Upload
ahmet-tuerkan
View
971
Download
7
Embed Size (px)
Citation preview
POLYBIOS: HAYATI, ESERİ ve TARİH ANLAYIŞI
Ahmet TÜRKAN
Eskiçağ Tarihi Kaynakları II Dersi
Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı
Danışman: Prof.Dr.Ömer Çapar
Ankara Üniversitesi
Haziran 2010
POLYBIOS: HAYATI, ESERİ VE TARİH ANLAYIŞI
1. GİRİŞ
Hellenistik Dönem’in en önemli tarihçilerinden biri olan Polybios’un kendi
özgün teknikleriyle geleneğin birleşiminden oluşan tarih anlayışının etkileri kendi
zamanının dışına taşmış ve günümüze kadar birçok tarihçi ve tarih felsefecisine ilham
vermiştir. Bunun nedeni yalnızca ardında bıraktığı eserin doğruluğu ve nesnelliği değil,
aynı zamanda Grek tarih anlayışından ciddi bir kopuşu simgelemesi ve Rönesans
Avrupa’sına kadar olan süreçte, trajik ve hikâyeci tarihin karşısında ciddi bir alternatif
teşkil etmesidir.
Bu çalışmada bu önemli tarihçinin hayatı, eserleri ve temel olarak tarih anlayışı
incelenecektir. Bunun için ilk el kaynak olarak Polybios’un en önemli eseri olan
Historiae’den yararlanılmış, bunun yanında başvuru kaynağı olarak da Polybios adına
yapılmış en kapsamlı inceleme olan Commentary on Polybius adlı eseri kullanılmıştır.
Polybios’un eserinden, gerekli zamanlarda alıntı yapılmakla birlikte, tamamı hakkında
bir özetleme girişiminde bulunulmamıştır.
Polybios’un tarih yazımının tam olarak neresinde olduğunu anlamak için
yaşadığı dönemdeki tarihçiliğe –bir giriş niteliğinde- göz atmamız gerekmektedir.
Ancak bu şekilde onun hassas konumunu açık bir biçimde görebiliriz. Bunun ardından,
ilk bölümde Polybios’un hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi, ikinci bölümde
Polybios’un gerçekleştirdiği olası geziler ve tarih yazmada yararlandığı kaynakları,
üçüncü bölümde ise onun tarih anlayışına, bu anlayışın bileşenlerine teorik bir
yaklaşımda bulunacağız.
Etkileyici ve parlak anlatım kaygısı Grekler için tarih yazımının en
özelliklerinden biri olmuştur. Örneğin Thucydides, çalışmasının tüm temel yararlarına
rağmen, aşırı duygu yüklü aktarımlarda bulunmaktadır. Okuyucunun duygularını
coşturmaya yönelik bu yazım biçimi Hellenistik dönemde oldukça popüler hale
gelmiştir. Olaylar sanki onu yazanın gözlerinin önünde gerçekleşiyormuş gibi görünür,
başkahramanlar okuru şaşırtacak ve sarsacak, beklenmeyen bir kadere doğru ilerler.
Gerçekleşenler yazgıdır, ne olsun olacak olan olmaktadır ve bunun anlatımı, yazarın bu
olanlardan duyduğu heyecanı, üzüntüyü, korkuyu ve mutluluğu ön plana çıkararak
okurda da bu etkiyi yaratmak ister.1
Bu tür tarih yazımını benimsemiş Hellenistik dönem yazarlarından en ünlüsü
Ksenephon’un bıraktığı yerden devam etmiş olan bir Makedonya tarihi yazmış olan
Samos’lu Douris’tir (yak. MÖ 340 – 260). Hakkında yalnızca bazı fragmanlardan bilgi
sahibi olduğumuz tarihini Ephoros ve Theopompos’un zemininde ele alsa da eserin ilk
bölümünde bu ikisini, kuru ve heyecansız anlatımından dolayı eleştirmektedir.2 Buna
benzer biçimde Alexandros’un İmparatorluğu ile ilgili eser veren resmi tarihçiler
Aristobulus, Nearchus ve Ptolemaios, ciddi biçimde retorik kullanmış ve bununla
birlikte Clisthenes, Onesicritus ve Cleiterchus gibi romantik yazarlardan ciddi biçimde
etkilenmişlerdir.3
Ancak ikincil bir konumda da olsa daha belgesel ve daha az hırslı çalışan bir
historiografi ekolü de bulunmaktadır. Bu ekol Attika’nın yerel tarihlerini yazan
Cleidemus ve Androtion, ayrıca Aristotales, hakla ilgili ve dinsel kuruluşların, oyunların
ve literatür çalışmalarının aktarımını ve basımını yapmış olan Philochorus tarafından
kurulmuştur. Ancak bu tarih yazımı çok fazla kullanım görmemiştir.4
Görüldüğü gibi burada iki ayrım ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki okuyucuyu
harekete geçiren, onu etkilemek ve eğlendirmek adına kaleme alınan “trajik” tarihlerdir.
Diğeri ise okuyucuyu gelştirmeyi, onu bilinçlendirmeyi ve eğitmeyi amaçlayan,daha
rasyonel temele dayanmış olan tarih yazımıdır. Yukarıda trajik tarih yazarı Douris’in
diğer gruptaki tarihçileri nasıl eleştirdiğinden bahsetmiştik. Bunun tam tersine ise
Polybios’un Phylarchos’un MÖ 223 yılında gerçekleştirilen Mantineia yağması
hakkında yazdıklarına dair olan eleştirisinde rastlanır. Her ne kadar daha geç bir dönem
olsa da rasyonel tarih anlayışının tarih yazımına nasıl baktığı konusunda bize bir
dayanak sağlayabilir:
Onun okuyucusunun sempatisini ve merhametini kazanma hevesi içinde, saçları
darmadağın ve göğüsleri açık kadınları ortaya koyar, ve bunun yanında köleliğe
götürülen adamların, kadınların, çocukları ve ebeveynleriyle birlikte yaslarını ve
1 T.E.Duff, Greek and Roman Historians, Bristol Classical Press, Wilthsire,2004, s.53.
2 T.E.Duff, a.g.e., s.54.
3 Oxford Classical Dictionary, s.522.
4 Oxford Classical Dictionary, s.522.
gözyaşlarını anlatır. O bunu tüm çalışması boyunca yapar, her durumda korkuyu
gözlerimizin önüne yerleştirmeye çalışır. Oysa alçak ve kadınsı davranışları bir yana
bırakmak tarihte neyin faydalı ve kullanışlı olduğunu görmemize izin verir. Tarihçi
okuyucusunu duygusal anlatımlarla şaşırtmayı denememeli, trajedi yazarlarının yaptığı
gibi rastlantısal detayları bir bir saymamalı ancak olayların nasıl gerçekleştiğini,
gerçekte ne söylendiğini yaygın kanı ne olursa olsun basitçe dile getirebilmelidir.
Tarihin nesnesiyle trajedilerin nesnesi bir değil aksine zıttır.” (Poly. 2.56.7-11)
Bu pasaj bize birçok şeyi anlatmaktadır. Bu tür tarih anlayışında trajedilerde
abartmalar ve anlatımdaki coşkunluk gereksizdir. Tarihçi elindeki malzemeyle ne
anlatabilecekse onu basitçe anlatabilmelidir. Böylece okuyucu neyin doğru neyin yanlış
olduğunu en iyi biçimde anlayabilir ve mantıklı bir bilinçlenmeye gidebilir. Çünkü bu
ekole göre insanları eğlendirmek şiirin ve bu gibi edebi uğraşların işidir ki tarih hiçbir
zaman nitelik olarak bu zemine indirgenemez.
Görüldüğü gib, Hellenistik Dönem’de tarih yazıcılığı konusunda iki ana kol
bulunmaktadır. Çalışmamızın konusunu teşkil eden ve eğitici ve rasyonel tarih yazımını
benimseyen Polybios da bu iki kollu geleneğin bir uzantısı olmuş ancak ait olduğu kol
üzerinde ciddi bir sistematik oluşturarak daha sağlam bir kuramsal temel oluşturnayı
başarmıştır. Şimdi bu tarihçinin hayatına kısa bir biçimde değinebiliriz.
2. HAYATI
Polybios’un doğum ve ölüm tarihleri hakkında eldeki bilgilerin farklılığından
dolayı bazı tutarsızlıklar bulunmaktadır. Kronoloji hakkında henüz bir uzlaşmaya
varılamasa da belli başlı iki kolda toplanmıştır. Bunlardan biri Polybios’un MÖ 208
yılında doğduğunu ve MÖ 131 yılına kadar yaşadığını öne süren ekoldür. Diğer ekol ise
daha geç bir tarihlendirmeye gitmekte ve doğum tarihini MÖ 200, ölümünü ise MÖ
118/116 yıllarına kadar götürmektedir.5
Geç tarihlendirmeyi yapanların başında Walbank gelmektedir. Ancak 1980’de
M. Dubuisson temel tartışmada ciddi bir iddiayla ortaya çıkmıştır ve daha erken bir
tarihi göstermiştir. Walbank ve ardıllarının hipotezi iki farklı bilgiye dayanmaktadır.
5 A.M.Eckstein, “Birth and Death of Polybius”, The American John Hopkins University Press, S.113, No.3,
ss.387.
Bunlardan biri Pseudo-Lucian’ın Polybios’un ülkesi Megalopolis’e dönerken attan
düşerek 82 yaşında öldüğüdür. İkinci ise Polybios’un kendi eserinde Empariae’den
Rhone’a kadar yapılan Via Domitia’yla ilgili olan aktarımdır.6 Bu Cn. Domitius
Aheneborbus’un bölgedeki zaferini takiben yaptırdığı iştir ve genellikle 118’e
tarihlenmektedir. Bu iki bilgi birleştiğinde Polybios’un ölümü MÖ 118’e (belki biraz
daha geç bir döneme) ve doğumu ise MÖ 200’e tarihlenmektedir.7
Ancak diğer ekol bu iki bilginin Polybios’un hayatının kronolojisi için
kullanılmasına karşıdır. Bunun ilk sebebi Pseudo-Lucian’ın uzun ömürlü kişilerin
üzerine yorumlarda bulunduğu Macrobioisinde olan bazı yanlışlardır. Örneğin Thales’in
boğazına takılan bir üzüm tanesi yüzünden öldüğünü anlatır ancak bu yanlıştır. İşte bu
gibi hatalar yüzünden Dubission Lucian’ın sağlam bir kaynak olmadığını
düşünmektedir. Bununla birlikte Polybios eserinde Hannibal’in ordusunun Yeni
Kartaca’dan Pyreneler’e getirişini ele alır, bundan sonra uzun bir coğrafi açıklamaya
girişir. Daha sonra, Afrika ve İspanya’daki Kartaca İmparatorluğu’nun sınırlarını aktarır
ve tekrar anlatıma döner8, Emprerşae’dan Phene’ye kadar olan yolun Romalılar
tarafından dikkatlice gözden geçirliği ve 8 statta bir mil taşı olduğu gibi ayrıntılı bilgiler
verirken Via Dominia’dan bahsetmez. İşte bu yüzden bazı araştırmacılar, Via
Dominia’nın yapılışından bahsedilmesinin geç dönem tarihçileri tarafından eklendiğini
öne sürmekte ve dolayısıyla bu tarihlendirmenin de geçersiz olduğunu öne sürmektedir.9
Bu tartışma kapsamında kesin bir tarih bildirmek olanaksızsa da Polybios’un
MÖ 200’den biraz daha önce doğduğunu ve en geç 118 yılında öldüğünü söyleyebiliriz.
Bu da bize yaşadığı dönem hakkında neredeyse kesin bazı fikirler verir.
Polybios yaşamının ilk otuz yılını, Akha’lı bir devlet adamının askeri ve politik
deneyimlerine sahip olmaya harcamıştır. Babası Lycrotas yüksek rüetbeli bir
görevlendirildi ve bir süre sonra da onun hayatını yazdı. Onun terbiyesi, ailesinin büyük
bir aristokrat olarak konumuyla biçimlendi. Askeri sorunlara olan ilgisi onun kayıp
6 Polyb. III,39.8.
7 A.M.Eckstein, a.g.e.,ss.388.
8 Polyb. III, 39, 67.
9 A.M. Eckstein, a.g.e., ss.390.
kitabı olan Tactics’te görülmekte ve Historieste birçok konu dışı sözün arasında
geçmektedir.10
İlgi alanları arasında ağırlı olaak at sürme ve avcılık bulunmaktaydı. Edebiyat
bilgisi fazla geniş değildi, arasıra yaptığı aktarımları, ilk el kaynaklardan çok yaygın
olan kitaplardan gerçekleştirmekteydi. Aynı biçimde felsefi çalışmaları da sınırlanmış
bir karaktere sahiptir. Bunun yanında, kendi ve bir önceki nesli içerisindeki Timaeus,
Phylarchus, Theopompus ve Ephorus gibi tarihçilerin çalışmalarını oldukça eleştirel bir
biçimde incelemiş ve bunları özümsemiştir.11
Polybios’un, Philopoemen’in ölümü ve Üçüncü Makedonia Savaşı arasındaki
kariyeri hakkındaki bilgi oldukça azdır. MÖ 181/80’de, Akha Konfederasyonu onu
Mısır’daki V. Ptolemaios Epiphanes’e gönderilecek olan üç elçiden biri olarak
görevlendirmiştir ancak kralın aniden ölmesiyle bu yolculuk iptal edilmiş ve bir sonraki
aşamada MÖ 170/69 yılının “hipparchos”u seçilmiştir. Bu ülkesinin tarihinde önemli bir
andır. Makdedonia ile usandırıcı bir savaşın içinde bulunan Romalılar, tüm Grek
şehirlerinin sadakatini dikkatli bir biçimde izliyor, Grekler nefesini hissettikleri bu
tedirgin edici güç karşısında çaresiz kalıyordu. Buna karşılık Polybios’un aile geleneği
Roma’ya karşı özgürlükçü bir tavır içermekteydi ve MÖ 170’teki Grekler arasındaki
serbestliği senato tarafından çok az saygı gösterilen bir özellikti. Makedonia kralı
Perseus’un düşüşünü takiben ortaya çıkan tasfiyede Polybios kendini birden Roma’ya,
görünürde bir teftiş ancak aslında gösteriş için, çağırılan bin rütbeli arasında buldu.12
Polybios, Roma’dayken diğer meslektaşlarından daha şanslıydı. Kısa süre sonra
gözaltına alındı ancak bu süre içerisinde 18 yaşındaki Scipio Aemilianus’u etkilemeyi
başarmıştı. Kısa sürede yakın bir dostluk kurdular, İtalya’nın farklı şehirlerinde geçen
tutukluluk halinden sonra Scipio Aemilianus’un dostu ve danışmanı olarak Roma’da
kalmak için izin alabildi. Durumu o sırada belirsizdi, gerçekte yabancı bir tutsaktı,
ancak Aemiianus gibi kişilerle yakın dostlukları bulunmaktaydı.13
Bu sıralarda Polybios
10
F.W.Walbank, Commentary on Polybios, c.1.Clarendon Press, Oxford, 1970, ss.1 – 2. 11
Walbank, a.g.e, ss.2. 12
Walbank, a.g.e., ss.3. 13
Brill’s New Pauly, c.10, ss.497.
Selevkos prensi Demetrius ile tanışmış ve onun İtalya’dan kaçma planlarına destek
vermekten çekinmemiştir.14
Genel affın çıktığı MÖ 150’ye kadar Polybios Latium Ovası’nda sıkışıp
kalmıştı. Ancak bu sırada Batı’da seyahat ederek Yunanistan’la arasındaki politik
farklılıkları gözlemlemeye fırsat bulmuştu. MÖ 151’de İspanya’daki Scipio’ya katıldı,
dönüş olunda ise Alpler’i üzerinden geldi ve bu sırada Galya’yı görme fırsatı buldu. M.
Manilius’la birlikte Lilybaeum’a gitti, sonra evine döndü. Daha sonra III. Pön
Savaşı’nda Scipio’ya katıldı ve Kartaca’nın düşüşünü bizzat izledi, ardından Numantia
Savaşına katıldı. Polybios seyahatlerine doğuda devam etti. MÖ 146’da
Yunanistan’daydı. MÖ 145’ten sonra bir süre Alexandria’da ve Sardes’te kaldı,
ardından da Rhodos’u ziyaret etti.15
Bu son geziden sonra Polybios neredeyse
yaşamının sonuna kadar doğu ve batı arasında mekik dokumuştur. Seyahatleri onun
derinlemesine gözlem yapmasına imkan vermiş, böylece belli noktalarda
karşılaştırmalara giderek düşünsel bir olgunluk haline erişmesinde oldukça etkili
olmuştur. Nitekim yazdığı tarihte de bu gözlemleri doğrudan aktarmakta ve
çalışmasının temeli olarak kullanmaktadır.
Polybios 2. Yy’ın sson çeyreğine kadar, yaşamının son otuz yılını Akha
Konfederasyonu için olumlu işler yapmakla geçirdi, başlangıçta on Romalı
komisyonerle birlikte, ardından kendisi… Tüm bu süreç zarfın Polybios, bir savaş, bir
biyografi, ekvatoryal bölgeler ve Numitialılar ile ilgili bir inceleme ve tabi ki en büyük
eseri Histories’i kaleme aldı. Şimdi tüm bu eserleri yazarken kullandığı kaynaklara
bakabiliriz.
3. KAYNKALARI
Polybios’un kullandığı geniş kaynak sahası, onun başardığı işin yanında oldukça
orantısız kalmaktadır. Bunun temel sebebi, tanımlanamayan ve fazlaca farklılaşan
materyallerdir. Bu materyalin karakteri ve Polybios’un bununla bağlantılı olan çalışma
metodu, tam ve tipik bir açıklıkla, çalışmasının sürecinde tanımlanmıştır. Yedinci
kitaptaki bir pasajda, tarihçinin hazırlığı, yazılan kaynaklarla politik deneyimlerin
14
Walbank, a.ge., ss.3. 15
Walbank, a.ge., ss.4 – 6.
karşılaştırılarak çalışılması olarak tanımlanmıştır.16
Yine aynı kitapta,Polybios, en
önemli araştırma yöntemlerinden birinin görgü tanıklarıyla birebir görüşmek olduğunu
ifade etmiştir.17
Bununla birlikte Polybios, Histories’in ilk iki kitabında dönemin
otoritelerinin düşüncelerini tartışmakta ve bu şekilde bir giriş oluşturmaktadır.
İlk iki kitapta ağırlıklı olarak dört tarihçiden faydalanmıştır. Bunlar; Grek
tarihindeki olaylar için Aratus ve Phylarchus,Birinci Pön Savaşı’yla ilgili ise Fabius
Pictor ve Philinius’tur. Aratus açık bir biçimde Kleomenea Savaşı için kaynak olarak
verilmiştir. Phylarchus Polybios tarafından ayrıca eleştirir ki onun bilgilerinden fazlaca
yararlanmaz. Bunnla birlikte Phabius ve Philinius’a karşı sempatisi çok daha azdır,
ikisinden de “onurlu insanlar” oalrak bahseder ve her birini kontrol etmek için onların
söylemlerini kullanır. Philinius onun Kartaca Ücretli Savaşı için kaynağını teşkil
etmektedir ancak Fabius ikinci kitapta18
Galya Savaşlar’ı ve ardında gelişen olayları
aktarmak için kullanılmıştır. Bu dört yazar, giriş kitaplarının tümünü kapsamamakta,
ayrıca Grekler’in erken tarihini anlatan bölümlerde hiçbir şekilde kullanılmamaktadır.19
Polybios, I. Pön Savaşı’ndan önce gelişen olaylarda Timaeus’u takip etmiş ve
büyük ihtimalle Güney İtalya’daki Pythagorea’lılar konusundaki bilgilere de kaynak
teşkil etmiştir. Bununla birlikte VII. Kitapta Timaeus’a karşı ciddi bir takım eleştiriler
bulunmaktadır.20
Aynı biçimde kitap XII’de eleştirilen Callisuses de erken Messenia
tarihinin anlatımında kullanılmıştır.21
Ephorus ve Theopompus da hem eleştirilip hem
de kullanılan yazarlar arasındadır.22
Yukarıda sayılanlar genelde Polybios’un MÖ 220 yılından önceki olaylar için
kullandığı kaynaklşardır. Ancak III. Kitaptaki temel anlatımına gelindiğinde yazılı
kaynakların halen önemini koruduğu görülmektedir ancak artık diğer materyaller de
çalışmaya ortak olmaktadır. Hannibal’le olan savaşlar için Fabius halen kullanılmaya
devam etmektedir ancak Polybios’un bu konuda yazan Romalı ve olayları Kartaca
tarafından yazanları, ayrıca bazı Grek yazarları da okuduğu açıktır. Bunlar, Hanibbal ile
cepheye katılan Calecate’li Silenus ve Sosylus’tur. Muhtemelen bunlar Polybios’un
16
Polyb., VII,12, 25. 17
Polyb. VII, 12, 4. 18
Polyb. II, 18 – 35. 19
Walbank, a.g.e., ss.26 – 27. 20
Polyb. VII,3 - 16. 21
Polyb. XII, 17 – 22 22
Walbank, a.g.e., ss. 28.
İtalya dışındaki Kartaca kampları hakkındaki bilgilerini sağlamıştır.23
Roma tarafındaki
kaynakların en önemlilerinden biri ise L. Cincius Alimentus’tur. Bu kişi MÖ 210/209
yıllarında Sicilia’da preatorluk unvanını almış ve daha sonra Hannibal tarafından tutsak
edilmiştir. Yazdığı Roma tarihi, en erken zamanlardan kendi yaşadığı döneme kadar
gelmekteydi ve Polybios’un Hannibal ile olan savaşlarda senatonun durumu konusunda
kaynaklık etmişti. Bunun yanında C. Acilius’un tarihi de Hannibal ile olan savaşların
sonrasındaki durumun anlatımında kullanılmıştır.24
Polybios’un Hellenistik Doğu’la ilgili açıklamalarının hangi kaynaklarla
desteklendiği biraz daha kapalıdır. MÖ 3.yy’ın sonlarında gerçekleşenlerde Rhodos’lu
tarihçiler Antisthenes ve Zeno’yu kullanmıştır. Bunlar ayrıca Rhodos’lu devlet adamları
olduğu için ayrıca itibar görmüşlerdir. Özellikle Zeno, asıl çalışması Rhodos Tarihi
olmasına rağmen daha geniş bir zeminde, mektupları, diğer yazarların eserlerinde geçen
aktarımlarıyla Polybios’a kaynaklık etmiştir. Girit ve Sinope’de gerçekleşenler ve MÖ
225’te gerçekleşen depremi anlatan bölüm Zeno’dandır. Aynı zamanda onun Khios ve
Lade Savaşları’yla ilgili anlattıklarını eleştirmektedir.25
Polybios yalnızca basılmış eserleri değil, Scipio Africanus’un İspanya ve
Afrika’daki başarılarını kaydeden tarihçilerinin de bazı pasajları kullanmıştır. Ayrıca
Afrikanus’tan Makedonia’lı V. Philip’e gönderilen mektubu da kullanmıştır. Bunun
dışında resmi arşivler de kullanılmıştır. Örneğin Lade Savaşı’nı Rhodos’un zaferi olarak
göstermiş olan Zeno ve Antisthenes’e karşı geliştirdiği polemiği, Rhodoslu amiralden
konsüle gönderilen bir müracaat metnine dayandırmaktadır.26
Yazılı eserler, resmi belgeler ve arşivler Polybios’un tarihinin çatısını
oluşturmaktadır ancak en önemli noktalarda görgü tanıklığı ortaya çıkmaktadır.
Yalnızca kendisinin yaşadıkları değil, arkadaşları, binlerce muhbir ve görgü tanığı da
Polybios’a bilgi vermiştir. Bunun haricinde Polybios’tan önceki jenerasyon da önemli
bilgi kaynağıdır. Bu sözlü kaynaklar çok rahat takip edilemese de Polybios’un
aktarımlarından çalışmasındaki boşlukları ne derece doldurduğu çok iyi görülmektedir.
23
Polyb. III, 13, 5 – 14. 24
Walbank, a.g.e., ss.28 – 29. 25
Polyb. XVI, 13, 5 – 15, 8. 26
Polyb. 15,8.
İşte bu kaynaklar, Polybios’un en büyük yapıtı olan Historiai’nin ortaya
çıkmasını sağlamıştır. Ancak bu yalnızca bir aktarım değil, Polybios’un özgün tarih
yazıcılığı ve yorumuyla birleşerek, güçlü bir sentezle ortaya çıkmıştır. Sonraki bölümde
onun tarih görüşü, bilinci ve metodolojisine değineceğiz.
4. TARİH ANLAYIŞI ve METODOLOJİK PRENSİPLERİ
Polybios çalışmasının başında tarih yazmanın iki amacı olduğunu öne sürer.
Bunlardan ilki politikacılara olayların nasıl geliştiğine dair pratik alıştırma ve deneyim
sahası kazandırmak, ikincisi ise okuyucuya kaderin nasıl, hangi süreçle değiştiğini
göstermektir.27
Örneğin 3. kitaptaki “nedenler”, “bahaneler” ve “başlangıçlar”
konusundaki tartışma tamamen devlet adamları için yapılmıştır. Galialılar’ın İtalya’yı
istila etmeleri de ileride Grekler’in başına böyle bir şey gelirse, hangi tedbirleri
alacaklarını öğretmek için aktarılmıştır. III. kitapta yer alan Regulus’un hikayesi28
daha
geniş bir kitleye kaderin nasıl değişebileceğini göstermeyi hedeflemiştir. Tüm bunlar
Polybios’un tarih anlayışının pragmatik bir temele dayandığını göstermektedir. Karşı
çıktığı diğer tarihçilere karşı onun için tarih bir eğitim aracıdır.29
Bu sebepten dolayı duygusal ve etkileyici tarih anlatımının yalnızca eğlence
amaçlı olabileceğini düşünür, tarih, gerektiği yerde gerektiği şekilde, sade ve açıklayıcı
olmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde insanların aklına erişilebilir ve ancak bu şekilde
onların olayların gelişim sürecini öğrenip bunlardan dersler çıkarması sağlanabilirdi.
Sebep, eylem ve daha derin konular arasındaki ilişkiyi kavrayabilmektir esas olan.30
Açıkça, tarihin en önemli kısmı, olayların sonuçlarının, bir arada bulunan şartlarını ve
hepsinden de önce nedenlerini düşünülmelidir.31
Bunu karşılamayan tarihçileri ise açık
bir şekilde eleştirmiştir. Bunların arasında Tukhydides, Syracuse’lı Hieronymus,
Alexandrialı Agathocles ve Zeno başı çekmektedir32
27
Polyb. I,2. 28
Polyb. III, 4-7. 29 D.L., Mealand, “Hellenistic Historian and Style of Acts” Zeitschrift für die neutestamentliche Wissenschaft und die Kunde der älteren Kirche, ss. 48-50. 30
Duff, a.g.e., s.57. 31
Polyb. III, 36, 6. 32
Walbank, a.g.e., ss.79.
Çalışması sürecinde Polybios, olayları tüm dinamikletiyle birlikte aydınlatmaya,
onları kavramaya çlışmaktadır. Tarihçinin işi, hatıralar ve diğer belgeleri toplayıp
çalışmak, şehirleri, mahalleleri, nehirleri, limanları, coğrafi yapıyı ve son olarak da
politik faaliyeti tanımaktır. Bunların arasında coğrafi yapı ve politika vazgeçilmezdir.
Örneğin bir savaşı yerinde anlamak gerekmekte ve bu savaş süresince hangi kişiler ön
plana çıkmış, bunu gözlemlemek gerekmektedir. Öyle ki Polybios bir tarihçi olmak için
deneyimi şart koşmaktadır. Bu yüzden, askeri ve politik yaşamışlığı olmayan bir kişi
tarih yazmamalıdır, zaten yazsa da eksik olacaktır.33
Polybios’ta sebepler bireysel çevre ya da bireyleri yönlendiren yapıda ortaya
çıkmaktadır, yani aslolan bireydir. Ancak bu durum, Polybios’un biyografi yazarı
olduğu, ya da böyle bir durumda biyografi yazımını desteklediği anlamına gelmemelidir
çünkü biyografi ona göre bir kişiyi onurlandırma çabasından başka bir şey değildir ki bu
bir tarih çalışması yerine geçemez. Bireylerin sebepleri teşkil ettiği nokta belirli
kararlardır ki tamamıyla çevre dinamiklerinin etkisi altında bulunmaktadır. Nitekim
kendisimin de bireylerin hareket özgürlüğünü tartıştığı, Hannibal ve Scipio gibi belirli
noktalar bulunmaktadır34
Bir noktaya kadar bu bireysellik tarihi ilerleten dinamik olarak gösterilir ancak
belli bir andan sonra Polybios, bireysel tarihin olayları anlamak için yetersiz olduğunu
öne sürmektedir, ancak tüm dünyada olup bitenlerin anlaşılmasıyla gerçekler
görülebilecek, okuyucu ancak bu şekilde geçmişten gelip, halen devam eden sebep-
sonuç ilişkisini anlayabilecektir. Polybios bu noktayı 140. Olympiadların 3. Yılı olarak
göstermektedir (MÖ 220). Bu tarihten itibaren doğunun ve batının tarihi birleşmeye
başlamıştır. Batıdaki olaylar doğuyu, doğudaki olaylar da batıyı etkilemektedir. Tarih
bireylerin temelinden kopar, Polybios eserinde bahsetmez ancak daha büyük bir amaç
için daha güçlü dinamikler devreye girmiş bulunmaktadır.
Ondan önceki tarihçiler evrensel tarihi bu biçimde kavramayı düşünmemiştir.
Sebep-sonuç ilişkisiyle örülü bir sistemin mutlak bir amaca ulaşmaya çalışması fikri
Grek düşüncesine uzak değildir, ancak dikkati çeken nokta Polybios’un bir
döngüsellikten kurtulmasıdır.35
Her şeyin tarihin başındaki gibi “mutlak iyi” olacağı bir
33
Walbank, a.g.e., ss.10. 34
New Pauly, ss.499. 35
Beirne, “Historical Causality in Polybius”, Clasiccal Bulletin, S.37, No.4, s. 55 – 56.
sistem değil, her şeyin “mutlak”a ulaşacağı bir sistem hayal etmektedir. İşte bu sürecin
resmi, dünyanın çeşitli parçalarının tarihinin “organik bir bütün”de birleşmesiyle ortaya
çıkmaktadır.
Burada vurgulanması gereken, Polybios üzerinde araştırma yapan kişilerin
kaçırdığı felsefi bir noktadır. Polybios’un çalışmasının pratik amaçları, daha sonra onun
çalışmasını inceleyenleri de onun salt bir fayda kaygısı çerçevesinde ele almasına neden
olmuştur. Ancak bir noktada Polybios, “dizgeci felsefe geleneği”nin izlerini üstünde
taşımaktadır. Belki tarihe bu derece önem veren ilk kişidir ancak onu kavrayışının
felsefi sonuçları geleneği yansıtmaktadır. Tarih pek çok noktada yaşamın kendi amacını
temsil etmektedir, insanın varoluşu da bu amacın bir parçasını oluşturmaktadır. İnsanı
odağa koyan bu anlayış, Hellen hümanizmasından biraz daha fazlasıdır, bu tanrılara
karşı olan ya da klasik Grek felsefesinde özsel olarak görülen bir insan merkezcilik
değil, aşkın bir sürecin içinde bulunan ve bu sürecin doruğunu oluşturan bir “insanlık
anlayışı”dır.
Bu süreç hem metodolojik anlamda hem de tarihsel bir gerçeklik içerisinde
Tykhe kavramında görülmektedir. Grek ve Roma mitolojisinde (Fortune) şans ve kader
tanrıçasını ifade eden bu isim, Polybios’ta insan dışında gerçekleşen ya da insanın
değiştirmeye gücü yetmeyen olayları yöneten, rastlantıların ve mutlak kaderin tümüne
hâkim olan, cezalandıran ve bahşeden bir varlık olarak ortaya çıkmaktadır.36
Bu bir
anlamda tarihin ahlaki yönünü vurgulamaktadır. Zaten başta da söyledimiz gibi
Polybios’un bir amacı da Tykhe’nin işleri nasıl değiştirdiğini anlatmaktır. Bu
değişiklikler ölümlü insanın anlamakta güçlük çekeceği konulardır; yağmurun
yağmamasıyla ortaya çıkan kuraklık, salgın hastalıkların sonuçları gibi… Tyche bir şey
üretir ve insanların yaşamında bir yer ayırır, bunu tek bir örnekle kendi zamanımızda
da görebiliriz, örneğin Roma’nın elli yılda dünya gücü olması gibi…”37
Böylece gözümüzün önünde canlanan şey Hegel’in “tin”i gibi, bir süreci
kapsayan, onun dinamiklerini yaratan ancak aynı zamanda bu sürecin kendisi olan
(mutlak kader) aşkın bir varlık –ya da yapı- ile karşı karşıya kalırız. Polybios bir
felsefeci değildir, bu yüzden bu yapının kurallarının sistematik bir betimlemesini
yapmasını ondan bekleyemeyiz. Bu sistemin nasıl çalıştığı çok basit bir biçimde
36
A.J.L. Van Hoff, “Polybius’ Reason and Religion”, Klio, S.59, No.1, 1977, s. 9. 37
Polyb., I,4-5.
halihazırda açıklanmış bulunmaktadır. Ancak Polybios’un burada bilmemizi istediği
yegâne nokta, tüm bu sebep-sonuç ilişkisi içinde tarih, bireysel ve evrensel etkilerin
dürtüsüyle, Roma’nın Akdeniz Coğrafyası’ndaki mutlak egemenliğine doğru
ilerlemektedir. Gerisi de zaten bu çerçevede önemli değildir çünkü Polybios,
tahminlerle uğraşmayı, bir ütopyayı kanıtlamaya çalışmayı istemez. Tarihte aslolan şey
gerçektir…
5. SONUÇ
Polybios yazmaya başladığında, Akdeniz Dünyası tarihte tramvatik bir
değişikliğe, Roma’nın yarım yüzyılda gerçekleşen sarsıcı yükselişine sahne olmuştu.
MÖ 202’de Hannibal ve Kartacalılar’ı yenen Roma orduları, kısa süre sonra Makedon
kral V. Philip’e karşı savaşmış, MÖ 168’de de Philip’in halefi Perseus’u Pydne
Savaşı’nda yenerek Makedonia’yı birkaç vasal krallığa bölmüştü. Roma Yunan
Anakarası’na girmeyi denemese de, Makedonia’ya taraf olan ya da tarafsız kalmayı
tercih eden bazı şehir-devletlerini cezalandırmış, onların üst düzey yetkililerini tutsak
lamış, farklı yaptırımlarla üstünlüğünü kabul ettirmeyi başarmıştır.
Polybios Roma’nın yükselişine giden bu süreci ele alan 29 kitaplık tarihini bu
süre içerisinde yazmış, ardından Kartaca ve Korinth’in düşüşü ve Yunanistan’ın
işgaliyle birlikte bu seriye 11 kitap daha eklemiştir. Polybios’un bu tarihi, yalnızca
olağanüstü bir durumu ele alan bir kayıt işi değil, belirli amaç, belirli metodolojik
özelliklere sahip olan ve o zamana kadar yazılan tarihlerin hiçbirine benzemeyen bir
tarih anlayışıyla yazılmıştır.
Bir devlet adamı ve bir asker olan Polybios eserini temel olarak, politikacılara
pratik sahası sağlamak ve okuyuculara tarihin nasıl değiştiğini göstermek için yazmıştır.
Bu eseri yazarken kendinden önceki ve kendi çağındaki yazarlar gibi “trajik” bir
anlatımı reddetmiş, daha sade ve düz bir anlatım tarzı benimseyerek tarihin “ders veren”
ve “ahlaki” niteliklerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
Tarih Polybios tarafından neden-sonuçlarla ilerleyen ve nihai bir sona ulaşmaya
çalışan bir sistem olarak görülmüş, bu sistemin açıklanma işi de tarihin özgül
hedeflerinden biri olarak anlaşılmıştır, böylece Polybios yalnızca anlatımıyla değil,
tarihe kattığı felsefi yorumla da çağdaşlarından ayrılmıştır. Bununla birlikte dinsel
olmayan ancak yapıştırıcı bir bağ olarak görülen Tykhe kavramını öne sürerek tarihin
işleyişi konusunda “mutlak kader”i bir iskelet olduğunu önermiştir.
Polybios dünya tarih yazımında bir dönüm noktasıdır. Josephus ve Titus gibi
klasik yazarlar, Machievelli gibi ortaçağ düşünürleri, Hegel gibi modern filozoflar dahi
onun tarih ve politika kavrayışından ciddi biçimde etkilenmişlerdir. Tarih yazımı
konusundaki düşünceleri ise tartışmasız modern tarih yazımına doğru atılan en büyük
adımlardan biridir. Onun nesnelliği, evrenseli ve özeli kavrayışı, olayları açıklarkenki
nesnellik kaygısı, en önemlisi de bunları sürekli vurgulayarak bir kuramı işaret etmesi
tarihin yalnızca yapılanları anlatan, okuyucuya keyif veren ya da unutulmayı engelleyen
bir disiplin olması geleneğini kırmış, daha ileri bir teorik yapıda disiplinin kendi
içerisindeki dinamikler yenilenmeye ve en önemlisi de üretken bir biçimde çalışmaya
başlamıştır.
BİBLİYOGRAFYA (POLYBIOS)
ANTİK KAYNAKLAR:
POLYBIUS, The Histories, çev: W.R.Paton, William Heinmann LTD, London,
1967.
KİTAPLAR:
CHAMPION, C.B., Cultural Politics in Polybius’ Histories, University of
California Press, London,2004.
DUFF, T., Greek & Roman Historians, Bristol Classical Press, London, 2003.
KAGAN, D., The Great Dialogue: History of Greek Political Thought from
Homer to Polybius, The Free Press, Newyork,1965.
PATON,W.R., Polybius, Harward University Press, Britanya, 1954.
WALBANK, F.W., Historical Commentary on Polybius, Clarender Press, Oxford,
1970.
WALBANK, F.W., Polybius, Rome and the Hellenistic World, Cambridge
University Press, Cambridge, 2002.
MAKALELER:
BARANOWSKİ,D.A., “Polybius on the Causes of the Third Punic War”, Classical
Philology, S.90, University of Chicago Press, Chicago, 1995, ss.16 – 31.
BEIRNE, C. J., “Historical Causality in Polybius”, Classical Bulletin, S.34, No:4,
1965, ss.55.
BROWN,T.S., “Polybius' Account of Antiochus III”, Phoenix, S.18, No:2, Classical
Association of Canada, Chicago, 1964, s.124 – 136.
CHAMPION, C.B., “Polybian Demagogues in Political Context”, Harvard Studies
in Classical Philology, S.102, Department of the Classics, London, 2005, ss.199 –
212.
DAVIDSON, J., “The Gaze in Polybius' Histories”, The Journal of the Roman
Studies, S.81, Society for the Roman Studies, Oxford, 1991, ss.10 – 24.
DEROW, P.S., “Polybius, Rome, and the East”, The Journal of the Roman
Studies, S.69, Society for the Roman Studies, Oxford, 1979, ss.1 – 15.
De WITT, “Polybius, Livy and the Alps”, Classical Weekly, S.37, Washington,
1943, ss.29 – 31.
DIXON, S., “Polybius on Roman Women and Property”, American Journal of
Philology, S.106, No:2, John Hopkins University Press, 1985, ss.147 – 170.
EBELING, H. L.,“Livy and Polybius Their Style and Methods of Historical
Composition. I. II”, Classical Weekly, No:1, Washington, 1907:Oct – 1908:May,
ss.34 – 37.
ECKSTEIN, A. M., “Josephus and Polybius A Reconsideration”, Classical
Antiquity, S.9, No:2, 1990, ss.175 – 208.
ECKSTEIN, A. M., “Polybius on the Rôle of the Senate in the Crisis of 264
B.C.”,Greek, Roman and Byzantine Studies, S.21, No:2, 1980, ss.175 – 190.
ECKSTEIN, A. M., “Polybius, Syracuse, and the Politics of Accommodation”,
Greek, Roman and Byzantine Studies, S.25, No:3, 1985, 265 – 282.
ECKSTEIN, A. M., “Polybius, the Achaeans, and the 'Freedom of the Greeks”,
Greek, Roman and Byzantine Studies, S.31, No:1,1990., ss.45 – 71.
ECKSTEIN, A.M., “Notes on the Birth and Death of Polybius”, The American
Journal of Philology, S.113, No.1, New York, 1992, ss.387 – 406.
EDLUND, “Ingrid, E. M., Invisible Bonds Clients and Patrons through the Eyes of
Polybios”, KLIO, S.59, No.1, Athens,1977, ss.129 – 136.
ERRINGTON, R. M., POLYBIUS, “The Chronology of Polybius' Histories, Books
I and II”, Journal of Roman Studies, S.57, No:1/2, London, 1967, ss.96 – 108.
ERRINGTON, R.M, “Review Polybius' Method of Working”, The Classical
Review, S.21, No.3, London, 1971, 383 – 385.
FABRICIUS,E., “Some Notes on Polybius's Description of Roman Camps”,
Journal of Roman Studies, S.22, No.1, 1932, s.78 – 87.
FREDERIC M. Wood, Jr., “The Tradition of Flamininus' Selfish Ambition in
Polybius and Later Historians”, The John Hopkins University Press, S.70, 1990,
93 – 103.
GILLIAM, J. F., “F. W. Walbank, A Historical Commentary on Polybius (Book
Review)”, Philological Quarterly, S.37, Iowa, 1958, ss.511 – 512.
GORMAN, J.R., “Polybius and the Evidence for Periphrastic OI ΠEPI TINA”,
Mnemosyne, No.56, Lincoln, 2003, ss.129 – 144.
HALE, J.R., “Andrea Palladio, Polybius and Julius Caesar”, Journal of the
Warburg and Courtauld Institutes, Warburg Institute Press, S.40, Warburg,
1977, 240 – 255.
HAMILTON, F.A., “The Verbal in -Teo in Polybius”, Classical Philology, S.4,
No.1, University of Chicago Press, Chicago, 1909, ss.52 – 56.
HEXTER, J.H., “Seyssel, Machiavelli, and Polybius vi The Mystery of the Missing
Translation”, Studies in the Renaissance, S.3, University of Chicago Press,
Chicago, 1956, ss.75 – 96.
HOFF, ANTON J. L., “Polybius' Reason and Religion. The Relations between
Polybius' Casual Thinking and His Attitude towards Religion in the Studies of
History”, Klio, S.59, No.1, 1977, s.101 – 128.
KLOTZ, “Alfred, Studien zu Polybios”, Hermes, S.80, Marburg, 1952, ss.325 –
343.
LAIX, Roger A., “Polybius' Credibility and the Triple Alliance of 230-229 B.C.”,
S.2, California Studies in Classical Antiquity, University of California Press, San
Diego, 1969, ss.65 – 83.
MEALAND, D.L., “Hellenistic Historian anda Style of Acts, Zeitschrift dür die
neutestamentliche Wissenschaft und die Kunde der alteren Kirche, S.82, 1991,
ss.42 – 66.
MOORE, J.B., “Review: Polybius on the Writing of History”, Classical Review,
Cambridge University Press, S.33, No.2, London, 1983, ss.190 – 192.
MORGAN, M.G., “Polybius and the Date of the Battle of Panormus”, Classical
Quarterly, Cambridge University Press, S.22, No.1, London, 1972, ss.121 – 129.
MORGAN, M.G., “The Perils of Schematism Polybius, Antiochus Epiphanes and
the 'Day of Eleusis”, Historia: Zeitschrift für Alte Geschichte, S.39, No.1, Austin,
1990, ss.37 – 76.
NEUMANN, K.J., “Polybiana”, Hermes, S.31, No.3, Franz Steiner Verlag,
Strassburg, 1896, ss.519 – 529.
POMEROY,A.J., “Polybius' Death Notices”, Phoenix, Classical Association of
Canada, 1986, ss.407 – 423.
RICARDO, J., “Ede chai nomima [Greek]. Polybius and his Concept of Culture”,
Klio, S.73, 1991, ss.83 – 92.
RICHARDS,G.C., “Polybius of Megalopolis the Greek Admirer of Rome”,
Classical Journal, S.50, No.5, The Classical Association of the Middle West and
South, Oxford, 1945, ss.274 – 291.
SACKS, K.S., “Polybius' Other View of Aetolia, Journal of Hellenic Studies,
S.95, The Society for Promotion of Hellenic Studies, Berkeley, 1975, ss.92 – 106.
SHUTT, “Polybius: A Sketch”, Greek & Roma, S.8, No.22, Cambridge University
Press, London, 1938, s.50 – 57.
SINTENIS, C., “Polybius und Timäus”, Philologus, S.2, 1847, ss.291 – 292.
SNITH,S.B., “Polybius of Megalopolis” Classical Journal, S.45, No.1, Classical
Association of the Middle West and South, 1949, ss.5 – 12.
USHER, S. F., “Polybius and the Rise of Rome”, History Today, S.13, No.4, 1963,
ss.267 – 274.
WALBANK, F. W., “Polybius and the Roman State”, Greek, Roman and
Byzantine Studies, S.5, No.4, Duke University Press, Liverpool, 1964, ss.239 –
260.
WALBANK, F. W., “Polybius and Rome's Eastern Policy”, Journal of Roman
Studies, No.53, Society of Roman Studies, 1963, ss. 1 – 13.
WALBANK, F.W., “Review: Polybius Historical Methods”, Classical Review,
S.16, No.1, Cambridge University Press, London, 1966, ss.37 – 40.
WALBANK, F.W., “Review: Polybius' Language and Style”, Classical Review,
S.25, No.1, Cambridge University Press, London, 1975, ss.28 – 30.
WALBANK, F.W., “Review: The Sources of Polybius and Diodorus”, Classical
Review, S.18, No.3, Cambridge University Press, London, 1968, ss.299 – 302.
WALBANK, F.W, “Polybius on the Roman Constitution”, Classical Quarterly,
S.37, No. 3/4, Cambridge University Press, London, ss.73 – 89.
WOLF, R. J., “Polybius and the Transcendence of History”, Classical Bulletin,
Asbury College, S.37, No.1, 1960, ss.6 – 11.
WOOTEN,C., “The Speeches in Polybius An Insight into the Nature of Hellenistic
Oratory”, American Journal of Philology, S.95, No.3, John Hopkins University
Press, 1974, ss.235 – 251.
SÖZLÜKLER:
Oxford Classical Dictionary, ed. N.G.L. Hammond – H.H. Scullard, Clarendon
Press, Oxford, 1970, ss.853 – 854.