Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 1
BİRİNCİ OTUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN : Nimet BAŞ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın Kaynak, öncelikle Komisyonumuzun davetini kabul edip bizi
evinizde ağırladığınız için size çok teşekkür ediyorum.
Kısaca Komisyonumuz hakkında sizi bilgilendirmek istiyorum ve daha sonra
sorularımızı sormak suretiyle sizin değerlendirmelerinizi almaya başlayacağız.
Bildiğiniz gibi, Parlamentoda grubu bulunan dört siyasi partinin vermiş olduğu ortak
doğrultudaki önergelerin birleştirilmesi suretiyle oluşturulan Komisyonumuz, ülkemizde
darbeler ve muhtıralarla demokrasiyi kesintiye uğratan ve işlevsiz kılan tüm süreçleri tüm
boyutlarıyla araştırmak suretiyle alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulmuştur.
Uzun yıllar devlette çalışmış, tecrübe sahibi birisi olmanıza rağmen, her dinlemeye
başladığımız konuğumuzu öncelikle Meclis Araştırma Komisyonunun İç Tüzük
çerçevesindeki çalışmaları nasıl yürüttüğü konusunda bilgilendiriyoruz, sizi de kısaca
bilgilendirmek istiyorum.
Komisyonumuz, İç Tüzük çerçevesinde görev alanları, bir konuda bilgi edinmek,
araştırma amacıyla kurulmuştur. Dolayısıyla herhangi bir yargısal faaliyette bulunmadığı gibi
yargı yetkisinin kullanımı anlamına gelebilecek davranışlardan, tutumlardan da özenle
kaçınmaktadır. Ama elbette ki çalışmalarımız esnasında herhangi bir vatandaşın bir suçu
öğrenmesi durumunda yapması gereken şey neyse Komisyonumuz da bu anlamda, kanunda
karşılığı suç olan bir durumu öğrenmesi ve böyle bir bilgiye veya belgeye ulaşması
durumunda da elbette gereğini yapacaktır.
Komisyonumuz araştırma önergesi içerisinde o kadar geniş bir zamanı ve çok geniş
kapsamlı bir dönemi bütün boyutlarıyla araştırmak durumunda kaldığı için birkaç başlık
altında incelemeyi uygun bulduk. Bu başlıklardan birincisi, siyasal sonuçları, siyasi
mekanizmalarda nasıl etkisi oldu darbelerin. İkinci başlığımız, hukuki süreçler. Bunların her
birini darbe öncesi, darbe sırasında ve darbe sonrasında oluşturulan hukuk sistemi olarak da
algılıyoruz. Üçüncüsü olarak da ekonomik boyutları. Darbeler ekonomide ne tür etkiler
yarattı, olumsuz-olumlu anlamda sermaye değişimi, transferlerinde katkısı oldu mu, aynı
zamanda uluslararası ekonomik sistemde karşılığı neydi bunların?
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 2
Dördüncüsü, dış politika ve dış ilişkiler sistemleri açısından. Yani her zaman söylenir
-amiyane tabiriyle- “Amerika yaptırdı veya yaptırmadı veya engelledi” gibi. Dış politika alanını
nasıl etkiledi veya dış güçlerin ve uluslararası hukuk ve uluslararası örgütlerdeki rolümüzle
ilgili bir gerçekleşme ihtimalleri var mıydı?
Son kısmı da medya. Sosyal ve psikolojik etkileri toplum üzerinde. Bir toplumun
demokratikleşmesinin önündeki engeller olarak da görüyoruz bunu.
En son başlık altında da medyayı ele alıyoruz. Sizlerin de bildiğiniz gibi, her ne kadar
demokratik bir toplumda dördüncü kuvvet olarak algılansa da ülkemizde darbeler öncesinde,
darbe sırasında ve sonrasında medya biraz birincil ve öncül kuvvet gibi bir rol de oynamıştır.
Doğrusu bütün bu başlıklar içerisinde sizin bulunduğumuz görevler itibarıyla
edindiğiniz bilgi ve tecrübeyi sınırlandırmıyoruz. Bazı konuklarımıza diyoruz ki: ”Sizi
alanınızdaki tecrübenizle davet ettik ama…” Bütün bu saydığım başlıkları ayrıntılı olarak
anlatma nedenim, her birini değerlendirme yetkinliğine sahip bir uzman olmanız.
Dilerseniz öncelikle size söz veriyoruz. Genel bir değerlendirme yapmanızı
istiyorsanız. Eğer yaptığınız değerlendirme bizim bazen sormamız gereken soruları da
içermiş olursa, soruları çıkarmış oluyoruz. O yüzden ilk sözü genellikle size bırakıyoruz.
Kendinizi tanıtmak suretiyle -özgeçmişiniz bizde var, o konuda sizi yormayalım, daha sonra
siz anlatmışsınız gibi geçeriz- direkt 1960 darbesi döneminden başlamak üzere.
Üç ayrı alt komisyonumuz var. 60 ve 71 muhtırasını bir komisyon değerlendiriyor,
1980 darbesini bir komisyon değerlendiriyor, 28 Şubatla 27 Nisan aralığını da bir komisyon
değerlendiriyor.
Şu anda 28 Şubat Alt Komisyon Başkanımız Yaşar Karayel Bey buradalar. Onun
dışındaki arkadaşlar da -Cengiz Yavilioğlu Bey gelemedi- gelemediler. Bütün komisyonları,
alt komisyonları temsilen Başkan sıfatıyla ben buradayım.
60’tan başlamak üzere, değerlendirmelerinizi almak üzere, tekrar, teşekkür ederek
sözü size bırakıyorum.
Buyurun lütfen.
MAHİR KAYNAK – Efendim, 1960 darbesi, bu darbede birçok konu da tartışılır fakat
dış politika tartışılmaz. Türkiye’nin dünya politikasındaki yeri. Buradaki büyük hatamız Batı’yı
bir bütün olarak görmemiz ve her şeyi Batı-Doğu şeklinde analiz etmemiz. Hâlbuki Doğu-
Batı’nın içerisinde ciddi rekabetler vardır.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 3
1960 darbesi esas itibarıyla bir dış gücün etkisini kaybetmesi amacını taşır. O da
kimdir? Demokrat Parti. Demokrat Partiyle, Cumhuriyet Halk Partisi arasında uluslararası
politikada ne fark var? Bir, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi –şimdi de öyle ya- Avrupalıydı.
Daha açık bir ifadeyle, Türkiye İngiltere’nin nüfuz alanı içerisinde, onun dediklerini yapan bir
ülke olarak bilinirdi. Fakat Amerika Birleşik Devletleri askerî olarak Orta Doğu’ya girdi ve
Türkiye’ye girdi. Türkiye’ye girince de giderek Türkiye içerisindeki etkileri artmaya başladı. Bu
etkileri artınca hemen bir darbe hazırlığı olmaya başladı. Yani oradaki mesele Amerika’nın
Türkiye’deki etkinliğini bertaraf etmekti.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – İngilizler mi bu işi, CHP’yi ve CHP yandaşı olanları…
MAHİR KAYNAK – Daha ziyade İngilizler ama birçok Avrupa ülkesi de işine geldiği
zaman onunla birlikte hareket eder. Geçmişte de böyleydi şimdi de böyle efendim.
BAŞKAN – Doğru mu anladım? 60 darbesi Amerika’nın Türkiye üzerindeki etkinliğini
azaltmak amacıyla...
MAHİR KAYNAK – Evet, Türkiye üzerindeki etkinliğini azaltmak üzere.
Yalnız o darbeden sonra yapılan bir şeyi hatırlatmak lazım. Getirdiler, sola açık bir
Anayasa yaptılar. Fakat Türkiye’de solun tarifi bir garipti. Amerikan aleyhtarlığıydı. Amerikan
aleyhtarı olana solcu denir, solcu olan da Amerikan aleyhtarı olurdu.
Bu konuda size bir örnek vereyim. Bu örnekte: Amerika emperyalist olduğu için bütün
ülkeleri sömürmektedir. Türkiye’yi de sömürdüğü söylenir. Bir gün bir konferansta şunu
söyledim ben; dedim ki: “Sömürgenin geçtiği yerler borular, dış ticaret borularıdır. Hâlbuki
Amerika Birleşik Devletleri’yle bizim dış ticaretimiz Sovyetler Birliği’yle olanın altındadır.
Onun için, bu sömürgeden, sömürmeden bahsedemezsiniz.” Ondan sonra şunu söyleyeyim:
En büyük dış yatırımlar Avrupa’dan geliyordu. İsviçre başta olmak üzere Almanya, İngiltere
filan, öyle geliyordu. Amerika’nın hiç dış yatırımı yoktu.
BAŞKAN – O yıllarda…
MAHİR KAYNAK – O yıllarda.
Ama sonunda buldular. Dikiş makinesi Singer marka. Bir atölyedeki Singer marka
dikiş makinesini Amerikan yatırımı olarak buldular. Kapısının önünde bir sürü eylem yaptılar.
Yani bu, Türkiye’nin Batı’nın içerisinde Avrupalı veya Amerikalı olup olmamasıyla ilgilidir.
Dünyadaki mücadelenin bir de bu tarafı vardır. Kimse buna bakmaz. Bu yüzdenyaptılar ve
Amerika’ya daha yakın olan Demokrat Partiyi bertaraf ettiler, İsmet Paşa geldi.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 4
1971 darbesi, yani ondan sonra gelen darbe, benim katıldığım darbe de bu sürecin
bir devamıdır. Neden? Amerika’nın tekrar etkinliğini iyice azaltmak için getirdiler, sol bir cunta
hazırladılar. Sol cuntanın özelliği, solculuğun Amerika karşıtı olmasıydı. Bu solcu olmaya
yetiyordu. Hatta anti Amerikan çizgiler devam etti gitti.
Bu darbe teşebbüsüne nasıl girildiği de belli değil. Bu darbe teşebbüsünü MİT
bilmiyordu. Yani bana şurada bir darbe teşebbüsü var, bunun içine gir diye bir şey
söylenmedi.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – 9 Mart için diyorsun değil mi?
BAŞKAN – 71 muhtırası için…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yok, Madanoğlu, 9 Mart cuntasıyla ilgili.
Hem onlar bilmiyordu, siz nasıl katıldınız? O kısmı da biraz tarihe ışık tutmak
açısından anlatırsanız…
MAHİR KAYNAK – Evet, tabii.
Efendim, ben, bir gün ben Beyazıt Camiinin orada çınar altında oturuyordum, çay
içiyordum, bir insan geldi. Dedi ki: “Ben MİT’tenim.” Hüviyetini gösterdi. Bana şunu söyledi:
“Siz Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi iktisatçılardan birisiniz. Sizi danışman olarak almak istiyoruz.
Ayrıca, talep ederseniz kimlik de veririz.” Ben de devletin böyle bir hizmetini reddedecek
adam değildim. “Memnuniyetle.” dedim. Fakat bundan on-on beş gün sonra Madanoğlu’nun
yeğeni beni çağırdı; dedi ki: “Madanoğlu seninle görüşmek istiyor.” Gittim. Madanoğlu bana
bugün ülkemizin kötü yönetildiği ve başka ülkelere esir edildiğini, bunun bertaraf etmenin
yolunun da darbe olduğunu, benim onlara çok fazla katkım olacağını düşündüğünü söyledi,
öyle ayrıntıya girmedi yani.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Size gelen şahsı daha sonra tespit ettiniz mi efendim?
Kimdi bu teklifi yapan?
MAHİR KAYNAK – O, MİT mensubuydu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Özür dilerim efendim.
Madanoğlu sizi çok fazla tanımıyor ve sizin kıymetli bir iktisatçı, orada, üniversitede
müntesipsiniz ve sizi çağırıyor. Tanımadığı bir adama Madanoğlu, kendi gizli ilişkileriyle ilgili
hangi yürekle, cesaretle sizi böyle bir işin içine çağırıyor?
MAHİR KAYNAK – O bir değerlendirmedir efendim çünkü orada bir sürü adamı var
veya kendi istihbaratlarında da vardır. Öyle bir intiba edinmiş, söylemişler ona. Yoksa
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 5 benimle tanışmıyordu. Ama ondan sonra ilişkilerimiz çok iyi oldu, ben onun ikinci adamı
oldum.
Böyle darbeye hazırlanıyorduk. O zaman da yapılacak darbenin esası “solcu"ydu.
“Solcu” demek “sol kültür” demek filan değil, sadece anti Amerikan olacaksın. Yani onlar da
Türkiye’nin yolunu Amerika’dan ayırmak istiyorlardı.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Sayın Cumhurbaşkanımızla da konuşurken o da bu
sizin söylediğiniz Madanoğlu işiyle ilgili ve 71’le ilgili “Bu sol bir hareketti. Solcuların organize
ettiği bir hareketti.” dedi.
MAHİR KAYNAK – Efendim, Türkiye’de siyaset konuşulmaz ideoloji konuşulur. Ben
de ideolojiyi hiç ciddiye almam, onun arkasındaki siyasi hesapları ortaya çıkarmak isterim.
Benim de orada, Madanoğlu’nda hesapladığım şey “Kimin adına yapıyor, niçin yapıyor?”
sorusuydu.
Bir olay bana bir şeyler anlattı, belki lüzumundan fazla abartıyorum ama siz de bir
değerlendirin. Madanoğlu bir gün bana dedi ki: “İzmir’e gidiyorum. Oradan yurt dışına da
çıkabilirim.” Ben de tabii hemen teşkilata haber verdim. İzmir’e kadar takip ettiler. İzmir’den
sonra Yunanistan’a geçmiş. Bir daha haber alamadık Madanoğlu’ndan. On beş-yirmi gün
haber alamadık. Nereye gittiğini kimse bilmiyordu. Sonra geldi. Geldikten sonra tabii ilk
görüştüklerinden biri benim. Getirmişti, büyük kızıma bir elbise almıştı. Aldım, baktım, marka
Londra’daki bir marka. Oradan İngiltere’ye gittiğini anladım. On beş-yirmi gün o durdu.
Efendim, Türkiye’de İngilizlerin büyük egemenlikleri vardır. Birisi Türkiye’nin
borsasını, daha doğrusu finans kesimini o yönetir. Bununla ilgili bir anı daha anlatacağım.
Maddi kesimle de ilgilendiğini sonra öğrendim. Mihri Belli’yle bir gün, Karaköy henüz bir
meydanken, üzerine tesisler kurulmamışken orada meydanda oturuyoruz, konuşuyoruz.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Mihri Belli üniversiteden mi arkadaşınız?
MAHİR KAYNAK – Hayır efendim. Sol kesimden.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Sızmış mıydın o sırada darbeye?
MAHİR KAYNAK – Darbeye sızmıştım canım.
BAŞKAN – Evet, içinde zaten.
MAHİR KAYNAK – Darbeye sızmıştım. Bu arada darbeden sonra da bir sürü, o
dönemde kurulmuş olan tüm sol derneklerin içindeydim. Hepsi beni çağırıyordu. Bir tek şu
şeyle çok yakın olamadık…
Neydi o? Gazetesi de vardı. İsim hafızam birdenbire zayıfladı da.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 6
BAŞKAN – 70’li yıllarda mı?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Cumhuriyet mi efendim?
MAHİR KAYNAK – Bugün de var, şu an da var. Ergenekoncu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Cumhuriyet gazetesi mi?
BAŞKAN – Yok, yok. Ergenekon. Şu anda da gazetesi…
MAHİR KAYNAK – Ergenekoncu bir çocuk var.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Onlar genç efendim.
MAHİR KAYNAK – Onlar yoktu o zamanlar.
BAŞKAN –Genç de yani…
MAHİR KAYNAK – Ya gazetesi de vardı ya.
BAŞKAN – “Gazetesi de vardı.” diyor.
MAHİR KAYNAK – Hâlen de vardı.
BAŞKAN – Gazete sahibi mi, gazete yazarı mı?
MAHİR KAYNAK – Hem sahibi hem gazete yazarı.
Ya dünden beri düşündüm düşündüm aklıma geldi, şimdi gene unuttum. Neyse
aklıma gelir, söylerim.
Mihri Belli’yle konuşuyorduk. Mihri Belli’yle konuşurken de böyle çok solcu molcu da
değildi, aşırı bir yani öyle bir havası yoktu.
BAŞKAN –Cengiz Bey, hoş geldiniz.
Cengiz Yavilioğlu Bey, Erzurum Milletvekili, AK PARTİ.
MAHİR KAYNAK – Memnun oldum efendim.
Bana dedi ki: “Benim bir tercüme bürom var. Devlet Planlama Teşkilatındaki üst
düzey yetkililer de Türkiye’de hazırladıkları raporu getirirler, burada tercüme ettirirler ve
oradan İngiltere’ye verirler. İngilizler de bunların içerisinden bazılarını Afrika’daki veya az
gelişmiş ülkelerdeki yere uzman tayin eder, bol para alırlar.” Bunu Mihri Belli söyledi, sanki
de gerçeğe uyarmış gibi bir havası var. Öyle bir havası vardı.
BAŞKAN – İlhan Selçuk muydu kastettiğiniz hem gazetesi olan hem Ergenekon’dan
içeride olan?
MAHİR KAYNAK – İlhan Selçuk filan değil ya. Hepimizin bildiği şey, her işin
içerisinde gördüğümüz.
BAŞKAN – Ergenekon’dan içeride mi?
MAHİR KAYNAK – Şu anda içeride. Komünist diye bilinen bir adamı arayın bakayım.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 7
BAŞKAN – Yalçın Küçük mü diyeceksiniz?
MAHİR KAYNAK – Yalçın Küçük değil.
BAŞKAN – Gazete sahibi değil o da.
MAHİR KAYNAK – Dün bütün gece düşündüm, aklıma geldi sonra kaybettim.
BAŞKAN – Yani zaten sonradan aklınıza gelen bir şey olursa bize ulaştırırsınız.
MAHİR KAYNAK – Ha topal.
BAŞKAN – Doğu Perinçek’i diyorsunuz.
MAHİR KAYNAK – Ha ya doğru.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Aydınlık grubu.
BAŞKAN – Bizim hiçbirimizin aklına gelmiyorsa çok tuhaf bir şey oldu. Bu bizim
büyük eksikliğimiz olarak zabıtlara geçsin.
MAHİR KAYNAK – Onu niçin konuşuyorduk, bilemiyorum.
YAŞAR KARAYEL - Mihri Belli’yle bir aradasınız efendim. Raporları Mihri Belli’nin
tercüme bürosunda tercüme ediyorlar sonra İngilizlere gidiyor dediniz ve İngilizler de bunları
Afrika’ya…
BAŞKAN – “Bütün sol gruplarla yakındım, onunla da görüşüyordum, Doğu
Perinçek’le de.”
MAHİR KAYNAK – Şimdi, bu şu anlama geliyor: İngiltere, Türkiye’nin bütün
ekonomik verilerini Türklerden daha iyi biliyor. Ve hep bu konuda Türkiye’de etkili oldular.
Bizim darbenin içerisinde komünistler yoktu, komünist yoktu.
BAŞKAN - Siz “bizim darbe” dedikçe siz bu darbeyi planlayanlardan ve içinde
organize edenlerden biri miydiniz, onu mu ifade ediyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Hayır, yani her safhasında vardım.
BAŞKAN – O kısmın netleşmesi gerekiyor.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - 9 Mart değil mi?
BAŞKAN – 9 Mart.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Cunta hareketi, Madanoğlu cuntası.
BAŞKAN – Yani ifade ediş tarzınızdan her safhasında vardım ve görüşüyordum…
Şimdi, şöyle bir şey var: Bazı açıklamalarınız sanki onun planlayıcılarının içinde olan biriymiş
gibi algılanabilir.
MAHİR KAYNAK – Öyle kabul etseniz bile ben o zaman MİT mensubuyum ve
yaptığım her konuşmayı oraya…
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 8
BAŞKAN – Hayır, bizim kabul etmemiz değil, sadece doğru geçsin diye.
MAHİR KAYNAK – Kamuoyunun da kabul etmesi lazım. Yani adam MİT mensubu,
her şeyi…
BAŞKAN – Doğru geçsin. İfade etmek istediklerinizi doğru mu anlıyoruz hepimiz diye
düzeltmek adına.
MAHİR KAYNAK – Evet.
Onu bozarsam ben şimdi beni kovalarlar. Hâlbuki darbeyi ben engelleyemem böyle
açıklayarak.
BAŞKAN – Burada bir parantez açabilir miyiz?
MAHİR KAYNAK – Tabii.
BAŞKAN – Şimdi, “Ben bunun her safhasında vardım.” derken, aslında bu göreviniz
icabı oradaydınız. “Bir MİT mensubu olarak oraydım ama bunu engellemek adına ifşa
edemezdim çünkü bizim böyle bir yetkimiz yok.” Biraz burada, “MİT’in rolü bu tür durumlarda
nedir?”i anlatırsanız, bizi aydınlatmak açısından çok önemli olacak. Böyle durumlarda MİT ne
yapar ve nasıl davranır?
MAHİR KAYNAK – Böyle bir olayda ne yapar, nasıl davranır? Bakın efendim, bunu
takip etmenin de bir sonucu vardır. O zamanki MİT Müsteşarı, işte, bunu kendisi takip etti
yani bir memuruna takip ettirmedi. Bana gelecek haberleri kendisi gönderdi, hatta özel bir
kurye kanadı hazırladı.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Siz direkt MİT Müsteşarıyla muhataptınız bu konuyla
ilgili.
MAHİR KAYNAK – Evet.
Ondan sonra, MİT Müsteşarının nasıl görevden alındığını biliyor musunuz? 12 ve 9
Martta, 12 Marttan sonra çağırıldı. Başbakanlıkta bir devlet bakanı vardı. O devlet bakanı
şöyle bir oyun oynamışlar: Müsteşar… Neydi Müsteşarın adı?
BAŞKAN – O tarihteki Müsteşar, Başbakanlıksa, biz buluruz kayıtlardan. İsimleri
hatırlamak için zorlanmayın. Başbakanlık Müsteşarı mı?
MAHİR KAYNAK – O zamanın müsteşarının adını unutmak benim için tam
çöktüğümün delilidir.
BAŞKAN – Estağfurullah. Rahatsızlığınız var, olur mu.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Bir sürü ilaç alıyorsun baba.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 9
BAŞKAN – O dönemdeki MİT Müsteşarının ismini mi hatırlamaya çalışıyorsunuz,
71?
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Fuat Doğu olabilir mi?
MAHİR KAYNAK – Fuat Doğu. Yani görüşmelerimiz filan da vardı öyle, çok uzak
değil. Onu nasıl şey ettiler? Güya Fuat Doğu, hanım bir memurunu Almanya’ya göndermiş
görevli olarak, orada da başka bir memur bu mektubu almış Ankara’ya göndermiş,
Cumhurbaşkanına göndermiş ve şunu söylemişler: “Ya bu adam görevden alınır ya da bu
mektup her yere yayılır.”
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Ne mektubu bu?
MAHİR KAYNAK – Aşk mektubu. O kadınla olan şey ilişkilerinden…
BAŞKAN – O dönemler mektup olayları var, bugünkü kadar teknoloji gelişmemiş.
MAHİR KAYNAK – Yalnız size bunu söyleyeyim: Bu kişilerden aldığım bilgidir yani
resmî herhangi bir şeye dayanmaz. Bunu bilenler bana da söylediler “Şöyle, şöyle oldu.”
diye. Tabii, o beni de yaktı çünkü Fuat Doğu’yla ben muhtıra sonrasında neler yapılacağı
konusunda anlaşmıştık. Sonra yeni gelenler bunu altüst ettiler.
Ben, o MİT’in bana yaptıklarını anlatmaya kalkarsam günleriniz dolar. Yani beni
düşman bildiler. Bir tek örnek veriyorum size: Ben üniversiteden ayrılıp MİT’e geçtiğimde
doçenttim. Maaşım 4’üncü derecedeydi. Beni götürdüler, MİT’te 8’inci derecede memur
yaptılar yeni gelen bir memur gibi, yirmi beş yaşındaki bir çocuğun emrine verdiler. Hani
zannetmeyin ki orada çok bilgi var da ben onları bilmiyor muyum gibi bir şey aklınıza asla
gelmesin. Bu bir tanesi, binlercesi var. Binlerce büyük bir rakam ama evet…
Ondan sonra, bu darbe şeyinde iki taraf vardı bana göre o 9 Mart muhtırasında: Bir
Amerika vardı, bir de İngiltere vardı. Birbiriyle anlaştılar. Yani İngiltere’ye dediler ki: “Sen
darbe yapmaya kalkma beraber hareket edelim.” Ve dikkat ederseniz o zamanki bakanlar her
iki tarafa da aitti. Şimdi, bakın, birbirinden farklı insanlar, siyasi görüşleri birbirinden farklı
olan insanlardı. Bakanlar öyle olmuştu. Ve MİT zannediyorum İngilizlerin payına düştü, o da
orayı temizledi.
BAŞKAN – Madanoğlu olayından sonra.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Madanoğlu bu işleri planladı, siz de kayıtlarını
tuttunuz Sayın Hocam. Kayıtları olmasına rağmen Madanoğlu ve ekibi ceza almadı. Nasıl
böyle bir şey oldu kayıtlar olmasına rağmen?
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 10
MAHİR KAYNAK – Türkiye’de de siyaset iki türlüdür. Yani buna ideolojik olarak
bakmayın siyasi olarak bakın.
BAŞKAN – Biz sivil siyasiler olarak bu bilgiler karşısında her zamanki şekilde yine
şaşırıyoruz. Sayın Kaynak, o yüzden bizim şaşırmamıza şaşırmayın.
MAHİR KAYNAK – Bakınız efendim, Madanoğlu cuntası benim tarafımdan izleniyor
ama gerektiği zaman toplantılara ses kayıtlarını almak üzere cihaz kullanılıyor, ondan sonra
MİT takipçileri Madanoğlu’nu takip ediyor, kiminle konuştuğunu görüyor. Yani o adamı
devletin bildiği kadar kimse bilmez. Mahkemeye gittik, mahkemede böyle bir darbe hazırlığı
olmadığı, bunu benim uydurduğumu söyledi hâkimlere. “Mahir Kaynak uydurmuştur.” dedi ve
hepsi beraat ettiler.
BAŞKAN – Genellikle darbeyi önceden ihbar edenlerle ilgili de böyle bir sonuç
çıkıyor. Diğer olaylarda da var. Daha sonraki yani 28 Şubat döneminde. Yani ön plan
hazırlıklarını bir şekilde ihbar eden veya bunu bildirenlerin başı yanıyor genellikle. Tarihimiz
hep, darbeler tarihinde, böyle örneklerle dolu.
MAHİR KAYNAK – Tabii, bu, Türkiye için çok büyük bir eksiklik çünkü bugün devlet
birilerini bu hizmete çağırsa, akıllıysa gitmez.
BAŞKAN – Evet, şimdi öyle diyorsunuz.
MAHİR KAYNAK – Aklıma şu geldi: Ben çok kabiliyetli bir adammışım. Neden?
Cumhurbaşkanını uyutmuşum, Başbakanı uyutmuşum, Millî Savunma Bakanı veya
Genelkurmay Başkanını uyutmuşum. Böyle bir insan da az bulunur değil mi efendim?
Mahkemenin kararı bu.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Yani burada Sayın Hocam, siz mağdur oldunuz
yani sizi deşifre ettiler çünkü.
MAHİR KAYNAK – Efendim, mağdurluğumun sınırını şey edemezsiniz yani. Çok
perişan ettiler beni.
BAŞKAN – Şimdi, açıkçası Sayın Başkan –size “Başkan” diye hitap etmeye devam
edeceğim- Cengiz Yavilioğlu Bey 1960 darbesi ve 71 muhtırasının alt komisyonunu
üyelerinden bir tanesi. Aslında bizim Komisyonumuzda çok fazla girmemekle suçlandığımız
alanlardan birine girmiş durumundasınız. O yüzden çok soru sorabiliriz.
MAHİR KAYNAK – Tabii, sorun efendim.
BAŞKAN – Madanoğlu meselesine ilişkin de yine biliyorsunuz ki çok farklı siyasi
partilerden üyeler var ve bazı konular özellikle sorulmuyormuş gibi algılanmasın diye şimdi
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 11 hiç girilmedi ve bugüne kadar bu konuda bize ilk kez bilgi veren kişi sizsiniz. O yüzden arada
sorulara girebilir miyiz?
Buyurun Cengiz Bey.
MAHİR KAYNAK – Tabii efendim, her şeyi sorabilirsiniz. Her gün yaşadığım bir şey
bu fakat bana yapılanları bilmek ister misiniz yani operasyon olarak?
BAŞKAN – Evet, lütfen.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - İyi olur efendim.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Şöyle bir şeyi de, soruyu da sorayım da Sayın
Hocam, onunla birlikte, bunun içinde siz de varsınız çünkü.
9 Martta siz deşifre edildiniz, üzerinize ciddi manada gelindi ama Sayın Ecevit de
kalktı dedi ki: “12 Mart mağduru benim.” Bu bir çelişki değil mi Sayın Hocam?
MAHİR KAYNAK – Çelişki efendim. Hatta Ecevit’in bana sahip çıkması lazım ama
bunun…
BAŞKAN – Bir soru da ben ekleyeyim. O tarihe kadar deşifre edilmiş bir MİT görevlisi
yok, değil mi? İlk sizsiniz diye biliyoruz tarihte.
MAHİR KAYNAK – Evet.
BAŞKAN – Çünkü MİT’in tarihinde ilk kez deşifre edilen eleman ve görevli sizdiniz.
MAHİR KAYNAK – Evet. Deşifre edilmem de ilginç. Bir gün üniversitede görevli
olarak imtihan yapmak için Trabzon’a gitmiştim. Oradan dönüşte arabalı vapurda gazete
aldım, okudum. Baktım adım geçiyor, deşifre edilmiş. Yani önceden bir ikaz falan da yok.
BAŞKAN – Hangi gazete olduğunu veya hangi eğilimde bir gazete olduğunu
hatırlıyor musunuz o tarihte?
MAHİR KAYNAK – Cumhuriyet gazetesiydi.
BAŞKAN – Kayıtlara geçsin diye.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Deşifre edilmeniz, bu 9 Mart cuntasının ortaya
çıkmasından sonra değil herhâlde, daha sonraki yıllarda?
MAHİR KAYNAK – 9 Mart cuntası için tahkikat başlamıştı yani. Aynı yıllarda. Yani
bakın, 9 Mart, benim deşifre olmam haziran.
BAŞKAN – Evet, aynı sene oluyor.
MAHİR KAYNAK – Aynı senenin haziranı.
BAŞKAN – İstihbarat tarihimiz açısından bir ilk olduğu için önemsiyoruz biz de bu
olayı.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 12
MAHİR KAYNAK – Onu okudum, sonra buradaki yetkililere telefon ettim, bana deniz
kenarında bir yer verdiler. Hanım da oraya uzak bir yerin adını verdi çocuklar bilmesin diye.
Evet, burada oturduk bir süre.
Biz Fuat Doğu’yla konuştuğumuzda benim MİT’e tayin edeceklerdi deşifre ederlerse.
Onunla ilgili birtakım şeyler, başka hesaplarımız da vardı.
Deşifre ettiler, tayin etmiyorlar. Ben burada üniversitedeyim. Bütün adım her tarafta
dolaşıyor, rezil dolaşıyorum. Ben dedim ki: “Ya niye tayin etmiyorsunuz?” İşte “Bilmeyiz.”
dediler. Fakat burada bir başka soru var, karımın da tayin edilmesi lazım. Karım, MİT’e değil,
Maliyede memur. Maliyedeki bir memuru tayin edemediler. Burası çok ilginç, roman
yazarsanız diye söylüyorum bunu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Efendim, burada ailenizin de yaşadığı sıkıntılar, çoluk
çocuğunuzun çektiğini sıkıntılar… Bir devlet memuru olarak bir görev yapıyorsunuz, bu
görevden sonra aile hayatınızda ne gibi sıkıntılar oldu? Çoluğunuz çocuğunuz…
MAHİR KAYNAK – Onu anlatıyorum. Karım, bu şey edince kendisi Ankara’ya gitti.
Geçmişte İstanbul’da arkadaşlık ettiği bir hanım vardı. Bu hanım da çok üst derece,
yukarıdaki insanların ahbabıydı diyelim. Derhal tayinini yaptı. Karım gitti, çoluğunu çocuğunu
aldı götürdü Ankara’ya, ben İstanbul’da kaldım. Böyle.
Başka küçük şeyler de… Madem öyle aileye gelenleri anlamak istiyorsun. Şimdi
benim büyük kızım belediye konservatuarında öğrenciydi. Okuldan çıkar babaannesi onu
götürür, piyanosunu çalar gelirdi. Fakat şimdi Ankara’ya gidince evvela imtihana giremedi.
İmtihan zamanıydı, haziran ayı. İki, Ankara’ya tayin edildikten sonra da orada bu bölüm
yoktu. Yani okuldan çıkıp şey eğitime gidemezdi. Böyle şeyler de oluyor. Fakat en önemlisi,
niçin tayin edemediler? Hadi beni tayin edemiyorlar. Demek ki bizi sokakta bırakacaklardı.
Ben üniversitede devam edemeyeceğim filan.
O sırada bazı asistan ve üniversite mensupları dekanlığa dilekçe verdiler: “Mahir
Kaynak on günden beridir üniversiteye gelmemektedir. Müstafi sayılmasını arz ederiz.” Fakat
bereket versin o zaman Dekan, Haydar Furgaç’tı. Haydar Furgaç, MİT’çi olduğumu bilmediği
hâlde, beni çok sever, benim arkadaşım gibi olan -benden epeyce yaşlı olmasına rağmen- bir
insandı. Ve Osmanlıların son sadrazamının oğluydu. Bazen onunla da Osmanlıyı
konuşurduk. Orada da birtakım şeyler vardı. İşte böyle oldu.
BAŞKAN – Madanoğlu olayı bu şekilde diyorsunuz.
12 Mart…
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 13
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Bu Madanoğlu cuntası bertaraf edildikten sonra, 12
Mart muhtırasında, yine sizin söylediğiniz gibi, Amerikalılarla İngilizler anlaşarak mı bu tertibi
yaptılar? Böylece bizdeki sol düşünce, sol gruplar da o anlaşmaya uyarak bir 12 Mart,
Meclisteki okunan bildiriyi yaptılar öyle mi efendim?
MAHİR KAYNAK – Evet.
BAŞKAN – Şimdi, bu yorumdan sonra, ben size… 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’i dinledik, bu konuya ilişkin sorduğumuz sorularla ilgili olarak özellikle dış etkenler
konusunda “Bunların hiç ilgilisi yok.” dedi. Yani “Dışarıyla hiç alakası yok. Ne Amerika’yla
ilgisi var ne İngiltere’yle ilgisi var. Bu bizim kendi içimizdeki solcuların, sol grupların yaptıkları
bir şeydir.” Özellikle 71 muhtırasının verilmesinin nedeninin o zamanlar Cumhurbaşkanı olma
heves ve idealinde olan Faruk Gürler’i Cumhurbaşkanı seçtirmek olduğunu, Türkiye’deki sol
zihniyetin de onu desteklediğini… Bunu tamamen iç politikaya ve içerideki gelişmelere
bağladı. Buna ne diyorsunuz? Bu kısımda biz de sormuştuk kendisine, aynen bunları söyledi.
MAHİR KAYNAK – Efendim, şimdi, bunlar bana tuhaf geliyor çünkü…
BAŞKAN – Görüş çarpıştırmak anlamında söylemiyorum ama sizin tespitlerinizden
çok farklı bir şey. O dönemde muhtıraya muhatap olan Başbakan; diyor ki: “Böyle bir şey
kesinlikle yoktu.”
MAHİR KAYNAK – Yok efendim. Türkiye’deki bütün olaylar nerdeyse dışarının
etkisiyle olur. Ona hepsini söyleyebiliriz. Fakat Türkiye’deki solcuların arkası yoktu ki. Kim
destekleyecekti? Hadi darbe yaptılar. Halk da taraftarları yok. Bürokrasinin bir kısmına evet,
bir kısmına hayır. Yani eğer arkasında da bir güç olmazsa, bu ayakta kalamaz.
BAŞKAN – Bunlar da, o sol gruplar da şöyle bir şey diyorlar, solun önde gelen
dinlediğimiz isimleri de: “Dünyadaki bu siyasal gelişmelerden sonra o iki kutuplu dünyada
Türkiye’de sol çok güçleniyordu ve iktidara gelecekti. Aslında muhtıra, Türkiye’de yükselen
solun önünü kesmek için yapıldı.”
MAHİR KAYNAK – Efendim, onlar da biraz yanılıyorlar. Çünkü, o sol, Avrupa’daki o
sol, Rusya solu değil ve onlara yakın bir sol değil. Amerika’da bir adam çıktı –Marcuse
muydu neydi adı, bilmiyorum- Avrupa solu yarattı. Rusya’yla Batı’dakileri uzaklaştırmak
için…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sosyal demokrasi fikrini geliştirdiler.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 14
MAHİR KAYNAK – Hatta o, Sovyetler aleyhine de bir kitap yazdı. İsimlerini aklımda
tutamıyorum şimdi. O sol, o soldu. Avrupa soluydu. Eğer o sol egemen olsaydı, evet solcu
olurdu ama Avrupacı olurdu. Sovyet solu olmazdı.
Sovyet solu, Türkiye’deki solu hep kötümsedi, küçümsedi. Bakınız, onların yayınları
vardı. Bu olayların hep yanlış olduğunu söylerdi. Moskova’dan yayın yapardı. İki, Doğu
Perinçek’e atardı. Sahtekâr diye. Ağzına geleni söylerdi.
Bununla ilgili bir anım var. Anlatayım mı efendim?
BAŞKAN – Lütfen.
MAHİR KAYNAK – Türkiye’de solcu bir grup enternasyonal bir toplantı için Bükreş’e,
Romanya’ya gitti. Türkiye’den giden iki kişiden biri de bendim. Teşkilat da biraz beni öne
sürmüş. Gittik, orada konferans yapıldı, konuşuldu. O arada bir tanesi dedi ki: “Mahir Bey,
ben seninle konuşmak istiyorum.” “Peki, buyurun.” dedim. “Yok, burada konuşamayız,
bahçeye çıkacağız.” dedi. “Peki.” dedim. Çıktık dışarı. O Rus ajanıydı. Intourist denilen bir
şirket vardır Rusya’da. Ajanları onun içinde saklıdır.
“Mahir Bey, sen aklı başında bir adamsın. Şimdi girdin o cuntanın içine. Çık
bunlardan. Çünkü Türk ordusu solcu darbe yapmaz.” dedi. “Peki.” dedik. Bir sıkıntınız olursa
diye Romanya’nın Türk elçiliğinde birisini söyledi. Oturduk, Çavuşesku’yla yemek yedik. O
geldi bunu, teşkilatı haber verdi bana. Demek ki dedim, darbe hazırlıklarını biliyorlar ama
benim ne olduğumu bilmiyorlar. Çünkü darbe hazırlığını bilmemek çok kolay değil, her taraf
solcu geçiniyordu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sizin içinde olmadığını bilmeseler, bu Rus ajanı niye
size darbenin içinden çıkın desin?
MAHİR KAYNAK – Benim MİT mensubu olmadığımı biliyor ama diyor ki: “Akıllı bir
solcu.” “Bize yardım et.” diyor.
BAŞKAN – Sizi de solcu olarak içinde yer almayın diye uyarıyor.
MAHİR KAYNAK – Evet.
Benzer bir şey Amerikalılar tarafından geldi. Bunları size anlatmamda bir sakınca
yok.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yok efendim, bunlar önemli.
MAHİR KAYNAK – Efendim, bir Amerikalı profesör vardı. Tarih hocası. O benim bir
arkadaşıma -adını da yazdırmayayım madem öyle- demiş ki: “Mahir kardeşine söyle, bu işte
darbe işini…” Onlar da biliyorlardı. Fakat beni bilmiyorlar ki bana haber gönderiyorlar.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 15
Yani herkes darbeyi ve benim darbe içinde olduğumu biliyordu ama MİT’çi olduğumu
bilmiyordu. Bu iyi bir şey Türkiye için.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Efendim, o dönemdeki 9 Martla bugünkülerin
yöntemi olarak benzerlikleri var mı? Aynı içerik taşıyorlar mı?
MAHİR KAYNAK – Efendim, ben, o zamanki bütün darbelerde sivillerin rolünün çok
büyük olduğunu gördüm, yaşadım. Yani askerler âdeta o sivillerin verdiği emirleri yerine
getiren kişilerdi. Şimdi, tabii, Balyozda da, Ergenekon’da da vardır. Fakat orada bir noktaya
dikkatinizi çekerim. Hatta ben birine de söylemiştim onu; dedim ki: “Bakın, bir Ergenekon var,
bir de Balyoz var. Hiçbir Balyozcu aynı zamanda Ergenekoncu olarak itham edilmiyor. İkisi
ayrı. Ordunun içinde iki tane ayrı cunta olduğunu düşünün, bunlardan hiçbirinin diğerinden
haberi yok. Birbirlerini bilmiyorlar. Böyle bir şey nasıl olur? Hatta ikisine de katılmış olabilirler,
olmaları gerekir.”
BAŞKAN – Ben, müsaade ederseniz, erken ayrılacağım için sorularımı sorayım
zaten genel değerlendirmelere yönelik.
Mahir Bey, “derin devlet” kavramını Türkiye’de ilk kullanan kişi sizsiniz. 1995 yılında
şöyle bir ifadede bulunmuşsunuz: “Türkiye’de derin devlet yok ve Türkiye’nin problemlerinin
önemli bir kısmı böyle bir yapının olmamasından kaynaklanıyor. Oysa dünyada büyük güçleri
temsil eden devletlerin hepsinin içerisinde görünen yöneticilerin arkasında derin devlet vardır.
Sovyetler Birliği’nde derin devlet yapılanması gizli servis içerisindedir. Amerika’da büyük
sermayenin etrafında kümelenmiştir. Türkiye’de eğer kurulursa her iki devletinkine de
benzemeyecek ve ordu etrafında kurulacaktır. Çünkü Türkiye’de siyasal açıdan deneyimli
olan, siyasal kararları veren güç esas itibarıyla ordudur. Ordu cumhuriyetin de kurucusudur.
Türkiye’de istihbarat servisi de böyle bir fonksiyona ve yapıya sahip değildir. Onun için derin
devletin rolünü oynayamaz. Olursa ordunun etrafında olur.”
Bir diğer yerde “Türkiye’de problem devletin tek olmamasıdır.” diyorsunuz. Konuyla
ilgili olduğu için bizim yine 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in Komisyonumuza
yaptığı bir açıklamada “Gladio’dan bahsediliyor. Derin devletten bahsediliyor. Derin devlet
var mı, yok mu?”, “Derin devlet var. Derin devlet, askeriye. Türkiye’de bir tane devlet var
aslında. Bunun derini de düzü de bir tane. Eğer ikinci bir devlet arıyorsanız o askeriye işte.”
dedi.
Sayın Kaynak, hem Türkiye’de tek bir devlet yok diyorsunuz hem derin devlet yok,
var… Yani bu tartışma konusunda siz ne diyeceksiniz? Bu iki açıklamanızın birbiriyle çelişir
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 16 olduğunu ifade etmek için söylemedim ama iki ayrı tarihte yaptığınız açıklamalarla ilgili. Belki
de darbelerin özünü anlayabilmek açısından devletin bu yapılanmasını bizim anlayabilmemiz
çok önemli. Bu konuda bildiklerinizi bizimle paylaşır mısınız?
MAHİR KAYNAK – Derin devlet lazım. Derin devlet ülkeye bağlı olan insanlardır,
onlardan oluşur. Bizde öyle bir şey yok. Yani herkes diğerleri tarafından tayin ediliyor,
yönlendiriliyor. Bizde askerler olmalı dedim. Çünkü onların vatanla olan bağları daha güçlü
fakat sonra kullanılıyorlar. Yani oturup ben şuradan büyük bir işverenin Türkiye’nin geleceğini
düşüneceğini ve başka her şeyi ikinci plana atacağını düşünmüyorum. Diyorlar ki, biz büyük
zenginler olalım. Ve Türkiye’yi yabancı derin devletler yönetiyor. Yani derin devlet, siyaset
dışı şeylerdir. Siyaset dışı siyasi kararlardır. Orada yabancılar vardır.
BAŞKAN – Bir açıklamanızda da yine “Ulusal istihbarat Amerikan, İngiliz ve Rus
istihbarat servisleri dünya üzerinde çok iyi örgütlenmiş üç istihbarat teşkilatıdır.” diyorsunuz.
Bu çerçevede değerlendirdiğinizde Türkiye’nin ulusal istihbaratını nasıl değerlendirirsiniz?
MAHİR KAYNAK – Bizim istihbaratımızı ben hiç tutmuyorum. Şu ana kadar hangi
operasyonu ortaya çıkardı yabancı? Hiçbirini çıkarmadı daha şimdiye kadar. Bir sürü oyun
oynandı, hiçbirisi engellenmedi.
Bizim istihbaratçılar gidiyor orada, şu adam solcu, şu adam sağcı, şu adam dinci.
BAŞKAN – Yani en etkili oldukları alan bu fişleme alanı diyorsunuz. En güzel
yaptıkları şey bu. Yoksa etkinlik, yetkinlik açısından istenilen noktada değil, bunlarla
kıyaslayamam bile diyorsunuz.
MAHİR KAYNAK – Tabii. Yani şöyle bir örgüt var. Bu örgüt Türkiye’de şunu yapmak
istiyor, bunu engelleyeceğiz diyemezler.
Bakınız efendim, bu, Türkiye’nin büyük bir zaafıdır. Türkiye’nin dört düşmanı vardır:
Solcu, dinci, komünist, faşist. Bunlar düşmanıdır. Öyleyse bunları ararlar.
BAŞKAN – Tam bu noktada Mahir Bey, şunu sormak istiyorum: Devlet yapılanma
içerisinde iç tehdit kavramını kullanırken kendi ülke vatandaşları arasında bu tür
sınıflandırmalar yaparak iç tehdit algılarını belirlemiş. Kürtler, İslamcılar, sol örgütler vesaire.
Şimdi, bunlar gerçek tehditler miydi size göre? Az önce dediniz ki: “Türkiye’de hiçbir
zaman sol gerçek anlamda olamayacağı gibi, Rusya da zaten küçümserdi.”
Şimdi, biz bir kanaat ortaya koyacağız Komisyon olarak. Bu kanaati ortaya koyarken,
aslında bu ülkede yaşayan birçok kişi, her darbenin öncesinde yaşanan hadiselerin
gerçekten o darbeyi gerekli kıldığına inandırıldı bu toplum. Dolayısıyla bu hadiselere
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 17 inandırılmasını gerektirecek gerçekten böyle durumlar olmadığını bilen biriyseniz bugün
bizimle bunu paylaşır mısınız? Yani gerçekten bu unsurlar bu ülkede tehdit unsuru mudur
hâlen daha böyle devam eden tartışmalar olduğu için?
MAHİR KAYNAK – Efendim, o ideolojiler, o kabil düşünceler sadece araç olarak
kullanılır, sebep değildir.
Şimdi, Türkiye’de herhangi bir adam gelir burada irtica var diyebilirdi. Üç beş tane
adamın camiye giderken fotoğrafını çeker, irtica var diyebilir.
BAŞKAN – İstendiği zaman istendiği gruplar öne çıkarılarak…
MAHİR KAYNAK – Hatta bunlar biraz yaratılır.
BAŞKAN – Biraz da yaratılır diyorsunuz. Bu çok önemli. Nasıl yapılır, yöntemi nedir
bunun Mahir Bey? Ne yaparlar mesela?
MAHİR KAYNAK – Efendim, şimdi, onlar basından çok etkilenirler.
BAŞKAN – Bize şöyle örnekler verirseniz, hem 80 darbesine ilişkin hem 28 Şubata
ilişkin. Hani “Biraz yaratılır.” dediniz ya. Şimdi, biz, çoğu zaman şununla şey yapılıyoruz
Komisyon olarak: Aslında hesabı 28 Şubatla ilgili veriliyor diye.
Hangi tür olaylar yaratıldı mesela sizin bildiğiniz darbe öncesinde? Çok
önemsediğiniz, şu aslında planlanan bir hareketti dediğiniz bir olay var mı 80 öncesinde veya
28 Şubat örneğinde?
MAHİR KAYNAK – 28 Şubat örneğinde belli. Orada bir irtica çıkardılar.
BAŞKAN – O döneme damga vuran birkaç olayı hatırlatayım ben size. Mesela
Fadime Şahin-Gündüz olayı. Bu, sizce yaratılmış bir olay mıydı?
MAHİR KAYNAK – Evet, onlar yaratılmış olaylardır.
Burada, bakın, yaratmak şöyle: Uygun ortama girip, sızıp, onu tahrik de.
BAŞKAN – Anladım. Yöntemler tartışılabilir.
MAHİR KAYNAK – Başından aşağıya şey olmayabilir. Uygun bir ortamı
yönlendirirler.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Hocam, bir soru daha soracağım.
Darbelerde, mesela 12 Eylülle bu PKK’nın yaratılması arasında bir bağ var mıdır?
Yani 12 Eylül PKK terör örgütünü ortaya çıkaran sebeplerden birisidir. Bunu diyebilir miyiz?
Böyle bir bağlantı kurabilir miyiz?
MAHİR KAYNAK – Yok. Eğer 12 Eylül olmasa da çıkarırlardı bunu. Bu Kürt
meselesini. Kürt var ortada. Öyleyse bunlar Kürtleri…
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 18
BAŞKAN – Tarihsel süreç içerisinde de baktığımızda zaten böyle bir sorunu var
Türkiye’nin.
MAHİR KAYNAK – 12 Eylülle ilgili değil.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, şimdi, bu özellikle 12 Martla ilgili, 9 Mart, 12
Mart olaylarıyla ilgili hep şöyle bir şehir efsanesi var: MİT, Hükûmete böyle işlerin
gelişmesiyle ilgili bilgi vermez. MİT de bu darbecilerle iş birliği içerisinde bu işi yapanlardır.
Bu doğruysa, mesela sizin içinde bulunduğunuz dönemde Demirel’in bu 12 Mart olaylarıyla
ilgili bilgisi yok muydu? Siz böyle bilgileri götürüp onlarla paylaşmıyor muydunuz?
MAHİR KAYNAK – Yoktu efendim.
Bakınız, ben, MİT’te çok kenarlarda çalıştım. Eğer o konuda bilgim varsa kişisel
merakımdandır. Onu söyleyeyim.
Bakınız, efendim, MİT organ olarak beni tutmaz fakat MİT mensuplarının tutmadığını
söyleyemezsiniz çünkü Ecevit’in zamanında şey çıkarıldı, dedi ki: “Bir memur temsilcisi
çıkarılsın. Bu problemleri yukarıya aksettirsin.” MİT de dediler ki: “Türkiye’nin her yerinde
seçim yapmayalım. Karargahta yapalım.” Karargahta yaptılar. Ben kızaktaki bir yerde
olmama rağmen birinci oldum. Ama bu olur mu ya, Mahir Kaynak? Hemen dediler ki: “Seçimi
genişleteceğiz.” Başka bölgeleri katmadılar, Ankara bölgesini de katıp bir daha seçip yaptılar.
Ankara bölgesinden bana bir tek oy çıkmadı. Üçüncü oldum. Ve bana bunu haber veren de
“Mağlup sayılır bu yolda galip.” dedi. “Biz senin adını Başbakana veremezdik.” dedi, Ecevit’e.
MİT’in içerisinde bir bütünlük yok; bir. Bunu onun için söyledim. Bütünlük olsa bile bu
bütünlük önceden verilmiş değerlere katılıyor. Diyebilirsiniz ki bir adama, komünist
diyebilirsiniz. O Türkiye’yi bölecek dersiniz. Ya bu adam ne kadar komünist, komünist olsa ne
yazar filan diyemezsiniz. Veya örgütü varsa, çık arkasından bul diyemezsiniz. Şu adam
komünist.
Bakınız, MİT öyle raporlar verdi ki o zaman devlete, şöyle diyordu birisi: “Bu sol
hareketler, 1917 Rusya’daki Bolşevik hareketinin aynısıdır.” Bana göre de komünist hareket
hiç olmadı.
BAŞKAN – Siz bunu takip eden bir istihbarat görevlisi olarak da tespitiniz bu yönde.
MAHİR KAYNAK – “Komünist” vardı ama “komünist hareket” yoktu. Yoktu öyle bir
şey. Bunları siyasi model içerisine oturtmadılar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, basına intikal etmiş şöyle bir yorum var.
Eğer tarafınızdan söylenmişse bunu kayıtlar için tekrar etmek istiyorum.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 19
Eski MİT mensubu Kaynak, cunta toplantılarının içine sızarak çalıştığı dönemde
Demirel’in konuyla ilgili bilgi almak için kendisine zaman zaman haber gönderdiği, Kaynak’ın
Süleyman Bey’e de bazen haber olarak –şu şu bilgiyi öğrenirseniz diye size gönderiyormuş-
siz de bazı kâğıtlara bilgiler yazarak gönderdiğinizi… Böyle şeyler oldu mu?
MAHİR KAYNAK – Yok efendim. Bununla neyi kastettiğini anlayamadım.
Bakın, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben MİT mensubuydum. Ama
şunu söyledim başlangıçtan itibaren bu darbeciler yakalandıktan sonra: “Bu darbeciler
Avrupa menşelidir. Türkiye’deki sol hareket de Avrupa menşelidir. “ Rusya yok bunun
arkasında. Bunu öyle kabul etmek lazım.
O zaman bana dediler ki: “Ya sen komünistleri koruyorsun galiba?” “Yok. Ben
raporlar var. Bunun Avrupa harekatı olduğunu sol hareketin yazarım.” dedim.
BAŞKAN – Bütün Avrupa’yı kastetmiyorsunuz değil mi Mahir Bey? Hangi ülkeleri
kastediyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Almanya, İngiltere, Fransa daha zayıf.
BAŞKAN – Esaslı olarak bunlar rol oynamıştır diyorsunuz.
Peki, 80 darbesiyle ilgili söylediniz bunları. Yani o dönemde darbeler Avrupa
menşeliyse eğer ve onun etkisini azaltmak amacıyla yapıldıysa CIA Türkiye Şefinin 1980
darbesi için “Bizim çocuklar yaptı.” sözünü nasıl anlamalıyız?
MAHİR KAYNAK – Kimler yaptı?
BAŞKAN – Çok tartışılan bir cümledir ya. Bu muhakkak bildiğiniz, duyduğunuz,
defalarca duyduğunuz bir söz.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – 1980 darbesinde “Our boys done it” var ya. Bizim
çocuklar yaptı diye. Çok meşhur. Onu bilirsin. Çok da kullandın daha önce. Amerikalıların
yaptığını gösteren. 80 darbesini hep Amerikalılar yaptı diye sen söylerdin. Yanlış anlaşılma
olmasın.
BAŞKAN – Evet, şimdi, ben 80’i konuşuyoruz ya o yüzden. Bir yanlış anlaşılma
olmasın.
MAHİR KAYNAK – Tabii, yani Avrupa varken Amerika da hem bu darbenin içine
nüfuz etmek hem engellemek için faaliyet gösterirdi.
BAŞKAN – 80 darbesinde Almanya, Fransa ve İngiltere değil Amerikalı etkiliydi
diyorsunuz değil mi? Öyle mi düzeltelim?
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 20
MAHİR KAYNAK – 80 darbesinin hedefi neydi? Niçin yapıldı? İçinizde bunun için bir
cümle söyleyecek kimse yoktur. Hâlbuki ben o sıralarda tüm dünyadaki ekonomik gidişatı
takip ediyordum ve Amerika’nın bu yeni dünya düzeninde nasıl kurtulacağını, ne yapacağını
merak ediyordum.
BAŞKAN – Şimdi, buraya başlarken Mahir Bey, aslında uluslararası ekonomik
sisteminin darbe ve darbeler üzerinde çok fazla etkisi var ve biz aslında bunun boyutlarını da
araştırmak istiyoruz. Aslında en önemli olanın da bu olduğuna inanıyoruz. Fakat bu alanı çok
kapsamlı bir şekilde araştırmaya belki Komisyonumuzun zamanı olmayacak ama araştırmak
üzere başka bir komisyon kurulmasını önereceğiz.
O yüzden burada söyledikleriniz bizim için çok önemli. Uluslararası ekonomik
sistemin işleyişiyle darbe öncesi, darbe sonrası alınan kararları paralel bir şekilde
değerlendirir misiniz bize birkaç tane örnekle?
MAHİR KAYNAK – Ben o zaman şu sonuca vardım: Dedim ki, Türkiye’de Süleyman
Demirel ürünleri ithal yerine içerde yapmaya uğraşıyor, ithal ikamesi yapıyor. Hâlbuki
dünyada bütün ülkeler, Batılı ve Amerikalı ülkeler bunun Batı’yla bütünleşmesini istiyor. Ve o
tarihlerde bu darbelerin amacı Batı’yla bütünleştirmekti, bütünleşmekti. Ama sonra baktım,
Amerika’yla Avrupa burada ihtilaf hâlinde değiller, ikisi de buna razılar. Demirel’i indirdiler.
Demirel’i, Demirelci olmayan kim indirdi sizce? Herkes diyor ki, Amerikacı, Amerika’nın
getirdiği adam, sonra da diyoruz ki Amerika devirdi. Mesele buydu.
Peki, darbeler, çocuklar sokağa çıktılar, biri birini öldürdü, biri birini öldürdü. Sonunda
bunu engelleyecek bir model kurulması lazımdı. Hayır, Turgut Özal getirildi ve Turgut Özal
dışarıya açık bir iktisatçıydı. O nereden akıllarına geldi? Neden iktisadı ön plana çıkardılar?
Hâlbuki bizi derdimiz anarşiydi.
BAŞKAN – Evet. Güya.
Ben burada çok kısa bir şekilde devreye girip, toparlayıcı olması açısından, sizin
daha önce bu yönde bir açıklamanız var, ekonomik açıdan, onu söyleyeyim. Zabıtlara girsin.
Sonra değerlendirmeleriniz bütünleyici bir şekilde gider diye düşünüyorum.
12 Eylülde Türkiye için çizilen rota, profesyonel bir istihbarat ve strateji uzmanı olarak
siz, darbelere farklı açıklamalar getiriyorsunuz. Resmin bütününü ortaya koymakta ısrar
ediyorsunuz. Şu anda da bize bunları yapıyorsunuz. Ve bir yerde demişsiniz ki: “12 Eylül
darbesi Türkiye’nin Batı’nın kontrolünde daha rahat yönetilebilmesi amacına yönelik bir
hareketti. Turgut Özal eli kolu serbest bir biçimde Türkiye’yi çok kısa bir süre içerisinde
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 21 istenen çizgiye oturttu. Ne Avrupa basını karşı çıktı ne ABD basını karşı çıktı. Yani o çizgide
olanlar bunu istiyordu. Türkiye’nin Batı rotasından çıkma şansı kalmamıştır. Batı’nın
içerisinde tercih yapabilir ancak. Avrupa ve ABD kendi aralarında mücadele edebilirler. Ama
Türkiye’nin o rotadan çıkma ihtimali kalmamıştır.”
Sayın Kaynak, Türkiye’ye istediği rotayı çizen güç hangisi? Pentagon mu, Batılı
ülkelerin sermaye gücü mü, yoksa tahmin edemediğiniz başka güç var mı? Bu uluslararası
ekonomik sistemle oynayan büyük bir güç var mı sizce?
Bazı soruları sizin konuşmalarınızdan alıntılarla yapıyorum ki geçmişte bu dönemlere
ilişkin açıklamalarınızla teyit etmek amaçlı. Yanlış anlamayın. Bir hatırlatma amaçlı değil.
MAHİR KAYNAK – Estağfurullah efendim.
Efendim, Avrupa’nın Türkiye üzerindeki stratejisi mikro, küçük alanlarda da egemen
olmak. Her yerde, bütün şeylerde egemen olmak. Amerika’nınki makro. Yani şunu söylüyor;
diyor ki: “Türkiye ekonomik olarak Çin’e veya Avrupa’ya bağlanmasın.” Avrupa’yla olan
ilişkilerimizi bozmak istiyor. Çin’le, Uzak Doğu’yla ilişkilerimizi bozmak istiyor. Ve bugün
Türkiye üzerindeki bütün kavgalar da bunun sonucudur.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Hocam, Amerika’yla ve Avrupa’yla dış
güçlerin Türkiye’ye müdahalelerinde kriptolar gitti mi? Bir kripto araştırmamız var bizim.
İçerden dışarıya, dışarıdan içeriye büyükelçilikler aracılığıyla bilgi vermek, bilgi almak
Türkiye’nin içini düzenlemek maksatlı kriptolarla ilgili bir bilginiz var mı Sayın Hocam?
MAHİR KAYNAK – Bilgim yok ama bu kriptolar her zaman vardır. Her zaman
gönderirler.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, burada sizin bir gazetede çıkan beyanınızda
“Türkiye provokasyonlarla yönetildi, yönlendirildi. 12 Eylül öncesi olayların tümü
provokasyondu. Bu operasyonları Amerika yaptırdı. 12 Eylül darbesi için NATO
himayesindeki darbe, Türkiye’nin Batı’yla ekonomik bütünleşmesini sağlamak amacıyla
yapılmıştır.” diyorsunuz. Bu biraz önce söylediğiniz Demirel’in gitmesi Özal’ın gelmesi olayı
aynı zamanda bununla mı bağlantılıdır?
MAHİR KAYNAK – Tabii, aynı şey.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – NATO bu işin içinde midir efendim?
MAHİR KAYNAK – Benim bir iktisat kitabında okuduğum. Bu kitap İlhan Kesici’de
vardır. Orada diyor ki: “12 Eylül Türkiye’nin ekonomik olarak Batı’yla bütünleşmesini
sağlamaya yöneliktir.”
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 22
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Siz bir de 78’de vermiş olduğunuz raporda “Türkiye’de
sağ-sol tehlikesi yoktur. Bu tamamen ekonomiktir. Ekonomik çıkarlarla alakalıdır.” demişsiniz.
Bu, yukarıda söylenenlerle bağlantılı mı bir rapor muydu?
MAHİR KAYNAK – Bağlantılı çünkü dış güçler hep ekonomi üzerinden hareket
ediyorlardı.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – “Türkiye’yi ekonomik olarak kontrol etmek içindir
bunların hepsi. Türkiye de bu dönemde Sovyetler Birliği’yle yakın ilişki içindeydi. Sovyetler
Birliği’nin politikası da Türkiye’yi Batı’nın kontrolünden çıkarmaktı. Yatırımları yaptı. Türkiye
de karşılık olarak Orta Doğu’daki Sovyet nüfuzunun artışına imkân sağladı.” diyorsunuz.
Bu nasıl oldu? Nasıl bir imkân sağladı Türkiye?
MAHİR KAYNAK – Süleyman Demirel Amerika tarafından getirildi denir. Ama onlar
tarafından devrildi denir. Şimdi Sovyetler Birliği’yle çok yakın ilişkiler Süleyman Demirel
zamanındaydı. O da Dışişleri Bakanı tarafından götürülüyordu.
Bu niçin böyle oldu? Türkiye Amerika’dan bağımsız yaptı mı bunu? Amerika’nın
haberi yok muydu bundan? Vardıysa, ne yapmak istiyordu? Sorusuna cevap aradım ben.
Şimdi, siz kolayca cevap veremezsiniz buna. Süleyman Demirel’i hem getiriyor hem
götürüyor Amerika. Ortada ciddi bir sebep yok. Anti Amerikancılığı yok.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar burada olsalardı aslında bütün
darbelerin arkasında Amerika olduğunu düşünüyorlar ve Amerika tarafından yapıldığını
düşünüyorlar. Onlar yok ama onlar adına bu soruyu ben sormuş olayım en azından.
Bu çelişkileri ortaya koyduğunuz bir safhada sormuş olayım. Yani madem
Amerikancıydı, Amerika istiyordu, niye darbeyi de Amerika istiyordu? Bu sorunun cevabı
nedir?
MAHİR KAYNAK – Şimdi, efendim, Sovyetler Birliği artık ilişki kurmak için kimseyi
solcu yapmak için uğraşmıyordu. Yani siyasi beraberlik için ideolojik beraberliğe gerek yok
diyordu. Hatta ben onların sosyalist ekonomiye alternatif metotlar aradıklarını da okurdum.
Onu ciddiye almadılar. Fakat ilginç bir şey öğrendim. Sovyetler Birliği’ne bağlı olan küçük
devletler yavaş yavaş Batı’ya doğru gidiyordu. Yani o zaman Sovyetler tek kalıyor, zayıf
kalıyor, öbür taraf da alabildiğine yükseliyordu.
BAŞKAN – “Küçük devletlere” derken daha ziyade Balkan istikametindeki etki
alanındakileri mi kastediyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Romanya…
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 23
BAŞKAN – Onu diyorum, Balkanlardaki o çizgiyi, Çek Cumhuriyeti falan gibi.
MAHİR KAYNAK – Biliyorsunuz, sol darbeler Bulgaristan’dan geçti…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hocam, bir de 80 darbesiyle ilgili. O dönemde
Şahinkaya’nın Amerika’ya gittiği, Amerika’da yetkililerle görüştüğü, geldikten sonra da 80
darbesinin bizatihi bu beşli komiteyle birlikte kendi aralarında bu işi organize ettikleri
söyleniyor.
Sizin tarafınızdan da, gerçekten, bu 80 darbesi Amerika’nın bizatihi işin içinde
telkinleriyle mi organize edildi? Bunların, bu komutanların fonksiyonu ne oldu? Sadece silahı
millete doğrultmasından ibaret mi oldu?
MAHİR KAYNAK – 1980 darbesi öncesi siyasi şeyi vermem lazım. Bir sürü şey
yapıldı o zaman. İçerde çatışmalar çıktı.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Öğrenci hareketleri, ölümler, sivil toplum
kuruluşlarının çatışması, Pol-Der, Pol-Bir vesaire…
MAHİR KAYNAK – Bütün bunlar darbenin oluşmasını sağlayan provokasyonlardı. Bu
provokasyonlarda ben Avrupa’yı daha güçlü gördüm.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Hocam, MİT, bu provokasyonlarda hiç
kullanıldı mı?
MAHİR KAYNAK – Onunla ilgili bir anımı anlatayım.
Hamza Gürgüç Müsteşardı. Ben de orada memurdum ve kızaktaydım. Ben hayatımı
kızakta geçirdim orada zaten. Müsteşar beni çağırdı; dedi ki: “Mahir, evladım, sen o olayların
içinden geliyorsun, biliyorsun. Burada çatışmaların sebebi nedir?” Ben bir rapor yazdım.
Raporda şunu söyledim: “Bu bir darbe hazırlığıdır. Bu gruplar arasında bir çatışma söz
konusu değildir.”
BAŞKAN – O dönemde böyle bir rapor yazdınız.
MAHİR KAYNAK – Evet.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bu rapor resmî mi, yoksa bilgilendirme notu
olarak mı Müsteşara verdiniz?
MAHİR KAYNAK – Hayır, resmî yazı işte.
Fakat böyle şeyleri yapınca da çok da kötü oluyor yani. O sırada bu sözleri yukarıyla
da konuşmuş Hamza Gürgüç. Ondan sonra bir gün Personel Daire Başkanı beni çağırdı.
“Gel Mahir, çay içelim beraber.” dedi. Gittik, içtik. Şunu söyledi bana: “Bak, senin için ne
güzel bir yazı yazdım.” Okudu: “Mahir Kaynak Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük iktisatçılardan
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 24 biridir ancak ondan teşkilatımız yeterince istifade edememektedir. Onu uygun bir göreve
tayin etmenizi arz ederim.” İyi mi? Süleyman Demirel bu şeye cevap vermemiş.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hükûmete mi yazılmış bu yazı?
MAHİR KAYNAK – Hükûmete yazıldı.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN - Senin Hamza Gürgüç’e yazdığın rapordan sonra mı geldi
bu yazı?
MAHİR KAYNAK – Tabii, tabii…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, son zamanlara gelirsek, burada bir
beyanınızda yine diyorsunuz ki: “20 Şubat bir provokasyon işidir. Medya da buna, tabiri
caizse…”
BAŞKAN – Çok özür dileyerek Sayın Başkanım, Cengiz Bey’in sorduğu sorunun ben
tamamlanmadığını düşünüyorum.
Şöyle bir şekilde tekraren, başka şekilde ben sormak istiyorum: “MİT bu konularda
kullanıldı mı?” diye sordu. Yani Batı’dan gelen bütün bu etkileri bu kadar açıklığıyla ifade
ederken bu örgütün en tepesinde bulunmuş birisi olarak iş birliği yapma gibi bir durumda söz
konusu muydu? Türkiye’de dış güçlerin yaptırdığı ve egemen olduğu bir olaydan söz
ediyorsunuz ve bunlardan da haberdar olan bir istihbarat teşkilatı. Yani eğer kendi ülkesini
darbelerden korumak istiyorsa, koruyucu tedbirleri alma yönünde adım atmıyor da olup biteni
seyrediyorsa, bunu kayıtsızlık olarak mı tanımlamalıyız? Cengiz Bey’in dediği gibi “kullanıldı”
olarak mı, “iş birliği” yaptı olarak mı?
MAHİR KAYNAK – Yani bunu bir bilgisizlik olarak…
BAŞKAN – Bilgisizlik ve yetersizlik olarak.
MAHİR KAYNAK – Çünkü başından beri insan takip ediyorlardı.
BAŞKAN – Yeteri kadar güçlü değildik diye en başında analizinizi yaptınız zaten.
Oraya oturtalım bunu.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Bağlantılı olarak Sayın Başkanımın söylemiş
olduğu şeyle de, MİT hiç Hükûmete bağlı bulunduğu Başbakana darbe, MİT tarihinde böyle
bir şey var mı? Darbe olacak, darbe hazırlıkları vardır, yazısı, raporu gönderdi mi efendim?
MAHİR KAYNAK – Hayır.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Darbe hazırlıkları yapılıyor. Şu şu olaylar…
BAŞKAN – Siz gelmeden önce anlattı. Ben bilgi verdim. Başıma iş açıldı, dava açıldı
dedi. En başlardaydı.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 25
MAHİR KAYNAK – 12 Mart şeyinde günü gününe bildirildi. Ben devlete bildirdim
günü güne. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı. Bakınız Genelkurmay
Başkanına bile.
BAŞKAN – 80’de de Sayın Demirel’e darbe bildirilmiş olabilir mi? Bu konuda bir
bilginiz var mı?
MAHİR KAYNAK – Vallahi, yok.
BAŞKAN – Kendisiyle yaptığımız görüşmede şey dedi çünkü: “Kulağıma bazı
duyumlar geldi. Saat beş sıralarıydı. Başbakanlıktayım. Askerî danışmanım korgenerali hem
Çankaya Köşkü’ne hem de Genelkurmaya gönderdim bilgi almak üzere.” Tabii ben farklı
ifade ediyor olabilirim. Aklımda kaldıklarıyla değerlendiriyorum. “Bana kesinlikle böyle bir şey
olmayacağını, müsterih olmamı söylediler. Ben daha sonra Güniz Sokak’taki evime geçtim
ve ertesi gün büyük bir baraj açılışı vardı. İlgili bakanları çağırdım. Orada toplantı yaptım.”
Yani darbenin olduğu güne kadar kendisini hiçbir konuda istihbarat teşkilatının
bilgilendirmediğini…
Burada şöyle bir şey hissediyoruz biz bu konuşmaları dinleyince Mahir Bey, açıkçası
siyasiler olarak: Yani gerçekten siyasetçi ve siyaset kurumu bu devletin -neyse derin veya
yüzeysel- mekanizmalarının hep çok dışında tutulmuş bir kötü çocuk muamelesi görmüş gibi.
Yani bu ülkeyi yönetme hakkı olan, yönetmekte olan insanların hiçbir şekilde bundan
haberdar edilmemesi, nasıl yorumlarsınız böyle bir şeyi?
MAHİR KAYNAK – Efendim, mesela bu sözlerin yanlış olduğunu da düşünebilirim.
Neden? Çünkü o tarihlerde bana gelirlerdi “Süleyman Demirel gözlerinden öpüyor. Şunu da
öğrensin istiyor.” derlerdi. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu bilgiler, peki sizin tarafınızdan Süleyman Demirel’e
iletilmedi.
MAHİR KAYNAK – Hayır. Raporlar gitti.
BAŞKAN – Yani sadece darbeyi bilgi vermemekle suçlanıyor oluyorsunuz o
durumda. Yoksa, diğer konularla ilgili verdiğiniz bilgilerden her zaman siyasetçiler memnun
kalırdı veya sizden en azından.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – “Ben kurumuma verdim. Kurumum da yetkililere
gönderdi bilgileri.” diyor.
BAŞKAN – 80’i?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – 71.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 26
BAŞKAN – 71’i biliyoruz. 80’de böyle bir şey oldu mu diye sordum.
MAHİR KAYNAK – Süleyman Demirel’in arada sırada şikâyet ettiği bir şey var.
“Türkiye’de darbelerden haber vermezlerdi, Angola’dan anlatırlardı.” derdi. O doğrudur.
Angola’ya o sırada Ruslar silah yerleştiriyorlardı. Onu da bize birisi gönderiyordu.
Tabii, şunların hep aranması lazım devlet olarak: Türkiye dış istihbaratı nasıl
yapıyor? Onu devlete veriyorsanız, acaba yönlendiriliyor musunuz? Sizin doğrulayacağınız
bir kanal var mı? Bunların bilinmesi lazım.
Ben Türkiye’de istihbarat olduğuna inanmıyorum. Türkiye’de baktılar ki…
BAŞKAN – Çok önemli bir şey söylüyorsunuz şu an.
MAHİR KAYNAK – Herkes gibi bir istihbarat teşkilatı var. Onu da kontrol altına
aldılar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hocam, 28 Şubata geçebilir miyiz?
BAŞKAN - Aslında çok karışık gidiyoruz. Hiç fark etmez. 80, 60. Yeri geldikçe
soruyoruz. Sistematik bir şekilde gitmiyoruz.
MAHİR KAYNAK – Şunları birbirine karıştıramadım: Bunlardan 28 Şubatın ben de
mağduruyum. Onu da bilmenizde fayda var.
Ben Kürt meselesiyle çok uğraşırdım. Ben Kürt değilim. Kürtçü değilim ama ilk
gününden itibaren Kürtleri, Türk vatandaşı olarak kabul ettim ve öyle davrandım. Hep öyle
davrandım. Onlarla konuştuğum şeyler Kürtlerin bağımsızlığı şu bu değildi. Hep beraber
nasıl olabiliriz, nasıl büyük bir Türkiye’yi kurabiliriz şeyiydi. Sonunda bana Aktüel’den haber
geldi “Gel.” diye. Gittim oraya. Mehmet Ali Demirel diye bir adam; dedi ki: “Senin yazılarından
şikâyetimiz yok. Gayet iyi ama askerler senin yazı yazmanı istemiyorlar.”
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Aktüel dergisinde yazdığınız yazılardan mı?
MAHİR KAYNAK – Evet.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – O 28 Şubat sürecinde Aktüel dergisinde köşe yazıları
yazarken “Bir gün Mehmet Ali Demirel beni çağırdı ve ‘Askerler sizin yazı yazmanızı
istemiyorlar.’ dedi. Ben de dergiden uzaklaştırıldım. Bunu kimin istediğini söylemedi. Ama
ben olaydan bir yıl sonra Çevik Bir ile görüştüm. ‘Paşam bana bunu neden yaptınız?’ diye
sordum. Çevik Bir ‘Senin adın bizim listemizde yoktu. Adın medya tarafından eklendi.’ dedi.
Ben bunların kimler olduğunu, hangi güç örgütü olduğunu biliyorum ama söylemek
istemiyorum.” demişsiniz. Andıç listesiyle ilgili.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 27
“Çünkü ben yalnız bir adamım. Onlarla uğraşacak da imkânım yok. Şemdin Sakık’ın
sözde ifadeleri yüzünden ben andıçlandım. Devlet Güvenlik Mahkemesine gittiğimizde savcı
bana Sakık’ın ifadesini gösterdi. Şemdin Sakık diyor ki: ‘Mahir Kaynak devletin içimize
soktuğu bir ajandı.’ Bu resmî bir belge olmasına rağmen, benim için PKK’dan para aldılar
diyorlar. Bu operasyonu da beni etkisiz kılmak için yaptılar çünkü benim Kürtler arasında iyi
bir imajım vardı.” Bu konuyu açarsanız, bunları da cevaplandırmış olursunuz.
BAŞKAN – Yani bu sözlerinize ilave edecek bir şey var mı, aAyrıca
Komisyonumuzun değerlendirmesi gereken? Bu andıç olayı çok damga vuran, 28 Şubata
damga vuran en önemli olaylardan bir tanesi ve siz de orada bir kez daha MİT Daire
Başkanlığı yapmış birisi olarak çok ağır bir suçla itham ediliyorsunuz. Bunu çok önemsiyoruz.
MAHİR KAYNAK – Daire Başkanı.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, burada hepsini bir cevaplandırırsınız
diye şunu da ilave edeyim: Bu süreçte iki istihbaratçı size gelmiş “Hocam, sizi öldürecekler.
Ama biz buna razı değiliz. Sizi yurt dışına kaçıralım. Size de pasaport verelim.” demişler.
Bunları açarsanız o döneme ışık tutar diye bunları da size arz etmiş olayım.
BAŞKAN – Hesap neydi? Sizi galiba Almanya’ya kaçırmak istediler?
MAHİR KAYNAK – Olay şeyle oldu efendim: Birisini biraz tanıdığım, birisini de hiç
tanımadığım iki kişi bize geldiler, şurada oturdular. Hanım da vardı, dinliyordu. Dediler ki:
“Sizi öldürecekler Mahir Bey. “Öyle görünüyor vaziyete bakılırsa.” dedim. Ondan sonra
“Yalnız biz seni kaybetmek istemiyoruz.” “Ne yapacağım?” dedim. “Yurt dışına çıkın.” dediler
bize. “Pasaportum bile yok.” dedim. “Biz pasaportunuzun olmadığını biliyoruz. Size pasaport
hazırladık.” dediler. Ben bütün bunları üst üste koyunca bunun bir operasyon olduğunu
düşündüm. Dedim ki: “Siz bana telefon numaranızı verin, ben size telefon ederim.” Ve bir
daha aramadım. Fakat iki gün sonra ilginç bir şey oldu. TGRT haberlerden sonra bir iki tane
şehit cenazesi gösteriyor, arkasından da “Mahir Kaynak Berlin’de görülmüştür.” diyor. Demek
ki niyetleri oymuş.
BAŞKAN – Mutlaka göndermeyi başarırız diye düşündüler herhâlde onu
planlayanlar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Size provokasyon yapmak için mi bunu yaptılar?
BAŞKAN – Ne yapacaklardı size, ne düşünüyorsunuz? Andıç planlayanlar aynı
zamanda sizi bir yanıyla da tehdit altındasınız deyip sizi yurt dışına çıkarmayı çalışıyorlardı.
Neyi planlıyorlardı?
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 28
MAHİR KAYNAK – Tasfiye edeceklerdi. Yani ya benim düşüncelerimin kamuoyuna
aktarılmasını ya ondan sonra yapacağım görevleri çünkü ben Türkiye’ye hizmet etmekten
zevk alan bir insanım. Başka bir zevkim yok benim. Ben bunu da nutuk olsun diye
söylemiyorum.
BAŞKAN – Mahir Bey, biz böyle üst üste soruyoruz ama dinlenmek isterseniz…
MAHİR KAYNAK – Yok, hayır.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Özellikle efendim, 28 Şubat dönemi bu postmodern
darbe döneminde sizler de dâhil olmak üzere bir nesil gerçekten büyük bir sistematik
işkenceden geçirildi, mağdur edildi. Bunların içerisinde inanan-inanmayanlar veya sağ solu
da yok bu işin. Bu süreçte, 28 Şubatta medyanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tutumu, 28 Şubat
sürecindeki ortak çalışmaları, hatta “Kimi etkileyeceğini bilmediğim.” diye de bir yazı
yazmışsınız. “Medya, Silahlı Kuvvetlerle birlikte 28 Şubatın çok kötü bir sınav verdiğini, bir
gün bir gazetede bir haber çıktı ‘Kırk iki yıllık sır. Mahir Kaynak ahlaksızlıktan ordudan atıldı.’
diye haber yaptılar. Aynı gazetede yine benim hakkımda bir yazı ve diyor ki: ‘5 Temmuz 55
tarihinde Gelibolu’ya tayin edildi.’ Bir teğmenin kırk iki yıl önce nereye tayin edildiğini
nereden, kim nasıl bilecek?” Yani bunları askerler sizi kamuoyunun gözünden düşürmek,
etkinliğinizi azaltmak, Türkiye’yle olan bu geçmişle yüzleşmesini sağlayan bir insan olarak
sizi tasfiye etmek için mi bu haberleri yapıldı?
MAHİR KAYNAK – Evet, askerlerden çok tasfiye hareketi aldım ben. Bakın, orada
mahkemeye verdim onları. 2 bin liraya mahkûm oldular. Hürriyet gazetesi.
BAŞKAN – Neydi sizi askerlerle bu kadar karşı karşıya getiren şey Mahir Bey?
MAHİR KAYNAK – Düşüncedir. Başka bir şey değil.
BAŞKAN – Kürt meselesidir diyorsunuz. Kırılma noktası bu mudur?
MAHİR KAYNAK – Budur.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – İslam konusunda da…
BAŞKAN – Aslında siz bunu genel değerlendirme yaptığınız dönemde ülkedeki
bütün bu sol da dâhil olmak üzere, gerçekte bu tür tehditler çok da yoktu dediğiniz için
hepsini o minvalde yorumlayalım. Farklı düşünülebilir ama sizin düşüncelerinizin topluma
genel manada mal olabileceğinden de endişe etmiş olabilirler. Çünkü iç tehdit olgusu nasıl
oluşturulacak? İkna ederek oluşturulacak. Ona ikna edilecekse, onunla ilgili yöntemlerle ve
müdahaleler, işte darbe veya demokrasiyi kesintiye uğratan olağan süreçler böyle başlıyor. O
yüzden ortadan yok etmek istediler, o amaçla tasfiye etmek istediler.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 29
MAHİR KAYNAK – Bu Kürtlerle olan ilişkilerimi anlatmak için bir basit örnek vereyim
size. Ben bunları MED TV’de de konuşurdum. Bir gün doğudan bir adam geldi benimle
konuşmak üzere, Kürt. Bir oğlu dağdaymış bir oğlu askermiş. Dedi ki: “Mahir Bey,
kahvehanede siz konuşunca herkes ayağa kalkar. Kimse oturarak dinlemez.” Yani onlara da
öyle şeyler söylüyordum ama bunlar hiçbir zaman Kürtlük üzerine değildi. Öyle olsa beni
perişan ederlerdi zaten. Hep bir beraberlik… Onlara derdim ki: “Siz bu kendi başınıza
yaşayıp dünyanın en sefil ülkesi mi olacaksınız? Hep beraber, zengin ve güçlü bir ülke
olalım.”
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bu 28 Şubat döneminde bu iş birliği, basın,
medya, sivil toplum bunlarla birlikte provokasyonlar, Fadime olayları ve diğer hepimizin bildiği
olaylar da oldu. Bu ajitasyonlar, bu yönlendirmeler hep bu dönemin geleneksel işleri midir?
MİT’in veya devletin yetkili organlarının işi midir sürekli bu işleri yapmak? Bu iş niye sürekli iç
unsurlarla yapılır? Türkiye’de tehdit unsuru mesela birinci derecede PKK iken nasıl oldu da
bunun karşısında hemen bir İslamcılar birinci tehlike oldular devletin bölünmesi veya rejimin
yok edilmesiyle ilgili? Bunu algılama biçimi nedir, altında neler var bunların?
MAHİR KAYNAK – Tabii, gayet uygun bir politika izliyorlar.
Bakınız, Hürriyet’le olan ilişkimiz. Hürriyet’i 2 bin liraya tazminat olarak mahkûm
ettim. Yargıtaya başvurdular. Yargıtayda şunu söylüyorlar: “Mahir Kaynak’ın hiçbir serveti
yoktur. Onun için bu, onu zengin eder. Bu miktarın düşürülmesi.” 8 liraya düşürüldü.
BAŞKAN – Sebepsiz zenginleşme sayılmayacak şekilde bir tazminata hükmedilmesi
diye bir kural vardır.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Bir yandan da PKK’dan zenginleştiği iddia ediliyor. O
paraları nereye sakladıysan bulacağız inşallah Baba.
MAHİR KAYNAK – Her yerden para alıyorum, bir tek param yok.
BAŞKAN – Madem latife yapıyoruz. Yukarı çıkarken açıkçası korumam da dedi ki:
“Ya inanamıyorum Mahir Kaynak’ın oturduğu bina, böyle mütevazi bir yer miymiş?” Çok
şaşırdığını söyledi. Hatta bunlar zabıtlara da geçsin diye bizzat bunu da söyleyeyim yani.
Şu anda son derece mütevazi bir evde çok özel bir ortamdayız. Tekrar teşekkür
ediyoruz, evinizde ağırlıyorsunuz.
MAHİR KAYNAK – Üstelik bu ev benim değildir.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Ablamın.
MAHİR KAYNAK – Ablasınındır. Ben onun yanında oturuyorum.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 30
Yapmadıkları şey kalmadı.
BAŞKAN – Mahir Bey, tam bu noktada basına davanızla ilgili soru sormak istiyorum.
Şimdi, çoğu vakit askerler sivil unsurların hepsi, medya dâhil olmak üzere –medya
ayağına girdiğimiz için söylüyorum, girdik, önemli de bir bölüme girdik açıkçası
değerlendirmelerimiz açısından- özellikle son darbe veya “postmodern” darbe denilen 28
Şubat sürecinde aslında medyanın en aktif rol oynadığı bir dönem. Öncesinde bu psikolojik
harekatı yönetmek, onlara ilişkin planları yapmak…
Şimdi, şu sorgulanıyor: Bizim soru sorduğumuz gazetecilerin bir çoğu o dönemde
“Biz haber atlatmak amacıyla yaptık. Biz gazetecilik faaliyeti olarak yaptık. Şu nedenlerle
yaptık.” gibi aslında bugün kendi mesleki sınırları içerisinde savunulabilecek bir şekilde
anlatıyorlar ama bütün bunlara ve eşgüdümlü bir şekilde başlayıp aynı düzeyde bittiğini
gördüğümüz zaman, bunun aslında merkezinin, planlı bir şekilde yapıldığını düşünebiliriz. Siz
ne düşünürsünüz? Yani asker mi medyayı kışkırtmıştır veya harekete geçirmiştir, medya mı
askeri harekete geçirmiştir?
MAHİR KAYNAK – İkisi birbirinden talep etmiştir.
Bakın, mesela, bir örnek vereyim: Hürriyet bir yazı daha yazdı. “Şu tarihte gitti.” diye.
Bu şeyden çıkmıştı, belli.
Bir başka şey var. Çevik Bir’e gittim. Bir yemek ayarladık. Oturduk. “Paşam, neden
bana bunu yaptınız?” dedim. “Bunu hak etmedim ki ben.” dedim. “Kardeşim Mahir, seni
şerefimle temin ederim ki, görevde bulunduğum sürece masama senin aleyhine bir tek satır
gelmedi.” dedi. “Ama böyle oldu.” dedim. “Onu medyada eklediler.” dedi. Çevik Bir’in şeyi bu.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – O dönemde MİT de sana bir ambargo uyguladı. Seninle
görüşmesini falan yasaklamışlardı birilerinin hatırladın mı?
MAHİR KAYNAK – Evet, yasakladılar, doğru.
BAŞKAN – Medya taşıcı bir rol oynadı. Bazı isimleri kendileri de eklediler. “Dün
gönderdiğimiz listede adın yoktu.” Ama burada şu da açığa çıkıyor ki, Çevik Bir, listeyi basına
verdi ve yayınlattı.
Şimdi, şöyle bir durum oldu geçen hafta: Erol Çakır’ı dinledik dönemin İstanbul
Valisini. Dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü –adını tabii ki çok duyduğunuz- Adil Serdar
Saçan’la ilgili bir görevlendirme yaptığını ama bu görevlendirme için aslında henüz yasal
altyapının olmadığını, bu yasal altyapının hazırlanmasına kadar gizli bir genelge gönderdiğini
filan… Neyse “O dönemde oturduk tespit ettik.” dedi. Biz hukukçu olarak bunların böyle
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 31 olmaması gerektiğini düşünüyoruz… Hangi suç örgütleri, nedir, bunları toplayalım falan.
Derken bir gün bana geldi ve “Ben sizin peşinize ajanlar taktım.” Adil Serdar Saçan Valiye
söylüyor. “Ve sizin hakkınızda bazı bilgilere ulaştık. Çok temiz işleri olmadığını
düşündüğümüz bir iş adamıyla görüştüğünüzü tespit ettik ama ben bundan pişmanlık
duyuyorum” vesaire şeklinde gidiyor. Sonra konu, o dönemin DGM Savcısına yansıyor. DGM
Savcısıyla görüşmeye gidiyor. Haberi daha Milliyet manşetten veriyor ve haberi yapan
gazeteci Tuncay Özkan.
Şöyle bir şey söyledi -bunu dönemin valisi söyledi- dedi ki: “O dönemde kime
operasyon yapılacağını Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan ve dönemin İçişleri Bakanı Rüştü
Kazım Yüce birlikte karar veriyorlardı.” dedi. Yani aslında 28 Şubat dönemi böyle hukukun da
çok rayından çıktığını, hukuk için de… Yani bir darbe gerçekleşmiş olsaydı hukuki
sonuçlarıyla en azından darbenin bir hukuku olur olumsuz da olsa hukuku olur. Aslında bütün
hukuk sisteminin askıya alınıp başka bir hukuksuzluk dönemi olduğu için üzerinde çok
duruyoruz. Ve çok atipik bir dönem. Gazetecilerin bazılarının aslında direkt operasyonları
birlikte planladığını dönemin valisi açıkladı bize.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Bir de kitap çıktı senin hakkında. Tuncay Özkan yaptı ve
televizyonda kapışmıştınız.
MAHİR KAYNAK – Onu anlatacağım.
BAŞKAN - Bazı kişilerle ilgili tespitler. “Biz gazetecilik faaliyeti yapıyorduk.” diyenleri
daha sonra bazı şeyler ortaya çıkınca nasıl değerlendiriyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Tuncay Özkan’ın birçok irtibatı var da benimle olanı maddi olarak
bildiğiniz için destekleyeyim.
Şenkal Atasagun, MİT Müsteşarı, beni mahkemeye verdi. Yedi buçuk yıl hapsimi
istedi. Bir kitap yazdım. Hatıralarımın bir bölümünü yazdım orada. Ben oraya kendimi
savunmak için iki kitap götürdüm. Birisi Tuncay Özkan’ın 300 sayfalık kitabı, bir tanesi de
Mehmet Eymür’ün kitabı. Oradakilere dedim ki: “Bakın, Tuncay Özkan 300 sayfalık kitap
yazmış, içerisi belge dolu. Benimkinde bir tane belge bile yok. Kamuoyuna yansımamış bir
olay yok. Ama kamuoyuna yansıtıp aleyhime söz söyleyenlerin o sözleri ebediyen
taşıyacağım, çoluğuma çocuğuma mı şey edeceğim. Ben de kendi düşüncelerimi söyledim.”
Mahkeme de bunu aynen kabul etti. “Mahir Kaynak’a hazırlanmış bir operasyondur.” dedi.
Yani Tuncay Özkan MİT’le çok yakın ilişkiler içinde.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 32
Hatta bu iş için bilmediğim bir şey duydum. Karar da veremiyorum. MİT Müsteşarını,
Şenkal Atasagun’u Tuncay Özkan atadı diye. O, Mesut Yılmaz’la da iyiymiş ya. Bunu birisi
söyledi.
BAŞKAN – Siz 28 Şubat döneminde Ankara’da mıydınız, İstanbul’da mıydınız?
MAHİR KAYNAK – Buradaydım.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bu andıçlama olayı daha çok bu itirafçı olan
sonradan, şu anda içerde bulunan bu PKK’nın ileri gelenleriyle ilgili Şemdin Sakık’ın
ifadelerinin basına sızdırılması ve basındaki bu sizin isminizin ilave edilmesi ve gazetecilerin
isimlerinin burada çıkmasıyla mı haberdar oldunuz?
MAHİR KAYNAK – Onlar getirmişlerdi Şemdin Sakık’ı tabii, sorgulamışlardı. Ondan
çıkan sonuçları değiştirerek, istedikleri şekle sokarak basına vermişler. Benim için mesela
işin tam tersini söylemişler.
BAŞKAN – Bu çok vahim bir şey. Ortaya çıktığı için ve tüm yönleriyle yargılandığı
için de söylüyoruz. Çok vahim bir şey.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Şemdin Sakık “Ben bunları söylemedim. Bunlar benim
ifadelerimin dışında ilave edilmiş şeylerdir.” demeseydi, bu, Şemdin Sakık’ın ifadesi olarak
kayıtlara girecekti ve sizin de bundan dolayı mağduriyetiniz daha büyüyecek, daha farklı
mağduriyetlere girecektiniz.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Açı programı da bitti o dönemde baba. Açı programını
yapıyordunuz siz STV’de. Onu da kestiler. Orada da çok ağır bir baskı oldu.
MAHİR KAYNAK – “Televizyonu kapatırız.” demişlerdi.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bunu anlatırsanız memnun oluruz efendim.
BAŞKAN – Bu tür baskılar çünkü isimlerin üzerinden… Çok yönlü bir baskıdan söz
ediyoruz.
MAHİR KAYNAK – Samanyolu üzerinde de bu programın ortadan kalkması için
büyük baskı yapmışlar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Siz o zamanki bu Açı programlarını yapıyor, bunları
sorguluyordunuz arkadaşlarınızla birlikte. Bundan rahatsız mı olmuş askerler?
MAHİR KAYNAK – Rahatsız olmuşlar.
Ben Samanyolu’nda on altı yıl yaptım Açı programını.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bizim bu 28 Şubat Komisyonunun ilgi alanını
biz daha çok 1991 yılından itibaren Türkiye’deki gelişen olayları da içine alacak şekilde
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 33 yapıyoruz. Bunların içerisinde malumunuz o dönemde ilk defa ilim adamları, üniversite
hocaları, gazeteciler, saygın insanlar öldürülmeye başladı. Faili meçhul cinayetler oluştu.
Daha sonra da bu Islahatçı Demokrasi Partisi, Millî Çalışma Partisi ve Refah Partisi bir blok
oluşturarak seçimlere girdiler. Bu seçimler neticesinde bir milliyetçi cephe oluştu. Devlette
buna karşı bir duruş belirmeye başladı. Özellikle “derin devlet” dediğimiz, daha çok askerlerin
bu konuyla ilgili bir duruşları sergilendi. O günden itibaren de Türkiye’de bu çizginin
gelişmemesi için sürekli medyada ve bununla birlikte sermaye çevrelerinde, sivil toplum
kuruluşlarında sürekli bir irtibat temin edilerek bu hareketin ilerde de gelişme sağlayacağını…
Hatta daha sonraki yıllarda askerlerin kendi aralarındaki yaptıkları bir anket çalışmasında bu
daha sonraki seçimlerde bu düşüncenin iktidara gelebileceğine dair raporlar da yazılmış. Bu
raporlara dayanak da bunun mutlaka önlenmesini gerektiğini, irticanın ve bu gelişmelerin,
İslamcı gelişmelerin veya buna benzer gelişmelerin önüne geçilmek istenmiş.
Bütün bunlar bir iç tehdit olarak nasıl algılandı? Yani bununla ilgili Türkiye’de hem
İslamcıların hem de milliyetçilerin devlete yönelik ne ekipleri var ne kadroları var ne de
sermayeleri var. Bundan bu kadar rahatsızlık niçin duyulur?
MAHİR KAYNAK – Duyulmasının sebebi efendim, Erbakan dış politikada
Almanya’ya yakındı. Hatta beraberdi, iç içeydi. Onu engellemek için yaptılar. Yani Erbakan’ı
değil Almanya’yı bertaraf ettiler.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kime karşı efendim? Yani İngilizlere mi, Amerikalılara
mı?
MAHİR KAYNAK – Daha ziyade Amerikalılara karşı. İngilizlere karşı da olabilir ama
onlar zaten aynı istikametteler.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu suikastları falan nasıl değerlendiriyorsunuz
Hocam? Mumcu, Üçok, Kışlalı, Hablemitoğlu vesaire, tüm bilim adamları. Bunların suikastı,
öldürülmeleri, ortadan kaldırılmaları, nasıl değerlendiriyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Onlar bir provokasyondu. Yani getirdiler Mumcu öldürülünce
dinciler yaptı dediler. Ondan sonra İran’ı da itham ettiler. Maksatları İran’la aramazı açmaktı.
Ben o zaman çıktım zaten bunun onlar tarafından yapılmadığını söyledim.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu Mumcu’nun öldürülmesini bir de PKK lideri
Öcalan’ın MİT’le olan ilişkileri ve devletle olan ilişkileriyle ilgili bir kitap çalışması yaptığını,
bunun son noktaya geldiğini, bunun aşikâr olmaması için Mumcu’nun ortadan kaldırıldığı
söylenir. Bu konuyla ilgili sizin kanaatiniz var mı?
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 34
MAHİR KAYNAK – Var efendim. Doğrudur yani. Bu amaçla öldürüldüğünü ben de
biliyorum. Ama Uğur Mumcu’nun söyledikleri doğru muydu? Soru orada. Onun ortaya çıkıp
tartışılmasına razı olurlar mıydı?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Doğru muydu peki söyledikleri?
MAHİR KAYNAK – Söyledikleri yanlıştı. Daha ziyade provokatif bir eylem yaptılar.
MİT’in adamı değil bir defa Öcalan. Yalnız Türkiye devletine karşı değil.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Öyle mi efendim? Şu anda da öyle mi?
MAHİR KAYNAK – Şu anda da öyle ve göreceksiniz Öcalan’ı çıkacaklar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – “Devlete karşı değil.” derken, bir Kürt devletinin
kurulması veya oradaki Kürtlerin Türkiye’den ayrılması…
MAHİR KAYNAK – Hayır. O aklına hiç gelmedi. Onun şeyi, güçlü bir Türk devleti
içerisinde Kürtlerin bütün haklarını alarak yaşamaları. Türkiye’nin yok olmasından yana değil.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Peki, sizin bu söylediğiniz onlar tarafından kabul
görüyorsa, bu kadar kan dökülmesine ne gerek vardı? Zaten devlet bunlarla konuşuyor. Bir
uzlaşma, anlaşma yolu bununla ilgili bulunabilirdi. Burada bir terslik yok mu efendim?
MAHİR KAYNAK – Yok efendim. Neden? Çünkü bugün yapılanlar belli bir
organizasyonun kararları istikametinde değildir. Birçok gizli servis PKK adını kullanıyor ve
eylemlerini yapıyor. Amaçları bunların Türklerle Kürtleri birbirine karşı hâle getirmek.
BAŞKAN – Bir şey daha soracağım Kürt sorununa girdiği için. Özdemir Sabancı
cinayeti. Sabancı suikastı olayı. Derin devlet konusunda böyle karşımıza çıkan önemli
olaylardan bir tanesi. Sizin de bu konuyla ilgili bir değerlendirmeniz var. 2005 yılında falan
şöyle bir analiz yapmışsınız bu konuya ilişkin olarak, o soruna girdiğiniz için soruyorum: “Bu
suikastın stratejik amacı ile ilgili olarak bütün para sahiplerinin Kürt sorununa karışmayın, sizi
27’nci katta bile buluruz mesajı verildi.”
MAHİR KAYNAK – Çünkü Sakıp Sabancı’nın bu sorunu çözelim, barış içinde
çözelim diye de beyanatları vardı, biz de katılalım diye.
BAŞKAN – Daha sonra da Sabancı suikastının katil zanlısı, içerde, Karagümrük
çetesi lideri Nuri Ergin ve kardeşleri tarafından Uşak Cezaevinde öldürüldü isyan sırasında.
Ve bu Ergenekon soruşturmaları ortaya çıktıktan sonra da, bu Mustafa Duyar’ı öldürme
emrini kendisine Tuğgeneral Veli Küçük’ün verdiğini söyledi Nuri Ergin ve “Bu devlet, bana
Mustafa Duyar’ı öldürttü. Ben öldürdüm. Şimdi canlı söylüyorum.” Kardeşi Vedat Ergin de
“Veli Ağabeyi ara. Veli Küçük’ü ara, bizi sor. Başka bir şey söylemiyorum. Allah’a emanet
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 35 olun.” demişler. Yani sizin 2005 yılında yaptığınız analizi doğrulayan bir hadise üç yıl sonra
cereyan etmiş oluyor.
MAHİR KAYNAK – Evet, doğru.
BAŞKAN – Bazı şeyleri hatırlatmak babından tekrar size söyletiyoruz ki bunları
elbette çeşitli yerlerde söylemişsiniz ama bir bütünlük içerisinde bizim meselelere girip…
MAHİR KAYNAK – Hatta şöyle bir iddiam var: Bu cinayeti o sol örgüt işlemedi. Yalnız
onu, hareketi örtmek için kullandılar.
Bakınız, o kız, Belçika’da senelerce bırakılmadı. Bir katili Belçika niye bırakmıyor?
BAŞKAN – Adi bir cinayet olsa, değil mi? En başta sorgulanması gereken soruyu
sorguluyorsunuz. Ülkeler arasında suçluların iadesi anlaşması var. Eğer cinayet, adi bir
cinayetse, ki arkasında böyle bir mesele görülmediği söyleniyorsa eğer…
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Baba, biraz dinlenmek ister misin?
BAŞKAN – Biz sizi biraz dinlendirelim lütfen. Yani siz her ne kadar devam edeyim
deseniz de, bence de öyle.
Kapanma Saati: 15.55
İKİNCİ OTUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN : Nimet BAŞ (İstanbul)
-----0-----
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu kadar hizmetten sonra bu yaşadıklarınız sizin özel
hayatınıza ne tip zorluklar getirdi. Üniversiteden ayrılmanız, devlet üniversitelerine
dönmemeniz, özel üniversitelerde yaşantılarınız nasıl etkilendi efendim?
MAHİR KAYNAK – Özel hayatımızı etkilemedi. Çünkü bizim özel hayatımızdaki
ilişkilerimiz sevgiye dayanır. Şimdi, bana birisi kötülük yaptı diye kızıma niye kızayım?
Şimdi, onu anlatıyorum. Üniversiteye tekrar dönmek istiyorum. Hiç devlet
üniversitesine giremedim. Konuştum. İstanbul’la konuştum “Olmaz.” dediler. O sırada Konya
Selçuk Üniversitesinin Rektörü benim arkadaşımdı. Ona gittim. Onunla karşılaştık. O dedi ki:
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 36 “Ben seni alırım. Fakat bizde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi yok.” dedi. “Nereye alacaksın?”
dedim. “Ziraat Fakültesine.” dedi. Ve ben Ziraat Fakültesine girdim orada.
Girişte ilginç bir olay oldu. Onu da anlatayım size. Şimdi, üniversiteye girenleri
güvenlik açısından tahkikata tabi tutarlardı. Benim için de yazı yazmışlar, rapor “Güvenilmez”
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kim yazmış efendim bu güvenilmez raporunu?
MAHİR KAYNAK – Ankara Emniyeti.
Ondan sonra bana da bir başka emniyetçi haber verdi. Hemen gittim MİT’e söyledim.
Şey yapamadılar. Kenan Evren’in damadıyla, onun kanalıyla polislere girdik ve güvenilmez
olayı düzeltildi.
Ben polise sordum; dedim ki: “Ben MİT Müsteşarlığı Daire Başkanlığından ayrılmış
bir adamım. Nasıl olur da güvenilmez veya bozuk dersiniz?” Dediler ki: “Hocam, biz insanın
yaptığı iyi şeyleri kaydetmeyiz, kötü şeyleri kaydederiz. Bu görevinizi kaydetmeyiz ama
gitmişsiniz solcularla bir toplantı yapmışsınız. Onu kaydettik.” Onu da öyle atlattık. Ve Ziraat
Fakültesine gittim. Fakat Ziraat Fakültesinden sonra Türkiye’de ilk defa olan bir şey oldu:
Gazi Üniversitesinde enstitülerinde doktora dersi verecek hoca yoktu. Sonra beni istediler ve
MİT’in emriyle ben Konya’ya doktora dersleri vermek üzere gittim enstitüye. Hâlbuki hep
bilirsiniz taşradan büyükşehre geçilmez, büyükşehirler taşraya adam gönderiyor. Bu ilk.
Ondan sonra, Gazi Üniversitesinde ders verdim. Memnun oldular. Gazi Üniversitesine almak
istediler. Oraya geçtim. Öyle oldu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Gazi Üniversitesinde mi profesör oldunuz?
MAHİR KAYNAK – Evet. En başlangıcında Gazi Üniversitesinden beğenilmedim.
Hiçbir üniversitede beğenilmedim.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, “1 Mart tezkeresi kabul edilmiş olsaydı
Amerika askeri Türkiye’ye yerleştirecek, Türkiye üzerinden İran’a operasyonlar
düzenlenecekti. İran, Türkiye’yi hasım telakki edecek ve savaş çıkacaktı.” Bir mülakatınızda
böyle söylemişsiniz.
Bu Mumcu’nun ve diğer öldürülme olayları, faili meçhul cinayetlerin de nasıl yapıldı
diye sorulduğunda “Bu CIA, MİT içinde birtakım odaklar geliyor aklıma.” demişsiniz. Bu işlerle
ilgili ne diyorsunuz?
MAHİR KAYNAK – Efendim, bu 1 Mart tezkeresiyle Mecliste konuşulurken ben
Samanyolu televizyonunda çıktım ve “ Bu, yanlıştır.” dedim. “Çünkü, buradan Amerika ne
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 37 yapacaksa yapacak ve sonra çekilecek. Onun bıraktığı intibaları paylaşmak istemem Türkiye
olarak.”
BAŞKAN – Tezkerenin geçmesine karşıydınız. Askerle bu konuda da farklı
düşünüyorsunuz yani.
MAHİR KAYNAK – Evet.
İkincisi, dedim ki: “Kürtlerle Türkler karşı karşıya gelmemelidir. Kürtlerin olduğu yere
Türklerin gönderilmesi ve onlara karşı olmaları bizim işimize gelmez.”
BAŞKAN – O meselede Kürtlerle karşı karşıya geleceğimizi düşünüyordunuz değil
mi, Kürt sorununun büyütüleceğini?
MAHİR KAYNAK – Evet.
BAŞKAN – Şimdi tam tersi savunuluyor. Deniliyor ki: “On yıl geçti aradan. Eğer
tezkere geçmiş olsaydı, biz Irak’ta olacaktı ve Kürt meselesi bu şekilde gelişmeyecek.
Sorunu çözmüş olacaktık.“ diye de bir iddia da var tabii.
MAHİR KAYNAK – O iddia yanlış.
BAŞKAN – On yıl sonra da geçmemiş olduğu için sorun çözülemedi iddiası.
MAHİR KAYNAK – Yok, o gerçeği değil.
Bir defa, bir düşman saldırısı hep olumsuz şeyler yaratır. Biz oraya dost saldırısı
olarak mı gidecektik Kürtlere?
BAŞKAN – Amerika bu coğrafyada değil. Bir kıta ülkesi olarak çok uzak bir yerde.
Tabii ki kalacak olanların üzerinde başka olumsuz etkiler yaratacaktı doğrusu. O bir gerçek.
MAHİR KAYNAK – Olmadı. Bence iyi oldu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bir de bu Türkiye’deki bu öldürme olaylarını
provokasyon olarak değerlendirirken siz, “Ama size daha önemli bir provokasyon örneği
vereceğim. 33 erimiz PKK ateşkesinin ardından şehit edildi. Askerler silahsız gönderiliyordu.
Eylemciler otobüslerin içinde taranmıyor. Dokuz saat yürütülüyor. PKK propagandası
yapılıyor. Eylemi yapanlardan biri bile yakalanmıyor. Bunu Türk istihbaratı mı yaptı?” diye
soruluyor. “Türkiye’de PKK pek bilinmez. PKK’nın farklı bir cephesi vardır. Eylem örgütü
kuranlar sonradan başka tarafından kontrol edilmesini engelleyemezler. Türkiye’de âdet bir
örgüt olduğu zaman bertaraf etmektir. Yabancılar bunu memnuniyetle karşılar. Kendi
politikalarında kullanmak için her şeyi yabancılar yaparlar. PKK da biraz kendi eylem
yapmıştır. Daha çok başkaları yapmıştır. Sonuçta, Güneydoğu Anadolu’daki ağalar bu
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 38 sayede ticaret ve siyaset burjuvası hâline geldiler. 70 bin korucuya sahip oldular. Bahanesi
PKK’daydı.” demişsiniz. Bunlar ne demek?
MAHİR KAYNAK – Yani ben diyorum ki, 33 er öldürüldüğü günde bir -
Trabzon’daydım galiba- televizyona konuştum. “Bu PKK eylemi değil, 33 erin öldürülmesi.
Bu, doğrudan doğruya Kürtlerle Türkler arasında düşmanlık yaratmak için. Çünkü, bakınız, o
bölge, Bingöl bölgesi Kürtlerin olmadığı bir bölge. Orada 500 tane adam veya 300 tane adam
bir eylem yapacak, bir tanesinin bile izi bulunmayacak.” Orada hükûmeti suçlu buldum
doğrusu.
Bununla ilgili yeni bir şey anlatayım size…
BAŞKAN – Hükûmeti suçlu buldum deyince Mahir Bey, yani aslında istihbarat
örgütümüz ne kadar, nasıl olduğu konusundaki değerlendirmelerinizi de bir arada alırsak,
yeteri kadar bilgi verilmiyorsa hükûmet nasıl çözebilsin ki? Hükûmet dediğiniz kişiler, siyasiler
hangi organlar eliyle sorunları çözecekler? İstihbarat teşkilatı, emniyet güçleri kanalıyla. Yani
üstüne gitmediler mi diyorsunuz siz, yoksa yeteri kadar bilgi mi alamamışlardır? Bilemiyorum
ben.
MAHİR KAYNAK – Bilgi de alamamışlardır.
BAŞKAN – Karanlıkta bırakılan olaylarda siyasilerin ben daha az sorumluluğu
olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar bakanlık yaptığım için. İstihbarat kurumunun nasıl
çalıştığı konusunda az buçuk bir fikir sahibiyiz. Uyarıları nasıl yaptıkları, kayıtları nasıl… Yani
daha masum buluyorum siyasetçi tarafını siyasetçi olduğum için değil, inanın. Bu hesaplarla
hareket etmediğimiz için belki de. Bizde böyle bir hesap yok çünkü.
MAHİR KAYNAK – Bunu da bir başka kişinin ağzından dinleyelim. Bu kişi Apo. Apo
bir gün televizyona çıktı. MED TV’de. 33 eri, reddetti bir kere kendisi bu olayı. Doğru
bulmadı. “Bu bizim eylemimiz değil. Bu, Şemdin Sakık’ın eylemi.” dedi. “Mahmut Yeşil’le -
devletin kullandığı bir adam vardı- beraber yaptılar. Bu ikisi yaptılar.” dedi. Bakın, sonunda da enteresan bir olay oldu. Sonra Şemdin Sakık dağlarda eylemler
yapıyordu. Bir gün Öcalan dedi ki: “Bu bizim eylemlerimiz değil. Bunu başkası adına yapıyor
bu. Onu yakalattım. Burada mahkememize götürdük. İdama mahkûm ettik. Ancak onu ben
öldürmeyeceğim. Birçok erini kaybetmiş Türkiye Cumhuriyeti öldürsün diye onlara
vereceğim.” İki gün sonra biz Yeşil’i yakaladık.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Şemdin Sakık’ı.
MAHİR KAYNAK – Evet, Şemdin Sakık’ı.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 39
Bunları bilemem ki. Sözlerini söylüyorum. Ben bunları doğru olarak savunmuyorum.
Yanlışlık olmasın. Bu onun lafları.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Hocam, iki tane sorum var: Birincisi, siz
ekonomi hocası olduğunuz için, bir yerde bir açıklamanız var. Ekonomiyle alakalı, krizlerle
alakalı bir açıklamanız var. Diyorsunuz ki 2001 kriziyle ilgili olarak: “Bu kriz, Türkiye’yi kontrol
altına alma operasyonunun bir parçasıdır. Hortumcuların üzerindeki borç 6 milyar dolardır.”
Özetleyeyim isterseniz.
55 milyar dolar da kamu bankalarının borçları var. Aslında bu kamu bankalarından iki
de sebep var: Birincisi, kurdan, kur farkından, alıp satmadan dolayı para kazananlar var.
İkincisi de, gecelik faiz oranlarının yüzde 7 bine ulaştığı bir ortamda bu faiz üzerinden para
kazananlar var. Bu bir hedef saptırmadır. Bu 6 milyar 500 milyon dolarlık zararı olanlar ve
borcu olan, o iflas eden bankalarla aslında parayı kazananlar başka başka insanlar çünkü
krizin olma sebebi bu iflas eden bankalar değildir. İflas eden bankalar sonrasında iflas
etmişlerdir, devredilmişlerdir.
Şimdi, buradan, bir iktisatçı olmanız hasebiyle, bu konuyu biraz daha açmanız
mümkün mü? Şu bağlamda da, bu para kazananların o sizin bahsetmiş olduğunuz
uluslararası ekonomiyle, sermayeyle bağlantıları da var mıydı? Bu yönlendirme, her iki türlü
bir yönlendirme, iç ve dış yönlendirme birlikte miydi?
MAHİR KAYNAK – O tarihlerde de yazdım bunun yanlış olduğunu. Bu hatta 1999’da
kredi alınınca, bunun bir operasyonun başlangıcı olduğunu söyledim. Daha sonra, bakın, ne
oldu? Bankalar borçlandı, çok borçları oldu. Borçlarını ödeyemez hâle geldi. Halk da
borçlarını ödeyemez hâle geldi. Ve böylece bir kriz başladı.
O zaman şunu gördüm: Bankaların zararları el koymadan sonra, yani onlar
getiriyorlar bankalar, bankaların borçlarını alabilmek için para topluyorlar mevduat. Yüzde
1.700, yüzde 1.500. Bankalar orada çok zarara girdiler. O zaman için benim önerim şuydu bu
krizi atlatmak için: Dövizi çıpa yapmışlardı, sabit tutuyorlardı. Ben dedim ki: “Dövizi sabit
tutun ve Merkez Bankası bu bankaların açıklarını ödesin.” Amerika’da da öyle yaptılar. Bunu
bile bile yaptılar. Döviz fiyatı da sabit kaldığı için herkes gitti döviz aldı. Yani zenginler.
BAŞKAN – Ama sonra çıpayı kaldırdılar, karar değiştirdiler kriz sonrası.
MAHİR KAYNAK – İyi ama o zamana kadar o süre içinde çok…
BAŞKAN – Bankaların batma süreci de o zaten, devalüasyon artı çıpanın
kaldırılmasından sonrasına denk gelmiyor mu Mahir Bey? Çıpanın tutulduğu dönemde değil.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 40 O dönemde görev zararları oluşmaya başlıyor ama sonrasında, çıpanın kaldırılmasından
sonra bankaların batışı başlıyor.
MAHİR KAYNAK – Artık bankalarda bir şey kalmadı. Banka bu süreç içinde bir
aracıdır. Ucuz fiyatla almış pahalı fiyatla… Fakat bankaların sıkıntısı, topladıkları paraya
ödedikleri faizdi. Bu faizler özellikle devlet el koyduktan sonra artmıştır. Yani bankaların
zararlarının en büyük kısmı, devlettin yönettiği zamandır.
BAŞKAN – Bu kısmı doğru da, şöyle de bir şey var: Oluşan bu zararları bankaların
bazıları kendi…ödeme yapmak suretiyle telafi edebilecekken. Mesela, Mehmet Emin
Karamehmet şöyle bir şey söyledi; dedi ki: “Ben 360 milyon dolara tekabül eden görev
zararını bir süre içerisinde ödeyeceğimi söyledim ama bu süreç içerisinde dönemin
ekonomiden sorumlu Bakanına, çıpanın değişmeyeceği garantisi var mı?” dedim. “Çıpanın
değişmeyeceği garantisini verdiler bana. Ben yatırdım, ondan sonra değiştirdiler,
devalüasyon oldu ve ben 3 katı kadar bir zarara girdim.” Ama bir tarafından da başka bir
banka sahibi, başka yerde TL kredisi kullanarak döviz alıyor. Yani içerden bilgi alma, “insider
trading” dediğimiz, yani bu Amerika’da filan ağır suç olan şeylerde, devletin bazı kurumları,
ekonominin başındaki kurumları bazılarına alınacak kararlarla ilgili önceden bilgi verip, birini
batırıp birini çıkarabiliyor.
Şimdi, şöyle bir şey var: Tabii, bir ekonomistsiniz. Hâlen daha devletin ekonomik
sistemi içerisindeki belirleyici rolünün bu kadar, hani kurum ve kurallar değil de, kişilere bağlı
geliştiği dönemlerde… Bu, artık biraz daha kurumsal yapıya doğru gidiyor. Öyle kolay kolay,
biri birine bir şey söyledi diye borsa inmiyor, çıkmıyor filan. Bunlar ayrı meseleler ama burada
sadece kendi ulusal ekonomik sistemimizin mi rolü var, yoksa yine uluslararası ekonomik
sistemin önemli bir payı var mı bu olaylarda?
MAHİR KAYNAK – Efendim, Türkiye’nin yönlendirildiği en önemli maşa, ekonomi.
Ama ekonomiyi bizim yönettiğimizi söyleyemeyiz. Hâlâ söyleyemeyiz. Kusura bakmasın AK
PARTİ’liler. Yani ekonomiden sorumlu Mehmet Şimşek var, Ali Babacan var. İkisi de böyle
çok büyük ekonomileri yönlendirecek, bölümleri yönlendirecek bir kimse değil.
BAŞKAN – Genç oldukları için mi böyle diyorsunuz Mahir Bey?
MAHİR KAYNAK – Meslekleri de farklı. Birisi endüstrisi mühendisi, Ali Babacan.
Arada ekonomiyle bir ara ilgilenmiş. Yıllarca ekonomiyle uğraşanlar bu işin altından
kalkamadı.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 41
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hocam, üniversite hocası gibi konuştunuz. Şu anda
başarılı götürmüyorlar mı?
MAHİR KAYNAK – Bakınız, başarı sadece kalkınma hızı değildir. Ben senelerdir
söylerim…
BAŞKAN – Ekonomide istikrar, döviz rezervinin artışı, yatırımların merkezî hâline
gelmesi, ihracat-ithalat oranları, büyüme hızı, enflasyon düşüşü, bunlar hepsi iyi veriler değil
mi Hocam? Şimdi, AK PARTİ’liler olarak buradayız ya, biz ekonomiyle çok gurur duyuyoruz.
MAHİR KAYNAK – Bu dedikleriniz gerçekleşirse mesele yok.
BAŞKAN – Böyle değil mi diyorsunuz şimdi?
MAHİR KAYNAK – Hayır, dış ticaret açığında çok büyüme sizin zamanınızda oldu.
Bu önceden biliniyordu. Kaç kere de yazdım.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Mahir Bey, bir konuşmanızda demişsiniz ki: “PKK’ya
karşı şehirlerde Hizbullah kullanıldı. Korucunun şehirlisi ‘Hizbullah’tır’ PKK İslamcı olsaydı,
aynı kişiler solcu olurdu.” Bunları bu hâle devlet organları mı getirdi? Bunları devlet mi
organize etti efendim?
MAHİR KAYNAK – Evet, devlet organize etti.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hizbullah bir devlet organizasyonu mudur?
MAHİR KAYNAK – Ben öyle zannediyorum. Daha doğrusu orada askerlerin yaptığı
tertip.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bunu PKK’ya karşı kullanmak için mi yaptılar?
MAHİR KAYNAK – Kullanmak için yaptılar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ne demek korucunun şehirlisi Hizbullah’tır?
MAHİR KAYNAK – Yani şehirde korucu yok. Onun yerine Hizbullah’ı kullanıyorlar.
Çatışmayı onlar arasında yaratıyorlar.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hizbullah resmî olarak ortadan kaldırılınca devlet
güçleri tarafından… Bu özellikle son dönemlerde, Peygamber Efendimizin anılmasıyla ilgili
Batman’da bir toplantı yapıldı. Toplantıya resmî kaynaklara göre çok büyük miktarlarda, yani
300’le 500 bin kişi sokak anması şeklinde miting gibi yaptılar. O kadar büyük bir gücü bu
insanlar nasıl bir araya getiriyorlar? Bunlardaki bu güç, devlet tarafından mı bir itme gücü
olarak kullanılıyor?
MAHİR KAYNAK – Yok, bu sefer, gitmenin amacı onları razı etmektir.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 42
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Vatandaş bu Hizbullah anlayışını oralarda destekliyor
mu hâlâ Hocam?
MAHİR KAYNAK – Hayır, dini destekler. Dini desteklemekle Hizbullah’ı desteklemek
aynı şey değildir.
Biz, şimdi, yine sakallı, camiye giden görürsek hep diyoruz ki: “İrtica, Türkiye’de
sistemi bozacaklar.”
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bir de, sizin bir beyanınız var; diyorsunuz ki:
“Eğer, bu PKK, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir Kürt-Türk çatışması meydana getirebilir ise,
bunun çapı da önemli değil, bunu bahane ederek Batılılar, Türkiye’ye müdahale ederler.” Bu
gerekçe gösterilerek müdahale edilecek bir ülke konumunda Türkiye?
MAHİR KAYNAK – Şimdi, artık edemezler. Çünkü bizim PKK’yla ilişkilerimiz değişti.
PKK sayısal olarak az. İkincisi, başından beri biz doğudaki halkı, güneydoğudaki halkı
bilmiyoruz. Bunların içinde Türkiye düşmanı olan çok azdır.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – PKK’yı bilmemesi Türkiye’nin ne demek efendim?
Yani nasıl bilmiyor, devlet olarak PKK’yı bilmemek diye bir şey olur mu?
MAHİR KAYNAK – Analiz edilmiyor. Ne istediğini bilmiyor. Devleti bölecek… O
kurulan devlete ben hemen sorarım: Nerede kurulur? Kimlerle ittifak yapar bilmem ne.
BAŞKAN – Siz zaten, hani Türkiye’de yeteri kadar istihbarat örgütü var
diyebileceğimiz bir örgüt yok dediğiniz için, dolayısıyla nasıl haberdar olmaz sorusu, sizin de
bir kez daha teyiden, Yaşar Bey’in sorusu sizi teyit eden anlamda geçsin kayıtlara.
MAHİR KAYNAK – Ben bir gün Türkiye’deki bir televizyonda konuşurken şunu
söyledim: “PKK bir devlet kurarsa birtakım rekorlar kırar: Bir, dünyanın en fakir ülkesi olur.
Ortalama millî geliri 300 doları geçmez. Sanayi yok. Eğitim yok. Askeri de yok bunun.” dedim.
“Çünkü asker, omuzu silahlı adam değildir. Öyle olsa, biz de tank, top, tüfek alırız, uçak
alırız. Onun için, böyle bir devleti kurmak imkânsız, hayal.” dedim.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bir de sizi –özel olarak- sıkıntıya sokmuşlar
herhâlde. “Bu kızaklar da ben oturdum, onlar da komünistlerle mücadele ettiler.” Ne demek
bu? Bu konuyla ilgili nasıl bir şeydi bu?
MAHİR KAYNAK – Çok iyi anlamadım sorunuzu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Diyorsunuz ki: “Ben bunları Amerika Birleşik Devletleri
yapıyor derken kimse inanmadı. Kızaklarda ben oturdum, onlar da komünistlerle mücadele
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 43 ettiler.” Buradaki ifade size bir işkence, herhangi bir sıkıntı, böyle bir baskı, fiilî bir durum mu
oldu?
MAHİR KAYNAK – Böyle bir şey hiç hayatımda bilmiyorum. Konuşulmadı bile.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Hocam, MİT’in yapısında bazen biz
tepesinde Müsteşar olarak askerleri gördük. Yani askerler oranın başında idi. Fakat bize
görünen kısmıyla arkasında olanı bilmiyoruz. Yani yakınlaştıramıyoruz. Bilgimiz yok. MİT’in o
üst yöneticilerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinden olması kendi içinde de askerlerden oluşan bir
yapı olduğu nu mu gösteriyor bize? Böyle bir yapı var mı?
MAHİR KAYNAK – Ben şu anda bilmiyorum. Ama bir ara tamamen askerler
tarafından yönetildi. Askerler de siyasi analizler yapamıyorlar, yapmıyorlar. Belli onların
düşmanları. İrtica, gericilik…
BAŞKAN – Birinci sıraya siyasetçileri koyabilir miyiz askerlerin … Latifedir.
Tutanaklara bunlar şey olarak geçmesin.
Yorumla bir soru sorabilir miyim?
MAHİR KAYNAK – Buyurun.
BAŞKAN – 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1980 darbesi, 28 Şubat süreci, bildiriler
yani darbelerin hemen akabinde verilen bildirilerde siyasetle ve siyaset kurumu son derece
aşağılanan, sorunları çözme becerisinden ve yeteneğinden yoksun, iyi yetişmemiş, hatta
ülkeye sorun çıkaran, millî birlik ve beraberliği bozucu aktivitenin içerisinde olan, ülkede
güvenlik dâhil olmak üzere, ekonomi dâhil olmak üzere her şeyin kötüye gitmesine sebep
olan kişiler, siyasetçiler. Kurum da siyasetçi kurum olarak gösterilmiştir. Toplum da buna
inandırılmıştır. Ve yıllarca, yapılan anketlerde, asker bu toplumlun en güvendiği kurumların
başında gelirken, siyasetçi de en güvenilmez insanlar olmuşlardır.
Şimdi, tabii ki, hiyerarşik bir tablo içerisinde yetiştikleri için… Ve geçen gün Hilmi
Özkök’ü dinledik. Bu askerlere ilişkin olarak kısmı yorumlarken bize çok güzel, bence çok da
felsefi analizle başladı; dedi ki: “Askerlik şöyle bir şeydi: Sadece ülkemizde değil, tüm
dünyada insanları ölmeye ve öldürmeye ikna ediyorsunuz. Bu, kendiniz için de değil. Nefsi
müdafaa değil. Yaşama içgüdüsü insanın en güçlü içgüdüsü. Bunu bastıracaksın, yerine bir
duygu koyacaksın. O duygu ne olacak? Abartılmış bir vatan sevgisi veya aşırı yüklenmiş bir
bilgi. Motivasyonu böyle sağlayabilirsiniz. Bunu sağlarken süslü elbiseler giydireceksiniz,
marşlar okutacaksınız, rap rap yürüteceksiniz. Onların kendilerinin çok değerli olduğuna ve
her şeyi kendilerinin bildiğine de inandıracaksınız.” Ama bugünün artık gelişen savaş
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 44 teknolojilerinde bire bir çarpışma olmadığı için, okullarındaki belki eğitim de bu yüzden
yeniden gözden geçirilmeli. En iyisini biz biliriz değil. Eğer bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay
olduğu bir ortamda artık hani bunların da gözden geçirilmesi gerektiğini de teslim etti.
Şimdi, siyaset ve siyasetçinin kötü gösterilmesi siyasetçi olduğum için rahatsız
etmiyor beni, çoğu zaman darbeye kılıf oluşturuyor. Yani darbeye kılıf oluştururken bir günah
keçisi gerekiyor ve her defasında bu siyasetçi oluyor.
Örnek vermek gerekirse, 80 darbesine giden süreçte en belirgin itirazlardan bir
tanesi, Parlamentonun Cumhurbaşkanı seçememesiydi. Efendim, bunlar bir türlü anlaşıp
Cumhurbaşkanı seçemiyorlar. Anlaşmaları gerekir. Eğer siyasetçiler anlaşılıyor olsalar
birbirleriyle aynı partide olurlar değil mi, farklı siyasi partide olmanın anlamı ne? Kimse
demedi ki: “Cumhurbaşkanı seçemediği için darbe olacağına, gelin de şu Cumhurbaşkanın
seçim kanunu değiştirelim. Kolayca seçilecek bir yöntem bulalım.”
Doğrusu, demokratik bir toplumda kafalar bu şekilde çalışır ve işlerken, senin
toplumunda darbe yapayım, sonra darbenin liderini de Cumhurbaşkanı seçiyim filan gibi
işliyor.
Yani açıkçası bizim bu çok güvendiğimiz kurumlar veya güvenmemiz gereken
kurumlar, darbelerdeki rolleri sadece ülkeyi, vatanı korumak mıydı sizce? Yani bir yanıyla da
böyle siyaseti tasfiye ettikleri zaman siyasetçilerin yerine gelmek yani buna da sanki bir
heves etme gibi bir duygu hissediyorum ben. Katılır mısınız?
MAHİR KAYNAK – Hayır efendim.
Şimdi, askerler vatanı kurtarmak için şartlanıyorlar. Ama şu var: Onlara demişler ki
dört tane düşman var. Gerici, komünist, Kürt, Türkmenler de hatta, solcular. Bu bunu arıyor
karşısında. Demişler ki İran olur, Irak olur, dünyadaki dengeler değişir. Bütün bu
etrafımızdaki oyları ideolojiyle ölçmek sadece yan almak için gerekli; bir.
İki, siyasetçiler siyaset yapmıyor. Kılıçdaroğlu’nun nasıl siyasetçi olduğunu bilemem.
Siyasetçi diyemem ben ona. Ne diyor? “Şu şöyledir de bu böyledir de, şu şöyle de…” Ya
otur, Türkiye’nin geleceği şudur. Bu geleceğe ulaşmanın en doğru yolu şudur. Bu arada
şöyle risklerle karşılaşırız. Bunları şu şekilde aşalım demiyor kimse. MHP’ye getiriyorsun
“Kürt’le konuşan, Kürt’e Kürt diyen vatan hainidir.” diyor. Ne olacak şimdi?
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Asker de onlardan farklı değil ki.
MAHİR KAYNAK – Asker de onlardan etkileniyor tabii. Vatanı böldürmemek için.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 45
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, biraz da 28 Şubat döneminden 27 Nisan
dönemine geçersek. Bu özellikle 27 Nisan döneminde AK PARTİ’nin başına gelen olayları,
partinin kapatılmasıyla ilgili dava süreçlerini, Türkiye birdenbire demokrasiye geçişte güçlü bir
iktidar varken bu parti kapatma işleri. Bir taraftan diyorsunuz ki bir yazınızda: “Eğer geçmişte
bunlar İslamcıysa bunların devamı olan bunlar da İslamcı. Oradaki fikirlerinden burada
vazgeçmediler. Onlar eğer irticayla ilgiliyse bunlar da olması gerekir. O gün kötü olanlar
bugün nasıl iyi oldu?” Yani bunlarla birleştirilince bu partinin kapatılması olaylarını nasıl
değerlendiriyorsunuz 27 Nisan döneminde?
MAHİR KAYNAK – Ben şunu söyleyeyim: Eğer siyasetçiler böyle gericilik-ilericilik
derlerse, bu memlekette siyaset yok demektir. Siyasetin olması için önündeki tehlikeleri,
bunları nasıl aşacağını, gelecek için tasavvurunu söylemelisin.
Ben o kapatma davası için kitap yazdım. “Erdoğan Operasyonu” Satış miktarı 27
bindi. Onlar okunursa AK PARTİ’nin içinde birtakım şeylerden, farklılıklardan söz ediliyor.
Buna da bir ışık tutabilir.l
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, orada diyorsunuz ki: “Kapatma davası iyi
hazırlanmış bir operasyondur. Erdoğan, Kürt sorununu çözmek istedi. Yetmiş yıldır süren
devlet-millet çatışmasını bitirmeyi hedefledi. Bunlar Türkiye’yi kendi başına bir odak ülke
hâline getirecek hamlelerdi. Erdoğan’ın yasaklanmasıyla partinin rotasında ve Türkiye’nin
dünyadaki yerinde önemli farklılıklar oluştu. Bunun için Erdoğan’ı tasfiye etmek istediler.” Bu
kadar devletine katkı sağlamak isteyen, devlet-millet kaynaşmasını sağlamak isteyen bir
adama, askerler devlet düşmanı mı ki böyle bir adamı tasfiye ediyorlar?
MAHİR KAYNAK – Askerler, devletin nasıl korunacağını bilmiyorlar. Hiç bilmiyorlar
yani. Şimdi, insanların birbirinden farklı gözükmesi, Kürt-Türk denmesi filan, bunun büyük bir
tehlike olduğunu bilmiyorlar. Bizim ülkemizin halkı insanlardan ibarettir. Türk’ü, bilmem nesi
şunu bunu yoktur.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Efendim, bu kadar Türkiye’nin en kurumsal kimliğine
sahip bir silahlı kuvvetler, kendi içinde iyi organize olmuş devlet arşivinin de bilgi birikiminin
bulunduğu bir kurumumuz, böyle şeyleri nasıl atlar? Gerçekten bu manada bakınca içerisi
boş bir görüntü mü arz ediyor? Böyle bir şeyi nasıl söyleyebiliriz?
MAHİR KAYNAK – Bunları yeniden anlatacaksınız. Çünkü çocuk okula gidiyor,
ondan sonra başlıyor Atatürk ilke ve inkılapları diye. Ben bilmiyorum, bilmiyor musunuz, sekiz
buçuk yıl askerliğim var benim. Kuleli mezunuyum. Harp Okulu mezunuyum.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 46
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Buradaki yönlendirmeler, geleceğe ışık tutsun diye de
soruyoruz efendim, buradaki eğitim sistemi, müfredat, askerlerin bu tip eğitilmeleri hep
sürekli aynı modda olduğu için mi bunlar oluşuyor?
MAHİR KAYNAK – O istikamette hazırlanıyorlar. Vatanını korumak, bu istikamette
oluyor. Hâlbuki evvela şunu söylemelidir: Askerin düşmanının ideolojik tarafı olmaz, onu
siyaset belirler. Bir gün bakarsınız ki ideolojik açıdan bize en yakın olanla dövüşmek
zorundayız. O zaman da dövüşürsün. Dövüşmezsen, bu iş bitmiş demektir.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – O zaman bu kapatma davasında laiklik karşıtı
eylemlerin odağı olmak fikri biraz da yönlendirilmiş bir fikir mi?
MAHİR KAYNAK – Evet, evet…
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Yoruldu birazcık.
BAŞKAN – Sadece Mahir Bey için değil, çok sağlıklı olarak gelenler için bile bir
buçuk saatlik bir sürede tamamlıyoruz. Bir tek Demirel’le dört saat on beş dakikalık bir
şeyimiz var.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Neyse yakın yani. Biz de iyiyiz.
BAŞKAN – Çok iyi.
Ama yine de ben kendi adıma, ayrılacağım için, çok teşekkür ediyorum. Bütün bilgiler
ve katkılarınız için. Ama bu arada dediğim gibi, bu süreç içerisinde daha dinlemelerimiz
devam ediyor. Daha sonra sizin tutanaklarınızdan bazı şeyler okuyup bazı açıklamalar
yapanlar olabilir. Sizin yeniden değerlendirme yapmanız gereken bir durum olursa ve burada
eksik kaldığını düşündüğümüz sorular olursa size yazılı olarak gönderelim. Yazılı olarak
cevaplarınızı alalım. Tekrar sözlü bir görüşmeye belki bu anlamda vaktimiz olmayacak.
Ben bir kez daha çok çok teşekkür ediyorum. Hem sizi tanımaktan, ev
sahipliğinizden ve ağırlamanızdan çok teşekkür ediyorum.
MAHİR KAYNAK – Ben de teşekkür ederim.
Benim hiçbir beklentim yoktur. Şu ana kadar geldiğim noktayı görüyorsunuz. Benim
beklentilerim sevgiye dayanır. Sevgi olan yerde hiçbir şey istemem başka. Ve ülkem de
sevdiklerimden biridir.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Beni kastettin “ülkem” derken herhâlde. Deniz Ülke
olarak.
BAŞKAN – Ülke koyduğuna göre elbette. Babalar ve kızları.
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon : Darbe Giriş : 14.00 Tarih : 14/10/2012 Grup : Fatma Sayfa : 47
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN – Bir tane daha var. Onun ayağını kaydıramadım. Esas
kız o.
BAŞKAN – Evet, bitirdik.
Kapanma Saati: 17.00