32
22 S ERÇESME A YLIK DERGÝ Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti. adýna Ahmet Koçak Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635 E-posta: [email protected] Baský: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe, Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00 Yayýn Türü: Yerel - Süreli FÝYATI: YTL 3 / 3 / £ 3 HAZ-TEM 2006 SAYI: ¸ BU SAYIDA AHMET KOÇAK Haberler - Söyleþiler Taþdelen Cemevi Tapu Töreni Selahattin Özel’le Söyleþtik: Siyasallaþma Sürecini Baþlatmalýyýz Ali Naki Ulusoy Hakk’a Yürüdü ESAT KORKMAZ Çalçakýrlar’da Hýdrellez Cemi FÝKRET OTYAM Çareyi Bu Can Bulduysa Namerdim.. ESAT KORKMAZ Pandora’nýn Kutusu YAÞAR SEYMAN Gönül Galerim ‘Duygu’suz... ÝSMAÝL KAYGUSUZ Yazýlý Temel Kaynaklar-Bölüm II ÝSMAÝL BÜYÜKAKAN Nabi Yaðcý’nýn Yazýsý Üzerine ÝLHAN CEM ERSEVEN Törenlere Doðru KENAN FURAT Yol Eri Olan Aracýsýz Görüþür FUAT BOZKURT Gösterge Bilim Açýsýndan ALevilik HAÞÝM KUTLU Hakk’a Yürüyen Can için Erkan - III ÝSMAÝL AYDOÐMUÞ Halkbilim ve Nejat Birdoðan AYHAN AYDIN Mürebbi Hamza Tanal ile Söyleþi GÜLÇÝN AKÇA Sivas Kanlý Sivas’lýða Devam Ediyor BASIN AÇIKLAMALARI ABF, AABK, PSAKD VEYSEL KAYMAK Harmancý’nýn Mantýðý HASAN HARMANCI Bir Kitap: A. Yalçýnkaya, Pas, Aleviliðe Ýhanetin Soyaðacý BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR 9771304 986000 ISSN 1304-986 FELSEFEMÝZÝ DOÐRU OKUYALIM Eskiden en büyük günah Gökyüzü’ne (Tanrý’ya) karþý iþleniyordu; þimdi ise günahlarýn en büyüðü Yeryüzü’ne (insana-insanlara ve doðaya) karþý iþleniyor. Her Alevi Hak-Hakikat Arayýcýsýdýr Esat Korkmaz, Genel Yayýn Yönetmeni A levi felsefesinde Hak, yokluktaki, hiçlikteki “Mutlak Tanrý”nýn, “güzelliðin görülmeye olan eðilimi” sonucu “dönüþüme” uðramasýyla beliren ve kendi ayrýmýnda olan “gizil tanrý”dýr. Vahedet-i mevcutçu tasavvuf, Tanrý-doða-in- san iliþkisini: Tanrý’dan çýkýp yeniden Tanrý’ya dönen bir çevrim üzerinde açýklar. Tanrý’nýn kendi özünden fýþkýran, taþan ýþýðýn dönüþümler geçirerek ve bu yolla kendi kendine yabancýlaþarak evrende, gözle görülebilir biçimler aldýðýný savu- nur. Tanrý, madde ve eþyanýn; hareketin, hareket soyutlamasý olarak zamanýn var olmasýn- dan önceki mutlak yokluk/hiçlik durumunda, kendi kendisinin tanrýsý iken, insanlar için düþünülmesi/algýlanmasý güç bir öze sahipti. Mutlak yoklukta/hiçlikte, yokluðu, hiçliði tartýþmak anlamsýz olduðuna göre, bu aþamada bir “tanrý” varlýðýndan söz etmek Alevi felsefesi açýsýndan üretici deðildir. Çünkü Tanrý bu konumda, kendi kendisinin bilincinde; kendi içindeki sonsuz olanaklarýn, yeteneklerin ve güçlerin ayrýmýnda deðildir. Çevrimin hareket ettirici ilkesi olan “güzelliðin görülmeye eðilimi” sonucu Tanrý, sonu olmayan bir yokluðun/hiçliðin içinde kendine bakacak göz ve vecde gelecek bir gönül iste- di; iþte ýþýksal taþma bu gereklilikle baþladý. Bu gerekliliðin belirmesi ile mutlak yokluk, hiçlik, olanaklý yokluk/hiçlik durumuna dönüþtü. Tanrý, kendi kendisiyle ilk kez yabancý- laþtý; kendi bilincine ilk kez vardý; evrenin, bütün ruhsal ve maddesel þeylerin yaratýlmasý için gerekli kaynaðý içinde taþýdýðýnýn ayýrdýna ilk kez ulaþtý. Kiþilik kazandý; önce Tanrý iken þimdi Hak, Hakikat, Gerçek ya da Aþk oldu. Alevilik-Bektaþilikte “hakikat”, Hakk’ýn yol erinden özelliklerini alarak yerine kendi özelliklerini koymasýyla elde edilen “þey” ya da düþünceyle doðanýn eðiliminin “uygun- luðu”, ötesinde varlýðýn “özü, caný, ruhu” olarak algýlanýr. Hakikat bir ilham makamýdýr. Ýlham, kulun kendi isteði, gücü ve çalýþmasýna baðlý ol- maksýzýn, doðrudan Tanrý vergisi olarak kalbe atýlan, gönle doðan anlam, sezgi, bilgidir. Akýl ve duyularýn aracýlýðý olmaksýzýn, tanrýsal gerçeklerin ve sýrlarýn, varlýk ve olaylarýn iç- yüzünün, velinin gönlüne doðmasý biçiminde algýlanýr. Ýlham, ancak arýnmýþ gönüllere iner. Akýl ve duyu yanýlgýlarýndan uzak olduðu için, ilham’da aldanma ve yanýlma payý yoktur. Akýlla çeliþir gibi görünen bu durum aslýnda bir görüntüdür. Þeriat ve tarikat kapýlarýn- da akýlla donanan ve artýk fazlaca bir düþünme eyleminde bulunmadan da akýlla gidilen sürecin sonuçlarýna ulaþabilen insan, üretici insandýr. Bu üretici insan marifet kapýsýyla bir- likte ve inanç kanalýnda, Hakk’la Hak olmayý amaçlayan bir varlýk olarak öne çýkar. Sezgileriyle yürüyor gözükür. Daha doðrusu genelde marifet kapýsýyla, özelde hakikat kapý- sýyla Tanrý yolundaki yol eri; inanç varlýðý ile somut varlýðýnýn üst üste örtüþmesi sürecinde, normal insanlardan farklý kimi yetilerle, doðaüstü güçlerle donanmaya baþlar. Bu durum, halk adýna, topluluk adýna kimi yükümlülükleri yüklendiðini gösterir. Yüklendiði yüküm- lülüðün gücü, birey gücünün üstünde olduðundan, üstelik bu yükümlülük akýlla/mantýkla çeliþen zaman ve mekânda gezdirildiðinden, bakýldýðýnda duyular ötesi bir kanalda iler- leniyormuþ izlenimi uyandýrýr. Aklýn altyapý görevi üstlendiði bir zeminde; toplumsal güç, inanç yaratýsý biçiminde öne çýkar. Gizli, örtük ve perdelenmiþ olan ve toplumsal güçle giydirilmiþ durumda bulunan tanrý- sal gerçeði açýða çýkarmak, hakikat kapýsýndaki can ehli için bir tür “keþif” olarak algýlanýr. Tanrý’nýn kendine baðýþladýðý esin kaynaðý ile sýradan insanlara kapalý olan gerçekleri kavrayabilir. Böylesi bir durumda Hakk’la arasýndaki perde ortadan kalkar. Yol erinin, gizli hakikatý açýða çýkarmasý üç aþamada gerçekleþme olanaðýný bulur: 1. Aklýný kesin kanýt kullanarak, Tanrý hakkýnda kesin bilgi sahibi olma (muhadara-ilm el- yakin): Muhadara, gönlün Hakk’ýn huzurunda olmasý durumunu anlatýr. Muhadara-ilm el yakin ise yol erinin, bâtýni bilginin birikmiþ biçimi olarak algýlanan “gönül” yoluyla önce kendini, sonra ekendi özünde Tanrý’yý bulamasýný dile getirir. (Devamý 2. Sayfada)

Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Serçeşme Dergisi, Sayı 22, Haziran-Temmuz 2006

Citation preview

Page 1: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

22

SERÇESME

AYLIK DERGÝ

Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti.adýna Ahmet KoçakSorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet KoçakYönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635E-posta: [email protected]ý: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe,Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00Yayýn Türü: Yerel - Süreli

FÝYATI: YTL 3 / € 3 / £ 3HAZ-TEM 2006 SAYI:

¸BU SAYIDA

AHMET KOÇAK Haberler - SöyleþilerTaþdelen Cemevi Tapu TöreniSelahattin Özel’le Söyleþtik: SiyasallaþmaSürecini BaþlatmalýyýzAli Naki Ulusoy Hakk’a Yürüdü

ESAT KORKMAZÇalçakýrlar’da HýdrellezCemi

FÝKRET OTYAM Çareyi Bu Can Bulduysa Namerdim..ESAT KORKMAZ Pandora’nýn KutusuYAÞAR SEYMAN Gönül Galerim ‘Duygu’suz...ÝSMAÝL KAYGUSUZ Yazýlý Temel Kaynaklar-Bölüm IIÝSMAÝL BÜYÜKAKAN Nabi Yaðcý’nýn Yazýsý ÜzerineÝLHAN CEM ERSEVEN Törenlere DoðruKENAN FURAT Yol Eri Olan Aracýsýz GörüþürFUAT BOZKURT Gösterge Bilim Açýsýndan ALevilik HAÞÝM KUTLU Hakk’a Yürüyen Can için Erkan - IIIÝSMAÝL AYDOÐMUÞ Halkbilim ve Nejat BirdoðanAYHAN AYDIN Mürebbi Hamza Tanal ile SöyleþiGÜLÇÝN AKÇA Sivas Kanlý Sivas’lýða Devam EdiyorBASIN AÇIKLAMALARI ABF, AABK, PSAKDVEYSEL KAYMAK Harmancý’nýn MantýðýHASAN HARMANCI Bir Kitap: A. Yalçýnkaya,

Pas, Aleviliðe Ýhanetin Soyaðacý

BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

9 771304 986000

ISSN 1304-986

FELSEFEMÝZÝ DOÐRU OKUYALIMEskiden en büyük günah

Gökyüzü’ne (Tanrý’ya) karþý iþleniyordu; þimdi ise günahlarýn en büyüðü

Yeryüzü’ne (insana-insanlara ve doðaya) karþý iþleniyor.

Her Alevi Hak-Hakikat ArayýcýsýdýrEsat Korkmaz, Genel Yayýn Yönetmeni

Alevi felsefesinde Hak, yokluktaki, hiçlikteki “Mutlak Tanrý”nýn, “güzelliðingörülmeye olan eðilimi” sonucu “dönüþüme” uðramasýyla beliren ve kendiayrýmýnda olan “gizil tanrý”dýr. Vahedet-i mevcutçu tasavvuf, Tanrý-doða-in-san iliþkisini: Tanrý’dan çýkýp yeniden Tanrý’ya dönen bir çevrim üzerindeaçýklar. Tanrý’nýn kendi özünden fýþkýran, taþan ýþýðýn dönüþümler geçirerek

ve bu yolla kendi kendine yabancýlaþarak evrende, gözle görülebilir biçimler aldýðýný savu-nur. Tanrý, madde ve eþyanýn; hareketin, hareket soyutlamasý olarak zamanýn var olmasýn-dan önceki mutlak yokluk/hiçlik durumunda, kendi kendisinin tanrýsý iken, insanlar içindüþünülmesi/algýlanmasý güç bir öze sahipti. Mutlak yoklukta/hiçlikte, yokluðu, hiçliðitartýþmak anlamsýz olduðuna göre, bu aþamada bir “tanrý” varlýðýndan söz etmek Alevifelsefesi açýsýndan üretici deðildir. Çünkü Tanrý bu konumda, kendi kendisinin bilincinde;kendi içindeki sonsuz olanaklarýn, yeteneklerin ve güçlerin ayrýmýnda deðildir.

Çevrimin hareket ettirici ilkesi olan “güzelliðin görülmeye eðilimi” sonucu Tanrý, sonuolmayan bir yokluðun/hiçliðin içinde kendine bakacak göz ve vecde gelecek bir gönül iste-di; iþte ýþýksal taþma bu gereklilikle baþladý. Bu gerekliliðin belirmesi ile mutlak yokluk,hiçlik, olanaklý yokluk/hiçlik durumuna dönüþtü. Tanrý, kendi kendisiyle ilk kez yabancý-laþtý; kendi bilincine ilk kez vardý; evrenin, bütün ruhsal ve maddesel þeylerin yaratýlmasýiçin gerekli kaynaðý içinde taþýdýðýnýn ayýrdýna ilk kez ulaþtý. Kiþilik kazandý; önce Tanrýiken þimdi Hak, Hakikat, Gerçek ya da Aþk oldu.

Alevilik-Bektaþilikte “hakikat”, Hakk’ýn yol erinden özelliklerini alarak yerine kendiözelliklerini koymasýyla elde edilen “þey” ya da düþünceyle doðanýn eðiliminin “uygun-luðu”, ötesinde varlýðýn “özü, caný, ruhu” olarak algýlanýr.

Hakikat bir ilham makamýdýr. Ýlham, kulun kendi isteði, gücü ve çalýþmasýna baðlý ol-maksýzýn, doðrudan Tanrý vergisi olarak kalbe atýlan, gönle doðan anlam, sezgi, bilgidir.Akýl ve duyularýn aracýlýðý olmaksýzýn, tanrýsal gerçeklerin ve sýrlarýn, varlýk ve olaylarýn iç-yüzünün, velinin gönlüne doðmasý biçiminde algýlanýr. Ýlham, ancak arýnmýþ gönüllere iner.Akýl ve duyu yanýlgýlarýndan uzak olduðu için, ilham’da aldanma ve yanýlma payý yoktur.

Akýlla çeliþir gibi görünen bu durum aslýnda bir görüntüdür. Þeriat ve tarikat kapýlarýn-da akýlla donanan ve artýk fazlaca bir düþünme eyleminde bulunmadan da akýlla gidilensürecin sonuçlarýna ulaþabilen insan, üretici insandýr. Bu üretici insan marifet kapýsýyla bir-likte ve inanç kanalýnda, Hakk’la Hak olmayý amaçlayan bir varlýk olarak öne çýkar.Sezgileriyle yürüyor gözükür. Daha doðrusu genelde marifet kapýsýyla, özelde hakikat kapý-sýyla Tanrý yolundaki yol eri; inanç varlýðý ile somut varlýðýnýn üst üste örtüþmesi sürecinde,normal insanlardan farklý kimi yetilerle, doðaüstü güçlerle donanmaya baþlar. Bu durum,halk adýna, topluluk adýna kimi yükümlülükleri yüklendiðini gösterir. Yüklendiði yüküm-lülüðün gücü, birey gücünün üstünde olduðundan, üstelik bu yükümlülük akýlla/mantýklaçeliþen zaman ve mekânda gezdirildiðinden, bakýldýðýnda duyular ötesi bir kanalda iler-leniyormuþ izlenimi uyandýrýr. Aklýn altyapý görevi üstlendiði bir zeminde; toplumsal güç,inanç yaratýsý biçiminde öne çýkar.

Gizli, örtük ve perdelenmiþ olan ve toplumsal güçle giydirilmiþ durumda bulunan tanrý-sal gerçeði açýða çýkarmak, hakikat kapýsýndaki can ehli için bir tür “keþif” olarak algýlanýr.

Tanrý’nýn kendine baðýþladýðý esin kaynaðý ile sýradan insanlara kapalý olan gerçeklerikavrayabilir. Böylesi bir durumda Hakk’la arasýndaki perde ortadan kalkar. Yol erinin, gizlihakikatý açýða çýkarmasý üç aþamada gerçekleþme olanaðýný bulur:

1. Aklýný kesin kanýt kullanarak, Tanrý hakkýnda kesin bilgi sahibi olma (muhadara-ilm el-yakin): Muhadara, gönlün Hakk’ýn huzurunda olmasý durumunu anlatýr. Muhadara-ilm elyakin ise yol erinin, bâtýni bilginin birikmiþ biçimi olarak algýlanan “gönül” yoluyla öncekendini, sonra ekendi özünde Tanrý’yý bulamasýný dile getirir.

(Devamý 2. Sayfada)

Page 2: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

2 Sayý 22

SERÇESME¸

2. Açýklama ve bilim yoluyla bilme (mükâ-þefe-ayn el-yakin): Sezgiye dayanan bilgi yolu;bu yolla tanrýsal sýrlarýn hakikat ehline görün-mesi hali; Tanrý sýrlarýný sevgi ve baðlýlýk yo-luyla elde etme yöntemi ya da Tanrý’yý gönülgözüyle görme. Ve3. Tanrý vergisi olan bir esinle aracýsýz bilme(müþahede-Hakk ül-yakin): Tanrýsal sýrlarý vetecellileri seyretme, bu yolla tanrýsal âlemigörme. Hak ül-yakin, bilginin en yüksek aþa-masý olarak algýlanýr. Evrenin tüm sýrlarýný, ya-þamýn anlamýný, önemini, deðerini kavramamakamýdýr; burada yol eri, olgunluða ulaþmýþsayýlýr; onun için bütün gizlilikler açýlýr, ger-çekleri örten perdeler kalkar; gerçeklerin ger-çeði yüce varlýkla, Tanrý’yla karþý karþýya gel-me olanaðýna kavuþur.

Görüldüðü gibi Hakk’la Hak olan insan-ýkâmil; zaman ve mekândan baðýmsýzdýr. Bunakarþýn insan-ý kâmil dýþýnda kalan her þey, yaniTanrý’nýn birliðinin dýþýnda kalan çokluk, çok-luðun oluþ ve yokoluþ yasalarý, zaman vemekân kalýplarýna baðýmlýdýr. Ýnsan-ý kâmilinbu özelliði onun, Hakk’tan halk’a indiðindeyeteneðini/yorumunu kutsayacak olan inançyanýný oluþturur. Ýnancýn çizdiði yuvada, ilahinurun tecelli edip nefsin ölmesiyle bir gönülyaþamý baþlar. Böylesi bir gönül yaþamý sürenmürþidin, gönülleri ferahlandýran manevi gücü,nefes olarak algýlanýr. Nefesiyle bir mürþit þun-larý anlatmak ister:A. Bizler, bizi ebedi gerçeðin özüne götürenbirlik dolusunu içtik, bu nedenle þaraba gerek-sinmemiz kalmadý. Asýl gerçeðe, ebedi gerçeðeulaþarak Hakk’a kavuþtuk; bunun için mihrabagereksinmemiz kalmadý. B. Bizim yolumuzda canýn önemi yoktur, bizcananý arýyoruz. Gönlü Kâbe bilir, gönüle ulaþ-ma yolunun kurallarýna uyarýz. Biz; bu nedenleinsana secde ederiz; bizim için bundan baþkabir ibadet biçimi yoktur. C. Kuran’ýn gerçeklerini ortaya çýkaran bizle-riz. Biz Kuran’ý insanýn yüzünde bulur ve ora-daki Kuran’ý okuruz. Bize baþkaca bir Kurangerekmez veD. Bizler, ebedi gerçekler peþinde koþmaktanyanýp yakýnan ama yýlmayan insanlarýz. Ezeldeevet dedik ve bu sözümüzden asla dönmeyiz.Biz zaten meleklerle dostuz. Bu nedenle gü-nah-sevap melekleri bizim günahýmýzý-sevabý-mýzý yazmayý býrakmýþtýr.

(Baþtarafý 1. Sayfada) EY ALEVILER, ÇOCUKLARÝNÝZÝN ZORUNLU DIN DERSINDEN AYRÝ TUTULMASÝNAÇARE BULUNDU:

“ALEVÝLER BEN MÜSLÜMAN DEÐÝLÝM DÝYE DÝLEKÇE VERÝRLERSEÇOCUKLARI BU DERSÝ ALMAK ZORUNDA OLMAZ...”

Çareyi Bu Can Bulduysa Namerdim, Çareyi T.C. Milli Eðitimi Ýlgilileri Buldu!...

Fikret Otyam4 TEMMUZ 2006 tarihli Hürriyet Gazete’sinin birinci sayfasýnda mavi zemin içinde tastamamsekiz sütunluk bir baþlýk:

“Alevilik Kararý

Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi, Alevi Çocuklarýn Zorunlu Din Derslerine KatýlmalarýnýnÝnsan Haklarýna Aykýrý Olduðuna Karar Verdi”Hürriyet’in bu özel haberinin sahibi Zeynel Lüle. Kutluyorum ve baþlýðýn içeriðini özetle alý-

yorum:

“Okullardaki zorunlu din dersi uygulamasý, Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin din ve vic-dan özgürlüklerini garanti altýna alan 9. maddesine aykýrý bulundu. Kararýn sonbaharda açýk-lanmasý bekleniyor.”

Eski kafa kaðýdýmda “Dini: Ýslam-Mezhebi: Hanefi” yazar! Yazan katibin suçu ne, birisi demiþböyle yaz! Bin kere yazdým, bin kere orada burada/yurt içinde ve dahi yurt dýþýnda açýkladým renk-li ve renksiz basýnda, TV’lerde, altý yedi yaþýndan beri Aleviliðe ve Bektaþiliðe neden vurgunolduðumu, artýk yenilemeyeyim burada.. TC Milli Eðitim Bakaný muhterem de týpký bu can gibi,dini Ýslam, mezhebi Hanefi!. Bu can zorunlu/dayatmalý din dersine tastamam karþý, Alevi inançlýcanlara illa Hanefi fýkhýný öðrenmeleri yolunda uðraþlara ne þekilde olursa olsun asla kabul etmi-yorum, isyanla karþýlýyorum. Peygamberimizin “Dinde zorlama yoktur” buyruðuna karþýn bunuyapanlar resmen ve alenen yobazdýr!..

Ne demek yobaz? Ýþte yanýtý: Türk Dil Kurumu/Türkçe Sözlük/1969/Sayfa 807: “Din taassububaþkalarýný rahatsýz edecek derecede ileri sataþkan kaba sofu.”

Milli Eðitim Bakaný’nýn, “Aleviler ben Müslüman deðilim diye dilekçe verirlerse çocuklarý budersi almaz zorunda olmaz” sözleri ülke çapýnda büyük tepki topladý; bakanlýk zorunlu bir biraçýklama yaptý, meðer oradan birisi söylemiþ! Þimdi söyletene mi bakalým, söyleyene mi bakalým?Söyleyen de yobaz, söyleten de yobazoðlu yobaz!. Al bu sözü vur söyleyene, al söyleyeni vur sözevesselam!.

Saydýrmýyorlar ki bilinsin tam adedi, güzel yurdumuzda kaç Alevi inançlý var? Çocuklu olan-lar verseler dilekçeleri ne börek yiyecek bu çözümü ortaya atanlar? Ülkeye/Ülke insanlarýnakötülük etmek/hayýnlýk etmek için illa silahý alýp daða çýkmak þart deðil, bundan bin beteri/dahaalçakçasýný edersin: “Aleviler ben Müslüman deðilim diye…” baþlarsýn yezitliðine olur biter!.

“Tatilde Tek Ödev ‘Dua Ezberlemek’”Olay Ankara’da, yani Türkiye’nin kalbi Baþkentte! Çocuklara, tatilde tek ödev ‘dua ezberlemek’verilmiþ!. Uygulama velilerin tepkisini çekmiþ elbette, ödevi veren öðretmen, “Ödevi 5. sýnýfahazýrlýk olsun diye verdim. Ben Atatürk ilke ve inkýlâplarýna baðlý bir öðretmenim” sözleriyle ken-disini savunmuþ!

Sayýn öðretmenim iyi ki Atatürk ilke ve “devrimlerine” baðlý imiþ, ya olmasaymýþ? Gelecekyýl tatil ödevi olarak Atatürk’ün Türk Gençliðine Sesleniþi’ni verir de ödev olarak! Öðrencileryatýp kalkýp dua etsinler öðretmenlerine, inþallah ilerde Milli Eðitim Bakaný olur!.

SAVAÞLI YILLARROMAN

Ýsmail Kaygusuz

ISBN 975-335-055-425 x 23 cm boyutunda 374 sayfa

Ýki Cilt Birarada:SON GÖRGÜ CEMÝÇÝLELÝ GÜNLER

ÞAH HATAYÝVE

PÝR SULTAN

Lütfi Kaleli

ISBN 975-335-054-615 x 23 cm boyutunda

160 sayfa

Yeni Çýkan Kitaplarýmýz

Toplu Satýþlarda %40 Ýndirim Yapýlýr

Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný - 102, 34110 Eminönü-ÝstanbulTel: +90.(0)212.519 56 35 www.alevyayinlari.com

Page 3: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

3Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Kýsas… Kýsas… Kýsas…1960 Akdevrimi’nden hemen sonra, Kasas köyündeyim, üç beþ Kýsaslýayaðý çizmeli bu konuðu, Köy Odasý’na davet etti. Odada yalnýzdeðildim, Atatürk, Ýsmet Paþa, Cemal Gürsel Paþa da var. Onlarýnduvarýna sýrtýmý dayadým.. “Vallahi” dedi birisi, “valla emir gelmiþtirmilli birlik komutasýndan, derler köye gelen her yabancýnýn hüviyetinisorasýnýz, kimsiniz?”

Söyledim, sonra bir yabancýnýn köy odasýnda konuk edildiðini duyangeldi, duyan geldi. Birisi sarýldý boynuma, anlattý kim olduðumu ayrýn-týlý. Sonra, çalýþtýðý Tarým Kredi Kooperatifi’ne çay içmeye çaðýrdý, kim-liðimden çok bu iþe yaradý, kibarca gözaltý bitti!

“Kusura kalmayanýz, emir yüksen yerdendir ve de gayet sýkýdýr.”

Köy ortasýndayým, elimde fotoðraf makinasý bir baþýma boydak!Kýzýl sakallý ve býyýklý upuzun boylu bir ihtiyar geldi yanýma, poþusunudüzeltti, sevgi dolu gözleri mavi mavi, sýkýlgan, “Hoþ gelmiþsen” dedi,“sefalar getirmiþen. Kusura bakmayasan olur böle þeyler, köylük yer vede dedikleri gibi emir yüksek yerdendir, buyrun mihman buyrun canbuyrun, bizim Meki’nin çadýra gidek.”

Köy yerinden uzakça bir düzlükte kocamaaan kara bir kýl çadýr, çadýrdeðil aslýnda otaðý hümayun! Halý, kilim minderlere kaykýlmýþlar fýr-ladýlar yerlerinden, döþeklerden! Baþka döþekler serildi, minderler atýl-maya baþladý. Çilekeþ çizmelerimi çýkarmaya, daha doðrusu çýkarmakiçin âdeta boðuþurken bir can bacý hamle etti, aman olmaz falan demeyekalmadan sarýldý çizmeye çýkardý ve diðerini!

Ve baþköþeye oturttular, minder minder üzerine!Sýrayla öpüldü gözlerim, yanaklarým, ellerim!. Ýki ana geldi Har-

ran’la yaþýt.. Elleri yüzleri nakýþ nakýþ dövmeli, baþlýklarý boylarýnýnyarýsý kadar, yerimden kalkmaya çabalarken bastýrdýlar omuzumu, eðilipöpüverdiler gözlerimi, dudaklarýmý, sýrtýma sürdüler bin yaþýndaki elleri-ni kapar kýpýr dualarla.

Mihmaným, konuk. Konuk ki, yani mihman, Hazret-i Ali’nin ta ken-disidir çadýra gelen!

Ötelerde bir kuzunun kesildiðini gördüm.* * *

Memed at meraklýsý, atlara binildi Hazreti Ýbrahim’in dolandýðý Harranovasýnda ceylanlarla yarýþtýk..

* * *Kadýný kýsraðý, genci ihtiyarý gözyaþlarý döktü jeep’e binerken, iki ya-nýmda atlýlar köyün dýþýna kadar, “mihman can gidiy!”

Sesleniyorlardý, “Yine gelesen a can, yine gelesin, sevmiþiz seni,öksüz komayasan bizleri unutma..” Jeep’in tozundan görünmez oldular,Harran ovasýnda yitip gitti atlýlar, batan güneþ içinde eriyiverdiler!

Onlarý öksüz komadým, Kýsas ellialtý yýldýr bu canýn da köyüdür,evim (Hakk’a yürüyen) Memed Kaya’nýn evidir, çizmelerime asýlanHatice Kaya’nýn bir baþka anýþla “Mavi Haco”nun evidir; onbir kýz, biroðlan bebelerinin ki þimdi sayýsýný þaþýrdýðým torun bebelerinin de“amo”suyum, yani amcalarý/dedeleri! Filiz de ablalýklarýndan “Ana”lýðaterfi etti!. Urfa Valisi, çocukluk arkadaþým Fikret Sayýn’ýn himmetiyleyýllar yýllar önce baðlanan telefonlar hâlâ çalar, “ne gelmeyesiz?” Ellialtýyýl bu, dile kolay ve “Enbiya Suresi” ile baþlayan bir kitap.. “Peygam-berin bahsi geçtiði için bu adý almýþtýr. Mekke devrinde nazil olmuþtur,112 ayettir.” Ve kocaman ilk baþlýk: “Bismi’llahi’r Rahmani’r-Rahim.”

Yazdýðým kitaplardan çok sevdiðim birisi “Harran Koçaklamasý”,son baskýsý Günizi Yayýnlarý’ndan. Þubat 2002, 302 sayfa.

Kýsas, caným Kýsas. Beþbine yakýn insanýn yaþadýðý o zamanlar, yarýsýAlevi, yarýsý Sünni.. Kimsenin kimseyi inancýndan ötürü kýrmadýðý birtopluluk. Evin önünde jeep’ten inerken sevinç çýðlýklarý, “amogil geldi,amogil geldi.” Hangisine sarýlýrsýn ve çantalarý yukarý taþýyan sevimlioðlan Cafer’dir en son öpülen.. O Cafer ki baþgöz edildi ve vatan göre-vi için ayrýldý köyden ve muhtar dostum bir Ali evladýna asla/kat’a yakýþ-mayan bir iþ yaptý, askerin eþini kaçýrdý, imam nikahýyla (!) eþ etti ken-dine ve Cafer askerden döndü, silahlar durmadan konuþtu, bizim Caferçocuk artýk o yörenin “Canavar-ý Urfa hat”ýdýr, yani ‘Urfa canavarý!’.Ondokuz yýl hep yanýnda olduk, mapus damlarýnda öksüz komadýk veson zamanlarýný okumakla, resim yapmakla geçirir olmuþtu.. Ýlkokulmezunuydu, saklandýðý yerde yakalanýnca raflar dolusu kitap çýktý suçaleti (!) olarak.. Birisi “Suç ve Ceza!” Bir ilkokul okumalý ve adam öl-dürmeli, okuduðu kitap Suç ve Ceza, yazarý da kocaman bir “Urus!”“Baba” diyordu mektubunda,

“çok, ama çok dayak yedim, iþkence gördüm anlatmakla bitmez. Ençok da komiser kýzar, ‘..Ulan þimdi çýktý mesele, siyasi bu pezevenk..Lan itoðlu, þu okuduklarýna bak, bunlarýn çoðu Rus yazarý yokDostoyevski, yok bilmem ne bok, Marks, bok püsür…’ Yine yatýrdýlar,ayaklarým da paramparça.. Baba, ah o kitaplar, meðer kitap neler

getirirmiþ insan baþýna! Sanki her sayfa için on tahta cop! Ýþte dedim,okumanýn da bedeli bu olsa gerek, o halde, evet o halde gülmem geli-verdi!.Belki aðlamaktý bu, gülme yerine..”

19 yýl sonra özgürdü! 16 yýldýr görmediði kazýný da aldý yanýna, Gazi-paþa’ya geldi, kanlýlarýyla barýþmaya Hacýbektaþ’a yolcu ettik iki günsonra. Sonra mý? Sonra döndü Urfa’ya, kahvecilik yapýyordu, fakir birKýsaslýnýn düðününü yaparken makinalý tabancalarla taradýlar, yerdedeðil, hep söylediði gibi “ayakta öldü”, mezarý Kýsas’ta bir yakýnýnýn tar-lasýnda, güller içinde..

Kýsas’ta Önemli Bir Toplantý!.“Kýsas sizin köyünüz sayýlýr, bu çok önemli toplantýda sizin olmanýztoplantýya onur verecektir, proje þöyle...” diyordu telefondaki sayýn bay,anlattý anlattý, bazý þeyler sordum “Evet, Cem Vakfý’nýn da katkýlarýyla!”O kibar zat, “Kýsas Belediyesi de Sebahat Akkiraz’ý davet etti, o da Ký-sas’ta olacak..” diye eklemiþti.

“Bakýn beyfendi, çok teþekkürler, oradaki toplantýya asla katýlma-mam için iki nedeni açýkladýnýz, bu caný hatýrladýðýnýz için teþekkür-ler, ama bu iþte asla yokum ve olmayacaðým…”

Çeþitli yerlerden ve kiþilerden gelen ricalar ayni yanýtla sonuçlandý.Onüç öndört yaþýnda mýydý neydi, tanýdýðýmýzda canýmýz ciðerimiz Si-vaslý türkücü kýzýmýzý, eski kýzýmýzý hâlâ seviyoruz, yenisini asla!.

Haklýlýðým Kabul Buyrula!.Serçeþme, “Kýsas faciasý”ný en ayrýntýlý, en tarafsýz biçimde verdi ikisayý. O, yýllardýr Sünnilerle kardeþ gibi geçinen Alevi canlara ayrýlýk/kýr-gýnlýk/bozuþma ateþini -acýdýr yazmasý- sözüm ona ayný inançta olanlarýnyakmasý acýlarýma acý kattý!. Ey Avrupa Birliði, bölme, parçalama, bir-birine düþman etme illa topla tüfekle olmaz, bunu en iyi siz bilirsiniz,yeni silahýnýzýn adý “projedir!” Ey sizin bu projeniz de Zülfikâr’ýn keskinyanýna gele! Çaðdaþ Yezitlerin, Muaviyelerin projelerine binlerce lânet,canlarý bölenlere binlerce lânet!.

Projeyle ilgili bilgi rapor sanýrým þöyle bitti: “Görev tamamlanmýþ-týr!.”

Sunulan “öroooo”lar yüreklerinizde parçalana!

Hoþ Geldin Karabatak!Adam Kýzýlbaþýn teki.. Üstelik Prof. Dr! Eli, durmadan kalem tutan biradem oðlu.. Kusursuz mu, ne kusursuz, kusurlarýn ta kendisi.. Kusurutastamam bir ‘karabatak’, bir görünür, bakarsýn aylarca yok, kodunsabul! Gelince de hayýrla gelir, elinde kocaman bir iki kitap! AyhanAydýn’dan bir telefon: “Baba, kaçakla geliyoruz!” Nasýl sevinmezsin?Ispartalý can Bal da var ve hazretin elinde tuðla deðil, briket kadar birkitap, “Türklerin Dili”, 1035 Sayfa! Öbürü “Buyruk! Ýmam Cafer-i SadýkBuyruðu.” Ýmzalamýþ da: “Fikret Otyam Aðabey’e Filiz Otyam Haným-efendiye içten saygýlarla, Hu!. 28.06.2006”.

Kim mi bu karabatak? 20 Ekim 1946 Sivas doðumlu Prof. Dr. FuatBozkurt! Buyruk’un yeni baskýsýný hazýrlamýþ, bu cana armaðan ettiði iseelinde kalan son kitap, iç sayfada bir not: “Düzelti Örneði...” Eyvallah.Artýk dergi, sayfa dostuyuz da, Serçeþme’nin geç kalmýþ, hem çok geçkalmýþ bir yazarýdýr Fuat Bozkurt can. Kaybolsun bakalým bundan kelli..“1035 sayfayý kim okur?” Okuyan okuyor, bu cana armaðan edilen kitapmý? O dördüncü baskýsý!. Eyvallah!

Niyazým Tuttu!Müjdelerim olsun, geçen yazýmdaki niyazým tuttu, Alev’ciler yani bi-zimkilerden Ahmet Koçak’tan kocaman bir paketi sevgiyle kucakladým,saygýyla açtým, zira onlar ýþýktý:

Yusuf Zamir’in “Marks Gerçekte Ne Dedi” ve “KüreselleþmeyiAnlamak”ý; “Kafa Tutan Günler - Yerüstü/Yeraltý 78 Güncesi,Esat Korkmaz. “Ýslam’da Kadýnlar! Cihat-Þeriat-Reform”, bu da sevgili Lütfi Kaleliimzalý.. Bir baþkasý özlediðim ozan dostum Ali Yüce’nin þiir kitabý, “AtatürkAydýnlýðýný Karanlýkçý Diþler Kesmez.” Âþýk Kul Hasan’ýn “Yirminci Yüzyýlýn Ýnsanlarýyýz” yaþamý ve þiir-leri. Ve önsözünü yazdýðým bir kitap, “Türkülerle Gömün Beni – Derdi-yoklar”, þiirler..Bir Urfa türküsünün tam sýrasý:

“Fýrat kenarýna kurdum kazanýBen severim okuyaný yazaný”

Page 4: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

4 Sayý 22

SERÇESME¸

Bâtýni felsefede Tanrý’nýn ya da tanrýla-rýn “bilgeliði”, doðanýn “eðilimine uy-gun” davranma temellidir. Bu eðiliminuzaðýna düþen “metafizik Tanrý” ya da“tanrýlar”, bir dünya “cahilidir”. Ce-

haletine son verip “bilge” olabilmek için, kendi“karþýtýný” yaratmak zorundadýr. Bu kapsamda“eril” yargý öne alýnarak tasarýmlanan pek çok mitya da mitoloji çeþitlemesinde, Tanrý ya da tanrýla-rýn “mezar kazýcýlarý” olarak “ilk erkek insan ya dainsanlar”, erkeklerin “mezar kazýcýlarý” olarak da“ilk kadýn insan ya da insanlar” yaratýlýr. Erkek-le/erkeklerle Tanrý/tanrýlar, kadýnlarla erkeklerarasýndaki mücadele, hem Tanrý ya da tanrýlarý hemde erkekleri ve kadýnlarý “dönüþüme” uðratýr. Artýkkavga naif bir düzlemde “tanrý-insanlarla insan-tanrýlar” arasýna taþýnýr. Anadolu Aleviliðindeki“tanrý-insan” temelli “vahdet-i vücut” ile “insan-tanrý” temelli “vahdet-i mevcut” arasýndaki çatýþmaböylesi bir kazanýmýn “güncellenmesiyle” üretildi.

Yunanca, “tüm yeteneklere sahip” anlamýna ge-len “Pandora”; mitolojide, güçlü ve kendinibeðenmiþ erkekleri cezalandýrmak için tanrýlarýnyarattýðý “diþi-insan” demektir. “Pandora’nýn Ku-tusu” ise tanrýlar tarafýndan Pandora’ya verilen,içine bütün kötülüklerin ve acýlarýn doldurulduðukapalý kutudur.

Yunan yaradýlýþ tasarýmýna göre, baþlangýçtatek erkek-insan deðil, birçok erkek-insanlar yaratý-lýr. Uzun bir süre, üreme kaygýsý dýþýnda bir “erkekler dünyasý” hükümsürer. Zamanla tanrýlar tanrýsý Zeus ile Titan oðlu Prometheus arasýnda-ki düþmanlýk týrmanýnca Zeus tarafýndan erkek insanlarýn baþýna “bela”olmasý için ilk diþi-insan Pandora yaratýlýr.

Dionysos–Titanlar KarþýtlýðýYunan mitolojisinde, küllerinden insanlarýn oluþtuðuna inanýlan ve kötüruhlar durumunda bulunan “karþý-tanrý”lardan her birine “Titan” adý ve-rilir. Zeus ve Semele’nin gayrimeþru çocuklarýndan biri olan verimliliktanrýsý Dionysos, Zeus’un meþru eþi Hera’nýn lanetine uðrar. Bir Girityorumuna göre, Hera’nýn kýþkýrtmasýyla Titanlar tarafýndan kollarý-bacaklarý koparýlýr; piþirilir ve yenir. Titanlarýn bu davranýþý, ölümcülsonuçlar doðurur. Çünkü, ünlü öfke nöbetlerinden birine kapýlan Zeus,eski hizmetkârlarýný öldürür.

Titanlar, tanrý olarak dirilen ezeli kahraman Dionysos’u katletmekle“tersine dönüþüm”e uðrayarak “karþý-tanrý” durumuna olmasa daÞeytan’ýn gençliði olarak algýlayabileceðimiz cinler ya da iblisler duru-muna gelirler; korkunç yamyamlýklarý sonucu mitolojinin belleðindensilinirler. Külleri, insanlýðý yaratmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr.

Orpheus tapýmý, “Ýyi-Kötü” karþýtlýðýný ya da “Ýlk Günah” ilkelerini“tohum” durumundan yeþerten ilk Yunan hareketidir. Orphik metinleregöre insanlarýn, kötü yürekli ruhlar olan Titanlarýn küllerinden doðmuþolmalarý insanlardaki kötülük “pay”ýnýn kanýtýdýr. Yýldýrýmla öldürülme-den önce genç Dionysos’un etini yedikleri için Titanlarýn külleri ve oküllerden doðan insanlar, tanrýsal öðeler içerirler.

Ýnsanlarýn ortaya çýkmasýndan önce dünya mükemmel ve kusursuz-du. Dünyanýn dengesini Titanlar bozdu. Artýk insanlar kendini esenliðekavuþturabilmesi için yapýlarýndaki “tanrýsallýk payýný” bulmalarý gerek-mektedir.

Titanlar, Yunan mitolojisinin en ilginç tanrýlarýdýr. Oniki Olympostanrýsýndan önce onlar vardýlar ve evrene egemendiler. Uranos’laGaia’dan doðan Titanlarýn altýsý kýz (Titanisler) ve altýsý erkek(Titanidesler) çocuklarý vardý. Kýzlarýnýn adlarý Theia, Rheia, Themis,Phoibe, Mnemosyne ve Tethys’di. Erkek çocuklarýnýn adlarý iseOkeanos, Koios, Krios, Hyperion, Ýapetos ve Kronos’tu.

Aslýnda Olympos tanrýlarý da Titan’dý: Erkek Titan Kronos’la diþiTitan Rheia’nýn çocuklarý ve torunlarýdýr. Bütün tanrýlar Titan soyluolmasýna karþýn Yunanca’da “dev” anlamýýna gelen “Titan” terimi, birin-ci kuþak Titanlarla onlarýn Olympos’lular dýþýnda kalan çocuk ve torun-

larýný tanýmlamak için kullanýlýr. Zeus’un Titan babasýKronos’a baþkaldýrýp evren egemenliðini ele geçirin-ce “Titan” terimiyle tanýmlanan tanrýlar “dev” duru-muna dönüþmüþ, yani “tersine dönüþüm” geçirmiþ,Olymposlular ve soylarý ise “tanrýlar” adýyla anýl-maya baþlamýþtýr.

Evren egemenliði zincirinde, babalar egemenliðiellerinden kaptýrmamak için oðullarýný yutarlar, ana-lar da oðullarýna yardým ederler. Genellikle ananýnyardýmýyla kurtulan en küçük oðul, egemenliði baba-sýnýn elinden alýr.

Tanrýlýk zincirde ikinci soy olan Titanlar da baba-larý Uranos tarafýndan analarýnýn karnýna gerisin ge-riye týkýlýrlar. En küçük oðul Kronos, anasý Gaia’nýneline verdiði bir týrpanla babasýnýn hayalarýný kesereközgürlüðüne kavuþur ve egemenliði ele geçirir. Ne varki yasa gereði o da çocuklarýný birer birer yutmayabaþlar. Anasý Rheia kocasýna çocuk yerine bir “taþ”yutturarak en küçük oðlu Zeus’u kaçýrýp saklar. Zeus,büyüdükten sonra on yýl mücadele verir ve sonundaegemenliði ele geçirir.

Yunan mitolojisinde, baþlangýçta Kaos, Gökyüzüile kimliklenen ve bir erkek olan Uranos’u, Yeryüzüile kimliklenen kýz kardeþi ve karýsý Gaia’yý yarattý.Çaðlar boyu Gökyüzü ve Yeryüzü birleþme durumun-da kaldý. Birleþme sonucu Gaia’nýn yani topraðýndoðurduðu çocuklar, babalarýnýn bedeni tarafýndantutsak edildiler ve Yeryüzü’nün tepelerinin ve vadi-lerinin altýnda sýkýþýp kaldýlar. Gaia, onlarý kurtarma-

ya karar verdi. Bir týrpan yarattý ve oðlu Kronos’a verdi. Oðul, bu týrpan-la babasýnýn “erkeklik organý”ný kesti. Böylece Gökyüzü ile Yeryüzüarasýndaki birleþmeye son verdi. Bu ayrýlma, Kaos’un gerçek sonu veDünya’nýn baþlangýcý oldu. Erkeklik organý kesilen Uranos’un kesikyerinden akan birkaç damla kan topraða düþtü; topraða düþen damlalar-dan Kronos’un erkek ve kýz kardeþleri, oniki Titan ve Titanid doðdu.Kronos, tanrýça Rhea’yla birleþerek onunla üçüncü tanrý kuþaðýný üretti.Kronos, geleneði bozmadý ve çocuklarýný yuttu. Sonunda Rhea, en gençve en sevdiði evladý Zeus’u kurtarmak üzere bir düzen kurdu ve açgözlübabaya yutmasý için çocuðunun yerine bir kaya parçasý verdi. BöyleceZeus, gizlendiði yerden çýkarak babasýný öldürdü. Daha sonra kardeþ-leriyle bir oldu ve Kronos’un kardeþleri Titanlarla savaþtý; onlarý yenerekYeraltý’nda zincire vurdu. Gaia’nýn, Zeus tarafýndan yenilgiye uðratýlançocuklarýnýn öcünü almak için doðurduðu Typhon adlý dev Yeraltý’ndayaþýyordu. Kalçasýndan aþaðýsý iki yýlandan oluþan ve omuzlarýndan çoksayýda yýlanlar çýkan Typhon, büyük patlamalarla lav püskürten kötücülbir güçtü. Typhon, yarýsý kadýn, yarýsý yýlan korkunç Ekhidna ile evlen-di. Bu evlilikten Kerberos, Hydra, Khimaira, Sphinks, Nemea Aslaný veçok sayýda baþka canavar doðdu.

Akýlsýz ve Duygusuz PandoraSöylenceye göre Titan karý-koca Ýapetos’la Klymene’nin, Atlas,Menoitios, Prometheus ve Epimentheus adlarýnda dört çocuðu olur. Buçocuklar “akýl gücü” bakýmýndan tanrýlara üstündür ve onlara kafa tutar-lar. Zeus bu çocuklara “özel bir kin” duymaktadýr. Bu kin sonucu Atlas,gökkubbeyi omuzlarýnda taþýmakla, Menoitios ise Yeraltý’na kapatýl-makla cezalandýrýlýr. Yine ceza olarak Prometheus’un karaciðeri kartal-lara yedirilir; Epimentheus’a ilk kadýn Pandora “eþ” olarak verilir.

Mitolojinin ilginç yaný ilk erkek insanlarýn çok akýllý ve becerikliolan Titan Prometheus tarafýndan, ilk kadýnýn da “ceza” olarak tanrýlartarafýndan yaratýlmýþ bulunmasýdýr. Yani ilk erkek-insanlar tanrýlarýnbaþýna “bela” olmak için, ilk kadýnýn ise erkeklerin baþýna “bela” olmakiçin yaratýlmýþtýr.

Prometheus, “budala ve duygusuz” bulduðu tanrýlara karþý kendisigibi “akýllý ve duygulu” erkekler yaratabilmek için gözyaþlarýyla topraðýýslatýr ve onlarý topraktan oluþturur. Buna karþýn tanrýlar Pandora’yýyaratýrken tüm özelliklerini onda toplarlar: Aphrodite güzelliðini,Minerva çekiciliðini, Hermes kurnazlýðýný ve yalancýlýðýný, tüm diðertanrýlar da kendi özelliklerini Pandora’ya armaðan ederler. Böylelikle ilk

MÝTOLOJÝLERDE GEZÝNTÝ

Pandora’nýn KutusuEsat Korkmaz

Pandora’nýn Kutusu, bir “insana” benzetilebilir:

Kutu’daki “umut”,insanýn yapýsýndaki

“göksel yan”, “kötülükler ve acýlar” ise

insanýn yapýsýndaki “dünyasal yan”dýr.

Ýnsan “eylemli can” olarak algýlanýr ve

“umut” ile “kötülükler ve acýlar”arasýndaki mücadelenin

“kavga alaný” olarak kimliklendirilip bilince/inanca

taþýnýr. “Umudu” keþfetmek

gerçekliði bir ucundan yakalamakanlamýna gelir,

ama acýyý ve kötülükleri “umuda yedirecek duruma”

getiremezse kendini esenliðe taþýyamaz.

Page 5: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

5Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

diþi-insan, yani ilk kadýn bir “tüm tanrý” olarak yaratýlmýþ olur. Tanrýlar“iyi ve kötü” yanlarýný ona devrettikleri için erkek-insanlarla rahatlýklabaþa çýkabilecektir. Ne var ki tanrýlarda “akýl ve duygu” olmadýðýndanPandora da “akýlsýz ve duygusuz”dur. Akýlsýz olduðundan kendisiniyaratan tanrýlara “kul-köle” olacaktýr; tanrýlar da Pandora aracýlýðýylabütün insanlarý kendi güdümlerine alabileceklerdir.

Tanrýlar Pandora’ya kendi özelliklerini aktarmakla yetinmezler;bütün kötülükleri ve acýlarý bir kutuya doldururlar ve O’na verirler.Tanrýlar Pandora’ya “bencillik” niteliðini verdiðinden bir gün dayana-mayýp bu kutuyu açacaktýr. Düþünüldüðü gibi de olur: Pandora dayana-maz ve kutunun kapaðýný açar; açar açmaz da tüm kötülükler ve acýlarinsanlarýn arasýna yayýlýr; kutuda sadece “umut” kalýr. Pandora ile evle-nen Titan oðlu Epimetheus, bu kötülüklere ve acýlara karþý “kutu”daki“umut”u kullanarak mücadeleye giriþir ve kendisinden doðacak kuþak-lara bunu aktarýr. Pandora ile Epimetheus’un evliliðinden birçok kýzlarýdoðar. Bu kýzlarla Prometheus’un yarattýðý erkekler evlenir. Böyleceyeni insan kuþaklarý türer. Yeni kuþak insanlarýn kiþiliklerinde “tanrýlýk”bir yanla “titanlýk” (devlik-þeytanlýk) bir yan birlikte bulunur. Tanrýlýkyan onlarýn “metafizik” güçlerini geliþtirirken Titanlýk yan, onlarýn fizikgüçlerini geliþtirecektir. Akýl fizik gücün yanýnda olduðu için zamanla“fizik güç”, “metafizik gücü” boyunduruðuna alacaktýr. Diðer yandaninsanlar birbirleriyle evlendikleri için tanrýlýk yan giderek eriyecektir.

Çapkýn TanrýlarSöylencesel öyküye bir de tanrýlarýn “çapkýnlýklarý” karýþýnca iþ iyiceçýðýrýndan çýkar: Tanrýlar, insan soyu kadýnlarla evlenmeye baþlar ve birsürü çocuk doðar: Tanrýlar insanlaþýr, insanlar tanrýlaþýr. “Ýnsan-tan-rýlar”, “tanrý-insanlarý” ciddi biçimde tehdit etmeye baþlar. Þaþkýnlýkiçindeki Zeus, bir “tufan”la tüm insanlarý yoketmeye karar verir. Ne varki Prometheus’tan devraldýðý aklý daha da geliþtiren insan, yokolmaktankurtulmanýn yolunu bulacaktýr. Prometheus’un oðlu Deukalion’laPandora’nýn kýzý Pyrrha, kocaman bir gemi yaparak evreni kaplamýþbulunan azgýn sularýn üstünde kalan Parnassos Daðý’na çýkmayý baþarýr-lar.

KAYNAKÇA:

Baudelaire, Charles; Kötülük Çiçekleri (Çev.: S. Maden); Çekirdek Yayýnlarý;Ýkinci Baský; Ýstanbul, 1998.Erhat, Azra; Mitoloji Sözlüðü; Ýstanbul, 1972.

Hançerlioðlu, Orhan; Ýnanç Sözlüðü (Dinler-Mezhepler-Tarikatlar-Efsaneler);Remzi Kitabevi; Ýstanbul, 1975.

Korkmaz, Esat; Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi;Ýstanbul, 2006.

Korkmaz, Esat; Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü; AnahtarKitaplar Yayýnevi; Ýstanbul, 2003.

Korkmaz, Esat; Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul, 2003.

Korkmaz, Esat; Ansiklopedik Alevilik, Bektaþilik Terimleri Sözlüðü; KaynakYayýnlarý; Geniþletilmiþ Üçüncü Baský; Ýstanbul, 2003.

Korkmaz, Esat; Anadolu Aleviliði; Berfin Yayýnlarý; Ýstanbul, 2000.Link, Luther; Þeytan/ Yüzü Olmayan Maske (Çev.: E. Ergün); Ayrýntý Yayýnlarý;

Ýstanbul, 2003.Messadie, Gerald; Þeytan’ýn Genel Tarihi; Kabalcý Yayýnevi; Ýkinci Baský;

Ýstanbul, 1999.Nietzsche, Friedrich; Yunanlýlarýn Trajik Çaðýnda Felsefe (Çev.: N. Hýzýr);

Kabalcý Yayýnlarý; Ýkinci Baský; Ýstanbul, 1992.Nietzsche, Friedrich; Dionysos Dithyramboslarý (Çev.: O. Aruoba); Kabalcý

Yayýnlarý; Ýstanbul, 1993.Russell, Jeffrey Burton; Mephistopheles/ Modern Dünyada Þeytan

(Çev.: N. Plümer); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 2001.Russell, Jeffrey Burton; Lucifer/ Ortaçað’da Þeytan (Çev.: A. Fethi);

Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 2001.Russell, Jeffrey Burton; Þeytan / Antikiteden Ýlkel Hýristiyanlýða Kötülük

(Çev.: N. Plümer); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 1999.Russell, Jeffrey Burton; Ýblis / Erken Dönem Hýristiyan Geleneði

(Çev.: A. Fethi); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 2000.Schimmel, Annemarie; Ýslamýn Mistik Boyutlarý (Çev.: E. Kocabýyýk);

Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 2001.Schimmel, Annemarie; Tanrý’nýn Yeryüzündeki Ýþaretleri (Çev.: E. Demirli);

Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul, 2004.Süzer, Evlin Azar; Ana Tanrýça Þeytan; Pencere Yayýnlarý; Ýstanbul, 2003.Werner, Helmut; Ezoterik Sözlük (Çev.: B. Atatanýr, M. Batmankaya,

D. Demirbaþ, U. Önver); Omega Yayýnlarý; Ýstanbul, 2005.

UYGU, duygumuz, duygum…Pazar günü ajanslardan kara haber geldi.

Ölümsüz duygunun öldüðünü söylediler…Ölümün adý yok ve sözün bittiði an derler…Ama senin mücadeleni bir tek okurum bile olsaanlatmalý diye düþünüyorum. Bir uzak dað kö-yünde, bir varoþ semtinde ya da internette bilgikanallarýnda akan bir tek genç bile olsa onuniçin yazmalý…

Seni yaþarken yazanlardan olmanýn erin-ciyle yazmak ne güzel. Ölü sevenler senin içindemeçler verecekler, kadýn haklarýna duyarsýz,belli günlerde kadýnlarý anýmsayan siyasiler,seni göklere çýkaracaklar, yazýlar yazacaklar.Olsun, bu bile senin yürekli mücadelenin baþa-rýsý deðil mi ?

Seninle, “Kadýnca Dergisi”ni yönettiðinyýllarda tanýþtýk. Beni, özenle izlediðini ve“Sendikal dünyadaki sesimiz” dediðini düngibi anýmsýyorum. Önceleri okuru olduðumKadýnca Dergisi’nde daha sonra yazýlarýmýnyayýnlanmasýna katký koydun. Yaþamýn boyun-ca hep güzel anlar paylaþtýk…

Seni, iki kez þaþýrttým…Ýlki 17 Mart 2001 “Diyarbakýr’a Kadýnca

Bir Dokunuþ” adýyla giden kadýnlarla Büyük-þehir Belediyesi salonunda toplandýk. SevgiliZeynep Oral, Nilgün Cerrahoðlu, Duygu Ase-na ve ben sahnede oturuyorduk. Gazetelerindeatýlan bu üç kaleme Cumhuriyet Gazetesi sahipçýkmýþtý. Üçü de Cumhuriyet yazarý olarak Di-yarbakýr’daydý. Kürtçe konuþan kadýnýn söyle-diklerini Türkçe’ye çevirmeme inanýlmazþaþýrdýn. Önce inanamadýn ama söylediklerimi

çevirmen tekrarlayýnca sevgi dolu bakýþtýk ve“Bravo Yaþar, öyle güzel Türkçe konuþuyorsunki; Kürtçe bileceðini düþleyemedim” sözünüunutamam.

Ýkincisi, 3 Nisan 2004 Almanya’nýn Ober-hausen kentinde Kadýnýn Türküsü gösteriminion binlerle izliyoruz. Türkiye bölümünde adýnanons edilince ve binler seni coþkuyla alkýþla-yýnca inanýlmaz mutlu oldun. Bizimle o gör-kemli etkinliði paylaþan dostumuz Nebil Öz-gentürk, beni, bu özenimden ötürü kutladý.Oysa yaptýðým kutlanasý deðil kadýn haklarýsavunucusu bir kadýna bir hakkýn teslimiydi…

Kadýnýn Türküsü bitiminde beni kutlarken;“Tansu Çiller’in bu belgeselde iþe ne?” diyesormadan geçmedin: “Bu bir dünya kadýn bel-geseli. Objektif olmalýyým ve Türkiye’nin ilkkadýn baþbakaný da kendi gerçeði ile bu metin-de olmalý. Tüm kadýnlar ülkelerinin nehirle-riyle okyanusa akarken; o, ters akan nehir ola-rak bu akýþa katýlamadý” dedim.

Kadýnýn Türküsü’nden:

Seine ile akan George Sand“Eylemleri koðuþturabilirsiniz ama inanç-

larý deðil; düþünce özgür olmalýdýr” diyetürküyü sürdürür.

Sýmone De BeauvoýrSeýne’in kadýn sesidir. “Kadýn olarak gelinmez, kadýn olunur.”“Ýkinci Cinsiyet” kitabý feministler için

savaþ olur. Seine’in kadýn sesinin türküsü ka-dýnlarýn türküsü olur. Dünya nehirlerine karýþýr.Ýniltisi, hýþýrtýsý, sýzýsý, sevinciyle akar.

ABD’de Kate Millett, nehirlerin barajlardadinlendiði gibi o, kadýnlarý onlar için açtýðýevde dinlendirir, soluklandýrýr ve deltalarýnaakýþlarýný saðlar. Akýþ hýzý azalsa da akmayýsürdürürler.

Duygu Asena, “Kadýnýn Adý Yok” diyerekmilyonlarca kadýnýn sesi oldu ve kadýnlarýn varolma mücadelesini baþlattý...

Nehirler gibi güçlü kadýnlar, Ýçlerindeki nehirler özgür aksa da,Ülkedeki özgürlük nehirlerini de geri ister-

ler... Duygu Asena böylesi bir kadýndý…Güle güle gönül galerimdeki öncü kadýn,

güle güle. Seni özleyeceðim…

Duygu Asena1947-2006

Gönül Galerim ‘Duygu’suz…Yaþar Seyman

Ankara, 31 Temmuz 2006D

Page 6: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

6 Sayý 22

SERÇESME¸SERÇESME¸

Proto Aleviliðin/Batýniliðin Ýlk YazýlýKaynaklarýndan Ummu’l Kitab

UMMU’L-KITAB (Ana Kitap) yüzyýllar boyu sisler içindekapalý kaldý. 1898, 1911 ve 20’lerde Türkistan, Pamir veÞagnan’da Rus memurlarýndan A. Polovtsev, J. Lutsch veÝvan Zarubin tarafýndan bulunan birkaç elyazmasý kopy-adan Ummu’l Kitab’ýn tam metninin basým ve yayýmý Vla-

dimir Ývanov’a kýsmet oldu. Ývanov, yayýmýnda Zarubin kopyasýný temelaldý. Bu Ummu’l Kitab kopyasýnýn tamamý 1966 yýlýnda da Napoli’dePio Filippani Ronconi tarafýndan batý dillerinden Ýtalyancaya çevrildi.

Vladimir Ývanov’un 1932’de yazdýðý, “Orta Asya ÝsmaililerininUmmu’l Kitab’ý Üzerinde Notlar”1 makalesinde, baþtan 15–16 sayfaiçinde kitabý çeþitli yönlerden tanýttýktan sonra 41 sayfalýk2 bir özet sun-maktadýr. Eski Fars dilinde ve 210 tabaka kâðýt (folyo) kullanýlmýþ bu 10.yüzyýl elyazmasý yapýtýn tamamýný Türkçeleþtirmeden onu anlatmak veiçeriðini saðlýklý biçimde anlamak kuþkusuz olasý deðildir. Ancak Fran-sýzca’dan çevirdiðimiz özet bize geniþçe fikir vermektedir; içinde Ana-dolu’da yaþayan Aleviliðin, Ortodoks Ýslam’a aykýrý düþen bir düzineinanç ögeleri ve söylencelerini rahatlýkla görebiliriz

Kitabýn ne zaman ve nerede yazýldýðý sorusuna yanýt olarak giriþ bö-lümünde yazarýnýn kaleminden þu kýsa açýklamayý buluyoruz:

“Bu kitap, Mekke kentinin Kureyþ b. Haþim mahallesinde, Abd-ülMenaf’ýn evinde yazýldý; Ýmam Bakýr’ýn kitaplýðýnda bulunuyordu,fakat oradan Cafer Cufi tarafýndan alýndý ve Kûfe’ya götürüldü.Harun zamanýnda (Abbasi Halifesi Harun el Reþid, 786-809 ÝK.) Aliibn Abdi’l-Azim onu Irak’a, Ýran’ýn kuzeybatý bölgesine taþýdý. Adýgeçen kiþi ölümü sýrasýnda onu inananlara ve onlarýn elçilerine dai’-lerine emanet etti.” (folyo 4 v.).

Yukarýdaki kýsa açýklama çok belirgindir; bu kitabý, Ýmam Bakýr’ýnolduðu kadar Ýmam Cafer’in (ö.765) de çok yakýn dostu olan Cafer elCufi, Bakýrýn kitaplýðýndan alýyor. Zaten kitapta anlatýlan mizanseniçinde kendisinin de adý geçmektedir. Ayrýca bu hagiografik mizansendeöðretmen olarak çocuk Ýmam’a ders vermeye baþlarken, kendisi öðrenciolma durumuna düþen Abdullah ibn Saba’nýn, o döneme kadar yaþamýþolduðu ve “Ali’yi Tanrý, Bakýr’ý da peygamber olarak nitelediðine” dairEl Kashi’nin (ö. 951) “Ýhtiyâri Marifat-ür Rical”ýnda (c. 1, s. 323) bilgibulunmaktadýr. Ayrýca, kitapta verilen Cabir b. Abdullah El Ansari’yleÝmam Bakýr’ýn yakýn iliþkisi ve içeriðinde verilen Ehlibeyt BeþlisininTanrýsal Nur’dan oluþtuklarý vb. birçok bilgilerin el Kolayni’nin kitabýn-da, Ýmam Bakýr ve Ýmam Cafer’den çevresindekilerin rivayetleriyle ay-nen anlatýldýðýný görüyoruz.3 Bunlar gösteriyor ki, Ýmam Bakýr hayattay-ken hazýrlanmýþ ve Ortodoks Ýslamýn ve yönetimin gulat (aþýrýlar, kuralve sýnýr tanýmayan taþkýnlar) diye niteledikleri batýni inanç topluluklarý-nýn, yani Proto-Alevilerin tanýdýðý bir kitaptýr.

Otuz sekiz soru ve bunlara verilen yanýtlarý içeren Ummu’l Kitab’tanburada bir örneði özetleyerek sunmak istiyoruz:

Soru 3 (f. 39): Yaratýcý yerde midir yoksa gökte midir? Erdemleri venitelikleri nelerdir? Nereden ortaya çýktý? Neyi yarattý?“Ya Cabir, diyor El Bakýr, bu soru çok zor, býrak onu, bir yana býrak;zira Yüce Tanrý’yý gizleyen örtüyü kaldýrmak iyi bir þey olmaz, bubüyük bir günahtýr. Bizzat onun açýnýmý, yani görünüm alanýna çýkýþýolan hiçbir Peygamber ve Veli asla bu örtüyü kaldýrmadý; hiç biri bukonu hakkýnda açýkça asla herhangi bir þey yazmadý… Her kim bugizemi, onu duymaya-dinlemeye layýk olmayan birine anlatacakolursa, ayný anda onun ruhu bedenini terk edip, dinleyicisinin bede-nine geçecektir. Bu, sözle anlatýlamaz bir sýrdýr... Onu kâðýda yaza-caðým; Muhammed ve Ali adýna, Salman ve Mikdad adýna naciblerve nakibler adýna senden rica ediyorum onu yalnýzca gözle sessizceokuyacaksýn ve asla yüksek sesle okumayacaksýn; bu sýrra sahip olaninananlar da, zamansýz açýklamayacak biçimde, onu kendileri içinokumalýdýr”(f. 40 v.) “Þöyle yazdý Ýmam Bakýr (f. 41): Ulu Tanrýmýz ve Yaratýcýmýz hemgöklerde hem yeryüzündedir. Yani o, bazen yüce Sarayýnda ve bazenda zamanýn imamlarý ve inananlarýn örtüsünün mikro-kozmosu(küçük evren) içindedir.”

“Baþlangýçta, ne gökler ne yer ne de yaratýlmýþ þeyler varken, BeþEbedi Nur gökkuþaðýnda bir araya gelmiþ beþ farklý renge benzemek-teydi. Onlarýn renkli ýþýnlarýndan bir ýþýk boþluðu, týpký güneþtençýkan ýþýk gibi yayýlýyordu. Þimdi yer ve gökleri iþgal eden her þey odönemde bu yoðunluksuz havayla kaplýydý ve Beþ Nur orada dur-maktaydý. Onlar arasýnda sonsuzluðun son Hududu’nun Nur’u, nur-dan bir Þahýs biçiminde görünüyor ve onun bu Beþ Nur’u, iþitme,görme, tat alma ve konuþma organlarýný biçimlendiriyordu. Bu BeþNur, insan biçimi görünümündeki Muhammed, Ali, Fatýma, Hasanve Hüseyin’di ve onlar baþka bir þeyden yaratýlmadýlar. 4 ‘De ki, OTanrýdýr. Benzeri yoktur ve Tanrý ebedidir-sonsuzdur. O doðmadý vedoðurmadý; hiçbir þey ona benzemez’(Kuran CXII, 1-4). TanrýsalTahtýn üstünden bu Beþ Nur, beþ organ olarak inananlarýn kafalarýnýniçine, beynine taþýndýlar …” Ve antropomorfik, yani ýþýksal, nurani bir insan biçimli Tanrý taným-

lamasýna tanýk olmaktayýz:“Onun sað eli, her þeyi alan-tutan koruma ruhudur ve güneþin rengin-dedir. Sol eli, bütün ruhlarýn uzunluðu ve sonu ve sonralýðý ile ilgile-nen, düþünce ruhudur ve mor renktedir. Tanrýnýn baþý, bin rengin par-ladýðý yücelik-ululuk ruhudur. Onun üstünde, ne yeryüzünde ne degökte hiçbir þey yoktur...”

Basra’da Kurulmuþ Toplumsal ve Ýnançsal ÖrgütÝhvan-üs Safa (Saf, Temiz Kardeþler) ve RisaleleriDünyanýn ilk ansiklopedik yapýtý, 9. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Arapça hazýr-lanmýþ Ýhvan-üs Safa Risaleleri’nden günümüze kalan en eski elyazmasýnüsha, 1211 tarihini taþýyan Berlin Belediye Kütüphanesi’nde bulunanFarsça nüshadýr.5 Arapça yazmanýn ise en erkeni 1287 yýlýna tarihlenenÝstanbul Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadýr.6 Dünyanýn çeþitliülkelerinde olmak üzere doksana yakýn kütüphanede tam ya da bazý bö-lümlerinin (Arapça-Farsça) elyazmalarý mevcuttur.

Risalelerin tam Arapça metni ilk kez dört cilt halinde 1887-89’da ba-sýlmýþ; en dikkat çekecek önemde olaný ise 1928 Kahire baskýsýdýr.

Ýhvan-üs Safa ilk kez de Batý dillerinden Almancaya, 19. yüzyýlýn sonyarýsýnda Franz Dieterici(*) tarafýndan çevrilmiþ, yapýt Hacý Kalfa’nýnKeþf-uz Zünun’da, hakkýnda verdiði bilgilere dayanarak 10. yüzyýla ta-rihlenmiþtir.

Þimdiye kadar Risaleler tam olarak Batý dilerinden Almancaya çev-rildi ve öyle kaldý. Ayný yüzyýl içerisinde, seçilmiþ risalelerden Ýspanyol-ca, Almanca ve Ýngilizceye çok sayýda monografik çalýþmalarla birlikteyayýnlar yapýldý. Ayrýca Adil Awa, Alessandro Bausani, Abbas Hamada-ni, Yves Marquet, Sayyed Hasan Nasr, Ýan Netto, Samuel Stern, MustafaGalip, Asghar Ali Engineer ve daha pek çok diðer bilim adamlarý, Ýhvan-üs Safa ve Risaleler üzerindeki çalýþma ve araþtýrmalarýyla katkýlar sun-dular. Türk Üniversitelerinin ve araþtýrmacýlarýnýn bu önemli esere fazlailgi göstermemiþ olmalarý düþündürücüdür.

Ýhvan-üs Safa Risaleleri’nin Tarihi ve Yazarlarýna Gelince.7Ýlk önce Ýsmaili baþ dai’si Abdullah bin Kaddah ve arkadaþlarý tara-

fýndan baþlanmýþ, sonra onlarýn ardýllarýyla birlikte, Ýmam Muhammed b.Ýsmail, Abdullah b. Muhammed ve onun oðlu Ahmet Taki dâhil birbiri-ni izleyen gizli (mestur) Ýmamlarýn korumasý-gözlemi altýnda hazýrlan-mýþtýr bu dev eser. Ýhvan-ý Safa’nýn bir risalesinde Ýmam Ahmet Taki’ninadý zaten geçmektedir. Ayrýca Tevhidi, Ýbn-ül Kýfti, Þahrazuri gibi tarihçive filozoflarýn yaný sýra Ebu Süleyman Busti, Mukaddasi, Ali ibn HarunZencani, Muhammed ibn Ahmet Narcuri ve Avfi’nin imzalarý bulun-maktadýr.

Ýmam Ahmed Taki Muhammed, 790 yýlýnda doðmuþ 828’de Ýmam-lýk makamýna oturmuþtur. Kendisi Salamiya’da, sadece Hüccet (baþ dai)tarafýndan kim olduðu bilinen bir tacir kimliði ve kiþiliði altýnda ömürsürdü. 838 veya 840 yýlýnda ölen Ýmam Taki Muhammed’e Sahib ül Re-sail (Risaleler’in Efendisi) adý da verilmektedir.

Ýhvan-us Safa üyelerinin, Aþaðý Mezopotamya’nýn Basra liman ken-tinde yaþayan, edebiyat, din, felsefe ve bilim üzerinde tartýþmalarda bu-lunan kiþilerden bir çeþit Lonca gibi örgütlendiði anlatýlýr. Bu örgüt iliþk-ilerini ve çalýþma yöntemlerini gizli tutar ve içine kimse kolayca kabuledilmezdi. Moral, yaþ ve daha çok ruhsal niteliklerine göre dört derece

10-11 HAZÝRAN’DA BREMEN’DE YAPILAN ALEVÝ AKADEMÝSÝ BÝLÝM KURULU TOPLANTISINA SUNULAN BÝLDÝRÝ

Aleviliðin Dinsel Ýnanç Kültüründe Yazýlý Temel Kaynaklar ve Ýki ÖrnekBölüm - II

Ýsmail Kaygusuz

Page 7: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

7Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

içinde sýnýflandýlar. Birinci derece, tamamýyla öðretmenlerinin buyruðualtýnda yetiþmekte olan 15 ile 30 yaþ arasýndaki gençlerden oluþuyordu.Ýkinci kademede, laik eðitim ve ayrýca felsefi bilgiler verilen 30 ile 40yaþ arasýndakiler bulunuyordu. Üçüncü derecedekiler, o günündünyasýnda geçerli dinsel hukuk (þeriat), bilim ve felsefeler üzerindeyeterli bilgiye sahip olan kýrk ile elli yaþ arasýndaki kiþilerdi. Dördüncükademedekiler ise, bütün bilgilerin üstünde nesnelerin/þeylerin gerçek-liðine vakýf; ileriyi gören, geniþ öngörü ve sezgi sahibi olduðu farz edilenelli yaþ üzerinde bulunanlardý. Felsefi, bilimsel ve inançsal toplantýlar,her ayýn baþýnda ortasýnda ve bazen 25 ile sonu arasýnda olmak üzere üçakþam yapýlýrdý. Bu gizli topluluk arkasýnda, 52 risaleyi içeren “Ýhvan-üsSafa Risaleleri” olarak tanýnan dev bir ansiklopedi içinde baþarýlarýnýndimdik duran bir anýtýný býraktýlar

Onbir Risale Dinsel bilimler; 14 Risale Matematik; 17 Risale DoðaBilimleri; 10 Risale Psikoloji ve aklî bilimler üzerinedir. Bu bilimler ki-tapta beþ büyük grup içinde sýnýflandýrýlýr:

a) Matematik; sayýlar, geometri ve astronomi, coðrafya, müzik, ku-ramsal ve uygulamalý sanatlar, ahlak ve mantýk bilimlerini içerir.

b) Fizik bilimleri madde, biçim, hareket/devinim, zaman, uzay/boþ-luk, gökyüzü, nesiller, madenler, gezegenler, hayvanlar, insan vücudu,yaþam ve ölümün anlamý, mikro-kozmos ve dil konularýný içerir.

c) Metafizik, ruhsal akýlcýlýk ve teoloji.d) Psiþik, akýlcýlýk, olgu, makro-kozmos, zihin, aþk, yeniden doðuþ ve

nedensellik konularý.e) Din, inanç, dinsel yasalar(fýkýh), peygamberlik, velilik, vb. O ayný zaman genel Sûfi düþüncesinin ve bâtýni tasavvufun büyük

hazinesidir. Örneðin Ýhvan der ki:

“Ey kardeþ bil ki, senin ruhun gizli güç olarak bir melektir ve eðerpeygamberler ve imamlarýn yolunu günü gününe þaþmadan izlersenizBir (Tanrý) olabilirsiniz”(Resail, c. 4, s.122)

Ve:

“Bütün yaratýklar sonuçta Tanrý’ya dönecektir; öyleyse O, yaratýk-larýn tüm varlýðý, özü, ölümsüzlüðü ve mükemmelliðinin kay-naðýdýr.” (Resail, c. 3, s. 285)

Kuran’ýn bâtýni anlamýna sýkça göndermeler bulunmaktadýr.Kuran’ýn zahiri açýklamasý, bilginin aþaðý düzeyi olarak tanýmlanýr ve bu,körü körüne taklit etmeyi tercih eden sýradan insanlar için anlamlýdýr,yani onlar içindir. Bilginin daha yüksek biçimi, bâtýni olandýr. Eserde dil,din ve inançlara özgürlük tanýnýyor ve birinin diðerine üstünlüðütartýþýlmýyordu:

“Biliniz ki, gerçek her dinin içinde bulunur ve her dilde geçerlidir.Öyleyse yapýlmasý gereken þey, en iyisini yapmanýz ve kendinizi onateslim etmeniz, yani gerçeðe yönelmenizdir. Ýnsanlarýn dinlerinekusurlar, eksiklikler yüklemekle asla kendinizi meþgul etmeyiniz;daha çok sizin dininiz kusurlardan arýnmýþ mýdýr onu görmeyeçalýþýnýz” (III, 501).

Kâmil insan Ýhvan-üs Safa’da þöyle betimlenir:

“Akýllý, içgörü ve anlayýþ sahibi olan Kamil insan, sanki kökendeÝranlý, inançta Arap, dinde doðru yola yönelmiþ bir Hanif, davranýþbiçiminde bir Iraklý, gelenekte Yahudi, rehberlikte bir Hýristiyan,baðlýlýkta Süryani, bilimde Grek, ileri görüþte bir Hintli, yaþambiçimiyle bir Sûfi(gibi)dir; ahlaksal ölçülerinde bir Melek, fikirdetanrýsal (rabbani), marifette ise Tanrýdýr, Tanrýya benzer ve bu nitelik-leriyle Ýnsan-ý Kâmil ölümsüzdür.” (III, 376)

Ýhvan-üs Safa özgürlükçülüðünün en övülmeye deðer kanýtý budur vebugünün özellik olarak post-modernist anlayýþýyla eþdeðerdir. Bütündinlere ve dillere saygý vardýr ve kültür çoðulculuðu kabul görmektedir.Böyle bir özgürlükçülüðün asla düþünülmediði 9.yüzyýlda bunlaryazýldý. Ýhvan-üs Safa, Ýsmaili Alevi hareketinin tebliði olarak tanýmlan-abilir. Burada, hareketin bir devrimci (ihtilalci) hareket ve mevcutdüzenin, yani Abbasi Ýmparatorluðunun yýkýcýsý olmayý amaçladýðýnadikkat edilmelidir. Hareket toplumun çeþitli kesimlerinin, soylularýn,aydýnlarýn, köylülerin ve tüccarlarýn desteðini de almaya uðraþýyordu.Bunu Risale’lerden birinde açýkça görürüz.

‘Kardeþler’ (Ýhvan) örgütü, toplumun farklý kesimleri arasýndahücreler kurmuþ olan ve sömürücü ve baskýcý zorba düzeni yýkmak içinbirleþip, hep birlikte eyleme geçen, bir devrimci hareketin önderleriydi.

Kýsacasý ‘Temiz Kardeþler’ devrimci örgütü Abbasileri, zorba ve za-limler, zayýf ve yoksul kesimlerin (duafe ve mesakin) haklarýný gaspe-denler olarak suçlamaktaydý. Abbas soylularýn Halifeliðe layýk ve hak-larý olmadýklarýný ileri sürüyorlardý. Ýhvan-üs Safa Abbasiler’i, Âdem’esecde etmeyerek Tanrýsal Ýradeye karþý koyan Þeytan’ýn vekili (halifet-ülÝblis) olarak tanýmlamaktadýr. Abbas soylular, kendilerini halife olarak

kabul eden insanlar için halifeydiler, çünkü ancak onlar birbirlerininlayýðýydý.

Risaleler üzerinde yapýlan inceleme çok açýk gösteriyor ki, yazarlar,kendi zamanlarýnýn mevcut bütün bilimleri-bilgileriyle birlikte Grek-Ro-ma, Fars ve Hind bilim ve felsefeleri üzerinde çok geniþ kavrayýþsahibiydiler. Onlarýn yapýtlarýndan yapýlan çevirilerle Kuran ve Ýslamîbilgilerin sentezini yapmýþlardýr.

Ýhvan al-Safa’nýn algýladýðý yönetimi (biçimi) devlet ehl-ül hayýr(Hayýrlý Halk Devleti)dýr. Bu rejimi, akýllý, bilgi ve hikmet sahibi insan-lar ile bir din ve inanç üzerinde anlaþmayý uzlaþmayý geliþtiren hayýr veerdeme layýk rýzalýk toplumu oluþturacaktý (I, s. 131). Bu hayýrlý-erdem-li ve cömertlik rejimini kuracak olanlar, bilimsellikte olduðu gibi dinselkonularda da bilgindir; peygamberlerin ve velilerin sýrlarýna iliþkin bil-giye içten yakýnlýðý vardýr ve felsefe konularýnda ise çok iyi eðitimlidir.(IV, s. 198). ‘Temiz Kardeþler’, kendi dinsel inanç, fikir ve bilgilerinin,bütün dinlere ait bilgileri de kapsadýðýný bildirmekteydi. (IV, s. 5).

Ýhvan us Safa ayrýca insanlarý, kendi miras aldýklarý (din) dâhil olmaküzere, istisnasýz tüm dinlere eleþtirel gözle bakmaya çaðýrmakta. Onlaragöre Þeriat, yani dinsel yasalar zahir ve batýn, yani açýk ve gizli olmaküzere iki yüze sahiptir. Zahir (açýk) olan, onun aracýlýðýyla hasta ruhlarý-na derman bulan sýradan insanlar içindir ve güçlü zeka ve algýlama sahibiinsanlar, bâtýni yüzü oluþturan derin bilim ve felsefeyle kendilerinibesler. (IV, p-46).

‘Kardeþler’, tapýnmalarýn iki tip olduðunu söylemektedir: Biri ibade-tin Þeriattaki kurallý biçimi, diðeri ise Kardeþler’in (Ýhvan’ýn) “ibadet-ülfelsefiye-ül ilahiye” (tanrýsal felsefe ibadeti) adýný verdikleri tapýnmadýr.(IV, s. 301, vd). Bu tapýnma tipini uygulayanlar, Kuran ayetlerini gerçekanlamýný ve onun bâtýni özünü bilirler. Onlar batýn ilminin sahibidirler.Böylece görülmektedir ki, ‘Temiz Kardeþler’ tapýnmalarýný, son gerçek-lik bilimi (ilm-ül hakika) ve yüksek felsefi bilgiler içine yerleþmiþ bili-min temel direklerine (el resihun fi’l’ilm) uyarlamýþlardýr. Yine Ýhvan-üsSafa’ya göre, insan ruhunu özgürleþtiren bilim, felsefe ve hikmettir veonu tanrýsal aþamalar içinde daha yüksek duruma uyumlu kýlar.

Müzik Üzerine Yazýlmýþ Risale’den Kýsa Bir ÖrnekSes havada iki cismin çarpýþmasýyla hemen ortaya çýkar. Her sesin hafif-leyip deðiþen/geçiþ saðlayan bir özelliði yani modülasyonu, kalitesi veona kendine özgülük veren bir formu/biçimi vardýr. Hava sesi bütünüyleiþitme duyusuna kadar taþýr; o da beynin iç kýsmýnda duran hayal edicimerkeze gönderir. Ses oradan hemen akýl merkezine geçer. Sesler kendi-sini üreten maddelerin niteliklerini korur.

MÜZIK VE MELODI: Müzik bir düzene sokulmuþ (kompoze edilmiþ)melodilerden yapýlýr. Melodi notalardan ve ölçülü vuruþlardan düzen-lemedir. Notalar ve vuruþ ise hareket ve dinlenme/durmalarla (sessizlik,es) yapýlýr. Ýnce sesler sýcaktýr, kalýn sesler soðuktur…

Vuruþlarýn üç kuralý vardýr: 1. Sabad: Bir vuruþu bir sessizlik izler;tan, tan, tan gibi. 2. Vatab: Ýki vuruþu bir sessizlik izler; tanam, tanam,tanam gibi.3. Fasýla: Üç vuruþu bir sessizlik izler; tananam, tananam,tananam gibi

Bu üç eleman þöyle birleþtirilir: Tan tanam (0.00); tanam tan (00.0);tan tananam (0.000); tanam tanam (00.00); tananam tananam (000.000)Ayrýca bu üç eleman içinde 10 formül oluþturulur 2+3+1 (00.000.0),3+2+1 (000.00.0) vb.

NOTLAR1 “Notes sur l’Ummu’l -Kitab des Ismaeliens de l’Asie Centrale”, REI-Revue

des Etudes Islamiques, No 6, 1932, s. 419–481.2 Age, 437–478.3 Bazý örnekler için bakýnýz ve karþýlaþtýrýnýz: Ebu Cafer Muhammed b.

Yakub b. Ýshak el Kulayni, çev. Vahdeddin Ýnce, Usul-ü Kafi, Cilt I, s. 711,2 (1269); s. 666, 7 (1191); s. 667, 9 (1193) / 10 (1194)–ÝK.

4 Mufaddal þöyle rivayet eder: Abu Abdullah’a (Ýmam Cafer) sordum:“Gölgelerde (Ruhlar âleminde?) iken ne durumdaydýnýz?” Buyurdu ki: “EyMufaddal! Biz Rabbimizin yanýndaydýk ve bizim dýþýmýzda hiç kimseyoktu. Yemyeþil bir gölge içindeydik. O’nu tesbih ediyor, O’nu kutsuyor,O’nun tekliðini dile getiriyor ve O’na hamd ediyorduk. O sýrada ne kendi-sine yakýn olan gözde bir melek, ne de bizden baþka herhangi bir canlývardý. (Usul u-Kâfi, s. 666; 7 (1191) - ÝK.

4 Ms. Diez A Oct, Berlin Staatsbibl. Preussischer Kulurbesitz, Tarih:12116 Ms. Esad Efendi 3638, Süleymaniye Kütüphanesi, Ýstanbul, Tarih: 1287(*) Burada adý geçen kiþi, 1821–1903 arasýnda yaþamýþ olan Alman doðu felse-

feleri profesörü Freidrich Heinrich Dieterici olmalý. Risaleler üzerine 1861-72 yýllarý arasýnda yayýnladýðý Almanca çevirileri Ýhvan-ý Safa Risaleleriüzerine en kapsamlý çalýþmalardýr. Bu konudaki telif eserlerinin en bilineni:Die Abhandlungen der Ichwan in Auswahl. Leipzig, 1886–Serçeþme.

7 Ýhvan us-Safa’ya iliþkin bilgiler “Ýslam Ýmparatorluklarý Tarihide ÝktidarMücadeleleri ve Aleviliðin Doðuþu” kitabýmýzdaki ilgili bölümden(s.152–171) özetlenmiþtir.

Page 8: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

8 Sayý 22

Taþdelen Cemevi Tapu TöreniAhmet Koçak

Ýstanbul, Ümraniye ilçesi, Taþdelen Belediyesi mülkü olan iki bin metrekarelik bir arsaya cemeviyapýmý için imar izni çýkardý. Taþdelen Hacý Bektaþ-ý Veli Kültür Tanýtma ve Sosyal YardýmlaþmaDerneði’nin yaptýðý baþvuru ardýndan Belediye Meclisi aþaðýdaki kararý çýkarttý:

Komisyon GörüþüBelediyemiz Meclisine teklif edildiði þekliyle 19.10.1995 tarih ve 46–47 sayýlý Belediye Mec-lis kararý ile tasdik edilen 1/1000 ölçekli uygulama planýnda Cemevi olarak görülenKirazlýdere Mahallesi, 2 Pafta, 738 parsel no.lu 2.000 m2 yüzölçümlü Taþdelen Belediyesiadýna kayýtlý arsanýn 25 yýl süreyle Hacý Bektaþ Veli Kültür Tanýtma ve Sosyal YardýmlaþmaDerneði’nin ana tüzüðündeki amaçlarý ile tahsisi düþünülen arsanýn 19.10.1995 tarih ve 46–47sayýlý Belediye Meclis Kararý ile tasdik edilen plandaki amacý doðrultusunda 5393 SayýlýBelediye Kanunu’nun 15. maddesi (h) bendi ile 18. maddesinin (e) bendine istinaden tahsistalebi komisyonlarýmýzca da Komisyona katýlan üyelerimizin oybirliði ile uygun görülmüþtür.Meclisimizin onayýna arz olunur.

KararÝmar Komisyonu ile Hukuk Mülkiye Komisyonu Baþkanlýðýnýn 10.05.2006/1 sayýlý raporuKomisyondan geldiði þekliyle Haziran ay’ý toplantýlarýmýzýn 06.06.2006 günlü toplantýsýnda 4red oyuna karþýlýk (11 oyla) oy çokluðu ile kabul edilmiþtir.

ABF’nin yürüttüðü “Cemevleri Alevilerin Ýbadet Yeri Olarak Tanýnmasý ve Yasal KimliðineKavuþmasý” çalýþmalarýna AB’nin “sýkýþtýrmasýna” raðmen hükümetten olumlu bir yanýt alýnmadý.Ama küçük bir beldede Anavatan Partisi’nin belediye baþkaný cemevini resmileþtirme adýmýný attý.

8 Temmuz Cumartesi günü Ümraniye’de yapýlan törene katýlanlar arasýnda Hacý Bektaþ VeliDergahý Postniþini Veliyettin Ulusoy, ABF Genel Baþkaný Selehattin Özel, ABF Genel Baþkanyardýmcýsý Ali Kenanoðlu, ABF Genel Sekreteri Fevzi Gümüþ, ABF yönetim kurulu üyesiMuhterem Aktaþ, Alevi Bektaþi Eðitim ve Kültür Vakfý Baþkaný Hüsniye Takmaz, Alevi VakýflarýFederasyonu Baþkaný Doðan Bermek, PSKD Sultanbeyli Þubesi Yönetim Kurulu ve BaþkanSadegül Çavuþ, Bahçeþehir Belediye Baþkaný Kemal Aydýn, Taþdelen Belediye Baþkaný HüseyinSipahi, Sanatçý Ediz Hun, ANAP Genel Baþkaný Erkan Mumcu vardý.

Sunuculuðunu Ýlknur Kaplan yaptýðý program Ulaþ Özdemir’in söylediði deyiþlerle baþladý.Ardýndan Hacý Bektaþ Veli Kültür Tanýtma ve Sosyal Yardýmlaþma Derneði Semah Ekibi deðiþikyörelerin semahlarýndan bir deste sundu.

Açýlýþ konuþmasýný Ergül Þanlý Dede yaptý: “Türkiye’de bir ilke imza atýldý. Daha önce cemevlerinin yasallaþmasý için bir milyon imzatopladýk. Türkiye’de bir milyon imzalý dilekçeyi verecek bir makam bulamadýk! Baþbakandanrandevu alamadýk. Gerek Avrupa gerek Türkiye’de tüm Alevi-Bektaþi örgütlerinin tamamýülkenin yönetiminden rahatsýz. Sadece Aleviler mi rahatsýz? Dili, dini, ýrký ne olursa olsundiðer insanlarýmýz da rahatsýz.

Ama küçük bir beldede Karadeniz’in býçkýn bir delikanlýsý, delikanlýlýðýný yaptý, Belediye imarplanlarýna cemevini iþletti. Tapu-Kadastroya cemevi arsasý olarak iþletti. Ve kendi beldesindefaaliyet gösteren Hacý Bektaþ Veli Derneðine bunu tahsis etti. Huzurlarýnýzda Sayýn HüseyinSipahi’ye ve bu tarihi imzada yer alan herkese sonsuz teþekkürlerimi sunmak istiyorum”. Hacý Bektaþ Veli Dergahý Postniþini Veliyettin Ulusoy sözlerine bir gülbankla baþladý:

“Allah Allah… Hizmetler kabul, muratlar hasýl ola!. Allah-Muhammet-Ali kabul eyleye!.Ýmam Hasan, Þah Hüseyin, Hünkar Hacý Bektaþ Veli defterine kayýt ola!. Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz, Hünkârýmýz Hacý Bektaþi Veli! Dil bizden, hüsn-ü himmet Hünkar’dan ola.”

Bu gülbanktan sonra geliþen durum hakkýndaki görüþlerini belirtti: “Bugün yürekli, demokrat, hoþgörülü bir belediye baþkanýmýz, Taþdelen Belediye BaþkanýSayýn Hüseyin Sipahi bir ilke imza attý. Ýlk defa Ýmar Planý’nda cemevi ismini kullanarak yeri-ni ayýrdý ve imar uygulamasýnda da ayný ismi tapuda tescil ettirdi. Huzurlarýnýzda SayýnBaþkanýmýza, yardýmcý olanlara, yanýnda olanlara, destekleyenlere teþekkürlerimizi sunuyoruz. Bizlerin, yani Alevi-Bektaþi toplumunun isteði vatanýmýz Türkiye’mizde bir arada, barýþiçinde, karþýlýklý saygýya dayanan bir inanç içerisinde, kardeþçe yaþamaktýr. Sayýn Baþkanýmý-

Page 9: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

9Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

zýn yaptýðý da kardeþçe, bir arada, barýþ içinde yaþamaya resmi yoldan atýlmýþ cesur bir adým-dýr. Cesur diyorum, çünkü bir bakanýmýz ‘cemevi cümbüþ evidir’ diyor. Baþbakanýmýz, ‘benAli’yi severim, öyleyse ben de Aleviyim’ diyebiliyor. Diyanet Ýþleri Baþkaný, ‘cemevleri ibadetyeri deðildir’ diyor. Camilerin su, elektrik parasý karþýlanýrken, Þahkulu Sultan Dergâh’ýnýn yeri eski bir Bektaþimülkü olmasýna raðmen aylýk iki milyar lira kira ödüyoruz. Bugünlerde deðiþen VakýflarYasasý’na göre, azýnlýklarýn vakýf mallarý iade edilecek. Bizlerin, yani bu ülkenin asli unsuruolan Alevi–Bektaþi toplumunun hiç mi haklarý yok?

Türkiye’mizde insanlarýn barýþ içinde bir arada yaþamalarýna Sayýn Hüseyin Sipahi mi hizmetetmiþ oluyor, yoksa yukarda sözünü ettiðim Baþbakan, Bakan ve Diyanet Ýþleri Baþkaný mýhizmet etmiþ oluyor? Kararý sizler verin!” Söz alan Taþdelen Belediye Baþkaný Hüseyin Sipahi katýlýmcýlara teþekkür ederek baþladýðý

konuþmasýnda þu noktaya da deðindi:

“Aslýnda bu törenin yapýlmasýndan yana deðildim, ama dernek baþkanýmýz ve halkýmýz böylebir öneride bulunduðu için bugün burada bu buluþmada, bu birleþmede, bu sevinçte, bu huzurluve anlamlý hizmetin yerine getirilmesinin baþlangýcýnda birlikteyiz”.

Sipahi konuþmasýný bitirdikten sonra derneðin verdiði teþekkür plaketini Veliyettin Efendi’ninelinden aldý.

Ardýndan konuþmasýný yapmak için mikrofona ABF Genel Baþkaný Selehattin Özel davet edil-di. Özel, katýlýmcýlara teþekkür ederek baþladýðý konuþmasýnda þunlara da deðindi:

“Ülkemizde Alevi-Bektaþi inancýný anlatabilmek, hatta bundan vazgeçtik, kabulünü saðlamakiçin bile yüzlerce senedir mücadele ediyoruz. Son yýllarda dernekleþme, vakýflaþma, federasy-on çatýsý altýnda toplanma kaçýnýlmaz çabalarýmýzdý. Neden bunlara ihtiyaç duyduk? (…)Ne yazýk ki bu ülkede din hizmetlerini yerine getirmesi gereken Diyanet Ýþleri, tam tersineTürkiye Cumhuriyeti’nin bütün devrim ilkelerini ayaklar altýna alan bir anlayýþý, irticai anlayýþýbesleyen bir kurum haline dönüþtü. ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganlarý atarýz. Ama þöyledönüp de bunun ne kadar gerçekçi, samimi olduðunu hiç düþünmeyiz. Evet, ‘Türkiye laiktirlaik kalacak’ sloganý doðru bir slogan deðil.Bu ülkenin laik, demokratik bir hukuk devleti olabilmesi için önce 12 Eylül Cuntasýnýn Ana-yasasýndan kurtulmasý gerekir. (...)

Bizi bugüne taþýyan, Alevi öðretisini yýlmadan bizlere öðreten o yiðit, güzel insanlara, baþtadedelerimize teþekkürlerimi, þükranlarýmý sunuyorum. Onlar bize doðruluðu, güzelliði,dürüstlüðü öðrettiler. Haram lokma yememeyi öðrettiler. Sadece bizlere deðil, Türkiye’deyaþayan herkese laiklik dersi verdiler. Nasýl verdiler? Bu ülkede dünden bugüne devletten birkuruþ para almadýlar. Nasýl geçindiler? Biz taliplerinin verdiði hakkullahla, çýralýkla emekleri-nin karþýlýðýný aldýlar. Haram lokma yemediler, kimseye avuç açmadýlar, ama benim laikülkemde dedemin inancý yasak! Kurumu yok, yasak! Ýbadeti yasak!” Konuþmasýný yapmak üzere sahneye en son ANAP Genel Baþkaný Erkan Mumcu çýktý, özetle

þunlarý söyledi:

“Burada olmaktan mutluluk duyuyorum, çünkü bugün sembolik deðeri, anlamý olan bir günüyaþýyoruz. Hepiniz gibi ben de Taþdelen Belediye Baþkanýmýza teþekkür ediyorum. Bu teþek-kürümün arkasýnda yatan þey, ne onun ne belediye meclisinin bir lütuf ya da ihsanda bulunmuþolmasý deðildir. Kendisini demokrasiyi, insan haklarýný, siyaset yapmanýn erdemini içinesindirdiði için ve korkusuzca, cesaretle, insan haklarýndan, insanlýktan, barýþtan, kardeþliktenyana bir tavýr takýnabildiði için tebrik ediyorum. Yoksa imar planýnda yaptýðý düzenlemeylecemevi için bir tahsis alaný açmasý asla bir lütuf deðildir. Görevini yapmýþ. Onu, görev ahlakýtaþýdýðýný gösterdiði için, bunu böyle bir görev ahlakýný bugüne kadar gösteremeyenlere rað-men gösterdiði için tebrik etmek gerek.”

Konuþmalarýn ardýndan temsili olarak protokol imzalandý ve tapu teslim edildi. Berrin Sula-ri’nin ozanlarýmýzýn sevilen deyiþlerini seslendirmesiyle devam eden etkinlik, Kaynarca-Mudurnuve Darýca Hacý Bektaþ Veli Derneklerinin ortak semah ekibinin gösterisiyle sona erdi.

Ergül Þanlý, Belediye Baþkaný Hüseyin Sipahi ve Veliyettin Ulusoy Efendi

Page 10: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

10 Sayý 22

SERÇESME¸

ABF GENEL BAÞKANI ÝLE TAÞDELEN CEMEVÝ TAPU TÖRENÝNDE SÖYLEÞTÝK

Selahattin Özel: Siyasallaþma Sürecini Baþlatmalýyýz!Ahmet Koçak

Taþdelen Belediyesinin imzaladýýðý protokol Türkiye tarihinde bir ilk. Bir resmi kurum, devletinbelediyesi, Alevi Bektaþi Derneði’ne yer tahsis etti. Bu konudaki görüþleriniz nelerdir?

Türkiye’de böyle bir ilki gerçekleþtirmek tabii ki olumlu, sevindirici. Ancak þunu açýk ve netsoralým: Bu karar Büyükþehir Belediyesi’nden geçecek mi? Devlet buna ne diyecek? Sýkýntý orada. Tabii ki Taþdelen Belediye Baþkaný saygý duyulacak bir davranýþ gösterdi. Olmasý gerekeni yaptý.Biraz önce Sayýn Mumcu’nun da söylediði gibi, yapýlan aslýnda yapýlmasý gereken þeydi. En azýn-dan bunun bilincine ermiþ bir insan olarak, doðruyu yaptý.

Hükümetin, iktidarýn buna seyirci kalacaðýný zannetmiyorum. Umarým aksi olur. Temennimizbu yönde, ama biz mücadelemize devam etmeliyiz. Þu ana kadarki uygulamalarýna baktýðýmýzdaseyirci kalmadýlar. Zorunlu din dersleri sorununda olduðu gibi.

ANAP Genel Baþkaný Erkan Mumcu’nun konuþmasýnda bir vurgu var. “Biz vaatte bulunmuyo-ruz!” Ama siz de anlayýn gibi bir açýklama. Seçime yönelik yatýrým mý?

Öyle de görebiliriz, ama samimiyetle söylüyorum, ister öyle yapsýnlar, ister böyle yapsýnlar, ya-pýlan doðru. Diðerlerine nazaran reklâm için yapýyorlarsa bile böyle bir haklarý var. Diðerleri hiçbirþey yapmýyor. En azýndan bunlar böyle yapýyor.

Ancak cümlelerinde beni rahatsýz eden bölümler var. Siyasi bir insan olduðu için, “ne Þam’ýnþekeri, ne Arap’ýn yüzü” demiyor. Orta yollu politika var burada. Nedir? Sivas olayýyla ilgili olarakbize, “içimizdeki kini atmalýyýz” diyor.

Bizim toplumun içinde kin yok. Baþkalarýnýn yaptýðý gibi biz kimsenin çoluðunu, çocuðunu,gencini yakmýyoruz, katletmiyoruz, öldürmüyoruz. Bu yeni de deðil; tarihler boyunca kimse bu-nun bir örneðini bize gösteremez. Böyle bir bilgi, belge yok.

Sivas’ta insanlarý yakarak katleden bir olay var. Ama 2 Temmuz törenlerine gidip katmýyorlar.Ayrýca bunu doðru bulmadýðýný da ifade ediyor, “yýldönümü gibi yapýlýyor” diyor. Sadece bir örnekolarak söylüyorum, en azýndan “müze olsun” bile demiyor.

Solingen’de yakýlan Türkiyelilerle ilgili olarak yapýlanlar ona ders olmuyor; “gâvur” denileninsanlarýn yaptýklarýndan da insanlýk dersi almýyor. O bize, “Ýslam’ým, Müslüman’ým” diyor, ardýn-dan bize dönüp, “içinizdeki kini atýn” diyor.

Bu ne demek? Bunun Türkçe karþýlýðý hoþ olmayan þeylerdir. Sen Müslüman’san, biz de deðil-sek, bunu söylüyorsan, o zaman bizi yakanlar kim? Bu kimliði de açýk etmen, protesto etmenlazým. Tekbir getirerek camiden çýkan insanlar birilerine bir þey yapýyor. Sen bunlarý lanetlemiyor-sun, bunlarý yapanlarýn cani olduklarýný söylemiyorsun; kimliklerini, isimlerini açýkça söylemiyor-sun. Hiç olmazsa oraya gidip, “burasý müze olsun, et lokantasý olmasýn” de!

Orada yakýlanlarýn, kýrýlanlarýn yakýnlarýna, inanan insanlara, “içinizdeki kini atýn” gibi ifade-ler kullanmak hoþ deðil. Bunu, hem Alevilerden, hem de diðer taraflardan oy alabilme düþünce-sine baðlýyorum ve doðru bulmuyorum.

Ortamda seçim havasý var. Siyasi partilerin açýklamalarý bu kanýyý pekiþtiriyor. AABF de“siyasallaþmaktan” bahseden açýklamalar yapýyor. Siz bu konuda ne düþünüyorsunuz?

Tabii böyle bir yaklaþým var. Açýklamalarda da bulunuldu. Önümüzdeki sene bir seçim sürecivar. Erken seçim olabilir veya olmayabilir. Bu yaþadýðýmýz hayata müdahale etmemiz gerekiyor.Müdahale etmek derken, bir siyasi parti anlaþýlmasýn. Partileþme deðil, siyasallaþma sürecini baþ-latmamýz gerekiyor.

Herkese hizmet eden, herkese koþturan bir süreçtir bu. Ýnsan haklarý dersiniz, Aleviler koþtur-muþtur. Mazlumun yanýnda Aleviler olmuþtur. Her þeye koþa koþa, biraz da kendimiz için koþtur-mamýz gerekiyor. Kendimiz için derken, tabii ki aslýnda cemevleri, zorunlu din dersleri, insan hak-larý sadece Alevileri ilgilendiren konular deðildir.

Biz bütün bunlarýn hepsinde sýnavdan geçmiþiz. Bu sýnavlarda iyi bir duruþ, adam gibi birduruþ sergilemiþiz. Diðer insanlarýn, demokratik kitle örgütlerinin de bu baðlamda Alevi örgütle-riyle buluþmasý gerekiyor. Sürekli biz giden, onlar kaçan deðil; hep beraber olmamýz gerekiyor.Onlarýn ne kadar ihtiyacý varsa, bizim de o kadar ihtiyacýmýz var.

Çok farklý deðiliz, hepimiz bu ülkede yaþýyoruz. Aleviler dünden bugüne kadar bu ülkede dev-let dâhil herkesten alacaklý. Biz kimseye “borcunu öde” demiyoruz. Gelin hep beraber bunu halle-delim diyoruz. Geçmiþte de bu böyleydi, bugün de bu böyle. “Býçak kemiðe dayandý” diye bir sözvardýr ya, biz de iþte o noktaya geldik. Dolayýsýyla siyasete mutlaka müdahale edilmesi gerekiyor.

Birlik Partisi, Barýþ Partisi gibi Alevi partisi örgütlenmeleri gibi geçmiþ deneyimlerden dersalmak söz konusu mu?

Hayýr, öyle bir parti falan deðil, solda birliði zorlarýz.

ANAP’ýn vermiþ olduðu siyasi mesaj, “Bakýn, biz yapýyoruz, bize oy verin!”Diyecekler. Bizim yapacaðýmýz ANAP’ýn ya da baþka bir partinin kuyruðuna takýlmak deðildir.

Ayrýca Alevi örgütleri yöneticilerinin veya toplumda ön çýkmýþ üç beþ kiþinin milletvekili olmasýmeselesi de deðildir.

Bu mesele Alevilerin sol ile sosyal demokratlarla bir araya gelmesidir. Bu da Alevilerin hak-larýnýn tanýnmasý temelinde bir ana yapýyý desteklemekten geçiyor. Yoksa oradan buradan,ANAP’tan milletvekili olmak hesabý deðil. Bu bizi bir yere de götürmez. Kesinlikle böyle birdüþünce söz konusu deðil.

Türkiye’de Alevi hareketinin solla, sosyal demokratlarla birleþmeye, geliþmeye ihtiyacý var.Alevi örgütleri de gücü oranýnda bunlarý yapacaklar. Buna müdahalemiz ancak bu kadar olur.

ÝHSAN GÜVERCÝN

Kýzýlýrmak Boylarýnda Bir Þehir!..

Adýný andýkça dilim takýlýr Sanki yüreðime bir þey çakýlýr Orda semah dönen nara yakýlýr Kýzýlýrmak boylarýnda bir þehir

Aydýnlýða karanlýklar yaðdýrdý Ruhsati’yi hanesinden kovdurdu Pir Sultan’ý hýnzýrlara boðdurdu Kýzýlýrmak boylarýnda bir þehir

Can alýcý kuþlar oraya doldu Güneþ utancýndan sararýp soldu Otuz yedi gülü dalýndan yoldu Kýzýlýrmak boylarýnda bir þehir

Güvercin’ler gide baykuþlar öte Ne kýþýn azala ne çilen bite Hafik’ten bu yana Banaz’dan öte Kýzýlýrmak boylarýnda bir þehir

YUSUF TER

Ozanlarý Yedin SivasYollarý buzdur Sivas’ýnOtuz yedi candýr yasýn Nerde gerçek nerde basýn

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Türkülerle çaðladýlarYandý yürek daðladýlarSevenler hep aðladýlar

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Cananýndan koptu canlarCehennemdi o gün anlarKalbimizde yaþar onlar

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Korkusuzdur ozan diliHalkýnýn yoludur yoluOnlar sevmez dünya malý

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Yobaz kültürümü teptiDevlet baba orda yoktuDamarýmda caným koptu

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Doðacaktý güneþ kýzýlÇözülecekti bu buzulSen tarihe kara yazýl

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Pirim Sultan zinciri kýrdýHýzýr paþa onu yorduHalk için canýný verdi

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

Yusuf’um ýþýk düþecekAydýnlýk elbet gelecekYoz aklý silip gidecek

Ozanlarý yedin SivasSazlarýný boynuna as

12 Haziran , 2006, Saat 01.42, Ýsviçre

Page 11: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

11Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Hacý Bektaþ Dergâhý Postniþini

Hacý Bektaþ Dergâhý PostniþiniVeliyettin Ulusoy’un Amcasý

14. Dönem (1965-73) Birlik Partisi Çorum Milletvekili

Saðlýk Bakanlýðý Müþavirliði ve Savcýlýk yapmýþ hukukçu

Ali Naki UlusoyHakk’a Yürüdü

Hacý Bektaþ Dergâhý PostniþiniVeliyettin Ulusoy’un Dayýsý

Kurtuluþ Savaþýnda Atatürk'ün en büyük destekcilerinden

Ahmet Çelebi Cemalettin Efendi’nintorunu

15. Dönem (1973-1977)CHP Tokat Milletvekili

Evli ve üç çocuk babasý olanHaydar Ulusoy

Hakk’a Yürüdü

Ali Naki Ulusoy21 Nisan 1921 - 30 Temmuz 2006

Ali Naki Ulusoy Hakk’a YürüdüAhmet Koçak

Hacý Bektaþ Veli evlatlarýndan Ali Naki Ulusoy iki yýl önce yakalandýðý amansýz hastalýða yenikdüþtü. Ulusoy, 30 Temmuz günü, seksen beþ yaþýnda Hakk’a yürüdü. 31 Temmuz günü Hacý-bektaþ’ta, yakýnlarý ve talipleri tarafýndan yapýlan bir törenle son yolculuðuna uðurlandý.

Onsekiz Aðustos 1921 doðumlu Ali Naki Ulusoy’un hayatýný Mürþit Veliyettin Ulusoy’dandinledik. Veliyettin Efendi Ali Naki Ulusoy’u þöyle anlattý:

“Ali Naki Ulusoy, Veliyettin Çelebi’nin oðlu. Aralarýnda iki yaþ farký olmasýna raðmen üçkardeþ Feyzullah, Ali Naki, Ali Celalettin üçü birden ayný yýl, ayný sýnýfta Hacýbektaþ’ta okulabaþlýyorlar. Ýlkokulu burada bitirdikten sonra Yozgat’ta Ortaokula kayýt oluyorlar. Lise çaðla-rýnda babalarýný kaybediyorlar. Liseyi bitirdikten sonrada üçü birden ayný sene Ankara HukukFakültesine baþlýyorlar.Hukuk Fakültesinden sonra yine hep beraber askerlik baþlýyor. Yedek Subay Okulu’ndaberaberler, ama görevleri farklý yerlerde. Ali Naki amcam askerliðini Ýstanbul’da yedek subayolarak yapýyor. Daha sonra Pülümür’de savcýlýk yapýyor. Kayseri’de, Hacýbektaþ’ta hakimlikve savcýlýk yapýyor. Daha sonra yine Hacýbektaþ’ta çok uzun olmayan bir süre avukatlýk yaptý.Ceza hukukuna çok vakýftý.Daha sonra siyasete atýlýyor. Birlik Partisinden Çorum Milletvekili oluyor. Milletvekilliðindensonra Saðlýk Bakanlýðý’nda müþavir olarak çalýþýyor. Ve oradan emekli oluyor. Ýþin ilginç tarafýþu. Ben de bunu çok yakýn bir zamanda öðrendim. Ali Naki amcam müracaat etmediði için,milletvekillerinin üç-dört milyarý bulan ‘kýyak emeklilik’ dediðimiz emekli maaþýný almýyor.Bir milyar civarýnda emekli maaþý alýyor idi. Böyle bir insandý o da.

Ýki yýl önce lösemi baþlangýcý olduðunu söylemiþti bana. Baþlangýçta ilaçlarý dýþarýdan geliyor-du. Sonra yerli alýndý. Hastanede de zannediyorum yanlýþ müdahale edildi. Hastanede çýktýktansonra da yatmaya baþladý. Evden dýþarý çýkmadý. Durumu gittikçe aðýrlaþtý. Ne yazýk ki bugüntopraða verdik.”Ankara’da vefat eden Ali Naki Ulusoy’un cenazesi ailesi tarafýndan Hacýbektaþ’a getirildi.

Hacýbektaþ’ta önce evinin önünde, daha sonra Pir Hacý Bektaþ Veli’nin Türbesine götürülerekburadan helallýk alýndý.

Yapýlan bu törenlerin ardýndan Ali Naki Ulusoy’un cenazesi Çilehane’de bulunan aile mezar-lýðýna götürüldü. Burada yapýlan son törenle topraða verildi.

1969-73 tarihleri arasýnda 14. Dönem Çorum milletvekilli olan Ali Naki Ulusoy’un vasiyetiüzerine TBMM’nde tören yapýlmadý.

Bütün Ulusoy ailesine baþsaðlýðý diliyoruz. Mekaný nur olsun.

Haydar Ulusoy1934 - 24 Temmuz 2006

Page 12: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

12 Sayý 22

SERÇESME¸SERÇESME¸

1962–1968 arasýnda devrimci harekette yer alanlar Aleviliðin, Tür-kiye’de sosyalist hareketin geliþmesinde oynadýðý büyük rolü iyi bilirler.Bizler okul sýralarýnda, þimdi kimilerinin dinci, gerici, yobaz dedikleriAlevi türküleriyle sosyalizmi bulduk. O türkülerle devrimci hareketteyer aldýk. O gün bugündür Aleviliðin dostu bir devrimciyim.

Bu kitap önceden verilmiþ bir kararla ortaya çýkmadý. Yoldaþlar arasýsohbetlerde sýk sýk buluþtuðumuz bir soru vardý: Neden Aleviler devrim-ci harekete bu denli yoðun katýlmaktadýrlar? Bu sorunun yanýtýný ara-maya baþladýðým noktada, kitap yazma amacý da, iletmek istediðim birdüþünce de yoktu. Ancak okudukça, Anadolu tarihinin ve günümüzün enbüyük sorunlarýndan biriyle karþý karþýya olduðumuzu öðrendim.Görüþlerim de çalýþma içinde berraklaþtý. (...)

Alevilik tarihimizde ezilmiþlerin savaþ bayraðý olmuþ, halkýn içindengelen direnme-ayaklanma duygularýný dile getirmede baþý çekmiþtir.Dahasý, Türkiye’de bugün de 20 milyona yakýn Alevi, egemen güçlerdengelen yoðun baský, eziyet ve zorbalýk altýnda yaþamaktadýr. Tek suçu, dü-þünce ve inanç özgürlüðü ve demokratik bir yaþam istemesidir. (...)Marksistler olarak görevimiz, Anadolu kültür birikiminde demokratikolaný, ileriye açýk olaný, geriye çekicilerden ayýklamaktýr... (vurgu be-nim-ÝB) Yalnýz bu noktada, konuyla ilgilenen herkesin karþýlaþtýðý birgüçlüðü belirtmeliyim. Hacý Bektaþ, Bektaþilik, Alevilik konusundaciddi, tutarlý, bilimsel, gerçekten yana bir araþtýrma yoktur. Varolan kay-naklarýn büyük çoðunluðu ya folkloriktir ya da konunun gizli-açýk düþ-manlarýnca yazýlmýþtýr. (...)

Konu üzerinde en verimli ve kurutulamaz, çarpýtýlamaz kaynak, Ale-vi-Bektaþi ozanlarýnýn nefesleridir. Ancak bu kaynak da, geliþigüzel bir-kaç edebiyat denemesi dýþýnda, tarihsel gerçekleri aydýnlatacak ciddiaraþtýrmalarla ele alýnmamýþtýr.

Evet, kaynaklar kurutulmuþ, bir daha ortaya konmasý olanaksýz pekçok el yazma kitap yokedilmiþtir. Yine de, devletin ya da kiþilerin arþiv-lerinde ciddi bir tarama çok belgeyi gün ýþýðýna çýkartabilir. Gelecekte bukonuda incelemeler yaparak, A.Celalettin Ulusoy’un sözleriyle, “HacýBektaþ Veli’yi içtenlikle seven, en azýndan gerçeklere saygýlý araþtýrma-cýlar”ýn, bugün varlýðýný bilmediðimiz pek çok belgeyi ortaya çýkarta-caklarýna inanýyorum.

Aleviliðin iki büyük kaynaðý vardýr. Birincisi, Þiilik (Ali evine baðlý-lýk mezhebi), ikincisi Sufizmdir. Ali sevgisi, ehlibeyt sevgisi Aleviliðiyaratan düþüncenin bir yarýsýdýr. Öteki yarýsýný da mutlaka dikkatle ince-lemek gerekir, çünkü Bektaþiliði öteki çeþitli düþüncelerden ayýran enönemli öðe bu ikinci yandýr.

Sufizm yani mistisizm Ýslam’dan ve Ýslam içindeki ayrýlýklardan çokönce ortaya çýkmýþtýr. Her dinin içinde kollarý vardýr. Kökeni eski Hint-Tibet düþüncesine dayanýr.

Mistisizmin en karakteristik yönü, panteizm anlayýþýdýr. Sonradan,“Allah yalnýzlýðýnda tanýnmak istedi ve Evren’i yarattý” cümlesiyle Ýs-lam’a da girmiþtir. Bu anlayýþa göre Allah ve Evren ve Ýnsan bir bütün-dür. Bir ayna gibi kendilerini birbirlerinde seyrederler. Panteizm insan-lýk tarihinde önemli sonuçlarý olmuþ bir düþünce biçimidir.

Toplumumuzda, aydýnlar arasýnda mistisizm, dünyadan kopmak,inzivaya çekilmek, tevekkül etmek, mücadele etmemek olarak çok yan-

lýþ anlaþýlmýþtýr. Tam tersine tüm dinler içinde ve Ýslam’da mistikler hak-sýzlýklara karþý mücadelede baþý çekmiþlerdir. Bunun da önemli nedeniþudur: Panteizm, tüm evren allahýn yansýmasýdýr diyen dolayýsýyla allahýgökte deðil dünyada bulan anlayýþ, bir adým ileri attýðýnda allahýn ve din-lerin reddine, ateizme varýr.

Panteizmin bir adým ötesinin ateizm olduðunu farkeden Sünnilik, ba-þýndan Sufilere karþý çýkmýþtýr. Bükemediði nokta gelene dek o kolu çokkesmiþtir. Kolu bükemediði zaman da kabul etmiþ ve Sünni bir takýmtarikatlar yaratmýþtýr. Ama bu süte su katmak gibi bir þey olmuþtur. (...)

Hýristiyan mistisizminin de büyük merkezi Kuzey Suriye ve Kapa-dokya’dýr.

XIII. yüzyýl sonunda Bektaþiliðin de Kapadokya’da kurulduðunubiliyoruz.

Görülüyor ki, Anadolu, Kapadokya, dünya düþüncesini geliþtirmedeolaðanüstü bir yer olmuþtur. Bektaþiliðin, Hýristiyan mistisizminin,Yunan felsefesinin evidir. Kapadokya öyle bir kazan ki, o güne dek yara-týlan tüm düþünceler içinde kaynýyor, birbirinden etkileniyor, birbirineyardým ediyor. Ve Bektaþilik, yalnýzca Ýslam deðil, tüm bu düþüncelerüzerinde yükseliyor.

Bektaþiliðin ve Aleviliðin ikinci temel kaynaðý Þiiliktir. Ýslam bölün-dükten sonra Ali sevgisine sahip kesim Arap yarýmadasýnýn dýþýndakikenar bölgelere kaçmak zorunda kalýyor. Merkezde Sünniler güçlüdür.Kenarlara kaçýnca sýnýr bölgelerini Ýslamlaþtýrma görevi de Þiileredüþüyor. Dolayýsýyla Orta Asya’ya Ýslam’ý götürenler büyük ölçüde Þiimisyonerlerdir. (...) Sünnilik tüccarýn, egemen sýnýfýn ve devletin çýkar-larýný savunan bir ideoloji olarak ortaya çýkýyor. Þiilik ezilen sýnýflarýn veAraplarýn istila ettiði ülkelerdeki halklarýn çýkarlarýný savunan bir ideolo-ji olarak ayrýlýyor.

Orta Asya’da Türkleri Ýslamlaþtýran Ýslam asýl olarak, Þiiliðin mistikkollarý olmuþtur. Mistiklik Orta Asya’da zaten güçlüdür. Böylece, Türk-lerin daha Ýran’a yürüyüþe geçmeden benimsedikleri Ýslam, mistisizmleyoðun olarak örülmüþtür. (...)

Türkler Moðollarýn önünden kaçarak Orta Asya’dan Ýran, Suriye,Azerbaycan yoluyla Anadolu’ya geliyorlar. Geldikleri yerler, özellikleÝran’ýn kuzey-batýsý ve Suriye, Ýsmaililerin kaleleridir. Bu bölgeler, mis-tik inançlarý güçlendiriyor.

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Hýristiyan mistisizmi ve eski Yu-nan felsefe ve inançlarýyla karþýlaþýyorlar. Zaten bu görüþler sufizmkanalýyla Ýslamlýðýn içine girmiþ. Anadolu’ya gelince, bu yönler daha dagüçleniyor.

Hýristiyanlýkta Protestanlýk-Katoliklik ayrýmýnýn da kökleri Kapa-dokya’ya ulaþýr. Katoliklik gerici, Protestanlýk daha ilericidir. Protes-tanlýk içinde iki kol vardýr. Birincisi Protestanlýðýn babasý sayýlan MartinLuther’in kurduðu kol ki, yeni yükselmekte olan burjuva çýkarlarýnýsavunur. Münzer’in getirdiði ise, yoksul halkýn çýkarlarýný savunan dev-rimci, komünistik yanlar taþýyan bir dindir.

Alevilik yalnýzca Ýslam düþüncesine dayanmaz. O güne dek insan-lýðýn, “72 milletten insanlýðýn” ortaya çýkardýðý tüm düþüncelerin üzeri-ne oturur. Bektaþilik, tüm insanlýðýn bilgilerini topladýðý için daha otarihlerden evrensel, eskimeyecek ilkelere ulaþmýþtýr. Bektaþiliðin caný

NABI YAÐCI’NIN SERÇEÞME’NÝN 20. SAYISINDA YAYINLANAN YAZISI ÜZERÝNE

Bir SunuþÝsmail Büyükakan

Serçeþme’nin 20. sayýsýnda Nabi Yaðcý, “yaklaþýk on yýldýr büyük bir susuzlukla üzerine gittiðim, araþtýrdýðým, çalýþtýðým bir konu” dediði

Anadolu düþüncesi ve felsefesinin sol hareket içinde pek bilinen, ilgilenilen bir konu olmadýðýný söylüyor. Nabi Yaðcý þöyle devam ediyor:

“Her þeyden önce bizde Marksist gelenek içinde olup da Anadolu felsefesine kafa yoran insanlarýn sayýsýnýn çok olmadýðýný sanýyorum.”

Buna katýlmamak mümkün deðil,ama bu arada Anadolu felsefesine doðru yaklaþmýþ ve

Marksizme kök aþýsý yapmak için büyük emek vermiþ bir aydýnýn, R Yürükoðlu’nun hakkýný yememek gerekir.

Bu baðlamda hem Nabi Yaðcý’yý hem de benzeri kanýda olanlarýn susuzluðunu gidermesine katkýsý olmasý açýsýndan, Alev Yayýnlarý’nca 1990 yýlýnýn Þubat ayýnda yayýnlanan

Okunacak En Büyük Kitap Ýnsandýr kitabýnýn birinci baskýsýna, yazarý R. Yürükoðlu’nun yazdýðý Giriþ’i bazý kýsaltmalar yaparak gönderiyorum.

Anadolu, Bektaþiliðin, Hýristiyan Mistisizminin, Yunan Felsefesinin EvidirR. Yürükoðlu

Page 13: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

13Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

SAYIN BAÞKAN’DAN RÝCAM: TÜRK-ÝSLAM SENTEZCÝLERDEN SAKININ

Hacý Bektaþ Veli Törenlerine DoðruÝlhan Cem Erseven

HER yýl olduðu gibi bu yýl da Hacý Bektaþ Veli’yi anma törenleri ulusal ve uluslararasý olmaküzere geleneksel olarak kutlanacaktýr. Þimdiye dek törenlerle ilgili görüþlerimizi, eleþtiriler-

imizi iyiniyet çerçevesinde dile getirerek söyledik, yazdýk. Ayný tutumumuzu bundan sonra dadevam ettireceðiz.

Son iki yýldýr Hacý Bektaþ Veli’yi anma etkinlikleri, yeni Belediye Baþkaný Sayýn Ali RýzaSelmanpakoðlu’nun yönetiminde yapýlýyor. Selmanpakoðlu, belediye baþkaný olduðu yýl anmaetkinlikleri sýrasýnda Alevi-Bektaþi kuruluþlarýyla çatýþmaya girdi ve her yýl gelenekselleþmiþ olanÜstbirlik adýna konuþma hakkýný kullandýrtmadý, böylece Alevi-Bektaþi kuruluþlarý arasýnda hiçkimsenin onaylamadýðý yapay ayrýþýmlara yol açtý.

Bildiðim kadarýyla yerel yönetimlerin hizmet ve çalýþmalarýný belirleyen yönetmeliklerde,yasalarda belediyelerin asli görevlerinin baþýnda, o yöreye mal olmuþ, türbesi ziyaretçiler tarafýn-dan kutsallaþtýrýlmýþ bir inanç önderinin, eren/evliyanýn adýna düzenlenecek bir tören gelmemekte-dir. Belediyeler, ancak bu tür etkinlikler, törenler için altyapý çalýþmalarýnda (ulaþým, barýnma,belediyeye ait mekânlarýn kullanýmýný saðlama, teknik malzemeler, vb.. ) katký sunabilir-yardýmcýolabilir. Bu iþi varsa bir Düzenleme Komitesi ya da Dernek üstlenir. Komite ya da Dernek, etkin-liðin içeriðinden, programýn gerçekleþmesinden, panel konularýnýn ve gelecek sanatçýlarýn, konuþ-macýlarýn belirlenmesinden, törende okunmasý gereken bildiri ya da basýn açýklamasýndan sorum-ludur, böyle de olmalýdýr. O beldenin belediye baþkaný, kendini dinsel ve inançsal konulardauzman, otorite ve yetkili görüp “her þeyi ben iyi bilirim, ben yaparým” mantýðýyla hareket edemez.Çünkü belediye baþkanlarý belli bir süre için vardýr. Eðer o beldeye “kalýcý” ve herkesin “takdiredeceði” hizmetler sunmuþsa yeniden seçilebilir. Ama yýllardýr bu iþin yükünü çeken kiþi ve kuru-luþlarý karþýnýza alýp diktatörlük taslayamazsýnýz. Herkesin onaylayacaðý, takdir edeceði ve gönül-lü hizmetten kaçamayacaðý bir ortak uzlaþýyla yapýlan iþin tadý daha bir farklýdýr.

Son iki yýldýr, Belediye Baþkaný’nýn tutumu Alevi-Bektaþi Üstkuruluþu tarafýndan doðru ya dayanlýþ, protesto ediliyor. Alevi camiasý açýsýndan bakýldýðýnda böyle bir olayýn yaþanmasý hiç dehoþ bir þey deðil. Sanýrým bu yýl da benzer olaylar yaþanacak, belki de þu an yaþanmaktadýr.

Hacýbektaþ’ta, içlerinde geçmiþte ilçeye büyük katkýlarý olmuþ üç deðerli belediye baþkanýnýnda bulunduðu bir dernek, Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði kuruldu. Þimdiden baþarýlar diliyorum.Sanýrým bu dernek, büyük olasýlýkla törenleri kendi bünyesinde yapmaya çalýþacaktýr. Bence dedoðrusu bu. Çünkü bunun bir örneðini, 1980 öncesinde, Ankara Kýzýlay’da faaliyet gösteren Hacý-bektaþ Turizm Derneði gerçekleþtirmiþ ve büyük bir beðeni kazanmýþtýr. Bugün bile 1979 ve1980’de yapýlan törenlerden söz edilmektedir. Bir þey kalýcý olabiliyorsa, demek ki önce iþe sev-giyle, hoþgörüyle ve gönülce yaklaþmak gerek. Kuþkusuz demokratik katýlým ve karar da önemli.

Alevilikle ilgili internet sitelerinde (özellikle Almanya adresli Aleviyol.com sitesinde) sanki buyeni kurulan dernek, Belediyenin düzenleyeceði törene karþý bir “alternatif” tören yapacakmýþ veböylece bölünmeye çanak tutacakmýþ gibi kýþkýrtýcý, ortamý gerici yazýlar ve tartýþmalar yer almak-tadýr. Sanýrým içimizden birileri ya da “organizasyon”, böyle bir þeyin olmasýndan çok mutlu ola-cakmýþ gibi gözüküyor. Ama boþuna. Sayýn Özcivan, bunlarý sezmiþ ya da duymuþ olacak kigerekli yanýtý verdi ve “alternatif deðiliz” diyerek noktayý koydu.

Bir Belediye Baþkaný, programýnda, büyük bir “üstbirlik” durumundaki ABF’ye ve ABF’ninöneri ve görüþlerine yer vermiyorsa, bu durumda doðal olarak Üstbirliðin ilkelerini benimseyen,çizgisini onaylayan Alevi canlar, Pir’in topraðýnda, mekânýnda kendince organize edilecek müte-vazi bir etkinliðe katýlmasý ya da içinde yer almasý, kimseyi rahatsýz etmemeli, tersine mutluetmelidir. Hacýbektaþ ilçesi demek salt Belediye demek deðildir; Hacýbektaþ ilçesi demek, bir andanüfusu 100-200 binleri bulan, Alevi-Bektaþi canlarýn koþarak gittiði, topraðýna yüz sürdüðü, dert-lerine derman aradýðý, suyunu içtiði, cemini yaptýðý, semahýný döndüðü bir Serçeþme’dir. Burasýherkesindir. Gönüllerin barýþýk olduðu, sevgi, barýþ ve kardeþlik türkülerinin söylendiði kutsal biryerdir. Gereksiz tartýþmalarýn, hýrslarýn ve yandaþ gibi gözüken kimi örgütlerin esiri olmayalým.Umarým bu kez, ayný türden olaylar yaþanmaz. Belediye Baþkaný’nýn “temiz toplum” düþlemesi,“temiz bir kalp, temiz bir tören”le ivme kazanýr. Bir de Sayýn Baþkan’dan bir ricam: Lütfen, ken-dini Alevi araþtýrmacýsý, uzmaný gören, gerçekte Türk-Ýslam sentezcilerden sakýnýn. Eðer bir binayapacaksak, bu binanýn ustasý bizler olmalýyýz, dýþardan ithal ustalar deðil.

Önceki yýl, Belediye Baþkaný Alevilik-Bektaþilikle ilgili kýrk sorudan oluþan bir kitapçýk bas-týrýp daðýttý. Bu kitapçýkla ilgili eleþtiri ve görüþlerimi yine bu dergide dile getirdim.(bkz: sayý:15)Belediye baþkanlarýnýn sanmýyorum ki çok büyük uzmanlýk ve araþtýrma gerektiren bir konudaýsmarlama kitap yazdýrýp kafalarý karýþtýrtmaya hiç hakký olmasa gerek. Bir belediye baþkaný Alevikökenli olabilir, Alevi nüfusunun yoðun olduðu bir beldenin/ilçenin belediye baþkaný da olabilir.Bu, hiçbir zaman Alevilik-Bektaþilik konusunda yanlýþ ve tartýþma yaratacak bir kitap bastýrmayýhak görmez. Çünkü o beldede Sünni kardeþlerimiz de yer almaktadýr. Ayný tutumun bir benzerini,AKP’li belediyelerde de görüyoruz. Sözde profesör unvanlý bir bilim adamýna Ýslami aile bilgileriçerçevesinde saçma sapan bilgilerin yer aldýðý, Diyanet’in bile onaylamadýðý kitapçýklarý bastýrýpdaðýtmaktadýr. Kitapta neler yazýyor:

Dokuz yaþýndaki bir kýzla evlenilebilir. / Erkekler karýlarýný dövebilir. / Kadýnlar evde kalýperkeðine köle gibi hizmet etmelidir. / Gerekirse erkekler birkaç eþ alabilir gibi bilgilerin yer aldýðýbilgiler. Sormak gerekir: Gerçekte bu tür hizmetler, belediyenin temel görevleri arasýnda mýdýr?Yoksa belediyeler, o yörenin su, kanal, imar, yol, cadde, park, çevre ve gýda saðlýðý gibi konularý-yla mý uðraþmalýdýr? Eðer bir konuda kitap yayýmlanacaksa insan ve çevre saðlýðý, kentin temiztutulmasý, doðanýn korunmasý, turizm yönünden tanýtým kitaplarý bastýrýlmalýdýr. Kaldý ki o beld-ede salt kendi politik ve inancýndan insanlar yaþamýyor. Belediye baþkaný, seçildiði andan itibarenyakasýndaki parti rozetini çýkarmalýdýr. Siyasi etik bunu gerektirir. Ayný þey Sayýn HacýbektaþBelediye Baþkanlýðý için de geçerlidir.

buradadýr. “Ýnsanlar kardeþtir.” Bu eskimez.Sapýk birtakým görüþler çýkar, insanlarý kötü-lüklere götürür, ama geçer gider. Sonunda þufikir eskimez: Hangi ýrktan, hangi renkten,hangi dinden olursa olsun insanlar kardeþtir.Bektaþilik böyle evrensel ilkelere, ta kuruluþdöneminde ulaþabildiði için eskimemiþtir.

Bektaþilik böyle geniþ bir düþünce mirasý-nýn üzerinde ortaya çýkmýþ ve Anadolu’da köy-lünün, göçerin yani ezilen sýnýfýnýn devrimcive eþitlikçi ideolojisi olmuþtur.

Ýnsanlýðýn o günlere dek biriktirdiði bilgi-leri Bektaþiliðe taþýmada Anadolu halkýnýngünlük yaþantýsýnýn büyük bir yeri vardýr.Kitap gerekmiyor. Ýnsanlar yaþýyor, geleneklersürüyor ve insanlar eliyle gelenekler Bektaþi-liðin içine taþýnýyor. Dolayýsýyla BektaþilikÝslam dininin içinde geliþmiþ ama dine, özel-likle Sünniliðe büyük eleþtiriler taþýyan birdüþünce akýmýdýr. Böyle bir hareketin, toplu-mumuzda ortaya çýkmasý bir zenginliktir.

Özellikle yaþlý Alevilerle konuþtuðumuzdabir eðilimi her zaman gördüm. “Aleviliði konuyaparsan, karþý taraf güçlü, baþýmýza yine iþçýkacak. Yine Osmanlý kesecek.” Haklý bir eði-limdir, tarihte sürekli kýrýlmanýn getirdiði bireðilimdir. Ancak, önümüzdeki dönem Türki-yesi için bu tutum geçerli olmayacaktýr. Türki-ye’nin gördüðü en büyük kavgayý önümüzdekidönemde iþçi sýnýfýnýn yöneticiliði altýndayaþayacaðýz. Herkesin ezilmiþliði yoketme fýr-satýný bulacaðý bir dönemle karþý karþýyayýz.Tarihin haklý bir refleks haline getirdiði tutu-mun dýþýnda bir davranýþ, bugün iþçi sýnýfýnada, Aleviliðe de büyük yarar saðlayacaktýr...

R.Yürükoðlu, Okunacak En Büyük Kitap ÝnsandýrAlev Yayýnlarý Birinci baský, Ýstanbul, Þubat1990,

Page 14: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

14 Sayý 22

SERÇESME¸

Yol Eri Olan Aracýsýz Görüþebilir

Kenan Furat, Ütrech Üniversitesi

Son günlerde sanal ortamda Pir dergâhý Postniþini, Veliyettin Ulusoy’a yönelik asýlsýz ve çirkinyazýlarý esefle izliyorum. Aslýnda bu tür yazýlara cevap verip polemiðe girmeye hiç niyetim yoktu.Fakat iþ iyice çýðýrýndan çýkýp, yol terbiyesi ve edep kurallarýný aþýp, Serçeþme Pir Dergâhýna karþýhakaret kampanyasýna dönüþtü. Hazreti pirin evladý, 32. Postniþin, Veliyettin Ulusoy Efendiyekarþý gâh cahilce gâhî bilinçli ve sinsice yapýlan saldýrýlarý edep dýþý görüyorum.

Öncelikle þunu söyleyeyim; bu meydan, bu yol boþ deðildir. Birilerinin çýkýp yeniden bir þey-leri icat etmelerine gerek yoktur. Yola girmek isteyen hangi ocaða mensup olursa olsun gelipHünkâr evladý önünde ikrar verip talipliðini ve ya dedeliðini hakkýyla yapabilir. Hazreti Pir’denbugüne kadar hizmet veren dergâh nice saldýrý ve kýyýmlara raðmen günümüze kadar gelmiþtir.

Hünkâr evladý bazen Mansur gibi berdar olmuþ bazen sürgünlere gitmiþ bazen de böylesisaldýrýlara hedef olmuþtur. Fakat her dönemde Aleviler ve de Anadolu toplumu için atalarýndanaldýklarý emaneti korumuþlardýr, bugünden sonra da bunun böyle olacaðýna inancým tamdýr.

Yazdýklarým kendi fikrimdir. Herhangi bir dernek veya vakýf adýna yazmýyorum. Ancak Alevi-Bektaþi davasý için çalýþan bütün kurumlara eþit mesafede olup, verdikleri emeðe saygýlýyým.Hollanda’da Amersfoord Alevi Kültür Merkezi’nde hizmetlerim de oldu. Hayatýmýn sonuna kadarda gücüm oranýnda bu yola hizmet edeceðim.

Yazýma, en son çýkan ‘AABK bileþenlerine 15 Aðustos’ta Hacýbektaþ’ta toplanýn çaðrýsýyapýldý’ baþlýklý yazýdan baþlamak istiyorum. Bu yazýda Veliyettin Ulusoy’un sözde ‘örgütün mür-þidi’ ilan edilmesinden bahsediliyor. Bu saçmalýktýr. Yol geleneðine uymayan bir iddiadýr. Doðruolmayan bu yorumlu haberi internette yayýnlayan kiþilerin art niyetli olduðu aþikârdýr. Yolumuzerkânýndan birazcýk nasip almýþ olan bir insan Bulgaristan’dan Irak’a varan koskoca muhibbankitlesinin Mürþidine, Pirine bu asýlsýz haberden dolayý bu þekilde saldýrmaz.

Bu yolun bir talibi olarak bu haberden sonra hemen iþin aslýný sordum ve öðrendim.Evet, 15 Aðustos’ta yapýlacak olan cem, Avrupa ve Türkiye Alevi-Bektaþi örgüt yöneticilerinin

gönülleri birlemek adýna Hacý Bektaþ Veli Postniþini Veliyettin Ulusoy efendimizin huzurundayapýlacak. Bu Cem ne bir ikrar ne de bir görgü cemidir. Dileyen herkesin girebileceði bir cem.

Bu örgütlerimizin yöneticilerini alkýþlamak gerekirken acaba neden bu kadar saygýsýzca saldýrýve yorumlar yapýldý diye hayli düþündüm. Daha cem kurulmadan, ne olup bitecek bunu bilmedenbu yaygara ne idi?

Farklýlýklarý Kabul Etmek LazýmGelelim Hollanda Alevi Dedeler Divaný Vakfý Sekreteri Davut Sever’in ‘Çelebiler Mürþit mi?’yazýsýna. Öncelikle sormak gerekiyor Seyyid Davut’a, “Doðu Alevileri” derken kimi kastediyor?Doðu Karadeniz’deki canlarý, Adýyaman, Urfa, Diyarbakýr gibi illeri de içine alýyor mu? Yoksasadece Tunceli ve çevresinden mi bahsediyor? Aleviliðin doðusu batýsý olmaz! Emirdað’daki,Manisa’daki, Konya, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Adana, Mersin, Antalya, Samsun, Trabzon,Maraþ, Malatya’daki de Dersimli kadar Alevidir! “Dikme” kelimesi yöresel bir terimdir, HacýBektaþ Veli Dergâhý süreðinde Evlad-ý Resul olmayýp Postniþinin (Mürþid) icazetiyle yol hizmetiyürüten Babaya Mürþit Vekili denir. Bu öyle sayýsý çok olan veya herkese verilen bir izin deðildir.

Madem siz bütün Alevilere hizmet yapmak için yola çýktýnýz, kendi yöreniz ve dedenizinsöylediði dýþýnda da sürek olduðunu artýk öðrenmelisiniz. Yok, “Alevilik sadece DersimAleviliðidir, biz Aleviliðin merkeziyiz” diyorsanýz bunun ismini koyun! Bunca talip ve dede yüzyýl-lardýr Yola, Dergâh ve Mürþide ikrar verip yolu kesintiye uðratmadan süregelmiþtir. Yeryüzündesadece bizler deðil baþkalarý da var. Alevi sadece siz deðilsiniz, sizden baþkalarý da var. Bu fark-lýlýklarý görmek ve kabul etmek lazým.

Lütfen Aleviyol.com sitesinde 22 Temmuz’da sevgili Ayhan Aydýn’ýn yazdýðý yazýnýn þubölümünü okuyun:

‘Nevzat Demirtaþ da, kendisine baðlý yüze yakýn baba olsa da, bazý ocaklarca bir üst ocakolarak görülen Sultan Süceattin Veli Ocaðý’nýn postniþini olsa da, o da Hacý Bektaþ Dergâhý’nabaðlýdýr. Her sene kendi daveti üzerine kendisini ziyaret eden Hacý Bektaþ soyundan bir kiþiye,talipleri önünde görülür. Bunun manasý “el eli yýkar, el gövdeyi yýkar; temizlenmeden, temi-zleyemezsin”dir. El ele, el Hakk’a ilkesi bugün de devam etmektedir.’

Bu sadece bir örnektir.Siz, ne hakla bu insanlara, ‘Tuttuðunuz el, verdiðiniz ikrar geçersiz, Çelebiler Mürþit deðil,

Ocak bile deðil, Buyruk’a göre hepiniz düþkünsünüz’ deme cüretini gösteriyorsunuz? Size buhakký kim verdi diye sorarlar! Düþkünler ocaðýndan bahsediyorsunuz; bu ocaðýn zamanýnda kiminvekâletiyle yol hizmetlerini yürüttüðünü zahmet edip araþtýrýrsanýz iyi olur. ‘Hace Bektaþ VeliHorasan-i Niþabur’un evlenmediði bu vesileyle çocuklarýnýn da olmadýðý büyük dedelerimiztarafýndan söylenirdi. Dedem Hace Bektaþ Veli’nin mücerret olduðunu söylerdi.’ Bu hiç bir þeyiifade etmez. Bir baþkasýnýn dedesinin de bir baþka þeyi söyleyebileceði hiç mi aklýnýza gelmedi?‘Hace Bektaþ Veli, kendisi de bir ocaða mensup hiç bir seyyidi kendine talip tutmamýþtýr.’ HünkârHacý Bektaþý Veli cümle Anadolu erenlerinin piri ve mürþididir, Derviþ Cemal, Sarý Saltuk, KaraDonlu Can Baba, vb., bunlara dâhildir. Hacý Bektaþ Veli Ali kendidir. Bizim inancýmýzda, bütüngülbanklarýn sonunda kim anýlýr? Derviþ Cemal soyundan olan bir insanýn böyle bir açýklama yap-masýna ne demeli?

“Ýnancýmýzda ‘Ocakzadeler Kolu’ diye bildiðimiz birçok seyyidin, ama mutlaka seyyid-i saa-det, evlad-ý resul olmasý þartýyla, Anadolu’ya Hace Bektaþ Veli’den çok önceleri gelindiði bili-niyor.’

SÜLEYMAN ZAMAN

2 Temmuz Destaný’ndan

2 Temmuz bugünve had safhada sýkýntým.Duramýyorum yerimdepatlayacak gibiyim sankioysa daha neþeliydimtebessüm edip, gülebiliyordum dün.ama bugünmengene sýkmýþ gibi göðsümü,bir þeyler daraltýyor yüreðimi sanki,ve ben çýkarmak istiyorumbilinçaltýmdakilerini açýða.Ve bulmaya çalýþýyorum; tinimi rahatsýzedenin ne olduðunu.geçiyor film þeridinde ki gibi, imgemde kiolaylar.Ve anlýyorum þimdi, sýkýntýlarýmýn, iç çekmelerimin nedenini.Ve bilincimle gidiyorum, ýþýk hýzýndan dahýzlý1993 yýlýnýn 2 Temmuz gününe.Ne acý, ne acý,tarifi olanaksýz duygular kaplýyor

bedenimi.Anýmsýyorum o kapkara dumanlarý,Allah, Allah diyerek, saldýrýya geçenO bilisiz, o güdümlü, O insansý güruhun naralarýný.Ve unutamýyorum;O gökyüzüne ulaþan, kocaman alevleriVe 37 canýn yakýlýþlarýný diri, diri.Kan aðlýyor yüreðim; (...)Ve Sivas’ta yakanlar; o zavallýlar,

o güdümlüler;farkýnda olmayanlardýr bütünselliðin. Bilmiyorlar onlar, birin bütün,

bütünün bir olduðunu.Anlamýyorlar; deðiþimin ve devinimin

durdurulamazlýðýný.(...)Ve aklýma geliyor hemen; örneðin;Nesimi’nin yüzülmesi;Elleri, kollarý, ayak ve bacaklarý köktenkesilerekVe uçurularak kafasý Mansur’unöldürülmesi;Bedrettin’in katledilmesi, bedenininsürüklenmesi sokaklarda;Ve Spartaküs’ler; Kopernik’ler;Mumcu’lar; Turan Dursun’lar,Kýþlalý’lar; Üçok’larGalileo’lar ve daha niceleri.ve Maraþ ve Çorum katliamlarýve Bahçelievler vahþeti;ve Deniz ve Hüseyin ve Yusuf’un idamlarý.ve zulmün en büyüðü; unutulur mu ?Kerbelasilinir mi belleklerden bunlar hiç ?ve kanlý ve zalim Sivas.,tiksiniyorum, utanýyorum, kýzýyorum,ve hiddetleniyorum, tutamýyorum kendi-mi.(...)

Page 15: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

15Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Ýþte burada asýl fikrinizi ortaya koyuyor-sunuz, Hazreti Pir’i küçültüyorsunuz ve bundailk deðilsiniz, ancak buna bugüne kadar kims-enin gücü yetmediði gibi sizin de gücünüz yet-mez.

Dedikoduyu SürdürmekYakýþmýyor

Þimdi Babaðan Bektaþiliðinin aklý baþýnda,sevilen, sayýlan Babasý Sayýn Þakir Keçeli’ninyazdýðý ‘Hacýbektaþ’ta Ayn-ül-Cem yapýlacak-mýþ’ yazýsýna bakalým. Kuþkusuz Baba Eren-lerin yazdýðý Meydan Evi’yle ilgili yazýsýnýnilk bölümü tamamen gerçeði yansýtýyor.Maalesef yazýnýn devamý için ayný þeyi söyle-mek güçtür. Bu bölümde uzunca Hüseyin GaziMetin’le ilgili bilgiler veriyor, bunlarýn doðruolup olmadýðý bir yana. Ancak iki haftadýrortaya atýlan bir asýlsýz dedikoduya dayandýðýiçin Baba Erenlerin boþuna zaman harcadýðýkanaatindeyim. Sayýn Mustafa Özcivan dahaönce bu cemi Dertli Divani’nin yürüteceðinedair bir açýklama yapmýþtý, hatta telefon numa-rasýný bile vermiþti ki dedikodu yapýlacaðýnagerçeði merak eden arayýp öðrensin diye. Benböyle anladým ve kendisi de daha sonra bunlarýbelirtti.

Hala ayný dedikoduyu evirip çevirip inter-net sitelerinde teker teker yorumlamak ne kadarayýptýr. Çelebiler ile Babaganlar arasýndakikýrgýnlýðýn bir yana atýlmasýndan yana olanKeçeli Baba zahmet edip iþin aslýný öðrene-bilirdi.

Aydýnlarýmýza Edeb-Erkan

Pir Dergâhý Postniþini Veliyettin Efendi’yeyakýþtýrmalarla bezeli olan, Doktor ÖzgürSavaþçý’nýn, ‘Bulmak, Bulunmak ve BulanmakÜstüne’ yazýsýna da bir bakalým. MünchenLudwig-Maximilians Üniversitesinde Türk kü-ltürü ve Alevi Bektaþi yazýsýyla ilgili ciddi bil-imsel çalýþmalar yapan Sayýn Savaþçý’yý edebedavet ediyorum.

Sayýn Savaþçý, nasýl oldu da VeliyettinEfendinin çýkar için Belediyeyle ters düþtüðü-nü söyleyecek kadar basitleþtiniz? Bizim yolu-muzda yargýsýz, bilgisiz, dedikodulara dayananinfazýn olmadýðýný sizin bildiðinizi düþünüyor-dum. Yaptýðýnýz çok çirkin! Bilimsel çalýþma-larýnýzda da dedikodu ve varsayýmlarla mý ha-reket ediyorsunuz? Yazýnýzýn sonunda: ‘Dahafazlasýný yazmaya edebim ve erkâným elver-miyor’ diyorsunuz. Kusura bakamayýn SavaþçýHoca, ama Tarik-i Nazenin’in edep ve erkânsýnýrlarýný hayli aþmýþsýnýz haberiniz yok.

Son olarak “Tahtacýlar” grubuna Dr. ÝsmailEngin’in yolladýðý ‘Nevzat Dede, SucaeddinVeli Tekkesi ve Seyyid Battal Gazi Tekkesi’baþlýklý yazýya baktýðýmýzda karþýmýzda Der-gâha karþý yürütülen yýpratma programýnýnbaþaktörlerinden birisini görüyoruz. Deðiþiksitelerde keskin öngörü ve saðduyusuyla tekrartekrar doðu ocaklarýnýn bölünmeye gitmesiyönünde adeta yol göstericilik yapan SayýnEngin lütfen asýl amacýný açýklasýn. ‘SayýnEngin bahsettiðiniz bölünmenin size faydasý,kazandýracaðý ne olacaktýr?’ Birileri bilinç-sizce davranýp Yol’a zarar veriyorsa siz engingörüþlerinizle o zararý veya bölünmeyi telafietmenin yolunu göstermelisiniz. Nevzat De-mirtaþ gibi Anadolu’da verdiði emek bakýmýn-dan az rastlanan Dede’yi adeta bilinçsizlik,

yolsuzluk ve Pirsizlikle suçlayacaðýnýza, lütfensiz kendi atalarýnýzýn baðlý olduðu ocaðý vebugünkü durumunu açýklayýnýz.

Hâl ehli olan, er olan, bu türden varsayým-lar ve ‘bildiðim kadar’larla yola hizmet verenerlerin üzerine gitmez! Hollanda’da yapýlanDedeler Þurasý’nda yolun tekrar canlanmasýnýnne kadar zor olduðu ve çetin hazýrlýklar gerek-tirdiðini vurgulayan Engin, ayný YolunDergâhý, Mürþidi, Dedesi, Babasý, Görgüsü veÝkrarýyla yürüyen Pir Dergâhý serçeþmesüreðine neden bu hakaret ve iftiralarý revagörüyor?

Yüzyýllardýr el ele el Hakk’a ilkesini, otokontrol sistemini inançsal açýdan bugüne kadarsürdüren ve benim þahit olduðum, yaþadýðýmsadece Dertli Divani’nin sorumlu olduðu böl-gelerde binlerce insan ikrar vermiþ ve her yýlgörgü ceminde görülmekteler. Bu gerçekleriyok sayma cesaretini nereden alýyorsunuz?Hak Erenler size anlamak, dinlemek nasipeylesin.

Kendi araþtýrmalarým ve inancýmýn doðrul-tusunda düþüncelerimi ifade etmeye çalýþtým.

Koca bir serçeþme süreðini savunmak had-dime düþmemiþtir. Bu gerçeði de söylemeliy-im. Bu geleneði sürdüren dede vekil ve baba-larýn diðer Dedegan ve Babagan kollarýnasüreklerine ve baðlý olan canlarýna asla karala-ma ve hakarette bulunduklarýný görmedim veduymadým. Aksine yolumuzun ve inancýmýzýnbu günlere gelmesinde çok büyük emeklerininolduðunu çok sýkça söylediklerini biliyorum.

Hep birlikte haddimizi bilmekte fayda vardiye düþünüyorum. Yol eri olan aracýsýzPostniþin Veliyettin Ulusoy Efendiyle gönülrahatlýðý içinde görüþüp sorularýný sorabilir.Yýlda binlerce insan onunla görüþüp konuþuy-or sizler de görüþebilirsiniz.

Hacý Bektaþ Veli Postniþinlerinden Feyzul-lah Çelebi, Ahmet Cemalettin Çelebi ve Veli-yettin Çelebi’nin vekilliðini, âþýklýðýný yapan;

Ondörtbin yýl gezdim pervanelikteSýtký ismin buldum divanelikteSundular aþk meyin mestanelikteKýrklarýn Ceminde dâr’a düþ oldum diyen Dede kargýn ocaðýndan Aþýk Sýtký

Baba’nýn uzunca bir baþka deyiþinden birkaçdörtlük

Gel beri biat et Yedullah ileEhl-i Beyte biat eden naþ olmazTecella, Tevella Eyvallah ileMürþit meydanýna giren dýþ olmaz

Mürþide ermeyen öðrenmez hünerHünersiz kiþiler cahildir meðerUstaz külüngünden geçerse eðerYapýya uymadýk asla taþ olmaz

Eðer ister isen Hakk’ý bulasýnSanma kendi aklýn ile bilesinEriþ bir Mürþid’e menzil alasýnGökte uçan kýlavuzsuz kuþ olmaz

Sýtký’ya gulem ol Veliyullah’a (*)Ayrýlma katardan git doðru rahaYalvar ihlâs ile yüz sür Dergâh’aGafil olma kutbun postu boþ olmaz

(*) Veliyullah: Veliyettin Çelebi

o güzel insanlar. Habersizler baþlarýna gelecekten.Ve onlar;sunmak için bilgilerini, bilinçlerini halka,

dinleyicilerine;aydýnlatmak için insanlarý; yüklenmiþler

en zor görevi.Ve aydýnlýða ve bilgiye;ve özgürlüðe, dayanýþmaya vedemokrasiye düþman,binlerce yýðýn; bekliyorlar o güzelim

insanlarý dýþarýda.Ýnsan olmaya karþý koymak; aydýnlýðý

boðmak; öldürmek ve yakmak en büyük istemleri

bu güruhlarýn.Ve emir bekliyorlar saldýrmak ve yoketmek için.Ve kýsa sürede; geliyor bekledikleri emir.Ve karanlýða ve insanlýða ve sanata

düþman birisi, baðýrýyor topluluðun içinden;Allah adýna; “saldýrýn, boðun, vurun, öldürün, yakýn” diyerek. eyleme geçiriyor; bu söz;Cahil ve gözü dönmüþ topluluðu.(...) Oy Sivas oy;Oy Pir Sultan oy;Oy Veysel’in; Þah Turna’nýn; Ali Ýzzet’in

yaþadýðý topraklar oy.Oy Hüseyin Korkmazgil Üstat oy.Oy ozanlar kenti oy.Oy Mahzuni’lerin,Nazým’larýn;

Hace Bektaþ’larýn,Bedrettin’lerin, Yunus’larýn,

ne nice ulularýn yaþadýðý ülke oy.Sýzýlýyor kemikleriniz biliyorum;biliyorum büyük ýzdýraplar içindesiniz.Oy zalim Sivas oy;Nasýl kýydýnýz acýmadan o canlara;niçin, neden;o hümanist, o düþünen, o üreten beyinleri;o iyilik, dostluk ve barýþ yanlýsý insanlarý;o 37 caný; acýmadan, irkilmeden;(...)Unutulmayacaklar insanlýðý yüceltenler;Sivas’ta yakýlanlar.Unutuldu mu? Bedrettin;

Spartaküs;Sokrates

unutuldu mu?Pir Sultan; ya Hayyam;Nesimi; Jean Dark; Nazým Hikmet;Ya Kerbela!Denizler, Hüseyinler unutuldu mu?Unutulur mu? Edisonlar;Ýnsanlýða hizmet edenler;

Zalimce öldürülenler; acýmasýzca katledilenler;

Unutulur mu? Hiç!Ey Ölümsüzleþen yüce insanlar;U n u t u l m a d ý n ý z.Anýyorlar sizi duyarlý insanlar.Rahat uyuyunuz!

Yazýldýðý Tarih 2 Temmuz 2002Yeniden Düzenleniþi 13 Haziran 2003

Üç yüz satýrý aþkýn bu destanýn ancakküçük bir bölümüne yer verebildik.

Page 16: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

16 Sayý 22

SERÇESME¸

21MART’ta “doða doðurmuþ”tu; biz de “kýrk”ýný kutlamak, yani bir “Hýdrellez Cemi”nin kay-dýný yapmak üzere teknik yönetmenim ile yollara düþtük. Ýlk duraðýmýz Denizli Hacý Bektaþ

Veli Derneði oldu. Baþkan Hasan can ve diðer arkadaþlarla birlikte birkaç saatlik araba yolcu-luðundan sonra Çal ilçesinin Çalçakýrlar köyüne ulaþtýk. Çevresi Sünni köylerle kuþatýlmýþ durum-da bulunan Çalçakýrlar, Babagan Bektaþiliði’nin erkânýný yürüten yerleþmelerimizden biriydi.

Cemevi’nin kapýsýnda bizi Ankara’dan gelen Halifebaba Ali Sümer karþýladý: “Üçleyerek” kut-sadýk birbirimizi; sarýldýk-kucaklaþtýk. “Doðanýn ilk çocuklarý” bademler, yenebilecek durumagelmiþti: Halifebaba Ali Sümer dalýndan kopardýðý birkaç bademi bizlere sundu. Doðaya benze-meyi ne kadar da özlemiþiz; bademler tatlý mý tatlý.

Balbal Geleneði mi?Cemin baþlamasýna daha çok zaman vardý: Çevreyi gezelim dedik. “Yaþam, yaþayanlardan çokölenlerden ibarettir” özdeyiþinin izinde köyün mezarlýðýna yöneldik. Þaþýrtýcý bir durumla karþý-laþtýk: Mezarlarýn önemli bir kýsmýnda “tek taþ” vardý ve mezarýn tam ortasýna dikilmiþti. Bununnedenini sorduðumuzda “cahillik”, dediler. Böylesi bir uygulamaya ilk kez tanýk olduðum içindoyurucu yanýt alamamanýn sýkýntýsýný yaþadým. Acaba, dedim bu uygulama, Asya’daki “balbalgeleneði”nin bir uzantýsý mý?

Asya’da Türkler þan kazanmadan ya da savaþmadan ölmeyi küçüklük sayardý. Savaþta öldü-rülen önemli düþmanlarýn ruhlarý, öte dünyada hizmetli olarak kullanýlmak üzere “balbal” duru-muna getirilirdi. Bu nedenle “balbal”, öte dünyada hizmetli olarak kullanýlacaðýna inanýlan, öldü-rülen önemli düþmanlarýn ruh kimliðini simgeliyordu. Simge “þekilsiz taþ”la özdeþleþtiriliyordu vemezarýn ortasýna ya da kenarýna dikiliyordu. Dikkat ettim, Çalçakýrlar köyü mezarlýðýnda da diki-len taþlarýn büyük bir bölümü doðadan alýndýðý biçimiyle yerleþtirilmiþ, herhangi bir iþleme girme-miþ. Asya’da ne kadar düþman öldürdüyse o kadar taþ dikiliyordu; burada ise tek taþla yetinilmiþ.Öbür dünya için bir “hizmetli” yeter görülmüþ.

Hýdrellez Cemi ve DemAkþam oldu: Yusuf Yýldýz Halifebaba’nýn yönetiminde, Ali Sümer Halifebaba, Turabi Þahin Baba,Yusuf Sertbaþ Baba, Mustafa Yýldýz Baba, Asým Þahin Baba, Arif Çankýr Baba ve Derviþ NaciYýldýz’ýn katýlýmý ile Cem baþladý. Hizmetler yürüdü; hizmet kapsamýnda Hacý Bektaþ Veli’ninadýna baðlanan “Dört Kapý Kýrk Makam” eðitim öðretisi anlatýldý. “Kulak abdesti” verildi, “kulakabdesti” alýndý: Canlar bilgiyle “yýkandý.”

Sýra “Sofra Hizmeti”ne geldiðinde “Dem Tapýmý” gereði “Kýzýldeli Sultan” Hak-Muhammet-Ali adýna önce “üçlendi”, sonra da Halifebaba’nýn “ruhsatý” ve Saki’nin “izniyle” kutsal olaraktüketildi. Önemi nedeniyle konu üzerinde biraz ayrýntýlý durmak istiyorum: Çünkü “dem” konusu,Alevi-Bektaþi zeminde “yakýcý” tartýþmalara neden oluyor.

Alevilik-Bektaþilikte “dem” dendiðinde, her þeyden önce “bilgi” anlaþýlýr: Dede’nin, Baba’nýnya da Çelebi’nin verdiði “yol bilgisi”dir dem. Eðer yol eri, mürþidin verdiði bilgiyi bir “bardaðakoyup” içebiliyor ve “esriyebiliyorsa” sorun yok demektir. Böyleleri için “demin sývý” biçimini,yani “sývý aklý” almalarýna gerek yoktur. Tersi söz konusuysa almak “zorunluluk”tur. Demin “sývý”biçimine iliþkin olarak Aleviliðin-Bektaþiliðin kaynak kültürlerinde özgün tasarýmlar vardýr. Butasarýmlarý özetle görelim ve Anadolu Aleviliðine taþýnma sürecinde ne türden bir “dönüþüm”geçirdiðini anlatalým.

Örneðin, Hindistan’da Vedalar Çaðý’nda kullanýmý yaygýn olan, ölümü uzaklaþtýrdýðýna inaný-

6 MAYIS’TA DÜMÜLCÜ SULTAN DERGÂH’INDA YAPILAN HIDRELLEZ CEMÝNÝN VE7 MAYIS’TA DÜMÜLCÜ SULTAN TÜRBESÝNDE VERÝLEN HIDRELLEZ LOKMASININ

VCD’SÝNÝ BÝR CEM ERENÝNÝN GÖNÜL LOKMASI OLARAK EKTE VERÝYORUZ

Çalçakýrlar’da Hýdrellez CemiEsat Korkmaz

Dümülce Sultan Dergâhý Postniþini Yusuf Yýldýz Halifebaba

Çalçakýrlar mezarlýðýnda ilginç mezar taþlarýgördükBizi karþýlayan Ali Sümer Halifebaba bize eliyle badem sundu Yusuf Yýldýz Halifebabanýn eþi bizi Dergâh kapýsýnda kaþýladý

Page 17: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

17Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

lan; bir aðacýn ya da mantarýn özsuyundan eldeedilen, kimi törenlerde sunu ve saçý olarak tü-ketilen, tapým sýrasýnda coþku yaratmak içinrahiplerce içilen kutsal içkiye “Soma” adý veri-lirdi. Yine, bu içkide bulunduðuna inanýlan veinsanla kolayca iletiþime girebilen tanrýsalözün kimliklendirilmesiyle yaratýlan, kutsal sý-vý tanrýsýna da “Soma” denirdi. “Soma” tasarý-mýyla Mazdaizm’deki “Haoma” tasarýmý ara-sýnda büyük bir benzerlik vardýr: Genel olarakMazdaizm’de, özel olarak Zerdüþtlük’te, gizildurumdaki tanrýsal özün görünüþe taþýnmasýnaaracýlýk eden kutsal bitkiye; bu bitkinin, sanrýyaratan özsuyunun inek sütüyle mayalanma-sýyla elde edilen ve ayinlerde tüketilen kutsaliçkiye “Haoma” adý verilirdi. Zerdüþt’ün soru-larýný alýp Ahuramazda’ya götüren ve ikincigün sorularýn yanýtlarýný Zerdüþt’e getiren“aracý” tanrý da ayný adla anýlýrdý.

“Çoktanrýcý” ya da “ikitanrýcý” dönemler-den gelen bu türden tasarýmlar, “tektanrýcýlýk-ta” “tersine yönelimle” olumsuzlandý ve meta-fizik tanrýnýn “aklýnýn” kimliklendirilmiþ biçi-mi olarak algýlanan melek “Cebrail”e dönüþtü.Tektanrýcý dinlerin “muhalefet” yanýný dakucaklayan “Bâtýni” zeminde ise Soma ya daHaoma, “aracý” tanrý olarak düþüncede/inanç-ta görünüþe taþýnan ve evrenin sýrlarýný bilme,kavrama gücü olarak algýlanan doðanýn ruhu,doðanýn caný, doðanýn aklý ya da insanýn ruhu,insanýn aklý; ötesinde, bedenin bilgeliðiyledoðrudan iliþkiye girerek sürekli bilgilenmeyiya da ruh gözünün açýlmasýný saðlayan ve öz-lem kimliði olarak Hýzýr adýyla kiþileþtirilen“sývý akýl” durumunu aldý.

Bu nedenle Alevilik-Bektaþilikte “Cem”kapsamýnda kutsal olarak tüketilen “sývý dem”,“sývý akýl” olarak algýlanýr ve beden organ-larýnýn “bilgiyle yýkanmasýný” simgeler.

Çalçakýrlar köyü cem erkânýnda “sývý dem”alýmýna, doðrudan “bilgi” olarak inanca taþý-nan “sývý olmayan dem” alýmý eþlik etti:Zâkirler coþtu, nefesler söylendi, gönüllersulandý. Daha sonra “Cem Birlendi” ve ertesisabah, yani 6 Mayýs’ta Hýdrellez törenindebuluþmak üzere vedalaþýldý.

Hýdrellez töreni köyün dýþýnda, vahþidoðanýn kucaðýnda ve Menderes Irmaðý Vadi-si’nin sert yamacýnda kutsal Türbe’de yapýldý.Kalabalýktý; Halifebaba’nýn yönetiminde nefes-ler söylendi, demler alýndý. Günýþýðýnýn altýndacanlar, birbirinin gönlüne “mihman” oldu.

“Cemlerimiz, demlerimiz daim olsun”, dile-ðimizi seslendirdik ve seneye buluþmak üzerecanlardan ayrýldýk.

Ayin-i Cem’de Halifebaba’nýn hayýrlýsýný dinleyen bacýlar

Çeraðý çok görkemli bir erkânla uyandýran Ali Derviþ

Turabi Þahin Baba, Yusuf Sertbaþ Baba, MustafaYýldýz Baba, Asým Þahin Baba, Arif Çankýr Baba

da Ceme katýldý.

Mihman olduðumuz Derviþ Naci Yýldýz

Page 18: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

18 Sayý 22

SERÇESME¸

Göstergebilim, kurucusu Ferdinand de Saussure’nin GenelDilbilim Dersleri kitabýnýn yayýmlanmasýnýn ardýndanbir dizi bilim alnýnda uygulanmaya baþlandý, yeni birufuk, yeni bir ölçüt olma yolunda geliþip serpildi. Levi-Straus budunbilim; Michel Foucault tarih, felsefe; Lacanpsikanaliz; Roland Barthes eleþtiri ve Dumezil dinler

tarihi konularýna bu bakýþ açýsýný uyguladý. Bu alanlarda yeni yorumlar,yeni çözümler getirildi.

Bu alanda ülkemizde çok sýnýrlý çalýþma yapýldý. Tahsin Yücel veMehmet Rifat’ýn deðerli araþtýrmalarý geniþ okur bulamadý. Uzmanlardýþýnda okuru bulunmayan yeni alanlara açýlamadý. Özellikle dinbilimalanýnda araþtýrma yöntemi hiç uygulanmadý. Bu, ülkemizde dinselkonularý inanç boyutundan aþamayan kiþilerin elinde tutmasýndan kay-naklanan bir çýkmaza dayanýyordu.

Bu dizi ile bir ilki baþlatma düþüncesindeyiz. Alevi inanç ve söylen-celerini göstergebilim açýsýnda irdelemek istiyoruz. Bu tür incelemelerinülke kültürüne önemli katkýlarý olacaðý kanýsýndayýz.

Göstergebilimsel Açýdan Kýrklarýn CemiKýrklarýn Cemi söylencesi, Alevi inançlarýnýn temelini oluþturan tören vetöreler dizgesinin baþýnda yer alýr. Söylence yoðun biçimde simge vegöstergelerle yüklüdür. Kutsal kitap iþlevinde kullanýlan Buyruk’un bi-rinci bölümünü oluþturur.

Söylence: Birinci KesitHz. Muhammed bir sabah erken miraca1 gidiyordu. Ansýzýn yoluna biraslan çýktý. Aslan üzerine kükremeye baþladý. Muhammed ne yapacaðýnýþaþýrdý. Birden bir ses duydu: “Ey Muhammed, yüzüðünü aslanýn aðzýnaver!”

Muhammed söylenileni yaptý. Yüzüðünü aslanýn aðzýna verdi. Aslanniþaný alýnca sakinleþti. Muhammed yoluna devam etti. Göðün en yük-sek katýna eriþti. Orda dostuna kavuþtu. Onunla doksan bin söz konuþtu.Bunun otuz bini þeriat üzerine idi, inananlara indi. Kalan altmýþ bini iseAli’de sýrroldu.2

Cennette Hz. Muhammed’e bal, süt ve elmadan oluþan bir yemekgeldi. Bunlar özellikle seçilmiþ yiyeceklerdi. Ýnsan için sütün yüz yararý,balýn yüz yararý vardý. Elma da katýlýnca bu üç yiyeceðin binbir yararýbulunuyordu. Balýn peteði insanýn mayasý, sütün memesi ana rahmi,elmanýn kabuðu derisi sayýlýrdý. Tanrý, süte sevgiyi, bala aþký, elmayadostluðu baðýþladý. Üçünü de cennet ürünü olarak insanlara yolladý.3

Söylence: Ýkinci KesitMuhammed miraçtan dönerken þehirde bir kubbe gördü. Bu kubbe ilgisi-ni çekti. Yürüyüp onun kapýsýna vardý. Ýçerde birileri sohbet ediyordu.Hz. Muhammed içeri girmek için kapýyý vurdu. Ýçerden bir ses geldi:4“Kimsin, ne için geldin?” diye sordu.

Hz. Muhammed: “Ben peygamberim. Açýn içeri gireyim. Erenleringüzel yüzlerini göreyim!” diye karþýlýk verdi.

Ýçerden: “Bizim aramýza peygamber sýðmaz. Varpeygamberliðini ümmetine yap” dediler.

Bunun üzerine Muhammed kapýdan çekildi. Tamgideceði sýrada Tanrýdan bir ses geldi: “Ey Muham-med o kapýya var” buyurdu.

Tanrý’nýn bu buyruðu üzerine Muhammed yeni-den o kapýya varýp kapýyý çaldý.

Ýçerden: “Kim o?” diye sordular.Hz. Muhammed: “Ben peygamberim. Açýn içeri

gireyim mübarek yüzlerinizi göreyim” dedi.Ýçerden: “Bizim aramýza peygamber sýðmaz, ay-

rýca bize peygamber gerekli deðil” dediler.Tanrý’nýn elçisi bu sözler üzerine geri döndü. Ora-

dan uzaklaþacaðý sýrada Tanrý yeniden buyurdu: “EyMuhammed, geri dön. Nereye gidiyorsun? Var okapýyý arala” buyurdu.

Tanrý’nýn elçisi yine o kapýya vardý. Kapýnýn tok-maðýný çaldý.

Ýçerden: “Kimsin?” diye ses geldiðinde: “Yoktanvar olmuþ bir yoksul oðluyum. Sizi görmeye geldim.

Ýçeri girmeme izin var mý?” diye karþýlýk verdi. Yeniden geri dönüpgeldiðini bildirmedi.

Söylence: Üçüncü KesitO anda kapý açýldý. Ýçerdekiler: “Merhaba, hoþ gelip uður getirdin; geli-þin kutlu olsun ey kapýlar açarý!” diye karþýlayarak içeri çaðýrdýlar.5

O mecliste Kýrklar oturmuþ aralarýnda söyleþiyorlardý.6Peygamber hazretleri: “Kutsal kapý, hayýrlar kapýsý açýldý.

Bismillahirrahmanirrahim” diyerek önce sað ayaðýný içeri atýp o kapýdaniçeri girdi.

Ýçeride otuzdokuz inanmýþ can oturuyordu. Muhammed bakýnca bun-larýn yirmi ikisinin er onyedisinin bacý olduðunu gördü.7

“Muhammed peygamber geldi” diye gaipten bir ses geldi.8Muhammed’in içeri girmesi için inananlar ayaða kalktýlar. Tümü ona yergösterdi. Hz. Ali de o mecliste idi. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanýnaoturdu. Ama onun Hz. Ali olduðunu anlamadý. Hz. Muhammed’in aklýn-da birtakým sorular belirdi. “Bunlar kimler? Tümü ayný düzeyde.Büyükleri hangisi, küçükleri hangisi?” diye düþündü. Soru sormayýgereksiz görüyordu. Ama dayanamadý: “Sizler kimlersiniz? Size kim der-ler?” diye sordu.

Ýçerdekiler: “Biz Kýrklarýz” diye karþýlýk verdiler.Hz. Muhammed: “Peki, sizin ulunuz kim, küçüðünüz kim, ben anla-

yamadým.” dedi.Kýrklar: “Bizim ulumuz da uludur. Küçüðümüz de uludur. Bizim kýrký-

mýz birdir, birimiz kýrktýr” diye karþýlýk verdiler.Hz. Muhammed: “Ama biriniz eksik, o biriniz ne oldu” diye sordu.Kýrklar: “O birimiz Selman’dýr. Taþraya çýktý. Pars’a9 gitti. Ama

niçin sordun? Selman da burada. Onu aramýzda say” dediler.Hz. Muhammed, Kýrklar’dan bunu göstermelerini istedi. O zaman

Hz. Ali10 kutsal kolunu uzattý. Kýrklar’dan biri “destur” diyerekHz. Ali’nin koluna býçak vurdu. Hz. Ali’nin kolundan kan akmaya baþ-ladý. Bu sýrada tüm Kýrklar’ýn bileðinden kan akýyordu. O anda pencere-den bir damla kan girip ortaya damladý. Bu kan, taþrada bulunan Sel-man’ýn kolunun kanýydý. Sonra Kýrklar’dan biri Hz. Ali’nin kolunu bað-ladý. Öbür Kýrklar’ýn da tümünün kaný durdu.

O sýrada Pars’tan Selman-ý Farisi’nin geldiðini gördüler. Selman birüzüm tanesi getirdi. Kýrklar bu üzümü getirip Hz. Muhammed’in önünekoydular: “Ey yoksullar hizmetkârý, bir hizmet et de bu üzüm tanesinibize paylaþtýr” dediler.

Hz. Muhammed duruma baktý. “Bunlar kýrk kiþi, üzüm tanesi birtane. Ben bu üzümü nasýl böleyim?” diye düþünceye daldý. O anda TanrýCebrail’e: “Sevgilim (Muhammed) zorda kaldý. Tez yetiþ cennetten birnur tabak al, ilet. O üzümü bu tabak içinde ezip þerbet eylesin. Kýrklar’averip içirsin” diye buyurdu.

Cebrail cennetten nurdan yapýlmýþ bir tabak alýp Tanrý’nýn elçisininkarþýsýna geldi. Tanrý’nýn selamýný ileterek o tabaðý Muhammed’in önünekoydu. “Þerbet eyle, ey Muhammed” dedi.

O sýrada Kýrklar, Hz. Muhammed üzümü ne yapacak, diye seyredi-yorlardý. Birden Hz. Muhammed’in önünde nurdan tabaðýn belirdiðini

gördüler. Tabak güneþ gibi ýþýk veriyordu.Hz. Muhammed tabaðýn içine bir damla su koydu.Sonra parmaðý ile o üzüm tanesini nurdan tabakiçinde ezip þerbet eyledi. Tabaðý Kýrklar’ýn önünekoydu. Kýrklar o þerbetten içtiler. Tümü ilk yaratýlýþ-taki gibi sarhoþ oldular. Oturduklarý yerden ayaðakalktýlar. Bir kez “Ya Allah” diyerek el ele verdiler.Üryan büryan semaha girdiler. Muhammed de bun-larla birlikte semaha girdi. Kýrklar’ýn semahý ilahi birnur içinde sürdü. Semah ederken Hz. Muhammed’inbaþýndan mübarek imamesi11 düþtü. Ýmame kýrkparça oldu. Kýrklar’ýn her biri bir parçasýný aldý. Oparçayý etek yapýp kuþandýlar.12

Hz. Muhammed bunlara pirlerini ve rehberlerinisordu. Kýrklar: “Pirimiz, Þah-ý Merdan Ali’dir, kuþ-kusuz, tartýþmasýz ve rehberimiz, Cebrail Aleyhis-selam’dýr” dediler.

Bunun üzerine Hz. Muhammed, Hz. Ali’ninorada olduðunu anladý. Hz. Ali, Hz. Muhammed’inyanýna doðru yürüdü. Hz. Muhammed, Hz. Ali’ningeldiðini görünce saygý ve sevgi ile eðilerek

Göstergebilim Açýsýndan Alevilik

Fuat Bozkurt

Page 19: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

19Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Hz. Ali’ye yer gösterdi. Kýrklar da Hz. Muhammed’e katýlarak, Hz. Alikarþýsýnda saygý ile eðilerek yol açýp yer gösterdiler. Bu sýrada Hz. Mu-hammed, Hz. Ali’nin parmaðýnda niþan-ý mührü gördü.13

Söylence: ÇözümlemeÖn-Asya dinlerinde yaygýn bir inancý oluþturan Tanrý ile elçisinin görüþ-mesi, söylencenin ana gerecidir. Bu söylence Alevi inancýnda yeni sim-gelerle donanýr ve yeni bir kurgu ile sunulur. Bütünü içinde bu kurguyapýsal bütünlük içindedir.

Söylencenin ilk kesiti Joseph Campelle’nin “olaðan yaþam” olaraktanýmladýðý giriþ bölümünü oluþturur. Buna göre Hz. Muhammet, Tanrýile görüþmek üzere yola çýkar. Yolculuk sabah erken saatlerdedir vehiçbir olaðan dýþý olay bulunmaz. Sýradan bir ziyareti anýmsatýr. Ancak oanda peygamberin yolu üstüne bir aslan çýkmasý ile gerilim baþlar. Aslankükrer ve Muhammet korkar. O an bir uyarý gelir: Muhammet’ten yüzü-ðünü aslanýn aðzýna vermesi istenir.

Ýlk bölümde simgeler atýlmaya baþlanýr böylece. Aslan Alevi inan-cýnda Hz. Ali’nin simgesidir. Aslan ile Hz. Ali arasýnda koþutluk kuru-lur. Ardýndan yolun açýlmasý için yüzüðünü aslanýn aðzýna verir. Böyleceikinci bir gösterge sunulur. Söylencenin sonunda çözülecek bir düðüm-dür bu gösterge. Muhammet yüzüðü vererek ilk sýnamayý atlatýr. Bu sýna-ma ayrýca masal motiflerindeki eþik bekçisi simgesini anýmsatýr.

Muhammet, Tanrý ile doksan bin söz konuþur. Bu sözlerden otuz bini-belirtilmese bile- þeriat üzerinedir. Kalan altmýþ bin söz ise Ali’de giz-lenir. Bunlarýn da tarikat üzerine olduðu belirtilmek istenir. Gizem açýsýn-dan tarikatýn, þeriatýn iki katý olduðu vurgulanýr.

Bir baþka simge ise Muhammet’e cennette sunulan yiyeceklerdir.Muhammet’e bal, süt, elmadan oluþan bir yemek sunulur. Bunlarý yara-rýndan sözedilir.

Cennet yemeði olarak tanýtýlan elma bizi söylencenin doðuþ yerineyaklaþtýrýr. Üç yiyecek arasýnda yer alan “elma” Arap coðrafyasý dýþýndayer alan bir meyvedir. Ýslamýn kutsal meyvesi “hurma”nýn yerini almýþ-týr. Böylece zaman açýsýndan Ýslamýn kuruluþ yýllarýna, uzam bakýmýndanArap yarýmadasýna uzanan söylenceye ilk yabancý simge yerleþtirilir.

Söylencenin ikinci kesiti “serüvene çaðrý” bölümünü oluþturur. Mu-hammet, miraçtan dönüþte bir kubbe görürü ve orayý merak eder. Bukonuta girmek ister. Ama içeridekiler Muhammet’i almak istemezler.Kapýda bir sorgulama baþlar. Muhammet, peygamber olduðunu söyler vekapýnýn açýlmasýný buyurur. Ama içeridekiler kabul etmezler. Kendilerinepeygamberin gerekli olmadýðýný bildiriler.

Ýkinci kesite yansýyan inançlar dizgesi kendi içinde bir bütünlüksunar ve birinci bölümle ilintilidir. Muhammet ancak Tanrý’nýn kendisineöðütlediði biçimde, “Yoktan var olmuþ bir yoksul oðluyum” dediktensonra sýnama biter ve Muhammet içeri alýnýr.

Ýlk iki kesitte þu noktalar dikkat çekicidir: Her bunalýma düþüþte pey-gamberin ardýnda yardýmýna koþan Tanrý bulunur. Kubbede bulunanlarpeygamberin buyruklarýna gereksinim duymazlar. Bu iki nokta peygam-ber ve eren inancýnýn da temelini oluþturur. Peygamber, Tanrý’nýn seçtiðiseçkin kiþidir ve her güçlükte onun yardýmýna koþar. Oysa -daha sonraadlarýný öðreneceðimiz- Kýrklar ermiþlerdir. Kendi kendilerini yoktan varetmiþlerdir ve kendi güçlerinden baþka yardýmcýlarý yoktur. Bu özellik-leri ile Kýrklar varoluþçu düþüncenin ürününü oluþtururlar.

Kýrklar Meclisi’nin kuruluþu kendine özgü özellikler taþýr. Meclis,yirmi iki erkek on yedi bacýdan oluþur. Bunlarýn kimlikleri belli deðildir.Yalnýz bu meclisi Hz. Ali’nin yönettiði anlaþýlýr. Hz. Ali, peygamberiyanýna oturtur.

Bu ilahi meclis kutsal cem törenidir. Alevi inancýnýn yoðun simgeleriderinlemesine iþlenir. Sözgelimi Ýslam inancýnýn karþýtý olarak dinseltörende er-bacý birlikte bulunur. Gerçek post sahibi peygamber deðil,eren olan Hz. Ali’dir. Mecliste bir aþama sýrasý, bir toplumsal katmangörülmez. Büyüðü de uludur, küçüðü de uludur. Aralarýnda bulunmayanSelman onlara yiyecek derlemek için taþradadýr, ama her an birliktedir.Peygamber buna inanmaz. Ama Kýrklar bunu kanýtlamak için, birinin(bu Hz. Ali’dir) koluna bir býçak vururlar. O anda otuz dokuzunun bir-den kolundan kan damlar. Bir damla kan da gökten düþer. O kan ise Sel-man’ýn kanýdýr. Nitekim biraz sonra Selman kendi gelir. Selman Kýrklariçin bir üzüm tanesi getirmiþtir. Bir üzüm tanesini kýrk kiþiye paylaþtýrmagörevi peygambere verilir. Peygamber yine güç durumda kalýr ve yardý-mýna Tanrý koþar. Peygamber üzümü ezip þerbet yapar. Kýrklar bu þerbet-ten içip esririler. Tümü ilk yaratýlýþtaki gibi tertemiz duygularla arýnýpsemaha girerler.

Dinsel simgelerle yoðunlaþan anlatýnýn bu kesimi yine bizi birtakýmçaðrýþýmlara götürür. Þeriat düzeninde yasak olan semah, dinsel töreniniçine girmiþtir. Bu semahý er–bacý dönerler. Ama tümü cinsel duygular-dan arýnmýþlar, göksel bir düzeyde esrimiþlerdir. Öyle ki erlik diþilikkavramý ortadan kalkmýþtýr. Semah ilahi bir havada sürer. Semahýn son-

larýnda Muhammet’in imamesi baþýndan düþüp kýrk parçaya ayrýlýr.Kýrklarýn her biri bir bölümünü alýr, etek yapýp kuþanýr.

Bu ilahi törenin sonunda düðüm çözecek iki açýklama gelir: Birincisi,Kýrklarý piri -yani dedeleri- Þahý Merdan Ali’dir, kýlavuzlarý ise Ceb-rail’dir. Buraya dek geçen sürede Muhammet yüzleri belirgin olmadýðýiçin Hz. Ali’yi tanýyamamýþtýr. Ýkincisi ise peygamber, miraca giderkenaslanýn aðzýna verdiði yüzüðü Hz. Ali’nin parmaðýnda görmesidir.

Tüm bu kurgusu ile söylence Vladimir Propp’un masalýn biçimbili-mi ölçütü içinde yer alan yapýyý barýndýrýr. Ayrýca terimleri ile de dikkatçekici sözcükleri içerir. Sözgelimi “kapýlar açarý” terimi bulunur. “Açar”sözcüðü günümüzde Azericede yaþayan sözcüklerden biridir ve“anahtar” anlamýnda kullanýlýr. Bu ve kimi benzeri sözcükler, söylence-nin kökeni ve yazýya geçiriliþ yeri üzerine ipucu vermekte. Bu da Azer-beycan alaný olmalýdýr.

NOTLAR:1 Miraç, sözcük olarak “merdiven” demektir. Ýslam’da Muhammed

Peygamberin Tanrý katýna çýktýðý gece anlamýna gelir. Ýslam inançlarýnagöre Muhammed Tanrý ile görüþmek üzere ÝS 619 yýlýnýn Recep ayýnýn 27. günü göðe çýkar. Bu yüzden o günün gecesi Miraç Kandili’dir. Bu olayýdoðrudan Muhammed kendisi anlatmýþtýr. Müslümanlarýn bir bölümü buolayýn doðrudan olduðuna, bir bölümü de düþte olduðuna inanýrlar. Buinanca göre Tanrýnýn kendisini çaðýrdýðýný Peygambere dört büyük melek-ten Cebrail bildirir. Peygamber’e göre Cebrail’in atý Burak ya da Refref’leçýkar. Kimi anlatýmlara göre Muhammed göðe atla deðil de Cebrail’inkanadýnda çýkar. Tanrý göðün son katý sayýlan yedinci katýndadýr.Muhammed Tanrý’ya iki yay boyu kalýncaya dek yaklaþýr. Onunla konuþur.Tasavvuf felsefesine göre Tanrýya duyulan büyük sevgi insaný bu düzeyeulaþtýrabilir. Bu olaya “Mirac-ün-nebevî” (Peygamberin göðe çýkýþý) denir.Hýristiyan inançlarýnda da bunun bir benzeri vardýr. Ýsa’nýn çarmýha gerildikten sonra göðe çýktýðýna inanýlýr.Birkaç söylencenin Aleviler arasýnda önemli bir yeri vardýr. Bu söylencelerden birine göre Tanrý ile Muhammed arasýnda yalnýz bir perdekalýr. Muhammed Tanrý’nýn yüzünü görmek ister. Muhammed’in üstelemesiüzerine Tanrý buna izin verir. Muhammed aradaki perdeyi kaldýrdýðýndakarþýsýnda Ali’yi görür. Bu inanca göre Ali Tanrýdýr ya da Tanrý Ali’ningörünümünde Muhammed’e gözükmeyi yeðler.

2 Muhammed Tanrý ile baþbaþa olmasýna karþýn konuþulan doksanbin sözden altmýþ bini Ali’de kalýr. Bu da Ali ile Tanrýnýn birlikte olmasý gibibir inancý gösterir.

3 Kimi Buyruk yazmalarýnda cennette Muhammed’e bal, süt, elmadan oluþanbir yemek geldiði belirtilir. Bu olay Hatayi’nin Miraçlama adlý þiirinde deiþlenir:

Kudretten üç hon geldi; süt ü elma, baldan aldýMuhammed destini sundu, nuþ etti azametullaha

Ýzmir yazmasýnda bu olay bir bölümde verilir. Buyruk, s. 143, “Bal, Süt,Elma” adlý bölüm. Bölümün giriþi þöyledir: “Þah-ý Merdan Ali, Furkandanakli þöyledir ki: Hazreti Fahr-i kâinat miraca gidince çok taam yer idi.Amma iki taamý cennetten gelirdi.”

4 Buyruk s.7, Ýzmir yazmasý. Buyruk s.155 Maraþ yazmasýnda bu bölümbiraz deðiþiktir. Maraþ yazmasýnda “Günlerden bir gün, Resul Hazretlerisafayý safanýn kapýsýna vardý” denir. Oysa inanca göre MuhammedKýrklarýn cemine miraca gittikten sonra uðrar.

5 Muhammed Kýrklar kapýsýna vardýktan sonra bir sorgulamaya tutulur. Busorgulama bölümü Ýzmir yazmasýnda bulunmaz. Buraya, Buyruk s.155-156’daki Maraþ yazmasýndan eklenmiþtir.

6 Ýzmir yazmasýnda bu kesim daha deðiþik anlatýlýr. Muhammed içeri girerken Kýrklar ayaða kalkýp saygý gösterisinde bulunurlar. Bundan sonraki bütün bölüm Ýzmir yazmasýnda çok kýsadýr. Kalan bölüm Maraþ yazmasýndan tamamlanmýþtýr.

7 Buyruk, s. 157, Maraþ yazmasý.8 Buyruk, s.7, Ýzmir yazmasý.9 Pars: Ýran. Buyruk, s. 157-158. Maraþ yazmasýnda açýkça “Pars” yazýlýdýr.

Doç. Dr. Bedri Noyan sözcüðün “parsa” biçiminde olmasý gerektiðini ve“derviþin gerekli þeylerden toplamaya çýkmasý” biçiminde açýklamýþtýr.Ancak, “parsa” sözü “dine çok baðlý, hep onunla uðraþan kimse” anlamýnagelir. Noyan’ýn açýklamasý bu bakýmdan doðru olamaz.Bundan sonraki bölüm Buyruk s.9 Ýzmir yazmasýnda “Hakkýn SýrrýHakikat” bölümünde verilir. Daha sonra gelecek “Muhammed ile Ali’ninMusahip Olmasý” bölümünün aynýdýr. Bu nedenle bölüm bitirilip yenibölüme geçilmiþtir.

10 Buyruk, s. 8. Ýzmir yazmasýnda “Kýrklarýn bir kolunu uzattý” denir. Bunakarþýlýk Buyruk s. 158 Maraþ yazmasýnda, “Hz. Ali kolunu uzattý” denir.

11 “Ýmame” sarýk. Buyruk s. 8. Ýzmir yazmasýnda bu sözcük “þemle”: (Kýldanbaþ örtüsü, sarýk) biçimindedir.

12 Buyruk, s.159. Maraþ yazmasýnda konu burada biter ve Hz. Muhammedevine döner. Buyruk s.9, Ýzmir yazmasýnýn “Hakkýn Sýrrý Hakikat” bölümüburanýn devamýdýr. Alevi inançlarýna göre semahlar da Kýrklarýn Cemindenkalmýþtýr.

13 Buyruk, s. 9, Ýzmir yazmasý. Maraþ yazmasý Buyruk s. 159 ile Alevilerarasýnda anlatýlanlar biraz deðiþik. Onlara göre Muhammed evine döndükten sonra Hz. Ali gelir ve Muhammed’in aslanýn aðzýna verdiðiyüzüðünü kendisine verir.

Page 20: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

20 Sayý 22

SERÇESME¸

KIZILBAÞ ALEVÝLÝKTE BEDEN (DON) DEÐÝÞÝMÝ: HAKK’A YÜRÜME

Hakk’a Yürüyen Can Ýçin ErkânBölüm - III

Haþim Kutlu

Canýn Rahat Ettirilmesi ve Rýzalýk Darý

KIZILBAÞLIKTA, Hakk’a yürüyen bir can için yapýlan ilk iþlem,“bedenin rahat ettirilmesi”dir. Bunu yukarýda açýkladýk. Ancak Ký-

zýlbaþlýkta esas olan canýn ya da özün rahat ettirilmesidir. Çünkü, inanýþagöre can, ölümsüzlüðe yürüyüþ halinde olacaktýr. Geride býraktýklarýbeden içindeyken yaþamý boyunca, yaptýklarý ve yapamadýklarýndan so-rumludur. Onun için, eðer, gerçek bir yol insaný olarak yaþamýþ ve kendi-ni bilme kemaletine ermiþ ise normalinde o, yaptýklarý ve yapamadýklarýiçin yolun kurduðu Hak meydanlarýnda hep dar olmuþ ve özünün ayna-sýný kendine tutmuþtur. Yolculuk ani deðilse eðer, son darýný bizzat ken-disinin gördüðü yol insanlarýnýn hem varlýðý hem de çokluðu görülmüþ-tür. Ancak, yolculuk hazýrlýksýz yakalamýþsa bu nasipsiz yolculuk doðruolmaz.

Bu nedenle de yolculuða çýkan her can için ayrýmsýz “Canýn RahatEttirilmesi” erkâný yürütülür. Buna “Rýzalýk Darý” denilir. Bedenin rahatettirilmesinden sonra görülecek hizmetlerin hiç birisi bu erkân yürütül-meden baþlanmaz. can için rýzalýk alýnmadan hizmet olmaz.

A. CAN ÝÇÝN DAR MEYDANI: Hakk’a yürüyen bir yol evladýnýn son yol-culuðu için yürütülecek erkân, Pir ve Pir Ananýn meydan almasýylabaþlar. Canýn bedeni ilk terkinden sonra yapýlan iþlem bittikten sonra Pirgerçek anlamda meydan açar. Bu meydan, Hakk’a yürüyen can için darmeydanýdýr. Can için dar meydaný açýlmadan hiçbir iþlem yapýlmaz.Geçmeden hemen belirtelim, burada yapýlan dar ivedilik arz eden birdardýr ve yolculuk hizmetlerinin yürütülmesine iliþkindir. Sözün gerçekanlamýyla Rýzalýk Darý, üç ya da yedi gün sonra yapýlacak olan erkândýr.

Pir, Hakk’a yürüyen Canýn baþýný gündoðumuna, ayaklarýný gün-batýmýna gelecek þekilde çevrilmesini saðlar. Yataðýndan alýnarak bedenyere konulur. Yukarýda da deðindik. Buna “Bedenin Rahat Ettirilmesi”denir.

Gündoðumu-günbatýmý yönü “Evrensel Çark Nizamý”dýr. Ýnsan dadahil her þey, evrende, bu çark düzeni içinde doðuþ alanýna gelir ya da“beden deðiþtirir”. Kadim anlayýþta bu, “yerin oklarý göðün oklarýylaBir’leþti. Böylece ilk döllenme oldu ve ana rahminde doðuma durdu”diyerek ifade edilirdi. Uygur dilinde bu oluþuma “Ozlaþma” denirdi.Kadim Kürt Kýzýlbaþlýðýnda ise ayný ifade; “orada gök gürledi biz onunýþýðýndan doðduk” diye anlatýlmaktadýr. Kadim hiyeratiklerde ve kutsalmetinlerde, sarmal olarak üç kývrým yapmýþ ve en içteki halkanýn ortasý-na yerleþtirilmiþ üç adet yumurtanýn bulunduðu yýlan betimlemeleri, buanlatýmýn ifadesi olarak yazýlmýþ damgalardýr. Þimdiler de “Hak/tangelip Hakk’a gitme” olarak tanýmlanan bu yolculuk, yine bir çark düzeniiçinde, yeni bir bedende doðuþa gelmek üzere eski bedeni terk edecektir.

Çark nizamýna uygun olarak beden rahat ettirildikten sonra Pir ya daPir Ana oradaki hazýr canlarý erkâna davet eder: “Gerçeðe Hü! Edep-Erkân Canlar!” der. Hazýr bulunan kadýn ve erkek bütün Canlar, “ha-remlik-selamlýk” gibi kendilerine ait olmayan ayrýmlara ve ayrýlmalaratabi olmadan “saf” olurlar. Sonra Hakk’a yürüyen canýn anne ve babasý-nýn adlarýný vererek sorar:

“Zeynep ile Hýdýr’ýn çocuklarý, Ana Zeynep’ten vücut bulup canagelen, Aslý (ya da Mazlum), bugün bu bedeni terk edip Hakk’a yürü-müþtür. Onun bu yolculuðunda menziline ulaþmasý için yani Hak ileHak olmasý için bu Meydandan Rýzalýk almasý gerekmektedir. Hakkapýsý, Rýzalýk kapýsýdýr. Arýlýk duruluk kapýsýdýr. Yolumuzun EvladýMazlum’un (ya da Aslý’nýn) didar görmesi için Dar olmasý zorunlu-

luðu vardýr. Onun adýna varsa müsahibi yoksa en yakýný Dar olupMazlum (Aslý) için rýýzalýk almaya hazýr mýdýr?”

Yol-Erkân-Meydan, hiç kuþkusuz Hakk’a yürüyen canýn dar’danindirilmesi için, erkândan geçmiþ olup olmadýðýna baðlý olarak hizmetyürütülmesini öngörür. Bu nedenle de Pir, Hakk’a yürüyen canýn musa-hip kardeþini “Rýzalýk Darý” için öncelikle meydana ister.

Ancak içinden geçtiðimiz tarihsel uðrak dikkate alýnarak ifade etmekgerekirse, hazýr bulunan canlardan o anda oradaysa ve hazýr ise müsa-hibi, yok ise en yakýný, Rýzalýk Darýna durur. Pir rýzalýk için sorduðunda,hazýr olan can üç adým öne çýkar. Sað el sol elin üzerinde olacak þekildeçaprazlamasýna, eller boyunda kemet edilirken, sað ayak baþ parmaðý solayak baþ parmaðýný kapatacak þekilde ayaklar Bir’lenir ve Dar olunur.Dar için böylece hazýr olan can tercüman okur:

“Gerçeðe Hü! Tende ve canda kendini vareden Hakk’ýn adýyla Bis-miþah Allah Allah!.. Özüm dar’da, yüzüm yerde. Tenim tercüman,caným kurban.. Hakk’a yürüyen müsahibim (ya da yakýným) Maz-lum’un (ya da Aslý’nýn) Rýzalýk Darý’na durmaya niyet ettim. Aðlat-týðý varsa güldüreyim. Ýncittiði varsa ne dilerse onu yerine getireyim.Hakk’a yürüyen müsahibim (ya da yakýným) için meydandan rýzalýkdilerim. Dilek bizim Hak nefesi meydan erenlerinindir derim Pirim”

Pir þöyle der:

“Gerçeðe Hü erenler! Hakk’a yürüyen can için dar olan ve rýzalýk di-leyen canýmýzý duydunuz. Hakk’a yürüyen can için bir diyeceði olanvarsa, meydan erenlerindir. Buyursun dile gelsin. Kimsenin diyeceðiyoksa veya þimdi söylemiyorsa bundan sonra da söylemesin. Ebe-diyen aðzýný mühürlesin. Canýmýz Hakk’a ve hakikate yolcu olmuþ-tur. Can gözü üzerimizdedir. Bu biline. Ardýndan kovu kaybet edil-meye”

Pir meydana sorusunu üç kere yineler. Hakk’a yürüyen Can için diye-ceði olan der. Alacaðý olan alacaðýný orada ister. Vereceði olan vereceði-ni canlar huzurunda orada verir. Erkân tamlandýðýnda, Hakk’a yürüyencaný ana adýyla anarak meydana üç kez sorar; “Gerçeðe hü erenler! AnaZeynep oðlu Mazlum canýmýzdan razý mýsýnýz?”

Meydan “Razýyýz” þeklinde karþýlýk verir. Üç kez yinelenen bu davetbittiðinde Pir rýzalýk nefesi verir:

“Hak da sizden razý olsun canlar!.. Tende ve canda kendini varedenHakk’ýn adýyla Bism-i Þah Allah Allah!..”

Meydanda hazýr olan canlar el ele vererek Hakk’a yürüyen canýn saðomuz hizasýndan sol omuz hizasýna gelecek þekilde ayak ucunda halkaolur. Eðer bu erkân kapalý bir mekanda yerine getiriliyorsa içerde uygunsayýda çiftin olmasýna dikkat edilir. Çünkü el ele tutulan safta her canyüz yüze olacaktýr. Kimse kimseye arkasýný dönmeyecektir ve arkadakimse olmayacaktýr. Pir “El ele! Yönümüz, Kabe’miz, kýblemiz cancana, can didara. Ana Zeynep’ten doðma Mazlum (ya da Aslý) için Darolduk.” der. Ana adý üç kez tekrarlanýr. Pir devam eder ve baþ keser:

“Hal ile halleþtik, özü öze baðladýk Hakk’a yürüyen Canýmýz için yarolup yarleþtik. Eriyip arifler kazanýnda piþtik.. Ya Hak, saklýmýz giz-limiz yok. Sen bilirsin halimizi. Senden geldik sana döneriz. Binlerceeskinin ve binlerce yeninin hakký için baðýþla bizi. Aramýzdan ayrýlancanýmýz sana yolcu ettik. Ya Hak! Üçlerin, beþlerin, yediler ile saf tutan Pirlerin; Onikilereyeten ariflerin! Kýrklara meydan, gönüllere rahman. Esirgeyen,baðýþlayan, besleyip büyüten, koruyup kollayan. Hak kapýsý Naciyehakký için kapýlarýný ona aç. On yedi kemerbeste varan, Ondört Ma-sum-u Pak’a didar olan, can ile canana iman. Ezel ve ebed her han-eye mihman. Mazlumlar dergâhý Mansur hakký için Dar’ýný biz kabulettik, sen de et!Rýzalýk kapýsýnda durduk. Hurrem Ana baðýnda kerem aldýk. Ýçtiðidoludan sana da sunduk. Seyit Nesimi, Pir Sultaný, Bedrettin degördük. Arþý rahmanlar anasý Fadime Ana hakký için aç kucaðýný.Yüzümüz yerde özümüz darda, tenimiz tercüman. Ýþte budur sanasunduðumuz kurban.

Haþim Kutlu’nun bu çalýþmasý daha önce Almanya’da kitapolarak basýlmýþtýr. Bu çalýþma ülkemizde yeterince tanýnmadýðý

için tümünü yayýmlamak istediðimizi söylediðimizde bizi kýrmadý, eski bir çalýþma olmasýna karþýn

dizi olarak yayýmlamamýza izin verdi.

Page 21: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

21

Dar olmuþ didara cümlesi bir can. Sevgimiz dindir sevdiðimiz iman.Yedi alem noktada oldu pinhan. Noktanýn sýrrýna eren, çark edip per-vaza durdu Alem-i devran. Cem-i Semaha durdu insan. Ya Hak,doðan ve doðuran hakký için yoluna ýþýk ol, mekanýna nur, yolculuðuaydýnlýk, mekaný nur olsun. Gerçeðe hü!..”Saf tutanlarýn cümlesi “Yolculuðu aydýnlýk, mekaný nur olsun” diye-

rek Pir nefesini karþýlar ya da kýsaca “Nur içinde olsun” diyebilir.

B. RIZALIK NÝYAZI: Pir gülbanký bitirdiðinde Hakk’a yürüyen canýn baþucuna “Dört Kapý hakký için dört mum” delil olarak uyandýrýlýr. Dahaönce uyandýrýlmýþ olan deliller sýrlanýr ve kaldýrýlýr. Çünkü Kýzýlbaþlýktaçocuklar dýþýnda Hakk’a yürüyen can Dar’dan indirilmeden hiçbir hiz-met hak deðildir. Çocuklar doðal olarak “Masum-u Pak” kabul edildiðin-den onlar için Dar erkâný kurulmaz.

Kýrmýzý bir mendil içine bir parça toprak konulmuþ olarak getirilir.Bir kadeh de dem getirilir. Pir, “Ya Hak! Ya Hýzýr! Ya Ana Naciye” diye-rek kadehten her mumun dibine bir damla damlatýr. Sonra yine ayný þe-kilde kýrmýzý mendil içindeki topraða üç damla damlatýr ve mendilin dörtköþesini Bir’leyerek düðümler. Bu toprak, Hakk’a yürüyen Canýn “Rýza-lýk Topraðý”dýr. Beden topraða verildiðinde en yakýný tarafýndan tabutu-nun üstüne atýlýr. Bu erkân bittikten sonra diðer hizmetler yürütülmeküzere Rýzalýk Meydaný görüþülerek mühürlenir.

C. GÖRÜÞME: Sýrayla Hakk’a yürüyen Canýn sol baþ tarafýna geçilir veanlýk saygý duruþunu takiben, sað elin parmak uçlarýyla alnýna dokunu-lur. Sonra dudaklara götürülür, baþparmak öpülerek baþ kesilir. “Nuriçinde ol. Hýzýr carýna yetsin” denir. Bu üç kez tekrarlanýr. Bu erkân yü-rütülürken Pir sað tarafta omuz hizasýnda bulunur. Onun sol tarafýndaHakk’a yürüyen canýn musahipleri ve yakýnlarý bulunur.

Sýrasýyla oradakiler niyazlaþma erkânýný tamamlarlar. Bunun dýþýndataziye için gelen konuklarla ayný erkânda bu iþlemi sürdürürler ve yakýn-larýyla görüþerek “Nur içinde olsun” derler. Hakk’a yürüyen can içinrýzalýk dileklerini bildirirler. Bu arada diðer hizmetler hazýrlanýr.

Bedenin Yýkanmasý ve Bir’lenip Kefenlenmesi

BEDENÝN þiþmemesi ve kokuþmamasý için yukarýdaki hizmetlermümkün olduðunca sessiz, ama hýzlý olarak yerine getirilir. Bu hiz-

metlerden en fazla zaman alacak olaný Rýzalýk Darý ile Teneþir hizmetidir.A. TENEÞÝR ÝÇÝN HAZIRLIK: Bedenin yýkanýp yolculuða hazýrlanmasý içinüç hizmetli yeterlidir. Yýkayýcý olan Pir ya da Pir Anadýr. Onlarýn olma-dýðý yerde Rehber veya Rehber Anadýr. Ýki kiþi de yardýmcý olarak oradabulunur. Birisi, suyun dökülmesi için diðeri de, bedenin saða ya da soladöndürülmesi içindir. Hakk’a yürüyen canýn kadýn ya da erkek olmasýnagöre hizmette yer alacak olanlar da erkek ya da kadýn olurlar.

Pir, Rehber ya da Pir Ana ile Rehber Ananýn bulunmadýðý yerlerde,musahipli bir kadýn ya da bir erkek yetiþkin, bu görevi görebilir. Musa-hiplinin de bulunmadýðý yerde, yetiþkin ve kendini hazýr hisseden her yolevladý kadýn ya da erkek bu hizmeti görebilir. Yol dýþýndan birine bu hiz-meti gördürmek ne yoldur ne de erkân.

Ayrýca böylesi bir hizmeti eþler birbirleri için, kardeþler birbirleri içinyerine getirebilirler.

Bedenin yýkanýp yolculuða hazýrlanmasý için ýlýk su hazýrlanýr. Su neçok sýcak ne de soðuk olacaktýr. Kullanýlmamýþ sabun ve bez ya da sün-ger hazýr edilir. Dört adet süngerle birlikte dört çift eldiven bulundurulur.Eskiden sünger yerine kefen bezinden kesilmiþ bez parçalarýndan yýka-yýcý keseler dikilirdi. Sünger bunun için yeterlidir. Keza eldivenler deöyle. Bezden hazýrlanýrdý. Þimdi hazýr sterilize edilmiþ eldivenler varonlardan alýnmalýdýr. Birisi Pir için olmak üzere üç adet de aðýz ve burunmaskesi hazýr bulundurulmalý, yýkama iþlemine geçilirken bunlar kulla-nýlmalýdýr.

Teneþir, çýplak bedenin yýkanmasý için hazýr edilen tahta sedirdir.“Canýn tenden ayrýldýðý bedenin yatýrýldýðý kucak” manasýný ifade edenFarsça bir kavramdýr teneþir.

Yolu-Erkân ve Meydaný hakkýyla bilen bir Pir ya da Pir Ana, bedeniteneþire götürmeden teneþirin bulunduðu alanýn negativitesini alýr. Orayabaþkalarýnýn girmesini engeller. Kendisiyle beraber hizmet görecekleride arýndýrýr ve beden yýkanmak üzere teneþire taþýnýr.

Beden rahat ettirildiði ilk mekandan alýnmadan önce üzerindeki örtü-ler usulüne göre kaldýrýlýr. Örtüler kaldýrýlýrken, “Bismi Þah! Ya Hýzýr”denilir. Örtüler, elden ele alýnmaz. Ýlk toplayýp alan onu yere býrakýr, ala-cak olanda onu yerden alýr. Bundan sonra hizmete iliþkin hiçbir eþya el-den ele alýnmaz, eldeki yere uygun bir þekilde býrakýlýr, alacak da yerde-kini uygun bir þekilde alýr.

Mezarýn kazýlmasý ve örtülmesinde de bu iþlem aynen devam ettirilir.Bütün bunlar sessizlik içinde, ama seri bir þekilde yerine getirilmesigereken hizmetlerdir.

Teneþire götürülmek üzere üzerinden örtüleri alýnan bedenin, kefend-en kesilen bir parça bez, erkeðin göbekten diz kapaðýna kadar beden bö-lümü, kadýnýn ise göðüslerini de kapatacak ölçüde beden bölünün üzer-ine örtülür. Beden baþýndan, göbek hizasýndan ve ayak uçlarýndan tutu-larak sedyelenir. Kaldýrýldýðýnda, “Bismiþah Ya Hýzýr” çekilir. Böyleceteneþire taþýnýr. Teneþire konmadan önce yere indirilir bir önceki gibi“Bismiþah Ya Hýzýr” çekilerek kaldýrýlýp teneþire konulur.

B. TENEÞÝRDE YIKAMA: Bedeni yýkama hizmetiyle görevli olanlardanPir bedenin sað baþ ucuna geçer. Diðerleri de sol yanýnda yer alýr ve Darolurlar. Pir sessizce gölbank verir:

“Tende ve canda kendini vareden Hakk’ýn adýyla Bismiþah AllahAllah!

Hak Meydanýnda Rýzalýk Darýnda dar-ý didarý görüþülüp rýzalýðý alý-nan Zeynep kýzý (ya da oðlu) Aslý’nýn (ya da Mazlum’un), Hakk’ýnrýzasý için bedeni pak etmeye niyet ettik. Biz ondan razý olduk. Hakda razý ola. Gerçeðe hü!”Pir yýkama hizmetine baþlar. Yýkama hizmetlilerin yardýmýyla Pir, ya-

vaþça bedeni baþýndan ve omzundan tutarak kaldýrýr ve oturma durumu-na yakýn bir vaziyete getirir. Üç kez yukarýdan aþaðýya doðru karýn boþ-luðu sývazlanýr. Böylece karnýndaki gazlar ve atýklarýn dýþarýya çýkmasýsaðlanýr. Ön ve arka kýsým sabunlanýp yýkanýr. Bir parça pamuk ile dýþkýyeri kapatýlýr ve ellerdeki eldiven ile kullanýlan sünger deðiþtirilir.

Bu iþlemden sonra, usulünce yine beden teneþire uzatýlýr. Dýþký vecinsiyet organlarýnýn bulunduðu yerler sabunlanarak temizlenir. Bundansonra ýslak bir bezle aðýz içi, burun delikleri ve kulak içleri temizlenir.Dudaklar üzerinden, burun deliklerinden ve kulaklardan üçer kez suakýtýlarak arýndýrýlýr.

Önce baþý olmak üzere yüzlerine, bedenin arka tarafýna sonra ön tara-fýnda, sol koluna sonra sað koluna, sol bacaðýna sonra sað bacaðýna venihayet sol ayaðýna sonra sað ayaðýna sabun sürülüp ovulur. Þampuankullanmak bu hizmet için daha pratiktir. Sabunlamayý yine ayný þekildesu ile arýndýrma takip eder. Bolca su dökülür. Bu iþlem bittikten sonrayýkama hizmetinin Sýr’lanmasýna geçilir. “Tende ve canda kendini vare-den Hakk’ýn adýyla Bismiþah Allah Allah!” denilerek iki kaþýn arasýndanbaþa üç kez su dökülür. Sað ve sol baþ parmaklarla alnýn ortasýndan saðve sol yanýndan baþ meshedilir.

Sonra kalp tarafýndan, sol baþ omuzdan bele dek, bedenin sol tarafý-na üç kez, sonra ayný þekilde bedenin sað tarafýna üç kez su dökülür vesu bedenin arkasýna doðru meshedilir. Bundan sonra, önce sol bacaksonra sað bacak bileklere dek, üçer kez su dökülüp meshedilir. Dahasonra önce sol sonra sað ayaða üçer kez su dökülerek meshedilir. Su boldökülür. Dikkat edilirse önce hep soldan baþlanýlarak yapýlýyor. Kýzýl-baþlýða göre “Sol”, ana kanalýdýr. “Sað” ise baba kanalý. “Doðum Kapý-sý”ndan gelen “Doðum Kapýsý”ndan gidecektir. Kýzýlbaþlýkta erkânbudur. Bu nedenle bu hizmette sol taraf önceliklidir. Bu çerçevede, enson olarak da üç kez baþtan ayaða kadar su dökülür ve her defasýnda “YaHak-Ya Naci-Ya Ana Naciye” denir.

Yýkanmanýn bitirilmesinde sonra kullanýlmamýþ iki havlu getirilir.Hizmetliler, biriyle baþýný ve yüzünü, sonra belden yukarýsýný kurular.Diðer havluyla da bedenin alt tarafý iyice ovulur ve kurulanýr. Bu iþlemde bittikten sonra ayak ucuna, teneþir üzerine üç damla “Teneþir Suyu”damlatýlarak, “Arýlýk duruluk suyu olsun” denilir ve yýkama böyleceSýr’lanýr. Pir bir Sýr’lama gülbanký verir:

“Tende ve canda kendini vareden Hakk’ýn adýyla Bismiþah AllahAllah!..Ateþten, havadan, sudan ve topraktan varoldum. Can oldum! Rahmetderyasýndan akýp geldim, rahman-ý nur deryasýna. Arýlýk-duruluksuyundan geldim, arýlýk duruluk suyuyla giderim. Hak kapýsýndangeldim bu dünyaya, geldiðim kapýya dönerim bir çark-ý devran üzre.Bismiþah Allah Allah!“Yolun açýk, Mekanýn nur ola! Naciye Ana yolunu aydýnlata. Güruh-uNaci katarýn ola, Kýrklar meydanýn, Arþ-ý Ala divanýn ola…Her hizmetin görüldü. Bizden yana helal hoþ olsun. Bu meydansenden razý oldu, Hak da senden razý olsun. Seyit Nesimi þahidin, Mansur Darýn, Pir Sultan Abdal didarýn ola!..Hürrem ana gülistanýn ola!.. Dil bizden þefaat Hak’tan ola!..

Gerçeðe Hü!..”

Yýkanmanýn Sýr’lanmasýndan sonra eller kemend edilip Bir’lenir.Ýslamiyet’te bu yasaktýr. Sonra ayaklar baþparmaklardan Bir’lenir. Sonrakefenleme baþlar.

Page 22: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

22 Sayý 22

SERÇESME¸SERÇESME¸

Halkbilimciler birer sözcük avcýsý, birer bilmececi gibi çalý-þan, dünyamýzda yaþanmýþ kültürleri tanýyan, Toplumlarýngelenek görenek, örf âdet ve törelerini, ananelerini, dinselinançlarýný, geçmiþ kültürlerini, danslarýný rütüellerinitanýyan, sentezleyen, iliþkilendiren, yüksek kültürde, canlý

kütüphane diyebileceðimiz özel kiþilerdir. Ender kiþilerdir. Bugün Tür-kiye’de bunlarýn sayýlarý parmakla sayýlacak kadar azdýr.

Ýþte bunlardan biri de; 3 Mayýs 2001 de bir baðýrsak ameliyatý son-rasý cansýz bedenini Esenyurt Yenimahalle Mezarlýðý’nýn soðuk toprak-larýna býrakmak zorunda kaldýðýmýz Nejat Birdoðan hocamýzdýr. O birhalk eðitimcisi, O bir bilge kiþiydi.

29 Ekim 1934 yýlýnda Kars’ýn o zamanlar Ýlçesi olan Iðdýr’da doðanNejat Birdoðan beþ çocuðu olan ailenin üç erkek kardeþin en küçüðüdür.O günleri þöyle anlatmaktadýr:

“Benim büyüdüðüm dönemde medya dediðimiz yazýlý, sesli görün-tülü yayýn organlarý bugünkü gibi deðildi. Ben Kars’ta doðdumbüyüdüm. Þimdiki radyoyu ben liseyi bitirdiðim zamanlar gördüm.Daha önce radyonun varlýðýný bilmiyordum evimizde radyo yoktuama yaþadýðým ortamda halk kültürünün tümü mevcuttu. Halk ozan-larý ile iç içe yaþýyorduk. Babam orta derecede þiirler yazan fakat çokengin belleði olan birisiydi. Evimize halk ozanlarý gelirdi. Dahasonra taþýndýðýmýz Iðdýr’daki evimizin iki odasý ‘dokunulmaz odalar’olarak halk ozanlarýna ayrýlmýþtý. Halk ozanlarý gelip bizim evdekalýrdý. Bu ozanlar kendi kültürel zenginliklerini de beraber getirirdi.Gelen halk ozanlarý içinde Alevi olanlar kadar Sünni halk ozanlarý davardý. Onlarýn dýþýnda ‘usta malý’ yani baþkalarýnýn ürünlerini söy-leyip çalanlar da vardý. Bunlara yerel sanatçýlar desek uygun düþer.Uzun ramazan akþamlarý ve kýþ günleri Iðdýr’da, Kars’ta Kerem ileAslý, Köroðlu öyküleri, Emrah’ý, Seyfüzül Yezen gibi Ýslâm kökenliolaylarý, Anadolu halk dili ile anlatmayý yeðleyen halk ozanlarý uzunsüre bizde kalýrdý. Medrese kültürü almýþ hikayeleri çok iyi bilen rah-metli Posoflu Müdami, Sosgirtli Aþýk Hünkar Hicrani (diðer adý ileSosgirtli Mehmet), yine bir Alevi halk ozaný Dursun Cevlani gelirdi.Bunlardan daha genç ozanlar, benim arkadaþým olanlar vardý. AþýkDeryami, Murat Çobanoðlu, Þeref Taþlýova’lar geliyordu. Camýþlýköyünde Cemal Hoca (Ýsmail Cemal) vardý ki çok iyi din kültürüalmýþ Nakþibendiliðe girmiþti. Bunlarýn tümünü gördüm. Adý sanýbelki þu anda aklýma gelmeyen bir çok ozanýn içinde büyüdüm. Oyörenin türkülerini dinleyerek büyüdük. Bu halk ozanlarý benimhocalarým sayýlýr günlerce Müdami’ye hizmet ettim. Sosgirt’liMehmet’e, Cemal Hoca’ya hizmet ettim. Kýz alýp vermeden dolayýakraba olduðumuz babamýn daha yüzünü görmediði KaðýzmanlýHýfzý ailesine hizmet ettim. O’nun þiirlerini ezberledim.”

Yetiþtiði ortamý da þöyle anlatýyor Nejat Hoca “Kars’ýn içinde yerli Karslýlar vardý. Tipik Erzurum kültürünü yaþa-tanlar vardý. Bunlar yerli Kars’ýn yaný sýra Moskof göçmenlerinden

Sünni kökenli Terekemeler, Karapapaklýlar’dý. Sonra Kafkas köken-lilerden Þii kökenli Azeriler vardý. Kars’ta Türkmen adý ile anýlan be-nimde içinde bulunduðum Alevi kültürü vardý. Sonra Kars’ta inkaredilemez ölçüde Kürt kültürü vardý. Ayrýca Kars’ta gelip yerleþmiþKaragalýzlýlar vardý. Posof Aycara kültürü vardý . Bunlar Kars’ýn bel-ki de Türkiye’nin en büyük kültür mozaiðini oluþturan çiçekleri idi.

Ben de bu kültür içinde büyüdüm. Bir de Kars’ta ilginç bir gelenek-ten bahsetmek gerekiyor. Büyük oðullar okula gider en küçük oðulevde kalýrdý. Ben de küçük oðul olduðum için bu serüveni yaþadým.babamýn yanýndan hiç ayrýlmadým. O’na bir parça sevdalýydým. O dabeni çok severdi. Babam sürekli eski kültürlerden, ozanlardan bahse-derdi. Ýkimiz de þiir yazmaya yelteniyorduk ikimiz de saz çalýyor-duk.” Nejat Hocanýn halkbilimine yönelmesinde en büyük etkiyi 1958 ký-

þýnda Kars’ýn Arpaçay ilçesinden Iðdýr’a gelen Mehmet Ülker Hicraniyapar. Bu gezgin ozanla 24 yaþlarýnda bir kahve toplantýsýnda tanýþanNejat Birdoðan 50 yaþýnýn üzerindeki Hicrani’nin söylediði “MehraliBey Aðýdý”ný dinledikten sonra aðýtta þöyle bir dörtlük dikkatini çeker:

Sadýk’ýn feleðe meydaný kaldýKýydý o yiðide nam þaný kaldý ‘Ýkinci Köroðlu’ destaný kaldýSöylenir dillerde merd-i MerdaliBir süre Iðdýr’da kalan Hicrani ile uzun uzun söyleþirler. Bir ara ona

þunu sorar “Merdali Bek anlattýðýna göre, dýþ düþmanlardan gelen sal-dýrýlarý göðüslemiþ, onlara karþý savaþmýþ birisidir. Köroðlu öyle mi ya?O bir eþkýya deðil mi? Ýkisini nasýl olurda bir tutarýz?” Hicrani acý acýgülmüþ ve bu soruyu þöyle yanýtlamýþ “Hocam bir adama eþkýya adýnýbu kadar kolaylýkla nasýl takýyorsun? Hiç okul görmemiþ Aþýk Sadýk, onudestan eri sayýyor da sen, okuya okuya eþkýya deyip çýkýyorsun!.. Gel buiþi kökünden incele.” Nejat Hoca bu söz üzerine çok utanýr. Ama bu öðü-dü de tutar. Köroðlu: Bir Toplumsal Direniþin Adý adlý kitabýný bu uyarýsonucu Iðdýr’ýn merkez, Aralýk ve Tuzluca ilçelerini bir bir gezip taraya-rak altmýþa yakýn ozan ve gönül adamýndan Köroðlu ile ilgili bilip, duy-duklarýný öðrenerek hazýrlar.

Nejat Birdoðan ilkokulu Kars’ta okur daha o dönemlerde hocalarýnýndikkatini çeker. Tören günleri kürsüdeki baþarýlý konuþmacýlardan birihaline gelir. 1956 yýllýnda yüksek öðrenimini Ankara Gazi Eðitim Ensti-tüsü Edebiyat Bölümünde tamamlar. 1956 yýlýnda yine meslektaþý Gül-sen Haným ile evlenir. On iki yýllýk bu beraberlikte kýzlarý Ayþen veVicdan doðar. Ayþen mimar, Vicdan bilgisayar mühendisi olur.

Ankara da okurken öðretmeni Mustafa Nihat Özgün ona halk kültü-ründe ilerlemesini öðütledi. Daha sonra Van lisesine atandýðýnda Ali Sa-raçoðlu ile karþýlaþýr. Ali Saraçoðlu’nun anlattýklarý Nejat Birdoðan’ýçok etkiler. Onunla tanýþtýktan sonra Erciþli Emrah, Erzincanlý Kurbanive Dede Kasým üzerine araþtýrmalar yapmaya baþlar.

“Ýlk yazým 1958 yýlýnda Türk Dili dergisinde yayýnlandý. Bu yazýyýyayýnlamama vesile olan rahmetli folklorcu Türk Folklor AraþtýrmaDergisi’nin kurucusu Dizdaroðlu Hikmet Bey ile karþýlaþtým. HaþimNezihi Oktay’la karþýlaþtým. Bilindiði gibi Orhan Þaik Gökyay halktarzýný çok iyi bilen birisi idi onunla da karþýlaþtým. Her birinden çokþeyler öðrendim.”

Folklor Araþtýrma Dergisi’nde çýkan ilk yazý Erciþli Emrah üzerine-dir. Yazmaya araþtýrmaya olan tutkusu, öðretmenlik yaptýðý Kaðýzmanda on beþ günlük bir edebiyat gazetesinin çýkarýlmasý heyecanýyla tanýþ-týrýr Onu. Böylece 1964 yýlýnda, matbaa olanaklarýnýn sýnýrlý, hurufatla-rýn sayýlý, kaðýdýn sýkýntýyla temin edildiði koþullarda, 41x57 formatýnda,12 sayý yayýmlanacak olan Su Edebi Gazete hayata atýlýr. Birdoðan yayýnyönetmenidir gazetenin. Burada özellikle yörenin edebiyat zenginliðikadar Halide Nusret Zorlutuna, Behçet Kemal Çaðlar, Ali Saraçoðlu gibidönemin ünlü edebiyatçýlarýnýn da ürünleri yer alýr gazetede. Birdoðanbu gazetede özellikle Kaðýzman yöresinin tarikatlarý üzerinde durur vebunlarý araþtýrýr.

Yine Kaðýzman’da ki görev süresi içerisinde yapmýþ olduðu diðer biraraþtýrma, “Kaðýzman Tarihi”dir. Fotokopi yapma olanaðýnýn olmadýðýbu dönemde Birdoðan ancak iki nüsha hazýrlayabildiði bu çalýþmasýnýBelediye Baþkanlýðý ile Kaymakamlýða verir. Ne yazýk ki, bugün söz ko-nusu her iki nüsha da elimizde yoktur.

“Ali Saraçoðlu bana Anadolu Aleviliðinin apayrý bir þey olmadýðýnýaslýnda eski Mani inancýndan gelen Budizm’in, Zerdüþt’lügün, GökTanrý Þaman kültürünün Ön Asya geleneklerinin bir karmasýolduðunu bu bakýmdan Karakoyunlu kültürünün belki Aleviliktekibir 12 imamlar kültürü içermese de tipik bir Anadolu Kýzýlbaþkültürü olduðunu öðretti. Ben de bunu sürekli geliþtirdim.

Halkbilim ve Nejat Birdoðan

Ýsmail Aydoðmuþ

Page 23: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

23Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Bu arada bende Divan edebiyatýna da yönelmiþtim aruzla þiirler yazýyordum. Bu olay üzerineSafevi kültürüne yönelerek bu kültürü de iyice öðendim dada sonran ise mesleki yaþamým içinAnadolu da sayýsýz yöreyi gezdim. Mesleðimin ilk yýllarýnda elektrik yoktu. Öðretmen olarakelimde kalem defter köy köy gittiðim þehirleri dolaþýp insanlarla içli dýþlý oldum, yazýlar kalemaldým þiirler yazdým, köylülerle söyleþiler yaptým. Bir çok kültürün müziðini dinledim onlarýinceledim. Özellikle Ermeni müziðinde Türk Halk müziði ile arsýnda sayýsýz benzerlikler sap-tadým. Halk danslarýný inceledim içerisine kendim de bir halk dansçýsý olarak katýldým.

Anadolu’nun çeþitli yörelerinde öðretmenlik yaptýktan sonra Ýstanbul Alibeyköy Lisesi müdür-lüðüm sýrasýnda 1968 Milliyet halk danslarý yarýþmalarýný inceledim. Eski yazýyý, Kirl yazýsýnýFarsça’yý öðrendim. Güzel Türkçe’mizin dil özelliklerini inceledim.”Karslý olmasý nedeniyle Azeri kültürüne ayrý bir sýcaklýk duyar. Azerbaycan Gülmeceleri ve

Nasrettin Hoca kitabýnýn ön sözünde þöyle der

“Kanýma göre Azerbaycan toplumu tüm Türk dünyasýnýn en þakacý topluluðudur. Salt yurtdýþýndaki Azerbaycanlýlar deðil Türkiye’deki Azeriler de Bu ince sanat denilen gülmecelerinustalarýdýr.(....) Ulus olarak yerleþtiðimiz her coðrafya alanýnda eþ tipler eþ bulucuklar býrak-mýþýz.”

1977’de Kültür Bakanlýðý Milli Folklor Araþtýrma Daire Baþkanlýðýnda bulunur. KültürBakanlýðýndaki çalýþma odasý diðer bürokratlardan farklýdýr odanýn bir duvarýný boydan boya güzelbir Anadolu kilimi kaplar ve üzerinde sazý asýlýdýr. Bu oda genç sanatçýlar halk müzik sanatçýlarýve halk ozanlarýnýn uðrak yeridir artýk.

1977 yýlýnda Ankara’da öðretmen Ýsmet Kür’ün ablasý þair Halide Nusret Zorlutuna’larýn evin-de Ýsmet Kür’lerin de katýldýðý ‘Salýgiller’ adýný koyduklarý salý günleri yaptýklarý Edebiyat, þiir vekültür günlerinde tanýþarak 1978 yýlýnda Dr. Þule Hanýmla evlenir. Ayný zamanda ressam olanÞule-Nejat çiftinin evi de Bakanlýktaki odasý gibi dolup taþar. Aþýk Daimi, Aþýk Nesimi Çimen,Feyzullah Çýnar ve nice halk ozaný, halk müziði sevdalýsý konuðu olur evlerinin. Edebiyat düþkünüve hocamýzýn aþýðý kýymetli eþi Þule Haným da paylaþýr ayný duygularý onunla...

12 Eylül 1980 darbesinden O da nasibini alýr. Hakkýnda birçok davalar açýlýr. Birçok projeyeimza attýðý Kültür Bakanlýðýndaki görevinden darbeden sonra emekli olur. Artýk kendini tamamenyazý ve araþtýrmalara verir. Eþi ile birlikte Ýstanbul’a göçerler orda da dostlarý yalnýz býrakmaz,telefonlarý susmak bilmez. Her seferinde büyük bir özveri ve titizlikle her kiþiyi kýymet bilipcevaplar, onlarla dost sohbetlerine katýlýr. Saz ustalarý Aziz Tatlýsu, Hüseyin Fýrtýna demirbaþkonuklarý olur. Ýlk kitabý rahmetli Aþýk Beyhani’nin üzerine bir monografidir. Daha sonra bu yayýnevi Nejat Hocadan Türk halk müziði ile ilgili bir kitap ister. O da yayýnlanýr. Notalarýyla Halk Tür-külerimiz. Ondan sonra Farsça bildiði için Farsça’dan Gülizar-ý Hasaneyn diye bir kitap çeviri veyayýnlar. arkasýndan Anadolu Aleviliði ile ilgili kitaplar yayýnlar.

“Bulduðum her þeyde inandým ki halkbilim bir ulusun suyu, topraðý gibi býrakmayacaðý birvarlýðýdýr. Halkbilimde ulusun acýsý sevinci, özlemi, nefreti, inanýþý, alýþkanlýðý vb.. dile gelir.Halkbilim ulusal bilinçtir bu bilinçten uzaklaþanlar soysuzlaþýr ve köleleþir. Batý uluslarý budoðruyu bilip davranalý iki yüz yýlý geçmiþ biz ise bugün bile Köroðlu’lara, Battal Gazi’lere,Kerem Dede’lere, Pir Sultan’lara sýrt çevirmekteyiz. Günlük çabanýn yön deðiþtirmesi, geçimzorluklarý ve doðu toplumlarýna özgü uykulu bir mistiklik de bu görmezliði olumsuz etk-ilemiþtir. Bu engelleri kaldýrýp halkbilimimizi asýl yerine oturtmadýkça daha büyük acýlar gelipyüreðimize oturacaktýr.”

Böyle diyor Köroðlu kitabýnýn söz baþýnda deðerli hocamýz .Nejat Hoca’ya Ali Saraçoðlu’nun anlattýklarý, halkbilime olan bu sevdasý Aleviliði derinleme-

sine incelemesine yol açmýþtýr. Onun bulduðu bilimsel veriler beyinlerde büyük sarsýntý yarat-mýþtýr. O Aleviliðin Ýslam içi bir mezhepten çok, Orta Asya’dan gelen Türkmenlerin Þaman kül-türünün Anadolu coðrafyasýnda bir çok kültür ile kaynaþarak yaþam biçimi oluþturduðunu,baskýlardan kurtulmak için bütün kültürlerle doðasý gereði etkileþimde bulunduðunu, þiddete vehaksýzlýða boyun eðmeyen ama farklý kültürlerle de yaþamanýn yolunu oluþturan Anadolu Alevi-liðinin tarifini yaptýðýnda; O’nun konuþmasýna bile müsaade etmemiþler hoþgörülülükle övünenbazý kiþiler onun fikrini açýklamasýna dahi müsaade etmeme yollarýný aramýþlardýr. Almanya dayapýlan Alevi birlikleri toplantýsýnda fikirlerini destekleyenler olduðu gibi, özellikle bazý Alevidedeleri Birdoðan’a karþý çýkmýþtýr. Onu toplumun gözünden düþürebilmek için bildik yöntemlerebaþ vurulmuþtur. Bir çok tehditle karþýlaþmýþtýr.

O aslýnda Türkiye’nin yetiþtirdiði Atatürkçü, Laik, ayrýmcýlýða ve ýrkçýlýða karþý olan, cumhu-riyetin deðerlerini savunup ilerletmeye çalýþan bir aydýndý yedi yýl boyunca Aydýnlýk dergisindeyazdýðý yazýlarda kültürleri anlatýrken birlik ve kardeþliði, insan sevgisini, yurt sevgisini, Türk-çe’yi daima üstün tutmuþtur. Bu vasfýný Dr. Þule Birdoðan ile evlenerek de göstermiþtir. O aslýnýinkar etmemiþ. Ama çaðdaþ deðerlerden de uzaklaþmamýþtýr. Avrupa’da yapýlan konferans ve pan-ellerde bazý yabacý katýlýmcýlarýn konuþmalarý Türkçe yapmasýn uyarýsýna “Ben Türküm, Türkçekonuþurum. Onlarýn ihtiyacý varsa benim dilimi öðrensinler” demiþtir.

Cevri mahlasýyla þiirler de yazan Nejat Birdoðan’ýn henüz kitaplaþtýrýlmamýþ otuza yakýn þiirimevcuttur. Tarihte yaþamýþ bazý þairler de Kul Cevri1 ve Aþýk Cevri2 gibi mahlaslar kullanmýþtýr.Bazý araþtýrmacýlar, antolojistler araþtýrmalarýný hazýr bilgiye dayandýrdýklarý için Cevri’leri bir-birine karýþtýrmýþlardýr. Musa Eroðlu bir þiirini türküleþtirmiþtir. Okul öðretmen defterine kendi elyazmasýyla yazdýðý þiirleri sevgi ve insaný kamillik örnekleriyle doludur. Þiirleri sevenleriylekucaklaþmayý beklemektedir.

NOTLAR:1 Kul Cevri: Ýbrahim Çelebi Mevlevi-Hattat, Ölümü:1654-Ýstanbul.2 Âþýk Cevri: 19. yüzyýlda Anadolu’da yaþamýþ Alevi-Bektaþi ozan, hayatý tam bilinmiyor, günümüzde

bilinen iki þiiri mevcuttur.

BUDAK ALÝ (ALÝ KAYKI)

Erenler YoluErenler yoluna kimse giremezTalip olup da ikrar vermeyinceErenler sýrrýna kimse eremezDört kapýdan içeri girmeyince

Goncadan gül olup açayým dersenHakikat þehrine varayým dersenBoþuna yorulma yazýktýr sanaÖz içinde özünü seçmeyince

Mürþid-i Kâmil’e varýp yalvarsanArifler meclisinde yerin aldýrsanYýllarca kaynayan kazanda kalsanYine de çiðsin benlik bitmeyince

Budak Ali’dir sevdanýn narýndaPirimin elinden tutmuþum billahKýrk yýldýr yanarak yürüdük AllahBu ateþ az geldi serden geçmeyince

GelirYolumuz gözlenir karþý daðlaraGidip mürþidime mihman olmayaErenler baðýnda güller dermeyeVeli Efendi’ye varasým gelir

Baðýnda bahçende açýnca gülümSevdanda tutuþur köz olur külümSýðmayýp bendine taþýnca gönlümDamlanda deryanda coþasým gelir

Akýyor yaþlarým sellere döndüYakýyor hasretin baðrýmý deldiÞu ömrüm geldi de geçiyor sankiZamanýn tez eyle himmetin gelir

Ayrýlýk ne zormuþ aþýk olanaSürerek gelsem de yüzüm turabaCefana vefadýr garip canýmdaUðruna ser verip ölesim gelir

Dilimde besmele özümde sensinDinimde imaným önümde yolsunNerede arasam orada varsýnKýblemi yönüne dönesim gelir

Budak Ali’nim yanmýþým özümdenHiç kötülük geçmez deli gönlümdenBilmem ki ne kaldý geri ömrümdenTabuta koysalar göresim gelir

BizTuz içirdim gözyaþlarýmaOkyanusun derinliklerinden

Göðün mavisine deðinYüreðimle yandý sevdamKaranlýðýn ötesinde

Umudu alazlayan bakýþlardaMasumiyet ýþýldýyordu

Biz yanýyorduk tutuþmuþ gecedeBiz aydýnlatýyorduk karanlýðýBizdik bin yýllarýn güneþi yýldýzlarý ayý

Page 24: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

24 Sayý 22

BÝR adamýn eli bozuksa, beli bozuksa o ye-zittir, Yezid’i, Muaviye’yi kendimizde ara-

yalým, Hüseyin’i de Abdal Musa’yý da kendi-mizde arayalým. Bak Daimi ne diyor;

Bir gerçeðe bel baðladým Aldý benliðimi, yok etti beni.Benlik nedir? Gurur, kibir! “Bunlarý aldý

benden” diyor. “Hamur etti yoðurdu fýrýnda pi-þirdi”, diyor. “Ustam sofraya yatýrdý beni, çið-nediler” diyor. Daimi vücuttan, içten, özdenkonuþuyor. Atatürk dedi ki; “Can gözünüzüaçacaðým.” Âþýk Veysel’in, Daimi’nin cangözü, gönül gözü açýktý. Bir mürþide teslimolmuþ, “Bir gerçeðe bel baðladým” diyor. Ora-dan el almýþ, bak neler söylüyor: “Irmaða ka-rýþtým, denizden denize götürdü aþk beni”diyor. Bak ne diyor Mahzuni;

“Ey Arapça okuyanlar, Allah Türkçe bilmiyor mu?Ýngilizce, Fransýzca,Bize hitap etmiyor mu? ” Allah’a karþý geldiðini meydana koyuyor.

Ne anlayacak þeriat bundan? Bu þeriat deðilyavrum, þeriat var þeriat içinde.

Sizin anladýðýnýz þeriat nedir?Tarikat var tarikat içinde, marifet var marifet

içinde, hakikat var hakikat içinde. Muhammed27 gün bir hurmayla çile çekmiþ? Hz. Hüseyin,Ehlibeyt çile çekmiþ. Hacý Bektaþ’a gittin,

Çilehane’sini gördün mü? Kýrk gün bir zeytintanesiyle çile çekmiþ.

Bu iþler zor iþler, kolay deðil. Çile çekmek,yürümek lazým, ulaþmak lazým. Bunun beþismi var: Çile, Riyazet, Halvet, Ýnziva, Erbain.Bunu çile çeken derviþler, dedeler bilir.

Ben öyle dede arýyorum, bu âlemi terk et-miþ, vücut âlemine girmiþ, nefsini ayaðýnýnaltýna almýþ…

“ Nefsinin alýrsan ayak altýna,O zaman geçersin sultan tahtýna.”Evvela “Neydim?”, þimdi “Ne oldum?”,

sonra “Ne olacaðým?” diyen Hakk’a varamaz.Onda gurur, kibir vardýr.

“Kýrma gönül þiþesini yapan bulunmaz, Yýkma Hakk’ýn binasýný ören bulunmaz.” Ýnancý olmayan kiþi benim yanýma otur-

maz. Ben de onun yanýna oturmam. Ben onabir þey veremem, o da benden bir þey alamaz.

Alevîlik, Bektaþilik deyince siz nasýl yorum-luyorsunuz?

Hay hay. Alevî belden gelmedir, 12 Ýmamneslinden gelen dedelere baðlýdýrlar. Bektaþiise koldan gelmedir. Bir Ermeni, bir Hýristiyan,Bir Yahudi, bir Pomak, bir Boþnak, bir ÇerkezBektaþi olabilir. Alevî ise 12 Ýmam neslindengelenlere baðlý olanlardýr. Tahsil-terbiye insanüzerinde bir maskedir. Maske açýldýðý zamanasýl foya neyse meydana çýkar. Tahsili-ter-

biyeyi maddiyat, maneviyat bozar. Ama aslý nemaddiyat, ne da maneviyat.

Ýnsanýn en izzetli varlýðý hanýmýdýr. Onudahi teslim etsen bir Alevi hayatý pahasýna dahiolsa bir artniyet aklýna düþmeden o emaneti ye-rine götürür. Bektaþi için de bu böyledir.

Yalnýz farklý milletler Bektaþi olduðu içinarada fark var. Asýl azmaz, bal kokmaz. Alevibaldýr. Bektaþiler de bu yola hizmet veren in-sanlardýr. Ama bak mesela fakir 70 yaþýn-dayým, Bektaþiler bizden kýz alýp kýz vermeyiasla istemezler. Ama, kýlýç kýnýný kesmez. Bizbirbirimizle övünürüz. Hepsine saygýmýz var.

Önce Kýzýlbaþ, Rafizi; sonra Iþýklar dendi,Kalenderiler dendi; daha sonra Alevî ismiverildi. Kelimenin kökü nereden geliyor?

Uhud Harbi’nde Hz. Peygamber’in yüzününyaralanmasý, bir çukura düþmesi sýrasýnda,Peygamber þehit oldu diye düþünen ordu daðý-lýyor. Onun muhtelif noktalara koyduðu EbuBekirler, Ömerler, Osmanlar kaçýyor. Peygam-beri Ýslam cengâverinden bir cengâver muha-faza ediyor. Ondan sonra da, “O harpte Hz. Aliyokmuþ” diyorlar!

Cebrail Aleyisselam nazil oluyor, “Ya Mu-hammed, Hz. Ali’yi imdadýna çaðýr” diyor.Peygamber, “Yetiþ Ya Ali!” diye çaðýrýyor.

Ali Uhud’un baþýnda, Devret Boðazý’ndaaþiret reislerini karþýlaþýyor, “ne oldu” diyesoruyor. “Peygamber þehit oldu, biz de kaçýyo-ruz” diyorlar.

“Peygamber iki cihanýn serdarý, o tatlý ca-nýn, nazik tenin sahibiyken Ýslam dini uðru-na þehit olmuþ da siz daha mý yücesiniz dekaçýyorsunuz? Yazýklar olsun size” diyor.

Ýniyor aþaðýya, arýyor Peygamberi; ceset-lerin altýnda buluyor. Yüzü yaralanmýþ, diþiþehit olmuþ, kanlarý akmýþ. “Ya Resulullah”diyor, “senin temiz kanýn Kureyþ kâfirlerininayaðýnýn altýnda çiðnenmeye layýk deðil.”Peygamberin kanlý imamesini alýyor, sarýyorbaþýna. Peygamberi de sýrtýna alýyor, yürüyor.

Peygamberin ölmediðini gören Kureyþlilertekrar hücuma geçiyor. Peygamber Hz. Ali’ye,“Beni bir kayaya yasla” diyor. Yaslýyor Ali,püskürtmek için hücum ediyor, ama kýlýcý kýrý-lýyor. Peygember Hz. Ali’ye Zülfikâr’ý veriyor.Peygamber arkadan tarif ediyor, “Saðdan yaAli! Soldan ya Ali!” Ali kýlýcý öyle sallýyor kiKureyþlilere, onlarý püskürtüyor. Baðýrýyorlar,“Kaçýn Kýzýlbaþ geliyor, Kýzýlbaþ geliyor” diy-orlar. Kýzýlbaþlýk buradan doðuyor.

MÜREBBÝ HAMZA TANAL ÝLE SÖYLEÞÝ

Abdal Musa Anma Etkinlikleri sýrasýnda mürebbilik geleneðinin günümüzdeki önde gelen temsilcisi, ünü tüm yöreye yayýlmýþ Hamza Tanal’ý hasta yataðýnda ziyaret ettim.

Daha önce ziyaret ettiðim, kendiyle söyleþtiðim herkese açýk ocak evine yine vardým. Etkinliðe katýlan yazarlarýn, sanatçýlarýn uðrak yeri,

bölgedeki Tahtacý geleneðinin odaklandýðý, sergilendiði bu muhabbet evi bu sefer beni hüzünlendirip aðlattý.

Aynen kendisin de beni gördüðünde aðladýðý gibi. Hey gönlü yüce, soyu yüce, karakteri yüce dost insan!

Hey ak yüzlü, ak börklü, ak yürekli Anadolu ereni! Bu kapýdan kimler geldi, kimler geçti?

Niceleri Aleviliðin, Bektaþiliðin, Tahtacý Türkmen geleneðinin zenginliklerini senden dinleyip, sohbetinden demlenip, esriyip coþup nice güzellikler yaþadý. Umuyor ve diliyoruz ki sabahlara kadar süren yarenlikler tekrar devam eder.

O büyük ceviz aðacýnýn altýnda bir lokmanýn kýrk parçaya bölündüðü, bin bir umudun filizlendiði sofra baþýndan

sohbetin tadýna doyamadan gün aðarýrken kalkýlan günleri tekrar yaþarýz.

Ayhan Aydýn, 23 Haziran 2006

Kýlýç Kýnýný Kesmez, Biz Birbirimizle ÖvünürüzTahtacý Türkmen geleneðinde önemli yer tutan “Mürebbi”,

Ocakzade Dede’lerin yardýmcýlarý olan inanç önderlerini ifade eder. Yanyatýr ve Hacýemirliler ocaklarýna baðlý Tahtacý Türkmen Alevilerde

maalesef dedelik kurumu oldukça zayýflamýþtýr. Bu büyük Türkmen grubunun ibadetleri yerine getirebilmesi için bu büyük ocaklarýn

kurumamasýna çalýþmak, insanlarýn yetiþtirilmesini desteklemek gerekir.Türkmen obalarýnda semah dönen, cem yapan

mürebbiler de azalmaya baþladý. Çaðýmýzýn yaþayan en ünlü mürebbilerinden Hamza Tanal’la 7 Haziran 1998 günü, Akçaeniþ köyünde yaptýðým söyleþinin

tarihe kayýt düþme açýsýndan önemli olduðuna inanýyorum.Uzun süredir felçli olan, yatalak vaziyette son çilesini dolduran

bu Alevi-Türkmen inanç öncüsü aydýn mürebbimizi bu vesileyle bir kez daha selamlamak istiyorum.

Bu söyleþinin ilk okumasýný yapan Hazma Tanal’ýn kýzý Öznur Tanal’a da ayrýca teþekkür ederim.

Söyleþi yapmak için evinin önüne vardýðýmýzda Hamza Tanal, biz soru sormadan konuþmaya baþladý.

Sözünü kesmeden, dinledik.

Page 25: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

25Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

Bir de tarihçiler Safeviler döneminde ÞahÝsmail Hatayi’nin müritleri...

Þah Ýsmail Safevi askerlerinin baþýna baðla-dýðý kýzýl poþu da ayný efsane ve ananeyi devamettiriyor.

Þimdi bize Kýzýlbaþ dedikleri zaman huzurduyuyoruz. Ne mutlu eðer Kýzýlbaþ böyleyse!Siz Peygamber þehit olmuþ deyip kaçýyorsu-nuz, bizimki ateþin içine dalýyor!

Dedelerimizin baðlý olduðu Ocaklar sizcenedir?

Aslýmýz göçebe. Aþiretler geldiðinde herbi-rinin bir ocaðý var. Ocak kutsal kaynaðýmýz,yani evin ateþi, membasý, temeli. Çevre geniþ-ledikçe daðýlýyor, yayýlýyor. Elazýð, Erzincan,Tunceli arasýnda Koca Seyit, Köse Seyit, MirSeyit, Seyit Mençek, Aðuçan, Hýdýr Abdal, KoyunAbdal, Güvenç Abdal, Yanyatýr var. Bizim ocakYanyatýr’a baðlý. Bir de Hacý Emirliler var.Hacý Emirli, Ýslahiye’nin Kabaklar Köyü’nde.

Yanyatýrlýlar, Hacý Emirliler Tahtacý-Türkmen ocaklarý mý?

Þöyle ayrýlýyor: Yanyatýrlýlar oniki erkânlý-dýr; Hacý Emirliler’de onaltý erkân olduðundanbahsediliyor. Gökçeli, Mazýcý, Cicili, Üsküdar-lý, Cingöz, Aydýnlý, Nacarlý, Yaðlý, Elemetligibi 20/25 oymak ayrýlýyor böyle.

Bunlar Hacý Emirli Ocaðýyla Yanyatýr Oca-ðýna baðlý aþiretin kollarý, oymaklarý.

Alevilerde pir, mürþit, rehber; Bektaþilerdederviþ, baba, haifebaba, dedebaba. Sizdekisýralama nasýldýr?

En büyük mürþit var, ondan sonra dede var,ondan sonra bizler. Mürebbi, yani öðretici. Ka-dýnsa öðretici, mürebbiye diyoruz.

Mürþidiniz kim?Bizim esas mürþidimiz Muhammed, rehbe-

rimiz Ali. Mürþitlik öldü, mürþit diye bir þeykalmadý artýk. Fakat erkâný, Ehlibeyt süreðinidevam ettiriyoruz karýnca kaderince.

Peki, ama dede yok mu? Yani siz yolu öðre-tiyorsunuz, yayýyorsunuz, ama YanyatýrOcaðý’nýn dedeleri yok mu?

Dedelerin kökü geçti, kurudu. Onlarýn sül-bünden kalanlar dejenere olmuþ.

Alevî dedelerinin, erkâný yürütmeleri içiniellerinde Buyruk’lar var. Sizin buyruklarý-nýz, yazýlý metinleriniz var mý? Siz nasýl,kimden öðrendiniz?

En baþta bizim uyduðumuz Ýmam Cafer Buy-ruðu. Ýki Hacý Bektaþ nüshasý, Maraþ nüshasý,Ýzmir, Malatya nüshalarý var. Özleri ayný. Eski-den tarik ile pençe ayrýmý varmýþ. Þimdi Pen-çe-i Âli Âbâ’yý kullanýyoruz.

Þu anda gençlerin Alevîliðe bakýþ açýsýnasýl, duygularý nasýl?

Oðlum çok önem veriyor, çok uðraþýyor. Yal-nýz olmamýz dolayýsýyla maddi zararýmýz olu-yor, ama bu bizim için kâr sayýlýr. Biz Alevîyiz,kendimize özge bir kültürümüz, felsefemiz var.Anane, gelenek kaybolmasýn. Bu mümkün. De-delerimiz, babalarýmýz bu zamana kadar devamettirmiþ; biz niye býrakalým, kaybedelim?

Kutsal günler, törenler var. Bunlar yürüyormu köyde?

Yürüyor. Bilhassa Muharrem ayýnda 7’den70’e herkes matemli günü deðerlendirmeyeçalýþýr. Hz. Hüseyin’in þehadeti için mersiyelerokunuyor, gençler de iþtirak ediyor.

Evliyalar, ermiþler, erenler, derviþler neyiifade ediyor?

Ýnsanlýk âleminde gariplerin yanýnda yeralan, Hak ile hak olmuþ, Hakk’ýn vahdetinedahil olmuþ, zalime boðun eðmemiþ nur-uvahit kiþiler. Hacý Bektaþi Veli, öz Türkçe’yiaþýlayan kiþi. Abdal Musa, Hacý Bektaþi Veliile amcazade. Açlarý doyurmuþ, çýplaklarý giy-dirmiþler. Zalime boðun eðmemeyi öðretmiþ-ler. Kendine inananlarý bir çevrede toplamýþlar.Kötüleri bile affedebiliyorlar.

Asýlmýþýz, kesilmiþiz, yüzülmüþüz, yakýl-mýþýz yine de boðun eðmiyoruz zalime. Ölümbizim için minnet, zalimlere boðun eðmek enbüyük zillet! eðilmeyeceðiz. Bugünle yarýnýnhiç farký yok!

Biraz Yanyatýr Ocaðý’ndan bahsedelim. Oocaðýn bugünkü durumu hakkýnda nelersöylersiniz?

Yanyatýr Ocaðý’nda mürþitler, dedeler vardý.O toplumda her ocaða kýsmet daðýtýrken, birisiyan yatmýþ. “Sen niye yan yatýyorsun” deninceadý “Yanyatýr” kalmýþ, ona verilen kýsmet de“Yanyatýr Ocaðý” olarak geçmiþ.

Mürþitler, dedeler, babalar geliyordu, amaocaðýn aydýný yoktu hiç.

Aydýndan kastýnýz nedir? Siz nasýl olmasýnýistiyordunuz, onlar nasýldý?

Bizim 12 erkânýmýz var, 4 Kapý 40 Makamvar. Bunlardan bize detaylý bilgi veremiyor-lardý. Kýzýl Necati isimli bir dede vardý. Aþaðýyukarý 25-30 sene evvel bir ayin-i cemde,“Dede” dedim, önüne niyaz oldum; dedim ki:

“Bize, ‘Kýzýlbaþ, gusül etmez, tavþan ye-mez, mum söndürür’ diyorlar; biz de bunayanýt veremiyoruz. Biz gerçekten bu mu-yuz? Yoksa abdest alýp, namaz mý kýlalým?”

Beni tersledi: “Kim bu adam yahu?” dedi,“Bu yaþa kadar, bana böyle soru yönelteni gör-medim.” Ayin-i cemin adamý neredeyse benidövecek!

Ýsmail diye birisi var: “Dede, bak biz yaþ-landýk; dede var, ‘Ya Allah, Ya Muhammed, YaAli’ demeden baþka hiç bir þey bilmez. Haklýsöylüyor çocuk” dedi. “Ya bize öðretin yahutbu dedelikten vazgeçek”! Kaynaklarýný verinbize, kitap alýn okuyun diyin!” dedi.

Günümüzde cem yapýlýyor mu?Yapýlýyor da mesela fakirin þimdi 10-15 tal-

ibi var bu köyün içinde.

Bu yöredeki diðer Tahtacý köylerinde? Burada baþka Tahtacý Köyü yok. Kaþ’da

Karacayer var. Finike’de Çatallar, Gökbük,Turunçova da Menekþelik Mahallesi, Yeniköyvar. Kumluca, Hýzýr Kahya, Toptaþ, Sýrýmlý,Baymak var. Bunlar Tahtacý aþiret köyleri.

Kendinizi nasýl nitelendiriyorsunuz? Türk,Türkmen, Tahtacý?

Tahtacý. Alevîlerin hepsi Türkmendir. FakatÇanakkale’de, Balýkesir’de Türkmenlere“Çepniler” denir.

Ölümde erkân nedir? Ölen kiþi musahipliyse musahibi ile müreb-

bi onun baþýnda delil uyandýrýrlar. Ateþ, mumyakarlar. Sabaha kadar baþý beklenir. Sazla,curayla matem müziði çalýnýr sabaha kadar.Beyitler, ayet makamlarý söylenir, herkesi duy-gulandýrýr, aðlanýr.

Çok saðolun, sizi daha fazla yormayalým.

KUL NESÝMÝ

Güzel YarElif Allah dost eyleyenMeyli güzel yar güzel yarAþýklarý mest eyleyenHuyu güzel yar güzel yar

Vefa'nýn nehrinden misinMuhabbet bahrinden misinMedine þehrinden misinÞehri güzel yar güzel yar

Su gibi çaðlayýp akmaSevgili canana bakmaAþýðýn gönlünü yakmaGönlü güzel yar güzel yar

Nesimî'nin gönlü yaslýDört yaný dumanlý puslýMuhammed Ali’nin nesliNesli güzel yar güzel yar

Söz: Kul Nesimî (17. yüzyýl)Kaynak: Ali Seyit Dede

Yöre: Malatya, Arguvan, Germiþli KöyüDerleyen: Abdullah Özdemir

MELULÝ BABA

Dostumu GördümBugün ben dostumu gördümDoyamadým dillerineNerelisin diye sordumDedi peri illerinden

Dedim aslen peri misinÝki cihan nuru musunYoksa sen bir huri misinCennet konar güllerinden

Dedim sihir mi var sendeHiç akýl koymadýn bendeRuhumu çektin bedendeÖleceðim yollarýnda

Dedim dilber naci misinNebiler miracý mýsýnAþk derdin ilacý mýsýnÞifa vardýr güllerinde

Dedim candan geçer misinEski yurttan göçer misinDolu versem içer misinAþk ehlinin göllerinden

Dedim Meluli biçareYazýn adýný deftereMansur gibi çekin dâraDost zülfünün tellerinden

Meluli Baba. Latife Özpolat-Hamdullah Erbil’inMeluli Divaný adlý kitabýndan alýnmýþtýr.

Demos Yayýnlarý, Ýstanbul, Haziran 2006.

Page 26: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

26 Sayý 22

SERÇESME¸

Sivas Kanlý Sivas’lýðýna Devam EdiyorGülçin Akça, Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanýtma Derneði Baþkaný

ANTALYA’dan selam ve sevgiler. Dernek olarak bizler bu yolun deli derviþleri olmaya devamediyoruz. Haziran ayý sonunda Banaz’da gerçekleþtirilecek Pir Sultan etkinliklerine gitmeyi

tasarladýðýmýzda ilk bizi düþündüren maddi olanaksýzlýklar olmuþtu. Ancak öylesine kararlýydýk kibirden bir sürü parlak fikirler türedi. Önce kadýnlarýmýzýn yaptýðý el sanatlarýný bir kermeste satýþýnýgerçekleþtirdik. Sonra bir piknik düzenledik ve piknikteçay, kahve, hazýrladýðýmýz ev yemeklerini sattýk. Hýzýmýzýalamadýk güzel bir lokantada can dostumuz Yüksel Aðabe-yimizin ‘Turnalar Diyarý’nda bir yemek vererek sevdikleri-mizi yardýma çaðýrdýk. Böylesine sevildiðimizi, desteklen-diðimizi tahmin edemiyorduk. Sevgi yumaðý bizi öylesinesarmaladý ki hepimiz sevgi sarhoþu olmuþtuk.

Gerekli olan maddi koþullar saðlandýðýnda Pir Sultandostlarý ile yola düþtük. Sevgili hocamýz Esat Korkmaz’dabu yolculukta bizlerle idi. Banaz’da kýrk beþ kiþi bir evdekaldýk. Ev sahibinin o sýcaklýðý o yüreðinin güzelliði keli-melerle ifade edilemez. Pirimizin yaþadýðý yerlerde gez-mek, O’nun yalnýzlýðýný paylaþtýðý ardýç aðacýnýn gölgesin-de oturmak, mücadelesini verdiði halký tarafýndan taþlandý-ðýný düþünmek, hele hele musahibi tarafýndan atýlan gülünyaraladýðý yüreðini düþünmek bizi baþka âlemlere götürdü.

Banaz dönüþü konaklamak üzere Þarkýþla-Gemerek ara-sýnda girdiðimiz benzin istasyonunda market sahibiningençlerin boyunlarýnda Pir Sultan kolyeleri görüp, “Bensize mal satmam, çýkýn” diye baðýrmasý, arkasýndan sopala-rýný almýþ insanlarýn üzerimize doðru yönelmesi ile kaçarca-sýna gençlerimizi toplayýp otobüsümüze binmemiz hepimizihüzünlendirdi. “Sivas halen Kanlý Sivas’lýðýna devam edi-yor” dedik.

Banaz dönüþü daha soluklanmadan Isparta’dan MehmetTuran Dede’mizin ikrar cemine katýlma davetini aldýk. “Pi-rimiz bizi çaðýrýyor, gitmeliyiz” dedik. Böylesine kültürlü,bilgi deryasý bir insaný tanýmak bizim bu yolda verdiðimizgayretin ödülü olduðunu düþünüyorum. Buradan kendisinesaðlýklý uzun bir ömür diliyorum. Ýkrar cemine katýlan öðre-tim üyelerine kültürümüzün özü olan demokrasi ve Atatürk-çülük dersi, sabahýn beþine kadar hepsini hayrete boðdu.

2 Temmuz’da yitirdiðimiz Sivas þehitlerini derneðimiz-de hüzün ve gözyaþlarý ile andýk. Kanlý Sivas on üç yýlda hiçdeðiþmemiþti gençlerimiz sürekli bunu yinelediler.

3 Temmuz akþamý aldýðýmýz bir davetle Antalya, Çakýrlar’da sevgili Dertli Divani’nin söyle-þisindeydik. Yaþý çok ileri olmasýna raðmen cem görmemiþ dostlarýmýzýn varlýðý hepimizi üzdü.Divani Baba buranýn ihmal edilmemesini vurguladý. En yakýn zamanda burada bir bilgilendirmetoplantýsýnýn yapýlmasý ve ardýndan cem yaparak insanlara ulaþýlmasý gerektiðini bildirdi. Dostla-rýmýz Divani Baba’dan aldýklarý söz üzerine hemen hazýrlýklara baþlayacaklarýný bildirdiler.

8-9 Temmuz Burdur Niyazlar köyünün hemþeriler buluþma günü. Altý ayý geçkindir derneði-mizde Niyazlar Köyü Emekliler Grubu semah dersleri almaktalar. Bu etkinliðe büyük bir heyecan-la hazýrlandýlar. 8 Temmuz günü biz de ayný heyecanla dostlarýmýzýn yanýndaydýk. Dualandýktansonra kesilen kurbanlarýn hazýrlýk iþlemleri yapýlýyordu. Her zamanki sýcaklýklarý ile bizi karþýla-dýlar. Niyazlar köyü Burdur, Yeþilova’ya baðlý geleneklerini hiç yitirmemiþ, özüne baðlý kalmýþ birBektaþi köyü.

9 Temmuz günü beþ yüzün üzerindeki Niyazlýlar, Kuzu Pýnarý mevkiinde toplandý. Hazýrlananprogram çok güzeldi. Emekliler grubunun semahýný izlerken gözlerimiz doldu. Öylesine yürektendönüyorlardý ki aralarýna katýlmamak için kendimi zor tuttum.

Dönüþ hazýrlýklarý baþlayýnca gene hüzünle kucaklaþtýk. Pirim Mehmet Turan Dede bizi oradada yalnýz býrakmadý. Dostlara çalýþmalarýmýzý anlatýrken birazcýk da kendimizle gururlandýðýmý iti-raf etmek istiyorum.

Yeni etkinliklerimizi de sizlerle paylaþmak üzere sevgi ile dostça kalýn.

FAZIL HÜSNÜ DAÐLARCA

Hacý Bektaþ Veli'denÝlkelerBir yoldaþtýr ki

Yitirmeye kimse onu...“Karanlýktýr bilim üzere gidilmeyen

Yolun sonu.”

Ne olursa olsunYeri:

“Yüreðinin aðýrlýðýncadýrKiþinin deðeri.”

Durup bekleme yüzünün güzelleþmesiniDavran biraz, silkin:

“Ýyi mi olsun karþýndaki,Sen iyi ol ilkin.”

“DüþünceKaranlýðýna

Iþýk tutanlaraNe mutlu.”

“Yalnýz Bilgelerdir,

Hem arý olanHem arýtýcý olan.”

“Düþünceyi,Eylemi, sevgiyi siz,

TanrýnýnTadý biliniz.”

Güneþtir tokmaðýGökyüzü bir davul,

Gümler gece gündüz“Ara bul.”

Bir söz ki söyler iþteDaðlar taþlar baðýra baðýra:

“Ne ararsanKendinde ara.”

BIR KÝTAP

Halil ÖztoprakKur’an’da Hikmet, Tarihte HakikatKur’an’da Hikmet, Ýncil’de Hakilat

6. Basým - Temmuz 2006ISBN 9944-387-01-113,5 x 21 cm boyutunda 232 Sayfa DEMOS YAYINLARI 0212.526 60 28

Page 27: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

27Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

ABF-AABF BASIN AÇIKLAMASI

Madýmak’ýn Müze Olmasýný Reddeden AKP, Katliamcýlarýn Ýdeolojik Tercihine Evet Demiþtir

21 Haziran 2006, AnkaraAlevi Bektaþi Federasyonu Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu

Selahattin Özel Turgut Öker

Bundan 13 yýl önce Sivas’ta Madýmak otelinin gerici ve faþist zihniyet savunucularý tarafýndanateþe verilmesi ile insanlýk dýþý bir katliam yaþanmýþtýr. Bu katliamda 35 insanýmýz devletin

gözleri önünden diri diri ve insanlýk dýþý yöntemlerle yakýlmýþtýr. Bu vahþet karþýsýnda ABF ve AABK olarak yýllardýr Madýmak otelinin kamulaþtýrýlarak müze

haline dönüþtürülmesi amacýyla kampanyalar düzenledik, talepte bulunduk ve binin üzerinde aydýnve sanatçýnýn imzaladýðý “Madýmak Müze Olsun” dilekçesini, 2005 yýlý Temmuz’unda AKPhükümetine sunduk. Sonuç; Siyasi vurdum duymazlýk!

Yine CHP Ýstanbul Milletvekili Berhan Þimþek tarafýndan Meclise sunulan bu talebi içeren birkanun teklifi, AKP’nin hayýr oylarý ile reddedilmiþtir.

AKP Bu Hayýr Oyu Ýle Katliamcýlarýn Ýdeolojik Tercihine Evet Demiþtir.“KABUL EDENLER… KABUL ETMEYENLER… KABUL EDÝLMEMIÞTÝR EFENDÝM.”

AKP hükümeti, üyeleri bu sözlerle ve kararla, 13 yýllýk katliam ateþini bir kez daha körüklemeyitercih etti. 35 insanýmýzýn vahþice yakýlmasý karþýsýnda SUS PUS olmanýn, suça onay vermeanlamýna geleceðini artýk herkes biliyor. Bu katliama 13 yýldýr sunulan hukuki, ideolojik desteðinhangi kesimlerden olduðunun bilincinde olan Aleviler, AKP’nin hayýr oyu kullanmasý karþýsýndaþaþýrmamýþtýr. AKP gizlediði tercihleri ile toplum vicdanýnda suçüstü yakalanmýþtýr.

ABF ve AABK olarak, “Gazanýz Mübarek olsun” diyerek TBMM’ne taþýnanlara inat, “Allahadýna yak ula yak” diyen mollalara inat, “Çok þükür halkýmýza bir þey olmamýþtýr” diyerek, diridiri yakýlan 35 insanýmýzý “halk”tan saymayanlara inat, “bu iþi fazla kaþýmayýn” diyerek toplum-sal belleði silmek isteyenlere inat, biz Madýmak Oteli müze olana kadar ve 2 Temmuz katliamýnýngerçek failleri hesap verene kadar, bu davanýn takipçisi olmaya devam edeceðiz.

Nazilerin Solingen katliamýný gerçekleþtirdikleri ev bugün anýt mezarken, Sivas’ta katliamýngerçekleþtiði Madýmak Oteli’nin bir et lokantasý olarak çalýþmasýný onaylamak, katliama bir tür suçortaklýðý deðil midir? Bizce AKP, Madýmak Otel’inin kebap Salonu olarak iþletilmesine onay ver-erek otele benzin döken gerici güruhla kurduðu paralelliði açýða çýkarmýþtýr. AKP’den bir temsil-cinin dahi bu teklifle ilgili söz almamýþ olmasý da hiç tuhaf deðildir. Çünkü, sükut ikrardan gelir.

Bu durum Türkiye adýna utançtýr. Müze teklifinin TBMM’de AKP’lilerin çoðunluk gücüylereddedilmesi de en az katliam kadar utanç vericidir. Bu utançtan kurtulmak için;

Kültür Bakanlýðý derhal Madýmak Oteli’ni kamulaþtýrmalý ve müzeye dönüþtürmelidir!Kültür Bakanlýðý, siyasi iktidar adýna bu ayýbý ortadan kaldýrmak için derhal ABF ve AABK ile

masaya oturup, müze ile ilgili çalýþmalarý baþlatmalýdýr.

Çaðrý13 yýl sessiz kalanlar, artýk seslerini yükseltmelidir. Karanlýðýn cücelerine karþý, siyasetin dinba-zlarýna ve düzenbazlarýna karþý aydýnlýktan, barýþtan, özgürlükçü laiklikten, emekten ve eþitliktenyana olanlarý 2 Temmuz’da Sivas’ta Madýmak Oteli önünde olmaya davet ediyoruz.

Ülkücüler Semah Dönerek Alevilere Geçmiþi Unutturamazlar ABF Genel Sekreteri Fevzi Gümüþ, 7 Aðustos 2006

MHP’nin bu yýl Tekir yaylasýnda gerçekleþtirdiði kurultayda, Alevi ritüellerini öne çýkaran yak-laþýmýný kuþkuyla karþýlýyor, ülkücülerin semaha durmasýný, deyiþ söylemesini seçimlere yönelikbir atraksiyon olarak kabul ediyoruz. Seçimlerin yapýlmasýna az bir zaman kala MHP’nin, Alevioylarýný çekebilmek, milliyetçilik söylemine taraftar bulabilmek için Alevilere sempatik gelebile-cek yeni politikalar geliþtirdiðinin uzun zamandýr farkýndaydýk.

Ancak bu açýkça görüldüðü gibi pragmatist bir davranýþtýr ve MHP’nin Alevilerin talepleriniya da onlarý olduðu gibi kabul ettiði anlamýný taþýmamaktadýr. Çünkü yakýn tarihte de görüldüðügibi ülkücü hareket 12 Eylül 1980 öncesinde “Elde Kuran, Hedef Turan” sloganýyla, yükselenislamcý oylarý kendine çekmeye çalýþmýþ, milliyetçi,-mukaddesatçý çizgisiyle de Çorum’da,Maraþ’ta, Sivas’ta çok vahþi katliamlarýn içinde yer almýþtýr. Yakýn tarihin katliamlarýna bak-týðýmýzda MHP’nin sicilinin pek de temiz olmadýðý ortadadýr. Þimdi de MHP Genel BaþkanYardýmcýsý Faruk Bal, “Geçmiþi bir yana býrakmak lazým” diyerek, MHP tarihinin þiddet dolu tar-ihiyle yüzleþme cesaretine hala sahip olmadýðýný göstermekte, “Geçmiþi unutun” tavsiyesi ile dekendini aklamaya çalýþmaktadýr. Bu katliamlarýn acýlarýný hala yaþayan Aleviler olarak geçmiþiunutmayacaðýz, çünkü geçmiþ geleceðimizi aydýnlatan ýþýktýr.

Geçmiþte Ýslami motifleri kullanarak taban bulma stratejisi izleyen MHP, þimdi de benzer yön-temle Alevileri, ülkücü harekete entegre etmek, ayný zamanda Aleviliðe milliyetçi bir elbise giy-dirmek istemektedir. Simgelerimiz aracýlýðýyla Alevileri milliyetçilik potasýnda, Türk- Ýslam sen-tezi politikalar içinde eritmek stratejisi izlemektedir. Yani MHP, yýllardýr söylediði Alevileringerçek Türk olduðu propagandasýyla kendisini meþrulaþtýrmaya çalýþtýrmaktadýr. Oysa Alevilik,bütün etnik köken ve inançlara saygýlýdýr, hoþgörülüdür. Aleviler, herkesi, olduðu gibi kabuletmeyi öðretisinin gereði saymaktadýr.

MHP’nin ve lideri Devlet Bahçeli’nin Alparslan Türkeþ’ten devraldýðý yeni açýlým, samimideðildir. Çünkü, bu parti zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý, cemevlerinin ibadet yeri olarakyasalarda yerini bulmasý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn kaldýrýlmasý, Alevilere yönelik her türayrýmcý politikanýn sona erdirilmesi konusunda hiçbir þey dememekte, hatta bu taleplerin gün-deme getirilmesini dahi bölücülük þeklinde algýlamaktadýr. Alevi deyiþlerini söylemekle, semahdöndürmekle MHP, Alevileri kabul etmiþ sayýlamaz, geçmiþteki katliamlarý da unutturamaz. Aklýselim Aleviler, bu gaflete düþmeyeceklerdir.”

KEMAL KARAGÜLLE

Binlerce yýl kafasý ve elleriyle yarattýðýyabancýlaþmaya ve fetiþizme karþý insan olmanýn onurunu ve insan sevgisini yüreðinde taþýyan, 2 Temmuz 1993’te Sivas Madýmak’ta insan olmaya geldik çýðlýðý ile birer güneþ gibi alev alev yanarak ýþýk olanlarýn anýsýna:

Kýzýlbaþ SivasKýrýlmaz

bir iki tel kopmakla sazkýrýlmaz

Solmaz kendisi için kendinde semah çiçekleri

Tükenmez beþ on can kýrýlmakla

tükenmez SivasTükenmez emeðin bereketi

kavganýn söylemitükenmez

Tükenir diyenler tükenirPir Sultanlar

BedrettinlerHacý Bektaþlar

tükenmez.

KAZAK HASAN (HASAN ÇADIR)Serçeþme Nurhak Temsilcisi

Kurtarýr mý Para SeniÇok kalmadý kýyamataDüþersin sen de feryadaO zaman elinde tutmaz Kurtarýr mý para seni?

Nefs atýna bindin nereÝkrarsýz gidilmez yolaYaran kanser ise heleKurtarýr mý para seni?

Kazak Hasan Hakk’a yeteYanmaz isen tüte tüteBu yol görünmezden öteKurtarýr mý para seni?

Bir Düþünüp BakÞu gördüðün dünya faniBir düþünüp bak ne olurVeren alýr tatlý canýBir düþünüp bak ne olur

Benim diyen beyler haniYaktý gitti nice canýDünya kime kaldý haniBir düþünüp bak ne olur

Arý birlik yaþar halýnHer çiçekten alýr balýnÝncitmez hiç gülün dalýnBir düþünüp bak ne olur

Kazak Hasan kendin tanýAli kurmuþtu bu yoluSürdü geldi Bektaþ VeliBir düþünüp bak ne olur

Page 28: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

28 Sayý 22

SERÇESME¸

Basýna ve KamuoyunaKadýlar Müftüler Fetva Yazarsa

Ýþte Kement Ýþte Boynum AsarsaÝþte Hançer Ýþte Kellem Keserse

Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan

PSAKD Sultanbeyli Þubesi Yönetim Kurulu, 10. Temmuz 2006

BÝZLER ki Pir Sultan’ýn avazýyýz. Yüzlerce yýl öncesinden gelir sesimiz.Nice kýyýmlar, katliamlar yaþadýk. Nice zulümlerden, ateþ çemberlerin-den geçip de bu günlere geldik. Ama ne mutlu bizlere ki hiçbir zamanzalimin zulmü karþýsýnda boyun eðmedik. Hep haktan ve haklýdan yanaolduk. Ne zaman Hýzýr Paþalar önümüze dikilse “iþte kement, iþte han-çer” deyip “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sul-tan’ýn yolundan yürüdük. Bizi biz yapan bu gelenektir, bu deðerler, buinançtýr. Nasýl vazgeçeriz ki bunlardan? Bugüne kadar bunca zorluklariçinde koruduðumuz inancýmýzý, deðer ve geleneklerimizi nasýl yoksayabilir ya da unutabiliriz ki? Asla! Asla vazgeçmedik, vazgeçmeyiz.

Bir kez daha mahkeme kapýlarýndayýz. Onlarca kez geldiðimiz bumahkeme kapýlarýnda hep adaletsizliðe, haksýzlýða karþý kendimizi sa-vunmak zorunda kaldýk. Bugün de öyle yaptýk. Bizi yok sayan aþaðý-layan zihniyet bu sefer de Cemevi inþaatýmýzýn “imar kirliliði” yarattýðýiddiasýyla suç duyurusunda bulundu. Bizleri aþaðýlamaya devam ediyor-lar. Ýbadet ve inanç yerlerimizi, Öz olarak da bizleri mikrop olarak görü-yorlar. Bu aþaðýlanmayý kabul etmiyoruz.

Hani nerede anayasanýn eþitlik ilkesi, nerede inançlara özgürlük, laik-lik, demokrasi?

Takiyeciliklerine, ikiyüzlülüðe ve yalana devam ediyorlar. Ýnsanlýðý,doðayý hayatý kirletenler, yalan ve takiyeci politikalarýyla mikrop saçan-lar deðerlerimize dil uzatamazlar. Cemevi inþaatýmýzý engellemek içintürlü yollara baþvurup bir sonuç alamayanlar ahlaksýzca bizleri aþaðýlý-yorlar. Buyurun her þey ortadadýr. Bize dava açanlar kaçak villalarda otu-

ruyorlar, kaçak villa yapýmlarýna izin veriyorlar. Ormanlarý yok edip Sul-tanbeyli’yi beton yýðýný haline getiriyorlar. Altyapý sorununu çözmüyor-lar. Kimmiþ “imar kirliliði” yaratanlar, araþtýrýn. Asýl dertleri inançlarý-mýzý yok sayýp Cemevimizi engellemektir. Bu uðraþlarýnda yalnýz dadeðiller. Bu pervasýzlýklarý yapma gücünü, içimizdeki Hýzýr Paþalardanalýyorlar. Görevden alýnmamýzdan hemen sonra üzerimizdeki baskýlaryoðunlaþmýþtýr. Anlaþýlan Yavuzlarla Hýzýr Paþalar tarihte olduðu gibibugün de yine kol kola komplolar kuruyorlar.

“Ýmar kirliði” yaratýyorsunuz diyerek suç duyurusunda bulunanlarinançlarýmýzý yok sayýyorlar. Daha dün Milli Eðitim Bakaný zorunlu dindersleri için “Alevilerden Müslüman olmadýðýný beyan edenler din ders-lerine girmeyebilirler” demiþti. Bugün çevre kirliliði diyerek dava açan-larýn, Cemevimizi yapmamýzý engellemeye çalýþanlarýn kafa yapýsý bu-nunla aynýdýr. Kimin Müslüman olup olmadýðýna siz mi karar veriyor-sunuz? Kimin ibadet yerinin neresi olacaðýna siz mi karar veriyorsunuz?Kim size bu hakký verdi? Bize dava açanlar, böylelikle Alevi halkýmýza,“Sizin ibadet yeriniz Cemevi deðildir, ibadet yerinizi, neye inanýp inan-mayacaðýnýzý biz belirleriz” diyor. Bu dayatmalarý kabul etmeyeceðiz.Ýnançlarýmýzýn ayaklar altýna alýnmasýna izin vermeyeceðiz.

Yavuz’un torunlarýna ve Hýzýr Paþalara boyun eðmeyeceðiz. Bizleriyok saymak, aþaðýlamak, bizlerin adýna karar vermek kimsenin haddinedeðildir.

Defalarca hakkýmýzda davalar açýldý, açýlýyor. Cemevimizi yapmayabaþladýðýmýzdan bu yana birçok engelle karþýlaþtýk. Bizleri yýldýrama-dýlar. Ýnançlarýmýzý sahiplenmemizin önüne geçemediler. Bunu hazme-demeyenler bizleri aþaðýlamaya çalýþýyorlar.

Diðer yandan da PSAKD Genel Merkezi hukuka ve demokratlýðasýðmayan yöntemlerle bizi görevden alýyor, Yavuzlarýn önüne atýyor.

AKP’li belediyenin suç duyurusunda bulunarak Cemevimizi yapma-mýzý engellemeye çalýþmasýný ve Alevi halký aþaðýlamasýný,

PSAKD Genel Merkezi tarafýndan haksýzca görevden alýnmamýzý pro-testo etmek için bugünden itibaren Þube Baþkanýmýz Sadegül ÇavuþAçlýk Grevine baþlayacaktýr.

Bizleri yok sayanlar, kimlerin Müslüman olup olmadýðýna karar ver-me aymazlýðýna kapýlanlar özür dilemelidir.

AKP’li belediye Cemevi inþaatýna izin vermelidir.PSAKD Genel Merkezi görevimizi bize iade etmelidir.

SULTANBEYLÝ’DE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI

Ýnancýmýzý ve Kültürümüzü Yok Sayanlar Yok Olur

Cem Evlerimiz Ýnanç Merkezlerimizdir. AKP’li Belediye Cem Evimizden Elini Çekmelidir.

AKP’nin ve Onun Yerel Yöneticilerinin Ýnancýmýzý ÝnkârýBizleri Yýldýrmayacaktýr.

Av. Kazým Genç, PSAKD Genel Baþkaný17 Temmuz 2006

DERNEÐÝMÝZE ait arsamýz üzerine halkýmýzýn katýlýmý ile 8-9 Nisan2006 tarihinde Cem Evimizin ve Kültür Merkezimizi temeli atýlmýþ, son-rasýnda da halkýmýzýn desteði ile inþaatýmýz yapýlmaya baþlanmýþtýr.7 Nisan 2006 tarihinde Cem Evimize kadar gelerek, görsel ve yazýlý basý-nýn önünde, kamuoyuna açýklama yaparak, karþýlýksýz olarak harfi atýnýyaparak Cem Evi arsasýný tahsis edeceðini beyan AKP’li BelediyeBaþkaný Alaattin Ersoy’un sözlerinin kamuoyunu yanýltmaya ve aldat-maya yönelik olduðu ortaya çýkmýþtýr.

7 Nisan 2006 tarihinde yazýlý ve görsel basýnýn önünde vermiþ olduðusözü yerine getirmemiþ olan AKP’li Belediye Baþkaný Alaattin Ersoy, ogünden beri Sultanbeyli’ de halkýmýzýn inancýný, öðretisini, geleneðini vekültürünü yaþatmak için kendi öz gücü ile yapmaya baþladýðý CemEvi’nin inþaatýný engellemektedir.

Ýnþaat harfiatýný alan iþ makinesinin ve harfiatý nakleden kamyonunruhsatlarýna el koyan, ceza kesme tehdidinde bulunan Belediye, bunlar-la da yetinmemiþ, Cem Evi’miz inþaatý hakkýnda durdurma kararý alarak,þube yöneticilerimizi de, savcýlýða ihbar etmiþtir.

AKP’li Belediye Baþkaný Alattin Ersoy týpký, partisinin genel baþkanýdavranarak takkiye yapmaktadýr. Baþbakan’da Avrupa’ya gittiðinde de-mokrat, Türkiye’ye geldiðinde inkârcý olmaktadýr. Alattin Ersoy’da 7Nisan 2006 tarihinde yöneticilerimizin ve halkýmýzýn huzurunda basýnayönelik olarak yapmýþ olduðu açýklamada, “Sultanbeyli’de Cem Evi ol-

mamasý bir ayýptýr” diyerek açýklamada bulunmasýna raðmen, bugünCem Evi yapanlarý, savcýlýða ihbar ederek ayýba ortak olmakta ve bu ayý-bý sürdürmektedir.

Belediye Baþkanýna buradan sesleniyoruz:Sultanbeyli’ de bulunan 28 bin binanýn imar izni ve inþaat ruhsatlarý

yokken, daha da vahimi kendisine ait yedi katlý özel hastanenin imar veinþaat izni yokken, Cem Evimize, imar ve inþaat izni olmadýðý gerekçe-si ile yapýmýna karþý çýkmasý, Aleviliði yok saymaya yönelik bir davranýþdeðil midir?

Keza Cem Evi arsamýzýn 50 metre aþaðýsýnda bir cami,150 metre aþa-ðýda iki okul bulunurken ve bunlarýn da tamamýnýn imar izinleri ve inþaatruhsatlarý bulunmaz iken, sadece Cem Evimize yönelik olarak imar iznive inþaat ruhsatý olmadýðý gerekçesinin arkasýna saklanýlmasý, çifte stan-dart deðil de nedir?

Sayýn Baþkan, Ýnancýmýzý yok sayacaðýnýza, Cem evlerimizi inkar edeceðinize, Sul-

tanbeyli’de yaþayan 20-25 bin Alevi yurttaþýmýza hizmet verme görevi-nizi neden yerine getirmiyorsunuz?

Unutmayýnýz ki, yüz yýllardýr Aleviler inkâr edilmelerine, yok sayýl-malarýna, kýyýlmalarýna raðmen, inançlarýný ve kültürlerini unutmamýþlarve bu günlere kadar taþýmýþlardýr.

Sizler inkâr etseniz de, yok saysanýz da, bizler yüzyýllardan beri Hün-kâr Hacý Bektaþ Veli’nin bilgeliði ve akýl öncülüðünde, Yunus’un hoþgö-rüsü, Pir Sultan’ýn inancý, direnci ve bilinci ile mücadelemizi sürdüre-ceðiz.

Týpký, Pir Sultan’ýn yüz yýllar önce

“Yürü bre Hýzýr Paþa,Senin de çarkýn kýrýlýr.Güvendiðin padiþahýnGün gelir o da devrilir.” dediði gibi, bizler de bu gün bu haksýzlýk ve inkârcýlýk karþýsýnda,

boyun eðmeyeceðiz.Sayýn baþkan, Sultanbeyli Cem evimizden elini çek. Çünkü bizim

inancýmýzý ve kültürümüzü yok sayanlar, kendileri yok olurlar.Sultanbeyli’ de vermekte olduðumuz demokrasi mücadelesinde, tüm

halkýmýzýn ve dostlarýmýzýn desteðini bekliyor, Sultanbeyli BelediyeBaþkanlýðýnýn Cem Evimize yönelik tavrýný kýnadýðýmýzý kamuoyunasaygý ile sunuyoruz.

Page 29: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

29Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

SERÇESMEOKUYUCULARININ KATKISIYLA

ÇIKIYOR VE DAÐITILIYORSerçeþme’nin gerçek sahibi Serçeþme’den

niyaz alan okuyucularýdýr.Serçeþme’yi çýkaranlar ve daðýtanlar yurt

içinde ve dýþýnda çalýþan, emeðiyle geçinen insanlardýr.

Serçeþme canlarýn özverisine, paylaþýmcýlýðýna, çalýþkanlýðýna güvenirve zorluklarý birlikte aþma gücünedayanýr.

Serçeþme eli kalem tutan tüm canlardanyazý, haber, fotoðraf, yorum, nefes,deyiþ bekliyor.

Serçeþme tüm canlarý temsilci olmaya, canlarý abone yapmaya, yörelerinederginin toplu getirtilmesine ve elden daðýtýlmasýna katýlmaya çaðýrýyor.

TEMSÝLCÝ CANLARYURTDIÞI

Almanya:Berlin Zeki Konuk . . . . . . . +49.172.305 92 29Darmstad Hüseyin Akýn . . . . . . +49.179 107 88 56Frankfurt Sedat Bican . . . . . . . . +49.170.751 25 35Gladbach Behçet Soðuksu . . . . +49.173.510 03 54Hamburg A. Varol . . . . . . . . . . . +49.172.453 14 62Hanau Kemal Nayman . . . . . . . +49.173.667 72 91Kassel Hüseyin Öztürk . . . . . . . +49.162 153 33 20Kiel Erdoðan Aslan . . . . . . . . . . +49 174 484 18 34Oberhausen Mehmet Kaz . . . . . +49.173 612 01 95Stuttgart Kýlavuz Bakýr . . . . . . . +49.162 909 70 70

Avusturya: Tirol Hüseyin Polat . . . . . . . . . . +43.650 841 55 99

Belçika: Brüksel Kazým Bakýrdan . . . . . . . +32.473 49 37 12

Fransa: Paris Ahmet Kesik . . . . . . . . . . . +33.672 96 33 44

Hollanda: Schieadam Halil Cimtay . . . . . . . +31.619 92 22 84Gelderland Ali Rýza Aðören . . . . +31.651 25 63 19

Ýngiltere:Londra Ýsmail H. Büyükakan . . . +44.77.9367 1808

Ýsviçre: Basel Ýbrahim Bakýr . . . . . . . . . . +41.78 808 40 07

Kanada: Toronto Ahmet Akkuþ . . . . . . . . . +1.416.652 98 54

YURTÝÇÝAdýyaman: Merkez Serdar Bektaþ . . . . 0538.457 34 14

Gölbaþý Kenan Tezerdi . . . . . . . . . . 0535.949 43 13Amasya: Merzifon Ali Kiziroðlu . . . . . . . 0535.644 27 25Ankara: Merkez Ýsmail Metin . . . . . . . . 0532.644 95 37

Sýhhiye Av. Timurtaþ Özmen . . . . . 0532.313 87 78Antalya:Merkez Gülçin Akça . . . . . . . . 0532.283 72 80Burdur: Merkez Mehmet Turan . . . . . . 0248.234 37 17Denizli: Merkez Eyüp Ceylan . . . . . . . . 0536.739 28 42Diyarbakýr: Merkez Mehtap Ürer . . . . . 0535.872 63 03Eskiþehir: Merkez Þenol Gündoðdu . . 0532.254 26 06Gaziantep: Merkez Haydar Dede . . . . . 0342.250 64 77Hatay Ýskenderun Haydar Kalkan . . . . . 0326.614 26 50Ýstanbul: Alibeyköy Veysel Köse . . . . . 0544.305 39 23

4. Levent Hüseyin Düzenli . . . . . . . 0555.204 73 79Avcýlar Mustafa Kýlçýk . . . . . . . . . . . 0536.552 68 75Beyazýt Bekir Güven . . . . . . . . . . . 0212.516 23 14Çaðlayan Ali Ulvi Öztürk . . . . . . . . 0212.224 22 42Fatih Rukiye Özgüven . . . . . . . . . . 0536.396 83 56Ýçerenköy Yýlmaz Gürbüz . . . . . . . . 0535.524 49 12Kadýköy Kazým Erol . . . . . . . . . . . . 0533.553 33 86Kayýþdað Veli Göynüsü . . . . . . . . . 0532.687 31 09Sarýgazi-Taþdelen Ergül Þanlý . . . . 0532.410 51 79Soðanlýk Hasan Harabati . . . . . . . . 0532.787 70 98Sultanbeyli Sadegül Çavuþ . . . . . . 0535.491 07 58Yenidoðan Salih Arslan . . . . . . . . . 0535.941 15 09

Ýzmir: Merkez, Hüsayin Ýlbey . . . . . . . . 0536.203 64 82Kocaeli: Ýzmit Ali Buðdaycý . . . . . . . . . . 0532.252 12 06Konya: Beyþehir Salman Zebil . . . . . . . 0542.431 56 91Maraþ: Elbistan Derviþ Þahin . . . . . . . . 0544.217 98 05

Nurhak Hasan Çadýr . . . . . . . . . . . . 0535.511 12 99Samsun: Terme Emrah Çolak . . . . . . . 0542.341 33 03Tekirdað: Merkez Hasan Arslan . . . . . . 0282.263 05 79Tokat Merkez Ali Rýza Yýldýz . . . . . . . . . 0536.212 49 54Urfa: Akpýnar Cafer Özel . . . . . . . . . . . . 0543.949 84 07

Kýsas Ahmet Aykut . . . . . . . . . . . . . 0536.777 63 47Sýrrýn Sadýk Besuf . . . . . . . . . . . . . 0537.392 63 75

Zonguldak Karadeniz-Ereðli Cemal Kenanoðlu 0532.740 42 50

¸

Harmancý’nýn Bilimi ve OlgunluðuHasan Harmancý’nýn, “öðretimizin akademikdili ile yazýlmýþ makalesi(!)” yayýnlandý alevi-haber.org’da. Akademik makale dediðiyazýnýn, yarýdan çoðunda H. Harmancý bizlerehakaretler yaðdýrmýþ. Nasýl bir akademikmakale ise? Bu akademik makaleyi de doðaldýrki alevihaber.org yayýnlamýþ internet sitesinde.Neler yok bu akademik, bilimsel makalede,iþte bazý alýntýlar:

“Veysel Kaymak gibi bir yaþ ve insani di-sipline sahip(!) bir yöneticinin üç dönemPSAKD Yönetiminde bulunup da yazýlan-larý anlayamamasý ve tartýþmalarý ‘arzuhal-cý’ bir dile sýkýþtýrmasý…”“Kaymak’ýn sýfatýnýn baðlayýcýlýðý ve dili-nin kirliliði…”“Bu yazýlarýndaki kin ve nefret…”“Kompozisyon ve tema açýsýndan geri birdil…”“Lumpen aðzý, bu dil bunama dili…”“Gayrý ciddi ve gayrý ahlaki yazýlar…”“Benim böyle yýrtýk bir dilim yok…”“Kavramsal ufku dar olanlarýn monolojikbir basitlikle, dili tartýþmaya katýlmasý…”“Kasaba dili…”“Pir Sultan okulundan bunu öðrenemezler.Bunlar baþka merkezlidirler. Ýçlerinde insa-ni ihanetin daraðacý çalýþmaktadýr…”“Tiksinmek ve tiksindirerek caydýrma is-tekleri…”Akademik, bilimsel makaleye bakýn, H. Har-

mancý, bu bilimi nereden, hangi okuldan almýþdersiniz? Alevi geleneðinden, Alevi öðretisin-den almadýðý kesin. Aslýna bakarsanýz hiçbirokul böyle basitlikler, bayaðýlýklar öðretmez.Bir öðretmen olarak bunu rahatlýkla söyleye-bilirim.

Dil ve ÜslupH. Harmancý, dilinin yýrtýk olmadýðýný söylüy-or, ya bir de yýrtýk olsaymýþ? Yukarýdaki örnek-ler bunun böyle olmadýðýný gösteriyor. Bizegöre fazlasýyla yýrtýk, yýrtýklýk ne kelime, dikiþtutmaz denli daðýnýk, bozuk ve laçka. Üsteliktemiz de deðil. Üslubuna gelince o da aðdalý,kafasý gibi, ruh hali gibi karýþýk ve bulanýk.Bizim beðenmediði, “kasaba dili” dediði dili-miz halk dili, üslubumuz ise bir göze gibi te-miz ve duru.

Espri Anlayýþý ve BilgelikH. Harmancý’nýn yazýlarýný okuyanlar, (en azýn-dan bu iki yazý öyle) kendisi ile ne denli öðün-düðünü, böbürlendiðini, açýkça kendisinin nedenli bilge biri olduðunu hissettirmeye çalýþ-týðýný anlar. Doðaldýr ki okumak, okuduklarýn-dan bir þeyler anlamak, dersler çýkarmak gü-zeldir. Tabii bildikleriyle öðünmek deðil. Zatenbunu aklý baþýnda, kendini bilen biri yapmaz.H. Harmancý’nýn þiþinmeleri, böbürlenmesi ak-lýma þöyle bir örnek getiriyor; Hani, iki kiþiarasýnda bilgi yarýþýna girer, biri baþlar; “benþunu bilirim, bunu bilirim, ötekini bilirim, be-rikini bilirim” diye uzatýr durur. Sýra ötekinegelir, o da bir cümle ile “ben haddimi bilirim”

der. H. Harmancý bu yazýlarýyla, hakaretleriylehaddini fazlasýyla aþmýþ.

H.Harmancý’nýn beðenmediði yalnýz dili-miz ve üslubumuz olsa iyi, espri anlayýþýmýz,bilgi düzeyimiz, daha neler neler? Kendisi kentsosyolojisi, kent antropolojisi, siyaset bilimi vsokumuþ ve çok bilmiþ bir kiþi ya(!) Espri konu-sunda, gülme ile ilgili olarak batýnýn ünlü ya-zarlarýndan alýntýlar yapmýþ, öte yandan “Ce-mal Özdamar’ýn meþhur hikayeleþtirdiði vebizim kullanmamýza izin verdiði” dediði konuise, oportünizm konusundaki bazý arkadaþlarýile aralarýnda geçen, buraya alamayacaðýmýzargo bir konuþmadýr. Bununla ne anlatmak iste-miþtir, pek anlaþýlmýyorsa da, espri konusunda-ki kendi çeliþkisini, seviyesini de göstermiþolmaktadýr.

H. Harmancý’nýn çok bildiði ortada! Yalnýzbilmediði bir þey var, o da açýkça kendini gös-termektedir; bütün bu okuduklarý, kiþilik ola-rak kendisine olumlu bir katký saðlamamýþ. Ya-zýsýnda “kiþi haklarýna kiþiliðe saldýrý,” diyesöz ettiði, bizim yazýmýzdaki bir iki eleþtiriyi,“yalnýzca saçmalama vb kelimeler kullanýlmýþ-tý,” gerekçe göstererek kendi, aðýza alýnamaya-cak denli bozuk, seviyesizce bir yýðýn haka-retler yaðdýrmaktadýr. Yazýlarýnda dile getirdiðibilgelik de, incelik de, espri anlayýþý da böylebir þey demek ki?

Hani meþhur sözdür, “tahsil cehli giderir,insanlýk öðretmez”, der. Bu söz, Harmancý’yane güzel uymuþ.

Oportünist, LumpenH. Harmancý bizi bir bakýma oportünistlikle,lümpenlikle de suçlamaktadýr. Lümpenin keli-me anlamý en hafif tarifiyle; “iþsiz, güçsüz, ser-seri”dir. Bu kelimelerin anlamýný bilerek mikullanmýþtýr bilemiyorum. Bilerek kulandýysaanlamlarýnýn, özelikle de lümpenin anlamýnýnburaya yazýlamayacak denli hakaretler içerdiði-ni de biliyor demektir. Biraz düþünürse bu keli-menin kendini tarif ettiðini de anlar. Bizim baþ-tan beri anlatmaya çalýþtýðýmýz da iþte bu man-týk. H.Harmancý mantýðý da böyle bir þey. Bura-da kendisini ele veriyor. Ýpe sapa gelmez, çeli-þik, saçmalýklar yumaðý bir mantýk ve anlayýþ.

Biz burada devrimci olduðumuzu savla-maya çalýþmayacaðýz. Ancak þu kadarýnýsöyleyebilirim, ömrüm boyunca devrimcileresevgi ve saygý duydum. Gönlüm hep onlarlaoldu. Yanýlgým þurada, kendi gibi düzenbaz,ukala, haddini bilmezleri de adam sandým,adam yerine koydum. Bunu bir özeleþtiriolarak alabilirsiniz.

Son SözH.Harmancý, yazdýðý bir yýðýn hakaret yanýnda,bizleri kasdederek, (Ýbrahim Karakaya ilebeni) “Pir Sultan okulundan bunu öðreneme-zler. Bunlar baþka merkezlidirler. Ýçlerindeinsani ihanetin daraðacý çalýþmaktadýr.” diye-bilmektedir. Aklý baþýnda, bir insan bunlarýnasýl yazar? Hangi hakla, hangi mantýkla.Kendisi Pir Sultan okulunda bunlarý mý öðren-miþ?

Baþka söyleyecek söz bulamýyorum. Yazýk-lar olsun. Sen bu dille, bu üslupla, bu anlayýþlane kadar bilirsen bil, adam olamazsýn. Ben ge-çer not veremiyorum Aklý baþýnda, izan sahibihiç kimsenin de vermeyeceðini düþünüyorum.

HASAN HARMANCI’NIN 21. SAYIMIZDA YAYIMLANAN YAZISINA YANIT

Harmancý’nýn MantýðýVeysel Kaymak, 19 Haziran.2006

Page 30: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

30 Sayý 22

SERÇESME¸

Alevilik alanýnda teorik olarak çalýþan az sayýdaki bilim vedüþün adamlarýndan birisi olan Ayhan Yalçýnkaya, “Küf:Dede Korkut, Hz. Ali ve Said Nursi Üzerine Bir Yorumsa-ma” adlý kitabýndan sonra dizi olarak düþündüðü çalýþmasý-nýn ikinci kitabýyla okuyucunun karþýsýnda. “Küf”ten sonra

“Pas”. Sonrasýný bekliyoruz. Kitap adlarýný neden böyle seçtiðini anlat-mayý en sona saklayan Yalçýnkaya, içerik olarak yeterince çözümlemedebulunarak aydýnlatmasýný sürdürüyor. Çalýþmasýnýn ana temasýnýn, “inþaedilen Alevilik söylemini bir iktidar þebekesinin parçasý olduðu kabulün-den hareketle sorgulamaya çalýþýyor.” sözlerinden anlamak mümkün.Aleviliði kaynak noktasýnda Ýslami unsur ve belgelerle doldurmayaçalýþanlara inat çaðdaþ düþünceler formlarýyla okuyan ve eleþtiren birtarz seçmesi, Aleviliðin içindeki yabancýyý/takiyeyi –kimine göre– ayýr-maya çabalayan son dönem kitaplara önemli katkýlar sunuyor. Yöneten yönetilen iliþkisinden baþlayarak günümüz Alevilik tartýþmala-rýna katýlan Yalçýnkaya,

“Yönetenin söylediðiyle, yönetilenin söylediði arasýna herhangi birsýnýr çizgisi çekemez miyiz? Sýnýr açýk gibi gözüküyor: Yöneten istis-nayý, kuraldýþýný söylemektedir! Kuraldýþýný söyleme hakkýný iseherkesin kural olaný söylediðine olan büyük güveninde almaktadýr.Herkes kural olaný söylüyorsa, kuraldýþý nasýl mümkün olabilir ki?Ýþte yönetilenin sýnýr çizgisi: Ýktidar, söylemekle yetinmez. Söylediði,kendi inþa ettiðidir; söylemek için inþa eder; inþa etmek için söyler.”Aleviliðin bir yandan dýþlanýrken bir yandan dönüþtürülme taarruzu-

na uðradýðýna dikkat çekiyor. Aleviliðin “dýþarýda tutulan” olmasý onunegemenlik altýna alýnmak istenmesine engel deðil. Egemenin yaratmakistediði en önemli þey:

“Kampa alýnanýn kendi tarihinde tutunacaðý hiçbir þey býrakýlma-malýdýr. Hiçbir aidiyet. Tek bir aidiyet vardýr; egemenin keyfi irade-sine tâbi olmak ve yalnýzca bu iradenin kendini yaþatabileceðini ya daöldürebileceðini bilerek bu iradeye mutlak teslimiyet.” Bu teslimiyetin getireceði þey ise belirlenen kurallarla yeniden þekil-

lenmektir.

Aleviliði Alevilik YapanUzun alýntýlar aldýðýma bakmayýn, daha uzun cümleler de var. Sür-dürelim. Tarih içinde Aleviliðin ‘don’ deðiþtirdiði ve bellek taþýyanlarýn,kendi yasalarýný yaratanlarýn, zamanla belleklerini koþullara göre farklýkayýtlar altýnda deðerlendirdiklerini gördüðünü belirten yazar; bellekkaybýnýn tarihsel koþullarla yakýndan iliþkili olduðu düþüncesinde. Bunedenle:

“Tarih boyunca bir ve ayný Alevilik’ten söz etmek olanaksýzdýr. Yu-nus’un Aleviliðiyle Pir Sultan’ýn Aleviliði ve giderek Âþýk Vey-sel’inkiyle Mahzuni ya da Feyzullah Çýnar’ýn Aleviliði bir ve aynýþey deðildir” Alevilik kendi içinde çeliþkisini de barýndýrýrken “Yunus’u Nesimi’ye

baðlayan ve adýna Alevilik dediðimiz þey nicedir, nerededir?” Yalçýnka-ya, sorusunun yanýtýnýn burada gizli olduðunu dile getiriyor. Aleviliktedoðrudan bir giz aramadýðýný biliyoruz Yalçýnkaya’nýn. O’nun aradýðýgiz birbirini tamamlama biçimi ve “Alevilik doðasý”nýn nasýl sürdüðüdür.Kýr komünü biçiminde deðerlendirilen bir yaþam tarzýnýn, felsefi daya-nýþmayý, el emeðini nasýl içten içe düþünce bazýnda da olsa sürdürüyor-sa bellek deðiþim/ihtiyacýný da öyle görmek gerek elbette. Yakýn çaðbakýþ açýsýyla deðerlendirirsek bir yaný mistik bir yaný anarþizm! kokanbu bütünlüðün, ortamýn farklý oluþlarýyla yalýtýlamadýðýdýr. Yapý ayný,boyut deðiþtirme özgürlüðünü kullanýyor, iç hakikatte, dýþ hakikatte.Zamanýn izi var ancak ontolojisini yaymak çok güç tarihin derinliklerine.Burada amaç yazara bir katký deðil elbette. Okurken Yalçýnkaya’nýn“Pas”ýný bu daveti görüyor doðrusu! “Yunus’u Pir Sultan’a, Halac’ýNesimi’ye baðlayan da budur: Söz. Okumak. Yazýlý okuma deðil, sözlüokumak; sözle okuma, sözü okuma!” Gerçekten son dönemlerde tartýþ-týðýmýz bir konu Aleviliðin neden sözlü geleneði tercih ettiði. Bu sorununyanýtý belleðin nasýl bir matrise tabi tutulduðuyla yakýndan baðlantýlýdýr.Aristo’dan beri bildiðimiz bir seçim. Yazýlý olarak tabiî ki. Ýnsanlýðýn birbölümü neden yazýlý belge yerine sözlü belleði ve belgeyi tercih etmiþtir

acaba. Belgeyi sadece gelip Ýslamiyet’e dayamak istemeyen herkesingelip sormaya baþladýðý bir soru. Bir baþka gizem de burada saklýdýr.

“Yazýnýn sýnýrlandýrýcýlýðýndan, biricikliðinden farklý olarak sözünçoðullaþtýrýcýlýðý, sýnýrsýzlýðý; yazýnýn hakikati ele geçirmek ve mut-laklaþtýrmasýndan farklý olarak sözün hakikati özgürleþtirmesi…” Aleviliðin temel noktalardan özelliklerine ayrýlmasý gerektiði nokta-

sýndan hareket edilerek ;“heterodoks yapýsý, gnostisizmi ve senkretizmi”noktalarýndan baþlayarak Aleviliðin okunmasý gerektiðini belirtenYalçýnkaya haklý. Alevilik Hasan Sabbah’ýn ‘Haþhaþiler’inden günümüzZapatistalarýnýn, Seattle Karþýtlarýnýn mücadelelerine kadar yayýlmýþ birdüþün dünyasýnýn bir halkasý gibi davranýyorlar. Doðal olarak tarihibirikime baktýðýmýzda bu üç özellik bir arada Aleviliðin “temel” özellik-leri olarak çýkar karþýmýza. Aleviliðin bu “üç temel” özelliði:

“Devlet ve her türden Ortodoks inanç sistemleri karþýsýnda hetero-doks niteliðini; kendi kimliðinin altýný ýsrarla çizmek ve yeniden üret-mek istiyorsa gnostik niteliðini ve eðer belirli tanýmlar üzerindenkurulan bir dünyaya hapsolmayý, yalnýzlýðý, yetinmeciliði ve birekadar kýrýlmayý reddediyorsa dünyanýn tüm lanetlileriyle dayanýþmakiçin senkretik niteliðini yeniden yeniden anýmsamak zorunda!”

“Ýnþa”cýlara Bilim DersiAlevilik üzerine çalýþanlarýn Aleviliði kendilerine göre veya kaynaklarý-na göre kurmalarýnýn iyi bir eleþtirisini son zamanlarda Ünsal Öztürk’ün‘Aleviliðin Büyük Sýrrý’ adlý çalýþmasýnda görmüþtük. Bu Yalçýnkaya’dada sürüyor. Demek ki Alevilik inþa edilirken zaaflarý da ayýrmaya/seç-meye baþlayabiliriz artýk. Her söylenenin Aleviliðe yedirilebileceðiniYalçýnkaya’nýn yukarýda bahsettiði “üç temel” özellik için de söylemekmümkün olmasýna karþýn, çarpýk bakanlarýn yeniden oturup çalýþ-malarýný zorlayacak tezleri de boy vermeye baþladýðýný görmekteyiz.Öztürk çalýþmasýyla bir tarih algýlanmasý yanýnda sistem hatalarýný dabize göstermiþti. Birbirinden baðýmsýz olmasýna karþýn bu çalýþmada dasistemi oluþturmaya çalýþanlarýn “inþa” etmeye çalýþtýklarý Alevilik ide-olojisinin hiç de ‘altýn tepsi’de herkesin istediði gibi sunamayacaðýdýr.Bu konudaki eleþtirisinin Yasin Aktay’la baþlatýyor. Yalçýnkaya’ya göre:

“Aktay, diaspora kavramýný her ne kadar modernliðe atýf yapýyor gibigözükse de daha çok Aleviliðin tarihine atýfla Aleviliðe giydirmekteve Aleviliðin tarihe nasýl yaklaþtýðý üzerine hiç eðilme gereði duy-maksýzýn, genel geçer ve küçümseyici bir edayla Sünni ortodoksi veegemen iktidarýn yükünü Alevilerin ve Aleviliðin omzuna yükleme-ye çalýþmaktadýr.” Ara cümlelerle ve ayrýntýlandýrmalarýyla devam edersek,

“Ýþte Sünni yazarlar tam da bu güç istencine karþý bir sis çaný çalmak-tadýr. Alevi örgütlenmesinin yaygýnlaþmasý, kimlik temelli siyasalarayýþlarýn yoðunlaþmasý karþýsýnda, Alevilerin giderek bir tehdit ola-bileceði düþünülüyor, ola ki! (Neyse karþý bir tehdit, o ayrý bir mese-le)”Sert ancak anlaþýlýr diliyle, okuma yöntemiyle önemli bir tartýþma

boþluðunu dolduran Yalçýnkaya, Alevilerin (Castillo’dan aktaran A. Çe-lebi’den alýntýyla) ‘kuram’ sorununu çözdüðünde,

“Verilmek istenen bu mesaj üzerinden nihayet Alevilerin kuramý keþ-fedebileceði düþünülüyordur belki de. Sünni ortodoksi nasýlsa bu an-lamda teorik ve pratik donanýma sahip. Þimdi ayný donanýma Alevi-ler de sahip olmaya baþlarsa iþler karýþabilir. Gerçekte karýþýr mý?Hayýr. Tam da bu istenmektedir zaten. Öyleyse çalýnan bir sis çanýdeðil: Zafer Marþý çalýnýyor. Duyacak kulaklarý olanlar için.” Alevilerin payýna düþeni tartýþmayý da ihmal etmeyen Yalçýnkaya,

“öyleyse, yýkýcý okuyucu, bundan böyle kendini bu etkinli yürütenlerinmaskelerini alaþaðý etmek, kalelerini (burada kalemlerini de ekleyebili-riz-HH) baþlarýna yýkmakla görevli…” bir konumdan sorgusuna devamediyor.

Birçok araþtýrmada görülmeyen bir açýklýkla okuma ve eleþtirmegücüyle tartýþan Yalçýnkaya bu yaptýklarýyla Aleviliði tartýþanlarý deðil, -bence- Alevilik alanýnda politika yapan Alevilerin el kitaplarý arasýna

BÝR KÝTAP

Pas: Aleviliðe Ýhanetin ve Sývýlaþtýrmanýn SoyaðacýHasan Harmancý

Page 31: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

31Haziran-Temmuz 2006

SERÇESME¸

yeni bir kitap ekliyor. Buna karþýn, Aleviler nere-ye? sorusunu en iyi soran kitaplardan biri olmasý-na en çok Alevilerden tepki gelecek diye düþünü-yorum. Alevilik adýna politika yapanlarý provaka-tif bir biçimde uyarýr bir yol izleyerek, tarih veþimdiki zaman kavramlarýný -ister ayrý, istersegüncel olarak ele alýn- her koþulda uyumayý en-gelleyen bir iletiþim ve tartýþma çizgisi konuyorAlevilerin önüne bu kitapta.

Alevilik Okuyan Alevilik Yazan

Çeþitli dönemlerde Diyanet iþleri Baþkanlýðý yap-mýþ olanlardan devlet gibi düþünen ve Aleviliðinrengini deðiþtirme, kendince tanýmlama üzerinekendini programlamýþ olanlardan baþlayarak,Aleviliði Sünnileþtirmeye veya Türkleþtirmeyeçabalayanlarýn siyaset bilimi dahil çok yönlüoyunlarýný ortaya çýkardýðý çalýþmasýnda, bunlararasýnda en çok dikkat çeken ise Ýsmail Onarlý veÝsmail Kaygusuz’dur.

Onarlý’nýn Medine Sözleþmesi’nden yola çýka-rak Aleviliðin tarihsel oluþumunu ele almasý, Ku-ranî ve ek çözümleyici kaynak ve dökümanlarüzerinden Alevilik çalýþmasý onu gittikçe dar birdipsiz kuyuya itmektedir.

Yine Kaygusuz’daki okumanýn Ýslami ve Mu-hammedi dayanaklarla Aleviliðe yollar çoðaltma-sý araþtýrma zaaflarý olarak çýkýyor bu çalýþmadakarþýmýza. Özellikle Alevi-Bektaþi kökenlilerinbu alaný tartýþmalarý ve araþtýrmalarýný daha çoktartýþmaktadýr. Yine Esat Korkmaz’ýn “ütopya”kavramýna bakýþýný ve “özgürlük iliþkisi” kur-masýný Rýza Kenti çerçevesinden baþlayarak ele almaktadýr. Yine bu alanda çalýþan sosyalistlerinise “günah keçisi” olarak görüldüklerini, bunun sert eleþtirisini de yine Alevilere yönelik yaparakþöyle diyor:

“Nesimi günümüzde yaþasaydý, herhalde bugün Marksistlerden rahatsýz olanlar, Nesimi’denrahatsýz olacak ve ‘anmayýn adýný bu kâfirin cemlerimizde’ diyeceklerdir! Oysa bugün NesimiAleviliðin tam kalbindedir! Yedi büyük ozanýndan biridir!”Yalçýnkaya, Aleviliði üç önemli ayak üzerinde okumayý ve kuramlaþtýrmayý zorunlu olarak

görüyor:

“Alevilik þimdiki zamaný ‘ýskalamadan’ söz söylemek istiyorsa, paradoksal olarak geçmiþtenbugüne sürükleyip getirdiði üç temel özelliðini yeniden anýmsamak ve bu özellikleri veri ko-þullara uyarlamak zorundadýr. Ayný þekilde Aleviliði okumaya kalkan her giriþim bu üç temelözelliði gözden kaçýrmamak zorundadýr. Bu üç temel karakter heterodoks yapýsý, gnostisizmive senkretizmidir.”

Dilini Kaybeden Dinini de KaybederGüncel sorunlarýndan yola çýkarak da Aleviliði tartýþtýðý kitabýnda, zorunlu din dersleri, Diyanet’teyer almasý, vb., sorunlarýn nasýl bir sorun ve sorumlulukla ele alýnmasý üzerine de kaygýlarýný vepolitik öngörülerini ifade etmektedir. Dilini kaybeden Aleviliðin bugünü okumayý beceremeyeceðiuyarýsýnda bulunan Yalçýnkaya, “Yapýlmasý gereken þey, bu dili yeniden inþa etmek, bu dilin eskiolduðunu hiç unutmadan, eski bir dili yeniden inþa etmek” gerekliliði üzerinde duruyor.

Yeniden tekrarlamak gerekirse, Alevilerin çok yönlü sorunlarýnýn tartýþýldýðý az sayýdaki çalýþ-madan biri olan bu kitap sadece sorunun kendisini tartýþmýyor. Neyi nasýl ve hangi koþullarda yap-mak gerektiðini de gözler önüne seriyor. Korkusuzca taraflýlýðýn öne çýkarýldýðý bu kitap özellikleAlevilik alanýnda örgütlü olan kesimler tarafýndan ders niteliðinde kurumlarýnda okunmalý ve poli-tik bellek oluþturma konusunda ön açýcýlýðý konusunda dikkate alýnmalýdýr.

Yalçýnkaya’nýn son cümlesi aciliyeti olduðu kadar toplumsal sorumluluðu da kiþisel duyarlýlýk-tan çýkarýp topyekün göstergeler üzerinden konuþtuðunu ve çaðrýda bulunduðunu yeterince anlat-maktadýr:

“Ancak þu kadarýný söyleyebiliriz: Bizatihi iktidar sývýlaþtýkça ve Aleviliðe sývandýkça, iktida-rýn katý hali karþýsýnda kendisini olabildiðince sývýlaþtýrarak var eden Alevilik, adeta bataklýkçamuruna düþmüþ gibi giderek hareketsizleþmekte, üstünde kuruyan çamurla katýlaþmaktadýr!”

Ayhan Yalçýnkaya

PAS:FOUCAULT’DAN AGAMBEN’ESIVILAÞMIÞ ÝKTÝDAR VE GELENEK

Phoenix Yayýnevi, Ankara, 2005.12x19 cm, 266 sayfa

SERÇESME

YILLIK ABONE BEDELÝTürkiye YTL40 - Avrupa Birliði €50

Ýngiltere £40Türkiye’den abone olmak isteyen canlar

lütfen abone bedelini bir postaneden Genel Ajans Basým Daðýtým

Organizasyon Ltd ÞtiPosta Çeki Hesabýna (No 1629127)

yollayýn.Adýnýzý, Soyadýnýzý ya da Kuruluþun

Unvanýný; Ýþ, Ev ya da Cep Telefonunuzu,varsa Faks numaranýz ile E-posta

adresinizi, ayrýca mahalle, cadde/sokak,kapý no, daire no, ilçe, il ve posta kodunuzu

içeren Posta Adresinizi okunaklý olarak yazýn

ve ödeme dekontunuz ile birlikte büromuza fakslayýn: +90.(0)212.519 5635

Avrupa’dan abone olmak isteyen canlar,abone bedelini aþaðýdaki

adrese yollayabilir: Avrupa Baþ TemsilciliðiTel: +49.179.107 88 56

Hüseyin AkýnPostbank

Kontonummer: 826 857 303Bankleitzahl: 25 01 00 30

Açýklýk, Kendi Açtýðý YarayýÝyileþtiren Kýlýçtýr

Serçeþme, Alevi-Bektaþi toplumunuilgilendiren tüm fikirlere açýktýr.

Serçeþme, Alevi-Bektaþi hareketinin farklýkesimlerini, görüþlerini, örgütlerini temsil eden yazarlara açýktýr.

Serçeþme, farklý görüþlerin yan yana yeraldýðý, hoþgörü, tartýþma ve eleþtiri platformu olacaktýr.

Serçeþme, imzasýz yazýlara, kiþisel veörgütsel çekiþmelere yer vermez.

Serçeþme’de yayýmlanan yazýlarýn içerdiðifikirler yalnýz yazarlarýný baðlar.

Serçeþme, yollanan yazýlarý içerdiði fikirlernedeniyle sansür etmez.

Serçeþme, bilimsel çalýþmaya, araþtýrmayadayalý nitelikli yazýlara aðýrlýk verir.

Serçeþme, tartýþmalý konularý gündemegetirmekten kaçýnmaz.

Serçeþme, kýsa ve özlü söze öncelik verir, boþ sözlerden ve bilinenlerin tekrarýndan kaçýnýr.

Serçeþme, olanaklarý sýnýrlý bir dergidir.Yollanan yazýlarý yayýmlamamak,kýsaltarak ya da bölerek yayýmlamak ve düzeltmek hakkýný saklý tutar. Ancak fikirleri deðiþtirmemeye veyazarýn onayýný almaya özen gösterir.

Serçeþme’ye gönderilen yazýlar yayýmlansýn, yayýmlanmasýn iadeedilmez

¸BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

Page 32: Sercesme Sayı 22 Haziran-Temmuz 2006

ARTIK seçim ortamýna girildiði açýkça görülüyor. Bir yandan Alevisolunda eski hastalýklar yeniden depreþiyor. “Aleviliði siyasallaþtýr-

mak” yeniden dillere dolandý. Öte yanda Alevi oylarýna soyunan düzenpartileri ortalýða döküldü. Yaþanan iki geliþme önümüzdeki dönemdeAlevi-Bektaþilerin Türkiye’de kapsamlý demokrasi kavgasýnda almayaçalýþtýðý yerin nasýl gözleri döndürdüðünün örneklerini verdi. Alevi-Bek-taþileri hazýr oy deposu görenlerin hangi konularý nasýl sündürecekle-rinin de ipuçlarýný gösterdi. Ayrýca düzen partilerinin sözde Alevi yan-daþlýðýný (buna Alevi yalakalýðý da diyebiliriz) ya da oy avcýlýðýný hangiboyutlara vardýracaðýný ve aramýzdaki canlarýn kendini bilmezdavranýþlarýnýn bunlara nasýl yardýmcý olacaðýný bir kez daha gösterdi.

Unutmayalým, bu geliþmeler yalnýz ön uyarýlardýr. Çekiþtirme,yalakalýk, oy avcýlýðý seçimlere yaklaþýrken artarak sürecektir. Sýdkýbütün Aleviler-Bektaþiler, Türkiye’de kapsamlý demokrasiden yanaolanlar düzen partilerinin bu uyanýklýklarýna karþý temkinli ve hazýrlýklýolmalýdýr.

Alevi Yalakalýðý

GELÝÞMELERDEN birincisi Ýstanbul’da yaþandý. Ergül Þanlý Dede,Serçeþme çalýþanlarýný Ümraniye’de yapýlacak olan “Belediye

Baþkanýnýn, Taþdelen Cemevi’ne tapu vereceði” toplantýya davet etti.Hacý Bektaþ Veli Dergâh’ý Postniþini Veliyettin Efendi de toplantýyakatýlacak deyince, “Yahu, bu Belediye Baþkaný Tapu Memuru mu olmuþda tapu daðýtýyormuþ” diye sormadan hep beraber toplantýya gittik.

Orada öðrendik ki bu tapu verme töreni deðilmiþ. ANAP’lý BelediyeTaþdelen Cemevi’nin yerini imar planýnda “cemevi” olarak tescil ettidiye yapýlýyormuþ! Belediye Baþkaný, biz bu toplantýyý yapmak isteme-miþtik, vallahi de billahi de cemevi yöneticileri istedi yollu konuþarakhem tabanýna karþý “aþýrý Alevi dostu” görünmemeye çalýþtý, hem de Ale-vi oylarýnýn talibi olduðunu beyan etti. Genel Baþkaný Erkan Mumcu isetörenden sündüre-sündüre yararlanmak için elinden geleni yaptý. Konuþ-masýnda Belediye’nin bu iþlem ile bir lütuf yapmadýðýný, aslýnda görevi-ni yaptýðýný, iktidara gelince böyle görevini yapmaya devam edecekle-rinden baþladý; ANAP’ýn temel ilkesi olan, “Halka hizmet, Hakk’a hiz-mettir!” sözlerini Hacý Bektaþ’tan aldýklarýndan çýktý!

Eskiler, “Zürefanýn düþkünü, beyaz giyer kýþ günü!” derdi. Buradaki“zürefa”, uzun boyunlu, uzun bacaklý, alýmlý zürafa hayvaný ile karýþtýrýl-mamalý. Zürefa, eski dilde “zarif” sözcüðünün çoðuludur. Yazýn ince-be-yaz, kýþýn kalýn-siyah giymek zarifliðine yetecek parasý olanlar, bir günvarlýklarýný yitirdiler mi, eski giysilerini satmak zorunda kalýrlarmýþ. Herzaman giyilebilen koyu renkli kalýn giysileri alan çok olduðu için de kýþýellerinde kalan ince beyaz giysilerle geçirmek zorunda kalýrlarmýþ. Mum-cu da iktidardan düþtükten, partisinin de bir yere gitmediðini gördüktensonra elinde kaldýðýný düþündüðü Alevi donunu giyinmeye çalýþýyor.

Ýbretle seyredilecek bu toplantýya hak etiði tepkiyi ise bölgede yaþa-yan Alevi-Bektaþiler verdi. Dernek, federasyon, örgüt, vb., gibi demok-ratik Alevi hareketinin yöneticileri “protokol masasý”nda ANAP’ýnyöneticileri ile birlikte “apteshane ibriði” gibi dizilip bir arada oturmak-ta bir sakýnca görmezken, Alevi-Bektaþi halkýmýz toplantýya katýlmadý!ANAP’ýn Alevi-Bektaþi dostu görünme takýyesinin sýradan Alevi-Bekta-þilerce benimsenmediðini onlardan uzak durarak gösterdi. Alevi-Bektaþihareketini “siyasallaþtýrmaya” soyunan demokratik örgütlerinin yöneti-cilerinin bundan ders alacaðýný umarýz.

[Not: Bu yazý hazýrlandýkan sonra MHP’nin kurultayýnda semah dö-nüldüðü haberi geldi. Düzen partilerinde gidiþat belli]

Aleviliði Siyasallaþtýrmak

SEÇÝMLERE yönelik ikinci geliþme demokratik Alevi örgütlerininyöneticilerinden geldi. Aleviliði siyasallaþtýrmaya yöneleceklerini

belirten yazýlar görünmeye baþladý. Temmuz ayýnýn sonunda NecdetSaraç, “Hayal Bile Edemeyen Ýktidar Olamaz” baþlýklý bir yazý yazdý. Buyazýda þöyle diyor:

“Türkiye seçim atmosferine girmiþtir ve siyasi atmosfer (…) her günbiraz daha ýsýnacaktýr. Bugüne kadar süreci yalnýzca izleyen Ale-vilerin ve cephesini demokrasiye dönmüþ herkesin ýsýnan bu havadahýzla sahaya inmesi ve en önemlisi iktidarý istemesi gerekiyor.” Aðustos’un baþýnda ABF yöneticisi Turan Eser ayný konuyu, “Alevi-

lerin Siyasete Müdahale Etme Gerekçesi Nettir” ve “Dünya “AlevileriSerçeþmede, ‘Böyle Gelmiþ, Böyle Gitmez’ Diyecekler” baþlýklý iki yazýile sürdürdü. Birinci yazýsýnda þu fikirler yer alýyor:

“Alevi hareketi yýllardýr sürünceye býrakýlan sorunlarýna dair kendiçözüm önerilerini, siyasi alana örgütsel gücü ile taþýmak, temsiletmek/edilmek için müdahale etme kararlýðýný, faaliyetinin merkezinealmýþtýr. Bu faaliyetini þüphesiz, demokrasi ve haklar mücadelesinidiðer sevdalýlarý ile gönül ve akýl birliði yaparak sürdürecektir. (…)

Alevilerin siyasi alan müdahalesi ile vermek istediði mesajlar da net-tir. Aleviler, solda yaþanan, siyasetin daðýnýklýðýna ve parçalanmýþ-lýðýna ortak olmayacaktýr. (…) Aleviler, sol ve sosyal demokratlarýn,Türkiye’ye sol duyu ve sol nefes kazandýracaðý bu sürece harç olma-ya adaydýr.”Turan can ikinci yazýsýnda Hacý Bektaþ törenlerinde yapýlacak top-

lantýnýn bu anlamda önemli geliþmelere gebe olduðunu vurguluyor:

“Alevi kurum yöneticileri, Türkiye’nin gündemindeki önemli mese-leleri ve Alevilerin sorunlarýný tartýþarak, Alevi hareketinin önümüz-deki sürecine dair önemli kararlar (…) yeni stratejilerini ve taktikleri-ni kamuoyuna açýklayacaklar.”

Ayný yaklaþýmý ABF Genel Baþkaný Selahattin Özel’in bu sayýmýzdayayýnlanan söyleþisinde de görüyoruz.

Bu iyi bir gidiþ deðildir. Bu tezleri savunanlara Birlik Partisi ve BarýþPartisi deneyimleri hatýrlatýldýðýnda demokratik Alevi hareketini böylebir partileþme için kullanmayacaklarýný ve örgüt yöneticilerinin düzenpartilerinden milletvekili olmasýnýn da çözüm olmadýðýný söylüyorlar.

Hedefleri Alevi hareketinin sol ve sosyal-demokratlarýn birliði içinçimento görevi görmesidir. Bu, “ölü gözünden yaþ beklemektir.” Ýþinegeldiði zaman sosyal demokrasi adýný kullanan devletçi-milliyetçi düzenpartilerinin soldan bir umudu yoktur. Ýlerici Alevilerin oylarýný da zatençantada keklik görmektedirler.

Turan Eser’in ikinci yazýsýnda “herkes için demokrasi” talep edile-ceði belirtildikten sonra ortaya konan programa bakýlýrsa “siyasallaþtýr-ma”nýn hedefi olarak yalnýz dar kapsamlý “Alevi çýkarlarý” öne sürülü-yor. Yani bu giriþime soyunanlar, Alevi-Bektaþi halkýmýzýn Türkiye’dekapsamlý bir demokrasi programýna sahip çýkmasýna yönelik adým atma-yacaklarýný, demokrasiyi seçim ve parlamento ile sýnýrladýklarýný gös-teriyorlar.

Böyle bir “siyasallaþtýrma” yalnýz düzen partilerinin ve düzenin iþineyarar. Ne yazýk ki böyle bir “siyasallaþtýrma”ya soyunanlar da Alevhalkýmýzýn yanýnda “Zemheri zürefasý gibi” kalmaya mahkûmdur.

SERÇESMEBÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

¸“ZÜREFANIN DÜÞKÜNÜ BEYAZ GÝYER KIÞ GÜNÜ” DÝYE BÝR SÖZ VARDIR, GÜNÜMÜZE UYARLARSAK:

Ýktidarýn Düþkünü, Alevi Donu Giyer Seçim GünüEsen Uslu