57
KalDer YIL:20 l SAYI: 153 l 6,50 TL l Haziran-Temmuz 2011 KalDer ÖNCE KALİTE YIL:20 l SAYI: 153 l 6,50 TL l Haziran-Temmuz 2011

Haziran - Temmuz 2011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

20.Kalite Kongresi Fark Yaratmak

Citation preview

Page 1: Haziran - Temmuz 2011

KalDer

YIL:20 l SAYI: 153 l 6,50 TL l Haziran-Temmuz 2011

KalD

er ÖN

CE K

ALİT

E Y

IL:20 l

SA

YI: 153 l

6,50 TL l H

aziran-Tem

muz 2011

Page 2: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

YENİ KONGRE “FARK YARATMAK”K

alite Kongreleri tam 20 yıldır kesin-tisiz sürdürülen, KalDer’in en önemli etkinliklerinden biridir. Kalite gönül-lüleri ve iş dünyası buradan çıkacak

mesajları heyecanla bekler ve değerlendirir. Bu güne kadar yaklaşık 40 bin kişi Kalite Kongrelerine katılarak Kongremizi konusun-da rekor denebilecek bir sayısal katılım dü-zeyine taşımıştır. Kalite Kongrelerimiz yalnız ulusal düzeyde değil, tüm Avrupa da içerik ve katılım olarak önemli bir öncelik ve üstün-lüğe sahiptir. Kongre’nin bu görkemi ve ilgi odağı olması temelde iki faktörden kaynak-lanmaktadır. Birincisi; Kongre temalarının seçimindeki günceli yakalama ve tutarlılık. İkincisi; temaya uygun olarak doğru konuş-macıların seçimi. KalDer bu süreci doğru yö-neterek, üyelerin ve profesyonellerin katılımı ile hareket etmektedir.

Geçen yıl ”Yenileşim Yönetimi” kongre-nin ana teması olarak seçilmişti. Amaç ye-nileşim “inovasyon” konusunda farkındalık

yaratarak yeni açılımlara Türk iş dünyasını hazır-lamaktı. Ülkemizden ve dünyadan gelen uzman-lar konuyu iki gün boyunca tartışmış, birikimleri aktarmış ve paylaşmışlardı.

Her gün ekonomide, teknoloji’de, yaşa-mın her alanında yenilikler büyük bir hızla ve etkinlikle karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki bu değişim öylesine hızlı olmakta ki, bu değişime kurum ve kuruluşlar ayak uydurmada zorlan-maktadır. “Kalite” kavramının kendisi de değişim rüzgarlarına ayak uydurarak içerik ve kapsamını genişletmiştir.

Ülkemiz kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde, hem de yurt dışında rekabet edebilme-leri, yani “Fark Yaratmaları” için değişim, dö-nüşüm rüzgarıyla yol alan “Kalite” kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef almaları gerekmektedir. KalDer 20. Kalite Kongresi’nde fark yaratanları sizlerle buluşturacak.

“Yenileşim” ve ardından “Fark yaratmak” 2010 ve 2011 yıllarında seçilen iki tema da bir-birini tamamlayan ve bir amacı hedefleyen bü-

tünlük taşımaktadır. Bu amaç Türk iş dünyasının rekabet gücünü arttırmaktır.Türkiye’nin rekabet sıralamasında 61.sırada oluşu bu hareketin te-mel gerekçesidir. İş dünyasının, kamu kurumları ve kuruluşlarının bir yandan hızlı değişimi algıla-maları ve bir yandan da bu sürecin içinde fark yaratarak sürdürebilirliği ve üstünlüğü yakalaya-bilmeleri düne göre çok daha önemli ve öncelikli bir konudur. Yenilikler ve farklılıklar öncelikle ihtiyaçlardan doğmaktadır.

Fark yaratmak mutlaka bir şey icat etmek değildir. Bir konuya dahi farklı bakış açısı getir-mek bizi farklı kılar. Ancak getirilen farklı bakış veya yaklaşımın uygulanabilir olması, sonuç ve-rici olması, bir ürün ise katma değer yaratması esas olmalıdır.

Yaratıcılık insanın doğasında mı vardır? Fark ya-ratmak için nasıl bir ortam ve nasıl bir yöntem izle-melidir?

Soruları çoğaltmak mümkün.Kalite gönüllülerinin çok iyi bildiği bir öykü

4  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

A.Hamdi DoğanKalDer Yönetim Kurulu Başkan›

Page 3: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

kanaat önderleri bizlerle beraber olacaklar. Yöresellikten uluslar arası platforma geçer-ken yarattıkları farklılıkları anlatacaklar.

Kongre’nin 20.yılında Sabancı, Koç ve Eczacıbaşı gruplarının değerli yöneticileri 20 yıllık kalite yolculuğunda ki deneyimlerini paylaşacaklar. Kalite Kongremizin finalinde yine Ulusal Kalite Ödülleri Töreni yer alacak. Bu yıl bir sürpriz olarak Kamu Kategorisi Ulu-sal Kalite Ödülleri de İstanbul’da verilecektir.

Her sektörde yarışan değerli ödül fina-listlerimiz var. Bu yıl coşku dolu bir törenle kongreyi noktalayacağımızı şimdiden söyle-yebilirim.

Umuyorum 20. Kalite Kongresi fark ya-ratacaktır.

dızını sulara doğru fırlatmış ve “ama bunun için farketti” demiş.

Bu öyküyü 90’lı yılların ortasında Kocaeli Sa-nayi Odası’nda kalite çalışmalarına ilk başladığı-mız yıllarda bir filmden izlemiştim. Beni gerçek-ten etkilemişti. Daha sonra KalDer’in 20. yıl film hazırlıkları sırasında aramama rağmen bu filme ulaşamadım. Kalite Hareketi’nde sürecin önemli bir enstrümanıydı.

Fark kime göre fark ve nasıl tanımlanıyor?Tüm arayışlar öne geçmek ve avantaj ya-

kalamak içinse sektörel tercihlerin önemi var mı? Sektörlerin liderleri sektörlerindeki farklılık-ları paylaşacaklar. Bu yılki Kalite Kongresi’nde Anadolu’dan daha çok iş sahibi ve yönetici ile

ile olayı hatırlayalım. Yazılarını bir deniz kıyısında yazmakta olan yazar her sabah kumsalda uzak-larda dans eder gibi hareketlerde bulunan ada-mı izlemektedir. Bir sabah yürüyüşünde bu dans eden adama yaklaşınca ,O’nun sahilde kumdan bir şeyleri alarak denize doğru fırlattığını görür. Denize attığı şeyler ise dalgaların sahile vurmuş olduğu deniz yıldızlarıdır.

Adam nedenini sormuş.Genç adam; “Birazdan güneş yükselecek

sular çekilecek. Eğer bunları suya atmazsam ölecekler” demiş.

Yazar, “Bütün sahil deniz yıldızı ile dolu bir-kaç tanesini atmak bir şey fark ettirmez” demiş.

Genç adam yerden eğilip aldığı bir deniz yıl-

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 5

Page 4: Haziran - Temmuz 2011

6  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

İÇİNDEK

İLER

İÇİNDEKİLERFark Yaratmak İçin Yeteri Kadar Kazandığınızda

Eğitimde Fark Yaratmak

FARK YARATMAK: BACK-UP

Yılların damak tadı ve kültürü: Simit

Çocukluk hayalleri, farklı teknolojiler yarattı

Sosyal sorumlulukta TNT farkı

TEKİN ACAR COSMETICS Pazar liderliğine giden yol mağazalaşma

İskandinav hattındaki etkinliğimizi de artıracağız

Ar-Yıldız, tesis yatırımları ile fark yaratıyor

Eğitimde Fark Yaratmak Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker Röportajı

Tarihiyle fark yaratan kent

20. Kalite Kongresi

Değişen yaşam standartlarının inşaat sektörünü yönlendirme gücü

“Ulusal Kalite Hareketi” köşemizin bu ayki konuğu Oğuz Engiz

Bir bağ bozumu öyküsü

Türk Kızılayı ve KalDer Avrupa’da bir ilke imza attı

KalDer ufkunu genişletmek için Sakarya Üniversitesi’nde toplandı

Kalite ve Rekabet paneli Urfa’da düzenlendi

Müşteriyi memnun ettiler, zirveye çıktılar

Şubelerden Haberler

Eğitim takvimi

Mizah

Kültür-Sanat

8 4044

46

48 52

53

56

57

58626466

12

14

16

20

26

30

32

35

36

38

Sahibi KalDer AdınaA.Hamdi DOĞAN

Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Neslihan CİNGİ[email protected]

Yayın Kurulu

A.Hamdi DOĞAN, Prof. Dr. Ali Rıza KAYLAN, Alp Halil YÖRÜK, Cem KÜTÜK, Erdal ELBAY, Dr. Habibe

AKŞİT, İrfan ONAY, Özlem YÜZAK, Dr. Ümit ÖZEN

İdare MerkeziTürkiye Kalite Derneği

(KalDer)Centrum İş Merkezi, Aydınevler Sanayi Cad. No:3 Küçükyalı 34584 İstanbul

Tel: 0216 518 42 84Faks: 0216 518 42 86

www.kalder.orge-posta:[email protected]

YapımKripto İletişim Danışmanlığı

Rumeli Cad No: 5/7 NişantaşıTel: 0212 219 98 13

BaskıİDL-TR GROUP

Reklam ve MatbacılıkGiyim Sanatkarları San. Sit. 3 Ada A

Blok No:212 BaşakşehirTel: 0212 671 41 42

www.idl-tr.com

Önce Kalite Dergisi, Türkiye Kalite Derneği tarafından ayda bir yayınlanır.

Ulusal-Türkçe-AylıkISSN: 1301-4978

Önce Kalite Dergisi’ndeki yazı ve resimler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Yazarlar ve Kuruluşlardan gelen yazılar:

l A4 sayfasına, her taraftan 2 cm marj bırakılarak, 1.5 cm boşluk, 12 punto Arial veya Times New Roman karakteri ile en fazla 4 sayfa yazılmalıdır.

l Yazı başlığı ve yazar adı koyu font ile yazılmalıdırl Yazar unvanı, e-posta adresi yer almalıdır.l Yazara ait en az iki adaet yüksek çözünürlükte vesikalık olmayan hareketli tarzda resimler olmalıdır.

l Gelen yazılar, yayın kurulu tarafından okunurluğunun artırılması, uzunluğunun kısaltılması gibi durumlarda yazının içeriğinde, başlıkta değişiklik yapılabilir. Bu değişiklik yapma hakkı dergimizce saklıdır.

Page 5: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 7

BU

SAY

IMIZ

DA

Bu sayımızda 28-30 Kasım tarihlerinde

gerçekleştireceğimiz Kalite Kongresi’nin

teması olan “Fark Yaratmak” konusunu ele

aldık.

Yönetim Kurulu Başkanımız A.Hamdi Doğan

“Yeni Kongre-Fark Yaratmak” yazısı ile ülkemiz

kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde, hem de yurt

dışında rekabet edebilmeleri, yani “Fark Yaratmaları”

için değişim, dönüşüm rüzgarıyla yol alan “Kalite”

kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef

almaları gerektiğinin mesajını verdi.

“Fark Yaratmak” dosya konumuzla ilgili bizimle

değerli görüşlerini paylaşan Eğitim Reformu Girişimi

Koordinatörü Batuhan Aydagül, Back-Up Genel

Müdürü Pınar Massena, Simit Sarayı Genel Müdürü

Haluk Okutur, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Funda Sivrikaya Şerifoğlu, TNT Express

Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, Tekin Acar CEO’su Bülent Başaran, Ekol Lojistik

Müdürü Umur Özkal, ODTÜ/CEO Designnobis Dr.Hakan Gürsu ve Doğa Koleji’nin yazılarını,

“Kamudaki Uygulamalar” köşesinde ise Şanlıurfa Belediye Başkanı Dr.Ahmet Eşref

Fakıbaba’nın yazısını keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.

“Ulusal Kalite Hareketi” köşemizde Medicana International Ankara Hastanesi Genel

Müdürü Oğuz Engiz’i, “Görüş” köşemizde ise KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Önder Kıratlılar’ı

konuk ettik.

Kalite Kongresi ile ilgili ayrıntılı programı ve çalıştay içeriklerini daha sonraki

sayılarımızda sizlerle paylaşıyor olacağız.

Saygı ve sevgiler

Neslihan [email protected]

Kurumsal Sponsorlarımız

Page 6: Haziran - Temmuz 2011

8  ÖNCE KALİTE -Haziran-Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

kurumlara çekler yazarak gerçekleşmez. En varlıklı kişiler ve dev vakıflar bile yoksulluğu bi-tirecek, iklim değişikliklerini geri döndürecek veya kanseri yenecek kadar zenginliğe sahip değiller. Çok geniş ve kapsamlı olan eğitim, çevre ve tıbbi araştırma gibi konulara ihtiyaç duyulan rakamların yanında kişilerin ve vakıfların varlıkları çok ufak kalmakta. Araştırma ve analiz-lerimiz sonucunda görüyoruz ki, vakıflar ve ultra varlıklı kişilerin bağışları A.B.D.’nin kar amacı

gütmeyen STK sektörünün fonlarının yalnızca %6’sını oluşturmakta.

Hayırseverlerin STK’lara katkıları nelerdir?Çığır açıcı değişiklikleri elde edebilmek için,

bağış sahiplerinin bir çarpan etkisine ihtiyacı var – yatırım yaptıkları her doların katlarıyla etki getirdiği bir yaklaşım. Kısaca, bir yatırım mo-deli geliştirmeleri gerekmekte. Bunu yapmak

Hayırseverliği geliştiren ve destek-leyen servetler, Bill Gates, Warren Buffet ve benzer varlıklı CEO, ya-tırımcı ve girişimcilerden oluşan

uzun bir listeye dayanıyor. Kendi alanlarında risk almış ve talihi yenme başarısı göster-miş kişiler. Bağışlarından da bundan daha azını beklemiyorlar.

Çoğu hayırseverin derinde aradığı ka-rarlı değişimler, sadece çok iyi işler yapan

William Foster ve Susan Wolf DitkoffEtkili bir hayırsever olabilmek yolunda bir strateji

Fark Yaratmak İçin Yeteri Kadar Kazandığınızda

Page 7: Haziran - Temmuz 2011

••

Once Konsepti Geli~tirdik Sistem eri

,,

www.e-isoft9000.com. tr

••

Sonra UrUnU • •

KANAl

TORKIYE OLKE. TEMSILCILI~I

E-Kali te Yon. Dan. Ltd. $ti. F•hrettln "•"m GbUy Cld Ho·2S31$ 34730 Gbz:Ce~M~IISTAN&U\.

Tel (021&) .Ctl 11 80 pb,~t Ft• (0211) 351 1) $4 hHp /lwww ehle1e com tr lnfoO•Qtlte oom lr

EGE BOLGE. TEMSILCILI~I

US Be *'ill *64

Ulusal Sistem Belge.Ltd.$ ti Hijrriyet 8 1.1lv•n H0:4 /t KI VI II P iaU l<al·1 0 202 )5230 Can .. ay• I IZMIR

Tel ; (0232) 4-48 ,. .. tl FelC • (0232} 4.CI 49 12 http·llwww utb•lf com l:zmirOu•b·tt eo,· lntoOuttl·tr.c:om

AZERBAYCAN OLKE TEMSILCILIGI

MEP Baku MMC AZ 1000, ap~ 2, 30,A.R8d)ablr stt 18AKO

Tel (99412) .-477302. 4473400 Fa x (99412 ) 447:$400 http•Jtwww .n• p-.pftJs-com culkuO I'fttP•PlV •• OCWII

IC ANAOOLU BOLGE TEMSILCILIGI

Ekonorm Dan, Muh. Ltd. $ ti. C1M• h Cad Al•~•m 80k, No; 9/e C•rtkt yl J ANKAR.A

Ttl :(03t2) 466 1090 F-tt• (0312) 4$G 10 &7 ttttp.//www t konotm,n•t ovurtoy@•kOnOtm n• l

\

' J

e-isoft :VlJJJJJ YONETiM SiSTEMlERi YAZiliMI \ .5,..j

KKTC OLKE TEMSILCILI~I

.TEKSER

Tekser Ltd. 2$ Soulr:. Ytl'li Oroan~e St.f'I Y.• 8~e .. / LEFKO$A

Tel (O:U2) 2'2$$ 211·212·2•1 rax (03t2) 2:255 nt http /l...ww ltk .. tllf ~ tt kftr.lt -ur11d oom

G.OOGU ANAOOLU BOLGE TEM.

Deta Dan . EQt.Ltd.$ti KIZkUitll Sk No:32/3 00700 G.O.P /ANKARA

T• l •(0312) 4.CI2840 ,,. {03t2) .C-4821 04 http ·ttwww d•lldt nftMI I'IIIil com Cl•t•04• tadanltmll'lllk com

URETici

Yaz1hm

Support Yaz1l 1m LTD. $ TI

Fahrettl" Kerlm Gokay Cad. No:253/S 34730 Goztepe ! ISTANBUL

Tel :(0216) 368 18 21 pbx. Fax :(0216) 356 13 34 http://www.support.com.tt [email protected]

Page 8: Haziran - Temmuz 2011

10  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

yıldızları parlamaya başlayan, çeşitli muhafa-zakar akedimisyenleri’de destekliyordu.

2005 yılında faaliyetlerini sonlandıran Olin Vakfı, daha birçok muhafazakar amaçla-rı destekleyebilir ve kolayca faydalınıcaların iç dinamiklerini ve ajandalarını yönetebilirdi. Bunu yapmadı. 118 milyon dolar’ı aşmayan yatırımları ve bir elin parmaklarını geçmeyen çalışanlarıyla, Olin Vakfı, 20. Yüzyılın son döneminde Amerika Birleşik Devletlerin’de muhafazakar hareketin kurulup yapılandırıl-masında ve yerleşmesinde herhangi başka bir kuruluştan daha fazla katkı yapmasıyla tanınmakta. Olin örneğinde olduğu gibi, ha-yırseverler, öncelikle değişim metodlarını amaçlarına en uygun şekilde seçip faaliyet-lerini bu yaklaşımlarına paralel olarak yürü-terek para-artı etkisini elde edebilirler.

Kaynakça: Ocak-Şubat 2011-HBRÇeviren: Zeki Bağran

1960’ların siyasi gelişmelerinin gölgesinde, Olin Amerika Birleşik Devletlerindeki liberal işletme kavramının geleceğinden endişe duymaya baş-ladı. Çok az insanın sınırlı hükümet ve kişisel özgürlüklerin prensipini anladığını düşünüyordu. Olin, iyi araştırılmış ve güçlü fikirlerin-özellikle hukuk ve iktisat alanlarında-sosyal politikaların üzerinde uzun dönemli etkiler yaratabiliceğine inanıyordu.

Muhafazakar ideallere karşı olarak gördüğü üniversitelerin genel fonlarına bağış yapmaktan-sa, odak noktasını çeşitli hukuk birliklerini ve fakültelerini desteklemeye indirgedi(federalist dernek, ve Şikago Üniversitesinin hukuk ve iktisat hareketi). Hukuki ve Akademik muha-fazakar lobi faaliyetlerini sürdüren düşünce tanklarını(Heritage Vakfı, American Enterprise Enstitütüsü ve Manhattan Enstitütüsü) fonlama yöntemiyle desteklemeye başladı. Aynı zamanda Allan Bloom, Bill Bennett ve Milton Friedman gibi,

için, bağışseverler iki temel alanı iyi anlamaları gerekmekte: çığır açıcı sonuçların gerektirdiği (örnek olarak yüksek etkili kar amacı gütmeyen organizasyonların tartılması veya hükümet poli-tikalarının değiştirilmesi) değişim metodları, ve oynayacakları roller, aktaracakları kaynaklar ve geliştirecekleri ilişkilerin ışığında kendilerinin bu çabaları nasıl destekleyebilecekleri. Nasıl ki kar amaçlı ticari kuruluşların yatırımcıları, umut ve-ren bir fikri başarılı bir iş koluna dönüştürerek o girişime yardımcı olmak konusunda emin olma-ları gerekirse, sosyal sorumluluk konularına yatı-rım yapanların da daha büyük çapta değişimlere nasıl katkıda bulunabilecekleri konusunda emin olmaları gerekmektedir.

“Para-artı” ideali üzücü olarak coğu zaman yanıltıcı olmakta. STK liderleri ile olan çalışmala-rımız, onların hayırsever bağışçıları ile ilgili haklı bir çok şikayeti ortaya çıkarmakta. Örneğin (genellikle istemeyerek) fayda sağlayıcalarının üzerine ciddi kapital giderler empoze edilmesi bu şikayetlerin içerisinde.

Bunların bazıları sıkıntılı başvuru ve raporla-ma gereksinimlerinden ortaya çıkmakta – geniş kesimlerce gereksiz olduğu düşünülsede yine-de devam eden bir gerçek. Bağış yapanların zorlu organizasyonel sorunlar karşısında yeter-siz kalmaları, program dizaynı ve şekillendirme süreçlerine fazla dahil olmaları ve misyon dışı programların geliştrime yönünde baskılarından sonuçlanan diğer saklı giderler de mevcut. Hayırseverler nadiren bu yorumları duysalarda (bariz nedenlerden dolayı), bu herkesin bildiği bir sır.

Neden bu sorunlar? Bağışta bulunanlar genelde dünyada görmek istedikleri sonuçları gerçekleştirebileceğine inandıkları (bütün ço-cukların liseden üniversiteye hazır bir durumda mezun olmaları) bir program modeline bağla-nırlar (charter okulları). Yatırım modellerini ta-nımlamaya yeteri kadar dikkat etmezler. Bunun sonucu olarak, faydalanıcalarına az değer katar ve bu faydalanıcalarına daha yüksek kapital gi-derler olarak yansır. Bir yatırım ortaklığı firması-nın zamanını biyoteknoloji yatırımcısı ile geçirip, ama o yatırımcıya gerekli resmi izinlerin alınma-sında, satış gücü istihdamında, bir sonraki fon-lamanın yaratılmasında veya ilaç sektöründen bir ortak bulmada yardımcı olamaması kadar ümitsiz bir senaryo bu.

Etkili hayırseverler program model yakla-şımlarını ve değişim alanları anlayışlarını birleş-tirirler-seçtikleri faydalanıcıları ve sağladıkları kaynakları bilgilendirmeye odaklı bir yaklaşım. Örneğin, muhafazakar iş adamı John M. Olin’in vakfı ilk zamanlarında konservasyondan müze-lere kadar çeşitli konuları desteklemiştir. Ancak

Page 9: Haziran - Temmuz 2011

iDO 'DA ERKEN AL •• •

UCUZ AL DONEMI

Page 10: Haziran - Temmuz 2011

12  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

tirdi ve kullanmaya başladı. Geçtiğimiz sürede, bu süreçlerde hazırlanan eğitimle ilgili sektörel analizler ve izleme raporları, eğitimin alt başlıkla-rına dair araştırma ve politika notları ve eğitimin geneline özel bir çerçeveden (örneğin eşitlik) bakan araştırmalar kamunun politika geliştirme süreçlerini besledi, paydaşların katkısını sağladı ve kamuoyunu bilgilendirdi.

ERG’nin kullandığı temel strateji olan veri temelli katılımcı politika analizi eğitimle ilgili tar-tışmaları bir delil temeline taşıması ve böylelikle fikir / görüş odaklı tartışmalardan uzaklaştırma-sıyla eğitim sektöründe önemli bir fark yarattı. İki farklı konudan örnek vermek gerekirse, ERG’nin gerçekleştirdiği “Türkiye’de İlköğretim Okulların-da Okulu Terk ve İzlenmesi ile Önlenmesine Yö-nelik Politikalar” çalışması MEB’in ilköğretimden diplomasız ayrılma olarak bir sorunu tanımlama-sına ve bunun iyileştirilmesine yönelik politikalar geliştirmesine katkıda bulundu.

Bir diğer örnek ise ERG’nin 2007’den bu yana sürdürdüğü çiftdillilik ve eğitim çalışmala-rı. Sahadaki çalışmalarında Türkiye’de evinde konuşulan dil Türkçe olmayan çocukların eğitim ortamlarında yaşadığı sorunları fark eden ERG bu konunun er ya da geç Türkiye’nin gündeme geleceğini öngördü ve bu konuda hazırlıklarını başlattı. ERG, gündeme gelmesiyle Türkiye’de siyasi bir kutuplaşma içerisine sıkışan eğitim dili konusunda yayınladığı araştırma ve politika no-tuyla ve çözüm alternatifi olarak önerdiği çiftdilli

eğitim modeliyle bu konuda farklı görüşlere sa-hip tarafları bir masa etrafında bir araya getirdi ve yapıcı tartışmalara katkıda bulundu. Her iki vaka da çocuğun yararını temel alan, verilere dayalı ve katılımcı politika analizi süreçlerinin eğitimimizde yarattığı farklara örneklerdir.

ERG, eğitime çok önemli katkılar yapan si-vil toplum ve özel sektörün etki alanını eğitimin içeriğini ve niteliğini de kapsayacak biçimde ge-nişletti. Bu, Türkiye’nin önde gelen vakıf, vakıf üniversitesi ve şirketlerinin de dikkatini çekti ve ERG’nin 2003’te iki olan ulusal destekçi sayısı bugün 17’yi buldu. ERG’nin sayıları 17’yi bulan destekçileri: AÇEV, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşe-hir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Enerji-Su, ENKA Vakfı, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, MV Holding, Sa-bancı Üniversitesi, The Marmara, Türkiye Voda-fone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı, Yapı Merkezi, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Hedef Alliance.

Bu genişleyen destekçi tabanı ERG’yi “Türkiye’nin sivil girişimi” olma hedefine yak-laştırdı. Kurucu ortakları ERG’nin sürdürülebilir-liğinin girişimin eğitimde fark yaratması ve bu farkın kamuoyu tarafından algılanarak manevi ve maddi desteğe dönüşmesiyle sağlanabileceği-ne inanıyorlardı. ERG, eğitimle ilgili veri tabanını genişletmeyi hedefleyen, tüm paydaşları sürece dahil eden ve kamu nezdinde kendini “eleştirel bir dost” olarak konumlandıran bir çizgide çalış-malarını sürdürüyor.

FAR

K Y

AR

ATM

AK Eğitimde Fark Yaratmak

Türkiye’de sivil toplum, özel sektör ve bireylerin eğitimle ilgili çalışmalarına ve eğitime katkılarına baktığımızda genel olarak üç eğilim görülür: 1)

Hizmet sunmak (okul, yetişkin eğitimi, erken çocukluk eğitimi, vb.) 2) Eğitim ya da eğitim-le ilgili fiziksel yatırımlar yapmak (okul, yurt vb.) 3) Öğrencilere yönelik burslar vermek. Bu üç eğilim arasında fiziksel yatırımlar ve bursların önemli bir pay tuttuğu ve bunların da çocukların ve gençlerin eğitime erişimini kolaylaştırdığı öne sürülebilir. Son dönem-de Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramı-nın özel sektörde yayılmaya başlamasıyla şirketlerin eğitime katkılarında bir çeşitlilik oluştu ve burs yardımlarından öğretmen eği-timine geniş bir yelpazede daha kapsamlı, uzun döneme yayılan projeler uygulanmaya başladı.

2003 yılında Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Açık Toplum Enstitüsü ve Sabancı Üniversitesi’nin bir araya gelmesiyle baş-latılan Eğitim Reformu Girişimi (ERG), özel sektör ve sivil toplumun mevcut eğilimlerinin dışında kalan bir alanda faaliyet göstermeyi amaçladı: Türkiye’de eğitimin içeriği ve nite-liğiyle ilgili olarak kamu ve diğer paydaşlar arasında diyalog ortamı sağlamak ve eğitim süreç ve çıktılarında olumlu fark yaratmak. ERG, bu amaca yönelik olarak veri temelli ve katılımcı politika analizi süreçlerini geliş-

Batuhan Aydagül Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü

Page 11: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Back-Up markası altında 2003 yılından bu yana hizmet sektöründe, hem hizmeti sağlayanlara hem de hizmeti alanlara önemli farklılıklar yaşatmaktayız.

Hizmetlerimizi “Boyner müşteri mutlulu-ğu” ilkesi çerçevesinde geliştiriyoruz. Gün-delik yaşama, sağlığa ve seyahatlere dair hizmetleri, hiç duyulmadık ve görülmedik bir şekilde, yenilikçi bir anlayış ile bireylerin hizmetine sunmaktayız. Son dönemlerde ise kurumlara da sunmaya başladığımız hizmetlerimizi, ilkelerimize bağlılıkla devam ettiriyoruz.

Tüm Türkiye’de Back-Up olarak hizmet sektörüne özel bir anlayış ile binlerce hiz-meti tek bir üyelikte sunuyoruz. Bu unique üründe; kişisel asistanlık, concierge, sağlık, asistans hizmetler, danışmanlıklar ve seya-hat hizmetleri yer alıyor. Dünyada benzeri olmayan bu geniş yelpazedeki hizmetler bütünü ile hizmet sektörüne yeni bir boyut getirdik.

Boyner Grubu olarak 2003 yılın-da, ADVANTAGE CARD’ın HSBC’ye satışı sonrasında eldeki mevcut kay-nakları değerlendirmek için bir çalış-ma grubu oluşturduk.

Telemarketing sektöründe Türkiye’de pek çok ilke imza atmış, satış gücü yük-sek, gelişmiş bir alt yapıya sahip deneyimli ekibimizi nasıl değerlendirebileceğimiz ve mevcut BOYNER GRUBU müşterilerinin ih-tiyaçlarına uygun, nasıl yenilikçi bir ürün su-nabileceğimiz üzerinde çalışmaya başladık. Bugün gelinen noktada Türkiye genelinde yüzbinlerce üyeye hizmet veren, özel birey-sel üyelik sistemini -Back-Up’ı- yarattık.

Bireysel üyeliklerimizde koşulsuz müş-teri memnuniyetini ilke ediniyoruz. Bünye-mizde bulunan Back-Up ve Back-Up Travel ile yaşama, Dr. Back-Up ile sağlığa, Back-Up Concierge ile yaşam alanlarına farklılık katıyoruz. Back-Up Corporate ile de kurum-sal alanlarda bireylerin yaşantılarına değer katan hizmetler sunuyoruz.

Cem Boyner’in de dediği gibi, “Kral ve kraliçe olmayabilirsiniz ama biz Back-Up’ı kendinizi kral ve krali-çe gibi hissetmeniz için kurduk!”.

Back-Up ile üyelerimize birçok hizmet

FARK YARATMAK: BACK-UP

sunmaktayız. Üyelerimizin karşılaştıkları her tür-lü soru ve sorunda kişisel asistanlık hizmetiyle yanlarında olarak, bilgi ve organizasyon hizmet-lerini sağlıyoruz. Eğlence danışmanlığından, hukuki danışmanlığa kadar geniş bir alanda, konusunda uzman kişiler ile danışmanlık hiz-meti veriyoruz. Yol, konut ve ambulans-sağlık yardımlarıyla da geniş bir asistans hizmetini üyelerimize sunuyoruz. Seyahatlerinde yaşam kalitelerini yükselten hizmetlerimizle üyelerimizi mutlu ediyoruz.

Kendi temponuzu düşünün, sabah erken-den trafikle boğuşarak işe gidiyorsunuz, akşam yorgun argın dönüyorsunuz. Bu sürede yanmış bir ampulü, bozuk musluğu, hafta sonu gitmeyi planladığınız filmin biletini, kedinizin veteriner ziyaretini, market alışverişini, yeni işe başlayan arkadaşınıza çiçek göndermeyi, faturanızı öde-meyi düşünmek bile hayatınızı bir kaosa çevi-riyor. Bu yüzden insanlar hayatlarını organize edecek birilerine ihtiyaç duyuyor. Biz Back-Up ile bu ihtiyacı karşılıyoruz. 7 gün 24 saat boyun-ca üyelerimizin hayatını kolaylaştırıyoruz. Aracı-nızla yolda kaldığınızda hem çekici gönderiyo-ruz hem de aracınız servisteyken ücretsiz araç temin ediyoruz. Rahatsızlandığınızda ambulans-la size gelen doktorunuz, kapıda kaldığınızda çilingiriniz oluyoruz. Seyahatlerinizde sizi evi-nizden alıp özel şoförlü araçlarla havalimanına

götürüyor, geri döndüğünüzde de karşılıyoruz. Fark yaratan diğer bir özelliği-

miz ise, hedef kitleye ve konsepte uygun olan hizmetleri, gerek bireysel gerekse kurumsal alanlarda, her projeye özgün olarak sunabiliyor olmamızdır.

Back-Up Concierge ile projelere değer katarak otel, AVM, ofis, konut-residence gibi yaşam alanı sakinlerinin hayatlarını kolaylaştırı-yoruz. Bugün Türkiye’de inşaat sektörü hızlı bir büyüme yaşıyor, konut ve ofis projelerinin sayısı hızla artıyor. Özellikle lüks konut ve ofis projele-rinde insanlar sadece bir ev değil aynı zamanda yaşam kültürü satın almayı tercih ediyor. Çün-kü mimari, teknik ve kalite anlamında birçok proje artık birbirine çok yakın. Ayrıca çok fazla projenin var olması da cabası. Bu süreçte yeni nesil yaşam alanları yaratan projeler, hizmet ve servisleriyle farklılaşmayı tercih ediyor. Çünkü konut sakinleri en kaliteli hizmet ve servisleri istiyor. Metropol insanı, büyük şehir hayatının getirdiği yoğun tempoda bir nebze olsun nefes alabilmeye ihtiyaç duyuyor. Zamansızlık içinde hayatlarını kolaylaştıracak, hızlı çözümler su-nacak, tek bir noktadan ihtiyaçlarını karşılaya-cak nitelikte bir hizmet arıyor. En genç hizmet grubumuz Back-Up Concierge ile iki senedir sektördeki gelişmelere ve piyasa beklentilerine göre yeniden şekillenerek hizmet veriyoruz.

14  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Pınar Massena-Back-Up Genel Müdürü

Page 12: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Hekimliğine soyunduk. Bugün sadece İstan-bul, Ankara ve Bursa’da 22.000 üyemiz bu-lunuyor. Tüm üye ailelerimize, sağlıkları ile ilgili her konuda 7/24 çalışan Medikal Çağrı merkezimiz ile hizmet vermekteyiz.

Her an telefonun ucunda ya da çağır-dıklarında evlerinde olan, doktor ve hem-şirelerimiz ile onlara yardımcı konumda bulunarak sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Sağlık sorunlarında ise yaşamlarına konfor getirmeyi amaçlıyo-ruz.

Yılda bir kez düzenli olarak check-up programından geçirdikten sonra bugüne ve geçmişe dair her türlü sağlık bilgi ve belge-lerini orijinal olarak sanal ortamda saklıyo-ruz. İhtiyaç olduğunda tüm bu bilgileri üye-nin kendi isteği doğrultusunda ilgili kurum ve hekimlere aktarıyoruz.

Doktor ve hemşirelerimiz aracılığı ile ha-zırlanan Medikal Künyeler, uluslararası kodlarla hazırlandığı için günümüz ‘Aile He-kimliği’ sistemine uygunluk sağlıyor. İhtiyaç halinde uluslararası hastane ve doktorlara da ışık tutacak kodlar, dil ve içerikte hazırla-nıyor. Gerektiği durumlarda yurt içinden ve/veya yurt dışından hastalığa dair 2. görüş almanın yanı sıra, tüm doktor ve hastane randevularının alınması, takibi ve süreli kontrollerinin hatırlatılması, ilaç temini ve saatlerinin hatırlatılması sağlanıyor. Ayrıca dönemsel olarak hastalıklarla ilgili seminer-ler ile üyelerin eğitim ve bilgilendirilmesi de ön planda tutulmaktadır. Diğer yandan has-tane çıkışlarında evde bakım hizmeti çer-çevesinde 6 saatlik bir hemşirelik hizmeti ile hastanın eve adaptasyonu ve bakımının devamı da hizmet olarak sağlanmaktadır.

Oldukça detaylı ve titiz çalışma gerek-tiren bu işimiz, takibi yapılan bazı üyeleri-mizin erken teşhis sebebi ile hayatlarının kurtulduğunu görmek, kumsaldaki deniz yıldızları misali bizim itici gücümüz olmakta-dır. Böylece daha büyük efor ve heyecanla çalışıyoruz.

Yıllık bir üyelik sistemi içerisinde sayılan tüm bu hizmetler ile bireylerin ve ailelerin sağlığının takibe alınması, sağlık sektörü açısından Türkiye’de ilk ve tektir.

Farklılığa dair son söz,Boyner Grubu fark yaratmada daima

öncü olmuştur, olmaya da devam edecek-tir. Beymen, Boyner, Network gibi farklı perakende devlerinin yanı sıra, fark yaratan diğer projeleri Advantage, T-Box, Back-Up, Dr.Backup ve Fish Kart gibi farklı sektör-lerde de pek çok başarılara imza atılmıştır.

Konut projelerinde de bireysel paketlerimiz-de olduğu gibi, mevcut organizasyon ağımız sayesinde, bulunduğu bölge koşullarına ve ya-şayan kitlenin ihtiyaçlarına uygun olarak farklı-laştırılmış hizmetler sunabiliyoruz.

Kuruluşumuzdan bu yana hizmetlerimizin önemli bir kısmını, özenle şeçtiğimiz tedarikçi-ler ve iş ortaklarımıza outsource ederken, işin kalitesi ve müşteri memnuniyetini birinci planda tutarak hareket ettik. Bu anlamda hizmet sektö-ründe kalitenin takipçisi olduk. Bir yandan tüm üyelerimizi sürekli olarak can kulağı ile dinler-ken diğer yandan da sürekli olarak kalite kontrol birimlerimiz ile uygulamaları takip ederek, yeni-likler yaptık. Zor oldu ama başarılı olduk.

Sağlık alanında fark yaratmak mı de-diniz? İşte size tamamen farklı bir sis-tem; “Dr.Back-Up”.

2006 yılında Dr.Back-Up ile Koruyucu Aile

Back-Up Concierge olarak lokal alan-larda yine bireylerin hayatına dokunan, yaşantılarına değer katan çok yönlü özel hizmetler sunuyoruz.

Bu yüzden konut sektörünün trendlerini belirleyen firmalar bizi tercih ediyor. Biz de bu konutlarda yaşayan sakinlere tek bir telefonla birçok hizmet veriyoruz. Ağaoğlu, Dumankaya, Emaar Toskana Vadisi, Boyner&Fer Yapı proje-si İstwest ve Yorum İnşaat’ın projesi Yorum İs-tanbul gibi sektörün liderleri prestijli projelerde bizi tercih ediyor. Şu anda özel asistanları olan ve hayatlarını kolaylaştırdığımız 7000 konut ve gelecekte başlayacak projeler ile hizmet sağla-yacağımız toplam 5000 konut ve ofis projemiz var.

Üyelerimiz talepte bulunup, çok kısa zaman içinde kaliteli hizmeti aldıkları zaman, tüm ihtiyaçlarını bizden karşılı-yorlar.

Üyelerimizin taleplerine örnek verirsek, bu daha net anlaşılacaktır. Örneğin bir üyemiz, internet üzerinden Uzak Doğu’dan alışveriş yapalabileceği en bilinen siteleri öğrenmek iste-di. Başka bir üyemiz, cep telefonunu unuttuğunu iletip, telefonunu bularak kendisine teslim etme-mizi arzu etti. Farklı bir üyemiz, Starbucks’taki ton balıklı sandviçin kaç kalori olduğunu merak ediyordu, bilgi verdik. Bir üyemiz canının sıkkın olduğunu ileterek ilişki danışmanımız ile görüş-mek istedi. Başka bir üyemiz akşam bir koktey-le katılacağını ve turkuaz elbisesinin altına ne renk ayakkabı giyeceğine karar veremediğini iletti, yardımcı olduk. Bir üyemiz de Şanlıurfa Balıklıgöl’deki balıkların cinsini merak ediyordu, bilgi verdik.

Tüm bunları yaparken gelişmiş te-darik ağımız ve 2003 yılından bu yana gelişen Çağrı Merkezi’miz ile hizmet ve-riyoruz.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 15

Page 13: Haziran - Temmuz 2011

16  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Yılların bir damak tadı ve kültürü olan simidin farklı bir konsepte sunulabi-leceği fikrine nasıl sahip oldunuz?

Perakende sektöründe olacaksak, gıda işi yapacaksak çok satılan ve az paraya satılan ürünler, peşin paraya satılan ürünler olsun istedik. Simit böyle bir üründü. İnsan-ların simide karşı sempatisi vardı, yapımı çok basit, reçetesi çok kolaydı. Simidin aleyhinde konuşan hiç kimse yoktu. Herkes tarafından beğenilen bir üründü. Türk kültü-ründe ve geleneğinde olan bir üründü. An-cak son yıllarda itibar kaybetmişti. Sokakta insanlar hijyenden kaynaklanan sebeplerle simit almaya korkar olmuşlardı. Buradan si-midin hijyenik ortamlarda satılabileceği fikri ortaya çıktı.

İlk önce simidi saray ile pek kimse bağ-daştıramadı. Ama aslında simit saraydan çıkmış. Kanuni Sultan Süleyman zamanın-da simit icat edilmiş ve 20-30 yıl sarayda yenilen bir ürün olmuş. Daha sonra halkın

arasına karışmış. Simit bizim beş-altı yüzyıllık geleneğimizde olan bir ürün. Her şeyin en iyisini hak ediyor. Biz de simide itibarını kazandırmak adına böyle şık mekânlarda, insanlara daha modern bir hizmet anlayışıyla sunuyoruz. Simit Sarayı’nın konseptini, geleneksel unlu mamul-lerin modern ortamlarda sunulduğu fırınkafeler olarak tanımlıyoruz.

Simit Sarayı zincir mağazalarını kur-ma fikri nasıl ortaya çıktı?

İlk mağazamızı 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nin karşısında açtık. İkinci mağaza-mız Mecidiyeköy’de faaliyete geçti. Talep gün geçtikçe arttı. Çok sevilen bir mekân haline geldi Kuyruklar oluştu. 8-9 ay boyunca sadece simit sattık ancak misafirlerden gelen istekler üzerine çeşitlendirmeye başladık. Biz de yeni mağazalar açmaya karar verdik. Ve 2003 yılın-da İstanbul’un muhtelif semtlerinde çok önemli lokasyonlarda toplam 25 mağaza açtık. Ardın-dan 2005 yılında merkezi üretim tesisinin faali-yete geçmesi ve 2007 yılından itibaren franchi-

se modeli ile bugünlere gelen Simit Sarayı’nda 2011 yılı itibariyle 150 mağaza ve 3000’in üzerinde çalışan ile günde 300.000’den fazla misafir ağırlamaktayız.

Kurmuş olduğunuz bu zincir mağa-zalarla ulusal ve uluslar arası fastfood markalarına rakip oldunuz. Bu daha ön-cesi pek mümkün gözükmüyordu. Uygu-ladığınız strateji neydi?

Kurumsal bir yapımız var. Merkezi üretim yapıyoruz, Türkiye ve dünyanın ilk ve tek simit fabrikasına sahibiz. Merkezi üretim ve iyi bir or-ganizasyonla, aynı lezzetteki hijyenik koşullarda ürettiğimiz ürünleri Türkiye’nin dört bir yanına ve dünyanın her köşesine gönderiyor olmamız her-kesten farkımızı ortaya koyuyor.

Ayrıca, simit bizden bir ürün. Simit Sarayı markası bizden biri. Kültürümüze sahip çıkıyor, simidi tüm dünya ile tanıştırmayı hedefliyoruz. Yabancı fastfood markalarına göre avantajlı-yız. Çünkü ürünlerimiz dünyanın her tarafında

FAR

K Y

AR

ATM

AK Yılların damak tadı

ve kültürü: Simit

Haluk Okutur Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı

Page 14: Haziran - Temmuz 2011

hazırlıyor, tüketicinin beğenisine sunuyoruz. İlk başladığımızda 8-9 ay boyunca sadece simit sattık. Ancak daha sonra tüketicinin ihtiyaç ve isteklerini dinledik ve giderek ürün gamımızı zenginleştirdik. Hala da geliştirme-ye ve çeşitliliği artırmaya devam ediyoruz. Simit Sarayı artık sadece kahvaltı edilen bir mekan değil. Yepyeni doyurucu ve keyiflik ürünlerle tüketicilere zengin çeşitler sunuyo-ruz. Amacımız tüm gün müşterilerin keyifli vakit geçirebileceği mekanlar hazırlamak ve lezzetli menüler sunarak tüm gün onları en güzel şekilde ağırlamak.

Gelecek dönemde yatırım hedef-leriniz nelerdir?

Misyonumuz tüm dünyayı simit ile tanış-tırmak. Simit Sarayı’nı bir yandan Türkiye’nin dört bir yanında açarken, bir yandan da tüm dünyaya yayacağız. Hedefimiz, Simit Sara-yını dünyanın en büyük zinciri haline getir-mek. Bütün üretimi aynı noktada yaptığımız için mevcut fabrikamız iki yıl sonra bize yetmeyecek. O nedenle 25-30 bin metreka-relik bir yere geçeceğiz. Gelecekte Avrupa, ABD ve Pasifik’te de üretim tesisleri kuraca-ğız. Ayrıca pasta üretimini de standart hale getirmek ve dünyanın diğer ülkelerine de de ihraç etmek amacıyla bir pasta üretim tesi-si kuruyoruz.

Fark yaratmak ve rakiplerin önün-de marka değerini arttırma için neler yapıyorsunuz?

Öncelikle ürün stratejimiz, obeziteye teşvik etmeyen kararında porsiyonlarla,

anlatmak, neden farklı olduğunu söylemek; kı-sacası ürünü markalaştırmak ve denemeye ikna etmek başlı başına bir iş.

Az önce de belirttiğim gibi, profesyonel bir ekibe sahibiz. Pazarlama ve franchise ekibimiz ile bir de yeni ürünlerin geliştirildiği bir Arge departmanımız var. Tüm çalışmalar ve yeni-likler belirli planlar dahilinde yapılıyor. Düzenli araştırmalar yaptırıyoruz, tüketiciyi ve pazarı anlamaya ve takip etmeye önem veriyoruz. Mağazalarımızın tüketicileri memnun edecek seviyede olması için yenileme çalışmaları ya-pıyoruz, yeni konseptler geliştiriyoruz. Sürekli olarak yeni ürünler geliştiriliyor, tüketicinin damak tadına uygun, geleneksel ürünleri, tüm gün boyunca ihtiyaçlara cevap verecek şekilde

beğeniliyor. Biz bir konuda çok kurallıyız: simit ve çayın adını ve ürünlerin içeriğini hangi ülkeye gidersek gidelim değiştirmiyoruz. Geleneksel yiyeceğimizi ve ürünlerimizi orijinal halleriyle modern ortamlarda sunuyoruz. Misafir pro-filimiz çok geniş. En üstten alta doğru bütün sosyo ekonomik gruplara ve her yaş grubuna hitap ediyoruz. Çünkü , simit herkesin sevdiği bir ürün.

Sektörde bir ara rakipleriniz de paza-ra girdiler. Bugün pek çoğu yok olup git-ti. Sizi başarılı kılan farklılıklar nelerdi?

Dünya değişiyor, ülkemiz değişiyor, üste-lik olağanüstü bir hızla gelişiyor. Günümüzde şirketlerin önüne çıkan en büyük zorluk değişi-min hızına ayak uyduramamaları. Simit Sarayı her geçen gün değişiyor, gelişiyor ve büyüyor. Hemen her şirketi kıskandıracak bir büyüme performansı içinde olan Simit Sarayı, son yılla-rın en yenilikçi fikirlerinden biri olmakla kalmadı, yeni bir sektör oluşturmayı başardı. Böylece Türkiye’nin en önemli gıda zincirlerinden biri oldu.

Tüketici alışkanlıklarını ve beklentilerini çe-şitli araştırmalarla sık sık test ediyor, pazarın sürekli değişen ihtiyaç ve taleplerine karşılık vermeye çalışıyoruz. Alanında dünyanın en gü-venilir araştırma kuruluşlarında biri olan Nielsen ile Türkiye genelinde son yaptığımız araştırma sonuçları, çalışmalarımızın karşılığını aldığımızı gösterdi. Basında da bir hayli geniş yer alan so-nuçlara göre, Simit Sarayı’nın marka gücü, mar-ka bilinirliği, favori gösterme ve tavsiye etme oranları, pek çok ulusal ve uluslararası şirketi geride bırakarak birinci sıraya oturdu.

Merkezi üretim ile standart ve hijyenik üre-tim yapıyor olmamız, kurumsal yapımız, pro-fesyonel bir ekip ile çalışıyor olmamız, planlı ve programlı büyüme ile standardizasyonu yakala-ma yolundaki çalışmalarımız en önemli farkımız.

Yeni projeler için sürekli yenileşim içerisindesiniz. Bu yenileşim ve kalite standartlarını yükseltmek için yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Son 10 yılda, dünyadaki hizmet sektörünün hızlı değişim ve gelişimine hep beraber tanık oluyoruz. İnsanlar artık ürünün de ötesinde de-neyime odaklanıyorlar. Tüketici eskiden “ne”ye para öderken, bugün “nasıl” a para ödüyor. O nedenle farklılaşmanın önemi artıyor. Sadece ürünle değil, sunumla, çalışanla, kimlikle, ileti-şimle her şeyle... Eskiden pazarda rekabet bu kadar yoğun değildi ve kim ne üretse satıyordu. Bugün ise ürünü farklılaştırmak da tek başına yeterli değil. Farklılaştırdığın ürünü tüketiciye

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 17

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 15: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

18  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

misafirlerimizin keyifli vakit geçirmelerini sağlamak. Rakiplerimizden en büyük far-kımız da bu noktada ortaya çıkıyor. Bü-yük-mega menüler ve kızarmış yiyecekler hiçbir zaman ürün portföyümüzde göre-meyecekleriniz arasında. Onun dışında kaliteli hammadde tedariği bizim için çok önemli. Bu yüzden Türkiye’nin güvenilir ve alanında uzman firmalarıyla çalışmaya gayret ediyoruz.

Ürün kalitesinde önem verdiğimiz bir diğer nokta da soğuk zincir lojistik halka-sı. Bu yüzden ürünlerin siparişinden, tes-limatına kadar tüm süreci %100 kontrol altına almak için geçtiğimiz yıllarda bilgi teknolojilerine ciddi yatırımlar yaptık. SAP yazılımı kullanıyoruz ve bayilerimizin tek tuşla sipariş ettikleri ürünlerin, tam zama-nında ve en güvenilir şekilde teslimatının yapılması konusunda çok hassas davra-nıyoruz.

Son bir yıldır uzman diyetisyenlerin danışmanlığında sağlıklı ve hafif ürünler çalışıyoruz. Tam tahıllı, kepekli, az yağlı,

az şekerli ürün çalışmalarımız var. Çok yakında ilk örneklerini mağazalarımızda tüketiciyle buluş-turuyor olacağız.

Uzun vadede ise, farklı ihtiyaçlara farklı çözümler getiren bir ürün portföyü planlıyoruz. Çok niş tüketici gruplarının bile kendilerine göre bir şeyler bulduğu, şeker hastaları için şekersiz, gluten alerjisi olanların glutensiz, tansiyon hasta-ları için tuzsuz gibi tüm ürünlerin alternatiflerinin olduğu bir menü geliştirmeyi hedefliyoruz.

Tüm dünyaya simit yedirme hedefimiz doğ-rultusunda, diğer global marka örneklerinde olduğu gibi kültürel ve coğrafi koşullara uyum sağlamakla beraber, simit ve çayı isimleri de dahil olmak üzere hiçbir ülkede değiştirmeyi düşünmüyoruz.

Tüm bunlara ek olarak bilimsel veriler ve rakamlarla hareket etmeyi seviyor ama yeri gel-diğinde hislerimize güvenmeyi biliyoruz. Bu yüz-den Nielsen araştırma şirketi ile sürekli pazarı ölçüyor, tüketiciyi dinliyoruz. Trendleri yakından takip ediyor, çağa uymanın ötesinde çağın ön-cüsü olmak için her konuda profesyonellerden yardım alıyoruz.

Page 16: Haziran - Temmuz 2011

Hakan Gürsu’nun Yat-tekne tasarımı-na ilgisi, coçukluğunun geçtiği ka-lamış koyunda başlar, Yelkencilikle olan doğal ve kaçınılmaz yakınlaş-

ma da gençlik yıllarını yaşandığı bu güzel kıyılarda 2000 ‘li yıllarda Dünyanın gelecek ulaşım araçlarına ışık tutacak bir bilim ada-mının sessiz sedasız yetiştiği kimse fark et-meden geçen o güzel yıllar. Bu derin ilgi ve heyecan ODTÜ’de süren akademik görevi boyunca da devam etmiş, tekne tasarımı ve alternatif enerjiler konularındaki incelemeler ve yıllarca süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bir dizi projenin ilki olan voli-tan 2008 yılında dünyayı şaşırtarak hakan

20  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

gürsu’nun kitlelerce tanınmasına neden olmuş-tur. İzleyen dönemde arka arkaya gelen ulusla-rarası başarılar ile 5 yılda kazanılan 43 tasarım ödülü bir tasarım markasını yaratmıştır.

VolitanVolitan, fosil yakıt bağımlılığını ortadan kal-

dırarak güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak ha-reket eden, diğer bir değişle hiç karbondioksit atık üretmeyen, deniz suyundan tatlı su çevrimi-ni gerçekleştiren, deniz taşımacılığında dönüm noktası olarak kabul edilme onuruna ulaşma yolunda hızla yol ve ödül alan henüz kavramsal deniz aracıdır. Volitan projesi, Dünyanın en pres-tijli yarışmalarından birisi olarak kabul gören ve

sonuçları Kasım ayında açıklanan International Design Award 2007 yarışması çerçevesinde; 32 ülkeden 1348 proje arasında dünyanın önde gelen tasarımcılarından oluşan büyük jüri tarafın-dan değerlendirilmiş, sırası ile en iyi tekne tasarı-mı ve ulaşım grubunda da yılın en iyi ulaşım Ara-cı ödüllerine layık bulunmuştur.Newyork’da her yıl düzenlenen ve Uluslararası Tasarım Ödülleri 2007 (IDA 2007) ; mimarlık, iç mimarlık, moda, ürün ve grafik tasarımı konusundaki uluslararası sıradışı tasarım çalışmalarının farklı kategoriler ve gruplarda değerlendirildiği en kapsamlı tasa-rım organizasyonu olarak bilinmekte ve kazanan tüm eserler; otoritelerce ait oldukları yılın tasa-rımları olarak değerlendirilmektedir. Volitan pro-jesi ayrıca ;2009 ilk günü sonuçları kamuoyuna açıklanan ve dünya da lk kez düzenlenen GREEN DOT Awards (çevre oscarları) kapsamında da bir kez daha dünyanın en çevreci ulaşım aracı ödülünü almıştır.

Esnek güneş panellerini hareketli katı yel-kenler olarak kullanan, tekne ; dışında yer alan 2 adet hareketli elektrik motoru ile seyrüsefer ve manevra anlamında sürekli desteklenmek-tedir. Volitan nokta dönüşü yapabilen türünün ilk deniz aracıdır. Yakıt bağımlılığını tamamen ortadan kaldıran, Yüksek manevra gücü ile 32 m. boyunda güvenli bir deniz aracıdır 14 -16 deniz mili ile 10-12 yolcusu ile gece ve gündüz sürekli yolculuk yapabilecek bir tasarım değe-rine sahiptir. Kurşun şarj pilleri yerine jel akü kullanımı ile çevre duyarlılığını pekiştimektedir. Yelkenlerin tasarlandığı şekli itibarı ile mevcut denge sorunlarına getirdiği çözümlemeler başta olmak üzere, tekne tasarımında devrim kabul edilebilecek pek çok yeniliği içinde barındırdığı gerekçesi ile ödüllendirilen Volitan, Amerikan otoritelerince, 2040 yılının deniz aracı olarak da değerlendirilmektedir. Volitan, projesi süre-cin başlangıçından itibaren dünya çapında ilgi uyandırmıştır. Amerikan popular science dergi-sine kapak ve orta sayfa haberi olmayı başaran ilk ve tek ulusal projedir. Fransız junior science dergisinde 2008 ‘de dünyanın en önemli 5 pro-jesinden birisi olarak gösterilmiştir. Sayısız dergi ve gazetede yayınlamış, yabancı TV ‘lerde haber olmuştur. Gelinen nokta itibarı ile, volitan Fran-sız hükümetinin ilgisini fazlası ile çekmektedir. 2030 dervreye girecek olan tamamı geri dönü-

FAR

K Y

AR

ATM

AK Çocukluk hayalleri, farklı

teknolojiler yarattı

Dr. Hakan Gürsu ODTÜ/CEO DESIGNNOBIS

Page 17: Haziran - Temmuz 2011

Tekne tasarımı trendelerini izleyen Ha-kan Gürsu; Çizginin giderek tekrarladığı ve teknelerin giderek daha fazla birbirine benzediği bir ortamın oluştuğunu görüyor. Aslında kompozit gibi sınır tanımayan mal-zemelerin kullanımı sonucunda ortaya çıkan tutucu formları anlamakta zorladığını söy-lerken, malzemenin biçimsel sınırsızlığına karşın tutucu bir çizginin mantığını kabul etmek mümkün olmadığını da ekliyor. ! Yıl-lardır denizcilikte tüm dünya üzerinde süre gelen tutucu çizgi ve form bağımlılığı gelişi-mi teknelerin iç tasarımına yönelik arayışları üst düzeyde tutuyor. Bu noktada gereksiz ve aşırıya kaçan bir lüks tüketim tutkusunun ortaya çıkmasına neden olduğunu da gör-menin mümkün olmadığının da altını çiziyor. Geri dönüşümü, az tüketimi ve çevreyle barışık olmayı hedefleyen teknelerin ortaya çıkması için çaba göstermenin gerekliliği-ne fazlası ile inanan Gürsu, .Bu çerçeve de arayışları sürdürmenin gerektiğine ve paza-ra sürdürülebilir boyutları ön plana çıkaran “ulaşılabilir tekneler” yapmanın yaşamsal olduğunuda ekliyor. Volitanın farklı formu, tasarım sürecinde geleneksel alışkanlıkları yıkmanın doğal sonucu olarak ortaya çıkışı ile bu düşüncelerin nasıl ürünleştiğini görü-yoruz.. Rüzgar ve güneş enerjisini birlikte ve bağımsız kullanmağa karar verdiğinizde or-taya çıkan mekatronik alternatiflerin zenginli-ği ile bütünleşerek estetik bir noktaya ulaştı.

nek olarak ortaya çıkmıştır. Yerli büyük bir yat üreticisi için geliştirilmiş olup gördüğü ilgi fazlası ile bizi sevindirmektedir. Volitan maliyeti 2.5 mil-yon dolar düzeyindedir ve 32 m tekne sınıfında bu maliyet oldukça düşüktür. Güneş panelleri ucuzladıkça ve teknoloji yaygınlaştıkça maliyet daha da düşecektir. Hedef, teknolojik gelişime paralel olarak volitanın 18 m sınıfına indirgemek ve 10.000 adet üretmenin mümkün olduğu ya-bancı otoritelerce ifade edilmektedir.

Bu çerçeve de volitan benzeri teknelerin kla-sik tekne maliyetinden daha farklı açılımları içer-diği, salt bu sebeble bile gerçek prototip ortaya çıkmadan kesin bir rakkam telaffuz edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Solar paneller konu-sunda dünyada 2007-2008 dönemindeki alınan mesafe belki son 5 yıldaki gelişmelere eşdeğer bir hıza ulaşması dolayısı ile çok gelişmektedir.

Bu çerçevede bakıldığında ise; volitan ben-zeri teknelerin hızla yaygınlaşabileceği konu-sunda beklentiler artmaktadır. Diğer taraftan bu sene tamamladığımız “foscat 32” (foldable solar catamaran) projesinde ortaya çıkan ürün, ekonomik olarak çok daha düşük maliyetli ve minimum işletme maliyeti olabilelecek bir tekne olarak otoritelerin dikkatini şimdiden çekmiştir. Business week dergisinde yayınlanan bir karşı-laştırmalı analizde volitan ve foscat 32 ile ilgili detaylı yorumlar yapılmıştır. GT 2015 gibi toplu taşım araçları ise, çok yakın bir gelecekte istan-bul kıyılarında görebileceğimiz ulaşılabilir ve sür-dürülebilir temiz teknolojilerin ürünleri olacaktır.

şümlü ada yerleşkesi GERRI projesi içinde deniz aracı olarak seçilmiştir. Ada hint okyanusunda la renue adlı Fransız araştırma adasıdır. Proje de Fransa cumhurbaşkanının himayelerinde sürmektedir. Proje tanıtımı 2008 de brüksel ve madrid’de açılan sergiler ile AB ülkelerine ya-pılmıştır. Volitanın yapımı için ulusal firmaların ilgileri olmasına rağmen teklifleri ciddi olmaktan bir hayli uzaktır. Daha önce ‘de Avusturalya, Rus-ya ,Kolombiya , ingiltere ve Fransız firmalarının yurtdışında üretelim teklifleri olmasına rağmen; volitanın güneş enerjisi kullanımı ve güneş pa-nellerindeki teknolojik gelişime uygun olarak hızla hayata geçirebileceği yabancı otoritelerce kabul edimektedir. Bu sebeble volitan ve ben-zeri teknelerin yakın gelecekte denizler de yer alacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu çer-çeve de; volitanı izleyen kısa dönemde “foscat 32” adlı bir katamaran projesi geliştirdik. Daha yapım aşamasında Amerikan otoriteleri tarafın-dan ilgi ile karşılanan çok ekonomik ve bağımsız teknenin serüveni de yeni başlamış bulunuyor. Güneş enerjisi kullanan ve katlanabilir bir 10.80 cm boyundaki tekne gene pek çok devrim ni-teliğinde özellliği bünyesinde barındırmaktadır. Diğer bir tekne de istanbul 2015 ulaşım modeli için geliştirilen ve 2023 ulaşım kongresinde geçen ay istanbulda ilk defa kumuoyuna sunu-lan GT2015 ‘dir. Bu tekne istanbuldaki dolmuş motorlarına bir alternatif çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Aynı tekne grubu günlük turizm amaçlı gezinti teknelerine alternatif olabilecek bir seçe-

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 21

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 18: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

22  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Popular science dergisinde ifade edildiği gibi; dünyanın en sexy teknesi ortaya çık-mış oldu. Kazanılan tüm prestij ağırlıklı uluslararası yarışmalarda hakim olan kri-terler, sıradışılık, yaratıcılık, türünün öncü-lerinden olmak, gelecek nesillere, insan-lığa getirdiği faydalar, üretilebilirlik, geri dönüşüm, çevreye duyarlılık ve orijnalite gibi ağırlıklı kriterlerden oluşmaktadır. He-deflediğiniz kriterlere ne kadar başarı ile yaklaştığınız, ürünü çizdiğiniz kavramsal çerçeve içinde nasıl kurguladığınız ve bit-miş ürünün profesyonellik düzeyi sonucu birinci derecede etkileyen kriterlerdir. So-nuçta, ARGE bütçeleri sizinle asla kıyas-lanmayacak kadar yüksek olan marka, kurum ve yapılar ile mücadele ettiğiniz bu yarışmalarda, tutarlılığınız kadar pro-fesyonelliğiniz ile de ayakta kalmak duru-mundasınız. Şartların eşit olmadığı ama bir şekilde aynı kulvarlarda yarıştığınız global markalar ile birlikte anılmak ve ipi onlardan önce gögüslemek yarışmadaki tüm kriterleri unutturan en büyük beklenti olarak ön plana çıkmaktadir. Sonuç ola-rak tüm yarışmacıların tek ortak kriteri, katılımcıların tümünün sadece kazanmayı

hedeflemesidir belkide. Günümüzde Tekneler teknolojik şartların gerektirdiği en uygun olan % 95 geri dönüşümlü değişik malzemelerden tasarlanabildiği için volitan tasarımında daya-nım prensiplerine en uygun malzemeler olarak olabildiğince bu grubu tercih ettik. Geri dönüşü-mü olmayan malzemelerde ise ; en uzun süreli kalıcığı olan, dayanıklı malzemelerin kullanılması yönünde bir insiyatif kullanıldı. Hedefimiz hızlı bir tekne yaratmak değildi. Konvasiyonel olarak bir yelkenli hızını rüzgarlı ve güneşsiz ortamlarda sürdürecek bir alt yapıyı ve güvenli bir tekne-nin oluşturulması yönündeki ilke kararlarımızı, hidrostatik ve aerodinamik prensipler çerçeve-sinde oluşturulan sıradışı bir dinamik form ça-lışması ile bütünleştirmeyi hedefledik. Yüksek manevra kabiliyeti ve değişik deniz koşullarında denge problemleri çok daha fazla önemsendi ve proje süresince titizlikle de irdelendi . Volitan bu özelliklerinden dolayı çevreci bir tekne olarak değerlendirildi. Tahmini ömrünün 80 yıl olacağı düşünülüyor. Volitan, güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak hareket eden, deniz suyundan tatlı su çevrimini gerçekleştiren, karbondioksit atık üretmeyen, geleceğin alternatif teknelerinden birisi olarak tasarlanmıştır. Volitan, sadece yeni-lenebilir enerji kaynaklarının kullanımını ile hare-

ket etmesi hedeflenen ve bunun önemi insanlığa tekrar hatırlatmak amacıyla tasarlanmış bir yeni deniz ulaşım sembolu olarak düşünülmüştür .Güneş panellerini hareketli katı yelkenler olarak kullanan, tekne dışında yer alan 2 adet hareketli elektrik motoru ile desteklenmektedir. Volitan nokta dönüşü yapabilen ilk deniz aracıdır. Yakıt bağımlılığını tamamen ortadan kaldıran, 18 -20 deniz mili ile gece ve gündüz sürekli yolculuk yapabilen ayrıca yüksek manevra gücüne sahip, 32 m. boyunda bir yolcu teknesidir. Kurşun şarj pilleri yerine jel akü kullanımı ile çevre duyarlı-lığını pekiştimektedir. Yelkenlerin tasarlandığı şekli itibarı ile mevcut denge sorunlarına getir-diği çözümlemeler başta olmak üzere, tekne tasarımında devrim kabul edilebilecek pek çok yeniliği içinde barındırmaktadır. Az tüket, geriye kazan, yeniden kullan ve tasarlamadan ürünün sonunu düşün” kavramları artık bir duyarlı insan olmanın sorunu ...Tasarımcının etik açılımı bu dört maddeyi sorumluluk hanesine büyük harfler ile yazmış durumda....tüketici mal alırken sergi-lediği bilinç düzeyi ile, geleceğin şekillenmesin-de önemli bir başka baskı unsuruna dönüşüyor. Bu boyutlar içersinde, tasarımcı çevreye karşı yükümlülüklerini yerine getirmek konusunda her zamankinden daha fazla duyarlı olmak du-

Page 19: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 23

rumdadır. Dolayısı ile çevreye duyarlı ve enerji konusunda cimri projelerin sayısının giderek ar-tacağını söylemek bir düş değil...

Deniz ve tekneler bir tutku ise; ürün geliştir-mek de çok keyifli bir süreç yaşantımızda. Özel-likle denizlerde süre gelen tutuculuğu yıkmak adına yapılacak çok eylem ve bu çerçevede ortaya çıkarılacak çok üründe olacaktır. Volitan 2009 içinde loyd’s ödüllerine aday gösterildi. Çevreci yapısı itibarı ile daha yapılmadan ülke-mizdeki otoritelerinde dikkatini çekmiş durumda diğer teknelerimizde kısa sürede yarattığı etki ile sevindirici sonuçlar veriyor.

Günümüzde yeni teknolojik açılımlar üzerine kurgulanan yenilikler ile yaşam tarzını kökten de-ğiştirebilecek etkinlikte ürünler yaratabildiği do-layısı ile firmaların sadece aynı ürünü daha ucuz üreterek degil, ürün üzerinde yeni performans ve yeni teknik iyileştirme seçenekleri yaratabil-dikleri ölçüde rekabet güçlerini artırabilecekleri gerçeği küresel pazarın kurallarından birisi ha-line gelmiştir. Dünyanın en ciddi tasarım firma-larının sadece bu ve benzeri bir kaç yarışmaya girdiği ve ciddi birikimler sonucu ortaya çıkan ürünlerini “taçlandırmak” amacıyla birbirleriyle her platformda mücadele ettikleri ve etmek zo-runda oldukları rekabetin bir başka gerçeğidir.

Burada belki de yadırganması gereken, isimsiz kahramanların, efsaneler arasında kendine yer açma mücadelesi ve bunun sadece imkansızlığı değil, hangi imkanlarla başarıldığı hikayesidir. Ödül alan gruplara ve ürünlere baktığınızda, han-gi cesaretle ve aslında ne halt yediğinizi, nere-de, neyi ve neyle başardığınızı sessizce anlama imkanı buluyorsunuz.Dünyanın en büyük tasarım firmaları arasında olduğunuzu bilerek ve onlarla keyfine mücadele etmek üzere bu sulara açıl-mış bulunuyorsunuz. Çok heyecanlı, bir o kadar keyifli ve idealist olmanız belkide yarışmalarda yaşanacak en büyük heyecanlardır.

DesignnobisSonuçta volitan ilk ve son projemiz değil,

foscat 32 ve GT 2015 adını verdiğimiz ürünle-rimiz türlerinin sıradışı ürünleri olarak anılıyor, sergileniyor. Bu sene A design Award’da foscat ile platinum design award kazandığımız yeni tek-nenin adı foscat 32.

Marina bağımlığını ortadan kaldıran bir al-ternatif ulaşım aracı. Bu yıl AB’nin tasarım ödül-lerinde toplamda 7 ödül ile en çok ödül alarak kazanan Türk ekip Designnobis ‘in projelerine bakıldığında sessiz sedasız bir uluslararası tasa-rım markasının Hakan Gürsu ‘tarafından ortaya

çıkarıldığını görüyoruz. Savunma sanayi, Medikal, elektronik, dayanıklı tüketim ürün-leri ve oyuncak konularında çalışan Design-nobis, çevreye duyarlı ürünleri ile Amerika da 3 yıl içinde 5 Green Dot almayı başaran tek Tasarım ekibi olarak şimdiden tarihe geçmiş durumda. 26 tasarımcı ,mühendis ve araştırmacının hiçbir bir yardım ve des-tek olmadan ortaya çıkardığı bu olağan üstü başarı hikayesi, öykünün kahramanları için; gelecek nesillere ümit ve çalışma heyeca-nı aşılamağa devam ederken, ekip ODTÜ tekno kentteki yeni çalışma alanlarında yeni projelerin izinde geleceği yaşıyor artık. Bun-lara bakıldığında, başarıların bir şekilde ya-vaş yavaş gelişerek kazanıldığı hissediliyor.

Bu volitan benzeri çalışmalar bir ekip çalışmasının nihai sonucu değil...Sadece gelişim aşamalarından birisi olarak değer-lendirildiğinde taşlar yerine oturuyor. Yaygın toplumsal çekingenliğin ve kendine güven problemleri çoktan üzerinden atmış bir eki-bin bu tip girişimleri devam ettireceği bir sürpriz olmamalı artık . Belki de sürdürüle-bilir uluslararası başarıların ülkemiz için ne kadar yaşamsal olduğunu gösteren Hakan Gürsu’lara daha fazla ihtiyacımız var artık.

Page 20: Haziran - Temmuz 2011

Kuruluşundan günümüze tüm paydaş-ları için “Değer Üretmeyi” benimse-miş olan Düzce Üniversitesi, bilim-sel bilgiyi ve akademik deneyimi

bölgenin kaynaklarını değere dönüştürme, sorunlarını çözme, toplumsal ve sürdürüle-bilir kalkınmaya katkı verme amacıyla de-ğerlendirmeyi öncelikli hedef belirlemiş bir yükseköğretim kurumudur. Temel amacı; içinde bulunduğu yörede fark ve fayda ya-ratmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek üzere; işbirliğine dayalı, katılımcı, toplumla iç içe geçmiş, hesap verebilir ve şeffaf bir yükse-köğretim kurumu modeli oluşturulmuştur. Düzce Üniversitesi; her sektörle işbirliğine dayanan eğitim programları ve araştırma-larıyla, sunduğu kaliteli üçüncü basamak sağlık hizmetiyle, girişimciliği destekleyen anlayışıyla, istihdam garantili programlarıy-la, uluslararası yayın ve atıf performansıyla, rekabet gücü yüksek bir üniversite olarak yapılanmaktadır. Alışılmış kalıpları kırarak; görüş, inanç ve sosyal köken ayrımı yap-madan hep birlikte ortak hedeflere ulaşmak için üretmenin heyecanının ve gururunun paylaşıldığı bir üniversite yapısı oluşturul-maktadır.

Düzce Üniversitesi’nin yerel kaynakları değere dönüştürme ve kalkınmayı destek-leme hedefine dönük çabaları başarılı so-nuçlar vermeye başlamış, projelerden birisi Avrupa Girişimcilik Ödülü’ne layık görülmüş ve böylece girişimcilik ödülü ilk defa ülke-mize kazandırılmıştır. Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM)’nin “Birlikte daha fazlasını yapabiliriz” başlıklı projesi; KOSGEB tarafın-dan 2011 Avrupa Girişimcilik Ödülleri için Türkiye’den aday gösterilen iki projeden bi-risi olmuştur. Avrupa Komisyonu’nun spon-sorluğunda 2006 yılından beri verilmekte olan ve girişimciliğin Avrupa çapında kamu kurum ve kuruluşların desteği ve teşviki ile geliştirilmesini ifade eden Avrupa Girişim-cilik Ödülleri için 2011 yılında 29 ülkeden toplam 399 proje aday olarak gösterilmiş-tir. DAGEM’in projesi Avrupa Komisyonu ta-rafından “Girişimcilik Ruhunun Geliştirilmesi”

24  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

kategorisinde Avrupa Girişimcilik Ödülü’ne layık görülmüştür.

DAGEM’in ödül kazanan projesi bilimsel bilginin uygulamaya dönük kullanımı yoluyla, yerel bir doğal kaynak olan Yığılca arısının, ti-cari değere dönüştürülmesi ve yörenin kalkın-masına katkı verilmesini içermektedir. Düzce Üniversitesi tarafından Yığılca arısının bir ekotip olduğu bilimsel olarak ortaya konmuş ve Yığılca Kaymakamlığı ile birlikte Tarım Bakanlığı’na ırk tescili için başvuru yapılmıştır. İlçede bulunan metruk bir bina, Kaymakamlık ve Belediye ta-rafından onarılmış ve Üniversite tarafından tefriş edilerek DAGEM binası hizmete açılmıştır. Çev-re ve Orman Bakanlığı, Bölge, İl ve İlçe Teşkilat-ları ve yerel halkla işbirliği yapılarak DAGEM’in etrafında 250 dönüm civarında bir arazide Bal

Ormanları kurulmuştur. Kaymakamlık ile işbirliği yapılarak sağlanan hibe fonlarla, kadınlar, engel-liler ve genç işsizler başta olmak üzere, yerel halka hibe kovanlar ve arıcılık eğitimleri verilmiş ve bu kişiler arıcılık sektöründe birer girişimci olmak üzere desteklenmiştir. Ülkemizin ilk mobil arıcılık eğitim ekibi kurularak köyler gezilmiş ve kahvelerde arıcılara eğitim verilmiştir.

Yerel paydaşların girişimciliğe teşvik edil-mesi ve bu ruhun yörede geliştirilmesi, projenin çıktılarından sadece birisidir. Proje bütünüyle bir katılımcılık ve işbirliği projesidir; güç birliği ya-pıldığında aşılamayacak bir engel olmadığını ve toplumda fark yaratan sonuçların elde edilebile-ceğini ortaya koyan güzel bir örnektir.

Düzce Üniversitesi’nin bölgedeki katma de-ğeri artıracak bir diğer önemli projesi de Düzce

FAR

K Y

AR

ATM

AK Düzce Üniversitesi:

Değer Üreten Üniversite

Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu

Page 21: Haziran - Temmuz 2011

ma merkezi ve Rektörlüğe bağlı bölümlerle birlikte sayısı 30’u aşmış olan akademik bi-rimde eğitim-öğretim, araştırma ve hizmet faaliyetleri yürütülmektedir.

Akademik yapılanmayla eşzamanlı olarak fiziki yapılanma çalışmaları da plan-lanmış ve yürütülmüş, dört yılda eğitim ve öğretime, sağlık hizmetine ve spor amaçlı ayrılan açık ve kapalı alanlar hızla artmıştır. Bunların yanında kurumsallaşma çalışmaları da başlatılmıştır. Düzce Üniversitesi Türkiye Kalite Derneği tarafından yürütülen Ulusal Kalite Hareketi’ne katılan üçüncü üniversite olmuş, ilk yıl yapılan öndeğerlendirmede iki yıldız seviyesinde ve iki yıl sonraki dış de-ğerlendirmede üç yıldız seviyesinde değer-lendirilmiştir.

Düzce Üniversitesi hesap verebilir, şef-faf ve katılımcı yapısını kurumsallaştırmasıy-la da fark yaratmaktadır. Her altı ayda bir öğrenci, öğretim elemanı, idari çalışanlar, il yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, siya-si parti ve sendika temsilcileri, basın-yayın kuruluşları ve katılmak isteyen tüm paydaş-ların katılımına açık olarak gerçekleştirilen Son 6 Ay Sunumları, son altı ayda gerçek-leştirilen projelerin ve bir sonraki altı ayda gerçekleştirilmesi planlanan çalışmaların paylaşıldığı bir demokratik paylaşım ve şef-faflık platformudur. Katılımcılardan gelen tüm sorular akademik ve idari birim amirleri tarafından cevaplanmaktadır. Bu kurumsal-laşmış uygulamanın ülkemizde başka bir benzeri yoktur.

Düzce Üniversitesi’nde demokratik yö-netim anlayışı ve katılımcılık da kurumsallaş-mıştır. Üniversitede karar alma yetkisi kurul-larla paylaşılmıştır. Birim kurullarında alınan kararlar bir üst kurula iletilir; burada tartışılır ve son şeklini alır.

Düzce Üniversitesi’nde fark ve fayda yaratma iddiası sözde kalmamış; merke-zi ve yerel yönetim kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları, diğer akademik kurumlar ve ilgili tüm paydaşlarla Düzce’nin sağlık, eğitim, sanayi, tarım, turizm, doğal kaynaklar, risk altındaki çocuklar, kadınlar ve engelliler gibi dezavantajlı kesimleri ile ilgili somut proje çalışmaları yürütülmüştür ve halen yürütülmektedir. Üniversite, bu çalışmaları yürütürken yayın ve atıf başarı-ları sayesinde uluslar arası rekabet gücünü de artırmış, ODTÜ tarafından URAP projesi kapsamında yapılan üniversite sıralama-sında dünyanın en iyi ilk 2000 üniversitesi arasında giren tek yeni üniversite olmayı da başarmıştır.

deneyim birikimini ilin ve bölgenin sorunlarına bi-limsel çözümler üretecek, kaynaklarını ve potan-siyelini üretim kapasitelerine dönüştürecek pro-je ve danışmanlık hizmetlerinde değerlendirmek ve tüm topluma açık eğitim programları düzen-lemek amacıyla Yaşam Boyu Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (DÜYEM) kurulmuştur. Dil, Tarih ve Kültürel Zenginlikleri Araştırma ve uy-gulama Merkezi (DÜKMER) de, yörenin dil, tarih ve kültürel zenginliğini araştırmak, kayıt altına al-mak ve tanıtmak amacıyla kurulmuştur. Düzce yöresi bu zenginlikler açısından bir hazinedir. Bi-yolojik Çeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merke-zini (DÜ-BİYOM) ise biyolojik zenginliklerin, canlı türlerinin, genetik kaynakların ve ender özellikli doğal alanların belirlenmesi, tanımlanması ve sürdürülebilirlik ilkesi ışığında yararlanılması amacıyla kuruldu.

Düzce Üniversitesi 2006 Yılında kurulmuş olan 14 yeni devlet üniversitesinden birisidir. Kurulduğunda üç fakültesi, iki yüksekokulu ve iki meslek yüksekokulu olan ve eski bir hasta-ne binasında üçüncü basamak sağlık hizmeti vermeye çalışan Üniversite’de 2007 yılından itibaren, planlı bir yapılanma süreci başlatılmış-tır. Ülke çapında ve yerelde uygulanan anketler ve iş dünyası ile yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda, dünyadaki gelişmeler ile mevcut ve potansiyel kaynaklar da göz önüne alınarak, ül-kenin ve bölgenin ihtiyacı olan mesleki ve teknik alanlarda yeni birim ve programlar oluşturulmuş-tur. Bugün itibariyle Düzce Üniversitesi’nde; 9 fakülte, lisans düzeyinde eğitim veren 4 yük-sekokul, yedi ilçede 8 meslek yüksekokulu, yüksek lisans ve doktora programları içeren 3 enstitü, yeni ve donanımlı bir hastane, 4 araştır-

Teknopark’ın kuruluşudur. 2000 Yılından sonra yeni kurulmuş olan 100 civarındaki üniversite arasında teknoparkını kurabilen ilk ve tek üni-versite Düzce Üniversitesi olmuştur. Tekno-park projesi; Üniversite önderliğinde yürütülen, fakat Üniversite tarafından baştan itibaren tüm Düzce’ye ait olarak konumlandırılan ve yürütülen bir projedir. Dünyanın en yenilikçi ve katma de-ğeri yüksek sektörlerinde rekabet edebilen ve kazanabilen bir Türkiye için, ar-ge ve inovasyon ortamının geliştirilmesinin büyük önem taşımak-ta olduğunu ve bu kapsamda üniversite-sanayi işbirliğinin gerekliliğini bilen Düzce Üniversitesi, Düzce Teknopark’ı 26 sanayi kuruluşuyla birlik-te çok kısa sürede kurmayı başarmıştır.

Üniversite- sanayi işbirliği bilimsel bilgi ve akademik deneyim birikiminin ticari değere dö-nüşebilmesi ve ülke kalkınmasına katkı verebil-mesi için son derece önemlidir. ‘Değer üreten bir üniversite’ olarak bu konu Düzce Üniversitesi için de öncelikli çalışma alanlarından birisidir. Bölgedeki birçok sanayi kuruluşuyla sürekli iletişim halinde olan Üniversite, imzalanan ikili işbirliği anlaşmalarıyla, öğrencilere burs ve staj olanakları, istihdam garantili programlar, sana-yi temsilcilerinin okullarda eğitim ve seminer vermeleri, eğitim programlarının sanayicilerin görüş ve değerlendirmeleri alınarak güncellen-mesi, işletmelerdeki çalışanların ihtiyaç duydu-ğu hizmet içi eğitimlerin verilmesi gibi işbirliği çalışmaları gerçekleştirmektedir.

Sadece sanayi ile değil iş dünyasının ve top-lumun tüm kesimleriyle işbirliği yapmak üzere proje işbirlikleri ve danışmanlık hizmetleri ürete-cek merkezler kurumuştur. DAGEM bunlardan yalnızca birisidir. Öğretim elemanlarının bilgi ve

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 25

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 22: Haziran - Temmuz 2011

TNT Express olarak sosyal sorumlu-luk projelerimiz ile fark yarattığımı-za inanıyoruz. Projelerimizden biri olan Dünya Gıda Programı ile olan

işbirliğimizi anlatmadan önce aşağıdaki hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu hikayeyi biz tüm çalışanlarımız ve müşterile-rimiz ile paylaşıyoruz çünkü her şeyin küçük bir adım ile başladığına inanıyoruz.

“Erken bir yaz sabahı, genç bir adam

26  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

sahilde yürüyordu.Kumun üzerinde gel-git yü-zünden karada kalmış bir çok deniz yıldızı gör-dü. Güneşin yükselmesi ve sıcaklığın artmasıyla deniz yıldızları kurumaya başlamıştı. Çok kısa bir zamanda ölecekleri kesindi.Genç adam bu-nun üzerine hemen deniz yıldızlarına eğildi ve onları nazikçe güvende olacakları denize atma-ya başladı. Tüm sahil boyunca bunu yapmaya devam etti.

Kısa bir süre sonra yanına yaşlı bir adam

yaklaştı ve ne yaptığını sordu. Ne yaptığını açık-ladıktan sonra yaşlı adam ‘Bu sahil metrelerce ve burada binlerce deniz yıldızı var. Nasıl bir fark yaratabilirsin?’ dedi.

Denize bir yıldız daha atan adam şöyle dedi; ‘Bu attığım için çok şey farkediyor.’ Yardım edeceğiniz çocuk için de çok şey değişecek ve farkedecek.

TNT olarak sürdürülebilir kalkınma konu-sundaki sözümüz/ amacımız; insanların gerçek potansiyellerinin farkına varmalarına yardımcı olmak, içinde bulunduğumuz dünya neslinin ihtiyaçlarını karşılarken çocuklarımız için daha fakir bir dünya bırakmamak, gelecek kuşakların yeteneklerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde geliştirmesini sağlamak.

Bu amacımız gerçekleştirmek adına yola çıkış noktamızda üç önemli faktör rol oynuyor; insanlar, &toplumlar, gezegenimiz ve ekonomi.

Her gece 800 milyon insan yatağa aç gi-diyor ve her 5 saniyede, bir çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu nedenle, 2003 yılında TNT olarak topluma daha fazla katkıda bulunmak, yeteneklerimizi ve kay-naklarımızı sosyal sorumluluk için kullanmak, dünyanın en önemli problemlerinden bir tanesi-nin çözümünde yer almak için World Food Prog-ramme (WFP)-Dünya Gıda Programı ile eşsiz bir işbirliğine imza attık.

WFP-Dünya Gıda Programı global açlıkla sa-vaşıyor. WFP, Birleşmiş Milletler’in gıda ve insa-ni yardım yapan lojistik bir koludur. Global açlık-la savaşmak için acil destek timlerini ülkelerde yaymaktadır. Beslenme istasyonlarını sağlık ve eğitim ihtiyaçları için de kullanmaktadır. Amacı, acil yardım noktasındaki insanları düzenli bir ge-lişim içinde beslenme, sağlık ve eğitimde kaliteli hayat standardına kavuşmalarını sağlamaktır.

l Tüm insanlığı besleyecek kadar yiyecek üretilmesine rağmen en büyük problem ulaştır-mada-lojistikte yaşanıyor. İşte biz bu noktada TNT Express olarak devreye giriyoruz ve Dünya Gıda Programı’na farklı yollardan desek veriyo-ruz; Bilgi aktarımı, Yardım eli, Daha iyiye yapılan taşımacılık Fon ve farkındalık yaratmak.

l Bilgi aktarımı ile iş tecrübemizi WFP’a kapasite kullanımı, tecrübe alışverişi ve bilgilen-dirme konularında yardımcı olmak için kullanı-yoruz;

FAR

K Y

AR

ATM

AK Sosyal sorumlulukta

TNT farkı

Turgut Yıldız, TNT Express Türkiye Genel Müdürü

Page 23: Haziran - Temmuz 2011

vermekle de oluyor. Biz TNT olarak bunun farkındayız. Bu nedenle tüm sosyal sorum-luluk projelerimizde mutlaka çalışanlarımızın ve ailelerin yer alması için her türlü aktiviteyi gerçekleşiriyoruz.

Farklı yürüyüşler;Bu yürüyüşler tüm dünyada gerçekleş-

tirlirken pek çok değişik biçimde gerçekleş-tiriliyor, bunlardan bazıları;

Roma’da yürüyüşü Vali başlattı ve Kolez-yum dahil olmak üzere yürüyüş tarihi bölge-de gerçekleştirildi. Kahire’de yürüyüş 3kmlik parkur sonunda Piramitler’de son buldu. Çin’de ise yürüyüş Çin Seddi’nde gerçek-leşti. Endonezya’da dünya şampiyonu olan yüzücü Bali Boğazını yürüyüş adına yüzerek geçti. Kızıldeniz’de yürüyüşün bir kısmı dal-gıçlar tarafından suyun altında gerçekleştiril-di. Everest ve Kilimanjaro’ya yürüyüş adına tırmanışlar gerçekleştirildi ve buralara yürü-yüşün bayrakları dikildi. Moskova’da yürüyüş Kızıl Meydan’da gerçekleşti.

Ayrıca pek çok politikacı, sporcu ve sa-natçılar dünyanın çeşitli yerlerinde yürüşe destek oldular ve bizzat yürüdüler. Honduras Başbakanı, İtalya Dış İlişikiler Bakanı Gianf-ranco Fini, Maraton şampiyonu Paul Tergat. 2006’da Papa Benedict XVI, 2007’de ise Nobel Barış Ödülü sahibi Desmond Tutu, yü-rüyüşe destek verdi.

2010 yılında Yeni Zelanda’da o gün fırtı-na olduğu için TNT Ülke Genel Müdürü Ruud Smeets tek başına yürüdü.

“Dünyayı Yürüyelim” projesi kapsamında tüm dünyadaki TNT çalışanları 24 saatlik za-man dilimi içinde 1 gün boyunca yürüyor. Açılış yürüyüşü dünyada günün ilk başladığı ve bittiği yer olan Auckland, Yeni Zelanda’da olurken, diğer ülkelerde de kendi yerel saatleri ile saat 10.00’da başlayarak devam ediyor ve her yıl yaklaşık 15,000 çocuğun bir yıllık yiyecek ihti-yacı karşılanıyor.

Diğer TNT ülkeleri çalışanları bu proje kap-samında yürünen her km için bağışta bulunabi-liyor fakat biz TNT Express Türkiye çalışanları olarak sadece açlığa dikkat çekmek için yürüyo-ruz ve Umut Çocukları Vakfı tarafından korunan sokak çocuklarına yiyecek sağlıyoruz.

Her yıl hemen hemen 70 ülkede düzenlenen 140,000 kişinin katılımıyla gerçekleşen yürüyüş-lerin Türkiye ayağında bu yıl 350 TNT çalışanı ve ailesinin katılımıyla, Caddebostan Sahili ve Suadiye arasındaki 3 kilometrelik parkurda bu yıl 8. kez 29 Mayıs Pazar 400 kişi yürüdük. Bu yürüyüşümüzde KalDer Genel Sekreteri Selim Güven’i de aramızda görmekten memnuniyet duyduk.

Dünyanın en büyük yardım kuruluşu olan WFP, her yıl dünyanın en yoksul en az 80 ül-kesinde 56 milyon aç çocuk ile birlikte yaklaşık 90 milyon insanın beslenme ihtiyacını karşılıyor. Açlık çeken okul çağındaki bir çocuğun sağlık-lı beslenmesi bir öğün için sadece 0,20 euro cent yeterli. Fark yaratmak sadece çok büyük organizasyonlar yapmak değil. Bir yürüyüşe katılmak, zaman zaman bütçenizden 1TL ayır-mak, bir çoçuğu okutmak, bir hayvana yiyecek

Taşımacılıkta optimizasyon konusunda bilgi veriyor ve destek oluyoruz çünkü optimizasyon yiyeceğin ulaşımını hızlandırarak ve maliyetleri azaltarak, etkinliği artırmaktadır. Filo güvenliği projesi ile ise yardım ve saha ekiplerinin güvenli seyahat etmesini sağladık Bu ekipler için seya-hat en tehlikeli faaliyetlerden birisi olarak kabul edilmektedir.

Yardım eli; WFP esas olarak acil durumlar-daki insanlara yiyecek ulaştırıyor. TNT olarak WFP’a acil durumlarda lojistik destek veriyoruz.

Büyük felaketlerde 48 saat içinde yardıma hazır olan, 60 kişilik eğitimli ve azimli bir Acil Durum Ekibimiz var. Ayrıca acil durumlarda de-polarımızı, kamyonlarımızı, uçaklarımızı ve çalı-şanlarımızı hemen devreye sokuyoruz. İletişim ve özel hizmetler konusunda destek veriyoruz.

Bu çalışamaya örnek olarak; Tsunami (2004), Pakistan depremi (2005) ve Myanmar kiklonu (2007), Japonya depremi (2011) – bun-lardan sadece birkaçı...

Daha iyiye yapılan taşımacılık; Fleet Forum – Kızılhaç, WFP, World Vision ve TNT ortaklığında, yol güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması için başlatılan bir girişimdir. Bu proje kapsamında, Afrika, Hindistan ve Asya’da önemli kamyon du-raklarında ve sınırlarda sağlık klinikleri kuruldu.

Fon ve farkındalık yaratmak; Çalışanlar, te-darikçiler ve müşteriler arasında yapılan bağış aktiviteleri ile hem farkındalık hem de fon yarat-maya çalışıyoruz.

İşte bu aktivitelerden bir tanesi 2004 yılında başladığımız Walk the World – Dünyayı Yürüye-lim projesi.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 27

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 24: Haziran - Temmuz 2011

30  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

“Sektörün Öncüsü Tekin Acar Cosmetics Hizmette Fark Yarattı”

Page 25: Haziran - Temmuz 2011

1500 farklı eğitim gerçekleştirildi. “Müş-teri ne isterse onu alır” prensibinden asla ödün vermeyen şirketimizde, çalışanlarımız mağazada satılan tüm marka ve ürünlere ait temel bilgilerin yanı sıra, cilt, makyaj ve uygulama alanında ileri seviye özel eğitimler alıyor. Uzmansız sistemle çalışıyoruz ve bu sistemle “Müşteri ne isterse onu alır” prensi-binden asla ödün vermiyoruz.

TÜKETİCİ GÖZÜNDEKİ FARKINI-ZI NASIL ALGILIYORSUNUZ?

Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği ve GfK-Türkiye işbirliği ile ilk kez 2009 yılı Ekim ayında yapılan pazar araştırmasında “Kişisel Bakım-Kozmetik” kategorisinde, “Alışveriş Merkezlerinde En Beğenilen ve Tercih Edilen Perakende Markası” ödülüne Tekin Acar Cosmetics layık görüldü.

2010 yılında da tekrarlanan pazar araş-tırmasında da Tekin Acar Cosmetics yine aynı ödüle layık görüldük. Türkiye genelinde sadece 3 marka 2 yıl üst üste aynı ödülü almıştır.

PAZAR LİDERİ OLMANIN VERDİ-Ğİ SORUMLULUKLAR VAR MI?

Tekin Acar Cosmetics Türkiye’deki se-lektif kozmetik ürünlerinde fiyatların yurtdı-şına ve free-shoplara göre çok yüksek ko-numlanmasına tepki vermek amacıyla 2006 yılında perakende fiyatlarını %30’a varan oranda indirdik.

Sektörden aradığımız desteği ne ya-zık ki bulamadık ve bir yıl boyunca ürünleri %30 indirimli satarak müşterilerimize en iyi fiyat ile servis verdik. Birinci yılın sonunda ithalatçı firmaların fiyatlarını geri çekmeye başlamasıyla hedeflediğimiz sonuca ulaştık. Bugün Tekin Acar Cosmetics’te yer alan 50’den fazla marka ürünlerini yurtdışı fiyat-larına paralel bir şekilde satışa sunmaktadır.

SOSYAL SORUMLULUK PROJE-LERİNE NASIL BAKIYORSUNUZ?

Erozyon ile mücadele için TEMA Vakfı ile kampanya yaparak Bursa, Antalya, Tekir-dağ ve Şanlıurfa’da 100.000 adet fidan dik-tik. Bunun yanı sıra geri dönüşümlü ve çevre dostu poşetler kullanarak da yılda 2.000’e yakın ağacı kesilmekten kurtarıyoruz.

2006 yılının Aralık ayında da gelirimizi daha fazla kız çocuğunun eğitimle buluşma-sını amaçlayan “Haydi Kızlar Okula Kampan-yası” için UNICEF Türkiye Milli Komitesi’ne bağışladık.

TEKİN ACAR COSMETICS SELEKTİF KOZMETİK PAZARINDA HANGİ KONUM-DADIR?

Kuruluşundan bu güne geçen 32 yıl içeri-sinde Tekin Acar Cosmetics Türkiye genelinde mağaza sayısını ve pazar payını istikrarlı bir şekilde arttırarak bugün 25 ilde, 62 mağazasıy-la en yaygın ve en çok satış noktasına sahip, selektif kozmetikte %40’a yakın pazar payı ve yetişmiş insan kaynağı ile açık ara pazar lideri konumundadır.

CRM’LE İLGİLİ NELER YAPIYORSU-NUZ?

350.000’e ulaşan Tekin Acar Kart kullanıcı-sı ile ulusal çalışmaların dışında bölgesel, hatta mağaza bazlı CRM çalışmaları yapabiliyor, müş-teri sadakati sağlayacak ve yeni müşteri kazan-dıracak projeler geliştirebiliyoruz.

Müşterilerimizi yaş, cinsiyet, lokasyon gibi bilgilerin dışında yaptıkları tüm alışverişlerle de takip edebiliyoruz. Yani bize “35-40 yaş arası, bayan, İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde oturan, X marka parfüm ve Y marka göz çevresi ürünü kullanan, 3 aydır mağazamıza gelmemiş v.s. gibi bir çok kriter sorsanız o müşterileri bula-biliriz.

TEKİN ACAR COSMETICS’İN TEKNO-LOJİYLE ARASI NASIL? RAKİPLERİNİZ-DEN FARKLI BİR UYGULAMANIZ VAR MI?

Teknolojiyi ve yenilikleri her zaman yakından takip ederek sektörde her zaman ön planda olduk. Patenti ve yazılımı bize ait olan ve müş-terilerimize özgür alışveriş yapabilme olanağı sağlayan “Ürün Bilgi Monitörleri” de bunların en bilinen örneğidir.

İNSAN KAYNAĞIYLA İLGİLİ POLİTA-KINIZ NEDİR? PAZARDA NASIL YER ALI-YORSUNUZ?

Yetişmiş insan kaynağımızı en önemli varlı-ğımız olarak görüyoruz. Şirket, toplamda 400 kişiye istihdam sağlamakta ve bu sayıyı önümüz-deki 5 senelik iş planı içerisinde 900’e çıkarmayı planlıyoruz.

Bugüne değin 2008/2009 krizi dahil Türkiye’nin içinden geçtiği önemli ekonomik kriz dönemlerinde dahi hiç bir çalışanı ile kriz sebepli yol ayrımına gitmedik.

2006 yılında kurulan eğitim birimini faaliyet-leri ile sektörde en bilgili, tarafsız ve kaliteli ser-vis veren satış kadrosunu oluşturduk. Şirketin Eğitim Birimi tarafından bu güne kadar marka ürün, satış destek ve kişisel gelişim alanlarında

1979 yılında Ankara’da kuruldu. 1989 yılın-da ithalatın serbest bırakılmasından son-ra müşteriler dünyanın ileri gelen kozme-tik markaları ile Tekin Acar Cosmetics’te

tanışmaya başladı.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 31

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Bülent BaşaranTekin Acar Kozmetik CEO’su

Page 26: Haziran - Temmuz 2011

yılında başlayan depo yatırımlarımızla gerçek anlamda 3. Parti Lojistik Hizmet sağlayıcısı ol-mayı başardık.

Bugün; 2.800’ü aşkın çalışanımız, 1.400 araçlık filomuz, 400.000 m2 kapalı depolama alanımız ve üstün IT altyapımızla sektörümüzün en önemli oyuncuları arasında yer alıyoruz. Tekstilden, sağlığa, gıdadan, otomotive kadar bir çok farklı sektörden müşterimize yaratıcı

ve etkin çözümler sunarak müşterilerimizin iş süreçlerine değer katıyor onlar için önemli bir destekçi oluyoruz.

Neden şirket satınalması yoluyla ya-tırım yapmayı seçtiniz?

Avrupa da coğrafi kapsama alanımızı artır-manın stratejik bir nokta olduğuna karar vermiş ve bu alanda güçlenmek için çeşitli arayışlar içerisine girmiştik. STS Uluslararası Nakliyat’ı bünyemize dahil etmemizin en önemli nedeni STS’nin 10 yıldır İskandinav Hattında hizmetle-rini sürdürüyor olması ve bu hatta uzmanlaşmış olması. STS’nin 10 yıllık sürede kazandığı yük-sek Know How ve iş yapış şeklindeki başarıları onları müşteri memnuniyeti sağlamanın oldukça güç olduğu İskandinav Bölgesi’nde 1 numara yapmayı başarmıştı. Biz de STS gibi değerli bir firmayı bünyemize dahil etmenin hem Ekol’ü hem de STS’yi daha ileriye götüreceğine inan-dığımız için böyle bir seçim yaptık. Stratejik amacımıza daha hızlı ulaşırken, finansal olarak-ta kendimizin baştan yatırım yapmasına göre daha iyi finansal sonuç getirmesini sağladık.

Satınalma için seçtiğiniz firmada hangi özellikleri aradınız?

Hizmet yelpazemizi hem coğrafi hemde çeşit olarak genişletmek stratejimizin bir parça-sı. Bu kapsamda bir danışman firma ile birlikte gayet metodolojik bir proje çalışması yaptık. İş hacminden, yönetim şekline, karlılığından, şirket kültürüne birçok açıdan yaptığımız satı-nalmanın artı değer yaratmasından emin olma-mızı sağlayan kriterlerimiz vardı. Olası firmaları bu gözlük ile değerlendirdik. Coğrafi kapsama alanımızı genişletecek, birçok mevcut müşteri-mizde hizmet yelpazemizi tamamlayacak İskan-dinav Hattında güçlenmek için doğru bir adayı seçmiş olduk. Şu anda da üzerinde çalıştığımız uluslararası satınalmalarda da stratejik amaç-larımıza uyum, şirketin insan kaynaklarından iş modeline sağlıklılığı ve satınalma sonrası enteg-rasyon kolaylığı/zorluğu belirleyici noktalar.

Bu satınalma edindiği kaynak, bilgi birikimi İle Ekol yeni dönemde ne gibi farklılıklar yaratacak?

STS’yi bünyemize dahil ederek Batı Avrupa, İngiltere, Güney Avrupa ve Doğu Avrupa hatla-rında sağladığımız başarının ardından, müşteri

32  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK İskandinav hattındaki

etkinliğimizi de artırdık

Ekol hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

1990 yılında kara taşımacılığında yük organizasyonu yaparak sektöre ilk adımımı-zı attık, daha ilk günden itibaren aklımızda var olan bir dünya markası olmak fikri doğ-rultusunda hareket etmeye başladık.

Daha sonra 1994 yılında gerçekleştirdi-ğimiz büyük filo yatırımı ve ardından 1997

Umur Özkal Ekol Lojistik Müdürü

Page 27: Haziran - Temmuz 2011

ları memnuniyet ve güveni gösteriyor. l 2010 yılında 28 milyon Euro değe-

rinde yatırım yaptık. 3 yeni dağıtım merke-zi açarak, ulusal dağıtım merkezi sayımızı 21’e yükselttik. 300 bin metrekare olan depolama alanımızı 400 bin metrekareye çıkarttık. Araç filomuza 50 yeni çekici ek-leyerek, çevre dostu filomuzu büyütmeye devam ettik. Ayrıca Aralık ayında İskandi-nav hattının lider firması STS Uluslararası Nakliyat’ı bünyemize kattık.

l Hayata geçirdiğimiz bütün bu projeler ile 2010 yılı ciro anlamında 2009’a oranla daha yüksek performans gösterdiğimiz bir yıl oldu. Krizin de etkisiyle 130 milyon Euro’yla karlı ancak beklentilerimizin altında kapattığımız 2009 yılına oranla 2010’da %21’lik bir ciro artışı gösterdik. 2010 yılı ci-romuz 160 milyon euro olarak gerçekleşti.

Ekol Lojistik 2011 Yılı Gerçekleşenler ve Hedefleri:

l 2010 yılının son ayında İskandinav hattının lider firması STS Uluslararası Nak-liyat, Ekol çatısı altında çalışmalarını sürdü-recek. STS’nin bölgedeki tecrübesi ve gü-venilirliği sayesinde Batı Avrupa, İngiltere, Güney Avrupa ve Doğu Avrupa hatlarında sağladığımız başarının ardından, müşteri memnuniyeti sağlamanın zor olduğu İskan-dinav hattındaki etkinliğimizi artırdık. mimiz sayesinde bu alanda 12 Milyon Euro’luk bü-yüme sağlayacağız.

l Ayrıca; 2010 yılında inşaatına başladı-ğımız Ankara’da sahip olduğumuz otomas-yon teknolojilerinin bir benzerini Gebze’de uygulama çalışmalarımızın da sonuçlandır-dık.

sektörlerden yerli ve yabancı müşterilerimize; Türkiye ve Avrupa’da en yeni teknoloji ile dona-tılmış dağıtım merkezlerimiz, genç ve çevreci filomuzla; taşımacılık, depo yönetimi, dış ticaret ve tedarik zinciri yönetimi gibi çözümleri bütün-leşik bir şekilde sunabiliyoruz.

l 400.000 m2 kapalı alana sahip dağıtım merkezlerimiz, 1.400 araçlık filomuz ve 2.800 çalışanımızla Türkiye’nin ve Avrupa’nın öncü entegre lojistik hizmet sağlayıcıları arasında yer alıyoruz. Yurtiçinde 21 farklı noktada sahip olduğumuz dağıtım merkezleri ve İstanbul, An-kara, Bursa, Denizli, Adana, Mersin, İzmir’deki ofislerimizle hizmet veriyoruz. Yurtdışında ise sahip olduğumuz geniş ve güçlü acente ağımı-zın yanı sıra yurtdışı Ofislerimizle hizmetlerimizi sürdürüyoruz.

Hizmet Verilen Sektörler Hakkında:l Ekol Lojistik olarak sektörlere ayrı uzman-

lık dalları olarak bakıyor ve kendi bünyemiz içe-risinde sektör bazlı yapılanmalar oluşturuyoruz. Bu şekilde tekstilden otomotive, inşaata, gıda-ya, sağlıktan dekorasyona kadar birçok farklı sektörde kusursuz hizmet sağlayabiliyoruz.

Ekol Lojistik 2010 Yılı Değerlendirmesi:l 2010 yılını şirketimiz için yatırım ve büyü-

me yılı olarak belirlemiştik. Bu kapsamda yatı-rımlarımız da planladığımız şekilde gerçekleşti.

l 2010, dünyanın ve Türkiye’nin sektörün-de öncü şirketlerini portföyümüze kattığımız bir yıl oldu. Bununla beraber, proje bazlı veya kısa dönem çalışmalar yaptığımız şirketler, uzun dö-nemli, stratejik ortaklık sayılabilecek anlaşmalar imzaladılar ki, bu da çalışmalarımızdan duyduk-

memnuniyeti sağlamanın zor olduğu İskandinav hattındaki etkinliğimizi de artırdık. Ekol olarak kurduğumuz altyapılar ve kurumsal fonksiyon-ların STS’yi dahil ettiğimizde daha da geniş bir müşteri tabanına ve hacme hizmet ediyor ol-ması verimliliği getirmektedir. Sağlayacağımız hacim artışı ve özellikle otomotiv ve tekstil sek-törlerinden kazanacağımız güçlü müşterilerin etkisiyle 2011 yılının sonuna kadar bu hatta 12 Milyon Euro’luk bir büyüklük hedefliyoruz. Ve şu ana kadar bu yolda emin adımlarla ilerlediğimizi söyleyebilirim.

Türk lojistik sektörünün gelişmesi için bu gibi şirket satınalmaları önemli mi?

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesin-de en önemli rolü oynayacak sektörlerden biri lojistik olacaktır. 2023 hedeflerine giden yolda lojistik alt yapı sağlayıcıdır ve bu hedeflere lo-jistik sektöründeki gelişim olmadan ulaşılması mümkün değildir. Sektörün beklenilen hacmi karşılaması ancak gerçekten güçlü şirketlerle mümkün olabilecektir. Sektör ihtiyaç duyduğu verimliliklere yüksek hacimler ile oluşturalacak ölçek ekonomilerinin

sağlanması ile ulaşabilir. Uzun vadeli çö-zümler ve alt yapı yatırımları ancak güçlü şir-ketlerle gerçekleştirilebilinir. Bu da çok oyun-cusu olan sektörün hızla konsolidasyonunu gerektirmektedir. Bu anlamda doğru satınlama ve birleşmelerle güçlenen şirketler, Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır.

Ekol Lojistik Hakkında:l Ekol Lojistik olarak 1990 yılında faa-

liyetlerimize başladık ve kısa sürede hızlı bir büyüme ivmesi yakaladık. Bugün itibariyle farklı

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 33

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 28: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

34  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

l Diğer yandan sağlık sektörü için çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırdık. Bu sektörün çok büyük bir potansiyeli ol-duğunu düşünüyoruz ve bu alanda da en kaliteli lojistik servis sağlayıcısı olmak için yatırımlarımızı sürdüreceğiz. Bu kapsam-da 2011 yılında ilaç lojistiği üzerine yo-ğunlaştık; Tuzla Logipark’da Türkiye’nin en büyük ilaç deposunu inşa ettik. Ve şimdiden çok önemli ilaç firmalarıyla anlaşmalar yaptık. Bu alanda yaptığımız yatırımlarla ilaç lojistiğinde de fark yara-tacağımıza inanıyorum.

l Yeni merkezlerin yanı sıra yakın coğrafyada yeni iş imkanları için de araş-tırmalar yapıyoruz.

l Bunların yanı sıra sunduğumuz çö-zümler ve filomuzdaki araçlarla müşteri beklentisi doğrultusunda gerçekleştirdi-ğimiz yeşil lojistik çalışmalarımıza devam edeceğiz. AB CREAM Konsorsiyumu tarafından ödüle layık görülen; treyler-lerin Ro-Ro’yla İtalya’ya bu noktadan Almanya’ya trenle taşınması ve son ola-rak Avrupa’nın her noktasına karayoluyla gönderilmesi esasına dayanan intermo-dal taşıma operasyonlarımızı sıklaştıra-cağız.

l 2011 yılında dünyanın herhangi bir noktasından diğerine taşıma ope-rasyonları gerçekleştirmemizi sağlayan Forwarding Departmanımız kapsamında proje taşımacılığı operasyonları gerçek-leştirmeye başlayacağız. Böylelikle çıkış ve varış noktalarının hiç bir önemi olmak-sızın büyük hacimli ürünlerin de taşıma operasyonlarını gerçekleştirebileceğiz. Yani Brezilya’dan Ukrayna’ya göndermek istediğiniz iş makinenizi biz sizin için taşı-yabileceğiz.

l Yüksek teknoloji know-how’una sahip lo-jistik hizmet verebilen firmaların oluşturduğu TecDis’in (The European Technical Distributi-on Network) uluslararası ağının bir parçası ve Türkiye’deki tek temsilcisi olduk. Avrupa’nın her ülkesinden yalnızca bir temsilci kabul eden TecDis’in Türkiye ayağı olduk. Avrupa’daki tüm ülkeyi kapsayabilen yüksek teknoloji know-how’una sahip lojistik hizmet verebilen firmala-rın oluşturduğu uluslararası bir ağ olan TecDis; ülkemizde “proje taşımacılığı” olarak adlandırı-lan, uluslararası veya ulusal taşımalarda değerli ve hassas malzemelerin oluşturduğu yüksek teknoloji alanında, en komplike hizmeti verebi-lecek ve teknik bilgiye sahip firmaları bir araya topluyor.

l Boyner Grubu’nun e-ticaret alanındaki yeni yapılanması Morhipo, perakende, tekstil, tüketim malzemeleri ve gıda sektörlerinde dün-ya çapında 450 mağazaya sahip olan Monoprix ve gıda dışı, kahve barı ve kahve olmak üzere üç farklı bölümden oluşan mağazalarıyla müşte-rilerine tam bir alışveriş keyfi sunan Tchibo’nun çözüm ortağı olduk.

l İngiltere – Fransa arasında karşılıklı tren seferleri gerçekleştirerek optimum maliyetli ve çevre dostu ulaşım hattıyla hizmet veren Euro Tunnel’dan, çevreyi koruyan bu taşıma modelini kullanarak; 2010 yılı içerisinde 236 ton CO2 ta-sarrufu sağladığımız için teşekkür belgesi aldık.

l Nisan ayında 2011 yılında İtalya’da yaptı-ğımız yatırım ile Avrupa Pazarının güneyinde de liderliği hedefliyoruz. İtalya’daki işlem hacmimi-zi ilk yıl yüzde 100 büyütmeyi planlıyoruz.

Güney Avrupa ile olan işlem hacmimizi ar-tırmak için İtalya’nın Modena kentinde yeni bir tesis açtık.

l İlaç, beslenme, hastane ve diagnostik ürünler alanında faaliyet gösteren dünyanın önde gelen ilaç firmalarından biri olan Abbott,

Türkiye lojistik operasyonlarında iş ortağı ola-rak tercihini, sağlık sektörünü stratejik olarak ele alan Ekol Lojistik’ten yana kullandı. 2011 yılında sağlık sektöründe büyümemiz sürdü. Tuzla Logipark Kampüsü’nde Yasemin ismiyle Türkiye’nin en büyük mümessil ecza deposunu açtık. Müşterilerimize sunduğumuz özel çözüm-ler ve teknolojik alt yapımızın gücüyle sektörü-müzde öncü rol oynuyoruz, 20.000 metreka-relik yeni tesisimizin tesis içi düzenlemeleri ve dünya çapındaki sektörel standartlara uyumu için 5 milyon Euro yatırım yaptık. Ayrıca 2011 yılının ilk çeyreğinde uluslararası ve ulusal da-ğıtımlarda kullanılmak üzere 1 milyon Euro’luk sıcaklık kontrollü araç yatırımı gerçekleştirdik. 2011 yılının sonunda ise üçüncü ilaç dağıtım merkezimizin faaliyete alınması ile ilgili olarak yatırım planlarına devam ediyoruz. Abbott ile yaptığımız uzun soluklu iş birliğine göre, Abbott Türkiye’nin lojistik operasyonlarını biz yürüte-ceğiz. Abbott bu proje ile ilk defa lojistik ope-rasyonlarını bir lojistik iş ortağına devrediyor. Bu proje ile; Abbott’a antrepo hizmetlerinin yanı sıra gümrüksüz depolama, stok yönetimi, ürün kontrolü, numune alma, sipariş yönetimi, paketleme, iade&imha yönetimi, sekonder ambalajlama, nakliye ve dağıtım hizmetlerini de sunacağız. İşbirliğinin ilerleyen dönemde farklı alanlara da yayılması planlanıyoruz. Proje kapsamında farklı ürün gruplarına ait ürünlerle birlikte; soğuk zincir, promosyon malzemele-ri, tanıtım ürünleri, karantina ürünleri, ambalaj malzemeleri, kontrole tabi ürünlerin yönetimi de bizim tarafımızdan gerçekleştirilecek.

l 2011 yılı başında Trendyol ile yaptığımız anlaşma ile birlikte e-ticaret alanında hizmet ver-meye başladık. Daha sonra, Morhipo ve Tchibo ile yapılan anlaşmalar sonucunda; bu alanda da sektörümüzün en önemli aktörlerinden bir tane-si olmak için ilk adımı atmış olduk.

Page 29: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Sektörünüzde satış sonrası hizmetler açısından sizi farklı kılan noktalar neler-dir?

Tüm çalışmalarımız içinde en önem verdiği-miz konular, kaliteli üretim, yerli üretim, tüketici-nin kolay ulaşabileceği noktalarda bulunmak ve CRM uygulamaları geliyor. Özellikle CRM uygula-malarına yatırımlar yapıyoruz. Bu uygulamalara 2008 yılında başlandık. CRM uygulamaları için yılda 20 bin- 25 bin dolar arasında bir yatırım yapıyoruz. Piyasada var olan çözümlerden fay-dalanmanın yanında daha az miktarda da olsa kendimize özel bazı uygulamaları da devreye soktuk. Bu uygulamalar sayesinde müşterileri-mizle olan iletişim ve markanın değerinin artma-sı konusunda ilerlemeler kaydettik.

CRM’den olan temel beklentilerimizin karşı-landığını söyleyebilirim. Satış sürecinin takibinin netleşmesi ve buradan elde ettiğimiz verilerin üretim hattımızın optimizasyonuna yönelik fay-dalarını fazlasıyla gördük. Doğrudan son kulla-nıcıya yönelik CRM uygulamaları da müşterinin bizden ne beklediği konusunda daha net fikirler edinmemize yardımcı oldu.”

Ar-Yıldız’ın 534 tane aktif bayisi bulunuyor. Şirket bu bayiler aracılığıyla ürünlerini satıyor. Dolayısıyla müşteri olarak şirketin iki tür muha-tabı var: Bayiler ve ürünlerin son kullanıcıları. Bayilerle direk teması olan pazarlama grubunun kullandığı otomasyon sisteminin dışında son kul-lanıcıdan gelen taleplerin ve şikayetlerin takibin-de de CRM uygulamalarından faydalandıklarını dile getiren

Yüksek sayıda ki satış noktasına rağ-men fiyat standartlarını nasıl aynı dü-zeyde tutabiliyorsunuz?

Son 3 yıl içinde 70 bin dolar civarında bir CRM yatırımı gerçekleştirdik. Bu uygulamalarla müşteri elde etmekten çok var olan müşterilerle olan ilişkilerin daha verimli hale getirilmesi sağ-lanıyor. Gelecek yıllarda da bu alana yatırımın artarak sürecek.. Marka olmak için perakende fiyatlarını sabitlemek çok önemli bir nokta. Bu yolla bayilerin perakende fiyatlarını bozmasına izin vermemiş oluyoruz. 30 milyon TL’ye yakın cirosu ve 350 çalışanı bulunan şirket üretiminin yüzde 22’sini ihraç ediyor. İhracat yaptığı ülke-leri artırma yönünde de çalıştıklarını ifade eden Yönter, Rusya, İran, Mısır, Suriye gibi ülkelerde güçlü olduklarını son zamanlarda ise Avrupa’ya da ihracata başladıklarını belirtiyor. Yönter ko-nuşmasını şöyle sürdürüyor:

“En çok ihraç ettiğimiz ürün grubu tencere. Örneğin Dubai’de çok iyi satışlar, sürpriz büyü-me yakaladık. Üst segmente altın, gümüş, titan-yum kaplama ürünler çıkardık. 2 bin liraya kadar takım satıyoruz.”

Geçen yılı bir önceki yıla göre yüzde 30 bü-yüme ile kapatan şirketin hedefi bu yıl da aynı oranlarda büyümeyle yılı kapatmak. Yüzde 22 olan Pazar payında ise yüzde 20’lik bir artış bekleniyor.

Çelik mutfak eşyalarında akla gelen ilk markalardan biridir Ar-Yıldız. Ar-Yıldız’ın 1948’de Tahtakale’de ‘alpaka

kaşık polisajı’ (metal eşyaların rengini dönüş-türme işlemi) yapmak için kurduğu Ar-Yıldız, zamanla çelik çatal, kaşık, bıçak ve tence-re imalatıyla büyüyüp günümüze bu alanda önemli bir ulusal marka olarak geldi. Ancak birçok sektörde olduğu gibi bu alanda da rekabet edebilmek için sermaye gücü ge-rekiyor.

Yıldız Ailesi işte bunu sağlamak için 2006 yılında Antalyalı Kilit Ailesi’nin sahip olduğu Kilit Şirketler Grubu ile ortaklık ku-ruyor.

Şirketin yüzde 50’sini alan bu aile 2011 başında Ar-Yıldız’ın tamamını satın aldı. Bu-gün şirketin başında Kilit Ailesi’nin damadı Yalım Yönter bulunuyor. İlk ortaklığın kurul-duğu 2006’dan beri bu görevde bulunan Yönter’in yönetime gelmesiyle birlikte şir-kette hem üretim hem pazarlama hem de iletişim konusunda birçok yeni çalışmaya imza atılmış.

Yalım Yönter’e göre ise pazardaki en önemli farklılıkları ithalata dayalı bir sektör-de yıllardır yerli bir üretici olarak kaliteli ürün ve hizmet üretiyor olmak. Çorlu’ da kurduk-ları üretim tesisi Avrupa’nın en büyük tesisi olma özelliğini taşıyor. Satış sonrası da ürün ve hizmet garantisi uygulamalarında farklılık-lar yaratan Ar-Yıldız’ın sektör büyüklüğü ve gelecek hedeflerini Yalım Yönter’e sorduk.

Ar-Yıldız, tesis yatırımları ile fark yaratıyor

Ar-Yıldız 63 yıllık bir şirket. Bugün üçüncü kuşağa çeyiz veren şirket yılbaşında el değiştirdi. Şirketin kurucusu olan Yıldız Ailesi şirketi Kilit Şirketler Grubu’na sattı. Satış ve pazar payının artırılması konusunda çalışmaya hız veren şirketin yeni sahipleri, bunun için tasarım, üretim ve CRM uygulamalarının yanı sıra Avrupa’nın en büyük çelik mutfak eşya fabrikasını Çorlu’da hizmete soktu.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 35

Page 30: Haziran - Temmuz 2011

Doğa Koleji’nin tarihçesini bizim-le paylaşır mısınız?

Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker: Doğa Koleji 2002 yılında 100 öğrenciyle Beykoz Doğa Koleji’nde eğitim hayatına başladı. Doğa Koleji, kurulduğu günden itibaren eği-tim kalitesini hiç düşürmeden, benimsediği Doğa Konseptli Eğitim Modeliyle akademik, sosyal ve sportif alanda sayısız başarıya imza attı. Anaokulu ve ilköğretim grupların-da “yaşayarak öğrenme” felsefesinden yola çıkan Doğa Konseptli Eğitim Modeli, farkını zamanla göstermeye başladı. Bugün Türki-ye genelinde 35 noktada eğitim verebilen ve başarı grafiğini düşürmeyen bir eğitim kurumuyuz. Kıbrıs Kampüsü ile yurtdışı açı-lımımızı da başlattık.

Neden ismi “Doğa”?Doğa Koleji doğanın kalbinde, doğayı

örnek ve referans alarak, onu koruyarak eğitime başladı. Beykoz Doğa Koleji’nde başlayan bu başarı hikâyesine en uygun is-min Doğa olacağına karar verdik ve öyle de oldu. Doğayı tanıyan, seven, saygı gösteren bir nesil yetiştirmek gayesi de bu isim de etkili oldu.

Doğa Koleji’nde kaç öğrenci eği-

tim görüyor?Doğa Koleji’nde anaokulundan liseye

36  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

kadar 13 bin öğrenci eğitim görüyor. 2012 yı-lında bu sayının 20 bini bulmasını hedefliyoruz.

Doğa Koleji’nin eğitimde yarattığı farklar nelerdir?

Doğa Koleji öncelikle sadece akademik değil her alanda başarılı, her alanda söz söy-leyebilecek, fikir yürütebilecek, muhakeme ya-pabilecek, geleceğin başarılı liderleri olabilecek gençleri yetiştirmek için çalışıyor. Akademik gelişim spor, sanat ve kültürle beslenmeli ki ço-cuklarımız hayata daha donanımlı başlayabilsin. Doğa Koleji’nde fark yaratan unsurlar; eğitim modeli, sunduğumuz sosyal, sportif ve teknolo-jik olanakların yanında öğrencilerin mutluluğunu ön planda tutmamızdır.

Doğa Koleji’nin fark yaratan eğitim sisteminde neler var?

Her sene büyüyen ve başarı hikâyelerine ye-

FAR

K Y

AR

ATM

AK Doğa Koleji: Eğitimde

Fark Yarattı nilerini ekleyen Doğa Koleji, kurulduğu günden itibaren eğitim kalitesini hiç düşürmeden, be-nimsediği Doğa Konseptli Eğitim Modeliyle aka-demik, sosyal ve sportif alanda sayısız başarıya imza attı. Anaokulu ve ilköğretim gruplarında “yaşayarak öğrenme” felsefesinden yola çıkan Doğa Konseptli Eğitim Modeli, farkını zamanla göstermeye başladı. Öğrenciler ve velilerden sonra, bugün artık dünyada kabul gören bir eğitim anlayışı haline geldi. Bu modelde doğayı rol model aldık. Çocukları dört duvara hapsede-rek bilgi yüklemektense onları özgür bırakarak öğrendikleri bilgiyi nasıl kullanacaklarını gös-termek istedik. Uluslararası standartlarda çok dil seçenekli bir müfredatla bu çocukların birer dünya vatandaşları olarak yetişmesi bizim için çok önemli. Çocuklarımızın sadece eğitim ala-nında değil sanatın ve sporun her dalında başa-rılı olmalarını istiyoruz. Lise eğitiminde konsept gençlere adapte ediliyor. Sadece Doğa Koleji Liseleri’nde uygulanan ve Londra Ticaret ve Sa-nayi Odası’ndan onaylı t-MBA Eğitim Modeli’ni kısaca açıklamak istiyorum; Doğa Anadolu Lise-leri öğrencileri t-MBA Eğitim Modeli kapsamında akademik, sosyal, sanatsal ve sportif hayata donanımlı bir şekilde hazırlanırken iş dünyası ve kariyer yolları konusunda da bilinçleniyor. Sene sonunda ders, tez ve stajlarında başarı göstere gençler uluslar arası akreditasyonlu bir diploma almaya hak kazanıyorlar. T-MBA Eğitim Modeli şu an Türkiye’nin en ayrıcalıklı lise eğitim müfre-datını öğrencilerimize sunuyor.

Eğitim dışında bir de sosyal ve tek-nolojik imkanlar dediniz, nedir bu fark yaratan imkanlar?

Doğa Koleji öğrencileri; tasarım atölyeleri, müzik stüdyoları, ritim dersleri, resim ve heykel çalışmaları, satranç, modern dans, koro eğitimi ve yaratıcı drama dersleri gibi pek çok sanatsal etkinliğin yanında; Türkiye’de ilk defa bir eğitim kurumu bünyesindeki kürek takımı, binicilik, basketbol, voleybol, judo, badminton, hentbol, step ve jimnastik, futbol, dağcılık ve tırmanma gidi sportif faaliyetlerle akademik eğitimlerinin yanında sanatsal ve fiziksel gelişimlerini de üst düzey imkanlarla ve modern tesislerde sürdü-rüyor. Öğrencilerimiz. kurumsal işbirliği ve stratejik ortaklıklar dışında AB projeleri kapsa-

Page 31: Haziran - Temmuz 2011

ortamında öğrencinin 5 duyusunun da ge-lişeceği atölye alanları, aktivite alanları ve oyun alanları olmalı. Ebeveynler; çocuğun yabancı dil eğitimini önemseyen, sosyal ge-lişimine katkı sağlayan ve bunu müfredatına profesyonelce adapte edebilen bir okulu tercih etmeli. Gerçek hayat başarısı için 3 temel dersle ve yabancı dildeki gelişim tek başına hiçbir zaman yeterli değildir. Akade-mik gelişim spor, sanat ve kültürle beslen-meli ki çocuklarımız hayata daha donanımlı başlayabilsin. Lise öğrencilerinde ise birbi-rinden eğlenceli bilimsel, kültürel ve sanat-sal öğrenci kulüpleri, yurtdışı yaz okulları, benzersiz yabancı dil eğitimi, sınırsız sportif ve sosyal imkanlar, başarılı üniversite yer-leştirme sistemi ve tabiî ki onları başarılı

isimlerle bir araya getiren ve meslek ter-cihlerinde yol gösteren t-MBA Eğitim Modeli tercih sebebi…

Son olarak okurlarımıza ve genç-lere tavsiyeleriniz var mı?

Benim mesajım geleceğin liderleri olacak bu pırıl pırıl gençlerin kendilerini dinlemeleri ve hayata her alanda dahil ol-malarıdır. İdealist, fikir sahibi, duyarlı ve sorumluluklarını bilen, akademik ve kültürel birikimiyle dünya vatandaşı olabilecek, ba-şarılarıyla göğsümüzü kabartacak nesiller için çalışan biz eğitimciler onlara her alanda tüm imkanları sunmaya hazırız.

Doğa Koleji’nde başarı bir gelenektir. Bunu sadece bir alanda sınırlandırmak çok zor… Doğa’nın konseptinde birey bir bütündür. Bil-gisiyle, kültürüyle, sportif ve sosyal yanlarıy-la… Öğrencilerimiz her alanda gerçekten çok başarılı. Hentboldan judoya her spor dalında dünya, Avrupa ve Türkiye şampiyonluklarımız var. LYS’de ve YGS’de İstanbul birinciliğimiz var. I-SWEEEP, Mostratec, MILSET gibi dünya-nın önde gelen bilim ve proje olimpiyatlarında sayısız şampiyonluklarımız, derecelerimiz var.

Doğa Koleji akademik başarılarıyla, puan ortalamalarıyla ve Türkiye derecelerinde Türkiye’nin en başarılı eğitim kurumudur. SBS, Askeri Liseler, ÖZ-DE-BİR, LYG, YGS gibi mer-kezi sistemle yapılan ve binlerce öğrencinin yarıştığı sınavlarda Doğa Koleji pek çok derece ve Türkiye şampiyonluğu kazandı. 2011 8. sı-nıf SBS’de 16 Doğa Koleji öğrencisi 500 tam puan alırken 7. Sınıf SBS’de 22 öğrenci 500 tam puan alarak bir rekora imza attı. 2011 Askeri Liseler Sınavı’nda Türkiye 1.’liği, Türki-ye 2.’liği ve ilk 50’de 6 Doğa öğrencisi Türkiye sıralamasında yerini alırken 2010 SBS’de 100 soruyu da doğru yapan 51 öğrenci ve 99 so-ruyu doğru yapan 112 öğrenci 478.554 Puan Ortalamasıyla Okullar sıralamasında Doğa Koleji’ne İstanbul 1.’liğini getirdi. Yükseköğreti-me geçişte ise YGS ve LYS puan ortalamasıyla yine İstanbul 1.’si olan Doğa Koleji 2011 ÖZ-DE-BİR Sınavı’nda 500 tam puanla altı Türkiye şampiyonluğu kazandı. Sporda ise judodan hentbola çok sayıda Türkiye ve dünya derece-lerimiz var. Öğrencilerimiz onlara sunduğumuz imkanları kendi yetenekleri ve sportif kariyerle-riyle çok güzel birleştirdiler. Voleybolda dünya 3.’lüğü, erkek basketbolda dünya şampiyonlu-ğumuz var. 2011 yılında genç kız hentbol ta-kımı, judo takımımız, ilköğretim yıldız ve küçük basketbol takımları Türkiye Şampiyonu oldular. UNİ-CUP’ta da yıldız erkek basketbol takımımız Türkiye kupasını kaldırdı.

Bir öğrenci sizin okulunuzu niye ter-cih etmeli? Tercih aşamasındaki öğren-cilere ne demek istersiniz?

İlköğretim eğitiminde esas olan çocuğun mutluluğudur. Doğa Konseptli Eğitim Modeli’nin yapıtaşı olan “Mutlu Çocuk Öğrenir” felsefesi, çocuğun daha ilköğretim çağında akademik olarak değerlendirilirken yeteneklerinin, beğeni-lerinin ve tercihlerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini savunur. Bu sebeple okul ve sınıf ortamı çocuğun öğrenmesini destekleyecek, onun öğrenme isteğini motive edecek bir ortam olmalı. Bu yaş grubunda öğrenmenin temelini merak duygusu oluşturur. İdeal bir öğrenme

mında Doğa Koleji öğrencileri yurtdışında pek çok kültürel ve sosyal aktiviteye katılıyor. Doğa Anadolu Liseleri’nde öğrenci ve öğretmen deği-şim programları uygulanıyor. Öğrenciler ayrıca Almanya, İngiltere ve Amerika’daki yaz okulla-rında dil ve kültür eğitimi alıyorlar. Felsefeden genetiğe, Türkiye’nin saygın akademisyenleri önderliğinde kurulan öğrenci kulüpleri ve yaz okullarına katılabiliyorlar. İlköğretim müfredatın-da ise tarım, ekoloji, botanik, binicilik derslerinin yanında SBS öğrencileri S.O.E.S sistemi kap-samında seçmeli olarak teknoloji, tasarım, fo-toğraf, karikatür gibi son derece farklı derslerle SBS müfredatını sosyal anlamda destekliyor.

“Doğa ile Teknolojiyi Birleştiren Ola-naklar “

Doğa Koleji teknolojik alt yapısı ve modern eğitim binalarıyla da fark yaratıyor. Modern tek-nolojinin sunduğu tüm imkanların yanı sıra tarım aslanları, ekoloji derslikleri, evcil hayvan barı-nakları da Doğa Koleji Kampüsleri’nin olmazsa olmazlarından. Dünyanın en büyük eğitim tek-nolojisi sağlayıcılarından Promethean’ın dünya çapında 3500 eğitim kurumu arasında tekno-lojiyi en iyi kullanan eğitim kurumuna verdiği “Center of Excellence “ ödülünü kazanan Doğa Koleji modern teknoloji alt yapısını her yıl güç-lendirmeye devam ediyor. Doğa Koleji’nin tüm sınıflarında bulunan Akıllı Tahta ve dijital sınıf uygulamasıyla doğa ile teknolojiyi birleştiriyor, öğrencilerinin bu olanaklardan sonuna kadar yararlanmalarını sağlıyoruz.

Doğa Koleji bünyesinde sosyal so-rumluluk projeleriniz var mı?

Sosyal sorumluluk ve duyarlılık Doğa’nın ru-hunda var. Okul öncesi eğitimden liselere kadar her yaş grubunda öğrencimiz çevre, doğa, sağ-lık, eğitim ve yardım gibi pek çok konuyu sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçiriyor. Doğa Anadolu Liseleri öğrencileri en son “Tüm Hayal-ler Gerçek Olsun” projesi ile devlet okullarında okuyan ve ihtiyaç sahibi öğrenci kardeşlerinin di-leklerini gerçekleştirdiler. TOÇEV, TEMA, WWF, TKV yararına okul içinde ve dışında pek çok etkinlik organize ettiler. Her öğrenci kendi kam-püsünün etrafındaki yerleşkelerde çevre odaklı bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Örneğin Atık Yağ Toplama Projesi kapsamında eğitim saatleri dışında öğretmenleriyle evleri ziyaret ediyorlar ve atık yağların nasıl toplanacağını ve geri dö-nüştürülebileceğini anlatıyorlar. Sosyal sorumlu-luğun en güzel yanı ise tüm bu projeleri kendileri geliştiriyor ve tüm aşamalarına dahil oluyorlar.

Doğa Koleji’nin başarılarından bah-seder misiniz?

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 37

FAR

K Y

AR

ATM

AK

Page 32: Haziran - Temmuz 2011

38  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Fark yaratabilmek için farkın-da olmak gerekir. Farkında olmanın yolu da insanı ve çalışmayı sevmekten geçer.

İnsanı sevmeyen kendini seve-mez, dolaysıyla kendisine saygısı olmaz. Kendisine saygısı olmayan da işini sevmez, yaptığı işten zevk alamaz. Her şeyden önce insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık ol-ması gerekir.

Bilindiği gibi yeni kamu yöne-timinde ; süreç, yöntem ve kural-lara uygun olarak işleri sevk ve idare etmek demek olan yönetim anlayışından; performans ölçme, sorumlu-luk alma, kaynakları etkin ve verimli kullan-ma, hedef strateji ve öncelikleri belirleme demek olan işletme anlayışına doğru kay-manın olduğu görülmektedir.

Kamunun özel sektöre göre daha az esnek, daha hantal olduğu herkes tarafın-

dan öyle biliniyor ki artık doğal karşılanıyor. Maça başlarken 1-0 yenik başlamak gibi. Bu an-lamda kamuda personeli ve birimleri harekete geçirmek, zihniyet dönüşümünü sağlamak ko-lay değil; hemen bir dirençle karşılaşıyorsunuz. Bir yandan içerideki bu olumsuzluğu gidermeye çalışırken diğer yandan da olumsuzluğun vatan-

daş üzerindeki algısını kırmak zorun-dasınız.

İşte bu anlayıştan yola çıkarak belediyeyi yeniden yapılandırıp, iyi bir ekip oluşturduk. Akabinde Kalite Yö-netim Sistemi çalışmalarını başlattık.

Belediyemizi kurumsallaştırıp, dü-zenli çalışmalar yaparak, “Doğuştan Marka Şehir Şanlıurfa’yı Türkiye’nin gündemine oturtmak; Bu amaçla be-lediyeyi bir işletme mantığı ile yönetip, vatandaş memnuniyetinin sürekliliğini sağlayarak, çalışanların birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni ön plana çıkarmak temel

politikasıyla hareket ettik. Her çalışanını bir belediye başkanı gibi gö-

rüp, çalışanların fikrine sürekli değer vererek çalışanından maksimum fayda sağlamak ilkesi ile çalışanlarımıza ve halkımıza güven vermeye gayret gösterdik.

Açık ve şeffaf olmaya özen gösterdik. Tüm

KAMUDAK

İ UYG

ULA

MAL

AR

Tarihiyle fark yaratan kent

Dr. Ahmet Eşref FakıbabaŞanlıurfa Belediye Başkanı

Page 33: Haziran - Temmuz 2011

Bütün bunların yanında katılımcı anla-yışı, gerek kurumumuza gerekse kente yaymaya çalıştık. Çünkü kentin en önemli sorunlarından biri ortak akıl oluşturulma-yışıydı. Bu nedenle öncelikle yapmış oldu-ğumuz projeleri kendi birimlerimizde ve organlarımızda tartışıyor, daha sonra ilgili STK ve kamu kuruluşlarıyla paylaşıyorduk.Ayrıca,her sabah mahalle gezileri, haftada bir STK toplantıları yaparak katılımcı bir anlayışla kararlarımızı sağlıklı bir şekilde alarak paylaşımı arttırdık. Tabiî ki bütün bu çalışmaların, toplantıların, kararların Kalite Yönetim Sistemi gereği kayıt altına alınması ile hem kurumsallaşma adına önemli kaza-nımlar edindik hem de halkın kurumumuza güven duymasını sağladı.

Sonuç olarak; fark yaratmak için çalış-madık ama yaptığımız çalışmalar, ilkeleri-miz ve duruşumuz bizleri farklı kıldı. İyi bir ekiple, özverili bir şekilde ilkeli ve kararlı ola-rak insana değer veren bir hizmet anlayışı ortaya koymaya çalıştık.

Hemşerilerimiz, Şanlıurfa da yaşamak-tan memnun ve mutlu ise ve bundan gurur duyuyorsa görevimizi iyi yapmış sayıyoruz.

olduk.Herkese eşit mesafede durduk. İş ve iş-lemlerimizde insanların sosyal durumlarına, sta-tülerine, varlıklarına bakmadan tarafsız ve adil davrandığımızı gören vatandaşın, bizlere olan güveni pekişti adeta.

Değişime hep açık olduk ve kendimizi sürek-li geliştirdik. Sadece bir örnek verecek olsam, İsviçre’de yaşayan bir hemşerimiz telefonla ara-dı ve orada gördüğü bir uygulamayı Şanlıurfa’da yapmanın güzel bir hareket olacağını söyledi. Baktık, gerçekten güzel bir davranıştı ve hemen uygulamaya başladık. Nikah töreninde imza atı-lan kalemi nikahı kıyılan çifte o güzel anın hatıra-sı olarak hediye ediyoruz.

Hizmetlerimizde en güncel teknolojiyi kul-lanmaya başladık. Göreve başlarken halihazır haritası olmayan bir kentten; coğrafi ve idari bilgi sisteminden oluşan bir kent bilgi sistemine kavuştuk, e-belediye uygulamalarıyla vatandaş-larımıza hizmet veriyoruz.

Bir diğer önemli husus ta parayı iyi kullan-mak. Finansman yönetimi. Hem gereksiz gider-lerin önlenmesi hem de kalitenin en uygun fiyata alınması. Ayrıca geliri arttırmaya yönelik gayret-ler ve AB vb.fon imkanlarından faydalanma . Bu yolla önemli projeler kazandırdık Urfamıza.

iş ve işlemlerimizde açık ve şeffaflığı ilke edi-nerek her zaman hesap verebilir bir konumda olduk. Türkiye de bir ilk olarak, her ay düzenli olarak tüm gelir ve giderlerimizin belgelerinin bir örneğini sivil toplum kuruluşlarına ve siyasi partilere gönderdik ; ayrıca her imar komisyonu toplantılarına üniversiteden ve mimarlar odasın-dan temsilcilerin katılımını sağladık.

Tüm ihalelerimizi basına açtık. İhalenin ko-nusuna göre ilgili STK’ların ihalelerde gözlemci olarak katılımını sağladık.

Bu açıklık ve şeffaflık bize güç vermeye başladı, kendimize olan güvenimizi arttırdı.

Kentin , sadece mevcut sorunlarının gide-rilmesini değil, aynı zaman da geleceğini de öngörme ve planlama konusunda gayret göste-riyorduk. Bu konuda yurtdışındaki bir üniversi-teden şehir plancısı ve ODTÜ’den şehir plancısı hocalarımızdan altı yıldır danışmanlık hizmeti alarak kentin stratejik gelişimini planlıyoruz.

Hizmet sunumunda tarafsız ve adil olmaya çalıştık. Önceliklerimizi, ihtiyaçlara göre belirle-dik. Bizlere oy verip vermediklerine bakmadan şehrin her noktasına hizmeti , düzeni götürme-ye çalıştık; ayak basmadık yer bırakmadık.

Tabir yerindeyse, hep dairenin merkezinde

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 39

KAMUDAK

İ UYG

ULA

MAL

AR

Page 34: Haziran - Temmuz 2011

Ka/Der

Page 35: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011- ÖNCE KALİTE 41

FAR

K Y

AR

ATM

AK

29-30 Kasım 2011 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda ger-çekleşecek 20.Kalite Kongresi’nde kalite ile fark yaratmayı tartışacağız.

Bu çerçevede, uluslararası arenada ve ülkemizde, başarıları ve çarpıcı hikayeleri ile gündemi belirleyen, geleceğe ışık tutan ko-nuşmacılarla, sizleri bu organizasyona daha büyük farklar yaratmaya davet ediyoruz.

Her gün ekonomide, teknolojide, yaşamın her alanında yenilikler büyük bir hızla

ve etkinlikle karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki bu değişim öylesine hızlı olmakta ki,

bu değişime kurum ve kuruluşlar ayak uydurmada zorlamaktadır.

“Kalite” kavramının kendisi de değişim rüzgarlarına ayak uydurarak içerik ve

kapsamını genişletmiştir. Ülkemiz kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde hem de

yurt dışında rekabet edebilmeleri, yani “Fark Yaratmaları” için değişim, dönüşüm

rüzgarıyla yol alan “Kalite” kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef almaları

gerekmektedir. KalDer, 20.Kalite Kongresi’nde fark yaratanları sizlerle buluşturuyor.

“Rekabet koşullarının hızla değiştiği günümüz dünyasında, ‘fark yaratan’

şirketlerin, Kalite ve İnovasyon kavramlarını en iyi şekilde uygulayan şirketler

olduklarını görüyoruz. Mükemmellik ve yenilikçilik rekabet gücünü yükseltirken,

sürdürülebilirlik, çevre duyarlılığı, çalışan memnuniyeti gibi olumlu faktörleri de

beraberinde getirmektedir.”

Hepimiz daha iyi bir Dünya, kalkınmış bir Türkiye için çalışıyor, ürünler, hizmetler sunan zincirlerde değer yaratıyoruz. Her kesimden kuruluş için kalıcı başa-

rılar; bizi benzerlerimizden ayırt edecek özel-liklerimizin tasarlanması, sunulması ve sürekli geliştirilmesine bağlı...

Geçmiş yıllarda ürün kalitesinin yeterli oldu-ğu bir anlayış, günümüzde yerini küreselleşen

dünyada, paydaşların tercih sebeplerinin daha geniş kavramlarla belirlenmesine bıraktı. Fark yaratan organizasyonların çevre bilinci, etik davranış, paydaşlarını önde tutma, ilişkileri sür-dürülebilir kılma, hizmet kalitesini sürekli arttır-ma unsurlarını sistematik bir yapı içinde kurum kültürüne dönüştürdükleri görüyoruz. Özetle çağdaş yönetimde farkı yaratan her unsuru “ka-lite” olarak tanımlıyoruz.

“Fark Yaratmak”ANA TEMASI İLE GERÇEKLEŞECEK 20. KALİTE KONGRESİ 29-30 KASIM

2011 TARİHLERİNDE LÜTFİ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI’NDA

A.Hamdi DoğanKalDer Yönetim Kurulu

Başkanı

Ümit BoynerTüsiad Yönetim Kurulu

Başkanı

Değişim Yönetimi Marka ile fark Yaratmak Tasarım ve Arge ile Fark Yaratmak

Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi

Yönetimin Zirvesindeki Kadınlar

Gönüllü Ol ! Fark Yarat

Sanatla Fark Yarat Mükemmellik Yolculuğu

1Fark Yaratanlar: Eğitim Fark Yaratanlar: Tekstil Fark Yaratanlar:

Bilişim ve E-Ticaret Kurumsal Performansın Değerlendirilmesi

2 Avrupa Birliği, Türkiye İlişkilerinde Nasıl Fark Yaratılır?

Başarı Öyküleri Anadolu’da Marka Yaratmak Bir Kalkınma Projesi: Ulusal Kalite Hareketi

3

4

OTURUM BAŞLIKLARIA B C D

Page 36: Haziran - Temmuz 2011

FAR

K Y

AR

ATM

AK

42 ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

n DR. A. BURAK ERDİNÇ, T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ESKİŞEHİR DOĞUM VE ÇOCUK HASTALIKLARI HASTANESİ BAŞHEKİMİn AYHAN GÜRBAY, FARBA, GENEL MÜDÜRn CEM NEGRİN, TGSD, YÖNETİM KURULU BAŞKANIn EZEL AKAY, YÖNETMENn GÜLDEN YILMAZ, KOTON, YÖNETİM KURULU BAŞKANIn HADİ KARASU, DENIM VILLAGE, GENEL MÜDÜRn HACI ORMANOĞLU, GONCALAR SOLMASIN DERNEĞİ, Y.K. BAŞKANIn İLHAN ÜTTÜ, ELGİNKAN VAKFI MÜDÜRÜn KEMAL OK, ‹İSDEMİR, YÖNETİM SİSTEMLER‹ MÜDÜRÜn PROF. DR. KENAN MORTAN, MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ

n PROF. DR. MEHMET DURMAN, SAKARYA ÜNİVERSİTESİ, ÖĞRETİM ÜYESİn MÜJDAT GEZEN, SANATÇIn OZAN SOMAKLAR, ODEON TOURS, GENEL MÜDÜR YARDIMCISIn SAMİ KARİYO, PENTİ, YÖNETİM KURULU BAŞKANIn ŞENOL ŞANKAYA, ULUDAĞ HAZIR GİYİM VE TEKSİTL İHRACATÇILARI BİRLİĞİ,YEŞİM TEKSTİL, YÖNETİM KURULU BAŞKANIn TEMEL KOTİL, THY, GENEL MÜDÜRn VAHAP MUNYAR, HÜRRİYET, EKONOMİ MÜDÜRÜn VEDAT MİMAROĞLU, ÇİMTAŞ A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANIn YILMAZ BAYRAKTAR, TÜPRAŞ, GENEL MÜDÜR YARDIMCISIn ZEKERİYA YILDIRIM, DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ, YÖNETİM KURULU BAŞKANI

KONUŞMACILARIMIZDAN BAZILARI

DİĞ

ER K

ON

MA

CIL

AR

IMIZ

AHMET EŞREF FAKIBABA, ŞANLIURFA BELEDİYESİ

BAŞKANI

ALİ SABANCI, PEGASUS HAvA YOLLARI YÖNETİM

KURULU BAŞKANI

AYŞEGÜL İLDENİZ, INTEL TÜRKİYE, ORTADOĞU vE

AFRİKA BÖLGE DİREKTÖRÜ

BEKİR OKAN, OKAN ÜNİvERSİTESİ MÜTEvELLİ

HEYETİ BAŞKANI

ABBAS GÜÇLÜ, MİLLİYET, YAZAR

BÜLENT ECZACIBAŞI, ECZACIBAŞI YÖNETİM

KURULU BAŞKANI

FÜGEN TOKSÜ,TÜHİD, YÖNETİM KURULU

BAŞKANI

GÜLER SABANCI, SABANCI HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

GÜNERİ CIvAOĞLU, MİLLİYET GAZETESİ

BAŞYAZARI

GÜRER AYKAL, Borusan İstanbul Filarmoni

Orkestrası Onursal Şefi

EREN ÇAMURDAN, AYMARKA, GENEL MÜDÜR

NURİ OTAY, FORD OTOSAN GENEL MÜDÜRÜ

MUSTAFA v. KOÇ, KOÇ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

MÜJDAT KEÇECİ, ERBAKIR, GÖREvLİ YÖNETİM

KURULU ÜYESİ

NEvZAT AYDIN, YEMEK SEPETİ, GENEL MÜDÜR

DOÇ. DR. NİLSEN ALTINTAŞ, TEB, İ.K. GENEL

MÜDÜR YARDIMCISI

MUSTAFA BOYDAK, BOYDAK HOLDİNG Y.K.

BAŞKAN vEKİLİ

SERPİL TİMURAY,vODAFONE CEO

TAHİR BÜYÜKHELvACIGİL, HELvACIZADE Y.K. BAŞKAN

YARDIMCISI

TEKİN KÜÇÜKALİ, TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI

UĞUR DÜNDAR, STAR Tv HABER DAİRESİ BAŞKANI

YEŞİM GÜRA, DANONE HAYAT, GENEL MÜDÜR

SİNA AFRA, MARKAFONİ, CEO

GALYA FRAYMAN MOLİNAS, COCA COLA

TÜRKİYE BAŞKANI

CEM BOYNER, BOYNER HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Dr. AHMET PAKSOY,İDO GENEL MÜDÜRÜ

DR. ERHAN BAŞ, BİLİM İLAÇ, GENEL MÜDÜR

DR. HAKAN GÜRSU, ODTÜ, ÖĞRETİM ÜYESİ

DESIGNNOBIS, CEO

ECE AKSEL, FRITOLAY TÜRKİYE, GENEL MÜDÜR

EMRE AROLAT, EMRE AROLAT MİMARLIK,

YÖNETİCİ ORTAK

Page 37: Haziran - Temmuz 2011

Kal

Der

’DEN

MİRAS DEĞİL, ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZIN EMANETİDİR”

Konumuza gelirsek, inşaat sektörü Türkiye’de 1923’ten sonra gelişmeye başlayan bir sektör. Ancak 1950’lere kadar genelde devlet binaları, fabrika v.b. binalara ağırlık verilmiş. 1950’den itibaren inşaat sektöründe bir canlanma başlı-yor. Bu dönemde özellikle tesisat konusunda Türkiye’de üretilen doğru dürüst bir malzeme ve hatta tesisat ustası dahi yoktu. Tesisatla ilgi-li hemen hemen herşey yurtdışından geliyordu. Tesisat işlerinde genellikle Alman mühendisler ve Macar ustalar çalışıyordu.

Ulu Önder ATATÜRK’ün Cumhuriyetin kurulu-şundan sonra başlattığı sanayileşme ve altyapı yapılanma hamlesi, II.Dünya Savaşı’nın da etki-siyle biraz yavaşlamıştı. 1950’den sonra dış kre-di imkanları da kullanılarak başlatılan ikinci sanayi hamlesi ile birlikte, nüfusun ve şehirleşmenin artı-şına da paralel olarak, üst yapı yatırımları da art-maya başladı. 1950’lerden sonra, hem dünyada hem de Türkiye’de gerek inşaat malzemelerinde ve gerekse uygulamalarında kalite göreceli ola-rak artmaya başladı. Tabiki buna bağlı yeni yasal

düzenlemelerde sürekli yürürlüğe konuldu veya değiştirildi. Ancak hala insan yeterince odak noktası değildi. Temel konu üretimdi. Ne üreti-lirse satılabiliyordu. Yani, talep arzdan fazlaydı.

Ayrıca, konuyla ilgili yasalar yetersiz, yasala-rı uygulayan ve denetleyenler de yeterince bilgili veya ilgili değillerdi.

Bu konuya bir çok örnek verilebilir. Mesela 1999 depremine kadar Marmara Bölgesi’nin 1.derece deprem bölgesi olduğu resmi kayıtlar-da yer almıyor ve tüm inşaatlar 2. derece dep-rem bölgesi yönetmeliklerine göre yapılıyordu. Sadece böyle olsa yine iyi. Mevcut inşaatlarda hiçbir kontrol olmadığından, özellikle kıyı bölge-lerde ,yıkanmamış deniz kumu kullanılıyor, kum çimento oranına bakılmıyor, inşaat demiri kalite-sine dikkat edilmiyordu.

Hatta deprem için çok önemli olan kolon ve kirişlerdeki demir uçlarının bükülerek birbirine tutturulması bile ilave maliyet getiriyor diye ge-nelde yapılmıyordu. İnşaatlarda kullanılan tesisat malzemelerinde bulunması gereken standartlar, kullanılan malzemelerin çoğunda müteahhitlerce aranmıyordu.

Ne demek “ Değişen Yaşam Standart-ları”? Temelinde ne var? Tabiki hepimizin bildiği gibi “ İNSAN ”.

İnsanoğlu’nun da yaşamak için 3 temel ihtiyacı var.

n Nefes Alma,n Yeme , İçme ven BarınmaDiğer tüm ihtiyaçlar, bu 3 temel ihtiya-

cın alt unsurları. Çünkü: esas olan insan ise, onun sağlıklı yaşayabilmesi için, temiz hava, temiz su, kirlenmemiş topraklarda yetişmiş organik ürünler ve barınabileceği uygun bir ev gerekmektedir.

Yine bildiği gibi, tüm dünyada ister siya-si, ister ekonomik, ister sosyal olsun tüm faaliyetlerin odağında artık insan var. Yani herşey insanlar, başka bir deyişle, müşte-riler için. Ama özellikle 1990’larda sonra önemi gittikçe daha iyi anlaşılmaya başlayan bir olguda “TEMİZ BİR DÜNYA” veya “YEŞİL ÇEVRE”.

Benim çok sevdiğim bir söz var “YAŞADIĞIMIZ DÜNYA, BİZE ATALARIMIZDAN

Değişen yaşam standartlarının inşaat sektörünü yönlendirme gücü

44  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Önder KıratlılarKalDer Yönetim Kurulu Üyesi

Page 38: Haziran - Temmuz 2011

miktarını geçmesi, yani ulusal ve uluslararası rekabet gelişmeyi hızlandırmıştır.

1980’lere kadar, halkımız sadece barın-ma ihtiyacının karşılanmasını yeterli buluyor-du ve bunu “BAŞIMI SOKACAK BİR YERİM OLSUN” özdeğişiyle dile getiriyordu. Daha sonra bilinçlenmenin ve gelir seviyesinin artmasına paralel olarak isteklerini dile ge-tirmeye başladılar. 2000’lerden itibaren de müşteri beklentileri öne çıkmaya başladı.

İhtiyaçlar, basit malzeme ve uygulama-larla karşılanabiliyordu. Müşterileri İstekleri artmaya başladıkça malzeme ve uygulama-lardaki kalite ve etkinlik ön plana çıkmaya başladı. Ancak, Müşterileri Beklentilerinin devreye girmesiyle estetik, kullanım kolaylığı ve tasarruf da ürün kalitesiyle birlikte önem kazandı.

Özellikle kadınların iş hayatında daha faz-la yer almaya başlamasıyla, konutlarda emni-yet, temizlik, bakım ve onarım gibi hizmetle-rin de önemi arttı. Yine yeşil bir çevre, temiz bir hava insanların artık bir vazgeçilmezi...

Bugün müşteriler karar veren. tüm ürün ve hizmet üretenler, müşteri ihtiyaç, istek ve beklentilerini öğrenmeye ve buna göre üre-tim yapmaya çalışıyor.

PHILIP KOTLER diyor ki “EĞER MÜŞTERİYİ DÜŞÜNMÜYORSANIZ, ZATEN

HİÇ DÜŞÜNMÜYORSUNUZ DEMEKTİR”Yine Dell Firmasının CEO ve Yönetim Ku-

rulu Başkanı Michael DELL “DİNLİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ VE SONRA MÜŞ-

TERİLERİMİZİN İSTEKLERİNİ TEMEL ALARAK YENİ ÜRÜNLER VE HİZMETLER ÜRETİYORUZ.” diyor.

Zaten amaç, insanların hayatını kolay-laştırmak değil mi? Onlara, beklentilerinin de ötesinde mal ve hizmet sunmak değil mi? Onlara satın aldıkları her üründe ilave değer katmak değil mi? Aksi takdirde Ulu Önder ATATÜRK’ün söylediği gibi “MUHASSIR ME-DENİYET SEVİYESİ”ne nasıl ulaşacağız?

Bu gün ben 100 liralık mal veya hizmet satın aldığımda, 100 liralık fayda değil, en az 110 liralık bir fayda bekliyorum. Çünkü; ara-daki 10 lira benim refah düzeyimi arttıracak. işte temel mantık bu.

Günümüzde tüm insanlar bilerek veya bil-meyerek bunu talep ediyorlar. Günümüzde en önemli sorunlardan biri de doğal kaynak-ların daha tasarruflu kullanması ve çevreye daha az zarar vermek.

İşte inşaat sektöründe bunu Yeşil Binalar ve Doğa Dostu Ürünler olarak adlandırıyoruz.

“YAŞADIĞIMIZ DÜNYA BİZE ATALARIMIZDAN MİRAS DEĞİL, ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZIN EMANETİDİR”

Evet Türkiye ve inşaat sektörüne tekrar geri dönersek, sektördeki iyileşmeler;

n Gecikmeli de olsa, dünyadaki gelişmeler kapsamında, Sanayi BAkanlığı ve TSE’nin yapı, malzeme ve işçilik standartlarını yayınlaması ve belli süreler sonrasın da zorunlu standart hale getirmesi,

n Ülkede yerleşik gerçek üreticilerin (Sanayi-cilerin) ürün ve üretim kalitelerindeki

iyileşmelern Özellikle birer STK olan sektör dernekleri-

nin kurulması, bunların hem bakanlıklar nezdinde, hem de TSE ile müş-

tereken yaptıkları çalışma sonuçlarının sahaya yansımaya başlaması,

n Bazı üniversitelerimizin ve hocalarımızın gerek firmalar, gerekse sektör dernekleri ve meslek odaları ile yaptıkları akademik çalışmalar (Özellikle teknoloji ve arge çalışmalarına yönelik olarak verdikleri destekler)

n Doğalgazın Türkiye’ye gelmesi. Doğalgaz inşaat sektörü için bir milattır. Bu konuda çok tecrübesiz olmamıza rağmen, sistemin baştan doğruya yakın kurulması ki, bu konuda Bakan-lıklar, Botaş ve özellikle yerel gaz kuruluşları, meslek odaları ve sektör dernekleri ve bu derneklere üye üretici, satıcı ve uygulayıcıların çoğunluğu ile bazı üniversitelerin ve değerli öğ-retim üyelerinin sık sık bir araya gelerek, hem dünyadaki teknolojik gelişmeleri ve yasal düzen-lemeleri yakınen takip etmeleri, hemde bunları azami ölçüde ülke koşullarına uygulanması için çabalamaları inşaat sektörüne ciddi bir disiplin getirmiş, dolayısıyla kullanıcılara büyük katkı sağlamıştır.

n 23 Şubat 1995 yılında Tüketicinin Korun-ması Hakkındaki Kanun ve buna bağlı yönetmelik ve tebliğlerin yayınlanması,

n Yine 1999 Adapazarı, Gölcük ve Düzce depremleri sonrası yaşananlar, zorla da olsa kurallarda ve daha sonra gevşetilmeye başlansa da kontrollarda bir disiplin sağlamıştır.

n 1996’da Gümrük Birliği’ne giriş ve AB’ne girme süreci ile başlatılan AB muktesebatının ulusal kanun, tüzük ve yönetmeliklere yansıtıl-maya başlanması da sektördeki iyileşmelere örnektir.

Tabiki bu iyileşme ve gelişmelere öncülük eden yine “İNSAN”, yani “MÜŞTERİLER” oldu.

Son 20 yılda eğitim seviyesindeki artış, özel-likle tüketicinin korunması hakkındaki kanunun çıkışı, gelir seviyesindeki artış, iletişim olanakla-rının olağanüstü gelişmesi, gümrük duvarlarının kalkması, yurtdışı geziler, fuarlar v.b. bir çok hususa bağlı olarak müşteri bilincinin artması, bu gelişmenin ana unsurları olmuştur. Yine arzın taleple dengelenmesi, hatta zaman zaman talep

Ben Adana’da 1990’ların sonunda bir müte-ahhite “Bu kullandığınız armatürlerin hiçbir stan-dardı yok. Çok kalitesiz bir mamul. Niçin bunu kullanıyorsunuz dediğimde” “Banane kardeşim ben yapıp satıyorum, müşteri istiyorsa söküp atar yenisini takar” diye akıl almaz bir cevap vermişti. Yine bilindiği gibi, İstanbul’da ki inşaatla-rın yaklaşık %63’ü iskansız. Yani kurallara aykırı yapılmış. İşin ilginci, bu binaların depreme karşı güçlendirilmesi için belediyeden izin almaları ge-rekiyor. Bunun içinde Büyük Şehir Belediye Baş-kanı geçici bir af ve izinden bahsetmek zorunda kalıyor. Şehir planlaması deseniz hiçbiryerde yok.

Hala çoğu inşaatımızda tesisat kanalı ve tesi-sat duvarı yok. Pis su havalandırma bacası yok. Eski kaloriferli binaların yaklaşık %99’da merkezi sıcak kullanım suyu tesisatı yok. İzolasyon dese-niz yok denecek kadar az.

Çoğu binada ve dairede ısıtma ve soğutma hesabı yapılmadan, kurulan kalorifer ve klima tesisatları mevcut. Yine eski binaların hemen hemen tamamında topraklama hattı yok. Elektrik tesisatlarında kullanılan kabloların kalitesi ve tesi-sata uygun olup olmadığı belli değil. Bu örnekler saymakla bitmez.

Pekiyi, özellikle son 20 yılda neler oluyor ve bundan sonra neler olmalı?

14-15 Mart tarihlerinde İstanbul’da “DEĞİ-ŞİM LİDERLERİ ZİRVESİ” düzenlendi. Bu zirveye başta eski BM Genel Sekreteri KOFİ ANNAN ol-mak üzere dünyanın her yerinden devlet adamla-rı, uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcileri, akademisyenler ve uzmanlar katıldı.

Yapılan tüm oturumların ortak sonucu;1. Artık bölgesellik kaybolmuştur. Gelişen

iletişim çağında tüm dünya tek bir bölgeye indir-genmiştir.

2. Gerek ülkeler arası, gerekse ülkelerin ken-di içinde ;

n Güven ve Bütünleşik Liderlik,n Yetişmiş İnsan Sermayesi ve Eğitim,n Hukukun üstünlüğü ve insan haklarına say-

gı olarak çıktı. Bunlara ilave olarak da, insanlığın geleceği için yeşil çevre en önemli global sorun olarak vurgulandı.

Yine bu toplantıda, son 20 yıldır, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelere göre yaklaşık yılda 3 kat daha hızlı büyüdüğü ve artık eko-nomik üstünlüğün batıdan doğuya kaymaya başladığı, ancak buna rağmen, ülkeler bazında ele alındığında, gelir dağılımının eşit olmadığı ve çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri-nin de, çevreyi kirletenlerin genelde gelişmiş ül-keler olduğu, fakat bunu temizlemenin bedelinin kirletmeyenlere de ödetilmek istenmesi olduğu vurgulanmıştır.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 45

Kal

Der

’DEN

Page 39: Haziran - Temmuz 2011

46  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Ulusal Kalite Hareketine katılma fikri nasıl doğdu?

Ulusal Kalite Hareketi’ne katılma fikri KalDer’in Ankara Şube yönetiminin biz teşviki ile oluştu. Çok hızlı hareket ettik ve bugün de süreci KalDer ile birlikte çok iyi yönetmekteyiz.

Kalite yolculuğunda geçirdiğiniz evre-leri ve kaydedilen aşamaları anlatır mı-sınız?

Hastane inşaatı aşamasından itibaren uluslar arası hastane inşaatı uygulama rehberlerinden, halen günümüzde en çok hastane akreditasyonu yapan JCI’ın mimari standartlarına kadar birçok standardı kendimize rehber edindik.

Hastanemiz açıldıktan bir yıl gibi kısa bir süre-de 2009 yılı içerisinde JCI akreditasyonunu aldı. 2010 yılı sonbaharında da KalDer’in ulusal kalite hareketine katıldık ve EFQM mükemmellik modeli

öz değerlendirme aşamasına kadar geldik.

KalDer’in çalışmalarını nasıl buluyor sunuz?

KalDer’in çalışmalarını son derece başarılı ve kalıcı buluyorum. Uzun soluklu bir mücadeleyi çok tutarlı bir şekilde yürüttüklerini görüyorum. Bu da ülkemizin tüm iş kollarında dünya ile re-kabet eder hale gelmesinde önemli bir rol oyna-yacaktır.

Ülkemizde kalite anlayışının gelişme-si için vereceğiniz tavsiyeler var mı?

Ülkemizde kalite anlayışının gelişmesi için po-litikacıların, bürokratların, meslek örgütlerinin, iş dünyasının ve akdemi çevrelerinin dünya piyasa-larında söz sahibi olabilmenin ve gelişmiş bir ülke olabilmenin yolunun kaliteli mal/hizmet üretim ve sunumu olduğu konusunda hem fikir olmalı ge-rekmektedir.

Buna göre gerek kamu kuruluşları gerekse de tüm özel sektör kuruluşları maliyet kaygıların-dan arınmış olarak mükemmeliyetçi bir anlayış ve sürekli gelişim içinde daha iyisini hedefleyip ilerlemelidirler. Kalite bilinci için toplumun tüm yapı taşları seferberlik içinde olmalıdır ve bu mücadeleden hiç taviz vermeden ilerlenmelidir. Bunun yöntemleri bellidir ve yapılacaklar nettir. Sadece gerekli olan sağlam bir iradedir.

Sektörünüzdeki kalite anlayışının ge-lişmesi için neler yapılması gerektiğini düşünüyor sunuz?

Hastanelerin kalite standartlarında çok tu-tarsızlıklar söz konusudur. Örneğin devlet hasta-neleri altyapı açısından oldukça geride kalırken, üniversite hastanelerinin yönetimsel süreçlerinde ciddi eksiklikler gözlemlenmektedir. Özel has-taneler gerek altyapı gerek süreç gerekse de çıktı yönetimi açısından oldukça ileri düzeydedir. Ancak bu düzey maalesef JCI akreditasyonuna sahip 15-20 özel hastane ile sınırlıdır. Hastane-lerdeki kalite anlayışının yaygınlaştırılabilmesi için kaliteyi garanti altına alacak yeni bir mevzuata gerek bulunmaktadır. Bu mevzuat tüm hastane-ler için geçerli olmalıdır. Buna ek olarak devlet hastanelerinin daha ileri altyapı ve yönetimsel becerilere, üniversite hastanelerinin stratejik yö-netimsel hedeflere ve özel hastanelerin de ölçek ekonomisi oluşturabilecek büyüklüklere kavuştu-rulması gerekecektir.

ULU

SAL

KALİ

TE H

AREK

ETİ “Ulusal Kalite Hareketi” köşemizin

bu ayki konuğu Oğuz Engiz

Kalite faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

Medicana International Ankara Hastane-si olarak kuruluş aşamasından itibaren kalite standartlarını rehber edinerek hareket ettik. Bu amaçla kalite koordinatörlüğü oluşturduk, kalite konseyi kurduk ve kaliteyi günlük ha-yatımızın önemli bir parçası haline getirdik. Hemşirelik Hizmetleri Direktörlüğü altında da yine kalite yönetim örgütlenmesi kurduk. İşletme Direktörlüğü altında hasta hakları ve memnuniyeti başlığında kalite yönetimimizi bütünledik. Tüm bu çalışmaları da bir potada eriterek akreditasyon çalışmalarımızı örgüt-ledik. On iki farklı komisyon kurarak JCI stan-dartlarını sağladık ve akredite olduk. KalDer ile işbirliği yaparak Ulusal Kalite Hareketine katıldık ve halen öz değerlendirme sürecini yönetmekteyiz.

Page 40: Haziran - Temmuz 2011

Dionysos mitolojiye göre Zeus’un, Semele adlı bir prensesle evlenme-sinden doğmuştur. Bahar gelirken en narin çiçeklerden dev ağaçlara

dek tüm bitkilerin canlanıp, meyve verip, çiçek açmasını sağlayan özsularının tanrı-sı olarak görev yapmaktaymış. Günlerden bir gün Dionysos bir mağara kenarından üzümler toplamış ve onları ezerek altından yapılma bir kap içine sularını çıkarmış. O mağarada mayalanıp, şarap haline gelen bu sıvıdan içenler rahatlayıp, sorunlardan uzak-laştıklarını, neşelenip, gevşediklerini ,cesa-

retlerinin ve özgüvenlerinin o anlarda arttı-ğını hissetmişler. Dionysos bu olay sonrası şarap tanrısı olarak tanınmaya başlamış. Mitolojiye göre Dionysos sevdiği insanları alkolle rahatlatıp, güzel konuşmalar yaptır-tırken; sevmediği kişileri bu sıvının etkisi ile kavgacılık, dengesiz ve densiz hareketler, şiddet, kıskançlık, hüzün, başkaları karşı-sında rezil olma kendine ve çevresine zarar verme davranışları ile cezalandırıyormuş. Sonuçta kişilerin hakaretler etmesine ya da hakaret niteliği taşımayan söz ve davranış-

48  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

ları hakaret olarak algılamalarına yol açmakta, diğer insanlar yanında beceriksizce hareket edip, sızmalarına, kusup, yolda düşmelerine ve bunu izleyerek komik duruma düşmelerine, na-muslarını kaybetmelerine, onursuzca davranış-lar yapıp, gururlarının ayaklar altına alınmasına ve hatta cinayet ve intihar gibi durumlara sebep olmaktaymış.

Savaş nedenidir şarap…İlk korsan gemileri neyin peşindeydi? En çok

savaş çıkan coğrafyada en çok ne yetişiyor-

du? Tanrılara ne armağan ediliyordu? Şarap… Şarabın hammaddesi üzüm mart ayında dile gelir. Mart ayı başladığında hiç bir çiftçi o yılın sonunda nasıl bir rekolte elde edebileceği konu-sunda fikir sahibi değildir. Önünüzde yaşanması gereken bir macera vardır. Hava tahminleri ko-nusunda, size kısa vadeli meteorolojik verilerin sunulduğu bilgi dışında, elinizde bir veri yoktur. Sık sık, eskiden doğayla bağını koparmamış ve doğayı gözlemleyerek, onu hissederek yaşayan insan topluluklarını düşünürüm. Eğer dinleme-yi bilirseniz, nasıl bir yıl geçireceğiniz hakkında

YAŞA

MDA KA

LİTE

BİR BAĞ BOZUMU ÖYKÜSÜ

Page 41: Haziran - Temmuz 2011

sanız çok farklı yorumların olduğunu göre-ceksiniz peki hangisi doğru?

Kadın eliyle şarapİşte bu binyıllık maceraya renk katan

bir kadın Oluş Molu. Kendi serüvenini kendi ağzından şöyle anlatıyor: Ben Kayseri Kapa-dokya yöresinde, Erciyes dağının eteklerin-

kalmaz ama insanoğlunun geliştirdiği her şey gibi hata payımız yüksek ve tahminlerimiz özel-likle bu konuda yetersizdir. Şu sıralar gündemde olan, iklim değişikliği üzerinde yapılan tahminler aslında buna güzel bir örnektir. Buzulların eri-mesinden tutunda aşırı kuraklık ve sel baskınları acaba bize ne demek istiyor? Bu konuyu merak edip bilim adamlarının geliştirdiği teorileri okur-

doğa size öylesine güzel ipuçları verir ki, bir ye-tiştirici olarak ne yapmanız gerektiğini bilirsiniz. Ama bizler doğaya öylesine yabancılaştık ki, bu anlamda bahçeye ilk defa çıkmış çocuklar gibiyiz ve ne yazık ki, bize rehberlik edebilecek atalarımızla bağlarımızı çoktan koparmış öksüz çocuklara benziyoruz. Böyle bir durumda bilim-sel verilere dayanmaktan başka seçeneğimiz

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 49

YAŞA

MDA KA

LİTE

Eğer şarap içmeyi seviyorsanız, şarabı yudumlarken, bu yudumu ağzınızın içinde dolaştırırken, kendinizi şarabın aromasına verirsiniz. Meyve tatlarını, kokularını, burukluğunu algılamaya çalışırsınız. Sizin için o anda bu tatları algılamak ve size nasıl bir lezzet verdiğini anlamaya çalışmak önemlidir. O anda keyifle yudumladığınız bu şarap, size bu keyifli anı yaşatabilmek için hangi yollardan geçmiştir. Bunu bilmek istermisiniz?

Page 42: Haziran - Temmuz 2011

YAŞA

MDA KA

LİTE

50  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

de, üretim yapan bir üreticiyim. Bir üretici olarak doğayla, dolayısıyla kendimle olan bağımı yediden kurabilmek için şarap üretmeyi seçtim. Organik üretimi seç-mek zorda olsa amacıma hizmet edecek doğru bir yoldu ve bu yol aynı zamanda şarabımın kalitesini de olumlu yönde et-kileyecekti. Bugün ulaştığım nokta bana oldukça mutluluk veriyor ne öğrendiğimi sorarsınız, öncelikle sabırlı olmayı, iyi bir gözlem yapmayı ve en önemlisi doğayı hissetmeyi öğrendim. Her mayıs ayında, tepelerin üzerinden bağlara bakarken, onların yeşillendiğini görmek, bana şara-bın öyküsünün başladığını haber veriyor. Öncelikle asmaları izleyip, gelişimlerini iyi gözlemlemek gerekiyor.

Bazen asmalarda hata yapabiliyor ve doğru yolu bulmaları için onlara destek vermek gerekiyor. Aslında bunun anlamı budama. bu arada doğru bilgiye ulaşmak için devirdiğim kitaplar, bana budamanın dolunayda yapılmasının bitkiye zarar vere-bileceğini anlatıyordu. çünkü bitkilerin sıvı-sının bu dönemde çok akışkan olduğu ve yaraların bu nedenle çok geç kapandığı, dolayısıyla enfeksiyon riskinin yüksek ola-cağı doğrultusundaydı. bunu denedim ve gerçekten doğru olduğunu gözlemledim. işte kaybolmaya yüz tutmuş olan kadim bir bilgi, acaba kaç üretici buna dikkat ediyor. Daha sonraki basamak, baharla

birlikte yeni uyanan doğada böceklerin hareke-tini izlemek. bu yıl salkım güvesinin üremesi için koşullar nasıl, biz tarım üreticileri mono kültür ile aslında onlara bol bol üreyecekleri ortamlar sağladık. ya doğal düşmanları, onların gelişme-sine ne kadar izin veriyoruz. Eğer ilaçlama ya-parsak, hepsi yok olacak. Ya sonra, bunu düşü-nerek mümkün olduğunca çeşitliliği arttırmaya karar verdik. Bademlerimiz, meyvelerimiz de var. Asma aslında kuraklığa çok dayanıklı bir bitki ve bilinir ki stres üzümün aromasını arttırır.

İnsan da öyle değil mi? Görmüş geçirmiş bir insanı dinlemek her zaman büyük keyif ve-rir. Kurak geçen yaz, gece gündüz ısı farklılığı, kireçli volkanik toprak, üzümde aromayı arttıran faktörlerdir. O nedenle yöre olarak biz oldukça şanslıyız. Bizim hasadımız eylül başında başlar. Hasada karar vermek öyle kolay değildir üzüm-deki şeker oranı, çekirdeğin tanen olgunluğu, üzüm kabuğunun aroması, her gün kontrol edilir. İlk defa çekirdeğinin aromasını nasıl ayırt edebileceğimi sorduğumda bana gülerek bunun için çok üzüm yemem gerektiğini söylemişti. Kısacası bu iş deneyim gerektiriyor. hasat için hava koşullarının uygunluğu ayrıca gözlemlen-mesi gereken faktörlerden biridir yağmur varsa hasat yapamazsınız biz bu konuda biraz daha şanslıyız.

Bu arada üretim yerinde ayrı bir hazırlık söz konusudur. Biz şarap üreticileri, yılda sadece bir kez üretim yaparız. Hasat iki aylık bir dönemi kapsar sonra bir yıl boyunca şarabın gelişimini

izler ve sadece koşullara ve tadıma göre yerin-de müdahale edersiniz bu nedenle tesislerde hasat öncesi, bir düğün yerindeki gibi hazırlık söz konusudur. Her tank, sıkım için kullanılacak aletler gözden geçirilir, yıkanır, temizlenir. Daha önce fark edilmemiş her hangi bir sorun affe-dilmez sonuçlar doğurabilir. Derken hasat günü gelir.

Gün doğmadan hasat başlamalıdır ki henüz gecenin buğusu ve serinliği üzümün üzerinden kalkmamış olsun, eğer gerçekten iyi bir şarap yapmak istiyorsanız detaylar çok önemlidir. Tanrı aslında detayda gizli değil midir? Yumuşa-mış, ısınmaya başlamış üzüm taneleri iyi bir şa-rap için uygun değildir ve bu nedenle toplandık-tan çok kısa bir süre sonra atölyeye ulaşmalıdır.

Hasat bizde bir bayram havasında yaşanır. Hasada katılımı bekleyen çok sayıda dostlarımız vardır, bizimle bu mutluluğu ve heyecanı paylaş-mak isterler. bu katılım beni hep mutlu etmiştir. Sonra sıra üzümün işlenmesine gelir. Eğer, sü-reci izlerseniz her tank ya da fıçının içinde farklı bir alemin oluştuğunu gözlemlersiniz. Bu neden-le aynı cins üzüm, aynı zaman ve ortamda üre-tilse bile, her fıçının aroması kendine özgüdür. Dolayısıyla her yıl ürettiğiniz şarabın aroması farklıdır.

Şarap üretimi aslında bir macera ve bir sanattır, şişeleninceye kadar uzun bir yol izler. Bu öyküyü okuduktan sonra eminim güneşin ba-tışını izlerken şarabınızı daha büyük bir keyifle yudumlayacaksınız.

Page 43: Haziran - Temmuz 2011

52 ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER

Ulusal Kalite Hareketi ile birlikte Kızılay’da da uy-gulanmaya başlanacak. Türk Kızılayı bu modeli Avrupa’da uygulayacak ilk ve tek yardım kurulu-şu olacak” dedi.

EFQM Mükemmellik Modeliyle, Kızılay’ın, yö-netim yapısı, insan kaynakları, İş stratejileri ve iş birlikleri geliştirmesinde katkı sağlayacağız di-yen Doğan şöyle devam etti: “KalDer’in uyguladı-ğı, Avrupa’da ve dünya’da birçok ülke tarafından kullanılmakta olan “EFQM Mükemmellik Modeli” ile kurumlara kendi “Özdeğerlendirmelerini” yap-tırarak bir kuruluşun güçlü, iyileştirmeye açık alanlarını belirlenebilmesi ve gerçekleşen iler-lemeyi periyodik olarak ölçebilmesi sağlanıyor. Özdeğerlendirme ile kuruluşlar mükemmelliğin ne anlama geldiğini, mükemmele yolculukta ne kadar yol kat ettiklerini, diğer yolcularla kıyaslan-dığında ne durumda olduklarını öğrenme fırsatı ve yönetim kalitelerini artırma fırsatı buluyorlar. Biz Kızılay’da da yönetimin daha kaliteli olmasını sağlayacağız. Yaşam kalitemizin iyileştirilme-sinde, ülke genelinde, holdinglerden kobilere, üretimden hizmete, eğitimden sağlık ve diğer kamu hizmetlerine, yerel yönetimlere, Sivil Top-lum Kuruluşlarına kadar toplumumuzda her alan

ve kişinin sorumluluğu vardır. Kızılay ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biridir. Mü-kemmel olmak yolunda çabaları toplum için en anlamlı değerlerden biridir. Sonuçları doğrudan insan hayatına yönelik etkileri olacak çalışmalar yaşam kalitesi açısından en büyük kazanım ve güvencelerimizden biri olacaktır. Mükemmellik Modeli kullanımı yaygınlaştıkça, daha çok ku-ruluş sürekli öğrenen ve gelişen kurumlara dö-nüşecek ve Türkiye’nin geleceği daha sağlam temellere oturacaktır.”

2015’de dünya birincisi olacakTürk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali

ise Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmalarından duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Türkiye’de kaliteye yön veren KalDer’in yaptığı işlerle dünya standartlarını yakalayan Kızılay’ı ile gerçekleş-tirdiği iş birliği çok önemli. Kızılay 2015 yılında lojistikte dünya birincisi olmayı hedefliyor. Böyle büyük hedeflere giderken KalDer’in eksiklerimizi bize göstermesi adına büyük payı olacak” dedi.

Dünyanın en köklü birkaç sivil toplum kuru-luşundan biri olan Türk Kızılayı, 143 yıllık biriki-miyle dünyanın her coğrafyasına iyiliği ve merha-meti taşıdığını ifade eden Tekin Küçükali şöyle devam etti: “Türkiye Kalite Derneği KalDer’in “Yaşamın her alanında kalite” sloganıyla yürüt-tüğü ‘Mükemmellik Modeli’ de Türk Kızılayı’nın kalite anlayışıyla bire bir özdeşleşiyor.

Türk Kızılayı olarak KalDer’in Ulusal Kalite Hareketi’ne katılarak ulusal ve uluslararası top-luma sunduğumuz hizmetler ve faaliyetlerde, toplumun ihtiyaç ve beklentilerini en kısa za-manda, en az kaynakla, en kaliteli şekilde kar-şılayabilmek, böylece toplumsal memnuniyeti artırarak faaliyetlerimize katılımı her geçen gün bir üst düzeye çıkarmayı hedefliyoruz. Mükem-mellik Modeli, tüm çalışanlarının faaliyetleri, ürün ve hizmetlerin sürekli iyileştirilmesi yoluyla, vatandaş memnuniyetine odaklı tüm maddi ve manevi kurumsal kaynakları bir bütünlük içinde ele alan bir yönetim yaklaşımıdır. Bu işbirliği ile Türk Kızılayı’nın ilk etapta Altıntepe Tıp Merkezi olmak üzere tüm birimlerimizde Kalite Yönetim Sistemi’ne geçeceğiz. Böylece yönetim, çalış-ma ve hizmet standartlarını sürekli yenileyen ve geliştiren Türk Kızılayı, ihtiyaç anında daha fazla insana ulaşarak, uluslararası kalite standartların-da hizmetler sunmayı sürdürecektir.”

Türk Kızılayı ve KalDer Avrupa’da bir ilke imza attı

143 yıllık birikimiyle dünyanın en köklü sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türk Kızılayı, Türkiye’de KalDer tarafından yürütülen Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı’nın (EFQM) Yönetim Modeli uygulamasına geçti. KalDer ve Kızılay arasında yapılan iş birliğiyle Avrupa’da ilk defa bir yardım kuruluşu bu modeli uygulamaya başlayacak

Türkiye Kalite Derneği KalDer’in öncü-lüğünde yürütülen Ulusal Kalite Hare-keti (UKH), Türkiye’nin kendi alanında öncü kuruluşlarının katılımı ile hızla

büyüyor. KalDer tarafından 1998’de, ulusal “kalite” bilincinin yaratılması, geliştirilmesi ve toplam kalite yönetimi ile Mükemmellik Mo-deli uygulamalarının yaygınlaştırılması amacı ile başlatılan Ulusal Kalite Hareketi, yeni ka-tılımcılarla birlikte bir çığ gibi büyümeye de-vam ediyor. Sektör ya da ölçek gözetmek-sizin, tüm kurum ve kuruluşlara açık bir sivil toplum hareketi olan Ulusal Kalite Hareketi, son olarak TÜRK KIZILAYI’nın da katılımıyla daha da güçlendi.

Ulusal Kalite Hareketi İyi niyet Bildirge-si İmza Töreni Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan’ın katılımıyla, Türk Kızılayı İstanbul Müdürlüğü’nde 20 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Ulusal Kalite Hareketi hakkında bilgi veren KalDer Başka-nı Hamdi Doğan, “Gerçekleştirdiğimiz işbir-liğiyle Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafından uygulanan mükemmellik modeli

Page 44: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 53

KalDer ufkunu genişletmek için Sakarya Üniversitesi’nde toplandı

belirtildi. Ayrıca, Merkez ve Şubelerde aynı fa-aliyetleri yürüten süreç sorumlularının bundan sonra daha sık aralıklarla bir araya gelerek Sü-reç Gözden Geçirme toplantıları yapmaları öne-rildi, bu konuda planlamalar hemen başlatıldı.

İlk günün akşamında konuk konuşmacı ola-rak toplantıya katılan KalDer eğitmeni ve Kişisel Gelişim Uzmanı Ömer Çam, NLP hakkında hoş

bir eğitim gerçekleştirdi. Çalışanlar bu eğitim sayesinde kişilikleriyle ilgili bir ta-kım ipuçları elde ettiler. Zevkli sunumu ve değerli paylaşımları için Ömer Çam’a çok teşekkür ederiz.

İkinci günün sabahında İzmir Şube Genel Sekreteri Kenan Keskinoğlu tarafın-dan Şube’de gerçekleşen yeni yapılanma süreci hakkında bilgi verildi. Daha aktif bir çalışma tarzı benimsenerek yeni dö-nemde müşteri ve üye odaklı faaliyetler yapılacağı bildirildi.

Haziran ayı boyunca sponsorluk ve üye ilişkileri konusunda destek veren KalDer gönüllüsü Zeki Bağran tarafından üye/gönüllü ilişkileri ve düzenlenen etkin-likler konusunda yurtdışı deneyimlerinden örnekler verildi. KalDer olarak kendisine gönüllü katkıları için çok teşekkür ederiz.

Görüşülen diğer konuların arasında, üye ve üye adaylarının KalDer’e daha ra-hat ulaşabilmelerini sağlamak amacıyla web sayfasının yeniden gözden geçiril-mesi, menülerin daha sadeleştirilmesi, e-bülten formatının düzenlenmesi, üyele-rin kendi aralarındaki iletişimin daha sağ-lıklı yürütülebilmesi için çeşitli paylaşım

ortamlarının sağlanması ve Merkez ile Şube ile-tişiminin daha da güçlendirilmesi için periyodik toplantılar planlanması vardı.

Kapanış seansında tüm çalışanlar iki gün boyunca görüşülen konular hakkında fikirlerini ve önerilerini paylaştılar.

Sanem SümerKalDer Eğitim Sorumlusu

Daha iyi yarınlara ulaşmak ve iş verimliliğinin artmasını sağlamak amacıyla KalDer Merkez ve Şube çalışanları 25-26 Haziran 2011

tarihlerinde bir araya geldi...Sakarya Üniversitesi’nin evsahipliği

yaptığı toplantıya, İstanbul, Ankara, Bur-sa, Eskişehir ve İzmir KalDer çalışanları-nın ve Genel Sekreterlerinin büyük çoğun-luğu katıldılar.

Toplantının başlangıcında ve belli bö-lümlerinde uygulanan, Buz kırıcı adı veri-len ve katılımcıların birbirlerini tanımaları amaçlanan küçük oyunlarla, haftasonu toplantımıza ayrı bir renk katılmış oldu. Ankara Şube’den Senem Demirdamar’a paylaşım ve desteği için çok teşekkür ederiz.

İlk gün, altı aylık performans sonuç-larının gözden geçirildiği ve kilit süreçler bazında çalışanlar tarafından sunumların yapıldığı toplantılarda, Eğitim, CRM kulla-nımı, Ulusal Kalite Hareketi, Mükemmellik Aşamaları, Kalite Ödülü ve Üyelik konuları detaylı olarak masaya yatırıldı. Faaliyetle-re ilişkin uygulamalar ve gelecek dönem çalışmaları için öneriler konusunda görüş alışverişinde bulunuldu.

2011 yılının ikinci yarısında KalDer ola-rak satış, pazarlama ve tanıtım odaklı faa-liyetlere önemle ağırlık vermemiz gerektiği ve etkinlik sayısının artırılıması konusunda görüş birliğine varıldı. Üye odaklı ve dinamik çalışma prensibine sahip bir Dernek olarak tüm kuruluşlara örnek olunması gerektiği

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER

Page 45: Haziran - Temmuz 2011

54  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

yonunu paylaşmak üzere panele katıldı. Panel-de, hizmette kaliteyi arttırma çalışmalarıyla üç yıl içerisinde bir Türk diş hekiminin de Avrupa Kalite Ödülü’nü kazanmasının hedeflendiği açık-landı. Diş sağlığında kalitenin diş hekimlerine, topluma ve hastaya kazandırdıkları üzerinde du-ruldu. Koruyucu diş hekimliğinin önemi bir kez daha vurgulandı.

Panelin onur konuğu, Avrupa Kalite Ödülü’nü ağız ve diş sağlığı alanındaki, öncü ve örnek ça-lışmalarıyla kazanan ilk sağlık kuruluşunun Baş-kanı ve Kurucusu Dr. Roger Harr’dı. Panelde, konusunda uzman bir eğitmen de olan Dr. Harr, diş sağlığı uygulamaları ve kalite yönetimine ilişkin başarı hikâyelerini Türk meslektaşları ile paylaştı.

Panel’in açılış konuşmalarını, KalDer Kalite Ödülü Yürütme Kurulu üyesi Mehmet Aydın, SKID, Sağlıkta Kalite ve İyileştirme Derneği

Başkanı Dr. Hasan Kuş ve Diş Dostu Derneği Başkanı Dr. Seyhan Gücüm yaptı.

İsviçre Frenkenklinik Kurucusu ve Başkanı Dr. Roger Harr’ın sunumunun ardından Diş Dos-tu Klinik Projesi Danışma Kurulu Üyesi, İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Serdar Çintan ve Sağlıkta Kalite ve İyileştirme Derneği Başkanı Dr. Hasan Kuş’un moderatörlüğünde panel gerçekleştirildi.

Panelde; “Sağlık Kuruluşlarında Kalite’nin Önemi”,

“Ağız ve Diş sağlığı Hizmetlerinde Kalite Kavra-mının Önemi”, “Diş Dostu Onaylı Klinik Projesi-nin Ana Hatları ve İşleyişi”, “Koruyucu Hekimlik, Akredite Muayenehanelerin Önemi ve Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinde Diş Dostu Vizyonu”, “İnfeksiyon kontrolü ve Sterilizasyonun Önemi Konuları üzerinde duruldu.

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER

Türk diş hekimleri üç yıl içerisinde Avrupa Kalite Ödülü’nü

kazanmayı hedefliyor

Türkiye Kalite Derneği (KalDer), Diş Dostu Derneği ve Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği (SKİD) işbirliğiy-le düzenlenen “Ağız ve Diş Sağlığı

Hizmetlerinde Mükemmellik Vizyonu” Pane-li, 31 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi.

Avrupa Kalite Ödülünü iki kez kazanan İsviçre’li Diş Hekimi Dr. Roger Harr Türk meslektaşlarıyla kalitede mükemmellik viz-

Türkiye Kalite Derneği’nin 2011 yılı Sektörel Açılım Stratejisi(SAS) çerçevesinde sektör dernekleriyle işbirlikleri hız kazanmıştır.

Page 46: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 55

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER

24 Mayıs 2011 tarihinde, Bahçeşehir Üniversitesinde gerçek-leştirdiğimiz etkinlikte Müşteri Memnuniyeti irdelendi.Brisa’dan Müşteri İlişkileri Yöneticisi Tımur Akarsu, Opet’ten Ürün Geliştirme ve Müşteri Destek Koordinatörü Mehmet Alpinanç, Ataonline’dan Pazarlama Müdürü Sevil Sengül’ün katılmış olduğu etkinlikte aşağıdaki konularda paylaşımlarda bulunuldu.

l Müşterinin memnun olup olmadığını nasıl izleyebiliriz.l Müşteri memnuniyeti için tüm iletişim kanallarının etkili yönetimini nasıl başarabiliriz. l Müşteri memnuniyeti ile müşteri şikayetinin ilişkisi.

l Müşteri memnuniyetini nasıl ölçebiliriz.l Alternatif kanallar üzerinden verilen hizme-tin müşteri memnuniyetine olumlu etkisil CRM’in müşteri memnuniyetine olumlu et-kisil Sosyal medyanın müşteri memnuniyetine etkisi

l OPET’in 5 yıl üst üste lider olduğu KalDer TMME müşteri memnu-niyetindeki başarısı ve bu konuda izlediği stratejil OPET Müşteri İletişim kanalları (Çağrı Merkezi vb.) ve Teknolojik Yaklaşımlarl Müşteri memnuniyetinde CRM uygulamaları

Müşteri Memnuniyetinde Etkinlik panelinde, KalDer ve Ka Araştırma ortak girişimi tarafından 5 yılı aşkın süredir yürütülen Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) çalışması hakkında bir sunum yapıldı. TMME modeli ve işleyişinin aktarıldığı sunumda, yıllara göre sektörel müşteri memnuniyeti değişimleri de aktarıldı.

“Müşteri Memnuniyetinde Etkinlik”paneli

8-9-10 Haziran 2011 tarininde KalDer eğitmenlerinin bir kısmı La Salle Matris Düşünme yönteminin yaratıcısı Roger La Salle’dan eğitim aldılar.

KalDer’in eğitim portföyünde özel bir yere sahip olan bu eğitimde; İş dünyasında yeni iş fırsatlarının yakalanması, ürün, hizmet ve süreçler-de yenilikçi fikirlerin ortaya çıkarılması için etkili bir araç sunulmaktadır. LaSalle Düşünme Matrisi genel problemlerin çözümünde de etkilidir. Avusturalya Victoria Yerleşim Merkezi Direktörü ve uluslararası iş ino-

vasyonu uzmanı Roger La Salle, 7 Haziranda KalDer tarafından İstan-bul Sanayi Odası’nda gerçekleştilen “Yenileşim ve Yaratıcılık” panelinde de özel konuşmacı olarak yer aldı. Panelde; TEB’in İnovasyon,Kalite ve Müşteri İlişkileri Direktörü Murat Höke İnovasyon ile Rekabet Avantajı Kazanılması,TEB’in İnovasyon Yolculuğu, Deneyimleri,İnovasyona Siste-matik Yaklaşmak ve Kurum Kültürü Haline Getirmek konuları üzerinde durdu ve deneyim paylaşımında bulundu.

Yenileşim Ve Fırsat Avcılığı: La Salle Matrisleri

Page 47: Haziran - Temmuz 2011

Türkiye’nin sürdürülebilir mükem-mellik ve kalite yönetiminde marka olmuş kuruluşları Brisa ve Hugo Boss Tekstil’in KalDer liderliğinde

bir araya gelerek oluşturduğu “Ulusal ve Bölgesel İyi Uygulama Örnekleri ve Dene-yim Paylaşımı”, 22 Nisan Cuma günü saat 14.00-17.00 arasında Urfa Belediyesi Şair Nabi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Açılış konuşmasını Şanlıurfa Beledi-ye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın ve KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Neslihan Yeşilyurt’un gerçekleştirdiği “Kalite ve Re-kabet” konulu panelde, panelistler kalite yolculuğundaki deneyim ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaştılar.

Göreve geldikleri günden bu yana ku-rumsallaşmaya büyük önem verdiklerini dile getiren Belediye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba, herkesin işini iyi yaptığı takdirde başarıya ulaşabileceğini kaydetti.

Fakıbaba, “Şanlıurfa Belediyesi olarak kalite kavramı, yaşamımızın tüm alanlarına yerleşerek bizlere öncülük etti. Kaliteyi bir yaşam standardı olarak gördük ve her adı-mımızı programlı attık. Yakaladığımız başarı sadece bizlerin değil bu kuruma emek veren tüm çalışanların yani ekibin başarısıdır. Artık Şanlıurfa Belediyesi’nde çalışanlar başta olmak üzere ben ve ekibim “Bizler Belediye-ciyiz” derken heyecanlanıyoruz. Başarımız-daki sırrı ise kalite yolculuğunda aldığımız

56  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

mesafeye bağlıyorum. Şanlıurfa Belediyesi’nde 2004 yılında Kalite Yönetim Sistemi çalışmala-rına başladık. 2005 yılında gerekli eğitimleri ve pilot uygulamaları yerine getirerek 2006 yılın-da TSE Belgesine müracaatımızı yaptık. 2007 yılında ISO 9001:2000 Belgesini törenle aldık, aynı yıl içinde Ulusal Kalite Hareketi’ne katıldık ve EFQM Mükemmellikte KARARLILIK ödülü al-dık. 2008 yılında ise EFQM Mükemmellikte ‘4 *(Yıldız) YETKİNLİK Ödülünü aldık. 2009 yılında Sürdürülebilirlik ve İyileştirme Çalışmalarını de-vam ettirdik. Bundan sonraki hedefimiz ULU-SAL KALİTE ÖDÜLÜ’NÜ almaktır. Ben ekibime inanıyor ve güveniyorum. Başarı hepimize aittir. 7 yıl sonra geldiğimiz nokta ve aldığımız ödüller çalışmalarımızın iyi yolda olduğunun işaretidir. Vatandaşlarımıza sunduğumuz etkin ve verim-li hizmetlerin karşılığını almanın mutluluğunu yaşıyoruz. Şanlıurfa Belediyesi olarak her gün hizmet çıtasını biraz daha yükselterek, insan odaklı hizmet anlayışıyla yolumuza devam edi-yoruz” dedi.

KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Neslihan Ye-şilyurt ise Şanlıurfa gibi tarihi ve turistik öneme

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER Kalite ve Rekabet paneli

Urfa’da düzenlendi

sahip bir kentte yaşam sürmenin aslında do-ğuştan bir şans olduğunu kaydetti. Yeşilyurt, Şanlıurfa’nın geçmiş yıllara göre gelişiminin üzerinde durarak, “Son yıllarda şehirde gözle görülen gelişimi gözlemliyoruz. Umarım kalite yolculuğu bu şehirde daha da ileri gidecek. KAl-Der olarak kalitenin iş dünyasından sonra kamu-ya ve Anadolu’ya açılmasının ne kadar önemli olduğunun farkındayız” dedi.

Ülkemizde özellikle son yıllarda üstü üste yaşadığımız yerel ve küresel ekonomik krizlerin bize, rekabette kalitenin vazgeçilemez hatta, göz ardı edilemez bir olgu olduğunu gösterdi-ğini dile getiren Yeşilyurt, “Gelişmekte olan top-lumlara baktığımızda kalitenin başta yönetimin kalitesi olmak üzere her alanda kabul edildiğini görmekteyiz. Sadece iş ve ekonomi dünyasında değil, eğitim kültür, sanat, sağlık, yerel yönetim-ler ve yaşam kalitesinde de farkındalığın bilincin-de oldukları gözlemleniyor. Kurumsallaşmayı ve sürdürülebilir başarıyı sağlayan mükemmellik modelinin Türkiye’deki tek uygulayıcısı KalDer. Anadolu’ya ve KOBİ’lere açılım sürecimiz devam edecek” diye konuştu.

Toplam kalite konusunda toplumsal bilinçlendirmeyi artırmayı amaçlayan Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Şanlıurfa Belediyesi iş birliği ile gerçekleştirilen “Mükemmellik Platformu-Yerel Kalkınma ve Mükemmellik Yolculuğu” toplantısı Şanlıurfa’da gerçekleştirildi.

Page 48: Haziran - Temmuz 2011

Kal

Der

’DEN

HA

BER

LER

Müşteriyi memnun ettiler, zirveye çıktılar

81 ilde, 6 bin 130 tüketici ile bilgi-sayar destekli telefon anketi (CATI) yapılarak hazırlanan Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi 2011 yılı 1.

çeyrek sonuçlarına göre Turkcell, Vodafo-ne, BPGaz, İş Bankası, Yapı Kredi, Nokia, Domino’s Pizza müşteri memnuniyetinde lider kuruluşlar olarak belirlendi.

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve ulus-lararası araştırma kuruluşu KA Araştırma ortak girişimi tarafından yürütülen, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) 2011 yılı birinci çeyrek sonuçları açıklandı. 2010 yılı 1. çeyreğinde 75.1 olarak ölçülen ulusal müşteri memnuniyeti endeksi, 2011 yılının ilk çeyreğinde 1.1 puan artarak 76.2 olarak gerçekleşti.

TMME çalışması kapsamında, 2011 yılının 1.çeyreğinde tüp gaz, cep telefonları, hızlı servis restoranları, GSM hizmetleri ve banka kredi kartları sektörleri ölçüldü. GSM hizmetleri sektöründe Turkcell (faturalı) ve Vodafone (ön ödemeli), cep telefonları

sektöründe Nokia, tüp gaz sektöründe BPgaz, hızlı servis restoranları sektöründe Domino’s Pizza, kredi kartlarında İş Bankası Maximum ve Yapı Kredi World Card müşteri memnuniyetinde birinci sırada yer aldılar.

20’yi aşkın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede yürütülen ulusal müşteri memnuniyeti endekslerinin Türkiye uygulaması olan TMME, 2005 yılından beri değişik sektörleri ve bu sek-törlerdeki kurumları kapsayacak şekilde her 3 aylık dönemde yapılıyor. 2011 yılı ilk çeyrekte Türkiye çapında 81 ilde 6 bin 130 tüketiciyle görüşülerek 21 markanın müşteri memnuniyeti ölçüldü. Tüketicilerin satın aldıkları ürün ve hizmetlerden memnuniyetini sayısal olarak gözler önüne seren TMME, ülke genelinde de müşteri memnuniyeti bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına da katkıda bulunuyor.

TMME sonuçlarını açıklayan KalDer Yö-netim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan, TMME çalışmasının Türkiye’de çok önemli bir misyonu yerine getirdiğini belirterek, “TMME ile müşteri-lere tarafsız bir ölçümle sesini ve beklentilerini

duyurma; kuruluşlara da ülke genelinde ve sektöründe yerini, rakiplerinin durumunu gö-rerek strateji geliştirme imkanı sunulmaktadır. Ölçülen kuruluşlar TMME kurumsal üyesi olarak ayrıntılı TMME raporlarına ulaşabilirler” dedi.

Türkiye Müşteri Memnuniyet Endeksi’nin bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 75.1’dan yüzde 76.2’yi yükseldiğini vurgulayan Doğan, böylece 2006 yılından beri müşteri memnu-niyetinde artış trendinin sürdüğünü vurguladı. Doğan, ABD sonuçları ile kıyaslandığında ise Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi’nin yüzde 76.2 ile ABD sonuçlarının (yüzde 75.6) üzerin-de olduğunu belirtti.

TMME çalışmasında kullanılan lisanslı ACSI/Fornell modelinin vatandaş memnuniyetinin öl-çülmesi için de uygun olduğunu dile getiren Do-ğan; 20 yılı aşkın süredir Amerika’da bu model ile vatandaş memnuniyetinin de ölçüldüğünü ve önemli iyileştirmeler sağlandığını, Türkiye’de de vatandaş memnuniyeti ölçümlerine başlanması için devletin ilgili kurumlarının karar desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 57

Page 49: Haziran - Temmuz 2011

58  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ta-rafından, Türkiye Odalar ve Bor-salar Birliği (TOBB) işbirliğiyle, düzenlenen 12’nci Kamu Kalite

Sempozyumu’nda “Kamu Yönetiminin Ye-niden Yapılandırılması” mercek altına alındı.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde 2003 yılından bu yana gerçekleştirilen Sempoz-yum 17 Mayıs 2011 tarihinde TOBB Ankara İkiz Kuleleri’nde düzelendi. Sempozyumun açılışında konuşan KalDer Başkanı Hamdi Doğan, Dünya Ekonomik Forumu 2010 verilerine göre Türkiye’de iş yapmayı engel-leyen sorunlar arasında birinci sırada verim-siz devlet bürokrasisinin olduğunu belirte-rek, “Kalkınmanın motoru olan iş dünyasının önündeki engellerin kalkması gerekiyor. Re-kabet ve iş yapma düzeyi önündeki bürok-ratik engellerin kamunun yeniden yapılan-dırılmasıyla ortadan kaldırılması gerekiyor. İş dünyasının rekabet gücünün artırılması bürokrasinin azaltılmasıyla mümkün” dedi.

Kamu kaynaklarının verimli kullanılması ve yolsuzlukların ortadan kalkmasının ya-şam kalitemiz açısından önemli olduğunu dile getiren Doğan, “Bu bağlamda, hesap verilebilirlik yönetimin temel unsurlarından biri olmalıdır. Bu anlayış kamuoyuna kamu çıkarlarının önceliklerini koruma adına önemli. Hesap verilebilirliğin artması de-mokrasinin olgunluk düzeyinin de gösterge-sidir. Türk iş dünyasının önündeki en önemli engellerden biri kamu bürokrasisidir. Hesap verilebilirliğin artması demokrasi düzeyini artıyor” diye konuştu.

Yenileşim ve inovasyonun önemi arttı

2000 yılından itibaren kamuda yeniden yapılandırma konusunda önemli çalışmalar

yapıldığını ifade eden KalDer Başkanı Hamdi Do-ğan, Kamu’da İdari Yapı ve Kurumsal Kapasite, İnsan Kaynakları, Yolsuzlukla Mücadele, Yerel Yönetim Reformu gibi konularda gelişmeler yaşandığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafın-dan yayınlanan Yolsuzluk Algılama Endeksinde 2003 yılında 3.1 puanla 133 ülke arasında 77’nci sırada yer alırken, 2010 yılında 4.4 pu-anla 178 ülke arasında 56’ncı sıraya yükselmiş-tir. 2003 yılı sonunda toplam 2 bin 785 olan kamu internet sitesi sayısı 2010 yılı sonunda 22 binin üzerine çıktı. Vatandaşların kamusal bilgi ve belgelere ulaşmalarını sağlayacak Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gibi uygulamalarla kamu yönetimi vatandaş odaklı olarak yapılanmaya devam ediyor. KalDer Toplam Kalite Yöneti-mi modeli ile kamu ve özel sektöre katılımcı, paylaşımcı ve sürdürülebilir bir yönetim mode-lini Türkiye’ye sunuyor. Eğitim, sağlık ve Yerel idarelerde KalDer’in çalışmaları ile kurumlarda önemli başarılar elde edildi. Ulusal Kalite ödü-lünü kazanan kuruluşlar oldu. Maliye Bakanlığı EFQM modeli ile çalışmalar başlattı. Yenileşim ve inovasyona sadece özel sektör değil artık kamu da kayıtsız kalmıyor.”

10. büyük ekonomi olma hedefi ancak özel sektörle gerçekleşir

TOBB Genel Sekreter Yardımcısı İskender Elverdi ise, Türkiye’nin dünyanın 10. büyük eko-nomisi olma hedefini ancak özel sektör eliyle gerçekleştirebileceğini belirterek, bu nedenle özel sektörün geliştirilmesinin Türkiye’nin önce-liği olması gerektiğini kaydetti.

KalDer Ankara Şube Yönetim Kurulu Baş-kanı Fahir Altan da, KalDer’in Türkiye’de 20 yılı aşkın süredir reformların uygulanmasında mükemmellik modelinin sunulmasını sağladığını

kaydetti. Kalite çalışmalarının yaygınlık ka-zandığında kurumların daha zevkli çalışma ortamlarına kavuşacağını, rekabet güçle-rinin artacağını anlatan Altan, “Mükemmel kurum ve kuruluşlar, mükemmel toplum-lar, sürekli öğrenme ve sürekli iyileştirme fırsatlarını kovalayan ve sonuçta değişimi gerçekleştirenlerdir” dedi.

Kamu Yönetimine Yön Veren Konu Başlıkları

Sempozyum öncesi ve sonrası 4 farklı konu başlığında 2 gün boyunca çalıştaylar düzenlendi. İlk gün çalıştayların ardından 17 Mayıs günü tüm gün gerçekleştirilen Sempozyumun ilk bölümü, genel katılıma açık olarak düzenlenlendi. Uzman ve orta düzey kamu yöneticilerinden yaklaşık 200 kişilik katılım sağlanan sempozyumun bu bölümünde, “Türkiye’de ve Dünya’da Kamu Reformlarının Değerlendirilmesi”, “Merkezi ve Yerinden Yönetim Dengesi” ve “Kamu Çalışan ve Yöneticilerinin Performans Yöne-timi” başlıklarıyla kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması süreci Türkiye’nin konumu tartışıldı.

Kamu Liderleri ZirvesiSempozyumun öğleden sonraki bö-

lümü Kamu Liderleri Zirvesi şeklinde üst düzey kamu yöneticilerine yönelik kapalı toplantı olarak gerçekleştirildi. Çağrı esaslı ve sınırlı kontenjan ile gerçekleştirilen top-lantıda “Kamu Yönetiminde Sürdürülebilir Değişim” ve “Kamuda Eşgüdüm ve İşbir-liği” başlıkları çerçevesinde bürokratlarla kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması tartışıldı.

12. Kamu Kalite Sempozyumu Gerçekleştirildi.

Şube

ler

den

Hab

erle

r /

anKa

ra

Page 50: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 59

Şube

ler

den

Hab

erle

r /

bur

sa

Sempozyum Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

15-16 Nisan 2011 tarihlerinde “Yenile-şim ve Gelecek” te-

masıyla gerçekleştirilen 9. Kali-te ve Başarı Sempozyumu’nun ardından 10 Mayıs 2011 tarihinde toplantıda bir araya gelen Sempozyum Düzenle-me Kurulu üyeleri sempoz-yum geri beslemeleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda 10. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nun içeriği ve ha-zırlıklarına ilişkin aksiyonlar da belirlendi.

Toplantıda KalDer Bursa Şubesi Genel Sekreteri Aykan Kurkur’un yaptığı sunumda verdiği bilgilere göre; bu yıl özel sektörden 2215, kamu sek-töründen 1179 kişi, toplamda 3394 kişi sempozyuma katıldı. Yine özel sektörden 451, kamu sektöründen 363, toplamda 814 farklı kurumdan katılım gerçekleşti. Katılımcıların anketlere verdikleri yanıtlara göre sempozyum genel memnuniyeti %94 oranı ile iyi olarak değerlendirilmiştir. Sem-pozyum sonrasında hazırlanan sonuç bildir-

gesinde yayınlanan genel memnuniyet oranları ise şu şekildedir. Katılımcıların; %95,1’i ana temadan, %96,1’i sempozyumun etkinliklerin-den, %91,3‘ü sempozyumun oturumlarından, %88,8’i sempozyumun konuşmacılarından memnun kalmıştır.

Katılımcıların %92,9’u önümüzdeki yıl da sempozyuma katılmayı düşündüğünü belirtmiş-tir. %53,2’si erkek, %46,8 ’i kadındır. %39,1’i 25-34, %28,2’si 35-44, %17,2’si 18-24, %12,7’si 45-54 yaş aralığındadır.

Katılımcıların %32’si özel sektör (otomotiv, tekstil, gıda, imalat), %17,5’i eğitim, %11,5’i çalışmıyor-öğrenci, %8,3’ü be-lediye ve kamu kuruluşu, %8’i sağlık, %3’ü STK, %19,7’si diğer (lojistik, inşaat, bilişim, medya, hukuk, kimya, güvenlik, kimya, pazarlama, enerji) sektörlerde çalışmaktadır.

Katılımcıların %23,2’si me-mur-ücretli masa başı çalışan, %19,2’si uzman, %13,7’si staj-yer-öğrenci, %11,4’ü müdür-di-rektör yrd. , %9,2’si şef, %8,9’u müdür-direktör, %3,2’si genel

müdür %2,7’si genel müdür yardımcısı, %2,3’ü koordinatör, %2,3’ü danışman, %1,3’ü yönetim kurulu başkanı, %1,2’si yönetim kurulu üyesi, %1,2’i yönetici asistanı, %0,2’si diğer konumun-dadır.

Toplantıda konuşan KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emin Direkçi ve BU-SİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Oya Yöney sempozyumun 10. sunun gerçekleşeceği önü-müzdeki yıl için çalışmalara daha erken başla-nacağını ifade etti.

Page 51: Haziran - Temmuz 2011

60  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Şube

ler

den

Hab

erle

r/ b

ur

sa

KalDer Bursa Şubesi Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu tarafından EFQM Mükemmellik Modeli’nin yaygınlaş-ması adına pilot olarak belirlenen

okullara yönelik eğitimler devam ediyor. Bu doğrultuda 28 Nisan 2011 tarihinde Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kurtuluş Kaymaz tarafından pilot okul temsilcilerinden 25 kişiye

“Etkili İletişim Teknikleri Eğitimi” verildi. Eğiti-me Nosab İ.Ö.O., Cumhuriyet Lisesi, İ. 100. Yıl İ.Ö.O. ve Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu’ndan temsilciler katıldı.

2010 Bursa Kalite Ödülü Çalıştayı Yapıldı

Pilot Okul Eğitimleri Devam Ediyor

1998 yılından beri KalDer Bursa Şu-besi ve BUSİAD işbirliğiyle Bursa’da kalite bilincini ve kalite yönetimini yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen

Bursa Kalite Ödülü (BKÖ) 7 Mayıs’ta düzenle-nen çalıştayla gözden geçirildi. Ödül sürecin-

de görev almış kişilerle BKÖ süreci ve işleyişini gözden geçirmek, prosedürünü revize etmek ve bir sonraki yıl yapılacak ödül sürecine hazırlık yapmak amacıyla bu yıl da Bosch’un profesyonel moderatörleri Elif Dörter, İpek Özdemir ve Metin Hacıoğulları eşliğinde, BKÖ Yürütme Kurulu Üye-

leri ve değerlendiricilerden kişilerin katılımı ile ça-lıştay yapıldı. Çalıştayda 2010 BKÖ’de yapılan ça-lışmaların aktarılmasının ardından grup çalışmaları ve sunumları yapıldı. Takım oyunları ile tamamlanan çalıştay görev alan değerlendiricilere ve modera-törlere plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

Page 52: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 61

Şube

ler

den

Hab

erle

r /

İZM

İr

EBSO GENEL SEKRETERİ MUSTAFA KALYONCU SORULARIMIZI YANITLADI…

n Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Ulusal Kalite Hareketi’ne katılma düşüncesi nasıl doğdu?Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Kalite yolculuğu geçmişe ve ilklere dayanmaktadır. 1995 yılın-da ISO 9000 kalite yönetim standardına sahip dünyanın ilk Odası olup,2002 yılında Türkiye’de uluslararası akredite olan ilk 5 Oda arasındadır.

Bu sürecin önemli bir parçası olduğuna inandığımız stratejik plan hazırlıklarına 2009 yılında başlayarak, Odamızda bir ilki daha gerçekleştirmiş olduk. Hedeflerimizin tespiti yönünde tamamladığımız çalışma bizler için rehber niteliğindedir.

Değişim ve gelişimin sürekliliği inancıyla, bir sonraki adım olarak da, belirlediğimiz hedefler doğrultusunda Ulusal Kalite Hareketi yolculuğuna katılmaya karar verdik.

n Ulusal Kalite Hareketi’nin kurumu-nuza ne gibi katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz?

Ege Bölgesi Sanayi Odası hizmet sektörün-de faaliyetlerini sürdürmektedir.

Yaklaşık 5000 üyesine karşı gerek kanuni, gerekse sorumluluğunda olan önemli görev-lere sahiptir. Yönetim Kurulundan en alttaki çalışanına kadar bu bilinç ile hep daha iyi, daha kaliteli hizmeti üyeye sağlama yönünde değişim ve gelişime açık bir yapıya sahiptir.

Bu yapının bugün bizleri getirdiği nokta olan Ulusal Kalite Hareketi her şeyden önce bizleri, kurumumuzu bir adım daha öteye taşıyacak bu da doğal olarak üyelerimize yansıyacaktır.

Bir önceki yıla bakarak gelecekteki adımla-rı, projelerimizi, hedeflerimizi belirleme şansını bizlere verecektir.

“Üyelerimizin ulusal ve uluslararası düzeyde rekabet gücünü artıracak çözümler üretmek ve hizmetler sunmak.” misyonu, “Dünyadaki değişim ve gelişimi izleyerek özel sektörün global ölçekte üretim ve markalaşmasında ilk çözüm ortağı olmak” vizyonu çerçevesinde belirlediğimiz amaçları gerçekleştirme yolunda bizlere ışık tutacaktır.

n Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda ka-litenin artırılması ve sürekli iyileşme konusunda şimdiye dek yapılan çalış-malardan biraz bahseder misiniz?

Kalite yolculuğundaki ilkleri stratejik plan ile birleştiren Odamız, özellikle son 1 yıldır hummalı bir şekilde ekip çalışmaları ile eksik-lerini tespit etmekte ve bunların iyileştirilmesi yönünde çalışmalar yürütmektedir.

Bizleri en çok mutlu eden kurulan ekip ça-lışmalarında gönüllü çalışan mesai arkadaşları-mızın iyiniyetli ve gayretli çabalarıdır. Çalıştığı yeri, belirlenen hedefleri sahiplenen ve bu yönde çalışmalarını sürdüren arkadaşlarımızla hizmet kalitemizi hep daha iyiye ulaştıracağı-mızdan şüphemiz bulunmamaktadır.

Kurumun başarısının çalışanların başarısı ile mümkün olacağı düşüncesiyle Odamız, personeline mesleki eğitimden, kişisel eğitime kadar bir dizi eğitim programını hayata geçir-miştir.

Son olarak 10002 müşteri memnuniyeti yönetim sistemi belgesini alan Odamız, kalite yolculuğunda gerek iç gerekse dış müşteri memnuniyetine verdiği önemi de açıkça ortaya koymuştur.

n Kurumunuzun yakın gelecek için hedefleri ne olacak?

Sürdürülebilir başarının önemine inanan Odamız, kalite çalışmalarına kesintisiz devam etmeyi planlamaktadır.

Elbette ki zorlu sürecin ardından alınacak ödül ile başarının pekiştirilmesi en büyük dile-ğimizdir. Ancak hedeflerimizin odak noktasını, kaliteli hizmet anlayışı ve üyelerimizin standart-larını hep bir adım daha yükseltmek olduğunun altını çizmek isterim.

2 Nisan 2011 tarihinde KalDer İzmir Şubesi Genel Sekreteri Kenan KESKİNOĞLU ve Ege Profil Tic. San. A.Ş Genel

Müdürü Ergün ÇİÇEKÇİ Ulusal Kalite Hareketi İyiniyet Bildirgesi’ni imzala-dılar.

İmzalanan bildirge ile birlikte Ege Profil, EFQM Mükemmellik Modeli’ni

yönetim modeli olarak benimseyece-ğini taahhüt edip, EFQM Mükemmel-lik Modeli eğitimlerini almaya başladı. Eğitimlerin ardından özdeğerlendir-mesini gerçekleştirerek, güçlü yan-larını ve iyileştirmeye açık alanlarını belirleyecek olan Ege Profil’e, KalDer İzmir Şubesi mükemmelliğe giden yolda rehberlik edecek.

EGE PROFİL ULUSAL KALİTE HAREKETİ’NE KATILDI…

Page 53: Haziran - Temmuz 2011

62  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

EĞİT

İM T

AKVİ

HAZİRAN TEMMUZ EYLÜL ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

KalDer Merkez - İstanbul Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

ÜYELER İÇİN ÜCRET

(KDV HARİÇ)

BAŞARIYA YELKEN AÇMAK 9 200 250BEDEN DİLİ 6 200 250BS 25999 - İŞ SÜREKLİLİĞİ YÖNETİMİ-FARKINDALIK 16 200 250BS 25999 - İŞ SÜREKLİLİĞİ YÖNETİMİ-BİLİNÇLENDİRME VE UYGULAMA 22-23 380 480ÇEVRE MEVZUATI 28 200 250DIŞ TİCARET VE LOJİSTİK YÖNETİMİ 10-11 380 480DUYGUSAL ZEKA 24 200 250EFQM MÜKEMMELLİĞE YOLCULUK (J2E) 30 Haziran-1-2 Temmuz 28-29-30 580 690EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 19 Eylül-13-14 Ekim 650 800EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ 2-3-4 16-17 380 480FİNANSÇI OLMAYANLAR İÇİN FİNANS YÖNETİMİ 22 200 250ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ 26-27 380 480ISO 31000 İLE KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ VE SİSTEM KURULUŞU 12-13 380 480ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 7-8 8-9 8-9 260 320ISO 9001 : 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 23-24-25 28-29-30 22-23-24 490 600İÇ KONTROL 13-14 26-27 380 480İLETİŞİMDE ZOR ANLARI YÖNETME 16 200 250İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL 16-17 260 320İŞ ETÜDÜ 23 30 200 250KIYASLAMA 17-18 380 480MAKİ GAMİ 9 200 250OHSAS 18001:2007 İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ 29-30 380 480PERFORMANS DEĞERLENDİRME SİSTEMİ 17 200 250POKA YOKE 24 200 250PROBLEM ÇÖZME TEKNİKLERİ 19-20 260 320SEÇME YERLEŞTİRME VE MÜLAKAT TEKNİKLERİ 23 26 200 250SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ 13 260 320STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ 20-21 380 480STRESİN ABC’Sİ VE BAŞA ÇIKMANIN ADE’Sİ 21 200 250SUNUŞ TEKNİKLERİ 20-21 380 480SÜRDÜRÜLEBİLİR MÜŞTERİ İLİŞKİSİ İÇİN DOĞRU SATIŞ DOĞRU TAHSİLAT YÖNETİMİ 19 200 250SÜREÇ OLGUNLUK SEVİYESİ ARAÇLARI (SOS) 19-20 *610 *720 SÜREÇ YÖNETİMİ ve İYİLEŞTİRİLMESİ 22-23 380 480YALIN 6 SİGMA FARKINDALIK 6 200 250YENİLEŞİM VE FIRSAT AVCILIĞI : LA SALLE MATRİSLERİ 22-23 *615 *725YÖNETİMDE KARAR VERME VE PLANLAMA TEKNİKLERİ 8-9 380 480ZOR İNSANLARLA BAŞA ÇIKMA 10 200 250

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

ÜYELER İÇİN ÜCRET

(KDV HARİÇ)

TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜLHAZİRANEĞİTİMLER HAZİRAN

KalDer İzmir Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

EĞİTİMLER

BİR LİDERİN ANATOMİSİ 29 200 250FİNANSÇI OLMAYANLAR İÇİN FİNANS EĞİTİMİ 16-17 250 270GÜNÜMÜZ YÖNETİCİSİNİN 18 TEMEL ROLÜ ORKESTRA ŞEFİ 28 200 250İŞ HAYATINIZDA YARATICILIK VE BULUŞ 9-10 200 250MOTİVASYON GELİŞTİRME 26 200 250SATIŞTA İKNA YÖNTEMLERİ 8-9 250 270YETKİNLİK BAZLI DAVRANIŞ ODAKLI MÜLAKAT TEKNİKLERİ 6-7 250 270YÜKSEK PERFORMANS TAKIM YÖNETİMİ 21-22 200 250

Page 54: Haziran - Temmuz 2011

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 63

EĞİT

İM T

AKVİ

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

KalDer Ankara Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

ÜYELER İÇİN ÜCRET

(KDV HARİÇ)

HAZİRAN TEMMUZ EYLÜLÇALIŞTAY ADI

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

ÜYELER İÇİN ÜCRET

(KDV HARİÇ)

TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜLHAZİRANEĞİTİMLER

KalDer Eskişehir Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

Genel Bilgiler

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

ÜYELER İÇİN ÜCRET

(KDV HARİÇ)

EYLÜLHAZİRANEĞİTİMLER

KalDer Bursa Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

* KalDer eğitim tarihlerini değiştirme hakkını saklı tutar.

* Aynı kuruluştan 3-4 kişinin katılımında %10 indirim uygulanmaktadır. (ISO

9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme Teknikleri ve İstatis-

tiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

* Aynı kuruluştan 5 kişi ve üstü katılımlarda %20 indirim uygulanmaktadır. (ISO

9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme Teknikleri ve İstatis-

tiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

* Kamu Kuruluşlarına, Sivil Toplum Kuruluşlarına ve öğrencilere %25 indirim uygu-

lanmaktadır. (ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme

Teknikleri ve İstatistiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

*Katılımcılara ancak bir indirim uygulanmaktadır.

* Ücretlere %18 KDV ilave edilecektir.

* Eğitimlere katılmak için lütfen web sayfamızdaki başvuru formunu doldurunuz.

* Tablolardaki (*) ‘lisanslı doküman ücreti dahildir’ anlamı taşımaktadır.

EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ TANITIMI 20 -- --ISO 9001: 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 7-8 27-28 260 320ISO 9001: 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 9-10-11 490 600MAKİ GAMİ 26 200 250MÜKEMMEL YÖNETİM: LİDERLİK 9 200 250OHSAS 18001:2007 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ 7-8 380 480

İŞ VE ZAMAN ETÜDÜ ÇALIŞTAYI 17 200 250KANBAN 24 200 250ZOR İNSANLARIN YÖNETİMİ NEGATİF DUYGULARLA BAŞETME ÇALIŞTAYI 10 200 250

DEPO YÖNETİMİ 17 160 180EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 2-23-24 16 Eylül 6-7 Ekim 650 800EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ 2-3-4 22-23-24 490 600EKİPMAN YÖNETİMİ VE BAKIM SÜREÇLERİ ÇALIŞTAYI 29-30 380 480ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ 21-22 380 480ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ KURULUŞ İÇİ DENETÇİSİ 2-3-4 490 600ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ 13-14 20-21 380 480ISO 27001 BİLGİ GÜVENLİĞİ YÖNETİMİ SİSTEMİ 9-10 310 340ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 9-10 8-9 260 320ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEM REVİZYONU 22 65 80ISO 9001 : 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 23-24-25 490 600İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL 30 Eylül 1 Ekim 260 320KAIZEN 9 200 250KALİTE ÇEMBERLERİ 19-20 380 480MAKİ GAMİ 1 8 200 250MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ İŞ SÜREÇLERİ İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ 23-24 380 480MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ VE CRM İÇİN UYGUN İŞ MODELİNİN OLUŞTURULMASI 17-18 380 480POKE YOKE 8 200 250STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ 8-9 29-30 380 480STRATEJİK YÖNETİM 11 7 200 250SÜREÇ YÖNETİMİ ve İYİLEŞTİRİLMESİ 16-17 30 Haziran1 Temmuz 13-14 380 480TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 17 200 250YALIN 6 SİGMA 10 200 250

Page 55: Haziran - Temmuz 2011

64  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Bu yıl 28’incisi düzenlenen Aydın Do-ğan Uluslararası Karikatür Yarışması sonuçlandı. Yarışmada bu yıl, politik ve karamsar çizgilerden çok, bu yıl

neşeli, eğlenceli, ancak çevre, doğa ve insa-

na duyarlı karikatürler dikkat çekti. Büyük ödül ise, İngiliz Ross Thomson’un karikatürüne gitti.

AYDIN Doğan Uluslararası Karikatür Ya-rışması Seçici Kurulu’ndaki uluslararası jüri, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde, Işıl Club Milta Tatil

Köyü’nde dün yapılan toplantıda 79 ülkeden ka-tılan 885 sanatçının 2 bin 729 karikatürü ara-sından seçilen 37 ülkeden 118 sanatçının 138 serbest konulu eserini değerlendirmeye aldı. Ya-rışma Seçici Kurulu İngiliz Ross Thomson’un ka-

MİZAH

-KAR

İKAT

ÜR

Bu yıl büyük ödül ‘iyimser çizgilere’

Page 56: Haziran - Temmuz 2011

kazanan sanatçıya 5 bin, üçüncülük ödülü kazanan sanatçıya 3 bin 500 ve Başarı Ödü-lü alan 12 sanatçıya da 500’er dolar verile-ceğini söyledi.

Dereceye giren tüm sanatçılara ayrıca başarılarını simgeleyen heykel ve ödül berat-ları 18 Ekim 2011’de İstanbul’da düzenlene-cek törenle verilecek.

Yarışmada ödül kazanan 15 karikatür, 1-10 Haziran 2011 tarihleri arasında Milta Bodrum Marina Osmanlı Tersanesi Kayma-kamlık Sanat Galerisi’nde sergilenecek.

Sava Babic (Sırbistan), Razvan Tenie Bradean (Romanya), Jerzy Gluszek (Polonya), Jozef Gruspier (Slovakya), Moacir Knorr Gutterres (Brezilya), Victor Kudin (Ukrayna), Pol Leurs (Lüksemburg), Angel Ramiro Zapata Mora (Kolombiya), Listes Nikola (Hırvatistan), Oton Anton Reisinger (Hırvatistan) ve Reiner Schwalme’yi (Almanya) Başarı Ödülü’ne değer gördü.

Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Baş-kanı Candan Fetvacı, yarışmada birincilik ödülünü alan sanatçıya 8 bin, ikincilik ödülü

rikatürünü birinci seçti. Yaklaşık sekiz saat süren ve jürinin seçimde zorlandığı yarışmada ikinciliği İsrailli İlya Katz, üçüncülüğü ise Alman Werner Rollow kazandı. 28’inci Aydın Doğan Uluslarara-sı Karikatür Yarışması Seçici Kurulu jüri üyeleri, karikatüristlerin bu yıl politika ve karamsar çizgi-lerden çok neşeli, eğlenceli ancak çevre, doğa ve insana duyarlı hoş karikatürlerle sorunlarını yansıttıkları konusunda fikir birliğine vardı.

İşte Başarı ÖdülleriSeçici Kurul ayrıca Nadia Aghabeigi (İran),

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 65

MİZAH

-KAR

İKAT

ÜR

Page 57: Haziran - Temmuz 2011

MARKA’NIN KİTABIMarka Yönetim Danışmanı Mehmet Ak, bu-

güne kadar birçok şirket ve markaya sunduğu bilgi birikimini ‘’Marka Yönetimi ve İmaj” adlı yeni kitabında topladı. Kitap; İngilizce, Japonca, Fransızca gibi birçok dile de çevrilecek. 540 sayfalık, kuşe kâğıda basılı kitap, çok sayıda görselle desteklenmesinin yanı sıra iş örnekleri ve çalışma formları gibi yardımcı bilgilerle de donatıldı.

ALATURKA, KIRIK GÖNÜL ŞARKILARI

Gece ve eğlence dünyasının şöhretli isim-lerinin kan, barut, parfüm ve intikam kokulu, çarpıcı ve renkli hikayesi “Alaturka, Kırık Gönül Şarkıları” kitapçılarda. Emre Saraçoğlu’nun ilk romanı Alaturka, şarkı-cı Dore ve Lame’nin, diva Meral Melek’in ve alaturka şarkıların göl-gesinden bir an olsun ayrılmayan soluk solu-ğa, eğlenceli öyküsü… Sayfa6 Yayınları’ndan çıkan 206 sayfalık ki-tap farklı bir polisiye; ilk sayfasından itibaren soluksuz okunuyor; hepimizin belleğine yer et-miş şarkılarla akıyor ve beklenmedik bir finalle taçlanıyor.

TÜRK EKONOMİSİNDE DEĞİŞİM

Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan Bartu Soral’ın Türk Ekonomisinde Değişim isimli kitabı Türkiye’nin bugüne kadar sürdürdüğü ekonomik modelleri ve sonuçlarını verilerle inceliyor. Ya-zar varılan sonuçlar ışığında yeni bir kalkınma modelinin ana hatlarını ortaya koyuyor. Soral, Mustafa Kemal döneminde şekillendirilen eko-nomik modeli okuyucularının dikkatine sunuyor

LTÜ

R-S

AN

AT

ve Türkiye ekonomisinde değişimin nasıl olması gerektiği hakkında ilginç bir tartışma başlatmayı hedefliyor.

30 SANİYEDE EKONOMİ30 Saniyede Ekonomi, en bilinen 50 iktisat

teorisini ele alıyor ve onları iki sayfa, 300 kelime ve bir resmi aşmadan, yarım dakika içinde açık-lamayı başarıyor. İktisat birdenbire ekonomik durumdan çok daha eğlenceli hâle geliyor ve çok daha fazla anlam ifade ediyor. Bütün bu yol boyunca Adam Smith, David Ricardo ve Alfred Marshall gibi modern iktisadın kurucu babalarıy-la da karşılaşıyor. Marksizm’den Merkantilizme, Neoklasik Büyüme’den Karşılaştırmalı Üstünlük teorisine ve daha pek çok şey hakkında “kısa” bir kurs alma şansını yakalıyorsunuz. Kitabın edi-törü ise Barry Loewer.

İSRAİL’İN EKONOMİK MUCİZESİNİN ÖYKÜSÜ

İsrail’in Ekonomik Mucizesinin Öyküsü özetle şu soruyu soruyor: 7,1 milyon nüfuslu, kurulduğu günden beri savaş halinde olan ve hiçbir doğal kaynağı bulunmayan, henüz alt-mış yaşındaki İsrail gibi bir ülke nasıl oluyor da Japonya, Çin, Hindis-tan, Kore, Kanada ve İngiltere gibi barışın ve istikrarın hüküm sürdü-ğü büyük ülkelerden daha fazla yenilikçi şirket çıkarabiliyor? Dan Senor ile Saul Singer, ülkenin önde gelen mucitleri ve yatırımcılarına dair örneklerden yola çıkarak İsrail’in girişimcilik ve yaratıcılık ruhuna ışık tutuyorlar. İsrail örneğinde sadece diğer ulusların değil, başarılı şirketler kurmayı hedef-leyen bireylerin de çıkarabilecekleri dersler var.

SORULAR VE YANITLARLA HEPATİTLER

Türkiye’de milyonlarca kişiyi ilgilendiren Hepatit B, C ve D tedavi edilmediğinde sin-sice ilerleyerek karaciğer yetmezliğine, si-roza ve karaciğer kanserine dönüşebiliyor. Sağlık Adası yayınlarından çıkan “Sorular ve Yanıtlarla Hepatitler” kitapevlerinin yanısıra, marketlerdeki reyonlarda da hastalarla ve hasta yakınlarıyla buluşacak. “Sorular ve Ya-nıtlarla Hepatitler kitabını” internetten online kitapçılardan da temin etmek mümkün.

ULAŞTIRMA EKONOMİSİUlaştırma, insanların ve eşyaların yer

değiştirmesini sağlamasıyla, ekonomi açısından büyük önem taşıyan bir sektör. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Doç. Dr. Cem Saatçioğlu’nun “Ulaştırma Ekonomisi” isimli eseri, ulaştırmanın ekono-mide oynadığı bu rolü gözler önüne seriyor. Gazi Kitabevi tarafından yayınlanan kitap, Süleyman Barda’nın 53 yıl önce yayınlanan “Münakale Ekonomisi” isimli kitabından bu yana bu alanda yayınlanan ilk kitap olma özelliğini taşıyor.

66  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011