12
"\iSTANBUL üNiVERSiTESi YAYINLARINDA.N NO: 3527 fU{TiSAT FAKüLTESi YAYIN NO: 523 METODOLOJi VE NO: 8-81 iSTANBUL ÜNiVERSiTESi iKTiSAT FAKÜL lESi . METOQOLOJi VE SOSYOLOJi MERKEZi SOSYOLOJi KONFERANSLARI YiRMiiKiNCi KiTAP · - Prof. Dr. MEHMET EROZ' e V ARMAGAN GüR-AY 1988 ·, ''! ' ' . .... ,. ,.,

Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

"\iSTANBUL üNiVERSiTESi YAYINLARINDA.N NO: 3527 fU{TiSAT FAKüLTESi YAYIN NO: 523 METODOLOJi VE SOSYOLOJİ ARAŞTıRiMALARI MERıKEZİ NO: 8-81

iSTANBUL ÜNiVERSiTESi iKTiSAT FAKÜL lESi . METOQOLOJi VE SOSYOLOJi ARAŞTIRMALARI MERKEZi

SOSYOLOJi KONFERANSLARI

YiRMiiKiNCi KiTAP · -

Prof. Dr. • •

MEHMET EROZ' e V

ARMAGAN

GüR-AY 1\fatbaası İSTANRUL, 1988

·, ''! ' ' ..... ,. ,.,

Page 2: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

I S L A M Ö N C E S I T Ü R K L E R D E K A D I N I N İ Ç T I M A Î Y E R I

K a d r i Süreyya Ö Z D E N E R

Türk aile hayatında Egzogami usulünü cari olduğu görülmektedir.Kazak Türklerinde akrabalık, kırk göbeğe kadar uzamakla beraber, ye-dinci göbekten kız alınmasına müsaade edilmiştir. Kırgızlarda beşincigöbekten evlenilmesine müsade vardı. Başkurt ve Al tay Türklerinde ay-nı gelenek devam etmiştir. Yakutlar'da bu yasak dokuzuncu göbeğe ka-dar çıkıyordu. Dede Korkut hikayelerinde Oğuz Yiğitleri, başka oymakve boylardan kız aramağa çıkarlardı. Türk aile ahlakı «Türk Töresi» ninve Türk içtimaî yapısının esaslarına uygun olarak sağlam bir bünyegöstermektedir. Kaç-göç yoktu. Göktürk Kitabelerinde, her törene veşölene kadınlarında katıldığı anlatılır. Göktürk Hakanının yanında «Ha-tun» da oturmaktadır. Hakan onunda reyini alır1. Daha öncede belirt-tiğimiz gibi, Türklerde egzogami (Dışarıdan evlenme) sistemi cari i d i .Nitekim Göktürk'lerin ataları olan on erkek çocuğu mağaranın dışın-dan kız almak yoluyla on-ok (on-boy) l a n meydanı getirdikleri bi l in-mektedir. Türk ailesinden evlenen oğullar hisselerini alıp yeni b ir ailekurmak üzere baba evinden ayrılırlar. Baba evi en küçük oğula kalırdı.Türklerde umumiyetle tek zevce (Monogamie) sistemi görülür2.

Prof. Barthold Türk destanlarında kadın hakkında yer alan görüş-lerini şöylece belirtmektedir: Destanlarda kadınların içtimaî mevkiiyüksektir. Birden fazla evliliğe tek b ir işaret olsun yoktur. Her b ir kah-ramanın bir kadını vardır. Dirsehan, evladı olmadığından dolayı karı-

(1) Doç. Dr . Mehmet Eröz, İktisat Sosyolojisine Başlangıç, Sf. 67, 68. İstanbul,1977.

(2) Ziya Kazıcı Dr. Mehmet Şeker, Türk - islâm Medeniyet i T a r i h i , Sf. 15.İstanbul, 1982.

Page 3: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

226 KADRİ SÜREYYA ÖZDENER

sına çok danlıyor. bu ayıp sende midir? bende midir? diyor. İkinci ka-dınla evlenme f i k r i hatırına gelmiyor3.

Sağlam bir aile yapısına sahip olan eski Türk ailesi İ. Hami Daniş-mend'e göre, bu sağlamlığını aile fertleri arasındaki müsavatsızlıktanalmıştır. «Büyüğe hürmet, küçüğe şevkat» şeklindeki ata sözü işte bumüsavatsızlığın veciz bir ifadesi sayılır. Baba evin içerisinde bir kra l veanada kraliçe vaziyetindedir4. Ancak buradaki krallık ve kraliçelik say-gıda ve itaatteki ölçüyle i lgi l idir . Küçükler de onlara karşı hürmet, itaatve her türlü hizmet ile mükellef bulunmaktadırlar. Türk ailesinde evmüştereken karı ile kocanın ikisine aitt ir . Çocuklar üzerindeki Velayet-iHassa, Baba kadar anaya da ait t i . Erkek daima karısına hürmet ederonu arabaya bindirerek kendisi arabanın arkasında yaya yürürdü5.

Muhafazakar bir yapıya sahip olan Türk ailesinde aileye zararlıolan ve ailenin yıkımına sebep olabilecek davranışlar toplumda büyüksuç sayılırdı. Mesela: Hunlar'da ve Göktürkler'de zina en büyük suç id i .Kızın evlenmeden önce bakire olması gerekirdi 6 . İslamiyetten evvelkiTürklerde «Poligami» n in olmadığı hususunda hemen hemen bütün kay-naklar i t t i fak halindedirler7 .

Macar Bilgini Zolotnitskiy, Orhun Yazıtlarında çok kadın alma-nın izine rastlanamaz demektedir. Rasonyi, Turfan Harabelerinden bu-lunan bir uygur türküsünün, bu konuyu aydınlatması bakımından dik-kat çekici olduğunu söyler. Eski Uygur Türkçesi ile ve bugünkü karşı-lığı ile vereceğimiz bu türküde evine bağlı, i f fet l i bir kadına duyulmasıgereken saygı anlatılmakta ve buradan Uygurlardaki tek evliliğin var-lığı ortaya çıkmaktadır.

Ayıbsız tişike er/ Ayıpsız kadın önündeBoyunun sumış kerek/ Başı eğmek (erkeğin boynunu eğ-

mesi) gerekOl anda tuzun bir le / O zaman temizlik ileTir ig l ik kılmış erkek/ Hayat kılmış gerekAkikat bolsa tüzün/ Hakikaten temiz olsaAnga can birmiş kerek/ Ona can vermek gerek8

(3) Dr . Özkan İzgi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi , «İslamiyettenÖnceki Türklerde Kadın*, Sf. 67-8, 1973 - 1975.

(4) İ. H a m i Danişmend, Garb Membalarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlakı,sf. 90, İst. 1982.

(5) Z iya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Sf. 159, 160, 1976.(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi , Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984.(7) Nezahat A r k u n , Türkiye'de Evlenmeler ve Boşanmalar Hakkında Psiko Sos-

y a l B i r Araştırma, sf. 83 İstanbul 1965.(8) Doç. Dr. Mehmet Eröz, Türk ailesi Sf. 24, 25 M . E. Basımevi İstanbul, 1977.

Page 4: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

İSLÂM ÖNCESİ TÜRKLERDE K A D I N 227

Boşanma ise Türklerde yok denecek kadar azdır9. Çin'de erkek ka-rısından rahatlıkla boşanmasına rağmen bu durum kadın için hemenhemen hiç varid değildir. Halbuki , meselâ, uygurlarda bu hak her i k itaraf için de tatbik edilmiştir1 0. Türklerde çocuklar evlendikleri zamanbaba ocağından ayrılırdı. B i r delikanlı ev-bark sahibi olacak çağa gelin-ce bir yiğitlik gösterir İl Kurulundan bir ad alırdı. Böylece, baba vasi-liğinden kurtulur , sonra evlenirdi 1 3 .

Devlet idaresinde büyük söz sahibi olan kadın, aile içinde de çocu-ğun terbiyesi, ailenin mali işleriyle yakından ilgilenmesinden başka ça-dırın kurulması, çorap örme, süt sağma, peynir ve tereyağı yapma veelbise dikme gibi işleri yapmaktadır11-. Türk kadınının çalışkan oluşugebe olduğu vakit bile çalışmasına ara vermediğinden ve hatta çalışır-ken doğum sancılarıyla başbaşa kalmasından anlamaktayız13.

Şu Uygur vesikasında da, Uygur cemiyetinde aile varlığının ne ka-dar önemli olduğunu görmekteyiz: Erkek baba olmak üzereyken karı-sına eskiden olduğu gibi evinin idaresini bırakmakta ve çocuklarınınterbiyesi ile yine karısının meşgul olmasını istemektedir. Aynen zama-nımızda olduğu gibi, anne evin iç işleriyle ve çocuğun yetiştirilmesiylemeşgul olmaktadır. «—Sıçan yılı, sekizinci ayın onsekizinde ben Tüşirniağır hastalığa tutulduğum için iy i veya fena olacağımı düşünerek, ka-rım sılmg'a vasiyetname bıraktım. Benden sonra başka b ir kimseyleevlenmeden, evimi idare edip oğlum Altmış-Kaya'nm terbiyesi ile meş-gul olsun» denilmektedir1 4 .

Türk Kadınına, erkeği tarafından verilen ehemmiyeti şiirlerde degörmek mümkündür. Oysa, medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Yu-nanistan da, eski Yunanlılar'da kadının saygı değer b i r yanı yoktu.Saygı değer olmadığı gibi, kocası isterse sağlığında veya ölümüne bağlıolarak karısını b ir başkasına devredebilirdi.

Çinlilerde ise kadın, insan sayılmaz, hatta ona ad bile takılmazdı.Bir , i k i , üç diye sayı ile çağrılırdı. Kıskançlık, gevezelik, ve hatta çocukdoğurmamak gibi basit sebeplerle erkekler karılarını boşayabiliyordu.Erkeğe kötü davranan bir kadına yüz sopa cezası veril ir . Kadına fena

(9) Bahaddin Ögel Kadın Ansiklopedisi C. 1 Sf. 79.(10) Dr . Özkan İzgi «İslamiyetten önceki Türklerde Kadın» T.K. araştırmaları

Dergisi 1973 - 1975 Sf. 159.(11) Hayat Ansiklopedisi A i l e Maddesi C. 1 Sf. 60 1967.(12) Dr . Özkan İzgi a.g.e. Sf. 159.(13) Hüseyin Namık O r k u n , Yeryüzünde Türkler Sf. 20 - 21 İstanbul, 1944.(14) Reşit Rahmeti A r a t «Eski Türk H u k u k Vesikaları» T .K. Araştırmaları D e r -

gisi Sf. 40 sayı 1 (1964)

Page 5: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

228 KADRİ SÜREYYA ÖZDENER

davranan erkeğe ise ceza verilmezdi. Kibar bir Çinli kadın, küçük yaş-ta ayağını ezdirir, ayak parmaklarını aşağı doğru kıvırtırdı. Bu gezme-mek için erkeğe gösterilen bir i y i niyetti . Ayrıca, yeni doğan çocuk er-kekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı. Erkek çocu-ğun oyuncakları, kız çocuğunun oyuncaklarından daha güzeldi. Çocuğu-nu öldüren analara ceza verilmezdi. On yaşından sonra kız çocuklar so-kağa çıkamazdı1 5.

İran'da Sasani Devletinde de, kız kardeşle evlenmek caizdi. Hattabu teşvik edil irdi . Kan hısımlığının, kız kardeş ve annelerinin saygıyadeğer hiç bir hususiyeti yok tu 1 0 .

İslâmdan önceki Arap cemiyetinin aile müessesesi diğer müessese-lerin pek çoğu gibi, ahlakın bozulmasından etkilenmiş durumda i d i 1 7 .Babaların, yeni doğan kız çocuklarını d i r i d i r i toprağa gömerek, ölümemahkum etmesi b ir örf halini almış ve hatta hatta örften de daha mües-sir şekilde, tatbik edilmesi gereken bir yazısız kanun halini almıştı. Bukonuda Mahmut Esad efendi «Beni-Temim kabilesinin Kaya İbn. Asım'm onüç kızını öldürmüş olduğunu bildirmektedir.»1 8

Oysa, eski Türkler'de kız evlat sahibi olmak bir felaket ve şeref-sizlik addolunmazdı. Bilâkis, kız sahibi olmak için, Oğuz Beylerinin al-kış (dua) ma müracaat eden kimseler vardı. Yine buna karşılık, Arap-lar'da maddi menfaatler için, çadırlarda cariyeleri fuhuşa teşvik etmek,hatta zorlamak olağan davranışlardandı". Kadın, alınıp satılan bir eş-ya id i . Hiç bir hakka sahip değildi. Kadının bazen miras olarak eldenele gezdiği de olurdu, öyleki, bir kimse ölen babasının karısına yanimey annesine varis olabilir, onunla evlenebilirdi. Erkekler basit sebep-lerle karılarını boşayabildikleri halde, kadına bu hak verilmemişti20.Erkeklerin eş değiştirmeleri «Nikah-i Bedel» kültürün unsurlarından-d ı s ı . Erkek çocuk doğurmayan kadın aşağılanmaya mahkum olduğu gi-bi , öldüğü zaman kocasına taziyette bulunulmazdı. Kısaca evlilik onla-ra göre, cinsel birleşmeden öte manası olmayan bir müessese i d i 2 2 .

Roma'da ise, M.S. k i dönemlerde, bir kadın birçok defa nikâhlana-

(15) H . F ikre t Kanat , Pedagoji T a r i h i C. 1 Sf. 27 İstanbul 1963.(16) M . Yaşar Kandemir , Örneklerle İslam Ahlâkı Sf. 85 2. Baskı İst. 1980.(17) Prof. Dr . A m i r a n K u r t k a n Bilgiseven, D i n Sosyolojisi Sf. 388 İstanbul 1985.(18) İ. H a m i Danişmend Türkler ve Müslümanlık Sf. 69 İstanbul.(19) Dr . Faruk Sümer «Eski Türk Kadınları» Türk Y u r d u Dergisi Sf. 192, 1954.(20) Asım Koksal İslam T a r i h i Mekke Devr i Sf. 143 - 144 İstanbul 1981.(21) İslam - Türk Ansiklopedis i A i l e Maddesi C. 1 Sf. 173.(22) İlbar Ortaylı, Türkiye'de A i l e n i n Gelişimi T o p l u m Bi l imse l İncelemeler Sf.

79 A n k a r a 1984.

Page 6: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

İSLÂM ÖNCESİ TÜRKLERDE K A D I N 229

bi l i r ve istediği kadar koca değiştirebilirdi. Romalı filozof Seneka(ölüm. M.S. 73), Roma'daki boşanma rezaletini anlatırken der k i : «Za-manımız Roma'sında boşanma hadiseleri artık ayıp sayılmamaktadır.Kadınlar b ir ömür boyu, yaşlarının sayısından fazla erkekle evlenebili-yorlar.»123.

Bir Avustralya'lı erkek, âdet zamanlarında karısının kendi yatağın-da yattığını görürse onu hemen öldürürdü. B i r kadının evde erkekle-r i n yemek yediği odaya girmesi ölüm cezasına çarptırılmasına yeterdi 2 4 .

Eski Hint Hukukuna göre kadın, evlenme, miras ve diğer muamele-lerde hiç b i r hakka sahip değildi. Kadın murdar temayüllere, zayıf ka-rektere ve fena b i r ahlaka sahip olduğu kabul ediliyordu. Budizm'inkurucusu Budda, önceleri kadını dinine kabul etmiyordu. Nihayet bir-çok tereddüdden sonra kadmları dinine kabul etmiş, fakat bunu Bu-dist toplumu için çok tehlikeli olduğunu söylemiştir. Hindliler arasın-da dul kadınları yakmak adeti, eski zamanlardan beri vardı, ölen koca-sının nâşı üzerinde yakılan kadın, sadık ve saygı değer bir zevce olarakkabul edilirdi™5.

İsrail hukukuna göre kızlar, babalarının evinde bile, hizmetçi gibiidiler. Baba onları satabilirdi. Boşama hakkı keyfi b ir surette kocayaait t i . Kızlar ancak başka bir varis bulunmadığı takdirde babalarınınmirasına nail olabilirlerdi 1 2 6 .

İngiltere'de ise M.S. V. asırda X I . asra kadar kocalar karılarını sa-tabil ir lerdi . İlk günahın işlenmesine sebep olan ve böylece insanlığınfelaketine hazırlayan b ir kadın olduğuna inanan karamsar Hristiyanlar,kadına daima bir şeytan nazarında bakmışlardır2 7.

İşte böylesine tehlikeli ve zararlı görülen kadın, İngiltere'de mur-dar bir mahluk sayıldığı için İncil'e el süremezdi. Bu vaziyet ancakkral V I I I . Hanry'in devrinde (1509 - 1547) parlementodan çıkan b i r ka-rarla sona erebildi. Bu karara göre kadınlar incil okuyabileceklerdi2 8 .Çok yakın bir tarih olan 1884 yılında Westminster Kilisesinde b ir konuş-ma yapan İngiliz Piskoposu Dour şunları söylüyordu: «Bundan 100 seneevveline gelinceye kadar kadın, erkeğin sofrasma oturmak hakkına sa-hip olmadığı gibi kendisine sorulmadan söze başlaması da caiz değildi.Kocası da başının ucuna kocaman bir sopa asardı k i karısı ne zaman

(23) Mevcudi , Hicap, trc . A l i Genceli Sf. 26 İstanbul 1972.(24) H . F i k r e t Kanat a.g.e. Sf. 50.(25) M . Yaşar Kandemir a.g.e. Sf. 84.(26) a.g.e. Sf. 84 - 85.(27) Bekir Topaloğlu İslamda Kadın Sf. 15 - 16 İstanbul 1968.(28) Bekir Topaloğlu a.g.e. Sf. 16.

Page 7: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

230 KADRİ SÜREYYA ÖZDENER

bir emrini tutmazsa onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi.Erkek çocuklar ise analarma ev içinde bir hizmetçi kadından fazla birpaye vermezlerdi.»2 0

Bir Avrupalı olan Münih'li yazar Maks Kemmerç, «Tarihte GaripOlaylar» adlı eserinde, Batı'nın ahlaksızlığını dile getirmektedir, önemligördüğümüz için, bu yazarın eserinden bazı bölümleri sunmak istiyo-ruz. Maks Kemmerç şöyle anlatıyor: «1240 tarihlerinde ölen Jak dö Vit-r i , Paris hayatını tasvir ederken şunları yazar: Fuhuş günah sayılma-maktadır. Orta malı fahişeler sokak ve geçit başlarında bekleyerek ge-lip geçen rahipleri çekip evlerine alırlardı. Rahip ayıp diyecek olursa,arkasından küfreder, oğlancı diye bağırırlardı. Bu iğrenç illet, şifasızcüzzam veya öldürücü bir başka hastalık gibi şehri öylesine istila etmiş-t i k i , erkekler homoseksüel olmadıklarını göstermek maksadıyla birveya birçok metres tutmayı akıl kârı sayarlardı.

Dahası var: Bazan aynı evin üst katında okul, alt katında genelevbulunur. Yukarıda ders okunurken, aşağıda fahişeler icray-ı san'at eder-lerdi...» «1492 yılında Basel'de vaftiz edilmiş bir Yahudi kadını, şehirdetemiz kız, i f fetl i kadın bulunmadığını, böyle b i r in i arayanların beşikle-re bakmaları gerektiğini söylemişti». «1526'da Nrünberg'de Lağv edilenbir kadın manastırındaki rahibelerin bir çoğu genelevlere dağıldılar.Halbuki bu manastır, kadınlar arasındaki ahlaksızlığı azaltmak, düşmüşkızları kurtarmak için kurulmuştu.» «1527 tarihlerinde Ulm'de hatta ev-l i kadınlar bile arasıra geneleve devam ederlerdi.» «Kronik isimli ese-rinde Baron Zimmern, rahibe manastırlarının çok zaman bi genelevdenfarksız olduklarını yazar. X V I . Y.Y. da da vaziyet bu merkezde id i . Bugizli fuhuş zaman zaman açıkçada görülüyordu. Nitekim Strazburg'dagecenin birinde bir kadın manastırına yıldırım düşüp de yangın çıkınca,halk kapıları kırıp zorla içeri girmiş, çeşitli rezaletlerle karşılaşmışlar-dı. Birçok rahibelerin genç erkeklerle koyun koyuna oldukları görül-müştü. O devirde manastırların hususi pencerelerine gayr-i meşru ço-cuklar bırakılır, bu çocuklar rahibeler tarafından büyütülürdü. Yangınhadisesinde rahibelerin azgınlıklarına alet edilen gençlerin, bu büyütül-müş piçler oldukları anlaşıldı. Bu çocuklar, erkeklik çağına gelince, ih -tiyar, gudubet ve leş kokulu rahibelerin kapatmaları olmuşlardı. Bugibi manastırlarda ayrıca havuzlar bulunuyor, bu havuzların suları as-

(29) Abduaziz Çâviş, A n g l i k a n Kilisesine Cevap, trc . Mehmed A k i f Sf. 162 - 165A n k a r a 1974.

Page 8: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

İSLÂM ÖNCESİ TÜRKLERDE K A D I N 231

la boşaltılmıyordu. Çünkü rahibeler bu doğurdukları zina mahsullerinisulara gömerek boğuyorlardı 8 0.

Yukarıda ibret dolu verilen bu misallerden sonra, birazda aynıasırlar ve hatta çok daha önceki devirlerde Türklerdeki ahlaki yapıyıtekrar gözden geçirmek istiyoruz, ünlü seyyah İbni Fazlan bu konu-muzla i lg i l i olarak Oğuz Türklerini şöyle anlatmaktadır: «Zina diye bir-sey bilmezler böyle bir suç işleyen b ir in i ortaya çıkarırlarsa onu i k i par-ça bölerler. Şöyle k i : Bu kimseyi, i k i ağacın dallarına b ir yere yaklaş-tırarak bağlarlar, sonrada bu dalları bırakırlar. Dalların eski durumu-na gelmesi neticesi, o kimse i k i parçaya bölünür.» Ayrıca İbni FazlanBulgar Türklerinin bu konuyla i lg i l i uygulamasını ise şöyle anlatmakta-dır: «Hiç b i r şekilde zina etmezlerdi. Zina onlara göre en büyük suçtu.Zina eden şahıs k i m olursa olsun yere çakılan dört kazığı, el ve ayakla-rını bağlayıp sonra da onu boynundan uyluklarına kadar balta ile yara-rak i k i parçaya ayırırlardı. Kadına da aynı cezayı tatbik ederlerdi. K a -dın ve erkeği ikiye ayırdıktan sonra vücutlarının her parçasını b ir ağa-ca asarlardı.» Kutluklarda da zina eden kadın ve erkeği yakarlardı3 1.

Göktürklerde de sağlam bir aile hayatı vardı. Fuhuş nedir bilmez-lerdi. Evl i b i r kadına tecavüzün cezası idamdı. Bir genç kıza tecavüz ise,genç kız evlenmeyi kabul etmezse aynı ceza ile karşılık görürdü. E v l i -liktede aranılan en büyük şart denklik şartı i d i 3 2 .

Fuhşun yasak olduğu, zina edenlerin en ağır şekilde cezalandırıldı-ğı b ir yerde mühakkakki iffetin derin bir manası vardı. Nitekim eskibir Türk inanışına göre, Kadınların doğum yapacağı zaman imdatlarınakoşan Ayzıt admda bir doğum perisi olduğu kabul edilmektedir. Ayzıt'm hiç müsamaha kabul etmeyen bir şartı vardı: İsmetini muhafaza et-memiş oian kadınların yardımına, ne kadar yalvarırlarsa yalvarsmlarve nekadar kıymetli kurbanlar ve hediyeler takdim ederlerse etsinlerbirtürlü gelmezdi3 3.

Bu misaller bize gösteriyor k i , müslüman olmadan önce bile Türk-lerde, cahiliyet Arapları ve Hrıstiyanlık sonrası Avrupa milletleriyle,Musevi toplumlarıyle mukayese edilemeyecek şekilde sağlam bir iffetve namus anlayışı vardı. Bu anlayışın onların sadece örf ve adetlerindendoğan sosyal bir ahlak olduğu söylenemez. Zira Ayzıt'm iffetsizliğe

(30) K e m m e r i c h Max , Tar ihte Garip Olaylar, trc . Behçet Necati, Sf. 88 - 97 İs -tanbu l 1968.

(31) M . Yaşar Kandemir a.g.e. Sf. 73 - 74.(32) Yılmaz Öztuna Türk Tar ih inden Yapraklar , Sf. 296 -297 1000 Temel Eser

İstanbul 1985.(33) Mustafa Rahmi Balaban T a r i h Boyunca Ah lak Sf. 97 İstanbul 1949.

Page 9: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

232 KADRİ SÜREYYA ÖZDENER

müsade etmemesi, kadını i f fetl i olmaya iten tamamen dini bir motif-t i r 3 4 . Onların diğer milletlerden farklı olarak, fuhuş bataklığına düşme-lerini mani olan otoritede, bir dini telakki aramak gerekir. Bu ve bunabenzer, daha önce söylediğimiz ve daha sonra da misaller vereceğimizkonulardan netice olarak şunun çıkacağı b ir muhakkaktır. Bu netice:Türklere Tevhid inancını getirmiş olan bir peygamberin varlığı söz ko-nusu olacaktır.

Daha önce verdiğimiz misallerde görüleceği gibi Türkler hariç, kö-le olsun olmasm, kadınları aşağılamayan onları hakir görmeyen başkabir toplum yoktu. Muhakkak k i böyle bir durum çeşitli milletlerin ta-r i h içinde teşekkül edip, karakter kazanan ahlak ve aile anlayışlarınıntabii b ir sonucu id i . Çeşitli milletler ve kültürlerden verdiğimiz bu m i -sallerden sonra Türk kadınının aynı asırlarda şiirlere geçmesi, şiirlerekonu olması her halde Türk kadınlarının, diğer milletlerdeki kadınlar-dan çok daha şanslı olduğunun ifadesidir.

İslam öncesi Türk kadınına yazılmış şiirlerin en eskisi olarak ka-bul edilen ve Uygurlar zamanında görülen, Mani kültür muhitinde ye-tişmiş V I I . ve V I I I . yüzyıllarda yazılması muhtemel olan ve en eskiTürk şairlerinden kabul edilen Aprinçur Tiğin bir şiirinde doğrudandoğruya sevgiliden bahsetmektedir. Kadının güzelliğinden, güzel huyun-dan bahsettikten sonra onunla evlenmek isteyişini şöyle şiirleştirmiş-t i r :

Küçlüg priştiler küç bırz-ün / Kudret l i melekler kudret versinkoz-i karam birle / gözü karam ilekülüşügin oluralım / güle güle oturalım3 5

Görüldüğü gibi Türklerde kadın, şiirlerde kutsal yerini İslam öncesin-de çoktan almış ve Türk erkeği onu her zaman yüce bir varlık olarakgöstermiş ve daima yüceltmiştir.

Göktürklerde Kağan'ın karısı Hatun devlet işlerinde kocasıyle b ir -l ikte söz sahibidir. Emirnamelerin yalnız Kağan namına değil, Kağanve Hatun namına müşterek imza edilmesi, resmi yazışmalarda Kağan'm Hatundan ayrılması her halde kadının aile hayatındaki ehemmiyetin-den gelmektedir. Kağanın eşi devlet işlerinde kocasına yardımcı olduğugibi yapılacak andlaşmalarda da büyük ro l oynuyordu.

(34) M . Yaşar Kandemir a.g.e. Sf. 75.(35) Reşit Rahmeti A r a t , Eski Türk Şiiri Sf. 20 - 21 T.T.K. Basımevi Ankara 1965

Page 10: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

İSLÂM ÖNCESİ TÜRKLERDE K A D I N 233

Kadının devlet idaresindeki tesirine örnek olarak şu tar ihi vesika-daki olay dikkate şayan niteliktedir: 623 senesinin ekim ayında GöktürkKağanı İl-Kağan, Çin'e elçi göndererek İmparatordan kendisinin birÇinli Prensesle evlendirilmesini rica etmiştir. Çin İmparatoru ise, iste-ğinin ancak Ma-i Şehrini kuşatmaktan vazgeçtiği takdirde bu evlenmetalebini görüşebileceğini söylemiştir. Göktürk Kağan'ı İl-Kağan, Ma-işehrinin muhasarasından vazgeçmek istemiş fakat karısı İ-ch'eng Kon-çuy, şehre yapılan baskınlara devam edilmesini istemiştir.» İşte görüle-ceği üzre bir hatun'un devlet meseleleri karşısındaki tutumu gayetakıllı ve akıllı olduğu kadar da tutarlıdır. B u tutarlılığı sayesindedir k iKağan, Hatun'un görüşünü benimser ve muhasaraya devam eder3 6.

Bilge Kağan kitabesinde ise, «Tanrı, Türk Mi l le t i yok olmasın diye,babam İl-Teriş Kağan ile, annem İl-Bilge Hatun'u yükseltti.» Sözleri ka-dının siyasi ve içtimaî mevkisinin ne derece i ler i olduğunu gösteren de-l i l lerdir . Bilge Kağan bir başka konuşmasında ise, «Sizler, anam, Ha-tun, Hala ve teyzelerim, ablalarım, kadınlarım ve kızlarım» hitabındabulunmaktadır3 7.

Uygurlarda da, yine Kağan'ın eşi yahut annesi, Göktürk Devrinde-k i gibi, Kağan'ın yanında bulunmakta ve ona her türlü yardımı yapmak-tadır. Uygurlar 7. Y.Y. da henüz devlet kurmadan önce, Uygur oymağı-nın reisi savaşlarla meşgul olurken annesi Uluğ Hatun, halkın arasındaçıkan ihtilaflara ve davalara bakıyor, kanuna tecavüz edenleri şiddetlecezalandırıyordu38.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, hükümdar emirnameleri yalnız Ha-kan adına düzenlenmez, hatta emirnameler yalnız «Hakan Buyuruyorki» ifadesiyle başlamışsa geçerli olarak kabul edilmezdiler. Yabancıdevletlerin elçileri ise, yalnız Hakan'ın huzuruna çıkmazlardı, elçilerinkabulü sırasında, Hatun'un da Hakanla beraber olması gerekirdi 3 9 .Kabul törenlerinde, ziyaretlerde, şölenlerde Hatun, Hakan'ın solundaoturur, siyasî, idarî konulardaki görüşmeleri dinler, f i k r i n i beyan eder,hatta harp meclislerine bile katılırdı4 0.

(36) Dr. Özkan İzgi a.g.e. Sf. 150.(37) Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan H a k i m i y e t i Mefkûresi T a r i h i C. 1 Sf.

126 - 127 İstanbul 1969.(38) Dr . Özkan İzgi a.g.e. Sf. 151.(39) Z iya Gökalp Türk Medeniyet i T a r i h i C. 2 Sf. 211 T.K. Yayını İst. 1974.(40) Gülçin Çandarlıoğlu Türk Destan Kahramanları Sf. 64 İst. 1977.

Page 11: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

234 KADRİ SÜREYYA ÖZ D E N ER

Eski Tüklerde kadın yalnız savaşlara iştirak etmekle kalmaz, siya-si nüfuzunu da kullanırdı41. Nitekim, Atilla'nın Hatun'u Arıkan'm ayrıbir sarayı mabeyincisi ve müstakil gelirleri vardı 4 2. Arıkan Hatun'unsarayı siyasi-idari faaliyetler için kullandığı aşağıda vereceğimiz örnek-te daha iy i görülecektir.

Grek Tarihçisi, Priskos, Atilla'ya giden Doğu Roma elçilerinin,Atilla'nın huzuruna çıkmadan Arıkan Hatun tarafından kabıü edildik-lerini yazmakta, bu büyük Türk Kadınının Doğu Roma elçilerine par-lak ziyafetler verdiğini belirtmektedir 4 3 .

Kadınların siyasî - idarî faaliyetlere iştirak etmesi, elçileri, b i l imadamlarını yabancı heyetleri kabul ederek, onlarla çeşitli konuları gö-rüşmesi, müzakere etmesi ve hatta ziyafetler tertip etmesi yalnız bir bo-ya mensup olan Türklerde rastlanan gerçekler değil, tar ihin her dev-rinde ve her Türk Devletinde, Türk kadınlarının büyük bir vekâr vehaysiyetle yapmakta devam ettiği tar ih i bir gerçektir. Türk kadını siya-sette o kadar büyük roller üstlenmişlerdir k i , Mete'nin Hatun'u Hunİmparatorluğu adına Çin ile i lk barış anlaşmasını imzalamıştır44. Türk -Moğol İmparatoru Cengiz Han'ın zamanında kadınlar, Cengiz Han'ınkurultay çalışmalarına da katılır, alınacak siyasi ya da askeri kararlar-da faal ro l oynarlardı4 8.

Bu sosyal statü içinde Türk kadını k i m i zaman hakim, k imi za-man komutan, k imi zamanda bizzat devlet başkanı, hatta bazan Türkülkesi ve Türk Mi l le t i için savaşan rütbesiz bir askerdir. Aynı asırlardadiğer milletlerdeki gibi ikinci plâna itilmiş, köleden dahi aşağı durum-da bulunan ve hatta kendisine isim dahi verilmeyen bir kadından çokfarklı olan Türk kadını, İslam ile bir l ikte daha da ulvileşmiş ve kadınartık kendisine iyilikle muamele edilmesi gereken ve bu iy i muameleyi-de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in «Cennet Anaların AyaklarıAltındadır» Hadis-i Şerifinde bulan kadın olmuştur.

Bu konuyla i lg i l i son olarak şunu söyleyebiliriz k i , Türk ırkı müs-tesna hiç bir millet kadını saygı ile anmamıştır. Tâkî İslâmiyet ve bera-

(41) Ziya Gökalp Türk Ahlakı Haz. Mustafa Gürgen Sf. 57 T .K. Yayını İst. 1975.(42) Gyula Nemet, A t i l l a ve Hunlar , Tere. Şerif Baştav Sf. 97. İstanbul 1975.(43) Necdet Sevinç «Eski Türklerde Kadın ve A i l e * Sf. 29 T. Dünyası Araştırma-

ları Dergisi E k i m 1980.(44) a.g.e. Sf. 30.(45) A .Y . Yakubovskiy , Altın Ordu ve Çöküşü çev. Hasan Eren, Sf. 106 Kültür

Bakanlığı Yayınları A n k a r a 1976.

Page 12: Prof. Dr. MEHMET EROZ' - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00600/1988_22/1988_22_OZDENERKS.pdf(6) Bahaddin Ögel, Kadın Ansiklopedisi, Sf. 78 C. 1, İstanbul, 1984. (7) Nezahat Arkun,

İSLÂM ÖNCESİ TÜRKLERDE K A D I N 235

berinde getirdiği kadına verilen değer ve haklara kadar İslamiyet gel-dikten sonra, islamiyeti kabul eden ülkeler hariç, dünyanın hemen he-men her yerinde kadınlar şeytanın aleti, şeytan, bütün kötülüklerin kay-nağı olarak kabul edilir ve hukuk sistemleri kadınları erkeklerin köle-si olarak sayarken Türk kadınlarının böylesine şiirlerde ve destanlardayücelişi ve her ihtişam içinde toplumdan saygı görerek yaşamaları, el-bette Türk Millî kültürünün kadına verdiği yüksek değeri ifade etmek-tedir.