71
01 ÖNSÖZ DÜŞÜNÜLMEYENİ DÜŞÜNMEK VE HAREKETE GEÇMEK Koç Topluluğu’nun değerli üyeleri, Yeni umutlarla ve beklentilerle girdiğimiz 2012 yılının ilk ayını geride bıraktık. 2011 yılında Topluluğumuzun 85. yılını gururla kutladık. Topluluğumuz, 85 yıllık yolculuğu boyunca ekonomik, sosyal ve kültürel alanda birçok ilkin altına imza attı. 25’incisini düzenlediğimiz Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın ana teması da işte tam bu noktada Topluluğumuzun vizyonuyla bire bir örtüştü. Son yıllarda Değişim, Gelecek Şimdi, Farklıyız Farkındayız, 1 Olmak temalarıyla gerçekleştirdiğimiz toplantımız bu yıl yine bir tema etrafında kurgulandı. İnovasyon ve Ar-Ge’ye verdiğimiz önem çerçevesinde “Düşünülmeyeni Düşün” dedik ve inovasyon kültürünün Koç Topluluğu için önemini vurguladık. Zira kurucumuz Vehbi Koç’un adımlarıyla başlayan zirve yolculuğunda daima ilklere imza atan Koç Topluluğu, bundan sonra da aynı yolda ilerlemeye devam edecek. Unutulmamalı ki tarihe damga vuran isimler daha önce düşünülmeyeni düşünen, yapılmayanı gerçekleştirenlerdir. Yoğun gündem içinde hem Türkiye hem de dünyayı siyasal anlamda da hareketli günler bekliyor. Şirketler ise bu ortamda pazar payı mücadelesi verip, yeni ürün yaratmak için Ar-Ge ve yatırıma odaklandılar. Bu süreç bir anlamda iş yapış biçimlerinde de değişime neden oldu. Değişim, hayatın bir gerçeği. Değişime ayak uydurmak yerine değişimi ilk gerçekleştiren olmak çok önemli. Topluluk olarak bize düşen, bu gündem içinde olası risk faktörlerini iyi değerlendirerek hedeflerimize odaklanmak olacak. 25 Şubat, Topluluğumuzun kurucusu Vehbi Koç’u kaybedişimizin 16. yıldönümü. Onu, her sene olduğu gibi bu sene de hem kabri başında hem de Vehbi Koç Ödülü’yle bir kez daha hatırlayacağız. Türk sanayi tarihine adını altın harflerle yazdıran ve düşünülmeyeni düşünmeyi bizlere öğreten kurucumuzu bir kez daha saygıyla anıyor, onun bize bıraktığı disiplinle ülkemiz için çalışmaya devam ediyoruz. Değerli Çalışma Arkadaşlarım;

şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

01 ÖNSÖZ

DÜŞÜNÜLMEYENİ DÜŞÜNMEK VE HAREKETE GEÇMEK

Koç Topluluğu’nun değerli üyeleri,

Yeni umutlarla ve beklentilerle girdiğimiz 2012 yılının ilk ayını geride bıraktık. 2011 yılında Topluluğumuzun 85. yılını gururla kutladık. Topluluğumuz, 85 yıllık yolculuğu boyunca ekonomik, sosyal ve kültürel alanda birçok ilkin altına imza attı. 25’incisini düzenlediğimiz Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın ana teması da işte tam bu noktada Topluluğumuzun vizyonuyla bire bir örtüştü. Son yıllarda Değişim, Gelecek Şimdi, Farklıyız Farkındayız, 1 Olmak temalarıyla gerçekleştirdiğimiz toplantımız bu yıl yine bir tema etrafında kurgulandı. İnovasyon ve Ar-Ge’ye verdiğimiz önem çerçevesinde “Düşünülmeyeni Düşün” dedik ve inovasyon kültürünün Koç Topluluğu için önemini vurguladık. Zira kurucumuz Vehbi Koç’un adımlarıyla başlayan zirve yolculuğunda daima ilklere imza atan Koç Topluluğu, bundan sonra da aynı yolda ilerlemeye devam edecek. Unutulmamalı ki tarihe damga vuran isimler daha önce düşünülmeyeni düşünen, yapılmayanı gerçekleştirenlerdir.

Yoğun gündem içinde hem Türkiye hem de dünyayı siyasal anlamda da hareketli günler bekliyor. Şirketler ise bu ortamda pazar payı mücadelesi verip, yeni ürün yaratmak için Ar-Ge ve yatırıma odaklandılar. Bu süreç bir anlamda iş yapış biçimlerinde de değişime neden oldu. Değişim, hayatın bir gerçeği. Değişime ayak uydurmak yerine değişimi ilk gerçekleştiren olmak çok önemli. Topluluk olarak bize düşen, bu gündem içinde olası risk faktörlerini iyi değerlendirerek hedeflerimize odaklanmak olacak.

25 Şubat, Topluluğumuzun kurucusu Vehbi Koç’u kaybedişimizin 16. yıldönümü. Onu, her sene olduğu gibi bu sene de hem kabri başında hem de Vehbi Koç Ödülü’yle bir kez daha hatırlayacağız. Türk sanayi tarihine adını altın harflerle yazdıran ve düşünülmeyeni düşünmeyi bizlere öğreten kurucumuzu bir kez daha saygıyla anıyor, onun bize bıraktığı disiplinle ülkemiz için çalışmaya devam ediyoruz.

Değerli Çalışma Arkadaşlarım;

Dergimizin baskıya gireceği gün acı bir haberle çok üzüldük. 28 yıl Topluluğumuza katkılarıyla hizmet vermiş, Kocaeli Fabrikası’nın kuruluşunda, gelişmesinde çok emeği olan değerli çalışma arkadaşımız Ford Otosan Genel Müdürü Nuri Otay’ı 6 Şubat akşamı kaybettik. Ruhu şad olsun.

Sevgi ve saygılarımla

Turgay Durak

CEO

Page 2: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

BAŞIMIZ SAĞOLSUN

NURİ OTAY

1957-2012

Başarılarla dolu kariyerinde Koç Topluluğu’na ve otomotiv camiasına çok önemli projelerle katkı sağlayan Ford Otosan Genel Müdürü Nuri Otay’ı zamansız kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

Onu hiçbir zaman unutmayacağız.

Bizden Haberler Dergisi’nin Mart sayısında yüreklerimizde yer eden Nuri Otay’ı Ford Otosan ve otomotiv dünyasına yaptığı değerli katkılarla anacağız.

Page 3: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

GÜNDEM S 04-07

ENERJİ VERİMLİLİĞİNE DEV KATKI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu’nda, az enerji tüketen beyaz eşyalarda indirim yapan sanayicilere ödül verdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRK-BESD) işbirliği ile enerji verimli ürünlerin yaygınlaştırılması ve tüketicilerin bu ürünlere erişimini teşvik etmek üzere hayata geçirilen ‘Beyaz Eşyada Enerji Verimliliği için Verimli İşbirliği’ projesine Arçelik tam destek verdi. Üretimde enerji verimliliği yönünden, 2010 yılında yurt içinde 8 işletme ile dünyada beyaz eşya sektöründe bir ilk olarak “altın” seviyesinde değerlendirilen Arçelik, üretimde olduğu gibi diğer tüm faaliyetlerinde enerji verimliliğine öncelik veriyor ve çevreye duyarlılık bilincini tüketicilerine yansıtıyor. Arçelik proje kapsamında yüzde 50 ila yüzde 60 düzeyinde enerji verimliliğine sahip buzdolabı, çamaşır makinesi, kurutma makinesi ve klima olmak üzere dört ana ürün grubundaki en verimli modellerini 1.300 TL’ye varan indirimlerle tüketiciye ulaştırıyor.

Bu proje çerçevesinde Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRK-BESD) üyelerinin az enerji tüketen beyaz eşyaların satışını artırmak ve bu kapsamda da daha az enerji tüketilmesini sağlamak için gerçekleştirdikleri yüzde 40’a varan indirim kampanyası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ödüllendirildi. Ödül alanlardan biri de Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç oldu. Enerjide tasarruf sağlamak için başlatılan kampanyanın amacına ulaşması için patronlardan destek isteyen Erdoğan, ocak ayı sonunda bitecek olan kampanyanın şubat ayı sonuna kadar uzatılmasını ve ilave olarak 10 puanlık indirim yapılmasını istedi. Böylece kampanyalar şubat ayı sonuna kadar uzatıldı.

Kampanyayla Türkiye genelindeki A sınıfı altı ve çok enerji tüketen yaklaşık 15 milyon beyaz eşyanın değiştirilmesi amaçlanıyor. Bu sayede yaklaşık 6-11 milyar kWh arasında enerji tasarruf oranı elde edilebilecek.

Arçelik, dört ana ürün grubundaki enerji verimliliğine sahip ürünleri yüzde 50 ile yüzde 60 düzeyinde indirimli olarak tüketiciye sunuyor.

ARÇELİK’TEN ÇEVRE DOSTU ORTAKLIK

Çevre bilincini tüketicilerine de yaygınlaştırmak üzere adımlar atan Arçelik çevreye yönelik projelerini UNDP işbirliği ile yürütecek.

Arçelik, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye ile başlattığı işbirliği kapsamında, yurt içi ve yurt dışında enerji verimliliği ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik çalışmalar yürütecek. Bu ortaklık, 12 Ocak’ta başlayan 3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı’nda bir araya gelen Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu ve UNDP Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Programı

Page 4: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Yöneticisi Katalin Zaim tarafından duyuruldu. Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu yaptığı açıklamada Arçelik’in kendi teknolojisiyle geliştirdiği ve ürettiği, yüksek enerji verimliliğine sahip ürünlerle farklı ülkelerdeki tüketicilerin hizmetinde olduğunu söyledi. UNDP ile ortaklığın şu aşamada dört yıllık bir proje olarak planlandığını söyleyen Çakıroğlu konuşmasına çevresel kaygıların ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin; yerel, ulusal ve bölgesel politika ve programlarda yer almasını sağlamak için Türkiye’de birçok devlet kurumu, belediyeler, özel sektör kuruluşları, STK’lar ve akademisyenler ile yakın işbirliği içinde çalışan UNDP Türkiye ile başlattıkları ortaklıktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

BEKO ALL-STAR YILDIZLARI TRABZON’A TAŞIDI

Beko Basketbol Ligi’nin en iyi yerli ve yabancı oyuncuları All-Star maçı için Trabzon’da bir araya geldi.

Beko All-Star, 3 sayı ve smaç yarışmaları, gençlerin gözdesi Gripin’in konseri, dans ve akrobasi gösterileri ile Trabzon’a eğlence getirdi. Türk ve Yabancılar Karması maçında, yabancı yıldızlar maçı 139 – 140 galip bitirdi. Maça damgasını vuran oyuncu 24 sayı, 4 ribaund ve 5 asistle Anadolu Efes oyuncusu Sasha Vujacic oldu. Vujacic “En Değerli Oyuncu (MVP)” seçildi. Vujacic’in ödülünü Beko Satış Direktörü Ercüment Gülşen ve Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Asbaşkanı İmran Işıldar verdi. Smaç yarışmasının galibi ise toplamda 93 puan alan Pops Mensah Bonsu olurken, Bonsu’ya 10.000 TL’lik ödülü TBF Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Tan verdi. 3 sayı yarışmasını kazanan ise Trabzonspor Basketbol’dan Jonathan Gibson oldu. Gibson’a ödülü TBF Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Kurulu Başkanı Necati Güler ve Arçelik Pazarlama Direktörü Barış Orbay tarafından verildi.

BEKO’YA RUSYA’DA BİR ÖDÜL DAHA

Elektrikli ev aletleri segmentinde Rusya pazarının ilk beş markası arasında yer alan Beko, ülkede her yıl aldığı ödüllere bir yenisini daha ekledi.

Beko, Rusya’daki ticari faaliyetleri ile elde ettiği gelişim, etkileyici ekonomik sonuçları ve Rus ekonomisine katkılarından dolayı, Rusya Devleti Bölge İşadamları Örgütü ve Rusya Federasyonu Parlamentosu himayesinde düzenlenen ‘Rusya’nın Ekonomik Gelişimine Katkı Ödülleri’ kapsamında “Rusya Pazarı Lideri” ödülüne layık görüldü. Ödül Rusya’da faaliyet gösteren şirketler arasında finansal istikrar gösteren ve etkileyici ekonomik sonuçlara imza atan, aynı zamanda Rusya’nın ekonomik büyümesi üzerinde de pozitif etkileri olan şirketlere veriliyor. Rusya’daki faaliyetlerine 1997 yılında başlayan ve 2006’da Vladimir bölgesinin Kirzach şehrinde çamaşır makineleri ve buzdolabı üretimi gerçekleştiren fabrikasını hayata geçiren Beko 2008 yılında “En Hızlı Büyüyen Şirket” ödülü ve “Tüketici Malları” ödülü, 2009’da “Sosyal Sorumluluk Sahibi Şirket” ödülü ve 2010 “Enerji Tasarrufu Ödülleri Elektrikli Ev Aletleri” alanında ödül almıştı.

Page 5: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

TÜRK FİLMLERİNE BEKO DESTEĞİ

Beko PLC’nin sponsorluğunda bu yıl 17’ncisi düzenlenen Londra Türk Film Festivali’nde Türk filmleri sinemaseverlerle buluştu.

Üç yıldır Beko PLC sponsorluğunda gerçekleşen Londra Türk Film Festivali’nde bu yıl perdeler Leicester Square’deki Odeon West End Sinema Salo’nunda “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” filmiyle açıldı. 24 Kasım’da başlayarak 8 Aralık’a kadar devam eden festival boyunca Kar Beyaz, Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Bir Zamanlar Anadolu’da, Unutma Beni İstanbul, Gişe Memuru, Nar, Yağmur Duası, Atlı Karınca ve daha birçok birbirinden değerli yapımlar sinemaseverlerle buluştu. Türkiye’den kısa belgesel ve uzun metraj filmlerin katılımıyla her yıl İngiltere’de gerçekleşen festivalin jürisinde Time Out London sinema editörü ve film eleştirmeni Dave Calhoun, sinema/etkinlik kuratörü ve yazar Gareth Evans, British Film Institute festival prodüktörü Helen de Witt gibi önemli isimlerin yer aldığı festivalde kendisi de jüri üyesi olan Mehmet Aslantuğ açılış konuşmasını yaparken Türk sinemasının duayen sanatçısı Hülya Koçyiğit de Golden Wings Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü.

EĞİTİMDE GLOBAL BAŞARI

Koç Üniversitesi, Financial Times tarafından En Başarılı Yönetim Yüksek Lisans Programı seçilen CEMS MIM programını sunan okullar arasında birinci oldu.

İşletme okulları ve çok uluslu şirketlerin dünya ölçeğindeki stratejik birliği olan CEMS (The Global Alliance in Management Education- İşletme Okulları ve Uluslararası Şirketler Birliği) tarafından yürütülen Uluslararası Yönetim Yüksek Lisans Programı (MIM), her dönem sonunda yaptığı sıralamayla CEMS MIM’in en iyilerini belirliyor. Bahar 2011 döneminde Koç Üniversitesi CEMS MIM programı sunan 26 üniversite arasında birinci seçildi. Birinciliği İsviçre’de bulunan Saint Gallen Üniversitesi ile paylaşan Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü Türkiye’de CEMS MIM programını sunan tek okul olma özelliğini taşıyor. Bahar 2011 döneminde CEMS programının uygulanması ile ilgili genel değerlendirmelerde 4,1 ortalama ile üstün bir başarıya imza atan Koç Üniversitesi, iş projelerinin değerlendirilmesi kategorisinde ise en yüksek ortalamayı aldı. Ayrıca Türkiye’deki kurumsal partnerleriyle yürüttüğü projelerle 4,4’lük bir ortalama elde ederek en başarılı akademik partner oldu.

RMK MARİNE, YENİ SÜPER YATINI DENİZLE BULUŞTURDU

RMK Marine Tersanesi tarafından inşa edilen süper yat RMK4500 denize indirildi.

Nazenin V ve Oyster Sarafin’in ardından teknoloji ve tasarımı, konfor ile buluşturan bir süper yat daha RMK Marine imzasıyla denize indirildi. İnsansız makine dairesi sayesinde uzaktan

Page 6: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

kumanda ile makine dairesi dışından da kontrol edilebilen RMK4500, tamamen otomatik “hidrolik yüzme platformu” ile de kullanıcısına teknolojinin sağladığı lüksü ve konforu sunuyor.

Tüm detay tasarımı ve mobilyalarının üretimi RMK Marine tarafından gerçekleştirilen RMK4500’ün ana dizaynı Ron Holland, iç dekorasyon tasarımı ise Design Unlimited tarafından yapıldı. Bütün kullanım alanları maksimum konfor ve rahatlık sunmak hedefiyle tasarlanan 45 metrelik süper yatta, 4 misafir kamarası, bir VIP odası ile tekne sahibinin odası olarak tasarlanan master kamara bulunuyor. Tekne sahibinin kullanım alanı olan özel güvertede iki banyo, bir giyinme odası ve ayrı bir dinlenme mekanı yer alıyor. Süper yatın en önemli özelliklerinden biri ise, kişiye özel alanları ve özel yaşamları koruyan bir tasarıma sahip olması. Kaptan kabinleri ve köprü arasında yer alan özel geçişler, tekne sahibi ve mürettebatın alanlarını birbirinden ayırıyor.

AYGAZ’IN FİLOSU GENİŞLİYOR

Türkiye’nin en büyük deniz lojistik operasyonunu yürüten Aygaz “Beylerbeyi” gemisiyle gücüne güç kattı.

1967’den bu yana deniz yoluyla LPG taşımacılığı yapan Aygaz, kuruluşunun 50. yıldönümünde taşıma kapasitesini yüzde 60 artıran bir hamle yaptı. Türkiye’nin en büyük LPG gemisi “Beylerbeyi”ni filosuna katan Aygaz bu adımla gemi sayısını beşe yükseltmiş oldu.

2008 yılında Japonya’da inşa edilen Beylerbeyi, Türk bayrağı ile LPG taşıma hizmeti veren en büyük deniz aracı olma özelliğini taşıyor. BV klasına kayıtlı geminin boyu 120, eni ise 20 metre. Toplam kapasitesi 7893 gross ton olan bu dev geminin iki adet silindirik tankeri bulunuyor. Ancak en önemli özelliği -10°C sıcaklıkta LPG taşıyabilme vasfıyla özel olarak dizayn edilmiş olması. İlk seferini 10 Aralık’ta Yarımca-Odesa/Ukrayna-Yarımca güzergâhında gerçekleştiren “Beylerbeyi” de Aygaz’ın diğer gemileri gibi %100 Aygaz iştiraki olan Anadoluhisarı Tankercilik yönetiminde faaliyet gösterecek. Türkiye’nin LPG ihtiyacının yarısını karşılayan ve ülkenin 7. büyük sanayi şirketi olan Aygaz bu gemiyle deniz yoluyla LPG taşımacılığındaki gücünü bir kat daha artırmış oldu.

Page 7: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

08-19 ÜDYT

DÜŞÜNÜLMEYENİ DÜŞÜN

Bu yıl 25’incisi düzenlenen Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın ana teması “Düşünülmeyeni Düşün” olarak belirlendi.

Koç Topluluğu’nun gelenekselleşen Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı (ÜDYT) bu yıl “Düşünülmeyeni Düşün” teması çerçevesinde gerçekleşti. Toplantının açılışı Tofaş çalışanı İlkay Varol’un bestelediği hip-hop şarkısı eşliğinde enerjik bir şovla yapıldı. Toplantıda Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ve ardından Koç Holding CEO’su Turgay Durak Koç Topluluğu’nun geçtiğimiz yıl sonuçları ve gelecek yıl beklentilerini paylaştığı birer konuşma yaptılar. Toplantının iki de önemli konuğu vardı: Asya konusunda uzman bir ekonomist olan Kishore Mahbubani ve Avrupa’nın en deneyimli fütüristlerinden Ray Hammond. Koç Holding ve Koç Üniversitesi işbirliğiyle kurulan İnventram şirketinin de tanıtıldığı toplantı, Koç Topluluğu’na yıllardır hizmet veren üst düzey yöneticilerin hizmet ödülü ve “Ülkem İçin” projesi ödül törenleri ile sona erdi.

Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler toplantısının açılış konuşmasını yapan Mustafa V. Koç, dünyanın değişim sürecinden geçtiği bir dönemde, farklı ve başarılı sonuçlar almak için gerekli durumlarda ezberden kaçınmak gerektiği mesajını verdi. Konuşmasına, aklımızdan tekrarlanan düşünceler geçerken, geleceğin yepyeni düşünceler üzerine kurulacağını belirterek başlayan Mustafa V. Koç, düşünülmeyeni düşünmenin bu nedenle kritik bir rol oynayacağını belirtti. Mustafa V. Koç, “Gelecek, geçmişin devamı olmayacak” diyerek bugünün önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Hem Türkiye hem de dünyanın zorlu bir döneme girdiğini belirten Koç, 2012 yılına ilişkin makro beklentilerini Koç Topluluğu üst düzey yöneticileriyle paylaştı.

AVRUPA VE ORTA DOĞU KISKACINDA TÜRKİYE

Konuşmasında Amerika kaynaklı finansal kriz sonrasında Avrupa Birliği (AB)’nin borç kriziyle mücadelesinde ciddi yaralar aldığına yer veren Koç, Euro Bölgesi ekonomilerinde yaşanan sıkıntıların diğer bölgelere de yayılmasının 2008’dekinden daha büyük bir global krize yol açabileceği riskinin altını çizdi. Sözlerine, “Hem Amerika’da hem de Avrupa’da büyüme beklentilerinin oldukça zayıf olduğu 2012’de, gelişmekte olan ülkelerin de büyüme hızlarında bir miktar düşüş olması beklenebilir” diyerek devam eden Mustafa V. Koç, buna ilk olarak gelişmiş ülkelerdeki zayıf iç talep nedeniyle, başta Çin olmak üzere ihracata dayalı gelişmekte olan ülkelerin bazı üretim kayıplarına uğrayacak olmasının neden olabileceğini söyledi. Bir diğer nedenin ise, Avrupa’daki bankaların karşı karşıya kaldığı sermaye sıkıntısı nedeniyle, 2012 yılında kredi verme iştahlarının azalması olduğunu belirtti.

Türkiye’nin önemli bir aktör olduğu Orta Doğu coğrafyasının ise son yılların en hareketli dönemlerinden birini yaşadığının altını çizen Mustafa V. Koç, ABD’nin Irak’tan çekilmesi, Suriye’de demokrasiye geçişi sağlayamayan rejimin baskı altına alınması gibi bölgenin yeniden yapılanma sürecini temsil eden gelişmelere Türkiye’nin kayıtsız kalamayacağını söyledi.

Page 8: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Türkiye’nin Orta Doğu gelişmelerine ilişkin tutumunu değerlendiren Koç, “Uluslararası ilişkilerde bazı dönüm noktaları, ülkelerin önünde bir anda yeni yollar açabiliyor, fırsatlar yaratabiliyor” dedi ve ekledi: “Bu noktada, Türkiye olarak dengeli bir yaklaşım benimsemeli, küresel satrancın hamlelerini iyi okumalı ve geleceği izleyen değil, belirleyen bir aktör olmak üzere kendimizi konumlandırmalıyız.”

EKONOMİDE VİTES KÜÇÜLTME ZAMANI

Mustafa V. Koç konuşmasında ayrıca, Türkiye’nin dış politikadaki etkinliğinin güçlü ekonomisiyle yakın bağlarını gösterdi ve 2011 yılında kendini gösteren cari açığın tehlikeli yükselişi, Türkiye’nin giderek artan dış finansman ihtiyacı, özel sektör dış borçlarının yaklaşık yüzde 70 oranında AB’ye bağımlı olması gibi risklere karşı uyarılarda bulundu. Buna karşın 2011’i yüzde 7,5-8 büyüme oranıyla tamamlaması beklenen Türkiye’nin kapasite kullanımı, işsizlik oranı, ihracat artışı, bütçe açığı, banka bilançoları gibi konularda önemli yol kat ettiğini vurguladı. 2012’ye ilişkin büyüme beklentilerinin ise yüzde 2 ila 4 aralığında olduğunu aktaran Koç, ekonominin vites küçülteceğini söyledi.

Konuşmasında dünyanın 2012’deki siyasi gündemine de yer ayıran Mustafa V. Koç, dünya genelinde ABD’deki başkanlık seçimleri gibi gelişmelerin siyasi konjonktürü önemli ölçüde etkileyebileceğini vurguladı. Türkiye’nin ise gündeminde yeni anayasa, “Soykırım Yasası”nı kabul eden Fransa ile ilişkiler ve dönem başkanlığının Güney Kıbrıs’a geçecek olmasıyla zorlaşması beklenen AB ilişkilerinin olacağını belirtti. Mustafa V. Koç, “Kısa vadede sorunlar yaşansa bile, uzun vadede Türkiye’nin AB hedefinden vazgeçmemesi ve bu hedefe ulaşmak için gerekli reformları tamamlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.

“SAVUNMA VE ATAĞIN BİR ARADA OYNANABİLMESİ GEREKLİ”

Bu gelişmeler ışığında Koç Holding plan ve stratejilerini değerlendiren Mustafa V. Koç, dünya genelinde şirketler için 2012 yılında temkinlilik, tasarruf, verimlilik ve risk yönetimi gibi konuların öncelikli olacağını belirtti. Koç Holding’in DNA’sına işlemiş olan bu kabiliyetler sayesinde riskler ve tehditlere karşı savunmasının sağlam olduğunu söyleyen Mustafa V. Koç: “Defans ile ofansın, yani savunma ile atağın bir arada oynanabilmesi gerekli” dedi ve ekledi: “Global ekonomi öyle bir sürece girdi ki, tamamen olumlu beklentilere girmek için, uzun yıllar beklememiz gerekecek. Dolayısıyla bu yeni dönemde şirketler farklı stratejiler geliştirmek zorunda.”

Koç Topluluğu şirketlerinin güçlü nakit pozisyonları ve borçlanma kapasiteleri ile rakiplerinin, özellikle de birçok yabancı rakibinin önüne geçtiğini söyleyen Mustafa V. Koç, “Özellikle yurtdışı pazarlarda büyümek ve Türkiye pazarında konumumuzu güçlendirmek için, kısa ve orta vadede fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz” dedi. Dünya ekonomisi lokomotifinin gelişmekte olan ülkelerin büyüyen orta sınıfı olacağını söyleyen Mustafa V. Koç, bu sınıfa hitap eden ürün ve hizmetlerin başarıda kritik rol oynayacağını belirterek, “Onlara fiziksel ve duygusal olarak ulaşmak için yeni inovatif yollar kullanmalıyız” dedi.

İnovatif yaklaşımların, yeni pazarlar ve yeni müşterilere ulaşmaktan, yeni iş modelleri ve iş süreçleri geliştirmeye, yeni verimlilik modelleri ortaya koymaya ve yeni yetenekleri çekmeye kadar hemen her aşamada gerektiğini vurgulayan Mustafa V. Koç, “Bu yüzden zamanınızın

Page 9: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

küçük bir kısmını içeriye ve geçmişe bakarak geçirin! Büyük kısmını ise dışarıya ve ileriye bakmaya ayırın” dedi.

“Hem ülkemizde, hem çevremizde hem de global alanda birçok değişime gebe bu dönemde de ‘sürekli girişimcilik’ anlayışı ile, düşünülmeyeni düşünerek ülkemize yeni ‘ilk’ler kazandırmak ana hedefimiz olmalıdır” diyen Mustafa V. Koç şirket yöneticilerine “düşünülemeyeni düşünmenin” atak olabilmek için çok önemli bir rekabet unsuru olduğu mesajını verdi.

Koç Holding’in 2011 yılı içinde yapmış olduğu sosyal ve sanatsal girişimlerden övgüyle söz eden Mustafa V. Koç konuşmasına, “Düşünülemeyeni düşünerek ülkemizi sanayide ve sosyal hayatta birçok ilkle tanıştıran, başta Vehbi Koç olmak üzere tüm büyüklerimize ve yöneticilerimize müteşekkiriz” sözleriyle son verdi.

TURGAY DURAK: “DÜŞÜNÜLMEYENİ DÜŞÜNEN VE RİSK ALIP DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAPAN YÖNETİCİLERE VE ÇALIŞANLARA İHTİYACIMIZ VAR”

Toplantının devamında söz alan Koç Holding CEO’su Turgay Durak, iş hayatında 85. yılını başarıyla tamamlayan ve Türkiye’nin hep ön saflarında koşan bir topluluk olarak Koç Holding’in hızlanması, zorlukları bilerek, yılmadan, sabır ve inanç ile değişimden yararlanması gerektiğini ifade etti. “Dünya ve Türkiye hızla değişiyor. Tarih boyunca lider bir rol üstlenmiş olan Koç Topluluğu’nun bu değişim sürecinde de öncü olacağından hiçbir şüphem yok” diyen Turgay Durak, Topluluğun bu vizyonla 85 yıllık tarihinde birçok ilke imza attığına dikkat çekti. Durak, Koç Topluluğu olarak marka değeri ve Koç ismine duyulan güvenin titizlikle korunması ve geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Durak, “düşünülmeyeni düşün” temasının ezber bozan olmayı ve bunun için de düşünülmeyeni düşünmenin yanında risk alıp yapmayı gerektirdiğini belirtti. Durak, inovasyon kültürünün Koç Holding için önemini vurguladı. Durak, kişilerin kendini hayatın günlük akışına ve mevcut bilgilerine bırakmayıp düşüncelerini yönlendirmeleri durumunda yaratıcı ve yenilikçi olabileceğini anlatırken, Koç kültürünün bu düşünce sistemini harekete geçirecek gücü olduğunu vurguladı. Turgay Durak, strateji belirlemekten pazar araştırması yapmaya, pazarlamadan reklam faaliyetlerine, üretimden satışa kadar yapılan işlerin tüm safhasında inovasyonun mümkün olduğuna dikkat çekti.

2011 yılında Türkiye ve dünya ekonomisinin görünümünden bahseden Turgay Durak, global piyasaların iyi bir performans sergilediğini, dünyada genel olarak iyimserliğin hakim olduğunu belirtti. Koç Holding olarak ilk yarıda piyasaların olumlu seyrinin en iyi şekilde değerlendirildiğini anlatan Turgay Durak, uluslararası pazarda riskleri dengeleyip, pazar çeşitlendirme çalışmalarında olumlu sonuçlar alındığını dile getirdi. Ancak, yazdan itibaren Avrupa’daki borç krizinin tahmin edilenden ağır olduğunun anlaşılmasıyla, piyasalardaki havanın bozulmaya başladığını anlatan Durak, “Özellikle Avrupa’da ekonomiye duyulan güven hızla azaldı ve büyüme yavaşladı” dedi ve ekledi: “Öte yandan, Amerika’da 2008’deki krizin etkileri kendisini hissettirmeye devam etti ve büyüme 2011’de hayal kırıklığı yarattı. Dünya büyümesinin motoru olan gelişmekte olan ülkeler, 2011’de bu konumlarını büyük ölçüde korudu. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki zayıflık, bu ülkelerde de büyüme oranlarını düşürdü. Türkiye’de de dünyadaki bu gelişmelere paralel bir seyir izlendi.”

Page 10: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Türkiye’nin makroekonomik açıdan gelişimine değinen Turgay Durak, 2011’in ilk yarısındaki gelişmelerden öne çıkanları şöyle sıraladı: “Yılın ilk yarısında borsa yükseldi, TL değer kazandı, enflasyon, son 40 yılın en düşük düzeylerine geriledi. Faizlerdeki düşüş ve ekonomiye duyulan güvendeki artışın etkisiyle kredilerde büyüme hızlandı.” Bütün bunların sonucunda iç talepte yaptığı patlama etkisinin doğal bir sonucu olarak cari işlemler açığının genişleyerek tarihinin en yüksek değerlerine ulaştığına dikkat çeken Turgay Durak, Merkez Bankası’nın ekonomiyi soğutma çabalarını yoğunlaştırması gerektiğini hatırlattı. Yılın ikinci yarısından itibarense yurtdışında bozulan hava ve Merkez Bankası’nın yeni politikalarının yarattığı belirsizlik sonucunda Türkiye’den önemli miktarda yabancı sermaye çıkışı olduğuna vurgu yaptı. TL’nin değer kaybı, faiz ve borsanın düşüşü, enflasyonun yükselişi gibi görece olumsuz gelişmelerin zor geçecek bir 2012 yılının sinyalleri olduğunu belirten Turgay Durak, yılın ana gelişmelerini şöyle sıraladı: “Riskler şu an itibariyle daha çok Avrupa’da birikmiş gibi gözükmekle birlikte, Amerika’daki başkanlık seçimleri, Orta Doğu’da devam eden siyasi karmaşa, İran’ın nükleer programı, Kuzey Kore’deki liderlik değişimi, Çin ve Hindistan ekonomilerinde yavaşlama gibi birçok konu, 2012’ye bakışımızı gölgeliyor.” Risklerin yoğun olduğu bir ortamda, tahmin yapmak da zorlaşıyor diyen Turgay Durak bu yıla ilişkin beklentilerini şöyle özetledi: “Bu çerçevede bizim baz aldığımız senaryodaki temel varsayımlarımız şunlar: Avrupa’da herhangi bir ülkenin kontrolsüz bir şekilde iflasına izin verilmeyecek, yine Avrupa’da, özellikle büyük bankaların batmasına müsaade edilmeyecek.”

Bu çerçevede işlerin yavaş yavaş yoluna girmeye başlayacağı dönemin 2012’nin ikinci yarısı olacağını söyleyen Turgay Durak, dünya geneline ilişkin beklentilerini şöyle aktardı: “ABD’de siyasi ortam başkanlık seçimleri öncesinde gerginliğini korumaya devam etse de, ekonomideki kısmi toparlanma sürecek, dünya çapında, ekonomileri etkileyebilecek ölçekte bir silahlı çatışma ya da savaş yaşanmayacak. Gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızları yavaşlayarak uzun dönemli ortalamalarının altında kalacak.”

Konuşmasında geçtiğimiz yılda Koç Topluluğu şirketlerin performansını değerlendiren Durak, 2012 yılı için, “Bir yandan global ekonominin belirsizlikleri ve aşırı rekabet ortamında pazar payı mücadelesi verip, diğer yandan yeni ürün yaratmak için Ar-Ge ve yatırıma odaklanırken, iş hayatını düzenleyici kurumların, kurumsal yönetim ilkelerinin ve yeni Türk Ticaret Kanunu’nun iş yapma kurallarını giderek artan bir yoğunlukla yeniden belirlediğini göz ardı etmeyelim” mesajını verdi ve son dönemde yaşanan gelişmelerin risk yönetiminin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu vurguladı.

AR-GE ÇITASINI YÜKSELTMEK

“Düşünme aşamasından, hayata geçirme aşamasına geçişte bizler her türlü imkana sahibiz” diyen Turgay Durak, Koç Topluluğu’nun farkını “dışarıda bu imkana sahip olmayan da birçok ‘düşünür’ var” sözleriyle ifade etti. Üniversiteler, girişimciler, amatör veya profesyonel araştırmacılar tarafından üretilen orijinal fikirleri, buluşları, patent alınabilir yenilikleri, inovasyona dayalı iş fikirlerini incelemek, değerlendirmek ve ilk masraflarını karşılayarak ilerideki gelirlerine hisse veya lisans hakkı ile ortak olmak üzere Koç Holding ve Koç Üniversitesi ortaklığı ile 2011 Nisan ayında İnventram şirketinin kurulduğunu belirten Durak, İnventram’ın özellikle

Page 11: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

biyoteknoloji, tıp mühendisliği, elektronik, bilişim ve malzeme bilimleri dallarında çok ilginç projeler değerlendirdiğini söyledi. Durak, “Bu faaliyetimizdeki beklentimiz kısa vadeli finansal getiriden çok, çevremizde geliştirilen yeni fikirler, teknolojik gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmak, toplulukta inovasyon kültürünün gelişmesine katkı sağlamak ve toplumda bu konuda öncü rol üstlenmektir” dedi.

Koç Holding’in başarısını belirleyen en önemli etkenlerden Ar-Ge alanında 2011’de AB Komisyonu’nun hazırladığı “EU R&D Investment Scoreboard” unda yer alan dört Türk şirketten üçünün Koç Holding çatısı altında olduğunu hatırlatan Turgay Durak, Türkiye’deki toplam Ar-Ge teknik elemanının yüzde 18’inin Koç Topluluğu şirketlerinde çalıştığını söyledi. Bu rakamlar mutluluk verici olsa da Koç Holding gibi yüksek çıtası ve küresel hedefleri olan bir topluluk için daha fazlasının mümkün olduğunu vurguladı. 

Bu yıl, Koç Topluluğu’ndaki 35. yılını tamamlayan Turgay Durak, 1986 yılındaki ilk Üst Düzey Toplantısı’ndan bu yana 26 yıldır katıldığı toplantılara dair gözlemlerini şöyle paylaştı: “2011 çok zor bir yıldı, çok çalıştık, çok yorulduk, çok başarılı olduk. 2012 daha da zor bir yıl olacak, daha çok çalışıp, daha çok yorulacağız, daha da başarılı olacağız.”

EKONOMİST KISHORE MAHBUBANI: ASYA’NIN İNOVASYONLA YÜKSELİŞİ

Turgay Durak’ın ardından Koç Holding’in bu yılki misafir konuşmacılarından ilki olan Ekonomist Kishore Mahbubani etkileyici bir sunum yaptı. Mahbubani, geleceğin Doğu’da olduğunu söylerken Euro Bölgesi’nde toparlanmanın 10 yıldan daha uzun süreceği öngörüsünde bulundu. Kendisi ile Bizden Haberler Dergisi okuyucuları için yaptığımız özel röportajı ilerleyen sayfalarda bulabilirsiniz.

İNOVASYONUN ŞİRKET HALİ: İNVENTRAM

Farklı ve sıra dışı düşünmenin önemine odaklanan Koç Holding Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda Koç Holding ve Koç Üniversitesi ortaklığıyla kurulan İnventram’a yer ayrıldı. Koç Topluluğu’nun yeni fikirleri, buluşları, teknolojik gelişmeleri değerlendirmek üzere kurulan ve ‘Düşünülmeyeni Düşünenleri’ ortaya çıkaracak şirketi olarak tanımlanan İnventram’ın Genel Müdürü Cem Soysal yaptığı sunumda şirketin çalışmalarını ve hedeflerini anlattı

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin yeni buluşlar, patent sayıları, Ar-Ge gibi verilerde de ilk sıralarda konumlanmasının tesadüf olmadığını gösteren kısa bir filmle açılış yapan Cem Soysal, 22 yıldır farklı roller aldığı bu sektörde Koç Topluluğu’nun bu girişiminin kendisini çok heyecanlandırdığını belirtti. Soysal, Türkiye’de girişim sermayeleri ve melek yatırımlar arasındaki boşluğu dolduran İnventram’ın Koç Holding ve Koç Üniversitesi arasında konumlanarak yeni fikirlerin ticarileştirilmesinde önemli bir rol üstleneceğini anlattı.

FÜTÜRİST RAY HAMMOND: GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN SEKİZ MAJÖR TREND

Toplantının ikinci konuk konuşmacısı ise gelecek trendlerinin toplumu ve iş dünyasını nasıl etkileyeceği konusunda Avrupa’nın en deneyimli fütüristlerinden Ray Hammond oldu.

Hammond konuşmasında küresel ısınma, globalizasyon ve çevresel tehditlerin gelecekte, iş dünyasını nasıl etkileyeceği ve bunların sosyoekonomik ve politik etkilerini aktardı. İlgi çekici

Page 12: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

konuşmasıyla beğeni toplayan ünlü fütürist yapay zekanın hayatımızdaki yerinin giderek artacağına vurgu yaptı.

Geleceği şekillendirecek sekiz majör trend çerçevesinde fırsat ve tehditleri değerlendiren Hammond, mobil internet ve akıllı telefonlar gibi görece bugünün yeni buluşlarının gelecek için ne tür yeniliklere gebe olduğunu henüz tam olarak öngöremediğimizi, “Gelecek için henüz bir dilimiz yok” sözleriyle özetledi. Hammond üzerinde durduğu sekiz trendi ise şöyle açıkladı: Dünya nüfusunun dengesiz büyümesi, iklim kaosu, enerji krizi, küreselleşme, tıp biliminde gerçekleşen çok sayıda devrim, eksponansiyel bir ivmeyle teknolojinin gelişimi, dünya nüfusunun en yoksul 2 milyarı ve pekiştirilmiş insan kaynaklı inovasyon. Ray Hammond’ın geleceğe ilişkin ilginç beklentilerini içeren röportajını gelecek sayımızda okuyabilirsiniz.

Üst düzey yöneticilerin hizmet ödül törenleri ve “Ülkem İçin” Projesi ödül töreni ile devam eden toplantı, Mustafa V. Koç’un kapanış konuşması ile sona erdi.

Mustafa V. Koç “Global ekonomi öyle bir sürece girdi ki, tamamen olumlu beklentilere girmek için, uzun yıllar beklememiz gerekecek. Dolayısıyla bu yeni dönemde şirketler farklı stratejiler geliştirmek zorunda.”

Turgay Durak “Son dönemde yaşanan gelişmeler risk yönetiminin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.”

Turgay Durak “İnsan kaynakları alanında da düşünülmeyeni düşünen, ölçülebilir risk alıp düşündüğünü yapan çalışanlar ve üst düzey yöneticiler geliştirmeye önem veriyoruz”

2011’DE KOÇ TOPLULUĞU VE 2012 ÖNGÖRÜLERİ

2011 yılında Koç Holding, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan Türkiye’nin üst düzey performans gösteren lider şirketleri arasındaydı. Koç Holding’in daha güçlü, daha sağlam ve daha global olarak tamamladığı bu yıla ilişkin değerlendirmelerini ve 2012 planlarını Koç Holding CEO’su Turgay Durak, Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda paylaştı.

OTOMOTİV

Tüketici güven endeksinin yüksek seyrettiği 2011 yılının ilk altı ayında rekor düzeyde artıŞ gösteren otomotiv satışlarından azami fayda sağlayan şirketlerden biri de şüphesiz Koç Holding oldu. Yılın ikinci altı ayında hız kesilse de otomobil, hafif, orta ve ağır ticari otobüs segmentleri dahil olmak üzere toplam pazar, yıl toplamında 911 bin araca ulaştı. 2010’a göre yüzde 15’lik

Page 13: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

rekor bir artışla rekor bir yıl oldu. Türkiye’de 10 yıldır lider olan Ford Otosan ve ikinci olarak onu takip eden Tofaş’la iç pazarda Koç Holding’in payı yüzde 30 seviyesindeydi. Toplam üretim ve ihracatın yaklaşık yarısını geçtiğimiz yıl da Koç Holding şirketleri gerçekleştirdi. Ford Otosan Yeni Transit’in ilk versiyonunun üretimini bu sene gerçekleştirecek.

Bunlarla birlikte yine iç pazarın yüzde 50’sine sahip olan Türk Traktör açık ara liderliğini sürdürürken, Ankara’da kapasite dolduğu için montaj fabrikası kurmak üzere arsa satın aldı. Şirket, altyapı çalışmalarına bu yıl başlayacak. Otokar askeri araç işini 2010’a göre yüzde 111, ticari araç işini yüzde 45 büyüttü. Otokoç ise araç kiralama alanında yüzde 42 oranında büyüdü.

ENERJİ

Türkiye’nin ihracatta lider şirketi Tüpraş, yatırımlarıyla yarattığı değerin yanında, işlenmiş petrol ürünleri ithalatını azalttığı bir yıl geçirdi. 2011 yılında Tüpraş özellikle mazotta ithalatın payını 8 puan düşürdü. Şirketin Residuum Upgrade Projesi’nin devreye girmesiyle piyasa payını daha da arttırması bekleniyor.

Koç Holding’in bir diğer öncü enerji şirketlerinden Aygaz 2011 yılında 50. yılını iş çevreleri, bayileri ve çalışanlarıyla kutladı ve yüzde 30 üzerindeki pazar payıyla liderliğini korudu. Aygaz’ın enerji grubu yatırımları için kaynak yaratmaya devam ettiği 2011’de Opet de üst üste altı yıl Kalder’in müşteri memnuniyeti ödülünü aldı. Pazar payında yılın tamamında mazotta ikinciliğe çıktı. Mazot ve benzin toplamında son altı ayda ikinciliğe çıktı.

Geçtiğimiz yıl Opet-Fuchs Madeni Yağ Ortaklığı Anlaşması yapıldı, İzmir Aliağa’da fabrika kurulum çalışmalarına başlandı. Kuruluşunun birinci yılını dolduran THY-Opet ülkemizde 43, yurtdışında üç olmak üzere toplam 46 havalimanında başta THY olmak üzere toplam 69 şirkete jet yakıtı hizmeti veriyor. 2011’de Yapı Kredi, Opet–Worldcard kredi kartını çıkardı. Koç Topluluğu için işbirliğinin başarılı bir örneği oldu.

Geçtiğimiz yıl Çanakkale’de 46 Megawatt’lık rüzgar santralı ihalesini alan AES-Entek bu yıl Tüpraş’ın Kırıkkale rafinerisinde 186 Megawatt’lık doğalgaz santrali kuracak. Tüpraş, 2014 yılı sonunda devreye girecek fuel oil dönüşüm projesi için 2012 yılı içerisinde 1,2 milyar dolar harcama gerçekleştirecek. Projenin inşaat ve montaj aşamasında ortalama 7 bin, azami 10 bin işçi çalışacak. Şirket 2012 yılında ayrıca Kırıkkale’de Tüpraş rafinerisine enerji sağlayacak 186 Mw’lık doğalgaz santrali projelerini başlatmayı planlıyor.

Koç Holding’in Demir Export Madencilik şirketi 2011 yılında son üç yıldır yapılan toplam sondaj miktarı kadar yani 30.000 metre sondaj yaptı. 2012 yılında ise 30.000 metre sondaj planlıyor.

DAYANIKLI TÜKETİM

Koç Topluluğu’nun sektöründe lider bir diğer şirketi Arçelik, 2011 yılında global şirket olma yolunda yatırımlarına devam etti. Güney Afrika’nın yüzde 33 pazar payına sahip Defy şirketini satın aldı ve Avustralya-Yeni Zelanda’da satış şirketi kurdu. Batı Avrupa’da pazar payını üç yılda yüzde 3.6’dan yüzde 5.9’a çıkaran Arçelik bugün Batı Avrupa’da beşinci, Doğu Avrupa’da dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye’de yüzde 50’nin üzerinde pazar payıyla liderliğini devam ettiren Arçelik Ar-Ge yatırımlarını da sürdürüyor. Şirket 2012’de enerji ve su tasarrufu en yüksek

Page 14: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

seviyede ürünler geliştirmeyi sürdürecek. Bunun yanında Arap Baharı’nın getirdiği karışıklıklardan etkilenen Kuzey Afrika ülke bayileri desteklenmeye devam edecek. Arçelik yeni model ve kapasite artış yatırımları için 2012’de Türkiye ve yurtdışındaki tesislerinde 265 milyon dolar harcama bütçelemiş durumda. Bu yatırımlarla ve Defy satın almasının etkisi ile toplam beyaz eşya üretim kapasitesi 14 milyon adetten, 17 milyon adede çıkacak.

FİNANS VE BANKACILIK

Geçtiğimiz yıl bankacılık alanında da başarılı sonuçlar alan Koç Holding’in bu alandaki amiral gemisi Yapı Kredi’nin toplam varlık büyümesi sektör ortalamasını aşarken, mevduatlarda da rakiplerden daha hızlı bir büyüme sağlandı. 2011 yılında Merkez Bankası ve BDDK’nın aldığı tedbirler bankaların gelirlerini olumsuz etkilerken, Yapı Kredi bu alanda rakiplerinden daha iyi bir performans gösterdi. Net faiz marjlarının daraldığı bir ortamda önemi daha da artan ücret ve komisyon gelirleri konusunda Yapı Kredi kendi kategorisinin en iyisi olmayı sürdürdü. Yapı Kredi’nin sektörlerinde lider olan leasing ve faktöring şirketlerinin yanı sıra, varlık yönetimi, sigorta, emeklilik ve yatırım bankacılığı alanında faaliyet gösteren iştirakleri de başarılı bir yılı geride bıraktı. Bankacılık sektörü için zorlu geçmesi beklenen 2012’de, Yapı Kredi açılacak 60 yeni şubesiyle yine sektör ortalamasının üzerinde bir büyüme hedefliyor.

TURİZM VE PERAKENDECİLİK

Ev geliştirme perakendeciliği pazarında liderliğini pekiştiren Koçtaş 2011 yılında toplam mağaza sayısını 30’dan 36’ya, toplam satış alanını ise 165 bin metrekareden 200 bin metrekareye çıkarttı. Koçtaş bu yıl beş yeni mağaza ile 41 mağazaya ulaşmayı planlıyor.

Geçtiğimiz yıl görkemli bir törenle açılan Divan Elmadağ Oteli’ni bünyesinde barındıran Divan Grubu, bu yıl yurtdışındaki ilk otelini Erbil’de açacak. Şirket ayrıca alınacak izinleri takiben Divan Talya ve Kuruçeşme’nin yeniden inşasına başlamayı hedefliyor.

Setur, 2011 yılında büyümesine devam ederek, yetkili acenta sayısını 32’ye, online acenta sayısını 200’e çıkarttı. Antalya limanında Duty-Free, Kuzey Irak’ta Erbil’de Duty-Free ve turizm acentası açtı. Skal-Skalite ödüllerinde Out-Going acentası, Duty-Free ve satış şirketi ve yerel rezervasyon sistemi dallarında en iyi acenta ödülü’nü almaya hak kazandı.

Setur Marinaları’na 2011 yılı içerisinde Kaş Marina ilave edildi. 2012 yılında marinalar zincirini daha da büyütmek için yurt içi ve yurt dışı fırsatlar yakından takip ediliyor.

SAVUNMA SANAYİ, DİĞER OTOMOTİV VE BİLGİ GRUBU

Sektöründeki yenilikleri dünya ile aynı anda takip eden KoçSistem üç sene önce başladığı bulut bilişim yatırımlarına devam ediyor. Yurt dışındaki “pixage” projeleri sürerken, ülkemizde ise Galatasaray Türk Telekom Arena ve Fenerbahçe Ülker Sports Arena’nın teknoloji altyapılarını KoçSistem kurdu.

Page 15: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Koç Topluluğu 25. Üst Düzey Yönetici Toplantısı’nın en çok akıllarda kalan anlarından biri de Topluluk çalışanlarından İlkay Varol’un yazıp bestelediği “Düşünülmeyeni Düşün Türkiye İçin” adlı rap şarkısıyla yapılan coşkulu açılıştı. İşte melodisi kadar sözleriyle dikkat çeken bu özel şarkı:

Düşünülmeyeni Düşün Türkiye İçin

Düşünülmeyeni düşün,

Görülmeyeni gör.

Duyulmayanı duy,

Bilinmeyeni bil!

Düşünülmeyeni düşün,

Görülmeyeni gör.

Duyulmayanı duy,

Geleceği bil!

Düşünülmeyeni düşünmek görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak ve bilinmeyeni bilmek, hayatın şifresidir zihindeki ilmek, hayatın kendisidir acımadan silmek!

Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi?

Bilinmeyeni bilen, olağanın dışında biri mi?

Duyulmayanı duymak ve düşünülmeyeni düşünmek sadece Tanrıya ve elçilerine özel mi?

Rekabetin içindeyiz değerli her saniyen, biz büyük bir aileyiz güç katar düşüncen, düşünülmeyeni düşündün görülmeyeni gördüysen, korkma! Sıfır endişen.

Görülmeyeni görenleri yazdı tarih çok.

Duyulmayanı duyanlarla doldu dünya en çok, unutmadık vefalıyız boynumuzda büyük borç, iki devin peşindeyiz, Atatürk, Vehbi Koç!

Koç dediğin ayrıcalıklı gemi, gider son sürat!

Düşünülmeyeni düşünmek gerçekten bir sanat.

Page 16: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Kim bilir, belki senin fikrin olur kol kanat, kim bilir, belki senin farkın olur Koç’ta fark her gün artan rekabet, yıldırmasın inat et.

Birer birer aş engelleri sen bir Koç’sun nihayet.

Farka bürün farkı izlet, farkımız net!

Farklı düşün, farklı hisset, fark yaratmaya devam et!

Düşündükçe çalıştık, çalıştıkça açıldık, açıldıkça ülkemizden çok parmak ısırttık.

Farkımızla geldik biz dünümüzden bu güne, düş peşine döndür yönü büyük dünya ligine farklı düşün farklı ol, benzer olma kendin ol, bırak kalsın kalan geri sen daima örnek ol, iyi günde kötü günde büyüdük biz seninle.

Koç yanında yolun açık, ilerle Türkiye!

Söz/Müzik – İlkay Varol (Dj & Mc & Beatmaker İlkay g.i.k.)

BULUNDUĞUMUZ NOKTAYA ULAŞMAMIZA KATKIDA BULUNAN YÖNETİCİLERİMİZE TEŞEKKÜRLERİMİZLE...

45 YILİnan Kıraç

Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi

Gerçekleştirilen törenle Koç Topluluğu’nda 20, 25, 30, 35 ve 45. yılını dolduran Topluluk yöneticileri ödül aldılar. Bu yöneticilerden ilki Koç Topluluğu’na uzun yıllar hizmet veren ve bu yıl dolu dolu bir 45 yılı geride bırakan Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi İnan Kıraç’tı.

Ödülünü Mustafa V. Koç’un elinden alan İnan Kıraç hakkında, Mustafa V. Koç, “Vefanın gerçek anlamını öğrenmek için İnan Bey’i tanımak gerek” dedi. İnan Kıraç’ın vizyoner kişiliği ve yenilikçi düşünceleriyle Koç Toplululuğu’nun bugünlere gelmesine büyük katkıda bulunduğunu belirten Koç, üniversite eğitiminin ardından Topluluğa intibak etmesinde İnan Kıraç’ın büyük emeği olduğunu söyledi. Kıraç’ın üstün yöneticilik ve liderlik vasıfları ile iş dünyasında önemli başarılara imza attığını ve otomotiv dünyasının duayenlerinden biri haline geldiğini anlatan Mustafa V. Koç sözlerini şöyle sürdürdü: “45 yıldır bu ülkeye ve Topluluğumuza hizmet etti ve hizmet etmeye devam ediyor. Eğitime katkıları ve Türk-Fransız ilişkilerinde üstlendiği önemli rol nedeniyle Fransa’nın en büyük nişanı olan Legion D’Honneur’e layık görülmüştür. Ayrıca Galatasaray’a, sanata ve tabiata olan sevgisi de hepimizin malumudur. İnan eniştemize, ailemize, Topluluğumuza ve Türkiye’ye olan katkılarından dolayı şükranlarımı sunuyor, sağlık ve başarılarının devamını diliyorum. İyi ki varsınız İnan Bey...”

Page 17: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

35 YILTurgay Durak

Koç Holding CEO - Yönetim Kurulu Üyesi

Koç Topluluğu’na 35 yıl boyunca hizmet veren Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO Turgay Durak, RMK Marine Genel Müdürü Ufuk Güçlü ve Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu ödüllerini Mustafa V. Koç’un elinden aldılar.

DOLU DOLU 35 YIL

Mustafa V. Koç ödülünü verdiği Turgay Durak için “Tevazuyu ve idareciliği demokratik bir anlayışla harmanlayabilen nadir insanlardan biri” derken kendisinin başarılarla dolu kariyerinde işini severek yapan bir yönetici olduğuna dikkat çekti. Koç Topluluğu’na 35 yıl boyunca verdiği emek, çok yönlü liderliği, yenilikçi düşünceleri ve kattığı itibar için teşekkür eden Mustafa V. Koç, Durak’ı şu sözlerle anlattı: “Ford Otosan’a, Koç Holding’e gelmeden evvel çok genç yaşta intisap etmiş, farklı kademelerde çok ciddi katkıları olmuştur. Işık hızında okur, kavrar ve çok iyi analiz eder, ekibini geliştirmeyi çok önemser ve çalıştığı kuruma çok bağlıdır. Yeri geldiğinde duygusal ve yeri geldiğinde çok mantıklıdır. Pazarlık masasında karşısına en son oturulacak kişidir. Hafızası çok kuvvetlidir. Kendi başarıları kadar, arkasında birbirini seven, sürdürülebilir başarılar üreten bir ekip bırakmayı becerebilen liderlerdendir. Kendisine bundan sonraki hayatında başarılar diler ve candan tebrik ederim.”

Ahmet Türkoğlu

Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Genel Müdürü

Ufuk Güçlü

RMK Marine Genel Müdürü

30 YILKoç Topluluğu’nda 30. hizmet yılını doldurarak ödül alan isimler Koçfinans Genel Müdürü Ahmet Kürşad Öçel, Arçelik Mali İşler Merkez İşletmeler Direktörü Ali Tayyar, Ram Dış Ticaret Genel Müdürü Halil Cem Gülçur, Ford Otomotiv Sanayi Yeni Projeler Genel Müdür Yardımcısı Şakir Taylan Avcı ve Arçelik-LG Klima Genel Müdürü Ahmet Sakızlı oldu.

Ahmet Kürşad Öçel

Koçfinans Genel Müdürü

Ali Tayyar

Page 18: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Arçelik Mali İşler Merkez İşletmeler Direktörü

Halil Cem Gülçur

Ram Dış Ticaret Genel Müdürü

Şakir Taylan Avcı

Ford Otomotiv Sanayi Yeni Projeler Genel Müdür Yardımcısı

25 YIL25. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın devamında, Koç Topluluğu’nda 25. ve 20. yılını geride bırakan çalışanlara ödülleri Koç Holding CEO’su Turgay Durak tarafından takdim edildi. Çeyrek asırdır Koç Topluluğu’nun birer üyesi olan çalışanlar ödüllerini alırken onurluydular.

Erhan H. Şen

Demir Export Mali ve İdari Genel Müdür Yardımcısı

Feridun Okan Çığır

Tat Konserve Ticari Pazarlama Direktörü

Gülsevin Yılmaz

Yapı Kredi Portföy Yönetimi Genel Müdür

Mustafa Coşkun Bulak

Yapı Kredi Bank Azerbaycan Genel Müdürü

Mustafa Halit Önalp

Koç Tüketici Finansmanı Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yard.

Okan Baş

TOFAŞ-Fiat İş Birimi Direktörü

Şirzat Subaşı

Arçelik Türkiye-Orda Doğu-Afrika ve Türki Cumhuriyetler Genel Müdür Yardımcısı

20 YIL

Page 19: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Yağız Eyüboğlu

Aygaz Genel Müdürü

Hakan Turan

Arçelik Tüketici Hizmetleri Direktörü

Fikret Coşar

Akpa Şirket Müdürü

Eşfak Tüzün

Koç Holding Stratejik Planlama Koordinatörü

Emin Bulak

Arçelik Üretim Teknolojileri Direktörü

Ömer M. Koç

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Cenk Çimen

Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı

Ali Kızılkaya

Aygaz Teknik ve Yatırımlar Genel Müdür Yrd.

İsmail Oğuz Toprakoğlu

Ford Otomotiv CFO

Memet İlkan Kamber

Türk Traktör Mali İşler Genel Müdür Yrd.

Ramazan Pulat Oktay

Aygaz Üretim Direktörü

Page 20: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

20-23 K. MAHBUBANI

BATININ DEĞERLERİYLE YÜKSELEN DOĞU

Ekonomist Kishore Mahbubani, dünyanın merkezinin kaydığı Asya’yı en iyi tanıyan isimlerden biri olarak Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’na ufuk açıcı bir sunumla katıldı. Mahbubani Asya’nın yükselişini, Çin-ABD ilişkilerini ve değişen ekonomik dengelerin Türkiye’ye yansımalarını Bizden Haberler Dergisine anlattı.

Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın konuk konuşmacılarından biri 2008 yılında yayımlanan The New Asian Hemisphere: The Irresistable Shift of Global Power to the East (Yeni Asya Yarıküresi: Global Gücün Doğuya Karşı Konulmaz Kayışı) adlı kitabıyla büyük yankı uyandıran Kishore Mahbubani idi. Halen Singapur Ulusal Üniversitesi Lee Kuan Yew Kamu Politikaları Okulu’nda Dekan ve Kamu Politikaları Uygulamaları Profesörü olan Mahbubani Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda da oldukça ilgi çekici bir konuşma yaptı. Konuşmasına başlarken iki önemli konuya vurgu yapacağını belirtti Mahbubani. Bunlardan ilki Batı egemenliğinin sonu, ikincisi ise Asya’nın geri dönüşüydü.

Asya’nın yükselişine ilişkin tartışmaların giderek arttığı bir dönemde neden Asya’nın ‘yükselişi’ ifadesini değil de ‘geri dönüşü’ ifadesini kullandığını şöyle açıklıyor Mahbubani: “Çünkü bundan sadece 200 yıl öncesine kadar Çin dünyanın en büyük ekonomisi, Hindistan ise ikincisiydi. Sanayi Devrimi ile Batı dünyası neyi deneyimlediyse bugün Asya’nın yaşadığı da odur.” Ancak bu noktada asıl önemli olanın tüm bunların neden şimdi olduğu sorusuna verilecek cevap olduğunu belirten Kishore Mahbubani bu sorunun yanıtını da kendi veriyor: “Çünkü Batı’nın hikmetinin temelini oluşturan yedi sütunu Asyalılar şimdi anladı.”

SERBEST PİYASA EKONOmiSİNE GEÇİŞ

Ünlü ekonomist Batı dünyasının bugüne kadar uyguladığı ancak Asya’nın yeni yeni hayata geçirdiği temel ilkelerden ilkinin serbest piyasa ekonomisi olduğunu söylüyor. Mahbubani’ye göre 1949’dan 1979’a kadar devletçi ve kapalı ekonomiyle yönetilen Çin’de 1980’den sonra hayata geçirilen reformlarla ekonominin dışa açılmasının yarattığı dönüşümü vurgularken “Daha çok çalışmak için hiçbir nedenleri olmayan insanlar bugün 7 gün 24 saat çalışan, dünyanın en çalışkan insanları haline geldi ve caddelerinde araba görmenin bile zor olduğu şehirler devasa gökdelenlerin ardına dizildiği metropollere dönüştü” diyor. Bu denli keskin bir dönüşüm yaşamamış olsa da Hindistan’ın da 1991’de yaşadığı ekonomik krizin ardından açık ekonomiye geçtiğini ve asıl yükselişinin bu dönemde başladığını ifade ediyor Mahbubani. Ancak Mahbubani’nin tam bu noktada altını çizdiği dikkat çekici bir husus daha var: “Asya serbest piyasa ekonomisine Batı’dan daha çok inanır hale geldi. Eğer bu trend böyle sürer, bugüne kadar serbest ticaretin en büyük savunucusu olan ABD serbest piyasa ekonomisinden uzaklaşır ve Asya ülkeleri birbiriyle çok daha etkileşim halinde iş yapmaya başlarsa o zaman gücün tamamen Doğu’ya kaydığına tanık olacağız.”

Page 21: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Kishore Mahbubani yükselişin temelinde yer alan ikinci sütunun bilim ve teknoloji olduğunu söylüyor. “Batı’nın 19. yüzyılda dünyaya hakim olmasının nedeni neydi?” diye soruyor Mahbubani ve yanıtlıyor: “Elbette bilim ve teknolojideki üstünlüğü.” Portekiz gibi 4 milyon nüfuslu küçücük bir ülkenin Güney Amerika’da koloniler kurabilmesinin ve hatta Çin ve Hindistan’a kadar uzanabilmiş olmasının altında yatan tek gücün bilim ve teknolojideki hakimiyeti olduğunun altını çizen Kishore Mahbubani bugün aynı gücün Asya’ya kaydığını belirtiyor. 2008 yılında Doğu Asya’nın yaptığı Ar-Ge harcamalarının ilk kez ABD ve Avrupa’nın Ar-Ge harcamalarını aştığını belirten Mahbubani bu harcamaların insanların yaşam standartlarını yükselttiğine dikkat çekiyor. Mahbubani bilim ve teknolojideki üstünlüğün önümüzdeki dönemde Asya ülkelerinde olacağına yönelik bir diğer önemli göstergenin ABD’deki uluslararası bilim ve matematik okullarında yüksek lisans ve doktora yapan öğrenciler arasında Asyalıların oranı olduğunu söylüyor. “Asyalılar sadece bugünkü nesillere değil, gelecek nesillere de yatırım yapıyor” diyor Kishore Mahbubani.

PRAGMATİZM VE FIRSAT EŞİTLİĞİ

Toplumların yükselişinde en etkili unsurlardan biri de pragmatizm. Pragmatizmin Asya toplumları için yeni bir kavram olmadığını vurgulayan Kishore Mahbubani bu anlayışı şöyle Deng Xiaoping’in sözleriyle özetliyor: “Kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değildir, önemli olan fare tutması.” Bu örneğin ülkelerin ekonomiye yaklaşımlarına ise “kapitalizm ya komünizm, fark etmez. Hangisi işe yarıyorsa o kullanılmalı” şeklinde yansıdığını belirtiyor ünlü ekonomist. Asya’nın ilk pragmatistlerin Japonlar olduğunun altını çizen Mahbubani ülkenin bundan 150 yıl önce eyleme geçtiğini ve modernleşme yolunda hiçbir ideolojik gözlük takmadıklarını ve hem Avrupa ülkeleri hem de ABD’den uygun gördükleri tüm uygulamaları kendilerine uyarlayarak modernleştiklerini anlatıyor.

Dördüncü sütuna liyakatı yerleştiren Kishore Mahbubani bu ilkeyi şöyle tanımlıyor: “Liyakat aslında son derece basit bir kural: Toplumdaki her birey potansiyel bir kaynak olduğundan, her bireye topluma katkı sağlaması için fırsat eşitliği tanımanız gerekiyor. Bugün bütün başarılı organizasyonlar liyakat esasına dayandıkları için başarıya ulaşmıştır. Bu nedenle hiçbir yeteneğin göz ardı edilmemesi gerekir.” Bu ilkeyi Hindistan’daki kast sisteminin kapalı yapısından çıkmayı başararak eğitimini tamamlayan ve daha sonra Hindistan Merkez Bankası Başkanı olmayı başaran bir isimden örneklendirdi.

VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

Kishore Mahbubani Asya’nın yükselişinde etkili olan beşinci unsurun kültürel barış olduğunu söylüyor. Özellikle Doğu Asya’dan yükselen en güçlü sesin “sessiz silahların sesi” olduğunun altını çizen Mahbubani, 1997-1998 yıllarında yaşanan Asya Finans Krizi’nin de bölgede barışı derinleştiren ve güçlendiren bir etkisi olduğunu belirtiyor. Bu barış kültürün ise Batılı ülkelerin II. Dünya Savaşı sonrası takındığı barışçıl tutumdan ders alındığını vurguluyor Mahbubani ve Batı kültürünün bir başka özelliği olan hukukun üstünlüğü ilkesinin Asya’nın Batı’dan edindiği bir diğer nitelik olduğunu söylüyor. “Hukukun üstünlüğü yani herkesin yasalar karşısında eşit olması Asyalılar için geçerli bir ilke değildi, Asyalılar yönetici sınıfın hukukun üzerinde olduğunu kabul ederdi” diyor Kishore Mahbubani. Ancak son yıllarda hukukun üstünlüğü ilkesini fonksiyonu sebebiyle değil, etik nedenlerle benimsediklerinin de altını çiziyor.

Page 22: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Asya’nın üzerinde yükseldiği sütunların sonuncusu ise eğitim. “Asya’da büyük bir kitle Batı eğitiminin tadına vardı ve adeta bağımlısı oldu” diyor Kishore Mahbubani ve Dünya Bankası tarafından 2007 yılında hazırlanmış bir rapordan veriler sunuyor. Rapora göre Asya’da yükselen eğitim seviyesinin bölge ekonomisinin büyümesine yüzde 0,75 ila yüzde 2 aralığında bir katkısı olduğu tahmin ediliyor. Tersine beyin göçüyle birlikte Batı’da eğitim aldıktan sonra ülkesine dönen profesyonellerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Batı dünyasının yedi temel değerini kendilerine uyarlayarak Asya’nın önümüzdeki yıllarda Batı’dan çok daha önde olacağını düşünüyor Kishore Mahbubani. Bu sonuçlara ancak uzun süren araştırma ve çalışmalar sonucunda ulaşıldığını belirten ünlü ekonomist, bu çalışmalar esnasında tek tek incelediği bölgelere ilişkin öngörülerini ve dünyanın yakın geleceğini nasıl gördüğünü Bizden Haberler Dergisi’ne anlattı.

Çin’in son birkaç yıldır üretimde katma değer zincirini yukarı taşıması sürecini ve bunun gelişmiş ülkelerdeki istihdamla ilişkisini değerlendirebilir misiniz?

Kesinlikle doğru. Çin, katma değer zincirini yukarı taşıyor. Biliyorsunuz; Çin küresel üretim zincirine ucuz oyuncaklar, ayakkabılar ve tekstil ürünleri üreterek dahil oldu. Ardından tedariğinin sınırsız olmadığını ve sonra da değer zincirini yukarı çıkararak daha fazla değer elde edebileceğini keşfetti. Böylelikle ihracatta daha sofistike ürünlere odaklanarak daha fazla değer yaratabileceklerini keşfettiler. Bunun yanında Çin’de eğitim kalitesi çok yükseldi. Çok iyi eğitilmiş bir nüfusa sahip ve dünyanın en fazla mühendis veren ülkesi konumunda. Son çalışmalara bakarsak, Çin inovasyona, Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan ülkeler arasında. Çin’in üretiminin günbegün daha sofistike hale gelmesi kaçınılmaz. Bu önlenemez bir gelişme.

Peki bunun emek piyasasında nasıl bir etki yaratacağını ön görüyorsunuz? Özellikle dönüşümünden bu yana 1 milyondan fazla işi Çin’e kaptıran Amerika gibi, gelişmiş pazarlarda?

Şu çok açık ki, Amerika hâlâ dünyanın geri kalanını etkisi altına alan rekabeti görmezden geliyor. Global üretimde Amerika’nın payının gerilediğini görüyoruz. Buna Amerika’nın tepkisi “Fark etmez, nasıl olsa piyasa en iyisini bilir, piyasanın aktörleri ne yapacaklarını gayet iyi bilir” yönünde oluyor. Ama bence Amerika yanılıyor. Çünkü Çin, Kore, Hindistan, Japonya, Malezya, Singapur gibi ülkelere baktığınızda üreticileri çekmek için yatırım, eğitim, vergi teşvikleri, uygun ekonomik koşullar anlamında en iyi ortamları yaratmaya çalıştığını görürüsünüz. Bu bakımdan iyi yatırımları çekmekte devlet çok önemli bir role sahip. Singapur bu açıdan dünyanın en başarılı ülkesi ve bunda devletin etkisi tartışılmaz. Amerikalılar ise devletin hiçbir rolü olmadığına inanarak çok ideolojik davranıyor. Devletin her şeyi piyasaya bırakması gerektiği yaklaşımına sahipler. Ama bence Amerika bir gün gerçeğe uyanacak. Asya’daki ülkelere baktığımızda hem “görünmez el” hem de “görünür el” ile işlediklerini görüyoruz, Amerika ise yalnızca “görünmez el” ile işliyor. Bu doğal olarak iki eli olan birinin tek eli olan birine karşı mücadelesi gibi görünüyor. Sonuç elbette aşikar…

Çok zor geçmesi beklenen bir yıla başlıyoruz. 2012’de özellikle gelişmekte olan ülkelerin birbirleriyle olan ticari ilişkilerinin gelişmesi bekleniyor. Sizce Çin bu anlamda gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarını yönlendirmesi açısından nasıl bir potansiyele sahip?

Page 23: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Diğer gelişmekte olan pazarlar hakkında yorum yapmak istemem. Ancak bugün dünyada ülkelerarası ticaretin en hızlı geliştiği yer Asya. Şu açık ki bu trend sürecek ve Asya ülkeleri arasındaki ticaret komşu ülkelere göre daha hızlı bir şekilde devam edecek. Çin’in yeni orta sınıfı ortaya çıktığından bu yana ülkelerarası yatırımlar da artıyor. Kalkınmaya paralel olarak oteller, alışveriş merkezleri, havalimanı yatırımları da görmeye devam edeceğiz. Dünyanın en iyi havalimanlarının Singapur, Pekin ve Şanghay’da olduğunu görüyoruz. Bunlarla kıyaslandığında Amerikan havalimanları üçüncü dünya gibi görünüyor, çünkü yatırım yapmıyorlar. Bu büyük bir hata, Asya ülkeleri altyapı yatırımlarını gelecekte talep olacağı öngörüsüyle yapıyorlar, Yeni Delhi bile bunun gerisinde kalmıyor.

Avrupa, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı bölgeydi ancak krizin de etkisiyle bu sene bölgeye ihracatın düşeceği çok açık. Türkiye’den birçok farklı endüstrinin Çin’e yöneldiğini görüyoruz. Sizce bu pazarda şansları ne kadar?

AB’nin toparlanması ve yaşadığı sorunların üstesinden gelmesi uzun zaman alacak. Buna karşın Asya büyüme için birçok fırsat sunuyor. Çin, Asya’daki ülkelerden yalnızca biri. Bununla birlikte Hindistan, 600 milyonun üzerinde nüfusu, milyar dolarlık ekonomik büyüklüğü, sürekli büyüyen ticareti ile öne çıkıyor. Bunun yanı sıra Endonezya, Malezya gibi çok hızlı büyüyen Müslüman ülkeleriyle Güneydoğu Asya’da ciddi fırsatlar var.

Peki Türkiye’nin Asya’ya oryantasyon süreci nasıl ilerlemeli?

Singapur bir konuşlanma noktası olarak kullanılabilir. Singapur Asya’nın en fazla doğrudan yabancı yatırım çeken ve en liberal ekonomilerinden biri. Birçok Hintli şirket son dönemde Singapur’da mağazalar açmaya başladı. Türkiye bir tek yere gelerek hem Hintli hem de Çinli şirketlerle tanışma ve işbirliği şansına sahip olabilir. Singapur iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Çin’de bu yıl ve gelecek yıl yapılacak seçimlerle ilgili beklentileriniz neler? Çin sizce günün birinde demokratik bir devlet yönetimine sahip olacak mı?

Bence, Çin’in uzun vadede demokratik bir yönetim olmamasından kaynaklanan bir rekabet dezavantajı var. Çin bir demokrasi olmak zorunda. Ama kısa dönemde bu bir avantaj çünkü Çin’in gelecek başkanının kim olacağını biliyoruz. Birinci sırada Xi Jinping geliyor ve onun yeni başkan olması kuvvetle muhtemel. Buna karşın Amerika’nın yeni başkanının kim olacağını bilmiyoruz. Aynı zamanda Çin’de sıradaki başkanların kimler olacağı konusunda belirsizlik hakim. Bu, Çin’de devam eden bir süreç ama ben Çin politikalarında herhangi bir majör değişiklik öngörmüyorum. Çünkü Çin politikaları bir adama bağlı olarak değil, üst düzey konsensüs sürecine göre inşa ediliyor. Konsensüse vardıklarında politika devam eder ve kişiye bağlı kalmaz. Çin son 10 yıldır şu anki yönetim politikalarıyla çok iyi bir gelişme yakaladı. Bence Çinliler adapte olmaları ve değişmeleri gerektiğini fark ettiler. Eskiden yaptıkları gibi otopilot devam edemeyeceklerini anladılar.

Amerika ve Çin arasında yükselen gerilim iki ülkenin birbirine bağımlılıkları sayesinde ciddi düzeylere tırmanmıyor. İki ülke arasındaki rekabeti düşündüğünüzde sizce bu sürdürülebilir mi?

Page 24: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Sadece Çin ve Amerika değil, aynı zamanda bütün dünya birbirine çok bağlı. Amerika ve Çin arasındaki olası bir savaşı düşündüğümüzde bundan zenginleşecek herhangi bir taraf bulunmuyor. Tam aksine kaybedecek çok şey var. Buna karşılık etki alanına yönelik rekabet artacak ve bunun sonuçlarını göreceğiz. Savaşın aksine etki için savaşmak iyi bir şey olabilir. Çin, Asyalı ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları imzalayan ilk ülke olduğunda Japonlar çok şaşırmıştı. Çünkü Japonlar Asyalı ülkelerle ilişkilerini iyileştirme hedefine sahiplerdi. Doğal olarak Çin’in ardından Japonlar diğer Asyalı ülkelerle serbest ticaret anlaşması imzaladılar, hemen ardından da Hintliler. Herkesin bu şekilde birbiriyle serbest ticaret anlaşması imzalamasının net sonucu muazzam büyüklükte bir ticaret hacmi oldu. Yani sahip olduğunuz jeopolitik rekabet, ülkeler arasında ticaret yaratılması, daha fazla iş ve daha fazla zenginlikle sonuçlanıyor. Aynı şekilde Amerika da Trans-pasifik üzerindeki ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor, bu da aynı nedenle iyi sonuçlara yol açan bir girişim.

Son olarak, Kuzey Kore’deki başkanlık değişimini değerlendirebilir misiniz? Asya’nın dünyaya açılan kapalı ekonomilerine Kuzey Kore’nin yakın gelecekte dahil olması ne kadar muhtemel?

Kimse Kuzey Kore’de ne olacağını bilemez. Uzun dönemde açılabilir, bu iyi de olur ancak bunun nasıl ve ne zaman gerçekleşeceğini öngörmek mümkün değil.

Mahbubani, Asya’nın Batı’dan alıp yeni uygulamaya başladığı ilkeleri; serbest piyasa ekonomisi, bilim ve teknoloji, pragmatizm, liyakat, kültürel barış ve eğitim olarak özetliyor. Ona göre Doğu’nun yükselişinin sırrı bu ilkelerde.

Kishore Mahbubani

Akademisyen, düşünce adamı, yazar ve aynı zamanda diplomat olan Prof. Kishore Mahbubani, National University of Singapore’da bulunan Lee Kuan Yew School of Public Policy’de dekan olarak görevini sürdürüyor. Felsefe ve tarih eğitimi gören Kishore Mahbubani, edindiği başarılı politika kariyeri ile dünya çapında bir üne sahip.

1971 ve 2004 yılları arasında Singaporean Foreign Services da görev alan Mahbubani burada Birleşmiş Milletler Singapur daimi temsilcisi olarak görevini sürdürdü. 33 yıllık diplomatik kariyeri boyunca birçok makale ve ‘Best Seller’ kitap yayınlayan Mahbubani, Institue of Southeast Asian Studies, the Institue of Policy Studies, the Lee Kuan Yew Exchange Fellowship and the Institue of Defence and Strategic gibi lider enstitüler ve ‘Think Tank’ kuruluşlarının da yönetim kurulunda yer alıyor.

Singapur Ulusal Üniversitesi’de okuduğu yıllarda en yüksek başarı burslarından biri olan ‘President’s Scholarship’e layık görülen Mahbubani, üniversiteden birincilik derecesi ile mezun oldu ve aynı ünversitede felsefe alanında yüksek lisansını tamamladı. 1995 yılında fahri doktora unvanını alan Prof. Kishore Mahbubani, dünyanın en önemli 100 entellektüelinden biri olarak kabul ediliyor.

Page 25: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

24-29- ERTUĞRUL GÜNAY

“TÜRKİYE BENİ HEYECANLANDIRIYOR”

“Eminim ki, Türkiye kültürü sadece beni değil bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda yaşayan, bu havayı solumuş tüm insanları heyecanlandırıyordur. Bu heyecan ve gurur, bulunduğum konumun da avantajıyla hayallerimi gerçekleştirmemi sağlıyor.” Bu sözler Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a ait. İki dönemdir yürüttüğü bakanlık görevi süresince Türkiye’nin sahip olduğu tüm değerleri birer turizm öğesi olarak konumlandıran Bakan Günay, dünya sıralamasında hızla yükselen Türkiye’nin bu başarısında Türk insanının da büyük payı olduğu görüşünde.

2011 yılında Türkiye dünyanın yedinci büyük turizm merkezi oldu. Bu başarıya giden yolu ve Türk turizmi açısından 2011 yılını değerlendirir misiniz?

Güzel haberlerle bir yılı geçirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 2011 yılında Türkiye 31 milyonu aşkın turisti ağırlayarak önceki yıla göre %10‘luk çok önemli bir artış sağladı. Bu artış Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2011 yıl sonu tahmini büyüme oranı olan % 4-5’in iki katı. Turizm gelirlerinde de yine geçtiğimiz yıla göre artış kaydederek 2011 yılında 24 milyar dolar civarında bir gelir elde ettik. Bakanlık olarak turizm sektörünün tüm bileşenleri ile işbirliği içinde yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde bu haklı başarıya ulaştığımızı düşünüyorum.

Ülkemiz yaklaşık 900 bin yatak kapasitesine sahip yeni ve modern tesisleri, genç ve eğitimli personeli, yüksek hizmet kalitesi ile Akdeniz çanağındaki rakip ülkeler ile karşılaştırıldığında bu alandaki üstünlüğünü açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca nitelikli turizm personeli sayımız ise 900 bini buldu ve bu inanılmaz nitelikli istihdam hizmet kalitemizi daha da artırdı. 2012’de de aynı başarıyı sürdüreceğimizi ve adım adım en tepeye ilerleyeceğimizi umut ediyorum.

Bugüne kadar Türk turizmi denince akla Antalya, Bodrum vb sahil kentleri gelirken Orta ve Doğu Anadolu’da Mardin, Adıyaman’daki Nemrut Kommagene anıtları ve Urfa’daki Balıklı Göl gibi parmakla sayılabilecek kadar az sayıda yer turistik kabul ediliyordu. Ancak son dönemde bu bölgelerde kültür ve turizme yönelik yatırımlar, restorasyon çalışmaları ve müzeleştirme çabaları görüyoruz. Bize bu çalışmalardan ve bölgede yaratacağı katma değerden bahseder misiniz?

Turizmde bugün geldiğimiz noktayı en başta İstanbul, İzmir, Antalya gibi illerimize ve sahil şeridimize borçluyuz. Şu anda yurt dışında “Türkiye” dendiği zaman öncelikle akla ilk gelen illerimiz bunlar. Ama akıllara gelen bir başka özelliğimiz de kültürel zenginliğimiz ve tarihimiz. Kıyı turizmi bugün Türkiye’de çok sağlam bir yere geldi. Ama kültür turizmimizi de şu anda ön planda tutuyoruz. Türkiye genelinde kültürümüzün tanıtılması ve yaşatılması çalışmalarını sıkı bir şekilde sürdürüyoruz. Mardin, Nemrut, Trabzon, Bursa, Konya ve diğer tüm illerimizin yapılan

Page 26: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

yatırımlar, restorasyonlar ve yeni açılan sergi alanları, müzeler ile kültür turizminde önemli birer destinasyon haline geleceğine inanıyorum. Benim şu anda büyük heyecanla takip ettiğim çalışmalarımızdan birisi Diyarbakır İçkale kazıları, diğeri de Ankara’da inşa edilecek olan Uygarlıklar Müzesi. Her iki ilimiz de bugüne dek bir İstanbul, İzmir kadar turizmde çok ön plana çıkamamış maalesef. Bu çalışmaları sonuçlandırdığımızda bu gidişatın tamamen değişeceğine inanıyorum. Böylece Ankara’da turizmin getirdiği o canlılık, renklilik ve ahenk görülecek, siyasetin, bürokrasinin getirdiği kasvetli hava değişecek. Diyarbakır’da ise kültürel ve ekonomik gelişmeler görülecek, kardeşlik ve barış pekişecek.

Tarih turizmi ve müzeciliğe verdiğiniz özel önem kamuoyu tarafından biliniyor. Bu konudaki gelişmelerden ve bundan sonraki planlarınızdan söz eder misiniz? Türkiye’de son yıllarda ivme kazanan özel müze girişimciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben eminim ki, Türkiye kültürü sadece beni değil bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda yaşayan, bu havayı solumuş tüm insanları heyecanlandırıyordur. Bu heyecan ve gurur, bulunduğum konumun da avantajıyla hayallerimi gerçekleştirmemi sağlıyor. Ankara’da kurulacak olan Uygarlıklar Müzesi daha düşünce aşamasında bile beni bir çocuk gibi heyecanlandırırken, tamamlandıktan sonra bana, bu toprakların insanına ve bu kültürü tanımaya gelmiş ziyaretçilerimize yaşatacakları eminim tarifsiz olacaktır. Kültürümüz için attığımız her adımda yaşadığım duyguları göz önünde bulundurduğumda, fırsatı olan herkesin bu duyguları tatması gerektiğini düşünüyorum. Kendi insanımız da artık kültürü konusunda daha bilinçli, bunu da özel müzecilikteki gelişmelerle görebiliyoruz. Bir toplumun kültürünü ayakta tutan ve yaşatan bir bütün olarak o toplumun organlarıdır. Bu sebeple bu çabalar, bu girişimler kültürümüze katkı sağlarken, beni de Bakan olarak gururlandırıyor ve teşvik ediyor.

İnanç turizmi, sağlık turizmi gibi turizmi sezonluk olmaktan çıkaracak yeni segmentlere yönelik çalışmalarınız var. Golf turizmi de Türkiye’nin giderek yıldızının parladığı alanlardan biri haline geldi. Bu tür alanlarda yerli ve yabancı yatırımcıya sunulan teşvik ve kolaylıklar nelerdir?

Sadece inanç turizmi, sağlık turizmi de değil. Türkiye’de artık tüm turizm çeşitlerinin gelişmesi için teşvikler sağlanıyor. Golf turizmi de bunlardan birisi ve henüz gelişme aşamasında. Özellikle Antalya’da gelişen bir turizm çeşidi. Diğer turizm çeşitlerinden farklı olarak çok geniş bir alana ihtiyaç duyulması sebebiyle daha titiz bir planlama gerektiriyor. Bu da Bakanlık olarak bize önemli sorumluluklar yüklüyor. Golf turizminin geliştirilmesi çalışmalarımızı ve teşviklerimizi de bu sorumluluk çerçevesinde sürdürüyoruz.

Uluslararası ziyaretçileri çekme yarışında fiyat rekabetinin sürdürülebilir olup olmayacağıyla ilgili görüşleriniz neler? Bu konu Türkiye’nin uzun vadeli turizm stratejisinde nasıl yer alacak?

Page 27: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Türkiye deniz-kum-güneş turizminin yanı sıra kültür turizmi başta olmak üzere termal, kongre, inanç, gastronomi, yatçılık, kış sporları, golf, doğa sporları gibi birçok alternatif turizm çeşidini bir arada sunuyor. Ülkemizin eşsiz coğrafyası ve zengin tarihi bizle birçok turizm destinasyonumuzu farklı ürünleri ile hedef pazarlarımızda tanıtma imkanı veriyor. Fiyat rekabeti kimi açılardan çok önemli olsa da sunulan zenginlik, kaliteli hizmet ve ziyaretçilerin elde edecekleri göz önünde bulundurulduğunda her zaman en ön planda tutulmuyor ve tutulmamalı da. Biz dünya sıralamasında hızlı yükselişini sürdüren bir ülkeyiz ve ben bu konumumuzun kültürümüz, doğamız ve insanımız sayesinde elde edildiğini düşünüyorum. Türkiye artık fiyatla değil, kaliteli hizmeti, kültürel ve doğal zenginlikleri ile rekabetini sürdürüyor.

Önümüzdeki beş yıllık süre içerisinde öncelikli planlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Bakanlık olarak çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Türkiye’yi turizmde hak ettiği noktaya, dünya sıralamasında ilk üçe taşımak hedefiyle yürütüyoruz. Bunu yaparken kültürümüzü, doğamızı korumak ve gelecek nesillere aktarmak elbette ki öncelikli amacımız. Şuanda devam eden kazılarımızın ve restorasyonlarımızın tamamlanması, bu kazılardan çıkarılan eserlerin sergilenecekleri uygun sergi alanlarının açılması da yine en önem verdiğimiz planlarımız içerisinde yer alıyor.

Türkiye’nin ve Anadolu kültürünün yurt dışında tanıtımı için 2011’de ne kadar bütçe ayrıldı? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapılıyor?

Bizi rakiplerimizden fersah fersah ayıran tarihimiz ve kültürümüzü yurt dışında tanıtmak için 2011 yılında yaklaşık 100 milyon ABD Doları tutarında dev bir bütçe kullanıldı.

Reklam faaliyetlerimiz halkla ilişkiler faaliyetleri ile desteklenmiş özel projeler yürütüldü. Örneğin, “Living İzmir” projesi ile dünyanın birçok ülkesinden gazeteci ve program yapımcılarını İzmir’de ağırladık. İstancool, İstanbulive, Uluslararası Antalya Caz Festivali, İstanbul Alışveriş Festivali, Ramazan Ayı Tanıtım Kampanyası gibi birçok özel projeye imza attık.

İki binden fazla ağırlama faaliyeti ile dünya basınının gündeminde yer aldık. Ayrıca 2011 yılında 61 ülkede iştirak ettiğimiz 153 turizm fuarında ülkemiz kültürünü ve sanatını tanıtmak amacıyla sanatçılar, zanaatkarlar, gösteri ve müzik ekipleri görevlendirildi. Travel&Leisure’ın Ağustos 2011 sayısında İstanbul’un dünyada 5. Avrupa’da 3. destinasyon olarak gösterilmesi, New York Times Gazetesi tarafından yayınlanan “Ölmeden Önce Görülmesi Gereken 1000 Yer” isimli kitapta Pamukkale, Kapadokya, Efes, İstanbul, Konya, Demre gibi Türkiye’nin en önemli kültürel ve tarihi mekanlarının yer alması tanıtımımızı doğru yaptığımızın birer göstergesi diye düşünüyorum.

Turizme paralel olarak otelcilik hızla büyüyen bir başka alan. 2011’in şehir otelciliği açısından son derece iyi bir yıl olduğu biliniyor. Bu alanda yatırımlarına devam eden yabancı zincirlerin yanı sıra Koç Topluluğu gibi yerli yatırımcılar da Anadolu’ya yoğun

Page 28: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

yatırımlar yapıyorlar. Özelde Koç Topluluğu’nun ve genelde tüm yerli ve yabancı yatırımcıların otelciliğe ve turizme katkılarını değerlendirir misiniz?

Bakanlık olarak kültürümüzün ve turizmimizin gelişmesi için elimizden geleni, hatta daha fazlasını yapıyoruz. Fakat bizim bu çalışmalarımız her zaman yeterli olamayabiliyor. Özel sektörün çabaları hem büyük katkı sağlıyor, hem de bizi daha iyisini ve daha fazlasını yapmak için teşvik ediyor, bu işte yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Koç Topluluğu da dahil tüm yatırımcılar, hem kültürümüze, hem turizmimize hem de ekonomimize otelleri, müzeleri, restorasyon çalışmaları ile yeri doldurulamaz bir katkı sağlıyor.

Koç Topluluğu da dahil tüm yatırımcılar, hem kültürümüze, hem turizmimize hem de ekonomimize otelleri, müzeleri, restorasyon çalışmaları ile yeri doldurulamaz bir katkı sağlıyor.

TÜRKİYE TURİZMDE REKABET ALANLARINI ARTIRDI

Dünyada turizm denilince akla gelen destinasyonların başında Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli doğru kullanması bu başarıda önemli bir yere sahip.

Türkiye turizmi artık sadece deniz-kum-güneş üçlemesiyle anılmıyor. Sahip olunan zengin kültürel değerler, köklü tarih ve coğrafyanın sağladığı tüm avantajlar birer turizm alanı oluşturuyor. Bu açıdan Türkiye artık turizmde hem birçok alanda rekabet ediyor hem de her yaştan farklı vizyona sahip birçok turistin ülkemizde konaklamasına olanak sağlıyor. Ertuğrul Günay bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Türkiye artık fiyatla değil, kaliteli hizmeti, kültürel ve doğal zenginlikleri ile rekabetini sürdürüyor. Travel&Leisure’ın Ağustos 2011 sayısında İstanbul’un dünyada 5. Avrupa’da 3. destinasyon olarak gösterilmesi, New York Times Gazetesi tarafından yayınlanan ‘Ölmeden Önce Görülmesi Gereken 1000 Yer’ isimli kitapta Pamukkale, Kapadokya, Efes, İstanbul, Konya, Demre gibi Türkiye’nin en önemli kültürel ve tarihi mekanlarının yer alması tanıtımımızı doğru yaptığımızın birer göstergesi diye düşünüyorum.”

Türkiye deniz-kum-güneş turizminin yanı sıra kültür turizmi başta olmak üzere termal, kongre, inanç, gastronomi, yatçılık, kış sporları, golf, doğa sporları gibi birçok alternatif turizm çeşidini bir arada sunuyor.

Page 29: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

TÜRKİYE YÜKSELİŞİNİ SÜRDÜRÜYOR

Türkiye turizmi sağlanan çeşitlikle her geçen sene sıralamalarda daha üstlerde yer alıyor. 2011 yılında elde edilen rakamlar da bu başarının birer göstergesi.

31MİLYON

Türkiye’nin ağırladığı turist sayısı

% 10

Turist sayısındaki artış oranı

24 MİLYAR $

Turizmden elde edilen gelir

100 MİLYON $

Tanıtımlara ayrılan bütçe

Page 30: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

30-35 MERCEK ENERJİ

DÜNYANIN GELECEĞİ İÇİN YENİ BİR İNİSİYATİF

Birleşmiş Milletler 2012 yılını “Herkes için Sürdürülebilir Enerji” yılı ilan ederken, enerji politikalarının iklim değişikliği riskini azaltmaya paralel olmasına yönelik çalışma ve girişimler de hız kazanıyor.

“Bugünden itibaren tek bir araba bile üretilmese, bir tek yeni fabrika bile kurulmasa, dünya mevcut yapısıyla en geç 2017-2018 yıllarında 2 derece daha ısınmış olacak. İnsanoğlunun derhal bir acil eylem planı oluşturması ve aksiyon alması gerekiyor.”

16-19 Ocak tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde Abu Dhabi’de yapılan Dünya Gelecek Enerji Zirvesi’nin (World Future Energy Summit) temel olarak odaklandığı nokta buydu. Bu yıl beşincisi düzenlenen ve ana teması “Sürdürülebilir İnovasyonu Güçlendirmek” olarak belirlenen konferansta 150’yi aşkın fikir önderi konuşmacı olarak yer aldı. İnsanlığın önündeki enerji krizinin ve dünyanın iklimsel olarak geri dönülmez noktaya gelmesinin öneminin tartışıldığı bu önemli kongrenin katılımcıları da dünyanın bugününü belirleyen ve geleceğini de şekillendirmeye çalışan aktörlerdi. Aralarında Birleşik Arap Emirliklerinin üst düzey Arap emirleri, Güney Kore Başbakanı Kim Hwang-sik ve Çin Başbakanı Wen Jiabao, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon gibi çok önemli isimlerin bulunduğu toplantıda enerji uzmanları, uluslararası kuruluşların temsilcileri ve önemli akademisyenler de yer alıyordu. Herkesin ortak amacı ise dünyanın içinde bulunduğu ve gelecekte daha ciddi boyutlara ulaşacak enerji ve iklim değişikliği sorunlarına bir çözüm bulmak.

“Tüm dünyada enerji yoksunluğunu azaltmaya, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemeye ve iklim değişikliği riskini azaltmaya yönelik somut çabaların ivme kazandığını görüyoruz. Tüm bunlar için sürdürülebilir enerjiyi mümkün kılmak gerekiyor ve bu inisiyatif bizim bu amaçlara eş zamanlı olarak ulaşmamızı sağlayacak. Bu herkes için üçlü bir kazanım olabilir” diyordu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon konferansta yaptığı konuşmada. 2012 yılını resmen “Herkes için Sürdürülebilir Enerji Yılı” ilan eden Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri aynı adla bir inisiyatif geliştirdiğini açıkladığı konuşmasında 2030 yılına kadar ulaşılmak istenen hedefleri şöyle sıraladı:

• Enerji verimliliğini maksimize etmek için tüm kaynakları izlemek, planlamak, yönetmek

• Enerji verimliliğini iki katına çıkarmak

• Global enerji karmasında yenilenebilir enerjinin payını ikiye katlamak.

Ban Ki Moon’un inisiyatifi global ölçekte özellikle insanlığın enerji kullanımını ve bu enerjiyi kullanırken, planlarken ve üretirken ortaya koyduğu olumsuz çevresel etkisi olan aksiyonların sınırlandırılmasına yönelik birçok uluslararası girişimden sadece biri. Bugüne dek Kyoto’dan başlayan süreç içerisinde son olarak Durban’da karbon kullanımlarının sınırlanmasına yönelik çalışmalar yapıldı. Tüm bunların sonunda artık insanlığın enerji tüketimini belli bir noktada

Page 31: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

planlaması gerektiği ve bunu yapmazsa dönülmez noktaya çok yaklaştığı üzerinde herkes görüş birliği içinde. Örneğin dünya sıcaklığının 2 santigrat derece yükselmesinin tepe nokta olduğu düşünülüyor. Yerkürenin 2 derece ısınması insanlığın dönülmez noktası olacak.

FOSİL YAKITLAR PARADİGMASI

Abu Dhabi’de düzenlenen konferans ışığında dünyanın karşı karşıya olduğu bu riske karşı nasıl bir plan oluşturması gerektiği düşünüldüğünde karşımıza birkaç alternatif çıkıyor. Bunlardan biri uzun süredir üzerinde konuşulan konvansiyonel karbon temelli yakıtların, toplam kullanılan yakıt çeşitliliği içindeki oranını düşürmek. Karbon temelli yakıtların toplam kaynaklar içindeki payını düşürmek ne kadar mümkün? Bu aslında oldukça zor bir soru çünkü şunu kabul etmek gerekir ki ne kadar çaba gösterilse de bugün ve yakın gelecekte enerji elde etmenin en yaygın yolu bu tür yakıtları kullanmak olacak.

Yakıt çeşitlilğini değiştirebilmek bugünden yarına gerçekleştirilecek bir işlem değil. Bu nedenle yakıt tarafında yapılması gerekenlerin başında mevcut konvansiyonel yakıtlar içerisindeki dengeleri değiştirmek geliyor. Yani kullanılan yakıt çeşitliliğinde petrol, kömür gibi karbon salınım oranı yüksek yakıtlardan doğalgaz, nükleer enerji gibi görece daha temiz yakıtların payını artırmak gerekiyor. Burada mutlaka belirtilmesi gereken husus, 2013 yılında dünyada doğalgaz üretiminin kömür üretimini aşacak olması. Doğalgaz son yıllarda gerek arama-bulma gerek depolama ve iletme şekliyle toplam miks içindeki payını arttırıyor. Bununla birlikte nükleer enerji de son yıllarda dünyada çok konuşulur hale geldi. Ancak Mart 2011’de Japonya, Fukuşima`da meydana gelen olumsuzluklardan sonra nükleer enerji konusunda neler yapılabileceğine yönelik bir soru işareti herkesin kafasında yeniden oluştu.

NÜKLEER ÇÖZÜM MÜ, BELA MI?

Geçtiğimiz yıl deprem felaketiyle karşı karşıya kalan Japonya şimdi nükleer enerjiye duyduğu ihtiyacı azaltmanın ve toplam enerji tüketimi içinde nükleerin payını düşürmenin yollarını arıyor. Fransa’da bu yıl yapılacak başkanlık seçimlerinde aday isimlerden birinin en önemli seçim vaadi nükleer enerjiden mümkün olduğunca kurtulmak. Almanya ise bu konuda muhafazakâr bir yaklaşım belirledi. Fakat Dünya Gelecek Enerji zirvesine katılan ve önemli bir sunum yapan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başekonomisti Fatih Birol’un çizdiği tablo, bu fosil yakıtlardan çok kısa sürede dönmenin mümkün olmayacağını gösteriyor. Birol’a göre eğer fosil yakıtları bu şekilde kullanmaya devam edersek insanlığa ayrılan kotaları beklenenden çok daha önce tüketmiş olacağız. “İnsanoğlu zaten 2 derecelik bir ısı artışına neden olabilecek emisyonun yüzde 85’ini üretiyor. Eğer acil önlemler almazsak felakete dönüşecek ısı artışlarını önleyebilmek için bir enerji devrimine ihtiyacımız olacak” diyor Fatih Birol. Bu nedenle temiz yakıt kullanımını artırmak artık insanoğlunun vakit kaybetme lüksünü kaybettiği bir konu haline geldi. İnsanlığın, bu temiz yakıtların başında gelen nükleer enerjiye ihtiyacı olduğu net bir biçimde görülüyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde nükleer kaynaklardan enerji elde etmek konusunda bir durgunluk değil hareketlenme bekleniyor. Bu da nükleer yatırımlarının artacağı anlamına geliyor. Bu noktada asıl önemli olan nükleer tesislerin inşa edilmesi sırasında iyi bir planlama yapılması, en güncel teknolojilerin kullanılması ve santralin faaliyete geçmesiyle birlikte güçlü ve etkili bir nükleer enerji yönetme stratejisinin belirlenmesi. İstatistiksel olarak nükleer enerji doğru yönetim

Page 32: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

ve etkili stratejilerle riskleri oldukça düşük olan ve bununla birlikte son derece temiz bir enerji türü.

Dünyanın enerji ihtiyacını karşılamakta kullanılan yakıt toplamı içindeki payı artırılması gereken bir diğer kaynak da yenilenebilir enerji. Rüzgar, güneş, jeotermal, hatta gel-git dalgalarının hareketinden kaynaklanan birçok noktada yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanma üzerine konuşuyor. IEA tarafından hazırlanan Dünya Enerji Görünümü Raporu’na göre yenilenebilir kaynakların kullanımının artmasıyla 2035 yılında bugüne kıyasla 3,5 milyar ton CO2 azaltımı sağlanabilir.

Önümüzdeki dönemde Abu Dhabi gibi gelişmiş konvansiyonel yakıt üreticisi bir ülke bile 2025 ile 2030 arasında ürettiği enerjinin en az yüzde 25’ini yenilenebilir kaynaklardan üretmeyi hedefliyor. Dünyanın ilk ekolojik şehirlerinden olan Masdar City Birleşik Arap Emirlikleri’nin bugün “petrol ihracatçısı” niteliğinde olan konumunu bir “enerji ihracatçısı” olmaya doğru evriltmekteki niyetini açıkça ortaya koyuyor. Geleceğin kenti olarak nitelendirilen Masdar City dünyanın en prestijli bölgesi olmaya aday. Yüzde 75 elektrik ve yüzde 80 su tasarrufu sağlanması planlanan şehir için 22 milyar dolarlık yatırım yapıldı ve 25 yılda 2 milyar dolarlık petrol değerinde enerji tasarrufu yapılacağı öngörülüyor.

Yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmak gelişmiş ülkelerin de gündeminde yer alan en önemli maddelerin başında geliyor. Yenilenebilir enerji çevre duyarlılığı açısından insanoğlunun karşı karşıya olduğu bu hedefleri sağlama zorunluluğu açısından çok faydalı bir uygulama. Özellikle sıfır ya da minimum karbon salınımına olanak sağlaması ve kullanılan enerji kaynağının teorik açıdan sınırsız olması, güneş panelleri, rüzgar türbini gibi teknolojilerin kullanılan yakıt çeşitliliğinde ana eksenlerden birini oluşturması beklentisini yaratıyor.

Elbette ideal olanı bu. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken bir konu var ki yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar kısa vadede yani bir ya da iki senede kendini çok anlamlı bir biçimde ifade edebilecek geri dönüşler sağlamıyor. Ülkelerin kendi yapılarına göre ve dünyanın bütünsel olarak 5-10 yıl gibi uzun vadeli bir yol haritası oluşturması ve uzun vadede yenilenebilir stratejisini adım adım, nakış nakış örmesi gerekiyor. Zira yenilenebilir enerji teknolojileri ancak zaman içinde daha etkin ve verimli hale gelebiliyor. Örneğin güneş enerjisinden elektrik üretmek üzere beş yıl önce kullanılan teknolojiler bugün yetersiz hale gelirken yeni teknolojiler çok daha etkin enerji üretimini mümkün kılıyor. Malzeme bilimi geliştikçe güneş panellerinde kullanılan malzemeler daha efektif hale geliyor. Rüzgar türbini üretimi de keza kullanılan malzemelerin gelişmesine bağlı olarak çok daha düşük maliyetle daha yüksek verim elde edilmesine olanak sağlıyor. Karbon fiber gibi daha güçlü ve hafif malzemelerinin kullanılması daha geniş rüzgar türbini kanatlarının üretilmesini mümkün kılıyor.

Yenilenebilir enerji yatırımlarının geri dönüş sağlamasını uzun vadeye öteleyen bir diğer unsur bu enerji kaynaklarıyla ilgili yerel mevzuatların oluşmasının zaman alması. Türkiye’de uzun zamandır tartışma konusu olan yenilenebilir enerji kanunu nihayet yürürlüğe girmesine karşın sektördeki oyuncuların bu yasal düzenlemeden bütünüyle tatmin olduğunu söylemek mümkün değil. Özellikle teşviklerin oluşması, yerli üretim gibi konular bir süre daha tartışılacağa benziyor. Diğer bir zaman alacak unsur da standardizasyon. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygınlaşması ve maliyetinin düşmesi için belli standardizasyon süreçlerine ve zamana ihtiyaç

Page 33: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

olduğu da aşikar. Öncelikle doğalgaz, nükleer ya da hidroelektrik gibi enerji kaynaklarının, karbon temelli yakıtların kullanımını olabildiğince azaltacak biçimde yaygınlaşması gerekiyor. Ancak IEA raporuna göre enerji tüketiminde 2010 yılında yüzde 81 olan fosil yakıtların payı artan enerji talebine bağlı olarak 2035 yılında bile ancak yüzde 75’e gerileyebilecek. Bu süreçte doğalgaz, tüketimdeki payını artıran tek fosil yakıt haline gelse de ulaştırma talebindeki artışa paralel olarak petrol talebi de yüzde 15 artacak.

21. YÜZYILIN SİYASİ GÜCÜ: ENERJİ GÜVENLİĞİ

Dünyada enerjinin geleceğinin tartışıldığı Dünya Gelecek Enerji Zirvesi’nde öne çıkan konulardan biri de enerji verimliliği oldu. Enerji verimliliği özetle enerjinin, kullanıldığı noktadan itibaren ölçümlenerek kullanım profillerinin oluşturulması ve bunun sonucunda da enerjinin planlanmasından tüketilmesine kadar geçen tüm zincirde verimliliği maksimize edecek her türlü tedbirin alınması olarak özetlenebilir.

Bugün bir binada özellikle enerji kullanımına yönelik doğru tedbirler alındığında enerji maliyetlerini yüzde 25 ile 75 arasında düşürmek mümkün. Bir üretim tesisinin en önemli girdilerinden olan enerji kullanımını minimize etmek tesisin direkt olarak karlılığına ve maliyet yapısına etki edebilecek çok önemli unsurlardan bir tanesi haline geliyor. Bugüne kadar enerji verimliliğine baktığımızda bunun bütünsel bir süreci kapsayacak bir noktaya gelmesi için geliştirilen teknolojinin geldiği noktada artık akıllı şehirler tartışılıyor. Her türlü kentsel altyapının bir yazılım üzerinden kontrol edilebildiği akıllı şehirlerde enerji tüketimi de gerçek zamanlı olarak izlenebiliyor ve buna yönelik arz ve talebi en doğru biçimde dengelemek mümkün hale geliyor.

Bir anda hayata geçemeyecek olan çözümlerin yapısal olarak oluştuğu dönemde enerji verimliliği şirketlerin, kurumların ve ülkelerin elindeki en büyük güçlerden biri olacak. Bu nedenle Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkenin ajandasında enerji verimliliği ana gündem maddesi olarak yer alıyor. Türkiye’de Enerji Bakanlığı’nın önemli önceliklerinden biri olan Enver Projesi kapsamında kurumları enerji verimliliği konusunda tedbir almaya ve toplumu bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar başladı. Dünyada bu konuda araştırma-geliştirme ve teknoloji çalışmaları, bir konut içinde kullanılan sigortalardan geçen akımın toplanarak konutun toplam enerji kullanımını gerçek zamanlı olarak görmeye ve bunu basit bir tarayıcı üzerinden internetten takip etmeye olanak sağlayacak boyutlara ulaştı. Bu teknoloji makro düzeyde düşünüldüğünde bir şehrin, hatta ülkenin elektrik tüketiminin gerçek zamanlı olarak izlenebilmesi anlamına geliyor. Bu da üretim tesislerinde ve hanelerde ne kadar enerji tüketildiğinin tespitinden tutun da elektrik planlamasına kadar pek çok alanda pratik maliyet avantajı sağlıyor.

Kısa vadede enerji verimliliğinin uzun vadede ise yenilenebilir ve nükleer enerjinin ülkelere sağladığı en önemli avantaj bugün Türkiye ekonomisinin de zayıf karnını oluşturan cari açığın azaltılması şeklinde kendini gösteriyor. Bugün Türkiye’nin cari açık kompozisyonunda en büyük kalemi enerji ithalatı oluşturuyor. Enerji güvenliği olarak tabir ettiğimiz, bir ülkenin gelecekte yaşam ve büyüme ihtiyaçlarını karşılayabilecek minimum enerjiyi sağlayabilmesi konusu hayati bir önem taşırken, sınırlı yakıt tiplerine mahkum ülkelerin enerji güvenliği açısından ciddi açıklar oluşturduğunu görüyoruz. Enerjide ithal kaynaklara olan bağımlılığın azalmasını sağlayacak güneş, rüzgar, nükleer gibi teknolojilerin devreye girmesi günün sonunda cari açığın azalmasını sağlamakla kalmayıp buraya harcanan kaynağın alternatif alanlara kaydırılmasıyla ilave faydalar

Page 34: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

sağlayacaktır. 21. yüzyılda uluslararası dengeleri değiştirecek olan en büyük oyunun enerji oyunu olacağına hiç şüphe yok. Aslına bakılırsa 20. yüzyılda da durum bundan farklı değildi. Ancak doğanın gördüğü tahribatla değişen tehditler, şimdi oyunun kurallarını değiştirdiği gibi oyuncuları da değişime zorluyor. Çünkü bu etapta korunması gereken yalnızca çıkarlar değil, aynı zamanda dünyanın geleceği. Bu durumu kısaca şöyle özetliyor Ban Ki Moon: “İnisiyatif almanın tam zamanı…”

Yerkürenin 2 derece ısınması insanlığın dönülmez noktası olacak. İnsanoğlu zaten 2 derecelik bir ısı artışına neden olabilecek emisyonun yüzde 85’ini üretiyor.

1,3 milyar

Enerjiye erişimi olmayan kişi sayısı

30,4 milyar ton

Küresel enerji kaynaklı CO2 emisyonunun 2010’da ulaştığı miktar

2020’DEN ÖNCE 1 $

4,3 $ 2020’DEN SONRA

Enerji sektörüne 2020’den önce yapılmasından kaçınılan her 1 dolarlık yatırım 2020’den sonra daha yüksek emisyonları dengelemek için 4,3 dolarlık ek harcama gerektirecek

Page 35: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

36-37-BİZDEN ARÇELİK BAYİİ DANSUK

“ARÇELİK TÜRKİYE’NİN MARKASI...”

Arçelik artık bir beyaz eşya şirketi değil bir çözüm ortağı diyen Dansuk Mühendislik ve Dansuk Servis’in yöneticisi Deniz Dansuk, Arçelik’le dünya çapında projelere imza atmayı hedefliyor.

Deniz Dansuk, 1972 yılından bu yana Arçelik Bayii olarak İstanbul, Üsküdar’da hizmet veren Dansuk Mühendislik ve Dansuk Servis’in ikinci kuşak yöneticisi. Kendisi de mühendis olan Deniz Dansuk, baba mesleğine bilgisini katmış. Babasının Arçelik’le başlattığı işbirliğini, iklimlendirme alanına taşıyan Dansuk, bu birleşimle güçlü bir mühendislik firmasına dönüşümü de sağlamış.

Bize yaptığınız işten biraz bahseder misiniz?

Biz burada mühendislik gerektiren bir operasyon yürütüyoruz. Mağazamızda Arçelik iklimlendirme ve enerji sistemlerini sergiliyoruz. Normal beyaz eşya konseptinin tamamen dışında bir operasyondan bahsediyorum. Yaptığımız şey ısıtma soğutma sektöründe merkezi sistemlerin mühendislik hizmetleri ve bu cihazların satışı.

Arçelik ile olan işbirliğiniz ne zaman başladı?

2004 yılından beri Arçelik iklimlendirme ve enerji sistemlerinin satışını ve satış sonrası desteğini sağlıyoruz. Ancak ilk olarak Arçelik’le çalışmaya başlamamız 1966 yılına dayanır. Babam 1966’da Arçelik’le çalışmaya başlıyor. Bu tarihten 5-6 sene sonra servis talebi çok artıyor. Artan taleplere cevap vermek içinse Arçelik servisleri arasından seçim yapılıyor. Bizim yetkili servisimiz de 1972 yılında Türkiye çapındaki 5-10 yetkili servisten biri olarak kuruluyor.

Ben İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra yaklaşık dört sene boyunca mobil iletişim üzerine yabancı bir şirkette çalıştım. Babam da emek sarfettiği bu alanda çalışıp çalışmayacağım üzerine düşünmemi istemişti. 2002 senesinde katıldığım bir toplantıda bir büyüğümüz şöyle dedi: “Çalıştığın şirket dünyanın en büyük şirketi ama şu an Türkiye’de var, ileride ne olacağı belli değil. Fakat Arçelik Türkiye var oldukça varlığını sürdürecek.” Bu sözler bana çok doğru geldi ve babamın 30 sene emek sarfettiği bu sektöre ben de girdim. Arçelik servis operasyonunun başına geçtim. İklimlendirme sektöründe mühendislik operasyonunu gerçekleştirdik. Kamuya ait birçok binanın iklimlendirmesini yaptık. Farklı projelerde yabancı bir şirketle beraber çalıştık, danışmanlık hizmeti verdik. 2007 yılına geldiğimizde ise Koç Topluluğu, LG ile iklimlendirme sektörüne girdi. Çevremizdeki insanlar Arçelik’in beyaz eşya markası olduğunu, merkezi iklimlendirme sistemi üzerine çalışma yapamayacağını söylese de biz analizler yapmaya başladık. Arçelik’teki büyüklerimiz de destek verdiler. Bize bir showroom kurmamızı söylediler. Kurduğumuz showroomda en son teknoloji ürünleri sergiliyoruz. Üst katta mühendis arkadaşlar çalışıyor. Onlar projenin dizaynını, projelendirme öncesi-sonrası takiplerini yapıyorlar.

Page 36: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

İşiniz gündelik yaşamınızı nasıl etkiliyor?

Teknoloji operasyonu kolay bir operasyon değil. Sürekli kendimizi yenilememiz, tüm teknolojileri takip etmemiz lazım. İngiltere, Almanya, Japonya… Teknoloji dünyanın neresindeyse peşinde olmanız lazım. Çalışma saatlerimiz çok uzun, aile hayatından feragat etmek gerekiyor. Herkesin çok kolay yapabileceği bir iş değil. Sadece teknik bilginizin, projeksiyonunuzun ya da finansmanınızın olması yetmiyor. Birçok kalem alt alta geldiğinde başarı geliyor.

Peki hem Koç Topluluğu hem de Arçelik LG size nasıl bir destek verdi?

En önemlisi manevi destek verdiler. Türkiye’de faaliyet gösteren iklimlendirme şirketleri genellikle yurt dışı kökenli. Genelde distribütörler aracılığıyla hareket edip 4-5 senede bir el değiştiriyorlar. Biz ise Türkiye`deki sistemi biliyoruz. Bu konuda bize çok ışık tuttular. Biz de bu sayede önümüzdeki 3-4 yılı planlayarak bugünlere geldik.

Servisler veya bayiler ile toplum arasında güçlü bir koordinasyon var mı?

Gerçekten var. Biz şu an Türkiye’nin her tarafında operasyon gerçekleştiriyoruz. Gittiğimiz yerlerde ne zaman yardım istesek herkes destek veriyor. Hatta ülke dışında da aynı şey geçerli. Bakü’de, Romanya’da projeler yaptık. İnsanlar ellerinden gelen her yardımı yapıyorlar. Bu büyük bir şans.

Bu başarılar beraberinde herhangi bir ödülü de getirdi mi?

2007 yılında Yaratıcı ve Yenilikçi Yıldızlar Ödülü’ne hak kazandık. O gün babam orada olamadı. Ancak 30. yıl beratını Bülent Bulgurlu’dan ben aldım. 30 yaşındaydım ve 30. yıl beratını aldım. Çalışmalarımızda hem Topluluk’tan hem de aileden büyük destek aldık. Sağolsunlar açılışımıza teşrif ettiler.

Şirketinizde kaç kişi çalışıyor?

Şu anda servis organizasyonuyla beraber 70’e yakın çalışanımız var. Bazen bu sayıda artış olabiliyor. Büyük projelerde kadronun daha geniş olması gerekiyor. Sektörde farklılık yaratmanız, birçok kişinin yapamadığını sizin yapmanız gerekiyor. Biz mal satmıyoruz, çözüm ortaklığı üretiyoruz. Büyük binaları, genel müdürlük binalarını, mağaza zincirlerini bize emanet ediyorlar. Orada büyük topluluklar zaman geçiriyor. Bu yüzden bizim de yaptığımız projenin arkasında durmamız ve iletişimimizi sürdürmemiz gerekiyor.

Arçelik’in bugün geldiği nokta hakkında ne söylersiniz?

Artık Arçelik sadece beyaz eşya şirketi değil bir çözüm ortağı. Arçelik’in büyüklüğü bir başka büyüklük. Ülkemizde büyük organizasyonlar yapan, büyük çözümler üreten firmalara ihtiyaç var. Burada distiribütörle ayakta duran birçok şirkete karşılık Arçelik, Türkiye’nin markası…

Sizin nasıl bir hedefiniz var?

Arçelik markasının gücüyle dünya çapında bir proje gerçekleştirmek en büyük hedefim.

Arçelik’le hedefleriniz örtüşüyor mu?

Page 37: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Kesinlikle. Bizim Arçelik’in hedeflerine ufak bir katkımız varsa ne mutlu bize. Sektöre getirilebilecek birçok büyük yenilik var aslında. Çünkü sektördeki en büyük sıkıntı üreticilikten uzak, yabancılar ne yaparsa onu uygulayalım tarzında firmaların varlığı. Böyle olmasından ziyade firmalara sürdürülebilir enerji kaynakları konusunda, yeni çözümler ulaştırılması konusunda yeniliklere ihtiyaç var.

Peki sürdürülebilirlik?

Kesinlikle. Çünkü o noktada bu işin arkasında ne kadar uzun süre durabiliriz diyoruz. Projeyi çözüp ilerletelim ama o kullanıcının çözüm ortağı olarak sorumluluğumuz devam ediyor gözüyle bakıyoruz. Her şeyi yapmaya çalışan ya da mühendisliğe ticari olarak bakan birçok firma var. İşte bu tür şirketlerle uzun vadeli ilişki yaşamak çok zor. Biz bundan özellikle kaçınıyoruz.

Adı güvenle özdeşleşmiş bir holdingle çalışıyorsunuz. Ancak konuşmalarınızda ciddi bir aidiyet duygusu taşıdığınız hissediliyor. Bütün bu bayi ve servis ağının taşıdığı aidiyet duygusunun sırrı sadece güvenilir bir kurumla çalışmak mı?

Bunun sırrı önce Vehbi Bey’in sonra bugünkü yöneticilerin vizyonerliğinde aslında. Çünkü bir ürün üretebilirsin, ancak çok iyi servis ve bayi ağı kurmazsan olmaz. Vehbi Bey’in hayat hikayesini anlatan kitabında okuduğum bir şey vardı: “Çalıştığımız Amerikalı şirketin yöneticisi tavsiye etti” diyor Vehbi Bey: “Biz en iyi üniversitelerden başarılı öğrencileri alıp yetiştirmek isteriz. Bunlardan üçte ikisi gider, üçte biri kalır. Ama biz bunlara en iyi imkanları sunalım ki o üçte biri zaten onları geri döndürür.” Bu çok önemli bir yaklaşım. Ben ülke değerlerine çok önem veririm. Bunu çok fazla insanlar yapmıyor, daha ticari düşünüyorlar. Bazı değerlere sahip olduğunuz zaman zaten kısa değil ama uzun vadede büyük imkanlara sahip olabiliyorsunuz. Koç Topluluğu böyle bir organizasyon. Bugün Arçelik’in başarılı olması demek; hepimiz için büyük bir gurur kaynağı. Çünkü uluslararası alanda rekabet eden aslında firmalar; ülkeler değil. Bugün Arçelik gibi dünya çapında iş yapan fazla şirket yok.

Sadece teknik bilginizin, projeksiyonunuzun ya da finansmanınızın olması yetmiyor. Birçok kalem alt alta geldiğinde başarı geliyor.

Page 38: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

38-39-BİZDEN GÜRKAN AKAR

ÖZGÜRLÜĞÜN SİMGESİ ONUN TUTKUSU OLDU

Divan İstanbul City çalışanı Gürkan Akar, yakalandığı hastalık sonrası tutkusu haline gelen kanarya ve egzotik kuşlara hayatını adamış.

Yaşamın koşturmacasından uzak kalmak adına herkesin bir hobisi vardır. Gürkan Akar’ın da öyle. Ancak onun hobisi diğerlerinden biraz farklı. 2005 yılında yakalandığı kanser hastalığının ardından zoru başarmak adına Türkiye’de yetiştirilmesi güç kuş türlerine merak salan Akar, bu amacına ulaşmış. Sahip olduğu kuşlarla çeşitli yarışmalarda önemli dereceler alan Gürkan Akar, bu hobisini dünya çapındaki yarışmalara taşımakta kararlı.

Bilinen hobi türlerinin dışında farklı bir hobiniz var. Kanarya ve egzotik kuşlara olan ilginizden bahseder misiniz? Nasıl başladı?

Daha önceleri muhabbet kuşu yetiştiriyordum. 2005 yılında yakalandığım kanser hastalığı ve tedavisi sonrasında çok zor olanı başarabildiğimi düşünmeye başladım. Bu düşünceyle önce kanarya sarı beyaz mozaik türü beslemeye ve yarışlara katılarak kaliteyi ölçmeye çabaladım. Emeğimin karşılığı başarı olarak dönünce daha ileri olan Avustralya kıtası egzotik kuşlarını yetiştirmeye başladım. Star finch ile başlayıp diğer türleri hem yetiştirmeye hem de çeşitli yarışmalarda dereceler almaya başladım. Bu da beraberinde tutkuyu getirdi.

Bu hobinizin sağlığınıza ne gibi etkileri oldu? Hastalığınızı yendiniz mi?

Evet, yendim denebilir. Çünkü en riskli olan beş yılı atlattım. Tabii ki hobimin insana huzur veren etkisinin buna büyük katkısı oldu. Kuş sesinden etkilenmeyen kimse var mıdır? Kuşlarla ve onların yavrularıyla meşgulken hastalığı ve hastalığın getirdiklerini düşünmüyor, moralini bozmuyorsun. Bu da en büyük ilaç.

Özellikle bu türlerle ilgilenmenizin sebepleri nelerdi?

Fenerbahçeli olmam ve sarı beyazlı formaya olan sevgim nedeniyle ilk olarak kanarya ve sarı beyaz mozaik beslemeye başladım. Avustralya egzotik kuşlarında ise farklı bir amacım vardı. Bu türün iklim, doğa ve yem çeşitliği gibi sorunları nedeniyle kimse onları yetiştirme konusunda başarılı olamıyordu. Ben de zoru başarma isteğiyle bu ırklara yöneldim.

Zamanla farklı türlerin yetiştiriciliğini de yapmaya düşünüyor musunuz?

Tabii ki evet. Şimdiden Çin mavi bıldırcını, Amerikan bobwayt bıldırcını yetiştirmeye başladım. Şu an Bulgaristan kumruları üzerinde çalışıyorum.

Yetiştiricilik zor bir hobi mi? Nasıl sorumluluklar gerektiriyor?

Page 39: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Zor değil. Özellikle de benim için hiç zor değil. Ama bu hobi için ilk olarak okumak ve bilgi sahibi olmak birinci sorumluluk. İkinci önemli konu ise onların da birer canlı olduğunu unutmadan tüm ihtiyaçlarını karşılamak. Örneğin günde en az bir kere bu ihtiyaçları ile ilgili kontrolleri yapmakta fayda var. Özellikle yaz aylarında susuzluk tehlikesi yaşayabiliyorlar. Bu sorunu aşmak için de özellikle tatil dönemlerinde ek yemlik ve sulukları kullanıyorum. Bu sayede 4-5 gün idare edebiliyorlar.

Kuşların bakımı için çok fazla harcama yapmanız gerekiyor mu?

Eğer benim gibi ırkının en iyilerini yetiştirip yarışlara katılmak hedefleniyorsa ilk damızlık alımında çiftine 200 TL ile 600 TL arası bütçe ayırmanız gerekiyor. Ama düz bir hobici olacaksanız bu rakamlar 80 -100 TL arasında değişiyor. Ben 40 adet kanarya için yıllık 200 TL yem ve mama harcaması yapıyorum. Bunun dışında kuşların barınmasını sağlayacağınız yeriniz yoksa bunun için de bir kira ödemeniz gerekiyor. Ancak çıkan yavrular fazlasıyla bu masrafları karşılıyor. Günde bir paket sigaraya yıl boyunca ödenen parayı düşününce bu rakamlar bence bir hiç.

Bu hobiniz için nasıl bir mekana sahipsiniz?

Önceleri evimin balkonunda 3 metrekare yer ayırmıştım. Şu an ise Avcılar’da dört arkadaşımla 120 metrekare dükkanı birlikte kullanıyoruz. Tabi bu benim yetiştirdiğim kuş çeşidini abartmamdan da kaynaklanıyor. Çünkü bu hobi için bir kafes ve bir yuvalık yeterli. Ev bakıcıları için de çok uygun bir hobi. Çünkü bu ırklar muhabbet kuşu kadar tüy dökmüyor.

Bu hobiniz sayesinde kaç ödülünüz oldu?

Bu yıl Beykoz’da düzenlenen Türkiye Egzotik Kuşlar yarışmasında 10 kuşta sekiz derece, aralık ayında gerçekleştirilen Türkiye finalinde ise 14 kuşta 11 derece yaptım. Star finch türünde Türkiye 1-2-3-4-5’incisi, baykuş ispinozu türünde Türkiye 1’incisi ve 2’incisi, kiraz ispinozu türünde 1’inci ve 2’inci, çim ispinozu türünde 5’inci, bengal ispinozu türünde ise Türkiye 5’incisi oldum. Bugüne kadar yaklaşık 60 civarında kupa ve madalya aldım.

Peki dünya çapında yarışmalara katılmayı düşündünüz mü?

Sponsor bulursam hedefim dünya çapında yarışmalara kuş göndermek. 10 kuş için ortalama 500 Euro gibi bir bedel ödemem gerekiyor.

Aynı zamanda iş yaşamınıza devam ediyorsunuz. Hem işiniz hem hobiniz bir arada nasıl yürüyor?

Haftanın üç günü sabahları normal saatimden yarım saat önce evden çıkıp ilk olarak kuşları kontrol ediyorum. Sonrasında işime gidiyorum. Akşam iş dönüşünde de yine yem ve su kontrollerini yapıyorum. Kuşlara en çok yavru zamanı olan nisan ve mayıs aylarında sabah-akşam mama vermek gerekiyor. O dönem en hareketli, en can alıcı dönemimiz. Sonrasında rahatız. Kuşların verdiği dinlenme ve motivasyon bana öyle yansıyor ki işimde ve yarışmalarda başarıya ulaşabiliyorum.

Ailenizin bu hobinize yaklaşımı nasıl?

Page 40: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Özellikle sekiz yaşındaki kızım Irmak en büyük destekçim ve yardımcım. Yarışmalara usanmadan gelir. Yavru zamanı kuşların bakımına hep destek olur. Kuzenim Habibe maddi manevi hep yanımdadır. Annem ve babam ilk başlarda sorun etseler de ben mutlu olunca bir şey diyemediler. Herkesin önyargıları değişti, şimdi kuşlara benden çok meraklılar.

Sizin teşviğinizle bu ilginizi hobi edinen yakınlarınız oldu mu?

Evet oldu. İzmitli arkadaşım Mustafa, Yalova’daki kuzenim Kemal, Divan City’deki pastacımız Veysel, teknik birimden Davut bey… Şu an yeni başladıkları için küçük bir hobi gibi görünse de ileride benim gibi olacaklarını düşünüyorum.

Sizce hobiler insana nasıl katkılar sağlıyor? Gündelik yaşamını nasıl farklılaştırıyor?

Bir kere sorumluluk duygusu güçleniyor. Kötü alışkanlıklara ayıracak zamanınız olmuyor. Zamanınız boş geçmiyor. Özellikle bir canlıyı çoğaltmak, ona katkı sağlamak, sonunda ben başardım demek çok güzel. Gündelik yaşamda etrafınıza gülücükler saçmanıza, gününüzün iyi geçmesine yardımcı oluyor. Bunun yanında daha planlı yaşamak zorunda olduğunuz için daha düzenli bir hayatınız oluyor.

Bu konuya ilgi duyanlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Amatörce ya da profesyonelce olsun, ama mutlaka böyle bir uğraşınız olsun. Kuşlardan bugüne kadar kime zarar gelmiş? Ama bir kuşun size babacım demesi, bir diğerinin verdiğiniz yemi yerken size minnetle dolu bakışları, yavruların rengarenk gelişimlerine şahit olmak inanın çok hoş. Unutmayın, hayvan sevgisi olmayanda insan sevgisi olmazmış.

Kuşlar beni motive ediyor. Bu sayede başarılı oluyorum.

Page 41: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

40-43-TOPLUMSAL SORUMLULUK-ÜLKEM İÇİN

ÜLKEM İÇİN GÖNÜLLÜLERİNE TEŞEKKÜRLER

Düzenli kan bağışçılığı alışkanlığını yaymak amacıyla gerçekleştirilen “Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyası, Koç Topluluğu şirketleri, çalışanları ve bayilerinin desteğiyle 240 bini aşkın hayat için umut, Türkiye için ise örnek oldu.

31 Mayıs 2006’da sorumlu vatandaşlık kültürünü yaygınlaştırmak için başlatılan, ülkemizin ihtiyaçlarına odaklanılmasına imkan veren örnek bir sosyal sorumluluk projesi olan “Ülkem İçin” projesi 2010-2011 yılında benzeri görülmemiş bir başarıya imza attı. “Ülkem İçin Kan Veriyorum” sloganıyla yola çıkılan 2010-2011 yılı uygulamasında Türk Kızılayı ile birlikte kan bağışının önemi konusunda toplumda farkındalık yaratılması ve kan bağışçılığında sürdürülebilirliğin sağlanması amaçlandı. Kampanya kapsamında 30 Mayıs 2010 ile 30 Ocak 2012 tarihleri arasında 103 bin 733 kişide farkındalık yaratıldı. Toplumsal sorunlara karşı daha katılımcı bir tutum geliştirmeyi hedefleyen bir proje için son derece önemli bir başarı olan bu oran, kampanya kapsamında bağışlanan kan miktarının 83 bin 579 üniteyi bulmasıyla daha da hayati bir değer kazandı.

Türk Kızılayı’na bir kurum tarafından sağlanan en yüksek kan bağışını gerçekleştiren ve ulaştığı kitlenin büyüklüğüyle kan bağışı konusunda toplumsal bilinçlenmeye büyük katkıları bulunan Ülkem İçin Kan Veriyorum kampanyasının bu başarısında Koç Topluluğu çalışanları ve bayilerinin gönülden destekleri son derece önemli bir yer tutuyor. Bu başarıda payı olan ve uyguladıkları kampanyalarla fark yaratan Ülkem İçin Elçileri bayilere ve şirketlere, Koç Topluluğu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda takdim edilen ödüllerle teşekkür edildi.

“Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyasında bu sene gösterdikleri içten çaba ve gönüllülük ile Tokat, Hatay, Mersin, Ağrı, Karaman, Batman, Adıyaman, Giresun, Osmaniye ve Çankırı illeri, il hedeflerine göre yüzde 100’ün üzerinde kan bağışı sağlayarak “İl Hedefini Aşanlar” oldu. Mersin’de Kızılay’a mobil araç ihtiyacı için minibüs bağışlayan Fiat Bayi Boranlar Otomotiv sahibi Seyit Serdar Akyurt ve İstanbul Gaziosmanpaşa’da Sağlık Ocağı yaptıran Arçelik Bayi Halil Dönmez tanıtım ve protokol ile uygulamayı zenginleştirdi. İstanbul, Hatay, İzmir, Samsun, Tokat, Mersin, Kocaeli, Zonguldak ve Manisa illeri ise onlarca kan bağışı kampanyasına imza atarak farkındalık yarattı.

ŞİRKETLER KATKI İÇİN YARIŞTI

Şirket uygulamasında ödüllendirme, şirketlerin ölçeğine göre değerlendirildiği iki ayrı kategoride yapıldı. Birincilik ödülü her iki kategoride sağlanan kan bağışı rakamının toplam şirket çalışan sayısına oranı ile belirlendi. Değerlendirme, tek lokasyonda 2500’ün altında çalışan sayısı ile faaliyet gösteren şirketler ve 2500’ün üzerinde çalışan sayısı ve birden fazla lokasyonda faaliyet gösteren şirketler arasında yapıldı. Buna göre ilk kategoride birincilik kazanan Koç Topluluğu

Page 42: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

şirketi Setair, ikinci kategoride birincilik kazanan şirket ise Koçtaş oldu. Toplam 44 çalışanı bulunan Setair bünyesinde 188 ünite kan bağışı gerçekleştirerek yüzde 268 oranında kan bağışı sağlandı. 2969 çalışanı olan Koçtaş’ta ise 1229 ünite kan bağışı ile yüzde 41 oranında başarı sağlandı ve kampanyalar 29 farklı lokasyonda gerçekleştirildi.

“Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyasında bir kurum tarafından sağlanan en yüksek bağış oranıyla Türkiye çapında büyük bir başarı elde edildi.

TOPLUMUN HER KESİMİNDEN DESTEK

Yaratılan değer 2010 yılında olduğu gibi 2011 yılında da toplumun her kesiminden takdir görmeye devam etti. Aralarında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gibi siyaset dünyasının önemli isimlerinin de bulunduğu pek çok kişi kan bağışlayarak kampanyaya destek verdi. Bu denli geniş bir kitleye ulaşma başarısı nedeniyle de pek çok ödüle layık görülen “Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyası Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından Sosyal Sorumluluk-Sağlık kategorisinde Altın Pusula Ödülü’ne layık görüldü. Ayrıca, Özel Sektör Gönüllüleri Derneği’nin (ÖSGD) en yaratıcı proje fikri olarak ilk yılında ödüllendirdiği proje, yıllar içinde gelişerek dönüştüğü gönüllülük programı ile 2011 yılında da ÖSGD tarafından “En Başarılı Gönüllülük Programı” ödülüne layık görüldü.

İL UYGULAMASI BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ ADANA’YA

Ülkem İçin Elçileri yakalanan başarıda büyük pay sahibi oldular.

Ülkem İçin Projesi 2011 yılı uygulaması için il birincisini belirlemek amacıyla dört kriter belirlenmişti. Kızılay tarafından hedeflenen il bazında yıllık hedefin tutturulması, gerçekleştirilen kan bağışı kampanyası sayısı, uygulamanın il içinde tanıtımı ve yerel protokolün uygulamaya dahil edilmesi gibi kriterlerin tamamını başarıyla sağlayan il Adana oldu. Adana Arçelik ve Ford Bayii Ali Gizer ve Tofaş Bayii Faruk Mıçı önderliğinde, Adana’da 2011 yılında toplam 8 bin 366 ünite kan bağışı sağlandı.

KOÇ TOPLULUĞU SOSYAL SORUMLULUKTA ÖNCÜ

Adana’daki Ülkem İçin Elçileri Ali Gizer ve Faruk Mıçı kampanyaya ilişkin düşüncelerini, illerinde uyguladıkları kampanyaları ve bu kampanyaların çevrelerinde yarattığı etkileri Bizden Haberler Dergisi ile paylaştılar.

Şu ana kadar Koç Topluluğu’nun hangi sosyal sorumluluk projelerinde yer aldınız?

Page 43: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Ali Gizer: Projedeki beşinci yılımız. İlkinde yine çok güzel bir projeye el attık ve “Eğer anne babalarına bir şey olursa bu çocukların hali ne olur” düşüncesi ile bir engelli okuluna kalıcı olabilecek yatakhaneler, kütüphaneler yaptırdık. Çok güzel ve isabetli bir projeydi. İkinci projemizde bir köy okulunu tanzim ettik. Tek sınıflı bir okuldu, biz iki sınıf ilave ettik ve modern bir hale getirdik. Üçüncü projemizde TEMA Vakfı ile ağaç diktik. 2009’da da çocuklara çevre eğitimi verdik. Kan bağışı ile ilgili 2010 ve 2011’de kanın insandan başka kaynağı olmadığını anlatıp, kan bağışçılarını sürekli kan vermeye ikna ettik ve burada da çok başarılı olduk. Bu yıl Kızılay ile birlikte üniversite öğrencileriyle çalıştık. Üniversiteli arkadaşlarımız hafta sonları alışveriş merkezlerinde ve diğer kalabalık alanlarda insanları kan vermeye davet ettiler. Bu, bizim için çok güzel bir projeydi. Ben aynı zamanda Adana Ticaret Odası Başkanıyım. Bu avantajdan da faydalanarak Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa ve Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tüm arkadaşları organize ettim ve bu şekilde kan bağışını temin ettik.

Faruk Mıçı : “Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyası benim yer aldığım ilk projeydi. 80’i aşkın çalışanımız var. Onlar ve aileleri sayesinde ve tabii ki Ali Bey’in Ticaret Odası Başkanı olmasından dolayı geniş bir çevreye ulaşabildik. Bu bizi çok mutlu etti.

Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ali Gizer: Koç Topluluğu sosyal sorumluluk projelerinde Türkiye’de her zaman öncü ama Ülkem İçin projesi çok daha özel bir proje. Zaten Koç Topluluğu her şekilde sosyal sorumluluğun bilinci ile hareket etmiş bir kurumdur. Biz de bu Topluluğun üyesi olmaktan dolayı gururluyuz. Topluluğun bu ülkeye verdiği katkılar anlatmakla bitmez. Ülkem İçin projesi bizlerin ve Koç Topluluğu’nun diğer üyelerinin de katkılarıyla hakikaten ülkeye sosyal sorumluluk duygusunu, bilincini aşıladığı için çok büyük önem taşıyor. Şimdiye kadar yaptığımız projeler de Türkiye çapında ses getirmişti. Bundan sonra da çok daha iyi projelere imza atacağımızı tahmin ediyoruz.

Faruk Mıçı: Bugüne dek düzenlenen kampanyaların kesinlikle çok başarılı olduğunu düşünüyorum. İleriki senelerde umuyoruz ki daha da iyi olacak. Ali Bey ile bu projelerin daha başarılı hale gelmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Tabii ki Koç Holding de kendi üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.

Kampanyanın toplumu bilinçlendirdiğini düşünüyor musunuz?

Ali Gizer: Türk insanı zaten çok duyarlı. Önemli olan bu duyarlılığı işleyebilmekti ve biz bunu yaptık. Biz insanlara “bir hayat kurtarır mısın, senin de kan vererek hayat kurtarma şansın var” dedik ve bu bilinci aşıladık. Her şeyden önemlisi üç ayda bir düzenli olarak kan vermenin insan sağlığı için ne kadar faydalı olduğunu anlattık. Önemli olan o insanlara ulaşma şansını yakalayabilmekti. Yaylalara, deniz kenarlarına gittik, çalışanlara ulaştık. Eğer projeniz gerçekten iyiyse insanlara ulaşmayı başardığınız andan itibaren çok olumlu sonuçlar alıyorsunuz.

Page 44: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Faruk Mıçı: Evet, bu kampanya kesinlikle bilinçlendirme konusunda çok etkili oldu. Çalışanlar da, çevredeki insanlar da kan bağışına çok sıcak baktı. Bir de Koç Topluluğu gibi bir Topluluk buna ön ayak olunca bu bilinçlenme daha da artıyor tabii. Çevremizdeki insanlarda kan bağışına yönelik bir duyarlılık başladı. Tabii işin doğrusu şu, bir insanın sağlıklı olabilmesi için zaten senede bir kez kan vermesi lazım. Kendi sağlığı açısından da bu çok önemli.

Kişisel olarak nasıl bir deneyim yaşadınız?

Ali Gizer: Bundan daha büyük bir keyif olur mu? Hem toplumu bilinçlendiriyorsunuz, hem topluma kan verme alışkanlığını yayıyorsunuz, hem de toplumun duygularını açığa vurmasını sağlıyorsunuz. Burada bizim keyif almamamız mümkün değil.

“ÜLKEM İÇİN” 2011 UYGULAMASINA KATILAN ŞİRKETLERİMİZ

AES Entek/Eltek Callus Koç Bilgi ve Savunma Tekn.

Koçtaş Setair

Akpa Demir Export Mogaz Setur

Arçelik Ditaş Koç Emeklilik Vakfı Opet Setur Marinalar

Arçelik LG Divan Koç Finans Otokar Tanı

Ark İnşaat Düzey Koç Holding/VKV Otokoç Otomotiv Tat Konserve

Aygaz Ford Koç Lisesi Ram Dış Ticaret THY Opet

Aygaz Doğalgaz Harranova Koç Sistem Ram Sigorta Tofaş/Koç Fiat

Bilkom Katron Koç Üniversitesi RMK Marine Tüpraş

2011 YILI ÜLKEM İÇİN ELÇİLERİMİZ

AdanaArçelik ve Ford bayii Ali Gizer Tofaş bayii Gökhan Mıçı

Adıyaman Arçelik bayii Nuri ÇelikAfyon Arçelik bayii Mehmet İşbilirAğrı Arçelik bayii Yılmaz SağınAksaray Beko bayii Bekir KulakAmasya Arçelik bayii Murat Emin ÖzkökAnkara Arçelik bayiileri Mehmet Aktaş,Kamuran Kutlucan, Emin Koç,Cenk Konanç

AntalyaArçelik bayiileri Ömer Sami Topay, Hürol Şenbay Beko bayiileri Mustafa İskender, Adnan Sevim

Ardahan Opet Bayii Akın FırıncıArtvin Ford bayii Yüksel KarakurtAydın Tofaş bayii Selami ÖzpoyrazBalıkesir Beko bayii İbrahim KantarcıBartın Opet Bayii Mustafa ÇiftçiBatman Arçelik bayii İhsan BorakBayburt Aygaz bayii Muharrem ÇarpadanBilecik Arçelik bayii Ali PamukçuBingöl Arçelik bayii Tuncer ÇılgasitBitlis Beko bayii Fehmi KaleliBolu Beko bayi Yahya Günay

Page 45: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Burdur Aygaz Bayii Hasan Ali Daldal

Bursa Arçelik bayiileriCenk Bilecikli, Hakkı Özay, Cem Yüksel, Mert Meriç

Çanakkale Tofaş bayii Can MildonÇankırı Arçelik bayi İsmail SarıkayaÇorum Arçelik bayii Mustafa İstanbulluoğluDenizli Opet bayii Sadık UzunoğluDiyarbakır Arçelik bayii Sıddık KurulDüzce Arçelik bayii Erben ÇakmanEdirne Beko bayii Recai AranElazığ Tofaş bayii Mehmet MetinErzincan Beko bayi Murat Yurt

ErzurumFord bayii Muammer CindilliTofaş bayii Engin Çimen

Eskişehir Arçelik bayi Mustafa Özgül

GaziantepTofaş bayii Ali TopçuoğluFord bayii Erol Doğaner

Giresun Beko bayii Sertaç GüneşGümüşhane Beko bayii Muharrem BozkırHakkari Arçelik bayii Ali ŞenHatay Ford bayii Osman OvalıIğdır Arçelik bayii Cafer YeşilIsparta Arçelik bayii Mümtaz Armağanİçel-Mersin Arçelik bayii İbrahim Kiper

İstanbul

Ford bayii Uğur Yalçınkaya, Mehmet Ali Ceceli

Beko bayiiMithat Ümitli, Hüseyin Gencer, Erhan Sedar, İlker Denizli, İrfan Uysal, Hasan Öztürk, Mehmet Keleş, Altan Özkan, Yusuf Karataş, Yakup Aslan, Taşkın Erdoğan, Özkan Şendir, Doruk Bulut

İstanbulArçelik bayiileri

Bilal Gürses, Bülent Karabağ, Özkan Lostar, Zafer Kitapçı, Süleyman Acar,Halil Dönmez, Halit Uslu,Nail Mersin, Nurdan Mehri, Abdullah Çoksüer,Melih Albayrak, Cemalettin Akçay, İrfan Kabil,Songül Toprak

Fiat bayiileri Selçuk Dener, İzzet Parlar

İzmirArçelik bayii Engin Soy, Birmot Mürsel Yakut

Kahramanmaraş Arçelik bayii Ökkeş GünerKarabük Arçelik bayii Hamdi YenigünKaraman Arçelik bayii Nadir NasKars Arçelik bayii Mehmet Sani ErdoğduKastamonu Opet bayii Doğan ÜnlüKayseri Opet bayii Latif BaşkalKırıkkale Arçelik bayii Adnan YıldızKırklareli Arçelik bayiileri Selim KınalıKırşehir Arçelik bayii Mustafa BüyükşahinKocaeli Arçelik bayii Mesut BaştürkKonya Arçelik bayii Şeref KamışçıoğluKütahya Arçelik bayii Ebubekir ÖzerdoğmuşMalatya Ford bayii Nurhan KılıçarslanManisa Beko bayii Mehmet YumrukayaMardin Arçelik bayii Fatin ErginMuğla Arçelik bayii Kenan DeğertaşMuş Beko bayii Ekrem DemirelNevşehir Opet bayii İbrahim KaraşahinNiğde Arçelik bayii Haccı Emin ÖzdemirOrdu Arçelik bayii Kamil ErsoyOsmaniye Arçelik bayii Arif Kabul

Page 46: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Rize Aygaz bayii Mustafa ArtanSakarya Arçelik bayii Mücahit AslanSamsun Arçelik bayii Rüştü AraboğluSiirt Beko bayii Abdulkadir DemirhanSinop Tofaş bayii Gülşah Kayıkçıoğlu

SivasArçelik bayii Melih BalkTofaş bayii Onur Sünbüloğlu

Şanlıurfa Arçelik bayii Mehmet Ali CoşandalŞırnak Beko bayii Faruk AydınTekirdağ Beko bayii Raşit AkınTokat Arçelik bayii Kadim DurmazTrabzon Tofaş bayii Erol TunaTunceli Beko bayii Yusuf CengizUşak Arçelik bayii Ziya Tiritoğlu

VanFord bayii Ali Çiçeksay,Tofaş bayii Ozan Şengül

Yalova Arçelik bayii Taner FedarYozgat Arçelik bayii Şenol DaştanZonguldak Beko bayii Ayşen Orhan

Page 47: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

44-45-SEYİR DEFTERİ

DÜNYANIN ÇATISINA YOLCULUK

Khumbu Buzulu yanındaki Everest Ana Kampı’na Yapı Kredi bayrağı diken Bayram Kuytan iç sponsorluk desteğiyle gerçekleştirdiği bu zorlu macerasını Bizden Haberler Dergisi için kaleme aldı.

Üç yıldır biriken tırmanış umudu, 2011 yılının Nisan–Mayıs aylarında yeniden yeşermeye başladı. Her defasında bir şeyler engel olmuştu planlarımıza. Nisan ayının başında gelen bir e-posta ile bir anda kendimi organizasyonun içinde buldum. Bankamızın 2011 yılı iç sponsorluk desteği, mesaj trafiği, pasaport işlemleri, uçak bileti, neredeyse bir aylık izin, malzeme seçimi ve temini ve ani bir karar ile kendimi 4 Ekim 2011 günü saat 02:00’da Katmandu uçağının içinde buluverdim.

Grup, biri Amerikalı, biri Kanadalı ve 10’u Türk olmak üzere toplam 12 kişi. Bu tür faaliyetlerde grubun daha önceden birbirini tanıması çok yararlı. Ancak, bu faaliyette çok fazla tanışıklık yok, tek şansımız uzun yıllardır aynı kültürü ortak bir paydada paylaşıyor olmamız. Herkes bir bütünün parçası gibi davrandı ve sürekli birbirine destek oldu. Çünkü yaşanabilecek bir sorun ya da kaza, bu kadar uzun bir yolculukta ciddi sıkıntılar yaratabilirdi.

Yaklaşık 9 saatlik bir uçuştan sonra kendimizi Katmandu Tribhuwan Uluslararası Havalimanı’nın bagaj bekleme odasında bulduk. Malzemelerimiz, bizim kadar hızlı aktarma yapamadığından, yaklaşık dört saat sonraki uçakla geldi. Otelimiz, gün içinde uğramadan yapamadığımız Thamel meydanın içinde bir pansiyon niteliğindeydi.

İlk olarak kültür turu yaptık: Durbar Meydanı, Pashapatinath, Monkey Temple Swayambhunath (Maymunlar Tapınağı), Patan ve Bhaktapur Meydanı’nı gezdik. Nepal, dağcılık ile ilgilenen herkesin gitmek istediği ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Kuzey sınırı boyunca Himalaya sıra dağları ve dünyanın en yüksek noktası olan Everest, ülke sınırları içinde yer alıyor. Aynı zamanda bir tapınaklar ve tanrılar ülkesi. Kast sisteminin devam etmesi insanları bulundukları konuma razı etmiş. Hep güleryüzlüler. Herkes hakkına razı. Nepal’in ana geçim kaynağı turizm olduğu için; yüksek irtifa trekking, rafting, safari ve Everest’e tırmanma önemli bir sektör. Nepal’i dünyaya tanıtan Avrupa’nın Hippileri olmuş.

8 EKİM 2011

Katmandu – Lukla – PhakdIng (2660 m)

Lukla’ya (2800 m) uçmak üzere Taha Air’in yaklaşık 20 kişilik pervaneli uçağını beklemeye koyuluyoruz. Pilot sadece bir koltuk önde; uçağın tüm ön panelini görüyorsunuz. Yaklaşık 40-45 dakikalık bir uçuşla dünyanın en tehlikeli pistlerinden biri olan Lukla havalimanına iniyoruz.

Page 48: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

2660 metredeki ilk konaklama yerimize doğru yürümek için batonlarımızı (teknik özelliklere sahip yürüyüş sopası) açıyoruz. Batonları iyi kullanabilirseniz yaklaşık % 25-30’luk güç tasarrufu sağlıyor. Özellikle dizler için...

9 EKİM 2011

PhakdIng, Namche Bazaar (3400 m)

Sıkı ve dik bir parkuru çıkarak bu rotanın Paris’i olarak adlandırılan Namche’ye varıyoruz. Burası ayrıca aklimatizasyon (yüksekliğe uyum) için kullanılan ve genelde iki gün kalınan bir yer. Bir litre suyun fiyatı 20 RS’den 100 RS’ye çıkıyor tabii. Çünkü her şey sırtta taşınıyor yukarılara. Günde yaklaşık 10 dolara sırtında 90 kilo taşıyanlara rastladık.

10 EKİM 2011

Namche Bazaar (2.gün)

Bugün aslında serbest gün, ancak yüksekliğe uyum için 4000 metreye kadar çıkıp, yaklaşık bir saat kadar kaldık. Hava yine açık. Yükseldikçe Himalayaların devleri Kusum Kangu (6369 m), Everest (8848 m), Nuptse (7879 metre), Lhotse (8501 m), Pumori (7145 m) Ama Dablam’ı (6858 m) görüyor ve sürekli fotoğraf çekiyoruz.

12 EKİM 2011

Deboche – DIngboche (4360 m)

Dingboche de kısmen büyük ve 4000 metre eşiğinin aşılması için iki gün kalınan bir yer. Eşyaları bıraktıktan sonra uyum için 150 metre kadar yükselip iniyoruz. Soğuk, rüzgarla birlikte akşamları kendini hissettirmeye başlıyor. Yüksekliğe bağlı değişmekle birlikte, bizim kaldığımız süre içinde hava gayet açık ve güneşliydi. Geceleri oldukça soğuk. Dışarıda bıraktığınız şişe suları bile buz gibi oluyor. Sıcak su olmadığı zamanlarda, pet şişenin ağzını sıkıca kapatıp, uyku tulumunun içine aldım. Böylece su, vücut ısısında kalıyor.

14 EKİM 2011

DIngboche – Lobuche (4910 m)

Yaklaşık 7 saatlik bir yürüyüşle, Lobuche’ye vardık. Burası yüksekliğe uyum için kritik bir yer. Oksijen ve basınç giderek azalıyor. Hareket etmek oldukça yoruyor. Solunan havanın içindeki oksijen molekülü miktarının düşmesine bağlı olarak solunum sayısı derinliği artıyor. Önümüzde daha çok gün var, enerjimizi doğru kullanmak için itina gösteriyoruz. İştahsızlık hissi ve kokulara karşı duyarlılık artıyor. Bazılarımız artık belli başlı şeyler yiyebiliyor. Suyun fiyatı 300 RS. Uyum için 5.010 metreye çıkıp iniyoruz. Artık dinlenme zamanı.

15 EKİM 2011

Lobuche – Gorak Shep (5140 m)

Page 49: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

Bugün Kala Pathhar zirveyi yapmak için sabah erken saatte yürüyüşe başlıyoruz. Saat 10:30 gibi Gorak Shep’e varıyoruz. Havanın kapatması ile iyi görüntü alamayacağımızdan iki kişi Kala Patthar’ı yarın yapmaya karar verip, sadece yaklaşık 5350 metreye kadar aklimatizasyon çıkışı yapıp lodge’a geri dönüyoruz. Bu yükseklikte yatmakta sıkıntılar çıkabilse de grupta sorun olmadı. Hepimiz iyi sayılabilecek derecede uyumuş ve dinlenmişiz.

16 EKİM 2011

Gorak Shep – Everest Bace Camp (5365 m)

Sabah Kala Patthar zirvesi için uyansam da faaliyetin ana temasının Everest Base Camp’i (EBC) içermesi, grup fotoğrafı için tüm katılımcıların aynı karede buluşması ve mide asidimde iki gündür süren artışa bağlı olarak ben de grupla birlikte, daha uzak olan EBC’ye doğru yola çıktım. Bu dönemde Everest’e çıkış olmamasına rağmen ana kampa yürüyüş sandığımdan iyi oldu. Buzul göllerini görmek, Khumbu buzuluna dokunmak keyifliydi. Saat 12:00 gibi vardığımız EBC’den saat 13:00 gibi, Gorak Shep’e doğru yola çıktık ve 15:30 da lodge’a vardık. Artık çıkış bitmişti. Yarından itibaren iniş var.

19 EKİM 2011

Namche Bazaar – PhakdIng (2660 m)

Çıktığımız o dik yokuşları aşağı inmek, dizlere ilave yük bindirse de çok zevkli. İnişlerde, herhangi bir kaza yaşanmaması için çok dikkatli davranıyoruz. Maalesef dağ kazalarının büyük kısmı, dönüşlerde oluyor.

20 EKİM 2011

PhakdIng – Lukla (2800 m)

Bugün son etabı yürüyüp, kapıdan (tüm köylere girişte süslemeli kapılar var) geçtikten sonra grup töreni ile batonlarımızı kapatacağız. Ne de olsa yaklaşık 140–145 km’lik yol boyunca bize çok fazla destek oldular. Sabah 08:55 gibi başlayan yürüyüşümüz, 12:45’te de kapıdan geçmemizle sona erdi. Lodgeye yerleşip, uçakların kalkış ve inişlerine kenetlendik.

21 EKİM 2011

Lukla – Katmandu

Sabah tam bir şok ile uyandık. Gece hava bozmuş, bırakın dağları indiğimiz tepeler bile beyaza bürünmüş. Her yer sis. Hemen hava limanına gidip, gerekli işlemleri yaptırıyoruz. Uçuşun belli bir saati yok. Genelde her şey manuel takip ediliyor. Her an birileri sizin yerinize uçağa binebilir. Bu durumlarda, anlaştığınız yerel rehberlik firmaları önem arz ediyor. Rehberlik firmamızın desteği ile saat 12:15’de havalanıp, saat 13:00 gibi sağ salim Katmandu havaalanına iniyoruz. İşlemler tamamlandıktan sonra, hemen şirin otelimiz Namaslu’ya gidiyoruz. Odalara girip, hemen kendimizi sıcak suyun altına atıyoruz. Sanırım herkes bir saat kadar yıkanmıştır. Daha önceden

Page 50: şubat2012_doc - Koç Holding | Ana Sayfa · Web viewmadan silmek! Görülmeyeni gören göz müdür yoksa zihin mi? Bilinmeyeni bilen, ola ğ an ı n d ışı nda biri mi? Duyulmayan

otele bıraktığımız temiz elbiselerimizi giyip, bahçede bir şeyler içmeye koyuluyoruz. Herkese bir nur gelmiş sanki.

22– 24 EKİM 2011

Rezerv Günler

Her türlü aksiliğe karşı bırakılan günlerdeyiz. Sakatlık, Lukla’dan uçağın kalkmaması, hastalık, pasaport kaybı vb. önemli bir sorunla karşılaşmadığımız için günleri ağırlıklı Thamel de geçirdik. Akşam yemeklerimizi üç gece boyunca, lezzeti ve fiyatları daha iyi olan Yak Restaurant’da yedik. Her üç günde de mantar ve domates soslu spagetti yedim. Pişman değilim.

Muhteşem doğa, devasa dağ kütleleri ve bu güzel insanlara inat, ülkenin içinde bulunduğu ağırlıklı ekonomik sıkıntı her şeyi onlarca kat zorlaştırıyor. İş sahası neredeyse yok, ülke nüfusu genç, yaş ortalaması 50-55. Buna rağmen insanlar sakin ve mutlu. Nedenlerini anlamak için, belki de gelecek yıllarda kültür turu yaparım. Güzel anılar ve duygular ile döndüğüm bu coğrafya, bana alışılmış yaşamımı yeniden gözden geçirme fırsatı verdi ve veriyor. Kattıkların ve katacakların için teşekkür ederim NEPAL. Teşekkürler YAPI KREDİ.