390
R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt3 İblisin Havarisi BİRİNCİ KISIM EVE GİDEN YOL Kış her yere çöküyor Mather Amca, ama her nasılsa, uygun düşecek şekilde, sessiz ve yumuşak göriinüyor; sanki bu sene mevsim ılıman geçe- cekmiş gibi; sanki bu toprakların tüm halkları gibi doğanın da dinlenme- ye ihtiyacı varmış gibi. Bu düşüncemin doğnı çıkacağını nereden bildi- ğimi bilemiyorum, ama korucu içgüdülerimin söylediklerini inkar ede- miyorum. Belki yalnızca ben de dinlenmeye ihtiyaç duyduğum içindir, Mather Anıca; Pony'nin de dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu biliyonım. Belki mevsimin ılıman geçeceğine duyduğum inanç, umut beslemekten başka bir şey değildir. Diğer yandan, Pony, Juraviel ve ben Aziz Saf-Abelle'e dönerken savaş haberleri duyduk, hatta goblin, poıvrie ve devlerin görüldüğünü. Palma- ris'ten kuzeye, Caer Tinella ve Aşağıdiyar köylerine yaptığımız yolculuk olaysız geçti; bölgedeki tek dikkate değer garnizon, Palmaris'i takviye et- mek için Ünal'dan gönderilen, Kralın Adamları'ndan bir birlikti. Palma- ris'i geçtikten sonra, Palmaris şehrine bağlı çiftliklerin kuzeyindeki bölge- de bulunan bir avuç köye yeniden yerleşilmesi için güvenliği sağlamak üzere kuzeye yöneldiler. Gelişimizden bu yana geçen haftalarda pek az çatışma haberi duy- duk; genellikle sessiz ve rahat bir yaşam sürdük. Üç yüz cesur yerleşimci- ye önderlik eden Tomas Gingeıımrt ile Kralın Adamları 'nın kumandanı Shamus Kilronney, kış bitiminde her şeyin normale döneceğini umdukla- rını söylüyorlar. Normale dönmek? Anlamıyorlar. Pek çok insan öldü, ama doğacak pek çok insan onla- rın yerlerini alacak; pek çok ev yanıp kül oldu, ama yeni evler inşa edile- cek. Ve böylece, belki, gelecek aylarda bölge eskiden bizim "normal"ya- şam olarak bildiğimiz şeyi sürmeye başlayacak. Ama, Dundalis'in ilk yağmalanmasından sonra ben bu yollardan geç- tim, Mather Amca-Touel'alfar'ı tanımadan önce, seni bulmadan önce- ve 10 R. A. Salvatore bu savaşın bıraktığı izlerin kolay kolay kaybolmayacağını biliyorum. Ha- yatta kalanların yüreklerinde iblis dactyl'n izleri kalacak, dostlarını ve ai- lelerini kaybedenlerin ızdıraplannda, yerlerinden edilenlerin yaşadıkları şoklarda, eski çiftliklerine dönüp, kömür/eşmiş tarlalar bulanların acısın- da kalacak o izler. Henüz bilmiyorlar, ama artık normalin tanımı Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt3 İblisin Havarisi

BİRİNCİ KISIMEVE GİDEN YOL Kış her yere çöküyor Mather Amca, ama her nasılsa, uygun düşecekşekilde, sessiz ve yumuşak göriinüyor; sanki bu sene mevsim ılıman geçe-cekmiş gibi; sanki bu toprakların tüm halkları gibi doğanın da dinlenme-ye ihtiyacı varmış gibi. Bu düşüncemin doğnı çıkacağını nereden bildi-ğimi bilemiyorum, ama korucu içgüdülerimin söylediklerini inkar ede-miyorum. Belki yalnızca ben de dinlenmeye ihtiyaç duyduğum içindir,Mather Anıca; Pony'nin de dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu biliyonım.Belki mevsimin ılıman geçeceğine duyduğum inanç, umut beslemektenbaşka bir şey değildir. Diğer yandan, Pony, Juraviel ve ben Aziz Saf-Abelle'e dönerken savaşhaberleri duyduk, hatta goblin, poıvrie ve devlerin görüldüğünü. Palma-ris'ten kuzeye, Caer Tinella ve Aşağıdiyar köylerine yaptığımız yolculukolaysız geçti; bölgedeki tek dikkate değer garnizon, Palmaris'i takviye et-mek için Ünal'dan gönderilen, Kralın Adamları'ndan bir birlikti. Palma-ris'i geçtikten sonra, Palmaris şehrine bağlı çiftliklerin kuzeyindeki bölge-de bulunan bir avuç köye yeniden yerleşilmesi için güvenliği sağlamaküzere kuzeye yöneldiler. Gelişimizden bu yana geçen haftalarda pek az çatışma haberi duy-duk; genellikle sessiz ve rahat bir yaşam sürdük. Üç yüz cesur yerleşimci-ye önderlik eden Tomas Gingeıımrt ile Kralın Adamları 'nın kumandanıShamus Kilronney, kış bitiminde her şeyin normale döneceğini umdukla-rını söylüyorlar.Normale dönmek? Anlamıyorlar. Pek çok insan öldü, ama doğacak pek çok insan onla-rın yerlerini alacak; pek çok ev yanıp kül oldu, ama yeni evler inşa edile-cek. Ve böylece, belki, gelecek aylarda bölge eskiden bizim "normal"ya-şam olarak bildiğimiz şeyi sürmeye başlayacak. Ama, Dundalis'in ilk yağmalanmasından sonra ben bu yollardan geç-tim, Mather Amca-Touel'alfar'ı tanımadan önce, seni bulmadan önce- ve 10

R. A. Salvatore

bu savaşın bıraktığı izlerin kolay kolay kaybolmayacağını biliyorum. Ha-yatta kalanların yüreklerinde iblis dactyl'n izleri kalacak, dostlarını ve ai-lelerini kaybedenlerin ızdıraplannda, yerlerinden edilenlerin yaşadıklarışoklarda, eski çiftliklerine dönüp, kömür/eşmiş tarlalar bulanların acısın-da kalacak o izler. Henüz bilmiyorlar, ama artık normalin tanımı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

değişti.Savaşın muhasebesi savaşın kendisinden daha acı verici olabilir. Seneler önce Dııudalis'e goblinler gelmemiş olsa dünyaya aynı gözlemi bakardım? Touel'alfarin beni kurtarması ve bana verdikleri eğitimleyalnızca hayatımın alacağı yön değil, gerçekliğe bakışım da değişti -gö-rev anlayışım, cemiyet anlayışım, hatta ölümlülük anlayışım, ki insan gi-zemlerinin en büyüğüdür o.Ve bu insanlar da böyle, henüz anlamadıkları şekillerde değiştiler. En büyük endişem Pony. Dundalis'in ilk yıkımının -o ve benden baş-ka kurtulan olmamıştı ve onun tüm ailesi katledilmişti- onu mahvetme-sine ramak kalmıştı, onu Palmaris'e ve yeni bir hayata giden yola itmiş-ti ve o yeni hayatta trajik geçmişini hatırlayamıyordu bile. Onun o ka-ranlık zamanları atlatmasını sağlayan tek şey, onu evlat edinen annebabanın seıgisi olmuştu; ve şimdi onlar da şer güçlerin kurbanları oldu.Pony'nin üzerine yine trajedi çöktü. Aziz Saf-Abelle'den kaçtığımızda görevimiz tamamlanmış, dostumuzYelebekçi özgür kalmıştı, ama Pony neredeyse geri dönüp içeri giriyordu.Elindeki mücevherlerle o binaya yeniden girse, kendi sonu ile buluşma-dan önce orayı viraneye çevirirdi. Ve umurunda bile olmazdı Mather Amca, ne kendine, ne öldürecekle-rine aldırırdı. Anne babasının sakatlanmış cesetlerini bulduğunda kapıl-dığı kör öfke öyle büyüktü ki, Aziz Saf-Abelle'i ve içindekileri, hatta tümdünyayı tek bir kudretli öfke seli ile yok etmekten kaçınmazdı korkarım. Manastırdan çıkıp, Masur Delaval'ı aşıp, daha aşina topraklara gel-diğimizden beri çok sessiz. Kardeşlik Yolu'nun yeni hancısı olarak Bels-ter O'Comely'yi görevlendirmek sakinleşmesine yardımcı oldu sanırım, vehayatında bir kez daha biraz "nornıaUik" bulmasına yardım etti.Ama onun için korkuyorum, ona göz kulak olmalıyım. Kendi adıma, bu son mücadelenin yarattığı duygusal etkilerden hangi-lerinin kalıcı olacağını bilemiyorum. Tüm hayatta kalanlarda olduğu gibi,kayıplarla büyüyeceğim, ölümün yakınlığı üzerine tefekküre dalarak yeni iblisin Havarisikavrayışlar bulacağım. Artık pek az korkum var. Bir şekilde, o katliamın or-tasında bir iç hıızunt buldum. Ölümden sonra beni neyin beklediğini bil-miyorum Mather Amca, ama bilmemin imkansız olduğunu biliyorum. Bu cümle kulağa ne kadar basit, ne kadar aptalca gelirse gelsin, yü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

reğime ve ruhuma derin bir düşünce gibi geliyor. Artık, savaştan da kay-naklansa, hastalıktan da, ya da basit yaşlılıktan da, ölümün kaçınılmaz-lığını anlıyorum. Ve bunu anladığım ve kabullendiğim için, artık yaşam-dan korkmuyorum. Ne kadar tuhaf! Şimdi öyle geliyor ki, hiçbir sorunçok yıldırıcı değil, hiçbir engel çok büyük değil, çünkü artık kendi kendi-me hatırlatmam gereken tek şey, anık var olmadığım, bedenimin solu-canlara yem olacağı bir günün geleceği; işte o zaman denemekten kork-muyorum. Son zamanlarda benden defalarca yüzlerce erkek ve kadınınönünde durup, nasıl bir yol izlemeleri gerektiği hakkındaki düşünceleri-mi açıklamanı istendi. Ve pek çok kişi için -belki daha genç bir Elbryaniçin- rahatsız edici bir şey olacak oka da -dinleyicilerin sözlerime nasılbakacaklarından korkarak, hepsinin önünde takılıp düşmek gibi aptalcabir şey yapacağımdan korkarak- artık bu endişeler önemsiz, aptalca ge-liyor. Artık hatırlamam gereken tek şey bir gün bunların hiçbirinin öne-mi olmayacağı, bir gün bu dünyadan gitmiş olacağım, bir gün, yüzyıl-lar sonra, belki birinin kemiklerimi bulacağı -ve o utanç verici sendele-me, eğer olursa, korkacak pek küçük bir şeymiş gibi görünüyor. Ve ülke huzur içinde, Elbıyan huzur içinde, ve Pony'nin duygusalçalkantılarını dindirmenin bir yolunu bulabilirsem o huzur gerçekten debüyük olacak.ELBRYAN WYNDON

IYAŞAMA TUTKUSU Perdeler çekilmiş, oda karanlıktı, ama korucu perdeleri çevi-ren dantellerin arasından şafak öncesi gökyüzünün griliğini göre-biliyordu. İçgüdüyle arkasına uzandı, sevgilisinin sıcak, huzur ve-rici bedenini aradı, ama Pony orada değildi. Elbryan şaşırarak döndü. Pony yatakta değildi, gözleri loşluğaalışırken, odada bile olmadığını fark etti. înledi, çünkü değil yu-muşak bir yatak, bir yatakta bile uyumaya alışık değildi ve bu ya-tak yastıklarla özellikle doldurulmuştu, çünkü köylüler korucuyaCaer Tinella'daki en iyi yatağı vermek istemişti. Elbryan inleyerekyataktan indi, doğruldu ve gerindi. Pony'nin güzel kılıcının ken-disininkinin yanında olmadığını fark ederek pencereye gitti. Ama

bu onu korkutmadı; iyice aydınca onun nerede olduğunu kolay-ca tahmin edebilmişti. Perdeleri yana çektiğinde, düşündüğünden daha geç olduğu-nu gördü. Gökyüzü gri bulutlarla kaplanmıştı, ama güneşin yarı-sının ufkun üzerine tırmanmış olduğunu çıkartabiliyordu. Ve se-nenin bu zamanlarında günler çok kısa olurdu, çünkü artık De-cambria ayındaydılar, on ikinci ve sonuncu ayda ve kış gündönü-müne üç haftadan az bir zaman kalmıştı. Kasabanın kuzeyindeki ormanı taradı ve beklediği ateş ışıkla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rını buldu. Sonra bir dizi ağır, abartılı hareket yaptı, kollarını ge-niş geniş açarak yere eğildi, sonra yukarı kaldırdı ve bir doksan- I«

R. A. Salvatore

lık, doksan beş kiloluk kaslı cüssesini ısıttı. Sonra, sevgilisine ka-tılmak için çabucak giysilerini ve pelerinini üzerine geçirdi vemuhteşem Fırtına'yı, elf yapımı kılıcı, Mather Amcasının kılıcını,bir korucu olarak konumunun simgesi olan kılıcı aldı. Oda, talep ettiği gibi köyün kuzey kıyısmdaydı, bu yüzdenhızla uzaklaşırken köylülerden pek azmi gördü. Bir ağılın ve ön-ceden Caer Tinella'yı ellerinde tutan canavarlardan kaçarken Ju-raviel'le birlikte yaktıkları ahırın kalıntılarının yanından geçti veormana girdi. Bir hafta önce bölge kalın bir kar örtüsü ile kaplanmıştı, amasonra hava biraz ısınmıştı. Şimdi toprak, patikaları bulanıklaştıran,yapraksız dalları saklayan bir sis örtüsüne bürünmüştü. Ama ko-rucu, onun ve Pony'nin sabah ayinleri için, elf kılıç dansı, bi'nel-le dasada için seçtiği küçük, korunaklı alanı biliyordu. Onu rahatsız etmek istemeyerek, aynı zamanda onun dansınıen içten hali içinde görmek için sessizce yaklaştı.Ve sonra onu gördü ve yüreği yumuşadı, tüm bedeni ısındı. Pony çıplaktı, kadınsı bedeni yalnızca sabah sislerine sarın-mıştı, bi'nelle dasadanm mükemmel bir şekilde dengelenmiş ha-reketleri içinde harika bir dans ören güçlü kasları ışıldıyordu.Elbryan onu ne kadar sevdiğine, onu görmenin kendisini ne ka-dar heyecanlandırdığına, etkilediğine inanamıyordu. Kadının gür,sarı saçları şimdi daha uzundu, omuzlarının altına kadar uzanıyor-du ve parlak, mavi gözleri nasıl hareketlerine yön veriyorsa, saç-ları da arkadan takip ediyor gibiydi. Pony'nin elinde Savunucuvardı, güzel, ince bir kılıç, gümüşsü ucu donuk sabah ışığındaparlıyor, kadının yaktığı kamp ateşini her yansıttığında aniden kı-vılcımlamyordu. Korucu yere çöktü ve hayran hayran onu seyretmeye devam et-ti. Bunu ironik buluyordu, çünkü eskiden, girift dansı öğrenmeyiarzu ederek gizli gizli Elbryan'ın bi'nelle dasadasım izleyen o olu- iblisin Havarisi

15

yordu. Ne kadar da iyi öğrenmişti! Elbryan'ın hayranlığı iki kat art-mıştı -içinde bir parça kadının hareketlerinin güzelliğinden, bu ka-dar kısa zamanda edindiği ahenk düzeyinden etkileniyor, diğerparça basit şehvete kapılıyordu. O ve Pony haftalardır pek yakınolmamışlardı, yaz sonundan önce, Yelebekçi'yi kurtarmak üzereAziz Saf-Abelle'e doğru yola çıktıklarından beri değil. Yaz sonundaPony aniden cinsellikten kaçınma yeminlerini bozmuş, Elbryan'ıbaştan çıkarmıştı. O zamandan bu yana Elbryan o tutkulu sahneyitekrarlamak için defalarca çaba göstermişti, ama Pony her teşebbü-sü geri çevirmişti. Şimdi ona bakarken her an kendini kaybedebi-leceğini hissediyordu. Kadının inkar edilemez bir cazibesi vardı, te-ninin yumuşaklığı, kaslı bedeninin yumuşak kıvrımları, güçlü, bi-çimli kalçalarının, bacaklarının hareketleri... Elbryan daha güzel,daha baştan çıkarıcı bir kişi daha olabileceğini hayal edemiyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Nefeslerinin sıklaştığmı, aniden ısındığını fark etti -ve bu mevsimegöre soğuk bir gün olmasa da, hava kesinlikle sıcak değildi! Utanan, Pony'nin mahremiyetini ihlal ettiği hissine kapılan ko-rucu şehvetli düşünceleri aklından çıkardı ve Touel'alfar'ın seneleriçinde verdiği disiplin sayesinde sükunetine kavuştu ve meditas-yona daldı. Kısa süre sonra Elbryan Wyndon'ı geride bıraktı, elfle-rin verdiği savaşçı unvanı ile, Gecekuşu'nun sakin tavrını takındı. Pelerininin bağcıklarını çözdü ve yere bıraktı, sonra sessizcegiysilerinin kalanını çıkardı. Fırtına'yi eline alarak çalılıklardançıktı. Pony öyle yoğunlaşmıştı ki, bir adım yakınına gelene kadaronu fark etmedi. Ona döndü, irkildi ve Elbryan'ın gülümsemesi-ne yanıt vermedi. Yüzündeki ifade, kararlı çenesi, konsantrasyonla parlayan ma-vi gözleri Gecekuşu'nu hazırlıksız yakaladı. Pony aniden hareke-te geçer, kılıcını Elbryan'ın ayağının yanında hızla yere fırlatırkenşaşkınlığı daha da arttı. Pony öyle şiddetli fırlatmıştı ki, kılıcın ucuyere saplanmıştı. ı6

R. A. Salvatore

"Ben -ben seni rahatsız etmek istemedim," diye kekeledi ko-rucu şaşkın şaşkın, çünkü o ve Pony haftalardır, Elbryan ona öğ-rettiğinden beri bi'nelle dasada dansını paylaşıyordu ve ikisi sa-vaş tarzlarını ve hareketlerini mükemmel bir ahenge kavuşturmakiçin birlikte çalışıyordu. Aynı zamanda, ikisi kılıç dansını başkabir mahremdik biçiminin, paylaşmamaya karar verdikleri şeyin ye-rine koymuşlardı. Pony yanıt vermedi, aralarındaki mesafeyi yarıladı. Nefes ne-feseydi, gözlerini ona dikmişti ve boynunda, omuzlarında ter par-lıyordu. "İstersen giderim," diyecek oldu korucu, ama Pony anidenuzanır, kafasının arkasındaki saçları kavrar, bedenini ona yanaştı-rır, yüzünü aşağı çeker, ayak uçlarında yükselerek aç dudaklarınıonunkine yapıştırırken sözü yarıda kesildi. Bora hâlâ elinde, korucunun kollan ona dolandı, ama bu işinnereye gideceğinden emin olmadığı için gevşekçe sarılmıştı. Pony vazgeçecek gibi görünmüyordu, öpücüğü gittikçe dahatutkulu, daha aç bir hal alıyordu. Elbryan'ın meditasyonu çoktankaybolup gitmişti; artık o elf savaşçısı değildi. Yine de aklı başın-dan gitmeden Pony'yi biraz ittirerek dudaklarını kurtardı ve sor-gularcasına ona baktı. Birbirlerine âşık olduklarını açık açık ilanetmiş olsalar da, onları tanıyan herkesin gözlerinde, kendi yürek-lerinde, Tanrı'nın gözünde kendilerini karıkoca saysalar da, gö-revleri Elbryan'ınkiler kadar zorlu ve tehlikeli olan Pony hamilekalmasın diye cinsellikten kaçınmaya yemin etmişlerdi. Elbryan Pony'ye yeminlerini soracak oldu, ama kadın homur-danarak sözünü kesti. Uzandı, Bora'yı onun elinden kurtardı, ye-re fırlattı ve yine ona yanaşarak öpücüğüne devam etti. Elleri sev-gilisinin sırtında, sonra daha aşağılarda dolaşmaya başladı. Elbryan itiraz edecek güce sahip değildi. Pony'yi öylesine çokistiyor, öylesine çok seviyordu. Pony o tutkulu öpücüğü kesme- iblisin Havarisi

17

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

den yere çökerek onu da tepesine çekti. Korucu bu anın sürme-sini istiyordu, Pony ile sevişmenin güzelliğinin tadını çıkarmak is-tiyordu, bu yüzden yavaştan almaya çalıştı. Pony onu ittirip sırtüstü yatırdı ve telaşla, açgözlülükle, herhareketi ile homurdanarak peşinden geldi. Sonra birleştiler ve herşey ses ve hareket oldu. Sersemlemiş Elbryan düşüncelerini kar-gaşadan kurtarmaya, bütün bunlardan bir anlam çıkarmaya çalışı-yordu. Önceden, sevişmeleri her zaman nazik ve sıcak, sözcüklerve okşamalarla dolu oluyordu. Şimdi fizikseldi, hatta öfke doluy-du; ve Pony'nin dudaklarından kaçan homurdanmalar, hırlamalararzu kadar öfkeyle de doluydu. Elbryan onun kendisine kızmadı-ğını biliyordu, anlıyordu. Pony onun aracılığı ile tüm dünyayakarşı duyduğu öfkeyi salıveriyordu. Yaşadığı onca dehşeti, oncaacıyı bu şekilde içinden atıyor, bu şekilde reddediyordu. Ve buyüzden Elbryan dansların bu en mahreminde onun yolu göster-mesine izin verdi, ona duygusal ve fiziksel olarak en çok ihtiyaçduyduğu şeyi vermeye çalıştı. İşleri bittiği zaman, Pony'nin pelerinine sarınmış, küçük ateşinyanında birbirlerinin kollarında uzanmışken bile konuşmadılar, so-ru sormadılar. Fiziksel boşalıma öyle dalmışlar, öylesine tükenmiş-lerdi ki, Elbryan ısrar edecek durumda değildi. Yattığı yerde uyuk-luyordu ve Pony kollarından sıyrılırken bunu zar zor fark etti. Birkaç dakika sonra uyandı ve Pony'yi silahlarının yanında,küçük açıklığın ortasında otururken buldu. Elbryan'm pelerininesıkı sıkı sarınmıştı. Elbryan onun gözlerindeki uzak bakışı, yumu-şak yanağındaki gözyaşı damlasının ışıltısını inceledi. Pony'nin ilk öpücüğünde olduğu kadar şaşkın, bakışlarını boşgökyüzünün griliğine kaldırdı. Onun kendisinden daha da şaşkınolduğunu fark etmişti. Yanıt almak için sabırla beklemeye,Pony'nin ona gelmesine izin vermeye karar verdi.Hazır olduğunda.

ı8

R. A. Salvatore

* * * Bir saat sonra Elbryan Caer Tinella'ya döndüğünde köy can-lanmıştı. Korucu yalnız gelmişti, çünkü Pony tek kelime etmeden,açıklıkta terk etmişti onu. Ama ilk önce, belki özür dilemek için,belki her şeyin yolunda olduğuna dair onu temin etmek için se-vecenlikle öpmüştü onu. Elbryan o öpücüğü o an için bir açıkla-ma olarak kabullenmişti, çünkü ona göre özür dilemeye gerekyoktu; ama Pony ne yaparsa yapsın, ne derse desin, onun içinduyduğu korkuları dindiremezdi. O sabahki sevişmeleri Pony içingerekliydi, rahatlatıcı ve özgürieştiriciydi, ama korucu sevgilisininiçindeki şeytanların hâlâ orada olduğunu biliyordu. Tomas Gingenvart ile randevularına giderken onun için endi-şeleniyordu, ona yardım etmek için başka ne yapabileceğini me-rak ediyordu. Elbryan erken gitmiş olsa da, Tomas toplantı salonu göreviniyapan köyün merkezindeki ahırda onu bekliyordu. Tomas zorlubir adamdı, çok uzun boylu değildi, ama sağlam yapılıydı ve sene-lerce çiftçilik etmesi sayesinde kuvvetlenmişti. Ayağa kalktı ve eli-ni Elbryan'a uzattı; konıcu eli kavrarken Tomas'ın elinin kaba, kav-rayışının sağlam olduğunu algıladı. Elbryan, Tomas'ı tanıdığı oncahafta içinde ilk defa el sıkıştıklarını fark etti. Ve Tomas'ın esmeryüzünde geniş bir gülümseme vardı -nadir görülen bir şey daha.Korucu, Tomas'ın planlarının yürümekte olduğunu fark etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Bu güzel günde Gecekuşu'nun keyfi nasıl?" diye sordu To-mas.Elbryan omuzlarını silkti. "Ben iyi olduğunu tahmin ederim," dedi Tomas hafif bir ses-le. "Güzel arkadaşın kasabaya senden birkaç dakika önce geldi.Aynı yönden, kuzey ormanından." Tomas sözlerini bitirirken gö-zünü kırptı, iyi niyetli bir jest, müstehcen değil, ama Elbryan kaş-larını çatarak yanıt verdi. iblisin Havarisi

'9

"Kervana destekçi bulundu," diye bildirdi Tomas, boğazını te-mizleyip konuyu değiştirerek. "Bu kadar geç kalmasak birkaç haf-ta içinde yola çıkabilirdik.""Kışın bittiğinden emin olmalıyız," diye yanıt verdi Elbryan. "Biz mi?" diye sordu Tomas gülümseyerek. Elbryan ile PonyCaer Tinella'da ona katıldığından beri Tomas Gecekuşu'nu Or-mandiyar'a gidecek kervana katılmaya ikna etmek için uğraşıp

duruyordu, ama korucu hep kaçamaklı konuşmuş, yolculuğa ka-tılacağına söz vermemişti. Tomas epey ısrar etmişti, ama ısrarıadildi, çünkü destek sözü veren bazı tüccarlar kervanın önderli-ğini korucu yapmazsa para ve erzak vermeyeceklerdi. Elbryan Tomas Gingerwart'ın yıpranmış yüzündeki umutlu,çarpık sırıtışa baktı ve adamın dostu olduğunu hatırladı. "Size eş-lik ederim," diye onayladı. "Dundalis benim evimdi; Pony'nin deöyle. Onun yeniden inşa edilmesinde herkes kadar büyük çıkarı-mız olduğuna inanıyorum." "Ya Kralın Adamlan'na karşı görevlerin?" diye sordu Tomas.Gecekuşu'nun, bu toprakların güvenliğini sağlamak için KralınAdamları'mn kumandanı Shamus Kilronney ile birlikte çalıştığı sırdeğildi. Shamus ve korucu dost olmuşlardı, öyle söyleniyordu vePony'nin adama daha da yakın olduğu anlatılıyordu. "Yüzbaşı Kilronney bölgenin güvenli olduğuna inanıyor," di-ye açıkladı Elbryan. "Pony dün konuştu onunla -ve bu sabah dayanına gidebilir. Birliğin güneye dönmesi planlarını tartışacaklar." Tomas başını salladı, ama askerlerin buradan ayrılmaları fikri-ne çok sevinmediği açıktı. "Pony yüzbaşıyı biraz daha kalmaları için ikna etmeye çalışı-yor," diye devam etti Elbryan, "belki kış boyunca, hatta bahardakuzeye giderken bize eşlik etmeleri için. Kuşkusuz Kral Orman-diyar'ın en kısa zamanda yeniden yerleşime açılmasını arzu edi-yordur." 20

R. A. Salvatore

"Gerçekten de öyle," diye yanıt verdi Tomas. "Ana destekçimtüccar Comli, Kral Danube Brock Ursal'ın yakın dostu. Kral'ın Or-mandiyar ticaretini yeniden açmayı arzuladığından emin olmasa,kuzeye gitmeye bu kadar heves duymazdı." İki adama da son derece mantıklı gelmişti. Savaş sırasında pekçok yelkenli gemi powrie tekneleri tarafından ele geçirilmiş ya dayok edilmişti ve seren direkleri yapmaya uygun, yüksek ağaçlaryalnızca Ormandiyar'dan, Dundalis, Yaban Çayırı ve DünyanınSonu köylerinden geliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Belki Comli'nin adamları da Yüzbaşı Kilronney ile konuşma-lı," diye öneride bulundu korucu. Tomas başını salladı. "Hallederim," diye söz verdi. "Bu tehli-keli yolculukta yanımızda Gecekuşu ve Pony'nin de bulunacakolmasından memnunum. Aramıza katılacak her kılıç iyi olacak.Korkularımı sana açıklamama gerek yok, çünkü iblis dactylin or-dusunun ne kadar çekildiğini henüz kimsenin bilmediğini ikimizde biliyoruz. Kuzeye gittiğimizde yol kenarında kamp kurmuş,zulüm ve işkence şarkıları söyleyen on bin goblin, dev ve pow-rie bulabiliriz!" Elbryan buna gülümsemeyi başardı, çünkü bu sözlere bir anbile inanmamıştı. Gerçekten de orada canavarlar olabilirdi, amaTomas'ın bahsettiği ölçekte değil -iblis dactylin fiziksel varlığınınsağladığı birleştirici güç olmadan değil. "Yalnız, Roger Lockless'in burada olmasını ve yolculuğa katıl-masını dilerdim," diye ekledi Tomas. "Palmaris'e dönmüşse Belster bulur onu," diye temin etti Elbr-yan adamı. Elbryan ve Pony Aziz Saf-Abelle'den geri dönerkenBelster'ı Palmaris'teki Kardeşlik Yolu'nun hancısı atamakla kalma-mış, adama, Baron Rochefort Bildeborough ile birlikte Kral ile gö-rüşmek üzere çıktığı yolculuktan döndüğünde Roger'ı bulup, songelişmeleri aktarma görevini vermişlerdi. Baronun yanındaki gö- iblisin Havarisi

21

revleri sona erer ermez Roger'ın hemen Caer Tinella'ya dönece-ğinden kuşkusu yoktu korucunun. "Umarım Bafway'den önce döner," dedi Tomas, "çünkü, havaaleyhimize dönmezse, üçüncü ayın başında yola çıkıyoruz. Havaiyi giderse yol durumu onun bize ulaşmasına izin verecek kadariyi olabilir." Elbryan adamın yüzündeki gerginliği fark ederek başını salla-dı. Tomas kuzeye gitmek konusunda diğerleri kadar hevesliydi,ama hepsi bu mevsimsiz ılıklığı fazla ciddiye alıyordu. Calem-ber'in sonu kar yağışı getirmişti, ama hava ısınınca yağan karınhemen hemen hepsi erimişti. Ormandiyar canavarlardan temiz-lendiğinde oralara yerleşenlerin ve kereste ticaretini yeniden aya-ğa kaldıranların Ayı-Honce yurttaşları olması Ayı-Honce Kralı için,Palmaris Baronu, tüccarlar ve Tomas gibi adamlar için önemliydi.Gemi direkleri için gereken kütükler yalnızca Ormandiyar'dansağlanabiliyordu. Anlaşmalar gereği Ormandiyar üç krallıktan-Ayı-Honce, Behren ya da zorlu Alpinador- hiçbirinin hakimiyetialtında değildi, ama bölge nüfusunun çoğunu kendi halkınınoluşturması Ayı-Honce Kralı ve tüccarlar açısından her zaman fay-dalı olmuştu. Son zamanlarda Caer Tinella'ya, Alpinadorlularınterk edilmiş Ormandiyar'a yerleşmeye kararlı olduklarına dairsöylentiler gelmişti ve hiçbiri böyle bir gelişmenin büyük ağaç ti-caretine ket vuracağından korkmasa da, bunun Ayı-Honce tüccar-larına pahalıya malolacağının hepsi farkındaydı. Elbryan bu söylentileri doğrulayamamıştı ve aslında kervanınkuzeye doğru daha erken yola çıkması için Comli ya da başka birkorkmuş tüccarın yaydığı bir söylenti olabileceğine inanıyordu.Ama korucu kuzeye dönme mantığına itiraz edemezdi. Ve pratikdüşüncelere ek olarak, kişisel nedenleri de vardı. Babası 01wanWyndon sınır köylerinde yaşamak, insan ayağı basmamış yerler-de dolaşmak, hiç kimsenin görmediği şeyler görmek için Dunda-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

22

R. A. Silvatore

lis'e gitmişti. 01wan Wyndon kuzeye gitme kararı ile büyük gu-rur duyardı ve Dundalis'in gayrı resmi önderi olmuştu. .Karanlık uyanmadan önce. Elbryan uzun zaman önce kaybolmuş amcası Mather'in -on-dan önce gelen elf eğitimli korucu oydu- mezarını da Dundalis'te,korunaklı bir koruda bulmuş, Mather'in kılıcı Fırtına'yı orada ka-zanmıştı. Ve Dundalis yakınlarındaki ormanda atadam Yelebekçiile tanışmıştı. Sevgili dostu mezardan ona dönmüş gibi geliyorduartık. Ve aynı ormanda Yelebekçi Elbryan'ı muhteşem siyah aygırSenfoni ile, korucunun atı, korucunun dostu ile tanıştırmıştı. O bölgeyle bağları çok derindi. Oraya dönmenin, Dundalis vediğer iki köyün yeniden inşa edilmesine yardım etmenin, sonraonların koruyucusu, ormanda devriye gezen sessiz ve pek az gö-rülen korucusu olarak hizmet etmenin merhum babasına ve aile-sine karşı görevi olduğunu hissediyordu. "Kuzey topraklarına yeni yerleşenlerin iyi ödüllendirileceğisöylentileri var," dedi Tomas. Elbryan dikkatle ona baktı, adamın ellerini nasıl ovuşturduğu-nu fark etti. Tomas Ormandiyar'a servet kazanmak için gidiyorsa,Elbryan adamı büyük bir hayal kırıklığının beklediğini biliyordu.Orada yaşam zordu. Kereste tüccarlığına ek olarak avcılık, balık-çılık, toplayıcılık ve çiftçilik yapmak da gerekliydi. Hayır, insanOrmandiyar'a zengin olmak için yerleşmezdi; başka bir yerde bu-lunmayan türden bir özgürlük içinde yaşamak için yerleşirdi. To-mas "ödüllendirilmekten" bahsedebilirdi, ama şimdiden bilmiyor-sa bile, o ödüllerin Kral'ın altınlarından başka bir şekilde gelece-ğini öğrenecekti. "Pratik meselelerin ilerisine geçtik," dedi Elbryan. "Dundalisve diğer köylere yeniden yerleşmek canavarların bölgeyi terkedip etmemelerine bağlı. Hâlâ oradaysalar, onları yerlerinden et-mek için senin götürmeyi düşündüğün seksen adamdan daha faz- jblisin Havarisi

23

lası gerekli." "İşte bu yüzden Gecekuşu ve Pony'den önderliğimizi yapma-larını istedik," dedi Tomas göz kırparak. "Ve işte bu yüzden Pony Yüzbaşı Kilronney'i kış boyunca Ca-er Tinella'da kalmaya, sonra bizimle gelmeye ikna etmeye çalışı-yor," diye yanıt verdi Elbryan. "Umalım da kabul etsin." "Ve umalım da o ve askerlerine gerek olmasın," diye eklediTomas içtenlikle. "Ah, Jilseponie, gözlerindeki ışığın kaybolduğunu görmek be-ni ne kadar üzüyor." Yukarıdan gelen ezgili ses Pony'yi şaşırtmadı, çünkü Belli'marJuraviel'in buralarda olduğunu tahmin etmişti. Caer Tinella'nmgüneyindeki bu ormanlık alana, uzaktaki Kralın Adamları kampı-nı görebildiği ve elfi bulmayı umduğu için gelmişti. Juraviel gün-lerdir uzaklardaydı, güney yollarına keşfe çıkmıştı. O sabah, CaerTinella'dan çıktıktan sonra, o ağaçların gölgeleri içinde sessizcehareket ederken, Palmaris garnizonundan bir grup asker yoldayanından geçmişti. Pony binicilerin köyden geldiğini fark etmişti,ve doğrudan Kralın Adamları kampına gidiyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Bulutlar gözlerini daha ne kadar dolduracak?" diye sordu Ju-raviel, hemen hemen saydam kanatlarını çırparak gelip onun gözhizasında bir dala konarak. "Güneşin içlerinde yeniden kıvılcım-lanmasına, çevrendekilerin o yansımalardan sevinç duymasına nezaman izin vereceksin?" "Ailemi düşünüyordum," diye yanıt verdi Pony. "Dundalis'teannemi ve babamı kaybettiğimde, senelerce onlara dair tüm anı-ları ve düşünceleri de kaybettim. Graevis ve Pettibwa'ya dair anı-larımı kaybetmek istemiyorum." "Ama o zamanlar küçüktün," dedi Juraviel, acılı kadına birazumut vermek için. "Böyle bir trajediyi kavrayamayacak kadar kü- 24

R. A. Salvatore

çük; ve bu yüzden trajedinin düşüncelerinden çıkmasına izin ver-din. Çok küçüktün." ,"Belki hâlâ öyleyim." "Ama..." diye itiraz edecek oldu elf, ama Pony'nin gözlerinikırpmadığını, dalgın dalgın Kralın Adamları'nın kampına bakma-ya devam ettiğini gördü. Daha çeyrek yüzyıl yaşamış, ama şimdi-den iki aile kaybetmiş bu genç kadın ne kadar da hüzünlüydü!Şimdi ona bakarken Juraviel onun güzel yüzünün bir daha aslacanlanmayacağından korkuyordu. "Bana bu sabah geçen askerlerden bahset," dedi Pony elfeaniden. "Palmaris garnizonundan," diye yanıt verdi elf, "atlarını hızlısürüyorlar. Onları izledim, konuşmalarını dinlemeye çalıştım, amane durdular, ne yavaşladılar; ve aralarında tek kelime geçmedi." Pony uzak kampa bakarak dudağını çiğnedi ve Juraviel onunendişesini anladı. Bu askerler Kralın Adamları'na onun ve Elbr-yan'ın kanun kaçağı olduğunu söylemeye mi gelmişti? "Baron Bildeborough dostumuz," diye hatırlattı ona Juraviel."Roger'ın fikrinden şüphe ediyor olsan bile, atın ve kılıcın bununkanıtı." "Şüphe etmiyorum," diye hemen yanıt verdi Pony. Juraviel'insözleri hedefi tam on ikiden vurmuştu; Baron Bildeborough Abel-lican Kilisesi'nin dostu değildi kesinlikle. Ve Bildeborough Ro-ger'a güvenerek Gritaş ve Savunucu'yu ona vermiş, Roger atı vekılıcı Pony'ye iletmişti. "Bu askerler Kilisenin değil, baronun," diye devam etti Juravi-el. "Ve Baron Bildeborough sevgili yeğenini Kiliseden birinin öl-dürdüğünü -anlaşıldığı kadarıyla Kilise hiyerarşisinin onayı, hattaemri ile- anladıktan sonra, sana ve Elbryan'a karşı onların tarafı-nı tutmaz. Abellican Kilisesi önderleri ne vaat ederse etsin, ya daAyı-Honce Kralı nasıl baskı yaparsa yapsın." jblisin Havarisi

25

"Kabul," dedi Pony ve dönüp elfe baktı. "Ama binicilere iyicebaktın mı? Roger aralarında olabilir mi?" "Yalnızca askerler," diye temin etti Juraviel onu ve kadının gü-zel yüzünden geçen bulutu gözden kaçırmadı. "Roger'ın henüzUrsal'dan Palmaris'e dönmemiş olması mümkün.""Yalnızca umut etmiştim," diye yanıt verdi Pony. "Onun için korkuyor musun? Güçlü bir adamın yanında," di-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ye hatırlattı Juraviel, çünkü Roger'ın Ursal'a Baron Bildeboroughile birlikte, bizzat Kral Danube Brock Ursal'la görüşmek üzere git-tiği haberini almışlardı. "Ursal'ın kuzeyinde, Masur Delaval'ın ba-tısında pek az kişi Baron Rochefort Bildeborough'nun sahip oldu-ğu güce sahiptir.""Belki Aziz Kıymetli'nin yeni başrahibi dışında." "Ama onun gücü tıpkı söylediğin gibi," diye yanıt verdi Jura-viel, "yeni. Baron Bildeborough daha üstün konumda, çünkü se-neler içinde etkisini Palmaris'e yaydı ve uzun bir önderler soyu-nun vârisi. Bu yüzden Roger güvende olmalı." Sav Pony'ye mantıklı geldi ve yüzündeki ifade biraz rahatladı-ğını gösterdi. "Yine de Roger'ın yanımıza dönmesini istiyorsun," diye devametti elf.Pony başını salladı. "Dundalis'e giden kervana eşlik etmesini istiyorsun," dedi Ju-raviel, çünkü Pony'nin niyetleri konusunda bazı şüpheleri vardı.Tüm Touel'alfar gibi, Belli'mar Juraviel de oturup bir durumu eni-ne boyuna düşünme, gözlem yapma ve dinleme, sonra bazı so-nuçlar çıkartma gibi bir yetenek ile kutsanmıştı. "Roger değerli bir müttefik. Onun güvenliği için endişeleniyo-rum ve dünyanın tehlikeleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olanakadar Elbryan'la kalmasını tercih ederim," dedi Pony kararlılıkla.Sözleri sakinlikle telaffuz edilmişti, ama algıları kuvvetli Jura-

26

R. A. Salvatore

viel, Pony'nin Kiliseye karşı duyduğu derin kızgınlığın mutlaknefrete dönüştüğünü fark etmişti. "Elbryan'la mı?" diye ısrar etti."İkinizle, demek istiyorsun." Pony yorumsuzca omuzlarını silkti ve bu gönülsüz yanıt elfinonun kervanla kuzeye gitmeyeceği inancını kuvvetlendirdi. Ses-sizliğin sürmesine, Pony'nin uzak kampa bakarak düşünceleri ilebaş başa kalmasına izin verdi."Yüzbaşı Kilronney'e gitmeliyim," dedi Pony sonunda. "Belki Palmaris'e geri çağrılmıştır," dedi Juraviel. "Çevrede pekaz canavar var," diye ekledi, Pony şaşırmış görününce. "Bu kadargüçlü bir birlik Kral'a başka bölgelerde hizmet edebilir." "Batıda, yüzbaşının güneye dönmeden önce yok etmek iste-diği baş belası bir powrie grubu var," dedi Pony. "Ve Elbryan'ıniyiliği için, Yüzbaşı Kilronney'den kışı Caer Tinella'da geçirmesi-ni ve sonra Dundalis kervanına eşlik etmesini isteyeceğim." "Gerçekten mi," dedi elf. "Peki Jilseponie kervana eşlik ede-cek mi?" Açık soru Pony'ye bir darbe gibi geldi ve saniyelerce sessizkaldı. "Elbette, Elbryan gideceğini düşünüyor," dedi Juraviel, "To-mas Gingerwart da öyle. Kendi ağzından duydum.""O zaman neden soruyorsun..." "Çünkü senin o yolculuğa çıkacağına inanmıyorum," diye açıkla-dı Juraviel. "Bakışların güneye dönük. Yuvana dönmeyecek misin?" Pony yakalanmıştı ve bunu biliyordu -hatta farkında olmadanyine güneye baktı. "Elbette Dundalis'e dönmeyi düşünüyorum,"dedi. "Elbryan oraya giderse, yerim orası." "Ve ikinizin birlikte yaşayacağınız yer konusunda senin hiçsöz hakkın yok, öyle mi?" "Söylediklerimi çarpıtma," diye uyardı Pony. "Ben başka yerde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yaşamayı seçersem Elbryan'ın beni takip edeceğinden kuşku etme." iblisin Havarisi

27

"Peki sen neyi seçiyorsun?" Pony yine omuz silkti. "Dundalis'e döneceğim, ama kervanladeğil," diye itiraf etti. Baştan beri bunu tahmin etmiş olsa da, itiraf Juraviel'i çok şa-şırttı. "Bir süreliğine Palmaris'e gideceğim," diye devam etti Pony."Belster O'Comely'yi görmek, Kardeşlik Yolu'nda işlerin nasıl git-tiğine bakmak istiyorum." "Ama Palmaris'e gidip Belster'ı görecek, sonra kervan yolaçıkmadan geri dönecek zamanın var," dedi Juraviel. "Kuzey topraklan ve savaşlar şimdilik canıma yetti," dedi Ponykayıtsızca. "Bu yarı yarıya doğru olabilir," diye yanıt verdi elf. Pony onabaktı ve yüzünde bilgiç bir gülümseme olduğunu gördü. "Seninsavaşının daha yeni başladığına inanıyorsun. Abellican Kilisesi'ninPeder Başrahip'i Jilseponie'nin ailesine savaş açtı ve o da o sava-şı başrahibin kendisine götürmeyi düşünüyor." "Hiç bilemiyorum bunu nereden..." diye yanıt verecek olduPony. "Hayır, bilemezsin," diye sözünü kesti elf. "Aziz Saf-Abelle'egeri dönüp savaş eğitimli, büyü kullanan bin keşişe savaş açma-yı mı düşünüyorsun? Yoksa Aziz Kıymetli'ye ve Jojonah Efendi'yegöre Aziz Saf-Abelle'den çıkan en iyi savaşçı olan yeni başrahibemi saldıracaksın? Elbıyan ne olacak?" diye ısrar etti elf, Pony'ninpeşinden giderek. Kadın yürümeye başlamıştı. "Onu terk ettiğini,kendine seçtiğin bu yolda sana katılacağına güvenemediğini öğ-renince nasıl hissedecek?" "Yeter!" diye terslendi Pony, hızla dönüp onunla yüzleşerek."Ben Elbryan'ı terk etmiyorum.""Kendi başına savaşa gidiyorsan, ediyorsun.""Sen hiçbir şey bilmiyorsun."

28

R. A. Salvatore

"O zaman anlat bana." Juraviel'in sade tarzı Pony'yi epey sa-kinleştirdi ve elfin onun dostu, gerçek dostu olduğunu/ona gü-venebileceğini hatırlattı. "Güneye savaşmaya gitmiyorum," dedi, "ama Abellican Kilise-si'ne bana verdikleri acıyı ödeteceğimden kuşku etme." Juraviel'in belkemiğinden bir ürperti geçti; Pony'nin bu kadarsoğuk konuştuğunu daha önce hiç duymamıştı -ve bundan hiçhoşlanmadı. "Ama bu bekleyecek," diye devam etti Pony. "Elbryan ve eğergeri dönerse Roger için öncelikli olan Dundalis. Ve Baron Bilde-borough'nun Krai'la yaptığı görüşmede neler geçtiğini öğrenmeyibeklememiz gerektiğini biliyorum. Belki Kiliseye karşı savaşımbenim kişisel savaşım olmaz." "O zaman neden güneye bakıyorsun?" diye sordu Juraviel ses-sizce. "Aziz Saf-Abelle yolunda ya karanlık bir sonla buluşacağımızı,ya da bütün bu meselelerin çözüleceğini düşündüğümüz sırada

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elbryan'ı baştan çıkardım.""Siz karıkoca değil misiniz?" diye yanıt verdi elf sırıtarak. "Cinsellikten kaçınmak için yemin etmiştik," diye açıkladıPony, "çünkü korkuyorduk ki...""Hamilesin," dedi Juraviel, altın rengi gözlerini iri iri açarak.Pony ne sözleri, ne de yüz ifadesi ile reddetti bunu. "Ama belki de yanılmışsındır," dedi Juraviel. "Üzerinden yal-nızca birkaç hafta geçti." "Ertesi sabah anlamıştım," diye temin etti Pony onu. "Mücev-herlerle, özellikle de ruhtaşı ile çalıştığım için mi, yoksa hayatınkendi mucizesi mi bilmiyorum, ama biliyordum. Ve takip edenhaftalarda olanlar -ya da belki olmayanlar demeliyim- hamilekaldığımı gösterdi, Belli'mar Juraviel."Böyle anne babadan doğacak çocuğun potansiyelini düşünür-

iblisin Havarisi

29

ken Juraviel'in yüzündeki gülümseme genişledi. Ama Juraviel başı-nı kaldırıp Pony'nin nasıl kaş çattığını görünce gülümsemesi soldu. "Seviniyor olmalısın!" dedi ona. "Bu kutlanacak bir olay, kaşçatacak değil." "Savaş daha sonuna yaklaşmadı bile," dedi Pony. "Daha Dun-dalis geri alınmadı." "Önemsiz bir mesele," diye yanıt verdi elf. "Sen kendi savaş-larını da unut, Jilseponie Wyndon. Sen ve Elbryan için en önem-li konunun karnında taşıdığın bebek olduğunu düşün." Pony, Jilseponie Wyndon ismini duyunca gülümsemeyi başardı,Juraviel ilk defa ona bu şekilde hitap etmişti. "Elbryan'a söyleme,"dedi, "güneye gitme planımı da, çocuğumu... çocuğumuzu da.""Bilmeye hakkı var," diye itiraz edecek oldu Juraviel."Ve bilecek de... ama benim ağzımdan, senin değil."Juraviel saygıyla eğildi. "Yüzbaşı Kilronney'e gideceğim," dedi Pony. "Bakalım bu ye-ni askerler neden gelmiş." Elfin yanından geçti ve elf onun peşi-ne düştü, ormandaki her hareketini izlemeye başladı. Yeni asker-ler hakkında yanılmışlarsa, bu biniciler kuzeye iki kaçak aramayagelmişse, o zaman Juraviel dostunun yanında duracaktı. Elf bu fikri uzun uzun düşündü: Dostu. Belli'mar Juraviel'inyüreğinde bu gerçeğin ne kadar derine kök saldığım bilseler, Ley-di Dasslerond -Touel'alfar'ın önderi- ve Caer'alfar'daki diğerlerine düşünürdü? Diğer elfler elf vadisinde kaldığı sırada Gecekuşuile arkadaşlık etmişlerdi ve Tuntun adama ve Jilseponie'ye yakın-lık duymuştu. Ama önceden -Juraviel yoldaşları ile Aida Dağı'nagitmeye, iblis dactyl ile savaşmaya karar verdiğinde ve daha son-ra, insan mültecileri elf vadisine götürmeyi seçtiğinde; hatta Tun-tun Aida'ya gidenleri takip etmeye karar verdiğinde ve sonundakendini feda ettiğinde -elfler bu seçimi her zaman pratik kazanç-ları ve elf çıkarlarını düşünerek yapmışlardı. Ama şimdi, Elbryan 30

R. A. Salvatore

ve Pony savaşa karışacak olursa, bu, insanlar arasında bir savaşolacaktı, elf halkının çıkarları ile hiç ilgisi olmayan bir savaş ve Ju-raviel'in katılması sonucu değiştirmeyecekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ama dostları ile savaşacaktı -ve gerekirse dostları ile ölecekti.Gerçekten de, elfin Aziz Saf-Abelle'e gidip Yelebekçi ile Jilsepo-nie'nin anne babasını kurtarma kararı tamamen dostluklarına da-yalıydı. Leydi Dasslerond onaylamazdı, Juraviel biliyordu, çünkü dost-ları ile Kilise arasındaki bu çatışma insanlar tarafından halledilmesigereken bir çatışma idi. Juraviel'in o zamanki ve şimdiki eylemlerielf toplumunun genel ilkeleri ile uyuşmuyordu. O ilkeler elflerin çı-karlarını tüm diğerlerinin üzerinde görür, tek bir elfin hayatının di-ğer ırklardan, hatta elflerin hiç de hoşlanmazlık etmediği insanlar-dan bin kişinin hayatından daha önemli olduğunu düşünürlerdi. Ama Juraviel Pony'yi izleyecekti ve çatışma çıkarsa dostununyanında duracak, dostunun yanında ölecekti. Elbryan Tomas'ın yanından ayrılır ayrılmaz -Palmarisli asker-ler gürleyerek Caer Tinella'dan geçer, Kralın Adamlan'nı bulmayagiderlerken çıkan kargaşada tartışma sona ermişti -kampa gitmeküzere Senfoni'yi bulmaya yollandı. Pony gibi o da bu askerlerinmücevherler ve atadamın hapsedildiği Aziz Saf-Abelle'den kaçışıile bir ilgilerinin bulunmasından korkuyordu. Aynı zamanda,Pony'nin Yüzbaşı Kilronney'i çoktan bulduğunu varsayıyordu.Kampa yaklaştığında büyü patlamalarına dair iz göremeyince ko-rucu rahat bir nefes aldı: Pony oradaysa ve askerler onu ele ge-çirmeye çalışmışsa, kadının büyülü saldırısı kampın yarısını düm-düz ederdi! "Selamlar, Gecekuşu!" diye seslendi bir nöbetçi. Bir başka as-ker Senfoni'nin dizginlerini almaya geldi, ama korucu gerekmedi-ğini işaret etti. jb|jsm Havarisi

3i

"Yeni gelenler?" diye sordu. "Palmaris garnizonundan," dedi asker. "Yüzbaşı Kilronney ilekonuşuyorlar.""Jilseponie yanlarında mı?""O daha gelmedi," diye yanıt verdi asker. Elbryan Senfoni'yi kampa yönlendirdi ve karşılaştığı herkes-son iki haftada canavar çetelerine karşı verdikleri birkaç savaştasaygılarını kazandığı erkekler ve kadınlar- tarafından sıcak tavır-larla selamlandı. Yüzbaşı Kilronney'in askerleri Gecekuşu ve Jil-seponie'nin yanlarında savaşmasından memnun olmuştu. Karşılı-ğında korucu bu askerleri tanımaya, onlara saygı duymaya başla-mıştı; yeni gelenlerin ona ve Pony'ye karşı kötü niyetleri varsa da,henüz haber yayılmamıştı. Atından inip Yüzbaşı Kilronney'in çadırına girdiğinde korucu-nun hissettiği rahatlama soldu. Kilronney ve diğerlerinin yüzlerin-deki ifadeler öyle sertti ki, Elbryan'ın eli hemen kılıcının kabzasınagitti."Ne haberler var?" diye sordu korucu, gergin bir andan sonra. Kilronney onu süzdü. Yüzbaşı, Elbryan'dan beş santim dahauzundu ve yapılıydı, ama güçlü korucu kadar kaslı değildi. Düz-günce şekillendirilmiş sakalı, bıyığı ve çalımsı saçları çarpıcı birkızıldı; bütün bunlar derin, mavi gözleri ile zıtlık yaratıyordu -ogözler şimdi algıları güçlü Elbryan'a derin bir hüzün ve öfke ilebakıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Shamus Kilronney Palmaris'ten gelen birliğin kumandanınabaktı ve korucu saldırı bekleyerek gerildi. "Ne haberler var?" di-ye sordu yine. "Kim bu adam?" diye sordu Palmaris garnizonundan gelen ku-mandan. Sağlam yapılı bir kadındı, boyu bir seksene yakındı veKilronney'inki kadar kırmızı saçları kalın örgüler halinde sarkıyor-du. Onun gözleri de yüzbaşınınki gibi pırıl pırıl bir mavi idi. Elbr- 32

R. A. Salvatore

yan'a bu ikisi kardeş bile olabilirmiş gibi geldi -yalnız kadının ak-sam kırsal alanda işitilene daha yakındı, tipik alt sınıf aksam, amaShamus Kilronney'in dil bilgisi ve telaffuzu mükemmeldi."Bir müttefik," dedi Kilronney, "garnizonum için keşif yapıyor." "Basit bir izci mi?" dedi kadın, ve güçlü korucuya bakarken kaş-ları kalktı. Elbryan oraya çizilmiş kuşkuyu ve biraz da merakı gördü. "Başarıları şimdi sayılamayacak kadar fazla," dedi Kilronneysabırsızlıkla.Kadın başını salladı. "Baron Rochefort Bildeborough ölmüş," dedi Kilronney açıkaçık. Elbryan'ın yeşil gözleri irileşti. İlk düşüncesi, Bildeborough ileyolculuk eden Roger oldu. "Palmaris'in hemen güneyinde, yol üzerinde öldürülmüş," di-ye açıkladı kadın güçlü ve kararlı bir sesle -ve büyük bir acıyısakladığını fark etti Elbryan. "Arabasına bir hayvanın, büyük ola-sılıkla iri bir kedinin saldırdığını söylüyorlar.""Ursal'dan dönerken mi?" diye sordu korucu."Ursal'a giderken," diye düzeltti kadın. "Ama bu aylar önceydi," diye itiraz etti korucu. Kadının sözle-ri doğruysa, Pony ile birlikte Palmaris'ten cinayetten sonra geçtik-lerini, ama hiç sözünün edildiğini duymadıklarını düşünüyordu. "Kuzeye gelmeyi öncelik saymadık," dedi kadın kuru kuru,"Yüzbaşı Shamus ve pis dostundan daha büyük asiller vardı ha-beri iletecek." "Ya yol arkadaşları?" diye sordu korucu, hakareti duymazdangelerek ve haberin iletilmemesi konusunda kadının açıklamasınıkabullenerek."Hepsi öldürüldü," diye yanıt verdi kadın.Elbryan'ın düşünceleri hızla akıyordu."Kamplarını kurmuşlar," dedi bir başka asker. "Habersiz yaka-

iblisin Havarisi

33

lanmışlar anlaşılan. Baron arabasına dönmeye çalışmış, ama kedionu izlemiş ve paramparça etmiş." Askerin söylediği birkaç laf, Elbryan'ın bu hayvanın ne oldu-ğu konusunda büyük şüphelere kapılmasına sebep oldu. To-uel'alfar'ın yanında geçirdiği seneler içinde avcı ve av olan hay-vanların doğaları hakkında eğitim görmüştü. Çevrede büyük keditürleri vardı, ama Palmaris ile Ursal arasındaki uygar topraklardapek azı kalmıştı. Ama bu tür yaratıklar normalde bir grup adamasaldırıp öldürmezdi. Avlanan bir kedi yemek için yalnız birine sal-dırabilirdi, hatta kurbanının yanında kalıp ödülü ondan almayaçalışan diğer kedilerle savaşabilirdi, ama buradaki asıl anlamlı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ipucu baronun arabanın içine kadar takip edilmesiydi. "Kendim gördüm," dedi bir başka asker. "Hepsini. Parampar-çaydılar, bir kan gölü içinde yatıyorlardı.""İlk önce kim öldürülmüş?" diye sordu korucu. "Ateşin başındaki nöbetçilerden biri olmalı," diye yanıt verdiadam. "Kedi onu öldürmeden önce silahına bile uzanamamış vediğerleri de kendilerini savunacak fırsat bulamamışlar.""Demek en son baron öldürülmüş -arabasında, öyle mi?" Adam gergin bir ağızla başını salladı. Sanki acısını bastırmayaçalışıyordu. Elbryan'a hiç mantıklı gelmiyordu. Hasta bir hayvan ya da birgaip kedi birlikte saldırmamışsa -bu da pek olası değildi."Kaçı yenmiş?" diye sordu tanığa. "Hepsi parçalanmış," dedi adam. "Bağırsakları dökülmüş. İçle-rinden birinin göğsü açılmış ve kalbi ortaya çıkmış! Kedinin herbirinden kaç ısırık aldığını bilmiyorum." "Bunun gerekli olduğunu mu düşünüyorsun?" diye itiraz ettikadın Yüzbaşı Kilronney'e. Kilronney yalvarırcasına Elbryan'a baktı, ama korucu elini kal-dırarak daha fazla ısrar etmeyeceğini ifade etti. Buna gerek yok- 34

R. A. Salvatore

tu. Hiçbir aç kedi bir yürek gibi baştan çıkarıcı bir parçayı yeme-den bırakmazdı ve hiçbir kedi yenecek taze et varken enerjisinikaçanları kovalamaya harcamazdı. Adamın tarifi doğaıysa, o za-man baronu öldüren normal bir hayvan değildi. Ve elbette, bu Elbryan'ı daha rahatsız edici düşüncelere götür-dü. Mücevherlerin nasıl işlediğini defalarca görmüştü, Avelyn ileonlar hakkında uzun uzun konuşmuştu ve bir insanın kolunuhayvan pençesine dönüştürebilecek bir mücevher biliyordu. "Baronun çevresindeki adamlar," diye başladı korucu sakinsakin, "hepsini tanıyor muydunuz?" "Biri dostumdu," diye yanıt verdi tanık. "Ve diğerlerini onunyanında görmüştüm. Baronun en yakın korumalarıydı!" Korucu başını salladı. "Baron Bildeborough'nun yanında askerolmayan bir başka kişinin daha olduğunu duydum." "Küçük adam," diye yanıt verdi kadın. "Evet, ondan haberimizvar.""Cesedi kampta mıydı?""Onu görmedim," diye yanıt verdi tanık. Bu Elbryan'ı biraz rahatlattı, ama hiçbir şeyi doğrulamadı. Ke-di, eğer bu bir kediyse, Roger'ı yemek üzere sürükleyerek götür-müş olabilirdi. Hatta keşişin, eğer o bir keşişse, Roger'ı tutsak al-ması, Elbryan ve Pony hakkında bilgi edinmeye çalışması dahaolası görünüyordu."Yolunuz nereye?" diye sordu Palmarisli kumandana. "Yüzbaşı Kilronney'e baronu haber vermeye geldik. Her yönehaberciler gönderildi," diye yanıt verdi kadın. "Baronun ölümü Palmaris için muazzam değişiklikler barındı-rıyor," diye yorum yaptı Shamus Kilronney, "özellikle de BaşrahipDobrinion'un ölümünden hemen sonra gelince." "Şehir mevsim boyunca kaynayıp durdu," diye ekledi kadın.'Yeni Başrahip Aziz Saf-Abelle'e yaptığı bir başka yolculuktan ye- İblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

35

ni döndü -Başrahipler Kurulu gibi bir şeymiş, bu da ne demekse-ve yerini aldı, aslında yerinden fazlasını, ama rakipleri de var." Korucu başını salladı, sözler en kötü korkularını doğrulamıştı.Aziz Kıymetli'nin yeni başrahibi ile bir kez karşılaşmıştı -kısaca,ama De'Unnero'nun hiç hoş olmayan bir adam olduğunu, ateş vekibir ile dolu olduğunu anlamasına yetmişti. Bildeborough'nunölümü güç yapısında büyük bir boşluk bırakmıştı -tek varisi Con-nor ölmüştü, Başrahip Dobrinion ölmüştü -ve De'Unnero bu boş-luğu doldurmakta acele edecekti. Ve De'Unnero'nun bu kurul içinAziz Saf-Abelle'e gitmiş olması, korucunun başrahibin yanında birtutsak olabileceğinden ve bununda, Roger Lockless olduğundankorkmasına sebep oluyordu. Elbryan'a Abellican Kilisesi büyük, siyah bir canavarmış, yük-selerek güneşi kapatıyormuş gibi geldi. Dactyl ile savaşmak üzereAida'ya yaptığı yolculuğu, arkadaşlarını Peder Başrahip'ten kurtar-mak için Aziz Saf-Abelle'e yaptığı yolculuğu düşündü ve bu ikiyolculuğun aslında birbirinden pek farklı olmadığını anladı."Peki sen ne yapacaksın?" diye sordu Kilronney'e. Adam çaresizce içini çekti. "Palmaris'e dönmeliyim," dedi,"şehri güvene alabilir miyiz diye bakmaya." "Sana burada ihtiyaç var," diye hatırlattı korucu. "Bu insanlariçin kış zorlu geçebilir ve senin yardımın olmadan alt edemeye-cekleri canavarlar getirebilir. Bir de bahar başlamadan kuzeyedoğru hareket edecek kervan var." "Ormandiyar'ın yeniden açılmasını Palmaris'in güvenliği ilekarşılaştırmıyorsun, değil mi?" diye itiraz etti kadın inanmazlıkiçinde, yüzbaşıya yaklaşıp bakışlarını onunkilere dikerek -o ba-kışlar aşinalık ifade ediyordu ve Elbryan bir kez daha aralarındakan bağı olup olmadığını merak etti. Korucu Kilronney'e baktı, ama yüzbaşı omuzlarını silkmekleyetindi. Kadının ifadesindeki basit mantıkla alt edilmişti. 36

R. A. Silvatore

"Ya batıdaki powrie çetesi?" diye sordu korucu, çünkü o veKüronney daha önce bölgeden ayrılmayan, Caer Tinella ve Aşa-ğıdiyar'm güvenli çevresinden çıkacak herkes için bir tehdit oluş-turan baş belası kanlı bere çetesi hakkında planlar yapmışlardı."Onlarla hemen ilgileneceğiz," dedi Shamus Küronney.Kadın asker itiraz edecek oldu. "Ve sonra, eğer kış gecikirse ve yollar açık kalırsa, adamlarımve ben güneye döneceğiz," dedi Shamus, tartışmaya yer bırakma-yan bir sesle.Kadın homurdandı ve dönüp sert bakışlarını korucuya dikti."Gecekuşu üe tanış," dedi Yüzbaşı Küronney sonunda.Korucu çenesini hafifçe kaldırdı, ama eğilmedi. "Gecekuşu mu?" diye sordu kadın ekşi bir yüz ifadesi ile. "Tu-haf bir isim." "Bu da Palmaris muhafızlarından Çavuş Colleen Küronney,"dedi Shamus."Kardeşin mi?" diye sordu korucu."Kuzenim," diye yanıt verdi Shamus tatsız tatsız. "Ailenin daha iyi kısmından," diye çabucak ekledi Colleen, veElbryan kadının sesinden ciddi olup olmadığını anlamadı. "Ah,kuzenim Ursal'da güzel konuşmayı ve cici hanımlarla flört etme-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yi öğrendi. Kral'ın masasına bile oturdu." Shamus dik dik baktı ona, ama kadın küçümsercesine güldüve korucuya döndü."Eh, Gecekuşu Efendi..." diye başladı kadın."Yalnızca Gecekuşu," dedi korucu. "Eh, Gecekuşu Efendi," diye devam etti Colleen duraksama-dan, "anlaşılan kanlı berelerle savaşıyorsun. Ben ve askerlerim eğ-lenmek için katılırız. Palmaris'te olan bitenler hepimizi biraz rahat-sız etti ve endişelerimizi powrielerden çıkarmak bize iyi gelebilir."Diğer iki Palmaris askeri sert yüzlerle başlarını salladılar.

iblisin Havarisi

37

Shamus Kilronney, "Fazla zamanımız yok," dedi. "Savaş alanıseçilmeli ve hazırlanmalı." "Kılıcını çektiğinde kendi savaş meydanını hazırlamış olur-sun," diye araya girdi inatçı Colleen. Elbryan yüzbaşıyı, sonra kuzenini süzdü. Burada büyük bir re-kabet olduğu açıktı ve korucu bu tür duyguların savaşta felaketeyol açabileceğini biliyordu. "Powrielerin nereye gittiğini öğrene-ceğim ve saldırı için uygun zemini seçeceğim," dedi ve çadırdançıktı. "Biraz fazla güven dolusun," diye şikayet ettiğini duydu Col-leen'in. "Hiç kimse savaş meydanını Gecekuşu'ndan daha iyi hazırla-yamaz," dedi Shamus, Elbryan başını sallayıp gülümseyerek Sen-foni'ye atlayıp uzaklaşmaya başladığında. Colleen Kilronney'insağladığı eğlenti kısa sürdü, kadının getirdiği kötü haberleri hatır-layınca kesildi.Kamptan çıkarken Pony'yi buldu ve Senfoni'yi ona yöneltti. Pony onu kuşkuyla süzdü ve daha o konuşmadan yolundagitmeyen bir şey olduğunu anladı. "Baron Bildeborough daha Ursal'a gitmeden, yolda öldürül-müş," dedi Elbryan, aşağı kayıp karısının yanında durarak, "tümmuhafızları ile birlikte -ama Roger ölenlerin arasında yokmuş." "Yine mi powrieler?" diye sordu Juraviel'in sesi ağaçların ara-sından, istihzayla. "Kuşkusuz Başrahip Dobrinion'u öldüren aynıklandır." "Bu düşünce sandığından da fazla gerçeklik taşıyor olabilir,"diye yanıt verdi korucu. "Baronu bulanlar büyük bir kedi tarafın-dan öldürüldüğünü söylüyorlar, ama yaralar böyle bir hayvanınvereceği türden olsa da, ben amaçtan kuşkuluyum." "Kaplan pençesi," diye tükürdü Pony, keşişlerin kollarını bü-yük bir kedinin pençelerine dönüştürmek için kullandıkları mü- 38

R. A. Salvatore

cevhere atıfta bulunarak. Gözlerini kapattı ve başını eğip derinderin içini çekti; ve Elbryan onun desteğe ihtiyaç duyduğunu se-zerek kolunu omuzlarına doladı. Abellican Kilisesi ile her karşı-laşma, oradan gelen her haber Pony için bir darbe oluyordu; bukeşişlerin her eylemi öylesine büyük küfürdü ki, sevgili Avelyn'eyol gösteren ilkelere öyle aykırıydı ki, bütün bunlar kaybettiği an-ne babası için duyduğu ızdırabı daha da büyütmekten başka işe

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yaramıyordu. "Palmaris kargaşa içinde," dedi Elbryan, daha çok Juraviel'ehitaben. "Yüzbaşı Kilronney ve askerleri yanımızda pek az kala-caklar. Yola çıkmadan önce powrie çetesinden kurtulmalıyız." "Ya Roger?" diye sordu Pony çabucak. "Onun büyük tehlikeiçinde olması olasılığı varken biz buradaki görevlerimize devammı edeceğiz, hatta daha da uzaklaşacak mıyız?" Elbryan çaresizde ellerini açtı. "Ölüler arasında, yolda Ro-ger'dan iz yokmuş," dedi."Ele geçirilmiş olabilir," dedi Juraviel. "Aziz Saf-Abelle'e götürülmüşse, geri dönerim," diye bildirdiPony. Sesi öyle soğuktu ki, Elbryan ürperdi. Kadının bu seferdoğrudan ön kapılara gideceğini, arkasında pek az şeyin ayaktakalacağını tahmin ediyordu. "Onu ele geçirmişlerse, elbette onu kurtarmaya gideriz," diyetemin etti Elbryan onu. "Ama bunu bilmiyoruz ve kanıt olmadığı-na göre, Roger'a güvenmeli, planlarımıza uymalıyız." "Ama kuzeye gidersek, ya da powrielere saldırırsak, Roger'ındurumunu nasıl öğreneceğiz?" diye itiraz etti Pony. Bu bir ikilemdi, ama korucu her şeyi bırakıp Roger Lockless'iaramaları gerektiğine ikna olmamıştı. Adam hayatta kalmayı bilenbiriydi. Elbryan ve Juraviel onu kurtarmak için powrieler tarafın-dan işgal edilmiş Caer Tinella'ya girdiklerinde, onun kendini çok-tan kurtarmış olduğunu görmüşlerdi. "Verecek yanıtım yok," diye iblisin Havarisi

39

itiraf etti korucu. "Roger'a güvenmem gerektiğini biliyorum. Yol-da öldürülmüşse, o zaman benim bu konuda yapabileceğim hiç-bir şey yok." "Bir dostunun intikamını almaz mısın?" Pony'nin sözleri çokinciticiydi. Elbryan, yabancıymış gibi baktı ona, böylesine sevdiği kadın-dan çok farklı biriydi sanki. Pony bakışlarına karşılık veremedi. Başını eğdi ve içini çekti."Elbette alırdın," diye itiraf etti. "Roger için korkuyorum, o kadar." "Palmaris'e, Belster O'Comely'ye haber gönderebiliriz," diyeöneride bulundu Juraviel. "Şehir bizim Roger'ı bulmak için dola-nıp duramayacağımız kadar büyük, ama şehre yerleşmiş olanBelster bazı bilgilere ulaşabilir." "Tüm dedikodular Kardeşlik Yolu'ndan geçer," diye eklediPony umutla. "Ben Tomas Gingenvart'a gideyim," dedi Elbryan, "ve güveni-lir bir kurye bulayım." "Hiçbiri benden daha güvenilir olmaz," dedi Pony, korucu biradım uzaklaşırken. Elbryan yerinde kalakaldı ve gözlerini kapattı; öfkesini kontrolaltına alması için zaman gerekti. Sonra yavaşça Pony'ye döndü,kadının böyle bir adım atması karşısında hayretler içinde kalmıştı. "Benim gidip Yelebekçi ile buluşmam gerek," dedi juraviel."Povvrielere bir bakacağız. Bu akşam haber getiririm." Ve elf kay-boldu, onun sözlerini neredeyse hiç duymayan ikiliyi konuşmaküzere baş başa bıraktı. JOJONAH'IN MİRASI «Yakında kıdemli öğrenci seviyesine yükselecek pek çok

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

umut vaat eden birader var," dedi Peder Başrahip Dalebert Mark-wart, Braumin Herde Birader'e, büyük Aziz Saf-Abelle Manastı-rımın denize bakan, Tüm Azizler Koyu'nun soğuk suları üzerindeyükselen duvarında genç keşişe katıldığında. Braumin dönüp yaşlı adama baktı, sonra şaşkınlık içinde ge-riye sıçradı. Markwart'ın saçlan seyreliyordu, ama şimd. tamamengitmişti, başı tıraşlanmıştı. Ve o kel kafa Markwart'ın görünüşünü,., , , - -i ??, J^ ^«ftictirmicıri Kulakları daha uzun, daha dar,dikkate değer olçude değiştirmişti, rs.uid.isneredeyse sivri görünüyordu, ve yüzü, kafatasının üzerine tebeşirrengi bir kumaş geçirilmiş gibiydi. Braumin, Markwart'm yıpran-mış yüzündeki ifadeyi, ölü görünen gözlerindeki pırıltı izini -kö-tücül bir ışıltı olabilir miydi?- inceledi. Peder Başrahip daha dayaşlanmış gibi görünüyordu! Ama diğer yandan, Peder Başrahip'te inkar edilemez bir güçhavas! vardı. Braumin, Herde'ye daha u^n boylu geldi, genç ke-şişin hatırladığından daha dik duruyor*. Aynı zamanda, adamın

hareketlerinde enerji vardı ve Braumin Herde ihtiyar sefilin yakın-da öleceği düşüncelerinin sahte umutltf olduğunu anladı. PederBaşrahip'in görüntüsünün yarattığı şok kısa zamanda solup gitti,ama Braumin yaşlı adamı dikkatle incelmeye devam etti, bu so-5uk rüzgarda Markwart'ın dışarı çıkmasına şaşırmıştı, çünkü idam iblisin Havarisi

41

edilen sapkın Jojonah'ın dostu olarak bilinen Braumin Herde Bi-rader kesinlikle Peder Başrahip'in favorileri arasında değildi. "Umut vaat eden," dedi Markwart yine, ilk sözlerine genç ke-şişten yanıt gelmeyince. "Belki artık Aziz Saf-Abelle'de, diğer kı-demlilerin önlerine geçip De'Unnero Efendi'nin gidişi ve sapkınJojonah'ın ölümü ile boşalan üstat pozisyonlarını dolduracağın-dan korkması gereken kıdemliler vardır." Jojonah'ın cinayete kurban gitmesi, demek istiyorsun! diyesessizce terslendi Braumin Birader. Üç hafta önce, on birinci ayolan Calember ortasında, kış topraklara buzlu saldırılarını düzen-lemeye başladığında olmuştu. Başrahipler Kurulu Aziz Saf-Abel-le'de toplanmıştı ve beklendiği gibi Peder Başrahip Markwartbundan faydalanarak Avelyn Desbris'in sapkın ve kanun kaçağıilan edilmesi için resmi bir başvuruda bulunmuştu. Braumin'inakıl hocası ve dostu olan Jojonah Efendi Markwart'a karşı çıkmış,Kiliseye meydan okumuş, kutsal mücevherlerle kaçmış olsa da,Avelyn'in kutsal bir adam olduğunu, sapkın olmadığını, asıl sap-kın olanın Kilise doktrinlerini kötücül amaçları uğruna çarpıtanPeder Başrahip Dalebert Markwart olduğunu savunmuştu.Aynı sabah Jojonah kazıkta yakılmıştı. Ve sevgili akıl hocasına ettiği yemin yüzünden Braumin Bira-der çaresizlik içinde sevgili dostunun işkenceyle öldürülmesini iz-lemek zorunda kalmıştı. "Yeni sınıfın gelişi şerefine düzenlenecek töreni hallettin mi?"diye sordu Markwart. "Daha çok zaman varmış gibi görünebilir,ama eğer kış bu sene zorlu geçecekse, Gönüllü Istırabın Çelik El-diveni ve diğer gereklilikler için avluyu ölçmeye çıkamayabilirsin." "Evet, Peder Başrahip," diye düşünmeden yanıt verdi BrauminBirader. "Güzel, oğlum, güzel," diye yanıt verdi Markwart, tenezzülkar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bir sesle. Yaşlı adam uzanıp Braumin'in omzunu okşadı ve o so- 42

R. A. Salvatore

ğuk, kalpsiz dokunuştan sıyrılmamak için Braumin'in kendine ha-kim olması gerekti. "Büyük potansiyel taşıyorsun, oğlum," diyedevam etti Peder Başrahip. "Doğru rehberlikle, De'Unnero Efen-di'nin yerini alabilirsin, çünkü büyük olasılıkla lanetli Jojonah'ınyerini Francis Birader alacak." Braumin Herde dişlerini sıktı, sert bir yanıt vermekten kendi-ni alıkoydu. Korkak, entrikacı uşak Francis Dellacourt Birader'insevgili Jojonah'ın yerini alacağını düşünmek midesini bulandırı-yordu. Markwart sırıtmasını saklamak için boşuna çaba gösterdi, son-ra yürüyüp gitti ve Braumin'i safra dolu bir ağız ve sessiz çığlık-ları ile baş başa bıraktı. Peder Başrahip'in onun üstat pozisyonu-na yükseleceği sözlerinden kuşku etmiyordu. Markwart'ın haki-miyeti altındayken o özlenen unvan pratikte pek az ağırlık taşıya-caktı ve bu onur Braumin'e verilecek olursa, ancak MarkwartAbellican Kilisesi içindeki tatminsizlik homurtularını bastırmak is-tediği için verilecekti. Jojonah Efendi pek çok başrahip ve üstatarasında çok saygı duyulan biriydi ve Markwart ile Aziz HonceBaşrahip'i Je'howith'in suçlamalarındaki, hüküm verip onu idametmelerindeki anilik ve vahşet herkesi şaşırtmış, pek çok kişiyi ra-hatsız etmişti. Elbette, itiraz edebilecek herkes korkudan sessizkalmıştı -Markwart ve Je'hovvith cinayetin araçları olarak Tekyü-rek Tugayı'ndan askerleri, Kral'ın elit muhafızlarını kullanmışlardıve belki de dünyadaki en büyük kale olan Aziz Saf-Abelle Manas-tırında, Abellican Tarikatı'nın Peder Başrahip'in yuvasında ikenpek az kişi ona itiraz etmeye cesaret bulabilirdi. Şimdi Markwart, geriye bakıp düşünenlerden gelebilecek iti-razları kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Avelyn'e yönelttiğisuçlamaların onaylanmasını sağlamıştı -bu yeterince güvenli gö-rünüyordu -ama Jojonah'ı kınayan sonraki bildiri yoruma ve tar-tışmaya açık görünüyordu. Jojonah'ın kanatları altında olan Bra- İblisin Havarisi

«

umin Herde Birader'i üstat pozisyonuna terfi ettirerek bu tür söy-lentileri susturacaktı Markwart. Yine de, bu atamanın Markwart'ı güçlendireceğini bile bile,sevgili dostu canlı canlı yakılırken sessiz kalmasına sebep olanaynı yemin yüzünden, Braumin kabul etmek zorunda kalacaktı. Keşiş, deniz duvarından doksan metre aşağıdaki çalkantılı su-lara baktı. Doğanın önüne serdiği ihtişam karşısında gerçekten deküçük hissediyordu, Dalebert Markwart'ın entrikaları ve gücü kar-şısında daha da küçük. Manastıra girerken Peder Başrahip kollarını çabuk çabuk ova-ladı, ama burada deniz duvarındaki koridorlar açık pençelerle do-lu olsa ve soğuk rüzgara karşı pek az koruma sağlasa da yaşlıadam aslında soğuktan hiç rahatsız olmuyordu. Bugün cömert birruh hali içindeydi; Braumin Herde Birader'e söylediği sözler boşdeğildi ve yalnızca Markwart'ın entrikalarına dayanmıyordu. Baş-rahipler Kurulu onu baş belası Jojonah'tan kurtardığından veAvelyn'i sapkın ilan ettiğinden beri dünya Markwart'a daha aydın-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lık bir yermiş gibi geliyordu. O bildiri ve Avelyn'in mücevher top-lamak üzere Pimaninicuit'e gidişinden beri Avelyn ile Jojonah'ınbirlikte komplo kurduklarını ima eden ifadeler, Peder Başrahip'ino çalıntı mücevherler yüzünden lekenen ününü temize çıkarmış-tı. Markwart taşları ele geçirebilirse, Abellican Kilisesi yıllıklarındaçok saygın bir yer alacaktı; ve bunu başaramasa bile, suç büyükölçüde diğerlerine yıkılmıştı. Hayır, ünü güvene alınmıştı. Kilise içindeki komploların altedilmesi ve iblis dactylin yenilmesi sayesinde, Peder Başrahip Da-lebert Markwart'ın ismi, gelecek Abellican keşişleri nesilleri ara-sında kesinlikle saygı ile anılacaktı. Yaşlı adam canlı adımlarla seğirtti ve bir kapıyı ittirdi -ve di-ğer yönden gelen Francis Dellacourt Birader ile çarpışmasına ra- «

R. A. Salvatore

mak kaldı. Genç keşiş nefes nefeseydi ve Peder Başrahip'i buldu-ğu için rahatlamış görünüyordu. » "Haberlerin var," diye mantık yürüttü Markwart, Francis Bira-derin elindeki parşömen rulosunu fark ederek. Francis nefeslenmek zorunda kaldı. Ve Markwart'ın görünü-şündeki değişiklik onu da irkiltti. Francis rahatsızlığını saklamayaçalıştı, ama ağzı yarı açık, defalarca gözlerini kırpıştırdı. "Ben oldukça yakıştığını düşünüyorum," dedi Markwart sakinsakin, elini kel kafasından geçirerek. Francis anlaşılmaz bir yanıt kekeledi, sonra başını salladı ve par-şömeni bağlamak için kullanılmış kurdele ile uğraşmaya başladı. "Senden hazırlamanı istediğim liste mi?" diye sordu Markwartsabırsızca. "Hayır, Peder Başrahip. Bu Başrahip De'Unnero'dan," diye ya-

nıt verdi Francis. Parşömeni uzatırken kendini biraz topladı. "Kur-ye çok önemli olduğunu söyledi. Kayıp mücevherler ile ilgili ola-bileceğini düşündüm." Markwart parşömeni kaptı, kurdeleyi çekip çıkardı ve kağıdıaçarak yazılanları okudu. Başta yüzünde şaşkın bir ifade vardı,ama yüzü hemen canlandı, ağzının köşeleri kötücül bir sırıtışlayukarı döndü."Mücevherler mi?" diye sordu Francis Birader. "Hayır, oğlum," diye mırıldandı Markwart. "Taşlardan bahse-dilmiyor. Anlaşılan, büyük Palmaris şehri tam bir kargaşaya düş-müş, çünkü Baron Rochefort Bildeborough hayata veda etmekiçin bu çok uygunsuz zamanı seçmiş." "Pardon?" dedi Francis Birader, çünkü Markwart'ın sözleri yü-zündeki hoşnut ifade ile uyuşmuyordu. İkisinin de Rochefort'unölümünden haberi vardı elbette, haber Aziz Saf-Abelle'e Başra-hipler Kurulu toplanmadan çok önce ulaşmıştı."Palmaris Baronu ailesi için çok uygunsuz bir zamanda ölmüş,

iblisin Havarisi

«

anlaşıldığı kadarıyla," dedi Peder Başrahip açık açık. "Palmariskayıtlarını incelemeyi bitirmişler ve Başrahip De'Unnero'nun şüp-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

heleri doğru çıkmış. Baron'un vârisi yok. Yazık, çünkü yanlışyönlendirilmiş kabadayılığına rağmen Rochefort Bildeborough iyibir adam, bilge bir yönetici idi, tıpkı Bildeborough ailesinde ne-sillerdir olduğu gibi." Francis verecek yanıt aradı, ama bulamadı. Baron Bildeboro-ugh'nun vefatından yalnızca birkaç gün önce, baronun yeğeni vetek vârisi Connor Bildeborough'nun şehrin kuzeyinde öldürüldü-ğünü öğrenmişlerdi. "Başrahip De'Unnero'nun habercisini notunun alındığı ve an-laşıldığı mesajı ile geri yolla," diye talimat verdi Markwart, Fran-cis'in yanından geçip takip etmesini işaret ederek. "Şu liste ne ol-du?" "Hemen hemen tamamlandı, Peder Başrahip," dedi Francisuysallıkla. "Ama manastırdaki işçiler daima hareket halinde, herhafta bir kısmı gidiyor ve yenileri bulunuyor.""Bahane mi uyduruyorsun?" "H-hayır, Peder Başrahip," diye kekeledi Francis. "Ama bu şe-kilde zor..." "Benim Palmaris'e yaptığım yolculuktan sonra gelenlere odak-lan," diye emir verdi Markwart, "o süre içinde tutulanlara ve hiz-metimizden çıkmış olanlara da." Sonra Peder Başrahip yürümeye başladı ve Francis peşinedüştü. "İkimizin de yapacak işleri var," dedi Markwart sertçe,Francis'e dönerek."Yalnızca konuşacağımızı düşündüm," diye özür diledi Francis."Konuştuk zaten." Markwart döndü ve yürüyüp gitti. Francis Birader uzun bir süre boş koridorda durdu; Peder Baş-rahip'in tavırlarından incinmiş, görünüşündeki değişiklik, sert, ne-redeyse kötücül bakışları karşısında sersemlemişti. Son zamanlar- «6

R. A. Salvatore

da Peder Başrahip iyi bir ruh hali içindeydi, ama bu, insanları ya-ralamasını engellemiyordu anlaşılan. Francis kendi kusurlarını dü-şündü, Markwart'ın sinirini kendisinin işini tamamlamamasınabağlamaya çalıştı. Ama aslında Markwart liste yapma görevini ver-diğinden beri, Başrahip De'Unnero'nun habercisi için ara verme-si dışında, sebatla ve durmaksızın çalıştığını biliyordu. Francis Birader sert sözleri kabullenebilirdi. Onu asıl rahatsızeden Palmaris'ten gelen haber ve Peder Başrahip'in buna gösterdi-ği tepki idi. Baron Bildeborough, Peder Başrahip Markwart'ın git-tikçe uzayan düşman listesindeki önceki düşmanlarının tümü gibiölmüştü. Tesadüf olabilir miydi? Baronluk unvanını miras alacakbaşka Bildeborough kalmaması ne kadar da uygun düşüyordu. Francis Birader düşünceleri aklından çıkardı, kendini eldekiişe odaklanmaya zorladı. Şimdi kilerlere gitmesi, mutfak ve temiz-lik hizmetlilerinden sorumlu olan Machuso Birader ile konuşma-sı gerekiyordu. Uzun bir gün olacaktı. Braumin Herde, Marlboro Viscenti, Holan Dellman, Anders Cas-tinagis ve Romea Mullahy Biraderler ayrı ayrı yollardan Aziz Saf-Abelle'in ortak salonlarının çok aşağısında hazırladıkları gizli şape-le, Jojonah Efendi'nin Peder Başrahip Markwart ile Avelyn DesbrisBirader arasındaki felsefi çatışmaya yanıt bulduğu eski kütüphane-nin yanındaki küçük bir odaya gelmişlerdi. Jojonah Efendi'nin ida-mından sonraki haftadan bu yana beş keşiş her gece, akşam du-asından hemen sonra buluşarak kendi özel dualarını etmişlerdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Beşi tek bir ayaklı şamdanın çevresinde halka halinde otur-muş, el ele tutuşmuşlardı. Braumin Birader, kıdemli keşiş ve gru ?bun yaşça büyüğü olarak duaları başlatmış, her zamanki gibi Jo-jonah Efendi ve Avelyn Desbris'e seslenerek merhum akıl hoca-larından grup için rehberlik ve güç istemişti. Braumin, Castinagisve Mullahy'nin Avelyn'den bahsettiğinde huzursuzca kıpırdandı- İblisin Havarisi

47

eını fark etmişti: adamın isminden olumlu bir şekilde bahsetmekbile artık Abellican Kilisesi'ne karşı işlenmiş korkunç bir suç sayı-lıyordu -ve Avelyn resmi olarak sapkın ilan edildiği için devletekarşı- Jojonah için de aynısı geçerliydi, ama bu beş adamın beşide Jojonah'ı uzun süredir tanıyordu ve nazik üstatları için verilenhükmü teki bile kabul etmemişti. Dua bittiğinde Braumin ayağa kalktı ve arkadaşlarına baktı,bakışları grubun en genç iki üyesine takıldı. Başta toplantıları üçkişiyle başlamıştı -Herde, Viscenti ve Dellman- ama dördüncütoplantıda, genç Dellman'ın meraklı sınıf arkadaşları olan diğerikisi tarafından keşfedilmişlerdi. Dostları Jojonah'ın idamına tanıkolan Castinagis ya da Mullahy'yi ikna etmek zor olmamıştı -yal-nızca toplantıdan kimseye bahsetmemek konusunda değil, gele-cekteki toplantılara katılmak konusunda da- ama iki genç keşişiçten görünse de, ikisi de fazla hevesli değildi. "Neden burada toplandığımızı anlıyor musunuz?" diye sorduBraumin Mullahy'ye."Dua etmek için," diye yanıt verdi adam. "Günlük görevlerimiz sırasında her gün saatlerce dua ediyo-ruz zaten," diye itiraz etti Braumin. "Ne kadar dua etsek az," diye araya girdi sözünü sakınmayan,güçlü bir genç keşiş olan Castinagis Birader. "Akşam dualarımız ile günlük dualarımız arasındaki farkı itirafetmeyi reddediyorsunuz," diye yorum yaptı Braumin, tüm diğer-lerinden meraklı bakışlar çekerek. Sıska, sinirli, pek çok tiki olanMarlboro Viscenti huzursuzca kıpırdandı. "Toplantımızın asıl an-lamı bu felsefi farkı kabullenmek, Jojonah Efendi ve Avelyn Bira-der'e ettiğimiz duaların Abellican Tarikatı'nın gerçek ruhunu yan-sıttığını açıkça tanımaktır," diye devam etti Braumin. "Özel grubunuza katılmak bile böyle bir kabullenme sayılmazmı?" diye sordu Castinagis. Ifi

R. A. Salvatore

"Grubun diğer üyeleri için, belki," diye yanıt verdi Braumin."Ama böyle bir sadakat gösterisi kendi yüreklerinizdeki'gerçeğiitiraf etmek sayılmaz." Söz konusu ikisi yine Braumin Birader'e şaşkın ifadelerle bak-tılar. Viscenti kıpırdanmaya devam ediyordu, ama Dellman Bira-derin yüzüne sıcak bir anlayış gülümsemesi oturmuştu. "Ve asıl önemli olan da yüreklerimizin içinde ne olduğu," di-ye bitirdi Braumin Birader. "Bu toplantıların ilkeleri yüreklerimizde değilse, o zaman ne-den katılıyoruz?" diye sordu Castinagis. "Bizi Peder Başrahip'incasusları mı sanıyorsunuz? Çünkü eğer böyle bir suçlama..." "Hayır, Castinagis Birader," diye yanıt verdi Braumin Birader

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sessizce. "Jojonah Efendi'ye, ruhu sonsuza dek huzur içinde ol-sun, sadık olduğunuzu biliyorum." "Daha iyi bir adam tanımadım," diye bildirdi MuUahy Birader.MuUahy ve Castinagis, daha yeminlerini edip Aziz Saf-Abelle'egirmeden önce bile birbirlerine oldukça yakındılar, ama ikisi çokfarklı adamlardı ve Mullahy'nin konuşurkenki uysal tavrı, bakışla-rını yere indirip işitilemeyecek ölçüde alçak sesle mırıldanması bufarkı vurguluyordu."Çünkü sen Avelyn Birader'i hiç tanımadın," dedi Braumin. İki genç keşişin meraklı bakışları düşmanca bir ifade kazandı;İki genç keşiş, Braumin'in sözlerini sevgili Jojonah Efendilerininanısına bir hakaret saymış gibiydi. "Ama onlar onun mezarını görmedi," diye araya girdi DellmanBirader ve gerilim biraz azaldı. "Avelyn Desbris Biraderin uzattı-ğı, mumyalaşmış kola bakar, o güzel, güçlü haleyi hissederkenyanımızda değildiler." "Onlar -sizler Jojonah Efendi ile Avelyn Desbris Birader hak-kında konuşma fırsatı da bulmadınız," diye ekledi Braumin. "Bul-sanız, sözlerimin Jojonah'ın anısına saygısızlık olmadığını, tersine iblisin Havarisi

49

mücadelelerimizde bize rehberlik etmesi gereken ilkelerin, Jojo-nah Efendi'ye, hepimize, Avelyn Desbris tarafından gösterilen il-kelerin ifadesi olduğunu bilirdiniz."Sözler öfkeleri dindirdi ve Castinagis de başını saygıyla eğdi. Braumin Herde küçük odayı açıp, gizli grubun biraderlerininyastıklarını ve mumlarını sakladıkları, köşedeki sandığa gitti veeski, yıpranmış bir kitap çıkardı. "Avelyn Birader'i Abellican Tari-katından koparan suç, Kilise standartlarımız tarafından kınanmışbir suçtu," diye açıkladı. "Siherton Efendi'nin cinayete kurban gitmesi mi?" diye sorduCastinagis Birader inanmazlık içinde, çünkü ilk toplantıda BrauminAvelyn'i bu suçlamadan aklamak için büyük çaba harcamıştı. "Hayır," diye yanıt verdi Braumin keskin bir sesle. "SihertonEfendi cinayete kurban gitmedi; adam Avelyn'in yasal kaçışını en-gellemeye çalışırken öldü." "Avelyn Birader kendi hayatını korumak için hareket etti," di-ye araya girdi Dellman Birader. "Hayır, ben Kilisenin eylemlerinden bahsediyorum," diyeaçıkladı Braumin Birader, "özellikle de Siherton Efendi'nin Yelko-paran'a, Peder Başrahip Markwart tarafından Tann'nın 821. sene-sinde dört seçilmiş keşişi Pimaninicuit'e götürmek üzere kiralan-mış gemiye karşı giriştiği eylemden." Üç genç keşişin üçü de meraklanmıştı, çünkü Aziz Saf-Abel-le'de mücevherlerin nasıl toplandığı herkesin bildiği bir konu de-ğildi, kıdemli olmamış hiç kimseye, seçilen Hazırlayıcıların kutsalmücevherleri hangi ekvator adasında topladığı söylenmiyordu-ve kıdemli biraderlerin çoğu da ada hakkında fazla bilgi sahibideğildi. Abellican keşişlerinin hepsi taşların Tann'nın armağanıolarak gökyüzünden yağdığını biliyordu, ama detaylar manastır-da açık sohbet konusu değildi. Jojonah Efendi Braumin Herde'yeanlatmıştı; ve o da hikayeyi Viscenti Birader'e anlatmıştı. Artık di- 5°

R. A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

gederine anlatmanın zamanı geldiğine karar vermişti, belki detüm sırların en derini konusunda onlara güvenecekti. » "Büyük Mirianic'in derinliklerindeki adanın ismi Pimaninicu-it'tir. Kutsal mücevherler gökyüzünden oraya gönderilir," diyebaşladı Braumin Birader ciddiyetle. "Bu kutsal olay yedi nesildebir, yüz yetmiş üç senede bir gerçekleşir. Bu olay bizim zamanı-mızda olduğu için kutsanmışız, ama Avelyn Birader daha da kut-sanmıştı, çünkü adaya yolculuk edecek dört keşişten biri, Pima-ninicuit'e çıkacak ve taş yağmuruna tanık olacak iki Hazırlayıcı-dan biri olarak seçildi. Diğeri de Thagraine Birader'di, ama adayaçıktıktan sonra inancı sarsıldı ve Tanrı'nın lütfuna karşı sığınacakyer aramadı. Thagraine o gün, Avelyn Birader'in daha sonra enbüyük düşmanımız olan iblis dactyli yok etmek için kullandığı taştarafından öldürüldü." Braumin Birader susup arkadaşlarını inceledi. Onları boğma-ya başladığını fark etti. Ama işitmeleri, önemi ve tehlikeyi anla-maları gerekiyordu. Genç bir biraderin Pimaninicuit ismini telaf-fuz etmesi bile Abellican kurallarını ihlal eder, sert bir şekilde ce-zalandırılmasına, hatta belki aforoz ya da idam edilmesine sebepolurdu. "Bu yolculukla ilgili olarak anlamanız gereken, Aziz Saf-Abel-le'e dönüşte olanlardır," diye devam etti Braumin. "Thagraine Bi-rader'in ölümüne rağmen ihtişamlı bir dönüştü; çünkü Tann'yaçok yakın olan Avelyn Birader insan ırkına adadan toplanan enbüyük mücevher haşatını, Tanrı'nın bahşettiği en büyük mücev-her armağanını getirmişti." "Ama sonra," diye devam etti, uğursuz bir şekilde sesini alçal-tarak, "ihtişam dehşete dönüştü, Tanrı'nın armağanı iblis günahıoldu. Yelkoparan'm mürettebatı Aziz Saf-Abelle'den ayrılarakTüm Azizler Koyu'na yelken açtı. İşleri tamamlanmıştı ve ödülle-rinin ellerinde olduğuna inanıyorlardı. Ama o ödül sahteydi, bir iblisin Havarisi

5i

hile, kutsal taşlarla yaratılan bir yanılsamaydı.""Hırsızlar!" diye haykırdı Dellman Birader. "Aramızda hırsızlarvar!" "Katiller," diye düzeltti Braumin Birader. "Çünkü YelkoparanTüm Azizler Koyu'ndan asla çıkamadı. Gemiye, bu manastırın du-varlarından, dev arbaletler, mancınıklar ve büyü ile saldırıldı, vegemi Aziz Saf-Abelle'in gazabı ile paramparça edildi, güvertesin-deki herkes öldü." Bembeyaz kesilmiş üç yüz, iri iri açılmış gözlerle çaresizceBraumin Birader'e bakıyordu. Bütün bunları daha önce de dinle-miş olan Viscenti Birader hevesle başını sallıyordu. Ama Castina-gis Birader hikayeye inanmıyormuş gibi, başını iki yana salladı veMullahy Birader nefes alamıyormuş gibiydi. "Her zaman böyle yapılmıyordu," diye ısrar etti Braumin Bira-der, kadim metni kaldırarak. Muma baktı. Başladıkları zamana gö-re daha kısaydı. "Ama zamanımız tükendi," dedi. "Yelkoparan'da.hayatlarını kaybedenlerin ruhları için son bir dua edelim.""Ama, Braumin Birader," diye itiraz etti Castinagis Birader. "Yeter," diye yanıt verdi Braumin. "Bilin ki aramızdan herhangibiri bunlardan bahsederken yakalanırsa, işkenceyle öldürülür. Ka-nıt için, suçları Peder Başrahip Markwart'ın gözünde bu sözlerden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

çok daha hafif olan Jojonah Efendi'nin kömürleşmiş cesedine bak-manız yeterli." Bundan sonra, Braumin diz çöktü ve duaya başladı.Jojonah'ın imgesi, odadaki tüm biraderlerin yüreklerine dağlanmışgörüntü sessiz kalmalarını sağlayacakü, biliyordu; ve iki gece son-raki toplantıya bir dakika bile geç kalmayacaklarım da biliyordu. Aynı gece, Aziz Saf-Abelle'de, en azından kısmen tinsel nite-likte bir görüşme daha sürüyordu. Ona git ve aklında, yüreğindene var, gör, dedi Markwart'm kafasındaki her daim ısrarlı ses. Bensana yolu gösteririm. 52

R. A. Salvatore

Ses konuşmuş, Markwart dinlemişti. Dairesinin en gizli odasın-da, yere çizdiği, beş köşesinde beş mumun yandığı pentagramınortasında oturan Peder Başrahip Markwart hematiti, ruhtaşını sıkısıkı kavramış, büyü enerjisinin taşınkiyle birleşmesine, daha yeni,daha büyük güç seviyelerine ulaşmasına hayretle bakmıştı. Kısa süre sonra Markwart'ın ruhu bedeninden ayrıldı ve odadasüzülerek gördüklerini düşündü. Pentagramı eski bir metinde, Ka-rabüyü Ayinleri kitabında bulmuştu. Kilise, yüzyıllardır şeytani sa-yılmış olan bu kitabı yasaklamış, manastırın bodrum kütüphane-sindeki tek kopya dışındaki tüm kopyaları yakmıştı. Markwart Ki-lisenin sebeplerini anladığını düşünüyordu: Bu kitap büyük güç-lerin anahtarını barındırıyordu ve Kilise önderleri arasında korkuyaratan iblis dactyl ile bağlantı kurma fikri değil, bu olmuştu.Markwart pentagramı ve kitaptaki büyü sözcüklerini kullanarakhematit ile bağlantı kurmuş, hatta iki önemsiz iblis çağırmıştı. Bu kitap sayesinde, yeraltının kötücül yaratıkları iyilik güçle-rinin köleleri olacak, diye düşünüyordu şimdi, ruhu, bağdaş kur-muş bedenine bakarken. Bölgenin güvenli olduğundan emin ol-mak için odalarını ve dışarıdaki boş koridoru çabucak taradı, son-ra yola çıktı, manastırın ana kapılarından geçip batıya yöneldi vekilometrelerce uçtu. Birkaç dakika içinde, ruhu büyük Masur De-laval'ın güney kıyısında, Aziz Saf-Abelle'den yüz yirmi kilometreuzakta süzülüyordu. Aynı rahatlık ve hızla suların üzerinde süzüldü ve kısa süresonra Palmaris'in karanlık binaları görüş alanına girdi. Mark-vvart'ın ruhu şehrin üzerinde yükseldi, binalara baktı ve Aziz Kıy-metli'nin kendine özgü tasarımını seçti. Manastıra doğru daldı vekalın duvarın içinden geçti. Markwart önceki sene Aziz Kıymet-li'yi ziyaret etmişti ve mekanı yeni başrahibin odasını kolaylıklabulacak kadar iyi tanıyordu.De'Unnero'yu yumrukları gerginlikle sıkılmış, ileri geri yürürken

iblisin Havarisi

53

bulunca şaşırmadı. Adam yatmaya hazırlanmıştı, üzerinde yalnızcabir gecelik vardı, ama her zamanki gibi enerji dolu görünüyordu. Rubtaşını al, diye telepatiyle talimat verdi Markwart'ın ruhu.Yüzyıllardır Abellican Kilisesi'nin keşişleri hematitleri temel ileti-şim yöntemleri olarak kullanıyordu. Hatta bir keşiş çok uzaklar-daki bir başkasının bedenini kullanabilir, yakındakilerle konuş-mak için o diğerine hakim olabilirdi. Francis Birader Aida Dağı'nagittiğinde Markwart bunu onun üzerinde uygulamıştı. Bedene gir-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

me olmasa bile, ki gerçekten zalimce bir yöntemdi, bir tür ileti-şim sağlanabilirdi, ama genelde kaba bir yöntemdi, ancak birduygu aktarımı sağlıyordu. Örneğin Aziz Gwendolyn'in kadınBaşrahibinin başına bir felaket gelecek olsa, ruhtaşını alıp AzizHonce ya da Aziz Saf-Abelle ile iletişim kurabilir, yardım isteye-bilirdi. Bu manastırların başrahibleri yolunda gitmeyen bir şey ol-duğunu anlarlar, hatta iletişim kaynağını seçebilirler, kadın Başra-hibin sözlerini tinsel olarak "duyabilirlerdi." Ama Markwart, yeniöğrendiği bilgiler ve güçle, bu uygulamayı daha yüksek bir düze-ye çıkarmak istiyordu -ve başarılı olacağını biliyordu.Ruhtaşını al, diye emretti De'Unnero'ya. Adam odayı adımlamayı bıraktı ve şaşkın şaşkın çevresine ba-kındı. "Kim var orada?" diye sordu. Markwart'ın ruhu adamın yanına ve içeri süzüldü -ama çokderine değil, çünkü amacı bedene sahip olmak değil, yalnızcaDe'Unnero'nun varlığını açıkça hissetmesini sağlamaktı. Aziz Kıymetli'nin yeni atanmış başrahibi masasına koştu veboynuna asılı zincirdeki küçük bir anahtarı kullanarak bir çekme-cenin içindeki gizli bölgeyi açtı. Bir an bölmeyi karıştırdıktan son-ra hematiti çıkardı ve göğsüne bastırdı. Kısa süre sonra o da be-deninden çıkmıştı ve ruhu şaşkınlık içinde duruyor, Markwart'ınberrak imgesine bakıyordu.Bu nasıl bir görüşme? diye sordu De'Unnero'nun heyecandan

5<

R. A. Salvatore

şaşkınlaşmış ruhu -gerçekten de nadir bir görüntüydü!Büyük bir riske girdin, diye serinkanlılıkla yanıt verdi Markvvart.Ben ruhlardan korkmam. Siz olduğunuzu biliyordum. Benimle görüşmeye gelmen değil, diye açıkladı Markwart. Ba-ron Bildeborough 'nun arabasına gitmen. Neden bundan şimdi bahsediyoruz? diye sordu De'Unnero.Baron aylar önce öldü ve siz benim karıştığımı en baştan biliyor-dunuz-biliyor olmalıydınız! Ama Başrahipler Kurulu'nda hiç sö-zünü etmediniz. Belki ilgilenmem gereken başka, daha acil görevler vardı, di-ye yanıt verdi Markwart. Ve Rochefort Bildeborough 'nun ölümüşimdi daha büyük önem kazandı.Demek habercim ile konuştunuz. Marcalo De'Unnero'nun basit satırlarının arasını okudum, diyedüzeltti Markwart. Palmaris Baronu yolda öldürüldü ve vârisi yok.Aziz Kıymetli'nin yeni başrahibi için ne kadar da talihli bir olay. Ve Rochefort Bildeborough 'yu düşman olarak gören PederBaşrahip için, diye yanıt verdi De'Unnero. Nasıl öldü? diye sordu Markwart. De'Unnero'nun ruhunun ra-hatladığını gördü. İkisi de bedeninde olmasa da, beden dili bilegörülebiliyordu! De'Unnero'nun ruh yüzüne bir gülümseme otur-du, ama yanıt vermedi. Kaplan pençesi ile yaptın, diye mantık yü-rüttü Markwart.Dilediğiniz gibi.Benimle oyun oynama. Bu mesele çok önemli. Connor Bildeborough meselesi gibi mi? Ya da Başrahip Dobri-nion? diye sinsi sinsi hıhladı De'Unnero. Bu Markwart'ı biraz geriletti, Peder Başrahip De'Unnero'nunsaygısızlığına şaşırmıştı. Genç adamı Aziz Kıymetli'nin başrahipli-ğine Markwart getirmişti -kolay iş değildi- çünkü De'Unnero'yuBildeborough'nun yoluna çıkarabileceği güçlü bir engel olarak ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

iblisin Havarisi

55

daha da önemlisi sadık bir ast olarak görmüştü. Şimdi, De'Unne- yeni konumunun onu Markwart'ın astı değil eşiti kıldığına inan-mış görünüyordu ve bu tavır Markwart'ın hiç hoşuna gitmedi. İkisini de siz öldürdünüz, diye saldırıya geçti De'Unnero. Yada adalet birader olarak eğittiğim adamlara öldürttünüz.Çok varsayımda bulunuyorsun. Markwart diğer ruhun iç çektiğini sanki De'Unnero'nun bede-ninden gelmiş gibi açıkça duydu, ya da en azından hissetti. Ben aptal değilim Peder Basrahip ve gözlemlerim sayesindehayatta kalıyorum. Basrahip Dobrinion'u öldüren poıvrie değildi.Connor Bildeborough ile Youseff Birader'i Palmaris'e getirenadam, Connor'ın çılgınca iddialarını, Dobrinion'u Kilisenin öl-dürdüğüne inandığını anlattı. Çılgınca iddialar ha? diye alay et-ti adam ve kötü kötü güldü. Evet. belki çılgınca, son birkaç ayiçinde Peder Basrahip Markıvart'ı yakından izlememiş olanlaraöyle gelebilir. Attığın adıma dikkat et, diye uyardı Markwart'ın ruhu. Seniterfi ettirdiğim gibi, kolayca yok edebilirim de. Bundan kuşkum yok, diye yanıt verdi De'Unnero içtenlikle.Ve düşmanınız olmak istemiyorum Peder Basrahip. Asla. Bu türkaranlık işlerden saygı ve onayla bahsediyorum.Markwart sözleri sindirmek için durdu. Youseff ve Dandelion'un eğitimi sırasında çalınan mücevher-lerin peşine benim düşmeme izin vermeniz için yalvardım. Tek-rar söylüyorum, bu görev De'Unnero'ya verilmiş olsaydı, o taşlarAziz Saf-Abelle'e ve yasal koruyucularına dönmüş olurdu ve sap-kın Avelyn'in dostları kutsanmamış topraklarda ölürdü. Markwart buna itiraz edemezdi -Marcalo De'Unnero belki detanıdığı en becerikli, en tehlikeli adamdı. De'Unnero şimdi otuz-larının ortalarındaydı, ama kendini yirmi yaşında biri kadar rahat-lıkla ve kuvvetle taşıyordu, bu dünyada çok nadir görülen bir de- 56

R. A. Salvatore

neyim ve güç birleşimine sahipti. Ama bunu da eleştirmek için söylemedim, diye çabucak ekle-di De'Unnero'nun ruhu, yalnızca size hatırlatmak ve benden da-ha fazlasını beklemenizi rica etmek için.Baron Bildeborough 'nun öldürülmesi gibi mi?Diğeri, bu açık sözler karşısında kalakaldı. Ya gerçeği söylersin ya da seni gerçekten yok ederim, dediMarkwart. Düşüncelerinin sade tınısı sözlerini bir tehdit değil, birvaat kılmıştı. De'Unnero'nun, Başrahip Dobrinion'un ve ConnorBildeborough'nun nasıl öldüğünü ifşa etme tehditleri savurup sa-vurmayacağını görmek istemişti. Bunu yaparsa, Markwart bağlan-tıyı koparacak, bu sorunun üstesinden gelme sürecini başlatacak-tı. Ama De'Unnero bu oyunu oynamıyordu, hiç oynamıyordu. Ben düşmanınız değilim Peder Başrahip, kulunuzum, diyeaçıkladı ruh. Sadık bir kulunuz. Gerçekten de büyük bir kedi bi-çiminde Palmaris'in güneyindeki yola çıktım.Nasıl bir riske girdiğini anlıyor musun?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Sizin girdiğiniz riskten daha büyük değil, diye karşı çıküDe'Unnero. Bence daha küçük, çünkü Başrahip Dobrinion ara-mızdan biriydi ve onun öldürülmesi tüm Kilisenin aleyhinizedönmesine sebep olabilirdi. Bildeborough'nun ölümü AbellicanKilisesi'ni ilgilendirmez. Yalnızca Kral'ı ilgilendirir, diye karşılık verdi Markwart alay-la, ama De'Unnero'nun ruhu bunu önemsiz bularak omuz silkti.Aslında Markwart adamın değerlendirmesine katılıyor, Kiliseningücünden devletin gücüne göre daha fazla korkuyordu. Temiz bir işti, diye ısrar etti De'Unnero. Baron Bildeboro-ugh'nun ölümünü benimle ilişkilendirecek bir şey yok. Hele sizin-le ilişkilendirecek, hiç. Fazla büyük bir tesadüf diyecek bazıları, diye yanıt verdiMarkwart, özellikle de baronluk için Bildeboroughlardan varis iblisin Havarisi

57

kalmadığından. Bazıları konuşmaya başladı bile, diye karşı çıktı De'Unnero,Bildeborough'nun ölümünden önce konuşmaya başlamışlardı.Ama açık, inkar edilemez kanıt bulunmadığı sürece kim Abelli-can Kilisesi'nin Peder Başrahibini suçlayabilir ki? Hayır, eylemle-rimizden kazandıklarımıza odaklanmalıyız, risklerine değil. Kazançlar henüz belirlenmedi, diye yanıt verdi Markwart.Kral'ın baronluk unvanını kime vereceğini henüz bilmiyoruz.Söylentilere bakılırsa, bir olasılık Danube Brock Ursal, Palmaris'tekendi gücünün devam etmesini sağlamak için Kiliseye olumlubakmayan birine verecek. Katılmıyorum, diye itiraz etti De'Unnero. Bu, Başrahipler Ku-rulu için Başrahip Je'hoıvith'e elit askerlerini gönüllü olarak verenaynı Kral değil mi? Laik danışmanlarının itirazlarını bastırarak, kuşkusuz, diyearaya girdi Markwart. Je'hoıvith uzun zamandır Ursal'da Kral ta-rafından dikkate alınmak için mücadele ediyor. Artık kazanması gereken bir mücadele, diye ifadesizce devametti De'Unnero, çünkü artık, Palmaris'te devlet gücü eksikken, Ki-lisenin kitleleri yönetmek konusundaki rolünü arttırmasının za-manı gelmiş olabilir.Markwart'ın ruhu yine biraz geriledi. Görülmemiş bir şey değil, diye ısrar etti De'Unnero. Palma-ris'in baronu yok ve baron olacak özelliklere sahip hiç kimse Pal-maris'in daha az lüks yaşamı için Ursal'ı terk etmek istemez.Özellikle de komplo ve potansiyel tehlike söylentileri varken. Markwart adamın cesaretine inanamıyordu! De'Unnero her ola-sı tehlikeden kazanç sağlamaya çalışıyor, Kilisenin ölümlere karış-tığına dair kuşkuları olumlu bir şeye dönüştürmeye çalışıyordu! Bana geldiğiniz gibi Je'hounth'e gidin, diye yalvardı De'Unne-ro. Kral'ı, Kilisenin gücünü arttıracak bir ittifaka zorlayalım. 58

R. A. Salvatore

Senin gücünü arttıracak, diye düzeltti Markwart. Ben size hizmet ediyorum, Peder Başrahip. De'Unhero dahaMarkwart düşüncesini bitirmeden yanıt vermişti. Kral şimdi bizekarşı bir seçim yapmak istemez, savaş sonrasındaki bu kargaşa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dolu zamanları atlatmasına yardım etmemize izin vermek dahakolay olacaksa değil. Mantıklı geliyordu, Markwart'ın itiraf etmesi gerekirdi. Bu ge-ce Je'hovith 'e giderim, diye kabul etti, ama sonra ses tonu değiş-ti. İzin almadan hiçbir konuda önemli bir eyleme girişmeyecek-sin, diye uyardı. Çok tehlikeli zamanlar bunlar ve MarcaloDe'Unnero kadar deneyimsiz birinin yargısına güvenmeme izinvermeyecek kadar hassas bir konumdayız. Ama Baron Bildeborough ile ilgili olarak, diye karşılık verdiDe'Unnero, onayladığınızı mı varsaymalıyım? Markwaıt iletişimi hemen kopardı, ruhu oradan kaçtı. Birkaç da-kika içinde kendi bedenine döndü. Yüzünde geniş bir gülümsemevardı. Hemen yatmalıydı, çünkü ruhtaşını böyle uzun uzadıya kul-lanmak son derece güçten düşürücüydü, ama tuhaf bir şekilde, Pe-der Başrahip canlanmış hissediyordu ve daha fazla bilgi istiyordu. Ruhunu güneybatıya, tüm Ayı-Honce'da Palmaris'ten büyükolan tek şehre yolladı. Ursal'daki Aziz Honce, Aziz Saf-Abelle'den sonra en büyükikinci Abellican Manastırı idi. Köprü olarak bilinen uzun, dar birkoridorla Kral'ın sarayına bağlanmıştı. Aziz Honce Başrahibi, ge-leneksel olarak Kral ve maiyeti için tinsel danışman görevini gö-rürdü. Markwart sarayı çok iyi tanıyordu. Burada, Başrahip Sher-man tarafından tarikatın Peder Başrahip'i olarak kutsanmıştı.Sherman'ın makamına sonradan Başrahip Dellahunt, ondan son-ra Je'howith gelmişti. Tören, şimdiki Kral'ın babası olan Kral Da-nube Cole Ursal tarafından resmileştirilmişti. Markwart başrahibinözel dairesini bulmakta güçlük çekmedi. iblisin Havarisi

59

je'howith'in tinsel müdaheleye karşılığı, ruhtaşını alıp bede-ninden çıktıktan sonra, mutlak sevinç oldu. Böyle hızlı bir iletişimdünyaya ne harikalar getirir! diye şakıdı ruhu. Yüzbaşılar sahakomutanları ile bu şekilde iletişim kurabilse, savaşta nasıl bir ka-zanç olacağını bir düşünün! Düşünün ki... Yeter, diye adamın sözünü kesti Markwart. Başrahibin umut-larının yanılsamadan başka bir şey olmadığını biliyordu. Mark-wart'tan başka, bu kadar kuvvetli bir biçimde ruh yürüyüşü yapa-bilen kimse yoktu -ne başrahipler, ne üstatlar arasında, hele laikaskerler arasında hiç! Sana verilecek bir görevim var. Baron Bil-deborough 'nun öldüğünü ve bir vârisi olmadığını duydun mu? Haber bugün geldi, diye yanıt verdi Je'howith ciddiyetle. As-lında, Peder Başrahip, dinlenecek zaman bulamadım. Ursal'adaha bu hafta döndüm, ve şimdi... O zaman Palmaris'teki makam boşluğunu biliyorsun, diye sö-zünü kesti Markwart. Je'howith'in gevezelikleri için zamanı yoktu. Kral Danube'un ihtiyatla düşündüğü bir sorun, diye yanıtverdi Je'howith. Savaşın kazanılmış olmasına rağmen zavallıadam yıkılmanın eşiğinde. Seneler süren bir barıştan sonra, sonbirkaç ayda çok fazla sorunla yüz yüze geldi. O zaman sorunlarını azaltalım, dedi Markwart. Onu, baron-luğu Başrahip De'Unnero'ya vermeye ve Palmaris'teki sorunlarlaKilisenin uğraşmasına izin vermeye ikna et. Başrahibin şaşkınlığı, ruhunun duruşundan belliydi. Kral Da-nube bu Marcalo De'Unnero'yu tanımıyor. Doğrusunu isterseniz,ben de tanımıyorum. Yalnızca Başrahipler Kurulu'nda bir kezkarşılaştık.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Karakteri ve Palmaris'e hükmetme yeteneği konusunda benimtavsiyeme güven, diye talimat verdi Markwart. Ve bu baronluk vebaşrahiplik konumlarının birleştirilmesinde, ki eskiden buna pis-koposluk denirdi, Marcalo De'Unnero bana bağlı olacak -ve bu 6o

R. A. Salvatore

konuda beni hayal kırıklığına uğratmazsan bir de sana. Son düşünce görmezden gelinemeyecek kadar büyük biryemdi. Bir zamanlar Kilisenin Kral'ın eşiti olarak hüküm sürdüğünühatırlarsın, diye devam etti Markwart. Je'howith'in ruhu gülüm-seyerek başını sallıyordu. Kral'ı ikna et. Belki ruhtaşı kullanarak, gidip Başrahip De'Unnero ile görüş-meliyim, tıpkı sizin... diye başladı Je'howith, ama Markwart sözü-nü kesti. Bu berraklık düzeyine erişemezdin, dedi Peder Başrahip dü-rüstlükle -ve öfkeyle- çünkü Je'howith'in bu düzeyde bir büyüyapabileceğine inanmıyordu. Bu yalnız ve yalnız bana ait bir bü-yü. Senin tarafından tartışılmayacak ve uygulanmayacak, amaben gelecekte sık sık gelebilirim. Je'howith'in gösterdiği alçakgönüllülük ve uysallık Peder Baş-rahip'i tatmin etti ve böylece Aziz Saf-Abelle'le arasındaki kilo-metreleri süzülerek aşU. Oraya vardığında, muazzam bir büyüenerjisi harcamış olsa da, hâlâ yerinde duramıyordu. Bir saattenuzun süre odasını adımladı ve aniden önüne serilen yeni güç yol-larını keşfetmeye çalıştı. Daha o sabah Kilise tarihindeki saygınlı-ğının güvene alındığını ve bu saygınlığı daha da arttırmanın tekyolunun çalınan mücevherleri geri almak olduğunu düşünüyor-du. Ama şimdi taş meselesi neredeyse önemsiz kalmıştı. De'Un-nero'nun, bir zamanlar Kilisenin hükümet işlerinde aktif rol oyna-dığı iddiası yeterince doğruydu: Ayı-Honce Kralı eski çağlardaAbellican Kilisesi'nin Peder Başrahibi tarafından onaylanırdı. Amayüzlerce senedir krallık içinde Kilise ve devlet arasındaki güçdengesi oldukça istikrarlıydı-, ayrı, ama güçlü varlıklar. Kral kulla-rının laik işleri ile ilgilenir, orduyu idare eder, komşu Behren veAlpinador krallıkları ile anlaşmazlıkları hallederdi, ama Kiliseningüçleri üzerinde hak iddia etmezdi. Krallığın pek çok bölgesinde, iblisin Havarisi

özellikle de küçük köylerde Kilise uzaktaki Kral'dan çok daha et-kiliydi- Kullarının çoğu Kral'ın tam adını bilmezdi bile. Ama şimdi, Markwart'ın Palmâris'teki akıllıca ve sağgörülü ey-lemleri sayesinde, Connor Bildeborough ve Başrahip Dobrini-on'un öldürülmesi ve daha sonra baronun ölmesi sayesinde, kral-lıktaki güç dengesi Kilise lehine değişebilirdi. Danube Brock Ur-sal Je'howith'in dediği gibi, bitkindi. Je'howith Palmaris'i ondankoparmayı başarabilirse... Ne Markwart, ne de Je'howith'in yaşayacak fazla senesininkalmadığı açıktı -ikisi de yetmişlerindeydi. Peder Başrahip anidenKilise tarihinde güvene aldığı yerden tatmin olmadığını hissetti.Aniden hırsları çok daha yükseldi -Je'howith'inkilerin de yüksel-diğine inanıyordu. Birlikte, De'Unnero gibi adamları kullanarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dünyayı değiştirebilirlerdi. Peder Başrahip Markwart bu fikirden muazzam bir memnuni-yet duydu. Peder Başrahip'in dairesinden biraz ötede, Francis DellacourtBirader mumla aydınlanan odasında durmuş, aynadaki yansıma-sına bakıyordu. Çevresindeki karanlık gölgeler adamın perişanlı-ğına uygun düşen bir çerçeve oluşturuyor gibiydi. Francis hayatının çoğu boyunca kendini gizli bir basamağınüzerinde, sıradan insanlardan üstün görürdü -tüm insanlardan üs-tün. Kendi kendine bilinçli olarak, Tanrı'nın seçtiği kişi olduğunuasla söylememişti, ama tüm dünya onun için sahnelenen biroyunmuş gibi inanmıştı buna. Francis kendini günahsız sayardı,Tanrı'nın mükemmel yansıması. Ama sonra, Palmaris'ten dönerken Grady Chilichunk'ı öldür-müştü. Kazaydı, Francis biliyordu, çünkü Grady'nin başına indirdiğidarbe yalnızca adamı sersemletmek ve Peder Başrahip'e ettiği 62

R. A. Salvatore

saygısızlığı durdurmak içindi. Ama Grady ertesi gün uyanmamış-tı ve Francis onu gömerken Grady'nin cansız, şişmiş yüzüne dü-şen toprağın anısı o zamandan bu yana Francis'in peşini bırakma-mış, gizli basamağı ayaklarının altından çekip almıştı. O korkunç günden bu yana dünyanın tüm olayları Francis'inçevresinde dönüp duruyordu. Peder Başrahip Markwart'ın Jojo-nah Efendi'ye işkence edilmesini ve idamını emretmesini izlemiş-ti ve aslında Jojonah'ı sevmese de, Francis bu cezayı uygun bul-makta güçlük çekiyordu. Ama Francis sesini çıkarmamış, Peder Başrahip'e köle gibi ita-at etmişti, çünkü Abellican Tarikatı'nın önderi Francis'te suç bul-mamış, Grady'nin -ve anne babasının- ölümü konusunda Fran-cis'in uygun davrandığı, onların kendi günahlarının sonlarını ge-tirdiği konusunda ısrar etmişti. Böylece Francis Markwart'a dahada büyük bir adanmışlıkla bakmaya başlamış, o eski basamağatekrar çıkmasının tek yolunun büyük önderini takip etmesi oldu-ğuna inanmaya başlamıştı. Ve sonra Markwart Jojonah'ın Başrahipler Kurulu'ndan sürük-lenerek çıkarılmasını emretmişti. Üstadı sürükleyen askerler onuFrancis'in önünden geçirmişti ve Francis sonu gelen Jojonah'ıngözlerine bakmıştı. Ve sonu yaklaşan üstat, Grady'nin ölümü hakkındaki gerçeğiöğrenen kişi, Francis'in sorumlu olduğunu anlayan kişi, Francis'iatfetmişti. Şimdi genç keşişin elinden, ölümlü bedenini ebedi ruhununüzerindeki lekeler gibi çevreleyen karanlık gölgelere bakmak vekafasının içinde çalkalanıp duran pişmanlık ve vicdan azabı dal-gaları ile boşuna savaşmaya çalışmaktan başka şey gelmiyordu.Basamak kaybolmuştu, masumluğu kaybolmuştu.O geç saatte Aziz Saf-Abelle'de uyanık kalan bir adam daha

iblisin Havarisi

63

vardı- Bulaşık yıkıyordu; o gece çok daha erken saatlerde bitirmişolması gereken bir iş. Ama başka görevler -bir sonraki ve en ce-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sur keşif görevi -o gece Roger Lockless'i oyalamıştı. Palmaris'ingüneyindeki yolda Baron Bildeborough'nun katledilmesine tanıkolduktan sonra Roger buraya gelmişti. Elbryan ile Pony'yi bulma-yı umarak Aziz Saf-Abelle'e kaçmıştı; ve büyük manastırdan yak-laşık beş kilometre uzaktaki Aziz Saf-Abelle köyünde bir başka ci-nayete tanık olmuştu, Jojonah denen adamın idamına. Roger ufak tefek bir adamdı, bir elliden biraz uzundu ve onbeş yaşında bir oğlandan daha ağır değildi. Bir hastalık yüzündenbüyümesi kesilmişti -aynı hastalık ebeveynlerini almıştı. Sokakdilencilerinin âdetlerini oldukça iyi biliyordu, "zavallı kimsesiz"rolünü mükemmel bir şekilde oynamayı biliyordu. Aziz Saf-Abel-le'deki cömert Peder Machuso'yu ona bir iş vermek konusundaikna etmekte güçlük çekmemişti ve son üç haftadır manastırdaçalışıyordu. Bu süre içinde pek çok söylenti duymuş, JojonahEfendi'nin, Yelebekçi'yi Peder Başrahip'in zindanlarından kurta-ran davetsiz misafirlere yardım ettiğine inanmasını sağlayacak ka-dar bilgi toplamıştı. Ama sonra hikaye karmaşıklaşıyor, birbiri ileçelişkili söylentilerle doluyordu ve Roger bu davetsiz misafirlerin-ki bunların Elbryan, Pony ve Belli'mar Juraviel olduğunu biliyor-du- kaçmayı başarıp başarmadığmdan emin olamıyordu, amaYelebekçi'nin artık manastırda olmadığını biliyordu. Dostlarınında kaçtığına inanıyordu, yine de manastırdaki işinden ayrılmadanönce emin olmalıydı. Aradığı yanıtları nerede bulacağını bildiğini sanıyordu, amaDalebert Markwart kadar güçlü bir adamın özel dairesine girmefikri, Caer Tinella'da powrielere oyunlar oynayan, Abellican Kili-sesi'nden bir adalet biraderi alt eden, soyadı olarak "Lockless"1 la-kabını kazanan, ve daha da önemlisi, Gecekuşu'nun saygısını ka-danan bir adam için bile göz korkutucuydu.D Lockless: Kilitsiz.

3ÖZEL EĞLENCE"Ona söylemedin," dedi Belli'mar Juraviel Pony'ye. "Bir yeri ve zamanı var ve bu zamanın bir savaşın arifesi ol-duğunu sanmıyorum," diye sertçe yanıt verdi Pony; Juraviel yal-nızca bir gerçeği dile getirmiş, üstelik suçlayıcı bir ses tonu kul-lanmamış olsa da. Pony devam edecek, elfe bunun onu hiç ilgilendirmediğinisöyleyecek oldu, ama bulutlu havayı yaran şimşekle irkildi. Yu-karıdaki kara bulutlar bir güz sonu fırtınası ile çalkalanıyordu. "Bu çocuk senin olduğu kadar Elbryan'ın da," dedi elf sakinsakin, gökgürültüsü patlarken. "Savaştan önce bilmeye hakkıvar.""Dilediğim yerde, dilediğim zaman, ben söyleyeceğim," diyeterslendi Pony. "Dundalis'e değil Palmaris'e gitmeyi düşündüğünü söyledinmi?" diye sordu Juraviel. Pony başını salladı ve gözlerini kapattı. Juraviel sabah onuElbryan ile baş başa bıraktığında, korucuya Palmaris'e dönüp Ro-ger'm durumunu öğrenmesi, Kardeşlik Yolu'ndaki Belster'ı kont-rol etmesi gerektiğini söylemişti. Elbryan'a ızdırabını arkada bı-rakmaya ihtiyaç duyduğunu ve bunu ancak çevre değişikliği ilebaşarabileceğini söylemişti.Elbryan bunu iyi karşılamamıştı. Şimdi onu gözlerinin önüne

iblis* Havarisi

65

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

etirmek -sevgilisinin gözleri şaşkınlık, incinmişlik ve onun içinjuVduğu korkuyla dolmuştu- Pony'ye büyük acı veriyordu. "Peki, gitmeden önce çocuğu söyleyecek misin ona?" diye ıs-rar etti Juraviel. "Sonra Dundalis'e gidecek kervanı terk eder," diye yanıt ver-di Pony istihzayla. "Eldeki işi unutur ve günlerini benim yanım-da sahip olmadığım ihtiyaçları karşılayarak geçirir." Juraviel biraz geriledi ve narin parmaklarını ince çenesine gö-türerek onu inceledi. "Elbryan ve ben kısa süre sonra yine bir araya geleceğiz," di-ye açıkladı Pony. Sesi şimdi sakin ve güven vericiydi. Elfin onuniçin ve Elbryan ile ilişkisi için duyduğu endişeyi anlayabiliyordu.Juraviel onların dostuydu ve onu böyle endişeli görmek Pony'ye,bu en önemli kararı dikkatle incelemesi gerektiğini hatırlatıyordu. "Çocuk bahar yaza dönerken doğacak," diye devam etti Pony."Bu Elbryan'a epey zaman verir..." "Şimdi söylense daha fazla zaman verir," diye sözünü kesti Ju-raviel. "Çocuğun hayatta kalıp kalmayacağından emin değilim," dediPony. "Mücevherler konusundaki gücün düşünülünce, bebeğe birzarar gelmesi olası görünmüyor," diye yanıt verdi Juraviel. "Güç," diye alay etti Pony. "Evet, beni tepede durup başkala-rının savaşmasını seyretmeye zorlayan güç." "Şifacıların önemini hafife alma," diye itiraz edecek oldu Jura-viel. Ama Pony başını çevirmiş, dinlemiyordu. O ve Elbryan büyü-lü taşların kullanımını gizli tutmak zorundaydı, özellikle de şim-di, Palmaris garnizonundan askerler buradayken. Kralın Adamla-n'nın laik askerleri bölgede yalnızca devletin gücünü temsil edi-yor olsa da, Pony taşların herkesin içinde kullanılmasını sınırlaya- 66

R. A. Salvatore

rak akıllılık etmişti. Eninde sonunda, o ve Elbryan'ın Kiliseye gö-re kanun kaçağı olduğunu bu kadar kuzeyde bile öğrenecekler-di. Pony taşları yalnızca savaşta yaralananları tedavi etmek içinkullanıyordu-, o zaman bile, merhemler, sargılar kullanarak, he-matit ile işini gizlice yaparak mücevher kullandığını saklıyordu.Gülünç bir şekilde, şifa konusundaki ustalığı Pony'yi savaş mey-danının uzağında tutmuştu; Yüzbaşı Kilronney onun riske atıla-mayacak kadar önemli biri olduğuna ikna olmuştu. Pony'nin ak-si ruh hali içinde, neredeyse çılgınca bir intikam açlığı çekiyor ol-ması, bu rolden hiç memnunluk duymamasına sebep olmuştu. I "Benim oynadığım rol daha mı büyük?" diye sordu elf. "Ken-dimi Kralın Adamları'na gösteremiyorum ve bu yüzden Geceku-şu'nun özel savaş izcisi olarak atandım." "Ve Sisler Vadisi'nin çevresindeki dağları terk ettiğimizden be-ri bu savaşın Touel'alfar'ı ilgilendirmediğini söyleyip duruyorsun,"diye öfkeyle yanıt verdi Pony. "Ah, ama ufaklıklar hep böyle şeyler söyler," dedi tanıdık birses gölgelerin içinden. Dev atadam Yelebekçi açıklığa, ikisininyanına geldi. "Asla söylediklerini kastetmezler, çünkü elfler aslın-da dünyadaki her şeyin onları ilgilendirdiğini düşünür!" Pony sırıtan atadama gülümsemekten alamadı kendini. Yele-bekçi zorlu bir düşman olabilirdi, ama yüzü, o çalımsı kıvırcık saç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ve sakal halkasının altında her zaman güleçti. "Ah, benim küçük Pony'm," diye devam etti atadam, "yine ha-yal kırıklığı sözleri duyuyorum. Pis cücelere ve goblinlere karşısavaş ardına savaş verildiğini görüyorum ve yardım etmek için so-pamı kaldıramıyorum!""Çok dikkat çekici bir kılığın var," dedi Juraviel kuru kuru."Senin de olsun isterdin," diye yanıt verdi atadam. Karşılık olarak Juraviel bir kahkaha attı ve sonra powrie çete-sinin son hareketlerini Elbryan'a raporlaması gerektiğini söyleye- iblisin Havarisi

67

fek ikisine veda etti. "Cüceler bu sefer işi zorlaştırmıyorlar," dedi atadam Pony'ye,yalnız kaldıklarında.»Onları gördün mü?" "Kayalık bir vadideki mağarada, Caer Tinella'nın üç kilometrebatısında," dedi Yelebekçi. "Orayı iyi tanıyorum ve seçtikleri ye-rin yalnızca bir girişi olduğunu biliyorum. Bence cüceler hangiyöne gideceklerine karar vermediler. Bazıları savaş arıyor, kuşku-suz, çünkü powrieler hep savaş arar. Ama büyük olasılıkla çoğueve dönme zamanının geldiğini düşünüyor." "Mağara savunulabilir mi?" diye sordu Pony, bakışları istemsiz-ce batıya dönerek. "Gecekuşu onları orada yakalarsa değil," diye yanıt verdi ata-dam. "Yanlarında ne kadar yiyecek getirdiklerine bağlı olarak, cü-celer bir süre kuşatmaya direnir, ama Gecekuşu ve askerler o la-net deliğin önüne yerleşirlerse, oradan canlı çıkamazlar. Cücele-rin orada fazla kalmayı düşünmediklerine ve görüldüklerini bil-mediklerine inanıyorum. Juraviel Gecekuşu'na şafaktan önce sal-dırmasını söyleyecek." "Daha şafağa çok var," diye yorum yaptı Pony sinsi sinsi,Yelebekçi'ye sırıtarak. Atadam Pony'nin gülümsemesini seyretti. "En azından o çirkincüceleri deliklerine kapatabiliriz herhalde." Alacakaranlıktan hemen sonra fırtına patladı, rüzgarın önünekattığı yağmur iskeletsi ağaçların arasında bir sis perdesi kaldırdı.Her şimşek doğaüstü bir sahne yaratıyordu. Pony'nin ruhu bu fır-tınanın içinde rahatlıkla, sisin içinde bir sis dalgasıymış gibi,ölümlü hiçbir yaratık tarafından görülmeden rahatlıkla hareketediyordu. Yelebekçi'nin işaret ettiği vadinin çevresinde defalarcatur atmış, hatta mağaraya girip kırk üç powrie saymıştı -izcilerin 68

R. A. Salvatore

söylediğinden daha büyük bir grup- ve Yelebekçi'nin, mekanıntek bir çıkışı olduğu iddiasını doğrulamıştı. O tek giriş merakınıçekmişti. Bir süre kemerin altında oyalanarak yukarıdaki gevşektaş çıkıntısını inceledi. Sonra ormana döndü. Dışarıda yalnızcabeş powrie buldu, ama nöbetçilerin azlığına şaşırmadı. Cücelerbu vahşi fırtınada karşılarına bir ordu çıkmasını beklemiyordu. Ruhu, birkaç kilometre uzaktaki bir mağarada oturan bedeni-ne döndü. Yelebekçi sabırla girişte nöbet tutuyor, Pony'nin güzel,

kaslı atı Gritaş mağaranın içinde, kulaklarını yatırmış, kıpırtısızca

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

duruyordu."Mağara girişine pek az direnişle ulaşabiliriz," dedi. Yelebekçi sesini duyunca döndü. Arkasında, uzakta bir şim-şek çakarak atadamın geniş, güçlü bedenini bir anlığına çevrele-di. Gritaş kişnedi ve sinirli sinirli kıpırdandı. "Atını bırakmak isteyebilirsin," dedi atadam. "Bu geceyi fazlahuzursuz buldu." Pony kalktı ve aygıra giderek güçlü boynunu okşadı, onu sa-kinleştirmeye çalıştı. "O kadar da uzun bir yürüyüş değil," dedi. "Ah, ama sırtıma binmene izin veririm," dedi atadam. "Şimdibana gördüklerini anlat." "İkişer kişilik iki nöbetçi grubu var," dedi Pony, "düşmandançok sığınak arıyorlar. İkisi de mağaradan yüz metre uzakta, birisolda, biri sağda. Mağara girişinin üzerinde beşinci bir powriebekliyor." "Fırtınanın gürültüsü ilk saldırımızı gizler," diye mantık yürüt-tü Yelebekçi. "Onlar anlamadan mağara girişine kadar sokulabiliriz," dediPony kötü kötü gülümseyerek. Bir başka şimşek orman gecesiniaydınlatarak Pony'nin tehlikeli ruh halini vurguladı. iblisin Havai

69

Toynak sesleri gergin powrie nöbetçilerin kulaklarında yankı-landı- O ana dek nöbet görevlerinden çok sağanak yağmurla ilgi-lenen iki powrie silahlarını sıkı sıkı kavradılar -küçük bir arbalet vebir savaş çekici vardı ellerinde- ve ağaç kümesini dolanarak yağ-murun içine baktılar. Büyük bir atın sağrısını gördüler ve hayvanınbir eyeri ve binicisi olmadığını anlayınca rahat bir nefes aldılar."Vahşi at," diye fısıldadı biri.Diğeri arbaletini kaldırdı. "Yok, atma!" diye homurdandı arkadaşı. "Kaçırtırsın ve kova-lamak zorunda kalırız. Ben kafasına bir tane indireyim de bu ge-ce at eti yiyelim!" İki powrie yan yana, yavaşça yaklaştılar. Onlardan habersizgörünen yaratığa yaklaşırken gülümsemeleri genişledi. Atın boy-nunu ve başını göremiyorlardı, çünkü bir çalının içine eğilmişti.Bir şimşek gökyüzünü yararak çaktı ve ardından her yeri sarsanbir gökgürültüsü geldi. Atadam aniden çalılıktan fırlar, bedenini örtmek için kullandı-ğı battaniyeyi fırlatırken iki cüce yerlerinde sıçradı. Yelebekçi bir eliyle en yakındaki powrieyi, arbalet taşıyanı ka-fasının üstünden yakaladı ve havaya kaldırdı. Sonra atadam onuyere bıraktı, büyük sopasını yere yuvarlanan cüceye indirdi veüç buçuk metre havaya fırlattı. İkinci powrie hemen tepki verdi, hızla atıldı ve çekicini atada-nım kaburgalarına savurdu. Darbe Yelebekçi'nin savunmasını aş-tı ve hızla indi. Ama bu ikisinin at yemekten bahsetmesine çok kızan güçlüYelebekçi darbeyi görmezden geldi. Sopasını omzuna kaldırarakhızla döndü. "Sizi at yiyici goblin âşıkları!" diye kükredi. Sonra so-pa doğrudan powrienin kan kırmızı beresine indi ve cüceye öylehızlı çarptı ki, yaratığın dizleri ve ayak bilekleri yüksek kırılma ses-leri ile boşanıverdi. Savaş çekici yere düştü, powrienin kolları bir-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R. A. Salvatore

kaç kez tuhaf tuhaf çırpındı. Sonra cücenin bedeni yere yıkıldı. Yandan gelen inleme Yelebekçi'ye ilk cücenin ölmediğini ha-ber verdi. Atadam hemen ona yöneldi, ama durup gerinmek zo-runda kaldı; göğsünün yan tarafındaki, powrienin vurduğu kaslargeriliyor, bere şişiyordu ve Yelebekçi darbenin bir iki kaburga kır-mış olabileceğinden korktu. Ancak o zaman başını eğdi ve ciddibir yarası olduğunu, yan tarafından kan damladığını gördü. Öfke onu daha da kızdırdı. İlk kurbanına yaklaşırken zorlupowrielere duyduğu saygı arttı, çünkü küçük sefil şey ayağa kalk-mayı başarmış, savunma duruşu almak için çabalıyordu.Yelebekçi cüceyi ezdi ve geçerken sağlam bir de çifte ekledi.Ama powrie yine ayağa kalktı. Yelebekçi endişelenmekten çok eğleniyordu. Sopasını hızlasavurarak atıldı ve cüceyi yere yuvarladı, sonra yaklaşıp cüceyi

bir daha ayağa kalkamayacak şekilde ezip yere yapıştırdı. Pony ormanda, mağaranın sağındaki iki cüceye yaklaşırkenson derece ihtiyatlı davranmıştı. Ruhtaşını yine kullanarak bede-ninden çıkmış, yerlerini belirlemişti. Keşfe geldiğinde olduğu gi-bi, ikisi de on metre arayla iki ağacın alçaktaki dallarına tünemiş-ti. Powrielerin yakın zamanda yer değiştirmeyeceğinden emin ol-mak, cücelerin silahlarını ve eşyalarını incelemek için ruhunun bi-raz daha oyalanmasına izin verdi. İkisinde de arbalet olmadığınıgörünce memnun oldu: Birinin kalçasında kını içinde bir kılıç var-dı ve diğeri kollarında bir sopa tutuyordu. Pony'nin aıhu hemen bölgeyi taradı ve sonra maddesel bede-nine döndü. Bu ikisini mücevherleri kullanarak sessizce ve hızlaöldürebileceğini biliyordu, ama Savunucu'yu kullanmak istediğin-den bunu yapmamaya karar verdi. Yelebekçi'nin tavsiyesine rağ-men Gritaş'a binmiş, ama atı biraz ötedeki korunaklı bir çamlığabağlamıştı. Atının tepkilerine güvenmesine izin vermeyecek kadar iblisin Havarisi

7i

vahşi bir geceydi ve bu yüzden şimdi yürüyor, çıkardığı gürültü-yü saklamak için rüzgarı ve neredeyse art arda gelen gökgürültü-lerjni kullanıyordu. powrielerin tünediği ağaçları bulunca durdu ve kalın bir kara-ağacın arkasında çöktü. Birkaç dakika sonra büzülmüş, bekleyencücelerin karanlık siluetlerini buldu. Savunucu'yu, bir zamanlarConnor Bildeborough'nun kullandığı büyülü kılıcı çekti. Kılıcın elkoruyan parçasına manyetitler, mıknatıslar kakılmıştı ve Pony'ninboşta kalan elinde de bir tane vardı. Yavaş yavaş sağdaki, kılıçlıcüceye yaklaştı. "Yah, kendi yerine dön!" diye hırladı powrie ona, Pony birmetre ötedeyken. Onu arkadaşı sandığı açıktı.Pony kılıcını kaldırdı ve Savunucu powrienin bacağına saplandı. Cüce kılıcını savurarak aşağı atladı, ama Pony gerilemişti bile;Savunucu'yu savurdu ve tünediği yerden atlayan diğer powrieyedöndü. Kılıçlı powrie kuvvetle saldırdı, kılıcını çılgınca savurdu vePony sola çekildi. Savunucu powrienin çılgınca savrulan kısa kı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lıcına yalnızca arada sırada, hafifçe temas ediyordu. Mıknatıs ara-cılığı ile zihnini ikinci powrienin boynundaki, ortasına gümüş birkafatası oturtulmuş metal yakalığa odakladı. İkinci powrie ağacın çevresinden dolandı, sevinçle kükreye-rek ve sopasını başının üzerine kaldırarak atıldı. Pony elini kal-dırdı ve parmaklarını açarak büyü güçlerini manyetite akıttı. Aniden bir gümleme geldi, sonra bir tane daha ve sopalı cü-ce geri geri sendeledi, kükremeleri gurultularla boğuldu ve boğa-zından kızıl bir sis fışkırdı."Yah, seni cadı!" diye haykırdı ilk cüce ileri atılarak. Pony döndü, birkaç dönüş ve kıvrılma ile savunmasını sürdür-dü ve cücenin öfkesini akıtmasına izin vererek kısa kılıcın ham-lelerini kolaylıkla savuşturdu, ya da onlardan tamamen kaçındı. ?j2 R. A. SalvatorePowrie kılıcını çapraz hareketlerle savurarak Pony'nin üzerineatıldı. » Pony Savunucu'yu sol eline aldı ve hızla kaldırarak cüceninkılıcını durdurdu. Sonra bileğini bükerek kılıcını çevirdi, ardındancücenin kılıcının altına soktu. Bileğini bir kez daha bükerek kılı-cını düzeltti ve atılarak cücenin omzuna sapladı. Pony sola döner-ken kılıcını sağ eline aldı, Savunucu, hareketini takip eden inatçıpowrienin kılıcına çarptı. Fony dönüşünün ortasında durdu, aniden sağ ayağını atarakilerledi ve kılıcını cücenin karnına sapladı. Cüce uluyarak iki bük-lüm olurken geriledi, sonra yine atılarak kılıcını kuvvetle powri-enin göğsüne soktu. Şimdi tüm kontrol Pony'deydi ve kılıcını cü-cenin boğazına ya da kalbine saplayarak işini hemen bitirebilirdi,ama bu anın zevkini çıkarıyor, öfkesini santim santim, acı vererekharcıyordu. Kadın kılıcı tekrar tekrar powrieye sapladı, ama asla ölümcülyara vermedi. Yelebekçi Gritaş'ı dizginlerinden çekerek geldiğin-de, cüceye neredeyse bir düzine kez vurmuştu. "İşini bitir madem," dedi atadam, korkunç oyunu fark ederek."Sanırım büyüne ihtiyacım var." Pony arkadaşına baktı, öfkesi onun sesindeki hırıltı ile dağıldıve Yelebekçi'nin insansı gövdesinin yan tarafındaki kırmızı leke-yi gördü. Savunucu'yu povvrienin göğsüne sapladı, ucunu kabur-gaların arasından yaratığın kalbine soktu. Sonra hemen ruhtaşını Yelebekçi üzerinde uyguladı ve atada-mın yarasının kötü olmadığını anlayınca rahatladı. "Gidelim," dedi Yelebekçi kararlılıkla, dev yayını ve oktan çokmızrağa benzeyen okunu alarak. Pony elini kaldırdı ve yakındaki ağacın dibinde yatan sopalıpowrienin başına gitti. İyice eğilip, gümüş iskelet kolyedeki girişdeliğini inceledi ve arkada mıknatısın çıktığı yeri buldu. Sonra iblisim Havari

73

doğrularak ağacı inceledi ve uçan mücevherin gövdeye sıkıcaplanrnış olduğunu gördü. Pony içini çekerek kılıcını kaldırdı vemanyetiti çıkarmak için bir delik kazmaya başladı. "Bunu bir günkaybedeceğim," dedi atadama. Yelebekçi başını salladı. "Ama söylesene," diye sordu, "taşı metalçekmek için olduğu gibi metal itmek için de kullanabilir misin?" Pony merakla dostuna baktı ve başını salladı. Savunucu'nun kab-zasındaki manyetit mücevherler büyülüydü ve Pony büyüyü her iki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şekilde kullanmıştı; hem rakibin kılıcını çekip kuvvetle savuşturmakiçin, hem de düşmanın savunma manevralarını itmek için. "O zaman taş için daha iyi bir kullanım alanı bulmana yardımedebilirim," dedi atadam sinsice. "Ama bu başka günün konusu." Pony'nin epey zamanını aldı, ama sonunda taşı kurtardı.Yelebekçi'nin geniş omuzlarına bir battaniye örttü ve atadam in-san gövdesini eğerek başı çekti. Pony Gritaş'a bindi ve takip etti.Ağaçtan ağaca kayıyor, kargaşayı duymuş olabilecek powrielerekarşı keşif yapıyordu. Hematite dalmayı ve bedeninden çıkıp ke-şif yapmayı düşündü, ama kalan büyü enerjisini, şimdi elinde tut-tuğu grafit ile mağara girişinde kullanmaya karar verdi. Mağara yakınındaki alan bir şimşek ile aydınlandığında Ponyve Yelebekçi son powrie nöbetçisini buldular -cüce de onlarıgördü. Kayalık çıkıntıdan aşağı seğirtti, ayakları üzerine kondu vediğerlerini çağırmak için döndü. Yelebekçi'nin dev oku powrienin sırtına saplanarak yaratığınayaklarını yerden kesti ve üç metre uçup mağara girişinin yanın-daki kayalara çarpmasına sebep oldu. Atadam yayını hemen yinekaldırdı, tepedeki karanlık deliğe doğrultarak diğer düşmanlarınçirkin suratlarını göstermelerini bekledi.Pony kolunu uzatarak sakin sakin onun yanından geçti."Yah, orada ne yapıyorsun?" diye bir ses geldi içeriden.Pony Dundalis'te öldürülen anne babasını düşündü; Kilisenin

74 R. A. Salvatorekötü önderleri tarafından işkenceyle öldürülen ikinci ailesini, Chi-lichunkları düşündü. Ve her şeyden öte, Gravis ve Pettibwa'nın ib-lisler tarafından ele geçirilmiş cesetlerini gördü, o korkunç anı yi-ne gördü, o tiksintiyi, hastalıklı duyguyu yine hissetti. Öfkesi ka-bardı ve büyü enerjisine dönüşerek elinden grafite aktı, taşın için-de birikerek patlayacak düzeye geldi. Pony, çevresindeki hava bü-yü enerjisi ile çınlar gibi olana kadar, yağmurun düzleştirdiği saç-ları biriken statik elektrikten çılgınca dikilene kadar bekledi. Sonra bir beyaz ışın salıverdi, fırlattığı şimşek gürleyerek doğ-rudan mağara girişine daldı, mağaranın içinde kör edici bir ener-ji ile patladı ve hemen taş duvardan taş duvara yansımaya başla-dı. Powrieler acıyla uludu, çığlık attı; ve Pony o harika sesle teş-vik olarak aynı ölçüde ölümcül bir şimşek daha salıverdi. Gökgürültüsü saniyeler boyunca mağaranın içinde yankılandıve sonra bir powrie sendeleyerek girişte belirdi -ama uçan biratadam okunun ucunda geldiği yöne sürüldü. Daha fazla cüce çıkışa doluştu -ve Pony'nin bir sonraki şim-şeği hepsini yere serdi. Pony'nin büyü saldırısı devam etti, şimşek ardına şimşek ma-ğaranın içinde patladı. Şimşekleri takip eden gürlemeler yankılan-dı; girişin üzerindeki çıkıntıdan taş parçaları ve toz yağdı. Pony mağaraya bir patlama daha yolladı, ama bu sefer içeri-den pek az feryat geldi. Hâlâ hayatta olan powrielerin saklandı-ğını biliyordu, muhtemelen taşların arkasında dümdüz yere uzan-mışlardı. Kolu yükseldi, kayalık çıkıntıya nişan aldı ve muazzambir şimşek daha fırlayarak hızla gevşeyen kayaya çarptı, ardındanbir ikincisi, üçüncüsü geldi ve tepenin ön yamacının yuvarlana-rak mağara girişini kapatmasına sebep oldu. Pony'nin birkaç adım arkasındaki Yelebekçi yayını indirdi vedostunu dikkatle inceledi. Onun kendine hakimiyetin sınırındaolduğunu fark etti, acısını ve öfkesini şimşeklere dolduruyordu; iblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

75

anki yıkıcı büyüsü bir şekilde anılarına doluşan iblislerden arın-dırıyordu onu. Ama Yelebekçi son haftalarda Pony ile saatler geçirmişti. O ib-lislerin derinliğini anlıyordu ve bu üzgün kadının huzur bulmasıiçin bu enerji boşalımından, bu intikamdan daha fazlasının gerek-li olduğunu biliyordu. Atadam biraz daha yaklaştı. Pony'nin gücütükenirse ve dizleri boşanırsa, Yelebekçi yakalamak üzere hazırolacaktı. "Bu tür önemli konuşmalar için saat daha çok erken," diye yo-rum yaptı Kral Danube Ursal, soslu fasulyelerle kaplanmış ekmekve kaynamış yumurtalarla dolu muazzam bir tabağın önüne yer-leşirken. Danube yakışıklı bir adamdı, ama son üç sene içinde za-ten tıknaz olan bedenine fazladan on beş kilo eklemişti. Saçlarıve sakalı açık kahverengi idi, kısacık kesilmiş, düzgünce biçim-lendirilmişti. Şakaklarında birazcık gri vardı ve gözleri açık griydi. "Ama Kralım," diye itiraz etti Başrahip Je'howith, "Palmaris'te-ki çocukların çoğu bugün kahvaltı lüksünden yoksun kalacak." Kral Danube gümüş çatalını kabaca metal tabağa bıraktı veodadaki diğerleri, laik danışmanları endişe içinde kıpırdandılar,bazıları dehşet, hatta öfke içinde mırıldanmaya başladılar. "Palmaris'teki durum kötü, kuşkusuz, ama korkarım abartıyor-sunuz," diye yanıt verdi Constance Pemblebury. Otuz beş yaşındabir kadındı, danışmanların en genci ve genellikle en sağduyulusu. "Korkarım siz de hafife alıyorsunuz..." diye itiraz edecek olduJe'howith, ama sözü Dük Targon Bree Kalas'ın keskin sesi ile kesildi. "Sevgili Başrahip, sanki Baron Rochefort Bildeborough yetim-leri kendi elleri ile besliyormuş gibi davranıyorsunuz!" diye itirazetti adam kızgınlıkla. "Peki adamın ölümünden bu yana geçen üçay içinde kaç tanesi açlıktan öldü?"Je'howith Kalas'ın böyle kuvvetle üzerine gelmesine şaşırma-

76

R. A. Salvatore

mışü; eskiden ünlü Tekyürek Tugayı'nın önderi olan bu adamlasık sık anlaşmazlığa düşüyordu; ve sarsıntılı ilişkileri, Kral DanubeKalas'ın şiddetli itirazlarını duymazdan gelerek Je'howith'in AzizSaf-Abelle'deki Başrahipler Kurulu'na bir birlik Tekyürek askerigötürmesine izin verdiğinden beri daha da gerilmişti. Je'howith'inaskerleri Kilise içindeki güç mücadelesine karıştırdığı sır değildi,ve Kral'a bağlı bir adam olan Kalas bundan hiç hoşlanmamıştı. "Şehir baronunu ve baronun yeğenini kaybetti, hem de yalnız-ca birkaç hafta içinde," diye itiraz etti Je'howith, konuşurken doğ-rudan Kral'a bakarak -çünkü sonuçta asıl önemli olan Kral'ın fik-ri olacaktı. "Ve baronluğun vârisi olmadığını öğrendiler, ya da ya-kında öğrenecekler. Bildeborough'nun ismini ve mirasını devrala-cak kimse yok. Ve Bildeborough'nun Palmaris'te gerçekten sevi-len bir adam olduğunu bilmelisiniz. Anlatılanlara bakılırsa Palma-ris büyük kargaşa içinde ve kış geldiğinde bu kargaşanın kötüleş-mesi olası. Bu, oradaki insanların sadakatini etkileyebilir." "Hangi anlatılanlar?" diye terslendi Kalas. "Baronun ölümün-den sonra sessizlikten başka şey gelmedi. Ve vâris olmadığı ha-beri daha birkaç gün önce geldi. Palmaris'ten başka haberci gel-diğini duymadım." Je'howith savaşçıya bakarken yaşlı gözleri tehlikeli tehlikeli

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

pırıldıyordu. "Abellican Tarikatı'nın kendi iletişim yöntemleri var-dır," dedi neredeyse tehditkarca.Kalas horgörüyle hıhladı ve gözlerini kıstı. "Şehir kargaşa içinde," diye devam etti Je'howith, Kral Danu-be'a hitaben. "Ve düzen sağlamakta geciktiğimiz her gün anarşitehlikesi daha da artıyor. Tüccarlar bölgesinde yağmadan bahse-dilmeye başlandı bile ve pagan tapınaklarını rıhtımlara kurmuşolan Behren Yatolleri kuşkusuz bu zamanı kendi çıkarlarına kul-lanacaktır.""Demek endişelerinizdeki asıl gerçek bu, Başrahip Je'howith,"

iblisi" Havari:

77

Hiye sözünü kesti Kalas. "Güney dininden Yatol rahiplerinin ce-maatinizin bir kısmını çalacağından korkuyorsunuz." "Böyle bir korkum var gerçekten," diye itiraf etti Je'howith,"ve Ayı-Honce Kralı'nın da olmalı." "Peki Kilise ve devlet ayrı varlıklar değil mi?" diye sordu Ka-las Kral Danube konuşamadan. Kral adamı süzdü, ama itiraz etmedi. Tabağını ittirdi. Sakin birkahvaltı edemeyeceğini anlamıştı. Ellerini önünde kavuşturdu veiki rakibin tartışmasına izin verdi. "Ayı-Honce'da el ele çalışan iki kardeştir onlar," diye onayla-dı Je'howith, "ama Behren'de öyle değildir. Yatol rahipleri krallı-ğa hakimdir ve sıradan insanların yaşamlarının her alanına müda-hale ederler. Yatollerin Palmaris'te tutunmasına izin verirseniz,Dük Kalas, kralınızın çıkarlarına ne olduğunu görürsünüz," diyebitirdi, istihza dolu bir sesle. Dük Kalas alçak sesle bir şeyler homurdandı ve bakışlarını ka-çırdı. "Ne yapmamızı önerirsiniz?" diye sordu Kral Danube Je'ho-with'e. "Hemen bir geçici önder atamanızı," diye yanıt verdi başrahip."Zaten çok zaman geçti, ama madem artık vâris meselesi de hal-loldu, kararlılıkla hareket etmelisiniz." Kral Danube odadaki diğerlerine baktı. "Önerisi olan?" diyeSordu. "Böyle bir konuma uygun pek çok asil var," diye yanıt verdiKalas. "Ama koşa koşa Palmaris'e gitmeye gönüllü olacak pek az ki-şi, özellikle de gündönümü bu kadar yaklaşmışken," diye çabu-cak ekledi Constance Pemblebury. Odadaki herkes kadının söz-lerinin doğru olduğunu biliyordu. Palmaris zorlu bir şehirdi, sertbir iklimi ve Ursal'dakilerden çok daha fazla sorunu vardı. Kral 78

R. A. Salvatore

Danube'un maiyetinden olan asiller burada büyük lüks içinde ya-şıyorlardı. Hatta Kalas gibi dükler bile uzak şehirleri baronlarınınyönetmesine izin veriyor, kendileri zamanlarını avlanmak, balık-çılık, muhteşem ziyafetlere katılmak ve asil hanımları kovalamak-la geçiriyorlardı. "Tek bir seçenek var," diye araya girdi Je'howith, "şehrin bü-yük kısmına çoktan hakim olmuş karizma sahibi biri." "O ismi ağzınıza bile almayın!" diye itiraz etti Kalas, ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Je'howith durmayacaktı. "Palmaris'te ne kadar düzen kalmışsa, hepsi Aziz Kıymetli'ninyeni başrahibi Marcalo De'Unnero sayesindedir," dedi. "Baronluk unvanını bir başrahibe vermemi mi istiyorsunuz?"diye sordu Kral Danube kuşkuyla. "Kilise De'Unnero'ya buna eş bir unvan verecektir," diye açık-ladı Je'howith: "Palmaris Piskoposu.""Piskopos mu?" diye direndi Kalas. "Bu zamanlarda pek kullanılmayan bir unvan," diye açıkladıJe'howith, "ama hiç görülmemiş bir şey değil. Krallığın ilk günle-rinde piskoposlar da baronlar ve dükler kadar çoktu." "Peki piskopos ile başrahip arasındaki fark nedir?" diye sorduKral Danube. "Piskoposluk unvanı laik bir hükümdara denk güçler verir,"diye açıkladı Je'howith yumuşak sesle. "Ama piskopos Kral'dan değil, Peder Başrahip'ten emir alır,"diye araya girdi Kalas öfkeyle ve Danube'un yüzü bu fikirle ka-rardı. Odadaki diğerleri, hatta serinkanlı Constance Pembleburybile dikenlerini çıkardı ve sertçe fısıldaşmaya başladılar. "Hayır," diye hemen karşılık verdi Je'howith. "Piskoposlar Ki-lise ile ilgili konularda Peder Başrahip'ten emir alır, ama devlet iş-leri konusunda yalnızca Kral'dan emir alır. Marcalo De'Unnero'yuşiddetle tavsiye ederim, Kral Danube. Genç ve enerji dolu biri ve |blism Havarisi

79

helki de Aziz Saf-Abelle'den çıkan en iyi savaşçı -bu gerçektenAe hafife alınacak bir şey değildir!" "Bana göre başrahip sınırlarını aştı," diye yorum yaptı Cons-tance. "Tüm saygılarımla, sevgili Je'howith, Kral'dan Peder Başra-hip'e çok fazla güç bahşetmesini istiyorsunuz, ama kuzeydekişehre atanacak bir asilin rahatsız olmasını engellemekten başkasebep gösteremediniz." "Ümitsiz zamanlarda bir dostun elini öneriyorum ben Kral'a,"diye yanıt verdi Je'howith. "Saçma!" diye kükredi Kalas ve sonra Kral'a hitaben ekledi,"ben size Baron Bildeborough'nun yerine uygun birini bulurum.Belki Tekyürek Tugayı'ndan biri, ya da daha düşük konuma sa-hip, ama bu unvanı hak eden bir asil. Neden, zaten bölgede biralay asker ve başlarında becerikli bir savaşçı var." Kral Danube bakışlarını Je'howith'ten Kalas'a çevirdi. Kararsızgörünüyordu. "Peki hangisi daha tehlikeli, sorarım size," dedi Je'howith sin-sice, "bir ortağın büyük ihtiyaç zamanlarında yardım etmesineizin vermek mi, yoksa hırslı bir astın konumunu güçlendirmekmi? Belki, daha yüksek konumlara gözünü dikmiş birinin?" Sersemleyen Kalas homurdandı ve yanıt bulamayarak hırladı.Yüzü kıpkırmızı oldu ve çenesini sıktı. Patlamak üzere görünü-yordu. Odadaki diğerleri de aynı ölçüde rahatsız olmuştu, amabütün bunlar Constance'ı çok eğlendiriyordu. "Böyle zorlu zamanlarda tek bir yeni hükümdarın faydalarınıdüşünmenizi rica ediyorum," diye devam etti Je'howith sakin birsesle. "Baron Bildeborough'nun yerine tanınmayan, yeni bir ön-der getirirseniz, Palmaris halkı Kiliseden ya da devletten ne bek-lemeleri gerektiğini bilemez. Bırakın ilk önce De'Unnero'ya ısın-sınlar. Adamı pek az tanıyorlar, çünkü Aziz Kıymetli'yi yalnızca

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bir mevsimdir yönetiyor ve bu süre içinde bile Kilise ile ilgili gö- 80 R. A. Salvatorerevler -sizin Tekyürek Tugayı'nızın büyük rol oynadığı Başrahip-ler Kurulu..." diye anlamlı anlamlı hatırlattı, "Başrahip. De'Unne-ro'nun bir aya yakın süre Palmaris'ten uzak kalmasına sebep ol-du. Ama halkının yaşadığı büyük trajediler düşünülünce, şehir ol-dukça sakin kaldı." "Yani Aziz Kıymetli'nin Başrahibinin yalnızca geçici bir önderolmasını öneriyorsunuz," diye sordu Kral Danube uzun, düşünce-li bir duraklamadan sonra. "Belirlenen bir süreden sonra -belki yazdönümünde- yeni birönder atamanın sizin ve Palmaris'in çıkarma olacağına karar ve*)rebilirsiniz," dedi Je'howith. "Ama ben Marcalo De'Unnero'nunçalışkanlığı ile sizi şaşırtacağına inanıyorum. Palmaris halkını ye-niden düzene kavuşturacak ve sıkı kontrol sağlayacak -böylecesizin konumunuzu güçlendirecek." "Bunların hepsi saçmalık!" diye haykırdı Kalas, öne çıkıpKral'in önünde Je'howith'e katılarak. "Kuşkusuz bunların tek ke-limesine inanmıyorsunuzdur, Kral'ım." "Neye inanıp neye inanmayacağımı bana söylemeye kalkma-yın," dedi Kral Danube sertçe ve soğuk bir sesle, ve Kalas bir ikiadım geriledi. "Ve daha genel açıdan da düşünmelisiniz," diye devam ettiJe'hovvith, Kalas'ı görmezden gelerek. "Ormandiyar yeniden açıl-malı, belki Ayı-Honce'un hakimiyet alanı ilan edilmeli." "Sevgili Je'howith," diye araya girdi Constance Pemblebury,"Behren ve Alpinador'la, Ormandiyar'ın her üç krallığa açık kala-cağına dair bir anlaşmamız var." "Ama uzun zamandır bölgede yalnızca Ayı-Honce halkı yaşı-yor," diye yanıt verdi Je'howith. "Ve savaşın bu durumu değiştir-diğine inanıyorum. Ormandiyar'ın artık povvrielere ve goblinlereait olduğunu öne sürebiliriz. Onları bölgeden sürenler biz olaca-ğımıza göre, o topraklar fethedilmiş sayılacak ve Kral Danube iblisin Havaris,

Brock Ursal'ın hakimiyetine girecek." "Çok akıllıca bir manevra," diye itiraf etti Kral, "ama çok teh-likeli""Yanınızda güçlü bir Kilise istemeniz içip daha fazla sebep,"diye itiraz etti Je'howith, "güneydeki Alpinadorlu barbarların ço-ğunun üzerinde etkisi olan aynı Kilise. De'Unnero'ya piskoposunvanını verirseniz artık Palmaris meselesi sizin başınızı ağrıtmaz.De'Unnero başarısız olursa ve Palmaris kargaşaya düşerse, bıra-kın sorumluluğu Abellican Kilisesi üstlensin. Ve eğer piskoposdüzen ve refahın sağlanması konusunda başarılı olursa, Kral Da-nube hayran halkına ne kadar da bilge görünecek!" Yine Dük Kalas'ın yüzü öfkeyle kızardı. Aziz Honce BaşrahibiKral'ı ne cesaretle bu şekilde yemleyebilirdi! Ancak, asla fazla hırslı biri olmamış olan, ama genişlemek içinher fırsatı kullanan Danube yemi yutmuştu bile. Danube'a risksizgörünen öneri krallığın kuzeye doğru genişlemesine yardım ede-bilirdi gerçekten ve en kötü ihtimalle Danube'a suçlamalardanmuaf tutulma şansını veriyordu. Her şeyden öte bu reddedileme-yecek kadar çekici bir öneri gibi görünüyordu. Ve Danube BrockUrsal aceleci biriydi -Je'howith'in uzun zaman önce kullanmayı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

öğrendiği bir özellik. "Geçici önder," diye bildirdi Kral. "O zamanöyle olsun. Bugün Ursal'a, Başrahip Marcalo De'Unnero'ya Pal-maris Piskoposu unvanının verildiği bildirilşin."Je'howith gülümsedi; Kalas hırladı. "Ve Dük Kalas," diye devam etti Kral Danube, "siz de Palma-ris bölgesindeki kıymetli askerlerinizin düşük unvanlı kumanda-nına bildirin, emirlerini Piskopos De'Unnero'dan alacak ve Pal-maris'teki durum güvenliğe kavuşana kadar adamın yanından ay-rılmayacak. "Şimdi çekilebilirsiniz!" dedi Kral aniden, danışmanları baş be-lası güvercinlermiş gibi elleriyle kovalama hareketleri yaparak. 82

R. A. Salvatore

"Korkarım yemeğim soğudu bile." Başrahip Je'howith gülümsemeye devam ederek döndü veConstance Pemblebury ile yüz yüze geldi. Kadın adamın yanındayürümeye başladı ve odadan çıkarken ona eşlik etti. "Kutlarım,"dedi adama, yalnız kaldıklarında. "Bir şey kazanmışım gibi konuşuyorsunuz," diye itiraz ettiJe'howith. "Ben yalnızca Kralıma hizmet etmek istiyorum." "Siz yalnızca Peder Başrahip'e hizmet etmek istiyorsunuz," di-ye yanıt verdi Constance gülerek. "Kral Danube Palmaris'i yönetecek adamın Marcalo De'Unne-ro olmadığına karar verirse pek işe yaramaz," diye mantık yürüt-tü Je'howith. "Zor bir karar, çünkü yasa ve geleneklere göre bir piskoposancak Kral ve Peder Başrahip'in onayı ile görevinden alınabilir,"dedi Constance sinsice. Bu Je'howith'in gerilemesine sebep oldu -ta ki kadının bu kü-çük yasal meseleyi Kral Danube'un kararından önce bildirmemişolduğunu hatırlayana kadar. "Korkmayın, Başrahip Je'hovvith," dedi kadın. "Savaş kazanılsada, kaybedilse de, sonradan güç dengesinin kaçınılmaz bir biçim-de değişeceğini anlıyorum ve savaşın perişan ettiği bir halk üze-rinde Abellican Kilisesi'nin nasıl bir güç sahibi olduğunu bilecekkadar pragmatik biriyim. Ayı-Honce'un kuzey topraklarında arala-rından birini kurban vermeyen tek aile var mıdır? Ve acılı insanlarpratik kazançlardan çok ebedi yaşama dair boş vaatlere kapılırlar." "Boş vaatler mi?" dedi başrahip hayretler içinde. Kadının sap-kınlığın eşiğinde olduğunu düşündüğü açıktı. Constance üstelemedi. "Aziz Saf-Abelle, Palmaris'e ve tüm ku-zey topraklarına hakim olacak -ve Ormandiyar'ın yeniden açıl-ması ve komşu krallıklarla yeni bir anlaşma -eğer gerçekten yenibir anlaşma olacaksa- düzenlenmesi sürecinde bu Kral Danube iblisi* Havari*

83

. . kötü bir şey olmayacaktır.""Ya Ormandiyar güvene kavuşturulduktan sonra?" Constance omuzlarını silkti. "Ben Kiliseye karşı çıkmamayı se-çerim," dedi basitce-"Ya yardımınız karşılığında?" Kadın bu sefer yüksek sesle kahkaha attı. "Sıradan işçilerin sır-tından hepimizi lüks içinde yaşatacak kadar kazanç sağlanabilir,"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dedi. "Ekmeğin nasıl yağlandığı ile ilgili eski bir deyim var; tere-yağı bıçağının üzerinde artık Peder Başrahip'in elinin olabileceği-ni anlayacak kadar akıllıyım." Şimdi Başrahip Je'howith geniş geniş gülümsüyordu. Buradabir müttefik yoktu, anlamıştı, ama düşman da yoktu. Pek çok asil-le de aynısı olacağına inanıyordu, çünkü dactyl uyanmadan önceasla önemli meselelerle uğraşmamış erkekler ve kadınlardı onlar.Constance'ın yanından ayrıldı, Peder Başrahip'in bir sonraki tin-sel ziyareti için kendini hazırlamak üzere mahremiyete ihtiyaç du-yuyordu. Markwart memnun olacaktı, ama Je'howith durumunhâlâ hassas olduğunu, Dük Kalas gibi, Kral Danube aleyhine Ki-lisenin kazandıklarını asla kabul etmeyecek kişiler kaldığını bili-yordu.Çok ilginç bir sene olacaktı. Şafakta yağmur yine şiddetlendi, ama rüzgar dinmişti. Havamevsimine göre sıcaktı ve bu iyi bir şeydi, aksi halde bölge met-relerce kar altında kalır, güneye, Palmaris'e yolculuk planlarınınhaftalarca ertelenmesi gerekirdi. Pony ve Yelebekçi hâlâ powrie mağarasındaydılar. Kaç cüce-nin hâlâ hayatta olabileceğine dair en ufak fikirleri yoktu, amatoprak yığınını kazan cüceler zaman zaman bir taşın kaymasınasebep oluyorlardı. Başta Yelebekçi bu teşebbüslerin icabına bakı-yor, şiddetle taşa vuruyor, sonra aşağıdan gelen aksanlı küfürler 82

R. A. Salvatore

"Korkarım yemeğim soğudu bile." Başrahip Je'howith gülümsemeye devam ederek döndü veConstance Pemblebury ile yüz yüze geldi. Kadın adamın yanındayürümeye başladı ve odadan çıkarken ona eşlik etti. "Kutlarım,"dedi adama, yalnız kaldıklarında. "Bir şey kazanmışım gibi konuşuyorsunuz," diye itiraz ettiJe'howith. "Ben yalnızca Kralıma hizmet etmek istiyorum." "Siz yalnızca Peder Başrahip'e hizmet etmek istiyorsunuz," di-ye yanıt verdi Constance gülerek. "Kral Danube Palmaris'i yönetecek adamın Marcalo De'Unne-ro olmadığına karar verirse pek işe yaramaz," diye mantık yürüt-tü Je'howith. "Zor bir karar, çünkü yasa ve geleneklere göre bir piskoposancak Kral ve Peder Başrahip'in onayı ile görevinden alınabilir,"dedi Constance sinsice. Bu Je'hovvith'in gerilemesine sebep oldu -ta ki kadının bu kü-çük yasal meseleyi Kral Danube'un kararından önce bildirmemişolduğunu hatırlayana kadar. "Korkmayın, Başrahip Je'howith," dedi kadın. "Savaş kazanılsada, kaybedilse de, sonradan güç dengesinin kaçınılmaz bir biçim-de değişeceğini anlıyorum ve savaşın perişan ettiği bir halk üze-rinde Abellican Kilisesi'nin nasıl bir güç sahibi olduğunu bilecekkadar pragmatik biriyim. Ayı-Honce'un kuzey topraklarında arala-rından birini kurban vermeyen tek aile var mıdır? Ve acılı insanlarpratik kazançlardan çok ebedi yaşama dair boş vaatlere kapılırlar." "Boş vaatler mi?" dedi başrahip hayretler içinde. Kadının sap-kınlığın eşiğinde olduğunu düşündüğü açıktı. Constance üstelemedi. "Aziz Saf-Abelle, Palmaris'e ve tüm ku-zey topraklarına hakim olacak -ve Ormandiyar'm yeniden açıl-ması ve komşu krallıklarla yeni bir anlaşma -eğer gerçekten yenibir anlaşma olacaksa- düzenlenmesi sürecinde bu Kral Danube

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

iblis* Havaris,

83

jHn kötü bir şey olmayacaktır.""Ya Ormandiyar güvene kavuşturulduktan sonra?" Constance omuzlarını silkti. "Ben Kiliseye karşı çıkmamayı se-çerim," dedi basitçe."Ya yardımınız karşılığında?" Kadın bu sefer yüksek sesle kahkaha attı. "Sıradan işçilerin sır-ımdan hepimizi lüks içinde yaşatacak kadar kazanç sağlanabilir,"

dedi. "Ekmeğin nasıl yağlandığı ile ilgili eski bir deyim var; tere-yağı bıçağının üzerinde artık Peder Başrahip'in elinin olabileceği-ni anlayacak kadar akıllıyım." Şimdi Başrahip Je'howith geniş geniş gülümsüyordu. Buradabir müttefik yoktu, anlamıştı, ama düşman da yoktu. Pek çok asil-le de aynısı olacağına inanıyordu, çünkü dactyl uyanmadan önceasla önemli meselelerle uğraşmamış erkekler ve kadınlardı onlar.Constance'ın yanından ayrıldı, Peder Başrahip'in bir sonraki tin-sel ziyareti için kendini hazırlamak üzere mahremiyete ihtiyaç du-yuyordu. Markwart memnun olacaktı, ama Je'howith durumunhâlâ hassas olduğunu, Dük Kalas gibi, Kral Danube aleyhine Ki-lisenin kazandıklarını asla kabul etmeyecek kişiler kaldığını bili-yordu.Çok ilginç bir sene olacaktı. Şafakta yağmur yine şiddetlendi, ama rüzgar dinmişti. Havamevsimine göre sıcaktı ve bu iyi bir şeydi, aksi halde bölge met-relerce kar altında kalır, güneye, Palmaris'e yolculuk planlarınınhaftalarca ertelenmesi gerekirdi. Pony ve Yelebekçi hâlâ powrie mağarasındaydılar. Kaç cüce-nin hâlâ hayatta olabileceğine dair en ufak fikirleri yoktu, amatoprak yığınını kazan cüceler zaman zaman bir taşın kaymasınasebep oluyorlardı. Başta Yelebekçi bu teşebbüslerin icabına bakı-yor, şiddede taşa vuruyor, sonra aşağıdan gelen aksanlı küfürler 84 R. A. Salvatorekarşısında gür kahkahalar atıyordu. Şimdi nöbet tutma görevi Pony ve bir saat önce gelmiş olanJuraviel'deydi. Yelebekçi yakındaki araziyi tarıyor, ateş için kırıkağaç dallan ve daha uzun süre dayanacak büyük kütükler arıyor-du. "Bu sefer güzel bir tane buldum," diye bildirdi atadam bir dö-nüşünde. Pony ve Juraviel güldü, çünkü güçlü atadamın sürükleyerekgetirdiği ağaç neredeyse altı metre boyundaydı. "Kale kapısı üzerinde koçbaşı olarak kullanacaksan güzel ger-çekten," diye yanıt verdi Juraviel. "Bunu yapabilirim de, ama o askerler beni burada durmuşinatçı bir elfle tartışırken bulursa, sözde konusu kaleden kaçmakiçin yapmam gerekir bunu!" dedi Yelebekçi, elfin gündoğumun-da gidip askerlere karşı nöbet tutması konusunda hemfikir olduk-larını hatırlatarak. "Ben de giderim o zaman, sevgili yarım at," dedi Juraviel. Eğil-di, sonra koşarak ormanda kayboldu. "Yarım atmış," diye homurdandı Yelebekçi ve mağara girişininönüne ateşlik odunları yığdı, "ama diğer kısım elf olacak olsaydı,benim yarım midilli olmam gerekirdi!"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony, Juraviel ve Yelebekçi'nin her zaman oynadıkları bu iyiniyetli oyunu takdir ederek geniş geniş gülümsedi. Atadam büyük bir kayayı kenara çekti, sonra yığında açılandelikten bir arbalet oku fırlar, ön bacağını ıskalarken kenara sıç-radı. "Şunun icabına bakar mısın?" diye sordu. Pony elinde grafitle harekete geçmişti bile. Açıklığa bir şimşekdaha salıverdi. Mağaranın içinde feryatlar ve küfürler patladı veYelebekçi deliğe odun yığarken sesler boğuldu. Atadam kenarakaydı, biraz daha moloz kaldırdı ve bir tepe oluşturdu."Bu şeyi yakabileceğinden emin misin?" diye sordu Pony'ye

iblis* Havari*

85

belki onuncu kez. Kadının bakışları Yelebekçi'yi baştan ayağa ürpertti ve atadamişine geri döndü."Gecekuşu yaklaşıyor," dedi Juraviel'in sesi birkaç dakika son- "Ölü powrielerden ikisini buldu. Askerler arkasında, ama da-ha uzakta." Yelebekçi Pony'ye baktı ve başını salladı ve Pony elinde biryılantaşı ve bir yakutla yığına yaklaştı. Atadamın uzaklaşmasınıişaret etti, sonra yılantaşınm gücüne dalarak onu içine alan mavi-beyaz, parlak bir koruyucu zırh oluşturdu. Verdiği incelikli biremir yakutu o kalkanın dışına taşıdı. Yakut şimdi kalkanın parıl-tısının üzerinde, kadının açık avucunda yatıyordu. Pony düşünce-lerini, büyülü merkezini yakutun içinde dönüp duran güçlerebağladı. Acele etmeden, kalan tüm enerjisini taşa akıttı, taşın için-deki gücün yükselmesine izin verdi ve sonunda çevresinde alev-ler titreşmeye başladı.Yelebekçi ve Juraviel akıllıca gerilediler. Pony çevresine bakındı. Yığının alt taraflarındaki bir kütüğüniçi boşalmış ucunu seçti, sonra elini onun içine sokarak büyüyüsalıverdi. Ani alev patlaması onu ve taş yığınını sardı, sarsıcı güçtaşları salladı ve alev alev patlama Yelebekçi'nin yerleştirdiği tümodunları yakarak taş yığımndaki her boşluktan fışkırdı. Islak odunlar itirazla cızırdadı, ama patlamanın büyüklüğü yü-zünden onlar da alev aldı ve yandı. Yağmur cızırtıya katkıda bulu-narak ısınmış taşlara düştü ve buharlaşarak ağır havaya yükseldi. Pony bir ateş topu daha salıverdi, ve gerilediği zaman havayagri duman bulutları yükseliyordu. Dumanların mağaraya da girdi-ğini biliyordu. Yılantaşı kalkanı yok etti ve iki mücevheri kesesi-ne kaldırdı, sonra grafiti bir kez daha çıkardı, çünkü powrielerin"er an taş yığınını dövmeye başlayabileceğini biliyordu."Korucu yaklaşıyor," diye seslendi Juraviel yukarıdan.

86 R. A. Salvatore "Kalan tüm powrieler o delikte kısılı kaldı, herhalde," dediadamın tanıdık sesi dostlarının arkasındaki ağaçlıklardan. "Bütün gece oturup seni ve tembel asker dostlarını bekleye-ceğimizi mi sanmıştın?" diye yanıt verdi Yelebekçi göz kırparakkorucu görüş alanına girerken. Gecekuşu dumanları tüten yığına, şimşekle patlamış taşlarabaktı, sonra dönüp bakışlarını sırılsıklam ıslanmış, sarı saçlarındansular damlayan Pony'ye çevirdi. Tepkisi öfkeliydi. Dostları onahaber vermeden nasıl buraya gelirdi? Pony nasıl ona haber ver-meden kendini tehlikeye atabilirdi? Ama Elbryan kendini durumuPony'nin gözlerinden görmeye zorladı. Kadın öfkeyle doluydu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kendisininkinden daha büyük bir öfkeyle, ama son haftalardaverdikleri savaşlarda o öfkeyi boşaltamamıştı. Elbryan ve Ponykanun kaçağı olduğundan, mücevherleri savaşta açık açık kulla-namıyordu. Dahası, şifa taşları, özellikle de hematit konusundakiyeteneği onu savaştan epey uzakta kalmaya, ihtiyaç duyanlara şi-fa vermek üzere hazır beklemeye zorluyordu. Ve korucu durumu Yelebekçi'nin açısından düşündüğünde deduygudaşlık hissediyordu. Aida Dağı'nm içinden Abellican keşiş-leri tarafından kurtarıldıktan sonra atadama zalimce davranılmıştı-hapsedilmiş, işkenceye uğramıştı. Ama o savaşlara daha da azkatılmıştı, çünkü kolaylıkla tanınabilirdi ve Shamus Kilronney ar-tık dostları olmuş olsa da, Kral'ın askerlerindendi. Elbryan yine Pony'ye odaklandı ve sağanak yağmura ve uzun,uykusuz geceye rağmen Aziz Saf-Abelle'den ayrıldığından berihiç bu kadar huzurlu görünmediğini fark etti. Pony ileYelebekçi'nin kendi başlarına savaşmaya karar vermeleri karşısın-da duyduğu öfke bu gerçeklikle boy ölçüşemezdi. "Eh, bu sefer bütün eğlenceyi kendinize saklamışsınız anlaşı-lan," dedi neşeyle."Ah, gün bitmeden sen de birkaç tane şişleyebilirsin, bana so-

iblis* Havaris,

87

n " dedi Yelebekçi. "Ve emin ol kuzeye gittiğimizde dahacarsan,fazlasını bulacaksın." "Askerler yaklaşıyor," diye uyardı, şimdi yakındaki başka bir"acın üzerine tünemiş olan Juraviel. Yelebekçi'ye işaret etti vetadam ağacın altına gittiğinde elf onun geniş sırtına atladı. «Ama biraz eğlendik, değil mi?" dedi Yelebekçi Pony'ye gözkırparak ve ormana girdi. Elbryan Senfoni'den aşağı kayarken Pony Gritaş'a bindi, koru-cu elf yayı Şahinkanadı'nı çıkardı ve kaya yığınında kaçmaya ça-lışabilecek powrie ararken bir ok taktı. Duman şimdi daha yoğun-du, gri g" kabanyordu ve büyük kısmı da mağaraya gidiyordu. "Bunu indiren ne?" diye sordu Colleen Kilronney şaşkın şaş-kın, ağacın dibinde yatan, boynuna bir delik açılmış powrieyi in-celerken. Sonra doğruldu ve ağaçtaki deliği inceledi ve herhangibir şeyin eski bir meşenin sert kütüğüne bu kadar saplanabilmişolması karşısında inanmazlık içinde başını iki yana salladı. "Sanırım bir arbalet oku," diye yanıt verdi askerlerinden biri."Powrieler genellikle arbalet taşır ve biri oku cesetten almış olabilir." Colleen omuzlarını silkti. Asker haklı olmalıydı, ama daha ön-ce bu kadar kuvvetli bir arbalet hiç görmemişti. "Ormanda duman var," dedi bir izci, geri dönüp gruba katıla-rak. Colleen hemen atına gitti, mahmuzladı ve alayın başındakiShamus'a yetişti. Kısa süre sonra mağaranın önündeki açıklığagirdiler ve Gecekuşu'nu eğilerek tahta ve taş yığınındaki bir baş-ka deliğe ok atarken ve Pony'yi altı metre yanda, sakin sakin atı-nın üzerinde otururken buldular. Colleen bakışlarıyla Pony'yi tarttı. Kuzeninin çadırında Gece-kuşu ile tanıştıktan sonra, kadın onun Pony adlı bir kadınla evliya da en azından nişanlı olduğunu öğrenmişti. Kadının bu olma- R. A. Salvator©

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sı gerektiğini anlamıştı Colleen, askerin verdiği tariften -uzun vedetaylı bir tarifti, adam Pony'nin savaşlardan sonra ne kadar yar-dımcı olduğu, ne kadar harika bir kadın olduğu konusunda ko-nuşup durmuştu. Şimdi Pony'ye bakarken, Colleen askerin tavrına şaşırmıyordu.Pony'nin güzelliği inkar edilemezdi, gür saçları, iri, ışıltılı gözlerivardı. Ve şimdi yanda durmuş, kahraman korucunun oyuncağı gi-bi izliyor, bekliyordu. "Süs," diye fısıldadı savaşçı kadın kendikendine ve hıhladı. "Bu yağmurda ateş yakmayı nasıl becerdin?" diye sordu ShamusGecekuşu'na. Yüzbaşı eyerden indi ve korucunun yanına gitti. Gecekuşu sırıttı. "Ben yakmadım," dedi. "Şanslı bir yıldırımdüşmüş anlaşılan, mağara girişinin üzerindeki kayaları ve ağaçla-rı yıkmış, powrielerin çoğunu içeride tuzağa düşürmüş. BugünTanrı bizimle, bize şimşekten kılıcını ödünç veriyor." "Ben şimşek görmedim," diye araya girdi Colleen kuşkuyla."Peki senin Tanrın tüm çatlaklara düzgünce çalı mı tıktı? Yoksabiz gelene kadarki on dakikada sen mi yaptın?" "Hayır, ve hayır," diye yanıt verecek oldu korucu, ama Ponyonun sözünü kesti. "Tuzakçı dostlar," dedi. "Şimşeği görmüşler -bir saatten çokolmuş, sanırım- ve bu fırsattan faydalanarak çalı yığıp alevleribeslemişler." "Ve ormandaki kanlı bere nöbetçileri öldürmüşler, öyle mi?"diye devam etti Colleen. Pony yorumsuzca omuzlarını silkti. "Tuzakçıları burada bul-duk ve hikayelerini kısaca dinledik. Sizin geldiğinizi öğrenince,powrielerin delikten çıkmasına izin vermememizi istediler?" "Biz mi?" diye sordu Colleen kuşkuyla, Gecekuşu'na, sonra yi-ne kadına bakarak.Pony hakareti duymazdan geldi. "Kırk yaratık, dediler, ama

iblisi. Havarisi

89

tanesinin hayatta kaldığını bilmiyoruz." "Ve ne olursa olsun o delikte fazla kalmazlar," diye araya gir-,. (}ecekuşu. "Okçularını kayaların önüne diz," dedi yüzbaşıya,"çıkarken indirebiliriz onları." Shamus Kilronney okçularına pozisyon almalarım işaret etti."gu fazla kolay oluyor," dedi korucuya. "Tercih edilen de bu değil mi?" diye yanıt verdi Gecekuşu. Bu-nu söylerken ikisi birden Colleen'e baktılar ve öfkeli kadının kaşçattığını görünce ikisi de şaşırmadı. Gerçekten de Colleen Kilronney bu ani değişiklikten memnunolmamıştı. Sonunda Palmaris önderleri kuzeye baronun ölüm ha-berini iletecek birini göndermeye karar verdiğinde Colleen gönül-lü olmuştu, ekibe katılmak' için ısrar etmişti. Savaşmaya gelmişti,dostu olan Başrahip Dobrinion'un intikamını almaya hevesliydi.Adamın kanlı bereli cüceler tarafından öldürüldüğüne inanıyordu.Kadın atından aşağı atladı ve iki adamın yanından fırtına gibi ge-çerek kaya yığınını inceledi. "Belki başka bir çıkış yolu bulmuşlar-dır," dedi -umutla konuşmuştu sanki. "Belki çoktan gitmişlerdir,arkadan dolanmış, bize geriden saldırmaya çalışıyor olabilirler!" "Başka çıkış yolu yok," dedi Gecekuşu kararlılıkla. "Mağaradakısılı kaldılar ve her geçen saniye hava daha da kirleniyor." "Bir hava deliği yoksa," dedi Colleen. Bir adım geriledi ve yı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kılan kayaların üzerindeki tepeye baktı. "Öyleyse, bulup tıkamak kolay olur," diye yanıt verdi Gecekuşuduraksamadan. "Ama hava deliği olsa bile yeterince duman çıkar-maz. Cüceler kısılı kaldılar ve boğuluyorlar. Bazdan dışarı çıkmayıdeneyecek ve biz onları vuracağız. Kalanlar mağarada ölecek."Colleen dik dik baktı, bu açık gerçekten hiç hoşlanmamıştı. "Belki de değil," dedi Shamus düşünceli düşünceli. "Bu sava-şın bir önemli özelliği, iki tarafın da tutsak almaması.""Kim goblin tutsak ister ki?" diye sordu Colleen inanmazlık

90

R. A. Salvatore

içinde. "Ya da leş kokulu bir kanlı bere? Onları koyduğun yeri ko-kutmaktan başka işe yaramazlar." > "Powrieler insanlara hiç merhamet göstermedi," diye eklediGecekuşu. Konuşurken Colleen'e baktı ve onun kendisine bak-makta olduğunu gördü. İkisinin de yüzleri ifadesizdi, ikisi de di-ğeri ile aynı tarafta olduğuna şaşırmıştı. "Ben merhametten bahsetmiyorum," diye çabucak ekledi Sha-mus, "pratik konulardan bahsediyorum. Mağaradaki powrielerbüyük olasılıkla perişan durumdalar ve umutsuzlar. Krallığın herköşesinden gelen raporlar artık yalnızca eve gitmek istediklerinigösteriyor ve bu hak karşılığında eski müttefikleri ile ilgili önem-li bilgiler verebilirler." "Bu geçiş hakkı karşılığında döner, eğlenmek için daha fazlainsan öldürürler!" diye şiddetle itiraz etti Colleen. Korucu yine onayladı. "Powrielerin uzak duracağına güvene-bilir miyiz?" diye sordu. "Hatta topraklarımıza yeniden saldırma-salar bile, kıyılarımızda korsanlık etmezler mi, savunmasız gemi-lere saldırmazlar mı?" "Ama bu povvrieler daha büyük grupların krallığı harap etme-sini engelleyecek türden bilgiler verirse, o zaman kazanç risktendaha fazla olur," diye yanıt verdi Shamus. Gecekuşu Pony'ye baktı. Korucunun bakışları, Shamus veColleen dahil diğerlerinin de dikkatini çekti ve kısa süre sonraPony bir sürü kişinin kendisine bakmakta olduğunu gördü. "Mağaradaki powrieler umurumda değil," dedi sessizce, amakararlılıkla. "Dilerseniz öldürün, dilerseniz tutsak alın. Benim içinönemleri yok." "Kesinlikle karar vermemizi sağlayacak bir yanıt," diye yorumyaptı Colleen alayla. "Küçük bir kanlı bere çetesi ile ilgilenmeyecek kadar çok sa-vaş gördüm," diye terslendi Pony. iblisi Havarisi

9i

Colleen Kilronney horgörüyle hıhladı ve sırtını döndü. pony Elbryan'a baktı ve zayıf, ama rahatlatıcı bir gülümsemebahşetti- ve korucu kadının öfkesini bu çete ile dindirmiş olduğu-nu anladı."Ee, Gecekuşu," diye sordu Yüzbaşı Kilronney, "anlaştık mı?" "Güneye dönmeden önce bu bölgeyi bu çeteden temizleme-ye söz verdin," diye yanıt verdi korucu. "Ne yapmayı seçersenseç, seni ilgilendirir. Sen ve ben buraya gelmeden önce bu savaşbitmişti."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Shamus bunu onay kabul etti. Kaya yığınına gitti, ötedeki ka-ranlığa açılan en büyük deliği buldu ve mağaraya seslenerek si-lahsız çıkan cüceleri öldürmeyeceklerini bildirdi. Bir süre yanıt gelmedi ve Shamus adamlarından bazılarını gön-dererek dumanlı ateşe odun attırdı, diğerleri ateşin arkasında du-rarak eyer battaniyeleri ile dumanı mağaranın içine doğru yelledi. Aniden powrieler küfürler haykırarak yığına atıldılar ve öfkey-le taşlara saldırdılar. Bazıları geçilemeyecek kadar küçük, ama ok-çuların okları için çok uygun delikler açtılar. Diğerleri yanlış taşla-rı kaldırarak kayaların kaymasına sebep oldular ve iki tanesi mağa-radan çıkmayı başardı. Serbest kalan powrielere ok ardına ok yağ-dı, yaratıkları sarstı, yavaşlattı ve sonra inatçı saldırılarını durdurdu.

Bir dakika sonra, ateşten çıkan cızırtılar ve çıtırtılar dışında, ka-ya yığını sessiz kalmıştı. Pek çok powrie ölmüştü ve diğerleri, ya-ralananlar mağaraya geri sürünüyorlardı, talihsiz bir tanesi ise ka-yaların altında kalmış, ateşe tehlikeli bir biçimde yakın yatıyordu. Yüzbaşı Shamus Kilronney önerisini tekrarladı, kendini Ayı-Honce Kralı'nın temsilcisi olarak tanıttı ve savaş meydanında pa-zarlık yapmaya tam yetkili olduğunu bildirdi. Bu sefer önerisi bir açıklama talebi ile yanıtlandı ve sonra dahafazla teminat talebi geldi. Sonunda kalan yirmi yedi powrie, yüzle-ri dumanla kararmış, taş, ok ve şimşeklerle yaralanmış bir biçimde 92 R. A. Salvatoremağaradan dışarı süründüler ve yakalanıp güzelce bağlandılar. Gecekuşu ve Pony izlediler; korucu kuşkuyla, Pony karmaşıkhislerle bakıyordu. Onlardan biraz ötede, atının üzerinde oturanCoUeen Kilronney'in duyguları daha açıktı. Yüzü ekşimişti vekanlı bereler teker teker kaya yığmındaki açıklıkta belirirken bo-ğazından alçak hırlamalar kaçıyordu. Grup hemen Caer Tinella'ya doğru yola çıktı, powrieler Kil-ronney'in ihtiyatlı adamları tarafından tamamen çevrilmişti. Yüz-,başı, yanında Gecekuşu ile birlikte, atını sıranın başında sürüyor-du ve Pony arkadan geliyordu. Kısa süre sonra Colleen Kilronneyde ona katıldı. "Şifa sanatlarına hiç ihtiyaç duyulmayacak gibi," dedi kızıl saç-lı kadın Pony'ye, tenezzülkar bir sesle. "Böyle olduğunda hep mutlu hissederim," diye dalgın dalgınyanıt verdi Pony.Colleen atını tekmeledi ve uzaklaştı.

ÖNLEMLER Braumin Herde hızla, amaçlılıkla hareket ediyor, manastırınkuzey kanadının en üst katında odadan odaya kayıyordu. Şam-dan topluyordu. Karanlık, taş manastırda bir sürüsü vardı onlar-dan, ama bunlar Jojonah Efendi'nin başladığı ve kendisinin Jojo-nah'ın ölümünden sonra bitirmek için haftalarını verdiği bir liste-deki özel şamdanlardı. Bu kanattaki bütün şamdanların üzerinebirer güneştaşı kakılmıştı ve her otuz mücevherden biri büyülüy-dü. Burası genç öğrencilerin sınandığı yerdi, ve üstatlar berrakkuvars, yani uzak görüş taşı, ya da hematit ile hile yapılmasın di-ye güneştaşı sistemini geliştirmişti. Nazik, sakin bir ihtiyar olan Engress Efendi, Braumin Herde'yehangi şamdanların büyülü olduğunu nasıl belirleyeceğini göster-mişti -güneştaşı söz konusu olunca kolay iş değildi! Braumin Bi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rader bazı öğrencilerin şamdanları değiştirdiği hikayesi ile Eng-ress'e gitmişti. Üstat onu sorgulamamış, her gece, çalışmalardansonra şamdanların yerini değiştirme görevini Braumin'e vermek-ten memnun olmuştu. Braumin Birader'in değiştirme işlemini ne seviyelere götürdü-ğüne dair Engress Efendi'nin en ufak fikri yoktu. Genç keşiş elin-de on şamdan ile, Avelyn'in müritlerinin bir sonraki toplantı yeri-ne inmiş, tinsel casusların meraklı gözlerine karşı korunmak içinŞamdanları yan odalara yerleştirmişti. Bu grubun tek umudu giz- 94

R. A. Salvatore

lilikteydi, Braumin biliyordu, çünkü her daim kuşkucu Markwartdüşüncelerinin ne kadar ayrılıkçı olduğunu fark ederse, büyükolasılıkla Jojonah Efendi'nin sıcak sonunu paylaşırlardı. Bu gece, Braumin şamdanları acele acele topladı, bazılarınınalındığı belli olmasın diye diğerlerinin yerlerini ayarladı, sonrahızla uzaklaştı. Ama Francis Birader için şamdan sayısının azaldığı açıktı. Bra-umin Birader pek az kullanılan bir arka merdivenden iner, dörtkat aşağıdaki boş, tozlu koridorlarda seğirtirken o çalışma odala-rını dolaşıyordu. Francis hemen takip etmedi, Peder Başrahip Markwart'ın özeldairesinin bulunduğu üst katta güneye yöneldi. Peder Başrahip'irahatsız etmekten korkarak kapıyı hafifçe çaldı. Sonra, Mark-wart'ın seslendiğini duyunca içeri girdi ve adamı masasının başın-da buldu. Önünde bir kağıt yığını vardı ve akşam yemeğinin ka-lıntıları kenarda duruyordu. "Akşam yemeğiniz için daha fazla zaman ayırmalısınız, PederBaşrahip," dedi Francis. "Korkarım siz..." Yaşlı adam öfkeli bakış-larını ona dikince genç keşiş sustu. "Liste düşündüğümden daha kapsamlı," diye yanıt verdi Mark-wart, kağıtları sağa sola ittirerek. "Aziz Saf-Abelle'in çok hizmetliye ihtiyacı var," diye yanıt ver-di Francis. "Ve tutulanların çoğu doğaları gereği kayıtsız kişiler,birkaç yemek parası biriktirir biriktirmez ayrılan serseriler." "Birkaç içki parası demek daha doğru olur," dedi Markwartekşi ekşi. "Eğer durum buysa, o zaman neden bu listedeki deği-şik grupları daha düzenli bir şekilde ayırmadın? Saldırıdan öncegidenler ve kaçanlar bir sayfada olabilirdi, örneğin. Hemen sonra,gidenler başka bir sayfada ve kalanlar üçüncü bir sayfada." "Acele etmem konusunda ısrar ettiniz, Peder Başrahip," diyezayıfça itiraz etti Francis. "Ve saldırıdan önce gidenler kısa süre iblisi" Havarisi

95

nra yine döndüler. Pek çok kategori kullanmadan hizmetlilerisınıflayamazdım." «O zaman çalış!" diye kükredi Markwart, kağıtları ileri ittirerek;xu masadan aşağı kaydı ve yere süzüldü. "Jojonah ve manastırasaldıran diğerlerinin arkada casus bırakmadıklarından emin olmalı-yız. Olası şüphelileri bul ve yakından izle. Birinin, herhangi birinincasus olabileceğine karar verirsen, gizlice tutukla ve bana getir." Ki Chilichunklara yaptığın gibi işkenceyle öldürebilesin, diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

düşündü Francis, ama düşüncelerini kendine sakladı. Yine de,Markwart'ın yüzündeki öfke daha da artınca, kendi yüzündekiekşi ifadenin duygularını açığa vurduğunu anladı. "Braumin Birader'i yakından izliyor musun?" diye sordu PederBaşrahip.Francis başını salladı. "Ona güvenmiyorum," dedi Markwart, ayağa kalkıp masasınınköşesini dolanarak, "ama ondan korkmuyorum da. Hâlâ Jojonah'asempati duyuyor, ama bu zamanla değişecektir, özellikle de üstatseviyesi için gereken yoğun eğitime başlayınca." "Onu terfi mi ettireceksiniz?" diye patladı Francis, gözleri şok-la iri iri açılarak -ve epey de öfkeyle, çünkü kendisinin PederBaşrahip'e sadakati yüzünden terfi aldığına inanıyordu. Aynımantıkla, sapkın Jojonah'm dostu olan Braumin Herde Birader'inde terfi kazanması imkansız görünüyordu! "En iyi yol bu," diye yanıt verdi Markwart tereddüt etmeden."De'Unnero ve Je'howith güçlü müttefikler, ama diğer başrahiple-rin çoğu ve bir sürü üstat ile kıdemli, Jojonah'a karşı eylemleri-min kişisel olup olmadığını görmek için dikkatle izliyor." "Öyle miydiler?" diye sordu Francis. Sözcükler ağzından çıkarÇıkmaz hata yaptığını anladı. Peder Başrahip Francis'in bir adım önünde durdu, kırışık, yaş-İ! başını yavaşça çevirdi ve gözlerindeki alevler Francis'i korkut- 96 R. A. Salvatoretu, Markwart'ın onu durduğu yerde çarpıp öldüreceğini düşünme-sine sebep oldu -ve yaşlı adamın tıraşlanmış kafası, sivri kulakla-rı korkunç görüntüsünü vurguluyordu. Markwart'ın ona bakmayadevam ettiği o anda, Francis adamın bunu yapabileceğine, çaba-sızca onu çarpıp öldürebileceğine inandı! "Sessizce sorgulayanlar var -sessizce, çünkü onlar korkar, anlı-1yor musun," diye devam etti Markwart, adımlamaya geri dönerek."Sapkın Jojonah'a aniden cephe almamın Kilisenin çıkarına olupolmadığını, komplo kanıtlarının bu kadar hızlı bir şekilde yargıla-ma ve kınama sağlayacak kadar güçlü olup olmadığını merak edi- iyorlar. Adamı yakmadan önce ağzından eksiksiz bir itiraf kopar-mamız gerektiğini mırıldanan birden fazla kişi olduğunu duydum." Francis başını salladı, ama Markwart kadar o da biliyordu ki,Jojonah asla kötü bir şey yaptığını itiraf etmezdi. Cesur adam tut-sakların kaçırılmasına yardım ettiğini itiraf etmiş, eylemlerine ba-hane olarak Markwart'a yönelttiği suçlamaları göstermişti. AmaMarkwart'ın istediği itiraf -seneler önce Jojonah'la Avelyn'in bir-likte komplo kurarak taşları çaldıkları ve Siherton Efendi'yi öldür-dükleri- asla çıkmazdı ağzından. Ve ikisi de, bu şekilde tasavvurettiklerine benzer bir komplonun asla olmadığını da biliyordu. "Ama bu kadarı yeter," diye devam etti Markwart, sıska kolu-nu hızla sallayarak -ve Francis önemli bir şeyler olduğunu anla-dı. "Güç dengesinde bir değişiklik oldu," dedi Markwart."Kilise önderleri arasında mı?" "Kilise ile devlet arasında. Kral Danube Palmaris'teki düzeninsağlanması konusunda yardıma ihtiyaç duyuyor. Baron ve tek vâ-risi öldükten sonra şehir kargaşaya düştü.""Sevgili Başrahip Dobrinion'ları da yok," diye ekledi Francis. "Bu gece beni sınıyorsun, değil mi?" diye tısladı Markwart, yi-ne korkunç bakışlarını ona çevirerek. "Palmaris halkının Dobrini-on'dan daha güçlü bir önderi var: Başrahip De'Unnero gibi." iblisi" Havaris-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

97

"Onu seveceklerdir," diye yorum yaptı Francis, sesindeki istih-yl belli etmemeye çalışarak. "Ona saygı duyacaklar!" diye düzeltti Markwart. "Ondan kor-caklar. Yaşamlarındaki asıl gücün Kral'dan değil Kiliseden kay-klandığmı anlayacaklar. Kilisenin, bu ölümlü bedenin ötesinde-uı tek umutları, tek gerçek kurtuluş şansları, tek gerçek sevinçle-ri olduğunu anlayacaklar. Bunu onlara öğretmek için mükemmelbir adam Marcalo De'Unnero, ya da en azından gerçeği anlayanakadar sindirmek için.""Başrahip?""Piskopos," diye düzeltti Markwart. Francis'i bir tüyle bile devirebilirdi. Francis Aziz Saf-Abelle'inen iyi tarihçilerinden biriydi, çalışmaları uzun zamandır bilinendünyanın değişik bölgelerinin coğrafyası ve politikasına yoğunlaş-mıştı. Piskopos unvanının yetkilerini biliyordu, aynı zamanda, üçyüz yıldır kimseye bu unvanın verilmediğini de biliyordu. "Şaşırmış görünüyorsun, Francis Birader," diye yorum yaptıMarkwart. "Marcalo De'Unnero'nun bu görev için uygun olmadı-ğını mı düşünüyorsun?" "O-o değil, Peder Başrahip," diye kekeledi keşiş. "YalnızcaKral'ın Ayı-Honce'daki ikinci en büyük şehri Kiliseye bırakması-na şaşırdım." Markwart'ın kahkahası bu fikirle alay ediyordu. "İşte bu yüz-den benim Aziz Saf-Abelle'deki gözlerim ve kulaklarım olman ge-rekiyor," dedi Peder Başrahip."Gidiyor musunuz?" "Henüz değil," diye yanıt verdi Markwart, "ama daha çok baş-ka yerlere bakıyor olacağım. Bu yüzden o baş belası Braumin Bi-rader'e göz kulak ol ve hizmetlilere katılıp ayrılanları tara." Sonrasıska elini Francis'e sallayarak çıkmasını işaret etti ve adımlaması-na döndü. Genç keşiş eğildi ve çabucak çıktı. 98

R. A. Salvatoı

Haber Francis'i sersemletmişti, çalışma odalarına döner, Bra-umin Birader'in gittiği yönde ilerlerken anlamaya çalıştı. Francisasla Marcalo De'Unnero'nun en büyük destekçilerinden olmamış,ti, çünkü başka herkes gibi, bu değişken, patlamaya hazır adam-dan ölümüne korkuyordu. Bir piskopos büyük güç sahibi olurdu-De'Unnero, Peder Başrahip Markwart tarafından kontrol altındatutulamayacak kadar güçlenebilir miydi? Francis başını iki yanasalladı ve bu rahatsız edici fikri kafasından çıkarmaya çalıştı.Markwart gelişmelerden memnun görünüyordu -gerçekten debu gelişmelerde Peder Başrahip büyük rol oynamıştı kuşkusuz. Yine de, Francis powrielerin Aziz Saf-Abelle'e düzenlediklerisaldırıdan sonra De'Unnero'nun nasıl göründüğünü hatırlıyordu.Adam yabanıl bakışlarla, daha çok düşmanının kanıyla kaplanmış,ama kendi kanından da epey dökmüş bir halde iskele kapılarınıaçmış, sırf powrie öldürmek amacıyla savaşı içeri davet etmişti. Keşiş ürperdi. Bu yeni gelişme De'Unnero'yu Peder Başrahipmakamı için listeye mi sokuyordu? Ve eğer öyleyse, Francis ya daMarkwart'a sadık kalan diğerleri hayatta kalır mıydı? Bunların başka zaman yanıtlanacak sorular olduğunu fark et-ti Francis, alt katların gölgeleri arasında kayarken dua fısıltıları du-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yunca. Her zamanki gibi, Jojonah'a ve Avelyn'e birer dua ederek baş-ladılar. Grup bundan sonra sıradışı bir şekilde sessizleşti, dört ke-şiş sinirli sinirli, dikkatlice oturup Braumin Birader'in Yelkopa-ratt'ın ve Pimaninicuit yolculuğunun hikayesini anlatmasını bek-ledi. Braumin keşişlerin heyecanını ve korkusunu anlıyordu. Pima-ninicuit ismi, mevcut Peder Başrahip'ten olumlu bir şekilde bah-sederek bile anılsa, yine de ciddi bir suç, genellikle ölümcül birhata sayılırdı. Adaya taş toplamak için vapılan yolculuktan sonra, iblisin Havarisi

99

I n üç biraderden biri olan Pellimar maceraları hakkında geve-nlik etmişti.Q kışı canlı atlatamamıştı. Ve şimdi Braumin bu dördüne yolculuğu anlatıyordu -aslında? imlerini bir idam fermanına yazıyor sayılırdı. Braumin Jojonah'ı düşündü; onun Markwart'a direnmesini,Aveiyn'in iblis dactyie direnmesinden farksız görüyordu. BrauminAida Dağı'nı, ölümün kendisine meydan okurmuş gibi yıkımıniçinden gökyüzüne uzanan eli gözlerinin önüne getirdi. Sonra hikayesine başladı ve jojonah'ın kendisine anlattığı gibicanlı detaylarla anlattı hikayeyi. Yolculuğun başından aldı, sontoplantıda anlattığı merak uyandırıcı hikayeyi detaylandırdı. Bra-umin bu önemli söyleve iyi hazırlanmıştı ve mürettebatın -özel-likle de Aziz Saf-Abelle'den gelen dört adamın- powrie fıçıtekne-sine karşı verdiği savaştan gururla bahsetti ve savaşta Aveiyn'ingösterdiği kahramanlıklara odaklandı. "Adam eline bir yakut aldı," dedi Braumin dramatik bir tavır-la, sıktığı yumruğunu uzatarak, "onu uyandırdı ve powrie tekne-sinin açık kapağından içeri attı -attı, diyorum- ve' enerjisini ancakteknenin içine düştükten sonra salıverdi!" Bir inleme ile yanıtlandı. Taş kullanıcısının büyü salıverme sı-rasında mücevherden ayrılmasına dair anlatımlar vardı, ama buneredeyse imkansız bir başarı olarak görülürdü, özellikle de ya-kut gibi kuvvetli ve çok güç gerektiren bir taş söz konusu oldu-ğunda. "Bu doğru," diye ısrar etti Braumin. "Ve Avelyn Birader eyle-minin ne kadar önemli olduğunu anlamadı bile. Aziz Saf-Abelle'edöndükten sonra hikayesini Jojonah Efendi'ye anlattığında, üstatbunu kendisine saklamasını istedi; çünkü Jojonah bu kullanımtarzının Avelyn Desbris'in güçlerini açıkça anlatan bir şey olduğu-nu, şimdi bizim de bildiğimiz gibi, çok iyi biliyordu." IOO

R. A. Salvatorç

"Peki Jojonah Efendi neden bunun gizli kalmasını istedi?" di-ye sordu Dellman Birader. , "Çünkü taş kullanımında böyle bir değişiklik sapkınlık olarakdüşünülebilir, iblisten ilham alan bir güç patlaması sanılabilirdi,"diye yanıt verdi Braumin. "Jojonah Efendi, Abellican Kilisesi'neataletin rehberlik ettiğini, sıradışı her şeyin güçlerinden emin ol-mayanlar tarafından tehdit olarak algılanabileceğini bilecek kadarbilgeydi." Sözcüklerin diğerlerinin kafalarına yerleşmesini bekle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

di, sonra daha yumuşak sesle yolculuğun kalanını anlattı. Nere-deyse melankolik sesindeki tüm gurur kaybolmuştu. Onlara gençbir adamın -seneler içinde ismi unutulmuştu- Quintal Birader'inemri üzerine Thagraine Birader tarafından öldürüldüğünü anlattı.Genç adam her tür mantığı ihlal ederek Yelkopararidan atlamış,kutsal adaya yüzmüştü. Thagraine'in adada inancını yitirmesini,taş yağmuama açıkta yakalanmasına sebep olan tehlikeli gecik-meyi, Thagraine'in taşlarca dövülmesini ve sonunda kafasına inenbir tanesi ile ölmesini anlattı. Onu öldüren, daha sonra iblis dacty-li yok edecek olan taştı. Ve sonra daha ciddi bir sesle, eve dönüş yolculuğunu, isyanteşebbüsünü ve teşebbüsün Quintal Birader'in isyancıların önde-rini paramparça etmesi ile sona erdiğini anlattı. Sonra, sesi öfkeile yükselerek, Yelkopamn'a yapılan sahte ödemeyi -kutsal taşlarkullanılarak yaratılan bir altın yanılsaması- ve sonunda kutsalolan her şeye hakaret edilerek Yelkopararim ve mürettebatınınyok edilişini detaylandırdı. Hikayesi bittiği zaman beş adam sersemlemiş bir biçimde, bit-kin bir sessizlik içinde uzun süre oturdular. Odanın kapısının arkasında, koridorda Francis Birader yerin-de duramıyordu. Kapıyı tekmelemek, Braumin'e koşmak, adamınyüzüne haykırmak istiyordu! Adamı sarsmak, aptalca sözleri yü- iblisi* carisi

101

?•nden işkence göreceğini, idam edileceğini, diğer dördünün derkunç bir şekilde ölmesine sebep olacağını söylemek istiyordu.Ve Francis hikayenin gerçekliğine itiraz etmek, gerçek olayla-rı tamamen çarpıtıldığını açığa vurmak istiyordu -hakkında pekaZ bilgi sahibi olduğunu itiraf ettiği olaylar. Ama içeri girmedi, kapıda durdu. Terli ellerle, konuşmalarınkalanını dinlemek üzere nefesini sessiz ve düzenli tutmaya çalışa-rak bekledi, ki bu adamlar mahkemeye çıkarıldığı zaman PederBaşrahip Markwart için tanıklık yapabilsin. "Bu kitap," diye başladı yine Braumin Herde Birader, genişcüppesindeki bir kıvrımdan kadim metni çıkararak, "bu kitap Jo-jonah Efendi tarafından eski kütüphanede, toplandığımız bu yer-den fazla uzak olmayan bir yerde bulundu. Jojonah Efendi'nin budünyada pek az zamanı kaldığını bildiğini düşünüyorum, bu yüz-den kayıtlı tarihçelerde umduğu yanıtı aradı. "Ve buldu!" dedi Braumin dramatik bir tavırla. "Çünkü bu ki-tapta, Francis Birader'in detaylandırdığı gibi..." "Francis mi?" diye sesini yükseltti Viscenti Birader. Sesi nere-deyse isterikti. "Bir başka Francis," diye temin etti onu Braumin Birader,"yüzyıllar önce yaşamış biri." "Aynı adam olamayacağını biliyordum," dedi Viscenti Biradergülerek. "Bizim sevgili Francis Biraderimizin Jojonah Efendi'nin aydın-latıcı bulacağı bir şey yazacağından kuşkuluyum," diye güldü An-ders Castinagis Birader. "Bir intihar mektubu olmadığı sürece," diye ekledi DellmanBirader, ve hepsi ağız dolusu güldüler. Ama Braumin Birader hemen sakinleşerek konuya ve kitabadöndü, onlara geçmiş çağlarda Aziz Saf-Abelle'in kendi, Pimani- 102

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R. A. Salvatore

nicuit'e gidecek gemilerinin mürettebatını yetiştirdiğini, adadanaçık açık ve saygıyla bahsedildiğini anlattı. Ve cinayetler, isyanlarolmuyordu. Yolculuk, en büyük sevinçlerle dolu açık bir kutla-maydı, gizli bir hırs ve cinayet görevi değil. Odada dinleyen dört kişi hep birden içlerini çektiler ve sıcaksıcak gülümsediler. Çağdaş uygulamalar olmasa bile Abellican Ki-lisesi'nin temeli olan ilkelerin doğru ve kutsal olduğunu öğren-mek içlerini rahatlatmıştı. Francis Birader ne bu görüşü, ne o sıcaklığı paylaşıyordu vesessizliğini daha fazla koruyamadı. Kapıyı ittirip açtı ve uzunadımlarla ortalarına daldı. Dördü birden ayağa fırladı ve yürüyüpBraumin Birader'in önüne dikilen, yüzünü yüzüne yaklaştıran da-vetsiz misafiri çevrelediler. "Pis sözler," diye hırladı Francis. "Saygılı bir sesle küfür söz-cükleri söylüyorsun." "Küfür mü?" diye yankıladı Braumin. Yumruklarını, adamavurmak istermiş gibi sıkmıştı. Viscenti Birader'e işaret etti ve en-dişeli keşiş ötedeki koridoru inceledikten sonra nazikçe kapıyıkapattı. "Küfür," dedi Francis yine, kararlılıkla. "Sırf böyle yalanlar söy-lemek bile bir insanı yakılmaya götürebilir. Sırf böyle yalanlarıişitmek bile..." "Yalanlar mı?" diye haykırdı Dellman, ikisinin arasına girerek."Braumin Birader'in hikayeleri kulağıma Peder Başrahip'in ya dadiğer üstatların anlattığı her şeyden daha doğru geliyor!" "Lekeli sözler," diye tükürürcesine karşılık verdi Francis. "Kut-sal olayların kozasına sarılmış yarım gerçekler." "Demek Yelkoparan'm sonu konusundaki gerçeği inkar edi-yorsun?" diye sordu Braumin Birader. "Söylediğin her şeyi inkar ediyorum," diye terslendi Francis."Sen aptalın tekisin Braumin Birader, uşakların da öyle ve hayal iblisi" Havarisi

103

., edemeyeceğiniz kadar tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz." "jojonah Efendi'nin idamına tanık olan bizlerin neler hayal ede-bildiğini bilmek seni şaşırtırdı," dedi Castinagis Birader. Bu ifade veöldürülen adamı hatırlamak Francis'i derinden yaralamış gibiydi."Buraya neden geldin?" diye sordu Braumin Birader. "Aptala aptal demek için," diye yanıt verdi Francis, " ve apta-lı bu sözlerin umduğu kadar gizli kalmadığı konusunda uyarmakiçin. Hepinizi uyarmak için," dedi Francis dramatik bir tavırla,Braumin'den uzaklaşarak. "Eylemlerinizden sapkınlık sızıyor vepek çok kulak sizi dinliyor. Jojonah Ef... Jojonah'ın görüntüsünüiyi hatırla, Anders Castinagis Birader ve o yenilmiş görüntününyerine kendininkini koy." Francis kapıya döndü, ama duraksadı.Diğerleri yerlerinde donmuştu, Braumin Birader'in onun odadançıkmasına izin verip vermeyeceğini merak ediyorlardı. Braumin başını salladı, diğerleri çekilip kapıya giden yolu aç-tılar ve Francis sakin sakin çıktı. "Toplantımızın sona erdiğini varsayıyorum," dedi CastinagisBirader kuru kum.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Braumin Birader ona, sonra diğerlerine baktı. Onları rahatlat-mak, Jojonah Efendi'nin ona aktardığı inançların yanlış olmadığıkonusunda temin etmek istiyordu. Ama yapamadı. Jojonah'ın son anlarındaki görüntüsünü kafala-rından silecek, yakında benzer bir sonla karşılaşacakları korkusu-nu yok edecek hiçbir şey söyleyemezdi. O zaman, bir anlığına,Braumin Francis Birader'in yürüyüp gitmesine izin vermesinin doğ-ruluğunu sorguladı. Ama ne yapabilirdi ki? Adamı öldürecek miy-di? Yakalayıp Aziz Saf-Abelle'in alt katlarında tutsak mı edecekti? Braumin Birader gözlerini kapattı ve başını iki yana salladı.Sırları keşfedilmişti ve bu sırrı korumanın tek yolu Francis Bira-der'i öldürmekti. Ve nazik keşiş yürekten biliyordu ki, bu asla uy-gun olmazdı. 104

R. A. Salvatore

* * * "Dün gece akşam duasından sonra Braumin Birader odasındadeğildi," dedi Peder Başrahip Markwart ansızın.Francis Birader şaşkın görünmeye çalışarak başını salladı."Bunu biliyor muydun?""Onu yakından izlememi emrettiniz," diye yanıt verdi Francis. Peder Başrahip Francis'in anlatmasını bekledi, sonra uzunkızgın bir nefes verdi ve kendisi sordu, "Peki nereye gitti?" "Alt katlara," dedi Francis ve Peder Başrahip'in yüzünün yineekşidiğini görünce devam etti. "Braumin Birader oraya düzenliolarak gidiyor, sapkın Jojonah'ın son çalışmasını yaptığı kütüpha-neyi kullanıyor." "Demek o da lanetlenme yolunda," diye yorum yaptı Mark-wart. Francis Birader neredeyde Markwart'a Braumin'in küçük gru-bu hakkında öğrendiği her şeyi anlatacaktı. Bırak kendi sözcük-leri lanetlesin onları! Ama Francis kendi kendine, Yelkoparanhakkında Markwart ile yüzleşmek ve gerçeğin ne olduğu konu-sunda temin edilmek istediğini itiraf etmeliydi. Francis dilini tuttu. Son birkaç ay içinde olan biten her şeyidüşündü -Chilichunkların ele geçirilmesi, Markwart'ın Francis'inGrady'yi öldürmesinin üzerinde durmaması, Jojonah'ın yakılması-ve Yelkoparan hakkındaki gerçek hikayeyi öğrenmek, ya da baş-ka herhangi bir şeyi duymak istemediğini anladı. Aynı zamanda,Braumin ve diğerleri hakkında bildiklerini anlatırsa, Aziz Saf-Abelle köyünün meydanında durup Braumin ve arkadaşlarınınyakılmasını izlemek zorunda kalırsa kendi vicdanı ile başa çıka-mayacağını da anladı. "Braumin Birader'in yanında kim vardı?" diye sordu Markwartaniden.Francis adamın yalnız olduğunu söyleyecek oldu, ama öyle

iblisin Havarisi

105

ırlıksız yakalanmıştı, Markwart'ın gerçeği zaten bildiğindenI korkuyordu ki, "Viscenti Birader," diye ağzından kaçınverdi. "Elbette o olacak," dedi Markwart düşünceli düşünceli. "Sinir-li küçük sefil. Onun Aziz Saf-Abelle'e girmesine neden izin ver-rlim hiç bilmiyorum. Ve Dellman Birader, elbette. Ah, ona yazık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

oldu. Dellman'da büyük bir potansiyel görmüştüm -Aida'ya gidenkesişlenn listesine ismini bu yüzden eklemiştim." "Belki de hatamız bu oldu," demeye cesaret etti Francis. "Bel-ki Jojonah Dellman Birader'i bu yolculukta yoldan çıkarmıştır." "Sen de o yolculuğa katılmamış miydin?" diye sordu Markwartalayla.Francis savunmasızca ellerini kaldırdı."Başka kim vardı?" diye devam etti Markwart. "Castinagis?" "Belki," diye yanıt verdi Francis. "Fazla yaklaşamadım, çünküen ufak ayak sesi alt kat koridorlarında yankılanıyor." "Kendi manastırımda sapkınlık konuşuluyor," diye yorumyaptı Markwart. Gerileyip masasının arkasına oturdu ve başını tik-sinti içinde iki yana salladı. "Jojonah'ın komplosu daha ne kadarderine gidiyor? Ama fark etmez," dedi. Sesindeki hüzün gitmiş,yerine kararlılığın rahat tınısı gelmişti. Çekmeceden temiz bir par-şömen çıkardı ve kalemine uzandı. "Braumin Birader ve suç or-takları önemsiz bir rahatsızlıktan başka bir şey değil. Tek bir mek-tupla hepsini süpürüp..." "Afedersiniz, Peder Başrahip," diye sözünü kesti Francis, eliniparşömenin üzerine koyarak. Yaşlı keşiş, yüzünde inanmazlık dolu bir ifade ile başını kal-dırıp baktı. "Sözlerinden ya da niyetlerinden emin değilim," diye çabukÇabuk açıkladı Francis. "Bunca şeyden sonra senin için açık değil mi?" diye yanıt ver-di Markwart. ıo6

R. A. Silvatore

"Yalnızca şeyle..." Francis doğru sözleri bulmak için duraksa-dı, "Jojonah'ın ölümü ile başa çıkmaya çalıştıklarına inanıyorum,"dedi. "Braumin Birader ve diğerleri adamın yalnızca iyi yanınıgördüler. Onların akıl hocasıydı." "Pek çok açıdan öyleymiş anlaşılan," diye yanıt verdi Mark-wart kum kum. "Belki," diye onayladı Francis. "Ama büyük olasılıkla, yalnız-ca ruhlarındaki huzursuzluğu gidermeye çalışıyorlar." Peder Başrahip Markwart sandalyesini masadan uzaklaştırdıve arkasına yaslanıp dikkatle Francis'e baktı. "Duygudaşlık sanahiç yakışmıyor," diye uyardı, "ve çok uygunsuz." "Duygudaşlık değil," diye yanıt verdi Francis, "pragmatiklik.Braumin Birader, diğer başrahipler ve kıdemliler arasında tanını-yor ve seviliyor. Jojonah'a yakın olduğunu herkes biliyor. Son ko-nuşmamızda, onu üstat yapacağınızı söylediğinizde siz de ifadeetmediniz mi bunu?" "Bir sapkını terfi ettiremem, ama tanrısı olan iblise gönderebi-lirim," dedi Markwart. "Ama belki de Braumin Birader'in ihtiyaç duyduğu tek şeygerçeği anlamak için biraz zamandır," diye doğaçlama yaptı Fran-cis, kendi sözlerine inanmayı güç bularak. Markwart kahkaha attı. "Braumin Birader gerçeği yakında an-layacak," dedi Peder Başrahip, ölüm kadar soğuk bir sesle. "Çokyakında."

Francis Birader doğruldu ve masadan uzaklaştı. "Elbette PederBaşrahip. Ve ben onun her hareketini izlemeye devam edece-ğim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Uzaktan," diye emretti Markwart, "ve belli etmeden. Bıraksapkınlar ağlarına daha fazlasını çeksin. Aziz Saf-Abelle'deki pis-liği tek bir hamlede temizlemek istiyorum, gerçek Tanrı'nın tekbir güç gösterisi ile." iblisi" carisi

107

Francis başını salladı, eğildi, sonra döndü ve odadan çıktı. Fe-rsllmıştı. Neden Braumin ve suç ortaklarını ele vermediğini

. bilmiyordu. Söyledikleri tek kelimeye inanmadığı kesindi. On-1 r sapkınlık yolundaydılar, Jojonah'ı alev alev ölümüne götüren1 kadar doğrudan ve lanetli bir yoldu bu.Francis bu düşünceye tutundu, her şeye işlemiş tek diğer anı-ya karşı kendi kendine, bir dua gibi tekrarladı durdu.jojonah Efendi onu affetmişti.

5DOĞRU DÜZGÜN BİR VEDA Elbryan ile Pony Yüzbaşı Kilronney'in tutsakları Caer Tinel-la'daki bir ahıra kapatmasına yardım ettiler. Powrielerden hiçbirikaçacakmış gibi görünmese de, yüzbaşı yirmi nöbetçi bıraktı vetehlikeli cüceleri üç kişilik gruplara böldü. Sorun çıkmayacağından emin olan korucu Gritaş'ı ve Senfo-ni'yi uzaklaştırdı. Bitkin düşmüş Pony ise evlerine döndü. Yarımsaat sonra döndüğünde Elbryan Pony'yi uykuda bulacağını sanı-yordu, ama kadın bir pencerenin önünde durmuş ormana bakı-yordu ve sırılsıklam giysileri hâlâ üzerindeydi. "Ayaklarının altındaki ahşabı çürüteceksin," dedi Elbryan gü-lümseyerek.Pony ona dönüp gülümsedi, sonra yine ormana döndü. "Dün gece hakkında konuşmalıyız," dedi Elbryan. Pony'ninona haber vermeden, ondan yardım istemeden harekete geçme-sine kızmıştı. "Yelebekçi ve ben bir sorunu halletik, o kadar," diye yanıtverdi Pony. "Zaten halledilecek bir sorun," dedi korucu, "hem de daha azrisk alarak." Pony dönüp onunla yüzleşti. Yüzündeki ifade sertti. "Kiminiçin?" diye sordu. "Tüm Palmaris garnizonu kuzeye gelip sana ka-tılsa bile daha temiz bir savaş bulamazdın. Tek bir erkek, tek bir iblisi" Havarisi

109

din bir tek çizik bile almadı ve tehdit sona erdi." Daha o sözlerini tamamlamadan Elbryan ellerini kendini savu-urcasına kaldırmıştı. "Yalnızca korktum ki..." diye karşılık vere-cek oldu. "Benim yaralanmamdan mı?" diye sözünü kesti Pony. "Öldü-rülmemden mi? Beni korumaya kalkabileceğini sanma." "Asla bu değil," dedi Elbryan, "senin beni koruduğundan da-ha fazla değil. Ama eylemlerinin ne kadar akıllıca olduğundankorkuyorum." Pony'nin yanıtından çekinerek duraksadı, ama ka-dın başını yana eğmiş, pişman bir ifade ile ona bakıyordu. "Mağaranın önünü yıkan şeyin gelişigüzel bir yıldırım olmadı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğı açık," dedi Elbryan. "Mücevherler üzerindeki gücümü bildiğin için öyle düşünü-yorsun." "Ama yine de, kullandığın büyü gücü büyüktü," diye devametti Elbryan. "Bölgeye yine keşişlerin geleceğinden, bizi ve Yele-bekçi'yi arayacaklarından korkuyorum. Taş kullandığını sezmişolabilirler."Pony başını sallayarak bunun akla yakın olduğunu kabullendi. "Ya powrie tutsaklar?" diye sordu korucu. "Senin güçlerin hak-kında hangi tuhaf hikayeleri anlatabilirler?" "Anlatmaya değer herhangi bir şey görenlerin çoğu öldü," di-ye yanıt verdi Pony sertçe. "Ama anlıyorum," diye çabucak ekledi Elbryan. "Sen ve Yele-bekçi için zordu. İkiniz de haklı öfke ile doluydunuz, ama yinede ikiniz de en edilgen rollere razı olmak zorunda bırakıldınız." O anda Pony neredeyse çocuk taşıdığını söyleyecekti ona.Powrielere karşı bu tek patlamasının hamileliği sırasında kendineizin vereceği tek intikam olacağını açıklamak istedi, doğmamışbebek uğruna tehlikeden olabildiğince uzağa gideceğini anlatmakistedi. Elbryan'konuşmaya devam eder, Ormandiyar'a yapılacak HO

R. A. Salvatorç

yolculuktan, kuzeye gitmeye karar verirse, askerler gittikten son-ra Pony ve Yelebekçi'nin daha fazla savaşa katılma fırsatı bula-caklarından bahsederken uzun uzun, dikkatle ona baktı. Pony sevgilisinin söylediklerinin tek kelimesini duymadı. Elbr-yan'a, sevdiği adama odaklanmıştı. Yavaşça ona yaklaştı, parma-ğını dudaklarına götürdü, ve sonra, yeterince yaklaştığında par-mağını bu sefer onun dudaklarına koyarak Elbryan'ı susturdu. I Elini dudaklarından çekip yanağını okşadı, parmak uçlarındayükselerek hafifçe öptü onu. Elbryan'ın gerildiğini hissetti -ormandaki çılgın birleşmelerinihatırladığını fark etti. Öpücüğünü sürdürdü, yumuşak ve hassastuttu, sonra elini yanağından çekmeden geriledi. Elbryan'ın saçlarından ayaklarının dibindeki birikintiye damla-yan suyla o sessiz an kayboldu. Eğlenti kadar sinirlilikle, bakışla-rını indirip kıkırdadılar. Sonra birbirlerinin gözlerine baktılar, pay-laştıkları deneyimleri, neden birbirlerine âşık olduklarını hatırladı-lar. Pony onu yine öptü, bir, iki kez, ve her öpücük hassas, amadaha tutkuluydu. Sonra geriledi, pelerininin tokasını çözdü ve yere düşmesineizin verdi. Tek kelime etmeden tuniğinin bağcıklarını çözdü, başı-nın üzerinden geçirdi ve beline kadar çıplak durup âşığına baktı. Elbryan'ın emin olmadığını fark etti. Ormandaki saldırgan,hatta öfkeli yaklaşımı ile sarsmıştı onu ve şimdiki tavırları denge-sini bozmuştu. Özlemle gülümseyerek yaklaştı yine, sonra öptü ve Elbryan'ınkollan ona dolandı, ıslak bedeninde yumuşak dokunuşlarla ge-zinmeye başladı. Seviştiler, ama ormandaki çılgın birleşme gibi değildi. Sıcak venazikti, şevkatli sözcükler ve okşayışlarla doluydu. Daha sonra birbirlerinin kollarında yattılar. Pony planlarındandaha fazla bahsetmemişti, ama sabah geldiğinde ayrılacaklarını,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

İblisi. Havaris,• nin güneye, diğerinin kuzeye at süreceğini ikisi de biliyordu. Pony yine Elbryan'a durumu anlatmayı düşündü, ve yine, şev-lisinin İÇ huzuru için, bunun doğru zaman olmadığına karar ver-,. gjbj-yan'ın yolu kuzeye, Dundalis'e uzanıyordu, gelecekte birün yuvaları olacak yere. Bu yolculuğu güvenle yapacaksa, o böl-oenin güvenliğe kavuşturulmasına yardım edecekse, konsantras-yonunun eksiksiz olması gerekiyordu. O günün ve gecenin kalanını küçük evde yalnız geçirdiler vebirbirlerinin varlığının zevkini çıkardılar. Şafak parlak ve berrak söktü ve ikili birlikte dışarı çıkarak sonkez kılıç dansını paylaştılar. Bundan kısa süre sonra Pony Gritaş'ıeyerledi ve erzak yükledi."Bahar gündönümünde burada buluşuruz," dedi Elbryan ona. "Üç aydan biraz fazla zaman sonra," dedi Pony. "Bu yeterliolur mu?" "Shamus'u daha fazla tutamam," diye yanıt verdi korucu. "Or-mandiyar'a gitmeye gevesli ve hava ılımlı giderse daha önce yo-la çıkmak isteyecek." "O zaman git," dedi Pony, sevgilisinin baştan beri kuzeye git-meyi istemiş olduğunu düşünerek. "Hava izin verir vermez yolaçık ve yapabildiğin kadar erken dön. Ben seni bekliyor olacağım."Korucu içini çekti. "O zaman bahar ortasında görüşürüz," dedi Pony. "Bu sanaOrmandiyar'a gidip oraları güvene almak için sekiz hafta veriyor." "Senden uzak kalmak için çok uzun bir zaman," dedi korucu,yüzünde çocuksu bir gülümseme, yeşil gözleri sabah ışığında kı-vılcımlanarak ona bakarken. "Bahar ortasında Caer Tinella'da," diye onayladı Pony. "Bende acımı geride bırakmış, önümüzde uzanan yola bakmaya hazırolarak döneceğim sana.""Sakin bir yol," dedi Elbryan.

112

R. A. Salvatore

Pony güldü. Elf eğitimli korucu için hiçbir yolun sakin olma-yacağını ikisi de biliyordu. Yabandiyar'ın sınırında yaşayacakköyleri goblinlerden, powrielerden, devlerden ve vahşi hayvan-lardan koruyacaklardı. Hayvanları ve ormanı dikkatsiz, duyarsızinsanlardan korumak için Yelebekçi ile birlikte çalışacaklardı. Hayır, önümüzdeki yol sessiz olmayacak, diye düşündü. Hiç-bir şey olmasa bile, bir bebeğin ağlamaları, kahkahaları, guaırluebeveynlerinin coşkusu ile dolu olacaktı. Az daha söylüyordu yi-ne. Elbryan'a uzun, şefkatli bir öpücük verdi, bahar ortasında bu-luşacaklarını vaat etti, sonra Gritaş'ın güçlü sırtına bindi ve atı tek-meleyerek güney yolunda eşkin sürmeye başladı.Arkasına bakmadı. "Gitti," dedi Elbryan sessizce, Mather Amcasının imgesi Ka-hin'deki aynada belirdiğinde. "Daha sabah ortası bile olmadığıhalde, onu şimdiden çok özlüyorum!" Korucu küçük mağaranın serin duvarına sırtını verdi ve söyle-diğinden utanmış gibi güldü. Gerçekten de Pony'yi özlüyordu veuzun aylar boyunca yanında olmayacağını düşününce üzülüyor-du. Orada karanlığın ve sessizliğin içinde otururken Elbryan onane kadar bağlandığına inanmayı güç buldu. Pony'nin açık savaşyeteneğine ek olarak, Elbryan'ın duygusal desteği, en iyi dostu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yakın yoldaşları arasında dünyayı insan gözü ile gören tek kişi,düşüncelerini ve duygularını paylaşabildiği tek insandı o. Elbryan derin derin içini çekti, sonra onun ve Senfoni'nin ya-nında yürüyen Pony ve Gritaş olmadan eve dönüş yolunun nekadar boş görüneceğini düşünerek yine güldü. "Neden gitmek zorunda olduğunu anlıyorum, Mather Amca," di-ye devam etti. "Ve seçimine hâlâ katılmıyor olsam da, itiraf etmeli-yim ki onun vermesi gereken bir karardı. Ve birkaç gün önce oldu-ğum kadar endişeli değilim. Pony daha iyi, daha güvenli bir tavır iblisi" Havari*

»3

. j _shamus Kilronney powrieleri öldürmeye değil de yakalama-karar verdiğinde açıkça gördüm bunu. Bir hafta önce olsa Ponyu asla kabul etmezdi, hatta büyük olasılıkla biz gelmeden hep-? i öldürmüş olurdu. Belki de acısının büyük kısmını geride bırak-stır artık. Ya da, bırakmamışsa, belki Palmaris'e dönmek, Kardeş-rk Yolu'nu görmek iç huzuruna kavuşmasını sağlar. Belster O'Co-me]y'nin orayı eski ününe yeniden kavuşturduğundan eminim. "Onu özlüyorum ve onu tekrar görmeden önce beklemem ge-reken uzun aylar var önümde," diye itiraf etti. "Ama bu daha iyiolabilir- Pony şimdilik savaştan uzak kalmalı, Chilichunkları hatır-layabileceği, yaslarını tutabileceği sessiz bir yerde olmalı. Kuzeyyolunun öyle bir yer olacağına inanmıyorum. Dundalis ve diğeriki köy yeniden inşa edilmeden önce pek çok powrie ve goblin,hatta pek çok dev bulacağımızdan eminim." Elbryan gözlerini kapattı ve elini gür, kahverengi saçlarındangeçirdi. "Askerler de gitti," dedi sessiz hayalete. "Pony'den kısa sü-re sonra, ama Pony'nin onlardan önce yola çıktığını bilmiyorlardı.Shamus Kilronney'i özleyeceğim -iyi bir adam o- ama o ve diğeraskerler kuzeye gitmediği için memnunum. İnsanlar Yelebekçi veJuraviel'in sırlarını korudu, ve bilenler de Pony'nin mücevher bü-yüsü ustalığından bahsetmedi. Bundan eminim, çünkü TomasGingerwart arkadaşlarını yakın gözetim altında tuttu ve durumunaciliyetini anlıyordu. Pony ve ben en bilgili, en meraklı gözler dı-şında tüm gözlerden saklanabiliriz, ama Yelebekçi'nin belirgin ır-kı Aziz Kıymetli ve Aziz Saf-Abelle'in yakın geçmişlerini bilen her-kes için açık bir işaret olurdu. Shamus'un güneye dönmesi daharyi; Yelebekçi, Juraviel ve ben kuzeye giden yolu açabiliriz." Korucu sözünü bitirirken başını salladı, sözlerinin mantıklı ol-duğunu biliyordu. Pony Palmaris'e gittiği için memnundu veDundalis'in kolaylıkla geri alınabileceğine inanıyordu. Yine, Pony*'e son mahrem buluşmalarını, birleşmelerindeki şefkati, paylaşı- m

R. A. Salvatorç

mı düşündü ve bunu ormandaki neredeyse öfkeli birleşme jukarşılaştırdı. Bu sonuncusu içtendi, biliyordu; kendisinin Pony'yePony'nin ona duyduğu aşkın gerçekliği, ve öfkesini böyle eksik,sizce bir kenara koyabilmesi Elbryan'a umut veriyordu. Ve böylece, Elbryan karısına büyük güven duyarak küçük ma-ğaradan dışarı çıktı ve parlak sabahı gördü. Bulutlar sonunda ara-lanmaya başlamıştı. Onu bekleyen bir nimet daha buldu: ufuktanufka uzanan bir gökkuşağı. Bu Elbryan'ın yakışıklı yüzüne bir gü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lümseme, zeytin yeşili gözlerine bir kıvılcım getirdi ve gökkuşa-ğının o ve Pony için olduğunu, aralarına giren kilometrelere rağ-men gökkuşağının onları birbirine bağladığını hissetti.

Düşünce kafasına yerleşti ve Elbryan bu düşünceyi, Pony içinhissettiği diğer duygularla beraber yüreğindeki en sıcak yere koy-du. Artık dikkatinin dağılmasına izin veremezdi. Elflerin ona ver-diği yaşamdı bu: korucu, koruyucu. Gecekuşu. Ormandiyar'ı geri alma işi onun güçlü omuzlarına yıkılmıştı veonun önüne dikilecek herhangi bir powrie, goblin ya da dev ba-şına ne geleceğini bilmiyordu. Aşağıdiyar'm hemen güneyinde, yol kenarındaki bir ağaçlığıniçinde Gritaş'in sırtında oturmakta olan Pony de gökkuşağını gör-dü. Ama bu güzelliği takdir etmek için oyalanmadı, gökkuşağınınonu Elbryan'a bağlayan bir köprü olduğu gibi romantik fikirler degelmedi aklına. O daha pragmatik bir konuya odaklanmıştı; bakışları kuzey-den yükselen ve ilerleyen, Yüzbaşı Kilronney ve askerlerinin yak-laştığının işareti olan buluttaydı. Askerler görüş alanına girerken Pony Gritaş'ı ağaçlığın derin-liklerine çekti. Önde bir asker başı çekiyor, ana grubun elli metre ilerisindeatını hızla yürütüyordu. Pony'nin hizasından geçerken potansiyel iblisi" H^ri*

»5

an arayarak başını çevirdi, ama Pony iyi gizlenmişti.Shamus Kilronney ve inatçı kuzeni, atları üzerinde tartışarakcrrubun başını çekiyordu. Hep tartışıyor gibi göründüklerinik etti Pony. Shamus Kilronney'i özleyeceğini hissetti ve önün-A n geçerken bakışları adama takıldı. Bu adama saygı duyuyor-? 0ndan hoşlanıyordu; farklı, daha az zorlu koşullar altında ta-salar ç^ [yi dost olabileceklerini hissediyordu. Colleen'e karşıduygulan daha belirsizdi; Colleen'in tenezzülkar tavırlarından faz-la hoşlanmadığı kesindi. Ama Pony kadını yargılamaktan kaçını-yordu. Her şeyden öte, Colleen Kilronney'de bir beceriklilik ha-vası vardı. Savaşçı kadının savaş sırasında büyük olasılıkla pekçok zorlu deneyimden geçtiğini fark etti Pony, ve güven dolu bi-ri değilse, bu anlaşılabilir bir durumdu. Arkadan, Colleen'in askerlerinin çoğunu içeren, beşerli dörtasker sırası geldi. Hepsi tetikteydi ve tehlike işareti arıyordu. Sa-bah ışığı altında hiçbirinin, hatta iki önderin bile muhteşem gö-rünmemesi Pony'yi şaşırttı. Ünlü Tekyürek Tugayı'nın şövalyele-rine benzemiyorlardı. Kral'ın ordusundayken, onların parlak zırh-ları içinde gökgürültüsü gibi geçmesini sık sık görmüştü Pony.Bunlar becerikli, savaşta sertleşmiş askerlerdi, biraz bitkindiler,ama her tür düşmana karşı hazırlıklıydılar. Arkalarında, bellerinden birbirlerine bağlanmış, sırtlarına deverzak paketleri ya da birer ateşlik odun destesi yüklenmiş yirmiyedi powrie tutsak geliyordu. Yüke rağmen powrieler askerlerindürtüklemesi ile, muazzam bir hızda ilerliyorlardı. Powrieler da-yanıklılıkları ile ünlüydü -tehlikeli powrie fıçıteknelerinin yelke-ni olmazdı ve pedal çeviren cüceler tarafından yürütülürdü, amabu gemiler açık Mirianic'in kaba sularında yolculuk ederdi ve rüz-garı arkasma almış yelkenlilere bile yetişebildikleri bilinirdi! VeŞimdi powrieler ünlerini kanıtlıyor, ağızlarından tek bir homurtu,tek bir şikayet çıkmadan eşkin giden atlara ayak uyduruyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ıı6

R. A. Sa|Vit0re

Tüm grup yolda ilerledi, bir dönemeci aştı ve ağaçların ü2er;ne kadar kaldırdıkları toz bulutu dışında görüş alanından çıktıYüzbaşı Kilronney'nin taktiklerini bilen Pony biraz daha bekledive gerçekten de iki arka nöbetçisi gelip geçti.Pony Gritaş'm dizginlerini silkeledi ve at ağaçlıktan çıktı."Demek hâlâ söylemedin ona," dedi tanıdık bir ses. Pony atını yana çevirdi ve ağaçları taradı. Sonunda yerden üçmetre yüksekteki bir dalda sakin sakin oturmakta olan Juraviel'jbuldu."Yine aynı kavgayı mı edeceğiz?" diye sordu kızgınlıkla."Ben yalnızca korkuyorum ki..." "Neyden korktuğunu biliyorum," diye sözünü kesti Pony. "Veben de korkuyorum. Elbryan kuzeyde öldürülürse, bir bebeği ol-duğunu bilmeden ölecek." Juraviel'in heyecanlı olduğu açıktı, daha alçak bir dala sıçradı."Sözlerin ne kadar soğuk," diye yorum yaptı. "Sözlerim ne kadar doğru," diye düzeltti Pony. "Daha Aida'yagitmeden önceki zamanlardan bu yana hem Elbryan, hem benölümün gölgesi altında yaşıyoruz.""İşte bu yüzden ona söylemek istersin sanıyordum." Pony omuzlarını silkti. "Ona söylemek istiyorum," dedi, "amabunun yanlış olacağını biliyorum. Bilse kuzeye gitmezdi -en azın-dan bensiz gitmezdi. Ve ben Dundalis'e gitmiyorum.""Asla mı?" "Elbette evime döneceğim. Dundalis benim yuvam," diye ya-nıt verdi Pony hemen. "Ama şimdi değil. Ve Elbryan bebek bek-lediğimi bilse bensiz gitmez." Durdu. "Ve bu hepimizin zararına olur," diye devam etti. "Or-mandiyar'ın geri alınması gerek ve hiç kimse bunu Geceku-şu'ndan daha iyi yapamaz."Juraviel başını salladı.

İblisi"Hivarisl

»7

"Yani hayır Belli'mar Juraviel, Elbryan'a söylemedim," dedi k aÇ1lc. "Ama sana şu konuda söz veririm: Çocuğumu Dunda-• 're yetiştirmeyi planlıyorum ve bebek doğmadan Elbryan'a ka-tılacağım-" "Kaçış1 olmayan bir duruma düşersek," dedi Juraviel sessizce,„ ja Elbryan fena yaralanırsa ve ölümü yaklaşırsa, ona gerçeğisöyleyeceğim." Pony gülümsedi ve başını salladı. "Ben de senden daha azınıbeklemezdim, dostum," dedi. "Bir söz daha, o zaman tatmin olurum," dedi Juraviel bir ansonra. "Rahmindeki canı her zaman hatırlayacağına dair söz ver-meni istiyorum," dedi kararlılıkla. "Güvende kalacağına, savaş ara-mayacağına, seni bulacak her tür savaştan kaçınacağına söz ver."Pony sert sert, kızgınlıkla baktı ona. "İçindeki çocuk Gecekuşu'nun çocuğu," dedi elf, gerileme-den. "Bu yüzden bebeğin güvenliği Touel'alfar için çok önemli." "Elbette ben de çocuğumu düşünüyorum," diye terslendiPony. "Böyle bir soruyu sorman gerekir miydi..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Sana mağaradaki powrieleri hatırlatmam gerekir mi?" diye sö-zünü kesti Juraviel, aynı ölçüde ısrarlı bir sesle. Ama sonra geri-ledi, sevimli, içten bir tavırla gülümsedi. "İçindeki çocuk Geceku-şu'nun çocuğundan da fazlası," dedi. "O Elbryan ve Jilseponie'ninçocuğu. Bu yüzden, bebeğin güvenliği Belli'mar Juraviel için çokönemli." Pony daha fazlasına dayanamazdı. Elf içten bir dostun endişe-si ile tuzağa düşürmüştü onu. "Teslim oluyorum," diye güldü. "Vesöz veriyorum." "O zaman güle güle git," dedi Juraviel ciddiyetle. "Ve sözünütut. İçinde büyüyen canın önemini daha anlamaya bile başlaya-mazsın.""Ne biliyorsun?" diye sordu Pony endişeyle, çünkü Juraviel'in

ıı8

R. A. Salvit0l

sözleri ve ses tonu daha önemli bir şeyi ima ediyordu."Bir çocuğun güzelliğini biliyorum," diye yanıt verdi elf. Pony'ye bu kaçamaklı bir yanıtmış gibi geldi, ama bir Touel'aP

far'dan zorla laf alamayacağını bilecek kadar iyi tanıyordu onları. "Bahar ortası gününde Elbryan ile Caer Tinella'da buluşaca-ğım," dedi. "Belli'mar JuraviePin onu oraya güven içinde getirme-sini bekliyorum." Juraviel içinden ayları saydı. Pony'nin sözlerine bakarak, be-beğin Aziz Saf-Abelle yolunda rahme düştüğünü biliyordu. Jura-viel, onun ancak yolculuk edecek durumdaysa Elbryan ile bulu-şabileceği yorumunu yapmayı düşündü, ama sessiz kaldı. Zaman-lamayı onun kendisinden daha iyi bildiği konusunda kendi ken-dini temin etti. Pony durdu ve kesesine uzandı, pürüzsüz, gri bir taşı, ruhta-şını çıkardı. "Belki de bunu almalısın," dedi. "Şifa taşıdır ve senbunu kullanabilirsin." Juraviel başını iki yana salladı. "Yelebekçi'nin taktığı büyülükol bandı var," dedi. "Mücevher sende kalsın." Bakışları onunkarnına kaydı ve Pony onun, taşa kendisinin daha fazla ihtiyaçduymasından korktuğunu anladı.Pony mücevheri cebine attı. "Bahar ortasında görüşürüz," dedi. "Yolun açık olsun, Jilseponie Wyndon," diye yanıt verdi Jura-viel. Elf başını salladı. Pony son bir kez gülümsedi, Gritaş'ı tekme-leyerek ağaçlıktan çıkardı, sonra güney yolunda eşkin sürmeyebaşkadı. Juraviel onun gözden kaybolmasını izledi. Onu bir daha gö-rüp göremeyeceğini merak ediyordu. Tehlikeden uzak durma sö-zünü tutacağını umuyordu, ama onun içindeki acıyı ve öfkeyi an-lıyordu, eyleme ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Powrie savaşı buihtiyacı karşılamış, biraz sükunet sağlamıştı, ama yalnızca geçici iblisi* Havarisi

119

olarak, biliyordu Juraviel. Pony'nin bu görüşmede bahşettiği gülümsemeler gibi. Kalıcı'lümseleler değildi onlar da, gerçek memnuniyet işaretleri değil-,. pony'nin ruh hali, birkaç sözcük üzerine, saniyeler içinde dra-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

matik değişiklikler göstermişti. Onun uzaklaşmasını izlerken Jura-viel'in elinden, Palmaris'in tehlikeli sokaklarında tehlikenin onubulmayacağını ummaktan başka bir şey gelmiyordu. Ve Pony bahar ortası günü için Caer Tinella'ya gelmeyi basar-sa bile, Juraviel kendisinin orada olup onu selamlayacağındankuşkuluydu. Eve, Sisler Vadisi'ne dönme zamanı yaklaşıyordu.Leydi Dasslerond'un bebeği, Gecekuşu'nun çocuğunu bilmesi ge-rekiyordu. Aslında Caer'alfar'ın çocuğu sayılırdı o. Kısa süre sonra Pony öndeki atlılara yetişti. Arkada kalmayaözen gösterdi, ama grup dikkatini yola öyle vermişti ki, bütüngün onları izlemekte güçlük çekmedi. Terk edilmiş çiftlik evlerinde kamp kurdular. Henüz yenidenkullanılmaya başlanmamış pek çok yerleşim yerinden biriydi. Pony küçük kampını askerlerin kampının görüş alanı içindekurdu, pencerelerden sızan sıcak ışıklarda, evlerin arasındaki or-tak alanda yanan ateşin önünden geçen adamların siluetlerindeteselli buldu. Çevrede büyük canavar gmpları olmadığındanemindiler -en azından onlara meydan okumayacaklarından emin-diler- ve Pony güvenlerinin haklı olduğunu biliyordu. Yine de,Yüzbaşı Kilronney'nin konumunu açıkça ilan etmesinin aptalcaolduğunu düşünüyordu, özellikle de arkalarında yirmiden fazlatehlikeli powrie varken. Bu yüzden Pony o gece dinlenmekten fazlasını yaptı; ruhtaşıile dolanarak birliğin çevresinde sessizce nöbet tuttu.Tıpkı kocası gibi bir korucu olarak.

R. A. Silvatoı Aynı anda, Elbryan, Juraviel ve Yelebekçi Caer Tinella'nın ku-zeyinde, çıplak bir tepede rahatça uzanmışlardı. Korucu ellerinibaşının arkasında kavuşturmuş, sırtüstü yatıyordu ve bakışlarımyıldızlı gökyüzüne dikmişti. Yelebekçi de rahattı, kendini yere bı-rakmış, ön at bacaklarını çaprazlamıştı. Uzanırken bile insan göv-desi dik duruyordu. "Yan yatarsam nefes almakta güçlük çekiyo-rum," diye açıkladı dostlarına. Üçü arasında en heyecanlısı Juraviel idi. Bunun gibi berrakserin bir havada her elf gökyüzünün sessiz ihtişamının tadını çı-karacakken, o gökler kadar Elbryan'a da bakıyordu. Juraviel Elbr-yan için endişeleniyordu, çünkü korucunun üzgün olduğu açıktıve duruşunda dinginlikten çok teslimiyet vardı. Bunu Yelebekçi de gördü. "Dönecek," dedi atadam. "Seniuzun süreliğine terk etmediğini biliyorsun. Yüreğinde başka erke-ğe yer olmadığını da biliyorsun." "Elbette," diye yanıt verdi Elbryan gülerek, ama gülüşü bir iççekişe dönüştü. "Ah, hanımlar," diye yazıklandı Yelebekçi dramatik bir tavırla."Benim türümden olanlarla hiç karşılaşmadığım için sık sık mem-nunluk duymuşumdur." "Biraz yalnız bir his gibi geliyor kulağa," dedi Elbryan. Yüzü-ne çarpık bir gülümseme oturtmayı başardı ve Juraviel'e baktı."Ve üzücü." "Ah, ama atadam olmanın da güzellikleri vardır," diye arayagirdi Yelebekçi yaramaz bir göz kırpma ile. "Aptal bir ata binebi-lirim ve ne soru sorulur, ne açıklama yapılır!" Elbryan ellerini başının arkasından çekti ve yüzüne örtüp in-ledi. Atadamın kabalığı karşısında söyleyecek laf bulamıyordu veaklında böyle bir manzara canlandırmak da istemiyordu. "Senfoni aygır olduğu için memnun olmalısın," diye araya gir-di Juraviel ve korucu yine inledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ibüs* HavariSI

121

Yelebekçi daha yüksek bir kahkaha patlattı.Sonra tepe sessizleşti, üç dost kendi yalnızlıklarına daldılar ve eöğünün ihtişamını paylaştılar. Bir süre sonra, Yelebekçigece & & vdasını çıkardı ve büyüleyici bir ezgi çalmaya başladı. Ezgisi-açların arasında sis gibi süzüldü, kendini hissettirmeden gece-nin gizemine katkıda bulundu. 6ÇİTİN ÜZERİNDE OTURURKEN Roger Lockless aptallık ettiğini düşündü. Yargılarının ümitsiz-liğine ve yalnızlığına dayandığını söyleyerek kendi kendini pay-ladı. Ama elinde süpürge, inatla Peder Başrahip Markwart'ın da-iresinin dışındaki koridorlarda yürümeye devam etti. Temizliklegörevlendirilmiş görünmek için büyük çaba gösteriyordu -abartı-yor muydu acaba? Peder Başrahip'in odasının kapısında durdu, sessiz koridordaiki yanma baktı, hatta biraz yer süpürdü. "Bir saat," diye fısıldadı kendi kendine, kendini cesaretlendir-mek için. Keşişler akşam duası için toplanmıştı ve en az bir saathiçbiri bu tarafa gelmeyecekti. Roger yapacaklarını geceler bo-yunca dikkatle planlamıştı, çünkü tek bir hatanın işkenceyle öl-dürülmekle sonuçlanacağını biliyordu. Elbryan ile Pony'yi, hiçkarşılaşmadığı kahraman atadamı düşündü ve kararlılık kazandı.Son bir kez iki yana baktıktan sonra kapının yanında diz çöktü. Roger basit kilidi saniyeler içinde açarak, soyadını hakkıylakazandığını kanıtladı. Dünya üzerindeki en yüksek Abellican ke-şişinin dairesine bu kadar kolay girebilmesine şaşarken durdu,aniden kapıya büyülü ya da mekanik bir tuzak konulmuş olma-sından korkmuştu. Kapı çerçevesinin ek yerlerini dikkatle, eksik-sizce inceledi, ama hiçbir şey bulamadı. Sonra yine duraksadı, ikiyana baktı ve derin bir nefes alarak büyük olasılıkla büytilü bir iblisi» Havaris,

123

- fiziksel iz bırakmayacağını hatırlattı kendine.tUZ2§UTuzak harekete geçtikten sonra kalacak küller dışında -kendikülleri-İnatçı genç adam hırlayarak kapıyı ittirip açtı. Hiçbir şey olmadı; içeri girdiği zaman yine dizinin üzerine çö-kerek kapıyı yeniden kilitledi. Kapıya yaslandı ve nefeslendi, yi- kararlılığını sağlamlaştırdı. Roger daireyi taradı. Markwart'mdairesinde dört oda vardı. Bu ofis en büyükleriydi ve daireninmerkeziydi. Solda kapalı bir kapı, karşıda, büyük çalışma masası-nın arkasında, Peder Başrahip'in yatağının köşesi görünen birbaşkası vardı. Sağdaki üçüncü kapı ardına dek açıktı ve için içinyanan bir ocağın önüne serilmiş halının üzerinde dört rahat kol-tuk görülüyordu. Roger ilk önce o açık kapıya gitti, ama önemli bir şey, kayıpdostlarına ilişkin tek bir ipucu bulamayınca çıktı. Sonra yatak oda-sına girdi ve komodinin üzerinde Markwart'ın günlüğünü buldu.Caer Tinella'da iyi bir kadın, Bayan Kelso onu evine kabul etmiş,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

okuma yazma öğretmiş olmasına rağmen Roger okumaktan pekhoşlanan biri değildi. Markwart'ın el yazısı tarz sahibi ve oldukçaokunaklıydı; Roger metnin büyük kısmını anlayabiliyordu -bir za-manlar Ayı-Honce'da sıradan bir köylü olarak yaşayan biri için şa-şırtıcı bir başarıydı bu. Asillerin çoğunluğu, elf eğitimli Gecekuşu,Pony ve başka istisnai bireyler gibi, keşişler de okuyup yazabili-yorlardı. Ama kendilerine Kral Danube Brock Ursal'ın kulu diyen-ler arasında, ancak otuz kişiden ikisi en basit harfleri tanıyabilirdi. Bu standartla karşılaştırılınca, Roger Lockless harika bir oku-yucu sayılabilirdi. Yine de, anlamadığı pek çok sözcükle karşılaş-tı ve bazen cümleler arasındaki mantıksal bağları kavramayı ba-şaramadı. Günlüğü çabucak taradığı zaman faydalı hiçbir şey bu-lamadı. Daha çok kendi kendini haklı çıkaran felsefi düşünceler-di, Peder Başrahip Kilisenin sıradan insanlardan, laik önderler- 124 R- A. Salvato,den, hatta Kral'dan daha önemli olduğunu savunuyordu. Rogerbu sözleri okurken irkildi, o laik önderlerden biri olan Baron Bil.deborough'nun, onu yanına alan ve Kiliseye karşı ülküsüne katı-lan adamın nasıl öldürüldüğünü çok iyi hatırlıyordu. Roger defteri taramaya devam etti ve daha incelikli konulardafazla şansı olmasa da, iki ayrı adam tarafından kaleme alındığadüşünmeye başladı -belki tek elden çıkmıştı, ama defterin çoğun-luğunun dikte ettirilmiş olduğuna inanıyordu Roger. Metnin dilegetiriliş tarzı değildi farklı olan, havasıydı. Ya iki ayrı adam yazmıştı, ya da Peder Başrahip Markvvart cid-di bir duygusal kargaşa içindeydi! Roger bu defteri Markwart'ın aleyhine kullanıp kullanamaya-cağını merak etti. Belki Kral'a gidip defteri sunabilir, Aziz Kıymet-li'nin Başrahibi Dobrinion'u öldürenin bir powrie değil bir keşişolduğunu ve Baron Bildeborough'nun vahşi bir hayvan değil Ki-lisenin bir ajanı tarafından öldürüldüğünü öne sürebilirdi. Kanıt olarak günlüğü gösterse bile, saçma sapan konuşan birgeri zekalı gibi karşılanacağım fark etti Roger. Kral hakkında bu-labildiği bütün parçaları okudu ve yazarın, Peder Başrahip Mark-wart'ın ihanet sınırını aşmamak için büyük özen gösterdiğini, yal-nızca felsefi fikir ayrılıklarından bahsettiğini, tahta karşı herhangibir eylemden JÖZ etmediğini fark etti. Bu dedikodu olurdu, kanıtdeğil. Roger'ın dikkatini bir şey daha çekti: Markwart yeni bir kav-rayış, kafasında bir ses, elini idare eden bir güç olduğunu sık sıktekrarlıyordu. Peder Başrahip'in, doğrudan Tanrı ile konuştuğu-nu, Yüce Varlık'ın tek temsilcisi olarak hareket ettiğini düşündü-ğü açıktı. Roger bu düşünce ile ürperdi, yazılardaki kişilik bölünmesiniyeni bir ışıkta gördü ve kendini Tanrı'nm temsilcisi sanan biradamdan daha tehlikelisinin olamayacağını anladı. iblisi, Havari*

125

r-jefteri komodine geri koydu ve odadan çıktı.Roser ons* en detaylı araştırma için sona bırakmaya karar ve- ek kapalı kapıya yöneldi. Kapının bir değil üç kilitle güvene1 ndı&>n) görünce kuşkuları arttı. Daha da ilgi çekici olanı, genç, rslZm iki kilitte daha da büyük bir koruma, bir iğne-yay tuzağı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bulmasıydı. Roger tuzakları uzun uzun inceledi, sonra çevik parmaklar veince maymuncuklarla işe koyuldu; tuzakları, çıkarken eski halinegetirmesini mümkün kılacak bir şekilde iptal etti. Dakikalar kayıpseçerken Roger bu kapı için ne kadar zaman kaybettiğini farkederek inledi, ama yine de kilitleri açarken daha fazla tuzak ol-ması olasılığına karşılık yeniden eksiksiz bir inceleme yaptı vea&ır kapı açılırken harekete geçecek ölümcül bir büyülü tuzak ol-ması olasılığını düşünerek üç kilidi açtı, kapıyı ittirdi. Oda birkaç şamdan, açık duran bir kitap ve yere çizilmiş ilgiçekici bir şekil dışında boştu, ama Roger'm kalbi hızlı hızlı atma-ya, nefesi kesik kesik çıkmaya başladı. Belkemiğine elle dokunul-muş gibi, bir soğukluk sızmış, ona saldırmıştı, bir ruh karanlığı,derin bir ümitsizlik hissiydi bu. Büyük kitabın başlığını okuyacakkadar bekledi, Karabüyü Ayinleri, ve sonra telaşla odadan çıktı,kapalı kapıya yaslanarak dakikalarca durdu, sonra ellerinin titre-mesini bastırarak kilitleri ve tuzakları eski haline getirdi. Geriye yalnızca ofis ve bir sürü çekmecesi ve büyük olasılık-la bir sürü de gizli bölmesi olan büyük çalışma masası kalmıştı. "Burada olmalıydı, kardeşim," dedi Machuso Efendi özür di-lercesine Francis Birader'e. Kırmızı yanakları burnunu sarmış gibigörünen ufak tefek, şişman bir adamdı. Francis Birader'i kilerleregetirmiş, ama söz konusu genç adamın ortalarda olmadığını gör-müştü. Francis yolunu kesip son derece acil bir ihtiyaç olduğunusöylediğinde, Machuso Efendi akşam duasına gidiyordu. "Roger 126

R. A. Salvatoı

BiUingsbury bütün hafta kilerlerde çalıştı." "Afedersiniz, Machuso Efendi," dedi Francis nazikçe eğilip gu_lümseyerek, "ama burada değil gibi." "Bu açık!" diye onayladı Machuso, utanç dolu bir kahkaha ile."Ah, onları hizada tutmaya çalışıyorum," diye açıkladı, "ama çalış,mak için buraya gelenlerin çoğu fazla kalmıyor. Ancak biraz içkiya da pipo tütünü parası kazanacak kadar kalıyorlar, korkarım.Cömertliğimizi, kaçarlarsa başlarına bir şey gelmeyeceğini bütünköylüler biliyor. Birkaç hafta içinde geri dönüp iş dilendikleri za-man yine işe alıyorum onları." Neşeli üstat yine kahkaha attı. "Tan-rı'nın adamları insani zaafları affedemezse, kim affedebilir ki?" Francis gergin gergin gülümsemeyi başardı. "Köylüler, dedi-niz," dedi. "Bu Roger Billingsbury Aziz Saf-Abelle köyünden mi?Ailesini tanıyor musunuz?" "İkinci soruya yanıtım hayır," diye yanıt verdi Machuso. "Büyükolasılıkla ilkine de öyle. Köylülerin çoğunu tanıyorum -önde gelenailelerin hepsini, kesinlikle- ve Billingsbury diye birini bilmiyorum.Eh, genç Roger'dan bankasını, elbette. İyi bir delikanlı. İyi çalışıyorve elleri maharetli -zekasının da öyle olduğunu söylüyorlar.""Bu köyden olduğunu mu iddia etti?" diye ısrar etti Francis. Machuso yorumsuzca omuzlarını silkti. "Olabilir," diye yanıtverdi. "Dürüst olmak gerekirse, detaylara pek dikkat etmiyorum.Savaşta çok insan evini kaybetti. Eskiden var olan köyler tama-men silindi. Bu yüzden, genç Roger Aziz Saf-Abelle'den olduğu-nu iddia etmişse, neden onu sorgulayayım ki?" "Sorgulanmazsınız, elbette," diye yanıt verdi Francis Birader, birkez daha eğilerek. "Ben de işinizi nasıl yaptığınızı sorgulamıyo-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rum, Machuso Efendi. Aziz Saf-Abelle'deki bizler görevlerimiziGolvae Machuso Efendi kadar iyi yapabilsek, kuşkusuz PederBaşrahip'in hayatı çok daha kolay olurdu."Bu, neşeli Machuso'dan bir kahkaha daha kopardı.

iblK* H.varls.

127

"Genç Billingsbury nereye gitmiş olabilir?" diye sordu Francis. Machuso'nun yüzü düşünceler içinde buruştu, ama kısa sürenra başını iki yana salladı ve ellerini çaresizce açtı. "Manastır-dan ayrılmamışsa, eminim kilerlere dönecektir," dedi. "İyi bir işçi0 genç adam." Francis kızgınlığını saklamak için büyük çaba gösterdi. Ro-aer'ın Aziz Saf-Abelle'den ayrılmadığını umuyordu, çünkü gençisçi hakkındaki kuşkuları doğruysa, Roger çok can sıkıcı bir me-seleden kurtulmasını sağlayabilirdi. Machuso'ya çabucak veda et-ti ve hızla kendi dairesine, Peder Başrahip'in özel koleksiyonun-dan verdiği ruhtaşma döndü. Kendi araştırmasını yapmak zorun-daydı, hem de hızlı bir şekilde. Pek az ipucu vardı: buruşuk bir kağıt parçası. Görünüşe göreJojonah Efendi'yi kınayan, Aziz Saf-Abelle'e gizemli bir şekilde"girildiğinden ve çıkıldığından" bahseden kararın ilk kopyasıydı.Bir başka kağıtta da manastırda süren komplodan bahsediliyordu.Büyük masada tek bir gizli bölme bulamamış olması Roger'ın ha-yal kırıklığını daha da arttırıyordu, bir sürü gizli bölme olduğun-dan emindi. Yine de dakikaları dikkatle saymıştı ve zamanınınhızla tükendiğini biliyordu. Kapıya döndü, her şeyi bulduğu gibibıraktığından emin olmak için son bir kez odaya göz gezdirdi,sonra sessizce koridora çıktı. Tam Roger kilidi de eski haline getirmek için dönerken, göl-gelerden, "Kapıyı yeniden kilitlemelisin," dedi bir ses. Genç adam taş gibi dondu yerinde. Yalnızca gözleri hareketediyor, bir çıkış yolu arayarak sağa sola kayıyordu. Panik dalga-larına boğuldu ve inanılır bir hikaye uydurmaya çalıştı. Gözucuy-la ile bir hareket yakaladı ve elinde süpürge ile aniden dönerekadamla yüzleşti."Kilerler için tuhaf bir alet, Roger Billingsbury," dedi Francis

128

R. A. S4İvâtore

Birader sakin sakin. Roger siyah cüppenin üzerindeki beyaz ipten kuşağa bakarakbunun yüksek düzeyden bir keşiş, belki bir kıdemli olduğunu an-ladı. "Buraya gelip temizlik..." "Sana kilerlerde çalışman söylenmişti," diye sözünü kesti Fran-cis Birader. Bu tür aptallıklara tahammül edecek ne zamanı, n»sabrı vardı. Ruhtaşı ile, Francis'in ruhu manastırın koridorlarındasüzülmüştü ve onu üstünün ofisine getiren yalnızca tesadüftü.Genç mutfak yamağını orada, büyük masaya eğilmiş bulunca çokşaşırmıştı."Ah, e-evet," diye kekeledi Roger, "ama Jhimelde Birader..." "Yeter!" diye hırladı Francis, adamı susturarak. "Sen Roger Bil-lingsbury misin?" Roger seçeneklerini düşünürken hafifçe başını salladı. Keşişesüpürgesi ile vurup kaçabileceğini düşünüyordu, çünkü keşiş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kendisinden daha iriydi, ama güçlü görünmüyordu."Peki nerelisin?" diye sordu Francis."Aziz Saf-Abelle'den," diye yanıt verdi Roger duraksamadan. "Sen Aziz Saf-Abelle'den değilsin," diye bildirdi Francis soğuksoğuk."K-köyden, manastırdan değil," diye kekeledi Roger."Hayır!" Roger sırtını dikleştirdi ve süpürgesini daha sıkı kavradı. Da-ha önce de bir keşiş öldürmüştü, bir adalet birader. Bir daha as-la tekrarlanmayacağını umduğu bir deneyimdi. "Aziz Saf-Abelle köyünde Billingsbury ailesi yok," diye ısraretti Francis Birader. "Bölgeye yeni geldik," diye yanıt verdi Roger. "Evlerimiz ya-kıldı...""Peki evleriniz neredeydi?" diye sordu Francis."Küçük bir köyde..."

iblis* Havarisi

129

"Nerede?" diye sordu Francis, kötücül ölçüde keskin ve kor-u kjr sesle art arda ekledi, "Adı neydi? Kaç kişi yaşardı ora-, , piğer ailelerin adı neydi?""Güneyde," diye başladı Roger, ama aklı fırıl fırıl dönüyordu. «Palnıaris'in güneyinden bir köydensin," diye araya girdi Fran-. 3jrader, "tahminimde yanılmıyorsam -ve bu olası değil, senitemin ederim. Aksanını tanıdım." Roger dikleşti ve sert sert adama baktı, ama Francis'in sonra-ki sözleri neredeyse dizlerinin boşanmasına sebep olacaktı. "Sen Avelyn Desbris'i tanıyanların dostusun," diye bildirdi ke-şiş. "Hatta belki bizzat o sapkının dostusun."Roger'ın ağzı açık kaldı. "Ama fark etmez," diye devam etti Francis Birader. "Sen Ponyadlı kadının ve Gecekuşu denen arkadaşının dostusun." Roger süpürgeyi öyle sıkı kavramıştı ki, parmak boğumları be-yazlamıştı. Çaresizlik içinde, vurmaya kalkıştı, ama Francis hızlakarşı saldırıya geçerek bir eliyle süpürgenin sapım yakalayıp di-ğeri ile Roger'a tokat attı. "Aptal," dedi keşiş, incelikli bir manev-ra ile süpürge sapını Roger'ın elinden kopararak. "Ben senin düş-manın değilim. Öyle olsaydım, çoktan zincirler içinde Peder Baş-rahip'in önünde diz çökmüş olurdun." "O zaman ne?" diye sormaya cesaret etti Roger, yanan yanağınıovalayarak. Böylesine sıradan görünen bu adamın onu kolaylıklasilahsız bırakabilmesine, bu kadar kuvvetle vurabilmesine şaşmıştı. "Benimle gel ve acele et," diye emretti Francis, dönüp uzak-laşmaya başlayarak. "Akşam duası sona eriyor ve Peder Başra-hip'in seni buralarda oyalanırken bulmasına izin vermek hiç akıl-lıca olmaz." "Ne yapacağız?" diye sordu Viscenti Birader, belki yirmincikez. Tüm önceki seferler gibi Braumin Birader buna da doğrudan 130 R- A. Salva,0reyanıt vermedi. "Dellman ne zaman aramıza katılacak?" diye sordu diğerlerin,den yaşça büyük olan keşiş. Viscenti, Dellman'ın her an içeri dalabileceğim düşünüyormuşgibi, Braumin'in odasının kapısına baktı. Sonra irkildi ve başını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

hız-la çevirdi. Gözleri bir noktada duramıyordu. "Burada olacak -ge_leceğini söyledi," diye ısrar etti Viscenti, sesi endişeyle yükselerek. Braumin adamı sakinleştirmek için avuçlarını açtı. Ama aslın-da Braumin durumun ne kadar ciddi olduğunu anlıyordu. Belkide Peder Başrahip Markwart'ın en yakın danışmanı olan FrancisBirader, toplantılarının ortasında içeri dalmıştı! "Gidip Peder Başrahip'ten af dilemeliyiz!" dedi Viscenti ani-den, çılgınca. Braumin soğuk bakışlarını sinirli adama çevirdi. Viscenti'ninböyle bir şeyi düşünebilmesine kızmıştı. Kazığa bağlansa, alevlerayaklarını yakmaya başlasa bile Braumin Herde Birader PederBaşrahip'ten af dilemezdi. Avelyn ve Jojonah'ın kutsallığına ger-çekten inanıyorsa, Viscenti nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Ama Braumin hemen sakinleşti ve adamın korkularını anladı.Viscenti korkuyordu ve korkmakta haklıydı. "Abellican Kilisesi'ne karşı kusur işlediğimizi itiraf etmek dahaiyi," dedi Braumin becerebildiğince sakin bir sesle. "Dua etmekiçin toplandık, o kadar. Hikayemizi hazırlamamız..."Kapı hafifçe çalınınca sustu; iki adam yerlerinde dondular."Dellman Birader mi?" diye fısıldadı Braumin Viscenti'ye. "Ya da Castinagis Birader," diye yanıt verdi sıska adam. Fısıl-darken bile burnundan konuşuyordu. Braumin yavaşça, sessizce kapıya gitti, kulağını yaklaştırıp kimolabileceğini anlamaya çalıştı.Kapı yeniden çalındı.Braumin yine Viscenti'ye baktı; adam alt dudağını çiğneye çiğ-

iblisi* Havari

131

koparacaktı neredeyse. Braumin çaresizce omuzlarını silktiH'kkatle kapı tokmağını tutarak, derin bir nefes aldı. Kafasın- Peder Başrahip Markwart ve öfkeli, silahlı infazcılarının onu• ikleye sürükleye götürmesine dair görüntüler canlanmıştı. So-nda cesaretini topladı ve kapıyı araladı; arkasında Markwart ve'rüsünü bulmasa da, Braumin Birader'in kalbi büzüldü."Beni içeri al," dedi Francis Birader sessizce."Meşgulüm," diye yanıt verdi Braumin. Francis hıhladı. "Her ne yapıyorsan, seni temin ederim bu da-ha öncelikli," diye bildirdi ve elini kapıya koyup ittirdi. Braumin omzunu kapıya dayadı ve daha fazla açılmasını önle-di. "Seni temin ederim, tartışacak bir şeyimiz yok, sevgili biraderim,"dedi. Kapıyı kapatacak oldu, ama Francis ayağını aralığa soktu. "Sevgili biraderim, son derece meşgulüm," dedi Braumin da-ha büyük ısrarla."Bir sonraki toplantını mı hazırlıyorsun?" diye sordu Francis."Bir dua toplantısı, evet," diye yanıt verdi Braumin. "Küfür, demek istiyorsun," dedi Francis sertçe. "Benimle buşekilde tartışmanı bütün koridorun duymasını istiyorsan," diyedevam etti, sesini yükselterek, "o zaman öyle olsun. Gizliliğe ih-tiyacı olan sensin, ben değil." Braumin kapıyı hızla açtı ve yana çekildi; Francis Birader he-men içeri girdi. Adamın arkasından Braumin kafasını koridorauzattı, sonra kapıyı kapattı. Dikkatini odaya çevirdiğinde, Francis

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ve Viscenti'nin birbirlerine bakmakta olduklarını gördü. Viscen-ti'nin gözlerinde vahşi bir ifade vardı, köşeye kıstırılmış çekingenbir havyan gibiydi; bir an Braumin sıska adamın Francis'i yumruk-layacağını sandı. Ama Viscenti bakışmayı sürdüremedi ve elleriyanlarında seğirerek döndü. "Her sohbetime müdahale ediyor gibisin," dedi Braumin Bira-der kuru kuru, bilinçli olarak Francis'in dikkatini Viscenti'den '32 R- A- s4İVâtorekendi üzerine çekerek. "Benden daha az güven dolu biri beni iz.lediğini düşünebilirdi." » "Senden daha akıllı biri izlenmeye ihtiyacın olduğunu anlar-dı," diye yanıt verdi Francis Birader."Peki sen daha akıllı bir adam mısın?" "Aziz Saf-Abelle mahzenlerinde sapkınca konuşmalar yapma-yacak kadar akıllıyım." "Yalnızca gerçekleri konuştuk," dedi Braumin ve dudaklarımbir.hırlama ile bükerek bir adım yaklaştı. "Yalnızca yalanlar," diye terslendi Francis, tek santim bile ge-rilemeden. Viscenti Birader aniden Francis'in yanı başında bitti, o kadaryakında duruyordu ki Francis ikisinin arasında kalmıştı, iki komp-lo ortağı tehditkarca duruyordu. Yine de Francis tamamen kayıtsız kaldı. "Buraya teoloji tartış-mak için gelmedim," dedi."O zaman buraya neden geldin?" diye sordu Braumin. "Sizi uyarmak için," dedi Francis açık açık. "Sapkın Jojonah veAvelyn Desbris'in anısına adanmış grubunuzu biliyorum.""Sapkın değil!" diye ciyakladı Viscenti. Francis ona dikkat etmedi. "Ve Peder Başrahip de biliyor; kı-sa süre sonra dikkatini size çevirecek, Jojonah'ı yok ettiği gibi si-zi de yok edecek." "Kuşkusuz Francis Birader'in görevbilirlikle sağladığı bilgiyikullanarak," diye yanıt verdi Braumin. Francis çileden çıkmışçasına içini çekti. "Onun gücünü anla-maya bile başlayamazsınız," dedi. "Peder Başrahip'in benim yapa-cağım herhangi bir şeye ihtiyaç duyduğunu mu sanıyorsunuz?" "Bunu bize neden anlatıyorsun?" diye sordu Braumin. "Nedenbeni yakalamaya geldiklerinde Peder Başrahip'in muhafızlarınaeşlik etmekle yetinmiyorsun? Belki Markwart ayaklarımın dibin- iblis» Havarisi

133

ki yığma ^k ateî' koymana izin verir." Francis'in yüzünden tuhaf bir ifade geçti, Braumin'i tereddüdeJ-süren bir ifade. Gözlerindeki uzak bakışlara bakılırsa, adam ne-jeyse incinmiş ya da allak bullak olmuş görünüyordu. gir süre sonra Francis yine Braumin Birader'e odaklandı ve, aşlarında ölümcül bir ciddiyet vardı. "Peder Başrahip size yak-lasıy°r>" dedi içtenlikle. "Bundan kuşku etmeyin. Sapkınlık duruş-maları hazırlayacak, ve hiçbiriniz üstat seviyesine ulaşmadığınıziçin duruşma burada, Aziz Saf-Abelle'de yapılacak, diğer Başra-hiplerin onayı gerekmeyecek. Kazanmanız imkansız." "Biz sapkın değiliz," diye yanıt verdi Braumin sıktığı dişlerininarasından. "Bu hiç önemli değil," diye yanıt verdi Francis. "Peder Başra-hip size karşı ihtiyaç duyduğu tüm kanıtlara sahip. Gerekli bulur-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sa, kolaylıkla başka suçlar da uydurabilir." "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" diye haykırdı Bra-umin. "Tarikatımızda gerçek adalet yok mu?"Francis hiçbir işaret vermeden dümdüz önüne baktı. "O zaman sonumuz geldi," diye feryat etti Viscenti Birader biran sonra. Teselli ya da inkar bulmak için Braumin'e baktı, amaadamın sunacak hiçbir şeyi yoktu."Belki de bir başka yol vardır," dedi Francis. Braumin Birader'in yüzü gerildi. Francis'in, sapkın Jojonah veAvelyn'i açıkça inkar etmesini, her şeye gücü yeten Markwart'ınönünde diz çöküp af dilemesini tavsiye etmesini bekliyordu. Vis-centi'nin bu yolu seçebileceğini fark etti Braumin, diğerlerindenbiri ya da her ikisinin de. Braumin Birader gözlerini kapattı ve komplo ortaklarına karşıduyduğu anlık öfkeyi bastırdı. Merhamet dilenmeyi seçerlerse, nederlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar, eylemleri tüm suçu°nun omuzlarına yıksa bile, onları yargılamayacaktı. 134 R- A. Salvat( Onlara katılmayacaktı da. Braumin Birader o anda, yazgısı §5zünün içine bakarken, cezayı, alevleri kabul edeceğine karar ver.di -ama Avelyn Desbris'in ilkelerinden ayrılmayacak, akıl hocasıJojonah'm aleyhine tek kelime etmeyecekti.Ama sonra Francis onu hazırlıksız yakaladı. "Sizi Aziz Saf-Abelle'den çıkarabilirim," dedi keşiş, "ve kaçmsaklanabilirsiniz." "Bize yardım mı edeceksin?" diye haykırdı Viscenti kuşkuyla."Sonunda gerçeği buldun mu, Francis Birader?" "Hayır," diye yanıt verdi Braumin, Francis karşılık veremeden.Francis'i merakla inceledi. "Hayır, inançlarımıza katılmıyor." "Size sapkın dedim," diye onayladı Francis. "Benim sözüm,Peder Başrahip'in değil." "O zaman neden bize yardım etmek istiyorsun?" diye sorduBraumin. "Sana ve sevgili Peder Başrahip'ine tehdit oluşturmadığı-mızı bildiğin halde, neden Aziz Saf-Abelle'den çıkmamızı istiyor-sun?" Bu sözleri söylerken Braumin Birader Peder Başrahip'inFrancis'in ziyaretinden haberi olup olmadığını, Francis'i sorun ya-ratan keşişlerden sessizce kurtulmak için gönderip göndermediği-ni merak etti. "Yoksa bir tehdit mi görüyorsun?" diye sordu Bra-umin sinsice. "Belki de, Jojonah'tan sonra biz, beşimizin de kazık-lara bağlanıp yakılmasının Kilise içinden ve dışından tepki çeke-ceğinden korkuyorsundur. Belki Peder Başrahip'in Kilise üzerin-deki hakimiyetinin ne kadar sağlam olduğundan emin değilsin-dir." Francis başını yavaşça, ciddiyetle iki yana salladı, ama Bra-umin ısrar etti. "Bu yüzden bizi gitmeye ikna edeceksin ve bu giz-li eylem sayesinde Kilise içindeki konumlarımızı kaybetmiş olaca-ğız." "Mantığın sağlam değil, birader," diye yanıt verdi Francis."Halkın o korkunç infaza tepkisini gözünde büyütüyorsun. Sap" iblisi" Havari*

'35

ionah'ın yakılması hakkında pek çok köylü heyecanlı, hat-Tsevinçli tavırlarla konuşuyor."«Ona öyle deme!" dedi Viscenti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Senin de çok iyi bildiğin gibi, manzara onları o kadar da et-.. mecji" diye devam etti Francis. "Ve sıradan yaşamlarına birazvecan katılmasını memnunlukla karşılarlar. Ve diğer Kilise ön-, rıerjne gelince, artık manastırlarına döndüler ve savaşın etkile-nden kurtulmaya çalışıyorlar. Kaşlarını kaldırmaktan fazlasınıvaornazlar, seni temin ederim. Peder Başrahip sizi sapkın olarakdamgalar ve siz daha itiraz edemeden işinizi bitirir; ve sonra iş bi-tjnce -önlerindeki bir sorun daha eksilmiş olur- meselenin unu-tulup gitmesine izin verirler." Yanıt Braumin'i geriletti ve Francis'in nedenleri konusundakiönceki kuşkularını yok etti. Palmaris'teyken Başrahip Dobrini-on'un yetkisine el koyan, bir başka köyü tutsak eden ve ölmele-rine izin veren, Jojonah'ı halkın ve Kilise önderlerinin önünde ya-kan Markwart, bir avuç komplocudan kurtulmaya karar verirse,herhangi bir misillemeden korkmazdı. Ama o zaman Francis ne-den buradaydı? "Miden kaldırmadı!" dedi Marlboro Viscenti aniden, geriye sıç-rayıp Francis'e işaret ederek. "İyi Jojonah'a yapılanlar karşısında Pe-der Başrahip'in sadık uşağı Francis Birader'in bile midesi bulandı." Francis hemen yanıt vermedi ve Braumin bakışlarını ondan,yüzünde güvenli bir ifade olan Viscenti'ye çevirdi. Marlboro Vis-centi, denkleri ve öğretmenleri arasında büyük bir düşünür ola-rak bilinmezdi, ama Braumin adamın özel sezgilere sahip olduğu-nu biliyordu. Belki de, çevresindeki her şey konusunda keskin birfarkındalık sahibi olmasını sağlayan daima endişe içinde olmasıy-dı; ama sebep ne olursa olsun, Braumin Birader'in anlamayı im-kansız bulduğu pek çok bilmecenin yanıtını bulmuştu Viscenti."Jojonah'ın sapkın olduğuna inanıyordun," dedi Braumin

136 R. A. SalVâtoreFrancis'e. "Eylemleri kendi sonunu getirdi," dedi Francis kararlıhya"Tutsağımızı kaçıranlara yardım ettiği itirafını duydun." Braumin, bu hiç önemli değilmiş gibi elini salladı. "Eylemle-rindeki erdemi tartışmayacağım," dedi. "Onu Kiliseye ihanet edenbiri saydığın konusunda hemfikiriz, ama sevgili Viscenti Biraderdoğruyu söyledi. O zaman neden bizim yakıldığımızı görmektenkorkuyorsun, Francis Birader? Jojonah'ın sonunu görmek nedensarstı seni?" Francis serin, kararlı tavrını korumak için büyük çaba harcı-yordu, ama Braumin onun bu savaşı kaybetmekte olduğunu gö-rebiliyordu. Titriyordu, alnında ter vardı. Braumin inanmaz gözlerle baktı ona, sonra bakışlarını Viscen-ti'ye çevirerek anlamaya çalıştı, ama dostu da Francis'e aynı ölçü-de şaşkın bir yüzle bakıyordu. "Size gelişimi merhamede ya da inançlarınıza katılmamla ka-rıştırmayın," diye ekledi Francis. "Size o sefil canlarınızı kurtar-mak, Aziz Saf-Abelle'den çıkmak, benim ve Peder Başrahip'in ha-yatından çıkıp gitmek için bir şans sunuyorum. Gidip bir deliğesaklanın ve aptalca inançlarınızı da kendinizle beraber gömün.""Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun?" diye sordu Viscenti."Ve nereye gideceğiz?" diye ekledi Braumin. "Jojonah'ın atadam Yelebekçi'nin kaçmasına yardım ettiğinibiliyorsunuz," dedi Francis. "Yanında, Avelyn Desbris'in ik: eskidostu olduğuna inanıyoruz." Braumin'in yüzüne yine kuşkulu bir ifade yerleşti. O ve dostla-rı daha büyük bir komplo için işaret ateşi görevi mi göreceklerdi? "Ama Aziz Saf-Abelle'de suç ortaklarından biri kalmış, daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sonra gelen, atadam ile dostlarının kaçtığını yeni öğrenmiş bir

adam. Onların yanına döneceğine inanıyorum, ve aynı zamanda,sizi de yanında götürmesi için onu ikna edebileceğinize inanıyo- iblis* ^varisi

137

rum-«gen ve Peder Başrahip için ne kadar da uygun," diye yorumyaptı Braumin. "Güvenliğinizi garanti edemem," dedi Francis. "Manastırdanktıktan sonra kendi basmasınız -ve güçlü düşmanlarla karşı kar-va geleceğinizden kuşku etmeyin. Peder Başrahip'in atadamı vesuç ortaklarını yeniden ele geçireceğinden de kuşku etmeyin. Ha-vır Aziz Saf-Abelle'in dışında kaderiniz kendi ellerinizde. Bunuyalnızca Jojonah'a borcumu ödemek için yapıyorum. Hayatımıngeri kalanını bir sapkına borçlu olarak geçirmek istemiyorum." "Eğer o sapkınsa..." diye itiraz edecek oldu Viscenti, ama Bra-umin Birader elini kaldırdı ve susmasını işaret etti. Viscenti anla-masa bile, hatta Francis anlamasa bile, Braumin anlıyordu. "Karşılığında tek istediğim, yakalanırsanız adımı vermemeniz,"diye devam etti Francis Birader. "Bir de... kitap.""Hangi kitap?" diye sordu Braumin. Francis dik bakışlarını adama çevirdi. "O saçma toplantılarınız-da okuduğunuz kitap," dedi, "şimdiye ilişkin dedikoduları karşı-laştırmak için kullandığınız, geçmişimiz hakkındaki yalanları içe-ren kitap."Braumin bu fikri küçümsedi. "O kitabı almazsam Aziz Saf-Abelle'den çıkamazsınız," dediFrancis sakin sakin. "Neden?" diye terslendi Braumin. "Yasak kitaplar rafına koya-bilesin diye mi? Kutsal kurumunun tüm duvarlarını yıkacak diğergerçeklerle birlikte gömüp unutabilesin diye mi?" "Bu konuda ödün yok, birader," diye bildirdi Francis. "ya ki-tabı alırım, ya da siz yanarken odanda bulurum." "O kitabı bana Jojonah verdi," dedi Braumin. "Güvende tut-mamı istedi.""Güvende olacak," diye yanıt verdi Francis. "Ait olduğu yerde."

138 R. A. Salvat, Braumin Birader gözlerini kapattı. Francis'in direneceğini an-lamıştı. Jojonah Efendi'ye dua ederek rehberlik diledi, bu ikilemiçözebilmesi için yardım istedi. Gerçek uğruna kendini ortaya koy-manın zamanı gelmiş miydi? Giriştiği savaş bu kadar çabuk rrıusona erecekti? Jojonah onun Abellican Tarikatı'nda yükselmesiniistemişti, ama şimdi ayrılırsa bu imkansız olacaktı. Markwart'ın in-fazcılanndan kaçınmayı basarsa bile, o ve dostları Kiliseden çık-mış olacaklardı, olumlu değişiklikler yapamayacaklardı. Ama kalırlarsa öleceklerine inanıyordu Braumin Birader, hemde yakında. Yanıt bir imge olarak geldi, çok uzak bir yerin anısı, bir za-manlar bedenleşmiş şerrin yuvası olan, şimdi gerçek bir azizin me-zarı haline gelen çok uzak bir yer. Braumin Birader Avelyn'in ko-lunu gördü. Yerden çıkan, gökyüzüne kaldırılmış el, iblis dactylekarşı son bir meydan okuma gibiydi, Tanrı'ya son kez uzanır gibi. Braumin Birader yanıtını bulmuştu. Tanrı'nın aklında onuniçin her ne plan varsa, ölmeden önce o mekanı yeniden görmek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

istiyordu. Yatağının yanına gitti, yere eğildi ve altına uzandı. Son-ra geri dönüp Francis'in önünde durdu ve gözlerini adamın göz-lerine dikti. Braumin başını hafifçe salladı ve kitabı uzattı. "Oku,"dedi. "Aziz Saf-Abelle'den bir başka Francis Birader'in sözlerinioku. Eskiden nasıldı öğren, hizmet ettiğin adam hakkındaki ger-çeği öğren." Francis Birader tek kelime etmedi, Braumin'in yanından geçipkapıya gitti ve odadan çıktı. "Ona verdin," dedi Marlboro Viscenti inanmazlık ve korkuiçinde. "Şimdi kesinlikle ihanet edecek bize." "Bize ihanet etmek isteseydi, Markwart çoktan ele geçirmiştibizi," diye ısrar etti Braumin."O zaman ne yapacağız?""Bekleyeceğiz," diye yanıt verdi Braumin, elini rahatlatmak is-

ft*»Havârisi

139

sine Viscenti'nin omzuna koyarak. "Bırak Francis sözünü tut-Rize geri dönecektir."Viscenti Birader eliyle dudaklarını sildi ve ürperdi. Ama Bra-in'i daha fazla sorgulamadı, yanında durup merak içinde kapı-ya baktı. Aslında, kapı görüş alanlarını kapatmasa, iki adam Francis Bira-rler'i boş, karanlık koridorda, Braumin Birader'in verdiği kitaba ba-karken görebilirlerdi. Francis Birader, beyninin inkar ettiği bir kö-sesinde, Braumin'in iddialarında bir parça gerçeklik olabileceğinibiliyordu. Kuşkusuz Francis sevgili Kilise'sinin yaptığı zulümleri,kötümser adamın savlarına biraz olsun inanacak kadar izlemişti. Ve şimdi elinde bu kadim kitapla duruyordu. İnançlarının te-melini yıkacak, hayatını bir yalana, efendisini bir şeytana çevire-cek kitapla. Sayfalan açıp okuduğunda, o da Jojonah ve müritle-ri gibi sapkınlığın derinliklerinde mi boğulacaktı? Francis Birader kitabı kolunun altına tıktı ve çabuk çabuk onualt kat kütüphanesine götürecek merdivenlere yürüdü. Bu tehli-keli kitaptan orada kurtulabilirdi. Roger Billingsbury'ye bir ziya-rette daha bulunması gerekiyordu. Yapılacak başka hazırlıklar davardı, ama beklemeleri gerekecekti. Bu kitabı karanlık bir yerde-ki karanlık bir köşeye gömmek daha önemliydi.

İKİNCİ KISIMKİLİSE VE DEVLET Yüzyıllardır Ayı-Honce Krallığı devletin laik güçleri ve Kilisenin ru-hani güçleri arasında bölünmüş yaşıyor. Bu dengenin, her ülkenin uzunyasaması için şart olduğuna inanmaya başladım. Touel'alfar ile geçirdi-ğini süre içinde, bunun Corona 'nın her yerinde geçerli olmadığını öğren-dim -pek çok konuda elfler ne kadar da bilge! Alpinador'da din günde-lik bir uygulama, her insanın eylemlerinin önemli bir parçası. Bunun,Alpinador'un ölümün her an mevcut olduğu zorlu doğası yüzünden böy-le olduğuna inanıyorum. Bir barbar bir geyik öldürür, sonra leşininönünde dua ederek, o ve ailesi aç kalmayacağı için şükreder. Kendini yu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

vasından çok uzakta bulduğunda fırtınalar tanrısına dua eder ve sonrahava daha da kötüleşirse, yolunu çabucak bulmasına yardım etmesi içinevinin tanrısına dua eder. Böyle bir adamın günlük yaşamında tinsellikiçermeyen pek az konu vardır, ama barbarlar için din kişisel bir şeydir;Alpinador'da, Abellicanlann kurduğu küçük misyonerlik kurumu dışın-da organize kilise yoktur. Devlet konusunda da aynısı geçerlidir, çünküaslında Alpinador köyleri bağımsız devletlerdir, arazi ve iklim onlan bir-birinden öyle ayınnıştır ki, merkezi bir hükümetin kanunlarından ha-berleri bile olmaz. Benim yuvam, Ormandiyar köyleri buna çok benzi-yordu, yalnız biz Ayı-Honce Kralı'nı tanıyorduk.Yine de, Kral'dan ya da temsilcilerinden pek haber alamıyorduk. Güneydeki Behren Krallığı'nda, kilise ve devlet aynı .şey. Behren'inChezru şefi aynı zamanda en yüksek Yatol rahibi, tiranları kontrol altın-da tutmak için gerekli güç dengesinden yoksun, tehlikeli bir durum bu.Chezru şefi her şeyin hakimi, sonuçlarından korkmadan bir kapris uğru-na adam öldürebiliyor ve sık sık öldürüyor da. Ayı-Honce'un Kral Ursal'ıböyle bir hak iddia edebilir mi? Sanmıyorum, çünkü Ayı-Honce'daKral'm eylemleri Kilisenin başrahipleıi tarafından gözleniyor -bencilcebir sebepten de olsa. Amaçları devletin işleyebileceği suçları teşhir etmekve Kral'ı kullarının gözünde zayıflatmak. K2 R. A. Silvât, Ama ya Kilisenin islediği suçlar, Mather Amca? Mantıksal olarak, Kralda ağırlığını onlara karşı kullanıyor olmalıydı, ama ben Kralın KilisenuChilichunklara davranış tarzından şikayet ettiğini duymadım. Belki dpyalnızca bir elverişlilik meselesidir, belki Kral Danube ve asilleri Chmc,hunkların yaşanılanımı değerini Kiliseyi teşhir etmenin yaratabileceği s0.nallarla karşılaştırıyorlardı!: Aynı sebepten, Baron Bildeborough'tjMölümünün gerçek sebebini bilse, Kral Danube Peder Başrahip'e karşı çıkarmıydı?Ya da, belki, güç dengesi tehlikeli bir şekilde değişmiş olabilir mi? Korkum bu, Mather Amca, ve bunun yalnızca kişisel kaybıma verdiğimaşın bir tepki olduğunu düşünmüyorum. Abellican Kilisesi'nin bu mücade-leden hep üstün çıktığına inanıyorum. Ayı-Honce'un kullanımı gündelikyaşanılanın Kilise, devletten daha fazla etkiliyor, kuşkusuz. Vetgileı; orduyol yapımı ve onlann bedelini ödeyecek ücretler, bunların tamamı KralDa-nube'un hakimiyet alanı. Ama sonuçta, asıl güç Abellican Kilisesi'nin elinde. Sonuçta, insan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ölüm döşeğindeyken, önemli olan maddi zenginlik değil, inancıdır. So-nuçta, kulağa gerçek gelen Kral Danube'un ya da bir başka laik önderinfennanlan değil, yerel başrahibin ya da rahibin-teselli veren ya da tehditeden- sözleridir. Cüzdanın ipleri Kral Danube'un elinde, ama PederBaş-rahip Markıvart'ın elindeki ruban kendisi; ve asıl hazine, asıl güç bu. Kralinsanların yaşamı ve seıveti üzerinde hakimiyet sahibi olabilir, ama Kili-se ölümden de beterini vaat edebilir. Kilise ebedi lanetlenme tehditleri sa-vurabilir ve bu yaşamdaki hiçbir acı bununla kaışılaştınlanıaz. Asıl güç Kilisenin elinde, Mather Amca, ve son birkaç ayda gördüğü-müz gibi, Kilise o gücü kötücül bir şeye dönüştürmeyi seçeıse, o zamanen karanlık günler bizi bekliyor-tüm pourieleı; goblinler ve devler kovul-muş, iblis dactyl yok edilmiş olsa bile.Yok edilmiş? Ya da belki değildir, Mather Amca. Belki dactylin nıhu hâlâ canlıdır,keyfi yerindedir ve belki daha da tehlikeli bir bedende yaşıyordur.ELBRYAN WYNDON

7DEĞİŞEN RÜZGARLAR3 Yaktıkları ateş küçüktü. Artık kaçaktılar ve önlem almak zo-rundaydılar, ama gece soğuktu. Braumin Birader, Dellman'ın kü-çük bir ateş yakmasına izin vermişti. Braumin dört arkadaşını düşünürken biraz teselli buldu. Hep-sinin birden Aziz Saf-Abelle'den kaçmaya, böylece Abellican Tari-katından ayrılmaya karar vermesi önemsiz bir mesele değildi. Ara-larında en gençleri on yıldır tarikat üyesiydi, Aziz Saf-Abelle'e gir-mek için gereken sekiz senelik hazırlık sürecinden bahsetmiyordubile, ve şimdi bunca emeği bir kenara fırlatıp atmak... Ve bu ayrılışın tek sebebinin Markvvart'ın kızgınlığından duy-dukları korku olmadığını fark etti Braumin Birader; bu bilgiyle içiısındı. Marlboro Viscenti'ye, ateşin yanında çökmüş, ötedeki ka-ranlığı tararken başını bir yandan diğerine çeviren sinirli adama

bakarken güldü. Belki Viscenti için Markwart korkusu yeterli se-bepti. Braumin, bir zamanlar Avelyn Desbris ve Jojonah Efendi'nindostları olan kişilerle bilinmeyen bağları olan bir mutfak yamağıile birlikte Aziz Saf-Abelle'den kaçacaklarını bildirdiği zaman di-ğerlerinin verdiği tepkileri hatırladı. Braumin adamla nasıl iletişimkurduğunu açıkladığı zaman dört arkadaşı inanamamıştı. Bu yolaonları Francis Birader'in koyduğunu düşünmek! Ama yine de,Braumin'in kararına güvenerek, onunla birlikte Aziz Saf-Abelle'i ı« R- A. Salvat,terk ederek, bu dört keşiş şimdiye kadarki en önemli, en zor sı-navı geçmişlerdi. Bu son krizden çok önce, Avelyn*ve Jojonah'ınçalışmalarını sürdürmek için Braumin'e katılmışlardı, ama bu Sa.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

baha kadar o çalışmalar konuşup durmaktan, şikayet dolu gi2]jtoplantılar yapmaktan başka bir şey değildi, ve Jojonah'ın yanma-sını izlerken hissettiklerini bile saklamışlardı. Artık Markwart on-lara karşı hamlesini yapmaya hazırlanıyor gibiydi. Her biri ümit-siz bir seçimle karşı karşıyaydılar; ya Braumin'in yanında direne-cekler ve idam edilecekler, ya da Jojonah'ın sözlerine ve ruhunaihanet edeceklerdi. O kritik an gelse dostlarının hangi yolu seçeceğinden emindeğildi Braumin. Diğerlerinin yanında duracağına, Markwart'mahlaksız yargısını tıpkı Jojonah gibi kabul edeceklerine inanmakistiyordu. Kendisinin de bunu yapacağına inanmak istiyordu.Ama ne yazık ki Francis Birader onlara üçüncü bir seçenek sun-muştu ve nihai inanç sınavını en azından ertelemiş ti. Çünkü Markwart onları takip edecekti, Braumin Herde bun-dan kuşku duymuyordu, ve Peder Başrahip onları yakalarsa, ya-şamları kesinlikle tehlikeye girecekti. Şimdi, diye karar verdi Braumin, düşünceleri bu sefer önlerin-de yatan yola, Avelyn Desbris'in gizemli dostlarını bulma ve aziztuttuğu her şeyin doğrulanması umutlarına dönmeliydi. I Roger Billingsbury'yi aradı. Adam kampın diğer yanında tekbaşına oturmuş, bir sopa ile toprağa bir şeyler çiziyordu. Roger'ınbölgenin haritasını çizmiş olduğunu görünce şaşırmadı. Çakıl taş-ları ile Aziz Saf-Abelle, Masur Delaval, Palmaris ve daha kuzeydebazı yerleri işaretlemişti."Evin mi?" diye sordu Braumin, o diğerlerini işaret ederek. "Caer Tinella," diye yanıt verdi Roger, "ve Aşağıdiyar. Ayı-Honce'un kuzey sınırında iki köy. Elbryan ile, Gecekuşu olarakbilinen adamla ilk orada tanıştım." ib,İSin HâVarİSI

«.yelebekçi'nin dostu," dedi Braumin. "Ren atadamla hiç karşılaşmadım," diye itiraf etti Roger, "ama? kez gördüm onu. Güneye, Palmaris'e yönelmiş, hızla yolculukAen bir kervanın arkasına bağlanmıştı."Braumin Herde başını salladı. Kendisi de o kervana katılmıştı Aida Dağı'na yaptıkları yolculuktan geri dönüyorlardı. "Ve burecekuşu Avelyn Desbris'in müridi mi?" "Avelyn'in dostuydu," diye yanıt verdi Roger. "Ama aslında,keşişin asıl müridi adamın yoldaşı, Jilseponie -o ona Pony diyor.Tüm dünyada başka hiç kimse daha güçlü büyüler yapamaz."Braumin kuşkuyla baktı ona. "Hayatının büyük kısmını bir manastırda geçirmiş birinin kuş-kularını anlayabilirim," diye sakin sakin yanıt verdi Roger, "amagöreceksin." Braumin buna can atıyordu. Bu kadınla, Avelyn'in öğrencisiile tanışmaya can atıyordu. Diğerlerinden daha rahat görünen Dellman Birader yanlarınageldi ve çöküp Roger'ın haritasını inceledi. "Bu iki köy Palmaris'ten ne kadar uzakta?" diye sordu Bra-umin."Sıkı bir yürüyüşle bir hafta," diye yanıt verdi Roger. "Jojonah'ın dostlarını burada mı bulacağız?" diye araya girdiDellman. Roger omuzlarını silkti ve başını iki yana salladı. "Hava ılımangidiyor. Ormandiyar'daki Dundalis köyüne doğru yola çıkmış ola-bilirler." Konuşurken haritada Caer Tinella'nın kuzeyinde bir nok-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

taya işaret etti."O zaman bir hafta daha, öyle mi?" diye sordu Dellman. "En azından," diye yanıt verdi Roger. "Caer Tinella, Palmaris:'e Dundalis'in tam ortasında. Caer Tinella'nın kuzeyinde yalnızcatek bir yol var -çok iyi bir yol değil- ve o yolun açık olup olma- u,6 R. A. Sa|Vatldığını bile bilmiyorum. Canavarlar ve dactylden önce bile Ormandiyar yolu tehlikeli bir yol sayılırdı." "Eğer Gecekuşu ile Jilseponie'yi orada bulacaksak, gitmemi?gereken yer orası," diye bildirdi Braumin. "Onları bulmayı ben de sizin kadar çok istiyorum," diye teminetti Roger onu, "ama nerede olduklarını ancak tahmin edebilirimAbellican Kilisesi'ne göre kanun kaçağı onlar ve bu hafife alına-cak bir şey değil. Kuzey topraklarında da olabilirler, Palmaris'tçde. En azından Yelebekçi'nin kuzeye döndüğünü tahmin edebili-rim, çünkü bir atadam için şehir sokaklarında saklanmak kolayolmayacaktır!" Bu Braumin'in yüzüne bir gülümseme oturmasına sebep olduve Dellman çevresine bakındı. "Bundan açık açık bahsetmemizdoğru mu?" diye sordu endişeyle. "Tinsel ziyaretçilerimiz olabileceğinden mi korkuyorsun?" diyesordu Braumin. "Francis Birader'in bizi Roger'ın yanma katıp Aziz Saf-Abel-le'den göndermesinin sebebi, hareketlerimizi izleyip Avelyn'in ikidostunu bulmak istemesi olabilir," dedi Dellman. Bu Roger'ın kaşlarının çatılmasına sebep oldu, ama Brauminsakin sakin yanıt verdi. "Francis'e güveniyorum -bu konuda," di-ye yanıtladı. "Neden, bilmiyoaım. Kuşkusuz bu zamana kadar onagüvenmem için hiç sebep vermedi, ama bu sefer içten gibiydi." "Markwart'ın ajanı olarak çalışıyorsa öyle görünür elbette," de-di Dellman. Braumin Herde başını iki yana salladı. "Peder Başrahip kork-tuğun şeyi yalnızca Roger'ı kullanarak da başarabilirdi. Aslında,bu yol daha kolay olurdu, çünkü mücevherler konusunda usta ol-mayan Roger keşişlerin ruhsal olarak onu takip edebileceklerin-den asla kuşkulanmazdı."Dellman bunu kabul ederek gülümsedi.

ibli^ Havarisi

K7

«Francis'e gelince," diye devam etti Braumin, "Jojonah Efen-? onu affetmesi hikayesinin doğru olduğuna inanıyorum,kü Başrahipler Kurulu'ndan sürüklenerek çıkarılırken Jojonahdi onun önünden geçti ve nazik üstadımız onu kesinlikle af-federdi-""Kim olduğumuz ile ilgili asıl önemli olan da bu değil mi?" di-araya girdi Dellman Birader. Braumin başını salladı. "Ve bu yüzden," diye ekledi, "JojonahEfendi'nin böyle korkunç bir şekilde ölmesini izlemek Francis Bi-rader'e acı verdi. Belki dünyasının temellerini sarsmıştır." "Savın doğru, birader, ama vardığın sonuçlar..." diye yanıt ver-di Dellman, başını sallayarak. İkna olmadığı açıktı. "Francis, Jojo-nah Efendi'den nefret ederdi. Aida Dağı yolculuğunda bu kadarıacıktı. Senden daha da fazla nefret ettiğine inanıyorum." "Belki en çok kendinden nefret ediyordur," diye yanıt verdiBraumin, boş geceye bakarak -gecenin boş olduğundan emindi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Dellman Birader bakışlarını izleyerek gözlerini karanlığa çevir-di. O Braumin kadar güvenli değildi, ama aslında fark etmezdi.Kalsalar Peder Başrahip onları idam ettirecekti, hepsi biliyordubunu, ya da ağızlarından korkunç itiraflar alacak, sözlerindendönmelerini sağlayacaktı -bedenleri uğruna ruhları ile ödeyecek-leri bedeller. Markwart onları yolda yakalasa da, Aziz Saf-Abel-le'de tepelerine çökse de, sonuç aynı olacaktı. Dellman ve diğerlerinin ellerinden Braumin'in Francis konu-sundaki değerlendirmesinin doğru olduğunu ummaktan başka birŞey gelmiyordu. Theorelle Engress Efendi muhtemelen Francis Birader'in tanı-dığı en yumuşak huylu, en nazik keşişti. Son derece mütevazı bi-rı olan Engress Markwart kadar yaşlıydı ve elli seneden fazla za-mandır Aziz Saf-Abelle'in demirbaşlarından biri olmuştu. Hırslı bir K8 R. A. Salvato,adam değildi, bu unvanı başarıları yüzünden değil, uzun ömürlü,lüğü sayesinde kazanmıştı. Alçakgönüllü ve cömertti, Aziz Saf.Abelle'in tüm keşişlerinden ve tüm Abellican Tarikatı'ndan say&görürdü. Engress günlük işlerini sessizce yapar, asla sırası gelme-den konuşmazdı. Jojonah'ın yargılanması ve idamı konusunda ol-dukça rahatsız olduğunu söyleniyordu, ama tüm diğer meseleler-de olduğu gibi, bu konuda da fikirlerini kendine saklamış, ancakgerekli olduğunu düşündüğü zaman itiraz etmişti -Francis Bira-der'in zamanı gelmeden kıdemli pozisyonuna getirilmesi mesele-sinde olduğu gibi. Komplocuları Aziz Saf-Abelle'den çıkardığı gecenin geç saat-lerinde Francis'in kendini bu nazik üstadın kapısında bulmasınınsebebi buydu belki de. Engress Efendi geceliği içinde kapıyı açmış, Francis'i koridor-da bulunca şaşırmış görünmemişti. "Evet, kardeşim?" diye sordunazikçe. Francis'in uykusunu böldüğü açık olsa da, yüzüne sakinbir gülümseme oturtmayı başarmıştı.Francis sersem sersem baktı adama. "Bir sorun mu var?" diye ısrar etti üstat. "Peder Başrahip ola-bilir mi? Beni görmek mi istiyor?""O değil, üstat," dedi Francis ve yutkundu. "Ben." Engress Francis'i uzun uzun inceledi. Francis'in kıdem/i sevi-yesine terfi etmesine sessizce karşı çıktığı sır değildi ve son za-manlarda Peder Başrahip'le konuşmuş, genç keşişi üstat yapmaplanlarına da itiraz etmişti. Engress geriledi ve Francis'i odasınadavet etti. Francis küçük komodinin yanındaki sandalyeye oturdu, derinderin içini çekti ve çenesini eline aldı. "Niteliklerinle ya da karakterinle bir ilgisi yok, anlıyorsundur,"dedi Engress Efendi ona.Francis şaşkın bir ifade ile yaşlı adama, onun iyilik ve bilgelik

M* HavariSİ

K9

özlerine, yumuşak, gür beyaz saçlarına baktı -Markwart'in• sac tıraşından ne kadar farkıydı! "Hayır," dedi. "Bunun be- ? ınvanım ya da bana verilmiş ya da verilecek herhangi bir ter-rıim un ... jjgjsi yok. Aziz Saf-Abelle hiyerarşisi ya da politikası ile ılgı-. ^ Bu... benim hakkımda."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Engress başta bu şaşırtıcı genç adama kuşkuyla baktı. Amara bunun Francis'in terfi almak için oynadığı bir oyun olmadı-kına karar vererek sorunlu keşişin karşısına oturdu, hatta köse-lemsi ellerinden birini Francis'in elinin üzerine koydu."Huzursuzsun, birader," dedi Engress. "Sana yük olan neysesöyle." Francis başını kaldırıp ona baktı, o bilge, kara gözlerin derin-liklerine baktı. "Tövbe etmek istiyorum," dedi. Engress'in şaşırdığı açıktı. "Böyle bir takdis için Peder Başra-hip daha uygun olmaz mı?" diye sordu sakin sakin. "O senin akılhocan..." "Bazı konularda, evet," diye sözünü kesti Francis, "ama bu ko-nuda değil." "O zaman konuş, kardeşim," dedi Engress nazikçe. "Elbette,gerçekten tövbe etmişsen seni kutsarım." Francis başını salladı, sonra doğru sözcükleri aradı -ve bunuanlatacak doğru sözcük olmadığını hemen fark etti. "Bir adam öl-dürdüm," diye patladı. İtirafta bulunurken dik oturmak, omuzla-rını dik tutmak için tüm gücünü kullanması gerekiyordu. Engress'in gözleri irileşti, ama o da duygularına hakim oldu."Eylemlerinin bir adamın ölümüne katkıda bulunduğunu söylü-yorsun." "Bir adama vurduğumu ve darbenin sonucunda adamın öldü-ğünü söylüyorum," dedi Francis. Bedeninden bir ürperti geçti; tit-remesin diye dudaklarını ısırdı. "Yolda," dedi, "Aziz Kıymetli'dendönerken. Genç Chilichunk'a -Grady'ye vuran bendim." «50 R. A. Sa|Vit0rç "Bunu duydum," diye yanıt verdi Engress, "ama Grady Chüichunk'ın yolculuktaki güçlükler yüzünden öldüğü söylenmişti.» "Ben ona kuvvetle vurduğum için öldü," dedi Francis. "Bunuistememiştim -en azından onu öldürmeyi istememiştim." SonraFrancis tüm hikayeyi anlattı: Büyük bir arınma oldu. Engress'eGrady'nin Peder Başrahip'e nasıl tükürdüğünü ve onun, Fran-cis'in, yalnızca Peder Başrahip'i korumak, Grady'nin saygı göster-mesini sağlamak istediğini anlattı. Engress sakinliğini korudu, hatta pek çok noktada Tanrı'yakarşı suçların bedenle değil kalple işlendiği, bu yüzden eğer buolay gerçekten kazaysa vicdanının huzur bulabileceği konusundaFrancis'i temin etti. Ama Francis bununla yetinmedi. Jojonah'ı ve Başrahipler Ku-rulu'nu, Jojonah'sn ölüme sürüklenirken onu nasıl affettiğini an-lattı. Engress Efendi yine sakin ve affediciydi, ama Francis hâlâ bi-tirmemişti. Engress'e, Braumin Herde ve diğer sapkınları anlattı. "Onlara gitmelerini söyledim, üstat," diye itiraf etti Francis."Peder Başrahip Markwart'ın dileklerine karşı geldim ve BrauminBirader'e çıkış yolunu gösterdim." "Peki neden böyle bir şey yaptın?" diye sordu Engress. Hemşaşırmış, hem meraklanmış olduğu açıktı. Francis başını iki yana salladı, çünkü bu sorunun yanıtını ken-di kendine bile vermemişti. "Öldürülmelerini istemedim," diye iti-raf etti. "Yargılarında hatalı olmaları karşılığında çok aşırı -fazlaaşırı bir ceza gibi geldi." "Peder Başrahip sapkınlığa izin vermez," diye mantık yürüttüEngress Efendi. "Abellican Tarikatı'nda hoşgörü geleneği eskidir,ama bu hoşgörü nadiren tarikatın özünü tehdit edenlere kadaruzanır." "İşte acımın sebebi de bu," diye açıkladı Francis, "çünkü tari-katın birliğinin ve güvenliğinin korunmasının önemini anlıyorum.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

iblis'11 n* Başrahip'e katılıyorum -katılmasam da ona karşı çıkmaz-dım! Asla!""Ama başka keşişlerin idam edilmesini izlemeye dayanamaz-J o " dive bildirdi Engress.dm. wyFrancis'in buna verecek yanıtı yoktu."Yaptıklarının kötü olduğuna inanıyor musun?""Hangi eylemi kastediyorsunuz?" diye sordu Francis. "Buna senin karar vermen gerek," diye yanıt verdi EngressFfendi. "Buraya tövbe etmeye geldin ve belki bunu yapmanı sağ-layabilirim, ama ancak ne için tövbe etmek istediğini söylersen." Francis kendinden ne beklendiğini anlayamayarak ellerini kal-dırdı. "Size tüm hikayemi anlattım," dedi. "Gerçekten de öyle," diye onayladı Engress, "ama hikayen birsarkaç gibi. Peder Başrahip'in lehine, Peder Başrahip'in aleyhine.""Tanrısal suçun ölçütü o mu?" "Yine, kardeşim, buna senin karar vermen gerek. Buraya PederBaşrahip'e karşı eylemlerin için af dilemeye gelmişsen, o zamankorkarım yanlış adamla konuşuyorsun. Yüreğinin içinde, bu ey-lemlerin Tanrı'ya karşı eylemler de olduğunu düşünüyorsan, gidipPeder Başrahipten af dilemen gerek, çünkü ben onun adına konu-şamam. Buraya yoldaki eylemlerin için af dilemeye gelmişsen, ozaman ben de Jojonah gibi affederim seni, çünkü o eylemlerdengerçekten pişman olduğun ve tüm suçun sende olmadığı açık. "Buraya Braumin Birader'e karşı eylemlerin için tövbe etmeyegeldiysen, yine eylemlerin Tanrı'ya karşı mı, ve eğer öyleyse kö-tü niyetle mi, yoksa korkaklıktan dolayı mı yapıldığına karar ver-diğin zaman gelmeni isteyeceğim." Francis Birader uzun süre sessizce oturarak Engress'in söyle-diklerini kavramaya, her eyleminin gerçek sebebine karar verme-ye çalıştı. Sonunda, bütün bunları burada çözemeyecek kadar ka-rası karışınca çaresizce Engress Efendi'ye baktı. "Grady Chilic- '52 R- A. Salvai0r6hunk'a saldırmam konusunda," dedi sessizce. Engress'in sorulanarasında, dürüstlükle yanıt verebileceği tek konu buydu. "Affedilmiştin zaten," diye yanıt verdi Engress Efendi, yerin-den kalkıp Francis'in de kalkmasına yardım ederek. "Bu yüzdenyüreğin rahat olsun. Kaldırılması gereken başka yükler de oldu-ğuna karar verirsen, gel ve benimle konuş. Ama kararını çabukver, genç biraderim," dedi gülümseyerek, "ben çok, çok yaşlı biradamım ve sen kararını verene kadar göçüp gidebilirim!" Francis'i koridora kadar geçirirken sırtını okşadı, sonra kapıyıkapatacak oldu. "Bunun aramızda kalacağına güvenebilir miyim?" diye sorduFrancis, dönüp Engress'e bakarak. Engress onu temin etti. "Bu kutsal bir işlem, sen ve Tanrı ara-sında bir anlaşma. Ben bundan bahsedemem, çünkü ben, ölüm-lü Engress Efendi itirafın sırasında orada değildim bile."Francis başını salladı ve yürüyüp gitti. Engress kapıda durdu ve genç adam bir yan koridora dönenekadar izledi. Yaşlı adam, Francis'in verdiği bilgilerle boğulmuş, ora-da kalakalmıştı. Kutsama kısmındaki rolünü mükemmel bir şekil-de, uzak ve sakin, Tanrı'nın gözleri ve kulakları olarak oynamıştı. Hemen hemen mükemmel, diye itiraf etmek zorunda kaldıEngress birkaç dakika sonra. Telafi işlemini düşündü, Grady Chi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lichunk'ın ölümü için, topluma karşı bir pişmanlık ve telafi yön-temi gerekiyordu. Engress kendi kendini payladı -ve kendi hata-sını telafi etmeye söz verdi- çünkü Francis Birader'den telafi ta-lep etmemesinin sebebi yalnızca dikkatleri bu görüşmeye çekmekistememesiydi. Francis'i dirseğinin dibinden ayırmayan PederBaşrahip Markwart keşişi telafi işlemini icra ederken görse, pekçok tehlikeli soru sorabilirdi. Engress tam olarak dinin gerektirdi-ği gibi hareket etmemişti ve pratik meseleler din meselelerininönüne çıktığında, hep olduğu gibi, bu onu rahatsız etmişti. iblis* Havaris,

153

Ve bir de diğer sorun vardı, çünkü Engress Francis'in anlattık-kimseye aktarmayacak olsa da, kendisi şok olmuştu. Azizf.Abelle'de böyle bir komplonun başladığını düşünmek! Abelli-Tarikatı'ndan genç biraderlerin, bu iyi adamların Peder Baş-hip'in kararlarını sorgulamak, hatta belki onun aleyhine planlaryapmak için gizli gizli buluşması! Ama diğer yandan, savaşı, Aziz Kfymetli'deki olayları, Aziz Saf-Abelle'in zindanlarında yapılanları ve her şeyden öte Jojonah Efen-di'nin korkunç idamını düşününce, Engress vicdan sahibi adamla-rın tarikatın kendisine karşı çıkmak için toplanmasını anlayabiliyor-du. Engress Jojonah'ın dostuydu ve Markwart'ın ona yönelttiği suç-lamalara karşı bir kanıtı olmasa da, tanıdığı Jojonah ile Markwart'ınsapkın ilan ettiği adamı kendi yüreğinde bağdaşüramıyordu. "Gücünü fazla sıkı kavrıyorsun, Dalebert Markwart," diye fısıl-dadı yaşlı keşiş. "Ve bu yüzden takipçilerinin çoğu parmaklarınınarasından akıp gidiyor." Çok bitkin, çok yaşlı hisseden Theorelle Engress kapısını ka-pattı. Yatağının yanında diz çöktü ve bir rehberlik duası etti.Sonra bir tane de Francis Birader için ekledi.Sonra bir tane de Braumin Birader ve arkadaşları için ekledi. "Jilseponie'nin gidişi hepimizi etkiledi," dedi Tomas ciddiyet-le, "Shamus Kilronney ve cesur askerlerinin gidişi de öyle. Amaikisi de hedefimizi değiştirmedi elbette, özellikle de sen hâlâ bi-ze eşlik etmeyi düşündüğünü bildirdiğinden dolayı." "Gerçekten de edeceğim," diye yanıt verdi korucu çileden çık-mış gibi içini çekerek. Artık kızmak üzereydi, çünkü Tomas daki-kalardır asıl noktanın çevresinde dans ediyor, Elbryan'ı enine bo-yuna tartıyordu. "Hava da iyi," diye devam etti Tomas, "yalnızca bir fırtına çık-tı- Ve o karlar bile çabucak eriyip gitti." "54 R- A- Salvatı Elbryan başını iki yana salladı ve adamın artık ağzındaki baklayı çıkarması gerektiğini açık açık ifade eden bir yüzle gözleriniTomas'a dikti. "Bazıları yolculuğa başlamamız gerektiğini fısıldamaya başla-dı," diye itiraf etti sonunda iriyarı adam -ve korucuyu şaşırtama-dı. "Comli ve diğerlerinin verdiği erzakları alır almaz yola çıkmışolsak, çoktan Dundalis'e varmış, inşa edilmiş barınaklardan payı-miza düşenden de fazlasını almış olacağımızı söylüyorlar." Korucu bu öngörülebilir düşünceye güldü. Gerçekten de uzunzaman önce Dundalis'e ulaşmış olurlardı ve yollarını kesen bir sü-rü canavar bulmadıkları takdirde en zorlu kışı bile atlatmalarınısağlayacak kadar barınak kurmuş, odun yığmış olurlardı. Ama ha-vanın iyi gideceğini bilemezlerdi. Genellikle k:ş fırtınaları kıyıya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

vurur, Corona Körfezi'nde epey kalır, kıyı bölgelerine yağmur vekarla karışık yağmur, iç bölgeıere metrelerce kar bırakırdı. To-mas'ın kervanı yolda fırtınaya yakalanacak olsa, hayatının büyükkısmında bu bölgede yaşamış olan Elbryan biliyordu ki, hayattakalan pek az kişi Caer Tinella'ya dönmek zorunda kalırdı. "Toprak neredeyse dondu," diye mantık yürüttü Tomas, "vehâlâ karsız." "En azından burada, güneyde," dedi korucu. "Birkaç yüz kilo-metre kuzeyde ne bulacağımızı bilmiyoruz." "Muhtemelen aynı koşullan," diye yanıt verdi Tomas duraksa-madan. "Bunu sen de söylemiştin." Elbryan başını sallayarak onayladı. O, Juraviel ve Yelebekçikuzeye doğru hava durumunun sertleştiğine ilişkin işaret bulama-mışlardı. "Ve eğer Bafway'i beklersek, muhtemelen araba tekerleklerimi-zi bahar çamuruna gömülmüş bulacağız," diye devam etti Tomas. "Peki, şimdi yola çıkarsak ve karşımıza fırtına dikilirse ne ola-cak?" diye sordu Elbryan açık açık. . Havarisiiblis"1 n*

'55

«Peki öyle bir fırtınanın bizi baharda bulmayacağını kim söy-, bilir?" diye karşılık verdi Tomas.pihryan itiraz etmek istedi, adama kar ne kadar derin olursabahar fırtınalarının nadiren kış fırtınaları kadar tehlikeli ol-olsun"unu, çünkü bir bahar fırtınasında havanın hemen ısındığını vebirkaç saat içinde erittiğini hatırlatmak istedi. Korucu Tomas diğerlerini korkutanın kar olmadığını fark etti, çünkü kışın sı-caklık hızla düşer, insanı dondurup toprağa yapıştırırdı -o toprakkarla kaplanmış değilse. "Mevsimin ilk fırtınasından sonra -mevsimin tek fırtınasındansonra yola çıkmış olsaydık," diye devam etti Tomas, "çoktan Dıın-dalis'e yerleşmiş, sıcakta oturuyor olurduk. Şimdi bir denemeyedeğeceğini düşünüyorum. Diğerlerinden çok kişi de aynı fikirde.Hava ılıman gidiyor ve değişme işareti vermiyor. Zemin sertkenve bize yol gösterecek Gecekuşu varken, Dundalis'e bir haftadavarır, yanımızda birkaç barınak inşa edecek kadar odun götürü-rüz, hatta kışın soğuğunu uzak tutmaya yetecek kadarı da artar.O soğuk gelirse, elbette." Elbryan adama baktı. Tomas'a karşı öne sürecek bol bol savıvardı. Ama adamın bir kulağından girecek, ötekinden çıkacaktı,biliyordu, ve aslında, Tomas'ı vazgeçirmek istediğinden de emindeğildi.Bu sefer değil. Pony gitmişti ve onun tek istediği onun kollarına geri dön-mekti. Belki Tomas'ın dilediğini yapar, insanları Dundalis'e şim-di, Decambria sona ermeden ve sene Progos ayına dönmedengötürürse, kış bitmeden kervanla ilgili sorumluluğunu üzerindenatmış olurdu. Korucu, kış bahara dönmeden Pony'ye Palmaris'tesürpriz yaptığını hayal ederek gülümsedi. Tomas'a baktığı zaman o gülümseme kayboldu. Bencilce se-beplerden dolayı, belki de kuzey yolculuğunu yapacak zorlu in- '56 R. A. Salvatlsanların aleyhine karar verdiğinden korkmuştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ama aslında o sabah hem Yelebekçi, hem Juraviel bir an önce kuzeye doğru yola çıkmaları gerektiğini savunmuştu. Tomas'ınonunla tam da bu konuda konuşmak istediğini biliyorlardı. "Hiçbir garanti veremeyeceğimi anlıyor musun?"' diye sordukorucu.Tomas geniş geniş gülümsedi."Fırtınaya yakalanırsak...""Düşündüğünden daha zorluyuz," diye yanıt verdi Tomas. Korucu alt edilmiş gibi derin derin içini çekti ve Tomas yürek-ten bir kahkaha ile karşılık verdi. "Hiçbir garanti veremem," diye tekrarladı Elbryan ciddiyetle."Canavar bulabiliriz, yok edebiliriz ya da onlardan tamamen ka-çınabiliriz, sanırım, ama doğanın kaprisleri ile ilgili olarak bu türsözler veremem." "O sakin ve davetkar kalacaktır," diye temin etti Tomas onu."Kemiklerimde hissediyorum." Elbryan başını salladı ve sonra Tomas Gingenvart ile pek çokbaşkasının günlerdir duymaya can attığı sözü söyledi. "Toplanın." 8PİSKOPOSUN GİRİŞİMLERİ Pony bekçi kulübesinin köşesine çökmüş, Palmaris rıhtımla-nndaki manzarayı seyrediyordu. Sal daha yeni gelmişti ve MasurDelaval'ın karşı kıyısındaki Amvoy kasabasından gelen insanlarladoluydu. Ve şimdi Palmaris şehir muhafızları ve Aziz Kıymetli'deniki keşiş yeni gelenleri itip kakıyor, getirdikleri malları inceliyor,onları havlarcasına sorguluyorlardı. Durum her geçen gün. dahada kötüleşiyordu. Pony şehre geleli bir haftadan fazla oluyordu. Kuzey kapısın-da benzer sorunlar olduğunu görmüş, şehre geceleyin gizlice gir-mişti. Malaçitin gücü ve Gritaş sayesinde, az korunan bir yerdenşehir duvarını aşıvermişti. Ne kadar da heyecan verici bir iş ol-muştu; Gritaş'ı hızla sıçratmış, mücevherin havalandırma gücünükullanarak üç metrelik duvarın çok üzerinden süzülüvermişti. Şehrin kuzey kısmında Gritaş için bir ahır ayarladıktan sonra,Pony doğrudan Kardeşlik Yolu'na gitmiş, Belster O'Comely'yi veseneler önce, Pony orduya katıldığı zaman Chilichunklara yardımetmek üzere tutulan bir kadın olan Dainsey Aucomb'u bulmuştu.Yol'da kuzeyden gelmiş epey kişi daha vardı, bazıları orada çalı-şıyordu ve diğerleri müşteriydi; başta Pony bu kadar çok kişi ta-rafından tanınmanın başına ciddi dertler açabileceğinden kork-mı-iŞtu. Ama Belster bu işin icabına bakmış, hemen bir toplantıdüzenlemiş ve Pony'nin kimliğini değiştirmesine yardım etmişti. 158 R. A. Selvat,Artık o Carralee dan Aubrey idi, bir dostun ve bebek yeğenininisimlerinden oluşan yeni bir isim. İkisi de seneler *önce, Dundalis'e düzenlenen ilk goblin saldırısında ölmüştü. Pony ancak o zaman Belster ve dostlarının ne kadar örgütlü ol-duğunu anlamıştı. Böyle bir yeraltı kardeşliğinin gerekli olduğunusöylemişti Belster, çünkü Aziz Kıymetli Manastırı'nın yeni önderi-nin politikaları öyle gerektiriyordu. Bazıları adamın yalnızca AzizKıymetli'nin Başrahibi olmadığını, aynı zamanda Palmaris Piskopo-su olduğunu ve bu unvanın hem başrahip, hem baron unvanları-nın gerektirdiği güçleri getirdiğini fısıldamaya başlamıştı bile. Bu fi-kir Pony'yi dehşete düşürüyordu, çünkü Kral ve Peder Başrahip'infermanlarının ulaşması için haftalar gereken bir yerde, böyle bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

pozisyon De'Unnero'ya aslında diktatörlük güçleri veriyordu. Kardeşlik Yolu'nun düzenine alıştıktan sonra, Pony her gün dı-şarı çıkıp kentteki olayları, özellikle de değişimlerin en keskin birbiçimde yaşandığı kapıları ve rıhtımları gözlemlemeye başlamıştı. Palmaris tahkim edilmiş bir şehirdi, ama daha çok bir ticaretkentiydi, büyük ırmağın ağzında bir liman, Ayı-Honce'un kuzey-batısında iş yapan tüccarlar için bir merkez. Bu haliyle, şehir ka-pıları pek az korunurdu, ama şimdi... Güvenliğin arttırılması için Başrahip Dobrinion ve Baron Bil-deborough'nun öldürülmesi sebep gösterilmişti. Ama Elbryan'ınsöylediklerine, De'Unnero ile ilgili tanık olduğu olaylara ve Jojo-nah'ın anlattıklarına bakarak, Pony, De'Unnero'nun, Kilisenin Ba-ron Bildeborough'nun öldürülmesine de karıştığını bildiğini bili-yordu. Bu Pony açısından, De'Unnero'nun Palmaris halkının kor-kusunu kullanarak kendi gücünü arttırdığını açıkça ortaya koyu-yordu. Adam kendi konumunu sağlamlaştırmak için cinayetleribahane ediyordu. Pony, De'Unnero'nun yeni unvanının ne anlama geliyor olabi-leceğini uzun uzun düşündü. Kilise ve devlet gücünün bir adam- alisin Harisi

'59

olanması. Askerleri keşişlerle birlikte salda çalışırken görmek., mjğinden aşağı bir ürperti geçmesine sebep oluyordu. Yolcuların yarısı Palmaris'e girdikten ve diğer yarısı Amvoy'a...nmek üzere teknede bırakıldıktan sonra askerler ve keşişler^kkatlerini başka yere çevirdiler. Rıhtımlardan dönerken durupkakta oyun oynayan bir grup Behrenli çocuğa sataştılar, soru-lar sordular, hatta tükürdüler. Palmaris rıhtımının güney kısmı on-slardır gehrenlilere ayrılmıştı. Pony'nin Palmaris'te yaşadığı se-neler içinde, şehir halkı, özellikle de Aziz Kıymetli rahipleri Beh-renlilere, hatta Yatol rahiplerine merhamet ve kardeşlikle bakmış-tı Keşişler sık sık kolları yiyecek ve giysi dolu olarak o kesimegiderken, yeni gelen Behrenlilerin bu yabancı şehre yerleşmesineyardım ederken görülürdü. Zaman nasıl da değişmişti! Ama yeni politikalarla sorun yaşa-yan yalnızca rıhtımların yakınlarında yaşayan fakir insanlar ya daşehre girmeye çalışan, ama yeterli derecede güçlü bağlantıları ol-mayan yolcular değildi. Pony hızla Palmaris'ten geçerek şehrin batı tarafına, zenginkentlilerin yaşadığı tepelik kesime gitti. Önceki gece Yol'da, Bels-ter'ın bağlantılarından biri bu bölgede tuhaf olaylar olduğunusöylemişti, sal rıhtımında Pony'nin kulak misafiri olduğu bir ada-mın da doğruladığı şeyler. Belster'ın bağlantısının ve rıhtımdaki adamın neden bahsetti-ğini görmesi uzun sürmedi. Bir düzine asker ve üç Abellican ke-şişi, Palmaris'in bu kesiminin ana caddesi olan Bildeborough Yo-lu'nun ortasında cüreüi tavırlarla yürüyorlardı. Neyse ki onlar onugörmeden Pony grubu gördü ve bir çalıçitin arkasına saklandı-şehrin bu kesiminde bol bol çalıçit vardı. Nefes almaya bile ce-saret edemeden, ruhtaşını kullanıp bölgeyi görünmeden gözle-mek yerine bedeniyle geldiği için kendini payladı.Sonra gaip yaklaştığında keşişlerden birinin kırmızı bir taş

ı6o

R. A. Salvatorç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kullandığını fark etti. "Laltaşı," diye fısıldadı kendi kendine. Laltaşı, Ejder Görüşübüyü izi sezmek için kullanılan taştı. Bu grup mücevher ıramayaçıkmıştı! Grup bir kapıda durur, askerlerden biri metal eldivenini büyükkapı çanına vururken, Pony izledi. Hemen iki ev muhafızı belirdi.Saniyeler içinde tartışmaları Pony'nin işitebileceği kadar büyüdü.Epey uzakta olmasına rağmen sözlerini rahatça duyabiliyordu. "Burada durup basit tüccar muhafızları ile tartışmayacağız," di-ye bildirdi çanı çalan asker. "Palmaris Piskoposu'nun emriyle ka-pıyı açın, yoksa hem kapıyı, hem de önümüzde duran herkesi de-virip geçeriz." "Ve efendinizin büyü numaraları ile sizi koruyacağını da san-mayın," diye araya girdi bir başka asker. "Yanımızda, bu tür sal-dırıları alt edebilecek, Aziz Kıymetli'den keşişler var." Biraz daha dürtükleme ve bağrışmadan sonra, sonunda evmuhafızları kapıları açtı. Efendileri ile konuşmak üzere yalnızcabir iki kişinin girmesini istediler, ama tüm grup adamları ittiripgeçti. Birkaç dakika sonra, şık bir sabahlık içindeki orta yaşlı biradamla çıktılar. Keşişlerden biri Pony'nin dikkatini çekti, çünküelinde büyük bir başlık taşıyordu -bir tür taç- ve başlığın üzeri-ne pırıltılı mücevherler kakılmıştı. O taşların bazılarının büyülü özellikleri olması gerektiğini an-ladı, çünkü tüccarların sık sık Kiliseden taş satın aldığını, simyacı-ları ve başka taşları kullanarak onları büyülü nesnelere dönüştür-düğünü duymuştu. Kuşkusuz bu tüccarın tacı güçlü büyü enerjisitaşıyordu ve grubu bu kapıya getirenin de bu olduğuna inanıyor-du. Buraya tinsel olarak gelmediği için ne kadar da memnundu! Grup yanından geçip gitti -Pony daha rahat nefes almaya baş-ladı- ve geniş caddede batıya, eskiden Bildeborough ailesinin eviolan, artık Başrahip -Piskopos De'Unnero'nun ikametgahı haline iblisi" Harisi

161

? ilmiş Chasewind Malikanesi'ne doğru uzaklaştılar."fok tuhaf," diye fısıldadı Pony kendi kendine, şehrin daha ka-balık merkezi bölgelerine doğru uzaklaşırken. Kendi kendine,stan ve iki eski şehir önderinin ölümünden hemen sonra, buhlikeli zamanlarda De'Unnero'nun büyü kullanımı arayışına çık-ası İÇ'11 Pe^ Ç°k sebep olabileceğini söyledi. Ama şehirdeki ara-sın hjr başka hedefi olduğundan kuşkulanıyordu.Piskopos onu arıyordu. "Kuzen, eğer akıllıysan -ve ben olmadığını biliyorum- Chase-wind Malikanesi'ne varmadan öfkenden kurtulursun," dedi Sha-mus Kilronney, CoUeen'e. İkisi daha Palmaris'in kuzey kapısındangeçmeden, bazı nöbetçiler şehirde pek çok değişiklik olduğun-dan bahsetmeye başlamıştı. Shamus ve Colleen yeni başrahiplegörüşmek üzere doğrudan Aziz Kıymetli'ye gitmişti, ama manas-tırın kapısından geri çevrilmişlerdi ve onlara ayrılan yere dönüpçağrılmayı beklemeleri söylenmişti. Ardından uzun bir bekleyiş başlamıştı ve Shamus'un elinden

Colleen'i kontrol altında tutmaktan daha fazlası gelmiyordu. Söy-lentiler teker teker gelmeye başladığında -başrahibin piskopos ola-rak atanması ve hem başrahip, hem baron yetkilerine sahip olma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sı; adamın Chasewind Malikanesi'ne yerleşmesi; Colleen'in asker-lerinin Kilise işleri için eşlikçi olarak kullanılması- hem Shamus,hem Colleen gittikçe daha çok huzursuzlanmıştı. Özellikle de sev-gili baronunun ölümünden dolayı altüst olan Colleen için, olayla-rın bu şekilde yön değiştirmesi tahammül edilemeyecek bir şeydi. Sonunda, Palmaris'e dönmelerinden bir haftadan fazla zamansonra, ikili Piskopos Marcalo De'Unnero'ya rapor vermek üzereChasewind Malikanesi'ne çağrıldı. Avluda bir grup keşiş tarafın-dan karşılandılar. Orada bir saatten fazla beklediler. Başka, dahaUst düzey askerler içeri girdi ve sonra büyük bir araba geldi; Sha- Org162

R- A. Silva,,

mu, v „ sobalarından biri olduğunu fark etti. Yüzbaş,-uonun Kralın ^ ^.^ _ ^ ^be ldan ^^ lkl İmli temsilciler olduklarını biliyordu5 ST.t °en^bun yanından tek kelime etmeden, ha,Dışarıda beklef»» lanm bile sallamadanta Kralın Adamları'"111 Y ?Ç'P Çittiler. bekletmeyi düşünüyorsunuz?" diye sorduDaha bizi ne k* girrneden. Adamlar onu duy_^een yüksek se^; d aMlğl tek endmayan geldiler; ke^ler de yli özeninden gel* ^ Q kadaf bekletecekler," diyeAsi er r,^ Irîîdur uygul1 &nOT ne c Curadaki konumumuzu ve o konumu aşar-Pa}ladı onu Shami'5- u „sak nasıl cezaland.nla^1™21 anlamı>'0rS f" ,nasü cezaland ^^ „Eğüip yaltakıanmamı ıstıy0rsuaBah, diye hü^ çenenizdeki salyayı silebilir miyim,Ev<;t efendim, hay"- etenaım, yefetıdim?"?'Asilleri anlam^1^^ ^^ diye itiraz etti Colleen."On senedir b* Qrough Palnıarisıi bir adamdı, Danube^aRochefor B ^ ^ ^ ^ ^as ,Ck UfSal m S3r!der ya da dilinin kopartılmasını, ya da dahaas|ıler saygı talep ec ' 'kötüsünü.» ak. keş.ş.n ayağmm dibine tükürdü.Colleen yere muhafızhğl yapmış askerlerine baktı^eborough aile- * ^ ^ ^^^ da mem.-yuzlermdekı **£ ^^ ^ ^^ boyunca Ro,^2E^—-?ada: * önderoiarakh« ? • VP hatta sevgisini kazanmıştı.PMTTn! inde bir parşömen rulosu ile bir keşis çü*Malikaneden ehn ^^ ^ ^^ ^^^hamus Kilronney- ' ,.„„-,,»V, şehir mubahın Colleen Kılronney.

plflHavarisl

163

«nfkene hakim ol. Bize ihanet edebilir," diye fısıldadı Shamus,CoUeen adama doğru yürürken."Ve ben kontrol edemesem bile, kuzen, eminim sen beni doğ-" diye yanıt verdi kadın hırlayarak. "Yalnız, sen bunu yapma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

önce o sahtekarın kellesini uçurabilirim diye umut ediyorum!"Shamus öfkeyle baktı ona. "Bak bakalım nasıl yapıyorum," dedi kadın inatla, ona ihanetetmesi için meydan okurmuş gibi. Tartışmanın gereksiz olduğu ortaya çıktı ve Shamus rahat birnefes aldı; çünkü evin içinde bir grup silahlı asker -Colleen'in ta-nımadığı adamlar- ve sert suratlı Abellican keşişleri yanlarına yak-laşarak silahlarını talep etti. Shamus hemen itaat etti, çünküKral'ın sarayında ancak özel görevli askerlerin silah taşıyabilece-ğini biliyordu. CoUeen kılıcına uzanan bir keşişin eline şaplak at-tı ve kılıcını tehditkar bir tavırla çekti. Keşiş hemen dövüş pozis-yonu aldı ve pek çok asker ellerini kılıçlarının kabzasına götürdü. Ama CoUeen gülümsemekle yetindi, sonra kahkaha attı, sila-hını çevirerek çeliğinin ortasından yakaladı ve uzattı. "Senin yanında savaşmam," diye uyardı Shamus sessizce, eş-likçileri tarafından görüşme odasına götürülürlerken. "Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun?" diye yanıt verdi CoUeenkuru kuru. Görüşme odası genişti, ama ikisine öyle gelmedi; çünkü birsürü keşiş, ziyarete gelmiş asil ve tüccar toplanmış, genç, güçlüpiskoposu gözlüyordu. Pek çok baş dönüp meraksızca iki askerebaktı. Shamus görkemli Kralın Adamları üniformasını, CoUeenyıpranmış yolculuk giysilerini giymişti. "Diyorum ki, bu ikisinden hangisinin Kral'ın sarayından geldi-ğini ayırt etmek zor değil," dedi ziyarete gelmiş Ursallı asillerdenbiri, burnunu çekerek.Piskopos adama susmasını işaret etti ve sonra bakışlarını ön-

\6i, R. A. Salvonce Shamus'a, sonra Colleen'e dikti. Adam etkileyiciydi, CoUeen itiraf etmek zorundaydı, bakış]angüçlü ve derindi. Bu ilk bakışma çabucak irade yarışına dönüştüikisi gözlerini kırpmadan dakikalarca bir diğerine baktı. Sonunda Piskopos De'Unnero gözlerini kaçırıp Kralın Ada-mı'na baktı. "Sen Shamus Kilronney misin?" diye sordu. "YüzbaşıKilronney?"Adam omuzlarını dikleştirdi. "Evet, efendim." "Çok güzel," dedi De'Unnero. "Atandığım konumdan haberinvar mı?"Shamus başını salladı. "Aynı zamanda sen, ikiniz de," diye ekledi çabucak, Colleen'ebir bakış fırlatarak, "unvanımın anlamını biliyor musunuz?" "Artık Bildeborough yok demek olduğunu anlıyorum," diyeyorum yaptı Colleen ve Shamus'tan kaburgalarına bir dirsek ka-zandı. Ama De'Unnero kahkaha atmakla yetindi. "Gerçekten de yok," dedi gülerek. "Bu konuma uygun başka-sı da yoktu. Bu yüzden piskopos unvanı ile, baron ve başrahipolarak, hem Kral'a, hem Peder Başrahip'e hizmet ediyorum." "Bilgilendirilmiştik, Piskopos De'Unnero," dedi Shamus çabu-cak, Colleen istihza dolu yeni cümleler sunamadan. "Ve şehir böyle bir düzensizlik içinde olduğundan, Kral Danu-be askerlerinden bir birliği bana ödünç vermeyi gerekli buldu,"diye açıkladı piskopos. "Anlıyorum," diye yanıt verdi Shamus, sonra arkasından stan-dart, kabul edilmiş itaat cümlesi geldi. "Ve elbette adamlarım veben hizmetinizdeyiz." "Elbette," diye yankıladı piskopos. "Ya sen, Colleen Kilron-ney? Burada, Chasewind Malikanesi'ndeki pek çok muhafızınsenden övgüyle bahsettiğini duydum. Elbette, kuzeyden dönüp)

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şehirdeki değişiklikleri gördüğü zaman Colleen Kilronney'in pek iblisi" Havari:

,65

hir ruh hali içinde olmayacağının fısıldandığını da duydum."hoş ufolleen'in gözleri irileşti. Bu yeni piskoposun bunu açık açık caya koymasına şaşırmıştı. Yanıt verecek oldu, ama De'Unne-ro onu susturdu. "Öfkeni anlıyorum," dedi. "Baron Bildeborough'ya senden da-ha sadık kimse olmadığını duydum. Elbette, onun ölümündenonra bu duygu bir süre daha sürecektir. Böyle bir sadakati alkış-larım" Sandalyesinde eğildi, öyle ki yalnızca o ve belki Shamusduyabiliyordu. "Ama sevgili baronunun halefine sadakatsizliğihoşgörmem." De'Unnero geri çekilirken, Colleen'in gözleri tehlikeli bir bi-çimde kısıldı. İkisi yine gözlerini birbirlerine diktiler -ve bu sefersonunda gerileyen Colleen oldu. "Kuzeye yaptığınız yolculuğun eksiksiz bir anlatımını istiyo-rum," diye devam etti De'Unnero, gözlerini savaşçı kadından hiçayırmadan. "Ne yazık ki şu anda ilgilenmem gereken başka ko-nular var." "Bizi çağırdığınızda yine geliriz," diye yanıt verdi Shamus vegitme zamanının geldiğini düşünerek eğilecek oldu. "Hayır, kalıp bekleyeceksiniz," diye düzeltti De'Unnero. Keşiş-lerden birine işaret etti. "Onlara bir yer bulun, bir yerlerde küçükbir oda," diye talimat verdi piskopos dalgın dalgın. "O gözde olduğundan emin misin?" diye sordu Dainsey Au-comb üçüncü kez, uzanıp Pony'nin göz yamasını düzelterek. "Sağ göz," diye yanıt verdi Pony içini çekerek. Sabırsızlanıyor-du. Pony kızgınlığını saklamak için büyük çaba gösterdi. Dainseyo kadar da zeki sayılmazdı, ama kılık değiştirme onun fikri veişiydi ve Pony'nin Kardeşlik Yolu'ndan serbestçe çıkmasını sağla-yan tek şey buydu. Dahası, Dainsey Graevis ve Pettibwa'nın sa-dık bir çalışanıydı, kızları sayılırdı ve Pony Başrahip Dobrinion ta- »66 R. A. Salvât,rafından, kocasına, Connor Bildeborough'ya saldırmasının cezasolarak orduya gönderildiğinde yaşamlarında açılan boşluğu o dol.durmuştu. Ve son zamanlarda Dainsey'in Belster'a büyük yardım,dokunmuş, Kilise tarafından tutuklanan Chilichunklar gittiğindeona kalan meyhanenin kontrolünü gönüllü olarak adama teslisetmiş, şikayet etmeden Belster'ın yanında kalıp meyhaneyi jşiet_meşine yardım etmişti. Bu yüzden, bütün kızgınlığına ve korkusuna rağmen, Ponyhiçbirini belli etmemeye büyük özen gösterdi. "Sağ taraf mı demiştin?" diye sordu Dainsey. Gerçekten şaşlr.mıştı. "Ben sol sanıyordum," dedi Belster'ın sesi, şişman hancı oda-ya girerken. Pony tek gözünü ona dikti ve neşeli adamın yüzündeki gü-lümsemenin her zamankinden daha geniş olduğunu gördü. Dain-sey inatla göz yamasına uzanırken, adam karnını hoplata hoplatagülmeye başladı. "Sağ göz," dedi Pony kararlılıkla, Dainsey'in elini ittirerek.Belster'a daha fazla kızmıştı, çünkü hancının ona sataştığını bili-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yordu. Bakışını Belster'dan kaçırdı, çünkü açık sıkıntısı adamıngülümsemesini daha da genişletmişti; gözünü Dainsey'ye dikerekkadının bileğini yakaladı ve aşağı çekti. "Tamam, sağ göz olsun," diye sonunda kabul etti Dainsey."Tehlikede olan senin sıska boynun sonuçta. Ama sana biraz da-ha pudra bulayım. O altın saçların parıl parıl parlamasa da olur!" Gri pudradan bahsedilmesi Pon^nin elinin şakağına gidip kaşı-masına, sonra elini gür saçlarından geçirmesine sebep oldu. Dain-sey'in haklı olduğunu biliyordu. Dainsey'in yardımı ile, her gece Yol'aBelster'ın karısı Carralee dan Aubrey O'Comely olarak, Jilseponie'denyirmi yaş büyük, tombul, gösterişsiz bir kadın olarak giriyordu."Haber var mı?" diye sordu Pony.

iblisi" Havaris,

167

«Önemli bir şey yok," diye yanıt verdi Belster. "Sanki dostu-Roger Lockless lanet Masur Delaval'ın dibine batmış." Hancı nl kızgınlıkla iki yana salladı, sonra susup Dainsey gidene ka-, bekledi. "Ya bu askerler?" diye sordu Belster sessizce. "Mü-evherleri aradıklarından emin misin?" "Değilse, neden yanlarında keşişler vardı?" diye yanıt verdiPony- "Ve keşişler laltaşı kullanıyordu, Ejder Görüşü olarak bili-nen taşı, çünkü o taş kullanıcısına büyü sezme gücünü verir." "Ama sezilmek için mücevherin kullanılması gerekmez ki?" di-ye sordu Belster. Pony başını salladı ve şişman hancı rahat bir nefes aldı. "Vedöndüğümden beri hiç kullanmadım," diye ekledi Pony. "AvelynBirader bir kez pek çok tüccarın Kiliseden mücevher satın aldığı-nı söylemişti.""Ve şimdi piskopos onları geri alıyor," dedi Belster. "Kısmen öyle olabilir," diye kabul etti Pony. "Ama mücevheraramasının asıl sebebi, onları bulmanın onu Avelyn Desbris'indostlarına götürme ihtimali." "Bundan kuşkum yok," dedi Belster, "ama seni ve Geceku-şu'nu aramaktan daha fazlası olabilir bu işte. Aziz Kıymetli'denduyduğum homurdanmalar hoşuma gitmiyor -ya da, piskoposoraya yerleştiğinden beri Chasewind Malikanesi'nden." Dainsey mutlu bir şarkı söyleyerek geri döndü -ve Pony ken-di içinde de hâlâ böyle ezgiler bulunmasını diledi- ve ikisi sustu.Biraz pudra, Pony'nin güzel yüzüne biraz grimsi macun sürdük-ten sonra kadın geri çekilip eserini süzdü. "Belster'ın karısı oldum mu?" diye sordu Pony, tabureden aşa-ğı sıçrayıp kollarını açıp ağır ağır dönerek. "Ho, ama ben seni eski halinle daha çok beğenmiştim!" dediBelster çarpık bir kahkaha ile -kahkahası kapının çalınması ilekesildi. 168 R- A. Salvjt, "Yol'da askerler var," diye usulca seslendi Heathcomb Mal-lory. Orada içmediği nadir gecelerde Yol'da çalışan bir başka ku-zeyli dosttu. "Taşları kullanmadığından emin misin?" diye sordu Belsteryine, kapıya giderken. Dainsey de ona katıldı ve ikisi odadan ç^.ti, ama Pony dışarıyı gözlemekle yetindi. Her gece olduğu gibi bu gece de Yol tıka basa doluydu, amahancı askerleri seçmekte güçlük çekmedi. Hem üniformaları üst-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lerindeydi, hem de kılıçlarını kalçalarında taşıyorlardı. Belster he-men uzun bar tezgahının üç askere en yakın köşesine gitti ve yü-züne geniş bir gülümseme oturtarak tezgahı silmeye başladı."Baylar!" diye seslendi. "Burada komyucularımızı görmek nadirennasip oluyor. Hem de çok nadir! Ne isterseniz söyleyin; içkilerYol'dan!" Askerlerden biri dudaklarını şaplattı ve tezgaha yaslandı. Ko-nuşmaya yeltendi, ama diğeri kolunu onun göğsüne uzatarak sus-turdu. "Keyif için gelmedik," dedi, "bu gece değil." İlk adamın itiraz etmeye niyeti vardıysa da, Aziz Kıymetli'denbir keşiş kalabalığı yararak gelip üç askerin arasında durduğu za-man vazgeçti."O'Comely sen misin?" diye sordu keşiş kabaca. "Belster O'Comely," diye yanıt verdi hancı her zamanki neşe-siyle, ama yarı yaşındaki bu adamın saygısızlığı dişlerini sıkması-na sebep olmuştu. "Bu meyhaneyi nasıl edindin?" diye sordu keşiş. "Önceki sa-hiplerini tanıyor muydun?" Belster yanıt veremeden Dainsey kasılarak yaklaştı. "Ona benverdim," diye bildirdi. "Benim sayılırdı, çünkü herkes Chilichunk-ların yakın zamanda gelmeyeceğini söylüyordu."Keşiş Dainsey'i dikkatle inceledi, sonra dönüp üç askere baktı."Ah, düşünme bile!" diye itiraz etti Dainsey. "Şimdiye dek üç

İblis* H^ri*

169

hapisaneye götürüldüm bile. İğrenç taşlarınızı çalan kadınınolmadığımı daha kaç kez söylemem gerekecek?"Keşiş kadını bir kez daha inceledi, sonra askerlere baktı. "Gerçekten gitti," diye itiraf etti askerlerden biri ve yüzündeki, ^Jık Dainsey'i "sorgulayanlardan" biri olduğunu belli ediyordu. "Kıymetli mücevherlerden bazıları mı çalındı?" diye sorduBelster masum masum, kadının neden bahsettiğinden haberi yok-muş gibi dönüp Dainsey'e bakarak.Keşiş dikkatle süzdü onu. "Kuzeyde büyü sahibi bir adam ve bir kadın olduğu söyleni-' yordu," diye itiraf etti Belster, çünkü şimdiye dek Gecekuşu vePony'ye ve başarılarına dair hikayelerin Palmaris'te yayıldığını,hele piskopos ve adamlarının kesinlikle biliyor olması gerektiği-nin farkındaydı."Sen de kuzeyden misin?" diye sordu keşiş. "Caer Tinella," diye yalan söyledi Belster, Dundalis'le bağlan-tısını itiraf etmenin uygun olmayacağını hissederek. "Oraya dön-meyi düşünüyordum, ama Bayan Dainsey bana ve karıma bura-da, Kardeşlik Yolu'nda yeni bir hayat kurmayı önerdi." "Peki kuzeydeki bu adam ve kadın hakkında ne biliyorsun?"diye sordu keşiş. Belster omuzlarını silkti. "Fazla değil. Güneye kaçıyorduk vecanavarlardan kaçmamıza yardım ettiklerini duyduk, o kadar. On-ları hiç görmedim -gerçi adamı görmüş olabilirim, ama uzaktan;siyah bir atın üzerinde ihtişamla oturuyordu." "İhtişamla mı?" diye alayla yankıladı keşiş. "Adam bir hırsız,O'Comely Efendi. Yoldaşlarına daha fazla dikkat etmelisin." "Yoldaşım değildi," diye ısrar etti Belster. "Yalnızca benim vebaşka pek çok kişinin canavarlardan kaçmasına yardım eden bi-risi." Bu sözde kanun kaçağından bahsederken dördünün yüzün-de beliren ifadeleri fark etti, horgörüden meraka kadar değişen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

170 R. A. Sa|Vâtlifadelerdi bunlar. Hancı, dostu Elbryan'm ününü yaymak ve pjs.koposun sadık piyonları arasında kuşku tohumları ekmektenepey zevk alıyordu. O sırada Pony odadan çıktı ve cesurca yürüyüp Belster'ın ya_nmda durdu. "İçki sundun mu?" diye sordu iri adama, koluna ej.rerek."Karım, Carralee," dedi Belster. "Ah, peder," dedi Pony keşişe. "O harika taşlardan yanınızdavar mı? Gözümü tedavi edebilir misiniz? Bir goblin mızrağınınucunda parçalandı da." Keşişin yüzünden ekşi bir bakış geçti. "Manastıra gel," dedi iç-ten olmayan bir tavırla. "Belki ihtiyarlardan biri..." Elini sallayıpdönerek, askerlere takip etmelerini işaret ederek bitirdi. "Bana göre büyük riske girdin," dedi Belster, Pony'ye sessiz-ce, adamlar gitmek üzere döndüğü zaman. "O kadar da büyük bir risk sayılmaz," diye yanıt verdi Ponyduygusuzca, adamların gitmesini izlerken. "Beni tanısalar, hepsi-ni öldürmem gerekirdi."Dainsey inledi. "Ya seni yanlarında Aziz Kıymetliye götürmek isteselerdi?" di-ye sakin sakin sordu Belster. "Gözümü iyileştirmek için mi?" diye alay etti Pony. "Avelyn'inkaçtığı Kilise yapmaz. Ailemi öldüren, Yelebekçi'ye işkence edenKilise değil. Abellican keşişleri yardıma ihtiyaç duydukları zamanyardım ederler ve ancak iyiliklerini altın ya da güçle ödeyebile-cek olanlara faydaları dokunur." Sesindeki soğukluk Belster'ın içinden bir ürperti geçmesinesebep oldu. Adam konuyu değiştirmeye çalıştı. "Ve bir kez daha,Dainsey'e teşekkür etmemiz gerek," diye yorum yaptı, ufak tefekkadına dönerek. Dainsey beceriksizce diz kırdı."Bu doğru, Dainsey," dedi Pony içtenlikle. "Geldiğimden beri

iblis* Havarisi

171

a çok yardım ettin. Pettibwa ve Graevis'in seni neden bu ka-, sevdiğini anlayabiliyorum." Dainsey kıpkırmızı kesildi, kıkırdadı, dönüp bir tepsi aldı veekerek yakındaki masadan çağıran müşterilere yöneldi."İyi bir kız," dedi Belster. "Evet, ve ne yazık ki muhtemelen sonunu da bu getirecek,"dedi Pony. Belster kötümserliği yüzünden kadına bağırmak istedi, amayapamadı. Son birkaç gün içinde yeni piskoposun adamları, as-kerler ve keşişler her yerde gibiydi, Pony'nin ve tüm Palmaris hal-kının boynuna ilmeği geçirmekle meşguldüler. Keşiş, Colleen ve Shamus'u içinde üç küçük sandalye ve minikbir şömineden başka hiçbir şey bulunmayan bir odaya götürdü.Şöminede ateş yakılmamıştı ve soğuk rüzgar bacada inliyordu. Shamus bir sandalyeye oturdu, ellerini başının arkasına götür-dü ve duvara yaslanıp gözlerini kapattı. Asillerin âdetlerine alışıkolan yüzbaşı bunun uzun bir bekleyiş olacağını biliyordu. Colleen, tahmin edilebileceği gibi, çok daha heyecanlıydı; ile-ri geri adımlıyor, oturuyor, sonra hemen sıçrayıp kalkıyordu. Nekadar gürültü yaparsa yapsın, ağır çizmelerini ahşap zemine nekadar hızlı vurursa vursun kuzeninden hiç tepki alamıyordu ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

elbette bu öfkesini ve sabırsızlığını daha da arttırıyordu. Sonunda, bir saat sonra sakinleşti, duvarın dibine bir sandal-ye çekti ve oturup gözlerini kapıya dikti. Bir saat daha geçti. Colleen şikayet etmeye başladı, ama Sha-mus uykulu gözünü açtı ve artık hem laik, hem dini açıdan şeh-rin tek hükümdarının Piskopos De'Unnero olduğunu, adamın enbüyük önceliğinin iki asker olmadığını hatırlattı. Colleen yine homurdandı ve kollarını göğsünde kavuşturarak,dişlerini sıkarak oturdu. '72 R. A. Sa|V4t0re Bir saat, sonra bir saat daha geçti. Colleen defalarca kalk,odayı adımladı, sonra yine oturdu. Ama homurdanmayı kesmiştiçünkü bir anlamı yok gibiydi -Shamus derin uykudaydı. Sonunda kapı kolu oynadı ve Colleen ayağa fırlayıp Shamus'utekmeledi. Kapı içeriye açılırken adam gözlerini açtı ve iki askerşaşkınlık içinde gelenin onları çağırması için gönderilmiş bir ha-berci değil, bizzat Piskopos De'Unnero olduğunu gördüler. "Kalkma," dedi adam Shamus'a ve Colleen'in oturmasını işaretetti. Piskopos oturmadı, ikisinin tepesine dikildi. "Kuzeyde geçirdiğiniz zamanı detaylı olarak anlatacaksınız "dedi De'Unnero. "Savaştığınız canavarları bilmeme gerek yokçevre üzerine detayları da. Ben daha çok orada kimlerle ittifakkurmuş olabileceğiniz ile ilgileniyorum, özellikle de bir kez dahaüzerimize karanlık çökerse bize yardım edebilecek savaşçılarla." "Kolay soru," diye itaatkarca yanıtladı Shamus. "Orman savaş-larına Gecekuşu ile Pony hakimdi." De'Unnero aniden kahkaha attı, almaya çalıştığı bilgiyi bu ka-dar kolay alabilmesi onu eğlendirmişti. Tek bir basit soru ile Abel-lican Kilisesi'nin en çok istediği iki kişinin yerini öğrenmişti."Evet, Gecekuşu ve Pony," diye mırıldandı. Son sandalyeye otur-du ve sandalyeyi ikisine yanaştırdı. "Bana o ikisinden bahset. Herşeyi anlat." Shamus yan yan Colleen'e baktı, yüzünde hem meraklı, hem en-dişeli bir ifade vardı ve Colleen'in yüzü de onunkini yansıtıyordu,çünkü ikisi de piskoposun ses tonunda bir tuhaflık sezmişti. Colle-en'e, adam bilgi açlığı çekiyormuş, iki kahramanı, verdiği sebebinhaklı gösteremeyeceği kadar çok merak ediyormuş gibi gelmişti. "Siz gittiğinizde ikisi Caer Tinella'da mıydı?" diye ısrar ettiDe'Unnero Shamus'a. "Yoksa sonra mı geldiler?" "İkisi de," diye yanıt verdi asker dürüstlükle. "İkisi bizden ön-ce uzun süre kuzey topraklarında bulunmuşlar, ama askerlerimle iblisi» Harisi

'73

vardığımda Caer Tinella'da değildiler.""Ta ki--" d'ye ısrar ett^ nevesl' piskopos. Shamus, Gecekuşu ve güzel yoldaşı ile ilk karşılaşmasını ha-! maya çalışarak elini çenesine götürdü. Tam tarih hatırlamıyor-ama Calember başında bir zaman olduğunu biliyordu. De'Unnero defalarca soru sordu; ve artık algı yetenekleri yük-le askerler açısından, adamın gelecekteki müttefiklerden çok oikisi ile ilgilendiği açıktı. Sonunda piskopos ilk görüşmenin zamanı konusunda yeterin-ce dinlediğine kanaat getirdi ve önce Shamus'u, sonra Colleen'iikilinin tavırları konusunda sıkıştırmaya başladı. Hatta bir atadamsordu -hiç atadam görmüşler miydi?- ve Shamus böyle bir yara-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

tığa ikişkin söylentiler duyduğunu, ama hiç görmediğini söyledi-ğinde De'Unnero kesinlikle çok neşelendi. "Durun, ama sizin keşişlerin, Aziz Saf-Abelle'den gelen başbelası kervanın sürükleyerek Palmaris'ten geçirdiği şey bir atadamdeğil miydi?" diye sordu Colleen. "Kutsal kardeşlerimden bahsederken diline dikkat etsen iyiolur," diye uyardı De'Unnero, ama konuyu yine kaçaklara çevi-rince hemen neşelendi. "Bu ikisi, Gecekuşu ve Pony hâlâ Caer Ti-nella'da mı?" "Ya orada, ya da oranın hemen kuzeyinde," dedi Shamus."Ormandiyar'a gidecek bir kervana önderlik edeceklerdi, amayolculuğun bahar başında yapılması planlanmıştı." "İlginç," diye düşüncelere daldı De'Unnero, çenesini sıvazla-yarak. Gözleri uzaklara daldı. Sandalyesinden kalktı, diğer ikisi-nin kalkmaması için ellerini uzattı ve kapıya yöneldi. "Gidebilirsi-niz," dedi. "Odalarınıza dönün ve bu görüşmeden kimseye bah-setmeyin -hiç kimseye, duydunuz mu?" Ve sonra gitti; kafaları karışmış Shamus ve Colleen'i sandalye-lerinde oturur bıraktı. 7<

Silv»tore

"Demek dostun ve kız arkadaşı Kiliseden kaçan kişilerrnj „diye yorum yaptı CoUeen, uzun bir sessizlikten sonra. "işte .çok şaşırtıcı!"

Shamus yanıt vermedi, endişe içinde kapıya bakmaya devametti. "Ne yapacaksın?" diye sordu Colleen ona, ayağa kalkıp adamıda peşinden sürükleyerek. Shamus kendini toplayarak ceketini düzeltti ve omuzlarını dik-leştirdi. "Henüz bunu bilmiyoaız," dedi kararlılıkla. "Piskopos Gece-kuşu ile Pony'nin kanun kaçağı olduğunu bir kez bile söylemedi." "Ah, ama bir de küçük bir atadam meselesi var," diye yorumyaptı Colleen. Kendini beğenmiş kuzeninin rahatsızlığından zevkaldığı açıktı. "Atadam Kilise tarafından kanun kaçağı ilan edilmiş,Kilise tarafından yakalanmış ve sonra Kilisenin elinden alınmış.Senin dostların bütün bunlara karışmış gibi görünüyor. O zamanKralın Adamları'ndan Yüzbaşı Shamus Kilronney ne yapacak?" "Kralıma hizmet edeceğim," diye yanıt verdi adam serinkanlı-lıkla, kapıya yönelerek, "sen de aynısmı yapacaksın." "Kralına mı -yoksa piskoposa mı?" diye sordu Colleen, onunpeşine düşerek. "Piskopos Kralin adına konuşuyor," diye sertçe yanıt verdiShamus. Colleen yavaşladı ve onun uzaklaşmasına izin vererek dikkatleonu inceledi. Adamın hareketlerindeki açık rahatsızlığı fark etti veShamus'un bu kör sadakati ile birazcık rahatsızlığı hak ettiğine ka-rar verdi. Adam hem Gecekuşu, hem Ponyden dürüstçe hoşlanı-yor, ikisine de saygı duyuyordu, Colleen biliyordu, ve şimdi ikisi-nin göründükleri gibi olmadığı fikrini içine sindirmekte güçlük çe-kiyordu -ya da belki ikisi göründüklerinden çok daha fazlasıydı.Colleen'in duyguları daha^çok sezgilerinden gelirdi. Piskopos

iblis"1 nö

175

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

o'nun gözünde Gecekuşu'nun kanun kaçağı olması onuPe hatslZ etmemişti. Aslında ona ve Pony'ye duyduğu saygı da-A artmıştı- Colleen Kral'ın değil baronun askeriydi ve ölümün-hemen önce sevgili baronu Kilise ile anlaşmazlığa düştüğün-Palmaris'teki şaşırtıcı değişiklikler hiç hoşuna gitmiyordu.recekuşu ve dostunun sebep olabileceği her tür sorunun onabüvük keyif vereceğini düşündü gülerek.Shamus'a gelince, De'Unnero ile tanışmak kafasını çok karış-

mıştı. Caer Tinellahlann korucu hakkında anlattığı hikayelerdeGecekuşu'nun yanında geçirdiği süre içinde, adamdan yalnız-ca iyilik görmüştü, kuzey topraklarının perişan halkları için tambir kahramandı. Kuşkusuz burada bir hata vardı; kuşkusuz adamkanun kaçağı olamazdı!

9YOL GÖSTEREN Gecekuşu atına isim vermemişti. İsim büyüyle gelmişti onabir uzantı, bir armağan olarak, muhteşem siyah aygıra uyacak tekkılıf olarak. Ve şimdi Senfoni isminin hakkını veriyor, sislere bü-rünmüş ormandan, çoğu atın ancak açık alanda koşabileceği ko-laylıkla geçiyordu. At hızla döndü ve toynakları yeri döverek koş-tu, kış başlangıcındaki ağır karların devirdiği ağaçların üzerindenatladı, alçak dalların çevresinden güvenle dolandı. Gecekuşu onuyönlendirmiyordu; tersine, yalnızca dileklerini Senfoni'ye bildiri-yor, sonra atına güveniyordu.Ve ilerideki gobline yaklaşıyorlardı. Kalın ladin sırasının çevresinden dolandılar. Senfoni'nin toy-nakları yerdeki otlarda oyuklar açıyordu. Sisin içinde, ileride Gecekuşu bir hareket gördü: Küçük atıüzerindeki goblin dörtnala uzaklaşıyordu. Senfoni hızla ileri atıldı, daha da yaklaştı ve kısa süre sonragoblin atış alanına girince, korucu Şahinkanadı'nı kaldırdı. Çılgına dönen goblin küçük atının böğrünü daha da hızlı tek-meledi ve at başını eğip hızla koşturdu. Ama kovalandığını, düş-manının hızla yaklaştığını bilen goblin arkasına bakıyordu ve ba-şını önüne çevirdiğinde yüzünün birkaç santim önündeki kaimdalın hızla yaklaştığını gördü.Binicisiz kalan at koşmaya devam etti, ama her adımda biraz/

iblis* Havaris.

i77

daha yavaşladı.recekuşu ve Senfoni ayaklayarak kıvranan gobline yaklaştı-Yaratık kırık yüzünü tutarak yerde yuvarlanıyordu. KorucunaY1 çekti ve hızla savurdu ve sefil yaratık kıpırtısız kaldı.Gecekuşu kılıcını goblinin pelerinine sildi, sonra Senfoni'ninverinin yan tarafındaki kınına soktu. Puslu ormanda çevresinebakındı, sonra dizlerini sıktı ve Senfoni dönüp geldiği yöne koş-maya başladı. Birkaç saniye sonra ikili kaçan bir goblin daha bul-dular ve Senfoni kovalamaya başladı. Bu eğilerek ağaçtan, ağaca koşuyordu, ama koşan atın yarımdüzine metre önünde korucunun önüne çıkma hatasını yaptı. Ge-cekuşu ufak tefek, sırtını kamburlaştırmış silueti tanıdı; ve Şahin-kanadı tınladı, ok sefil yaratığın yan tarafına saplandı, iki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ciğerinideldi ve yaratığı ölmek üzere yere fırlattı.. Arkadan gelen bir sesle korucu dönüp baktı ve çalıların için-den fırlayıp çılgınca aksi yöne koşan bir başka goblin gördü. Ge-cekuşu Senfoni'yi döndürmeyi düşünmedi bile, bir bacağını eye-rin üzerinden aşırdı, arkaya döndü ve bir ok salıverdi.Yarım dakika içinde üçüncü goblin de ölmüştü. Biraz ötede bir ağaca tünemiş olan Belli'mar Juraviel korucu-nun atışlarını saygıdan da fazlası ile, huşuya yaklaşan bir duyguile izliyordu. Gecekuşu'na elfler eğitim vermişlerdi, ama ona bil-diği her şeyi öğrettiklerini söylemenin muazzam bir yalan olaca-ğını fark etti Juraviel. Elflerin Gecekuşu'na öğrettikleri şey hızlıdüşünmek ve bedenini planlarına uydurmak idi; ama bu insanıno bilgiyi yaratıcı bir şekilde kullanması sersemleticiydi. Korucunun tekniği gibi, diye düşündü Juraviel, kafasından vu-rulan gobline bakarak. Atı zıt yöne dörtnala koşarken korucu he-defi tam ortasından vurmuştu! Başını iki yana sallarken JuraviePin keskin gözleri sisi taramayadevam etti. Orada, son goblinin fırladığı çalının içinde bir başka 78

R- A- salv4t0rç

yaratığın büzülmüş, saklanmakta olduğunu gördü aniden. Elfin vyi kalktı. Temiz bir iş istiyordu, ama dalların ve sisin içinden ufaktefek yaratığın kritik noktalarını seçemiyordu. Bunun yerine küt]merkezine atış yaptı, küçük oku siyah şeklin içinde kayboldu. Goblin acıyla haykırarak dışarı sıçradı ve Juraviel hemen yinefırlattı, sonra yaratık patikaya çıkamadan üçüncü kez ve sonra ilkadımlarını atarken dördüncü kez. Beşinci atış için yayını kaldırdıama yaratığın sendelediğini gördü ve işinin bittiğini anladı. Juraviel aldırışsızca dikkatini bölgeyi taramaya verdi ve tek birgoblin öldürmek için beş ok harcamış olmasına yazıklandı. Yinede, başka yollar olduğunu biliyordu Juraviel; bu yüzden baştakiyoluna döndü, daldan dala uçarak patikanın üzerinde, bir binici-nin başının hemen üzerine gelecek bir yükseklikte uzanan kalınbir dala kondu. Ok takılı yayını kenara koydu ve ince, güçlü gü-müşsü sicimini çıkardı. Atadam da ormanda koşuyor, dehşete kapılmış goblinlerehaykırarak sataşıyordu. Pek çok goblinin ata binmiş olduğunu

fark ettiğinde -çok sıradışı bir şeydi- gaydasını çıkardı ve haka-retler bağırmak yerine farklı bir ezgi çaldı, sessiz, sakinleştirici birmüzik. Ezgiye yoğunlaşmak için çaba göstermesi gerekti; onyıllar-dır, yabanatlarının koruyucusu olarak Ormandiyar'a o hükmet-mişti ve şimdi pis kokulu bir goblinin o zarif, güzel yaratıklardanbirinin sırtına oturduğunu düşünmek Yelebekçi'yi gazapla doldu-ruyordu. Atadam koşarak kaçışan goblinlere aldırmadan bir sonraki he-defini seçti ve kovalamaya başladı. Atlarla nasıl konuşulacağınıbilirdi ve gaydasıyla yapardı bunu; oklar yerine müzik yolladı.Yelebekçi'nin ağzının kenarları bir sırıtmayla kıvrıldı -gaydayahava üflemesi gerektiğinden, kahkaha atma dürtüsünü bastırmakzorunda kaldı. Bir dalın altından geçti ve çalıları yararak küçük p» Havaris'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

179

rak açıklığa çıktı. Orada, üç metre ötesinde çılgın bir gob- . ndaki atın böğrünü tekmeliyor, uyduruk, halattan yapılmışlin ^dizgini^1 silkeliyordu. Ama hayvan atadâmın seslenişini duymuştu ve yerinden kıpır-dıyordu. Biraz zor işti, ama Yelebekçi tek elle ezgiye devam ederken,... j j[e ağır sopasını aldı ve sessizce, yöntemli bir biçimde iler-1 Hi Goblin ona kısa bir bakış fırlattı, ama sonra daha da çılgıncatekmeleyip çekiştirdi, kıpırtısız atının üzerinde hoplayıp zıpladı.At yumuşak sesle kişnedi, ama yerinden kıpırdamadı. Bu sefer atadam gaydasını kolunun altına sıkıştırarak kahkahaUtı. "Orada işin bitti mi?" diye sordu kaygısızca. Goblin atı dürtüklemeyi bıraktı ve çirkin kafasını çevirip he-men yanında duran güçlü atadama baktı. Sonra çığlık atmaya baş-ladı, ama feryatları sopa kafatasını ezip boyun kemiğini parçala-yınca kesildi. Goblin tünediği yerden devrilip bütün ağırlığı ileyere düştü ve hayatının son anlarını seğirerek tüketti. Yelebekçi ona dikkat etmedi. "Şimdi git ormanda saklan," de-di ata. Gemini çıkardı ve sağrısına sağlam bir şaplak atarak gön-derdi onu. "Gitme zamanı geldiğinde ben seni çağırırım." Sonra Yelebekçi seğirmeye devam eden gobline baktı veinanmazlık içinde başını iki yana salladı. Bu, at üzerinde ondankaçmaya çalışan ikinci goblindi, ama en azından birincisi yerindekalakalmış lanet attan inmeyi akıl edebilmişti. Bunun bir goblin için iyi bir binici olduğunu fark etti Geceku-Şu, Senfoni hızla koşarak yaklaşırken. Goblin araziyi oldukça iyitanıyordu, korucu bunu da fark etti, çünkü patikalardan kısa sü-relerle ayrılıyor, sonra daha da dar bir patikaya giriyordu. Ve atı-nı dörtnala sürüyor olmasına rağmen ne zaman eğileceğini, ne za-nian döneceğini biliyordu. '8° R- A- S^ât0rç Senfoni meydan okumaya karşılık vermeye hazırdı ve büwuaygır zarafetle koşarak yaklaşıyordu. Şimdi goblin ilerideki sislerin içinde hayaletsi bir grilikti, Gcekuşu dizlerini sıktı ve Şahinkanadı'nı kaldırdı. Kirişi çekti ve slıverdi, ama goblinin atı dönünce ok zararsızca uçup geçti. Senfoni gökgürültüsü gibi aynı dönemeci dolanırken, Gecekuşu zahmetle eğildi. Yol düzelirken Şahinkanadı yine kalktı, amatam korucu salıverecekken goblin yolun üzerine çıkan alçak birdalın altına eğildi ve hedef kayboldu. Kızgınlıkla hırlayan korucu da dalın altına eğildi. Bunun uzunbir kovalamaca olacağından korkuyordu, çünkü ilerideki patikaçok dolambaçlıydı. Sonunda atını hızla süren goblini gördü. Ve sonra aniden goblin oturduğu yerden fırladı, atı dörtnalakoşmaya devam ederken geri geri uçtu. Yaratığın kollan ve bacakları bir an çılgınca sallandı, sonra ha-vada gevşekçe sarktı ve ağır ağır dönmeye başladı. Yaklaşıp, gob-linin üzerindeki dala tünemiş Belli'mar Juraviel'i gördüğünde ko-rucu anladı. Elf siciminin bir ucu dala, diğeri goblinin sıska boy-nuna dolanmıştı."Oklarını mı esirgiyorsun?" diye sordu korucu istihzayla. Juraviel yanıt veremeden ormandan gelen kargaşa sesleri elfidaha da yükseğe tırmanmaya zorladı. O yüksek noktada bile, sisyüzünden fazla bir şey göremiyordu, ama keskin kulakları ihtiyaçduyduğu tüm bilgiyi almasını sağladı. "Sürprizimiz fark edilmiş,"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

diye seslendi aşağıya. "Goblinler toplanıyor." Sözcükler ağzından çıkar çıkmaz, sabah havasında güçlü veberrak bir ses çınladı. "Gelmeniz çok nazikçe," diye kükrediYelebekçi. "Benim için bir yere toplanmışsınız!" Ve tahmin edilebileceği gibi bunun ardından yine savaş sesle-ri geldi."Yelebekçi onları toplamaya karar vermiş," dedi Juraviel kuru

•„ Havarisiiblis"1 n

181

e eif daldan dala zıplayarak, uçarak uzaklaştı.r cekuşu'nun dileği üzerine Senfoni patikadan sıçrayarak ça-içine daldı ve doğrudan atadamın sesine doğru gitti. Hızktiğinden ne binici, ne de at çalılardan kaçınabiliyordu ve iki-je keskin dallarla ve çalılarla çizik çizik oldu. Kalın bir ağacın esinden dolanırken ağaca fazla yaklaşan at Gecekuşu'nun ba-ğım ezdi. Ama korucu şikayet etmedi, gözlerini korumak içinkolunu yüzüne kaldırdı, daha sıkı tutundu, bacaklarını Senfoni'yebecerebildiğince yaklaştırdı ve atın boynuna eğildi. Durumun aciliyetini hisseden, bir dostun tehlikede olduğunuanlayacak kadar zeki olan Senfoni de önemsiz çizikleri kabullen-di ve yavaşlamadı. Birkaç dakika içinde son çalılardan da kurtul-dular ve çanak şeklinde bir çukurun kenarına geldiler. Kafası yarılmış bir goblin yerde yatıyordu. Bir başkası ezilmişomzunu tutarak ve acıyla uluyarak yuvarlanıyordu. Ama yaratık-lardan sekiz tanesi ayaktaydı ve Yelebekçi'yi çeviriyor, mızraklarve kılıçlar ile onu dürtüklüyorlardı. Atadam, goblinler yaklaşıp si-lahlarını saplamasın diye sopasını hırsla savuruyordu. Yelebekçiçifte attı ve döndü, ve tehditler kükreyerek büyük sopasını savur-du. Ama o çılgın tempoyu fazla sürdüremezdi; her dönüş daha dayavaşlıyor, goblinler biraz daha yaklaşmayı, silahlarını biraz dahaderine saplamayı başarıyorlardı. Böyle bir dönüşte atadam Gecekuşu ile Senfoni'nin dövüşekatılmak üzere sıçradıklarını gördü. "Çok geciktiniz!" diye kükre-di Yelebekçi; ve yeni umutla birlikte enerji doldu. Diğer tarafadöndü, ileriye atıldı, goblinleri geri sürdü ve arkadakileri cezbe-derek korucunun saldırısı için dikkatlerini üzerine çekti. Gecekuşu sol bacağını eyerin üzerinden aşırdı, sağ ayağınıüzengiden çekti ve solun yanına koyarak koşan atın üzerinde aya-ğa kalktı. En yakındaki goblinlerin üzerine giderlerken sonundaYaratıklar saldırıyı karşılamak üzere döndü ve korucu aündan atla- 182

Sa|vat0|

di. Senfoni toynaklarını yere gömerek keskin bir açıyla sola H-dü. • Korucu hızını kesmeden atıldı ve Fırtınayı dümdüz u^attGoblin hamleyi çelmeye çalıştı, ama silahın ne kadar hızla yaklatığını kavrayamamıştı. Gecekuşu koşarak yanından geçti ve Fırtınayı goblinin 055sünden çekti. Yavaşlamak için yere dalarak yuvarlandı ve tek di-zinin üzerinde doğrularak bir sonraki goblinin mızrağını yardı Silahının ucu kesilen goblin dengesini yitirerek korucuya doğ-ru sendeledi ve korucu kılıcını goblinin göğsüne saplayarak kar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şılık verdi. Gecekuşu kılıcına saplanmış yaratığı kaldırdı ve arka-sına fırlattı, sonra çabucak doğruldu, kılıcını üzerine atılan birsonraki goblinin kılıcına vurdu. Goblin beceriyle -goblin stan-dartlarına göre iyi bir savaşçıydı- kılıcını bir, iki, üç kez savurdu,ama her hamlesi korucunun hızla çakan kılıcı tarafından karşılan-dı. Hızını kaybeden goblin gerilemeye çalıştı, ama bu korucuyasaldırma fırsatı verdi. Fırtına bir, iki, üç kez savruldu. Goblin ilk iki hamleyi savuş-turmayı başardı. Müttefiklerini görünce cesaretlenen Yelebekçi de boş durmu-yordu, ama o henüz belirgin bir darbe indirememişti. Ancak'ko-rucunun, en kötü kabuslarında isminin fısıldandığını duyduklarıGecekuşu'nun belirmesi ile dikkatleri dağılan goblinler de doğrudüzgün bir saldırı düzenleyememişlerdi. Hızla savrulan Fırtına'nınönünde üçüncü goblin de düştüğünde, diğer beşi gördüklerininkendilerine yeteceğine karar verdiler ve dönüp ağaçların arasın-da saklanmak üzere dağıldılar. Gecekuşu takip etmeye yeltendi, ama bir şey hızla yüzününönünden akıp geçtiği zaman irkilerek durdu. Nesne, bir goblinindizardı kirişine saplandığı zaman ne olduğunu anladı -Juraviel'inküçük oklarından biri. Goblin sendelemeye başladı./Bir başka ok I*-Havirisi

183

, CTectj ve bir sonraki gobline saplandı, ama elf biraz yuka- ? n almıştı ve kalçasına ok saplanan yaratık daha hızlı koş-aya başladı.«Ah koşma ama, koşmaktan yoruldum!" diye inledi Yelebekçikızgınlık içinde sopasını en yakın gobline fırlattı. Silah zarar-kayıp geçti, ama goblin bakmak için durdu ve sonra arkası- döndü -Gecekuşu'nun Juraviel'in sakatladığı yaratığın peşin-. yandaki çalılarda kaybolduğunu fark etti. Yelebekçi'nin sopa-sı goblinin arkasındaki, çalıların arasına düştü. Goblinin çirkin yüzüne kötücül bir sırıtış yayıldı. "Artık silahınyok," diye mantık yürüttü yaratık ve kılıcını kaldırarak Yelebek-

çj'ye saldırdı. "Aptal," diye mırıldandı atadam. "Atının üzerinde oturup du-ran senin kardeşin miydi?" Yelebekçi hızla sıçrayarak döndü vesağrısını saldıran gobline çevirdi. Arka ayakları yere dokunur do-kunmaz yine sıçradı ve çifte attı, kaslı bacakları goblinin sıska ko-lunu, sıska silahını aştı, bir toynak goblinin omzuna, diğeri göğ-süne denk geldi. Kasları gerilen atadamın tekmesi goblini altımetre geriye fırlattı, yaratık kollarını ve bacaklarını çılgınca salla-yarak hızla çalıların arasına düştü. Atadam kırık, sersemlemiş yaratığın yanından sakin sakin ge-çip sopasını aldı. Sonra dönüp goblinin tepesine dikildi. "Demeksilahım yok, ha?" diye sataştı ve sopa hızla indi. Çanağın içinde, Juraviel yerde kıvranan goblinin işini bitirdi,sonra çalıların arasına girerek dizarkası kirişini kopardığı yaratığıbuldu. Goblin kafasının arkasına indirilmiş tek bir kuvvetli darbeile ölmüş, bir kan birikintisi içinde yatıyordu. "Korucu nerede?" diye sordu atadam, Juraviel belirdiği zaman.Atadamın yanında duran Senfoni ayağını yere vurdu."Avlanıyor, sanırım," diye yanıt verdi elf kayıtsızca.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Yelebekçi puslu ormana baktı ve gülümsedi.

Goblin bir ağaca yaslandı acıyı dindirmek için boşuna bir rbayla kalçasının yanına şaplak attı, ama Juraviel'in okuna dokumaya cesaret edemedi. Sonra yaratık yakından gelen bir sesle vrinde dondu, gözleri dehşetle iri iri açıldı, ama iki arkadaşı koşturarak gelince rahatladı. Goblinlerden biri okun sapını tutup çekmeye başladı, ama ilkgoblin acıyla haykırınca diğeri durdu, elini onun ağzına kapadı "Sus!" dedi üçüncüsü, sert bir fısıltı ile. "Gecekuşu'nu ve ata]damı getirmek mi istiyorsun? Zaten kan izi bırakmışsın..." Goblinin sesi solup gitti ve üçü birden goblinin arkasındakiyanlış anlaşılması imkansız kan izine baktı. Üç çift göz yerden kalktı, dehşet içindeki goblinler konuşma-ya cesaret edemeden bakıştılar. Gecekuşu bir daldan tam ortalarına atladı. Bir gobline yumrukattı, diğerini kılıcının kabzası ile devirdi, sonra kılıcını savurdu.Kılıcın geri hamlesinde ikinci goblin gitti, kabzanın darbesi ile ge-ri geri sendelerken omzundan kalçasına, çaprazlama doğrandı.Sonra korucu hızla döndü, yüzüne aldığı yumruğun etkisindenkurtulmaya çalışırken hantal mızrağını kaldırmakta olan ilk gobli-nin tepesine güçlü bir darbe indirdi. Korucunun Fırtına'yi goblinin yarılmış kafasından çıkarması,üçünü birden öldürmesinden daha uzun sürdü. Elbryan kısa süre sonra dostlarını yolda onu bekler buldu. İki-si mevsimine göre ılık güneşte rahat rahat dinleniyor, Yelebek-çi'nin büyük şarap tulumunu elden ele geçiriyorlardı. Elbryan otulumun Questel ni'touel ile, daha çok batak olarak tanınan güzelelf şarabı ile dolu olduğunu biliyordu. "Yalnız mı avlanacağım yani?" diye sordu korucu sahte bir öf-keyle. "Üçü kaçıyor ve üçümüzün kovalaması gerekiyor, ama ben .„ Havarisi 185iblisi11 ni,. : ormanda yalnız başıma savaşırken buluyorum.""Peki kaç tanesini yakaladın, korucu?" diye sordu atadam.«?Hepsini birlikte," dedi Elbryan."Kolay olmuş o zaman," dedi Juraviel. "Ama sen yine de sızlanıyorsun," diye yorum yaptı Yelebekçi,.10 içkiden bir yudum daha alıp tulumu korucuya uzatarak. Elbryan gülümseyerek geri çevirdi. "Ben fazla batak içmem,"Hedi "Ne zaman tulumu ağzıma götürsem kollarım ağrıyor," diyeaçıkladı, Touel'alfar'ın yanındaki eğitim günlerine atıfta buluna-rak Eğitim süresince, her sabah bataklığa gidip süt taşlarını top-lamak, taşları yalağa götürüp kolları ağrıyana kadar güzel kokulusularını sıkmak onun işiydi. Bu bir şakaydı elbette, ama Yelebekçi şakayı yapana iade et-mekte ustaydı. "Yine sızlanıyor," diye homurdandı. "Bilirsin elf,sen ve kardeşlerin korucu eğitimi için bizden birini alsanız çokdaha iyi olurdu." "Denedik, sevgili Yelebekçi," dedi Juraviel, şarap tulumunualarak. "Ve elf eğitimli bir atadam gerçekten büyük bir savaşçıoluyor, ama korkarım zekası kıt oluyor." Yelebekçi alçak sesle hırladı. "Batağımı çalarken bile bana ha-karet ediyor," dedi Elbryan'a, korucu kılıcını Senfoni'nin eyerin-deki kınına sokarken. Bu iş bitince, Elbryan atını dikkatle incele-di ve güçlü boynunun yan tarafında özellikle acı verici görünenbir çizik buldu. Narin elf ellerinin yarayla ilgilenmiş olduğunu gö-rerek memnun oldu. "Hayatımın kalanını böyle mi geçireceğim?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

diye sordu aniden. Sesindeki ciddiyet hem atadamın, hem elfindikkatini çekti. "Orman patikalarında yolculuk ederek, canavaravlayarak mı geçireceğim?" "Bu hızla yakında bölgeyi temizlersin," dedi Juraviel gülümse-yerek, ama sözleri diğer ikisinin yüzüne dehşet ifadeleri getirdi."Umarım öyle olmaz!" diye yanıt verdi Elbryan kahkaha ata-

rak. Gidip şarap tulumunu Juraviel'in elinden aldı. Diğer ikisi de kahkaha attı, çünkü düşününce korucunumantığını anlamışlardı. Goblinlerin, devlerin ve powrielerin varlğı bölge halkı için gerçekten korkunç olmuştu, evlerini ve ailelerini dağıtan, pek çok masumun ölümü ile sonuçlanan acı bir savaş. Ama karanlık ve trajedi ile birlikte bir şey daha gelmişti, biramaçlılık ve yoldaşlık hissi, barış zamanlarında dost bile olmayaninsanların zorunlu olarak birleşmesi. Aynı zamanda, inkar edile-mez bir şekilde, savaşın bu aşaması, son av, savunmasız, masumhalk güvende iken toprakların geri kazanılması gerçekten heye-can verici oluyordu. O sabah, Tomas Gingenvart'ın kervanınınönünde at sürerken, üç arkadaş yaklaşık bir düzinelik bir goblinkampı gördüğünde olduğu gibi. Çabucak plan yapmış, saldırıyageçmiş, sonra kovalamaya başlamışlardı. Uçü arasında en genci olan Zlbryan heyecanı en çok hissedenkişiydi. Elflerden aldığı eğitimi kullandığı, bu diğer kişiliğine, Gece-ku şuna dönüştüğü zamanlar kendini en canlı hissettiği zamanlardı. "Gingenvart," diye yorum yaptı Yelebekçi, yolda, güneydeyükselen dumanı gördüğünde. Sonunda sis açılmaya başlamıştı. Elbryan uzaktan yaklaşanları süzdü. Bir günlük yol açılmıştı;iki üç gün içinde Dundalis'e, ya da ondan kalanlara erişeceklerdi. toHÜMANİST "Şehri hizaya sokacağım," dedi piskopos kararlılıkla -telepatikruh iletişimi ile değil, kendi ağzıyla! Ve Markwart onu işitti; hem de,Peder Başrahip'in dünyevi bedeni yüzlerce kilometre ötede, AzizSaf-Abelle'deki dairesinde yatıyor olmasına rağmen. "Bu yönde önlemler almaya başladım bile," diye devam ettiDe'Unnero, Peder Başrahip'in bu net görüntüsünün belirmesi ileparamparça olan hakimiyetini yeniden kazanarak. Markwart başını salladı. Böyle bir tinsel iletişimde, bu sözel ol-mayan dilin bile ne kadar net olduğunu görmek tuhaftı! Ruhtaşınıkullanarak De'Unnero'ya geldiği son seferde yalnızca kaba bir ile-tişim kurabilmiş, Aziz Kıymetli'nin Başrahibine, ruhlarını kullanarakdaha eksiksiz bir biçimde görüşebilmeleri için gidip ruhtaşını alma-sını söylemişti. Ama bu sefer bu ikinci adım gereksiz olmuştu, çün-kü Markwart ruhunu Chasewind Malikanesi'ne öyle eksiksiz bir bi-çimde nakledebilmişti ki, fiziksel De'Unnero ile doğrudan konuşa-bilmişti. De'Unnero'nun elinde bir ruhtaşı olmasa da, bu iletişimdüzeyine daha önce hiç erişememişlerdi. Sanki Markwart'a kendifiziksel bedenini alıp, bu uzak yere taşıyabilirmiş gibi geliyordu!De'Unnero'nun etkilendiği de açıktı. Markwart onu dikkatle izledi ve adamın yüzündeki açlığı farketti. Marcalo De'Unnero her zaman gergin bir adam olmuştu,özellikle de ortada bir güç meselesi varsa. Ama her zaman ken- ı88

R- A- s4ivlt0re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dini kontrol etmeyi başarabilmişti. Bir grup goblinin ortasına Hlarken bile zihnini açık tutmuş, bedenine aklının yol gösterrnes'ne izin vermişti. "Sınırlarını aşmamak konusunda dikkatli olmalısın," dej.Markwart. "Kral, baronlarından birinin yerine bir piskopos gelme-sinin kendi ihtiyaçlarını ne kadar karşıladığını görmek için yakın-dan izliyor olacak." "O zaman Ursal'dan gelen temsilcilere özen göstermem gere-kecek," diye yanıt verdi De'Unnero. "Sizi temin ederim, YüzbaşıKilronney'in önderlik ettiği Kral'ın askerleri, amaçlarımı gerçek-leştirmek için yürütmem gereken daha tatsız görevlerden hariç tu-tulacak. Şehir muhafızları yeterli olur. "Şehirdeki bütün mücevherleri toplamayı düşünüyorum," diyeaçıkladı piskopos, "ve böylece, çevrede o sapkının dostları varsa,onları ele geçireceğim." "Tüccarlar Kral'a şikayette bulunacaktır," diye uyardı Mark-wart. Ama Peder Başrahip'in aklında başka bir şey vardı -De'Un-nero'nun son cümlesine ve adamın verdiği sözel olmayan ipuçla-rına yoğunlaşıyordu. Markwart, piskoposun onu aptal yerine koy-duğu izlenimi altındaydı, çünkü De'Unnero'nun aslında, şehirde-ki mücevherlere el koymanın Avelyn'in eski yoldaşlarını yakala-masına yardım edeceğine inanmadığını sezmişti. Hayır, diye dü-şündü Markwart, De'Unnero bunu yalnızca onu yatıştırmak içinsöylemişti. Bununla beraber, bu aldatmaca Markwart'ı memnunetti, çünkü De'Unnero iddiasının doğru olmadığını biliyorsa, ka-çakların nerede olabileceğine dair iyi bir fikri var demekti. De'Unnero geniş geniş gülümseyerek Peder Başrahip'in dik-katini mevcut konuşmaya çekti. "Tüccarlar ne denirse onu yapa-cak," dedi piskopos. "Kral Danube'a başvuramayacak kadar çokkorkuyorlar benden."Markwart De'Unnero'nun tehlikeli bir oyun oynadığını biliyor-

iblis* Harisi

189

Rütün tüccarları, onların çalıştırdığı bütün muhafızları ve izci-. .^ip edemezdi. Piskoposun tüccar sınıfına karşı eylemlerii zaman geçmeden Ursal'da açık dedikodu konusu olurdu,i şimdiden olmamışsa. Ama yine de, Peder Başrahip piyonu- bunu bırakmasını söylemekte tereddüt etti. Buradaki olasılık-1 r ilgisini çekmişti. Kilise, Tanrı'nın emriyle hareket ettiğini söy-, verek tüm mücevherleri geri toplasa ne olurdu? Kral buna kar-cı çıkmadığı sürece tüccarlar direnme gücünü bulamazdı. "Ve Kral'a bilgi verseler bile," diye devam etti De'Unnero, gü-lümsemesi daha da genişleyerek, "bunun için bir bahanemiz var.Kral Danube'un çalınan mücevherlerden haberi var -Jojonah'ı ya-kılmaya götüren kendi askerleri değil miydi? Bu yüzden, kayıpmücevherleri ona ve krallığına karşı bir tehdit olarak sunarsak..."Piskopos sustu ve baştan çıkarıcı düşüncenin havada asılı kalma-sına izin verdi. Peder Başrahip Markwart için gerçekten de baştan çıkarıcıydı.Belki de Abellican Kilisesi'nin bütün mücevherlere sahip çıkma-sının zamanı gelmişti. Tüccarlardan geri almanlar, hırsız Avelyn'ingötürdüklerini kat kat fazlasıyla telafi ederdi. Belki de Kiliseningücünü ortaya koymasının, savaşın ardından, bir kez daha mede-ni dünyada yaşayan her insanın hayatındaki hakim güç olmasının

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

zamanı gelmişti.O zaman Dalebert Markwart arkasında nasıl bir miras bırakırdı? "Palmaris'teki Behren nüfusu oldukça büyük," dedi Markwartani bir ilhamla."Irmağın yanında," diye onayladı De'Unnero. "Hayatlarını özellikle güçleştir," diye talimat verdi Markwart."Kilise ile devlet için olabildiğince çok ortak düşman yaratalım." De'Unnero'nun gülümsemesi, bu fikrin onu pek memnun et-tiğini gösteriyordu. "Ya mücevherler?" diye sordu. "Devam edebi-lir miyim?" 190

R- A- S*'vat0re

Şimdi gülümseme sırası Markwart'a gelmişti, çünkü bu yen-yetme piskoposun, izin alsa da, almasa da yaptıklarına devamedeceğini anlamıştı. "Evet, edebilirsin," dedi Markwart. "Ama haddini aşma. Kral Danube'u kendi tarafımızda tutabiliriz, bundaneminim, ama ancak tüccar sınıfını kızdırmazsak yapabiliriz bunu i Sonra Markwart iletişimi kesti, ruhu Chasewind Malikane-sinden Aziz Saf-Abelle'de bekleyen bedenine uçtu. Aslında tüc-carları, hatta Kral'ı kızdırmak pek umurunda değildi. Markwart ar-tık gerçek gücünü anlamaya başlamıştı. Savaşın krallıktaki denge-yi Kilise lehine değiştirdiğine inanıyordu. De'Unnero'nun pisko-pos atanması Peder Başrahip için pek çok ilgi çekici olasılık ya-ratmıştı.Olasılıklar... olasılıklar. Ne kadar uzağa erişebilirdi? Aziz Saf-Abelle'deki dairesine döndüğünde, Peder Başrahipelindeki hematite baktı. Bir kez daha, son ruhsal yolculuğunun nekadar eksiksiz olduğunu, ruhunu bedenine geri göndermek yeri-ne, nasıl bedeni ruha çekebilecekmiş gibi hissettiğini düşündü.Bu nasıl bir güç getirirdi! Dilediği an, dilediği yerde olmak ve hiçiz bırakmamak. Olasılıklar... olasılıklar. Belki de Ursal'a, ta Kral Danube'un sa-rayına, Kral'ın kendisine uzanmalıydı. Francis Birader o gün Peder Başrahip'i iyi bir ruh hali içindebuldu ve bu ona Braumin ve diğerleri hakkındaki haberinin birmiktar dinginlik ile karşılanacağı konusunda umut verdi. VeMarkwart'ın yüzünün kıpkırmızı olduğu, paüamak üzere görün-düğü kısa bir andan sonra, Peder Başrahip epey sakinleşti, hattayüzüne çarpık bir gülümseme oturtmayı başardı. "Demek beşi birden kaçtı, öyle mi?" diye sordu Markwart sa-kin sakin.Francis başını salladı.

iblisi- Hav*"*

191

Saf-Abelle'den ayrıldığından?""Gittiler, Peder Başrahip," diye görevbilirlikle yanıt verdi Fran"Rıından emin misin -Braumin Herde ve komplo ortaklarınınj Saf_Abelle'den ayrık?Gittiler, Peder Başralbakışlarını indirerek.as,«Aziz Saf-Abelle büyük bir yerdir," diye yorum yaptı Mark-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

wart. "Gölgelerle doludur." "Gittiklerine inanıyorum," diye yanıt verdi Francis, "manastır-dan çıkıp gittiler ve döneceklerinden kuşkuluyum." "Peki yanlarında ne götürdüler?" diye sordu Markwart, sesi öf-keli bir hırlama ile yükselerek.Francis, soruya şaşırarak omuzlarını silkti. "Mücevherler," diye açıkladı Markwart, havlarcasına. "Kutsalmücevherlerden almışlar mı?" "Hayır, Peder Başrahip," dedi Francis. "Hayır, almadıklarındaneminim." "Bir aptalın sözleri," diye keskin bir sesle payladı onu Mark-wart. "Bir düzine birader hemen kutsal taşların envanterini çıkar-sın." "Peki, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis ve gitmek üze-re döndü. Markwart'ın yeni bir hırsızlıktan korkacağını tahminedemediği için kendine aptal dedi. Manastırdan daha fazla sapkı-nın kaçması haberi, Peder Başrahip'in Avelyn Desbris'in lanetineyeniden mi uğradığını merak etmesine sebep olacaktı kuşkusuz. "Nereye gidiyorsun?" diye bağırdı Markwart, Francis kapıyadoğru bir adım attığında. "Envanter çıkarttırmamı istemiştiniz," diye itiraz etti şaşkınadönmüş keşiş."İşimiz bittiğinde!" Francis masaya geri döndü, yargılanmayı bekler gibi dimdikdurdu.Markwart uzun süre sustu, kırışık yüzünü defalarca ovaladı.

192 R- A- S«'v4,0r,Saniyeler geçer, tüm olasılıkları düşünürken yüzü aydınlanır »ı.oldu. "Peder Başrahip, korkarım Roger Billingsbury adlı mutfak vmağı da manastırdan kaçmış," diye devam etti Francis."Bu neden önemli olsun?" diye sordu Markwart. Francis Birader bu şaşırtıcı adama uzun uzun, dikkatle baktıManastırda çalışanların listesini yapmasını isteyen Markwart değilmiydi? Francis'e manastırda çalışan bir casus olduğuna inandığln,söyleyen Markwart değil miydi? Francis aniden Roger'dan bahset-mesinin akıllıca olduğundan kuşkuya düştü. Peder Başrahip'inhazırladığı listeyi incelediğini, Francis'in vardığı aynı sonuca var-dığını varsaymışti; çünkü, başka potansiyel düşman olmadığın-dan, Francis'in en olası casusun Roger olduğunu çıkarsaması güçolmamıştı. "Burada çalıştırılan köylüler sık sık ayrılır," diye hatırlattıMarkwart, "sen kendin söylemiştin. Liste hazırlamanın güçlüğün-den şikayet ederken, yanlış hatırlamıyorsam." Francis bu sözleri dikkatle düşündü, Peder Başrahip'in Bra-umin'in grubu ile şüpheli mutfak yamağı arasında bir komplo or-taklığı olduğu fikrini inkar etmeye çalışmasına şaşırmıştı. Şimdiyedek Markwart'ın şüpheciliği paranoya sınırlarına erişmişti -ya daen azından son birkaç sene içinde Aziz Saf-Abelle'de Avelyn, Jo-jonah ve takipçilerinin başlarına gelenlerle ilgili sorumluluğu baş-kasına atmak için dikkatle hazırlanmış bir planın sonucu gibi gö-rünüyordu."Anlamıyorum, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis.Markwart sorgularcasına baktı ona. "Şu andaki tavırlarınız," diye açıkladı Francis. "Bu olayın siziçok kızdıracağını sanmıştım." "Kızdırmak mı?" diye yankıladı Markwart inanmazlıkla. "Düş-manlarımız amacımıza yardım ediyor diye mi kızacağım? Anlamı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

„ Havarisi '93iblis"1 ""sun genc biraderim? Braumin Herde'nin manastırdan ay-y° rnionah'ın küçük komplosunun sonu demek, gördüğümrllması jojen aç* ^ç etrafı bu.«Ya da korku itirafı, Peder Başrahip," demeye cesaret ettiFrancis-Peder Başrahip gözlerini ona dikince, büyük çalışma masasın-bir adım uzaklaştı. "Tarikatın kurallarına uysalar korkacakh'cbir şeyleri olmazdı," diye bildirdi Markwart çarpık bir gülüm»eme ile. "Sapkınlar arasında korku uyandırdığımı bilmek benirok memnun etti. Belki yakalanırlarsa -ve yakalanacaklarından

kuşkum yok- onları yakından inceleyebilir, dehşet düzeylerinitartıp kaydedebiliriz." Markwart'ın verebileceği cezaları düşünürken, bilmeden Bra-umin ve diğerlerini itmiş olabileceği sonu düşünürken Francis hu-zursuzca ayak değiştirdi."Rahatsız olmuş görünüyorsun, kardeşim," dedi Markvvart. Francis yaşlı Peder Başrahip'in bakışları altında kuruyup gitti-ğini hissetti. "Yalnızca korkuyorum..." diyecek oldu, ama sonrasustu ve farklı, daha iyi bir sav buldu. "Braumin Birader'in yoldançıktığından kuşkum yok," dedi sonunda, "diğerlerinin de.""Ama..." diye cesaretlendirdi Markwart. "Ama bir zamanlar yüreklerinde gerçek bir eğilim vardı -enazından Braumin Birader'in yüreğinde," dedi Francis. "Ve doğru yolu bulmalarına yardım edebileceğimize inanıyor-sun, öyle mi?" Francis başını salladı. "Belki yumuşaklıkla," dedi, "belki cö-mertlikle. Jojonah'm kanatları altına aldığı adamları alıp sürüyegeri katsanız Kilise için, mirasınız için daha iyi olmaz mıydı? Bra-umin Birader'in yeteneğine sahip biri doğru yola döndürülse,Tanrımıza iyi hizmet etmiş olmaz mıydık? Hem, büyük olasılıkla,Jojonah ve Avelyn'in fanatik ve güvenilir bir eleştirmeni olurdu, 191

R- A' S^or,

karanlığa gömülmüş, ama sonra ışığı yeniden bulmuş büyük h-örnek." Francis çılgınca doğaçlama yapıyordu, çüakü tarikatınddaha fazla keşişin idam edildiğini görmek istemiyordu. Ama bavmantığı, sözlerinin tınısı hoşuna gitse de, hayal peşinde oldu&ı,nu biliyordu keşiş. Markwart kabul etse bile, Braumin Herde kabul eder miydi ki? Francis bundan kuşkuluydu. Büyük olasılıktao inatçı, ilkeli aptal kazığa gidene kadar hakaret ederdi İMark-wart'a. Yine de, bu konuda daha önce düşündüğünden dahaümitsiz hisseden Francis ısrar etti. "Bu durumu daha büyük birkazanca dönüştüremez miydik, merak ediyorum yalnızca." "Hayır, Francis Birader, merak ettiğin bu değil," dedi PederBaşrahip Markwart ciddiyetle, ayağa kalkıp masanın çevresindendolanarak. "Hayır, benim burada gördüğüm pragmatiklik değilmerhamet.""Ve merhamet bir erdemdir," dedi Francis sessizce. "Doğru," diye kabul etti Markwart, kolunu Francis'in omuzla-rına dolayarak. Normalde herkesten uzak duran bu adam için sı-radışı bir jestti ve Francis'i epey rahatsız etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Ama ancak duygudaşlığın bunu hak eden birine yöneltilmiş-se doğru," diye devam etti Markwart. "Bir gobline yumuşak dav-ranabilir misin? Ya da bir powrieye?" "Ama onlar insan değil," diye itiraz edecek oldu Francis. Baş-ta sesi yükseldi, ama Markwart ona gülmeye başlayınca zayıfçasöndü. "Sapkınlar da insan değil," diye terslendi Markwart aniden öf-keyle, ama yine çabucak sakinleşti ve serinkanlı, kontrollü bir ta-vırla devam etti. "Gerçekten de, sapkınlar goblinlerden ve powrı-elerden de düşüktür, çünkü eskiden insan olan ve bu yüzden bi-rer ruha sahip olan onlar, Tanrı'nın armağanını bir kenara atrruŞıonları yaratana hakaret etmişlerdir. Sapkınlardan önce powriele-re acımalısın, bence, çünkü powrieler bu armağandan yoksun- Havarisi '95iblis"1 n*gerçekten de sefil yaratıklardır. Powrieler ve goblinler kö-çünkü kötülük doğalarında vardır; ama gerçek sapkın,'sına sırtını dönen kişi, kendi seçimi ile kötü olmuştur. İştekardeşim, günahın ta kendisidir." "Ama biri kaybolduğunda, o ruhu kurtaramaz mıyız?" diyesordu Francis. Bu sefer Peder Başrahip fikirle alay etmedi, Francis'i sert, uz-laşmaz bir bakışla susturdu. "Dikkat et, Francis Birader," diyeıvardı ciddiyetle. "Jojonah'ın ve ondan önce Avelyn'in düşüşünücetiren ilkelerin sınırmdasm, Braumin Herde ve komplo ortakla-nnı Aziz Saf-Abelle'den kaçmaya iten idealist ve aptalca fikirlerinsınırında." "Aziz Gwendolyn'in sözleri ile, sevgi sevgiyi doğurmaz mı?"diye yanıt verdi Francis; Peder Başrahip'e itiraz ediyormuş gibideğil de, açıklama ve rehberlik istiyormuş gibi konuşmaya büyüközen göstererek."Aziz Gwendolyn aptalın tekiydi," dedi Markwart kayıtsızca. Francis yüzündeki ifadeye hakim olmak için büyük çaba gös-terdi, ama gözleri irileşti ve inlememek için alt dudağını ısırmakzorunda kaldı. Azizlere karşı bu tür hakaretvari sözler söylenme-sine izin yoktu -burada geçirdiği seneler içinde bu kadarını açık-ça anlamıştı Francis, Kilise kanunlarında tekrar tekrar belirtilen birilke idi. "O kadar şaşırma," dedi Markwart. "Kısa süre sonra sen de üs-tat olacaksın... belki," diye ekledi kurnazca, yan yan ona bakarak."Ve bir üstat olarak, gerçeği anlamalı, itiraf edebilmelisin. Gwen-dolyn bir aptaldı; meslektaşlarımın çoğu bunu kesin bir gerçekolarak biliyor." "Azizleştirme sürecine itiraz edilmemişti," diye itiraz etti Fran-cis."Yine, pragmatiklik yüzünden," diye açıkladı Markwart.

«tor,'96 R- A. Sal»."Gwendolyn, Kilisede görev yapan kadınlar arasındaki tek notasiyel adaydı ve o karışık zamanların tarihini dikkatle okursan kdınları yatıştırmanın gerekli olduğunu anlarsın. Böylece bir az'doğdu. Beni yanlış anlama, genç öğrencim, Gvvendolyn'in cörnebir yüreği ve sıcak bir doğası vardı. Ama amacımızdaki asıl pPçeği, tıpkı Jojonah gibi, asla anlamadı."Dikkat et," dedi Markwart yine. "Hümanist olmaktan kork ""Bu terimi bilmiyorum," diye itiraf etti Francis.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Bireyin haklarını daha büyük bir amacın önüne koymaktankork," diye açıkladı Markwart. "Chilichunklarla uğraşırken sende-ki bu zayıflığı yok ettiğimi sanıyordum, ama anlaşılan derinlerekök salmış. Bu yüzden sana şimdi açıklıyorum, sana son uyarımbu. Abellican Kilisesi'nin sürünün bakıcısı, tinsel olsun, fiziksel ol-sun, tüm yaralara şifa veren olması gerektiğine inananlar vardır.Avelyn ve Jojonah bunların arasındaydı ve en büyük günahları dabuydu. Onlara kalsa dilenci gibi yaşardık, elimizde kutsal taşlarlaköylülerin arasında dolaşır, herkesin hayatını iyileştirirdik." Francis başını merakla yana eğdi, çünkü bu pek de günah gi-bi gelmemişti kulağına. "Aptallar!" diye terslendi Markwart keskin bir sesle. "Dünyanınhastalıklarını tedavi etmek Kilisenin işi değildir; bu dünyanın öte-sinde daha iyi bir dünya umudu vermektir Kilisenin sorumluluğu.Ahır gibi bir yer olsa, Aziz Saf-Abelle herhangi birine ilham vere-bilir miydi? Elbette hayır! Güruha umut veren bizim ihtişamımız,bizim görkemimiz, bizim gücümüz. Onları gerçek aydınlanma yo-lunda yürümeye zorlayan, bizden, intikam peşinde koşan bir Tan-rı'nın elçilerinden duydukları korku. Bunun doğruluğunu ne ka-dar vurgulasam azdır, ve seni uyarıyorum, bunu asla aklından çı-karma. Manastırımızın kapılarını mı açalım? Mücevherleri köylüle-re mi verelim? O zaman gizem nereye gider, genç birader? Ve gi-zem olmadan, umut nereye gider?" •„ Ha*arisi '97ncis bu şaşırtıcı söylevi sindirmek için çılgınca çabalıyordu;kuşuz Markwart'ın savlarından bazıları çok anlamlı gelmiş-' a Francis bazı tutarsızlıklar görmekten alamıyordu kendini.biz mücevherleri veriyoruz gerçekten, Peder Başrahip," di-hatırlatmaya cesaret etti, "tüccarlara ve asillere veriyoruz.""Bu bir denge," diye itiraf etti Markwart. "Taşlardan bazılarınıfivoruz ya da veriyoruz, ama ancak daha fazla servet ve güç, rsliığında. Yine, köylülerin umut için bize dönmeleri için sebepKiliseyi sıradan güruhun üzerinde tutmak bizim görevimiz; vebazen, ne yazık ki, bu bizi laik devlet güçleri ve tüccar sınıfı ileis yapmak durumunda bırakıyor." Markwart istihzayla güldü, amasesi Francis Birader'e kötücül geldi. "Ama sen korkma, genç kardeşim," diye bitirdi Peder Başra-hip, Francis'i kapıya götürerek, "çünkü artık Abellican Tarikatı'nmbaşına, geçmişin bazı tatsız gerekliliklerinden bir kısmını düzelte-cek iradeye ve tarza sahip bir önder geldi." Şaşkına dönmüş Francis Birader üstadına eğildi ve uyuşmuşgibi uzaklaştı. Braumin Birader ve diğerleri için gerçekten korku-yordu, ama onların cezalandırılmasına tanık olmaktan daha fazlakorkuyordu -Braumin'in, ya da daha zayıf suç ortaklarından biri-nin Aziz Saf-Abelle'e geri getirilmesinden, kaçınılmaz işkencededağılmasından ve onları manastırdan çıkaran Francis'in adını ver-mesinden daha da fazla korkuyordu. O zaman Peder Başrahip Markwart Francis'in her zamanki sa-dakatini düşünür, merhamet eder miydi, yoksa "daha büyükamaç" farklı bir yola mı işaret ederdi? IIORMANDAKİ DOSTLAR Bugün, ılık güneşin altındaki Masur Delaval özellikle parlaktıGüneş ne zaman tombul bir bulutla örtülse, Roger ve beş yol arka-daşı kışın daha yeni başladığını hatırlıyordu. Hava ılık değildi -ön ta-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rafı hızla dalgalara çarpan dev salın kaldırdığı su serpintisi de öyle. Grup bu noktaya gelebilmek için dolaylı bir yol izlemişti. AzizSaf-Abelle'in kovalamasından korkmuşlardı, aynı zamanda görün-tülerini değiştirmek istemişlerdi -biraz sakal uzatmış, kahverengicüppeleri yerine başka giysiler bulmuşlardı. Sonunda Palmarisgörüş alanına girmişti ve Marcalo De'Unnero'nun şehrine yakla-şırken epey endişe duyuyorlardı. Kuşkusuz Aziz Kıymetli'nin Baş-rahibinin kaçışlarından haberi olmuştu ve kılık değiştirme çabala-rına rağmen, Braumin ve diğerleri tehlikeli adam onları görse,hepsini tanıyacağından kuşku duymuyorlardı. Bu yüzden, Roger'm kuzey topraklarından tanıdığı ve hâlâPalmaris'te olabilecek bazı arkadaşlarını arama arzusuna rağmen,grup doğrudan kuzeye ilerleme niyeti ile Palmaris iskelesine çık-tı. Sessiz sokaklarda dolanırken pek az sorunla karşılaştılar, yal-nız, zaman zaman bir yan sokağa döndüklerinde yürüyen asker-lere rastlıyorlardı. Ama yarım saatten kısa süre sonra, kuzey kapılarından birininyakınında başka türden bir sonın buldular, çünkü sert yüzlü şehirmuhafızı tarafından sorgulanmadan kimse şehre girip çıkamıyordu. I» H^ari

199

«Relki bir iki taş almalıydık," dedi Castinagis Birader, "en azın- ı^hribar Böylece ırmağın üzerinden yürüyüp şehrin kuzeyi-dan Ke ,., „ne gidebilirdik. niöerlerinden ikisi -özellikle Viscenti Birader- onaylayarakbaşlarını salladılar. "Taş çalmak Markwart'ın bizi acımasızca avlamasını garantiHerdi," diye hatırlattı Braumin Birader. Viscenti'nin aşağı yukarıallanan başı hemen sağa sola sallanmaya başladı."O zaman buradan nasıl çıkacağız?" diye sordu Castinagis.Braumin'in verecek yanıtı yoktu, bu yüzden Roger'a baktı. Roger sorumluluğu şikayet etmeden kabullendi; aslında, bü-yük bir iltifat kabul etti. Şimdi ünü söz konusuydu ve genç adamsorunu değerlendirmeye başladı. Sonunda, çok basit bir plan yap-tı. Hava ılıman gittiğinden kapılardan çıkan pek çok araba vardı.Şehrin güneyinden gelen çiftçiler Palmaris'ten geçip kuzeye gidi-yorlardı ve son zamanlarda topraklarını canavarların elinden alan

çiftçiler için saman ya da erzak taşıyorlardı. Roger beş keşişi meyhanelerle dolu bir sokağa götürdü. So-kak, kuzeye yollanmadan önce son bir içki içmeye gelmiş çiftçi-lerin arabalarıyla doluydu. Her arabaya iki kişi binecek şekilde, saman yığınlarının içinesaklandılar. Saman boğucu, nemli ve rahatsız geliyordu; ama kı-sa süre sonra arabalar yola çıktı. Gelişigüzel bir incelemeye karşıgüvendeydiler. Kapıdaki muhafızların çiftçileri sorguladığını duy-dular, ama baştan savma bir şekilde yapıldı bu. Şehrin kuzeyine yönelen ilk arabada Castinagis ve Mullahy Bi-rader vardı. Her şeyden habersiz arabacı arabasını sürerken sa-mandan çıktılar, arabadan atladılar, koşarak biraz uzaklaştılar,sonra yolun kenarına çekilip beklediler. Bazıları kuzeye, bazıları şehre giden pek çok araba geçti. Sonraikili, Dellman ile Viscenti'nin yolda çabuk çabuk yürüdüğünü fark

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

7R- A. S4|Vit0reetti ve kısa süre sonra Roger ile Braumin Herde de aralarına katjH "Bir kez daha faydanı kanıtladın," diye tebrik etti Roger'ı Dellman Birader. "Aslında o kadar da değil," diye yanıt verdi Roger, ama iltifattan pek memnun olmuştu. "Yolun kalanı daha kolay olmalı, ilkbirkaç kilometrede pek çok çiftçi görecek bizi, bundan eminimama daha sonra evler seyrekleşiyor ve aralan açılıyor. Çok fazbsoru yanıtlamadan Caer Tinella'ya erişebilmeliyiz." "Orada Avelyn'in dostlarını bulacağız, değil mi?" diye sorduBraumin. Aziz Saf-Abelle'den ayrıldıklarından beri Roger'ın yüz kez işit-tiği ve yanıt veremediği bir soruydu. Pony ile Elbryan'ın Caer Ti-nella'ya döndüğünü tahmin edebiliyordu ancak, özellikle de yan-larında Yelebekçi olduğundan, ama emin olamıyordu. Beş keşişebaktı; bu soru sorulduğunda hep olduğu gibi, her biri umutla ya-nıtını bekliyordu. Yüz ifadeleri Roger'a bu adamların ne kadar ça-resiz olduğunu hatırlattı. Zeki adamlardı, her biri en az yirmi se-ne yaşamıştı, Braumin Herde otuzunu aşmıştı. Ama bu konuda,bir ebeveynin rehberliğine ihtiyaç duyan çocuklar gibiydiler -veo rehberliği Roger'dan bekliyorlardı. "Ya onları bulacağız, ya da onlara giden yolu bulacağız," de-di Roger. Keşişlerin gülümseleri genişledi. Viscenti Birader hemenumut vaat eden olasılıklardan bahsetmeye, Avelyn'in dostlarınındünyanın düzene sokulmasına nasıl yardım edebileceğini hayaletmeye başladı. Roger adamın saçma fantezilerini sorgusuzca kabullendi. Buadama, hepsine acıyordu, ya da en azından duygularını anlıyor-du. Her şeyi bir kenara fırlatmışlar, sapkın damgası yemişlerdi -vebunun cezasının ne olduğunu hepsi biliyordu! Artık ellerinde il-kelerinden başka hiçbir şeyleri yoktu. Bu hafife alınacak şey de-ğildi, Roger biliyordu. fc*» HavarİS'

20I

ijna ilkelerinizi yiyemezdiniz. ye ilkeler bir kılıç darbesini durduramazdı. Ya da yanan birA n yığınının sıcaklığını yok edemezdi. O gece 8ec saatlere kadar yürüdüler ve Palmaris ile aralarınaI bildiğince çok mesafe koydular. Yine de, sessiz ve ıssız bir te-eCje kamp kurduklarında, Palmaris'in ışıkları kilometrelerce öte-den görülebiliyordu. Gecenin geç saatlerinde Roger güneye, kalan birkaç ışığa ba-karken Braumin Herde de katıldı ona. İkisi bir süre sessizce, çıl-gına dönmüş bir dünyadaki iki yalnız şekil gibi durdular. "Belki de Palmaris'te kalma riskine girmeliydik," dedi Bra-umin. "Dostlarından bazılarını bulabilirdin." Daha o sözünü bitirmeden Roger başını iki yana sallamaya baş-lamıştı. "Bazılarını yeniden görmek hoş olurdu," dedi, "ama şehir-den hemen çıkma kararını onaylıyorum. O şehre güvenmiyorum." "Şehri yöneten adama güvenmediğini kastediyorsun," dedi Bra-umin gülerek. "Ama onlar Aziz Saf-Abelle'i yönetenlerle aynı." "Öldürüldüğü zaman Baron Bildeborough'nun yanındaydım,"diye itiraf etti Roger, uzak ışıklara bakarak. Keşişin inlediğini duy-duğunda dönüp Braumin'e bakmadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Başrahip Dobrinion'un öldürülmesi konusunda Kral Danubeile konuşmak üzere güneye gidiyorduk," dedi Roger. "Bir powrie tarafından öldürüldü," dedi Braumin, genel olarakkabul görmüş hikayeyi tekrarlayarak. "Bir keşiş tarafından öldürüldü," diye ciddi bir sesle terslendiRoger. Bu sefer dönüp Braumin'e baktı. "Dobrinion'u öldüren birpovvrie değil keşişti -aslında iki keşiş, Kilisenizin adalet biraderdediklerinden." Roger Braumin'in yüzündeki ifadenin şaşkınlık-tan inkara, sonra öfkeye varan bir şeye dönüşmesini izledi. "Bundan emin olamazsın," dedi Braumin. Güvenle konuşmak•Çin büyük çaba harcadığı açıktı. A' Silvat0r, "Baronun yeğeni, Connor Bildeborough gerçeği ortaya çıkdi," diye yanıt verdi Roger, uzak ışıklara dönerek. "Ama genç Bildeborough Peder Başrahip Markwart tarafındtutuklandı ve sorgulandı," diye mantık yürüttü Braumin. "Kilisden nefret etmek için sebebi vardı." "Kanıtları sağlamdı," diye yanıt verdi Roger sakin sakin, "yiki keşişin onu öldürmek amacıyla Palmaris'ten uzaklara kadar b.lemesi daha da inanılır kılıyordu. İşte o sırada ben, Gecekuşu VPPony ile karşılaştılar, ikisinin de sonu o sırada geldi, ama önce bi-ri Connor'ı öldürmeyi başardı." "Onları tarif et," dedi Braumin Herde. Sesinde açık bir titremevardı. "Biri dev gibi, güçlü bir adamdı," diye yanıt verdi Roger. "Di-ğeri çok daha tehlikeliydi bana göre. Ufak tefek, ama hızlı veölümcül bir adamdı." Bu doğrulama üzerine Braumin Herde topukları üzerinde sallan-dı, çünkü kervan Markwart ile Palmaris'te buluştuğunda o da ora-daydı. Connor'ın aıtsak alınmasına ve sonra serbest bırakılmasınatanık olmuştu. Markwart'ın yanında çok tehlikeli iki adam vardı, Yo-useff ve Dandelion Biraderler; o ikisi Palmaris'in doğusundaki yol-da kervandan ayrılmıştı ve bir daha onları gören olmamıştı. "Connor'ın kanıdan baronu ikna etmeye yetti," diye devam et-ti Roger, "ve Rochefort Bildeborough Aziz Kıymetli'nin yeni ön-derinden yeterli tepki alamayınca, davasını Kral Danube BrockUrsal'ın huzuruna götürmeye karar verdi. Beni de tanık olarak al-dı yanına. Yolculuktaki ilk gecemizde arabamıza saldırı düzenlen-di ve benim dışımda herkes öldürüldü.""Sen nasıl bu kadar talihli oldun?" "Büyük kedi saldırdığı zaman ormandaydım," dedi Roger. "Dö-vüşün yalnızca sonunu gördüm -aslında dövüşten çok katliamdı.""Kediyi tarif et," dedi Braumin. İçine kötü bir his çökmüştü.

?„ Ha^risi 2°3iblis"1 n*

»O kadar büyük değildi," diye yanıt verdi Roger, "ama hızlı ve• di Ve amaçlılıkla hareket ediyordu -bundan eminim.",l(- gijşjgüzel bir vahşi hayvan saldırısı olduğuna inanmıyorsun,öyle mi?:Roger omuzlarını silkti, verecek yanıtı yoktu. "Bundan dahalası gibi görünüyordu," diye açıklamaya çalıştı, "ve bölgedekih'vük kedileri tanırım -daha çok sarımsı kahverengi panterlerrdır. Ama bu kedi portakal rengiydi ve siyah çizgileri vardı. Birkaplan, sanırım, ama o tür kedilerden hiç görmedik, yalnızca ba-t, Yabandiyar'a gitmiş gezginlerden duydum." Roger Braumin'e

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

baktığında aniden durdu, çünkü adam gözlerini kapatmış, yum-ruklarını sıkmış, titriyordu. Şimdi her şey Braumin Herde'ye mantıklı geliyordu: dehşetverici, zalimce bir mantık. Aziz Kıymetli'nin yeni başrahibini, ye-ni Palmaris Piskoposu'nu çok iyi tanıyordu, ve adamın en sevdi-ği taşın, bedeninin parçalarını büyük bir kedinin organlarına dö-nüştürebilen kaplan pençesi olduğunu biliyordu. "Dünyaya büyük bir karanlık çöküyor," diye yorum yaptı Bra-umin sonunda. "Daha bir tanesinin yeni kalktığını sanıyordum," diye yanıtverdi Roger."Bu daha da karanlık olabilir." Connor Bildeborough'nun, Baron Bildeborough'nun ve Jojo-nah'ın öldürülmesine tanık olan Roger bu mantıklı sava verecekyanıt bulamadı. Ateş yanmış, köze dönmüştü. Rüzgar soğuk esiyordu ve uyu-yan dört keşiş ateşin yakınma büzülmüş, sıkı sıkı battaniyelerinesarınmıştı. Dellman Birader az ötede, Roger ile birlikte sessizlik vesakinlik içinde oturmuştu. Nöbet tutma sırası onlardaydı.Roger defalarca, içten, sağduyulu keşişle sohbet başlatmaya

204

Sâlv*'0r,

çalıştı, ama Dellman'ın sohbet havasında olmadığı açıktı. R0adamın çalkantılı hislerini anlıyordu, bu yüzden ısrar etmedi. An,dakikalar saate, sonra iki saate dönerken orada sessizce oturmauta olan Roger gözlerini açık tutmak için mücadele etmek zorunda kalıyordu. "Dayanamayacağım," dedi, ayağa kalkıp kollarını, bacaklarınovarken. "Ateş uykuya davet ediyor beni. Biraz yürümenin fayda-sı olur.""Ormanda mı?" diye sordu Dellman kuşkuyla. Roger elini sallayarak keşişin endişelerini yatıştırmaya çalışa"Bu ormanlarda aylarca yaşadım," diye böbürlendi. "Ve o sıralar-da powrieler, goblinler ve devlerle doluydu." Sözlerinin genç ke-şişi etkilediğine dair bir işaret görmek istiyordu, ama Dellman ba-şını sallamakla yetindi. "Fazla uzaklaşma," dedi Roger'a. "Nöbeti ve dolayısıyla so-rumluluğu paylaşıyoruz." "Açık ormanda sorunla karşılaşmayacağım," diye yanıt verdiRoger. "Yeteneklerinden kuşkum yok, Billingsbury Efendi," diye ya-nıt verdi Dellman. "Yalnızca uyuyakalacağımdan ve Braumin Bi-rader'in uyanıp beni uykuda bulacağından korkuyorum." Sözünügülümseyerek bitirdi ve Roger gülümsemesine karşılık verdi. "Uzaklaşmam," diye söz verdi Roger, tepeden aşağı inerken.Küçük ateşin aydınlığından çıkar çıkmaz, gözlerinin karanlığaalışması için durdu. Sonra gölgelerin içine daldı, çünkü Rogergerçekten de kendisini orada güvende hissediyordu. Sezgilerinegüveniyordu ve gölgelere karışıp düşmanlardan kaçırabileceğin-den emindi. Craggoth köpekleri dışında, diye sessizce hatırlattı kendine,powrielerin bazen beslediği dev, korkunç köpekleri hatırlayarak.Powrie istilası altındaki Caer Tinella'ya gittiği bir seferde o kor- .„ Havarisi 205iblisi11 n"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ratıklar izlemişti onu. Yakalanıp hapsedildiği zaman aldı-raların izlerini hâlâ taşıyordu Roger ve çoğu vahşi köpekle-Jı bıraktığı izlerdi.Yine de, tepeden ormana yollanırken güvende hissediyordu.-ada yerindeydi, arazinin bir parçası idi. Birkaç dakika sonraak kamp ateşi bir ışık beneğine dönüşmüştü. Roger sonunda bü-ik bir kayanın üzerine oturup yıldızlara baktı. Elbryan ve Juravi-i'i en çok da Pony'yi merak ediyordu. O özel dostlarını, bildiği•Uç dostları nasıl da özlemişti. Onlara ihtiyaç duyduğunda ona des-tek olmakla kalmamış, hatalarına işaret etmekten, o hataları aşma-yı öğrenmesine yardım etmekten de korkmamışlardı. O üçü saye-sinde Roger gerçekten nasıl hayatta kalabileceğini, öfkesini ve gu-rurunu nasıl kontrol altında tutabileceğini, durum ne kadar çaresizgörünürse görünsün sağduyusunu kaybetmemeyi öğrenmişti. Gecekuşu ve dostlarından bunu öğrenmiş olmasaydı, Bildebo-rough öldürülürken nasıl davranmış olabileceğini düşünerek ür-perdi. Gurur onu dövüşe çekerdi ve büyük kedi onu öldürürdü.Ya da, kaçmışsa, koşa koşa Palmaris'e gider, çılgınca hikayesinibağıra çağıra anlatır, alt edilemeyecek kadar güçlü düşmanlar edi-nirdi. Evet, sevgili dostlarının çabaları sayesinde, Roger hareketegeçmeden önce daha önemli olan şeyleri düşünmeyi öğrenmişti. Ve şimdi o dostları yeniden görmek, korucuya bildiği her şeyianlatmak, Gecekuşu'na nasıl bir adam olduğunu göstermek istiyor-du. Juraviel'i yeniden görmek istiyordu, çünkü elfin de onu takdiredeceğini biliyordu ve Roger'ın o takdire çılgınca ihtiyacı vardı. Ama Roger en çok Pony'yi, mavi gözlerindeki ışıltıyı, güzel gü-lümsemesindeki parıltıyı görmek istiyordu. Saçlarının omuzlarındasallanmasını izlemek, o parlak saçların çiçeksi kokusunu içine çek-mek istiyordu. Roger ona sahip olamayacağını biliyordu. Pony Elbr-yan'ı seviyordu ve Roger'a karşı gerçek bir dosduk hissediyordu.Ama bir şekilde Roger için bu önemsizdi. Elbryan'ı kıskanmıyordu 2°6 R- A ^-artık değil, ve Pony'nin yakınında bulunmaktan, onunla konmaktan, onun zarif hareketlerini izlemekten büyük zevk alıy0rcı O kayanın üzerinde uzun süre uzandı, dalgın dalgın yıldıyira baktı ve yalnızca güzel Pony'yi gördü. Evet, Pony ve diğerı .Roger'ın dünyayı, ya da en azından dünyanın onlara ait köşesi •düzene kavuşturmasına yardım edecekti. Bu fikirde, kısa süre sonra güçlü dostların yanında olacaSinancında teselli buldu, ama sonra mevcut sorumluluklarını hatır-ladı. Kayada doğaılup oturdu ve uzak tepeye baktı. Her şey ses-siz ve sakin görünüyordu, bu yüzden Roger acele etmeden yürü-meye başladı. Ama tepeye doğru birkaç adım attıktan sonra Roger durdu veçevresine bakındı. Üzerine bir huzursuzluk çökmüştü. Hiç kıpır-damadan, hiç ses çıkarmadan, gözlerini gölgeden gölgeye kaydı-rarak hareket izi görmeye çalıştı. Bir şekilde orada bir şey olduğunu, onu izlemekte olduğunubiliyordu. Roger aniden kaslarının gerildiğini, kalbinin hızlı hızlı attığınıhissetti. Baron Bildeborough'nun nasıl kadedildiğini kafasındançıkaramıyordu; ve şimdi büyük bir kaplanın bir çalının ya da ağa-cın arkasına saklanmış, onu izlemekte olduğundan korkuyordu. Bir adım daha atması için epey zaman geçmesi gerekti. Aya-ğını yere indirdi ve hiç ses çıkarmamaya çalışarak yavaşça ağırlı-ğını kaydırdı. Tatmin olarak bir adım daha attı.Yandan bir hareket sezdi, hızlı ve sessiz bir yaratık gibi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Roger elinde olmadan haykırdı ve koşmaya başladı. Bir şey hızla yanından geçerek onu şaşırttı, sendelemesine se-bep oldu. Ama düşmedi, çünkü önünde beliren ince, ama sağ-lam, yapış yapış bir ip onu ayakta tuttu. Bir başka ok hızla akıpgeçti, sonra arkasından bir tane daha. Roger çılgınca döndü, da-ha fazla iplik olası her açıdan çevresini sararken bütün bunlardan iblisi" Havarisi

207

nlam çıkarmaya çalıştı. Harekeüeri iplere daha fena dolaşma-sebep oldu ve kısa süre sonra ümitsizce kalakaldı. Roaer aldığı eğitimi hatırladı, çaresiz görünen bir durumda se-. kanlı, berrak düşünme yeteneğini. Doğruldu, ayaklarını sıkıcafe bastı, sonra iplikleri seçip çekiştirmeye başladı. O sırada yanda, yukarıda hareket gördü. Roger düşmanınınizerine atlamasını bekleyerek yerinde dondu. Birkaç saniye son-ra Senc adam omzunun üzerinden arkaya bakmaya cesaret etti vebir kaplan ya da dev bir örümcek değil de, bir dala oturmuş, onabakmakta olan aşina bir şekil görünce, rahatlayarak olduğu yereçökecekti neredeyse."Juraviel," diye nefes verdi. "Nerede o?" diye sordu elf. Ses -bir dişi sesiydi- Roger'm bu-nun elf dostu değil, Touel'alfar'dari bir başkası olduğunu anlama-sını sağladı. "K-kim nerede?" diye kekeledi. Sonra döndü ve çevresinde,bazıları yerde, bazıları dallarda, daha fazla elf belirince sendeledi. "İsmini şimdi söyledin," dedi elf sabırsızca. "Belli'mar Juravi-el." "B-bilmiyorum," diye kekeledi Roger. Epey korkmuştu, çünkübu elfler pek dost canlısı görünmüyordu ve her birinin elinde kü-çük bir yay vardı. Roger o yayların küçüklüğünde teselli bulma-ması gerektiğini biliyordu, çünkü Juraviel'in kendi yayını ölümcülbir şekilde kullandığını defalarca görmüştü. "Sen Roger Billingsbury'sin," diye bildirdi bir başka elf. "RogerLockless." Genç adam yanıt verecek oldu, ama sözü bir başka elf tarafın-dan kesildi. "Ve dostlarını arıyorsun, kardeşimiz Juraviel ve koru-cu Gecekuşu'nu." Roger yine yanıt vermeye yeltendi, ama bir başka elf sözünükesti. "Ve Jilseponie Ault denen kadını." 208 R- A Salvit0rç "Evet, evet ve evet!" diye haykırdı Roger. "Zaten biliyorsaneden soruyorsunuz..." "Sormuyoruz," diye yorum yaptı ilk elf. "Bildiklerimizi söv]"yoruz." Roger sözünün kesileceğini düşünerek yanıt vermeye kalkışmadı. "Belli 'mar Juraviel'in doğuya gittiğini tahmin ediyoruz," djyeekledi daldaki elf. Sesi en ezgili olan oydu. "Büyük manastıra." "Aziz Saf-Abelle'e," diye onayladı Roger. "Demek istediğimJuraviel orada mıydı, bilmiyorum, ama Gecekuşu ve Pony...""Bize hepsini anlat," dedi bir başka elf sertçe."Bildiğin her şeyi," diye araya girdi bir başkası. "Ben de bunu yapmaya çalışıyorum!" diye haykırdı Roger çi-leden çıkarak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Daldaki elf ondan ve tüm diğer elflerden sessizlik istedi. "Lüt-fen hikayeni tamamla, Roger Lockless," dedi sakince. "Bu çokönemli." Roger zar zor görülen ipliklere kuşkuyla baktı, sonra ellerinisavunmasızca kaldırdı. Önderleri gibi görünen, daldaki elf başını sallayınca diğerleriRoger'a yaklaştı ve kendini kurtarmasına yardım ettiler. Sonra Roger memnunlukla hikayesini anlattı. Juraviel ile ilişki-sinden, Touel'alfar'ın düşman olmadığını, kesinlikle güçlü mütte-fikler olabileceklerini biliyordu. Manastırda geçirdiği süre içindeöğrendiği her şeyi anlattı: Atadam Yelebekçi'nin iblis dactylin yu-vası olan dağdan nasıl kurtarılıp tutsak alındığını; korucu, Ponyve muhtemelen Juraviel'in nasıl büyük manastıra girip atadamıkurtardığını. Sonra, kurtarıcılara yardım eden keşişi, Jojonah'ı, veeylemlerinin nasıl kötü bir yazgı getirdiğini anlattı. "Yoldaşların kim?" diye sordu elf. "Onlar da Aziz Saf-Abel-le'den, değil mi?" I*» HavariSİ

209

»Toionah'm müritleri," diye açıkladı Roger, "ve ondan önce ge-Avelyn Birader adında bir keşişin. Avelyn büyük bir kahra-ndı Gecekuşu ve Juraviel'in dostu...""Avelyn Desbris Birader'i biliyoruz," diye temin etti elf onu. "Kar- lerirrüzden bir başkası onunla birlikte'Aida'ya gitti ve Gecekuşu,Avelvn ve diğerleri iblis dactyli yok edebilsin diye kendini feda etti." "Tuntun," diye bağırdı Roger, çünkü Pony tüm hikayeyi anlat-mıştı ona. Ama elfierin yüzündeki sert ifadeleri görünce gülümse-mesi hemen silindi. "Dostunun değerlendirmesi acı verecek ölçüde doğru çıkabi-lir " diye devam etti elf ciddiyetle.Roger merakla baktı ona. "Keşiş," diye açıkladı elf. "Dellman Birader -karanlık yol ko-nusundaki değerlendirmesi kehanet gibi, çünkü Palmaris'tekiolaylar huzursuzluk verici." "Dellman'ı nereden biliyorsunuz?" diye sordu Roger, ama birdüşününce, Touel'alfar'ın izcilik becerisini hatırlayınca, elfierinonu izlemekte olduğuna şaşırmaması gerektiğini fark etti. "Palma-ris'teki değişiklikleri biliyor musunuz?" diye sordu Roger. "Çok şey biliyoruz, Roger Lockless," dedi elf. "Baron Bildebo-rough ile birlikte güneye yaptığın, sonu felaketle biten yolculuğu-nu biliyoruz. Palmaris'in yeni piskoposu olan De'Unnero'yu bili-yoruz. Genellikle Touel'alfar insanların işleri ile ilgilenmez, amailgilendiğimiz zaman, seni temin ederim, ne istiyorsak öğreniriz."Roger bundan kuşku duymuyordu. "Dostlarının yanma dön," diye emir verdi elf. "Gecekuşu'nubulmak için kuzeye mi gidiyorsunuz?" "Caer Tinella yakınlarında bir yerde olacağına inanıyorum,"diye yanıt verdi Roger."Ya kardeşimiz Juraviel?""Bildiğim kadarıyla Gecekuşu ile birlikte," diye yanıt verdi Roger.

• A' S»lvat0,Elf arkadaşlarına baktı, hepsi başlarını sallayarak onayladı] "Touel'alfar'ın uzakta olmadığını bilerek yolculuk et, R0Lockless," diye bitirdi daldaki dişi elf.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elfler sessizce gölgelerin arasında kaybolurken Roger izlen-Teker teker ortadan kayboldular ve sonra Roger yalnız kaldKampa döndüğünde Dellman Birader'i bıraktığı yerde otururkebuldu, yalnız gözleri kapalıydı. Roger onu uyandıracak oldu, ama sonra fikrini değiştirdi. Da-ha önce, ormanda gezinmeye çıkacak kadar güvende hissetmiştiŞimdi, Touel'alfar'ın yakında olduğunu, nöbet tutmaya gerek ol-madığını biliyordu. Roger ateşin yanında boş bir nokta bulduuzanıp ellerini başının arkasında kavuşurdu ve yıldızlara baktıUyku geldiğinde direnmedi. 12HAREKET HALİNDE "Yalanlarına tahammül göstermeyeceğim," diye bildirdi Mark-wart'ın ruhu açıkça. Yüzünde tehditkar bir ifade vardı. İletişimineksiksizliği hem Markwart'ı, hem De'Unnero'yu şaşırtmıştı. Bu se-fer telepatik mesaj yoktu, selamlama bile yoktu. Markwart'm elledokunulur, neredeyse maddesel görünen ruhu De'Unnero'nunözel odasına girdi ve piskoposla konuşmaya başladı! Varlığın etkileyiciliğine rağmen kendine güvenenen MarcaloDe'Unnero gülümsemekle yetindi ve rahatça arkasına yaslandı."Sana ulaşabileceğimden kuşku etme," diye uyardı Markwart. "Ah, ama etmiyoaım zaten, Peder Başrahip," diye yanıt verdi pis-kopos. "Yalnızca bana saldırmayı arzu edeceğinizden kuşku ediyo-rum, çünkü hedeflerimiz aynı ve ben size karşı bir tehdit oluşturmu-yonım. Belki de sizi öfkelendiren yalnızca kullandığım yöntemlerdir.""Yalanların," diye hırladı Markwart. De'Unnero, Markwart'ın neden bahsettiğini anlamıyormuş gi-bi masum masum ellerini kaldırdı. "Mücevhere el konması," diye açıkladı Markwart, "ve arkasın-daki sebep. Tüccarlara karşı davranışlarını onaylıyorum -onlar Ki-liseye bağh değil ve bu yüzden kutsal taşlara sahip olamazlar. Bunoktada hemfikiriz." De'Unnero adamı dikkatle inceledi. Kilisenin krallık üzerinde-ki etkisini ve gücünü arttırması fikrinin ikisini de memnun ettiği- A. Sal

v*tcr,

ıra anla.ınkiler_ni biliyordu, ama Peder Başrahip'in bu görüşü paylaştığyacak kadar keskin zekalıydı -ve amaçlarının Markwartden farklı olabileceğini anlayacak kadar. "Palmaris'te yaptığın işlerin Avelyn Desbris'in dostları ile H -rudan ilişkiliymiş gibi davranman," diye devam etti Markw"Şehirde olmadıklarının pekala farkındasın." De'Unnero başını sallayarak doğruladı. "Nerede olduklarıöğrenir öğrenmez dikkatimi oraya kaydıracağım," diye söz verd' "Dikkatin Palmaris'te kalacak," diye emir verdi Markwart. "Buradaki işin kaçakları yakalamaktan daha önemli." Aniden De'Unnero'nun yüzü sertleşti; Markwart'ın son emri-nin onu hazırlıksız yakaladığı açıktı. "Peder Başrahip," dedi dik-katle, "ben Palmaris üzerindeki hakimiyetimi -hakimiyetimizigüçlendirirken, kaçaklarla ilgili bilgi de topladım. Şehrin kuzeyin-deler, ama uzanabileceğim bir yerde değiller." "Uzanabileceğin mi?" diye yankıladı Markwart. "O tartışmaya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

geri mi döndük, De'Unnero Efendi?" De'Unnero, gözlerinde kaynayan öfkeyi adama göstermek is-temediği için bakışlarını indirdi. De'Unnero Efendi! Sözcük gutla-ğındaki safrada fokurduyordu. Burada kimin önder, kimin hiz-metkar olduğunu hatırlatmanın ne kadar kaba bir yoluydu. Abel-lican Tarikatı'nda, bir adama eski unvanı ile hitap etmek en bü-yük hakaretlerden biriydi. "Bu kavgayı kaç kez yapmamız gerekiyor?" diye sordu Mark-wart. "Avelyn Desbris'in mirası işini başkalarının halledeceğini,Marcalo De'Unnero'nun işinin daha önemli olduğunu kaç kezsöylemem gerekecek?" "Avelyn'in mirası işini benim bitirmeme izin vermenizden ön-ce daha kaç kişi başarısız olacak?" diye yanıt vermeye cesaret et-ti De'Unnero. "Önce Quintal, sonra Youseff ve Dandelion denenaptallar." »m H^arisi

213

'Unnero tarafından eğitilmiş aptallar," diye hatırlattı Mark-«Ve De'Unnero size başarısız olacaklarını söylemişti," diyel ndi piskopos. "Avelyn'in dostları becerikli ve tehlikeli düş-ler olduklarını kanıtladılar. Yalnızca kaçarak ve saklanarak0iani<"-;1 gönderdiğimiz herkesle yüzleşerek, her birini yenerek ha-rta kaldılar. Bu kaçakların Aida Dağı'na gittikleri, Bestesbulzi-, jje yüzleştikleri ve kazandıkları tahminimizi de unutmayalım!"Markwart alçak, vahşi bir hırlama çıkardı. "Onları hafife alamayız," diye karşı çıktı De'Unnero. "Anlatı-lanlara göre kadın mücevherler konusunda usta, son derece güç-lü, ve adam..." Markwart'ın ani kahkahası piskoposu susturdu ve De'Unneroalay konusu edildiğini fark etti. "Kıymetli rakiplerinden bahsederken gözlerinde beliren açlıkgerçekten eğlendiriyor beni," dedi Markwart, sonunda piskopo-sun aslında ne anlatmaya çalıştığını anlayarak."Saygımı hak ediyorlar," diye ısrar etti De'Unnero. "İlgini çekiyorlar," diye düzeltti Markwart. "Bu adama, Gece-kuşu'na, kişisel bir meydan okuma olarak bakmaya başladın.Marcalo De'Unnero'nun dünyadaki en büyük savaşçı olmamasımümkün mü?" "Çalınan mücevherleri geri almayacak mıyız?" dedi De'Unne-ro kuru kuru, konuyu değiştirmeye çalışarak. Elbette bu, Mark-wart'ın kuşkularını doğrulamaktan başka işe yaramadı. "Elbette, piskopos," diye mırıldandı Peder Başrahip. "Ama ba-na öyle geliyor ki, senin asıl amacın çalınan mücevherler değil,Gecekuşu denen adam. "Emin ol seni paylamıyorum," diye ekledi Markwart, De'Un-nero itiraz etmek için öne eğilince. "Amaçlılığına hayranlık duyu-yorum. Aziz Saf-Abelle'e geldiğin ilk günden beri, savaş becerile- 214

S4lvâIO|

rinin üstünlüğünü kanıtlamaya kararlısın. Abellican Tarikatı'nfıçıkan en iyi savaşçı olduğun fısıltılarını duydun ve o fısıltılar sderinden huzursuz ediyor."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Nasıl?" diye sordu De'Unnero. "İnanır göründüğünüz ka(jkibirliysem, o fısıltılar neden sevindirmesin beni?" "Hayır," diye yanıt verdi Markwart, "çünkü onlar yalnızca flsıı

ti ve herkes aynı fikirde değil. Ve en önemlisi, senden Abellicaısavaşçılarının en büyüğü, diye bahsediyorlar. Ününü bu şekildesınırlıyorlar.""Kibir," diye yanıt verdi De'Unnero. "En ölümcül günah." Markwart yine kahkaha attı. "Kibirsiz adam hırssız adamdır vehırssız adam bir yük hayvanından farklı değildir. Hayır, MarcaloDe'Unnero, Palmaris Piskoposu, dünyada senin için daha çok za-fer var. Belki Gecekuşu da o meydan okumaların arasındadır.Ama ancak..." Peder Başrahip sustu, sıska parmağını tehditkarcakaldırdı "... ancak bu mücadele başka, daha önemli olayların do-ğal akışı içinde verilirse. Dünya değişiyor ve biz bu değişiminmüjdecileriyiz. Astlarımdan birinin kibiri uğruna mirasımı veAbellican Kilisesi'nin hakimiyet potansiyelini riske atmayacağım." "Ama Gecekuşu artık var olmadığında ne kadar daha güçlüolacağız?" diye yüksek sesle itiraz etti De'Unnero. "Hırsızları ne-rede bulacağımı biliyorum; onları yok etmek ve çalınanları gerialmak küçük bir iş olacak." "Hayır!" diye keskin bir sesle terslendi Markwart ve sesindekigüç, De'Unnero'nun sessizce yerinde oturup hayalete bakmasınasebep oldu. "Hayır," dedi Markwart yine. "Şu anda böyle bir riske girme-nin gereği yok. Dikkatin Palmaris'teki yaşamsal öneme sahip iş-lerde olacak.""Ama...""Dikkatle plan yap, dostum," diye devam etti Markwart. "İler'

b* Havarisi

215

nin daha iyi yollan var. Gecekuşu'nun w kadının güveniniki onları hazırlıksız yakalayalım.""Avelyn Desbris'in müritlerinin, Daiebert Vlarkwart'ın Abelli-Kilisesi'ne güveneceğinden kuşkuluyum." diye yanıt verdipe'Unnero. "Talihlisin, hizmetkarım," dedi Markwart "çünkü sözlerinin'saret ettiğinden daha akıllı olduğunu biliyortm. Avelyn'in takip-çilerinin vefatını örtmenin daha iyi yolları var Dikkatle bakarsanbulursun onları." Bu merak uyandıran sözler karanlık odada yan-kılanırken Markwart'ın ruhu soldu. De'Unnero, elleri önünde, parmaklarını birbirine vururken san-dalyesinde oturup seçeneklerini düşündü. Görüşme umduğu gibigitmemişti, Markwart piskoposun düşündüğinden daha kurnazçıkmıştı. De'Unnero Palmaris'e atanmasının, özellikle de piskoposatanmasının ona biraz bağımsızlık getireceğini düşünmüştü, amaMarkwart'ın ruhtaşını kullanarak yeni bulduğu numaralar, Aziz Saf-Abelle'dekinden daha fazla gözaltında olmasına sebep olmuştu. Bu gerçek onu daha da öfkelendiriyordu; sandalyesinden fır-layıp odasında fırtına gibi dolaştı. Neredeyse kaplan pençesinialacak, büyüsüne dalacak, büyük bir kedi olarık kuzeye koşacak-tı. Kilisenin iki önemli düşmanını öldürürse, Markwart yine kıza-bilir miydi ona? Ama başarısız olursa, teşebbüsü Gecekuşıı'nu Kilisenin hâlâizlemekte olduğuna dair olmaya başka işe yaramazsa ve bu onudaha da dikkatli saklanmaya zorlarsa, tehlikeli savaşçı onu or-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

manda öldürse daha iyi olacağını fark etti DeUnnero.Markwart'm gazabı ile yüzleşmekten daha iyi. Peki bu adam kimdi? diye merak etti piskopos ve aklındakiGecekuşu değildi. De'Unnero, Daiebert Markwart'ı on senedenuzun zamandır tanıyordu ve senelerdir, ilk adalet birader Quin-tal'ı Avelyn Desbris'in peşine düşmek üzere eğittiğinden beri da- 4'0n216

R- A. Salv,

nışmanlığını yapıyordu. Ama şimdi, bu ruhla konuşurken, perıBaşrahip'in iradesinin derinliklerindeki gücü hissederken, De'îınero'ya adamı hiç tanımıyormuş gibi gelmişti... ya da en azındabunca senedir onu hafife almış gibi. Tek başına bu, Markwart'ın verdiği tavsiyeyi dikkatle düşünmeşine sebep oldu, ve odasını adımlayarak geçirdiği uykusuz geceden sonra, bir başka plan yaptı. Markwart, Aziz Saf-Abelle'deki yatağında uzanmış maddeselbedenine süzüldü. Dış odadan geçerken mekana giren olmadığı-nı görünce memnun oldu. Ruhu girerken bedeni ürperdi ve sonra Peder Başrahip, gece-nin geç saatleri olmasına rağmen, yataktan çıktı. Evet, Aziz Saf-Abelle'in Braumin Birader ve takipçilerinden kurtulması iyi oldudiye düşündü, çünkü Ursal'dan ve Palmaris'ten pek çok önemlikonu onu çağırıyordu. Peder Başrahip düşünmeden masasına yöneldi, küçük bir ya-kut ve hematit aldı, sonra pentagram çizili çağırma odasına gitti.Pentagramın çevresinde yürüdü, her sivri uçta eğilip, yakuta gön-derdiği bir düşünce ile her mumu yaktı. Sonra pentagramın orta-sına gitti, her zamanki yerine bağdaş kurup oturdu. Kafasındaki ses öğretmişti bunu. Başta Markwart direnmişti.Okuduğu hiçbir şey, hatta Karabüyü Ayinleri bile pentagramıniçinde oturmaktan bahsetmiyordu. Bu tasarım normalde düzlemötesi yaratıklar çağırmak ve sınırlamak için kullanılırdı -gerçektende Markwart pentagramı bu amaç için kullanmış, iki küçük iblisçağırıp Chilichunkların cesetlerine girmelerini emretmişti. Ama şimdi, yeni kavrayışları sayesinde Markwart pentagramiçin ikinci, ve belki daha önemli bir kullanım alanı bulmuştu.Ruhtaşını kullanarak kendi içine, kendi zihninin en derin köşele-rine, en yüksek tefekkür seviyesine daldı. .„ Havarisi

2'7

tas kombinasyonu ve konumlandırması ile Peder Başrahiprt evrenin en büyük gizemlerine, kişisel ikilemlere, Kilise, ıijg! temellerinden sarsacak büyük olaylara yanıt bulabilir-Mücevherlerin derinliklerinde öyle bir yalnızlık buldu ki, mad-ı dünyaya ait, dikkat dağıtacak her 'şey çok geride kaldı ve o-İjğın ortasında Markwart Tanrı'yı buldu. Bu gece ses öncekinden daha güçlüydü; tıpkı De'Unnero ileh ğlantısının yeni bir eksiksizlik düzeyine ulaşmış olması gibi.Markwart onu rahatsız eden sorunları düşündü ve her zaman ol-duğu gibi, ses ona yanıtlar verdi. Artık Francis Birader'i daha sıkı(-alıştırmalıydı. Aziz Saf-Abelle'deki güç merkezini sağlamlaştırma-lı tüm keşişlerin arkasında hizaya girmesini sağlamalıydı; böyle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ce krallığın kalanını sarmak için kollarını uzattığında, içeridenihanete uğramaktan endişe etmeyecekti. Diğer manastırlar, politi-kalarını sorgulayacak, hatta sözel olarak karşı çıkacak olsa bile,en büyük manastır olan, tüm diğer manastırların toplamından da-ha büyük olan Aziz Saf-Abelle içinde onlara destek verecek müt-tefik bulabileceklerine dair işaret görmeden açık açık muhalefetetmezlerdi ona. Ve kuşkusuz en büyük rakibi Aziz Honce olacaktı, krallığın la-ik güçlerine en bağlı manastır. Evet, madem o ve De'Unnero artık birbirlerini tam olarak an-lamıştı, madem Palmaris Kilisenin kontrolü altına giriyordu, Mark-wart Ursal'dan gelecek tepkiyi karşılamaya hazırlanmalıydı-Kral'ın kendisinden gelmese bile, kuşkusuz Danube'un danış-manlarından gelirdi o tepki. Adım adım, diye hatırlattı kendine. De'Unnero'ya güven, çün-kü adam hedeflerinin Markwart'ınkilerle aynı olduğunu söylerkendürüstlükle konuşuyordu. Ama buradakiler arasındaki ayrılıkları,Şikayetleri ortaya çıkarmak için Francis Birader'i sıkı çalıştır.Markwart'ın gözleri kapandı ve meditasyon halinde, hafifçe

218

R. A. Salv4,

Ore

sallandı. Düşünceleri De'Unnero'ya, hevesli savaşçıya kayıp dunyordu. Adamın belki de yanlış pozisyonda olduğunu anlarnavbaşlamıştı. Bir piskoposun incelikli, kurnaz bir politikacı olmagerekirdi, açık sözlü bir savaşçı değil. Ama bu fark ediş Markwart'ın cesaretini kırmamıştı. Atadığı piskopos için yeni bir rol şe-killendirmeye başladı. En karanlık geceden sonra güneş daha parlak ışıldamaz mı?dedi kafasının içindeki ses. Öylesine heybetli, öylesine zalim olan De'Unnero o gece ola-maz mıydı? Düşmanları hemen önünde, ama ulaşamayacağı bir yerdeolan savaşçı savaşa daha da aç olmaz mı? diye sordu ses. De'Unnero'yu geri çekebilirdi, tıpkı bir sapanın, batı Beh-ren'deki To-gai göçebelerinin kullandığı ölümcül silahların lastiği-ni çeker gibi çekebilirdi. Geçekvişu'nu önüne asmak o lastiğin da-ha da çekilmesini sağlardı, Markwart biliyordu, ve sonunda pis-koposun serbest bıraktığında, adam bir ok kadar hızlı fırlardı. Ve piskoposun yokluğu Markwart'ın sabah güneşi gibi parla-masını sağlardı. Tüm yanıtlar gözlerinin önündeydi ve artık tatmin olmuş Pe-der Başrahip gözlerini açıp gerindi. Memnun olmuştu, kafasınıniçindeki ses, Tanrı'dan gelen kavrayışlar olduğunu düşündüğü sesde öyle. Avelyn ametistteki tanrısal büyüyü salıverdikten, Aida Dağı'nıharap ettikten sonra, iblis dactyl Bestesbulzibar Corona'daki da-yanağını ve fiziksel bedenini kaybetmişti. İblis ruhunun dünyayaşekil verme umudunu korumasını sağlayan tek şey, dehşet için-deki Peder Başrahip Dalebert Markwart'ın bilmeden, tesadüfenKarabüyü Ayinlerim, kullanarak arayışa girmesi olmuştu. Markwart Abellican Kilisesi'nin Peder Başrahibi idi; iblis dacty-lin en nefret ettiği düşmanı olmalıydı. 21J

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

. Havarisiiblis"1 nd Rl, şimdikine benzer danışma seanslarını daha da zevkli kılı-yordu- Ertesi sabah erken saatlerde Yüzbaşı Shamus Kilronney Cha-ewind Malikanesi'ne çağrıldı. Piskopos De'Unnero'yu çok heye-canlı, neredeyse çılgın bir durumda buldu. Adam önceki gece hiçuyumadığını itiraf etti. "Uyku gibi önemsiz meselelere kafa yorulmayacak kadarönemli zamanlar bunlar," diye açıkladı piskopos, narin bahçe ma-sasının karşısındaki sandalyeye işaret ederek. Masaya iki kahvaltıservisi açılmıştı.Shamus eğildi ve sandalyeye oturdu. "Kuzeydeki dostlarının benim için çok önemli olduğunu anla-mışsındır, kuşkusuz," diye başladı De'Unnero, daha Shamus çata-lını kalın omletine batıramadan. "Üstlerimin işleri ile ilgili sonuçlara varmak bana düşmez," di-ye yanıt verdi yüzbaşı. De'Unnero gülümsedi; bu tür kör sadakat hoşuna giderdi. "Buikisi, Gecekuşu ve Pony, senin dostların mı?" "Müttefiklerim," diye düzeltti Shamus. "Yanlarında savaştım vesize de söylediğimiz gibi, yardımları için minnettardık.""Peki, hiç atadam gördün mü?"Shamus başını iki yana salladı ve ellerini açtı. "Gerçekten de, kuzenin doğru hatırladı," dedi De'Unnero."Palmaris'ten geçen kervanın yanında bir atadam vardı. Adı Yele-bekçi. Dünyadaki en tehlikeli kaçaklardan biri sayılıyor, Aziz Saf-Abelle'den kutsal mücevherler çalmak için kumlan komplonunortaklarından. Onu yakalamıştık, komployu yok etmeye hazırla-nıyorduk ki, dostların -senin dostların, Yüzbaşı Kilronney- onuAziz Saf-Abelle zindanlarından kaçırdı."Shamus içini çekti. Demek doğruydu: Colleen'in tahmin ettiği

v4tor,R- A. Sal

gibi, Gecekuşu ve Pony Kiliseye göre kanun kaçaklarıydı, "ora dostum demedim," diye açıkladı piskoposa. "Böyle diyecek tdar iyi tanımıyordum onları."nero "Görünüşe göre onları hiç tanımıyormuşsun," dedi De'Unistihzayla. "Ama onlara müttefikim dedin ve bu sicilinderünmeyecek. Suç ortaklığını öğrenirse Peder Başrahip görevlerve kariyerin konusunda Kral'la konuşur mutlaka." Shamus'un verecek yanıtı yoktu. De'Unnero'nun ondan kanun kaçakları ile ilişkisi olduğunu inkar etmesini beklediğini his-sediyordu, ama onuru yalan söylemesine izin vermiyordu. Hayıro ikisinin yanında savaşmıştı ve sonuçları ne olursa olsun razı ola-caktı. "Kendini oldukça talihli saymalısın," diye devam etti piskopos"çünkü Kral'ın sarayından bir subaysın, Ayı-Honce'da kanununtemsilcisisin."Shamus anlamadan, merakla baktı ona. "Atadam tehlikeli, kuşkusuz," dedi De'Unnero, "ama diğer iki-si, Gecekuşu ile Pony belki de dünyadaki en tehlikeli suçlular. Buyüzden, evet, talihlisin Yüzbaşı Kilronney, çünkü onlarla karşılaş-tın ve hayatta kaldın. Seni hazırlıksız yakalasa, ikisi de öldürebi-lirdi seni." "Neden' öldürsünler ki?" diye sormaya cesaret etti Shamus.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

De'Unnero'nun iddialarına verecek faydalı bir karşılığı yoktu,çünkü bu sözde komplo ya da Pony ile Gecekuşu'nun gizliceAziz Saf-Abelle'e girmesi hakkında hiç bilgisi yoktu. De'Unne-ro'nun, kuzey topraklarında tanıştığı iki yoldaş ile ilgili iddialannıiçine sindirmek konusunda güçlük yaşıyordu zaten. De'Unnero kahkaha atmakla yetindi. "Daha fazla zaman bul-duğumuzda," dedi, "sen ve ben şerrin doğasından bahsedeceğiz." "Ben Kral'ın ordusundan bir askerim ve aylardır savaşıyorum,"diye yanıt verdi Shamus. Havarisiiblis"1 n VeUnnero küçümsercesine hıhladı. "Sen powrieler ve goblin-avaştın, belki bir iki devle de," dedi, "ama Gecekuşu ve ı in eerçek kötülüğü ile karşılaştırılınca onlar ne ki? Hayır,ponyn s nefes almaya devam etmeni sağlayan talihini hayal biledostu*11'mezsin. Ama fark etmez. Artık uyarıldın, ve bugün, kuzeyedüğünde, sen ve adamların gerekli önlemleri alacaksınız.""Kuzeye dönmek mi?" diye yankıladı yüzbaşı kuşkuyla. "Yanına en iyi askerlerinden bir düzine -hayır, yirmi, hattawk adam al," diye emir verdi piskopos. "Hızla Caer Tinella'yadön -ya da, korktuğumuz gibi Gecekuşu ve kadın Ormandiyar'agittiyse, daha öteye." "Onları tutsak mı alacağım?" diye sordu Shamus, sözcükleriağzından çıkmaya zorlayarak. "Kesinlikle hayır!" diye kükredi De'Unnero. Korucunun üzeri-ne gönderdiği bir başka astının daha işi eline yüzüne bulaştırma-sı olasılığından korkmuştu. "Hayır! Onların Ormandiyar'ı yenidenele geçirmesine yardım edeceksin. Ben geldiğim zaman seni Ge-cekuşu'nun yanında görmek istiyorum. İşte o zaman, adalet yeri-ni bulacak." Kısa süre sonra Chasewind Malikanesi'nden çıkan Shamus Kil-ronney çok sarsılmıştı. CoUeen'in yanına gitmeyi düşündü, amaonun kaldığı barakalara doğru ilk adımını attığında, orada acıdanbaşka hiçbir şey bulamayacağını anladı. Ve sorun bulacaktı, çün-kü CoUeen ona gülecekti ve herkesin önünde De'Unnero'nunaleyhine konuşabilirdi. Shamus, Gecekuşu ve Pony'nin, Pisko-pos'un iddia ettiği gibi kötü olduğuna inanmakta güçlük çekiyor-du, ama kişisel duygularını aşabilmesi ve Kralına hizmet etmesigerektiğini hatırlattı kendi kendine.Kuzeyde Piskopos De'Unnero ile buluşmaya can atmıyordu.

»3VEDALAR VE BULUŞMALAR3 Elbryan derin bir nefes verdi. Duydukları hiç hoşuna gitme-mişti, ama elfin mantığına karşı çıkamıyordu. Juraviel'in, Dunda-lis'in geri alınmasından kısa süre sonra gitmeyi düşündüğünü tah-min ediyordu, ama elfin şimdi, Caer Tinella'dan Ormandiyar'a gi-den yolun yarısında ayrılmak istemesi sürpriz olmuştu. "Yuvamı özledim," diye açıkladı Juraviel. "Sisler Vadisi'ndenyüzyıllardır ilk kez bu kadar uzun süre ayrı kalıyorum." "Daha kısa süre önce gitmiştin oraya," diye hatırlattı Elbryan,"Yabandiyar'da bulduğumuz insanlara eşlik ederken. Pony ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ben seni Sisler Vadisi'nin kapısında bulmuştuk." "Kısa bir kalış oldu," diye yanıt verdi Juraviel, "ve yüreğimde-ki özlem için kısa bir ara. Halkım böyledir, Gecekuşu. Sen bunutüm insanlardan daha iyi anlarsın. Biz vadi için, göklerin en ber-rağı altında dans etmek için, birbirimizin dostluğu için yaşarız." "Anlıyorum," diye itiraf etti korucu, "ve sana karşı çıkmıyo-rum. Tomas becerikli savaşçılar getirdi, ve kısa süre sonra Yele-bekçi üç Ormandiyar köyünün çevesindeki tanıdık ormanlarda izsürmeye başlayacağından, hazırlıksız yakalanmayız. Bencilliğimihoşgör, dostum, çünkü seni çok özleyeceğim. Pony'yi özlediğimgibi." "Yüreğinde aynı yeri paylaştığımız söylenemez," dedi Juravielkuru kum. p»Hivarisi

223

klı bir yer," diye onayladı Elbryan, "ama daha küçük bir j s;] Sen benim için kardeş gibisin, Belli'mar Juraviel. Bunuyer cteg11- „,,n Ve Tuntun lava düştüğünde, bir kız kardeş kaybettim."Eliyorsun. ^ a >«Benim gibi-" «Ve Belli'mar Juraviel yanımda olmadığında, kuşkusuz dünyaeskisi kadar aydınlık olmayacak.""Sonsuza dek gitmeyeceğim -insan ömrü açısından bile son-uzluk sayılmaz," diye söz verdi Juraviel. "Kardeşlerimle bir süreşamama jzjn ver] sonra Ormandiyar'a dönüp kardeşimi ziyaretedeyim." "Sözünü tutmanı bekleyeceğim," dedi Elbryan. "Ve eğer senibahara kadar göremezsem, bil ki Sisler Vadisi'nde biterim! Hemde yanımda Pony ile -ve bizi unutan elfe karşı onun benden deaz bağışlayıcı olacağından kuşku etme." Şakaydı, elbette, ve Juraviel Elbryan'a gülümsedi. Ama nasılolacağını biliyordu. Elbryan, özellikle de Pony baharda elf yuva-sına giden zorlu ve tehlikeli yolculuğu yapamazlardı, özelllikle debakacak bir bebekleri olacağından. Juraviel neredeyse korucuyasöyleyecekti bunu, ama dürtüsünü bastırdı."Ne zaman gidiyorsun?" diye sordu Elbryan. "Tomas şafakta kampı bozmayı düşünüyor," diye yanıt verdiJuraviel. "Bundan önce giderim.""Yelebekçi'ye söyledin mi?" Elf başını salladı. "O kadar zor iş değildi," dedi. "Atadam uzunbir ömür yaşadı, dostum, ve düşman silahı önünde düşmezsesenden, senin çocuğunun çocuğundan daha uzun yaşayacak.Uzun zamandır Touel'alfar'la ilişki içinde ve âdetlerimizi biliyor.Seninle bu kadar uzun kalmış olmama şaştığını söyledi. Seninlebirlikte büyük manastıra gitmeme daha da fazla şaşmış." "Yelebekçi, dostunun onu kurtarmaya geleceğini düşünmemişmi?" v*'0r,224

R- A. sat.

"Yelebekçi uzun zaman önce Touel'alfar'dan çok şey bekimesi gerektiğini öğrendi," dedi Juraviel ciddi bir tavırla. "Bizim ı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

di âdetlerimiz, kendi sebeplerimiz vardır. Ondan ders almalısm » verdj"Ben de elflerden hiçbir şey beklemiyorum," diye yanıtElbryan, "yalnızca dostum, kardeşim Belli'mar Juraviel'den beki'"yorum."Juraviel yine, tamamen hemfikir olmasa da, korucuya gülümseri' "Hoşçakal," dedi elf. "Sana öğrettiğim her şeyi hatırla ve konumundan kaynaklanan sorumluluğu anla. Elflerin dövdüğü Fırtına'*ve babamın armağanı Şahinkanadı'nı taşı. Eylemlerin, iyi de olsakötü de, bize yansıyacak, Gecekuşu; o eylemlerin hesabını LeydiDasslerond'a, tüm elflere, ve daha da önemlisi, bana vereceksin." JuraviePin şaka yapmadığını anlayan korucu omuzlarını dik-leştirdi ve yüzüne kararlı bir ifade oturttu. Bu sorumluluğu üstlen-meye hazırdı. Elbryan korucu olmanın ne demek olduğunu bili-yordu, son sene içinde bu dersi çok iyi öğrenmişti ve onu eğiten-leri, ona bu harika armağanları verenleri, özellikle de Gecekuşuadını verenleri hayal kırıklığına uğratmayacağından emindi. "Hoşçakal," dedi Juraviel yine. Uzaklaştı ve alacakaranlık göl-gelerine karıştı. "işte," dedi Elbryan, yamaçtan aşağı, çalıların içini işaret ede-rek. Tomas Gingenvart eğildi ve dikkatle baktı. Aşağıdan gelen sa-vaş seslerini duyabiliyordu, savaştan zevk aldığı açık olan yürek-li bir savaşçının kaba şivesiydi bu, ama hiçbir şeyi açıkça anlaya-mıyordu. Sınırlı görüş alanından bir şey çakıp geçti; bir binici deolabilirdi. "Hadi gel," dedi korucu, Tomas'ın kolunu tutup, sırt boyuncadaha açık bir alana götürerek. Savaş manzarasını kaçırmak istemi-yordu ve Tomas'ın kaçırmamasının iyi olacağını düşünüyordu. iblis"1 n

225

adım sonra manzara önlerine serildi: Yelebekçi, perişan®[1 . sersemlemiş bir devin çevresinde halkalar çiziyordu.T mas'ın g°zleri irile?ti> aâzı acık kaldı, ama devi gördüğü için. paryan biliyordu, çünkü Tomas daha önce de fomoryan. 25rrnüştü. Hayır, onu sersemleten Yelebekçi'ydi, iri, güçlüatadamdı. "Ha ha! Şimdi pek bir şey görmüyorsun, değil mi, seni şişko• ek!" diye kükredi Yelebekçi. Arka bacakları üzerinde yüksele-k deve sataştı, ön bacakları dev yaratığın karnını ve göğsünükuvvetle dövdü. Ve fomoryan saldırıyı bloke etmek için dev kol-larını indirdiğinde, Yelebekçi sopasını devin kafasına indirdi. Dev geri geri sendeledi ve Yelebekçi peşinden gitti, sonra ani-den durdu ve çifte atmak için hızla döndü, devin karnını tekme-leyerek yaratığın iki büklüm olmasını sağladı. Sonra kahkaha ata-rak, sopasını savurarak yine döndü. Ağır sopa devin yüzünün yan tarafına indiğinde Tomas irkil-di. Devin başı şiddetle yana savruldu, ağzındaki dişler bir kan se-li eşliğinde döküldü."Yelebekçi," dedi Elbryan, "güçlü bir müttefik." "Ve o kadar da zayıf bir düşman değil," diye yorum yaptı To-mas. Yelebekçi sopasını devin yüzünün diğer yanına indirdiğin-de yine irkildi. Yelebekçi devin kafasına bir kez daha vurdu vebu sonuncusu yaratığı dizlerinin üzerine çökertti. "Doğra, işini bitir, derim hep!" diye uludu atadam ve dönüp yi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ne çifteledi, toynakları devin gözlerine indi. Fomoryan devinin ka-fası devrildi, geriye doğru öyle eğildi ki, omuzlarının yere değme-sine pek az kaldı, ama sonra aptal aptal dizleri üzerinde doğruldu.Yelebekçi devin yüzünü yine tekmeledi. Dev bu sefer yerden kalkamadı. Yelebekçi sopasını kayıtsızcaöne arkaya sallayarak büyük bedenin çevresinde dolandı, sonradurup devin parçalanmış yüzüne baktı. 226

V4'<v.A- Sj|.

Sırtın üzerinde, Elbryan Tomas'a başını salladı ve ikisi d"uzaklaşmaya başladılar. Daha iki adım atmadan, Yelebekc'' Psopası bir çatırtıyla devin kafatasına indi. Arkalarına bakmadılar, Tomas'ın peşinden Ormandiyar'alen o cesur insanların kampına dönene kadar hiç konuşmadık "O düşman değil, seni temin ederim," dedi Elbryan, Tornas'yüzündeki endişeyi fark edince. "Bundan kuşku duymadım," diye yanıt verdi iri adam. "Gecekuşu'nun sözüne ve yargısına güvenmeyi öğrendim. Ama..." Adamsustu, rahatsız olduğu açıktı. "Caer Tinella'dayken, sonradan gelen-lerden bazıları -sen ve Pony'den hemen sonra gelenler- güneydenepey haber getirdiler. Elbette, savaştan sonra dedikodu çok olur.." "Seni rahatsız eden dedikodular mı var, dostum?" diye sordukorucu. "Birkaç dakika öncesine kadar değil," diye itiraf etti Tomas."Bir dedikodu atadamın kanun kaçağı olduğunu söylüyordu. Buyaratıkların ne kadar nadir olduğunu bildiğimden, bahsedilenindostun Yelebekçi olmasından korkuyorum." "Peki dedikodular başka kanun kaçaklarından bahsediyormuydu?" diye sordu."Hayır," diye yanıt verdi Tomas, "benim duyduklarım değil." "Bu tür söylentileri yayanlar, Abellican Kilisesi'nin bir de ka-dın aradığını söylemediler mi?" diye ısrar etti Elbryan. "Onu ara-yışlarının atadamı arayışlarından daha çılgınca olduğunu söyle-mediler mi? O kadın kutsal taşlar konusunda güçlü ve yanındabüyük bir hazine var." Tomas'ın gözleri kavrayışla irileşti. Bir süredir Elbryan ilePony'nin Kilise ile başlarının derde girmesinden korktuklarını bi-liyordu, ama korucunun şimdi ima ettikleri Tomas'ın hayal ettiğiher şeyin ötesindeydi."Bu doğru," diye devam etti Elbryan. "Onu ve yoldaşını arı-

227•„ Haşarısıiblis"1 ni J beyaz bir leke olan siyah bir aygıra bindiği bilinen biri-şeklind< , ,A\7.L kurtarmışlar. Tomas Gingerwart, bu, tanıdığın birinin tarifibenziyor mu?" Orrrıandiyar'dan bir savaşçı, gözlerinin üzerinde elmas

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

vorlar' 1 sildi5' kadarıyla bu ikisi Kilisenin güç merkezine, kudret-• Saf-Abelle'e girmişler ve haksız bir şekilde hapsedilen ata-damıneTomas geniş geniş gülümsedi ve çok gerçek korkularına rağ-kahkaha attı. "Hayır," diye yanıt verdi masum masum. "Or-mandiyar'da karşılaştığım hiç kimseye benzemiyor ve benzeseydibile kuşkusuz Kilisenin arayacağı türden bir kadının beğenmeye-ceği kadar çirkin olurdu." Elbryan ona gülümsedi, sonra Tomas'ın omzuna şaplak attı.Birlikte kampa doğru yürümeye başladılar. Kampa yaklaştıkların-da Tomas durdu ve ciddi ciddi korucuya baktı. "Ya Yelebekçi?"diye sordu. "Seninle benim aramda bir sır mı?" "Belli'mar Juraviel de," diye düzeltti Elbryan. "Ama korkarımküçük dostumuz yanımızda fazla kalmayacak. Onun yolu batıyagidiyor. Ve o yokken Yelebekçi daha da önemli, çünkü atadamınormanda dostları var ve en iyi izcilerden biridir." "İyi izci, iyi savaşçı," diye yorum yaptı Tomas iyi huylulukla."Sanırım işe alacağım onu!" Adamın gülümsemesi soldu. "Ya o?Yan at adamın sırrını saklayacak mıyım? Yelebekçi'nin hak ettiğiövgüyü yalnızca Gecekuşu'nun almasına izin mi vereceğim?" Elbryan kampa baktı. Orada seksenden fazla insan vardı, hep-si becerikli yetişkinlerdi, hepsi Ormandiyar'ı geri almak için sahipoldukları her şeyi tehlikeye atmıştı. "Atadam sır değil," diye kararverdi, "ama Yelebekçi açık sohbet konusu da değil. Kendi muha-keme yeteneğini kullan, Tomas." İri adam birkaç dakika düşündü. "Hepsi güvenimizi hak edi-yor," dedi. "Kuzeye bize güvenerek geldiler ve bu yüzden biz de

aynısını yapmalıyız." 228

:- A. Salv»,,

"Yine de, Yelebekçi'nin kampın dışında kalmasının daha 'olacağını düşünüyorum," diye yanıt verdi korucu. "Onu görmekepey insanı korkutabilir ve hakkında ne kadar az konuşulursakadar iyi." "Kilisenin yine onu aramaya geleceğinden korkuyorsun," diyemantık yürüttü Tomas. "Onu aramaya hiç gelmediler," dedi Elbryan. "Onun tek suçuaraştırma yapmak üzere kuzeye giden keşişler tarafından Aida'nıntünellerinde bulunmak." "Suç mu?" diye yankıladı Tomas inanmazlık içinde. "Aida Da-ğı'nda geçen muhteşem olaylar düşünülünce, orada bulunmasıonu bir suçlu değil kahraman yapar sanırsın." "Katılıyorum," dedi korucu. "Kilisenin eylemlerini anlayamıyo-rum ve anlamaya çalışmayı da uzun zaman önce bıraktım.Avelyn'e kanun kaçağı dediler ve tanıdığım en iyi, en kutsal adam-lardan biriydi. Yelebekçi'yi tutuklayıp karanlık bir zindana attılar,çünkü Avelyn hakkında bilgi verebileceğini sanıyorlardı -ve şim-di de, ben ve Pony hakkında bilgi verebileceğini düşünüyorlar. Buyüzden üçümüz de kanun kaçağıyız- ve Kilisenin ondan haberiolsa Juraviel de kanun kaçağı sayılırdı, çünkü dostumuzu kurtar-mak için Aziz Saf-Abelle'e giderken o da yanımızdaydı." Tomas içini çekerek başını salladı. "Ya Pony?" diye sordu."Onun kanun kaçağı olduğunu söyledin, ama Baron Bildeboro-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ugh'nun ölümünden sonra Kilisenin kuşkusuz daha da güçlenmişolduğu Palmaris'e döndü." "Pony beceriklidir," dedi Elbryan kararlılıkla, ama epey endi-şelendiği açıktı. "Hazırlıksız yakalanmaz. Yani yakalanmaz." Orada bıraktılar. Geriye değil ileriye bakmaları gerekiyordu,çünkü önlerinde hâlâ birkaç günlük zorlu yolculuk vardı; savaşkazanılmış olsa da, bölgede, Yelebekçi'nin biraz önce alt ettiğidev gibi, tehlikeli canavarlar vardı. U» H^riSİ

229

vksek, kalın bir çamın dallarına tünemiş olan Juraviel, Gece-ile Tomas'ın kampa yürümesini seyretti. Korucu geçerken.. -n erkeklerin ve kadınların ona hayranlıkla baktığını fark ettirecekuşu ya da Tomas emir verdiğinde bütün ellerin hemen kovulduğunu görerek rahatladı. Bu becerikli bir ekipti, zorlu,.. Iu Seçkin; Juraviel Ormandiyar'ın kısa süre sonra insan haki-miyetine gireceğinden kuşku duymuyordu. Touel'alfar için önemsiz bir mesele değildi bu. Elflerin insankrallıklarına dair bir planı vardı; Sisler Vadisi'nin ötesindeki dün-yayı düzenli tutmaktan hoşlanıyorlardı. Korucu eğitmelerinin asılsebebi buydu, ama bunu eğittikleri insanlara söylemiyorlardı.Korucular bilmeden elflerin ajanı olarak hareket ediyor, üç insankrallığının sınırlarında devriye geziyor, Ormandiyar ve Yabandi-yar'daki insan yerleşim birimlerini koruyorlardı. Elfler böylecebölgeyi canavarların istilasından korumakla kalmıyor -son savaş-ta Gecekuşu'nun elde ettiği muazzam başarı bunun kanıtıydı - in-sanların ilerleyebileceği ana bölgeleri de görebiliyorlardı. Bu yüzden, savaştan sonra gelen tüm olaylar Touel'alfar'ın il-gi alanına giriyordu ve Juraviel artık, Ormandiyar'ın -Gecekuşuve Ayı-Honce halkı tarafından- geri alınmasının yakın olduğu ha-beri ile yuvasına dönebileceğine inanıyordu. Juraviel, Leydi Dass-lerond'un Alpinadorluların bu fırsattan yararlanarak kıymetli or-manlık alana yerleşmelerinden korktuğunu biliyordu. Juraviel To-mas'ın kervanından çok ilerilere gitmiş, üç köyün çevresindekibölgede bulunmuştu ve Andacanavar'ın dikkatli gözleri altındakibarbar halkın yakınlarda olmadığından emindi. Juraviel için yuvaya dönen en kısa yol batıdan geçiyordu, amainsan kampını gören yüksek yerinden ayrıldığı zaman elf güneyeyöneldi. Geçen gece bir şey duymuştu, rüzgarla taşınan uzak birezgi; ve bunun tiest-tiel, kardeşlerinin yıldız şarkısı olduğundan 230

R- A- S^v4.ore

kuşkulanmıştı. İşitilebilir bir şarkı yoktu elbette, ama Touel'aifar'ın kendilerine özgü büyüleri vardı, mücevherlerden bağımsbir büyü. Elfler ezgilerle teselli verebilir, hatta habersiz düşmanlan uyutabilirdi. Hayvanlarla konuşabilir, doğanın işaretlerin-açıkça okuyabilir, hatta herhangi bir bölgenin yakın tarihini buişaretlere bakarak çıkartabilirdi. Ama Touel'alfar'a özgü en büyük büyü duygusal, neredeysetelepatik bağlarıydı. Tuntun Aida Dağı'nın uzak tünellerinde öldü-ğünde, Sisler Vadisi'ndeki elfler bunu hissetmişti. Birbirlerine sonderece yakın küçük bir gruptular ve birbirlerinin hareketlerini se-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

zebilirlerdi. Kardeşlerinin geçtiği bir yere gelen bir elf, bunu an-lardı. Juraviel güneyde bir şey hissediyordu ve bu yüzden uzaktakiyıldız şarkısına yöneldi. 14RUHA EL ATMAK "Kuzeyden gelen tüccarların çok rahatsız edici hikayeler anlat-tıklarını duydum," dedi Kral Danube Brock Ursal açık sözlülükle,Ayı-Honce Başrahibi gelir gelmez. Sıradışı bir şekilde, iki önderarasındaki bu konuşma özeldi; odada yalnızca üç adam daha var-dı -bir koruma, Kral Danube'un yazmanı ve Je'howith'in yanındaduran tek bir keşiş. "Geçiş dönemi zor olacak, kuşkusuz," diye yanıt verdi Je'ho-with. "Kilise sabır göstermenizi rica ediyor." "Sizin piskoposun tüm mücevherlerin Kiliseye iade edilmesiemrini çıkardığı söyleniyor," diye ısrar etti Danube kulak asma-dan. Ayı-Honce'un hükümdar ailesi büyük bir taş koleksiyonunasahipti, yüzyıllar içinde başrahiplerden gelmiş armağanlar, hattaKral'ın aynı zamanda peder başrahip unvanını taşıdığı zamanlar-da "unvan armağanı" olarak verilmiş hediyeler. "Peder Başrahip adına konuşamam," diye itiraf etti Je'howith,"çünkü sözleriniz beni gerçekten hazırlıksız yakaladı. Palmaris'tekidurumun benzersiz olduğunu varsayıyorum, çünkü hırsız ve sap-kın Avelyn Desbris'in takipçilerinin o bölgede olduğu söyleniyor." Kral Danube başını salladı, birkaç kez hı hı dedi, ama ikna ol-madığı açıktı. "Ben Ursal'da böyle bir emir çıkarmayı düşünmüyorum," diyeaçık açık bildirdi Je'hovvith. 232

R- A' S*lv4t0,

"Çıkarmanız da tavsiye edilmez," diye yorum yaptı DanubSes tonundan, sözlerinin açık bir tehdit olduğu anlaşılıyordu, «pki bu belirsizlik zamanlanrda Kilisenizin daha ne kadar uzaklaruzanacağını tahmin ediyorsunuz? Abellican Tarikatı'nın insanlarteselli ve yardım vereceğinden kuşkum yok, özellikle de savaş Sl„rasında harap olan kuzey bölgelerimizde, ama sizi uyarıyorumtahammülümün bir sınırı vır." "Bize yaşamsal öneme sahip bir görev verdiniz," diye yarutverdi Je'howith. "Palmaris'iıi yatıştırılması ve yeniden düzene ka-vuşturulması hafife alınacak şey değil. Ama yalvarırım sabır gös-terin. Bırakın asıl belirleyici olan bu geçiş döneminin dolaşık de-tayları değil, elde ettiğimiz sonuçlar olsun." "Onayladığım tüccar ailelerinden bazılarının ricalarını görmez-den mi geleyim?" diye sordu Kral Danube kuşkuyla, "babalan ba-bama, dedeleri dedeme hizmet etmiş adamların ricalarını?" "Yanıtları geciktirin," diys öneride bulundu Je'howith. "Bununkritik bir zaman olduğunu, kısa süre sonra her şeyin yoluna ko-nacağını açıklayın." Kral Danube uzun süre düşünceler içinde yaşlı başrahibe bak-tı. "Constance Pemblebury'ıtin bile bu konuda tarikatınızı destek-lemekte güçlük çekeceğini anlıyorsunuz." Güldü ve boş odadaçevresine bakındı. "Ve Dük Targon Bree Kalas'ın nasıl tepki ve-receğini biliyorsunuzdur, eloette. Palmaris'in hakimiyetini Kilise-nize yalnızca bir deneme stresi için teslim ettim. Piskopos unva-nını ben verdim, ben alabilirim" -parmaklarını şıklattı- "tıpkı böy-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

le. Aynı zamanda, anlayın ve Peder Başrahibinize bildirin ki, un-van ve ayrıcalıkları geri alrmk zorunda kalırsam, krallığımda Kili-seniz gözden düşer. Birbirimizi anlıyor muyuz, Başrahip Je'ho-with? Bu durumun ciddiyetini anlamadan buradan çıktığınızı dü-şünmek hiç hoşuma gitme:. Sabır istediniz ve sabırlı olacağım,ama ancak kısa bir süre için." Un HaVariS'

233

Başrahip pek çok yanıt düşündü, ama hiçbiri uygun ya da fay-l gelmedi. Kral onu hazırlıksız yakalamıştı; hırslı De'Unne-'nun Palmaris'teki hakimiyetini güçlendirmek için bu kadar ça- k bu kadar kuvvetle harekete geçeceğini tahmin etmiyordu.Peder Başrahip Markwart'ın bu gelişmelerden haberi var mıydı? Bu soaı üzerinde düşünürken Je'howith hafifçe gülümsedi.Markwart ile yaptığı korkutucu tinsel iletişimi hatırlıyordu, ada-mın De'Unnero ile de düzenli olarak bu şekilde bağlantı kurdu-ğundan kuşku etmiyordu. Hayır, bu durum Kilise ile devlet ara-sında gerçek bir kriz yaratabilirdi, çünkü Palmaris politikasını biz-zat Peder Başrahip düşünmüşse, o zaman Markwart ve Kral Da-nube'un çatışması kaçınılmazdı. O zaman başrahip, kendi kampanyasına başlama zamanınıngelip gelmediğini merak etti. Kilise hiyerarşisi ile arasına mesafekoymasının zamanı gelmiş olabilir miydi? Kral Danube'a, PederBaşrahip'i ve bu politikasını kınayan birkaç laf fısıldasa, Kral vePeder Başrahip arasında açık çatışma çıktığında kendisinin dahagüçlü bir pozisyona gelmesi için temeli hazırlıyor olmaz mıydı? Ama Je'howith'in aklına Markwart ile yaptığı nahoş tinsel bağ-lantı ve Markwart'ta hissettiği güç duygusu geldi. Dikkatli olmasıgerektiğini fark etti, çünkü Kral ile Peder Başrahip arasındaki iliş-ki kötüleşirse, Je'howith hangi tarafın kazanacağından emin ola-mazdı. Ve bu çatışmada yanlış taraf seçmenin tehlikeli olacağınıbiliyordu. "Öğrenebildiğim her şeyi öğrenirim ve size eksiksiz bir raporveririm, Kralım," dedi başrahip eğilerek."Kuşkusuz," diye yanıt verdi Danube kuru kuru. Pony lavaboya eğilmiş, kusuyordu. Bu açık işareti gizli tutma-ya çalışıyordu, ama Dainsey Aucomb son zamanlarda kuşku do-lu bakışlar fırlatmaya başlamıştı. 23< R-A s*'v*.or(i Pony su bardağından bir yudum aldı, ağzını çalkaladı, soeğilip tükürdü. Arkasından ayak sesleri geldi, kapının gıcırdayarak açıldığ,duydu. "Dainsey," diye başladı doğrulup dönerek, ama yerindkalakaldı. Belster O'Comely'nin kapıda belirmesine şaşırmıştı"Her sabah kusuyorsun," dedi hancı. Pony dik dik baktı ona. "İyi hissetmiyorum," diye yalan söy-ledi. "İşimi yapamayacak kadar kötü değil." "Önlüğünün bağcıklarını gevşetip göbeğine yer açtığın süreceçalışabilirsin," diye yanıt verdi Belster sinsice. Pony düşünmeden bakışlarını indirdi, biraz kafası karışmıştıçünkü karnı daha yeni şişmeye başlamıştı."Eh, belki daha değil," dedi Belster. "Çok varsayımda bulunuyorsun," dedi Pony, öfkelenmeyebaşlayarak. Kapıya yürüdü ve Belster'ı ittirip geçti. Adam onu om-zundan yakaladı ve çevirip kendisiyle yüzleşmeye zorladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Benim de üç tane oldu," dedi."Bilmece gibi konuşuyorsun." "Bilmece çözüyorum," diye düzeltti hancı, yüzüne geniş birgülümseme yayılırken. "Sevgilinle zaman geçirdiğini biliyorum.Savaşın şart koştuklarının azaldığını biliyorum. Âşık gençlerin neyaptığını da bilirim. Ve, sırları seven dostum, sabah bulantılarınınneye işaret ettiğini de bilirim."Hamilesin," dedi Belster açık sözlülükle. Pony'nin parlak mavi gözlerindeki meydan okuma soldu. Ha-fifçe başını salladı. Belster'ın gülümsemesi kulaklarına vardı. "O zaman nedenGecekuşu'ndan uzaktasın?" diye sordu ve sonra aniden kaşlarınıçattı. "Babası o, elbette." Şimdi gülümseme ve sonra yüksek sesle kahkaha atma sırası

Pony'ye gelmişti. .„ Havarisi 235iblis"1 n

Zimiste 7aman Gecekuşu kuzeydeyken sen neden buradasın, kı-" dive sordu Belster. "Senin yanında olmalıydı, ihtiyaçlarını veferini karşılıyor olmalıydı."Daha bilmiyor bile," diye itiraf etti Pony, ama sonra küçük birn söyledi. "Çünkü Caer Tinella'dan ayrılırken bilmiyordum."«O zaman ona gitmelisin." "Tipiye yakalanmak için mi?" diye sordu Pony kuşkuyla. "Veplbrvan'ın Caer Tinella'da olduğunu varsayıyorsun. Hava bu kadarliman gittiğine göre, çoktan Ormandiyar'a doğaı yola çıkmıştır."Gözle görünür ölçüde heyecanlanan Belster'ı sakinleştirmek için eli-ni kaldırdı. "Kış bahara dönerken yine buluşacağız, ona söylemekiçin yeterli zamanım olacak," diye açıkladı. "Korkma, dostum. Yol-larımız ayrıldı, ama sonsuza kadar değil, uzun süre için bile değil." Belster bir an bu sözleri düşündü, sonra bir kahkaha patlattıve Pony'ye sarıldı. "Ah, ama kutluyor olmalıyız!" diye kükredi vekadını yerden kaldırıp döndürdü. "Bu gece Yol'da büyük bir par-ti vereceğiz!" Pony için hem acı, hem tatlı bir andı ve bunun tek sebebi birpartinin, hatta açık bir bildirinin söz konusu olmadığını bilmesideğildi. İçini burkan daha çok Belster'ın tepkisiydi. Onu havayakaldırıp döndürmesi gereken Elbryan'dı, sevincini paylaşması ge-reken Elbryan'dı. Kadın bir kez daha, kocasına söylememe kara-rından pişmanlık duydu. "Parti yok," dedi Pony kararlılıkla, Belster onu yere bıraktığın-da. "İstemediğimiz sorular uyandırmaktan başka işe yaramaz.Senden başka kimse bilmiyor ve böyle kalmasını istiyorum." "Dainsey bile mi?" diye sordu Belster. "Ama ona söylemelisin. Oiyi bir dosttur ve sadıktır. Ve bazı konularda pek zeki olmasa da,diğerlerinde -ki bu onlardan biri muhtemelen- yeterince akıllıdır." "Dainsey olabilir," diye onayladı Pony. "Ama ben istediğimdeve benim tarzımda söyleyeceğim." 236

R' ^ Sil^.ore

aniden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Belster gülümsedi ve tatmin içinde başını salladı. Sonrabir kahkaha daha patlattı, Pony'ye yine sarıldı ve yine çevirH-"Gitme zamanı!" diye seslendi biri diğer odadan. "Ah, evet," dedi Belster, Pony'yi nazikçe indirip, yüzüne cidrt-bir ifade oturtarak. "Kusmanın heyecanı içinde neredeyse unutyordum. Bir çığırtkan, Aziz Kıymetli'den bir keşiş sokaktan oecrBütün iyi Abellicanların kasaba meydanında, Aziz Kıymetli'nikapılarında toplanmasını istedi. Anlaşılan yeni piskoposumuz ko-nuşma yapacakmış." "Benim iyi bir Abellican sayılacağımdan emin değilim," dediPony, "ama bu toplantıyı kaçırmam." "Düşmanların hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatı, ha?" di-ye sordu Belster istihzayla. Pony soruyu ciddiye alarak başını salladı. "Palmaris'teki rahat-sız edici olaylar hakkında da daha fazla bilgi edinme fırsatı," dedi."Mücevherlerini bırak," diye tavsiyede bulundu Belster. Pony içtenlikle kabul etti; son birkaç gün içinde tanık olduğuolaylardan sonra, kasaba meydanında herkesin üzerini arasalarşaşırmazdı. Vatandaşların hakları Palmaris'in bu yeni önderininumurunda değil gibiydi. "Dainsey yüzünü halleder," dedi Belster, "kalabalıkların ara-sında kılık değiştirmeye cesaret etmeyeceksen." Pony bir an düşündü. "Belki birazcık," diye karar verdi, çün-kü Belster'ın daha yaşlı karısına dönüşme törenini bir kez dahayaşamak istemiyordu, kitlelere karışmakta sorun yaşayacağına dainanmıyordu. Kısa süre sonra Pony, Belster ve Dainsey Yol'dan çıktılar, bü-yük meydana giden yüzlerce insana katıldılar. Belster'ın tavsiyeettiği gibi, Pony'nin üzerinde mücevher yoktu -kalabalık meyda-na girip, mekanın silahlı askerler, aralarına karışmış keşişlerleçevrilmiş olduğunu ve her birinin kalabalığı dikkatle süzmekte ol- iblis"1 M

,ğunuyeniördüğünde ona epey rahatsızlık veren bir karar.piskopos manastırın büyük kapılarının önüne dikilmişı tformda duruyordu. Pony adamı daha önce bir kez, goblinsına uğramış ve savunma için arabaları halka halinde diz- , ? mccar kervanının içinden görmüştü. Pony ve Elbryan tüc-rrıiŞ ^1 nn hayatta kalmasına yardımcı olmuştu. Bu adam ve diğer'sler goblinler saldırdığında o kadar da uzak olmamalarına"men, ancak savaş sona erdikten sonra gelmişlerdi. O zamanıvie yaralılara yardımcı olan tek keşiş iyi Jojonah olmuştu ve Pis-kopos De'Unnero'nun Jojonah'ın dostu olmadığı Elbryan ve Ponyiçin açıktı. Meydandaki kalabalığın ön sıralarına doğru ilerlerken, PonyDe'Unnero hakkındaki ilk izlenimlerinin şimdi gördükleri ileuyumlu olduğunu fark etti. Adam kollarını göğsünde kavuştur-muş, gücünü Tanrı'dan alan bir fatih gibi kalabalığı süzüyordu.Pony algılama yeteneği yüksek bir kadındı; De'Unnero'yu kolay-lıkla okuyabiliyordu. Adam kibirine bir pelerin gibi sarınmıştı; sertbakışları daha da tehlikeliydi, çünkü bu kibirli adam kendini tümdiğerlerinden üstün görüyordu ve bu yüzden hemen her şeyihaklı görebilirdi. Platforma yaklaştıkça ilk izlenimlerine daha da fazla inandı.De'Unnero'nun fiziksel duruşu -gergin kasları, kollarını göğsün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

de kavuşturması, kol yenlerini güçlü önkollarını gösterecek şekil-de geri çekmiş olması, avcı gözleri, kısacık, siyah saçları- dikkat-li olması gerektiğini haykırıyordu. Adamın bakışları Pony'nin dur-du ğu yeri taradı ve Pony adamın doğrudan ona, yalnızca onabaktığından emin oldu. Panik anı geçti, çünkü Pony kısa süre sonra o bölgedeki her-kesin bir anlığına o delici bakışlara yakalandığını, Pony'nin tepki-sini paylaştığını fark etti.Kalabalık büyümeye devam etti. Söylentiler dolaşıyordu. "Se-

238

Salv4'0re

nelerdir bizi soyan tüccarlara hak ettikleri cezayı vermiş diy0rıdedi bir yaşlı kadın. "Yatol rahiplerine," dedi bir diğeri. "Behrli pislikler. Hepsini bir tekneye bindirip güneye göndermeli Hrim ben!" Pony bütün bunları dinlerken endişelendi. De'Unnero hırslnnın peşinden koşuyor, Avelyn'in takipçilerini avlıyordu ve halkın hoşnutsuzluğunu üzerine çekecek günah keçileri yaratıyorduTüccarlara çok kötü davranmıştı, Behrenlilere daha da kötü, amaonları halk düşmanı olarak tanıtırsa, bu insanlar onu desteklemezmiydi? Pony ürperdi. Piskopos öne çıktı ve kollarını kaldırdı. Sonra güçlü, yankılıbir sesle herkesi dua etmeye çağırdı.Binlerce baş eğildi -Pony de herkese katıldı. "Savaş sona erdiği için Tanrı'ya şükürler olsun," diye başladıDe'Unnero. "Palmaris ayakta kaldığı, Kilisenin kollarına geri dön-düğü için Tanrı'ya şükürler olsun." Sonra, tüm Abellican rahiplerinin büyük toplantılarda yaptığıstandart konuşma ile devam etti: İyi ekin istedi, hastalık olmasındiledi, refah ve üretkenlik diledi. Uygun yerlerde tekrarlaması içinkalabalığı cesaredendirdi, dikkatlerini korumak ve arttırmak içinzamanlamalarını mükemmel şekilde ayarladı. Sonra De'Unnerodoğaçlama yapmaya başladı. Baron Bildeborough'dan bahsetme-diğini fark etti Pony, Kral Danube'un da adı geçmemişti, ama Pe-der Başrahip Markwart'ın adını defalarca, saygıyla söylemişti. Konuşmasını bitirdiği zaman son bir kez kolların kaldırılması-nı istedi, tüm eller gökyüzüne uzandı. Ve sonra kalabalık yine fısıldaşmaya başladı, pek çok kişi git-mek üzere döndü. "Daha gidebilirsiniz demedim!" diye haykırdı De'Unnero keskinbir sesle. Bütün kafalar adama döndü, tüm fısıldaşmalar kesildi."Bir mesele daha var," diye açıkladı piskopos, "dua değil, pt"a_

,„ Havarisi 239iblis"1 na

tik İŞle ilgili bir mesele. İblis dactylin dehşetlerine Palmaris hal--Honce'daki tüm diğerlerinden daha fazla tanık oldu. Buki, ^ydoğru değil mi?«Fvet efendim," mırıltıları kalabalıkta dolandı. "Ru doğru değil mi?" diye kükredi De'Unnero. Öyle aniden,? korkutucu bir şekilde bağırmıştı ki, Pony yerinde sıçradı.Simdi yanıt muazzamdı, korkuyla bağırarak onayladılar. "Bestesbulzibar'ın yükselmesi için kendinizden başka kimseyi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ııclamayın!" diye haykırdı De'Unnero onlara. "Çünkü iblis dacty-li doğuran sizin yüreklerinizdeki karanlıktır; etinizin zayıflığı oseytani yaratığa et verdi. Suçtan kaçınamazsınız! Ne sen, ne sen,ne sen!" diye bağırarak platformda döndü ve dehşete düşmüş, de-ğişik insanlara işaret etti. "Kiliseye ne kadar bağışta bulundunuz?Paganlara ne kadar hoşgörü gösterdiniz? Rıhtımlarınız pis inanç-sızlarla dolu. "Ve bu son senelerde önderiniz kimdi?" diye haykırdı. "Başra-hip Dobrinion mu? Pek değil, çünkü pek çok kişi gibi siz de laikbir önderin sözlerini dinlediniz." Sakinleşti ve kıpırdamadan durdu. Korkuya rağmen fısıltılaryine başladı, çünkü Palmaris halkı tarafından çok sevilen BaronBildeborough'dan kötü bir şekilde bahsetmişti. "Beni yanlış anlamayın," diye devam etti De'Unnero. "BaronBildeborough'nuz iyi bir adamdı, kendini Tanrı'dan büyük gör-meyen alçakgönüllü bir adam. Ama şimdi, dostlarım," dedi, yum-ruğunu önünde havaya kaldırarak. Önkollarındaki kaslar demir-den bantlar gibi gerilmişti, yüzü büyük bir konsantrasyonla parlı-yordu, "Şimdi önümüzde Bestesbulzibar'ı ve tüm şeytani kardeş-lerini ebedi uykuya yatırmak için bir şans var. Şimdi, Kral Danu-be'un bilgeliği sayesinde, Palmaris daha önce hiç parlamadığı gi-bi parlayacak. Biz sınır boyuyuz, krallığın nöbetçileriyiz. Kral Da-nube bunu biliyor, ve aynı zamanda, Palmaris ruhunu bulursa, 240

Salv.R. A.

4tore

Bestesbulzibar'ın kapılarımızdan asla geçemeyeceğini de biljv Cümlesini bitirirken yaptığı gösterişli hareket kalabalıktan h-yük bir tezahürat aldı, Ama Pony'den değil. Pony çevresinde]?'çoğu gözyaşları ile ıslanmış sıradan yüzlere baktı. Adam iyiydi ir'raf etmek zorundaydı. Bu yeni piskopos sürüsünü iyi anhyordıİlk önce Palmaris'in sıradan halkının düşman olarak düşünmeyerazı olacağı iki sınıfa karşı eyleme geçmişti: tüccarlara ve yaban-cılara karşı. Ve şimdi onları ruhani ordusuna çağırıyordu. Arala-rında, savaşta sevdiklerini kaybeden çok kişi vardı -savaştan ön-ce bile ölümle her gün yüz yüze gelen bir sürü insan- ve De'Un-nero'nun, bir şekilde bu tatsız yaşamı aşabileceklerini ima etmesikesinlikle çekici gelmişti. "Tanrı'ya dönmelisiniz!" diye haykırdı De'Unnero. "Her birini-zi arayacağım -seni, seni, ve seni," dedi, yine platformda dolana-rak ve işaret ederek. "Artık Azi2 Kıymetli'nin keşişleri küçük ce-maatlere vaaz vermeyecek. Hayır, diyorum, çünkü Tanrı banagerçeği gösterdi. Ve Tanrı Kralınızla konuştu, şehri Abellican Ki-lisesi'nin ellerine bırakması için ilham verdi ona. Böylece, biz ru-hun koruyucuları olacağız. Bestesbulzibar'ın tohumlarını alt ede-ceğiz. Size bunu nasıl yapacağınızı ben göstereceğim." Her cümle ile tezahürat daha da büyüyordu. Pony çevresinde-kileri inceledi, bu halk onayının korktuğu kadar derinlere köksalmamış olduğunu gösteren işaretler aradı. Pek çok insanın, birşeylere inanmaya can atarak, piskoposa ellerini uzattığını gördü;aynı zamanda, tezahüratlara sırf çevredeki keşişlerden ve asker-lerden korktuğu için katılanlar olduğunu da gördü. De'Unnero sözünü bitirdiği zaman Pony bakışlarını yine plat-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

forma çevirdi ve adamın kollarını kavuşturduğunu gördü. Adamikna edici bir hatipti, ruha seslenen biri. Ama Pony gerçeği bili-yordu, Tanrı adına olduğu söylenen eylemlerin ölümlülere hizmetettiğini biliyordu.

iblisi, H^ris.

241

bunu insanlar bilmiyor, diye hatırlattı kendi kendine, ka-1 "1 tarayarak; ve cehaletleri, De'Unnero'nun Kilise ile hemfi-1 mayan herkesi zalimce cezalandırmasına izin verecekti. Yi-je Pony burada şüphecilik olduğuna, gerçeğe kucak açmak. bekleyenler olduğuna ikna olmuştu.Simdi tek yapması gereken mesajını sıradan insanlara nasıl ile-teceğini düşünmekti. Genç öğrencilerin sabah dualarına önderlik ederken, Peder Baş-rahip Markwart tinsel iletişimin karıncalanmasını hissetti. Biri ruhta-sı kullanarak ordunla iletişim kurmaya çalışıyordu, ama telepatikmüdahale o kadar hafifti ki, Markwart kim olduğunu bilemedi. Peder Başrahip görevlerini Francis Birader'e devrederek ayrıl-dı ve hemen dairesine gitti. O en özel odaya girecek oldu, amaruh yürüyüşüne çıkmış bir keşişin çevresini görebileceğini hatır-layarak duraksadı. Keşişin yoluna ruhuyla çıksa bile, adam yanın-dan geçip o odayı görebilir miydi? Markwart yüksek sesle güldü. Hayır, her kimse, bu keşiş zayıfbir şeydi, yalnızca bir çocuk. Markwart seslenen ruhu bekleterekruhtaşını aldı ve düşünmesine gerek kalmadan hematitin pürüz-süz griliğine daldı, ruhu bedeninden ayrıldı. Gelenin Je'howith olduğunu gördü. Aynı zamanda, diğer ada-mın ruhunun büyü zayıflığı işaretlerini göstermeye başlamış oldu-ğunu gördü. Markwart'ın ruhu başrahibin gitmesini işaret etti, bu-rada değil Aziz Honce'da konuşacaklarını belirtti. Sonra kendi be-denine döndü, pentagram çizili odaya girdi. Güçlerini en çok ora-da hissediyordu. Birkaç dakika sonra Peder Başrahip'in hayaleti Je'howith'inodasında belirdi ve adamın bedeni ile yüzleşti. Markwart için,Je'howith'in Aziz Saf-Abelle'e yaptığı ruhsal yolculuğun adamıyorduğu açıktı. Markwart Je'howith'i sakinleştirdikten sonra, açık- 242

R. A.

Sah

*<<*,

ça ve çabuk konu^rmasını m "Kral, Piskopos De'Urrfo'nun Palmaris'teki eylemlerindememnun olmadı," d,edi Je'to*. "De'Unnero tüccarlann elind^ki mücevherleri aJıyyor -büfen satın aldıkları taşlan. De'Unne.ro'nun bu cüreti gr öisterebilflS inanılmaz, hem de unvanı alda-tan bu...""Piskopos De'LJrnnero'M«lemleri benim onayımdan geçti;,diye yanıt verdi MIarrkwart. "A-ama, Peder B.aşrahip'¥ kekeledi Je'howith, "tüm tüccar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sınıfını öfkelendir«ermeyiz. BESJSUZ Kral..." "Bu Kral Damube'u ilgfeı^en bir konu değil," dedi Mark-wart. "Mücevherl«er Tanrı'» armağanı ve bu yüzden yalnızcaAbellican Tarikatı nıı ilgilen*'?' "Ama onları tüccarlara «Killere siz, kendiniz sattınız," diyeyanıt vermeye cüret, etti Je'b^ith. Sözler daha ağzından çıkarkenüzerinden bir soğukluk gö-e daha önce hiç tanımadığı birdehşet hissi getirdi. "Belki de gençliğimde otıdar bilge değildim," diye yanıt ver-di Markwart, sakim .görünene bu başrahibi daha da korkuttu."Ya da belki gele-neklere «bağlıydım." Je'howith merakla baktıona. Markwart geleneklere uyması ilehep gururlanmışLx; aslında, »t zaman Başrahipler Kurulu kararla-rına karşı çıksa, bıemen heö her zaman geçmişteki uygulama-ları bahane etmişti."Şimdi daha iyi bir yol» öğrendiniz?" diye sordu başrahipihtiyatla. "Taşlardaki gOcümün bıiıtaesine tanık ol ve bunun Tanrı'nınarzularına dair daha büyüiavrayışların işaretleri olduğunu an-la," diye yanıt verdi Mark* "Kutsal taşlan satmamızın hata ol-duğunu anladım " Peder Eş*ipduraksadı, çünkü kendi sözle-ri kendisine bile merak uyrina gelmişti. Hem, Avelyn Desbrıs M* H^riSİ ?;avı öne sürmemiş miydi? Avelyn'in kaçmasının asıl se-je aynlı rinden biri, manastırın Pimaninicuit'ten toplanmış taşlarınboğunu satması değil miydi? ironi Markwart'ı eğlendirdi, çünkü, evet, eylemleri gerçektenvnıydı, ama sebepleri çok farklıydı. "Peder Başrahip?" diye sordu Je'howith merakla, uzun dakika-lar geçtikten sonra. "Piskopos De'Unnero'nun eylemleri yeni görüşlerime uygun,"diye kararlılıkla bildirdi Markwart. "Devam edecek." "Ama Kral'ı kızdırıyor," diye itiraz etti Je'howith. "Kral Danu-be'un piskoposun atanmasını yalnızca bir deneme olarak gördü-ğünden de kuşku etmeyin. Unvanı geri alıp, Palmaris'i yönetecekbir baron atayabilir -hem de Kiliseye karşı olumlu düşüncelerbeslemeyen birini." "Kral Danube unvan geri almayı unvan vermek kadar kolaybulmayacak," diye yanıt verdi Markwart. "Pek çok kişi Kilisenin ve devletin ayrı kurumlar olduğunainanıyor." "Hepsi aptal," dedi Markwart. "Her yer üzerinde hakimiyet ku-ramayız," diye devam etti, "çünkü kuşkusuz bu, korkuya kapılangüruhun Kral Danube'un tarafına geçmesine sebep olur. Hayır,hakimiyet alanımızı adım adım genişleteceğiz. Kilise her seferin-de bir şehir, bir bölgeyi alacak." Je'howith'in gözleri irileşti ve bakışlarını kaçırdı, odasının kö-şesine dikti. Bu planı daha önce duymamıştı ve Markwart'ın gö-zünü bu kadar yükseğe diktiğinden habsri yoktu. Düşünce onurahatsız etmişti. Başrahip Je'howith'in Kral'ın Ursal'daki sarayındagüvenli ve rahat bir hayatı vardı ve bu lüks yaşamın bozulması ih-timalini düşünmek adamı pek sevindirmiyordu. Bu büyük sava-şın kaybeden tarafında olma fikrini de aklından çıkaramıyordu.Başrahip yeniden Markwart'ın ruhuna baktı ve korkularını

242

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R A- S^v4t0re

ça ve çabuk konuşmasını istedi. "Kral, Piskopos De'Unnero'nun Palmaris'teki eylemlerine!memnun olmadı," dedi Je'howith. "De'Unnero tüccarların elindki mücevherleri alıyor -bizden satın aldıkları taşlan. De'Unnero'nun bu cüreti gösterebilmesi inanılmaz, hem de unvanı aldıktan bu..." "Piskopos De'Unnero'nun eylemleri benim onayımdan geçti"diye yanıt verdi Markwart. "A-ama, Peder Başrahip," diye kekeledi Je'howith, "tüm tüccarsınıfını öfkelendirenleyiz. Kuşkusuz Kral..." "Bu Kral Danube'u ilgilendiren bir konu değil," dedi Mark-wart. "Mücevherler Tann'nın armağanı ve bu yüzden yalnızcaAbellican Tarikatı'nı ilgilendirir." "Ama onları tüccarlara ve asillere siz, kendiniz sattınız," diyeyanıt vermeye cüret etti Je'howith. Sözler daha ağzından çıkarkenüzerinden bir soğukluk geçti ve daha önce hiç tanımadığı birdehşet hissi getirdi. "Belki de gençliğimde o kadar bilge değildim," diye yanıt ver-di Markwart, sakin görünerek -ve bu başrahibi daha da korkuttu."Ya da belki geleneklere fazla bağlıydım." Je'howith merakla baktı ona. Markwart geleneklere uyması ilehep gururlanmıştı; aslında, ne zaman Başrahipler Kurulu kararla-rına karşı çıksa, hemen hemen her zaman geçmişteki uygulama-ları bahane etmişti. "Şimdi daha iyi bir yol mu öğrendiniz?" diye sordu başrahipihtiyatla. "Taşlardaki gücümün büyümesine tanık ol ve bunun Tann'nınarzularına dair daha büyük kavrayışların işaretleri olduğunu an-la," diye yanıt verdi Markwart. "Kutsal taşları satmamızın hata ol-duğunu anladım." Peder Başrahip duraksadı, çünkü kendi sözle-ri kendisine bile merak uyandırıcı gelmişti. Hem, Avelyn Desbrıs iblis* H^ris,

aynı savı öne sürmemiş miydi? Avelyn'in kaçmasının asıl se-0[erinden biri, manastırın Pimaninicuit'ten toplanmış taşlarınc0ğunu satması değil miydi? İroni Markwart'ı eğlendirdi, çünkü, evet, eylemleri gerçektenvruydı, ama sebepleri çok farklıydı. "Peder Başrahip?" diye sordu Je'howith merakla, uzun dakika-lar geçtikten sonra. "Piskopos De'Unnero'nun eylemleri yeni görüşlerime uygun,"diye kararlılıkla bildirdi Markwaıt. "Devam edecek." "Ama Kral'ı kızdırıyor," diye itiraz etti Je'howith. "Kral Danu-be'un piskoposun atanmasını yalnızca bir deneme olarak gördü-ğünden de kuşku etmeyin. Unvanı geri alıp, Palmaris'i yönetecekbir baron atayabilir -hem de Kiliseye karşı olumlu düşüncelerbeslemeyen birini." "Kral Danube unvan geri almayı unvan vermek kadar kolaybulmayacak," diye yanıt verdi Markwart. "Pek çok kişi Kilisenin ve devletin ayrı kurumlar olduğunainanıyor." "Hepsi aptal," dedi Markwart. "Her yer üzerinde hakimiyet ku-ramayız," diye devam etti, "çünkü kuşkusuz bu, korkuya kapılangüruhun Kral Danube'un tarafına geçmesine sebep olur. Hayır,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

hakimiyet alanımızı adım adım genişleteceğiz. Kilise her seferin-de bir şehir, bir bölgeyi alacak." Je'howith'in gözleri irileşti ve bakışlarını kaçırdı, odasının kö-şesine dikti. Bu planı daha önce duymamıştı ve Markwart'ın gö-zünü bu kadar yükseğe diktiğinden hab®ri yoktu. Düşünce onurahatsız etmişti. Başrahip Je'howith'in Kral'ın Ursai'daki sarayındagüvenli ve rahat bir hayatı vardı ve bu lüks yaşamın bozulması ih-timalini düşünmek adamı pek sevindirmiyordu. Bu büyük sava-şın kaybeden tarafında olma fikrini de aklından çıkaramıyordu.Başrahip yeniden Markwart'ın ruhuna baktı ve korkularını

İM

1 A- S*^ore

belli etmemek için büyük çaba gösterdi, çünkü bu konuda penBaşrahip ile uzlaşma umudu olduğunu anlıyordu. "Kral Danube görüşümü anlayacaktır," diye temin etti pecıBaşrahip onu."Peki ben ne yapacağım?" diye sordu görevbilir başrahip. Markwart güldü. "Düşündüğünden daha az şey yapman ge_rektiğini göreceksin," dedi gizemli bir tavırla. Sonra solup gitti Bir an sonra Markwart fiziksel gözlerini kırpıştırarak açtı. Oda-sı bıraktığı gibiydi; mumlar bile fazla tükenmemişti. Ama Mark-wart bu tinsel iletişimin mucizeviliği üzerine düşünecek zamanbulamadan, doğru olmayan bir şey olduğunu hissetti. Odayı ya-vaşça taradı. Hiçbir şey farklı görünmüyordu, ama Markwart birşeyin değişmiş olduğunu, belki odaya birinin girmiş olduğunuhissediyordu. İşte, buydu. Odaya birisi girmiş, onu iş başında görmüştü.Markwart ayağa fırladı ve ofisine koştu. Bu oda da değişmemiş görünüyordu, ama Markvvart yine bu-raya birinin girdiğini hissetti. Sanki davetsiz misafir gözle görülürbir hale bırakmıştı. Markwart yatak odasına gitti ve kapıda yine aynı şeyi hissetti.Daha da şaşırtıcı olan, Peder Başrahip'in adamın adımlarını takipedebilmesiydi. Adam ofisine gelmiş, yatak odası kapısına gitmiş,sonra dönüp çağırma odasına girmişti. Hepsi olağanüstü derece-de açık görünüyordu... Belki de hematitle çalışması geride bede-ninin çevresinde olan olayları fark edecek kadar farkındalık bı-rakmasını sağlamıştı. Markwart başını salladı, bulmacayı çözdüğünü düşündü... ay-nı zamanda, davetsiz misafirin kim olduğu konusunda iyi bir fik-ri vardı.Kardeşlik Yolu'nda Belster, Pony ve Dainsey'e, "Hepsini diz-

iblisi" Havarisi

245

-zerine çöktürdü," diye yorum yaptı. "İnanacak bir şeye ihti-juyuyorlar. Yeni piskoposumuz bunu biliyor."«Ve bundan faydalanmaya çalışacak," diye ekledi Pony. "Rehrenlüere acı o zaman," dedi Dainsey hıhlayarak. "Behren-... acınrnayı hak ediyorsa!" Kadın gülmeye başladı, ama mizahteşebbüsünün takdir görmediğini fark etti.

"Piskopos De'Unnero'nun istediği tavır tam da bu işte," dediPony Belster'a, "ve bu, bizim korkmamız gereken tavır."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Şehirde pek az Behrenliye iyi gözle bakılıyor," diye itiraf ettiBelster. "Onların kendi âdetleri var -insanları huzursuz eden, tu-haf âdetler.""Bir tiran için kolay hedef," diye mantık yürüttü Pony. "O zaman ne diyorsun?" diye sordu Dainsey. "Kilise'nin adam-larından hiç hoşlanmadım, özellikle de son zamanlarda beni iki-de bir sorguya aldıkları için, ama adam piskopos; Kral ve Kilisekoydu onu oraya.""Aleyhine iki puan," dedi Pony kuru kuru. "Ne yapabileceğini düşünüyorsun?" diye sordu Dainsey. PonyBelster'a baktığında, onun da Dainsey ile hemen hemen ayni şey-leri düşündüğünü anladı. "De'Unnero'nun eylemlerini ona karşı kullanmalıyız," dediPony, doğaçlama yaparak. Zihni deli gibi çalışıyordu -piskoposakarşı eyleme geçmesi gerektiğini, adamın Palmaris'i avucuna al-masını engellemeye çalışması gerektiğini biliyordu. Ama ne? "Pal-maris halkının bilmesini sağlamalıyız, Belster," diye karar verdi. "Neyi?" diye sordu hancı kuşkuyla. "Piskopos yapmayı düşün-düğü her şeyi açıkladı." "Bu eylemlerin sebeplerini bilmelerini sağlamalıyız," diye bil-dirdi Pony. "De'Unnero halkı için endişelenmiyor -ne bu yaşam-da, ne gelecek yaşamda. Onun hedefi, Kilisenin hedefi güç, baş-ka bir şey değil." ^1246"Güçlü sözler," diye yanıtladı Belster. "Ve sana katılıy0ru "Zaten yaygın bir bilgi ağın var," dedi Pony. "İnsanları bir ada tutabilmek için onları kullanabiliriz... ve Piskopos De'Unro'nun eylemlerini öğrenmeleri için." "Kavga mı arıyorsun?" diye sordu Belster açık sözlülükl"De'Unnero'yu ve Klişeyi -ve tüm askerleri süpürüp götürecekbir isyan çıkarabileceğini mi düşünüyorsun?" Soru Pony'yi geriletti. Tam da bunu düşlüyordu, ama açık açıksöylendiği zaman kulağa ne kadar çılgınca, ne kadar saçma sel.diğini fark etti. "Gerçekten de bir bilgi ağım var," diye devam etti Belster, "ko-runmak için -başı derde giren insanları saklamak için- senin kim-liğini gizli tutmak içinv Savaş başlatmak için değil!" "Bunu yapmayacaksın," diye ekledi Dainsey. "Ah, o lanet ke-şişleri tekmeleye tekmeleye Masur Delaval'a dökmek isterdim,ama köylülerden ordu kurarsan, kısa süre sonra ölü köylülerdenbir ordun olur elinde." Belster elini Dainsey'in omzuna koydu ve sertçe başını salla-dı. "Aziz Kıymetli'ye ve Chasewind Malikanesi'ne karşı hareketegeçmek kolay iş değil," dedi. "Caer Tinella'da yaşadıklarımız da kolay değildi," diye yanıtverdi Pony ve Belster'ın yüzüne bir sırıtma yayıldı. "En azından sıradan insanların sesi olabiliriz," diye devam et-ti Pony. "Gerçeği fısıldayabiliriz, ve eğer yeterince sık duyarlarsave sözlerimizi De'Unnero'nun eylemleri ile karşılaştınrlarsa, belkianlamaya başlarlar." "Ve o zaman senin kendi kendini yaptığın gibi mutsuz olurlar,"diye itiraz etti Dainsey, "ve bu konuda hiçbir şey yapamazlar." Pony ona uzun uzun, dikkatle baktı, sonra, bakışlarını Bels-ter'a çevirdi."Bazı dostlarım var," dedi hancı, "ve onların da pek çok dos-

iblis"1 n<*

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

247

Belki bir iki toplantı ayarlayıp endişelerimizi dile getirebi-tu van_ y başını salladı. Palmaris'teki en yakın iki dostundan birazfazla şevk bekliyordu, ama bununla yetinmesi gerektiğinifark etti.Akşam kalabalığı toplanmaya başlamadan önce biraz dinlen-il üzere odasına döndü. Yatakta bile, Dainsey'in sözleri aklından çıkmıyordu. Kadınıntavırları kötümser değil pragmatik olabilirdi, Pony'nin itiraf etme-si gerekirdi, ve bu düşünce onu çok rahatsız ediyordu. De'Unne-ro ile savaşmak istiyordu, Kilisenin ne kadar kötücül bir kurumhaline geldiğini teşhir etmek istiyordu, ama kendini ve müttefikiolacak herkesi tehlikeye atacağını inkar edemiyordu. Sıradan in-sanları ayaklandırsa, yumruklarını meydan okurcasına sallamala-rını, cesaretle manastırın ve malikanenin kapılarına yürümelerinisağlasa...Bu heyecan verici imge, onların karşısına çıkacak, büyülü mü-cevherlerle güçlendirilmiş, donanımlı orduyu düşününce silindi-Aziz Kıymetli'de o taşlardan bol bol olduğundan emindi.İsyanın ilk sabahı sona ermeden kaç bin kişi ölürdü?Pony yatağa yığıldı ve kendi kendine, yavaş yavaş ilerlemesigerektiğini hatırlattı. Ne olursa olsun, diye karar verdi, kötüDe'Unnero ile savaşmanın bir yolunu bulacaktı. Francis Birader odasının köşesinde, duvara dönüp, yere dizçökmüştü. Yüzünü elleri ile kapatmıştı, Tanrı'sına alçakgönüllü-lükle teslim olduğunun işareti -çağdaş Abellican Kilisesi'nde artıkpek sık kullanılmayan bir hareket. Ama keşiş şu anda bu jestinönemli olduğunu hissediyordu, bir şekilde kendini dualarına ver-mek içini parçalayan kargaşayı dindirebilecekmiş gibi.Francis son zamanlarda, Grady Chilichunk'ın ölümünü unut-

2<8

R. A.

Sal

Vi'0r,

mayı başarmıştı neredeyse. Braumin Herde ve diğerlerintela.Saf-Abelle'den kaçmasına yardım etmenin, bir şekilde bunufi ettiğine inanıyordu -en azından kısmen. Ama şimdi, Grad y'ninFrancis'in kazdığı mezarda ölü yatması gözlerinin önünden git ?yordu. Grady'yi hatırladı. Harap olmuş Aida Dağı'nı, Avelyn"yerden çıkan elini gözlerinin önüne getirdi. Ve en önemlisi Pder Başrahip Markwart'ın bir pentagramın yanında bağdaş kuruoturması gözlerinin önünden gitmiyordu. Bir pentagram! Ve hesivri uçta bir mum yanıyordu. Ve kötülük içeren bir kitap, Kara-büyü Ayinleri, yanında, yerde açık duruyordu. Ama imge ne kadar dehşet verici olursa olsun, Francis ona tu-tunmaya çalıştı -hem anlamını kavrayabilmek için, hem deGrady'nin, daha da dehşet verici olan, delikte ölü yatan cesediniunutabilmek için.Ama Grady'nin cansız yüzü bir türlü gitmiyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Francis'in omuzları hıçkırıklarla sarsıldı -vicdan azabındançok aklını yitirmekten korktuğundan. Her şey yanlış geliyordu,her şey tersyüz olmuştu. Bir başka imge -Jojonah'ın bedenininateşin sıcaklığı ile patlayıp açılması- aklından geçti. Anılar büyükbir acı yığını halinde birbirine karıştı. Kısa süre sonra Markwart'ın bağdaş kurmuş imgesi bir yana,diğer üçününki diğer yana kaydı: Avelyn ve dostları Peder Başra-hip'e karşı. Francis şimdi ikisi arasında barış, uzlaşma olamayaca-ğını görebiliyordu. İçini çekti, sonra yerinde dondu. Arkasında hafif bir hışırtıduymuştu. Yoğunlaştı, dehşet içinde, dikkatle dinledi, çünkü ki-min geldiğini biliyordu. Uzun bir an geçti. Francis aniden zalimce öldürüleceğindenkorktu. "Görevlerinin başında değilsin," dedi Markwart'ın sesi sakinve hoş bir tavırla. iblisi, Havarisi

249

ncis dönmeye cesaret etti ve ellerini yüzünden çekip ada-ma baktı-..görevlerin?" diye hatırlattı Markwart."Ben--" diye başladı Francis, ama hemen teslim oldu, neredeası gerektiğini bile hatırlamıyordu. "Üzgün olduğun açık," diye yorum yaptı Markwart, odaya gi-. kapıyı kapatarak. Francis'in yatağına oturdu ve gözlerini Fran-,-is'e dikti. Yüzü bir sükunet maskesi gibiydi. "Ben... ben yalnızca dua etme.ihtiyacı hissettim, Peder Başra-hip " diye yalan söyledi Francis, yerden kalkarak. Markwart sakin, dingin bir tavırla, gözünü bile kırpmadan onabakmaya devam etti -aşırı dingindi. Francis'in ensesindeki saçlardikildi. "Görevlerimi başkalarına devrettim," diye temin etti Fran-cis Peder Başrahip'i ve kapıya yöneldi. "Ama hemen işimin başı-na dönerim." "Sakin ol, kardeşim," dedi Markwart, uzanıp geçerken onunkolunu yakalayarak. Francis içgüdüyle çekilecek oldu, ama Mark-wart'ın kavrayışı demir gibiydi ve onu sıkı sıkı tuttu. "Sakin ol," dedi Peder Başrahip yine. "Elbette korkuyorsun,ben de korkuyorum. Bu zor zamanlarda her iyi Abellican kork-malı." Markwart gülümsedi ve Francis'i yatağa götürdü, oturmayazorladı. "Zor, evet," diye devam etti Markwart. Ayağa kalkarakFrancis ile kapı arasına girdi. "Ama yüzyıllardır tarikatımızın gör-mediği bir vaat de getiriyor." "Palmaris'ten bahsediyorsunuz," dedi Francis, sakin kalmayaçalşarak. Aslında çığlıklar atarak odadan kaçmak istiyordu -belkita deniz duvarına kadar, hatta deniz duvarının ötesine kadar! "Palmaris yalnızca bir deney," diye yanıt verdi Markwart, "birbaşlangıç. Biraz önce Başrahip Je'howith ile konuşuyordum..."Ses tonu ve el hareketi, koridorları, özellikle de odasını kastetti-ğini belirtiyordu. 25° K A' S^ât0reFrancis yüzündeki ifadenin değişmediğini düşünüyordu ' rriîiMarkwart'ın gözlerinden, kendini ele verdiğini anladı. "Odanizinsiz girmek istememiştim," diye itiraf etti, bakışlarını indirerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Orada olduğunuzu biliyordum ve seslendiğimde yanıt vermeyice, sizin için korktum." "Benim için endişelenmen beni çok duygulandırdı, genç dostum," dedi Markwart. Francis merakla baktı ona. "Ah, en yakın danışmanım olarak De'Unnero'nun senin yerinialdığından korkuyorsun," dedi Markwart. Francis Peder Başrahip'in konuyu değiştirdiğini biliyordu, söz-lerinin saçma olduğunu biliyordu. Yine de, adamın sözlerini duy-mazdan gelemediğini anladı ve Markwart devam ederken hersözcüğü dikkade dinledi. "De'Unnero -Piskopos De'Unnero- faydalı bir araç," diye iti-raf etti Markwart, "ve o enerji, o hükmedici ruh ile, Palmaris'tekideney için en uygun adam. Ama hırsları onu sınırlıyor, çünkü tümhedefleri kişisel. Sen ve ben farklı düşünüyoruz, dostum. Dünya-daki daha geniş manzarayı görüyoruz, Kilisemizi bekleyen dahabüyük zaferleri görüyoruz." "Braumin Birader ve diğerlerine gitmelerini söyleyen bendim,"diye ağzından kaçırdı Francis."Biliyorum," diye yanıt verdi Markwart."Yalnızca korktum ki..." diye başladı Francis."Biliyorum," dedi yine Markwart, kararlı bir sesle. "Bir idam daha olması, tarikattaki pek çok kişi için tatsız olur-du," diye açıklamaya çalıştı Francis. "Francis Birader dahil," dedi Markwart ve genç keşiş kalakal-dı. Suçlamayı reddedemedi ve yerinde çöktü. "Peder Başrahip Markwart için de," dedi yaşlı adam, Francis'inyanına oturarak. "Kaderin bana verdiği rolden zevk almıyorum."Francis aniden, şaşkınlıkla başını kaldırdı.

u»H*varisi

251

zamanlar yüzünden, iblisin uyanışı, büyük savaş ve şim-? üıııüze serilen fırsat yüzünden, tarikatımız hakkındaki her• Kilisenin anlamını keşfetmek zorunda hissediyorum. Hattaanlık yanlarını, genç dostum," diye ekledi ürpererek. "Bilgi ai-le ve Bestesbulzibar'ın gerçekten yok olduğundan emin olmakj in odama küçük iblisler çağırdım."«gen -ben kitabı gördüm," diye itiraf etti Francis."Jojonah'ın kötülük için kullanmayı düşündüğü kitap," diyeHevam etti Markwart, Francis'in onu görmesine aldırmıyormuş gi-bi "Evet, çok kötücül bir kitap ve onu bir kez daha en aşağıdakikütüphanenin en karanlık köşelerine kaldırdığım zaman mutluolacağım. Hemen yok edilse herkes için daha iyiydi.""O zaman neden yapmıyorsunuz?" "Tarikatımızın ilkelerini biliyorsun," diye hatırlattı Markwart."Bir kitabın tek bir kopyası dışında tüm diğer kopyaları yok edi-lebilir, ama bilginin koruyucuları olarak o tek kopyayı alıkoymakbizim görevimiz. Korkma, çünkü kısa süre sonra o uğursuz kitapyerine dönecek ve yüzyıllarca kullanılmadan bekleyecek.""Anlamıyorum, Peder Başrahip," demeye cesaret etti Francis."Onu neden saklamak zorundayız? Ondan ne öğrenebilirsiniz ki?""İnanabileceğinden daha fazlasını," diye yanıt verdi Markwartderin derin içini çekerek. "İblisin uyanışının kaderin bir oyunu ol-madığından, Aziz Saf-Abelle'den birinin işi olduğundan şüphelen-meye başladım. Jojonah, muhtemelen Avelyn ile birlikte, bu kita-bı gizlice aldı. O -ya da onlar- belki tesadüfen, gitmemiş olmala-rı gereken bir yere gitmiş ve uykuda bırakılması gereken bir ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ratığı uyandırmış olabilirler." Sözcükler Francis'e darbe gibi indi, inlemesine sebep oldu. İb-lis dactyl Aziz Saf-Abelle'den bir keşişin eylemleri yüzünden miuyanmıştı?"Avelyn ve Jojonah'ın düşündüğüm kadar kötü olmamaları

252

SalR. A.

Ore?vat,

mümkün," diye devam etti Markwart. "İşe iyi niyetle başlammaları mümkün -daha önce de konuştuğumuz gibi, hürnani?temeli iyi niyettir- ama belki de karşılaştıkları şey tarafından »laştırıldılar, ya da en azından korkunç bir şekilde kandırıldılar "Her neyse," diye ekledi Peder Başrahip, Francis'in bacağım otsayıp doğrularak. "Sebep ne olursa olsun, eylemlerinin sorumlu!

ğu onlara ait ve ikisi de uygun birer son buldular. Beni yanlış anlama. Kaybettiğimiz biraderlerimiz için merhamet duyabilirim, amaölümleri için yas tutmuyorum, aptalca kibirlerini de affetmiyonım""Ya Braumin Birader ve diğerleri?" Markwart hıhladı. "Tüm krallık elimizin altında," dedi. "Onlarumurumda bile değil. Onlar kayıp kuzular, aç bir kurtla karşılaşa-na kadar dolaşacaklar. Belki o kurt ben olurum, belki PiskoposDe'Unnero, ya da büyük olasılıkla, Kilise ile bağlantısı bulunmayanbiri olur. Umurumda değil. Benim gözlerim Palmaris'te. Seninkilerde orada olmalı, Francis Birader. Oraya gitmeyi planlıyorum ve sende bana eşlik edeceksin." Kapıya gitti, ama çıkmadan önce son birbaştan çıkartıcı yem attı. "Maiyetim küçük olacak, yalnızca tek birüstat bulunacak ve o üstat sen olacaksın." Markwart çıktı. Francis duyduklarını sindirmeye çalışarak, uzun süre yatağındaoturdu. Markwart'ın sözlerini aklından geçirdi, onları kötücül kita-bın ve pentagramın açıklaması olarak kabul etti. O korkunç imge-ler önünden süzüldü, ama artık Markwart'a ait imge o kadar kor-kutucu görünmüyordu. Francis, Peder Başrahip'in inanılmaz ölçü-de cesur ve metin olduğunu, bu yükleri Kilisenin ve dolayısıylabütün dünyanın iyiliği için kabul ettiğini düşündü. Evet, bu savaşkorkunç bir şeydi -ve bu bağlamda düşündüğünde, Francis Gradykonusunda kendini affetmeyi çok daha kolay buluyordu. Bu savaşgerekliydi ve teologlar ve tarihçiler bu dönüm noktasına baktıkla-rında, onca acı verici kişisel trajediye rağmen, sonunda dünyanındaha iyi, daha kutsal bir yer haline geldiğini göreceklerdi. iblis"1 n

253

ncis ayaklarını yine sağlamca basmıştı."Jstat Francis?" diye sordu yüksek sesle, açık açık telaffuz et-^eye korkarak.Odasına döndüğünde Peder Başrahip Markwart kendinden mnundu. Gerçek gücün yıkımla değil kontrolle ölçülmesi ge-rektiğin1 anlamıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Francis'in zayıflıklarını kullanmak ne kadar da kolay olmuştu. Vic-dan azabı ve korkularla, merhamet kıvılcımdan ve ümitsiz hırslarla.Çok kolay.

»5ELFLERİN DÜNYAYA BAKISI Gece havası kuru ve soğuktu, gökyüzünde yalnızca birkaç ka-ranlık bulut rüzgarla sürükleniyordu. Doğudan yükselen doluna-yın parlaklığına rağmen bir milyon yıldız ışıldıyordu. Ayla için uy-gun bir gece göğü olduğunu düşündü Juraviel, ama heyhat, orengarenk kuşak görünürlerde yoktu. Elf şimdi güneydeydi, birbirinden taş duvarlarla ayrılmış, iş-lenmiş toprakların arasına küçük vadilerin, yoğun ağaç kümeleri-nin serpildiği bir bölgede. Koşarak, dans ederek gölgelerin ara-sında ilerledi, çünkü acele etmesi gerektiğini hissetse de, hedef-lediği patikanın kenarına sıçrayıp dönerek gitme zevkine direne-miyordu. Ve birkaç yeni yerleşilmiş çiftlik evinin penceresindeyanan mumlar görse de, Juraviel yine de ona Sisler Vadisi'ni ha-tırlatan sessiz, büyüleyici bir şarkı söyledi. Öyle dalmıştı ki, başka seslerin de şarkı söylediğini, yarattık-ları ahengin dingin havada sürüklendiğini fark etmesi için dakika-lar geçmesi gerekti. Şarkı elfi ihtiyatlı olmaya zorlamadı, onu sakinleştirdi ve düm-düz koşmaya başlamasına sebep oldu. Juraviel içgüdülerinin, yıl-dız şarkısını sezmesinin ona doğru yolu gösterdiğini anladı. Yü-reği sevinçle havalandı, çünkü kardeşlerini bir kez daha görmeyecan atıyordu. Onları içine çamlar da saçılmış bir meşe koruluğun-da buldu. Bir düzine elf yüzüne gülümsemeler yayıldı. Bazı To- ib,isi" Havari*

255

ıfar'ın varlığı -yaşına rağmen elf vadisinde dolanmayı çok se-Tallareyish Issinshine, örneğin- Juraviel'i şaşırtmadı. Amaİlikle bir elfi görünce sersemledi. Başta onu tanımadı, çünkü 1 ininin başlığını kaldırmıştı ve yalnızca ışıltılı gözleri görünü-yordu. «Seni özledik, Belli'mar Juraviel," dedi dişi elf. Sesi -elf stan-dartlarına göre bile güçlü ve ezgili sayılan o özel sesi- dans edenTuraviel'in yerinde kalakalmasına sebep oldu. "Leydim," dedi nefes nefese. Leydi Dasslerond'un vadiden çık-mış olmasına şaşırmış, hatta sersemlemişti. Juraviel onun yanınakoştu, dizleri üzerinde çöktü, elini aldı ve nazikçe öptü. "Caer'alfar'ın şarkısı senin sesinin yokluğu yüzünden sönük-leşti," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond. Bir elfin bir diğerine ya-pabileceği en büyük iltifattı bu. "Beni affedin, leydim, ama anlamıyorum," dedi Juraviel. "Gel-diniz, ama ben size Sisler Vadisi'nde ihtiyaç olduğunu biliyorum.Dactylin bıraktığı yara izi..." "Hâlâ orada," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond. "Bestesbulzi-bar'ın vadimize bıraktığı iz derin, korkarım; ve çürüme de başla-dı, bizi yuvalarımızdan, dünyadan uzaklaşmaya zorlayabilecek birçürüme. Ama bu onyıllar, belki yüzyıllar sonra olacak bir olay vekorkarım şu anda daha acil ihtiyaçlar var." "Savaş iyi gitti. Gecekuşu'nun yerine dönmesinden -ya da ya-kında dönecek olmasından- cesaret alın," dedi Juraviel ona. "Be-deli büyük olsa da, o topraklar bir kez daha huzur bulacak."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Hayır," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond. "Henüz değil, kor-karım. İnsanların tarihinde her zaman en büyük huzursuzluğu sa-vaş sonrası getirmiştir. Hiyerarşileri ve kurumları sarsıldı. Kaçınıl-maz olarak, biri hakimiyeti ele geçirmek için öne çıkacak. Ve bugenellikle, bunu hak etmeyen biri olur.""Palmaris Baronu'nun ölümünü duydun mu?" diye sordu Tal-

256

;- A- sâiv4t0re

lareyish, "ya Palmaris'teki Kiliseyi yöneten Başrahip Dobrirron'unkini?" Juraviel başını salladı. "Gecekuşu kuzeye, Ormandiyar'a ol*meden haber aldık," dedi. "İkisi de iyiydi ve insanlar arasında güvenli sayılacak kişiler-di," dedi Leydi Dasslerond. "Palmaris bizim için önemli bir şehirçünkü yuvamızla daha kalabalık insan toprakları arasındaki enbüyük şehir ve garnizon." Juraviel elfler için Palmaris'in önemli olduğunu biliyordu, amaaçık açık ziyaret edemiyorlardı orayı. Pek az insanın elflerden ha-beri vardı -aslında, savaşta Juraviel'in Gecekuşu'nun yanında ver-diği mücadele yüzünden, elf gördüklerini iddia edebilecek insan-ların sayısı son birkaç ayda ikiye katlanmıştı. Ama insanların işle-ri elfleri ilgilendirirdi ve Leydi Dasslerond son onyıllar içinde elf-leri Palmaris'e sık sık göndermişti. "Şehirden gelen söylentilerden hiç memnun değiliz," dedi Tal-lareyish. "Kilise içinde mücadele var. Bizim -senin- bilmeden roloynadığımız bir mücadele." "O kadar da bilmeden değil," diye yanıt verdi Juraviel. Onafırlatılan suçlayıcı bakışlara şaşırmıştı ve ellerini açtı. "Aida Da-ğı'na gitmemi emreden bizzat Leydi Dasslerond değil miydi?" di-ye sordu. "Ve Bestesbulzibar ben ve insan mültecilerin tepesinedikildiğinde imdadıma koşan da Leydi Dasslerond değil miydi?" "Doğaı söyledin," diye onayladı Leydi Dasslerond. "Ve AidaDağı yolculuğunda haklı yerimizi dolduran Juraviel değil, Tun-tun'du." "Hatta iblis dactyli yuvamıza getirdiniz," diye yanıt verdi Jura-viel. "Ve seçiminize katılıyorum," diye çabucak ekledi, elfin kaşçattığını görünce. "Gerçekten de, o seçim olmasaydı vadimizinkuzeyinde yok edilirdim.""Ve orada bitmeliydi," dedi Leydi Dasslerond, "bizim için Sis-

,„ Havarisi 257iblis"1 "*Hisi'nde ve Tuntun için Aida Dağı'nda. Bu çelişkideki rolü-ibüs dactyl yok edildiği zaman sona erdi."Sözlerinin ağırlığı Juraviel'e darbe gibi indi. Gerçekten de, Ge-, u ve Pony elf vadisinin üzerindeki yamaçlarda belirene ka-elflerin çelişkideki rolü sona ermiş gibi görünüyordu. Sonra, vdi Dasslerond'un gönülsüz rızası ile, Juraviel iblis dactylin or-dusundan kalan dağınık gruplarla savaşmak üzere ikiliyle birliktevadiden ayrılmıştı. "Sisler Vadisi'nde kalmamı emretseydiniz şikayet etmezdim,"dedi Juraviel hafifçe, vadinin hanımına. "Yalnızca bana en doğrugelen yolu izledim." "Ta Aziz Saf-Abelle'e kadar mı?" diye yorum yaptı Tallareyish.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Sesi iltifatkar değildi. İşte sebebin bu olduğunu fark etti Juraviel: elf hoşgörüsününkırılma noktası. Leydi Dasslerond onu Gecekuşu ve Pony ile bir-likte, goblin, dev ve powrielere karşı yürütülen savaşın nasıl iler-lediğini izlemesi için göndermişti, ama Juraviel korucuyu takipederek insan işlerinin göbeğine düşmüştü. Juraviel büyük elf hanımının önünde bakışlarını yere indirdi."Aziz Saf-Abelle'e yaptığım yolculuk atadam Yelebekçi'yi kurtar-mak içindi. Yelebekçi uzun senelerdir elf dostu," dedi alçakgö-nüllükle."Biliyoruz," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond. Uzun bir an geçti ve sonra çevresindeki tüm elfler bir ağızdankonuşmaya, atadamın ismini fısıldamaya başladılar. Juraviel "ak-landı" sözcüğünün söylendiğini defalarca duydu ve sonunda ley-disinin gözlerine bakma cesaretini buldu. Leydi Dasslerond birkaç dakika boyunca dikkatle süzdü onu,sonra yavaşça başını salladı. "Kararının yerinde olmadığını söyle-yemem," diye itiraf etti, "çünkü bu tür işlere karışmanın sonuçla-rını tam olarak anlayamadm. Yelebekçi'den ne haber var?" 258 R- A. Sal."Gecekuşu ile birlikte kuzeyde," diye yanıt verdi Juravieltayları anlatamadan, yakındaki bir ağacın dallarındaki bir elf k-nin yaklaşmakta olduğunu işaret etti ve bir anda tüm elfler ı, »fua-rın içinde kayboldu. Kısa süre sonra ağaçların arasında dolanan bir meşale ışığ,rüldü ve sonra birini tanıdığı iki insan görüş alanına girince inviel gülümsedi. "Onu tanıyorsun," diye bildirdi Leydi Dasslerond, Roger'a atıftbulunarak. O konuşurken diğer elflerin çoğu yumuşak sesle şarksöylemeye başladı, sesleri orman gecesinin normal seslerine karışı-yordu. Yıldız şarkılarını kullanarak bir ses duvarı ördüler, büyülübariyer sayesinde elf sesleri uzağa gitmeyecek, yaklaşan insanlarınduymasından korkmadan konuşmaya devam edebileceklerdi. "Roger Billingsbury," diye doğruladı Juraviel, "ama daha çokRoger Lockless olarak tanınır -hakkıyla kazandığı bir lakap." Dasslerond'un başını sallaması, Roger Lockless'i kendisinin debildiğini anlatıyordu. "Ya diğeri?" diye sordu. "Onu tanıyor musun?" Juraviel adamı dikkatle inceledi, o ve iki yoldaşının Aziz Saf-Abelle'e giderken yolda gördükleri keşişlerden olup olmadığınıçıkartmaya çalıştı. "Hayır," diye yanıt verdi. "Daha önce gördüğü-mü sanmıyorum." "Adı Braumin Herde," dedi Dasslerond, "Avelyn Birader'inmüridi.""Mürit mi?" diye yankıladı Juraviel kuşkuyla. "Roger'ın yanında beş keşiş var," dedi leydi, "hepsi Abellicantarikatından keşişler ve hepsi eski yoldaşın Avelyn'in müritleri.Roger onları Gecekuşu'nu bulmak üzere kuzeye götürüyor, çün-kü Kilise onları kanun kaçağı ilan etmiş; yuvasız adamlar bunlar." Juraviel'in yüzündeki ifade kuşkularını anlatıyordu. "Adalet biraderolmasınlar," diye sordu, "Jilseponie ile Avelyn'in Aziz Saf-Abelle'denaldığı mücevherleri bulmak için dost gibi davranıyor olmasınlar?" psl" H^riSİ

259

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rnimiler," diye temin etti Leydi Dasslerond onu. "Son gün-onlan dikkatle izledik, her konuşmalarını dinledik.""Peki sizden haberleri var mı?""Yalnızca Roger biliyor," dedi leydi. "Diğerlerine bizden bah- . arna ona inanmıyorlar." Juraviel'e baktı, sonra bakışlarınıklaşan iki adama çevirdi. "Belki de resmi olarak tanışmamızınmanı gelmiştir." Cesurca iki adamın yoluna, meşale ışığına çık- passlerond'u görünce Braumin Herde'nin gözleri nasıl da iri-lesti! Belli'mar Juraviel Sisler Vadisi'nin hanımının yanına yakla-şınca Roger'ın gözleri ve gülümsemesi nasıl da genişledi! "Juraviel!" diye bağırdı Roger, dostunu selamlamak üzere öneçıkarak. "Çok uzun zaman oldu." Yanındaki adama bakıp, Bra-umin Herde'nin titreyerek, meşalenin aydınlığında bembeyaz ke-silmiş bir yüzle gerilemekte olduğunu görünce gülümsemesi soldu. "Sakin ol, Braumin Birader!" diye emretti Leydi Dasslerond vesesinde keşişin daha önce hiç işitmediği bir hakimiyet vardı -sonmanastır toplantılarında, Markwart'ın sert sesindeki gücün bileötesindeydi. Yerinde kalakaldı. "Roger Lockless sana bizden bahsetmedi mi?" diye sordu Ley-di Dasslerond açık sözlülükle. "Aradığınız adamı büyük olasılıklaTouePalfar'dan Belli'mar Juraviel'in yanında bulacağınızı söyleme-di mi?""Ben -ben sandım ki..." diye kekeledi Braumin. "Roger Lockless'in tarif ettiği bizleriz," diye devam etti LeydiDasslerond."Lockless mi?" diye yankıladı Braumin, arkadaşına bakarak."Bir isimden çok lakap," diye yanıt verdi Roger. "Bunu biliyoruz, çünkü o sana bizden bahsederken, biz üze-rinizdeki ağaçlardaydık, sizi dinliyorduk," diye devam etti LeydiDasslerond. "Bu yüzden, hikayelerinin doğruluğuna şaşırabilirsin,ama şaşkınlığın çabuk geçsin, çünkü konuşacak çok şeyimiz var." 26° R- A- S^v4t0re Braumin Birader derin bir nefes aldı ve kendini becerebilH-ğince toparladı. Roger sorgularcasına Juraviel'e baktı, hazırlıksız yakalarımıBir kez daha, çekinerek yürümeye başlayacak oldu, ama LeVr.-Dasslerond'un öfkesinden korkan arkadaşı onu engelledi. "Bizi kampınıza götür, ki arkadaşlarınızla tanışalım," diye emretti Leydi Dasslerond. "Aynı soruları iki kez yanıtlamak istemiynrum." Kamptaki tepki öngörülebileceği gibiydi, Roger'ın tuhaf hika-yelerinin doğru olduğunu anlayan keşişler şok geçirdiler. Castina-gis Birader kendine hakim olmayı başardı, Dellman da öyle; amaMullahy toprağa oturuverip sessizce bakakaldı ve heyecandanViscenti'nin eli ayağına dolaştı, defalarca takılıp düşecek oldu -birseferinde neredeyse kafaüstü ateşin içine dalıyordu. "Belli'mar Juraviel iyi haberler getirdi," diye başladı LeydiDasslerond, keşişler sonunda sakinleştiğinde. "Gecekuşu çokuzakta değil, ama yolu, bizimki gibi, kuzeye dönük. Onu Dunda-lis'te, Ormandiyar'da bulacağız." "Atadamı da," dedi Roger. "Yaraları tamamen iyileşmişse, gü-cüne şaşacaksınız." "İyileşti," diye temin etti Juraviel onu, Braumin ve Dellman'agülümseyerek. İkisi de atadamla daha önce karşılaşmıştı. "Ve Pony," dedi Roger, ismin geçmesinden bile büyülendiğinibelli ederek. "Jilseponie Ault," diye açıkladı, "Avelyn Birader'in enyakın dostu ve en önde gelen öğrencisi."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Juraviel hiçbir şey söylemedi, ama gözlem yeteneği kuvvetliLeydi Dasslerond elfin yüzünden geçen anlık ifadeyi yakaladı veRoger'ın söyledikleri ile çelişen bir şey bildiğini anladı. "Mücevherler onda," diye devam etti Roger ve bu şaşırtıcı iti-raf Leydi Dasslerond'un ilgisini çekti, beş keşişe odaklanmasına,tepkilerini dikkatle tartmasına sebep oldu. Gizli niyet işareti gör- I»» Hivarisı

261

,. ve genelde insanların yüreklerini kolayca okuyabildiği içinbu onu rahatlattı. "Belki de kendi Kilisemizi oluşturursak, Jilseponie Ault taşları. etmeyi uygun görür," dedi Castinagis Birader. Roger düşünceye güldü. "Kendi Kilisenizi kurarsanız, Avelynnesbris'in hayatına dayalı bir Kilise olursa, Ana Başrahibeniz ol-ması için Pony'ye yalvarmanız gerekir," dedi. "Kuşkusuz oldukça büyük bir iltifat sayacağı bir talep," dediLeydi Dasslerond. "Ama yolun sonunda buluşacaklarımızı değil,önümüzdeki yolun kendisini düşünelim." "Böyle müttefikler bulduktan sonra, o yol eskisi kadar karan-lık görünmüyor," dedi Braumin Herde, yerlere kadar eğilerek "Yolculuk arkadaşı demek daha doğru," diye düzeltti LeydiDasslerond sertçe. "İlişkimizi yanlış anlamayın," diye devam ettiSisler Vadisi'nin hanımı, keskin ve berrak bir sesle. "Bizim yolu-muz şimdilik sizinki ile aynı görünüyor, bu yüzden yan yana yol-culuk etmek iki tarafın da çıkarına olur. Ormandaki gözlerinizolabiliriz ve siz de yolda karşılaşacağımız insanlardan bilgi topla-yabilirsiniz. Ama çıkar ittifak oluşturacak diye bir şart yok. Bu-nunla beraber, ortak bir düşmanla karşılaşırsak -goblin, powrieya da dev- kardeşlerim ve ben onu yok ederiz; ve bu yüzden, budurumla sınırlı olarak, müttefik olduğumuzu düşünebilirsiniz." O konuşurken Roger Juraviel'e baktı. Kadının uzak, hatta du-yarsız tarzına şaşırmıştı. Juraviel'in yüzündeki ifade pek az şey an-latıyordu. Elf Roger'ın şaşkınlığını anlıyordu: O ana kadar, Ro-ger'ın karşılaştığı tek elf Juraviel idi. Ama Leydi Dasslerond tümTouel'alfar'm sorumluluğu altında konuşmuştu. Juraviel kadınıninsanlara karşı tavrının sıradışı olmadığını biliyordu. "Bununla beraber," diye devam etti Leydi Dasslerond, altı ada-ma teker teker bakarak, "kendi edindiğiniz düşmanlarla karşılaşır-sak -Kral'ın adamları ile, belki, ya da Kiliseden adamlarla- o zaman 262

R. A.

Sal

v»'or,

savaş sizin savaşınız. Touel'alfar insanların kendi işlerine karısm Juraviel son cümleyi acı bir şekilde hissetti, Leydi Das ırond'un doğrudan kendisine yönelttiğini anladı."Benim kastettiğim..." diye açıklayacak oldu Braumin Herd "Ne kastettiğini biliyorum," diye temin etti Leydi Dasslerondonu. "Ne varsaydığını da biliyorum.""Sizi kızdırmak istemedim." Leydi Dasslerond bu fikre güldü; ve sesindeki tenezzülü yan-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lış anlamak imkansızdı. "Yalnızca gerçeklere işaret ediyorum," de-di kayıtsız bir sesle. "Çünkü ilişkimizi yanlış anlamak ölümcül ola-bilir." Çevresindeki ağaçlara işaret etti ve diğer elfler karanlık or-man gecesine dağılırken dallar hışırdadı. "Bu gece ve tüm diöergecelerde nöbet tutmalısınız," diye açıkladı Leydi Dasslerond in-sanlara. "Bir canavar size yaklaşırsa alarm veririz, ama gelen in-sansa, sizi koruyacak tek şey kendi tetikteliğiniz olur." Sonra döndü, peşinde Juraviel ile yavaşça yürüyerek uzaklaş-tı. Elflerin genelde yaptığı gibi gölgelerin içinde çabucak kaybol-madı, adamların onun uzaklaşmasını izlemelerine, onu tartmaları-na izin verdi. Juraviel de leydisinin tavırlarını dikkatle izlemişti, iki ırk arasın-daki ilişkileri gerektiği gibi hatırlatmıştı Dasslerond. Juraviel pek çokinsanla dost olmuştu, ama bunun kural olmadığının altı çizilmişti. Ormana döndüklerinde Leydi Dasslerond Tallareyish'ten nö-betçi koymasını istedi. İzledikleri bölgeye insan kampı da dahilolacaktı. Juraviel nöbet tutmak için gönüllü oldu, ama Leydi Dass-lerond ona görev verdirmedi. "Gecekuşu'nu bulmakta fazla sorun yaşamayacağımıza mı ina-nıyorsun?" diye sordu Leydi Dasslerond, Tailareyish ve diğerleriuzaklaştığı zaman. "Saklanıyor olmayacak," diye yanıt verdi Juraviel. "Öyle olsay-dı bile, seçeceği yer orman olurdu." m*HâV3risi

263

"Korucu artık bizim için önemli," dedi Leydi Dasslerond. "Sizgittikten sonra, aralarında Tallareyish'in de bulunduğu , qıenmizi Palmaris'e gönderdim. Daha çok Kiliseyi izliyoruzkardeşÖrdüklerimiz bana cesaret vermedi.V£ & 11 1Turaviel başını salladı. "Bütün bunlarda, en çok arzu ettiğimiz sonuca ulaşmak konu-nda Gecekuşu önemli bir rol oynayabilir," dedi Leydi Dassle-rond."Jilseponie de öyle," dedi Juraviel. "Evet, kadın," dedi Leydi Dasslerond. "Bana ondan bahset.Gecekuşu'nun yanında değil -Roger Lockless'in söylediklerineverdiğin tepkide en azından bu açıktı.""Palmaris'te," dedi Juraviel, "ya da orada olmalı.""Onun için korkuyor musun?" "Kilise onu arıyor," diye yanıt verdi Juraviel. "Ama Jilseponiedeneyimli bir savaşçı ve mücevherler üzerindeki gücü gerçektendikkate değer.""Ama seni endişelendiren o değil," dedi Leydi Dasslerond. "Gecekuşu ona bi'nelle dasadayı öğretti," diye itiraf etti Jura-viel. "Ve kadın bir harika." Leydi Dasslerond'un ağzı gerildi ve dimdik durdu. Çevrelerin-deki ağaçlarda pek çok elf inledi, gücenmiş gibi fısıldaşmaya baş-ladılar. Juraviel tepkiye şaşırmadı, çünkü Gecekuşu'nun böyle birarmağanı paylaştığını ilk öğrendiğinde kendisi de çok kızmıştı.Bu armağanı verme hakkı yalnızca Touel'alfar'a aitti. Ama sonra,goblinlere karşı yan yana savaşırlarken Pony'nin Gecekuşu ile ör-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

düğü güzelliği görmüştü ve kadının bu armağanı hak ettiğine, Ge-cekuşu'nun ona iyi öğrettiğine inanmıştı. "Jilseponie'nin dansını izleyene kadar yargılamamanızı ricaediyorum, leydim," diye yalvardı. "Ya da daha iyisi, onu Geceku-şu'nun yanında dans ederken görün. Adımlarının ahengi..." 264

"Yeter, Belli'mar Juraviel," diye sözünü kesti Leydi Dasslp *orıdsoğuk bir sesle. "Bu başka gün ilgilenilecek bir konu. Şimdi 0rığımız korucu olmalı, ona verdiğimiz armağanları Touel'alfar'mkarına kullanıp kullanmadığını konuşmalıyız." "Jilseponie'yi de konuşmalıyız," diye itiraz etmeye cesaret buldu Juraviel. "Mücevherler yüzünden mi?" diye sordu leydi. "Bi'nelle dasadayı öğrendiği için mi? Bu tek başına onun Touel'alfar'm dostuolduğunu..." "Hamile olduğu için," diye araya girdi Juraviel. "Gecekuşu'nunçocuğuna." Leydi Dasslerond ilgi duymuştu. Bir Korucunun çocuğu! Gö-rülmemiş şey değildi, ama nadiren olurdu. "Demek Mather'in kam akmaya devam edecek," dedi Tallare-yish'in sesi ağaçların arasından. "Bu iyi." "Jilseponie bunu hak ediyorsa iyi," diye yanıt verdi Leydi Dass-lerond. Sertçe Juraviel'e baktı. "Umduğumuzdan iyi olduğunu göreceksiniz," dedi elf ona."Bu kadar değerli iki insan nadiren çocuk yapmıştır." Sisler Vadi-si'nin hanımının memnun olup olmadığını anlamak imkansızdı. "Ona göz kulak olmak üzere Palmaris'e mi gidiyordun?" diyesordu. "O yolu düşündüm," diye itiraf etti Juraviel. "Ama, hayır, Ca-er'alfaı'a geliyordum, çünkü kardeşlerimin ve ırktaşlarımın dost-luğunu özledim." "O dostluğu buldun," dedi Leydi Dasslerond. "Tatmin oldunmu?" Juraviel, Leydi Dasslerond'un bir seçenek sunarak onu onurlan-dırdığını anladı. "Tatmin oldum," dedi. "Ve bu yüzden, izninizle, si-zinle kalmayı ve kuzeye gidip Gecekuşu'nu bulmayı seçiyorum.""Hayır," diye yanıt vererek onu şaşırttı Leydi Dasslerond. "İn-

iblisin H^ri*

265

- eslik etmek üzere iki kişi kuzeye gidecek, ama benim yo-ım ve şimdi senin yolun, güneye gidiyor.«Jilseponie'ye mi?" "Gecekuşu'nun çocuğunu taşıyan bu kadını bir tartmak istiyo-m" dedi Leydi Dasslerond, "Ona öğreten Touel'alfar olmadığıhalde bi'nelle dasadayı öğrenmiş olan bu kadını bir görmek isti-yorum."Turaviel gülümsedi, çünkü hanımının memnun kalacağındanemindi. Sabah, Roger ile keşişlerin hareketlerini izlemek üzere iki elf kal-dı tüm diğerleri hızla, koşarak ve dans ederek güneye yollandılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Biz kuruyoruz, onlar yıkıyorlar. Biz yine kuruyoruz, onlar yi-ne yıkıyorlar," diye yazıklandı Tomas Gingerwart, Dundalis'in ya-nık kalıntılarına bakarak. Köy tamamen dümdüz edilmişti, yakıl-mamış, kırılmamış tek bir tahta kalmamıştı. "Ve şimdi, inatçı aptal-lar gibi yine geldik ve yine kurmaya hazırlanıyoruz." Tomas gül-meye başladı, ama Elbryan'a baktığında ondaki derin acıyı gördü. "İlk Dundalis yakılıp yıkıldığında daha çocuktum," dedi koru-cu. Merkeze yakın bir binanın kömürleşmiş kalıntılarına işaret et-ti. "Şurası Belster O'Comely'nin hanıydı," dedi, "Uluyan Shelia.Ama ondan önce, Belster ve tanıştığın diğerleri kuzeye gelmedençok önce, orası benim evimdi." "Ah, o ilk günlerde güzel bir köydü," diye yorum yaptı Yele-bekçi. Çalıların arasından çıkıp kendini insanlara göstererek To-mas ile Elbryan'ı şaşırttı. Tomas onlara atadamdan bahsetmişti vepek çok kişi kısa anlar için görmüştü onu, ama gruptaki çoğu in-san inlemekten kendini alamadı. "O ilk kasabayı ikincisine tercih ederdim," dedi Yelebekçi."Çocukların şarkıları ile daha doluydu. Seninki gibi Gecekuşu vePony'ninki gibi." 266

R- A- Si|v4-ore

"Pony de mi Dundalis'ten?" diye sordu. "Hikayeyi bilmivrum." "Şimdi de zamanımız yok," diye yanıt verdi Elbryan. "Belki Kgece, işimiz bittiği, ateşin çevresinde toplandığımız zaman." "Ama neden ilk kasaba çocuklarla doluydu da, ikincisi değj]di?" diye ısrar etti bir adam. "İkinci grup, Belster'ın yoldaşları, kuzeye, yıkılmış bir kasaba-ya geldiler," diye açıkladı Elbryan. "Bizim kervanımızda olduğugibi, Dundalis'in tarihi biliyorlardı ve yanlarında çocuk getirmedi-ler. İlk kasabada yaşayanlardan daha zorlu insanlardı." "Ama onlara göz kulak olacak bir korucuları olmasaydı onlarda son adamına kadar katledilirdi," diye yorum yaptı atadam. Elbryan iltifatın üzerinde durmadı, ama aslında Bestesbulzi-bar'm ordusu gelmeden Dundalis halkının çoğunluğunu kurtar-mış olmaktan gurur duyuyordu. Bu insanları, kendi ailesinin vedostlarının ölümüne yol açan duruma benzer bir durumda bul-muştu ve Touel'alfar'ın armağanlarını kullanarak, ciddi bir farkyaratmıştı. "Ve işte buradayız, burayı yeniden kurmayı düşünüyoruz," de-di Tomas."Ah, ama korucunuz da olacak," dedi atadam. Tomas Elbryan'a uzun uzun, dikkatle baktı ve adamın zeytinyeşili gözlerindeki acı bulutunun geçmemiş olduğunu gördü. "Ye-niden inşa etmeye geldik," dedi, elini korucunun omzuna koyarak."Ama burada olmak zorunda değil. Başka uygun yerler de var." Elbryan adama baktı, önerisi ve endişesi gerçekten etkilemiş-ti onu. "Burada," diye yanıt verdi, "Dundalis yine yükselecek,goblinlere, iblise ve bizi durdurmaya çalışan tüm diğerlerine mey-dan okuyacak. Tam burada, önceki gibi bir köy olacak; ve bölgegüvene kavuştuğunda, başkalarını da getireceğiz. Çocukları olaninsanları. Ve hava şarkılarla dolacak." • L. Havarisi *7uuun diğer üyelerinden onay mırıltıları yükseldi. "Ama ne-başlamalı?" diye sordu bir kadın.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

«Su yamaçtan," diye yanıt verdi Elbryan duraksamadan, kuzeyacına işaret ederek. "Oraya kurulacak bir kule kuzey patika-na hakim olur. Ve burada, sağlam bir toplantı evi ile başlaya-nız barış zamanlarında içki içilecek, şarkı söylenecek bir yer,ında ^ş bastırdığında bir barınak. Ve savaş buralara yenidengelirse, bir kale.""Her şeyi planlamışsın gibi konuşuyorsun," diye yorum yaptıTomas. "Bin kez," diye yanıt verdi Elbryan, "kaçıp ormanda saklanma-ya zorlandığım günden beri her gün. Dundalis küllerinden yinedoğacak -ve bu kez kalıcı olacak."Bu, gülümsemeler, cesaret fısıltıları, hatta tezahüratlar getirdi."Ya diğer köyler?" diye sordu Tomas. "Şu anda Yaban Çayırı ile Dünyanın Sonu'nu geri alacak insangücümüz yok," dedi Elbryan. "Yelebekçi ve ben bir keşif yapaca-ğız, ama şimdilik bekleyecekler. Dundalis hayata döndüğü zamandaha fazla yerleşimci gelecek kuzeye ve onların diğer iki köyeyerleşmesine yardımcı olacağız." "Onlarda da toplantı evi kalesi olacak mı?" diye sordu Tomasgeniş bir gülümseme ile."Ve bir kule," diye yanıt verdi Elbryan. "Ve bir korucu," dedi Yelebekçi gülerek. "Ah, ama çok koştu-racaksın Gecekuşu." Ve böylece o gün yıkıntıları temizleyerek, yeni binaların inşaedileceği yerlere ipler gererek çalışmaya başladılar. Merkez bina-nın temeli temizlendi, duvarlarının nereye dikileceği belirlendi veilk direkler -Elbryan'ın rengeyiği yosunu vadisine bakan yamacadikilmesini istediği kulenin ilk kütükleri- aynı akşam yerine yer-leştirildi. 268 R- A Sal* Orada, yukarıda, kuzey yamacının sırtında, korucu gençte-en canlı, en güçlü anılarından bazılarını yine yaşadı: Babasıölü goblini, ilk sorun işaretini taşıyan avcıların başını çekmeburada Pony ile, köknar sıralarının çevresindeki yeri kaplayan o-'zelim beyaz yosunları seyrederek geçirdiği günler; o ve Pony'njbir gece buraya çıkarken Corona'nın güney göğünde parlayanrengarenk gökkuşağının, aylanın karşısında kalakalmaları. Ve belki de en canlı anısı ve aynı zamanda en acısı, ilk öpü-cüğü idi. O nefis, sıcak duygu, köyü yağmalayan goblinlerin çm.lıkları ile paramparça olmuştu. O gece, kamp ateşinin yanında bütün bunları Tomas ve diğer-lerine anlattı. Hepsi zorlu bir iş gününden sonra bitkindi ve erte-si günün de aynı ölçüde zorlu geçeceğini biliyorlardı. Ama içle-rinden teki bile uyuyakalmadı, korucunun anlattığı hikayeyi bü-yülenmiş gibi dinlediler. Hikayesini bitirdiğinde ay batmıştı bileve her biri, Dundalis'in yeniden yükselmesi konusunda daha ka-rarlı hissederek uykuya daldı. UCUNCU KISIMPOLİTİKAn,ı yaşam tarzında insanın kendisini özgür hissetmesini sağlayan bir var Mather Amca, sözde uygar toprakların sınırlarındaki daimi tebli-ğlerin arasında yaşamakta, gerçek olan, ikiyüzlülükten yoksun birşey-. var Çoğu hayatlarının büyük kısmını Palmaris'te geçirmiş olan To-mas ve dostlarına bakıyorum ve bir değişime tanık oldum: yavaş bir de-âisinı ama şimdiki durumlarını Caer Tinella'ya ilk geldiğim zamanki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ta-vırları ile karşılaştırdığımda, o kadar da belirsiz değil. Maskeleri, yapma-cıklıklan yavaş yavaş yok oldu bana göre ve bu erkek ve kadınların ger-çek yüzleri ortaya çıktı. Ve ben, Dundalis'te ve sonra açık sözlü -bazenzalimlik ölçüsünde açık sözlü- Touel'alfar arasında yetişen ben, bu ger-çek yüzleri tercih ediyorum. Burada yalnızca hayatta kalmak için bile güven gerekiyor ve güvende dürüstlük gerektiriyor. O olmadan her şey tehlikede sayılır, çünkü ko-rucu gittiği zaman, hayatta kalmanın anahtarı işbirliği olacak. Dostları-mı tanıyorum Mather Amca, düşmanlarımı da ve bir dosta yöneltilmişmızrağa göğsümü siper edebilirim ve onların da aynısını benim için ya-pacağını biliyorum. Karşılıklı fayda, gerçek cemiyet fikri, tehlike sınırın-da yaşamanın heyecanının yerine entrika yarıştırmaların, gizli ittifakla-rın konulduğu yerlerde derinlere gömülmüş. Anlaşılan güvenli, rahat biryaşam insan doğasının daha karanlık taraflannın yüzeye çıkmasınaizin veriyor. Kalabalık topraklarda, Palmaris ve Aziz Saf-Abelle'de yolculuk eder-ken bu konuda saatlerce düşündüm. Belki de insanların canı sıkılıyor,çünkü hayattaki risk ve macera büyük ölçüde yok olmuş; ve bu yüzden,insanlar kendi maceralarını yaratıyor, sahte maceralar yaratıyor. Kala-balık güneyde, özellikle de Kilisede bulduğum entrika düzeyi beni şaşkı-na çevirdi. Sanki bu insanların düşünecek çok zamanı var ve oturup,yanlış inançlara dayalı imkansız sonuçlar çıkartıyorlar.O dünyada ben hayatta kalamazdım, bunu denemeye bile tenezzül

270

R. A.

4'or,Salvi

etmezdim. Ben saatlerime güneşin ve ayın doğuş ve batışının, evime hava durumunun ve mevsimlerin rehberlik etmesine izin verınpl-".Vin,,Hayatta kalacak kadar yemeli, asla oburluk etmemeliyim ve bana i"sağlayan bitki ve hayvanları takdir etmeyi her zaman hatırlamalıDoğayı ilahi bir yere koymalıyım ve onun ayaklarının dibinde alçab„-nüllülükle durmalıyım. Onun beni bir anda yok edebileceğini her zanhatırlamalıyım. Başkalarının zayıflığına hoşgörü göstermeliyim, çünbiçlerinde kendi zayıflığımı görmeliyim. Ve kılıcımı ve yayımı yalnızca svunmak için kaldırmalıyım, asla kişisel kazanç için değil. Düşüncelerim sonucunda ettiğim yeminler bunlar Mather Amca vebunun bir kontcunun tarzı olduğunu biliyonını. Ben basit ve dürüst

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

birşekilde yaşamayı seçiyorum. Tıpkı babamın ve senin yaptığınız gibi Mat-her Amca, tıpkı Toııel'alfar'ın gösterdiği gibi. Kültürlü ve uygar krallıklar-da yaşayanların unutmuş göründüğü gibi.Ehli bir dünya fikri beni ürpertiyor.ELBRYAN WYNDON

ı6DERSLER Yeni piskoposun söylevinden sonraki iki hafta içinde Palmarisdikkate değer ölçüde değişti. Her dört günde bir Aziz Kıymetli tı-ka basa doluyor, iki binden fazla insan kutsal ayinleri kutluyordu.Neden bu ayinlerde krallığın ayı damgalı altın ve gümüş paraların-dan toplandığını, ya da kişinin üzerinde para yoksa neden mücev-herleri ya da giysilerinin alındığını kimse sorgulamıyordu. Pek az tatminsizlik işareti görülüyordu. Piskoposun güç göste-risi -hep sokaklarda dolaşan keşiş ve askerler- huzuru koruyor,cemaatin her bireyinin yüzünde, zorlama da olsa bir gülümsemeolmasını sağlıyordu. Pony'nin sözleri ile, "gözdağı yoluyla iman"dı. Rıhtım bölgesindeki Behrenlilerin durumu kötüleşmişti.De'Unnero başa geçtiğinden beri, askerlere ve keşişlere Behren-lileri taciz etme serbestliği tanınmıştı, ama artık Palmaris'in sıra-dan halkı bile "yabancılara" hakaret etmeyi, tükürmeyi, hatta taşatmayı olağan kabul eder olmuştu. Siyah derileri ve farklı tavırla-rı yüzünden Behrenliler kolaylıkla ayırt edilebiliyordu. De'Unne-ro'nun günah keçileri olarak çok uygun hedefler olduğunu düşü-nüyordu Pony. Artık günlerini rıhtımlarda geçiriyor, izliyor, ince-liyordu; belli etmeseler de, Behrenlilerin ortak güvenlikleri içinörgütlü bir plan yapmaya başladıklarını anlamıştı. Her gün, asker-ler ve keşişler gelmeden önce -gerçi belli bir program izlemiyor-lardı- Behrenlilerin en zayıfları, yaşlılar, acizler, hamile kadınlar 272

R' A' s*lv4.o,

ortadan kayboluyordu. Ve her gün ortada dolaşan, gururlarına ve bedenlerine ind' ?len darbeleri kabul edenlerin aynı erkek ve kadınlar olduğunfark etti Pony. Dikkatini bir adam daha çekti ve Pony onu daha yakından izlemeye başladı. Uzun boylu, kara derili bir denizciydi ve SaudiJacintha adlı bir gemiye kaptanlık ediyordu -ünlü bir adamdı gö-rünüşe göre, keşişlerin bile rahatsız etmediği biri. Pony KaptanAl'u'met'i ismen tanıyordu çünkü o, Elbryan, Yelebekçi ve Juravi-el Aziz Saf-Abelle'den dönerlerken Masur Delaval'ı aşmak içinonun gemisine binmişlerdi. Jojonah Efendi'nin tavsiyesi üzerineona gitmişlerdi; ve ellerinde keşişin mektubu olduğundan, hiç so-ru sorulmadan gemiye bindirilmişlerdi. Al'u'met'in bir korsandan daha fazlası olduğunu fark etmiştiPony ve diğerleri, ve kiralanacak bir salı olan bir kaptandan dafazlasıydı. O Jojonah'ın dostuydu; üstat şiddetle tavsiye etmiştiadamı, sözleri pragmatiklikten çok ilkelere dayalıydı. Şimdi kap-tan cesaretini bir kez daha gösteriyor gibiydi. Dışarıdan bakıldı-ğında bütün kargaşalardan uzakta, gemisinin güvertesinde dola-nıyor gibiydi, ama Pony onun pek çok defa Behrenlilerin önderiile selamlaştığını görmüştü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony'nin Belster'la çalışmaları oldukça iyi gidiyordu -Ponyadamın buradaki insan ağının yeni piskoposa bayılmadığını göre-rek rahatlamıştı -hiç sevmiyorlardı onu. Şimdi, grubunu Behren-lilerle birleştirmeyi düşlüyordu, ama bunun çok daha zor bir işolacağını biliyordu.Anahtar Saudi Jacintha'nın kaptanıydı. "Bugün sana şahsen eşlik edeceğim," dedi De'Unnero, JollenueBirader ile askerlere, mücevher arayışı için, tüccar mahallesine ya-pacakları günlük turları için manastırdan ayrılmaya hazırlanırlarken. »?*< HaVariS'

273

ki Rece Pisk°Pos laltaşı ile, belirli bir malikanede, keşişlerinönce de gittikleri bir yerde, oldukça güçlü bir taş kullanımımisti. Oradaki tüccar büyülü taşı olmadığına yemin etmişti.jollenue Birader De'Unnero'yu kuşku ve korkuyla süzdü. Jol- ue Piskopos De'Unnero'nun en başta gelen mücevher topla-cıydı. Jollenue'nün tüccarlarla anlaşma yaptığı, en kıymetli taş-larını alıkoymalarına ve daha az güçlü olanları teslim etmelerineizin verdiği fısıldanıyordu manastırda -ama söylentiler daha çokyeni piskoposun Jollenue'ye gösterdiği ilgiyi kıskanan keşişlerdenkaynaklanıyordu. "Başarısız olmayacağım, lordum," dedi beşinci senesini sürenkeşiş. "Eksiksiz çalışıyorum."De'Unnero'nun yüzündeki ifade inanmazlık doluydu. "Sizin kadar önemli ve meşgul birini rahatsız etmek b-beniüzer," diye kekeledi adam, o bakışlar altında eriyerek. "Görevimiyapmak için çabalıyorum." De'Unnero adama bakmaya devam etti, asunm kıvranmasınızevkle izledi. Keşişe eşlik etme kararının ona güven duymamasıile bir ilgisi yoktu, daha çok canı sıkıldığı için istemişti -bu yalan-cı tüccarı ibret olsun diye cezalandıracaktı. "Bana verdiğiniz bu çok önemli görevdeki performansımınmükemmel olmadığı yönünde bir şeyler..." diye başladı endişeiçindeki Jollenue. "Öyle bir şey mi duymalıydım?" diye sözünü kesti De'Unnero,direnemeyerek. Genç birader şimdi titriyordu, alnında ter damla-ları belirmişti. "Hayır, hayır, efendim," diye yanıt verdi adam hemen. "De-mek istediğim... bunlar yalnızca kıskanan biraderlerin yalan suç-lamaları." De'Unnero bundan zevk alıyordu; aslında, Jollenue hakkındatek bir şikayet duymamıştı. 274

R. A.

4'0r,Silv,

riniOy.de- "Bütün taşlar toplandı," diye devam etti Jollenue, sesinde Kİ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ümitsizlik tınısı ile. Her sözcükle daha da heyecanlanıyor, ellesallıyordu. "Kiliseden olmayan birinin en ufak elması bile alık,masına izin vermedim, evinde şamdan kalmayacak olsa bile "di Jollenue. "Karanlıkta dua edin, diyordum. Günahlarınızı kendnize açın. Bırakın Tanrı..." De'Unnero adamın sallanan ellerinden birini yakalayıp basparmağını geriye bükünce sözleri bir inlemeye dönüştü. Biradertepki veremeden Piskopos Jollenue'ye yaklaştı, işaret parmağınıadamın kulağındaki basınç noktasına bastırdı. Acıyla felç olan zavallı Jollenue'nün elinden sızlanmak vemerhamet dilenmekten başka şey gelmiyordu. "Neden, sevgili Jollenue Birader," dedi Piskopos De'Unnero"beni ve Kiliseyi aldatacağın hiç aklıma gelmemişti.""Lütfen, efendim," diye inledi Jollenue. "Yapmadım." "Yalan mı söylüyorsun?" diye kayıtsızca sordu De'Unnero.Parmağını öyle kuvvetli bastırdı ki, Jollenue'nün dizleri boşandı."Hayır, efendim!" "Ben gerçeği biliyorum," diye bildirdi De'Unnero. "Gerçeğisöylemen için sana son bir şans vereceğim. Yalan söylersen, par-mağımı beynine gömeceğim. Çok acılı bir ölüm olur, seni teminederim." Jollenue yanıt verecek oldu, ama De'Unnero daha kuv-vetle bastırdı. "Son bir şans," diye tekrarladı De'Unnero. "Beni al-dattın mı?" "Hayır," demeyi başardı Jollenue ve De'Unnero onu bıraktı.Adam devrilerek yerde kıvrıldı, inleyerek başının yanını kavradı.De'Unnero askerleri süzdü. Her biri saygıyla geriledi.Bu tepki yeni piskoposu çok memnun etti. Jollenue kendine geldikten sonra yola çıktılar -yarım düzineasker ve iki keşiş. Başta Jollenue Birader De'Unnero'nun arkasın-da saygıyla yürüyordu, ama piskopos adamı yanına çağırdı. iblis"1 n

275

"Ru eve daha önce geldin -ya da belki diğer gruplardan biriy-" dedi De'Unnero. "Fark etmez," diye ekledi çabucak, diğer m m endişelendiğini, muhtemelen başarısızlığı için bahane^cı^maya başladığını fark ederek. "Bu tüccar kurnaz biriymiş anla-l n En kıymetli taşlarını kendine saklayıp, diğerlerini teslim et-aini Ya ^a ^ stilde bizden tamamen kaçındığını tahmin edi-yorum""Ama yalnızca kısa bir süre için," dedi Jollenue umutla. De'Unnero'nun dudakları bir gülümsemeden çok bir hırlamaile kıvrıldı ve JoUenue'ye baktı. Hızlanarak kararlılıkla yürümeyebaşladı. Kısa süre sonra tüccar mahallesine girdiler, düzgünce bu-danmış çalı çitlerin arasında uzanan parke taşı döşeli yolda yürü-meye başladılar. Buradaki büyük evler birbirlerinden uzak duru-yorlardı, her biri başlı başına birer kaleydi ve her biri dış duvar-larla çevrilmişti. "İşte bu," dedi De'Unnero, sade, kahverengi taştan bir eve işa-ret ederek.Jollenue Birader başını salladı ve bakışlarını indirdi."Senin geldiğin yerlerden biri mi?" diye sordu De'Unnero. "Aloysius Crump," diye yanıt verdi keşiş. "Gürültücü bir adam,bedenen ve ruhen güçlü biri. Lüks kumaş ve kürk ticareti yapıyor.""Denetlenmeyi ret mi etti?" "Girmemize izin verdi," dedi askerlerden biri. "Adam eksiksiz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bir biçimde işbirliği yaptı, efendim, Crump Efendi gibi kibirli biradam, denetim gibi bir hakarete ne kadar işbirliği gösterebilirse." "Adamı tanıyormuş gibi konuşuyorsun," diye suçladı pisko-pos. "Kervanlarından birine korumalık yapmıştım," diye itiraf ettiasker. "Ormandiyar'a gittik." "Gerçekten mi," dedi piskopos. "Bana Crump Efendi'den bah-set." 276

Sal.R. A.

VatOr,

"Pekaz- İkisonra "Bir savaşçı," dedi asker. Tüccardan etkilendiği açıktıçok savaş görmüş ve ne olursa olsun asla çatışmadan kaçmkez savaş meydanında öldü sanılıp bırakıldı, ama saatlerson derece canlı ve intikam peşinde, yürüyerek geri döndü o 'Porsuk Crump derler ve bu lakabı hakkıyla kazanmıştır." "Gerçekten mi," dedi piskopos yine. Onun etkilenmediği açıkti. "Bu adama güvenir, saygı duyar mısın?""Evet," dedi asker. "O zaman belki senin adam hakkındaki görüşün Jollenue Bi-rader'in denetimini engellemiştir," diye tahmin yürüttü PiskoposAsker savunmaya geçerek itiraz edecek oldu, ama De'Unnero eli-ni kaldırdı. "Bu konuyu daha uygun bir zamanda konuşacağız"dedi. "Ama seni uyarıyorum, benim denetimimi engelleme. Aslın-da, burada, sokağın ortasında bekleyeceksin." Adam dikenlerini çıkardı, omuzlarını dikleştirdi, göğsünü şişir-di. De'Unnero adamın meydan okur tavrını gördü ve bu gururudaha sonra zevkle sınayabileceğini fark etti. "Çabuk gelin," diye emretti diğerlerine. "Bu tüccarı, kıymetlimücevherlerini kaldırmasına fırsat vermeden ziyaret edelim." "Crump Efendi'nin köpekleri var," diye uyardı Jollenue Bira-der, ama bu De'Unnero'yu yavaşlatmadı. Kapıya atıldı, sıçradı, te-pesini yakaladı, sonra tek bir akıcı hareketle diğer yana atladı.Birkaç saniye sonra köpekler havlamaya başladı ve kapı sonunakadar açıldı. Jollenue ve askerler koşarak içeri girip piskoposa ka-tıldılar, ama De'Unnero onları beklememiş, bağıran bekçiye vehavlayan iki köpeğe meydan okuyarak avluya koşmuştu. Köpek-lerin siyah kürkleri parlıyor, bembeyaz dişleri ışıldıyordu. Öndeki köpek piskoposun üzerine koştu ve üç adım ötedengırtlağına sıçradı. De'Unnero hemen yere çöktü. Köpek başının üzerinden ge-çerken De'Unnero hızla elini uzatıp köpeğin arka bacağını yaka- fen H^âri

277

Piskopos doğruldu, diğer elini uzatıp köpeğin diğer arka ba-ruttu. Ellerini çaprazlamıştı, sol eli köpeğin sağ bacağını,- eli köpeğin sol bacağını yakalamıştı. Köpeği ön patilerine in-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

JJ Sayvan dönüp onu ısırmaya çalıştı.De'Unnero kollarını geri çekti, köpeğin bacaklarını açılmayarladı. Hayvanın leğen kemiği zorlamaya dayanamadı. Çatırtıyıduyan De'Unnero uluyan, sakatlanmış köpeği yere bıraktı vehızla dönerek, bir ok gibi boğazına atılmış olan ikinci köpeğikarşıladı. Piskoposun önkolu hızla yükselerek köpeğin kapanan çene-lerinin altına girdi ve köpeğe havada takla attırdı. Hayvan hızlaona çarptı ve önkolunu dişlemeyi başardı, ama De'Unnero'nunboş eli uzanıp köpeğin gırtlağını yakaladı. Piskopos vahşi bir hırlama ile elli kiloluk köpeği, görünürdeçabasızca, dümdüz tuttu. Arkasında Jollenue Birader ve askerler şaşkınlık içinde inledi-ler; önündeki bekçi, ağzı bir karış açık, yavaşlayarak yürüdü. De'Unnero bir an öyle bekledi, sonra hayvanın nefes borusu-nu ezdi. Ölmekte olan yaratığı yere, Crump'ın bekçisinin ayakla-rının dibine fırlattı.Adam bir tehdit savurarak kılıcını uzattı ve bir adım ilerledi. "Dur!" diye bağırdı Jollenue Birader ona. "Bu Marcalo De'Un-nero Birader, Palmaris piskoposu." Bekçi adama dikkatle bakıyordu, ne yapması gerektiğindenemin olmadığı açıktı. De'Unnero onun adına karar vererek ada-ma doğru yürüdü ve onu yavaşça kenara itti. "Beni Crump Efen-di'ye tanıtmana gerek yok," dedi Piskopos. "Kısa süre sonra zatentanıyacak beni." Kapıya yöneldi. Jollenue Birader ve askerler arkadan takip et-

ti. Bekçi hâlâ avluda durmuş, boş boş bu davetsiz misafirlere ba-kıyordu. Piskopos kapıyı tekmeleyerek açtı ve içeri girdi. 278

Sal-R. A.

v»'0r,

Gürültünün sebebini merak ederek fuayeye gelmiş olan İvSibimetkarlar bu tehlikeli adamın yolundan kaçıştılar. Sonra devkırmızı yanaklı, gür, kıvırcık, kır düşmüş siyah saçları olan Kadam, yüzünde bir öfke maskesi ile karşı kapıdan girdi."Bütün bunların anlamı nedir?" diye sordu.De'Unnero Jollenue Birader'e baktı."Aloysius Crump," diye doğruladı genç keşiş. De'Unnero ağır ağır döndü, yüzüne bir gülümseme yayılırkenpiskoposu yakalayıp sokağa fırlatacakmış gibi yaklaşan adamabaktı. Bu Crump kesinlikle etkileyici bir adamdı, yüz elli kiloyayakın görünüyordu ve pek çok çirkin yara izi taşıyordu. Bunlarınarasında, boynunda, daha yeni alınmış ve kabuk bağlamış bir ta-nesi de vardı. "Anlam mı?" diye yankıladı De'Unnero yumuşak bir sesle, gü-lerek. "Pek çok şey ima edebilecek bir sözcük. Anlam. Bunun an-lamı, yaşamın anlamı. Belki de amaç sözcüğü, kastettiğin şeyi da-ha iyi anlatırdı.""Neler saçmalıyorsun sen?" diye terslendi Crump. "Gerçek anlam kutsal olandan gelmez mi?" diye sordu De'Un-nero.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

O sırada avludaki bekçi hızla içeri girdi ve De'Unnero, maiye-ti ve efendisinin ortasına dalarak fısıldadı -davetsiz misafirin kim-liğini söylüyordu, piskopos biliyordu. "Efendim," dedi Crump bir an sonra, eğilerek. "Ziyaretinizi ba-na haber vermeliydiniz, ki doğru düzgün....""Mücevherlerini saklayabilesin, öyle mi?" Aloysius Crump boğulacak gibi oldu. Güçlü bir adamdı, serve-tini Ormandiyar'ın ve Yabandiyar'ın en zorlu bölgelerinden edin-miş bir adam. Eskiden tuzak avcısıydı, ama sonra başka tuzakçüarile Palmaris ve daha uygar topraklardaki pazarlar arasında aracılıkeden birinin çok daha fazla kazanabileceğini görmüştü. tim*Havarisi

279

"Kilisenin sorularını çoktan yanıtladım," diye ısrar etti Crump. «Sözler," dedi De'Unnero sessizce, kolunu sallayarak. "Şu söz-... ,er ne faydalı araçlardır. Anlamlı sözcükler, yalan sözcükler."QU kafa karıştırıcı yanıt üzerine Crump'ın yüzü biraz buruştu.Rplagat sanatında pek yetenekli bir adam değildi, ama kendisiylelav edildiğini açıkça anlamıştı. Dev yumruklarını yanlarında sıktı.

Ama sonra De'Unnero herhangi bir uyarı vermeden, göz açıpkapayana kadar aradaki bir buçuk metreyi aştı ve işaret parmağı-nı adamın çenesinin altına uzattı. "Dün gece buradaydım, aptalCrump," diye hırladı adamın suratına. Crump uzanıp De'Unnero'nun bileğini kavradı, ama o parma-ğı uzaklaştırmanın kolay iş olmadığını gördü. "Sözler," dedi piskopos yine. '"Biliniz ki kutsal Pimaninicuit'eyağan bu taşlar, tek gerçek Tanrı'nın sürüsüne olan armağanıdır.'Bu sözleri biliyor muydun, tüccar Crump?" Parmağını ittirdi veCrump sendeleyerek birkaç adım geriledi. "Abelle Kitabı, Mücevherler Mezmuru'ndan," dedi De'Unnero.'"Ve böylece Tanrı seçilmişlerine bilgi verdi, ki taşlar fayda sağla-sın, ve tüm dünya sevindi, çünkü bunun iyi olduğunu gördüler.'"Piskopos duraksadı ve adamın •yumruklarının artık sıkılı olmadı-ğını fark etti."Bu sözleri biliyor musun?"Adam başını iki yana salladı."Jollenue Birader?" diye sordu De'Unnero. "Eylemler Kitabı," dedi genç keşiş, "Kilisenin beşinci senesin-de, Yensis Birader tarafından yazılmıştır." "Sözler!" diye haykırdı De'Unnero Crump'ın kıllı suratına. "Ki-lisenin... senin Kilisenin sözleri! Ama sen o sözleri, Tanrı'nın söz-lerini aktaranlardan daha iyi anladığına inanıyorsun." Crump şimdi başını iki yana sallıyordu. Kafasının karıştığı,ürktüğü belliydi. 28o

' A- Sil^ore

"Emrim açıktı," dedi De'Unnero. "Hayır, benim değil, aslmnbizzat Peder Başrahip'in sözleri. Kilise doktrini uyarınca, Kilise Hşından herhangi birinin büyülü mücevherlere sahip olması yasaklanmıştır.""Onları satan Kilise olsa bile mi..." "Yasak!" diye kükredi De'Unnero. "İstisnasız. Bu sana söylen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

di Crump Efendi ve sen sahip olduğun taşları teslim etmedin.""Bende taş..." "Sahip olduğun o taşlar," diye sözünü kesti De'Unnero, hersözcüğü vahşi bir hırlama ile telaffuz ederek. "Dün gece buraday-dım," dedi, "büyü kullanıldığını hissettim. İnkarının benim içinanlamı yok, çünkü büyüyü gördüm." Uzun bir an boyunca, ikisi felaketin eşiğinde bekledi; hiç kim-se Crump'ın piskoposa saldırıp saldırmayacağından emin değildi.İri, gururlu adam gözünü bile kırpmadı, ama De'Unnero da kırp-mamıştı, çelik gibi bakışları kavgaya davet çıkarıyordu. "Evini yakıp kül eder, sonra külleri elekten geçiririm," dediDe'Unnero.Aloysius Crump dudaklarını yaladı."İşbirliği yapmazsan sapkın ilan edilirsin," dedi De'Unnero. "Evime girmeye hakkınız yok," dedi adam ölçülü bir sesle."Ben Baron Rochefort Bildeborough'nun yakın dostuydum." "Ve o öldü," dedi De'Unnero gülerek -arkasındaki askerler ta-rafından takdir edilmeyen bir gülüş. İkisi yine gözlerini birbirlerine dikti. Sonra, Crump dönüpbekçisine başını salladığında, gerilim kayboldu. Adam şüpheylebaktı ona."Yürü!" diye jağırdı Crump ve adam koşarak gitti. "Bilgece bir seçim, Crump Efendi," diyecek oldu Jollenue Bi-rader, ama piskopos sert bir bakışla susturdu onu.Birkaç dakika sonra bekçi ipek bir kese ile döndü. Adam kese-

. ,. ı„ Havarisi

281

? frump'3 uzattı ve Crump De'Unnero'ya fırlattı. Piskopos keseyihavada yakaladı ve bakışlarını Crump'tan ayırmadan Jollenue'ye7atü- "Umarım ben ya da temsilcilerimin buraya üçüncü bir ziya-t yapmasını gerektirecek bir aptallık etmemişsindir," dedi.Crump öfkeyle baktı ona. "Söyle bana, iyi tüccar," diye devam etti De'Unnero. Tavırlarıaniden değişmişti. "Dün gece hangi taşlan kullandın?" Adam sabırsızca omuzlarını silkti. "Hiçbirini," dedi kabaca.»Ben anlamam." "Ah, ama dün gece kendine bir kavga bulmuş gibisin," dediDe'Unnero, adamın taze yarasına işaret ederek. "Pek çok gece kavga bulurum," diye yanıt verdi Crump sesi-ne hakim olmaya çalışarak. De'Unnero geriye uzandı ve keseninverilmesini işaret etti. "Kuzey yolculukları için gücümü korumamısağlıyor," diye devam etti Crump. De'Unnero keseyi açtı ve mücevherleri eline boşalttı -bir keh-ribar, bir elmas, bir kedigözü agate, iki minik selestit vardı. Bir anmerakla baktı onlara, sonra bir kez daha kuşkuyla Crump'ın boy-nuna baktı. "Başkaları da varsa hayatını tehlikeye atıyorsun," di-ye bildirdi açık açık. Arkasındaki askerlerden ve Crump'ın bekçi-sinden inlemeler geldi. "Mücevherlerimi istedin -adil bir şekilde satın aldığım taşları-ben de verdim," diye yanıt verdi Crump. "Onurlu bir adam olma-dığımı mı ima ediyorsun?" "Hiçbir şey ima etmiyorum," diye duraksamadan yanıt verdipiskopos. "Sana açık açık yalancı diyorum." Öngörülebileceği gibi, Crump hızla öne atıldı, ama De'Unne-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ro dönerek adamı tekmeledi ve şaşkına dönmüş adamının sende-leyerek kollarına düşmesine sebep oldu. De'Unnero keseyi ve mücevherleri cüppesinin cebine attı,sonra topukları üzerinde dönüp, peşinde adamları ile, fırtına gibi 282

»tor,A- Sa|v,

çıktı evden. Sokağa çıktılar, ama orada piskopos aniden dıir-H "Bugün bu bölgede daha işimiz var mı?" diye sormaya cesaetti Jollenue Birader, uzun dakikalar kayıp geçtikten sonra. "Anlamıyor musun?" diye yanıt verdi De'Unnero. "CrumEfendi bize yalan söyledi.""Evini mi arayacağız?" diye sordu bir asker. "Yıkıntılarını," diye terslendi De'Unnero ve şaka yapmadığın,herkes anladı. "Ama belki de buna varmaz." De'Unnero buna iç-tenlikle inanıyordu, çünkü algı yeteneği güçlü adam AloysiusCaımp'ın söylediklerinden çok daha fazlasını öğrenmişti. Adamönceki gece kavgaya karışmıştı -boynundaki yaradan belliydi buVe yaranın güçlü otlarla ya da büyüyle tedavi edildiği de De'Un-nero için çok açıktı. Bir ruhtaşı yaradan iz bırakmazdı, çünkü böy-

le küçük bir kesiği iyileştirmek için fazla büyü gücü gerekmezdi.O zaman, belki de bitkisel bir karışımdı. Belki. "Beni takip edin," diye emir verdi De'Unnero. Eve doğru yü-rümeye başladı ve cebindeki bir başka bölümden bir laltaşı çıkar-dı. "Ve öğrenin." Piskopos bahçe kapısının önünde durdu -birhizmetkar kapıyı kapatmıştı. Laltaşına yoğunlaşmasına yetecekkadar bekledi ve yüzüne bir gülümseme yayıldı. Diğerleri dahaona yetişemeden De'Unnero duvarı aşmıştı bile ve bu sefer arka-sından kapıyı açmaya zahmet etmedi. Dışarıya çıkmış bekçinin haykırışlarını duymazdan gelerek av-luda koşmaya başladı. Piskopos evin kapısına vardı, içeri girdi veorada, fuayede, şaşkına dönmüş Aloysius Crump, De'Unnero'nunverdiği yaraya eğilmiş kadın hizmetçilerinin arasında duruyordu.Piskopos yaranın şimdiden iyileşmeye başlamış olduğunu fark etti. De'Unnero kıpırdamadan durdu ve derin bir nefes aldı. Hiç-bir koku, hiçbir bitki işareti yoktu. Bilmeceyi çözmek için pisko-posun laltaşına başvurması gerekmiyordu, çünkü tüccarların mü-cevherlerle oynadıkları oyunlara yabancı değildi. iblisi Havarisi

283

"Çizmelerini çıkar," diye emretti Crump'a.Adam alnını kırıştırdı. "Hanımların önünde mi?" diye sordu iz- avla- De'Unnero'nun omzunun arkasına bakarken tek kaşınıJjfifce kaldırdı. İpucunu pek az kişi yakalayabilirdi, ama De'Unnero için AzizK vmetli'nin dev çanlarından biri kadar açıkça çınladı. Hızla dön-dü ve yaklaşan bekçinin uzattığı kılıcı koluyla karşıladı. Kılıç kol

yenini aştı ve De'Unnero'nun önkolundan kan çıkardı. Ama bek-çinin gardı inmişti. De'Unnero'nun eli uzandı, bekçinin kılıç ko-lunu yakaladı. Piskopos kolunu geri çekerek omzunu adamın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

göğsüne indirdi. O sırada bekçinin yüzüne ve göğsüne darbe yağdırabilirdi,ama De'Unnero kılıç koluna odaklandı. Diğer eli ile bekçinin bi-leğini yakaladı, sonra elini bükerek bileğinin aşırı gerilmesine se-bep oldu. De'Uhnero adamın kavrayışının zayıfladığını hissetti veadam silahını bıraktığında kılıcı kabzasından yakaladı. Bileğini us-talıkla büktü, bir adım uzaklaştı, sonra atılarak kılıcı bekçinin kar-nına sapladı. Ölmekte olan adamı ittirerek yere devirdi ve sonra kılıcın kab-zasını bırakıp,, yerinden kıpırdamamış olan Crump'a döndü. De'Unnero şimdi kahkaha atıyordu. Maiyetinin arkasından fu-ayeye doluştuğunu hissetti, ama elini kaldırarak durdurdu onları. "Ama, efendim," diye itiraz etti Jollenue Birader. Askerlerdenbirkaçı yerde, kendi kanının içinde inleyen adamı görünce nefes-lerini tuttular. "Bu dersi ben vereceğim!" diye hırladı De'Unnero. Ölüm ka-dar soğuk sesi genç keşişi susturdu. "Konumuna saygımdan bir kez daha söyleyeceğim," dediDe'Unnero Crump'a. "Çizmelerini çıkar." "Seni katil köpek!" diye yanıt verdi tüccar, arkasındaki duvarakoşup oraya asılmış eski bir yabandomuzu mızrağını alarak. "De- 28<;

A Sal^.ore

ğersiz bir cesedin üzerinde boşa gitmesin diye, senin çizrnelpis kokan ayaklarından çekip çıkaracaklar!""Piskopos De'Unnero," dedi şehir muhafızlarından biri."Yerinizde kalın!" diye bağırdı De'Unnero adamlarına, "öör ödet-men benim ve öğrenci Crump." "Git, kılıcı al," dedi Crump, mızrağı ile işaret ederek. Saplanğı hayvan mızraktan kaçamasın diye ucunun biraz aşağısında biçengel bulunan, kötücül görünüşlü, siyah metalden bir aletti"Aloysius Crump'ın silahsız bir adamı öldürdüğünün söylenmesi-ne izin veremem." De'Unnero kahkaha attı "Silahsız mı?" diye yankıladı. "Adamında aynı hatayı yaptı." Crump mızrağı indirdi ve tehlikeli piskoposa saygı göstererekihtiyatla adım attı. Mızrağı yavaşça ileri geri sallayarak, piskopo-sun bekçinin kılıcından sıyrıldığı gibi mızrağın ölümcül ucundansıynlamayacağını kanıtlamak istercesine, hareketlerine tamamenhakim olduğunu gösterdi. De'Unnero aniden öne atıldı, sonra Crump hırlayarak mızrağıuzatınca çabucak iki adım geriledi. Adamın mızrağı yetişememiş-ti, ama öfkeli tüccar ileri atılarak mızrağını De'Unnero'nun başınasaplamaya çalıştı. Piskopos çöktü ve mızraktan uzaklaşmak için dönerek yuvar-landı. Crump avantaj kazandığını düşünerek mızrağı ile takip etti. De'Unnero hızla yana döndü, önkolunu mızrağa çarparak dar-beyi yarı yarıya savuşturdu. Ama Crump hızlıydı ve piskopos şaş-kın gözlerini açıp kapayana dek momentumu geri çevirmeyi ba-şaracak kadar güçlüydü. Adam mızrağı savurdu. De'Unnero'nun belinden yukarısı hiç hareket etmemiş görün-dü; bacakları altında öyle hızlı hareket etti ki, daha Crump ve di-ğer izleyiciler sıçradığını anlamadan mızrak ayaklarının altındangeçip gitti. Açık verdiğini anlayan Crump bağırdı ve çılgınca geri-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

U HaVariSİ

285

piskopos silahın menzili içine atılmayarak tüccarı şaşırttı. Pis-

tek ayağının üzerinde çekinerek durdu ve yaralanmış gibi Bu sefer korkuyla değil zaferle haykıran Crump kayarak dur-, ve bir kez daha atılarak mızrağını savunmasız görünen pisko-posa uzattı. Mızrak yaklaşırken De'Unnero iki büklüm oldu; arkasında Jol-lenue Birader mızrağın saplandığını düşünerek çığlık attı. Ama mızrağın ucu isabet etmedi. De'Unnero uzanan silahınüzerinden parende attı. Elini indirerek mızrağı aşağı ittirdi ve sa-pını yakaladı. Sonra Crump'm momentumunu kullanarak iki aya-ğı ile tekmeledi. Topuklarından biri tüccarın yüzüne, diğeri göğ-süne geldi. Crump yerinde kalakaldı, kolları yanlarına düştü. De'Unnerosıkı sıkı tutuyor olmasa mızrağı yere düşerdi. Çevik piskopos, du-vara sıçramış gibi rahatça Crump'a basıp döndü, dönerek, kıvrıla-rak zarafetle yere indi. Aynı anda Crump dizleri üzerine yıkıldı. De'Unnero mızrağı kenara attı. Crump'ı saçlarından yakaladı,başını arkaya çekti ve boynunu ortaya serip, vurmak üzere diğerelinin parmaklarını gerdi. Parmaklarını o boyna gömebilirdi, amasonra fikrini değiştirerek Crump'ı nefes nefese, ama canlı bıraktı. De'Unnero zaferinin tadını çıkararak bakışlarını izleyicilerininüzerinde dolaştırdı. Sonra ayağını Crump'm omzuna koydu veadamı yere tekmeledi. Gidip adamın yanında diz çöktü. "Sana beni geri dönmeye zorlamamanı söylemiştim," dedi, ke-sik kesik nefes alan tüccara. "Daha açık bir şekilde uyarabilir miy-dim? Ah evet, ama bunlar yalnızca söz." De'Unnero gidip Crump'm çizmelerine uzandı, ama inatçı tüc-car onu tekmeledi. Piskopos doğruldu, ayağını tüccarın bacakarasına indirdi.Crump acı içinde uluyarak iki büklüm oldu.

286 R- A Salv4t0r, "Bana bir daha tekme atarsan seni hadım ederim. Hemen s'di, burada," dedi De'Unnero sakin sakin. Piskopos çizmelerinikerken Crump direnmedi. Orada, Crump'ın sol ayağının ikin •parmağında, piskoposun varlığını tahmin ettiği nesne vardı, üzrine küçük bir hematit kakılmış altın bir yüzük. "Tüccarların yaratıcılığına ve yenilikçiliğine tanık ol," çjej-De'Unnero Jollenue'ye, eğilip yüzüğü Crump'ın parmağından çı-kararak. "Eskiden, Aziz Kıymetli'de bile düzinelercesi bulunan ba-sit bir ruhtaşıydı, ama yüzyıllar önce bir simyacının ve güçlü birkeşişin akıllılığı buna vardı: takanın aldığı yaraları yavaş yavaşama istikrarlı bir şekilde iyileştiren bir yüzük. Muhteşem bir kü-çük eser, Crump Efendi'nin ölümcül görünen yaralarla ölmeye bı-rakıldığı savaş meydanlarından yürüyerek dönmek gibi etkileyicibir şöhret kazanmasını sağlayan bir eser. "Efsane böylece sona ermiş, gizem açıklanmış oldu," dedi pis-kopos, Crump'ın başarılarını anlatan askere. Bu sefer adam diğer-leri ile birlikte eve gelmişti. Asker arkadaşlarına baktı. İstikrarsız piskoposun bu sefer neyapacağından emin olamadığı için, fuayedeki başka herkes gibiendişeli olduğu açıktı. De'Unnero insanların o kararsızlığı birkaç dakika daha yaşa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

masına izin verdi, sonra aniden konuştu, "Onu Aziz Kıymetli'yegötürün! Kanun kaçağı atadamı barındıran zindana atın!" İki asker itaat etmek üzere fırladı, Crump'ın yanına koşup,kollarını adamın geniş omuzlarının altına soktular ve adamı aya-ğa kaldırdılar. De'Unnero yanlarında bitti. "Birazcık bile direnir-se," diye uyardı... ve şimdi bir kaplan koluna dönüşmüş olan ko-lunu kaldırıp tırnaklarını çıkarmıştı. "Hadım edilecek." Crump neredeyse bayılıyordu. Muhafızlar onu sürükleyerekgötürürken aksayarak yürüdü.De'Unnero yerdeki bekçiye baktı. "Ölünüzü gömün," dedi

iblis* Havaris:

287

akarlara. "Yüzükoyun ve kutsanmamış toprağa."lıizmeLRBir kadın haykırdı. Kilisenin ölçütlerine göre, De'Unnero bu ada-ve hayatta kalan akrabalarına olası en büyük hakareti etmişti. «Mezarını bir blok taşla örtün," diye devam etti merhametsiz'skopos, hakareti daha da ileri götürerek, "ki iblis ruhu yeraltıaleminden kaçamasın." De'Unnero gözlerini kısarak hizmetkarları süzdü ve bunu yap-mazlarsa sonlarının aynı derecede korkunç olacağını anlamaları-nı sağladı. Sonra piskopos hızla evden çıktı, Jollenue ile kalan askerleride götürdü. Tanık olanların bir daha unutmayacağı bir ders olduğunu bi-liyordu. ?7GÜVEN ÖLÇÜSÜ "Orada olduklarından emin misin?" diye sordu Viscenti Bira-der üçüncü kez. Sinirli keşiş kamp ateşinin aydınlığının ötesinde-ki karanlığa baktı ve ürperdi, çünkü kuzeyden esen gece rüzgarısoğumuştu. "İnan," diye yanıt verdi Roger. "Touel'alfar kuzeye kadar bizeeşlik edeceklerini söyledi ve ediyorlar." "Caer Tinella'dan geçtiğimizden beri görmedik onları," dediCastinagis Birader. "Belki de Gecekuşu'nu aramak için ancak okadar gitmeyi planlamışlardır." "Bize onu Dundalis'te bulacağımızı söyleyenler onlardı. Üste-lik bize eşlik edeceklerini de söylediler," diye hemen hatırlattı Ro-ger onlara. "Ve bulacağız da, hatta belki yarın." "Yaklaştık mı?" diye sordu Braumin Herde. "Tanıdık işaretlergördün mü?" "Ben hiç Dundalis'e gitmedim," diye itiraf etti Roger. "Ama ku-zeye, Ormandiyar'a giden yalnızca tek bir yol var ve çevremizde-ki ağaçlar yükseldiğinden, hedefimize yaklaştığımız açık." Beş keşiş kuşkuyla bakıştılar; birden fazlası dehşet içinde göz-lerini yuvarladı. "Yol kolay," dedi Roger kararlılıkla. "Ve Touel'alfar orada biryerde, korkmayın. Bizim onları görmememiz hiçbir anlama gelmi-yor -bizi izleyen yüz tanesi olsa, kendileri görmemizi istemediği M* Harisiürece asla fark etmezdik.«Ve bizimle olmasalardı bile endişelenmezdim," diye ekledi"Çünkü Dundalis'e yaklaştığımız sürece -hatta kilometre-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

uzağından geçsek bile- Gecekuşu bizi bulur. Ya da Yele-^ j gu onların ormanı ve onlar bilmeden hiçbir şey hareketedemez burada." "Touel'alfar dışında," dedi Braumin Birader neşeyle ve genişbir gülümsemeyle, bunun üzerine diğer keşişler de neşelendiler. "Touel'alfar bile," dedi Roger sertçe, haklı olarak endişelenenyoldaşlarına korucuya duyduğu derin saygısı göstermek için. "Ne kadar erken uyursak o kadar erken yola çıkarız," dediBraumin Birader. Dellman'a işaret etti. Genelde ilk nöbeti Rogerve Dellman tutardı -Leydi Dasslerond'un söylediği gibi, canavar-lara karşı değil insanlara karşı. Dört keşiş şikelerini ateşe yaklaştırarak uzandılar, çünkü hergeçen dakika hava daha da soğuyordu sanki. Roger ve Dellmanda ateşin yanına oturdu ve uzun süre sessiz kaldılar. Roger uyu-yan yoldaşlarının düzenli nefeslerinin kendisini tehlikeli bir gev-şemeye götürdüğünü fark etti. Aniden ayağa kalktı, ileri geri adımlamaya, soğuğa karşı kol-larını ovalamaya başladı. "Yine ormana gitmeyi mi düşünüyorsun?" diye sordu DellmanBirader esneyerek. Roger ona baktı, gülümsedi ve bu kadar kuzeyde ormana git-mek insanın aklına gelmeyecek bir şeymiş gibi başını iki yana sal-ladı. "O zaman itiraf ettiğinden daha endişelisin," diye yorum yap-tı algı yeteneği güçlü Dellman. "Endişeli mi?" diye yankıladı Roger, neşeli bir sesle. "Yoksayalnızca üşümüş mü? O karanlık ormanda, ateşten uzakta donupölürüm." 2go

4toreA- Saiv,

"Endişeli," dedi Dellman ciddiyetle. "Gece soğuk belki srnjbu rüzgarda ateş pek az koruma sağlıyor. Ama bu gece yalnız hsına ormana girmeyeceksin, bir hafta önce Caer Tinella'dan avdığımızdan beri yapmadın bunu." Roger bakışlarını ormanın karanlığına kaçırdı. Powrie istilasdan sonraki aylarda, genç adam ormanı evi saymış, en karanlıkgecelerde korkusuzca dolaşmaya çıkmıştı. Ama Dellman'ın algıları kuvvetliydi, itiraf etmeliydi. Bu ormanlardan korkuyordu. Rogerbirkaç kilometre öncesine göre ne kadar karanlık göründüklerineinanamıyordu. Ne kadar yüksek ve yoğun ve tuhaf seslerle do-luydular! Hayır, bunun korku olmadığına karar verdi Roger, say-gıydı, bunu en çok hak eden ormana duyduğu sağlıklı bir saygı.Tüm powrieler, devler ve goblinler dünyanın en uzak köşelerinesürülseler bile, Ormandiyar hafife alınacak yer olmayacaktı. Bu kavrayışla, Roger'ın Elbryan ve Pony'ye duyduğu saygı art-tı. Caer Tinella yakınlarındaki ormanla karşılaştırıldığında, buralarehlileştirilmemiş kalırdı."Yaklaştığımıza gerçekten inanıyor musun?" diye sordu Dell- "Evet," diye yanıt verdi Roger. "Caer Tinella'dan Dundalis'eolan mesafenin, kabaca Caer Tinella'dan Palmaris'e olan mesafekadar olduğunu biliyorum, hemen hemen o kadar yol yaptık. Veyoldan uzaklaşmış olamayız, çünkü yol çok belirgin. Gerçektende, geçen kervanların izlerini bile gördük -ancak Gecekuşu'nun

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

eşlik ediyor olduğu yüklü arabaların açmış olabileceği derin te-kerlek izleri." "İyi mantık, Roger Lockless," dedi bir ses yandan. Roger'ın ta-nıdığı bir sesti. "Gecekuşu!" diye haykırdı genç adam ve ateş ışığının kıyısınakoştu. Orada durup gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi ve ya-vaş yavaş iri bir adamın kamptan dört buçuk metre uzakta, geniş |j*l* HaVaHSİ

291

-nrm en alçak dalında rahat rahat oturmakta olduğunu seç-bir ag^cu11.R. suredir orada olduğunu anladı Roger.Roger'ın arkasında, Dellman Birader biraderlerini uyandırarakkuşu'nun gediğini fısıldadı. Kısa süre sonra gözleri faltaşı gi-K açılmış beş keşiş ihtiyatla yaklaşıp Roger'ın yanında durdular. "Size Yelebekçi ve benim sizi bulacağımızı söylemişti," dedikorucu. O konuşurken atadam karanlıktan çıkıp ağacın yanındadurdu. Keşişler Yelebekçi'yi daha önce, Aziz Saf-Abelle'e götürü-lürken görmüştü elbette, ama o yaratık önlerindeki, beş yüz kilo-luk kas yığınından oluşan, bakışları ateş ve yoğunluk dolu hey-betli atadanım yalnızca kabuğuydu. Ve elbette daha önce Yelebekçi'yi birkaç saniyeliğine görmüşolan Roger sersemlemişti. Keşişlere böbürlenerek, tam olarak iyi-leştiği zaman atadamın gücü karşısında şaşakalacaklarını söyle-mişti, ama Roger'm sözleri Elbryan, Pony ve Juraviel'in anlattığıhikayelere dayanıyordu. Şimdi, ilk defa Yelebekçi'ye bakarken-sağlıklı bir Yelebekçi'ye- kulağa ne kadar dramatik gelirlersegelsinler, o hikayelerin bu muazzam yaratığın yanında solgun kal-dığını anlıyordu. Gecekuşu yere atladı. Elini Roger'a uzattı, ama genç adam onayaklaşarak sarıldı. Korucu kucaklamasına karşılık verdi ve Roger'ınomzunun üzerinden bakarak Braumin Herde'ye gülümsedi. Sonunda Roger korucuyu bıraktı, bir adım geriledi ve eliniYelebekçi'ye uzattı."Heyecanlı çocuk," dedi atadam Elbryan'a. "Yolum uzun ve trajedilerle doluydu," dedi Roger ciddi Lir ta-vırla. "Sizi bulmak için kuzeye geldik ve bulduk da ve şimdi, an-cak şimdi rahat bir nefes alabilirim.""İki gündür izliyorduk sizi," dedi korucu. "Roger'ın gözleri irileşti. "İki gün mü?" diye yankıladı, hakare-te uğramış gibi. "O zaman neden şimdiye dek yaklaşmadınız?" 292

R' A Salva^

"Çünkü yoldaşların, ne giyerlerse giysinler, keşiş," dedidam. "Ve keşişler ve ben sıkı dostlar sayılmayız." "Bizim hakkımızdaki gerçeği nasıl bilebildiniz?" diye araya o' <*?Braumin Herde, sıradan köylü kıyafetlerine bakarak. Onun ve H"yoldaşının keşiş olduğunu belli eden hiçbir şey yoktu. O ve yoldalan aniden ziyaretçilerin belirdiği ve daha tanıştırılmadan onlar hakkındaki her şeyi bilir göründüğü bu karşılaşmalardan sıkılmaya baslamıştı. İlk önce elfler, şimdi de bu ikisi aynı şeyi yapmıştı! "İzliyorduk dedik ya," diye yanıt verdi Yelebekçi, "ve bu din-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lediğimiz anlamına da gelir, kuşkun olmasın Braumin Herde Bi-rader."Keşişin yüzünde inanmazlık dolu bir ifade vardı. "Ah, ismini işittim, Aida'dan dönüş yolculuğundan da biliyo-rum seni," diye yorum yaptı atadam. Aniden Braumin utanmış göründü, atadamın o yolculukta bi-raderlerinden nasıl kötü muamele gördüğünü hatırlamıştı. "Ama ben açık açık onlarla yolculuk ediyorum," diye itiraz et-ti Roger. "Düşmanları size getirir miydim?" "Emin olmak zorundaydık," diye açıkladı Elbryan. "Sana güve-niyoruz; bundan hiç kuşku etme! Ama diğer yandan, düşman saf-larından müttefik edinmenin yollarını bildiklerini anlayacak kadaruzun zamandır uğraşıyoruz Abellican Kilisesi ile.""Sizi temin ederim..." diye itiraz edecek oldu Castinagis Birader. "Gerek yok," diye yanıt verdi korucu. "Yelebekçi Braumin Bi-rader'den övgüyle bahsetti, o yolculuktan çok iyi haürlıyorduonu. Braumin'in Jojonah'm dostu olduğunu söyledi. Jojonah daAvelyn'in dostuydu. Elbryan ile Yelebekçi'nin dostu olanAvelyn'le. Ve Abellican biraderlerinizden saklanmak için kılık de-ğiştirdiğinizi biliyoruz." "Daha önceden de gördüğünüz bir durum," diye yorum yaptıBraumin Birader, "Avelyn Desbris'ten, demek istiyorum." fclîs» Havan:

293

"Ho ho, ne!" diye kükredi Yelebekçi, her zamanki yüz ifade-. -ıe Avelyn'in sesini mükemmel bir biçimde taklit ederek.£lbryan hiç memnun görünmeyerek, yan yan baktı ona."Yapılması gerekiyordu," dedi atadam kuru kuru. Korucu içini çekmekle yetindi ve bunun bir alışkanlık halinelmemesini diledi. Sonra Braumin'e başını salladı. "Yalnız,Avelyn cüppesini giymekten hiç vazgeçmedi," diye yanıt verdi,"tüm Kilise onu avlarken bile." Braumin gülümsedi, ama Castinagis korucunun sözlerini ha-karet kabul etmiş gibi göğsünü çıkardı ve omuzlarını dikleştirdi.Fazla gururlu olduğunu fark etti Elbryan -çok tehlikeli bir özellik.Keşişin yanına yürüdü ve resmi bir selamlama ile elini uzattı. O zaman görgü kurallarını hatırlayan Roger, korucu ve ata-dam ile birlikte dört keşişe yaklaştı ve herkesi tanıştırdı. "Jojonah'ın bir başka dostu," diye yorum yaptı Yelebekçi, sıraDellman'a geldiğinde. Atadam Dellman'ı da yolculuktan hatırlı-yordu. "Ve Markvvart'ın uşağı Francis'in dostu değil." "Ama bizi gizlice Aziz Saf-Abelle'den çıkaran Francis Bira-der'di," diye yorum yaptı Braumin Birader, ve Elbryan ve Yele-bekçi'nin şaşkınlıkla bakmasına sebep oldu. "Hikayenizin tamamını dinleme zamanımız geldi bence," dediatadam. Kampa, özellikle de keşişlerin ateşin yanında bıraktıklarıyiyeceklere baktı. "Bir akşam yemeği yedikten sonra, elbette," di-ye ekledi ve ateşin yanına yürüdü. Diğerleri de orada ona katıldı -aksi halde atadam tek lokma yi-yecek bırakmayacaktı onlara- ve yemek yemeyi bitirdikleri zamanoturup, Braumin Birader ve Roger'ın hikayelerini dinlediler. İlkRoger başladı, Baron Bildeborough'nun öldürülmesini detaylı ola-rak anlattı; sonunda Viscenti Birader endişesini aşıp, MarcaloDe'Unnero'nun işe karışmış olduğuna dair şüphelerini dile getirdi.Sonra Roger ciddi bir sesle Jojonah Efendi'nin sonunu anlattı;

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

294

Sil'R. A.

v*tor.

etki-»Çinbu ağırbaşlı hikaye atadam ile Elbryan'ı da dört keşiş kadarlemisti. Yelebekçi'yi kurtardıktan sonra Aziz Saf-Abelle'denlan Elbryan, Jojonah'ı, Kilise içinde adaletin yerini bulmasıbelki de en büyük umut olarak görmüştü. İdam haberine şaşırmmıştı, hem de hiç, ama çok üzülmüştü. Sonra en yeni hikayeye geldiler -ve mevcut durumla en ileiliolana- ve Braumin Birader manastırdaki, beş keşişin kendi kendilerini sürgüne göndermesi ile sonuçlanan olayları anlattı. Mark-wart'ın gittikçe sıkılaşan yumruğundan kaçmalarına Francis'in na-sıl yardım ettiğini anlattı, ama adamın neyi amaçladığını bilemi-yordu, yalnız eylemlerinden bahsedebiliyordu. Diğer keşişler sırayla yoldaki maceralarını anlattılar ve korucuile atadam bu sıkıcı yolculuk ilgilerini çekmiş gibi yaptılar -amaPalmaris'te Kilisenin hakimiyetinin gittikçe arttığını duymak ikisi-ni de epey endişelendirdi ve grubu Touel'alfar'm izlediğini, hattaLeydi Dasslerond'un bizzat grubun başında bulunduğunu öğre-nince ikisi de şaşırdı. Elbryan ve Yelebekçi şaşkın şaşkın bakıştı-lar; bu kadar büyük bir elf grubunun bölgeye gelmesi, ama on-larla bağlantı kurmamasını tuhaf bulmuşlardı. Bir düzineden faz-la elfin bir arada Sisler Vadisi'nden çıkması gerçekten de hayretverici bir şeydi! "Ve böylece senin topraklarına geldik, Gecekuşu," diye bitir-di Braumin Birader. "Bir zamanlar, kaybettiğimiz biraderimizAvelyn'e, ihtiyaç duyduğunda sunduğun sığmak ve dostluğu bizede sunacağını umuyoruz." Elbryan oturup bu sözleri dikkatle düşündü. "Burası Orman-diyar," dedi sonunda, "vahşi bir yer, insanların hayatta kalmakiçin birlikte yaşaması gereken bir yer. İyi huylu herkese kucakaçılır." "O kadar da iyi huylu olmayan epey kişiye de," diye eklediatadam, bir kahkaha patlatarak. Kahkahası gerilimi yok etti. M» Havarisi

295

«Sabah sizi Dundalis'e götürürüm," diye temin etti Elbryan Kll «Yerleşimcilerin önderi Tomas Gingenvart, inşaatlara yar-A edecek altı çift güçlü eli memnunlukla kabul edecektir." "Beş," diye düzeltti Roger gülümseyerek, "ve Gecekuşu ileYelebekçi'ye yardım edecek yeni bir izci." "O zaman, belki sen ve ben yalnız görüşebiliriz," dedi Bra-ımin Birader korucuya. Roger'ı görmezden gelerek yoldaşların-dan en çok da Roger'dan meraklı bakışlar çekti. Elbryan adamın gözlerindeki ve sesindeki yoğunluğu farkederek kabul etti. İncelikle imal edilmiş bir Ursal saati gibi. Bölgelerine gelenana caddeye dönen şehir muhafızlarını gözleyen Behrenli gözet-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

çilerin hareketlerini hayranlıkla izlerken Pony böyle düşünüyor-du. Son günlerde Pony güneyli halkı büyük dikkatle izlemektey-di. Behrenliler Ayı-Honce'da baskıya yabancı değillerdi, ama şim-di, Piskopos De'Unnero'nun dehşet hükümdarlığının eklediğibaskı, sessiz direnişlerini bir sanat biçimine dönüştürme yetenek-lerini arttırmış gibi görünüyordu. Haber ağızdan ağza iletilir, duvarlara vurularak sinyaller veri-lir, yakındaki gemilerden birinde bir bayrak sessizce indirilirken,Pony huşu içinde izledi. Her gözlemle bu halka duyduğu saygıartıyordu. Şimdi güneye doğru bir grup yürüyordu -en yaşlı ve en genç,hamile bir kadın ve iki kolunu kaybetmiş bir adam. Pony bu ayrılışları defalarca görmüştü, ama nereye gittikleriniöğrenecek kadar izlemeyi başaramamıştı hiç. Ne zaman askerler rıh-tımların yakınındaki Behren bölgesine gelse, sataşmak için pek azhedef buluyorlardı. Bir sefer geniş çaplı bir arama yapılmış, askerlerrıhtımdaki her gemiyi taramışlardı, ama hiçbir şey bulamamışlardı.Şimdi, sonunda, saatler boyunca araştırdıktan sonra, Pony bil-

296 R' A ^lv4t0rçmeceyi çözdüğünü düşünüyordu. Yan sokaklarda ve çatıb Hdikkatle ilerledi, yavaş yavaş güneye döndü ve Behrenlileönünde kalmasına izin verdi. Alay sessizce, binaların gölgeleriden ayrılmadan rıhtımlar boyunca ilerledi; ırmak kıyısındanuzun, alçak depolardan geçtiler; Masur Delaval'ın, şehrin günevduvarının hemen kuzeyinde kıvrıldığı yeri dolandılar. Burada ır-mak kıyısı beyaz kireçtaşından bir uçurumdu. Irmağa bakan bir-kaç bina vardı; ama hemen aşağıdan, suyun kıyısından bakan bi-rinin görebileceğini keşfetti Pony -büyük olasılıkla çocukların ır-mağa yuvarlanmaması için yapılmış uzun bir çitin kapattığı birmanzara. Pony o çit boyunca, çit ve yamaç arasında gizlenerekilerledi. Aşağıya baktığı zaman tahminleri doğrulandı. Corona Körfezi'nin bu kadar yakınında, gelgitler Masur Dela-val'ı çok etkiliyor, suyun derinliği üç metre kadar değişebiliyordu.Dalgalar çekildiğinde, suyun hemen üzerinde, kireçtaşımn içindekaranlık çatlaklar görülebiliyordu: Mağaraların genellikle sualtın-da kalan girişleri. Behrenli grup suyun kıyısına iner, rehber halata tutunarak te-ker teker buz gibi sulara dalıp gözden kaybolurken, Pony başınısalladı. Anlaşıldığı kadarıyla o girişlerin arkasındaki mağaralar su al-tında değildi. "Harika," diye yorum yaptı, saygı dolu bir sesle. Beceriklilik-lerine şaşmıştı; zulümden sessizce, güvenle kaçmanın yolunu bul-

muşlardı, hem de soğuk sulara dalmak ve rahatsız bir mağaradabirkaç saat geçirmekten başka bedel ödemeden. Mağaralar rahatsız mı acaba gerçekten, diye merak etti Pony.Behrenliler gizli evlerini ne kadar donatmışlardı? Oraya inmek, soğuk suya atlamak, Behrenlilerin gizli semtineyüzmek istiyordu. Bu insanların başardıklarını düşünmek içini ısı-tıyor, şehrin, Piskopos De'Unnero ve Kilise'sinin kötülüklerine di- 1*° HâVariSİ

297

nin bif y°lunu bulacağı umudunu yeşertiyordu. Behrenlile-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ancak yüz, iki yüz kişiydiler ve derilerinin renklerinden ko-ı kla ayırt edilebiliyorlardı- zulümden kolaylıkla kaçınabiliyoralan, Pony'nin De'Unnero'ya karşı arkasında beş bin kişiyleıer yapabileceğini merak etmesine sebep oldu. Evet, grubun

n üyelerinin kaybolmak üzere olduğu yere inen otuz metrelikuçuruma bakmak ilham vermişti ona. Arkadan gelen ot hışırtıları uyardı Pony'yi. Arkasına baktığı za-man Behrenli bir savaşçının yaklaştığını gördü: Ufak tefek, sırımgibi bir adamdı ve güneylilerin tercih ettiği türden bir pala taşı-yordu. Adam tek kelime etmeden, kara yüzünde tek uzlaşma işa-reti vermeden, kılıcını Pony'ye doğrultarak yaklaştı. Pony kılıcının kabzasını kavradı ve çenesini göğsüne indire-rek yaklaşan savaşçının hemen önüne yuvarlandı. Savunucu'yuçekti, sırtüstü inerken kılıcını yukarı uzattı. Savunucu'nun kabza-sına, eli koruyan kısma büyülü manyetitler kakılmıştı ve Pony taş-ların büyüsünü çağırınca saldırganın kılıcı kendi kılıcına uçtu. Kılıcı Pony'nin kılıcına çarpan adamın şaşkınlığı açıktı; ve bu biranlık şaşkınlık Pony'nin yuvarlanması, dizleri üzerine inmesi, son-ra doğrulup saldırgan ile yüzleşmesi için gereken zamanı verdi. Behrenli savaşçı kılıcını çekip kopardı ve geriye sıçrayarak sa-vunma pozisyonu aldı. Pony saldırmayınca yavaş yavaş doğruldu.Kara yüzüne parlak bir gülümseme yayıldı. Kıvrık kılıcını denge-li, ahenkli bir şekilde, halkalar çizdirerek savurmaya başladı. Kol-larının hareketleri palanın zarif çizgilerini mükemmel bir şekildetamamlıyordu. Adam palasını indirerek aniden atıldı -acemi olmadığı açıktı-sonra kaldırdı ve Pony'nin boynuna doğru çapraz savurdu. Saldırı açısına bakarak, Pony adamın akıllı olduğunu, her za-manki savuşturma hareketinin işe yaramayacağını fark etti -kılıçgöğsünü çapraz geçerek sol omzuna yükseliyordu. Pala kendi ki- 2<>8 R- A. S*Jv.â'0nlıcının düz tarafından kayarak kılıcı omzunun üzerine do&m ° u Zor-layacak, hamle yapmaya hazır bir şekilde düz duracaktı. Pony savuşturmak yerine Savunucu'yu çaprazlayarak palayı kşıladı, öyle hızlı ilerledi ki kıvrık kılıç kendi kılıcını ittiremedi ve Qlip Savunucu'nun kabzasına dayandı. Pony bileğini aniden büker kpalayı yukarı savurdu. Kılıç hedefe varamadan zararsızca geçip om- Behrenli savaşçı palasını sol eline attı, çevirdi ve Pony'nin karnına savurdu. Kadın karnını içine çekti -çocuğunu kaybetmekten duyduğukorku ile neredeyse bayılacaktı!- ve geriye sıçradı, sonra Savunu-cu'yu geçen kılıcın arka eğimine vurdu ve ittirdi. Hemen bir adımgeriledi, zihni hızla çalışıyor, rakibinin tarzını inceleyerek zayıflıkarıyordu. Behrenli savaşçı kılıcı karşı yöne savurdu, sonra kaldı-rıp indirdi, hatta arkasından geçirip sağ eli ile yakaladı ve karşıyönden savurdu. Rakibi etkilemek ve moralini bozmak için yapı-lan bir hareketti, ama deneyimli Pony için yalnızca bilgi vericiydi. Şimdi anlamıştı. Bu ülkede kullanılan kılıç-kalkan tarzına kar-şı etkili olacağı inkar edilemez bir tarzı vardı adamın. Ama Ponyo şekilde savaşmazdı. O Elbryan'ın savaştığı gibi, elflerin savaştığı gibi savaşırdı vekendi tarzının, bi'nelle dasadaam palaya karşı daha etkili olaca-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğını düşünürken güveni arttı. Savaş duruşu aldı, sol ayağını arka-ya, sağ ayağını öne atarak dengesini kurdu, dizlerini büktü veağırlığını iki ayağı üzerine dağıttı. Dirseklerini büktü, bileğini çe-virdi, Savunucu'yu adama uzattı ve karşı ağırlık oluşturması içindiğer kolunu arkada kaldırdı. Şimdi en büyük sorunu, adamı öldürmeden bu dövüşü nasılkazanacağı idi. Uçurumun kıyısına tünemişken kolay iş değildi.Kara derili savaşçı palasını öfkeyle savurarak yaklaştı. Pony Savunucu'yu palanın üzerinden aşırdı ve sıçrayarak ge-riledi. Aralarındaki fark buydu: bu topraklardaki ve Behrenlilerin Havarisiİblisi" rı

299

„ Hısı savaş tarzı, bir yandan diğerine kılıç savrularak, akıcıkulla"betlerle yapılan bir dövüş tekniği idi, ama bi'nelle dasada ön-arkaya saldırıp gerileme içeren, daha etkili bir yöntemdi.Behrenli adam gerileyerek kılıcını yüzüne kaldırdı, ona saygı duy-va başlamış, onu tartmaya çalışırmış gibi kılıcın arkasından baktı. Pony ona bu şansı vermedi. Öne adım attı ve sıçradı; pala bir

avunma hamlesi ile savruldu. Ama Pony'nin ayakları çoktan po-zisyon almıştı. Serseme dönmüş Behrenliye, kadın yere bile do-kunmamış, aniden, kavranılamayacak kadar hızlı bir şekilde iler-lemiş gibi geldi ve adamın kılıcı hâlâ savrulduğu yerdeydi. Pony kılıcını dilediği yere saplayabilirdi: boğaz, yürek, hattasöz. Bunun yerine, adamın omzuna saplayarak kılıç kolunun gü-cünü yok etti. Savunucu'yu fazla uzatmadı, hemen dengesini kur-du ve iki adım geriledi. Pala savrulmaya devam etti, ama arkasın-da ne güç, ne enerji vardı ve Pony Savunucu'yu palanın altına so-kup savaşçıyı silahından etti.Adam inanmazlık içinde, kanayan omzunu tutarak ona baktı.Pony çabucak selam verdi, döndü ve kaçtı. Ama çok uzağa değil, çünkü karşıdan bir başka Behrenli sa-vaşçı geliyordu. Pony kayarak durdu, iki yanına baktı, sonra en-dişeli bakışlarını ilk savaşçıya çevirdi. İnatçı adam palasını sol eliile alıyordu. Pony bu yeni düşmanını alt etmek ya da arkasında-kinin işini bitirmek konusunda endişelenmiyordu, ama içlerindenbirini uçurumdan aşağı atmadan dövüşmek kolay olmayacaktı. Veburada ne olursa olsun, bu adamları öldürmeye niyeti yoktu -yal-nızca ailelerini savunmaya çalışan adamlardı bunlar. Yana sıçrayarak çitin tepesini tuttu -çit tehlikeli bir biçimde gı-cırdadı ve onunla beraber uçurumdan aşağı devrilecek oldu- veikinci saldırganın palası onu bulamadan diğer yana geçmeye çalış-tı. Şimdi açıktaydı. Bunun tek başına onu Behrenlilerden koruyabi-leceğini düşündü, ama burası Palmaris'in daha çok boş binalarla 300

' A- Sa'v4.ore

dolu ıssız bir bölgesi idi. Güneyliler sırlarını ve güvenliklerini komak konusunda kararlı görünüyorlardı. Yakındaki bir binanın a

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kasından üçüncü bir savaşçı çıktı ve sonra Pony başka bir yöndegüneyden bir diğerinin geldiğini gördü. Sonuncusu, şehir duvarınıngölgesinden ayrılmadan ihtiyatla, ama kararlılıkla yaklaşıyordu. Pony kendi kendine bir küfür mırıldandı, serbest elini mücev-her dolu gizli cebe götürdü. Taşları kullanarak bu zor durumdankurtulabileceğine inanıyordu. Belki hematit kullanarak saldırgan-lardan birinin bedenini ele geçirebilir, diğerlerinin dikkatini dağıt-mak için kullanabilirdi. Ya da daha doğrudan bir yaklaşım seçergrafit kullanarak çevresine kapanan gruba bir patlama gönderirkaçar kurtulurdu. Ya da belki malaçit kullanarak bir binanın te-pesine süzülür, çatılardan kaçardı. Ama taş kullanmanın da kendi riskleri vardı, Pony biliyordu,ve kendi kendine, bu adamların düşman olmadığını, ama mücev-herlerin buraya çekeceği adamların düşman olduğunu hatırlattı. Bir an sonra bir yan sokağa geldi, arkasına baktı ve iki saldırga-nın çiti aştığını gördü. Bir küfür salladı ve ihtiyarla ilerledi, ama kaçı-şının sona erdiğini, çevresini alan başka savaşçılar olduğunu hissetti. Yan sokağın uzak ucundan iki Behrenli çıktı; yakındaki bir çı-kışı bir başka ikili kapattı. Pony tepesinde ayak sesleri duydu veüç kişilik bir başka grup çatıdan aşağı baktı. Yerdeki dörtlü tekkelime etmeden yaklaşıyorlardı; çatıdaki rahatça yere, üç metreötesine atladı. Pony grafiti sıkı sıkı tutuyordu. Kolay olurdu, biliyordu, amaaynı zamanda ince bir ipte yürüyor olacağını, adamları sersemle-tecek ama öldürmeyecek kadar enerji salıvermesi gerektiğini debiliyordu. Emin olamıyordu. "Ben düşmanınız değilim," demeye çalıştı, ama arkadaki adamaniden, kılıcını savurarak saldırınca sözü kesildi.Pony hamlenin menzilinden çıktı, sonra darbeyi aşağı savuş-

iblisin Havaris,

301

arak adamın kılıcını bina duvarına çarptı. Sonra döndü, öneHırtı atarak dirseğini kaldırıp adamın yüzüne iki kez vurdu.Adam gefi §er' sendelerken Pony dizini adamın dirseğine çarpıp,ilahım duvara çiviledi. Savunucu'nun kabzasını bir kez indirerekoalayı adamın elinden kopardı ve silah yere düştü. pony akıcı bir şekilde hareket ederek boş eli ile adamın çene-ğini yakaladı, kafasını arkaya çekti ve Savunucu'yu gırtlağına da-yadı. Adamı, sırtı duvara gelecek şekilde çekmişti ve arkadaşlarıadamın tehlikede olduğunu açıkça görebiliyorlardı. Pony, savun-masız yoldaşlarının durumunu görünce uzak duracaklarını uma-rak yaklaşan savaşçıları süzdü. Bir anlığına yavaşladılar gerçekten, sonra kendi dillerinde bir-birlerine seslenmeye başladılar. Sonra, yoldaşlarını kurban etme-ye razı olarak bir kez daha yaklaşmaya başladılar. Pony'nin zihninde bin farklı korku dolanıyordu. Bu adamları öl-dürmekten korkuyordu. Doğmamış çocuğu için korkuyordu -Elbr-yan'ın çocuğunun hayatı da söz konusu ise, bu adamların onu öl-dürmesine izin verebilir miydi? Tek seçeneğinin mücevherler olma-sından ve bunun hepsinin -kendisinin, masum çocuğunun, yalnız-ca hayatta kalmaya çalışan Behrenlilerin- üstüne daha derin bir ka-ranlık çökmesi ile sonuçlanmasından korkuyordu. Uzun, kafa karıştırıcı, korkunç bir an yaşadı. Sonunda, yakla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şan askerler duraksama işareti göstermeyince, Pony kendine bun-ların kötü adamlar olmadığını hatırlatmak zorunda kaldı. Tutsağından uzaklaştı, iki yana baktı ve kılıcını yere fırlattı.

"Ben düşmanınız değilim," diye bildirdi kararlılıkla. Uçurumda yaraladığı adam bir şeyler söyledi ve sonra Pony'yeyukarıdan saldırıldı ve çatıdan atlayan ikinci bir asker tarafındanyere devrildi. Hızla yere düştü, ciğerlerindeki tüm nefes boşaldı

ve döndüğü zaman yüzüne inen bir pala gördü.Son düşüncesi, doğmamış çocuğu oldu.

ı8KRALİÇE VIVIAN'IN BAHÇESİ Ursal şatosunun arkasındaki muhteşem bahçede, büyük, çiçek-li bir çalının çevresinden dolanıp görüş alanına girdiklerinde, uzunboylu, kara derili bir adam öfkeyle Kral Danube'a bağırıyordu. İyi bir işaret değildi, Başrahip Je'howith biliyordu. Behren bü-yükelçisi çok öfkeli olmalıydı ve Kral Danube'un bu davranışı ka-bullenmesi için bu öfkenin haklı bir öfke olması gerekirdi. "Kilisenizi benim kadar küçümseyen bir baron bulacağım," di-ye söz verdi Targon Bree Kalas, eğilip başrahibin kulağına fısılda-yarak. "Ben de size, zayıf, ölümlü bedeniniz toprakta çürürken busözlerinizi hatırlatacak bir Tanrı bulacağım," diye yanıt verdi ihti-yar başrahip sessizce. Genç, güçlü ve yaşam dolu Dük Kalas bu fikre güldü, amaJe'howith'in tehditleri genç Kaias'm canını sıkmamışsa, dükünalayları da yaşlı rahibi hiç rahatsız etmemişti. Je'howith adamamutlak sükunet içinde baktı ve seneler geçtikçe, adamın kemik-leri her fırtınada ağrımaya başladığında, bahçede oynadığı biroyun, bir at gezisi, hatta bir yürüyüş sonrasında nefes nefese kal-dığında adama dersini vereceğine yemin etti. Kalas başrahibin kendini beğenmiş düşüncelerini eksiksiz birşekilde okudu, kahkahası aniden kesildi ve gülümseyen yüzünebir kaş çatış oturdu. "Evet, bir Tanrı," dedi, "sizin Tanrınız -Krali- Havarisiiblis1'1

303

ı/ivian'ı kurtaramayan bir kadir-i mutlak. Ya da belki de, o acı-' teşebbüste bulunması için Tanrınızın seçtiği zayıf aracı yü-zünden mıydı? çjrndi kaş çatma sırası Je'howith'e gelmişti, çünkü Kalas'ın yo-ları derinlere dokunmuştu, özellikle de Kraliçe Vivian'ın tasar-1 dıg'ı ^a' Danube'un her sabah kaybettiği karısı anısına bir yürü-vtiş yaptığı bahçede bulunduklarından. O zamanlar Ayı-Honce'un£j.al ve Kraliçesi ne kadar genç ve yaşam doluydular. Danube yir-milerinin başlarında, atak ve güçlü bir delikanlıydı. Daha on yediyaşında, tatlı, güzel bir çiçek olan Vivian'ın kuzgun siyahı saçları,içlerine bakan herkesi cezbeden gizemli gri gözleri, şatonun bahçekapısına tırmanan beyaz güller kadar parlak bir teni vardı. Tümkrallık seviyordu onları ve tüm dünya onlara ait gibi görünüyordu. Ama sonra Vivian terlemesine sebep olan bir hastalığa yakalan-mıştı, hızlı, nadir bir katil olan bir hastalığa. Yaklaşık yirmi sene ön-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ce, o korkunç günde, bu bahçede gezinirken baş ağrısından şika-yet etmişti. Öğlen, hafif bir ateş ile yatağına yatırılmıştı. Ve akşamJe'howith sonunda Kraliçesinin rahatsızlığını dindirmek için geldi-ğinde, kendini kaybetmiş, terle köpük köpük solgun bir beden bul-muştu. Başrahip Kraliçe'nin başucunda hararetle çalışmış, ona katıl-mak üzere Aziz Honce'un en güçlü taş kullanıcılarını çağırmışa.Daha diğer keşişler gelemeden ölmüştü Kraliçe Vivian. Kral Danube Je'howith'i suçlamamışti; tam tersine, kahraman-ca eylemleri için yaşlı başrahibe teşekkür etmişti. Aslında, saraylıdanışmanlardan çoğu, Vivian'ın ölümünden sonra Kral Danu-be'un ne kadar lütufkar davrandığından bahsetmişti. Ama çift ilesaatler geçirmiş, evlilik törenlerini bizzat idare etmiş olan Je'ho-with, bahçedeki bu günlük yürüyüşlere rağmen, Kral Danube'unVivian'a duyduğu aşkın derinliğine asla ikna olamamıştı. Büyükolasılıkla, diye düşünüyordu başrahip, yürüyüşler Kral'ın ölen ka-rısına saygısından değil, kendi zevki içindi. Kral ve Kraliçe birlik- 3°4

R. A.

Sal

v*tor,

teyken mutluydular -dışarıdan öyle görünüyordu- ama ür clik evlilikleri sırasında Danube'un pek çok âşık edindiği sır d sidi. Asil bir aileden gelmeyen Constance Pemblebury'nin nedresmi saray danışmanı görevine getirildiğini açıklıyordu bu A Ikısır kadınla evlenme talihsizliğine uğrayan -adamın anlattığı İvkaye buydu- Dük Prescott sonunda öldüğünde, kadının Em 1Düşesi olacağı söyleniyordu. Söyleniyordu, ve Je'hovvith bunun söylentiden fazlası olduğu-nu, Vivian'ın da bir yatak arkadaşı bulduğunu biliyordu. O adam, Dük Targon Bree Kalas Abellican Kilisesi'ni asla sev-memişti, ama Kraliçe Vivian'ın öldüğü gece, Abellican Tarikatı ileilgili her şeye karşı alaycı tavrı, Kiliseye ve özellikle de Je'ho-with'e karşı açık nefrete dönüşmüştü. "Kişisel çekişmeler yeter," diye emretti Constance Pembleburyikisine, gelip aralarında durarak. "Yatol Rahip Daibe bu sabahKral Danube'u bizzat ziyaret etti ve bugünkü tavırları son derecesaygısızcaydı." "Palmaris yüzünden," dedi Targon Bree Kalas, sonra anlamlıanlamlı ekledi, "Kilisenin Palmaris'i yanlış idare etmesi yüzünden." "Yeter!" diye emretti Constance. "Bundan emin olamazsınız.Ve kuşkularınız doğru çıksa bile, Kral Danube'a karşı sorumlusu-nuz, Behren Büyükelçisi'ne karşı onu birlik içinde, güçlü bir şe-kilde desteklemelisiniz." "Evet," diye onayladı Kalas. Je'howith'e bakarken gözleri kısıl-dı. "Her sorunu teker teker ele almalı." Yatol Rahip Daibe, hepsini pis pis süzer, Abellican cüppeleriiçindeki yaşlı başrahibe özellikle kötücül bakışlar fırlatarak uzunadımlarla geçip giderken grup sessizleşti. "Kuşkular doğrulandı," diye mırıldandı Targon Bree Kalas al-çak sesle ve dönüp, başını iki yana sallayarak onlara yaklaşmak-ta olan Kral Danube'u selamladı. L»Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

305

«rüney krallığındaki dostlarımız memnun değil," diye bildirdiKral üçlüye, "hem de hiç değil." «Kilisenin Palmaris'teki eylemleri yüzünden," dedi Kalas mut-lulukla."Ru Behrenlilere zulüm edilmesi de ne oluyor?" diye sorduv al Danube Je'howith'e. "Behren'le savaşıyor muyuz? Öyleysebenim neden bilgim yok?" "Benim zulümden haberim yok," diye yanıt verdi Je'howith,saygıyla bakışlarını indirerek. "Şimdi var," diye yüksek sesle terslendi Kral Danube. "Anlaşıl-dığı kadarıyla yeni piskoposunuz kara derili, güneyli komşuları-mızdan pek hoşlanmıyor ve Palmaris'te onlara sistematik bir zu-lüm politikası yürütüyor.""Onlar Abellican değil," dedi Je'howith, bu bir bahaneymiş gibi. Kral Danube homurdandı. "Ama güçlüler," diye yanıt verdi."Sırf Abellican değiller diye Behren'le savaş mı başlatacaksınız?""Elbette Behren'le savaşmak istemiyoruz," dedi Je'howith. "Belki de bir eylemin bir diğerine yol açabileceğini anlamaya-cak kadar aptalsınızdır," diye araya girdi Targon Bree Kalas. "Bel-ki de..." Constance Pemblebury patlamaya hazır dükün kolunu tuttuve öyle öfkeyle baktı ki, adam hırladı ve sonra sustu, kolunuönemsemezce Je'howith'e doğru salladı ve yürüyüp gitti. "Behren Palmaris yüzünden bizimle savaşa girmez," diye bil-dirdi Je'howith ifadesizce. Kullanmak istediği manük bu değildi;De'Unnero'nun düşüncesizce hareketlerinin Kral için daha fazlasorun yaratması ihtimalini tartışmak bile istemiyordu. Palmaris'te-ki sorunlar savaşa yol açmasa bile, başka hassas konuları karma-Şiklaştırırdı. Kral Danube Je'howith'e, Yabandiyar Dükü olan Tetrafel'e biremir yolladığını söyledi. Normalde, bu yalnızca bir unvandı, zen- v4ton3o6

R' A. Sat.

gin aileleri mutlu etmek, tahtı desteklemeye devam etmele rin' sağ.lamak için verilen boş unvanlardan biri. Ama şimdi Kral nbe'un bir planı vardı. Kral batı Behren'deki To-gai kabileler'güçlü, benekli atlarını severdi. Eskiden bağımsız bir krallık olTo-gai-ru yüz sene önce Yatoller tarafından fethedilmişti ve n*tüylü To-gai atlarından isteyenler Jacintha'daki Chezru şefine bavurmak zorundaydı. Danube, Tetrafel bir şekilde batıdaki Kemeve Toka'nın yüksek zirvelerini aşıp To-gai steplerine girebilsealmak için gizlice daha iyi anlaşmalar yapabileceğini düşünüyordu Elbette bu tür anlaşmalar, her şeyi gören Yatol Rahip Daibe'ebüyük miktarlarda rüşvet vermeyi gerektirecekti. Yine de, Je'howith'in Kilisesini savunması, Kral'a Behrenlilerinaynı Tanrı'ya inanmadığını hatırlatması gerekiyordu. Ve Kral'ı Pal-maris Piskoposu'nun eylemlerinin ciddi bir olaya sebep olmaya-cağı konusunda temin etmesi gerekiyordu, çünkü Behren'in zor-lu halkı ile savaşmak Ayı-Honce için felakete varabilirdi, özellik-le de iblis dactylin hizmetkarları ile yapılan savaştan bu kadar kı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sa süre sonra. "Hayır, ama muhtemelen tüccar gemilerimizin yolculuk etme-sini güçleştirirler," diye yanıt verdi Kral Danube. "Yatol Daibe de bunu ima etti, Chezru şefinin filosunun koru-ması olmadan gemilerimizin Behren kıyılarında gezinen korsan-lardan nasıl kurtulacağını merak etti. Aynı zamanda, vergilerdenve başka nahoş konulardan bahsetti, ki To-gai adarı ticaretinemoratoryum getirmek de bunlardan biriydi. Kiliseniz Ayı-Honcetüccarlarına savaş mı açtı, Başrahip Je'howith? İlk önce tüccarla-rın mücevherleri iade etmesi emri -satın almak için Kilisenize bü-yük paralar ödedikleri mücevherler- ve şimdi bu." "Mücevherlere ne olmuş?" diye sordu Targon Bree Kalas, en-dişe içinde geri dönerek.Kral Danube elini salladı. "Korkarım bu deneme felaket oldu,

»sin Havaisi

307

BaŞrahipJe'h°with,"dedi."Biraz daha zaman, Kralım," diye yanıt verdi Je'howith, ama leri yürekten bir yakarıdan çok nezaket icabıymış gibiydi, san-,. Te»j1owith gerçek duygularını ifade etmek yerine yalnızca Kili-edeki rolü gereği konuşurmuş gibi. "Şehir kontrol altına alınıyor,böyle zorlu bir savaştan sonra gerekli bir ilk adım bu." Kral Danube başını iki yana salladı. "Ayı-Honce Piskopospe'Unnero'ya daha fazla zaman verme riskini göze alamaz," dedi. je'howith itiraz edecek oldu, ama Kral elini kaldırdı ve güller-le çevrili kapıya yöneldi. Constance Pemblebury ile Targon BreeKalas da peşine düştü. "Kiliseyi küçümseyen bir baron," diye fısıldadı Dük Je'ho-with'e, yanından geçerken. "Söz veriyorum." Ve bu boş bir tehditdeğildi, Je'howith biliyordu, çünkü Palmaris Kalas'ın düklüğününsınırları dahilindeydi. Yaşlı başrahibi bembeyaz bir yüzle, elleri titreyerek yatağınınkenarında oturuyor görmek Peder Başrahip Markwart'a kendi güçhalesini hatırlattı. Burada, Ursal'da yalnızca ruhsal bir varlıktı, amaruhu olan o maddesiz sis, Başrahip Je'howith gibi yaşlı ve dene-yimli birinde ilkel bir dehşet uyandırabiliyordu. Mücevherlerin tarihini bilmeyen, büyüyü hiç kullanamayan bi-rinde hayaletinin halesi nasıl hisler uyandırabilirdi? Ayı-HonceKrah'nın güç hakkındaki gerçeği öğrenmesinin zamanı gelmişti. Markwart Je'howith'in tarifine uyarak duvarlardan geçti. Herşeyden habersiz askerlerin yanından hiç düşünmeden geçti, son-ra Kral'ın büyük, özel dairesine girdi, geniş görüşme odasını, ar-dından özel görüşme odalarını aştı, özel yemek odasını geçerekKral Danube'un yatak odasına girdi. Büyük adam orada, derin uykuda yatıyordu. Beş adamı rahatrahat taşıyabilecek bir yatakta tek başınaydı. Bu bolluk Markwart'ı 3°8 R. A.

Salv4tore

kızdırmadı; yalnızca daha fazla servet edinme hırsını ateşleri'hepsinin şimdi elinin altında olduğunu fark etti, soğuk, havaielini Danube'un yüzünde dolaştırır, Kral'a yumuşak sesle sesleken. Adam kıpırdandı, anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı ve dönm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ye çalıştı. Ama sonra, aniden, Markwart'ın gergin yüzü Kral'ın düşlerine eirdi, adamı uyanmaya zorladı. Kral irkilerek uyandı, çabucak doğrulunoturdu, çevresine bakındı. Alnında soğuk ter damlalan belirmişti"Kim var orada?" diye sordu. Markwart yoğunlaştı, biçimini karanlık odada daha belirginkılmak için büyüsünü güçlendirdi. "Beni tanımıyorsunuz, KralDanube Brock Ursal," dedi Peder Başrahip, maddesel bedeniodadaymış gibi sağlam ve güçlü bir sesle. "Ama beni biliyorsu-nuz. Ben Abellican Tarikatı'nın Peder Başrahibi Markwart." "B-bu nasıl olabilir?" diye kekeledi Kral. "Muhafızlarımı nasılaştınız?" Kral daha sorusunu bitiremeden Markwart kahkaha attı. İyiceuyanıp hayaleti fark edince, Kral Danube da sorusunun saçmalı-ğını anladı. Bunun üzerine arkasına yaslandı, yastıktan aşağı ka-yarak kalın yorganı kavradı ve biraz daha yukarı çekti. Ama bu, kalın bir yorganın uzak tutabileceği türden bir soğuk-luk değildi. "Neden bu kadar şaşırdınız, Kralım?" diye sordu Markwart sa-kin sakin. "Mücevherlerin ne mucizeler yarattığına tanık oldunuz.Potansiyelin farkındasınız. Kilisenin önderi olan benim böyle birbağlantı kurabilmem sizi şaşırtıyor mu?" "Hiç böyle bir şey duymadım," diye yanıt verdi sarsılmış Kral."Görüşmek istiyorsanız Başrahip Je'howith ayarla..." "Bu tür faydasız kurallar için zamanım yok," diye sözünü kes-ti Markwart. "Görüşmek istedim ve işte buradayım."Kral itiraz edecek, protokol ve nezaketten bahsedecek oldu,

iblisin Havaris,

309

Markv/art'm aıhu etkilenmemiş görününce farklı bir taktik de-erek muhafızları çağırmakla tehdit etti. Markwart ona güldü. "Ama ben burada değilim, Kralım," de-,. «gjze ruhumla geldim ve Ursal'ın tüm silahları önünüzde gör-düğünüz halime zarar veremez." Bunun üzerine Kral cesaretini topladı ve Markwart'a hırlaya-rak yorganı üzerinden attı, yataktan çıktı ve kararlılıkla kapıya yö-neldi. "Göreceğiz," dedi. Hayaletin kolu uzandı ve Markwart'ın düşünceleri aktı, biremir yağmuru Danube Brock Ursal'ın zihnine doluştu, onu yata-ğa dönmeye zorladı. Adam mücadele etti ve titreyerek kapıyadoğru bir adım daha attı. Markwart'ın hayalet eli bir kez daha, daha kuvvetle uzandı veboş havayı kavradı. "Geri dön!" emri Danube'un kafasında çınla-dı. Adam yürümeyi bıraktı, ama Peder Başrahip'in elle dokunuluriradesine karşı mücadele etmeye devam etti. Ve sonra bir adımgeriledi, sonra bir adım daha ve dönüp yatağa doğru sendeledi,yatağın üzerine devrildi."Seni uyarıyorum," dedi nefes nefese. "Hayır, Kralım, asıl ben sizi uyarıyorum," dedi Markwart,ölümcül ölçüde ciddi ve sakin bir sesle. "Palmaris'teki yeni düzençok iyi gidiyor. Piskopos De'Unnero'nun yaptıkları harika ve şe-hir savaş öncesine göre çok daha iyi işliyor. Behrenliler ne tehditsavururlarsa savursunlar, aptal tüccarlar nasıl şikayetlerde bulu-nurlarsa bulunsunlar, Palmaris'in yolu belirlendi. Bunu tehlikeyeatacak hiçbir şey yapmayacaksınız. "Ve gerçekten de, Kralım," diye devam etti Markwart, bir kez

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

daha sessiz itaat dolu bir ses tonu kullanarak. "Benimle Palmaris'tebuluşmanızı rica ediyorum, ki gözünüze girmeye çalışanların ak-tardığı saçma söylentileri dinlemek yerine gerçeği yerinde görün."Kral Danube inada doğruldu ve buradaki hakimiyetini göster-

3>o

0reA. S

*lv«,

dön.resineamager-mek için Peder Başrahip ile yüzleşmek üzere döndü. Arrndüğü zaman oda boştu, Markwart'ın hayaleti gitmişti. Çevbakındı, hatta çılgınca bir arayışla odada koşarak dolandıhiçbir yerde Peder Başrahip'ten iz bulamadı. Peder Başrahjçekten buraya gelmiş miydi? Kendi kendine hepsinin düş olduğunu söylemeye c .Hem, o gece uykuya dalarken Palmaris meselesi kafası^, ,meşgul ediyordu. Kral yatağa girdi ve kalın yorganın altında rahatladı. A„Markwart'm düşüncelerini istila ettiği zamanki korkunç hisler; u-düşe bağlamak zordu ve Kral Danube'un gözlerini kapatması uvkuya dalması için uzun zaman geçmesi gerekti. Markwart çağırma odasından çıktığında yorgundu, ama tatminolmuştu. Şimdi De'Unnero'ya gidip, yavaşlaması için adamı uyar-mayı planlıyordu. Palmaris'e gidecekti, Kral da öyle ve Danu-be'un neşeli bir şehir görmesi önemliydi. Ya da önemli miydi acaba? İç sesinin sözlerini, karanlık bir oe_ceden sonra güneşin daha da parlak olduğunu söylemesini hatır-layan Markwart artık bundan emin değildi. Belki de De'Unne-ro'yu daha büyük bir karanlık yaratması için zorlamalı, adamınyumruğunu daha da sıkmasını sağlamalı, sonra Gecekuşu ilePony'nin peşine düşmesine izin vermeliydi.Sonra Markwart, o parlak güneş, herkesi kurtarırdı! Markwart yavaşça yatağına girdi ve inleyerek döndü. Ruhtaşıolmayan, dolayısıyla bağlantıya karşılık veremeyen, üstelik taşbüyüsü ya da zihinsel meditasyon konusunda eğitimsiz bir adam-la iletişim kurabilmek için kuvvetle büyü kullanması çok enerjiharcamasına sebep olmuştu. İstese bile şu anda De'Unnero'ya gi-demeyeceğini fark etti. Ama fark etmez, diye karar verdi PederBaşrahip. Kral Danube'u nasıl korkuttuğuna bakarak, artık böyle „ Havarisi 3» A m cerekli değildi. Palmaris'teki durum nasıl olursa olsun,. _^o karsı cıkmava cesaret edemezdi.Kralona karşı çıkmaya cesaret egj.al Danube ertesi gün, güneşli bir sabahta, üç önde gelen cjar ve laik danışmanı ile günlük görüşmesini Ursal Şatosu'nunkicük doğu bahçesinde yapacaktı. Bu bahçe şatonun dibinde,hüvük şehre bakan yüksek bir yamaçtaydı ve sırtını şato duvarı- vermiş, kendi alçak duvarı ile çevrilmiş bir bahçeydi. Altmışmetrelik dik bir uçuruma baktığı için güvenliydi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Başrahip Je'howith huzursuzluk içinde ayak değiştiriyor, aşa-ğıdaki etkileyici şehre bakarken yerinde sallanıyor, Targon BreeKalas'a bakmamaya dikkat ediyordu. Dük bu sabah kendindenpek memnun görünüyordu, sonunda Je'howith ile çekişmesindeüstün çıktığından emindi ve Peder Başrahip'in önceki geceki zi-yaretine rağmen Je'howith dükün kendine güveninin haksız oldu-ğundan emin olamıyordu. Danube henüz gelmemişti ve Je'ho-with, Kral geldiği zaman olacaklardan korkuyordu. "Demek savaş beklediğimizden biraz daha uzun sürmüş," di-yordu Kalas, Constance Pemblebury'ye. "İçeriden düşmanlarımızolacağını nasıl bilebilirdik ki?" "Abartıyorsun, dostum," diye yanıt verdi sakin kadın. "Savaşdeğil, yalnızca büyük önderler arasında bir anlaşmazlık." Kalas hıhladı. "Aptal De'Unnero'nun Palmaris'teki politikalaradevam etmesine izin verirsek, yakında gerçek savaş da görürürüzkuşkusuz," diye bildirdi. "Yatol Rahip Daibe'nin kendi sözleribunlar." "Kendi ihtiyaçlarına uyacak şekilde yonımladığın sözler," de-meye cesaret etti Je'howith, dönüp adama bakarak. "Mantıksal sonuçlarını öngörebiliyorum," diye itiraz edecekoldu, ama şatonun kapısı gıcırdayarak açılır, Kral Danube uzunadımlarla, iki asker eşliğinde bahçeye girerken siniri yok olup git- 3'2

ti. Kral gölgelik bahçe masasına oturdu ve diğer üçünün ona ı,turnasını bekledi. "Piskopos De'Unnero'nun yaptıklarını dikkatle değerlenH-meliyiz," dedi açık sözlülükle, hemen konuya girerek. "Palmris'teki dönüşüm tuzaklarla dolu." "Sizin için bir aday listesi hazırladım, Kralım," dedi Dük Kala"her bir adayın kendi güçlü noktaları ve avantajları var.""Liste mi?" Kral Danube gerçekten şaşırmış görünüyordu."Baron adayları," diye açıkladı Kalas. Kral Danube meraklanmaktan çok sinirlenmiş gibiydi. Bu Ka-las ve Constance'ı şaşırttı, ama Markwart kendi odasından çıktık-tan sonra neler olduğunu merak etmeye başlayan Je'howith hiçşaşırmamıştı. "Erken," dedi Kral Danube elini sallayarak ve inatçı Kalas'ınitiraz etmesini engelleyerek. "Hayır, ilk önce Piskopos De'Unne-ro'nun yaptığı işleri dürüstlükle gözden geçirmeliyiz.""R-raporları dinlediniz," diye kekeledi Kalas. "Başkalarının söylediklerini duydum," diye yanıt verdi Danu-be soğuk bir tavırla. "Palmaris'e dair kendi planları olanların söy-lediklerini. Hayır, bu mesele çok önemli. Durumu değerlendir-mek için ben Palmaris'e gideceğim. "Ve ancak o zaman," dedi Kral keskin bir sesle, Kalas'ın etme-ye hazırlandığı itirazı önleyerek, "ve ancak tatmin olmazsam, po-tansiyel adaylar hakkında konuşacağım." Kalas öksürdü ve sırtını döndü; Kral'ın kararı daha bir gün ön-ceki kararına aykırıydı. Ama o kraldı, ve tüm krallığın kaderi bu dengeye bağlıysa, ca-nı istediği gibi fikrini değiştirebilirdi. Ya da, diye düşündü Je'howith, diğer ikisi anlamasa bile, Pe-der Başrahip Markwart Kral'ın fikrini onun adına değiştirebilirdi. ?9

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

TERCİHTEN YA DA GEREKLİLİKTENMÜTTEFİKLER Elbryan geniş bir çayırın üst yamacındaki ağaç çizgisinin kıyı-sında, Senfoni'nin sırtında oturuyordu. Grimsi parıltıya karşı göz-lerini gölgelemişti. Önceki gece şiddetli bir kış fırtınası patlamış,sert rüzgarlar bazı yerlerde adam boyundan yüksek kar yığınlarıoluşturmuştu. Ama doğru düzgün bir barınak inşa etmeyi başar-dıklarından Dundalis halkı iyi durumdaydı; neyse ki bina karınmuazzam ağırlığına ve rüzgarın gücüne direnebilmişti. Ama şimdi, Elbryan ile Yelebekçi'nin bir önceki gün, fırtına-dan hemen önce keşfettikleri gibi, bir sorunları vardı. Bölgedepek çok goblin vardı, batıya doğru bir günlük yürüyüş mesafesin-de olan Yaban Çayırı'nda yaşıyorlardı. "Leydi Dasslerond ile elfler göründükleri zaman memnun ola-cağım," diye yorum yaptı korucu. Bu kadar kalabalık bir elf gru-bunun -Roger bir düzineden fazlası olduğunu söylemişti- bölge-de bulunup da onunla iletişim kurmamasına şaşıyordu. "O minik halkın ne yapacağını asla bilemezsin," diye yanıtverdi Yelebekçi. "Tam tepemizdeki bir ağaçta olabilirler ve en iyieğitimli insan bile fark etmeyebilir." Korucu dönüp yan yan atadama baktı, Yelebekçi'nin yüzündetuhaf bir ifade fark etti ve sonunda ipucunu anlayarak başını kal- w

R- A' S^tore

dırdı. Orada, başının altı metre üzerindeki bir dala, bir elfin tanmaması imkansız kanatlı bedeni tünemişti. "Selamlar, korucu. Bir şarkı paylaşmayalı uzun zaman oldu«diye seslendi cif. "Ni estiel!" diye seslendi Elbryan sesi tanıyarak, ama hâlâ par.lak gri gökyüzünün önünde, yağmaya devam eden kar taneleri-nin arasındaki siluetten daha fazlasını göremiyordu. "Leydin, Ju-raviel ve diğerleri nerede?" "Buralarda," diye yalan söyledi Ni'estiel. "Goblinlerin hareke-te geçtiğini bildirmek için geldim." "Hangi tarafta?" diye sordu korucu. "Batıda, Dünyanın So-nu'nda olabilirler mi? Yoksa doğuda mı?" Elf omuzlarını silkti. "Eskiden oldukları yerde değiller, şimdi-ye dek anlayabildiğim -anlayabildiğimiz bundan ibaret." "Roger keşif yapmaya gitmişti," diye hatırlattı Yelebekçi, dos-tu için endişelenerek. Konicu endişesini paylaşıyordu; Roger kurnaz bir izciydi, kaç-ma ve saklanma konusunda becerikliydi. Ama derin kar yetenek-lerinin çoğunu boşa çıkarabilir, kolaylıkla görülmesine ve kolay-lıkla yakalanmasına sebep olabilirdi. "Ve bir güç daha harekete geçti," diye seslendi Ni'estiel yuka-rıdan, "güneyden buraya yaklaşıyor." Korııcu elften açıklamasını isteyecek oldu, ama elf dallarınarasında uzaklaştı, sonra bir başka ağaca uçtu ve uzaklaşmaya de-vam etti.Bu kim olabilir ki?" diye sordu Yelebekçi.ikisi için de sindirilemeyecek kadar fazla gelmişti. Elbryan Sen-roni'yi topuklayarak rüzgarın temizlediği sırt boyunca eşkin sürdü,sonra kara dalarak atı biraz ötedeki, güney patikalarını daha iyigören bir başka sırta sürdü. O ve Yelebekçi oraya varır varmaz sözkonusu gücü gördüler, miğferleri ve mızrak uçlarından Kralın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lisin Havarisi

3i5

A mları olduğu belli olan bir grup askerdi. Gaip karın içinde- r ağır ilerliyordu, bitkin, perişan bir grup olduğu açıktı. "Dün geceki fırtınaya açıkta yakalanmışlar," diye yorum yaptıVelebekçi- "Ah, iddiaya girerim bugün pek hoş bir ruh hali için-dedirler!" Korucu gülümsedi, sonra güldü, ama sırıtışı silindi, grup yak-laştıkça yerini merak aldı. "Shamus Kilronney!" dedi Elbryan mut-lulukla. "Binicinin duruşunu ve atın yürüyüşünü tanıdım. Asker-lerin başındaki Shamus." "Ah, tanrılar bizi kutsamış olmalı," diye homurdandı Yelebekçiistihzayla kendi kendine, ama Elbryan'ın işitebileceği kadar yük-sek sesle.

"İyi bir adam," diye yanıt verdi korucu. "Yeni keşiş dostlarını arıyor olabilecek bir adam," diye hatır-lattı Yelebekçi. Bu Elbryan'ın yüzündeki gülümsemeyi yok etti, ama yalnızcabir anlığına. Shamus ve askerleri Yaban Çayırı'nda bulduklarıgoblin çetesi ile savaşlarında çok faydalı olacaktı. "Onları avlamaya gelmez," dedi Elbryan sonunda. "Ya da gel-mişse bile, gerçeği yakında öğreniriz ve keşişleri kolaylıkla orma-na kaçırabiliriz." "Dostluklarını dört gözle bekliyor olacağım," dedi Yelebekçikuru kuru ve o zaman Elbryan atadamın aksiliğinin beş keşişindurumu ile bir ilgisi olmadığını anladı. Yelebekçi son zamanlardasaklanmadan dolaşır olmuştu, Tomas Gingerwart'ın idaresindekiherkes tarafından tanınıyor, sorgusuzca kabulleniliyordu. AtadamıKral'ın askerlerine açıklamak çok daha zor olacaktı. Yüzeysel ola-rak da olsa, Abellican Kilisesi ile müttefik olan adamlardı bunlar.Yelebekçi Elbryan ve Pony dışındaki insanların dostluklarını ara-mıyordu gerçi, ama onlardan saklanmak zorunda kalmaktan bık-mıştı. 3'6

a'0r,A- Saly.

yüzd,"Kasa süre sonra bizi görecekler," dedi atadam, "buben gidiyorum." Yeri tekmeledi ve koca bedenini ormana çev' H- "Shamus iyi bir adam," dedi Elbryan, o daha bir adım atamdan. Yelebekçi durdu ve geniş omzunun üzerinden dostuna bakronun dürüst yeşil gözlerine baktı."Seni kabullenecek, yargılamayacaktır," diye bildirdi korucu "Ona söylersen aptalsın demektir," diye yanıt verdi atadam"çünkü o zaman kurtarıcım olduğunu ilan etmiş olursun. Sen Ki-lise ile savaşabilirsin, evlat, ama benim Aziz Saf-Abelle'in içini birdaha görmeye niyetim yok."Elbryan'ın buna verecek yanıtı yoktu. "O zaman git, goblinler için plan yap," diye devam etti Yele-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bekçi, "ama bizzat öldürmeye niyetin varsa çabuk ol. Ben kendibaşıma avlanmaya çıkıyorum ve goblin eti özledim." Sonra içtenbir kahkaha attı ve gölgelerin arasında yürüyüp kayboldu. Elbryan tüm söylediklerinden çok, o kahkahanın boş yankısı-nı duydu. Dundalis'teki ilk yerleşimcilerin Yelebekçi'ye ormanhayaleti demesi boşuna değildi; ve Gecekuşu elflerden eğitim alıpdönene kadar atadam yalnız biriydi. Ama Yelebekçi son aylardaElbryan ve diğerlerinin arkadaşlığından zevk almaya başlamıştı;Shamus ve askerlerini görünce aksileşmesinden çok bu kahkaha-nın tınısından anlamıştı bunu. Elbryan içini çekti ve Senfoni'yi dürterek sırt boyunca eşkinsürdü ye Kral'ın Adamı dostunun yoluna çıkacak şekilde yönlen-dirdi. Bir kez daha Shamus ve eğitimli askerlerinin yanında savaş-mak iyi olacaktı, ama durum bu kadar karmaşık olmasa daha daiyi olurdu. Pony karanlıkta uyandı ve doğrulacak oldu, ama kafasını beşsantim yukarıdaki sağlam tahtaya vurdu. Boğucu karanlığın için- iblisi" Havarisi

37

ran ve paniğe kapılan Pony uzandı, elleri sağlam, sert tah-?\e karşılaştı ve bir kulp bulamadı. Boğazında bir çığlık kabardı; tekmeledi ve hem dizini, hemyak parmaklarını bereledi.Ve tahta üzerine üzerine gelir gibi göründü. İçeri kapatılmış, kilitlenmiş, canlı canlı gömülmüştü. Ümitsiz-lik içinde kesesine uzandı, ama mücevherleri alınmıştı. Silahı dayoktu. Karanlıkta, bir tabutun içindeydi. Pony tahtayı yumrukladı ve becerebildiğince yüksek sesle ba-ğırdı. Acıya aldırmadan tekrar, tekrar yumrukladı, tekmeledi, pen-çeledi. Belki tahtayı kırar, toprak üzerine yığılır, onu ezerdi, amayavaş yavaş ölmektense kurtulmaya çalışmak daha iyiydi. Sesininişitilmeyeceğini bile bile, tekrar bağırdı. Ama sonra... bir yanıt geldi. Yukarıdan değil, yandan. Ve ani-den artık karanlıkta değildi, bir lambanın yumuşak parıltısına bo-ğulmuştu -barakanın kapısından tutulan bir lamba. Bir baraka! Vetabutta değil bir ranzanın üst yatağında yatıyordu ve tavan yüzü-ne çok yakındı. Pony gözlerini kapattı ve içini dolduran rahatlama ile derinderin nefes aldı. O zaman bir geminin ambarında olduğunu farketti. Irmağın hareketleri ile hafifçe sallanmasından anlıyordu bu-nu. Ve altında sert toprak değil su vardı. Pony dikkatini adama çevirdi, tanıdığı bir adam, bir sefer Elbr-yan, Yelebekçi ve Juraviel'i soru sormadan ırmaktan aşıran biradam. "Kaptan Al'u'met," dedi. "Kader bizi bir kez daha bir araya ge-tirmiş gibi." Al'u'met bir an merakla ona baktı, sonra kara gözleri parladı."Jojonah'ın dostu," dedi sessizce, sakinlikle. "Ah, ama bu bile tekbaşına çok şeyi açıklıyor.""Ben Behrenlilerin düşmanı değilim," diye bildirdi Pony açık

3>8

R' A' S4'v4,0|

sözlülükle, "Abellican Kilisesi'nin dostu da değilim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Kilise ve şehir bir olduğundan beri şehrin de dostu deöils: Pony dikkatle başını salladı -hırpalanmış bedeni ağnyordayaklarını yana kaydırdı ve ranzadan inerek titrek bacaklar üzrinde doğruldu. Al'u'met bir anda yanında bitti, güçlü koluvldestekledi onu. "Birlikten hoş bahsetmiyorsun," dedi Pony, "ama Abellican Kilisesi'nden Jojonah Efendi'nin dostusun." Al'u'met'in gülümsemesi irkilmesini yalnızca biraz gizleyebildive Pony adamın oyununu gördüğünü düşündü. Ancak Al'u'metyanıt verdiği zaman adamı rahatsız eden çok daha büyük bir şeyolduğunu anladı."Jojonah bu Kiliseyi onaylamıyordu," dedi güvenle. Pony başını sallayacak oldu, ama Al'u'met'in kullandığı zamankipi aniden ilgisini çekti. Jojonah fikir mi değiştirmişti? "Onunla yalnızca bir kez karşılaştım," dedi Al'u'met, yana ge-çip lambayı bir çengele asarak, "Masur Delaval'dan yukarı, Am-voy'a giderken. Aziz Saf-Abelle.'e dönüyordu. Benden, AvelynDesbris adını hatırlamamı istedi ve ben de hatırlıyorum. PalmarisKilisesi'nin bu ismi açık açık küfür ilan ettiğini duyduktan sonraJojonah'ın endişesini anlamaya başladım. Avelyn'i çok sevdiğinianlıyorum ve adamın mirası için korkuyordu." Jojonah'tan yine geçmiş zaman kipi ile bahsediyordu vePony'nin yüzündeki ifade gittikçe büyüyen korkusunu yansıtıyordu. "Jojonah Efendi sapkın ilan edilip yakıldı," diye açıkladıAl'u'met, "Peder Başrahip'in en kıymetli tutsağını, Aida Dağı'nınve iblis dactylin yok edilişine tanık olan bir atadamı kaçıranlarlaişbirliği yaptığı için."Pony iki adım gerileyerek alttaki yatağa oturdu. "Böyle bir işbirliği hakkında bilgi sahibi olabilir misin?" diyesordu Al'u'met takılırcasına. iblis* Havarisi

3i9

Pony bunu takdir etmedi, dik dik adama baktı."Irmağı aşarken yol arkadaşlarımı gördün." "Gerçekten de gördüm," dedi kaptan, "ve Jojonah'a yöneltilen. ujfüği suçlamasının doğru olduğundan kuşkum yok. Sapkınlıksuçlamasına gelince..." "Jojonah Kilisenin doğruluğunu ve iyiliğini tanıdığım herkes-ten daha iyi yansıtıyordu," dedi Pony, "Avelyn Desbris Birader dı-şında herkesten."Al'u'met ikinci kez eğilerek yanıt verdi. "Bu durumda, ya ata-dam?" Pony adamın içtenliğini tartmaya çalışarak dikkatle süzdüonu. Kilisenin ajanı olabilir miydi? Nasıl yakalandığını hatırlar ha-tırlamaz bunun imkansız olduğunu anladı. Al'u'met ve kara deri-li güneyli kardeşleri düşmanı olamazdı. "Yelebekçi kuzeyde serbest dolaşıyor," dedi dürüstçe, hembilgiyi, hem de atadamın ismini vererek adama güvendiğini belliederek, "bir kahraman için uygun bir ödül.""Ve dactylin sözde sonu geldiğinde Aida Dağı'ndaydı, öyle mi?" "Sözdeden daha fazlası," diye yanıt verdi Pony gülerek. Birelini gür, sarı saçlarından geçirerek son sersemlik kalıntılarınıüzerinden attı. "Avelyn Birader iblisi ve yuvasını yok ettiğindeoradaydım. Masur Delaval'dan geçirdiğin insan yoldaşım da ora-daydı." Konuşurken duraksadı, çok fazla şey mi anlattığını meraketti, ama sonra içgüdülerine güvenerek, çok şeyin tehlikede oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğuna ve zamanın önemli olduğuna karar verdi. Piskopos De'Un-nero'ya karşı duracaksa, bu adamın da işe karışması gerekiyordu."Yelebekçi'nin bizi kurtarmak için can verdiğini sanıyorduk, amaiyi talih ve elf büyüsü sayesinde hayatta kalmış ve tutsak edilerekAziz Saf-Abelle zindanlarına kapatılmış." "Peder Başrahip iblis dactyl hakkındaki hikayesine inanmadı-ğı için mi?" 320

R' A' s*lvato,

"Peder Başrahip Avelyn Desbris hakkındaki gerçekten korktğu için," diye düzeltti Pony. Al'u'met bir an bu derin sözleri ve anlamını düşündü, sorırgelip Pony'nin yanına oturdu. "Bu yüzden zavallı Jojonah mah-kum edildi ve ortadan kaldırıldı," diye yorum yaptı. "Ve bu yüzden De'Unnero Palmaris Piskoposu yapıldı," diyeyanıt verdi Pony. Dikkatle adama bakarak ekledi, "Bu konuda neyapacağız peki?" Al'u'met'in kararlı gülümsemesi adamın da aynı şeyi düşündü-ğünü anlattı.Al'u'met kutsal mücevher kesesini ona uzattı. Kalın dalların altındaki loşluktan, Yelebekçi Elbryan'ın Senfo-niyi gruba yönlendirmesini izledi. Askerlerin iyi eğitilmiş olduğu-nu gördü atadam, çünkü yaklaşan at sesi duyduklarında hemensavunma pozisyonu almışlardı. Biniciyi tanıdıklarında dağıldılar,ve atadam Elbryan'ın önderlerinin -gerçekten de Shamus Kilron-ney idi- yanma gitmesini, sıcak tavırlarla el sıkışmalarını ve bir-birlerinin omuzlarına dokunmalarını izledi. Atadam gözlerini kıstı ve birkaç sessiz küfür salladı. Bu asker-lerin dönüşü hakkında kötü hisler besliyordu, ama kendi kendi-ne, bir kez daha gölgelere saklanmak zorunda kalması yüzündenolduğunu söyleyebiliyordu.Böylece atadam, kızgın bir homurtu ile gitmek üzere döndü. Yalnız değildi; bunu hemen anladı. Bir şey çalıları ve karlarıyararak yaklaştı. Yelebekçi hemen nereden yaklaşıldığını ve me-safeyi tarttı ve loş ormandaki görüş mesafesine baktı. Sonra döndü, yeni gelen yalnızca bir atın arka kısmını görsündiye insan bedenini bir ağacın arkasına sakladı. "Yah, seni küçük atçık," dedi gıcırtılı bir goblin sesi. "İnsanla-rın kemiklerini kemirmeden önce kendime biraz yiyecek buldum." iblis* Havaris,

321

Yelebekçi dönüp yaratığı ezme dürtüsüne direndi, sabırlakleyerek goblinin yaklaşmasına izin verdi. «jçmırdama da seni çabuk öldüreyim," dedi goblin sessizce,e]ip atadamın yanı başında durarak. Yelebekçi gerileyip kendini gösterince yaratığın gözleri nasılHa iri iri açıldı! Goblin öyle korkmuş, öyle hazırlıksız yakalanmış-t) ki mızrağını -aslında ucu sivriltilmiş bir sopadan başka bir şeydeğildi- yere fırlattı. Koşarak kaçmaya çalıştı, ama atadam onuboğazından yakaladı ve diğer eliyle ağır sopasını savururken sıkısıkı tuttu. İki kere gövdesine, bir kere de kıvranan goblinin tam tepesi-ne indirdi sopayı. Ölü yaratığı ayakta tutan tek şey Yelebekçi'nin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

güçlü kavrayışıydı. "Demek deliklerinizden çıktınız," dedi atadam sessizce. Şaşır-mıştı, çünkü savaşta bozguna uğradıklarından beri pek az cana-var kendiliğinden savaş başlatmaya yeltenmişti, çoğu becerebildi-ğince hızla kaçıyordu. Ni'estel'in goblinlerin harekete geçtiğinedair uyarısı, insanların yerleştiklerini duyduklarını, diğer yana, ba-tıya, kasabadan uzağa kaçtıklarını düşünmesine sebep olmuştu.Biraz düşününce, Yelebekçi doğuya yürümenin mantıklı geldiği-ni gördü. Bu goblin ve arkadaşları akıllarını başlarına toplamala-rına yetecek kadar uzun süredir Yaban Çayırı'nda kalıyorlardı.Muhtemelen powrieler ve devler uzun zaman önce gitmişti, yanibüyük olasılıkla goblinler tek bir önder ya da birkaç güçlü gob-lin çevresinde toplanmış olmalılardı. Ve artık kış gelmişti, goblinler gizlice her şeyden habersiz in-sanlara yaklaşmayı, kuvvetli bir saldırı düzenlemeyi ve belki birazerzak çalmayı düşünüyordu. Atadam kıpırdamadan durdu, tüm duyuları çevresindeki or-mana dönüktü. Yavaş yavaş, hareket halindeki canavarların ses-lerini duymaya başladı: burada yumuşak bir hışırtı, orada bir da- 322

A- s4İvatore

lın kırılması. Evet, Yaban Çayırı'ndan doğuya, Dundalis'e gelmişlerdi ve yeni yerleşimcilere saldırmayı planlıyorlardı. Ve şimdi, elfler gibi, Elbryan ve kendisi gibi, yaklaşan asker-leri görmüşlerdi. Atadam omzunun üzerinden arkaya baktı; Yaban Çayırı'ndakigoblin sayısı hakkındaki tahmini doğruysa, Elbryan ve askerlerinahoş bir sabah bekliyordu. "Dundalis'e yeniden yerleşildi," dedi Elbryan Shamus Kilron-ney'e, ikisi selamlaşmayı tamamladığı zaman. Korucu Shamus'unaskerlerinin hepsini tanıyordu, onlar da onu tanıyordu, bu yüz-den tanıştırma faslına gerek yoktu. "Kısa süre sonra kralına Or-mandiyar'ın güvene alındığını raporlayabilirsin." "Kralım mı?" diye yanıt verdi Shamus. Neşeli bir sesle konuş-muştu, ama sorunun arkasında daha derin bir şeyin tınısı vardı."Danube Brock Ursal Gecekuşu'nun da kralı değil mi?" Korucuya ilk kez böyle bir soru soruluyordu ve dürüst olmakgerekirse, nasıl yanıtlayabileceğine dair en ufak fikri yoktu. "Kök-lerim Ayı-Honce'a dayanıyor," diye itiraf etti, Shamus'un adamla-rının sözlerine nasıl tepki verdiğini dikkatle tartarak. "Ama KralDanube'un hakimiyet alanının dışında doğdum ve yaşadım." Sonra bu konuda ne hissettiğini düşünerek duraksadı. Ger-çekten de Ayı-Honce vatandaşı mıydı, yoksa... yoksa ne? diye dü-şündü. Evsiz bir serseri mi? Pek sayılmaz. Ama Danube'u kralısaymamıştı hiç, Leydi Dasslerond'u da kraliçesi saymamıştı. Son-ra, şaşkın bir ifade ile, çaresizce omuzlarını silkti. "Nasıl tanımlar-san tanımla, bu çelişkide Kal Danube ve ben aynı taraftayız gibi,"diye ekledi gülerek ve Shamus da ona katıldı, ama korucu ada-mın kahkahasının biraz gergin olduğunu gözden kaçırmadı. "Ya şimdi?" diye sordu yüzbaşı bir an sonra. "Dundalis gerialındı, ama bir kasaba daha var, değil mi?" iblis* Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

323

«İlci tane daha var," diye düzeltti Elbryan. "Şu anda Yaban Ça-rı bir goblin çetesinin elinde. Oldukça güçlü olduklarını düşü-üvoruz. Ama en batıdaki, üçüncü kasaba olan Dünyanın Sonu,bildiğimiz kadarıyla hâlâ boş." İşaret almış gibi, iki binicinin arasındaki yere dev bir ok sap-landı ve iki at seğirerek kişnedi. Askerler çılgına döndü, "Silahla-ra davranın!" ve "Kılıçlarınızı çekin!" diye bağırmaya, atlarını çe-virerek savunma hattı oluşturmaya başladılar. Ve kısa süre sonra, daha askerler pozisyon alamadan goblinlersaldırıya geçti, bir düzine kötücül yaratık sislerden çıkmış gibi be-lirdiler, bağırarak, küfrederek, mızraklarını fırlatarak gruba doğruatıldılar. Pony ile Aziz Saf-Abelle'den dönerken, Masur Delaval'mdoğusunda, çaresiz görünen bir tüccar kervanına düzenlenen gob-lin saldırısından bu yana böyle bir saldırganlık görmemişti Elbryan. Kilronney'nin askerleri yerlerini alamadan, bir adam iki mızra-ğın ağırlığı ile devrildi ve bir başkası atını kaybetti. Zavallı yaratıkpek çok darbe almıştı. Üçüncü bir asker hafif yaralandı ve Gece-kuşu sırf Fırtına'yla fırlatılan bir mızrağı son anda savuşturabildi-ği için yüzünden yaralanmaktan kurtuldu. Shamus Kilronney en avantajlı hamlenin hep birden saldırıpgoblin halkasını en zayıf yerinden kırmak olduğunu anladı. Amaderin karda hız kazanacak zamanları yoktu, çünkü onlar saldırıyauğradıklarını anlamadan goblinler aralarına dalmayı başarmıştı. Gecekuşu Senfoni'yi kısa bir mesafe koşturdu, güçlü aygır enyakındaki goblini toynaklarının altında ezdi, korucu geçerken birbaşkasını biçti. Shamus neredeyse itiraz ederek haykıracaktı, ko-rucunun savaştan kaçtığını düşünmüştü, ama kısa süre sonra, ilkhattı asmasıyla birlikte, Gecekuşu Senfoni'yi çevirdi ve en fazla ne-rede faydasının dokunacağını görmek için meydana göz gezdirdi. Shamus rahatladı ve korkusunun Gecekuşu'nun eylemlerin-den çok De'Unnero'nun uyarılarından kaynaklandığını söyledi 324

R' A- S*'v*ore

kendi kendine. Şimdi analiz edecek zaman yok, diye hatır]yüzbaşı kendine -uzanan bir goblin mızrağının da vurguladığı ?bi! Mızrağı kenara itti ve vurmak üzere eğildi, ama kılıcını çek'çivili bir sopanın darbesini savuşturması gerekti. Shamus sopaviki çivinin arasından yakalayıp kenara savurdu, ama sonra bir sorunu olduğunu fark etti: Goblinin dönüşü kılıcını çekmesini en-gellemiş, onu ilk canavarın mızrağına açık bırakmıştı.Shamus yüksek sesle bağırdı ve gözlerini kapattı, ve...Hiçbir şey olmadı. Shamus'un gözleri iri iri açıldığında goblinin bir başka askerinkılıcının altında yere yıkıldığını, parlak kılıcın goblinin kafasınıyarıp karların üzerine kırmızı kan saçtığını gördü. Ama bu o as-ker için felaketle sonuçlandı, çünkü yandan iki goblin üzerine at-ladı, adamı yakaladılar ve eyerden aşağı çektiler. Shamus kılıcını çekip kurtardı ve atını sopalı goblinin üzerin-den atlattı. Yaratık, geçerken atın sağrısına sıkı bir darbe indire-rek derin bir yarık açtı, ama yaralı hayvan goblinin göğsüne sağ-lam bir çifte indirerek karşılık verdi ve goblin uçarak yere düştü. Shamus çılgınca kurtarıcısına ulaşmaya çalıştı, ama goblin sü-rüsü çevrelerini almıştı ve yüzbaşının elinden, uzanan elleri ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

savrulan silahları uzak tutmaktan başka şey gelmiyordu. Korucu atı beceriyle döndürürken Senfoni'nin toynakları kar-da derin yarıklar açtı. Başı dertte olan bir asker gördü ve o tara-fa yöneldi, ama daha Senfoni tek adım atamadan dizginleri çektive irkilerek bir başkasını bulmak üzere döndü. Bir goblin mızrağı tarafından göğsünden şişlenen asker yereyıkıldı. Yerde bir başka adam daha vardı, ilk mızrak yağmurunda atı-nı kaybetmişti. Korucu Fırtına'yı savurarak hızla atıldı ve güçlüdarbelerle goblinleri uzaklaştırdı. Bacağını Senfoni'nin sırtından iblisi, Havarisi

325

rak yere atlayıp koştu ve atı idare etmek için Senfoni'nin göğ- •• P aömülmüş turkuazı, muhteşem aygırla arasındaki telepatiksüne &bağlantıyı kullandı. gir goblin sopasını savurdu, ama Gecekuşu fazla yakındı. Ön-kolunu goblinin kollarına dolayarak daha darbe harekete geçme-den durdurdu onları, sonra yaratığı devirip, orada kalması için kı-lıcını bir kez sapladı. Sonra askerin tepesinde durup, Fırtına'yı bir bulanıklık halindedefalarca savurarak üç goblinin saldırısına karşı savundu. Kılıç so-la sağa savruldu, uzanan bir mızrağı karşıladı ve bir kılıcı yardı.Korucu bir ayağını yere dayayarak hızla döndü, Fırtına tam zama-nında yükseldi ve bir başka mızrağın keskin ucunu karşıladı. Gecekuşu öne atılmayı ve silahsız kalan goblinin işini bitirme-yi düşündü, hatta o tarafa yöneldi -ama yalnızca arkadaki ikisinituzağa düşürmek içindi hamlesi. Hızla döndü, yana adım attı, boş eliyle uzanan mızrağın sapı-nı yakaladı, öne adım atarken silahı zararsızca uzağa çevirdi.

Fırtına, ucu aşağı gelecek şekilde korucunun önünde çember çi-zerek goblinin kılıç hamlesinin altına girdi, silahı goblinin başınınüzerine kaldırdı ve sonra arkasına dalıp ittirdi. Korucunun bileği-nin becerikli bir bükülüşü ile Fırtına'nın ucu aşağıda, hizaya gir-di ve korucu ilerledi; bi'nelle dasadanm ani dürtüşü ile goblinçığlık atarak, yaralı göğsünü tutarak geriledi. Gecekuşu mızrağı çekerek yaklaştı ve mızrağı bırakmamışolan goblin de geldi. İnatçı goblin hâlâ vazgeçmiyordu, hâlâ ikieliyle mızrağı çekiştiriyordu. Fırtına goblinin yüzüne indi. Korucu hızla döndü ve askeri ayakta, kırık mızrakla goblininişini bitirirken bulunca rahat bir nefes aldı. Ama diğer canavarlar çevrelerini almıştı ve mutluluk içinde ikiatsız insana yaklaştılar.Senfoni Gecekuşu'na yardım etmek üzere atıldı, korucu eyeri

326

"' A' S^l0re

yakaladı ve tek bir akıcı hareketle kendini atın üzerine çektira eğildi, askerin elini tuttu ve onu da arkasına çekti. Şaşıran goblinler kayarak durdular, ama Gecekuşu onlara d'L-kat etmedi. Hızla atıldılar ve asker Senfoni'nin sırtından kendi atna atladı, Gecekuşu canavarları uzak tutarken eyere yerleşti. Sonra korucu arbedeye döndü ve Shamus'un adamlarının goh

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ünlere karşı dengeyi kurmakta olduklarını gördü. Umutlan yüksel-di ve sonra yanda, ellerinde mızrakları, ayaklarının dibinde yatanbaşka goblinlerin arasında durmuş iki goblini görünce yine söndüSenfoni onlara doğru atıldı, ama bir goblin, sırtı onlara dönük, şid-detle çarpışmakta olan bir askere mızrak fırlatmak üzere kolunukaldırdı ve Gecekuşu oraya zamanında varamayacağını anladı!Goblin'in mızrağını kendine çekmek için bağırdı. Goblin aniden uçarak devrildi. Korucu neredeyse Senfoni'ninhızını kesecekti, şaşkınlık içinde üzengilerde doğruldu, ama he-men yine eğildi, başını eğdi ve diğer goblinin dikkatini çekmekiçin bağırdı. Yaratık döndü, bir yandan mızrağını fırlatmaya çalışırken çıl-gınca kaçtı. Mızrak hedefini epey ıskaladı, korucuyu yavaşlatma-dı bile. Senfoni yanından geçerken savunmasız kalmış yaratığı za-lim bir darbe ile biçti. Ancak o zaman goblinin yaralandığını, sırtından küçük birokun çıktığını fark etti. Umutları bu sefer yükseldi; Leydi Dassle-rond ile elfler gelmişse, savaş kısa süre sonra sona ererdi! Senfoni savaşa doğru dönerken atın toynakları yine kara gö-müldü. Gecekuşu ilk ölü, mızraklı goblinin yanından geçerkengülümsedi. Yaratığın yanına iri bir ok saplanmıştı. Ağaç çizgisine baktığında Yelebekçi ya da elfleri göremedi.Gecekuşu Shamus Kilronney'e odaklandı, dostunun yanına vara-bilmek için Senfoni'yi en yoğun goblin yığınına yöneltti.Yüzbaşı kanla kaplıydı, ama Gecekuşu adamın üzerinde kendi

iblisi Havaris,

327

mdan çok düşmanlarının kanının olduğunu görerek rahatladı. "Gün bizim!" diye bağırdı Shamus, atını mahmuzlayarak. Birblini devirdi ve bir diğerinin dengesini bozdu. Fırtına sersemlemiş yaratığın başının yanına indi, yaratığın tak-la atarak kanlı karlara düşmesine sebep oldu. "Gün bizim!" diye haykırdı Shamus yine, daha yüksek sesle,adamları çevresine toplanabilsin diye kılıcını kaldırarak. Gerçekten de savaş goblinlerin aleyhine dönmüştü. Daha iyisilahlanmış, daha eğitimli süvariler her geçen an daha da fazlaavantaj elde ediyordu. Savrulan kılıçlar ve ezici toynaklar altında bir goblin daha in-di ve bir başkası çığlık atarak kaçtı; dehşet haykırışları tereddüdedüşen goblin sürüsünün moralini daha da bozdu. Korucu kaçanyaratığın bir, iki, üç kez sendelediğini ve üç elf oku ile devrildi-ğini zevkle seyretti. Gecekuşu arbedeye daldı, Senfoni bir goblini yere devirdi,korucu Fırtına'yı öfkeyle savurarak zayıf bir sopa saldırısını savuş-turdu, sonra ikinci bir darbe ile goblinin yüzünü yardı. Ardındankılıç diğer yana savruldu, bir başka atlı ile savaşmakta olan birgobline doğru daldı. Goblin çığlık atarak eğilince kılıç ıskaladı,ama canavarın çaresiz hareketi dengesini bozdu ve Senfoni yara-tığın yanından geçerken Gecekuşu bu durumu kullanarak kılıcıgoblinin omzuna sapladı. Yaratık kıvranarak yere düştü ve birbaşka atlı asker için kolay av oldu. Savaş başladığı gibi aniden sona erdi. Kalan goblinler bozul-dular ve pusların, ormanın içine kaçtılar. Pek çok asker, yaratık-ların geri dönmeyeceğinden emin olmak için kısa süre kovaladıkaçanları, ama korucu dahil çoğu sessizce atlarından indi ve yer-deki yoldaşlarına koştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Gecekuşu goblinlerin zaten birkaç dakika içinde öleceklerinidüşündü; Yelebekçi ve bir düzineden fazla elf yakında, orman- 328

R- A ^lvâtQr6

daydılar. Shamus Kilronney atının üzerinde oturmuş, Jierdan ve Tymoı-kThayer kardeşlere bakıyordu. Adamlar savaş boyunca onun vnında hizmet vermişti. Çoğu kendisine ait kanla kaplanmış olanJierdan, yerde yatan kardeşinin yanında diz çökmüş, yarasını ka-palı tutmak için uğraşıyordu. Ama adamın karnının yarısını yar-mış olan yara çok genişti ve Jierdan'ın ellerinden kan ve bağırsak-lar dökülüyordu. Adam kardeşine defalarca seslendi, yarayla bi-raz daha uğraştı, sonra başını arkaya attı ve çaresizce haykırdı. Ji-erdan kesik kesik nefes alarak Tymoth'un üzerine yığıldı, karde-şinin başını kucağına aldı ve kendi nefesinden vermek ister gibiyüzünü kardeşinin yüzüne yaklaştırdı. "Sakın ölme," dedi tekrartekrar, öne arkaya sallanarak. "Sakın ölme!" Shamus'un içinde öfke kabardı. Bir çıkış yolu arayarak çevre-sine bakındı. "Kasabaya git ve Braumin Herde adında bir adam bul," dedi-ğini duydu Gecekuşu'nun ve ancak korucu sözlerini tekrarlayın-ca kendisine söylediğini fark etti. O sırada yüzbaşı öfkesini boşal-tacak bir yer bulmuştu, sırta ve ağaç çizgisine doğru yamaç yuka-rı tırmanan iki goblin vardı. Shamus atını topukladı ve at sıçraya-rak koşmaya başladı. "Shamus!" diye seslendi Gecekuşu arkasından, ama boşunaolduğu açıktı, çünkü yüzbaşı arkasına bile bakmadı. Korucu gidipBraumin'i bulması için bir başka adamı görevlendirdi, sonra Sen-foni'ye koştu ve dostunun peşinden yollandı. Shamus ağaç çizgisine daldı, çizikleri görmezden gelerek dalla-rı ittirdi ve atını ilerlemeye zorladı. Artık goblinleri göremiyordu,ama hâlâ kaçmakta olduklarını biliyordu -savaştan uzağa. Atınınçevresinde çalılar yoğunlaştı; at dolaşık çam dallarının içinden geç-meye direndi, bu yüzden Shamus yere atladı ve yalın kılıç atıldı.Dar bir dere yatağının kenarına geldi. Üç metrelik bir iniş vardı ibli^ Harisi

329

vr kar göründüğünden daha derin değilse- ve karşı kıyı belki ikidaha yüksekti. Kenarlar o kadar dikti ki, fazla kar tutamamıştı.Karın içinde tek bir yeni iz uzanıyordu, yüzbaşı da iz boyun-atıldı, sendeledi, düştü, dörtayak üzerinde yeniden doğruldu karşı kıyıya tırmandı. Dere yatağının karşı kıyısında, bir ağaçkütüğüne takıldı, ama eller ve dizler, eller ve ayaklar üzerinde çıl-anca ilerlemeye devam etti, sonra kalktı ve kılıç tutan elinin bo-ğumlarının sıyrılmasına, parmaklarının uyuşmasına aldırmadankoşmaya devam etti. Önüne bir başka çamlık çıktı. İçinden geç-meye niyetlenerek başını eğdi ve atıldı. Ama sonra bir inleme ve kemik çatırtısı duydu; dalları kenaraçekip, dikkatle loşluğun içine bakarak ihtiyatla ilerledi. Havada bir goblin uçtu ve bir ağaca çarptı. Goblinin geldiği ya-na baktığı ve atadamın dev şeklini gördüğü zaman Shamus'un göz-leri irileşti. Atadam bir eliyle goblinin boğazını yakalamış, yaratığı ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ri geri büküyordu. Sopa tutan diğer elini başının üzerine kaldırmıştı. Sopa aniden, vahşice inerken Shamus irkildi. Goblinin kafasıparçalandı. Atadam bileğini şöyle bir bükmekten başka çaba har-camazmış gibi bu yaratığı da fırlattı. Sonra atadam dev bir yay al-dı -Shamus'un gördüğü en büyük yaydı ve goblin saldırısını ha-ber veren dev oku açıklıyordu- ve hiç arkasına bakmadan karşıyönde kayboldu. Bir el Shamus'un omzunu yakaladı. Atadamı görmek yüzbaşı-nın sinirlerini öyle bozmuştu ki neredeyse çizmelerinden fırlaya-caktı. Hızla döndüğü zaman Gecekuşu'nun elinde Şahinkanadı,yanında durduğunu gördü."Ormanda bir düşman daha var," diye bildirdi Shamus. "Muhtelemen birden çok," diye yanıt verdi korucu, "goblinlerdağıldı. Bırak kaçsınlar, dostum. Bölgede kalırlarsa kısa süre son-ra buluruz, ama bana hayatta kalanlar dağlardaki karanlık delik-lerine kadar kaçarlarmış gibi geliyor." "0 "Bir başka düşman," dedi yüzbaşı ısrarla ve Elbryan'ınla bakmasına sebep oldu, "daha iri bir düşman, hem de c w *ha tehlikeli.""Dev mi?""Atadam," dedi Shamus, gözlerini kısarak. Bu korucunun gerilemesine sebep oldu. Yüzbaşının arkasınbaktı ve en yakındaki ölü goblini fark etti. Shamus Yelebekçi'yi e"müştü ve sırları askerler Dundalis'e girene kadar bile dayanrrıamıştı"Düşman değil," diye düzeltti Elbryan kararlı bir sesle. "Kanun kaçağı bir atadamdan bahsediliyor," dedi Shamus, "bubölgeye geldiği söyleniyor. Bu çağda pek az atadamın hayatta ol-duğunu tahmin ederim."sa-a Elbryan ile Shamus uzun uzun bakıştılar. Korucu atadamıvunmanın yüzbaşı ile dostluğunu bozabileceğini anlıyordu, hattikisi yumruk yumruğa gelebilirdi ve bu kendisinin de kanun kaçağı olduğuna işaret ederdi. Ama aynı zamanda haksız yere suç-lanmış olan Yelebekçi'yi, en güvendiği, en sevgili dostları arasın-da saydığı Yelebekçi'yi savunduğunu da biliyordu. "Aynısı," dedi kararlılıkla, sözcükleri hırlarcasına telaffuz ede-rek. "Gördüğün atadam Yelebekçi. Haksız olarak Aziz Saf-Abel-le'e götürülmüştü. Saldırıyı haber vermek için aramıza ok fırlatanatadam, Abellican Kilisesi'nin düşmanı olduğu söylenen aynıYelebekçi'ydi." "Ortak düşman olan bir goblin çetesine karşı eylemleri, eskieylemlerini haklı çıkarmaz..." diye başladı Shamus. "Bakmam gereken yaralılar var," diye sözünü kesti Elbryan vedönüp uzaklaştı. Shamus Kilronney uzun süre ağaçların arasında durarak gör-düklerini düşündü. O Kral'ın subayıydı, piskoposun subayı ve buatadama gösterilen adaleti ya da adaletsizliği yargılayacak durum-da değildi. iblisin Havari:

331

Yüzbaşı gözlerini kapattı ve De'Unnero'nun talimatlarını, uya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ını hatırladı. Yelebekçi'nin bu bölgede bulunması ve Elbryan'ın, stu olması piskoposun sözlerini inanılır kılıyordu. Bu savaşçı, Gecekuşu, müttefik ve dost olarak tanıdığı buadam gerçekten de Aziz Saf-Abelle'e giren kanun kaçağı idi. Elbryan sırta döndüğünde savaş sona etmişti ve tüm yaralıaoblinler kılıçtan geçirilmişti. Şimdi askerler kendi yaralıları ile il-gileniyordu ve üç cesedin pelerinleri ile örtüldüğünü görüncekorucu duaıp derin bir nefes aldı. Savaş meydanına çok daha fazla ölü goblin saçılmış olduğunugördü. Elbryan yanında savaşan adamların öldüğünü ilk defa gör-müyordu, ama bu savaşın bedeli çok yüksek olmuştu ve Yelebekçibirkaç saniye önce uyarmasa kuşkusuz daha da yüksek olurdu. Ama elfler nerede? diye merak etti Elbryan. Savaş meydanınıtararken elf okları ile yaralanmış yalnızca iki goblin bulmuştu.Yirmiden fazla goblin onlara pusu kurmuştu, ama Dasslerond'ungrubu, eğer Roger'ın ısrar ettiği kadar büyükse, daha ilk goblinleratlıların yanına varamadan hepsini biçebilirdi. Hiç mantıklı gelmiyordu, Elbryan elflerin neden uyarıda bulun-madığını da arılamıyordu. Dünyadaki en iyi izcilerdi onlar, ormanı veseslerini, atadam ve Yelebekçi dahil herkesten daha iyi tanırlardı. Yine de, Elbryan kendini suçluyordu; goblin kampından ha-

beri vardı, ama Ni'estiel'in goblinlerin harekete geçtiği uyarısınarağmen saldıracaklarına inanmamıştı. Böylece o ve yeni gelen as-kerler hazırlıksız yakalanmıştı.Ve ağır bir bedel ödemişlerdi. Kısa süre sonra Roger Lockless, Braumin Herde ve diğer ke-şişler, gönderdiği atlı ile birlikte koşarak geldiler.O sırada dördüncü adam da öldü.

20PİŞMANLIKLAR "Ama doğru düzgün düşünemiyorsun, kızım," dedi Belster, ni-yetlendiğinden daha yüksek sesle. Parmağını kendi büzülmüş du-daklarına götürdü ve endişe içinde çevresine bakındı. Yol bu ge-ce kalabalık ve gürültülüydü. Kimse duymamış gibiydi.Pony tezgaha yaslanarak sabırsızlık içinde başparmaklarını çevirdi. "Bu insanlardan kaç tanesinin kara derililere katılacağını sanı-yorsun?" diye sordu Belster ciddiyetle, Behrenliler için yaygın de-yişi kullanarak. "Elbette," diye yanıt verdi Pony istihzayla, "olası müttefiklerigörmezden gelebilecek kadar güvenli bir konumdayız. Her şeyöyle lehimize ki!" "Ne dediğimi biliyorsun," diye homurdandı Belster. "Palmarishalkı Behrenlileri asla sevmedi. Her şeyden öte, Piskopos De'Un-nero iyi plan kurmuş. Onları düşman gibi göstermek zor değil veşimdi sen gelip, onların yanında savaşabileceğimizi söylüyorsun.Hayır, bu hata olur, derim. Bu Kaptan Almet'in yanında yürürsen,kazandığımız müttefiklerden daha fazlasını kaybederiz.""Al'u'met," diye düzeltti Pony. "Karşılaştığım en onurlu adam.""Deri rengi pek çok insanın bunu görmesini engelleyecek." "O zaman yanlış düşünüyor olacaklar," diye ısrar etti Pony vesonra sorgularcasına Belster'a baktı. "Gerçekten korktuğun bu mu,yoksa Behrenlilere karşı mantıksız bir önyargı mı besliyorsun?" iblisi" Havisi

333

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Sev—" diye mırıldandı Belster. Açık suçlamaya hazırlıksız ya-y lanmışti- "Şey, yargılayacak kadar çok Behrenli tanımadım. Bir, biriyle tanışmıştım, ama yalnızca kısa bir...""Yeterli," dedi Pony kuru kuru. "Ah, ama sözlerimi ve düşüncelerimi saptırıyorsun!" diye inle-di hancı. "Yalnızca bu düşüncelerin değersiz olduğunu bildiğim için,"diye terslendi Pony. "İş buna gelirse, Al'u'met yanımızda duracakve bu yüzden Behrenliler de. Görmezden gelemeyeceğimiz müt-tefikler onlar." "Bu adama inanıyor musun?" diye sordu Belster, bu konuşma-ya başladıklarından beri dördüncü kez."Beni öldürebilirdi," diye yanıt verdi Pony. "Ve seni salıvererek doğru seçimi yapmış," diye onayladı Bels-ter, "ama kendi çıkarı için, bana sorarsan." "Büyülü mücevherleri bana geri verdi," diye ekledi Pony,"hepsini." Belster derin derin içini çekti ve yenildiğini kabul ederek el-lerini kaldırdı. Başını iki yana salladı, ama gülümsemesi genişle-di. Sonunda çaresizlik içinde Pony'ye baktı. Ama kadının ona değil arkasına baktığını gördü. Pony'nin yü-zünde endişeli bir ifade vardı. Belster kapıya döndü ve içeri gireniki asker gördü -son zamanlarda şehirde çok görülen Kral'ın sa-vaşçılarından değil şehir muhafızlarındandılar. Belster içlerindenbirinin -alev kırmızısı saçları olan bir kadın subay- Pony'nin dik-katini çektiğini gördü."Onu tanıyor musun?" "Kuzeyde birlikte savaştık," diye yanıt verdi Pony yumuşaksesle. "Colleen Kilronney. Onu tanıyorum. O da beni tanıyor." "Bu gece başanlı bir şekilde kılık değiştirdin," diye yanıt ver-di Belster, Pony'nin yükselmekte olan paniğini biraz dindirmek 334

A- Salvat0|

için. Ama sözlerinin yalan olduğunu ikisi de biliyordu r<\ ıPony daha yeni gelmişti ve Dainsey Aucomb handa olmadığı ; ?oi içinson detaylara yardım etmek Belster'a kalmıştı. Pony sessizce aptallığına küfretti; bu durumun kötü talih Hğil, tehlikeli bir eğilimin sonucu olduğunu biliyordu. Palmaris'teki durum kötüleştikçe, Pony De'Unnero'ya karşı direniş örgütlemekle daha meşgul oldukça, kendi güvenliğine eskisi kadar dik-kat etmemeye başlamıştı. Dikkatsiz davranmıştı ve şu anda böylebir dikkatsizliğin her şeyi mahvedebileceğim açıkça anlıyordu. Colleen Kilronney ve arkadaşları yaklaşırken tezgaha döndüve başını eğdi. Grup yanlarından geçerken kadın savaşçı bir andurup dikkatle baktı, ama sonra yoluna devam etti. "Dışarı çıkıp biraz gece havası alsan daha iyi olur," diye fısıl-dadı Belster.Pony kuşkuyla kalabalık odaya baktı. "Prim O'Bryen'dan yardım isterim," dedi Belster, düzenli müş-terileri olan, Chasewind Malikanesi'nde sayman olarak çalışanadama atıfta bulunarak. "Hesabı kırk altın ayıya ulaştı ve De'Un-nero Baron Bildeborough kadar cömert biri olmadığından, hesa-bını biraz düşürme şansını kullanmaktan mutlu olur. Mallorydeburalarda, ya da yakında olacak."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Adamın espri teşebbüsü Pony'nin yalnızca hafifçe gülümseme-sini sağlayabildi. Başını kaldırmadan yine bakındı, sonra doğrulduve aniden kapıya, Colleen'den uzağa yöneldi ve hızlı hızlı yürüdü. Gidişinin fark edildiğini gördü Belster, kızıl saçlı kadın sandal-yesinden kalktı ve Pony'nin peşinden gitti. Hancı geniş geniş gü-lümseyerek kadının yoluna çıktı. "İyi asker, şimdiden gidiyor mu-sun?" diye sordu, sonra tezgaha döndü. "Prim O'Bryen," diye ses-lendi, "hemen buraya gel ve kadın asker için, Palmaris'in kahra-manlarından biri için içki getir!"Bu yakındaki insanlardan tezahüratlar ve kadeh kaldırmalar

tos» ^varisi

335

ndı ama Belster kolunu kadına dolamaya çalışırken çabası-;se yaramadığını gördü. Kadın kuvvetli bir tokat attı ve gözle-• ' kapıya ve P°ny'ye dikerek ittirip geçti.Belster kadının arkadaşına utangaç utangaç gülümsedi. Kadı-peşinden gitmeyi düşündü, ama bunun istenmedik ölçüdeHikkat çekeceğine karar verdi. Hayır, diye karar verdi, Pony tekbaşınaydı- "Sen yine de gel, Prim," diye seslendi yüksek sesle."Bu gece içki hak eden başka biri vardır mutlaka burada." "Hem de Belster'ın tek başına idare edemeyeceği kadar çok,"diye yorum yaptı Prim O'Bryen, istemeye istemeye tezgaha yak-laşarak. "Hesabımdan birkaç altın ayı düşersin artık." Belster, olabildiğince az kargaşa çıkarmaya dikkat ederek ada-mı tezgaha kadar kışkışladı. Kararlılığına rağmen kapıya bir kezdaha baktı. O gece Colleen Kilronney'i Yol'a getiren tesadüf değildi. Ka-dın hiç kimsenin ölçütleriyle aptal sayılmazdı ve daima Baron Bil-deborough'nun ev muhafızlarının en dikkatlisi olmuştu. Colleenbaronun yeğeni Connor ile iyi dost olmasa da, onu defalarca gör-müş, düğün gününde de bulunmuştu.Gelinini de görmüştü. Connor'ın düğününün üzerinden seneler geçmesine rağmen,Gecekuşu denen adamın kadın arkadaşı ile tanıştığı zaman birşeyler Colleen'e tanıdık gelmişti. Colleen başta Pony'nin Con-nor'ın gelini, Kardeşlik Yolu'nun eski sahiplerinin kızı Jill'e yalnız-ca benzediğini düşünmüştü. Zaman geçtikçe başka ipuçları gelmişti, özellikle de Pony'ninkalçasında taşıdığı kılıcın aşina görünen kabzası. Colleen kuzey-de pek fark etmemişti bunu, ama karşılaşmalarını düşünür, kafa-sından defalarca geçirirken, o kılıç kabzası gittikçe daha dikkatçekici olmuştu. 336

Sal^'0r6

Connor Bildeborough'nun kılıcına, Savunucu adlı ünlü aillahına çok benziyordu. Şimdi, Yol'da, Belster'ın karısı ile Pony denen kadın arasındki benzerliği görmezden gelmek imkansızdı. Belster'ın karısı dha yaşlı görünse de, hareketleri bunu yalanlıyordu. Kadın bir savaşçı gibi hareket ediyordu, Gecekuşu'na eşlik eden kadın gibiConnor Bildeborough'nun karısına benzeyen kadın gibi. Colleen Kardeşlik Yolu'nun dışındaki sokakta durdu, düşün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

celerini toparladı ve tüm ipuçlarını yan yana getirdi. Bölge sessizve karanlıktı. Yalnızca tek bir sokak lambası yanıyordu ve yan bi-nanın duvarının dibinde iki adam oturuyordu. "Bir kadın," dedi Colleen onlara, "Yol'dan çıkan bir kadın gör-dünüz mü?"İki adam omuzlarını silkti ve sohbetlerine devam ettiler. Colleen'e hiç mantıklı gelmiyordu; Belster'ın karısının o kadaruzaklaşmış olmasına imkan yoktu. Kadının aslında oradan hiç çık-mamış olabileceğini düşünerek meyhanenin kapısına döndü. Hat-ta o tarafa yöneldi, ama sonra Connor'ın karısı hakkında duydu-ğu bir şeyi hatırlayarak durdu. Connor baronun ev muhafızların-dan bir arkadaşı ile konuşurken, Jill ile paylaştığı özel bir yerdenbahsetmişti, şehrin içinde, ama şehirden uzak, özel bir yerden... Pony Kardeşlik Yolu'nun çatısında oturmuş yıldızları seyredi-yor, Elbryan'ın da aynı gökyüzüne bakıp bakmadığını merak edi-yordu. Sevgilisini çok özlüyordu, bahar başında onunla buluşma-yı dört gözle bekliyordu. O zaman karnı daha şişkin olacaktı-şimdiden belirginleşmeye başlamıştı, bu yüzden sırrını onunlapaylaşması gerekecekti. Düşünce ona büyük zevk veriyordu,çünkü bunu Elbryan ile paylaşmayı çok istiyordu. Oturup gökyü-zünü seyrederken parmaklan nazikçe karnının yanlarında dolan-dı. Gerçekten rahatlatıcı bir histi ve Elbryan'ın ellerinin de orada iblisi H*v*ns,

337

nmasım, çocuklarına dokunmasını, belki ilk hareketlerini his-setmesini istiyordu.JJJJ pony bunun gerçekleşmeyeceğini biliyordu. Palmaris'te- olaylar planlarını değiştirmişti, çünkü bu kritik zamanda şehir-den ayrılamazdı. Görevi açıktı: bir şekilde De'Unnero'ya ve Kili-seye karşı çıkan tüm hizipleri, hatta Behrenlileri bir araya getir-mek. Bu görevi düşünmek bile tatmin duygularını öfkeye dönüş-türüyordu. Ölen -katledilen!- ebeveynlerini, iblis gücü ile ayağakalkan şişmiş bedenlerini gözlerinin önüne getirmek onu deli edi-yor, yüzünü elleri ile örtmeye zorluyordu. Geçit töreni yapan ib-lislerin yerine Abellican Kilisesi önderlerini koyacak, hepsineödetecekti! İntikamını bizzat Peder Başrahip'e kadar götürecek,Graevis ve Pettibwa'ya, Grady ve Connor'a karşı suçlarının hesa-bını verdirecekti. Hatta... Üzerine büyük bir hüzün, boğucu bir ümitsizlik çöktü ve hıç-kırıklarını tutamadı. Bu yüzden oluklara tutunarak peşinden çatıya tırmanan biriolduğunu duymadı. Hüzün çabucak geçti -Dainsey hamilelikte ruh hallerinin ani-den değişebildiğini söyleyerek uyarmıştı onu- yerine intikam al-mak için yeni bir kararlılık geldi. Bacanın sıcak tuğlalarına yaslan-dı ve aylayı görmeyi umarak, onun güzelliğinde huzur bulmayıumarak bir kez daha gece göğüne baktı. "Belster'ın karısı için iyi tırmanış," dedi arkasından bir ses.Pony'nin düşünceleri ve bedeni dondu. Bu sesi çok iyi tanıyordu-ve Pony insanların gizlice yaklaşmasından bıkıp usanmıştı artık! "O kadar da değil," diye yanıt verdi, yoğun bir Palmaris sokakaksanı ile. Pettibwa Chilichunk'ı iyi taklit ettiğini düşündü. "Gecekuşu'nun arkadaşı için değil, hayır," dedi Colleen, "kuzey-de son gördüğümden bu yana gözünü incitmiş gibi görünen biri."Pony'nin yüreği büzüldü. Elini pek çok mücevher sakladığı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

338

R- A' S^,0|

cebine götürdü. Ölümcül mıknatıstaşı ve grafit de aralarındaCesaretini toplayarak döndü ve Colleen'in bir metre ötede, eli ulıcının kabzasında, durmakta olduğunu gördü. Pony ihtiyatla sı"dü onu. Ayağa kalkmayı düşündü. Kadın daha iriyarı ve silahlı olsa da, asker ile denk konumda olursa onu alt edebileceğindekuşkusu yoktu. Ama Pony kalkmaya yeltenince Colleen yanaştı ve kılıcınınkabzasındaki eli gerildi. Pony tehditkar olmayan bir duruş aldı. "Buralarda gecekuşuyok gördüğüm kadarıyla," diye yanıt verdi, "ama sen birkaç tanegörmüşsen, onlar için birkaç kırıntı bulabilirim." "Gecekuşu değiller," diye yanıt verdi Colleen kararlılıkla. "On-lar daha kuzeyde bana göre ve ormanda uçmuyor, koşuyorlar."Uzun, huzursuz bir an geçti. "Ah, ama Belster'ımı Yol'da yapayalnız bıraktım," dedi Pony."Geri döndüğümde deliye dönmüş bulacağım onu." "Belster yardım buldu," diye yanıt verdi Colleen, "tıpkı ayarla-dığın gibi." Pony yüzüne şaşkın bir ifade oturttu, ama kadının hazır duru-şundan oyunun sona erdiğini anlıyordu. Tek bir düşünce ile taşıkadının metal göğüs plakasına geçirebileceğini bilerek manyetitikavradı, ama sonra parmaklarını grafite kaydırdı, sersemletici amaölümcül olmayan bir şimşekte karar kıldı. "Faydasız gevezelikler," diye bildirdi Colleen. "Kim olduğunubiliyorum, Gecekuşu'nun dostu Pony, Connor'ın karısı Jill. Benaptal değilim. Seni tanımama yetecek kadarını duydum ve gör-düm." Pony itiraz edecek oldu, ama elini cebinden çekti ve Colleen'edoğru uzattı. "Demek öyle?" diye sordu, aksandan vazgeçerek."Peki o zaman, hiç düşünmeden canını alabileceğimi anlamanayetecek kadar tanıdın mı beni?" iblisin Havarisi

339

Bu Colleen'i geriletti, ama yalnızca bir anlığına. Kadın savaşla'smiş bir savaşçıydı ve korkusuzluğu ile ün yapmıştı. "GerçektenA,P pe'Unnero'nun söylediği gibi serserinin tekiymişsin," dedi tü-jiürürcesine. Ama Pony, piskoposun ismini söylerken Colleen'in sesindeoek de iltifatkar olmayan bir tını sezmişti. "Piskopos De'Unnero demek istiyorsun," diye kışkırttı, "Pal-maris'in haklı, kanunlara saygılı hükümdarı." Colleen yanıt vermedi, ama yüzündeki ekşi ifade çok şey an-latıyordu. "Savaşacak mıyız o zaman?" diye sordu Pony açık açık, "Büyükullanıp seni yok mu edeyim, yoksa gidip kılıcımı alsam dahaadil olacağını mı düşünürsün?""Connor'm kılıcı, demek istiyorsun." Kadının dikkati Pony'yi şaşırttı, ama gardını indirmedi. "Con-nor'ındı," diye itiraf etti, "ta ki Kilisenin temsilcileri onu ve amca-sını öldürene kadar."Colleen'in gözleri irileşti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Başrahibi de," diye devam etti Pony, her sözcüğü tükürürce-sine telaffuz ederek. "Bunu bir powrienin yaptığına inanıyor mu-sun gerçekten? Sefil, küçük bir cücenin elini kolunu sallaya salla-ya Palmaris'e, Aziz Kıymetli'ye girdiğine ve o büyük adamı öldür-düğüne inanıyor musun?""Emin misin?" "Abellican Kilisesi'nin beni hedef aldığını öğrenince beni bul-mak için kuzeye geldiğinde Connor söyledi." Colleen kıpırdamadan duruyordu. Pony'ye nefes bile almıyor-muş gibi geldi. Pony elini indirdi ve mücevheri cebine bıraktı. "Tanrı'nın ger-çek temsilcisi tarafından bana öğretilen büyüyü kullanırsam adilbir dövüş olmaz," dedi. "O zaman izin ver de kılıcımı alayım Col- 3«o

R' A- Salvit0rç

leen Kilronney ve sana hiç unutmayacağın bir ders vereyim!" Bu açık, çekincesiz meydan okuma Colleen'in omuzlarını dikleştirmesine sebep oldu. Ama fazla sürmedi, bu kadının şaşırtır-sözleri ve cesareti merakını uyandırmıştı. "Ama vazgeçmeni tercih ederim," dedi Pony, "çünkü rakip taraflarda olduğumuzu sanmıyorum.""Peki bu konuda ne yapacağız?" diye sordu Colleen. Pony bu sözler üzerine uzun uzun düşündü. Gerçekten dene? Aklında bir plan şekillenmeye başlıyordu Belster'ın yeraltı ağını, zulüm gören Behrenlileri ve şimdi Colleen'i, kötü piskoposen azından sessizce karşı duracak askerleri -Pony epey asker çıkaçağını düşünüyordu- içeren bir koalisyon. Ama bu planı paylaşmaya, bu askere yoldaşlarını ilgilendiren bilgileri verecek kadar güvenmeye henüz hazır değildi."Üç gün sonra Yol'a gel," dedi. "Yine konuşuruz.""Dostun Gecekuşu nerede?" diye sordu Colleen aniden.Pony bir tuzaktan şüphelenerek merakla süzdü onu. "Yanıt verme o zaman," dedi Colleen. "Seninle Palmaris'e gel-mişse, saklanmasını ve güvende kalmasını söyle, çünkü De'Unne-ro kendi oyununu oynuyor. Ve işittiğimiz gibi hâlâ kuzeydeyse,ona bir haberci gönder, çünkü Shamus kuzey yolunda. Ve yardımetmeye geldiğini söylese de, aslında dostunu gözaltında tutmakve De'Unnero gelip yakalasın diye hazırlık yapmak için gitti." Böylesine değerli bir bilgiyi açık sözlülükle vermesi Pony'ninbir adım gerilemesine sebep oldu ve bütün bunları sindirmeye ça-lışırken sersem sersem başını sallamakla yetindi. "Arkadaşımı alıp gidiyorum," dedi Colleen, oluğa dönüp du-raksamadan çatıdan inerken. "Üç gün," diye onayladı, son bir kezPony'ye bakarak ve sonra hızla sokağa indi. Pony bir süre daha yerinde kaldı, sonra gece göğüne döndüve Corona'nın semavi halkasından iz aradı. iblisin Havarisi

341

Ama hemen pes etti, çünkü bu gece huzur bulamayacağını bi-liyordu. Yol'daki ateşler köze dönmüştü, karanlık saatler şafağa döner-ken gözleri açık yegane müşteriler o portakal rengi parlayan göz-lerdi. Dışarıdaki sokakta, tatmin içindeki Prim O'Bryen ve Heath-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

comb Mallory dahil üç sarhoş adam derin derin uyuyordu ve yu-karıdaki han odalarını bir düzinesi daha işgal etmişti. Dainsey vetalibi sonunda han sahiplerine ait kanatta sessiz bir odaya yerleş-mişlerdi. Bir başka odada Belster huzur içinde uyuyordu. Ve o bi-rinci kat kanadında, üçüncü yatak odasında Pony, yumuşak birgecelik içinde, elinde bir ruhtaşı ile rahatça oturuyordu. Shamus Kilronney Elbryan'ı bulmaya gidiyordu ve sevgilisiadamın Piskopos De'Unnero'nun ajanı olduğundan kuşkulanma-yacaktı. Pony Elbryan'a güveniyordu ve kendine tekrar tekrar, yanındagüçlü müttefikler olduğunu, Yelebekçi ve JuraviePin onu yalnız bı-rakmayacağını hatırlattı. Yine de, hazırlıksız yakalanırsa... Pony derin derin içini çekti ve gri taşa baktı. Pencereden ge-len ay ışığı altında elinde karanlık bir leke gibi duruyordu. Palma-ris'e gelmeyi seçmiş, intikam arzusunun gerektirdiği yolu izlemiş-ti, ama şimdi doğru seçimi yaptığından o kadar emin değildi. Yo-lunun tehlikeli olacağını biliyordu -Elbryan'ınki de öyle- amaaniden o tehlike daha yakın, daha tehditkar gelmeye başlamıştı.Aniden Elbryan'ın başı dertte gibi görünmeye başlamıştı ve Ponybu konuda hiçbir şey yapamayacak kadar uzaktaydı.Ya da öyle miydi acaba? Ne faydası dokunabileceğini merak ederek ruhtaşına bakmayadevam etti. Bu şehirde, De'Unnero'nun büyü kokusu arayan kö-pekleri sokaklarda dolanırken bu taşı, herhangi bir taşı kullanmanıngetireceği telılikeyi kendine hatırlatmasına gerek yoktu. Ama diğer 342

K A- S^«0re

yandan, Colleen ile konuştuktan sonra, gerçeği öğrendikten sonsessizce oturup Elbryan'ın hayatta kalacağını umabilir miydi? Ama bir şey daha vardı, Pony'nin zihninin derinliklerine gömülmüş bir korku. Ruh alemine yapacağı bir yolculuk başka neharikalar gösterebilirdi ona? İnkara yer bırakmayacak başka han-gi gerçekleri gösterebilirdi? Şimdi bunu düşünemezdi, tehlikeadım adım kuzeydeki dostlarına yaklaşırken değil. Yüreği ve ruhuyla taşa daldı, ruhu onun davetkar derinlikleri-ne gömüldü. O tinsel durumda ayrı ama yine de birleşik, tuhaf birenerji hissetti. Pony anladı, ama aniden sırtını döndü ve dışaodaklandı. Bir an sonra dünyevi bedeninden sıyrılmış, hızla ha-nın dış duvarından geçiyor, Palmaris'in sessiz sokakları boyuncagecenin içinde süzülüyordu. Boş kuzey yoluna bakarak gönülsüz-ce, kemik oyunu oynayarak nöbet tutan askerlerin beklediği ku-zey duvarından geçti. Sonra yol boyunca, karanlık çiftlik evlerininüzerinden kaydı. Bir düşünce ile en hızlı kuşu, en güçlü rüzgarıgeride bırakabiliyordu. Sersemletici bir hızda Caer Tinella'dangeçti, ancak Elbryan ya da Shamus'tan iz aramak için yavaşladı.

Ama hayır, orada değillerdi -çok şey eksikti ve aralarında Orman-diyar kervanı için satın alınmış arabalar da vardı. Kuzeye doğruyola çıkmışlardı bile. Pony de kuzeye yollandı, yol boyunca sü-züldü, tanıdık topraklara, doğduğu yere gelene kadar bulanıkmanzaraya bakmadı bile. Sonra ruhu bir kez daha yavaşladı, çünkü Elbryan'ı hemen bul-manın ve mücevher kullanmayı bırakmanın önemini bilse de; yu-vasını görünce dayanamamıştı: Dundalis'ten ormana uzanan ku-zey yamacı, ötesindeki çamlar ve rengeyiği yosunu ile dolu vadi. Shamus Kilronney ile askerlerinin kasabada olduğunu gördü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

hemen, köyün batı ucunda askeri tarzda dizilmiş kampı fark et-mişti. Pony askerlere, kışlalarına gitti ve Elbryan'ı aralarında gör-meyince rahatladı. Kasabanın geri kalanını arayıp, sevgilisinden iz iblisi" carisi

343

, maymca rahatlama hemen ümitsizliğe dönüştü. Ruhu köyvdanını ortasında, yapacağı işin imkansızlığını düşünerek tekfflw sına durdu. Onun herhangi bir yerde olabileceğini biliyordu vev ışığı kadar hızlı hareket edebilse de Elbryan'ı -Gecekuşu'nu-ormanda bulmak kolay iş değildi. Pony kendini sakinleşmeye zorladı, düşüncelerini topladı veduyularım sessiz geceye çevirdi. Ve orada, esintinin içinde yanıt geldi, tanıdık bir gayda ezgi-si Yelebekçi'nin şarkısı. Birkaç dakikada atadamı buldu, yuvarlak tepeli bir kayalığınüzerinde yalnız başına durmuş, yaslı bir şarkı çalıyordu. Pony onagitmeyi, bir şekilde iletişim kurmaya çalışmayı ve Elbryan'ın yerinisormayı düşündü, ama sonra Senfoni'nin tepenin dibinde, atada-nım şarkısıyla büyülenmiş gibi durduğunu gördü. Muhteşem atınyakınında, alçak bir dalın üzerinde tanıdık bir eyer duruyordu. Yanından geçerken büyük atın yumuşak sesle kişnediğiniduydu, ama duyulan bir şey daha yakaladı, tanıdık bir şey, sıcakve harika bir şey. O ve Elbryan bir şekilde ruhen birleşmiş gibi, kuvvetli bir bi-çimde hissediyordu sevgilisini. Elbryan orada durmuş, onu çağı-nyormuş gibi, nerede olduğunu kesin olarak biliyordu.

Senfoni ve Yelebekçi'nin yakında olduğunu bilerek güvendehisseden korucu saman ve battaniyelerden oluşan yatağının üze-rinde, altındaki ısıtılmış taşların sıcaklığında, derin, huzurlu biruyku uyuyordu. Silahları Fırtına ile Şahinkanadı yanı başında, ih-tiyaç anında kapılmaya hazır, bekliyordu. Aciliyet duygusuna rağmen Pony durup görüntüyü içine çek-ti ve yine yaptığı seçimlerden kuşku etti. Çocuğunu bu adamdannasıl saklayabilmişti? Ve onu nasıl bırakabilmişti? Öfkesine yenildiği için, itiraf edebilirdi; ve gerçekten de, o an-da başarısız olmuş gibi hissediyordu. Palmaris'e geri uçma, ahır- 3«

R- A.

Sal

V4t0r.

sürmelara koşma, Gritaş'ı alıp becerebildiğince hızla kuzeye atarzusuna yenilecekti neredeyse, neredeyse ruhu fırlayıp oj^ti. Ama bunu yapamazdı, şu anda değil. Belki yanlış seçim vmıştı, ama o seçim yeni koşullar, yeni sorumluluklar yaratımNe kendisi Palmaris'i terk edebilirdi, ne Elbryan oraya gelebilm-r Ama ya çocuk? Ah, ona hemen, orada söylemek istiyordu1 vah, onun nazik parmaklarının şişkin karnını okşamasını ne kadar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

çok istiyordu! Pony kendini toplamak için bekledi, mantık ve görevbilirlikhislerini buldu. Ne yapması gerektiğini, ne yapabileceğini düşü-nerek uzun uzun, dikkatle Elbryan'a baktı. Ama sonra ruhtaşınınbüyüsünü anladı; ve bir düşünce ile sevgilisine, sevgilisinin içinesüzüldü, onunla düşlerinde birleşti. Elbryan soğuk soğuk terleyerek doğaılup oturdu. Yakında birvarlık hissetmişti. Ay, Sheila, batı gökyüzünde alçalmıştı. Yelebekçi gayda çal-mayı bırakmıştı, ama Senfoni sakin sakin duruyordu; bu tek başı-na, yakında düşman olmadığını anlattı korucuya. Ama bir şey, biri vardı, biliyordu, ama bir düş ve bilinç karı-şımıydı. Derin nefesler alarak sakinleşti ve başını ellerine alıp dik-katle düşündü. Ve sonra anladı. Bir şekilde, büyü kullanarak, Pony gelmiştiyanına. Pony! Onu düşünmek bile belkemiğinden aşağı ürpertiler, yü-reğindeki boşluktan sancılar geçmesi için yeterli oluyordu. Ama oPony'ydi, aniden emin hissetti Elbryan; ve iyiydi. Palmaris'te, gü-vendeydi. Ama orada kalacaktı ve Elbryan oraya gidemezdi; bu da açıkve yanlış anlaşılması imkansız bir duyguydu. Bahar başında plan-ladıkları buluşma gerçekleşmeyecekti, çünkü Palmaris kargaşa iblisi* Havaris,

rlevdi ve Pony oradaki halkı terk edemezdi. Elbryan oraya gi-rmezdi de, gitmemeliydi, çünkü... Bir şey daha hatırlar gibiydi, dikkate alması gerektiğini hisset-.„? j-,jr uyarı. Ama hatırlayamıyordu, çünkü Pony'yi düşünmek,p nv'n'n imgesi, ondan uzak kalmanın verdiği üzüntü çok yıkı-ıvdı Ç°k boğucuydu. Bu yüzden dakikalar saate dönerken ses-siz karanlık ormanda oturdu ve onu, onun kucaklayışını, onunöpücüklerini, boynunun tadını, gözlerinin derinliğini hatırladı. Yollarının yakında birleşeceğini, acı verici görevlerinin onlarıuzun süre ayrı bırakmayacağını ummaktan başka bir şey gelmi-yordu elinden. Ruhu Palmaris'e süzülürken Pony de aynı üzüntüleri yaşıyor-du. Sessiz, kıpırtısız sokaklardan geçti ve Kardeşlik Yolu'nun ka-ranlık ortak salonuna döndü. Dünyevi bedenine artık dönmesi,büyü enerjisini salıvermesi gerektiğini düşünerek doğrudan ken-di kapısına yöneldi, ama koridorda kayarken bir başka kapınınarkasında bir gürültü sezerek, duyarak duraksadı. Pony hiç dü-şünmeden Dainsey'nin odasının duvarından geçti.Kadın ve arkadaşı sevişmeye dalmış kıvranıyor, inliyorlardı. Pony utanarak hemen geri çekildi, ama büyülenmiş gibi dur-du, çünkü Dainsey ve adamın enerjisi, harareti, dünyanın güvenekavuştuğunu sandıkları sırada cinsellikten kaçınma yeminini boz-duklarında Elbryan'ın onu nasıl kucakladığını hatırlatmıştı.Çocuk o zaman rahme düşmüştü. Öylesine güzel bir şeydi, saf esriklik, eksiksizlik, güvenlik his-leri ile dolu bir an. Ama belki bundan daha fazlası değildi. Belki yalnızca temel,fiziksel bir ihtiyacın doyurulması idi. Ve o ihtiyaca boyun eğmekbunlara yol açmıştı...Neye? diye sordu Pony kendi kendine dürüstlükle; ve çığlık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

3«6

1 A' S*lv4t0re

çığlığa gelen yanıt onu tamamen hazırlıksız yakaladı.İşlerin karışmasına yol açmıştı. Tehlikeli bir karmaşaya. Pony'nin ruhu odadan çıktı ve bekleyen bedenine süzüldfMaddesel dünyaya dönmeyi, düşünecek ya da görecek zamanbulamadan mücevherin büyüsünden çıkmayı düşünerek tüm hı-zıyla yaklaştı.Ama o, diğer varlığı hissetti, fiziksel bedeninin içindeki ruhuAcele etmeye çalıştı, ama o cana sürtünmekten kaçınamadı! Bir saniye sonra bedeni ürpererek bilinçlendi, ama Pony içinfazla uzun bir saniye olmuştu. Artık, kuşkuya yer bırakmayacakşekilde biliyordu. İçinde bir çocuk vardı, canlı bir varlık, oluşanbüyüyen, güçlenen bir varlık. Elbette bir süredir hamile olduğu-nu biliyordu, ama sözcük onun için pek az anlam taşıyordu. Ju-raviel'e, belki de çocuğun yaşamayacağım söylerken ciddiydi.Zihninin derinliklerinde bir yerde, çocuğun düşeceğini ya da ölüdoğacağını düşünüyordu, çünkü bunun gerçekliği, anne olma fik-ri mümkün gelmiyordu, hatta imkansız geliyordu. Ama artık biliyordu. Bu gerçekti; çocuk —onun ve Elbryan'ınçocuğu- canlıydı. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarını ıslattı. Yapayalnız, tümkontrolü yitirmiş gibi hissediyordu. Eli karnına gitti, ama orada te-selli bulamadı, yalnızca kırılganlık buldu. "Lanet olsun sana!" diye hırladı Pony karanlığa, kendi kendi-ne küfrederek. Farkında olmadan ayağa kalktı ve odayı adımla-maya başladı. "Lanet olsun sana!" dedi yine, yumruklarını yanla-rında sıkarak. Neden beklememişti? Böyle bir felaket olasılığı varken nedenElbryan'ı baştan çıkarmış, onu kendisi ile sevişmeye zorlamıştı? Pony hırladı ve komodinin üzerindeki bir tabağa vurdu, amayere düşüp kırıldığını fark etmedi."Nasıl bir aptalım ki böyle bir şey yaptım?" diye sordu yüksek

iblisi. Havarisi

347

, Eli yine karnına gitti, ama nazikçe ovuşturmuyor, derisiniyordu. "Bütün dünya tehlike içinde ve Avelyn'in adına ve ısına savaşmakla sorumluyum. Ama nasıl yapabilirim bunu?Karnımda bu varken nasıl bir savaşçı olurum?" yine komodine, kaldırıp pencereden dışarı fırlatmayı düşüne-rek tepesini yakaladı. Ama durdu, çünkü ne kadar gürültü yaptı-ğını ancak şimdi fark etmişti. Ve sonra koridorda ayak sesleri duy-Hu sonra kapı hafifçe çalındı ve gıcırdayarak açıldı. Dainsey Au-comb korku içinde kapıda durmuş, iri iri açılmış gözlerle ona ba-kıyordu. "İyi hissetmiyor musun, Pony Hanım?" diye sordu kadın çeki-nerek. Pony komodini bıraktı. Sinir krizine devam edemeyecek ka-dar utanmıştı, ama yine de öfke ve pişmanlık sancıları çekiyordu.Doğruldu ve Dainsey'e döndü."Seni sakinleştirecek bir şey getireyim mi?" diye sordu Dainsey."Hamileyim," dedi Pony dümdüz."Eh, bir süredir biliyorum zaten," diye yanıt verdi Dainsey.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony horgörürcesine hıhladı. "Öyle mi?" diye sordu açık istih-za ile. "Bu basit gerçeği, Pony'nin hamile olduğunu biliyorsun.Peki bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?" "Birkaç ay sonra doğuracağın anlamına geldiğini biliyorum,"dedi Dainsey umutlu bir gülüş ile. "Tahminimde yanılmıyorsamaltıncı ayda, ya da belki beşincinin sonunda." Pony kolunu savurarak komodini yere devirdi ve Dainsey ge-ri sıçradı. "Bu kritik savaşta önemli bir müttefik kaybettiniz demek," di-ye hırladı Pony ona. "Tüm Palmaris isyan dalgasına kapılmışken,Pony doğum sancıları çekiyor olacak demek." Pony'nin yüzü yumuşadı. Bakışlarını indirdi ve sessizce ekle-di. "Başarısız oldum demek." 348

R' A- S^it0re

"Pony Hanım!" dedi Dainsey, çıplak ayağını tahta zemindirerek."Ne büyük aptallık ettim," dedi Pony. "Ne büyük aptallık ediyorsun, demek istiyorsun!" diye tersidi Dainsey. "Karnındaki bebekten pişman mı oldun?" Pony yanıt vermedi, ama yüzündeki ifade Dainsey'i doğruladi. "Ama hata yapıyorsun," demeye cesaret etti Dainsey, ihtiyatlabir adım ilerleyerek. "Karnındaki çocuk hakkında kötü düşünme-melisin. Hayır, asla olmaz, çünkü bebek anlar, Pony Hanım. Dü-şüncelerini duyar, hiç kuşkun olmasın, ve o zaman...""Kapa çeneni!" diye terslendi Pony, bir adım ilerleyerek. Dainsey gerileyecek oldu, ama aniden durdu ve meydan okur-casına diklendi. "Ama kapatmayacağım," diye bildirdi kararlılıkla."Sevgilini özlüyorsun. O ve çocuğun için korkuyorsun, ama aptal-lık ediyorsun ve bunu sana söylemezsem nasıl dostun sayılırım!" Daha o sözünü bitirmeden Pony tepesine dikilmiş, kadını ka-pıya doğru ittiriyordu. Dainsey direnmeye çalıştı, ama Pony kısasürede koridora çıkardı onu. Dainsey hemen kendine geldi ve ge-ri dönmeye çalıştı, ama Pony kapıyı kadının suratına kapattı. İnatçı Dainsey kapıyı dövmeye başladı. "Beni dinle, Pony Ha-nım!" dedi. "Beni iyi dinle. İçindeki canı hisset ve bil ki en önem-li görevin bu aptal savaş değil o bebek. Yüreğini bul..." Kapıyason bir kez kızgınlıkla vurduktan sonra uzaklaştı. Pony yatağına döndü, ıslak yüzünü ellerine gömdü. Tüm ha-yatı kargaşa ve çalkantıdan oluşmuş gibi görünüyordu. Elbryan'ınyanında olmasını, ona sarılmasını istiyordu. Ve hamile kalmamışolmak istiyordu. Bu son düşünceyi fark edince, zihninin içindeki sözleri işitin-ce dimdik doğruldu, gözleri iri iri açıldı ve fark etmeden kesik ke-sik nefes almaya başladı. iblisin Havarisi

349

"Tanrım," diye mırıldandı ve elleri karnına giderek duygusalekilde okşamaya, sözlerini geri almaya, bu yaşayan bebeği1 demek istemediği konusunda temin etmeye çalıştı.Odasının kapısı açıldı ve Dainsey durup ona baktı."Pony Hanım?" diye sordu kadın nazikçe.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony kendinden geçti, neredeyse yere yıkılıyordu, ama Dain-y onu yakaladı, kucakladı, kulağına her şeyin yoluna gireceği-ni fısıldadı.Pony o sözlere inanabilmeyi diledi.

21KADER "Yalnız olduğumuzdan emin misin?" diye sordu Braumin Bira-der, o ve Elbryan Dundalis dışındaki ormanın akşam gölgeleriarasında yürürken. Çıplak dalların arasından süzülen güneş ışık-ları ayaklarının dibindeki toprağı benek benek boyuyordu. Fırtı-nadan sonraki hafta içinde kar beş on santim erimişti, ama yinede ikisi bazen rahatsız edici ölçüde derin yığınlara gömülüyordu. Korucu omuzlarını silkti. "Kim bilir?" dedi. "Yelebekçi buralar-da değil -bundan oldukça eminim. Ve orman adamı olmayan,kuşları bile ürkütmeyecek kadar sessizce yürümeyi bilmeyen tür-den insanlar da yok. Belki Roger Lockless -duymaması gerekenşeyleri duyması, görmemesi gereken şeyleri görmesi ile ünlüdür." "Ve elbette elfler," diye ekledi Braumin Birader. "Bir boyuzakta olabilirler ve onlar bilmesini istemiyorlarsa Gecekuşu bilevarlıklarından haberdar olmaz, tahmin ederim." Elbryan başını sallayarak onayladı. Gerçekten de savaştan buyana Ni'estel ve diğerlerinden pek az iz görmüştü, ama sessiz birgece iki elf sesinin bir şarkıyla yükseldiğini duymuştu. Hâlâ bura-lardaydılar, ama bunun ne anlama geldiğinden emin değildi koaı-cu. Neden onu uyarmamışlardı, neden dört adamın canına malo-lan bir savaşa daha fazla karışmamışlardı? Ve belki de en can sı-kıcı olanı, neden daha sonra, en azından açıklamak için Geceku-şu'na gelmemişlerdi? Korucu bu görüşmeyi dört gözle bekliyordu, U» H^arisl

351

•• kü aralarında Leydi Dasslerond varsa, yüksek sesle ve pekolmayan bir tavırla konuşmayı düşünüyordu. "Ama görünüşe göre olabildiğince güvendeyiz," dedi BrauminBirader. Yavaşladı, uzun uzun, dikkatle Elbryan'a baktı ve koru-cunun bakışlarını üzerine çekti. "Bir talebim var," dedi ciddiyetle. Elbryan ne bekleyeceğini bilemeden bakmaya devam etti. Bra-umin'in çalınan mücevherleri, Pony'nin mücevherlerini -ve Elbr-yan'a göre taşların asıl sahibi oydu- isteyeceğinden korkuyordu veöyle yaparsa, adamı sakin sakin oyalaması gerekecekti. "Dostlarım ve ben burada yapayalnızız," diye bildirdi Bra-umin. "Aziz Saf-Abelle'i terk ederek, Abellican Kilisesi ile bağları-mızı koparmış olduk." "Bu açık görünüyor," diye yanıt verdi Elbryan. "Ama, PederBaşrahip'in intikam arzusu düşünülünce, o bağların gerçektenkopmuş olmasını ummanız, bunun için dua etmeniz gerektiğinisöylerdim." Braumin korucunun istihza dolu sözlerine sırıtmayı başardı."En azından bizim açımızdan koptu," diye açıkladı. "Ve böyleceyuvasız adamlar olduk -ve daha da kötüsü, Gecekuşu, amaçsızadamlar olduk." "Burada, Dundalis'te dostlar, Ormandiyar'ın enginliklerindegizlilik buldunuz," diye yanıt verdi korucu. "Shamus ve askerlerinsizin kim olduğunuzu bildiklerini, hepinizin Kiliseden olduğunu-zu tahmin ettiklerini sanmıyorum. Böylece, belki biraz sessiz ya-şamlarınız oldu. Daha kötü yazgılar da mümkün."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Doğru, ama bizim amaç sahibi adamlar olduğumuzu, çocuk-luktan itibaren tüm yaşamlarını Tanrı ile ilgili çalışmalara adamışadamlar olduğumuzu unutma," dedi Braumin. "Bizim eğilimimizbu, ilahi bir eğilim olduğuna inanıyoruz hepimiz, çünkü ancakböyle derin bir inançla Aziz Saf-Abelle'e girmek için gerekli din-darlık düzeylerine erişilebilir." 352

R' A- S*lvât0re

Bu gururlu bildiri karşısında korucunun gözleri iri iri açıldı "Alçakgönüllülükle konuşuyorum," diye ekledi Braumin çahıcak, "ve yalnızca gerçeği söylüyorum. Abellican Tarikatı'nın heöğrenci adayından mutlak adanmışlık beklenir.""Ama siz o tarikatı terk ettiniz." "Çünkü Peder Başrahip Dalebert Markwart'ın Abellican Tari-katı'na dair yorumundaki gerçekliği öğrendik," dedi Braumin, se-sini yükselterek. Endişe içinde çevresine bakındı ve sesini alçal-tarak sertçe fısıldadı. "Çünkü Jojonah Efendi bize, dostun AvelynDesbris Jojonah Efendi'ye böyle öğretti." Korucu itiraz edecek durumda değildi; Avelyn'in kendisine deTanrı'nın gerçekliği hakkında çok şey öğrettiğini hissetti. "Biz tarikatı terk etmedik," diye ısrar etti Braumin Birader. "BizAbeilicanların gerçek ruhunu takip ettik ve bu yolculuk bizi AzizSaf-Abelle'den çıkmaya zorladı." "Ve böylece ta Dundalis'e geldiniz," dedi Elbryan, "ama yol-culuğunuzun hâlâ tamamlanmadığını, bu bölgedeki basit yaşamıntinsel ihtiyaçlarınızı tatmin edemediğini hissediyorsunuz." Şimdi bakakalma sırası Braumin'e gelmişti, çünkü korucununaçık sözleri onu şaşırtmıştı. "Burada bir Kilise inşa edip, Tanrı'nın şarkısını işittiğiniz şek-liyle öğretemez misiniz?" diye sordu koaıcu. "Ayı-Honce'a ve Abellican Tarikatı'na bu kadar yakın bir yer-de, böyle bir kilisenin ne kadar ayakta kalmasına izin verilir ki?"diye sordu Braumin kuşkuyla."O zaman sizi daha ileri iten amaç değil korku." Keşişin yüzü şaşkınlıkla karıştı ve sonra, komcunun ona takıl-dığını anlayınca aniden kahkaha attı. "Bizi Aziz Saf-Abelle'den sü-ren korkuydu," diye itiraf etti bir an sonra, "ama bir açıdan, kal-maktan daha çok korkuyorduk."Elbryan başını salladı. "Bir talebin olduğunu söylemiştin," de-

iblisin Havari*

353

korUcu. "Benden ne istiyorsun?" Braumin derin bir nefes aldı ve Elbryan bu talebin ufak bir şeyolmayacağını anladı. "Dostlarımı ve beni Barbacan'a götürmeni istiyorum," dedi ça-bucak. Elbryan Braumin'i hangisinin daha çok korkuttuğunu merakettj -yardım istemek mi, yoka niyetini yüksek sesle söylemek mi."Barbacan mı?" diye yankıladı korucu inanmazlık içinde. "Avelyn'in mezarının ihtişamını gördüm," dedi Braumin Bira-der içtenlikle. "Oraya gitmem gerektiğini biliyorum; Dellman Bi-rader de oraya dönmesi gerektiğini hissediyor. Diğerleri de gör-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

meli; beşimiz tek bir amaç çevresinde tek bir zihin olacaksak, buhac ziyareti gerekli.""Ve o amaç...?"

"Bu haccın bana göstereceğini umuyorum," diye itiraf etti Bra-umin. "Barbacan hâlâ düşman topraklan," diye işaret etti Elbryan."Dactylin yok edilişi ve canavar ordusunun alt edilmesi kuzeytopraklarını ehlileştirmek konusunda pek az fark yarattı. Belki si-zi oraya götürebilirim, ama sonra? Birkaç gün, hatta birkaç saatkalıp Dundalis'e geri dönesiniz diye mi?" "Belki," dedi Braumin dürüstlükle, "belki de değil. Yüreğiminiçinde, Avelyn'in bize doğru yolu göstereceğine inanıyorum. Odünyanın iyiliği için hayatını verdi ve ölümünde gökyüzüne uzan-dı. O mekanda büyülü bir şey var, şifa veren, kutsal bir şey. Me-zarı gördüğümde bunu içimde hissettim." "Bir ilham umudu ile yola çıkmak için, yabani topraklardadört yüz elli kilometrelik bir yolculuk biraz fazla uzun," dedi ko-rucu kuru kuru. "Ama önümüzdeki tek yol bu," diye yanıt verdi Braumin."Senden çok şey istediğimi biliyorum, ama bunu Avelyn adına ya-pıyorum ve onun, Jojonah'ın boşuna ölmediği umudu ile." 354

Si|.R. A.

v4tor,

Bu korucuyu geriletti. Bu Barbacan yolculuğunun hepsin-dürtmek ya da perişan halde, koşa koşa Dundalis'e dönniele i ısonuçlanmak dışında bir işe yarayacağını sanmıyordu. Yine Hadam çok içten görünüyordu. Aynı zamanda çok kararlı. Braum''senelerdir keşiş olarak yaşıyordu, Abellican Kilisesi'nin iç işiey; .ni Elbryan'dan çok daha iyi biliyordu. Elbryan hayatını Tanrı viyilik aramaya adamış bu adamın böyle bir ilham bulması olasılığını inkar edebilir miydi? Dahası, patlamadan kısa süre sonraAvelyn'in gömüldüğü yeri korucu da görmüştü. Avelyn'in kolunuyukarıya, kutsal mücevher kesesini ve Fırtına'yı güvende tutmaumudu ile uzattığını bilse de, Avelyn'in uzanmış kolunun bir şe-kilde yıkımdan kurtulmuş olmasında gizemli bir şey -ya da çoktalihli bir tesadüf- vardı."Tehlikeleri anlıyor musun?" diye sordu korucu. "Gitmemenin boşunalığını anlıyorum," diye yanıt verdi Bra-umin, "çünkü o zaman hepimiz ölmüş sayılırız, beşimiz birden, fi-ziksel olmasa bile tinsel olarak. Ve tinsel güçsüzlük, seslerimizinPeder Başrahip Markwart'm boğucu baskısı altında kesilmesi, bel-ki de fiziksel ölümden çok daha kötüdür.""Ve Barbacan bunu değiştirecek, öyle mi?" Braumin omuzlarını silkti. "Avelyn'in mezarına gitmem gerek-tiğini biliyorum, bu yüzden yoldaşlarım ve ben, Gecekuşu gelsede gelmese de gitmek zorundayız." Korucu adama inanıyordu. "Progos'un yarısı geçti," dedi Elbr-yan. "Kış çöktü -şiddetini gördün, seni temin ederim, Shamus Kil-ronney gelmeden önceki gece yağan kar buralarda sıradışı değil-dir. Kuzeye giden yolların açık olacağını sanmıyorum. Ve açık ol-salar bile, Aida ve Avelyn'in mezarı çevresinde esen rüzgarların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bedeni çabucak dondurduğunu bil." "Tehlikeleri görmezden gelmiyoruz," diye temin etti Brauminonu, "ama bizi durduramayacaklar." I*»Havarisi

355

ptbryan dikkatle adama, felaket olasılığı karşısındaki kararlılı-baktı ve etkilendi. "Yelebekçi ile konuşurum," dedi. "Atadam„ bölgeleri benden daha iyi biliyor ve nelerle karşılaşacağı-konusunda bize daha iyi bir fikir verebilecek hayvan dostla-rı var."«giz?" dedi Braumin umutla. "Söz vermiyorum, Braumin Birader," diye karşılık verdi koru-cu ama Gecekuşu'nun gruba rehberlik edeceğini ikisi de anla-mıştı. Bu fikir korucuya tuhaf geldi, çünkü Aida'nın ıssız kalıntı-larına dönme niyeti ya da arzusu beslememişti hiç -gerçekten de,bir hafta önce, Pony hakkındaki tuhaf düşüne kadar tam aksi yö-ne gitmeyi planlıyordu! Hayır, buna düş diyemezdi. Pony uyku-sunda ona gelmişti -kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyordubunu- ve yollan henüz kesişmeyecekti. Bu kadar kuzeye, sırf nispet yapmak için, Pony'ye öfkelendiğiiçin mi gidecekti? Yanıtı bilmiyordu, ama yolculuğa çıkmak için sözvermeden önce oturup bir güzel düşünmesi gerektiğini fark etti. "Gitmelisin," diye ısrar etti Roger, karanlık ormanda korucu-nun yanında yürürken. "Bunlar iyi adamlar, her biri öyle." Elbryan yanıt vermedi. Roger'a böyle bir yolculuğun ne tür so-runlar çıkarabileceğini açıklamıştı -ve bu sorunların en ufağı, biray, hatta daha uzun bir süre için tüm sorumluluklarını TomasGingenvart'a yıkacak olmasıydı. "Aziz Saf-Abelle'de çalıştım," diye devam etti Roger, "ve orayıterk etmekle Braumin Birader ile yoldaşlarının ne büyük bir ce-saret gösterisinde bulunduklarına tanıklık edebilirim. Jojonah'ayaptıkları..." Elbryan elini kaldırdı; bütün bunları daha önce de dinlemişti-aslında son birkaç dakika içinde. "Yelebekçi'nin böyle bir yolcu-luk hakkında ne düşüneceğini öğrenelim," dedi. "Braumin Bira- 356

R- A.

Sal

v*torı

der'in içtenliğinden, hatta arkadaşlarıyla birlikte Aida'ya oit ' sitrrıegjgerektiğine inandığından kuşkum yok. Olsa, bu gece Yeleb wile konuşmaya kalkmazdım. Ama düşünülmesi gereken H hönemli meseleler var.""Pony," dedi Roger. "Bir mesele bu," diye kabul etti korucu ve eğilip bir dalın altından geçti, bir kestane ağacını dolandı ve bir açıklığa çıktı. Ata-dam açıklığın karşı kıyısında duruyordu. "Bir mesele de mevsim ""Geç kaldın," dedi Yelebekçi sert bir sesle. Bir an sonra, yukarıdaki ağaçta bir hışırtı duyan konıcu arka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

daşının keyifsizliğinin sebebini anladı. Bakışlarını yukarıdaki göl-gelere odaklarken iki elf aşağı inerek görüş alanına girdi ve en al-çak dala atladı. Korucunun gözleri irileşti. "Neden şaşırmış görünüyorsun, Gecekuşu?" diye sordu ikili-den kadın olanı. Adı ya da lakabı Tiel'marawee idi, korucu elfingerçek adını bilmiyordu. Gerçekten de, gerçek adının yüzyıllariçinde unutulduğunu söylemişti Juraviel daha genç bir Elbryan'a,Sisler Vadisi'nde geçirdiği günlerde. Tüm Touel'alfar için o Ti-el'marawee idi, "öten kuş", ezgili sesiyle güzel sesli elflerin ara-sında bile efsane olmuş biri için en uygun lakap. "İttifakımızın sona erdiğini düşünmüştüm," diye yanıt verdikorucu sertçe, "Touel'alfar'ın ayrı yollara gittiğini sanmıştım. Çokgün geçti." "Yalnızca sabırsız bir insan için uzun bir süre," dedi Ni'estiel,dalın üzerinde meydan okur bir duruş takınarak. Elf ile komcuhuzursuz bir an boyunca için için yanan gözlerle bakıştılar. Son-ra Ni'estiel dalın üzerinde doğruldu ve ağzı kulaklarında gülüm-seyerek yerlere kadar eğildi. Komcu gülümsemedi. "Dediğin gibi olsun," dedi Elbryan."Ama diğer yandan Caer'alfar'ın çocukları goblin saldırısından ön-ce Gecekuşu'nu uyarmayı gerekli görmedi, ve yayları o savaşta pa- İblisi, ^nsi 357

h», ? jjmez olacakken, canavarları uzaklaştırmak için pek az şeyyaptı-"«ya da, Gecekuşu'nun askerlerin arasında olacağını bilmiyor-ı rdı" diye yanıt verdi Tiel'marawee. "Bu bahanenin..." diyecek oldu Elbryan, ama bu yaratıklarınrcek doğasını hatırlayarak durdu. Elbryan her ne kadar aksiymişaibi davransa da, elfler insan değildi. Dünya görüşleri Elbryan'minsanlarda aradığı yaklaşımlarla -merhamet, cemiyet duygusu-uyuşmuyordu. Yine de, uyarı ve yardımlarını esirgemelerini Elbr-yan tamamen affedemiyordu, çünkü insanlar ve goblinler arasın-da hangisini müttefik olarak seçeceklerine karar vermek zor olma-malıydı. "Dört adam öldü," dedi sertçe, "ve üçü daha ağır yaralan-dı..." Karşısındakilerin kim olduğunu düşünerek yine vazgeçti,çünkü iki elfin yüzîerindeki ifadelerin değişmediğini, değişmeye-ceğini fark etmişti. Büyük olasılıkla yirmi insan neslinden dahauzun yaşayacak bir varlık için insan hayatının bir önemi yoktu. Ve bu ikisi, Tiel'marawee ve Ni'estiel, eğer Elbryan Sisler Va-disi'nde yaşadığı dönemden doğru hatırlıyorsa, elfler arasından'Touel'alfar, yani elf olmayan varlıklara karşı en soğuk bakan-lardı. Bunu hatırlamak Elbryan'ı derinden etkiledi, çünkü eğer du-rum buysa, neden bu ikisi öne çıkmış, onunla konuşmuştu? Jura-viel neredeydi? Leydi Dasslerond neredeydi?Olasılıklar korucunun hoşuna gitmedi. "Eh, Gecekuşu da askerlerin arasındaydı ve o da öldürülebilir-di," dedi korucu sonunda, tartışmanın bu kısmını kapatmak için. Ni'estiel o kadar kolay rahat vermeyecekti. "Ve goblinler tara-fından öldürülseydi, belki Tai'marawee adına, Touel'alfar'ın onagüvenle verdiği lakaba layık olmadığını kanıtlayacaktı," dedi elfalaycı bir kahkaha ile ve Tiel'marawee de ona katıldı; ama Elbr-yan'a sözleri tamamen şaka değilmiş gibi geldi."Ama artık bu geçti ve önümüzdeki yola bakmalıyız," dedi Ti-

358

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R' A- S*lv«o^

el'marawee, bir önder tavrıyla.Elbryan şaşkın şaşkın Yelebekçi'ye baktı. "Biliyorlar mı?""Elf kulakları," diye yanıt verdi atadam. "Barbacan'a gitmeyi düşünüyorsun," diye bildirdi Ni'estiel "jklis dactylin yok edildiği yere.""Avelyn Desbris'in mezarına," dedi Roger ciddiyetle.Elfler pek etkilenmiş görünmedi. "Peki Touel'alfar böyle bir yolculuğa nasıl bakıyor?" diye sor-du Elbryan."Neden Touel'alfar'ın umurunda olsun?" diye sordu Ni'estiel. "Yolunu kendin seçersin, Gecekuşu," diye ekledi Tiel'mara-wee. "Biz elimizden geldiği yerde yardım ederiz.""Yardım etmeyi seçerseniz," diye ekledi Yelebekçi kuru kuru."Bu her zaman geçerli," diye kabul etti Ni'estiel. "Bölgenin güvenli olup olmadığını belirleyebildin mi?" diyesordu korucu Yelebekçi'ye. O gün daha önce atadamla konuş-muş, Braumin Birader'in talebini açıklamış, Yelebekçi'ye TomasGingenvart'a karşı görevini ve Ormandiyar köylerinin yeniden in-şa edilmesine söz verdiğini hatırlatmıştı. "Bölgede goblin ya da başka canavar pislik işareti yok," dediatadam. "Savaştan kurtulanlar kaçmaya devam etti bence." "Bölgede sorun çıkacağına dair işaret yok," diye ekledi Ti-el'marawee."Ve size inanacağız, öyle mi?" diye sordu atadam. Ama yanıt veren Elbryan oldu "ve elflere inandığını kararlılık-la bildirdi. Onları anlıyordu, ikiliye karşı duyduğu öfkeyi aşabilir-se atadam da anlayabilirdi. Touel'alfar zaman zaman kenarda du-rup insanların katledilmesine izin verebilirdi -örneğin, ilk Dunda-lis'in yok edilişi sırasında, Elbryan'm ailesi katledilirken böyleyapmışlardı- ama insanların aleyhine goblinlere ve diğer canavar-lara iltimas geçmezlerdi. Bu ikisi bölgede canavar izi olmadığını iblisi» Havarisi

359

?vlüyorsa, Elbryan onlara tamamen inanıyordu -ve atadamınhorgörüyle hıhlamasma ve dev kollarını sallamasına bakılırsa,yelebekçi de inanıyordu. "O zaman ne yapmalıyım?" diye sordu Elbryan. "Aslında Bar-bacan'a gitmek istemiyorum -bir daha asla- ama bu adamlar ba-na güvenerek kuzeye gelip beni aradılar. Ve onlar ruhları ve yü-rekleri ile Avelyn'in dostları. Bundan kuşkum yok." "O zaman en azından ölen arkadaşına borçlusun bunu," dediRoger umutla. "Ben kuzeye gitmenin kötü olmayacağını düşünüyordum,"dedi Yelebekçi. "Dahası, herkesin bahsedip durduğu bu mezarıben görmedim.""Ben de," dedi Roger. İkisi konuşurken Elbryan başını salladı, ne yapacağına kararvermişti. Atadam başını kaldırıp elflere baktı. "Ya siz, ikiniz?" diye sor-du."Gidebiliriz," dedi Tiel'marawee."Gitmeyebiliriz de," diye çabucak ekledi Ni'estiel. Elflerin burada farklı programları olduğunu anladı Elbryan,Leydi Dasslerond'un yaptığı, kendisini de ilgilendiren bir prog-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ram. Leydi Dasslerond'un neden gelip bu kadar önemli bir konu-da onunla şahsen görüşmediğini hâlâ anlamıyordu. Ya da Juravi-el'in... Bu kritik zamanda, Touel'alfar arasındaki en kıymetli dos-tu neredeydi? O sırada aklından rahatsız edici bir düşünce geçti:Belki de Leydi Dasslerond, Juraviel ve diğerleri keşişlerin peşin-den kuzeye gelmemişlerdi -belki de Ormandiyar'a yalnızca buikisi gelmişti. "Şimdi tek yapmamız gereken hava durumunun izin vermesi-ni beklemek," diye yorum yaptı Yelebekçi. "Ve ben uzun ve sıkı-cı bir bekleyiş olacağını düşünüyorum!" 36o

Sa,vaiore

Korucu kesinlikle aynı fikirdeydi. Ormandiyar'da kışın nmek olduğunu biliyordu: Odayı yalnızca hayatta kalmalarınatecek kadar ısıtan küçük bir ateşin loş ışığında günlerce, haftalca oturup beklemek, çıplak duvarları ve uzun zaman önce sini ınize dokunmaya başlamış arkadaşlarınızı seyretmek. Sonra korucu ve Roger köye döndü, geniş toplantı evinin gü-ney duvarına dayanmış ağır bir çadıra yöneldi. Braumin ve di&erbeş keşiş içerideydi, bazıları ellerinin üzerine oturmuş, endişeylebekliyordu. "Tomas Gingenvart ile askerlerden, bölgenin güvenli olduğu-na dair onay alabilirsek, sizi Barbacan'a götürürüm," diye bildirdiElbryan hemen, gerilimi çözmek için. Sessiz bir sevinç gösterisi veheyecanlı fısıltılar yükseldi. "Dört yüz elli kilometreden fazla," diye uyardı korucu onlarısert bir sesle, "sizi Palmaris'ten buraya getiren yoldan daha uzunve daha zorlu bir yolculuk." "O kadar da zor değil," diye yorum yaptı sessiz Mullahy Bira-der, zar zor duyulan bir sesle. "O kadar uzun da değil," diye ekledi, sevinçli görünen Viscen-ti Birader. "Yarın öğlene kadar bölgedeki durum hakkında daha fazlabilgi sahibi olacağız," diye temin etti Elbryan Braumin Birader'i,"ki hazırlıklarımızı yapabilelim.""Ne zaman gidiyoruz?" diye sordu sabırsız Castinagis Birader. "Rüzgarın bizi öldürmeyeceği, karın bizi gömmeyeceği bir za-man," diye yanıt verdi korucu kararlılıkla. "Belki Bafway'in başla-rında ya da sonlarında." Bunun üzerine keşişler hayal kırıklığına uğramış göründü,ama korucu onların aptalca umutlarından etkilenmeyi reddetti."Zamanından önce yola çıkmak felaketi davet etmek demek," de-di. "Karı gördünüz, rüzgarı işittiniz ve hissettiniz. Ama biz burada iblisi. Havarisi

36

.. eydeyiz, Avelyn'in mezarının çok çok güneyinde ve çok da-ha alçakta. Orada, yukarıda, kuzeyde, dağların arasında kar dahaderindir ve rüzgarın ısırığı en güçlü adamı bile öldürebilir. Sözle-rimden kuşku etmeyin. Şimdiye dek mevsim ılıman geçti ve eğerböyle devam ederse, Bafway'e girer girmez yolculuğumuza baş-layabiliriz. Ama daha erken olmaz -yarın güneş çıksa, tüm giysi-lerimizi çıkarıp güneşlenmemize izin verse bile olmaz!" Bundan sonra korucu eğildi ve çadırdan çıktı; ama Roger onu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

takip etmedi, kalıp yeni dostları ile bu olayı paylaşmayı, koaıcununson, sert uyarısınırun dindiremediği mutluluğu yaşamayı tercih etti. Elbryan, Tomas Gingervvart'm çadırına yöneldi, ama fikrini de-ğiştirdi. Tomas'ı ikna etmek zor olmayacaktı; bu konuda enönemli müttefik, muhtemelen yerleşimcilerin yeni koruyucusu ro-lüne soyunacak olan adamdı. Shamus'u uyanık buldu, Kralın Adamları'nm kampının çev-resinde dolanıyordu. Gözlerini yıldızlara kaldırmış, ellerini ar-kasında kavuşturmuş, yüzü bir endişe maskesi gibiydi. Elbr-yan'ın yaklaştığını fark edince maske değişti, ama hiç ikna edi-ci değildi. "Soğuk kırıldığında birkaç haftalığına burada olmayacağım,"dedi korucu açık açık. "Bazı adamlarla birlikte kuzeye gidece-ğim." "Kuzeye mi?" diye sordu Shamus şaşkınlık içinde. "Ama göre-vimiz burada, Ormandiyar'ın inşa edildiği yerde." "Bölgenin güvenli olduğundan emin olana kadar gitmeyece-ğim," diye yanıt verdi korucu. "Ve fazla uzun da sürmeyecek -enfazla bir ay. Aynı zamanda, Tomas Gingerwart ile arkadaşların;Yüzbaşı Shamus Kilronney ile Kralın Adamları birliğinin becerik-li ellerine bırakıyor olacağım. Böyle yetenekli yoldaşlar varken

ben hangi role soyunabilirim ki?""İltifat ediyorsun, korucu," dedi Shamus sevimli bir sırıtış ile.

362

Sll*at0re

"Ama söylediğin gibi bölge güvenliyse, belki ben de sana esl'umeliyim." "Gerekli değil," diye yanıt verdi Elbryan, tartışmaya yer 0lmdığını gösteren bir sesle. "Bu adamların kuzeyde nasıl bir işi olabilir ki?" diye sordShamus. "Kıymetli keresteden bol bol var burada, bin kere binyelkenli geminin direklerini sağlayabilecek kadar ağaç var kuşku-suz." "Farklı türden servet aramak için gidecekler kuzeye," diye ya-nıt verdi Elbryan bilmece gibi, "ve ben aradıkları şeyi bulabilecek-lerine inanıyorum." "Demek Gecekuşu zengin olmayı planlıyor?" diye sordu Sha-mus gülerek. "Belki," diye yanıt verdi korucu bütün ciddiliğiyle. Ses tonudiğer adamın neşesini yok etti. "Yolunu kendin seçersin," dedi yüzbaşı ciddiyetle, o an içinTiel'marawee'nin soğuk sesine çok benzeyen bir sesle. "Ben yal-nızca fazla sürmeyeceğini umuyorum -ve seninle birlikte yolcu-luk etme önerimi yeniden düşüneceğini." "İkisini de yapacağım," dedi Elbryan ve yüzbaşıya iyi gecelerdileyip ormana döndü. Elbryan gittikten sonra Shamus uzun süre dışarıda kaldı vesözleri, anlamlarını dikkatle düşündü. Yüzbaşı kaçak Yelebekçi'yigörünce ve Gecekuşu'nun yerleşimcilere yeni katılan altı adamaeşlik etmeyi düşündüğünü öğrenince epey huzursuz olmuştu.Birçok ipucu bu adamların da Abellican keşişleri olduğuna işaretediyordu ve bu ipuçları arasında adamlardan birinin diğerine "bi-rader" demesi ve çabucak, sessizce uyarılması vardı. Gecekuşu Shamus'un De'Unnero'nun ajanı olduğunu anlamışolabilir miydi?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Durmuş bu olasılık üzerine düşünür, böyle olamayacağı sonu-

U Havaris'

363

varırken altı kişilik gruptaki en ufak tefek olan adamın yak-tığını işitti-Ro°er hızla yürüyordu, yüzbaşıya yalnızca hafifçe başını salladı. "Gecekuşu kuzeye gidecek gruba eşlik edeceğini söyledi," de-,. shamus adamın arkasından. Roger durdu, hızla döndü ve yüz-başıyı süzdü -şaşırmış, ama kuşkulanmamıştı, çünkü Roger ba-ronun, ve dolayısıyla Kral'ın askerlerinin Kiliseye karşı kendi ta-rafında olduğuna inanıyordu. "Edecek," diye yanıt verdi Roger."Ve biz altımız bundan memnunuz." "Böyle tehlikeli bir yolculukta kıymetli bir müttefik," dedi Sha-mus. "Muhtemelen en kötüsü ilk kısım olacak," dedi Roger. "Ai-da'daki felaketin boyutu konusundaki söylentiler doğruysa, cana-varların o harap yere dönmesi kuşkulu."Shamus şaşkınlığını saklamayı başardı. Barbacan'a gidiyorlardı! "Yine de anlamıyorum," dedi. "Neden o kadar ıssız bir yere gi-diyorsunuz?" Roger ihtiyat kazandı. Yüzbaşıya güvenmediğinden değildi,ama keşişlerin gizlilik istediğini biliyordu ve ağzından bir şeylerkaçırmış olmasından korktu -ama Elbryan'ın Shamus'a bunu çok-tan söylediğini düşünüyordu. "Kim bilir?" diye yanıt verdi Roger."Dünyada görmediğim ve görmek istediğim pek çok yer var. Ba-zıları diğerlerinden daha yakın." İzini örttüğünü umarak kocamanesnedi ve yatma zamanının çoktan geçtiğini söyledi. Kısa süre sonra Shamus Kilronney en güvenilir askerine ruloyapılmış bir parşömen verdi ve adama hava durumuna, karla tı-kanmış yollara meydan okuyarak Palmaris'e, Piskopos De'Unne-ro'ya gitmesini emretti. Shamus KraPa yemin etmiş bir subay ola-rak görevini yaptığını biliyordu -bunu kendi kendine defalarcasöyledi- ama suçlu birinin yanında yer alsa bile, Gecekuşu'naihanet ettiği için huzursuz hissediyordu.

DÖRDÜNCÜ KISIMCORONA'NIN KALBİ VE RUHU £>aha önce hiç düşünmedim Mather Amca, çünkü hiç konusu açıl-madı ve hiç önemli gelmedi. Ve belki daha da önemlisi, kimse daha öncesormadı. Danube Bıvck Ursal Gecekuşu 'nun kralı değil mi? diye sorduShamus bana, kulağa basit bir som gibi geliyor, ama beni hazırlıksız ya-kalayan, nasıl yanıtlayacağımı bilemediğim bir soru. Karşılık olarak birşeyler söyledim, ama yanıtı yüreğimde hâlâ bulamadım. Ben yuvasız serserinin teki miyim? Çocukluğumu Dundalis'te geçir-dim, ama yıkıntılarının üzerine yeni binalar inşa edilmiş olsa bile, eskiüıındalis artık yok. Sisler Vadisi'nde, en sevgili dostlarım saydığım elfle-riıı arasında erkek oldum.Ama aile? Hayır, Belli'marJuraviel'e kardeşim, Leydi Dasslerond'a kraliçem

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

de-mem doğru olmaz. Juraviel'i kardeşim gibi seviyorum elbette ve LeydiDasslemnd'un emirlerine itaat ederim, ama basit fiziksel varlıklarımızadair gerçek, dünyaya aynı şekilde bakmamamıza sebep oluyor. Elf gözle-ri insanlara göre gerçeğin farklı bir tonunu, farklı bir anlamını görüyor. Bu yüzden, ne dilersem dileyeyim Sisler Vadisi benim yuvam değil,olamaz. Elf vadisine döndüğümde girmeme bile izin verilmedi. Bir kez Ju-raviel beni n'Touel'alfar diye niteledi ve ona karşı çıksam, hatta onu iknaetsem de, bu sözlerdeki gerçekliği ikimiz de atılıyorduk: Elbıyan-Geceku-şu- onca eğitime, onca sevgisine rağmen Caer'alfar'dan değil. Leydi Dasslerond benim kraliçem değil; bu, kendiliğinden, Danu-be'un kralım olduğu anlamına mı geliyor?. Hayır, Mather Amca ve artık ondan önce, onun babasının da seninkralın olmadığını anlıyorum. Yuvasız serseriler miyiz, biz ikimiz? Pek de-ğil. Çünkü benim yuvam burası, Ormandiyar, Yabandiyar, Ayı-Hon-ce'un kuzeyindeki bölgeler, ya da ben öyle tercih edersem, güneydeki Al-pinador'un dik, kayalık yamaçları. Bir korucunun yaşamına dair, dahayeni kavradığım bir başka gerçek bu. Yuva bir yer değil bir histir; ve bu 366

R. A.

'»tonSalv,

duygu, bir korucu için, taşınabilir bir şeydir, belki bölgesel bir sevasla duvarlarla sınırlanabilecek bir şey değil. Ne zaman buraya doyüreğimde hissettiğim duygu yüzünden burada, Ormandiyar'da yu,dayım. Bu yüzden bana krallardan ve kraliçelerden, imparatorluklardankrallıklardan bahsetmesinler. Hangi hükümdarın sınırlarını bu toprakıra kadar uzattığı önemli ve anlamlı değil, çünkü sınır görilnmeven b'şeydir, harita üzerinde bir çizgi, toprak üzerinde bir işaret değil. Onlaregonun bir uzantısı, bir hükümranlık iddiası, bir servet aracı. Ama o eenbir yalan, o hükümranlık bir özgürlük değil tuzak ve o servet yalnızca birgörüntü. Bir göriintü, evet, Mather Amca ve bir insanın, bir diğeri karşısındaüstün hissetmesini sağlayan bir araçtan başka bir şey değil. Bir kezAvelyn bana Ursal'm dış mahallelerindeki bir kulenin hikayesini anlattı.Mekan kral hakkında kötü konuşanlar için hapisane görevi görüyormuşve genelde o tür açması adamlar için kapısı yalnızca tek yöne açılıyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

muş. Bu mekan inşa edildikten onyıllar sonra bir başka hapisane yapıl-mış ve bu yüzden bu kule artık resmi olarak kullanılmaz olmuş. Kral, cö-mert bir jest ile, yapıyı girişimci bir düke vermiş. Adam senelerce yapıylane yapacağını bilememiş, çünkü yeterince rahat bir yer olmasına rağ-men, her tür işkence aletinden, tüm prangalardan temizlenmiş olmasınarağmen Ursal şatosundan çok uzakmış ve dük saraydaki hanımlarla flörtetmeyi pek severmiş. Ama girişimci bir adammış bu Mather Amca, bu yüzden Ursal asilleriarasındayken sık sık kırlardaki mülkünün "harika manzarasından" bah-setmeye başlamış. Böyle bir güzellik, dermiş dük, zenginlerin ilgi alanı ol-malı, ve kendisi kulesinde bakımıyla ilgilenebilecek kadar uzun kalamadı-ğından, mevsim başına beş yüz altın ayı gibi muazzam, hatta korkunç birücret karşılığında kiralamaya karar vermiş. Sırf fiyat bile pek çok meraklıasilin'kuleyi görmeye gitmesine sebep olmuş ve tekrartoplandıklarında dükbeceriyle tüm sohbeti kulenin manzarasına yönlendiriyoıınuş. Manzara! Adam asillerin kibirini kullanmış ve sırf yapılan masraf,para harcamak için sebep olmuş. Avelyn'in anlattıklarına bakılırsa, ku-leyi kimin kiralayacağı tartışmaları kanlı düellolara yol açmış -hatta üçayn bölge arasında küçük bir savaş çıkaracakmış neredeyse. Hanımlar iblisi" Havarisi

367

l kocalarına, kulede oturma fırsatı için yalvarıyoıiaıtnış; bekar saray-lar mekanı, arzu ettikleri hanımların gelip manzarayı görmek isteyecek-lerini düşünerek arzuluyorlarmış. Sonunda, Ayı-Honce Kraliçesi kocasından kuleyi geri almasını talepttniS' ama ^ral onurlu bir adam olduğundan sözünden dönmemiş. Bu-nun verine Kral kuleyi mevsim başına bin altın ayılık bir bedel karşılığın-da kiralamış. Böylece Kraliçe arzu ettiği manzaraya kavuşmuş, onyıllardır tahtındüşmanlarının bedavaya gördüğü ayın manzaraya. Seıvet bir algı meselesinden başka nedir ki Mather Amca? Ve başkala-rından daha iyi olma ihtiyacı insanın benliğindeki bir zayıflıktan başkabir şev değildir. Ve Kral kendi görevinin formalitelerinin, astlarının kıs-kançlıklarında» kaynaklanan tehlikelerin, dûşınanlannın intikam te-şebbüsleri olasılığının tutsağı olmuş bana göre. Ben özgürlüğümü koruyacağım Mather Amca ve aşkım, filseponie'ninözgürlüğünü de, ve biz yuvamızı yanımızda, nereye gidersek oraya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

taşı-vacağız, ve yüreklerimiz ve nıhlanmız çok daha zengin olacak.Ve o iki hazine, en büyük iki hazine asıl önemli olan.ELBRYAN WYNDON

22TOHUMLAR Buna "Progos çözülmesi" derlerdi ve her sene devrinde ger-çekleşmesine rağmen insanlar hep dışarı çıkar, dolanır, başlarınıiki yana sallayarak havanın tuhaflığından bahsederdi. Ve bu sene,senelerdir ilk defa, insanların homurdanacak bir şeyleri olmuştu.Daha ikinci ay başlamadan Palmaris'e aniden bahar gelmiş, kartehditleri savuran bir dizi fırtına yalnızca soğuk yağmur getirmişti. En yaşlı vatandaşların bile hatırladığı en ılık kış hızla sona eri-yordu ve Pony'nin karnı belirginleşmişti. Bu yüzden, Yol'da çalış-mazken bile, komplo ortaklarından biri ya da diğeri ile buluşmaküzere her gece dışarı çıkarken bile önlüğünü üzerinden çıkarmazolmuştu. Bu gece de önlüğü üzerindeydi. Direnişin temeli gittikçe sağlamlaşmakta, diye hatırlattı kendikendine umutla, Belster'ın yanından geçip hana girerken. Bels-ter'ın sayısız dostu, Colleen'in düşman kampının içinden getirdi-ği bilgiler ve Al'u'met'in Behrenli ve denizci yoldaşları sayesinde,Piskopos De'Unnero'ya karşı çıkanlar şehirdeki sokak ve rıhtımkonuşmalarının çoğunu kontrol altına almıştı. Açık açık şikayetettiklerinden, direnişten bahsettiklerinden değil; iş daha orayagelmemişti. Henüz değil; hayır, isyan tohumlarını atıyor, Kilisenin şehriyönetme tarzı konusunda farklı görüşler yayıyorlardı. İş savaşavarırsa -Pony varacağını kuvvetle umut ediyordu- piskopos ve 370

• A' S*lvât0l

adamları direnişin kapsamı karşısında gerçekten Şaşıracaklara Kiliseye karşı açık savaş fikri, Colleen Kilronney ile randevına giden Pony'nin adımlarını sıklaştırmasına neden oldu Ponv'içindeki intikam ateşleri sönmemişti ve savaş çıkarsa büyüsün"Avelyn'in büyüsünü kullanarak, ebeveynlerini ve dostlarını öldi''ren o lanedi Kilisenin önderlerini perişan etmeye kararlıydı. Yan sokağa dönüp Colleen'in yalnız olmadığını görünce gerçekten şaşırdı ve Colleen'in arkadaşının kim olduğunu görünceşaşkınlığı hayrete dönüştü. Bir keşiş! Aziz Kıymetli'nin cüppesinigiymiş bir keşiş!İhtiyatla yaklaştı. Adam üzerine atladı, ellerini boğazına dolamaya çalıştı. BütünAbellicanlar gibi savaş sanaüarında eğitilmiş bir adamdı, bu yüz-den saldırısı hızla, kararlılıkla gelmişti. Pony adamın ağırlığı altında geriledi. Elleri adamın bileklerinikavradı, boğazını parmaklarından kurtarmaya çalıştı. Çabucakeğitimli savaşçı duruşu aldı ve daha serseme dönmüş Colleen ar-kadan atılmadan Pony başparmaklarını keşişin başparmaklarınınaltına geçirdi, sonra bacaklarını bükerek dizlerinin üzerine çöktüve adamı da kendisiyle beraber yere çekti. Artık denge Pony'ninlehineydi ve basit bir bükme ile keşişin kavrayışını kırdı -biraz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

daha büküp adamın başparmak kemiklerini tamamen kırabilirdi. Ama, keşişi buraya getirmiş olan Colleen'e olan saygısındanyapmadı bunu. Çabucak ayağa kalktı, ellerini keşişin önkollarınınaltından geçirdi ve adamın kollarını iki yana açtı. Momentumunukullanarak bir avucunu yukarı çevirdi, parmaklarını içeri kıvırdıve keşişin çenesinin altına indirdi. Darbe adamın ayaklarını yer-den kesti ve birkaç santim gerilemesine sebep oldu Adam kendini savunmak için çaresizce kollarını kaldırdı, amaPony harekete geçmişti bile; saldıran bir yılan gibi doğrudan atıl-dı. Bu sefer adamın burun köprüsüne sersemletici bir yumruk in- iblis* Havaris,

371

1: ve adamın burun deliklerinden kan boşanmaya başlarkenbir tane daha indirdi. Colleen düşen keşişi yakaladı ve destekledi, ama aynı zaman-ki bjr kolunu adamın omzunun altından, sonra ensesinden geçi-rerek ve diğer eliyle keşişin diğer dirseğini yakalayarak adamı ha-reketsiz kıldı. "Görüyorum ki dostlarını getirmişsin," diye yorum yaptı Ponyistihzayla, giysilerini düzelterek ve adamı tehlikeli bakışlarla süze-rek. Gittikçe artan, kaynayan öfkesini kontrol altında tutmuştu-ne zaman o Kilisenin cüppesini giymiş bir adam bir bahane ver-se, o kişiyi şiddetle cezalandırma eğilimindeydi- ama adam birdaha saldıracak olursa bu sokaktan canlı çıkmamasını sağlamayakararlıydı. "İşte o," demeye çalıştı keşiş Colleen'e, her sözcükle kan tü-kürerek. "Aptal boynunu kırmasına ramak kalan mı?" diye terslendiColleen."G-Gecekuşu'nun ar-arkadaşı," diye kekeledi keşiş."Sana bunu söylemiştim zaten," dedi Colleen. "Sapkın, kutsal taş hırsızı, iblis dactylin müttefiki Avelyn'indostu," dedi keşiş. "Her duyduğumda sorun çıkarma konusundaki şöhretin dahada büyüyor gibi," dedi Colleen Pony'ye. "Senden gittikçe dahafazla hoşlanıyorum, kızım!""Anlamıyorsun," diye haykırdı keşiş. "Seni bırakabileceğimi ve öldürülmene izin verebileceğimi an-lıyorum," diye karşılık verdi Colleen; bunu söylerken gerçektende bıraktı adamı. "Git madem, arkadaşımın cüppeli bedenindekicanı çıkarmasını seyretmek hoşuma gidecek." Adam endişe içinde Colleen ve Pony'ye bakarak duraksadı.Kaldırıp, kol yeni ile burnundaki kanı sildi. 372 R- A. Sak "Avelyn'in dostu, evet," diye doğruladı Pony. Önlüğünübine uzandı ve adama bir paçavra fırlattı. "Avelyn'in dostu Pfdilerin sana ne söylemiş olursa olsun, iblis dactyli yo^ __,Avelyn'in dostu." Adam savunduğundan vazgeçmedi ve çevresine bakınrnavdevam etti."Onu neden getirdin?" diye sordu Pony. "De'Unnero'nun dostu değil," dedi Colleen. "İttifak başlatmakiçin ortak bir düşmanın doğru yer olacağını düşündüm. Hem

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Aziz Kıymetli'nin içinden bir adamın ne kadar işe yarayabilece-ğinden kuşkun mu var? "Ve bilmiyordum," diye ekledi Colleen, keşişe bir tekme salla-yarak. "Ona senden bahsettim ve yeterince dostcanlısı göründü.""Bana ulaşabilmek için bir aldatmaca," diye yorum yaptı Pony. "Onu öldürebiliriz," diye yanıt verdi Colleen ve kemerinin ar-kasından bir hançer çıkarıp keşişin sırtına bastırdı ve adamınomuzlarını germesine sebep oldu."Ben Piskopos De'Unnero'nun dostu değilim," dedi adam. "Ben de böyle düşüneceğini ummuştum," dedi Colleen, amahançeri çekmedi. "O zaman Peder Başrahip Markwart'm dostu da değilsin,Abellican Kilisesi'nin dostu da değilsin," diye yanıt verdi Pony."Ve zihnen Avelyn Desbris'e düşündüğünden daha yakınsın.""Kurul onu bir sapkın ve katil olarak damgaladı." "Kurulun dactylin yuvasına gitsin!" diye terslendi Pony. "Sanagerçeği öğretecek zamanım yok, birader...""Talumus Birader," dedi Colleen, "dost sandığım biri." Keşiş yarı dönüp dik dik baktı ona. "Bu, kanun kaçakları ilesuç ortaklığı yaptığını öğrenmemden önceydi." "De'Unnero'ya karşı komplo kurmak için buraya gelen biriiçin tuhaf bir düşünce," diye yorum yaptı Pony. iblis* Harisi

373

«Onu ikna mı edeceğiz, öldürecek miyiz?" diye sordu zalim lleen. Hem Pony, hem de Talumus Birader kadının şaka yap-madığım anladı."Öldürmeyeceğiz," diye yanıt verdi Pony hemen. "İkna olmaya hazır mısın, madem?" dedi Colleen adamın ku-lağına. Talumus yanıt vermedi, ama dönmedi ve ikna olmayacağınadair işaret de vermedi."Eski başrahibine saygı duyuyor muydun?" diye sordu Pony. "Başrahip Dobrinion hakkında kötü konuşmaya kalkma!" diyeyanıt verdi Talumus. Ses tonu, Pony'ye saldırdığı zamankindendaha ısrarlıydı. "Asla," dedi Pony, "çünkü Dobrinion iyi bir adamdı, büyük biradamdı ve Avelyn Desbris'e bildiğinden daha yakındı. İşte buyüzden Peder Başrahip Markwart onu öldürttü."Keşiş kekeledi, sonra dudağını çiğnemeye başladı. "Colleen seni buraya getirdiğine göre, karakterini doğaı oku-duğunu varsayıyorum," dedi Pony. "Gerçi eskiden bu tür konu-larda hata yaptığı olmuştu," dedi, kadın askere gülümseyerek."Sana gerçeği açık açık anlatacağım. Anlattıklarımın doğru olupolmadığına karar vermek sana kalmış. İster ikna ol, ister olma.""Ama olmazsan..." dedi Colleen, hançerle dürtükleyerek. "Olmazsan, bu tatsız işi tamamlayana kadar seni kapatabilece-ğimiz bir yer var," diye araya girdi Pony. "Her durumda, kötü mu-amele görmeyeceksin." "Başrahip Dobrinion'u bir powrie öldürdü," dedi Talumus."Sefil yaratığı başrahibin yatak odasında ölü bulduk. Ve Aziz Kıy-metli'de powrie olduğunu sanmıyorum." "Keleigh Leigh'i doğrayıp beresini kanıyla ıslatmak için zamanayırmayan aynı powrie mi?" diye sordu Pony. Talumus'un şaşırdı-ğını gördü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 219: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

374

R- A- Salva,,

Keşiş, belki de yaratığın zaman bulamadığını söyleyerek itiredecek oldu, ama fikrini değiştirdi ve sordu, "Bunu nereden bil-yorsun?""Çünkü Connor Bildeborough öyle söyledi." "Seninle evliliğini geçersiz ilan ettiren Connor mı?" dedi keşisikna olmayarak. "Ve beni, Başrahip Dobrinion'u öldüren aynı adamların benimve onun peşimizde olduğunu konusunda uyarmak için kuzeyegelen Connor," diye düzeltti Pony. "O adamlardan biri tarafındanAziz Saf-Abelle'in Peder Başrahibi tarafından eğitilip salıverilenadalet birader denen biri tarafından öldürülen Connor." "Amcası sizin artık piskopos dediğiniz adam tarafından öldü-rülen Connor," diye ekledi Colleen. Talumusün omuzlan bu suçlamaların ağırlığı altında çöktü-daha önce de duyduğu açık olan suçlamalardı. Pony duruşu tanıdı. Keşiş sözlerine inanmıyordu elbette, amainkar da edemiyordu. Ve gerçekliklerine dair en ufak ipucu, tümdünyasının yıkılmasına sebep olacaktı."Behrenlilere zulmediliyor," diye bildirdi Pony ifadesizce.Tamamen yenilmiş görünen Talumus başını salladı."Ve sen bu politikayı onaylamıyorsun."Adam yine başını salladı. "O zaman, istiyorsan yanımızda yer al ya da en azından kar-şımızda yer alma," dedi Pony. Colleen'e işaret etti ve kadın so-nunda hançeri kaldırdı."Tarikatıma karşı çıkmam," dedi Talumus Birader cesaretle. "O zaman geride dur ve açık bir zihinle izle," dedi Pony. "VeAziz Kıymetli'deki arkadaşlarına da bunu yapmalarını söyle. Pis-kopos De'Unnero iyi bir adam değil, yürekten bir Abellican de-ğil. Bunu sana kanıtlayacağız.""Senelerdir dostunum," diye hatırlattı Colleen. "Bana ihanet etme."

iblis* Havarisi

375

"İzlerim," diye kabul etti Talumus Birader, uzun bir andansonra- "Ve olayları anlattıklarınızın ışığında görürüm ve gözdengeçiririm. Ama işim bittiği zaman, yanıldığınıza ve Kiliseye karşıiddialarınızın temelsiz olduğuna inanırsam, size karşı çıkarım." Colleen'in eli hançere doğru kaydı, ama Pony onu engelledi."Senden isteyebileceğimiz tek şey bu," diye karşılık verdi, "ve heraçıdan cömertçe ve bilgece bir seçim olur." Talumus, Pony'yi endişeyle izleyerek sokakta geriledi. Yete-rince uzaklaştığına inandığında döndü ve kaçtı. "Onu buraya getirmemeliydin," diye payladı Pony Colleen'i,"henüz değil." "Peki ne zaman?" diye sordu diğer kadın. "Keşişlerden yardımalmadan Piskopos De'Unnero gibi birine fazla direnebileceğimizimi sanıyorsun? Bah!" diye hıhladı. "Seni bulurlar ve öldürürler,kuşkun olmasın. Talumus'u getirmemin tek sebebi biraderlerin-den birinin dün gece Kardeşlik Yolu'nun bulunduğu bölgede bü-yü sezmiş olması. Adam benim oraya gittiğimi biliyor." Bu haberle Pony'nin omuzları çöktü. Dün gece hematiti yinekullanmış, içinde büyüyen çocuğu ziyaret etmişti. Son zamanlarda

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 220: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bebek hayatında hoş bir odak noktası olmuştu. Doğmamış çocu-ğu ile tinsel bağlantı kurmanın her şeyi mahvedebileceği hiç aklı-na gelmemişti. De'Unnero ve adamlan bu kadar iyi mi çalışıyordu? "Mekandan uzak durmam konusunda uyardı beni," diye de-vam etti Colleen."O zaman De'Unnero geliyor," diye mantık yürüttü Pony. "Hayır," diye yanıt verdi Colleen. "Büyünü sezen keşiş, Talu-mus'tan başka kimseye söylememiş. O da bana söyledi. Ben deTalumus'tan, taşları kullananın Kilisenin düşmanlarından biri de-ğil kendisi olduğunu söylemesini istedim. O da böyle yaptı veaynı şeyi söylemeye devam edecek, çünkü bence adamı iyi ida-re ettin." 376 R- A Sal. Pony sözleri düşünmek, Belster ve Dainsey ile birlikte Ka Hlik Yolu'ndan ayrılmalarının gerekip gerekmediğini düşüniçin duraksadı. Böyle bir hareket son birkaç hafta içinde, birraltı ittifakı yapmak konusunda kaydettikleri gelişmeye darbe 'dirirdi. "Talumus Birader içtendi," diye karar verdi. "Bize ihanet ermez. Henüz değil.""O zaman kanıtlamamız gerek," dedi Colleen. Talumus Birader sözünü tutmuş, Aziz Kıymetli'ye dönerkenson zamanlardaki olayları Pony'nin sözlerinin ışığında yenidendeğerlendiriyordu. Özellikle bir görüşme anlamlıydı: Baron Bilde-borough ve bir başka adam, Piskopos De'Unnero Palmaris'e gel-meden, Bildeborough güneye Ursal'a doğru yola çıkıp yolda öl-dürülmeden kısa süre önce Talumus'u görmeye gelmişti. O günBildeborough ve tanımadığı arkadaşı Talumus'la Başrahip Dobri-nion'un ölümü hakkında konuşmuş, sessizce aynı gerçeği dile ge-tirmişlerdi: Powrienin Keleigh Leigh'yi doğrayıp beresini kanıylaıslatmadığını. Şimdi bu, genç ama deneyimli keşişe gerçekten an-lamlı geliyordu. Povvrieler hakkında fazla bilgisi olmayan Talumus buna, Ba-ron Bildeborough ve arkadaşı ve şimdi de bu kadın, Pony kadarağırlık vermemişti. Ama bu, Abellican Kilisesi'nin, en saygın baş-rahiplerinden birine haince ihanet etmesinin kanıtı olabilir miydi?Talumus Birader bu sıçrayışı yapmaya hazır değildi. Aziz Kıymetli'nin fuayesinde Talumus bir dostu ile karşılaştı,Kardeşlik Yolu'ndaki büyü kullanımını sezen Giulious Birader ile. "Kardeşim!" diye bağırdı Giulious, Talumus'un kanlı burnunaişaret ederek. "Ne oldu sana?" "Kardeşlik Yolu yakınındaki taş kullanımı meselesi halloldu,"dedi Talumus ona. iblisin Havarisi

377

Giulious geriledi ve kuşkuyla baktı ona. "Taşları kullananınen olduğunu söylememiş miydin?" "Yarı doğru," diye itiraf etti Talumus ve Giulious'un gözlerişokla irileşti. "Oradaki bir kadının hizmetini aradım," diye yalan söyledi Ta-lumus. "Evet, birader, bedenen zayıfım, hepimizin olduğu gibi." Dindar Giulious başını salladı ve elini geleneksel, ama pek azkullanılan Kilise jesti ile kaldırdı: Elini göğsüne dik olarak kaldır-dı, alnına götürdü, sonra aşağıya bir yana, ortaya, aşağıya ve di-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 221: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğer yana götürdü -yaşayan ağaç işareti. "Bu kadın hasta," diye devam etti Talumus, "bel hastalığı, an-laşılan. Ben de onun bir ruhtaşım ödünç almasını ve..." "Kutsal mücevher kullanmayı bilen bir sokak fahişesi mi?" di-ye sordu Giulious inanmazlık içinde. Talumus gülümsemekle yetindi. "Sokak fahişeleri pek çok şeybilir," diye yanıt verdi yaramaz bir sırıtışla; ve basit utancı her türkuşkuyu engelledi. "Bu gece taşımı almaya gittim, ama kadın ge-ri verilmeyecek kadar faydalı bir nesne olduğuna karar vermiş.""Talumus Birader!""Bana vurdu," dedi keşiş."Ama taşı aldın mı?" "Elbette," diye yalan söyledi Talumus ve Giulious'un taşı gör-meyi istemeyeceğini umdu! Ama Aziz Kıymetli'deki herkesin "masum Giulious" dediğiadam güvenli biriydi ve yaşayan ağaç işaretini yeniden yapmaklayetindi. "Sırrımı koruyacağını umuyorum," dedi Talumus ona, "ve Kar-deşlik Yolu yakınında büyü sezdiğini kimseye söylemeyeceğini.Piskopos De'Unnero bana bayılmıyor ve ondan da ayrıca ceza al-maya ihtiyacım yok."Giulious arkadaşına sıcak bir tavırla gülümsedi. "Tövbe etme-

378

R' A- ^^

lisin," diye payladı onu içtenlikle, "ve kimlerle arkadaşlık ettis-daha çok dikkat etmelisin."Talumus dostu saydığı bu adama gülümsedi. Giulious Birader tatmin olarak Talumus'un yüzünü temizlemsine yardım etti ve orospunun gerçekten de başka yetenekle-özellikle de bir adama vurma konusunda- varmış gibi göründüğü hakkında gevezelik etmeye başladı. Talumus, Giulious'un dinlediğini düşünmesi için zaman za-man homurdanıyordu, ama aslında düşünceleri çok uzaklardaKardeşlik Yolu'nun yanındaki sokaktaydı. Düşünecek çok şeyvardı ve hepsi oldukça huzursuz ediciydi. "Yo, velet, kupayı getir!" diye bağırdı sarhoş ve sokakta dev-rik duran kupaya doğru öyle kuvvetle atıldı ki, oturuyor olması-na rağmen dengesi bozuldu ve duvarın dibine yuvarlandı. Bir sokak çocuğuna benzeyen, köşeli elf hatları belli olmasındiye yüzü isle karartılmış, kanatları bir pelerinin altında katlanmış-çok da rahatsızdı!- Belli'mar Juraviel adamın istediği nesneyebaktı, ama götürmeye kalkmadı. "Duydun mu, ç-çocuk?" diye kekeledi sarhoş, yine doğrulupoturarak. Sonra, büyük güçlükle ve duvara yaslanarak ayağa kalk-maya çalıştı. "Bana şu kupayı ver, yoksa dayağı yersin!" Juraviel başını tiksinti içinde iki yana salladı. Bu adam insan-lığın, elfin gördüğü en kötü örneğiydi -Gecekuşu ile yaptığı yol-culuklarda tanıştığı üç tuzakçıdan da kötü. Ve stratejik noktalaradağılmış olan elf kardeşlerinin de aynı ölçüde tiksindiğini, bu sar-hoşun can sıkıcı, baş belası gevezelikleri karşısında kendisindende çok sabırsızlandıklarını biliyordu. "Beni duydun mu, velet?" diye bağırdı sarhoş fazla yüksek ses-le. Öne doğru bir adım attı.Juraviel patlarcasına harekete geçti, dönerek attığı tekme hız-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 222: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

iblisi- Havarisi

379

adamın bacak arasına indi ve sonra sıçrayarak -ve istemeden,• üdüyle kanatlarını çırparak -nasıl da acımıştı ama!- adamın yü-üne iki sağlam yumruk indirdi ve adamın hızla binaya çarpma-sına sebep oldu. "Ah, ama sen eğlence arıyorsun," diye kekeledi sarhoş ve bi-naya yaslanarak doğaılmaya çalıştı. Ama sonra tuhaf bir şekilde irkildi -Juraviel de irküdi- çünkübir tuğla adamın kafasından sıçrayıp oluğa düşmüştü. Sarhoş dü-şüp bayıldı. Elf başını kaldırdığında kardeşlerinden birinin çatının kenarın-da durduğunu gördü."Onu öldürmüş olabilirsin," diye fısıldadı sertçe. "Öldürmemişsem ve uyanıp o nahoş gürültülere yeniden baş-larsa, bu sefer kesin öldürürüm!" dedi diğer elf. Juraviel sesin Ley-di Dasslerond'a ait olduğunu anladı ve ses tonundan, boş konuş-madığını anladı. Elf hanımı en çevik insandan daha büyük beceriyle kenardadöndü ve binanın yanından kayarak Juraviel'in arkasında rahatçaayaklarının üzerine kondu. Juraviel eğilmiş, adamın hâlâ nefes al-dığından emin olmaya çalışıyordu."Döndü mü?" diye sordu Leydi Dasslerond. "İçeride, müşterilerle ilgileniyor," diye yanıt verdi Juraviel,"Belster'ın karısı olarak." "Yakından bakacak biri için, Belster'ın hamile karısı," diye yo-rum yaptı Dasslerond. Belli'mar Juraviel itiraz etmedi; Pony'in durumu her geçen gündaha da belirgin hale geliyordu. "O keşişten rahatlıkla ve zarafetle kurtuldu," dedi Leydi Dass-lerond neşeyle. Juraviel onun bunu kendisi için söylediğini, yal-nızca Jilseponie'ye gerçekten öfkeli olmadığını belli etmeye çalış-tığını biliyordu. 38o

Sal'R. A.

vator,

"Ama bu huzursuz zamanlarda Abellican Kilisesi'nd^ biradamla görüşmesinin doğurabileceği sonuçlardan korkuvnuz," diye yanıt verdi Juraviel. "Asker kadının onu buraya getirmesi tehlikeli bir seçimdi" Hdi Leydi Dasslerond.diye "Abellican Kilisesi'nden bu kadar mı korkuyorsunuz?"sordu Juraviel."Ben değil, ama dostun kesinlikle korkmalı." "Leydi Dasslerond da, bana göre," diye yanıt vermeye cesaretetti, gözlem yeteneği güçlü Juraviel. Sisler Vadisi'nin hanımı itiraz etmedi. "Eylemlerini tanrılarınınonayladığına inanan her insandan korkarım," diye itiraf etti LeydiDasslerond. "Ve bu Kilise farklı olanları düşman etme eğiliminde.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 223: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Rıhtımlardaki Behrenlilerin durumuna bak. Touel'alfar daha iyimuamele bekleyebilir mi?""Touel'alfar'ın umurunda olur mu?" diye sordu Juraviel. "Biz insanlara, itiraf etmekten hoşlanmadığımız kadar bağım-lıyız," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond sertçe. Juraviel anlamıyordu; onun bildiği, korucular dışındaki tekbağlantılar birkaç seçilmiş tüccarla aralarındakiydi ve elflerin vadi-lerinden çıkaramadıkları batak şarabı ticareti içindi. Ve bütün bun-lar gizlilik içinde yapılıyordu: Malların belli yerlere bırakılması,tüccarların şarabın gerçek kaynağını anlamamasının sağlanması. "Savaş sona erdi," diye açıkladı Leydi Dasslerond. "Ve her savaş-tan sonra, insanlar kaçınılmaz olarak sınırlarını genişletir. Güneye git-mezler, çünkü, piskoposun buradaki kara derili insanlara karşı ey-lemlerine rağmen, Ayı-Honce halkı Behren Krallığı ile savaşı kaldıra-maz. Kuzeye de gitmezler, çünkü oraya giderlerse kaçınılmaz olarakzorlu Alpinadorluları kızdırırlar. Ve doğuda da büyük deniz var.""Ve batıda da Sisler Vadisi var," diye mantık yürüttü Juraviel."Zaten çok yakınlar bana göre, özellikle de önderleri Abelli-

iblisi" Havarisi

38ı

Kilisesi'nin fanatizmine ve kendini beğenmişliğine saplanır-» diye açıkladı Leydi Dasslerond. "Ama savaşa girmeden nasıl durdurabiliriz onları?" diye sorduI ıraviel. "İnsan kitlelerine karşı böyle bir mücadelede kazanmayıufflut edebilir miyiz?" "Ayı-Honce Kralı ile açık açık konuşmanın zamanı gelmiş ola-bilir," dedi Leydi Dasslerond basitçe. Bu sersemletici ifade Juravi-el'in dizlerini titretti. "Yüzyıllar önce olduğu gibi." "Şimdiki insan kralı Touel'alfar'ı hatırlar mı ki?" diye sordu Ju-raviel. "Biz onun için ateş başı hikayeleri, çocuklar için şarkılardeğil miyiz yalnızca?" "Hatırlamıyorsa da öğrenecek," diye yanıt verdi Leydi Dassle-rond. "Ya da belki buna gelmez. Kilisenin amaçlarında Palmarisanahtar gibi görünüyor." "Ve söylentilere bakılırsa Kral buraya geliyor ya da gelecek,"diye araya girdi Juraviel."Peder Başrahip de öyle," diye hatırlattı Leydi Dasslerond. Juraviel bunu biliyordu elbette, ama yine de hanımı söyledi-ğinde irkildi. "Buraya bilgi toplamaya geldik," dedi hanımı kararlılıkla."Krallıktaki güçler önümüzde toplanırsa daha fazlasını öğrenmefırsatı doğar. Korkma, Belli'mar Juraviel. Bu olaylar Touel'alfar'ınçıkarma. "Ve bu," diye ekledi anlamlı anlamlı, gözlerini ona dikerek,"senin için önem taşıması gereken tek şey." Belli'mar Juraviel alçak sesle ıslık çaldı ve dikkatle KardeşlikYolu'nun duvarına baktı. İnsan dostu Jilseponie'nin yolu karar-mak üzereydi, biliyordu, ve bu konuda kendisinin yapabileceğipek az şey varmış gibiydi. 382

R- A.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 224: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Sah

â'0r,

Pony kılık değiştirip Kardeşlik Yolu'nun ortak salonunagirmez sorun çıktığını anladı. Belster'ın önde gelen casuslarıbiri ona baktı, başını hafifçe salladı, sonra kapıya yöneldi vşi yüzlü Belster'ı tezgaha yaslanır bıraktı. Mekan bu geç saatte fla kalabalık değildi, bu yüzden Pony işe girişti ve Belster üe vkında konuşabileceğini düşündü. Ama öyle olmadı, Kardeşlik Yolu'na gittikçe daha fazla inşageldi, pek çoğunun yeraltı ağının bir parçası olduğunu ve bilgi al-mak için geldiklerini fark etti Pony. Bu, can sıkıcı bir şeyler oldu-ğuna dair kuşkularını doğruladı. Sonunda, geceyarısı ile şafak arasında, müşterilerin sonuncu-su sendeleyerek meyhaneden çıktı ve Pony Belster ve Dainsey ileyalnız kaldı. "Rıhtımlarda kavga çıkmış," dedi Belster, meraklandığı açıkolan Pony sorma fırsatı bulamadan. "Bir grup asker sarhoş halde,Behrenlilerle eğlenmek üzere rıhtımlara gitmiş." "Bir çocuğu dövmüşler!" diye araya girdi Dainsey öfkeyle."Buna eğlence der misin?" "Ben buna ancak sorun derim," diye düzeltti Belster. "Ve de-likanlıyı dövmüyorlarmış -çocukluktan çıkmış genç bir adammış-yalnızca itip kakmışlar.""Ve aranmışlar, bana sorarsan," dedi Dainsey inatla. "Diğer Behrenliler oğlanın imdadına mı koşmuşlar?" diye sor-du Pony. "Bir düzinesi," diye doğruladı Belster, "askerlerin yumrukları-na sopalarla karşılık vermişler." "Bir güzel dayak atmışlar," diye mırıldandı Dainsey. "Ve rıh-tımlarda bırakmışlar. Bir tanesi ölmek üzereymiş, ama keşişlerinadamı kurtardığını duyduk. Yazık olmuş." "İyi olmuş, demek istiyorsun," diye karşılık verdi Belster. "Şuanda rıhtımların yakınında bin asker varmış ya da gün aydınlan- iblisi" Havaris,

383

^dan olacakmış."«Muhtemelen tek bir Behrenli bulamayacaklar," dedi Pony.«gu akıllıca bir seçim olurdu," diye sertçe yanıt verdi Belster.«y^ı ama yaz fırtınası gibi esip geçecek ve hiçbir zarar bırak- yaCak," dedi Dainsey umutla, masaya bir paçavra çarpıp, ça-buk çabuk silmeye başlayarak. "Hafızalar zayıftır, erkekler şişenindibini bulduğunda daha da zayıflar." "Büyük olasılıkla, piskopos bir iki günah keçisi bulur ve mey-danda astırır," dedi Belster. "Senin Kaptan Al'u'met buna ne der?Adam hâlâ buralardaysa, demek istiyorum." Bu Pony'nin ilgisini çekti. "Hâlâ buralardaysa mı?" diye yankı-ladı. "Al'u'met'in gemisi yelken açmış," dedi Belster, "ırmağın gü-neyine yönelmiş, diyorlar." Pony bir süre bunu düşündü. Al'u'met'in ona haber vermedengitmesi tuhaf gelmişti. O zaman onu o yana gönderen neydi? Ur-sal'da, sarayda görüşme talep etmek olabilir miydi? Ya da Palma-ris'in güneyindeki kasabalarda müttefik aramak? Kral'ın şehri zi-yaret etmeyi planladığı söylentileri dolaşıyordu. Al'u'met onun

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 225: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yoluna çıkmayı mı planlıyordu? "Al'u'met yakında döner," diye karar verdi, çünkü adamın kar-deşlerini asla terk etmeyeceğini biliyordu. "Ve bu sözde idamlaragelince, buna tahammül etmez. Behrenliler içlerinden birinin hak-sız yere asılmasına izin vermektense savaş açmayı tercih eder." "O zaman Behrenliler aptal," diye yanıt berdi Belster. Sözünüsakınmaması ve duyarsız tavrı Pony'yi hazırlıksız yakaladı. "Pisko-posa aradığı bahaneyi verirlerse, erkek, kadın, çocuk demedenöldürülürler." "Peki buna biz ne deriz?" diye sordu Pony kuşkuyla. "Biz netarafta dururuz?""Kenarda," diye yanıt verdi Belster kararlılıkla, "izleyerek."

38A

R- A- Silvât0re

"Eyleme geçerek?" "İzleyerek," dedi hancı yine. "Biz savaşa hazır değiliz" H'ekledi hıhlayarak. "Ve büyük olasılıkla, böyle bir savaşa asla hzır olmayacağız. Sen kara derililere yardım ederken sana katılcak çok kişi bulabileceğimi sanıyorsan, bil ki yanılıyorsun." Pony sakinleşmek ve yanıt vermeden önce bir an beklemekiçin derin derin nefes aldı. "Peki Belster ne tarafta duruyor?" diyesordu, ama yanıt acı verecek kadar açıktı. "Sana uzun zaman önce kara derili Behrenlilerin dostu olma-dığımı söylemiştim," dedi Belster. "Asla aksi gibi davranmadım.Kokularından hoşlanmıyorum, dua ettikleri tanrıdan hoşlanmıyo-rum." Pony destek için Dainsey'e baktı, ama kadın yalnızca masayısertçe silmekle yetiniyordu. "Tapındıkları tanrı kendi seçimleri," dedi Pony Belster'a. "Vekokularına gelince -eh, bana kalırsa her tarafına bira dökülmüşbir Belster O'Comely'nin kokusu pek az kişiye hoş gelirdi.""Onların seçimi, bu da benim." "Peki ya ben onların yanında yer alırsam," diye sordu Pony."Belster yine meraklı korkaklar tarafında mı duracak?" "Bu konuda seninle kavga etmeyeceğim," diye yanıt verdiBelster. O kadar sakindi ki, Pony yalvarsa bile pek az etkisi ola-cağını anladı. "Kara derililer hakkında nasıl hissettiğimi baştan be-ri biliyordun. Asla saklamadım. Ve böyle hisseden tek kişi de de-ğilim. Behrenliler piskoposa karşı yanımızda durmak istiyorlarsa,öyle olsun, ama..." "Ama biz onların yanında durmayacağız," diye bitirdi Ponyonun yerine, ellerini yanlarında sıkarak. Sesi gittikçe artan öfkesiile titriyordu. "O zaman hangi grup daha güçlü karakter gösteriyor,Belster O'Comely? Hangi grup ittifak kurmaya ve dostluğa değerolduğunu gösteriyor ve hangi grup korkak olduğunu gösteriyor?" iblisi» Havarisi

385

"Bu konuda seninle kavga etmeyeceğim kızım," dedi Belster•ne "Ne hissediyorsam hissediyorum ve sen bunu değiştiremez-in Tek bir an bile, değiştirebileceğini düşünme." Pony irkildi ve yüzünü buruşturdu, alt dudağını çiğnedi ve so-nunda yalnız kalmak için odasına çekildi. Öfke içini yakıp kavu-ruyordu -gerçekten öyleydi- ama hayal kırıklığı daha derindi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 226: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Alev alev öfkesinden çok teslimiyetin zayıflığı ile yatağının kena-rına çöktü ve sırtını kamburlaştırdı. Bu Belster'ın, Behrenlilerden ve Kaptan Al'u'met'ten ilk bah-settiği zamandan bu yana tahmin ettiği bir yanıydı, ama daha de-rinlere bakmamayı tercih etmişti. Çünkü bu adamdan gerçektenhoşlanıyordu ve adam da ona kızı gibi davranıyordu -ve gerçek-ten de, adam ona üvey ebeveynlerini hatırlatıyordu, ama adamınmizacı Graevis'inkinden çok Pettibwa'nmkine benziyordu. Evet,adamdan hoşlanıyordu, onu seviyordu, ama bu açık kusuru nasılgörmezden gelirdi? Pony başını kaldırdığı zaman Dainsey'in kapıda durduğunugördü. Dainsey hep kapısında duruyor gibiydi! "Onu çok sert yargılama," dedi kadın sessizce. "Belster iyi biradam -yalnızca kara derililer konusunda biraz kör, o kadar. Pekçok Behrenli tanıyor ve hiçbirini fazla iyi tanımıyor." "Bu tavrmı affettiriyor mu?" diye karşılık verdi Pony, kendinisavunmak için bir öfke duvarı dikerek. "Öyle bir şeye niyetlenmedim," diye yanıt berdi Dainsey. "Amabunlar yalnızca laf, korku dolu bir adamın lafları. Kara derililerleya da değil, kazanabileceğimizi düşünmüyor. Savaş başlayana ka-dar onu yargılama. Belster O'Comely, derisi ne renk olursa olsun,masum bir adamın boynuna ip geçirilmesine seyirci kalmaz." Pony'nin öfke duvarı yıkıldı. Dainsey'e inanıyordu; bu kadarsevdiği bir adam söz konusu olduğunda, inanmak zorundaydı.Ama yine de Belster'ın başkaları hakkındaki uyarısının doğru ola- 386

R' A' S*'v*ore

bileceğinden korkuyordu. Dainsey'in sözleri en azından geçic; u.teselli vermişti. "Gerçekten de kara derililerin yanında savaşır mısın?" diye sordu Dainsey. "Demek istediğim, yalnız kalacağını bildiğin halde?" Pony başını salladı ve en azından De'Unnero ile savaşmayakararlı olduğunu açıklamaya çalıştı. Palmaris ordusunun kalanı vedin adamları tepesine yığılsa bile, kötü piskoposu indirdiğini bil-menin tatminini yaşayacaktı. Bütün bunları söylemek, ona yolgösterenin kazanma ihtimali, kazanma umudundan çok ilkeleriolduğunu söylemek istedi, ama yüzünde şaşkın bir ifade ile dur-du ve elini karnına götürdü. Dainsey bir anda yanında bitti. "Ne oldu, Pony Hanım?" diyesordu korku içinde, ama Pony ona döner, yüzüne tatmin dolu birışıltı, bir gülümseme yayılırken korkusu yok oldu."Hareket etti," dedi Pony. Dainsey ellerini çırptı, sonra bir elini Pony'nin karnına koydu.Gerçekten de, küçük bir ayak yeniden tekmeledi -ya da küçükbir el sürtündü. Pony gözyaşlarını tutmaya çalışmadı bile, ama aslında gözyaş-larının kaynağının doğmamış çocuğunun ilk hareketi karşısındaduyduğu basit sevinçten çok daha fazlası olduğunu biliyordu. İçinde bir yaşam büyürken, temiz bir vicdanla savaşa girebilirmiydi? 23TASMASI ÇÖZÜLMÜŞ "Yüzbaşı Kilronney'den," dedi asker, parşömeni piskoposauzatarak. De'Unnero parşömeni şaşkın bir ifade ile aldı. "Adam okuma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 227: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yazma biliyor mu?" diye sordu inanmazlık içinde. "Basit bir as-ker?" Diğer adam dikenlerini çıkardı, ama bu piskoposun daha yük-sek sesle hıhlamasından başka işe yaramadı. De'Unnero şehirmuhafızları olsun, Kralın Adamları olsun, askerlere karşı hislerinisaklamamıştı. Abellican biraderleri ile karşılaştırıldığında, dahaaşağı görüyordu onları. Ne zaman devriyeleri sokaklara çıksa, gö-revleri mücevher bulmak da olsa, yalnızca piskoposun yasalarınıuygulamak da, askerlere eşlik eden keşişler, rütbeleri ya da dene-yimleri ne olursa olsun, her zaman en üst rütbeli askerden üstünsayılıyordu. Askerlerin bu uygulamaya bayılmadığı açıktı, ama şe-hirdeki hakimiyetini sağlamlaştırmış olan, hem Kral'ı, hem PederBaşrahip'i arkasına alan De'Unnero buna hiç aldırmıyordu. Aslın-da, bu durumun keyfini çıkarıyordu. Şu anda, habercinin karşısın-da yaptığı da buydu."Peki sen okudun mu?" diye sordu adama."Elbette hayır, efendim.""Okuyabilir misin ki?" diye sordu De'Unnero sinsice."Bir an önce size teslim etmem söylendi," diye yanıt verdi as-

388

R' A' Sâ'v4,0re

ker ve huzursuzca ayak değiştirdi. De'Unnero bu hareketi farkti ve zevk aldı. "Ve ben de hızla Caer Tinella'ya gittim. öyle u.zavallı atımı öldürmek zorunda kaldık. Bana bir at daha verdilve aynı hızla saraya geldim. Dört yüz elli kilometre, efendim. Dha Yüzbaşı Kilronney'in yanından bir hafta önce ayrıldım." "Ov güyü hak ediyorsun," diye temin etti piskopos askeri, son-ra rulo yapılmış parşömeni adamın yüzüne kaldırdı ve daha bü-yük ısrarla sordu, "ama okudun mu?""Hayır, efendim.""Okuyabilir misin?" Asker hemen yanıt vermedi ve bu yüzden piskopos kötü kö-tü gülümseyerek parşömenin kurdelesini çıkardı, açtı ve yazılı ta-rafını askerin gözlerinin önüne tuttu.Adam irkildi, ama görevbilirlikle yerinde kaldı."Ne diyor?" diye sordu piskopos.Asker dişlerini gıcırdattı, ama yanıt vermedi."Söyle bana!""Yapamam, efendim!" De'Unnero hemen geriledi, masasına gitti ve rahatça köşesineoturup parşömeni dikkatle çevirdi. "Yüzbaşın iyi yazıyor," diye-cek oldu, Kilronney'in düzgün yazısını fark ederek, ama sözcük-lerin anlamını kavrayınca durdu, gözleri irileşti. Kanun kaçağı Ge-cekuşu bir kez daha parmaklarından kayıp gidiyor gibiydi. Piskopos hırlayarak parşömeni masasına fırlattı, öfkeli bakış-ları haberciye takıldı. Adamın kapıya doğnı iki adım gerilemiş ol-duğunu fark etti. "Çık dışarı!" diye havladı piskopos. Adam hemen itaat etti, ça-bucak döndü ve hiç düşünmeden, daha yanına varmadan kapıyauzandı, hızla kapıya çarptı ve sonunda kapıdan geçip dışarı çık-mayı başardı.De'Unnero cebindeki kaplan pençesini kavradı, neredeyse

|bU5İn Havarisi 389, -yüsüne dalacak, kuzeye koşacaktı. Ama kendine görevlerini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 228: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

hatırlatarak taşı bıraktı -De'Unnero aynı fikirde olmasa bile, Pe-1 r Başrahip'in önemli saydığı görevlerdi onlar- ve onun yerinebir ruhtaşı çıkardı. Markwart bunu işitmeli, diye karar verdi. Peder Başrahip'inkendisi gibi düşünmesini sağlayacaktı. Markwart dualarına yoğunlaşmaya çalıştı, ama her iki dizedebir zihninde gittikçe güçlenen bir ses ona "Bırak gitsin," diyordu. Kutsal taşların sonsuza dek senin gücünü koruması için duaediyorum, Tanrım.Bırak gitsin. Ezeli planında elime yol göstermen için dua ediyorum, Tan-rım.Bırak gitsin.Bana şer göster ki yok edeyim.Bırak gitsin.Bana iyilik göster ki ihtişamına sevineyim.Bırak gitsin! Ve böylece, Markwart'ın Piskopos De'Unnero ile son konuş-masından, De'Unnero'nun Gecekuşu denen adamın peşine gön-derilmek için yalvardığı görüşmeden, piskoposun ruhunun Mark-wart'a, yalnızca Gecekuşu'nun değil beş komplo ortağı sapkınında sonsuza dek ellerinden kayıp gidebileceğini haykırdığı görüş-meden hemen sonraki akşam duası bu şekilde akıp gitti.Bırak gitsin! Peder Başrahip dizini dayadığı tabureden doğrularak dua et-meye çalışmaktan vazgeçti. "Neden Barbacan?" diye sordu yükseksesle. Gecekuşu ve beş serseri keşiş o ıssız, harap yerde ne arar- 390

R- A' Salv«0|

di? Markwart Barbacan'ı görmüştü, oraya tinsel olarak gitmişSaf-Abelle grubu hedefine vardığında Francis Birader'in bedeni^girmişti, ama Avelyn ile iblis dactyl arasındaki çarpışmada tam Cmen harap olan bir yere yapılacak yolculuktan ne kazanılabilecğini kesinlikle göremiyordu. "Bir mabet mi yapacaklar?" diye sordu Peder Başrahip ve dü-şünceye güldü, çünkü o canavarca istila edilmiş, yabanıl bölgedeinsan yapımı bir bina ne kadar dayanabilirdi? Ama belki de plan-ları bu, diye düşündü. Bir mabet yapmak ve hac yolculukları or-ganize etmek. Geçmişte başka aziz kahramanlar için yapılmıştıbu. Bunu düşünmek Peder Başrahip'in kırışık, yaşlı dudaklarınabir gülümseme daha oturmasına sebep oldu. Yüzlerce hevesli, ya-nıltılmış aptalın cani bir sapkına saygılarını sunmak için yola çık-masını ve çapulcu canavarlarca katledilmelerini gözlerinin önünegetirdi.Ne mükemmel adalet. Ama kafasındaki ses ayın fikirde değildi, ona farklı bir sahnegösterdi, Avelyn uğruna (ya da en azından Abellican Kilisesi'ninmevcut hali aleyhine) yola çıkanların öylesine çok olduğunu kiyolun ehlileştiğini, hac yolculuklarının sıradan ve başarılı olaylarhaline geldiği bir sahne. Ve sonra bir başka baştan çıkarıcı cümle geldi: Belki de tümtaşlar onlarda değildir. Markwart, daha tekrar cümlesi gelmeden başını sallıyordu. Bı-rak gitsin. Gerçekten de, De'Unnero'nun tasmasını çözmenin, piskoposaen büyük ödülünü verip, bu Gecekuşu meselesini çözmesine ola-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 229: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

nak tanımanın zamanının geldiğini fark etti. Ve Palmaris'in yolunu değiştirmenin, Kral'ın ve kendisinin zi-yaretlerinden önce Abellican Kilisesi'nin iyiliksever tarafını göster-menin zamanı da gelmişti. iblisi" Havarisi

39'

Birkaç dakika sonra, Peder Başrahip Francis Dellacourt'un ka-pısını çaldı. Uykudan kalktığı anlaşılan adam kapıyı araladı, sonra gelenit nlyinca sonuna kadar açtı. Markwart içeriye girdi ve Francis'ekapıy1 kapatmasını işaret etti.Francis itaat etti, sonra koşup Markwart'm önünde durdu. "Piskopos De'Unnero düşmesi gereken bir yol buldu," dediPeder Başrahip, "gerçek bir yol, tinsel değil," diye ekledi, Fran-cis'in uykulu yüzündeki şaşkınlığı görünce. "Ama şehir..." diye başladı Francis, ama Markwart onun sözü-nü kesti. "Hemen Palmaris'e gideceksin," diye emretti. "Sana yardımedecek ne büyü gerekiyorsa kullanacaksın. Yanına sağlam birmücevher stoku al -neyin gerekli olduğuna inanırsan." "Gerekli mi?" diye yankıladı Francis, ama aslında sorusu dahaçok, Markwart'ın yanına taş almasına izin vermesi konusundakikendi genel şaşkınlığını ifade ediyordu. "Aziz Kıymetli'nin baş-üstadı olarak hizmet vereceksin ve Pis-kopos De'Unnero yokken geçici Palmaris Piskoposu olacaksın,"dedi Markwart.Francis sallandı, bayılacakmış gibi göründü. "Kısa süre sonra yanına gelip, Kral Danube ile görüşeceğim.O önemli şehre o da gelecek," diye devam etti Markwart. "Pisko-pos De'Unnero'nun politikalarını değiştirmeyeceksin, ama birazgevşeteceksin. Marcalo De'Unnero ile karşılaştırdıklarında, şehirhalkı Francis Dellacourt Birader'den beğeni ile söz edecek."Markwart durup kafasının içindeki sesi dinledi, sonra tekrarladı,"Francis Dellacourt Efendiden beğeniyle söz edecekler." Francis yine sallandı ve bu sefer yatağının kenarına oturmakzorunda kaldı, yoksa yere düşecekti. "Ama beni üstat mevkisineyükseltme prosedürleri uzundur," dedi. 392

R- A- Salvat0re

"Bunu daha önce de tartışmıştık," dedi Markwart sertçe. "Neden bu kadar şaşırdın?" "Önce üstat, sonra geçici piskopos olmama mı?" diye sorduFrancis inanmazlık içinde. "Çok hızlı oldu, hem de böyle bir krizzamanında." "Böyle bir şey ancak kriz zamanında yapılabilir," dedi Mark-wart. "Diğer başrahipler beni sorgulamayacak, Palmaris'teki haki-miyetimizi güçlendirmek için basit bir piyon olduğunu anladıkla-rında değil." Francis sözleri sindirmeye çalışarak tekrar tekrar gözlerini kır-pıştırdı. "Elbette, seni bu şekilde tanıtacağım," dedi Markwart kahkahaatarak ve elini rahatlatmak istercesine Francis'in omzuna koydu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 230: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Basit bir piyon, ama gerçeği ikimiz de biliyoruz." Francis sersem sersem başını salladı. "Korkarım beklentilerini-ze layık değilim," diye itiraf etti, başını eğerek. Markwart ona güldü. "Benim beklentilerim yok," dedi. Sesideğişerek aniden ciddileşti, hatta neredeyse uğursuz oldu. "Bukonuda senden pek az şey beklenecek. Palmaris'e gideceksin veher şeyin Piskopos De'Unnero'nun başlattığı gibi devam etmesinisağlayacaksın. Seni ne kadar az insan görürse ve duyarsa -bunaAziz Kıymetli'deki diğer keşişler de dahil- o kadar iyi olur. Yal-nızca biraz gevşet. Devriyeleri ve vergi taleplerini azalt, vaizler-den vaazlarını yumuşatmalarını iste.""Ben ayin yönetecek miyim?" diye sordu Francis. "Hayır!" diye keskin bir sesle terslendi. "Bunu yapmak eleşti-riye davet çıkarmak olur ve üstat ve piskopos olarak konumunusağlamlaştıracaksam bu riske giremezsin."Francis bakışlarını yere indirdi. "Korkma, çünkü beklediğin gün gelecek, hem de düşündü-ğünden daha erken," diye söz verdi Markwart ona. "Baş-üstadlık iblisin Havarisi

393

kısa süre sonra Aziz Kıymetli başrahipliğine gidecek, hiç kuşkunolmasın; ve belki Piskopos De'Unnero'nun yerine birinin atana-cağı gün de yakında gelebilir. En azından Kral bunu benden ta-lep edebilir. Mantıksal ardılı olarak Baş-üstat Francis'in orada bu-lunması ne kadar uygun olur." Şaşkına dönmüş Francis başını salladı ve daha fazla soru sor-madı ve bu yüzden Markwart onu düşünceleri ile baş başa bırak-tı. Son cümle ve Markwart'ın De'Unnero ile karşılaştırıldığında be-ğenilmesi gerektiğini vurgulaması, piskoposun Markwart'ın gö-zünden düştüğünü ya da Palmaris'ten çok uzun süre uzak kala-cağını düşündürüyordu ona. Her durumda, Francis Birader'in-müstakbel üstadın- anladığı bir şey de, Markwart'ın onu diğerbaşrahiplere piyon olarak tanıtmasının, gerçeğe Peder Başrahip'insöylediğinden daha yakm olduğu idi. Ama Francis kısa sürede bütün bu huzursuz edici düşüncele-ri kafasından çıkarmayı başardı. Önemli olan kendisinin, beş ka-çak keşişe yardım eden kişinin, tarikatta hâlâ yaşamsal bir rol oy-nuyor olmasıydı, o rol Markwart'ın piyonu rolü olsa bile. Jojonahve Braumin, Grady Chilichunk'a karşı işlediği suçu affetmişti, budoğruydu, ama Peder Başrahip Markwart baştan beri hiç suçlama-mıştı. Francis affedilecek suçu olmadığını düşünmeyi tercih edi-yordu. "Verdiğin bilgileri dikkatle düşündüm," dedi Peder Başrahip'inruhu De'Unnero'ya, aynı gece, daha geç bir saatte piskoposunChasewind Malikanesi'ndeki özel dairesinde. "Gecekuşu'nun ku-zeye gitmeyi düşündüğünden emin misin?" "Shamus Kilronney öyle diyor," diye yanıt verdi De'Unnero."Asker bana neden yalan söylesin, düşünemiyorum.""Palmaris'te bazı konulara içerleniyor," diye uyardı Markwart."Shamus Kilronney Kral'ın adamı, baronun değil," diye yanıt

394

;- A- Silvitore

verdi De'Unnero hemen. "Casusum olarak onu seçtim, çünk"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 231: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Kral'a ve tahta sadakatinden eminim ve ben piskopos olarak atanmadan önce Palmaris'te Kral'ın sesiydi." "Bu iyi," dedi Markvvart. "Ya bu diğer adamlar, bahsettiğin alti kişi? Kaçak biraderlerimiz olduklarından emin olabilir miyiz?" "Braumin Birader ile diğer dört sapkının aralarında olmasmümkün," dedi De'Unnero. "Altıncı adama gelince, bilemiyonım.'"Öğreneceksin," diye emretti Markwart."Casuslarım var..." "Casus olmaz!" diye kükredi Peder Başrahip. "De'Unnero tebaşına öğrenecek." Şaşıran piskoposun yüzünden bir öfke ve şaşkınlık geçti, amsonra Peder Başrahip'in sözlerini kavrayınca gözleri irileşti. "Bemi gideceğim?" diye sormaya cesaret etti. "Senelerdir Gecekuşu denen adamı bulma şansını istedin dur

dun," dedi Markwart. "Sonunda savların, adaletin yerini bulmasını yalnızca Marcalo De'Unnero'nun sağlayabileceği konusundabeni ikna etti. Bu konuda beni hayal kırıklığına uğratma! Çalmanmücevherlerin geri getirilmesi ve Avelyn'in kanatlan altına aldığıadamların ölmesi Kilisedeki konumumu güçlendirir ve böylece,Kilisenin devlet içindeki konumu sağlamlaşır." "Peki, gerçekten onlarsa, Braumin ve sapkınları ne yapaca-ğım?" diye sordu De'Unnero nefes nefese, önünde serilen olası-lıklar karşısında neredeyse bir köpek gibi soluyarak. "Bir ya da daha fazlasını tutsak etmemiz daha iyi olur," diyemantık yürüttü Markwart. "Böylece hepsini kazığa bağlamadan ön-ce ağızlarından bir itiraf koparabiliriz. Gecekuşu'nu, kadın arkada-şını ve o pis atadamı öldürdüğünde, Kilronney'in serserileri tutsaketmene yardım etmesini iste. Direnirlerse, onları da öldür. Sendentek istediğim Avelyn'e en yakın olanların kafaları ve mücevherler iledönmen. Braumin ve suç ortaklarını daha sonra da yakalayabiliriz. iljlisifi Havarisi

395

"Bizi ne muhteşem bir zafer bekliyor, dostum," diye devam et-ti Markwart, "Kral'ın elini onun yerine oynayacak bir zafer. Kor-kunç ödüllerimiz elimizde, binlerce kişinin tezahüratları eşliğinde,şerrin temizlendiğini ilan ederek Palmaris sokaklarında yürüdüğü-müzde aleyhimize konuşmaya cesaret edemeyecek!" "Size baştan beri Gecekuşu'nun benim olduğunu söyledim,"diye yanıt verdi De'Unnero güvenle. "Artık rolümü anlıyorum, be-ni Aziz Saf-Abelle'e getirirken, bedenimi saatler süren eğitimler-den geçirirken Tanrı'nm beni ne için seçtiğini anlıyorum. Marca-lo De'Unnero bu av için doğdu ve başarısız olmayacak!" Markwart adamdan tek bir an için bile kuşku etmemişti ve ru-hunun kötücül kahkahası da bunu yansıttı. Hevesli bir gerginlikiçinde parmaklarını birbirine sürten De'Unnero ona katılmadı."Ne zaman gidebilirim?""Yolculuğa hazırlanır hazırlanmaz," diye yanıt verdi Markwart. "Hazırlanmak mı?" diye güldü De'Unnero. "Ne hazırlık yap-mam gerekiyor ki?" "Erzak ve nakil hazırlığı," diye yanıt verdi Peder Başrahip is-tihzayla. "Arabayla mı gideceksin, yoksa atla mı?" "At mı?" diye yankıladı piskopos. "Koşacağım ve yiyeceğimiyolda kendim bulacağım.""Lütfen anlat," dedi Markwart. Piskopos daha da canlandı. Yatağının kenarına gitti, elini Pe-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 232: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

der Başrahip'e uzattı, adamın ruhuna kaplan pençesi mücevheri-ni gösterdi. "Bu inanılmaz," diye itiraf etti. "Sizin ruhtaşında bul-duğunuza benzer bir düzeyi ben de kaplan pençesinde buldum.Baron Bildeborough'nun peşinde büyüye daldığımda, kolumdanfazlasını etkiledi. Ben kaplan oldum, Peder Başrahip, hem bede-nen, hem de yürekten; kuşkusuz böyle bir yaratık kışın ortasındafazla güçlük yaşamaz."Şaşıran Markwart durup bu ilginç bilgiyi sindirdi. De'Unne-

396 R. A. Sâiv4t0rero'nun da mı aynı içsel sesi, Tanrı'nın sesini bulduğunu merak etti; gurur, öyle bir şey olmadığını dilemesine sebep oluyordu! Ama sonra anladı, çünkü ses ona gerçeği söyledi: De'Unnerotaş kullanımında daha yüksek bir düzey bulmuştu, çünkü baro-nun peşinden yola çıktığında yoğun duygular yaşıyordu. O yo-ğunluğun şu anda faydalı olabileceğini düşündü Markwart; ses yi-ne ona yol gösterdi. "Yine de, yapman gereken hazırlıklar var," dedi De'Unne-ro'ya. "Manastırda senden sonra kim geliyor?""Talumus Birader adlı acınası biri.""Ona güveniyor musun?""Hayır." "Ona gideceğini, ama eyleme geçmemesi, kimseye söyleme-mesi gerektiğini söyle," diye talimat verdi Markwart. "Ona neredeolduğuna dair soruları geçiştirmesini söyle." De'Unnero başını iki yana salladı. "Her gün sorular ve mese-leler ortaya atılacaktır," dedi. "Önümdeki yol uzun." "Ve sen yokken yerini almak üzere Francis Birader bu sabahAziz Kıymetli'ye doğm yola çıkacak," dedi Markwart. "O güveni-lir biri ve ikimiz için de sorun çıkarmayacak kadar önemsiz biri."De'Unnero şimdi gülümsüyordu. "Son bir soru," diye devam etti Markwart, yine kafasının için-deki sesi dinleyerek. "Tüccar Crump'a ne oldu?""Aziz Kıymetli zindanlarında.""Pişman oldu mu?" diye sordu Markwart. "Pek değil," diye yanıt verdi piskopos. "Eylemlerinin hatalı ol-duğunu kabul etmeyecek kadar kibirli ve inatçı bir adam." "O zaman yarın sabah şehirde teşhir et onu," diye talimat ver-di Peder Başrahip. "Onu ihanetle suçla ve bırak aptal adam ko-nuşsun.""Hepsini inkar edecektir."

jb|isj,ı Havarisi

397

"O zaman Kral adına idam et onu," dedi Markwart aldırışsızca. Zalim De'Unnero bile bu emir karşısında hayretler içinde kaldı.Ama yalnızca bir anlığına, sonra yüzüne bir gülümseme yayıldı. "Şimdi zihnini bana aç," dedi Markwart. "Sana en sevdiğin ta-şı en iyi nasıl kullanacağını, en yüksek büyü seviyesine nasıl ko-laylıkla ulaşabileceğini göstereceğim." Ruhları birleşti ve Markwart piskoposa ihtiyaç duyduğu bilgi-yi verdi. İşleri bittiği zaman De'Unnero muazzam düzeyde güç sa-lıverebilecek durumdaydı -Baron Bildeborough'yu kovalarkenbulduğu cinsten bir güç. "Tanrı'nın kendi bacakları seni hızla taşısın," dedi Markwart,acele edilmesi gerektiğinde kullanılan geleneksel veda cümlesiyle. Yanıt olarak De'Unnero kaplan pençesini kaldırdı. "Öyle ola-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 233: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

cak," dedi. "Öyle olacak." 24YENİ BİR BAKIŞ AÇISININ IŞIĞINDA Gururlu ve inatçı Aloysius Crump, ertesi gün meydanda rolü-nü mükemmel bir şekilde oynadı. Elleri arkasında, kalın bir dire-ğe bağlanmış bir şekilde, De'Unnero'nun ihanet ve cinayet teşeb-büsü sorularına, piskoposun yüzüne tükürerek yanıt verdi. Bu her şeyi De'Unnero için daha da güzelleştirdi. Tanrı'nın ih-tişamını ilan ederek bir mücevher, bir yılantaşı çıkardı ve mavim-si beyaz koruyucu kalkanını çağırdı ve kendi çevresine değil, şa-şıran Crump'ın çevresine sardı. Daha çok sokak satıcılarından ve balıkçılardan oluşan yüzler-ce kişilik kalabalık, ne olabileceğini bilmedikleri halde, manzarakarşısında inledi. Kalabalığın arka tarafında, meydanda değil bir yan sokakta du-ran bir kadın parıltıyı tanıdı, ama neden suçlanan tüccarın çevresi-ne konduğunu anlayamadı. Pony sessizce izliyordu, önünde duran,soru ardına soru soran, ama yamt beklemeyen Dainsey de öyle. Piskopos De'Unnero kendi çevresine ikinci bir koruyucu kal-kan koydu, sonra kırmızı kırmızı parlayan bir başka taş çıkardı. "Ateş için yakut," diye açıkladı Pony, "ama yılantaşı kalkanla-rı varken hiçbir ateş iki adamı da etkilemez.""O zaman neden?" diye sordu Dainsey. Pony başını iki yana salladı, ama sonra De'Unnero'nun yakuttutan elini Crump'ın yılantaşı kalkanının içine soktuğunu, kırmızı iblisin Havarisi

399

mücevheri adamın omzunda tuttuğunu görünce gözleri irileşti,aözı açık kaldı."Tanrı aşkına," diye inledi."Bu ne anlama geliyor?" "Eylemlerinden pişman olman için sana son bir şans veriyo-rum, Aloysius Crump," diye yüksek sesle bağırdı Piskopos De'Un-nero, "Ayı-Honce Krah'na ihanet ettiğini itiraf etmen ve yaşamaniçin son bir şans." Crump ona tekrar tükürdü ve üçüncü kez tükürecek oldu.Ama De'Unnero yakutun ateşlerini çağırırken adamın gözleri iri-leşti, tekrar tekrar inledi, ağzından salya akmaya başladı. Yakutunyarattığı ateşler, amansız yılantaşı kalkanının içinde, AloysiusCrump'un bedeninin içinde yanmaya başladı. Adamın omzundandumanlar tüttü; gözleri kırpışarak arkaya yuvarlandı. "Kral'm adına, Tanrı'nın ateşleri seni arındırsın!" dedi De'Un-nero. "Ve lekeli ruhuna merhamet etsin!" Ve bunun üzerine pis-kopos yakutun tüm gücünü salıverdi. Yakutun enerjisi kabardı, yılantaşı kalkanı sarstı, ama alevlerkalkandan dışarı çıkamadı; Crump da öyle. "Canlı canlı yanıyor!" diye haykırdı Dainsey. Meydandaki başkaherkes de bağırıyordu, çünkü yılantaşı kalkanın içindeki adam por-takal rengi bir alev topu, ateşten canlı bir varlık gibi görünüyordu. Crump aniden, zalimce yanıp kül oldu, ateş patlaması giysile-rini, derisini kavurdu, beden sıvılarını buharlaştırdı. De'Unnero elini geri çekti ve yılantaşı kalkanları yok etti.Aloysius Crump'ın kararmış kalıntıları platforma devrildi. "Tanrı'ya hamdolsun," dedi piskopos. Son görevini tamamla-mış olarak, onu Gecekuşu'na götürecek yolculuğu dört gözle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 234: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bekleyerek yürüyüp gitti.Aynı sabahın ortasında, Francis Birader Aziz Saf-Abelle'den

400

R- A- Salvit0re

yola çıktığında, Palmaris öndersiz kalmıştı, çünkü hevesli De'Unero kuzeye giden hızlı yolculuğuna başlamıştı bile. Francis'in hareketleri daha az hevesli ve çok daha yavaştı ove beş koruması iki güçlü atın çektiği bir arabayla, batı yolundaistikrarlı bir şekilde ilerliyordu. Kıymetli bir yük taşıyorlardı: Fran-cis'in kendini Palmaris halkına sevdirmesi için kullanılacak sandıksandık altın ayı. Normalde Masur Delaval'a kadarki yüz on kilometrelik yolcu-luk üç gün sürerdi, ama Markwart ikiden fazla sürmemesini em-retmişti. Bu yüzden keşişlerden biri elinde bir hematit ile bir tur-kuaz taşıyordu; bu taşları kullanarak hayvan çağıracak, yaşamgüçlerini çalacak, atlara aktaracaktı. Ve böylece ilk günün sonunda, Francis ve arkadaşları arkala-rında altmış kilometreden fazla mesafe bırakmışlardı. Gece çöktü-ğü zaman, beyaz kuyruklu geyiklerden aktardıkları enerji ile taza-lenmiş atları yollarına devam ettiler. Francis bu çılgın tempoyu tercih ediyordu. O gece durmadık-ları için gevşeyecek zamanları yoktu; ve o kaçınılmaz iç gözlem-den, kafasına doluşan binlerce, binlerce sorudan kaçınabiliyordu.Bitkin düşene kadar at sürdü ve sonra kısa bir süre için uyudu.İkinci uykusunu ikinci gün, şafaktan hemen sonra çekti. Francishemen, bırakılsa öğleden sonraya dek sürebilecek derin bir uy-kuya daldı. Ama öğlene iki saat kala uyandırıldı ve büyük ırma-ğa vardıkları bildirildi. Masur Delaval üzerinde kalın bir sis tabakası vardı, bu yüzdenFrancis henüz yeni yuvası olacak şehrin siluetini göremiyordu.Ağır ağır ilerleyen sal ırmağın yarısını aştığında sis kalktı; Fran-cis'in tüm kuşkuları önüne serildi. Kral Danube'un Palmaris yolculuğu o kadar hızlı değildi, amakesinlikle daha rahattı. Danube, Dük Targon Bree Kalas ve Cons- iblisin Havarisi

401

tatıce Pemblebury, başka pek çok asille birlikte kraliyet gemisi Ne-hir Sarayı üzerinde yolculuk ediyordu. Büyük yelkenli Kral'ın ordu-sUndaki en deneyimli gemicilerle, kürekçilerle, en güzel kadınlarlaişletiliyordu ve en iyi yiyecekler, en iyi içkiler ile doldurulmuştu. Ursal filosunun yarısı gemiyi sarmıştı: silah ve asker dolu onsavaş gemisi. Minyatür filo mızrak-solu denen bir savunma for-masyonu içinde ilerliyordu -Nehir Sarayimn arkasında iki gemi,iskele yanında iki gemi, hemen önünde bir tane ve kalan beşi Ne-hir Sarayimn sancak pruvasının batısına doğru sıralanmış. Önde-ki gemi Kral'ın yelkenlisinin yirmi, yirmi beş metre önünde ilerli-yordu; gözetçiler ırmakta ve ilerideki sularda tehlike arıyorlardı. Kral ve eşlikçileri sorun çıkmasını beklediğinden değil; ırma-ğın iki kıyısı boyunca atlılar çıkarılmış, yerel halka sudan uzakdurmaları, Kral Danube'un simgesi olan siyah ayı resmedilmiş kır-mızı yelken -Ursal'daki her geminin ana yelkeni böyleydi- görül-düğünde kayıklarla açılmamaları emredilmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 235: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Aceleleri olmadığından her limanda durmayı düşünüyorlardı;Kral yolculuğa üç hafta ayırmıştı. Ve böylece günler tembel tem-bel, olaysızca akıp geçerken, güvertedekiler gittikçe daha müs-tehcen bir ruh haline bürünüyorlardı. Bir akşam, geç saatlerde öyle bir eğlenceye dalmışlardı ki, gemibeklenmedik bir biçimde sarsıldığında pek çok kişi yere devrildi. "Kaptan, lütfen bizi önceden uyar!" diye bağırdı Kral, köprü-de duran adama. "Savaş direği!" diye sözünü kesti Targon Bree Kalas, Kral'ınyanından geçip ön tarafa koşarak. Danube döndüğü zaman ada-mın küpeşteye sıçradığını, bir halatı yakaladığını ve ilerideki ırma-ğı görebilmek için dışarıya doğru eğildiğini gördü."Öndeki gemi ana yelkenini indirdi!" dedi Kalas. "İkinci de!""Ne oldu?" diye sordu Kral Danube kaptanına."İleride, ırmakta bir gemi," diye yanıt verdi Kalas, kaptan ya-

4,02

R- A- Salvat0re

nıt veremeden, "yelkenlerine bakılırsa sıradan bir ticaret gemisi" "Bütün gemilere açılmamalarını bildirdik sanıyordum," diyeyanıt verdi Kral Danube."Emrettiğiniz gibi, Kralım," diye yanıt verdi kaptan. "Ama bu ya duymamış, ya da duymazdan geliyor," diye ekle-di Kalas. "O zaman kenara çekilmesini emredin," dedi Kral, "ya da ba-tırın!" "Biz de bunun için pozisyon alıyoruz," diye temin etti kaptanonu. Dük Kalas Kralına baktı ve kaptanın sahte cesaret gösterisinegülümsedi. Bir eylem adamı olan Danube, muhtemelen bu aniheyecan karşısında Kalas kadar büyülenmişti. Yolculuğun başın-dan beri, bedensel olanlar dışındaki ilk heyecandı bu. Ama Da-nube görüntüyü kurtarmak zorundaydı, sözde öfkesi içinde gemi-nin batırılmasını emretmesinin sebebi buydu. Gemi kenara çeki-lecekti, ikisi de biliyordu, çünkü Danube'un filosunun savaş ge-mileri karşısında kazanması imkansızdı. Nehir Yılanı ve eşlikçileri yelkenleri indirdi ve kürekçileri ileilerlemeye başladı. Ticaret gemisi beyaz bayrak çekmiş, çapasınıatmıştı: görüşme talebi. Savaş gemileri mancınıklarını, dev arba-letlerini ve okçularını hazırlayarak geminin çevresinde üçgenoluşturdu."Daha ilerideki sularda hiçbir şey yok," dedi Kalas. Hepsi merak içinde ticaret gemisinden küçük bir kayık indiril-mesini, sonra kürek çekerek en yakındaki Ursal gemisine gitme-sini izledi. "Saudi JacinthaF diye bağırdı ilk geminin borusundan. Haberfilo boyunca tekrarlanarak Danube ve diğerlerinin kulaklarınageldi."Saudi Jacintha mı?" diye yankıladı Constance Pemblebury.

filsin Havarisi

«03

yüzünde şaşkın bir ifade vardı; sözcükler onun için hiçbir şey ifa-de etmiyordu. "Geminin adı," diye açıkladı Kalas. Sonra ismi düşünerek par-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 236: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

maklarını çenesine vurmaya başladı. Bu ismi daha önce duydu-ğunu sanıyordu. Gemiler arasında ikinci bir mesaj geçti ve geminin kaptanıolan Al'u'met'in ta Palmaris'ten buraya, Kral Danube ile konuşmaumudu ile geldiği bildirildi. "Böyle birini tanımıyorum," dedi Danube çileden çıkmışçası-na. "Kaptan, geminin kenara çekilmesini yoksa sulara gömülece-ğini bildir. Böyle oyalamacalar için...""Al'u'met!" dedi Kalas aniden, hatırlayarak. "Elbette.""Adamı tanıyor musun?" diye sordu Danube. "Behrenii," diye yanıt verdi Kalas. "Anlatılanlara bakılırsa, iyibir denizciymiş." "Behrenii mi?" diye yankıladı Danube inanmazlık içinde. "Bugemi, bu Saudi Jacintha, Behren'den mi?" "Ursal ile Palmaris arasında sefer yapıyor," diye açıkladı Kalas.'Al'u'met Behrenii, ama mürettebatı değil, gemisi de değil. Ayı-Honce vatandaşı olduğunu iddia ediyor, sanıyorum." Al'u'methakkında, adamın dini inançları ile ilgili bir küçük mesele dahavardı, bunu Kalas çok iyi biliyordu, ama şimdilik bunu kendisinesaklamasının daha iyi olacağına karar verdi."Onu tanıyor musun?" "İsmini duydum, o kadar," diye itiraf etti Kalas. "Masur Dela-val üzerinde Behrenii bir gemi kaptanı nadir bir şey kuşkusuz vebu yüzden Al'u'met epey ün kazandı." "Ve benimle konuşmayı umarak Palmaris'ten geldi," diye mı-rıldandı Kral Danube. "Küstahça, bana göre." "Belki," dedi Kalas, yol gösterici bir ses tonu ile. Sonra o veDanube göz göze geldiler. Palmaris'ten Behrenii bir gemicinin «04

R' A- S*lva,0re

gelmesinin ne anlamlar taşıyor olabileceğini ikisi de biliyordu BıAl'u'met Kral Danube'a ne haberler getirmişti? Piskopos De'Urıne-ro hakkında ne dehşet hikayeleri getirmişti? Bir yanda, Başrahip Je'howith huzursuzluk içinde ayak değiş-tirdi ve tek başına bu Kalas'ın ısrar etmesine sebep oldu. "Onu dinleyin," diye yalvardı Kral'a. "Palmaris'teki gerçek du-rumu bilmiyoruz, yalnızca sıkıntılı tüccarların ve kiliseye mensupadamların anlattıklarını biliyoruz; ve iki tarafın da bu konuda ön-yargılı oldukları açık." "Behrenli bir gemici de öyle olacaktır," diye hatırlattı Je'ho-with. "Ama en azından üçüncü bir bakış açısı sunacaktır," diye kar-şılık verdi Kalas ve ikisi birbirlerine tehlikeli bakışlar fırlattılar. Kral Danube maiyeti arasındaki entrika düzeyini tartmaya ça-lışarak çevresine bakındı. Partiyi kesmek, yolculuğun kalanını ba-sit bir gemici, özellikle de Behrenli kanı taşıyan biri uğruna kas-vetli bir şeye dönüştürmek istemiyordu. Ama böyle bir görüşmeyolculuğu daha tahammül edilir kılabilirdi. "Önünüze çıkan her sıradan adamla görüşemezsiniz," diye yo-rum yaptı Je'howith, ama başrahibin karşı çıkması Danube'un ka-rarını vermesinden başka işe yaramadı. "Bir haberci gönderin. Adamın ne istediğini öğrensin," dediKral Dük Kalas'a. "Konu dikkatimi vermeme değecek bir şeyse,tüccarın gemisi önümüzden Palmaris'e gitsin. Orada adamla ko-nuşmak için bir dakika ayırabilirim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 237: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Bir kayık ve kürek çekecek iki kişi indirin!" diye emretti DükKalas, kontrolü ele alarak. Onun yetkesini sorgulamaya korkanmürettebat hemen itaat etti. Sonra herkes şaşkınlık ve pek çok ha-nım zevk içinde, dükün küpeşteden atlayıp çevik bir hareketleküçük kayığa inmesini, iki adam kürek çekmeye başlarken pru-vada durmasını izledi. jbljsiı, Havarisi

«05

"Tam bir eylem adamı," diye mırıldandı Constance Pemblebury,ama istihzası çevresinde ayılıp bayılan kadınlarca anlaşılmadı. Targon Bree Kalas suya bayılırdı, teknelerin sallantısına, yüzü-ne çarpan ıslak rüzgarın verdiği hisse bayılırdı. Mirianic Dükü un-vanı için tüm arazilerinden memnunlukla vazgeçebilirdi, ama ounvan Entel'den Dük Bretherford'a aitti ve hem adamın yakındaölmeye niyeti yokmuş gibi görünüyordu, hem de bir sürü vârisivardı. Bu yüzden Kalas suyla ilgili zevklerini imkan bulduğu yer-lerde yaşıyordu -ve şimdi böyle bir yer bulmuştu. Arkasındakiadamlar kayığı dört savaş gemisinin arasından geçiriyordu. Üç Ursal savaş gemisini görmek Kaias'ın içini gururla doldur-du. Bir geminin güvertesinde, önleri hafifçe yukarı kaldırılmış ikidev arbalet vardı. Kalas bu silahların zincir sanlı yuvarlak bantlarfırlattığını biliyordu. Atıldığı zaman, bantların dönmesi çentiklizincirlerin açılmasına, düşmanın yelkenlerini paramparça etmeyeyarıyordu. İkinci bir gemide iki küçük mancınık vardı ve yanan zift top-ları fırlatıyordu; ve üçüncü geminin metal başlı arbalet mızraklarıen ağır zırhlı olanlar dışındaki her geminin gövdesinde büyük de-likler açabilirdi. Bunlara becerikli okçuların taşıdığı ağır silahlarda eklenince -büyük, porsukağacından yayları gerilmiş, okları ya-kılmaya hazır paçavralarla sarılmış- Saudi Jacintha'nın başka se-çeneği olmadığını biliyordu Kalas; herhangi bir direniş gemininve güvertesindeki herkesin hemen yok edilmesi ile sonuçlanırdı. Kalas kürekçilere onu Jacintha'mn yanına, bırakılan halatmerdivene götürmesini emretti. Küpeştede bekleyen adamın Kap-tan Al'u'met olduğunu gördü. "Kral ile görüşmek mi istediniz?" diye sordu dük, Al'u'met'inuzattığı eli tutup Saudi Jacinthdya. tırmanarak. "Güneye yelken açmamın tek sebebi buydu," diye yanıt verdiAl'u'met. "Palmaris'te Kral Danube'un yola çıktığını duydum ve 4o6

R- A- salvat0re

bu zor mevsimde Kral'ın yolculuğa çıkmasının alışılmış bir şey 0jmadiğini biliyorum. Yolları kullanmaktansa daha rahat olan ırmaküzerinden geleceğini düşündüm." Kalas savaş gemilerine bakındı. "Bunu daha müsait bir yolculuk mu sayıyorsun?" diye sordu açık istihza ile. "Daha azını istemezdim," diye yanıt verdi Al'u'met. "Ve aslın-da, Kralımı daha kötü korunuyor bulsaydım, endişelenirdim." Kalas bu güzel yanıta, özellikle de Al'u'met'in Danube'dan"Kralım" diye bahsetmesine gülümsedi. "Kral Danube'un beni dinlemesini rica ediyorum," diye devametti Al'u'met. "İsteyebileceğim tek şey bu ve benim gibi mütevazıbir gemicinin hak ettiğinden daha fazlası olur. Ama Palmaris'te

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 238: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bilmesi gereken sorunlar var ve ben, belki herkesten daha iyiaçıklayabilirim onları.""Kendi açından," dedi Kalas. "Dürüst bir açıdan," diye yanıt verdi uzun boylu, kara deriliadam, omuzlarını dikleştirerek."Peki, bu sorunlar Palmaris'teki Behrenlilerle mi ilgili?" Al'u'met başını salladı. "Kontrolden çıkmış bir piskopos tara-fından haksız yere zulmediliyorlar..." Kalas'in gülümsemesi ve eli-ni kaldırması üzerine durdu. "Kral bunu biliyor," dedi dük. Zihni buradaki olasılıklar üzeri-ne tıkır tıkır çalışıyordu, çünkü Al'u'met'in piskoposa ve dolayı-sıyla Kilisenin hakimiyetine karşı bir tanık daha olacağı açıktı.Kral Danube gemici ile görüşmesi için koşul koymuştu -görüşmePalmaris'te gerçekleşecekti. Ama Kalas, o zamana kadar Je'ho-with'in durumu değiştirmesinden korkuyordu; aynı zamanda,Kral Palmaris'e vardığında Peder Başrahip'i orada bulabilirdi."Ama belki de bir kez daha, gerçek bir tanıktan dinlemesi dahaiyi olur," diye karar verdi dük ve yana döndü. Al'u'met çevresineihtiyatla bakındıktan sonra kayığa yürüdü. jb|isin Havarisi 407 Dük Kalas yine pruvada durdu, bu yüzden Nehir Sarayınayaklaştıklarında, Danube'un yeni yolcuyu fark etmesi üzerine yü-zünde beliren inanmaz bakışı ilk o gördü. "Lütfen bu adamı burada, şimdi dinleyin, Kralım," dedi Dük,küpeşteye tırmanıp, geminin güvertesinde, Kral'ın önünde durdu-ğunda. Constance Pemblebury ve diğer asiller Kral'ın çevresini al-mıştı. Başrahip Je'howith çok rahatsız görünüyordu. "Palma-ris'ten, piskoposumuzun son eylemlerinin haberlerini getirmiş."Döndü ve Al'u'met'in elini tutarak adamı gemiye çekti. Kral Danube uzun, rahatsızlık dolu bir an boyunca inatçıDük'e baktı; ama aynı zamanda, Je'howith'in şikayetlerini dinle-meyi reddetti ve Ayı-Honce Başrahibi ne zaman konuşacak olsaelini kaldırarak adamı susturdu."Halkın adına konuşmaya geldin," dedi Kral Al'u'met'e. "Palmaris vatandaşları adına geldim. Kral'ın adı kullanılarakeziyet ediliyorlar," diye düzeltti Al'u'met. "Behrenli vatandaşlar," diye mırıldandı yandaki hanımlardanbiri tatsız tatsız, ama tüm gözler ona dönünce bakışlarını kaçırdı. "Behren kökenli vatandaşlar," diye kabul etti Al'u'met, "ailele-ri yaklaşık yüz yıldır Palmaris'te yaşayan insanlar. Ve, evet, güneykrallığından son zamanlarda gelmiş olanlar da var. Farklı görünü-yoruz, bu yüzden rahatsız oluyorsunuz," diye bildirdi sözünü sa-kınmadan, "ve geleneklerimiz size tuhaf geliyor, sizinkiler de bi-ze. Ama biz suçlu değiliz ve şehre dürüstçe yerleştik. Bu muame-leyi hak etmiyoruz." "Tanrınız size bunu mu öğretiyor?" dedi Başrahip Je'howithalayla. Dük Kalas gülmemek için dudağını ısırdı, çünkü adamın teh-likeli bölgeye girdiğini biliyordu -çünkü Al'u'met Abellicandı. "Tanrım sizin tanrınızdır," diye sakin sakin açıkladı kaptan."Ve, evet, bize birbirimize saygı ve nezaket göstermemizi söyler. 4o8

R- A- Saivit0re

Derimizin rengi ne olursa olsun. Palmaris'ten Başrahip Dobrinionbunu biliyordu."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 239: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Başrahip Dobrinion öldü," dedi Je'howith keskin bir sesleSes tonu bu görüşmeye ne kadar kızdığını belli ediyordu."Şehir yas tutuyor," diye yanıt verdi Al'u'met. "Hiç de değil," dedi Je'howith. "İblis uyandığı zaman, savaştopraklarımıza geldiği zaman Aziz Kıymetli'nin Başrahibi Dobrini-on değil miydi?" "Başrahip Dobrinion'un bunda rol oynadığını mı..." diye şiddet-le itiraz edecek oldu Al'u'met, ama Danube yeterince dinlemişti. "Burada, gemimin güvertesinde savaş başlatmanızı istemiyorum," dedi Kral. "Bu adamla tartışmakta ısrar edecekseniz, Basrahip Je'howith, lütfen Palmaris'e varana kadar bekleyin, ya da buradaki işimiz bittiği zaman savaşınızı onun gemisinde sürdürün.Şimdi," dedi, Al'u'met'e dönerek, "buraya bana bir hikaye anlatmak için geldin ve ben dinlemeye hazırım." Dük Kalas'ın yüzünde kendinden memnun bir gülümseme vardi. Başrahip Je'howith'in küskün tavrı işine yarayacaktı, biliyordu,Al'u'met'in anlatmak üzere olduğu hikaye de öyle. Sonra, Palma-ris'teki Kilise hakimiyetinin kısa ömürlü olacağından epey umutluy-du. Elbette, Dük Kalas, Kral ile Peder Başrahip'in etkileyici haya-leti arasında geçen görüşmeden habersizdi. Kaptan Al'u'met'in Palmaris'teki olaylara ilişkin uzun ve detay-lı hikayesi pek çok tüccar temsilcisinin şikayetlerini ve BüyükelçiRahip Daibe'in itirazlarını desteklemekle kalmıyor, bu sorunlarıyepyeni bir düzeye ve aciliyete çıkarıyordu. Kaptanın, şehir as-kerlerinden işkence görmemek için soğuk sulara dalmak zorundakalan kadın, çocuk ve yaşlıları anlatması gemideki hanımların in-lemesine, asillerin başlarını iki yana sallayarak homurdanmasınasebep oldu ve Kral bile gittikçe sinirlenen Başrahip Je'howith'e iblisin Havarisi

409

öfkeyle, yan yan baktı. Nehir Sarayı'ndaki nazik insanlar -belkiConstance Pemblebury dışında- sıradan insanlara nasıl muameleedildiğine aldırdığından değil aslında, özellikle de kara derili Beh-renlilere, ama bu hikayeyi şahsen yaşamış birinden dinlemek KralDanube'un bam teline dokunmuş, kullarına böyle kötü muameleedilmesinden biraz utanmasına sebep olmuştu. Al'u'met sözünü bitirdiği zaman, Başrahip Je'howith haklı ola-rak çok huzursuzdu. "Bu söylentileri duymuştum," diye yanıt verdi Kral Danubekaptana. "Aslında, şehre gitmeme yol açan da bu söylentilerdir." "Adaletsizliği düzeltmeyi planlıyor musunuz?" diye sorduAl'u'met. Sıradan insanların kendisiyle bu şekilde konuşmasına alışıkolmayan Kral -Al'u'met'in hikayesini anlatmasına izin verilmişti,ama bu Kral'ı sorgulama hakkı vermiyordu ona- gözlerini kısarakadama baktı. "Durumu görmeyi planlıyorum," diye karşılık verdisoğuk bir sesle. "Palmaris'i, Piskopos De'Unnero'nun haksız gazabını hisse-denlerin açısından da görmenizi umuyorum," diye yanıt verdiAl'u'met. "Hikayem yalnızca bunu sağlayacak olsa bile, ırmak aşa-ğı yolculuğumu boşa gitmemiş sayacağım." Dük Kalas adamın kolunu tuttu. İkisi de Al'u'met'in gemidekikonukseverliğin son kırıntılarını kullanmakta olduğunu anlamıştı."Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, Kralım," dedi Al'u'met,yerlere kadar eğilerek. "Büyük ve dürüst bir adam olarak ününüz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 240: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

gerçekten haklıymış." Tekrar eğildi ve Dük Kalas'ın peşindenbekleyen kayığa yürüdü. "Halkın için iyi iş çıkardın," diye fısıldadı dük ona, küpeştedeayrılırlarken. Ana güvertede huzursuz bir sessizlik vardı, bakışlar BaşrahipJe'howith'e takılıp duruyordu. Ama kimse şikayet etmiyor, öfkeli 4IO

R' A- s*lv4t0re

sözler söylemiyor, Kral'ın başı çekmesini bekliyordu. Peder Başrahip Markwart ile geceki görüşmesini hatırlayanDanube Brock Ursal'ın söyleyeceği az, düşünecek çok şeyi vardı "Nasıl isterseniz, Francis Efendi," dedi birader yine. İsmini buunvanla birlikte duymak hoşuna gitse de, Francis bu adamın aşı-rı hevesli ihtimamından gittikçe daha fazla rahatsız oluyordu. "Başrahip Dobrinion'un eski dairesi ihtiyaçlarıma yeter de ar-tar bile," dedi Francis. "Ama Chasewind Malikanesi..." diye itiraz etmeye çalıştı Talu-mus Birader yine. "Chasewind Malikanesi Francis Efendi'den daha büyük adam-ların ziyareti için hazırlanacak," diye yanıt verdi Francis."Baş-üstat Francis," diye düzeltti Talumus Birader. "Aziz Kıymetli'nin baş-üstadı. ve bu yüzden Aziz Kıymetli'dekalacak," diye bildirdi Francis kararlı bir şekilde. "Peder Başrahi~ve Kral şehirden ayrılmadan dönecek olursa, Piskopos De'Unne-ro da Aziz Kıymetli'de kalacak."Talumus Birader'in gözleri dehşetle irileşti.

"Piskopos De'Unnero yerini Kral ve Peder Başrahip'e bıraka-cak, kuşkusuz," diye bildirdi Francis, o dehşetin kaynağını anla-yarak. De'Unnero'ya sarayından ayrılması gerektiğini söyleyecekkişi olmayı Francis de istemezdi. "Bu konu kapandı, birader," dedi. "Konuşacak daha önemlimeseleler var." Talumus sonunda sakinleşmiş göründü. O sabah, Aziz Saf-Abelle'e gelen araba manastıra yeni baş-üstadı ve fısıltılara bakı-lırsa, krallara layık bir hazine getirdiğinden beri telaş içindeydiadam. "Bugün tüccarlarla görüşmeye başlayacağım," dedi Francis."Bir listen vardır, elbette." iblisin Havarisi

"Teslim alınan her mücevheri ve kimden alındığını belirten birliste," diye temin etti Talumus. "Hemen göreyim," dedi Francis, "sonra tüccarlarla görüşmeyebaşlayacağım." "Bir tanesi gelemeyecek," dedi Talumus birader, sesini alçal-tarak. "Piskopos De'Unnero ile çatışmasından canlı kurtulamadıve Piskopos'un yola çıktığı sabah meydanda idam edildi." Francis inledi; ama bir düşününce, De'Unnero'nun vahşi mi-zacını hatırlayınca şaşırmadı. "O zaman ailesinden kalanları davetet," diye emir verdi. "Korkarım hiç yok," diye yanıt verdi Talumus. "AloysiusCrump'ın ailesi yok. Hizmetkarlarından çoğunun evde kalmaya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 241: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

devam ettiğini duydum." Francis düşünmeye başladı. İlk aklına gelen Peder BaşrahipMarkwart'ın gelmesini beklemek ve Crump evi konusunda ne ya-pılacağına daha yaşlı, daha bilge adamın karar vermesine izin ver-mekti. Ama Francis bu düşünceyi bastırdı. Artık üstat olduğunuhatırlattı kendi kendine, Aziz Kıymetli'nin baş-üstadı, ve muhte-melen kısa süre sonra Palmaris Piskoposu olacaktı. Kararlı, güçlüolmalı, Peder Başrahip Markwart'm arzuları uyarınca, Palmaris'te-ki Kilisenin iyiliği için hareket etmeliydi. "Kilise adına eve el ko-yun," dedi Francis. Talumus Birader'in gözleri irileşti. "İ-insanlar Crump Efen-di'nin sonu yüzünden öfkeli zaten," diye kekeledi. "Onlara haka-ret mi edeceğiz?" "Kilise adına eve el koyun," dedi Francis yine, daha büyük ka-rarlılıkla. "Hizmetkarların hepsini alıkoyun ve iyi maaşlar ödeyin." "Peki evi ne için kullanacağız?" diye sordu Talumus. "Siz miyaşayacaksınız orada?" "Sana burada kalacağımı söylememiş miydim?" diye karşılıkverdi Francis, öfkelenmiş gibi yaparak. "Hayır, evi kullanmanın 412

L A- S4|vatore

bir yolunu bulacağız, Palmaris halkının çıkarına olan bir yol g ıki oradan yiyecek ya da mücevher şifası dağıtırız." Talumus Birader'in yüzündeki kaş çatış yavaşça gülümsemeyedönmeye başladı ve Francis doğru kararı yerdiğini, eylemininhem Kiliseye değerli bir mülk kazandırdığını, hem de sıradan in-sanlar için faydalı olacağını anladı. "Liste, birader," dedi Francis, kapıya işaret ederek. "Ve etkile-nen tüccarlara haberci gönder. Onlara, hemen bugün tazminatödeneceğini bildir."Keşiş döner, kapıya koşarken neredeyse takılıp düşüyordu. "Ve Talumus Birader," diye seslendi Francis ve adamı kapıdançıkmadan hemen önce durdurdu, "habercilere, mesajların sır ol-madığını söyle." Talumus gülümsedi ve gitti. Tatmin içindeki Francis yalnızkaldı. Bu yetke konumuna alışabileceğine karar verdi yeni üstat.Bitmek tükenmek bilmez politika oyunu ilgisini çekiyordu. 25KUZEYE Caer Tinella'yı huzur içinde buldu. Tarlalar sürülmeye başlan-mış, evler yeniden inşa edilmiş ve onarılmış, yenileri eklenmişti.Kasabanın pis kokulu goblinler ve powrielerin elinden kurtarıl-masının üzerinden yalnızca aylar geçmiş olmasına rağmen yara-tıkların pis kokuları kaybolmuştu, De'Unnero biliyordu, ve herkesgörünürde normal ve huzurlu bir düzene kavuşmuştu. Ve piskopos her şeyin öyle kalması konusunda kararlıydı. Kö-yün dışında, bir tepeden aşağı bakarken, büyük bir gönülsüzlük-le kaplan pençesinin büyüsünü salıverdi. Beş gündür, kendi içselaçlığını ve Markwart'ın ruhunun gösterdiklerini kullanarak mü-cevhere dalmış, bir insandan çok büyük bir kedi gibi yaşamıştı;ve o duyguyu, o gücü, özgürlüğü seviyordu. Belki de çok fazla seviyoaım, diye düşündü piskopos. Bir kap-lanın güçlü bacakları üzerinde yolculuk ederek Palmaris'ten CaerTinella'ya üç, hatta belki iki günde gelebileceğini biliyordu, çün-kü Aloysius Crump'ın yüzüğündeki aıhtaşını kullanarak yakında-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 242: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ki hayvanları kendine çekebileceğini, yaşam güçlerini alabileceği-ni öğrenmişti. Bu sonuncusu, keşişlerin geyiklerin yaşam güçleri-ni alarak kendi atlarını canlandırmalarının daha rafine bir versiyo-nu idi. Şimdi, bir kaplan olarak, De'Unnero doğrudan kaynağa gi-debiliyor, ruhtaşım kullanarak yaşam gücünü avınınkine bağlayıp,hayvanın tüm enerjisini yiyip bitirebiliyordu. Bunun mükemmel M

R- A- Salva,ore

olduğuna inanıyordu: Nihai enerji transferi; ve böyle bir yemektensonra, kaplan De'Unnero bir kez daha koşmaya hazır oluyordu Ama diğer yandan, Gecekuşu denen adamla işinin aciliyetinerağmen bu güzellik ve güç onu yavaşlatıyordu. Çünkü yolcuğu es-nasında sık sık yolundan sapmış, kendine bu tür ziyafetler çekmişti Fark etmez, diye düşündü, çünkü gerektiği gibi hızla hareketedebilirdi ve dünya Gecekuşu'nun pençelerinden kaçmasına ye-tecek kadar büyük değildi. Caer Tinella'ya basit keşiş cüppesi içinde girdi. Yüzüne din-gin, sevimli bir ifade oturtmuştu. "İyi günler, iyi peder!" diye seslendi çiftçiler ardı ardına. Evle-rini onarmak —ve daha baharın dönmesine iki hafta olmasına rağ-men- karsız tarlalarını hazırlamak için çalışan kadınlar ve erkek-lerdi bunlar. Sağanak yağmurla gelen son fırtına alçaklardaki bü-tün karları eritmişti ve şimdi çiftçiler taş yığıyor, yeniden yerleşi-lirken çizilen tarla sınırlarını işaretliyordu. "Sana da evladım," diye yanıt verdi her selama nazikçe. "Lüt-fen söyle bana, bu köyün muhtarını nerede bulabilirim?" Yardım-sever köylüler ismi söylediler ve yolun karşısını, kuzey tarafı, yo-ğun ağaçlıklarla sınırlanmış tarlaları işaret ettiler. Ormanda hâlâbeyaz beyaz kar yığınları vardı, ağaçların kenarlarını ve gölgele-rini dolduruyorlardı. Köyün önderini bulmak zor olmadı: yaklaşık kırk kış görmüşgürbüz bir kadındı ve kendi tarlasında çalışmaktaydı. De'Unneroyaklaşırken kadın çapasını yere koydu, iki elini sapına dayadı, çe-nesini ellerine yasladı ve bekledi. "Göl'den Janine sen misin?" diye sordu De'Unnero neşeyle,çiftçilerin söylediği ismi tekrarlayarak. "Benim," diye yanıt verdi kadın. "Ya sen? Caer Tinella'da kili-se kurmak için gelmiş bir vaiz olabilir misin?""Ben Simple Birader," diye yalan söyledi De'Unnero, "müteva-

iblisin Havarisi 415zı köyünüzden geçiyorum, o kadar. Ama dünya düzene kavuştu-rduğunda Kilise bir rahip gönderir herhalde." "Eh, bizim Rahip Pembleton'ımız var," diye yanıt verdiGöl'den Janine, "doğuda, bir günlük at yolculuğu mesafede. Ba-na sorarsan insanların midesi ancak bu kadar vaaz kaldırır." De'Unnero kadının suratına bir yumruk indirme dürtüsünübastırdı. "Ama senin miden de biraz beslenmek istermiş gibi görünü-yor," diye devam etti kadın. "Gerçekten de öyle," diye yanıt verdi keşiş, bakışlarını yere in-direrek. "Biraz yemek ve kuzeyden haber, çünkü Ormandiyar'agidiyorum. Oradaki insanlar son zamanlarda vaiz bulamadı." "O vahşi yerlere dair duyduklarıma bakılırsa, hiç bulamamışlar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 243: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

zaten," dedi Janine kahkaha atarak. "Eh, karanlık bir yer bul ve birazdinlen. Birazdan işimi bitirir, yola çıkmadan önce seni şişmanlatırım." "Ah,,ama lütfen, iyi hanım," diye yanıt verdi keşiş sevimli se-vimli, çapaya uzanarak. "İzin ver de yemeğimi kazanayım." Janine gerçekten şaşırmış göründü, ama çapayı bıraktı. "AzizKıymetli'den bir keşişin iş arayacağını düşünmemiştim," dedi,"ama yardımını kabul eder, minnettar olurum!" Ve De'Unnero yorgunluk bilmeden çalıştı tarlada; PalmarisPiskoposu'ndan asla beklenmeyecek bir çaba olduğunu düşünü-yordu, en basit Abellican keşişlerinden beklenenlerin bile ötesin-de. Daha sonra, Göl'den Janine ona ve köylülerden birkaç kişiyedaha harika bir sıcak yemek sundu, ama De'Unnero vahşi öğün-lerinden sonra bu yemeği tuhaf bir şekilde tatsız buldu. Sohbet yeterince nazikti ve bilgi vericiydi. Piskopos yolun gü-venli olduğuna dair temin edildi. Ormandiyar yolculuğu, Palma-ris'ten bu yana olduğundan daha zor olmayacaktı -elbette, kış ge-ri dönmediği sürece. Yukarıların hâlâ karlı olduğu bildirildi.Yemekten sonra Simple Birader izin istedi, Janine'in ahırında

V6 R. A. Saivat,uyuma teklifini kabul etti ve sabah erkenden yola çıkmayı düşündü-ğünden, muhtemelen kadınla bir daha görüşemeyeceğini açıkladı Aslında, adam bir saat içinde ahırdan ve Caer Tinella'dan çık-tı, ay ışığı ile aydınlanmış tarlaların arasından kuzeye yollandı veher adımda kaplan pençesinin büyüsünün daha da derinlerinedaldı. Süreç o kadar eksiksizdi ki cüppesi derisine karıştı, parrrıa-ğındaki yüzük kaplanın parmaklarından birinin üzerinde bir ban-da dönüştü. En kuzeydeki tarladan geçerken De'Unnero bir insa-nın görece olarak hantal yürüyüşü ile değil, kaplan pençeleri üze-rinde yürüyor, bir insanın gündüz ışığına alışık gözleri ile değil,büyük kedinin keskin gece görüşü ile görüyordu. Artık uzun adımlarla koşuyordu, ne Zaman daha dengeli gitme-si ya da hızla yön değiştirmesi gerekse ön ayakları da yere vuaı-yordu; ve şimdiden bir başka hayvanın kokusunu almıştı. De'Un-nero hızlanarak kokuyu takip etti, kokunun zevkini çıkardı, çünkübu bir havyan dışkısının ya da ıslak kürkünün kokusu değildi. Bukorku kokuşuydu, hayvanın De'Unnero'dan duyduğu korkunun vekoku ona harika bir şeymiş gibi geldi, hem saf, hem doğal. Ve her taraftaydı. Kaplan yavaşladı, gece ormanında kamufleolarak dikkatle, sessizce ilerlemeye başladı. Görülmüyor, işitilmi-yordu, ama avı onun yaklaştığını biliyordu.Bu her şeyi daha da tatlı kılıyordu. Keskin kulaklar yanda bir hışırtı yakaladı ve sonra onları gör-dü; bir çift beyaz kuyruklu geyik, bir erkek ve bir dişi, erkeğinboynuzlan çok dallıydı. Kaplan yumuşak ayaklar üzerinde ilerledi, bir pençesini yerekoyarak zemini yokladı ve rahatça yerleşti. Erkek geyik tek ayağı ile yeri dövdü, dişisi kaçıp gidecekmişgibi sıçradı. Ama hayvanın hangi yöne kaçacağını bilmediğini fark ettiDe'Unnero. Yakındaydı, çok yakında, tek bir muazzam sıçrayış iblisin Havarisi

47

menzilinde. Öldürmesi daha zor olan erkek geyiğe saldıracaktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 244: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ürkütücü, dehşet verici bir kükreme ile, pençelerini uzatarakve açarak sıçradı, ama erkek geyik ne kaçtı, ne de yerinde dondu.Avcısı ile yüzleşmek üzere döndü ve boynuzlarını uzatarak saldırı-ya yanıt verdi. İki yaratık çarpışırken De'Unnero bir çatalın göğsü-ne saplandığını hissetti, ama aldırış etmedi; ani, çılgınca boğuşma-ya dalmıştı. Kaplan ikinci bir kükreme ile kolunu savurdu ve geyi-ğin kafasına indirdi, boynuzu tuttu ve geyiğin kafasını yana çevir-di -aniden, şiddetle sarstı, kemik kırıldı ve geyik yere devrildi. De'Unnero hayvanın boğazına yanaştı, büyük damarları yırtıpaçtı ve fışkıran kanla ıslandı. Düşünceleri içgüdüyle ruhtaşına gitti,geyiğin yaşam gücünü yakaladı, bu hayvanla, her açıdan beslendi. Ve işi bittiği zaman dinlenecek sessiz, karanlık bir yer arama-dı, çünkü geyiğin tüm enerjisi kendi enerjisine katılmıştı. Artık ye-rinde duramıyordu. Doğrudan kuzeye, Dundalis'e gitmesi gerek-tiğini, bütün hızıyla koşması gerektiğini biliyordu, ama kokuyu,korku kokusunu hâlâ alıyordu. Dişi geyiği aramaya çıktı; onu bulduğunda arkadan saldırdı vekendine bir ziyafet daha çekti. "İlerideki yol açık," diye bildirdi Roger, doğuyu ve batıyı araş-tırmış olan Elbryan ile Yelebekçi'nin yanına gelerek. Arkalarında,yolun kenarındaki bir açıklıkta -aslında iblis dactylin ordusununaçtığı bir patikadan başka bir şey değildi- beş keşiş halka halin-de oturmuş, büyük ateşin yanına büzülmüş, Viscenti'nin değişikköklerden yaptığı yahniyi yiyorlardı. "Ne kadar uzağa kaçtılar?" diye sordu korucu, başını inanmazlıkiçinde iki yana sallayarak. Grup Dundalis'ten Barbacan'a giden yolunyarısını aşmıştı ve tek bir canavarla karşılaşmamışlar, çevrede devler,goblinler ve povvrieler olduğuna dair tek işaret görmemişlerdi."Yabandiyar düşündüğünden de büyük yerdir," dedi Yelebek-

4)8

? A- Salvatore

çi, "tüm insan krallıklarının tamamından büyüktür. İblis dactferyadı çok uzaklara gitti, ta goblin deliklerine, daha insani;isim vermediği dağlardaki yaylalarda yaşayan devlerin yuvalarınaAçık denizdeki kayalıklarda yaşayan powrielere." "Ve onlar da kayalıklarına ve deliklerine dönmüş anlaşılan'dedi korucu. "Ama diğer yandan, dünyanın güvenli bir yer olduğunu hissetmiyorum." "İnsanların bunu kendilerine nasıl yaptıkları tuhaf," dedYelebekçi kuru kuru. Korucu yine başını iki yana salladı ve bir işaret arayarak çevresine bakındı. "Şikayet etmemeliyiz, derim," diye araya girdi Roger, korucunun merakının tuhaf bir hayal kırıklığı sanarak. "Çok fazla düşman bulmaktansa hiç bulmamak yeğdir.""Bir tane bile çok fazla sayılır," diye yanıt verdi Elbryan. "Yemek için yahniden daha iyi bir şey aramıyorsan." Atadakahkaha attı. "Ho, ho, ne!" Avelyn'in nidası Elbryan'ın yüzüne geniş bir sırıtma oturttu"Yapılması mı gerekiyordu?" diye sordu.Atadam başını salladı. "Yine keşfe çıkacak mıyız?" diye sordu Roger. Konuşurken özlemle sıcak ateşe baktığı diğer ikisinin dikkatinden kaçmadı. "Keşif yok," diye karar verdi Elbryan, ama kendisinin geceni

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 245: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

geç saatlerine kadar ormanda olacağını, Yelebekçi'nin da ara ver-diği devriye gezilerine devam edeceğini biliyordu. "Sen git keşiş-lere katıl, ateşin yanında sıcak sıcak uyu." Roger başını salladı ve Castinagis'e, ona da biraz yahni bırak-masını seslenerek uzaklaştı. Elbryan atadama baktı, Yelebekçi'nin yüzündeki ifadenin sert-leştiğini gördü."Ateş hakkında yalan söylemiyor," dedi atadam.

iblisin Havarisi

419

"Rüzgar soğuk," diye kabul etti korucu. "Bundan da fazlası, korkarım," dedi Yelebekçi. "Şanslıydık,korucu. Bu kadar kuzeyde, rüzgar kemiklerini dondurabilir ve birsabah uyanıp bir geyiğin boynuzlarına gelecek kadar kar yağdı-5-ını görebiliriz.""Çok kuzeye geldik." Yelebekçi başını salladı. "Ve gerekenden daha erken bana gö-re. Bahar hızla yaklaşıyor kuşkusuz, ama Barbacan'da bahar Dun-dalis'teki bahar gibi değildir. Dağın patlamasının her şeyi karmançorman ettiğini, kışın keskinliğini aldığını düşünüyorum ve umu-yorum. Belki de gökyüzüne yükselen tozlar battaniye görevi gö-rüyordur. Güneş doğarken ve batarken ne renk aldığını gördün.Toz yapıyor bunu ve toz havanın yaz ile kış arasında bir yerdekalmasına sebep oluyor olabilir." Gerçekten de, Yelebekçi konuşurken batı göğü parlak bir kır-mızı tonuna döndü, sanki bulutlar yanıyordu. Korucu Yelebek-çi'nin sözlerini mantıklı buldu ve bulmasa bile Yelebekçi'ye gü-venmesi gerekirdi. Atadam yaşlıydı, en yaşlı adamdan üç kat da-ha yaşlı; ve hiçbir yaratık, hatta Touel'alfar'dan Leydi Dasslerond

bile doğanın işleyişini daha iyi bilmezdi. Atadanım söylemediği,Elbryan'ın kendi kendine tahmin ettiği şey ise şuydu: Hava şimdisoğuksa, kuzeye gittikçe daha da kötüleşecekti, Aida Dağı'nın ha-rap yamaçlarına tırmanırken daha da soğuyacaktı. Ormandi-yar'daki kışın sıradışı ılımanlığına mı kanmışlardı? Kuzey toprak-larındaki dağ geçitlerini karla tıkanmış mı bulacaklardı? "Gel," dedi atadama. "Gidelim ve dostlarımızla yemeğimizi yi-yelim." Yelebekçi başını iki yana salladı. "Midem kaldırmaz," dedi."Ormanda canavar görmedim, ama epey ayaklı yemek gördüm!"Bir kahkaha daha atarak sıçrayıp uzaklaştı ve giderken omzundki yayı indirdi. 420 R. A. Salv4t0r"Uzaklaşma!" diye seslendi Elbryan. "Görünmez canavarlardan mı korkuyorsun?" diye karşılık ver-di Yelebekçi. "Hiç de değil," dedi korucu. "Bu soğuk gecede tam da Yele-bekçi'nin gaydasını dinleyecek havamdayım!" "Ah, dinlersin, merak etme," diye kükredi atadam çalılıklarınkıyısından ve sonra bitki örtüsüne dalarak gözden kayboldu. Yal-nızca gökgürültüsü gibi sesi duyuldu. "Dudaklarım donup lanetgaydaya yapışmazsa!" De'Unnero küçük köye bakan dalda, tünediği yerden bu kö-yün, Dundalis'in Caer Tinella'dan çok farklı olduğunu fark etti.Büyüklük meselesi değildi. Şimdiki Dundalis Caer Tinella'nın ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 246: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rısı kadar bile etmiyordu. Daha çok köyü çevreleyen arazilerle il-giliydi. Bu köy geniş tarlalarla çevrilmiş değildi, sıradan işler pe-şinde koşan, bahar ekimi için hazırlık yapan çiftçiler yoktu. Dun-dalis asla bir çiftçi köyü olmamıştı; ama burada, ağaç kesme gibieylemler de görülmüyordu. ^ Bu kadar kuzeyde yaşam henüz normale dönmemişti. Gerçek-ten de, Dundalis bir yerleşim yerinden çok kaleye benziyordu veShamus Kilronney ile adamlarının varlığı bu izlenimi kuvvetlendi-riyordu. De'Unnero bir düzine yapının inşasına başlandığını gör-dü ve tamamlanmış olan pek çok bina da vardı, ama her şeyi çev-releyen yüksek duvar hepsinden baskın, hepsinden önemli görü-nüyordu. En yüksek adamdan da yüksekti ve askerler duvar bo-yunca devriye geziyorlardı. Kuzeydeki yamaca bir kule dikilmiştive piskopos orada duran iki adamın gökyüzü önündeki siluetle-rini görebiliyordu. Ormanda da nöbetçiler vardı, ama De'Unnero eğitimli asker-lerin köyden çıktığını görmemişti ve pek az örgütlü safların ara-sından geçip bu dalı bulmakta zorluk çekmemişti. jblisin Havarisi

«l

Kasabadan geçip gitmeyi düşündü ve bunu yapabilirdi de,ama Shamus ile konuşmak, hatta belki yüzbaşı ile askerlerineonunla birlikte kuzeye gelmelerini emretmek istiyordu. Ağaçtanaşağı kaydı ve ormanda köyün aksi yönüne doğru uzaklaştı. Ge-cekuşu'nun müttefiklerine Palmaris Piskoposu'nun yalnız başınaburalara kadar geldiğini belli etmeden Shamus'a nasıl ulaşabilece-ğini düşündü. Yanıtı kısa sürede, iki izciye kulak misafiri olurken buldu;adamlardan biri orta boylu, sıradan görünüşlüydü, diğeri iriyarı vezorlu görünüyordu. Ufak tefek adamın iri olana -adı Tomas'tı- hi-tap tarzından, bu adamın köy hiyerarşisinde yüksek bir konumasahip olduğu anlaşılıyordu; De'Unnero keyif içinde, adamlarınShamus Kilronney'den bahsettiklerini duydu.İpucundan faydalanarak iki adama doğru yürüdü. İki adam da yerlerinden sıçradılar, iri olanı göz açıp kapaya-na kadar kılıcını çekti ve keşişe doğru uzattı. "Lütfen, sakin ol, kardeşim," dedi De'Unnero, boş ellerini tes-limiyet içinde açarak. "Ben Tanrı'nın mütevazı kullarından biri-yim, düşmanınız değilim." Tomas kılıcı indirdi. "Buraya nasıl geldin?" diye sordu. "Yanın-da kimler var?" "Kendi ayaklarımla ve yalnız başıma," diye yanıt verdi De'Un-nero gülümseyerek.İki adam kuşku içinde bakıştılar. "Palmaris Piskoposu Ormandiyar'ın Kilisenin katılımı olmadanele geçirileceğinden korkuyor," dedi De'Unnero. "Kilise Ormandiyar'la hiç ilgilenmedi," diye yanıt verdi ufaktefek adam. De'Unnero arkasındaki ormanda hareket sezdi -kuşkusuz he-yecanlı seslerin kaynağını araştırmaya gelmiş iki adamın ayak ses-leri. "Eski Kilise," diye düzeltti piskopos. "Artık krallıktaki gidiş ile 422

A' S*lva.ore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 247: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

daha çok ilgileniyoruz, devlet işlerine daha çok karışıyoruz " tuadam yaklaşır, arkada, iki yanda pozisyon alırken kendini savumak için hiçbir şey yapmadı. "Ormandiyar Kral Danube'un devletinin bir parçası değil/' de-di ufak tefek adam kibirli bir horgörü ile. Adamın sözünü sakınmadan konuşması üzerine Tomas huzur-suzca ayak değiştirdi. "Yine, geçmişten bahsediyorsun, dostum," dedi De'Unnero.'ISavaş çok şeyi değiştirdi." "Dundalis'in Ayı-Honce Kralı'na ait olduğunu mu söylüyor-sun?" diye terslendi sinirli adam, sesi öfkeyle yükselerek. "Dundalis'in ve tüm Ormandiyar'ın durumunu bilmiyoruz, di-yorum," diye yanıt verdi De'Unnero, kendi kendine bu adamlarınve fikirlerinin onun için önemli olmadığını hatırlatarak. "Ve bunuhepinizin iyi anlaması gerektiğini söylüyorum, özellikle de aranız-da Kral'ın askerlerinden bir birlik varken."Bu adamı biraz geriletti ve iriyarı adam yine ayak değiştirdi. "Ben Tomas Gingerwart," dedi yüksek sesle, ama dostça birsesle ve elini uzattı. De'Unnero eli sıkmak üzere uzanırken kap-lan pençesinin sol elinde olmasına memnun oldu. "Dundalis duvarları içinde Abellican Kilisesi'nden keşişler yokmu?" diye sordu piskopos, adamları hazırlıksız yakalayarak.Adamlar yine huzursuzca ayak değiştirdi ve De'Unnero bunun se-bebinin hem Dundalis'in duvarlarla çevrili olduğunu, hem de bu-raya kılık değiştirerek gelmiş olan Braumin ile diğerlerini bilmesiolduğunu anlayarak sevindi."Keşiş yok," diye yanıt verdi Tomas çabucak, kararlılıkla."Yazık, demek çoktan gittiler," dedi piskopos."Keşiş yok," diye ısrar etti Tomas. "Hiç olmadı." De'Unnero düşünürmüş gibi yaptı. "Buraya gelemediler mi?"diye sordu endişeyle ve adamların dengesini daha da bozdu. Ar- jblisiTi Havarisi «23tık, onun Braumin ^e diğerlerinden mi bahsettiğinden emin ola-madıklarını anladı De'Unnero. İstediği şey tam da buydu. Sorusu-na Tomas'ın verdiği basit tepki bu adamın kime sadık olduğu ko-nusunda ihtiyaç duyduğu tüm bilgiyi vermişti -adam Geceku-şıı'nun dostuydu, bundan kuşku yoktu.Hepsi öyleydi. "Kardeşlerim için korkuyoaım," dedi piskopos, "ama ta Pal-maris'ten Caer Tinella'ya, sonra buraya kadar yol açıktı. Onları negeciktirmiş olabilir ki?" "Çevrede hâlâ bir sürü canavar var," dedi Tomas, ikna ediciolmaktan uzak bir tavırla. De'Unnero bu cümledeki ironiye gülümseyecekti neredeyse,çünkü Tomas daha sözleri söylerken piskopos mücevherin gücü-ne dalıyordu. Hızla pençeye dönüşmekte olan sol elini uzun kolyeninin geniş kıvrımlarının içine çekti."Köye gel," dedi Tomas. "Orada daha fazla konuşuruz." İri adam gitmek üzere döndü, ama durdu, çünkü Piskopos ba-şını iki yana sallayarak yerinde kalmıştı. "Dundalis'i Tomas Gingenvart yönetir," diye açıkladı ufak te-fek adam. "Tomas Gingenvart, Tomas Gingenvart tarafından yönetilme-yi kabul edenleri yönetir," diye yanıt verdi De'Unnero. "Kral'ın or-dusu üzerinde ne iddiası olabilir ki? Ya da Abellican Kilisesi'nintemsilcisi üzerinde?""Köyde," dedi Tomas, Dundalis'e doğru işaret ederek.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 248: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Lütfen sen git, Tomas Birader," dedi De'Unnero, duruma ha-kim olarak. "Hemen git. Bana Yüzbaşı Shamus Kilronney'i getir." Konuşmasındaki tepeden bakan tavır Tomas'ın dönüp karşısı-na dikilmesine ve diğer üç adamın dikenlerini çıkararak homur-danmalarına sebep oldu."Seninle tartışmaya zamanım olmadığı için talihli say kendini,"

<24

R' A' S^a<ore

dedi De'Unnero. Bu adamları sinirlendirmenin pek işine yarayacağını fark etti, ama o kadar zevk alıyordu ki duramıyord"Yüzbaşı Kilronney ile burada görüşeceğim. Sizin köy dediğinjzpis ağıla girmeye niyetim yok."Arkasındaki adamlar yine dikenlerini çıkardı. "O zaman dön ve güneye yürü," dedi Tomas meydan okurca-sına. "Geldiğin yere. Ait olduğun yere." "Demek doğru," dedi De'Unnero. "Demek Gecekuşu denenadamın dostusun." Tomas'ın gözleri şokla irileşti, ama daha o ve arkadaşları tep-ki veremeden De'Unnero hızla sağa döndü, kaplan pençesi olmuşsol kolunu çıkardı ve orada duran sersemlemiş izcinin göğsünüpençeledi. Adamı öldürebilirdi -bunu yapmayı istiyordu gerçek-ten de- ama akıllılık ederek kendine hakim oldu, tırnakları ada-mın deri yeleğini yırttı ve tek bir zalim hamle ile lime lime etti. Adam dehşet içinde haykırarak geriledi ve arkadaşı De'Unne-ro'ya yaklaştı. Ama piskopos daha önce hareket etmiş, Tomas'tanuzaklaşmış, sağa, ilerleyen izciye yaklaşmıştı. Yine hiç kimse onudurduracak bir şey yapamadan, De'Unnero adamı savunmasız ya-kaladı; piskoposun insan eli izcinin saçlarını kavradı, kafasını arka-ya çekti ve kaplan pençesi adamın yüzünü yakaladı, tırnaklarınıuzatarak ince deriye yasladı, ama kan çıkaracak kadar bastırmadı. Tomas, arkadaşı ve nöbetçinin ortağı, hep birlikte gerilediler,ellerini kaldırarak piskoposu sakinleştirmeye çalıştılar. De'Unnero tutsağını bırakıp Tomas'ın arkadaşının kollarınadoğru iterek hepsini şaşırttı. "Sizin konumlarımıza sahip adamlarkimleri düşman edeceklerine dikkat etmeliler," dedi piskopos."Kilisenin burası ile ilgili planlarını hafife almayın. Arzuladığımızşeyi elde etmek için neler yapabileceğimizi de hafife almayın.Şimdi gidin ve bana Shamus Kilronney'i getirin. Sizin aptalcaoyunlarınız için ne zamanım, ne sabrım var." idisin Havarisi «25 Dört adam bir an oldukları yerde durdu, ama sonra Tomas'ın-rkadaşı önderlerine baktı ve iri adam başını salladı. "Barbacan'a doğru ne zaman yola çıktılar?" diye sordu pisko-pos açık açık.Tomas ve diğerleri yanıt vermedi. "Nasıl isterseniz," dedi piskopos eğilerek. "Kimin müttefiki ol-mayı seçtiğiniz doğrulandı, ama haberiniz olsun: bir insan mütte-fiklerine bakarak da yargılanabilir." "Fazla varsayımda bulunuyorsun," dedi Tomas. "Geceku-şu'ndan, adamı, ya da kadını, ya da her ne ise, onu tanıdığımızainanıyormuşsun gibi bahsediyorsun. Ama..." De'Unnero insan elini kaldırdı ve bakışlarını kaçırdı. "Nasıl di-lerseniz," dedi ve yoğun bir çam kümesine işaret etti. "YüzbaşıKilronney'e onu orada bekleyeceğimi söyleyin. İkimiz özel olarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 249: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

görüşeceğiz." Biraz önce düşman ilan etmesine ramak kaldığıadamlara aldırış etmeden, saldırmayacaklarından emin bir şekildeyürüyüp gitti. De'Unnero'nın potansiyel düşmanları tartmak ko-nusunda olağanüstü bir yeteneği vardı -bir savaşçı olarak belkien büyük gücü buydu- ve kendine güveninin insanları daha dasindirdiğini anlıyordu ve böyle bir sinmişlik Tomas Gingenvart veköylü arkadaşları gibileri harekete geçmekten alıkoyandı. Kısa süre sonra Shamus Kilronney De'Unnero'nun yanına gel-di. Ormana alacakaranlık çökmüştü. Yüzbaşıya bir Abellican keşi-şinin onunla konuşmak istediği söylenmişti ve yüzbaşı onu bekle-yenin bizzat piskopos olduğunu görünce hayretler içinde kaldı. "Gecekuşu'nun kendi başına gitmesine neden izin verdin?" di-ye sordu De'Unnero, adam daha doğru düzgün selam veremeden. "N-ne seçeneğim vardı ki?" diye kekeledi Shamus yanıt olarak."Ya gitmesine izin verecektim ya da buracıkta dövüşecektimonunla ve siz bunu yasaklamıştınız."Sesi epey yükselmişti ve De'Unnero adama sessiz olmasını, o

426

R- A- Salv4t0re

tarafa dikilmiş pek çok meraklı kulak olabileceğini işaret etti "Onu izleyecektin," dedi De'Unnero sessizce. "Ama Gecekukuzeye giderken seni burada, bu sefil köyde otururken buluvorum." Piskoposun sesi, kızgınlığı ile birlikte artıyordu. ?> "Ben de onunla gitmeyi önerdim," diye itiraz etti Shamus Kil-ronney yüksek sesle. "Kabul etmedi." "Önerdin mi?" diye yankıladı De'Unnero inanmazlık içinde"Sen Kral'm ordusunda bir yüzbaşısın. Rütbe hiç mi işe yaramıyor?" Shamus kahkaha atıp başını iki yana sallamakla yetindi. "Ge-cekuşu denen adamı anlamıyorsunuz," diye açıklamaya çalıştı,"bu insanlarla ilişkisini de. Kuzeydeki yabantopraklarında Kral'ınbile Gecekuşu'na üstün sayılacağından kuşkuluyum." "Tehlikeli bir varsayım," diye yanıt verdi piskopos alçak vesert bir sesle. "Onunla gitmeliydin ya da en azından hareketlerinitakip etmeliydin. Bu gece adamlarını topla ve yola çık, Geceku-şu'nu takip et. Hızla gideceksiniz.""Siz de bize eşlik edecek misiniz?" De'Unnero ona tiksintiyle baktı. "Ben önden gideceğim," de-di. "Bana yetiştiğinizde Gecekuşu ile işim bitmiş olacak. Sen veaskerlerin, eğer olursa, hayatta kalanları Palmaris'e getirmemeyardım edeceksiniz." Shamus karşılık verecek oldu, ama piskopos sözünü kesti."Gitme zamanı," dedi De'Unnero, ağaçlıktan çıkarak. Tomas ve pek çok adamı orada durmuş, ufak tefek işlerlemeşgul olur görünüyordu. "Gecekuşu'nun peşinde olduğunuzu biliyorlar," diye fısıldadıShamus De'Unnero'nun kulağına. Piskopos bunun önemi yokmuş gibi hıhladı. "Peşinde olduğu-muzu, demek istiyorsun," diye yanıt verdi fısıldayarak. "Onlarakim olduğumu söyleme."Shamus başını sallamakla yetindi, çünkü Kral'm sesi olarak

iblisi" Havarisi «7hizmet veren piskoposu sorgulamazdı. Henüz değil. Tomas ve diğer adamlar keşiş ile asker yaklaşırken gerildilerve birden fazlası silahlarını sıkı sıkı kavradı. Ama saldırmayacaklardı, De'Unnero biliyordu. O cesarete sa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 250: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

hip değillerdi; ve böylece piskopos havadaki gerilimi aldı ve bü-yük bir zevkle daha da yükseltti. "Beni takip etmeye ya da ben-den önce Gecekuşu denen adamı bulmaya kalkışırsanız, ona söy-leyin ki Abellican Kilisesi'nin emirlerine aykırı hareket ediyor vehızla, kararlılıkla cezalandırılacak," dedi sakin sakin. Shamus duraksadı, De'Unnero'nun fazla ileri gitmiş olabilece-ğini düşünerek nefes aldı. Ama burada hakimiyet piskopostaydı ve Tomas ile diğerlerigeçmesine izin vermek için kenara çekildi. Shamus Kilronney, etkilendiğinden değil öfkesinden duraksa-dı ve ormanda yürürlerken keşişi inceledi. Ancak o zaman pisko-posun kedi kolunu, geniş kol yeninden görünen güçlü tırnaklarıfark etti. Yüzbaşının bedeninden bir ürperti geçti, ama Dundalis'evarana kadar hiçbir şey söylemedi. Orada, De'Unnero yine he-men o gece yola çıkmasını emretti, sonra askerin yanından ayrı-lıp kuzeye yollandı. Ormanda, Tomas Gingerwart ile arkadaşları yırtık tuniği ince-liyordu. Deri, incecik bir şeymiş gibi yırtılmıştı. "Gecekuşu adamın işini görür," dedi adamlardan biri. Diğerle-ri başlarını sallayarak ve homurdanarak onayladılar. Tomas dakoroya katıldı, ama iri adam bu değerlendirmeye katıldığındanemin değildi. Ama adamların Gecekuşu'na duydukları, pek içtenolmayan güveni güçlendirmek için katılıyormuş gibi yapmak zo-rundaydı. Bu tuhaf ve ölümcül keşiş hepsinin sinirlerini bozmuş-tu, özellikle de adamın gözlerine bakan, irade gücü, içsel bir kuv-vet ve büyük bir özgüvene dayalı bir dinginlik gören Tomas'm-hayal edebileceğinden çok daha fazlasını görmüştü orada. 428

L A- Salvit0re

Bu keşişin arkadaşını bulmaması için dua etti. Aslında bir mağara değildi -daha çok bir uçurumun kayalık vmacında, bir kaya çıkıntısının altındaki doğal kovuktu- ama terk edilmiş bir ayı mağarası, geniş bir çamın en alçak dallarının oluştur-duğu doğal bir çadır gibi pek uygun olmayan mekanları kullanma-ya alışık olan Elbryan, Kahin için hazır bir yer bulabildiğine sevin-mişti. Güneşin dibi batı ufkuna dokunduğunda, gökyüzü hâlâ birkırmızı, pembe, mor patlaması halindeyken derin gölgelerin içinegirmiş, sonra açıklığa bir battaniye asarak mekanı daha da karart-mıştı. Dışarıya son kez baktı, güzel gökyüzüne son bir bakış fırlattı. Sonra Gecekuşu sırtını serin taşa vererek oturdu ve zar zor gö-rülen aynaya baktı, bakışlarının camın derinliklerine odaklanma-sına izin verdi. Birkaç dakika içinde aynanın içi puslandı ve ha-yalet belirdi. "Mather Amca," diye selamladı onu korucu, ama elbette haya-let yanıt vermedi. Korucu çenesini ellerine koydu ve düşüncelerine bir düzen ver-meye çalışü. Bu gece, Mather Amcası ile konuşmak için Kahin'egelmek zorunda hissetmişti kendini, çünkü huzursuz ve sıkkın his-sediyordu. Ama Elbryan henüz o huzursuzluğun kaynağını bula-mamıştı, yalnızca bu zamanda yolda olmak istemediğini biliyordu. "Arzumu mu kaybettim?" diye sordu dürüstlükle. "TouePalfararasındaki eğitimim o eğitimin gerektirdiği görevden daha mıuzun ömürlü oldu? Savaşlarda, goblinler bize pusu kurduğundave o askerler öldürüldüğünde... Orada olmak istemedim. Kork-muyordum, goblin öldürmeye gönülsüz de değildim, ama o istek,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 251: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

o hevesli ruh hali yoktu bende Mather Amca, kuzey yolculuğum-da da yok. Barbacan yolculuğunun Braumin Birader ve arkadaş-ları için önemli olduğunu, dostumun mezarına giderek ona say-gılarını ifade ettiklerini anlıyorum, ama..." iblisin Havarisi 429 Korucu durdu ve derin derin iç çekerek başını eğdi. Bunca za-mandır, elflerin yanından ayrıldığından beri, Elbryan bir amaçla,açık bir görev duygusu ile hareket ediyordu. Aylarca savaş ara-mışu> onlardan kaçınmamıştı. Sonra, canavarlar sürüldükten son-ra, korucu yeni bir amaç, yeni bir yön, alt edecek yeni bir düş-man bulmuştu -Yelebekçi'yi tutsak edenler. Kendi kendine buyolculuğun o savaşın uzantısı olduğunu, Avelyn'in kötü birader-lerine karşı savaşına hizmet ettiğini söyleyebilirdi. Ama bir şekilde korucu aynı amaç ve aciliyet duygusunu his-setmiyordu. Bir şekilde, eksik olan bir şey vardı. "Pony," diye fısıldadı, ismi telaffuz ettiğini fark etmeden. Başı-nı kaldırdı ve aynanın içine baktı. Kederinin kaynağı acı verecekölçüde açık oldu. "Pony yüzünden, Mather Amca," diye bildirdi daha büyük ka-rarlılıkla. Ama Pony ile ilgili ne? Onu özlüyordu kuşkusuz, CaerTinella'dan ayrıldığından beri, kadın güney yolunda gözden kay-bolduğundan beri özlüyordu. Ama, ormanda bir günlük keşif ge-zisine çıkmış olsa bile, yanında olmadığı zaman Pony'yi hep öz-lerdi. Elbryan anlamıyordu, ama duyguları ile mücadele de etme-di. Onu bütün yüreği ve ruhuyla seviyordu ve onsuz yaşamayıhayal edemiyordu. Pony onu daha iyi kılıyordu; bi'nelle dasadaustalığını daha yüksek bir düzeye çıkarmasına yardım ettiği kesin-di. Ama bu fiziksel bir şey olmaktan öteydi. Pony Elbryan'ı duy-gusal olarak yüceltiyor, ona çevresindeki dünyaya ve kendisininonun içindeki yerine ilişkin daha dürüst bir bakış açısı veriyor,ona her gün coşku getiriyordu. Pony onu tamamlıyordu ve şimdionu özlediğini anlayınca hiç şaşırmamıştı.Ama bundan fazlası vardı, biliyordu. "Korkuyorum, Mather Amca," dedi sessizce. "Pony tehlikeli biryerde, benim olduğum yerden daha tehlikeli. Üstelik ben Yabandi-yar'da, tüm dünyayı karartan yaratığın yuvasına doğaı yürüyorum. «o

R- A'- Salvit0re

Bana ihtiyaç duyarsa ona yardımcı olamam; beni çağırırsa işitemem •> Yeniden iç çekerek bitirdi ve oturup, Mather Amca'nın h\ıasuzluğunu onaylamasını, yanıldığını göstermesini, ya da dönüPony'nin yanına gitmesini söylemesini beklermiş gibi hayalete kı-pırtısız şekle baktı.Aynadaki imge kıpırdamadı. Elbryan kendi zihninin derinliklerini araştırdı ve sonra bu daişe yaramayınca yüreğine baktı. "Ayrılma tarzımız yüzünden onuniçin korkuyorum," dediğini duydu ve kendi sözlerini dürüstlükledüşündü. Sonra kendi kendine, Pony onu bıraktığı için ona kız-dığını, onun neden gitmek zorunda olduğunu, Palmaris'e dönme-sinin ne işe yarayacağını aslında anlamadığını itiraf etti. AslındaPony için korkmuyordu -o kendine ve çevresindekilere bakabi-lirdi, hem de tüm dünyadaki herkesten daha iyi yapardı bunu!Hayır, onları ayrı tutacak herhangi bir şey olursa, onunla kötü birşekilde ayrılmış olacağı, yalnızca aşk ve güvenle dolu olması ge-reken yüreği öfke ile doluyken ayrılmış olacağı için korkuyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 252: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Korucu sırtını duvara verdi ve kendi aptallığına güldü. "Onudaha dikkatli dinlemeliydim," dedi hayalete, ama daha çok ken-dine konuşmuştu. "Belki benim yolum da güneye gitmeliydi. Bel-ki onunla gitmeliydim." Yine kendine güldü. "Ya da en azından,onun neden gittiğini daha iyi öğrenmeliydim ve ayrılmadan önceanlaşmalıydık. "Ve şimdi bizi daha fazla kilometre ayırıyor, Mather Amca," di-ye yazıklandı. "Pony Palmaris'te, olacağını söylediği yerde ve benoradan gittikçe uzaklaşıyorum." Sözünü bitirirken hayalet kaybolmaya başladı, ayna puslandı.Elbryan başta Kahin'in sona erdiğini, meditasyonun kayıp gittiği-ni düşündü. Belki de kararlılığını bulmuştu. Ama o ayağa kalka-madan aynanın ortasındaki sisler yine aralandı ve yerine bir yan-sıma olamayacak bir parıltı geldi. İblisin Havarisi <3, Sisler açıldığında beliren imge Elbryan'ı irkiltti. Neredeyse ta-mamen kararmış kovukta kristal kadar berrak görünüyordu. Ta-nıdığı bir imge. Aida Dağı'nın düz tepesi, Avelyn'in, kayaların içinden çıkıpgökyüzüne uzanan eli oradaydı. Elbryan'ın bedenine bir sıcaklık, bir sevgi ve hissettiği her şey-den daha yoğun bir büyü duygusu yayıldı. Ve sonra kayboldu, ama korucunun kovuktan çıkması içinuzun zaman geçmesi gerekti. Dışarı çıktığında neredeyse ince birbuz tabakasına basıp kayacaktı. O buz korucu kovuğa girerken kaygan suydu. Buz -ve dahadağlara bile gelmemişlerdi. Korucu uyarıyı görmezden geldi. Kahin ona yolu göstermiştive nasıl Braumin ve diğerleri bu hac yolculuğunu gerçekleştirme-ler^ gerektiğini biliyorlarsa, o da artık Avelyn'e gitmesi gerektiği-ni biliyordu. Aynı zamanda, o özel yerde bazı yanıtlar bulacağınıda biliyordu.En derin kar bile onu tutamazdı. Battaniyesine sıkı sıkı sarındı ve ancak o zaman Yelebekçi'ninşarkısının, Orman Hayaleti'nin gayda ezgisinin gece rüzgarıyla sü-rüklendiğini fark etti. Ama ezgiyi takip edemedi, keşişlerle Ro-ger'a bakmak için ateşin başına gitti. Roger'ın nöbet tutması gere-kiyordu, ama Yelebekçi'nin uzak gaydasının büyüleyici ezgisineyenik düşmüştü. Fark etmez, diye karar verdi korucu, çünkü bu bölgede gob-lin ya da başka canavar olmadığını biliyordu. Battaniyesinin yeri-ne yolculuk pelerinini aldı, atın rahat ettiğinden emin olmak içinSenfoni'yi kontrol etti, sonra kamptan ayrılarak, ancak Touel'al-far'ın eğittiği birinin yapabileceği gibi ezgiyi takip etti. Atadamı çıplak zirveli bir tepede buldu -Yelebekçi'nin en sev-diği sahne türü buydu- ve atadamm büyülü, müzik dolu transını

<.32

R- A- Salvatore

bozmak istemediğinden sessizce yaklaşü. Gerçekten de, Yeleb İrçi uzun, çok uzun süre çaldı. Atadam sonunda durup gözlerini açtığında, Gecekuşu'nun vanında oturduğunu görünce şaşırmadı."Hayaletlerle mi konuşuyordun?" diye sordu atadam."Daha çok kendi kendime," diye düzeltti korucu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 253: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Peki kendi kendine ne dedin?" diye sordu Yelebekçi. "Burada, bu yolda olmak, Pony'den uzaklaşmak istemediğimi"diye yanıt verdi Elbryan. "Keşişlere eşlik etmeyi, öfkeli olduğumiçin kabul ettim. Sana bunu söylemiş miydim? Pony'ye kızmıştım." "Tüm diğer sebepler kadar iyi bir sebep," dedi Yelebekçi is-tihzayla. "Daha Dundalis'teyken düşüme girdi," dedi Elbryan. "Bana,anlaştığımız gibi bahar başında buluşamayacağımızı söyledi. Ai-da'ya gitmeyi istemiyordum, ama bunun üzerine Braumin Bira-der'e eşlik etmeye karar verdim." "Dundalis şu anda Aida'dan daha uzak değil, evlat," dedi ata-dam. "Ve o dactyl kokulu yeri senden fazla sevmediğimi söyler-sem inan bana!" Elbryan başını iki yana salladı. "İstemiyordum, dedim," dediElbryan, geçmiş zaman kipini vurgulayarak. "Ama doğru yolugördüm ve Braumin Birader olsa da, olmasa da Aida Dağı'na git-mem gerektiğini biliyorum. Beni bu yola koyan kötü niyetti, amaiyi talih eseri Elbryan için doğru yol oldu." "Bütün düşüncelerini düşlerinde, hayaletlerden ediniyorsungibi," dedi atadam hıhlayarak. "Senin için endişeleniyorum, evlat.Seni takip ettiğim için, kendim için de endişeleniyorum!" Bu Elbryan'ın yüzüne bir gülümseme yayılmasına sebep oldu.Yelebekçi, gürleyen sesiyle değil, ezgili gaydası ile yeni bir şarkıçalmaya başladı. Müzik aniden başladı, ama çabucak tatlı, zarif birezgiye, gecenin müziğine, Orman Hayaleti'nin müziğine dönüştü. 26KATİL "Pantelemone Birader," diye bildirdi Başüstat Francis'in, AzizSaf-Abelle'den onunla gelen beş kişiden biri olan hizmetkarı. Francis başını salladı; bu ziyareti bekliyordu. Pantelemone,Peder Başrahip Markwart'ın gelmek üzere olduğunu bildirmeküzere, Aziz Saf-Abelle'den yeni gelmişti.Keşiş içeri girdi ve doğrudan baş-üstada giderek Peder Başra-hip'in mührünü taşıyan mavi bir kurdele ile bağlanmış parşömen ru-losunu uzattı. Francis ruloyu çabucak açtı, taradı ve yazılmış talimat-lara şaşırmadı. Peder Başrahip muhteşem bir karşılama istiyordu,bütün şehir dışarı çıkıp şehre girişine tezahüratlarla eşlik etmeliydi."Muazzam bir kutlama olmalı," dedi Francis diğer ikisine. "Pe-der Başrahip üç gün sonra gelecek. O zamana kadar, tüm şehriziyaretine hazırlamalıyız." O sırada gruba dördüncü bir keşiş katıldı. Aziz Saf-Abelle'denbir keşişin geldiğini duyunca Talumus Birader koşa koşa Fran-cis'in dairesine gelmişti. "Tüccarlara gidin..." diyecek oldu Francis, ama durdu ve gül-dü. Tüccarlara aslında ne yapmışlardı? Kaybettikleri taşların bede-lini mi ödemişlerdi? Hayır, aslında tüccarlara rüşvet vermişlerdi,gerçek bu kadar basit ve açıktı, Francis biliyordu. Ama çoğu al-tınları umutla gülümseyerek kabul etmişti, çünkü Kiliseyi düşmanetmeye cesaret edemeyeceklerini biliyorlardı. Henüz değil. «4

R. A. Salvatore

Elbette, açık açık konuşurken Francis'in politik davranmasıgerekiyordu. "Tazminat ödediğimiz tüccarlara gidin," dedi. "Onla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 254: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ra yeni servetlerinin kaynağı olan Peder Başrahip'in Palmaris'egeleceğini, onu gerektiği gibi karşılamak için yardımlarını istedi-ğimizi bildirin." "Kral Danube da şehre gelmiyor mu?" diye sordu Talumus Bi-rader. "Raporlara bakılırsa, daha bir haftası var," diye yanıt verdiFrancis "Önce Peder Başrahip gelecek." "O zaman bir hafta içinde baştan bir kutlama daha hazırlama-mız gerekecek," diye mantık yürüttü Talumus. "Peder Başrahip'ingeçit alayı kadar gösterişli bir karşılama olmalı, değil mi?" Francis adamın suçlayıcı ses tonundan hoşlanmamıştı. Son ikihafta içinde, Talumus meselesinin gittikçe büyüyen bir sorun ola-bileceği daha da açık oluyordu Francis için. Keşiş sık sık dışarı çı-kıyordu ve Francis'in kulak misafiri olduğu söylentilere bakılırsa,bir sokak fahişesine bir ruhtaşı ödünç vermişti. "Şehirde, karşılama töreni Peder Başrahibinki kadar büyük ol-mazsa hemen KraPa raporlayacak casuslar vardır kuşkusuz," dediTalumus. "Buna karar vermek ve organizasyon yapmak Peder Başra-hip'e kalmış," diye yanıt verdi Francis. "Bizim görevimiz yalnızcaPeder Başrahip için kutlama hazırlığı yapmak." Talumus, iki yanındaki iki keşişin yüz buruşturmasına aldır-madan itiraz edecek oldu, ama Francis daha fazla dinlemedi. "Böyle bir iş Peder Başrahip Markwart'a daha uygun," diyeaçıkladı başüstat. "Dünyadaki başka hiç kimse protokol konusun-da onun kadar bilgili değildir, seni temin ederim. Daha deneyim-li de değildir. Peder Başrahip defalarca kraliyet ailesini konuk et-ti ve daha birkaç kısa hafta önce başarılı bir Başrahipler Kurulu'naev sahipliği yaptı." İblisin Havarisi

«5

"Ama..." diyecek oldu Talumus, ancak çevresine bakındığı za-nkan destekçisi olmadığını fark etti ve ellerini havaya fırlattı. "Baş-ka ne yapmamızı dilersiniz, başüstat?" diye sordu. "Tüccarlarla başlayın, sonra açık pazarlara ve meyhanelere as-ker gönderin," dedi Francis. "Rıhtımda karşılama hazırlayacağız,sonra tüm Palmaris halkını Peder Başrahip'in Aziz Kıymetli'ye ge-lirken geçeceği yollara dizeceğiz." Sonra Francis, adamların yapacak çok işleri olduğunu düşüne-rek keşişleri gönderdi. İki keşiş odadan çıktı, ama Talumus Bira-der daha ağır yürüdü ve sık sık dönüp yeni başüstada baktı. Francis rahatlamıştı, çünkü bu en acil sınav sonuna yaklaşıyor-du. Ve iyi iş çıkardığına inanıyordu. Tüccarların çoğu memnun-du, ofisinden homurdanarak çıkanlar bile Peder Başrahip'e onunhakkında kötü şeyler söylemezdi -Başüstat Francis'i PiskoposDe'Unnero'dan daha çok sevdikleri açıktı. Sıradan insanlar da ay-nı duygular içindeydi, Francis biliyordu. Son zamanlarda vaazlar

daha yumuşaktı ve vergiler düşmüştü. Markwart Francis'e, Palmaris'in nasıl idare edileceği hakkındadetaylı talimatlar vermişti ve başüstadın işini mükemmel şekildeyaptığından kuşku yoktu. Geriye yalnızca kutlama, karşılama tö-reni kalıyordu ve Francis en kolay işin bu olacağına inanıyordu. O gece Kardeşlik Yolu yaklaşan ziyaretin ve insanlardan Pe-der Başrahip'in karşılanışında oynamalarının istendiği rolün habe-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 255: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ri ile kaynıyordu. Meyhaneye gittikçe daha fazla insan giriyor vegelenler de hemen gitmiyor, son birkaç hafta olan olaylarla ilgiliheyecan verici ve biraz da kafa karıştırıcı sohbetlere dalıyorlardı.De'Unnero şehrin hakimiyken, piskoposun -ve dolayısıyla Abel-lican Kilisesi'nin- katılığı ve uzun vadede Palmaris'i yönetmekkonusunda uygun olmadığı konusunda konsensüs vardı.Şimdi, insanlar ne düşüneceğini bilemiyordu.

«6

R- A. Salvat,

Kargaşa Pony için rahatsız edici olmuştu. Masalara hizmet verirken hemen hemen her konuşmayı dinliyordu. Ne zaman biribu Francis hakkında iyi bir şekilde konuşsa, darbe yemiş gibi ir-kiliyordu, çünkü Francis'i Aziz Saf-Abelle yolculuğundan hatırlı-yordu -gerçekten hatırlıyordu! Markwart'ın uşağı, demişti Yele-bekçi onun için. Ve gerçekten de, Elbryan adamı zincire vurul-muş atadamı döverken bulmuştu. Ve şimdi buradaydı, tatlı tatlı gülümseyerek altın dağıtıyor, ge-çici piskopos Palmaris'in perişan halkı için hızla kahraman halinegeliyordu. De'Unnero Kilisenin gücünü açıkça göstermiş, tiran ro-lünü oynamıştı. Şimdi Francis bu temel üzerine, Kilisenin seve-cen, cömert yanını inşa edecekti. Sohbeder ilerledikçe işler Fran-cis'in lehine ilerlemeye, Peder Başrahip'in yaklaşan ziyareti konu-sunda umutlar beslenmeye başladı. "Savaş falan bittiğine göre,belki de Kilise bize yol göstermeye geliyordur," diye yorum yap-tı bir adam. Bunu Abellican Kilisesi ve yeni Piskopos -De'Unne-ro dönse bile yerinde kalsın! -ve Peder Başrahip köylülerin ses-lenişini duysun!- şerefine kadeh kaldırılması izledi. Son kadeh kaldırma da bittiğinde Pony meyhaneden çıkmış,gece havasında yürüyordu. Kuzeyden soğuk bir rüzgar esiyordu.Derin derin nefes almak da onu sakinleştiremeyince, Pony binayıdolandı, onu çatıya ve gizli yerine götürecek su borusuna yaklaştı. "Bu durumda tırmanmaya kalkmayacaksın, değil mi?" dedi birses arkasından. Belster'ın sesiydi. "Sen de Dainsey'i o kalabalıkta yalnız bırakmayacaksın, değilmi?" diye yorum yaptı Pony, ama Belster'ın sözlerini kolay kolayduymazdan gelemezdi, karnı bu şekilde çıkmışken, içerideki be-bek bir türlü rahat durmazken değil. "Mallory ona yardım eder," diye yanıt verdi Belster önemse-mezce elini sallayarak. "Prim O'Bryen da geldi. Ve çoğu kişi za-ten çok içti ve daha fazlasını istemez." İblisi" Havarisi «37"Keşke aptalca sözlerinin suçunu içkiye atabilseydim," dedipony- Belster derin derin içini çekti. "Hâlâ aynı öfkeye sahipsin, kı-zım," dedi. Pony inanmazlık içinde baktı ona; adam öfkesinin yersiz ol-duğunu mu düşünüyordu?" "Kiliseye karşı nefretle dolu olan sen bile bu piskoposun so-nuncusundan daha iyi olduğunu anlıyorsun," dedi Belster. "Bazıinsanlar için bu yeterli."Pony başını iki yana salladı ve tüm ağırlığı ile boruya yaslandı. "Senin kendi öfken var," dedi Belster sakin sakin, yaklaşıp eli-ni rahatlatmak istercesine onun omzuna koyarak. "Kimse bunuinkar edemez. Öfken haklı olsa bile. Ama çoğu insan geriye de-ğil ileriye bakmak için çaba gösteriyor. Onlar işlerine bakmak ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 256: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

eğlenmek üzere kendi hallerine bırakılmak istiyor ve goblinlergeri dönecek olursa onları güvende tutacak bir önderden dahafazlasını istemiyorlar." "Peki o önder Kilise mi?" diye sordu Pony kuşkuyla. "O önderPiskopos Francis mi?" Belster omuzlarını silkti ve Pony neredeyse -neredeyse- onatokat atacaktı. "Peki Belster gidip Peder Başrahip'in gelişini alkışlayacak mı?"diye sordu Pony, zehir gibi bir sesle. "Böyle yapmamız söylendi ve böyle yapmalıyız," diye bildirdihancı. "Bu Peder Başrahip'i mutlu edecekse ve onun mutlu olma-sı yaşamlarımızı daha kolay kılacaksa, küçük bir bedel gibi..." "Güzel surat!" diye bağırdı Pony, çocukların bir şey söyleyen,ama tamamen farklı bir şey yapan biri için kullandıkları lakabıkullanarak. Adamdan uzaklaştı ve hakareti ile onu yaraladığınıgördü. Ama durmadı. "Onların ne olduğunu biliyorsun! Ne yap-tıklarını biliyorsun!" «38

? A' Si'v*,0re

"Gerçekten de, dostum," dedi Belster ciddiyetle, sessizce "k-liyorum. Bu adamların -yeni piskoposun ve Peder Başrahip'jiyi olduğu gibi aptalca fikirler ya da umutlar beslemiyorum. Ambize iyilik yapmak işlerine geliyorsa, Palmaris halkına iyilik yap.mayı seçebilirler. Sıradan insanlar başka ne ister ki?" Pony'nin öfkesi kafa karışıklığına dönüştü. "Kilise ile devletarasındaki bir çatışmadan mı bahsediyorsun?" diye sordu. "PederBaşrahip'in şehri Kral'a karşı kullanmaya çalışacağını mı düşünü-yorsun?" "Çatışma sayılmaz belki de," diye açıkladı Belster, "ama tüc-carları iyi tanıyan dostlarımdan duyduklarıma bakılırsa, iki tarafda Palmaris üzerinde hak iddia edecekmiş gibi görünüyormuş,ama Kilisenin şehri daha fazla istediğini düşünüyorum." "Şehri, Başrahip Dobrinion'u ve Baron Bildeborough'yu öldü-recek kadar çok istiyorlar," diye hatırlattı Pony. Belster onu sakinleştirmeye çalışarak ellerini kaldırdı. "Ve senonları durdurmayı planlıyorsun, öyle mi?" diye sordu sessizce,ama sesindeki inanmazlık açıktı. "Haftalardır aynı şeyleri konuşu-yoruz. Kuşkusuz sen de onlarla savaşamayacağını anlamışsındırartık. Belki, şansımız varsa, savaşman gerekmez ve bu iyi bir şeyolur, kızım. Hem Palmaris için, hem senin için -ve en çok da, kar-nındaki çocuk için." Pony'nin eli şişkin göbeğine gitti. Belster konuyu hep getirirburaya vardırırdı; ne Zaman Pony eyleme geçmekten bahsetse,adam ona nazikçe bebeğini hatırlatırdı. Pony gerçekten de biraz sakinleşti; içindeki hayatı hissettiğizaman hep sakinleşiyordu. Belster'ın duruşunu anladı -korkaklıkdeğil pragmatiklikti bu. Hancı şehirde çoğu kişi gibi rahat bir yeredinmişti; ve o da diğerleri gibi, şimdiki eylemleri faydalı ya daen azından ılımlı olduğu sürece önderlerinin geçmişte neler yap-tığına aldırmamayı tercih ediyordu. İblisin Havarisi

«9

pony, Belster ve diğerlerinin bu görüşünü kabul edebilirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 257: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Mantıksal olarak, onları yargılamamaya çalıştı. Ama aynı tavrıkendi adına kabullenemiyordu. Asla değil. Bu Yelebekçi'yi dövenFrancis'ti; ve onu evlat edinen çiftin ölümlerinden Peder Başrahipsorumluydu. Hayır, Pony affedemiyordu, unutamıyordu; YoPdaki,dost saydığı erkek ve kadınların konuşmaları onu incitiyordu.Ama Belster ile bu soğuk kış gecesinde, sokakta tartışmanın biranlamı yoktu. "Sen git Dainsey'e yardım et," dedi Pony ona. "Ben biraz yal-nız kalmak istiyomm." Belster itiraz edecek oldu, ama Pony ko-nuşmaya devam etti. "Sözlerini düşüneceğim," diye söz verdi."Belki bir savaştan kaçınabiliriz." Belster bir süre daha yerinden ayrılmadı, ama sonra Pony gi-bi inatçı birinden bundan daha fazla ödün elde edemeyeceğinifark etti. Yine yaklaştı ve kadına sarıldı. Pony de ona karşılık ver-di. Sonra Belster yalnızca, "O boruya tırmanmayı düşünmedenönce karnını düşün!" diyerek sokaktan çıktı. Pony gülümsemekle yetindi ve bu Belster'm Yol'daki işlerinedönmesi için yeterli oldu. O gider gitmez Pony, bir malaçitten yardım alarak sessizce veçabucak, hiç sorun yaşamadan çatıya tırmandı. Her zamanki ye-rine oturdu ve sırtını bir çatı penceresinin arkasına verdi. Bels-ter'm sözlerini düşünmeyi gerçekten istiyordu, ama bu mantığainanmayı güç buluyordu. Ne zaman geçmişi unutarak, yeni ön-derlerini şimdiki eylemlerine göre yargılayarak Palmaris'in ka-zançlı çıkacağını düşünmeye çalışsa, aklına Graevis ve Pettibwageliyordu, sevgili, masum Graevis ve Pettibwa. Hayır, bu yeni pis-kopos bir öncekinden daha iyi değildi ve en kötüsü, en tehlike-lisi de Peder Başrahip idi. Palmaris'teki hayatı daha iyi kılmak için hiçbir şey yapmamış-lardı, özellikle de Bildeborough ve Başrahip Dobrinion'un ölüm- «o

:- A' s*lvât0l

lerinden önce şehirdeki hayatın nasıl olduğu düşünülünce Akimse bunu hatırlamaz görünüyordu! Kardeşlik Yolu'nda tek knuştukları bu piskoposun onlara öncekinden daha iyi davrandrKilisenin talep ettiği paraların azaldığı, vaazların daha yumuşakolduğu idi. Ve Pony kızgınlık içinde, bunların onlar için yeterli olduğunu görüyordu. Bütün bunlar Pony'ye göre fazla yumuşaktı. O bütün bunlarınötesine baktı ve şimdiki durumun ne kadar dikkatle düzenlendi-ğini merak etti. Masur Delaval kıyılarında ihtişamlı bir kervan ilerliyordu. Yir-mi araba ve dört yanında at süren silahlı keşişler ile Peder Başra-hip Markwart'ın alayı, kehribarın büyülü güçlerini kullanarak su-yun üzerinde yürümek üzere ırmak kıyısına indi. Ama Markwartonu bekleyen salların ve eşlikçi filosunun ihtişamını görünce ke-şişlerine kehribarlarını kaldırmalarını emretti. Amvoy rıhtımlarının hemen ötesindeki sularda, yirmiden fazlagemi yükselip alçalarak bekliyordu ve iskelelere arabaları bekle-yen pek çok mavna bağlanmıştı. Bu mavnalardan birinde PederBaşrahip için yeni bir araba duruyordu, yaldızlı, gösterişli bir şey;ve arabanın önünde, mükemmel birer tımardan geçmiş dört par-lak, beyaz at tahtaları döverek, araba çekme hevesi ile bekliyor-du. Şehir muhafızlarından olan araba sürücüsünün üniformasımüthişti, Baron Bildeborough'nun kişisel muhafızlarının tüm süs-lerini taşıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 258: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Mavna geniş ırmakta ilerlemeye başladığında, yan gemilerde-ki trompetçiler bir karşılama ezgisine başladılar, şarkı sıradaki hergemi tarafından tekrarlandı, trompetler trompetleri yanıtladı veseslenişleri şehrin ziyaretçisini ilan etti. Francis'in planları o kadaretkileyiciydi ki, boru sesleri kilometrelerce suyu aşıp Palmaris'eulaştı ve orada başka borular notaları tekrarlayarak yanıt verdi. iblis* Havaris,

W

Francis'in kaçınamadığı tek şey hantal, kare teknelerin sudavavaş yavaş ilerlemesi idi; dakikalar saate, sonra iki saate döndü.Sonunda Palmaris rıhtımları görüş alanına girdi ve Peder Başra-hip'in kulaklarına boru ve tezahürat sesleri geldi.Tezahürat! "Son ziyaretimden ne kadar farklı," dedi yaşlı adam iki üsta-da. Theorelle Engress ile çok daha genç bir adam iki yanında du-ruyordu. "Belki de sonunda Kilisenin ihtişamını takdir etmeyi öğ-renmişlerdir." "Piskopos De'Unnero'nun başarılarının kanıtı," diye yanıt ver-di genç üstat. Markwart başını salladı, çünkü açıklama arzusu duymuyordu,ama gerçeği biliyordu, Palmaris'te alabileceği her içten alkışın as-lında Başüstat Francis'in eseri olacağını biliyordu. Bunun ötesin-de, elbette aslında kendi eseri, kendi planlama dehasıydı. Kalabalıklar rıhtımlara kadar uzanmış, yolun iki yanına dizil-mişti. Markwart kalabalıkta pek çok Behrenli de olduğunu, rıh-tımların her yanında toplandıklarını ve tezahüratları beyaz halkın-ki kadar canlı olmasa da pek çoğunun ellerini çırparak Peder Baş-rahip Markwart'm ismini bağırdığını fark etti. "Ah, Francis," diye mırıldandı yaşlı adam kendi kendine, "bu-radaki işimi gerçekten çok kolaylaştırdın." Markwart memnunluk içinde yaldızlı arabadaki yerine oturduve kişisel muhafızı olarak seçtiği keşişlerin iki yandaki basamak-lara tırmanmalarını istedi. Üstatlar pek çok başka keşişi muhteşemarabanın iki yanına dizdiler. Atlar konusunda yetenekli bir keşişasker sürücünün yanına yerleşti. Ve sonra geçit alayı başladı, şehrin her köşesinden borularçaldı, bağırışlar ve tezahüratlar bunları bile boğdu. Her türden eğ-

lence adamı -jonglörler, el çabukluğu sihirbazları ve ozanlar- ka-labalıkların arkasından takip ederek şarkılar söylediler, kahkaha- «2

R. A. S.

-liva,

Org

lar attılar. Peder Başrahip'in gözüne ilişmeden kalabalığı dauvesli olmaya teşvik eden askerler de vardı. Markwart bütün bunların zevkini çıkardı, hak ettiğine •>ğı ihtişamdan keyif aldı. Ayı-Honce'u savaştan kurtaran ^ J „,miydi? Aziz Saf-Abelle'e saldıran ana powrie filosuna karv, ,,edilen zaferi bizzat yönetmemiş miydi? Beceriksiz Kral ljrsa].j

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 259: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kalır, özel at ve kadın sürüsü ile keyif sürerken perişan dıu-um .ki Palmaris şehrinde düzeni o sağlamamış mıydı? Elbette, Peder Başrahip onu bu noktaya getiren daha &jzjjdaha az muhteşem eylemleri düşünmüyordu, kendi kendine y ?nızca Dobrinion ile Bildeborough'nun beceriksiz çıktığını ı savassonrasında beliren daha geniş ve daha önemli olasılıkları »örme-yi başaramadıklarını hatırlatıyordu. Evet, bütün bunlar dal^ son_ra düşünülecek karanlık işlerdi; şimdilik, Markwart yalnızca arka_sına yaslanacak, zaman zaman el sallayacak, el sallaması d^ha jje_vesli tezahüratlar getirdiğinde gülümseyecekti. Francis piskopos olacaktı, o anda, oracıkta buna karar verdiDe'Unnero bir kahraman olarak, Gecekuşu'nun kellesi ve yalınanmücevherler ile dönerse -belki peşinde beş sapkın ile- ad;ım jcjnbaşka yer bulacaktı, politikadan çok eylemden anlayan birjne da-ha çok uyan bir görev. Evet, her şey yerli yerine oturuyordu yap_boz oluştukça Abellican Kilisesi Kral Danube'un hükümranlık ala-nından gittikçe daha fazla toprak çalacak, resmin tamaml,mmaslile birlikte Ayı-Honce, eski, harika günlerdeki teokrasisin^ dön-müş olacaktı. Her şey burada, Palmaris'te başlamıştı ve her tezahür-^ ]lerboru sesi bu düşün Markvvart'ın kulağında yankılanmasını sağlı-yordu. Ve kalabalıktaki hemen herkes alkışlıyordu ve o alkışlar içten-di, sıradan insanların, yaşamlarının normale dönme duası y; sa_vaşın kasvetli günlerini ve savaş sonrası kargaşasını geride bırak- jblisitı Havarisi «43ma dileği idi. Peder Başrahip bütün bunları açıkça gördü ve bu-nun, en muhteşem anının zevkini çıkardı. Epey ileride, yüksek bir binanın eğik çatısına yaslanmış alayıizleyen Pony de tezahüratın ne olduğunu anlıyordu: çaresiz birılımlılık yakarısı. Geçmişi unutacaklardı -herkes değil, ama önem-li bir kısmı, Kilisenin hakimiyetine karşı ciddi bir destek bulması-nı engelleyecek kadar büyük bir kısmı. Cinayetlere ve haksızlık-lara gözlerini kapatacaklar, ne zaman Kardeşlik Yolu'na gelselerChilichunkların isimlerini yazıklanarak anacaklar, ama "canavar-ca" deyip, intikamı alınması gereken bir eylem olarak görmek ye-rine, "yazık oldu" ya da "talihsiz bir olay" diyeceklerdi. Bu peri-şan halk çok fazla savaş görmüştü, istikrarlı ve daimi bir idare al-tında geçen yıllardan sonra, son birkaç ayda dünyalarının defalar-ca altüst olduğunu görmüşlerdi. Başrahip Dobrinion kaç senedirAziz Kıymetli'yi yönetiyor ve Palmaris'in ruhani ihtiyaçlarını kar-şılıyordu? Bildeborough ailesi kaç onyıldır -hatta kaç yüzyıldır!-Chasewind Malikanesi'nde ılımlı bir hükümdarlık sürmüştü? Bir-kaç hafta içinde bütün bunlar yok olmuştu ve artık sıradan insan-lar yalnızca güvenli bir yaşama geri dönmek istiyordu. Ve onlara göre, bunu onlara verebilecek tek kişi Peder Başra-hip Dalebert Markwart idi. Bu düşünce Pony'nin ağzına acı bir tat gelmesine, ellerinin öf-keyle titremeye başlamasına sebep oldu. Dudağını çiğneyerek, te-zahüratları duymamak için bağıracak bir şey düşünmeye çalıştı. Tezahürat! Tezahürat! Bitmek tükenmek bilmiyordu -hem deMarkwart için, Avelyn'e eziyet eden, Graevis, Pettibwa veGrady'ye ölümüne işkence eden adam için! Kahraman Yelebek-çi'nin Aida Dağı'nın derinliklerinden sürüklenerek çıkarılmasını,zincire vurulmasını, Aziz Saf-Abelle zindanlarına atılmasını emre-den adam için. Başrahip Dobrinion ile Baron Bildeborough'nunöldürülmesini emreden adam için!

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 260: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

«2

Sa|vatore

lar attılar. Peder Başrahip'in gözüne ilişmeden kalabalığı daha hvesli olmaya teşvik eden askerler de vardı. Markwart bütün bunların zevkini çıkardı, hak ettiğine inandığı ihtişamdan keyif aldı. Ayı-Honce'u savaştan kurtaran o değilmiydi? Aziz Saf-Abelle'e saldıran ana powrie filosuna karşı eldeedilen zaferi bizzat yönetmemiş miydi? Beceriksiz Kral Ursal'dakalır, özel at ve kadın sürüsü ile keyif sürerken perişan durumda-ki Palmaris şehrinde düzeni o sağlamamış mıydı? Elbette, Peder Başrahip onu bu noktaya getiren daha gizli vedaha az muhteşem eylemleri düşünmüyordu, kendi kendine yal-nızca Dobrinion ile Bildeborough'nun beceriksiz çıktığını, savaşsonrasında beliren daha geniş ve daha önemli olasılıkları görme-yi başaramadıklarını hatırlatıyordu. Evet, bütün bunlar daha son-ra düşünülecek karanlık işlerdi; şimdilik, Markwart yalnızca arka-sına yaslanacak, zaman zaman el sallayacak, el sallaması daha he-vesli tezahüratlar getirdiğinde gülümseyecekti. Francis piskopos olacaktı, o anda, oracıkta buna karar verdi.De'Unnero bir kahraman olarak, Gecekuşu'nun kellesi ve çalınanmücevherler ile dönerse -belki peşinde beş sapkın ile- adam içinbaşka yer bulacaktı, politikadan çok eylemden anlayan birine da-ha çok uyan bir görev. Evet, her şey yerli yerine oturuyordu, yap-boz oluştukça Abellican Kilisesi Kral Danubeün hükümranlık ala-nından gittikçe daha fazla toprak çalacak, resmin tamamlanmasıile birlikte Ayı-Honce, eski, harika günlerdeki teokrasisine dön-müş olacaktı. Her şey burada, Palmaris'te başlamıştı ve her tezahürat, herboru sesi bu düşün Markwart'ın kulağında yankılanmasını sağlı-yordu. Ve kalabalıktaki hemen herkes alkışlıyordu ve o alkışlar içten-di, sıradan insanların, yaşamlarının normale dönme duası idi, sa-vaşın kasvetli günlerini ve savaş sonrası kargaşasını geride bırak- jb|isin Havarisi 443ma dileği idi. Peder Başrahip bütün bunları açıkça gördü ve bu-nUn, en muhteşem anının zevkini çıkardı. Epey ileride, yüksek bir binanın eğik çatısına yaslanmış alayıizleyen Pony de tezahüratın ne olduğunu anlıyordu: çaresiz birılımlılık yakarısı. Geçmişi unutacaklardı -herkes değil, ama önem-li bir kısmı, Kilisenin hakimiyetine karşı ciddi bir destek bulması-nı engelleyecek kadar büyük bir kısmı. Cinayetlere ve haksızlık-lara gözlerini kapatacaklar, ne zaman Kardeşlik Yolu'na gelselerChilichunkların isimlerini yazıklanarak anacaklar, ama "canavar-ca" deyip, intikamı alınması gereken bir eylem olarak görmek ye-rine, "yazık oldu" ya da "talihsiz bir olay" diyeceklerdi. Bu peri-şan halk çok fazla savaş görmüştü, istikrarlı ve daimi bir idare al-tında geçen yıllardan sonra, son birkaç ayda dünyalarının defalar-ca altüst olduğunu görmüşlerdi. Başrahip Dobrinion kaç senedirAziz Kıymetli'yi yönetiyor ve Palmaris'in ruhani ihtiyaçlarını kar-şılıyordu? Bildeborough ailesi kaç onyıldır -hatta kaç yüzyıldır!-Chasewind Malikanesi'nde ılımlı bir hükümdarlık sürmüştü? Bir-kaç hafta içinde bütün bunlar yok olmuştu ve artık sıradan insan-lar yalnızca güvenli bir yaşama geri dönmek istiyordu. Ve onlara göre, bunu onlara verebilecek tek kişi Peder Başra-hip Dalebert Markwart idi. Bu düşünce Pony'nin ağzına acı bir tat gelmesine, ellerinin öf-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 261: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

keyle titremeye başlamasına sebep oldu. Dudağını çiğneyerek, te-zahüratları duymamak için bağıracak bir şey düşünmeye çalıştı. Tezahürat! Tezahürat! Bitmek tükenmek bilmiyordu -hem deMarkwart için, Avelyn'e eziyet eden, Graevis, Pettibwa veGrady'ye ölümüne işkence eden adam için! Kahraman Yelebek-çi'nin Aida Dağı'nın derinliklerinden sürüklenerek çıkarılmasını,zincire vurulmasını, Aziz Saf-Abelle zindanlarına atılmasını emre-den adam için. Başrahip Dobrinion ile Baron Bildeborough'nunöldürülmesini emreden adam için! m

R' A- Salva,,

Ve şimdi tezahürat yapıyorlardı. Ve bitmek tükenmek bilrrıevtezahürat Pony'nin yüreğine, ruhuna darbe gibi iniyor, bu adamve temsil ettiği yoz kuruma saldırma arzusunu alevlendiriyordıHepsinin burada öleceğini fark etti. Kiliseye karşı devrim yapüacagına ilişkin tüm umutları burada, Palmaris sokaklarında ölecek"güzel suratlardan" oluşan bir koro tarafından boğulacaktı. Pony yumruğunu sıktı ve ancak o zaman kesesinden bir taşçıkarmış olduğunu fark etti. Taşın ne olduğuna baktı, ama dahabakmadan biliyordu. Manyetit, mıknatıstaşı ve bu özel taşı çıkar-mış olması tesadüf değildi. Bakışlarını taştan yaldızlı arabadaki adama çevirdi. Şimdi ara-ba daha yakındaydı ve onu Pony'den yüz adım uzağa getirecekbir yolda ilerlemekteydi.Pony mıknaüstaşına odaklanabilir, yüz adımdan salıverebilirdi. "Hadi yürü, seni sefil velet!" dedi asker, küçük bir oğlan san-dığı kişiyi dürtükleyerek. Belli'mar Juraviel bu muameleyi aldırışsızca kabullendi, çünkübölgedeki tüm diğer elfler gibi o da burada yalnızca gözlemci ola-rak bulunduklarını, ne olursa olsun eyleme geçmeyeceklerini bi-liyordu. Askerin dürtmeye hazırlandığı Leydi Dasslerond'a baktıve hanımı rolünü oynaması gerektiğini anlatmak için göz kırptı. Daha asker yanına gelmeden Peder Başrahip'e tezahürat yap-maya başladı ve tüm arkadaşları da ona katıldı. Ama Leydi Dasslerond için bu manzara özellikle can sıkıcıydı.Halkının güvenliğini sağlamak için insanlarla ilişki kuracaksa, oKral'la görüşmeyi tercih ediyordu, ama Peder Başrahip'in bu şe-kilde, profesyonel bir tören ile eksiksiz bir biçimde karşılanması,bu tehlikeli adamın Palmaris'in kaderi ve insan krallığının olasıyayılması üzerinde, kendisinin inandığından daha büyük bir rolüolacağını anlamasını sağlamıştı. iblisin Havarisi

445

Leydi tezahürat yaptı, ırktaşları tezahürat yaptı ve asker son-suz görünen sıradaki, daha az hevesli seyircilere geçti. "Ben katil miyim?" diye sordu Pony yüksek sesle. Bu düşün-ce yüzünün tiksintiyle buruşmasına sebep olmuştu. O, bi'nelledasada eğitimli, mücevher kullanmayı bilen bir savaşçıydı, düş-manı ile yüzleşmeyi, kılıca karşı kılıç, büyüye karşı büyüyle sa-vaşmayı tercih eden bir savaşçı. Bu yüzden, Markwart'la da karşıkarşıya gelmeyi ummuştu. Ama bunun olamayacağını fark etti acıyla. İsyan olmayacaktı,açık savaş olmayacaktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 262: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elini çatının kenarından uzattı ve kolu yaklaşan arabaya doğ-rultulmuş bir okmuş gibi aşağı baktı. Kadın niyetten çok meraklataşın büyüsüne daldı, onun aracılığı ile hedefine baktı. Yoldakiher metalik nesne açıkça parlıyordu: Kalabalığın arasındaki asker-lerin kılıçları, atların nalları, hatta seyircilerin takıları ve paraları. Pony odağını daralttı, arabanın üzerindeki metallar haricinde-ki her şeyi eledi ve sonra daha da daralttı, Peder Başrahip Mark-wart'ın üzerindeki metal nesneleri açıkça gördü. Parmaklarındakiüç yüzüğü, kahverengi cüppesini tutan broşu gördü. Evet, o broş.Merkezde değildi, kalbinden çok yukarıdaydı, ama onu vurmakbüyük bir yara açardı kuşkusuz, muhtemelen Markwart kadaryaşlı biri için ölümcül olacak bir yara. Pony'nin kolu yavaş yavaş indi. Herhangi birini bu şekilde öl-dürebilir miydi? O bir katil miydi? Adam savunmasızdı... Pony o zaman bir şey hissetti, mıknatıstaşında bir şey, nere-deyse bir itme. Kolunu yine kaldırdı ve yine büyü aracılığı ilebaktı; ve sonra, Markwart'ın sol işaret parmağındaki yüzüğeodaklandığı zaman aradığı yanıtı buldu. Yüzüğe manyetit kakıl-mıştı. Elbette, diye düşündü Pony, Peder Başrahip metal uçlu si-lahlara karşı korunuyordu, büyülü yüzüğü bir savunma kalkanı «6

A- salva,0re

oluşturuyordu. Büyük olasılıkla başka koruyucu nesneler de tasyordu -belki, manyetitin metale karşı koruması gibi, tahtaya karşı koruyacak bir zümrüt. Pony taşı sıkı sıkı kavradı. Adam savunmasız değildi ve bir şe-kilde bu meydan okuma hissettiği duygusal engelin yıkılmasınasebep oldu. "Bunu durduracak gücün olduğunu mu düşünüyorsun?" diyefısıldadı sertçe, o broşa odaklanarak. Adamın göğsünde ve om-zunda bir delik açmayı düşünüyordu. Enerjisini mıknatıstaşınayükledi, gücün yükselmesini, o tek nesneye odaklanmasını sağla-dı. Saniyeler sonra, taş uçup gitmeye çalışıyordu, ama Pony taşısıkı sıkı kavradı, ona daha fazla enerji yolladı ve muazzam düzey-de güç birikmesine izin verdi. O zaman bir şey daha fark etti, Peder Başrahip tezahürat ya-pan kalabalığa sırıtırken beliren ani bir çekiş.Adamın metal bir dişi vardı, muhtemelen altın bir diş. Pony açıyı hafifçe kaydırdı ve bölgedeki tüm diğer metal nes-neleri bloke ettiği gibi broşu da bloke etti; artık odak noktası Pe-der Başrahip'in çenesinin sağındaki o tek dişti. Mıknatıstaşı şimdi vınlıyor, güçle titriyor, Pony'ye onu salıver-mesi için yalvarıyordu. O yine de tutmaya devam etti ve tüm gü-cünü o taşa yükledi. "Bunu durduracak gücün olduğunu mu sa-nıyorsun?" diye sordu yine ve elini açtı. Taş dalışa geçmiş bir atmacadan kat kat hızlı bir şekilde uçtuve daha Pony elini açmayı bitirmeden hedefini buldu, ama Ponyher şey ağır hareket edermiş, tüm dünya yavaşlamış gibi izledionu. Taş çatıyı aştı, saçağı sıyırıp geçti, düz bir çizgi üzerinde dal-dı. Bir kadının başını tam da taşın yoluna döndürdüğünü gördü,ama kadın çok yavaştı ve taş hızla geçerek kadını ürküttü. Peder Başrahip'e, adamın altın dişine giden yol açıktı. Taş hız-la daldı, yaşlı keşişin yüzüne çarptı, kemikleri parçaladı, eti yırttı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 263: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

|blisin Havarisi Wadamın dilini deldi, çenesinin diğer yanındaki kemikleri ve dişle-ri parçaladı | kafatasının diğer yanında fırladı ve arabanın yanınasaplandı. Pony M;lrkWart'ın ba sının şiddetle yana dönmesini izledi, ada-mın yerinden fırlamasını, sonra gevşekçe düşmesini izledi. Cüp-pesine ve arabanın her yerine, arabayı süren askerin üzerine kanyağmasını izledi. Sürücü arkasında gerçekleşen felaketten hâlâhabersizdi. Leydi basslerond ile arkadaşlarının çevresinde bir kargaşapatladı. Tam önlerinden geçmekte olan arabanın içinde PederBaşrahip vUmımu ştu. Elfler neler olduğunu anlamak için koştur-dular, ama Dasslerond ile Juraviel çoktan anlamıştı."Mücevher» dedi Juraviel sertçe. "Dostun fazla hırslıymış," diye yanıt verdi Leydi Dasslerond,pek de ütifatkar olmayan bir sesle. Tiksinti içinde başını iki yanasalladı ve dikkatini arabadaki kaosa çevirdi. Askerler ve keşişleradamın çevresine kapanmış, sürücüye arabayı hızla Aziz Kıymet-li'ye götürmesini bağırıyorlardı. izcileri yayıhr, ona olası en eksiksiz ve doğru bilgileri aktar-maya çalışırken, Dasslerond'un elinden izlemekten başka şey gel-miyordu. l)Urum daha da karışmıştı, biliyordu. Saldırının yöntemive kaynağı konusundaki kuşkularının yanliş çıkmasını uman Ju-raviel de <5yie. Pony Sırtüstü yuvarlandı ve eğimli çatıdan aşağı kaydı. Demekkatildi -en azından, ihtiyar sefil keşişler ruhtaşları ile yanına yara-madan ölr^üşsg "Hayır," dedi yüksek sesle, düşünceyi kafasındançıkararak. Etkiyi görmüştü ve mücevherin gücünü biliyordu.Markwart, taş ona çarpar çarpmaz ölmüştü.Pony't-|jn jçinj tuhaf bir boşluk doldurdu, beklediği tatlı inti-

«8

A- Salva,,

kam duygusu gibi olmayan bir boşluk. O adam, o tehlikeli sefıebeveynlerini ve ağabeyini öldürmüştü; bir sürü insanı incitrnevdevam etmesini sağlayacak konuma sahip, kötü bir adamdı o vonsuz dünya çok daha iyiydi. Pony bütün bunları biliyordu, amao korkunç anda hiç önemi yoktu.Arkasındaki kargaşayı, çığlıkları duydu. Pony kulaklarını her şeye tıkadı, o anda dayanamayacağımhissediyordu. Kirli, lekeli hissediyordu. Çatının kenarına gitti vekarnı ağrıyana kadar kustu. 27ÖLÜMÜN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKMAK Onun kayalık yamaca tırmanmasını eğlenerek, ama aynı za-manda gururla izlediler, çünkü Elbryan çoğu insandan, özellikleonun gibi iri olanlardan beklenmeyecek bir zarafetle ve çeviklik-le tırmanıyordu. Touel'alfar için bu doğal, hayvansı hareketlerverdikleri eğitimin ve öğrettikleri yaşam tarzının kanıtı idi. Onla-ra göre Gecekuşu'nun başarıları kendi başarılarıydı; ama onlarınhesabına göre Elbryan hâlâ, en hantal elfin çevikliğine bile ulaşa-mamıştı. Çok aşağıda, eski bir ırmak yatağının kayalık kalıntılarının öte-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 264: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sinde, geniş bir çamlığın gölgesinde Yelebekçi, Roger ve keşişlerkamp kurmakla meşguldü. İki elf, yolculuk boyunca olduğu gibigörülmeden, fark edilmeden onları izlemiş, sonra Gecekuşu'nuöyle gizlice talep etmişlerdi ki, elf eğitimli korucu bile fark etme-mişti onları. Korucu elini kaldırdı, parmakları taşı yokladı ve bir çatlak bul-du. Gözlerini kapattı, dokunma duyusuna odaklandı, parmak uç-larının onun adına "görmesine" izin verdi. Ayak parmaklarına da-yanarak ilerlemesini gerektirecek kadar yüksekte bir çatlak bul-du. Ancak tek eli ile tutunabileceği kadar genişti. Korucu mutlaksükunete kavuştu, elindeki kasları gerdi. Düşüncelerine dalmış,tüm iradesini o ele odaklamış olarak, hareketi fark etmeden san-tim santim yükseldi. 45°

R' A- Salvato,

Sonunda omzu dirseğinden yukarı çıktı. Diğer elini kaldı Htaşı yokladı ve bir sonraki tutunma yerini buldu. Bu sefer çatl Cdaha derindi ve parmaklarını içine sokmayı başardı, sonra Wayağını kaldırdı ve ayak parmaklarını çatlağa, yerleştirdi. Bir sonraki hareket kolaydı: Kolundaki ve bacağındaki kasları kullanarakyaklaştı ve yükseldi. Bir sonraki tutunma yeri daha da geniş birboşluktu ve orada korucu iki eliyle tutunabileceği dar bir çıkıntıbir dinlenme yeri buldu. Elbryan kendini yukarı çekti -ve neredeyse şaşkınlıktan aşzöydüşecekti, çünkü Ni'estiel ağzında bir pipo ile oturmuş, oradaonu bekliyor, havaya duman halkaları üflüyordu."Çok yavaş," diye eleştirdi elf. Korucu doğrulup oturdu ve derin bir nefes aldı. "Benim de birçift kanadım olsa ben de daha hızlı tırmanırdım," diye yanıt ver-di kuru kuru. "Öyle aşırı iri ve hantal bir bedene kısılı kalmasan daha dahızlı tırmanırdın," dedi Ni'estiel. "Güneş batı göğünde alçalmışkenneden böyle zahmetli bir tırmanış yapmaya karar verdin peki?Güneş gittikten sonra bu mevsimin soğuğu affetmez. Şişman in-san parmakların buz kadar soğuk taşta ne kadar iyi tutunabilirdi?" "İleriye bakmak istedim," diye açıkladı korucu. "Roger goblinişareti buldu, küçük bir çadır." "Sorsan yeterdi," diye yanıt verdi Tiel'marawee, kanat çırparakarkadaşının yanına inerek. "Sormak mı? Yolculuğa Touel'alfar'dan birilerinin de geldiğinibilmiyordum ki," diye itiraf etti korucu. "Önümde her ne yol uza-nıyorsa, bana yardım etmeye hevesli de görünmüyordunuz." Elfler bakıştılar. Ni'estial başını iki yana salladı ve sonra birlik-te korucuya döndüler. îkisi de pek memnun görünmüyordu. "Ne yaptım?" diye sordu Elbryan açık açık. "Bana karşı tavrı-nız bir dostun dostuna karşı tavrı değil kuşkusuz, ama dostluğu- alisin Havarisi

«>

muzu değiştirenin ne olduğunu anlayamıyorum." "Dostluk mu?" diye yankıladı Tiel'marawee kuşkuyla. "SislerVadisi'nde geçirdiğin seneler içinde seninle hiç konuşmadım Ge-cekuşu. İkimizin dost olduğunu nereden çıkardın?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 265: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Sözler korucuyu incitti ve doğru olduklarını kabul etmek zo-runda kaldı. "Ama ben elf-dostuyum," diye mantık yürüttü. "Ley-di Dasslerond'un dostu tüm Touel'alfar'm dostu değil midir?""Senin gerginleştirdiğin bir dostluk," dedi Ni'estiel açıkça. "Ne yaptım?" diye yanıt verdi korucu, sesini yükselterek. "Bel-li'mar Juraviei gittiği zaman...""Kadına öğrettin," dedi Ni'estiel. "Öğrettim mi?" diye yankıladı Elbryan hazırlıksız yakalanarak,ama sözleri düşünmek için durduğu anda anladı. "Bi'nelle dasada bizim sana armağanımızdı," diye açıkladı Ti-el'marawee. "Bir başkasına sunmaya hakkın yoktu." "Juraviei ve ben bu konuşmayı yaptık zaten," diye açıklamayaçalıştı korucu. "Belli'mar Juraviel'in sözü nihai söz değildir," diye terslendiNi'estiel. "Aptalca eylemin için cezalandırılıp cezalandırılmayaca-ğına Leydi Dasslerond karar verecek. Ama şunu anla Gecekuşu:Leydi hatanı görmezden gelmeyi seçse bile, Touel'alfar'dan bizlerne yaptığını biliyoruz ve memnun olmadık.""Hiç olmadık," diye ekledi Tiel'maravvee. "Pony ile ben aynı yürek, aynı nıhtanız," diye yanıt verdi Elbr-yan. "Danstaki ahengimizi gördüğü zaman Belli'mar Juraviei bileşaşırdı. Ve ben n'Touel'alfarmıyım, değil miyim? Hangisi, sonıyo-rum, çünkü kuşkusuz onca dostluk ve kardeşlik lafından sonra..." "Peki Jilseponie Sisler Vadisi'nde ne kadar yaşadı?" diye sözü-nü kesti Ni'estiel istihzayla. "Touel'alfar'dan biri ile kaç saatini bil-gelik konuşarak, bi'nelle dasada denen büyük silahla birlikte öğ-renilmesi gereken duygusal gücü öğrenerek geçirdi?" «2

R- A- Salvatore

"Dansımız..." diye başladı korucu. "Yalnızca fiziksel bir mesele," diye sözünü kesti Ni'estiel"Ama bi'nelle dasada gerçeği fiziksel alemi aşar ve ruhsal alemevarır. Fiziksel hareketleri herkes öğrenebilir, ama yalnızca bundanibaret kalırsa bi'nelle dasada ne kadar tehlikeli ve korkunç bir şeyolur." "Savaşçı beden ve yüreğin karışımıdır," diye ekledi Tiel'mara-wee. "Bedenin hareketlerine ruhun da katılması yürek ve merha-met getirir, kılıcın nasıl kullanılacağına ek olarak ne zaman kulla-nılacağını da belirler." "İşte ihlal ettiğin kural bu, Gecekuşu," diye devam etti Ni'es-tiel. "Kadına öğrettin. Peki o kime öğretecek? Sırayla başkalarınaaktaracaklar; o zaman bizim armağanımızdan geriye ne kalacak?" Elbryan başını iki yana salladı, çünkü Pony'yi onlardan iyi ta-nıyordu, sırlarını koruyacağını biliyordu; onun yüreğini biliyordu,bu elflerin kavrayamayacağı şekilde biliyordu ki, ikisi de böylesi-ne mahrem bir bilgiyi asla, kimseyle paylaşmazlardı. Ama koaıcudüşüncelerini dile getirmedi ve elf dostlarının korkularını anladı.Güç ve boyut farklılıklarına rağmen -aslında, özellikle o farklar yü-zünden- ortalama bir elf becerikli bir insan askerini savaşta alt e-debilirdi. Bi'nelle dasada onların üstünlüğüydü, daha ağır yapılı in-sanların savruk tarzlarının ayak uyduramayacağı bir savaş tarzıydı. Duygudaşlığına rağmen korucu elflerin güvenini ihlal etmedi-ğini, Pony'nin kendi ruhunun uzantısı olduğunu, dansı bilmeyionun da kendisi kadar hak ettiğini hissediyordu."Leydi Dasslerond ona gidecek," diye mantık yürüttü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 266: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Leydi Dasslerond, Belli'mar Juraviel ve pek çok başkası çok-tan Palmaris'e vardı," dedi Ni'estiel. Bir an korucu Dasslerond ile diğerlerinin sırlarını korumakiçin Pony'ye zarar vermesinden korktu, ama bu karanlık düşüncegeçip gitti. Elfler tehlikeli olabilirdi; dünyaya bakışları ve iyi-kötü filsin Havarisi

«53

kavramları insanlarınkinden çok farklıydı. Ama Pony'ye zarar ver-mezlerdi. "Kuralları ihlal ettiğim için özür dilerim," dedi Elbryan. "Hayır,seçimimin size getirdiği huzursuzluk için özür dilerim. Ama sizitemin ederim, Leydi Dasslerond Pony ile tanışma, Pony'yi tanımafırsatı bulduğunda, Pony'nin kılıç dansının güzelliğine tanık oldu-ğunda -ki hem bedensel, hem ruhsal bir güzelliktir bu -anlaya-cak, huzur bulacaktır." Korucu iki elfin yüzlerindeki ifadelere bakarak sözlerinin on-ları tatmin ettiğini anladı -şimdilik, ne kadar tatmin olabilirlerse. "Leydi Dasslerond Palmaris'e sevgilinin kılıç dansı yeteneğiniölçmek için gitmedi," dedi Ni'estiel ve onay bekler gibi elf dostu-na baktı. Korucu bunu gözden kaçırmadı. Gözlerini Ni'estiel'e di-kerek devam etmeye teşvik etti onu. "Jilseponie'yi, Gecekuşu'nun sevgilisini, yakında Geceku-şu'nun çocuğunun annesi olacak kadını görmeye gitti," diye yo-rum yaptı Ni'estiel. "Pony ve ben çocuk yapmamaya..." diye yanıt verecek oldukorucu. O korkunç ve harika anda, en ufak esinti Elbryan'ı çıkıntıdanaşağı devirebilirdi. İçini bir dizi kafa karıştırıcı, baş döndürücüduygu doldurdu."Bunu nereden biliyorsunuz?" diye sordu nefes nefese. "Belli'mar Juraviel biliyordu. Güneye giderken yolda söyledibize. Roger Lockless ile beş keşişi izlerken yolda karşılaştığımız-da," diye itiraf etti Tiel'marawee. "Bu yüzden Leydi Dasslerond,halkımızın çoğunluğu ile birlikte güneye gitmeye karar verdi vebiz ikimiz kuzeye doğru devam ettik." Elbryan nefes almakta güçlük çekiyordu. Her şey çok mantık-lı geliyordu şimdi, goblin saldırısı sırasında elflerin önceden uya-rıda bulunmaması ve yardım etmemesi gibi pek çok şeyi açıklar 454

R- A- Salvat0re

gibi görünüyordu, ama aynı zamanda hiç mantıklı gelmiyordJuraviel Pony'nin hamile olduğunu nereden bilebilirdi? Pony paımaris'e gittikten sonra elf Elbryan ile kalmıştı. Ve sonra Elbryan acı verici gerçeği anladı. Pony biliyordu Veonu terk etmişti. Kuzeye gitmenin doğmamış bebeği inciteceğin-den korkarak Palmaris'e kaçmıştı. Ve ona söylememişti!"Onu yargılıyorsun, koaıcu," diye gözlemde bulundu Ni'estielElbryan boş boş baktı ona."Ama gerçeği bilmiyorsun," diye devam etti Ni'estiel. "Juraviel nereden biliyordu?" diye sordu korucu. "Ona Ponymi söyledi? Eğer o söylediyse, neden bana söylemedi?" "Yalnızca korkularının sana söylediği şeyleri biliyorsun," diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 267: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ekledi TiePmarawee. "En kötüsünü düşünüyorsun. Halbuki, se-vinç dolu olman gerekmez miydi?" Elbryan savunmasızca ellerini kaldırdı, çünkü ne düşüneceği-ni, ne hissedeceğini bilmiyordu. "Ona gitmeliyim," dedi."Bir insan gibi konuştun," diye yorum yaptı Ni'estiel kuru kuru. "Varsayımların doğruysa, kendi sorunu yanıtlamış olabilirsin,"diye ekledi TiePmarawee. "Bir işe yaramayacağın halde, her şeyibırak ve onun yanına koş." "Böyle bir zamanda Pony'nin yanında olmam gerektiğindenkuşku mu duyuyorsunuz?" "Duaım izin verirse, elbette olmalısın," diye yanıt verdi Ni'es-tiel sertçe. "Ama bu hak ettiğin sevinç ile ilgili, pratik bir amaç ileilgili değil. Pragmatizm buradaki işini bitirmeni, ancak ondan son-ra sevgilinin yanma gitmeni gerektirir." "Şimdi aşağı in ve uyu," dedi Tiel'marawee. "Biz ilerideki yol-da keşif yaparız ve sabah seninle konuşuruz." Korucu başını salladı ve yavaş yavaş olumsuz varsayımları ka-fasından çıkarıp durumun gerçekliğinin zevkini çıkarmaya başladı-ğında yakışıklı yüzüne bir gülümseme yayıldı. Pony'nin bu çocu- iblisin Havarisi <55Su doğurmasını mutlaka istiyordu -yüz çocuk istiyordu! Kuşkusuzbir nimetti bu, gerçek aşktan kaynaklanan bir birliğin meyvesi idi."Güneşin dibi ufku buldu," diye uyardı Ni'estiel. Zorlu inişe baktığında Elbryan'ın gülümsemesi soldu. "Uzunbir iniş," dedi homurdanarak ve yorgun kaslarını gererek. "Biraz önce n'Touel'alfar olmadığın konusunda ısrar etmemişmiydin?" dedi Tiel'marawee, hafif, ona sataşan bir ses tonu ile."Kanatlarını çırp o zaman, elf."Korucu inleyerek yamaçtan aşağı inmeye başladı. Ni'estiel ile Tiel'marawee, sözlerini tutarak hemen kuzeye yol-landılar. Roger'ın gördüğü çadırı buldular ve onun ötesinde dahafazla goblin izi keşfettiler. Daha yeni terk edilmiş bir kamp davardı aralarında. Keşifleri elfleri fazla şaşırtmadı ya da korkutma-dı, çünkü Yabandiyar'ın derinliklerindeydiler ve buralar kesinlik-le goblinlerin musallat olduğu yerlerdi. Hiç goblin işareti bulma-mak daha şaşırtıcı olurdu ve bölgede, çok daha kurnaz bir düş-man olan powrielerden iz bulsalar daha fazla korkarlardı. Amaöyle değildi, iki elf epey emindi, çünkü powrieler, geçici olarakkamp kuruyor olsalar bile, goblinlerden daha farklı, daha sağlamyapılar dikerlerdi. "Yalnızca goblinler," dedi Ni'estiel Tiel'marawee'ye, Sheila do-ğu ufkunda yükselmeye başlarken. Ni'estiel'in özellikle sarsak biryapıyı işaret etmesine yetecek kadar aydınlık vardı. Şimdi tekyapmaları gereken kıt zekalı yaratıkları bulmak ve Gecekuşu'nave dostlarına onlardan nasıl kaçınabileceklerini söylemekti. O yapıya bir çift göz daha bakıyordu. Bir kedinin gözleri ka-ranlık ormanı, bir insanın gündüz ışığında görebileceği rahatlıklataramaktaydı. Keskin gözleri elfleri gördü, keskin kulaklar sözle-rini duydu ve keskin burnu minik, narin bedenlerindeki kanınkokusunu aldı. 456

A- SiIVâtore

Kaplan De'Unnero yavaşça yaklaştı. Touel'alfar hakkında b'lgisi yoktu, ama bu ikisinin ne olduklarını biliyordu, kulak misafi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 268: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ri olduklarına bakarak Gecekuşu'nun dostları olduklarını biliyordu. Ve De'Unnero elflere dair efsaneleri biliyordu, güçlü ve kur-naz düşmanlar olduklarını biliyordu. Onlarla verimli bir şekilde uğraşmanın en iyisi olduğuna kararverdi; asıl düşmanının çevresindeki savunma halkasını kırmak eniyisiydi. Kaplan sessiz, yumuşak pençeler üzerinde bir adım daha yak-laştı. Ni'estiel ve Tiel'marawee oldukları yerde dondular, çevreleri-ne ahenkli elfler kaplanın varlığını, avcının saldırısından öncekiani suskunluğu sezmişti. İnce kılıçlar çekildi ve De'Unnero tek bir büyük sıçrayış ileNi'estiel'in üzerine atıldı. Elf kılıcı tekrar tekrar kasa ve ete saplandı, ama büyük pençe-ler de savrularak derin yarıklar açtı, o kolu kontrol eden tendon-ları kopardı. Tiel'marawee bir anda orada bitti ve kılıcını savurdu ve De'Un-nero'nun sıçrayarak uzaklaşması gerekti. Ama şimdi birebir kal-mışlardı, çünü Ni'estiel acı içinde yuvarlanmak ve Tiel'marawee'yekaçmasını haykırmaktan başka işe yaramıyordu. "Evet, lütfen kaç," dedi kaplan ve iki elf, gözleri şokla iri iriaçılarak kalakaldılar. Sonra kaplan dönüşmeye başladı, ilk önce kafası, sonra bede-ni, ama bir kolu dışındaki kolu ve bacakları kedi halinde kaldı. "Bu nasıl bir iblis?" dedi Tiel'marawee ve yaratığı dönüşümünortasında yakalayıp ölümcül bir darbe indirmeye niyetlenerekyaklaştı. Bu açık hamle için fazla hızlı olan De'Unnero kedi kolunu kı-lıç darbesini kesmek üzere savurdu ve sağlam darbenin acısını ka- İblisi" Havarisi

«7

bullendi. Sonra insan kolu hızla uzandı, dönerek uzaklaşan Ti-el'marawee'ye sağlam ve yıkıcı bir darbe indirmesine ramak kaldı. "Çok etkileyici," dedi keşişin insan yüzü. "Tam da TouePalfarefsanelerine bakarak bekleyeceğim gibi." "Sen kimsin?" diye sordu Tiel'marawee, hakimiyetin kendisin-de olduğunu ifade eden bir ses tonu ile. "Bu sefer hangi iblisdactyl uyandı da dünyaya acı getiriyor?" "İblis mi?" diye yankıladı piskopos gülerek. "Neden, hayatım,hassas, minik elf, gerçekten bu kadar sapmış olamazsın. PalmarisPiskoposu Marcalo De'Unnero'yu tanımadın mı?" Tiel'marawee soldu. Bu imkansız, saçma görünüyordu, amaadama inandığını fark etti. "Demek Kilisen elfleri düşman görü-yor?" diye sordu açık açık, sakin kalmaya çalışarak, ama yerde kı-pırtısız yatan, ölüme yaklaştığı açık olan Ni'estiel'e baktığı zamankendine hakimiyeti sarsıldı. "Kanun kaçağı Gecekuşu ile dostluk eden herkesi Kilisenindüşmanı sayarım!" diye hırladı De'Unnero ona. Bu Tiel'marawee'nin gerilemesine sebep oldu. "Yani yargısızhüküm veriyor, infaz ediyorsun," diye yanıt verdi. "Bu hakka sahibim," diye yanıt verdi piskopos ve güçlü kap-lan bacakları üzerinde öne sıçradı. Tiel'marawee buna hazırlıklıydı, doğrudan yukarı sıçradı vekanatlarını çırparak piskoposun üzerinde yükseldi. Sonra avcı kuşgibi, kılıcını pençe gibi uzatarak indi. De'Unnero yere indi, yuvarlandı ve kılıcı karşılamak için ko-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 269: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lunu çılgınca savurdu. Bu elfler ünlerini hak ediyorlardı! Kılıcı sa-vuşturdu ve yakalamaya çalıştı, ama Tiel'marawee çoktan yanakaçmış, birkaç metre öteye inmiş, başka saldırıları karşılamaya ha-zırlanarak mükemmel bir denge içinde dönüyordu. "Aferin," diye tebrik etti piskopos, bir kez daha bir insan gibidik durarak. Bacakları insan bacaklarına dönüşmüştü. Sonra mü- «8

R- A. SalvatDre

cevherin büyüsünü tamamen salıverdi ve Tiel'marawee'ye artıktamamen insan olduğunu gösterdi. "Hata yaptın, Palmaris Piskoposu," dedi Tiel'marawee. "To-uel'alfar ile savaş başlatmak mı istiyorsun? Kavrayışının ötesindedüşmanlarızdır, hiç kuşkun olmasın." "Korkudan titriyorum, iyi elf," diye yanıt verdi De'Unnero. "Veaslında, sözlerine kulak verip, nasıl bir pazarlık yapabileceğimizebakabilirim, yalnız..." Durdu ve yüksek sesle kahkaha attı. "Yalnız kılıç ustalığın ilgimi çekti. Hareketlerin çok kıvrak vedengeli," diye bitirdi. "Ve şimdi yeteneğinin boyutlarını öğrenme-liyim." Sonra dövüş pozisyonu aldı, bacaklarını ayırıp denge kur-du, kollarını sallayarak, bir savunma jesti ile önünde çaprazladı.Şimdiden bir sürü yara almıştı -ay ışığında, çıplak derisinde kanparlıyordu— ama düşmanı yalnızca insan olsa da, Tiel'marawee ih-tiyatlı olması gerektiğini anlamıştı. Bu adam hızlı ve dengeliydi vefazla güçlüydü. Onu bekleyecek, yorulmasına, kendisinin veNi'estiel'in verdiği yaralardan kan kaybetmesine izin verecekti. Ama Ni'estiel'in inlemesi ona zamanı olmadığını hatırlattı, vebu yüzden ani bir öfke ile, kılıcını dümdüz uzatarak saldırdı.Tiel'marawee yanlış hesap yapmıştı. Elf dövüş tarzı doğrudan saldırılarla, ince elf kılıcının sivriucunu göz açıp kapayana kadar metrelerce ileri götüren ani pat-lamalarla yapılırdı. Ama De'Unnero'nun tarzı, Abellican Tarikatıbiraderlerinin açık manevraları da düz çizgi üzerinde ilerlerdi vebu yüzden adam önkoUarını önünde çaprazlayarak nazik, amamükemmel bir şekilde zamanlanmış bir hamle ile önünde kaldır-dı, Tiel'marawee'nin kılıcını minimum zararla savuşturdu. Bu elfi karşı saldırıya açık bırakmıştı; Tiel'marawee bunu bili-yordu ve şimşek hızında eğilerek kendini savunmaya çalıştı. De'Unnero'nun açık avucu elfin yanağına indi ve onu sersem-letti, o anda gücü öyle tükendi ki kılıcı elinden kaydı. alisin Havarisi

«59

"Kaç!" diye haykırdı Ni'estiel kan dolu bir sesle. Sözcük Tiel'marawee'nin zihnine işledi ve orada kaldı, bacak-ları ve kanatlan onu oradan kaçırmak için çalıştı. Yoldaşını bırak-ma fikrinden nefret ediyordu, ama elflerin her zaman anladığı gi-bi, görevinin genel olarak Touel'alfar'a karşı olduğunu biliyordu.Hayatta kalıp tanıklık etmeli, Leydi Dasslerond'a piskoposu ve Ki-lisesini anlatmalıydı. Elfin hızı De'Unnero'yu hayretler içinde bıraktı. Elf havalana-rak rahatça kaçabilirdi, yalnız piskopos bir kez daha mücevheringücünü çağırdı ve güçlü kaplan bacakları üzerinde elfin üzerineatladı, bir kez daha büyük bir kedinin pençesine ve tırnaklarınasahip olan kolu ile yakaladı onu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 270: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elfi yan tarafından, bir kanadının hemen altından yakalamıştı-ve o tırnakların kanadı yırtıp Tiel'marawee'ye yere düşürmesinealıkoyan tek şey talihti. Tiel'marawee acıyla haykırdı, ama yeresürüklenmenin ölmek demek olduğunu bilerek yukarı uçmayadevam etti. Kalçasından dizine kadar derisinden büyük bir parçayırtıldı, ama sonra elf serbest kaldı, gittikçe yükseldi, bir ağaç da-lma kondu, ama sonra duraksamadan devam etti. Önündeki tekbir amaca odaklanmıştı: Gecekuşu'nun yanına canlı varmak. De'Unnero, kaplanın elfi izleyebileceğini, yakalayıp yiyebile-ceğini düşünerek taşın daha da derinlerine daldı. Elf ağaçtan ağaca uçtu; kaplan yerde koşuyor, elf ne zamanbir daldan kaçınmak ya da ayak basacak yer bulmak için alçalsasıçrıyordu. Tiel'marawee farklı bir taktik denedi, yüksek bir dalakondu, yayını kaldırdı, sonra küçük oklarını kaplana yağdırmayabaşladı. Her oku hedefini buldu, hatta kaplan sendeleyerek uzak-laşırken bile onu vurmayı başardı, ama sadağının yarısından faz-lası boşalmış olsa da, yaratığa gerçekten zarar veremediğini farketti, çünkü kaplanın yaraları açıldığı hızla kapanıyordu!Bu Tiel'marawee için hiç de gizemli değildi. Elfin mücevher-

46o

R- A. Salvatore

lerden haberi vardı ve bu adamın kendini kediye dönüştürmekiçin bir taş kullandığını, iyileşmek için bir tane daha bulundurdu-ğunu anlamıştı. Atışları ile başardığı tek şey biraz zaman kazanmaktı. Kapla-nın içinde kaybolduğu çalılara bir ok daha yolladı, sonra kedininonun bu noktadan uzaklaşmasına yetecek kadar gizlenmesiniumarak hızla uçtu. Ve Tiel'marawee'nin buna ihtiyacı vardı, biliyordu, çünkü ya-ralı bacağı uyuşmuştu ve kanı serbestçe akıyordu. Küçük bedeni-nin uç noktaları üşümeye başlamıştı ve görüş alanının kenarlarıkararıyordu. Sendeledi, devrildi, kanatlarını hırsla çırparak dengesini sağla-maya çalıştı. Ama sonra yere yığıldı, ağaca yeniden tırmanmakamacıyla yön duygusunu bulmaya çalıştı. Ama kaplanın istikrarlıbir şekilde yaklaştığını gördüğünde her şeyin bittiğini anladı.Doğrulup yükseğe sıçramayı basarsa bile, kedi zıplar, havada ya-kalardı onu. Ölecekti, göremeyeceği yüzyılları düşününce büyükbir hüzne boğuldu, leydisini uyaramayacağını düşününce daha dabüyüğüne, çünkü yaklaşan trajedi Touel'alfar'm narin dünyasınıalt edebilirdi.Kedi atıldı. Tiel'marawee altın rengi gözlerini kapattı. Son bir hırlama duydu, ardından yandan bir şeyin fırladığınıhissetti -güçlü, gökgürültüsü gibi. Gözlerini açtığı zaman kapla-nın takla atarak uçtuğunu gördü. Yanındaki toprak güçlü bacak-larca, at toynaklarınca altüst ediliyordu; Senfoni yüksek sesle kiş-neyerek kalkmasını istedi ondan. Elf ata binecek gücü bulamayın-ca at eğildi. Kaplan ileriye atladı, Senfoni de aynısını yaparken böğrüneşiddetli bir pençe aldı. Kovalamaca başladı. Senfoni bir gökgürül-tüsü gibi ağaçların arasından koşar, keskin dönüşler yaparken, Ti-el'marawee canını kurtarmak için tutunuyordu. jbüsh Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 271: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

461

De'Unnero hızlı koşuyordu, ama yalnızca kısa meafeler için,çünkü kedi büyük aygıra ayak uyduramazdı. Bu yüzden piskoposfarklı bir taktik denedi. Kaplan biçiminden çktı ve hematit aracı-lığı ile düşüncelerini aygıra yolladı -ve Senfoni'nin göğsüne gö-mülmüş turkuaz sayesinde kolaylıkla bağlantı kurdu. İkisini de yakaladığını düşündü -ne tatlı bir yemek olacaktı!-ama Senfoni sıradan bir at değildi, at bedenine bakarak anlaşıl-mayacak bir zekaya sahipti. De'Unnero'nun seslenişine aldığı tekkarşılık bir öfke duvarı oldu. Piskopos kızgınlık içinde döndü ve kaçan elfin aygırı çeviriponu kurtarmaya gelecek kadar aptal olduğunu umarak Ni'estiel'inyanına koştu. Tiel'marawee görevini biliyordu, üstelik ata hakim değildi;Senfoni kendi iradesi ile hareket ediyordu. Hâlâ canlı, ama acı ve zayıflıktan çılgına dönmüş Ni'estiel'i gö-rünce piskopos kötü kötü gülümsedi. Yine kaplan biçimine dön-dü, kanı kokladı ve yarı baygın elfin üzerine çökerek ısırmaya,koparmaya başladı. Ter ve bitkinlik içinde olmasına rağmen amaçlılıkla kampadoğru ilerlemekte olan aygırı bir süre sonra Yelebekçi buldu. Ti-el'marawee Senfoni'nin sırtında baygın yatıyor, at onu yere düşür-memek için büyük çaba harcıyordu. "Tanrı Dinoniel aşkına," diye mırıldandı atadam büyük yarayıgörünce. Hemen kolundaki büyülü kırmızı bandı, Aida Dağı'nınmolozları altında kısılı kaldığında onu haftalarca hayatta tutan elfşifa bandını çıkardı ve Tiel'marawee'nın koluna sıkı sıkı bağladı,ama kol bandı takılmadan önce açılan yaralar üzerinde etkili olupolmayacağını bilmiyordu. Kan akışının biraz yavaşladığını görünce rahatladı, ama zaval-lı yaratığın kurtulması için yeterli olacağından gerçekten emin de- 4&2 R. A. Salva,^ğildi. Onu Senfoni'nin sırtından kaldırdı, güçlü kollarına alar-,uyanında aygır ile kampa yöneldi. Onu görünce Elbryan şaşkınlık ve acı içinde kaldı. Bir fuel'alfar'a bunu hangi yaratık yapmış olabilirdi? Ve daha da ralwsız edici olan, Ni'estiel neredeydi? "Onu ve atını bulduğumdan beri tek kelime etmedi," dçj:Yelebekçi. "Sanırım, hangi düşmanla karşılaşmışsa, Senfoni çe]^çıkarmış onu." Korucu atına baktı, Senfoni'nin göğsüne gömülmüş büyt\juturkuazla bağlantı kurdu ve başını salladı. Ve Senfoni büyük, gür.lü bir kediye dair bir imge, Roger'ın Baron Bildeborough'yu $j_düren kediye ilişkin tarifine tamamen uyan bir imge yollayıricakorkusu büyüdü. "Ah, keşke manastırdan bir ruhtaşı çalmış olsaydım," diye ya_zıklandı Viscenti Birader, o ve diğerleri yaklaştığında. Elbryan da Pony'nin güneye gitmeden önce önerdiği taşı kabuletmediği için pişmanlık duyuyordu -ve ilk defa olmuyordu bu. "Yaşayacak mı?" diye sordu Roger, mücevher yardımı olma-dan şifa konusunda becerikli olan Braumin Birader elfe yaklaşır,onu rahat ettirmeye çalışırken. Kol bandının niteliklerini bilmedi-ğinden çözecek oldu, ama Yelebekçi ile Elbryan hemen bilgilen-dirdiler onu."Birazcık daha iyi görünüyor," dedi Yelebekçi umutla. "Ama yaraları bir kedinin pençelerinden kaynaklanıyor," dedikorucu. "Kirli yaralar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 272: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Kedi mi?" diye sordu Roger, gözleri irileşerek. Elbryan gözlerini ona dikti ve başını salladı. "Büyük, portakalrengi, siyah çizgili bir kedi," dedi korucu. Roger'ın dizleri boşandı,Castinagis Birader yanında olup ona destek olmasa yere düşecekti. "Baron Bildeborough'yu öldürene benzeyen bir kedi," diyeonayladı korucu. iblisin Havarisi <&3 "Piskopos," dedi zayıf bir ses aşağıdan. Tiel'marawee konuş-maya çalışıyordu. "Piskopos... kaplan." Elbryan eğildi. "Piskopos mu?" diye sordu, ama Tiel'mara-v/ee'nin gözleri yine kapanmıştı ve kıpırtısız yatıyordu. "De'Unnero," diye açıkladı Braumin Birader. "Palmaris Piskopo-su. İnsan kolunu büyük bir kedinin güçlü pençesine dönüştürebile-cek kuvvetli bir mücevher olan kaplan pençesini kullandığı bilinir.""Koldan da fazlası," diye ısrar etti Roger. "Adam burada mı?" dedi korucu inanmazlık içinde. Kaplanıno anda üzerlerine atlamasını beklermiş gibi başını kaldırıp orma-nı taradı. "Ve neden geldiğinden kuşku duymamız imkansız," diye yo-aım yaptı Yelebekçi. "Bizi arıyor," diye mantık yürüttü Braumin Birader. "Yardımı-nızı isteyerek sizi tehlikeye attık." Korucu başını iki yana salladı. "Sanırım hedefi sen ve dostla-rından çok benim," diye bildirdi. "Senden de fazla Pony," diye ekledi Yelebekçi. Bu düşünceElbryan'ı daha da rahatsız etti. De'Unnero onu aramak üzere bu-raya gelmişse, bu adamın Pony'yi Palmaris'te bulduğu, nerede ol-duğunu öğrenmek için işkence yaptığı anlamına mı geliyordu? "Onu bulmalıyım," dedi Elbryan aniden, ormandan bakışlarınıayırmadan. Pony ve doğmamış çocuğu için duyduğu korku gittik-çe artıyordu."Bence birazdan o seni bulacak," dedi Yelebekçi kuru kuru."Ne yapacağız?" diye sordu Braumin Birader. "Yolumuza gideceğiz," diye yanıt verdi Yelebekçi, korucu dü-şüncelerini aktaramadan. Atadam Elbryan'ın o sırada sevgilisinive muhtemelen Palmaris'e dönmeyi düşünmekte olduğunu anla-yacak kadar bilgeydi. Ve Yelebekçi'ye göre bu büyük bir hataolurdu. «64

R- A. Salvat0re

"Daha bu gece, elflerin Palmaris'te onun yanında olduğunusöyledin bana," dedi korucuyu sakinleştirmek için. "Kuşkusuzonu, senin yapabileceğin kadar iyi koruyorlardır." Korucu bundan o kadar emin değildi, Pony'nin bi'nelle dasa-da öğrenmesi hakkında olumsuz duygular besleyen elflerin onukorumayı isteyeceklerinden bile emin değildi. Ama bu düşünceyikafasından çıkardı ve kendi kendine, bakış açılan ne kadar farklıolursa olsun, elflerin düşman değil müttefik olduğunu hatırlattı. "Yoksa kendini o kadar beğeniyorsun ki, Leydi Dasslerond,Belli'mar Juraviel ve tüm diğerlerinden daha iyi olduğunu mu dü-şünüyorsun?" diye ısrar etti Yelebekçi. Bu saçma fikir Elbryan'mTouePalfar'ın gücünü hatırlamasını sağladı. "Devam edeceğiz," diye onayladı korucu, "ama daha sıkı nö-bet tutacağız."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 273: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Ya ufaklık?" diye sordu Yelebekçi, zavallı Tiel'marawee'yebakarak. "Şu anda yolculuk edebilecek durumda olduğunu san-mıyorum." "Ben bu günü çıkaracağından bile emin değilim," diye itirafetti Braumin Birader."Onu bekleriz," dedi sadık korucu tereddüt etmeden. "Öyle ya da böyle," diye sessizce yorum yaptı Castinagis Bira-der. "Ve ben Senfoni ile gidip Ni'estiel'i ararım," diye ekledi koru-cu, kötü niyetle söylenmediğini bilmesine rağmen, acı yorumuduymazdan gelerek."Yalnız başına gidemezsin," diye yanıt verdi atadam."Yalnız başıma atla gidersem daha hızlı hareket edebilirim.""Ve ben de seni geçebilirim," diye ısrar etti atadam. Elbryan dostlarına baktı. Yelebekçi'yi yanına alıp, altı kişi ol-malarına rağmen, diğerlerini savunmasız bırakma fikri hoşuna git-miyordu. iblisin Havarisi

465

"Atadamı al," diye ısrar etti Castinagis Biradr. "De'Unnero ileyalnız karşılaşmak budalalık olur.""Piskopos zorlu bir düşmandır," diye ekledi Mullahy Birader. Korucunun onların doğrulamasına ihtiyacı yoktu; Touel'al-far'dan iki kişiyi alt edebilecek birinin zorlu bir düşman olduğuaçıktı. "Geride bıraktıklarım için daha fazla endişeleniyorum," de-di basitçe."Biz altı kişiyiz," diye yanıt verdi Roger. "Ve Aziz Saf-Abelle'den gelen beşimiz savaş sanatlarında eği-timliyiz," diye ısrar etti Castinagis, güvenli bir sesle. Korucu Yelebekçi'ye işaret etti, sonra Senfoni'yi eyerlemeküzere yaklaştı. Ama ata baktığında köpük köpük terle kaplanmışolduğunu, böğründe ciddi bir yara olduğunu gördü ve hayvanıbiraz yürütmenin daha iyi olacağına karar vererek battaniye ileeyeri Yelebekçi'nin sırtına bıraktı, Senfoni'nin gemini taktı ve ya-nında atadam ile birlikte, aygırı çekerek ormana götürdü. Ni'estiel'in paramparça kalıntılarını iki saat sonra buldular.Kaplan görünürlerde yoktu."Bunu ödeyecek," dedi atadam. Elbryan lime lime edilmiş bedene, sonra ormana baktı ve ba-şını salladı. TiePmarawee ertesi sabah da yolculuk etmeye hazır değildi,ama biraz daha güçlü görünüyordu, hatta gözlerini açmayı ve hi-kayesini anlatmayı başardı. Elflere saldıran yaratığın bazen insan,bazen kaplan, bazen ikisi arasında bir şey olduğunu doğruladı.Aynı zamanda Piskopos'un Gecekuşu'nun peşinde olduğunu,kendini korucunun dostu sayan herkesi mutlulukla öldüreceğinide doğruladı. Ve sonra Tiel'marawee narin, altın rengi gözlerinibir kez daha kapattı ve sessizce yattı. O kadar kırılgan, o kadarölümün eşiğinde görünüyordu ki!Korucu inatla bi'nelle dasada yapmaya gitti. Küçük bir gölün

«66 R- A. Salvat0rekıyısında bir açıklık buldu ve giysilerini çıkardı. Öfke içinde kıllcdansına daldı, onu elflere adanmışlığını, bu caniliğin intikamın,alma kararlılığını doğrulamak için kullandı. Aynı zamandaDe'Unnero'ya bir meydan okuma olarak yapıyordu, Piskopos'un

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 274: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

istediği biçimde gelip onu bulmasını, böylece bu işi hemen, bu-racıkta bitirmeyi umuyordu. Gerçekten de, biraz öteden De'Unnero korucunun güçlü, amazarif hareketlerini izliyordu. İnsan olarak mı, kaplan olarak mı sal-dıracağına karar vermeye çalışarak yaklaştı. İnsan olmaya kararverdi, çünkü büyü kullanmadan da daha üstün bir savaşçı oldu-ğunu göstermek, dünyadaki yerini doğrulamak istiyordu. Ama sonra De'Unnero korucuyu güçlü atadanım da izlemek-te olduğunu fark etti ve kendine ne kadar güvense de, ikisiylebirden savaşmak istemiyordu. Zamanını beklemeye karar verdi veormanın gölgelerine karıştı, ama dansın tamamını izlemesine ye-tecek kadar yakında kaldı. Shamus Kilronney yoldaydı. O ve as-kerleri korucunun dostlarını hallederdi.İşte o zaman De'Unnero kendini kanıtlayabilirdi.

28SONUÇLAR "Sokaktan çekil!" diye bağırdı asker, bir kova çöp atmak içinYol'dan çıkmış olan şaşkın Belster'a. Asker silahını çekerek yak-laştı, ama hancı hemen kapıdan içeri daldı ve orada ellerini kal-dırdı. Kovasını almaya zahmet bile etmemişti. "Ve bir daha çıkma!" diye bağırdığını duydu Belster adamın,kapıyı kapatırken. Hancı derin derin iç çekerek Dainsey ile Mal-lory'nin sessizce oturup içki içtikleri ortak salona döndü. Daha osabah, Peder Başrahip'in gelişi ve Kral'ın yaklaşan ziyareti üzeri-ne dedikodu yapmak için sürü sürü gelecek müşterilerle işlerinaçılacağını düşünerek Mallory ile Prim O'Bryen'ı tutmuştu. Şimdi, bir gün önce oda tutmuş üç adam dışında bomboş ka-lan Yol'a bakarken ne kadar ironik geliyordu. Dedikoduya açmüşteriler gelmek isteseler de gelemezlerdi. "Nereye gitti?" diye sordu Belster ve Dainsey özel odalara açı-lan kapıya işaret etti. Belster Pony'yi odasında, karanlıkta oturmuş tek pencereyebakarken buldu. Zaman zaman, insanların evlerine dönmeleriniemreden bir askerin ya da bir keşişin bağırması duyuluyordu. Pe-der Başrahip'e düzenlenen saldırıdan beri Aziz Kıymetli şehri ke-penklerini indirmiş gibiydi. "Ah, sen ne yaptın, kızım?" diye sordu Belster, gidip Pony'nintepesine dikilerek. "Sendin o -bana yalan söyleme! Yol'a gelen 4,68

R A' S^va,0re

son adam, Peder Başrahip'e bir mücevherin çarptığını ve tüm keşişlerin bu kadar uzaktan, bu kadar şiddetle çarpmasına hayret ettiğini söyledi. Bu tür saldırılara karşı koruma büyüsü yapmışlaröyle deniyor -bu yüzden hem onlar, hem ben biliyoruz ki, katiltaşlar konusunda büyük güce sahip biriydi. Tanıdığım yalnızcatek bir kişi yapabilir bunu." "Avelyn Desbris adamın kafasını uçurabilirdi," dedi Pony ka-yıtsızca, bakışlarını pencereden ayırmadan. Bu aldırışsız tavır aniden Belster'ı öfkelendirdi. Pony'ninomuzlarını yakaladı ve onu kendisine dönmeye zorladı. "Avelynöldü," diye yanıt verdi. "Bunu ikimiz de biliyoruz aynı zamanda,mücevherlerinin kimde olduğunu da biliyoruz. Ve o taşlardan bi-ri mıknatıstaşıydı, değil mi? Ve Peder Başrahip'e çarpan da mık-natıstaşıydı. Senin mıknatıstasın nerede, kızım?" Pony'nin iri, mavi gözleri kısıldı, adama dikildi. Bakışları öyle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 275: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kuvvetli ve kararlıydı ki, Belster yarım adım gerilemek zorundakaldı."Peder Başrahip'e saldıran Pony'ydi," dedi Belster sessizce. "Bestesbulzibar'ın alt edilmesinde rol oynadığım için nasılözür dilemiyorsam, Peder Başrahip'i öldürdüğüm için de özür di-lemiyorum," dedi Pony kararlılıkla, ifadesindeki ironiyi anlamadı-ğı halde. "Ah, ama sen ne yaptın?" diye yazıklandı Belster, ellerini ha-vaya fırlatıp sırtını dönerek. Sinirli sinirli odayı adımlamaya başla-dı. "Dostlarına iyilik ettiğini mi düşünüyorsun? Ya kendi dostları-na? Dışarıya bak, kızım! Sokakta yürüyen birini görüyor musun,bu gece Yol'a gelen birini görüyor musun?" "Kısa süre sonra gevşetirler," diye ısrar etti Pony. "Şimdi kor-kuyorlar ve bu yüzden askerler ile keşişler büyük bir ayaklanma-yı engellemek için sokakları boşaltıyor; ama bu da geçecek.""Peki ya Behrenli dostların?" diye sordu Belster. "Senin eylem-

iblisin Havarisi

4&9

lerin yüzünden Kilisenin kara derili dostlarını cezalandırması dageçecek mi? Yaklaşan katliamdan canlı kurtulanlar idam edilenle-ri unutacak mı?""Behrenliler mi?" "Pek çok kişinin saldırının suçunu onlara attığından kuşkunmu var?" diye sordu Belster inanmazlık içinde. Pony bu saçma fikre gülüp geçti. "Behrenliler asla taş kullanı-cıları olarak tanınmadı," dedi. "Dinleri mücevherlerin Tanrı'nın ar-mağanı olduğunu bile kabul etmiyor. İblis dactylin reenkarnasyo-nu olarak tanıdıkları Ouwillar'ın insanları baştan çıkarmak içinkullandığı bir şey olduğuna inanıyorlar. Yatol rahipleri taşlara,dürüst ve zorlu çalışmaktan kaçınmanın yolu olarak bakıyor, veo gücü hak etmeyen insanlara güç verdikleri için tehlikeli görü-yorlar. Bir Behrenlinin Peder Başrahip'e mücevher saldırısı dü-zenlemiş olmasını düşünmek tamamen..." "Uygun," diye sözünü kesti Belster. "Sen eğlendin. Şimdi da-ha iyi hissediyor musun?" Pony kızgınlık içinde başını iki yana salladı. Adam nasıl anla-mazdı? Daha iyi hissetmek mi? Hiç değil! Yalnızca yapılması ge-reken bir şeyi yapmıştı, Chilichunklara ve Connor'a sadakatiningerektirdiği şeyi yapmıştı ve yalnızca krallık için daha iyi bir ge-lecek umut ettiği için yapmıştı. "Hepimizi pek güzel bir duruma soktun, değil mi?" diye de-vam etti Belster istihzayla. "Bir sonraki Peder Başrahip olarakDe'Unnero'yu gösterebilirler ve o zaman tüm krallık Palmaris'inyaşadığı acıyı çeker." Pony başını iki yana sallamaya devam etti. "Abellican Kilise-si'nin yükselmesinin arkasındaki güç Markwart'tı," dedi. "Tarikatıadına Palmaris'in hakimiyetini ele geçiren oydu ve o olmadan..." "Ebeveynlerini öldüren oydu," dedi Belster sözünü sakınma-dan. "Ve anladığın, düşündüğün tek şey bu. Belki Markwart yap- 470

A- S*^<0re

tığın şeyi hak ediyordu, ama kalanımıza iyilik ettiğini asla düşün

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 276: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

me. Tek bir iyilik bile etmedin! Artık hepimiz Pony'nin bizim irinyarattığı cehennemde yaşayacağız." Pony pencereden dışarı baktı ve Belster kapıyı arkasından çar-parak çıktığında neredeyse sandalyesinden düşecekti. Adamın ya-

nıldığını söyledi kendine tekrar tekrar. Bir süre zor olacaktı belkiama geçecekti; ona göre, büyük olasılıkla şehir devlet kontrolüaltına girecekti ve insanlar sükunet ve huzur bulabilecekti. Buna inanmak zorundaydı, çünkü eylemleri kendisine pek azteselli vermişti. Belki intikam açlığını gidermişti, ama bu Graevis,Pettibwa, Grady ve Connor'ın ölümlerinin yüreğinde bıraktığıboşluğu doldurmamıştı -asla değil! En fazla, intikamı alındığınagöre, artık yas tutmayı bırakabileceğini umuyordu. "Kadındı," diye bildirdi Tallareyish Issinshine Belli'mar Juravi-el'e ve Leydi Dasslerond'a, Peder Başrahip'e düzenlenen saldırı-nın gecesinde. "Biraz uzaktan, çatıdan saldırdı." "Mücevherler üzerindeki gücünü abartmamışsın, anlaşılan,"dedi Leydi Dasslerond Juraviel'e, ama ses tonundan o anda Jilse-ponie Wyndon'dan ne etkilendiği, ne de memnun kaldığı acı ve-recek ölçüde açıktı. "Jilseponie Peder Başrahip Markwart yüzünden büyük acıçekti," diye açıklamaya çalıştı Juraviel, ama o da sözlerinin boş ol-duğunu duydu. Konumu yüzünden, Gecekuşu'nun çocuğunu ta-şıdığı için ve bi'nelle dasada bildiği için, Pony bundan daha bil-gece davranmalıydı; kişisel kan davası gütmek yerine tüm dünya-nın iyiliğini düşünme sorumluluğunu taşıyordu. "Düşünmeden hareket etti," dedi Dasslerond her zamanki açıksözlülüğü ile, "ve çevresindeki daha büyük olayları düşünmedi." "Biz onunla iletişim kurmadığımız için haberinin olmadığıolaylar," diye işaret etti Juraviel. iblisin Havarisi

A7<

"Karnındaki çocuğu da ilgilendiren olaylar," diye hemen ters-lendi Dasslerond. "Sırf bu gerçek onu durdurmalıydı." Juraviel Pony'nin tek bir taştan başka bir şey kaybetmeden sal-dırabileceğine ve kurtulacağına karar verdiğinin açık olduğunu

söylemek istedi. Ama dilini tuttu, çünkü bahaneleri yalnızca savun-maydı -çünkü Pony'nin eylemleri savunma gerektiriyordu. Aslın-da, Belli'mar Juraviel de memnun değildi ve Pony'nin son eylem-lerini, hamile olduğunu söylemeden Gecekuşu'nun yanından ayrıl-dığından beri süren bir dizi beceriksizliğin sonuncusu olarak görü-yordu. Çünkü Juraviel de Touel'alfar'dı ve insanlarla sık sık bağ-lantı kurmasına rağmen dünyayı onların gözleri ile görmüyordu. "Şimdi Abellican Kilisesi şehir üzerinde mutlak hakimiyet ku-racak," diye devam etti Dasslerond. "Ve güvenliği bahane ederekKral Danube'un her hareketini kontrol edecekler. Dostunun eyle-mi bize pahalıya maloldu. Danube Brock Ursal ile nasıl görüşmeayarlayacağım? Kendimizi Kiliseye kesinlikle gösteremeyiz. Aptal-ca bir seçim yaptı, Belli'mar Juraviel, bir insanın, bir n'Touel'al-far'vn seçimi, ki Jilseponie kesinlikle öyle." Juraviel leydisinin kızgın iç çekişinde, Dasslerond'un, Ponybi'nelle dasada sırrını da bildiği için hissettiği can sıkıntısını duy-du. Dasslerond'un gözünde kaybettiği konuma tekrar ulaşabil-mek için Pony'nin bir sürü iyi karar vermesi gerekecekti ve hanı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 277: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

mının Pony hakkındaki duygulan, Gecekuşu'na ne kadar sabırgöstereceğini belirleyecekti. Ama Juraviel bu konuda hiçbir şey yapamazdı -henüz değil.Corona'da oynanan büyük oyunda Pony yalnızca bir piyondu vepiyonların feda edildiği çok görülmüştü. Yol'da kalan üç müşteri ve dört yardımcı -Pony arka odadançıkmış, Prim O'Bryen gizlice Yol'a gelmeyi başarmıştı- Belster'akatıldı, ama bunun dışında yalnızca iki cesur müşteri devriyeleri «72

A- Salv«0re

atlatıp meyhaneye gelmeyi göze almıştı. Ortak salonun kapısı çarpılarak açılır, bir sürü asker içeri doluşurken hepsi birden şaşkmlık içinde başlarını kaldırdılar. Pony'nin bir eli mücevher kesesine, diğeri tezgahın arkasındabir rafta yatan Savunucu'ya gitti. Ama askerlerin başındaki kadınıfark edince hem o, hem de Belster ile Dainsey rahatladılar: Col-leen Kilronney gelmişti. "O'Comely Efendi," dedi kadın, bir düzine askerine yakındakiiki masaya yerleşmelerini işaret ederek -bazıları şehir muhafızıbazıları Kral'ın askeriydi. "Tüm dostlarıma bira." "Emredersin, iyi asker," diye yanıt verdi hancı ve bara koşarakkupa kupa bira doldurdu ve tepsileri Dainsey ile Mallory'ye uzattı. Belster işiyle uğraşırken Colleen arkadaşlarının yanına gitti vehancının ücretini ödemelerini söyledi -ama Kralın Adamlan'ndanolan birkaç asker adama para falan ödemeyeceklerini, tahtın as-kerlerine hizmet edecek kadar talihli olduğu için adamın sevin-mesi gerektiğini bağırdı. Colleen adamların sözlerine elini sallayarak karşılık verdi vetezgaha yaklaşıp şişman bir para kesesi çıkardı. Belster boş ver-mesini söyleyecek oldu, ama kadının bakışları adama ve yanındaduran Pony'ye, Colleen'in arkadaşlarına belli etmeden konuşmakiçin bunu bahane ettiğini anlattı. "Peder Başrahip'i öldürenin büyü olduğunu söylediler," diyefısıldadı, "görülmedik ölçüde büyük bir büyü."Belster Pony'ye baktı ve Colleen o bakışları kaçırmadı."Demek sendin," dedi sırıtarak. "Eh, iyi atıştı, bana sorarsan." "Dünyayı daha iyi bir yer kılacak bir atış," diye yanıt verdiPony kararlılıkla. "Peder Başrahip Markwart olmadan Ayı-Honcehalkı, tüm Corona halkı çok daha iyi durumda olacak.""Olmadan mı?" diye sordu Colleen kuşkuyla.Pony'nin yüzündeki gülümseme silindi.

|blisifi Havarisi 473"Yaşıyor mu?" diye sordu Belster. "Turp gibi," diye yanıt verdi Colleen. "Yanındaki keşişler öle-ceğini, hatta öldüğünü düşünmüşler; ama inatçı ihtiyar köpek birşekilde dayanmış ve Aziz Kıymetli'deki keşişler şifalı taşlan ile birgüzel tedavi etmişler onu. Yine de, mucize diyorlar, bilirsin ve ba-zıları Tann'nın bu kritik zamanda Peder Başrahip'in ölmesine izinvermediğini söylüyor." Belster inledi ve çöktü. Pony'ye kızmasına rağmen o da budüşüncesiz eylemin en azından dünyayı Markwart'tan kurtardığı-nı umuyordu. Pony yıkılmıştı. "Çok kuvvetle vurdum," dedi fısıldayarak. Ne-fes alamıyordu. "Kafasının patladığını gördüm. Hiçbir ruhtaşı bu-nu onaramaz. Onu öldürdüm. O mücevherin gücü devleri öldür-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 278: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

müştür." "Onu öldürmedin, ama keşke öldürseydin," diye yanıt verdiColleen. Sonra Pony'ye parlak bir gülümseme bahşetti ve onaylar-casına başını salladı. "Yürekliymişsin, kızım," dedi açık saygı ile. "Taştan bir yürek," diye şikayet etti Belster, "ve kafası da fark-lı değil." Kralın Adamları'ndan bir başka asker yanına geldiğinde, Col-leen'in gülümsemesi silindi. "Pazarlık mı ediyorsun?" diye sordu. "İyi Belster bedavaya veriyor," diye yanıt verdi Colleen. "Veinsanların bir daha ne zaman sokakta yürüyebileceğini, meyhane-ye gelebileceğini soruyor." "Buna karar vermek Peder Başrahip Markwart'a kalmış," diyeyanıt verdi Kral'ın askeri, "ya da o gelmeden yasak kaldırılmazsa,Kral Danube'a." Adam sert sert Belster ve Pony'ye baktı; Pony ne-fesini tuttu, çünkü bu adamı Caer Tinella'dan tanıyordu ve ada-mın bu kılıkta onu tanımayacağını ummaktan başka şey gelmiyor-du elinden. Göz yamasının doğru gözde olup olmadığını, saçları-nın yeterince pudralanmış olup olmadığını merak etti.

w

• A- $alvât0re

Adam uzaklaşmaya başladı -ama dönüp dönüp şüpheyle bkıy ordu."Bu hep böyledir," dedi Colleen. "Peder Başrahip'in hayatta olduğundan emin misin?" diye sor-du Pony sessizce. Colleen başını salladı. "Kendi gözlerimle gördüm. Aziz Kıy-metli'deki keşişlere emirler yağdırıyordu," dedi. "Konuşması biraztuhaf, tahmin edersin, ama yataktan kalktı ve deliye dönmüş du-rumda, hiç kuşkun olmasın!" "Lanet olsun ona," diye mırıldandı Pony ve öfke ve hayal kı-rıklığı içinde başını eğdi. Bu nasıl olabilirdi? Herhangi bir insan,hatta herhangi bir dev o denli enerji doldurduğu mıknatıstaşınınçarpmasından nasıl canlı kurtulabilirdi? Pony o zaman bu adamındüşündüğünden daha zorlu bir düşman olduğunu anladı. Ama yi-ne de, onu öldürmeye kararlıydı.Kesinlikle kararlıydı. "Mücevher arabanın metal yan duvarına gömülmüş bulundu,"

dedi Tallareyish, Dasslerond'un yanına yine döndüğünde. Bu se-fer leydi yalnızdı, çünkü Juraviel sokakların gölgelerine dönmüş,devriye gezen askerleri ve keşişleri izliyor, Palmaris'in üzerineörülen güvenlik ağını tartıyordu. Aynı zamanda, fırsat bulursaPony ile konuşmayı umuyordu. Dasslerond buna izin vermişti,ama Juraviel'in insan dostuna anlatabileceklerini sınırlamıştı. "Kalın kafasından geçtikten sonra arabaya saplanmış," dedileydi. "Ama adam yine de hayatta." "Öyle," diye doğruladı Tallareyish. "Ve ona hizmet eden ke-şişler şimdi Aziz Kıymetli koridorlarını adımlıyor, yüksek sesleTanrılarına şükrediyorlar, mucizelerden ve Peder Başrahip'te or-taya konan ihtişamdan bahsediyorlar.""O zaman yaraları kötüydü."

İblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 279: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

«75

"İzcilerimiz, ruhtaşı ile çalışmaya başlarken keşişlerden hiçbi-rinin onun hayatta kalmasını beklemedikleri konusunda ısrar edi-yor," dedi Tallareyish. "Hatta bazıları cenaze hazırlıklarının başla-masını istemiş. Adamın yüzünün alt yarısı paramparça olmuş.Ama şimdi, birkaç saat sonra, adam yataktan kalktı. Güçlü ve öf-keli görünüyor ve saldırıdan geriye, peltek konuşmasından ve şiş-miş çenesinden başka iz kalmadı." Leydi Dasslerond Tallareyish ile görüşmesi sona erdiğinde busözleri ve iyileşmiş bir Markwart tarifini kafasında tuttu. Tallare-yish'i izcilik görevlerine geri gönderirken, Juraviel'e göz kulak ol-masını söyledi. Sonra tek başına, geçici üs görevi gören çatınınsessiz bir köşesine gitti. Halkı mücevher kullanmasa da, Leydi Dasslerond mücevherle-rin gücünü tüm diğer Touel'alfar'dan daha iyi bilirdi ve o saldırıdanMarkwart'ın -değil yaşlı bir adam, herhangi birinin- canlı kurtulma-sına inanamıyordu. Ama adam kurtulmuştu, kendine gelmişti! Dünyanın gidişi hakkında bilgili olan, tüm ırklara ve iblisdactyle ilişkin her efsaneyi bilen Dasslerond bunun ne anlamageliyor olabileceğinden korkuyordu. 29Bi'nelle Dasada Konuğu "Yine mi gidiyorsun, seni inatçı velet," diye sordu Yelebekçi,zorunlu molalarının ikinci gününde, şafaktan önce. Elbryan kısasüre önce uyanmıştı ve TiePmarawee'yi kontrol ettikten sonra-rahatça uyumuştu, ama henüz yolculuğa hazır görünmüyordu-giysilerini çıkarmaya başlamıştı. "Her gün," diye yanıt verdi korucu. "Denge merkezimi kılıçdansında buluyorum. Günlük sorunlara hazırlık olarak düşünce-lerimi düzene koyuyorum." "Piskopos buralardaysa lanet dansında bir sorun bulman dahaolası," dedi atadam. Elbryan sırıtarak yanıt verdi ve hevesli adımlarla kamptan çıktı."Sen dostlarımıza göz kulak ol," diye seslendi ormanın kıyısından;ve sonra gitti, Yelebekçi'yi yedi uyuyan şekille yalnız bıraktı. Elbryan küçük gölün kıyısındaki aynı açıklığa gitti, giysilerininkalanını çıkardı ve açıklığın ortasına gelip derin derin nefes ala-rak düşüncelerini temizledi, Tiel'marawee için, diğer arkadaşları,kendisi ve düşüncelerinde gittikçe daha fazla yer edinen Ponyiçin duyduğu korkuyu kafasından çıkardı. Onca kargaşa bir kena-ra konduktan sonra Gecekuşu, çevresine ahenkli elf eğitimli ko-rucu oldu. Ayaklarının altındaki buz kaplı çimenleri hissetti, sa-bah güneşinin gölün ince bir buz tabakası altındaki yüzeyindenyansımasını gördü. Konsantrasyonuna rağmen Gecekuşu sahne- iblisin Havarisi

«77

nin tuhaflığını düşünmekten alamadı kendini. Normal bir senede,bu mevsimde ayaklarının altında metrelerce kar olurdu ve gölünüzerinde bu ince buz tabakası yerine kalın, gri buz ve yoğun birkar tabakası olurdu. Şimdi gölün yalnızca bir kısmı huzlanmıştı;uzak kıyıdan göle dökülen çayın olduğu yer hâlâ açıktı. Gerçekten de tuhaf bir kıştı, ama bu, diye hatırlattı Gecekuşukendine, bir başka yerde, bir başka zamanda düşünülecek bir şey-di. Harekete geçmesi, kanının hızlanmasını sağlaması gerekiyordu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 280: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

çünkü buz gibi çimenler ayaklarını uyuşturmaya başlamıştı. Ve böylece bi'nelle dasadaya daldı, mükemmel bir ahenk vedenge içinde dans etmeye başladı. Zarafet ve hassaslık ile akmaya,kasları dengeli dönüşler ve kudretli Fırtına'nm dengeli hamleleri ileçalışmaya başladı. Bir sonraki hareketi düşünmüyordu -buna ge-rek yokaı, çünkü bedeni artık bi'nelle dasadaya öyle aşina olmuş,kaslarına ve sinirlerine öyle işlemişti ki her hareket kendiliğinden,doğal olarak geliyor, yuvarlanarak hamle karşılamasından hemensonra büküp atılıyor, sıçrayışları ani saldırılar ile sona eriyor, ayak-ları nazikçe yere dokunurken bacakları ve ayakları onu öne fırlat-maya hazır bekliyordu. Dans her gün aynı olmuyordu, tam tersine,çünkü Gecekuşu'nun ustalık düzeyinde, durmaksızın gelişiyordu. Gerçekten de güzel bir manzaraydı ve çalıların arasından izleyenve bu sefer yakında Gecekuşu'nun müttefiklerinden birinin olmadı-ğını bilen Piskopos De'Unnero için korucunun dansı merakını dahada çekmekten başka işe yaramıyordu. Bu adam tam bir meydanokuma olacaktı, keşiş biliyordu, belki de bulabileceği en büyük ra-kip. "Bakıyorum zırhın da yok," diye yorum yaptı De'Unnero, açık-lığa yürüyerek. Piskoposun üzerinde tarikatının basit, kahverengicüppesi vardı. Beline altın iplikle örülmüş beyaz bir kemer takmış,ayaklarına sade, yumuşak çizmeler geçirmişti. Bir parmağını biryüzük süslüyordu, ama başka takısı ya da mücevheri yoktu. 478

R- A- Salvat0re

"Senin de öyle," dedi korucu sakin sakin. Hiç şaşırmarrustçünkü orman ona adamın burada olduğunu söylemişti; aslında buraya özellikle De'Unnero'nun ortaya çıkacağını umarak gelmişti "Ama ben asla zırh içinde savaşmam," diye yorum yaptıDe'Unnero, sağa doğru çember çizerek. Korucu da bir çemberüzerinde yürümeye başladı. "Gecekuşu'nım giydiği deri yeleği yada ağır çizmeleri bile giymem. Hiç adil gelmiyor." "Tamamen giyinikken bile, bir goblinin kaba mızrağını durdu-racak bir şey bile olmaz üzerimde," diye yanıt verdi Gecekuşu. "Demek dezavantajlı durumda olduğunu kabul etmiyorsun,"diye sordu De'Unnero, çünkü daha sonra bahane çıkarmasını is-temiyordu. Meydan okumanın gerektiği gibi olması, zaferin tadı-nı çıkarabilmesi için eşit koşullarda dövüşmeleri gerekiyordu. "Yeterince adil," diye yanıt verdi korucu çarpık bir gülümse-me ile, "ama sen silahını unutmuş gibisin." De'Unnero kahkaha attı ve kollarını kaldırdı, eli geniş kol ye-ninden çıktı ve kaplan pençesine dönüştü. "Ben silahlarımı deri-me yakın taşırım, o kadar," diye yanıt verdi piskopos. Güldü, amaGecekuşu'nım o anda yüzünde olan ifadeye değil, dönüşümü bukadar kolay yapabilmesine -mücevher elinde değil kesesindeydi!Peder Başrahip ona harika bir şey göstermişti, daha yeni, dahabüyük bir güç seviyesi. "Devam et," dedi Gecekuşu ona, "sonuna kadar, elfi öldürür-ken, Baron Bildeborough ve maiyetini öldürürken kullandığın bi-çime bürün." De'Unnero yüksek sesle kahkaha attı. Bir an öneriyi düşündü,ama başını iki yana salladı. Gecekuşu'nu eşit koşullarda yenmekistiyordu; ona göre, kendi kaplan kolu adamın taşıdığı güzel kılı-ca denkti."Neden geldiğimi biliyor musun?" diye sordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 281: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Kilisenin işine gelen her bahaneyi uydurabileceğini biliyo-

jbljSin Havarisi

«79

rum," diye yanıt verdi korucu. De'Unnero başını iki yana salladı. "Kilise değil, Gecekuşu,"dedi. "Sana Piskopos De'Unnero olarak değil, Marcalo De'Unne-ro olarak geldim. Şimdi teslim olmayı önersen bile, PiskoposDe'Unnero'nun kabul etmekten başka çaresi olmayacakken, Mar-calo De'Unnero bunu istemez."Korucu tam olarak anlamayarak başını yana eğdi. "Senin için geldim, Gecekuşu'na karşı De'Unnero," diye de-vam etti keşiş, "olması gerektiği gibi." Şimdi kahkaha atma sırası korucuya gelmişti; bütün bunlarda-ki saçmalığı kavramıştı. "Demek bu çarpık adalet anlayışınla ilgi-li değil kibirinle ilgili," diye mantık yürüttü. "Kimin daha iyi birsavaşçı olduğu ile ilgili." "En iyi savaşçı," diye düzeltti De'Unnero. "Meseleyi açıklığakavuşturmak için geldim.""Ya sonra?" "Sonra, yüreğini söküp yedikten sonra gidip dostlarının işinigöreceğim," diye söz verdi piskopos, çünkü doğru tahmin ediyor-sa korucu basit bir meydan okuma uğruna bu zevki ona bağışla-nmazdı, "îlk önce atadamı öldüreceğim, sonra da küçük, sinsi ada-mı. Ve sonra keşişlerin işini göreceğim. Belki onlara teslim olmaşansını tanırım, böylece, Peder Başrahip Markwart'tan merhametbeklemek gibi aptalca bir umutla geri dönüp sapkınlıktan yargı-lanırlar. Ya da belki teker teker katlederim onları, kafalarım ko-parırım. Efendimi bu da tatmin eder."Gecekuşu halka çizmeyi bıraktı; De'Unnero da aynısını yaptı."Dua etmen gereken bir Tanrın var mı?" diye sordu De'Unnero. "Duam dansımdır," diye yanıt verdi korucu. "Öldürmek zorun-da kaldıklarımın ruhlarına merhamet etmesi için." Piskopos uluyarak, öfkeyle saldırdı. Tek şansının korucununkılıcının uzun, ölümcül menziline girmek olduğunu biliyordu. 48o

R' A- S^lvatore

Bunu Gecekuşu da biliyordu ve adamın çevikliği ve hızı onşaşırtsa da, hızla döndü, Fırüna'nın ucunu doğrultarak piskoposışişlenmemek için yana dönmeye zorladı. Ama De'Unnero o ucun önünden geçer geçmez hızla e&ildisonra uzanan kılıcın üzerine sıçradı, tek ayağı ile bir tekme savur-du ve ayağı korucunun omzundan yansıdı. Yine karşı karşıya geldiler, ama bu sefer konuşmadan, en safen nefret edilen rakiplerin yoğun bakışları ile göz göze geldiler. Korucu, bu aldatıcı ölçüde hızlı adamın saldırmasına izin miverse, yoksa ani, güçlü ve doğrudan bir saldın ile adamı gerile-meye mi zorlasa, kendi kendine sessizce düşündü. Göz açıp ka-payana kadar düşüncelerinin anlamsızlığı kanıtlandı, çünküDe'Unnero doğrudan ileri atıldı, sonra bacaklarının üzerine, mü-kemmel bir denge içinde kondu ve aniden sağa fırladı. Dönerekölümcül kaplan pençesini korucunun kafasına savurdu. Fırtına hedefini ıskaladı, ama korucu kılıcını tam zamanındaçevirerek keşişin kolunu savuşturdu ve kaplan pençesinin yan ta-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 282: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rafına pis bir yarık açtı, ama aynı zamanda kendi sol omzuna de-rin bir yara aldı. Piskopos yarayı görmezden gelerek ilerlemeyedevam etti ve korucuyu çaresizce, dengesizce gerilemeye zorladı. Gecekuşu Fırtma'yı yere bırakarak atıldı ve De'Unnero'nun

çenesine bir yumruk indirip adamın dizlerinin boşanmasına se-bep olarak De'Unnero'yu şaşırttı. Piskopos saldırıya geçmektençok destek için kaplan pençesi ile biten kolunu korucuya sardı vetırnaklarını saplayarak diğer kolunu kaldırıp ani yumruk sağana-ğını bloke etmeye çalıştı. Gecekuşu belkemiğinin yanında yakıcı bir acı hissetti. De'Un-nero'yu rahat bırakırsa adamın sırtının yarısını koparıp alacağınıbiliyordu. Bu yüzden bastırdı, adamın kaburgalarına ağır bir sağyumruk indirdi, sonra ani bir sol aparkatla De'Unnero'nun başınıarkaya devirdi. İnatçı piskopos dönecek olduğunda sırtındaki çe- iblisin Havarisi

481

yşi hissetti, bu yüzden sağ kolunu kaplan koluna taktı ve yum-ruklamaya devam etmek için adamı sıkı sıkı tuttu. Ya da o öyle sanıyordu. Marcalo De'Unnero Aziz Saf-Abellekapılarından geçmiş en iyi savaşçıydı. Adam adalet biraderlerieritmişti ve o adamlar savaş sanatları konusunda onun gölgesi bi-le olamamıştı. Gecekuşu onu şaşırtmış, güçlü yumruklar indirmiş-ti, ama De'Unnero şimdi çalışmaya başlıyor, korucunun çenesinebir dizi kısa, keskin darbe gönderiyordu. Çenesine, çünkü Gece-kuşu adamın gırtlağına ulaşmaya çalıştığını, De'Unnero oraya sağ-lam bir darbe indirirse dövüşün sona ereceğini biliyordu.Koaıcu başarıyla kaçınmasına rağmen kan tadı aldı. Bir diziyumruk daha alıp verdi, sonra taktik değiştirerek iri elini piskopo-sun yüzüne kapattı ve tüm gücüyle sıktı. Piskopos inledi, yumuk-lamayı bıraktı ve bunun yerine korucunun güçlü kolunu yakaladı.Gecekuşu dövüşün sona erdiğini düşündü, zafere yaklaştığınısandı. Adamı tutmaya devam etti, sağ kolundaki kasları, demir gi-bi kirişleri daha da gererek o ölümcül kaplan pençesini kendin-den uzak tuttu ve parmaklarını adamın etine öyle kuvvetle bastır-dı ki ikisi de piskoposun başının bu baskı altında patlayacağınıdüşünmeye başladı.De'Unnero tuttu ve çekti, ama korucunun gücü ile yanşamıyordu.Gecekuşu zaferle hırladı. Ama sonra aniden bileğinin ortasında, avucunun hemen altın-da ani bir acı hissetti. De'Unnero başparmağı ile baskı noktasınıyakalamıştı. Korucu şaşkınlık içinde işaret ve serçe parmaklarınınzayıfladığını gördü. De'Unnero kafasını korucunun elinden kurta-rarak, korucunun kolunu çekip kavrayışını kopararak onu dehşe-te düşürdü. Tam De'Unnero kafa atarken Gecekuşu içgüdüyle başını öneeğdi; şans eseri korucunun alnı piskoposunkinden daha alçaktay-dı ve iki kafa yıkıcı bir kuvvetle çarpıştı. İki adamda sendeledi, 482

R- A. Salvat,

ama asıl darbeyi De'Unnero almıştı. Sersemlediği açık olan piskopos, korucunun bacak arasını hedefleyerek hızla dizini kaldudıama Gecekuşu bacağını çevirerek darbeyi kalçasına aldı. Hareket

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 283: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

korucunun dengesinin bozulmasına sebep oldu ve De'Unneroaniden kendini geriye, yere atarken keşişle gitmekten başka çare-si kalmadı. İkili yere yıkıldı ve soğuk yamaçtan aşağı, göle yuvar-landılar. Bir an buzun üzerinde durduktan sonra buz gibi sularadaldılar. Çevrelerindeki su çalkalanarak kızardı, ama soğuk su yüzün-den ikisi de savaşamayacak kadar sersemlemiş, nefessiz kalmıştı. Gecekuşu nefes nefese, sular sıçratarak başını çıkardı. De'Un-nero'nun da yanından çıkmasını bekliyordu. Onun yerine Yele-bekçi ile Roger'ı gördü, ikisi açıklıkta yürüyordu. Dostlarını gör-düklerinde hızla yaklaştılar. "Ne zamandan beri suyun içinde dans ediyorsun?" diye sorduYelebekçi, yaralı, sersemlemiş arkadaşını tehlikeli ölçüde soğuksudan çıkarmak için dörtnala gelerek. Elbryan kanlar içinde, titre-yerek sudan çıktı ve sırtındaki çizik çizik yarayı, Tiel'marawee'ninyarasına çok benzeyen izleri görünce ikisi neler olup bittiğini an-ladılar. Yelebekçi büyük yayını çıkardı, kirişini taktı ve sonra akı-cı bir hareketle ok yerleştirdi. "H-hâlâ suyun i-içinde," dedi Elbryan takırdayan dişlerininarasından. Roger sırtındaki pelerini çekip dostuna sardı. Yüzünde inan-mazlık dolu bir ifade vardı. "Bunu sana Piskopos De'Unnero muyaptı?" diye sordu. "O aptal nerede?" diye sordu atadam. "Onu öldürdün mü? Yada o pis sıçanı boğulmasına yetecek kadar yaraladın mı?" Elbryan omuzlarını silkti ve kararsızlık içinde dönüp gölü ta-radı.Sonra yanıtlarını aldılar, çünkü De'Unnero'nun başı gölün orta-

iblisin Havarisi

483

sında sulardan çıktı ve bir an göründükten sonra yine daldı. Yele-bekçi yine de bir ok salıverdi, oku zararsızca yüzeyde süzüldü. "Eh, dışarı çıkması gerekecek," dedi atadam, bir ok daha yer-leştirerek, "ve o zaman beklediğim fırsatı bulacağım!" O daha sözünü bitirmeden piskopos büyük bir kedi şeklindebelirdi, sudan çıktı, öyle hızla ormana daldı ki, Yelebekçi okunubırakmaya bile fırsat bulamadı."En azından kaçıyor," dedi Roger. Elbryan başını iki yana salladı, buna bir an bile inanmazdı. Buadam kaçmazdı; hepsini birden alt edebilecek kadar tehlikeli olanbu adamın işi daha bitmemişti."O zaman onu yakalayabiliriz," diye öneride bulundu Roger. "Ama elf kovalamacaya katılacak durumda değil," diye hatır-lattı Yelebekçi, "bana göre yürümeyi bile zar zor başarır." "Hangi yolu seçersek seçelim, bir arada kalmamız çok daha iyiolur," diye hatırlattı korucu, giysilerinin yanına gidip çabucak giyi-nerek. Sonra üçü kampa doğru yola çıktılar ve yolda Senfoni ilekarşılaştılar, korucu telepatiyle aygıra uzaklaşmamasını söylemişti. Bugün Tiel'maravvee çok daha iyi durumdaydı, ama hâlâ ken-di başına yolculuk edecek durumda değildi. Çok yavaş bir tem-poda da olsalar, onu taşıyarak yola çıkabileceklerini hissettiler.De'Unnero yakınlardayken Elbryan bir yerde kalmak istemiyordu.Muhtemelen adam kuvvetle saldırmanın bir yolunu bulurdu. Buyüzden ağır ağır ilerlediler ve bütün gün boyunca ancak beş ki-lometre yol gittiler. Senfoni ve binicisi ana grubun çevresinde hal-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 284: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kalar çiziyor, korucu çevreyi araştırıyor, De'Unnero'yu yine bul-mayı umuyordu. Ne zaman dikkatli Yelebekçi'den yeterinceuzaklaşsa, adamı ya da kaplanı cezbetmeyi umarak karanlık or-mana meydan okumalar haykırıyordu. Ama ne o gün, ne ertesi gün, ne de bir sonraki gün piskopos-

tan iz bulamadı. Ve sonra yine mola vermeleri gerekti, çünkü Ti- 484

R- A- Salvât0re

el'marawee devam edecek durumda değildi. Onu bırakmaları i ıyalvardı, yalnızca bir hafta yetecek kadar erzak bırakmalarını itedi ve o zamana kadar kendi başının çaresine bakacak duaımgelebileceği konusunda temin etti onları. Elbette hiçbiri, ne korucu, ne atadam, ne Roger Lockless, nede beş keşişten biri elfin gevezeliklerine kulak astı. Kamp kurupbeklediler, bir gün geçti, sonra bir gün daha ve sonra, üçüncü gü-nün sabahında Yelebekçi dörtnala kampa daldı. "Güneyden ge-len askerler var," dedi. "Ve iddiaya girerim, yanlarında at sürendostumuz piskopos." Elbryan birkaç saniye içinde Senfoni'nin sırtına atladı, aygınçevirip Yelebekçi'nin peşine takıldı. "Kampı güvene alın!" diyeseslendi Roger ile Braumin'e. "Birbirinizden ayrılmayın ve sırtını-zı kollayın. Askerler bize saldırabilir, ama bu olmasa bile pisko-pos bu süreyi saldırmak için kullanabilir." Ata telepatik bir mesaj yolladı, Senfoni sıçrayarak atıldı ve ko-laylıkla atadamı geride bıraktı. Yelebekçi'nin yaklaşan birliği gör-düğü yüksek uçurumun tepesine ulaştıklarında askerler tanınacakkadar yaklaşmışlardı."Shamus Kilronney," diye mırıldandı korucu. "Ve De'Unnero yanlarında," diye yorum yaptı atadam. "Ve Ti-el'marawee'yi kendi başını çaresine bakmak üzere geride bırak-mayı düşünmüyorsan, kaçmıyoruz.""Kaçmak yok," dedi Elbryan kararlılıkla. "Sayıları yirmiden fazla," diye işaret etti atadam. "Kaçmak ba-na iyi bir fikirmiş gibi geliyor.""Kaçmıyoruz," diye bildirdi korucu."Ben onlardan bahsediyordum," dedi Yelebekçi kuru kuru.Korucu ona takdirle, yan yan baktı."Diğerlerine bildirsek mi?" diye sordu Yelebekçi.Elbryan bunu uzun uzun düşündü. "Keşişlerin saldırgan büyü-

jb|isin Havarisi

485

jeri yok," dedi. "Aslında, hiç büyüleri yok. Zırhlı atlılar gibilerikarşısında ne yaparlar, hiç bilmiyorum." "Ban, bütün eğlenceyi kendine saklamaya çalışıyorsun," diyeyanıt verdi atadam. "Dostlarımızı saklanmaya göndeririz," dedi korucu, "ve sonragidip Shamus ve adamları ile yüzleşiriz. İş çatışmaya varırsa..." "Varmayacağını mı düşünüyorsun?" diye sordu Yelebekçiinanmazlık içinde. "De'Unnero yanlarında ve ben bunca yolu sırfkonuşmak için geldiğine bir an bile inanmam!""O zaman uzaktan vurur, ormana dağılırız," dedi korucu. "İki kişininkine dağılma denmez," dedi Yelebekçi. "İki kişi ol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 285: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sa olsa kaçar." "Aynı şey," diye yanıt verdi Elbryan. "Bir güzel kovalatırız on-lara, bir yandan da ok fırlatır dururuz ve saldırıp kalanları alt e-debileceğimize aklımız kesene kadar sayılarını azaltırız.""Bunu şimdi de yapabiliriz," diye ısrar etti atadam. "O zaman başı çek," diye yanıt verdi korucu, atadamın blöfü-nü görerek. Elbette, Elbryan'ın dediği gibi yaptılar; diğerlerinin yanına git-tiler ve Roger ile Castinagis'i grubu saklayıp güvene almakla gö-revlendirdiler. Kısa süre sonra yola döndüklerinde, Shamus ile askerleri bul-makta güçlük çekmediler, grup açık bir patikada dümdüz ilerli-yordu. Biniciler korucu ile atadamdan otuz metre ötede durdular.Shamus öndeki üç kişinin ortasındaydı ve at üzerindeki De'Unne-ro -bir keşiş için sıradışıydı- sağında duruyordu. "Shamus Kilronney'i yeniden gördüğüme memnun oldum," di-ye seslendi korucu, "ya da daha iyi yoldaşlarla gelseydi olurdum." De'Unnero yüzbaşıya bir şeyler fısıldadı ve Shamus karşılıkverdi, "Seni, atadamı ve keşiş dostlarını tutuklamaya geldik, Gece-kuşu. Abellican Kilisesi'nin aradığı kanun kaçakları ile arkadaşlık 486

:- A. Silva,,

ediyorsun. Onları topla; adil muamele göreceksiniz, söz veririm » "Sen git de..." diye başladı Yelebekçi, ama Elbryan onu suturdu. "Ben mi adil muamele göreceğim?" diye sordu korucu, birincitekil şahıs zamirini vurgulayarak. "Bu muamele dostlarımın asıl-masını izleme zevkini de içerecek mi? Ya da belki kazığa başla-nıp yakılmalarını -Abellican keşişlerinin en sevdiği oyunun bu ol-duğunu duydum.""Seninle savaşmak istemiyoruz," dedi Shamus. "Göründüğünden akıllısın o zaman," diye yanıt verdi Yele-bekçi. Yüzbaşı endişe içinde De'Unnero'ya baktı. Shamus Geceku-şu'na sağlıklı bir saygı duyuyordu ve o ve askerlerinin Gecekuşuile dostlarını kolaylıkla alt edebileceğinden kuşkusu yoktu. Amasorun bu değildi.Uzun, gergin bir an geçti. "Yakala onları," dedi De'Unnero Shamus'a. Sonra, yüzbaşı ye-rinden kıpırdamayınca, emri askerlerine tekrarladı. Adamların ço-ğu harekete geçecek oldu, ama Shamus elini kaldırdı ve adamlaritaatkarlıkla durdular. Belki de Shamus Kilronney'nin hayatındaki en korkunç andı.Gecekuşu ve yüzbaşı, birkaç kısa hafta içinde sağlam bir dostlukkurmuşlardı, çünkü yakın müttefikler olarak savaşmak için gerek-li olan güveni bulmuşlardı. Bu adamı, yüreğini biliyordu ve Ge-cekuşu'nun Kiliseye, hele devlete karşı gerçek bir suç işlediğinebir an bile inanmamıştı. Ama Shamus atadamın varlığını görmez-den gelemiyordu. Atadam, Gecekuşu'nun kendi ifadesine göre,Aziz Saf-Abelle zindanlarından kurtarılmıştı. Muhtemelen sapkın-lık ve ihanetten yargılanıp cezalandırılacak kaçak keşişleri de gör-mezden gelemiyordu.Yoldan ileri, Gecekuşu'na baktı, sert bakışlarını adamın yeşil

iblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 286: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

487

gözlerine dikti. "Yakalayın onları!" diye emretti De'Unnero. "Ve ben önderlikedeceğim!" Bunun üzerine piskopos büytik, ölümcül bir kaplanpençesine dönüşmüş olan kolunu kaldırdı ve güçlü bir hareketleöne sallayarak atını ileri sıçrattı. "Durun!" diye bağırdı Shamus askerler daha harekete geçeme-den. De'Unnero, Elbryan ile kudretli atadamın gücü ile yanşama-yacağını çok iyi anlıyordu.De'Unnero atını çevirdi ve inanmazlık içinde yüzbaşıya baktı. Ve Shamus da ona bakıyordu -daha doğrusu, anlamlı anlam-lı kaplan koluna bakıyordu. Yüzbaşı Baron Bildeborough'nun so-nunu hatırlıyordu. "Şimdi, yüzbaşı," diye hırladı De'Unnero ona, "ben PalmarisPiskoposu'yum ve bu adam ile yanındaki pis yaratığı tutuklama-nı emrediyorum!" Elbryan ile Yelebekçi bilgiç bilgiç bakıştılar ve gülümsediler;Shamus Kilronney'nin bakışları çok şey anlatıyordu. Tahmin edilebileceği gibi, yüzbaşı başını iki yana salladı. "Ge-cekuşu'na saldırmayacağım," dedi. "Adamlarım da öyle." "Kanun kaçağısınız, o zaman!" diye haykırdı De'Unnero. "He-piniz!" Pençesini hepsini içine alacak şekilde salladı. "Beni takipetmeyen herkes Abellican Kilisesi tarafından suçlu ilan edilecek;ve sizi temin ederim, hiç de kıskanılacak bir durum değildir!" Ko-rucu ile atadama saldıracakmış gibi döndü ve arkasındaki asker-ler huzursuzluk içinde kıpırdandılar, ama hiçbiri takip etmedi-hiçbiri güvenilir önderlerinin yanından geçip gitmeyecekti. "Kendin gel," dedi Yelebekçi piskoposa. "Hiç insan yememiş-tim, ama senin için bir istisna yapabilirim." "Bu iş daha bitmedi," dedi De'Unnero Gecekuşu'na. "Bu seferbenden kaçamayacaksın.""Kaçmaya çalışmıyorum bile," dedi korucu sertçe.

«88

A- salvat0re

De'Unnero ona ve kuvvetli arkadaşına dik dik baktı, sonra dö-nüp Shamus Kilronney ile aptal askerlerini süzdü. Elbryan o zaman ne olacağını anladı ve bu yüzden büyük atı-nı topuklayarak ileri atıldı. De'Unnero hızla tepki vererek kendi atını çevirdi ve topukla-rını yaratığın böğrüne gömerek Shamus ile askerlerinin yanındangeçip güney yolunda uzaklaştı. Yelebekçi harekete geçerek büyük yayını kaldırdı, dev bir okfırlattı, ama böyle bir saldırıyı beklemiş olan piskopos atını sola,sonra sağa çevirdi ve ok zararsızca uçup gitti. Senfoni muazzam adımlarla daha ufak tefek ata yaklaşırkenŞahinkanadı kalktı, ama korucu okunu bırakamadan piskoposatından aşağı atlayarak onu şaşırttı. Adam hemen büyük bir kap-lana dönüştü ve sonra çalıların içine atladı. Senfoni de peşinden atıldı, Gecekuşu Şahinkanadı'nı sırtınaastı, çünkü burada hedef bulamayacağını biliyordu, sonra eğile-rek Fırtına'yı çekti. Senfoni'yi daha hızlı koşmaya teşvik etti vebüyük at tüm hızıyla, gökgürültüsü gibi koştu. Ama yoğun çalıların içinde at, kaplana ayak uyduramıyorduve çalılıklardan bir açıklığa çıktıklarında Gecekuşu De'Unne-ro'nun diğer yandaki çalılara daldığını gördü. Adam bütün hızıy-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 287: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

la güneye kaçıyordu. Korucu Senfoni'nin dizginlerini çekerek eşkin sürmeye başla-dı. Keşişi yakalayamayacağını anlamıştı. Atını çevirip diğerlerininyanına gitti. Askerlerin başlarını iki yana salladıklarını ve inan-mazlık içinde gevezelik ettiklerini gördü. Daha önce bir insanınbüyük bir kediye dönüştüğünü hiç görmemişlerdi! "Böylece kanun kaçağı ilan edildik," dedi korucu Shamus'a,atını gruba yaklaştırırken, "hem de Baron Rochefort Bildeboro-ugh'nun katili tarafından." 30KARANLIK VE AYDINLIK "Gerçekten de mucize," diye mırıldandı Francis Birader inan-mazlık içinde, Peder Başrahip Markwart'ı Aziz Kıymetli'deki oda-sından çıkarken gördüğünde. Adam suikast teşebbüsünden önce-ki kadar zinde ve güçlü görünüyordu ve son zamanlarda adımla-rına gelen aynı hevesli sıçrayış ile yürüyordu. Francis yaşlı adam-dan en azından bazı olumsuz duygular beklemişti: öfke, kararsız-lık, nefret. Ama Markwart, korkunç darbeyi aldıktan sonra kendi-ne geldiği ilk andan beri bu tür olumsuz tavırların hiçbirini gös-termemişti. Halkın önünde hayatını kurtardığı için Tanrı'ya şük-retmişti -doğru düzgün çalışan bir çeneyle, daha birkaç saat ön-ce hemen hemen yok olmuş görünen bir çeneyle!- ve sonra anibir ilhamla bunun öncekinden de büyük bir faydası olabileceğinisöylemişti. Piskopos De'Unnero'nun başlattığı mücevher toplamakampanyası, kuşkulu ve çekingen Kral Danube tarafından hoşkarşılanabilirdi. Markwart'ın ifadesi ile, Abellican Kilisesi'nin bü-yüme potansiyeli kesinlikle hayret verici görünüyordu. Ve kafası karışık, hâlâ o tahammül edilmez vicdan azabındankurtulmaya çalışan Francis Birader için, bu sözler Peder Başra-hip'e inanmakla doğru seçimi yaptığının kanıtı gibi geldi. Akıl hocasına yetişmek için koşturmak zorunda kaldı ve ada-ma ayak uydurmak için uzun adımlarla yürüdü, Danube BrockUrsal, bir sürü muhafızla çevrilmiş olarak, yaralanan Peder Basra- 490

R- A. Salva,0re

hip'e geçmiş olsun demek için Aziz Kıymetli'ye gelmişti. Mark-wart yaşlı, köselemsi yüzünde geniş, ama biraz çarpık bir gülüm-seme ile güvenle görüşme odasına girdiğinde ne kadar da şaşır-mıştı. Markwart Kral Danube'un karşısına oturmuş, adamın eşlik-çileri saygıyla Kral'ın arkasında sandalyelere yerleşmişti. "Selamlar, Peder Başrahip," demeyi başardı Danube, Mark-wart'ı sağ salim karşısında görmenin şokunu üzerinden attıktansonra. "Daha ciddi yaralandığınızı duydum -keşişlerinizin bazıla-rı, büyülü şifa verme yöntemlerinize rağmen yaşamayacağınızdankorktuklarını ifade etmişti." "Tanrı beni burada tutmaya karar vermese hayatta kalamaz-dım zaten," diye yanıt verdi Markwart, hafif bir pelteklik ile. Kral'ın arkasında oturan Dük Kalas hıhladı, sonra öksürüyor-muş gibi yapmak için küçük bir çaba gösterdi. \ Markwart'ın öfkeli bakışları bu inatçı seslerin kesilmesini sağ-ladı, Peder Başrahip'in kara gözleri tehlikeli bir jjlçimde kısıldı,aniden gerilim elle dokunulur bir hal aldı. Normalde kendindençok emin ve kararlı bir adam olan Kalas bu manzara karşısındasoldu. Bu yaşlı adamı daha önce, o korkunç ziyaret gecesindegörmüş olan Kral Danube da öyle.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 288: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Daha yapmam gereken çok iş olduğunu biliyor," diye devametti Markwart ve burada bıraktı. "Kim?" diye sordu Danube, konuşmanın nerede kaldığını unu-tarak. O etkileyici bakışlar karşısında sarsıldığı fark edilebiliyordu."Tanrı," dedi Markwart. "İnsanlar eylemlerini kaç kez Tanrı'nın ismini kullanarak ma-zur göstermiştir," demeye cesaret etti Kalas. "Kuşkucuların gerçeği sefil yaşamlarının son demlerinde öğ-renmesi kadar sık değil," diye yanıt verdi Markwart. "Çok kişiölüm döşeğinde, sonunda, kuşkularına rağmen, gerçek anlamınTanrı'da olduğunu fark ederek af dilemiştir; çünkü gerçekten iblisin Havarisi

49'

önemli olan tek gelecek, bu kırılgan ve kusurlu ölümlü bedenigeride bıraktığımız zamanki gelecektir." O sırada Francis Birader Constance Pemblebury ile göz gözegeldi. İkisi, bu hiç de uygar olmayan konuşma karşısında hisset-tikleri inanmazlığı paylaştılar. O anda, Kalas Peder Başrahip ile bukavgayı sürdürürse kimin muzaffer çıkacağı ikisi için de açıktı.Markwart adamı perişan ederdi.Bunu Kral Danube da gördü. "Artık mücevherlerin neden geri istendiğini anlıyorsunuzdur,"dedi Markwart Kral'a. "Bunlar sıradan insan için düşünülmemişaraçlardır." "Ayı-Honce'un asil sınıfını 'sıradan' diye nitelemek zor," diye

itiraz etti Dük Kalas. " 'Kutsal' demek de öyle," diye yanıt verdi Markwart sakinlik-le. "Ve benim yaptığım ayrım bu. Taşlar Tanrı'nın armağanı, Tan-rı'nın seçtiklerinin kullanması için düşünülmüş.""Siz ve sizin gibiler," dedi Kalas kuru kuru. "Tarikata katılmayı düşünürseniz, bunu hak ettiğinizi kanıtla-yın, ben de kabul edilmenizi şahsen ayarlayayım," diye yanıt ver-di Markwart. Kalas dik dik baktı ona. "Neden böyle bir şey yapmak isteye-yim ki?" diye sordu. "Belki de bu som mücevherler ile ilgili endişelerimi mükem-mel şekilde yansıtıyordur," dedi Markwart. "Biz, Abellican Tarika-tı'nda, mücevherlerin verdiği gücü bahşetmeden önce duygusalhakimiyet sağlanmasını vaaz ederiz. Bu önlem olmadan, yıkımpotansiyeli çok fazladır. Bu yüzden, taşların geri çağrılması gere-kiyor. Her birinin." Bu, görevbilirlikle Markwart'ın arkasında duran BaşrahipJe'howith'in bile sendelemesine sebep olan şaşırtıcı bir bildiri idi.Çünkü Je'howith Kral Danube'u, taşları geri istemenin Palmaris ile 49*

R. A. Salvatore

sınırlı olduğu, onu ve sarayını etkilemeyeceği konusunda teminetmişti. Je'howith nefesini tuttu ve Kral'ın öfkeyle patlamasınıbekledi. Ama Markwart adamı bakışları ile mıhladı ve sessizce gecekiziyaretini, karşı çıkmaması gereken gücü hatırlattı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 289: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Hepsi Kilisenin kontrolü altına verildiği zaman mücevherle-rin gücünün tahtın arzuları doğrultusunda kullanılacağı konusun-da teminat isterim," diye yanıt verdi Kral Danube ve sözleri tümlaik danışmanlarını, hatta Je'howith'i hayretler içinde bıraktı. "Detaylar konuşulur," dedi Markwart, tehditkar bakışlarını Ka-las'a çevirerek. Adam itiraz etmeye hazırlanıyordu. Sonra Peder Başrahip ayağa kalktı ve Kral'ın onayını bekleme-den görüşmenin sona erdiğini bildirdi. "İJmarım tüccar Crump'ınevinde rahat edersiniz, Kral Danube," dedi. Constance ve Kalasinlediler, çünkü Markwart'ın ses tonu, üstüne yaltaklanan birinin-ki gibi değil, tahammül edebileceği birine tepeden bakan birinin-ki gibi çıkmıştı.Ve Danube'un başını sallayıp kabul etmesi daha da şaşırtıcıydı. Francis Birader odadan çıkan son keşişler arasındaydı. Bir kezarkasına dönüp baktı ve altüst olmuş Kral'ın ve maiyetinin hâlâsandalyelerinde oturduğunu gördü. Grubun güçsüzlüğü Fran-cis'in doğru hizbe sadık kaldığını bir kez daha onaylıyordu. Kral Danube ile görüşmesinden sonra, Markwart'ın neşeli ruhhali fazla sürmedi. O sabah ikinci bir görüşme talep etmişti, as-kerlerin kumandanları ve Aziz Kıymetli'deki kıdemli biraderlerile, suikastçının aranması sürecini konuşacaktı. Hiç kimse araştır-ma için doğru düzgün bir yol ya da kimin saldırmış olabileceği-ne dair bir ipucu gösteremedi. Çoğu Behrenlilerden şüpheleni-yordu, ama Markwart buna bir an bile inanmadı: Yatol dinininmücevherlerden tiksintiğini biliyordu ve büyü konusunda yete- iblisin Havarisi

493

nek gösteren tek bir Behrenli erkek ya da kadın duymamıştı. Veona saldıran her kimse, büyü konusunda uzman olduğunu, çokgüçlü olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyordu. As-kerler üç olası saldırı konumu bulmuştu ve hepsi alayın geçtiğiyoldan uzak çatılardı. Birinin öyle bir mesafeden bir mıknatıstaşı-nı bu kuvvetle göndermiş olması, Aziz Saf-Abelle üstatlarındançoğunu, belki hepsini alt edebilecek, Markwart'm kendisine mey-dan okuyabilecek düzeyde bir güce işaret ediyordu! Bu ve Avelyn Desbris'in çaldığı taşlar arasında bir mıknatısta-şının da bulunduğu bilgisi Peder Başrahip'e suikastçısı hakkındaçok şey anlattı. Toplantı sırasında aklına sık sık "Jill" ismi geldi. Bir ipucu dikkatini çekti. Askerlerden biri, Colleen Kilronneyadlı, kızıl saçlı sinirli bir kadının, saldırganın düzenbaz bir tüccar,ya da bir tüccar tarafından kiralanmış bir katil olması gerektiği ko-nusunda ısrar edip durduğunu söyledi. Francis ve diğerleri kadı-nı daha derinlemesine sorguladıklarında, iddia için pek az daya-nak buldular, ama Colleen Kilronney yine de inatla iddiasına sa-rılıyordu.Çok inatçı olabilir miydi? Toplantıdan çıkıp özel dairesine yürürken Markwart'ın aklın-da olan pek çok şeyden yalnızca biriydi. Burada, yere çizilmiş birpentagramı yoktu elbette, ama odanın bir köşesinde yer açmış,köşeye bakarak oturmuş, zihnini boşaltarak derin bir meditasyo-na dalmıştı. O, artık aşina gelen ses boşlukta buldu onu. İşittiği pek çok farklı seçeneği düzenlemeye çalıştı, Behrenentrikalarını, Piskopos De'Unnero'nun araştırmasından bir mıkna-tıstaşmı kurtarmayı başarmış düzenbaz bir tüccarın öfkesi fikri ilekarşılaştırdı. Ama saldırgan bir tüccar ya da tüccarlar tarafından

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 290: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

tutulmuş bir katil olabilecekse de, bu olasılık Markwart'ın, saldır-ganın Jill ya da Avelyn Desbris'in bir başka müridi olduğu kuşku-ları ile boy ölçüşemiyordu. 494

;' A- Salvitore

Bütün bunların içinde, ses kızıl saçlı asker kadından bahsed'duruyordu. Markwart sesin onu kadının tüccarlar teorisine iknetmeye çalıştığını düşünerek itiraz etti; ama kısa süre sonra sesiona tamamen farklı bir şey söylediğini fark etti; bilgi hakkında değil, bilginin kaynağı hakkında bir şey. "Şaşırtmaca," diye fısıldadı Peder Başrahip, ve savaşçı kadınınböyle bir teori önermesinin nasıl bir sebebi olabileceğini düşü-nürken, kişisel arayışının yönünü buldu. Dairesinden fırtına gibi çıktı ve Francis Birader'e Colleen Kil-ronney'i hemen yanma getirmesini emretti.Ve sonra, ağının ortasındaki örümcek gibi bekledi. Colleen çekinerek odaya girdi ve Markwart kadının tetikte ol-du ğunu fark etti —sesin onu doğru yönlendirdiğine ilişkin bir işa-ret daha. "Saldırganın bir tüccar ya ela tüccarların kiraladığı biri olduğukonusunda ısrarcıydın," dedi doğrudan konuya girerek ve Colle-en'e masanın diğer yanında bir/sandalyeye oturmasını işaret ede-rek. Sonra Francis Birader'in gidebileceğini işaret etti."En açık olasılık bu gibi görünüyor," dedi kadın. "Öyle mi?" Sorunun basitliği kuşkucu Colleen'in başını yanaeğip yaşlı adamı incelemesine sebep oldu ve bu hareket algılamayeteneği kuvvetli Markwart'ın gözünden kaçmadı. "Piskoposunuz aralarından pek çok düşman edindi," diyeaçıkladı Colleen, "daha çok Aloysius Crump'ın dostları arasından.Onu öldürdü, biliyorsunuz, hem de halkın önünde, korkunç birşekilde." Markwart elini kaldırdı, bu önemsiz kadınla Palmaris politika-sı ya da De'Unnero'nun kusurları konusunda konuşmaya hiç ni-yeti yoktu. "Avelyn Desbris'in dostlarından biri olamaz mı?" diye sordumasum masum. jb|isin Havarisi 495 "Bu isimde birini tanımıyorum," dedi Colleen hemen, ama be-den dili bambaşka bir hikaye anlatıyordu. "Ah," dedi Markwart, başını sallayarak. "Bu tüccar hikayesikonusundaki ısrarını açıklar." Durdu ve bir parmağını dudakları-na vururken, diğer eli ile kayıtsızca Colleen'in gidebileceğini işa-ret etti. Kadın kapıyı açar açmaz seslendi ve Francis Birader'i gön-dermesini söyledi ve kafası karışan kadın başını sallayarak ho-murdandı. "Bana kadının hareketlerini bilen birilerini bul," diye emrettiMarkwart, Francis'e bir dakika sonra, çünkü Colleen Kilronney'inAvelyn Desbris ismini bilmekle kalmayıp, o sapkının müritlerin-den biri ile görülmekte olduğunu biliyordu. Kafasının içindeki sesde onunla aynı fikirdeydi. Gün bitmeden Peder Başrahip Markwart kişisel arayışında birnokta daha bulmuştu: Kardeşlik Yolu. O fırtınalı gece, ruhu AzizKıymetli'den çıktı. Yağmur, rüzgar ve parlak şimşekler yüzünden o gece dışarıdapek az asker vardı ve bu yüzden Palmaris'in arkadaşlığa aç halkı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 291: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

evlerinden çıkmaya cesaret edebildiler. Kardeşlik Yolu müşteriler-le tıka basa doluydu, herkes heyecanlı heyecanlı konuşuyor, Pe-der Başrahip Markwart'a saldırı düzenlenmeden önceki son gö-rüşmelerinden beri olan önemli olayları öğrenmeye çalışıyordu.Bazıları Kral'ı gördüğünden bahsediyor, diğerleri Kral Danube'unşehri düzene kavuşturacağını ve Kilisenin etkisini azaltacağınıumuyordu. Birden fazla müşteri buna itiraz etti ve Markwart'a düzenlenenzalimce suikast teşebbüsünün adamın şehirdeki pozisyonunusağlamlaştırdığını, saldırıdan bu kadar kısa süre sonra Kral'ın Pe-der Başrahip'e asla karşı çıkmayacağını söylediler.Elbette, bu mantık masadan masaya giden Pony'ye büyük acı

496

R- A. Salvaıore

veriyordu. Yaşlı adamın hayatta kalmasına inanmayı hâlâ sür bu-luyordu, ama artık Markwart'ın hayatta, hatta iyi olduğu açıktı vePony inanılmaz ölçüde aptal olduğunu düşünüyordu. Adamı öl-dürmenin bir yolunu bulmayı hâlâ diliyordu, ama ihtiyar sefiliyok etmeyi başaramamış, tam tersine yerini sağlamlaştırmıştı!O uzun gece boyunca defalarca çaresizce içini çekti. Palmaris'in, gece fırtınasına meydan okuyarak dışarı çıkan in-san halkı, sığınacak bir yer bulma hevesi ile hedeflerine koşturur-ken Touel'alfar yağmura hiç aldırmıyordu. Doğaya öyle uyumsağlamışlardı ki, elfler doğanın getirdiği her şeyi kabulleniyorlar-dı. Tipilerde sıcacık bir ateşin yanımda sessizce dinleniyorlardı,ama tehlikeli rüzgar ve kör edici kar dindikten sonra hemen dı-şarı çıkıyorlar, karların içinde oynaşıyorlar, kartopu savaşına giri-şiyorlar, tüneller kazıyorlardı. Ve bu kış sonu yağmur fırtınası on-lara pek az rahatsızlık veriyor, Palmaris sokaklarında dolanmala-rını kolaylaştırıyordu. Leydi Dasslerond ile Belli'mar Juraviel Kardeşlik Yolu'nun ça-tısında, bir çıkıntının altında oturmuş, son olaylar ve takip etme-yi umdukları yol hakkında sakin sakin gevezelik ediyorlardı. Di-ğer elfler Crump evinin çevresinde dolanıyor, leydilerini Ayı-Hon-ce Kralı ile görüştürmenin bir yolunu arıyorlardı -önemli bir as-ker ya da asil ile bir bağlantı, Kral'ın özel dairesine giden gizli birgeçit. "Buradaki işimiz bittiği, Sisler Vadisi'nin sessiz çimenliklerinedöndüğümüzde memnun olacağım," dedi Leydi Dasslerond. Juraviel itiraz etmedi. "O çimenliklerde yürüyebilmek için Ge-cekuşu'nün yanından ayrılmıştım," dedi. "Baharın tamamını vadi-mizde geçirmeyi ummuştum.""Yalnızca baharı mı?""Ve ondan sonraki tüm mevsimleri," diye açıkladı Juraviel. "İn-

jbtisi-n Havarisi

«97

san soaınlarına yeterince tanık oldum. Aslında, korkarım çok fazla." Dasslerond için Juraviel'in sözleri hoş bir itiraftı. Onun için,Gecekuşu ve Pony'ye duyduğu derin sevgi için korkuyordu. Tümkorucular gibi Gecekuşu'nu da neredeyse çocuğu gibi görüyordu;ve işittiklerine bakarak, Pony denen kadını da sevebileceğine ina-nıyordu. Ama Dasslerond Touel'alfar idi ve onlar değildi -klanla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 292: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rına bağlı elfler için hafife alınacak konu değildi bu. Ve Dassle-rond Sisler Vadisi'nin önderi idi, insanlara değil, yalnızca elf top-lumuna karşı sorumluluk taşıyordu. "Gecekuşu ile Pony ile görüşmeye can atıyorum," diye itirafetti Juraviel. "Ve benzeri görülmemiş bir ihtişama vâris olabilecek,insanlar arasında büyük ihtiyaç duyulan çocukları ile." "Belki o gelecek tarihte sana ben de eşlik ederim," dedi Dass-lerond ve Juraviel kadının bu nazik sözler ile ona ve dostlarınabahşettiği onuru gözden kaçırmadı. "Seneler geçtikçe, insan dün-yası sakinleştikçe, sırf kişisel keyif için tekrar vadimizden çıkabi-liriz. Ya da belki Sisler Vadisi'ni gizleyen perdeyi kaldırır, Gece-kuşu'nu, karısını ve çocuğunu gelip bizi ziyaret etmek üzere da-vet ederiz." Juraviel uzun uzun, dikkatle ona baktı. Leydisinin yumuşaksesi ve sözlerine sevinmişti. Dasslerond'un Gecekuşu Pony'yebi'nelle dasadayı gösterdiği için hâlâ hayal kırıklığı içinde oldu-ğunu, Pony Peder Başrahip Markwart'a karşı o haşin eyleme gi-riştiği için kızdığını biliyordu, ama leydisi bunları geçmişte bırak-maya çalışıyor, korucu ile, sevdikleri ile gelecekte daha iyi bir iliş-ki kurmayı umuyordu. Bu yüzden, gece karanlık ve fırtınalı gö-rünse de, Belli'mar Juraviel şafağın geleceğini umut etmek için se-bep bulmuştu. Ama sonra bir varlık hissetti, mutlak karanlık ve soğuklukladolu bir varlık, tıpkı insan mülteciler ile birlikte, bir gece orman-da hissettiği gibi bir varlık. «8

R- A- Salvat0re

Bunu Dasslerond da hissetti ve bir anda ayağa kalkarak bielini kılıcının kabzasına, diğerini sahip olduğu tek mücevheri ta-şıyan keseye götürdü. Kudretli yeşil zümrüt yüzyıllar önce, dactylBestesbulzibar ile yaptıkları önceki savaşta, Terranen Dinoniel'inelflere verdiği bir armağandı -Touel'alfar'ın sahip olduğu en güç-lü taştı. "Jüseponie," diye nefes verdi Leydi Dasslerond ve Juraviel ilebirlikte binanın kenarına koştular, yakındaki bir elfe güçleri top-lamasını işaret ettiler. Pony Belster'den bir tepsi dolusu kupa almak için tezgaha git-ti. Ama aniden çok tuhaf jiissederek durdu ve onu kimin çağırdı-ğını merak ederek çevresine bakındı. "Hepsini mutlu etmek istiyorsan daha hızlı davranmalısın," de-di Belster kahkaha atarak. Pony bir adım yaklaştı, ama durup yine çevresine bakındı. En-sesindeki tüyler diken diken olmuştu, savaşçı içgüdüleri gardımalmasına sebep olmuştu. "Caralee?" diye sordu Belster, gerçek ismini herkesin içindekullanmamaya özen göstererek. Pony ona döndü ve kafası allak bullak halde, hafifçe omuzla-rını silkti. Sonra hızla yaklaştı, önlüğünü belinden çıkardı ve tez-gaha bıraktı. "Birazdan dönerim," diye söz verdi ve Belster'ın ya-nından geçip özel odalarına giden kapıya seğirtti. Daha odasına ulaşmadan bir kez daha durdu. Yalnız değildi;kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyordu bunu. Ve sonra ger-çek ya da en azından gerçeğin küçük bir kısmı kafasına dank et-ti: Ruh yürüyüşü yapan bir keşiş tarafından izleniyordu! Pony, nereye gideceğini bilemediğinden, odasına koştu. Tin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 293: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sel müdahaleye karşı koymak için bir taş mı bulmalıydı? Her şeyyolundaymış gibi sakin sakin işine mi bakmalıydı, Belster'ın karı- İblisin Havarisi

499

Sı rolünü oynamaya devam mı etmeliydi? Jill, dedi kafasının içinde bir ses. Kadın durdu ve sesin kayna-ğını seçmeye çalışarak yoğunlaştı. Senjill'sin, dedi ses ve kadın bu sorudan, konuşanın dost ol-madığını anladı! Ortak salona dönüp kalabalığa karışmayı düşü-nerek hızla döndü, ama sonra yerinde dondu. Peder Başrahip Markwart'ın hayaleti eşikte durmuş, ona bakı-yordu. "Jill, Gecekuşu'nun dostu, Avelyn Desbris'in dostu," dedi Pe-der Başrahip'in sesi -sesli olarak! Pony ne yanıt vereceğini bilemedi. Daha önce böyle bir tinseliletişime hiç tanık olmamıştı, ruh yürüyüşünün bu düzeye çıkar-tılabileceğini bilmiyordu! "Suikastçı Jill," dedi Peder Başrahip. "Bana fena vurdun, haya-tım." Sözünü bitirirken bir kahkaha attı, Pony'nin bedeninden birürperti geçmesine sebep olan korkunç, kötücül bir kahkaha. "Sende bana ait bir şey olduğuna inanıyorum, Avelyn'in dos-tu Jill," diye devam etti, "Avelyn'in benden aldığı bir şey." "Buradan defol," diye yanıt verdi kadın, becerebildiğince güç-lü bir sesle. "Buraya kabul edilmiyorsun." Ruh daha da yüksek sesle güldü. "Mücevherlerimi geri alaca-ğım," dedi Markwart, "hem de bu gece. Seni biliyorum, Jilsepo-nie Chilichunk." Bu isim acı verdi -ve Pony'nin son derece gerçek korkularınabir öfke duvarı çekti. Ebeveynlerini öldüren adamdı bu, yok et-mek istediği adam; ama adamın varlığının gücünü görmezden ge-lemiyordu, daha önce asla hissetmediği bir güç...Hayır, asla değil, diye fark etti dehşet içinde. "Bana ne yaptığını gördün mü?" diye sordu ruh, ve biçim de-ğiştirdi, alt çenesi hemen hemen kayboldu, yırtık dili parçalanmışağzından sarktı. "Sen, diyorum! Ve yalnızca mücevherlerin gücü- 500

L A- Salvatore

nü kullanarak eski yüzümün görünüşünü resmedebiliyorum veyalnızca ruhtaşının telepatik gücü sayesinde çevremdekilerin on.larla konuştuğumu düşünmesini sağlayabiliyorum." Adamın sözlerinin anlamını düşünürken Pony'nin kendi ağzıaçık kaldı -çünkü ona inanmazlık edemiyordu. Adamın yüzü ha-rap olmuştu -kendisi yapmıştı bunu- ama adam mücevherlerikullanarak bir bütünlük yanılsaması yaratıyordu: Mücevherlerikullanarak işitilir bir sesle konuştuğu yanılsamasını yaratıyordu!

Pony böyle bir yanılsamanın, mücevher büyüsünü bu kadar uzunzaman sürdürmenin işaret ettiği gücü kavrayamıyordu!"Seni biliyorum, ve sana geliyorum," diye söz verdi ruh. Kadın hızla harekete geçti, kılık değiştirmek için kullandığıgiysileri çıkardı, Savunucu'vu ve mücevherleri aldı. "Seni redde-diyorum!" diye hırladı süzülen hayalete ve imgenin içinden koşa-rak geçti -huzursuz edici bir deneyimdi! Belster'a gitmeyi düşün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 294: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dü, ama dostları için yapabileceği en iyi şeyin onlardan kaçmakolduğunu anladı.O arka kapıya ulaşamadan Dainsey Aucomb buldu onu. "Ah, Pony Hanım, iyi misin?" diye sordu kadın. "Belster kaçıpgittiğini..." "Beni iyi dinle, Dainsey," dedi Pony, endişe içinde çevresinebakındıktan sonra. Hayalet takip etmemişti. "Şimdi gidiyorum,muhtemelen sonsuza dek.""Ama çocuğunuz..." Pony, Markwart'ın işitmesinden korkarak kadının sözünü kes-ti. "Benim hakkımdaki gerçeği bilmiyorsun," dedi Pony yükseksesle, savunmasız dostlarının suçlanmasını önlemek için. "Bels-ter'ı al, kaçın ve saklanın. İkinizin işe karışmaması çok daha iyi.""P-Pony Hanım," diye kekeledi Dainsey. "Ancak bu kadarını açıklayacak kadar zamanım var," diye ıs-rar etti Pony, kadının omuzlarını yakalayıp, odaklanması için bir iblisin Havarisi 501güzel sarsarak. "Hoşçakal, Dainsey. Bil ki sevdiğim bir dostum-dun." Kadının yanağını öptü. "Benim için Belster'ı öp. Kaçın. Gü-vende olun."Dainsey sersem sersem duruyordu orada. "Söz ver bana!" diye ısrar etti Pony. "Hemen gidin. Hemen!Söz ver!" Sersemlemiş kadın başını salladı ve sonra Pony kafası hızla ça-lışarak fırtınalı geceye fırladı. Bulunmuştu, hatalarının bedelini sev-diklerinden daha fazlası ödeyebilirdi, ama o sırada Belster, Dainseyve tüm diğerleri için en iyisinin onlardan olabildiğince uzaklaşma-sı olduğunu biliyordu. Ne kadar uzağa kaçması gerekebileceğinianlayarak, ona açık tek yönü tanıyarak, şehrin dar sokaklarına de-ğil kuzey kapısına ve yakınındaki, Gritaş'ı yerleştirdiği ahıra gitti. Belli'mar Juraviel ve Leydi Dasslerond kadının fırtınanın içinedalmasını seyretti."Oydu," diye nefes verdi Juraviel. "Biliyor." Bir başka elf koşarak gelip aralarına katıldı. "Herkesi topla-yın," dedi Leydi Dasslerond çabucak. "Kuzey kapısına ve ötesine

gidiyoruz." "Ona yardım etmeliyiz," diye bildirdi Juraviel ve hanımına, bir-kaç dakika önce gelecekte Pony, Gecekuşu ve çocukları ile gö-rülmekten bahseden leydisine baktı ve onun güzel yüzündeki ka-rarsızlığı okudu. En azından doğru yönde ilerliyorlar, kuzeye giden Pony'yi iz-liyorlardı. Pony Gritaş'ın ahırını sessiz bulduğunda rahatladı. Çevrede as-ker yoktu. Oraya varana kadar Pony Markwart'ın tüm sırlarını öğ-rendiğinden, tüm kaçış yollarının kesildiğinden korkmuştu. Amaahır uşağı onun atına binmesine yardım etti, hatta bazı eski eyer- 502

R- A. Salvât0re

leri ve biraz erzak vermeyi teklif etti. Ve sonra Pony bir kez daha sokaklara çıktı ve yeni nallarımıatının her adımda çıkardığı seslerle irkildi. Kuzey kapısından sessizce geçmesini sağlayacak bir plan bulmaya çalıştı -belki bir çift-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 295: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

çi karısı olarak geçebilirdi- ama bundan vazgeçti. Haber verilmişaskerler onu tanıyabilirdi ve acil durum olmadığı sürece pek azinsan bu fırtınada dışarı çıkardı. Farklı rjir yön seçti, korunan kapının yanına, uzağına, şehirduvarında sessiz ve karanlık bir yere gitti. Sonra Gritaş'ı duvarındibine yakın bir noktaya kadar koşturdu, malaçitin büyüsüne dal-dı, büyüyü atına kadar yaydı. İkisi ağırlıksızca havalandı ve mo-mentumlarının etkisi ile duvara doğru süzüldüler. Gritaş dehşet içinde tekme attı ve kişnedi, ama Pony onu sıkıkontrol altında tuttu ve taşa daha fazla enerji göndererek dahafazla yükseldi, duvarın üzerinden geçti ve ötedeki otlaklara indi.Duvarda bir kargaşa işitti. Nöbetçiler ortalarda koşuşturarak nelerolduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Pony hiç aldırış etmeden Gri-taş'ı karanlık tarlalarda eşkin sürdü. Markwart'tn fiziksel bedeni ve maiyeti Kardeşlik Yolu'na vardığın-da, çok çok kuzeyde olmayı umuyordu; ve Dainsey'in onu hayal kı-rıklığına uğratmayacağını, onun ve Belster'ın kaçacağını umuyordu-belki Kaptan Al'u'met'e, belki Behrenlilerin gizli mağaralarına. İşlediği suçlar yüzünden sevdiği insanlardan daha fazlasınınöldürülmesi düşüncesine dayanamıyordu ve bir an geri dönüpMarkwart'a teslim olmayı, böylece Palmaris'teki dostlarının onunhakkında bilgi edinmek uğruna yargılanmasını ve işkence görme-sini önlemeyi düşündü. Ama sonra aklına doğmamış çocuğu, Elbryan'm çocuğu geldive Belster, Dainsey ve diğerlerine güvenmesi gerektiğini anladı.Ah, Markwart'a saldırarak ne büyük aptallık etmişti! Herkesi teh-likeye atmıştı! İblisin Havarisi

503

Yanaklarında yağmur damlaları gözyaşlarına karıştı. Ama kaçmaya devam edecekti, kararlıydı, ta Caer Tinella'ya,Dundalis'e, Elbryan'ın sevgi dolu kollarına kaçacaktı. BirlikteMarkwart ile yüzleşeceklerdi.Birlikte. Gritaş ürperdi ve aniden kaydı, kişneyerek şahlandı; ve Ponyçamurlu toprağa yuvarlandı. Döndü ve inledi, çocuğu için duyduğu korkuyla, içgüdüyle el-leri karnına gitti. Ama bir omzundaki keskin acıyla durdu ve son-ra başka bir şey, tanıdığı her şeyden daha büyük bir dehşet duy-gusu ile yerinde kalakaldı. Keskin acıyla hırlayarak yuvarlandı veatına baktı. Gritaş başını eğmiş, kıpırdamadan duruyordu.Pony ayağa kalktı ve sağlam elini taş kesesine götürdü. Ve sonra onu gördü -fiziksel değil hayalet biçimindeydi- okadar netti ki, Pony yüzündeki her çizgiyi ayırt edebiliyordu. "Ka-çıyor musun?" dedi Markwart ona. "Korkak. Kudretli Jilseponiehakkında işittiklerime bakılırsa, bana karşı gücünü sınamaktanmemnun olacağını düşünürdüm." "Korkak değilim, katil Markwart," diye yanıt verdi Pony, top-layabildiği tüm cesaretle. Gerçekten de, bir başka zamanda veyerde, savaşma fırsatını memnunlukla karşılardı. Şimdi, kuzeyde-ki topraklardan ayrılmadan önce Juraviel'e verdiği sözü unutamı-yordu -aslında, doğmamış çocuğuna verdiği sözü. "Bana taktığın lakaplar beni nasıl da incitiyor," diye alay ettiPeder Başrahip. Pony şaşkınlık içinde imgenin güçlendiğini, katılaştığım gör-dü. Sanki Markwart beden ile ruh arasındaki bağlantıyı kullana-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 296: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rak buraya gelmişti! "Bana teslim olursan, hızlı bir ölüm vaat ediyorum sana," de-di Peder Başrahip, "merhametli bir ölüm. Sapkın Avelyn'i reddet-tiğin sürece." 5°4

R. A. Salvat0re

Pony güldü. "Aksi halde, yalnızca sen Avelyn'i reddedene kadar işkenceedeceğime söz veriyorum," diye ekledi Peder Başrahip, "ve son-ra seni yavaş yavaş, her ânının tadını çıkararak öldüreceğim. Amabunu Bile kabul edeceksin, kuşkun olmasın, çünkü ölüme gidenher yol ^ana sunduğum yaşama yeğmiş gibi gelecek." "Tüm kullarına sunduğun yaşam," diye terslendi Pony. "Tan-

rı'dan ne kadar uzaklaşmışsın! Avelyn'in gerçeğini, çevresindeparlayan ışığı anlamaya bile başlayamazsın. Sen..." Markwart onu yakaladığı zaman sözcükler boğazında kaldı-fiziksel olarak değil, zihinsel bir bağlantı aracılığı ile, ellerini kul-lanıyormuş gibi boğuyordu onu. Pony hematiti kavradı, bedenin-den aynlmadı, ama düşüncelerini ruh alemine odakladı. OradaMarkwart'ın ruhunun gölgesini gördü, elle dokunulur bir şey, tamönünde durmuş, ellerini uzatmış, boğazını kavramıştı. Pony karagölge kollarını kaldırdı, Markwart'ın ruh imgesini yakaladı ve tümgücü ile iterek Markwart geri sürdü, öyle ki iki ruh imgesi şimdibedenlerinin tam ortasında savaşıyorlardı. "Güçlüsün!" dediğini duydu Markwart'ın. Adamın sesinde şa-şırtıcı bir sevinç vardı. "Bu meydan okumayı çok uzun süre bek-ledim!" Pony yine hırladı ve daha sıkı kavradı, adamın gölgesini birazdaha geri sürdü, tepesinde yükselerek adamı yere ittirdi. Mark-wart'm ruhu griye solar, büzülürken kendi ruhu yoğunlaşır, kara-

rır, güçlenir gibi oldu. Sonra Markwart on kat fazla güçle saldırdı ona, onu ittirdi,sonra ruhunu geriye, bekleyen bedenine doğru sürdü. Ve bir şe-kilde Pony biliyordu ki, adamın ruhu henüz onu tutar, ittirirkenruhu fiziksel bedenine girerse, tamamen yok olacaktı. Bütün gücü ile mücadele etti ve ruhu yerinde kaldı. Ama iler-leyemiyor, Markwart'ı bir adım daha geriletemiyordu. filsin Havarisi

505

Ve Peder Başrahip ona kahkahalarla gülüyordu. Elfler Pony'nin duvarı aştığı yere geldiklerinde, bir sürü şehirmuhafızının mekanı araştırdıklarını gördüler. Ama Dasslerond yavaşlamayacaktı, şimdi değil. Elflere işaretverdi ve kanat çırparak hızla duvarı aştılar. Askerler bağrıştılar,koşuşturdular, hızla geçen yaratıklara ulaşmaya çalıştılar, ama da-ha muhafızlar yaklaşamadan elfler geceye karıştılar ve geride ka-faları karışmış, fısıldaşan askerler bıraktılar. Dasslerond ve grubu duvarın diğer yanındaki tarlada bir ara-ya geldiler ve hemen kuzeye doğru ilerlemeye başladılar, amasonra leydi aniden durdu ve dönüp merakla arkadaşlarına baktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 297: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Ne oldu?" diye sordu Belli'mar Juraviel. Sisler Vadisi'nin leydisi emin değildi. Büyülü bir şey geçmiştiyanlarından, uzam dokusunda bir çarpıklık. Elfler üç tür büyü bi-

liyordu. İlki, bir insanın uykuya dalmasını sağlayabilen, her geceSisler Vadisi'ni saran daimi sisleri aralayan ve gündoğumu ile ye-niden bir araya getiren şarkıları idi. İkinci büyü türü Touel'alfariçin en önemli olanıydı: bitki büyüsü. Elfler her bitkinin şifa, be-sin ve başka özelliklerini bilirdi. Tedavi eden merhemler, insanınuzun, çok uzun süre nefes almadan yaşamasına izin veren karı-şımlar yapabilirlerdi. Dostlarının ya da düşmanlarının hareketleri-ni öğrenmek için bitkilerle konuşabilirler, herhangi bir mekanınyakın tarihini öğrenebilirlerdi. Ve üçüncü büyüyü onlara bir insan, hem elf, hem insan kanıtaşıyan -gerçekten de nadir bir karışımdı!- büyük bir kahramanöğretmişti. Adı Terranen Dinoniel idi ve elfler ile insanların Bes-tesbulzibar'ın güçlerine karşı verdiği ilk büyük savaşta Dinoniel,dünyadaki en güçlü büyülü taşlardan biri olan zümrüt taşını To-uel'alfar'a vermişti. Bu yeryüzünün taşıydı, Leydi Dasslerond'un,çevresindeki canlılara ilişkin farkındalığını ve onlarla bağlantısını 506

R- A. Salvât,

arttıran mücevher. Bu, Sisler Vadisi'nin doğaüstü güzelliğini des-tekleyen, elf vadisine güvenlik veren taştı; onu kullanarak Dass-lerond vadiyi çeviren patikaları, yolların yönünü değiştirebilirböylece davetsiz misafirlerin vadinin çevresinde halkalar çizjDdurmasını sağlayabilirdi. Şimdi bu taş grubunun yanı başından bir yaratığın büyüyle ge-çip gittiğini söylüyordu. Bu hissin kaynağını biliyordu ve bu yüzden meditasyondançıktığında arkadaşlarına daha da hızlı yürümelerini söyledi. Denge sağlamış, şiddetle mücadele ediyordu. Pony tüm öfke-sini toplamaya çalıştı; Dundalis'in yok edilmesine ilişkin anılarınıve özellikle de öldürülen ebeveynlerini, iblis dolu cesetlerinin bukötü adamın yuvasında ona karşı gelmesini hatırladı. Öfke bir anişe yarar gibi göründü, gölgesi karardı ve güçlendi, Markwaıt'ı biradım gerilemeye zorladı. Ama sonra bir ümitsizlik dalgası geldi, rahmindeki çocuk içinkorktu, Elbryan'ı en kıymetli varlığından, oğlundan mahrum bı-raktığı için ümitsizliğe kapıldı. Pony odaklanmaya çalıştı, tüm iradesi ile çabucak bir öfke du-varı dikti, ama artık çok geçti. Markwart'ın ruhu kuvvetle üzerinegeldi -ve Pony'ye gölgesi dev, yarasa kanatlarına benzeyen ka-natlar çıkarmış gibi geldi! Şimdi bedenindeydi ve o elleri boğazında hissetti -buz gibisoğuk, onu boğmaya çalışıyorlardı.Görüş alanının çevresi karardı. Markwart onu ele geçirmişti! Adam onu alt etmeye karar ver-di, ama yok etmeyecekti. Henüz değil. Ne kadar da tatlı olacaktı! Ruhu Pony'yi dizleri üzerine çöktürdü ve Markwart kadının fi-ziksel ellerinin boğazına yükselmesini, pençeleyip tırmalamasını İblisin Havarisi

507

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 298: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sevinçle izledi -hiçbir şey gölge kollar üzerinde etkili olmuyordu.Hayır, kendini tutamayacağını fark ediyordu Peder Başrahip.Dünyadaki en büyük düşmanını yok ettiği bu an öylesine güçlüy-dü, öylesine esriklik doluydu ki! Pony'nin boğazından kan damladığını gördü, ölüm inlemele-rini duydu. Ama sonra bir şey hissetti, bir başka varlık. Başta, üçüncü bi-rinin mücadeleye katıldığını sanarak çevresine bakındı. Kadının şişkin karnına daha dikkatli baktığında, o küçük ru-hun, o bebek ruhunun ne olduğunu fark etti ve ilk önce kafa ka-rışıklığı, sonra sevinçle doldu. Karanlık üzerine üzerine geliyor, dünyaya uzun ve karanlıkbir tünelden bakmasına sebep oluyordu. Nefes alamıyordu, boğa-zını pençeleyen kendi ellerini hissedemiyordu ama zihninin de-rinliklerinde bir yerde oraya derin yarıklar açıyor olması gerekti-ğini biliyordu. Ama, fiziksel ellerinin gölge kollar üzerinde etkisiolmadığının bilincinde olsa da duramıyordu, hayatta kalma içgü-dülerini alt edemiyordu. Aniden gölgenin kavrayışı gevşedi ve Pony karnında keskinbir sancı hissetti. Bebeğinin içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti aniden ve tümbüyü enerjisini tek bir ani, zalimce patlama ile salıverdi ve tinselçığlığı Peder Başrahip'i uzaklara fırlattı. Ve sonra yer onu yutacakmış gibi üzerine atıldı ve bitkinlikiçinde, nefes nefese, ölerek yattı kaldı orada. Ve adam tepesinedikilip ona baktı. Muzaffer.Pony'nin perişan bedenini kollarına alacakmış gibi eğildi.Pony direnemiyordu. Ama sonra yer korkunç bir şekilde sarsılmaya başladı veMarkwart'ın ruhu şaşkınlık içinde çevresine bakındı. "Sefil elf!" di- 508

R- A. Silvât0re

ye bağırdığını duydu Pony onun -ve daha sözlerini bitirmedensesi ve biçimi solup gitti.Ama Pony daha önce hiç hissetmediği bir karanlığa düşüyordu Leydi Dasslerond'un, ölümcül derecede yaralanmış kadına ve-recek pek az enerjisi kalmıştı, çünkü gücünün her zerresini Mark-wart'm ruhunu fiziksel bedenine sürmek için kullanmıştı. Büyükgücünün her damlası, kudretli zümrütün verebileceği gücün herparçası ancak yetmişti -üstelik elf adamı hazırlıksız yakalamıştı!Peder Başrahip'in şaşırtıcı gücünün ne anlama gelebileceğini dü-şünmek Dasslerönd'u dehşete düşürüyordu. Ve şimdi elfler Pony'nin çevresine toplanmıştı. Belli'mar Jura-viel ikinci elf büyüsünü, şifalı bitkisel merhemleri kullanarak ka-dının yaralarına bakılması çabalarına önderlik ediyordu. Boynun-daki çizikler gibi yaralar kolaylıkla tedavi edilebilirdi, ama diğer-leri çok daha derine gidiyordu, ruhtaki yaralardı bunlar. Tüm ça-balarına rağmen, Leydi Dasslerond'a rapor vermeye gittiğinde Ju-raviel başını iki yana sallıyordu."Ya çocuk?" diye sordu Dasslerond. Juraviel omuzlarını silkti, çünkü bilmiyordu. "Belki de onu öl-düren çocuktur," diye tahmin yürüttü. "Belki Jilseponie'nin ikisi-ne yetecek kadar gücü yoktur." Bir başka elf koşarak geldi ve leydisine Palmaris'in kuzey kapı-larının açıldığını, askerlerin ve keşişlerin akın akın çıktığını bildirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 299: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

O zaman Leydi Dasslerond ne yapmaları gerektiğini anladı.

3»KUTSAL EV "Ah, ama geri dönmekle aptallık etmiş olursun," dedi Yele-bekçi Shamus'a, birkaç saat sonra grup kampa geri dönüp Ti-el'marawee'yi rahat rahat dinlenirken bulunca. Yüzbaşı adamlarıile birlikte Palmaris'e dönmek, Kral'in toplayacağı bir mahkeme-de Piskopos De'Unnero'ya açık açık karşı çıkmak konusunda ıs-rar etmişti. "Seni meydanda öldürmeden önce Kral'a tek kelimebile etmene izin vermez." "Ayı-Honce'da Kilise hüküm sürmüyor," dedi Shamus Kilron-ney, becerebildiğince kararlılıkla. Ama bu zayıf teşebbüs bile ada-mın bu savaşı kaybettiğini, tüm dünyasını üzerine inşa ettiği te-meli kaybettiğini gösteriyordu. "Yelebekçi doğru söylüyor," diye ekledi Elbryan. "De'Unne-ro'yu Palmaris'e dönmeden yakalayamayız. Oraya varınca dakendini çok büyük bir güçle çevreler. Onunla savaşamayız -ora-da değil." "O zaman nasıl?" diye sordu Shamus. "Kral bu olayları öğren-meli!" "Adamı piskopos yapan aynı Kral mı?" diye sordu Yelebekçikuru kuru. "Bilmiyordu..." diye itiraz edecek oldu Shamus, ama durdu,başını iki yana salladı ve kızgınlıkla hırladı. Artık Shamus açıkgerçekle yüzleşmek zorundaydı. Kral ve Peder Başrahip tarafın- 5K>

R. A. Salvatoı

dan atanmış olan Palmaris Piskoposu Palmaris'teki tüm gücü vedolayısıyla Ayı-Honce'un kuzey bölgelerini elinde tutuyordu. "Kral Danube bu adamla ilgili gerçeği anlamayabilir," diye ya-nıt verdi Elbryan sakin sakin, dostunun acısını dindirmeye çalışa-rak. "Ve gerçeği öğrendiği zaman, belki Palmaris'e geri dönüp,kendimizi açık ve adil bir mahkemenin merhametine teslim ede-biliriz. Ama o gün daha gelmedi -çok uzakta!""O zaman Kral'a söylemeliyiz," diye mantık yürüttü Shamus. "Bunu yapabilmek için De'Unnero'yu aşmalıyız," diye hatırlat-tı Yelebekçi ona. Daha atadam sözünü bitirmeden Elbryan başını iki yana salla-maya başlamıştı. "Tam da bunu yapmayı düşünen bir müttefiki-miz var," dedi. "Ama Kral Danube'un onun sözlerini dinleyece-ğinden emin değilim. Kral için en kolay yol Peder Başrahip ileuşağı piskoposa ayak uydurmak olur.""Ya sonra?" diye sordu Shamus." "Sonra biz sonsuza dek kanun kaçağı olarak kalırız," diye ya-nıt verdi Elbryan. "Ve sonra günlerimizi kuzeyde, Ormandiyar'ınderinliklerinde geçiririz belki ve Kilise ya da devlet adına gelenherkese karşı çıkarız." "Pek umut vaat eden bir konum değil," diye araya girdi Bra-umin Birader, ama gülümsüyordu, çünkü Braumin ile keşiş yol-daşları çoktan korucu ile aynı sonuca varmıştı."Hangi müttefik?" diye sordu Shamus. "Pony," diye yanıt verdi korucu hemen. "Pony Palmaris'te, giz-lice De'Unnero'ya karşı çıkanlarla çalışıyor. Onu hafife alma!" di-ye ekledi, Shamus ve diğerlerinin kaşlarını çattığını görünce. "O zaman kaçıp saklanacak mıyız?" diye sordu askerlerden bi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 300: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ri. "Kuzeye, Barbacan'a gidiyoruz," dedi Elbryan. Bu hayret nida-ları getirdi. iblisin Havarisi 511I "Bu benim dileğimdi," diye açıkladı Braumin Birader. "Çünküorada, Avelyn Birader'in mezarında, huzur ve amaç bulacağız.Bunu bir görüden biliyorum, Yüzbaşı Kilronney. Yerim orası vebana eşlik edenlere şan olsun!" Bu ihtişamlı sözler diğer dört keşişten geniş gülümsemeler,hatta tezahüratlar getirdi. Ama Elbryan, Roger ve Yelebekçi de za-yıfça gülümsemeyi başarmış olsa da, askerlerin böyle büyükumutlar beslemediği açıktı. Bir an sonra Shamus adamlarına at binmelerini işaret etti. "Gi-dip bu olaylar hakkında özel olarak konuşacağız," diye bilgi ver-di diğerlerine. "Bu da herkesin onayı olmadan verilebilecek tür-den bir karar değil." Kendi atına tırmandı ve askerlerinin yanın-dan geçip başı çekti. "Aralarında yüzbaşı dostunun gelip bizi yakalamasını isteyen-ler var, herhalde," diye tahmin yürüttü Yelebekçi, asker grubu birsüre hararetle tartıştıktan sonra -korucu ile atadam birkaç kelime-den fazlasını işitemeyecek kadar uzaktaydı. "Artık ne durumadüştüklerini biliyorlar. De'Unnero'nun önerisi daha iyi bir yol gi-bi görünüyordur muhtemelen." "Ben Shamus'a güveniyorum," diye yanıt verdi korucu. Bazı-ları gitmeyi seçebilir, ama yüzbaşı bize karşı durmaz, diğerlerinindurmasına da izin vermez." "Ben de sana güveniyorum," diye onayladı atadam. "Ama bilki, dostum, yüzbaşın aleyhimize dönerse, daha saldırı emri vere-meden indiririm onu." Elbryan Yelebekçi'nin büyük yayına bir başka ok yerleştirdi-ğini gördü ve o silahın büyüklüğü ve muazzam ağırlığı düşünü-lünce, tek bir atışın yeterli olduğundan şüphe etmiyordu korucu. Ama iş buna gelmedi, çünkü Shamus Kilronney birkaç dakikasonra yaklaştı ve korucu ile atadamın önünde atından indi. "Bir-kaç kişi kuzeye gitmeyi istemiyor, itiraf ediyorum," dedi, "ama ka- 512

R- A- Salvato,

lanı geliyor. Kuşkucular bile, başka seçenek göremediklerindentakip etmeye karar verdiler." Elbryan sertçe başını salladı. İlerideki yolu, yüzbaşının kararı-na sevinmeyecek kadar iyi biliyordu. "Tiel'marawee'nin durumusabaha yolculuk etmeye uygun olur belki," diye yanıt verdi, "ozamana kadar, çok dikkatli olalım. De'Unnero'nun geri dönüp ye-niden saldırmaya karar vermeyeceğinden emin olamayız." Günün kalanı ve gece olaysız geçti. Ertesi gün Tiel'maraweeçok daha güçlü hissediyordu ve Braumin Birader, fazla hızlı ol-madığı sürece, yolculuk edebileceğine karar verdi.Kış sonu fırtınalarına yakalanmamayı umarak yola çıktılar. "Biliyorsun," dedi ezgili ses sakin sakin, ince şekil kendinigösterirken. Kral Danube inledi ve bir şamdanı silah gibi kavrayarak biradım geriledi. "Sen asil kandansın," diye payladı onu Leydi Dasslerond, "ba-banın ve ondan önce büyükbabanın ve ondan önce büyük-bü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 301: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yükbabanın kanı akıyor damarlarında. Daha çocukluğunda To-uel'alfar anlatıldı sana. Eğer ailen düşündüğümden de büyük ap-tallar değilse.""Peri masalları," dedi Kral Danube zayıfça. "Ve batak adını verdiğiniz Questel n 'touel ile ilgili gerçeği debiliyorsun," diye devam etti Dasslerond, sakin sakin ilerleyerek."Biliyorsun, Kral Danube, bu yüzden cesaretini ve kendini topla.Bu yerdeki zamanın daralıyor ve sana söylemem gereken şeylervar." Adam, bilinen dünyadaki en büyük krallık olan Ayı-Honce'unKralı idi ve uzun bir kral soyunun sonuncu temsilcisiydi. Ama buperi masallarından çıkmış gibi duran minik, kanatlı yaratık sinir-lerini bozmuştu. Dasslerond doğruyu söylüyordu -gerçekten de iblisin Havarisi

5i3

çocukluğunda Touel'alfar'a ilişkin hikayeleri sık sık dinlemişti- veDanube kendini toplamayı başardı. Elf bir süre sonra, izcilerinin malikanede kullanılmayan bir ba-cayı temizleyerek yarattığı gizli girişten çıktı. Danube Palmaris'te olan önemli olaylara dair elflerin fikirleri-ni öğrenmişti, Peder Başrahip Markwart ile Abellican Kilisesi'nehoş bakmayan bir yargı. Ama Danube Markwart'ın, gece ziyareti-ne gelen hayaletini hâlâ gözlerinin önüne getirebiliyordu, senelersüren eğitiminin ve hükümdarlığının bastıramadığı bir görüntü. Leydi Dasslerond Belli'mar JuravieFe işaret etti ve elf Pony'ninmücevherlerini içeren keseyi Belster O'Comely'ye uzattı. Hancı keseyi titrek ellerle aldı. "Ya iyileşmezse?" diye sordu,bodrumun yan duvarına dayanmış şikeli bir yatakta yatan, kırıl-gan görünümlü Pony'ye bakarak. "Buna sen karar vereceksin," diye yanıt verdi Leydi Dassle-rond. "Jilseponie'yi sana emanet ediyoruz ve onunla birlikte mü-cevherlerin sorumluluğunu da üstleniyorsun. Ne mücevherler, nede kadın Touel'alfar'ı ilgilendiren konular değil." Bu sözleri işittiği zaman Belli'mar Juraviel irkildi. Pony'ninölümün eşiğinde yattığı tarlada Dasslerond'un verdiği zalim kara-rı içine sindiremiyordu, ama bu kararı kabullenmesi gerektiğinibiliyordu."D-dosdarımız var," diye kekeledi Belster. "Behrenli gemici..." "Umurumda değil," diye adamın sözünü kesti Leydi Dassle-rond soğuk soğuk. "Siz insanlar bu savaşı kendiniz seçtiniz, buyüzden iyi savaşın -ve bilin ki size karşı hak ettiğinizden dahafazla iyi niyet besliyorum. Kadınla ne yapmak istersen yap. Bu za-manda, bu savaşı Peder Başrahip Markwart'ın kapısına götürerekkendi yolunu seçti -ama kötü bir seçimdi bana göre, ama yine deonun için en iyisini dilerim." 5<4

R- A. Salvat

Belster yanıt verecek oldu, ama Dasslerond sırtını döndü veelf arkadaşlarını toplayarak Kardeşlik Yolu'nun kilerinden çıkhBelster merdivenlerde takip etti onları, korku içindeki Dainsey'ebaşını salladı ve merdivenlerin tepesinde keseyi kadına uzattı. Ka-dın beklenmedik, insan olmayan konuklarına endişe içinde bak-tı, sonra Pony'nin yanına koştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 302: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Fikrinizi değiştirmek için söyleyebileceğim hiçbir şey yokmu?" diye son bir kez denedi Belster, Dasslerond ve elfler durak-ladığı zaman -içlerinden birinin açık pencereye gidip, bölgedeasker olmadığından emin olmak için nöbet beklemekte olan ar-kadaşına bakmasına yetecek kadar durmuşlardı yalnızca. "Onu buradan götürmelisin," diye yanıt verdi Dasslerond. "Pe-der Başrahip onu burada buldu ve yine buraya bakacaktır. Onualın ve siz de gidin. Tavsiyem bu." Ve sonra gidip Belster'ı açık pencerenin önünde, korku ve ka-rarsızlık içinde durur bıraktılar. Belster bir kaçış yolu bulmalarıiçin Mallory ile Prim O'Bryen'ı göndermişti bile. Kaptan Al'u'metile diğer Behrenlilerin Pony'yi ve diğerlerini kabul edecekleriniummaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Uzun bir süre pencerenin önünde durdu ve dışarıya bakarakdüşündü. "Uyandı," dedi Dainsey'in sesi arkasından. Belster hemenmerdivene yöneldi, ama Dainsey onu durdurmak için kolunu ya-kaladı. "Bir anlığına," dedi kadın. "Çocuğunun karnında olmadığınıanlayacak kadar." Belster irkildi, Pony adına içi burkuldu. Bu kadın kısa yaşamıboyunca çok fazla trajedi yaşamıştı. "Onu Markwart'ın öldürdüğünü söyledi," diye devam etti Da-insey. "Sancıyı orada hissettiğini, daha o zaman pis yaratığın sal-dırdığını anladığını söylüyor. O canavarı öldürmeye yemin etti." iblism Havarisi

5i5

Belster başını iki yana salladı ve içini çekti, gözlerindeki yaş-ları sildi. Zavallı Pony, öylesine öfke ve nefret dolu, öylesine pa-ramparça. "Ve sonra ağlayıp sarsılmaya başladı, ama bunca acı yüzün-den uyanık kalamadı," dedi Dainsey. "Gri taşı kullanmaya çalıştı,benim gücümden de faydalandı, ama sanırım acısı çok derin veyalnızca bedensel değil." "Uyanmış olması iyi," dedi Belster umutla konuşmaya çalışa-rak. Dainsey elini rahatlatmak istercesine adamın koluna koydu."Yaşamayabilir," dedi kadın açık sözlülükle. "İncindi Belster vekendine ne kadar kötü incindiğini hatırlatmalısın."Belster derin derin içini çekti yine.Heathcomb Mallory büyük sıkıntı içinde Yol'a girdi. "Çok fazla," dedi Yelebekçi, açık bir huzursuzluk ile -ve Elbr-yan onu nadiren endişeli görürdü. "Patlama bir sürüsünü öldür-dükten sonra lanet yaratıkların çok uzaklara kaçacağını sanır-dım." "Önderlerinin hâlâ yanlarında olacağı umudu ile geri döndü-ler," diye tahmin yürüttü korucu."Döndüler ve kalmayı düşünüyorlar," dedi atadam.Elbryan farkında olmadan güneye baktı. "Artık pes edemeyecek kadar uzağa geldik," dedi Braumin Bi-rader kararlılıkla ve Barbacan çanağına bakan sırta tırmanmayabaşladı. "Piskopos De'Unnero bizi durduramadı; askerleri bize ka-tılmayı seçti!" Bu doğruydu, korucu biliyordu. Son birkaç gün içinde soğukrüzgarlara, sert kar yağışlarına göğüs gererek dağlardan geçmiş-lerdi ve şimdi dağ geçidinin sonunda, Elbryan ile diğerlerinin Ai-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 303: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

da Dağı'na gelirken kullandıkları aynı yolda durmuşlardı. Birkaç 5ı6

R- A. Sa|vat0re

yüz metre sonra, eskiden iblis dactylin ordusunu barındıran hrap olmuş, çanak şeklindeki vadiye inmeye başlayacaklardı. GıuDvadiye bir göz atmıştı bile -ve çıplaklığını görünce bir eziklikhatta üzüntü hissetmişlerdi. Beyaz karlar bile ıssız griliği ve boş-luğu gizleyemiyordu, Aida'nın patlamasından kalan geniş izlerigömememişti. Ama manzaraya bakmak için durduklarında Bra-umin Herde buna nimet demişti, çünkü böyle bir ıssızlık canavar-ları her zaman uzak tutardı. Ancak o zaman Avelyn'in mezarı hak-kındaki umutlan gerçekleşebilirdi: Mekanı bir mabede dönüştür-mek, yeni tarikatın simgesi kılmak istiyordu. Ama sonra, dağ sırtında geçirdikleri ilk gece uzakta kampateşleri görmüşlerdi ve Yelebekçi'nin çıktığı keşif gezisi korkunçgerçeği ortaya sermişti. Korucu, karar vermesine yardımcı olması için atadama baktı.Elbryan'ın içinde büyük bir parça geri dönmek, koşa koşa Palma-ris'e gitmek istiyordu, çünkü De'Unnero'nun hâlâ orada olduğun-dan korkuyordu ve adamın Pony'nin orada olduğunu öğrenip öğ-renmediğinden emin değildi.Pony ve doğmamış çocuğu. Ama diğer yandan, buraya özel bir amaç için gelmişti, beş ke-şişin büyük arzularının ve Kahin'in ona gösterdiği bir amaç.Avelyn'in uzanmış kolunun imgesi, Mather Amcası ile yaptığı se-ansta zihnine kazınmıştı ve daha sonraki seanslarda imge güçlen-mişti. Pony'ye gitmeyi ne kadar istese de, Elbryan o mezarı yeni-den görmek, Kahin'in ona öğretmeye çalıştığı şeyi öğrenmek isti-yordu. "Savaşmadan oraya ulaşabiliriz belki," dedi atadam. "Dağın buyanında o çirkin goblinlerden fazla yok.""Yalnızca goblin mi?" diye sordu korucu. Yelebekçi başını salladı. "Yalnızca onları gördüm, ama lanetşeylerden yüzlercesi var, Barbacan'ın kuzey ve batı yamaçlarında- iblisin Havarisi

57

w mağaralara ve sığmaklara yerleşmişler." Korucu dağ halkasını taradı, bakışları doğudan kuzey sırtına,sonra yine batıya kaydı. Sonra yine düz tepeli Aida'ya, doğal dağhalkasının güneydeki, merkeze yakın bir yerinde yükselen yalnızdağa baktı. Daha kilometrelerce yolları vardı. Dağın en yüksekkesimlerinin hatlarına bakarak Avelyn'in mezarının yerini yakla-şık olarak kestirebiliyordu. O kolu bu mesafeden bile görebilirmişgibi hissediyordu, imge zihninde o kadar berraktı. "Dev ayak izleri gördüm," diye itiraf etti atadam, "ama çok de-ğil, bu kesin -ve povvrielerin de olduğuna dair tek bir lanet işa-ret görmedim." "Güzel," diye ekledi korucu. Savaş sırasında kurnaz ve zorlucücelerle savaşmış herkes gibi, o da cüce görmeye fazla heveslideğildi."Oraya ulaşabiliriz," diye yankıladı Braumin Birader, canlanarak. "Ama oraya ulaştığımız zaman ne yapacağız?" diye sordu ko-rucu. "Geceyi Aida'nın tepesinde geçirmeyi düşünüyorsak ateş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 304: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yakmamız gerekir ve ateşi saklamak için ne kadar çaba gösterir-sek gösterelim, hiç de dost canlısı olmayan komşularımız tarafın-dan görülecektir." "Orada mağaralar var," dedi Braumin. Hedefe bu kadar yakın-ken pes etmeye razı olmadığı açıktı."Hatırlattığın için teşekkürler," diye yanıt verdi atadam kurukuru."Yine de..." diye ısrar etti Braumin Birader. "Orada mağaralar varsa, o zaman o mağaraların goblinlerledolu olması mümkün," diye sözünü kesti Elbryan, "ya da belkidaha kötü şeylerle."Braumin Birader derin derin içini çekti ve sırtını döndü. "Geri dönülmeyecek kadar uzağa geldik," diye araya girdiCastinagis Birader. 5ı8

? A- Salvat0re

"Yalnız başına yolculuk etmek zoamda kalsam bile hAvelyn Birader'in mezarını görmek üzere Aida'ya gidiyorum " d'ye ekledi genellikle çekingen davranan Mullahy Birader. "Hayatmı Jojonah Efendi'nin ve Avelyn Desbris'in ilkelerine adadım veo özel mekanı şimdi göreceğim. Bu orada ölmem gerektiği anla-mına geliyor olsa bile." Bu ifade herkesi hazırlıksız yakaladı ve diğer keşişleri mem-nun etti -belki zavallı Marlboro Viscenti dışında. Adam öyle sinir-liydi ki, Yelebekçi döndüğünden beri titriyordu. "Biz de gideceğiz," diye araya girdi Shamus Kilronney, "enazından bazılarımız. Diğerleri burada atlarla kalabilir." Elbryan, atadamın kararının önemli olduğunu bildiğindenYelebekçi'ye baktı, ama atadam omuzlarını silkmekle yetindi. Her-kes ne karar verirse versin, ayak uydurmaya razı görünüyordu. "Orada fazla kalabileceğimizden ya da en azından benim ka-labileceğimden emin değilim," dedi korucu. "Ama Yelebekçi sa-vaşmadan oraya ulaşabileceğimizi söylüyorsa, bu riski göze alma-ya razıyım. Bu kadar yol geldik. Castinagis Birader gibi ben desevgili dostumun mezarını ziyaret etmek istiyorum." O anda Roger Lockless hemen altlarındaki patikada belirdi.Kendi keşif gezisinden dönüyordu. "Aşağı yamaçlarda goblinyok," diye seslendi. "Yol vadiye kadar temiz." Hemen yola çıktılar. Yelebekçi, Elbryan, Roger, beş keşiş vebir düzine asker geliyordu -Piskopos De'Unnero ile nahoş karşı-laşmalarından sonra birliğin yarısı Elbryan'ın grubu ile birlikte ku-zeye gelmişti. Hâlâ zayıf olan Tiel'marawee'yi kalan askerlere bı-raktılar. Senfoni ile diğer atlar da geride kaldı. Aşağı iniş kolaydı, rüzgarın temizlediği patikalar görece olarakdaha az karlıydı. Yalnızca bir iki buzlu ve tehlikeli iniş vardı. Ak-şamın erken saatlerinde vadiye indiler, Elbryan ile diğerlerinindactylin yuvasına yaptıkları ilk yolculukta kullandıkları aynı uzun iblisin Havarisi

519

kolda ilerlediler -patlama dağın dibine muazzam miktarda toprakyığdığından kol şimdi daha da uzundu. Burası daha ılıktı, hattarahat etmelerini sağlayacak kadar ılık -belki de, patlamanın üze-rinden aylar geçmiş olmasına rağmen hâlâ soğumakta olan kaya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 305: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ların verdiği sıcaklık yüzündendi. Ya da, diye düşündü Elbryanendişeyle, belki de dağ kaynayan eriyik lavla hâlâ canlıydı. "Dağın güney tarafında kamp kurmalıyız," diye karar verdi ko-rucu, yaklaşırlarken. "Hem rüzgardan, hem goblin gözlerindenuzak bir kovuk bulmakta güçlük çekmeyiz." Kısa süre sonra böyle bir nokta buldular, ateş yaktılar ve hu-zurlu, olaysız bir gece geçirdiler. Erken kalktılar. Yeni günün ge-tireceklerine dair büyük umutlar besliyorlardı. Daha kovuktan ye-ni çıkmış, kırık, çentik çentik dağ yamacında ilerlemeye başlamış-lardı ki umutları dehşete dönüştü. Çok aşağıdaki bir mağaradanbir sürü goblin fırladı, onlara işaret etti ve ulumaya başladılar. Da-kikalar içinde güney yamacının dibi, kaçış yollarını kapatmış çir-kin yaratıklarla dolmuştu. "Savaşılmayacak kadar fazla," dedi korucu Kilronney'e, Sha-mus adamlarını savunma pozisyonlarına yerleştirmeye başladığın-da. "Siz yola devam edin. Yelebekçi ve ben patikayı tutarız!" "Benim adıma konuştuğun için teşekkürler," diye yorum yap-tı Yelebekçi, Shamus ve diğerleri yamaca tırmanıp gözden kay-bolduktan sonra. Goblin sürüleri iki arkadaşa epey yaklaşmıştı. "Yaratıkların üzerine saldırmaya karar verirsem binecek bir şe-ye ihtiyacım olacak," diye yanıt verdi Elbryan neşeyle. Dağa gel-meye karar verirken riskleri biliyorlardı; ve şimdi her şeyi kaybet-mişler ya da yakında kaybedecekler gibi görünüyordu. Ama Elbr-yan Sisler Vadisi'nden çıktığından beri felaketin eşiğinde yaşıyor-du. Bir korucunun hayatı buydu, tamamen kabul ettiği bir varlıktarzı. O zaman, Pony'yi, çocuklarını göremeyeceği için yazıklan-dı, ama bu düşünceyi kafasından çıkardı. O bedenen ve zihnen 520

R. A. Silvat0re

eğitimli bir savaşçı idi. Elbryan -hayır, Gecekuşu- ölmeden öncedünyanın bütün goblinlerinin unutmayacağı bir savaş verrrıeyekarar verdi! En yakındaki yaratıklar artık ancak elli metre uzaktaydılar vehızla yaklaşıyorlardı. Gecekuşu Şahinkanadı'nı kaldırdı ve sefiller-den birini yamaçtaki yerinden uçurdu. Bu diğerlerini yavaşlattı-ama yalnızca biraz. Ne kadar gözüpek olurlarsa olsunlar bu se-fer korucu ile dostlarının kazanamayacağını Gecekuşu biliyordu,Yelebekçi biliyordu, goblinler mutlaka biliyordu. Gecekuşu'nun ve Yelebekçi'nin yaylarından bir sürü ok uçtu;ve bir sürü goblin öldü. Ama daha fazlası yaklaşmaya devam ettive kısa süre sonra korucu ile atadam patikada, iki yanlarının sa-rılmasına izin vermeyecek dar bir nokta bulmak zorunda kaldılarve yaylarının yerine kılıç ve sopa çektiler.Ve kısa sürede ayaklarının dibinde bir sürü goblin leşi yığıldı. Bir an için ikili geçidi tutabileceklerini, günü kurtarabilecekle-rini düşündü. Kalanları pes edip kaçmaya ikna edecek kadar çokgoblin öldürebileceklerini düşündüler. Ama sonra ikilinin yanınabir kaya indi. Gecekuşu'nun başını kıl payı ıskalamıştı. Goblinlerden bazıları dağın yükseklerine çıkan bir tünel bul-muştu. Gün ve geçit kaybedilmişti. "Sen kaç!" diye haykırdı Yelebekçi ve aniden saldırarak en ya-kın goblinlerin kaçışmasını sağladı. Gecekuşu döndü ve patikadan yukarı koştu, taşların üzerin-den sıçradı, kaya çıkıntılarına tırmandı -Şahinkanadı'nı daima ha-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 306: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

zır tutuyordu. Ne zaman yukarıdan taş atan goblin görse, o tara-fa bir ok yolluyordu. Bir yaratık biraz önce Yelebekçi ile birliktepatikayı tuttukları yere düştü, pis bir kırılan kemik sesi ile sıçradıve vadi tabanına kadar yuvarlandı. Sonra korucu patikada keskin bir dönemeci aştı -ve onu bek-leyen bir avuç goblin buldu. iblisin Havarisi

521

Avelyn Desbris'in mezarını ilk gören, uygun gelecek şekilde,Braumin Herde oldu. Ve canavarların yaklaştığını, muhtemelen ogünü çıkaramayacaklarını bilmesine rağmen o kalkmış kolu gö-rünce heyecanlandı, hatta sevince boğuldu. On dokuz adam o mumyalanmış kolun çevresinde sessizcetoplandılar. Roger ve askerler bile tek şikayet sözü söylemediler.Aşağıdan gelen savaş seslerini duyuyor olsalar da, kısa süre sonracanavarların onları bulacağını bilseler de, hepsi rahat görünüyordu. Yelebekçi ani, zalim saldırısının goblin çetesi üzerinde etkiliolduğunu fark etti -ikisi ölmüş, pek çoğu yaralanmıştı ve dahafazlası kaçmaktaydı. Ama o an geçti ve gobinler yine yaklaşmayabaşladılar ve atadam onları tutamazdı. Çaresizlik içinde sıçradı, çifte attı, hiçbir şeye denk getireme-di ve paslı bir goblin kılıcından arka bacaklarına kötü bir yara al-dı. Yine de koşmaya devam etti -ve kalçasına bir goblin mızrağısaplandı, bir başkası sırtını çizdi. Daha da kötüsü, yukarıdan atı-lan bir taş kafasının yanına ve omzuna indi. Tek gözü kapanmış,kanla kaplanmışken, hemen arkasından çığlıklar atarak gelengoblinlerle koştu. Daha önce öldüğünü sandığı bu ıssız yerde öle-cek olmasının ironik olduğunu düşündü. Onu hazırlıksız yakaladıklarına inanıyorlardı ve bu yüzden enyakındaki iki goblin Gecekuşu'na vahşi, aç bir kayıtsızlıkla yak-laştı. Ama Gecekuşu bir korucuydu ve korucular nadiren hazırlık-sız yakalanırdı. Bileğinin bir hareketi ile Şahinkanadı'nın kirişiniçözdü, ve şimdi sağlam bir değnek olmuş silahının ucunu düm-düz önüne uzattı.İki goblin iki yandan yaklaştı. İkisi de korucunun sağından

522

R. A. Salvatore

yaklaşan ve daha yakın olan goblini yamaçtan aşağı atmaya çalı-şacağını düşündü -en açık hamle bu gibi görünüyordu. Goblinbunu bekleyerek eğildi. Ama Gecekuşu bir tanesi ile yetinmeye ekti. Goblinlerin dü-şünmesine fırsat vermeden Şahinkanadı'nı çevirdi, solundaki ya-ratığın sopası ile vurmasına razı oldu ve karşılığında değneğiniyaratığın yan tarafına indirdi. Goblin onu yakaladı, ama koaıcubir dev gücüyle, kükreyerek goblini kaldırdı ve kavrayışını kopar-dı. Yaratık eğilmiş arkadaşına çarptı, takla atarak kenardan uçtuve dağ yamacında serbestçe düştü. Sonra korucu Şahinkanadı'nı çevirdi ve diğer gobline korkunçbir darbe indirdi, yaratığı sersemleterek yere devirdi. Gecekuşu goblinin yanından geçerken Şahinkanadı'nın yerineFırtına'yı aldı ve sersemlemiş goblini çıkıntıdan aşağı tekmeledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 307: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Kalan dört goblin aptal aptal yaklaştı. İçlerinden biri arkadaş-larından epey öndeydi.Fırtına çaktı; sonra üç tane kaldılar. Saldırmaya devam ettiler -bir sopa, bir mızrak ve bir kılıç ola-sı her açıdan dürtüklüyor, savruluyor, saplanmaya çalışıyordu.Ama Gecekuşu bi'nelle dasadaya tamamen dalmıştı. Tam önün-de duran goblinin mızrak hamlesini savuşturdu, sonra solundaki-nin savurduğu kılıçtan kaçındı, ama sopanın acı veren, pis darbe-sini kabul etti. Fırtına ileriye daldı ve mızraklı goblin çığlık atarak geriledi.Korucu onları aldatmıştı; kılıcını yukarı çevirerek bileğini büktüve Fırtına'nın ucu aniden ileride, gördüğü açıklığa ilerleyen kılıç-lı goblinin hemen önünde bitti. Fırtına yaratığın göğsüne, omzu-nun hemen altına saplandı. Gecekuşu sağa sıçradı, omzunu sopalı goblinin göğsüne vur-du. Yaratık uçarak gitti, bir an çıkıntının kenarında sallandı, amasonunda dengesini bulmayı başardı. Arkasına baktığı zaman Ge- iblisin Havarisi

523

cekuşu'nun yanı başında durduğunu gördü. Goblin korucununölümcül kılıcını bloke etmeye çalışarak sopasını çevirdi. Kılıcı sa-vuşturmayı başarabilirdi, ama korucu boş eli ile yaratığın yüzünekuvvetli bir yumruk indirdi ve goblin çırpınarak uçtu. Sonra, sırtı kalan goblinlere dönük olan Gecekuşu içgüdüylesağa kaydı. Sağ dizini bükerek yana eğildi, ama sol ayağı ile yo-lu tıkadı. Kılıçla yaraladığı goblin bacağına takılarak tepeüstü aşağı düş-tü. Korucu hızla döndü, Fırtına son goblinin fırlattığı mızrağı sa-vuşturdu. Yaratık döndü ve dimdik yamaca doğru koştu, tutuna-cak yer aradı. Gecekuşu yaratığın arkasından koştu, sıçradı ve kaçan gobli-nin tek ayağını yakalayıp aşağı çekti. Diğer ayağı da yakaladı vetek çekişte goblini yere çarptı. Ama yaratık yerde kalmadı, çünkükorucu goblini ayak bileklerinden tutup çevirerek yamaçtan aşa-ğı attı. "İyi teknik," diye tebrik etti, tam Gecekuşu yaratığı fırlatırkendönemeçte beliren Yelebekçi. Atadamın sayısız yarası ve yaklaşangoblin sürüsünün sesleri yüzünden gülümsemeleri geçici oldu. Gecekuşu ve atadam koşarak sonunda son yokuşa geldiler.Üç metrelik dik bir tırmanış olacaktı ve koşarak hızlanacak yeryoktu, bu yüzden atadamın çıkması imkansız görünüyordu. "Sa-vunmamı tam burada yapsam da olur," dedi, ama korucu onudinlemeyi reddetti. "Ellerini çıkıntıya koy ve bütün gücünle çek," dedi. "Ben dearkadan iterim." Yelebekçi kuşku içinde denildiği gibi yaptı, ön bacaklarını yu-karı kaldırdı, insan elleri ile tutundu ve çabaladı. Arkasında bir hırlama duydu, Gecekuşu'nun kuvvetle sağrısı-na dayandığını hissetti. 524

R- A. Salvatore

Ve sonra beş yüz kiloluk bedeni yükseldi, yükseldi, ama çı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 308: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kıntıya tırmanmasına yetecek kadar yükselemedi. Sonra Roger ile Shamus Kilronney belirdi tepesinde ve kolla-rını yakaladılar; diğerleri de geldi ve hep beraber, bir şekilde obüyük at bedenini yukarı, Avelyn'in bedeninin dinlendiği platoyaçekmeyi başardılar. Arkasından Gecekuşu da tırmandı ve o da Avelyn'in müstak-bel mabedine baktığında huzur buldu. Sonra kenarda goblin elleri belirdi ve savaş yeniden başladı.Yirmi bir savunucu yayıldılar ve canlarını kurtarmak için savaştı-lar. Pek çok goblin öldü, pek çoğu geri sürüldü, ama savunucu-lar hep dikkatlerini aşağıdan tırmananlardan alıp başka bir pozis-yondan yaklaşmayı başarmış olanlara kaydırmak zorunda kalıyor-lardı -ve elbette bu, platoya daha fazlasının tırmanmasına fırsattanıyordu. Bir asker, karnına saplanmış bir mızrağın acısıyla hay-kırarak düştü. Kısa süre sonra Dellman Birader kafasına aldığı birdarbe ile devrildi. Savunucular düşenleri sürükleyerek, kaçınılmaz bir biçimdegerilediler ve sonunda Avelyn Desbris'in yerden çıkan kolununçevresini aldılar. Goblinler yuvarlak çanağın kenarında toplanırken, gittikçe da-ha fazlası yukarı tırmanıp ırktaşlarına katılırken savaş durakladı.Yüz tane oldular, sonra iki yüz tane. Leydi Dasslerond ile elfler Palmaris'ten, geceyansına daha çokvarken çıkmışlar, kuzeye, Caer Tinella'ya doğru ilerliyorlardı.

Orada Gecekuşu'ndan haber almaya çalışacaklar, sonra batıya,yuvalarına döneceklerdi. Dasslerond'un düşüncesine göre bu insan savaşındaki rollerisona ermişti. Leydi Gecekuşu ile son bir kez konuşmak, Jilsepo-nie'nin durumunu bildirmek, kadına bi'nelle dasada öğrettiği için iblisin Hivirisi

525

onu paylamak istiyordu. Caer'alfar'ın hanımı gerilemeyecek, öfke-sinden vazgeçmeyecekti. Gecekuşu yanlış kişiyi seçmişti, çünküJilseponie'nin Markwart'a karşı eylemleri düşüncesizceydi ve böy-le aptalca bir yol seçmiş biri elf dansını bilmeyi hak etmiyordu. Ümitsizlik içindeki Belli'mar Juraviel grubun arkasından geli-yor, bakışlarını sık sık Palmaris'e çeviriyordu. "Elveda, dostlarım,"dedi gece rüzgarına.Yüreğinin içinde, durumlarının iyi olmayacağını biliyordu. "Sen benim kardeşimsin Gecekuşu ve seni sertlikle yargılamı-yorum," dedi. "Çünkü artık Jilseponie de kardeşim ve onun içinancak tek bir sessiz vaadim olabilir. Ve senin için, Gecekuşu, yol-larımızın bir kez daha kesişeceğini, bir kez daha neşeli zamanlarbulabileceğimizi, insanların siyasi mücadelelerinden çok uzaktabir yerde, bir tepede, Jilseponie ve Yelebekçi ile birlikte dostlukedebileceğimizi umuyorum." Juraviel bunların gerçekleşmesini ne kadar da çok istiyordu!Altın gözlerinden yaşlar yuvarlandı, elf ilk kez bir insan için ağlı-yordu. Zavallı Pony'yi, hayatta kalırsa bir başka korkunç kayıplauyanacak olan zavallı kadını düşünürken neredeyse üzüntüyleboğuluyordu. Ancak gelecekte bir gün dostları ile bir kez daha buluşmayıumabiliyordu. Ama kardeşleri ile birlikte, bu düşmanın doğası hak-kında çok şey öğrenmiş olan Juraviel umutlarının uzak bir olasılıkolduğunu biliyordu. Juraviel Gecekuşu ile Pony'nin neyle yüzleşe-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 309: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ceğini biliyordu ve kazanabileceklerine inanmıyordu, Leydi Dass-lerond insanlara sırtını dönmeye karar verdikten sonra değil. Uzun bir süre kardeşlerinin arkasında oyalandı, özlemle Pal-maris'e, Pony için çok tehlikeli bir hale gelmiş şehre baktı. Kısa sü-re sona Gecekuşu için de çok tehlikeli olacağını tahmin ediyordu. İleride, Leydi Dasslerond tiest-tielde, yıldız şarkısında, herhan-gi bir elf için en büyük zevk olan şarkıda başı çekiyordu. 526

R- A. Salvatore

Ama bu gece Belli'mar Juraviel'in içinden şarkıya katılmagelmiyordu, çünkü ağır yüreğinde şarkı yoktu. "Belki de burada ölmemiz uygun düşüyordur," diye sertçe yorum yaptı korucu. "Yalnızca yüz yıl sonra olmasını diliyordum," diye yanıt verdYelebekçi. Marlboro Viscenti ağlamaya başladı; Roger Lockless onu teselli etmeye çalıştı, ama onun omuzları da hıçkırıklarla sarsılıyordu "Avelyn Desbris'in mirasına," diye başladı Braumin BiraderSon heceyi, cemaatine vaaz veren bir keşişin yarı ezgili, yarı dugibi sesi ile söyledi. "Böylece, başaramadık, ama başarısız olmadik," diye devam etti. "Yüreklerini takip ederek buraya gelenlearasında biz ilktik, ama son olmayacağız. Ve böylece onu buldukilhamımızı, Tanrı'ya giden yolumuzu bulduk ve kutsandık." Duasına devam ederken, ölümü yakın olan yaralı adam da duysun ve teselli bulsun diye eğildi. Ve adam kıvranmayı, haykırmaybıraktı. Viscenti ile Roger da ağlamayı bıraktı. Hepsi durup Braumin Herde Biraderin duasını, son dünyevi umudunu dinlediler. Dua bir süre devam etti, sonra Shamus Kilronney'nin, "Geldi-ler," demesi ile son buldu."Dua edin," diye haykırdı Braumin Birader. "Savaşın," diye sertçe düzeltti Gecekuşu, ama diz çöken keşi-şe baktığında direnemedi. "Savaşın ve dua edin," diye kabul ettigülümseyerek. Ve böylece dua ettiler, şarkı söylediler ve yüzlerce goblin ağırağır yaklaştı. Ve sonra şarkı soldu, çünkü her biri yerden gelenbir mırıltı, derin, yankılı bir ses duymuştu. "Bu sefer tam zamanında patlayacak," diye yorum yaptı Yele-bekçi, başını eğip tehlikeli dağa bakarak.Goblinler dışındaki bütün düşünceler uçup gitti, çünkü yara-

ib|isin Havarisi

527

. , . ,. -Jım öteden uluyarak saldırıyatıklar aniden, yalnızcaiı uzun acL"geçmişti.P A 1 .• 1 1 1 , ı_i'ir inleme, nabız gibi bir atışSonra Avelyn in eltileri aılçak b1. , , , , . Jar, atadam ve goblinler- ye-yayılmaya başladı ve bkes —insan- ', , , „ . A3.n morumsu bir enerji halka-rinde dondu. Savunuciırın ajasınc t

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 310: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Sı yayılmaya başlamıştı,_. , , .... ,lere ulaştı, bedenlerine işledi.Dalga savunucuları eçtı, goblırîr', , , ... , , , ^kası, her biri canavar halkası-Bir başka dalga geldi, aıra bir baş*?nı bir gelgit dalgası git sardı..

-.1.1 -i, ... - , arını açtılar, ama koldan yayı-Goblınler çığlık atni içirt agızhr. ... . . , Goblinler dönüp kaçmaya ça-lan mırıltının içinde sesin çıkmadı., , , ., , .,,-ini çevirebiliyorlardı, ayaklarıhştılar, ama yalnızca a bedenleri:yere yapışmış gibiydi.i, t A \ ? J /imlaşmış gibi görünen goblin-Insanlar ve atadam. etlen sayda.rlerin kemiklerini görüne irkiildiler., ,.,,,,, İl eskiden bir sürü goblinin ol-Ve sonra yalnızca kjıukleır kaldı %f 'duğu yerde şimdi yalniiea iskeletler^Mırıltı kesildi; mor pırıltı kayboli-;,,.. , ,,. . , , . , , , bir takırtı ile ufalandı.Yüzlerce goblin ıskdeti buyuk t:T, . „. , , , , , ... .önünde yere kapandı. "Bu birBraumın Birader ka.uk kolun c^r ' rmucize," diye ağlıyorduv , „,, , . , Cinlerinden pek hoşlanmayanKuşkucu Elbryan He, ın:san di' ^VJ„L i • uı , .. , , söz bulamadılar, keşişe itirazYelebekçı bile o anda söyleyecekedemediler.

526

R- A. Salvatore

Ama bu gece Belli'mar Juraviel'in içinden şarkıya katılmakgelmiyordu, çünkü ağır yüreğinde şarkı yoktu. "Belki de burada ölmemiz uygun düşüyordur," diye sertçe yo-rum yaptı korucu. "Yalnızca yüz yıl sonra olmasını diliyordum," diye yanıt verdiYelebekçi. Marlboro Viscenti ağlamaya başladı; Roger Lockless onu tesel-li etmeye çalıştı, ama onun omuzları da hıçkırıklarla sarsılıyordu. "Avelyn Desbris'in mirasına," diye başladı Braumin Birader.Son heceyi, cemaatine vaaz veren bir keşişin yarı ezgili, yarı duagibi sesi ile söyledi. "Böylece, başaramadık, ama başarısız olma-dık," diye devam etti. "Yüreklerini takip ederek buraya gelenlerarasında biz ilktik, ama son olmayacağız. Ve böylece onu bulduk,ilhamımızı, Tanrı'ya giden yolumuzu bulduk ve kutsandık." Duasına devam ederken, ölümü yakın olan yaralı adam da duy-sun ve teselli bulsun diye eğildi. Ve adam kıvranmayı, haykırmayıbıraktı. Viscenti ile Roger da ağlamayı bıraktı. Hepsi durup Bra-umin Herde Birader'in duasını, son dünyevi umudunu dinlediler. Dua bir süre devam etti, sonra Shamus Kilronney'nin, "Geldi-ler," demesi ile son buldu."Dua edin," diye haykırdı Braumin Birader. "Savaşın," diye sertçe düzeltti Gecekuşu, ama diz çöken keşi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 311: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şe baktığında direnemedi. "Savaşın ve dua edin," diye kabul ettigülümseyerek. Ve böylece dua ettiler, şarkı söylediler ve yüzlerce goblin ağırağır yaklaştı. Ve sonra şarkı soldu, çünkü her biri yerden gelenbir mırıltı, derin, yankılı bir ses duymuştu. "Bu sefer tam zamanında patlayacak," diye yorum yaptı Yele-bekçi, başını eğip tehlikeli dağa bakarak.Goblinler dışındaki bütün düşünceler uçup gitti, çünkü yara-

iblisin Havarisi

527

tıklar aniden, yalnızca iki uzun adım öteden uluyarak saldırıyageçmişti. Sonra Avelyn'in elinden alçak bir inleme, nabız gibi bir atışyayılmaya başladı ve herkes -insanlar, atadam ve goblinler- ye-rinde dondu. Savunucuların arasından morumsu bir enerji halka-sı yayılmaya başlamıştı. Dalga savunucuları geçti, goblinlere ulaştı, bedenlerine işledi.Bir başka dalga geldi, sonra bir başkası, her biri canavar halkası-nı bir gelgit dalgası gibi sardı. Goblinler çığlık atmak için ağızlarını açtılar, ama koldan yayı-lan mırıltının içinde sesleri çıkmadı. Goblinler dönüp kaçmaya ça-lıştılar, ama yalnızca üst bedenlerini çevirebiliyorlardı, ayaklarıyere yapışmış gibiydi. İnsanlar ve atadam, etleri saydamlaşmış gibi görünen goblin-lerin kemiklerini görünce irkildiler. Ve sonra yalnızca kemikler kaldı, eskiden bir sürü goblinin ol-duğu yerde şimdi yalnızca iskeletler vardı.Mırıltı kesildi; mor parıltı kayboldu.Yüzlerce goblin iskeleti büyük bir takırtı ile ufalandı. Braumin Birader kalkık kolun önünde yere kapandı. "Bu birmucize," diye ağlıyordu. Kuşkucu Elbryan bile, insan dinlerinden pek hoşlanmayanYelebekçi bile o anda söyleyecek söz bulamadılar, keşişe itirazedemediler.

BESİNCİ KISIMAYNA İMGESİ Bazen umut bile aklanabilir. İyi ile kötünün sonsuz mücadelesi hakkın-da daha önce hiç bu şekilde düşünmemiştim MatherAmca ve dürüst olmakgeıvkirse, bu fikir beni korkutuyor. Ama anık bunun doğru olduğunu biliyo-rum ve korkanın insan dünyasının karşı karşıya olduğu asıl tehlike bu. İblis dactyl dehşet verici bir yaratıktı, kavrayış ötesinde korkunçtu. Ai-da Dağı'mil derinliklerinde yaratıkla karşı karşıya geldiğimde, Bestesbul-zibar'a doğru tek bir adım atma irademi bile yok etti. Boğucu ölçüde kö-tücüldü Mather Anıca, bedenleşmiş kötülüktü. Ama o şeytanla yüzleştikten sonra, daha önce de söyledim, şimdi debiliyonım ki, iblis dactyl sonunda asla kazanamayacak. Böylesine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 312: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

büyükve fark edilebilir bir kötülük Corona'nın insanları arasında hep düşman-lar bulacak; birileri hep kılıcı alıp savaşacak. Ancak yaşayanların dün-yasındaki her erkeği ve kadını yok ederse Bestesbulzibar nihayet muzaf-fer olabilir. Hükümdarlığa meraklı bir yaratık için ne kadar boş bir za-fer! Hizmetkarlan, goblinler, devler ve pourieler insan ırkını yeryüzün-den silebilir, ama gerçek ödülü, insan ruhunu asla ele geçiremezler, Bes-tesbulzibar da öyle.Kaba gücün başansız olduğu yerde sinsilik muzaffer gelebilir mi? İşte korkum bu, çünkü iblislerden, onlanıı canavar ordularından da-ha tehlikeli olanlar hilekar insanlardır ve Peder Başrahip Markıvart'ınonlardan biri olduğuna inanıyorum, belki dünyadaki en büyük hilekar.O ve Kilisesi baskı sanatını mükemmelleştirmiş görünüyorlar ve Bestes-bulzibar'ın elde edemediği ödülü onların ele geçirebileceğini düşünmekbeni dehşete düşülüyor, üzüntüye boğuyor. Ne kadar sinsice, ne kadarkurnazca! Halkın önünde birkaç doğnı şey söylüyorlar ve ayn ayn, dik-katle incelendiğinde asla tutarlı gelmeyen felsefelerini inanılır kılmakiçin yeterince mantıklı sonuç çıkartıyorlar. Yalanı bir gerçek örtüsü altın-da gizliyorlar ve ahlaksızlığı acil durumlar ile mazur gösteriyorlar, ya daşimdiki dünyada hiçbir mantıklı amacı olmayan, işlerine gelen gelenek- 53°

R- A. Salval0re

lerin arkasına saklanıyorlar. Kutsal mücevherleri toplamak üzere yapılacak yolculuk için nedenbir gemi mürettebatı eğitmiyorlar? Neden o taşları sıradan insanların ya-şamlarını iyileştirmek için kullanmıyorlar!' Verecek yanıtları var, Mather Amca. Verecek yanıtı her zaman bulu-yorlar. Ama Aziz Saf-Abelle'in kapılarına hasta bir anne dayansa, çocukla-rı öksüz kalmasın diye şifa dilense... O zaman bahaneler olmaz. O anda, geleneğin ya da "daha büyükiyiliğin"gerektirdiği tüm bahaneler eriyip gider, yalanları tüm çıplaklığıile ortaya serilir. Ama bu hilekarlar işlerinde usta ve beni korkutuyorlar. Halkı sakin-leştirmeye yetecek kadar doğru söylüyorlar, sıradan insanı hizada tutma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 313: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ya yetecek kadar, her gün yiyecek bulmak için çabalayanları dünyanıngittikçe iyileşeceğine, ya da en azından çocuklarının daha iyi yaşamlarsüreceğine inandıracak yem atıyorlar. Çünkü, Mather Amca, sonunda,insanlığın ortak arzusu budur.Peder Başrahip Markıvart bunu biliyor. Yarı şakayla, Bestesbulzibar'ın ruhunun kalabileceğine, hatta dahada tehlikeli bir beden bulabileceğine değinmiştim. Mecaza başvuruyor-dum elbette, ya da ben öyle sanıyordum. Şimdi, ben, Pony, Avelyn'in tümdiğer takipçileri ile Abellican Kilisesi -Peder Başrahip Markıvart'ın Kilise-si- arasındaki savaş büyüdü ve artık Bestesbulzibar'ın ruhunun bazı in-sanların yüreklerinde yer? bulup köklendiğini düşünmeye başlıyorum. Ara-mızda o şeytanın lekeledikleri mi var? Ve öyleyse, iyi insanlar, Tann'yainanan insanlar sonunda kazanacak mı, yoksa insanlık, gerçekle tatlan-dırılmış, ama yalanla pişirilmiş, sakinlik veren sözleri mi dinleyecek'Belki umut bile aklanabilir.ELBRYAN WYNDON

32KUTSAL ÜSTÜNLÜK Palmaris'in kuzey kapısına ulaştığında Marcalo De'Unne-ro'nun, Gecekuşu'nu yakalamayı başaramadığını öğrendiğindePeder Başrahip Markwart'ın vereceği tepkiden korkmasını engel-leyen tek şey öfkesiydi. Kapıda durduruldu ve onu tanımayan nö-betçiler tarafından sorgulandı. Keşiş onlara dik dik baktığında te-reddüde düştüler. Sonunda piskoposu tanıyan bir asker geldi vedehşet içinde, öfkeden kabarmış De'Unnero'yu alıp götürdü. Hız-lı hızlı Chasewind Malikanesi'ne yürürken De'Unnero bütün ha-berleri duydu: Peder Başrahip Markwart'a düzenlenen suikast te-şebbüsünü, Kral Danube (Aloysius Crump'ın malikanesinde kalı-yordu) ile, daha lüks olan Chasewind Malikanesi'ne yerleşen Pe-der Başrahip arasındaki çekişmeyi ve De'Unnero'yu hoşnut etme-yecek bir haber olan, sıradan halkın yeni Piskopos Francis Della-court'u desteklediğini. De'Unnero hızla Chasewind Malikanesi'ne girdi ve gelişinin bil-dirilmesini bile beklemeden fırtına gibi Peder Başrahip Markvvart'ınkahvaltı ettiği cam duvarlı bahçeye daldı. Yanında Francis Biradervardı -yoksa Üstat, Başrahip ya da Piskopos mu demeliydi? "Yüzündeki ifade Gecekuşu denen adamın kaçmayı başardı-ğını anlatıyor," diye yorum yaptı Peder Başrahip, epey müstehzibir sesle. Peder Başrahip malikaneye rahatça yerleşmişti. Chase-wind Malikanesi'ne, Kral Danube ile Aziz Kıymetli'deki beklen- 532

R. A. Salvatore

medik görüşmeden sonra, Jill'i Palmaris'in dışındaki tarlada peri-şan ettikten sonra, evi kendisi almazsa Kral'ın alacağını fark ede-rek gelmişti. "Onu ele geçirdim," diye karşılık verdi De'Unnero öfkeyle,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 314: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Yabandiyar'da, Ormandiyar'ın çok kuzeyinde, Barbacan'ın yakı-nında." "Barbacan mı?" diye yankıladı Francis inanmazlıkla. Mark-wart'ın duygularını yankılamıştı, ama yaşlı Peder Başrahip yüzün-deki sakin ve duygusuz ifadeyi korudu. "Yanındaki dostları olmasaydı Gecekuşu benimdi," diye de-vam etti De'Unnero. "Onunla savaştım ve ben daha güçlüyüm.""Ama o hâlâ özgür," dedi Markwart kuru kuru. De'Unnero biraz sakinleşti ve verecek yanıtı olmadığından ba-şını salladı."Ya Jill denen kadın?" diye sordu Peder Başrahip bir an sonra. "Ben zafer kazanmadan beni püskürtenlerin arasında olabilir,"diye yalan söyledi De'Unnero. "Gerçekten de, Pâlmaris'ten ta Yabandiyar'a kadar uzanabili-yorsa uzun kollan varmış," dedi Markwart. De'Unnero bu ifadeyi sindirmek için uzun süre sessiz kaldı,sonra sonunda kavrayınca gözleri irileşti. "Onu buldunuz mu?"Peder Başrahip başını salladı ve gülümsedi. "Nerede o?" diye devam etti De'Unnero çılgın gibi. "İstediği-niz her tür bilgiyi alırım, Peder Başrahip. Söz veririm..." "Elimizde değil," diye itiraf etti Markwart, "ama etkisiz hale ge-tirildi. Mücevher elinde, ama artık bizim için tehlike oluşturacağı-na inanmıyorum. Büyük olasılıkla, hayatta kalmaya odaklanacak.Artık dikkatimizi şehre, Kral'ı yatıştırmaya yöneltmeliyiz. Şu andaidam edilen tüccarın evinde kahvaltı ediyor olmalı. Ama Danu-be'u yatıştırırken, Palmaris üzerindeki hakimiyetimizi güçlendir-mek için hızla çalışmalıyız." De'Unnero'ya oturmasını işaret etti, iblisin Havarisi

533

sonra De'Unnero'ya da bir servis açılması için elini onlara hizmeteden keşişe salladı."Palmaris'teki durum değişti," diye devam etti Markwart. "Şehir kapısındaki nöbetçi kötü yaralandığınızı söyledi," diyeyorum yaptı De'Unnero, Markwart'ın kırışık yüzünün yan tarafın-da uzanan çirkin yara izine bakmamaya çalışarak. "Büyü saldırısıdedi. Bu yüzden kadının işe karıştığını tahmin ediyorum." "Yaptığını ödedi," diye yanıt verdi Markwart. "Onu buldum veperişan halde bıraktım. Kuzeydeki düşmanın konusunda olduğugibi, ancak dostları sayesinde yakalanmaktan kurtuldu. Ama bu du-rum yakında değişecek, kuşkun olmasın. Askerler ve keşişler şehir-

de ve çevresinde onu arıyorlar. Bu sefer bizden kaçamayacak." "Ve o zaman taşları ele geçireceğiz," diye araya girdi Francis,çekinerek. De'Unnero'nun, makamına yerleştiği kişinin yanındahuzursuz olduğu açıktı. "Geri dönmen iyi oldu," dedi Peder Başrahip, şimdi aklına gel-miş gibi. "Ama o haini getirmeni dilerdim -Gecekuşu denenadam şimdi ne kadar da güçlü bir simge olur." "O simge iki şekilde yorumlanabilir," diye cevap vermeye ce-saret etti Francis. "Ah, evet, gerçeklik ne algıladığındır," diye onayladı Mark-wart. "Ama adam ya da adamın kellesi elimizde olsaydı, köylüle-rin aklındaki imgeleri kontrol altına alabilirdik, ve yaşamlarındakiasıl tehdidi, Avelyn ile takipçilerinin gerçek kötülüğünü anlayabi-lirlerdi. Ama fark etmez. Kral Danube artık bize karşı çıkmaz, ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 315: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dının bana saldırmasından ve senin, Piskopos Francis, kitleleri ya-tıştırmak için yaptıklarından sonra değil. Beni ziyarete geldiğinde,Kilisenin krallıktaki bütün mücevherlere el koyacağını söyleyereksınadım onu ve talebime karşı çıkmadı. Palmaris bizim bilge vecömert hakimiyetimiz altında."De'Unnero'nun gözleri irileşti. Piskopos Francis mi? Kitleleri

534

R- A. Salvatore

yatıştırmak mı? De'Unnero'nun şehirden ayrılmadan önceki sonresmi eylemi Aloysius Crump'ı idam etmekti! "Durum değişti,'' dedi Markwart yine "Kilise, Piskopos Fran-cis'in önderliği altında, cömert bir hayu-sever oldu." Beklenen şi-kayet seli başlamadan elini kaldırıp De'Unnero'yu susturdu."Genç biraderimize verdiğim unvan geçici olacaktı, ama daimiyapmaya karar verdim. Palmaris'te olan Başrahip Je'howith ile bukonuda konuştum. Bana karşı çıkmayacak."Tehlikeli De'Unnero dik dik Francis'e baktı. "Bu unvanı senin hak ettiğine mi inanıyorsun?" diye sorduMarkwart açık açık. "Ne talimat verildiyse yaptım," diye karşılık verdi De'Unnero.Ancak o zaman Markwart'ın, Crump'ın halk önünde idamı dahil,tüm açık talimatlarının piskoposluğunun geçici olmasını garanti-ye aldığını anladı. Markwart onu aldatmış, öyle karanlık bir şekil-de kullanmıştı ki, bu gölge ile karşılaştırıldığında Francis ışık gibiparlıyordu. "Hayranlık vericiydi," diye onayladı Markwart geniş bir gü-lümseme ile. "Piskopos De'Unnero'nun hükümdarlığını herhangibir şekilde eleştirmiyorum. O karanlık ve belirsiz zamanlarda tamda Palmaris'in ihtiyaç duyduğu kişiydin, ama durum değişti. Artıkdaha nazik bir el kullanmak gerekiyor, Kral'ın bir kenara iteme-yeceği bir el.""Baştan beri planlandığı gibi mi?" diye sordu De'Unnero. Francis huzursuz huzursuz kıpırdandı, adamın patlamasınıbekleyerek sandalyesini biraz geri çekti. Ama Markwart başını sallamakla yetindi. "Olması gerektiği gi-bi." "Peki şimdi ben cezalandırılacak mıyım?" diye sordu De'Unne-ro, her sözcüğü bir hırlama ile telaffuz ederek."Nasıl yani?"

iblisin Havarisi

535

Eski piskopos inanmazlık içinde ellerini kaldırdı ve bütünbunları, bu mekanı, bu unvanı, bu şehri kaybettiğini anlatmak is-ter gibi çevresine bakındı. Ama Markwart sarsılmaz bir sükunete sahipti. "Sadakatini vesebatım ödüllendirmeyeceğime mi inanıyorsun?" diye sordu birkahkaha atarak. "Dostum, daha doldurulacak çok koltuk var. Se-nin için planlarım var, hiç kuşkun olmasın, arzu ettiğin her şeyesahip olmanı sağlayacak planlar. Kilise laik politika dünyasındailerlerken pek çok düşman edineceğimi düşünüyorum. Düklü-ğündeki en büyük şehrin Kilise hakimiyetine girmesinden mem-nun kalmayan, Batı-Honce Dükü Targon Bree Kalas gibi güçlü in-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 316: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sanlar. Ben yaşlı ve yorgunum; bir müdafiye ihtiyacım olabilir.Marcalo De'Unnero'dan iyisini bulabilir miyim?" "De'Unnero Efendi mi?" diye sordu adam, hâlâ öfkenin kıyı-sında. "Yoksa yalnızca De'Unnero Birader mi?" Markwart yüksek sesle kahkaha attı. "Aziz Kıymetli Başrahibi,"diye karar verdi o anda, oracıkta. "Piskopos Francis'in ilgilenme-si gereken çok fazla iş var. O devletin eli olacak, sen de Palma-ris'te Kilisenin eli, ama bu şehirdeki etkini ve görevlerini sınırla-mayacağım, söz veririm." "Peki kim kime itaat edecek?" diye sordu De'Unnero, her söz-cüğü tükürürcesine telaffuz ederken öfkeli bakışlarını Francis'edikerek. "Devletin eli, Kilisenin eli," diye tekrarladı Markwart. "İkisi debenden emir alacak. Şimdi, bu bölücü konuşmalar yeter. Buradaortak bir rakibimiz var: Kral Danube Brock Ursal. Dikkatimiz on-da ve laik danışmanlarında olmalı, özellikle de, Başrahip Je'ho-with'e göre, kolay biri olmayan Kalas'ta. Kalas bir zamanlar Tek-yürek Tugayı'nı yönetiyordu ve miğferine iki altın tüy kazandı.Kral Palmaris'e gelirken o elit ordudan büyük bir birliği yanındagetirdi. Bu yüzden, şu anda hakimiyetimiz sağlam görünse de, tek 536

R- A. Salvatore

bir hata o zıpçıktı düke gücü ele geçirmesi için gerekli her tür ba-haneyi verebilir." Markwart iki adama teker teker baktı, soğuk bakışları Fran-cis'in bedeninden bir ürperti geçmesine sebep oldu ve De'Unne-ro'nun içinde hevesli ateşler yaktı. "Her olasılığı planlamalıyız,"dedi Peder Başrahip sertçe. "Sizi bir lavta gibi çalıyor!" diye kükredi Dük Targon Bree Ka-las, Kral'ı ile konuşurken kullandığı en yüksek, en öfkeli sesle. Danube'un öfkeli bakışları heyecanlı adamı geriletti ve onayerini hatırlattı. "Peki sen hangi teli çekmek istiyorsun?" diye ya-nıt verdi istihzayla. "Afedersiniz, Kralım," diye araya girdi Constance Pemblebury,erkeklerin arasına girerek. "Dük Kalas'ın tahtın karşısına çıkabile-cek olası sorunlar hakkında endişelendiğine inanıyorum." Sözle-rini bitirirken dik dik Kalas'a baktı. "Tahta hakaret etmek isteme-diği kuşkusuz." Danube gülerek gerilimi azalttı. Şehirdeki ruh halini hepsi an-lıyordu. Sıradan insanlar için Peder Başrahip Markwart bir türkahraman olmuştu. Cömert ve kıymetli bir önder olduğu anlaşı-lan Piskopos Francis'in yaptıkları ile birleşince, piskopos unvanı-nı geri almaya karar vermesi durumunda, Kral'ın konumu zayıfla-mış oluyordu. "Bütün büyülü taşları toplamayı planladığını ilan etmesine izinverdiniz," diye ısrar etti Dük Kalas. "O zaman Kilise ne kadar güç-lü olur, taht ne kadar zayıf düşer?" "Hassas durumuna saygı göstererek Peder Başrahip'in istedi-ğini yapmasına izin verdim," diye yanıt verdi Kral ve ConstancePemblebury onun hiç öfkeli olmadığını görerek rahatladı. "Resmiolmayan bir görüşmede söylediklerinin yasal ağırlığı yoktur. Veaçık açık, halkın önünde, bütün taşların Kiliseye iade edileceğini iblisin Havarisi

537

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 317: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ilan etse bile, Ursal'da böyle bir kararı nasıl dayatabilir? Ya da En-tel'de, ya da güneydeki herhangi bir şehirde. Kilise, bu tehlikeliyerlerde sahip olduğu etkiye oralarda sahip değil." "Ama burada, Palmaris'te, saldırıya uğrayıp mucizevi bir şekil-de kurtulduğu yerde, zorlu bir rakip," diye yorum yaptı Constance.Öfkesi burnunda Dük Kalas bile bunu anlıyordu. "Bu doğru," diye yanıt verdi Kral Danube. Constance ya daKaias'm anladığından daha doğnı olduğunu biliyordu, çünküMarkwart'ın Ursal'daki özel odasına yaptığı dehşet verici ziyaret-ten yalnızca onun haberi vardı. "Arabanız, Kralım," diye bildirdi Danube'un en beğendiği ko-ruması. "O bize gelmeli," diye hırladı Kalas, "ve burada değil, Chase-wind Malikanesi'nde olmalıydık." Danube ve Constance onu duy-mazdan gelerek yolculuk pelerinlerini aldılar ve kapıya yöneldiler. Chasewind Malikanesi'nin kapısında Başrahip Je'howith tara-fından karşılandılar. Adam rahat görünüyordu, Kral'ı geniş bir gü-lümseme ile, omzunu nazikçe okşayarak karşıladı. "PiskoposDe'Unnero bugün Palmaris'e döndü," diye bilgi verdi Kral'a. "Pe-der Başrahip Markwart ve Francis Dellacourt Birader ile birliktekahvaltı masasında. Peder Başrahip üstadın Palmaris'teki duru-mun iyileştirilmesi konusunda daha büyük bir rol oynamasına ka-rar verdi." "De'Unnero," dedi Dük Kalas tükürürcesine. "Kellesini kesme-liydim." Başrahip Je'howith gülümsemekle yetindi ve başını salladı. Tar-tışma başlatmak istemiyordu, aynı zamanda, kendisi de iyi bir sa-vaşçı olan Dük Kalas bunu yapmaya teşebbüs etse, tehlikeli keşi-şin onu parça parça edeceğine inanıyordu. Kral'ın ordusundaki sa-vaşçılar bu konudaki gerçeği anlayamazlar, diye düşündü yaşlı baş-rahip, Kral'ı ve maiyetini görüşme odasına götürürken. İnsan ordu- 538

R- A. Salvatore

da en yüksek mevkiye çıkabilirdi, Tekyürek Tugayı'nın önderi ola-bilirdi, ama o insan bir adalet biraderin becerisine ulaşamazdı, ada-let biraderleri eğiten De'Unnero gibi biri ile asla yarışamazdı. Başrahip Je'howith onları içeri aldığında Markwart, De'Unne-ro ve Francis uzun bir meşe masanın bir ucunda oturuyordu. Buoturma düzenini Peder Başrahip'in bilerek hazırladığını fark ettiJe'howith hemen. En sondaki bir koltuğu Kral Danube için boşbırakmıştı, elbette, ama koltuk doğu penceresine bakıyordu -Kralsabah güneşine bakıyor olacaktı. Kral'ın iki yanında üçer boş kol-tuk vardı ve Constance Pemblebury ve Kalas hemen Kral'ın sağı-na ve soluna oturdular. Başrahip boş dört sandalyeye baktı, Markwart'ın masaya bukadar çok sandalye koydurmasına şaşırmıştı, çünkü adam KralDanube'un yalnızca iki danışmanla geleceğini biliyordu. Amasonra Je'howith anladı ve Peder Başrahip'e daha büyük bir saygıile baktı. Bu bir sınavdı: Je'howith hangi koltuğu seçecekti, Kral'ındanışmanlarından birinin yanındakini mi, yoksa Markwart'ın da-nışmanlarından birinin yanındakini mi? Yaşlı başrahip Kral Danube'a endişeli bir bakış fırlattıktan son-ra Başrahip De'Unnero'nun hemen yanındaki koltuğa oturdu.Kalas hıhladi; savaş hatları belirlenmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 318: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Konuyu dolaştırmayacağım," diye başladı Kral Danube, Pe-der Başrahip resmi karşılama sözlerini söylemeye başladığında."Buraya Palmaris halkına -benim halkıma- ne şekilde muameleedildiğinden, şehrin gerekli hakimiyet ve özen ile yönetildiğindenemin olmak için geldim." Markwart adama dik dik baktı. Güneş arkasından parlarkendaha da etkileyici görünüyordu. "Piskopos De'Unnero ile tanışmışmıydınız?" diye sordu, sağ eli ile güçlü keşişe işaret ederek. Kalas ile De'Unnero hemen göz göze geldiler, ikisi önderleri-nin yanında benzer pozisyonları ve amaçları paylaştıklarını ve bu iblisin Havarisi

539

pozisyonların onları rakip kıldığını anlamışlardı. "Ve bu da Francis Dellacourt," diye devam etti Markwart, sol eli-ni uzatarak. "Bu sabaha kadar Francis Birader Aziz Kıymetli'ninBaşüstadı idi, ama onu Palmaris Piskoposu yapmayı düşünüyorum." Bu Danube'un tarafından, hatta Markwart'ın Francis Birader'ine kadar yükseklere getirmeyi düşündüğünden haberi olmayanJe'howith'ten meraklı bakışlar çekti. "Piskoposun sağınızda oturduğunu söylediniz," dedi Kral Da-nube. "Eski piskopos," diye açıkladı Peder Başrahip Markwart."De'Unnero Efendi görevi sırasında Palmaris'e iyi hizmet etti..."Dük Kalas bir kez daha, yüksek sesle hıhladı. "Şehir tamamen kargaşa içindeydi," diye bitirdi Markwart,inatçı dükü duymazdan gelerek. "Artık o zamanlar geçti ve onunhakimiyeti sona erdi. O artık Aziz Kıymetli Başrahibi." Constance Pemblebury Kral'ın dikkatini çekti ve Danube başı-nı hafifçe sallayarak onun konuşmasına izin verdi. "Palmaris Pisko-posu aynı zamanda Aziz Kıymetli'nin Başrahibi değil midir?" diyesordu. Ursal'dan gelen dört kişinin aklında da aynı soru vardı. Ka-dının sesinde epey endişe vardı, bu onun ve muhtemelen diğerle-rinin bu bildiriden rahatsız olduğunu gösteriyordu. Markwart Pal-maris'te iki güçlü Kilise önderi bulundurmayı mı düşünüyordu? "Bu zamanda Aziz Kıymetli için planlarım var," diye açıkladıMarkwart. "Kuzey köylerinin ve Ormandiyar'ın yeniden açılmasıKilisenin çok çalışmasını gerektirecek. Piskopos Francis gözlerinikuzeye çevirecek zamanı bulamayacak, çünkü henüz Palmaris'tehalledilmesi gereken pek çok mesele var." Kral Danube bu şaşırtıcı ve rahatsız edici bilgiyi sindirmek içinarkasına yaslandı. "O zaman belki de bir başrahip ve bir baronbulundurmanın zamanı gelmiştir," dedi ve Kalas duymaya can at-tığı bu sözleri duyunca geniş geniş sırıttı. 540

R. A. Salvatore

"Belki de yoktur," diye yanıt verdi Peder Başrahip Markwarthemen, gözünü bile kırpmadan. Bu Kral'ın tarafında huzursuz kıpırdanmalar getirdi. PederBaşrahip açık açık Kral Danube'a karşı çıkmıştı! "Peder Başrahip," diye başladı Kral kararlılıkla, ama sakinlik-le, "piskopos fikrini bir deneme olarak kabul ettim, gördüklerimebakarak büyük başarısızlığa uğramış bir deneme." "O zaman henüz yeterince görmemişsiniz," diye yanıt verdi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 319: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Markwart. "Bu düzenlemeyi şehrin kargaşa ve tehlike içinde ol-duğu ilk birkaç haftaya dayanarak mı yargılayacaksınız?""Abartıyorsunuz," diye yorum yaptı Kral. Markwart sandalyesinden kalktı, masaya eğildi ve yüzünü çe-virip çirkin yara izini teşhir etti. "Öyle mi?" diye bağırdı. Kalas da De'Unnero'ya bakarak ayağa fırladı, ama eski pisko-pos sakin sakin oturmaya devam etti. "Kutsal mücevherlerin laik aptallara ait olmadığının tek başınakanıtıdır bu," dedi Peder Başrahip. Kral sakin tavrını korumak için çaba göstererek arkasına yas-landı. "Peki o taşlan 'laik aptallara' bizzat Peder Başrahip Mark-wart satmadı mı?" diye sordu. "Sözleriniz eylemlerinizle uyuşmu-yor Peder Başrahip ve bu yüzden burada zor bir durumla baş ba-şa kaldık. Bütün tüccar sınıfını öfkelendirmeyi göze alamam." Markwart dik dik baktı ona. Ursal'da Kral'ı ziyaret ederken fır-lattığı aynı etkileyici bakışlardı. Ve Kral içten içe, o bakışlar altın-da büzüldü. Ama o Kral'dı ve bu yüzden ısrar etti. "Sevgili PederBaşrahip," dedi, sesinin titremesini bastırmak için büyük çabagöstererek, "siz şehirde tüccarlar ve Behrenliler üzerinde baskıuygularken ne Behrenle düzgün ilişkiler kurabilirim, ne de oönemli tüccar ailelerinin -Ayı-Honce'a yaşamsal öneme sahipmallan sağlayan ailelerin- ihtiyaçlarını karşılayabilirim. Buna ta-hammül etmeyeceğim, Peder Başrahip. Tahammül edemem!" iblisin Havarisi

541

"Tahta karşı en büyük tehdit mücevher bulunduran bazıların-dan geliyor," diye araya girdi De'Unnero, "Tanrı'nın kutsal arma-ğanlarını hak etmeyen, bu tür taşların getirdiği gücü ve sorumlu-luğu anlamayan laik insanlardan." Peder Başrahip Markwart Kral'a karşılık vermek üzereykendurdu ve öfkeli bakışlarını De'Unnero'ya çevirdi, çünkü konuş-mak De'Unnero'ya düşmezdi. Hiç düşmezdi. Ama kendi safların-da uyumsuzluk olduğunu göstermek istemediğinden adamın ko-nuşmasına izin verdi. "Onlar sapkın Avelyn Desbris'in müritleri ve güçlerinden, yada hem Kiliseyi, hem de devleti yıkma amaçlarından kuşku etme-yin," diye devam etti De'Unnero. "Peder Başrahip Markwart'a sal-dıran onlardan biriydi -Kral Danube'a da benzer bir suikast teşeb-büsünde bulunmayı arzuladıklarından kuşku etmeyin." "Kral iyi korunuyor," diye araya girdi Dük Kalas, yerine otu-rurken. Bu sefer öfkeli bakışlarını astına çevirme sırası Kral Da-nube'a gelmişti. Ama sonra Kral çenesini ellerine aldı ve Mark-wart sandalyesine yerleşti. İkisi de rahatsız olmaktan çok eğleni-yormuş gibiydi."Lütfen devam edin, Dük Kalas," dedi Danube."Siz de, Başrahip De'Unnero," diye ekledi Markwart. "O sapkının müritlerinin gücünü takdir etmiyorsunuz. Bu dü-şüşünüze sebep olabilir," diye bildirdi De'Unnero, Kalas sözünükesemeden. Dük Kalas yine ayağa kalktı ve tehditkar bir tavırla eski pisko-posa doğru eğildi, ama Constance adamın kolunu tuttu ve bırak-madı."Lütfen siz söyleyin," diye teşvik etti Kral. Markwart De'Unnero ile göz göze gelerek adamı dikkatli ko-nuşması konusunda uyardı, Kral'ın ve monarşisinin ölümünden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 320: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

bahsediyordu, hafife alınacak konu değildi bu! 542

R- A. Silvatore

"Çetenin önderi olan Gecekuşu adlı, çok tehlikeli bir savaşçıkuzeyde faaliyet halinde ve şu anda Barbacan bölgesinde oldu-ğuna inanıyorum. Kuşkusuz canavarları topluyor," dedi AzizKıymetli'nin yeni başrahipi. "Ama bütün bunlar önlenebilirdi,adam ellerimdeydi -suç ortakları da. Yakalayıp oracıkta öldürebi-lir, ya da halk önünde yargılanması için Palmaris'e getirebilirdim.Kral Danube ile Peder Başrahip Markwart bu mahkemeye baş-kanlık edebilirdi ve böylece ittifakları, bu birleşmenin ihtişamı

Palmaris'in perişan halkına da teşhir edilmiş olurdu." "Perişan," diye yankıladı Dük Kalas, eski zalim piskoposunPalmaris halkından bu şekilde bahsetmesini ironik bulduğunu ifa-de etmek için hıhlayarak. "Güzel sözcük." Ama Kral Danube Kalas'ın tuhaflıklarına tahammül edecekdurumda değildi, çünkü De'Unnero'nun zorlu bir düşman oldu-ğunu sezmişti. "Elinizde olduklarını söylediniz," dedi De'Unne-ro'ya, "ama onları yakalayamadınız, öyle mi?" "Hayır," diye itiraf etti De'Unnero. "Gecekuşu denen adam vesuç ortakları kuzeye kaçtı -hem de tahtın askerleri yüzünden.""Askerlerden biri hata yapmışsa..." diye başladı Kral. "Hata yapmak mı?" diye yankıladı De'Unnero inanmazlık için-de ve Kral'ın gözlerini kısmasına sebep oldu. Danube sözününkesilmesine alışık değildi. Markwart'ın dik bakışları bir kez dahadikkatli olması gerektiğini hatırlattı. "Askerler ve önderleri hatayapmadı, Kralım," diye açıkladı De'Unnero. "O kritik anda, isyanbastırılacakken, tahta karşı geldiler." Bu ifade Kral'ın başını kaldırmasına sebep oldu ve Dük Kalas'ıepey sakinleştirdi, çünkü önemsiz bir adamın böbürlenmeleri ani-den büyük ağırlık taşıyabilecekmiş gibi görünmeye başlamıştı. "Bu doğru," diye devam etti De'Unnero, konuşurken dik dikDük Kalas'a bakarak. "Kuzeyde, Ormandiyar'ın epey kuzeyindeGecekuşu'nu tuzağa düşürdüm, ama Kralın Adamları'ndan bir su- iblisin Havarisi

bay ve aptal askerleri bana destek olmadı. Evet, aleyhime döndü-ler, doğru önderleri, Kral ve Peder Başrahip tarafından atananPalmaris Piskoposu yerine asi Gecekuşu'nu desteklediler." "Artık sahip olmadığınız bir unvan," diye anlamlı anlamlı ha-tırlattı Kalas. "O sırada, Yüzbaşı Kilronney ve askerleri için piskopos ben-dim," diye terslendi De'Unnero, tek santim bile gerilemeden.Kral'ın bu noktada savunmasız olduğunu biliyordu. "Ama KralınAdamları'ndan bu yüzbaşı, tahtın subayı bana karşı çıktı ve böy-lece dünyadaki en tehlikeli suçlunun vahşi kuzey topraklarındaözgür kalmasını sağladı." "Komplo ortakları Palmaris'te rahat rahat yaşayan bir adam,"diye araya girdi Markwart. Eski piskoposa başını sallayarakDe'Unnero'nun performansını onayladığını belli etti. De'Unnerorolünü mükemmel şekilde oynamıştı ve toplantıyı Peder Başrahip

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 321: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Markv/art'ın lehine çevirmişti. Ve sabahın kalanı boyunca bu şekilde devam etti. Peder Başra-hip Markwart Palmaris'teki tehlikeleri detaylandırdr. Behren yeraltıörgütünden kaynaklanan gerçek tehdit; Gecekuşu'nun yoldaşı,Avelyn Desbris'in bir başka müridi, suikastçı ve hâlâ özgür olan Jill. Kral oturdu ve dinledi, sabırsızlıkla Kalas'a oturmasını işaretetti ve ne zaman dük sözü kesecek olsa adamı susturdu. Daha sonra, Crump'ın evine dönerken Kral, Kalas ve Constan-ce arabada sessiz kaldı. O günün kazananının Markwart olduğu-nu biliyorlardı. De'Unnero'nun, tahta bağlı bir subayın Peder Baş-rahip'i öldürmeye çalışan biri ile bağlantısı olan bir başkasına yar-dım ettiği iddiası Markwart'a avantaj sağlamıştı ve adam bu avan-tajı toplantı boyunca sonuna dek kullanmıştı. Chasewind Malikanesi'nde, Markwart De'Unnero'yu kutlarkenBaşrahip Je'howith dikkatle dinledi. 5«

R. A. Satvâtore

"Değerini hiç beklemediğim bir şekilde gösterdin," diye yo-rum yaptı Peder Başrahip, adama başını sallayarak, hatta omzunuokşayarak. "Palmaris Piskoposluğunu bana geri vermenizi sağlayacak ka-dar mı?" diye sordu De'Unnero, her daim tehlikeli bakışlarınıFrancis'e çevirerek. "Hayır," dedi Markwart hemen. "O konumun önemi artık çokazaldı. Piskoposun görevi kitleleri ve inatçı tüccarları yatıştırmak-tan fazlası olmayacak. Çok tatsız bir iş -Marcalo De'Unnero'nunyeteneklerinin boşa harcanacağı bir görev." Bu De'Unnero'nun yüzüne bir gülümseme getirdi ve Fran-cis'in irkilmesine sebep oldu. "Hayır, dostum, müdafim," diye mırıldandı Markwart, "yapmamızgereken başka planlar, fethetmemiz gereken başka bölgeler var." Adamın güveninin haklı olduğuna inanıyordu ve bundan kor-kuyordu Başrahip Je'hovvith, çünkü bu görüşmede şaşırtıcı bir şe-kilde görmezden geliniyordu. Bir zafer kutlamasının seyircisindenbaşka bir şey değildi. Ama bilge, yaşlı adam öfkesini kendine sakladı ve asık surat-lı Kalas ve endişeli Kral'ın yanında değil burada olmasının çokdaha iyi olduğunu hatırlattı kendine. Günü Markwart'ın kazandı-ğını, bugün Kilisenin devlete üstün geldiğini ve Palmaris'in önde-ri olarak piskoposluk konumunun güvende olduğunu anlıyordu. Kısa süre sonra ayrıldılar. Je'howith Francis'in ona Aziz Kıy-metli'de ayırttığı özel odaya çekildi ve kendi konumunu düşün-dü. Hangi taraf kazanırsa, o tarafta olmak istiyordu. Je'howith tamsınırda durmayı, ne Peder Başrahip'i, ne de Kral'ı kızdırmayı plan-lamıştı. Artık Markwart'a eğilim duyuyordu, çünkü Peder Başra-hip'in çok daha zorlu olduğu acı verici ölçüde açıktı. 33KİLOMETRELERCE UZAKTA Çocuğunu kaybettiğini anlayacak kadar uyanmıştı. Yenidenuykuya dalmalıydı, bedeni çok hırpalanmıştı, ama yapamadı. Sa-udi Jacintba'nın ambarında, sessiz karanlıkta oturdu. Kısa süre sonra küçük odaya Colleen Kilronney girdi, amaPony onu fark ettiğini belli etmedi, karanlığa bakarak oturmayadevam etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 322: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Uyanman iyi," dedi Colleen.Yanıt gelmedi. "Ah, ama ne şeytan," dedi savaşçı kadın tükürürcesine. "PederBaşrahip? Bah! Adam şeytanın teki ve yaptıklarını ödeteceğim, hiçkuşkun olmasın!"Yanıt gelmedi. "Kuzenim de," diye devam etti Colleen, "Kral'ın askerlerindeyüzbaşı, dıştan baksan pırıl pırıl, tertemiz, ama yüreği sefil pisko-posunki kadar karanlık. Ah, ona da ödeteceğim!" Yanıt gelmedi -Pony ona bakmadı bile ve Colleen pes ederekodadan çıktı. "Fena durumda, burası kesin," dedi kızıl saçlı kadın Belster ileKaptan Al'u'met'e, kaptanın odasında aralarına katıldığında. "Be-beği ondan aldı, şeytan herif ve bıraküğı boşluğun dolması içinçok uzun zaman gerekecek.""Onunla savaşmaması gerektiğini anlatmaya çalıştım," diye

546

R. A. Salvat0l

araya girdi Belster."Davası haklıydı," diye ısrar etti Al'u'met. "Orası doğru, buna itiraz etmem," diye yanıt verdi hancı. "Amakazanma şansın yoksa savaşamazsın. Markwart denen adam çokgüçlü; piskopos da öyle." "Bu, denemesinin yanlış olduğu anlamına gelmez," diye itirazetti Al'u'met. "Yanlış değil belki, ama kesinlikle aptalca," diye yorum yaptıBelster, sırtını dönerek. Behrenli gemiciyi ikna edemeyeceğini bi-liyordu, ama fikrini değiştirmeye de niyeti yoktu. "Belki de yalnızca davasının aldığı riske değmediğini düşünü-yorsundur," diye yorum yaptı Al'u'met sözünü sakınmadan. Belster, bu konuda kara derili Behrenli gibiler karşısında ten-kide açık olduğunu bildiğinden irkildi. Gerçekten de, zulüm edi-len insanlar kendi ırkından, Ayı-Honce vatandaşlarına zaman za-man verilen isimle Ayı-adamlar olsa, soyları Belster'mkine benze-se, Kiliseye karşı savaş açmaya daha hevesli olacağını itiraf etme-si gerekirdi. Kaptanı duymazdan gelmeyi düşündü, ama Pony'yidüşündüğünde, gerçekle yüzleşme zamanının geldiğini fark etti. Al'u'met'in gözlerinin içine baktı. "Belki de mantığın doğru-dur," dedi. "Palmaris halkının çoğu gibi ben de türünüzden fazlahoşlanmam, Kaptan Al'u'met." "Birbirimizle didiştiğimizi duysa Pony'nin ruhuna ne iyi gelirama," diye yorum yaptı Colleen kuaı kuru. İki adam da ona kulak asmadı; birbirlerine bakmaya devamettiler. Bu bir irade yarışı değildi, iki adamın dürüstçe birbirlerinitartması idi. Bakışlarını ilk kaçıran Al'u'met oldu. Adam güldü. "Tamam ozaman, O'Comely Efendi. Hakkımızdaki gerçeği sana gösterme-miz gerekecek, ki fikrini değiştiresin."Belster gülümsedi ve başını salladı; belki de güney krallığın-

iblisin Havarisi

547

dan gelen insanlara karşı daha açık, daha dürüst bir bakış edin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 323: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

menin zamanı gelmişti. Ama bu başka günün derdi olacaktı, kapı beklenmedik bir bi-çimde açılıp, perişan görünüşlü Pony eşikte belirince hatırladılarbunu. "Elbryan'a gitmem gerek," diye fısıldadı. "O kuzeyde, çok uzakta," diye yanıt verdi Belster, kadının ya-nına gidip destek olmak için kolunu ona dolayarak -gerçekten dePony'nin desteğe ihtiyacı varmış gibi görünüyordu. Pony başını iki yana salladı. "Elbryan'a gitmem gerek," diyetekrarladı kayıtsızca, mesafenin hiç önemi yokmuş gibi, "hemen."Belster bakışlarının ondan Colleen ile Al'u'met'e çevirdi. "Gücünü topla, kızım," dedi Colleen kararlılıkla. "Gücünü top-la, ben seni kuzeye, sevgilini bulmaya götürürüm." "Colleen..." diye itiraz edecek oldu Belster, ama Al'u'met onunsözünü kesti."Deniz yoluyla onları şehrin kuzeyine götürebilirim," dedi. "Siz ne saçmalıyorsunuz?" diye sordu Belster. "Pony neredey-se öldürülüyordu ve siz onu uzun bir yolculuğa çıkarmaktan bah-sediyorsunuz, hem de daha kış bitmeden." "Palmaris'te daha güvende olacağını mı düşünüyorsun?" diyeyanıt verdi Colleen. "Burada, Markwart'ın onu bulabileceği biryerde kalmasındansa sevgilisine koşması daha iyi bence." "Ben kendi adıma konuşabilirim," dedi Pony soğuk soğuk,"kendi yolumu da seçebilirim. Bir iki gün daha dinleneceğim, okadar. Sonra, siz üçünüz benim adıma ne karar verirseniz verinElbryan'a gideceğim." Bundan sonra dönüp gitti. "Ah, ben de onunla giderim," dedi Colleen, kaynama noktası-na gelmiş bir öfke ile. "Sevgili kuzenim Shamus'a bir ziyaret bor-cum var. Onun istemediği bir ziyaret, kuşkusuz!" Belster ile Al'u'met bakıştılar, Palmaris'teki mevcut durumunne kadar tehlikeli olduğunu ikisi de anlıyordu ve ikisi de her şe- 548

R- A. Salvatore

yin çok daha kötüye gitmesinden korkuyordu. Doğru düzgün bir sığınak sayılmazdı, yalnızca taş yığınlarınınüzerine atılmış çalı demetleri. Ama Barbacan bir başka fırtınaylametrelerce kar altına gömülmüş olsa da, güneye açılan dağ geçit-leri geçilmez hale gelse de, Avelyn'in mezarının çevresindeki kut-sal platoda bulunan sığmağın sağlam ya da sıcak olması gerekmi-yordu. Goblinlerin eli gibi kışın eli de buraya dokunamıyor gibiy-di ve buradaki tüm yaratıklar -insan, elf, atadam ve at- yalnızcarahat etmekle kalmamıştı, keyifleri oldukça yerindeydi. Goblinler-le yaptıkları savaş sırasında kötü yaralanmış adamlar, hatta ölümüyaklaşmış görünen asker ile perişan düşmüş, yaralı Yelebekçi bilehızla iyileşiyordu. Tiel'marawee tamamen iyileşmişti. Elbryan bu durumu açıklayamıyordu; hiçbiri yapamıyordu bu-nu -yalnızca mucize diyor, memnunluk duyuyorlardı. Ve hayatta kaldığı için hoşnut olsa da, Elbryan saatler boyun-ca tıkanmış güney patikalarına bakıyor, düşünceleri Pony'ye vedoğmamış çocuklarına gidiyordu. "Bahar başından kısa süre son-ra, tahmin ederim," dedi Yelebekçi'ye, atadam çocuğun ne zamandoğacağını sorduğu zaman. "Ama bundan önce oraya varırız," diye ısrar etti atadam; ikihafta içinde Barbacan'dan çıkamazlarsa -ve ikisi de bunu başara-bileceklerini sanmıyordu- Palmaris'e kalan bin kilometrelik yoluzamanında aşmaları imkansızdı. Elbryan'm elinden durup bakmaktan, sevgili Pony'sinin iyi ol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 324: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

duğunu, çocuklarının sağlıklı doğacağını ummaktan başka bir şeygelmiyordu.Çocuğun düştüğünü bilmiyordu. "Ben gidiyorum," diye bildirdi Tiel'marawee, ikiliye yaklaşa-cak."Bir sürü kar var, en uzun boylu elften bile derin," diye yanıt

iblisin Havarisi

549

verdi Yelebekçi. Tiel'marawee yüzünü buruşturdu; hafif ayaklı Touel'alfar içinkar asla engel olmamıştı!"Ne tarafa?" diye sordu korucu içten bir ilgi ile. "Palmaris'e mi?" "Leydi Dasslerond'un Piskopos De'Unnero ve Touel'alfar'aolan tehditten haberi olmalı," dedi elf. "Onu muhtemelen Palma-ris'te bulurum.""Ben de seninle geleceğim," dedi korucu aniden. Elf düşünceye güldü. "Artık atını geçitlerden bile geçiremez-sin," dedi. "Bu platodan vadiye bile inemez.""Yürürüm." "Ama benim seni bekleyecek zamanım yok korucu," diye ya-nıt verdi Tiel'marawee sertçe. Sonra platodan aşağı atladı, kanat-larını çırparak ikilinin dokuz metre aşağısındaki bir çıkıntıya,Elbryan'ın inmek için yarım saat harcayacağı bir yere indi.Dönüp arkasına bakmaya zahmet bile etmedi. "Karına döneceksin," dedi Yelebekçi rahatlatmak istercesine,elf sekerek uzaklaşır, büyük, patlamış dağın yamaçlarında kaybo-lurken. '"Yeterince çabuk değil," diye yanıt verdi Elbryan. "Ya onlar?" diye sordu atadam, askerler ile keşişe doğru başı-nı sallayarak. "Bence Braumin Birader ile diğer keşişler burada yaşamayakarar verdi," diye yanıt verdi korucu. "Roger bana eşlik eder, emi-nim." "Yeterince sıcak ve canavarlara karşı güvenli," dedi atadam,"ama yakınlarda yiyecek bulmakta güçlü çekecekler." "Shamus ve askerlerin ne yapmayı düşündüklerinden emindeğilim," diye itiraf etti korucu. "Palmaris'e dönmeye çalışacakla-rından kuşkuluyum -en azından Kral ya da Peder Başrahip'ten birbaşka temsilci ile bağlantı kurmadıkları sürece. Ancak o zaman 55Q

R. A. Salvâtore

durumlarını daha iyi anlayabilirler." "Anlayacak pek bir şey yok," dedi atadam. "Geri dönerlerseasılırlar. Ya da yakılırlar. Keşişler özellikle yakmaktan hoşlanıyorgibi." "Shamus kendi yoluna karar verecek," dedi korucu omuzları-nı silkerek. "Benim yolum Pony'ye gidiyor.""O da seni gördüğüne memnun olacak," dedi Yelebekçi."Öyle mi?" Sorti atadamı hazırlıksız yakaladı -ta ki Elbryan'ın Pony'nin gi-dişi hakkında hissettiklerine dair Tiel'marawee'nin anlattıklarınıhatırlayana kadar. Korucu sevgilisinin onu, hamile olduğunu bilebile terk ettiğinden ve ona söylememeyi seçtiğinden korkuyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 325: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Gözlerimin gördüğü en cesur kadın," diye yorum yaptı ata-dam. "Ve hamile olduğunu bile bile seni terk ettiğine dair korkunhaklıysa, daha da cesur."Elbryan şaşkın şaşkın baktı. "Önünde farklı bir yol olduğunu biliyordu, oğlum," diye açık-ladı Yelebekçi. "Gitmen gerektiğini biliyordu, kendisinin gideme-yeceğini biliyordu.""Sana da söylemiş gibi konuşuyorsun," diye suçladı korucu. "Ve sen de buna inanacak kadar az güveniyorsun ona, öylemi?" diye yanıt verdi atadam. "Onu tanıyorsun. Bil ki, ne yapmış-sa, aklında ve yüreğinde seni düşünerek yapmıştır." Elbryan itiraz edemezdi; gerçekten de, o anda Pony'nin son

birkaç ayda yaşadığı her şeyi hatırlayınca, öfkesinin büyük kısmıkayboldu. Barbacan'dan çıkmak, güney yoluna düşmek konusun-da çılgınca hevesliydi, ama artık hissettikleri Pony için duyduğukorkudan kaynaklanan duygusal bir kargaşaydı. Kaptan Al'u'met sözünü tuttu ve sert rüzgarlara, kaba sularaaldırmadan SaudîJacintha'yı ertesi gün Palmaris'ten çıkardı. iblisin Havarisi

551

Gemi rıhtımdan ayrıldıktan kısa süre sonra Pony ile ColleenKilronney güverteye çıktılar ve iskelede durmuş, uzaklaşan gemi-ye bakan Belster O'Comely'yi gördüler. "Bence kalbini kırdın," dedi Colleen Pony'ye. "Karısı rolünüoynamana biraz fazla alışmıştı sanırım." Espri teşebbüsü acı içindeki Pony'ye pek az teselli verdi. Ponyyanıt vermedi, küpeştede durup Palmaris'e bakmakla yetindi. Ge-ri dönebileceğinden emin değildi -geri dönmeyi isteyeceğindende öyle. Markwart'tan intikam almayı hâlâ istiyordu, her zaman-kinden fazla, ama güçsüz hissediyordu. Adam onu yenmişti ve ar-tık tek istediği bir kez daha Elbryan'm kollarında olmaktı, Palma-ris'ten çok, çok uzakta olmaktı. "O'Comely Efendi senin için korkuyor yalnızca," diye yoaımyaptı Kaptan Aî'u'met, ikisine katılarak. "Palmaris'ten ayrılma fikrinekarşı çıkmadı, ama henüz yolculuk yapacak durumda olmadığındankorkuyor, özellikle de havanın kötüleşmesi olasılığı varken." "Çok şeyden korkuyor," diye yanıt verdi Pony soğuk bir ses-le. "Senelerdir uygarlığın sınırlarında yaşadım. Kıştan, AbellicanKilisesi'nden korktuğumdan daha fazla mı korkacağım?" "İkisine de sağlıklı bir saygı duymak sana daha çok yakışır,"dedi kaptan. "Ama Belster O'Comely'yi suçlama. İyi bir dost, ba-na sorarsan." "Gerçekten de öyle," diye itiraf etti Pony. "Ve onun için endi-şelendiğimden kuşku etme. O Palmaris'te kaldı ve korkarım ora-sı Yabandiyar'm en yabani bölgelerinden daha tehlikeli."Kimse buna itiraz etmedi. Kaptan Aî'u'met Pony, Colleen ve atlarını şehrin kuzeyindekaraya çıkardı, onlara iyi dileklerini iletti ve Belster ile diğerleri-ne göz kulak olmaya söz verdi. "Aslında barış için dua ediyor," diye yorum yaptı Pony, ikisiçamurlu yolda uzaklaşmaya başladığında. 552

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 326: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R- A. Salvatore

"İyi bir dua, bana göre," diye yanıt verdi CoUeen. "De'Unnero ile Markwart'ı hakim bırakacak bir barış," dediPony. Colleen yanıt vermedi, bu tür konuşmalarla kendi kendileriniöfkelendirmekten başka şey başaramayacaklarını biliyordu. Sa-vaşçı kadın Kilise önderlerinden, sevgili baronunun ölümündensorumlu olan adamlardan en az Pony kadar nefret ediyordu.Pony'nin sefil Markwart'a düzenlediği saldırının başarılı olmuş ol-masını nasıl da dilerdi! Ama gerçeklik böyle değildi, biliyordu ve Pony'nin de bunuanlayacağını umuyordu. İş savaşa gelirse, Colleen iyi savaşacak,müttefikleri ve kendisi savaşı kaybetmeden önce o kurumlu ku-zenini yere indirme şansı bulmayı umacaktı. Ama Pony'nin aksi-ne, savaşçı kadın bu savaşı istediğinden o kadar emin değildi-Markwart'ın gücünü gördükten sonra değil. Chasewind Malika-nesi'ne ve Aloysius Crump evine yakın askerlerin anlattıklarınabakılırsa, Kral Danube ile ilişkilerinde Peder Başrahip üstün du-aımdaydı. Hayır, diye düşündü Colleen -Pony öyle düşünmesebile- Palmaris'te bir köylü isyanının başarı şansı yoktu. Günün kalanı boyunca at sürdüler, bir çiftçinin akşam yemeği da-vetini ve uyuyacak sıcak, kuaı bir yer verme önerisini kabul ettiler. O sırada bir başka grubun Palmaris'ten ayrılma planları yaptı-ğını, Peder Başrahip Markwart'ın astları ile birlikte, ünlü Geceku-şu'nu Kilisenin adalet anlayışının önüne çıkarmak için çalıştığınıbilmiyorlardı. 34BİR ADIM ÖNDE Kral Danube Palmaris'teki geçici ikametgahının penceresin-den dışarı baktı. Bu evin Chasewind Malikanesi'nden çok daha azgösterişli olduğu gerçeği, buradaki hakimiyetinin tehlikede oldu-ğunu hatırlatıyordu. Gerçekten de, çeyrek yüzyıldır, hayatının ya-rısından fazlası boyunca Ayı-Honce'da egemenlik süren Kral içinMarkwart ile çatışması şimdiye dek karşı karşıya geldiği en büyüktehditti, iblis dactylin ordularına karşı verdikleri savaştan bile da-ha büyüktü. Ancak şimdi, Markwart ve danışmanları ile görüştükten sonrabu tehdidin derinliğini kavrayabiliyordu Danube. Abellican Kilise-si krallıkta her zaman güçlü bir etkiye sahip olmuştu, tahttan da-ha güçlü olduğu görülmüştü. Hükümdarlığının başlangıcında, da-ha yirmisine bile gelmediği zamanlarda, Kilise büyük güç sahibiy-di; aslında Ursal'ın yönetiminde Başrahip Je'howith, Danube'dandaha fazla söz sahibiydi. Ama bu geçiciydi, Danube ve danışman-ları anlıyordu, daha doğru düzgün hazırlanamadan kral olan birgence verilen destekti yalnızca. Ve Danube büyüdüğü zaman,minnetle boyun eğmesi için halka rüşvet vermeyi, Behren Büyü-kelçisi ile çalışmayı, adama gizli gizli kişisel çıkar sağlayarak Ayı-Honce'un çıkarına olacak politikalar elde etmeyi öğrendiktensonra, Başrahip Je'hovvith sahne arkasına çekilmekten memnungörünmüştü. 554

R- A- Salvitore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 327: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Şimdi, Danube durumun dramatik bir biçimde değiştiğini görü-yordu. Bu Peder Başrahip Markwart'ın -ve eski dostu Je'howith'indiye devamlı hatırlatıyordu kendi kendine- geçici bir güç oyunudeğildi, çünkü Palmaris'in başına bir baron yerine bir piskopos ata-maya onu ikna eden Je'howith olmuştu. Kral Kiliseye sağlam birdayanak vermişti, ve bu dayanağı geri almak kolay iş olmayacaktı. Unvanı hemen geri almalıydı, Markwart'ı haddini aşmamasıkonusunda gizlice uyarmalıydı ya da krallığın gücünü AbellicanKilisesi'nin gücü karşısında sınayacak bir savaşa girme riskini gö-ze almalıydı. Danube böyle bir savaşı kazanacağına inanıyordu.Aziz Saf-Abelle'i, o büyük, kudretli kaleyi fetlıedemeyebilirdi, amaorduları -güçlü Tekyürek Tugayı dahil yirmi bin askerden oluşu-yordu- keşişleri manastıra kıstırıp orada tutabilirdi kuşkusuz. Ama iş buna gelmeyecek, dedi Danube kendi kendine, çün-kü Peder Başrahip aptal değildi, yaptıklarının budalalığını göre-cek, gerileyecekti. Ama bir faktör daha vardı. Markwart Ursal'da, bütün nöbetçi-lerin yanından geçip, kilit ya da taş duvarlar tarafından engellen-meden yatak odasına gelmişti. Krallık Abellican Kilisesi karşısın-da kazanabilirdi, ya da en azından tercih edilebilir bir eşitlik da-yatabilirdi, Kral Danube'un hiç kuşkusu yoktu; ama o savaş ken-disi ile Markwart arasında kişisel bir savaş haline gelebilirdi vebunu kazanamayacağını kabul ediyordu. Ve bu yüzden pencereden dışarı bakarken, her zamankindendaha çok korkuyordu, yetişkin hayatı boyunca ilk kez çaresiz his-sediyordu. "Beni çağırmışsınız, Kralım," dedi Constance Pemblebury'ninnazik sesi. Danube dönüp kadına baktı. Constance'ın hâlâ çok çekici ol-duğunu fark etti. Saman sarısı saçları biraz solmuştu, ama otuzbeş kış parlak mavi gözlerindeki ışıltıyı, gamzeli yanaklarındaki iblisin Havarisi

555

yumuşaklığı alamamıştı. Kadın seneler önce Danube'un âşığıydı—Ursal sarayında sır değildi bu- ve pek çok kişi, Constance'ın ki-şisel danışmanlık konumuna yükseltilmesinin tek sebebinin buolduğunu düşünüyordu. Ama kadının yükselmesinde aralarında-ki ilişki hiç rol oynamamıştı. Kral kadının zekasına ve sezgilerinesaygı duyuyordu. Constance Kral Danube'un karşılaştığı en iyi in-san sarrafıydı -Kalas'tan kesinlikle daha iyiydi."Dük Kalas ile birlikte kuzeye gideceğim," dedi Danube. Constance, kendisinin dahil edilmemesi karşısında gözlerinikıstı. "Peder Başrahip Markwart Gecekuşu denen bu adamın nere-de saklandığını biliyor ve bu yüzden adamın peşine bizzat düş-meye karar verdi. Yanına yüz Abellican keşişi alacak ve eski pis-kopos da aralarında olacak," dedi Danube. "Ve elbette, siz arkada kalamazsınız," diye onayladı Constan-ce. "Peder Başrahip Palmaris'e kaçakla birlikte dönerse, popüler-liği epeyce artar ve bu da Kral için iyi olmaz.""Öyle görünüyor," diye kabul etti Kral. "Kalas'ı, De'Unnero'ya karşılık olsun diye götürüyorsunuz,"diye devam etti algı gücü kuvvetli olan Constance. "Markwart'ın-kine karşı müdafiniz mi olacak?"Kral irkildi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 328: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Böyle bir rekabet doğmamasına dikkat edin," diye uyardıConstance. "Bir asil ve savaşçı olarak Dük Kalas'a ve başarılarınasaygı duyuyorum, ama De'Unnero çok daha üstün bana göre veKalas'm kibiri bunu kabullenmesine asla izin vermez. KalasDe'Unnero ile dövüşecek olursa, taht zararlı çıkar." İyi tavsiye, diye düşündü Kral Danube ve bu, kadınla ilgili ka-rarlarını doğruluyordu. Odayı aşarak kadının tam önünde durduve elini kaldırıp onun yanağını okşadı. "Sana ihtiyacım var," de-di, "belki her zamankinden daha fazla." 556

R. A. Saivatore

Beklenmedik şekilde kadın onu öptü, ama tutku dolu bir öpü-cük değildi. Sonra başını sallayarak geriledi. "Öyle," dedi. "Başra-hip Je'howith tahtın dostu değil. Ancak Markwart'ın karşısında üs-tün olduğunuza inanırsa yanınızda yer alır. Masada nerede otur-mayı seçtiğini gördünüz.""Ne yapacağım?" diye sordu Danube. "Piskoposluk unvanını kaldırın," dedi kadın, "Markwart'ı Cha-sewind Malikanesi'nden çıkartın ve Bildeborough'nun yerine uy-gun birini bulana kadar Dük Kalas'ı geçici baron atayın." Güzel sözlerdi, Danube biliyordu, ama Markwart'ın hayaletiile görüşmesi düşünüldüğünde, pratik değildi. "Peder Başrahip Markwart Aziz Kıymetli'nin resmi bir başrahi-pi olacağına karar verdi zaten," diye devam etti Constance. "Pal-maris'te bu kadar güç Abellican Kilisesi'ne yeter." "Katılıyorum, ama o kadar kolay değil," diye yanıt verdi Da-nube, sırtını dönerek. Neredeyse gerçeği söyleyecekti kadma,ama korkusunu itiraf edemeyeceğini anladı."Nasıl?" diye ısrar etti Constance. Danube aniden ona döndü ve konuyu geçiştirmek için elinisalladı. "Palmaris'in nasıl yönetileceğini kuzeyden döndüğümdetartışırız," dedi. "Çünkü şimdi, şehirde gözlerim ve kulaklarım ola-rak görev yapmana ihtiyacım var. Kuzey seferindeki gücümün Pe-der Başrahibinkinden daha küçük olmaması gerektiğini anlıyorum.Kalas ve Tekyürek Tugayı bana eşlik edecek. Muazzam bir güçgösterisi olacak. Sen KraPın askerlerinden ve denizcilerinden güç-lü bir birlikle burada kalacaksın. Bunu dayanak olarak kullanarakdaha da güçlü bir hakimiyet kuracaksın. Halkın önünde gözlerimve kulaklarım olacaksın, Piskopos Francis'in fermanlarını görecek,dinleyeceksin. Aziz Kıymetli'de onun kalacağını anlıyorum." "Chasewind Malikanesi'nde değil mi?" diye sordu Constance,bunun bir öneminin olup olmadığını merak ederek. iblisin Havarisi

557

"Bana Aziz Kıymetli dendi," diye yanıt verdi Kral. "Belki deMarkwart Piskopos Francis'e, söylediği kadar çok sorumluluk ver-meye hazır değildir." "O zaman Peder Başrahip'in yokluğunda yeni piskoposun pekaz şey yapması olası," diye tahmin yürüttü Constance. "Benim de umduğum bu," diye yanıt verdi Kral. "Ve Markwartile De'Unnero'nun, Kral Danube ile Dük Kalas'ın yokluğunda,Palmaris'teki en güçlü ses Constance Pemblebury'ninki olabilir." "Ama sesiniz olarak görev yapacağımı söylemediniz," diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 329: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

mantık yürüttü kadın. "Halkın önünde değil," dedi Kral. "Kendimizi belli etmeyece-ğiz. Senden Piskopos Francis'e göz kulak olmanı, Kilisenin haki-miyetini arttırmak için açık hamle yapmayacağından emin olmanıistiyorum. Bu konuda sana büyük takdir yetkisi veriyorum. Gerek-li görürsen garnizonunu Aziz Kıymetli aleyhine kullanabilirsin." Constance, ağzı inanmazlık içinde bir karış açık kalarak geri-ledi. "Benden Abellican Kilisesi'ne karşı savaş başlatmamı mı isti-yorsunuz?" "Hayır, öyle bir şey istemiyorum," diye yanıt verdi Kral. "Amayargılarına güveniyorum. Benim yokluğumda Kilise güç elde etme-ye çalışırsa, o zaman Constance Pemblebury onları durdurmalı."Kadın başını salladı. "Sana ihtiyacım var, Constance," dedi Danube içtenlikle, yak-laşıp kadının omuzlarını tutarak. "Bu konuda beni hayal kırıklığı-na uğratırsan, bil ki taht büyük sıkıntıya girer -bil ki yaşamlarımı-zın geri kalanını Abellican Kilisesi'nin gölgesi alünda geçirebiliriz." Kral'ın sözlerinin ağırlığı kadının nefesini kesti. Sonra Kral Da-nube daha da yaklaştı, dudaklarını onunkilere bastırdı ve tutkuy-la öptü. Daha da ileri gidecek oldu, ama Constance gerileyerekdurdurdu onu."Kuzeyden döndüğümde, senin ve benim konuşacağımız çok

558

R. A. Sâlvatore

şeyimiz olacak," dedi Kral Danube sessizce."Metres olmak için fazla yaşlıyım," dedi kadın. Kral başını sallayarak kafasında daha fazlası olduğunu ifadeetti ona. Sonra, kadının yanağına küçük bir öpücük kondurarak ve yazbaşından önce dönmeye söz vererek ayrıldı. Constance uzun süre boş odada sessizce durdu. Danube ileilk sevişmelerini hatırlıyordu. Adam yirmisini yeni aşmıştı veConstance on yedi yaşında bir genç kızdı. Danube'un ertesi sa-bah evlendiği Vivian ile aynı yaştaydı. İlişki aylarca sürmüştü, neredeyse bir sene süren bir tutku veheyecan. Vivian'ın haberi vardı -aksi imkansızdı!- ama bir kez bileConstance ile yüzleşmemişti. Elbette, Vivian kocasının tüm âşıklarıile yüzleşmeye kalkışsa, kendi âşıkları için pek az zamanı kalırdı. Seneler sonra, Vivian'ın ölümünden uzun zaman sonra, Danu-be Constance'a yine gelmişti ve kadın onu yatağına almıştı.Kral'ın tutkuları artık dinmişti; ilişkilerinin sürdüğü aylar boyuncaadamın tek âşığı olduğundan oldukça emindi Constance. Amaadam onunla evlenmemişti, kam asilleri tatmin edecek kadar safolmadığı için evlenemeyeceğini söylemişti. Constance bunundoğru olduğunu biliyordu. Ancak büyük kişisel başarılar onu Ayı-Honce'un Kraliçesi yapabilirdi. Şimdi, bunca sene sonra, yaşlan-makta olan Kral bir vâris edinme baskısı altındayken -yasal birvâris, çünkü Danube'un en az iki gayri meşru çocuğu olduğu söy-leniyordu- Constance o kişisel başarıları elde etmişti ve uygun birkraliçe adayı olarak görülebilirdi. Ama artık otuzundan çok kırkına yakındı, çocuk doğurmagünlerinin sonuna yaklaşıyordu ve Kral'ın biri ile evlenmesinintek sebebi bir vâris edinmek olmalıydı. Constance durumdaki gerçekliği düşündü, potansiyel risklerive hamile kalmazsa kalbinin nasıl kırılacağını düşündü. O zaman,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 330: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

iblisin Havarisi

559

eğer Constance şanslıysa, Kral Danube hemen evliliklerini iptalederdi, ya da, Kilise bunu yapmazsa, Kral onu öldürtmek zorun-da bile kalabilirdi! Ama olası kazançlar Constance Pemblebury'nin fikre kayıtsızkalmasına izin vermeyecek kadar baştan çıkarıcıydı. Kraliçe olmafikri hoşuna gidiyordu, ama unvanla gelecek gerçek güç konu-sunda hayal beslemiyordu. Ursal yasası çok açıktı; Danube kralolduğu sürece Danube'un karısı kraliçe olacaktı, ama adam ço-cuksuz ölürse, o zaman erkek kardeşi, Vanguard prensi MidalisBrock Ursal tahta geçecekti. Ve Constance, kral hayattayken bile,kraliçenin güçlü Danube Brock Ursal üzerinde fazla etkisi olma-yacağını anlıyordu. Ama yine de, olasılıkla... Constance her konuda Kral'ın ona kulak vermesi, baş belasıKalas ve tüm diğerlerinden daha büyük bir etkiye sahip olma fik-rinden hoşlanmışti; ama daha da önemlisi, gelecekteki Kral'ın an-nesi olma, çocuğu kendisine göre şekillendirme, doğru kandangelse kendisinin hükmedeceği gibi hükmetmek üzere çocuğu ha-zırlama fikrinden hoşlanmıştı. Bu yüzden, evet, diye düşündü, Palmaris'i kesinlikle bilgeceidare edecekti. Buradaki eylemleri, döndüğünde Danube'u çokmemnun edecekti, öyle karar vermişti Constance; sonra, adamona geldiğinde, konuyu hatırlatacak, bu sabah yola çıkmadan ön-ce ima ettiği şeyi açıklaması için ısrar edecekti. Constance pencereden ihtişamlı alayı izledi; Kral Danube ileDük Kalas'ın önderliğinde, gökgürültüsü gibi malikane kapıların-dan çıktılar. Yüz gösterişli Tekyürek askeri, plaka zırhları, mızrakuçları, büyük miğferleri sabah ışığı altında parlayarak geçti. Belkide dünyadaki en güçlü tugaydı bu, Ayı-Honce Kralı'nm kişiselmuhafızları. Ve, diye düşündü Constance, Ayı-Honce Kraliçesi'nin kişiselmuhafızları. 560

R. A. Salvatore

"Sana büyük olanaklar bırakıyorum," dedi Peder BaşrahipMarkwart Piskopos Francis'e, bir çanta dolusu mücevher uzatarak-daha çok grafit ve başka güçlü saldırı taşları olduğunu fark ettiFrancis. "Buradaki görevin, ben ve Başrahip De'Unnero'nun yok-luğunda kritik olacak." "Bana ne istediğinizi söyleyin, ben de yapayım," diye görev-bilirlikle yanıt verdi Francis. "En iyi durumda, hiçbir şey yapmayacaksın," diye yanıt verdiMarkwart. "Mevcut durumu sürdür, halkı ya da Kral Danube'unşehirdeki sesi olarak bıraktığı kişiyi rahatsız edecek açık eylemle-re girişme. Muhtemelen Constance Pemblebury'yi bırakü ve kadı-nı hafife alma; Başrahip Je'howith kadına büyük saygı duyuyor.Aynı zamanda, Palmaris'teki durumun ciddiliği düşünülünce, diğerdüklerin, belki Mirianic Dükü'nün Palmaris'e gelmesi mümkün. "Yardımcın Engress Efendi olacak," diye devam eti Markwart."Ondan fazla bir şey bekleme. Adam yaşlı ve her şeyden bıkmışgörünüyor. Aziz Saf-Abelle'de kalmasını tercih ederdim -aslındadüşününce, onu bırakıp yanımda daha genç ve daha güçlü birini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 331: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

getirmeliydim. Ama hâlâ en kıdemli üstat o; ve madem burada,ona saygıyla davranmaya dikkat etmeliyiz. Ama korkma, çünkübunu telafi edeceğiz, daha aşağı düzeylerde saflarımız güçlenecek.Bunun için manastırımızdan yüz yirmi birader yola çıktı bile." "Ama ben hiçbir şey yapmayacağım," demeye cesaret ettiFrancis. "En iyi durumda," diye hatırlattı Markwart. "Döndüğümde Pal-maris'teki dengeyi bıraktığım gibi bulmak istiyorum. Döner, Pal-maris'i bıraktığım gibi bulursam, bil ki bana büyük hizmet etmişolursun. Ama korkarım bu iş kolay olmayacak. Kral Danube yok-luğumdan faydalanarak şehirde kendi gücünü arttırmaya çalışabi-lir ve sen buna izin vermemelisin." iblisin Havarisi

56,

"Nasıl?" diye sordu Francis. "Resmi temsilcisi yok, kendisi gi-diyor ve yerine bakacak baron yok." "Savaş meydanı şehir askerlerinin yürekleri olacak," diye ya-nıt verdi Markwart, "çoğu zaten Kral'ın saflarında. Kiliseye sadıkolanları sıkı sıkı tutmalısın." "Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım," dedi Francis. Göreviaçıktı. Markwart başını salladı ve uzaklaşmaya başlayacak oldu, amadurdu; sonradan aklına gelmiş gibi ekledi, "Ve Chasewind Mali-kanesi'ne taşın. Bırak Başrahip De'Unnero'nun yokluğunda AzizKıymetli'yi Engress Efendi ve Talumus Birader idare etsin. Talu-mus Palmaris'teki keşişleri yatıştıracaktır. Piskoposu büyük bir ev-de barındırma geleneğini bozmak istemiyorum." Francis yanıt vermedi, ama gelenek sözcüğünün kullanılmasıkarşısında düştüğü şaşkınlığı saklayamamıştı. "Her geleneğin bir yerde, bir zamanda başlaması gerek," dediPeder Başrahip sinsi sinsi. "Bugünden itibaren orada yaşayacak-sın. Aziz Saf-Abelle'den gelen keşişleri de manastıra değil, mali-kaneye al. Aynı zamanda şehir muhafızlarından pek çok kişi bu-lundur. Onlara iyi davran, güvenlerini ve sadakatlarını kazan, amahiçbir durumda önemli görevler verme onlara." Peder Başrahip Markwart odadan çıkarken ve Francis Constan-ce Pemblebury'nin o sabah yüzünde olan aynı azimle penceredendışarı bakarken, kararlılığı hırslı kadınmkinden daha az değildi. Kral Danube, Dük Kalas ve yüz Tekyürek askeri gökgürültü-sü gibi şehrin kuzey kapısından çıktılar. Abellican grubu yanlarında geliyordu. Peder Başrahip Mark-wart grubun ortasmdaydı, hâlâ mücevherin saplandığı yerdekideliği barındıran ve Aziz Kıymetli'deki biraderlerin tüm çabaları-na rağmen hâlâ Markwart'ın kanıyla lekeli at arabasına binmişti.

562

R- A. Salvatore

Başrahip De'Unnero ve bazıları Aziz Saf-Abelle'den gelen, amaçoğunluğu Aziz Kıymetli'den olan yüz keşiş arabanın yanında yü-rüyor, kahverengi cüppeleri içinde olağanüstü görünüyorlardı. Şehir kapılarının hemen dışında Dük Kalas tugayı durdurduve Kral konuşmak üzere Markwart'a yaklaştı. "Tüm hızımızla ilerleyeceğimizi belirtmiştiniz," dedi Danube,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 332: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

oynak To-gai-ru aygırının dizginlerini çekerek. Şevk dolu at dört-nala atılıp gitmeye hazırdı. "Öyle," diye yanıt verdi Peder Başrahip, Danube'un nedenonu böyle sorguladığını anlamamış gibi omuzlarını silkerek. Kral keşişlere bakındı ve o da omuzlarını silkerek yanıt verdi."Atlara ayak mı uyduracaklar?" diye sordu. "Kardeşlerim rahat bir hızda gitmeye karar verirse," diye yanıtverdi Markwart. Kral Danube Kalas'ın yanına döndü. "Bize ayak uydurmayıdüşünüyorlar," dedi düke, çarpık bir gülümseme ile. "Görelim ba-kalım." Dük Kalas memnunlukla itaat etti ve Tekyürek askerleri hızlıbir tırısla ilerlemeye başladı. Mükemmel eğitilmiş ve koşullandırılmış Abellican keşişleri derahatça koşmaya başladı. Şaşırtıcı şekilde, yarım saat sonra hâlâgeride kalmamışlardı. İmkansız ölçüde uzun ve çevik adımlarlakoşuyorlardı. Kral öfkeli bakışlarını düke çevirdi, ama Kalas çaresizceomuzlarını silkmekle yetindi. Hiç kimse bu kadar uzun süre buhızı koruyamazdı! Dük Kalas bu hızla, o gün elli kilometre yapa-caklarını hesapladı, bir at için zorlu bir yol, bir insan için ise ne-redeyse imkansız -bir insan için art arda iki üç gün tekrarlanabi-lecek bir şey değil kesinlikle. Öğle yemeği için mola verdiler, sonra yola devam ettiler; ke-şişler pek yorulmuş görünmüyorlardı, atlı Tekyürek askerlerine iblisin Havarisi

563

kolaylıkla ayak uyduruyorlardı. O gece kamp kurduklarında, elliden fazla kilometreyi geridebırakmışlardı, ama Kalas ile Danube'a, askerleri ve atları keşişler-den daha çok yorulmuş gibi geliyordu. "İmkansız," dedi dük Kral'a. İçinden, gerçekten de öyle oldu-ğunu söylemek geçse de, Kral Danube'un elinden oturup inanmaz-lık içinde başını iki yana sallamaktan başka bir şey gelmiyordu. İki adam da gerçeği bilmiyordu; Peder Başrahip Markwart, iç-sel sesinin yardımı ile, malaçit için, havalandırma taşı için yeni birkullanım alanı bulmuştu. Peder Başrahip arabasında rahat rahatotururken ruhtaşını kullanarak tüm biraderleri ile zihinsel bağlan-tı kuruyordu. Sonra, pek çok başka keşiş ile birleşerek ve taşı kul-lanarak keşişlerin neredeyse ağırlıksız bir şekilde koşmasını sağ-lıyordu. O gece kamp yapmak için durduklarında, keşişlerinayaklarında su kabarcıkları yoktu, kasları uzun bir yürüyüş yap-tıklarında olacağından daha yorgun değildi. Peder Başrahip ile De'Unnero kampın kenarında birlikte otur-dular ve Kral ile adamlarının huzursuzluğunun zevkini çıkardılar.Başta Markwart keşişlerin ata binmesini planlamıştı, ama binicilik-leri ile tanınmayan Abellican keşişleri at beslemezdi. Markwartgrubunun To-gai-ru atlarına ve Tekyürek Tugayı'nm becerikli bi-nicilerine asla ayak uyduramayacağını fark etmişti. Kuzey yolcu-luğunun Kral'in adamlarını kendi adamlarından üstün gösterece-ği düşüncesi Markwart ile De'Unnero'yu çok rahatsız etmişti. Ama sonra içsel ses konuşmuş, Markwart'a eski taş için yenikullanım göstermişti. Şimdi rahatsız olan Danube ile Kalas'tı. Adamlarının, öylesine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 333: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

mükemmel, parlak zırhları içinde, kudretli atları üzerinde öylesi-ne gösterişli durmalarına rağmen, yaya keşişler karşısında hakirkalmışlardı. 35AV KOKUSU "O kadar da arkada değiller," dedi Pony kuşkuyla. O ve Col-leen iki gün önce Markwart ve Kral Danube'un kuzeye ilerleyengüçlerini fark etmişlerdi. İlk gördüklerinde kilometrelerce geri-deydiler, ama her geçen gün daha da yaklaşıyorlardı. İki kadıngrubun niteliğini bilmiyordu, elbette, ama böylesine büyük birbirliğin hızla yaklaşıyor olduğu gerçeği bunların sıradan insanlar,hatta sıradan Kralın Adamları olmadığını anlatıyordu. "Seçeneğimiz yok," diye yanıt verdi Colleen. "Senin altındaConnor'ın güzel atı var, ama benim zavall beygir daha fazla ko-şamaz. Dahası, belki de Gecekuşu Caer Tinella'dadır." Pony başını iki yana salladı. Elbryan uzun zaman önce, enazından Dundalis'e gitmişti, hatta belki daha da kuzeye. Sarışınkadın omzunun üzerinden güney yoluna baktı. İlerleyen grubunbirkaç saat önündeydiler o kadar ve Colleen'in başka bir at bul-ması için durma, muhtemelen daha sonra sorgulanacak köylüler-le konuşma düşüncesi onu rahatsız ediyordu. Ama arkadaşınınatım, terle köpük köpük olmuş, nalı düştüğünden zar zor yürü-yen hayvanı görünce itiraz edemedi. Burada yeni bir at bulabilir-lerdi ya da Colleen yakında yürümeye başlayacaktı. "Belki de köyün dışında birini bulabiliriz," dedi Pony, "tarlala-rını hazırlayan ya da ateşlik odun toplayan bir köylü bize yardımedebilir." iblisin Havarisi

565

Colleen başını salladı ve önce Aşağıdiyar, sonra Caer Tinel-la'nın çevresinden dolanarak doğuya yönelirlerken Pony başıçekti. Odun kesen iki adam gördüler ve bir süre ormanın kıyısın-daki gölgelerden ikiliyi izlediler. Ama sonra bir arabanın gümbür-tüsünü ve bir atın kişnemesini duydular. Ağaçların arasından geçen kadınlar kısa süre sonra doğuya gi-den yolda ilerleyen, iki atın çektiği bir araba gördüler. Arabanınarkasına iki at daha bağlanmıştı ve arabayı siyah, çalımsı saçlarıolan, şarkılar söyleyen ve kahkahalar atan bir adam kullanıyordu.Ve adam Abellican keşişlerinin cüppesini giymişti."Adamı öldürmeyi düşünme bile," diye fısıldadı Colleen. Pony şaşkın bakışlarını ona çevirdi. "Onu öldürmek mi?" diyeyankıladı. "Adamı tanımıyorum bile!""Cüppesini tanıyorsun," dedi Colleen sessizce. Pony irkildi ve içini çekerek bakışlarını indirdi. O katil değil-di; asla hak etmeyen birine saldırmazdı. O zaman ahlaki olaraknasıl bir ayrım yapabileceğini merak etti. Hem, o kimdi ki kiminyaşamayı hak edip kimin hak etmediğini karar verebiliyordu?Markwart'a duyduğu nefret dinmemişti, adam önünde olsa, sa-vunmasız kalsa, ona yine vururdu, ama Pony ruhunu kaybettiğin-den endişelenmeye başlamıştı. Rahatsız edici düşünceleri kafasından çıkardı. O atlardan biri-ni, tercihen keşişe belli etmeden alması gerekiyordu. Ama nasıl?Pony mücevherlerini düşündü. Elması kullanarak belki keşişingözlerine karanlık inmesini sağlayabilir, sonra malaçitle adamı ha-valandırabilirdi. Pony adamı indirip karanlığı kaldırana kadar ada-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 334: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

mın hırsızlıktan haberi olmazdı -belki arabasının arkasına farklıbir at bağlı olduğunu fark etmesi daha da uzun sürebilirdi. Ama adam mücevher büyüsü kullanıldığını anlardı. Hatta han-gi taşların kullanıldığını bile seçebilirdi. Markwart'ın uşakları içinkolaylıkla takip edilebilecek bir iz bırakmış olmazlar mıydı? 5^6 R. A. Salvatore Hayır, incelikli davranması gerekecekti. "Adamın yüz metreilerisine git," dedi, Colleen'e. "Atından in ve eyeri çıkar. Adam ge-çerken dikkati dağılacak. Çabucak, sessizce arabanın arkasındakiatlardan birini seninkiyle değiştir." "Öndekilerden birini tercih ederim," diye yanıt verdi savaşçıkadın, ama Pony dik dik bakınca kadının gülümsediğini gördü."Sen git," dedi kuru kuru. Ruh haline rağmen, Colleen atını çekerek uzaklaşırken Ponyhafifçe gülümsemeyi başardı. Kadın gerçek bir dost olmuştu, ya-nında olmasından memnundu. Pony'nin ruh hallerini okuyabili-yor, onu karanlıktan çekip çıkarmak, şu âna odaklanmasını sağ-lamak için tam olarak doğru şeyleri söylüyordu. Pony kesesineuzandı ve ruhtaşını aldı, sonra kendi zihnine uzandı ve bir imgeyarattı, bi'nelle dasadadarı sonra, gölün yanında duran imgesini.Bu imgeyi zihnine kazıdı, tanınmayacak şekilde değiştirdi ve çıp-lak bedenini incecik örtülerle kapladı. Pony hematiti sıkı sıkı kavradı ve bu işi becerip beceremeye-ceğini merak etti. Mükemmel olması gerektiğini fark etti. Tek biraksaklık keşişe gerçeği gösterirdi ve o zaman her şeyi kaybeder-lerdi.Taşa daldı, o imgeyi çağırdı ve keşişin zihnine gönderdi. Rahip Pembleton ıslık çalıyor, şarkı söylüyor, güzel havanıntadını çıkarıyor, baharın yaklaştığını düşünüyordu. "Geldi sayılır!" diye bağırdı yüksek sesle. "Ha ha!" Dilini şaklat-tı ve dizginleri silkeleyerek atları daha hızlı yürümeye teşvik etti.Sabah ortası olmadan Caer Tinella'ya varmak istiyordu; Göl'denJanine, masasını temizlemeden gelirse güzel bir yemek vermeyivaat etmişti. Rahip... Aniden, hiç yoktan büyüleyici, hayret verici bir imge geldi. Ra-hip atları dürtüklemeyi bıraktı. Araba yavaşladı, duracak gibi ol- iblisin Havarisi

567

du, ama şaşkın adam fark etmedi bile. Kıpırdamadan durdu vebeklenmedik bir biçimde kafasına dolan bu güzel, baştan çıkarı-cı kadın imgesinin ne olduğunu anlamaya çalıştı. İmgeyi kafasından çıkarmaya çalıştı, hatta dua etmeye başla-dı. Ama işe yaramadı. Hâlâ oradaydı, öyle güzeldi ki kovalayamı-yordu onu, görmezden gelemiyordu!Araba artık kıpırdamıyordu. CoUeen atını çekerek arabanın arkasındaki çalılıklardan çıkü.Hayretler içinde, Pony'nin adama ne yaptığını merak ederek atla-rı değiştirdi. Birkaç dakika sonra yeni atıyla Pony'ye katıldığında, kadınıkonsantrasyon içinde, elinde bir taş tutarken buldu. Colleen yolabaktı. Araba yavaş yavaş ilerliyor, rahip sallanıyordu. "Ona ne yaptın ki?" diye sordu kızıl saçlı kadın, Pony'yi taş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 335: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

büyüsünden çekip çıkararak. "İzleyecek daha iyi bir şey verdim ona," diye bilmece gibi biryanıt verdi Pony. Colleen bir an şaşkın şaşkın baktı ona, ama sonra yüzüne çar-pık bir gülümseme yayıldı. "Ah, ama çok kötüsün!" dedi kahkahaatarak. İkisi hemen yola çıktılar, yolu takip ederek doğuya, hâlâ ka-fası karışık olan keşişten uzağa yollandılar. Rahip Pembleton yoluna ağır ağır devam etti ve Göl'den Jani-ne'in evine varana kadar o imgeyi yeniden yakalamaya çalıştı. Ja-nine'in kapısında hayvanları çözmeye gidene kadar arabanın ar-kasındaki atlardan birinin -köyde satmayı düşündüğü iki attan bi-rinin- değiştiğini fark etmedi. Caer Tinella ve Aşağıdiyar'dan pek az gösterişle geçtiler, amakuşkusuz bölgeye yerleşmiş iki yüz kişilik alayın ihtişamı, Tekyü- 568

R- A. Salvatore

rek Tugayı'nın olağanüstülüğü, bindikleri To-gai-ru adarı karşısın-da hayretler içinde kalmışlardı. Askerler atlarını dinlendirebilsin, nallarını ve eyerlerini kontroledebilsin, silahlarını ve zırhlarını yağlayabilsin diye alay Caer Ti-nella'da mola verdi. Markwart ve Danube bir saatten fazla durma-maya karar verdiler, ama günbatımı onları kamp kurmaya zorla-yana kadar ancak iki saat daha yol alabileceklerdi.

"Simple Birader!" dedi Göl'den Janine, Caer Tinella'nın ortakevinde toplanan önderler arasında De'Unnero'yu görünce. "Gü-neye bu kadar çabuk mu döndün? Tanrını Ormandiyar'a getirmekiçin Dundalis'e gideceksin sanmıştım." De'Unnero köylü kadınla konuşmayı istemediğinden sırtınıdöndü. "Bu mevsimde kuzeye giden çok kişi var gibi," diye yorumyaptı Janine, kapıya yönelerek. Markwart bu sözleri duydu ve hemen kadını durdurdu. "Nedemek istiyorsun?" diye sordu. "Kimden bahsediyorsun?" Kadın omuzlarını silkti. "Bir arkadaş bu sabah kuzeye gideniki atlı gördüğünü söyledi. Siz Caer Tinelia'ya gelmeden altı saatönce," diye yanıt verdi. "Bu, bir de iki hafta önce gelen bu, sizinSimple Birader." "İki atlı mı?" diye sordu Markwart. "İçlerinden biri, belki ikisibirden kadın mıydı?" Kadın yine omuzlarını silkti. "İki atlı gördüm dedi. Çok uzak-taymışlar, bu yüzden bilmiyor. Tuhaf bir gün bu. SizinkilerdenRahip Pembleton bu sabah satacak atlarla geldi ve şimdi içlerin-den birinin kendisine ait olmadığı, buraya gelirken hayvanı değiş-tirdikleri, topal, tek nalı düşmüş bir at olduğu gibi deli deli şeylersöylüyor. Bu sabah bağladığı atın bütün nalları tamammış!" "Köyde Abellican rahibi mi var?" diye sordu Markwart. İç se-si, burada önemli bir şey olabileceğini söylüyordu ona. iblisin Havarisi

569

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 336: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Şimdi dedim ya," diye yanıt verdi Janine. "Siz geldiniz diyeeli ayağına dolaştı, orası kesin. Temizlik yapıyor. Birazdan bura-da olur herhalde." Kadın konuşurken Rahip Pembleton içeri daldı, ellerini ovuş-turarak endişe içinde çevresine bakındı. Janine'in yanında duranPeder Başrahip'i ve biraz ötedeki De'Unnero'yu gördü, her adım-da eğilerek yaklaştı. "Geleceğinizi bilmiyordum, Peder Başrahip," diye kekeledi."Bilseydim..." Markwart adamı sakinleştirmek için elini kaldırdı. "Atınla ilgi-li bir sorun yaşamışsın anlaşılan," dedi. Rahip Pembleton'un gözleri irileşti ve Janine'e baktı. PederBaşrahip'in hikayeyi bilmesi karşısında dehşete düşmüş gibiydi.Bu büyük adam onun deli olduğunu mu düşünecekti? "Ben-be-nim kafam karıştı, eminim," diye kekeledi. "Benim atıma benze-miyor, ama o kadar çok at alıp satıyorum ki -geçen sene Aziz Saf-Abelle'den kuzeye gönderdiğiniz kervanla bir sürü at değiş toku-şu yaptım, Peder Başrahip." Markwart adamı sakinleştirmek için yine elini kaldırdı. "At ak-sıyor mu?" Pembleton omuzlarını silkti. "Nasıl yanıt vereceğimi bilmiyo-rum," dedi. "Hiç hatırlamıyorum..." "Bu insanları kandırmaya mı çalışıyorsun, iyi rahip?" diye sor-du Markwart. De'Unnero yaklaşıp adamın yanında durdu vePembleton ondan yirmi beş kilo ağır olsa da, rahip onun kuvvet-li varlığından ürktü. "Hayır, Peder Başrahip, asla değil!" diye haykırdı. "Caer Tinel-la ile senelerdir iş yapıyorum ve hiç kandırmaca..." "Dürüst mallar için dürüst fiyat isteyen iyi bir adamdır," diyearaya girdi Janine."Ne oldu, Pembleton?" diye sordu Markwart sakin sakin. "At

570 R. A. Salvat.sen şapelden ayrılırkenki aynı at mı?" Rahip ne diyeceğini bilemedi, tekrar tekrar çevresine bakındı"Öyle olmalı," diye mırıldandı. "Öyle olmalı. İnsan arabanın sürü-cüsüne belli etmeden arkadaki atı değiştiremez ki! Ama ben farketmedim...""Aynı at mı?" diye ısrar etti Markwart.Pembleton endişe içinde çevresine bakındı. "Bana bak!" diye emretti Markwart, gözlerini adamın gözleri-ne dikerek, "ve sorumu dürüstçe yanıtla.""Benim atım değil," diye yanıt verdi Pembleton.Janine hıhladı ve gözlerini yuvarladı. "Gerçekten, Peder Başrahip," dedi rahip çılgınca. "Aylardır,Aziz Saf-Abelle kervanı geçtiğinden beri bütün atlar ahırımdaydıve hepsini iyi tanırım ve bu onlardan biri değil. Baktığım bütünatları nalladım, ama bu atta tanımadığım nallar var." Markwart De'Unnero'ya baktı. "Aziz Kıymetli keşişlerindenbazılarını al ve bu ata bir bak," dedi. "Bak bakalım, nalları tanı-yor musun?" Sonra yine Pembleton'a döndü ve adamı sakinleştir-meye çalıştı, ona şapelden köye yaptığı yolculukla ilgili her deta-yı sordu. Pembleton her şeyi anlattı, ama bir noktada kekeledi; yi-ne, Markwart'ın iç sesi bunun önemli olabileceğini söyledi. Markwart rahibi kenara çekti ve adam aklından geçen günahıitiraf etti. Bundan çok daha fazlasıydı, Peder Başrahip Markwart anla-mıştı ve De'Unnero keşişlerden birinin nalları tanıdığını söyleyin-ce doğrulandı bu. Keşiş nalın eski baronun demircisinin işi oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 337: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğunu, adamın yaptığı bütün nalları, isminin baş harflerini taşıyankendi damgası ile damgaladığını söyledi. Gizemli bir şekilde Rahip Pembleton'm arabasının -Caer Ti-nella'ya kadar başından hiç ayrılmadığı konusunda ısrar ediyorduadam- arkasına bağladığı at ile değişmiş olan at Palmaris'ten ge- iblisin Havarisi

571

liyordu ve De'Unnero'nun tahminine göre, son zamanlarda sıkıkoşturulmuştu. Meraklanan Markwart daha fazla soru sormadı. Daha sonra,grup Caer Tinella'nın iki saat kuzeyinde kamp kurduğu zamanPeder Başrahip çadırına döndü ve hevesle ruhtaşını aldı. Hızlakuzeye giderek bölgeyi taradı -ve avını yaşlı bir çamın yere eğil-miş dallarının altında kamp kurmuş buldu. Atlarını yakına bağla-mışlardı. Markwart o atlardan birini tanıdı -Palmaris'in dışındakitarlada görmüştü- ve bu yüzden ruhu çam dallarının arasındangeçip, düşmanını sırtını ağacın gövdesine vermiş, dinlenirken bu-lunca şaşırmadı. Yanında uzanmış, daha iri bir başka kadın dahavardı ve Palmaris şehir muhafızlarının üniformasını giymişti. Markwart hemen yaklaşmayı düşündü. Ama kadın bu seferdaha hazırlıklı olabilirdi ve bu sefer kadının güçlü iradesine kar-şı kullanabileceği doğmamış çocuk da yoktu. Ve Dasslerond'unburalarda olmadığından emin olamıyordu. Ruhu hızla bekleyen bedenine döndü. Çadırından çıktı, Mar-calo De'Unnero'yu çağırdı. Kısa süre sonra kaplan yola çıktı ve doğrudan eğik dallı çamakoştu. Ya da De'Unnero öyle sanıyordu. Markwart'ın ruhunun önem-semeden geçtiği pek çok engelle karşılaştı ve mekana ulaştığındaşafak sökmüş, kadınlar gitmişti. De'Unnero'nun hayal kırıklığı yal-nızca bir an sürdü, kısa süre sonra yalnız olmadığını, Peder Baş-rahip'in ruhunun da yanında olduğunu fark etti."Taktığın ruh taşı aracılığı ile dinle beni," diye emretti Peder Baş-rahip. "Düşüncelerini ruhuma ayarla, ben sana rehberlik ederim."Markwart kuzey rüzgarından da hızla atıldı.Kadınların yerini hissetti, sonra De'Unnero'ya seslendi. Ponyve Colleen bilmese de, kovalamaca başlamıştı.Sabah ortası geldiğinde, yorgunluk bilmez De'Unnero kadın-

572

R. A. Se|vat0re

lan görmüştü. Fiziksel bedeni hâlâ koşturan keşişlerin taşıdığı birsedyede rahat rahat yatmakta olan Markwart yakınlarda süzülü-yordu. Markwart Pony'nin gücünü anlıyordu ve kadın onları kar-şılamaya hazırsa, mücevherleri elindeyse De'Unnero'nun alt edil-mesinden korkuyordu. Bu yüzden ilk önce kendisi yaklaştı ve telepati yoluyla kadı-nın atının zihnine haykırdı. Gritaş şahlandı, sıçradı ve Pony zar zor yerinde kaldı. At hız-la dönerek havaya çifte savurdu. Colleen neler olduğunu anlama-

ya çalışarak bağırdı. "Ne yaptın hayvana?" diye seslendi ve bir şey hızla kadına çar-par, onu eyerden devirirken sözleri kesildi. Kendine gelmesi, ak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 338: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lını başına toplaması, gözlerindeki kan ve çamuru silmesi birazzamanını aldı. Sonra Pony'nin tepesine dikilmiş canavar gibi birşey gördü. Çığlık atmaya çalıştı, ama yapamadı, çünkü gözlerineinanamıyordu. Yaratığın belden yukarısı güçlü bir adama aitti, yü-zü yarı insandı, tuhaf bir insan kedi karışımıydı. Kedi bacaklarıüzerinde Pony'nin tepesine çökmüştü. Çizgili kuyruğunu savura-rak kadına bakıyordu. Pony bloke etmek için kollarını kaldırma-ya çalıştı, ama De'Unnero'nun eli kadının göğsünün ortasını yum-ruklayarak nefesini kesti. Pony hızla doğruldu, kendini korumakiçin kollarını savurdu, ama öyle sersemlemişti ki güçsüz kalmıştı. Colleen kendini ayağa kalkmaya zorladı ve kılıcını çekmeyebaşladı. Yaratık sıçrayarak Pony'den uzaklaştı ve dönüp Colleen ileyüzleşti. "Bunu ödeyeceksin!" diye haykırdı Colleen ve kılıcını öfkeylesavurarak atıldı. , De'Unnero kadının savrulan kılıcının üzerine sıçradı, sonrahızla inerek tüm gücü ve ağırlığı ile Colleen'in göğüs kemiğine biryumruk indirdi, kadını geri geri sendeletti. iblisin Havarisi

573

Colleen kılıcını zayıfça savurdu ve rakibinin eli kılıcı savuştu-rur, hamlesini düzeltmesine izin vermeyecek hızda hareket eder-ken çaresizce izledi. El kılıcını yakaladı ve uzağa itti. SonraDe'Unnero döndü, Colleen'e yaklaştı, eli kadının yüzünü tokatla-dı, kadını birkaç adım daha geriletti. Ve yaratık hâlâ kadının tam önündeydi, kılıç kolunu yukarıkaldırdı, sonra bileğini bükerek kolaylıkla silahını düşürttü. Kadını hiç bırakmadan üzerinden sıçradı, yere indi ve Colle-en'i bükerek, ağırlığını kullanarak kadını kendi sinirli atının ayak-larının altına attı. "Kaç!" diye seslendiğini duydu Colleen Pony'nin ve kaplanındönüp arkadaşına baktığını gördü. O anda patlayan bir şimşek ilekaplan sendeledi. Ama güçlü yaratık hırladı ve doğrudan Pony'ye atıldı, kadınbir büyü daha salıveremeden üzerine çullandı. Colleen atının diğer yanında ayağa kalktı. Daha eyere tırman-madan koşturmaya başladı, çünkü kaplan hızla kovalamaktaydı. Atı ormana daldı, zavallı Colleen'e çarpan dallar neredeysebayıltacaktı onu. Arkasında yaratığın sesini duydu ve o anda sev-gili baronunun nasıl öldüğünü anladı. Atı keskin bir dönüş yaptı ve Colleen tutunamadı, her daim ye-şil çalıklara düştü, sonra karda ve çamurda bir dere yatağının dikyamacından aşağı kaydı. Sıçrayarak, yuvarlanarak düşerken, çokaşağıdaki bir ağaç kütüğüne çarpıp durmadan çok önce bayıldı. Kaplan atının üzerine çullandığında, hayvanın ölüm çığlıkları-nı duydu. De'Unnero'nun at eti ile kendine çektiği ziyafeti Peder Başra-hip Markwart'm öfkeli hayaleti kesti. Sonra De'Unnero kaplanlık-tan tamamen çıktı -artık bunun mücevherden kaynaklandığınısöylemek mantıklı gelmiyordu, çünkü büyülü kaplan pençesinin 574

R. A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 339: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

nerede olduğundan emin bile değildi. Elinde ya da kesesinde de-ğildi, ama artık ona ihtiyacı yoktu, sanki bir şekilde mücevher ilebirleşmişti. Ama Markwart'ın sinirlendiğini anlayarak kedi yanını tama-men bıraktı. Peder Başrahip'ten korkusu, öldürme arzusundandaha baskındı. Atın yaşam enerjisi ile neredeyse sarhoş haldePony'ye döndü, eğilip hâlâ hayatta olup olmadığını kontrol etti vekadın ona şimşek savurduktan sonra onu öldürecek kadar hızlıvurmadığını umdu. Markwart'ın talimaüarı çok açıktı: De'UnneroPony'yi canlı götürecekti. Çalınan mücevherlerle birlikte. Mark-wart diğer kadına aldırmıyordu. Pony uzun süre sonra kendine geldi ve kendini sırtı bir ağacaverilmiş, elleri acı verecek şekilde ağaç gövdesinin arkasında bağ-lanmış buldu.Ve Marcalo De'Unnero gözlerini kısmış, ona bakarak duruyordu. "Düşmanlarının gücünü anlamıyor musun?" diye sordu adam,yaklaşıp yüzünü kadının yüzüne uzatarak. Pony adamın gözlerine bakamadı, başını çevirdi. De'Unnerokadının çenesini yakaladı ve kabaca yüzünü kendi yüzüne çevir-di. Pony bir an onun kendisini boğacağını ya da yüzünü ezip pü-re yapacağını sandı, ama sonra adamın sert yüzüne çarpık bir gü-lümseme yayıldı. Pony neredeyse bayılacaktı; adama karşı çaresizdi. Adam onaistediğini yapabilirdi, ona oracıkta, o anda sahip olabilirdi. "Çok güzel!" dedi De'Unnero, aniden kadının yanağını okşa-maya başlayarak. Tavırları tamamen değişmişti. Pony ölmeyi ter-cih ederdi! Yine yüzünü çevirdi, ama adamın eli hemen çenesine gitti veçenesini kendisine çekti. "Güzel ve güçlü," dedi De'Unnero, "taş ve kılıçta becerikli, öy-le diyorlar, ve güçlü iradeli." iblisin Havarisi

575

Pony çenesini sıktı ve mavi gözleri kıstı. "Seni elde edeceğimden mi korkuyorsun?" dedi De'Unnero,geniş geniş gülümseyerek. Kadının gömleğinin önünü yakaladı."Giysilerini yırtıp atacağımdan, seni önümde çırılçıplak bırakaca-ğımdan mı korkuyorsun?"Pony inatla baktı ona ve yanıt vermedi. "Beni anlamaya başlayamazsın bile," dedi De'Unnero, yüzükadınınkine yakın. Ama sonra geriledi ve gömleği bıraktı. "Senin-le açık meydanda savaşırım, bana karşı çıkarsan seni öldürürümbile -âşığını, Gecekuşu denen adamı öldüreceğim gibi," dedi."Ama gönülsüz kadınlardan zevk almam. Ben Tanrı'nın adamı-yım." Pony hıhladı ve bakışlarını kaçırdı. De'Unnero'nun çenesiniyine yakalamasını ve başını çevirmesini bekledi. "Aptal çocuk," dediğini duydu De'Unnero'nun. Adam uzakla-şıyordu. "Düşman dediklerini anlayamıyorsun."Pony'nin verecek yanıtı yoktu.

Sonra at sesleri duydu, bir süvari birliği yaklaşıyordu ve kısasüre sonra hepsi çevresini aldılar, Markwart ve keşişler, parlakzırh içinde askerler ve Ayı-Honce Kralı! 36

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 340: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

NAHOŞ KARŞILAMA Gritaş onu perişan halde, kanlar içinde, dostunun yanına git-mek için yukarı tırmanmayı bile akıl edemeyecek durumda bul-du. Dostu! Eğimden yukarı, Pony'nin o tuhaf yaratığın merhame-tine kalmış, yattığı yere bakarken Colleen'in bedeninden çok yü-reği acıyordu. Ama dostunun yanma gidemezdi, tırmanmayı ba-sarsa bile kaplan onu yine yere devirirdi. Ama bu tartışmalı bir konuydu ve Colleen bunu biliyordu. Gri-taş'ın üzerine zar zor tırmandı ve sonra atı kuzeye çevirip mah-muzlamaktan başka şey gelmedi elinden. Takip eden saat boyun-ca defalarca kendinden geçip kendine geldi, ama kendini eyerebağlamayı akıl edebilmişti. Ve böylece tek başına, korkunç insan-kaplanm çok geride ol-madığını bilerek devam etti. O gece kamp kurmadı. Attan aşağı inecek gücü bile bulama-dı. Gritaş bir yandan otlayarak, arada bir mola vererek, sırtındakikadın gibi uyuyarak yürümeye devam etti. Pony Kral Danube ile konuşmayı düşünmüşse bile, düşünce-leri hemen yıkıldı. Peder Başrahip Markwart'ın emri üzerine -veDanube ya da maiyetinden tek şikayet çekmeden- bir sürü keşişPony'yi çevirdi, bağlarını kesti ve sürükleyerek götürdüler. Pony iblisin Havarisi

577

Markwart'ın mücevherleri Kral'a gösterdiğini ve "kayıp mıknatıs-taşından" bahsettiğini duydu. Kral Danube ona baktı. Yüzündekiifade bir acıma ve tiksinti karışımıydı.Ve sonra sırtını döndü, ve Pony sonunun geldiğini anladı. Birkaç dakika sonra De'Unnero ona eşlik edenlere katıldı veyanı başına sokuldu. "Koşarak gideceksin," dedi. "Biraderler sanadestek olacak, bacakların boşandığında seni taşıyacak." O konu-şurken iki güçlü keşiş yaklaştı, Pony'nin kollarını omuzlarına al-dılar ve kaldırdılar. Kadının ayakları yere ancak dokunuyordu. "Palmaris'e dönmeden önce durumunu yeniden düşünmelisin,"dedi De'Unnero ona. "Aklı ve bedeni ile bu kadar güçlü birininkorkunç bir şekilde, halkın önünde idam edilecek olması ne ya-zık." Sözlerini bitirirken döndü ve hızla hafif adımlarla uzaklaştı. Pony adamın sözlerini nasıl yorumlayacağını bilemiyordu. İç-

ten bir ilgi mi gösteriyordu adam? Yoksa onunla oynuyor, ilgigösterirmiş gibi yaparak ona sataşıyor muydu? Ya da, daha kötü-cül bir şey miydi? De'Unnero, Peder Başrahip'in tersine, dostu gi-bi davranarak onu hazırlıksız yakalamaya mı çalışıyordu? Ne olursa olsun, Pony oyununa kanmamaya kararlıydı. Onuyenmişlerdi, öyle görünüyordu, her şeyini almışlardı, ama elinde-ki tek şey varken ölümle yüzleşebilirdi: inançları. Ve De'Unnero'yu gördüğü için memnun olduğuna karar ver-di. Tehlikeli adam buradaysa, Colleen'in peşinde değildi; amaPony dostunun hayatta olduğundan ya da De'Unnero'nun onuburaya gelmeden önce öldürmediğinden emin değildi. "İnançlarımı ve umudumu koruyacağım," diye fısıldadı, söz-cükleri işitmeye ihtiyaç duyarak, ama söyler söylemez, onu tutankeşişlerin alaycı karşılıklar vereceğinden korktu. Biri dönüp onabaktı, bir miktar saygıyla süzdü onu, ama ikisi de konuşmadı. Pony o bakışlara karşılık verdi, onlardan güç aldı. Cesurca öl-mek büyük bir başarı sayılmasa da, elinden başkası gelmiyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 341: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

578

R- A. Salvatore

Ertesi gün acı o kadar kötü değildi, yerini Gecekuşu'na ulaş-ma, ona sevgilisinin sonunu bildirme kararlılığı aldı. Yaralarınınciddi olduğunu biliyordu. Bir kolu kırılmıştı, bir ayak bileği öyleşişmişti ki, çizmesini çıkarması gerekmişti. Ve kan kaybetmişti veçok üşüyordu. Ama Colleen ilerideki yola odaklandı ve Gritaş'ı, harika Gri-taş'ı her adımda mahmuzladı. Gece ve gündüz birbirine karıştı ve tek bir uzun, sürekli ızdı-raba dönüştü. De'Unnero'nun saldırısından sonraki üçüncü günyağmur yağdı, ama kendinde olmayan Colleen fark etmedi bile.Gece gündüz at sürmesine rağmen askerler ve keşişler her geçengün daha da yaklaşıyordu, ama o bunu da fark etmedi, fark ede-mezdi. Tek bildiği ilerideki yoldu, Dundalis yolu, sonunda kendinedinlenme izni vereceği yer. Dördüncü günün akşamında Gritaş'tan kayarak yolun kenarı-na yıkıldı, başı ve omuzları yere sürtünürken atın ipinde asılı kal-dı. At durması gerektiğini anladı, ama Gritaş'ın ya da Colleen'inyapabileceği pek az şey vardı. Kadın doğrulmak için bir kez da-ha çaba gösterdi, ama yine düştü ve yüzünün kenarını sertleşmişkarların üzerinde çizdi.Güneş batı göğünde alçalıyordu. Karanlığa boğuldu. Tiel'marawee, Touel'alfar dışında hiçbir ırkın ayak uydurama-yacağı bir zarafet ve hızla ilerliyor, Barbacan'ın hemen güneyin-deki kar yığınlarının üzerinden sekiyor, sonra hafif ayaklar üze-rinde, yarı uçarak, açık arazide güneye doğru koşuyordu. Elflereözgü şarkı ve dans aşkına rağmen bu sefer dolambaçlı bir yol iz-lemedi, çünkü yüreği hâlâ Ni'estiel'in kaybı ile ağırdı.Leydi Dasslerond'un bilmesi gerekiyordu; ölen elfi, cani pis-

iblisin Havarisi

579

koposu ve en önemlisi, Aida Dağı'nda Gecekuşu'nu -ve Tiel'ma-rawee'yi- kurtaran o tuhaf büyüyü. Elf hiç düşünmeden hızla Dundalis'i aştı, iki nöbetçiyi rahat-sız etmeden kuzey yamacındaki kulenin altından geçti. Sisler Va-disi'ne gidecekse, kısa süre sonra batıya dönmesi gerektiğini bili-yordu, ama leydisinin hâlâ Palmaris'te olacağını, ya da Dassle-rond'un yuvaya dönmeden önce kuzeye geleceğini tahmin edi-yordu.Dikkatle tiest-tiel, yani yıldız şarkısı aradı. Bunun yerine duyduğu bir atın yumuşak kişnemesi ve bir ka-dının inlemeleri oldu. Tiel'marawee Colleen Kilronney'i tanımıyordu, Jilseponie'ninbindiği atı da tanımadı. Ama işi acil olsa da, elf kadını bu şekil-de, bir atın karnının altında baş aşağı asılı bırakamazdı. İnce elfkılıcı ile Colleen'i yerinden kurtardı ve kadının yere düşüşünü ya-vaşlatmak için elinden geleni yaptı. En azından zavallı atın eyeri-ni çıkarmaya karar verdi, çünkü köselenin kenarında iltihaplan-mış yaralar görünüyordu. Belki bir de, rahatça ölsün diye kadınıbir battaniyeye sarardı. Colleen tek gözünü açmayı başardı, ama kuru kanla kaplı di-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 342: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ğeri kapalı kaldı. "Gecekuşu," diye fısıldadı kurumuş, çatlamış du-daklarının arasından. "Pony yakalandı." Sözlerin anlamını kavrayınca Tiel'marawee'in gözleri irileşti."Pony mi?" diye sordu, kadının yüzüne hafif tokatlar atarak. "Jil-seponie mi? Kim yakaladı? Abellican Kilisesi mi?"Ama mesajını aktardığını düşünen Colleen bayılmıştı bile. Tiel'marawee ne yapacağını bilemiyordu. Güney yolculuğu-nun kesintiye uğraması fikrinden nefret ediyordu, ama bununönemli bir şey olabileceğini anlıyordu. Kuzeye koştu, yine Dun-dalis'ten geçti ve nöbet kulesinin dibine gitti. "Yolda bir kadınvar," diye seslendi yukarıya. 580

R. A. Salvatore

Nöbetçiler koşuşturmaya başladılar; Tiel'marawee çizmeleri-nin sesini, silahlarına uzanırken çıkan kargaşayı duydu. "Yolda bir kadın var," diye seslendi yine, "kötü yaralanmış.Güneyde!""Kim var orada?" diye seslendi bir nöbetçi.Ama Tiel'marawee çoktan gitmişti.

Kısa süre sonra, bir grup adamın güney yoluna koşmasını ra-hatlayarak izledi elf. Colleen'i bulamayacaklardı, ama elf başı be-lada bir kadının sesini taklit ederek yön gösterdi onlara. "Palmaris muhafızlarından," dedi bir adam, Colleen'in yanınakoşarken. Nazikçe onu sırtüstü çevirdi. Arkadaşı Gritaş'm dizgin-lerini yakaladı ve atı kenara çekti. "Shamus Kilronney'nin kuzeni," diye yanıt verdi bir başka, si-yah saçlı adam. "Adı CoUeen. Baronun ölüm haberi ile Caer Ti-nella'ya gelmişti." "Yakında o da gidebilir," diye yorum yaptı bir üçüncüsü. Ya-ralarını inceleyen ilk adam başını iki yana salladı. "O kadar kötü değil," dedi. "Biraz yiyecek ve sıcak bir yatağınhalledemeyeceği bir şey değil. Yaralı yaralı günlerce yol almış.Muhtemelen eyere bağlı olarak." "İyi at," diye yorum yaptı üçüncü adam ve ancak o zaman si-yah saçlı olanı durup hayvana baktı. At perişan görünüyordu veaçık yaraları vardı. Adamın gözleri nasıl da irileşti! "Ama eyeri kim çıkardı?" diye sordu Colleen'in üzerine eğilenadam. "Ve onu burada bulacağımızı kim haber verdi?" diye eklediüçüncüsü. Tomas Gingerwart, boğazındaki yumru yüzünden yanıt vere-medi. Bu bitkin, perişan hayvanı tanıyordu. Bu Gritaş'tı, Pony'ninatı! "Onu hemen köye götürün," dedi arkadaşlarına. "Isıtın, besle-yin ve hemen konuşacak duruma getirin! Hemen gidin!" iblisin Havarisi

58ı

Diğer ikisi itaat etmek üzere sıçradılar, Colleen'i nazikçe kal-dırıp Gritaş'ın sırtına yatırdılar, sonra atı çekerek götürdüler.Tomas geride oyalandı, huzursuzluk içinde ormana, yola baktı. TiePmarawee bu fırsattan faydalanarak bitkilerin arasındansıyrıldı. İri adamın elleri hemen kalktı, avuçlarını açarak silah taşıma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 343: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dığını gösterdi ve tehditkar hareket yapmadı. "Ben elflerin düş-manı değilim," dedi, ufak tefek halktan birini görünce şaşırdığınıbelli etmeden. "Bizi biliyorsun, yaralı kadın hakkında da bir şeyler biliyor-sun," diye tahmin yürüttü Tiel'marawee. "Adım Tomas Gingenvart," dedi adam, "Gecekuşu'nun ve Jil-seponie'nin dostuyum. Yaralı kadını taşıyan at Pony'ye ait." Tiel'marawee endişesini sakladı; eğer bu Pony'nin atıysa, o za-man Leydi Dasslerond'a ne olmuştu? "Belli'mar JuraviePin de dostuyum," diye bitirdi Tomas, "ya daen azından yoldaşı —buraya dönerken bize o da eşlik etti." "Adım Tiel'marawee," diye yanıt verdi elf eğilerek. "Kadın Jil-seponie ile ilgili bir şeyler biliyor, bundan eminim.""O zaman lütfen bana katıl," dedi Tomas, Dundalis'e dönerek.

Elf daveti düşündü, sonra başını sallayarak takip etti. O ve Tomas hızla köyden geçip Colleen'in yattığı yere gider-ken elf pek çok bakış çekti, ama hiçbiri tehditkar değildi. Zavallı Colleen'i yarı baygın buldular. Hâlâ Pony'nin yakalan-dığı, Gecekuşu'na haber vermesi gerektiği hakkında mırıldanıyor-du. "Gecekuşu'nu Barbacan'da bıraktım," dedi Tiel'marawee, "kışfırtınaları yüzünden orada kaldı. En azından günlerce kalacak vekış kuzeye yine çökerse süre daha da uzayabilir.""Ama sen geldin," dedi Tomas. "Ve geri dönebilirsin."Elf ona dikkatle, uzun uzun baktı.

582

R- A- Silva,0re

"Pony'nin başı beladaysa, Gecekuşu'nun bilmesi gerek," dediiri adam. "O zaman git söyle," dedi Tiel'marawee soğuk soğuk. Ses to-nu, bu meseledeki rolünün sona erdiğini düşündüğünü anlatıyor-du. Tomas ona baktı. "Biraz önce Gecekuşu'nun gelemediğinisöyledin," diye yanıt verdi. "Bizden biri nasıl gidecek?" Tiel'marawee yanıt veremeden kapı çarpılarak açıldı ve şaşkınbir kadın içeri daldı. "Askerler geliyor," dedi nefes nefese, "ve ke-şişler. Bir sürü keşiş." Tomas Tiel'marawee'ye döndü ve elfin yan pencereye koştu-ğunu gördü. "Tanrılar aşkına," diye mırıldandı iri adam sertçe. "Saklayınonu," dedi odadakilere. "Gecekuşu'nun dostluğu adına, bu kadınhakkında hiçbir şey bilmiyoruz." Evden dışarı koştu ve çabucakgidip köyün güney ucunda toplanmış, askerlerin gelişini bekle-mekte olanlara katıldı. Elfi görmeyi umarak defalarca çevresinebakındı, ama tahmininde yanılmıyorsa, Tiel'marawee çoktanuzaklaşmış olmalıydı."Askerler şimdi bizden ne istiyor dersin?" diye sordu bir adam. "Ya da keşişler?" diye ekledi bir başkası açık tiksinti ile, çün-kü kaplan pençesi taşıyan tehlikeli, vahşi keşiş geldiğinde To-mas'la birlikte ormandaydı, keşişin tek bir darbede tuniğini par-çaladığı adamın arkadaşıydı. "Tekyürek," diye fısıldadı diğerlerinden biri Tomas'a, birlikgörüş alanına girince. Güçlü, kaslı atlar toprağı altüst ederek yü-rüyordu. "Ve aralarında bir sürü tüylü miğfer var." "Bir müdafinin süsü," diye bitirdi bir başkası sertçe. "Kral'ın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 344: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

muhafızlarından.""Hem de Ursal'dan çok uzakta," diye yorum yaptı bir diğeri.Olağanüstü bir manzara oluşturuyorlardı, ama Tomas daha

iblisin Havarisi

583

çok süvarilerin yanında koşan Abellican askerlerine ba|îtl özel-likle biri dikkatini çekti, iki hafta önce ormanda karşılaşıp keşiş,Tomas ile arkadaşlarına Gecekuşu'nun dostu ve dolaylıyla Kili-senin düşmanı diyen keşiş. Markwart'ı taşıyan araba görüş alanına girdi ve Tomas'ın çev-resinden bir inleme korosu yükseldi. Tomas daha önce Abellican Kilisesi'nin Peder Başral^bini hiçgörmemişti, ama diğerlerinden biri, Markwart'ı daha önce görmüşbir adam yaşlı keşişin Kilisenin en büyük önderi olduğnnu söyle-meden önce bile anlaşılıyordu adamın konumu."Bu ilgiyi hak etmek için ne yaptık acaba?" diye sordu jjjj-j."Büyük olasılıkla biz değil Gecekuşu," diye yanıt verdi b^ diğeri. Tomas itiraz etmedi, yorum yapmaya zahmet de etmedi, yak-laşan alayı o kadar dikkatle izlemekteydi. Ve sonra Pony'yi gör-dü. Kadın perişan durumda, iki keşişin arasında duruyorcju. To-mas'ın içi burkuldu. Bu kadın ve sevgilisinin onu ve dostlarınınhayatlarını korumak için aylarca çaba göstermesini dü§[lncjUj bü-yük dev önderi, Gecekuşu'nu takip ederek ormana gir^e hatası-nı yaptığında giriştikleri savaşı hatırladı. Ancak o zama^ Pony'yisavunmasız gördüğünde anladı Tomas onu ve GecekuşU'nu nekadar sevdiğini, ikilinin onun için nasıl kahramanlar olduğunu. Alay Dundalis halkından altı metre ötede durdu. Askerler at-larını yan yana dizerek iki sıra oldu. O kadar yakın diu-yyoriard!ki Tomas ve diğerleri ikinci sıradakileri göremiyordu. "Tekyürek," diye fısıldadı diğer adam yine, huşu içinde, "dün-yadaki en iyi askerler. Askerlere bugün kimin eşlik ettiğini düşününce, îomas aynıfikirde değildi. Kırk yaşlarında yakışıklı, güçlü ve canlı atının üzenime rahatçaoturan bir adam gruptan ayrıldı. Keşişlerden biri de koşup adamınyanına geldi ve Tomas cüppeli adamı tanıyınca dişlerir;j gıardattı.

SOi,

R- A. Salvatore

"Adım Dük Targon Bree Kalas," dedi atlı. "Ben de Aziz Kıymetli'den Başrahip De'Unnero," diye ekledikeşiş. "Hâlâ kendine Dundalis halkının önderi mi diyorsun, To-mas Gingenvart?" De'Unnero'nun adamı tanıması dükü hazırlıksız yakaladı vedük atının üzerinden dik dik keşişe baktı. "Böyle önemli kişilerin geleceğini bilseydik daha iyi bir karşı-lama hazırlardık," dedi Tomas, yerlere kadar eğilerek."Karşılamalarınızı iyi bilirim," dedi başrahip. Tomas ellerini açtı. "Ormanda durduk yerde bir yabancı yak-laştı bize," diye yanıt verdi. "Bunlar ehli topraklar değil, iyi başra-hip.""İyi mi?" diye yankıladı De'Unnero kuşkuyla.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 345: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Bu kadar gevezelik yeter," dedi dük, yere atlayıp Tomas ile ke-şişin arasına girerek. Kalas iki tüylü miğferini çıkarırken, De'Unnerohemen dükün çevresinden dolandı. "Palmaris'ten kuzeye Gecekuşudenen adamı bulmak için geldik," dedi Kalas. "Tanıyor musun?" "Adamı iyi bilir," diye yanıt verdi De'Unnero, Tomas konuşa-madan, "adamın müttefiki. Konuğumuz, Avelyn'in müridi, PederBaşrahip Markwart'ın suikastçısı Jilseponie'nin de." Kalas dik dik baktı keşişe, ama De'Unnero gerilemedi. "Seniuyarıyorum, Tomas Gingenvart," dedi alçak, tehditkar bir sesle,"ama bu son uyarım." "Gecekuşu denen adamı tanıyorum," diye kabul etti Tomas."Büyük bir kahramandır."De'Unnero alayla güldü. "Gecekuşu," diye devam etti Tomas inatla, "şimdi elinizde tut-tuğunuz dövülmüş, tutsak kadın olan Pony ile birlikte, iblis dacty-lin uşakları bölgeden sürülmeden önce hepimizin hayatını kurtar-dı. Ve şimdi onu aradığınızı iddia ediyorsunuz. Avladığınızı söy-lemek istiyorsunuz! Ve ben -ve yaşamlarını ona borçlu olan her- iblisin Havarisi

585

kes- kollarımızı ve kapılarımızı açacak, dostumuzun düşmanınayardım edeceğiz, öyle mi?" "Sana ne deniyorsa onu yapacaksın," dedi De'Unnero, vura-cakmış gibi Tomas'a yaklaşarak. "İyi Gingerwart Efendi," diye araya girdi Dük Kalas. "Ben KralDanube adına konuşuyorum. Gecekuşu ile kadın Kilise ve devle-te karşı işledikleri suçlardan dolayı kanun kaçağı ilan edildiler.Onu bulacağız ve yargılamak üzere Palmaris'e götüreceğiz. Dun-dalis halkı yardım etse de, etmese de." "Burası Ormandiyar. Ayı-Honce toprağı değil," dedi Tomas'ınyanında duran bir adam. "Bunun için dilini koparttırabilirim," diye temin etti Dük Kalasonu. "Burası Kralımızın hükümranlık alanı değil," demeye cesaretetti Tomas. "Kilisenin de hükümranlık alanı olmadığını söylüyorsun," diyearaya girdi De'Unnero. "Ne tür düşmanlar edindiğine daha çokdikkat etmelisin, Gingerwart Efendi." "Ben düşman edinmek istemiyorum," diye sakin sakin yanıtverdi Tomas. "O zaman şunu bil," diye yanıt verdi Kalas kuvvetle, konuş-maya niyetlenen De'Unnero'nun sözünü keserek. "Bize yardımetmeyenler Gecekuşu'na yardım ediyor sayılır ve adamın ithamedildiği suçlar kesinleşirse, o zaman ona yardım edenler Danu-be'un merhametli bir Kral olmadığını görecekler." Bir an, gözlerini Tomas'ınkilere dikerek sözlerinin havada kal-masına izin verdi ve burada ödün verilmeyeceğini, BaşrahipDe'Unnero ile aynı fikirde olduğunu gösterdi."Burada mı?" diye sordu Kalas. "Hayır," diye yanıt verdi Tomas. "Günler önce gitti. Nereye git-tiğini bilmiyorum." 586

R- A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 346: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Biliyorsun," dedi De'Unnero. "Kuzeye, Barbacan'a gitti, amaşimdiye dek dönmüş olmalı.""Burada değil," diye ısrar etti Tomas. "Köyü arayın!" diye seslendi De'Unnero, dönerek ve kollarınısallayarak keşişleri harekete geçirirken. Ondan geri kalmamak için Dük Kalas da aynı şeyi yaptı. Tek-yürek Tugayı atlarını sıçratarak harekete geçirdiler ve binalarınarasına yayıldılar. "Direnen herkes biçilecek," diye bildirdi Kalas Tomas'a. Keşiş-lerin daha da az merhametli olacaklarını bilmek için iri adamınvahşi De'Unnero'dan benzer bir tehdit işitmesi gerekmiyordu. Köylüler Colleen Kilronney'i iyi saklamıştı. Aslında, o kadar iyisaklamışlardı ki, Gritaş olmasa bulunamayacaktı. De'Unnero bit-kin ata işaret etti ve kahkaha attı. "Demek Jilseponie'nin atını bul-dunuz," diye haykırdı. "Güzel. Lütfen söyle bana, iyi GingenvartEfendi, hayvanı getiren binici nerede?" "Kendi kendine geldi," diye yanıt verdi Tomas, çenesini sıka-rak. "Gerçekten mi!" diye bağırdı De'Unnero dramatik bir tavırla."Ta Caer Tinella'dan buraya! Ne akıllı bir hayvan!" Adamın gözle-ri tehlikeli bir biçimde kısıldı ve aniden atılarak yüzünü Tomas'ınyüzüne yaklaştırdı. "Burada o," dedi. "Kokusunu alıyorum." "Kızıl saçlı kadını bulun!" diye seslendi De'Unnero keşişlerine."Palmaris askerlerinden ve yaralı, eminim." Ondan geri kalmamak için, Dük Kalas da adamlarına aynı em-ri verdi. Keşişler ve askerleri her eve girdiler, karşı çıkanları döv-düler. Köylülerin güvendiği tek önderleri olan Tomas Gingenvart'mcanına tak etmişti. De'Unnero'ya bağırmaya başladı, ama keşişonu kenara itti ve köyü kendi başına aramaya başladı. Bununüzerine Tomas öfkesini Dük Kalas'a yöneltti, ama itirazları kısa iblisin Havarisi

587

ömürlü oldu ve Tekyürek saflarından bir başka adam çıkınca ser-sem bir sessizliğe gömüldü. "Tomas Gingenvart," dedi Kral Danube sertçe, gelip adamınönünde durarak. "Bir daha karışmayacak, tek kelime daha etme-yeceksin. Bu konu son derece acil olmasa bizzat ben gelmezdim.Kenarda dur ve köylülere de aynısını yapmalarını söyle.""K-Kralım," diye kekeledi Tomas, yerlere kadar eğilerek. "Ormandiyar'da bile," diye yorum yaptı Danube kurnazlıkla,Ormandiyar'm Kral'ın hükümranlık alanında olmadığını iddiaeden adama bakarak. Tomas Kral'ın gücü önünde titredi, sonradizlerinin üzerine çökerek merhamet dilendi. Ama sonra Başrahip De'Unnero geri geldi. Arkasındaki iki ke-şiş Colleen Kilronney'i sürükleyerek getiriyordu. Tomas Gingenvart gözlerini kapattı ve çok uzaklara düşüyor-muş gibi hissetti. Başrahip De'Unnero'nun söylediklerini ya daMarkwart'ın sesini zar zor duydu. Onu bir suçlu, Kilise ve devletaleyhine hazırlanan bir komplonun ortağı ilan ettiler. "Devlete değil," diye yanıt vermeye cesaret etti bir başka Dun-dalisli -ya da yanıt vermeye çalştı, çünkü sözleri bir tokat sesi ilekesildi. Tomas gözlerini açtığı zaman yanında yüzüstü yatmaktaolan adamı gördü. Başrahip De'Unnero arkasında duruyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 347: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Tomas merhamet dilenmek için Kral Danube'a baktı, ama Kralyürüyüp gitti. De'Unnero sorgulamasını tamamladığında Tomas, başka beşerkek ve iki kadın tutsak edilmişti. Peder Başrahip dokuz ata elkoydu ve yeni tutsaklar ile Pony kabaca atların sırtına yan yatırıl-dı, el ve ayak bilekleri atların karnında birbirine bağlandı. Alay Dundalis'ten geçti ve Gecekuşu ile arkadaşlarının izledi-ği yoldan kuzeye ilerlemeye başladı.Hem yaralı kadın asker, hem de Dundalis önderi, Tiel'mara-

588

R. A. Salvatore

wee'den Barbacan'a dönmesini ve Gecekuşu'na Pony'nin içindebulunduğu durumu anlatmasını istemişti. Korucu Touel'alfar'danolsaydı, askerler ile keşişler küçük Ormandiyar köyünden geçer-ken elf çoktan kuzeye doğru yola çıkmış olurdu. Ama korucu ve Pony n'Touel'alfar idi ve TiePmarawee'nın yo-lu güneye düştü. Yön seçimi aynı gece, gece rüzgarında sürükle-nen tiest-tiek duyduğu zaman onaylandı. İkinci günün sonunda elf Dasslerond ile diğerlerini buldu.Tahmin edilebileceği gibi, Pony'nin acıları ve Gecekuşu'na yakla-şan tehlikenin haberi ırktaşlarının omuzlarına bir yük gibi bindi,özellikle de Belli'mar Juraviel için."Buna izin veremeyiz," dedi Sisler Vadisi'nin leydisine. "Alayın başında hem Ayı-Honce Kralı, hem de Abellican Kili-sesi'nin Peder Başrahibİ var," diye hatırlattı Leydi Dasslerond ona."Dünyadaki tüm insanlara karşı savaş mı açacağız?" O konuşurken Juraviel gerçeği anladı ve başını eğdi. "Ama buolaylar bizden uzakta gerçekleşmiyor," diye hatırlattı leydisine."Gecekuşu'nun durumu Touel'alfar için de önemli olabilir." Leydi Dasslerond -bütün bunlardan bıkıp usanmıştı, -SislerVadisi'ne geri dönmek istiyordu- Juraviel'in sözlerini inkar ede-mezdi. Irktaşlarına baktı, tüm elfler onun sözlerini duymak içinyaklaştı. "Touel'alfar'ın yuvaya dönmesinin zamanı geldi," dedi Dassle-rond. Bütün elfler, hatta Juraviel, onaylayarak başlarını salladılar."Durum fazla karmaşık, fazla tehlikeli oldu. Bu yüzden yuvamızadöneceğiz, vadimizi dış dünyaya kapatacağız ve insanların işleri-ne karşı gözlerimizi yumacağız. "Ama kulaklarımızı değil," diye devam etti Dasslerond uzun,düşünceli bir sessizlikten sonra. "Senin dışımızda hepimiz yuva-mıza döneceğiz, Belli'mar Juraviel."Juraviel şaşkın şaşkın leydisine baktı.

İblisin Havarisi

589

"Kendini Gecekuşu ile kadının dostu olarak niteledin," diyeaçıkladı Dasslerond. "Hepimiz Gecekuşu'nu dost kabul ettik," diye yanıt verdi Ju-raviel. "Ama Belli'mar Juraviel kadar yakın dost değil," diye devametti Dasslerond. "Gecekuşu ile kadının yanında uzun süre sava-şan sen, şimdi kaderlerini belirlemelisin.""Teşekkür ederim, leydim," diye yanıt verdi Juraviel. "Tanık ol," diye tekrarladı Leydi Dasslerond kararlılıkla. "Biz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 348: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

buna taraf değiliz, Belli'mar Juraviel. Gecekuşu ile Pony kendiönlerindeki yolu görmeliler, yoksa düşecekler. Tanık ol ve bizegeri dön." Belli'mar Juraviel Leydi Dasslerond'un ona bahşettiği büyükşeref ve güveni bir an bile hafife almadı. Gecekuşu ile Pony içinyüreğinde ne duygular olduğunu biliyordu. Aynı zamanda, o iki-si için duyduğu sevginin müdahale etmek istemesine sebep ola-cağını biliyordu, çünkü Belli'mar Juraviel onların dostlarıydı.Ama daha da önemlisi, Belli'mar Juraviel Touel'alfar idi.

37BİR MUCİZE BEKLİYOR Günlerdir kar yağmamıştı ve hava, Avelyn'in kolundan uzak-ta, Barbacan'ı çevreleyen dağların yükseklerinde bile görece ola-rak sıcaktı. Eibryan, Roger ve Shamus'un adamlarından pek çoğudefalarca vadi zeminine, hatta diğer yamaçlara gitmişler, avlan-mışlar, korucu güneye giden yol aramıştı. Pek bir şey bulamamış-lardı, ama her döndüklerinde korucu biraz daha neşelenmişti,çünkü her yolculuk onları dağların daha da derinlerine götürmüş-tü ve Eibryan gitme zamanının yaklaştığına inanıyordu. "Bugün olacak," demişti Eibryan o sabahın erken saatlerinde,patikaları incelemek üzere yola çıkarken. Ama Yelebekçi, plato-ya geri döndüğünde korucunun yüzündeki ifadeye bakarak, he-nüz Barbacan'dan çıkış veren açık yol bulamadığını anlamıştı. Ko-rucu Senfoni'ye atlayıp güneye, Pony'ye gitmek istiyordu; ama elfeğitimi sayesinde kendisi karlı dağ geçitlerini açabilse bile atı ya-pamazdı bunu."Yukarılarda fazla mı kalın?" diye sordu Yelebekçi. "Yukarılara gidemedim bile," diye yanıt verdi Eibryan suratasarak. "Ve düşen karlar her dik yokuşu tıkamış.""Eh, eriyordur ama," dedi Yelebekçi umutla. "Yeterince hızlı değil," diye yanıt verdi komcu, güneydekidağlara bakarak. "Ve don olursa, her yer buzla kaplanır ve bir aydaha burada kısılı kalırım." iblisin Havarisi

59ı

"Don yok, başka kar da yok," diye ısrar etti Yelebekçi. "Vedon ya da kar yağışı olsa bile, sabah güneşi ile kaybolur." "En kötüsü de, dağların güneyindeki yolun açık olduğundanemin olmam," dedi Elbryan. "O dağları bir geçebilsem, kısa süre-de Palmaris'e ulaşabilirim." "O iyi, evlat," dedi atadam. "Onun için endişelendiğini biliyo-rum ve haklısın da. Ama ona güvenmelisin. Pony'nin kendiridostları ile çevrelediğine iddiaya girebilirsin. O Markwart'ı idareedecektir -De'Unnero'yu da- ya da kendini göstermeme akıllılı-ğını edecektir. Güvenmelisin. Kar çöküyorsa, birkaç gün daha bu-rada kalırsın. Bir büyük fırtına daha koparsa, birkaç gün daha.Senfoni iyi bir at, gördüğüm en iyi at, ama kardan görünmez ol-muş dağ patikalarında yürümek için yaratılmamış. Ben de öyle-av yolculuklarına katıldığımı görmedin, değil mi? Hayır, evlat,güven duy ve sabret. Kış gitmemize izin verene kadar buradayız,"Elbryan başını salladı ve anladığını ifade etmek için gülümsedi."En azından yeterli yiyeceğimiz var!" dedi Yelebekçi. Bunun doğru olduğunu itiraf etmeliydi Elbryan. Epey erzakla-rı vardı, Avelyn'in kolunun çevresi sıcak ve güvenliydi. Goblinkatliamından sonra bu bölgeye canavar yaklaşmamıştı, hatta av-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 349: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lanmaya çıktıklarında Elbryan ile diğerlerine yaklaşmaya bile ce-saret edememişlerdi. Yani durumları daha kötü olabilirdi, çok daha kötü; ama Elbr-yan'a göre, daha iyi de olabilirdi. Şu anda Pony'nin kollarındaolabilirdi, ya da o çocuklarını doğururken elini tutuyor, ona des-tek veriyor olabilirdi. Artık zamanının yaklaştığını biliyordu ve kı-sa sürede Barbacan'dan çıkmazsa, kudretli Senfoni bile onu Pal-maris'e zamanında ulaştıramazdı. Markwart, Danube ve hizmetkarları bu tür engellerle karşılaş-madılar. Dundalis'in kuzeyindeki yollar açıktı ve alay büyük hız- 592

R. A. Salvatore

la ilerliyordu. Gündüz, dinlenmek, atların biraz otlanmasına izivermek ve biraz yemek yemek için yalnızca kısa molalar veriyorlardi; gece için kamp kurana kadar tutsaklarını çözmüyorlardı. O zamana kadar Tomas ile diğerleri doğrulamıyorlardı. Markwart ile savaşının ve çocuğunu kaybetmenin travmasından kurtu-lamamış olan zavallı Pony ayakta bile duramıyordu. Karnını tuta-rak yere kıvrılıyordu. Tomas gardiyanlarına ertesi gün hepsinin ya da en azındanPony'nin atına binmesine izin vermeleri için yalvardı. Markwartkesinlikle dinlemedi onu, kadının kendi zindanını yarattığını vebuna uygun muamele göreceğini söyledi. Ama sonra De'Unneroadama, kadının durumu kötüye giderse alayın hızını yavaşlataca-ğını, aynı zamanda, sonunda Gecekuşu ile karşı karşıya geldikle-rinde canlı bir Jilseponie'nin daha fazla yardımının dokunacağınıişaret etti. Ertesi gün Pony atına binerek yolculuk etti, ama hâlâ çok ra-hatsızdı, karnında yakıcı, keskin bir acı vardı. Acısını saklamaya,Peder Başrahip ile diğerlerine onu rahatsız görme zevkini reddet-meye çalıştı. Atların sırtına ceset ya da eyer gibi bağlanmış olanTomas ile diğerlerine odaklandı ve kendi kendine, onların duru-munun çok daha kötü olduğunu söyledi durdu. Bir şekilde o günü atlattı ve gece için kamp kurduklarında da-ha dik oturmayı, süren acıyı görmezden gelmeyi başardı. Amapek az yemek yiyebildi, gücünü korumasına yetecek kadar... öy-le umuyordu. Yere oturmuş, gözlerini yere dikmişken biri yaklaştı, amaadam daha konuşmadan tutuk yürüyüşünü tanıdı ve Markwart ol-duğunu anladı. "Yolda ölürsen, bedenine girmesi için bir ruh çağırırım," dediadam. "Ve o zaman güzel sesin her şeyden habersiz Gecekuşu'nubana getirir." iblisin Havarisi

593

Pony tüm gücünü topladı ve doğrulup, yaşlı adamın gözlerin-deki aynı nefretle karşılık verdi. "İblis, demek istiyorsun." Tükür-dü. "Ruh gibi güzel bir isim veriyorsun, ama yine de cehennem-den gelmiş pis bir iblis o." "Bu şekilde kullanılan bir ceset gördüğünü hâlâ hatırlıyorsun,değil mi?" diye yorum yaptı Markwart, kadının suçlamasından ra-hatsız olmadan. Pony bakışlarını kaçırdı. O anda adamla bir kez daha, yumruk

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 350: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

yumruğa ya da ruhtaşıyla savaşmak için neler vermezdi. Acısına,zayıflığına rağmen onu yeneceğinden emindi. Bu sefer onu yokederdi, bu adam hakkındaki gerçeği herkese gösterirdi. Bırak KralDanube Peder Başrahip Markwart'ın kara yüreğini görsün. O za-man Pony Abellican Kilisesi'ne karşı güçlü bir müttefik edinmişolurdu! "Bu akşam erkenden çıktım, ilerideki yolda keşif yaptım," dediMarkwart. "Onu buldum, biliyor musun?" Adam doğruyu söylüyor-du. Ama ruhsal yolculuğu hakkında rahatsız edici bir gerçeği ken-dine saklamıştı: keşiş ile diğerlerini uzaktan görmesine rağmen, bir

şey Markwart'ın Aida Dağı'ndaki platoya çıkmasını engellemişti. Sağduyusunun aksini söylemesine rağmen Pony başını kaldı-rıp adama baktı. "Gecekuşu, atadam ve dostlan, ki aralarında beş hain keşiş devar," diye devam etti yaşlı adam, bu andan zevk alarak. "Aida Da-ğı'nın tepesine tünemişler, kar yüzünden Barbacan'da kısılı kalmış-lar, bizim gidişimizi bekliyorlar. Üç gün, sevgili kızım, sonra dos-tun Gecekuşu da sana katılacak. Onu Palmaris'e dönüş yolundagörmeye nasıl da can atıyorum! Bir atın sırtına bağlanmış -sokak-lardan geçerken insanlara ne büyük kahraman gibi görünecek!"Pony bakışlarını kaçırdı. "Ah, ama insanlar idam görmeye bayılır, bilirsin," diye devametti Markwart, eğilip Pony'nin görüş alanına girerek. "Köylüler. 594

R. A. Salvatore

Bir insanın asılmasını ya da taşların altında ezilmesini ya da yakıl-masını izlemeye bayılırlar -evet, özellikle yakılmasını. Ölüme ta-nık olmak, yaşadıkları duygusunu güçlendirir, anlıyor musun, on-lara bir ölümsüzlük hissi verir. "Ya da belki de yalnızca başkalarının acı çekmesini izlemek-ten zevk alıyorlardır," diye bitirdi kırışık, yaşlı adam."Tanrı'nın adamı," diye mırıldandı Pony istihzayla. Markwart kabaca onun çenesini yakaladı ve başını yukarı çek-ti. "Evet, Tanrı'nın adamı," dedi alayla. Sıcak nefesi kadının yüzü-nü yalıyordu. "Merhamet hak edenler için merhametli bir Tanrı,hak etmeyenler için intikamcı bir Tanrı. Oyunlarını izledim, Jilse-ponie. Kendini sıradan insanların kahramanı olarak görüyorsun,başkalarının göremediği gerçekleri bildiğini sanıyorsun. Ama senkahraman değilsin. Sen ve dostun önderlik ettiğinizi iddia ettikle-rinize yalnızca acı getiriyorsunuz, ve gerçeğiniz saçma bir merha-metten başka bir şey değil, ne belirli bir disiplini var, ne de geçi-ci acıların dindirilmesinden daha büyük planları." Pony adamın elinden kurtuldu, ama bakışlarını kaçınmadı. Biran adamın sözlerinde bir gerçeklik tınısı varmış gibi geldi ve Ponykorktu. Ama sonra hayatının izlediği yolu daha dikkatle düşündü,kendine savaş sırasında, keşişler kale manastırlarında rahat rahatotururken, Elbryan ile birlikte sayısız insan hesabına yaptıkları iş-leri hatırlattı. Ve Elbryan'ın ona öğrettiği, disiplinin zirvesi olan kı-lıç dansını düşündü. İşte Pony'nin inandığı gerçeklik buydu. Gücü buydu; bununışığında, yaşlı adamın sözlerini dikkatle gözden geçirdi, işine ya-rayabilecek bir bilgi, bu tehlikeli düşmana karşı kullanabileceğibir anlayış bulmaya çalıştı. Her şeyden öte, Elbryan'ın adamdankaçamayacağını ve zamanın gittikçe daraldığını anladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 351: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

O günü düşünceler içinde geçirdi, acısına ve o acıyı dindir-mek için atının üzerinde en iyi duruşu bulmaya odaklandı. Artık İblisin Havarisi

595

daha güçlü hissediyordu, sanki Markwart'ın konuşması ona birkez daha bir amaç duygusu vermişti. Bunu göstermemeye büyüközen gösterdi, çünü De'Unnero daha tetikteydi, genelliklePony'nin atının yanında koşuyordu. Pony bu endişeyi kullanabileceğine karar verdi ve Barbacan'm

güney tarafındaki yüksek dağlar görüş alanına girdiğinde, bir planhazırlamaya başladı. O gece, bakmaya zahmet edenlere karşı çok rahatsız göründü-ama aslında Pony her gün atlarının sırtına yatırılıp bağlanmışolarak yolculuk edenlerden çok daha iyi durumda olduğunu bili-yordu. Ne zaman De'Unnero yakına gelse, bastırılmış inlemeleriyükseliyordu. Keşişlerin ve askerlerin Barbacan'ın güney yamaçlarına vara-caklarının umulduğu ertesi günün sabah ortası geldiğinde, kervanistikrarlı bir biçimde ilerliyordu ve De'Unnero Pony'nin atının ya-nında koşuyordu. Pony başkalarının izlemediğinden emin olmakiçin çevresine bakındı, sonra hızla kendi yanağına vurdu. Kan ta-dı aldığında aniden, şiddetle sarsıldı ve atın yanına kaydı. De'Unnero yaklaştı, ona yardım etmek için ittirdi, ve onu atı-nın tepesine çıkardı. Pony sallandı, yine düşecekmiş gibi oldu. "Bırak düşüp öleyim," dedi zayıf, acınası bir sesle. Dudaklarıkanla kızarmıştı. Aziz Kıymetli'nin Başrahibi başını kaldırıp ona baktı ve kanıfark etti. "Şimdiden pes mi ettin?" dedi. "Daha Markwart seninüzerinde çalışmaya başlamadı bile ve sen ölmek için yalvarıyor-sun." "Yalvarmıyorum," diye yanıt verdi Pony sersem sersem, başınısallayarak ve yine düşecek gibi oldu. "Ama ölüm yaklaşıyor, biliyo-rum. İçten içe kanıyoaım, o kadar fena ki günü çıkaramayabilirim." De'Unnero endişe içinde baktı ona. Onun ölmesini istemiyordu,şimdi değil, Gecekuşu ve diğerleri ileride onları beklerken değil. 596

R- A. Salvatore

Pony yanlarında olmazsa, korucu ile dostlarının grupla savaşacağın-dan korkuyordu. Tekyürek askerleri ve keşişler onları kolaylıklakatlederdi. Ama De'Unnero işlerin bu şekilde çözülmesini istemi-yordu, bunu Markwart da istemiyordu kuşkusuz. Çünkü o zamanGecekuşu'nun yakalanmasının, Kiliseyi tehdit eden komplonun çö-kertilmesinin başarısını Kral sahiplenirdi. Daha da önemlisi, Shamusile Kralın Adamları'nm hainlikleri bir kenara atılır, unutulurdu. Hayır, Pony'ye canlı ihtiyaçları vardı, Gecekuşu ile diğerleriiçin yem olacaktı. Ve korucu ile bir kez daha, birebir savaşmayıne kadar istiyor olursa olsun, De'Unnero temiz, kolay bir yakala-manın daha arzu edilir olduğunu anlayabiliyordu. Başrahip Markwart'a baktı ve adamın rahat rahat arabasındaoturmuş, gözlerini kapatmış, mücevherlere odaklanmakta, büyü-nün gücünü ve hafifliğini diğer keşişlere aktarmakta olduğunufark etti. Onu rahatsız etmek istemediğinden De'Unnero kendi iç-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 352: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

güdüleri ile hareket etti, kendi kararını verdi ve ruhtaşı yüzüğü ileuzanıp Pony'nin karnına dokundu, sonra düşüncelerini yüzüğegöndererek büyüsünü arttırdı. Pony bağlantıyı hemen hissetti, ruhtaşının davetkar derinlikle-rini hissetti. Ruhu onun içine uçtu, De'Unnero'nun şifa veren eli-ni geçti, kendi bedeninden çıktı ve kilometrelerce ötedeki dağla-ra ve ötesine gitti. Aida'nın düz tepesini gördü ve oraya uçtu, Elbryan'ı, sevgiliElbryân'ı gördü ve hızla ona yaklaştı. Markuıart! dedi ona telepa-tiyle, çılgınca. Markıvart ile Kral Danube geliyor! Kaç! Hepiniz,canınızı kurtarmak için kaçın! "Ne?" diye sordu korucu yakında duran Yelebekçi'ye; ama ata-dam dönüp şaşkın şaşkın ona bakar bakmaz Elbryan iletişim kay-nağını anladı, Pony'nin ona geldiğini anladı. "Pony!" diye haykır-dı, bir şeylere tutunmaya çalışarak; ama o gitmişti bile, kendi be-denine dönüştü, ama şimdi yerde yatıyordu ve Başrahip De'Unne- iblisin Havarisi

597

ro tepesine dikilmişti ve yumruklarından biri Pony'nin kanıylakaplanmıştı. Pony sersem sersem ona baktı ve burnundaki acıyla, akan ka-na rağmen gülümsedi. Küçük bir zafer olduğunu anladı, adameğilip yüzüne bir kez daha vurduğunda. Sonra adam onu kabacakaldırdı ve eyerin üzerine atarak diğer keşişlere kadını diğer tut-saklar gibi bağlamalarını emretti. Pony kendisine gösterilen mumaleyi şikayet etmeden kabul-lendi. Elbryan'm onu duyduğunu, sevgilisinin kaçacağını umu-yordu. "Bu da neydi?" diye sordu Markwart De'Unnero'ya, adamınyanma koşup, Kral Danube'un kargaşayı fark edip fark etmediği-ni görmek için endişe içinde arkasına bakarak. "Bedenimi ele geçirmeye çalıştı," diye yalan söyledi keşiş."Ben yaralarını iyileştirmeye çalışırken ruhunu ruhtaşına yolladı.Yaralarının göründüğü kadar önemli olmadığını gördüm." Markwart öfkeli bakışlarını Pony'ye dikti. Ele geçirmek için de-ğil kaçmak için, dedi kafasının içindeki ses ve adamın gözleri iri-leşti! Ruhunu müttefiklerine göndermek için. "Sen fark etmeden önce ne süreyle taşın gücünü kullandı?" di-ye sordu Peder Başrahip."Birkaç dakika, o kadar." Birkaç dakika, diye düşündü Markvvart; ruh yürüyüşüne ya-bancı olmadığından, o birkaç dakika içinde Pony'nin ne kadaruzağa gitmiş olabileceğini biliyordu. "Ölümün eşiğinde bile olsataşlarla hiçbir bağlantısı olmayacak," diye talimat verdi. Sonra ara-basına koştu ve kendi ruhtaşını aldı. Pony'nin nereye gittiğini tah-min edebiliyordu ve aynı yolu izleyerek dağların arasından geçti,vadi zeminini geçti ve Aida Dağı'nın yamacından yukarı tırmandı.Hâlâ oradaydılar, biliyordu -Gecekuşu ve komplo ortakları. Şim-di onları görecek, kadının onlara ulaşmayı başarıp başarmadığını 598

R- A. Salvatore

anlamak için, yaptıkları hazırlıklara bakacaktı; belki içlerinden bi-rinin bedenini bile ele geçirebilirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 353: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ama ruhu yine platonun kenarında durduruldu. Dünyevi be-deni taştan bir duvara çarpmıştı sanki. Markwart engeli aşmaya çalıştı, ama Dasslerond onu Palma-ris'teki bedenine gönderdiği zamankinden daha büyük bir güç ta-rafından durduruldu. Anlayamıyordu, ama bu engeli aşamayacağını biliyordu -ka-fasının içindeki ses de öyle. Braumin ve diğer keşişlerin çok güç-lü bir güneştaşı bulduğunu düşündü, ama taş Peder Başrahip'ingördüğü tüm benzeri taşlardan kat kat güçlü değilse, beşi bir ara-ya gelmiş olsa bile onu engelleyebileceklerine inanmakta güçlükçekiyordu. Peder Başrahip sarsılmış halde arabadaki bedenine döndü.Keşişlerinin geride kaldığını görünce malaçite döndü ve onlaragüç aktardı. Gün boyunca sık sık patlamış dağın tepesindeki gizemli gücüdüşündü ve yanında güçlü müttefikler getirdiği için memnun oldu. "Geçidin diğer yanma kamp kurdular, ama ağır atları ve zırh-ları ile karı aşmakta güçlük çekecekler," diye bildirdi Roger Lock-less o gece görevbilirlikle. Keşif gezisinden yeni dönmüştü. Elbryan anlamıştı: Peder Başrahip ile Kral onu yakalamayagelmişti, muhtemelen De'Unnero da yanlarındaydı. "Shamus'a bugece sıkı nöbet tutmaları gerektiğini söyle," dedi korucu Yelebek-çi'ye. "Piskopos bizi erkenden ziyaret etmeye karar verebilir." "Umarım öyle olur," diye yanıt verdi atadam. "Bütün lanet ola-sı ordu tepemize yığılmadan adamı yalnız yakalamak için tek şan-sımız olabilir.""Burada bekleyecek miyiz?" diye sordu Roger inanmazlık içinde."Nereye gitmemizi isterdin?" diye yanıt verdi Elbryan. "Güney

iblisin Havarisi

599

geçitleri dışında kalan dağ halkası hâlâ goblinlerin kontrolü altında.Nereye kaçarsak kaçalım Markwart mücevherleri ile bulur bizi. Bu-rada, Avelyn'in gücü bize destek olurken, daha fazla şansımız var." "En azından keşişleri göndermelisin," dedi Yelebekçi. "Buradaölmelerine gerek yok. Markwart yalnızca Gecekuşu ile Yelebek-çi'yi arıyorsa, bırak onlar gitsin." "Ben de onlara aynı şeyi söyledim," diye yanıt verdi korucu."Braumin Birader dinlemeyi bile reddetti. Adam Peder Başrahip'intutsağı olarak Palmaris'e dönmeye, Aida Dağı'ndaki mucizedenbahsetmeye can atıyor." "Dili kesilmişken konuşmakta güçlük çekecek," dedi atadamkuru kuru. Elbryan'ın bundan kuşkusu yoktu; Markwart Braumin ya dadiğerlerinin gerçeği söylemesine asla izin vermezdi. Korucu bura-da, Aida'da, Avelyn'in kolunun yanında kazanacaklarını ya dakaybedeceklerini biliyordu. Mücevherlerin gücünü, ruhtaşının ke-şifte kullanılabileceğini, Markwart artık peşlerine düştüğüne göre,kaçmalarının imkansız olduğunu biliyordu. Hayır, burada, Avelyn'in yardımı ile kazanacaklardı, ya da herşeyi kaybedeceklerdi.Hayır, diye fark etti korucu, durumu düşününce. Her şeyi değil. "Sen git," dedi Roger'a. "Hemen, bu gece, Senfoni'ye atla git.Güney geçitlerine git ve saklanacak bir delik bul. Markwart'ıngüçleri yanından geçtikten sonra bütün hızınla güneye at sür.Pony'yi bul ve ona gerçeği anlat -ona mucizeden ve bizim son

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 354: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

direnişimizden bahset. Bu bilgi bizimle ölmemeli." "Senin ölmeni istemiyorlar," diye tahmin yürüttü Roger. Plan-ların değişmesinden memnun olmadığı açıktı. "Seni tutsak almakistiyorlar." "O zaman kaçman daha da önemli," diye yanıt verdi koaıcu."Bunu al," diye ekledi, sonradan aklına gelmiş gibi. Uzanıp başın- 598

R- A. Salvatore

anlamak için, yaptıkları hazırlıklara bakacaktı; belki içlerinden bi-rinin bedenini bile ele geçirebilirdi. Ama ruhu yine platonun kenarında durduruldu. Dünyevi be-deni taştan bir duvara çarpmıştı sanki. Markwart engeli aşmaya çalıştı, ama Dasslerond onu Palma-ris'teki bedenine gönderdiği zamankinden daha büyük bir güç ta-rafından durduruldu. Anlayamıyordu, ama bu engeli aşamayacağını biliyordu -ka-fasının içindeki ses de öyle. Braumin ve diğer keşişlerin çok güç-lü bir güneştaşı bulduğunu düşündü, ama taş Peder Başrahip'ingördüğü tüm benzeri taşlardan kat kat güçlü değilse, beşi bir ara-ya gelmiş olsa bile onu engelleyebileceklerine inanmakta güçlükçekiyordu. Peder Başrahip sarsılmış halde arabadaki bedenine döndü.Keşişlerinin geride kaldığını görünce malaçite döndü ve onlaragüç aktardı. Gün boyunca sık sık patlamış dağın tepesindeki gizemli gücü

düşündü ve yanında güçlü müttefikler getirdiği için memnun oldu. "Geçidin diğer yanına kamp kurdular, ama ağır atları ve zırh-ları ile karı aşmakta güçlük çekecekler," diye bildirdi Roger Lock-less o gece görevbilirlikle. Keşif gezisinden yeni dönmüştü. Elbryan anlamıştı: Peder Başrahip ile Kral onu yakalamayagelmişti, muhtemelen De'Unnero da yanlarındaydı. "Shamus'a bugece sıkı nöbet tutmaları gerektiğini söyle," dedi korucu Yelebek-çi'ye. "Piskopos bizi erkenden ziyaret etmeye karar verebilir." "Umarım öyle olur," diye yanıt verdi atadam. "Bütün lanet ola-sı ordu tepemize yığılmadan adamı yalnız yakalamak için tek şan-sımız olabilir.""Burada bekleyecek miyiz?" diye sordu Roger inanmazlık içinde."Nereye gitmemizi isterdin?" diye yanıt verdi Elbryan. "Güney

iblisin Havarisi 599geçitleri dışında kalan dağ halkası hâlâ goblinlerin kontrolü altında.Nereye kaçarsak kaçalım Markwart mücevherleri ile bulur bizi. Bu-rada, Avelyn'in gücü bize destek olurken, daha fazla şansımız var.""En azından keşişleri göndermelisin," dedi Yelebekçi. "Buradaölmelerine gerek yok. Markwart yalnızca Gecekuşu ile Yelebek-çi'yi arıyorsa, bırak onlar gitsin." "Ben de onlara aynı şeyi söyledim," diye yanıt verdi korucu."Braumin Birader dinlemeyi bile reddetti. Adam Peder Başrahip'intutsağı olarak Palmaris'e dönmeye, Aida Dağı'ndaki mucizedenbahsetmeye can atıyor." "Dili kesilmişken konuşmakta güçlük çekecek," dedi atadamkuru kuru. Elbryan'ın bundan kuşkusu yoktu; Markwan Braumin ya dadikerlerinin gerçeği söylemesine asla izin vermezdi. Korucu bura-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 355: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

da, Aida'da, Avelyn'in kolunun yanında kazanacaklarını ya dakaybedeceklerini biliyordu. Mücevherlerin gücünü, ruhtaşının ke-şifte kullanılabileceğini, Markwart artık peşlerine düştüğüne göre,kaçmalarının imkansız olduğunu biliyordu. Hayır, burada, Avelyn'in yardımı ile kazanacaklardı, ya da herşeyi kaybedeceklerdi.Hayır, diye fark etti korucu, durumu düşününce. Her şeyi değil."Sen git," dedi Roger'a. "Hemen, bu gece, Senfoni'ye atla git.Güney geçitlerine git ve saklanacak bir delik bul. Markwart'ıngüçleri yanından geçtikten sonra bütün hızınla güneye at sür.Pony'yi bul ve ona gerçeği anlat -ona mucizeden ve bizim sondirenişimizden bahset. Bu bilgi bizimle ölmemeli." "Senin ölmeni istemiyorlar," diye tahmin yürüttü Roger. Plan-ların değişmesinden memnun olmadığı açıktı. "Seni tutsak almakistiyorlar." "O zaman kaçman daha da önemli," diye yanıt verdi korucu."Bunu al," diye ekledi, sonradan aklına gelmiş gibi. Uzanıp başın- 598 R. A. Salvatoreanlamak için, yaptıkları hazırlıklara bakacaktı; belki içlerinden bi-rinin bedenini bile ele geçirebilirdi. Ama ruhu yine platonun kenarında durduruldu. Dünyevi be-deni taştan bir duvara çarpmıştı sanki. Markwart engeli aşmaya çalıştı, ama Dasslerond onu Palma-ris'teki bedenine gönderdiği zamankinden daha büyük bir güç ta-rafından durduruldu. Anlayamıyordu, ama bu engeli aşamayacağını biliyordu -ka-fasının içindeki ses de öyle. Braumin ve diğer keşişlerin çok güç-lü bir güneştaşı bulduğunu düşündü, ama taş Peder Başrahip'ingördüğü tüm benzeri taşlardan kat kat güçlü değilse, beşi bir ara-ya gelmiş olsa bile onu engelleyebileceklerine inanmakta güçlükçekiyordu. Peder Başrahip sarsılmış halde arabadaki bedenine döndü.Keşişlerinin geride kaldığını görünce malaçite döndü ve onlaragüç aktardı. Gün boyunca sık sık patlamış dağın tepesindeki gizemli gücüdüşündü ve yanında güçlü müttefikler getirdiği için memnun oldu. "Geçidin diğer yanına kamp kurdular, ama ağır atları ve zırh-ları ile karı aşmakta güçlük çekecekler," diye bildirdi Roger Lock-less o gece görevbilirlikle. Keşif gezisinden yeni dönmüştü. Elbryan anlamıştı: Peder Başrahip ile Kral onu yakalamayagelmişti, muhtemelen De'Unnero da yanlarındaydı. "Shamus'a bugece sıkı nöbet tutmaları gerektiğini söyle," dedi korucu Yelebek-çi'ye. "Piskopos bizi erkenden ziyaret etmeye karar verebilir." "Umarım öyle olur," diye yanıt verdi atadam. "Bütün lanet ola-sı ordu tepemize yığılmadan adamı yalnız yakalamak için tek şan-sımız olabilir.""Burada bekleyecek miyiz?" diye sordu Roger inanmazlık içinde."Nereye gitmemizi isterdin?" diye yanıt verdi Elbryan. "Güney

İblisin Havarisi

599

geçitleri dışında kalan dağ halkası hâlâ goblinlerin kontrolü altında.Nereye kaçarsak kaçalım Markwart mücevherleri ile bulur bizi. Bu-rada, Avelyn'in gücü bize destek olurken, daha fazla şansımız var."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 356: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"En azından keşişleri göndermelisin," dedi Yelebekçi. "Buradaölmelerine gerek yok. Markwart yalnızca Gecekuşu ile Yelebek-çi'yi arıyorsa, bırak onlar gitsin." "Ben de onlara aynı şeyi söyledim," diye yanıt verdi korucu."Braumin Birader dinlemeyi bile reddetti. Adam Peder Başrahip'intutsağı olarak Palmaris'e dönmeye, Aida Dağı'ndaki mucizedenbahsetmeye can atıyor." "Dili kesilmişken konuşmakta güçlük çekecek," dedi atadamkuru kuru. Elbryan'ın bundan kuşkusu yoktu; Markwart Braumin ya dadiğerlerinin gerçeği söylemesine asla izin vermezdi. Korucu bura-da, Aida'da, Avelyn'in kolunun yanında kazanacaklarını ya dakaybedeceklerini biliyordu. Mücevherlerin gücünü, aıhtaşının ke-şifte kullanılabileceğini, Markwart artık peşlerine düştüğüne göre,kaçmalarının imkansız olduğunu biliyordu. Hayır, burada, Avelyn'in yardımı ile kazanacaklardı, ya da herşeyi kaybedeceklerdi.Hayır, diye fark etti korucu, durumu düşününce. Her şeyi değil. "Sen git," dedi Roger'a. "Hemen, bu gece, Senfoni'ye atla git.Güney geçitlerine git ve saklanacak bir delik bul. Markwart'ıngüçleri yanından geçtikten sonra bütün hızınla güneye at sür.Pony'yi bul ve ona gerçeği anlat -ona mucizeden ve bizim sondirenişimizden bahset. Bu bilgi bizimle ölmemeli." "Senin ölmeni istemiyorlar," diye tahmin yürüttü Roger. Plan-ların değişmesinden memnun olmadığı açıktı. "Seni tutsak almakistiyorlar." "O zaman kaçman daha da önemli," diye yanıt verdi komcu."Bunu al," diye ekledi, sonradan aklına gelmiş gibi. Uzanıp başın- 6oo R. A. Salvatoredaki halkayı çıkardı. Pony ayrılırken ona bıraktığı, Senfoni'nin göğ-sündeki turkuaz ve Fırtına'nın kabzasındaki mücevher dışındaki tektaştı. Roger halkaya, bunu kabul etmek Gecekuşu ile bağlantısınıyitirmek olacakmış, korucu ölürken kaçıyor olacağı anlamına ge-liyormuş gibi dehşet içinde bakarak başını iki yana salladı "Senin-le kuzeye geldim, aslında kuzeye gelmen için ısrar ettim ve buyüzden yanında kalacağım. Öleceksen, birlikte ölürüz." "Güzel konuştun," dedi Elbryan, "ama aptalca konuştun. Se-nin için korktuğumdan kaçıp saklanmanı söylemedim, RogerLockless. Senin yolun benimkinden daha tehlikeli olabilir! Mark-wart beni, Yelebekçi'yi ve keşişleri ölü ya da diri ele geçirdiğin-de, eğer gerçekten Peder Başrahip'in yanındaysa, Kral ShamusKilronney'i ele geçirdiğinde, daha fazlasını aramayacaklar. Arala-rından sıyrılıp geçecek kurnazlık ve tanınmazlık yalnızca sendevar. İtiraz dinlemeyeceğim. Kuzeye gelirken, size benim önderlikedeceğim konusunda anlaşmıştık. Senfoni'yi al ve git. Markwart'ıngüçlerinin arkasına geç ve Palmaris'te Pony'yi bul." Roger destek için Yelebekçi'ye baktı, ama atadamın korucu iletamamen hemfikir olduğunu gördü. "Avelyn'in gücünün Peder Başrahip'i alt edeceğini mi düşünü-yorsun?" diye sordu Roger, titrek bir sesle. Konuşurken uzandı vehalkayı aldı. Korucu omuzlarını silkti. "Burada öleceğimizi sanmıştım," di-ye yanıt verdi. "Avelyn'in ruhunun ne tür mucizeler bıraktığınıkim bilebilir?" Bundan kısa süre sonra Roger ile Senfoni yola çıktılar. Adam,karanlıkta görmesini sağlayan kedi gözünü takmıştı. Patikalar hâ-lâ at için tehlikeliydi, ama Senfoni yine de onları aşmayı başardı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 357: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ve şafaktan epey önce Roger dağ halkasına dalmış, Markwart'mgeçmesini beklediği yolun kenarında saklanmış, Aida Dağı'nın te- İblisin Havarisi

601

peşindekiler gibi bekliyordu. Dağları aşmayı başaramamaları gerekirdi, çünkü yükseklerde-ki yollar hâlâ kalın bir kar tabakasının altındaydı. Ama Markwartkeşişleri yakutlarla gönderdi ve kendi gücünün bir kısmını onla-ra aktardı. Taşlar ateş patlamaları salıverdi ve kar yığınlarını su bi-rikintilerine ve buhara dönüştürdü. Öğleden kısa süre sonra Aida Dağı'nı gördüler. Günbatımın-dan önce varacaklardı. Her daim meraklı biri olan Roger Senfoni'yi bıraktı ve gizliceyaklaşarak şaşkınlık içinde bu güç gösterilerini izledi. GururluTekyürek Tugayı'nm önderliğinde, tüm alay gökgürültüsü gibi ge-çip giderken huşu duygusu daha da arttı. Ve sonra Roger'ın tüm umutları kırıldı, çünkü tutsakları gör-müştü ve en sevgili dostunun gür, sarı saçlarını tanımaması im-kansızdı. Paniğin kıyısında, endişe içinde çevresine bakındı. Elbr-yan'a ulaşmalı, haber vermeliydi! Dostlarına söylemeli ya da birşekilde Pony'yi kurtarmaya çalışmalıydı. Ama bu alayın hızı onu hayretler içinde bırakmıştı. Onlardanönce Barbacan'a ulaşması imkansızdı -görülmeden yapamazdı.Ve eğer görülürse, Markwart ya da başka bir keşişin onu oracık-ta öldürebileceğini biliyordu.Ve Pony'yi kurtarma düşünceleri saçmaydı, anlıyordu. Roger Lockless'in elinden oturup izlemekten başka bir şeygelmiyordu."Tekyürek," diye inledi Shamus Kilronney, ordu Barbacan'ınçamurlu zemininden geçerken. "Sonumuz geldi."Birden fazla asker sözlerini yankıladı."Avelyn Birader'e güvenin," diye hatırlattı Braumin Herde

602

R- A. Salvatore

hepsine. "Kralınıza da güvenin," diye ekledi Yelebekçi. "Onun iyi biradam olduğunu söylediniz. İyi bir adam hikayenizi dinler ve bu-nu bir suçlunun hikayesi saymaz." Yaklaşan güce bakan Elbryan sözleri dinledi ve anlamlarınıdüşündü. Yelebekçi haklıysa, o zaman burada durup platoya tır-manmaya çalışan askerlere ve keşişlere ok atmaları doğru muy-du? Askerlerinden bir kısmı Aida'nın yamaçlarında ölürse, KralDanube hikayelerini, herhangi bir hikayeyi nasıl karşılardı? Korucu kararını verdi. Diğerlerinden çoğu, özellikle de Yele-bekçi savaşmayacaklarını duyunca memnun kalmasa da, korucumantığını açıkladığı zaman seçimini kabullendiler. Ve böylece, tıpkı Roger Lockless gibi oturup izlediler. O ak-şam güçlü alayın başı platoya yaklaştı. "Burası Ayı-Honce değil!" diye seslendi Castinagis Birader on-lara. "Burada yetkeniz yok!" Karşılık olarak daha önce hiç görmedikleri türden bir şimşekyağmuru geldi, çevrelerindeki taşları un ufak ettiler, goblinlerin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 358: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

geldiği zamanki savunmasız konuma çekilmeye zorladılar onları. "Kralınız konuşmaktan pek hoşlanmıyor gibi," diye yorumyaptı Yelebekçi sertçe, yayının kirişini takarak. "Göreceğiz," dedi Elbryan ona, atadamın son yamacı tırmananaskerlere ve keşişlere ilk atışı yapmasını engellemek için yayı tu-tarak. Askerler sağdaydı -atlar ancak patikanın o tarafında yürü-yebiliyordu- keşişler soldaydı, Elbryan ile Yelebekçi'nin goblinlerkarşısında geri çekilirken ilk geldikleri yerde.Ve öndeki keşişlerin arasında Marcalo De'Unnero da vardı. "Ah, ama en azından şunu öldürmeme izin vermelisin!" diyehaykırdı Yelebekçi. "Yine karşılaştık, Gecekuşu," dedi De'Unnero, atadama aldır-madan. İblisin Havarisi

603

"Seninle birebir savaşmaktan memnun olurum," diye yanıtverdi korucu. Başrahip öneriyi baştan çıkarıcı buldu, ama konumunu ve gö-revini hatırladı. "Belki başka gün," diye yanıt verdi, "sen idamedilmeden önce."Yelebekçi korucunun elinden kurtuldu ve yayını kaldırdı."Direnirsen dostun Pony'nin korkunç bir şekilde öldürüleceğikonusunda seni uyarmak üzere gönderildim, Gecekuşu. Kadınaşağıdaki yamaçlarda, Peder Başrahip ile birlikte." Korucu tehlikeli bir tavırla süzdü onu. İnanıp inanmamaya ka-rar veremiyordu. Ama bu sözler Yelebekçi'yi durdurdu. "Ben Targon Bree Kalas, Batı Honce Dükü," dedi askerlerdenbiri, atını öne çıkararak. "Başrahip De'Unnero doğru söylüyor,Gecekuşu. Burada savaşamazsm ve adil bir şekilde yakalandın.Tahta teslim ol, karşılığında, Kral'ın önünde adil bir şekilde yar-gılanacağına söz veriyorum." Korucu dostlarına baktı, sonra Şahinkanadı'nı bir omzuna as-tı ve Kilronney'nin askerlerine silahlarını indirmelerini işaret etti.Ama aslında aklında teslim olmak yoktu. Bu sözde avcıları plato-ya çekmeyi umuyordu, Avelyn'in gücünün onu bir kez daha kur-taracağını umuyordu. Sonra hızla Markwart'ı ele geçirecekti veKral yoluna çıkacak olursa, Ayı-Honce bir başka kral bulmak zo-runda kalacaktı!"Beni tanıyorsun, Yüzbaşı Kilronney," diye devam etti DükKalas. "Dostuna söyle, çünkü sabırsızlanıyorum. Sizi bulmak içinbin kilometre yol geldik ve böyle uzun ve sıkıcı bir yolculuktansonra askerlerimin çoğu savaşmak istiyor.""Söylediği kişi o," dedi Shamus korucuya.Elbryan başını salladı. "Sakin olun," dedi yoldaşlarına.Çevrelerindeki halka kapanmaya başladı. Yaklaştılar, yaklaştılar.Ama dağdan herhangi bir mırıltı gelmedi, Avelyn'in kolu bir

6oi,

R. A. Salvatore

güç alanı yaymadı."Büyü tükenmiş olmalı," diye fısıldadı Shamus. "Hayır," dedi Braumin Birader. "Bunlar canavar değil, iblisdactylin uşakları değil."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 359: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Belki bilinçli olarak değil," dedi Elbryan kuru kuru. Arkadaşla-rına baktı ve ondan işaret beklediklerini fark etti. Fırtma'yı çeker sa-vaşırsa, hepsi gönüllü olarak katılırdı ona, onunla birlikte ölürdü.Ama bunu yapamazdı. Pony Markwart'm tutsağıysa değil. "Hayır!" diye haykırdı dehşet ve öfke içindeki Mullahy Bira-der. Normalde sessiz bir adam olmasına rağmen sınırlarının öte-sinde zorlanmıştı. "Hayır! Ölümüm Markwart'ın kötülüğünden ha-beri olmayan aptalları eğlendirsin diye ölümüme gitmem." "Sakin ol, birader!" diye haykırdı Braumin Herde. CastinagisBirader dostunu tutup geri çekti. "Sustur şunu," dedi De'Unnero yanındaki bir keşişe. Keşişinelinde bir grafit vardı. "Hayır!" diye haykırdı Mullahy, Castinagis'in elinden kurtulup,düşman hattındaki bir aralığa koşarak. O tarafta plato dik bir ya-maçla alçalıyordu. "Durdurun şunu!" diye haykırdı De'Unnero. Ama diğerleri tep-ki veremeden Romeo Mullahy inancını son kez ilan etti, şimdiyedek yaptığı en derin ve en etkileyici beyanat oldu bu, hem dos-tun, hem düşmanın yüreğine ve ruhuna dokunan bir beyanat. Genç keşiş Avelyn Desbris'in adını haykırarak kenardan aşağıatladı ve otuz metre yüksekten sivri kayalara, ölümüne düştü. De'Unnero ile diğerleri hayal kırıklığı içinde uzun birer nefesverdiler. Dük Kalas atını ve Tekyürek askerlerini yaklaştırdı; De'Unne-ro keşişlerini ilerletti. "Ne oldu, Gecekuşu?" diye sordu dük. "Sen ve dostlarının baş-ka sürprizleri var mı?" İblisin Havarisi

605

"Adil bir mahkeme söz vermiştin," diye yanıt verdi Gecekuşu.Dük Kalas başını salladı ve gözlerini onun gözlerine dikti.Korucu Fırtına'yı çekerek, dükün atının önüne attı. Ama Başrahip De'Unnero daha hızlı davranarak eğilip kılıcıaldı ve keşişlerini çabucak harekete geçirdi. Kalas ile Tekyürekaskerlerinin Shamus ile diğer Kralın Adamları'nı tutuklamasınaizin verdi, ama Yelebekçi ile kaçak keşişleri ve daha da önemlisiGecekuşu'nu kendi adamlarının kontrolü altında platodan çıkar-maya özen gösterdi. Peder Başrahip Markwart Aida'nın yamacından inen alayı kar-maşık duygular içinde izledi. Oraya yine ruhuyla gitmiş, yine en-gellenmişti. Kargaşası ve öfkesi, korucu, keşişler ve dostlarının yolunu tı-kayacak büyülü engeller kurmamış olduğunu anladığında dahada arttı. Kanun kaçakları ele geçirildikten sonra Markwart platoyu yi-ne ziyaret etmeye çalıştı.Yine yapamadı.

6oi,

R. A. Salvatore

güç alanı yaymadı."Büyü tükenmiş olmalı," diye fısıldadı Shamus. "Hayır," dedi Braumin Birader. "Bunlar canavar değil, iblis

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 360: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

dactylin uşakları değil." "Belki bilinçli olarak değil," dedi Elbryan kuru kuru. Arkadaşla-rına baktı ve ondan işaret beklediklerini fark etti. Fırtına'yı çeker sa-vaşırsa, hepsi gönüllü olarak katılırdı ona, onunla birlikte ölürdü.Ama bunu yapamazdı. Pony Markwart'ın tutsağıysa değil. "Hayır!" diye haykırdı dehşet ve öfke içindeki MuUahy Bira-der. Normalde sessiz bir adam olmasına rağmen sınırlarının öte-sinde zorlanmıştı. "Hayır! Ölümüm Markwart'ın kötülüğünden ha-beri olmayan aptalları eğlendirsin diye ölümüme gitmem." "Sakin ol, birader!" diye haykırdı Braumin Herde. CastinagisBirader dostunu tutup geri çekti. "Sustur şunu," dedi De'Unnero yanındaki bir keşişe. Keşişinelinde bir grafit vardı. "Hayır!" diye haykırdı Mullahy, Castinagis'in elinden kurtulup,düşman hattındaki bir aralığa koşarak. O tarafta plato dik bir ya-maçla alçalıyordu. "Durdurun şunu!" diye haykırdı De'Unnero. Ama diğerleri tep-ki veremeden Romeo Mullahy inancını son kez ilan etti, şimdiyedek yaptığı en derin ve en etkileyici beyanat oldu bu, hem dos-tun, hem düşmanın yüreğine ve ruhuna dokunan bir beyanat. Genç keşiş Avelyn Desbris'in adını haykırarak kenardan aşağıatladı ve otuz metre yüksekten sivri kayalara, ölümüne düştü. De'Unnero ile diğerleri hayal kırıklığı içinde uzun birer nefesverdiler. Dük Kalas atını ve Tekyürek askerlerini yaklaştırdı; De'Unne-ro keşişlerini ilerletti. "Ne oldu, Gecekuşu?" diye sordu dük. "Sen ve dostlarının baş-ka sürprizleri var mı?" iblisin Havarisi

605

"Adil bir mahkeme söz vermiştin," diye yanıt verdi Gecekuşu.Dük Kalas başım salladı ve gözlerini onun gözlerine dikti.Korucu Fırtma'yı çekerek, dükün atının önüne attı. Ama Başrahip De'Unrıero daha hızlı davranarak eğilip kılıcıaldı ve keşişlerini çabucak harekete geçirdi. Kalas ile Tekyürekaskerlerinin Shamus ile diğer Kralın Adamları'nı tutuklamasınaizin verdi, ama Yelebekçi ile kaçak keşişleri ve daha da önemlisiGecekuşu'nu kendi adamlarının kontrolü altında platodan çıkar-maya özen gösterdi. Peder Başrahip Markwart Aida'nm yamacından inen alayı kar-maşık duygular içinde izledi. Oraya yine ruhuyla gitmiş, yine en-gellenmişti. Kargaşası ve öfkesi, korucu, keşişler ve dostlarının yolunu tı-kayacak büyülü engeller kurmamış olduğunu anladığında dahada artü. Kanun kaçakları ele geçirildikten sonra Markwart platoyu yi-ne ziyaret etmeye çalıştı.Yine yapamadı.

38VİCDANİ BİR FEDAKARLIK İyi bir binici sayılmazdı, ama altındaki Senfoni iken öyle ol-ması gerekmiyordu. Roger platodaki felaketi anlar anlamaz güne-ye döndü. Dostlarının hepsi tutsak alınırken Avelyn'in gücü hare-kete geçmemişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 361: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ne yapacağına ilişkin Roger'n en ufak fikri yoktu. Gizlice kampa girip Elbryan ya da Pony'yi kurtarmayı düşün-dü. Caer Tinella'daki powrielere karşı bu tür planlar yapmış, nö-betçilerin burnunun dibinden tutsak ve yiyecek çalmıştı. Ama Ro-ger bu fikri kafasından çıkardı. Bunlar powrie değildi. Bu Ayı-Honce Kralı ve en seçkin, en güçlü savaş birliği idi. Daha da kö-tüsü, bu Peder Başrahip Markwart, Piskopos De'Unnero ve birgrup mücevherlerle silahlanmış Abellican keşişi idi. Roger kampagirebilirdi, ama asla kaçamayacağını kuşkuya yer bırakmayacakşekilde biliyordu. Ve Elbryan ya da Pony'yi, hatta bir şekilde iki-sini birden kurtarmayı basarsa, onlara silahlarını ve mücevherleri-ni geri verebilse bile pek fazla işe yaramazdı. Bu güçle ilk karşı-laştıkları zaman silahlıydılar zaten ve Roger'a, Kral'ın ya da PederBaşrahip'in adamlarından hiçbiri yaralanmamış gibi geliyordu! Bu yüzden hızla at sürdü, büyük aygır alayı kolaylıkla geridebıraktı. Dundalis'e geldiğinde Tomas'ın da tutsak alındığını öğre-nerek daha fazla üzüldü.Güneye at sürmeye devam etti. Caer Tinella ile Aşağıdiyar'ı

İblisin Havarisi

607

geçti, Palmaris yoluna düştü -ama orada ne yapabileceğini bile-miyordu. Yapayalnız ve kaybolmuş bir adam olarak geceyi çam-lıkta geçirdi ve ancak o zaman bütün dostlarının yakalanmış yada öldürülmüş olmadığını öğrendi. Belli'mar Juraviel onu oradabuldu, ya da daha doğrusu Senfoni'yi buldu ve Gecekuşu'nun birşekilde Peder Başrahip'ten kaçınmayı başardığını, hatta karşı dar-be planlamakta olduğunu umdu. Roger Barbacan'daki olayları anlatırken, Juraviel'i gördüğü za-man hissettiği sevinç ve rahatlama yavaş yavaş soldu. Elf gittikçebüyüyen derin bir üzüntü ile dinledi, çünkü her şey kaybedilmişgibi geliyordu ona. "Ne yapacağız?" diye sordu Roger sözünü bitirdiğinde. Juravi-el altın rengi gözlerini kapatmak dışında yorum yapmadı. Elf ona baktı ve başını iki yana salladı. "Tanık ol," diye yanıtverdi, Leydi Dasslerond'un emrini tekrarlayarak. "Tanık mı?" dedi Roger inanmazlık içinde. "Neye tanık olayım?Toplu katliama mı?""Belki," diye itiraf etti Juraviel. "Caer Tinella'dan geçtiler mi?" "Bilmiyorum," dedi Roger. "Benden bir gün sonra Dunda-lis'ten geçtiler. Daha ilerideki bir yolda ilerlerken gördüm onları.Ama bu bir hafta önceydi. Onların da güneye, Palmaris'e gidiyorolduğunu tahmin ediyorum. Ama Senfoni'ye ayak uyduramazlar,bu yüzden ne kadar arkamda olduklarını bilmiyorum." "Gecekuşu ile Pony hâlâ hayatta mı?" diye sordu Juraviel. Ro-ger irkildi, çünkü o da son birkaç gün içinde bu soruyu sık sıkdüşünmüştü. "Kral'ın mahkeme için onları Palmaris'e getirmek istemesimümkün," diye devam etti elf."O zaman biz de oraya gitmeliyiz," dedi Roger. "Kapıların dışına," diye yanıt verdi Juraviel. "Şehre nasıl gir-diklerini görmeliyim. Böylece dostlarımız hâlâ yanlarında mı, hâ- 6o8

R. A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 362: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lâ canlı mı, anlayabiliriz. Ve eğer hızlı ve akıllı davranırsak, onla-rı nereye kapatmayı düşündüklerini de öğreniriz." Yanıt olarak, Roger Lockless ümitsizlikle kuzeye baktı. Kabustüm şiddetiyle sürmekteydi ve Roger o kabusu değiştirmeye çalış-mak konusunda çaresizdi. İhtişamlı alay, peşinde tutsaklar ile Palmaris'in kuzey kapısın-dan geçtiği sırada bahar çiçekleri açmıştı. Güney yolculuğu sırasın-da Danube'un Markwart'tan kazandığı tek ödün tutsakların atlarınadik olarak binmesine, mahkeme başlayana ve resmi olarak suçla-nana kadar vakarlarını biraz korumalarına izin verilmesi olmuştu. Ama dik oturmak Elbryan'a pek az rahat getirdi. Markwarttehlikeli korucu ile aynı ölçüde tehlikeli karısını, hem gündüzkiyolculuklarda, hem de gece kurulan kamplarda ayrı tutmaya, ko-nuşmalarına fırsat tanımamaya dikkat ediyordu. Zaman zamangöz göze geliyorlardı ve korucu bu küçük fırsatı kullanarakPony'ye sevgiyle bakıyor, dudaklarında "Seni seviyorum," söz-cüklerini şekillendiriyor, gülümsüyordu -ona kızgın olmadığını,onu affetmekle kalmadığını, affedecek bir şey de olmadığını gös-termek için her yolu deniyordu. Ama bir şey onu rahatsız ediyor, epey endişelenmesine sebepoluyordu: Pony'nin hamile olmadığı açıktı. Korucunun kafasınabir sürü soru doluşuyordu ve yakın zamanda yanıt alamayacağı-nı bildiğinden daha da sinir bozucu oluyordu. Çocuk doğmuşmuydu? Pony bebeği kayıp mı etmişti? Eğer hayattaysa, kimdey-di? Ve değilse, onu öldüren neydi? Bilemiyordu ve kimse onunla konuşmuyordu. Pony'den uza-ğa, Tekyürek askerlerinin sorumluluğu altına verilmişti ve Mark-wart ile Danube ona göz kulak olan askerlere çok detaylı talimat-lar vermişti. Askerler onunla konuşmayacaktı, acil durum olmadı-ğı sürece onu görmezden geleceklerdi. Ne yazık ki ta Palmaris'e İblisin Havarisi

609

kadar hiçbir acil durum olmadı. Şehire girdikten sonra başlayan tartışmayı Markwart'ın kazan-masında biraz teselli buldu. O, Pony, beş keşiş ve Yelebekçi AzizKıymetli'de hapsedileceklerdi. Colleen, Shamus Kilronney ve di-ğer hain Kralın Adamların, Tomas ve Dundalis halkı Dük Kalas'ınsorumluluğu altında, Aloysius Crump evine götürülecekti. Manastırın zindanlarına inerken kısa bir süre için Pony'yi gör-dü, her zamankinden daha yakınından geçti. "Seni seviyorum," dedi çabucak, en yakındaki keşiş onu ses-siz olmaya zorlamadan önce. "Yine birlikte olacağız." Ve sonra üzerine atlayan iki keşiş tarafından yere yıkıldı; biriağzını tıkadı ve sıkı sıkı bastırdı. Pony'nin de, "Seni seviyorum," dediğini duydu, aynı zamandaçocuğunu Markwart'ın öldürdüğünü duydu. Ve sonra hücresine sürüklendi, içeri atıldı ve ağır kapı çarpı-larak kapandı. Korucu bir süre sonra kendini toplayarak, hücrenin içindekipisliklerin arasından sürünüp Pony'ye seslendi.Şaşkınlık içinde, bir sesin yanıt verdiğini duydu."Pony?" diye sordu ümitsizce. "Braumin Birader," dedi uzaktaki ses. "Pony daha ileride, se-ninkinden en uzak hücrede. Yelebekçi başka koridorda; bu hüc-relerin hiçbirine sığmadı."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 363: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elbryan içini çekti ve yüzünü kapıya yasladı. Yenildiğini his-sediyordu. "Kardeşlerim ve ben aranızda dizildik, dostum," dedi Bra-umin'in sesi. "Bizim de dinlememize aldırmazsan senin sözleriniona, onunkileri sana taşırız." Elbryan bütün bunların saçmalığına güldü, ama Braumin'inönerisini kabul etti. Pony'ye, o Caer Tinella'dan ayrıldıktan sonrayaşadığı bütün maceraları anlattı ve Braumin aracılığı ile Pony'nin 6ıo

R. A. Salvatore

yanıtını dinledi, özellikle de Palmaris'in dışındaki tarlada gerçek-leşen felaketi, çocuğunu -çocuklarını- kaybetmesini. "İlk önce keşişleri yargılıyacaklar," diye bildirdi ConstancePemblebury Kral'a, ertesi sabah. Tüm Palmaris söylentilerle çalka-lanıyordu. Sokakta karşılaşan, ama haber değiş tokuşu yapmadangeçip giden kimse yoktu. "Kalan dördü sessizce, çabucak halledilecek," diye tahmin yü-rüttü Kral Danube. "Markwart mutlaka suçlu bulur onları, amaGecekuşu ile kadının ölüm cezasına çarptırıldığından emin olma-dan idam etmez." "Bütün bunlar iğrenç ve kötücül işler," demeye cesaret ettiConstance.Kral Danube da aynı fikirdeydi."Yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu?" diye sordu kadın. Kral çaresizce gülmekle yetindi. "Biz kendi mahkemelerimiziyapacağız," dedi. "Ve muhtemelen bizim cezalarımız Peder Baş-rahibinkinden daha yumuşak olmayacak. Eski baronun askeriolan, Kilronney denen kadının ve Kralın Adamları'ndan Sha-mus'un sonu geldi. Yaptıkları yüzünden bunu hak ediyorlar." "Ama haksızlık olarak gördükleri bir şeye karşı, vicdanlarınıdinleyerek hareket ettiler," diye yorum yaptı Constance. Kral yine güldü. "Böyle bir ayrıcalık ne zaman verildi onlara?"diye sordu. "İlk önce onları mı yargılayacağız?" diye devam etti Constan-ce. "Keşişlerle aynı zamanda mı, hemen ardından mı?" Kral Danube sandalyesinde doğruldu ve uzun uzun bu somüzerine düşündü. "En son," diye karar verdi, ama kararına bağlıkalacağından emin değildi. "Belki o zamana kadar köylülerin kanaçlığı giderilmiş olur ve en azından Shamus Kilronney'in askerle-rinden bazıları kurtarılabilir." İblisin Havarisi

611

Constance sırtını döndü. Adama bağırmak, Kral olduğunu ha-tırlatmak, askerlerine, hatta Gecekuşu ile Pony'ye yöneltilen tümsuçlamaları düşürebileceğini söylemek istiyordu. Ya da, yapabilirmi acaba? diye merak etti aniden. Abellican Kilisesi'nin düşmanolduğu açıkken, böyle bir eylemin bedeli ne olurdu? "Aida'dan aşağı atlayan keşiş," dedi Kral Danube, başını iki ya-na sallayarak, "tam önüme düştü, biliyor musun? Dağın tepesin-den düştüğü süre boyunca, taşa çarpana kadar yüzünü izledim.""Üzgünüm, Kralım," diye yanıt verdi Constance. "Üzgün mü?" dedi Danube. "Adam korkmuyordu. Gülümsü-yordu. Ölümünden bir an uzakta olduğunu bilmesine rağmen gü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 364: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

lümsüyordu. Bu Abellican keşişlerini asla anlayamayacağım,Constance, öyle fanatikler ki ölümden bile korkmuyorlar." "Ama onları anlamalısınız," diye yanıt verdi Constance sertçeve bu düşünce ikisinin de üzerine çöktü. Artık üstünlüğün Mark-wart'ta olduğu açıktı. Mezardan kalkan Markwart. Cesur PederBaşrahip Markwart; öylesine yaşlı, ama Barbacan'a kadar gidecek,dünyadaki en tehlikeli suçluların yakalanmasına önderlik edecekkadar güçlü! Herkes Markwart'tan bahsediyordu, sıradan insanınkahramanı olmuştu. Danube'un Palmaris'teki kuvvetleri daha bü-yük olsa da, Peder Başrahip ile karşılaştırıldığında konumu dahazayıf görünüyordu.O sırada içeriye Dük Kalas girdi. Adam öfkeden köpürüyordu."Atadam suçlu değil," diye bildirdi hemen. "Atadamla görüştün mü?" diye sordu Danube, iri iri açılmışgözlerle. "Adı Yelebekçi," dedi Kalas. "Ama, hayır, keşişler Aziz Kıy-metli'deki hiçbir tutsakla konuşmama izin vermediler." Kral Danube yumruğunu koltuğunun koluna indirdi. Kalas'ımanastıra, sözleri Shamus ile diğer askerlerin mahkemelerindekullanılabilecek tutsaklarla görüşmek üzere göndermişti. Adama 612

R. A. Salvatore

görüşme izni verilmesini talep eden kişisel bir ferman vermiş,Tahtın mührü ile damgalamıştı.Ve Markwart onu reddetmişti. "Ama Aziz Kıymetli'den Chasewind Malikanesi'ne gelen Baş-rahip Je'howith ile karşılaştım," dedi Kalas. "Je'howith," diye yankıladı Kral Danube kötücül bir sesle,çünkü Kral yaşlı başrahipten hiç memnun değildi. "Benimle konuşmaya tenezzül etmedi!" diye haykırdı dük."Beni tamamen görmezden gelmeye kalktı."Kral merakla baktı ona. "Ama ona ya benimle konuşmaya razı olacağını, ya da o dili-ni kökünden kesip kopartacağımı söyledim," dedi Kalas, patla-mak üzereymiş gibi. "Yanımda on tane Tekyürek askeri vardı,ama Je'howith'in yanında yalnızca iki keşiş bulunuyordu." "Aziz Honce'un Başrahibini tehdit mi ettin?" diye sordu Cons-tance inanmazlık içinde, ama o da kızgındı ve bu eylemden hiçrahatsız olmuş görünmüyordu. "Onu öldürebilirdim," diye bildirdi Dük Kalas ifadesizce, "oracık-ta, sokak ortasında. Bırak Peder Başrahip Markwart beni kanundışıilan etsin ve o aşırı kullanılan darağacına beni götürmeyi denesin.""Ama öldürmedin," dedi Kral. "Benimle konuştu," diye yanıt verdi Kalas, "diğer keşişler de.Biri Aida Dağı'na yapılan ilk yolculuğa katılmıştı, Markwart'ın ata-damı yakaladığı ve zincire vurup Palmaris'e, sonra Aziz Saf-Abel-le zindanlarına götürdüğü yolculuğa.""Ve Gecekuşu ile Pony onu kurtardı," dedi Constance. Kalas başını salladı. "Ve böylece kendilerinin suçlu ilan edilme-sine yol açtılar," diye açıkladı. "Ama bu iddia ancak atadam suçlusayılırsa geçerlidir ve öğrendiklerime bakılırsa, bu kanıtlanmış de-ğil. Yelebekçi Gecekuşu, Pony ve başka pek çok kişi ile Aida Da-ğı'na gitmiş. Aralarında, geçen Calember'da Başrahipler Kurulu'nun iblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 365: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

613

resmi olarak sapkın ilan ettiği, keşiş Avelyn Desbris de varmış." "Sapkınla ilişkileri olduğu için suçlu sayılırlar," diye mantıkyürüttü Danube. "Atadamın iddialarına göre, Ayı-Honce'a karşı ordu kuran ib-lis dactyli yok etmeye gitmişler," diye açıkladı Kalas. "Ve gerçek-ten de, Kilise bile iblis dactylin yok edildiğini kabul ediyor.""Ülkeyi kurtardılar, ama Kilisenin gözünde suçlular," diye yo-rum yaptı Constance, başını iki yana sallayarak."Ne yapacağız?" diye sordu Dük Kalas. Kral Danube bakışlarını kaçırdı, uzaklara dikti ve sonra bu du-rumu düşünürken konunun kapanmasına izin verdi. Kalas'ın ey-lem çağrısını anlıyordu, çünkü içinde büyük bir parça Kiliseninyanıldığını ilan etmesini, tüm tutsakların salıverilmesini talep et-mesini istiyordu. Ama Danube durumu biliyordu, Sisler Vadisi nınhanımının gizlice söyledikleri ile vurgulanan korkunç durumu.Markwart'ın güçlü hayaletine dair anılar bir kez daha vurguluyor-du bunu. Onlarla şimdi savaşabilirdi, askerlerle olmasa bile söz-lerle, ama fazla üzerine giderse Markwart büyük tepki verirdi. "Constance'a Shamus ile diğerlerinin mahkemesini, Kilise ken-di engizisyonunu ve hükmünü tamamlayana kadar geciktireceği-mizi söyledim," diye yanıt verdi Danube sonunda. "Ve biz kenditutsaklarımıza merhamet göstereceğiz. Hatta belki bazılarını akla-mayı başarabiliriz, böylece intikamcı Kilisenin önceki eylemleri-nin bazılarının üzerine karanlık bir gölge düşürebiliriz." "Ya Gecekuşu, Pony ve Yelebekçi?" diye sordu Kalas. "Ya ya-kalanan keşişler?""Keşişler bizi ilgilendirmez," diye yanıt verdi Kral Danube he-men. "Markwart onları idam etmeye karar verirse -ki vereceğin-den eminim- bırak eylemlerini halk yargılasın.""Ya diğerleri?" diye sordu Constance.Kral uzun bir an boyunca duraksadı. "Yine, bırak Markwart nasıl

6ı<

R. A. Salvatore

uygıın görüyorsa öyle yapsın," diye yanıt berdi. Constance başını ikiyana salladı ve Dük Kalas hırlayarak yumruğunu duvara vurdu."Onları idam ederse..." diye başladı Kral."Ki mutlaka edecek," dedi Constance. Kral başını salladı. "Ama sonra Aida Dağı'nda yaşananlara da-ir gerçek hikaye yayılmaya başlarsa, idamlardan sonra Palmarishalkı Gecekuşu, Pony ve Yelebekçi'nin suçlu değil kahraman ol-duğunu görürse, o zaman Peder Başrahip Markwart epey suçla-ma ile karşı karşıya kalır." Şimdi Constance ile Kalas da başlarını sallıyordu, ama yüzle-rindeki ifade hâlâ sertti. Masum insanları feda etme fikri ikisininde hoşuna gitmiyordu, ama Kral Danube'un konumunun gerek-tirdiği pragmatizmi ikisi de anlıyordu. "Bu arada," diye devam etti Kral, "Batı Honce Dükü TargonBree Kalas'ı Palmaris Baronu atayacağım.""Ama zaten bir piskopos var," diye itiraz etti Kalas. "Markwart hem bir piskopos, hem Aziz Kıymetli başrahibi ata-yabiliyorsa, ben de aynı şekilde bir baron atayabilirim," diye yanıtverdi Kral. "Markwart bu konuda karşı çıkamaz bana, yeni baro-nun Chasewind Malikanesi'ne yerleşme talebini de reddedemez."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 366: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

"Ya piskopos?" diye sordu Kalas sinsice. Her geçen saniye buplandan daha da çok hoşlanıyordu. "Bize borcu olan bir tüccar bulalım. Kuzeye gelip AloysiusCrump'ın akrabası olduğunu iddia etsin. Bakalım Kilisenin mali-kanelerden çıkıp ait olduğu yere, Aziz Kıymetli'ye dönmesini sağ-layabiliyor muyuz?" İki danışmanı da onayladı bunu. Kral Markwart'a karşı çıka-caktı, ama sessizce yapacaktı bunu. Elverişli bir çare uğruna, ma-sum olduğu anlaşılan bir sürü insanın feda edilmesi fikri kimse-nin hoşuna gitmese de, Markwart'm eylemlerinin halkı aleyhinedöndürebileceğini üçü de anlıyordu. İblisin Havarisi

615

O günün geç saatlerinde, Kaptan Al'u'met Crump evine geldi-ğinde bu fikir daha da güçlendi. Adama Kral ve danışmanları ilegörüşme izni hemen verildi ve adam Kral'ın Pony ve dostları le-hine müdahale etmesi için yalvardı, hepsinin masum olduğunu,aslında hepsinin kahraman olduğunu bildirdi. Odada bulunanların hiçbiri adamın sözlerinden şüphe etmi-yordu, ama Kiliseye karşı komplo kuran sözde suç ortaklarınınmahkemesi sırasında Al'u'met'in bu iddialarını dinletmeyi başara-cağına da inanmıyorlardı. Ama denizci hayal kırıklığı içinde oda-dan çıktığında, Danube ile danışmanları Markwart'm bir hata yap-masını ve sonunda Kilisenin sıradan Palmaris halkının gözündekiyerini kaybetmesini kuvvetle umuyordu. Ama bu umutlar meyve verse bile, Elbryan, Pony ve dostlarıiçin pek faydalı olmayacaktı. Kardeşlik Yolu'nu gördüğü zaman Roger'ın içi burkuldu. Birzamanlar Palmaris'in en saygın meyhanesi olan yer şimdi sessizve karanlıktı, ne müşteri vardı, ne de çalışan. Roger Belster'ın onave Juraviel'e değerli bilgiler verebileceğini, dostlarına ulaşmanınbir yolunu gösterebileceğini ummuştu.Ama Belster ortalarda yoktu. Hiç kimse yoktu. Ümitsizlik içinde başını iki yana sallayarak sokağa döndü veAziz Kıymetli'ye keşfe giden elfle buluşacağı yan sokağa girdi. Kendinde olmayan sarhoşlar gibi davranan Prim O'Bryen ileHeathcomb Mallory, Roger'ı izliyordu. "O mu dersin?" diye sordu Mallory. Roger'ın geleceğini tahmineden, uman Belster yerleştirmişti onları buraya. İki adam da Ro-ger'ı kuzeyden, dactylin ordusu alt edilmeden önceki zamanlar-dan tanıyordu, ama hızla geçip giden, ufak tefek adamı doğrudüzgün görememişlerdi."Sormaya değer," diye yanıt verdi Prim O'Bryen. İkisi, çevre-

6ı6

R. A. Salvatore

de asker ya da keşiş bulunmadığından emin olmak için çevrele-rine bakmdılar, sonra adamın arkasından gidip yan sokağın giri-şinde durdular ve dikkatle iki yana baktılar. Görünürde kimse ol-madığından, fırsattan faydalandılar ve yaklaştılar. Roger neşelendi, çünkü iki adamı kuzeyden tanıyordu, onlarda onu. Bir saatten az süre sonra Roger Saudi Jacintha'nın amba-rında Belster'la karşı karşıya geldi. "Markwart ikisini de yakaladı," dedi Roger ve hancı her söz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 367: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

cüğü ile başını salladı, çünkü casus ağı tutsaklar hakkındaki herbilgiyi getirmişti. "Kaptan Al'u'met Kral'a çıktı," diye yanıt verdi Belster, uzunboylu, kara adama işaret ederek.Roger Belster'ın dostuna baktı. Adamla yeni tanışmıştı. "Kral'ın duygudaş olduğuna inanıyorum," dedi Al'u'met, "amaPeder Başrahip'e karşı çıkmayacak. Dostlarımız tahttan yardımgöremeyecek.""Sonlan geldi," diye ekledi Belster. "Onları dışarı çıkarmalıyız," dedi Roger kararlılıkla, ama sestonu yoldaşlarının güvenini pek sağlamlaştıramadı. "Bütün müttefikleri toplasak, inandıklarımıza ikna etsek, hepbirlikte Aziz Kıymetli'ye gitsek bile, birkaç dakika içinde sokaktaölü yatıyor oluruz," diye yanıt verdi Al'u'met. "Jilseponie ile aynıhatayı yapıyorsun korkarım. Kiliseye karşı açık açık mücadeleedebileceğimize inanıyorsun, ama bu felaketten başka hiçbir şeygetirmez, dostum." "Ölmelerine seyirci mi olacağız?" diye sordu Roger, acı vericisoruyu Belster'a yönlendirerek. "Onlara yardım etmeye çalışırken kendimizi öldürtürsek, bil kikendi ölümlerinde daha da acı çekerler," diye yanıt verdi hancı. "Yazgıları kesin değil," diye hırladı Roger. "Palmaris'e Belli'marJuraviel ile birlikte geldim. Dostları katledilirken o seyirci kalmaz!" iblisin Havarisi

617

Juraviel'in ismi Belster'ın hüzünlü gözlerine bir umut ışıltısıgetirdi. Hancı ATu'met'e baktı. "Juraviel Touel'alfar'dandır," dedi,"Gecekuşu ile Pony'nin elf dostu." "Elf," diye yankıladı Al'u'met ve o da umutla hafifçe gülümse-meyi başardı. Kaptan Al'u'met Juraviel'i biliyordu, grubu Masur De-laval'dan geçirirken elfi Elbryan, Pony ve Yelebekçi'nin yanındagörmüştü. Kaptanın Touel'alfar hakkında bilgisi yoktu, Juraviel'ingörünüşünden başka hiçbir şey bilmezdi onlara dair, ama Roger'ınkararlılığı ve Belster'ın umutlu gülümsemesine bakarak, belki deher şeyin kaybedilmediğini umut etmeye cesaret bulabiliyordu. Saucli Jacinthddaki görüşme ile aynı anda, Belli'mar JuravielCrump evinin koridorlarında ilerliyordu. Juraviel Dasslerond'un Kralile görüşmek için kullandığı aynı gizli yolu kullanmıştı; ve ilk içerigirdiğinde Kral Danube ile gizli bir görüşme yapmayı düşünmüştü.

Ama bunu yapamayacağını hatırladı, çünkü hanımı işlere ka-rışmasını yasaklamıştı. Yine de, dostları için bir şeyler yapmasıgerektiğini hissettiğinden evden ayrılmadı, eski malikanenin bod-rumuna indi. Elf hileleri sayesinde uyuklayan nöbetçilerin yanın-dan geçti ve cüssesi sayesinde bir şömineden bacalara girdi, ru-tubetli kilere indi ve Colleen, Shamus ve diğer askerlerin tutuldu-ğu geniş odaya geldi. Elf bir süre gözlerden uzak durarak dinledi, grubu, özelliklede Pony'nin yol arkadaşı olduğunu öğrendiği Colleen'i tarttı. Di-ğer askerler Tiel'marawee'yi biliyordu, bu yüzden onların tepkile-rine güvenerek bacadan çıktı ve varlığını sessizce belli etti. "Adını Belli'mar Juraviel," dedi, "Gecekuşu'nun dostuyum,"Colleen'in gözlerine bakarak ekledi, "Pony'nin de."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 368: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Askerler elfin çevresini aldılar. "Onu gördün mü?" diye sordu Colleen ona. Grupta en sarsıl-mış görünen oydu, çünkü Touel'alfar -aslında Juraviel- hakkında 6ı8

R. A. Salvatore

çok şey işitmiş olsa da, ilk kez bir elf görüyordu. "Ya Gecekuşu'nu?" diye ekledi Shamus. "Gecekuşu'nun duru-mu nasıl?" "Aziz Kıymetli'deler," dedi Juraviel. "Ve henüz oraya gideme-dim. Keşişlerin ve mücevherlerinin gücünden korkuyorum." "Güvenilecek kimse yok," dedi Shamus ciddiyetle. "Bize ina-nanların yanımızda duracak gücü ve cesareti yok. Kral Danube'unhakkımızda hüküm vermeden önce konuşmama izin vereceğiniumuyorum ancak. Öyle yapacağına güveniyorum. Ama Geceku-şu, Pony ve Peder Başrahip Markwart'ın pençelerindeki diğerleriiçin, heyhat!" "O zaman sözlerini ne kadar izin veriliyorsa o kadar yükseksesle söyle," dedi Juraviel. "Çünkü dostlarımıza faydası olmasa bi-le, Gecekuşu ile Pony'nin boş yere ölmemiş olmasını sağlar." "Ona mucizeden bahset," dedi bir başka asker ve Shamus Kil-ronney Aida Dağı'nın tepesindeki goblin savaşında olanları anlat-tı. Aynı hikayeyi Roger Palmaris'e gelirken anlatmıştı elfe. "Bu hikayeyi iyi koruyun," diye yanıt verdi Juraviel ve dışarı-da bir ses duyarak şömineye döndü. Colleen Kilronney de onun-la geldi. "Talumus Birader," diye fısıldadı, elf bacaya girerken, "AzizKıymetli'den bir keşiş. Belki dostumuzdur." Sohbet, kadın keşişi tarif edemeden sona erdi, çünkü kapı çar-pılarak açılmış, tepsi tepsi yemek taşıyan bir grup Tekyürek aske-ri merdivenlerden aşağı inmişti. Roger Juraviel'i Kardeşlik Yolu'nun yanındaki sokakta buldu-ğunda, elf çoktan Aziz Kıymetli'yi ziyaret etmişti, ama içeri giripTalumus Birader'i aramaya cesaret edememişti. İkisi birlikte SaudiJacintha'yz gittiler ve Belster O'Comely onları, keşişi bulmanınzor olmayacağı konusunda temin etti. Ama hancı ciddi bir uyarı İblisin Havarisi

619

ekledi, bu Abellican keşişi onlar hakkında çok şey öğrenirse vegüvenilir biri değilse, gitmesine izin verilmeyeceğini söyledi. O gece Roger Talumus Birader ile buluştu ve Juraviel sohbe-te yan sokağın gölgelerinden katıldı. Keşiş yine Kiliseye karşı açıkaçık eyleme geçmeye gönülsüz göründü, ama mahkeme ve bek-lenen idamlar karşısında huzursuzluk hissettiğini ifade etti, hattaJuraviel tarafından zorlandığında Peder Başrahip'in bu konudahata yaptığını söyleyecek kadar ileri gitti. "O zaman bir fark yarat," dedi elf. "Bize yardım etmenin biryolunu bul. Yakalanırsak, senin ismin geçmeyecek, seni teminederim. Başarılı olursak, ya da olmazsak, Talumus Birader rahatuyuyabilecek." "Güzel konuşuyorsun," diye yanıt verdi keşiş gölgelerin içinebakarak, ama Juraviel'i göremedi. "Ama beni yanlış anlıyorsun.Kendi hayatım için korktuğumu sanıyorsun, ama öyle değil. BenKilise'me zarar vermekten korkuyorum, çünkü buna tahammül

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 369: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

edemem. Bu durumun korkunç olduğunu, kutsallıkla bir ilgisi ol-madığını düşünen tek kişi ben değilim. En azından bir üstat..."Keşiş aniden durdu, söz konusun üstadın sırrını açıklamak iste-mediği açıktı. "Kilisenize zarar vermek istemiyorsun," dedi Juraviel gölgele-rin içinde. "Ama, masumlara zarar vermek nasıl bir zarar verir Ki-lisenize? Kiliseniz takip etmeye hâlâ değerse, böyle bir eylem onagüç vermez mi?" "Sözlerimi çarpıtıyorsun," diye itiraz etti Talumus, ama bu kor-kunç idamlar gerçekleşirken oturup izleyemeyeceğini anlamayabaşlıyordu.Yan sokaktan ayrıldığında bir plan yapılmıştı bile. Talumus Birader Aziz Kıymetli Manastırı'nın büyük kapıların-dan girdiğinde, bu işin sonunu görecek gücünün olmadığını bili-yordu. Vicdan azabı içindeki, kafası karışık genç adam güvenebi- 620

R. A. Salvatore

leceğini hissettiği tek üstadına gitti, tövbe etmek istedi ve biraz ıs-rar ile kendisini ve dostlarını ele verdi. Görüşme sona erdiğinde Talumus Birader çok daha iyi hisse-diyordu, ama tövbesini kabul eden üstat, Theorelle Engress Efen-di kesinlikle iyi hissetmiyordu. Birkaç kısa ay içinde ikinci kez birkomplo ve suç ortaklığı hikayesi duymuştu, Markwart'ın önderli-ğini ettiği ilkelerde bir bölünme, unvana karşı vicdani bir ayrılık-çılık hikayesi. Nazik üstat haftalardır oturup Peder Başrahip'in Ki-liseyi yepyeni, hakim bir konuma götürmesini, yoluna çıkan her-kesi ezip geçmesini izlemişti. Şimdi Kilisenin yükselişinin zirvesi-ne yaklaşıyorlardı ve bu zirveye ancak masumların cesetleri üze-rinde ulaşılabilirdi. Engress yeterince dinlemişti. Aynı gece Talumus Birader'e git-ti ve yaşlı üstadın kafasmdakiler genç adamı şaşırttı. "Size karşı konuşursa Castinagis, Dellman ve Viscenti'ye afönerdi," dedi Braumin Birader Elbryan'a aynı gece, Markwart'ınkısa ve zalim sorgulamasından sonra hücresine döndüğünde."Ya Braumin Birader?" diye sordu korucu. "Af yok," diye yanıt verdi keşiş ve Elbryan'a adamın sesi kas-vetli gelmedi. "Her şeyi itiraf edecek, seni, Pony ve Yelebekçi'yisuçlayacağım, çünkü bunu yapana kadar işkence edileceğim. Amane dersem diyeyim, siz üçünüz hüküm giydikten hemen sonraöleceğim. Size karşı konuşursam hızlı bir ölüm önerdi bana Mark-wart, o kadar." Korucu, kendi sonunun da aynı ölçüde korkunç olacağını bil-diği halde adama acıyordu. "Ama üçü de aleyhinize konuşmamaya yemin etti," diye ka-rarlılıkla ekledi Braumin Birader. "Benim gibi, Jojonah gibi, sizinülkünüzü ve inançlarınızı inkar etmenin Markwart'ı güçlendirece-ğini anlıyorlar." İblisin Havarisi

621

"O üçü için tek diğer seçenek ölüm," diye hatırlattı korucu."Ama birkaç sözcük ile hayatlarını kurtarabilirler." "Hepimiz öleceğiz, Gecekuşu," diye sakin sakin yanıt verdi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 370: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

keşiş, "her erkek ve her kadın. Yalan yaşamaktansa ilkelerimiz-den vazgeçmeden, genç ölmek yeğdir. Yüreğindeki inançlara ay-kırı davranan bir insan seneler içinde nasıl bir vicdan azabı çeker?Yaşamaya değer nasıl bir hayat bulabilir? Abellican keşişi olmasürecini, gereken adanmışhğı ve imanı anlamalısın. Ölümden kor-kan hiç kimse bir Abellican çömezinin cüppesi içinde Aziz Saf-Abelle kapılarından geçmemiştir." Korucu bunda teselli buldu. Bu biraderlerin öleceği fikri onaacı veriyordu; Mullahy Birader'in muhteşem ölümü de aynı acıyıvermişti, ama hem kendisi hem de onlar ilkelerine bağlı kalma-nın çok daha asil bir davranış olduğunu biliyorlardı. Koridorda yankılanan ayak sesleri ile konuşmaları aniden ke-sildi. Ardından, biri anahtarlarla oynuyormuş gibi, Elbryan'ın ka-pısında bir şıngırtı oldu. Birkaç dakika sonra kapı sonunda açıldıve korucu karşısında tek bir Abellican keşişi görünce şaşırdı —ge-nelde üç tane gönderirlerdi. Korucu titrek bacaklar üzerinde doğrulurken duvara yaslandı.Saldırmayı düşündü, ama keşişin başlığı iyice öne çekilmiş, yüzü-nü gizlemekte olduğundan, bunun ona meydan okumaya gelmişDe'Unnero olduğundan korktu. Ve başlık açılır, Roger Lockless geniş geniş gülümserken Elbr-yan yere devrilecek gibi oldu. "Biliyorum," diye özür diledi. "Da-ha erken gelmeliydim. Ama bazı pürüzler çıktı." Elbryan adamı sıkı sıkı kucakladı, öyle ki neredeyse ikisi bir-den yere yuvarlanıyorlardı. "Nasıl?" diye sordu korucu. "Bunları beklemem gerekti," diye yanıt verdi Roger, cüppesi-ni açarak. Adamın kemerinden Pony'nin mücevher kesesi sarkı-yordu. "Neyse ki kanıtların çoğunu bir arada tutmuşlar," diye 622

R. A. Salvaıore

açıkladı Roger. "Juraviel dışarıda bizi bekliyor, ama henüz elf kı^lıcı ile yayını bulamadığımız için canı sıkkın." O sırada koridora bir başka adam girdi, kahverengi cüppesi-nin belindeki altın kemere bakılırsa yüksek konum sahibi birAbellican üstadı. Adamın yüzü kırışık ve yaşlı, gözleri yumuşaktı. "Dostlarını topla ve buradan hemen çık," dedi adam Elbr-yan'a. "Atlarınızın sizi taşıyabildiği kadar uzağa kaçın, ama korka-rım bu bile yeterince uzak olmayacak.""Sen kimsin?" diye sordu korucu. "Bu nasıl mümkün olabilir?" "Engress Efendi," dedi Roger, anahtarlığında Braumin'in kapı-sına uyacak bir anahtar ararken. "Bir dost." "Bizimle kuzeye kaçacak bir dost," diye karar verdi Elbryan, amadaha korucu sözünü bitirmeden adam bu fikre gülmeye başlamıştı. "Yakalanacağım ve kaçışınızdaki rolümü inkar etmeyeceğim,"dedi Engress. "Zaten yaşlıyım, ölümüme pek az kaldı. Yaşamayıhak eden yedi genç için hayatımı vermek üzülünecek şey değil." Elbryan hâlâ anlamıyordu, ama adamı daha fazla sorgulamakiçin zamanı yoktu, çünkü Roger, Braumin'i kurtarmış, bir sonrakikapıya gitmişti. Daha da önemlisi, korucu koridorun sonundanduymazdan gelemeyeceği bir ses duymuştu. Pony'nin kapısınakoştu, ellerini üzerinde dolaştırdı, menteşelerinden çıkarabileceğibir yer aradı. Roger onu gördü ve bir sonraki kapı olarak orayı seç-ti. Bir dakika sonra, seneler gibi gelen bir süreden sonra, âşıklarbirbirlerinin kollarındaydı. Elbryan sevgilisine sıkı sıkı sarıldı, kula-ğına sessiz olmasını, artık her şeyin yolunda olduğunu fısıldadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 371: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Elbette, bu pek gerçek sayılmazdı, ama kısa süre sonra Rogerile diğerleri Aziz Kıymetli'nin yakınında bir yan sokakta Juraviel'ekatıldı ve birlikte karanlıkta kayboldular. Başka sokaklarda diğer dostları karşıladı onları ve ayrıldılar,çünkü Yelebekçi su altındaki mağara girişlerinden geçemezdi.Elbryan hemen, hep beraber kuzeye kaçmalarını önerdi. İzciler İblisin Havarisi

623

bunun mümkün olmayacağı karşılığını verdi, çünkü kuzey duvarıTekyürek askerlerince ve bir grup keşiş tarafından korunuyordu. Şafak, artık kaçışa izin vermeyecek kadar yaklaşmıştı. Dahası,kaçışlarının haberi Aziz Kıymetli'den hızla yayılacaktı. Daha açık birkaçış yolu planlanana kadar şehirde saklanmaları daha iyi olacaktı. Elbryan, Pony ve dört keşiş, şafaktan kısa süre sonra MasurDelaval kıyılarındaki gizli mağaralara varmıştı. O sırada askerler ve keşişler şehir sokaklarında çılgınca koş-turuyor, onları arıyordu. Dük Kalas'ın başındaki askerler kaçakla-rı bulmak konusunda keşişler kadar hevesliydi, çünkü Kalas ka-çakları bulabilirse, Aziz Kıymetli'ye değil Crump evine götürmeyidüşünüyordu. "Vur öldür beni," dedi Engress Efendi Markwart'a, mutlak tes-limiyet içinde kollarını açarak. "Buna izin veremezdim, DalebertMarkwart. Jojonah'ı yakmana, Avelyn'i haksız yere sapkın ilan et-mene seyirci oldum..." Markwart'ın ruhu hematitten atılıp, adamı yakalayınca, sözleryaşlı adamın boğazında kaldı. Engress dizlerinin üzerine çöktü, ama bir şekilde yine konuş-mayı başardı. "Bestesbulzibar'ı Avelyn yok etti," dedi kesik kesik."Onlar suçlu değil." Ve sonra orada, Chasewind Malikanesi'nde öldü, BaşrahipDe'Unnero, Başrahip Je'howith, Piskopos Francis ve korku için-deki Talumus Birader dahil pek çok keşiş izlerken Markwart ta-rafından öldürüldü. Ama Engress tatmin içinde ölmüştü. Doğrudan öfke içindekiMarkwart'a gitmiş, suçunu itiraf etmişti ve Peder Başrahip tutsak-ların kaçışında Talumus Birader'in de parmağı olduğunu öğrene-meden, onu çabucak öldürsün diye adamı kışkırtmıştı. 39FELSEFİ ÇATIŞMALAR Mağara rahattı, havalandırması yeterliydi, pek çok küçük ateşyanıyordu, ama bir insanın geçmesine yetecek büyüklükteki tekçıkış su altındaydı. O ateşlere, Masur Delaval'ın soğuk sularındaıslanan insanların kemiklerinin ısınması, giysilerinin kuruması içinihtiyaç vardı. Elbryan bütün gece tek bir battaniyenin altında Pony'ye sarı-larak büzüldü, ona onu ne kadar sevdiğini hatırlattı, bütün yüre-ği ile, onu terk etme kararı yüzünden ona kızgın olmadığını, ço-cuklarının kaybı için onu suçlamadığını anlatmaya çalıştı. Ne zaman çocuktan bahsetse Pony'nin katılaştığını hissediyor-du, aksi halde bitkin yatan bedeninde bir gerginlik oluşuyordu. Mağaradakilerin hiçbiri fazla uyumadı, ama günün ya da ge-cenin hangi saati olduğunu bilmeleri imkansızdı. Ateşlerden baş-ka ışık kaynağı yoktu -ve fazla yakıt olmadığından, tutumlu dav-ranmaları gerektiğinden, onlar da küçüktü. Mağarada ne kadar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 372: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

kalmaları gerekeceğini bilmiyorlardı. İlk Elbryan uyandı ve Pony'ye bakarak yattı. Uykuda o kadarnarin görünüyordu ki! Dundalis'in kuzeyindeki yamaçta, goblin-lerin geldiği, ikisinin yetim kaldığı gün öptüğü güzel genç kız gi-bi. Uzun bir ayrılıktan sonra, onu ilk görüşünü hatırlıyordu.Avelyn ile birlikte Dundalis'e dönmüştü.Şimdi de daha az güzel gelmiyordu korucuya ve yaşadıkları zor-

İblisin Havarisi

625

luklar, tanık oldukları trajediler, özellikle de Pony'nin yaşadığı ka-yıplar düşünüldüğünde, bu onu çok şaşırtıyordu. Onun pürüzsüzyüzünü okşamak için uzandı ve Pony uykulu uykulu tek gözünüaçıp ona baktı. Elbryan sarılmak için yanaştı, ama kadın aniden doğ-rulup oturdu ve Elbryan onun kol kaslarının gerildiğini hissetti."Öfkenden vazgeç," dedi ona yumuşak sesle.Pony, korucu ona ihanet etmiş gibi baktı. "Bugünlük savaş bitti," diye açıklamaya çalıştı korucu. "Birkaççalıntı an...""Hayır," diye sözünü kesti Pony, başını iki yana sallayarak."Kazanmamız imkansız." "Belki kazanmamız gerekmiyordur," diye yanıt verdi Pony. Se-si öyle soğuktu ki korucu duraksadı. Başını iki yana salladı, son-ra yine ona sarılacak oldu, ama Pony onu yine ittirdi. "İçimde bir çocuk vardı," dedi kadın. "Senin çocuğun, bizimçocuğumuz. Ve Markwart onu aldı. Ebeveynlerimizi öldürdüğügibi, çocuğumu da öldürdü." O sırada Braumin Birader ikiliye yaklaştı ve Elbryan ile Ponydiğerlerinin kulak misafiri olduğunu fark etti. "Benimle gel," dedi Braumin Pony'ye, elini uzatarak. "Huzurbulabilmen için sana Toplu Dua nimetini bahşedeceğim." Pony uzanmış elden kaçındı ve keşişe inanmazlık içinde bak-tı. "Markwart," dedi, "Kilisenizin Peder Başrahibi bebeğimi, ma-sum çocuğumu rahmimde öldürdü." "O benim Peder Başrahibim değil," diye açıklamaya çalıştıBraumin Birader, ama içi zehir dolu Pony dinlemedi. "Bu şerrin büyüklüğünü anlamıyorsunuz," diye devam etti."Daha önce bir kez daha hissettim böyle bir varlığı. Çok kuzey-de, bir dağın içindeki tünellerdeydik. Markwart'ın hepinizi tutsakettiği aynı dağın içinde."Şaşkın görünen Elbryan'a baktı. "Evet," dedi başını sallayarak.

626

R. A. Salvatore

"Markwart Bestesbulzibar kadar güçlü ve kötü.""O bir insan," dedi Braumin Birader. "Bir insandan çok daha fazlası!" diye terslendi Pony. "Çok dahafazlası, diyoaım. Ve Avelyn'in, kazanacağına inanmamasına rağmeniblis dactyl ile savaşmak üzere Aida'mn karanlığına dalması gibi, bende Markwart'a karşı savaşacağım, çocuğuma karşı işlediği suçlarınhesabını soracağım, dünyayı onu pis varlığından kurtaracağım." "Ama bir başka gün," diye ısrar etti korucu, "bizimle savaşma-ya hazırlıklı olmadığı bir gün. Çevresinin De'Unnero ve bir sürükeşiş, Kral ve Tekyürek Tugayı ile sarılmış olmadığı bir gün."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 373: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony gözünü kırpmadan baktı ona, ama yanıt vermedi. Sabahgeçip giderken -eğer gerçekten sabahsa— grup sessizce oturdu.Elbryan Pony'nin yanından ayrılmadı, ama onu daha fazla sorgu-lamadı da. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemişti, geçen yazın so-nunda Yelebekçi'yi kurtardıktan sonra bile, dönüp Aziz Saf-Abel-le'e saldırmaya çalıştığı sırada bile. Ona yardım etmek için yapa-bildiği tek şey ona güvenmek, onu desteklemek ve onu alt edile-mez düşmanlarından uzak tutmak için çılgınca çabalamaktı. O sabahın geç saatlerinde, Behrenli bir adam mağaraya geldi-ğinde bu iş daha da zorlaştı. "Şehri paramparça ediyorlar," dedikesik kesik, soğuk sudan taş zemine çıkarak. "Saudi Jacintha rıh-tımdan kaçtı, ama bir savaş gemisi filosu yetişti ve yelkenleriniyok etti, sonra onu rıhtıma geri çekti. Kaptan Al'u'met ve halkım-dan pek çok kişi tutsak alındı." "Kral tarafından mı, Kilise tarafından mı?" diye sordu Elbryan vekara derili adam bu sorunun önemini anlamamış gibi bakakaldı. "Savaş gemileri Kral Danube'un filosundan," diye yanıt verdi."Ama keşişler de sokaktan pek çok kişiyi sürükleyerek götürdü-ler. Ve bir keşiş grubu..." Adam durdu ve duygudaşlıkla Pony'yebaktı, diğerleri de gözden kaçırmadılar bu bakışı."Küçük dostun söyledi," diye kekeledi adam.

İblisin Havarisi

627

"Neyi söyledi?" diye sordu Pony öfkeyle. "Yaşadığın meyhane," diye açıkladı Behrenli adam. "Yakılmış.Küllerini araştırıyorlarmış." Pony gözlerini kapattı, dudaklarından alçak bir ses -hem hır-lama, hem inleme olan bir ses kaçtı."Ya Belster?" diye sordu Elbryan endişe içinde. "Saklanıyor," diye yanıt verdi adam, "oradan başkaları ile bir-likte. Ama yakında yakalanacaklarından korkuyorlar, hepimizkorkuyoruz." "Onu buraya getirin," dedi Braumin Birader, yardımcı olmayaçalışarak. "Yapamayız," dedi kara derili adam. "Benim size gelmem biletehlikeliydi, çünkü her yer askerler ve keşişlerle dolu. Nasıl kaça-

bilirseniz kaçın. Çok kişiyi yakaladılar ve sorguculardan birininmağaraların sırrını öğrendiği söyleniyor. Ziyaretçilere karşı dikkat-li olun," diye ekledi sertçe. "Yalnızca etten kemikten ziyaretçilerekarşı değil, çünkü keşişler kötü büyüleri ile chezchuâannı gön-deriyorlar..." Adam Yatol teriminin doğru tercümesini arayarakdurdu. "Ruhlarını?" diye sordu.Pony başını salladı. "Ruh yürüyüşü yapıyorlar," diye açıkladı. "Duvarlardan geçiyorlar," dedi Behrenli adam. "Kimse güven-de değil!""Buradan çıkmalıyız," dedi Castinagis Birader. "Ama şehir mutlaka sarılmıştır," diye yanıt verdi Dellman Bi-rader. "Duvarın her yeri keşişler ve askerler, yüzlerce asker tarafın-dan korunuyor," diye onayladı Behrenli adam. "O zaman ırmaktan," dedi korucu, "gecenin karanlığında ma-ğaradan çıkarız, ama suda kalır, akıntı aşağı yüzeriz ve Palmaris'ingüneyinde kıyıya çıkmaya çalışırız.""Irmak da korunuyor," diye uyardı Behrenli adam. "KraPın sa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 374: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

628

R. A. Salvatore

vaş gemileri her yerde." "Gece vakti suda süzülen bir kafayı göremezler," diye yanıt ver-di Elbryan. "Ya sen? Yine gidecek misin? Kaçacak yerin var mı?" Adam korucunun yanlarında kalma teklifini anladı, takdir etti veeğilerek selam verdi. "Halkıma karşı bir görevim var," dedi. "Yalnız-ca sizi uyarmak için geldim. Güneş zirvesini geçti, ama batmasınakadarki sürenin yarısına gelmedi daha. Chezru sizinle olsun." Tanrı kabul edilen Chezru'yu reddeden Abellican keşişleri bi-le bu takdisi minnetle kabul etti. "Belster'a planımızdan bahset," dedi Elbryan adama, "ve ha-ber ulaştırabilirsen dostlarımıza bilgi ver. Ufak tefek adam ile da-ha da ufak arkadaşına."Adam başını salladı ve yeniden suya daldı. O sabah mağaradaki ortam ciddiydi, ama şimdi çok daha kö-tüydü; umutlan hızla soluyordu. Artık Markwart'a meydan oku-malarının diğer Palmaris sakinlerine pahalıya patladığını kabul et-mek zorundaydılar. Elbryan bir türlü yerinde duramayan Pony'yi izliyordu. Kadınmücevher kesesine uzandı; korucu onu engellemek için hareke-te geçti, ama Pony'nin öfkeli bakışları karşısında elini çekti. Pony keseyi açtı ve taşlan önündeki battaniyeye boşalttı.. Hep-sinin orada olduğunu fark etti kısa sürede -hatta Markwart'ın çir-kin suratına yolladığı manyetit bile. Roger'm söylediği gibi, bütünkanıtları bir arada saklamışlardı. Ruhtaşını eline aldı ve korucu da taşa uzanınca yumruğunusıktı. Elbryan kadının bileğini yakaladı ve sıkı sıkı tutarak yüzünüPony'ninkine yaklaştırdı."Nereye uçmayı düşünüyorsun?" diye sordu."Markwart iti nerede?" diye yanıt verdi kadın soğuk soğuk. "Hepimiz burada kısılı kalmışken sen oraya mı gideceksin?"diye sordu korucu. "Adam seni takip ederse, senin aldığın riskin İblisin Havarisi

629

bedelini biz, geri kalanlar öderiz." Pony yumruğunu açtı ve taşın battaniyenin üzerice düşmesi-ne izin verdi. "Dikkatle çıkıp keşif yapabilirim," dedi, Elbryan taş-ları keseye doldurmaya başladığında. O daha sözünü bitirmedenkorucu başını iki yana salladı. Böylece sessizlik içinde oturdular. Keşişler halka olup dua et-meye başladılar ve Elbryan ile Pony'ye, katılmak isteyip isteme-diklerini sordular. Korucu, sevgilisinin ihtiyaç duyduğu şeyin tamda bu olduğunu düşünerek umutla ona baktı, ama kadın başınıiki yana salladı ve sırtını döndü. Elbryan bir süre daha bekledi, ritmik, yatıştırıcı duanın küçükmağarayı doldurmasına izin verdi, sonra gidip karışlnın önündedurdu ve tehditkar olmayan, sevimli, şaşırtıcı ölçüde huzurlu sırı-tışı ile onun dikkatini çekti. "Sana Avelyn'in mucizesini anlattımmı?" diye sordu sakinlikle. Kadın başını salladı; hücre koridorlarında bundan başka birşeyden bahsetmemişlerdi. "Yalnızca olanları değil," diye açıkladı korucu, "nasıl olduğu-nu. Ölü dostumuzun ruhunun platoda nasıl bana geldiğini, huzur

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 375: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

ve teselli verdiğini." Pony gülümsemesine çarpık bir sırıtma ile yanıt Verdi. "Mark-wart geldiğinde neredeydi?" diye sordu alayla. Elbryan kendi kendine onun acısının derinliğini hatırlatarak,yorumun üzerinde durmadı. Goblin savaşını yine anlatmaya baş-ladı, her kritik noktada görüşlerini açıkladı ve o görüşlereAvelyn'in ilham verdiğini söyledi. Aida Dağı'na yaptıkları ilk yol-culuktan önceki, yaşamlarının daha basit, ortak amaçlarının dahabelirgin olduğu zamanları hatırlatmanın kadını duygusal açıdandaha iyi bir yere getireceğini biliyordu. İşe yarıyor gibiydi, Pony gülümsemeyi bile başardı, ama son-ra sular çalkalandı ve Roger Lockless belirdi. 630

R. A. Salvatore

"Burada olmaman gerekirdi!" diye payladı onu korucu, dostunusudan çıkarmak üzere yaklaşarak. "Sana bizimle arana mesafe..." "Dostluğumuz adına geldim," diye terslendi Roger. "Çünkü Ju-raviel bulunduğunuzu, Markwart'ın mağaralardan haberi olduğu-nu ve biz konuşurken bir birliğin Masur Delaval'a doğru yola çık-tığını bildirmem için yolladı beni!" Mağaradaki herkes koşuşturmaya, eşyalarını toparlamaya, giy-silerini çıkarıp bohça yapmaya başladı."Çıkın! Çıkın!" diye haykırdı Roger çılgınca. "Çabuk olun!" "Patika kuzeye gidiyor, ama bizim seçeceğimiz yol bu değil,"dedi Elbryan herkese. Suda kalın ve güney kıyısı boyunca aksiyöne ilerleyin. Kayaların yakınından ayrılmayın, onları saklanmakiçin kullanın ve sessiz olun!" Braumin, sonra teker teker Viscenti, Castinagis ve Dellman suyadaldı. Roger Elbryan'ın bileğini yakaladı, sıkı sıkı tutarak suya girdi. "Seni seviyorum," dedi Elbryan Pony'ye, kadın suyun kıyısın-da yanından geçerken. Pony ona baktı ve sıcak bir tavırla gülümsemeyi başardı. "Bi-liyorum," diye yanıt verdi ve suya daldı. Yedili, Behrenlilerin kurduğu rehber halatları kullanarak so-run yaşamadan mağara girişine gitti ve Masur Delaval'a açıldı. Dı-şarıya ilk çıkan Braumin ile. Viscenti, korucunun söylediği gibi gü-neye ilerlemeye başladılar. Diğer iki keşiş ile Roger da hemen ar-kalarından takip ediyordu. Ama Pony yüzeye çıktığında suyun kıyısında durmadı, sudançıkarak ve boş elini rehber olarak kullanarak yamaçtan yukarı sü-zülmeye başladı. Elbryan yüzeye çıkar çıkmaz anladı. Kadın malaçitin gücünüçağırmıştı. Kadın Markwart'ın peşine düşmüştü."Pony!" diye seslendi, ama kadın arkasına bakmadı.Elbryan kıyıya gitti ve sudan çıktı, hızla giyindi. Roger ile ke-

İblisin Havarisi

63'

şişler arkasından geldiler. "Gidin, gidin!" dedi Elbryan onlara. "Güvenliğe kaçın ve tanıkolun." Ama hiçbiri dinlemedi. Korucu aşkı yüzünden Pony'nin peşin-den gitmeliydi ve diğerleri de benzer şekilde ikisine bağlıydılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 376: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Pony yamaca tırmandı ve Behrenli nöbetçilerle savaştığı yereçıktı. Giyinmesine, mücevherleri taramasına ve önünde uzanangöz korkutucu yolu düşünmesine yetecek kadar durdu. Mark-wart'ın Chasewind Maiikanesi'nde olduğunu biliyordu -Pony'ninPalmaris'te bulunduğu süre boyunca Aziz Kıymetli'ye gitmemiştiadam- ve Bildeborough evine giden yolu da biliyordu. Ama, şeh-rin bu uzak köşesinde bile, yolunun açık olmayacağı belliydi. Şe-hirdeki kargaşayı, at nallarının gümbürtüsünü, çığlıkları duyabili-yor, akşam havasında süzülen siyah dumanları görebiliyordu. Pony şehrin üzerinden batıya baktı. Güneş alçalmıştı. Şehrinüzerine alacakaranlık çöküyordu, ama hâlâ görülmeden geçilme-yecek kadar aydınlıktı. Ama geceyi bekleyemezdi. Ama nasıl? diye merak etti, mücevherlere bakarak. Belki he-matiti kullanarak, ruhuyla düşmeliydi Markwart'm peşine. Pony yamaca baktı ve Elbryan ile diğerlerinin ırmak kıyısındaolduğunu gördü ve dünyevi bedenini dosta düşmana karşı savun-masız bırakamayacağını anladı. Bakışları mıknatıstaşına, manyeti-te, Markwart'a karşı kullandığı taşa, yargılanırsa sonunu garantile-yecek lanetli kanıta baktı. Yelebekçi'nin mücevher hakkında bir şey ima ettiğini hatırladı,taşın metali çekme özelliği de vardı. Parlak ışık getirmek için kul-landığı, ama aynı zamanda, Caer Tinella'daki savaşta da öğrendiğigibi, karanlık yaratmak için de kullanılabilecek elması düşündü. Kadın mıknatısı tek elinde sıktı, yakut, yılantaşı, grafit, mala-çit ve hematiti diğerine aldı ve kararlılıkla yürümeye başladı. Göl- 632

R. A. Salvatore

geden gölgeye kaymak, binaların arkasına saklanmak yerine dik,gururlu bir meydan okuma ile açık açık yürüyordu. Elbryan ve diğerleri için yol o kadar düz değildi, çünkü sokak-lar, ta iskelelere kadar süvariler ile tıka basa doluydu ve rıhtımla-ra iki düzine, tam mürettebatlı Ursal savaş gemisi bağlanmıştı. Korucunun becerebildiğince hızla gölgeden gölgeye kaydılar.Roger yana atıldı, Elbryan'a yan tarafları gözleyeceğini işaret ettive koşmaya devam ettiler. Prim O'Bryen dahil bazı müttefiklerbuldular. Adam Elbryan'a onları güvenli bir yere götürebileceğinisöyledi, ama korucu koşmaya devam etti ve keşişler de tereddütetmeden takip ettiler. Kısa süre sonra diğerleri de aynı yöne koşuyordu. Belster,Prim, Heathcomb Mallory, Dainsey Aucomb ve diğerleri, Elbryanile Pony'nin müttefikleri, Markwart'ın müttefikleri, hatta savaştatarafsız olan, fakat hareket halindeki kalabalığı merak edenler. Şehre, rıhtımların batısına gelir gelmez Pony çevresinde birsürü Tekyürek Askeri buldu. Göze çarpmamaya çalışarak kararlı-lıkla ilerlemeye devam etti, çünkü o günkü kaos, yanan binalarve masum insanların evlerinden çıkarılması düşünülünce, sokak-lar oraya buraya koşturan köylülerle doluydu.Ama görüldü, tanındı ve alarm verildi. Pony konsantrasyonunu, öfkesini buldu ve hepsini mıknatıs-taşma yükledi. Caer Tinella'da, uzun zaman önceki o gece elmasa yaptığı gi-bi büyüyü tersine çevirdi ve taşın çekim gücünü, Markwart'ın di-şine yaptığı gibi tek bir noktaya odaklamak yerine genel bir iticigücü yolladı. Taş aracılığı ile gönderdiği enerjinin büyüklüğünübilse de, o gücün ne kadar büyük olduğunu, iki Tekyürek süva-risi yolunu kesene kadar anlamadı. Altı metre öteden adamların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 377: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

İblisin Havarisi

633

atları eşelenmeye, direnmeye başladılar, sonra geri geri kaydılar!Gözleri şaşkınlıkla irileşmiş binicileri tuhaf şekilde silkelendiler,sıkı sıkı dizginlere tutundular, sonra onlar da uçarak uzaklaşma-ya başladılar. Sokak satıcılarının arabaları dimdik oldu, metal kulplu kapılaraçıldı -dışarı açılacak şekilde yapılmış olsalar bile içeri uçtular-ve Pony evlerin içinden, tavaları çılgınca uçuşmaya başlayan ka-dınların şaşkın çığlıklarını duydu. Her şey çılgına döndü, kontrolden çıktı. Daha fazla yaya veatlı asker yaklaştı. Daha fazla asker uçarak uzaklaştı. Daha fazlaat geri geri sürüklendi, bazıları yere devrildi, sonra yan yan kaya-rak uzaklaşmaya devam etti. Pony odağını bozmadı, ölü ebeveynlerini, ölü çocuğunu dü-şündü. Başını eğip, yalnızca önündeki yola bakarak koşmaya baş-ladı ve geride bıraktığı şaşkınlık ve yıkım gürültülerini duymazlık-tan gelmeye çalıştı."Kaos, Kralım! Kaos!" diye haykırdı asker, Danube ile Cons-tance'ın sessizce konuşmakta olduğu odaya dalarak.Dük Kalas habercinin peşinden koşarak geldi."Kadın, Jilseponie," diye açıkladı çılgına dönmüş asker. "So-kaklarda açık açık, anlamadığımız bir güçle yürüyor ve yaklaşa-bilen herkesi önünden fırlatıp atıyor!""Sokaklarda mı?" diye yankıladı Kral. "Nereye?""Şehrin batısına," diye haykırdı adam. "Size, Kralım!"Kalas bağıracak oldu, ama Danube elini kaldırarak ve başınıiki yana sallayarak susturdu onu. "Chasewind Malikanesi'ne gitmesi daha olası," diye mantıkyürüttü Constance."Markwart'ın peşinde," diye onayladı Kral. "Arabamı hazırlatın."Constance KraPa güvende kalması gerektiğini söyleyecek ol-

634

R. A. Salvatore

du. Ama o akşam, Palmaris'teki pek çok başkası gibi Danube daönemli olayların başladığını biliyordu ve itiraz kabul etmedi. Aziz Kıymetli'yi saran yüksek duvarın üzerinden, Talumus Bi-rader kargaşayı gittikçe artan bir dehşet içinde izliyordu. Jilsepo-nie'nin uzak bir sokakta kararlılıkla ilerlemekte olduğunu gördü;iki askerin, sonra bir keşişin, fırtınaya dalmış gibi, kadının önün-den uçarak çekildiğini gördü. Büyünün düzeyi onu huşu içinde bırakmıştı. Engress Efen-di'ye giderek yaptıklarını, bu kadın ve tehlikeli yoldaşlarını özgür-lüğe kavuşturan yolu başlatmasını düşündü. Kaçmaları, dağdakideliklerde saklanmaları, bir daha görülmemeleri gerekiyordu. Ama Talumus Jilseponie'nin kaçmadığını görmüştü ve içgüdü-leri kadının nereye gittiğini söylüyordu ona. Talumus ve pek çok başka keşiş manastırdan çıkarak PederBaşrahip'in yanına koştular. Aziz Kıymetli'nin derinliklerinde karartılmış bir odada, Bel-li'mar Juraviel başını eğdi ve kargaşanın dinmesini bekledi. Ro-ger'a gidip dostlarını uyarmasını söyledikten hemen sonra, Fırtınaile Şahinkanadı'nı, Markwart'ın Abellican Kilisesi'ne ait olmayan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 378: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

silahlan kurtarmayı umarak gizlice gelmiş, kullanılmayan bir ba-cadan inmişti. Dostları ile, şehrin kuzeyindeki sessiz tarlalarda buluşmayı um-muştu. Ama küçük odanın dışından koşuşturarak geçen keşişlerinsözlerini dinlediği zaman böyle bir zevk yaşamayacağını anlamıştı. Ve en kötüsü de, Juraviel sessizce oturmak, bu kale manastır-dan kaçma fırsatı bulana kadar beklemek zorundaydı. Çok fazla asker, çok fazla keşiş vardı. Bir feryat çınladığı, birgrup keşiş üstlerine atıldığında daha tüccarlar mahallesine varma- iblisin Havarisi

635

mrşlardı bile. Korucunun emirleri üzerine grup bölündü. Castina-gis Birader hemen yakalandı, ama büyük mücadele verdi ve ken-disi yere indirilmeden önce iki keşişi düşürmeyi başardı. Silahlar üzerine çevrilerek sarılan Viscenti Birader ellerini kal-dırarak teslim oldu ve sonra Braumin direnmeden teslim oldu,yalnızca diğer keşişlerden buna tanık olmalarını ve Markwart hak-kındaki gerçeği görmelerini istedi. Gecekuşu'nun önüne bir keşiş atladı, aniden çöktü ve döne-rek bir bacağını savurdu. Korucu eğildi ve aptal keşişin göğsüne bir yumruk attı. Adamikiye kırılmış gibi oldu ve ürpererek yere yıkıldı. Yandan bir başka keşiş atladı ve korucunun kafasına doğruuçtu. Gecekuşu adamı havada yakaladı ve adamın kendi momen-tumunu kullanarak onu diğer yana fırlattı ve bir balık satıcısınınarabasına düşmesine sebep oldu. Korucu, arkasında dostlarının teker teker yakalandığım gör-menin acısıyla koşmaya devam etti. Yalnızca Dellman Birader hâ-lâ koşuyordu ve o da durduruldu ve bir Tekyürek askerinin mız-rağının ucunda teslim olmak zorunda kaldı. Gecekuşu bir yan sokaktan yaklaşan atların gürültüsünü duy-du ve bir asker devriyesinden korkarak bir başka sokağa döndü. Ama sonra arkasından Roger'ın haykırdığını duydu ve arkada-şının bir çatıdan el salladığını gördü. Atlar binicisizdi, tam da o anın çılgınlığına uygun bir koştur-maçaydı. Gecekuşu Roger'a işaret etti, sonra bir at yakalamak içinkoştu. "Ama ben o ihtiyar beygirden daha iyi bir binek olurdum!" de-di tanıdık bir ses. Gecekuşu memnunluk içinde, insan bedenini sak-lamak için üzerine aldığı battaniyeyi atan Yelebekçi'ye odaklandı.Atadam gökgürültüsü gibi geçerken korucu sırtına atladı."Chasewind Malikanesi'ne!" diye bağırdı korucu.

636

R. A. Salvatore

"Bilmiyor muyum sanki?" diye bağırarak karşılık verdi atadam."Lanet atlar bile biliyor!" Chasewind Malikanesi'nin kapıları kapatılmış, zincirlenmişti-Chasewind Malikanesi'nin büyük, metal kapıları. Pony irkildi, çünkü tam o yaklaşırken bir keşiş kapıların arka-sına geçti ve itici büyüsü kapıları ardına dek açarken zavallı adamgeriye fırladı ve ezildi.Pony yanından geçerken adam yerde inliyordu. Üç tanesi daha karşısına dikildi. İlkinin elinde metal uçlu bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 379: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

mızrak vardı ve silah hızla adamın suratına çarparak adamı yereyıktı, sonra güçlü bir mancınık tarafından fırlatılmış gibi uçarakgitti. Metal bir yüzük takma talihsizliğine uğramış olan ikincisi dö-vüş pozisyonu aldı, sonra çılgınca çırpınarak mızrağın gittiği yereuçtu. Ama üçüncüsünün üzerinde metal yoktu ve adam yerindenayrılmadı -ta ki Pony sert bir ifade ile diğer elini uzatıp bir şim-şekle adamı yere devirene kadar. Büyük evin içinde, Piskopos Francis ve Başrahip Je'howithPeder Başrahip'i uyarmak için koşturdular. Onu büyük görüşmesalonundaki tahtında oturur buldular.Ona kaçmasını söylemeye çalıştılar. Bu karşılaşmayı Pony kadar çok isteyen Markwart onlara gül-dü. "Onu engellemeyin," dedi. "Ve bilin ki bu günün sonunda,gücümüz Ayı-Honce'da daha da büyük olacak. Defolun!"İki keşiş şaşkınlık, korku ve endişe içinde bakıştılar ve kaçtılar. Kral'ın Tekyürek süvarileri ile sarılmış arabası, tam Pony evegirerken harap olmuş bahçe kapısından geçiyordu. "İşte!" diye bağırdı Dük Kalas askerlerine, kadını işaret ederek."Durdurun onu!" İblisin Havarisi

637

"Hayır!" dedi Kral ve sonra Kalas'a yanma oturmasını işaret et-ti. "Bakalım bu oyun nasıl oynanıyor," dedi Danube şaşıranDük'e. "Bu baştan beri Markwart'ın savaşı idi." Avluya daha fazla asker, daha fazla keşiş, hatta sıradan halkdoluştu. "Duvara!" diye bağırdı bir asker ve tüm gözler iki buçuk met-relik duvardan atlayan dev atadama döndü. Yelebekçi duvarı tamolarak aşamadı, ama çarpmadan önce ön bacaklarını ve bedeni-nin büyük kısmını duvarın üzerinden aşırmayı başardı. Sonra o vebinicisi yere yuvarlandılar, Gecekuşu düşen atadamın altında kal-mamak için onu tekmeleyerek uzaklaştı. "Ah, ama bu canımı yaktı," diye inledi Yelebekçi, doğrulmayaçalışarak. Gecekuşu ona gidecek oldu, ama askerlerin ve keşişle-rin hızla yaklaşmakta olduğunu gören atadam gitmesini işaret et-ti. "Pony'ye git!" diye bağırdı. Gecekuşu kılıcını başının üzerine kaldırmış, korucunun kafa-sını yarma niyetiyle yaklaşan bir askere döndü. Gecekuşu kollarını çaprazlayarak kaldırdı ve öne çıkarak ada-mın kolları aşağı inerken yakaladı. Kılıcın biraz daha inmesineizin verdi, sonra yukarı fırlatarak askerin yüzünü yumrukladı.Sonra adamın kollarını tuttu, kılıcı yine aşağı çekerek elini aske-rin ellerinin arasından geçirip kılıcı aldı. Aynı yıkıcı, zalimlik öl-çüsünde etkili hareketle, korucunun boş eli adamın yüzünün yantarafına indi ve onu yana, yere fırlattı. Şimdi Gecekuşu'nun bir kılıcı vardı, ve büyük evin kapısını gö-rüyordu. Ama bir düzine asker ve iki katı fazla keşiş yolunu kesti. "Bırakın geçsin!" diye bağırdı Kral Danube, arabasında ayağakalkarak. Ne keşişler, ne de askerler adama karşı çıkmaya cesa-ret edemediler ve korucunun önünden çekildiler. "Yalnızca o!" diye seslendi Danube. "Evi çevirin ve başka kim-senin girmesine izin vermeyin." 638

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 380: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

R. A. Salvatore

"Büyük bir risk alıyorsunuz," diye yorum yaptı Constance. Danube'un ona ve Kalas'a fırlattığı bakış, şimdiye dek gördük-leri en soğuk bakıştı. "Lanet olsun Markwart'a," dedi Danube ses-sizce ve tükürürcesine. "Umarım Gecekuşu ile Pony, ellerinde Pe-der Başrahip'in kellesi ile, zaferle çıkarlar." Bu cesur ifade karşısında Constance'm gözleri irileşti, amaDük Kalas gülümsedi ve Kral'a kocaman bir kucak vermemekiçin kendine hakim olması gerekti. Gecekuşu tam Je'howith ile Francis dışarı çıkarken kapıyaulaştı. Francis korucuyu yakalayacak oldu -ve kuvvetli bir yum-ruk ile hemen yana atıldı ve sırtüstü çimenlerin üzerine düştü.Yaşlı Başrahip Je'howith ellerini kaldırarak yana çekildi. "Her zaman diplomatça davranır," diye yorum yaptı Kral Da-nube kuru kuru. Palmaris'in her mahallesinden, zengin tüccarlardan fakir köy-lülere kadar, büyük bir kalabalık Chasewind Malikanesi'nin çev-resinde toplandı; Aziz Kıymetli'nin şaşkın, bazıları ağlayan keşiş-leri; hatta Kaptan Al'u'met'in serbest bırakılmasını bağıran birBehrenli grubu. Dük Kalas güçlerini, askerleri ve keşişleri savunma düzeninegetirdi ve kalabalığın önünü kesti. Dük bu durumun bir isyan pat-lamasına yol açabileceğini anlıyordu. Askerlerine, bu durumda,kimin ezildiğine bakılmaksızın, Kral'ın güvenliğinin birinci sıradaolduğunu bildirdi. Bağırışlar arttı, ama kalabalık yerinde kaldı. Bir adam, birAbellican keşişi askerlerin arasından fırlayarak malikaneye koştu.Askerler adam kapıya erişemeden durdurdu onu."Kim olduğumu biliyor musun?" diye haykırdı keşiş. Endişe içindeki askerler gerçekten de eski piskoposu tanıma-mışlardı ve sıkıntı içinde, bir kenarda duran Kalas'a baktılar.De'Unnero'nun ısrarlarına ve zorbalığına rağmen dük başını iki İblisin Havarisi

639

yana salladı ve askerler yerlerinden kıpırdamadılar.De'Unnero Kral'ın arabasına döndü. "Talebim..." diye başladı. "Benden hiçbir şey talep edemezsin," diye sözünü kesti KralDanube. "Evin güvenliğini sağlayın!" diye bağırdı askerlerine."Kimse içeri girmeyecek!" De'Unnero adamların elinden kurtularak kapıya atıldı. Asker-ler hedefe ondan önce ulaşınca evin önünden yana dolandı. Dük Kalas adamlarına takip etmelerini emretti, ama pek endi-şeli değildi, çünkü Chasewind Malikanesi'nin yalnızca iki kapısıvardı, büyük ön kapı ve küçük, aynı ölçüde iyi korunan, eski pis-koposun koştuğu yönün aksi tarafındaki yan kapı. De'Unnero kızgınlık içinde arkaya koştu. Sonra kayarak dur-du ve geçebileceği büyüklükteki bir pencereye baktı.Ama o pencere yerden dokuz metre yüksekteydi. Evin önünde, Braumin Birader ve diğer üç keşiş tutsak Tek-yürek askerleri tarafından sürüklenerek getirildi. Kalas adamlarınbir hapisaneye götürülmesini emretti, ama Danube itiraz etti. "Bırak kalsınlar," diye karar verdi Kral. "Bu mesele kaderleri-ni belirleyebilir. Güvende tut onları, ama izlemelerine izin ver." Bahçeye bir başka adam daha girdi ve kolaylıkla kalabalığa ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 381: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

rıştı. Roger, Yelebekçi'yi hemen gördü. Atadam ayaktaydı, ama ya-ralandığı açıktı ve iki atlı asker tarafından destekleniyordu. Roger dostu kadar kısıh kalmış hissediyordu, çünkü içeri gir-menin yolu yok gibiydi. Durup izlemekten başka bir şey gelmi-yordu elinden. Malikanenin içine girdiğinde, korucu Pony'yi bulmakta güçlükçekmedi; kadın arkasında bir yıkım bırakmıştı: Bükülmüş metaller,patlamış kapılar, kırılmış camlar ve birden fazla inleyen keşiş. Koridordan geçip büyük, sütunlu bir salona girdi, sonra genişbir merdiveni tırmandı. Ardından bir başka dar holden geçti ve 6^o

R. A. Salvatore

evdeki en süslü koridorda yürüdü. Uzun koridorun uzak ucundaoymalı, süslemeli bir kapı gördü ve Pony'nin o kapının arkasın-da olduğunu anladı.Markwart da oradaydı. Askerler arka köşeyi dolandılar ve keşişe yerinde kalmasınısöylediler. De'Unnero onları duymazdan geldi, alt bedenini kaplana dö-nüştürdü. Askerlere bakarak hırladı ve adamlar gerilemeye çalışır-ken birbirlerine takılıp sendelediler. De'Unnero pencereye baktı. "Kaçamayacaksın," dediğini duy-du bir askerin ve sonra yukarı fırladı. Gecekuşu kapıyı omuzlayıp odaya dalmayı düşünerek arkabahçeye bakan dev, süslü pencerenin önünde koşuyordu. Amasonra pencere kırılıp De'Unnero koridora dalınca şaşkın bir çığ-lık atarak yana çekildi.Göz açıp kapayana kadar iki adam yüz yüze gelmişlerdi."Dilediğim oldu," diye mırıldandı eski piskopos. Adam büyük sandalyesinde kendinden emin bir biçimde otu-ruyordu. Pony'nin nefret ettiği her şeyin, insan ırkında kötü say-dığı her şeyin bedenleşmiş haliydi. "Aziz Kıymetli'den kaçman akıllıca oldu," diye tebrik ettiMarkwart. "Engress Efendi bunun için öldü." "Sana karşı çıkan herkesi öldürmeye kararlısın," diye yanıtverdi kadın, "hepsini yok edeceksin." "Gerekliyse," dedi Markwart, aniden sandalyesinde öne eğile-rek. "Çünkü ben haklıyım, seni aptal. Ben Tanrı ile konuşuyorum." "Bestesbulzibar'la konuşuyorsun, başkası ile değil!" diye ters-lendi Pony, yılmadan ilerleyerek. Elindeki hematiti kaldırdı ve he- İblisin Havarisi

641

vesle, nefretlerini takip ederek taşa daldı. Ama Markwart'm ruhu onu bekliyordu ve tüm duygularınınşiddeti ile taşa dalsa, ruhu fiziksel bedenine geri sürse de, geçicibir başarı oldu bu. Markwart onca kuvveti ile engelledi onu, iblisin gücü ile kar-şılık verdi. Gecekuşu De'Unnero'nun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor-du, uzun bir dans etmesi, santim santim avantaj kazanması gerekti-ğini biliyordu. Önceki savaşlarına bakarak, De'Unnero'nun dengiolduğunu ve her hareketinin daha güçlü bir harekete yol açması ge-rektiğini anlıyordu, çünkü bu bir hız sınavı değil, strateji

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 382: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

oyunuydu.Her bir minik avantaj bir sonrakine gidecekti. Ama, koridorun sonundaki süslü kapı onu cezbederken,Pony'nin o kapının ardında Markwart ile, kadını daha önce yen-miş bir düşman ile yüzleştiğini bile bile, o uzun, hesaplı dansa na-sıl dayanabilecekti? Nasıl bekleyecekti? Kuvvetle De'Unnero'ya saldırdı ve dışarıdaki askerden aldığıdengesiz kılıcı uzatarak atıldı. De'Unnero yukarı, yana sıçradı ve hemen geri dönerek koru-cuyu eğilmeye zorladı, denge sağlamak için kendini duvara fırlat-tı ve kılıcı zararsızca yana süpürdü. "Ona işkence ediyor," diye sataştı keşiş. Korucuya yaklaştı,sonra yana kaydı ve Gecekuşu ile kapı arasında kaldı. Gecekuşu yemi yutmadı. Sakin sakin, kontrolünü ve dengesi-ni koruyarak duvardan uzaklaştı. Burada ölüp gitmesininPony'nin hiç işine yaramayacağını hatırlattı kendine. Öne atılarakkılıcı indirdi, sonra bir kolu kaplan koluna dönüşmüş De'Unneroani bir hamle ve süpürme ile karşılık verince geriledi. Korucu öne çıktı, ama keşiş Gecekuşu'nun menzilini tartmıştıve kılıç yakınına bile gelmeden ihtiyatla çekiliyordu. 6^,2

R. A. Salvetore

Ve böylece devam etti, ikisi de sağlam saldırılarda bulunmu-yor, ikisi de diğerine açık vermiyordu.Ama sonra, odanın içinde Pony haykırdı.De'Unnero geniş bir gülümseme ile dönüp kapıya baktı.Gecekuşu kılıcını savurarak atıldı. Ve De'Unnero da sıçrayacakmış gibi yaparak, ama sonra yeredalarak atıldı. Kaplan bacakları üzerinde daha kolay geliyordubu, uzanan kılıcın altından geçti ve tırnaklarını kıvırarak korucu-

nun dizinin yan tarafına vurdu, yırttı ve adamı yere devirdi. Gecekuşu sırtüstü -yuvarlanırken kılıcını kaldırdı ve De'Unne-ro'yu kayarak durmaya zorladı. Korucu bu arayı kullanarak geri yu-varlandı, hafifçe ayaklarının üzerine kondu ve iki hızlı adımda ile-ri atılarak De'Unnero'yu omzundan şişledi. Elindeki Fırtına olsaydı,kılıç kasları deler, kemikleri parçalardı. Ama bu kılıç çentip geçti. Keşiş yine de acıyla geriledi ve kaplan pençesi ile insan kolu-nu kavradı. Gecekuşu mükemmel bir denge ile yaklaştı. Ama o kedi ba-caklarının gerçek gücünü takdir edememişti. De'Unnero geri gerisendeledi, sonra pençelerini yere sapladı ve korucunun üzerineatıldı. Kılıç hamlelerinin arasında yakaladı onu, kılıcı yana tokat-ladı ve ilerleyerek adama çarptı, Gecekuşu'nu kuvvetle kucakla-yarak adamın kollarını yanına yapıştırdı. Ve keşişin ellerinde hançer gibi kedi tırnakları olduğu için okucaklama daha da ölümcüldü. Gecekuşu o tırnakların sırtına, böbreğinin yakınma gömüldü-ğünü hissetti. De'Unnero'nun kavrayışını kırabileceğine inandığıbüyük bir güç patlaması ile kurtulacağını düşündü, ama bunu ya-parsa De'Unnero'nun kaplan pençesinin sırtını paramparça ede-ceğini fark etti! Kılıcını bıraktı ve bir elini adamın kolunun altınageçirmek için kıvrandı.De'Unnero tırnaklarını uzatarak, derin delikler açarak daha da

İblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 383: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sıkı kavradı. Ama Gecekuşu kolunu kaplan pençesinin altına sokmayı ba-şarmıştı ve yavaş yavaş, üstün gücü ile keşişin dengesini bozdu,De'Unnero'yu enerjisini yalnızca kavrayışını korumaya değil,ayakta da kalmaya çalışmak için kullanmaya zorladı. Korucu omuzlarını gererek keşişin kavrayışını zayıflattı. Demir-den kirişli kaslar gerildi, ittirdi, korucu sırtını keşişin kaplan tırnak-larının ucuna kaydırdı ve adamın insan eli gittikçe uzaklaştı. Sonra adamın yüzünün değişmeye başladığını, ağzının büyük,dişli bir ağıza dönüştüğünü gördü. Gecekuşu başını aniden öne attı ve keşişin uzamakta olan bur-nuna şiddetle indirdi. Tekrar tekrar kafa attı ve sonra, zamanının da-raldığını bilerek, keşişin pençeleşmeye başlayan diğer elini buldu,kükredi ve De'Unnero'nun pençeleri belinde derin yanklar açarakkaburga kafesine yaklaşırken acıyı kabullenerek kollarını açtı.

Korucunun sağ eli değişmekte olan suratı tokatladı, diğeri hızlaDe'Unnero'nun bacak arasına indi. Korucu ikisini de sıkı sıkı kavra-dı ve her hareket ile haykırarak döndü, De'Unnero'yu yerden kal-dırdı, sonra hızla duvara vurdu. Keşişi geri çekti ve De'Unnero'nunsavaılan pençelerine aldırmadan bir daha, bir daha vurdu. Bir pen-çe korucunun yüzüne indi ve gözünün yanında bir çizik açtı. Gecekuşu üçüncü vuruşla keşişi bıraktı ve keşişin yüzüne,göğsüne sağ sol yumruklar indirmeye başladı. Sonra geri sıçradı,duraksadı ve alnını keşişin çarpılmış yüzüne indirdi. De'Unnero'nun bacakları boşandı, ama korucu o kadar kolaybırakmayacaktı. Ellerinden biri adamın çenesini, diğeri bacak ara-sını yakaladı ve keşiş yine havalandı. Korucu döndü, koridordakoştu ve pencerenin, keşişin henüz kırmamış olduğu kısmını he-defledi, sonra serseme dönmüş adamı camdan dışarı, dokuz met-re aşağıdaki yere attı.Acıyla sarsılan, bağırsakları dökülüyormuş gibi hisseden Ge-

R. A. Salvatore

cekuşu pencereden dışarı baktı ve tehlikeli yaratığın çimenlerinve keskin cam parçalarının üzerinde kırık, kanlı bir yığın halindeyattığını görünce tatmin oldu. Böyle bir silahın Markwart'a karşı hiçbir işe yaramayacağınıbildiğinden -ve kendi hızının da hızla tükenmekte olduğunu farkettiğinden- kılıcı almaya bile zahmet etmeden kapıya yöneldi. Palmaris'in dışındaki karanlık tarlada ettiklerinden çok dahabüyük olan mücadele artık öyle yoğunlaşmıştı ki, tinsel düzlemiaşmış, fiziksel dünyaya taşmıştı. Malikanenin dışındaki kalabalık bir ağızdan inleyerek geriledi,çünkü beyaz ve siyah şimşekler çakıyor, pencereler kasalarındanpatlıyordu. "Dua edin de Markwart muzaffer çıkmasın," diye fısıldadı KralDanube iki arkadaşına ve arabanın yakınına gelmiş olan Je'ho-with'e. Kalas ve Constance zaten bunu yapıyordu ve önündeki manza-ra karşısında dehşete düşmüş olan başrahip de Kral'ı paylamadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 384: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Çimenlerin üzerinde duran, evin en yakınındaki kişi olanFrancis Birader bile çaresizce durup izlemekten başka bir şey ya-pamıyordu. Kapı hızla açıldı, iki genç keşiş sendeleyerek dışarı çıktı, sü-rünerek uzaklaştı ve Tanrı'dan merhamet dilenmeye başladı.Sersemlemiş Francis eve girmeye cesaret edemiyordu. İçinde çocuk yoktu, zayıf tarafı yoktu ve bu yüzden bütün gü-cü, bütün öfkesi ile savaşıyordu Pony. Ama kazanamayacaktı. Bunu biliyordu. Markwart'ın içindekiruh fazla güçlüydü, inanılmaz ölçüde güçlü ve tanıdığı her şey-den daha karanlıktı. Cesurca savaştı, adama sahip olduğu hergram enerji ve toplayabildiği bütün irade gücü ile vurdu ve daki-kalar kayıp geçerken durumunu korudu. İblisin Havarisi

645

Kadının kuvveti karşısında şaşıran Markwart'ın gücü gittikçebüyüyor, kadının ruhunun tepesinde yükseliyor, yutacakmış gibisarmalıyordu onu. Ama yapamıyordu ve böylece savaştılar ve iki-si de zamanın Pony'nin aleyhine işlediğini, öfkesine rağmen ilkönce onun yorulacağını biliyordu. Ama sonra kadın fiziksel omzuna birinin dokunduğunu hisset-

ti -ve dikkati dağılınca Markwart'ın ruhu onu geri sürdü. Ama na-zik bir dokunuştu bu, bir dostun, bir âşığın okşayışı gibi ve son-ra bir şekilde, ikiliye üçüncü bir ruh katıldı, Gecekuşu'nun haya-leti Pony'nin imdadına koştu. O zaman ikiniz birden! dedi Markwart telepatiyle. İkinizdende aynı anda kurtulmam daha iyi olacak. Tinsel gövdesindenbüyük yarasa kanatlan çıkarken adam yaklaştı, yükseldi, ikisinintepesine dikildi. Elbryan'ın ruhu Pony'ninkine yaslandı, ona dokundu, her türkucaklayıştan daha mahrem bir şekilde birleşti. Markwart yaklaştı. Ama artık ikisi bir olmuş, bi'nelle dasadayaparken fiziksel olarak bağlanmaları gibi tinsel olarak bağlan-mışlardı. Birlikte Peder Başrahip'in ilerleyişini durdurdular, birlik-te karanlık ruhu bedenine doğru ittirdiler. Her santimin bedeli bü-yüktü, yaşam güçlerini yiyor, enerjilerini tüketiyordu. İttirmeye devam ettiler. Korucu başı çekiyor, ruhunu Mark-wart'ın darbelerine siper ediyor, acıyı kabul ediyordu, çünkü Elbr-yan Pony'nin bilmediği bir şeyi biliyordu, fiziksel bedeninin hızlasolduğunu, bağırsaklarının döküldüğünü, kanının aktığını biliyordu.Ona söylese, bilmesine izin verse, Pony savaştan kaçar, dikkatini he-matiti korucunun yaralarını iyileştirmek için kullanmaya odaklardı. Ama Elbryan bu savaşa girerken fedakarlık gerekeceğini bili-yordu, Pony'nin böyle bir geri çekilmeyi kaldıramayacağını, yara-larına bakmaya kalkışırsa Markwart'm ikisini birden yok edeceği-ni biliyordu. 6^,6

R. A. Silvatore

Şimdi Markwart'ın yakınındaydılar, üçü de ruhu bedene itmenin,sonra peşinden gitmenin zafer demek olacağını biliyordu. PederBaşrahip ayak diredi, telepatik olarak kükreyerek mücadele etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 385: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Korucunun fiziksel bedenini bir soğukluk sardı. Elbryan bunuhissetti ve neye işaret ettiğini anladı. Bu inancının sınanmasıydı,biliyordu, aldığı tüm eğitimin sınanmasıydı. Bu, nihai fedakarlık,korucu olmak demekti. İçindeki her tür içgüdü durmasını, Pony'ye söylemesini, yaşa-masını söylüyordu.Ama o ittirdi. Markwart telepatiyle ve fiziksel olarak haykırdı. Elbryan duy-du, ama uzak geliyordu.Tüm dünya uzak geliyordu. Dışarıdakiler için, her şey bir siyah ışık patlaması, büyük, ka-ranlık bir çakma ile sona erdi, sonra ev sessizleşti. Francis, Danube,danışmanları, Roger ve Yelebekçi içeri koştu, ama hiç kimse onlarıdurdurmaya kalkışmadı. Sonradan hatırlamış gibi, kapıda dururkenKral Danube arkasına baktı ve askerlerine aıtsak keşişleri getirme-lerini söyledi. "Çünkü onlar için ölüm kalım meselesi bu," dedi. Evin içinde, Belli'mar Juraviel bir an durup De'Unnero'nun kı-rık bedenine baktıktan sonra pencereye, büyük koridora uçtu. Pony Markwart'ın ruhunun parçalandığını duydu, adamın ye-nildiğini anladı. Ama sevinci hızla dindi, çünkü bir başka ruhundaha zayıfladığını hissetmişti, Elbryan'ın yaşam gücünün gözleri-nin önünde hızla solduğunu görüyordu. Kadın transtan çıktı, be-denine döndü ve Markwart'ın titrek bacaklar üzerinde durmuş,inanmazlık içinde kadının yanında yatan Elbryan'a baktığını gör-dü. Korucunun bedeni kıpırtısız ve solgundu, kanla çevriliydi.Kadın sevgilisinin üzerine kapandı, çaresizce seslendi ona, he-

İblisin Havarisi

647

matitle ona uzanmaya çalıştı. Ama tüm enerjisi tükenmiş haldeyere çökerken, yerin hızla yükselerek onu karşıladığını, onu de-rin bir karanlıkla kapladığını hissetti. Markwart dehşet içinde izliyordu. Onu yenmişlerdi -hayır, yal-nızca onu değil, bunca zamandır ona yol gösteren sesi, şimdi biriçgörü olarak değil, ayrı bir varlık olarak tanıdığı sesi! Çünkü artıkPeder Başrahip gerçeği biliyordu, hayatının bir yalan olduğunu,bir kurtuluş yolunu değil, karanlığın yolunu izlediğini biliyordu. İkisini de öldürebilirdi, ama o korkunç anda aklındaki enuzak düşünce buydu. Şaşkın şaşkın yanlarına gitti ve adamın yar-dım edilebilecek durumda olmadığını fark edince, evin alt katın-da koşturan ayakların seslerini duyunca kadını kollarına aldı vetutuk bacaklar üzerinde kapıya gitti. Kapının yanı başında duran elfin küçük bedenini fark etme-den eşikten geçti. Zavallı Juraviel bundan ne çıkaracağını bilemiyordu. Pony'nininlediğini duydu ve yaşlı adamın -Markvvart artık ne kadar da yaş-lı ve perişan görünüyordu!- ona daha fazla zarar veremeyeceğinianladı. Hayır, Markwart'a bir şey olmuştu; elf adamın fazla yaşama-yacağını, yenildiğini anladı. Kılıcını adamın sırtına saplamayı dü-şündü ve yalnızca böyle bir eylemin halkı için ne korkunç sonuç-lar doğuracağını fark ettiği için vazgeçti. Pony'yi ona bunca acı ve-ren o korkunç sefilden almak için yanına gidecek oldu, ama son-ra, oğlu gibi gördüğü dostunun hâlâ yerde olduğunu fark etti. Juraviel Elbryan'ın yanına koştu. Çıplak elleri ile bağırsakları-nı geri koymaya çalıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 386: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

Ama çok geçti, biliyordu.Korucu yeşil gözlerini açtı. "Pony yaşıyor," dedi Juraviel, korucunun kül gibi suratına yak-laşarak."Kazandı," diye inledi korucu. "İblis temizlendi." Gözleri arka-

6<8

R. A. Salvatore

ya yuvarlandı ve kapandı ve derin bir nefes aldı. "Oğlun!" dedi Juraviel ona, hayatının bu son anında duyması- ,nı sağladı. "Oğlun yaşıyor, Sisler Vadisi'nde, Leydi Dasslerond'unsorumluluğu altında!" Elbryan'ın gözleri açıldı, elfin kolunu kavradı ve gülümseme-yi başardı.Ve sonra öldü. Merdivenleri tırmanan, büyük koridora gelen ilk kişi olanFrancis Birader, kollarındaki Pony ile tutuk tutuk yürüyen Mark-wart'a rastladı. Genç keşiş akıl hocasını yakaladı ve yükü alıpPony'yi nazikçe yere yatırdı, sonra Markwart'ı düşmeden yakala-dı ve yavaşça yere indirdi. Diğerleri arkasından hızla koridora daldı, Roger Pony'ye hay-kırdı. "Yanlış seçim yaptım," dedi Markwart Francis'e, zayıfça gü-lümsemeyi başararak. "Jojonah konusunda, Avelyn konusunda.Evet, Avelyn konusunda. Gerçeği görmeliydim.""Hayır, Peder," diyecek oldu Francis. Markwart'ın kara gözleri iri iri açıldı ve Francis'i, kırık bede-ninden beklenmeyecek bir güçle kavradı. "Evet!" diye tısladı."Evet! Yanlış seçim yaptım. Kiliseme iyi bak, sevgili Francis. Sü-rünün çobanı ol, diktatörü değil. Ama dikkatli ol..." Adam kasıldıve Francis'in ellerinden kurtulup yere düştü. Genç keşiş hemenyanma gidip başını kaldırdı. "Dikkatli ol!" dedi Markwart yine. "Hümanizm arayışında, tin-

selliğin gizemini yok etmemeye dikkat et." Adam bir başka spazma tutuldu ve sona erdiği zaman, Abelli-can Kilisesi'nin önderi yoktu. "Yaşıyor!" diye haykırdığını duydu Piskopos Francis Roger'ın.Döndüğü zaman Roger'ın hararetle kadınla uğraştığını gördü -ve İblisin Havarisi

649

Roger'ın sessizce kadının mücevher kesesini cebine indirdiğini. Adamın ve baygın kadının arkasında Kral Danube ile danışman-ları duruyordu. Arkalarındaki askerler keşişleri uzak tuaıyordu. AmaYelebekçi yoktu. Atadam, yaralı olmasına aldırmadan Tekyürek hat-tını ve Kral'ı aşmış, koridorun sonundaki odaya gitmişti. Bazı asker-ler peşinden gidecek oldu, ama Danube geri çağırdı onları."Peder Başrahip!" diye haykırdı Je'howith, kapıdan içeri girerek.

"Öldü," diye yanıt verdi Piskopos Francis yumuşak sesle. "Katil!" diye çığlık attı Je'howith. "Peder Başrahip'in kanı ada-let istiyor! Muhafızlar!" "Çeneni kapa!" dedi Braumin Birader, onu tutan askerin elin-den kurtularak -ve Kral Danube Tekyürek şövalyesinin gerileme-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 387: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

sini, keşişi serbest bırakmasını işaret etti. "Dalebert Markwart öl-müşse, bunun tek sebebi yürümeyi seçtiği karanlık yoldur!" diyeaçık açık bildirdi Braumin. "Küfür!" diye bağırdı Je'howith adamın suratına, ama bir son-raki çenesini kapatması emri beklenmedik bir kaynaktan geldi. "Adamın sana sessiz kalmanı söylediğini duydun, iyi başra-hip," dedi Piskopos Francis. "Bu konuyu kendi aramızda uzunuzun tartışacağız -hemen toplamamız gereken bir kurulda.""Francis Birader!" diye itiraz edecek oldu Je'howith. "Ama seni uyarıyorum," diye devam etti Francis, adamı duy-mazdan gelerek, "Braumin Birader ve diğerlerine karşı ölen Mark-wart'ın yanını tutarsan, ben de sana karşı çıkarım." Je'howith kekeledi ve yanıt veremedi. KraPa baktı, ama Danu-be'dan da destek bulamadı. Francis Pony'ye döndü, sonra Roger'a. Adam kadının yaşadı-ğına inandığını belirtmek için başını salladı. "Peder Başrahip'inölürken söylediği sözlere dayanarak," dedi Francis, "Kilise içindeğişim zamanı geldi. Ona, kanun kaçağı ilan edilen Avelyn'inmüridine bak. Ben onu yeni Kilisenin Ana Başrahibe adayı ilan 650

R. A. Salvaıore

ediyorum.""Bu nasıl bir aptallık?" diye sordu Je'howith. "Aynı zamanda Avelyn Desbris Birader'i aziz ilan etmeyi öne-riyorum," diye ekledi Piskopos Francis, herkesi şaşırtarak."Aziz Avelyn!" diye haykırdı Viscenti Birader."İmkansız!" diye bağırdı Je'howith. "Onlara neden tahammül ediyoruz, Kralım?" diye sordu DükKalas tiksinti içinde. Danube gülmeyi başardı, çünkü aslında o da baş belası Abelli-can Kilisesi'ni yeterince dinlemişti. "Palmaris Piskoposu unvanınılağvediyorum," dedi, itiraza yer bırakmayan bir ses tonu ile. "Vehepinizi uyarıyorum. Kilisenize bir düzen verin, yoksa sizin adını-za ben yaparım bu işi. Bir keşiş piskoposluk rolünü üstlenebiliyor-sa, benzer şekilde Kral da Peder Başrahip'in rolünü üstlenebilir!"Francis, Braumin'e baktı ve kararlılıkla başını salladı. İşareti yakalayan Je'howith, başrahipliğine dokunulmadankurtulup kurtulamayacağını merak etti. O sırada Yelebekçi Elbıyan'ın bedenini taşıyarak odadan çık-tı. Adamı bir dost ve yoldaş olarak tanımış olanlar için kutlama ol-mayacaktı. Braumin Birader ve diğer keşişler saygıyla başlarını eğdiler.Roger Pony'nin üzerine kapandı, kendisi için ve onun için ağla-maya başladı. Malikanenin dışında, kırılan pencereden yağan cam parçaları-nın ortasında duran Belli'mar Juraviel son bir kez, kırık bir kalp-le başını kaldırıp yukarı baktı. Sisler Vadisi'ne dönme zamanınıngeldiğini, insanlardan ve saçma savaşlarından kaçma zamanınıngeldiğini biliyordu. Ama anlayamadığı, Marcalo De'Unnero'nun bedeninin nasılkaybolduğu idi. ISONSÖZ Arkasında, evin içinde tartıştıklarını duydu, ismi defalarca te-laffuz edildi, ama o gri, rüzgarlı yaz günü Pony için hiçbirinin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 388: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

önemi yoktu. O anda, Chasewind Malikanesi'nin bahçesine yer-leştirilmiş iki hatıra anıtı dışında hiçbir şeyin önemi yoktu. BiriKral Danube'dan armağandı, adam Chasewind Malikanesi'ne ye-niden el koyarken simgesel bir jest yapmıştı. Diğeri Braumin Bi-rader'den ve, şaşırtıcı ama, Francis Birader'den gelmişti ve yeniAbellican Kilisesi'nin desteğini simgeliyordu. Ya da, hâlâ Abellican Kilisesi miydi acaba? Hararetli tartışma-lar sırasında Braumin Birader grubunun ve takipçilerinin -ve ra-kibi Başrahip Je'howith o takipçi listesinin epey uzun olabileceği-ni fark etmişti- Abellican Kilisesi'ni bölebileceğini, Avelyn Kilise-si'ni başlatabileceğini ima etmişti. "Artık bizi seviyorlar," dedi kadın anıta. Yalnızca bir anıttı, çün-kü Elbryan'ın cesedi oraya gömülmemişti. Pony izin vermemiştibuna. Kocası Dundalis'in ötesindeki koruluğa, Mather Amcasınınbulunduğu mezarının, Fırtına'yı kazandığı yere gömülecekti.Yelebekçi ile Roger bu amaç için o gün Palmaris'ten ayrılıyordu.Atadam Elbryan'ın tabutunu taşıyan iki tekerlekli bir araba çeki-yordu. Pony onun öldüğüne inanamıyordu. Orada kıpırdamadandurmuş, onu bu korkunç yere getiren olayları aklından geçiriyor- 652

R. A. Salvitore

du. Ama kavrayamıyordu. Ruhunun yarısı koparılıp alınmıştı veartık içi boştu. Onu Kilisenin başı, Ana Başrahibe yapmaktan bahsediyorlardı.Kral Danube söz vermişti buna, hatta belki krala ettiği hizmetlerşerefine Palmaris Baronluğunu verecekti -çünkü Markwart'ın ye-nilmesi artık taht için bir zafer olarak kutlanıyordu. O anda, iyilikyapma arzusuna rağmen, Pony bunların hiçbirinin gerçekleşmeye-ceğini, onu anıları ve acıları ile baş başa bırakacaklarını umuyor-du. Belki de Kilise için büyük bir önder olabilirdi, belki Avelyn'inseçtiği yolda ilerleyebilirdi.Umurunda değildi. Çünkü onun tek bildiği boşluk ve çaresizlikti, bu korkunç şe-yin olmuş olamayacağını söyleyen bir gerçekdışılık duygusu. Ca-er Tinella'da hamile olduğu, Elbryan ile açıklıkta seviştiği öncekisonbaharı düşündüğü zaman yere yıkılacak gibi hissediyordu. Nazik bir el Pony'nin omzuna dokundu ve döndüğü zamanPalmaris'in geçici baronu Kalas ile Constance Pemblebury'yi gördü."Onlarla birlikte kuzeye gidecek misin?" diye sordu Constance. "Belki yarın," diye yanıt verdi Pony. "Ya da Kilise içindeki buiş bitmezse, belki daha sonra." Aslında, Pony Dundalis'e dönmekistemiyordu, Elbryan'ın tabutunun mezara indirilmesini izlemeyedayanamazdı. Ciddiyet içinde, yolun kenarında toplanan kalabalığa değil,dümdüz önlerine bakarak yürüdüler. Pek çok kişi arabaya çiçekatıyordu. Elbryan, Gecekuşu, Palmaris halkı için hızla bir efsane-ye dönüşüyordu. Roger ve Yelebekçi'nin ihtiyatla karşıladığı birşeydi bu. Çünkü dostlarının ona bahşedilen onuru hak ettiğini bi-liyorlardı, ama onu gerçek biri olarak hatırlamak istiyorlardı, ken-di başına da yeterince etkileyici olan bu gerçeğin saçmalık ölçü-sünde abartılmış bir efsane tarafından bulandırılmasını istemiyor- İblisin Havarisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 389: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

653

lardı. Bu an, Elbryan'ın anı, seyreden herkesin anılarında yaşamayadevam edecekti -ve o seyircilerin arasında bizzat Kral DanubeBrock Ursal vardı. Tekyürek süvarilerinden bir birlik başı çekiyordu. Arabaya, taDundalis'e kadar eşlik edeceklerdi. Palmaris'in kuzey kapısından çıktıklarında, kuzey tarlalarını iş-leyen çiftçilerden oluşan bir başka kalabalığın beklediğini gördü-ler. Sonra bir başka seyirci şahlandı ve kişnedi; biraz ötedeki te-pede bekleyen Senfoni idi."Biliyor," dedi Yelebekçi Roger'a. İşaret almış gibi, büyük aygır tepeden aşağı koşup onlara ka-tıldı, Tekyürek askerlerinin yanından geçti. Tüm askerler sessizbir huşu içinde, kendi ünlü To-gai-ru atlarından bile güçlü ve hız-lı olan bu muazzam aygırı izlediler. Senfoni toynakları ile arabayı dövdü ve atların arzularına aşi-na olan Yelebekçi koşumları başının üzerine kaldırıp çıkardı veaygıra bağladı.Sessizce kuzeye ilerlemeye devam ettiler. Çok uzaktan, Belli'mar Juraviel de alayı, sevgili dostunun sonyolculuğunu izledi ve sonra evine döndü. Marcalo De'Unnero da, elf tarafından görülmeden -çok uzaktadeğildi- izliyordu. Fiziksel yaraları, hematit yüzüğü sayesinde he-men hemen iyileşmişti, ama duygusal yaraları daha derindi. Keşiş-ya da daha doğrusu eski keşiş- Gecekuşu için yapılan tezahürat-ları dinlerken, gizlice çiftçilerin konuşmalarını, korucunun övülme-sini, Abellican Kilisesi'nde büyük ve mucizevi bir değişim yapıla-cağı umutlarını dinlerken pek çok şeyi sorgulamaya başlamıştı. De'Unnero olayların bu şekilde sonuçlanmasına inanmaktagüçlük çekiyordu, ama kendisinin de oturup düşünmesine izin 654

R. A. Salvatore

vermeyecek kadar sorunu vardı. En sevdiği mücevherin neredeolduğuna dair en ufak fikri yoktu. Onu haftalardır görmüyordu vsbir şekilde ruhuyla birleştiğine inanıyordu. Çünkü o artık hem in-san, hem hayvandı ve kendi iradesi ile bir biçimden diğerine ge-çebilse ya da arada bir yerde kalabilse de, öfkelendiği zamanlar-da, av kokusu aldığı zamanlarda kaplan şekline bürünme dürtü-süne yeniliyordu. O yazın sonlarında, Belli'mar Juraviel Gecekuşu'nun ölüm ha-beri ile geldiğinde Sisler Vadisi'ne bir kasvet örtüsü çöktü. Savaşistedikleri gibi sonuçlanmış olsa da, Juraviel aralarına dönmüş ol-sa da, Gecekuşu ile Pony'nin çocuğu güç ve sağlık kazanıyor ol-sa da, Gecekuşu'nun ve Ni'estiel'in kaybedilmesi küçük, samimiTouel'alfar ailesine darbe olmuştu.Tek parlak nokta, daima gülümseyen bebekti. Juraviel ile Leydi Dassierond, JuraviePin dönüşünden kısa sü-re sonra bebeğin yanına gitti ve parlak, yeşil çimenlerin üzerindeyatan çocuğun tepesine dikildiler, leydi eğilip onun yumuşak ya-nağını okşadı. "Güçlü, özel biri olacak," dedi Dassierond, "babasından ve an-nesinden daha büyük olacak.""Pony yaşıyor," diye yanıt verdi Juraviel. Dassierond kararlı bakışlarını elfe çevirdi. Elbette Pony'nin ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 390: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 3

şadığını biliyordu, aynı zamanda Juraviel'in bu yorumu, bebeğinannesine ait olduğuna inandığı için yaptığını da biliyordu. LeydiDassierond dinlemeyi bile reddediyordu; bakışları ile bunu hatır-lattı Juraviel'e. Bebeği himayelerine almışlardı, Elbryan'ın değilGecekuşu'nun çocuğu olarak, Sisler Vadisi'nin çocuğu olarak veelf leydisi açısından bu konu kapanmıştı."Kaçmalarına yardım ettim," diye itiraf etti Juraviel.Leydi Dassierond küçük bir kahkaha attı. "Onlara dönmene

İblisin Havarisi

655

izin verdiğimde bunu yapacağını bilmediğimi mi sanıyorsun?" di-ye sordu, diğer elfin rahat bir nefes almasına izin vererek. "Doğ-ru seçimi yaptın." "Ya Jilseponie?" diye sordu Juraviel. "Bi'nelle dasada biliyor.Bunu ondan alamayız." Leydi Dasslerond ilgilenmiyor gibiydi. "Jilseponie Gecekuşuiçin iyi bir yoldaştı," diye yanıt verdi. "Kadın, Gecekuşu'nun onaöğrettiği şeyi paylaşarak ona ihanet etmez." Juraviel hanımının haklı olduğunu umuyordu, çünkü Dassle-rond'un daha uzun bir süre insanları dikkatle gözleyeceğini, Ponykılıç dansını Kral'ın askerlerine ya da keşişlere öğretmeye kalkar-sa, Touel'alfar tarafından tutsak alınacağını biliyordu. Eğer şanslıysa ve Dasslerond özellikle merhametli hissediyor-sa tutsak alınırdı. Aşağıdan gelen bir kıkırdama dikkatlerini bebeğe çekti. Çar-pık gülümsemesi, Sisler Vadisi'ne ilk geldiğinde genç Elbryan'ıngülümsemesine benziyordu, ama çocuğun gözlerinde, annesiningözlerindeki aynı parlak mavi kıvılcımlar vardı. Yalnız, elfler onu yalnız bıraktığında, o mavi gözlerin arkası-na kırmızı bir ateş geliyordu, annesinden ya da babasından mirasalmadığı, Pony'nin Bestesbulzibar'm dünyevi aracı olan DalebertMarkwart ile ilk savaşında iblis dactyl tarafından, ana rahmindey-ken çocuğun içine bırakılan bir ateş.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)