92
1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP FARKINDILIĞI ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr. Kamuran KOÇYİĞİT TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Necmettin ÜNAL ANKARA 2011

REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

1

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE

EKİP FARKINDILIĞI

ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON ANABİLİM DALI

TIPTA UZMANLIK TEZİ

Dr. Kamuran KOÇYİĞİT

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. Necmettin ÜNAL

ANKARA

2011

Page 2: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok
Page 3: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

ii

ÖNSÖZ

Anesteziyoloji ve Reanimasyon eğitim ve öğretimim süresince verdikleri katkı ve

destek, güven içindeki çalışma şartları ile Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim

Dalı Başkanı değerli hocamız Sayın Prof. Dr. Handan Cuhruk’a ve Prof. Yüksel

Keçik’e tez çalışmamın tüm oluşum aşamalarında bilimsel desteğini, sevgi ve

hoşgörüsünü esirgemeyen tez danışman hocam Sayın Prof. Dr. Necmettin Ünal’a,

eğitimim süresince bilgi ve tecrübelerini bizimle paylaşan değerli hocalarımıza,

Tez çalışmamın oluşumunda, bilgi ve tecrübelerini paylaşan, verdikleri emek ve

desteklerinden dolayı Uzm. Dr. Ali Abbas Yılmaz’a, Uzm. Dr. Özlem Selvi Can’a

Reanimasyon Ünitesi öğretim üyeleri ve çalışanlarına,

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda görevli değerli araştırma

görevlisi doktor arkadaşlarıma, kliniğimizde görevli tüm hemşire, teknisyen ve

personellere,

İstatistik konusunda yardımlarını esirgemeyen Derya Öztuna’ya,

Hayatımın her anında yanımda olan sevgi ve hoşgörü ile yardımlarını hiç eksik

etmeyen aileme,

Sonsuz saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Dr. Kamuran KOÇYİĞİT

Page 4: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

iii

İÇİNDEKİLER

Sayfa No:

ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ii

TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................... v

ŞEKİLLER DİZİNİ..................................................................................................... vi

1. GİRİŞ .................................................................................................................... 1

2. GENEL BİLGİLER .............................................................................................. 4

2.1. DELİRYUM TANIMI................................................................................. 4

2.2. DELİRYUMUN TANI METOTLARI........................................................ 6

2.3. EPİDEMİYOLOJİ..................................................................................... 10

2.4. DELİRYUM İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ................................................. 11

2.5. PATOFİZYOLOJİ..................................................................................... 19

2.5.1. Patoloji ................................................................................................... 22

2.6. KLİNİK ..................................................................................................... 23

2.6.1. Dikkat ve bilinç bozuklukları.............................................................. 24

2.6.2. Psikomotor etkinlikte bozukluklar ..................................................... 25

2.6.3. Uyku-uyanıklık döngüsünde bozulma ............................................... 26

2.6.4. Bellek bozukluğu .................................................................................. 26

2.6.5. Düşünce bozuklukları (Disorganize düşünce) .................................. 26

2.6.6. Yönelim (Oryantasyon) bozukluğu.................................................... 27

2.6.7. Yanılsamalar (İlüzyon) ........................................................................ 27

2.6.8. Varsanılar (Halüsinasyon) ................................................................... 28

2.6.9. Duygulanım (Affektivite) bozuklukları............................................. 28

2.6.10. Disgrafi/Kontruksiyonel apraksi/Disnomik afazi............................. 28

2.6.11. Motor anomaliler .................................................................................. 29

Page 5: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

iv

2.6.12. Otonomik bozukluklar ......................................................................... 29

2.7. AYIRICI TANI ......................................................................................... 30

2.8. ÖNLEME .................................................................................................. 32

2.9. TEDAVİ .................................................................................................... 34

2.9.1. Acil tıbbi tedavi .................................................................................... 35

2.9.2. Genel tıbbi yaklaşım ............................................................................ 38

2.10. SEYİR ve PROGNOZ............................................................................... 40

3. HASTALAR VE YÖNTEM............................................................................... 42

4. BULGULAR....................................................................................................... 44

4.1. HASTALARIN DEMOGRAFİK VE MEDİKAL ÖZELLİKLERİ ......... 44

4.2. DELİRYUM İNSİDANSI ......................................................................... 46

4.3. DEMOGRAFİK VERİLERE VE RİSK FAKTÖRLERİNE GÖRE DELİRYUM GELİŞİMİ ........................................................................... 46

4.4. TEDAVİ UYGULAMALARINA GÖRE DELİRYUM GELİŞİMİ ........ 51

4.5. GİRİŞİMSEL TEDAVİLER VE DELİRYUM ARASINDAKİ İLİŞKİ .. 52

4.6. GİRİŞİMSEL TEDAVİLERİN BAŞLANGIÇ GÜNLERİ VE DELİRYUM GELİŞİMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ ..................................... 56

4.7. HASTALIK SKORLARI İLE DELİRYUM ARASINDAKİ İLİŞKİ ...... 57

4.8. DELİRYUMA GİREN HASTALARDA EKİP FARKINDALIĞI............. 58

5. TARTIŞMA ........................................................................................................ 59

6. SONUÇ............................................................................................................... 66

7. ÖZET .................................................................................................................. 68

8. SUMMARY........................................................................................................ 69

9. KAYNAKLAR ................................................................................................... 70

Page 6: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

v

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa No:

Tablo 2.1. Genel Medikal Bir Duruma Bağlı Deliryum İçin Tanı Kriterleri ........... 7

Tablo 2.2. Yoğun Bakım Hastalarında Deliryum Gelişim İçin Risk

Faktörleri............................................................................................... 12

Tablo 2.3. Deliryum nedenleri .............................................................................. 18

Tablo 2.4. Deliryuma neden olan ilaçlar ............................................................... 31

Tablo 2.5. Deliryum ve demansın ayırıcı tanısı ..................................................... 32

Tablo 4.1a Hastaların demografik verileri .........................................................................44

Tablo 4.1b Uygulanan tedaviler ve başlangıç günleri............................................. 45

Tablo 4.1c Uygulanan girişimler ve günleri ........................................................... 45

Tablo 4.2a CAM-ICU ve ICDSC’ye göre deliryum insidansları ........................... 46

Tablo 4.3a Demografik verilere göre deliryum gelişimi ........................................ 48

Tablo 4.3b Risk faktörlerine göre deliryum gelişimi .............................................. 50

Tablo 4.4. Tedavilerin başlangıç günü ve deliryum gelişimi arasındaki

ilişki ...................................................................................................... 52

Tablo 4.5. Girişimsel tedaviler ve deliryum arasındaki ilişki ................................ 55

Tablo 4.6. Girişimsel tedavilerin başlangıç günleri ve deliryum gelişimi

arasındaki ilişki ..................................................................................... 56

Tablo 4.7. Hastalık skorları ile deliryum arasındaki ilişki ..................................... 57

Tablo 4.8. Deliryuma giren hastalarda sağlık ekibinin farkındalığı....................... 58

Page 7: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

vi

ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa No:

Şekil 2.1. CAM-ICU için akış diyagramı ................................................................. 9

Şekil 4.1. CAM-ICU ve ICDSC’ye göre deliryuma girenlerde cinsiyet dağılımı... 47

Şekil 4.2. ICDSC’ye ve CAM-ICU’ya göre deliryuma girenlerde yaş dağılımı..... 47

Şekil 4.3. CAM-ICU ve ICDSC’ye göre hastaların deliryuma giriş günler............ 48

Şekil 4.4. CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların aldıkları tedavilerin

dağılımı.................................................................................................... 51

Şekil 4.5. CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların girişime maruz kalma

durumlarının dağılımı.............................................................................. 55

Şekil 4.6. ICDSC ve CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastalarda hastalık

skorları .................................................................................................... 58

Page 8: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

1

1. GİRİŞ

Deliryum, herhangi bir nedenle tüm beynin kısa bir süre yaygın olarak etkilenmesi ve

bozulmasıyla ortaya çıkan, kognitif fonksiyonlarda ağır derecede bozulmanın olduğu

bir sendromdur (1). Amerikan Psikiyatri Birliğinin, Mental Bozuklukların Tanı ve

İstatistiği Klavuzu 4. revizyonu (DSM IV) (2) tarafından da, dikkatsiz bilinç

bozukluğu, kognitif veya algısal durumda kısa sürede (saatler ya da günler) meydana

gelen değişiklik ve zaman içinde dalgalanma şikayeti olarak tanımlanmıştır. Bu

kognitif bozukluk spekturumunu tanımlamak için yoğun bakım psikozu, yoğun

bakım sendromu, akut konfüzyonel durum, septik ensefalopati ve akut beyin

bozukluğu gibi birçok farklı terim kullanılagelmiştir (3,4,5). Birçok otorün bu konudaki

son görüşü ise deliryum teriminin tümünün birleştirilerek kullanılması yönündedir.

Deliryum, kendi başına bir hastalık olmayıp, genellikle altta yatan medikal hastalık

veya ilaç kullanımı gibi organik etyolojiyle ilgili, akut konfüzyonel durum olarak

tanımlanabilir (1,6,7).

Deliryum insidansı özellikle yoğun bakım ünitelerinde yüksektir ve artmış mortalite,

morbidite, gecikmiş fonksiyonel iyileşme ve uzamış hastanede kalışla sonuçlanabilir

(7,8,9). Yoğun bakımda yatmayan populasyonda, hastane alakalı deliryum gelişimi

ve hastane mortalitesi %25’den %33’e değişir, hastanede kalış süresini uzatır, evde

hemşirelik bakımına taburculuk olasılığını üç kat arttırır (10,11,12). Yapılan bir

çalışmada deliryum ölümde ya da evde hemşire bakımı durumuna gelişte tek başına

bağımsız bir prediktör olarak bulunmuştur (13). McKusker ve meslektaşları deliryum

gelişimi ile ölüm arasında 2,11’lik bir risk belirlemişlerdir. Bu mortalite bağımsız

demansiyel statusun gösterilmesiyle artmaktadır (14). Medikal yoğun bakım hastaları

arasında deliryum, mekanik ventilasyonda kalış süresinin uzamasının, yoğun

bakımda daha uzun süre kalışın, daha yüksek maliyetin, uzamış nörofizyolojik

disfonksiyonun ve hatta ölümün güçlü bir prediktörü olarak gösterilmiştir

(15,16,17,18).

Page 9: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

2

Deliryum, bir bilinç bozukluğu sendromudur. Bilinçlilik yalnız nicel olarak

azalmamış, aynı zamanda nitel olarak da değişmiştir. Hastada ayrıca algı ve

duygulanım, dikkat, uyku-uyanıklık siklıs bozuklukları da mevcuttur (7,19). Hastada

tipik olarak delirler, halüsinasyonlar ve illüzyonlar ile çarpıtılmış iç dünya ile ilgili

düşünce uğraşları ve bunlardan kaynaklanan güçlü duygulanım değişiklikleri vardır.

Psikomotor etkinlik; genelde, huzursuzluk ve eksite davranış şeklinde artmış, bazen

de azalmıştır (7).

AMAÇ

Deliryum; yoğun bakım ünitelerinde çok yaygın rastlanan geçeci kognitif

disfonksiyonla karakterize, ciddi bir problemdir. Deliryum insidansı yüksektir ve

artmış mortalite, morbidite, gecikmiş fonksiyonel iyileşme ve uzamış hastanede

kalışla sonuçlanabilir (8,9). Deliryum genellikle altta yatan medikal hastalık veya

ilaç kullanımı gibi organik etyolojiyle ilgili, akut konfüzyonel durum olarak

tanımlanabilir (6).

Kognitif fonksiyonlarda bozulma, hastanın fiziksel durumunun ve homeostazisinin

bozulduğunu gösteren öncü bir bulgudur (20). Yoğun bakım uzmanları ve hemşireler

için yoğun bakımda klinik tanısının açıkça anlaşılmasının multiple faktörlere bağlı

olduğu deliryum tanısını koymak zor olabilir. Dahası hastalığın ciddiyeti ve sözel

iletişimin kritik hastalıklı yoğun bakım hastalarında kaybı nedeniyle; kognitif

değerlendirme bu hasta popülasyonunda kısmen güç olabilir (21). Yoğun bakımın

kendi özel düzenlemeleri ve yoğun bakım hastalarının klinik prezentasyonundan

dolayı rutin psikiyatrik değerlendirmelerin sıklıkla yapılamamasına rağmen son

zamanlarda birkaç yeni skorlama metodu klinik uygulamaya girmiştir (22,23).

Devlin ve arkadaşları; deliryum tanımlamasına olanak veren yeni teknikler

yayınlamışlardır. Yoğun bakımda deliryum için test sistemleri içinde; CAM-

ICU(Confussion Assesment Method for the Intensive Care Unit) ve ICDSC(Intensive

Care Delirium Screening Checlist ) metotları ile birçok ciddi yoğun bakım hastası iyi

değerlendirilmiş ve bu metotlar yüksek tanısal değerlilik göstermişlerdir (24,25).

Page 10: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

3

Deliryum tanısı sıklıkla konulamaz ya da yanlış tanı konulur. Yoğun bakımda

deliryum insidansı %11-80 arasındadır (26,27,28,29), ve deliryumlu hastaların %32

-67’sinin hekimler tarafından fark edilmediği bildirilmiştir (30,31). Her hekimin

deliryumu mutlak tanıması gerekir (31).

Çalışmamızda, reanimasyon ünitesinde yatan hastalarda deliryum insidansını, etki

eden etyolojik faktörleri, deliryum insidansı ile hastalığın ciddiyeti arasındaki ilişkiyi

ve ünitede çalışan ekibin farkındalığını iki bağımsız deliryum tanımlama skorlama

sistemi ile inceledik.

Page 11: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

4

2. GENEL BİLGİLER

2.1. DELİRYUM TANIMI

Deliryum akut başlangıçlı, dalgalanmalar gösteren kompleks bir nöropsikiyatrik

sendrom olup, hemen her türlü medikal durumda görülebilir. Deliryum Amerikan

Psikiyatri Birliğinin Mental Bozuklukların Tanı ve İstatistiği Klavuzu, 4. revizyonu

(DSM IV) (2) tarafından; dikkatsiz bilinç bozukluğu kognitif veya algısal durumda

kısa sürede (saatler ya da günler) meydana gelen değişiklik ve zaman içinde

dalgalanma şikayeti olarak tanımlamıştır. “Sundown sendrom”, “akut konfuzyonel

durum”, “akut beyin sendromu”, “yoğun bakım sendromu”, “yoğun bakım psikozu”,

“septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok farklı isim ile

anılmasından dolayı yoğun bakım hastalarında deliryumun gerçek insidansı

bilinmemektedir.

Deliryum hastaneye yatırılan hastaların yaklaşık %10-30’unda görülebilir. Yapılan

birçok çalışmada bu oranlar değişik hasta gruplarında büyük değişkenlikler

göstermektedir. Kanser hastalarında %25, AIDS hastalarında %40, postoperatif

hastalarda %50, yaşlı hastalarda %60, ölüme yakın terminal hastalarda ve yoğun

bakım hastalarında %80 gibi oldukça yüksek oranlar söz konusudur (32,33). Medikal

yoğun bakımda deliryum prevalansı kohort çalışmaları ile %20 ile %80 arasında

rapor edilmiştir, bu çalışmalar hastalığın ciddiyeti ve deliryum tanımlama

enstrumanlarının kullanılmasına dayandırılmıştır (34,35,36). Benzer şekilde,

mekanik ventilatöre bağlı travma ve cerrahi yoğun bakım hastalarında yaklaşık %70

oranında görülmüştür (37). Ne yazık ki, deliryum klinisyenin bu komplikasyon

hakkındaki deneyimleri nedeniyle tanımlanamamaktadır (38,39). Belki de yanlışlıkla

demans, depresyon veya sadece yoğun bakım hastalarında beklenen bir şey olarak

algılanmış ya da yaşlı hasta olmasına bağlanmıştır (38).

Page 12: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

5

Yoğun bakım hastalarında izlenen mental durum değişiklikleri çoğunlukla deliryum

tanısı ile sonuçlanmaktadır. Yoğun bakım hastalarının %80’ininde mental durumda

ani bir değişiklik veya dalgalanma, dikkat yetersizliği, düzensiz düşünme ve bilinç

seviyesinde değişiklik ile karakterize, bazen ajitasyonun da eşlik ettiği deliryum

gelişir. Ciddi derecede hasta bir kişiyi stres dolu bir ortamda uzun süre tutmak

deliryumun klinik semptomlarını artırır. Peterson ve arkadaşları (40) ventile edilen

ve non-ventile hastalarda deliryumu monitorize etmişler ve yoğun bakım hastalarında

kohort çalışma ile deliryum subtiplerini bildirmişlerdir. Bu subtiplerin %1,6’sının

hiperaktif, %43,5’inin hipoaktif, ve %54,1’inin miks olduğunu rapor etmişlerdir (41).

Hiperaktif deliryum, saf form içinde nadirdir ve daha iyi prognozla ilgilidir (42).

Ajitasyon, yorulmama, kateterleri ya da tüpleri çekmeye yeltenme, vurma, ısırma ve

emosyonel tutarsızlıkla karakterizedir (43,44). Bu subtip sıklıkla” yoğun bakım

psikozu’’ olarak refere edilir. Hipoaktif deliryum, diğer tarafta, çok sıktır ve birçok

farklı koşullar gerçekte hasta için uzun dönemde daha fazla zarar vericidir (45). Ne

yazık ki, hastaların %66’sından %84’üne yoğun bakımda hastanede veya acil

servislerde tedavi ediliyor olmasına rağmen tanımlanmamış kalmaktadır

(39,45,46,47). Bu deliryum subtipi, vazgeçme, düz affekt, apati, letarji ve azalmış

sorumluluk alma ile karakterizedir (42,48,49). Bazı otörler hipoaktif deliryumu

ensefalopati olarak, hiperaktif subtipi de deliryum ya ada yoğun bakım psikozu

olarak refere etmeye devam etmektedirler. Deliryumun dalgalanma gösteren

doğasından dolayı, hastalar her iki subtipin ara ara değişimleri ile miks tip olarak da

bulunabilirler. Birçok yoğun bakım araştırmacısı hiperaktif deliryumu, çünkü belki

de etkilen hastaların durumlarının kendilerini ve diğer insanları tehdit ediyor olması

nedeniyle hastanın dikkat çekmesi sebebiyle gelecekte daha sık rapor edecektir.

Deliryumun rutin monitorizasyonu yapılmadıkça, deliryum epizodlarının büyüklüğü,

özelikle de sessiz hipoaktif formu kaçırılacaktır.

Yoğun bakımda yatmayan populasyonda, hastane alakalı deliryum gelişimi ve

hastane mortalitesi %25’den %33’e değişir, hastanede kalış süresini uzatır, evde

hemşirelik bakımına taburculuk olasılığını üç kat arttırır (10,11,12). Üç yanlı, yoğun

Page 13: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

6

bakımda yatmayan medikal hastada yapılan çalışmada, deliryum ölümde ya da evde

hemşire bakımı durumuna gelişte tek başına bağımsız bir prediktör olarak

bulunmuştur (13). McCusker ve meslektaşları (50) deliryum gelişimi ile ölüm

arasında 2,1’lik bir risk belirlemişlerdir. Bu mortalite bağımsız demansiyel statusun

gösterilmesiyle artmaktadır (14). Dahası, üç prospektif çalışma, deliryumun

hastaneden çıkıştaki 2 ile 3 yıl sonrasında yoğun bakımda yatmayan hastalarda

meydana gelen demans riskinde artış ile de alakalı olduğunu bulmuştur (51,52,53).

Medikal yoğun bakım hastaları arasında, deliryum; mekanik ventilasyonda kalış

süresinin uzamasının, yoğun bakımda daha uzun süre kalışın, daha yüksek maliyetin,

uzamış nörofizyolojik disfonksiyonun ve hatta ölümün güçlü bir prediktörü olarak

gösterilmiştir (15,16,17,18). Deliryumun gelişimi; önceki komorbitideler, hastalığın

ciddiyeti, koma ve analjezik veya sedatif ilaçların kullanımı hakkındaki bilgiler

kontrol edildikten sonra ölüm riskinde üç kat artışla ilgili olduğu bulunmuştur (15).

Bu veriler aynı zamanda deliryumun sadece komadan normale geçişte geçici bir

durum olmadığını; çünkü deliryumun hiç komaya girmemiş hastalar arasında da sık

meydana geldiğini ve aynı zamanda hastaların %11’inde hastaneden taburculuk

esnasında da sürdüğünü göstermiştir.

2.2. DELİRYUMUN TANI METOTLARI

Yoğun bakımda deliryum insidansı %11-80 (26,27,28,29) gibi çok yüksek olmasına

karşın, deliryum tanısı sıklıkla konulamaz ya da yanlış konulur. Deliryumlu

hastaların %32-67’sinin hekimler tarafından fark edilemediğini bildiren yayınlar

mevcuttur (30,31). Her hekimin deliryumu mutlak tanıması gerekir (31). DSM-IV

(Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th Edition)’de belirtildiği

gibi hikaye ve muayene ile elde edilen bulgular deliryum tanısı için altın standardı

oluşturur (54). DSM IV’ e göre deliryumun temel özellikleri Tablo 2.1’de verilmiştir.

Page 14: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

7

Tablo 2.1. Genel Medikal Bir Duruma Bağlı Deliryum İçin Tanı Kriterleri (DSM

IV) (54)

A. Dikkat azalması, dikkatini yönlendirme ve devam ettirmede azalma ile birlikte bilinç

bozukluğu

B.

Önceden var olan, tanı konan veya gelişmekte olan demans ile açıklanamayan bir algılama

bozukluğunun gelişmesi veya kognitif fonksiyonlarda bir değişiklik (hafıza bozukluğu,

dezoryantasyon, konuşma bozukluğu gibi)

C. Kısa bir zaman dilimi içinde (genellikle saatler ve günler içinde) bozukluk gelişmesi ve gün

içinde dalgalanma göstermesi

D.

Hikaye, fizik muayene veya laboratuar bulgularına dayanarak; genel tıbbi bir problemin direk

fizyolojik sonuçları, ilaç kullanımı veya madde intoksikasyonu, yoksunluk sendromu veya

yukarıdaki etyolojilerden birden fazlasının bir sonucu olarak bozukluğun ortaya çıkması

Deliryumun tanınması ve tanısını kolaylaştırmak amacıyla birçok skala ve tanı aracı

geliştirilmiş olmasına rağmen, yoğun bakım hastaları ile iletişim kurma zorluğu

nedeniyle bu yöntemler çoğu hastada kullanılabilir değildir. Yoğun bakımın kendi

özel düzenlemeleri ve yoğun bakım hastalarının klinik prezentasyonundan dolayı

rutin psikiyatrik değerlendirmelerin sıklıkla yapılamamasına rağmen son zamanlarda

birkaç yeni skorlama metodu klinik uygulamaya girmiştir (22,23). Devlin ve

arkadaşları; deliryum tanımlamasına olanak veren yeni teknikler yayınlamışlardır.

Yoğun bakımda deliryum için test sistemleri içinde; CAM-ICU (Confussion

Assesment Method for the Intensive Care Unit) ve ICDSC (Intensive Care Delirium

Screening Checlist) metotları ile birçok ciddi yoğun bakım hastası iyi

değerlendirilmiş ve bu metotlar yüksek tanısal değerlilik göstermişlerdir (24,25).

Deliryum tanısı iki adımlı bir süreçtir. Uyarılmanın seviyesi Richmond Agitation-

Sedation Scale (RASS) kullanılarak yapılan ilk ölçümdür (55,56). Bu skala +4 ile –

5 arasında değişen 10 puanlık bir skaladır ve 0 skoru sakin ve uyanık hastayı gösterir.

Pozitif RASS skorları +1 (hafif huzursuzluk) ila +4 (tehlikeli ajitasyon) arasında

değişen pozitif veya agresif semptomatolojiyi gösterir. Negatif RASS skorları; sözel

komutlara yanıt ile (skorlar -1 den -3) ve fiziksel stimulus (skorlar -4 ve -5)

Page 15: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

8

arasındaki farkı gösterir. Eğer hastanın RASS skoru -4 veya -5 ise veya sözel

komutlarla uyarılabilir; deliryum gelişmesi için daha fazla kanıta gerek yoktur, çünkü

hasta komadadır ve deliryumun takdir edilmesi mümkün değildir. Uyarılabilen

hastalar için, (RASS skorları -3 ve daha yüksek), deliryum ICDSC (34) veya CAM-

ICU (36) kullanılarak gösterilebilir.

CAM-ICU; Ely ve arkadaşları (36) tarafından mekanik ventilatördeki veya kontrollü

yoğun bakım hastalarında deliryumu tanımak için geliştirilmiştir. %64 sensitivite ve

%95 spesifiteye sahiptir (57,58,59). Bu yöntem resim tanımlama, uyanıklık ölçümü,

basit evet/hayır soruları ve basit emirler gibi sözel olmayan görevleri CAM

algoritması içinde özellikleri belirlemek için kullanır (60). CAM, özellikle formal

psikiyatri eğitimi almayan sağlık çalışanları tarafından kullanılmak amacıyla

geliştirilmiş olup deliryum tanısı için DSM IV kriterleri ile uyumludur. CAM,

psikiyatrist olmayanlar tarafından en sık kullanılan deliryum değerlendirme aracı

olup, uygulaması kolay ve önemli klinik çalışmalarda kullanılabilirliği gösterilmiştir

(61,62). CAM-ICU ‘da deliryum varlığını belirlemek için takip eden dört deliryum

kriteri ve algoritması kullanılır;

a) Akut mental durum değişikliği

b) Dikkat eksikliği

c) Dezorganize düşünceler

d) Değişmiş anksiyete seviyeleri

Ely ve arkadaşlarına göre (24,57), bu kriterlerden a ve b ya da c ve d varsa hasta

deliryumda olarak kabul edilir. (CAM-ICU akış diyagramı şekil 2,1’de verilmiştir)

Page 16: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

9

Sedasyon ve Deliryum Monitorizasyonunun İlişkilendirilmesi

Bilinç Değerlendirmesine İki Adımlı Yaklaşım

Birinci Adım: Sedasyon Değerlendirmesi

Richmond Ajitasyon ve Sedasyon Skalası: RASS

Skor Terim Açıklama

+4 Kavgacı

+3 Çok ajite

+2 Ajite

+1 Huzursuz

0 Uyanık ve sakin

-1 Uykulu

-2 Hafif sedatize

-3 Ortalama sedatize

-4 Derin sedasyonda

-5 Uyarılamaz

Eğer RASS -4 veya -5 ise DUR ve hastayı daha sonra tekrar değerlendir

Eğer RASS -4’ün üzerindeyse (-3’den +4’e) İkinci adımla devam et

Şekil 2.1. CAM-ICU için akış diyagramı

İkinci Adım: Deliryum değerlendirmesi

Mental durumda akut başlangıçlı değişiklik veya dalgalanma

Dikkat bozukluğu

Düzensiz düşünce Bilinç seviyesinde değişiklik

Ve

Ve

Veya

=DELIRYUM

Page 17: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

10

2001’de Bergeron ve arkadaşları (58) ICDSC (Intensive Care Delirium Screening

Checlist)’yi ortaya koymuşlardır. ICDSC deliryum tanısında %94 sensitivite ve

%100 spesifite gösterir (25,57,58,59). ICDSC; DSM kriterlerini baz alan sekiz

maddeyi içerir ve deliryumun özellikleri; bilinç durumu değişiklikleri, dikkat

bozukluğu, dezoryantasyon, halüsinasyon-delüzyon psikozları, psikomotor ajitasyon

ya da retardasyon, uygunsuz konuşma ya da duygu durum, uyku-uyanıklık siklus

bozuklukları ve semptom dalgalanmaları 0’dan 8’e kadar puanlanır ve dört puandan

fazla alan deliryum pozitif olarak tanımlanır.

2.3. EPİDEMİYOLOJİ

Deliryum insidansı, bireyin yatkınlığına ve ortaya çıkan durumun tipine göre geniş

farklılıklar gösterir (7). Deliryum herhangi bir yaşta görülebilirken, yaşlılarda sıklığı

artar ve genellikle yaşlı hastalarda deliryum tanısı gözden kaçar (19). Genel toplum

için epidemiyolojik bir rakam vermek olanaksız olsa da dahiliye ve cerrahi

servislerinde %5-15, açık kalp ameliyatları sonrası ve acil servislerde %20-30, yoğun

bakımlarda %20-80 gibi geniş aralıklarda bildirilmektedir (1,34,35,36). Bu oran yaşlı

hastaların yoğunlukta olduğu birimlerde daha yüksek olabilir (1).

Yaşlı hastalardaki deliryum insidansı için değişik oranlar bildirilmiştir. Deliryumun

40 yaş üzeri hastalarda 4 kat daha fazla görüldüğü, 70 yaş üzerinde en yüksek

insidansa ulaştığı bildirilmiştir (63).

Çok merkezli bir geriatri kliniğinde yapılan bir çalışmada; hastaneye başvuru

esnasında ve yattığı dönemde, 65 yaş üzeri hastaların %35’inde deliryum tanısı

konulmuş iken; Oxford geriatri kliniğinde aynı yaş grubunda bu oran %80

bulunmuştur (63).

Genel medikal tedavi alan, yaşlı hastalarda; %14-56 oranında deliryum gelişmiştir

(19,64). Genel cerrahi girişimlerinden sonra deliryum oranı %10-14 olarak

bildirilmiş, kalça kırığı operasyonu sonrası ise %50’lere yükselebileceği

gösterilmiştir (19,63). Ameliyat sonrası deliryum gelişimine çevresel faktörleri

Page 18: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

11

inceleyen bir çalışmada deliryum; pencereli gün ışığı alan bir yoğun bakımda %18

iken, demografik verileri arasında fark bulunmayan penceresiz yoğun bakımda yatan

hastalarda postoperatif deliryum insidansı %40 olarak bildirilmiştir (65).

Kanser hastalarında deliryum; %10-40 oranında görülürken, terminal dönem kanser

hastalarında bu oran %85 olarak bildirilmiştir (66,67).

İlerlemiş AIDS hastalarında organik mental bozuklukların sıklığı Perry (68)’nin

yaptığı bir çalışmada %90 olarak bildirilmiş, Fernandez (69); AIDS’in en yaygın

nöropsikiyatrik komplikasyonunun deliryum olduğunu bildirmiştir.

Medikal yoğun bakımda deliryum prevalansı kohort çalışmaları ile %20 ile %80

arasında rapor edilmiştir, bu çalışmalar hastalığın ciddiyeti ve deliryum tanımlama

enstrumanlarının kullanılmasına dayandırılmıştır (34,35,36). Benzer şekilde,

mekanik ventilatöre bağlı travma ve cerrahi yoğun bakım hastalarında yaklaşık %70

oranında görülmüştür (37). Ne yazık ki, deliryum klinisyenin bu komplikasyon

hakkındaki deneyimleri nedeniyle tanımlanamamaktadır (38,39). Belki de yanlışlıkla

demans, depresyon, veya sadece yoğun bakım hastalarında beklenen bir şey olarak

algılanmış ya da yaşlı hasta olmasına bağlanmıştır (38). Peterson ve arkadaşları (40)

ventile edilen veya non-ventile hastalarda deliryumu monitorize etmişler ve yoğun

bakım hastalarında kohort çalışma ile deliryum subtiplerini bildirmişlerdir. Bu

subtiplerin %1,6’sının hiperaktif, %43,5’inin hipoaktif, ve %54,1’inin miks olduğunu

rapor etmişlerdir (41).

2.4. DELİRYUM İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ

Yoğun bakımda yatmayan hastaların kohort çalışmaları deliryum gelişimi için birçok

sayıda risk faktörü belirlemiş olmasına rağmen (12) yoğun bakım hastalarında bu

risk faktörlerini araştırmış çok az çalışma vardır. Büyük olasılıkla deliryum

gelişebilecek hastaya ait ana risk faktörleri; Alzheimer hastalığı, kronik hastalık, ileri

yaş ve depresyondur (4,70,71). Dubois ve çalışma arkadaşları (72); önceki

hipertansiyon ve sigara içiminin (relatif hipoperfüzyon ve nikotin nedeniyle)

Page 19: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

12

belirgin bir şekilde yoğun bakımda deliryum gelişimi ile ilgili olduğunu

bulmuşlardır. Başka bir araştırmada da önceki demansın yoğun bakım sonrası

dönemde deliryum gelişimi için belirgin bir risk faktörü olduğunu bildirmiştir (35).

Presipite edici ve iatrojenik risk faktörleri potansiyel modifikasyonları da bulunur ve

bu nedenle deliryumun önlenmesi ve tedavisi ayrılmalıdır. Presipite edici risk

faktörleri; hipoksi, metabolik bozukluk, elektrolit dengesizliği, çekilme sendromları,

akut enfeksiyon (sistemik ve intrakraniyal), felçler, dehidratasyon, hipertermi, uyku

yoksunluğu, kafa travması, vasküler düzensizlikler ve intrakraniyal yer kaplayan

lezyonlardır (4,70,71). Pratik terimlerle deliryum için risk faktörleri kategorilere

ayrılabilir: (1) ev sahibi faktörleri (2) akut hastalığın kendisi ve (3) iatrojenik veya

çevresel faktörler (Tablo 2.2).

Tablo 2.2. Yoğun Bakım Hastalarında Deliryum Gelişim İçin Risk Faktörleri

Yaş

Altta yatan komorbidite

Bazal kognitif bozukluk Ev sahibine ait faktörler

Genetik predispozisyon?

Sepsis

Hipoksemi

Hastalık skorunun global ciddiyeti Akut hastalık

Metabolik bozukluklar

Metabolik bozukluklar

Antikolinerjik medikasyonlar(*)

Sedatif ve analjezik medikasyonlar(*) İatrojenik veya çevresel faktörler

Uyku bozuklukları(*)

*Potansiyel modifiye edilebilir faktörler

Deliryum hastanın altta yatan spesifik bir fonksiyonu olabilmesine rağmen; medikal

yaklaşım yönetimine de bağlı olabilir ve bu belki de önlenebilir sebeplere sahiptir.

Bu risk faktörlerinin yanında; sedatif ve analjezik medikasyonlar ve uyku

yoksunluğu iatrojenik ortaya çıkabilir ve deliryumun önlenebilme ihtimali olan risk

faktörlerindendir. Yoğun bakım hastalarında deliryum gelişimi ile ilgili

antikolinerjikler, kortikosteroidler, histamin H2 antagonistleri, ve antikonvülzanlar

arasındaki ilişki ile ilgili çeşitli bilgiler vardır (38,73,74,75)

Page 20: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

13

Yaş: Organik bir lezyonu olan hastalar yaşları ne olursa olsun, deliryum gelişimine

yatkındırlar (31,65,76,77,78). 60 Yaş ve üzeri en yüksek riski taşıyan gruptur.

Deliryuma geçiş olasılığı 65 yaş üzeri her yıl dramatik olarak artar. Yaşlılarda

deliryuma geçişte birden fazla faktör etkili olabilir (19,79). Çocukların serebral

metabolizması immatür olduğundan riskli gruptadırlar (7,80). Dışarıdan ciddi bir

etkilenme ile herkeste deliryum gelişebilme ihtimali olmasına karşın, kişisel

yatkınlıkta geniş farklılıklar vardır. Metabolik değişiklikler sonucu ya da ilaç

kullanımına bağlı bazı kişilerde deliryum gelişebilirken, bazılarında gelişmez.

Yaşlılarda deliryum, ilaçların yan etkileri (özellikle trisiklik antidepresanlar ve

antikolinerjikler), pnömoni, genitoüriner enfeksiyonlar, myokard infarktüsü, kalp

yetmezliği, pulmoner yetmezlik, kötü beslenme gibi fizik rahatsızlıkların

özelliklerinden dolayı çoktur (19,63,81).

Özellikle yaşlı hastalarda, aşağıdaki faktörlerden dolayı deliryum eğilimi fazladır;

a) Serebral hastalık(Vasküler ve dejeneratif beyin hasarı) (19,63).

b) Duyma ve görme gibi algı bozuklukları (19,63,82)

c) Nörotransmitter sentezinde azalma (19)

d) İlaç etkileşimlerinde yaşla ilgili değişiklikler (19)

e) Akut hastalıklara hassasiyet, kronik hastalıkların yüksek prevelansı (19,63)

f) Strese direnç ve homeostatik regülasyonda azalmış kapasite (19)

Yoğun bakımda deliryum; akut hastalığın kendisi, altta yatan hastalığın ciddiyeti,

sepsis, hipoksemi, hastalık skorunun global ciddiyeti (yüksek APACHE II ve SAPS

III skorları), metabolik bozukluklar, sedatif ve analjezik medikasyonlar, tanı ve

tedaviye yönelik girişimler ve buna bağlı uyku yoksunluğu gibi sebeplerden ötürü

%20 ile %80 arasında rapor edilmiştir (34,35,36).

Preoperatif kognitif testlerde düşük performans (31,76)

Düşük hasar öncesi aktivite seviyesi (31)

Kronik kognitif bozukluklar (31,78,82) %50’lere varan deliryum tespit edilmiştir.

Page 21: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

14

Demans (31,82,83) Deliryumla ayırıcı tanısının mutlak yapılması gerekir.

Stabil olmayan genel durum (31)

Sıvı elektrolit imbalansı (31,63,76,82) Sıvı elektrolit bozukluğu deliryumlu grupta

%32 iken, deliryum olmayan grupta %6 bulunmuştur (82).

Magnezyum yetmezliği, pek çok hastalığa sebep olabilir. Açlıkta, yetersiz alınması,

çocukluk devresi, hamilelik ve laktasyonda ihtiyacın artması, alkolizm, GİS'den

malabsorpsion sonucu aşırı kayıp, diüretik kullanımına bağlı renal aşırı kayıp sonucu

"Mg yetmezliği" gelişir.

Akut hipomagnezemi; önceden Mg yetmezliği olmadan, epinefrin, soğuk stresi ve

büyük cerrahi girişimlere bağlı ciddi hasar sonucu gelişebilir. Klinikte konvülziyon,

disfaji, myoklonik kasılmalar, Chvostek ve Trousseau(nadiren) işareti, spontan

karpopedal spazm, nistagmus'u içeren nöromüsküler hiperaktivite görülebilir. Ayrıca

deliryum tabloları yanında kardiak aritmiler, ventriküler fibrilasyon ve ani ölüm

görülebilir.

Hipotansiyon (31,81)

Hiperglisemi (31,76,81)

Azotemi (31,82)

Ateş/Hipotermi/Enfeksiyonlar (31,63,67,78,82,83,84)

Cerrahi müdahale geçiren ve yoğun bakımda tedavi gören hastalar

(20,65,67,78,80,82,83,84,85,86): Deliryum, yoğun bakım birimlerinde sık

karşılaşılan bir tablodur. Koroner yoğun bakım birimlerinde lidokain uygulanan

hastaların %11'inde konfüzyon geliştiği bildirilmiştir (20). Kardiak cerrahi girişim

sonrası deliryum riski, genel cerrahi girişimlere nazaran çok daha fazladır. Genel

olarak kardiak cerrahi girişimlerden sonra deliryum sıklığının, %13-67 arası olduğu

bildirilmiştir (87). Ayrıca intraaortik balon pompası kullanımı ile deliryum arası

ilişki bulunmuştur (88).

Page 22: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

15

Postoperatif psikiyatrik bozuklukları etkileyen faktörler; yoğun bakıma girme,

kanama miktarı ve cerrahi müdahalenin süresidir (89). Ayrıca postoperatif deliryum

ile antikolinerjik ilaç kullanım arası ilişki tespit edilmiştir (90). Yaşlı hastalarda

deliryumun en yaygın sebepleri arasında; cerrahi stres ve enfeksiyona bağlı ateş

bulunmaktadır (84). Her ne kadar ameliyat bir deliryum nedeni olarak düşünülse de,

deliryum gelişimini hazırlayıcı etmen olarak düşünmek daha doğrudur. Deliryum,

postoperatif dönemde daha sık görülür. Ameliyatın fiziki stresi, psikolojik stresler

(Anksiyete ve korku), postoperatif bakım, ağrı, uykusuzluk, çok sayıda ilaç

kullanımı, rahatsız edici ve şaşırtıcı çevre, enfeksiyonlar, elektrolit düzensizlikleri,

düzensiz solunum, kan kaybı ve ateş ameliyat sonrası deliryum gelişimine yol açan

nedenlerdendir (7,91).

Erkek cinsiyet (31,78)

Yatarken hastanın kırığının olması (31,78)

Şiddetli hastalık (20,31,63,67,76,81,82,85,92): (Kanser, serebro-vasküler

hastalıklar, kalp yetmezliği, pulmoner hastalıklar, malnutrisyon ve yanıklar).

Andreasen ve arkadaşları; yanıklı hastaların %30'unda deliryum semptomları

olduğunu ve hem yanığın şiddeti hem de hastanın yaşının deliryum sıklığını

artırdığını bildirmişlerdir (93). Blank (94); yanıklı hastalarda deliryum sıklığını %18

ve Antoon (95); çocuklarda yanık sonrası ensefalopati insidansını %14 olarak

bildirmiştir.

Preterminal hastalar, metastatik kanserli hastalar ve yoğun bakıma kabul edilen

hastalar deliryum açısından yüksek riskli hastalardır (82,92,96). Posner (66),

sistemik kanserin nörolojik komplikasyonlarını 2 kategoride sınıflandırmıştır. 1-

MSS' de kanserin yayılımı veya invazyonuyla yapısal hasar 2-Nonmetastatik

tutulum; Vital organ yetmezliği (Karaciğer, akciğer, böbrek, tiroid, adrenal), vitamin

eksikliği, elektrolit imbalansı, sepsis, DİC, radyoterapi ve kemoterapi

komplikasyonları, narkotik analjezik kullanımı sonucu metabolik ensefalopati

gelişiminde konfüzyon, sıklıkla MOY(Multiorgan yetmezliği)'ne bağlanır.

Page 23: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

16

Pandharipande ve arkadaşlarının yoğun bakımda yatan hastalarda yaptığı bir

çalışmada hastalığın ciddiyeti ile deliryuma geçiş arasındaki ilişki artan APACHE

(Acut Physiology and Chronic Health Evaluation) skorları ile gösterilmiştir (97). Bu

çalışmaya göre APACHE II skorlarındaki her bir puanlık artış plato skor 18’e

gelinceye kadar artar, bu skor da deliryuma geçişte bağımsız bir prediktör olduğunu

gösterir.

Akut solunum yetmezliğinde, anksiyete ortaya çıkar ve deliryum riski artar (98,99).

KOAH' lı hastalarda deliryum gelişince, kan gazları ölçümü yapılmalı ve oksijen

tedavisine geçilmelidir. Hafif derecede hipoksemik hastaların %10'unda, orta

derecede hipoksemik hastaların %25'inde, ileri derecede hipoksemik hastaların

%40'ında kognitif değişiklikler ortaya çıkmıştır (98).

Multidrug kullanımı ve alkol yoksunluğu (31,76,78,80,82,83,85): Sedatif ve

analjezik medikasyonlar mekanik ventilatörde takip edilen hastalara ağrı ve

anksiyeteyi azaltmak için Society of Critical Care Medicine (SCCM), (100)’ nin

geniş olarak tanımlanmış rehberine göre rutin olarak kullanılmaktadırlar.

Araştırmalar göstermiştir ki; devamlı intavenöz sedayon uzamış mekanik

ventilasyon ve artmış morbidite ile ilgilidir (101). Benzer şekilde psikoaktif ilaçlarla

kötüleşmiş kognitif sonuçlar arasında da postoperatif hastalarda ilişkiler

bildirilmiştir. Marcantonio ve arkadaşları, (102) deliryum gelişen postoperatif

hastalarda çalışırken, benzodiazepin kullanımı ve meperidinin deliryum gelişme

sıklığıyla ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Dubois ve ark (72) opioidlerin (morfin ve

meperidin) intravenöz veya epidural kateter yoluyla kullanımının medikal ya da

cerrahi ICU hastalarında deliryum gelişimi ile ilgili olabileceğini göstermişlerdir.

Çalışmalar; bu tür ilaçların deliryum gelişiminden mi sorumlu olduğu yoksa

deliryum sonucunda mı verildiği konusunda endişe meydana getirmişlerdir.

Nöroleptikler, narkotikler, skopalamine, propranolol, flurazepam, kemoterapotik

ajanlar gibi sedatif-hipnotikler ile narkotiklerin deliryumla güçlü ilişkisi vardır (82).

Nonnarkotik analjezikler, bazı cerrahi müdahale geçirenlerde, deliryum

patogenezinde risk faktörü olabilir (78). Nöroleptikler, benzodiazepine, narkotikler,

antihistaminikler ve antidepresan ilaçları kullananlardaki deliryum oranları,

Page 24: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

17

kullanmayanlardan yüksek bulunmuştur (76). Deliryum ile postoperatif meperidin ve

benzodiazepinler arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Uzun etkili benzodiazepinler,

kısa etkili ajanlara nazaran daha fazla deliryum meyline sahiptirler. Aynı şekilde

yüksek doz alanlarda meyil daha fazladır (79).

Sedatifler, analjezikler ve deliryum arasındaki geçici ilgi üzerinde yapılan bir

çalışmada (97) bir araştırmacı tekrarlayan kognitif değerlendirmeler yapmış ve bu

yaklaşımlar arasında hangi faktörlerin geçiş ya da kognitif durumda normalden

deliryuma ya da komaya olan değişikliklerde etkili olduğunu değerlendirmiştir.

Sonucunda; lorezapamın deliryuma günlük geçişte bağımsız risk faktörü olduğu

bulunmuştur ve fentanil, morfin ve propofol de artmış risk faktörü ile ilgili

bulunmuştur fakat bu tür bir geçiş için Odd’s oranına göre belirgin etkili olmadığı

bildirilmiştir (97).

Şu anda, benzodiazepin ve olası opioidler ile deliryum arasındaki ilişkinin ajanların

ürünlerinin farmokokinetik etkilerine mi yoksa ilacın farmakodinamiğine mi bağlı

olduğu hala açık değildir. Benzodiazepin ve propofol santral sinir sistemindeki

GABA reseptörlerine yüksek affiniteye sahiptirler (103). Bu GABA-mimetik etkiler;

deliryojenik olduğuna inanılan nörotransmitterlerin sayısında değişikliğe neden

olabilirler (104,105). GABA reseptörlerden kaçınan yeni çıkmış sedatif ajanlar

yoğun bakım hastalarında görülen bu kognitif disfonksiyonun bir kısmının

azalmasına yardımcı olabilirler. Opioidler ve deliryum arasındaki ilişkinin;

benzodiazepinlerle olan ilişki kadar tutarlı olmadığının bilgisinin hatırda tutulması

çok önemlidir. Meperidinin deliryumla ilişkisi birçok yayınlanmış çalışmada

gösterilmiş olmasına rağmen; hem fentanil hem de morfin için kanıtlar daha az

tatmin edicidir (72,102,106). Morrison ve ark (106) kalça cerrahisi geçirecek

hastalarda prospektif gözleme dayalı bir çalışma yürütmüşlerdir ve ağrıları morfinle

iyi kontrol edilen hastalarda diğer opioidleri alan hastalara göre daha az deliryum

geliştiğini bulmuşlardır. Bu çalışmalar yeterli analjezi üzerine odaklanarak,

psikoaktif ilaçların makul kullanımının önemine işaret ederler (107).

Psikososyal çevre: Uyku ve duygusal kayıp, immobilizasyon, psikososyal stres

(Alışılmamış çevreye göç veya terk edilmişlik) gibi durumlar, özellikle yaşlılarda

Page 25: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

18

deliryum oluşumunu kolaylaştırır (7,19,63,108). Hem duyusal yoksunluğun (Örn. İki

gözde katarakt ameliyatı vb.) hem de duyusal aşırı yüklenmenin (Ağır uykusuzluk,

ölüm korkusu, dayanılmaz gürültü ve görsel uyaranla aşırı işkence vb.) deliryuma

geçişi kolaylaştırdığı düşünülmektedir (1,7,63).

Deliryum sebeplerini kolayca hatırlayabilmek için bir ipucu sözcük kümesi

geliştirilmiştir (81). Sebeplerin baş harfleriyle ortaya konmuş olan I WATCH

DEATH tablo 2.3’de açıklanmıştır.

Tablo 2.3. Deliryum nedenleri (1,19,63,80)

I- Infectious: Ansefalit, menenjit, sifilis, pnömoni, bakteriyemi, septisemi, AİDS, sıtma, tifo, üriner enfeksiyon

W- Withdrawal: AIkoI, barbitüratlar, sedatif-hipnotikler

A- Acute metabolic: Asidoz, alkaloz, elektrolit imbalansı, karaciğer ve böbrek yetmezlikleri

T- Trauma: Heat stroke, postoperatif, ciddi yanıklar, hipo/hipertermi (Sıcak çarpması), kafa travması, kalça kırırğı.

C- CNS pathology. Apse, infarkt, hidrosefali, tümör, vaskülit, TİA (Geçici iskemik atak), kronik subdural hematom

H- Hypoxia: Anemi, CO zehirlenmeleri, hipotansiyon, pulmoner ve kardiak yetmezlikler, akut myokard infarktüsü, aritmiler, aort stenozu.

D- Defîciencies. Bn, niasin, tiamin eksiklikleri.

E- Endocrinopathies: Hipo/hiper adrenokortikolizm, hipo/hiper glisemi, hipo/hiper tiroidi, akut pankreatit

A- Acute vascularHipertansif ensefalopati, şok

T- Toxins/Drugs, ilaçlar (bknz.tablo 2.4), böcek zehirleri, solventler.

H- Heavy metals: Kurşun, manganez, civa

Metabolik imbalans, ilaç intoksikasyonu ve yoksunluğu, kafa travması, postoperatif

durumlar deliryumun sık sebebleri iken; enfeksiyon, intrakranial lezyon, koma, ateş,

kardiovasküler hastalıklar vitamin eksiklikleri, zehirler seyrek sebepleri arasındadır (80).

Tıbbi ilaçlarla intoksikasyon, en sık tek sebeplerdendir (63,109). En sık suçlanan

ilaçlar, antikolinerjik ilaçlardır (63). Deliryumdaki hastalarda yapılan bir çalışmada,

hastaların yarıya yakınında, multipl etyoloji tespit edilmiştir. En yaygın olanları; ilaç

toksisitesi, sıvı elektrolit imbalansı ve metabolik problemlerdir (63).

Page 26: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

19

2.5. PATOFİZYOLOJİ

Deliryum patogenezi tam olarak aydınlatılamamıştır. Beyinin hem korteksinde hem

de uyku-uyanıklık, dikkat, algıların seçilmesi gibi yetileri düzenleyen subkortikal

merkezlerde yaygın işlev bozukluğu söz konusudur (1).

Deliryum, sinir dokusu metabolizmasında yaygın bir bozukluk sonucu ortaya çıkar.

Sinir sistemi metabolizması, serebral hemisferler, serebellum, retiküler aktive edici

sistem, periferik sinir sistemi ve otonom sinir sistemi gibi birçok düzeyde

bozulmuştur.

Deliryum patogenezi üzerine; nörobilimsel alanda çok umut verici çalışmalar

yapılmış ve uzun dönem kognitif disfonksiyonla alakalı bazı hipotezler ortaya

konmuştur. Buna göre deliryum gelişimi ile ilgili olduğu düşünülen faktörler şöyle

sıralanabilir;

1) Bozulmuş oksidatif metabolizma: Engel ve Romano (111); serebral oksidatif

metabolizmada genel bir azalma ile beraber, hem kognitif bozukluk hem de EEG

zemin aktivitesinde azalma olduğunu iddia etmişlerdir. Bu hipotez; beyinle ilgili

oksidatif metabolizmanın yaygın azalmasının davranışsal gösterilmesinin

nörotransmisyonun bir dengesizliği ile sonuçlandığını açıklamaya dener (110).

Beyinin metabolik aktivitesi için gerekli olan substratların temin edilmesi, uptake'i

ya da kullanımında azalmaya neden olan toksik ajan ya da hastalıklar deliryuma

neden olur. Engel ve Romano (111) deliryumu serebral yetersizlik olarak

varsaymışlardır ve bu serebral oksidatif metabolizmanın genel olarak bir kusurudur.

Beyin metabolizmasının azalmasını gösteren bir bulgu olan EEG de diffuz

yavaşlamanın deliryum ile alakalı olduğunu göstermişlerdir.

2) Kolinerjik yetersizlik: Blass ve meslektaşları (112) Engel ve Romano (111)

tarafından öngörülen yetersizlik durumu ile ve beyinde kolinerjik yetersizlikle

sonuçlanan bozulmuş oksidatif metabolizmanın kolinerjik blokaj hedefi önerisi

arasında bir bağlantı olabileceğini öngörmüştür. Hipoksinin asetilkolin sentezini

bozması bulgusu bu hipotezi destekler (113). Kolinerjik fonksiyondaki gerileme;

beyinde glutamat, dopamin ve norepinefrin seviyesinde artmaya neden olur. Ayrıca,

Page 27: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

20

serotonin ve gamma GABA seviyeleri azalmıştır; bütün bu değişiklikler deliryum

gelişimine yardım ederler. Blass ve Plum (19); beyinin oksidatif metabolizmasında

bozulma sonucu, özellikle asetilkolin olmak üzere nörotransmitter sentezinde azalma

nedeniyle deliryumun ortaya çıktığı hipotezini; kolinesteraz inhibitörü olan fizostigmin

ile klinik ve deneysel deliryumların geri dönmesi ile savunmuşlardır (19).

3)Nörotransmitterler: nörobilimsel bakış açısından, kognitif fonksiyonu, davranışı,

ve duygu durumunu belirleyen nörotransmitterlerin sentezinde, dağılımında

dengesizlik ve inaktivasyonun deliryumla ilgili olduğu düşünülmüştür (42,49).

Deliryum patofizyolojisindeki üç nörotransmitter sistemi; dopamin, gamma-

aminobutirik asid (GABA), ve asetilkolini içerir (114,115). Dopamin nöronların

uyarılabilirliğini arttırdığında; GABA ve astetilkolin nöronal uyarılabilirliği azaltır

(4). Bu nörotransmitterlerin birinde veya daha fazlasında dengesizlik, nöronal

instabilite ve tahmin edilemeyen nörotransmisyonla sonuçlanır. Genel olarak;

dopamin salınımı ve asetilkolin deplesyonunun; deliryum merkezinde iki büyük

fizyolojik problem olduğuna inanılır. Deliryumun gelişiminde rolü olduğu düşünülen

diğer nörotransmitter sistemleri serotonin dengesizliği, endorfin hiperfonksiyonu ve

artmış santral nöroadrenerjik aktivitedir (42,114). İtil ve Fink (19); santral kolinerjik

ve adrenerjik dengenin bozulması sonucu medial assenden retiküler aktive edici

sistem ve medial talamik diffüz projeksiyon sisteminin etkilenmesi sonucu deliryum

oluştuğu; nitekim alkol yoksunluğu deliryumunda, santral noradrenerjik aktivitenin

arttığını öne sürmüşlerdir (7,19). Uyku-uyanıklık siklusü, uyanıklık, dikkat, öğrenme

ve normal hafıza için kolinerjik sistemin yeterli fonksiyonu gerekmektedir (63).

4) Inflamatuar mediatorler: Yoğun bakımdaki hastalarda mekanik olarak

deliryojenik olduğu düşünülen diğer faktörler; endotoksin ve stokinin indüklediği

inflamatuar anormalliklerdir (116,117,118,119). Tümör nekroz faktör (TNF-α),

interlökin-1, ve diğer stokin ve kemokinler, gibi inflamatuar mediatörler sepsiste

üretilirler ve endotelyal hasar, trombin formasyonu, ve mikrovasküler uyum

kaskadının başlamasına neden olurlar (120). Hayvan modelleri, bu inflamatuar

mediyatörlerin kan-beyin bariyerini geçtiğini gösterir (121), beyindeki vasküler

geçirgenlikte artışa neden olur (122) ve deliryumu olan septik hastalarda

elektroensafalografik (EEG) değişikliklere sebep olur (123,124). İnflamatuar

Page 28: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

21

mediatörlerin salınımı; (1) fibrin mikroaggregatlarının, plateletler, nötrofiller ve

serebral mikrovaskülaritedeki eritrositlerin formasyonu sonucu olarak azalmış beyin

kan akımı (2) α1-adrenerjik resöptör aktivitesine bağlı serebral vazokonstrüksiyon

(125) veya (3) nörotransmitter sentezi ve nörotransmisyon arasındaki ilişkiden

meydana gelebilir (104).

5) Deliryumda “large neutral amınoacid”: Serebral nörotransmitterlerin prekürsörleri

olan çeşitli amino asitlerin plazma seviyesindeki değişiklikler onların fonksiyonunu

etkileyebilir ve bu nedenle deliryum gelişimine yardım edebilir (126). Beyne

aminoasit girmesi sodyum –bağımsız-geniş nötral aminoasit transporter tip -1 (LAT1

ile regüle edilir) (127). Serotonin prekürsörü olan esansiyel aminoasit triptofan,

tirozin, fenilalanin, valin, lösin ve izolösin gibi birçok geniş nötral aminoasitle kan –

beyin bariyerini LAT-1 transporterını kullanarak geçebilmek için yarışır. Bu yarışma

tirozinin beyne alımını belirler. Deliryum patogenezinde rol oynayabilecek diğer bir

aminoasit de fenilalanindir (110). Triptofan gibi fenilalanin de diğer LNAAlarla

(tirozin, triptofan, valin, lösin ve izolösin) kan–beyin bariyerini geçebilmek için

yarışır. Tirozin ve fenilalaninin serebral uptakeinin diğer LNAAlarla

karşılaştırıldığında artışı; daha fazla dopamin ve serotonin prekürsörünün varlığına

sebep olur ve bu iki nörotransmitter deliryumun patogenezinde bulunmuşlardır

(110).

6) Deliryumda stres; Kral (19); deliryumun akut bir reaksiyon olduğunu, özellikle

yaşlılarda olmak üzere akut stres karşısında, aşırı steroid salınımının deliryuma yol

açabileceğini iddia etmiştir.

7) Deliryumda global dikkat bozuklukları hipotezi; Geschwind (19); deliryumun,

dikkatin anatomik substratlarında akut lezyonların yansıması olduğu ve "global

dikkat bozuklukları" olarak tetkik edildiği hipotezini öne sürdü. Dikkat için hemisfer

baskınlığının olduğu ve gözlemlerde sağ hemisfer infarktüslerinde, bu durumların

sık oluştuğu tahmininde bulunmuştur.

Deliryumda beyin metabolizmasında bazı değişmelerin olduğunu gösteren en önemli

gösterge, hemen her olguda görülen EEG bulgularıdır. Yapılan çalışmalar, EEG

bulgularının deliryumun ciddiyeti ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Bilinçlilik

Page 29: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

22

düzeyi ile elektriksel anormallikler arasında ilişki olduğu; deliryumun reversibl

olduğu oranda EEG bulgularının da reversibl olduğu, EEG değişikliklerinin altta

yatan özgül hastalık süreçlerinden bağımsız olduğu, klinik iyileşmenin EEG

bulgularına yansıdığı görülmüştür (7,19). Deliryumda genellikle EEG ritminde

bilateral yavaşlama olur (7).

Deliryumun diğer organ sistemlerindeki karışıklıktan da meydana gelebileceğinin

anlanması önemlidir, beynin sistemik enfeksiyona ve inflamatuar yanıtla olan

yaralanmaya yanıtı; aynı zamanda stokin üretimini, hücre infiltrasyonunu ve doku

hasarını da içerir (128,129). Raporlar beyindeki lokal inflamasyonun ve santral sinir

sisteminin kısmi aktivasyonunun immun yanıtlarının sistemik enflamasyonunun

göstergelerine eşlik ettiklerini bildirmektedirler (115,130,131), ki bunlar geniş

periferal tümör nekroz faktör alfa, interleukin-10 ve interferon-γ üretimini kapsar

(128,132,133,134). Bu nedenle beyin inflamasyonun motoru konumuna gelebilir,

gelişimini ve sonucunu komuta edebilir veya her ikisinin de multiple organ

disfonksiyonu olduğu varsayılır.

2.5.1. Patoloji

Deliryumda beyindeki gros ve mikroskobik değişiklikler genellikle nonspesifiktir ve

bilateral, simetrik ve diffüz tutulum vardır. Perivasküler ve perinöral boşlukların

genişlemesi ile birlikte beyin genellikle şişmiştir. Deliryum ciddiyse, uzamışsa ve

altta yatan sebep tedavi edilmemişse, daha ciddi ve geri dönüşümsüz patolojik

değişiklikler olabilir, böylece klinik ve patolojik demans gelişebilir (7).

Normal kognitif fonksiyonlar ile ilişkili beyin bölümleri, yaşlanmaya hassastır ve

selektif hücre kaybı görülür. Serebral korteksin dendritik ağacında azalma ve

hücresel kayıp vardır. Frontal kortex, hipokampus ve lokus sereleus selektif yapılar

arasındadır. Rafe nükleus ve lokus sereleusun hasarı, yaşlılarda görülen nokturnal

deliryum oluşumundan sorumlu tutulmaktadır (63). Sitokinler ve/veya bakteriyel

toksinler, enfeksiyonla ilişkili mental değişikliklerin olası sebebi olarak iddia

edilmiştir (78).

Page 30: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

23

2.6. KLİNİK

Deliryumun belirtileri fark edilemeyecek kadar hafif, yaşamı tehdit edecek kadar

ciddi ya da bunların arasında herhangi bir yerde olabilir. Metabolik değişiklikler,

yaygın sinirsel doku disfonksiyonu ile sonuçlanabilir ve klinik görünüm çeşitliliği,

eş zamanlı olarak sinir dokusunun birçok yerinde etkili olan sinir doku

disfonksiyonuna bağlıdır. Metabolik bozukluklar, bazen azalmış etkinlik, bazen de

artmış etkinlik şeklinde görülür. Metabolik değişikliklerin, patolojik değişikliklere

oranla daha çabuk oluşabilmesi, klinik görünümdeki değişkenliği açıklar, beynin

kimyasal ya da fiziksel ortamdaki ani değişikliklere kötü bir uyumu olduğu iyi

bilinir (7).

Deliryumda ortaya çıkan klinik görünümün özelliklerini belirleyen etmenler

arasında; kişinin hastalık öncesi kişilik özellikleri, olaylarla başa çıkma düzenekleri

ve strese karşı gösterdiği emosyonel tepkiler de vardır (7).

Deliryum öncesinde hastada çoğu kez huzursuzluk, anksiyete, irritabilite ve uyku

bozuklukları gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu prodromal dönem belirtileri çoğu kez

atlanır ya da başka nedenlere bağlanır. Deliryum kliniği çeşitlidir. Fakat yineleyici

deliryumda değişik nedenler de olsa, aynı kişide her deliryum epizodunda çoğu kez

aynı klinik görünüme rastlanır (7).

Klinik görünümdeki geçici değişmeler, deliryumun önemli bir diğer özelliğidir.

Tanıdaki kargaşayı yaratan, deliryumun bu özelliğidir. Hasta, "bir gözlemde açık,

ilişkiye giriyor görünürken, bir kaç dakika sonraki gözlemde dikkat ve yönelim

bozukluğu görülebilir (7).

Gün boyu değişkenlik, klinikteki değişebilirliğin diğer bir yönüdür. Deliryum her

zaman sabahın erken saatlerinde ve gece daha ciddi ve kötüdür. Bazı hastalar, yalnız

gece deliryumda görünür, gündüz açılır. Deliryumdaki bir hastada dikkat edilmesi

gereken durumlardan birisi, hastanın kendi kendine zarar verebilme olasılığıdır

(7,19). Çevresinde olup bitenleri kendisine göre yorumlayan hasta, kaçmaya

çalışırken düşerek kendine zarar verebilir, ajitasyon-eksitasyon gösterebilir. Bazı

durumlarda ameliyat dikişlerinin açılması, drenlerin çekilmesi, damar içi kataterlerin

Page 31: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

24

çıkarılması gibi tedaviye uyumsuzluklar gösterebilir. Hasta genel olarak şaşkın

görünümlüdür.

Anlamsız, amaçsız haraketler, yatak çarşafları ile oynama, ortalıkta sinirli dolaşma

gibi davranışlar görülebilir (7).

Kognitif fonksiyonlarda (Aklın bilme ve kavrama kabiliyeti) bozulmalar vardır.

Bunlar;

1. Bilinç bozuklukları

2. Yönelim (oryantasyon) bozuklukları

3. Algı ve dikkat bozuklukları

4. Bellek bozuklukları

5. Soyut düşünmede bozukluk: Hasta mantıksal genelleme yapamaz, neden sonuç

ilişkisi kuramaz, sembollerle benzetim yapamaz, fıkralardan anlam çıkaramaz.

6. Yargılama bozukluğu; hasta kendi dürtülerinin çevreye uyup uymadığını

yargılayamaz ve bu nedenle kendini denetleyemez (1).

2.6.1. Dikkat ve bilinç bozuklukları

Dikkat bozukluğu; hastanın anormal uyarılabilirlik, şaşkınlık veya konsantrasyon

güçlüğü göstermesi olarak kabul edilir (82). Dikkat ve farkında olma yetisinin kaybı,

geleneksel olarak "Şuurun gölgelenmesi " terimiyle adlandırılmıştır.

Deliryumdaki hastada, dikkat her zaman bozulmuştur. Hastanın uyarana yanıta hazır

olma yeteneği artmış (hiperalert) ya da azalmış (hipoalert)'tır (19). Hasta dikkatini

toplamada, sürdürmede, yöneltmede çeşitli derecelerde başarısızdır. Hastanın dikkati

kolaylıkla çevredeki rastlantısal etkinliklere kayabilir. Deliryumdaki hastayla

görüşülürken, bir hasta bakıcının yürüyüşü, hastanın dikkatinin oraya kaymasına yol

açabilir. Daha sonra hasta kendisi ile görüşene dönüp, bir soru sorup sormadığını

sorabilir. Bu bozukluklar hasta iletişimini güçleştirir; çünkü ilgisiz bir uyaran

kolayca hastanın dikkatini gelebilir. Kişinin dikkatini toplayamaması nedeniyle,

Page 32: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

25

soruların birçok kere yinelenmesi gerekir. Dikkat bozuklukları gün boyunca

dalgalanıp durur ve hasta zaman zaman daha iyi görülebilir (7).

Hastada, şuur bulanıklığından komaya uzanan bilinç değişiklikleri görülebilir. Çoğu

kez görülen, kendisinde ve çevrede olup bitenlerin net olarak farkında olmama

şeklinde tanımlanabilen bilinç bulanıklığıdır. Bilincinde gün boyu dalgalanmalar

olabilir. Bilinç bulanıklığını saptamada en iyi yol dikkati test etmedir (7,82).

2.6.2. Psikomotor etkinlikte bozukluklar

Deliryumda, psikomotor etkinlik düzeyi değişmiştir. Beyin sapı aktive edici

sistemin, hipoaktif ya da hiperaktif olmasına göre, psikomotor etkinlik artmış ya da

azalmıştır (7,19,109). Psikomotor etkinliği artmış hastalar; huzursuz, hiperaktif, ajite

ve eksitedirler. Yatak çarşaflarını çekiştirirler, yataktan kalkmayı denerler, var

olmayan nesnelerle uğraşırlar ve aniden pozisyonlarını değiştirirler. Persevarasyon

çoğu kez vardır ve hasta aynı hareketi saatler boyu sürdürebilir. Hiperaktiviteyi,

deliryumda zorunlu bir belirti olarak düşünmek yanlıştır.

Psikomotor etkinliğin azaldığı hastalar; sessiz, sakin, uykulu ve hareketsizdirler. Bu

hastalar çoğu kez deprese ya da kooperasyon kurmayan kişiler olarak

değerlendirilirler. Tanınamayan ya da geç fark edilen bir deliryumda, altta yatan

nedenin tedavi edilememesi, mortalite ve morbiditenin artmasına neden olur; ayrıca

metabolizması bozulmuş bir beyine antidepressanların antikolinerjik etkileri ile ek

bir yük verilmiş olur (7). Vakaların yarısından azında, ajite davranışlar,

hallüsinasyonlar ve delüzyonlar görülmüştür (82).

Hastaların çoğunda görülen, hipoaktif ve hiperaktif durumlardan birinden diğerine

gidip gelmelerin olduğu karışık bir görünümdür (7). Kanser hastalarında yapılan bir

çalışmada; en yaygın subtip, hiperalert tiptir (%71) ve daha kısa süreli seyretmiş,

daha iyi sonuç elde edilmiştir. Bu tip hastalar en az dozda haloperidol ile tedavi

edilmiştir (135).

Page 33: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

26

2.6.3. Uyku-uyanıklık döngüsünde bozulma

Deliryumdaki hastanın, uyku-uyanıklık döngüsü çoğu kez tersine dönmüştür. Bütün

gece ya da gecenin çoğunda uyanık ve ajite olan hasta, gündüz saatlerinde

uyuyabilir (7,19). Kendi başına deliryum yaratabilen uyku yoksunluğunun,

deliryumdaki hastada deliryumu artırdığı düşünülmektedir. Uykuda canlı rüyalar ve

karabasanlar sık görülür ve bunlar varsanılarla iç içe girebilirler. Deliryumdaki bir

hastada normal uyku döngüsünün sağlanması tedavinin bir parçasıdır (7,82).

2.6.4. Bellek bozukluğu

Deliryumdaki hastada, bilinç ve dikkat bozuklukları nedeniyle bellek bozukluklarını

ölçmek genellikle olası değildir. Ölçülebildiğinde, bellek bozukluklarına çoğu kez

rastlanır. Deliryumdaki hastanın olayları belleğine kaydetmesi, ciddi şekilde

bozulmuştur. Zihne kaydetme, zihinde tutma ve anımsama gibi temel hususlar

bozulmuştur (7,19,82).

Özellikle anlık ve yakın bellek bozulur (20). Hastadaki bellek kusurları; dikkat

bozukluğu ve algısal yanılgılarla hipokampusun malfonksiyonu sonucudur. Bu

durum, klinikte yakın bellek bozukluğu şeklinde görülür. Deliryumun iyileşmesi

sonrasında bazı hastalar epizod konusunda tam amnestik iken, bazıları yaşadıklarını

parça parça anımsayabilirler; hastanın "Lucid interval" diye tanımlanan bu iyi

olduğu dönemleri ile parça parça anımsama arasındaki ilişki bilinmemektedir (81).

Bazı amneziler devam edebilir, bazıları da bulanık hatırlarlar (19).

2.6.5. Düşünce bozuklukları (Disorganize düşünce)

Düşünce, karmaşık-düzensiz (Disorganize) ve manasızdır (incoherent)

Deliryumdaki hastada, düşünce bozukluklarına hemen her zaman rastlanır. Düşünce

süreci bazen yavaşlamış, bazen de enkoheran'a varabilecek düzeyde hızlanmıştır.

Çağrışımlar, dağınık ve bağlantısızdır, genelde bir sonuca ulaşmaz. İç ve dış uyarılar

Page 34: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

27

hastanın dikkatini kolayca çekebileceğinden, hastayı belli bir konuda tutmak güçtür.

Bazı zamanlar düşünce içeriğinde persevarasyon belirgindir, hasta bir düşünce ya da

konuya tekrar tekrar döner ve hastayı o konudan çekip almak oldukça güçtür.

Düşünce içeriğinde, ayrıca varsanılar ve yanılsamalarla ilgili uğraşlar, sanrılar,

korkular bulunabilir (81).

Delüzyonları (Vehim) genelde persekütif (Zulmetme) şeklindedir ve oldukça sıktır

(19). Hasta çevresinde olup bitenler ile içten gelen uyaranları gerçeğe göre

değerlendiremez, olayları neden sonuç ilişkisi içinde göremez. Hastadaki, bu gerçeği

değerlendirme ve yargılama bozuklukları, denetimsizliklere (Saldırganlık, cinsel

davranışlara) yol açabilir (81).

2.6.6. Yönelim (Oryantasyon) bozukluğu

Bozulma çoğu kez ilk olarak, zaman yöneliminde görülür (19), daha sonra yer

yönelimi bozulur. Kişi yönelimi ender olarak bozulur. Deliryumdaki hastanın

kendisini tanıdık bir yerde gibi hissetmesi ve daha önce görmediği bir kişiyi

tanıdığını belirtmesi seyrek değildir. Hastanedeki odasını, kendi evindeki yatak

odası; ilk kez gördüğü hekimi daha önceden tanıdığı bir kişi sanabilir. Şiddetli

vakalarda; yer, zaman ve şahıs yönelimi bozulur. En ağır vakalar yakınlarını

tanıyamaz (19).

Hastadaki yönelim bozukluğu, deliryumun ciddiyetine göre değişir. Açık interval

dönemlerinde, hastadaki yönelim bozuklukları düzelebilir. Ortam değişiklikleri

olduğunda ve geceleri, yönelim bozukluğu artar (7).

2.6.7. Yanılsamalar (İlüzyon)

En sık görülen, görsel (visual) türdendir, ikinci sıklıkta işitsel (auditory)

yanılsamalara rastlanır (19). Yanılsamalar, duyusal ayırt etmenin olağan durumda da

güç olduğu, karanlık ya da yarı karanlıkta daha sıktır. Hasta kıpırdayan bir perdeyi

Page 35: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

28

davetsiz bir konuk, duvardaki karaltıyı yılan veya koridorda geçen bir konuşmayı

özel anlamlı ve kendisi ile ilgili gibi yanlış yorumlayabilir (7).

2.6.8. Varsanılar (Halüsinasyon)

Varsanılara (Yanlış algılama) da, deliryumdaki hastalarda sık rastlanır ve hastaların

çoğu gerçek olduğuna inanır (19). En sık görülenler, görsel varsanılardır, daha az

oranda genellikle birlikte olmak üzere işitsel varsanılara rastlanır. Bunlar; ışık,

geometrik şekiller ya da anlamsız sesler olabildiği gibi karmaşık/anlamlı özellikler

de içerebilir (7). Olfactory (Koklamaya ait), Kinesthetic (Derin duyumsal) ve Tactile

(Dokunma duyusuna ait) hallüsinasyonlar daha seyrektir. Hallüsinasyonlar, tanı için

gerekli değildir. Bunlar genelde korkutucu şeylerdir ve hastalar kaçma ya da uçma

eğiliminde olduklarından kendilerini yaralayabilirler (19,82).

2.6.9. Duygulanım (Affektivite) bozuklukları

Deliryumda emosyonel değişkenlik, en sık görülen duygulanım özelliğidir.

Anksiyete, korku, depresyon, irritabilite, kızgınlık, öfori, apati sıklıkla rastlanan

emosyonlardır. Sıklıkla tehdit edici varsanılar ya da zayıf olarak sistematize edilmiş

sanrıların sonucu olarak korku vardır. Korku belirgin ise, hasta çevresindekilere

veya kendine zarar verebileceğini düşünmeksizin kaçmaya kalkışabilir. Ya da yanlış

olarak tehdit edici sandığı kişiye saldırabilir. Bağırma, yardım çağırma, sövme,

homurdanma, inleme ve diğer sesler, deliryumdaki hastada bozulmuş emosyonel

durumların dışa yansımasıdır; özellikle geceleri daha belirgin olarak ortaya çıkar (7).

2.6.10. Disgrafi/Kontruksiyonel apraksi/Disnomik afazi

Çizgisiz beyaz kağıda büyük bir daire çizilip, hastadan buraya saat yapmasını ve

11'e 10 kalayı çizmesi istendiğinde; deliryumun ciddiyetine göre başarısız kalır.

Page 36: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

29

Disnomi için hastadan nesnelerin adlandırılması; disgrafi için bir cümle yazması

istenir. Disgrafi, deliryumun en duyarlı göstergelerinden biridir (7).

2.6.11. Motor anomaliler

Birçok deliryumdaki hastada, tremor, myoklonus, asteriksis, reflex ve kas tonusu

değişiklikleri olmasına karşın, bazılarında motor sistem anomalileri görülmeyebilir

(19,82). Distal ekstremiteleri tutan, kaba düzensiz ve hızlı bir tremor vardır.

Genellikle tremor dinlenme anında belirsizdir; hareketle ortaya çıkar, incelik ve

ustalık isteyen hareketlerde en kötüdür.

Bulunmaları daha çok deliryumu düşündüren iki anormal motor özellik; asteriksis ve

multifokal myoklonustur. Asteriksis, kişinin boşlukta sabit bir postürü

sürdürebilmede başarısız kalmasıdır. Hastanın kollarını gergin olarak öne uzatması

ve ellerini hiperekstansiyonda tutması istendiğinde, deliryumdaki hasta ellerini ve

kollarını çırpar ve bu hastanın büyük çaba göstermesine karşın önlenemez. Bilateral

asteriksis, deliryum için patognomoniktir.

Multifokal myoklonus, en iyi hasta dinlenmede iken gözlenebilir. Bir kasın ya da bir

küme kasın, hızlı düzensiz, kısa, asimetrik kontraksiyonlarıdır. Multifokal

myoklonus deliryum için patognomoniktir. Asteriksis'e nazaran daha ciddi evrelerde

görülür. Bunların yokluğu, deliryumu dışlamaz (7).

2.6.12. Otonomik bozukluklar

Solukluk, kızarıklık, terleme, anhidrozis, myozis, midriyazis, taşikardi, bradikardi,

palpitasyon, hipotansiyon, hipertansiyon, ateş, hipotermi, bulantı, kusma, diyare,

konstipasyon ve inkontinans herhangi bir kombinasyonda görülebilir (7,19).

İnkontinans, deliryumla ilişkili en sık davranış bozukluklarından biridir (82).

Page 37: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

30

2.7. AYIRICI TANI

Bir hasta deliryum olarak tanımlanmadan önce ayırıcı tanıda olabilecekler hızla

gözden geçirilmelidir. Hızlı değerlendirme amacıyla ortaya konmuş ipuçlarından

faydalanılabilinir. Bu ipucu olası tanıların baş harfleriyle meydana getirilmiştir.

Buna göre WHHHHIMP (81) [W- Wernicke ansefalopatisi/ Withdrawal, 4H-

Hipoksemi / Hipertansif ansefalopati / Hipoglisemi / Hipoperfüzyon l-İntrakranial

kanama M-Menenjit / Ansefalit P- Poisons (Zehirler) / İlaçlar] göz önüne

getirildiğinde tanılar varsa erkenden fark edilir; bozukluklarda acil önlem alınmazsa,

hastada irreversibl hasarlar ortaya çıkabilir.

W-Wernicke ansefalopatisi /Withdrawal

Wernicke ansefalopatisi tiamin yoksunluğunda ortaya çıkar. Hasta parenteral

tiaminle tedavi edilmezse kalıcı korsakoff psikozu oluşur. Bu tablo alkol

yoksunluğunda ortaya çıktığından, alkol kullanım öyküsü sorulmalıdır.

H (4H)-Hipoksemi / Hipertansif ansefalopati / Hipoglisemi / Hipoperfüzyon

Arteriyel kan gazları ölçülmesi; hipoksemi ve hipertansif ensefalopati ayırımını

kolayca yapabilir. Hipertansif ansefalopatide diastolik kan basıncı genelde 130

mmHg' dan yüksektir; bulantı, kusma, baş ağrısı, nöbetler, stupor ve koma oluşabilir.

Retinal hemorajiler, eksudalar ve papil ödemi çoğu kez vardır. Hipoksemi yaratan

durumlar; pulmoner hastalıklar, ventilasyon bozuklukları, CO zehirlenmesi ve derin

anemi gibi nedenlerdir. Hipoglisemiye bağlı deliryumda, hemen her zaman insüline

bağımlı diabet öyküsü vardır. Hipoglisemiye, karaciğer yetmezliği olan alkoliklerde

de sık rastlanır. Beyin perfüzyonunu tek başına ya da ek bir etkiyle azaltabilen çok

sayıda fenomen vardır. Bunlar, hipotansiyon, myokard infarktüsünden dolayı

azalmış kardiak output, kalp yetmezliği, aritmiler ve anemidir.

Page 38: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

31

I-İntrakranial kanama

M-Menenjit/Ansefalit.

P-Poisons (Zehirler)/İlaçlar: Acil serviste karşılaşılan deliryum olgularında,

öncelikle toksik organik reaksiyon düşünülmelidir. Hastanedeki ve acil odalarında

deliryumun en sık sebebi hastaya verilen ilaçlardır (Tablo 2.4). Hastalardan ilaç

öyküsü alınması unutulmamalıdır.

Tablo 2.4. Deliryuma neden olan ilaçlar (19,20,31,63,81)

Antibiotikler: Aminoglikozidler, penisilinler, sefalosporinler, sülfonamidler. asiklovir, amfotericin-B, klorakin

Antienflamatuar ilaçlar: ACTH, ibuprofen, indometazin, kortikosteroidler, naproksen, fenilbutazon

Antikolinerjik ilaçlar: Antihitaminikler (Klorfeniramine, difenhidramin, hidroksizin) Antiparkinson ilaçlar (Benztropin, biperidin), antispazmodikler (atropin/homatropin, belladon alkaloidleri, prometazine, skopalamin), nöroleptikler (thorazine, thioridazine, haloperidol, klorpromazine), Trisiklik antidepressanlar (amitriptilin, imipramin), thrihexyphenidyl. Antikonvulzan ilaçlar (Fenobarbital, fenitoin, sodyum Valproat) Antiaritmikler (Quinidine. disopyramide, lidokain)

Antineoplastikler (5-fIuorouracil, sitozin arabinozid, Vinkristine, methotrexate, bleomycinejfosfamide, interferon, interlökin)

Antiparkinson ilaçlar (Amantadine, karbidopa, levodopa) Antitüberküloz ilaçlar(İNH, Rifampisin)

Analjezikler: Opiatlar, salisilatlar, sentetik narkotikler(meperidin, metadon)

İlaç yoksunlukları: Alkol, barbitüratlar, benzodiazepinler

Sedatif hipnotikler: Barbitüratlar, benzodiazepinler, glutethemide, kloralhidrat.

Sempatomimetikler Amfetaminler, fenilefrin, fenilpronolamine

Antihipertansifler (Propranolol, metildopa, reserpin)

Kardiak digitaller (Digitalis, amiodarone)

Diğerleri: Aminofillin, metoklopropamide. bromidler, klorpropamide, simetidine, disülfiram, lityum, metrizamide, metranidazol, propiltiouracil, Quinacrine, teofillin, timolol

Deliryum en çok demansla karışır. Deliryumu; özellikle demans, fonksiyonel psikoz

(Şizofreni, mani) ve psikojenik dissosiyatif durumlardan ayırt etmek gerekir.

Demans ile ayırıcı tanısının yapılması önemlidir (19) (Tablo 2.5). Özellikle

multiinfarkt demans veya Alzheimer hastalığı üzerine eklenen deliryum tanısı zor

olabilir (19).

Page 39: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

32

Tablo 2.5. Deliryum ve demansın ayırıcı tanısı (19)

Özellik Deliryum Demans Başlangıç Hızlı, sıklıkla gece Sinsi

Gidişatı Dalgalanma, gün içinde düzelme dönemleri, geceleri fenalaşma

Gün boyunca stabil

Süre Saatler, haftalar Aylar, y ıllar Uyanıklık (Farkında olma)

Azalmış Normal

Atiklik(Uyarılma) Anormal azalmış veya artmış Genelde normal

Dikkat Seçicilik ve idare zayıflamış, dalgın, gün boyu değişken

Relatif olarak etkilenmemiş

Oryantasyon Zaman genelde bozulmuş, alışılmamış çevre ve tamdık şahıslan hatalı değerlendirme meyli

Sıklıkla bozulmuştur

Bellek Yakın ve yeni hafıza bozulmuştur Yeni ve uzak hafıza bozulmuştur Düşünce Disorganize Fakirleşmiş

Algı İllüzyon ve hallüsinasyonlar, genelde görsel ve genel

Sıklıkla yok

Konuşma İnkoheran (Abuk subuk manasız, tereddütlü, yavaş veya hızlı)

Kelimeleri bulmada zorluk

Uyku-uy anıklık siklüsü

Daima bozulmuş Parça parça uyku

Fiziki hastalık/ ilaç toksitesi

Her ikisi var Sıklıkla yok. Özellikle Alzheimer hastalığında

2.8. ÖNLEME

Deliryum özellikle yaşlılarda olmak üzere, tüm klinik gruplarda yaygın olarak

görülebilen bir sendromdur. Özellikle yoğun bakım hastalarında prevalansı oldukça

yüksek olan bu sendromun tanınması kadar gelişiminin önlenmesi de önem

kazanmaktadır.

70 yaş üstü 852 genel medikal hastanın incelendiği bir deneyde (136), deliryum

gelişimi için primer önleme çalışmaları; deliryum gelişiminde %40 azalma ile

sonuçlanmıştır. Protokol takip eden risk faktörlerinin optimizasyonu üzerine

odaklamış, hastanın gönüllü eğitimciler ve hemşirelerce reoryantasyonu, hasta için

günde üç kez kognitif stimülatör aktivitenin sağlanması, uyku/uyanıklık

periyodlarının normalizasyonu için non-farmakolojik uyku protokolünün

uygulanması, erken mobilizasyon aktiviteleri ve çeşitli hareket egzersizleri,

kateterlerin zamanında çıkarılması, muayenelerin sınırlandırılması, gözlük lens

işitme cihazı gibi kulak implantlarının kullanımının erken düzenlenmesi gibi

uygulamalar yapılmıştır (136). Ne yazık ki; bu müdahale takip eden 6 ayda kabul

Page 40: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

33

edilebilir yararlar göstermemiştir (137). Deliryumun daha sonraki çalışmaları,

deliryum insidansını azaltmada bir başarı üretememişlerdir (138,139).

Milisen ve ark (140) ve Lundstrom ve ark (141) multifaktöryel ve multidisipliner

eğitimsel stratejilerin uygulanması üzerinde çalışmışlar ve deliryum spesifik eğitim

almış personelce bakılan hastalarda, deliryum süresinin ve ciddiyetinin azaldığını

rapor etmişlerdir. Milisen ve ark (140); hemşire aracılıklı hemşirelik personeli için

deliryum eğitimini kapsayan deliryum önleme programı, sistematik kognitif tarama,

deliryum konusunda kaynak hemşirelerin konsultatif servislerin varlığı, deliryum

üzerine planlanmış ağrı protokolü uygulamalarının deliryum üzerine etkilerini

ölçmüşlerdir. Bu araştırmalar; bu programın dahi, deliryumun insidansı, süresi ve

ciddiyeti üzerinde belirgin bir azalmaya etkisinin olmadığını belirlemiştir. Lundstrom

ve ark (141) deliryum üzerine spesifik personel katılımlı ve yatak başı hemşirelik

bakımının hasta merkezli dikkat üzerine devamını sağlamak için tekrar organize

edilmiş bir merkezde; deliryum süresi ve hastanede kalışın kısaldığını, kontrol grubu

hastalarına göre mortalitenin de azaldığını rapor etmişlerdir. Cole ve ark (139) ise

deliryum sıklığında, deliryum önleme hemşiresi tarafından bakılan ya da standart

bakım alan hastalar arasında fark bulamamışlardır. Bütün bu non-farmakolojik

‘’bakım protokolizasyonu’’ çalışmaları yoğun bakımda yatmayan hastalar üzerine

odaklanmıştır. Açıkça bu tür çalışmalar; yoğun bakımda tasarlanmalı ve

yürütülmelidir.

Deliryumun primer önlenmesi tercih edilmesine rağmen; yoğun bakımda deliryum

bazen kaçınılmazdır. Deliryum sergileyen hastalarda; uyku/uyanıklık tekrar

düzenlenmesi, kateterlerin zamanında çekilmesi, erken mobilizasyon, gereksiz

gürültü ve uyaranın minimalize edilmesi ve sık reoryantasyon gibi hasta yönetiminin

ana ilkeleri bol bol uygulanmalıdır. Ek olarak; sedatif ve analjezik ajanların hasta

konforunda çok önemli bir rolü olmasına rağmen; bu ilaçları tavsiye ederken

profesyonellerin gereksiz veya çok hevesli kullanımı azaltmak üzerine daha fazla

odaklanmaları doğru dengeye ulaşabilmek için çalışmaları özellikle vurgulanmalıdır.

Sedatif ve analjeziklerin günlük ara verilmesinin kurulumu, teslimin protokolize

edilmesi ve hedef bazlı sedasyon kurulumu bu çalışma raporları spesifik olarak

deliryumun süre ve sıklığına bakmamalarına rağmen hasta taburculuklarının artışının

Page 41: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

34

gelişimini göstermişlerdir (142,143,144). Çalışmalar aynı zamanda; hastanın ağrısı

için morfin kullanımının, deliryum önlemedeki yararını da göstermişlerdir, çünkü

ağrı kendisi deliryum gelişimi için risk faktörü olabilir. Aile üyelerinin en az

deliryumu nasıl tanıyacakları kadar, deliryumun dalgalı periyodları konusunda da

eğitimi çok önemlidir. Deliryum sıklıkla önemsenmez, ancak hemşire ve doktorun

deliryumu erken tanıması, letal sonuçların ve medikolegal komplikasyonlarının

bilinmesi gerekir (19). Yoğun bakımda deliryum için önleyici ve yönetim stratejileri

gelecek araştırmalarda önemli bir yerde bulunacaklardır.

2.9. TEDAVİ

Deliryum için medikasyonlar; katkı sağlayıcı faktörlerin düzeltilmesine (uyku

bozukluğu, baskılar gibi) dikkat edildikten sonra ancak verilmelidir. Deliryumun;

akut, hayatı tehdit eden, acil dikkat gerektiren ( hipoksi, hiperkarbi, hipoglisemi,

metabolik bozukluk veya şok gibi) problemlerin manifestasyonu olabileceğini

hatırlamak çok önemlidir. Bu tür endişeler gösterildikten sonra, farmakolojik

yönetim düşünülmelidir. Deliryumu tedavi etmek için kullanılan ajanların algılamayı

geliştirmeye niyetli olmalarına rağmen; hepsinin duyu merkezini daha fazla

bulandırabilecek ve kognitif fonksiyon bozukluğu süresinde uzamaya ön ayak

olabilecek psikoaktif etkilerinin olduğu anlaşılmalıdır. Bu nedenle; tedavi etkilerinin

yararlarını onaylayacak bilgiler elde edilinceye kadar, bu ilaçlar olabildiğince küçük

dozlarda gerektikçe kullanılmalı ve gerekli olan en kısa zaman içinde kesilmelidir.

Bazı raporlar bütün bu psikoaktif medikasyonlardan ayrılmayı asiste etmede

deksmetotimidinin (α2 agonist) yararlarını tanımlamışlardır (145). Kardiyak cerrahi

geçirmiş postoperatif hastaların prospektif, randomize çalışmalarından alınan

başlangıç sonuçlarına göre; sternal kapatma sırasında deksmetotimidin sedasyonunun

postoperatif deliryumda diğer propofol ve benzodiazepinlerle olan %50’den fazla

insidansla karşılaştırıldığında 8% ilgili olduğu gösterilmiştir (146).

Yoğun bakımda sedasyon için çok sık kullanılan benzodiazepinler, deliryum

yönetimi için tavsiye edilmezler, çünkü over sedasyon, konfüzyonun şiddetlenmesi

ve solunum supresyonu ihtimali vardır. Bununla beraber benzodiazepinler deliryum

Page 42: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

35

tremens (ve diğer çekilme sendromları) ve felç tedavisinde seçenek ilaç olarak

kalırlar. Benzodiazepinlerin amnestik özellikleri, tehlikeli ve hoş olmayan

prosedürler uygulanırken bu ajanları özellikle kullanışlı yaparlar. Güvenilir

populasyonlarda, altta yatan demansı olan yaşlı hastaların bir kısmında;

benzodiazepinler konfüzyon ve ajitasyonu arttırabilirler. Bu tür olgularda; devam

eden benzodiazepin tedavisinin yerini haloperidolün sedatif etkilerinin avantajı

alabilir.

Hala deliryum tedavisi için Amerikan Yiyecek ve İlaç Kurumu (U.S. Food and Drug

Administration (FDA)) tarafından onaylanmış bir ilaç yoktur. The Society of Critical

Care Medicine rehberleri (100); haloperidolü bu tavsiyenin nonrandomize olgu

serilerinden alınan aralıklı bilgiler ve anektodal raporlara (örn. Seviye C data)

dayandığının bilinmesiyle beraber seçilecek ilaç olarak tavsiye ederler. Bununla

beraber, haloperidol deliryum için çok geniş kullanılan “tipik” antipsikotik

butyrophenondur (147). Solunumu suprese etmez, ∆2 opioid reseptörünü bloke

ederek dopamin reseptör antagonisti gibi çalışır, pozitif semptomatolojinin

(halüsinasyonlar, yapısız düşünce paterni gibi) tedavisi ile sonuçlanır ve değişken

sedatif etki üretir.

Deliryum tedavisinde kullanılan özgül bir ilaç yoktur. Tedaviyi iki aşamalı olarak

düşünmek en iyisidir. İlk aşamada hastanın sedasyonu sağlanmalı, nedene yönelik

temel incelemeler yapılmalı (7,19,83) ve neden saptandıysa uygun tedaviye

başlanmalı, hemen düzeltilmediği hallerde geri dönüşümsüz hasar yaratabilecek olası

durumlar için önlemler alınmalıdır (7,19). İkinci aşamada ise, genel tıbbi ve

psikososyal desteklerin verilmeli, bulunamadıysa nedenin saptanmasına yönelik ileri

laboratuar incelemelerine başvurulmalıdır (7).

2.9.1. Acil tıbbi tedavi

Deliryumdaki hasta ajite, eksite, saldırgan, paranoid olabilir; bu durumda ilk

yapılması gereken, hastanın kendisi ya da başkalarına zarar vermesini önlemek

amacıyla kontrol altına alınmasıdır. Hastanın denetlenemediği durumlarda en sık

Page 43: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

36

kullanılan ilaçlar antipsikotikler ve anksiyolitiklerdir (7). Ajite psikotik davranışın

kontrolünde kullanılan bir ilaç, ajitasyonu yatıştırmalı, hallüsinasyon ve paranoid

yorumlamayı kesmeli ve bilinçliliğin daha da bozulmasına yol açmadan sedasyon

sağlanmalıdır. İlaç, solunumu baskılamamalı, hipotansiyona yol açmamalı ya da

deliryum yaratma potasiyeli taşımamalıdır (Örn. Antikolinerjikler). İlacın parenteral

kullanılabilir formu olmalıdır (7).

Yoğun bakım dışı ayarlamalarda; haloperidolün tavsiye edilen başlangıç dozu 0.5 ve

1.0 mg oral ya da parenteral, her 20-30 dakikada bir istenen etkiye ulaşılıncaya kadar

tekrarlanan dozdur. Yoğun bakımda; tavsiye edilen başlangıç dozu her 6 – 12 saatte

2’den 5 mg ‘a kadar (oral veya intravenöz ), maksimal efektif doz yaklaşık 20mg/gün

civarındadır. Bu doz aralığı “teorik olarak optimal ” %60 ∆2 reseptör blokajına

ulaşmaya yeterlidir (148), bu arada komple ∆2 saturasyonu ile meydana gelebilecek

yan etkileri de önler. Birçok yoğun bakım hastasında durumun aciliyetinden dolayı –

kasıtsız santral hatların, endotrakeal tüpün ve hatta aortik balon pompalarının

çıkarılması riskine bağlı olarak - haloperidol veya sedatiflerin daha yüksek dozları

sıklıkla kullanılır. Ne yazık ki; yoğun bakımda dozaj tavsiye rehberi olarak çok az

resmi farmakolojik çalışmaya ait veri vardır. Sakin olunursa; haloperidolün çok daha

az dozları ile hasta genellikle yönetilebilir. Ne haloperidol ne de benzer ajanlar (örn,

droperidol ve klorpromazin) yoğun bakım kullanımı için yaygın olarak

çalışılmamıştır (100). Yeni “atipik antipsikotikler” (örn, risperidone, ziprasidone,

quetiapine, ve olanzapine) deliryum için yararlı olduklarını kanıtlayabilirler.149

Atipik antipsikotiklerin kullanımı haloperidolden daha mantıklı bulunmuştur

(özellikle deliryumun hipoaktif / miks subtiplerinde) (149,150,151,152). Haloperidol

kullanımının mekanik ventile edilen, yoğun bakım hastalarında retrospektif

analizinde mortaliteye yararları rapor edilmiştir (153). Kalisvaart ve ark (154) düşük

doz haloperidol profilaksisinin; kalça cerrahisinden iyileşen yaşlı hastalarda

deliryumun gerçek prevalansının azalmamasına rağmen, deliryum ciddiyeti ve

süresinin azaldığını göstermişlerdir. Skrobik ve ark. (149) olanzapine ve

haloperidolün yoğun bakımdaki hem medikal hem de cerrahi hastalardaki deliryumu

tedavi etmede eşit etkinliğe sahip olduğunu fakat olanzapinin daha az yan etkiye

sahip olduğunu rapor etmişlerdir. Kato ve ark. (155) genotiplendirmenin atipik

antipsikotik seçiminde etkili olabileceğini bildiren bir olgu rapor etmişlerdir.

Page 44: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

37

CYP2D6 genotipine sahip hastalarda persistant deliryum olduğunu göstermişler ve

risperidonla tedavi edildiğinde ciddi ekstrapramidal semptomları demonstre

etmişlerdir. Bunun yerine quetiapine (CYP3A4 ile metabolize edilir) kullanıldığında

hastanın deliryumu yan etki olmadan iki gün içinde açılmıştır. Bu olgu sunumu

antipsikotiklerin pozitif etkilerine bir kanıt değildir, hala ilginçtir ve yakın gelecekte

farmakogenetiğin medikasyon seçimlerinde önemli bir rol oynayabileceğini önerir.

Yoğun bakım hastalarında, iv. sedasyon ve analjezi için araştırıcıların birleştiği 6

tavsiye şunlardır;

1) Morfin sülfat, tüm kritik hastalar için analjezik ve sedatif etkisinden dolayı tercih

edilir.

2) Fentanil, hemodinamik açıdan stabil olmayan kritik hastalarda ve morfin allerjisi

olanlarda tercih edilir.

3) Hidromorfin, morfine makul bir alternatif olarak kullanılabilir.

4) Midazalom veya propofol, kritik yetişkin hastalarda, anksiyetenin kısa süreli (24

saatten kısa) tedavisi için tercih edilir (156).

5) Lorazepam, kritik erişkin hastalarda, anksiyetenin uzamış tedavisi için tercih

edilir (85,156).

6) Haloperidol, kritik erişkin hastaların tedavisi için tercih edilir (156).

Özgül tedavi gerektirebilen durumlardan biri, antikolinerjik deliryumudur. Özellikle

yaşlılarda şüphelenilir ve ilaçlar kesilir ya da azaltılır. Bu deliryumdan

şüphelenildiği zaman, kan beyin engelini aşabilen bir antikolinesteraz inhibitörü olan

fizostigmin salisilat, tanısal amaçla kullanılabilir. Tanı ya da tedavi amacıyla

kullanıldığı zaman, intravenöz 1-2 mg dozda 2-3 dakikada verilir. Eğer hiç bir yanıt

yoksa 20-30 dakika sonra yinelenebilir (7,19). Fizostigmine bağlı bir toksik

reaksiyon geliştiği zaman, her mg. fizostigmin için, 0,5 mg. atropin sülfat

verilmelidir. Fizostigmin'in kontrendikasyonları; mesane ve barsak

obstrüksiyonlarını içermektedir. Kardiak aritmi ve stroke'dan sakınmak için, tedbirli

olunması gerekir (19).

Page 45: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

38

Hastaya Wernicke ensefalopatisi tanısı konduğunda ya da şüphelenildiğinde, hemen

100 mg. tiamin verilmeli ve daha sonraki günlerde hasta ağızdan alana kadar 50 mg.

tiamin im. Verilmelidir (7).

Uzun süreli bir hipogliseminin onarılamayacak beyin hasarına yol açtığı göz önünde

tutularak, hipoglisemiye bağlı deliryumdan şüphelenildiğinde ya da nedeni

bilinmeyen deliryum olgularında, olası bir hipoglisemiyi düzeltmek amacıyla,

laboratuar tetkikleri için kan alındıktan sonra %50' lik dextrozdan 50 cc. iv

verilmelidir. Eğer hasta bir süredir hipoglisemideyse, bu miktar bilincini düzeltmeye

yetmeyebilecek, ama testler yapılırken, hasta beyninin daha ileri düzeyde bir hasara

uğraması da önlenmiş olacaktır (81).

Hipoksemi ve MSS'nin hipoperfüzyonunda tedavi, bunlara sebep olan etmene

göredir. Bunlar genellikle, solunumun düzenlenmesi, O2 verilmesi, kan basıncının

düzeltilmesi, kan transfüzyonu ve aritminin düzeltilmesi şeklindedir (81).

Menenjit ve ansefalit olgularında, özgül tedavi yanında ortaya çıkan ateşle de

mücadele edilmelidir. Hastanın ateşi 40,5°C yi aşarsa deliryum, hatta ölüm

oluşabilir; böyle durumlarda ateşi düşürmeye yönelik girişimler (periferik soğutma,

antipiretik) yapılmalıdır (81).

Konvülziyon ve ventriküler aritmi gibi hipomagnezemi durumlarında 1gr. (8,1 mEq)

magnezyum sülfat verilmelidir (157).

2.9.2. Genel tıbbi yaklaşım

Deliryumun altta yatan temel bozukluğunun düzeltilmesi, her zaman deliryumun

düzeltilmesine yetmez. Yani temel bozukluğun nedeni ve tedavisi bilinmemekte ya

da temel bozukluğun düzeltilmesinden ancak bir süre sonra deliryum düzelmektedir.

Deliryum nedeninin saptanamadığı, saptanan nedenin tedavisinin olmadığı

durumlarda tedavi şöyledir; a) Çevrenin düzenlenmesi b) Genel tıbbi destek c)

Belirtilerin giderilmesine yönelik tedavi

Page 46: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

39

a) Çevre düzenlenmesi: Çevre ile ilgili düzenlemeler yararlı olmakla beraber, birincil

tedavi gibi düşünülmemelidir. Deliryumdaki hasta için en iyi ortam; sessiz,

disiplinli, basit acele edilmeyen bir ortamdır. Uyaranların çok olduğu cerrahi ve

dahiliye servisleri bu hastalar için uygun değildir; en kötü yer ise yoğun bakımlardır.

Pencereli bir oda, hastanın olağan gece-gündüz değişikliklerine yönelmesine

yardımcı olabilir. Gece boyunca odanın fazla parlak olmayan bir ışıkla

aydınlatılması genellikle korkutucu yanılsamaları azaltır. Karanlık, hastanın görsel

algılamasındaki zorlukları artırdığından, görsel varsanıları da başlatabilir. Hafif

sözel uyaranlar önemlidir; bir radyo yararlı olabilir. Saat takvim gibi tanıdık

nesnelerin odaya yerleştirilmesi, zaman yöneliminin düzelmesinde yardımcı olabilir

(7,19). Tıbbi personel formaları ile kolayca tanınabilir olmalı ve hastaya kendilerini

tekrar tekrar tanıtmalı görevlerini ve ne yaptıklarını açıklamalıdırlar. Aynı hekim ve

hemşirenin hastayı izlemesi çoğu kez yararlıdır. Hastaya güvende olduğu, bulunduğu

yer, gün, ay, yıl tekrar tekrar söylenmelidir (7).

İyi hemşire bakımı önemlidir ve hastanın tekrar güvenini kazanması,

oryantasyonunun düzelmesi amaçlanır (19). Hemşireler, deliryumun erken

semptomlarını tanımak için eğitilmelidir (19).

b) Genel tıbbi destek: Deliryumda, mental ve fizik yorgunluğa yol açan eksitasyon

ve ajitasyon çoğu kez belirgindir. Uykusuzluk direngen olabilir, rüyalar ve

karabasanlar sürebilir. Deliryumdakilerde ateş sıklıkla yükselir ve bazen tehlikeli

düzeyleri bulur. Hareketsizlik ve ateş, bir de yetersiz sıvı alınımı varsa, sıvı elektrolit

dengesizliğine neden olabilir. Ciddi elektrolit dengesizlikleri, dehidratasyon, hatta

vasküler kollaps görülebilir.

Semptomatik ve destek tedavisi önemlidir. Deliryumdaki hastaların uykuları

düzeltilmeli, sıvı elektrolit dengesi düzenlenmeli, ateş varsa düşürülmeli, olası

vitamin eksiklikleri yerine konmalıdır. Çoğu kez hastanın yaşaması, asıl nedenin

bulunarak tedavi edilmesine değil, tıbbi komplikasyonların başarılı bir şekilde

düzeltilmesine bağlıdır (7,19).

c) İlaç verilmesi: Anksiyolitikler ve antipsikotikler; korku, anksiyete, huzursuzluk,

hiperaktivite ve uykusuzluk tedavisinde etkilidir. Bu iki ilaç kümesinden, birinin

Page 47: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

40

diğerinden daha etkili olduğuna dair bir kanıt yoktur. İlaç seçiminde daha çok her

hastada "ortaya çıkabilecek yan etkilerden kaçınma" dikkate alınmalıdır (7).

Tipik ve atipik antipsikotiklerin yan etkileri; hipotansiyon, akut distoniler,

ekstrapramidal etkiler, laringeal spazm, malign hipertermi, glukoz ve lipid

disregülasyonu ve ağız kuruluğu, konstipasyon ve üriner retansiyon gibi

antikolinerjik etkileri içerir. Belki de bu antipsikotiklerin en hızlı, hayatı tehdit eden

yan etkileri Toras –de – points’dir ve bu ajanlar uzamış Q-T intervali olan hastalara

çok kesin gereklilik olmadıkça verilmemelidir. Önemli miktarda tipik veya atipik

antipsikotik ilaç alan ya da yanında aritmojenik ilaç kullanan hastalar

elektrokardiyografi ile yakın monitorize edilmelidir. 2005‘in başlarında, atipik

antipsikotik ilaç kullanımı ile yaşlı hastalar arasında mortalite ilgisi yayınlanmıştır.

Bu uyarı; demansı ve psikotik semptom deneyimi olan antipsikotik medikasyon

kullanan çok geniş miktardaki hasta tedavilerinden ortaya çıkan bilgilerin meta

analizleri ile desteklenmiştir (158). Benzer ilgiler başka çalışmacılar tarafından

yüksek strok riski ve mortalite ile ilgili de rapor edilmiştir (159,160). Akabinde; diğer

çalışmalar antipsikotiklerle tedavi edilen yoğun bakımda yatmayan yaşlı hastalarda

ölüm riskinde artışın atipik antipsikotiklerle sınırlandırılamayacağını önermişler;

Schneider ve ark (159) konvansiyonel antipsikotik ajan olan haloperidolün de artmış

mortalite riskine sahip olduğunu bulmuşlardır.

Deliryumun önlenmesi ve tedavisi için protokoller ve kanıta dayalı stratejiler; hem

nonfarmakolojik hem de farmakolojik devam eden randomize klinik çalışmaların

verileri bulundukça aciliyeti konusunda şüphe kalmayacağı kanıtlanacaktır.

2.10. SEYİR ve PROGNOZ

Deliryum, genelde kısa zaman içinde kimi zaman aniden, kimi zaman da günler ya

da saatler içinde ortaya çıkan ya tam düzelme ya da ölümle sonuçlanan geçici bir

durum olarak kabul edilir. Ancak, olguların çoğunda seyir kısa süreli olsa da,

yaklaşık 1/3 olguda uzamış ya da yineleyici seyir görülür, pek çok olguda düzelme

kalıcı sekellerle gelişir. Bir deliryum epizodu genelde kısa sürer (Yaklaşık 1 hafta)

Page 48: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

41

(7,19). Düzelme hızı altta yatan nedene bağlıdır ve çoğunlukla 10-12 günde tam

düzelmeyle sonuçlansa da %15 olgu bir aya kadar uzayabilir. Deliryumdaki hastanın

prognozunda çeşitli olasılıklar vardır; 1-hastalıktan önceki duruma tam dönüş 2-

Stupor ve/veya komaya ilerleme 3-Nöbetler 4-Kronik beyin sendromları 5-Ölüm 6-

Eşlik eden morbidite ile birlikte 1'den 4'e değişen durumlar (81).

Deliryum, sıklıkla altta yatan ciddi bir hastalığın işaretidir; epizodu kötüleşmekte

olan ciddi bir fizik hastalığı işaret edebileceği unutulmamalıdır.

Yoğun bakım ünitelerinde depresyon ve deliryum, mortalite ve morbidite riskini

artırırken (161), akut hastalık ve bozuklukların, metabolik bozuklukların ve

psikoaktif ilaç almayanların prognozunun daha iyi olduğu tesbit edilmiştir (30).

Deliryumlu hastalarda, mortalite oranları %4-65 olurken (19,31,63,76,82,162,163)

nondeliryumlu hastalarda mortalite %0,3'dür (76). Hastaneden taburculuktan sonraki

ilk 6 ay içerisinde ölüm oranları bazı çalışmalarda %25’lere varmaktadır.

Bedford, hastaneye girişte deliryum görülen 4000 hastanın %30'unun bir ay içinde

öldüğünü, yaşayanların %80'inin bir aydan kısa bir zamanda düzelirken, %5'inde 6

aydan fazla konfüzyonun devam ettiğini bildirmiştir (63).

Deliryum gelişenlerde, ortalama hastanede yatış süresi 12-18 gün civarında iken,

deliryumsuz grupta yatış süresi ortalama 7 gün olarak tespit edilmiştir (76,78,82).

Uzun süreli rehabilitasyon desteği gereken hasta oranı; deliryumlu grupta %36 iken,

deliryumsuz grupta %11 bulunmuştur (76). Mortalite ve yatış süresinde artış daha

çok hipoaktif deliryumda görülür çünkü en çok gözden kaçan subtip hipoaktif

deliryumdur.

Deliryum, tanı, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerini zora soktuğu gibi, neden olduğu

morbidite sonucunda hastanede yatış sürelerini de uzatır ve buna bağlı olarak mali

yükü arttırır.

Page 49: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

42

3. HASTALAR VE YÖNTEM

Bu çalışmada Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon

Anabilim Dalı Reanimasyon Ünitesine Ocak 2010 ve Temmuz 2010 tarihleri

arasında çeşitli sebeplerle kabul edilen toplam 280 hasta etik kurul onayı alındıktan

sonra deliryum açısından prospektif çalışma protokolünde takip edildi.

Reanimasyon ünitesine kabul edilen bütün hastalar kabullerinden 24 saat sonra

takibe alındılar öncelikle bütün hastaların Glasgow Koma Skalası değerlendirmeleri

yapıldı. Glasgow Koma Skalası>10 olan, önceden bilinen nörolojik ve kognitif

fonksiyon bozukluğu olmayan, 18 yaşından büyük, 5 günden uzun süreli yatışı

öngörülen hastalar çalışmaya kabul edildi Hastalara rutin tedavi uygulamaları ve

ilaçları ile ilgili herhangi bir müdahalede bulunulmadı, sabah akşam ziyaretleriyle

anket ve gözleme dayalı bir çalışma yürütüldü. Çalışmada hasta takipleri 7 gün

süreyle yapıldı. Hastaların kabul günlerindeki genel durumları ve laboratuar

verileriyle, hastaların mortalite tahminlerini yapabilen ve hastalığın ciddiyetini

gösteren yine uluslararası kabul görmüş SAPSIII skorlaması ilk günkü değerleriyle

bilgisayar ortamında yapıldı skor ve mortalite tahminleri kaydedildi. Yine gün

içindeki ziyaretlerde hastaların hastalıklarının şiddetiyle orantılı olarak hesaplanan

APACHEII (Acute Physiology And Chronic Health Evaluation) skorları günlük

olarak kaydedildi. Yedi günlük takiplerinde sabah ziyaretlerinde uluslararası ölçekte

deliryum tanısında geçerli olan ICDSC (Intensıve Care Delirium Screening

Checklist) anket sistemi uygulandı, gerekli sorular soruldu. Akşam ziyaretinde

hastaya o gün yapılan tedavi girişimleri ve uygulamalar kaydedildi yine deliryum

değerlendirmesinde uluslararası kabul görmüş bir anket olan CAM-ICU (Confussion

Assesment Method for the ICU) uygulandı. Her iki deliryum değerlendirme skalası

da anket yöntemiyle uygulanıyor olup, hastalara ek yük getirmemektedir.. Deliryum

etyolojisinde risk faktörü olarak belirlenmiş tedavi uygulamalarının kliniğimizde

hastalara uygulanıp, uygulanmadığı ve uygulamaya başlama günleri/saatleri

kaydedildi. Bu uygulamalar enteral beslenme, parenteral beslenme, mekanik

ventilasyon, sıvı resüssitasyonu, vasopressör ajan kullanımı, albumin replasmanı, kan

Page 50: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

43

transfüzyonu, steroid kullanımı, mekanik venöz tromboemboli proflaksisi,

hemodiyaliz, plazmaferez, hemofiltrasyon, mobilizasyon ve sedasyon olarak

belirlendi. Sıvı resüssitasyonu normal günlük idame sıvı gereksinimleri dışındaki sıvı

uygulamaları olarak alındı. Deliryum etyolojisinde yer alma olasılığı olan her türlü

girişimsel uygulamalar, uygulandıkları gün, saat ve uygulama sıklığını içerecek

şekilde kaydedildi. Bu uygulamalar, periferik damar yolu açılması, santral venöz

kateterizasyon yapılması, invaziv arter kanülasyonu, trakeotomi açılması perkutan

endoskopik gastrostomi açılması, nazogastrik sonda takılması, idrar sondası

takılması, trakeotomi kanülü değiştirilmesi, entübasyon, göğüs tüpü takılması,

cerrahi saha pansumanı, yara yeri bakımı ve brokoskopi, cerrahi diğer uygulamalardı.

Hastaların takibi kabulu takip eden 7 gün boyunca her gün iki ziyaret şeklinde

yapıldı.Yedi gün içinde hastaların skorlama sistemleri ile deliryuma girip girmediği

ve ekip farkındalığının olup olmadığı kaydedildi. Araştırma prospektif, gözlemsel ve

anket araştırması şeklinde uygulandı, hastaların tedavilerine herhangi bir müdahalede

bulunulmadı ilaç ya da rutin normal tedavilerinin dışında yeni bir tedavi uygulaması

yapılmadı.

İstatistiksel analizler için SPSS 11.5 programı kullanılmıştır. Ölçümle elde edilen

değişkenler bakımından bağımsız iki grubun karşılaştırılmasında parametrik test

varsayımları sağlanmadığı için Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Kategorik

değişkenler bakımından ilişki ya da gruplar arası farklılık incelemesinde ki-kare testi

uygulanmıştır. Tanımlayıcı istatistik olarak nitel değişkenlerde sayı ve oran, nicel

değişkenlerde ise ortalama±standart sapma verildi. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı

kabul edildi.

Page 51: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

44

4. BULGULAR

4.1. HASTALARIN DEMOGRAFİK VE MEDİKAL ÖZELLİKLERİ

Bu çalışmaya toplam 280 hasta dahil edilmiş olup bu hastaların 140’ı kısa yatış

süresi, 27’si takip eden yedi günde RASS≤ 4 olması ve 9 hasta da takip eden yedi

günde GKS<10 olması nedeniyle değerlendirme dışı bırakılmış olup çalışma toplam

104 hasta üzerinden değerlendirilmiştir.

Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalamaları 50.0±19.8 yıldı. Bu hastaların

%51.9’u erkek, %48.1’i kadındı. Hastaların ünitemize kabul edilmeden önceki

tedavilerinin sürdürüldüğü yerler %26.9 genel cerrahi yoğun bakım ünitesi, %25 acil

servis, %31.7 servis hastası, %16.3 dış merkezlerden yoğun bakım üniteleriydi.

Hastaların ünitemize kabul edilmeden önceki yatış süreleri 10.7±10.3 gün olarak

saptandı. Hastaların ünitemize kabul nedenleri %40.4 medikal sebepler, %16.3

travma, %32.7 cerrahi, %10.6 intoksikasyonlardı. Hastaların %72.1’inde eşlik eden

herhangi bir hastalık varken, eşlik eden hastalık sayısı 2.8±1.5olarak bulundu.

Hastaların %52.9’unda birden fazla eşlik eden hastalık tespit edilmiştir (Tablo 4.1a).

Tablo 4.1a Hastaların demografik verileri

Yaş (yıl) 50±19.8

Cinsiyet (K/E; n=104) 50/54

Ünitesi Öncesi Hastanede Yatış süresi (gün) 10.7±10.3

Kabul nedeni (%)

Medikal (n=42)

Travma (n=17)

Cerrahi (n=34)

İntoksikasyon (n=11)

40.4

16.3

32.7

10.6

Geldiği yer (%)

Genel cerrahi yoğun bakım (n=28)

Acil servis (n=26)

Servis (n=33)

Dış merkez yoğun bakım (n=17)

26.9

25

31.7

16.3

Eşlik eden hastalık (%) Var (n=75)

Yok (n=29)

72.1

27.9

Page 52: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

45

Deliryum etyolojisinde risk faktörü olarak belirlenmiş tedavi uygulamalarının

kliniğimizde hastalara uygulanış oranları incelenmiştir. Hastaların hangi tedavileri ne

sıklıkla aldığı ve tedavilere yoğun bakıma yatışının kaçıncı gününde başlandığı

kaydedilmiş ve tabloda gösterilmiştir (Tablo 4.1b).

Tablo 4.1b Uygulanan tedaviler ve başlangıç günleri

Uygulama yapılan hastalar n(%)

Tedavinin başlangıç günü

Enteral beslenme 85 (%81.7) 2.7±1.5

Parenteral beslenme 82 (%78.8) 1.1±0.6

Mekanik ventilasyon 85 (%81.7) 1.9±0.6

Sıvı resussitasyonu 53 (%51) 1.2±0.6

Vazopressör 38 (%36.5) 1.3±1.0

Albumin replasmanı 55 (%52.9) 1.3±0.8

Kan transfüzyonu 60 (%57.7) 1.3±0.7

Steroid 33 (%31.7) 1.1±0.5

Mekanik venöz tromboembolizm profilaksisi 85 (%81.7) 1±0.3

Hemodiyaliz 7 (%6.7) 1.4±0.7

Plazmaferez 20 (%19.2) 1.7±1.4

Hemofiltrasyon 3 (%2.9) 1.6±1.1

Sedasyon uygulanması 66 (%63.5) 1.7±1.2

Mobilizasyon 27 (%26) 2±1.1

Deliryum etyolojisinde rol oynayabilecek girişimsel tedaviler ve bu girişimlerin ilk

yapıldığı günlerin ortalaması tabloda gösterilmiştir (Tablo 4.1c).

Tablo 4.1c Uygulanan girişimler ve günleri

Uygulama yapılan hastalar n(%)

Girişimin yapıldığı gün

Periferik damar yolu açılması 101 (%97.1) 1.8±0.6

Santral venöz kateterizasyon 69 (%66.3) 1.2±0.5

İnvaziv arter kanülasyonu 69 (%66.3) 1.4±0.9

Trakeotomi açılması 4 (%3.8) 3±1.4

Perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) 1 (%1) 4±0.0

Nazogastrik sonda 83 (%79.8) 1.3±0.7

İdrar sondası 98 (%94.2) 1.1±0.4

Trakeotomi kanül değişimi 5 (%4.8) 1.9±1.3

Entübasyon ve entübasyon tüpü değişimi 70 (%67.3) 1.2±0.7

Göğüs tüpü 12 (%11.5) 1.8±1.8

Cerrahi saha pansumanı 60 (%57.7) 1.1±0.4

Yara bakımı 61 (%58.7) 1,1±0.4

Diğer girişimler 41 (%39.4) 2.3±1.5

Page 53: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

46

4.2. DELİRYUM İNSİDANSI

Sonuçlar incelendiğinde CAM-ICU’ya göre hastaların %68.3’ü (n=71), ICDSC’ye

göre %66.3’ü (n=69) çalışmaya kabulü takip eden yedi gün içinde deliryuma

girmiştir. Deliryuma girme oranları açısından CAM-ICU ile ICDSC

karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı bulunmuştur (p=0.75).

ICDSC’nin, deliryum değerlendirmesinde altın standart olarak kabul edilen CAM-

ICU ile karşılaştırıldığında duyarlılığı %91.5, seçiciliği %87.9 olarak hesaplanmıştır

(Tablo 4.2a).

Tablo 4.2a CAM-ICU ve ICDSC’ye göre deliryum (D) insidansları

CAM - ICU

D.Var D.Yok Toplam

D.Var 65 (%94.2) 4 (%5.8) 35 (%33.7) ICDSC

D.Yok 6 (%17.1) 29 (%82.9) 69 (%66.3)

Toplam 33 (%31.7) 71 (%68.3) 104

4.3. DEMOGRAFİK VERİLERE VE RİSK FAKTÖRLERİNE GÖRE

DELİRYUM GELİŞİMİ

Deliryuma girme riski cinsiyetlere göre karşılaştırıldığında her iki test metoduyla da

erkeklerde daha yüksek bulunmuştur. CAM-ICU’ya göre erkeklerin %77.8’i (n=42)

deliryuma girerken kadınlarda bu oran %58 (n=29) olarak bulunmuştur. Buna göre

deliryuma girme riski erkeklerde 2.5 (1.1-5.9) kat daha fazla bulunmuştur ve bu

istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.03). ICDSC’ye göre erkeklerin %74.1’i (n=40)

deliryuma girerken kadınlarda bu oran %58 (n=29) olarak bulunmuştur. ICDSC’ye

göre de erkekler de yine risk yüksektir ve bu risk %95 güven aralığıyla 2.7(0.9- 4.7)

olarak hesaplanmıştır fakat; ICDSC’ye göre bu risk artışı istatistiksel olarak anlamlı

değildir (p=0.083) (Şekil 4.1).

Page 54: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

47

Şekil 4.1. CAM-ICU ve ICDSC’ye göre deliryuma girenlerde cinsiyet dağılımı

Deliryuma girme riskine yaşa göre bakıldığında hem CAM-ICU ya göre hem de

ICDSC’ye göre anlamlı fark bulunmuştur. CAM-ICU’ya göre deliryuma girenlerin

yaş ortalamaları 54.6±19.8 olarak bulunmuşken deliryuma girmeyenlerin yaş

ortalamaları 39.9±15.9 olarak bulunmuştur. ICDSC’ye göre deliryuma girenlerin yaş

ortalamaları 55.2±18.9 olarak bulunmuşken deliryuma girmeyen hastaların yaş

ortalamaları 39.6±17.3 olarak bulunmuştur (Şekil 4.2). CAM-ICU ve ICDSC ile

yapılan değerlendirmeler artan yaşın deliryuma girme olasılığını anlamlı olarak

arttırdığını göstermiştir (sırası ile p=0.001 ve p=0.000) (Tablo 4.3a).

Şekil 4.2. ICDSC’ye ve CAM-ICU’ya göre deliryuma girenlerde yaş dağılımı

Page 55: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

48

CAM-ICU’ya göre deliryuma giren ve girmeyen hastaların ünitemize kabul

edilmeden önceki hastanede yatış süreleri sırası ile 12.9± 10.5 ve 6± 7.9 gündür ve

aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.000). ICDSC’ye göre deliryuma

girenlerin ünitemize kabul edilmeden önceki yatış süreleri 13±10.5 gün olarak

bulunurken bu süre deliryuma girmeyenlerde 6.2±8.2 gün olarak bulunmuştur ve

aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.000) (Tablo 4.3a).

Tablo 4.3a Demografik verilere göre deliryum (D) gelişimi

CAM-ICU ICDSC Deliryum

D.Var D.Yok p D.Var D.Yok P

Erkek(n=54) %77.7 %32.3 %74.1 %25.9 Cinsiyet

Kadın(n=50) %58 %42 0.03

%58.0 %42.0 0.08

Yaş (yıl) 54.6±19.8 39.9±15.9 0.001 55.2±18.9 39.6±17.3 0.00

Yatış süresi (gün) 12.9±10.5 6±7.9 0.000 13.0±10.5 6.2±8.2 0.00

Eşlik eden hastalıklar %80 %20 0.000 %78.7 %21.3 0.00

Hastaların yoğun bakım ünitesine kabul edildikten sonraki günlük takipleriyle

deliryuma girmeleri arasındaki güne dayalı ilişki incelenmiştir. Hastaların

%71.8’inin CAM-ICU’ya göre, %66.7’sinin de ICDSC’ye göre yoğun bakım

ünitesine kabul edildikleri ilk günde deliryumda oldukları, takip eden günlerde ise

deliryum gelişme oranının azaldığı görülmüştür (Şekil 4.3).

Şekil 4.3. CAM-ICU ve ICDSC’ye göre hastaların deliryuma giriş günler

Page 56: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

49

Eşlik eden hastalığı bulunan hastaların %80’i CAM-ICU’ya göre, %78.7’si

ICDSC’ye göre deliryuma girmiştir. Deliryuma girmeyen hastalarla

karşılaştırıldığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.000) (Tablo

5.3a). CAM-ICU’ya göre deliryuma girme riski eşlik eden hastalığı bulunanlarda

%95 güven aralığıyla 6.5 (2.6-16.7) kat daha fazladır. ICDSC’ye göre ICDSC’ye

göre deliryuma girme riski eşlik eden hastalığı olanlarda %95 güven aralığı ile 7

(2.7–18.0) kat daha fazladır.

Eşlik eden hastalığın bir ya da birden fazla olmasıyla deliryuma girme riski

araştırıldığında CAM-ICU’ya göre birden fazla eşlik eden hastalığı bulunanlarda

deliryuma girme oranı %85.5 olarak bulunmuştur. Eşlik eden tek hastalığı

bulunanlarda deliryuma girme oranı ise %49 olarak bulunmuştur ve aralarındaki fark

istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.000). CAM-ICU’ya göre deliryuma girme riski

birden fazla eşlik eden hastalığı bulunanlarda %95 güven aralığıyla 6.1 (2.4–15.6)

kat artmıştır. ICDSC’ye göre birden fazla eşlik eden hastalığı bulunanlarda

deliryuma girme oranı %85.5 olarak bulunmuştur. Eşlik eden tek hastalığı olanlarda

deliryuma girme oranı %44.9 olarak bulunmuştur ve aralarındaki fark istatistiksel

olarak anlamlıdır (p=0.000). ICDSC’ye göre deliryuma girme riski birden fazla eşlik

eden hastalığı bulunanlarda %95 güven aralığıyla 7.2 (2.8–18.4) kat artmıştır.

Eşlik eden hastalık sayısı açısından deliryuma girme riskine bakıldığında CAM-

ICU’ya göre deliryuma giren hastalarda ortalama eşlik eden hastalık sayısı 3±1.5

iken deliryuma girmeyenlerde ise 2.4±1.7 olarak bulunmuştur ve eşlik eden hastalık

sayısı açısından deliryuma girenlerle girmeyenler arasında istatistiksel olarak anlamlı

fark bulunmamıştır (p=0.189). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastalarda ortalama

eşlik eden hastalık sayısı 3.0±1.5, deliryuma girmeyenlerde ise 2.3±1.6 olarak

bulunmuştur ve eşlik eden hastalık sayısı açısından deliryuma girenlerle girmeyenler

arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=0.07). Deliryum

etyolojisinde etkili risk faktörleri ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelenmiş ve

sonuçlar tabloda gösterilmiştir (Tablo 4.3b) (Şekil 4.4).

Page 57: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

50

Tablo 4.3b Risk faktörlerine göre deliryum gelişimi

CAM-ICU’ya göre deliryum gelişen ICDSC’ye göre deliryum gelişen Uygulama yapılan

%(n) Uygulama yapılmayan

%(n) p

Uygulama yapılan %(n)

Uygulama yapılmayan %(n)

p

Enteral beslenme %77,5(55) %22,5(16) Ns %75,4(52) %24,6(17) 0,03

Parenteral beslenme %88,7(63) %11,3(8) 0,001 %87(60) %13(9) 0,01

Mekanik ventilasyon %93(66) %7(5) 0,000 %95,7(66) %4,3(3) 0,000

Sıvı resüssitasyonu %64,8(46) %35,2(25) 0,000 %63,8(44) %36,2(25) 0,000

Vasopressör kullanımı %49,3(35) %50,7(36) Ns %50,7(35) %49,3(34) Ns

Albumin replasmanı %64,8(46) %35,2(25) 0,001 %65,2(45) %34,8(24) 0,001

Kan transfüzyonu %64,8(46) %35,2(25) 0,001 %63,8(44) %36,2(25) Ns

Steroid kullanımı %39,4(28) %60,6(43) 0,02 %40,6(28) %59,4(41) 0,007

Mekanik VTE proflaksisi %93(66) %7(5) 0,000 %94,2(65) %5,8(4) 0,000

Hemodiyaliz %8,5(6) %91,5(65) Ns %7,2(5) %92,8(64) Ns

Plazmaferez %15,5(11) %84,5(60) Ns %15,9(11) %84,1(58) Ns

Hemofiltrasyom %1,4(1) %98,6(70) Ns %1,4(1) %98,6(68) Ns

Mobilizasyon %22,5(16) %77,5(55) Ns %24,6(17) %75,4(52) Ns

Sedasyon %80,3(57) %19,7(14) 0,000 %79,7(55) %20,3(14) 0,000

Ns: İstatiksel olarak anlamlı değil

Page 58: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

51

Şekil 4.4. CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların aldıkları tedavilerin dağılımı

4.4. TEDAVİ UYGULAMALARINA GÖRE DELİRYUM GELİŞİMİ

Mekanik ventilasyonun başladığı gün ve CAM-ICU’ya göre deliryuma girme

arasındaki ilişki incelendiğinde deliryuma giren hastaların daha erken mekanik

ventilasyon tedavisine alındıkları bulunmuştur. Tedavinin başladığı gün ile deliryum

gelişimi arasındaki ilişki anlamlı bulunmuştur (p=0.000). CAM-ICU’ya göre deliryum

gelişen hastalar kabul edildikten sonra takiplerinin 1.1±0.5’inci gününde mekanik

ventilatöre bağlanmışlardır. Mekanik ventilasyonun başladığı gün ve ICDSC’ye göre

deliryum gelişimi arasındaki ilişki de yine anlamlı bulunmuştur (p=0.000). Buna göre

ICDSC’ye göre deliryum gelişen hastalar kabul edildikten sonra takiplerinin

1,1±0,6’ıncı gününde mekanik ventilatöre bağlanmışlardır (Tablo 4.4).

Mobilizasyon ve deliryum gelişimi arasındaki ilişkiye baktığımızda CAM-ICU’ya

göre deliryuma girme ile mobilizasyonun başlangıç günü arasında istatistiksel olarak

anlamlı fark bulunmazken (p=0.162), ICDSC’ye göre deliryum gelişimi ve

mobilizasyonun başlangıç günü arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur

Page 59: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

52

(p=0.018). ICDSC’ye göre mobilizasyonun başlangıç günü 2.4±1.2 olanlarda

deliryum gelişirken, takiplerinin 1.4±0.9’uncu gününde mobilizasyonun başladığı

hastalarda deliryum gelişmemiştir (Tablo 4.4).

Tablo 4.4. Tedavilerin başlangıç günü ve deliryum gelişimi arasındaki ilişki

CAM-ICU

Deliryum

ICDSC

Deliryum

Var Yok p Var Yok P

Mekanik ventilasyon (gün) 1.1±0.5 1.5±0.9 0.000 1.1±0.6 1.4±0.7 0.000

Mobilizasyon 2.3±1.2 1.6±1 Ns 2.4±1.2 1.4±0.9 0.018

4.5. GİRİŞİMSEL TEDAVİLER VE DELİRYUM ARASINDAKİ İLİŞKİ

Periferik damar yolu açılmasıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde,

tüm hastalara periferik damar yolu açıldığından istatistiki inceleme yapılmamış,

değerlendirme dışı tutulmuştur.

Santral venöz kateterizasyon yapılan hastaların %73.2 (n=52)’si deliryuma girerken,

santral venöz kateterizasyon yapılmayan hastaların sadece %26.8 (n=17)’inde

deliryum geliştiği CAM-ICU ile tespit edilmiştir ve aradaki fark istatistiksel olarak da

anlamlıdır (p=0.029). ICDSC’ye göre deliryuma girenlerin %76.8 (n=53)’ine santral

venöz kateterizasyon yapılırken, %23.2 (n=16)’sine santral venöz kateterizasyon

yapılmamıştır. Santral venöz kateterizasyon ve deliryum gelişimi oranları arasındaki

fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.002) (Tablo 4.5).

İnvaziv arter kanülasyonu yapılan hastaların %76.1 (n=54)’i deliryuma girerken,

invaziv arter kanülasyonu yapılmayan hastaların sadece %23.9 (n=17)’unda deliryum

geliştiği CAM-ICU ile tespit edilmiştir ve aradaki fark istatistiksel olarak da

anlamlıdır (p=0.002). ICDSC’ye göre deliryuma girenlerin %79.7 (n=55)’sinde

invaziv arter kanülasyonu yapılırken, %20.3 (n=14)’ünde invaziv arter kanülasyonu

yapılmamıştır. İnvaziv arter kanülasyonu ile ICDSC’ye göre deliryum gelişim oranları

arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.000) (Tablo 4.5).

Page 60: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

53

Trakeotomi açılmasıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde toplamda

dört hastaya trakeotomi açıldığı için değerlendirme dışı tutulmuştur.

Perkutan endoskopik gastrostomi açılmasıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki

incelendiğinde PEG açılan tek hastada hem CAM-ICU hem de ICDSC’ye göre

deliryum gelişmiştir. Tek hasta olduğu için istatistiki değerlendirme yapılmamıştır

(Tablo 4.5).

Nazogastrik sonda takılmasıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde

CAM-ICU’ya göre deliryum gelişen hastaların %88.7 (n=63)’sine nazogastrik sonda

takılırken, %11.3 (n=20)’üne nasogastrik sonda takılmamıştır. Nazogastrik sonda

takılmasıyla CAM-ICU’ya göre deliryum gelişimi oranı arasındaki fark istatistiksel

olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.001). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastaların

%91.3 (n=63)’üne nazogastrik sonda takılırken, %8.7 (n=20)’ine nasogastrik sonda

takılmamıştır. Nazogastrik sonda takılmasıyla ICDSC’ye göre deliryum gelişimi

oranı arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.0001) (Tablo 4.5).

İdrar sondası takılması ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde CAM-

ICU’ya göre deliryuma giren hastaların %94.4 (n=67)’üne idrar sondası takılırken,

%5.6 (n=4)’sına idrar sondası takılmamıştır. İdrar sondası takılmasıyla CAM-ICU’ya

göre deliryum gelişimi oranı arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı

bulunmamıştır (p=0.93). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastaların %95.7

(n=66)’sine idrar sondası takılırken, %4.3 (n=3)’üne idrar sondası takılmamıştır.

İdrar sondası takılması ile ICDSC’ye göre deliryum gelişimi oranı arasındaki fark

istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0.38) (Tablo 4.5).

Trakeotomi kanülü değişimi ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde

trakeotomi kanülü değiştirilen 5 hastadan 4’ünde CAM-ICU’ya göre, 3’ünde

ICDSC’ye göre deliryum gelişmiş olup istatistiksel fark bulunmamıştır (sırayla

p=0.56 ve p=0.75) (Tablo 4.5).

Entübe edilen hastaların %83.1 (n=59)’i deliryuma girerken, entübasyon yapılmayan

hastaların sadece %16.9 (n=11)’unda deliryum geliştiği CAM-ICU ile tespit

edilmiştir ve aradaki fark istatistiksel olarak da anlamlıdır (p=0.000). ICDSC’ye göre

Page 61: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

54

deliryuma giren hastaların %87 (n=60)’si entübe edilirken, %13 (n=10)’ü entübe

edilmemiştir. Entübasyonla ICDSC’ye göre deliryum gelişimi oranları arasındaki

fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.000) (Tablo 4.5).

Göğüs tüpü takılmasıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde göğüs

tüpü takılan toplam 12 hastadan 7’sinde hem CAM-ICU’ya göre hem de ICDSC’ye

göre deliryum gelişmiş olup istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=0.4)

(Tablo 4.5).

Cerrahi saha pansumanı ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde, CAM-

ICU’ya göre deliryuma giren hastaların %67.6 (n=49)’sına cerrahi saha pansumanı

yapılırken, %32.4 (n=12)’üne cerrahi saha pansumanı yapılmamıştır. Cerrahi saha

pansumanı ve CAM-ICU’ya göre deliryuma girme oranları arasındaki fark

istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.003). ICDSC’ye göre deliryuma giren

hastaların %65.2 (n=45)’sine cerrahi saha pansumanı yapılırken, %34.8 (n=15)’ine

cerrahi saha pansumanı yapılmamıştır. Cerrahi saha pansumanı ve ICDSC’ye göre

deliryuma girme oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur

(p=0.029) (Tablo 4.5).

Yara bakımı ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde, CAM-ICU’ya

göre deliryuma giren hastaların %67.6 (n=48)’sına yara bakımı yapılırken, %32.4

(n=13)’üne yara bakımı yapılmamıştır. Yara bakımı yapılması ve CAM-ICU’ya göre

deliryuma girme oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur

(p=0.007). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastaların %65.2 (n=45)’sine yara bakımı

yapılırken, %34.8 (n=16)’ine yara bakımı yapılmamıştır. Yara bakımı yapılması ve

ICDSC’ye göre deliryum gelişme oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı

bulunmamıştır (p=0.06) (Tablo 4.5).

Diğer girişimsel tedavi uygulamalarıyla deliryum gelişimi arasındaki ilişki hem

CAM-ICU ile hem de ICDSC ile istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla

p=0.2 ve p=0.6) (Tablo 4.5) (Şekil 4.5).

Page 62: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

55

Tablo 4.5. Girişimsel tedaviler ve deliryum arasındaki ilişki

CAM-ICU’ya göre deliryum var ICDCS’ye göre deliryum var Uygulama

yapılan%(n) Uygulama

yapılmayan%(n) p

Uygulama yapılan%(n)

Uygulama yapılmayan%(n)

P

Santral venöz kateterizasyon

%73.2(52) %26.8(19) 0.029 %76.8(53) %23.2(16) 0,002

İnvaziv arter kanülasyonu

%76.1(54) %23.9(17) 0.002 %79.7(55) %20.3(14) 0,000

Trakeotomi %5.6(4) %94.4(67) Ns %4.3(3) %95.7(66) Ns

PEG %1.4(1) %98.6(70) Ns %1.4(1) %98.6(68) Ns

Nasogastrik sonda %88.7(63) %11.3(8) 0.001 %91.3(63) %8.7(6) 0.00

İdrar sondası %94.4(67) %5.6(4) Ns %95.7(66) %4.3(3) Ns

Trakeotomi kanül değişimi

%5.6(4) %94.4(67) Ns %4.3(3) %95.7(66) Ns

Entübasyon %83.1(59) %16.9(12) 0.000 %87(60) %13(9) 0.000

Göğüs tüpü %9.9(7) %90.1(64) Ns %10.1(7) %89.9(62) Ns

Cerrahi saha pansumanı

%67.6(48) %32.4(23) 0.003 %65.2(45) %34.8(24) Ns

Yara bakımı %67.6(48) %32.4(23) 0.007 %65.2(45) %34.8(24) Ns

Diğer girişimler %35.2(25) %64.8(46) Ns %37.7(26) %62.3(43) Ns

Ns: İstatiksel olarak anlamsız

Şekil 4.5. CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların girişime maruz kalma

durumlarının dağılımı

Page 63: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

56

4.6. GİRİŞİMSEL TEDAVİLERİN BAŞLANGIÇ GÜNLERİ VE

DELİRYUM GELİŞİMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Girişimsel tedavi uygulamalarının başladığı günler ve deliryum gelişimi arasındaki

ilişki incelendiğinde bazı girişimlerin erken yapılmasının deliryum gelişimi üzerinde

etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Santral venöz kateterizasyonun 1.1±0.3’üncü günde yapıldığı hastalarda CAM-

ICU’ya göre deliryum gelişirken, 1.5±0.8’inci günde santral venöz kateterizasyon

uygulanan hastalarda deliryum gelişmediği ve aralarındaki farkın istatistiksel olarak

anlamlı olduğu bulunmuştur (p=0.003). Santral venöz kateterizasyon uygulamasının

1.1±0.1’inci günde yapıldığı hastalarda ICDSC’ye göre deliryum gelişirken,

uygulamanın 1.4±1.9’uncu günlerde yapıldığı hastalarda deliryum gelişmediği ve

aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur (p=0.084)

(Tablo 4.6).

Entübasyonun yapıldığı gün ve deliryum gelişmesi arasındaki ilişki incelendiğinde

CAM-ICU’ya göre deliryum gelişen hastalarda entübasyon 1±0.8’inci günde

yapılmış olup, deliryum gelişmeyen hastalarda entübasyonun 1.8±1.8’inci günde

yapıldığı bulunmuştur ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.000).

ICDSC’ye göre deliryum gelişen hastalarda ise entübasyon 1.1±0.2’inci günde

yapılmış olup, deliryum gelişmeyen hastalarda entubasyonun 1.8±1.9’uncu günde

yapıldığı tespit edilmiş olup aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur

(p=0.008) (Tablo 4.6).

Tablo 4.6. Girişimsel tedavilerin başlangıç günleri ve deliryum gelişimi arasındaki

ilişki

CAM-ICU Deliryum ICDSC Deliryum

Var Yok p Var Yok P

Kateterizasyon günü 1.1±0.3 1.5±0.8 0,003 1.1±0.1 1.4±0.8 Ns

Entübasyon günü 1.0±0.2 1.8±1.8 0.000 1.1±0.2 1.8±1.9 0.008

Page 64: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

57

4.7. HASTALIK SKORLARI İLE DELİRYUM ARASINDAKİ İLİŞKİ

CAM-ICU’ya göre deliryum gelişen hastalarda ortalama APACHEII skorunun

18.7±8.3 olduğu, gelişmeyen hastalarda ise 6.6±5.5 olduğu tespit edilmiş olup

aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.000). APACHE II

skorunun ICDSC’ye göre deliryum gelişen hastalarda 19.1±8.1 olduğu, gelişmeyen

hastalarda ise 6.9±6.1 olduğu tespit edilmiş olup aralarındaki fark istatistiksel olarak

anlamlı bulunmuştur (p=0.000) (Tablo 4.7).

Hastaların kabullerindeki SAPSIII puanı CAM-ICU’ya göre deliryuma giren

hastalarda 70.5±23.5 girmeyen hastalarda ise 47.1±18.3 olarak tespit edilmiş olup

aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.000). ICDSC’ye göre

deliryuma giren hastalarda SAPSIII puanı 71.2±23.3, girmeyen hastalarda ise

46.4±17.3 olarak tespit edilmiş olup aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı

bulunmuştur (p=0.000) (Tablo 4.7).

SAPSIII mortalite tahminleri ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki incelendiğinde,

CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastalarda mortalite ihtimali %55±29, girmeyen

hastalarda ise %29±24 olarak tespit edilmiş olup aralarındaki fark istatistiksel olarak

anlamlı bulunmuştur (p=0.000). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastalarda ise

SAPSIII mortalite tahmini %56±29, girmeyen hastalarda %28±23 olarak tespit

edilmiş olup, aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.000)

(Tablo 4.7).

Tablo 4.7. Hastalık skorları ile deliryum (D) arasındaki ilişki

CAM-ICU ICDSC

D.Var D.Yok p D.Var D.Yok P

APACHE II 18.9±8.3 6.6±5.5 0.000 19.1±8.1 6.9±6.1 0.000

SAPS III puan 70.2±23.5 47.1±18.3 0.000 71.2±23.3 46.4±17.3 0.000

SAPS III mortalite beklentisi (%)

55±29 29±24 0.000 56±29 28±23 0.000

Page 65: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

58

Şekil 4.6. ICDSC ve CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastalarda hastalık skorları

4.8. DELİRYUMA GİREN HASTALARDA EKİP FARKINDALIĞI

Deliryuma giren hastaların sağlık ekibi tarafından fark edilip edilmediğine

bakıldığında, CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların %60.6 (n=43)’sının

sağlık ekibi tarafından fark edilmediği ve fark edilenlerle karşılaştırıldığında oranın

istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p=0.000). ICDSC’ye göre deliryuma

girenlerin ise %60.9 (n=42)’unun sağlık ekibi tarafından fark edilmediği, fark

edilenlerle karşılaştırıldığında oranın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur

(p=0.000) (Tablo 4.8)

Tablo 4.8 Deliryuma giren hastalarda sağlık ekibinin farkındalığı.

Sağlık ekibine göre deliryum

Var%(n) Yok%(n) P

CAM-ICU’ya göre deliryum var %39.4(n=28) %60.6(43) 0.000

ICDSC’ye göre deliryum var %39.1(27) %60.9(42) 0.000

Page 66: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

59

5. TARTIŞMA

Deliryum; kognitif fonksiyonlarda bozulma ile seyreden; hastanın fiziksel durumu

ve homeostazisinin bozulduğunu gösteren (20) uzamış hastanede kalış süresi, kötü

fonksiyonel iyileşme, yüksek mortalite ve komplikasyon oranları olan (76), akut

beyin yetmezliğidir (1,81).

Millar ve Seymour; cerrahi girişim geçiren yaşlı hastalarda, deliryum sıklığının

%10–14 olduğunu bildirmişlerdir (19). Williams da kalça kırığı olan yaşlı

hastalarda, ameliyat sonrası deliryum sıklığının %50'lere vardığını gösteriştir (164).

Genel medikal ve cerrahi hastalarda; %10–15 oranında deliryum geliştiği

bildirilmiştir (81). Postoperatif dönemde, pencereli yoğun bakımda takip edilen

hastalarda %18 oranında deliryum görülürken, penceresiz yoğun bakımda takip

edilen hastalarda %40 oranında görülmüştür (65). Bizim bu çalışmayı yürüttüğümüz

yoğun bakım ünitemizin hem pencereli hem de penceresiz odaları bulunmaktadır ve

deliryum insidansı %66.3 ile %68.3 arasında bulunmuştur.

Kanser hastalarında %10–40 oranında görülen deliryum sıklığı (66), terminal kanser

hastalarında %85'lere çıkmıştır (67) Dubin ve arkadaşları; postkardiyotomi

vakalarının %13–67’ sinde deliryum tespit etmişlerdir (165).

Bizim çalışmamızdaki toplam 280 hastanın 71’inde (%25,35) deliryum gelişirken,

deliryum açısından yedi gün süreyle düzenli takip edilebilen 104 hastanın iki farklı

değerlendirme sistemiyle 71’inde (%68.3) ve 69’unda (%66,3) deliryum gelişti. En

genç deliryum görülen hasta 17 yaşında, en yaşlı hasta 92 yaşında idi. CAM-ICU’ya

göre deliryum gelişenlerin yaş ortalaması 54,6±19,8, deliryum gelişmeyenlerin yaş

ortalaması 39,9±15,9 olarak bulundu (p=0,001). ICDSC’ye göre deliryum

gelişenlerin yaş ortalaması 55,2±18,9, deliryum gelişmeyenlerin yaş ortalaması

39,63±17,3 olarak bulundu (p=0,000). Yaşlılık, deliryuma eğilimi arttıran

faktörlerden biridir (27,28). Bizim çalışmamızdaki deliryum sıklığının nispeten

düşük olması, 60 yaşından aşağı hasta popülasyonunun fazla olmasına bağlanabilir.

Page 67: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

60

Cinsiyetin erkek olması, deliryum eğilimini artıran faktörlerdendir (31,78). Bizim

çalışmamızda da cinsiyet açısından hem CAM-ICU ile hem de ICDSC ile deliryum

görülme sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı. CAM-ICU’ya

göre deliryuma girenlerin %59,2 (n=42)’si erkek cinsiyetteyken %40,8 (n=29)’i

kadın cinsiyetteydi. CAM-ICU’ya göre erkekler deliryuma girme açısından kadınlara

göre 2,53 (1,03–5,95) kat daha riskli bulundular. ICDSC’ye göre deliryuma

girenlerin %74,1 (n=40)’i erkek cinsiyetteyken, %58 (n=29)’i kadın cinsiyette

saptandı. ICDSC’ye göre de yine erkekler 2,07 (0,94–4,73) kat riskli bulunmakla

birlikte bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi(p=0,083).

Kishi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; acil servisten yoğun bakıma kabul

edilen hastaların %16'sında deliryum gelişmiştir (166). Postoperatif deliryum

gelişimi için; hastanın yoğun bakıma girmesi, kanama miktarı ve cerrahi girişimin

süresi gibi faktörlerin etkili olduğu bulunmuştur (86). Biz çalışmamızda cerrahi

girişim süreleri ve kanama miktarlarını değerlendirmeye tabi tutmadık ama hastaların

yoğun bakım ünitemize kabul edilmeden önceki tedavilerinin sürdürüldüğü yerleri

inceledik. Bizim çalışmamızda, 28 (%26,9) vaka genel cerrahi yoğun bakımdan

26(%25,0) vaka acilden kabul edildi. Kabul edildiği yere göre deliryum gelişimi

açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.

Marcantonio ve arkadaşları; deliryum gelişen hastalarda ortalama hastanede kalış

süresini 15 gün, gelişmeyen hastalarda 7 gün olarak tespit etmişlerdir. Aynı

çalışmada uzun süreli rehabilitasyon desteği gereken hastalarda deliryum oranlarının

artarak %36’ya ulaştığı saptanmıştır (76). Başka bir çalışmada; deliryum gelişen

hastaların hastanede kalış süresi 18,8 gün iken, deliryum gelişmeyen hastaların 7,3

gün olarak bulunmuştur (78). Yaptığımız literatür taramasında yoğun bakım

öncesinde hastanede yatış süresi ile yoğun bakım ünitesinde deliryum gelişim

olasılığını değerlendiren herhangi bir araştırma bulamadık. Bu nedenle hastalarımızın

yoğun bakım ünitemize gelmeden önceki yatış sürelerini de inceledik. Bizim

çalışmamızda CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların ünitemize kabul

edilmeden önceki hastanede yatış süreleri 12,9±10,5 gün olarak bulunmuştur ve fark

istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,000). ICDSC’ye göre deliryuma giren hastalarda

yine ünitemize kabul edilmeden önceki hastanede yatış süreleri 13,0±10,5 gün olarak

Page 68: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

61

bulunmuştur ve fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,000). Çalışmamız

göstermiştir ki ünitemize kabul edilmeden önceki hastanede kalış süresi uzadıkça

hastaların deliryuma girme sıklığı da artış gösterir. Bu sonuçlar hastaların yoğun

bakım ünitesine kabulü öncesindeki hastanedeki yatış süresinin yoğun bakımda

deliryum gelişimini etkileyen önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Yoğun

bakım öncesinde hastanede yatan hastalarda uygulanan tedavi yaklaşımlarının ve

hastalıkların nitelik ve süresinin yoğun bakım deliryumu gelişme olasılığı üzerindeki

olası etkileri ise bizim çalışmamızın hedefleri dışındadır ve önemli bir belirleyici

olduğu literatür bilgilerine göre söylenebilir. Gerçekten de Schor ve arkadaşları,

hastanede yatan yaşlı hastalar üzerinde yaptıları araştırmada bu durumu ortaya

koymuşlardır. Schor ve arkadaşlarının araştırmalarında deliryum gelişen hastaların

%37,4'ünde enfeksiyon, %16,5'unda kardiak hastalık, %22'sinde respiratuar hastalık,

%15,4'ünde hipotansiyon, %89'unda ateş/hipotermi, %11'inde sodyum anormalliği,

%11'inde glikoz anormalliği, %19,8'inde üremi tespit edilmiştir (78). Başka bir

çalışmada; yoğun bakımdaki hastaların %32'sinde ateş/hipotermi, %26'sında sodyum

anormalliği, %70'inde azotemi, %32 hastada, sıvı-elektrolit imbalansı tespit

edilmiştir (82).

Bizim çalışmamızda eşlik eden hastalık varlığının deliryuma girme riskini attırdığı

bulundu. CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastaların %84,5’inde eşlik eden

hastalık tespit edildi (p=0,000). CAM-ICU’ya göre deliryuma girme riski eşlik eden

hastalık varlığında 6,54 kat daha fazla bulunmuştur. ICDSC’ye göre deliryuma giren

hastaların %78,7’sinde eşlik eden hastalık tespit edildi (p=0,000). ICDSC’ye göre

deliryuma girme riski eşlik eden hastalık varlığında 7 kat daha fazla bulunmuştur.

Birden fazla eşlik eden hastalık varlığında deliryuma girme riskinin arttığı fakat eşlik

eden hastalık sayısının istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulundu. CAM-ICU’ya

göre deliryuma giren hastaların %85,5’inde birden fazla eşlik eden hastalık tespit

edildi (p=0,000). Deliryuma girme riskinin birden fazla eşlik eden hastalık varlığında

6,12 kat arttığı bulundu. ICDSC’ye göre deliryuma giren hastaların ise yine

%85,5’inde birden fazla eşlik eden hastalıklarının bulunduğu ve deliryuma girme

riskinin 7,2 kat arttığı bulundu (p=0,000). Klinik olarak her iki tanı yöntemiyle de

deliryuma giren hastalarda eşlik eden hastalık sayısı 3 (1–6) olarak bulunmuştur

Page 69: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

62

fakat istatistiksel olarak eşlik eden hastalık sayısı ile deliryum gelişimi olasılığı

arasındaki ilişki anlamlı değildir (p=0,19).

Pandharipande ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada mekanik ventilatöre bağlı

travma ve cerrahi yoğun bakım hastalarında deliryum insidansı %70 olarak

bulunmuştur (37). Bizim çalışmamızda hem CAM-ICU’ya hem de ICDSC’ye göre

deliryuma girenlerin %77,6’sında mekanik ventilasyon tedavisinin yapıldığı tespit

edilmiş olup, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,000). Bu sonuçlar

mekanik ventilasyon uygulamasının deliryum gelişimi açısından önemli bir risk

faktörü olduğunu ortaya koymaktadır.

Araştırmamızda parenteral beslenme uygulanan hastalarda deliryum gelişme

olasılığının %73.2 ile %88.7 olduğu ve bu uygulamanın deliryum gelişimi açısından

önemli bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir (sırasıyla p=0,000 ve p=0,004).

Yaptığımız literatür taramasında bu tedavi uygulamasının deliryum gelişimi

açısından risk faktörü olup olmadığını araştıran herhangi bir çalışma bulamadık.

Diğer taraftan sıvı resüssitasyonu, vasopressör kullanımı, albumin replasmanı, kan

transfüzyonu, steroid kullanımı ve mekanik venöz tromboemboli proflaksisi

yapılması gibi uygulamaların da deliryum gelişimi açısından risk faktörü oldukları

araştırmamız sonucunda açık olarak ortaya koyulmuştur. Ancak bu uygulamaların

deliryum gelişimi açısından risk faktörü olmalarının direk olarak uygulamaların

kendisinden mi kaynaklandığı yoksa daha ciddi yoğun bakım hastalarında

uygulanmış olmaları nedeni hastalık ciddiyeti ve yatış süresi ile alakalı artmış

deliryum gelişme olasılığının indirek göstergeleri mi olduğu açık değildir. Bu

konunun daha geniş yoğun bakım hastaları üzerinde yapılan araştırmalar ile

irdelenmesi gerekmektedir

Çalışmamızda yapılan tedavi uygulamalarının bazılarının başlangıç günlerinin de

deliryum gelişimi açısından riski arttırdığı tespit edilmiştir. Mekanik ventilasyonun

başladığı gün ve CAM-ICU’ya göre deliryuma girme arasındaki ilişki incelendiğinde

deliryuma giren hastaların daha erken mekanik ventilasyon tedavisine alındıkları

bulunmuştur ve tedavinin başladığı gün ile deliryum gelişimi arasındaki ilişki

anlamlı bulunmuştur. CAM-ICU’ya göre deliryum gelişen hastalar yoğun bakım

Page 70: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

63

ünitesine kabul edildikten sonra takiplerinin 1,1±0,5’inci gününde mekanik

ventilatöre bağlanmışlardır. Mekanik ventilasyonun başladığı gün ve ICDSC’ye göre

deliryum gelişimi arasındaki ilişki de yine anlamlı bulunmuştur. Buna göre

ICDSC’ye göre deliryum gelişen hastalar yoğun bakım ünitesine kabul edildikten

sonra takiplerinin 1,1±0,6’ıncı gününde mekanik ventilatöre bağlanmışlardır.

Mobilizasyon ve deliryum gelişimi arasındaki ilişkiye baktığımızda CAM-ICU’ya

göre deliryuma girme ile mobilizasyonun başlangıç günü arasında istatistiksel olarak

anlamlı fark bulunmazken, ICDSC’ye göre deliryum gelişimi ve mobilizasyonun

başlangıç günü arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. ICDSC’ye

göre mobilizasyonun başlangıç günü 2,4±1,2 olanlarda deliryum gelişirken

takiplerinin 1,4±0,9’ıncı gününde mobilizasyonun başladığı hastalarda deliryum

gelişmemiştir. Mobilizasyon yapılan hastalar ile ilgili literatürde çalışmaya

rastlamadık. Bu nedenle tedavilerin başlangıç günü ve deliryum gelişimi arasındaki

ilişkiyi gösteren detaylı çalışmaların yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Girişimsel tedaviler ve deliryum arasındaki ilişki incelendiğinde santral venöz kateter

takılması, invaziv arter kanulasyonu, entübasyon, cerrahi saha pansumanı, yara

bakımı gibi bazı tedavi girişimleri ile hem CAM-ICU’ya hem de ICDSC’ye göre

deliryum gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Bu

girişimlerden de yine bazılarının uygulandığı gün ile deliryum gelişimi açısından da

anlamlı fark tespit edilmiştir. CAM-ICU’ya göre deliryuma girenler hastalarda

santral venöz kateterizasyon 1,1±0,3’üncü günde yapılırken, girmeyen hastalarda

1,5±0,8’inci günde yapılmıştır ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır.

ICDSC’ye göre deliryuma girenler hastalarda santral venöz kateterizasyon

1,2±0,4’üncü günde yapılırken, deliryuma girmeyen hastalarda 1,4±0,8’inci günde

yapılmıştır ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. CAM-

ICU’ya göre deliryuma girenler hastalarda entübasyon 1,0±0,2’inci günde yapılırken,

deliryuma girmeyen hastalarda 1,8±1,7’inci günde yapılmıştır ve aralarındaki fark

istatistiksel olarak anlamlıdır. ICDSC’ye göre deliryuma giren hastalarda entübasyon

1,1±0,2’inci günde yapılırken, deliryuma girmeyen hastalarda 1,8±1,8’inci günde

yapılmıştır ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır.

Page 71: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

64

Marcantonio ve arkadaşları (102) deliryum gelişen postoperatif hastalarda çalışırken,

benzodiazepin kullanımı ve meperidinin deliryum gelişme sıklığıyla ilişkili olduğunu

bulmuşlardır. Dubois ve ark (72) opioidlerin (morfin ve meperidin) intravenöz veya

epidural kateter yoluyla kullanımının medikal ya da cerrahi yoğun bakım

hastalarında deliryum gelişimi ile ilgili olabileceğini göstermişlerdir. Bizim

çalışmamızda sedasyon uygulaması yapılan hastaların %80,3 (n=57)’ünün, sedasyon

uygulaması yapılmayan hastaların %19,7 (n=14)’sinin CAM-ICU’ya göre deliryuma

girdiği ve aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir.

Sedasyon uygulaması yapılan hastaların %79,7 (n=55)’sinin, sedasyon uygulaması

yapılmayan hastaların %20,3 (n=14)’ünün ICDSC’ye göre deliryuma girdiği ve

aralarındaki farkın yine istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Yoğun

bakım hastalarında deliryum gelişiminin mortalite, morbidite, yatış süresi ve maliyet

üzerindeki etkileri göz önüne alındığında yoğun bakım ünitelerindeki sedasyon

uygulamalarında ciddi değişiklikler yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Yoğun bakımda yatan hastalarda yaptığı bir çalışmada hastalığın ciddiyeti ile

deliryuma geçiş arasındaki ilişki artan APACHE (Acute Physiology and Chronic

Health Evaluation) skorları ile gösterilmiştir (97). Bu çalışmada APACHEII skoru

18 ve üzerinde olduğunda deliryum gelişim riskinin arttığı bildirilmiştir.

Pandharipande ve arkadaşları artan APACHEII skorunun deliryum gelişimi üzerinde

bağımsız bir rsik faktörü olduğunu ortaya koymuşlardır. Bizim çalışmamızda CAM-

ICU’ya göre deliryuma giren hastaların APCHEII skorları 18,7±8,3, deliryuma

girmeyen hastalarınki ise 6,6±5,5 olarak bulunmuştur. ICDSC’ye göre deliryuma

giren hastaların APACHEII skorları ise 19,1±8,1, girmeyen hastaların 6,9±6,1 olarak

tespit edilmiştir. Çalışmamızda yine hastalığın ciddiyetini gösteren bir skorlama

sistemi olan SAPSIII ile deliryuma geçiş arasındaki ilişkiyi de inceledik. Buna göre

CAM-ICU’ya göre deliryuma giren hastalarda SAPSIII puanı 70,2±23,49, mortalite

ihtimali %55±29, girmeyen hastalarda ise SAPSIII puanı 47,1±18,3, mortalite

ihtimali %29±24 olarak tespit edilmiştir. ICDSC’ye göre deliryuma giren hastalarda

ise SAPSIII puanı 71,2±23,3, mortalite ihtimali %56±29, girmeyen hastalarda

SAPSIII puanı 46,4±17,3, mortalite ihtimali %28±23 olarak tespit edilmiş olup,

aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. SAPSIII puanı ve buna

Page 72: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

65

göre hesaplanan mortalite ihtimali ile deliryuma girme olasılığına ilişkin daha önce

yapılmış herhangi bir çalışma literatürde bulunmamaktadır.

Deliryum tanısı sıklıkla konulamaz ya da yanlış tanı konulur. Yoğun bakımda

deliryum insidansı %11-80 arasındadır (26,27,28,29) ve deliryumlu hastaların %32 -

67’sinin hekimler tarafından fark edilmediği bildirilmiştir (30,31). Dolaysı ile

deliryum tanısının gerek yoğun bakım doktorları gerekse yoğun bakım

hemşirelerince kolayca koyulmasını sağlayacak şekilde eğitim yapılmasının

gerekliliği açıkça ortadadır. Çalışmamızda deliryuma giren hastaların sağlık ekibi

tarafından fark edilip edilmediğine bakıldığında, CAM-ICU’ya göre deliryuma giren

hastaların %60,6 (n=43)’sının sağlık ekibi tarafından fark edilmediği ve fark edilen

hastalarla karşılaştırıldığında oranın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur.

ICDSC’ye göre deliryuma giren hastaların ise %60,9 (n=42)’unun sağlık ekibi

tarafından fark edilmediği, fark edilen hastalarla karşılaştırıldığında oranın

istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur.

Deliryumun etyolojisi karmaşık ve multifaktöriyeldir. Deliryum tanısı konan

hastaların %80 ile 95’inde, organik etyolojik faktörler tespit edilmiş, geri kalan %5

ile 20’sinin sebebi aydınlatılamamıştır (30,31). Etyolojik nedenin saptanması, özgün

tedavinin yapılabilmesi açısından çok önemlidir.

Metabolik imbalans, sıvı-elektrolit imbalansı, ilaç toksisitesi, kafa travması ve

postoperatif durumlar deliryumun sebepleri arasındadır (63,80).

Deliryum geçici bir bozukluktur; kimi zaman aniden, kimi zaman da günler ya da

saatler içinde ortaya çıkar. Bir deliryum epizodu genelde kısa sürer (yaklaşık bir

hafta) (19,81). Deliryumdaki hastaların prognozunda çeşitli olasılıklar vardır; 1-

Hastalıktan önceki duruma tam dönüş 2-Stupor ve/veya komaya ilerleme 3-Nöbetler

4-Kronik beyin sendromları 5-Ölüm 6-Eşlik eden morbidite ile birlikte 1'den 4'e

değişen durumlar. Deliryum, çoğu kez diğer bozukluklara dönüşmeden çözülür.

Farkına varılmayan ya da tedavi edilmeksizin sürüp giden deliryumda geri

dönüşümsüz beyin sekelleri ve ölüm olasılığı fazladır (80,81). Deliryum, sıklıkla

altta yatan ciddi bir hastalığın işaretidir. Bu nedenlerle deliryum her hekim

tarafından tanınmalı ve tedavisine erken başlanmalıdır.

Page 73: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

66

6. SONUÇ

Deliryum yoğun bakımlarda genellikle gözden kaçan bir sendromdur. Deliryumun

belirtileri fark edilemeyecek kadar hafif, yaşamı tehdit edecek kadar ciddi ya da

bunların arasında bir yerde olabilir.

Beyinin kimyasal ve fiziksel ortamdaki ani değişimlere kötü bir uyumu olduğu iyi

bilinir. Deliryum gelişen hastanın kliniği gün içinde değişkendir. Bu hastalar sabahın

erken saatlerinde ve geceleri daha ciddi ve kötüdür. Kognitif fonksiyonlarda bozulma

vardır. Bunlar, bilinç, yönelim, algı ve dikkat, bellek, soyut düşünme ve yargılama

yetileridir. Hastanın kliniği; hiperaktif olup kendine zarar verebilir veya hipoaktif

olup gözden kaçabilir. Deliryum sıklıkla altta yatan fiziki bir hastalığın ciddiyetinin

habercisi ve prognozun kötüye gittiğini gösteren bir işarettir.

Bu çalışmada öncelikli amacımız, yoğun bakım ünitemizdeki deliryum gelişimi

insidansını iki farklı değerlendirme ölçeği kullanarak hesaplamak ve bu iki ölçeğin

birbiri ile olan korelasyonunu kıyaslamak idi. Aynı zamanda deliryum gelişimi ile

hastalığın ciddiyeti arasındaki ilişki ve yoğun bakımda çalışan sağlık ekibinin

hastalarda deliryum gelişimini fark edip etmediklerini ortaya koymaktı.

Çalışmamızda elde ettiğimiz veriler topluca gözden geçirildiğinde, aşağıda

sıralanmış olan sonuçlar ortaya çıkmıştır.

• Yoğun bakım ünitemizde deliryum insidansı nispeten daha düşüktür.

• Deliryum değerlendirmesinde kullandığımız her iki değerlendirme ölçeğinin

duyarlılık ve seçicilikleri birbirine yakındır, dolayısı ile birbirlerinin yerine

kullanılabilirler.

• Deliryuma girme olasılığı erkeklerde daha fazladır.

• Yoğun bakım ünitemize kabul edilmeden önceki yatış sürelerinin uzaması

deliryum gelişimini arttırır.

• Yoğun bakıma kabul edilen hastalardaki eşlik eden hastalıkların varlığı deliryum

gelişimini arttırır.

Page 74: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

67

• Hastalara uygulanan girişimsel ya da girişimsel olmayan tedavilerin bazıları ve

tedavilerin yapıldığı günler deliryum gelişimini etkiler. Fakat bu sonucun

tedavilerin kendisi ile mi yoksa hastalığın ciddiyeti ile mi ilgili olduğunun net

olarak ortaya konabilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

• Sedasyon uygulaması yapılan hastalarda deliryuma girme olasılığı da artmaktadır.

Doğru sedasyon stratejilerinin belirlenmesi yoğun bakımda sedasyon uygulaması

klavuzlarının kullanımının arttırılması gerekmektedir.

• Hastalığın şiddeti arttıkça deliryuma girme olasılığı da artmaktadır.

• Yoğun bakım ünitelerinin kendi iş yoğunluğu içinde deliryum genellikle gözden

kaçmaktadır. Özellikle hipoaktif, hiperaktif ve miks deliryum alttiplerinin fark

edilmesi ve ayırımının yapılabilmesi için daha fazla çalışmalara ihtiyaç vardır.

Deliryum sıklıkla önemsenmez, ancak hemşire ve doktorun deliryumu erken

tanıması, letal sonuçların ve medikolegal komplikasyonlarının bilinmesi gerekir.

Page 75: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

68

7. ÖZET

Reanimasyon Ünitesinde Yatan Kritik Hastalarda Deliryum İnsidansı ve Ekibin

Farkındalığı

Araştırmamızın sonucunda deliryum gelişimini saptamak için kullanılan iki farklı

yöntemin (CAM-ICU ve ICDSC) deliryum tanısında birbiri yerine kullanılabilecek

düzeyde etkin olduğu saptandı.

Araştırmamızda yoğun bakım hastalarının deliryum insidansının ikifarklı

değerlendirme sistemiyle %68.3 ile %66.3 olduğu, deliryum gelişiminin erkeklerde

kadınlardan daha fazla olduğu ve ilerleyen yaşın deliryuma girme olasılığını

arttırdığı tespit edildi.

Yoğun bakım ünitelerinde yapılan tedaviler (parenteral beslenme, mekanik

ventilasyon, sıvı resüssitasyonu, albumin replasmanı, kan transfüzyonu, steroid

kullanılması, mekanik venöz tromboembolizm proflaksisi, sedasyon uygulaması) ve

diğer girişimsel tedavilerin (santral venöz kateterizasyon, invaziv arter kanülasyonu,

nasogastrik sonda takılması, entübasyon ve entübasyon tüpü değişimi) deliryum

olasılığını arttırması net olarak gösterilmiştir.

Diğer taraftan sedasyon uygulamalarının yoğun bakım deliryumu gelişimini ciddi

olarak arttırdığı da tespit edilmiştir. Yoğun bakım deliryumunun bu yüksek

insidansına karşılık yoğun bakım ekibi tarafından tanınmasının nispeten düşük

olduğu tespit edilmiştir.

Tüm bu sonuçlar yoğun bakım deliryumunun tanısı ile ilgili eğitim uygulamalarının

yaygınlaştırılması, sedasyon pratiğinin değiştirilmesi veya sonlandırılması, yoğun

bakım ünitesine kabulün daha erken ve hastanede yatış süresini kısaltacak şekilde

yapılmasının, yoğun bakım ünitelerinde yapılan tedavi ve uygulamaların başlanması

ve sürdürülmesinde azami hassasiyet gösterilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Anahtar Kelimeler: Deliryum, yoğun bakım, skorlama, test sistemi, tanı.

Page 76: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

69

8. SUMMARY

Delirium Incidence in Critical Intensive Care Unit Patients and Team

Awareness

As a result of our research, it is determined that two different methods (CAM-ICU

and ICDSC) used for identifying delirium development are efficient enough to be

used instead of each other in the diagnosis of delirium.

In our research, it is determined that the delirium incidence of intensive care patients

is 68.3% and 66.3% by two different evaluation methods, that delirium development

is more in men than women, and that age progression increases the possibility of

entering delirium.

Treatments done in intensive care units (parenteral nutrition, mechanical ventilation,

fluid resuscitation, albumin replacement, blood transfusion, using steroid,

mechanical prophylaxis of venous thromboembolism, applying sedation) and other

interventional treatments (central venous catheterization, invasive arterial

cannulation, nasogastric catheter insertion, intubation, and intubation tube changes)

are clearly shown to increase the possibility of delirium.

On the other hand, it is also determined that sedation applications increase the

development of intensive care delirium seriously. It is determined that, in this high

incidence of intensive care delirium, the possibility of being identified by the

intensive care team is relatively low.

All of these results reveal that one should show maximum sensitivity in the

dissemination of educational practices related to the diagnosis of intensive care

delirirum, modification or termination of the practice of sedation, making the

intensive care unit admission more early and in a way to shorten the duration of

hospital stay, initiating and maintaining the treatments and applications in intensive

care units.

Keywords: Delirium, ICU, scoring, testing, diagnosis

Page 77: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

70

9. KAYNAKLAR

1 Öztürk MO. Organik ruhsal bozukluklar, ruh sağlığı ve bozuklukları.7.baskı

Ankara 1997 sy: 371-77

2 American Psychiatric Association: Diagnostic and Statistical Manual Of

Mental Disorders, 4th ed, text rev. Washington, DC, American Psychiatric

Association, 2000

3 Granberg A, Engberg B, Lundberg D: Intensive care syndrome: A literature

review. Intensive Crit Care Nurse 1996; 12:173-182.

4 Webb JM, Carlton EF, Geeham DM: Delirium in the intensive care unit: Are

we helping the patient?. Crit Care Nurs Q 2000; 22:47-60.

5 Ely EW, Siegel MD, Inouye SK: Delirium in the intensive care unit: An under-

recognized syndrome of organ dysfunction. Semin Respir Crit Care

Med 2001; 22:115-126.

6 Diagnostic and statistical manual of mental disorders, 4th edn, revised (2000)

American Psychiatric Association, Washington, DC

7 Tuncer S, Bayraktar E, Özmen E. Deliryum.Organik Mental bozukluklar. Ege

üniv. yayınları İzmir 1989 sy:1-27

8 Ely EW, Gautam S, Margolin R, Francis J, May L, Speroff T, Truman B,

Dittus R, Bernard R, Inouye SK (2001) The impact of delirium in the intensive

care unit on hospital length of stay

9 Inouye SK, Rushing JT, Foreman MD, Palmer RM, Pompei P (1998) Does

delirium contribute to poor hospital outcomes? A tree-site epidemiologic study.

J Gen Intern Med 13:234–242

10 Inouye SK, Schlesinger MJ, Lydon TJ: Delirium: A symptom of how hospital

care is failing older persons and a window to improve quality of hospital care.

Am J Med 1999; 106:565-573.

Page 78: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

71

11 Levkoff SE, Evans DA, Liptzin B, et al: Delirium: The occurrence and

persistence of symptoms among elderly hospitalized patients. Arch Intern

Med 1992; 152:334-340.

12 American Psychiatric Association: Practice guideline for the treatment of

patients with delirium. Am J Psychiatry 1999; 156:1-20.

13 Inouye SK, Rushing JT, Foreman MD, et al: Does delirium contribute to poor

hospital outcomes?. A three-site epidemiologic study. J Gen Intern

Med 1998; 13:234-242.

14 Inouye SK, Rushing JT, Foreman MD, et al: Does delirium contribute to poor

hospital outcomes?. A three-site epidemiologic study. J Gen Intern

Med 1998; 13:234-242.

15 Ely EW, Shintani A, Truman B, et al: Delirium as a predictor of mortality in

mechanically ventilated patients in the intensive care unit.

JAMA 2004; 291:1753-1762.

16 Lin SM, Liu CY, Wang CH, et al: The impact of delirium on the survival of

mechanically ventilated patients. Crit Care Med 2004; 32:2254-2259.

17 Milbrandt EB, Deppen S, Harrison PL, et al: Costs associated with delirium in

mechanically ventilated patients. Crit Care Med 2004; 32:955-962

18 Ely EW, Gautam S, Margolin R, et al: The impact of delirium in the intensive

care unit on hospital length of stay. Intensive Care Med 2001; 27:1892-1900.

19 Lipowski, JZ. Delirium(Acute Confusional States). JAMA. 1987; 258:1789-

1792

20 Özkan S. Deliryum ve demans. Psikiyatrik Tıp: Konsultasyon- Liyezon

Psikiyatrisi- İstanbul 1993 sy:27-33

21 Pisani M, Inouye SK, McNicoll L, Redlich CA (2003) Screening for pre-

existing cognitive impairment in older intensive care unit patients:use of proxy

assessments.J Am Geriatr Soc 51:689–693

Page 79: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

72

22 Neelon VJ, Champagne MT, Carlson JR, Funk SG (1996) The NEECHAM

Confusion Scale: construction, validation, and clinical testing. Nurs Res

45:324–330

23 Hart RP, Levenson JL, Sessler CN, Best AM, Schwartz SM, Rutherford LE

(1996) Validation of a cognitive test for delirium in medical ICU patients.

Psychosomatics 37 45:324–330

24 Ely EW, Inouye SK, Bernard GR Gordon S, Francis J, May L, Truman B,

Speroff T, Gautam S, Margolin R, Hart RP, Dittus R (2001) Delirium in

mechanically ventilated patients: validity and reliability of the confusion

assessment method for the intensive care unit (CAM-ICU). J Am Med Assoc

286:2703–2710

25 Lemiengre J, Nelis T, Joosten E, Braes T, Foreman M, Gastmans C, Milisen K

(2006) Detection of delirium by bedside nurses using the confusion assessment

method. J Am Geriatr Soc 54:685–689

26 Ely EW, Gautam S, Margolin R, FrancisJ, May L, Speroff T, Truman B,Dittus

R, Bernard R, Inouye SK (2001) The impact of delirium in the intensive care

unit on hospital length of stay. Intensive Care Med 27:1892–1900

27 Ely EW, Inouye SK, Bernard GR, Gordon S, Francis J, May L, Truman B,

Speroff T, Gautam S, Margolin R, Hart RP, Dittus R (2001) Delirium in

mechanically ventilated patients:validity and reliability of the confusion

assessment method for the intensive care unit (CAM-ICU). JAMA 286:2703–

2710

28 Ely EW, Margolin R, Francis J, May L, Truman B, Dittus R, Speroff T,

Gautam S, Bernard GR, Inouye SK (2001) Evaluation of delirium in critically

ill patients: validation of the Confusion Assessment Method for the Intensive

Care Unit (CAM-ICU). Crit Care Med 29:1370–1379

29 Ely EW, Shintani A, Truman B, Speroff T, Gordon SM, Harrell FE Jr, Inouye

SK, Bernard GR, Dittus RS (2004) Delirium as a predictor of mortality in

mechanically ventilated patients in the intensive care unit. JAMA 291:1753–

1762

Page 80: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

73

30 Dubos G, Gonthier R, Simeone I, at al. Confusion syndromes in hospitalized

aged patients: polymorphism of symptoms and course. Prospective study of

183 patients. Rev Med Interne 1996 17:12 979-86

31 Inouye SK. The Dilemma of Delirium: Clinical and Research Controversies

Regarding Diagnosis and Evaluation of Delirium in Hospitalized Elderly

Medical Patients. The American Journal of Medicine 1994;97:278-88

32 Trzepac P, Breitbart W, Franklin J, et al. American Psychiatric Association

practice guidelines: practice guideline for the treatment of patients with

delirium. Am J Physchiatry 1999;156(5 suppl):1-9.

33 Jacobi J, Fraser GL, Coursin DB, et al. Clinical practice guidelines for the

sustained use of sedatives and analgesics in the critically ill adult. Crit Care

Med 2002;30:119-41.

34 Bergeron N, Dubois MJ, Dumont M, et al: Intensive Care Delirium Screening

Checklist: Evaluation of a new screening tool. Intensive Care

Med 2001; 27:859-864.

35 McNicoll L, Pisani MA, Zhang Y, et al: Delirium in the intensive care unit:

Occurrence and clinical course in older patients. J Am Geriatr

Soc 2003; 51:591-598.

36 Ely EW, Inouye SK, Bernard GR, et al: Delirium in mechanically ventilated

patients: Validity and reliability of the confusion assessment method for the

intensive care unit (CAM-ICU). JAMA 2001; 286:2703-2710.

37 Pandharipande P, Cotton B, Costabile S, Ely EW: Prevalence of delirium in

surgical ICU patients. Crit Care 2005; 33:167-S.

38 Francis J, Martin D, Kapoor WN: A prospective study of delirium in

hospitalized elderly. JAMA 1990; 263:1097-1101

39 Inouye SK: The dilemma of delirium: Clinical and research controversies

regarding diagnosis and evaluation of delirium in hospitalized elderly medical

patients. Am J Med 1994; 97:278-288.

Page 81: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

74

40 Peterson JF, Truman BL, Shintani A, et al: The prevalence of hypoactive,

hyperactive, and mixed type delirium in medical ICU patients (abstract). J Am

Geriatr Soc 2003; 51:S174

41 Peterson JF, Pun BT, Dittus RS, et al: Delirium and its motoric subtypes: A

study of 614 critically ill patients. J Am Geriatr Soc 2006; 54:479-484

42 Meagher DJ, Trzepacz PT: Motoric subtypes of delirium. Semin Clin

Neuropsychiatry 2000; 5:75-85

43 Milisen K, Foreman MD, Godderis J, et al: Delirium in the hospitalized

elderly: Nursing assessment and management. Nurs Clin North

Am 1998; 33:417-436

44 O'Keeffe ST, Lavan JN: Clinical significance of delirium subtypes in older

people. Age Ageing 1999; 28:115-119.

45 Marcantonio ER, Goldman L, Mangione CM, et al: A clinical prediction rule

for delirium after elective noncardiac surgery. JAMA 1994; 271:134-139.

46 Sanders AB: Missed delirium in older emergency department patients: A

quality-of-care problem. Ann Emerg Med 2002; 39:338-341

47 Hustey FM, Meldon SW: The prevalence and documentation of impaired

mental status in elderly emergency department patients. Ann Emerg

Med 2002; 39:248-253.

48 Meagher DJ, Hanlon DO, Mahony EO, et al: Relationship between symptoms

and motoric subtype of delirium. J Neuropsychiatry Clin

Neurosci 2000; 12:51-56

49 Justic M: Does “ICU psychosis” really exist?. Crit Care Nurse 2000; 20:28-

37.

50 McCusker J, Cole M, Abrahamowicz M, et al: Delirium predicts 12 month

mortality. Arch Intern Med 2002; 162:457-463.

51 Rockwood K, Cosway S, Carver D: The risk of dementia and death after

delirium. Age Ageing 1999; 28:551-556.

Page 82: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

75

52 Rahkonen T, Luukkainen-Markkula R, Paanilla S, Sulkava R: Delirium

episode as a sign of undetected dementia among community dwelling subjects:

A 2 year follow up study. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2000; 69:519-521

53 McCusker J, Cole M, Dendukuri N, et al: Delirium in older medical inpatients

and subsequent cognitive and functional status: a prospective study.

CMAJ 2001; 165:575-583.

54 Diagnostic and statistical manual of mental disorders. 4th ed. Washington, DC:

American Psychiatric Association, 1994.

55 Sessler CN, Gosnell M, Grap MJ, et al: The Richmond Agitation-Sedation

Scale: Validity and reliability in adult intensive care patients. Am J Respir Crit

Care Med 2002; 166:1338-1344.

56 Ely EW, Truman B, Shintani A, et al: Monitoring sedation status over time in

ICU patients: Reliability and validity of the Richmond Agitation-Sedation

Scale (RASS). JAMA 2003; 289:2983-2991.

57 Ely EW, Margolin R, Francis J, May L, Truman B, Dittus R, Speroff T,

Gautam S, Bernard GR, Inouye SK (2001) Evaluation of delirium in critically

ill patients: validation of the Confusion Assessment Method for the Intensive

Care Unit (CAM-ICU).Crit Care Med 29:1370–1379

58 Bergeron N, Dubois M-J, Dumont M, Dial S, Skrobnik Y (2001) Intensive care

delirium screening checklist: evaluation of a new screening tool. Intensive Care

Med 27:859–864

59 Altman DG (1991) Practical statistics for medical research. Chapman and Hall,

London

60 Inouye SK, van Dyck CH, Alessi CA Balkin S, Siegal AP, Horwitz RI (1990)

Clarifying confusion: the Confusion Assessment Method. A new method for

the detection of delirium. Ann Intern Med 113:941–948

61 Smith MJ, Breitbart WS, Meredith MP. A critique of instruments and methods

to detect, diagnose, and rate delirium. J Pain Symptom Manage 1995;10:35-77.

Page 83: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

76

62 Inouye SK, Bogardus ST, Charpentier PA, et al. A multicomponent

intervention to prevent delirium in hospitalized older patients. N Eng J Med

1999;340:669-76.

63 Lipowski Z.J. Transient Cognitive Disorders(Delirium, Acute Confusional

States) in the elderly. Am. J. Psychiatry 1983; 140: 1426-1436

64 Inouye SK,Viscoli CM, at al. A predictive model for delirium in hospitalized

elderly medical patients based on admission characteristics. Ann Intern Med.

1993; 119:474-81

65 Wilson LM. Intensive Care Delirium: the effect of outside deprivation in a

windowless unit. Arch. Intern Med. 1972; 130:225-226.

66 Massie MJ, Holland J, Glass E. Delirium in terminally ill cancer patients. Am J

Psychiatry 1983; 140:1048-50

67 Zimberg M, Berenson S. Delirium in patients with cancer: nursing assessment

and intervention. Oncol Nurs Forum 1990 Jul-Aug 17:4 529-38

68 Perry SW: Orgnic Mental disorders caused by HIV: update on early diagnosis

and treatment. Am J Psychiary 1990 147:696710

69 Fernandez F, Levy JK, Mansell PWA: Management of delirium in terminally

ill AIDS patients. Int J Psychiatry Med 1989; 19:165172

70 Francis J: Drug-induced delirium: Diagnosis and treatment. CNS

Drugs 1996; 5:103-114.

71 Inouye SK, Charpentier PA: Precipitating factors for delirium in hospitalized

elderly persons: Predictive model and interrelationship with baseline

vulnerability. JAMA 1996; 275:852-857.

72 Dubois MJ, Bergeron N, Dumont M, et al: Delirium in an intensive care unit:

A study of risk factors. Intensive Care Med 2001; 27:1297-1304.

73 Lipowski ZJ: Delirium in the elderly patient. N Engl J Med 1989; 320:578-

582

Page 84: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

77

74 Inouye SK, Viscoli CM, Horwitz RI, et al: A predictive model for delirium in

hospitalized elderly medical patients based on admission characteristics. Ann

Intern Med 1993; 119:474-481.

75 Francis J, Kapoor WN: Delirium in hospitalized elderly. J Gen Intern

Med 1990; 5:65-79.

76 Marcantonio ER, Goldman L, Mangione CM, at al. A clinical Prediction Rule

for Delirium After Elektive Noncardiac Surgery. JAMA. 1994;271:134-39

77 Radanov BP, Basetti C. Deliriurrr.occurence, diagnosis and therapy. Schweiz

Rundsch Med Prax 1995 Nov 14 84;46

78 Schor JD, Levkoff SE, Lipsitz LA. et al. Risk faktors for Delirium in

Hospitalized Elderly. JAMA. 1992; 267: 827-31

79 Marcantonio-ER, Juarez-G, Goldman-L, Mangione-CM, Ludwing- LE, at al.

The relationship of postoperative delirium with psychoactive medikasyons.

JAMA 1994 Nov 16; 272(19): 1518-22

80 Haller E, Binder R. Delirium,Demantia, Amnestic disorders. Review of

General Psychiatry , Howard H.Goldman . Fourt edition 176-81

81 Wise MG. Delirium, in American psychiatric Press Textbook of

Neuropsychiatry. Edited by Hales RE, Yudofsky SC. Washington DC,

American Psychiatric Press 1987, pp 89105

82 Francis J, Martin D, Kapoor WN. A prospective study of Delirium in

Hospitalized Elderly. JAMA. 1990 ,263:1097-1101

83 Hege-Scheuing G. Postoperative Transitory Syndrome and delirium

.Anaesthesist 1989 Sep 38:9 443-451

84 Lazaro-L,Marcos-T, Cirera-E, Pujol-J.Delirium in an elderly population

admitted at a general hospital. Med- Clin-Barc. 1995 Mar 11 ¡104(9):329-33

85 Fish-DN. Treatment of delirium in the critically ill patient. Clin- Pharm. 1991

Jun; 10(6):456-66

Page 85: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

78

86 Hayashi-H, Maeda-Y, Morichika-H, Miyama-T, Suzuki-T. Surgical stress and

transient postoperative psychiatric disturbances in aged patients studied using

the Yamaguchi University Mental Disorder Scale Surg-Today 1996;

26(6):413-8.

87 Espinoza MT, Parer JT: Mechanisms of asphyxial brain damage and possible

pharmacologic interventions in the fetus. Am J Obstet Gynecol 1991;

164:15821591

88 Sanders KM , Stern TA. Management of delirium associated with use of the

intraaortic balloon pump. Am J Crit Care sep 1993 2(5):371-7

89 Seneff-MG, Mathews- RA. Use of haloperidol infusions to control delirium in

critically ill adults: Ann-Pharmacother. 1995 Jul-Aug; 29(7-8): 690-3

90 Tune-L, Carr-S, Cooper-T, Klug-B, Golinger-RC. Association of

anticholinergic activity of prescribed medications with postoperative delirium.

J-Neuropsychiatry- Clin-Neurosci. 1993 Spring; 5(2):208-10.

91 Berger-I, Waldhom-RE. Analgesia, sedation and paralysis in the intensive care

unit. Am-Fam-Physician. 1995 Jan;51(1): 166-72.

92 Stiefel F, Razavi D. Common psychiatric disorders in cancer patients. II.

Anxiety and acute confusional states. Support Care Cancer 1994 jul 2:4 233-7

93 Andreasen N[J] C, Noyes R, Hartford C, et al: Management of emotional

reactions in seriously burned adults. N.Engi J Med 1972; 286:656

94 Adams RD,Viktor M:Principles of Neurology, 4 th Edition . Newyork, Mc

Graw- Hill, 1989

95 Antoon AY, Volpe JJ, Crawford JD: Burn encephalopathy in children.

Pediatrics 1972; 50: 609616

96 Mercadante-S; De- Conno-F, Ripamonti-C. Propofol in terminal care. J-Pain-

Symptom-Manage. 1995 Nov; 10(8): 639-42

Page 86: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

79

97 Pandharipande P, Shintani A, Truman P, et al: Lorazepam is an independent

risk factor for transitioning to delirium in intensive care unit patients.

Anesthesiology 2006; 104:21-26.

98 Agle BP, Baum CL:Psychological Aspects of chronic obstructive pulmonary

disease, in wise TN, Reading A(eds), The medical clinics of North America.

Volume 61, Number 4, July 1977 Symposium on Psychiatry in Internal

Medicine W.B. Saunders company.

99 Mc Cartney-JR; Boland-RJ. Anxiety and delirium in the intensive care unit.

Crit- Care- Clin 1994 Oct; 10(4): 673-80

100 Jacobi J, Fraser GL, Coursin DB, et al: Clinical practice guidelines for the

sustained use of sedatives and analgesics in the critically ill adult. Crit Care

Med 2002; 30:119-141

101 Kollef MH, Levy NT, Ahrens TS, et al: The use of continuous i.v. sedation is

associated with prolongation of mechanical ventilation. Chest 1998; 114:541-

548

102 Marcantonio ER, Juarez G, Goldman L, et al: The relationship of postoperative

delirium with psychoactive medications. JAMA 1994; 272:1518-1522.

103 Mihic S, Harris R: GABA and the GABAA receptor. Alcohol Health Res

World 1997; 21:127-131.

104 Van Der Mast RC: Pathophysiology of delirium. J Geriatr Psychiatry

Neurol 1998; 11:138-145.

105 Van Der Mast RC: Delirium: The underlying pathophysiological mechanisms

and the need for clinical research. J Psychosom Res 1996; 41:109-113.

106 Morrison RS, Magaziner J, Gilbert M, et al: Relationship between pain and

opioid analgesics on the development of delirium following hip fracture. J

Gerontol A Biol Sci Med Sci 2003; 58:76-81

107 Pandharipande P, Ely EW: Narcotic-based sedation regimens for critically ill

mechanically ventilated patients. Crit Care 2005; 9:247-248.

Page 87: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

80

108 Rabins PV. Psychosocial and management aspect of delirium. Int

psychogeriatr 1991 3:319324

109 Geary-SM. Intensive care unit psychosis revisited: Understanding and

managing delirium in the critical care setting. Crit-Care-Nurs-Q. 1994 May;

17(1):51-63.

110 Lipowski ZJ: Delirium: Acute Confusional States, rev ed. New York, Oxford

University Press, 1990.

111 Engel GL, Romano J: Delirium, a syndrome of cerebral insufficiency. J

Chronic Dis 1959; 9:260-277.

112 Blass JP, Gibson GE, Duffy TE, Plum F: Cholinergic dysfunction: A common

denominator in metabolic encephalopathies. In: Pepeu G Ledinsky H, ed.

Cholinergic Mechanisms: Phylogenetic Aspects, Central and Peripheral

Synapses, and Clinical Significance, New York: Plenum Press; 1981:921-928.

113 Gibson GE, Peterson C, Sansone J: Decreases in amino acids and acetylcholine

metabolism during hypoxia. J Neurochem 1981; 37:192-201

114 Crippen D: Treatment of agitation and its comorbidities in the intensive care

unit. In: Hill NS, Levy MM, ed. Ventilator Management Strategies for Critical

Care, New York: Marcel Dekker; 2001:243-284.

115 Pavlov VA, Wang H, Czura CJ, et al: The cholinergic anti-inflammatory

pathway: A missing link in neuroimmunomodulation. Mol Med 2003; 9:125-

134.

116 Fulkerson W, MacIntyre N, Stamler J, Crapo J: Pathogenesis and treatment of

the adult respiratory distress syndrome. Arch Intern Med 1996; 156:29-38.

117 Bellingan G: The pulmonary physician in critical care—6: The pathogenesis of

ALI/ARDS. Thorax 2002; 57:540-546.

118 Arvin B, Neville LF, Barone FC, Feurstein GZ: Brain injury and inflammation:

A putative role for TNF-alpha. Ann N Y Acad Sci 1995; 116:62-71.

Page 88: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

81

119 Fink MP, Evans TW: Mechanisms of organ dysfunction in critical illness:

Report from a round table conference held in Brussels. Intensive Care

Med 2002; 28:369-375.

120 Wheeler AP, Bernard GR: Treating patients with severe sepsis. N Engl J

Med 1999; 340:207-214

121 Papadopoulos MC, Lamb FJ, Moss RF, et al: Faecal peritonitis causes oedema

and neuronal injury in pig cerebral cortex. Clin Sci (Lond) 1999; 96:461-466.

122 Huynh HK, Dorovini-Zis K: Effects of interferon-gamma on primary cultures

of human brain microvessel endothelial cells. Am J Pathol 1993; 142:1265-

1278

123 Krueger JM, Walter J, Dinarello CA, et al: Sleep-promoting effects of

endogenous pyrogen (interleukin-1). Am J Physiol 1984; 246:R994-R999.

124 Papadopoulos MC, Davies DC, Moss RF, et al: Pathophysiology of septic

encephalopathy: A review. Crit Care Med 2000; 28:3019-3024

125 Breslow MJ, Miller CF, Parker SD, et al: Effect of vasopressors on organ blood

flow during endotoxin shock in pigs. Am J Physiol 1987; 252:H291-H300.

126 Van Der Mast RC, Fekkes D, Moleman P, Pepplinkhuizen L: Is postoperative

delirium related to reduced plasma tryptophan?. Lancet 2003; 338:851-852.

127 Wurtman RJ, Hefti F, Melamed E: Precursor control of neurotransmitter

synthesis. Pharmacol Rev 1980; 32:315-335.

128 Perry VH, Andersson B, Gordon S: Macrophages and inflammation in the

central nervous system. Trends Neurosci 1993; 16:268-273.

129 Rothwell NJ, Luheshi G, Toulmond S: Cytokines and their receptors in the

central nervous system: Physiology, pharmacology and pathology. Pharmacol

Ther 1996; 69:85-95.

130 Czura CJ, Friedman SG, Tracey KJ: Neural inhibition of inflammation: The

cholinergic anti-inflammatory pathway. J Endotoxin Res 2003; 9:409-413.

Page 89: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

82

131 Munford RS, Tracey KJ: Is severe sepsis a neuroendocrine disease?. Mol

Med 2002; 8:437-442.

132 Woiciechowsky C, Asudullah K, Nestler D, et al: Sympathetic activation

triggers systemic interleukin-10 release in immunodepression induced brain

injury. Nat Med 1998; 4:808-813

133 Woiciechowsky C, Schoening B, Daberkow N, et al: Brain IL-1 beta induces

local inflammation but systemic anti-inflammatory response through

stimulation of both hypothalamic-pituitary-adrenal axis and sympathetic

nervous system. Brain Res 1999; 816:563-571.

134 Nicholson TE, Renton KW: The role of cytokines in the depression of CYP1A

activity using cultured astrocytes as an in vitro model of inflammation in the

CNS. Drug Metab Dispos 2002; 30:42-46.

135 Olofsson- SM, Weitzner-MA,Walentine-AD, Baile-WF,Meyers-CA. A

retrospective study of the psychiatric management and outcome of delirium in

the cancer patient. Support-Care-Cancer 1996 Sep;4(5):351-7

136 Inouye SK, Bogardus Jr ST, Charpentier PA, et al: A multicomponent

intervention to prevent delirium in hospitalized older patients. N Engl J

Med 1999; 340:669-676.

137 Bogardus ST, Desai MM, Williams CS, et al: The effects of a targeted

multicomponent delirium intervention of postdischarge outcomes for

hospitalized older adults. Am J Med 2003; 114:383-390.

138 Marcantonio ER, Flacker JM, Wright RJ, Resnick NM: Reducing delirium

after hip fracture: A randomized trial. J Am Geriatr Soc 2001; 49:516-522.

139 Cole MG, McCusker J, Bellavance F, et al: Systematic detection and

multidisciplinary care of delirium in older medical inpatients: A randomized

trial. CMAJ 2002; 167:753-759.

140 Milisen K, Foreman MD, Abraham IL, et al: A nurse-led interdisciplinary

intervention program for delirium in elderly hip-fracture patients. J Am Geriatr

Soc 2001; 49:523-532.

Page 90: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

83

141 Lundstrom M, Edlund A, Karlsson S, et al: A multifactorial intervention

program reduces the duration of delirium, length of hospitalization, and

mortality in delirious patients. J Am Geriatr Soc 2005; 53:622-628.

142 Kollef MH, Levy NT, Ahrens T, et al: The use of continuous IV sedation is

associated with prolongation of mechanical ventilation. Chest 1999; 114:541-

548.

143 Brook AD, Ahrens TS, Schaiff R, et al: Effect of a nursing implemented

sedation protocol on the duration of mechanical ventilation. Crit Care

Med 1999; 27:2609-2615.

144 Kress JP, Pohlman AS, O'Connor MF, Hall JB: Daily interruption of sedative

infusions in critically ill patients undergoing mechanical ventilation. N Engl J

Med 2000; 342:1471-1477.

145 Siobal MS, Kallet RH, Kivett VA, Tang JF: Use of dexmedetomidine to

facilitate extubation in surgical intensive-care-unit patients who failed previous

weaning attempts following prolonged mechanical ventilation: A pilot study.

Respir Care 2006; 51:492-496.

146 Maldonado JR, van der Starre PJ, Wysong A: Postoperative sedation and the

incidence of ICU delirium in cardiac surgery patients.

Anesthesiology 2003; 99:A465.

147 Ely EW, Stephens RK, Jackson JC, et al: Current opinions regarding the

importance, diagnosis, and management of delirium in the intensive care unit:

A survey of 912 healthcare professionals. Crit Care Med 2004; 32:106-112.

148 Kapur S, Remington G, Jones C, et al: High levels of dopamine d2 receptor

occupancy with low-dose haloperidol treatment: a pet study. Am J

Psychiatry 1996; 153:948-950.

149 Skrobik Y, Bergeron N, Dumont M, Gottfried SB: Olanzapine vs haloperidol:

Treating delirium in a critical care setting. Intensive Care Med 2004; 30:444-

449.

150 Tune L: The role of antipsychotics in treating delirium. Curr Psychiatric

Rep 2002; 4:209-212.

Page 91: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

84

151 Foreman M, Milisen K, Marcantonia EM: Prevention and treatment strategies

for delirium. Prim Psychiatry 2004; 11:52-58.

152 Alao AO, Soderberg M, Pohl EL, Koss M: Aripiprazole in the treatment of

delirium. Int J Psychiatry Med 2005; 35:429-433.

153 Milbrandt EB, Kersten A, Kong L, et al: Haloperidol use is associated with

lower hospital mortality in mechanically ventilated patients. Crit Care

Med 2005; 33:226-229.

154 Kalisvaart KJ, de Jonghe JF, Bogaards MJ, et al: Haloperidol prophylaxis for

elderly hip-surgery patients at risk for delirium: A randomized placebo-

controlled study. J Am Geriatr Soc 2005; 53:1658-1666.

155 Kato D, Kawanishi C, Kishida I, et al: Delirium resolving upon switching from

risperidone to quetiapine: Implication of the CYP2D6 genotype.

Psychosomatics 2005; 46:374-375.

156 Shapiro-BA, Warren-J,Egol-AB, at al. Practice parameters for intravenous

analgesia and sedation ssfor adult patients in the intensive care unit: an

executive summary. Society of critical care medicine. Crit- Care- Med. 1995

sep; 23(9): 1596-600

157 Flink EB. Magnesium deficiency. Etiology and clinical spectrum. Acta Med

Scand Suppl. 1981 647:125-37

158 Wang PS, Schneeweiss S, Avorn J, et al: Risk of death in elderly users of

conventional vs. atypical antipsychotic medications. N Engl J

Med 2005; 353:2335-2341.

159 Schneider LS, Dagerman KS, Insel P: Risk of death with atypical antipsychotic

drug treatment for dementia: Meta-analysis of randomized placebo-controlled

trials. JAMA 2005; 294:1934-1943.

160 Sink KM, Holden KF, Yaffe K: Pharmacological treatment of neuropsychiatric

symptoms of dementia: A review of the evidence. JAMA 2005; 293:596-608.

161 Gipson-WT. Fatigue and depression in the patient in the intensive care unit.

Prim-Care. 1991 Jun;18(2):359-67

Page 92: REANİMASYON ÜNİTESİNDE DELİRYUM İNSİDANSI VE EKİP …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29291/tez.pdf · “septik ensefalopati”, “akut beyin bozukluğu”(3,4,5) gibi birçok

85

162 Cameron D, Thomas R, Mulvihill M, at al: Delirium: a test of the Diagnostic

and Statistical Manual III criteria on medical inpatients. J.Am Geriatr Soc

1987; 35:10071010

163 Rabins PV, Folstein MF. Delirium and dementia: Diagnostic criteria and

fatality rates. Br J Psychiatry 1982, 140:149153

164 Williams MA, Campel EB, Raynour SM, et al. Reducing acute confusional

states in elderly patients with hip fraktures. RES Nurse Health 1985;8:329-37

165 Dubin WR, Field NL Postkardiotomi delirium: a critical review.J.Thorac

Cardiovasc Surg. 1979;77:586594

166 Kishi Y et al Delirium in critical care unit patients admitted through en

emergency room. Gen-Hosp-Psychiatry.1995 Sep;17(5):371-9