43
NEBE SÛRESİ 1-4. ÂYET ن مي ل عا ل ا له رب مد ل ح ل م ا ي ح ر ل ا ن م ح ر ل له ا م الس بِ م يِ حَ ّ ر ل اِ انَ طْ يَ ّ & ش ل اَ نِ مِ له الِ بُ - وذُ عَ 1 اُ مَ لاَ ّ س ل اَ وُ 7 ةَ لاَ ّ ص ل اَ و ا- نِ ل وُ سَ رَ ى لَ ع ىِ - ن اَ سِ لْ نِ مً 7 ةَ دْ 7 قُ ع ل اْ لُ لْ ح اَ ى وِ رْ مَ ى اِ لْ رِ ّ سَ بَ ى وِ رْ دَ ى صِ لْ حَ رْ & ش اِ ّ بَ رَ ن يِ عَ مْ حَ 1 اِ هِ بْ حَ صَ وِ هِ لY ا ىَ لَ عَ د وَ ّ مَ حُ مَ 7 تْ - نَ 1 اِ - ضْ ر1 لا اَ وِ 7 ابَ اوَ مَ ّ س ل اَ رِ ط اَ - فِ & ت نِ اذَ ح1 لا اِ ل يِ وْ 1 اَ 7 بْ نِ م ىِ - نَ 7 تْ مَ ّ لَ عَ وِ g كْ لُ مْ ل اَ نِ م ىِ - نَ i تْ نَ i تY اْ دَ 7 فِ ّ بَ ى رِ لْ وَ 7 ق واُ هَ 7 قْ - فَ ي ى- ف ا- رب& س ح وا ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل اِ ا ب- ن7 ق ح ل1 وا ن مي ل س م ا- ن- ف و7 ت ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل اِ ب ىِ - نْ 7 قِ حْ لَ 1 اَ ا وً مِ لْ سُ م ىِ - نَ ّ - فَ وَ 7 تِ 7 ةَ رِ - خY لا اَ ا وَ نْ z تُ ّ الد ىِ - ف ىِ ّ نِ لَ وِ ارَ رْ ب1 لا اَ عَ مi ةz ب ح ل ا ا- ن ل- ح ذ1 واَ ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل ا7 رة م- رKUR’ÂN’DAN OKUNAN BÖLÜM: ( َ ونُ لَ اءَ سَ i تَ يَ ّ مَ ع1 ( ِ م يِ ظَ عْ ل اِ اَ نَ ّ - لت اِ نَ ع) 2 ( َ ونُ - فِ لَ 7 نْ - حُ مِ ه بِ - فْ مُ ه ىِ - دَ ّ ال) 3 ) TEFSİRDEN OKUNAN BÖLÜM:

Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

  • Upload
    lamque

  • View
    218

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

NEBE SÛRESİ1-4. ÂYET

لله الحمد الرحيم الرحمن الله بسم جيم الر يطان الش من بالله أعوذ

العالمين رسولنا رب على الم والس الة وصحبه والص آله علي و محمد

لسانى من العقدة واحلل امرى رلى ويس صدرى اشرحلى رب أجمعيناألحاديث تأويل من وعلمتني الملك من آتيتني قد رب قولى يفقهوا

مسلما ني توف واآلخرة الدنيا في وليي أنت واألرض ماوات الس فاطر

في واحشرنا الحين بالص وألحقنا مسلمين توفنا الحين بالص وألحقني

األبرار مع الجنة وأدخلنا الحين زمرةالص

KUR’ÂN’DAN OKUNAN BÖLÜM:

( الذي هم فيه مختلفون2( عن النبإ العظيم )1عم يتساءلون ) (3)

TEFSİRDEN OKUNAN BÖLÜM:

( عم يتساءلون عم أصله عن ما وقرىء بها ثم1عم يتساءلون ) أدغمت النون في الميم فصار عما وقرىء بها ثم حذفت األلف

تخفيفا لكثرة االستعمال في االستفهام وعليه االستعمال الكثير وهذا استفهام تفخيم للمستفهم عنه ألنه تعالى ال تخفى عليه خافية }يتساءلون{ يسأل بعضهم بعضا أو يسألون غيرهم من

المؤمنين والضمير ألهل مكة كانوا يتساءلون فيما بينهم عن البعثويسألون المؤمنين عنه على طريق االستهزاء

Page 2: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

( }عن النبإ العظيم{ أي البعث وهو بيان للشأن2عن النبإ العظيم ) المفخم وتقديره عم يتساءلون عن النبإ العظيم

( }الذى هم فيه مختلفون{ فمنهم من3الذي هم فيه مختلفون ) يقطع بإنكاره ومنهم من يشك وقيل الضمير للمسلمين والكافرين

وكانوا جميعا يتساءلون عنه فالمسلم يسأل ليزداد خشية والكافريسأل استهزاء

BÜYÜK HABERNEBE SÛRESİ

1-4. ÂYET

İÇİNDEKİLER

1.Kur’an’dan Okunan Bölüm

2.Tefsirden Okunan Bölüm

3.Kur'an Rehberliğindeki Yolculuğumuz

4.Amme'ye Geçtim

5.Kırklardan Olmanın En Güzel Yolu

6.İç Yapının Sağı Solu Olmaz

7.Haddini ve Hattını Bil

8.Habir İsmine Mazhar Olmak

9.Fiil-Esma-Sıfat ve Zat Boyutları

Page 3: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

10.Erken Haber Almak

11.Biz Asriyiz, Biz En Medeniyiz

12.Hitabette Dikkat Nasıl Çekilir?

13.Neden Soruşturuyorlar?

14.Eğlenmek İçin Soru Sorma!

15.Büyük Haber

16. Örnek Alınacak Atalarımız

17.Göklerin ve Yerin Titremesi

18.Uzun Ömür Neden İstenir?

19.Kayrılmaz İkili: Dünya ve Ukba

20. Resullerin Bir Kavme Musallat Oluşu

21.Küfrün Soğuk Yüzü

22. Mücadelede Kafa Karıştırmak

23.Arifin Yanındaki Rahatlık

Değerli Müminler, Kıymetli Kardeşlerim;

Allah Teâlâ Hazretleri cümlemizin taksiratını affeylesin, hasenatını ziyadesiyle kabule

karin eylesin. Lütfundan, kereminden bizleri mahrum eylemesin. Aziz kitabının rehberliğinde

O'nun nuru ile şefaati ile yol almayı, dünya ve ukbada güzel bir yaşam sürmeyi yine cümle

müminlere nasip ve müyesser eylesin.

KUR'AN REHBERLİĞİNDEKİ YOLCULUĞUMUZ

Kardeşlerim! Aziz kitabımızın rehberliğinde O'nu anlamaya çalışarak, O'nu

anlatmaya çalışarak ve O'nun içeriğinde yer alan hakikatler ile tahakkuk ederek, (huylar)

ahlaklar ile ahlaklanarak, O'nun boyasına boyanarak yol almaya devam ediyoruz. Allah

yolculuğumuzu rızasına nail eylesin. Huzuruna varmak ile şereflendirsin.

Son cüze gelmiş olduk. Otuzuncu cüze gelmiş olduk. Bu mübarek aylar içerisinde bu

mübarek sene içerisinde; mübarek diyorum dua anlamında söylüyorum. Allah bereketli kılsın

anlamındadır. Bazen istekler böyle söylenir. Mübarek adam, mübarek çocuk deriz. Yani

Allah bereket versin, bereketli ol, ey bereketli insan anlamındadır. Allah bu mübarek sene

içerisinde de yine nice sureler okuyup onların sırrınca sırlanmayı bizlere nasip eylesin.

AMME'YE GEÇTİM

Nebe Sure-i Celile’si, bu Sure-i Celile’ye yeni sene içerisinde, yeni ay içerisinde

girmiş oluyoruz. )النبأ( سورة Suretu'n- Nebe, Nebe Suresi veya ) Amme سورة )عم

Suresi diye de bilinir. Genelde halk Amme diye bilir. Ammeye geçtin mi derler. Ammeye

Page 4: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

geçtim daha ilerisini de seçtim diyeceksin. Ammeye geçtiğimiz gibi daha ilerisini de seçtik

diyeceksiniz. Allah seçici kullarından eylesin. Durucu gerici kullarından eylemesin. Evet,

bu sure de haberler var. Mekke’ye, İslam ile tanış olanlara Allah’ın haberleri var. Yeni

haberler, Mürselat ile gönderilenler içerisinde Nebe Suresi de var. Bir önceki gönderilenlerin

içerisine Nebe de dâhildir. Allah, haberler gönderiyor. Bu surenin anlamı Nebe, haber

demektir. Nebi kelimesi de buradan gelir. Enbiya da nebinin çoğuludur. Peygamberler

demektir. Peygamberlere nebi denilmesinin sebebi de Yüce Allah’tan aldıkları haberleri

insanlara getirmeleridir, iletmeleridir. Haber getiren anlamında Nebi diyoruz. Bizim

Nebimiz Muhammet (a.s) ‘tir.

KIRKLARDAN OLMANIN EN GÜZEL YOLU

Bu sure-i celile 78. sure-i celiledir. 114 surenin 78. suresidir. Mekke'de nazilمكية

olan surelerdendir. 40 وهي أربعون آية ayettir. Bu sure-i celileyi demek ki hakkıyla

kavrayan, anlayan kırklardan olur. Allahın izniyle kırklardan olur. Bu basamaklardan

çıkar, kırkını ikmal ederseniz kırkı çıktılardan olursunuz. Artık gezebilir, tozabilir, hapisten

kurtulursun. Bu işin esprisi değil mi? Hani çocuklar için bebekler için derler. Kırkı çıktı mı?

Çıktı, iyi öyleyse kucağında gezdir. Şöyle etrafı görsün, çocuğun gözü gönlü açılsın. İşte

ulular da yaş itibariyle kırkı tamamladı mı ba'de'l-erbain ya gördünüz mü erbain çıkartmak

var. Ondan sonra ne olur. Baliğ olur. Çevreye bakabilir. O zamana kadar gözünü yummalı.

Kendine bakmalı. Çevrede gözü olmamalı. Ama kırkına gelince de Peygamber gibi فانظر Ey Peygamber! Yeter artık şu mağaranın içinde duvarlara baktığın, içine baktığın yeter, afaka

bak.

فxxانظر إلى آثxxار رحمت الله كيxxف يحي األرض بعxxد موتهxxا إن ذلxxكلمحي الموتى وهو على كل شيء قدير

"Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.."1

Bak, şu asara bak. Görüyor musun yerler gökler dopdolu, gözün gönlün açılsın. Şimdi

senin içini de açtık. Dışın da açılsın. Gözün kulağın artık âleme açılsın. Kulak olasın. هو أذن 2 değil mi? O kulak yahu. Yerde, gökte, kenarda köşede ne fısıldarsak hepsi adamın

1 Rum30/502 Tevbe9/61 قل أذن خير لكم يؤمن هو أذنومنهم الذين يؤذون النبي ويقولون بالله ويؤمن للمؤمنين ورحمة للذين آمنوا منكم والذين يؤذون رسول الله لهم Yine onlardan peygamberi inciten ve O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır diyen kimseler de" عذاب أليمvardır. De ki O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, müminlere inanır(güvenir).İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın resulünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır."

Page 5: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

kulağında… Gördün mü? Böylece bu işin esprisini, hikmetini anlatmış olduk. Allah Teâlâ

Hazretleri yanıltmasın.

İÇYAPININ SAĞI SOLU OLMAZ

İşin özü ile ilgilidir. Özün öze uygun oldu mu, özün öze bozukluğu olmadı mı sağa da

çek sola da çek fark etmez. İçyapının ne sağı vardır, ne solu vardır. Ama dışarıya gelince

bağ, bahçe, tarla, bayır, çayır deyince ha o zaman hudut vardır.

تلك حدود الله فال تقربوها "Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır."3

İşte bu şer-i şerif var ya Allah’ın hudududur. Sınırlısın ve sorumlusun. Sınırlara

dikkat et. Çünkü sorumluluğun bu sınırlara göredir. Ama içe daldın mı onun ne mihengi

vardır, ne sağı vardır ne solu vardır. Çünkü o sadece birdir. Bazen içerden bazen dışarıdan

söz ederiz. Allah’ın kulları ona göre düşlersiniz, ona göre düşünürsünüz. Düşürürsünüz. Allah

düşürsün. Hani jeton düştü mü düştü, şimdi düştü. Ne diyoruz. Cemre düştü mü? Düştü. Ateş

düştü mü gönlüne? Düştü. Fikir, aklıma düştü. Ha düşsün. İşte bu ne gelirse aşağıdakilere

yukarıdan gelir. Gözleri hep yukarıdadır. Hep yukarıdan gelir.

ماء رزقكم وما توعدون وفي الس "Gökte rızkınız ve size vadolunan şeyler vardır."4

HADDİNİ VE HATTINI BİL

Vahiy de yukarıdan gelir, yağmur da yukarıdan gelir. Rızık da yukarıdan gelir.

Âdem baba (atan-deden) da yukarıdan geldi. Onun için gözümüz hep yukarıdadır. Ama

gözüm yukarıdadır diye onun bunun omzuna sakın basma. Yukarı çıkacağım diye Allah’ın

kullarını merdiven olarak kullanma. Onun bunun sırtını, omzunu çiğneme. Edebinle

terbiyenle sana ayrılan yoldan yürü. Haddini bil, hattını bil. Hangi hattan gideceğini bil.

Yoksa adamı tahdit ederler, tehdit ederler. Haddini bildirirler. Zorlama, yoksa tokatları

yersin. Zorla yola getirilenlerden olmayasın. Kerhen olmasın, tav'an olsun. Tav'an

güzeldir, tatlıdır. Kerhen olursa acıdır. Yine yola gelirsin de ama acı bir şekilde olur.

Kolunu kanadını kırarlar. Burnun kanamadan, kolun kanadın kırılmadan yol almalı. Allah

bu şekilde cümlemizi tav'an gelenlerden eylesin.

فقال لها ولألرض ائتيا طوعا أو كرها قالتا أتينا طائعين "Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne 'İsteyerek veya

istemeyerek gelin.' Dedi. İkisi de 'İsteyerek geldik.' dediler."5

3 Bakara2/1874 Zariyat51/225 Fussılet41/11

Page 6: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Ya Rabbi biz uysallıkla geliyoruz. Uyarak, emrine koşa koşa geliyoruz. Bakın şu

haliyle hocamız maşallah koşa koşa geliyor. Allah gönlüne göre versin. Kemal Hoca da

Kemal’e erme yönünde destek oluyor. Sağ olsun. Allah kemal ehlinden bizleri mahrum

eylemesin. Bu da canlı canlı duadır. Siz de sohbetlerinizi canlı tutun. Ve daima olandan

bitenden yararlanın. Uzaklara yedi kat öteye bakmayın. Gözünüzün önündekini görün de

kadrini kıymetini bilin değil mi?

Mekke'de nazil olmuştur, kırk ayettir dedik ve bu kırk ayeti hakkıyla, bihakkın okkalı

bir şekilde özüne indirenler, kırk lokmayı içine sindirenler, kemale ererler. Vallahi yeminle

söylüyorum bu kırkı kırklayabilirsen kesinlikle kırkların ötesinde olursun.

HABİR İSMİNE MAZHAR OLMAK

Evet, şimdi bakalım; basamak basamak bu haberleri almaya çalışalım. Haberi

hakkıyla alırsanخبير habir olursun. Yani Yüce Allah’ın .isminden nasiplenirsin الخبير

Haz alırsın, pay alırsın. Böylece

تخلقوا بأخالق الله"Allah'ın huyları ile huylanınız."6sırrına erer, yüce karakterlerle donanırsın. O zaman

bambaşka çözümler üretirsin. Kişinin haber alması ne kadar güçlü ise, yerden gökten

sağdan soldan altından üstünden ne kadar haberdarsa, ona göre tedbirini alır. Ona göre

yükünü hazırlar. Ona göre cevabını hazırlar. Ona göre hazırundan olur. Haber alma

yönünden ne kadar negatifse olumsuzsa ve habersizse, dünyadan bihaber, olandan

bitenden bihaber; işte o hata üstüne hata yapar. Zararlı şeylerin tam üstüne basar. Böylece

sağa bassa suç olur, başına bir bela gelir. Sola bassa, gitse yine bir kolunu kanadını kırar.

Ama habir خبير olursan her şeye hazırlıklı olursun. İşte Yüce Allah’ın ismine الخبير

yönelik olan yönümüz budur. Kişinin gözünü açar, kulağını açar, kalbini açar ve doğru adım

atmasını sağlar. Günümüzde habercilik önemlidir, bakın erken haber almak çok önemlidir,

deprem vs. gibi afetlerde bu önem daha da artar değil mi? Hastalıkta erken teşhis çok

önemlidir. Gördünüz mü Allah’ın kulları? Rahmetli büyüğümün küçük bir radyosu vardı.

Haber saati geldi mi diye sorardı. Haber saati gelince onu açar, haberleri dinlerdi. İnsanın

tuhafına gidiyor. Bunu bir defasında açıkladı. Bu الخبير ismine hürmettir derdi. Onun için

açıyorum ve dinliyorum. Her şeyi bilmek kadar tatlı bir şey yoktur. Adam ta seneler sonrası

duymuş sen onu önceden haber almışsın. Abdülkerim Ceyli diye bilinen ve sufi

büyüklerinden Abdülkadir Geylani'nin bir timsali, bir misali, bir benzeri olan bu kişi

Muhyiddini Arabî ile tasavvufta yarışıyor diye bilinirmiş. Bir sözünde şöyle diyor:

6 Taarruf, c.1, Muhakkikin Önsözü,s.49; Şerh-i Tahaviyye, Arnavuti, c.1,s.88

Page 7: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

و إني قبل الفعال أطالع"Ben الفعال (Faal)den önce olacak biteceği mütalaa ederim."

Tabi bunu duyunca, ilk bakışta baktığın zaman vay gâvur vay diyorsun. Şuna bak ya!

.Faal Allah'tır الفعال ?Faal kim الفعال

إن ربك فعال لما يريد "Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır."7

O ne diyor:

و إني قبل الفعال أطالع diyor.

FİİL-ESMA-SIFAT VE ZAT BOYUTLARI

Adam basamak ötesi konuşuyor. Çünkü Faal olan fiille ilgilidir. Fiil esmanın altında

bir basamaktır, açılımdır. Oradaki saraylar farklıdır. Onun daha ötesinde bir âlem vardır.

Orası esma âlemidir. Onun daha ötesinde Rabbü'l-âleminin âlemlerinden bir âlem vardır.

Sıfatlar âlemi vardır. Buranın da Rabbi Allah’tır. İşte ef'al boyutunda yaşayanlar vardır,

algıları o şekildedir. Yaşam biçimleri fiil derecesindedir. Allah'ın fiilleri derecesindedir.

Onun ötesinde esma derecesi vardır, onun ötesinde sıfat derecesi vardır. Onun ötesi ise zat-

ı vahittir. Allah'ın hükümranlığı vardır. Yekpare olan zat vardır. Parçalanma kabul

etmeyen bütün vardır. Parçalanma kabul etmeyen bütünün âlemidir. Fiil derecesinde

Allah'ın takdiratı vardır, Allah faaldir, kaynak odur. O fiiller âleminde Yüce Allah faal olur.

Fiiller âleminin padişahıdır. Buna فعال "Faal" denir. "Fail-i mutlak" demektir. Bunun

mübalağası ise Faaldir. Bu adam ne diyor? Ben O'ndan önce mütalaa ederim, diyor. Bu ne

demektir? Ben daha ötesinde öte tarafları yokladım. Biraz seyahate çıktım. Oralarda ben

bunları duydum. Daha oradan buraya inmeden evvel, benim haberim var. Hükümet dairesinde

bakanlar arasında toplantı olmuş, aralarında şöyle şöyle diye konuşmuşlar. Vali geliyor, daha

burada kimsenin bilgisi yok, ha benim haberim var diyor. Daha genel müdüre, özel müdüre

vs. inmemiş. O daha oralara gelmeden önce biliyor, nereden biliyor, daha dün oradaydım,

diyor. Durum bunun gibidir. İşte böyle haber alanlar vardır.

ERKEN HABER ALMAK

Haber alan örgütler vardır. Daha henüz yerine ulaşmadan haber alanlar vardır. Demek

ki habercilik bu kadar önemlidir. Yüce Allah da bu sureye bu ismi vermiştir. Çok ilginçtir.

Devlet politikasında devlet yönetiminde erken haber almak temeldir ve esastır.

Haberciliğin güçlü değilse, haber aldığın kaynaklar çürükse vay haline… Adamı

oradan buradan hallederler, sağ bırakmazlar, sağlam bırakmazlar. Delik deşik ederler. Ama

7 Hud11/107

Page 8: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

önceden haber alırsan daha kibriti çakarken tepesine iner üflersen ya da bir tane indirirsen

ne âlâ. Ama yanmaya başlayıp yangın yayıldı mı, söndürmek çok zordur. Yani yılanın

başını daha küçükken, hemen doğasıya ezeceksin. Bunlara ihram halinde bile müsaade

vardır. Bu yılanın başını ezmeye müsaade vardır. İhram yahu ihram… Huzur âlemine

gitmişsin. Orada bile rastlasan ez başını gitsin.

Çaylak gelmiş kopar başını gitsin. İhramda ne işi var? O hareme o nasıl girmiş?

Kopart başını gitsin. Demek ki habercilik bu kadar önemlidir.

Haber Suresi, şimdiye kadar pek üzerine dikkat edilmemiştir, değil mi? Var mı böyle

bir şey, duydunuz mu? Demek ki bir sistem olarak bakın bu ismin verilmesi çok önemlidir.

Müfessirimiz, kırk âyet-i celiledir, dedi.

حيم حمن الر بسم الله الرBu sure-i celile asırla ilgilidir. Biz asri bir toplumuz. Bizوالعصر den aşağısına ait bir

toplumuz. Muhammet a.s ‘in toplumu والعصر den sonradır. والعصر de O'nun asrına

kasemdir. Asri Muhammedi'ye yemin olsun demektir.

BİZ ASRİYİZ, BİZ EN MEDENİYİZ

Biz asriyiz, biz en medeniyiz. Biz gurup vaktine en yakın gelmiş ümmetiz ve geçmişe

nispeten ömrümüz de bu kadar kısadır. Âdem'den bu yana Duha vakti yaşandı. İnsanlar

bunları tespit edebilir. Acaba İşrak vaktine kadar olan hangi dönemdir? İşrak vaktinden

Duha'ya kadar acaba hangi peygamberin dönemidir? Duha'dan zuhra kadar vs… Bunları

tespit edebilirsiniz. Bakarsınız ve belli manevra yapan peygamber vardır. O anda o yönden

sizin dikkatiniz çekilmiştir. Bunları bulmak zor değildir.

Geldik ikindiye… İşte o zaman Muhammed (a.s) geliyor. Asır, asr-ı Muhammedî'dir,

Kuran asrıdır. Efendim böyle beyan ederdi. Asır, asrı Muhammedî'dir, asır asr-ı Kuran'dır.

Bundan sonra bir kitap gelecek değildir. Demek ki bir günü değerlendirdiğimizde

Muhammed ümmetinin o gün içerisindeki yeri ikindiden akşama kadar olan vakittir.

Onun için bizim atalarımızda genelde en basitimiz, en avamımız ye çıktın'والعصر

mı? Evet, ye'والعصر kadar biliyorum. Bilir, evet, bu en avamın bildiğidir. Biraz ötesi

Duha'ya kadar çıkıyor. O da nedir, ikindiyle öğlen arasıdır. Duha'ya çıkmış falan gibi tasnifler

yapabilirsiniz.

Biz günün sonunda gelen bir toplumuz.

ابقون يوم القيامة نحن اآلخرون السh" Biz zaman itibariyle dünyada sonradan gelenleriz, ama ukbada öne geçenleriz."8

8 Buhari, Cuma,1((اآلخرون) في الدنيا. (السابقون) في اآلخرة.)

Page 9: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Bu meyanda birçok hadis vardır. Biz zaman itibariyle dünyada sonradan gelenleriz,

ama ukbada öne geçenleriz. Cennet cehenneme doğru hadin yürüyün denilirken Cennet-i

A'la'ya kapılar açılıp kavimler idhal edilirken en önce benim ümmetim geçer. Biz evvelcileriz.

Biz, ukbanın evveli dünyanın ahiriyiz. Dünyada ahirlerdeniz. İşte asır ehli de bu türdendir.

Dolayısıyla bu sure-i celile böyle kısa kısa ayetlerden meydana gelmiştir ancak önceki o uzun

uzun dönemlere denktir ve daha fazladır. Daha fazlasını vermiş, çünkü çarpım fazla, sevap

fazladır. Sevap verirken Allah bu ümmete ne uyguluyor?

من جاء بالحسنة فله عشر أمثالها "Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır."9

Geçmiş toplumlarda bu yoktu. Bu da ümmet-i Muhammed'e hassatendir, hastır.

لله رب العالمين .Hamdolsun alemlerin Rabbi Allah’a. Bu sure asır suresidir الحمد

Yani Muhammed asrında yaşayan, yani ikindiden guruba kadar gelen ümmetin suresidir.

Onun için ikindiden sonra okumak lazım. Okudun mu zaman olarak birbirine tam denk

gelir. Biz öyle yapardık. Büyüğümüzün huzurunda ikindiden sonra okurduk. Kitaplarımın

içerisinde de Nebe suresi ile ilgili, bu incelikle ilgili bir anlatım vardır. Niçin o sureyi

okuyorduk? Güneşle zaman dilimiyle o güneşin gruba doğru inişiyle inmesiyle batmaya

yönelmesiyle ilgili ayetler vardır. Güneşte beliren ahval ve insan ruhunda oluşan hisler insanı

bambaşka anlayışlara, hislere götürür. İnsanın bir şekilde kemal yönünde noktalanmasını,

ikmalini sağlar. İşte bunların içinde göreceğiz. Bu sureyi yani kırk ayeti tam anlamı ile

hazmeden bir adamın, mükemmel, okkalı bir müslüman olacağında hiç şüphe yoktur.

Sure-i celileyi başından okuyarak, giderek yürümeye, izah etmeye, anlamaya

çalışalım.

حيم حمن الر بسم الله الرneden diye عم başlayan bir soru, neden, niçin? Çok önemlidir. Uykuda olan bir

topluma, gaflete girmiş, ölmek üzere gelmiş bir topluma neden, niçin gibi sorular hitabette

çok önemlidir.

HİTABETTE DİKKAT NASIL ÇEKİLİR?

Soru ile başlamak muhatabın dikkatini çekmede en önemli noktadır. En önemli

yöntemdir, yoldur. Neden, niçin?

9 Enam6/160

Page 10: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Niçin bakıyorsun be hey adam? Bakıyorsun herhalde değil mi demek ayrı, niçin

bakıyorsun bana demek ayrıdır. Ne kadar farklı değil mi?

Bu أصxxله kelimenin aslı imla عن ما yönüyle عنharf-i cerri ile ism-i ما mevsulünün ikisinden müteşekkildir. عمnin aslı عن ve ماdır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani عن ما şekliyle de okunmuştur. Demek ki ayrı ayrı imlaları bu şekilde okundu. Sonraثم harfinin م mim في الميم harfi katıldı ن nun أدغمت النون içine katılarak idgam yapıldı. O zaman م ,ن e kalbolunca فصار عما amma عما oldu. بها عما يتساءلون .Yine bu şekilde de okundu وقرىء şeklinde de okundu. ثم Daha sonra عما(amma) daki elif حذفت األلف .hazfedildi ا تخفيفا لكxxثرة yapıldı. Dile söylemesi, yazıya عم kelimesiعما çok kullanıldığından ötürüاالستعمالyazılışı kolay gelsin diye elif hazfedilmiştir. derken biraz عما ,demek daha kolaydırعم salıvereceksin, yukarı doğru direk gibi çekmen lazım, uzatacaksın, عم derken ağzını açmana gerek yoktur. Derken عما med vardır. Medleri yaparken de ağız açılmalıdır. Ağzını açmadan med yaparsan bu usulsüz bir okuyuştur. Çünkü med, ağzın açılmasıyla elde edilir. عما derken ağzını açacaksın. عم demek daha kolaydır. Çünkü ağzını açmana gerek kalmaz. Bu oluşum ne konuda االستفهام istifham في yani soru konusunda çok kullanım olduğu için عما kelimesi ye dönüştürülmüştür. Bunun daha başka örnekleri عم

de vardır. لم -لما ,فيم- فيما gibi kelimeler aynı kaideye göre kısaltılmışlardır.Tahfif edilmişlerdir, ا leri düşürülmüştür.

فيم أنت من ذكراها "Onu bilip söylemek nerede sen nerede?"10

aslı فيما demektir ama .ye düşürülmüştür فيم الكثير genel وعليه االستعمال

kullanım bu kaide, minval üzeredir. Yani şeklindedir. Tabi ki şair bazen vezin eksik عم

kalır عما diye çeker. Ancak çoğunluk böyle عم diye kullanılır. وهذاbu soru, kelimenin

imla yönünü tamamladı, kelimenin gramer yönüyle nasıl oluştuğunu belirtti. Şimdi sorunun

türü nedir? Bu nasıl bir sorudur? Sorunun çeşitleri vardır. Arap Edebiyatında soru türleri

vardır. Bu tefhim türünde bir istifhamdır. Bu ne demektir? Sorulan استفهام تفخيم

şeyin değerini, önemini, haşmetini, dehşetini, vahşetini belirtmek, vurgulamak için bir soru

tarzıdır. Tefhim, tazim demektir. Yani şimdi çok önemli bir şeyden soruyor. Basit bir şey

değil, çok derin, insanı son derece ilgilendiren, insan için son derece önemi olan bir şeyden

soruyor. Demek ki istifham tefhim içindir demek bu beyandadır. Neden böyle söyledi?

Çünkü istifham bazen tahkir için olur, bazen tezyif için olur, bazen beyan için olur. Türleri

çoktur. Bu tefhim içindir. Neyi tefhim, tazim içindir? عنه kendisindenللمستفهم

sorulan, kendisi hakkında neden soruluyor ise o şeyi tefhim içindir, önemini, azametini

vurgulayarak muhatabın dikkatini ona çekmek içindir. Onun kafasını dank ettirmek içindir.

10 Naziat 79/43

Page 11: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Kendine getirip tamamen o şeye insan duygularını yöneltmek içindir, tek noktaya çekmek

içindir. Bu da bir soru ile başlatılıyor. Kişinin, muhatabın tamamen o noktaya yoğunlaşmasını

sağlamaya yönelik bir soru biçimidir, bir hitabet biçimidir. ألنه Çünkü peki, bu bilgi almak

için sorulmuş bir soru mu? Yani bilmiyor da mı soruyor? Genelde soruları biz öyle sorarız.

Anlamadığımız bir şeyi anlamak için sorarız.

Saat kaç? Saatin kaç olduğunu bilmiyorum, öğrenmek için soruyorum. Veya laf olsun

diye, zaid vakti doldurmak, konuşma olsun, sessizliği bozalım şöyle diye soruyorum. Bu bilgi

alma sorusu değildir. Sadece tefhim içindir. Neden? Çünkü bu soru istifham olduğu için olsa

yani bir şeyi anlamak için olsaydı, bilmediği bir şeyi anlamak yani isticvab için olsaydı, Allah

için bu mesele gizli kalırdı. Yani Allah bilmiyor da birisinden haber alacak anlamına olurdu.

Olamaz. Neden olamaz? ألنه تعالى Çünkü Allah’a hiçbir gizli şey yoktur. ال تخفى .Gizli olan hiçbir şey yoktur عليه خافية

Nitekim bakınız Hakka Sure-i Celilesinin 18. âyet-i celilesinde

يومئذ تعرضون ال تخفى منكم خافية " Siz o gün Allah'a arzolunacaksınız."11

Huzura alınacaksınız. Amellerinizin deşifre edilmesi için kitaplarınız açılacak. Ana kitap

açılacak, ara kitap yani kendi şahsınıza ait olan kitap da açılacak. O kendi şahsınıza

meleklerin yazdığı kitap ile Allah'ın levh-i mahfuzu ikisi birbiri ile karşılaştırılacak. Buna

"arz" diyoruz. Nitekim Kur'an'ın Cebrail (a.s)'in gelip de Peygamberle okunma işine de ne

diyorduk? Arz diyorduk. Ve daha sonra karşılıklı okumaya da mukabele deniyor.

İşte o gün siz يومئذ تعرضون arzolunacaksınız. Rabbinize arzolunacaksınız.

ال تخفى منكم خافية "Sizden hiç biriniz O'na gizli kalmayacak."12

Bir araya sıvışamazsın. Birisinin arkasında aradan girip de kaybolamazsın. Hani

dünyada olur ya kalabalıklarda kendimi şöyle şuradan gireyim, şuraya saklanayım. Bir araya

girersin, bacakların arasından şunun arkasından derken kendini kaybettirebilirsin, izini

kaybettirebilirsin. Ha orada böyle bir şey yoktur. Sizden hiçbirisi orada böyle kaybolamaz.

Ne kendiniz ne de yaptığınız şeylerden hiçbir şey gizli kalmaz. Hepsi orda meydandadır.

Deşifre olmuştur, olacaktır. Madem Allah için hiçbir şey gizli kalmayınca Muhammed'im

bunlar neden soruşturuyorlar? Bilmiyor da Muhammed (a.s) o konuştuklarını anlatıverecek,

ondan sonra bilecek, böyle bir sebep için değil. İsticvab için değildir. Yani biz şunu

11 Hakka69/1812 Hakka69/18

Page 12: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

konuşuyoruz Ya Rabbi, böyle bir isticvab sorusu değildir. Bu tamamen tacizi, tefhimi ifade

eden bir sorudur.

NEDEN SORUŞTURUYORLAR?

Neden soruşturuyorlar? Ey Muhammed! O senin kavmin var ya o }يتساءلون{

kodamanlar, o koca koca kafalı Mekkeli müşrikler, kara kara kayaların arasında taş kesilmiş

ve yürekleri de kapkara olmuş, merhametsiz kavmin, o koca başlar, karabaşlar var ya…. Biz

de karabaş diye köpeğe derler. Bilmem sizde kullanırlar mı? Karabaş geldi mi falan diye

kullanılır. Bunlarında başları böyle karabaşlardır, öküz gibi başları vardır.

Çünkü Ebu Cehl'in ve Ebu Leheb'in başlarını kesince İbn-i Mesud Hazretleri çok zor

taşımış. Uhud Savaşı'nda Ebu Cehl'in başını çeke çeke aman Allah’ım zor götürmüş. Kan

revan içinde ter içinde kalmış. Adamın kömüş gibi kafası var. Adamın kafasının ağırlığı İbn-i

Mesud'dan daha ağır.

Neden soruşturuyorlar? Bu dikkatleri çekmek için konunun, soruşturulan şeyin insanın

kaderi için çok önemli bir mevzu olduğunu anlatmak için böyle bir giriş yapıyor.

O Mekke'nin müşrikleri neden soruşturuyorlar? يسأل بعضهم بعضاbirbirlerine

soruyorlardı. "Bu Muhammed'in dediği nedir? Kıyam günü, ceza günü, din günü de neymiş?"

Böyle birbirlerine soruyorlar. Sen bir şey anladın mı? Böyle bir şey duydun mu? Babandan,

dedenden böyle bir şey duydun mu? Yok ya, öyle bir şey olur mu? Olsaydı, benim dede daha

büyük kafalıydı, onun kafasında gelmişin geçmişin bütün bilgileri vardı. Böyle bir şey

bahsetmedi. Olacak şey değil. En sonunda cevaplarını kendileri verirlerdi. Kendileri

sorarlardı, kendileri cevap verirlerdi. Çünkü Muhammed (a.s) ‘ın verdiği cevaplara aşina

değildiler, mukni olmuyorlardı, ikna olmuyorlardı, kabul etmiyorlardı.

diyerek yalan söylüyorsun, diyerek Peygamber (a.s)'a inanmazlardı. Yani O'nun تكذب

verdiği cevapları cevap olarak kabul etmezlerdi. O'nunla alay eder ve uydurduğunu

söylerlerdi. Onun için kendisi sorar, kendisi cevap verir, bu adam var ya kendi çalar kendi

oynar. Hem kendileri çalar, hem de oynarlardı, göbek atarlardı. Her şeyleri kendileri

bilirlerdi. Ne Yahudisine ne Hristiyanına değer verirlerdi. İnsanların en bilgesi biziz derlerdi.

Bizden başkası anlamaz bu işlerden, bu kadar kibirli adamlardı. Daha önce kitaptan da

nasipleri olmamış, hani olsa bir yerde bir yerinden tutarsın. Mesela Kuran'ın ehl-i kitapla

olan münazarası farklıdır, hatırlasanıza Musa'yı diyor. Tamam, demek ki Musa'yı biliyorlar,

kabul ediyorlar. Size, nur ve hidayet olan Tevrat'ı göndermedi mi? Tamam, bunları biliyorlar.

Ama bunlara ne diyeceksin. Bunların böyle bir tutanağı yok. Onun için Peygamber (a.s)'ın işi

daha zordu. Müşriklerle olan işi daha vahimdi. Birbirlerine soruştururlardı. يسأل

Page 13: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

{ .Niçin böyle tefsir etti müfessirimiz bunu, müşareket sigası olduğu için بعضهم بعضا o يسألون Veyahutta أو .demektir يسأل بعضهم بعضا nin anlamı}يتساءلون

Mekke müşrikleri sorarlardı. غيرهم من المؤمني kendileri dışında müminlere

sorarlardı. Kendilerine değil, müminlere gider, "ya bu ne, bu sizin peygamberiniz bir şey

diyor. Bu Muhammed bir şey diyor, bu neymiş, يوم الدين nedir, يوم القيامة nedir,

hesap nedir, kitap nedir?" şekliyle Müslümanlara, müminlere gelirler, soru sorarlardı. Bu

durumda soru sorulan müminler, soru soran kâfirler ve müşrikler oluyor. Bir önceki tevcihe

göre kendi kendilerine soru soruyorlar. Birbirlerine soru soruyorlar, sınıf farkı yok, hepsi

bir. İkinci tevcihe göre soru sorulanlar Müslümanlar, müminlerdir. Peki, burada bir zamir

var, هم zamiri والضميرonlar demek, onlar kim ألهل مكة bu durumda zamir,

ikinci tevcih esasına göre Mekke ehlidir. O Mekke ehli birbirine neyi soruyorlar? Neden

birbirlerine soruşturma yapıyorlar? كانوا يتساءلون Soruştururlardı فيما بينهم

kendi aralarında عن البعث diriliş gününden, diriliş günü hakkında, kabir sonrası hakkında,

ikinci yaşam hakkında soruşturuyorlardı. Öldükten sonra dirilmeye البعث ba's diyoruz.

Onlar ba'se inanmazlardı. O konuda soruşturma yaparlardı, birbirlerine soru sorarlardı. Niçin

sorarlardı? Onun cevabını biraz sonra vermeye çalışacak. ويسألون Birinci tevcihe göre

kendi aralarında البعث ba's hakkında soru sorarlardı, sorup soruştururlardı. İkinci tevcihte

kendileri dışında müslümanlara sorup soruştururlardı demişti. ويسألون المؤمنين

Müslümanlara, müminlere sorarlardı, عنه demek عن البعث demektir. Ba's konusunda,

diriliş konusunda sorup soruştururlardı, öldükten sonra dirilme konusunda müminlere sorular

sorarlardı. Kimler sorarlardı? Mekke kâfirleri soruyorlardı. Ne maksatla? على طريق Alay yolu ile, eğlenmek için sorarlardı, öğrenmek için değil. Hasan, Hüseyin االستهزاء

ne zaman kalkıyoruz yahu? Dedemiz ne zaman kalkacak, eğlenmek için soruyorlar. O gün ne

zaman? Meta حتى متى?متى ne zamana kadar? Eğlenmek maksadı ile soruyorlar,

öğrenmek maksadı ile değil.

EĞLENMEK İÇİN SORU SORMA

Onun için eğlenmek maksadı ile soru sormayınız. Allah bunu hoş karşılamaz. Edep

dışı olan bir harekettir. Eğlenmek için yapma, öğrenmek için tamam buyur. Onu da üzerine

lazımsa, seni ilgilendiriyorsa sor. Seni ilgilendiren bir konu değil, fantezi bir soru, belli

kişileri ilgilendiren bir soruysa, seni alakadar etmez. Vaktini onunla zayi etme. Ondan da

sorumlusun. Sana lazım olmayan bilgilerle kendini yükleme.

Page 14: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

وال تقف ما ليس لك به علم

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme."13

Seni ilgilendirmiyor, öyle ise senin için malayani olan bir şey bir başkası için mayanidir. Onu

ilgilendirir sorar ve öğrenir. Herkes üzerine lazım olanı bilmeli, onu sormalı. Bu konuda

sormak ibadettir. Çünkü öğrenmenin yarısı soru sormaktır.

مفتاح العلم السؤال

"Öğrenmenin anahtarı soru sormaktır."

Bilginin anahtarı sorudur. Soru sormasını bilmezsen bilgiyi elde edemezsin. Bu

arada da soru sorma yönünü kısacana dile getirmiş olduk. Öğrenci soru sorar. Soru sormayan

öğrenci olamaz. Derviş tekke ehlidir, onun mektebi tekkedir. O soru sormaz. Soru sormak

yasaktır. Tekkede soru sormak yasaktır. Yani Musa'nın Hızır'la olan ilişkisi gibi, soru

sormak yok, bak Musa, sana baştan söyleyelim, sen alışkınsındır, sen Allah'a bile soru

soruyorsun. Ben senin huyunu bilirim. Bak eğer benimle biraz hayat sürmek istiyorsan, biraz

şöyle bir yol almak istiyorsan soru sormak yasak. Sormam tamam, söz mü söz. Ama her

hamlede dayanamadı ve soruyu sordu.

Mektepte ise soru sorulur. Orası derviş yatağı değildir. Orası ilim yatağıdır. İlmin

anahtarı sorudur.

Soruların çok çeşitleri vardır. Bunların ki istihza yolludur. Mekkelilerin bu konuyu

araştırması öğrenmek maksadı ile değildir. Peygamberimizi, din-i mübini alaya almak,

eğlenmek için soruyorlar. Kafa bulmak için yapıyorlar. Bu kafa bulmak tabiri şimdiki

eğlence ehlinin tabiridir. Benimle kafa mı buluyorsun sen? Jeton şimdi düştü. Yarım saattir

benimle kafa buluyorsun sen ha derler. Biz de deriz ya onun jetonu geç düşmüştür, hâlbuki

adam onu bir saattir makaraya sarıyordur, haberi yoktur. Tabii ki böyle kalın kafalılar vardır.

İnsanların en adisi kendi cinsiyle alay edendir. O adamın nesini eksik gördün, onu mu

buldun bula bula alay edecek? O Allah’ın bir kulu efendi. Senin ondan ne üstünlüğün var?

Göz desen onda seninkinden daha iyi, kaş desen seninkinden daha iyi, senin ki dökülmüş,

kaşın var mı yok mu belli değil, bir de adamı makaraya sarıyorsun.

Saf bulunca adamı o ayyaşlar o kalleşler maskara, maskot edinirler. İşte o palyaço gibi

çıkarırlar, eğlenirler, göbek attırırlar. İnsan bu, öyle olmaz. Onun için bir insanı alaya

13 İsra17/36

Page 15: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

alamazsın. Onunla eğlenemezsin, ona hava sorusu soramazsın. Havadan hevadan soru

sorulmaz. Ciddi olacaksın. Allah'ın kullarını tahkir etmek kadar büyük bir günah yoktur.

Allah Teâlâ tabiri caizse bundan alınır. Benim sanatıma hakaret ediyor der. Çünkü seni

nasıl yarattı ise onu da öyle yarattı. Sizin yaratılma konusunda hiçbir farkınız yok. O

çöpçülere o ağzı salyalılara dikkat edin. Onlar bir türdür. Dileseydi seni de ağzının salyasını

akıtan bir tür yaratabilirdi. Sana mesaj veriyor, aklını başına al, bak bunu gördün mü, bu da

insan, ama ağzını hiç tutamıyor, kapatamıyor, ağzında ne varsa dışına çıkıyor. Dilersem bak

seni de böyle yaparım. Hemen "Allah’ım bana afiyet verdiğin için sana müteşekkirim. Beni

böyle yaratmadığından sana şükürler olsun" deyip hem Allah'a şükredici bir kul olmaya

çalışacaksın. Ona da "Allah’ım ona da rahmet et, merhamet et, şifasını ver" diye dua

edeceksin. Açıktan yapmayacaksın. Açıktan, sakat adamı görüp de "Allah'ım sana şükürler

olsun" dersen bu ona hakarettir. Bu şükür ters bir şükürdür. Tersine teper.

Peygamber gizlice diyor. Gizlice olsun. "Bir sakatı gördüğün zaman, kendinden aşağı

böyle bir kimseyi gördüğü zaman içinden Allah'a şükretsin" diyor. Onlar neden

soruşturuyorlar? O edepsizler o terbiyesizler, o cahiller; onlar gerçeği öğrenme yerine

müminleri alaya alarak böyle alayvari birbirlerine soru soruyorlar. Müminlere veya kendi

cinslerinden olanlara soruyorlar. Ne konuda? العظيم النبإ Büyük عن haberden.

Büyük haber, büyük haber… Habercilikte ne önemli biliyorsunuz. Haber niteliği olan ve

kimsenin alamadığı bir haberi önceden almak, ilk önce gerçeği öğrenmek önemlidir. Adama

madalya veriyorlar. Aferin sana, habercilikte bir numara, kimse haber edememiş bunu, o

jurnallemiş, gazeteye o yazmış, başka hiç kimse bilmiyor.

Ondan sonra diğer gazeteler onu kaynak vererek yazabiliyorlar. Adamın kaynağı var.

Eğer ondan aldığı halde, çaldığı halde, kaynağı olmadan aynen, sanki kendisi üretmiş,

duymuş gibi haber ederse öteki gazeteci onu mahkemeye veriyor. Bizim hakkımızı almıştır,

bu bize aittir, kaynak göstermeden bu haberi vermiştir.

BÜYÜK HABER

İşte bu büyük haber efendim. Demek ki nebe kısaca haber suresi ama bu nebey-i

azimdir. Öyle sıradan bir haber değil. Ebem gümeci cinsinden değil. Dedemin hikâyesi

türünden değil. Keloğlan masalı da değil.

Hikâye değil, bu, büyük haberdir; büyük günün haberidir. İşte bunu bu büyük günün

büyüklüğünü insanların zihnine, kafasına nakşetmek için bir soru tarzında Allah bu ayeti

celileyi beyan buyurmuştur. Nedir bu büyük haber?

Page 16: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Büyüklük de tabi ki izafi bir kavramdır. Birisine göre büyük olan bir şey diğerine göre

küçüktür. Ama Allah Teâlâ Hazretleri ona büyük dediyse büyük olarak algılanmalıdır.

Yani biz inanç yönü ile inançlarımızın sırasında bizim için herhangi bir fark yoktur.

Amentü esasları biri diğerinden büyük değildir.

Büyük haber, bizim inanmamız gereken bir husustur. Yani şu daha büyüktür, şu

daha küçüktür olmaz. Mesela, ben Allah'a inanıyorum, amentü billâh peki yetti mi?

yetmez. O senin Allah dediğinin o kadar açılımı var ki… O'na açılımı ile inanacaksın. Biz

buna "tecelli" diyoruz.

Allah tecelli eden bir varlıktır. Öyle sakin iş görmez, battal, bir şeyden haberi yok.

hâşâ, taş gibi yerinde oturan, sağını solunu görmeyen böyle değildir. Hani müşriklerin

putları böyledir biliyorsunuz. O zavallıları oraya oturtmuşlardır, kazık gibi çakmışlardır, ne

bir adım ileri ne bir adım geri, ne sağa bakar ne sola bakar, ne duyar ne konuşur değil mi? Ya

Hz. İbrahim öyle diyor, putu dürtüşlüyor, bakın kendisini koruyabiliyor mu? Koruyun

kendinizi diyor, baltayı getirmiş, hadi göreyim sizi, hepsine vuruyor. Şunlara bak diyor,

zavallılar, bunlardan medet bekliyorlar diyor. Bunlar kendilerini bile koruyamıyor. Bu kadar

gülünçler. Allah böyle değildir. Amentü billâh demek yetmez. Onu açılımıyla bileceksin.

Onun ne işleri vardır, ne işleri… O'nun peygamberleri, kitapları, melekleri vardır, tüm

varlıklar hakkında takdiri vardır. Kader diyoruz. Ölüm, öldürmek işi vardır. Ölüm

sonrasında yaşam vardır, diriliş vardır. Bunlardan birisini reddettiğin anda Allah inancın

tehlikeye girer. Bunlar birbirinden asla kopmaz. Dolayısıyla bu müşrikler de zaten Allah’a

inanırlardı ama şirk yolu ile inanırlardı. Şirkle beraber inanırlardı, şirkten taviz vermezlerdi.

Hübel'i Uzza'yı asla gözden çıkarmazlardı. En sonunda bakarlardı başlarına yerden gökten

felaketler gelip putların da yüzüstü gelip düştüğü zaman, tepelerine toz duman indiği zaman,

gözleri, kaşları, kafaları kapanınca, o hadiseler çullanınca Allah derlerdi. Kurtar bizi Ya Rabbi

derlerdi. Bütün esbap sona erdikten sonra Allah derlerdi. Allah da bunu istemiyor. Esbap

senin gözünü perdelemeyecek, esbap olacak, sebepler olacak, sen sebepleri ok gibi

deleceksin ve yırtıp atacaksın, Allah diyeceksin. Ta başından, başından Allah diyeceksin,

sonunda değil. Müminin evvelinde de o Allah'tır. هو األول , Allah, evveldir, هو اآلخر,

Allah âhirdir. Bak atan ne demiş: "Evvelallah" yaparız. Gördünüz mü Allah'ın kulları, eski

pehlivanlara bakın, yiğitlere bakın. İşte bunlar yiğit insanlardır. Yapar mısın? Evvelallah

yaparım. Şu lafa bak yahu…. Ne müthiş insanlar.

ÖRNEK ALINACAK ATALARIMIZ

Page 17: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Din ile nasıl donanım oluşturmuşlar. Adamın örfü töresi dinden ayrı değil.

Dünyada böyle bir ikinci toplum gösteremezsiniz. Atalarınızın değerini bilin, onların

yolundan gidin. Kimisi onların yolunu beğenmiyor. Sen onu beğenmeyecek kaç paralık

adamsın. O üç kıtaya Allah'ın adını oturttu. Bu Kuran ile hayat sürdürdü. Biz onların

şefaatlerine talibiz. Allah cümlesinin şefaatlerinden bizi eksik etmesin. Onların evlatları

olmakla gurur duyuyoruz. Çünkü onların şefaatini umuyoruz. Onlar bizim atalarımızdır.

Büyük haberden bahsediyoruz. Büyük bir hadiseden söz ediyoruz. Deminden

söyledim ya büyüklük izafi bir kelimedir. Çünkü Allah için büyük küçük diye bir şey var mı

yoktur. Zor, kolay diye bir şey yoktur. Öyleyse bunu niye söylüyor? Genelde büyük gündür.

Büyük gün gelir Hasan Ağa! Ne o? Çekiliş yapılacakmış, onun için büyük gün odur. Hesap

günü, kitap günü, karne verilecek yahu, adam karnesini alacak, öğrenci için büyük gün…

Müminler için de son belirlenecek, son kelam edilecek, orada son bir rötuş yapılacak.

Kabirde ki gibi değil. Kabirde iş bitmez. Kabrin aşamaları var. Neler neler var.

Kalkınca aşamalar var, mahşerin aşamaları var. Ne aşamalardan geçeceğiz orada, nelerden

nerelere, ne kapılar dolaşacağız. Yalakayı orada göreceksin. Nasıl yalaka olduğunu, adamın

nasıl dilenci olduğunu orada göreceksin. Üç sevap lazım. Takdir almaya hani öğrenciler

hocaları kapı kapı dolaşırlar değil mi? Hocam üç puan lazım. İşte orada da böyle kapı kapı

dolaşacaklar. Efendiler o gün her şey bitmiş değil. Son rötuşlar yapılıp, son karar verilecek.

Son kararın mı?

واألمر يومئذ لله "O gün buyruk, yalnız Allah'ındır."14

Ahkamü'l- hakiminin son kararını verdiği gün olacak o gün. Onun için günlerin en

büyüğüdür o gün, haberlerin en büyüğüdür. Ondan büyük haber olmaz. İşte bu içerik yönüyle

büyüklük budur. Yoksa Allah’ın büyüklüğü ile ilgili bir kıyaslama anlamında değildir. İçinde

yer alan önemli olayları barındırdığı için o anlamda büyük gündür.

Peygamberimizin şefaati var, Onun şefaati, en büyük şefaattir ve o günde olacaktır.

O gün nasıl bizim için büyük olmaz, önemli olmaz değil mi? Daha ötesi Allah’ın şefaati var.

Aman Allah. Allah bir demiş sadece adam. Hiçbir iyiliği yok adamın, sıfır. Sadece Allah bir

demiş. Bunu biliyor. Allah, bunları Cehennem'den çıkartacak. "Bunları çıkarın" diyecek.

Benim varlığım birliğime dair içinde bir iman ışığı varken, közü varken, cehenneme bunu

yem edemem. Zaten cehennem ondan bizar olur. Cehenneme de hakaret edemem.

Cehennemin işini zorlaştıramam. Allah bu meyanda hem cehenneme rahmet eder hem de

14 İnfitar82/19

Page 18: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

müminlere rahmet eder. Bakın cehennemin içinde merhamet olmaz, merhamet yoktur.

Cehennemde kendisi merhamet etmez. Ama Allah cehenneme merhamet eder. Bu ayrı bir

şeydir. Allah merhamet etmeyi isterse, her türlüsüne merhamet eder. Allah Rahman ismi ile

bütün varlıklara rahmet eden bir zattır. Kimse buna dayanamaz. Peygamberimiz de "Müsaade

buyur Ya Rabbi tevhit ehline de şefaat edeyim." Diye niyaz eder ve ümmetine şefaat eder.

د رسول الله :diyenlere Peygamberimiz (s.a.s) ال إله إال الله محم

شفاعتي ألهل الكبائر من أمتيh"Büyük günde ümmetimin büyük günahkârlarına yapacağım bir büyük şefaatim var."15

diye haber verdi. Ümmetimin büyük günahkârlarına şefaat edeceğim. Günahkâr, ama nasıl?

Büyük günahlar işlemiş. Ama الله إال إله la ilahe illallah da kesmemiş işi ال د محمالله Muhammedün رسول resulullah'ı var. Bu nedenle Muhammed (a.s) ümmeti ve

şefaatini de hak etmiş oluyor. İşte bu günde o şefaat var. Adam için nasıl büyük gün olmasın.

Adamın tek umudu o. Kabirde sağ sol girmişler, dayak yemiş, gece gündüz azap çekmiş. Bir

ümidi daha var adamın, daha kesilmemiş. Büyük şefaat gelecek diyor. O günün özlemi ile

yaşıyor. Yıllarca o azaba O'nun hürmetine katlanmış. Büyük gün olmaz mı, büyük gün.

Peygamberimiz: "İşte ehli tevhit, müsaade buyur Ya Rabbi onlara da şefaat edeyim."

buyuracak. Kulum, Muhammedim, senin gücün onlara yetmez. Ben, sana verdiğim gücü

biliyorum. Onları sen taşıyamazsın. Onların yükü çok ağırdır.

GÖKLERİN VE YERİN TİTREMESİ

Ey Allah’ın kulları günahların verdiği ağırlık var ya, dağların verdiği ağırlıklardan

daha büyüktür. Neler çekiyor bu yeryüzü, neler çekiyor bu sema; ikisi de insanlardan bizardır.

Bu zelzelelerin, bu çatlamaların, patlamaların esas manevi sebebi nedir biliyor musunuz?

İnsanların işledikleri günahlardır. Bazen arş-ı Rahmanı titretir. Bu kadar, arşa bile etki

eder. Ama Yüce Allah’ın inayeti ile ayakta duruyoruz. Yerler gökler onun için

paralanmıyor.

Yok mu ayet? Allah oğul edindi diye neredeyse yerler gökler çatır çatır yıkılmak

üzere, yıkıldı yıkılacak diyor Allah.

ماوات يتفطرن منه وتنشق األرض وتخر الجبال هدا تكاد الس "Nerdeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir.."16

15 Ebu Davud, 4739; Tirmizi,2435; İbn-i Mace,431016 Meryem19/90

Page 19: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Ayette var, o ayetlere bakarsınız. Şimdi hepsini sırayla okuyamıyorum. Hafız değiliz.

Evet, bu Bektaşi sözü değil. Yani anlamını verdim de hafızlar dolu burada onlar bana tam

yardım edemiyorlar. Onun için ferah zamanda bakarsınız. Büyük gün Allah’ın günleri.

حمن ولدا أن دعوا للر "Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı."17

Bu kadarını biliyorum da başını ondan aldım. Evveli benim ki ahiri de burasıdır.

"Allah oğul edindi dediler" diye yerler neredeyse yarılıp paralanmaya, gökler çatlama

noktasına geldi. Gördünüz mü Allah’ın kulları. Muhammed'im sen tahammül edemezsin,

onların yükü çok ağırdır. Onu ancak ben yaparım. Ve "Ehl-i tevhidi cehennemden çıkartın"

der. Kim onlar? Allah bir deyip bu olguyla gidenlerdir. Nasılsa Allah’ın lütfu ile keremi ile

öte tarafa geçebilmiş. Bu bilgi ile bu inançla geçebilmiş. Bu kadar biliyor. Gerisini sorma.

Gerisinde bir şey yok zaten. Bu, Allah’ın şefaatidir. İşte o gün büyük gün, insanların en ince

noktalarına varıncaya kadar didik didik, lime lime edildiği bir gündür. İçinin dışına tam

anlamı ile çıkartıldığı ve içinde köşesinde, her ne var ise yüzeye getirildiği gündür. Ona göre

yüzüne bakıldığı veya defedildiği bir gündür.

denilir. "Defolun" denildiği bir gündür. "Yaklaşın, yaklaşın kullarım!" bu فادفعوا

şekilde hitap da var. Defolun dediği gün, işte bugün büyük gün. Bugünün haberi, büyük

günün haberi de büyük haberdir değil mi? Büyük günün haberi budur. İşte onun için bu

müşriklerde eğer böyle bir şey varsa yaşamları çok büyük tehlikeye giriyor. Çünkü öte tarafla

ilgili olan meseleler burayı da ilgilendiriyor. Bura ile ilgili meseleler orayı da ilgilendiriyor.

Birbirinden kopuk değil, ikisi birbirine bağlıdır. Sadece arada bir ölüm var. Gerisi aynıdır.

Çünkü kişi, oraya inanacak olursa, ideallerini oraya sarkıtma imkânı var. Burada yerine

getirememiş, uğraşmış didinmiş ama adam, olmamış. Ötesi var diyor. Orada devam ederim,

orada kazanırım.

UZUN ÖMÜR NEDEN İSTENİR?

Nitekim müspet düşünen, halis niyetli insanların hayır düşünceleri vardır. İlim

yönü ile tahsil yönü ile veya hayırlar yapma yönüyle, ama adamı ecel gelmiş almış. Musa

Nebi: "Benim daha yapacak çok işlerim var" demiş ve bir tane patlatmış değil mi? Azrail’e

kondurmuş. Gidiyor Azrail, "Ya Rabbi ölümü istemeyen bir kuluna gönderdin beni, bak şu

halime, bana bir tane kondurdu." diyor Ya, gördünüz mü işte bu anlamda ölümü

istemeyebilirsin. Bunda bir sıkıntı yok. Onun için uzun ömür isteyebilirsin. Bir sıkıntı yok,

ama bu maksatla ömür isteyeceksin. Başka türlü şu zevklerden mahrum kalacağım ölüm de

17 Meryem19/91

Page 20: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

şimdi sırası mı dersen, işte o kötüdür. Bu, iyi insanların, iyi duygulu insanların iyiliklerini

devam ettirecekleri gün, ölüm sonrasıdır. Âlim olmak mı istiyordu, hafız olmak mı istiyordu

orada tamamlar. Öteki hanlar hamamlar yaptıracağım diyordu, uğraşıyordu, didiniyordu ama

ömrü vefa etmedi. Aynen Allah onu yapmış gibi o kimseye verecektir. Bu ilerisi için kulun

bir terakki noktasıdır. Bir imkândır, bir lütuftur. Demek ki ölümle biten bir şey yoktur.

Bunlar, âhiret inancının bize getirdiği faydalardandır. Adam oraya inandığı zaman

sarkıtabiliyor, zamanını uzatabiliyor. Önemli değil ölüm gelse de canım, arkası var. Orada

devam ettiririm ben bu işi diyebiliyor. Evet, kâfir için de bu çok önemlidir. Çünkü burada her

türlü yan kesiciliği, hainliği yapıyor ve yanına kalıyor. İnanmazsa, hepsi yanına kalıyor.

Kıvırdım yine kıvıracağım, yine yapacağım, yine yapacağım. Ama ahretten bir delik açılırsa,

bir pencere açılırsa orada yakalandığını, ölüm ile birilerinin gelip onu yaka paça götürdüğünü,

tutuklandığını azıcık bilse işte o zaman adamın keyfi bitiyor. Ya oldu mu şimdi? Adam şimdi

sofra başında yiyor içiyor. Ondan sonra birisi kulağına eğiliyor. Senin oğlanı tutukladılar.

Oldu mu şimdi? Adamın gözdesi, halifesi gitti. Adamın boğazında kaldı. Dünyada bile

böyledir. Oğlunu tutuklamışlar dahası, ya kendinin tutuklandığını, ölüm ile böyle bir

muhasebenin olduğunu bilse adam öyle rahat hareket edebilir mi? İlgilendiriyor

görüyorsunuz.

AYRILMAZ İKİLİ: DÜNYA VE UKBA

Dünya yaşamı ile ahiret yaşamı iç içedir. İkisi birbirini takviye eder. Birbirinin yola

gelmesini sağlar. Birbirinin arınmasını durulmasını sağlar. İkisi onun için önemlidir.

Sırtla karın gibi dünya ve ukba birbirinden ayrılmaz. Ayıranlara yazıklar olsun. Biri

uğruna diğerini hiçe sayanlara yazıklar olsun. O müspet bir anlayış değildir. Ahiret için

dünyayı hiçe sayan, dünya için ahretini hiçe sayan insanlar Kur’an’ın gösterdiği bir

anlayışa sahip değildirler, yaşam biçimine sahip değildirler.

ربنا آتنا في الدنيا حسنة وفي اآلخرة حسنة "Onlardan: 'Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahrette de iyilik ver."18

Biz حسنة الدنيا في diyen bir آتنا toplumuz. Dünyada da istiyoruz, bakın

dünyanın yok olduğu zaman sen dünyada değilsin. Allah sana, sen dünyada olmayınca o

zaman haseneyi nereden versin. O halde dünyada verilecektir. في الدنيا Hasene حسنة kaydıyla geçerlidir. Öyleyse dünyada istikamet üzere olmalısın. Dünyayı kınama, dünyaya

sövme, dünyayı görmezden gelmezlik etme. Sofuların çoğu bu hatayı işlemiştir. Ruhbanlara

ayak uydurmuşlardır, budistlere ayak uydurmuşlardır. Onları uyarırız. Bu Din-i Mübin-i

18 Bakara2/201

Page 21: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

İslam'da "ruhbanlık" yoktur. Doğruca algılasın. Sahabeyi Kiramın yaşamını unutmasın.

Cihat dünyada yapılır. Dünya olmazsa cihat diye bir şey olmaz. Ya bunlara dikkat edelim

Allah’ın kulları. Büyük haberden soruşturuyorlar. Nedir o? ba'sten, dirilişten أي البعث

soruyorlar. بيان .Bu bir beyandır وهو daki bunun açıklamasıdır veما بيان وهو المفخم oللشأن muazzam şeyin şanını durumunu, konumunu açıklamaktadır. Yani

burada soru sorulmuş. Ve tekrar Allah bunu açıklamıştır. Hem soru sorulmuş hem de عن bunun وتقديره .diyerek sordukları şeyin ne olduğunu Allah açıklamıştır النبإ العظيم

takdiri şöyledir, şu şekildedir. ,neden soruşturuyorlar onlar, ne hakkında عم يتساءلون

ne konuda soruşturuyorlar? .soruşturuyorlar يتساءلون العظيم النبإ büyük عن

haberden soruşturuyorlar. Onların soruşturduğu şey büyük haberdir diyerek burada demek ki

mahzuf olan bir يتساءلون عن النبإ العظيم varmış.

RESULLERİN BİR KAVME MUSALLAT OLUŞU

Evet, büyük haberden soruşturuyorlar. ki الذي onlar هم o فيxxه konuda

uyuşmazlık مختلفxxون içindedirler. Onlar o konuda uyuşmazlık içindedirler, ihtilaf

halindedirler. Çelişki içerisindedirler. Var mı yok mu, şu kadar mı var, bu kadar mı var,

sağından mı var, solundan mı var, şöyle de mi var, böyle de mi var, şuraya kadar mı uzanır,

buraya kadar mı? Ha hepsinin kafasında yüz bir parça onu meşgul ediyor ama dağınık

haldeler. Kafam çok dağınık denir. Ha ne biçim konuşuyorsun sen ya ben bir şey anlamadım.

Ya kusura bakma kafam dağınık. Bunlar dağınık adamlardır. Neden? Allah öyle bir haber

patlattı ki kafalarında darmadağın oldu adamlar, çil yavrusu gibi dağıldılar. Allah

Muhammet (a.s)’ ı birliklerine dinamit indirir gibi indirdi. Musallat etti onlara, ya bu da

nereden çıktı dediler. Bu Ebu Talip’in yetimini biz hafife aldık huzurumuz kalmadı. İllallah

ettiler. Yediğimize de içtiğimize de karışıyor. Hanımımıza da karışıyor. Çoluğumuzu

çocuğumuzu bize düşman etti dediler. Gördünüz mü?

ولكن الله يسلط رسله على من يشاء

"Allah dilediği kavme resullerini musallat kılar."19

Ya gördünüz mü Allah’ın kulları. Bunarlın rahatını kaçırdı. Gelip gelip ayetleri

kafalarına vururcasına okurdu. Tehdit ayetlerini biliyorsunuz. Bu surede daha çok ayet

okuyacağız. Çünkü bu hep Mekkelilere yöneliktir. Peygamberin onlara nasıl saldırdığını

göreceğiz. Çünkü inançsız adamlar nötr durumdadırlar. Peygamber kanalı ile peygamberin

getirdiği değerlere kadar bomboşturlar. O saha onlar için yoktur. Dolayısıyla Peygamberin

19 Haşr59/6

Page 22: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

okuduğu her ayet adama bir ok gibi saplanıyor. Çünkü adamın menüsünde yok. Böyle bir

şeye hazır değil ve Peygamber ansın onları yakaladı. Hiç ummadıkları bir anda yakalayıverdi.

Bundan size zarar gelmez diyorlar. "Emin insan bu emin" derler ve O'na anasına babasına

güvenmediği kadar güvenirlerdi. "Bu bizim her şeyimiz, maskotumuz" derlerdi ve dış

ülkelere, kabilelere karşı övünürlerdi. Muhammet (a.s) ile gurur duyarlardı. O adamdan bunu

hiç beklemediler. Gelip putlarına saldırınca, hakaret edince aman Allah’ım beyinlerinden

vurulmuşa döndüler. Allah’ın kulları böyle böyle işte düşünün. Onların hissiyatını şöyle

hissetmeye çalışınız.

KÜFRÜN SOĞUK YÜZÜ

Fizik olarak gâvur olmak iyi değildir ama fiziğin ötesinde his olarak gâvurluk nasıl

bir şey, şöyle bir düşlesem diye, düşleyin bundan zarar gelmez. Tasavvurun sana bir zararı

olmaz. Ekrandaki yılan seni ısırmaz. Kalbinin ekranında bunları yansıt. Şöyle kendini

onun yerine koy. Gâvurluk nasıl sopsoğuk bir şey, anlarsın. Aman Allah’ım o elbiseyi

giyesiye çıldıracak gibi olursun, buz gibi olursun. İşte bunu hisset, bunu tat Allah’ın kulu.

Buna imkânlar var. Bu küfür geçidinden bir geç. Bir şey olmaz. Allah’ın arif kulları

hepsinin kalıbıyla kalıplaştı. Hepsinin geçidinden geçti. Firavun’un neler hissettiğini onlar

çok iyi bilirler. Ebu Cehil neler hissetti bunu bilir çünkü onun elbisesini giydi. O hissiyata

büründü buna "telebbüs" denir. "Telebbüs-ü ruhani" denir. Biz kaçıyoruz. نعوذ بالله Dur

yahu. Sen ne olacaksın? Askerlikte böyle her türlü geçitten geçen askerlere ne diyorlar? Yılan

gibi her yerden geçenler, komando mu diyorlar? Onların da tabi kademe kademedir. Adamı

adaya bırakıveriyor, ekmek su yok. Tabiatla yaşamayı öğrensin değil mi? İşte onun gibi, o

adama her türlü şartlarda ne yapıyor, yaşamayı öğreniyor; salıveriyor, bırakıyor. Ona

insafsızlık mı yapıyor, hayır. O adam, o zor şartlar içinde yaşamı öğreniyor. Dolayısıyla bir

mümininde küfrü de bir şekilde arizi olarak telebbüs etmesi lazım. Gâvurluk nasıl bir şeymiş

ondan sonra imanın ne dediğini, ne kadar kıymetli olduğunu anlarsın. Müslümanlık ne kadar

bahtiyarlıkmış anlarsın. Böyle derler. Eskiden fizik dersi okurken şöyle bir deney yapardık:

Elimizi sıcak bir suya daldırdık, ondan sonra ılık bir suya daldırdık soğuk geliyor. Hâlbuki

daha soğuk bir suya daldırıp, sonra ılık bir suya daldırsak bu sefer de sıcak geliyor. Bu algı

yanıltmasıdır. Farklı şeyler, farklı dilimler. İşte Allah’ın Kulları bunları bu türden

yaşayacaksın. İmanın ne kadar sıcak olduğunu, ne kadar tatlı olduğunu, ne kadar mübarek

olduğunu; küfrün çirkefliğini, çirkinliğini, acısını tatmazsan anlayamazsın. Onun için

içerden terbiye gören o ulular, basamak basamak o işleri geçerken, Allah’ın المضل ismine de mazhar olurlar. O المضل ismine mazhar olduğu anda çok tehlikelidir. Sözleri

Page 23: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

tehlikelidir, gözleri tehlikelidir, halleri, ahvali tehlikelidir. Onlar onunla telebbüs ettikleri

zaman nöbet geleceğini, hani bazı hastalar ne zaman nöbet geleceğini haber alıyormuş.

Geliyor benim şeyim deyip hemen hapını atıyor veya bir şekilde ne yapacaksa onu

yapıyormuş. İşte bu adam da o sırada insanların içinden, çoluğun çocuğun içinden dağlara

mı gidiyor, bir yere gizleniyor, kapıyı kilitliyor, içeride kalıyor. Ne zamana kadar? O nöbet

geçene kadar orada kalıyor. O المضل isminin etkisi onun üzerinden elini çekinceye

kadar bu hal devam ediyor. Bunlar işin incelik noktalarıdır. Bunlar, ariflerin köyleridir.

Arif köylerinden bahsediyorum. O tehlikenin geçtiği sinyali olarak da kendisine tamam

derler, bu kadar yeter.

أنقذني من النار الحمد لله الذي"Beni cehennemden koruyan Rabbime hamdolsun."20

Der ve çıkar. O zaman ne demekmiş, Yüce Allah’ın karakterlerinden bir المضل

karakteri daha kendisinde marifet yönü ile tahsil etmiş olur. Yüzünün akıyla çıkmış olur.

Ondan sonra izlalإضالل ne demekmiş, sapmak ne demekmiş anlar. Bazen zorlayarak,

adam kamera konsa, kapıyı zorlar da girerse, ondan abuk subuk şeyler işitirse, bizim adama

bir şey olmuş, gâvur olmuş bizim adam der çıkar. O adam gâvur değil. O gâvurluk

geçitlerinden komando olacak. İnsan-ı kâmil olacak, mürşid-i kâmil olacak. O adamın onu

bilmesi lazım. Firavunları, Nemrutları parmağının ucunda oynatması gerekir. Bunun için

Firavun’un o gizli güçlerini bilmesi lazım. O şeytanın, iblisin gizli güçlerini bilmesi lazım.

Yoksa şifa olamaz, derman olamaz. Ondan daha fazla bilgiye sahip olması gerekir. Daha

üstün olması lazım. Allah o kulları böyle terbiye eder.

Ama insanlar bazen burnunu sokarlar bir şekilde onun gâvur olduğu hakkında bilgi

yayarlar. Bana, şöyle şöyle dedi, böyle böyle dedi. Der mi demiştir. Çünkü o zaman onun

gereği odur. Gereğini yapıyor. İsmin tecellisi onu gerektirir. Senin ne işin var? Her yere niye

burnunu sokuyorsun. Adam kapıyı kitlemiş. Kitli kapıdan girilir mi? Senin kapıyı çalmadan

zaten girmen tehlikeli, bir de kitli kapıyı kırmışsın da girmişsin, o üzerine düşeni yapmış.

Evet, böyle başına bela arayan insanlar vardır. Onun için kendini kitleyen, kendini gizleyen

insanların deşifre edilmesi daha büyük günahtır ve başına da bela ararsın. Ne karıştırıyorsun.

Sana ne lazım. Elin özel durumunu niçin karıştırıyorsun, niçin çomak sokuyorsun. Bunlar,

yasaktır.

MÜCADELEDE KAFA KARIŞTIRMA

20 Buhari, Cenaiz,78 ( ( من النارأنقذه الحمد لله الذي

Page 24: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

Onlar çelişki içerisindedirler. Kafaları karıştı, gönülleri karıştı, karıştırıldı. İşte bu da

bir irşat türüdür. Hasmınla mücadele ediyorsan onun evvela kafasını karıştıracaksın.

İnandığı şeylerin içine bir kılçık atacaksın. Aynısını onlar da bize yaparlar. Onlar da böyle

şu bak, şu nasıl olur, bu nasıl olur. İslamiyet'te böyle çok hassas konular vardır. İşte Zeyd

Zeynep konusu, miraç konusu buna benzer daha böyle meseleler vardır. Belki çoğu halka,

müslümanlara bu konular iletilmez. Onların üzerine vazife olmadığı için ehli ilim onlara

bunlardan bahsetmez. Bunları o hain ortaya atı atıverir. Ondan sonra kafasını karıştırır.

İnandığı şeyler hakkında şüphe aşılar. Artık o sağlam duramaz. Vidaları gevşemiştir. İşte tam

fırsattır. Onun üzerine gidiş yapacaksın. Yani kirleri düşünün. Kirlenmiş, deterjanı aldın.

Kemik gibi olmuş, taş gibi olmuş. Önce bir kere bunu ne yapması gerekir? Gevşetici ilaçlar

atman lazım. Kırsın onları, çatlatsın, patlatsın. Ondan sonra son hamleyi yaparsın. Hepsini

sıfırlasın. İşte o işler teknik işidir. Evet, çelişki dediğimiz olay فمنهم Şimdi bu çelişkiyi

izah ediyor. Onlardan bir kısmı vardır ki من يقطع بإنكاره kesinlikle inkâr eder biter.

Kesinlikle inkâr eder biter. Asla bu konuda inanmam der. Dinlemez seni. Keser atar.

Kesinlikle inkâr eder biter. ومنهم onlardan bir kısmı vardır من يشك şüphe eder. Yani

acaba var mı yok mu? Olabilir mi içinden melek olabilir niye olmasın, olmaz olur mu tabi

olur.

Öteki olmaz olmaz. Olacak şey mi canım, hiç düşünmen bile doğru değil. Gördün mü

iki arada bir derede kalır elin oğlu, zavallı. Allah inayet etsin, kolay mı? Şeytan ile meleğin

arasında kalakalıyorsun. Söyle bakalım hangisi? İşte insan ne yapacak?

ARİFİN YANINDAKİ RAHATLIK

Melek tarafını tercih edecek. Gerekirse kendisine bir âlim bulacak. Melek ile kalma.

Kendi cinsinden bir arif bul. Onun yanına git. O mutmainnu'l- kalp olan adamın yanına

git. Çünkü o iman şebekesine sahiptir. Etrafına itminan yayan bir kalbe sahiptir. Onun

yanında her şey rahat eder. Kalbi mutmain adamın yanında eşekler köpekler, atlar, öküzler

bile rahat eder. Çünkü ona sekinet nazil olmuştur. Onun tepesinde sekinet çadırı vardır. O

çadıra girdin mi

ومن دخله كان آمنا "Oraya kim girerse güven içinde olur."21 Ayetinin sırrına mazhar olursun.

Evet, bunlar çarelerdir; çareler tükenmez. denildi وقيل ki zamir الضxxمير

deki zamir hem müslümanlara hem kafirlere يتساءلون yani للمسلمين والكافرين

aittir. Yani kıyamet günü ile ilgili olarak kâfirler de soruşturuyor, müslümanlar da kendi

21 Al-i İmran3/97

Page 25: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

aralarında soruşturuyorlar. Çünkü her ne kadar müslüman olsa da mümin olsa da konu taze bir

konudur. Atalarından dedelerinden böyle bir şey duymamış. Baas denilen şey müşrikler için

tamamen yabancı bir konudur. Hıristiyanlara, Yahudilere değil ama Mekkeli müşriklere

yabancı bir konudur. Çünkü yaşama ölümle biten bir şekli ile inanıyorlar. Ötesi yok. Bunun

için Müslümanlar da bu konuda birbirlerine daha çok bilgi almak için soruyorlar. Şimdi ne

amaçla olduğunu söyleyecek.

onu soruştururlardı, baas hakkında و يتساءلون عنه onların tamamı كانوا جميعاsoruştururlardı جميعا bizim bu elimizdeki kayıtta mim harfi çıkmamış, onu düzeltin. Şimdi bunu açıklıyor, tafsil ediyor. فالمسلم fa harfi ف tafsiliyedir. Müslüman يسأل soru sorardı. Baas ile ilgili olarak niçin ليزداد خشية haşyet yönünün artması yönüyle, huşu sahibi olmak için daha çok sakınmak, Allah’tan daha çok korkmak yönü ile ne yapardı? Bu konuda bilgi almak için soruştururdu. والكافر kafir ise يسأل استهزاء alayvari sorardı. Alayvari, alay etmek için sorardı. Mesela nasıl yapıyordu? Eline kemikleri alıp ufalayarak "bu mu bu mu diriltilecek." Heyhat ne biçim, bu olacak şey mi yahu falan. Yasin suresinde değil mi? Nasıldı?

وضرب لنا مثال ونسي خلقه قال من يحي العظام وهي رميم "Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: 'Çürümüşlerken

kemikleri kim diriltecek'"."22

İlk anadan babadan nasıl geldiğini unutarak bize darbı mesel getirir, bize laf getirir,

laf çarpar. Laf çarpmayı, darbı meseli böyle duymadın değil mi? Böyle kullanırlar değil mi?

Bana laf çarptı derler.

وضرب لنا مثال ونسي خلقه قال من يحي العظام وهي رميم Kendi yaratıldığını unutur, üç gün önce ne idi, anasının karnında ne idi, daha önceden

sümüklü bir kul idi, üstü başı pislik akardı. Bunları unutur da çıkmış bize laf çarpıyor. قال der ki العظام يحي Kemikleri" من kim diriltecek?" Bu kabirdeki kemikleri kim

diriltecek? Kemiği almış adam eline ondan sonra ufalıyor, kül ufak olduğu وهي رميم

halde bunları kim diriltecek? Bunları tabi öğrenmek için yapmıyor. Peygamberi taciz için

yapıyor. Alay etmek için, küçük düşürmek için yapıyor.

ة وهو بكل خلق عليم قل يحييها الذي أنشأها أول مر "De ki: 'Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılışı hakkıyla bilendir.."23

22 Yasin36/7823 Yasin36/79

Page 26: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle

daki o kemikleri önce kim kemik haline getirdi ise o yapacak. Önceden var mıydı o kemik?

Yok. Onu kim yaptı? Nerden geldi? Gökten zembil ile mi düştü, nereden çıktı? Değil mi? Ha,

Allah yaptı, yarattı. İşte onu kim yarattı ise yine O yaratacak. Önce yarattığına kani isen,

kabul ediyorsun da ikincisini niçin inkâr ediyorsun? Bu, olacak şey mi? Akıl, mantık var ama

nerede? Cebine koymuş, küpüne koymuş. Akıl var, mantık var da hepsi cüzdanın arasında,

para olduğu zaman aklını kullanıyor. Aman hakkımı yedirmeyeyim, aman bol kazanayım diye

akıl devreye giriyor. Ama böyle gelince akıl bitiyor, istop ediyor. Akılsız bir yaratık gibi

davranıyor. يعلمون xxكال س Kella'yı evirmeden devirmeden evvel, şöyle vurmadan

sallamadan yerimizden inelim. İnşallah önümüzdeki dersimizde bu tepeden doğru aşağıya

hitap ederiz, sesleniriz. كال Kella tepesinden doğru ifade etmeye çalışırız.

İnşallah bu ara tatili ile biz de ara veriyoruz. Bu hafta ya da önümüzdeki hafta da tatil

olabilir. Şu anda bu hafta için bir ara verdik. Önümüzdeki hafta ders olursa haberiniz olur,

buradan haberleşirsiniz. Hepinize hayırlı günler diliyorum.

İkinci dersin ismi EŞİK VE BEŞİK

Page 27: Suresi-1-4 (27 Ocak 2013... · Web viewism-i mevsulünün ikisinden müteşekkildir. ع م nin aslı عن ve ما dır. وقرىء بها bu şekilde okundu.Yani ما عن şekliyle