2
SAFFAT SÜRESi gamber bir taraftan teselli edilirken taraftan gelecek için ona ümit verilmek- tedir. Surenin bölüm halinde incelenebilir. Birinci bölüm muhtemelen düzeni ve yönetimiyle görevli olan meleklere (siHfilt) yeminle dan bütün evrenin ve sinin bir ve tek belirtilir. Gökyüzü- nün ve te- mas edilerek ilahi zaptedip iletmek- le görevli melekler alemine hiçbir nüfuz bildirilir (ayet 1-10). bölümde muhakkak olan ahiret bahsedilir. Hz. Pey- gamber'in olan ila- hi vahyi alaya üstün- acizliklerini gizlemek için onun bir sihir ürünü söyledikle- ri ve ölüm cek bir olarak telakki ettikleri belirti- lir, bu halleriyle öldükleri takdir- de cehenneme girecekleri tasvir edi- lir. Dünyada inkar ve zulüm konusunda kimselerin ahirette birbirle- rini fakat bunun hiçbir ya- rar çünkü dünyada iken, peygamberleri onaylayarak hak- eden son peygambere ve tevhid ilkesine büyüklük bildi- rilir. cennet ehlinin mutlu ha- dair tasvirler (ayet 11- 74) . Üçüncü bölümde Hz. Nuh, Musa. Harun, LGt ve Yunus konu edinilir. Bunlardan ve tev- hid mücadelesinden kesitler verilir (ayet 75 - 148) Surenin dördüncü bölümü Re- sOlullah'a hitapla Cahiliye Arapla- isteme- dikleri halde melekleri di- ye telakki etmelerinin hangi da- istenir. ken- dilerine ilahi bir mesaj takdirde Al- halis vaad ettikle- ri halde son peygamberin inkar ettikleri belirtilir (ayet 149-170). bölümde peygamberlerin ve mürninterin mutlaka zafer ezelde takdir ifade edilir; ResOl-i Ekrem'e bir süre kendi hallerine ve gözlem emredilir; bir gün göre- cekleri haber verilir. Surenin son üç aye- tinde elçile- rine selam ve alemterin rabbine övgüde ÜslOp ve hareketle Saf- fat suresinin Mekke döneminin da nazil söylemek mümkündür. 466 Saffat s üres inin ilk avetl eri Hz. Peygamber'in ilk m eden son ilahi vahye bir süre ilgisiz sonra gittikçe taraftar top- görünce onu bir olarak kabul etmeye mecbur fakat küçümse- rneye ve alay etmeye Su- rede bu ler peygamberleri inkar edenlerin gelenlerden ibret almala- ölümden sonraki sah- nelerinden örnekler m uhatapla- ve gönül hitap edil- Hz. Peygamber, kendisine daha önceki üç ilahi kitaptan da da içinde ayet yüzü surelerin Zebur'a denk Ali, s. 224-227, 301 , 313) . ResOlullah 'tansurenin son üç ayetini sohbetinin sonunda oku- yan, bir rivayete göre ise her nama- sonunda üç defa tekrar eden kimsenin gününde büyük bir mükafata nail Kes!r, VI , 43; kani, 405). Übey b. Ka'b'dan Hz. Pey- gamber'e nisbet edilerek rivayet edilen, "Saffat suresini okuyan kimseye bütün cin ve on sevap veri- lir; kendisinden ve olur; koruyucu me- lekleri gününde kendisinin pey- gamberlere iman dair ya- par" sözün N, 69) (Muhammed et-Trablus!. ll , 720). Muhammed Bekr mail Dirase ta]J.liliy- ye bir eser kaleme (Kah i re 1986). : el-isfahani, el-Mü{redflt, md. ; Ta- beri, Cami'u 'l-beyan Cemll ei -Att ar). Beyrut 1415/1995, XXlll, 42; IV, 69; Ebü"I-Fida ibn Kesir, Tefsirü'l- Beyrut 1385/1966, VI, 3, 43; Muhammed et- '/-ilahi 'an di'z-za'f ve'l-mevzü' ve'l-vahi M. Mahmud Ahmed Bekkar), Mekke 1408/1987, ll, 720; kani. Kahire 1349-51, IV, 405; El- Hak Dini , V, 4044; Ca'fer el- Mevsü'aaniyy e 's-süver, Bey- rut 1420/ 1999, VII , 201-224; ibrahim Ali es-Sey- yid Ali lsa, Feta'ilü Ka- hire 1421 / 2001 , s. 224-227, 301 ; A. Rippin. "al- EJ2 (ing ), VIII, 798. L Iii B EKiR TüPALOGLU SAFFET BEY (1870-1913) Deni z tarihçisi, yazar. _j Rumi 8 1286'da (20 1870) Kal'a-i Sultaniyye'de (Çanakkale) dünyaya geldi. bahriye emekli Rif' at Bey olup ailesi aslen Bahriye me- zun olduktan sonra 30 1885'te Mekteb-i Bahriyye-i gir- di. Buradan 5 Temmuz 188Tde sani olarak mezun oldu ve Mehmed Se- lim firkateynine mühendis tayin edildi. 19 Haziran 1889'da ewel rütbesi- ne yükseltildi; Marmara vapurun- da ikinci seyir zabiti olarak görev ve biraz da Almanca bilen Saffet Bey, Alman bahriye bir risale kaleme se- fareti Liman Müdürü William A. üç beri üzerinde Türkçe. ve Fran- bahriye tabirlerini içeren Bahriyye lugat 1892) etti. Ta- birlerin Türkçe'ye tercümesi ese- rin maddelerinin tertip ve tanziminde kat- oldu. Bu husustaki do- birinci dereceden sanayi ile tal- tif edildi. 30 1889'da Nüvld-i FütOh gemi- sinde göreve 29 Haziran 1890 ta- rihli iradeyle gemilerin imali ve gibi mensubu subay olarak (tirigüverte) Er- Harbiyye-i Bahriyye Dairesi'nde gö- rev Bu arada 1891 'de devlet hiz- metine giren Alman uyruklu Ferik Hofe oldu ve ile bera- ber on Bahriye Mektebi'nde fenn-i harb ve balistik dersleri okuttu.

SAFFAT SÜRESi · Bey, Alman bahriye manevraları hakkında bir risale kaleme aldı. Ayrıca İngiltere se fareti İstanbul Liman Müdürü William A. Thompson'ın üç yıldan beri

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

SAFFAT SÜRESi

gamber bir taraftan teselli edilirken diğer taraftan gelecek için ona ümit verilmek­tedir.

Surenin muhtevası beş bölüm halinde incelenebilir. Birinci bölüm muhtemelen kainatın düzeni ve yönetimiyle görevli olan meleklere (siHfilt) yeminle başlar, ardın­

dan bütün evrenin yaratıcısı ve geliştirici­sinin bir ve tek olduğu belirtilir. Gökyüzü­nün yaratılışı ve yıldıztarla süslenişine te­mas edilerek ilahi mesajı zaptedip iletmek­le görevli melekler alemine hiçbir şekilde nüfuz edilerneyeceği bildirilir (ayet 1-10) .

İkinci bölümde gerçekleşmesi muhakkak olan ahiret hayatından bahsedilir. Hz. Pey­gamber'in müşrik olan muhataplarının ila­hi vahyi alaya aldıkları, Kur'an'ın üstün­lüğü karşısında acizliklerini gizlemek için onun bir sihir ürünü olduğunu söyledikle­ri ve ölüm sonrası hayatı gerçekleşmeye­cek bir şey olarak telakki ettikleri belirti­lir, ardından bu halleriyle öldükleri takdir­de cehenneme nasıl girecekleri tasvir edi­lir. Dünyada inkar ve zulüm konusunda yardımlaşan kimselerin ahirette birbirle­rini suçlayacakları, fakat bunun hiçbir ya­rar sağlamayacağı, çünkü dünyada iken, geçmiş peygamberleri onaylayarak hak­kı tebliğ eden son peygambere ve tevhid ilkesine karşı büyüklük tasladıkları bildi­rilir. Ardından cennet ehlinin mutlu ha­yatına dair bazı tasvirler yapılır (ayet 11-

74) . Üçüncü bölümde Hz. Nuh, İbrahim, Musa. Harun, İlyas, LGt ve Yunus konu edinilir. Bunlardan İbrahim ve İlyas 'ın tev­hid mücadelesinden kesitler verilir (ayet 75 - 148) Surenin dördüncü bölümü Re­sOlullah'a hitapla başlar; Cahiliye Arapla­rı 'nın kız çocuklarının olmasını isteme­dikleri halde melekleri Allah'ın kızları di­ye telakki etmelerinin hangi mantığa da­yandığının sorulması istenir. Onların ken­dilerine ilahi bir mesaj geldiği takdirde Al­lah'ın halis kulları olacaklarını vaad ettikle­ri halde son peygamberin tebligatını inkar ettikleri belirtilir (ayet 149-170). Beşinci

bölümde Cenab-ı Hakk'ın, peygamberlerin ve dolayısıyla mürninterin mutlaka zafer kazanacaklarını ezelde takdir ettiği ifade edilir; ardından ResOl-i Ekrem'e inkarcı­ları bir süre kendi hallerine bırakması ve onları gözlem altında tutması emredilir; müşriklerin bir gün acı akıbetierini göre­cekleri haber verilir. Surenin son üç aye­tinde Allah'ın yüceliği vurgulanmış, elçile­rine selam okunmuş ve alemterin rabbine övgüde bulunulmuştur.

ÜslOp ve muhtevasından hareketle Saf­fat suresinin Mekke döneminin sonların­da nazil olduğunu söylemek mümkündür.

466

Saffat süresinin ilk avetleri

Hz. Peygamber'in ilk m uhataplarını teşkil eden Kureyşliler, son ilahi vahye bir süre ilgisiz kaldıktan sonra gittikçe taraftar top­ladığını görünce onu bir vakıa olarak kabul etmeye mecbur kalmış, fakat küçümse­rneye ve alay etmeye başlamışlardır. Su­rede bu davranışlarından dolayı Kureyşli­ler uyarılmış. geçmiş peygamberleri inkar edenlerin başına gelenlerden ibret almala­rı istenmiş. ölümden sonraki hayatın sah­nelerinden örnekler verilmiş, m uhatapla­rın düşünce ve gönül dünyasına hitap edil­miştir.

Hz. Peygamber, kendisine daha önceki üç ilahi kitaptan da fazlasının verildiğini açıklarken Saffat'ın da içinde bulunduğu ,

ayet sayısı yüzü aşan surelerin Zebur'a denk geldiğini belirtmiştir (İbrahim Ali , s. 224-227, 301 , 313) . ResOlullah'tansurenin son üç ayetini sohbetinin sonunda oku­yan, diğer bir rivayete göre ise her nama­zın sonunda üç defa tekrar eden kimsenin kıyamet gününde büyük bir mükafata nail olacağı nakledilmiştir (İbn Kes!r, VI , 43; Şev­

kani, ıv, 405). Übey b. Ka'b'dan Hz. Pey­gamber'e nisbet edilerek rivayet edilen, "Saffat suresini okuyan kimseye bütün cin ve şeytanların sayısının on katı sevap veri­lir; inatçı şeytanlar kendisinden uzaktaşır ve şirkten kurtulmuş olur; koruyucu me­lekleri kıyamet gününde kendisinin pey­gamberlere iman ettiğine dair şahitlik ya­par" anlamındaki sözün (Zemahşerl, N , 69) asılsız olduğu kaydedilmiştir (Muhammed et-Trablus!. ll , 720). Muhammed Bekr İs­mail SCıretü 'ş-Şdttat: Dirase ta]J.liliy­ye adıyla bir eser kaleme almıştır (Kah i re 1986).

BİBLİYOGRAFYA :

Ragıb el-isfahani, el-Mü{redflt, " şff" md. ; Ta­beri, Cami'u 'l-beyan (nş r. S ıdki Cemll ei -Attar). Beyrut 1415/1995, XXlll, 42; Zemahşeri, el-Keş­

şa{(Beyrut ), IV, 69; Ebü"I-Fida ibn Kesir, Tefsirü'l­~ur'ani 'l-'a?tm, Beyrut 1385/1966, VI, 3, 43; Muhammed et-Trablusı. el-Keş{ü '/-ilahi 'an şedi­

di'z-za'f ve'l-mevzü' ve 'l-vahi ( nş r. M. Mahmud Ahmed Bekkar), Mekke 1408/1987, ll, 720; Şev­kani. Fetf:ıu 'l-i):adir, Kahire 1349-51, IV, 405; El­malılı, Hak Dini, V, 4044; Ca'fer Şerefeddin. el­Mevsü'atü 'l-~w' aniyye tıaşa'işü 's-süver, Bey­rut 1420/ 1999, VII , 201-224; ibrahim Ali es-Sey­yid Ali lsa, Feta'ilü süveri 'l-~ur'ani'l-Kerim, Ka­hire 1421/ 2001 , s. 224-227, 301 ; A. Rippin. "al­Şaffiit", EJ2 (ing ), VIII, 798.

L

Iii B EKiR T üPALOGLU

SAFFET BEY (1870-1913)

Deniz tarihçisi, yazar. _j

Rumi 8 Mayıs 1286'da (20 Mayıs 1870)

Kal'a-i Sultaniyye'de (Çanakkale) dünyaya geldi. Babası bahriye çarkçı kolağalığından emekli Rif' at Bey olup ailesi aslen Abanalı­dır. Kasımpaşa Bahriye Rüşdiyesi'nden me­zun olduktan sonra 30 Ağustos 1885'te Mekteb-i Pünun-ı Bahriyye-i Şahane'ye gir­di. Buradan 5 Temmuz 188Tde mülazım-ı sani olarak mezun oldu ve Mehmed Se­lim firkateynine mühendis tayin edildi. 19 Haziran 1889'da mülazım-ı ewel rütbesi­ne yükseltildi; aynı yıl Marmara vapurun­da ikinci seyir zabiti olarak görev yaptı. İngilizce ve biraz da Almanca bilen Saffet Bey, Alman bahriye manevraları hakkında bir risale kaleme aldı. Ayrıca İngiltere se­fareti İstanbul Liman Müdürü William A. Thompson'ın üç yıldan beri üzerinde çalış­tığı, Türkçe. İngilizce, İtalyanca ve Fran­sızca bahriye tabirlerini içeren Istılahat-ı Bahriyye adlı lugat kitabının (İstanbul 1892) tamamlanmasına yardım etti. Ta­birlerin Türkçe'ye tercümesi yanında ese­rin maddelerinin tertip ve tanziminde kat­kısı oldu. Bu husustaki yardımlarından do­layı birinci dereceden sanayi nişanı ile tal­tif edildi.

30 Kasım 1889'da Nüvld-i FütOh gemi­sinde göreve başladı. 29 Haziran 1890 ta­rihli iradeyle gemilerin arınalarının imali ve gereği gibi kullanılmasını sağlayan sı­nıf mensubu subay olarak (tirigüverte) Er­kan-ı Harbiyye-i Bahriyye Dairesi'nde gö­rev aldı. Bu arada Şubat 1891 'de devlet hiz­metine giren Alman uyruklu Ferik Hofe Paşa'nın yardımcısı oldu ve paşa ile bera­ber on yıl Bahriye Mektebi'nde fenn-i harb ve balistik dersleri okuttu.

17 Nisan 1893'te yüzbaşı rütbesine yük­seltilmiş olan Saffet Bey 9 Haziran 1897' de sol kol ağası, 8 Kasım 1899'da binbaşı rüt­belerini aldı. 11 Ağustos 1900'de padişah yaverliği payesini kazandı. 23 Nisan 1902'­de Heybetnüma korvetinde görev yaptı .

5 Şubat 1903'te tirigüverte olarak vazife gördüğü bir sırada 29 Temmuz 1903'te kaymakamlık rütbesine yükseltildi. Üze­rinde padişah yaverliği ve kaymakamlık ol­masına rağmen Eylül 1900'de tesbit edi­lemeyen bir sebeple Çanakkale'ye sürgü­ne gönder ildi. 3 Ekim 1903'te 2. Fırka-i Hümayun kumandanı Yaver-i Ekrem Mü­şir Şevket Paşa'nın yazdığı bir tezkerede onun re'sen bir memuriyetle taşrada gö­revlendirilmesinin yerinde olmayacağı, rüt­besine uygun bir vazifede kullanılmasının daha isabetli olacağı şeklindeki ricası üze­rine Çanakkale'de bulunan zırhlı Aziziye fır­kateyninde ikinci süvari olarak görevlendi­rilmesi kararlaştırıldı ( lO Ekim 1903 ). Bu­rada fazla kalmayan Saffet Bey 1904'te herhangi bir görev verilmeksizin İstan­bul'a döndü. İstanbul'da bulunduğu sıra­da Akdeniz Filosu kumandanlığı ile arala­rında geçen bazı olaylar sonucu 25 Mart 1905'te dört ay hapis cezası aldı.

17 Nisan 1907'de Erkan-ı Harbiyye-i Bah­riyye Dairesi 'nde tirigüverte olarak vazife yaptığı tesbit edilen Saffet Bey, aynı yılın 11 Kasımında İdare-i Mahsüsa Vapur Şir­keti'nde seyr-i sefain inspektörü ve kömür memuru olarak görevlendirildi. Bu arada 27 Ağustos 1907'de miralaylığa yüksel­tildi. 1 o Eylül 1908'de Erkan-ı Harbiyye-i Bahriyye Dairesi'nde görev aldı ve aynı yı­lın 12 Kasımında Şüra-yı Bahriyye üyesi oldu. Eylül1908'de Erkan-ı Harbiyye-i Bah­riyye Mektebi'nde teşkilat ve muharebat-ı bahriyye dersi öğretmenliğinde bulundu. 28 Aralık 1908'de merkez gemisine tayin edildi. 7 Ağustos 1909'da muhtemelen pa­dişaha yakınlığından dolayı İttihat ve Te­rakl<i Cemiyeti'nin g i riştiği tasf iye hare­ket inde rütbesi kaymakamlığa indir ildi. 8 Kasım 1909'da Tersane Memuriyeti 6. Şu­

besi Talim, Tedrls ve Nizarnat- ı Saire Kıs­mı müdürü oldu. 8 Temmuz 1910'da Er­kan-ı Harbiyye-i Bahriyye Dairesi 5. Şube müdürü olarak görev yaptı . Saffet Bey'in çok hareketli geçen çalışma hayatı kısa sürdü. Arnansız bir hastalığa yakalanarak Rüml 5 Kanunuewel1329 (18 Aralık 1913) tarihinde vefat etti. Kasımpaşa'da Kulak­sız Mezarlığı'nda Bayramiyye şeyhlerinden idrls-i Muhtefı'nin mezarının civarına def­nedildi.

Saffet Bey, askeri görevlerinin yanı sıra

1324'te ( 1908-1 909) kurulan Türk Derne-

Saffet Bey

ği 'nin etrafında toplanan aydıntarla bera­ber çalışmış, özellikle Türkçülüğün ilmi çer­çevesinin teşekkülünde yardımcı olmuş­

tur. Turfan yöresinde yaptığı kazıtarla ta­nınan Albert August von le Coq'un 1908'­de neşredilen bu kazıtarla ilgili bir tebliği­ni Türkçe'ye çevirip Türk Yurdu mecmu­asında neşretmiştir. Ayrıca Osmanlı Türk­leri'nin deniz tarihini en iyi bilen bir kiş i

olarak tanınmıştır. Saffet Bey'in bu yön­deki çalışmaları Tarih-i Osman! Encüme­ni'nin teşkilinde fahrl üyeliğe tayin edil­mesiyle ödüllendirilmiştir. Türk Tarih En­cümeni Mecmuası'nın hemen her sayı­sında bir makalesi neşredilmiş, ayrıca Türk Yurdu, Türk Derneği, Donanma-i Os­mani M uavenet-i M illiye mecmuaların­

da, Ceri de-i Bahriyye'de makaleleri ya­yımlanmıştır. Özellikle Ceri de-i Bahriy­ye'de belgelere dayalı olarak neşredilen makalelerini daha sonra bir araya topla­yarak bastırmıştır.

Eserleri. Katib Çelebi'nin Tuhfetü 'l-ki­bar fi esfari'l-bihar adlı eserinin yeni ve resimli bir yayımını gerçekleştiren Saffet Bey'in ( İ stanbul 1329) diğer çalışmaları ara­sında şu eserleri sayılabilir: Bahriye M ü­zesi Katalogu (1 917'de bas ıl an bu kata­logun bazı kayıtlarda Saffet Bey ta rafın­

dan hazırl andığı belirtilmekteyse de kata­logun üzerinde hazı r l ayı c ı s ının ismi bu­lunmamaktadır ); Alman Bahriye M anev­raları Hakkında Bir Risale ( bas ılı p ba­s ılmadığı bilinmemektedir) ; Mezemorta Hüseyin Paşa ( İ stanbul 1327); Bahriye­miz Tarihinde Filasalar ( İ stanbul 1329; Deniz Basımevi ta ra fından yeni harflerl e 1994'te tekrar bası t mıştır) . Belli başlı ma­kaleleri de şunlardır: " İkinci Cerbe Harbi Üzerine V esikal ar" ( TOEM, ı . c üz 11 N isan 1326], s. 20-34; 2. cüz ll Haziran 1326 [, s. 85-102): "Koyun Adaları Önündeki Deniz Harbi ve Sakız'ın Kurtarılışı" (TOEM, 3. cüz 11 Ağustos 1326, istanbul 1328 1. s. 150- 177; bu makale Emin Yakıta l tarafından Türk Dünyası Araştırmaları' nda yayımlanm ıştır

SAFFET MEHMED ESAD PA$A

1İstanbu ll 982, s. 176-2161) ; "Sıngın Donan­ma Harbi Üzerine Bazı Vesikalar" ( TOEM,

9. cüz 11 Ağustos 1327, istanbul 1329 ], s. 558-562); "Bir Osmanlı Filosunun Sumat­ra Seferi" (TOEM, 10. cüz 1 ı Teş rln i evvel

1327, istanbul 1329 ], s. 604-6 14; ll. cüz 1 ı Kanunuewel 1327, istanbul 1329 ], s. 678-683; Doğan Özkömürcü ta rafından Türk Dünyası Araştırmaları' nda yayımlanmıştır

lll/1 2, istanbul 198 1, s. 205-2 191); "Bahr-i Hazerde Osmanlı Sancağı" (TOEM, 14. cüz 11 Haziran 1328, İ stanbul 1330], s. 857-86 1); "Karadeniz-İzmit Körfezi Kanalı" ( TOEM,

15. cüz 1 ı Ağustos 1328, istanbul 1330], s. 948-956; Doğan Özkömürcü tarafından Türk Dünyası Araştırmaları' nda yayımlan­

mışt ır 111/ 10, istanbul 198 1, s. 143- 1511); "Raguza (Dubrovnik) Cumhuriyeti" ( TOEM,

17. cüz 1 ı Kanunuewel 1328, İ sta nbul 133 1], s. 1061- 1070); "1205'te Donanma­mız" ( TOEM, 22. cüz ı ı Teş rlniewe l 1329, istanbul 1331 J, s. 1370-1 377); "Umür-ı Bah­riyye Nezareti" ( TOEM, 21. cüz 11 Ağustos 1329, istanbul 1332 1. s. 1350- 135 1 ); "Nakşa (Naksos) Dukalığı , Kiklad Adaları" ( TOEM,

IV/23. cüz 11 Kanunuewel 1329, istanbul 1332 1. s. 1444- 1457); "Şark Leventleri. Su­matra Seferi Üzerine Vesikalar" (TOEM,

24. cüz ı ı Şu bat 1329, istanbul 133 2]. s. ı 5 2 ı - ı 540); "Kıbrıs Fethi Üzerine Vesika­lar" (TOEM, sy 19 11 Nisan 1329 ]. s. 1177-11 93).

BİBLİYOGRAFYA :

Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arş ivi , Künyeler Bö­lümü, Defter, nr. 1, s . 36 ; Osmanlı Müelli{leri, lll , 82; Babinger (Üçok), s. 432; "Safvet Bey' in Vefa­tı" , TY, sy. 7 (1329). s . 1071; Necib Asım, "Vefe­yat: Safvet Bey", TOEM, IV/ 24 (1332). s. 1517-1520. r.ı.:ı

lJll!ll!l A Li İHSAN GENCER

ı ı

L

SAFFET MEHMED ESAD PAŞA (1815-1883)

Osmanlı devlet adamı ,

Hariciye nazırı ve sadrazam. _j

Receb 1230'da (Haziran 181 5) istanbul'­da Fatih semtinde doğdu . Asıl adı Meh­med Esad olup babası voyvodalık görevle­rinde bulunmuş Sürmeneli (Trabzon) Meh­med Hulüsi Ağa'dır. Beyazıt Camii'ndeki derslere devam ederek zor şartlar altında eğitimini sürdürdü. Arapça, Farsça, daha sonra Tercüme Odası 'nda Fransızca öğ­

rendi. Serasker Halil Rifat Paşa'nın kahya­lığını yapmakta olan, annesinin birinci ev­liliğinden dünyaya gelen ağabeyi Arif Efen­di 'nin yardımıyla mülazım olarak Divan-ı Hümayun Kalemi'ne girdi ( 183 1 ). Burada kendisine "Saffet" mahlası verildi ve döne-

467