31
db15/1 Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 15, Sayı 1, 2015 ss. 243 -273 İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI Recep ÖZDEMİR * Öz Hukuk kuralları arasında evrensellik vasfını taşıyan kurallar genelde ticaret ha- yatını ilgilendiren hukuk kurallarıdır. Zira, ticaret global bir olgu olup insanlığın tarihiyle yaşıttır. Bütün beşeri hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslâm’ın ana kay- nağı olan Kur’an ve hadis metinlerinde de ticaret hayatıyla ilgili bazı evrensel il- keler vazedilmektedir. İsimsiz akit anlayışı, akit yapma hürriyeti, karma akit teo- risi gibi ilkelerin İslâm ticaret anlayışıyla zıtlık arz etmemesi, İslâm dinin ön gördüğü ticaret anlayışının evrensel yönüne ışık tutarken; akitlerin, sözleşmele- rin, ahitleşmelerin, anlaşmaların gereğinin mutlak surette yerine getirilmesi ve aldatmanın, hilenin, yanlış yönlendirmenin yasaklanması da İslâm Hukuk dü- şüncesinin özgünlüğüne vurgu yapmaktadır. Anahtar Kelimeler: İslâm, Ticaret, Kur’ân, Hadis, Akit.. General Structure of Trade and Obligation in Islamic Law Abstract The rules of justice which are available to be universal are those which generally concern the life of the trade. Because trade has the same age with human being history in terms of being a global phenomenon. Qur’an and Hadith texts as main source of İslâm supply inevitable universal principles about trade life. While principles like anonymous contracting thought, freedom of contracting, theory of complex contract not contradicting with İslâm’s trade thought bear a torch to İs- lâm’s universal trade understanding; obligation of fulfilling the requirement of contracts, agreements, treaties, alliances and prohibiting of cheating, deceiting, misguidance emphasizes the originality of İslâm. Keywords: İslâm, Trade, Qur’an , Hadith, Contracting * Arş. Gör., Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, [email protected].

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

db 15/1

Din

bili

mle

ri A

kad

emik

Ara

ştır

ma

Der

gisi

C

ilt 1

5, S

ayı 1

, 20

15

ss. 2

43

-27

3

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ İLİŞKİLERİNİN

GENEL YAPISI

Recep ÖZDEMİR*

Öz

Hukuk kuralları arasında evrensellik vasfını taşıyan kurallar genelde ticaret ha-yatını ilgilendiren hukuk kurallarıdır. Zira, ticaret global bir olgu olup insanlığın tarihiyle yaşıttır. Bütün beşeri hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslâm’ın ana kay-nağı olan Kur’an ve hadis metinlerinde de ticaret hayatıyla ilgili bazı evrensel il-keler vazedilmektedir. İsimsiz akit anlayışı, akit yapma hürriyeti, karma akit teo-risi gibi ilkelerin İslâm ticaret anlayışıyla zıtlık arz etmemesi, İslâm dinin ön gördüğü ticaret anlayışının evrensel yönüne ışık tutarken; akitlerin, sözleşmele-rin, ahitleşmelerin, anlaşmaların gereğinin mutlak surette yerine getirilmesi ve aldatmanın, hilenin, yanlış yönlendirmenin yasaklanması da İslâm Hukuk dü-şüncesinin özgünlüğüne vurgu yapmaktadır.

Anahtar Kelimeler: İslâm, Ticaret, Kur’ân, Hadis, Akit..

General Structure of Trade and Obligation in Islamic Law

Abstract

The rules of justice which are available to be universal are those which generally concern the life of the trade. Because trade has the same age with human being history in terms of being a global phenomenon. Qur’an and Hadith texts as main source of İslâm supply inevitable universal principles about trade life. While principles like anonymous contracting thought, freedom of contracting, theory of complex contract not contradicting with İslâm’s trade thought bear a torch to İs-lâm’s universal trade understanding; obligation of fulfilling the requirement of contracts, agreements, treaties, alliances and prohibiting of cheating, deceiting, misguidance emphasizes the originality of İslâm.

Keywords: İslâm, Trade, Qur’an , Hadith, Contracting

* Arş. Gör., Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, [email protected].

Page 2: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

244| db

Giriş

İslâm dininin ana kaynağı olan Kur’an ve hadis metinlerinde ti-caret ve borç ilişkileriyle ilgili çok sayıda olmamakla birlikte keyfi-yet bakımından önemli hükümler mevcuttur. Günümüz ticaret ha-yatının kaotik ortamı bu nassları daha dikkatli incelemeyi gerekli kılmaktadır. Zira, ekonomi çevrelerinin zaman zaman yayınladığı verilerden anlaşıldığına göre servet bakımından fakir ile zengin arasındaki uçurum gittikçe aratmakta; milyonlarca insan borcunu ödeyemediği için kanuni takibe uğramakta; binlerce aile ekonomik nedenlerden dolayı dağılmakta; dünya adeta vijdanî, hissî temalar-dan arındırılmış tamamen rakamsal bir büyümeye odaklanmış yeni bir ekonominin arenası haline gelmiştir. Bu yeni ekonomi düzende her gün farklı sektörlerle, alanlarla ilgili yeni rakamlar ilan edilir-ken diğer taraftan çalışma hayatının adaletinden ümidini kesmiş, kendi elinin kazancının kutsallık bilincini yitirmiş binlerce kişi çalıp-çıpma telaşına düşmektedir.

Ticaret, hayatın her safhasını ilgilendiren global ölçekli bir olgu olması hasebiyle ahlakî prensiplerle teçhiz edilmesi önemli bir hu-sustur. Küresel çapta insanoğlunun mutluluğu ancak bu olgunun derinlenmesine incelenmesine ve insan onur, haysiyetine yaraşır bir takım kaidelerle teçhiz edilmesine bağlıdır. Bu vesileyle bu çalış-mamızda Kur’ân ve hadis metinlerini esas alarak İslâm hukukunda ticaret ve borç ilişkilerinin temel kaidelerini, insanî yönlerini tesbit etmeye çalıştık.

I. Ticaretin Temel İlkeleri

1.Ticaretin Teşvik Edilmesi

İslâm iktisat anlayışında ticaret merkezî bir yer işgal etmekte-dir. Dünya servetinin adaletli bir sistem çerçevesinde insanlar ara-sında dağılımı ancak ticaret sayesinde gerçekleşmektedir. Her ne kadar İslâm dininde mülk edinme yolları, halefiyet(miras yolu), tahçir, ihraz, ganimet, akit gibi çeşitli kategorilere ayrılsa da İslâm borçlar hukukunun genel kuralları ticaret ahlakı çerçevesinde şekil-lenmektedir.1

1 Mevsılî, Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd, el-İhtiyar li Ta’lîli’l-Muhtâr, İstanbul, 2007,

IV, 171; Abdulkerim Zeydan, Medhâl, Muessetu Risâleti Nâşirun, Beyrut, 2011, s. 234-235.

Page 3: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 245

Helal rızık elde etmenin en önemli yolu olan ticarete, İslâm di-ni büyük bir önem vermistir. Kur'ân-i Kerim'de ticareti meşru yollar-la yapmaya teşvik eden birçok ayet vardır. Bir ayet-i kerimede Yüce Allah;

"Ey İman edenler! Birbirinizin mallarını batıl yollarla yemeyi-niz. Ancak (o mallar) karşılıklı bir rızaya dayanan bir ticaretle ola.2” buyuruyor.

Cenab-i Hak bu ayet-i kerime ile ticaretin helal olduğunu ve zımnen bunun dışında kalan kumar, gasb, sirkat, hiyanet, yalan yere şehadet ve yalan yeminle baskasinin malını almak gibi meşru olmayan yolları yasaklamıştır. Toplumun intizamını temin eden, kişinin malî haklarını garanti altına alan İslâm, ticaret hayatında gayr-i meşru yolları kapatmıştır. Yine yüce Allah çalışmanın insan hayatındaki önemine dikkat çeken bir ayet-i kerimede şöyle buyu-ruyor: “Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Hakikaten çalıştığını ileride (kıyamet gününde, mizanda) görecek-tir.3”

Bu ayette de kişinin kendi emeğinin karşılığını alacağı belirtil-mekte; kişi haksızlıklar sebebiyle emeğinin karşılığını dünyada ala-masa bile ahirette mutlaka alacağı ifade edilmektedir.

Hz. Peygamber(s.a.v.) birçok konuda Müslümanlara rehberlik yaptığı gibi ticaret hayatında da rehberlik etmiştir. Ticaret gibi önemli bir işi Hz. Peygamber (s.a.v.) bilfiil yaparak bu hususta in-sanlığa örnek olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) gençliğinde bizzat ticaret kervanlanları idare etmiş; peygamberlik geldikten sonra vazettikleri kaidelerle, İslâm dininin iktisat ilminin felsefesinin te-mellerini oluşturmuştur. Bu kaideleri gösteren hadis-i şerifler ilk dönem hadis kitapların hemen hemen hepsinde benzer ifadelerle rivayet edilmiştir.

Konuyla ilgili bir hadiste Hz. Peygamber(s.a.v) şöyle buyur-muştur: “Hiç kimse, kendi emeği ile kazandığından daha hayırlı bir şey yemedi. Allah’ın Nebisi Davut kendi kazandığından yerdi.4” Hz. Peygamber bu hadisle meşru kazanç yollarına işaret ettiği gibi ti-

2 Nisa, 29. 3 Necm, 39-40. 4 Buharî, Ebî Abdillah Muhammed İsmâîl, Sahîh-i Buhârî(I-IX), Kahire, 1313, c. II, s.

57.

Page 4: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

246| db

caretin esasını oluşturan kendi emeğiyle kazanmanın tarihsel kökenine de işaret etmektedir.

Bir başka hadis-i şerifte şöyle buyurur: “"Helal rızık aramak (kazanmak) her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır.5" Bu hadis-i şerife göre ticarete atılmak mutlak surette yerine getirilmesi gere-ken bir emir olarak anlaşılmaktadır. Dolaysıyla bu hadisten ha-reketle ticaret yapmanın bir farz-ı kifaye olduğu söylenebilir.

2. Ticarî Ahlak

İslâm dünyasında ekonomik hayatın başarıya ulaşması, İslâm ahlakının ilkelerine göre yetişmiş insanlarla mümkün olabilir. Kişi-nin ahlakî prensiplere bağlı kalması ve davranışlarını bu çerçevede düzenlemesi halinde toplumdaki ekonomik huzursuzluklar ve den-gesizlikler ortadan kalkabilir.

Ülkelerin kalkınma ve ilerlemesinde ticarî ahlakın önemi bü-yüktür. Söz gelimi, Osmanlı Devleti’nin kuvvet ve kudretine ihtişam kazandıran yalnız ordusu değil, tüccarlar arasındaki itimat, karşılık-lı sevgi saygı, aralarındaki bağlılık ahlak ve fazilet, karşılıklı hizmet duygusuydu. İmparatorluğun iç huzurunu temin eden ve tarihe mal olan “ahilik” teşkilatlanması da aynı ihtişamın tezahürlerindendir. İnsanlar yalnız yasalarla ve maddî yatırımlarla hedeflenen sosyal adaletin tahakkukuna yeterli katkıda bulunmayacaklarından, ahlakî müeyyidelerle; cimrilikten, müsriflikten, zengin fakir ayırımından, dünya metaına aşırı bağlılıktan sakındırılmıştır. Kişiye hayatının ekonomik, sosyal, siyasal, ilmî ve diğer bütün boyutlarında ahlakî davranması tavsiye edilmiştir.6

Ticaret hayatında, dışa yansıyan irade beyanı ile içteki niyetin arasındaki uyum ya da tezat anlaşılmadığından ahlakî ilkelerin ticaretle uğraşanlarda mizaç haline gelmesi önem arzetmektedir. Ticaret hayatının işleyişini sadece kanunda ön görülen şekil şartla-rının sağlanmasına bağlanması ve ahlakî prensiplerin göz ardı edilmesi durumunda meşruiyeti tartışılmayan bir kara(büyüme) ulaşmak için kanunların gücü elinde bulunduranların istekleri doğ-rultusunda şekillendirilmesi yoluna gidilebilir. Bugün ticarî ilişkile-

5 Suyutî, Celalüddîn b. Ebî Bekr, Câmiu's-Sağîr fî Ehâdîsi’l-Beşîri’n-Nezîr I-II , Dâru’l-

Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2006, c.II, s.46. 6 Hüseyin Arslan, İslâmda Tüketici Hakları,Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1994,

s.127; Abdurrahman Arslan, Hadislerde Ticarî Ahlak, Süleyman Demirel Üni. Sosyal Blimler Ens., Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2001, s.8.

Page 5: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 247

rin karmaşık hale geldiği ve güven duygusuna ihtiyacın daha da arttığı bir dönemde ticaretin hacmine değil güven veren yapısına odaklanmalıdır. Bu da ancak büyüme, gelişme stratejilerine önem verildiği oranda ticaret ahlakının temel ilkelerine gereken önemin verilmesiyle mümkündür. Bu ilkeler birkaç başlık altında ele alına-bilir.

a. Helal kazancın önemi

İnsanın hayatını idame etmesi için, barınma, yeme-içme, gi-yinme ihtiyaçlarını karşılması gerekir. İlkel insanlar bu ihtiyaçlarını avcılık ve toplayıcılıkla karşıladığı halde, medeniyet ve hukuk dü-şüncesinin gelişmesiyle birlikte bu ihtiyaçların elde etme vasıtaları da değişti. Bu ihtiyaçların elde etmenin en çok kullanılan vasıtası insanın çalışması ve kazanç elde etmesidir. Elde edilen kazancın helal olması İslâm dininde temel bir ilkedir. Bunun ölçüsü ise ka-zancın insanın kendi emeği olması; meşru dairede kazanılması ve başkalarının haklarına taalluk etmemesidir. Bu hususta Hz. Pey-gamber(sav) : "Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davut aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi."7 buyurarak helal kazancın insanın kendi emeğine dayandığı belirtmektedir.

Helal kazancın çeşitli vasıfları vardır. Bu vasıfların en önemlisi karşılık rızaya dayanması ve faizden uzak olmasıdır. “Ey müminler, birbirinizin mallarını gayrı meşru yollar kullanarak değil, karşılıklı anlaşmaya dayalı ticaret yolu ile yiyiniz.8” ayettinde helal kazancın meşru bir sebebe dayanması gerektiği anlaşılmaktadır. "Allah, alışverişi helal, ribayı haram kıldı.9" ayetinde ise helal kazancın faizden uzak olması gerektiğini bildirmektedir.

Kazancın helal olması için meşru bir sebebe dayanması zorun-ludur. Kazanç vasıtaları arasında meşru olanlar olmakla birlikte haram şüphesi taşıyanlarda vardır. Şüphe halinde belirsizlik söz konusu olduğu için kazancın helal olup olmadığı da ancak mümkün mertebe şüpheli durumlardan uzak olmasıyla mümkündür. "Helal bellidir, haram da bellidir. Bu ikisinin arasında insanlardan birçok kimsenin bilmediği şüpheli şeyler de vardır. Bir kimse bu şüpheli şeylerden korunursa dinini ve namusunu korumuş olur. Şüpheli iş

7 Buhâri, Büyu 15, Hadis no: 2109. 8 Nisa, 4/29. 9 Bakara, 2/275.

Page 6: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

248| db

yapanlar harama düşebilirler.10” hadis-i şerifi helal kazancın ancak şüpheli durumlardan arındırılmış olmasıyla mümkün olacağını gös-termektedir.

Rızkın helal olması yönündeki talep vacip hükmündedir. Nite-kim, "Ey insanlar! Allah 'tan korkun ve rızık talebi hususunda güzel davranın. Gecikmiş olsa da hiçbir nefis, nzkı tamamlamadıkça öl-mez. Allah,'tan korkun ve rızık talebi hususunda güzel davranın Helal olanları alın ve haram olanları bırakın.11” şeklinde rivayet edilen hadis bu talebin isteğe bağlı olmadığını; vücup ifade ettiğini göstermektedir. Gayr-ı meşru yollarla ve rıza unsurundan uzak va-sıtlarla rızık teminini İslâm hukukunda bir değeri yoktur.

b. Maişet Temininde İtidalli Olunması ve Kulluk Bilinci

İnsanın dünyadaki ticarî faaliyetlerini en temel gayesi maişetini temin etmesidir. Günlük ticarı faaliyetleriyle insan yaşam standar-datların daha iyi bir seviyeye taşımak için çabalar; kendisine men-faat sağlayan bir takım hukuki işlemleri gerçekleştirir. Maişet temi-ni, gelecekle ilgili bir takım endişelere neden olabilir. Bazı durum-larda rızık korkusu kimi durumlarda daha fazla kazanma hırsı insa-nı kulluk vazifesinden geri bırakabilir. Bu sebeplerden dolayı maişet teminde itidalin önemli bir ilke olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsanın bu dünyaya gönderiliş gayesi kulluktur. “Ben, insanları ve cinleri, yalnızca Bana kulluk etmeleri için yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Ben’i doyurmalarını da istemiyorum. Asıl rızık veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi olan, Allâh Teâlâ’dır.”12 “Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allâh’tır. O, her şeyi işitir ve bilir.”13 “ “Yeryüzünde yü-rüyen her canlının rızkı, yalnızca Allâh’ın üzerinedir. Allah o canlı-nın durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların)

10 Buharî, lman 39, Büyü' 2; Müslim, Ebû Hüseyn Müslim b. Haccâc b. Müslim el-Kuraşî

el-Niysâburî, Câmiu’s-Sahîh(I-VI), y.y., trs., Müsakât 108; Ebû Davud, Süleymân b. Eşa’s es-Sicistânî el-Ezdî, Sünen-u Ebî Davud, Daru İbn Hazm, Beyrut 1997, Buyu' 3; Tirmizî, Ebû İsâ Muhammed b. İsâ b. Sevra, Câmiu’s-Sahîh, Haleb, 1987, Buyû' 1; Nesâî, Ebû Abdi’r-Rahman b. Şa’b b. Alî, Sünen-u Nesâî, Mektbetu’l-Meârif, Riyad, trs., Buyu' 2.

11 İbn Mâce, Ebû ‛Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, Sünenü İbn Mâce, thk. Yusuf el-Hâc Ahmed, Mektebetu İbn Hacer, Şam 2004, Ticârât 2.

12 ez-Zâriyât, 56-58. 13 el-Ankebût, 60.

Page 7: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 249

hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)’dır.”14 mealindeki ayetlerle “Başlarınız kımıldadığı müddetçe rızık husûsunda ye’se düşmeyin. Zîrâ insanı annesi kıpkızıl (yâni çırılçıplak ve) üzerinde hiçbir şey olmadığı hâlde doğurur, sonra Azîz ve Celîl olan Allâh, onu her çeşit rızıkla rızıklandırır.”15 “Allâh çok zengindir. İnsanların yiyip içtikleri ve harcadıkları şeyler O’nun hazînesinden hiçbir şey eksilt-mez. O, çok cömerttir, gece-gündüz ardı arkası kesilmez infaklarda bulunur. Yerin ve göklerin yaratılışından beri Allâh’ın infâk ettikle-rini bir düşünün! Bunlar, O’nun mülkünden hiçbir şey eksiltmemiş-tir…”16 şeklinde rivayet edilen hadisler, insanın temel görevinin kulluk olduğunu; maişet temininin esasını oluşturan rızkın Al-lah’tan olduğunu göstermektedir. Ayetler rızık korkusuyla kulluk vazifesinin ihmal edilmemesi gerektiğini; aksine rızkın Allah’ın uh-desinde olduğunu bildirmektedir. Rızkın temini konusunda Müslü-manın yapması gereken şey, helal dairesinde kalmak şartıyla, se-bepler planında gerekeni yapmasıdır.

Maişet teminininde itidalli olması ilkesi rızkı temin etme endi-şesinden dolayı ihlal edilebileceği gibi daha fazla kazanma hırsın-dan dolayı da ihlal edilebilir. İnsan tabiatı icabı çok fazla kazanma hırsına sahiptir. Kazanma hırsı ibadetleri engelleyebilir. Çeşitli ha-dislerde maişet temininde itidalli olunması gerektiği; daha fazla kazanma hırsının kötü sonuçlarına dikkat çekilmektedir. “Ademoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Adem oğluna kendi-sini ayakta tutacak kadar yemesi içmesi yeterlidir. Şayet bu miktar-dan fazla yiyecek ise midesini üç kısma ayırsın; bir kısmı yemek bir kısmı meşrubat bir kısmı da nefes için ayrılmalıdır.”17 ““Dinar’a ve dirheme kulluk yapanlara lanet edilmiştir.”18 “Mal biriktirip çoğalt-ma işi sizi oyalıyor, ademoğlu malım malım der oysa senin malın-dan senin olan, sadaka vererek ahirete gönderdiğin, yiyip tükettiğin ve giyip eskittiğin şeydir.19” şeklinde rivayet edilen hadisler maişet-te itidalli olmanın önemini ve bu dünyayı temine yönelik olan tica-retin aslında geçici bir meta olduğunu göstermektedir.

b. Ticarette Doğruluğun Fazileti

14 Hûd, 6. 15 İbni Mâce, Zühd, 14. 16 Buhârî, Tevhîd, 22. 17 İbn Mâce, Etime 50. 18 İbn Mâce, Zühd 8. 19 Müslim, Zühd 1.

Page 8: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

250| db

Ticarettin temeli, ticarî faaliyetlerin güven temelinde sürdü-rülmesidir. Bunun sağlanması için bizzat ticaret yapanların güveni-lir olması; ticaretin her safhasında aldatmadan uzak bir tutum için-de olması, dosdoğru olması gerekir. “O hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!20” ayeti, doğru olmanın Müslümanın en önemli vasfı olduğunu ve emredildiği göstermektedir.

Doğrulukla ilgili rivayet edilen bazı hadislerde doğruluğun Müslüman olmanın bir şiarı olduğu anlaşılmaktadır. Bir rivayete göre Hz. Peygamber (sav) pazar yerinden geçerken elini bir buğday yığınının içine sokunca eline ıslaklık gelir. Bunun üzerine satıcıya sebebini sordu: Yağan yağmurun ıslattığını bildirince Hz. Peygam-ber(sav): “Bu ıslaklığı herkesin görmesi için zahirenin üzerine çı-karman gerekmez miydi? Hile yapan bizden değildir” buyurdular.21

Ticaret ahlakının önemli bir unsuru ticarî ilişkilerin her türlü hile garar, aldatma(tagrîr)’dan arındırılmış olmasıdır. İslâm huku-kunda hukukî faaliyetlerde bulunan şahsın ehliyetle ilgili bir takım vasıflara sahip olmakla birlikte, ayrıca tasarrufta bulunan mükelle-fin ihtiyâr ve rızasının tam olması gerekir. İhtiyâr ve rıza tam ol-maksızın yapılan hukukî tasarruflar bazı durumlarda batıl; bazı durumlarda ise fasid olarak nitelendirilir.22

Hz. Peygamber(sav) müslümanları ticarete teşvik ettiği gibi çe-şitli hadislerde tüccarların sahip olması gereken vasıflara da dikkati çekmiştir. Zira, ticaret ahlakının toplumda yerleşmesi sadece ticaret hayatıyla ilgili kanunların mükemmel olmasına bağlı değildir. Bi-lindiği üzere kanunların toplumda yerleşmesi biraz da onu tatbik edenlerin güvenirliğine bağlıdır.

Hz. Peygamber(s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde güvenilir tüccarın üstün mevkine dikkati çekerek şöyle buyurmuşlardır: “ Sadık, gü-venilir, müslüman tüccar kıyamet günü şehitlerle birliktedir.”23 Bu hadisi şerife göre islâm ticaret hayatında müslüman tüccarın takın-ması gereken tavrın ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Gerçekten uluslararası ticaret, ticareti yapanların güvenirliğinin

20 Hûd, 112. 21 Müslim, İman 164; Tirmizi, Buyû' 74; İbn Mace, Ticarât 36; Ebû Davud, Buyu’ 52,

Hadis No: 3452. 22 İbn Nüceym, Zeynu’d-Dîn, Bahru’r-Râik Şerhu Kezu’d-Dekâik I-VIII, y.y., trs.,c.V,

s.266. 23 Hakim, Ebû Abdullal en-Neysâbûrî, el-Müstedrek, Dâru’l-Harameyn, Kahire, 1997,

Hadis no: 2190, c. II, s. 8; Darekutnî, Ali b. Ömer, Sünenu Dârekutnî, Müessetu’r-Risâle, Beyrut, c. II, s. 8.

Page 9: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 251

sınandığı bir alandır. Ticarî faaliyetlerdeki güvenirlik, bir dinin teb-liğinde önemli bir unsur olduğu aşikardır.

3. Bayî-Müşteri Arasındaki İlişkiler

İslam hukukunda mâlî nitelikli hukukî işlemlerde müşteriyi al-datmamak genel bir kuraldır. Müşterinin aldatılmaması için müşte-riye yanlış bilgi verilmemesi, malın kusurunu gizlememesi gerekir.

a. Aldatmamak

Aldatmamak ümmet olmanın, ümmetle bütünleşmenin ve ni-hayetinde ümmet dairesi içinde kalmanın esasını teşkil etmektedir. Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav.) şöyle buyurmuştur:“Bizi aldatan bizden değildir.24” Müslümanın bu vasfı özellikle ticarı faaliyetlerde ön plana çıkmaktadır. “Ama oldu-ğu için alış verişlerde aldatılan Hibban b. Munkiz (ra)‘e Hz. Pey-gamber (sav) şöyle buyurmuştur: ‘Bir şey satın aldığında deki; al-datma yok ve benim için üç gün muhayyerlik vardır.25” şeklinde rivayet edilen hadiste aldatmanın yasaklandığı ve buna karşı mu-hayyerlik şeklinde bir çözümün olduğu anlaşılmaktadır.

İslâm dini ticaret hayatında her türlü belirsizlik, aldatma ve hi-leyi yasaklamakta; akitlerin, sözleşmelerin, hukukî tasarrufların geçerliliği için kamil bir irade hürriyetini ve tasarruflarla iligili ola-rak tam şeffaflığı esas almaktadır. Bundan dolayı hukukî işlemlerde bulunan taraflar ahlakî bazı prensiplerle donatılırken diger taraftan aldatmanın önüne geçmek için bazı hukukî düzenlemere yer veril-mektedir.26

Aldatma açık olan hukukî işlemler daha çok mâlî nitelikli hu-kukî işlemlerdir. Büyük çoğunluğu iki taraf arasında cereyan eden mâlî nitelikli işlemler karşılıklı iki bedelin değişimi üzerine kurulu-dur. Bu işlemlerin sıhhat ve şartlar bakımıdan tam olarak gerçek-leşmesi için hukukı işleme etki eden bütün durumların tarafların asıl iradesini ve rızasını bozmayacak bir şekilde olması gerekir. Bu sebepten dolayı tarafların birbirini altadaması; akdin konusu hak-kında doğru bilgiye sahip olması önem arz etmektedir.

c. Malın Ayıbını Söylemek

24 Müslim, Îmân 164, Fiten 16. 25 Hâkim, Müstedrek, II, s. 22; Beyhakî, V, s. 273; Buharî, IV, s. 337. 26 Müslim, İman 164; Tirmizi, Buyû' 74; İbn Mace, Ticarât 36; Ebû Davud, Buyu’ 52,

Hadis No: 3452.

Page 10: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

252| db

Bedellerin değişimi üzerinde kurulan akitlerde her iki taraftaki bedelin bütün özelliklerinin ve kusurlarının bilinir olması gerekir. Aksi durumda kusuru bilmeyen taraf fazladan bir bedel ödemiş olacaktır. Çünkü bir satım akdinde aslolan malın kusurlardan beri olmasıdır. Normal olarak müşteri tarafından bilinmeyen kusurların –satış esnasında satıcı tarafından biliniyorsa-satıcının bu kusuru müşteriye açıklaması gerekir. Kusur bilindiği halde açıklanmdan yapılan bir satış câiz değildir. Çünkü Hz. Peygamber(sav) bu konu-da şöyle buyurmuştur: "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Bir Müslüman 'ın, ayıbını açıklamadan kardeşine bir satış yapması (bir şeyi satması) helal değildir.27" "Bir kimse ayıbını söylemeden bir şey satsa Allah'nın gazabına uğrar ve melekler ona lanet eder. Bir malın mahiyetini açıklamadan satmak hiçbir kimseye helal değil-dir.28"

Söz konusu hadislerde kusur belirtilmeden yapılan satım akdi-nin uhrevî mesuliyet gerektirdiği ve aynı zamanda hukuken geçerli olmadığı anlaşılmaktadır.

d. Yeminden Kaçınmak

Malın satışını sağlamak, sürümünü artırmak için malda olma-yan vasıfların varmış gibi ifade ettikten sonra müşteriyi bu hususta ikna etmek için yemin etmek müşteriyi aldatmadır. Yalan beyanda bulundukan sonra yemin etmek görünüşte bir kazancın olduğuna işaret edebilir. Fakat kemiyetçe çok gibi görünen kazanç keyfiyet yani bereketi açısından azdır. Bazı hadsilerde yalan yere yeminle elde edilen kazancın bereketli olmadığı; malın yok olmasına sebep olduğu bildirilmektedir. "Yemin, malın harcanmasına, kazancın elden gitmesine sebeptir.29" "Alışverişte çok yemin etmekten sizi sakındırırım. Çünkü yemin (malı) harcattırır; sonra (bereketini)yok eder.30"

Bir rivayetlere göre, yemin eden tüccara Allah buğzeder, malını yeminle satan kişiye Allah kıyamet günü şiddetli azap eder.31

27 İbn Mace, Ticarât 45. 28 Buharî, Buyû, 19; İbn Mâce, Ticarât 45. 29 Buhari, Buyu' 6; Müslim, Buyu 6; Ebû Davûd, Buyu’ 6. 30 Müslim, Müsakât 132. 31 Nesâî, Buyû’ 5.

Page 11: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 253

e. Kolaylık Sağlamak

Alış verişte hem bayî’ hem müşteri açısından kolaylığın sağlanması genel bir kuraldır. “Satışında, satın alışında borcunu ödeyişinde cömert ve kolaylaştırıcı davranan kimseye Allah rahmetini bol kılsın” 32 şeklinde rivayet edeilen hadiste ko-laylaştımanın bütün tarafları ilgilendiren bir vasıf olduğu ortaya çıkmaktadır. Başka bir hadiste ise Hz. Peygamber(sav) şöyle buyurmaktadır: "Satarken, satın alırken ve hakkını talep ederken kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin.33” Peygamber Efen-dimiz, müsamahanı hüsnü muamelenin, güzel ahlakın, ticarette meşakkati terk etmenin bereketin sebebi olduğunu belirtmiştir. Alış verişte kolaylık aynı zamanda Hz. Peygammber(sav) tarafından cennete girmeye vesile olan bir davranış olarak bildirilmiştir.34

f. Muhayyerliklerin Meşru Kılınması

İslâm hukuku, feshi mümkün olan hukukî tasarruflarda al-datmadan ve eksik bilgilendirmeden kaynaklanan mağduriyetleri telafi etmek için muhayyerlik şartını benimsemiştir. 35 Fıkıh terimi olarak muhayyerlik, alış-veriş yapan taraflardan birinin ya da her ikisinin akdi kabul veya fesih hakkı olarak tanımlanır. Tanınan seçim hakkına göre hiyârü'ş-şart ve hıyârü'r-rü'ye gibi tamlamalar içinde kullanılmakla birlikte, borçlar hukuku bağlamında mu-hayyerlik için “anlaşmaya veya şer'î bir gerekçeye dayanarak tara-flardan birinin veya her ikisinin akdi onama yahut feshetme şıklarından birini seçme hakkına sahip olması” şeklinde tanımlanır.36

İslâm borçlar hukukunda birçok muhayyerlik çeşidi olmakla birlikte ticaret hayatında meydana gelebilecek hile ve aldatmalarla ilgili olan muhayyerlik çeşidi, şart muhayyerliğidir. “Hiyârü'ş-şart” ve “bey'u'l-hıyâr” gibi isimlendirmeler altında ele alınan şart mu-hayyerliği satım ve icâre gibi bedellerin mübadelesi üzerine kurulu, feshe elverişli bağlayıcı akidlerde tarafların anlaşmasına bağlı olarak birinin veya her ikisinin muayyen bir süre içerisinde akdi

32 Buharî, Buyû 16; İbn Mace, Ticarât 28. 33 Buharî, Buyû' 16; lbn Mâce, Ticarât 28; Nesaî, Buyû' 104; Malik b. Enes, Muvat-

ta’(Yahyâ b. Yahyâ Rivayeti)(I-II), Dâru’l-Garbu’l-İslâmî, Beyrut, 1997, Buyû' 100. 34 İbn Mâce, Buyû 28. 35 Malik b. Enes, Muvatta’(Yahyâ b. Yahyâ Rivayeti), c. II, s. 218. 36 Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye, Yayına Haz. Ali Himmet Berki, Güzel İstanbul Matbası,

Ankara, 1959. md. 116; Hayrettin Karaman, Anahatlarıyla İslâm Hukuku, Ensar Neş-riyat, İstanbul, 2008, s.538; Apaydın, “Muhayyerlik”, s.25.

Page 12: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

254| db

onama, imza, icazet yahut feshetme hakkına / yetkisine sahip ol-masını ifade eder.37 Şart muhayyerliğinin şeri kaynağı Habban b. Munkız hadisindeki “Senin için üç günlük muhayyerlik vardır”38 lafzıdır.

Özetle İslâm hukuku öncelikle aldatmayı, gabni, tağriri, ikrahı yasaklamakta; iradeyi bozucu herhangi bir amil sebebiyle yaşanan mağduriyetleri önlemek için muhayyerlik şeklinde tanımlanabilecek bir takım önlemleri vaz etmektedir. Bu durum İslâm hukunun hukukî işlemlerin dış görünüşü itibariyle kanun metnine uygun-luğunun yanında tasarrufta bulunan kişinin özgür iradesine önem verdiğinin göstermektedir.

4. Ölçü ve Tartıda Adaletin Sağlanması

Ticarî hayatın önemli ahlaki prensiplerinden birisi de ölçü ve tartının tam olmasıdır. Ölçü ve tartıya dayanan işlemler, ticarî hayatın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Sanal ortamalarda rakamsal olarak ifade edilen günümüz ticarî hayatı açısından ölçü ve tartının tam olmasının önemli bir ahlakî prensip olduğu aşikardır.

Kur’an’da hem ölçme ve tartmanın tam yapılması, hem de ölçü aletlerinin güvenilir olması istenmektedir.39 “Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.”40, “Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.41”, “Ölçü ve tartıyı adaletle yapın.42” mealindeki ayetlerde ölçü ve tartıyla ilgili genel ve evrensel ilkeler vaaz edil-mektedir.

Ölçü ve tartıya dikkat etmeyip, satın alırken haklarını tam alıp başkalarına satarken hakları eksik verenler Kur’an’da ayıplanmış-tır.43 Bunun yanı sıra ölçü ve tartı hususundaki herhangi bir ihmalin ya da aldatmanın kötü sonucu Kur’an’da Hz. Şuayb’ın diliyle anlatı-lır. Hz. Şuayb, halkına ölçü ve tartının doğru olmasını tavsiye ede-rek, “Ölçü ve tartıya dikkat edilmediği takdirde ülkede fesat çıka-

37 Apaydın, “Muhayyerlik”, s. 26. 38 Dârakutnî, c.IV, s.9; Hâkim, 2/22; Beyhâkî, Ebû Bekr Ahmed b. Hüseyinb. Alî, Süne-

nu’l-Kübrâ, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye,Beyrut, trs., c.V, s.273. 39 İsra, 17/35; Şuara, 26/182. 40 İsra, 17/35. 41 Rahman. 55/9. 42 Enam, 6/152. 43 Mutaffifin, 83/1, 2, 3.

Page 13: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 255

cağını” söylemiştir.44 Ne şekilde olursa olsun ekonomiye dayalı sis-temlerde haksızlığa yol açan uygulamara engel olunmadığı taktirde geniş çaplı ekonomik buhranların yaşanması mümkündür. Dünyayı saran bazı ekonomik krizlerin oluşturduğu olumsuz tablolar, bu ayette zikredilen gerçekliğin mevcut ekonomi sistemleri için de geçerli olduğunu göstermektedir.

Doğru ölçü ve tartı hadisi şeriflerde de emredilmiş olup, doğru ölçü ve tartının bereket sebebi olduğu bildirilmiştir.45 Ölçü ve tartı-nın tam olması, alış verişte nominal değerlerin bilinmesini sağlaya-rak üretim-tüketim dengesini sağlamaya yardımcı olur. Ölçü ve tartı sayesinde piyasaya sürülen malın miktarı bilinir. Ayrıca ticaretle uğraşanlar gerçek manada elde ettiği karın miktarını bilebilme imkânına kavuşur. Tüketici ise ölçü ve tartı sayesinde tüketimini ekonomik seviyesine göre ayarlar. Netice itibariyle hem üretici hem tüketici açısından ölçü ve tartı sayesinde bir bereket meydana ge-lir.46

İbn Abbas (68/687)’tan gelen bir rivayete göre ölçen ve tartan-lara yönelik olarak Hz. Peygamber(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Siz bu iki önemli işin başına getirildiniz, sizden önceki milletler bundan dolayı da helak oldular.”47 Yine konuyla ilgili olarak Hz. Peygam-ber(s.a.v) Hz. Osman’a hitaben “Bir şey sattığında tart, bir şey al-dığında tarttır.” şeklinde buyurmuştur.48

İslâm hukukunda akdin sıhhat şartları arasında bulunan akdin mahallinin tam olarak bilinmesi prensibi ölçü ve tartının tam olma-sını gerektirir. Akdin mahallinin net bir şekilde bilinmediği durum-larda akdin taraflarının zarara uğraması söz konusudur. Nitekim ölçü ve tartıyla akdin mahalli malum hale gelmediği için müzaba-ne49, muhakale50 gibi tasarruflar yasaklanmıştır.51

44 Araf, 7/85. 45 Buhari, Buyû 52, c.III, s.21. 46 Askalânî, Ahmed b. Alî b. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Riyad, 2001, c.IV, s.289. 47 Tirmizî, Buyû 9. 48 Buharî, Buyû 51,c.III, s.21. 49 Müzabene, daldaki yaş hurmayı, yerdeki miktarı belli olmayan kuru hurma karşılı-

ğında toptan mübadele etmektir. Tarafların zarara uğraması ihtimal dâhilinde olduğu için bu işlem yasaklanmıştır. Bkz. Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlü-ğü, Beyan, İstanbul 2012, s.441.

50 Mühakale, miktarı belli olmayan bir buğday yığınını başaktaki buğday karşılığında satmaktır.

Page 14: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

256| db

II. Borç ilişkilerinin Yapısı

1. Borçlanmanın Genel Prensipleri

Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun ayeti olan ve müdayene(borçlanma) ayeti olarak bilinen Bakara Suresi’nin 282. ayeti ticaret hayatın yaygın olgularından olan borçlanmanın şeklini belirleyen usul ve esasları düzenlemektedir. İnsanlar arasındaki gerek paraya gerek ayna bağlı diğer borç ilişkileri, ticaret hayatının en karmaşık olgula-rındandır.

Ticaret hayatının güvenirliğinin devamı ve bir borç ilişkisinde tarafların yaşayabileceği mağduriyetlerin önlenmesi için borçlan-mayla ilgili usul ve esasların net bir şekilde tesbit edilmesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’nın kağıt ve kalemin nadir bulundu-ğu bir dönemde medenî toplumların yeni yeni ulaştığı bir seviyeye işaret etmesi dikkate değerdir. Bin dört yüz yıl önce borçlanmanın esaslarını ayrıntılı bir şekilde düzenleyen ayetin meali şu şekildedir:

“Ey iman edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize bor-çlandığınız zaman onu kaydedin. Aranızda doğrulukla tanınmış bir kâtip borcu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi (adalete uygun olarak) yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Üzerinde hak olan borçlu kişi akdi yazdırsın, Rabbi olan Allah’tan sakınsın da borcun-dan hiçbir şey noksan bırakmasın. Eğer üzerinde hak olan borçlu, akılca noksan veya küçük veya yazdırmaktan âciz bir kimse ise, onun velisi adalet ölçüleri içinde yazdırsın. İçinizden iki erkek şahit de tutun. İki erkek bulunmazsa o zaman doğruluklarından emin olduğunuz bir erkek ile iki kadının şahitliğini alın. (Bir erkek yerine iki kadının şahit olmasına sebep) birinin unutması halinde ikincis-inin hatırlatmasına imkân vermek içindir. Şahitler çağırıldıklarında, şahitlikten kaçınmasınlar. Siz yazanlar da, borç az olsun, çok olsun, vâdesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmak, Allah katında daha âdil, şahitliği ifa etmek için daha sağlam ve şüpheyi gidermek için daha uygun bir yoldur. Ancak aranızda hemen alıp vereceğiniz peşin bir ticaret olursa, onu yazmamakta size bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Gerek kâtip, gerek şahit asla mağdur edilmesin. Bunu yapar, zarar verirseniz, doğru yoldan ayrılmış, Allah’a itaatin dışına çıkmış olursunuz. Allah’a

51 Buharî, Buharî, Ebî Abdillah Muhammed İsmâîl, Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve

Şerhi, Emel Matbacılık, trc. Kamil Miras, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, trs. C.VI, s.482, c.VI, s.482; Ebû Dâvud, Buyû’ 19, s.688.

Page 15: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 257

itaatsizlikten sakının. Allah size en uygun tutumu öğretiyor. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilir.52”

Noterlik faaliyetinin temelini ve tarihsel bakımından ilk nüvesini oluşturan ayet borç ilişkilerini düzenlemesi açısından önemli bir yere sahiptir. Ticaret ahlakının önemli olgularından olan borç ilişkilerinin, insanlar arasında çekişmeye yol açmayacak şekil-de düzenlenmesi önem arz eden bir husustur. İslâm borçlar huku-kunda borç ilişkilerini taraflar arasında nizaya sebep olmayacak şekilde düzenleyen bu ayet-i kerîmede pek çok nokta dikkati çek-mektedir.

Öncelikle çift taraflı ve vadeli bir borç ilişkisinde borcun az veya çok olmasına bakılmaksızın borcun yazılması gerekir.53 Zira, taraflar arasında ileride oluşabilecek çekişmelerin önlenmesi açısın-dan borcun kayıt altına alınması önemli bir husustur. Borcun bir katip tarafından yazılmasının yani tarafların borcu bizzat kendileri yazmaları değil de tarafların borcu katibe yazdımasının tavsiye edilmesi noterliğin temelini oluşturmaktadır. Bazı borç ilişkileri günümüzde noterlerin nezdinde kayda alınmaktadır. Bu durumun, ticaret hayatının güvenirliği için faydalı olduğunu kimse inkar edemez.

Ayette öne çıkan bir diğer husus akılca noksan veya küçük veya yazdırmaktan âciz bir kimsenin bir borç ilişkisinde taraflardan birisi olduğu zaman takip edilmesi gereken prosodürle ilgilidir. Buna göre, zikredilen sebeplerden dolayı eda ehliyetine sahip olmayan ya da ehliyeti kısıtlayan bir sebepten dolayı kısıtlı olanları velileri temsil eder.Ayete göre velinin bu işlemi adalet ölçüleri içerisinde ve şahitler huzurunda yapması gereklidir.

Ayetin içeriğinden hareketle, İslâm borçlar hukukunun borç ilişkilerinde öncelikle mağduriyetleri önleyici bir sistemi esas aldığını söylenebilir. Zira, borcun kayıt altına alınmasının ve bu işlemin şahitler huzurunda, ehliyetli ve selâhiyetli kişilerce yapıl-masının talep edilmesi bu durumun göstergesidir. Yine ayete göre

52 Bakara, 2/282. 53 Adil bir katibe borcun yazdırılmasını emreden ayetteki emir sigalarının ifade ettiği

mana hususunda tartışmalar mevcuttur. Atâ', İbn Cüreyc, İbn Cerîr Taberi ve Na-haî'ye göre, ayette geçen emir sigası vücubu gerektirir. Cumhur-i fukahaya göre, bu-radaki emir sigası nedb içindir. Bkz. Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Tevîl-i Ayi’l-Kur’ân, Dâru’l-Hicr, Kahire, 2001, c.V, s.80.

Page 16: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

258| db

bir borç ilişkisinde zikredilen işlemlerin takip edilmesi insana öğretilen en iyi tutum ve şüpheyi gidermek için en uygun yoldur.

2. Borçluya Kolaylık Sağlanması

İslâm borçlar hukukunun ön gördüğü temel ilkelerden birisi, darlık içinde olan borçluya borcunu ödemesi için süre tanınması ve mümkünse borçlunun ibrâ edilmesidir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur: “Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyince kadar süre vermek vardır. Bilirseniz, borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.54 ” Bununla birlikte ödeme gücü olduğu hâlde, borcunu vadesinde ödemeyen kimsenin ediminin ifasını geciktirmesi zulüm olarak kabul edilmiştir. “Borcunu ödeme imkânı olan bir kimsenin borcunu ertelemesi bir zulümdür.55” şeklinde rivayet edilen hadis-i serif, Kur’ân’da borçlu lehine görülen durumun istismarını önleyecek bir hükmü ortaya koyarak borçlunun ve alacaklının hakları arasındaki dengeyi sağlamıştır.

Burada iki farklı durumun olduğu görülmektedir. İslâm hukuku bir taraftan borcunu ödeme gücünü kaybetmiş borçluya belli bir kolaylık yolu sağlamasını hükme bağlarken diğer taraftan alacaklının zülme uğramaması için ödeme gücüne sahip borçluya yönelik gereken uyarıyı yapmaktadır. Yani eğer borçlu gerçekten borcunu ödemeyecek bir mal varlığına sahip değilse borçluya mühlet tanınması gerekir. Bununla birlikte eğer borcunu ödemeyen kimse zengin birisiyle onun borcunu ödemekten imtina etmesi bir zülümdür.

Kur’ân ve hadisin ön gördüğü bu ilkeden günümüz ekonomi sistemleri için alınması gereken bir takım dersler vardır. Borcun ödenmemesi halinde öncelikle şeffaf bir şekilde borçlunun mâlî durumu incenlenmelidir. Borçlunun ödeme güçlüğü olmadığı du-rumlarda borçlu sadece malıyla sorumlu olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli ve borçlu hapis cezasına tâbi tutulmamalıdır. Borcunu ödemesi için borçlu, kısır bir döngü olan ve borçlunun malî durumu çökerten faizli kredi alma yoluna itilmemeli. Ödeme imkanı doğana kadar borçlunun borcu dondurulmalı ve hatta bazı durumlarda oluşturulacak bir fon ile borçlar ödenmelidir. İşte İslâm hukuku, ödeme imkanı olmayan borçluya süre tanınmasını ve eğer mümkünse borçlunun ibrâ edilmesini sağlayarak, borçlunun borç

54 Bakara, 2/282. 55 Buharî, Havale, 1,2; Ebû Davud, Salat 149.

Page 17: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 259

sarmalına düşüp mâlî açıdan tamamen kötü duruma düşmesini engellemektedir. 56

3. Edimin Tam İfa Edilmesi

İslâm borçlar hukukuna göre akit esnasında taraflardan birisi için ek yarar sağlayan bir şartın ileri sürülmesi câiz değildir. Tara-flardan birisini lehine ya da alehine öne sürülen şartlar mülga olup herhangi bir hukukî değeri yoktur. Mesela bir borç ilişkisinde borç veren borç alandan borca ek olarak maddi yada manevi bir şey talep ederse bu faiz kapsamında değerlendirilmektedir. Kısaca İs-lâm hukukunda ek yarar sağlayan her karz(borç verme) faiz olup, haram kapsamında değerlendirilmektedir.57

Ayet ve hadislerden anlaşıldığı kadarıyla Yüce Allah borçlu le-hine bir kolaylığın sağlanmasını talep ettiğini yukarıda zikrettik. Yüce Allah’ın bu talebi borcunu ödeme güçlüğü çeken borçluyu ilgilendirmektedir. Bunun tam zıddı bir durumu ifade eden ve akit esnasında şart koşulmadan borçlu tarafından alacaklıya teşekkür mahiyetinde sunulan maddî bir yarar konusunda Kur’an’da her-hangi bir hükme rastlanmamaktadır. Buna karşın İslâm borçlar hukukunda hüsn-ü eda olarak isimlendirilen borçlunun borcunu vasıf ve sayı bakımından fazlasıya geri ödemesinin cevazıyla ilgili bir hadis-i şerîf şu şekilde rivayet edilmektedir: “Sizin en hayırlınız borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir.”58

Söz konusu hadisin başka varyantlarında(tarik) hüsnü edayla ilgili başka bilgilere rastlanmaktadır. Rivayetlere göre adamın biri Hz. Peygamber(s.a.v)den yaşça bir küçük deve alacağı vardı. Hz. Peygamber(s.a.v) borcun ödenmesi için beytü’l-mala ait develerden verilmek üzere birisini görevlendi. Görevlendirilen kişi borç alınan deveyle yaşıt bir deve bulamayınca Hz. Peygamber daha büyük bir devenin borca karşılık verilmesini emretti.59

Söz konusu hads-i şeriflere göre akit sırasında şart koşul-maksızın borçlu tarafından borçtan ayrı olarak alacaklıya verilen maddi ve manevi yararlar faiz değildir. Zira, Hz. Peygamber(s.a.v.) müslümanı borcun iyi bir şekilde ödemeye teşvik etmekte, fiilî

56 Karadâğî, Alî Muhyiddîn, Mukaddime fi’l-Mâl ve’l-İktisâd ve’l-Milkiyye ve’l-Akd, (ikinci

baskı), Dâru’l-Beşâiru’l-İslâmiyye, Beyrut 2009, s.524. 57 Beşir Gözübenli, İslâm Hukuku I, Basılmamış Ders Notları, s.23. 58 Tirmizî, Hadis No: 1316, c.III, s.599; Ebû Dâvud, Buyû’ 11, s.685. 59 Müslim, Müsakat 7, s.118-122.

Page 18: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

260| db

olarak borcun miktar bakımından daha fazla bir şekilde geri öden-mesinde bir mahzurun olmadığını belirtmektedir.

III. Akit Teorisi

1. Akit Serbestliliği

İslâm borçlar hukukunda akit, taraflara borçlar yükleyen ve haklar sağlayan bir anlaşmadır.60 Mecelle akdi; “tarafeynin bir hu-susu iltizam ve teahhüd etmeleridir ki icab ve kabulün irtibatından ibarettir.61” şeklinde tanımlamaktadır. İcab, taraflardan birinin bir şeyi teklifi; kabul, karşısındakinin onu ayrılmadan önce kabul et-mesidir.62 Yani akit, icabla başlar, kabul ile sona erer. Akit, genelde çift taraflı irade beyanının bir mevzu üzerinde hukukî sonuç doğuracak şekilde bağlanmasından ibaret olan hukukî tasarrufları ifade eden genel bir terim niteliğindedir.63

Akdin yapılabilmesi için, icab ve kabulden başka, tarafların akıllı ve mümeyyiz olması ve akde konu olan şeyin belli ve mütekavvim yani yararlanması mubah ve mümkün olması gerekir.64 Akitler, şahıslar bakımından bazı sonuçlar doğurur. Mesela alış-veriş akdinde satanın malı, satın alanın da bedeli teslim etmesi bor-çları doğar. Buna karşılık, satan bedele, satın alan da mala sahip olma hakkını kazanır.65

İslâm hukukunda furû’ya dair eserlerde akitler belli başlıklar altında ele alınıp işlenmektedir. Söz konusu eserlerde akitler Roma Hukuku’ndakine benzer şekilde tasnif edilmemektedir.66 Buna göre, İslâm Borçlar Hukukunda akitler genellikle bey’ akdi modeli çerçevesinde genel esasları belirlenmekte; her bir akit müstakil bir başlık altında ele alınmaktadır. İslam hukukunda aynî hak-şahsî

60 Hayrettin Karaman, Anahatlarıyla İslâm Hukuku, İstanbul, 2008, s.525. 61 Mecelle, mad. 103. 62 Mecelle, Mad. 101 ve Mad. 102. 63 Senhûrî, Abdurrezzâk Ahmed, Nazariyetu’l-Akd I-II, (ikinci baskı), Menşûrâtu’l-

Halabiyyî el-Hukûkiyye, Beyrut 1998, c.I, s.79; Zerkâ, Mustafa Ahmed, el-Medhalu’l-Fıkhiyyu’l-Âmm I-II, (üçüncü baskı) Dâru’l-Kal’, Dımeşk 2012, c.I, s.377.

64 Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali, İstanbul, 2012, s.58-60; Ka-raman, İş ve Ticaret İlmihali, s.113.

65 Mevsılî, c.II, s.8. 66 Roma hukukunda akitler genel anlamda dört başlık altında sınıflandırılmaktadır. Dört

ana başlık altında ele alınan akitler a-Aynî Akitler b-Sözlü Akitler c-Yazılı Akitler d-Rızai Akitler şeklinde isimlendirilmektedir. Geniş bilgi için bkz. Ziya Umur, Roma Hu-kuku Ders Notları, Beta Yay., İstanbul 1999, s.334; Belgin Erdoğmuş, Roma Borçlar Hukuku Dersleri, Der Yay., İstanbul 2005, s.45.

Page 19: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 261

hak ayırımı klasik literatürde net bir şekilde yapılmadığı için, hukuk sistemi borçlar hukuk ve eşya hukuku şeklinde ikili bir ayrıma tâbi tutulmadığı gibi akitler sistematik olarak kanun koyucunun kastını açıkça yansıtacak şekilde tasnif edilmemiştir. Sistematik tasnif yer-ine her akit ayrı bir başlık altında ele alınmıştır.67

İslâm hukukunda akitler genellikle şekli şartlarına bağlı değild-ir. Yani, akitler tarafların rızalarına dayanmaktadır. Rızaî akit sis-temi geniş bir akit yapma hürriyeti sağlamaktadır. İslâm Hukukun-da geniş bir akit yapma hürriyeti olmakla birlikte nassların,kıyas ve icmaın yasakladığı akitler, hukukî sonuç doğurmamaktadır. 68

İslâm hukunda bulunan akit hürriyeti, İslâm hukuk düşüncesin-in yeni gelişmelere paralel olarak gelişimine katkı sağlayarak gelişen ve değişen dünya ekonomisiyle entegre olmasını sağla-maktadır. Zira, bir hukuk sisteminin gelişen ve çeşitlenen ekonomik ilişkilere uyum sağlanması ancak ana esasları sabit olmasını yanın-da geniş bir hareket alanı sağlayan akit yapma hürriyetinin ol-masına bağlıdır.

2. Akdin Gereğinin Yerine Getirilmesi

Ticaret hayatının sağlam bir zeminde varlığını sürdürmesi an-cak üzerine bina edildiği ticarî ilkelerin hak ve adalet ölçülerine uyumlu olmasıyla mümkündür. Bugün, kitle iletişim vasıtalarıyla haber ve bilgilerin hızlıca yayıldığı ve duyulduğu bir ortamda özel-likle ticarî şirketlerin güvenirliği zedeleyecek akdî hükümleri yerine getirip getirmemesi, evrensel değeri olan hak ve adalet ölçülerine bağlı olup olmaması önem arzetmektedir.

İslâm hukukunda meşru sınırlar içerisinde kalmak şartıyla sözleşmelerin gereğinin yerine getirilmesinin istenmesi temel bir prensiptir. Akitlerin ve verilen sözlerin gereğinin yerine getirilme-siyle ilgili olan “Ey iman edenler! Yaptığınız sözleşme hükümlerini yerine getirin.69” “Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.70” İslâm hukukunda sözleşmelere bağlılığın dinî bir vecibe olduğu göstermektedir.

67 Mevsılî, c.II, s.3-10; Megınanî, Burhanu’d-Dîn Ebî Hasan Alî b. Ebî Bekr el-Ferğânî, el-

Hidâye Şerhi Bidâyeti’l-Mübtedî, Dâru’l-Erkâm b. Ebî Erkâm, Beyrut, trs., c.II, s.29-79. 68 Karaman, Anahatlarıyla İslâm Hukuku, s.527; Zeydân, Medhal, s.291-292. 69 Mâide Sûresi, 5/1. 70 İsrâ Sûresi, 17/34.

Page 20: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

262| db

İlgili ayetlerde, yapılan sözleşmelerin, akitlerin gereğinin yerine getirilmesi istenmektedir. Hukuk mantığı açısından bakıldığında akit zaten yerine getirilmesi için yapılır. Aksi taktirde tarafların biribirine uygun iradelerini ortaya koymasının bir anlamı olmaz. Akdin gereğinin yerine getirilmesi diğer hukuk sistemlerinde taraf-ları ilgilendiren akdî bir hüküm yani dünyevî bir hususken İslam hukukunda akdin gereğinini yerine getirilmesi uhrevî bir müeyyi-deyle takviye edilmektedir.

Akdin gereğinin yerine getirilmesi ilkesine hadis-i şerîflerde de yer verilmiştir. Bir hadis-i şerîfinde Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartla-ra uyarlar. Ancak haramı helal, helalı haram kılan şart bunun dışın-dadır.71” Buna göre müslümanlar akit yaptığında, akdin sınırlarını belirleyen şartların gereğini yerine getirirler. Akit esnasında şart kılınmış her şart, artık akitten ayrılmayan bir parça haline gelmek-tedir. Şu kadar var ki, akitte öne sürülen şartların İslâm hukuku-nun temel ilkelerine uygun olması geçerlilik şartıdır.72

İslâm borçlar hukukunun ön gördüğü akit sistemi daha çok ilk dönem müçtehitlerin yorumları çerçevesinde şekillenmiştir. Kur’an ve hadislerde akitler ismen tek tek sayılmamaktadır. Kur’an ve had-silerde isimleri geçen akitler ise genelde sosyal hayatın bir ritüle olarak ele alınmaktadır. Kuran ve hadislerin akitleri tek tek ve ay-rıntılı olarak ele alıp işlememesi, İslâm hukukunda isimsiz akit sis-teminin ve akit yapma hürriyetinin varlığının bir tezahürüdür.

IV. Önleyici Tedbirler

1. Bazı Alış-Veriş Çeşitlerinin Yasaklanması

İslâm hukukunda ticaret hayatının ahlakına uymayan ve zarar, gabn gibi fesada sebep olan unsurlar içeren bazı alış veriş türleri yasaklanmıştır.73 Ticarî ahlaka uygun olmayan davranışların yasak-lanması İslâm borçlar hukunun insanî ve vijdanî yönüne ışık tuttu-ğu gibi ticaret hayatında adaleti sağlama iradesine de vurgu yap-maktadır. İslâm hukukunda akit hürriyetiyle ilgili olarak esas olan serbestlik olmasına rağmen şekil bakımından akdin bütün kurucu unsurlarını taşıyan bazı tasarruflar ve akit görünümünde olan bazı

71 Buharî, İcâre 14; Tirmizî, Ahkam 17. 72 Karadâğî, s.524-527. 73 İbn Rüşd, Ebû Velîd Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, Bidâyetu’l-Müçtehit Nihâyetu’l-

Muktesid, Beyrut, 2010, s.614.

Page 21: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 263

malî işlemlere hiçbir hukukî sonuç bağlanmamıştır. İslâm hukuku-nun yasakladığı belli başlı alış-veriş çeşitleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Sevm Alâ Sevm(alış-veriş üzerine alış-veriş) 2. Neceş 3. Telakü’r-Rükbân 4. Şehirlinin Köylü Adına Satış Yapması.74

İslâm hukunun yasakladığı alış-veriş çeşitleriyle ilgili olarak şöyle bir hadis rivayet edilmektedir: “ Abdullah b. Ömer’den rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘Biriniz, biri-nizin alış-verişi üzerine alış veriş yapmasın. Siz, telaku’r-rükbanın satılık eşyayı da pazara getirinceye kadar (yolda) karşılamayınız.75

Hadiste geçen telaku’r-rükban tabiri pazara eşya getirenleri yolda karşılamak demektir. Bunun yasaklanmasının sebebi malı pazara sunulmadan önce satın alıp, sun’î fiyat artışına neden olan karaborsacıların faaliyet alanını yok etmektir. Böyle bir yasaklama olmaması halinde hem piyadan haberi olmayan üreticiler zarar görmekte hem de sun’î bir fiyat artışıyla karşılaşan tüketiciler maddî zarara uğramaktadır.76

İslâm yasakladığı satış çeşitlerinin bir diğeri de müşteri kızış-tırma(neceş)tır. Neceş ıstılahta, “malı methederek revacı artırıp fiyatını yükseltmek” demektir.77 Bir kimsenin, bir malı kendisi satın almak istemediği halde, başkalarını teşvik etmek için, alıcı gibi gö-züküp de malın fiyatını artırmak amacıyla alışverişe katılması olan neceşin câiz bir malî işlem olmadığı hadisle sabittir. Ebû Hurey-re’nin “müşteri kızıştırmayın” ve İbni Ömer’in:”Rasulullah (s.a.v), müşteri kızıştırmayı nehyetti”78 şeklindeki rivayetleri Hz.Peygamber(s.a.v.)in müşteri kızıştırmayı yasakladığını açık bir şekilde göstermektedir.79

Ne şekilde olursa olsun, İslâm'da, gerçek alıcı olmayan kimsele-rin fiyatları dışarıdan etkilemeye çalışması yasaklanmıştır. Bununla birlikte tarafların aldanmasına yol açmayan açık arttır-ma(müzayede) usûlüyle satış ise serbest bırakılmıştır. Açık artırma-da niyet müşteriyi kızıştırmak olmadığı ve alıcı niyetiyle yapıldığı

74 İbn Rüşd, , s.614. 75 Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, c.VI, s.476-477; Ebû

Dâvud, Buyû’ 17, s.45. 76 Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, c.VI, s.476-477; İbn Rüşd,

s.614. 77 İbn Rüşd, s.615; Erdoğan, s.449. 78 Buharî, Buyû 60; Kudurî, Kitab-ı Kudurî, trc.: Ali Arslan, Hikmet Neşriyar, İstanbul,

2006, s.131. 79 Ebû Davud, İcare 46, c.III, s.464; Nesaî, Buyû 21.

Page 22: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

264| db

için câiz görülmüştür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) yoksul bir sahabeye iş imkânı sağlamak amacıyla, sahip olduğu bir kilimle kabı açık arttırmayla satışa arz etmiş; söz konusu malı, iki dirhem teklif eden sahabeye satmıştır.80

Hadisle yasaklanan ve ticarî ahlaka uymayan tasarruflaradan bir diğeri de satış üzerine satış yapmaktır. Satış üzerine satış, pazar-lık üzerine pazarlık ticarî ahlaka uymadığı için nehyedilmiştir. Ebû Hureyre; Rasulullah(s.a.v)’ın, “Sizden biriniz başkasının satışı üze-rine satış yapmasın.” 81 şeklinde buyurduğunu rivayet eder.

Satış üzerine satış, pazarlık üzerine pazarlık, yapılan bir ticarî muameleyi bozmaktır ve ahlakî bir davranış olmadığı gibi, ticarî ahlaka da kesinlikle uygun değildir. Böyle davranışlar insanlar ara-sında fesada sebep olmakta; insanlar arasında itimadı yok eder.

İslâm borçlar hukukunun genel sıhhat şartlarını haiz olmayan ve yasaklanan bir diğer alış-veriş türü şehirlinin köylü adına yaptığı alış-veriştir.82 Şehirlinin köylü adına alış-veriş yapması, şehirdeki tüccarın köylü üreticiden satın aldığı malları stoklayıp daha sonra almış olduğu günün fiyatından daha yüksek bir fiyata satmasıdır. Bu alış-verişin yasak olmasının gerekçesi, genelde tüketici konu-munda olan şehirlinin aşırı fiyat artışından zarar görmesidir.83 Özel-likle meyve, sebze ve tahıl köylerde daha ucuzdur. Şehirli, köylü adına sattığında, bunların fiyatlarını peyderpey artırıp satacak, do-layısıyla şehir halkı daha ucuza alabileceği bir malı daha fazla para ödeyerek almak durumunda kalacaktır.

Yukarıda zikrettiğimiz satış çeşitlerinin en belirgin özelliği İslâm borçlar hukukunun ön gördüğü genel sıhhat şartlarını haiz olmamasıdır. Zira, zikrettiğimiz alış-veriş çeşitleri zarar, gabn, tagrîr gibi fesada neden olan unsurları ihtiva etmektedir. İslâm hu-kukuna göre in’ikat şartlarını haiz olmakla birlikte harici unsurlar-dan olan sıhhat şartlarını taşımayan hukukî tasarruflar fasit olup, hukukî sonuç doğurmamaktadır.

2. Stokçuluğun Yasaklanması

Esasen yukarıda zikrettiğimiz alış-veriş türlerinin bir benzeri olan stokçuluk(karaborsacılık), fıkıh kitaplarında genelde mekruh

80 İbn Rüşd, s.516. 81 Ebû Davud, İcare 45; Tirmizî, Buyû 57. 82 Ebû Davud, Buyû’ 47. 83 İbn Rüşd, s.615.

Page 23: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 265

alış-verişlerin konu alındığı bölümde değil de ayrı bir başlık altında inceleme konusu edilmektedir84 Stokçuluğun Arapça karşılığı olan ihtikâr, ıstılahî olarak, “insanların ihtiyacı olan bir malı, sırf pa-halanmasını bekleyerek depolamak ve satışa sunmamak”85 demek-tir.

İslâm’da ticaret hayatının serbest bırakılarak fiyatların serbest rekabet sonucu oluşması önemli bir sabitedir. Bir dönem Medine'de fiyatlar yükselmesi sebebiyle halkın Hz. Peygamber(s.a.v)’den fiyat-lara narh(tahdid) koymasını istemesi üzerine Hz. Peygamber(s.a.v.) bu istekte bulunanlara; “Doğrusu fiat tahdidi yapan Allah (cc) dır.

86” cevabını vermiş olması bu gerçeğin açık bir delilidir.

İslâm’da serbest ticaret anlayışı hakim olmakla birlikte ticaret hayatının ahlakına uymayan ihtikâr, şartlar oluştuğu taktirde yasak-lanmakta; muhtekirin malları hakim tarafından rayiç fiyata piyasa-ya sunulmaktadır.87 Zira, karaborsacılık sebebiyle halkın ihtiyaç duyduğu bazı mallar konusunda piyasada mal darlığı olur ve talep fazlalığı sebebiyle fiyatlar sun'î olarak yükselmeye başlar. Tüketici haklarına aykırı olan sun’î fiyat artışı, piyasada arz-talep dengesini bozmakta; tüketiciler ucuza alabileceği bir ihtiyaç malzemesini da-ha pahalıya almak zorunda kalabilmektedir.88

İhtikar yapan karaborsacı Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından şu şekilde zemmedilmiştir: “Karaborsacı ne kötü kuldur! Fiyatların düştüğünü öğrenince üzülür, yükseldiğini duyarsa sevinir.89” Yine bir diğer bir hadis-i şerifte karaborsacının durumu şu şekilde anla-tılmıştır: “Bir gıda maddesini 40 gece depolayıp (ihtiyaç varken) saklayan Allah’tan uzaklaşmış, Allah da onu kendisinden uzaklaş-tırmıştır.90”

Karaborsacılığın oluşması için bazı şartların bir arada bulunma-sı gerekir. Buna göre depolanan malın satın alınmış bir mal olması, söz konusu malın gıda maddesi olması ve insanların saklanan malı almada sıkıntı ve ihtiyaç içinde olması ihtikârın oluşmasının şartla-rıdır. İhtikârın oluşması için, malın saklanma süresi normal hallerde

84 Mevsılî, c.IV, s.160. 85 Döndüren, s.285. 86 Ebû Davud, Buyu 49; Tirmizi, Buyü 73; Mevsılî, c.IV, s.160-161. 87 Mevsılî, c.IV, s.160. 88 Döndüren, s.608. 89 Tecrid-i Sarih, c.VI, s.549. 90 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Dâru’l-Hadis, Kahire, 1995, c.II, s.33.

Page 24: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

266| db

kırk günle sınırlıdır. Fakat bazı durumlarda toplumun sıkıntıya düşmesine göre bu süre kısalabilir.91 Nitekim günümüzde akaryakıt ve tüpgaz gibi ihtiyaç maddeleri iki-üç gün gibi kısa bir süre piyasa-dan çekilmesi halinde toplumun büyük sıkıntıya düşmesi ihtimal dışı değildir.

Allah’ın “Birbirinizin mallarını batıl yollarla yemeyiniz. Ancak bu, tarafınızdan karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret olması müstesna…”92 mealindeki emrine aykırı olan ihtikâr, arz-talep dengesini bozan ve ticaret ahlakına aykırılık teşkil eden ticaret hayatıyla ilgili bir zaaftır. Özellikle günümüzün kopleks ticarî ilişkilerin siyasî boyutunu düşündüğümüz zaman ihtikârın ne de-rece çirkin bir fiil olduğu kendiliğinden anlaşılır.

3. Malı Kabz Etmeden Önce Satış Yasağı

İslâm ticaret ahlakında dikkate değer ve üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer husus menkul malların kabzedilmeden önce satılmamasıyla ilgilidir. Sırf kağıt(fatura) üzerinde gerçekleşip reel hayatta bir karşılığı olmayan bir takım ticarî faaliyetlerin mevcut ekononomik dengeler için riskli olduğu düşünüldüğünde menkul mallarla ilgili olan teslim alınmadan önce satış yasağının gerekçesi daha iyi anlaşılmaktadır.93

Gayr-ı menkul malın teslim alınmadan önce, müşteri tarafın-dan üçüncü bir kişiye satılmasından sonra ilk satıcı ve alıcı arasında teslimle ilgili olarak meydana gelebilecek bir anlaşmazlık, ikinci satışı da etkileyecektir. Malın ilk satıcıdan teslim alınamaması; bayî’nin sözünde durmaması, malın telef olması veya defolu çıkması gibi sebeplerden kaynaklanabilir. Böyle bir durumda, bir önceki problem çözülmedikçe, ikinci satıcı taahhüdünü yerine getiremeyecektir. Bu durumda ikinci müşteri kendi kusur ve taksiri olmaksızın bir takım mağduriyetler yaşayacaktır.

Kabzden önce satış yasağının hükmü hadisle sabittir. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bir gıda maddesini

91 Mevsılî, c.IV, s.161-162. 92 En-Nisa, 4/29. 93 Kabzdan önce satışı yasak olan malların hangileri olduğu hususu mezhepler arasında

tartışmalıdır. Biz burada sadece hadisle sabit olan gıda maddesinin kabzden önce sa-tış yasağını incelemeyi uygun gördük. Mezheplerin bu konudaki görüşleri için bkz. Döndüren, s.228-229.

Page 25: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 267

satın alırsa onu kabzetmedikçe başkasına satmasın.”94 Kabzden önce satış yasağı zikrettiğimiz hadisle sabit olmasının yanında esas itibariyle mevcut olmayan şeyin satışının yasak olmasıyla da bağlantılıdır. İslâm borçlar hukukunun akit anlayışına göre akdin mevzuunun malum, mevcut ve maktur-u teslim olması gerekir. Kabzden önce satış, hali hazırda mevcut olmayan şeyin satışı demektir. Bunun ikinci müşteri açısından sakıncalar doğurduğu ortadadır.95

Kabzdan önce yapılan satım akdinin geçerli olması halinde, mal hiç yer değiştirmeden, hatta henüz mal üretilmeden fiyatının yükselmesine sebep olur. Bu durumda bir takım aracılar, malı hiç görmeden kağıt üzerinde kazanç elde etmiş olurlar. Ayrıca malın birinci müşteri tarafından kabz edilmeden başka birisine satılması, oluşması ihtimal dâhilinde bazı aksaklıklar sebebiyle taraflar arasında nizaya yol açabilir.96

Malın teslim alınmadan başka birisine satılmasında nesie(vade) faizi şüphesi vardır. Zira, mal teslim alınmadan satış, önceki bedeli daha yüksek sonraki bedelle satmak demektir. Bunun da parayı parayla satmak anlamına geldiği malumdur. Reel ekonomiye her-hangi bir katkısı olmayan haksız kazanç yollarını kapatan İslâm hukuku açısından kabzden önce satış mahzurlu bir satış türüdür.

4. Bir Sıhhat Şartı Olarak Faiz Yasağı

İslâm borçlar hukukunda bütün akitlerin haiz olması gereken en önemli sıhhat şartı, akdin faiz ve faiz şüphesinde uzak ol-masıdır.97 İslâm borçlar hukukunda akitlerin ana hedefi her şart ve durumda kar haddini yükseltmek olmadığı için sırf nominal olarak ifade edilen sermayenin fiyatı olan faizin yasaklanması ticaret hayatının sağlam ve gerçek temellere dayanması açısından önemli bir husustur.

Türkçe'deki yaygın karşılığı “faiz” olan ribâ, fıkıh literatüründe borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla, yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen

94 Buharî, Büyû 54, 55; Müslim, Büyû 29-32; Ebû Davud, Büyû 65; Askalânî, Ahmed b.

Alî b. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Riyad, 2001, c.IV, s.409. 95 Kabzden önce satış ayrıca “Yanında olmayanı satma.” şeklinde rivayet edilen hadise

de aykırıdır. Geniş bilgi için bkz. Askalânî, c.IV, s.409. 96 Kâsânî, Alau’d-Dîn Ebî Bekr b. Suû’d el-Hanefî, Bedâyiu's-Sanâyi' fî Tertîbi’ş-Şerâi’ I-VI,

Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 2010, c.IV, s.394. 97 Kâsânî, c.IV, s. 400; Mevsılî, c.II, s.43; Mergînânî, c.III, s.61.

Page 26: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

268| db

bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığı ifade etmektedir.98

Faizin ortaya çıkış tarihine baktığımızda hemen bütün toplum ve dinlerde faize karşı bir mücadelenin olduğu görülmektedir. Bu-nun yanı sıra, faiz ortaya çıktığı andan itibaren başta din adamları olmak üzere filozof ve iktisatçıların inceleme konularından birini teşkil etmiştir. Batı dünyasında sanayi devrimiyle birlikte sermayeye duyulan eksiklik nedeniyle fazi konusu daha yoğun bir şekilde ele alınmıştır. XV ve XVI. yüzyıldan itibaren ileri sürülmeye başlanan ve XVIII. yüzyılın ikinci yansından sonra daha net bir şekilde ortaya görülmeye başlayan faiz teorileri, genelde faizi ilke olarak benim-semekle birlikte faizin kaynağını, haklılığını ve dayandığı gerekçe-len açıklamada net ve kesin bir hükme varamamışlardır.99

İslâm’ın ortaya çıkmasından önce ve İslâm’ın ilk yıllarında Arap ileri gelenlerinin en önemli kazanç yolu olan faizli borç vermenin birkaç şekli mevcuttu. Ödünç verilen veya veresiye satıştan doğan bir borç vadesinde ödenmezse, alacaklı vadeyi uzatır, borçlu da borç miktarını arttırırdı. Yeni anlaşmalarla eklenen fazlalıklar bazan anaparanın birkaç katına ulaşır ve borçlu altından kalkamayacağı ağır yük altına girerdi.100

Faizcilik, Arapların özellikle yüksek tabaka mensuplarının ya-rarlandıkları önemli bir kazanç yol olması ve toplumun büyük ke-siminde kökleşmesi sebebiyle bir hamlede kaldırılması uygun değil-di. Bu yüzden faizin yasaklanışı tedrici olarak gerçekleşmiştir. Faizi konu alan ayet ve hadislere baktığımızda yasaklamanın birden değil muhatabı motive edici bir şekilde ve kademeli olarak gerçekleştiği görülmektedir.

Faizle ilgili olarak rivayet edilen ilk hadis şu şekildedir: “Ebû Hureyre ’den Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediği nakledilmiştir: Mirac gecesi, karınları evler gibi (büyük) olan bir topluluğun yanına geldim. Onların karınlarında dışarıdan görülen yılanlar vardı. Ceb-rail (a.s)’e, bunların kimler olduğunu sorduğumda; “faiz yiyenler-dir” cevabını verdi.”101

98 Mevsılî, c.II, s.30-31; Mergînânî, c.III, s.61. 99 İsmail Ozsoy, “Faiz”, DİA, 1995, c. XII, (110-126), s.112. 100 Taberî, c.III, s.128; İbn Arabî, Ebû Bekr Muhammed b. Abdillah, Ahkâmu’l-Kur’ân,

Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2003, c.I, s.320. 101 İbn Mâce, Ticârât 58.

Page 27: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 269

Görüldüğü üzere faizle ilgili olarak rivayet edilen bu hadiste doğrudan bir yasaklama ibaresi mevcut değildir. Hadis, tamamen faizi kötülemeye ve faizle iştigal edenlerin kötü akıbetini anlatmaya matuftur.

Faizle ilgili olarak nazil olan ilk ayette ise Yüce Allah şöyle bu-yurur: “İnsanların mallarında artış olsun diye faiz cinsinden verdi-ğiniz şey Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise artar. İşte sevaplarını kat kat arttıranlar onu verenler-dir.”102

Faizle ilgili olarak nazil olan bu ayette de doğrudan bir yasak-lama söz konusu değildir. Ayet, faizin Allah nezdinde bir kıymet ifade etmediğine vurgu yapmaktadır. Ayette zekatın faize alternatif olarak takdim edilmesi de ayrıca dikkate değer bir husustur. Kanna-timizce zekat müessesinin tek elden ve tam olarak işletilmesi hem yoksulluğu hem de faizli işlemlere duyulan ihtiyacı sona erdirecek-tir.

Kur’an-ı kerim’de daha önceki dinlerde de faizin yasak kılındığı haber verilmiştir. Yahudilere yapılan faiz yasağından şöyle söz edi-lir: “Yahudilerin yaptıkları zulümden, çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, menedildikleri halde faiz almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden dolayı kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara yasakladık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.”103

Ayet yukarıda zikretiğimiz üzere diğer semavî bir din olan Ya-hudilikte faiz yasağını konu almakla birlikte, müminler de faize karşı dolaylı yoldan uyarılmıştır.

Faizin keyfiyeti ve kapsamıyla ilgili olarak tartışmalara neden olan bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyurur: “Ey iman eden-ler! Ribayı öyle kat kat arttırılmış olarak yemeyin.”104 Ayette geçen “kat kat artırılmış olarak” ifadesi bir durum tesbiti mi yoksa bir şart mı olduğu hususu alimler arasında tartışmalara neden olmuştur. Genel kanaat buradaki “kat kat arttırılmış olarak...” ifadesinin bir kayıt veya şart olmayıp, cahiliyye devrinde uygulanan fahiş miktar-da alınan faize dikkati çekmek için kullanılmış olduğu yönünde-

102 Rum, 30/39. 103 Nisa, 4/160-161. 104 Ali imran, s.130.

Page 28: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

270| db

dir.105 Zira, bundan sonra zikredeceğimiz ayet faizi kesin olarak yasakladığı düşünüldüğünde bundan önce nazil olan söz konusu ayetin tarihî bir olguya ışık tutan ve durum tesbiti yapan bir ayet olduğu kendiliğinden anlaşılır..

Faizin kesin olarak yasaklanışı hicretin 8. yılında şu mealdeki ayetle gerçekleşmiştir106: “Faiz yiyenler kabirlerinden ancak kendi-lerini şeytan çarpmış kişi gibi kalkarlar. Bu hal onların ‘Alım-satım tıpkı faiz gibidir.’ demeleri yüzündendir. Halbu ki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. ”107 “Ey iman edenler, Allah’tan korkunuz ve eğer gerçek müminler iseniz faizden (henüz alınmamış olup da) kalanı bırakınız. Eğer böyle yapmayacak olursanız Allah ve Peygamber’den size bir savaşın olduğunu biliniz. Şayet tevbe eder-seniz anaparalarınız yine sizindir. Böylelikle ne zulmetmiş ve ne de zulme uğratılmış olursunuz.”108

İslâm hukukuna göre faiz sadece, cahiliye döneminde cari olan ve ödünç verme işlemleriyle gerçekleşen borç faizinden ibaret de-ğildir. İslâm hukuku ayrıca hadis-i şeriflerden öğrendiğimiz peşin veya veresiyeli olarak gerçekleşen mislî eşya mübadelelerinde ger-çekleşen bir başka faiz çeşidini daha ele alır, inceler.109 Alış-veriş faizi olarak isimlendirilen bu faiz çeşidi hadisle belirlenen buğday, arpa, tuz, hurma, altın, gümüşün peşin yada veresiye olarak müba-dele edilmesinden ibarettir.110

Hadislerle sabit olan ve yasaklamanın illeti hususunda herhan-gi bir bilgi bulunmayan alış-veriş faizin illetinin tesbiti hususunda İslâm alimleri arasında ihtilaf vardır. İslâm alimleri illeti tesbiti husunda bir kısmı hadiste zikedilen maddelerin ölçü birimine ve cinsine odaklanırken, bir kısmı da söz konusu maddelerin pratik faydasına ve vasfına odaklanmıştır.111

İster Kur’an’la sabit olan borç faizi olsun ister hadisle sabit olan alış-veriş faizi olsun İslâm’da hertürlü faiz yasaklanmış; faiz ve faiz şüphesinden arındırılmış olma bütün meşru akitler için yegane sıh-hat şartı olarak ileri sürülmüştür.

105 Döndüren, s.384. 106 Taberî, c.III, s.133;Döndüren, 385. 107 Bakara, 2/275. 108 Bakara, 2/278-279. 109 Mevsılî, c.II, s.30-31; Mergînânî, c.III, s.61; İbn Rüşd, c.II, s.632. 110 Müslim, Müsakât, 80. 111 Mevsılî, c.II, s.30; İbn Rüşd, c.II, s.543.

Page 29: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 271

Faiz; karşılıksız ve emeksiz para kazanma yolu olması hasebiyle haram kılınmıştır112 Çünkü mal, insanın dünyalık ihtiyaçlarını temin etmek için Allah tarafından insana verilmiş bir nimettir. Mal da, can ve beden gibi insanın masun olan haklarından olduğu için ona te-cavüz edilemez. Faiz alan tarafın, kendi rızasiyle -mecburiyet karşı-sında- ribayı alması, faizin haram olmasına engel teşkil etmemekte-dir. Faiz insanların faydasına olan ticareti felce uğratır. İslâmi bir emir olan çalışmayı iptal eder. Çünkü, para sahipleri, bedelsiz ola-rak faiz yoluyla başkasının hakkını almaya alışınca külfetli olan ticarete, çalışma ve san'ata meyletmez. Faize meyledenler, ticarette bulunan, fazla kazançtan da mahrum olurlar. Faiz, insanlar arasın-da iyi olan karz-ı hasen (ödünç para alıp vermek) suretiyle gerçek-leşen yardımlaşmayı ortadan kaldırır. Halbuki İslâmiyette fertlerin birbirlerine yardımları esastır.113

Sonuç

Ticâret, insanlık tarihine yön vermiş, yön vermeye devam eden global ölçekli bir olgudur. Aile, miras, ceza gibi hukuk dallarının kaideleri toplumlara özgü olmasına rağmen, ticaret hayatını şekil-lendiren borçlar hukukunun kaideleri toplumdan topluma pek fazla değişmeyen bir yapı arzetmektedir. Zira, ticaret hayatının enstürmanları dünyanın her tarafında hemen aynı yapıdadır.

İslâm dini genel olarak ticaret hayatını şekillerinden kısa, öz kaideler vazetmiş; ayrıntıları çağın şartlarına göre şekillendirmesi gereken müslüman alimlerin içtihadî faaliyetlerine bırakmıştır. Kur’an ve hadislerde ticaretle ilgili kaideler ekseriyetle ticaretin uygulayıcısı insanın ahlakî davranışlarla ilgilidir. Buna göre müslüman geçimini temin etmek için ticarete yönelmeli, ticarî faaliyetlerde ahlakî olmayan davranışlardan azamî derecede kaçın-malıdır.

İslâm dini ticaret hayatının temelini oluşturan borç ilişkilerini adil, şeffaf, insancıl bir zeminde ele almış; borç ilişkilerinin nizaya sebep olmayacak şekilde düzenlemiş; borçlunun dünya metaından bağımsız olan dokunulmaz şahsiyetine vurgu yapmıştır. Yani İslâm dini insan faktörünü geri plana iten bir ticaret hayatını esas alma-mıştır.

112 Bakara, 2/275. 113 Arif, Ersoy, “İslâm'da Ticaretin Önemi Ve Tıcaret Ahlakı”, Diyanet İşleri Başkanlığı

Dergisi, Ankara, 1969, c.VIII, s.88-89, 301.

Page 30: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

RECEP ÖZDEMİR

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

272| db

İslâm dini ticaret hayatının ahlakî bir zeminde oluşması için neceş, karaborsacılık, pazarlık üzerine pazarlık gibi bazı ticarî faali-yetleri yasaklamıştır. Ayrıca, genel bir sıhhat şartı olarak faizi ve faizli işlemleri yasaklamış; ticarî bir işlemin geçerlilik kazanması için faiz şüphesinden uzak olmasını zorunlu kılmıştır.

Kaynakça

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Dâru’l-Hadis, Kahire 1995. Apaydın, H. Yunus, “Muhayyerlik”, DİA, c. XXXI, (s. 25-30). Arslan, Abdurrahman, Hadislerde Ticarî Ahlak, Süleyman Demirel Üni. Sosyal Blimler

Ens., Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2001. Arslan, Hüseyin, İslâmda Tüketici Hakları, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994. Askalânî, Ahmed b. Alî b. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Riyad 2001. Beyhâkî, Ebû Bekr Ahmed b. Hüseyinb. Alî, Sünenu’l-Kübrâ, Dâru’l-Kutubi’l-

İlmiyye,Beyrut, trs. Buharî, Ebî Abdillah Muhammed İsmâîl, Sahîh-i Buhârî(I-IX), Kahire 1313. Dârakutnî, Ali b. Ömer, Sünenu Dârekutnî, Müessetu’r-Risâle, Beyrut, trs.. Dârakutnî, Ali b. Ömer, Sünenu Dârekutnî, Müessetu’r-Risâle, Beyrut. Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali, İstanbul 2012. Ebû Davud, Süleymân b. Eşa’s es-Sicistânî el-Ezdî, Sünen-u Ebî Davud, Daru İbn Hazm,

Beyrut 1997. Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Yay., İstanbul 2010. Erdoğmuş, Belgin, Roma Borçlar Hukuku Dersleri, Der Yay., İstanbul 2005. Ersoy, Arif, “İslâm'da Ticaretin Önemi Ve Tıcaret Ahlakı”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi,

Ankara 1969. Gözübenli, Beşir, İslâm Hukuku I, Basılmamış ders notları. Hakim, Ebû Abdullal en-Neysâbûrî, el-Müstedrek, Dâru’l-Harameyn, Kahire1997. İbn Arabî, Ebû Bekr Muhammed b. Abdillah, Ahkâmu’l-Kur’ân, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye,

Beyrut 2003. İbn Mâce, Ebû ‛Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, Sünenü İbn Mâce, thk. Yusuf el-

Hâc Ahmed, Mektebetu İbn Hacer, Şam 2004. İbn Nüceym, Zeynu’d-Dîn, Bahru’r-Râik Şerhu Kezu’d-Dekâik(I-VII), y.y., trs. İbn Rüşd, Ebû Velîd Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, Bidâyetu’l-Müçtehit Nihâyetu’l-

Muktesid, Beyrut 2010. Karadâğî, Alî Muhyiddîn, Mukaddime fi’l-Mâl ve’l-İktisâd ve’l-Milkiyye ve’l-Akd, (ikinci

baskı), Dâru’l-Beşâiru’l-İslâmiyye, Beyrut 2009. Karaman, Hayrettin, Anahatlarıyla İslâm Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul 2008. Kâsânî, Alau’d-Dîn Ebî Bekr b. Suû’d el-Hanefî, Bedâyiu's-Sanâyi' fî Tertîbi’ş-Şerâi’ I-VI,

Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 2010. Kudurî, Kitab-ı Kudurî, trc. Ali Arslan, Hikmet Neşriyar, İstanbul 2006. Malik b. Enes, Muvatta’(Yahyâ b. Yahyâ Rivayeti)(I-II), Dâru’l-Garbu’l-İslâmî, Beyrut

1997. Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye, Yayına Haz. Ali Himmet Berki, Güzel İstanbul Matbası, Anka-

ra 1959. Merğınanî, Burhanu’d-Din Ebi’l-Hasan Ali b. Ebibekr b. Abdulcelîl, el-Hidaye Serhu

Bidâyeti’l-Mubtedî, Daru’l-Erkam b. Ebi’l-Erkam, Beyrut 1990. Mevsılî, Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd, el-İhtiyar li Ta’lîli’l-Muhtâr, İstanbul 2007. Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Emel Matbacılık, trc. Kamil Miras, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, trs. Müslim, Ebû Hüseyn Müslim b. Haccâc b. Müslim el-Kuraşî el-Niysâburî, Câmiu’s-

Sahîh(I-VI), y.y., trs.

Page 31: İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET VE BORÇ …isamveri.org/pdfdrg/D03296/2015_1/2015_1_OZDEMIRR.pdfİSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI DİNBİLİMLERİ

İSLÂM HUKÛKUNDA TİCÂRET ve BORÇ İLİŞKİLERİNİN GENEL YAPISI

DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 15 SAYI 1

db | 273

Nesâî, Ebû Abdi’r-Rahman b. Şa’b b. Alî, Sünen-u Nesâî, Mektbetu’l-Meârif, Riyad, trs. Özsoy, İsmail, “Faiz”, DİA, 1995, c. XII, 110-126. Senhûrî, Abdurrezzâk Ahmed, Nazariyetu’l-Akd I-II, (ikinci baskı), Menşûrâtu’l-Halabiyyî

el-Hukûkiyye, Beyrut 1998. Suyutî, Celalüddîn b. Ebî Bekr, Câmiu's-Sağîr fî Ehâdîsi’l-Beşîri’n-Nezîr I-II , Dâru’l-

Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2006. Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Tevîl-i Ayi’l-Kur’ân, Dâru’l-

Hicr, Kahire 2001. Tirmizî, Ebû İsâ Muhammed b. İsâ b. Sevra, Câmiu’s-Sahîh, Haleb, 1987. Umur, Ziya, Roma Hukuku Ders Notları, Beta Yay., İstanbul 1999. Zerkâ, Mustafa Ahmed, el-Medhalu’l-Fıkhiyyu’l-Âmm I-II, (üçüncü baskı) Dâru’l-Kal’,

Dımeşk 2012. Zeydan, Abdulkerim, el-Medhâl li Diraseti Şeriati’l-İslâm, Muessetu Risâleti Nâşirun,

Beyrut 2011.