derece iyi donanmıştır. Aslında İstanbul’un yeni merkezi Pera’dır. Bununla birlikte bir tarafta Gümüşsuyu, Ka-bataş, Cihangir, diğer tarafta Harbiye, Pan-galtı, Kurtuluş, Osmanbey, Şişli, bunların uzantısı olarak Nişantaşı, Teşvikiye, Maçka, ağırlıklı olarak yeni burjuva sınıfının tercihi ile bu ekonomik merkeze katılmış, oldukça batılı anlamda bir kentsel doku inşa olmuş-tur. Bu dokuyu besleyen temiz su şebeke-si, hava gazı şebekesi, tramvay (arkasın-dan troleybüs) hattı da batıdaki örneklerini aratmayacak düzeydedir yüzyıl sonunda. Hatta dünyanın ilk feniküler hatlarından biri yine Pera’da inşa edilmiştir. Bu tepe ve sırt morfolojisi üzerinde gelişen kentsel kurgu-nun dışındaki Boğaz’a dönük tüm yamaç ve vadiler doğal birer koru niteliğindedir. Bir tarafı mezarlıklarla, bir tarafı son dere-ce büyük bir boğaz korusu ile bir ucu da Mecidiyeköy dutlukları ile çevrelenen bu kentsel alanın morfolojik odağı, aynı za-manda Pera’nın kapısı olan Taksim’dir. An-cak Taksim bugün anladığımız anlamda bir mekân olmayıp, iki büyük kışla, bir hastane

    Osmanlı’da meydan, anıtsallığın algılanması için bir araç

    olmaktan çok, genişlemeler olarak görülmektedir. Bu anlamıyla kendine özgü

    bir derinliği de fark etmek gerekir, Batıdaki karşılığı ile

    ezici ihtişamı, erkin gücünün idrak edilmesi için yapılan meydanlara çok uzun yıllar boyunca rastlamak pek de mümkün değildir Osmanlı

    topraklarında.(Fransız Pasteur Hastanesi)’yi de içine alan büyük bir çayırlıktır. Aynı zamanda yukarı-da bahsi geçen kentsel kurgunun çözüldü-ğü, doğa ile buluştuğu olağanüstü boğaz bakılarına ev sahipliği yapan rekreaktif bir alandır. Proust ile birlikte bu kurgu fazla de-ğiştirilmeden günün şehircilik kurallarına uygun bir ulaşım şebekesi ve İstanbul’un en önemli merkezi parkı olan İnönü Gezi-si’nin (4) (ki bu park aynı zamanda Maçka 2 No’lu Parkını, Taşlık Parkını da içinde ba-rındırmakta ve Taşlık’ta bulunan İnönü Evi ile son bulmaktadır) bir anlamda altı çizil-miştir. Bu planlarda Kurtuluş Savaşı Anıtı (Atatürk Anıtı olarak da adlandırılmaktadır) bir mini döner kavşak, İnönü Gezisi’nin başlangıcı olan basamaklı giriş ve bugün-

    kü AKM, Etap Marmara Otelleri ile çevre-lenen hipodromik geometrideki yeşil alan ise büyük bir refrüj niteliğindedir. Bu ulaşım ağı bir ucu ile Harbiye, diğer ucu ile İstiklal Caddesi, bir diğer ucu ile de Sıraselviler ve Gümüşsuyu’na bağlantı verir.Yinelemek gerekirse bu yeni planlarda dahi Taksim bir meydan niteliğinde değil-dir. Mithat Paşa Stadyumu’nun (daha sonra adı İnönü Stadyumu olarak değiştirilmiştir) inşası ile Topçu Kışlası yıkılmış ve İnönü Gezisi’nin Taksim ucu birçok değişiklikle ve Belediye’ye ait eğlence ve kültür yapı-larının da katılımıyla, yakın zamana kadar varlığını sürdürmüştür. Tüm bu hikayenin en önemli kent aktörlerinden olan gayri-müslim nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı bu kentsel coğrafya için üç önemli tehdit ve gerçeklik, aslında Pera’nın da çöküşü-nü hazırlar. Bunlardan ilki Varlık Vergisi’dir (ki bu aslında İnönü Dönemi’nin Osmanlı Dönemi’nden beri özellikle uluslararası ti-careti elinde bulunduran, son derece iyi eğitimli gayrimüslim nüfusa ait kapitalin millileştirilmesi tırnak içinde Türkleştirilmesi projesidir) ikinci önemli olay 6-7 Eylül 1955 olayları ve son olarak da Kıbrıs olaylarıdır. (büyük ölçüde ekonomik etkinliğini ve var-lığını yitiren gayrimüslim nüfusun büyük çoğunluğunun artık kesin ve net olarak İstanbul’u terk etmelerinin nedenidir.) Böy-lelikle Pera neredeyse metruk, hayalet bir

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 22 itü vakfı dergisi

    Necip Bey Haritaları (Maps Of The İstanbul 1422-1922), Ayşe Yetkin Kubilay.

    En önemli kent aktörlerinden olan gayrimüslim nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı bu kentsel coğrafya için üç önemli tehdit ve gerçeklik, aslında Pera’nın da çöküşünü hazırlar. Bunlardan ilki Varlık Vergisi’dir (ki bu aslında İnönü Dönemi’nin Osmanlı Dönemi’nden beri özellikle uluslararası ticareti elinde bulunduran, son derece iyi eğitimli gayrimüslim nüfusa ait kapitalin millileştirilmesi, tırnak içinde, Türkleştirilmesi projesidir) ikinci önemli olay 6-7 Eylül 1955 olayları ve son olarak da Kıbrıs olaylarıdır.

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    kent parçası haline dönüşerek kent içinde bir çöküntü alanı haline gelmiştir. Tüm bu süreç içinde dahi Taksim bir meydan olma-yıp trafik ağlarının kesiştiği Pera’nın kapısı konumundadır. İkinci bir kapı da İnönü Ge-zisi’ne açılır. Bu süreçleri takiben Maçka 2 numaralı Par-kı, sırasıyla Hilton Oteli, Divan Oteli, Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü (ki daha sonra yerine Hyatt Regency Otel inşa edilmiştir) Park Bahçeler Müdürlüğü, Sheraton Otel (şu anda Ceylan Otel) ve Harbiye Ordu Evi’ne de ev sahipliği yapacaktır. Bu süreç içinde Atatürk Kültür Merkezi (birçok defa inşa edilmiştir), Etap Marmara Oteli (bugün The Marmara) inşa edilmiştir. Bu iki yapı ile bir tür meydan algısına imkan veren bir ge-ometrik yapı kendiliğinden oluşmuştur. Hızla artan kentsel göç, araç yoğunluğunun artık İstiklal Caddesi’ni kullanılmaz hale ge-tirmesi, Bedrettin Dalan döneminde İstiklal Caddesine paralel yeni bir ulaşım aksının devreye sokulması ve İstiklal Caddesi’nin yayalaştırılarak Kurtuluş Savaşı Anıtı’nın da İstiklal Caddesi sonundaki ölçeksiz bir zeminin içinde anlamsız bir burun olarak kalmasına sebebiyet vermiştir. İnönü Gezi-si, AKM ve Etap Marmara arasındaki nere-deyse büyük bir refüj gibi algılanan alan, tümü ile sertleştirilerek asfaltla birleşen garip bir büyüklüğe sahip, bir meydan-mış ama unutulmuş hali ile ölçeksizleşmiş, yersizleşmiştir. Kanımızca bu alternatif yol Pera’ya vurulan son darbedir. Artık Taksim çok yoğun olarak ulaşılabilen (daha son-ra buna İETT durakları ve otobüs transfer alanının da eklenmesi ile) bir transit alan konumundadır. Tüm bu hızlandırılmış hikayenin baş aktörü olan Taksim her nedense halen bir meydan olamamış, gittikçe dağılmış, hatta neredey-

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 23itü vakfı dergisi

    Taksim Bir Meydanın Hikayesi, Çelik Gülersoy, 1986, İstanbul Kitaplığı.

    artık meydanlara bir ada diye bakmak pek de mümkün değildir. yeni meydanlar birer deneyimsel alandır metropol içinde. Metropol insanı da sıkça davranış modunu

    değiştirmeye açık, güçlü haberleşme ve erişim kanalları olan

    son derece bireysel bir o kadar da sosyal grup katılımcısıdır. Bu, sosyal gruplar arası etkileşimi de

    bünyesinde taşır.

    se pülverize olmuştur. Ancak, bu hikayeye çok daha önce dahil olması gereken 1977 - 1 Mayıs Mitingi (Kanlı Mayıs olarak da anılır) kanımızca Taksim’in meydan olmak istemesi ile ilgili en önemli toplumsal dene-yimidir. Bu noktada sözü tekrar ilk parag-rafımıza getirmek istiyoruz. Bu anlık kulla-nım Taksim’e bir meydan kimliği getirmiş, neredeyse geometrisi bile tarif edilebilir bir insan seli Taksim’in bir geçiş alanı ol-maktan çok bir mekân olmasını, meydanın peyzajının ise insan olduğunu kentsel hafı-zamıza bir travma ile birlikte yerleştirmeyi başarmıştır. Aslında bu alanın meydan hüviyetini ka-zandığı tek ortam mitingler ola gelmiştir. Bu sahte meydan insan selleri ile dolduğunda ancak anlam kazanmış, bu mekânsız yer insan ile anlamlanmıştır. Başlangıçta tek bir meydan idealize edil-miş alandır. (5) Ancak günümüzde bu algı ayrıştırılabilir, daha dinamik çoğul mekânlı, arakesitler oluşturan durumlara evrilmiştir. Burada bir çoğulluktan bahsetmek müm-kündür. (6) Bu çoğulluk insan hareketlerine, sosyolojik oluşumlara refleks veren bir ol-gudur. Artık meydanlara bir ada diye bak-mak pek de mümkün değildir. Yeni mey-danlar birer deneyimsel alandır metropol içinde. Metropol insanı da sıkça davranış

    modunu değiştirmeye açık, güçlü haber-leşme ve erişim kanalları olan son derece bireysel bir o kadar da sosyal grup katılım-cısıdır. Bu, sosyal gruplar arası etkileşimi de bünyesinde taşır. Bugünkü Taksim’e dönecek olursak, Tak-sim aslında ideolojik bir alandır. İdeolojiler zaman için sembolizmalarla beslenirler. 1977 - 1 Mayıs Mitingi’nden bu yana Tak-sim sol anlayış için bir büyük anının defa-larca yaşanacağı, yaşatılacağı bir alandır. Devlet erkince Taksim kurtarılmış bir alan değildir ve kimseye ait olamaz. Görüldüğü gibi konu şehircilikle, meydanla pek de iliş-kili olmayıp yukarıda anlatılan bu kent par-çasının tarihi süreç içindeki pozisyonuyla

    pek de ilintili değildir. Belki tarihi sürece tek değme noktası Pera’nın ışığının sönmesi ya da söndürülmesi, kentin doğal kaynakları-nı ve yaşantısının kaybolarak alanın bağ-lamsız kalmasıdır. Bu boşluğa da ideolojik sembolizm dolmuştur. Taksim potansiyel bir sahnedir bir anlamda. Günümüzde Taksim iki ideolojik çatışmaya ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan birinci-si Yeni Osmanlıcı, Atatürk imgesinden pek hazzetmeyen ve kendisini tarihin yeniden canlandırılması ile ifade eden, bu isteğin, mimarlıkla-heybetli mimari işlerle taçlandır-mak isteyen “Yeni Cumhuriyetçi” ideoloji, ikinci tavır ise Taksim’i Devletçi Demokrat anlayışın sembolik kalesi ya da arenası olarak gören, zaman zaman 1977’yi tam da içselleştirmese de yeniden anımsayan ve anımsatan bir karşıt korumacı ideolojidir. Aslında bu her iki durumda birer post-mo-dern algıdan başka bir şey değildir kanı-mızca. Belki artık yerin istediği bir olgunluk deneyimidir. Bunun için Taksim’i ideoloji-lerin, mimarlığı kullanarak nesneleştirdiği bir arena olmaktan çıkarmak, ideolojile-rin Atatürk Kültür Merkezi, Taksim’e Yeni Cami, ya da Topçu Kışlası gibi konularla ne kadar sığlaştığının ve maddeleştirildi-ğinin farkındalığı ile dinamik, neşeli, tüm bu tarihsel deneyimlerin sembolizmalarına

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 24 itü vakfı dergisi

    KAYNAKLAR

    Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Hasol D., YEM Yayınları, 1988

    Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, YEM Yayınları, 1977.

    Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, YEM Yayınları, Geliştirilmiş 2. Basım, 2008

    Türk Bahçeleri, Eldem, S, H, Milli Eğitim Basıme-vi, 1976 .

    Houses, Places, Cities, Krier L., Ad Architectural Design Profile, AD Editions Ltd., 1984.

    The Metapolis Dictionary Of Advanced Architec-ture, Actar Edition, Barcelona, 2003

    Emilio Ambasz, Plaza Mayor, Salmanca, 1983, Urbanism, AD, Architectural Design 54, 1/2, 1984.

    Emilio Ambasz, Urbanism, AD, Architectural Design 54, 1/2, 1984.

    Taksim’e, meydanların en önemli peyzaj elemanının

    insan olduğunu unutmadan canlılık, neşe eklemek gerekiyor kanımızca. artık meydan, gücün

    temsiliyetinden insanın varoluşuna doğru eksen kaydırmıştır günümüzde.

    KaPaK KONusu: KENT MEydaNLaRı

    tahammüllü, tıpkı Emilio Ambasz’nin 1984 yılında Salmanca Plaza Mayor için önerdiği anlamda coşkulu bir yeşil ile, çağdaş yeni bir meydan için projeler geliştirmek gereki-yor. Taksim’e, meydanların en önemli pey-zaj elemanının insan olduğunu unutmadan canlılık, neşe eklemek gerekiyor kanımız-ca. Artık meydan, gücün temsiliyetinden insanın varoluşuna doğru eksen kaydırmış-tır günümüzde.Bu son paragrafı 2013 Gezi Parkı olaylarına ayırmak istiyoruz. Çünkü başlangıcında Gezi daha önce sözünü ettiğimiz iki ideolojiye de referans verme-mektedir. Çünkü bu toplumsal buluşmanın aktörleri homojen bir ideolojik bilinç içer-

    meyen, depolitize oldukları onlarca yıldır söylenegelen bir gençlik alt kültürdür. Gezi de bu altkültürün varoluş mekânıdır. Bu ak-törlerin her fırsatta Atatürk Anıtı’na çelenk bırakan bir refleksin mensupları olmadıkları da çok açıktır.Taksim’in ıssızlığı, yersizliği aslında içini doldurarak tüm yeni, akılcı, evrensel olu-şumlara ev sahipliği yapacak güçtedir. Bu da kanımızca olağanüstü bir enerji mekânı ile karşı karşıya olduğumuzu bize gösteri-yor. Bu yeni bağlamı ile Taksim’i anlamak kanımızca çok önemli. Tüm bu yaşanmış-lıkları kavramadan Taksim’e yapılacak tüm tasarımlar, sadece grafik birer yüzey, eski beynin algıladığı hoş estetik repütasyonlar-dan ibaret olacak ve enerjisiz, boş dolgu-lar olmaktan kendisini kurtaramayacaktır. Burada olması gereken anlamlı bir içtenlik, herkese açık bir heterojenleşme, monokül-türel bir yaklaşımdan permakültürel bir yak-laşıma evrilmektir. Bu, yeni bir estetik, yeni bir heyecan, yeni bir tanı, yeni bir zekanın var olmasını gerektirir.

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 25itü vakfı dergisi

    “Büyük meydanların oluşmasının en önemli gerekçelerinden biri, kuşkusuz toplumun beraberce kamuyu ilgilendiren kararları tartışma istemine olanak verecek açık kamusal mekânlara duyduğu gereksinmedir. Dolayısıyla, meydanlar demokrasinin vazgeçilmez öğeleridir. Kentliler düşüncelerini, siyasi erke sadakatlarını veya eleştirilerini topluca bu alanlarda dile getirirler. Tarih boyunca kentliler bu gereksinmeyi duymuşlar ve meydanları yaratmışlardır. Dolayısıyla, bu mekânlara erişimi şu veya bu nedenle engellemek, bir anlamda demokrasinin işleyişini engellemek anlamına gelir…”

    Meydanlar Üzerine Bazı Notlar ve Taksim Meydanı

    Meydanlar Üzerine Bazı Notlar ve Taksim Meydanı

    Prof. Dr. Mete TapanİTÜ Mimarlık Fakültesi

    Son yıllarda sosyal yaşamımızda önemli ölçüde yer alan Taksim Meydanı vesilesiyle aşağıdaki yazımı kaleme aldım. Ayrıca, “kent-sel meydan”larla ilgili olarak uzun yıllardır yapmak istediğim, ma-alesef bugüne dek fırsat ve olanak bulamadığım bir çalışmayı da yeniden başlatmak düşüncesiyle, bu konudaki bazı görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Farklı dillerde, örneğin, İngilizce’de “Square”, Almanca’da “Platz”, İtalyanca’da “Piazza”, Yunancada “Agora” ve Latincede “Forum” sözcükleriyle tanımlanan meydan-lar kentlerimize kimlik kazandıran önemli kentsel imgelerdir. Meydanlar farklı fiziksel özelliklere, farklı boyutlara sahip olabilirler. Ancak en önemli özellikleri, kent sakinlerinin meydanın içerisin-de güvenli bir biçimde dolaşabilmelerinin sağlanmış ve bu açık alanın özenli bir biçimde görsel sınırlarla belirlenmiş olmasıdır. Bir meydanın sınırlarının saptanmasında çeşitli yaklaşımlar ola-bilir. Meydanın kent içinde tasarlandığı bölgenin nitelikleri, doğal verilerin olup olmadığı gibi öğeler bu sınırlamanın nasıl olacağı konusunda ipuçları verebilirler. Bu konuda bir genelleme yapıl-mamalıdır. Meydanlar birçok yolun odaklandığı alanlar olabilirler, ancak bu odaklanma meydana bir trafik kavşağı niteliğini kazan-dırmamalıdır.

    Taksim Meydanı. ( Fotoğraf: Aras Neftçi)

    PDF compression, OCR, web optimization using a watermarked evaluation copy of CVISION PDFCompressor

    http://www.cvisiontech.com

  • 26 itü vakfı dergisi

    Politik, ticari veya rekreatif amaçlarla kent sakinlerinin bir araya geldiği meydanlar çoğu kez bulundukları kentin tarihinin en önemli tanıklarıdır. Kentler çoğu kez mey-danlarıyla anılırlar. O meydanlarda, kent tarihinin en önemli olayları geçmiştir. Top-lumsal olaylarla ilgili başlangıç noktaları meydanlarda başlamış, ülke yönetimlerinin olumlu, olumsuz eleştirileri bu alanlarda yapılarak önemli politik kararlar alınmıştır. “Kentler insanlar gibidir, bir bedeni bir ruhu vardır. Böyle baktığımızda tiyatrolar, kütüp-haneler, müzeler nasıl şehrin ruhu ise, mey-danlar da şehrin bedeninin bir parçasıdır. Tıpkı kaldırımları, sokakları, sahili gibi. İster ülkemizde, isterse yabancı bir ülkede olsun, orayı keşfetmeniz için mutlaka meydanlar-da zaman geçirmeniz gerekir. Restoranına, kafesine oturup soluklanmanız, o şehrin kokusunu içine çekmeniz gerekir. Roma’ya gidip, Fiori meydanında oturup kahve içer-ken pazarcılar, çiçekçiler arasından Gior-dano Buruno’nun yakıldığı yerdeki heyke-line bakıp o dönemin bağnazlığını bugüne bağlayıp düşünmezseniz Roma eksik ka-lır.” (cemkaragozlu.blokspot.com/2013/05/kentin-düğüm-noktaları-meydanlar html) diyor Cem Karagözlü bir meydanın öne-mini dile getirirken. Gerçekten, meydan-larda bir kentin tarihini okuyabilir, geçmişle gelecek arasındaki köprüyü kurabilirsiniz. Kuşkusuz bu gözlem, var olan meydanların yeniden düzenlenlemelerinde kentsel tasa-rımın çok büyük bir titizlikle ve bilimsel yön-temlerle yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yanlış bir yeniden düzenlemenin, gelecek nesilleri de yanlış bilgilendirme anlamına geldiği unutulmamalıdır.Farklı nitelikte meydanların tarih boyunca geliştirildiğini, yine kentlerin tarihini ince-

    lediğimizde görmekteyiz. Bazı meydanlar politik tartışmaların yapılması amacıyla dü-zenlendiği gibi, bazı meydanlar ise ağırlıklı olarak ticaret işlevi amacıyla planlanmıştır. Kuşkusuz, meydanların tasarlanmaları da ağırlıklı işlevin gereğine göre yapılmıştır. Ayrıca bu düzenlemelerde yine meydanla-rın boyutları, meydanlara ulaşım gibi önem-li kentsel problemlerin kentin bütünüyle ele alınarak çözülmesi gerekir. Özellikle kentin farklı bölgelerine göre meydanların ağır-lıklı işlevleri de belirleneceğinden, makro ve mikro ölçeklerde “kentsel kamuya açık alanların” biçimlenişi, donatı ve büyüklük-leri saptanmalıdır. Farklı nitelikli meydanları bünyesinde barındıran Avrupa kentleri yu-karıda vurguladığım gözlemimin en canlı örneklerini vermektedir. Viyana, Venedik, Roma gibi kentlerde farklı amaçlar için ta-sarlanmış meydanlar, bu kentlerin kentsel bellekleri olduğu gibi, Avrupa tarihinin ta-nıklarıdır da... Antik çağdan bugüne kadar-ki Avrupa tarihini bu kentlerin meydanların-da okuma olasılığı vardır.Bilimsel bir gerçeği Doğan Kuban, “Eski Türk kentlerinde, genellikle meydan bu-lunmadığı, Türk kentlerinde Avrupa’daki gibi belirgin bir meydan anlayışı olmadı-ğı, bu meydanların işlevini yerine getiren camiler ve cami avlularının bulunduğu ve toplumsal yaşantının merkezi zaten cami olduğu için ayrıca kent meydanının geliş-mesini teşvik edecek bir toplumsal isteğin de oluşmadığı” (cemkaragözlü.blokspot.com/2013/05...) şeklinde dile getirmekte-

    “Meydanlarda bir kentin tarihini okuyabilir, geçmişle gelecek arasındaki köprüyü kurabilirsiniz. Kuşkusuz bu gözlem, var olan meydanların yeniden düzenlenlemelerinde kentsel tasarımın çok büyük bir titizlikle ve bilimsel yöntemlerle yapılmasını zorunlu kılmaktadır.yanlış bir yeniden düzenlemenin, gelecek nesilleri de yanlış bilgilendirme anlamına geldiği unutulmamalıdır.”

    Büyük kent meydanına örnek: Beyazıt Meyda