52
- Biri bahar misali zeminiyle yemyeþil, Biri kavruk hâliyle dirilmezliðe delil; Siretler çift çift, suretlerde yansýyan da o; Biri her mevsim canlý, öbürü hep kupkuru...

Sızıntı 2006 Mart

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Biri bahar misali zeminiyle yemyeþil, Biri kavruk hâliyle dirilmezliğe delil; Siretler çift çift, suretlerde yansıyan da o; Biri her mevsim canlı, öbürü hep kupkuru...

Citation preview

Page 1: Sızıntı 2006 Mart

--

Biri bahar misali zeminiyle yemyeþil,Biri kavruk hâliyle dirilmezliðe delil;Siretler çift çift, suretlerde yansýyan da o;Biri her mevsim canlý, öbürü hep kupkuru...

Page 2: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr54 2

326/

Mar

t 200

6

bize gerçek insan olma zirvelerini gösteren, ruh-larýmýza sevda korlarý saçarak bize aþk u vuslatneþvesini birden tattýran; tattýrýp iklimine say-gýyla yönelenlere hakikî var olma sýrrýný duyu-ran.. dahasý, milyonlarca, milyarlarca insanýntakrîr, takdîr ve tasvîbini arkasýna alarak, insaflýruhlara bir kýsým sâbiteler vererek herkese kendiolarak kalma yollarýný gösteren.

Senin sayende mâneviyâta ve sevgiye uya-nan gönüller, sanki sadece sevgi ve saygý soluk-luyormuþçasýna ruhlarýndan yükselen ulvî ses-ler ve insanî enginliklerini dillendiren sözlerleasýrlar ve asýrlar boyu insanî deðerlerin yanýlt-mayan temsilcileri oldular. Büyük çoðunluðu

Vilâdetin, insanlýðýn da vilâdeti oldu.Dost-düþman herkes doðrularýný, yanlýþla-

rýný Senin neþrettiðin nur sayesinde görüp de-ðerlendirme imkânýný elde etti; etti ve belli ölçü-de de olsa itmi’nana ulaþtý. Biz hepimiz, gönül-lerimizde hissettiðimiz Cennet’i ve ondaki ebedîsaadeti, ancak Senin o semavî beyanýn vasýta-sýyla doðru anlayýp doðru duyabildik; duyabil-dik ve o füsunlu beyan çaðlayanýn sayesindeHak muradýný anlama ufkuna yöneldik.

Eðer bugün þöyle-böyle gözlerimiz Hakk’ýtakdis ve takdirle açýlýp kapanýyor ve gönülleri-miz vuslat heyecanýyla çarpýyorsa, bu yüksekduygu ve düþünceleri tetikleyen Sensin.. Sensin

Seni Bir Kere Daha Derince Duyduk

Page 3: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr553

326/

Mar

t 200

6

hep sevmek ve sevilmekten dem vuruyor; sön-müþ gibi görünen insanî alâka ve irtibatlarý can-landýrýyor, aþk u muhabbeti körüklüyor; asýrlar-dan beri sinelerde uyuyagelen yüksek insanîduygularý uyarýp harekete geçiriyor ve bütüninsanlarý bir kere daha kendi iç derinlikleriylebuluþturarak onlarý kendi kadirlerini takdir et-meye yönlendiriyordu.

Senin o içten ve samimî soluklarýn, sevgiye,ümide, mutluluða susamýþ gönülleri canlandýrý-yor; mesajýný saygýyla karþýlayan teþne sineler-de kudsî bir heyecan meydana getiriyor, yüksekruhlarý, Hakk’a kulluk hummasýyla ciddî miciddî tecessüslere, tefahhuslara sevk ediyor veaydýnlýk arayan dimaðlarýn yürüdüðü yollardapar par parlýyordu.

Sen hemen her zaman herhangi bir bent veengel tanýmayan o müthiþ imanýn, azmin, cesa-retin, kararlýlýðýn ve arkana aldýðýn vefalý arka-daþlarýnla bütün insanlýða sesini duyurma gibiseviyeler üstü ve aþkýn emeller peþinde olmuþ-tun. Öyle ki, hayat-ý seniyyenin hemen her fas-lýnda þahsî imkân ve iktidarýnýn çok çok üstün-de bütün insanlýðý ebedî saadete erdirme niyetve cehdiyle hep soluk soluða yaþadýn ve o en-gin vefa ve sadakatin adýna hiç mi hiç duraksa-madýn; duraksayamazdýn da, zira Sen bütün in-sanî rüyalarýn gerçekleþmesi, çalýþýp çabalama-larýn bir deðer ifade etmesi, ebediyete teþneruhlarýn arzularýnýn yerine getirilmesi mesajýylagelmiþtin. Ýnsanlýðýn kalbî, ruhî ve bedenî ihti-yaçlarýnýn karþýlanmasý, sevme-sevilme hülyala-rýnýn gerçekleþmesi, burada ve ötede mutlu ol-ma emellerinin tahakkuk ettirilmesi vaadi, Se-nin mesajýnýn önemli bir derinliðini teþkil edi-yordu.. ve Sen bu hususlarda kararlýydýn.

Mesajýn evrenseldi ve hemen herkes duyupdeðerlendirdiði ölçüde onu kendi gönlünün hu-susî iklimine olabildiðine uygun buluyordu. O,özündeki tabiîliði, ihtiva ettiði teþriî emirlerintekvînî kurallara uygun olmasý, kalb, ruh ve ak-lýn birleþik noktasýnda bu letâife muvâfýk bir hâlalmasý ve bunlarýn hepsine ait bir þive hâlinegelmesi sâyesinde, her vicdan onu fýtratýna uy-

itibarýyla insanlýk âlemi onlarýn seslerinde vesözlerinde, o güne kadar keþfedemediði vicda-nýnýn heyecanlarýný duydu ve kendi iç derinliði-ne muttali oldu. Evet, Senin sayende birbirin-den oldukça farklý görünen bütün insanlar, hat-ta bir mânâda cinler ve ruhanîler, o zamanadek bir türlü hissedemedikleri, hissedip söyleye-medikleri, söylemeye muvaffak olup da yerliyerince dillendiremedikleri her þeyi seslendire-biliyor ve büyük ölçüde pek çok problemi çöze-biliyordu…

Sen -gönüllerimiz tahtýn- dünyayý þereflen-dirdiðin andan itibaren insanoðlunun “ahsen-itakvîm” remziyle ifade edilen mânâ ve mahiyetderinliðindeki esrarý deþifre ederek dilleri çöz-dün; saksaðanlara bülbül olma âdâbýný öðrettinve dost-düþman hemen herkeste farklý zâviye-lerden de olsa kendilerini iç derinlikleriyle du-yup ifade etme düþüncesini uyardýn. Evrenselinsanî müþtereklerin ortaya çýkmasýný saðlaya-rak binlerce yorumu ve anlayýþý bir potadamezcedip, bir ruh etrafýnda toplayýp herkesekendi gönül ufkundan pek çok þeyler duyur-dun. Bu sayede topyekün insanlýk, hatta cinlerve ruhanîler Senin mesajýndan süzülen öz vemânâlarla, kalýplaþmýþ anlayýþlardan sýyrýlarakbir deðiþimler vetiresine giriverdi. Herkes farký-na varsýn-varmasýn, büyük çoðunluðu itibarýylainsanlýk, Senin ortaya koyduðun iman sistemive gösterdiðin insanî hedefler sayesinde pekçok yenilikler gerçekleþtirdi ve pek çok baþarýyaimza attý.

Senin insanlýk ufkunda tulû edeceðin günekadar her yer karanlýktý; herkes yokluk vahþe-tiyle tir tir titriyordu ve üst üste çözüm bekleyenproblemlerle de tedirgindi. Senin, bütün prob-lemleri çözen, bütün ihtiyaçlara cevap veren vebütün emelleri gerçekleþtirme vaadiyle içlere in-þirah salan mesajýnla bir anda ruhlar ümitleþahlandý. Yeisle kývranan gönüllerde ümit esin-tileri duyulmaya baþladý ve her yanda tesellinaðmeleri yankýlandý. Öyle ki, artýk her taraftabir meltem tesiriyle duyulan bu sihirli naðmeler,maðmum gönüllere sürekli saadet vaad ediyor;

Page 4: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr56 4

326/

Mar

t 200

6

-yüz bin defa hâþâ- “bede..”, öteler ötesinin se-si-soluðu kutlu mesajýna “çöl ka....” ve, Senidar bir zaman dilimine hapsederek “o güne veo kavme aitti” deme küstahlýðýnda bulundular;cesaretlendirdiler kinle-nefretle köpüren birdünyayý.. kapý araladýlar saygýsýzca karikatürle-re ve küstahça resimlere. Sen kendi dünyanýnvefasýzlýðýyla, hasým bir cephenin saldýrýsýna bir-den maruz kalmýþtýn. Atalarýmýzýn mübeccelgayreti mahfuz, milletçe Seni anlatamamýþtýk.Þimdilerde küfür ve küfranýn Senin dünyandatetiklendiðini düþündükçe kendi kendimize ha-yýflanýyor, “Meðer ne kadar da vefasýz insanlar-mýþýz!” diye mýrýldanýyoruz.

Her þeye raðmen, ruh ve mânâ kökleri sað-lam; genlerinde atalarýnýn safveti; suyu, topraðý,havasý yeni bir gül devrine açýk bu dünyanýner-geç dönüp-dolaþýp Senin þefkat ve merha-met ikliminde yeni bir “ba’sü ba’del mevt”eereceðinde þüphem yok. Daha þimdiden, bin-ler-yüz binler böyle bir “eþref saat” beklentisiylenefes alýp veriyorlar.

Ne benim ne de baþkalarýnýn Senden af di-lemeye yüzümüz yok; ama kereminin enginli-ðinde de hiç þüpheye düþmedik. Ufkumuzunkarardýðý, her yaný hazanýn sardýðý, yollarýn yýký-lýp köprülerin harap olduðu durumlarda bilegözlerimiz izlerini takipten hiçbir zaman dûr ol-madý. “Azîzim, rehberim, pîrim, efendim, þem’-itâbâným / Ziya-i himmetimdir her iki âlemdedevrâným / Benimle müttefiktir bu recâda cüm-le ihvaným.” (Ketencizâde) deyip Sana karþý ve-fa ve sadakatimizi seslendirmeye çalýþtýk. Eksi-ðimiz, kusurumuz hadsizdi; ama yine de Seninengin müsamahan yanýnda deryada damla ka-lýrdý. Öyle ise gel;

Kerem kýl, kesme Sultaným keremin bînevâlerden,

Keremkâne yakýþýr mý kerem kesmek gedâlerden!..

(M. Lütfî)

SIZINTI

gun buluyor ve onun aydýnlýk ikliminde varlýðýnsýrlarýna daha bir derince muttali oluyordu.Evet, Senden duyduðumuz, tavýr ve davranýþla-rýnda okuduðumuz her þey, kaynaðý onca mü-teâl olmasýna raðmen, bizim kavrayýp zevk ede-ceðimiz, anlayýp yorumlayacaðýmýz çerçevedetenezzül dalga boyuyla her zaman bizi kucakla-dý, hissiyatýmýzý okþayýverdi; gönül iklimimizdeyetiþmiþ gibi yakýnlýðýný bütün benliðimize du-yurdu ve sinelerimizin bir yanýndan fýþkýrýyor-muþçasýna sýcaklýðýný hep hissettirdi. Mahiyet-iinsaniyemizi kucakladý, gözlerimizin içine baktý,tat ve þivesiyle bizi tepeden týrnaða mest ederekâdeta büyüledi. Bunlar, Senin hususiyetlerindive bu konuda Sen bînazîrdin.

Ýnsanlar arasýnda özel karakterlerin ve hu-susî kültürlerin üstünde, hiç kimseye ters düþ-meyecek þekilde fâik, hatta müteâl bir üsluplaherkese seslenebilen, seslenip müstaid ruhlarýtesir altýna alan ve kendine mahsus remizlerle,iþaretlerle, îmalarla sýnýrlý ifadeleri katlayýp mu-zaaflaþtýran, daha derinleþtirip birer mük’ap be-yan hâline getiren Sen, arkadan gelenlere eþyâve hâdiselerin sihirli kapýlarýný araladýn, hattabazýlarýna o kapýlarý ardýna kadar açtýn ve ina-nan gönüllere ötelerin eriþilmez neþvesini duyur-dun. Hâlâ ruhlarýmýzda mahremiyetlerini koru-yarak mahfuz bulunan semavî armaðanlarýn,çaðýn gereklerine göre bir kýsým yeni açýlýmlarlaher seslendiriliþinde Seni bir kere, bin kere dahayâd ediyor, -tahtýn sinelerimizin en mûtenâ te-pesi- huzur-u mehâbetinde saygýyla iki büklümoluyoruz. Bu Senin hakkýn, sineleri vefa hisleriy-le çarpan kapýkullarýnýn da vazifesidir.

Sen, Yüce Yaratýcý’nýn bütün kâinatlara eþi-menendi bulunmayan bir armaðanýsýn; mesajýnve öðretilerin de O’nun emanetidir. Bunu böylebilenler Seni her zaman canlarýndan aziz saydýve ömür boyu Sana karþý hep medyuniyet so-lukladýlar; solukladý ve vefalarýnýn karþýlýðýný dakat kat buldular.

Ama, bir gün geldi nereden çýktýklarý belliolmayan, bilmem hangi kültürün çocuðu bir ký-sým densizler kalblerindeki küfrü telaffuz etme-ye durdu ve Sana sataþmaya baþladýlar: Zâtýna

Page 5: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr575

326/

Mar

t 200

6

Vücudumuzun bazý faali-yetlerinin saðlýklý yürütül-

mesi için, düzenli kontrol edilme-sine ihtiyaç vardýr, bu vazife sinirsistemimize verilmiþtir. Ýki alt sis-temden meydana gelen sinir siste-minin birinci kýsmý, iradî olarak(isteðimizle) çalýþýrken; diðer kýs-mý, isteðimiz dýþýnda (otomatik)çalýþýr. Ýsteðimiz dýþýnda, vücudu-muzdaki hayatî faaliyetlerin kont-rolü ile meþgul olan bu sisteme,‘otonom sinir sistemi’ denir. Günlükhayatýmýzý kolaylaþtýran birçokmakinenin çalýþma sistemi, beyni-mizdeki otonom sinir sistemiilhâm alýnarak yapýlmýþtýr. Meselâtermostatlý klimalarý olan otomo-

soktuðu hassas sistem, gazý norma-le düþürerek motorun çalýþma hý-zýný yavaþlatýr. Ýnsanda da otonomsistemine yerleþtirilmiþ sempatikve parasempatik sinirlere, vücudu-muzun dengesini bozacak þekildeçalýþmaya baþlamýþ olan organlarýtekrar denge seviyesine getirmedebir regülatör vazifesi verilmiþtir.Bundan dolayý bu sistem, vücudunnormal iþleyiþi için bir sigortadýr.

Göze fazla ýþýk geldiðinde, gö-rüntü netliði normalde kaybolur.Yoðun ýþýk altýnda retina tabakasýtahrip olacak derecede aþýrý uyarýl-dýðýnda, gözümüzün hassas taba-kalarýný korumak ve görüntününnetleþmesini saðlamak için, para-

Elmas gibi ruhlarýn, kömür tabiatlý kimselerden ayrýlmasý imtihana baðlýdýr.

Ýmtihanýn olmadýðý bir yerde, altýný taþtan, topraktan;

elmasý da kömürden tefrik etmeye imkân yoktur.

* Vücudumuzda biz farkýnda olmadan vazife yapan otomatik sigortalardan vebunlarýn faaliyetlerinden ne kadar haberdârýz?

* Ýdrarýn irademiz dýþýnda boþalmasý nasýl engellenmektedir?* Ýnsan vücudundaki zýt tesirlerle kurulmuþ insicam…

OTOMAT SÝSTEMLER

BEDENÝMÝZDE ÝÞLETÝLEN

Dr. Arslan Mayda

Günlük hayatýmýzýkolaylaþtýran birçokmakinenin çalýþmasistemi, beynimizde-ki otonom sinir siste-mi ilhâm alýnarakyapýlmýþtýr.

billerde, devresine sýcaklýða hassasbir termometre baðlanan motor,hava soðuk olduðu zaman, kendili-ðinden devreye girerek daha fazlagaz verilmesini uyarýr ve böylecemotorun çalýþmasýný ayarlar. Oto-mobilin içi ýsýnýnca da derecesiyükselen termometrenin devreye

Page 6: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr58 6

326/

Mar

t 200

6

sempatik sinirler göz bebeklerinidaraltacak uyarýlarý gözümüzegönderecek þekilde çalýþtýrýlýr. Ka-ranlýkta veya loþ ýþýkta ise görüntü-nün net olmasý için bu sefer sem-patik sinirlere vazife verilerek gözbebekleri geniþletilir. Ýnsana bah-þedilen sempatik-parasempatik(otonom) sinir sistemi, gözümü-zün deðiþik ýþýk þartlarýnda müm-kün olan en net görüntüyü alma-sýnda rol alýr.

Parasempatik sinirler; tükürükve gözyaþý bezlerinin, burun, mi-de, baðýrsak, pankreas gibi organ-larda bulunan bezlerin salgý yap-masý gerektiði zaman bol miktardasývý salgýlamalarýný uyaracak þekil-de yaratýlmýþtýr. Bu bezlerin salgýsýihtiyaçtan fazla olduðunda veyadengeyi zorlayacak miktarlara yük-seldiðinde ise, bez kanallarý büzü-lerek salgýnýn azaltýlmasý yönündeçalýþtýrýlýr. Bu sistem olmasaydý;mikroplar artar yediklerimiz aðýz-da yumuþatýlamaz, besinler mide-mizde parçalanamaz, midemizin iç

Sempatik ve parasem-patik sistemde her þey,organ, doku ve sistem-leri, kýsaca bütün vü-cudu koruma ve kolla-ma üzerine düzenlen-miþtir.

Sindirim için gýdalar mideyegeldiðinde hemen parasempatiksistem uyarýlarak mide damarlarýgeniþletilir ve daha fazla kanýn bubölgeye gitmesine vesile olunur.

Sempatik ve parasempatik sis-temde her þey, organ, doku ve sis-temleri, kýsaca bütün vücudu ko-ruma ve kollama üzerine düzen-lenmiþtir. Bir insanda tansiyonyükseldiði zaman, damarlar üze-rinde bulunan basýncý algýlayan(baroreseptörler) hücreler uyarýlýrve tehlikeyi gidermek için sempa-tik sistemin damarlarý büzücü vetansiyonu artýrýcý tesiri baskýlanýr.Bu þekilde tansiyonun damar çe-perlerine yaptýðý basýnç ortadankaldýrýlýr.

Egzersiz anýnda, stres, sýkýntý,üzüntü hâllerinde dokular fazlamiktarda oksijen kullandýðýndan,sempatik uyarý devreye alýnýr. Do-

Otonom sistemine yerleþtirilmiþ sempatik ve parasempa-tik sinirlere, vücudumuzun dengesini bozacak þekilde ça-lýþmaya baþlamýþ olan organlarý tekrar denge seviyesinegetirmede bir regülatör vazifesi verilmiþtir.

Sempatik SSistem

duvarýný asitten koruyucu mukustabakasý salgýlanamaz, alýnan gýda-larýn, baðýrsakta emilmesi için sonürünlere ayrýþmasý gerçekleþmez-di. Benzer þekilde gözyaþýmýz ol-masaydý, gözümüzde yaralar, ilti-haplar oluþur; burun salgýlarýmýzolmasaydý, havadaki toz zerrecikle-ri ve mikroplar kolayca akciðerleri-mize kadar giderdi.

Akciðerlerin korunmasý ve nor-mal fizyolojik iþleyiþi de sempatikve parasempatik sinir sistemi vasý-tasýyla saðlanýr. Akciðerlerimizde,havanýn geçtiði tüpçükler (bronþ-lar) bulunur. Dokularýn oksijenihtiyacý arttýðýnda sempatik sinirsistem aktif hâle geçirilir. Bronþlargeniþletilerek daha fazla havanýnakciðerlere girmesi, dolayýsýyla da-ha fazla oksijen alýnmasý saðlanýr.Solunum yoluna zararlý gaz, toz vesigara dumaný girdiðinde veyabronþlar iltihap ve tahriþ edicimaddelere mâruz kaldýðýnda he-men parasempatik sistem devreyegirerek bronþlar bir miktar daraltý-lýr. Bu þekilde bronþlardaki salgýmiktarý artýrýlarak zararlý maddele-rin akciðerlerin derinlerine inme-sine öncelikle mâni olunur. Dahasonra da zararlý maddeler, salgý veöksürük refleksi ile dýþarý atýlýr.

Herhangi bir sebeple (kanama,ilâç, pozisyon) tansiyon 50 mmHg’nýn altýna düþtüðü zaman, kal-be ve beyne kan göndermek için,hemen sempatik sinir sistemi dev-reye girer. Öncelikle hayatî organ-lardan kalbin ve beynin korunmasýiçin buralara giden kanýn artmasýsaðlanýr. Kapalý bir dolaþým siste-mine sahip olarak yaratýlan vücu-dumuzun kan miktarý belli oldu-ðundan, bir organa fazla kan gön-dermek, diðer organlara gönderi-len kan miktarýnýn azaltýlmasý de-mektir. Bunun için ayný sinir(sempatik) devreye girerek, geniþ-leme yerine daralma yapar.

Page 7: Sızıntı 2006 Mart

mýþ ve kusursuz þekilde çalýþmalarýiçin gereken her unsuru sistemeyerleþtirmiþtir.

Âdeta birer otomatik sigortaolan sempatik ve parasempatik si-nir sistemi, vücûdumuzda, þuuru-muzun haricinde geliþen binlercehâdiseyi kontrol etmede vazife al-maktadýr. Bedende gerçekleþenbinlerce hâdisede binlerce ihtimaliçinde düzenli ve isabetli bir þekil-de en doðru olanýn seçilmesi tesa-düfî olabilir mi? Veya bütün bun-lar akýlsýz ve þuursuz sebeplere ve-rilebilir mi?

www.sizinti.com.tr597

326/

Mar

t 200

6

@ [email protected]

Göze fazla ýþýk geldiðin-de, görüntü netliði nor-malde kaybolur. Yoðunýþýk altýnda retina taba-kasý tahrip olacak dere-cede aþýrý uyarýldýðýnda,gözümüzün hassas taba-kalarýný korumak ve gö-rüntünün netleþmesinisaðlamak için, parasem-patik sinirler göz bebek-lerini daraltacak uyarýla-rý gözümüze gönderecekþekilde çalýþtýrýlýr. Karan-lýkta veya loþ ýþýkta isegörüntünün net olmasýiçin bu sefer sempatiksinirlere vazife verilerekgöz bebekleri geniþletilir.

kularýn enerji ihtiyacýný karþýlamaküzere hýzlý kan pompalanýr. Uykuesnasýnda daha az enerji ihtiyacýolduðundan metabolizma yavaþtýr,dolayýsýyla kalbin yavaþ atýmý ge-reklidir (bradikardi). Derin solu-num yaparken stres ve korku sebe-biyle sempatik uyarýlara yapýlanbaský arttýðýndan, parasempatik sis-tem devreye sokularak kalb atýmýve dokulara gönderilen kan mikta-rý düþürülür.

Sempatik sistem baðýrsak hare-ketlerinde azalmaya sebep olurken,parasempatik sistemle baðýrsak ha-reketlerinin de artýþýna yol açýlýr.

Boru þeklindeki yapýlara sahiporganlarýn aðýzlarýný büzüp açma-ya yarayan sfinkter olarak isimlen-dirilen kaslar, sempatik uyarýlarlakasýlýp sýkýþmaya ve yerleþtirildiðideliði kapatmaya sebep olurken,parasempatik uyarýlar gevþemeyeve açýlmaya yol açar. Sempatik

Parasempatik SSistem

uyarý sistemi olmasaydý veya düz-gün çalýþmasaydý, böbrekte üreti-len idrar tutulamayacaðýndan altý-mýzýn ýslanmasýna sebep olurdu.Halbuki böbrek yeterli miktardaidrar ürettikten sonra, sempatiksistemle kontrol edilen iki sfinkterirademiz dýþýnda kasýlarak zamanlýzamansýz idrarýn boþalmasýný en-geller. Sindirim kanalýnda mide-nin hemen çýkýþýna yerleþtirilmiþve irademiz dýþýnda çalýþan pyloriksphincter ile baðýrsaðýn son kýsmýnakonan iç anal sfinkterler ve bunla-rýn kontrolü için vazifelendirilmiþsempatik sinir sistemi olmasaydý,aldýðýmýz gýdalar, emilmeleri içinkana geçtikleri yer olan baðýrsak-larda bekletilmeden boþalýrdý. Ak-sine parasempatik sinirler olma-saydý, bu durumda da sýkýþmadandolayý karýn bölgemizde baðýrsakdüðümlenmesi veya yýrtýlmalarýgözlenirdi.

Boþaltým organlarýnda irademizdýþýnda çalýþan parasempatik sis-tem olmasaydý, idrar torbasý veyollarýnda biriken idrar, geri tepe-rek böbrek fonksiyonlarýnýn bo-zulmasýna sebep olurdu.

Vücudumuzda cereyan edenyaðlarýn parçalanmasý (lipoliz), pi-loerektör kaslarýn kasýlýp meni atýl-masý, zihin aktivitesinin artmasý,iskelet kaslarýnýn kasýlmasý gibi iþ-lerde kontrol sistemi, sadece sem-patik sinir sisteminden meydanagelir. Zîrâ bu hâdiselerde kontrolsistemine parasempatik sinirlerindahil edilmesi vücuda zarar vere-ceðinden, parasempatik sistemeihtiyaç duyulmamýþ ve sisteme ko-nulmamýþtýr. Bu sebepten sadecesempatik sistem yeterli olmaktadýr.

Dýþ ve iç ortamýn tesiriylehâlden hâle geçen bir vücudu sað-lýklý ve dengede tutmak için, zýt te-sirleri insicam içinde yaratan Son-suz Kudret Sahibi Zât, bütün sis-temlerimizi en güzel þekilde yarat-

Page 8: Sızıntı 2006 Mart

sanlarý ‘þartlandýrmakta’ ve bu ürünleri almayý dolaylýolarak dayatmaktadýr. Bir ürünün iyi olduðu ile ilgilikararý bizim adýmýza verme, reklâmlarda sýk karþýla-þýlan bir durumdur. Bu düþünce çoðunlukla, “Buürünü almanýz konusunda biz, sizin adýnýza düþündük vekarar verdik.” þeklindedir. Reklâmlarda ayrýca bu ürü-nü aldýðýnýz zaman mutlu olacaksýnýz, kendinizi da-ha iyi hissedeceksiniz gibi mesajlar da verilir. Ýnsan-larýn his ve düþünce dünyalarýna hattâ þuuraltlarýnahitap eden bu mesajlar, reklâmýn tesirini daha da ar-týrýr.

Reklâmcýlýk sektörü medya organlarýnýn geliþ-mesine paralel olarak büyümüþtür. Son verilere gö-re Türkiye’de kiþi baþýna reklâm harcamasý yýlda 17dolardýr. 2004’te Türkiye’deki toplam reklâm harca-masý, Gayri Safi Yurt Ýçi Hasýla’nýn yüzde 0,4’ü ora-nýnda gerçekleþmiþtir ki bu rakam, yaklaþýk l milyar

250 milyon dolara karþýlýk gelir.Reklâmcýlar Derneði istatistiklerinegöre 2004 yýlýnda ölçülebilir net ya-yýn gelirleri 2,4 milyar YTL’dir.2005’in ilk yarýsýnda ise 980 milyonYTL’lik bir reklâm harcamasý yapýl-mýþtýr. Reklâm harcamalarý hýzla bü-yümektedir.2 Araþtýrma þirketleri, bi-lim adamlarý ve teknoloji, reklâmcý-lýk sektörünün hizmetine girmiþtir.Tv’lerdeki reklâm oranlarý o kadarartmýþtýr ki reklâmlar, günlük yayý-nýn % 17’sini aþmayacak þekilde sý-nýrlandýrýlmýþtýr.

Mutluluðun aðýrlýklý olarak tüke-time endekslendiði günümüzde,üretilenlerin satýlmasýný kolaylaþtýranen önemli unsurlar; iyi ambalajlama,

“Girdiði hipermarkette parlak ýþýklar ve çalan mü-zik eþliðinde alýþ-veriþ yapýyordu. Kasaya yaklaþtý-

ðýnda, istemeden birçok ürünü sepete koyduðunu fark etti.Halbuki cebinde bunlarý alacak kadar para yoktu. Neysekredi kartlarý vardý. Bir tanesinin limiti dolmuþtu; ama di-ðerlerini kullanabilirdi.”

Benzer hâdiseleri günümüz insanýnýn hayatýndasýkça müþahade ediyoruz. Reklâmlarýn aldýðýmýzürünlere tesiri nedir? Tesir altýnda kalmadan nekadar ürün almaktayýz? Tüketimin esiri olmamakiçin reklâmýn günlük hayatla baðlantýsýný anlama-mýz ve yukarýdaki sorularý kendimize sormamýzgerekir.

Dilimize, Fransýzca, “reclame” kelimesinden girenreklâm; bir ürün, mesaj ve düþüncenin kitlelere ile-tilebilmesi maksadýyla oluþturulan çeþitli duyurula-rýn bir bedel karþýlýðýnda deðiþik iletiþim kanallarýndayayýmlanmasý þeklinde tarif edilebilir.Reklâm kelimesi gerek Türkçede ge-rekse Fransýzcada; ‘Dürüst olmayan,kaba metotlarla ikna’ gibi menfî birmânâya da sahiptir.1 Birçok þeyin ha-yalimize düþmesine sebep olan rek-lâmlar, belli bir süre tekrarlandýðýn-da, düþünce, duygu ve davranýþlarý-mýza tesir etmeye baþlar. Tanýtýmdanziyade, ‘ezberletme’ metodunu benim-seyen reklâmlar, âdeta hayatýmýzamüdahale etmektedir. Bu sebeple,iletiþim ötesi mesajlar ile ürünün sa-týlmasýný saðlama (metakominikas-yon) teknikleri, reklâm hazýrlama ileuðraþanlarýn temel hareket noktasý-dýr. Þuuraltýna ve duygulara hitapeden reklâmlar, farkýnda olmadan in-

Þuuraltýna ve duy-gulara hitap edenreklâmlar, farkýndaolmadan insanlarý‘þartlandýrmakta’ve bu ürünleri al-mayý dolaylý olarakdayatmaktadýr. Birürünün iyi olduðuile ilgili kararý bi-zim adýmýza ver-me, reklâmlardasýk karþýlaþýlan birdurumdur.

Niyazi Sanlý - Dr. Hasan Aydýnlý

www.sizinti.com.tr60 8

326/

Mar

t 200

6

Page 9: Sızıntı 2006 Mart

Reklâmlar, serbest piyasa ekono-misi ve onun üretim-tüketim anlayý-þý ile doðrudan baðlantýlýdýr. Çünkükiþi, ilgili ürüne ait ne kadar çok rek-lâma mâruz kalýrsa, onu o kadar çoktüketecektir. Günümüz insaný, rek-lâm verenler, reklâmý yayýmlayanlarve reklâm arasýnda sýkýþýp kalmýþtýr.Bütçemiz ve ruh saðlýðýmýz onlariçin çok önemli deðildir. Reklâmcýlýkbilgilendirme ve tanýtým ile sýnýrlan-dýrýlmadýðý takdirde, toplum saðlýðýaçýsýndan tehlikeli neticeler doðura-bilir. “Hedefe giden her yol mübahtýr.”gibi Makyavelist bir reklâmcýlýk an-layýþýnda, her türlü reklâm stratejisi,ürünün pazarlanmasý ve satýn alýn-masý üzerine temellendirilir. Kalitesive vasýflarý ne olursa olsun, ürününmümkün olduðunca tanýtýlmasý ve

satýlmasý tek hedef hâline gelir. Bu tarz reklâm anla-yýþýnda ürünlerin iyi taraflarý seçilerek ürünler sonderece abartýlý olarak tanýtýlýr. Tek taraflý mesajamâruz kalan kitleler, o ürünün gerçek yüzüyle al-dýktan sonra karþýlaþýrlar. Duyarlý kitlelerin yanlýþyönlendirmelere, uygun tepkisi haftalar sonra neticeverdiðinden reklâmýn yanlýþ mesajýna karþý tedbirler

sunma ve tanýtmadýr. Reklâm veren-ler; ajanslar ve araþtýrma þirketlerivasýtasýyla ürünlerini nasýl pazarlaya-caklarýna dâir araþtýrma yaparlar vestrateji geliþtirirler. Çalýþmalardafarklý aþamalar vardýr. Birinci aþama-da reklâm ajansý elemanlarý halkýniçinde dolaþýp araþtýrmalar yapar.Ýkinci aþamada reklâmýn senaryosuyazýlýr, kurgusu yapýlýr. Reklâm film-lerinde medya, spor ve sanat dünya-sýnýn yýldýzlarý tercih edilir, bu þekil-de ürünün satýlmasý ve tanýtýlmasýnakatký saðlanýr. Bu kiþileri örnek alan-lar, þuuraltý olarak o ürüne yakýnlaþ-maktadýr. Pazarlanan ürünün kaliteli,saðlýklý, kullanýlabilir, ucuz ve faydalýolup olmamasý bir reklâmcý için her-hangi bir deðer ifade etmez.Reklâmcýnýn vazifesi, ürünü allayýppullayýp onun satýn alýnmasýný saðlamaktýr. Ayný ka-lite ve maliyette iki farklý üründen reklâmý daha faz-la ve iyi yapýlan kesinlikle diðerinden daha yüksekfiyata satýlmaktadýr. Ürünler, reklâmcýlarýn elindebir markaya dönüþür. Reklâm maliyetleri ürününfiyatýna yansýtýldýðýndan, reklâmý yapýlan ürünüalanlardan daha fazla para çýkmaktadýr.

Ergenlik çaðýnda-kilere hitap edenreklâmlarda markaaþýrý vurgulanmak-ta, markayla genç-lerin kimlik anlayý-þý bütünleþtirilmek-tedir. Vurgu yapý-lan markayý giyme-diðinde þahsiyetin-de eksiklik hisse-den genç, markayýalmak uðruna aile-siyle çatýþabilmek-tedir.

www.sizinti.com.tr619

326/

Mar

t 200

6

Page 10: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr62 10

326/

Mar

t 200

6

geç alýnabilmektedir. Günümüzdekitüketici dernekleri ve tüketici hakla-rý, bu olumsuzluklarý azaltmaya yö0-neliktir.

Reklâmlarda sadece reklâmý yapý-lan ürünün tanýtýmýný izlemiyoruz,ayný zamanda bazý menfî mesajlarada mâruz kalýyoruz. Reklâmlardanen büyük zararý çocuklar görmekte-dir. Çocuklarýn dillerine dolananslogan reklâm cümleleri, reklâm yýl-dýzlarýný taklit etmeleri, reklâmdagördüðü çikolata, dondurma veyaoyuncaðý istemeleri âþina olduðu-muz bir durumdur. Çocuklarýn ruhdünyalarýna hitap eden ve onlarýnçocukça duygularýný istismar eden reklâmlar, aile içiproblemlere sebep olabilir. Nitekim almaya ve tü-ketmeye aþýrý derecede özendirilen çocuklarýn aile-lerine yaptýklarý baský bilinen bir durumdur.

Reklâm konusunda dikkat edilmesi gerekenhususlarReklâmlarýn olumsuz tesirlerinden korunma

için reklâm çýktýðýnda tv’yi kapatabiliriz; ama buhiçbir zaman yeterli çözüm deðildir. Çünkü normalyayýn sürerken de bant ve logo þeklinde reklâmlargirmektedir. Radyo dinlerken aniden girenreklâmlara karþý yapabileceðimiz fazla bir þey yok.Okuduðumuz gazetelerdeki profesyonelce hazýrlan-mýþ reklâmlarý bir þekilde algýlarýz. Bizim dikkatimi-zi çekecek þekilde tasarlanmýþ dev panolardakireklâmlara bir þekilde mâruz kalmaktayýz. Bütün buolumsuz tesirlerden korunmak için, reklâm izlerken

þuuraltý kirlenme ve içtimaî dejene-rasyona karþý ahlâkî kurallara dikkatetmek mecburî hâle gelmiþtir.

Çocuklarýn mâsum duygularýreklâmlarla istismar edilmemeli, rek-lâm hazýrlanýrken onlarýn bakýþ açý-larý ve dünyalarý hesaba katýlmalýdýr.Ayrýca çocuklar, ‘animistik’ (canlan-dýrma) ve müþahhas (somut) düþünceyapýlarý dolayýsýyla reklâmlardakimübalaðalarý gerçek sanabilir. Ço-cuklara hitap eden reklâmlarýn ciddiþekilde uzmanlarýn denetimindengeçirilmesi gerekmektedir.

Ergenlik çaðýndakilere hitap edenreklâmlarda marka aþýrý vurgulan-

makta, markayla gençlerin kimlik anlayýþý bütünleþ-tirilmektedir. Vurgu yapýlan markayý giymediðindeþahsiyetinde eksiklik hisseden genç, markayý almakuðruna ailesiyle çatýþabilmektedir. Anne, baba veeðitimcilerin ‘marka takýntýsýný’ azaltan mesajlarýgençlerde bu tür problemleri azaltýr.

Dinî ve millî deðerler ile çatýþan reklâmlar, kiþidedinî ve millî deðerlere ciddi bir baðlýlýk var ise, þuur-altý refleksleriyle reddedilecektir. Reklâmlarýn ahlâkîdeðerlere uyup uymadýðý ciddi olarak denetlenmeli,özellikle ailelerin yoðun olarak tv seyrettiði zaman-lardaki reklâmlarda bu mevzuda daha hassas olun-malýdýr.

Televizyondaki hayatlarý kurgulanmýþ kabuledersek, bunlarla gerçek arasýnda büyük fark vardýr.Anne-babalarýn tv konusundaki hassasiyeti, çocuk-larýn reklâmlardan göreceði zararý azaltabilir. Devle-tin de bu konuda üzerine düþeni yapmasý gerekir.

Pazarlanan ürününkaliteli, saðlýklý, kul-lanýlabilir, ucuz vefaydalý olup olma-masý bir reklâmcýiçin herhangi birdeðer ifade etmez.Reklâmcýnýn vazife-si, ürünü allayýppullayýp onun satýnalýnmasýný saðla-maktýr.

Page 11: Sızıntı 2006 Mart

Birçok Avrupa ülkesinde, televiz-yonlarýn çok seyredildiði saatler-de, ancak uygun reklâmlarýn ya-yýnýna izin verilmektedir. Bazýülkelerde ise, sözü edilen saatler-de hiçbir reklâmýn yayýnýna izinverilmemektedir. Özellikle 0-3yaþta aþýrý tv, bilhassa reklâm izle-yen çocuklarýn öðrenme, dikkat,lisan kabiliyetleri bozulmakta veonlarýn geliþme sürecinde ciddiaksamalar olmaktadýr.3

Her fert yeni çýkan ürünler-den haberdâr olmak ve onlarý ta-nýmak ister. Ýnsanlarýn bu ihtiya-cýnýn, deðerlerimizle çatýþmaya-cak þekilde karþýlanmasý gerekir.Reklâmda esas olan; ürünün kul-lanýmý ve özellikleri hususundatüketiciye yardýmcý olmaktýr.Reklâmlarda bir ürünün zararlarý,yan tesirleri, imalâtýnda kullaný-lan maddeler, nerede ve nasýlmuhafaza edileceði dürüstlükleanlatýlmalýdýr. Gerçek dýþý rek-lâmlar tüketiciyi yanlýþ yönlen-dirmektedir. Tanýtýmda mübala-ðadan kaçýnýlmalý, bunun bir ya-lan türü olduðu unutulmamalý-dýr. Mübalaða ihtiva eden rek-lâmlara, tüketici dernekleri veduyarlý fertler vasýtasýyla uyguntepki verilmelidir.

Ýnsana saygý prensibindenyola çýkan reklâmcýlarýn, rek-lâmlarda duygularý istismar et-meden insanýmýzýn ruh ve kalbdünyalarýna hitap edecek mesaj-lar vermesi, meyvelerini uzunvadede verecektir.

Dipnotlar1- Yalçýn Çetinkaya, Reklâmcýlýk, Aðaç

yay, 1992, s 17.2- http://www.haberturk.com/habermet-

ni.haberturk?@=199118 22 Eylül 053- Dr. Hasan Aydýnlý, Hayatýn Ýlk Yýllarý ve

Televizyon, Sýzýntý Dergisi, Ocak2005, sayý 288.

www.sizinti.com.tr6311

326/

Mar

t 200

6

@ [email protected]

@ [email protected]

Page 12: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr64 12

326/

Mar

t 200

6

Ýnsan hareketlerini taklitederek yürüyebilen robot-

lar yapmak için maliyeti yüksekAr-Ge çalýþmalarý yýllardan beridünyanýn çeþitli merkezlerindeyapýlmaktadýr. Otomobil üreticisifirmalar, insan gibi iki ayaðý üs-tünde dik yürüyebilen, merdivençýkabilen bir robotu, ancak 14 yýlsüren çalýþmalar sonunda yapabil-miþtir. Ýlim çevrelerinden büyüktakdir alan ‘Asimo’ isimli bu ro-bot, kamuoyunun da dikkatiniçekti. Robota yaptýrýlan hareketle-rin daha mükemmelini bir yaþýn-daki çocuk kolayca yaptýðý hâlde,robotun bu hareketleri yapmasý

büyük bir baþarý olarak görüldü.Bu çalýþmalar sýrasýnda yaþananzorluklar, alýþýlmýþ, olaðan bir ha-reket olarak algýlanan yürümehâdisesinin ne kadar büyük birmu’cize olduðunu açýkça göster-di. Her gün yüzlerce defa tekrar-ladýðýmýz yürüme, koþma, eðil-me, oturma, kalkma gibi hareket-lerin insana verilmiþ sonsuz þü-kür gerektiren nimetler olduðu-nu, ancak hareket kabiliyetinikaybetmiþ birini gördüðümüzdeanlarýz. Canlýlarýn çoðu öne eðikbir iskelet yapýsýna sahiptir vedört ayak üzerinde yürür; iki ayaküzerine sadece ihtiyaç duydukla-

Ýnsanýn dünyaya geliþ gâyesi imtihandýr. O sýk sýk elenecek, kalburdan geçirilecek ve

böylece saf ruhlar saf olmayanlardan ayrýlacak; elmaslar kömürden tefrik edilecek;

þeytan yapýlý insanlarla melek ruhlu insanlar ortaya çýkacak ve

böylece dünyanýn kuruluþ gâyesi tahakkuk etmiþ olacaktýr.

* Yürümemize vesile olan sistem ve mekanizmalarýn faaliyetlerindenne kadar haberdarýz?

* Yürürken dengede kalabilmemiz için vazifelendirilmiþ organlar ve iþleyiþleri...* Düztabanlarýn yürümede güçlük çekmelerinin ve çabuk yorulmalarýnýn sebepleri...

Dr. Kemal Serçe

rýnda kalkarlar ki, bu da onlar içinçok sýnýrlý bir hareket kabiliyeti-dir. Karný üzerinde sürünen, ikiveya dört ayak üzerinde yürüyenmilyonlarca canlý içinde, harekettarzý ve kabiliyetleri yönüyle in-san, onca mahlukâtýn efendisi, enehemmiyet verileni, en þerefli ký-lýnanýdýr. Varlýklar içinde Yaratý-cý’ya ait sýfat ve isimler, insandayoðun þekilde tecelli eder. Ýnsanýniki ayak üzerinde alýmlý, canlý, asilduruþu ve hareketleri kolayca ya-pabilmesi, “yaratýlmýþlarýn en üstü-nü” olduðunun önemli delillerin-dendir.

Ýskelet sisteminin yaratýlýþtan

Page 13: Sızıntı 2006 Mart

Eklemler ve baðlar, vücudu-muzun hareketli bölgeleridir. Yü-rümede en önemli eklemler kalça,diz ve ayak bileðidir. Ayak tabaný-nýn kavisli þekli ve üç noktada ye-re basmasý, vücut aðýrlýðýna karþýkemiklere destek verir; dengeyekatký saðlar. Bu kavisten yoksunolan düztabanlýlar, yürümedegüçlük çeker ve çabuk yorulur.Omurgamýzýn boyun, sýrt ve belgibi bölgelerindeki eðimler, kalça,diz eklemlerinin ve ayaðýn kavisliyapýsý, ayakta durmak ve yürümekiçin yaratýlmýþtýr.

Hareket edebilmemiz için is-kelet sistemiyle birlikte kas siste-mine de ihtiyaç vardýr. Kaslar,binlerce kasýlabilir liften meydanagetirilmiþtir. Ýnsan vücudunda altýmilyardan fazla kas lifi motoruvardýr. Bu küçük motorlardan

oluþan kaslara verilen kabiliyetikullanarak yürür, koþar, yemekyer, nefes alýr, konuþur ve daha ni-ce hareket yaparýz. Yürüme es-nasýnda her bir bacakta yakla-þýk 35, bütün vücutta ise 100’eyakýn kas çalýþýr.

Kaslarý ve kemikleri birbirinebaðlayan özel yapýlmýþ baðlar, ek-lemlerin stabilize olmasýna katký-da bulunur, bu sayede ayakta dikdururken kaslar kasýlmaksýzýn ek-lemler sabit kalýr.

Yürümede dört önemli mekânizmarol alýr: 1. Ayakta düzgün biçimde dik

durma ve yürüme sýrasýndadengenin korunmasý,

2. Kas gücü ile vücudun ilerletil-mesi,

3. Ayak yere deðdiðinde vücutaðýrlýðýnýn oluþturduðu þokdarbesi tesirinin azaltýlmasý,

4. En az enerji harcanarakilerlemenin saðlanmasý.Yürürken vücudu öne

doðru ilerletebilmek için ba-caklarda bir dizi hareket üreti-lir ve bu hareketler sürekli tek-rarlanýr. Bu düzenli tekrarlananhareket zincirine ‘yürüme çevri-mi’ adý verilir. Yürürken baca-ðýn havada kaldýðý süre ‘salýnýmsafhasý’, yerde olduðu süre‘basma safhasý’ olarak tanýmla-nýr. Basma fazýnýn ortasýnda,vücut dengede olmakla birlik-te gövde kendi ataletiyle öne

doðru ilerlemeye de-vam ettiðinden, dengebozulur ve vücutöne doðru eðilir.Havadaki ayaðýnyere basmasýyladenge tekrar saðlanýr.Bu þekilde ritmik olarakdengenin bozulup tekrarkurulmasý neticesi vücut ilerler.

Ayakta dik duran bir insandavücudun aðýrlýk merkezi, beþincibel omurunun önündedir. Yürü-menin baþlangýcýnda, önce vücu-dun öne doðru eðilerek aðýrlýknoktasýnýn ileriye taþýnmasý, sonra

www.sizinti.com.tr6513

326/

Mar

t 200

6

Hareket yapýlmak istendiði anda, beyinden bir elektriksinyali yola çýkarýlýr. Bize karmaþýk gelen bu yolculuksýrasýnda sinyal öncelikle omuriliðe uðrar, oradan il-gili organa doðru hýzla yol alýr. Elektrik akýmýyla, kasýoluþturan milyonlarca motor uyarýlýr, sinyali alanlifler derhal kasýlýr.

gelen çok fonksiyonlu esnek yapý-sý, çok basit hareketleri, otomatikolarak yapmamýzý mümkün kýlar.Yürüme, çok kolay bir davranýþgibi gözükse de, farkýnda olmadý-ðýmýz birtakým girift iþlem ve he-saplama sonunda gerçekleþmekte-dir. Yürüme; ayaðýn basma mesa-fesinin belirlenmesi, ayný yöndeve zýt yönde çalýþan kaslarýn hangigerginlikte (tonus) olacaðý, ne ka-dar kasýlýp gevþeyeceði, vücudunaðýrlýk merkezinin hangi noktayataþýnacaðý gibi çok sayýda faktörünhesaplanmasý neticesinde gerçek-leþir.

Yürüme fiili;1- Taþýyýcý ve hareketi saðlayan

sistem,2- Motor kontrol sistemi,3- Denge ve koordinasyon siste-

minin birlikte çalýþmasýyla ger-çekleþir.

1- Hareketi saðlayan taþýyý-cý iskelet-kas sistemiÝnsan bedeninin çatýsý, 206

adet sertlikleri deðiþken kemikparçasýnýn bir araya getirilmesiyleinþa edilir. Ekstra yükleri de kaldý-rabilecek kadar saðlam ve güçlüyaratýlmýþ olan kemikler, vücutaðýrlýðýnýn % 20’sini teþkil eder veaðýrlýðýmýzý taþýyan ana unsurdur.

Ýskeletimizin ana gövdesiomurgadýr. Omurga, “omur” adýverilen 33 adet küçük kemiðinbirbiri üzerine yerleþtirilmesiylemeydana getirilmiþtir. Hareketebaðlý olarak zamanla oluþan aþýn-mayý engelleyici diskler, omurla-rýn arasýna yerleþtirilmiþtir. Vücu-dun üst kýsmýnýn aðýrlýðýný taþýyanomurga, vücudun dik durmasýnýsaðlayacak þekilde yaratýlmýþtýr.Omurganýn çevrelediði kanalýniçine yerleþtirilen omurilik, beyinve diðer organlar arasýndaki koor-dinasyonu saðlayan çok önemlibir haberleþme aðýdýr.

Page 14: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr66 14

326/

Mar

t 200

6

kuvvetin ayak parmaklarý ve ek-lemler aracýlýðý ile ilerletilerek ha-reketin baþlamasý, topuðun yerdenkaldýrýlmasý, dizin bükülmesi,ayaðýn yerden kaldýrýlmasý, bu es-nada ileriye doðru taþýnan vücu-dun aðýrlýk merkezinin öne doðruyer deðiþtirmesi saðlanýr. Yürümeesnasýnda öndeki ayak yere deðdi-ðinde, bir þok tesiri oluþur ve bir-kaç milisaniyede, vücut aðýrlýðýnýn% 60’ý, basan ayaðýn üzerine yük-lenir. Bu anî yüklenmenin tesirle-ri; kalça, diz ve ayak eklemlerininþoku emici hususiyetiyle azaltýlýr.Yerden kaldýrýlan ayaðýn bir ilerinoktaya basýlmasý, vücut aðýrlýðý-nýn o bacaða ve ayaða aktarýlmasýile devam eder. Basit gibi görünentek bir adým için bile ayaklar vesýrtta bulunan 54 ayrý kasýn uyumiçinde çalýþmasý gerekir.

Yürürken bir bacaðýn kaldýrýl-masý sýrasýnda vücudun yükünükarþý taraftaki ayaðýn taþýyabilmesiiçin dengenin saðlanmasý gerekir.Her iki bacak yanlarda yer aldýðýiçin vücudun aðýrlýk noktasý ikibacak arasýndaki mesafededir. Vü-cudun devrilmemesi için yere ba-san ayaðýn çaprazýndaki sýrt kasla-rýnýn kasýlmasý, buna paralel ola-rak kalça ve uyluk kaslarýnýn aðýr-lýk merkezinin yükünü taþýmasýve ayaða iletmesi sayesinde vücutdengesi saðlanýr. Bu iþlemler o ka-dar seri olur ki, yürürken çok defabu hesaplý iþlemlerin farkýna bilevarmayýz. Bu iþlemlerin 100 met-re koþucusundaki hýzlý ve dengeliseyrini hayal edebiliyor musunuz?

Büyük mutasavvýf Abdülka-dir-i Geylâni’ye; “Üstad bize birkeramet göster.” demiþler. O daoturduðu yerden kalkmýþ üç-beþadým attýktan sonra geri dönüpyerine oturmuþ. Herkes þaþkýnbir vaziyette birbirinin yüzünebakmýþ. Ýçlerinden biri “Baðýþla-yýn Üstad! Bunu biz de yapýyoruz.”

Hareket edebilmemiz içiniskelet sistemiyle birliktekas sistemine de ihtiyaçvardýr. Kaslar, binlerce ka-sýlabilir liften meydana ge-tirilmiþtir. Ýnsan vücudun-da altý milyardan fazla kaslifi motoru vardýr. Bu küçükmotorlardan oluþan kasla-ra verilen kabiliyeti kulla-narak yürür, koþar, yemekyer, nefes alýr, konuþur vedaha nice hareket yaparýz.Yürüme esnasýnda her birbacakta yaklaþýk 35, bütünvücutta ise 100’e yakýn kasçalýþýr.

layacak, sýralayacak ve derin duyubilgileriyle bütünleþtirecek þekildeyaratýlmýþtýr. Bu bilgilerin sentezi,yapýlacak hareketle ilgili motoremirlerinin kol veya bacaðýn o an-ki durumuyla uyumlu hâle getiril-mesini mümkün kýlar.

Bir hareketi yapmak isteme-miz, onunla baðlantýlý kaslarýnuyarýlmasý için muhakkak yerinegetirilmesi gereken bir ön þarttýr.Elimizle bir þeyi tutmak istediði-mizde kolayca tutarýz, kolumuzukaldýrmak istediðimizde dirseði-miz bükülür, yürümek veya koþ-mak istediðimizde bacak kaslarý-mýz harekete geçer ve çalýþýr. Bü-tün bunlar nasýl olmaktadýr? Sa-dece bizim istememiz yeterli mi-dir? Bütün kas, kemik ve sinirle-rin birlikte ayný hedefe kilitlen-mesi kendiliðinden veya tesadüf-lerle oluþabilir mi? Kaslarýn hare-kete geçmesi için bizim ne dü-þündüðümüzün onlara iletilmesigerekir; bu da sinir sistemi ve si-nir aðlarý yolu ile saðlanýr. Vücu-dumuzda muhteþem bir haber-leþme aðý mevcuttur. Hareket ya-pýlmak istendiði anda, beyindenbir elektrik sinyali yola çýkarýlýr.

deyince, o: “Yürümekten daha bü-yük keramet mi olur? Siz bakýyorsu-nuz; ama göremiyorsunuz.” cevabý-ný vermiþ.

2- Yürümenin motor kont-rolüVücut hareketleri, beynin yan-

larýnda ve kabuk bölgesinde (kor-teks) yer alan primer motor mer-kezler vasýtasýyla kontrol edilir.Bu merkezler, vücut hareketleriile ilgili motor programlarý hazýr-

Page 15: Sızıntı 2006 Mart

yincikten oluþan sinir þebekesineverilmiþtir.

3- Denge ve koordinasyonsistemiYürüyebilme ve hareket ede-

bilmenin þartlarýndan biri de den-gedir. Kas-iskelet sisteminizinmükemmel olmasýna karþýlýk den-gemiz olmasa, bu mükemmel sis-tem hiçbir iþimize yaramadýðý gibihayatýmýzý da tehlikeye atar. Vü-cudumuzu her an kontrol etmek-le ve hassas ayarlar yapmakla vazi-feli denge sistemi de bir rahmeteseri olarak bize ihsan edilmiþtir.Baþ ve vücudun, konumu hakkýn-da bilgi saðlayan üç sistem vardýr: 1) Ýç kulaktaki vestibüler (denge)

kýsým,2) Görme duyusu, 3) Derin duyu.

Denge sisteminin önemli birparçasý olan vestibüler yapýlar, içkulakta yer alan, küçük ve giriftbir sistemdir. Bu sistem, 6,5 mmçapýnda, içi özel bir sývý ile doluyarým daire þeklindeki kanallar vebu kanallarýn içini kaplayan algýla-yýcý tüylü (silli) hücrelerden yapýl-mýþtýr. Sistem, dýþ dünyadaki du-rumumuz hakkýnda bilgileri veher an oluþan deðiþiklikleri de-vamlý olarak denge sistemine ile-tir.

Bir hareket yaptýðýmýzda, içkulaktaki yarým daire kanallarýnýniçindeki sývý hareket ettirilir; buhareket tüycükleri titreþtirir. Butitreþim hücrelerde elektrik sinyaliüretilmesine sebep olur. Bu elektriksinyalleri beyinciðe iletilir; gelenbilgiler her an beyincikte deðer-lendirilir. Bu sistem, irade vekontrolümüz dýþýnda devamlý vedüzenli çalýþacak þekilde yaratýl-mýþtýr. Sistem arýzalandýðýnda baþdönmesi gibi denge bozukluklarýmeydana getirilir.

Çevredeki konumumuz ve

www.sizinti.com.tr6715

326/

Mar

t 200

6

Bize karmaþýk gelen bu yolculuksýrasýnda sinyal öncelikle omurili-ðe uðrar, oradan ilgili organa doð-ru hýzla yol alýr. Elektrik akýmýyla,kasý oluþturan milyonlarca motoruyarýlýr, sinyali alan lifler derhalkasýlýr. Bir hareketi koordineli ya-pabilmek için, o hareketle ilgilivücut organlarýnýn konumlarýnýnve birbirleriyle münasebetlerininbilinmesi gerekir. Bu bilgileri sað-layacak milyonlarca verici, vücu-da yerleþtirilmiþtir. Bu bilgiler;gözlerden, iç kulaktaki denge or-ganýndan, kaslardan, eklemlerdenve deriden gelir. Kaslarýn ve ek-lemlerin içinde vücudun o ankikonumuna ait bilgileri merkezîsinir sistemine göndermek içinprogramlanmýþ milyarlarca küçükalgýlayýcý (mikroreseptör) vardýr.Hareketin her safhasýnda kaslarýniçindeki bu alýcýlar vasýtasýyla kas-larýn konumu her an merkezebildirilir. Burada yapýlan deðer-lendirmeye göre kaslara yeniemirler verilir. Böylece her saniye

milyarlarca bilgi iþlenerek deðer-lendirilir.

Yürüme ve ayakta durma sýra-sýnda dengenin saðlanmasý, göztakibi ile düzgün ve koordine ha-reketlerin yapýlabilmesi, kas grup-larý arasýnda koordinasyonun sað-lanmasý, hareketin hýzla baþlayýpdurdurulabilmesi, normal kasgerginliðinin düzenlenmesi ve de-vam ettirilmesi gibi fonksiyonla-rýn kontrol ettirildiði diðer birmerkez, beyinciktir. Beyincik;koþma, klavye kullanma ve ko-nuþma gibi hýzlý kas aktivitelerininkontrolünde birinci derecede va-zifelidir. Denge sistemi için gere-ken hýzlý hareketlerin anormalosilasyonlar (salýným) olmadan,düzgün ve sürekli bir þekilde ya-pýlmasý saðlanýr.

Omurilikte vücuttaki bütünkaslý bölgeler için hususî hareketkalýplarý programlanmýþtýr. Bura-da yürüme sýrasýnda kol ve bacak-larýn ileri geri hareketleri ve vücu-dun diðer tarafýnýn buna uygunaktivitesi gibi ritmik hareketlerkontrol edilir. Yürüme gibi tekrar-lanan hareketlerin kontrolündevazife, omurilik, beyin sapý ve be-

Page 16: Sızıntı 2006 Mart

çevrenin bize göre durumu ile il-gili bilgiler, görme duyusuyla, be-yinciðe ve beyin sapýna gönderilir.

Derin duyu, kas iðcikleri vekas kiriþleriyle eklem kapsüllerin-deki pozisyon ve hareketlere has-sas, gerilim reseptörlerinin aktivi-teleriyle açýða çýkan bilgilerdir.Bunlar düzenli olarak merkezî si-nir sistemine bilgi iletir. Beyincik,gözlerle birlikte vücuttaki bütünkaslar ve eklemlerden de bilgi alýr.Beyincikte bütün bu bilgiler çokhýzlý bir þekilde analiz edilir vevücudun yerçekimine göre konu-mu hassas þekilde hesaplanýr. Kas-larýn nasýl hareket etmesi gerektiðibelirlenir. Çýkan cevap kaslara yi-ne sinirler vasýtasýyla emir olarakiletilir. Bu faaliyetler, saniyeninyüzde biri kadar bile sürmeyen birsüre içinde gerçekleþir. Bizler, içi-mizde gerçekleþen bu faaliyetlerinhiç farkýnda olmadan rahatlýklayürür, koþar, en zor hareketleriyaparýz. Halbuki bu iþlerin tek biraný için bile vücudumuzda ger-çekleþtirilen hesaplamalar, binler-ce sayfa tutar.

Sýradan hareketlerimizin bilebizleri hayrete düþürecek derece-de harika olduðunu anlamak için,bir kiþinin koþarak merdivendenyukarý doðru çýkýþýný takip edelim:Ýlk önce gözler etrafý radar gibi ta-rar, çevredeki varlýklardan ve eþya-dan elde ettiði üç boyutlu konumbilgileri beyne iletilir. Algýlananbilgiler deðerlendirildikten sonra,beyindeki motor merkezlerdenhedef organa hareket emirlerigönderilir. Ýlgili yollardan ve mer-kezlerden geçen emirler, kas-iske-let sistemine ulaþtýrýlýr. Merdivenbasamaklarýnýn yüksekliði, ayaðýnhangi derinlikte ve mesafede yerebasacaðý, vücudun aðýrlýk merkezive konumunun nasýl olacaðý gibibirçok husus, anýnda hesaplanýpbelirlenir. Burada derin duyu sin-

yalleri, kol ve bacak gibi hareketliorganlarýn konumunu sürekli ko-mut merkezlerine bildirir. Dengeiçin gerekli olan vücudun hareketyönü ve açýsý ile ilgili bilgileri hýzlýbir þekilde iletme konusunda içkulaktaki algýlayýcýlar vazifelidir.Bu bilgiler ilgili merkezlerde mi-lisaniyeler içerisinde hesaplanarakbütün vücut hareketinin koordi-

nasyonu ve ahengi saðlanýr. Mer-divende koþan kiþi aniden iki veyaüç basamaðý birden atlamayý dü-þünebilir! Bu emir deðiþikliði, be-yinden yeni ve farklý bir emir ola-rak tekrar hareket sistemine ileti-lir. Bütün bu iþlemler, saliseleriçinde meydana getirilir. Bu esna-da baþ, omuz ve kollara ileri-geriritmik salýným hareketleri yaptýrý-larak genel vücut hareketine uy-gun davranýlýr.

Sporcularýn yaptýðý öyle karýþýkve zor hareketler vardýr ki, insan-da hayranlýk uyandýrýr. Özel hare-ketler gerektiren bazý spor dalla-rýnda, yeterli tecrübe kazanma,yýllar süren eðitim ve gayret ge-rektirir. Sirklerde ince bir tel üze-rinde yürüyen veya bisiklet sürenakrobatlarý zihninizde canlandýrý-nýz. Çok hassas denge ve zaman-lama gerektiren bu ve benzeri ha-reketler, insan vücudundaki den-ge sistemi ve hareket kabiliyetininne kadar harika yaratýldýðýný gös-terir.

Görüldüðü gibi ayakta durmave yürüme, aslýnda mu’cize kabi-linden birbiriyle irtibatlý binlercefaaliyet neticesi gerçekleþtirilmek-tedir. Buna raðmen sürekli ger-çekleþtirilen binlerce faaliyetinfarkýna çoðu zaman varmayýz.Umulur ki sahip olduðumuz herbir nimeti tefekkür ve þükür pen-ceresinden görebilelim.

Kaynaklar1) Týbbi Rehabilitasyon, Editör: Hasan

OÐUZ, Nobel Týp Kitabevleri, 1995,Ýstanbul, s.43-68 (Bölüm Yazarlarý: SemaFüzün, Çiðdem Tüzün)

2) h t t p / / w w w . f t r . o r g . t r / D e r g i / m a -yýs2002/NADIREOZ.htm (Derleme: in-sanýn yürümesi ve analizi, Dr. Nadire Öza-ras, Selim Yalçýn)

3) http//www.popularbilgi.com/genel/yu-rume.php (insanýn yürüyüþü ve hareket sis-temi)

4) http//www.itfnoroloji.org/norodej/har-boz.htm (Hareket Bozukluklarý, Yazarlar:Murat Emre, Haþmet A. Hanaðasý, HüseyinA. Þahin, Jale Yazýcý)

@ [email protected]

Yürüme, çok kolay bir dav-ranýþ gibi gözükse de, far-kýnda olmadýðýmýz birta-kým girift iþlem ve hesapla-ma sonunda gerçekleþ-mektedir. Yürüme; ayaðýnbasma mesafesinin belir-lenmesi, ayný yönde ve zýtyönde çalýþan kaslarýnhangi gerginlikte (tonus)olacaðý, ne kadar kasýlýpgevþeyeceði, vücudun a-ðýrlýk merkezinin hanginoktaya taþýnacaðý gibiçok sayýda faktörün hesap-lanmasý neticesinde ger-çekleþir.

www.sizinti.com.tr68 16

326/

Mar

t 200

6

Page 17: Sızıntı 2006 Mart

MUAVENETYarýmadayý savunan 5. Ordu, Cevat Paþa vasýtasýyla

Donanma Komutanlýðý’ndan yardým istenmesine karar ver-di. Donanma Komutanlýðý da Muavenet-i Millîye Muhri-bi’nin, Marmara’daki vazifesini býrakýp, süratle Çanakka-le’ye intikalini istemiþti. Muavenet’in komutaný KýdemliYüzbaþý Ahmet Saffet, emri alýr almaz dümeni görev yerinekýrmýþ ve 10 Mayýs 1915 günü öðle saatlerinde Çanakka-le’ye gelip demirlemiþti.

Ýskelede bekleyen Cevat Paþa, sahile ayak basanAhmet Saffet’e yaklaþtý:

- Sefâlar getirdin Ýnþaallah oðlum!- Sað olun kumandaným! Emirlerinizi bekliyorum!Çekilen acýlarýn hüznü ile kararlýlýðýn ciddiyetini

yansýtan iki yaðýz çehre, birbirlerini süzdüler. Ýkisi-nin de göz bebeklerinde ayný yangýnýn alevleri parlý-yordu:

Bugün vatan bizden razý olacak,Nefer þehit, ordu gazi olacak!Çabuk adýmlarla içeri geçtiler. Önünden geçtikle-

ri odalarýn açýk kapýlarýndan gö-rülen tek þey, her odada hummalýbir çalýþmanýn olmasýydý. Karýncamisali herkes bir þeyleri takipediyor, gidiyor ve geliyordu. Ko-ridorun sonundaki merdivendenüst kata, Cevat Paþa’nýn odasýnageçtiler. Cevat Paþa, Ahmet Saf-fet’e oturmasýný iþaret ederekmakamýna geçti. Bu geniþçe oda-nýn bir köþesinde büyük bir masave üzerinde bir Boðaz haritasývardý. Paþa sandalyesine oturur-ken bu defa evlâdýna seslenircesi-ne þefkatli bir tonda:

- Lütfen oturunuz Süvari Bey,yorgun olduðunuzu biliyorum.Hele gemiden karaya ayak basýn-ca daha bir sarsýlýr insan. Oysakidurumumuz çok ciddi ve zama-

Muavenet-i Millîye; 1909 yýlýnda, padiþahýn öncü-lüðü ile kurulan ‘Donanma-yý Osmanî Muavenet-i

Millîye Cemiyeti’nin halktan topladýðý yardýmlarla Alman-ya’dan alýnan savaþ gemisidir. Çanakkale Harbi’nin kaza-nýlmasýnda önemli roller üstlenen bu muhribin komutaný,Yüzbaþý Ahmet Saffet Bey’di. Muavenet muhribinin ilkvazifesi, Marmara Denizi’ne giriþ yaparak, Ýstanbul’dancepheye asker, cephane, erzak taþýyan Osmanlý gemilerinemusallat olan düþman denizaltýlarýný kovalamak ve tahripetmekti. Yani Muavenet-i Millîye’nin gâyesi, Gayret-i Vata-niye Muhribi ile birlikte Marmara’nýn sakin gecelerinde su-yun üstüne çýkacak olan denizaltýlarý avlamaktý.

Çanakkale Boðazý’nda savaþ bütün þiddetiyle devam edi-yordu. 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boðazý’ný geçmeyeçalýþan, Ýngiltere ve Fransa savaþ gemileri binlerce tonluk mer-mileriyle Boðaz’ý yangýn yerine çevirmiþler; ama “Üç gündegeçeriz.” dedikleri Boðaz’ý geçememiþlerdi. Bu baþarýsýz dene-meden sonra, Ýngiliz ve Fransýzlar, mevcut kara birliklerineilâveten, sömürge ülkelerinin halklarýný da zorlayarak zama-nýn en güçlü ordusunu hazýrladýlar. Millî þairimiz M.Akif’in Çanakkale Destaný’nda be-lirttiði gibi, ‘eski dünya yeni dünya’ elele vermiþ; baþka baþka çehreli ve li-sanlý, rengarenk derili bir vahþet ordu-su, Müslüman Türk’ü bozguna uð-ratmak niyetiyle, 25 Nisan 1915’te,Gelibolu Yarýmadasý’na yüklenmiþti.

25 Nisan’dan 10 Mayýs 1915’ekadar geçen sürede; Ýtilâf donanmasýve ordularý, Gelibolu Yarýmadasý’ndahayata dâir ne varsa, yakýp yýkmýþtý.Gündüzünde sergilenen bu vahþet,gecesinde ayrý bir yoðunluk kazanýyor;sahile yaklaþan zýrhlýlar, Türk birlik-lerine ve siperlerine tonlarca mermi ileölüm yaðdýrýyordu. Mehmetçiðe enfazla acý veren de, bu gece dehþetiydi.Özellikle Seddü’l-bahir cephesindeher gece yaþanan saldýrýlar, birlikleri-mizin direncini zayýflatýyordu.

Nice küçük topluluklar vardýr ki, Allah'ýn izni ile büyük cemaatlere galipgelmiþtir. Doðrusu, Allah sabredenlerle beraberdir.

Bakara 249

Akþam ezaný sonrasý ha-va dönmüþ ve yaðmurbulutlarý, vahþete hazýr-lananlarýn kasvetli yü-reklerine simsiyah biryorgan gibi çökmeyebaþlamýþtý. Açýkta bekle-yen Ýngiliz ve Fransýzzýrhlýlarý ýþýldaklarýnýyaktýlar ve aralýklarlaiþaret fiþekleri atmayabaþladýlar. Ancak karan-lýk gittikçe koyulaþýyor,aydýnlatma çabalarý ye-terli olmuyordu.

Murad Muhsin

www.sizinti.com.tr6917

326/

Mar

t 200

6

Page 18: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr70 18

326/

Mar

t 200

6

nýmýz yok denecek kadar az. Bu yüzden hemen çalýþ-maya baþlamak icap ediyor. Lütfen oturunuz ve benidinleyiniz.

Cevat Paþa problemi anlatýrken, zaman zaman ça-resizliði ifade eden cümleler aðzýndan dökülüyordu.Bu sýrada kaþlarý çatýlýyor, yanaklarý seðiriyor ve yum-ruklarýný sýkýyordu. Bilgilendirmeyi tamamlayýncaAhmet Saffet’e döndü:

- Evet Süvari Bey, durum böyle ve buna bir çö-züm bulacaðýz. Ýlk düþünceleriniz þekillenmeye baþla-mýþtýr zannediyorum!

Yüzbaþý Ahmet Saffet: ‘Ýzninizle!’ deyip kalktý vemasanýn üzerine serili Boðaz haritasýna yöneldi.Uzun sürmeyen bir incelemenin ardýndan:

- Saldýrýmýzý gece yapacaðýz kumandaným. Ancakbiraz daha bilgiye ihtiyacým var. Sahil þeridini bir deyerinde incelemeliyim. Ayrýca hedefimiz konusundada bilgi ihtiyacýmýz var. Gücü nedir? Nerede demirli-yor ve zamanlamasý nasýldýr?

Cevat Paþa hemen sandalyeden kalktý ve:-Pekiyi, hemen baþlýyoruz öyleyse. Muavenet’in

durumu nedir? Personel ve levazým bu vazifeye yete-cek mi?

Yüzbaþý Ahmet Saffet, beklemeksizin raporunuverdi :

- Gemimde çalýþýr durumda üç torpido kovanýmvar. 110’u bizden 15’i de Alman olmak üzere 125 mü-rettebatým mevcut. Rütbeli mürettebatýma ilâvetenRudolf Firle isminde bir Alman subayý da torpidouzmaný olarak müþavir görevindedir. Mevcut durumitibariyle tek ihtiyacýmýz istihbarat ve plândýr kuman-daným.

Bu konuþmayý takip eden 48 saat, sandalye üzerin-de yarým yamalak uyku, üç-beþ lokma yemek vedevamlý bir koþuþturma ile geçti. Önce Anadolu sahilþeridinden Ýntepe’ye kadar at üzerinde inceleme ya-pýldý. Ahmet Saffet, elindeki dürbün ile sürekli izle-necek seyir hattýný inceliyordu. Kumkale, Ýntepe veKepez grubu birliklerinin komutanlarý ile baþ baþa gö-rüþülüyor, hedef gemilerin yani Cornwallis ve özellikleGolyat’ýn hareketleri ve durumlarý belirleniyordu.

Ýncelemenin ikinci günü akþam saatlerinde; CevatPaþa, Yüzbaþý Saffet ve Gelibolu Yarýmadasý’nýn Bo-ðaz’a bakan sahillerin güneybatýsýnda yer alan Do-muzdere Tabyasý Komutaný ertesi gece yapýlacak sal-dýrýya en yakýn noktada son incelemeleri yapýyorlardý:

“Plâna göre, 12 Mayýs gecesi hedefe yürüyecekler-di. Muavenet, bütün ýþýklarýný perdeleyecek ve hede-fine görünmeden yaklaþacaktý. Bu arada Boðaz’ýn heriki kýyýsýndaki bataryalar uyarýlacak, hiç kimse ýþýldakyakmayacak ve sessiz bekleyiþlerini sürdüreceklerdi.

Muavenet, vazifesini yapýp dönüþe geçtiðinde seyirfenerlerini yakacak, eðer takip ediliyorsa baþ taraftanbeyaz iþaret fiþeði atacaktý. Eðer Muavenet beyaz iþa-ret fiþeði atarsa bu tabyalardaki toplar bütün güçleriile takip edenlere yüklenecekti.”

Deðerlendirmeler tam bu noktaya geldiðindehepsi, tüylerini diken diken eden bir cümleyle sarsýl-dýlar. Domuzdere Tabyasý subaylarýndan Mülâzým-ýSani (teðmen) Ali Ýhsan, yüzü Boðaz’ýn Ege giriþi-ne dönük ve sanki orada deðilmiþçesine (Kur’ân’dave Tevrat’ta geçen hâdiseyi imâ ederek):

- Davud, Golyat’ý sapanýyla bir kere daha devire-cek Ýnþaallah! dedi.

Hepsi irkilmiþ, ürpermiþti ve düþünmeye fýrsatbile bulamadan:

- ‘Ýnþaallah!’ dediler.Boðaz’ýn giriþinde bekleyen Ýngiliz ve Fransýz

zýrhlýlarý, yýldýzsýz gecelerde aydýnlatma fiþekleri atý-yor ve Boðaz’daki karakol gemilerinin iþini kolaylaþ-týrýyordu. Muavenet, bir aksilikle karþýlaþmamak içinkýyýya çok yakýn seyretmek mecburiyetindeydi. Geli-bolu Yarýmadasý’nýn Boðaz’a bakan kýyýlarýna çok ya-kýn gidileceði için geminin aðýrlýðý ve su kesimi azal-týlmýþtý. Kömür ve yaðýn yarýsý boþaltýlmýþ, gemidenýþýk sýzmamasý için lumbuzlar siyaha boyanmýþ, dýþgüvertedeki ampuller sökülmüþ ve bacadan kývýlcýmçýkmamasý için kazanlar en düþük devirde yakýlarakve nefesler tutularak Soðanlýdere Koyu’na kadar ge-linmiþti. Muavenet, saldýrýdan önceki son duraðý So-ðanlýdere Koyu’nda; Karanfil Tepe’nin denize uzananburnunun arkasýna saklanmýþ geceyi bekliyordu. Ge-miye dört tane torpido alýnmýþ, üçü kovanlara yerleþ-tirilmiþti ve sessizce son hazýrlýklar yapýlýyordu.

Tarih 12 Mayýs 1915’i gösterirken, Gelibolu Yarý-madasý’nýn Soðanlýdere Koyu, akþama hazýrlanýyor-du. Saat 19:30’u gösterirken gökyüzü, sarýdan turun-cuya ve kýzýla doðru perde perde yayýlan bir yaðlýbo-

Page 19: Sızıntı 2006 Mart

yuvarlanýyor “Allah’ým!” diyor, sa-býrla bekliyordu.

Nihayet, gece yarýsýna yarýmsaat kala düþman zýrhlýlarý, ýþýl-daklarýný söndürdü. Boðaz’ýn gi-riþine bir ölüm sessizliði çök-müþtü. Ahmet Saffet Bey, Gol-yat’ta geceyarýsý vardiyasýnýn de-ðiþeceðini biliyordu. Böylece, birvardiyanýn yorgunluk ve uykuihtiyacý ile diðer vardiyanýn uykumahmurluðunun verdiði ser-semlik anýndan faydalanacaktý.

Yüzbaþý Ahmet Saffet, sessizama hýzlý adýmlarla kýç güvertesine indi. Mürettebat,hazýrlýklarýný tamamlayarak güvertede yerlerini al-mýþ, komutanlarýnýn emrini bekliyorlardý.

Üç torpido kovanýnýn son kontrolünü yapan Al-man Rudolf Firle de koþarak Ahmet Saffet’in yanýnagelmiþti. Ahmet Saffet, gecenin karanlýðýnda karþý-sýnda dikilen subay ve erlerinin yüzünü seçemiyorama kalb atýþlarýný hissediyordu:

- Arkadaþlar! Görüldükten itibaren sadece 5 daki-kamýz var. Ne yapacaksak bu zaman zarfýnda yapaca-ðýz. Unutmayýn, bizler din ve vatan uðruna fedai ol-duk. Rütbelerin en güzeli “þehadet” hepimizin arzu-sudur. Vazifemizi tam yapalým ve kendini beðenmiþbu devi susturalým.

Hemen yanýbaþýndaki Alman Firle’ye döndü: -Torpidolara að makasý takýlmasýn Bay Firle, torpi-

dolar 1.200 metre mesafe, 34 mil sürat ve 2 metrederinliðe ayarlansýn.

Alman subay: “Gereði yapýldý kumandan!” dedi,usulca.

Ahmet Saffet, önünde bir sükût duvarý hâlindebekleyen mürettebata döndü ve:

- Arkadaþlar! Bugün borcumuzu alnýmýzýn akýylaödeme günüdür. Vatan topraðýnýn selâmeti için, ya-þatmak uðruna gerekirse yaþamaktan vazgeçeceðiz. Yadevlet baþa, ya kuzgun leþe… Allah yardýmcýmýz ol-sun!

“Derken Allah’ýn izniyle onlarý bozguna uðrattýlar.Dâvut, Câlut’u öldürdü, Allah ona hükümdarlýk ve hikmetverdi ve dilediði birçok þey öðretti.” (Bakara, 251).

13 Mayýs saat 00.30’da Yüzbaþý Ahmet Saffet “Bis-millah” dedi ve ilk emrini verdi:

- Kazanlar faryap, aðýr yol ileri! Torpidolarý sanca-ða çevir!

Muavenet, âdeta Gelibolu Yarýmadasý sahiline sü-rünürcesine hareket etti. Gecenin karanlýðýnda, biryýlan gibi sessizce kayýyordu suyun üstünde. Bacadan

www.sizinti.com.tr7119

326/

Mar

t 200

6

Morto Koyu açýklarýnda tam bir kargaþa baþ göster-miþti. Cornwallis ve diðer muhripler ne olduðunuanlamaya çalýþarak saða sola manevra yapýyorlardý.Kimse Muavenet'i fark etmemiþ, herkes hâdiseyi çöz-meye çalýþýyordu. Anadolu ve Rumeli sahil birlikleri-mizdeki Mehmetçikler siperlerinden fýrlamýþ ve göz-yaþlarýyla “Allahü Ekber” diye haykýrýyorlar, avuçla-dýklarý vatan topraðýný saçýyorlardý dört bir yana.

ya tablo gibiydi. Yüzbaþý Ahmet Saffet Bey, Muave-net-i Millîye’nin köprüsündeki kumanda odasýndamasasýnýn üzerine serdiði Boðaz haritasýna eðilmiþvuracaklarý darbenin son ayrýntýlarýný düþünüyordu.Kumanda odasýnýn camlarýndan gökyüzüne baktý.Gözleri, bir süre bu güzel akþamýn renklerinde ge-zindi; sonra belli belirsiz bir ses tonuyla:

“Ey kimsesizler kimsesi Rabb’im! Bizi Sensiz býrakma.Sen’in adýný yaþatmak için þehadete koþan bu milleti aziz vemuzaffer eyle.” diyerek, dua etti.

Yüzbaþý Ahmet Saffet eðilmiþ Boðaz haritasýna ba-kýyordu. Haritadaki Arap harfleriyle yazýlmýþ “Ça-nakkale Boðazý” ibaresinin son harfi olan “ye”, Boðazhattýndan Morto Koyu’na doðru bir hançer gibi uza-nýyordu. Ahmet Saffet, elindeki kalem ile harfin bit-tiði yere bir çarpý koydu ve üzerine bir kelime yazdý:“Golyat!”

Hedef Golyat'tý. Çünkü 750 kiþilik mürettebatýyla13.150 tonluk tepeden týrnaða zýrhlý bu dev gemi,Mehmetçiðin üzerine ve Seddü’l-bahir cephesineölüm toplarý yaðdýrýyordu. Akþam ezaný sonrasý havadönmüþ ve yaðmur bulutlarý, vahþete hazýrlananlarýnkasvetli yüreklerine simsiyah bir yorgan gibi çökme-ye baþlamýþtý. Açýkta bekleyen Ýngiliz ve Fransýz zýrh-lýlarý ýþýldaklarýný yaktýlar ve aralýklarla iþaret fiþekleriatmaya baþladýlar. Ancak karanlýk gittikçe koyulaþý-yor, aydýnlatma çabalarý yeterli olmuyordu. Bir düþ-man karakol gemisi, Muavenet’e 600 metre kadaryaklaþmýþ ama onu görememiþti.

Muavenet,Tevrat’taki kýssada olduðu gibi sapanýna taþ-larýný yerleþtirmiþ; kendisinden yirmi kat daha büyük buzýrhlýnýn 7 mil uzaðýnda, Soðanlýdere Koyu’nda geceninen karanlýk, gaflet saatini sabýrla bekliyordu. Boðaz’ýn ikiyakasýndaki tabyalarda Mehmetçik, dualar okuyarak, sa-býrla bekliyordu. Çanakkale’de Cevat Paþa, abdestini taze-lemiþ, Kur’ân-ý Kerîm okuyor, gözlerinden pýtýr pýtýr yaþlar

Page 20: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr72 20

326/

Mar

t 200

6

Ahmet Saffet, önünde bir sükût duvarý hâlindebekleyen mürettebata döndü ve;“Arkadaþlar! Bugün borcumuzu alnýmýzýn akýy-la ödeme günüdür. Vatan topraðýnýn selâmetiiçin, yaþatmak uðruna gerekirse yaþamaktanvazgeçeceðiz. Ya devlet baþa, ya kuzgun le-þe… Allah yardýmcýmýz olsun!” dedi.

Yüzbaþý Ahmet Saffet Bey

gösteriyordu. O anda Ahmet Saffet’in gözününönünde, üç ay önce batýrýlan Mesudiye zýrhlýmýzdaþehit olan can dostu Kale-i Sultâniyeli YüzbaþýZiya’nýn solgun yüzü belirdi. Ahmet Saffet önce busolgun yüze gülümsedi ve sonra bomba gibi patladý:

- Ateþ!Torpidolar, Davud’un sapanýndan çýkan üç taþ gi-

bi suyun içinde kayarak ilerlerken Muavenet de bur-nunu tekrar Çanakkale’ye çevirmiþti. Daha dönmedevrini tamamlamadan birbiri ardýna üç patlama du-yuldu. Koca dev, HMS Golyat zýrhlýsý baþ taret, ko-muta köprüsü ve kýç taret olmak üzere üç isabet al-mýþtý. Boðaz’ýn giriþinde göðe yükselen ilk alevlerinardýndan kýyamet kopmuþ; kampana sesleri, art ardagelen patlamalarýn þiddetinde boðulup gitmiþti. DevGolyat’ta can pazarý vardý þimdi. Dev zýrhlý, kimse neolduðunu anlamadan 750 kiþilik mürettebatýndan ge-mi komutaný dahil 570’ini beraberinde alarak Bo-ðaz’ýn derinliklerinde kaybolmuþtu.

Morto Koyu açýklarýnda tam bir kargaþa baþ gös-termiþti. Cornwallis ve diðer muhripler ne olduðunuanlamaya çalýþarak saða sola manevra yapýyorlardý.Kimse Muavenet’i fark etmemiþ, herkes hâdiseyiçözmeye çalýþýyordu. Anadolu ve Rumeli sahil birlik-lerimizdeki Mehmetçikler siperlerinden fýrlamýþ vegözyaþlarýyla “Allahü Ekber” diye haykýrýyorlar, avuç-ladýklarý vatan topraðýný saçýyorlardý dört bir yana.

Dönüþ yolculuðundaki Muavenet’in güvertesin-de, köprüde ve kazan dairesinde tekbirler yankýlaný-yor, kabaran yürekler gözyaþý olup yanaklardan süzü-lüyordu. Ayný anda gökyüzü de boþanmýþ; yaðmurdamlalarý, yanaklardan süzülen gözyaþlarýna yetiþme-nin telâþýna düþmüþtü sanki. Muavenet, geldiði yol-dan geri dönüyordu. Saat sabah 05.00’i gösterirkenMuavenet Çanakkale sahiline vardý. Pruva güverte-sinde dikilen Ahmet Saffet, sabahýn ilk ýþýklarýyla ay-

kývýlcým çýkmamasý için 7 mil hýzla, kýyýlarýn gölgeli-ðinde aðýr aðýr ilerliyordu. Karartma öylesine baþarý-lýydý ki, Boðaz’da devriye gezen gemiler onu göremi-yordu.

Muavenet, saat 01.00’de, Domuzdere tabyasýnýnhizasýndan geçiyordu.Tabyanýn erleri nefeslerini tut-muþ, dudaklarý duada, bir taraftan Boðaz’ý gözlüyor,bir taraftan da önlerinden belli belirsiz giden Muave-net’i kolluyorlardý. Tabya kumandaný; gecenin karan-lýðýndan sýyrýlmak, bir yerlere tutunmak ister gibi kol-larýný gök yüzüne uzatmýþtý. Semaya çevirdiði yüzün-den yaþlar süzülüyor, çaresizliðin içtenliði ile mutlakkudret sahibi Rabb’inin kapýsýný yine O’nun âyetleriile çalýyordu: “Tâlut’un beraberindeki müminler ise Câlut(Golyat) ile ordusuna karþý çýkýnca dediler ki: Yâ Rabbenâ,üstümüze (gürül gürül) sabýr yaðdýr; ayaklarýmýza sebat verve kâfir topluluða karþý bizi muzaffer eyle!” (Bakara, 250).

Hedeflerine 700-800 metre kaldýðýnda saat 01.10’ugösteriyordu. Ahmet Saffet, serdümene döndü:

- Ýskele alabanda!Muavenet, kendinden emin, son derece teslimi-

yet ve tevekkül içerisinde Golyat’a biraz daha yaklaþ-tý. Golyat, hâlâ hiçbir þeyin farkýnda deðildi. Birazdankopacak kýyametten habersizcesine uyuyordu deni-zin üstünde. Muavenet’te kimse soluk almýyor; her-kes bir torpido olmuþ gibi, Golyat’a kilitlenmiþ göz-leriyle son emri bekliyordu. Saat 01.13’ü gösterirkenGolyat nihayet Muavenet’i fark etti. Golyat, ýþýldakla(O) iþareti veriyordu, yani parolayý soruyordu. Mu-avenet’in uyanýk vardabandýrasý hiç beklemeden so-ruya soruyla karþýlýk verdi: (O). Belli ki Golyat’ýnvardiya nöbetçi subayý henüz uyanmamýþtý. Ýki defadaha tekrarladý ayný soruyu.

Muavenet, geçen bu iki dakika içinde manevrasýnýtamamlamýþ, aradaki mesafe 300 metreye düþmüþtü.Golyat’ýn parolayý üçüncü soruþunda saat 01.15’i

Page 21: Sızıntı 2006 Mart

rine düþerken Muavenet, dümenini Marmara’ya kýr-dý ve aðýr aðýr Boðaz’ýn sularýný terk etti.

Ýngiliz Müttefik Ordular Komutaný Ian Hamil-ton, Golyat’ýn batýrýldýðýný öðrendiðinde günlüðüne:“Düþman madalyayý hak etti.” diye yazdý. Muavenet-iMillîye, Ýstanbul’da merasimle karþýlandý ve YüzbaþýAhmet Saffet, Baþkomutan vekili Enver Paþa tarafýn-dan takdirname ile kutlanarak binbaþýlýða terfi ettiril-di. Golyat’ýn batýrýlýþý üzerine Ýngilizler, “Çanakkale’yihem karadan, hem de denizden birlikte geçeriz.” plânýnýterk ederek deniz harekatýný tamamen iptal ettiler.Golyat’ýn batýrýlýþ haberi, 14 Mayýs 1915’te toplananÝngiliz Harp Meclisi’ne bomba gibi düþtü. Ertesi gün,Deniz Kuvvetleri Komutaný Amiral Fisher, iki günsonra da Çanakkale Savaþý’nýn fikir babasý, sadece Ýn-giliz tarihinin deðil, dünya siyasetinin müstakbel enbüyük adamý gözüyle bakýlan Bahriye Nezareti 1.Lordu W. Churchil istifa etti. Þok dalgasý bu kadarlada kalmadý ve Golyat’ýn batýþýndan 12 gün sonra 25Mayýs 1915’te Ýngiltere kabinesi toptan istifa etti.

dýnlanan iskeleye bakýyordu. Saðanak yaðýþýn altýnda-ki iskelede biri bekliyordu. Kaputunun yakasýný kal-dýrmýþ, elleri ceplerinde bir adam. Muavenet yavaþçaiskeleye yanaþtý. Kýyýya çýkan yüzbaþý koþarak ilerledive onu bekleyen adamla birbirlerine sarýldýlar. Birbaba-oðul gibi, bir elmanýn ayrý kalmýþ yarýmlarý gibikenetlendiler:

- Berhudar ol oðlum! Erenköy birlikleri telsizlebildirdi. Ýçeride duramadým, buraya geldim. Seni vesilâh arkadaþlarýný karþýlamanýn iftiharýný yaþamakiçin bekledim.

Ahmet Saffet, Cevat Paþa’nýn kýpkýrmýzý olmuþgözlerine baktý ve:

- Sað olun kumandaným! Çok þükür baþardýk. Þe-hadet arzusu ile gittik, nasipte gazilik varmýþ. Eðerizin verirseniz vakit geçirmeden Marmara’ya, yarýmkalan vazifemi tamamlamaya gitmek isterim.

Cevat Paþa, bu yiðit askere bir kere daha sarýldý:- Güle güle git oðlum, yolun açýk olsun.Günün ilk ýþýklarý, gündüzünü ve gecesini patla-

malar eþliðinde yaþamaya alýþmýþ Çanakkale’nin üze-

www.sizinti.com.tr7321

326/

Mar

t 200

6

@ [email protected]

Page 22: Sızıntı 2006 Mart

Hayat, tabiatý gereði engellerden meydana gelmiþtir. Engelleraþýlarak bir sonraki safhaya geçilir. Bu engellerin nasýl aþýlacaðý,

yarýþýn kaideleri, Yarýþ Sahibi tarafýndan belirlenmiþtir. Fakat bu yarýþve imtihan, bildiðimiz yarýþ ve imtihanlardan farklýdýr. Bu yarýþ veyaimtihanýn da bir baþlangýcý (doðum) ve sonu (ölüm) vardýr. Kaidelereriayet nispetinde herkesin birinci ve sonuncu olma durumu da var-dýr. Lâkin bu müsabakada sadece dereceye girenlere mükâfat verme,kazanýlan dereceye göre bir yerlere kabul edilme veya edilmeme gibibir durum sözkonusu deðildir, zîrâ, bu yarýþta mükâfatlarý verecekZât’ýn imkânlarý sýnýrsýzdýr. Bu yarýþý yarýda terk etme gibi bir alter-

natif de yoktur.Bu yarýþýn ayrý bir özelliði de ipi ben göðüsle-

yeyim gibi bir kaygýyla yapýlmýyor oluþudur. Zîrâ,önde görünenler, arkadakileri hizalarýna çekme

gayretindedirler; çünkü bu hareket onlaradaha çok puan kazan-dýrmaktadýr.

Bu yarýþ, âdeta heryarýþmacýnýn konum ve durumuna göre hususiyet arz etmek-

tedir. Bu yarýþta her yarýþmacýya ayrý bir kulvar verildiði gibi, heryarýþçýnýn kulvarýndaki engeller de birbirinden farklýdýr. Fakat her

kulvar, diðerine göre ne zordur, ne kolaydýr. Bütün bu farklýlýklararaðmen, yarýþmacýlar eþit þartlarda yarýþtýrýlýrlar.

Bu yarýþýn prensipleri, hususî vasýflarla mücehhez kýlýn-mýþ Seçilmiþ Ýnsanlarla yarýþçýlara bildirildiði gibi, nasýl

kazanýlacaðýna dâir örnekler de yine Seçilmiþ Ýn-sanlarca tatbik edilerek gösterilmiþtir. Engeller

ortadadýr, hedef bellidir. Yarýþçýlara nere-lerde hangi engellere takýlabilecek-

leri bildiril-miþtir. Bu ya-

rýþ uzun soluklubir yarýþtýr ve hayat

boyu devam eder. Her anpuan kazanýlýr veya kaybedilir.

Prof. Dr. Fatih Karahisarlý

Bu yarýþ uzun soluklu biryarýþtýr ve hayat boyudevam eder. Her an pu-an kazanýlýr veya kaybe-dilir. Büyük puanlar ka-zandýran engeller olduðugibi, büyük kayýplara se-bep olan, aslýnda rahataþýlabilecek engeller devardýr.

www.sizinti.com.tr74 22

326/

Mar

t 200

6

Page 23: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr7523

326/

Mar

t 200

6

Büyük puanlar kazandýran engeller olduðugibi, büyük kayýplara sebep olan, aslýnda ra-hat aþýlabilecek engeller de vardýr. Bazen ya-rýþçý, kendi kendine engeller çýkarabilir veyaolmayan engelleri var sayarak enerjisini boþaharcayabilir. Bunun neticesinde aþmasý gere-ken engellere gücü yetmeyebilir.

Ne yazýk ki bazen, bazý yarýþçýlar, kural-larý çok iyi bildiklerini ve bu iþi çok iyi yap-týklarýný sanmalarýna raðmen, mâhiyetlerinitam kavrayamamaktan ve prensipleri özüm-seyememekten dolayý, yarýþýn sonunu eksipuanla bitirme gibi bir risk içinde olabilirler.Zîrâ bu insanlar bu tür hatalar sebebiyle de-vamlý engellere takýlýrlar. Bunlara, YarýþMeydaný Sahibi farklý þekil ve seviyelerdeikazda bulunur. Buradaki hassas nokta, ya-rýþçýnýn bu ikazlara açýk olabilmesidir. Ýnsa-nýn çeþitli þekillerde gelen bu ikazlarý farketmesi mühimdir. Aksi takdirde, oluþabile-cek bir fâsid daire sebebiyle, engeller artarve aþýlmasý çok güç sýradaðlar oluþabilir. Buduruma düþen bir yarýþçýyý hiç de iyi bir fi-nal beklememektedir.

Herkes bu yarýþýn içindedir. Meydana ça-ðýrýldýktan sonra hiç kimsenin dýþarýda kalmagibi bir hakký ve lüksü yoktur. Her adým, herbakýþ, her soluk, her kelime belli puanlarýkazandýrabilir veya kaybettirebilir. Verilensüre içinde -ki bu süre de tamamen belirsiz-dir- eksiklikleri telâfi etme þansý her zamanolduðu hâlde, kazanýlan puanlarýn deðiþmezkazançlar olma durumu söz konusu deðildir.Zaman içinde, yarýþýn durumuna göre bupuanlar kaybedilebilir. Ama ekseriyetle, ya-rýþçýya puanýný yükseltme imkân ve fýrsatlarýverilir.

Aþmak genelde kolay olmasýna raðmen,bu engellere takýlan çok olur. En büyük ta-kýlma sebebi, dünya hayatýnýn kalýcý bir hayatolduðu ‘yanýlgý’sýdýr. Yarýþýn sonundaki ‘ölüm’yazýlý bitiþ levhasý, bir türlü görülmek isten-mez. Ýþin enteresan tarafý, yarýþ bittiktensonra, hatalarý telâfi için ikinci bir yarýþimkânýnýn olmadýðý baþtan bildirilmesineraðmen, bu durum bir türlü kabullenilmekistenmez.

Bu kýsa sayýlabilecek yarýþ sonunda, da-imî kalýnacak bir yere gidilmesi, bu yarýþý

FENÂ VVE BBEKÂ

Dünyayý bir Cennet saydý sayanlar,Düþtü arkasýna hep aldananlar;Dahasý takýlýp yolda kalanlar;

Ziyan olup, heder olup gittiler.Tasa olup, keder olup gittiler.

Yol upuzun, hedef oldukça ýrak,Yürünen zeminde diken ve pýtrak,Bir de bilinmezse nerde son durak;

Dere olur, yokuþ olur, zâr olur,Tipi olur, boran olur, kar olur.

Emeller âdeta kuyu içinde,Kurumuþ derenin suyu içinde;Varýlmaz sâhilin koyu içinde...

Hem hicran hem yeis, yürekler hissiz,Çevre bîvefâ, ahvâl merhametsiz.

Dünya bir fýrýldak pek çok köþeli,Her yanýnda inci-mercan döþeli,Ýnsanoðlu bu tuzaða düþeli;

Dermansýz ve alîl, mahkûm ve sefil,Þeytanýn aðýnda, þeytanlar delil.

Duruþ aldatýcý, görünüþ yalan,Gelen çok olsa da yok hiçbir kalan.Gafillere plân üstüne plân..

Yýkýlýp gidenler hadd ü hesapsýz,Ayaktakilerse hepten dermansýz.

Ýzler var yolda izler ki silinmez,O’na yürümüþ bir Ulu bilinmez;Herkes elenir ammâ O elenmez;

Sonsuzluk yolunda tek kudsî rehber,Zirvelere ermiþ Yüce Peygamber.

Iþýk ordusunun biricik nûru,Garip rûhlarýn neþ’e ve sürûru,Sýðýnanlarýn aþýlmayan sûru..

O’na dayananlar þâd olur-gider,Ebetlere kadar yâd olur-gider.

Kulluðunla fahre erdik Sultaným!Iþýðýnda yola girdik Sultaným!Sayende sevdik, sevildik Sultaným!

Sen’siz yol aþýlmaz, kervan yürümez!Sen’siz mahþer olmaz, kimse dirilmez!

***

Page 24: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr76 24

326/

Mar

t 200

6

diðerlerinden ayýran en önemli hususiyettir. Varý-lan yerde yarýþmacýlar, yarýþ pistinde elde ettikleripuanlara göre muamele görecek ve uygun bir ko-numa oturtulacaklardýr. Varýlacak yerin özellikleride, yarýþla ilgili kýlavuzlarda teferruatýyla yarýþçýlarabildirilmektedir.

Bütün bu ikazlara raðmen bazý yarýþçýlar, inatedercesine kaideleri ihmal etmekte, kulvardan çýk-makta ve kaybetmeyi kendi iradeleriyle arzu ederhâle gelmektedir.

Maalesef yarýþý iyi götüren bazý yarýþmacýlar dabazý engellere göz göre göre takýlabilmektedir. En-geller akýl ve saðduyuyla rahatça aþýlabilir. Hattâ, buyarýþta, çok zeki, çok kabiliyetli olmaya bile gerekyoktur. Zîrâ, engellerin nasýl aþýlacaðý, nelere dikkatedilmesi gerektiði ile ilgili kaideler, her yarýþçýnýnzekâ seviyesine göre hazýrlanmýþtýr, ki herkes bunla-rý anlayabilsin ve uygulayabilsin. Kendine aþýrý gü-venen ve yarýþýn sonuna çok var düþüncesiyle kural-lara dikkat etmeyenler, her zaman yarýþý kaybetmeriski içindedir.

Bu yarýþta bazý iyi niyetli ve baþarýlý yarýþçýlar,devamlý öteki yarýþçýlara moral verirler, kaidelerihatýrlatýrlar, onlarýn engelleri aþmalarýna yardýmcýolmaya çalýþýrlar. Bunlar yaptýklarý bu iþ karþýlýðýnda @ [email protected]

Bazý yarýþçýlar, kurallarýçok iyi bildiklerini vebu iþi çok iyi yaptýklarý-ný sanmalarýna rað-men, mâhiyetlerini tamkavrayamamaktan veprensipleri özümseye-memekten dolayý, yarý-þýn sonunu eksi puanlabitirme gibi bir riskiçinde olabilirler.

bir ücret istemezler. Bu kimseler, yardýmlarýnýnkarþýlýðýný, kaideler gereði yardým ettikleri þahýsla-rýn puanlarýnda eksilme olmadan, puan kazanarakgörürler.

Yarýþýn anahtar kelimeleri; ‘engeller, takýlmama, ka-zanma kuþaklarý, kaybetme noktalarý, geçici yarýþ süreci,kalýcý mekân ve konumlar’dýr. Bu anahtar kelimelerinaçýlýmlarý ve içlerinin nasýl doldurulacaðý, teknoloji-nin geliþmesiyle daha rahat anlaþýlýr hâle gelmiþtir.Bundan dolayý, prensiplere ait temel kitaplara rahat-lýkla ulaþýlabilir. Pratik yönden ise geçmiþte ve hâli-hazýrda kurallarý harfiyyen yerine getiren yarýþçýla-rýn mevcudiyeti büyük bir avantajdýr. Dolayýsýylayarýþçýlara yarýþý kaybettikleri takdirde hiçbir maze-ret kalmamaktadýr.

Yarýþ devam ediyor, kulvar önümüzde. Bütün ya-rýþçýlara baþarýlar…

Page 25: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr7725

326/

Mar

t 200

6

Hayatýmýn bir döneminde ülkemizi ziya-

ret eden bir Japon beyefendisine bir arka-

daþýmýn selâmýyla, refakat ettim. Japon beyefen-

diyi otogarda karþýlayýp eve getirdim. Bu beye-

fendi, yýllar önce tanýþtýðý ‘Hasan’ ismindeki ar-

kadaþýnýn kabrini ziyaret için ülkemize gelmiþti.

Aradýðý Türkiyeli arkadaþý hakkýnda sohbet

ederken, karþýmdaki vefa timsali Japon uyruklu

þahsiyetin, kýrýk-dökük Türkçesiyle; dudaklarýn-

dan “O, bana Kur’ân öðretti, dünyaya baký-

þýmý deðiþtirdi. Onunla tanýþtýktan son-

ra hayatýn gâyesini anladým. Yü-

züm gülmezdi, sevmeyi öð-

rendim. Canlý, cansýzher þeyle dost ol-dum.” ifadeleri dö-küldü. Gözleri pýrýlpýrýl ýþýldayan NohoraBey’in, sohbetin tamortasýnda bu ifadeleri nemaksatla söylediðini tam an-

layamadým. Ancak onun hayat

hikâyesini dinledikçe, saðlam

karakter yapýsýna hayranlýðým ar-

týyordu. “Ne þanslý bir insan, ne

mübarek bir þahsiyet, ne

müstesna bir kâmet!” þek-

linde iç konuþmalar yap-

maktan kendimi alamýyor-

dum.Nohora Bey, elli yaþlarýnda

gösteriyordu. Hasan’ý tam otuz yýl önce

Þam’da tanýmýþtý. Üç ay kadar beraber çalýþmýþ-

lar. Bu süre zarfýnda Hasan’dan çok þey öðren-

miþ, en önemlisi de Ýslâm’la tanýþmýþ ve

Kur’ân’ýn talebesi olmuþtu. Ýslâm’ýn güzellikleri

yüreðinin derinliklerine kadar iþlemiþti. Hasan

bir gün memleketine dönmek mecburiyetinde

kaldýðýný söyleyip, adresini yazdýðý bir kâðýt par-

çasýný aceleyle Nohora Bey’in eline tutuþtur-

muþtu. Ayrýlýrken de; “Dostluðumuz ebedî, me-

rak etme, zîrâ biz iman kardeþiyiz artýk.” demiþti.

Hasan’a karþý vefa hissiyle dolu Nohora Bey,

adresin yazýlý olduðu kâðýdý göz nuru gibi sakla-

mýþ. Onu kýymetli bir deri muhafaza içinden iti-

na ile çýkarýp bana gösterdi. Kâðýdýn defalarca

açýlýp katlandýðý belli oluyordu. Ýlk üç sene, hiç-

bir cevap almamýþ olmasýna raðmen, bu adrese

her ay mektup gönderdiðini söyledi. Sonraki yýl-

larda bayramlarý dostluðunun pekiþmesine vesi-

le kýlýp aksatmadan bayram tebrikleri gönderdi-

ðini ve tam otuz sene, hiçbir cevap alamadýðý

hâlde býkýp usanmadan yazdýðýný ifade ediyordu.

Hayatýnýn müteakip dönemlerinde, Ha-

san’ýn memleketine daha yakýn olmak için,

kendi isteðiyle bir firmanýn Suudi Ara-

bistan temsilcisi olmuþ ve Riyad’a

taþýnmýþtý. Düþüncelerini, “Belki

de biraz daha yakýn olmak iste-

dim buralara.” diyerek ifade

ediyordu.Nohora Bey, Hasan’dan

hiç cevap alamayýnca birgün, “Son bir defa daha

yazayým. Bu defa da ce-vap alamazsam, bir

daha yazmanýnmânâsý yok.” der.Son mektubu ya-

zarken, Ha-san’ýn saðlýðýn-

dan þüphe duy-duðunu da dile geti-

rir. Ne var ki bu son mek-

tuba cevaben, Türkiye’den bir

mektup gelir. Dünyalar onun olmuþtur.

Bir solukta Türk Büyükelçiliði’ne gider,

mektubu tercüme ettirir. Mektup, Hasan’ýn ak-

rabasýndan gelmiþtir. Mektupta özetle, Hasan’ýn

otuz yýl kadar önce trafik kazasýnda vefat ettiði

belirtilmektedir.Nohora Bey, karþýmda sessiz sessiz aðlýyor-

du. “Olsun!” diyordu. “Onun öðrettiði, tanýt-

týðý Rabb’ime þükürler olsun ki, dostum vefa-

sýz deðilmiþ. Dostluðumuz da ebediymiþ ger-

çekten. Yoksa muhakkak arardý beni. Ve þâyet

yaþamýþ olduðunu öðrenseydim bu kadar se-

vinmeyecektim. Asýl o zaman ölmüþ olacaktý

benim için.”

Cüneyt Eren

@ [email protected]

Hasan’dan hiç ce-vap alamayýncabir gün, “Son birdefa daha yaza-yým. Bu defa dacevap alamazsam,bir daha yazmanýnmânâsý yok.” der.Son mektubu ya-zarken, Hasan’ýnsaðlýðýndan þüpheduyduðunu da di-le getirir.

Page 26: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr78 26

326/

Mar

t 200

6

Zât-ý Ulûhiyet mülâhazasýna uygun düþmeyen ve-ya edebe münafi görünen esmâ ile de O’nun anýl-masýný tasvip etmemiþlerdir. Bu cümleden olarak,“Züntikam”, “Dârr”, “Cebbâr”, “Kâbýz”... gibiisimleri müstakillen zikretme yerine “Azîzün Zünti-kam”, “Dârr u Nâfi’”, “Kâbýz u Bâsýt” demeyi ter-cih etmiþlerdir. Kudretin umûr-u hasiseye mübaþe-retine karþý esbabýn vaz’edilmesi esprisiyle diyebili-riz ki, Zât-ý Ulûhiyet mülâhazalarýnda mü’minlerher zaman edep dairesi içinde hareket etmeli, say-gýlý olmalý ve hep hürmet hissiyle oturup kalkmalý-dýrlar. Allah, her þeyi yaratandýr ama, onlar bu ko-nuyu tâmime baðlamalý ve müstakillen “Hâlýku’l-hýnzîr”, “Hâlýku’l-kýred”... gibi ifadelerle üslup bo-zukluðuna düþmemelidirler. Vakýa, böyle bir ten-zihte de aþýrýlýða girerek Mutezile gibi, “Allahhabâisi, çirkin þeyler ve kabîh iþleri yaratmaz” de-me ifratýna da düþülmemelidir. Zira, hayrý da þerride yaratan O’dur; çirkinliklere gelince onlar sebe-biyet verenlere aittir ve onlara nisbet edilir. Böylebir yaklaþým, sýfât-ý mâneviyeyi gözetmenin yanýn-da, ilâhî þe’n, evsâf ve esmâ-i ilâhiyenin ahkâmýnada riayet etmenin gereðidir: Bir kere Allah, hemazamet ve izzet sahibi hem Rahmanu’r-Rahîm,hem Kâhir hem Hakîm, hem Þedîdü’l-ikab hemSabûr, hem Celîl hem Cemîl, hem Âdil hem deHalîm’dir. O’nun hakkýndaki mülâhazalar hep butür nuût-u ilâhiye ve esmâ-i sübhaniyeden hâsýlolan umumî mânâ ve mazmun çerçevesinde de-ðerlendirilmelidir.

O’nun isimleri, diðer varlýklara verildiðinde bumüsemmânýn hususiyetine göre anlaþýlan mânâ,mikyas ve çerçevesiyle deðil, o müteâl Zât’ýn mü-

Bir kýsým ulema, esmâ-i ilâhiye tevkîfîdir; Sa-hib-i Þeriat’tan þerefsudur olmayan isimler

esmâ-i hüsnâdan sayýlmaz, hele herhangi bir objeveya hâdisenin arkasýnda o obje ve o hâdiseye mü-nasip birer isim belirleyip onlarý da ilâhî esmâdansaymak kat’iyen doðru deðildir, demiþlerdir. Ancak,Kur’ân-ý Kerim’de farklý isimlere esas teþkil edecekbir hayli fiilin bulunduðu da bir gerçektir. Ayrýca,Cenâb-ý Hak her ismini bize bildirmiþ de deðildir.Efendimiz’in: ... dua-sýnda iþaret buyurduklarý gibi, Allah’ýn ismi olarakzikredilen esmâ-i hüsnâsýnýn yanýnda, Kur’ân veyaherhangi bir kitapla indirdiði, özel mahiyette bazýkullarýna bildirdiði veya nezd-i ulûhiyetinde baþka-larýndan ketmettiði isimleri de vardýr. Ne var ki, Obunlarý bildirmezse kimse de bilemez. Biz ancakSahib-i Þeriat’ýn Kur’ân’la ve Sünnet’le bildirdiðiesmâyý bilebiliriz. Hadiste Ebu Hüreyre’den riva-yet edilen, -farklý kitaplardaki farklý rivayetler mah-fuz- doksan dokuz esmâ-i ilâhiyedir. Vakýa, esmâ-ihüsnâ hadisini az bir farkla Selman-ý Fârisî, Abdul-lah bin Abbas, Abdullah bin Ömer ve Hazreti Alide nakletmektedirler ama, hadis kriterleri açýsýn-dan bu rivayetler zayýf bulunduðundan itibar gör-memiþ ve iþtihar etmemiþlerdir. Burada doksandokuzun kesretten kinaye olduðunu söyleyenlerihatýrlatmada da yarar var.

Esmâ-i hüsnâ tevkîfîdir diyenler, Kitap ve Sün-net-i Sahiha’da rivayet edilenlerin dýþýndaki her-hangi bir ismi Cenâb-ý Hakk’a nisbet etmeyi uy-gun bulmamýþlardýr. Böyle bir tesmiyeyi uygunbulmamanýn yanýnda, esmâ-i hüsnâdan addedilenisimlerden, müstakillen zikredildiklerinde Kur’ânî

Esmâ-i Hüsnâ-2

Page 27: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr7927

326/

Mar

t 200

6

doksan dokuz esmânýn yanýnda, hususi bazý þahýs-lara bildirilen ve hiç kimseye açýlmayan deðiþikisimler de vardýr. Hatta, Kur’ân’da fiil ve sýfat þek-linde bulunanlarla bazý hadis kitaplarýnda 100,125, 133, 155, 167, 305, 313, 552, dahasý bazýehl-i beyt kaynaklarýna göre 1000 olduðuna dairrivayetlerin bulunduðu da söz konusudur.

Bazý kültürlerde, Cenâb-ý Hak, Zât-ý Ulûhiyetmülâhazasýna ters düþmeyen, Kadîm, Ezelî, Ebedî,Sermedî, Dâim, Vâcibü’l-vücud, Sâni’, Mukalli-bu’l-kulûb, Musarrifu’l-kulûb... gibi ad ve unvan-larla da anýlmaktadýr. Bizdeki Tanrý’yý ve ÝranlýlarýnHudâ’sýný da ayný çerçevede mütalâa edebiliriz.Ancak bunca esmâ arasýnda, ta’dat edilince Cen-net’e girme vaadi Ebu Hüreyre hadisiyle irtibatlýolarak rivayet edilmiþ gibidir.. iþin doðrusunu Allahbilir; tabiî ta’datla kastedilen hususu da.. hadisþârihleri; bunlarý belleyip vird-i zeban etme, Zât-ýUlûhiyet hakikati mülâhazasýnda bu isimlerin bü-tününün birden nazara verdiði mazmun ve mefhu-ma saygýlý olma, onlarý okuyanlarýn okuduklarýisimlerde ilâhî ahlâký görüp onunla ahlâklanmasý;bunlarýn arka planýndaki esrâr-ý esmâyý duymayaçalýþma, bu mübarek isimleri duyarak ve hissede-rek tekrar ede ede iç dünyalarýný aydýnlatma þek-linde anlamýþlardýr.

Bütün esmâ-i hüsnânýn mukaddesiyeti müsel-lem, ancak bunlardan Allah, Rahman, Rezzâk,Kuddûs, Muhyî, Mümît, Mâlikü’l-Mülk, Zü’l-celâlive’l-ikram, Ekber, A’lâ, Hâlýk, Allâmü’l-Guyûb...gibi isimlerin Allah’tan baþkasý hakkýnda kullanýl-masý tecviz edilmemiþtir. Kullanýlacaksa bu esmâ-imübarekenin önüne “abd” gibi bir kelime ilaveedilerek kullanýlmasý uygun görülmüþtür. Ýlâhîisimlerin bu þekilde anlaþýlmasý, yorumlanmasý veulûhiyete ait hakâikin bu çerçevede mütalâa edil-mesi, Ýslâm ümmetine ve Kur’ân cemaatine mah-sus bir imtiyazdýr. Yaratan’la yaratýlan arasýndakifarklýlýðý arýzasýz ve kusursuz olarak aksettirmesiaçýsýndan böyle bir yaklaþým Zât-ý Ulûhiyet’in hak-ký, Mâbud-u Mutlak olmasýnýn lâzýmý, bizim de va-zifemizdir.

Zaten, Cenâb-ý Hakk’ýn, zâtî, sübûtî, selbî vehaberî sýfatlarý da bu hakikati vurgulamakta ve bizidoðru bir Zât-ý Hak mülâhazasýna çaðýrmaktadýr.Bu itibarla, herhalde bize de, bir kýsým sýfatlarý açý-

nezzehiyeti, mukaddesiyeti esasýna göre ele alýna-rak yorumlanmalý ve tenzih esprisine baðlý kalýn-malýdýr: Meselâ, muhâdaa, keyd, mekr, istihza,hizy ve emsali kelimeler mutlaka ulûhiyet hakikati-ne ve þe’n-i rububiyete uygun birer tevil ve üsluplaifade edilmelidir. Zira, isimlere saygý ve onlardatenzih ve takdis üslubuna riayet, Müsemmâ-i Ak-des’e tazim ve O’na hürmetin ifadesidir. Hatta ba-zýlarýna göre sadece esmâ-i ilâhiye deðil, onlarýntecelli alaný, merâyâ ve mecâlîsi olan ef’âl-i ilâhiyeve mahlûkat-ý rabbaniye dahi -Cenâb-ý Hak kendi-ni onlarla bildirmesi itibarýyla O’na delâlet, þeha-det ve iþaretleri açýsýndan- ayýp, kusur ve eksiklikgibi mülâhazalardan mukaddes ve müberra adde-dilmiþlerdir. Onlar bu mülâhazalarýyla, ef’âl-i ilâhi-yeyi takdir, esmâ-i hüsnâyý tenzih ve Zât-ý Akdes’itazim gibi önemli bir hususa iþaret etmek istemiþ-lerdir; evet her þey, kendi varlýk ufku itibarýyla vemahlûkiyet mertebesi açýsýndan:

fehvasýnca, farklý beyan, farklý þive ve farklý ifade-lerle hep O’nu dillendirmektedir. Ýnsan bir kerevarlýða vicdan mekanizmasýyla bakabilse ve azýcýkhâdiselerin diline kulak verse, canlý-cansýz her þey-de –Hoca Tahsin’in de Türkçe bir manzumesindeifade ettiði gibi- :

sözlerinin nümâyan olduðunu görecektir. Nasýl ol-masýn ki, bir mânâda O’nun Zât’ý o sutûr-u kâinat-la ilan edilmekte; O’nun ilmi, hayatý, kudreti veiradesi onlarla seslendirilmekte; esmâ-i sübhaniye-sinin deðiþik tecelli dalga boyundaki farklýlýklarýonlarla ortaya çýkmakta ve her þey onlardaki ni-zam, intizam, ahenk ve sanatýn ince nakýþlarýylabize iç içe þölenler yaþatmaktadýr.

Bir kere daha hatýrlatmakta yarar görüyorum:esmâ-i hüsnâ adýna en sýhhatli rivayet Ebu Hürey-re’nin rivayeti olsa da, ulemanýn büyük çoðunlu-ðuna göre ilâhî isimler bu hadis-i þerifte rivayetedilenlere münhasýr deðildir. Aksine hem Kitab-ýMübîn’de hem de Sünnet-i Sahiha’da sarâhatenve zýmnen zikredilen daha bir hayli esmâ-i ilâhiye-nin mevcudiyeti söz konusudur. Ýhtimal doksandokuz esmâ-i mübareke, dua, tazarru, niyaz vehususi teveccühler itibarýyla özel bir önem arz et-mektedir. Yoksa, yukarýda da iþaret edildiði gibi

Page 28: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr80 28

326/

Mar

t 200

6

diyerek konuyu noktalamak istiyorum.Yukarýda deðiþik kategoriler içinde ve bazýlarý

mütedâhil olarak zikredilen esmâ-i hüsnâyý aþaðý-daki cetvelde mânâlarýyla beraber bir kere dahahatýrlatmakta fayda mülâhaza ediyorum:

Zât-ý Ýlâhiyeye Delâlet Eden Ýsimler:Allah: Vacibü’l-Vücud, O’nun zâtî ismiRab: Terbiye edip yetiþtiren, sahip olanMelik: Her þeyin mâlikiKuddûs: Kusurdan münezzeh olanSelâm: Selâmet verenMü’min: Güven veren/vaad edenMüheymin: Görüp gözetenAzîz: Yegâne galipCebbâr: Ýradesini, azametini gösterenMütekebbir: Büyüklüðünü izhar buyuranAlî: En yüceZâhir: Varlýðý ayândan ayânBâtýn: Zât’ý, hakikatiyle ihata edilmeyenKebîr: Ululardan ulu olanCelîl: Azametiyle baþdöndürenMecîd: Çok þanlýHak: Bizzat var olanMetîn: Her þeye güç yetirenVâcid: Dilediði her þeyi bulanMâcid: Þanlý, namlýSamed: Herkesin muhtaç olduðu bir müstaðniEvvel: Varlýðýnýn baþlangýcý olmayanÂhir: Varlýðýnýn sonu olmayanMüteâlî: Zâtî ulviyet sahibiGanî: Her þeyden müstaðniNur: Iþýk kaynaðý olanVâris: Her þeyin nihâî tek sahibi olanZü’l-celâli ve’l-ikrâm: Celâl ve ikram sahibiRakîb: Gözleyip, kontrol edenBâkî: Fena bulmayanHamîd: Övgüye layýk olanVâhid: Her þeyiyle bölünmez bir tek

Evsâf-ý Sübhâniyeye Dayanan Ýsimler: Hayy: Ebedî hayat sahibi olanÞekûr: Ýyiliklere karþýlýk verenKahhâr: Kahrolacaklarý kahredenKâhir: KahrediciMuktedir: Her þeye güç yetiren

sýndan O’na Alîm, Hayy, Kadîr, Semî’, Basîr,Mürîd, Mütekellim demenin yanýnda, O’nun ulûhi-yetine yaraþmayan acz, fakr, kusur, madde, cisimve enerji türünden yakýþtýrmalardan, sapýkça lüks-lerden de uzak durmak; O’nun Ýbrahim Hakký ifa-desiyle, yemez içmez, zaman ve mekâna muhtaçolmaz bir Zât-ý Ecell ü A’lâ olduðuna itikat etmekdüþer.

Bunlardan baþka ehl-i hakikat, ilâhî isimleri,esmâ-i Zât, esmâ-i sýfât ve esmâ-i ef’âl olarakfarklý bir tasnife tabi tutup esmâ-i Zât cetvelinde:Allah, Rab, Melik, Kuddûs, Selâm, Mü’min, Mü-heymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir, Alî, Zâhir,Bâtýn, Kebîr, Celîl, Mecîd, Hak, Metîn, Vâcid,Mâcid, Samed, Evvel, Âhir, Müteâlî, Ganî, Nur,Vâris, Zü’l-Celâl ve Rakîb gibi esmâ-i mukaddese-yi.. tecelli alanlarý itibarýyla, hayat, ilim, sem’, ba-sar, irade, kudret, kelâm gibi evsâf-ý sübhaniyeyedayanan esmâ-i sýfât çerçevesinde, Hayy, Þekûr,Kahhâr, Kâhir, Muktedir, Kavî, Kâdir, Rahman,Rahîm, Kerîm, Gaffâr, Gafûr, Vedûd, Raûf, Halîm,Berr, Sabûr, Alîm, Habîr, Muhsî, Hakîm, Þehîd,Semî’, Basîr gibi esmâ-i mübarekeyi.. esmâ-i ef’âlunvanýyla da, Mübdi’, Vekîl, Bâis, Mücîb, Vâsi’,Hasîb, Muðîs, Hâfýz, Hâlýk, Bâri’, Musavvir,Rezzâk, Vehhâb, Fettâh, Kâbýz, Bâsýt, Hâfýd, Râfi’,Muizz, Müzill, Hakem, Adl, Latîf, Muîd, Muhyî,Mümît, Velî, Tevvâb, Müntakim, Muksit, Câmi’,Muðnî, Mâni’, Dârr, Nâfi’, Hâdî, Bedî’, Reþîdesmâ-i mübecceleyi zikretmiþ.. sonra, bütün isim-lerin imamý olarak da Hayy, Alîm, Mürîd, Müte-kellim, Kâdir, Cevâd, Muksit isimlerini iþaretlemiþ;esmâ-i celâliye baþlýðý altýnda, Kebîr, Azîz, Azîm,Celîl, Mâcid, Mümît, Dârr, Müntakim isimlerinihatýrlatmýþ; esmâ-i cemâliye unvanýyla da, Rahîm,Selâm, Muhyî, Mü’min, Latîf, Rezzâk, Hallâk, Ev-vel, Âhir, Zâhir, Bâtýn, Karîb gibi isimleri kaydet-miþ ve bütün esmâ-i hüsnâyý, hakâik-i eþyânýn,O’nun ilim, irade ve hikmetiyle âlem-i gaybdanâlem-i þehadete çýkmalarýnýn vesilesi görmüþ vebu mübarek ve nuranî isimlerin, Müsemmâ-i Ak-des’in hicabý ve nikabý olduðunu vurgulamýþlardýr.Her þeyin doðrusunu O bilir; bize de O’nun bildir-diklerine itikat etmek düþer. Bugüne kadar yapý-lan onca esmâ-i hüsnâ þerhinden sonra, yeni birþerh teþebbüsünü þimdilik faydasýz gibi görüyor ve

Page 29: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr8129

326/

Mar

t 200

6

Tevvâb: Tevbeye sevk eden ve tevbeleri kabul buyuranMüntakim: Suçlularý tecziye edenMuksit: Adaletle hükmedenCâmi’: Herkesi toplayýp bir araya getirenMuðnî: Zenginlik bahþedenMâni’: Ýstemediði þeyleri vermeyenDârr: Zararlarý yaratanNâfi’: Faideli þeyler veren Hâdî: Hidayete erdirenBedî’: Eþi, benzeri olmayan þeyler yaratanReþîd: Doðru noktaya ulaþtýranKayyûm: Kendi kendine kaim olanMâlikü’l-Mülk: Mülkün tek sahibiMuahhir: Geriye býrakanMukaddim: Öne alan, öne çýkaranMukît: Gýda veren, bakýp koruyanVâlî: Kâinatlarý idare eden

Ýsimlerin Esaslarý:Hayy: Ebedî hayat sahibi olanAlîm: Her þeyi bilen Mürîd: Ýrade eden, dileyenMütekellim: KonuþanKâdir: Her þeye gücü yetenCevâd: Ýhsanda bulunan, cömertlik yapanMuksit: Adaletle hükmeden

Esmâ-i Celâliye:Kebîr: Ululardan ulu olanAzîz: Yegâne galipAzîm: En büyük ve uluCelîl: Azametli tecelli sahibiMâcid: Þanlý, namlýMümît: Ölümü yaratanDârr: Zararlarý yaratanMüntakim: Suçlularý tecziye eden

Esmâ-i Cemâliye:Rahîm: Rahmeti bolSelâm: Selamet verenMuhyî: Hayatý verenMü’min: Güven veren/vaad edenLatîf: En ince noktalara kadar ihtiyaçlarý gören gözetenRezzak: Gýdalarý yaratýp lütfedenHallâk: Her þeyi yaratanEvvel: Varlýðýnýn baþlangýcý olmayanÂhir: Varlýðýnýn sonu olmayanZâhir: Varlýðý ayândan ayânBâtýn: Zât’ý, hakikatiyle ihata edilmeyenKarîb: Yakýn

Kavî: Her þeye gücü yetenKâdir: Her þeye gücü yetenRahmân: Engin rahmet sahibiRahîm: Rahmeti bolKerîm: Ýyilik ve ikramda bulunan Gaffâr: Günahlarý yarlýgayanGafûr: Her günahý yarlýgayanVedûd: Seven ve sevilenRaûf: Çok þefkatliHalîm: Hilm ile muamele edenBerr: Ýyilik edenSabûr: Çok sabýrlýAlîm: Her þeyi bilenHabîr: Her þeyden haberdarMuhsî: Her þeyi teferruatýyla ta’dat edip bilenHakîm: Her þeyi yerli yerinde vaz’edenÞehîd: Her þeyi ra’ye’l-ayn bilen Semî’: Her þeyi iþitenBasîr: Herþeyi görenAfüvv: Günahlarý affeden

Ef’âl-i Ýlâhiyeye Delalet Eden Ýsimler:Mübdi’: Ýlk yaratanVekîl: Güvenilip dayanýlanBâis: Ölümden sonra diriltenMücîb: Dualara icabet edenVâsi’: Ýlm ü rahmetiyle her þeyi kuþatanHasîb: Her þeye yetenMuðîs: Ekstradan yardýmda bulunanHafîz: Koruyup kollayanHâlýk: Her þeyi temelden yaratanBârî: Örneði kendine ait YaratýcýMusavvir: Þekil ve suret verenRezzâk: Gýdalarý yaratýp lütfedenVehhâb: Bol bol hibede bulunanFettâh: Hayýr kapýlarýný açanKâbýz: Kabzeden, can alanBâsýt: Geniþletilecekleri geniþletenHâfýd: Ýstediðini alçaltanRâfi’: Yücelten, yükseltenMuizz: Aziz kýlanMüzill: Zelil kýlanHakem: Her þeyi hall ü fasl edenAdl: Mutlak âdilLatîf: En ince noktalara kadar ihtiyaçlarý gören gözetenMuîd: Hayattan sonra ölümü, ölümden sonra da haya-tý geri verenMuhyî: Hayatý verenMümît: Ölümü yaratanVelî: Dost ve yardýmcý

Page 30: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr82 30

326/

Mar

t 200

6

Kýyamet insanlýðýn ve dün-yanýn sonudur. Bu son, öne-

mine binaen Kur’ân-ý Kerîm’de te-ferruatlý anlatýlýr. Birçok sûrede in-sanlýk bu dehþetli sona karþý þiddet-le uyarýlýr. Allah’ýn (cc) kudret veazametinin tecelli edeceði bu gün-de, bütün insanlar ölecek ve hemenakabinde diriltilerek hesaba çekile-cektir. Âyetlerden anlaþýldýðýna göreinsanlýðýn ve dünyanýn sonunu ge-tiren Kýyamet hâdiseleri muhteme-len önce fizik kanunlarý çerçevesin-de cereyan edecek, daha sonra ise,bütün insanlarýn diriltilmesi ilebaþlayan safhada bilinen kâinat ka-nunlarýnýn geçerliliðinin kaldýrýldý-ðý bir devir baþlayacaktýr. Fizik ka-nunlarýnýn geçerli olduðu ilk saf-hayla ilgili bazý âyet ve hadîsler di-namik bilimi prensipleri çerçeve-sinde yorumlanabilir. Bu âyet vehadîsler bugüne kadar birçok tefsir-ci tarafýndan yorumlanmýþ ve deði-

þik görüþler öne sürülmüþtür. Bu-günün bilgi birikimiyle yapýlan yo-rumlar ise, öncekilere yeni zengin-likler katabilir. Bütün yorumlar in-sanlarýn sýnýrlý ilim ve anlayýþý ileyapýldýðýndan, yanýlmalarýn da ola-bileceði unutulmamalýdýr. Bu haki-kati gözönüne alan âlimler yorum-larýnýn sonuna “En doðrusunu ancakmutlak ilim sahibi Allah (cc) bilir.” þek-linde not düþmüþlerdir.

Zilzal sûresindeki âyetler kýya-met sahnelerini çarpýcý þekilde anlat-maktadýr: “Yer o müthiþ depremiyle sar-sýldýðý zaman... Ve yer baðrýndaki aðýr-lýklarý çýkardýðý zaman...” (Zilzal, 1-2).1

Burada bahsedilen müthiþ deprembazý volkanik faaliyetlerden kaynak-lanabileceði gibi, baþka bir gök cis-mi ile çarpýþma neticesinde de vu-ku bulabilir. Son devrin âlimlerin-den Bediüzzaman Said Nursibu depremi, Dünya’nýn baþka birgök cismi ile çarpýþmasýna baðla-

mýþtýr. Yerin aðýrlýklarýný çýkarma-sýndan bahsedilen ikinci âyet, önce-ki tefsirlerde2 volkanik hareketlen-melerden ve þiddetli sarsýlmalardandolayý yeraltýndaki magma, madenvb. aðýr kütlelerin yeryüzüne çýk-masý, ölülerin kabirlerinden fýrlatý-lýp çýkarýlmasý þeklinde yorumlan-mýþtýr. Dinamik bilimine göre, küt-lesi olan ve yerküre tarafýndan çeki-len her cismin bir aðýrlýðý vardýr. Ohâlde aðýrlýktan kasýt, yeryüzündekibütün cisimler (insanlar, evler, ara-balar vb) olabilir. Bu cisimlerin yer-yüzünden yukarýya doðru fýrlamasýanlatýlýyor olabilir. Kýyametin baþ-langýcýnda yerçekimi kuvvetinin ip-tal edilmediði farzedilirse böyle birfýrlatýlma mümkün müdür?

Þekil 1’de çarpýþma senaryosuþematik olarak verilmiþtir. Dünya’yam kütleli bir gök cismi þekildekidoðrultuda (dünyanýn dönme ekse-ni ile d kadar dik uzaklýktaki bir

Ýmtihanlarýn en önemlisi -bana göre- Kur’ân’ýn,

“Bazýnýzý, bazýnýz ile imtihan ediyoruz.” âyetinde ifade buyrulduðu üzere

dine, imana hizmet edenlerin kendi aralarýnda imtihan olmalarýdýr.

Böyle bir imtihan, imtihanlarýn en tehlikelisi ve kazanma kuþaðýnda

kaybetmeye en yakýn olanýdýr.

MÜHENDÝSLÝKPERSPEKTÝFÝNDENMÜHENDÝSLÝKPERSPEKTÝFÝNDEN

KIYAMETKIYAMETProf. Dr. M. Sami Polatöz

Page 31: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr8331

326/

Mar

t 200

6

doðru boyunca) v hýzýyla yaklaþýr veçarpar. Açýsal momentumun koru-numu prensibi gereðince çarpýþmasonrasýnda, Dünya’nýn dönme yönüve hýzý deðiþecektir. Þekilde gösteri-len doðrultudaki bir çarpma saatintersi yönünde olan Dünya’nýn dön-me yönünü de saat yönü olarak de-ðiþtirebilir. Dünya’nýn dönme yö-nünü deðiþtirip açýsal hýzýný çok art-týracak bir çarpýþma için m v d çarpý-mý yeterince büyük olmalýdýr. Dün-ya’mýz kendi ekseni etrafýnda =1devir/gün veya 7,27x10-5 rad/s açýsalhýzýna sahiptir ki bu dönme hýzý çokdüþüktür ve tesiri hissedilmemekte-dir. Þiddetli çarpýþma sonrasýndaaçýsal hýz artarak cisimler üzerindebüyük merkezkaç kuvvetler oluþ-masýna yol açabilir. Þekil 2’de Ekva-tor’da bir insan ve ona tesir eden zýtyönlü çekim kuvveti ve merkezkaçkuvvet gösterilmiþtir. Çekim kuvve-ti mg ile merkezkaç kuvvet m 2Rbirbirine eþitlenirse eldeedilir. g=9,81m/s2 ve Dünya’nýn ya-rýçapý R=6370000m ifadeye yerleþ-tirilirse açýsal hýz =1.24x10-3 rad/solarak bulunur. Bu hýz þu andakihýzýn 17.06 katýdýr. Dönme ekseni-ne yaklaþtýkça (kuzeye ve güneyedoðru gittikçe) dönme eksenineolan mesafe azalacaðý için merkez-kaç kuvvet azalacak ve yönü de de-ðiþtiði için aðýrlýðý tamamen yokedemeyecektir. Yaklaþýk 17 kat hýzýnüzerinde bir hýzla dönen dünyaüzerinde Ekvator’a yakýn kýsýmlardainsanlar havaya uçuþacaktýr. Diðerbölgelerde ne olabileceðini tahminetmek için Þekil 3’e bakalým. Verilenbir açýsý konumunda bulunan birinsana tesir eden atalet kuvveti m 2

Rcos olur. Bu kuvvetin yere dik bi-leþeni m 2Rcos2 , yere paralel bile-þeni ise, m 2Rcos sin olur. Ekva-tor’dan ( =0o) Kutuplara ( =90o)doðru ilerledikçe dik bileþen maksi-mum deðerinden düzenli azalarakKutuplarda sýfýr olur ( enlem de-ðerini temsil etmektedir). Yere para-lel bileþen ise, Ekvator ve Kutuplar-

= g/R

Kari’a sûresinde “Kari’a. Nedir oKari’a. Kari’ayý, o kapýlarý döven vedehþetiyle kalblere çarpan o kýyamet fela-ketini sen nereden bileceksin ki? O güninsanlar uçuþan kelebekler gibi þurayaburaya fýrlatýlýrlar. Daðlar atýlmýþ renga-renk yünlere dönerler. Artýk kimin tartý-larý aðýr basarsa, memnun kalacaðý birhayata girer. Kimin tartýlarý da hafif ge-lirse, onun barýnaðý da haviye olur.Onun ne olduðunu bilir misin? Haviyebir ateþtir, kýzgýn mý kýzgýn!”1. Bu âyet-lerde kelebekler gibi uçuþan insan-lardan bahsediliyor. Bu uçuþma çokþiddetli çarpýþmadan olabileceði gi-bi, çarpýþma sonrasýnda dönme hý-zýnýn artmasý ile savrulmadan dakaynaklanabilir. Tartýlarýn aðýr veyahafif gelmesi ifadeleri mecâzî mânâ-da olsa da maddî aðýrlýktaki azalma-ya da ince bir iþaret vardýr. Ekvator’ayakýn bölgede havaya uçuþan insan-lar tartýlarý hafif gelenleri temsil et-mekte, çarpýþmadan kaynaklanan taþve meteor yaðmuru havanýn sür-tünmesiyle alev topuna dönüþmek-te, insanlar bu alevlere doðru uçankelebeklere benzetilmektedirler.Havaya uçmayan daha emniyetlibölgedeki insanlarýn tartýlarý aðýrgelmiþ, uçanlarla karþýlaþtýrýldýðýndadaha az kötü durumdadýrlar. Benzerbir iþaret Zilzal sûresinin son ayet-lerinde geçen “zerre aðýrlýðýnca hayýr”

Kýyamet insanlýðýn vedünyanýn sonudur. Buson, önemine binaenKur’ân-ý Kerîm’de tefer-ruatlý anlatýlýr. Birçoksûrede insanlýk bu deh-þetli sona karþý þiddetleuyarýlýr. Allah’ýn (cc) kud-ret ve azametinin tecelliedeceði bu günde, bütüninsanlar ölecek ve hemenakabinde diriltilerek he-saba çekilecektir.

d

Güneþ

Dünya

Gök cismi

Þekil 1 - Çarpýþma senaryosu

da sýfýrdýr. Kutuplardan baþlayarakönce artýþ gösterir, =45o için mak-simum deðerine ulaþýr, sonra daazalarak Ekvator’da sýfýrlanýr. Buyüzden =45o konumu önem arzetmektedir. Eðer Ekvator’da aðýrlýktamamen kayboluyorsa, =45o ko-numunda (ABD’nin kuzeyi, Avrupa,Kazakistan, Moðolistan, Arjantin,Yeni Zelanda vb.) insan yarý aðýrlýk-ta olacak ve yine yarý aðýrlýkta yereparalel bir kuvvetle çekilecektir. Budurum insanýn yüzükoyun yere ka-paklanmasýna yol açabilir. Bu anlatý-lanlarý destekleyen baþka âyet vehadîsler de vardýr.

Page 32: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr84 32

326/

Mar

t 200

6

kuvvetlerini yenebilir ve düþüklereyol açabilir. Hamileliðin ileri safha-larýnda uçak yolculuðunun tavsiyeedilmemesi bu tip atalet kuvvetle-rinden dolayýdýr. Âyette geçen “Al-lah’ýn azabý pek çetindir.” ifadesi Kýya-metin inanmayanlar üzerine kopa-caðýna iþarettir. Bunu teyid edençok sayýda hadîs de vardýr.

Nebe sûresi 20. âyette “Daðlaryürütülür, serab olur gider, her tarafdümdüz olur.”1 buyrulmaktadýr. Hertarafýn dümdüz olmasý çarpýþmanýnþiddeti ile birlikte dönme hýzýnýnçok artmasý ile olabilir. Tekvîr sûresi6. ayette “Denizler ateþlenip kaynatýl-dýðý zaman”1 ifadesi geçmektedir. Buyüzden çarpýþma doðrultusu Dün-ya’nýn Güneþ etrafýnda dönerkensüpürdüðü eliptik alanýn dýþýndaniçe doðru seçilmiþtir ki (Þekil 1) çar-pýþma sonrasýnda lineer momen-tum korunumundan Dünya Gü-neþ’e yaklaþabilsin. Kýyamet sûresi7-11. âyetlerde, “Gözler kamaþýp ka-rardýðý, Ayýn ýþýðýnýn büsbütün gittiði,Güneþ ile Ay yan yana getirildiði za-man… Ýþte o gün insan der: ‘Var mý ka-çacak mekân?’ Hayýr, sýðýnacak hiçbiryer yoktur.”1 buyrulmaktadýr. Buâyetlerde çarpýþmanýn tesiriyleAy’ýn Dünya çekiminden kurtulupGüneþ’e doðru ilerlemesi anlatýl-maktadýr. Güneþ’e doðru ilerleyenAy artýk, Dünya’ya ýþýðýný yansýta-mamakta, bir nevi Ay tutulmasý ol-maktadýr. Þiddetli çarpýþma ve aka-bindeki savrulma tesirlerinden do-layý artýk emin ve sýðýnýlacak birmekân kalmamýþtýr.

Târýk sûresinin 11-13. âyetlerin-de “Andolsun o dönüþlü göðe (semaya), oyarýlýp çatlayan yere, kuþkusuz Kur’ânayýrýcý bir sözdür.”4 ifadesi geçmekte-dir. Bazý meallerde [1,5] yaðmur do-lu göðe (semaya) mânâsý da veril-mektedir. Eðer “dönüþlü” mânâsý alý-nýrsa, ve sema olarak da atmosferkabul edilirse, bu, çarpýþmadan son-ra aþýrý hýzlanan dünyanýn viskoz te-sirlerle (akýþkan sürtünmesi) atmos-feri de zamanla ayný hýza ulaþtýrarak

Þekil 2 - Ekvator ve diðer konumlarda etki eden merkezkaç kuvvetleri

m 2r1r1

m 2R

m 2r2

R

Dünya

r2

mg

mg

mg

Hac sûresinin ilk iki âyetinde “Ey Ýnsanlar! Rabb’inizekarþý gelmekten sakýnýn. Gerçekten kýyamet saatinindepremi müthiþ bir hâdisedir. Onu göreceðiniz gün...Çocuðunu emziren anne, dehþetten çocuðunu unutupterk eder. Hamile olan her kadýn çocuðunu düþürür. Ýn-sanlarý sarhoþ olmuþ görürsün, halbuki gerçekte onlarsarhoþ deðillerdir. Fakat Allah’ýn azabý pek çetindir.”buyrulmaktadýr. Þiddetli çarpýþma ve bilhassa açýsal hý-zýn çok artmasý ile insanlar sarhoþ gibi yürümektedirler;ama sarhoþ deðillerdir, açýsal hýzýn artmasý denge mer-kezlerine tesir etmekte ve baþ dönmesi yapmaktadýr.

ve “zerre aðýrlýðýnca þer” ifadelerindede mevcuttur çünkü “zerre miktarhayýr” yerine “zerre aðýrlýðýnca hayýr”ifadeleri tercih edilmiþtir. Daðlarýnatýlmýþ yünlere dönmesi hem çar-pýþmanýn þiddeti, hem de açýsal hýz-daki artma ile ilgili olabilir. Hacsûresinin ilk iki âyetinde ise “Ey Ýn-sanlar! Rabb’inize karþý gelmekten saký-nýn. Gerçekten kýyamet saatinin depremimüthiþ bir hâdisedir. Onu göreceðinizgün… Çocuðunu emziren anne, dehþet-ten çocuðunu unutup terk eder. Hamileolan her kadýn çocuðunu düþürür. Ýnsan-larý sarhoþ olmuþ görürsün, halbuki ger-çekte onlar sarhoþ deðillerdir. Fakat Al-lah’ýn azabý pek çetindir.”1 buyrulmak-tadýr. Þiddetli çarpýþma ve bilhassaaçýsal hýzýn çok artmasý ile insanlarsarhoþ gibi yürümektedirler; amasarhoþ deðillerdir, açýsal hýzýn art-

masý denge merkezlerine tesir et-mekte ve baþ dönmesi yapmaktadýr.Bu insanlar muhtemelen Ekvatorve orta bölge arasýnda veya orta böl-ge ile kutuplar arasýndaki bölgede-dirler. (Ekvator’dakilerin uçtuðunuve orta bölgedekilerin yüzükoyunkapaklandýðýný varsayýyoruz). Ha-milelerin korku ve dehþetten ço-cuklarýný düþürmesi3 psikolojik birizah olmakla beraber, bu konuya ta-mamen fizikî bir açýklama da getiri-lebilir. Otobüs anî bir fren yaptýðýn-da veya anî bir kalkýþ yaptýðýndakendimizi öne veya arkaya doðruçekiliyor hissederiz. Bunun sebebiatalet kuvvetidir ve bu kuvvet, küt-lemizle ivmenin çarpýmýna eþittir.Benzer þekilde þiddetli çarpma vedönme tesiriyle oluþacak atalet kuv-vetleri rahimdeki çocuðu tutan kas

Page 33: Sızıntı 2006 Mart

döndürmesi olarak düþünülebilir.Eðer yaðmur mânâsý alýnýrsa bildiði-miz yaðmur olabileceði gibi çarpýþ-manýn tesiriyle kopan taþ parçalarýnaait bir taþ ve meteor yaðmuru dakastedilmiþ olabilir. Sema kelimesiile kâinat kastediliyor ise, dönüþlüsemanýn bir diðer anlamý da kâinatýnBig-Bang ile açýlmasýndan sonra ký-yamet günü tekrar eski hâline dönüpiçine kapanmasý olabilir. Tâhâ sûresi105-107. âyetlerde “Bir de sana o gün,daðlarýn durumunu sorarlar. De ki: Rab-bim onlarý darmadaðýn edecek, ufalayýpsavuracak, yerlerini dümdüz, boþ vaziyet-te býrakacak. Orada artýk ne iniþ, ne yo-kuþ göremeyeceksin”1 buyrulmaktadýr.Þiddetli çarpma ile un ufak olan dað-lar, yüksek dönme hýzý ile de homo-jen hâle getirilmekte, çukur ve tüm-sek kalmamaktadýr. Ýnþikak sûresininilk dört âyetinde ise, “Gök yarýldýðýzaman… Ve hep yapageldiði gibi, Rabbi-nin buyruðunu dinlediði zaman…Yeryayýlýp dümdüz edildiði, Ýçindekileri dý-þarý atýp boþaldýðý, Ve hep yapageldiði gi-bi, Rabb’inin buyruðunu dinlediði za-man…”1 denilmektedir. Buradakiifadelerde de þiddetli çarpýþma vehýzlý dönme senaryosunu destekle-yecek açýklamalar mevcuttur.

Konu ile ilgili sahih hadîslerdede kuvvetli deliller mevcuttur. Pey-gamberimiz (sas) buyuruyor: “Gü-neþ, battýðý yerden doðmadýkça kýyametkopmaz. Batýdan doðunca, insanlar gö-rür ve hepsi de iman eder. Ancak, dahaönce inanmamýþ veya imanýn sevkiylehayýr kazanamamýþ olan hiç kimseye buiman fayda saðlamaz.”6 Daha önce debelirttiðimiz gibi çarpýþmanýn tesi-riyle Dünya’nýn dönme yönü deðiþ-miþtir ve saat yönünde dönmeyebaþladýðý için Güneþ artýk batýdandoðmaktadýr. Güneþ’in batýdan doð-masýndan sonra artýk imanýn faydavermemesi, bundan sonra hayatýnçok kýsa bir süre devam edeceðineiþarettir. Dünya’nýn dönme yönünüdeðiþtirecek þiddette böyle bir çar-pýþma, dünyayý, hayatýn devamý içinelveriþsiz hâle getirecektir. Asrýn

Þekil 3 - konumunda etki eden merkezkaç kuvveti ve bileþenleri

Rcos

R

Dünya

m 2Rcos2

m 2Rcos

m 2Rcos sin

www.sizinti.com.tr8533

326/

Mar

t 200

6

büyük müfessiri ve Ýslâm âlimi Be-diüzzaman Said Nursi, çarpýþma veGüneþ’in batýdan doðmasý ile ilgiliþöyle demektedir:7 “Amma Güneþ’inmaðripten tuluu (doðmasý) ise, bedahetderecesinde bir alâmet-i kýyamettir. Vebedaheti için aklýn ihtiyarý ile baðlý olantevbe kapýsýný kapayan bir hâdise-i se-maviye olduðundan tefsiri ve mânâsý za-hirdir, te’vile ihtiyacý yoktur. Yalnýz bukadar var ki: Allahu a’lem, o tuluununsebebi zâhirisi küre-i arz kafasýnýn aklýhükmünde olan Kur’ân onun baþýndançýkmasýyla zemin divane olup, -izn-iÝlâhî ile baþýný baþka seyyareye çarpma-sýyla hareketinden geri dönüp- garbdenþarka olan seyahatini irade-i Rabbani ileþarktan garba tebdil etmekle Güneþgarbden tulua baþlar.” Güneþin kýya-met alâmeti olarak batýdan doðmasýaçýkça Kur’ân-ý Kerîm’de geçmesede buna dâir iþaret bulunabilir.Hazreti Ýbrahim’in (as) Nemrutile münazarasý Bakara sûresi 258.âyette þöyle ifade edilir: “Allah kendi-sine hükümranlýk verdiði için þýmararak,Rabbi hakkýnda Ýbrahim ile tartýþan ki-þinin hâline bir baksana! Ýbrahim ona:‘Benim Rabbim hayatý veren ve hayatýalandýr’ deyince O: ‘Ben de yaþatýr veöldürürüm.’ dedi. Bunun üzerine Ýbra-him: ‘Ýþte Allah Güneþ’i doðudan doðu-ruyor, haydi sen de batýdan doðdur baka-lým.’ der demez kafir donakaldý”1. Buâyette Güneþ’in doðuþ yönünü de-

ðiþtirecek derecede büyük bir kud-retin ancak Rab olabileceði imaedilmektedir ve kýyamette de Âlem-lerin Rabbi bunu yapacaktýr, misâlboþuna verilmemiþtir.

Dünyanýn dönme hýzýnýn artma-sýna iþaret eden sahih bir hadîs þöy-ledir “Zaman yakýnlaþmadýkça kýyametkopmaz. Bu yakýnlaþma öyle olur ki, biryýl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta dabir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çýratutuþmasý gibi (kýsa) olur”.8 Zamanýnyakýnlaþmasý tabiri için eski yorum-larda8 zamanýn bereketinin azlýðý,faydasýnýn azalmasý, insanlarýn karþý-laþtýklarý musibetlere ilgileri ve kalb-lerinin büyük fitnelerle meþguliyetigibi sebeplerle gece ve gündüzleri-nin nasýl geçtiðini idrak edememe-leri þeklinde mecâzî yorumlar yapýl-mýþsa da, bu yorumlara hiç gerek ol-madan zâhiri mânâ fizik prensipleriile kolaylýkla izah edilebilmektedir.Bir günün 1 saate inmesi demekdünyanýn kendi ekseni etrafýndadönme hýzýnýn 24 katýna çýkmasýdemektir. Hýzýn yaklaþýk 17 katýgeçmesi durumunda Ekvator’da bu-lunanlarýn havaya savrulacaðýný be-lirtmiþtik. Bir yýlýn 1 aya inmesi ilekastedilen ise Güneþ’e yaklaþanDünya’nýn Güneþ etrafýndaki turu-nu daha kýsa sürede tamamlamasýolabilir. Ebu Hureyre’den (ra) gelenbir hadîs rivayetinde “Kýyamet günü

Page 34: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr86 34

326/

Mar

t 200

6

insanlar üç sýnýf olarak haþrolunurlar:Yayalar sýnýfý, binekliler sýnýfý, yüzüstüsürünenler sýnýfý” Aleyhissalatu Vesse-lam’a soruldu: “Ey Allah’ýn Resulü!Bunlar yüzleri üzerine nasýl yürürler?”Þu cevabý verdiler: “Onlarý ayaklarýüzerine yürüten Zât-ý Zülcelâl, yüzleriüzerine yürütmeye de kâdirdir. Ancakbilesiniz, bu yüzleri üstü yürüyenler, ön-lerine çýkan her engele, her dikene karþýkendilerini yüzleriyle korumaya çalýþýr-lar.”9 Bu sahneler fizik kurallarýnýnbittiði, gelmiþ geçmiþ bütün insan-larýn diriltildiði bir ana ait gibi gö-zükmekle birlikte, kýyametin baþ-langýç safhalarýna da iþaret ediyorolabilir. Eðer böyleyse, bineklilerhavada uçuþan Ekvator civarýndakiinsanlarý, yüzüstü sürünenler Ku-zey ve Güney Yarýmküre’nin ortabölgelerini, yayalar ise Ekvator’laorta bölge arasýnda veya orta bölge

ile Kutuplar arasýnda kalan insanlarýtemsil edebilir. Yüzüstü sürünenlerhadîsin ifadesiyle bir zorlama ile buþekilde hareket etmektedirler. Mer-kezkaç kuvvetin yere paralel bileþe-ninin aðýrlýðýn yarýsýna ulaþtýðý veinsan aðýrlýðýnýn yarý yarýya azaldýðýorta bölgelerde böyle bir durumortaya çýkabilir. Baþka bir hadîsteAllah Rasulü (as) buyuruyor: “Kýya-met gününde semiz, iri bir adam gele-cek. Fakat Allah indinde bir sivrisineðinkanadý kadar aðýrlýðý olmayacaktýr.”10

Aðýrlýðýnýn olmamasý Allah katýndahiçbir kýymeti olmamasý þeklindeyorumlanmýþtýr. Yukarýdaki açýkla-malarýn ýþýðýnda gerçekten maddîaðýrlýðýnýn olmamasý da düþünüle-bilir. En doðrusunu ancak kýyametgününün sahibi bilir.

@ [email protected]

Dipnotlar1. Prof. Dr. Suat Yýldýrým, ’ân-ý Hakîm ve

Açýklamalý Meali, Iþýk Yayýnlarý, 2002. 2. Prof. Dr. Davut Aydüz, Kýsa Sûrelerin Tef-

siri, Iþýk yayýnlarý, 2004. 3. Seyyid Kutub, Kur’ân’da Kýyamet Sahneleri,

Hilal yayýnlarý. 4. Elmalýlý M. Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur’ân

Dili, Cilt 9, Feza Gazetecilik. 5. Kur’ân-ý Kerîm ve Türkçe Anlamý, Diyanet

Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý, 1986. 6. Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Hâdis Ansiklope-

disi, Kütüb-i Sitte, Cilt 14, Feza Gazetecilik[Buhari, Rikak 39, Ýstiska 27, Zekat 9;Müslim, Ýman 248, (157); Ebu Davud,Melahim 12, (4312)].

7. Bediüzzaman Said Nursi, Þualar, YirminciMesele.

8. Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Hadis Ansiklope-disi, Kütüb-i Sitte, Cilt 14, Feza Gazetecilik[Tirmizi, Zühd 24, (2333)].

9. Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Hâdis Ansiklope-disi, Kütüb-i Sitte, Cilt 14, Feza Gazetecilik[Tirmizi, Tefsir Beni Ýsrail (Ýsra), (3141)].

10. Ahmed Davudoðlu, Sahih-i Müslim Tercü-me ve Þerhi, Cilt 11, (2785).

Damla damla ilerleyerek.

Çekirdek sapa yürür,Önce yerde sürünür;Boy atar kýyam eder,Bu edaya bürünür…

Damla damla ilerleyerek.

Çekirdek sapa yürür,Önce yerde sürünür;Boy atar kýyam eder,Bu edaya bürünür…

Page 35: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr8735

326/

Mar

t 200

6Bu sorulara hiçbir bilim dalý,

bütüncül, sistemci ve doyurucucevaplar verememektedir. Ana-litik araþtýrma usûllerini kulla-nan bilim dallarý, insan tabiatýüzerine kýsmî cevaplar üret-mekte ve bunu ‘uzmanlýk’ olaraktanýmlamaktadýr; çünkü çaðýnbilgi patlamasýnýn bir neticesiolarak, bir konuyu kendi içindederinlemesine anlamak için uz-manlaþma önemlidir. Ancak uz-manlýðýn bu güzel tarafýna kar-þýlýk, ‘uzman körlüðü’ olarak tarifedilen menfî taraflarý da ortayaçýkabilmekte; bir sahada uzman

Her insan farklý þeylerekarþý, farklý derecelerde

merak hissiyle donatýlmýþtýr. Ýlmîaraþtýrma yapmada mühim birgüç kaynaðý olan ‘merak edilenþeyi anlama isteði’; ‘Ýnsanýn mâhi-yeti ve tabiatý nedir, insan modellene-rek anlaþýlabilir mi, insaný kaç deði-þik boyuttan tanýmlayabiliriz, insa-nýn varoluþunu anlamayý mümkünkýlan faktörler (deðiþkenler) nelerdir,saðlýklý ve huzurlu bir hayat sürebil-menin asgarî þartlarý nelerdir?’ gibisorularýn cevabýný bulmada dafarklý insanlarda deðiþik derece-lerde cazibe oluþturur.

Dr. Selim Aydýn

Ýnsan kesinlikle bir bilimdalýnýn konusu olamaya-cak kadar kompleks veçok boyutlu bir sistemdir.Ýnsanda biyolojik, hissî,rasyonel, sosyo-kültürel,tarihî, ahlâkî, ruhanî bo-yutlar bulunmaktadýr. Bi-limlerin insan üzerindeçalýþýrken bunlar arasýn-da adalet ve uyumu tesisetmesi gereklidir.

ÝNSAN

FARKLI BOYUTLARIYLA

“ “

Page 36: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr88 36

326/

Mar

t 200

6

Kiþilik bilimi (The science of personality) de in-saný ‘mizaç, karakter, kiþilik ve ego’ yapýlarýna indir-geyip, onu bu kavram dürbünlerinin penceresin-den analiz eder. Burada da aþýrýya giden bazý araþ-týrmacýlar, insanýn her þeyini mizaç, kiþilik ve egomotifleri üzerinden açýklama saplantýsýna düþer-ken, onu âdeta bu buyutlarýyla özdeþleþtirirler.

Sosyoloji ise insaný “Homo sapiens socializing andculture-making” olarak tarif ederek, onun bütündavranýþlarýný grup dinamikleri ve sosyo-kültürelyapýyla açýklamaya gayret eder, âdeta insan sadeceiçinde bulunduðu toplum ve kültürle þekillenenpasif varlýkmýþ gibi bir tavýr sergiler.

Felsefî bilimler, insaný “Homo sapiens rationalicus”olarak tarif eder ve insandaki onlarca donanýmdansadece akýl, mantýk ve bilgiyi öne çýkararak, algýla-dýðý her þeyi rasyonalize etmeye çalýþýr. Burada da

zaman zaman ifratlar yaþanýr ve faziletlerlistesinin en baþýnda bilginin peþin-

den koþmak, düþünmek ve hayatýsorgulamak ilk sýralarda yer alýr.

Bu sahada da insanýn irrasyo-nel yaný olan duygularý, gü-düleri, tutkularý ve þuuraltýistekleri âdeta yokmuþcasýnagöz ardý edilir veyahut bun-larýn hepsi rasyonalize edil-meye çalýþýlýr.

Tarih ve edebiyat ise, insaný“Homo sapiens historicus and est-

heticus” tarihî ve estetik bir varlýkolarak tarif eder. Tarih bilimi, onun

tarihî boyutunun bugün ve yarýnlarlanasýl münasebette olduðunu ortaya koy-

maya çalýþýr. Edebiyat ise, insandaki estetik duy-gusuna dikkati çekerken, insanî duygularýn edebîbir uslûpla ifadesinin nasýl zengin bir kültürel mi-ras ürettiðine vurgu yapar. Bu bilimler de zamanzaman, insaný ya geçmiþe götürüp nostaljik duy-gularla veya aþk-sevgiyle özdeþleþtirme gibi if-ratkârane yaklaþýmlar sergiler. Nitekim pek çokþair, denge ve ölçüyü koruyamayarak Fuzûlî gibi“Aþk imiþ her ne var âlemde/Ýlim bir kýylü kal imiþ an-cak” diyebilmektedir.

Ahlâk (veya etik) bilimi de, insaný “Homo sapi-ens moralicus” olarak tarif ederken, insaný insan ya-pan deðerlerin baþýna faziletleri, ahlâk ve vicdanýkoyar. Ýnsaný gerçek insan yapan þeyin ahlâk, vic-dan ve fazilet olduðunda ýsrar eder.

olan kiþi diðer bazý alanlarda hiç bilgi sahibi ol-mayabilmektedir. Çað ihtisas çaðý olduðundanbütüncül, sistemci ve çok boyutlu bilgi edinmegayretlerine bugün pek sýcak bakýlmadýðý gibi, iç-timaî teþkilâtlanmalar ve resmî eðitim de bunamüsait gözükmüyor.

Her bilim dalý, insaný farklý þekillerde tarifederken, farkýnda olmadan insana dâir bütünaçýklama ve deðerleri, baþlangýçta kabul ettiði tari-fe dayandýrýyor. Belli bir bilim dalýnda araþtýrmayapan araþtýrmacýlar da farkýnda olmadan insaný oboyuta indirgeyerek çalýþtýðýndan, o boyut ve ta-rifle insaný özdeþleþtirebiliyor. Bilimler, hakikatteAllah’ýn güzel isimlerinin tecelli ettiði ayna olaninsanýn küçük bir kýsmýný kendilerine çalýþma sa-hasý olarak seçmektedir.

Biyolojik bilimler, insaný “Homo sapiensbiologicus” olarak tarif eder. Butarife göre insan, genetikbilginin varlýðýnda, kar-bon temelli biyo-mo-leküllerin enerji kul-lanýlarak örgütlen-diði dinamik fizi-ko-kimyevî sis-temler olarak varolabilen bir canlý-dýr. Ýnsanýn bedenboyutunu en incedetaylarýna kadar çö-zümlemede son dere-ce baþarýlý olan bu tarifve yaklaþým, insanda tecellieden Esmâ-i Ýlâhî’nin sadeceküçük bir kýsmýný gösterir, diðer boyut-larýný ve onlarýn bedenle etkileþimini âdeta gör-mezden gelir veya ihata sahasýna almaz. HalbukiAlîm ve Kadîr isminin bir tecellisi olarak yaratýl-mýþ insan genomu, insanýn bütün boyutlarýna ýþýktutabilecek mâhiyettedir.

Ýktisadî bilimler ise insaný “Homo sapiens economi-cus” olarak tanýmlar. Bu bilimler insanýn bütün tu-tum ve davranýþlarýný, üretim ve tüketim çevrimi-nin dinamikleriyle açýklarken, zaman zaman da in-saný sadece ekonomik bir varlýk statüsüne indirge-yip, üretim ve tüketimle özdeþleþtirir.

Psikolojik bilimler, insaný “Homo sapiens psycholo-gicus” olarak tarif eder, ondaki duygularý, þuuraltý-ný, egoyu ve kiþilik yapýlarýný öne çýkarýr.

Page 37: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr8937

326/

Mar

t 200

6

Ýlâhiyat, insaný “Homo sapiens religious” olarak ta-rif ederek, insanýn özde ruhâni ve aþkýn bir varlýkolduðuna dikkatleri çeker, onu beden merkezli birhayattan, ruh ve vicdan merkezli bir hayat yaþa-maya teþvik eder. Ayrýca ilâhiyat insanýn temelproblemlerini de mânevîyat eksikliði, ruhî açlýk vetatminsizlik olarak sistematize eder.

Kur’ân-ý Kerîm ve hadîs-i þerifler ise, insanýnbütün boyutlarýný dikkate alarak, onun saðlýklý vedengeli geliþmesine ýþýk tutar. Ýnsanýn alt boyutla-rýnýn her biri, duygularý, organlarý bir gâyeye yö-nelik yaratýldýðýndan, insandaki her donanýmýnyaratýldýðý hedef istikametinde kullanýlmasý gere-kir. Kur’ân’a göre insanýn her boyutunun ihtiyaçve ibadetleri farklýdýr. Bundan dolayý, Ýslâmiyet’inhedef gösterdiði orta yol ve kâmil insan modeli,insanýn bütün boyutlarýný dikkate alan ve her biri-ne bir geliþme rotasý çizen, sistemci biranlayýþa dayanmaktadýr.

Yazýnýn baþ tarafýndaki sorulara cevaparamak maksadýyla, Ýslâmiyet’in elmas öl-çüleri göz ardý edilerek, yukarýdaki bilim-ler öðrenilmeye karar verilirse elde edile-cek cevaplar, büyük bir ihtimalle þu vic-danî kanaat ve hükümlerin filizlenmesinezemin hazýrlayacaktýr: Ýnsan kesinlikle birbilim dalýnýn konusu olamayacak kadarkompleks ve çok boyutlu bir sistemdir.Ýnsanda biyolojik, hissî, rasyonel, sosyo-kültürel, tarihî, ahlâkî, ruhanî boyutlarbulunmaktadýr. Bilimlerin insan üzerindeçalýþýrken bunlar arasýnda adalet ve uyu-mu tesis etmesi gereklidir. Ýnsanýn saadeti ve içhuzuru da, benliðinde bulunan çeþitli unsurlararasýnda kuracaðý iletiþime baðlýdýr. Her bilim da-lý, insanýn bir yönünü inceleyebildiðinden, bilim-lerin ürettiði bilgi ve cevaplar da otomatikmankýsmî kalmaktadýr. Bir baþka deyiþle, her bilim da-lý, insanýn bir boyutunu mükemmel þekilde açýk-larken, diðer boyutlarýný âdeta görmezden gel-mektedir. Ýnsan ne tek bir boyutla, ne de iki bo-yutla ‘ya o veya o’ þeklindeki ikili mantýkla anlaþýla-bilecek kadar basit bir varlýk deðildir. Onun bü-tünlüðüne saygý duyabilmek için, sistem dinamiðibiliminin yaklaþýmlarýyla çalýþmak gerekir. Özetle,insaný sadece tek bir boyutla özdeþleþtirmemek vediðer boyutlarý yok saymamak ve içindeki diðersâkinleriyle arasýndaki çapraz iletiþim ve etkile-þimleri de anlamak gereklidir. Ýnsan özü itibarýyla

Ýnsanýn alt boyutlarýnýn her biri, duygularý, or-ganlarý bir gâyeye yönelik yaratýldýðýndan, insan-daki her donanýmýn yaratýldýðý hedef istikametin-de kullanýlmasý gerekir. Kur’ân’a göre insanýn herboyutunun ihtiyaç ve ibadetleri farklýdýr. Bundandolayý, Ýslâmiyet’in hedef gösterdiði orta yol vekâmil insan modeli, insanýn bütün boyutlarýnýdikkate alan ve her birine bir geliþme rotasý çi-zen, sistemci bir anlayýþa dayanmaktadýr.

Allah’ýn en güzel surette yarattýðý ve O’nun güzelisimlerine âyine olabilecek istidata sahip, en üstünve þerefli varlýktýr. Meselâ; insanýn biyolojik bo-yutunda Hayy, Kayyûm, Rezzâk ve Musavvir gibiisimler açýk þekilde tecelli etmektedir. Ýnsanýn, bupotansiyel konumunu bilfiil gerçekleþtirebilmesiiçin kendisinde tecelli eden bu isimleri okuyabil-mesi ve her bir tabakasýný ubudiyet yolunda ol-gunlaþtýrmasý gerekmektedir. Bütün bu hakikatle-ri, aþaðýdaki “Çok boyutlu insan tarifi’nde özetlemekmümkündür.

“Ben insan isimli varlýk aðacýnýn ‘ene(nefs),benlik’ olarak bilinen tohumuyum. Biyolojik ge-liþmemle birlikte bende ene çekirdeði de filizle-nir. Benliðin (ene) üç merkezinden biri olan fi-zikî merkez ile yönlendirilen biyolojik bir bedenesahibim. Fizikî merkezin (nefsin) kontrolündeki

bedenimin ihtiyaçlarý, yemek-içmek-barýnmakve üremektir. Ama ben sadece fizikî merkezdenibaret deðilim. His merkezimin meyvesi olan psiko-lojik bir varlýk olarak da yaratýlmýþým. Fark edil-meye, dinlenilmeye, saygý duyulmaya ve teþvikedilmeye ihtiyacým vardýr. Ama ben sadece duy-gu merkezinden de ibaret deðilim. Ben zihin mer-kezimin meyvesi olan akýl sahibi ve düþünen birvarlýðým. Kendimi ve çevremde olup biten þeyleriadlandýrmak, tarif etmek, açýklamak, onlaramânâ vermek ihtiyacýndayým. Ama ben sadecezihin merkezinden de ibaret deðilim. Benliðimde-ki üç merkezin geliþmesiyle þekillenen bir miza-ca, egoya, karaktere ve kiþilik motifine sahibim.Egomu þekillendiren korku, öfke ve ihtiraslarý-mýn saðlýklý tatmin edilmesine ve yönetilmesine

““

Page 38: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr90 38

326/

Mar

t 200

6

de iddia edilebilir. Neticede bana yedi boyutlueðitim ve rehberlik hizmetleri sunulamayabilir.

O zaman, ne olur, beni yukarýdaki varlýk taba-kalarýmýn birine veya ikisine indirgeyerek sadeceonlarla özdeþleþtirmeyiniz. Ben bu varlýk tabaka-larýndan daha fazla bir þeyim Benim çok boyutlu-luðuma ve küçük bir kâinatý içimde barýndýrdýðý-ma saygý gösteriniz.”

Günümüzde uzmanlýk alanlarýna göre parça-lanmýþ bilimlerin, Kur’ân-ý Kerîm ve onu hayatý-na hayat yapan Peygamberimiz’in (sas) yol göste-rici ve sistemci rehberliðinden istifade etmeyeyanaþmadýkça, insanýn bütününe ait gerçeðe enyakýn fotoðrafýný çekebilmeleri çok zordur. Çün-kü son vahyin temsilcisi olan Peygamberimiz’in(sas) sünnet-i seniyesi, insanýn bütün bu varlýktabakalarýný hesaba katan, onlarý yaratýlýþlarý isti-

kametinde kullanan ve ortayolun en güzel örneðinioluþturan bir misaldir.Kur’ân ve hadîslerin rehber-liðinde, insanýn bu çok bo-yutlu yapýsýný dikkate alarakherkesin, kendisine verilendonaným ve kabiliyetlerin di-liyle, kendi ölçüsünde yazý-nýn baþýndaki sorularýn ce-vaplarýný bulmasý gerekmek-tedir. Herkes âdeta bir balarýsý gibi, her bilim dalýnýnbu sorulara verdikleri cevap-larý okuyarak, anlayarak ve

onlardaki kýsmî doðrularý, Kur’ân ve sünnetinyol gösterici ölçüleri ýþýðýnda birleþtirerek, insa-nýn sistemci bir analizini ve modelini ortayakoymalýdýr. En azýndan bütüncül cevabýný bula-madýðýný hissettiðinde, “Benim mesleðim veya bakýþaçým doðrudur veya daha güzeldir demeli ama, yalnýzbenim bakýþ açým ve mesleðim doðrudur ifadesini aslasöylememelidir.” þeklindeki insaf ve adâletdüstûrunu kendine rehber etmesi gerekmekte-dir. Bu anlayýþ ve olgunluða ulaþýlabilinirse, hembilim insanlarý arasýndaki ihtilaf ve çatýþmalar birzenginliðe dönüþebilecek, hem de geniþ halk kit-lelerinin düþünce dünyalarý bir o yana, bir bu ya-na savrulmayacak ve araþtýrmacýlar insanýn ne ol-duðuna dâir daha gerçekçi bir fotoðrafý çekmeimkânýna kavuþacaklardýr.

ihtiyacým vardýr. Ama ben sadece mizaç, ego vekiþilikten de ibaret deðilim. Ben sosyo-kültürel birvarlýðým. Aidiyet duygumun tatmin edilmesine,sosyo-kültürel kimliðe ve sosyalleþmeye ihtiya-cým vardýr. Ben sosyo-kültürel varlýk olmanýn öte-sinde bir þeyim. Ben tarihî bir varlýðým. Dündenbugüne ve bugünden yarýna doðru uzanan birmirasýn üzerinde yaþýyorum. Dünümü bilmek,bugünümü anlamak ve yarýnlarýmý saðlýklý þekil-de inþa edebilmek için geçmiþe, bugüne ve ya-rýnlara uzanan bir tarihî kimlik ve þuura ihtiya-cým var. Ancak ben tarihî bir varlýk olmanýn daötesinde bir þeyim. Ben ahlâkî bir varlýðým. Ýn-siyâklarýmýn (güdülerimin) sýnýrý olmadýðý içinkendimin ve hemcinsimin hayatýna zarar ver-meyecek, onlara saygý duymamý saðlayacak veher varlýðýn hayatýný zenginleþtirecek ahlâkî de-ðerlere, ferdî bir anayasa-ya da ihtiyacým var. Ancakben ahlâkî varlýk olmanýnötesinde de daha fazla birþeyim. Ben içimin en de-rinlerinde beni Yara-tan’dan tecelliler ve yansý-malar barýndýran ‘aþkýn’yönü de olan ruhânî birvarlýðým. Varlýðýmýn özün-deki bu vicdan kaynaklýsese kulak verdiðimde ba-na þunlarý söylüyor: ‘Aczi-yetime, fakirliðime, kusur venoksanlýklarýma çare olacak;sebeplerin bittiði noktada bana yardým elini uzatacakMutlak Kudret ve Zenginlik Sahibi Bir Otorite’yedayanmak ve O’na teþekkür etmek istiyorum.’ Ancakben ruhânî varlýk olmanýn ötesinde daha fazla birþeyim. Ene çekirdeðinin meyveleri olan bütünbu varlýk tabakalarýnýn hepsine ayný anda sahipolan ve bu alt sistemlerin etkileþimiyle sonsuzdenebilecek sayýda insan tipolojilerine, faaliyet-lerine, bilimlere zemin hazýrlayan kompleks birsistemim.

O hâlde benim saðlýðým, dengeli geliþmem,büyümem, olgunlaþmam, yaþama sevincini yaka-layabilmem, huzurlu bir hayat sürmem, kendime,aileme, milletime ve insanlýða katkýda bulunabil-mem bana yukarýda zikrettiðim yedi boyutta hiz-met, rehberlik ve eðitim sunulabilmesine baðlýdýr.Bunun imkânsýz zor ve hayâl mahsulü olabileceði @ [email protected]

Her bilim dalý, insanýn bir yö-nünü inceleyebildiðinden, bi-limlerin ürettiði bilgi ve cevap-lar da otomatikman kýsmî kal-maktadýr. Bir baþka deyiþle, herbilim dalý, insanýn bir boyutunumükemmel þekilde açýklarken,diðer boyutlarýný âdeta görmez-den gelmektedir.

“ “

Page 39: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr9139

326/

Mar

t 200

6

MEKTEBÝiçindeki bu Büyük Ýnsan, neslimizin, ancak muhab-bet, hürmet ve diðerkâmlýk hislerinin coþturulmasýy-la kucaklaþabileceðini fark etmiþ; geri kalmýþlýðýmýzýnsebebinin din deðil, aksine dini terk etmemizde oldu-ðunu delillerle izah ediyordu. Neslimizin en mühimprobleminin iman eksikliði olduðunu, ilimlere baký-þýmýzýn çarpýklaþtýðýný, bütün kâinatta eserleri görü-len Allah’ýn icraatýný anlayabilmek için ilimlere farklýbir gözle bakýlmasý gerektiðini dillendiren bu GönülÝnsaný’nýn etrafýndaki gençlik halkasý, her gün büyü-yor kendilerinin uçurumun kenarýndan dönmesinevesile olan Muhterem Büyüðün tavsiye ve tekliflerinitereddütsüz kabul ediyordu. Kýsa bir zaman sonra,câmi kürsülerinde seslendirilen insanýmýza hizmetdüþüncesi ve kaybolan nesillerin elinden tutma ham-lesinin, bir dergi ile farklý kulvarda yürütülmesi teklifide hüsn-ü kabul gördü. Zaten o gençlerden bazýlarýasistan, bazýlarý öðretmen olmuþlar, herhalde birkaç

satýr karalayabilirlerdi.O güne kadar, birkaçý hâriç, hiç-

bir makale yazmamýþ, arkadaþ gru-bu, baþlarýnda Büyükleriyle bazengece yarýlarýna, bazen sabaha kadarkýrýk dökük cümleleriyle beslendik-leri kaynaklarý diðer insanlara dasunma gayreti içinde yazýp, çizip bo-zarak, meramlarýný ifade etmeye ça-lýþtýlar. Yazýlarýn çoðu kolektif bir þe-kilde kaleme alýnýyordu. Üslûpayarlamalarý, iyi saatte olsunlarý ür-kütmeme, dostlarý kýskandýrmama,hakikatleri ifade etme gibi hususla-rýn, ifadelerdeki nüans gözetilerekbelirtilmesini, inanç dünyamýzýn te-

Sene 1979. Ülkemiz anarþi ve kaosun karan-lýklarýnda. Her gün 15-20 kiþi ölüyor. Genç-

lik; sað-sol, faþist-komünist, ülkücü-sosyalist gibibirbirine düþmanlaþtýrýlmýþ gruplarýn kin ve gayzgösterileriyle, eðitim kurumlarýný iþlemez hâle getir-miþ. Ülkenin sessiz çoðunluðu sindirilmiþ; insanlarkör bir kurþuna hedef olmadan erkenden evlerine gi-rip, kendilerini koruma telâþýnda…

Dýþ ve iç mihraklarýn tahriklerine kapýlmadan,hiçbir anarþik hâdiseye karýþmadan okuma gayretin-de olan küçük bir grup ise, haftada bir gün kendileri-ne cami kürsüsünden nasihat eden Büyüklerini din-leyerek, bu kaotik ortamdan kurtarabilecekleri insan-lara ulaþma derdinde... Bu gençlerin de pek çoðununyolu birkaç sene önce diðerlerinden ayrýlmýþ. Üni-versiteyi harb sahasýna çevirenlerin arasýndan Al-lah’ýn lütfuyla sýyrýlan bu talihliler, o güne kadar hiçalýþýk olmadýklarý bir üslûpla hitap eden, Darwinizm,termodinamik, atom, entropi gibi biyo-loji ve astrofiziðe ait mevzularý, üni-versitedeki derslerin materyalist yo-rumunun tam tersi istikametindeþerh eden Zât’ý dinleyerek kalbleriniaydýnlatmaktalar. Ülkenin kurtulu-þunun ve istikrarýnýn nasýl bir insanmodeliyle gerçekleþtirileceðini, buinsan modelinin yetiþtirilmesi içinne gibi faaliyetler yapýlmasý gerekti-ðini teþhis eden Muhterem Büyüðü-müz akýl ve kalbleri ikna ederek te-davi için çareler arýyor.

Cehalet, iftirak ve fakirlik gibihastalýklarla harab olmuþ bir mede-niyeti tekrar ihya etmenin sancýsý

Prof. Dr. Arif Sarsýlmaz

Varlýklara mânâ-yý ismî ile deðil,mânâ-yý harfî ilebakmak gerekti-ðini söyleyip Ya-ratan’ýn sanatýnýnazara vermeyiþiar edindik. Heryaratýlanýn hik-metli ve gâyeli ol-duðunu göster-meye çalýþtýk.

Page 40: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr92 40

326/

Mar

t 200

6

ile bakmak gerektiðini söyleyip Yaratan’ýn sanatýnýnazara vermeyi þiar edindik. Her yaratýlanýn hikmet-li ve gâyeli olduðunu göstermeye çalýþtýk.

3- Yaratýlýþta sebeplerin bir perde, asýl yaratanýnkudreti ve ilmi sonsuz bir Yaratýcý olduðunu ve bütünvarlýklarýn Esmâ-i Ýlâhî’nin tecellileri olduðunu söy-lerken, hangi varlýkta Rabb’imizin hangi isimlerininnazara verildiðini keþfetme gayreti içinde olduk.

4- Tesadüfen hiçbir þeyin ortaya çýkamayacaðý,kendi kendine olamayacaðý, tabiatýn bir sanatkârdeðil, sanat eseri olduðu düþüncesine tercümanolmayý gâye edindik.

Yukarýdaki hedefler doðrultusun-da dergimizde çýkan yazýlar þuþekilde gruplandýrýlabilir:A- Biyoloji, týp, fizik, astro-

nomi gibi fen konularýndakiyazýlar; yaratýcý olarak ta-

biatý ve tesa-düfü reddeder-

ken, varlýklardaki hik-meti, hassas ve mükem-

mel yaratýlýþý, âhenkli niza-mý, sebeplerin de birer vesile ve

perde olarak Yaratýcý tarafýndanþart-ý âdi olarak konulduðunu öne çýka-

rýyordu. Bu mevzulardaki deðerlendirmeler, evrimteorisinin iddialarýný çürütecek þekildeydi. Son yýllar-da moleküler biyoloji ve genetik konularýndaki “kop-yalama ve kök hücre” gibi yaratma iddiasýndaki çarpýt-malara da cevaplar verildi.

Hayat sahibi varlýklar, Rabb’imizin icraatýný veüzerlerindeki esmânýn tecellilerini çok açýk göster-dikleri için, bilhassa biyoloji ve týp sahasýndaki yazýlardergide çoðunluðu teþkil etti. Fizik, kimya, matema-tik ve astronomi sahalarýndaki cansýz varlýklarda, ya-ratýlýþ mu’cizeleri daha perdeli olduðu için, bu saha-larda daha az yazý neþredildi.

B- Kur’ân âyetlerinin ve sahih hadîslerin bugün-kü ilimle çeliþmediðini, aksine ilmin çok daha önün-de gittiðini ve ilmi teþvik edip yol gösterdiðini nazaraveren yazýlarda; astronomi, fizik, biyoloji vs. gibi dal-larla ilgili birçok âyetin bugünkü bilimden çok dahaileri durumlarý üzerinde durulurken, gelecekte karþý-

mel dinamiklerinin çeþitli þekillerde sembolleþtirile-rek sunulmasýný ve pek çok mühim meseleyi bizlerbu Gönül Ýnsaný’ndan öðrenmeye çalýþtýk.

Saf, temiz ve berrak bir þekilde ince ince sýzarakgönüllere girmeyi hedefleyen bu dergi, 1979’un Þu-bat’ýnda yola böyle çýkmýþtý. Tevazuu ve mahviyetiile giderek hýzlanan, okuyucularýndan gelen teþvikve takdirlerle güçlenen sýzýntýlar, nehirlere dönüþ-meye baþlayýnca, tabii ki hücumlar da olacaktý. Fakatbu gemiyi suya indiren, yolu çizen ve dümenin ba-þýnda oturan Kaptan’ýn elindeki harita ve pusuladoðru, Rabb’iyle de irtibatý kavî olunca, tayfalara vemiçolara fazla da bir iþ kalmýyordu. Korkunç gibigörünen dalgalar arasýnda parçalanmadan ve kayalaraçarpmadan yol aldý bu gemi. En sert fýrtýnalarda bileKaptan’ýn metin ve saðlam duruþu, tayfalarýn panik-lemesine mâni oldu.

“Bunca sene içinde neler yazýldý?” derseniz, “Yazýlma-yan mevzu kalmadý.” diyebiliriz. Ancak, “Hakkýyla yazý-labildi mi veya gösterilmek istenen hakikatler gerçekdeðerleriyle sunulabildi mi?” derseniz, baþkala-rý adýna konuþamasak da, kendi adýmý-za, “Bu gemide iyi tayfalýk yapamadýk, bi-ze verilen imkânlarý hakkýyla deðerlendi-remedik.” diyebiliriz. Gemi kalkacak-tý, etrafta da kaliteli tayfalar yoktu,adam yokluðunda bizi de bugemiye aldýlar; ama sadece na-zarî bilgilerle bir þeyler verme-ye çalýþtýk. Kaptan’ýmýzýn amelîgayretlerine ayak uyduramadýk ve ara-mýzdaki mesafe giderek açýldý. Ýnþaallah,“Yeter sizden çektiðim! Hâlâ istenilen kývama gelemedi-niz!” diyerek bizi bu gemiden atmaz! Bizler lâyýk ol-masak bile, yine de gemideki nöbet mahallinde bek-lemeye devam ediyoruz. “Usta denizciler geldi, na-zarîyatý ile amelî uyum içindekilere yer açýn ve artýk çekilin!”denildiðinde, býrakmaya hazýrýz.

“Bu sürede neler yapýldý, hangi misyon temsil edilmeyeçalýþýldý?” derseniz, karnemiz aþaðýdadýr:

1- Din ile bilimin çatýþmadýðý, tam aksine bir bü-tünün iki yüzü, kâinat kitabýnýn iki farklý okumasýveya tercümaný olduðu, temel dayanaklarýmýzýn ba-þýnda gelmektedir. Bediüzzaman Hazretleri’nin‘Vicdanýn ziyâsý, ulûm-u dîniyedir. Aklýn nuru, fünûn-umedeniyedir.’ ve yakýn bir mânâ olarak da Einstein’aatfedilen ‘Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldýr.’ ifade-lerine örnekler vermeye, kafa ile kalb bütünlüðünütesis etmeye, insaný bütün fakülteleriyle ele almayave varlýklara parçalý deðil, bütüncül bakmaya çalýþtýk.

2- Varlýklara mânâ-yý ismî ile deðil, mânâ-yý harfî

Page 41: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr9341

326/

Mar

t 200

6

yazýlarýyla geçmiþimizdeki güzellikler hatýrlatýldý. Bumedeniyetin temelindeki mânevî dinamiklere dikkatçekildi. Geçmiþte yaþanmýþ bu “huzur ve saadet” dev-rinin tekrar yaþanabilmesi için, geçmiþten ders çýkar-mamýz gerektiði ve yeni bir diriliþin ayný dinamikler-le olabileceði üzerinde duruldu.

F- Ýman ve akidelerimizin taabbudî (ibadetlerinilâhî emir gereði yapýlmasý) yanlarý mahfuz, her biri-nin kendi çerçevesinde bir hikmetinin olduðu, buçerçeve içinde bir medeniyete bütün olarak bakýlýncaher þeyin yerli yerine oturduðu (faiz, zekât, temizlik,komþuluk, kurban,oruç, ezan, mezarlarý-mýz, câmi ve türbeleri-miz, bunlarý inþa adýnasergilenen sevgi, mu-habbet, fedakârlýk,adanmýþlýk vs. gibi bi-zim medeniyetimize aither türlü mânevî deðer-lerimiz), bu güzellikle-rimizin hikmet ve gâye-leriyle birlikte insan fýt-ratýna uygunluklarý na-zara verilmeye çalýþýldý.

G- Bilhassa son 15sene içinde yurt dýþýnaaçýlan eðitim gönüllüle-rimizin, barýþ ve diyalogelçilerimizin baþlarýn-dan geçen sýrlý hâdise-ler, arayýþ içinde olanla-rýn bunalýmdan kurtul-ma ve hidayete kavuþ-ma vak’alarý, hâdiseleriyaþamýþ kiþilerin veyayakýnlarýnýn kalemin-den tarihe geçirildi.

H- Âþinasý olduðu-nuz “Damlalar” köþesinde bir kýsmý aðlatan, bir kýsmýdüþündüren okuyucu mektuplarýnýn deðerlendiril-mesiyle, yazma mevzuunda istidadý olanlarýn önüaçýldý. Bu köþe âdeta eli kalem tutanlarýn yetiþtiði birbahçe oldu ve genç yazarlarýn geliþtirilmesi yolundaortaya konan gayretler neticesinde birçok yazara ula-þýldý. Günlük hayatýnda okuduklarýndan, dinledikle-rinden hislenerek gönül ve vicdan dünyasýndaki ký-pýrdanmalarla harekete geçen genç arkadaþlarýn, safve duru sinelerinden süzülen samimi yazýlar da bubahçeyi süsledi.

mýza çý-kacak ilmî

geliþmelerinönünü týkama-

mak ve ilerideKur’ân’a karþý bir þüp-

heye fýrsat vermemek içinson sözü söylemeden, bu ge-

liþmelerin sadece alternatiflerdenbiri olduðu vurgulanarak mülâhaza

dairesi açýk býrakýldý. Týbb-ý Nebevî’ninmühim hakikatlerinin anlatýldýðý yazýlarda;

ifrat ve tefrite gitmeden bilinen neyse sadeceonlar vurgulandý ve gelecek adýna da teþvik edici

olundu. Bütün bunlarda, Kur’ân’a bilimlerden “vi-ze” arama ve kendi irfan dünyamýzýn hakikatleriniBatý’ya onaylatma gibi bir kompleks deðil, aksineKur’ân’ýn, ilimlerin çok önünde olduðu, onlara he-def gösterdiði, araþtýrmalarý teþvik ettiði hakikatiniortaya koyma gayreti vardý. Bu hususta teþvik ve il-hamlarýn kaynaðý bütün hükümlerini akla, mantýðave ilme tespit ettiren Kur’ân-ý Kerîm oldu.

C- Tarihimizde iyi bilinmeyen veya kasýtlý olarakbize kötü tanýtýlan bazý þahýslarýn gerçek yönleriniaçýða çýkaran, ecdadýmýza bir vefa borcu olarak yazý-lan veya geçmiþten ibret alýnmasýný telkin eden yazý-larla mâziye yolculuklar yapýldý ve karanlýkta kalanbirçok hakikatin farklý yönlerine dikkatler çekildi.Osmanlý baþta olmak üzere, ecdadýmýza karþý yapýl-mýþ ve yapýlmakta olan iftiralara karþý gizli kalmýþ ve-ya kasden gizlenmiþ tarihî hakikatler nazarlara veril-di; bu tarihî þahsiyetlerin üzerlerindeki sis perdesiaralanmaya çalýþýldý.

D- Edebiyat ve düþünce dünyamýzýn iyi bilinme-yen bazý þahsiyetlerinin dikkat çekici yönleri nazaraverilerek, bir zamanlar inançlý olan bazý yazar ve þair-lerin zaman içinde ters bir istikamete yönelmelerininarka plânýndaki iman ve eðitim boþluðu gösterilmeyeçalýþýldý. Bilhassa Tanzimat Dönemi’nden günümüzekadar gelen ve hâlâ devam eden edebiyattaki yozlaþ-manýn o dönemdeki iman bunalýmýndan kaynaklan-dýðý vurgulandý. Bu milletin öz deðerlerine sahip çýk-mýþ ve bunun sancýsýný çekmiþ þahsiyetler de mühimhususiyetleriyle nazarlara verilmeye gayret edildi.

E- Batý’nýn “Orta Çað” olarak isimlendirilip “Ka-ranlýk Çað” olarak vasýflandýrdýðý dönemde, Ýslâmmedeniyetinin bütün medeniyetlerin zirvesinde ol-duðunu, modern bilimin köklerinin temelde Ýslâmdünyasýndan tercümeler yoluyla alýndýðýný, fakat Ba-tý’nýn bugün bunu gizlediðini açýklayan ‘Bilim Tarihi’

Biyoloji, týp, fizik,astronomi gibi fenkonularýndaki ya-zýlar yaratýcý ola-rak tabiatý ve tesa-düfü reddederken,varlýklardaki hik-meti, hassas vemükemmel yaratý-lýþý, âhenkli niza-mý, sebeplerin debirer vesile ve per-de olarak Yaratýcýtarafýndan þart-ýâdi olarak konul-duðunu öne çýkarý-yordu. Bu mevzu-lardaki deðerlen-dirmeler, evrim te-orisinin iddialarýnýçürütecek þekil-deydi.

Page 42: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr94 42

326/

Mar

t 200

6

yorsanýzve muha-taplar çokgeniþ bir da-ireye daðýlmýþ-larsa, herkesin heryazýyý ayný alâka veþevkle okumasýný teminetmek çok zor bir iþtir. Her kesi-min isteðine göre ayrý birer dergi çýkarma du-rumunda ise, himmeti daðýtma ve hitap edilen kitle-nin ortak deðerlerden mahrumiyeti gibi bir risk orta-ya çýkabilirdi. Bu durumda bazý yazýlarý fen konula-rýndan, bazýlarýný edebî ve sosyal mevzulardan seçe-rek asgarî müþterekler tutturulmaya çalýþýldý. Bunun-la bir yandan Kur’ân’ýn üslûbuna uygun olarak, insa-ný ilgilendiren her konudan bahsedilmiþ oldu. Diðertaraftan okuyucunun merak hissini çok yönde uyan-dýrma ve tatmin etme düþüncesi hayata geçirilmeyeçalýþýlýrken, bizim rönesansýmýzý temsil edecek “Yer-yüzü Mirasçýlarý”nýn yetiþmesini mümkün kýlacakbeslenme kaynaklarýndan biri olmaya çalýþýldý. Ýlim-den sanata her þeyden deðeri kadar malûmatý bulu-nan çok yönlü ve -Asâ-yý Musâ misâli- Mârifetullah’agötürücü tefekkür sofralarý inþa etmeye çalýþan ken-dine has bir dergi olmaya gayret edildi.

Buraya kadar hem dergimizin misyonu özetlen-miþ, hem de üzerimize tevdî edilmiþ bu vazifenin nekadar yerine getirildiði hususu takdirlerinize arz edil-miþtir. Türkiye’nin bütün bölgelerindeki üniversite-lerden ve eðitimlerini yurt dýþýnda sürdüren gelece-ðin öðretim üyesi arkadaþlarýmýzdan gelen yazýlarlaneþredilen dergimizde, her varlýk ve hâdiseyle “Enyüksek, en dakîk ilim olan imâna” ýþýk tutulmasý hedef-lendi. “En geniþ nurânî fen olan Mârifetullah’a” pencere-ler açma ve her bir hükmü bir ilim dalýna konu olanÝslâmî esaslarýn, beþerin dünya ve ahiret saadeti içinne gibi hikmetler ihtiva ettiðini nazara verme gayretiiçinde olundu.

Böylece 750 binlik geniþ okuyucu kitlemizin Ýn-þaallah milyonlarý bulmasýný, derginin sayfalarýndayeþeren güzelliklerin bütün insanlýkça baþta belirle-nen hedefler doðrultusunda paylaþýlmasýný ümit edi-yoruz. Bu husustaki bütün kusur ve eksiklikleri “es-taðfirullah” demeden üzerimize alýyor, vesile olunanbütün güzellikleri ve hayýrlarý da “Reþha” yolundayürümeyi cebri lûtfu olarak ihsan eden Rabb’imiz-den biliyor, bütün okuyucu kardeþlerimizin dua vehimmetlerini bekliyoruz.

Ýçinde bulunduðumuz ve birlikte yol aldýðýmýzgemiyi batýrmadan ve karaya oturtmadan mevsimþartlarýna göre nasýl kaptanlýk yapýlmasý gerekiyorsaona uygun yazýlarýyla bize yol gösteren Baþ Müelli-fimiz’in yazýlarýnýn çok büyük bir kitle tarafýndanözellikle okunmasý gibi bir lûtuf sayesinde, insaný-mýza sevgi ve diyalog yollarý aramasý gerektiði tel-kinleri yapýldý, kavgadan ve anarþiden uzak durma-nýn önemine dikkat çekildi, nesillerin kurtuluþu-nun, akýl, kalb ve ruhun birlikte ele alýnarak sürdü-rülen bir eðitim-öðretim ve terbiye sürecine baðlýolduðu söylendi. Zaman zaman da okuyucu ve ya-zar kadrosu olarak aþk u þevkimizi kaybetmedenkendimize gelmemiz için, Baþ Müellifimiz’in ikaz-larýna muhatap olduk.

Orta sayfalarda Ýslâmî kavramlar ve terminoloji-miz -tasavvufun ve kelâmýn konusu olan- mütalâaedilerek okunursa daha kolay anlaþýlacak hassasmevzular ele alýndý. Efradýný câmî aðyârýna mânî de-

nilecek bir üslûp vevukufiyetle ele alý-narak, kalb ve ruhinsaný olma, vic-danî lâtifeleri taný-ma ve bunlarý yaþa-yarak gösterme adý-na, asrýmýzýn insa-nýna rehber olacakbu yazýlarýn farklýbir istikamette de-vam edeceðini ümitediyoruz.

Dil mevzuunda-ki hassasiyetimizi

baþlangýç ölçüleri içinde koruduðumuz söylenemez.Sel gibi gelen dili bozma cereyanlarý karþýsýnda bazýbocalamalarýmýz olduysa da, “Yaþayan Türkçe”denmümkün olduðunca taviz vermemeye çalýþtýk. Dini,kültürü ve medeniyeti muhafaza etmenin ancak dili-mize sahip çýkmakla mümkün olacaðý düþüncesin-den hareket ettiðimizden, birileri tenkit etse de, dilinzenginliðini gözardý etmeden, “uydurukça”yý kullan-mamaya çalýþtýk. Zaman içinde biraz zorlamalarla,biraz da toplumdaki umumî aþýnmadan payýný almave kendini kurtaramama gibi gerekçelerle eskidenkullanmadýðýmýz bazý kelimelerin kullanýldýðý oldu.

Derginin her bir sayýsýnda belli bir tahsil seviyesi-ne hitap etmekten ziyade, her seviyeden insanýmýzýnokuyabileceði üç-beþ yazýnýn bulunmasýna gayretedildi. Zîrâ çok geniþ bir okuyucu kitlesine hitap edi-

Din ile bilimin ça-týþmadýðý, tam aksi-ne bir bütünün ikiyüzü, kâinat kitabý-nýn iki farklý oku-masý veya tercüma-ný olduðu temel da-yanaklarýmýzýn ba-þýnda gelmektedir.

@ [email protected]

Page 43: Sızıntı 2006 Mart

Bulmacamýzdaki ssorular, ddergimizin bbu ssayýsýnda yyayýmlanan yyazýlardan sseçilmiþtir.

Bulmacayý çözerken cevaplar, kutucuklara yazýlacak. Daha sonra, cevap kutucuklarýnda rakamla belirlenen anahtar harfler, aþaðýdaki anahtar kelimebölümüne yazýlacak. Birden fazla kelimeden oluþan cevaplarda kelimeler arasýnda boþluk bulunmamaktadýr. Bulmacanýn çözümü tamamlandýktansonra sadece anahtar kelime merkezimize bildirilecek.

Ocak 2006 bulmacasýnýn cevaplarý: 1-D, 2-Y, 3-D, 4-D, 5-D, 6-Y, 7-Y, 8-D, 9-Y’dir. Doðru cevap: B-9.212’dir.

Aralýk 2005'te yayýmladýðýmýz bulmacada doðru cevabý bulan yarýþmacýlarýmýzýn adreslerine kitaplarý gönderilmeye baþlanmýþtýr. Ýlginizden dolayýtekrar teþekkür eder, yeni bulmacada baþarýlar dileriz. Bulmacayý çözüp, cevap veren bütün okuyucularýmýza teþekkür ediyoruz. Bulmacamýzý ceva-

plandýran okuyucularýmýz, bulduklarý neticeleri, isim–soyisim ve açýk adresleriyle birlikte, 871 Sk. No: 45/2 Konak / Ýzmir adresine; (0232)441 52 38 nolu faksa; [email protected] elektronik posta adresine gönderebilirler. Ýsim–soyisim ve adresini bildirmeyen yarýþmacýlarýmýzýn

cevaplarý deðerlendirmeye alýnmayacaktýr. Yarýþmaya son katýlma tarihi ise; 15 Nisan 2006'dýr.

Bulmaca Sayfasi

Anahtar Kelime 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

www.sizinti.com.tr9543

326/

Mar

t 200

6

Soru 1 7

Soru 2 1610

Soru 3 148

Soru 4 4

Soru 5 1817

Soru 6 15

Soru 7 112

Soru 8 123

Soru 9 5

Soru 10 61

Soru 11 13

Soru 12 9

1. Muavenet’te müþavirlik yapan torpido uzmaný subay nerelidir?2. Dokulardaki oksijen miktarý artýnca harekete geçirilen sistem?3. Hamileliðin ileri safhalarýnda uçakla yolculuðun tavsiye edilmemesinin sebebi?4. Dünya’nýn hýzý 17 kat artýrýlýrsa, insanlar dünyanýn hangi bölgesinde havaya uçuþur?5. Yoðun ýþýk altýnda retinayý tahrip edecek derecede uyarý alýndýðýnda gözümüzün hassas tabakalarýný

korumakla vazifelendirilmiþ sinir?6. Maliyeti ürüne yansýtýldýðýndan, o ürünü alanlardan daha fazla para çýkmasýna sebep olan faaliyet?7. Yürürken bacaðýn havada kaldýðý safha?8. Engelli yarýþýn prensipleri kimler aracýlýðýyla yarýþmacýlara bildirilmiþtir?9. Arkadaþýnýn öldüðünü öðrendiðinde sevinen Japon’un ismi?10. Týbbî Nebevî’nin mühim hakikatlerinin ifrat ve tefrite varýlmadan anlatýldýðý, günümüzde bu

hakikatlerin araþtýrmalara ýþýk tutmasýna vesile olan dergi?11. Biriktiðinde geri teperek böbrek fonksiyonlarýnýn tahribine sebep olan þey?12. ‘Hedefe giden her yol mübahtýr.’ düþüncesine sahip kimse?

Page 44: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr96 44

326/

Mar

t 200

6

Ýleri yaþlarda ortaya çýkanalzheimer riskinin % 58

ile % 79’undan genlerin mesulolduðu gösterildi. NeticeleriArchives of General Psychi-atry’de yayýmlanan çalýþma,yaþlarý 65 ve üstü olan Ýsveçli12.000 ikiz çift üzerinde yapýldý.Þimdiye kadar alzheimer üzeri-

ne yapýlan bu en bü-yük genetik araþ-

týrmaya katý-lan 392 ikizçiftten birin-de veya herikisinde alz-

heimer vardý.Ýleri yaþlarda

ortaya çýkan alzheimer, bu tiphastalýklarýn en yaygýn þekli-dir ve tipik olarak 60 yaþýndansonra baþlar. Alzheimer, kiþi-de unutkanlýða, kafa karýþýklý-ðýna ve davranýþ deðiþiklikle-rine yol açar. Amerika’da 4,5milyon kiþi alzheimer hastasý-dýr. Araþtýrmayý gerçekleþtirenilim adamlarý, genetik olarakalzheimer temeli kuvvetl iolan bazý insanlarda sosyalbaðlarý muhafaza etme gibihayat tarzý faktörlerinin hasta-lýðýn ortaya çýkýþýný geciktire-bildiðini, hattâ iptal edebildi-ðini belirtmektedir. (InteliHealth

07.02.2006)

Metabolik sendrom; mer-kezî þiþmanlýk, kan yaðlarý-

nýn yüksekliði, hipertansiyon veinsülin direnci (eriþkin tip þekerhastalýðýna sebep olabilen bir kanþeker bozukluðu) gibi kalb krizirisk faktörlerinin bazýlarýnýn birarada bulunmasýna verilen isim-dir. Metabolik sendromlu hastala-rýn, kalb krizi riski 4 ile 20 kat da-ha fazladýr. 15’inde metaboliksendrom, 13’ünde tip 2 þeker has-talýðý bulunan (bazý hastalarda heriki durum da vardý), birkaçý ise sa-dece kilolu veya þiþman olan 46ile 76 yaþlarýndaki 31 erkek üze-rinde bir çalýþma yapýldý. 31 erke-ðe de enerji kýsýtlamasý yapýlma-dan 21 gün süreyle yüksek lifli,düþük yaðlý diyet verildi ve her

gün 45-60 dakika aerobik egzersizyapmalarý saðlandý. Vücut aðýrlýðýkiþi baþýna sadece 0,5-1 kilogramazalmasýna raðmen, metaboliksendrom veya þeker hastalýðý tespitedilen hastalarýn yarýsýnda bu teþ-his ortadan kalktý. Müspet deði-þikliðin hangi mekanizmayla orta-ya çýktýðý tam olarak bilinmemek-tedir. Bu diyet ve egzersiz uygula-masý, var olan hasarý geri çevire-memektedir. Araþtýrmacýlar, eriþ-kin tip þeker hastalýðýnýn ve meta-bolik sendromun, bu çalýþmadaolduðu gibi kontrolü devam ettiri-lebilirse, yeni hasarlara mâni olu-nabileceðini vurgulamaktadýrlar.Araþtýrma Journal of AppliedPhysiology’de yayýmlandý. (Heart-

CenterOnline 31.01.2006)

Prof. Dr. Ý. Hakký Ýhsanoðlu, Yrd. Doç. Dr. Yusuf Demir, S. Rýza Sayýn

Alzheimerin % 79’a kadar olan kýsmý genetik.

Üç haftalýk diyet ve egzersiz, þeker hastalýðýnýn ve metabolik sendromun iyileþmesine vesile olabiliyor.

Page 45: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr9745

326/

Mar

t 200

6

Nanomanyetik çipler geliyor.

110 nanometrelik magnetlerden yapýlmýþ, te-mel mantýk iþlemcileri, transistör temelli iþlem-cilerle hemen hemen ayný ebattadýr; ancak çokdaha hýzlý iþlem yapmaya müsaittirler. Araþtýrma-cýlar bu ölçünün 5 nanometreye kadar düþürüle-bileceðini söylemektedir.

Nanomanyetik çip olarak isimlendirilen buelemanlarýn, transistörlere göre çok daha az güçtüketimi ve aþýrý ýsýnma probleminin olmamasýgibi avantajlarý da vardýr.

Bu teknolojinin lâboratuvardan fabrikalarageçmesi hâlinde, önümüzdeki yýllarda bilgisa-yar teknolojisinde, çok daha geliþmiþ sistemlerikullanmaya baþlayabiliriz. (NewScientist, 21 January

2006; p:26)

Bilgisayar çipleri her geçen gün küçülür-ken, bir taraftan da daha fazla iþlem kapa-

sitesine sahip olmaktadýr. Ancak bu küçülme di-jital verinin iþlenme ve depolanmasýnda elektrikyerine manyetizma kullanmayý mecbur kýlmak-tadýr.

Halen manyetik rastgele eriþimli hafýza çipleri(MRAM) kullanýlmaktadýr. Indiana’daki NotreDam Üniversitesi’nden Alexandra Imre ve ar-kadaþlarý tarafýndan gerçekleþtirilen araþtýrmalar-da, 0,1 mikron çaplý magnetlerin, temel iþlemlibloklarý üretmede kullanabileceði gösterilmiþtir.Bu bloklar, tipik olarak 0-1 mantýðýnda çalýþantemel bilgisayar iþlemlerini yapabilecek þekildeyapýlandýrýlabilmiþlerdir; diðer bir deyiþle tran-sistörlerin yerini almýþlardýr. Bunu 5 yýl önceLondra Imperial College’deki Russel Cowburnve araþtýrmacý arkadaþlarý dile getirmiþtir.

Page 46: Sızıntı 2006 Mart

Hayatýn kafiyesiRecep Özdemir

Ölüm; eline sarýldýðýmýz hayata vedâ aný… Kiþinin keyfiyetine göre ölüm; bazenyaz gecelerinden esen tatlý ve ýlýk seher yeli, bazen kýþýn kopan fýrtýna, bazen gül bah-çelerinden süzülüp gelen bülbül sesi, bazen de bir yýldýrým darbesidir. Ölüm saati ge-lip çattýðýnda ortalýðý bir hüzün kaplar. Vakit, dönüþü olmayan bir ayrýlýðýn sabahýdýr.Bir yaprak düþer dalýndan, bir gemi ayrýlýr limandan, bir kafile dizilir yola, bir bahçeteslim olur sonbahara… Gurbetle sýla arasýndaki ince çizginin titreþtiði demdir ölüm.Gidenin ardýndan her þey bir sýr gibi kalýr yerinde. Veya Necip Fazýl’ýn ifadesiyle;“Hasret yerinde kalýr ve biz çekip gideriz.” Rüzgârlar uðuldar, yaðmurlar yaðar yine.Her mevsim deðiþmeye devam eder kâinat kitabý. Gül yine kokar, ýrmaklar yine akýpgider nakarat hâlinde.

Kâinat yerli yerinde durur; fakat ölüm tûl-i emelin aldatýcý yüzünü bütün çýplaklýðýy-la ayân eder. Ölümün nasihatine sâdýk yaþayanlar, ölümsüzlük boyasýný alýnlarýna ça-lýp, öyle göçüp giderler.

Bir insanýn yaþayýp yaþamadýðý ölümünden sonra anlaþýlýr. Cenaze merasimleri in-saný, kendi ölüm gününe dâir hayalî yolculuklara çýkarýr. Hayattayken fethedilmiþ yü-reklerin sýnandýðý zaman dilimidir cenaze merasimleri. Fethedilmiþ yüreklerin sadakati-ne delildir ‘âmin’ diyen dudaklar… Ýþte insan için mutluluk budur. Bu mutluluk mahi-yetini bilemediðimiz bir azýktýr ölen için. Yunus gibi, ‘ölümü bal eylemenin’ veyaMevlâna gibi, ‘þeb-i arûs’ kabul etmenin sýrrý, dünya hayatýnýn mânâsýný anlamaklamümkündür.

Ýnsanoðlu genellikle dünyanýn bir gurbet, bir misafirhâne olduðunu unuttuðu veyadünyaya ülfetin perdelediði bir camdan baktýðý için yaratýlýþ gâyesinin çok uzaklarýndahayatýný tüketir. Hayat-ölüm gerçeði durmadan gözlerinin önünde aktýðý hâlde insan,genellikle hayatýn kafiyesi olan ölümü hesaba katmadan yaþar. Bitip tükenmek bilme-yen arzularýn gölgesinde yaþanan böyle bir hayat mânâsýný yitirir. Hayatý mânâlý kýlanve ona yön tayin eden ölüm duygusudur. Ölüm, hayatýn ebediyen son bulmasý demekolmadýðý için, ebediyet, ölüm vesilesiyle varlýðýný ebediliðe namzet olanlara bütün benli-ðiyle haykýrýr.

Ölüm hayatýn kafiyesidir. Bu, hayata güzellik katan öyle bir kafiyedir ki, insaný baþý-boþluðun ve mânâsýzlýðýn cenderesinden çekip alýr. Ölüme yer vermemiþ bir hayat, bu-ruþuk bir karalama kâðýdýna benzer. Ve ölüm, hayatýnda kendisine yer açanlara beyazatlý bir prens gibi gelir alýr. Elindekilerin birer emanet olduðunun þuurunda olanlar ölü-mü, emaneti sahibine teslim etmenin kolaylýðýyla karþýlar. Ve ölüm bir müjdeci olaraksüzülür Bediüzzaman Hazretleri’nin dilinden: “Sizlere müjde! Mevt (ölüm) idam de-ðil, hiçlik deðil, fenâ deðil, inkýraz deðil, sönmek deðil, firâk-ý ebedî deðil, adem deðil,tesadüf deðil, fâilsiz bir in’idam deðil… Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bi-tirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz… Hizmet ve meþakkat bitti;ücret almaya gidiyorsunuz.”

www.sizinti.com.tr98 46

326/

Mar

t 200

6

Damlalar

Page 47: Sızıntı 2006 Mart

hayrette; eriyor tâkatim. Tövbelere tutundum, Kapý’na geliyo-rum Allah’ým. Ya emanetini koruyamadýmsa!

Sen’i bulan, bütün mülke sahip olurmuþ. Kucaðýnda de-metlenirmiþ kâinat.

Çevrede hakikatin sesleri… Uçuþur bir candan bir canasevgin…

Þefkatin, rahmetin....Sen’i bulan, güneþe yakýnmýþ. Yýldýzlar dökülürmüþ gör-

meyi bilenlerin avuçlarýna. Ayrý ayrý öðretirmiþ her yýldýz, me-safelerin dilini. Sadece vadiler içinmiþ derinlikler.

Sen’i sevenin gecesinde mehtap, neden bu kadar parlak? Gökyüzüne bakýyorum. Ýlk defa anlamaya çalýþýyorum

rüzgârla kardeþliðimi. Süzülerek giden bulutlarýn vazifesi farklýmý benimkinden?

Açtýðýmýzda gözlerimizi, söyleyebilir miyiz bir ân dahi yal-nýz olduðumuzu Allah’ým? Hep bizimlesin. Endiþeyle sindiði-mizde bir köþeye, ne zaman göremedik ellerimize uzanan nur-dan iplerini? Tutunamadýksa gafletimizdendir.

Vefa, vefa... Ey Vefalýlarýn En Vefalýsý!Vefayý veren Sen’sin. Vefalý da Sen…Ya bizde vefa…Ne gelen vardý, ne giden. Rýhtýmlar tenhaydý. Hiç mi kal-

madýk anlaþýlamamanýn yalnýzlýðýnda? Ah, sabýrla bekleyebil-seydik gönül! Her zaman hazýr bulacaktýk kýyýdaki yelkenliyi.Görememiþsek, körlüðümüzdendir?

Sevgi, sevgi.... Ey Sevgililerin En Sevgilisi!Sevgiyi veren Sen’sin Allah’ým. Yaþamanýn tadý Sen’i bul-

madaymýþ.Seven Sen’sin, Sevilen de…Ýçimde büyüdükçe Sen’i bilmenin okyanusu, benliðim ça-

týrdýyor. Baharý sessizce bekler ya tohum. Kabuðunun çatla-masý kemâlinden midir? Kol atýyor sevgi damarlarý her yerden.Toprak, yedi veren güllerine gebe.

Sana sevdalý yüreðin atýþlarý her dâim secdede.Sen’in için bu koþuþturmalarýn hepsi… Sen’i bulan neyi kaybeder? Sen’i kaybeden neyi bulur?

Dikenleri bulur, ýsýrganlarý… Kâbuslar döþenir düþlerine.Her dem yaralanýr, yutkunur.

Hýrçýn uyanýþlarýnda hâneler yýkýlýr. Bir bir dökülür insanlý-ðý, sýrrý dökülmüþ aynalar gibi. Yazýk! Her þey boz bulanýktýr.

Sana adanmamýþsa; ben ona destan demem. Sen’sin gönüller tahtýndaki; özgeye Sultan demem.Kalbimi çevirebilsem bir huzur beldesine, her dem sürebilir

miyim alnýmý Kâbe’nin örtüsüne? Dallarý Sidre’den yayýlan birgül aðacýnýn gölgesinde dinlenmekse gerçek hayat,

Yarabbi, beni ihlâsýn topraðýna at. Nefsimde ne varsa gübresi olsun baðlarýnýn.Kokusu her yanýmý sarsýn goncalarýn.Her yaprak açýlan bir eldir Sana!

Allah’ý bulan, neyi kaybeder? / Ayþe Kaya

www.sizinti.com.tr9947

326/

Mar

t 200

6

Ýster gündüz, isterse gecenin dipsizliðinde sevgiye sarýlýpkaygýsýzca uyur çocuk kalbi. Onda korku yoktur, telâþ yok…Biri vardýr hep yaný baþýnda; her sýzýda, her dertte sarýlýr elleri-ne. Bir bakýþ vardýr yumuþacýk. Mânâsýný tam bilemez; amafarklý olduðunu bilir.

Bir sýðýnmadýr bu. Sevilen tarafýndan sarmalanmadýr.Kaybolmak gibi endiþe yoktur. Onun için hep huzurun örtü-südür gözkapaklarý. Güvenle kapanýr ve güvene açýlýr. Çocuksemasýnýn üveyikleridir analar. Bir ananýn sarmaladýðýný kimincitebilir ki!

Annesiyle beraber olan çocuk neden korkar? Annesinikaybeden çocuk neyi bulur? Ya Sen’i bulan Allah’ým! Ya Sen’ibulan neyi kaybeder?

Gözlerimi kapadým. Süzülüyorum bilmediðime.Yüreðimde binlerce duygu titreyiþi, kulaklarýmda apayrý

makam. Açýlýyor kapýlar...Bebeler, anne sinesinden rahmeti yudumlar. Ben bu yolculukta rýzâný kazanmaya çalýþýyorum Allah’ým!Sözüm, niyetimden filizleniyor. Dar kelimelerimin içinde

çaresizim; dudaklarým titriyor haddini aþmaktan. Sadece dili-yorum.

Aczimi koydum avuçlarýma; her gün yýkanýyor yüzüm.Bilmem bir gün ulaþabilir miyim râzý olduklarýnýn iklimine?Topal bir karýnca varmýþ. O da niyetinden almýþ cesaretini;

Mekke yollarýna düþmüþ... Bu seyahatin mantýðýný âþýktanbaþka kim anlayabilir? Þaþýranlara cevabý, aþký kadar gerçek-miþ karýncanýn:

“Uðrunda ölürüm ya...”Gönül!Ýç içe boyutlar gibisin. Her bakýþta bir baþka görüntün…

Nereden aksediyor benliðime bu aydýnlýk? Bir göz için mi bun-ca ýþýktan tayflar?

Baþka duygular hissediyorum. Çek aramýzdaki sun’î sev-gileri! Kör sevdalarý tutmak için mi bunca enginliðin? Derya-ya karýþan suyun hasretinde sadece ufuk vardýr. Binlerce ni-meti bir hayat cümbüþüne veremem gönül! Gölgeleri iste-mem...

Düþüncelerim Sýrat gibi… Düþmekten korkuyorum benlikgayyâsýna. Uçurumdan korkar mý Sen’i bilen? Ýmanýn eþiðin-den geçen, düþer mi? Bir kaþýk bile deðilken deryanda aklým,neyi alýp nereye boþaltacaðým Allah’ým?

Vicdaným sýzlýyor. Nedendir hep ‘ben.. ben.. ben’ deme-miz? Neden Allah’ým bu þaþkýnlýðýmýz?

Þaþkýnlýða takýlý bir sürü hokkabazlýðýmýz?Mesafeler uzun, adýmlar aksak. Tadýný almýþ ya bir kez bu

duygunun, yolun baþýnda dev niyetiyle karýnca. Destek ol Allah’ým!Çünkü benim aksaklýðým; gizli noktalarýmda.Aklýmdan kalbime kýldan ince bir köprü uzanýr… Gözlerim

Page 48: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr

325/

Þuba

t 200

6

Aðýr aðýr yaðar kar,Vakarlý vakarlý..Yakar bürûdetiyle.Minnettardýr ona bahar,Yeryüzünü beyaz bir kefen gibi örtmese,Nasýl dirilir eþcar?Hiçbiri benzemez birbirine bilirsin,Her birinde ayrý bir tuðra var.Yaðmur gibi onlarýn da,Ellerinden melekler tutar.Yaðmur Rahîm isminin tecellisi,Kar; Gaffâr...Rahmeti görüp de,Rahîm’i görmemek,Neye yarar?Beyaz beyaz semadan,Sanki nur yaðar…

Zifiri bir karanlýðýn ortasýnda bulmuþtu kendini. Gökyüzünde neay vardý, ne de yýldýzlar. Etrafta tek ýþýk dahi görünmüyordu. Kâinatderin bir sükûta bürünmüþtü. Bir korku filminin ortasýndaydý san-ki… Bir anda beyni, onlarca sorunun hücumuna uðramýþtý… ‘Al-lah’ým, nasýl geldim buraya? Nerdeyim ben? Niye hiç kimse yok?Bu koyu karanlýk da neyin nesi? Bu bir þaka olmalý…’ dedi. ‘Hadikesin þu tatsýz þakayý’ diye haykýrdý; ama sesi karanlýðýn içinde kay-bolup gitti. Sesi tükeninceye kadar baðýrmaya devam etti. Ama se-sine karþýlýk veren kimse çýkmadý. Zaman geçtikçe içinde damladamla biriken bir korku vardý. Göðsünü eliyle bastýrmasa, kalbi ye-rinden fýrlayacak gibiydi. Avuçlarýndan baþlayarak bütün vücudunusaran sýcaklýkla, kan ter içinde kalmýþtý. Korka korka adýmladý ka-ranlýðý; ama ne tarafa gideceðini bilmiyordu. Bir çember üzerindedönüp duruyor gibiydi. Ne bir istikamet belirleyebiliyordu kendine,ne de yol alabiliyordu. Ýçini tarif edilmez bir ümitsizlik kaplamýþtý;çaresizlikten yorgun düþmüþtü. ‘Hayret!’ dedi, ‘Ne yardým isteyebi-leceðim kimse var, ne de yolumu aydýnlatacak bir yudum ýþýk. Bü-tün sebepler sukût etmiþ durumda. Omuzlarýmý çökerten, boynu-mu büken bu çaresizliðin bir çaresi olmalý? Ah! Bir umut, bir ýþýk...’Olduðu yere diz çöktü. Zaman geçtikçe kendini daha da aciz his-setmeye baþladý. Aðlamamak için diþlerini sýkýyordu. Kurtuluþümidini yitirmek üzereydi. Ne zamandýr, bir el, avuçlarýný havayakaldýrmasý için zorluyordu sanki. Direniyordu. Yine etrafa bakýp, birýþýk beklemeye koyuldu. Beyninin kývrýmlarýnda arýyordu kurtuluþu.Neticede mantýklý bir insandý. Her defasýnda yaptýðý gibi aklýnýn gös-terdiði yoldan gitmeliydi. ‘Bir kurtuluþ yolu bulmalýyým’ diye sayýklý-yordu. Ama nafile! Hafýzasýný yitirmiþ gibiydi. Ne düþünebiliyordu;ne de mantýklý bir karar alabiliyordu. Mantýðýyla hareket eden bir in-san, düþünemeyince neye baþvurabilirdi ki! Etrafýnda kendisini kur-taracak hiç kimse görünmüyordu. En sonunda pes etti. Bir kerecikolsun, mantýðýný bir kenara býrakýp kalbinin sesini dinlemeye kararverdi. Gözlerini kapatarak derin bir muhasebeye daldý. Yardým iste-necek ‘Yegâne Kapý’yý iþaretliyordu kalbi. Sonunda kendisini karan-lýktan kurtaracak formülü bulmuþtu. Tebessümü yüzünde ýþýldadý.Avuçlarý göðe doðru yükselirken, dudaklarý karanlýða doðru fýsýldý-yordu, ‘Yardýmýna muhtacým Ey Çaresizlerin Çaresi! Þüphesiz Sen,merhametlilerin en merhametli olanýsýn. Sen istemezsen sonsuzakadar karanlýkta kalýrým. Hz. Yunus’u (as) üç katlý karanlýktan kurtar-dýðýn gibi beni de kurtar. Kullarýný koruyup gözeten Müheymin, buaciz kulunu karanlýklarda býrakma…’ Nicedir göz kapaklarýna hü-cum eden yaþlarý daha fazla tutamadý. Billur damlalar yanaklarýndanaþaðý doðru süzülürken, sol göðsünden çýkan ýþýk hüzmesi etrafayayýlýyordu. Etrafýný saran karanlýk, yerini aydýnlýða býrakýyordu...Kesik kesik çalan telefonun sesiyle yataktan fýrladý. Yaþadýklarý birkâbustan ibaretti. Kan ter içinde kalmýþtý. Hemen telefonu açtý. Ahi-zenin karþý tarafýndaki sýnýf arkadaþý, tedirgin bir þekilde soruyordu:‘Neye karar verdin Yusuf?’ Duraksadý. Elini sol göðsünün üstünegötürdü: ‘Artýk benim de hizmet etme zamaným geldi galiba. Arka-daþlarýn kaldýðý evlerin birinde bana da yer verir misiniz? Mümkün-se artýk orada kalmak istiyorum Hasan...’ Telefonu kapatýrken göz-yaþlarý saðanak saðanak iniyordu yere. Yolu aydýnlýða çýkan bir in-sanýn gözyaþlarýydý bunlar…

Kalbin sesi / Süleyman Elmas Vakar ve kar / Âkif Cemil

www.sizinti.com.tr100 48

326/

Mar

t 200

6

Page 49: Sızıntı 2006 Mart

www.sizinti.com.tr

325/

Þuba

t 200

6Soluk bir yüz oluyor insan, Yudumladýkça acýnýn þerbetini.

Bir kötürüm güz kalýyor insan, Harcadýkça baharýn servetini.

Gezgin nasýrlar biriktiriyor, Servet için yürüyor insan.

Bekâsýz saltanatý diriltiyor, Ýpek hasýrda çürüyor insan.

Yalnýzlýðýn nazýnda ürpermek aðlamadan;Meçhul bir zamanýn mirasýnda yanmaktýr.Düþerken rüyalardan kalbini baðlamadan,Kurumuþ bir gül dalý yapraðýnda yanmaktýr…

Hangi vakte yaslansa gönlümün bakýþlarý,Bir garip yolculuktur yalnýzlýk nakýþlarý,Ateþin ýrmaðýnda ummana akýþlarý,Üþüyen yaðmurlarda titremeden yanmaktýr…

Ey kalbimin elinde hýçkýran nazlý sözler,Bir güneþin kalbine gitmeyi nasýl özler!Bir çýrpýnýþ hayatta, aðlamakta ah gözler,Gerçek; kalbin baðrýnda, diriliþe yanmaktýr…

Özlenmiþ bir naðmeyse söylenmemiþ bir þiir,Gecenin eþiðinde yüreðim aðlar, erir!Zaman ateþin diline bir kývýlcým aþk verir,Þiir sözün kalbinde, dua dua yanmaktýr.

Kimsesiz çocuklara ithafen…

Yetim çýðlýklarýdýr sokaklarda duyulan, Ümitler, bir mazlûmun gözyaþýnda boðulur… Kaldýrýmlar kimsesiz çocuklara armaðan, Karanlýðýn hesabý yüreðimden sorulur…

Duyarsýn yüreðimin hüzzam þarkýlarýný, Her gece kulaðýnda çýnlar titreyen sesim… Ýçimdeki zamanlar yaþar sonbaharýný, Ürkek bakýþlarýna gömülür son nefesim.

Kapý kapý dolaþtým Sen’i bulayým diye,Acýlara dayandým Sana geleyim diye,Taþtým taþtým sonunda huzuruna ulaþtým,Çile çile arýndým benden olayým diye…

Çölden Medine’ye yol, kabýma sýðamadým,Çatlamýþ dudakta Sen, gözde yaþ, yaðamadým,Bütün varlýðým talan, hüznümü saðamadým,Bir gül eyle bahçende, Sen’den olayým diye…

Dua dua yanmak / Yahya Kurtkaya

Yüreðimden sorular / Erdal Polat

Ýnsan / Enes BakiÇile / Hakan Yýldýz

www.sizinti.com.tr10149

326/

Mar

t 200

6

Afyonkarahisar: Ömer Kalafat; Ankara: Faik Kara, Filiz Akça, Hediye Duygu Ünal, Fatma Vildan Yücer; Bursa: Mehmet Albayrak; Ýstanbul: Lâmia Askerova; Makbule Bayrakdar; Havva Merhametli;

Balýkesir: Nurcan Þen; Edirne: Yakup Murat Yýlmaz; Ordu: Þefik kalkan; Kahramanmaraþ: Nesibe Çakýrtaþ; Özlem Akbaba; Mardin: Hazar Hazanoðlu; Trabzon: Zeynep Eroðlu; Isparta: Ayþenur Do-

yuran; Sivas: Ýlhan Kaya; Niðde: Arzu Çetin; Azerbaycan: Gülxaným Aliyeva; Bartýn: Þahin Cahit Yanýk; Manisa: Kevser Köymen; Elazýð: Gülþan Yel, Hasan Öðmen; Þanlýurfa: Esra Burum; Kastamo-

nu: Fatma Önlü; Isparta: Zehra Nalbant; Malatya: Ferdi Tali; Muþ: Naciye Babur.

posta

Page 50: Sızıntı 2006 Mart

Ýçindekiler

54 Seni Bir Kere Daha Derince DuydukSýzýntý

57 Bedenimizde Ýþletilen Otomat SistemlerDr. Arslan Mayda

60 ReklâmlarNiyazi Sanlý - Dr. Hasan Aydýnlý

64 Bir Adým Bin ÝþlemDr. Kemal Serçe

69 MuavenetMurad Muhsin

74 Engelli YarýþProf. Dr. Fatih Karahisarlý

77 Vefa Ne Zaman Ölür?Cüneyt Eren

78 Kalbin Zümrüt Tepelerinde (Esmâ-i Hüsnâ-2)* * *

82 Mühendislik Perspektifinden KýyametProf. Dr. M. Sami Polatöz

87 Farklý Boyutlarýyla ÝnsanDr. Selim Aydýn

91 “Sýzýntý” MektebiProf. Dr. Arif Sarsýlmaz

95 Bulmaca

96 Saðlýk-BBilim-TTeknolojiÝ. Hakký Ýhsanoðlu, Y. Demir, S. Rýza Sayýn

98 Damlalar

Mart 2006 Sayý: 326

YAYIN TÜRÜ: Yaygýn Süreli DÝZGÝ-TTASHÝH-GGRAFÝK-MMONTAJ : Sýzýntý Tel : (0232) 441 95 25 Fax : (0.232) 441 52 38

Film : Diya Ofset Tel : (0.232) 462 55 56 pbx Faks : (0.232) 462 81 88BASIM YERÝ : Çaðlayan A.Þ. Tel : (0.232) 252 20 97-8 Faks : (0.232) 252 21 00

BASIM TARÝHÝ : 13 Mart 2006 ISSN 1300-1566BAYÝ DAÐITIM : DPP A.Þ.

Fiyatý : 3 YTL

YAZI KURALLARI :* Yazýlar disketle veya e-posta ile ([email protected] adresine) gönderilmelidir. * Yazarýn, e-posta dahil açýk adresi ve telefon (varsa faks) numaralarý verilmelidir.* Yazýlar en fazla dört sayfa olmalýdýr. * Varsa, yazý ile birlikte resimler (alt-yazýlarýyla birlikte) gönderilmelidir. Yoksa, yazýda kullanýlabilecek resimler hakkýnda bilgi ve-

rilmelidir.* Yazýlar, daha önce herhangi bir yerde yayýmlanmamýþ olmalýdýr. Yazý yeni bir geliþmeyi ele almalý, orijinal bir özellik taþýmalý veya

daha önce yayýmlanmýþ bir konuya yeni bir bakýþ açýsý getirmelidir. Dergimizde konu ile ilgili yayýmlanmýþ önceki yazýlara dikkatedilmeli, yazý içinde atýfta bulunulan kaynaklar (kitap, makale) standart ölçülere uygun olarak sonda verilmelidir.

* Yayýn kurulu, dergiye gelen yazýlar üzerinde, gerekli gördüðü takdirde deðiþiklik yapabilir. * Dergimizde yayýmlanan yazýlar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.* Gönderilen yazýlar iade edilmez.

Adana : 363 0443, Adýyaman : 213 4959, Afyon : 213 8383, Aðrý : 215 2328, Aksaray : 212 3977, Amasya : 218 7090, Ankara :341 73 79, Antalya : 244 9060, Ardahan : 211 3890, Artvin : 212 7224, Aydýn : 213 1151, Balýkesir : 244 6494, Bartýn : 227 0170,Batman : 212 1625, Bayburt : 211 4905, Bilecik : 212 1275, Bingöl : 213 7868, Bitlis : 226 9927, Bolu : 212 2343, Burdur : 2123066, Bursa : 223 0031, Çanakkale : 217 9484, Çankýrý : 213 3223, Çorum : 212 4273, Denizli : 241 5156, Diyarbakýr : 228 8009,Düzce : 523 6694, Edirne : 212 5165, Elazýð : 233 92 46, Erzincan : 214 8630, Kdz.Ereðli : 316 3008, Erzurum : 234 3914, Es-kiþehir : 221 1736, Gaziantep : 215 1024, Giresun : 216 5516, Gümüþhane : 213 5026, Hakkari : 211 4640, Hatay : 214 7181,Iðdýr : 227 8141, Isparta : 218 9102, Ýçel : 239 3922, Ýskenderun : 613 5957, Ýst. Boðaziçi : 272 0111, Ýst. Suriçi : 272 0040, Ýst.Anadolu : 492 8541, Ýst. Avrupa : 639 9221, Ýzmir : 483 9038, K. Maraþ : 225 2756, Karabük : 412 5657, Karaman : 214 2065,Kars : 212 4068, Kastamonu : 214 6891, Kayseri : 222 2031, Kilis : 813 6353, Kýrýkkale : 225 6606, Kýrklareli : 214 4025, Kýrþehir :212 7446, Kocaeli : 322 0553, Konya : 353 3963, Kütahya : 224 7422, Malatya : 321 8080, Manisa : 231 8939, Mardin : 2131091, Muðla : 214 0580, Muþ : 212 3198, Nevþehir : 212 0361, Niðde : 232 2085, Ordu : 225 2703, Osmaniye : 812 3797, Rize :213 1250, Sakarya : 278 4770, Samsun : 432 7178, Siirt : 223 4163, Sinop : 261 6435, Sivas : 224 5882, Þanlýurfa : 313 8150,Þýrnak : 216 3068, Tekirdað : 261 7951, Tokat : 212 1502, Trabzon : 326 3822, Uþak : 224 3546, Van : 210 0978, Yalova : 8130675, Yozgat : 212 4672, Zonguldak : 253 1553, Almanya : 00 49 6105 979336

T e m s i l c i l i k l e r :

T.Ö.V. Adýna Sahibi : Þerafettin KocamanGenel Koordinatör : Dr. Kudret ÜnalGenel Yayýn Yön. : Prof. Dr. A. SarsýlmazDanýþman : Osman ÞimþekSorumlu Yazý Ýþleri Müdürü : Sedat Þentarhanacý

YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRLÜÐÜÝdarî Merkez: 871 Sk. No: 45/2 35250 Konak/Ýzmir;Tel: (0-232) 441 95 25; Faks: (0-232) 441 52 38;

E-posta: [email protected] / http://www.sizinti.com.tr

ABONE ve DAÐITIM MÜDÜRLÜÐÜBulgurlu Mh. Libadiye Cad. Haminne Çeþme Sk. No. 20 Üsküdar / ÝSTANBUL

P.K. 72 Üsküdar / ÝSTANBUL Tel: (0 216) 522 09 99 - Faks: (0 216) 443 98 34

Bir yýllýk abone bedeli KDV dahil 36.000.000.-TL’dir. Abone bedeli her PTT' den 1056610 nolu Çaðlayan A.Þ. Posta çeki hesabýnayatýrýlabilir. Yurt dýþý abone bedeli: 1. Grup Ülkeler (Avrupa, Orta Asya, Orta Doðu ve Kuzey Afrika ülkeleri) 30 Euro, 2. Grup Ülkeler(Uzak Doðu, Amerika, Güney Afrika, Pasifik) 45 $; 3. Grup Ülkeler (Avustralya ve Yeni Zelanda) ise 50 $’dýr. Abone olmak isteyen-lerin abone bedelini; Asya Finans Merkez Þb. Çaðlayan A.Þ. adýna; TL olarak, 17883-33 numaralý hesaba; Euro olarak, 17883-28numaralý hesaba; $ olarak 17883-34 numaralý hesaba yatýrýp, dekontun fotokopisini, açýk isim, adres ve telefon bilgileri ile hangisayýdan itibaren abone olacaklarýný belirten bir yazý ile abone merkezimize posta veya faks ile bildirmeleri yeterlidir.

60

82

69

91

54

Page 51: Sızıntı 2006 Mart
Page 52: Sızıntı 2006 Mart

Her yanda top-tüfek ve ölüm makinalarý,Her bucak bir mezarlýk, her taraf kapkaranlýk;

Gidip Arþ’a dayandý vahþetin dumanlarýYollar yamuk-yumuk, önümüzde müthiþ daðlýk...