Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Giriş
ilmi ve akademik araştırma dergisi
tasavvuf 25 [2o1o/1J, s. 145-195
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'rifi
Adlı Risalesi
Yaşar CAFEROV*
Özet:
Bu makale, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Rifaiyyenin bir kolu olan Ma'riflliğin piri Muhammed er-Rifai el-Ma'rifi'nin oğlu Seyyid Ali Sabit Efendi'nin hayatıyla ilgili bilgilerin özetini içermektedir. İkinci bölüm, Ma'riflliğin ''kisve" anlayışıyla ilgilidir. Bu bölümdeki bilgiler, Seyyid Ali Sabit Efendi'nin Kisve-i Ma'rifi adlı nsalesinde geçen konuların ana başlıklarının bir araya getirilmesiyle meydana gelmiştir. Makale, tasavvuf geleneği içinde önemli yeri olan kisve geleneğine alt bir eseri tanıtınayı amaçlamaktadır.
Anahtar sözcükler: Rifaiyye, Ma'rifiyye, Seyyid Ali Sabit er-Rifaı, Kisve, Hisale-i Kisve-i Ma'rifi.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai and his treatise of Kiswa-i Maarif
Abstract:
This artide is consisted of two parts. The first part deals with the life of Sayyid Ali Sabit Effendi, son of Muhammad al-Rifai al-Marif, who is the pir of Maarifiyya. The second part is about the dressing code of maarifiyya_ The information in this part is composed by gathering the subject matters of the treatise of Sayyid Ali Effendi, Kiswa-i Ma'rifi. This artide aims to introduce the dressing code, which occupies a significant place in the Sufi tradition, through this treatise.
Key words: Sayyid Ali as-Sabit al-Rifai, Kiswa, Hisala-i Kiswa-i Ma'rifi, Rifaiyyalı,
Ma'rifiyya
XIX. Yüzyılın ilk yansında İstanbul'da yaşamış olan Seyyid Ali Sabit Efendi, babasından miras olarak devraldığı tarikata ciddi katkılarda bulunarak,
tarıkatın hem gelişmesine hem de teessüsüne vesile olmuştur. Öte yandan bu
• 1976 yılmda Gürcistan'da doğdu. İlk ve orta talısilini Bakü 1 Azerbaycan'da tamamladı. Yüksek talısilini Dokuz Eylül Üniversitesi halıiyat Fakültesi'nde, yüksek lisansı ''Azerbaycan'daki Türk Sanatına İlişkin Araştırma ve Yayınlar Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi" isimli teziyle Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladı. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü "Muhammed Ma'rifi ve Rıfaiyye'nin Kolu Ma'rifilik"adlı doktora tezini tamamlayamadan yaş haddi sebebiyle kaydını dondurarak askerlik yapmak üzere Azerbaycan'a döndü. 3 Ocak 2010 tarihinde şehit oldu. Allalı ralımet eylesin!.. Bu makalenin t:a.Shihini yapan Doç. Dr. Abdürrezzak Tek ve Risale-i Kisve-i Ma'riflnin çevrinıyazısını hazırlayan Dr. Semih Ceyhan'a medyün-i şükrarum (Prof. Dr. Mustafa KARA).
146
Yaşar CAFEROV
faaliyetleriyle tenkitlere de maruz kalmıştır. Rifaiyye'nin Ma'rifiyye kolunda ehl-i beyt sevgisine vurgu oldukça güçlüdür. Ayrıca Ma'rifl'liğin intişarmdan hemen sonraki yillarda Vak'a-yı Hayriyye gibi önemli olaylar da meydana gelmiştir. Tenkit ve tahriklere bakmadan çalışmalarına devam ettiği anlaşılan Ali Sabit Efendi'nin çalışmamızda söz konusu ettiğimiz Risii.le-i Kisve-i Ma'riflsi
dikkati şayandır. Eserde ele alınan konular Ma'rifiyye tarikatının mümeyyiz vasıflannı göstermesi açısından önemlidir.
I. SEYYİD ALİ SABİT ER-RİFAi
1. Hayatı
Şeyh Seyyid Ali es-Sabit b. Muhammed b. Ali er-Rifaı, 19 Receb 1210 (30 Ocak 1 796) tarihinde Mısır Kahiresi'nin Süketül-İzze adlı mahallesihde, Süleyman Kaşif hanesinde dünyaya geldi. İlk eğitimini nerede tamamladığı ve İstanbul'a ne zaman geldiği bilinmemektedir\
Babası Rifaı şeyhi Muhammed el-Ma'rifi'nin yanında yetiştiği2 ve 1229/1814 yılında ondan icazet aldığı bilinmektecJ.ir3. Ahmed Muhyiddin Efendi'nin deyimiyle "Pederinden istihliif etmiştir."4 Babasının 1818 yılında yaptırdığı Kartal Ma'rifi Asitanesinde şeyhlik yaptığı dönemlerde; Kasımpaşa Seyyid Ali Çelebi Mahallesi'ndeki Ma'rifi Tekkesi'nde postuişinlik yapınıştır.5•
Babasının 1824 yılında vefat etınesiyle, 28 yaşında iken babasından boşalan Kartal Ma'rifi Asitanesi postuna geçti. Kasımpaşa'daki Ma'rifi tekkesindeki yerine ise daha vefat etıneden önce yazıldığı anlaşılan vakfiye metnine göre oğlu M~hmed Ma'rifi es-Saruyi tayin edilmiştir. Kırk seneye yakın süre boyunca asitanedeki hizmetlerini yürütınüştür. Bir yandan asitaneye bağlı
1 Muhammed Ebıi Sabit, Vahdetniime-i Fethü'l-Maiirif, Kütahya Tavşanlı İlçe Halk Kütüphanesi, Katalog No: 241, Sene 1265/1849, s. 165-167.
2 Sabit el-Ma'rifi şöyle der: "Fark etdim ki, Hak Sübhanehu ve Teaiii zikredib, binbir sıfiit ile zatını bilmek ve viisıl-ı ileilah olmak mürşid ile imiş. Aradım mürşid-i kiimili buldum. İkriir edib bende oldum. Haktan haber istedim; men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu ( nefsini bilen rabbini bilir) hadis-i şen"fin okudu. Anladım ki nefsini hilmiyenler rabbisini bilmez imiş. Nefsimi döyüb rabbimi bildim." Bk:, ~ Sabit erRifru, Risiile-i Kisve-i Ma'rifl, Ankara Milli Kütüphanesi, Yazma Bağlşlar Bölümü, Katalog No: A 961, vr. 2b-3a, Sene 1316.
3 Necmi Tarkan, KartaZda Kunılmuş bir tarikat: Marifiye, İstanbul, 1964, s. 11. 4 H ür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. yüzyıl), "Mfuifilik", İstanbul, 2004 s. 413-
416. 5 Baha Tanınan, İstanbul TekkeZerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denem;leri, İÜSBE,
(Basılmamış) Doktora Tezi, İstanbul, 1990, s. 185.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'ri(i Adlı Risalesi
dergahlann sayısının artması için gayret sarf etmiş, diğer yandan Ma' rifiliğin
tesisinde çaba harcamıştır. ~
Bununla birlikte bazı davranışlan dolayısıyla tenkide uğramıştır6: Muh-
temelen bunun sonucunda, daha sonraki yıllarda dönem yöneticilerince
Kasımpaşa'daki Ma'rifi Dergahına "tevliyet ve meşfhat dhetlerinin tevdhi" gerçekleşmiştir7.
SeyyidAli Sabit Efendi 1279/1863 yılında vefat etmiştir. Vefatına türbesi
nin başucundaki levhada yazıldığı üzere halifelerinden Abdullah Ferdi Efendi
tarafından tarih düşürülmüştüfl.
a. Aile Hayatı
Ali Sabit Efendi'nin ne zaman evlendiğine dair kaynaklardaki bilgi ol
dukça sınırlıdır. Eşinin adı Enfse'dir. Bu evlilikten ikisi erkek, biri kız olınak üzere üç çocuğu dünyaya gelir. İlk oğlu Ahmed es-Siyad (ö.1859) babasının
sağlığındayken vefat etmiş ve türbedeki hazireye defnedilıniştir. Diğer oğlu
Muhammed el-Ma'rifi es-Sam (ö. 1892/93) ise babasından sonra posta geçen
kimsedir. KızıŞerife Hadiye Hanım 1889'da vefat etmiş ve türbedeki hazıreye
defnedilıniştir9•
b. Tasavvufi Hayatı
Ali Sabit Efendi'nin asitanedeki faaliyetleri iki başlık altında incelenebilir:
Birincisi dergah faaliyetleriyle ilgilidir. Diğeri ise, Ma' rifiliğin müstakil kol ola
rak tesisinde gösterdiği çabalara dairdir.
1. Ali Sabit· Efendi babasının izinden giderek, yeni dergahların açılması-
6 Ahmed Muhyiddin "Tomar"ından nakledilen bilgi için b k., H ür Mahmut Yücer, age, s. 413-416. 7 Tarik-i Rufaiye'den Kasımpaşa'da Seyyid Ali Çelebi Mahallesi'nde Maarafi Dergahı hanisi Şeyh 1\li Sabit
Efendi'ye tevliyetve m eşihat dhetlerinin tevdhi", Tarih: 27 /S /1261 (Hicri), F. Kodu: C .. EV.., D. No: 66, G.No:3291.
8 Atabey Kılıç, 1) "Ma'rifi Tarikatı ve Kuşadası Şeyhi Ferdi Baba'nın Aruzla Yazılmış Bazı Şiirleri", Geçmişten Günümüze Kuşadası Sempozyumu, 23-26 Şubat, Kuşadası-Aydın 2000. 2) "Ege Bölgesine Ait Alevi-Bektasi Esaslı Bilinmeyen Bir Malıalli Tarikat: Ma'rifilik", muslararası Anadolu İnançlan Kongresi, 23-28 Ekim Ürgüp/Nevşehir 2000. 3) "Ma'rifi Tarikatı Şeyhi Ferdi Baba ve Aruzla Yazılmış Şiirleri", nmr Araştırmalar Dergisi, S. 12, s. 121-134, İstanbul2001. 4) "Ege Bölgesine Ait Alevi-Bektaşi-Rifa'i Esaslı Bilinmeyen Bir Malıalli Tarikat: Ma'rifilik", Bilimname, S.1, s. 197-205, ';? Kayseri 2003. S) Manisa-Demira'de Görülen Alevi-Bektaşi-Rifa'i Meşrepli Bir Tarikat: Ma'rifilik, ~ Turkish Studies (TurkolojiAraştırmalan), V.2/4, s. 2-36, 2007. Bk., www.tıırkishstudies.net E
9 Balıa Tanınan, age, s. 183., aileyle ilgili detaylı bilgi için bk .. Necnıi Tarkan, age, s. 11-13. ---147
Yaşar CAFEROV
na vesile olmuştur. İstanbul'da Üsküdar-Tekkekapısı'nda, İstanbul dışmda ise
Kuşadası ile Manisa/Denıirci'de Ma'rifi dergahlarının açılması için bazı kişi
lere hilafet ve icazet verdiği kaynaklarda zikredilir. Ancak halifelerinden Fikri
Efendi'nin nerede şeyhlik yaptığı meçhuldür.
b) Seyyid Ali Sabit Efendi, Ma'~yye kolunun tanınmasına yönelik hizmetler kapsamında çeşitli eserler de te'lif etmiştir. Bu eserlerinden birisi de
Risale-i Kisve-i Ma'rifi'dir.
II. RİSALE-İ KİSVE-İ MA'RİFi
A.Nüshalan
"Kisve" Arapça kökenli bir kelime olup genelde ''kılık, kıyafet", özelde;'ha
cıların Kab e' de giydikleri beyaz üstlük" anlamına gelir. Ulema kesimine ait ol
duğu kadar, dervişlerin husı1si bir biçimde üstlerine giydikleri ve ait olduklan
tarikatla da bağlantılı kılık ve kıyMetlerinin belirtilmesi amaayla da kııllanıl
mıştır. Buna göre risale, Rifaiyye tarikatının Ma'rifiyye şubesindeki derviş kis
vesini açıklamak maksadıyla kaleme alınmıştır.
Ali Sabit Efendi'nin Kisve-i Ma'ri{f adlı nsalesinin bilindiği kadarıyla günü
müze şu nüshaları ulaşmıştır.
1. Ankara nüshası. Milli Kütüphane, Yazma Bağışlar Bölümü, Katalog
No: 961, 50 vr. ilisalenin boyutu 025X130/ 155X80 mm. Haaninde olup ne
sih hattıyla kaleme alınmıştır. Her sayfa 13 satırdan oluşur. Söz başlıklan ve
söz üstleri kırmızı renk mürekkeple (sürh) yazılmıştır. Yapraklar rütubet leke
lidir. Hicri1319'da yazımı tamamlanmıştır.
2. Konya nüshası. İzzet Koyuncuoğlu Şehir Müzesi Kütüphanesi, Kata
log No: 271, 30 vr. Hızlı nesih hattının düz şekliyle yazılmıştır. Müstensihin
adı ve tarihine dair her hangi bir kayıt mevcut değildir. -
3. İstanbul nüshası. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı,
Osman Ergin Türkçe Yazması Bölümü, Katalog No: 168. MüellifiAliAlaeddin
Öziçevi şeklinde kaydedilmekle birlikte yarılıştır. Nüshanm sadeceilk 2'9 va
rağı mevcuttur. Nesih hattıyla yazılan eser 15 satırdan oluşur. Eser 240X170-
~ 160X80mrn. ebadındadiT.
~ s
148
4. İzmir nüshaları. a) Ege Üniversitesi, Merkez Kütüphanesi, Nadir
Eserler Bölümü, H. Erneili Bağışı, B. No: 91919, 121 vr. Elyazmanm sonun-
Seyyid Ali es-Sabit er-Riffıi ve Kisve-i Ma'rifl Adlı ilisalesi
da müstensih kaydı şöyledir; " ... ketebehu el-hakir, bende-i Ma'ri{f Dervfş Hô.fzz
İsmafl Hakki. Sô.hibu't-telff eş-Şeyh Seyyid Alf Sabit el-Ma'ri{f. İstinsah tarihi 1239/1824'dür. Buna göre nüsha diğerlerine oranla en eski olamdır. Nüshamn bir eliğer önemli özelliği sadece "Kisve-i Ma'rifi" adlı eserin metninin verilmemiş olmasıdır. 1b-50a. sayfaları arasında Ma'rifiliğin Ege bölgesinde yaygınlaşmasım sağlayan manzume ve nutUk'lara yer verilmektedir. "Harekeli nesih hattı"yla yazılmış olup, sayfalar 11 satırdır. Eserin ölçüleri 156X120 ile 120X90 mm.' dir. Fligran ve nohudi ceclid kağıt malzemesinden oluşmaktadır. Yaprak desenli, kağıt kaplı mukavva ciltle ciltlenmiştir.
b) Ege Üniversitesi, Merkez Kütüphanesi, Nadir Eserler Bölümü, H. Emetli Bağışı, B. No: 91920, 39 vr. Nüsha tarihi 1235/1820'dir. Eser "Sabit ilisale-i Kisve" yazısıyla başlamaktadır. ilisale "kırma nesih hattz"yla, 15 satırdan oluşmaktadır. Malzeme olarak nohucli ceclid kağıt malzemesi üzerinde yazılmıştır. Boyutu, 210X140-150X80 mm.'dir. Cilt olarak; yaprak desenli, kağıt kaplı ve mukavva ciltten oluşmaktadır. Malzeme itibariyle eserin sırtı bezdendir.
B. İçeriği.
1. Genel Hatlanyla.
Muhteva yönüyle eseri iki yönden ele almak mümkündür: Birincisi eserin yazılma sebepleri, diğeri konusudur. Yazılma sebebi, İnüellif tarafından şöyle izah eclilınektedir10;
"Mürşidimin huzürunda sakin olur iken bir nutk-i şerif buyurdular; "erenler ve maarif-i billah mürşid-i kfunil olan salildn bendelerine bendemiz belli olsun diye birer alamet, damga, nişan içtihad edip vermişler. Ben dahi vereyim. Sair turuk-i aliyye fukarası beyninde zahir olup ma'lüm olsun" dedikte; haldr dahi sual eyleclim: "nedir azizim vereceğin damga, nişan ki ma'lümum ola." Cevab eyledi ki; "kisve-i dervişan ve alarnet-i tarik-i müstakim kevakib-i seb'a ve yedi asuman-van üzere tertib olunup . ma'lüm ola."
Kisve-i Ma'rifz"'de iki konuya açıklık getirilmektedir: Birincisi, genel hatlanyla babası Muhammed Ma'rifi Efeneli'ye ait oluşudur. İkincisi, babasından intikal ettiği üzere, Ma'rifi salikierinin belli olması amaayla, Ma'rifiyye koluna ait alamet, nişan ve damgaların neler olduğunun ortaya konulmasıdır.
10 1ili Sabit er-Riffıi, age, vr. 3a-3b. 149
ıso
Yaşar CAFEROV
Ma'rifiliğe ait Kisve'nin iki temel kısımdan oluştuğu aşikardır. Bunlar, "yedi
yıldız" (kevakib-i seb'a) ve "yedi esma"dır.
Eser derviş giyim-kuşarnını ihtiva etmektedir. Giyim-kuşam sfıfi hayat tar-
zı ve tasavvuf tarihi açısından her ne kadar başlangıcından günümüze kadar
varola gelmişse de, son şeklini XVIII. Yüzyılda çıkarılan bir ferman üzerine
almıştır. Osmanlı sultanlarından II. Mahmud tarafından çıkarılanl252/1836
tarihli ferınanda, "Her tarikat mensubu bağlı olduğu tarikata mahsus kzyafe
ti gi.ymelidir" denilmektedir11• Dolayısıyla çıkarılan kanun gereği her tarikat
mensubunun tarikata mahsus giyinip-kuşanması gereklidir.
2. Konular
Kisve-i ma'ri{fyedi asıl bölümden oluşur: 12
ı. Tae
2. Mühr-i Gül
3.Başsaçı
4. Hırka
5. Deste-Gül
6. Tennı1re
7. Şeddü'l-Kemer
ı. Tae
Eserdeki adıyla "tac-ı şerif" "serpuş, külah" anlamına gelir. Ayrıca "asalet,
kudret, ihtişam saltanat simgesi olarak başa giyilen değerli ve süslü başlık"
anlamı da taşır13 • Kelime "eskiden bazı tarik ehli şeyhlerin giydiği başlık, te
rek" olarak da açıklanmaktadır.
Sabit el-Ma'rifi şöyle demektedir:
ll Nurhan Atasoy, Dervişin Çeyizi, "Rufaiyye tarikatı"s. 136-146, Ankara 2005, Kon~yla ilgili detaylı bilgi için bk. Mustafa Kara, Metinler/e Osmanlılarda Tasavvufve Tiırikatlar, İstanbul, 2004, s. 278.
12 "Ma'lüm ola ki, kisve; evveli ttic, ikind mühr-ü gül, üçüncü baş saçı, dördüncü hzrldi, beşind, .deste gül, altına tennüre, yedind şeddü'l-kemerdir. Bu yedi kisıie-i dervfşan üzerine bir risale-i kisve-im'arifi diye isim tesmiye olunub; "bendemiz olan giysin ve beyan olsun" dedikde vaki'an cemi-i turük-u 'aliyye fukaralanndiı türlü eşkiil, elvan kisve olur. Tae ve gül ve saç ve hzrkii ve deste gül ve tennü[e ve şeddü'lkemer. Herbirine bir isim tesmiye eylemişler." 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 3b-4a.
13 Süleyman Uludağ, TasavvufTerimleri Sözlüğü, "Tae" Maddesi, İstanbul, 1999, s. 506.
-;
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'rifl Adlı Risalesi
"Zahiran tae ve sikke demek padişahlann altına ve gümüşe ve bakıra damga
vurup hangi padişahın akçesi ma 'tum olduğu gibi her bir ehlullah ve mürşid-i kamil
fukarası belli olsun diye damga-inişan verip ismine "tae" ve "sikke" ta'bfr ettiler." 14
Ma'rifi Tacı; dört, yedi, dokuz, on bir ve on iki terekden oluşmaktadır. Her
birinin kendisine mahsus manevi işaretleri vardır:
"Tac-ı şerifin tertibi; dört kapıda kırk makam, yirmisekiz menzfl, otuziki kisve
ve on iki çerağ-ı ekber, dört çar-ı ma'sii.m ve hatem ile; altı hutbe, iki aslu'l-usii.l,
bir kıyamda iki secde, mir'at-ı nazar-ı seb'a seyyarede cem'an bu; toplam "onsekiz
turii.k" ve bir düğme de bina olmuş dır". 15
Müellif, "dört kapı"yı "dört anasır"la da izah eder;
"Ya dervfş "şeriat ve tarikat ve ma'rifet ve hakıK.at hiçbir nesneye temsfl olabi
lir mi?" Olur, bilmiş ol. Vücii.d-i insan anasır-ı erbaa üzere halk olunmuştur. Biri
şeriat, ateş gibidir. Her taam ateşte pişmese lezzeti olmaz. Çiğ olur. Bir kişi şerfatini
bilmese, ağzının lezzetini anlamayıp ve keZamını bilmez. İkinci tarikat, rüzgar gi
bidir. Hiç rüzgar esmese bir nesne şifa bulmaz. Ve tarikata girmeyen kişinin şifa-yı
rii.hanfsi olmaz. Üçüncü ma'rifet, su gibidir. Bir kişide ma'rifet olmayınca, susuz bir
şey vücii.d bulmayıp temfz olmadığı gibi onun kalbi paslıdır. Temfz değil pas tutmuş
aynaya benzer. Dördüncü hakfkat, toprak misalidir. Ol toprak olmasa hiçbir şey bit
mez. Dünya lezzeti olmaz. Bir kişinin hakfkatten haberi olmayınca, hakıK.at nedir,
dünya nedir, uhra nedir, kendi nedir bilmez. Zfra her şey ateş ile pişer. Rüzgar ile
gider. Su ile temfz olur. Toprak ile halk olur."16
a) Dört Kapı ve Anlamları
Müellife göre "dört kapı"dan murad; "Şeriat, tarikat, marifet ve· hakfkat"tır.
"Dört kapı" nın her biri; "on makam"dan oluşmaktadır. Kapıların makamla
ra göre sıralaması şöyledir;
I. Kapı: Bab-ı Şeriat. On Makam'ı şöyledir;
1. Amentü Billah'tır17 •
ı4 'Ali Sabit er-Rifaı, age, vr. 7a. ıs 'Ali Sabit er-Rifaı, age, vr. 7b-8a. ıs M Sabit er-Rifaı, age, vr. 48a-49a. ı 7 'Ali Sabit er-Rifaı, age, vr. Sb.
\
ısı
152
Yaşar CAFEROV
2. Müslüman olmaktır18•
3. Göz, Kulak, Dil, Gönül, El ve Ayağını isyandan sakınmaktır.
4. ilim taleb etmektir19•
5. Nikah'lı olmaktır20•
6. Helallakma yemekfu21.
7. Sünnet-i ResUlullah'ı icra etmekfu22 •
8. Emri ve nehyi uygulamaktır2s.
9. Helal elbise giymektir24•
10. Kendini hor ve haltir görmekfu25•
II. Kapı. Bab-ı Tarikat. On Makam'ı şöyledir;
1. İstiğfar' dır26 •
2. Mürşid-i kamile bağlanmaktır27 •
3. Mürşidinin bildiğini bilip, meşrebiyle meşreblenmektir28 •
4. Havfve reca sahibi olmaktır29•
5. Daima gadabtan kaçınmaktır0•
6. Hasseten ve ammeten mürşide hizmet etmektir.
7. Hak Teala'dan ümidini kesmemektir1•
8. İcazet ve kandil çerağına amel etmektir.
9. Nasiliat_ı:e menakıb-ı evliyaullah ile olup,
daima muhabbet edip, sohbetini dinlemektir.
18 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. Sb. 19 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 9a. 20 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 9b. 21 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 9a. 22 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 9a. 23 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 9b-10a. 24 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10a. 25 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10b. 26 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10b. 27 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10a-10b. 28 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10b. 29 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 10b. 30 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. lla. 31 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. lla.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifili ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
10. Terk-i dünya olub tecrid, tefrid, avayık ve alayıktan alakayı kesmek-fu32.
III. Kapı: Bab-ı Manfet. On Makam' ı şöyledir;
1. Salik olan kişinin kendi nefsine edeb öğretmesidir.
2. Hicab ve haya etmektir.
3. Perhiz, takva ve ikram üzere olmaktır.
4. Mürşidine sıdk-ı h ulus üzere olmaktır.
5. Ahdine vefa etmektir.33
6. Sahavetli olmaktır34•
7. İlın tahsil etmeye gayret etmektiil5•
8. ilmiyle amel etmekfu36•
9. Kalb gözüyle uyanık olmaktır.
10. Nefsini bilmektir.
IV. Kapı: Bab-ı Hakikat. On Makam'ı şöyledir;
1. Bir mürşid-i kamile teslim-i tam ile teslim Olmaktır.
2. Yetmiş iki milleti bir bilip gayra nazar etmemektir.
1
).
3. Her ne lokma gelir ise, men' etmeyip ziyafetullah budur diye yiyip-
içmektir.
4. Her an Hak Teala'ya kulluk edip, varlığını feda eylemektir.37•
5. Hiçbir malılUka zararda bulunmamaktır.38•
6.Mürşidine kaviyyü'l-metin i'tikad etmekdir.
7. Seyr-i sülükunda daima mürşidiııi müşahede etmekdir.
8. N as ile çok ülfet etmeyip, münzevi olmaya sa'y etmekdir.
32 'Ali Sabit er-Rifili, age, vr. llb. 33 Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 12a. 34 'Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 12a. 35 Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 12a. 36 'Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 12b. 37 Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 13a. 38 'Ali Sabit er-Rifili, age, vr. 13a.
153
154
Yaşar CAFEROV
9. Daima tehltl, temdd, tekbir, tevhid, tesbill ile olmaktır.
10. Hakikatı duyunca ve bilince gizlenip, sır eyleyip setretmektir.
b) Diğer işaretler
Müellife göre, "dört kapı üzerinde terub olunub, işaret olunduğu gibi ol dahi
dörtdür." Bunlardan birincisi, "oniki" oniki imama işaret:t:i.r9 • Üzerine Hz.
Fatıma ve Hz. Hatice'yle dört ma'sfun ilave edildiğinde toplam onsekiz olur.
Dilim olarak "onsekiz bin aleme işô.reten" onsekiz dilim (terek) kullanılmakta
dır. Terekierin birleştiği tepedeki düğme ile andokuzun anlamı oluşmaktadır4o.
Bir diğer "tertib-i işaret" i; Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakim un, ~~lun,
Kuddusun esmalannın toplam ondokuz harfden oluşmasıdır. Ayrıca bu
esmalar müellife göre bir çeşit "kalkan" şeklinde algılanır. Ondokuz harf-
. le, bu esmalan dört anasıra çarpınca yirmi sekiz rakaınına ulaşmaktayız
ki bu da Kur' anda geçen yirmi sekiz peygambere delalet eder. Bu, salikin
süluku esnasında, yirmi sekiz menzilden geçişine işaret etmektedirY.
Salikin başının peygamberlere bağlı kalmasının alameti olarak aynı bi
linçle tacını giymesi gerektiği üzerinde duran müellif, hem başının onlara
bağlı kalmasına işaret eder, hem de yolunun onlann yolu olduğurlu ifade
eder.
Müellifin yaptığı bir diğer tertibde "kim ölürse biz onu diriltiriz" (En'am,
6/122) ayetinin ondokuz harften oluşması delil olarak kullanılır. Bunun yanı
sıra; "ölmeden evvel ölünüz" hadlsininin birleşiminden doğan tertib verilmek
tedir42. Verilen bilgilere göre yirmi sekiz peygambere ikrar verirken zikrullah
ile kalpleri temizleyerek, ebedl hayata kadem basınış olması sonucu, ayette
geçen hükmü de tasdikle baş tacını taşımış olur.43
Konuya "ebced hesabıyla" yaklaşan müellif, "Hayy" isminin on sekize teka
bül etmesi üzerinde durarak; ''lillah, Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin" isim-
39 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 13b-14a. Benzeri açıklamaiçin bk., YahyaAgah el-İstanbuli, Mecmu'iitü'zZarii'ifSandukatu'l-Maarif (Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm), sad. Ülker Aytekin, İstanbul, 2002, s. 95.
40 M Sabit er-Rifai, age, vr. 14a. 41 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 14a-15b. 42 Aduni, Şefü'l-hafa, II/191, (Beyrut 1352). 43 'Ali Sabit er-Rifai, age, s. ıs.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
lerinin harflerinin karşılığının on sekiz olmasına dikkat çeker44• Taan üzerin
deki düğme ile on dokuz rakamına ulaşıJır45•
Dördüncü tertibi kısaca 'besmeleli" tertip şeklinde isimlendirrnek müm
kündür._ Besınele on dokuz harften oluşmaktadır. Zira, Adem'den (as) Hz.
Peygamber'e (sav) kadar gelen tüm peygamberlere indirilen suhufl.arla dört
kitapta geçen konuların tümü Kur'an'da geçmektedir. Kur'an ise Fatiha'da sak
lıdır. Fatiha'da geçenler Fatiha'nın başında bulunan besınele'de mevcuttur46•
Böylece salik başına taç koyarak; Kur'an'a olan itimadını göstermiş olur.
Aynca tae'ın "iç" ve "dış" yönü vardır. Müellif evvela taan içi ve dışının nür
olması gerekl;iği üzerinde durur. "Yedi semô., yedi yıldız, yedi seyr'in N urullah'la
bağlantısı yönüne değinerek bu bilina sır kavramın~bağlar. Bu sebepten47;
"Adem oldum nefsimi bildim. İçinde sır olup, gi.zlendim. Onun için sır oldum,
Vahdet-i VücD.d'a girdim" açıklaması yapılmaktadır.
Bunun yanı sıra, taç'ın elbette abdestli kullanılması gerekmektedir. Ab
destli kullanılmasımn kendine has dört şartı vardır48;
1. Bir kişi taç giyince ve mürşid huzuruna varınca, bir niyaz ile varmış olur
ki, abdestsiz huzura varmadığına delalet eder.
2. Daima temiz gezer.
3. Mürşid kelamını kavi tutınuş olur.
4. Hak Teala'nın emrini tutup, nehyinden ictinab eder.
2. Mühr-i Gül
Mühr-i gül, salike verilen ve başa takılan bir çeşit nişan özelliğini taşır. Her
tarikatta farklı özelliklerde olan mühr-i gül, kısaca gül diye ifade edilir. Başa
giyilen arakiye ve takyelere yerleştirilen gül aynca "Celcelutiye vefki" olarak da
isiznlendirilir49•
Rivayete göre "el öpme" esnasında müridier arasında meydana gelen
44 YahyaAgah el-İstanbuli, age, s. 95. 45 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 15b. 46 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 15a-16b. 47 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 16a. '":? 48 Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 1 7a-18b. ~ 49 Hz. Ali'ye te'lifi olan "Kaside-i Celcelütiye" içinde Süryılni'ce yazılan kelimenin harfler karşılığı E
olarak yedi harf verilir. 155
156
Yaşar CAFEROV
cezbe üzerine, Ahmed er-Rifai parmağıyla vefkteki harfieri kuma yazmış,
kumu avucuna almış ve müridierine koklattırmıştır. Müridier ancak bu şe
kilde kendilerine gelebilmişlerdir. Rifailikte gül takma adeti bu menkıbeye
dayanır. Ma'ıi.filiğe göre tarikatta bende olup, "şerbetli", "biatlı", zükür" (er
kek), inas" (kadın) ve "müfred" olfll herkese istediği takdirde mühr-i gül
verilebi.J.ir5°.
Tarikat nişanı olan mühür damgasının (gül) ortasındaki dairede yer alan
oniki tiğ, oniki imam efendilerimize işarettir. Etrafındaki yedi harf; fe, dm,
şfn, se, za, ha ve ze'dir. Her bir harfin kendine has esması mevcut:t:ur51• "Yedi
harf" ve "yedi esma"nın "kevakib-i seb'a" üzere olduğu eserden anlaşılmaktadır.
Sırasıyla işaretierin resmi ve anlamları şunlardır;
Birinci;(~ "fe" harfi ve esması Ferdün'dür.
İkinci; dffib "ôm" harfi ve esması Cebbarun'dür.
Üçüncü; ( ( ) "şin" harfi ve esması Şekür'undür:
DördÜncü;(~) "se" harfi ve esması Sabit'undür.
Beşincisi; (i\U) "za" harfi ve esması Zahlr'undur.
Altınası; ( ~) "ha" harfi ve esması Habrr'undur.
Yedinci;({;) "ze" harfi ve esması Zekiyy'undur.
Müellif "Ya dervfş; "Kuran-ı 'azfmu'ş-şan yedi hun1f üzere nazil olmuşdur" de
din idi. Bizirr~:_ ~aşzmzz Kuran 'azfmu'ş-şan'a bağlzdzr. Başzmzzda gülgibi taşznz."
demektedir. 52
Mühr-i gülü kimileri fesinde içinde gizlerken, kimileri de aşikar kılar.
Mühr-i gül tarikat ehli olmayana karşı gizlenirken ve erbabına aşikar hale ge
tirilir.
Manevi hallerin göstergesi olarak değerlendirilen gül, "Meydan-ı Ma'ri{f'de
meclis-i irfanda zikir esnasında, kalben Allah Teala'ya merbU.ten vahdet-i vücO.de
gi.rildiğini tas diken" halin tahakkuk ettiğine işare~3•
50 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 22a. 51 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 22b. 52 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 23a-23b. 53 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 23a-23b.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'ri{i Adlı ilisalesi
3.Saç
Saçın Kisve açısından Ma'rifilik için önemli yeri vardır. Sabit el-Ma'rifi'ye
göre saç'ın can'ı Bismillahi'r-rahrnani'r-rahim'dir. Ten'i; 124.000 peygarnberle
irtibatlıdır. Her bir tel bir peygambere işaret ede~4•
Saç' ın; baş 'ı, ten' i, can' ı yanı sıra; kendi, gasl'i, irnan'ı, kilid'i, farz'ı, sünnet' i,
hayat'ı, rnernat'ı, kıble'si, narnaz'ı, kökü, asl'ı, fer'i, yerniş'i ve tohurn'u vardır:
Baş'ı; Muhanırned Mustafa' dır.
Ten'i; Bisrnillahi'r-rahrnani'r-rahim'dir.
Can'ı; Enbiyaullah'tır.
Kendi; Nfuullah'tır.
Gusl'ü; Tarak'tır.
İrnan'ı; Tevazü'dur.
Kilid'i; Teslirnlik'tir. \
1
)
Müellif konuyu şu cümle ile tarnarnlarnakta~5; "Bir mürşid-i kamil bulup,
saç insana teslim olduğu gibi teslfm olmakdzr". Saç'ın diğer unsurları şunlardır:
Farz'ı; Pak tutrnaktır.
Sünnet'i; Kurutrnak'tır.
Hayat' ı; Terniz etrnekdir.
Mernat'ı; kirli olur ise, dökülrnektir.
Kıble'si; Sabır'dır.
Narnaz'ı; Her kişiden selanun kesrnektir.
Kökü; İrnan'dır.
Asl'ı; Nür-ı Huda'dır.
Fer'i; Dünya'dır.
Yerniş'i; Daima salavat-ı şerife edib, ResGlullah (sav) Efendimize hediye
eylernektir.
54 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 25a-25b. 55 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 26b.
157
158
Yaşar CAFEROV
Tohum' u; Oniki İmam Efendilerimizi sevip, onlara muhabbet eylemektir.
Müellif konu hakkında şöyle der: "Zira oniki i mil m Efendilerimiz cümlesi saçlı idi. Anlardan olub, bize mi'riis kaldz."56
4. Hırka
Ma'rifi'liğe göre "Hzrka vüdtd-z insanı setr içindir". Ayrıca hzrka'nm kendine
has hükümleri de vardır. Müellife göre hırka giymenin farzı ve sünneti vardır:
Farz'ı; "Ehlullah ile sohbettir". Sünnet'i; Hadis-i Resülullahbr: "Okuyub, din
leyib ve hzfzzna sa'y eylemekdir." Diğer unsurlara da dikkat çeken müellif şöyle
devanı eder;
Ciih'ı; Temiz tutmakbr.
Binli' sı; Tekbzr ve Tehlflullah'br.
Ten'i; İhlas' br.
Ciin'ı; giyen insandır.
Nanı~'ı; Şadlzk'br.
Kzble'si; Şeyh'dir.
Gusl'ü; Terk-i Miiszvii'dır.
Kilid'i; Doğruluk'tur.
Müellife göre hırka giyme erkanının başı beştir:
ı. Adem (as); Ebü'l-Beşer'dir.
2. NUh (as); Nedyyullah'tır57 •
3. İbrahim (as); Haillullah'tır58 •
4. İsa (as); Min Rı1hillah'br.
5. Muhammed (sav); Resülullah'tır.
Müellife göre hırka giymenin şartları ise şunlardır'
ı. Yalan söylememek
2. Zina yapmamak.
56 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 27a. 57 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 28a. 58 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 28a.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'rifl Adlı Risalesi
3. Haram yememek.
4. Hırsızlıkyapmamak59 •
5. Şirkte bulunmamak60•
Müellife göre bu beş şart sadece hzrka için değil, diğer unsurlar için de ge
çerlidir. Bu şartlar yerini bulmadığı takdirde "tard" edilmesi gerekmektedir.
Hatta müellif bu konuda daha da ileri giderek; "tard" edilmesinden de öte;
"konak-konak, sokak-sokak, memleket-memleket gezse didz"'!dzk" olacağı yönün
de bir değerlendirme yapar61•
5. Destegül
Destegül, dervişlerin giydikleri hırka ve aba benzeri, kolları dar, boyu gö
beğe kadar uzanan bir giy~i çeşididir. Mevlevi tarikatında "tennfue" üzerine
giyilir. Destegül'ün diğer bir çeşidinde ise boy uzunluğu diziere kadar olur. Bu
çeşit destegül; ya dar kollu, ya da haydan gibi kolsuz ve aba içine giyilirdi.
Ma' rifilikteki anlamına gelince 62; "Sair şecere-i benf lı.dem, şuka.fe-i dervfşan
içlerinde bir taze gülem demekdir."
Destegül'ün; taç, hırka ve tennfue'yle birlikte on iki şartı vardır. Bu şartlar
yerine getirildiği zaman giyilir ve getirilmediği zaman gerekli tedbirler alınır.
Şartlar sırasıyla şöyledir63;
1) "Bir Mürşid-i kô.mili arayzb, bulub, murfd olub, meyyitin gassô.le teslfm olub
durduğu gibi; mürşidini ğassalü'z-zünub bilib, durmakdzr."
2) "Mürşid her ne emr eder ise; emrine mütabi' ferman-her olmaktır."
3) "Her ne kadar cefa görür ise; sefa bilip sabur ve tahammül etmektir."
4) "Mürşidinde her ne görür ise, i'tikô.dzna zarar ve halel getirmemekdir."
5) "Daima perhizkar olub; ağzına, diline, gözüne ve gönlüne Hak'tan gayn bir
şey koymamakdzr."
6) "Malayô.nf çok dünya kelô.mzyla meşgul olmamakdzr."
59 Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 28b. 60 Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 28b. 61 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 29a. 62 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 31b. 63 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 32a-32b. ---;";
159
160
Yaşar CAFEROV
7) ':Az uyku uyumaktzr."
8) "Nt1s ile çokça ülfet etmeyib, münzevf olmakdzr".
9) "Hubb-z dünya olmayzb; terk-i dünya olmaktır."
10) "Terk-i 'ukba. olmakdzr."
ll) ''Terk-i vücud olub; benlikden geçmekdir."
12) "Terki terk eyleyib, cümle ile bir olup; Şeriat kapzszndangirip, tarikat, ve
ma'rifet ve hakzK.at kapzszna aşina olub, kesretde vahdet-i vüa1du bulmakdzr."
Bu şartlar64; "Oniki şart ile oniki burilc-z devr-i felek ve oniki mah-z münfr ve
oniki imam (ra) efendilerimizin nunyla nurlanzb, enfüsü ve afakz insan-z kamil
dervfş-i hakfkat olmakdır" şeklinde açıklamayla tamamlanmaktaclır.
6. Tennure
Tennı1re, dervişlerin hırkalannın altına giydikleri gömleğe, yani kolsuz
entariye denir. Mürşid huzı1runda bulunup, hizmet eden derviş "ölmeden
önce ölünüz"65 hadisine uyarak tennı1re giyer66;
"Ölmeden önce öldüm, arkarndaki giydiğim tennure gömleğim üzerine giydiğim
hzrka kefenim demek" anlamına gelir. Diğer bir anlamı şudur:
"Ehlullahda halkayı evrad ve ezkar eder iken, tahsfs edib giyen dervfşan, evrad
ve ezkô.rullahzn nuru ile nurlandzk, szrtzmzzdaki gömleğimiz tenimizde bulunub, bi
zim ile beraber nurlanmakla, ismi ten-nur ta'blr olundu."
Tennı1re en eski giyim eşyalarından biridir. Adem (as), NUh (as), İbrahim
(as), Musa (as) ve en son Muhammed (sav) tennı1re giymişlerdir.67• Tennı1re
giymenin şartlarını dört başlık altında toplamak mümkündür:
1. Yalan söylememektir.
2. Zina etmemektir.
3. Haram yememektir.
64 1ill Sabit er-Rifiii, age, vr. 32b-33a. 65 Aduni, Keş{ü'l-hafa, II/291. 66 1ill Sabit er-Rifiii, age, vr. 33a. , 67 "Muhammed el-Mustafô. (sav) efendimize emr-i hak ile nürdan; bir tô.c, bir hülle ve bir kemer gönderildi".
Bk., 1ill Sabit er-Rifiii, age, vr. 33b.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'ri{i Adlı Risalesi
4. Hırsızlık yapmamaktır.68;
7. Şed-bend (
Ş ed lügatte "bağlama" tasavvufta "Fütüvvet ehlinin, kendi mesleklerine ve
yollanna girenZerin bellerine bağladıklan kuşak" anlamında kUllanılır. Buna; "bel bağlamak", "şed kuşanmak" denir". Ayrıca şedd, tutulan yolda sabitkadem olmaya, şeyhe teslim olup vefa göstermeye işarettir". Kelime ayrıca, "kuvvedendirmek, sağlam güçlü kılmak ve sıkı bağlamak" anlamlarını da ifade eder69•
Ma'rifilikte şed-bend, kemer-bestkelimesiyle aynı anlamda ele alınır; "Şedbend, kemer-best olmanın, 'an aslı nedir? Emrullahdzr ve Sünnet-i Resulullahdzr
(sav); şedd olub, bağlanmakdzr". Ayrıca kendine has şardarı vardır. Şardarı iki başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi; abdest, namaz, kıble, farz ve sünnet yönüyle, diğeri; tedbir'i, can'ı, göz'ü, kilid'i ve yemişi'yle ilgilidir. Birinci başlıktakller şunlardır;
Abdest'i; Terk-i dünya' dır.
Namaz'ı; Temizlik'tir.
Kıble'si; Mürşid'dir.
Farz'ı; Mürşidin İsmi'dir.
Sünnet'i; Doğruluk'tur.
Tedbir'i; Daima Menaklb-ı ehlullah, erenler sohbetidir.
Can'ı; Daima Şükr-i Sena-i Tesecüddür.
Göz'ü; Hayadır.
Kilid'i; Okunan Sürelerdir.
Yemiş'i; Kelime-i Tevhiddir.70
Ş ed kuşanmanın altı hükınü vardır;
1. Tevbe'dir.
68 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 34a. 69 el-İstanbuli Yahya A., age, s. 179. 70 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 36b-37a.
161
162
Yaşar CAFEROV
2. Müdihede'dir.
3. Dosta yakın olmak' tır.
4. Sadakat'tır.
5. Tevekküllük'tür.
6. Terk-i Maszva'c:lır.71
Bir salik, "bô.tınen şed-bend olmayınca; zahiren de kemer-best olamaz".
Çünkü üzüm çubuğundan ibaret şeddi evvela Adem (as) beline bağlamış72
sonra on yedi peygamber bu adeti takip etmiştir. Peygamberlerin ismi sı
rasıyla şöyledir; Şit (as), NUh (as), Şu'ayb (as), Eyyüb (as), Musa (as), 'İsa
(as), İdris (as), İbrahim (as), İsma'il (as), Çerçiz (as), Ürya (as), Zülkifl. (as),
Yı1şa' (as), Zekeriyya (as), Salih (as), İlyas (as)13, Hatemü'l-Enbiya Muham
med el-Mustafa (sav)'dir14• Bunun için şed bağlanmak "Evvela farzullahdzr.
İkind sünnet-i adem ve üçüncü hô.temü'l-enbiya Muhammed el-Mustafa (sav )'in -
sünnet-i şerifi olub, bel bağlanzr; gerçekler huzurunda erenler meydanında icrasz
olur".
Müellife göre Ahmed er-Rifaı'nin beli mürşidi tarafından Arafat dağında
yedi kişi içinde bağlanıp kendisine yedi tennı1re giydirilmiştir. Risalede şed
bend olmanın fazileti üzerinde de durulur: "Ya dervfş, eğer der isen; bu şedd-i
bende olub, bağlanmanın bir eser-i fazfleti var mıdır? Vardır. Bu cümle esrar-z
ilahiyye'i bilib emr-nehyini öğrenib, arnel-i i'tikad eder isen .. "
Şed-bend olmak dervişte bazı kötü huyları giderip bazı iyi huylar kazan
dırır:
1. Buhl sıfatını bağlayıp; Sehô.vet'ini açar.
2. Gadab'mı bağlayıp; H ilm'ini açar.
3. Hzrs'ını bağlayıp; Kanaat'ini açar.
4. Cehl'in bağlayıp; İlm'ini açar.
71 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 37a. 72 Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 37a. 73 Müellife göre iıynca "Hz. Mıisti (as)'ın belini bağladı ve mürşidi oldu." Bk., 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr.
38a. 7 4 Müellif der ki; "Muhammed el-Mustafa (sav) Efendimizin emr-i hak ile üç kere beli bağlandı. Cebriiii (as)
cennetden bir taç, bir hülle, bir kemer ve bir burak getirib beliin bağladı.". Bk., 'Ali Sabit er-Rrriii, age, vr. 37a-37b.
SeyyidAli es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifl Adlı Risalesi
S. Şehvet'in bağlayıp; Şefkatını, sabr'ım açar.
6. Kibr'ini bağlayıp; Hüsn-ü hıZkat'rm açar.
7. Türrehat'ını bağlayıp; Ma'rifet'ini açar. 75;
1' \
Müellife göre her bir hil'an giymenin kendine özgün anlamları vardır. Sı
rasıyla ifade etmek gerekirse, yedili tasnif halinde anlamları şunlardır76;
1. Mütevekkillik
2. Mükrimlik
3.Mürüvve
4. Fütüvve
S. Şecaat
6. Sahô.ve
7. Rü'yet
Risalede bel bağlamak iki kısrmda değerlendirilir:, Birincisine "hizmet amacıyla bel bağlama" adı verilir. Bunun örneği İlyas (as)'dır. Diğeri ise müf
redlik bel bağalamasıdır. Bunun iki örneği vardır. Birincisi Hz. Ali' dir. İkincisi ise, "Enbiyaullah ve HalifetuZlah gi.bidir"77• Aslında bel bağlamaktan kastolunan şey; "Hak Sübhanehu ve Te'ala'nın emrin tutub, nehyinden ictinab etmekdir." Diğer
kisve unsurlarında olduğu gibi, bel bağlamanın da farz'ı, sünnet'i ve kıble'si
vardır78;
Farz'ı; '~layzş-z dünyadangeçmekdir."
Sünnet'i; "Tarikinde sabit kadem olmakdzr."
Kzble'si; "Gittiği yolun hakikatını bilmekdir."
Müellif; yedi arşın hil'atla dört unsur'un çarpılması sonucu toplam yirmi
sekize ulaşarak bel bağlamamu yirmi sekiz peygambere inarup bağlanmaya işaret olduğunu söyler. Müfredlik bel bağlaması sekiz kişiye mahsı1stur. B un- · lar ikişer kişi halinde olup; Çavı1ş, Alemdar, Nakib ve Nükeba'dır19• İkişer kişi
halinde olmasının sebebi birinci gruptakiler dört kapı "bevvab"ı olup, "ta'lim-i
75 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 38b-39a. 76 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 39b-40a. 77 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 40a. 78 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 40b-41a. 79 'Ali Sabit er-Rifiii, age, vr. 41a.
163
164
Yaşar CAFEROV
erkan-ı usUl" göstermekle sorumlu kişilerdir. Diğer gruptakiler ise; "çihar yar-ı
güzinin kavli ve fiili üzere" olup, "ta'lim-i erkan-ı usUl-i tarik-i müstakim" gösterirler80.
Müfredlik beli bağlananların kemeri dört ayrı renktedir; kırmızı, yeşil,
beyaz ve zeytzınf'dir. Her birisinin kendine has harfleri mevcuttur. Bunlar pe, çe, je, ve ge'dir. Her bir harlin karşılığı vardır. Birincisi; "Muhammed el-Mustafa
(sav)", ikincisi; "Haticetü'l-Kübra (ra)", üçüncüsü; "Fatimetü'z-Zehra'ya (ra)" ve
sonuncusu "Ali'yyü'l-Mürteza'ya (ra)" işarettir. Her bir harlin üzerindeki nok
taların toplamı on ikidir. Bu da; "on iki imama işaretdir". Böylece; "on iki mah-ı
münzre işaret olub ve onlann kavll ve fiili üzere, esranyla varisi-i esrar olunca, her
biri sözünde derviş-i sabit ve kafidir. "81
Tarikatta şed-bend olan yirmi dört hizmet ehli vardır. Bunların ismi belli olsa da batında müsemmalarım ancak şeyh bilir:82 · •
1. Ra'f 13. Naşir
2. Hattab 14. Çamaşıra
3. Seka 15. Hayyat
4. Tevvab 16. HalZak
5. Ferraş 17. Kahved
6. Çzrakçz 18.Akka.d
7. BuhUrdana 19.Aşçz
8. Türbedar 20. Vekil-i Harc
9. Hallliyed 21. Hazfned
10. Mazhô.ra 22. Silahdar
11. Küdumzend 23. Katib
12.Münşf 24. Meydana
Bu hizmetler arasında meydana'ron konumu farklı ve ayrıcalıklıdır. Zira
80 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 41a-41b. 81 'Ali Sabit er-Rifai, age, vr. 41b-42a. 82 'Alı: Sabit er-Rifai, age, vr. 43a-44b.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiü ve Kisve-i Ma'rifl Adlı Risalesi
diğer hizmetiilere "ad ab ve erkô.n göstermekle" yükümlüdınB3•
Müellif, nsalesinin şu şürle taınamlar:84
E ger fışzk isen dervfş, nlallahz bil de de!
Cô.n isen, cô.nô.n nedir? nlallahz bil de de!
Şeriatla amel ey le, Tarikat zikr-i efalin,
Maarif sen haberdar ol, niallahz bil de de!
Hakfkat kt:{lb ile merbat, seni halk eyleyen ma'bad,
Du dhô.nda O'dur maksud, nlallahz bil de de!
Szfiltzn ismidir Adem, edib mir'ô.t-z zô.tzna,
Ki kalbin zfıt ile kô.im, İllallahz bil de de!
83 10, 11, 13 sırada yer alan isimler anlaşıldığı gibi "çalgıcılık'1a bağlantılıdır. Müellif konuya dikkat çekerek; "Bu üç kirnesne çalgıa stizende demek. Hiç siiz için bel bağlamak olur mıi? Bu da bir hizmetdir." diyerek konuyu Resiilullah (sav) dönemiyle ilişkilendirerek; "Zaman-ı sa'iidetinde beş stiz, oniki makam" olduğıınu aktarmaktadır. Bunun yanı sıra, her bir aletin kendine has diğer peygamberlerle ';r lassalan anlatılarak ilişkilendiriirneye çalışmaktadır. Metnin tamamı için bk., 'Ali Sabit er-Rifiü, ~ age, vr. 44a-46a. ,':!
84 'Ali Sabit er-Rifiü, age, vr. 49a-49b. ---165
Seyyid Ali Sabit el-Ma'rifi er-Rifai
)'
8 A , 8 8 8 O A
RISALE-1 KISVE-1 MA'RIFI
İBB Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmalan 165, vr. 1b-30b.
Milli Ktp. No: 06 Mil Yz A 961, vr. 35b-50a.
İlam Ktp. 7442, 85shf. (Anüshası)
168
Yaşar CAFEROV
~,rll ıJ-<ı->.rll Jı 1 ~
.&1 ~~ ~ 9 F~ 0-0 .Ş.l..(H Jı1 9 u<>)!l 9 .::.1~1 ;~ .§-1.> .ş.l.JI Jj ~1
[Göklerin ve yerin nürunu yaratan Allah' a hamdolsun. Allah dilediğini hidayete
erdirir. O Latif ve Habir'dir.]
Ma'lum ol ki, Hak Sübhanehu ve Teala on sekiz bin alemi halk eyleyip
haber verdi: "..!.J)LSI;ı{l .:.....ll.> U ..!.!~~ ..!.!~~" "Habibim Muhammed, sen olmasa
idin, bu cümle alem olmaz idi ve halk etmez idim" buyurdu. Ve semavat ve'l-:
arz Muhammed (aleyhi's-selam)'ın nı1ru ile münevverlendirip ve yeryüzü
nü adem ile şereflendirdi. Ve bu hakir-i biçare Sabit dahi sulb-i (2a) ebden rahm-i ümme ve rahm-i ümmden dünya alemine kadem bastım. Ve hal-i
sahavetimden kemal-i bülı1ğa erdim. Gördüm ki hezar kirnesneler bu dünya
alemine gelip giderler. Asla bir kirnesne baki kalmaz. Hezar kimes31eden
sual ettim, Adem (aleyhi's-selam) yaratılalı gelen gitmekte, konan göçrnek
te bu dünya kimseye baki değil. Cevab eylediler; acaba bunun aslı nedir? Bir
aslı var mı? Deyip tecessüs üzere iken bir ayet~i kerime okudum. Kavluhu
Teala: "~~~ ~~ 1~1 9 Jı1 1~1 I~T ~.lll ~1 L/' ["Ey 'iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın." (Maide, 35)].1 Nice
ulema .;,e tuzalayım diyenlerden sual eyledim. Çok kirnesne kil u kalde kal
mışlar. Hakk'a gider bir doğru yol haberini ister iken bir ayet-ikerime dahi
okudum. Kavluhu Teala: "~......, 0-" ~·L.:::..ll J~" ["Allah bu sözü doğruları
doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı." (Ahzab, 8)] ve Kavluhu Teala: "Jıl.:ı! ,:n.s.L.:::.JI ~" [Allah sadıkları sever] Acaba Hakk'ın muhabbet ettiği sadıklar kimdir ve bunlar (2b) Hakk'ı bilmezler ve tasdik etmezler. Hak Te ala bunla
ra muhabbet etmez idi, diye sual üzere iken bir ayet-i kerime dahi okudum.
Kavluhu Teala: ".:ı~ ~ ~ .:ı! ;S.l.JI ~i 1~L...1..9" ["Bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz" (Nahl, 16/43)] Ehl-i zikir kime derler? Tefekkürederken bir harus-i
şerif buldum. ".u~·~ 9 .u ~J-'1 ~.:ro :~ 9 ~ Jı1 ~ Jı1 J~; Jü" [Allah Resı1lü (s.a.v.) buyuruyor ki: "Mürşidi olmayanın dini yoktur."] "~ ~.:ro :JLS 9
.u .:ı~l ~ 9 .u" [Yine buyuruyor ki: "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır."]
".u .:ı~l ~ ~ ı..:ı.s:.s .ş•~9l ;-;,i;. .:ro ~ .:ro :JLS 9" [Yine buyuruyor ki: "Evladımın dışında şeyh edinen kimse, şeyhi şeytan olan kimse gibidir."] Fark
ettim ki, Hak Sübhanehu ve Teala zikredip bin bir sıfat ile zatını bilmek ve
vasıl-ilallah olmak mürşid ile imiş. Aradım mürşid-i kamili buldum. İkrar
edip bende oldum. Hak'tan haber istedim. ".ı..ıJ ....9;-ı::. ~ .ı...ı..u...ö.. ....9;-ı::. .:ro :Jü" [Hz.
ı Metinde geçen ayetlerinmeali ve yerleri, önemli lo.smı mevzü ol'!ll hadislerin ise s;dece manalan verilmiştir.
-;
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifii.i ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
Peygamber buyurur ki: "Kendini bilen Rabbini bilir."] hadis-i şerifini okudu.
Anladım ki, nefsini bilmeyen Rabbisini bilmez imiş. Nefsimi (3a) duyup Rabbimi bildim. Mürşidimin huzürunda sakin olur iken bir nutk-i şerif bu
yurdular; "Erenler ve maarif-i billah mürşid-i kamil olan salikin bendelerine
bendemiz belli olsun diye birer alarnet, damga, nişan içtihad edip vermişler.
Ben dahl vereyim. Sair turuk-i aliyye fukarası beyninde zahir olup ma'lılm
olsun." dedikte; haklr dahl sual eyledim: "Nedir az!zim vereceğin damga-i
nişan ki ma'lılmum ola." Cevab eyledi ki; "kisve-i demşan ve alarnet-i tarlk-i
müstaklm kevakib-i seb'a ve yedi esma envan üzere tertib olunup ma'lüm ola. Evvelki kisve-i2 tae. İkinci mühr-i gül. Üçüncü-baş saçı. Dördüncü hırka. Beşinci deste-güL Altıncı tennüre. Yedinci şedd~l-kemer." Bu yedi kisve-i
demşan üzerine bir Risiile-i Kisve~i Mahfi (3b) diye isim tesmiye olunup
bendemiz olan giysin ve beyan olsun dedikte, vakıan cemi-i turuk-i aliye
fukaralarında türlü eşkal, elvarı kisve olur. Tae ve gül ve saç ve hırka ve des
tegül ve tennüre ve şedd'ül-kemer her birine bir isim tesmiye etmişler. Kimine kisve-i Rifaiyye ve Kadiri ve Bedevi ve Desükl ve Elvani ve Şa'bam ve Bekri ve Isev! ve Alırnem ve Veysi ve Melamı ve Yesiiri ve Celali ve Sa'dl ve
Bayramı ve Naci ve Edhemi ve Şemsi ve Mevlev! ve Hamzav! ve Halveti ve
Celveti ve Sünbüli ve Helvai ve Nakşbendl3 ve NUri ve Sinani ve Başimi ve
Eşrefi ve Hüdai ve Mısri, bunlara emsal ne kadar ehlullah ve arif-i billah
mürşid-i kamil var ise fukaralarına belli olsun içirı her biri bir alarnet-inişan
içtihad edip "damga-i kisve-i demşan" ( 4a) ta'bir eylediler. Ancak bize
lazım olan kendi mesleğirniz Ma'rifi kolunda ve yolunda bulunan salikine beyan olsun için yedi nev'a kisve tertib olunup tahrir olundu.
Tae, Gül, Saç, Destegül, Tennüre, Şeddü'l-kemer
Evvela tac-ı şerifin işaretinin cevabı taktir olunup ma'lılm ola. Dört kapı
üzerine on se~z turuk ve bir düğmesiyle yünden arakiyye üs_tüne yek-pare bir tac-ı şerif içtihad ve izhar olundu. Gerçi cümle tarıkden murad tarik-i
müstaklmdir. Allah Muhammed tarik birdir. Kavluhu Teala "..,..11 9 ~~ ..,..11 .ş~
~.§.>_,.b" ["hakka ve doğru yola ileten ... " (Ah.kaf, 46/30)] İkilik şirkettir.
Ancak her bir ehlullah ve arif-i billah mürşid-i kamiller "~ .ı.İı1 .,.k> ..r.-WI JL9 JJ~I u»WI ·~ .ıİıl ..,..11 .§ı.b.JI :~ 9" [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: ;~ah'a giden yollar malılükatın nefesleri adedincedir"] hadls-i şerifi üzere bir tarik ile
Hakk'a yakın olmuşlar, isimleri (4b) yad olsun için nice türlü kisve-i eser-
ler ve nice rumüz kelamlar beyan eyleyip alarnet-i nişan ve burhan göster- '"s-~
2 A: kisve-i evveli. E 3 A: Nakşi. ---
169
170
Yaşar CAFEROV
mişler. Ancak bize lazım olan on sekiz turuk üzere bir tac-ı şerif bendemiz olan sa.J.iklne damga-i nişan verilip sfu turuk-i aliye fukarası beyninde baş
ıanna giyip zahir olalar dedikte, çün mürşid-i kamilin her ne nutku olur ise varidat-ı ilahi, ilham-ı rabbam olmadıkça bir şey emretmez. Tarik-i Ma'rifi'de olan başlarına koyup zahir oldular. Ancak "tarik" demek "yol" demek. Her
bir ehlullahın içtihaclma bir tank'ta'bir olunur. Ba'zı meşayih efendilerden ve ba'zı dervişanlarından sual olunup "Bu başınızdaki alarnet-inişan nedir?"
dedikte, "Ya dört ya yedi ya dokuz ya on iki terk tae" diye cevab (Sa) verdi
ler. ",...ı..s:.:;..tı .::.L...i.....::> ı"~' :.ş9 1.,JI JLS" [Ravi der ki: "Kelam, mütekellimin sıfatıdır"] kelammdan ma'lı1m oldu ki, "terk" demek "bırakmak" demek. Bilmem ki, Hak
Teala'nın emrini tutmayıp nehyinden içtinab etmeyip mürşidinin tarikince gitmeyip benlikte şeytan gibi terk-i secde olmasına mı işaret yoksa alem-i nasda hernan bir galat söz olup "turfık" diyecek iken "terk" demek hele ne
ise bunun emsili nice şeyler olup bu hakir dahl mülahaza ettim. Ezel ve-e bed kilide-i rüsümdur. Ba'zı tarik fukarası kemal-i sadakatından naşi bürrani
ve zındık çok olup turUk-i aliyyelere taş attırmaya sebeb olmasınlar için ve
ba'zılar "dervişim ve şeyhim" deyip şeytana uyup benlikte olmalarıyla kendi tarikimizin seyru sülı1ku aşikar oldukta taş attırmayalım (Sb) için sual,
cevaba muktedir olalım diye evvela bizim nişanımız olan tae ve mühr-i gül ve saç ve hırka ve destegül ve tenm1re ve şeddü'l-kemerin cevabını takrir ede
yim dedikte, izn-i mürşid ile nutk-i şeriflerinden mesmüum olup ahzettiğinı vecih üzere muhtasarca Risiile-i Kisve-i Ma'rifi tertib, tahrir olunup salikine
ta'lim ve ba'zı adab-ı tarik-i müstakimden aşina olup bu hakir-i biçare Sabit
ila ahiri'l-ömr makam-ı menzilim terakki ve ömrüm tamam oldukta rahmet
ile yad edeler. "~4 o~L.<>.II o9..yWI ~~ 9 ı..ı.;ı, W-c:. ~·j 9 .ş•l.>-4 .r=-:! ~ı" [Allahıın,
muradımı kolaylıştır. İlınimi daima artır. Abidler ve salihler zümresine daima beni ilha eyle]
İmdi ma'lüm ol ki, ya derviş! Evvelki kisvemiz tac-ı şerif bir azim şeydir. Bunun kıymetini yine ehli bilir. Ya'ni zahiran tae ve sikke demek
padişahların altına ve gümüşeve bakıra damga vurup hangi padişahın (6a) akçesi ma'lüm olduğu gibi, her bir ehlullah ve mürşid-i kamil fukarası belli olsun diye damga-i nişan verip ismine "tae" ve "sikke" ta'bir ettiler. Eğer
dersen ya derviş, altına ve gümüşe ne güzel, bakıra damga ~uşlar. Güzel
olmaz mı? Vakiu'l-hal güzel olur. Amma dervişin vücudu bir şeceredir. Ve tarik-i müstakim bir bahçedir. Ve mürşid-i kamiller ol bahçede bahçıvaıidır.
Dervişleri bahçeye dikip aşılar. Aşı tutar ise şecere-i tayyibe olup'"meyvedar olur. Eğerçi tutmaz ise meyvesiz ağaç olup yakmaktan gayn bir işe yaramaz.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
Damga dahi altına ve gümüşe ve bakıra vurulur. Her birinin kıyınetine göre balıası olur. Ve ba'zı bakırlığı dahi kabili etmeyip merdüd ve matrı1d olur. Eğer dersen ya derviş, ehlullah ve arif-i billah {6b) mürşid-i kamil olan zat-ı şerif evvela mihenge vursa, imtihan etse damgayı sonra vursa "ezintü ve eciztü" dese güzel değil mi?! Vakıu'l-hal güzel. Lakin Hak Sübhanehu ve Teala şeytam merdüd etmese yahüd hiç yaratmasa gÜzel değil mi?! Anlaşıldı ki, her bir şeyde bir hikınet-i hafi var. A'lanın kadri ~ilinmek için esfel lazım imiş. "•g;-b.ll 9 •9._,.11 ~~ ı)-4 ~~ ~1" [Allahım, beni reddedilmiş ve tardediimiş kötülükten muhafaza eyle] ..
İmdi ma'lüm ol ki, bu tac-ı şerifin sual ve cevabı çoktur. Muhtasarca taktir edelim. Ma'rifi yolunda bizlere lazım olan kisve-i tarikimizin evveli tac-ı şerifdir. Tertibini dört kapıda kırk makam, yirmi sekiz menzil, otuz iki kisve, on iki çerağ-ı ekber, dört çar-ı ma'süm ve hatemiyle altı hutbe, iki aslu'l-uslli, bir kıyamda iki secde, {7a) mir'ata nazar, seb'a-i seyyarede cem'an bu on sekiz
turuk bir düğmede bina olunmuştur.
İmdi ma'lüm ol ki, dört kapının evveli bab-ı şeriat; ikinci bab-ı tarikat;
üçüncü bab-ı ma'rifet; dördüncü bab-ı haldkattir. "9 ~ .Jır ..,J...:> .Jıı J~; JL9 .,..ıı!f->r ~~ 9 ..,.:;ı~ .u~r 9 .,..ıwr .U.....rbJI 9 .,..ırg-91 .U..._r>WI :r:ı-~-ı-u" [Allah Resülü (s.a.v.) buyurur ki: "Şeriat sözlerimdir. Tarikat fiillerimdir. Marifet zatımdır. Hakikat
hallerilndir"]; "L:.;~I ~1 9 ~l;9l .U~I 9 ~l..a..C.I .U..._rb.JI 9 ö~ .U..._r>WI :JL9 9
~ C'l~ .:ıi;ıll 9" [Yine buyurur ki: "Şeriat ağaçtır. Tarikat dallarıdır. Marifet yapraklarıdır. Hakikat meyveleridir. Kur'an bunların i:ümünü kendisinde biraraya getirir"] Ve bu dört kapıda kırk makam var demiş idik. Ol kırk makamın
onu şeriatın ve onu tarikatın ve onu pıa'rifetin ve onu haldkatindir. Bab-ı
şeriatın ibtida makamı, "o~ ;.ı.LII.ı 9 ~:ırr ~"~' 9 .ı.L.w; 9 ~ 9 4.l.S:.l~ 9 .Jı~.ı ~~ ı)-4 .Jır Jg-ı.ı.>; ı~ .:ıl ~~9 .Jır ~~ .Uf ~.:ıl ~~..:.~1 ..>..:ı.;~' 9 ..,JI..ıı.:i .Jır ı)-4 o~ 9
~:ırr ..,Jf J9"tr" [Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayr ve şerrin Allah'tan geldiğine, ölümden sonraki dirilişe iman ettim. Allah'tan başka ilah olmadığına, evvelden ahire değin Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ederim."] (7b) cümlesine inanıp iman etmektir. İkinci makamı, İslam'ını güzel öğrenmektir. Kavluhu teala "F;L..~I .Jıı ...ı..:. ı:H....ır ı:.ıl" İslam'ını güzel öğrenip ve arnel-i salihinden olmaktır. İslam'ın binası beştir: Savm, salat, hac, zekat, kelime-i şehadet. Ve şart ikidir: Dil ile ikrar ve
kalbile tasdiktir. Üçüncü makamı, kavluhu teala "ı~ 1~! r~T .;H.ö.JI ~14
4->l ro-J-~ .:ıl ~..ı...>l ~~ ~ ~ ~ ~ 9 1~ ~ 9 ~~ .;ı.lQJI ~u! .;ı.lQJI ı)-4
~;-ll ..,1~1 ~ .Jıı .:ı! .Jıı 1~1 9 o~~ ~" ["Ey iman edenler! Zannın birç -ğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve
171
172
Yaşar CAFEROV
mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merha
met edendir." (Hucurat, 49/12] Ve bir dahi "14- ..::...q....:ı u-o" [Susan kimse kurtul
du] Ve bir dahi "ı:ıL..ulJI .b."-> ~ ~ JS u-o ,:,Lı.u..if'l 4..4~" [İnsanın her şeyden selameti dilin muhafaza edilrnesindedir] hadis-i şerili mefhfununca gözünün
ve kulağının (Sa) ve lisfuınıın ve gönlün ün ve elinin ve ayağının isyandan sakınmaktır. Dördüncü makamı, ilim taleb etmektir. Zrra ilmi bilen bilmeyen
bir değildir. Kavluhu teala ''.::.4-J• ,.o.lı.JI 1~91 ~.i.JI 9" ["Kendilerine ilinı verilenle
ri derecelerle" (Mücadele, 58/11)] Ve bir dahi "9 ~ JS .,.u:. .L.:::u_rS ,.o.lı.JI ~
~" [İlim talep etmek, erkek kadın her müslümana farzdır] hadis-i şerili ve bunun emsali nice ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Beşinci makamı,
nikah olmaktır. "~ ~ ~ ı>-" ~J 1)49 ~ c~ı" [Nikah sünnetimdir. Sün~etimden yüz çeviren benden değildir] Mücerred olmak Hazret-i Musa ·
dini üzeredir. Hazret-i Muhammed el-Mustafa ( saliallah u teala aleyhi ve sel
lem) ve çihar-yar-ı güzin ve İmam Hasan ve İmamHüseyin (radıyallahu teala arıhum ecmain) efendilerimiz kati çok nikah oldular. Altına makam, helal
lokma yemektir. Kavluhu teala ",..swlı Lo .:.ı~ u-o 1g.!S'' ["Verdiğimiz güzel nimetlerden yiyin" (Bakara, 2/57)]Yedinci makamı, sünnet-i (Sb) Resülullahı
icra eylemektir. ".# .....a.s ~ .,.u:. .:.ılo u-o :~ 9 ~ ..,.Jl.,ı,j AL1 ~ AL1 J~J JLS
AL1" [Allah Resülü (s.a.v.) buyurur ki: "Kim sünnetim üzere vefat ederse, Allah
onu bağışlar."] Sekizinci makamı, Allah Teala'nın eml:ini tutup nehyinden
içtinab edip kullarına merhamet ve şefkat etmektir. "..,..ı~.,ı,j AL1 ~ AL1 J~J JLS
AL1 J.L;. .,.U:. .u....i...ıiı.JI 9 AL1 .r-0'-t ~1 :roL-w 9 ~" [Allah Resülü buyurur ki: "Ta'zim Allah'ın emrine, şefkat Allah'ın malılükatınadır."] Dokuzuncu makamı, helal
kisve giymektir. "AL1..,~1 J~l ~u-o:~ 9 ~ ..,.JL,ı,j AL1 ~ AL1 J~J JLS
.ı..o..cl.b ..,.JL,ı,j" [Allah Resülü buyurur ki: "Helal giyen kimsenin Allah taatine icabet
eder."] On uncu makamı, kendini hor ve haklr tutmak iledir. Kavluhu teala "9
(.)gUI ı;-"' .L;4-1 ,:,LS (.)~1 ı>-" .,.,.....Wl ~" ["nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için, Şüphesiz cennet( onun) yegane barınağıdır." (Naziai:, 79/40-41)] İşte şeriat makamı tamam oldu.
Bab-ı tarikat dahi on makamdır. Evvel makam, istiğfardır. Kavluhu teala
"~.>~ .1.;~ AL1 ..,..1! lg-ı~ lg..i-4J ~.i.JI ~~ı./' ["Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin." (Tahrim, 66/8)"] (9a) ve kavluhu "ı:ı~ ~ AL1..,..11 lg-ı~ 9" ["Allah'a
tevbe ediniz. Umulur ki felaha erersiniz."] İkinci makam, başını bir mürŞid-i
kamile bağlayıp baş kesip inarımaktır. Kavluhu teala "ı>'~ 9 ~99J ~ ~..rS ı..:......s ı!UI.; w u-o ~ lg..o.U.:; r:ıJ Lo ,.._LU ı:ı~l:>..:i 'i!" ["başlarınızı tıraş etıniş veya
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve KiSlle-i Ma'ri{f Adlı Risalesi
saçlannızılasaltınış olarak, korlanadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. Allah, si
zin bilınediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir."
(Fetih, 48/27)] Üçüncü makam, kendi bildiğinden geçip mürşidinin bildiğini
bilip meşrebiyle meşreblenmektir. Kavluhu teala "~_,_.iı..o ı.J'o'L;) JS'' ["Her bö
lük, içeceği kaynağı bildi." (Bakara, 2/60)] Dördüncü makamfhavf ve recada
olmaktır.4 Kavluhu teala ".:ı~~~:! 9 ~...s~:! .Jıı .ı:4J91 .:ı! :!l" ['~ah'ın velileri ne korkarlar ne de hüzünlenirler" (Yunus, 10/62)] Evliyaullah olan Hak
Teala'dan gayrı hiçbir kirnesneden havf, hazer etmez. Ve evliyaullahtan dahi
bir kirnesne dahi havf, hazer etmeyip zarar görmez. Beşinci makam, daima
(9b) gazab yenmektir. Kavluhu teala "~ 4İıı 9 ı.J'o'WI ı).C. ı):!-9WI 9 ~~ ~1..~.11 9 ~1" [" öfkelerini yenerler, insanların kusurlannı affederler. Allah iyilik yapa -lan sever." (Al-i İmran, 3/134)] Altıncı makam, hassaten ve ammeten mür
şide hizmet etmektir. "j...;. f.;,;. .:ı-o .Jıı .;,I..Ql ~ ı",l,j.J :.ş9 fıJI Jü" [Ravi demiştir ki: "Hizmet eden Allah'ın koruması altındadır. Hizmet edene hizmet edilir"] buyur
muştur. Yedinci makam, Hak Teala'nın rahmetinden ümidini kesmemektir.
Kavluhu teala "~ .Jıı .:ı! .Jıı -4->J .:ı-o 1~ :! ~~ ~ I~J-'-"1 ı:H.i..JI 9,~ 4 Jj
~;.Il J~l ~ <i,j! ~ ..,..~.i..JI" ["De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden ku -larım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların
hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer, 39/53)] Se
kizinci makam, icazet ve kandil çerağına amel etmektir. Dokuzuncu makam,
nasihat ve menakıb-ı evliyaullah ile olup daima muhabbet edip sohbetini dinlemektir. Onuncu makam, terk-i dünya olup ve tecrid ve ternd-i avaiktan ve
alaiktan kesilmektir. "~1~1 ı).C. ...... _,..;ııı 9 .~)Wl ı).C. ..... ~ı :.ş91;JI Jü" [Ravi der ki: Tecrid dünyevi, tefrid uhrevi engellerden soyutlanmak"] dır. (lOa) On makam-ı
tarikat tamam oldu.
Bab-ı ma'rifetin evvel makamı, salik olan kişi kendi nefsine edeb öğ
retmektir. "ı.J'o'J.o.,ll ..,..,J .:ı-o ..,...._.;...wı ..,..,ı :.ş91;JI Jü" [Ravi der ki: "Nefsin_ edebi dersin
edebinden"] dir. İkinci makam, hicab ve haya eylemektir. ".ı:~l :.ş9 1;JI Jü .ı:L..i....:> .ı:~l .:ı-o ö;->~1 ~ 9 .ı:4> ~.>.Il .:ı-o .:ı-o;J.I .::.ıl4- :.:...LS •0~:!1 .:ı-o" [Ravi der ki: "Haya lınandandır. Dedim ki: "Müminin dünyadan kurtuluşu hayadadır. Cennette
haya safadır."] dur. Üçüncü makam, perhiz, ittika ve ikram üzere olmaktır ..
Kavluhu teala "~1 .Jıı ..ı..l.t:. ~;-Sl .:ı( ["Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır." (Hucurat, 49/13)] Dördüncü
makam, mürşidine sıdk-ı hulüs üzere olmaktır. Kavluhu teala "ı):!-9,L.:,JJ J~ ~......., ı).C." ["(Allah, bunu) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek
4 A: Kavluhu teaiii "lı..;.lo 9 ı..;p. ~~· buyurdu. Hatta şol menzile yetiş ki kendinde havf ve hazer olmaya.
173
174
Yaşar CAFEROV
için (yapnnştır.)" (Ahzab, 33/8)] dir. Beşinci makam, ahdullah, yediilah ettik
te alıdinde vefa etmektir ki, ecr-i azime nail olasız. Kavluhu teala "t..: ~9!0-49 ~ 1~1 ~~ J.ı1 ~.....:ıle" ["Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük ecir verecektir."
(Fetih, 48/10)] dır. Altıncı mak~, sehavettir ki, (10b) hiçbir kirnesneye
buhl etmemektir. "4-ı..UI ~ ~1 9 ·~ ö,.>~l ~ 9 ·~ 4-i..JI ~ ~L::;..,.,JI :~1 J!j ~W. ö,r>~l .,..S 9 C4~" [Hz. Peygamber buyurur ki: "Cömertlik dünyada övülür, ahirette mes'üd olur. Cimrilik dünyada biriktirir, ahirette kaybettirir."] Yedin
d makam, elbet ve elbet ilim tahsil etmeye sa'y edip alim olmaktır. Kav
luhu teala "~~ 419 J.ı1 .L;.;;I Lo" [Allah kendisine cahil veli, dost edinmez.]
Sekizinci makam, ilmine amel etmektir. Kavluhu teala "~!.ı-=> ..,..U ı:ıl..u.ufl'l ı:ı!
ı:.ıU.L.:,.II 1~ 9 lg..;...oi ~.ili" ["İnsan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak, iman
edip de salih arneller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirl~rine .
sabn tavsiye edenler başka" (Asr, 103/2)] tır. Dokuzuncu makam, kalb gözü
uyaiıık olmaktır. Kavluhu teala '~9 .ı...a.JI ~ ~~ y!)illl ~ .:ıSJ 9 ;L..:ı..;~l ~ ~" ['1\ına yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalbler de körleşir." (Hac,
22/46)] ve bir dahi"~ yl..a..ı J.ı1 ..,.Jl0-4 ~~ ı:ı~ ~ 9 JL.o ~ ~ f'9./' ["O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! AncakAllah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler
(o günde fayda bulur)." (Şuara, 26/88-89] Bununemsali nice senedler vardır.
Onuncu makam, nefsini bilmektir. ''...iı;-e. 0-4 :~ 9 ~ ..,.ıı..w J.ı1 ~ ..r.DI J!j 4-ıJ ...9;-e. ..ı9 4..w.Jı..j" [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "Kendini bilen Rabbini
bilir."] Ma'rifet makamı tamam oldu.
Hakikatin (lla) ibtida makamı, bir mürşid-i kamile teslim-i tam ile
teslim olmaktır. İkinci makam, yetİniş iki millep bir bilip gayn nazar etme
mektir. Üç:üp.cü makam, her ne lokma gelir ise men' etmeyip ziyafetullah
budur deyip ekl-i şürb etmektir. Kavluhu teala "J.ı1 ı:ı! lglı,r=:; ~ 9 lg.>~l 9 lg.IS 9
ı)!.iı;-=1.1 ~ ~" ["Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez."
(A'raf, 7 /31)] dir. Dördüncü makam, her endamm ile Hak Teala'nın kullu
ğuna emri üzere kulluk edip varını feda eylemek, Allah için vakf edip sebil
etmektir. Beşinci makam, hiçbir malılUka mazarratın olmamaktır. Altıncı
makamı, mürşiiline kaviyyu'l-metin i'tikad etmektir. Yedinci makam, seyr-i
sülükunda daima mürşidini müşahede etmektir. Sekizinci makam; nas ile
çok ülfet etmeyip münzevi olmaya sa'y etmedir. Dokuzuncu makam; dalına
tehlil, temdd, tekbir, (llb) tevhid, tesbih ile olmaktır. Onuncu makam,
hakikati duyunca ve bilince gizlenip sır eyleyip setr etmektir. Zira bu on
makam içinde olan rumüziara akıl ihata etmez. On makam taı:İıam oldu.
"ö;L.WI ~..lı; Wl" [Arife bir işaret yeter] Söz çoktur, hakikate nihayet yoktur.
.·
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
Dört kapının makarnları tamam olup üzerinde tertib olunan on sekiz tu
ruk üzere müretteb tac-ı şerilin suali içinde sual, cevabı içinde cevab tekmil
cevab versem bin bir cevab olur. Lakin bir muhtasarca cevab verelim. Arif olana yeter.
On sekiz turukun sual cevabı dahi dört kapı üzerine tertib olunup işaret olunduğu gibi ol dahi dörttür. Ma'lG.m ola, evvelki işaretimiz budur. Ya
derviş! On ikisi on iki imam efendilerimize işarettir. (12a) İki dahi asl-ı usUl Haticetü'l-Kübra ve Fatımatü'z-zehra'ya işaret. Ve dört dahi çar-ı ma'sfun-i
pake işaret edip on sekiz turuk her biri bin yerine kilin-makam olup on sekiz bin aleme işaret ve on sekiz bin alemin fevkinde Habibü'l-ekrem Muhammed
el-Mustafa efeİ:ıdimizdir. Tacımızın üzerinde düğmesiyle on dokuz işaretimiz
onun için bu cümlesine işareten başımız onlara bağlı alınakla daimen ta'zim
edip başımıza giyeriz.
Ya derviş! İkinci tertib işaretimiz budur. Ferd, Hayy, Kayyfun, Hüküm,
Adi, Kuddı1s bu dahi on dokuz harfdir. Ve bu cennetü'l-esma bizim kalkanımızdır. "Cenne" demek kalkan demektir. On dokuz harf ve altı esrna-i
sıfatullah bir dahi zat-ı Hak ismi. Yedi esmayı dört anasır üzerine darb edin
ce yirmi sekiz (12b) peygambere işaret edip menzilimiz yirmiz sekiz men
zil olup başınıızı onlara bağlayıp başımızda tae edip başımız üzerine işaret
ederiz.
Ya derviş! Üçüncü işaretimiz budur ki, kavluhu teala "o~ls ~ 0ıs .:ı-o gl" ["Ölü iken dirilttiğimiz" (En'fun, 6/122)] ayet-i kerimesi dahi on dokuz harfdir.
"lg.j9-(' 01 ~ lg.j~" [Ölmeden önce ölünüz] olup ölmezden evvel ölüp ve yirmiz se
kiz peygambere im§.nımız olup "lg.j9-(' ı:ıl ~ lg.J~" [Ölmeden önce ölünüz] emriyle
ölmezden evvel öldük. Zikrullah ile kalbimiz pür-nı1r olup hayat-ı ebediyyeye erip kavluhu teala "o~ls ~ 0ıs .:ı-o gl" ["Ölü iken dirilttiğimiz" (E:ı'am, 6/122)]
ayet-i kerimesini tasdikan kalbimiz hayat bulduğuna işaret edip başımızda
taşırız.
Ya derviş! Dördüncü işaretimiz budur ki, Bismillahirrahmamrrahim (13a), bu dahi on dokuz harfdir. Adem (aleyhi's-selam) efendimiz zamanından ·
Falır-i Kainat efendimiz zamanına gelince ne kadar suhuf nazil oldu ise, Zebı1r
ve Tevrat ve'l-İncil cüınlesinin ma'na-yı şerifleri Kur'an-ı Azimü'ş-şan içinde
mevcı1d ve Kur'an içinde olan ma'nalar hurı1f-i mukattaat ile olan süverlerin5 ma'na-yı şerifleri cem'an yekünü Fatiha-i Şerif'te ve Fatiha-i Şeıif'te olan
5 A: sürelerin evvelinde tekmil ve hurıif-i mukartaat ile olan sürelerin 175
176
Yaşar CAFEROV
Besınele-i Şerif'te ve Besınele'de olan ma'nalar Besınele'nin ba'sında ve ba'da olan ma'nalar ba'nın tahtında ki noktadadır. ":,..ı...u 9 ~ _,Juw Jı1 ~ ~~ Jü .;g.L!>J4.1 o~ 4..b....;.j ~1" [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "İlim bir noktadır, cahiller çoğaltmıştır."] hadis-i şerifini tascilkan on sekiz turuk olup ve bir düğme nokta makamında on dokuz olup (13b) sırr-ı Kur'an Bismillahirrahmfuıirrahlın olduğu için bizim lınanımız Kur'an'drr. Bu sebebden ta'zlınen başımızda tae olduğuna işareten taşınz.
Ve bir dahi ya derviş! Otuz iki kisve dediğimiz, cemi-i Kur'an-ı Azimü'şşan yirmi dokuz hurüf ile nazil olmuş ise de, larn-elif dört hurüf mukabilinde olup 11Xi IJ 1~ 1; (pe, çe, je, ge) bu dört hurüf ile otuz iki kisve ve otuz iki hurüfa lınanımız olmakla kisve edip başımızda tae eyleyip taşınz. İşte dört işaret sualimiz tamam oldu.
Bir dahi ya derviş! Ma'lümun olsun bu tac-ı şerifin içi nfır, dışarısı sır ve yine dışarısı nfır, içi sırdır. Eğer dersen ki," ne acebdir ki, içi nfır dışarısı sır ve yine dışarısı nfır içi sır nice olur?" dersen; çünkü bu (14a) bu tacın ismine "Seb'a semavat" tesmiye olundu. Kavluhu teala "ı.><o)!l 9 .:..1~1 ;g.l Jı1" ['~lah göklerin ve yerin nürudur" (Nur, 24/35)] ayet-i kerimesi ile nfırlandı. Seb'a semavatta olan nücfımat ve bürücat ve seb'a-i seyyare nürullah olduğu için dışarısı n ür oldu. İçi dahi sır olduğu bu sebebdir ki, haklr adem oldum; nefsimi bilelim; adem-i hatem sırrından aşina oldum; tac-ı şerifi giyelim; içinde sır olup gizlendim. Onun için içi sır oldu. Ve gene içi n ür, dışarısı sır neden oldu? İçi nfır sebeb bu ki, bu kadar esrara vakıf olup nfır ismiyle münevverlendim. Vahdet-i vücuda girip haklr dahi bir nur oldum. Bilmez misin, Adem hakkında bu kadar ayet-ikerime var ve hadis-i şerifler vardır, tahrir olunsa ki tab almaz. Bu esrarları bilip ve bu tacı şerif içinde olduğum için (14b) haklr ile nürlanıp içi n ür oldu. 'Tiışarısı niçin sır oldu?" ders en; çünkü bu kadar esrara vakıf olup on sekiz turuk ve bir düğme esrarını bilelim. Na-ehilden setr edip ehlini bulursam bildirdim. Bulmaz isem ketm ve setr eyledi kim, çün haklr ile dışarısı sır oldu.
Ve bir dahi ya derviş! Ma'lümun olsun, çünki bu tac-ı şerifte bu kadar esrar-ı hafi var, bu ki abdestiz giyilmez, bunun abdesti nedir, var mıdır? Vakiu'l-hal vardır. Ve abdestinin dört şartı vardır: Evvel şartı, l;ıli kişi tac-ı
şerifi giyince mürşid yanına varınca bir niyaz ile varır; "abdestsiz gelmemiş" derler. İkinci şartı, daima temiz gezer. Üçüncü şartı, mürşid kelarnmı kav1 tutar. Dördüncü şartı, Hak Teala'nın emrini tutup nehyinden (lSa) içtinab eder. İşte tacımızın abdesti budur. Eğer dersen ya derviş, abdest almak canlıya göredir. Bu tacın canı var mıdır? Vardır. Canı giyen adamdır. Ölüsü yün-
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifru ve Kisve-i Ma'rifl Adlı Risalesi
dür. Derisi hayvandır. Meydan-ı erenlerde seecade-i Resı1lullah'ta başımız
da damga vuruldu. İsmine tac-ı şerif denilip, kavluhu teala "..::.1~1 J~ J.ıı
.:ı...o ..>..9~ yJ> ..,..S~ l..cJ.;lS -4-~jJI -4-~j ..,-lı c:~l C~ ~ c~ "J~ j.i.4 u-l>J~I 9
J.ıı ıŞ~J~ .,..ı.c.J~Jl..i ~ ~ ~ 9 ~ ~j •LS:ı ~~ ~ 9 49~ ~ .Ug..:;..ıj .ÜJ~ ;,~ ~ ~ J.S:.ı J.ıı 9 V"w.ı Jl.i.o~l J.ıı ..,.,~ 9 ~l..ı1.,ı .:ı...o "J~" ["Allah göklerin ve yerin Nur' udur. O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki ind gibi parlayan bir yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. O, herşeyi bilir." (N ür, 24/35)] ayet-i kerimesini okuyup tekbir, tehlil ile başımıza giydirilip icazetimiz verilip i'tibar (15b) edip taşınz. Ya derviş! Eğer dersen icazet verilip başına
giydirdiklerine şahidin var mı? Kavluhu teala "ı~ J.ı4 ~ 9" ["Şahit olarak Allah yeter." (Fetih, 48/28)] Aceb bir kirnesne bunu tebdll edebilir mi edemez, sened-i kaviıniz vardır. Ehlullahın içtihadı ilham-ı rabbam iledir. Kavluhu
teala "...ı~->-H (.H.iJI .,..u:. 4,_qj! l..c:'J-5 ~ ı..ı ~ 4..1-'-i ~" ["Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse" (Bakara, 2/181)] ayet-i kerimesi kaviyyu'l-metin senedimizdir.
Ya derviş karındaşım! Bunu dahi bilmiş ol. Hakirin dahi başımdaki tae bir alamettir. Benim imarum Allah Muhammed' dir. Tarik-i müstakimde bendeyim. Iman ve ikrar ettiğim mürşidimin nutkudur. Bınrini yerine getirmek farz gibi vadbe-i zirnmetimdir. Başıma tae koymak için değil, başımdaki tac-ı hakikim mürşidimdir. Ancak zahirde mürşidim olduğu ma'lılm olsun (16a) diye nişan damgasını meydana çıkarıp taşının.
Ya derviş! Eğer dersen "bu tac-ı şerif dünyada ve ahirette bir mu'teber şey midir?" Rivayet olunur ki, Necmeddin-i Kebir, ehl-i beyt-i ResUluilah şöyle rivayet eder ki, Hazret-i Adem aleyhi's-selamdan rivayeten; nagah bir gün cennetler içinde seyran ederken bir yeşil kubbe-i zümrüd gördüm. Şöyle ki, hılri-i gılmanlar nılru ol kubbeden alırlar. Diledim ol kubbenin içine gireyim. Hiç bir tarafından girmek mümkün olmayıp Hak Teala'dan rica ve niyaz eyledim. Hak Teala hazrederinden hitab-ı izzet geldi: "Şamm esrann haberini istersen ya adem, bu kubbe beş kattır. Beş vakit namaz ile her bir katında bir kapısı vardır. Birinden birine girmek kapılar üzerinde yazılan hatlar kapıların miftahlarıdır (16b). Her bir kapıya vardıkça üzerindeki hattı okursun, kapı açılır." Hazret-i Adem (aleyhi's-selam) çün bu hitabı işitti. Evvelki kapı üzerindeki hattı okudu, ol kapı açıldı. İkinci kapı üzerinde olan hattı okudu, ol kapı dahi açıldı. Hülasa beş aded kapı üzerinde olan
177
178
Yaşar CAFEROV
hatları okuyup beşi dahl açıldı. İçeri girip gördüm der Adem (aleyhi's-selam):
"Bir kurulmuş ali saray; cevanibi la'l-i ya'küt ve mücevher ile bezenmiş. Ol
sarayın on iki köşesi var. Her birinde bir taht-ı ali var. Orta yerinde gene bir
taht dahl var. Üzerinde bir sultan-ı aliyye oturmuş. Her köşeden ol sultan-ı
aliyye görünür. Beline bir kemer ba~lamış. Söyle bir nı1r kim cümle nurların
evvelidir. İki kulağına nı1rdan (17a) menkUş asmış. Şöyle bir nı1r ki tahrire,
vasfa gelmez. Ve başına bir cevheri tae giymiş, efdal mine'ş-şenis dünya ve
ma-fiha ona kıyınet olamaz. Çün ol sultan-ı aliyye beni gördü, cümle taht
üzerinden birden kıyam eyledi. Ben dahl selam verdim. Selamım tamam
oldu. Ol sultan-ı aliyye ta'zim ile selamım alıp "Safa geldin ya ata, beni bildin
mi?" deyince Adem (aleyhi's-selam) der ki: "Ben mütehayyer olup kaldım"
dedi: "Ya ata! Ben senin oğlun Muhammed el-Mustafa (sallallahu teala aley
hi ve sellem)'in sülalesi Fatınıatü'z-Zehra'yım. Bu benim belimdeki ke~er
Aliyyü'l-Mürteza'dır. Ve iki kulağırndaki menkUş eviadlanın İmam Hasan ve
İman:i Hüseyin'imdir. Ve başımdaki tae ".!.!~~~ .:...ll:;. u .!.l't~ .!.l't~" [Sen olma
saydın, sen olmasaydın felekleri yaratmazclım] okunur, ol tae olmasa ne sen ve
ne ben olurdum, ne eflak (17b) ve ne arş ve ne levh olurdu. Cümlesi ondan
olmuştur" dedi.
Ey ah-i fillahım derviş! Tae ve hırka ve kemer ne vakitten imiş ma'lılm ol
sun. Ve bir dahl ya derviş! Emr-i Hak ile Cebratl (aleyhi's-selam) Falır-i Kainat
efendimize cennetten bir tae ve bir kemer ve bir hulle ve bir burak göndermedi
ıni giysin diye?! Emr-i Hak farzdır. Resıllullah efendimiz giyip sünnet-i şerifr
olmadı mı?! Eğer dersen ya derviş "bir dahl giyen var mı?" Şeyh İmadüddin-i
Zeng1 (rahinıehullah) şöyle rivayet eder ki; bir gün Sultan-ı Şeyh Seyyid Ah
med er-Rifai hazretlerine varclım. "Ya Şeyh Zeng1, gel yanıma!" dedi. Yanı
na varclım. Elimden tutup dışarı çıkarıp Arafat dağında bulunduk. Hazret-i
Resulullah'ı gördüm. Salatu selam edip durdum. (lSa) Hazret-i Resıllullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) eydür: "Ya Ebu's-Safa Şeyh Zeng1, gel sana bir tae
ve bir hırka vereyim giy!" dedi. Ol tacın ismine "semavat-ı seb'a" denildi. İşte
bu tacın eşrefiyyeti zalıirdir, ma'lüm ola."
İlhô.m ile takrir edem suô.l-i düğme-i tô.a
Tô.c gi.ydim oldum ô.dem kalhim buldu ilô.a
Ma'ri{f.ye bende olur isteyen olmak nô.d
Szrra6 ermek istersen ikrô.r et giy şu tô.a
6 A: Seyre
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'ri(f Adlı ilisalesi
Bin bir suali nedir dersen bir cevabı hayyen heman
Sırr-ı vahdeti bilen ölmez gider gözden olur nihan
Bu tarikden feyz alana makam-ı cennet olur her iin
Dfzar görmek istersen ikrar et giy şu taa
(18b)
Dervfş olan tezce erer men arefe nefsine
Olmayanlar gelir gider ric'at eder aslzna
Ben kurbiinzm sen de gel ol Muhammed'in nesiine
Tamam-ı fmiin bu yoldadır ikrar et giy şu taa
Fethu'l-ma'rifbendesine eyledi çün içtihad
Bin iki yüz otuz beş sabit-i evvel ile küşad
Yol Muhammed'in yoludur gel su:{f etme'inad
Hakk'ı bilmek istersen ikrar et giy şu taa
Temmet
Sümme ba'dehu:
\
İkinci tertibimiz ve nişammız olan mühr-i gül, Ma'rifi tarikinde bende olup dervişanların gerek şerherli ve gerek biatli ve gerek zükür ve gerek inas gerek hizmet ve gerek müfred olan fi'l-cümlesine eğer isteği olup derviş (19a) olduğumuza başımızda zahiren bir alarnet-i damga-i tarikimiz bir nişan isteriz diyene bir mühr-i gül verilip takıla. Cümlesi bir süret üzere olup biline. Bir sail sual eylese, "bu başınızdaki alarnet nişarunın ismi nedir ve neye işarettir?" El-cevab: Ya derviş! Tarikimizin nişam damga-i mühürdür. İsmine "gül" derler. Ve "neye işarettir?" dersen, ortasındaki dairede on iki tığ on iki imam-ı malı-ı mürıir efendilerimize işaret ve etrafının yazısı budur: "~ ~" okunur. Ve bu okunan esmamn her bir hurüfu dahi bir esmadır~ ''. .. .s.>->(~ ..,.J.c. ı:ı1_,..411 J)..j :.ş91;JI JLS" [Ravi der ki: "Kur' an yedi harf üzere indirilrniştir"] Yedi harf, yedi esma ve kevakib-i seb'a üzer~c_!ir. Ya derviş! Evvelki işareti ve harf ve esması beyan oluna. Budur işareti ;i;! ve hurüfu ..s (fe) ve esması ~.rS (ferdun). (19b) İkinci işareti tffi1 ve hurüfu r (dm) ve esması ı4 (Cebbar). Üçüg_çü işareti lfl ve hurüfu.;. (şın) ve esması ;~ (Şekür).
!t-11 Dördüncü işareti ıru ve hurüfu.:. (se) ve esması .:....ıü (Sabit). Beşinci işareti
179
- ıso
CAFER OV
[!fffi ve hurüfu .1:. (zı) ve esması ~ (Zahlrl: Altıncı işareti ~ ve hu.rUfu t (hı) ve esması~ (Habil-). Yedinci işareti :Gl ve hu.rUfui (ze) ve esması..,.Si (Zeki).
Ma'lfun oldukta ya derviş, bunu dahi bilmiş ol, bu harflerin işaretlerinin
şerhini bir mikdar beyan edelim ki, sa?I<an beyninde ma'lfun ola. Ve dahi bu
esrar-ı hafidir ki, erbabına ma'lfundur .
...AJ}!l; 9 t.aı.u.ı ı)-0 ,Djilll; 9 iJ!! ~}If ~' .:4.-wl q--ı ..u~~' ~~Lı ..:.ubl ..,.;ı ~, .. fr{(( ~)!; ~LS~ .,ıli .u..,J}!lı 9 lliı ~Lı 9 ~ ;ıı}!f ~~ ~~ ~/:ı~Lı 9 illi fg..UI
•..ı.ı :_ıi 9 ~~~.:ıl ~}If r.ı-SJI .:4.-w! ö;g.u:ı 'k] ~1 9lg..ll; 9 ig{J .U~I ~~!; 9
".~1 d.! ıSJ-'1" ı..} ı-> JS
[Allahıın, sana ism-i a'zanıındaki mevküf he harfiyle, ondan sonraki üç harf
le -ld elif-i mukavvim, cim ve tamis-i ebter olan mim harfidir-, merdiven har"'
fiyle, dört harlle -ld muassem olmayan kef, meşküka olan he, muazzam olan
vav'dır-, senin kerim ve a'zam isminin sureti kalemin yazdığı her harfin adedince
Muhammed' e ve aline salat eder]
(20a) İşte muhtasar şerhi budur.
Ve bir cialll ya derviş, Kur'an-ı Azlınü'ş-şan yedi harf üzere nazil olmuş
tur dedik idi. Bizim başımız Kur'an'a7 bağlıdır. Başımızda gül gibi taşırız. Eğer
dersen ya derviş; "kiminiz iç fesinizde gizleyip ve kiminiz aşikare edip başı
nızcia taşırsınız, niçiııdir?" dersen, sırr-ı Kur'an Fatiha-i Şerif'te tek:mll olup
";.li.~~" bu yedi hurüf Fatiha'da aşikare olmayıp gizli olup erbabına aşikare
olduğt{ için kimimiz aşikare ve kimimiz gizleyip taşınz.
Ve bir·dahi ya derviş, meydan-ı Ma' rifide arif-i billah meclisinde zikrullah
ederken cümleiDizin kalbimizde Hak Teala'dan gayrı (20b) bir şey olmayıp
ancak kalbimiz Hak Teala'ya merbuten vahdet-i vücuda girip"~~ ~s
...,.ı9 )gJ .:ı..o ,..ı..c 9 f..j) ~ ~ ı,r"• .!.l..o• ~" [Etin etimdir; içyağın içyağı -dır; kanın kanundır, bedenin bedenimdir. Ben ve Hz. Ali tek bir nfuuz.] hadls-i
şerifini tasdikan cümlemiz bir olduğumuz için ol zaman isbat-ı vücüd eyledi
ğimize işareten aşikare ederiz. Her ne kadar aşikar etsek dahi sırr-ı esrarını
bilip erbabına ta'llin, na-halef kirnesneden setr ederiz.
Ve bir dahi ya derviş, bilmiş ol, mürşid-i kamiliıı gülü bir daire ziy§.de olup
cümlesalikralı-ı Hak'ta olunca seyr-i sülükun tecellisi mürşid yüzünden zuhür
7 A: Kur'an-ı Azimü'ş-şana
8 A:~ı....,.te..iıı...ı.-o,....._ııJL.ô
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifru ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
eder. "ı:ı-o;.tl d_,..o ı:ı-o9-ll :~ 9 ~ .,.Jl.:ıw Jıı ..,..ı..a ~~ Jl.9" [Hz. Peygamber (s.a.v.): "Mü'min milininin aynasıdır"] hadis-i şerifi üzere kemal bulmak mürşid izinden yüzünü, sözünden özünü, yüzünden (21a) gözünü dür eylemeyip mir'at-ı Hak edinip iki cihanda calı-ı selamet budur elbet ve elzem. Şeyh gülü, bir daire belli olsun için ziyade olur.
Ve bir dahi ya derviş, nükeba-i meydan olan makam-ı hilafet, derece-i
intiha, rütbe-i meşihat olup ".,..ı..c. 9 ,.,.wr ~.>.O Lil :~ 9 ~ .,.ı~ Jır ..,..ı..a ~~ Jü ~l./' [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "Ben ilmin şehriyim, Ali o şehrin kapısı"] Hazret-i Muhammed ilmin şehri olup ve Hazret-i Ali ol şehrin kapısı olduğu için nükeba-i meydan şeyh gülünü başında taşımaklığa kadir olup nişan alarnetini gösterir, ma'lüm ola.
Ve tarikimizin damga-inişam mühr-i gülün cümle dervişanların başların
da olan bu resm üzere yazıla ~ !ffi] [~J 1{illl ~ ~.9 Her ne kadar resmi böyle ise de tedbirini, tekbirini ve tehlilini s~-ı esrarını ancak mürşid-i (21b) kamilin derünunda mestürdur ve mahfüzdur, ma'lüm ola.
Sümme ba'dehu:
Üçüncü alarnet-i nişanımız başımızda olan saçımız. Eğer sual olunsa, "ba'zı dervişanın ve tarikimizde bu baş üzerinde olan saç nedir? Temiz midir, riıekrı1h mudur?" Ya derviş, bilmiş ol, bu baş üzerinde olan saç İslam'da temiz, papazda mekrı1hdur. Eğer dersen, "ya derviş neden?"10 Şu sebebden ki, bu saçın bu kadar sfulsi ve suali var ve canı ve teni vardır. Papaz canın ve tenin bilmez. Sfulsini ve sualini anlamaz. Onda pis ve mekrı1htur. İslam'da
sünnet-i şerifdir, temizdir. Ya derviş! "Bu saçın cam ve teni nedir? Yoksa kefere başındaki saç gibi midir?" dersen, işte bilmiş ol karındaşım, bu benim başımdaki (22a) saçın cam Bismillahirrahmanirrahim'dir. Veteni yüz yirmi dört bin teldir. Ve her bir teli bir nebiye işarettir. Ala rivayeten.yüz yirmi dört bin peygamberdir. Ve bem ademin başındaki saç dahi yüz yirmi dört bin tel olduğu için ona sebeb başımda taşırım.
Ve bir dahi ya derviş, vücud-i adem bir alemdir. Ve bu baş üzerinde olan saçın her bir teli semavat-ı seb'ada olan kevakibe işarettir. Ol dahi ala rivayeten yüz yirmi dört bin kevkeb olup ona işareteıi başımızın saçını küşad edip kevkeb-i sema iyan olduğu için biz de beyan eder taşırız.
Ve bir dahi "cümle vücud-i adem böyle midir?" dersen, sfueti ve sireti
9 A: Şekiller tam tersi dizilmiştir. 10 A: "ne sebebden İslam'da temiz, papazda mekrühdur?" dersen.
181
182
Yaşar CAFEROV
adem-i ma'na ve insan-ı kamil olunca elbet öyledir. Yoksa süreten adem,
sireti hayvan olan (22b) kişinin süretinde ve siretinde elbet bir sıfatı nakıstır. Eğer dersen ya derviş, "bu saç canlı mıdır?" Çün canlıdır. Ona gusül
iktiza eder. Evvela başı nedir ve teni nedir ve cam nedir ve kendi nedir ve
guslü nedir11 ve sünneti nedir ve hayatı nedir ve mematı nedir ve kıblesi nedir ve namazı nedir ve göğü nedir ve aslı nedir ve fer'i nedir ve yemişi nedir
ve tohumu nedir?
Ya derviş, işit bilmiş ol, evvela başı Muhammed el-Mustafa (sallallahu teala aleylıi ve sellem)dir. Ve teni Bismillalıirrahmanirrahim'dir. Ve cam
enbiyaullahtır. Ve kendi nürullahtır. Ve guslü taraktır. Ve imanı tevazu'dur.
Ve kilidi teslimliktir. Bir mürşid-i kamili bulup saç insana teslim olduğu gibi
teslim olınaktır. Ve farzı Hak Teala emreyledi pak tutmaktır. Ve (23a) sünneti
yuyunca kurutmaktır. Ve hayatı temiz etmektir. Ve mematı kirli olur ise_dö
külmektir. Ve kıblesi sabfudur. Ve namazı her kişiden selamın kesmemektir. Ve göğü imandır. Ve aslı nfu-i Hüda'dır. Ve fer'i dünyadır. Ve yemişi daima
salavat-ı şerif edip Resülullah (sallallahu teala aleylıi ve sellem) efendimize
hediyye eylemektir. Ve tohumu on iki imam efendimizi sevip onlara muhab
bet eylemektir. Zira on iki imam efendimiz cümlesi saçlı idi. Onlardan tohum olup bize miras kaldı. "öıl...ı.t:l{J ~ ..Sı Wl" [Arife bir işaret yeter] Zira yazmak ile
tükenmez ve her bir cevabın bir delil ile sabittir. Biz muhtasar taktir ettik.
Sümme ba'dehu:
Dördüncü alamet, damga-i nişanınıız olan kisve-i ma'rifi hırkadır. Ya
derviş! Cemi-i dervişan ve (23b) meşayih efendilerinin ve tarikimizde arka
rmza giydiğimiz hırka nedir? İşit, bilmiş ol ki, hırka demek vücüd-i insanı setr içindir. Ve b~,hırka giyrnek farz mıdır yoksa sünnet midir? Hem farz ve hem
sünnettir. Enırullahtır, farzdır. Resülullah ( saliallah u aleylıi ve sellem) efendi
miz giydi, sünnet-i şerif oldu.
Ya derviş, eğer dersen "el-haletu hazihi şu lıırkanın farzı nedir, sürıneti
nedir ve cahı nedir, binası nedir ve teni nedir, canı nedir ve namazı nedir, kı b
lesi nedir ve guslü nedir ve kilidi nedir?" İşit, bilmiş ol, evvela farzı sohbet-i ehlullahdır. Ve sürıneti hadis-i Resülullah'tır, okuyup ve dinleyip lııfzına alma
ya sa'y eylemektir. Ve cahı temiz tutmaktır. Ve binası tekbir ve tehlilullahtır.
Veteni ihlastır. Ve camgiyen insandır. (24a) Ve namazı şaziliktir. Ve kıblesi şeyhtir. Ve guslü terk-i masivadır. Ve kilidi doğruluktur.
ll A: imam nedir ve kilidi nedir ve farzı nedir
-:-
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiü ve Kisve-i Ma'rifi Adlı ilisalesi
Ya derviş! Fi'l-asıl bu hırka giymenin başı ve erkarn var mı? Bilmiş ol vardır ve beştir. Evveli, .Adem peygamber Ebu'I-beşer (sallallahu aleyhi ve sellem). İkinci, Adem-i sam NUh-i Neciyullah (sallallahu aleyhi ve sellem). Üçüncü, Ceddu'l-enbiya İbrahim Haillullah (sallallahu aleyhi ve sellem). Dördüncü, İsa-yı min rı1hillah (sallallahu aleyhi ve sellem). Beşinci, Hatemu'l-enbiya Muhammed Resı1lullah (sallallahu teala aleyhi ve sellem). İşte reis-i erkan, başı bunlardır.
Ya derviş! Hırka giyen derviş, şeyh çoktur. Ancak hırka giymenin şartı var mı? Bilmiş ol vardır ve beştir. İnkar edip işlemezler ve ol beş şartı işlemeyik diye birbirlerine tenbill ve te'kid ederle{ Ve işleiliğin duyarlar ise
~J
içlerinden (24b) tard edip çıkarırlar. Ve ol beş_şartın birisini İslam isen sen dahi işleme. Eğerçi işler isen bizim ile bir dahi görüşme derler. Ol beş şar
tın birisi yalan söylememek Kavluhu teala "0!-!•t.s:..ıı ~ .J.ıı .:ı..aJ :tl" [Allah'ın laneti yalancılaradır] Allah Teala'nın la'netini kabUl edeni biz içimizde kabUl etmeyiz. İkinci şartı zina eylememek Üçüncü şartı haram yememek. Dördüncü şartı hırsızlık etmeyip, elin ile koymadığın şeyi almayıp, bir kimsenin malına tama' etmemektir. Beşinci şartı Hak Teala'nın ahadiyyetine güzel iman eyleyip kendini bilerek zerreten asla şirk etmemektir. İşte bu beş nesne şartı işlemezler. Ve tenbill ederler, tae ve gül ve saç ve hırka ve deste-gül ve tennı1re ve kemer bu yedi kisvenin biri üzerinde bulunan derviş (25a) bu beş şartı eğer işler ise onu içimizden tard ederiz. Konak konak, sokak sokak, memleket ez memleket gezer. Berrfuıi ve zındıktır, içimize giremez. Kendi gibilerini bulur, birbirleriyle düşer12 muhabbet ederler. Eğer dersen ey
biçare günalıkar Sabit, "bunca temsilat ile kelam söyledin, tarik-i müstakim içre erkan, usUl, adabı kimden tahsil eyledin?" Zalıiri ve ma'nevi sırr-ı tacım pederim kutbu'l-arifin mürşidü's-salikin mürşidim efendimden. Eğer dersen ya derviş, "senin mürşiilinin hali nicedir ve ne hal ile hallenir idi." İşit, bilmiş ol, benim milişidirnin (25a) hali evvela, şeriati güzel bilir idL İkinci, güzel ehl-i tarik idi. Üçüncü hali milişidirnin gayet akil, arif, zarif raşidinden idi. Dördüncü, hiçbir kirnesnenin malına tama' etmez ve bir nesnesinde gözü yok idi. Beşinci hali, milişidirnin kendine bir kimseyi mahrem etmez ve Hak Teala'dan gayrı mahreıni yok idi. Altıncı hali, milişidirnin hiçbir kirnesneye kibir etmez idi. Yedinci hali, gayetü'l-gaye halim ve sabırlı idi. Sekizinci hali, milişidirnin ziyade kemali ve ma' rifeti var idi. Dokuzuncu hali mürşiilimin neslen be-neslen halis şürefa idi. Onuncu hali mürşidimin müridierine
12 A: kalkar cerrardır. Kul olayım. kisve sana albn gelsin benden bana tebdilü'l-şekl li-ecli'l-ekl menfaatleri için birbirleriyle
183
184
Yaşar CAFEROV
tarik-i müstakimi doğru, eshel tarik gösterir, fena fi'ş-şeyh, fena fi'r-resı11, fena fillah edip (26a) vasıl ilailah eder idi.
Hakk'a ô.şzk isen cô.nô. kul et gül-i ma'rife kendin
Geçe gör cô.n ile tenden kul et gül-i ma'nre kendin
Eden vechini ô.yfne koyup kalbin sarô.yzna
Yüzün sür hô.k-pô.yine kul et gül-i ma'rife kendin
Kelô.m feyz-i rabbô.nf ki vechi rU.h-i sultô.nf
Cemô.lini anla hakkiinf kul et gül-i ma'rife kendin
Hayô.t-z cô.vidô.n andan geçe gör cümle vô.nndan
Seni fark edesin andan kul et gül-i ma'rife kendin
Vücudunun katresini bahre iregör şemse ey zerre
Gelip ma'rifet-i farka kul et gül-i ma'rife kendin
(26b)
Mürşidim Ma'rifi Haydar cemô.l-i Hakk-ı kim ister
Sô.bit'i eyleyip rehber kul et gül-i ma'rife kendin
Ve bir da.ı_:u ya derviş, eğer dersen "mürşidinin hali ma'lftm oldu. Mürid olan kişi ne hal ile hallenmek lazımdır?" Ey ah-i fillahım derviş olan kişi! Evvela, mürşidinin damenini hu1ı1s-i sıdkla tutup alıd-i ı:nisak eyledikte ahdinde vefadar ola. İkinci, ilm-i şeriati güzel öğrenmel,diğe sa'y ede. Üçüncü, ziyadesiyle akil ve raşid olmaya gayret ede. Dördüncü, gönül gözü ve kalb kulağı daimen mürşidinde ola. Beşinci, fehim, irfan sahibi olmaya sa'y ede. Altıncı, mürşidine kaviyyü'l-metin i'tikad ede. Yedinci, daimen mürşiclJne dikkat edip doğru söyleye. Millayane sohbet söylemeye. Sekizinci, (27a) derviş olan kişi mürşidinden izinsiz hiçbir nesne işlemeye. Dokuzuncu, hiçbir şeye tama' etıneye. On uncu, mürşidinin rızasını ş ol derece bile kim, Allah Teala ve Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) rızası gibi i'tikad etınek ile derviş olan hallenmek iledir.
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
Ey ah-i fillahım! Bu kadarca temstlat ile ta'bir olunan Kisve-i Ma'rifi için ne
kadar cevab söylesem ancak mübtedtlere ta'rif, ta'liın-i adab-ı erkan-ı tarik-i müstaklın içindir. Yoksa haşa mürşid-i kamil, arif-i billah olan zat-ı şerife takrir için değil. Zira derya kenannda kuyu kazmak bi-edebliktir. Bir kişi haddini bilmek kadar ma'h1mat olmaz azizim.
Sümme ba'dehu:
Beşinci kisve-i tarik nişc3.nımız 13"deste-gül" denir. 9,este-gül demek nedir? Sair şecere-i beni adem şü.küfe-i (27b) dervişan iÇlerinde bir taze gü
lüm demek. Tae ve hırka ve deste-gül ve tenm1re giyen dervişlere on iki şart vardır. "Nedir?" dersen, ya derviş, bilmiş ol, ibtidası bir mürşid-i kamili arayıp, bulup, mürid olup, meyyit-i gassale teslim olup, durduğu gibi mürşidini gassalu'z-zünı1b bilip durmaktır. İkinci şartı, mürşidi her ne emrederse emri
ne muti' ferman-her olmaktır. Üçüncü şartı, her ne kadar cefa görür ise safa bilip sabır ve tahammül etmektir. Dördüncü şartı, mürşidinde her ne ki görse ve ne kadar ta'ziz ve tekdir işitirse i'tikadına halel ve zarar getirmemektir. Be
şinci şartı, daima perhizkar olup ağzına ve diline ve gözüne ve gönlüne Hak Teala'dan gayrı bir şey komamaktır. Altına, malayane (28a) çok çok dünya
kelamıyla meşgı11 olmamaktır. Yedinci şartı, az uyku uyumaktır. Sekizinci şartı, nas ile çok ülfet etmeyip münzevi olmaktır. Dokuzuncu şartı, hubb-i
dünya olmayıp terk-i dünya olmaktır. "vul; ~.uı ~ "·~ J.S ..,..,1; ~.uı.:ı_,.:; :,ş9 ı;-ıı J1..9 ~ J.S'' [Ravi der ki: "Dünyayı terk her ibadetin başıdır. Dünya sevgisi ise her hatanın başıdır"] Onuncu şartı, terk-i ukba olmaktır. On birinci şartı, terk-i
vücı1d olup benlikten geçmektir. On ikinci şartı, terk-i terk eyleyip, cümle
ile bir olup, şeriat kapısından girip, tarikat ve ma'rifet ve hakikat kapısıyla aşina olup kesrette vahdet-i vücudu bulmak. İşte bu on iki şart ile on iki burüc-i devr-i felek ve on iki malı-ı münir ve on iki imam (radıyallahu teala anh) (28b) efendilerimizin nı1ruyla nı1rlanıp, enfüsi ve afaki insan-ı kamil
olup derviş-i hakikat olmaktır.
Sümme ba'dehu:
Altıncı kisve-i nişc3.nımız bu ki, tarikimize girip ve Ma'rifi yolunda derviş ·
olan arkasına giydikleri nedir, ismine ne derler? Giydiğimiz gömlektir ve ismine "tennı1re" denir. Daima mürşid huzı1runda hizmette olup, giyen derviş
"ı~s-e ul..k-9 l~s-o :~ 9 ~ .,Jiı:i .Jr ı .,..ı...:. .,r.ııı JLS" [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "Ölmeden önce ölünüz"] emriyle ölmezden evvel öldüm, arkarndaki giydi-
13 A: bu ki 185
186
Yaşar CAFEROV
ğim tennılre gömleğim üzerine giydiğim hırka kefenim demek. Ya dervış! Bir dahi meydan-ı ehlullahta halka-i evrad ve zikrullah ederken tahsis edip giyen
dervişanlar evrad-ı zikrullahın nılru ile nılrlandık. Sırtımızdaki gömleğimiz tenimizde bulunup bizim ile (29a) beraber bir nılr olmakla ismi "tennılre" ta'bir olundu. Eğer dersen ya dervış "bu tennılrenin fi'l-asıl kadimi giyen var mı?" Vardır. Evveli Adem (aleyhi's-selam); ikinci Nüh (aleyhi's-selam); üçün
cü İbrahim (aleyhi's-selam); dördüncü Musa (aleyhi's-selam); beşinci Mu
hammed el-Mustafa (sallallahu teala aleyhi ve sellem) efendimize emr-i Hak
ile nılrdan bir tae ve bir hulle ve bir kemer gönderildi. Emrullahtır, giymesi farz oldu. Ve Reslllullah ( saliallah u teala aleyhi ve sellem) giydi, sünnet-i şerif
oldu. Ya derviş eğer dersen "bu tennılrenin kadim giymenin şartı var mıdır?" Vardır ve dörttür. Evvelki şartı, yalan söylememek İkinci şartı, zina etmemek.
Üçüncü şartı, haram yememek. Dördüncü şartı, serika etmemek. Zira hırsızlık edeni (29b) ş eriatta ve tarikatta ve ma'rifette ve hakikatta kablll etrı:fezler.
Merdud ve matrild edip içlerine kablll etmezler. Ancak bu kadar farzullah ve sünnet-i Reslllullah ile olup bunca şerait-i diniyye ve tarik-i müstakimde olan salik-i derviş an, muhakkak elbette ehl-i ikrar ve· ehl-i iman olur. Eğer dersen
ya derviş, "bu iman dedikleri nedir?" Iman dedikleri bir nesneye inanmaktır.
"Çünki inanmaktır, farz mıdır sünnet midir? Iman hem farz ve hem sünnettir. Nedir?" ders en, dil ile ikrar edip ve kalbile tasdik etmektir. Evveli "La ilahe
illallah" farzdır. İkinci "Muhammedu'r-Reslllullah" sünnettir. Ya dervış eğer dersen, "iman yaratılmış mıdır yoksa yaratılacak mıdır?" İkisinden ibarettir.
Biri hidayettir ve biri ikrardır. Evvelki Hak Teala'nın fiilidir, ol hidayettir yaratılmaktır. (30a) İkinci kullarının fiilidir, yaratılmıştır. Eğer dersen, "iman
kadim midir yoksa hadis midir?" Iman hem kadimdir ve hem hadistir evvel
ki dedik hidayettir. Allah Teala kadimdir. Çün kelamuhu teala kelamullahtır, Kur'an'dı~,-kadimdir, gayr-ı mahlilktur. "JL9 .:ı-o :r:ıJ....u 9 ~ ~~.=.;; .iliı ~ ~~ JL9
4;;-iıl.S ~.§~"[Hz. Peygamber buyurur ki: "Kim (Kur'an'a) yariJ.tılmıştır derse, onun kafiridir"] rlenmiştir. İkinci dedik hadistir. Evvelki ikrardır, hadistir. Ya
derviş eğer dersen, "bu imamn aslı nedir, başı nedir ve canı nedir ve gönlü nedir ve yeri nedir ve tohumu nedir ve teni nedir ve hudağı nedir ve yapra
ğı nedir ve yemişi nedir?" İşit, bilmiş ol, aslı Allah-ı Zü'l-celal'in rahmetidir.
Ona kelam-ı kadim derler. Kavluhu teala "ı).!lWJ 4.>; ~~ ..:Jl..;,L.,.,)_L:<ı 9" ['~Biz seni ancak aleınlere rahmet olsun diye gönderdik" (Enbiya, 21/107)] buyurulmuştur. Ve başı kelime-i şehadettir. Ve cam Kur'an-ı Zat'tır. Ve gönlü ihlas-ı (30b) hakikattir. Ve yeri kalb denir, mü'minin kalbidir. Ve tohumu ilimdir. Ve teni
hayadır. Ve hudağı takvadır. Ve yaprağı fetvadır. Ve yemişi inayet'tıllahtır. Ve hem bu cevab ve bu suallerin kitabın evvelinden ve ahirine gelince her biri
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifii.i ve Kisve-i Ma'rif1 Adlı Risalesi
bir ayet-i kerime ve bir hadis-i şerif ile sabittir. Ya derviş! İnsan-ı kanıilde olan ikrar-ı imfuıın gözü nedir ve kulağı nedir ve tahareti nedir ve dışı nedir ve içi nedir ve kaydı14 nedir ve hazinesi15 nedir ve direği nedir ve hesabı nedir ve kaydı nedir ve hazinesi nedir ve tamfunlığı nedir ve siması nedir ve nazın nedir ve şöhreti nedir ve afeti nedir ve bağı nedir? İşit, bilmiş ol. Evvela gözü Allah Teala'nın ma'rifetidir. Bir kişi ma'rifetullah bilmese ol kişinin imanm gözü yoktur. Ve kulağı ibadettir. Bir kişi Hak Teala hazretlerine16
iman etmese onun imfuıının kulağı yoktur. Tahareti Allah Teala hazretlerine şehadettir. Dışı selamettir. İçi Hazret-i Muhammed el-Mus~afa'dır. Sıklığı tevbe-i istiğfardır. Daima gerek diline ve gözüne ve eline ve kulağına (36a) ve ayağına perhlzkarlıktır. Direği bir vakit namazını asla terketmemektir. "Jl..9
.:H..JI f'l..91 ~1..91 .ı...4.9 .:H..JI •Lo..c ö~l :~ 9 ~ ..,.JL2:i .ilir ..,...J...=> ~1" [Hz. Peygamber (s.a.v.): "Namaz elinin direğidir. Onu ikame eden dini ikame eder"] Hesabı zikrullahtır. Daima Hak Teala'yı zikretmektir. Kaydı savmdır. Hazinesi fehimdir. Tamfunlığı şefkat nazariyla dikkat-i hakikat eyleyip, bir nfürşide teslim olup, alıd-i misak eyleyip, alıdinde vefa etmektir. Siması hikmetullahtır. Naziri rahmetullahtır. Şöhreti cömertliktir . .Afeti tama'dır. Bağı bir mürşid-i kamili bulunca hulüs-i sıdkla bağlanıp nasihatini dinleyip Hak Teala'nın yoluna şedd-bend olmaktır.
Sümme ba'dehu: (36b)
Şedd-bend olup bağlanırlar, onu beyan eder.17
Yedinci damga-i nişan tertib olunan kisve-i tarikimiz budur. Derviş olan
kişi şedd-bend olup bağlanırlar. Çün şedd-bend, kemer-best olmanın aslı nedir? Emrullah ve sünnet-i ResUluilah ( saliallah u teala aleyhi ve sellem)dir. Şaz olup bağlanmaktır.
Ya derviş eğer dersen, "bu şedd-bend ve kemer-best" olup bağlanmanın abdesti nedir, namazı nedir ve kıblesi nedir ve farzı nedir ve sünııeti nedir?" İşit, bilmiş ol, evvel abdesti terk-i dünyadır. Ve namazı temizliktir. Ve kıblesi mürşiddir. Ve farzı mürşidimin ismidir. Ve sünneti doğruluktur.
Ya derviş eğer dersen "bu şeddin tedbiri nedir ve canı nedir ve gözü nedir ve kilidi nedir ve yemişi nedir?" Şeddin tedbiri daima menaklb-ı ehlullah
ı4 M: ve A: sıklığı ıs M: Böyle bir kelime bulunmamaktadır. ~ ı6 OE ı65 (eksik nüsha) burada sona erdi. Bundan sonra Milli Ktp. No: 06 Mil Yz A 96ı, 35b'den ~
itibaren transkribe edilecektir. .:::! ı 7 A: Böyle bir başlık bulunmamaktadır. __ _
187
188
Yaşar CAFEROV
erenler sohbetidir. (37a) Ve cam daima şükri ve senai tesebbühdür. Ve gözü
hayadır. Ve kilidi okunan sürelerdir. Ve yemişi kelime-i tevmddir.
Ya derviş eğer dersen "bu şedd olmanın alıkarnı var mı?" Vardır. "Kaçtı.r?"
Altıdır. Evveli, tevbedir. İkinci, mücahededir. Üçüncü, dosta yakın olmaktır.
Dördüncü sadakattir. Beşinci tevekküll~tür. Altına terk-i masivadır.
Ya derviş kanndaşım! Ma'lümun olsun ki, bir salik meydal'l.-ı erenler
de gerek hizmet ve gerek müfred batmen şedd-bend olmayınca zahiren kemer-best olamaz. Zira ibtida Adem peygamber beli bağlandı üzüm çu
buğu ile. Adem peygamberden sonra on yedi peygamber beli bağlandı. Evvela18 Şit peygamber beli bağlandı. İkinci NUh peygamber; üçüncü Şuayb peygamber; dördüncü Eyyfı.b peygamber; (37b) beşinci Musa peygamber;
altıncı İsa peygamber; yedinci İdris peygamber; sekizinci ihrarum peyg~ber; dokuzuncu İsmill peygamber; onuncu Cirds peygamber; on birinci Urya peygamber; on ikinci Zü.lküfül peygamber; on üçüncü YG.şa' peygamber; on dördüncü Zekeriyya peygamber; on beşinci Salih peyga..111ber; on altıncı Hızır-İlyas peygamber; on yedinci Hazret-i Hatemu'l-enbiya Muhammed el-Mustafa (sallallahu teala aleylıi ve sellem) efendimizin emr-i
Hak ile üç kere beli bağlandı. Cebrill (aleyhi's-selam) cennetten bir tae ve bir hulle ve bir kemer ve bir burak getirip belini bağladı. Evveli farzullah; ikinci sünnet-i Adem; üçüncü sünnet-i Hatemu'l-enbiya Muhammed elMustafa (sallallahu teala aleylıi ve sellem) sünnet-i şerili (38a) olup bel bağlanır gerÇekler huzürunda ve erenler meydanında icrası olur. Hazret-i
Musa peygamberin belini Hazret-i İlyas peygamber bağladı, mürşidi oldu.
Kavluhu t~~a "ı~; .:...o.L:. Lı..S ~ 01 ~ ~~ J..:. Lr'-"g..o .u Jü" ["Musa ona: Sana öğretileriden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı? dedi." (Kehf, 18/66)] Ma'lüm ki, Müı:;a peygamber
hyas peygamberi mürşid tutup bel bağlamasa ilm-i hakikat ve ilm-i ledün ve ma'rifetullah duymaz idi. Hiçbir neb! ve hiçbir veli mürşid tutmayınca ilm-i hakikati bilmez. Ve mürşidsiz Hak anlaşılmaz. Ve veltlerde 19Ahmed er-Rıfrunin belini Arafat dağında mürşidi yedi kişi içinde belini bağladı.20
Yedi bil' at tennüre giydirdiler. Şol ma' na üzere kim, yedi arşmşedd-demek idi şeriat (38b) arşını ile. Semavat yedi ve arz dahi yedi tabakadır. Nitekim
buyurulmuştur; kavluhu teala "~ ..,.:>;2!1 u..o 9 1..94-b ..:..lg..o..w C!-"' .§.L> .ş.UI .iliı
18 A: İbtida. 19 A: Hazret-i 20 A: bağlayıp
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
>:!...s~ JS ~ aLı .:ı! ı~ ~ .r4~ı J.>.ı-:4" ["Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah'ın emri bunlar arasından inip durmaktadır. Allah'ın
her şeye k:adirdir" (Talak, 65/12)] Ve hem onun için Adem zürriyyetlerine
yedi uzvu üzerine evkat-ı hamsede seede-i salat emrolup ve Hacca gide
ne yedi tavaf ile Hacerü'l-esved'e yüz sürmek, onun için yedi arşın bend
ve şedd bağlamak odur. Her birinde murad olan bir yaramaz fiili bağlayıp bir iyi fiili açmaktır. Ayet-i kerime ile bağlanır ve ayet-i kerime ile açılır, meydan-ı erenlerde icrası olur.
Ya derviş eğer ders en, "bu şedd-bend bağlanmanın bir eser-i fazileti var
mıdır?" Vardır. (40a) Bu cümle esrar-ı ilahiyyeyi bilip ern.J:, nehiy öğrenip arnel-i i'tikad edersen faziletinin eserinin evveli buhl sıfatını bağlayıp
sehaveti açar. İkinci, gazabı bağlayıp hilmini açar. Üçüncü, hırsını bağlayıp kanaatini açar. Dördüncü, cehlini bağlayıp ilmini ve aklım açar. Beşin
ci, şehvetini bağlayıp şefkati, sabrını açar. Altıncı, kibir sıfatım bağlayıp
hüsn-i hulkunu açar. Yedinci, türrehatım bağlayıp ma'rifet kapısı bend
lerini açar. Çün bu vecihle Hak yoluna bend-i şedd olup bağlatır. Böyle
derviş-i salik ol~ma ol vakit müfredlik ism-i müsemma sabit olup "kafi'' denir.
Ve l:Jir dahi ya derviş-i Sabit! Şu senin kendinde olan nefs-i emınarenin
yedi başı ( 40b) ve yedi gözü ve yedi eli ve yedi ayağı vardır. İbtida murad
oldur ki, ancak onları bağlamaktır. Ondan sonra hazine-i ilahiyyeyi sana he
diyye ederler. Ve hazine-i ilahiden yedi hil'at tennfıre-i keramet hediyye-i ilahi
olur. Ma'lü.mun ola, evvel hil'atin giyrnek tevekküllüktür. Kavluhu teala "u-o 9
~ ~ J.ıı _,..k JS9.ı/' ["Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter." (Talak,
65/3)] İkinci, hil'atin giyrnek mükerremliktir. "~ J.ıı ı".ı-Sl" [Allah sanaikram
etsin] Üçüncü, hil'atin giyrnek mürüvvettir. "l..:i9J-4 J.ıı oU:u:.i { [Allah ona mü
rüvvetini versin] Dördüncü, hil'atin giyrnek fütüvvettir. "l..:i~ J.ıı·.i.,ıl..;..c." [Allah
ona fütüvvet inayet etsin] Beşinci, hil'atin giyrnek şecaattir. ".Le~ J.ıı .......,j"
[Allah'ın asianı şecaatlidir] Altına, hil'atin giyrnek sehavettir. "J.ıı ~~ı/ [Ey cömert, Allah'ın sevgilisi] Yedinci, hil'atin giyrnek rü'yettir. "~~.U .::..ı.S'
,..;ı~" [Beni gördüğü iki gözünün arasında onun oldum] Bu yedi hil'ati giyip beli .
bağlanan ( 40a) kişide ol vakit ilm-i şeriat ve ilm-i tarikat ve ilm-i ma'rifet ve
ilm-i hakikat ve keramet-i Hak hasıl olup, bu dört ilim her biri mahallinde
tahsil olur.
Ve bir dahi bel bağlamak ikidir: Biri hizmet için beli bağlanır. Hızır-İlyas
peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi. Ve biri Şah-ı velayet İmam Ali 189
Yaşar CAFEROV
(kerremallahu vechehu) gibi. Ve bir dahi müfredlik beli bağlamr. Enbiyaullah ve halifetullah gibi. Ancak bel bağlamaktan garaz Hak Sübhanehu ve Teala'nın emrini tutup nehyinden içtinab etmektir. Çün Hak Teala'nın emrini tutmaktır, farzdır. Farzı nedir, sünneti nedir, kıblesi nedir? Farzı, alayiş-i dünyadan geçmek; sünneti, tarikinde sabit-kadem olmak; kıblesi, gittiği (40b) yolun hakikatini bilmektir.
Ve bir dahi bilmiş ol ya derviş! Gerek hizmet ve gerek müfred için beli bağlananın yedi arşın şeddin dört anasır üzerine bağlanınca dört kere yedin yirmi sekiz olur. Yirmi sekiz peygambere inanıp, lınan edip bağlanmaya işarettir.
Ve bir dahi üzerine kemer-best olmak, bilmiş ol kemerin resmi anasır-ı erbaa üzere olup, yirmi dokuz hurfrf ile ebced kavaidi üzere tertib olunup ve hurfrfun biri larn-elif mukabelesinde olan bu dört hurfrf ı!8lı; ı~ ı~ (pe, çe, je, ge) ile bağlayıp otuz iki hurfrf ve otuz iki kisve ve otuz iki şedd-bend olup zahfren ve batmen kemer-best (41a), meyan-best olurlar.
Ve bir dahi ya derviş! Ma'lümun olsun, dört anasır üzere müretteb sekiz kişi millredlik beli bağlanır. Evvelkisi "çavüş" denir. İkincisi "alemdar" denir. Üçüncüsü "nakib" denir. Dördüncüsü "nükeba" ta'bir olunur. Bu müfredlik beli bağlananlar ikişer olur. "Niçin?" dersen, dördü dört kapının bevvabıdır: Bab-ı şeriat, bab-ı tarikat, bab-u ma'rifet, bab-ı hakikat. Derviş demek kapı eşiği demek. Amma kul yapısı kapının eşiği değil, illa bu dört kapının eşiği demek. Tarikimizin erkarn ve dört kişi dört kapının bevvabı olmakla derviş olana kapıyı açıp ta'llın-i erkan, usUl, adab gösterir. Ve dört (41b) kişi dahi millredlik beli bağlayanlar şudur ki, mürşid-i
kamil olan zat-ı şerif "ı:~'tı .ajJ9 ı:Lı.lı.ll :r=ıL-u 9 ~ ..,.JI..:Li .J.ıı ..,.ı-~~ Jl9" [Hz. Peygamber (s,a.y.) buyurur ki: "Aliınler peygamberlerin varisleridir"] olup
seecade-i Resülullah'ta oturup ve dört kişiye millred l::ıeli bağlaması çiharyar-ı güzin (radıyallahu anh) efendilerimizin kavli ve fiili üzere derviş olan kişiye ta'lim-i erkan, usUl-i tarik-i müstaklın göstermek için bağlanır. Sekiz kişi olur ve yirmi dört hizmet için bağlanan ile cÜmlesi otuz iki hurG.f üzere mebnidir.
Ve bir dahi müfred beli bağlananın şeddü'l-kemerin renkleri d()rttür: Biri kırmızı, biri yeşil, biri beyaz, biri abbasi, zeytfuıl demek. Ve bu dört aded hurfrfu (42a) IS lj ~~(pe, çe, je, ge). Buhurfrfun biriMuhammedel-Mustafa
1? (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimize işarettir. Ve biri Haticetü'l-kübra'ya ~ ~
190
işarettir. Ve biri Fabmatü'-zehra'ya işarettir. Ve biriAli el-M urteza'ya işarettir. Ve dört hurfrfun üzerinde on iki nokta on iki imam efendilerimize ve on iki
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
malı-ı münire işaret olup ve onlann kavli ve fiili üzere esranyla varis-i esrar
olunca her bir sözünde derviş sabit ve kafidir.
Ve bir dahi yirmi dört hizmet için bel bağlananlann şeddü'l-kemerleri cüm
lesinin rengi siyah olur. Niçin? Tarik-i müstakime işaret olduğu için. Şeriat-i Muhammedi gün gibi zahiren iyan ve beyandır. Ve tarik-i müstakim leyle-i kadre emsal bir sırr-ı (42b) hafidir. On iki imam-ı malı-ı münirin ziya-ı nı1ru karanlık gecede nı1rlarıyla münevverlendiğimiz için siyah renk şeddü'l-kemer
best olduğumuz ona işarettir. )
Ve bir dahi ya derviş! V ücüd-i insanda zahirde iki göz var. Ol iki gözü gös-teren içinde bir. nokta misali nazlı karadır. Eğerçi ol siyah nazlı kara olına
sa gözleri görmez. Onun için münkir-i tarik-i müstakim olan kişinin zahir gözü görüp batın gözü görmeyip tarik-i müstakimi inkar edip münkir olur.
Kavluhu teala "..,.,ı.i..c. ~ 9 ;;9~ ~.ıLA.ıl .,..Le. 9 ~ .,..Le. 9 ~~ .,..Le. .Jsı ~ ~" ["Allah onlann kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de bir perde vardır. Onları dehşet verici bir azab beklemektedir." (Bakara, 2/7)] ayet-i kerimesini tasdiken Hak Sübhanehu ve Teala'nın yed-i kudretiyle ( 43a) kalbi ve kulağı ve gözü temhirlenen münkirin kabilesinden olınayıp ancak kalbimiz Hak Teala'ya merbüt ve kulağıınız daima Hak kelarm ve nasihat-i
evliyaullah ile dolup ve gözümüz tarik-i müstakim görüp, MuhammedAllah'a21 bende olup, gözümüzü gösteren nazlı kara olduğu için ona işareten
siyah şedd-bend ve kemer-best oluruz, ma'lüm ola. Zira zahir batından doğar. Ve ilim dedikleri ma'lüma tabi'dir. Eğer bir kişinin batınında ma'lümatı
olmasa zahiren ilmi olınaz. Ve tarik-i müstakime girip ilm-i batını bilmeyin-
ce insan-ı karnil olınaz.
Ve bir dahi yirmi dört hizmet için siyah şedd-bend, kemer-best olan salik-i dervişarun oldukl;;n (43b) hizmetinin zahiren isimleri beyan olll!lup biline. Ve batınen müsemma olan ismi ve esması ve fatihası ancak mürşid-i karnil
olan zat-ı şerifin ma'lümudur, tesmiye eder.
Zahiri hizmetlerinin ismi: Birinin ismi "ra1'dir. Ve biri "hattab" ve
biri "saka"dır. Ve biri "bevvab" ve biri ferraşdır. Ve biri "çırakçı" ve biri "buhı1rdancı"dır. Ve biri "türbedar" ve biri "halileci"dir. Ve biri "mazhara" ve
biri "kudümzenci"dir. Ve biri "münşi"dir. Ve biri "naşir"dir. Ve biri "çamaşırcı" ve biri "hayyat"tır. Ve biri "hellak" ve biri "kahveci"dir. Ve biri "akkar" ve biri "aşçı"dır. Ve biri "vekil-i harç" ve biri "hazinedar"dır. Ve biri "silahdar"
21 A: bi-hamdillah 191
•/.'---192
Yaşar CAFEROV
ve biri "katib"dir. Yirmi dördüncü şedd-bend olan "meydancı" ( 44a) ta'bir
olunup cümlesine adab-ı erkan gösterir. Ya derviş! Eğer dersen "bu yirmi dört şedd-bend içinde halileci ve mazharcı ve kudümzen ta'bir olunan bu
üç kirnesne çalgıcı -sazende demek- hiç saz için bel bağlamak olur mu? Bu
da bir hizmet midir?" Hazret-i R«Tsül-i Ekrem efendimiz (sallallahu teala
aleyhi ve sellem) zaman-ı saadeti~de beş saz ve on iki makam için Ralıma bin Yeltem (Rahma b. Yeltem cemi-i çalgıeliann piriclir. -Haşiye-) hazretle
rinin beli bağlandı, cemi-i sazendelerin ve hanendeler ve rebah çalanların
pirlericlir.
Ve bir dahi Hazret-i Adem babamızın iki oğlu var idi. Bu iki evlad bir
birleriyle kavga edip büyüklük da'vası ederler idi. (44b) Hak celle ve ala
hazretlerinden Cebrau (aleyhi's-selam) haber getirdi: "İki kurban alsınlar.
Serendil dağına varsınlar. Her hangisinin kurbam semavata urı1c eder ise büyük odur, kavga etmesinler."22 Hazret-i Adem (aleyhi's-selam) dahi "Ne
da'va edersiniz. Hak Teala23 emri budur. Birer kurban ile beraber Serendil
dağına çıkın. Ben dahi varayım, dua edelim. Kimin duası kabül olur,
kurbanınız göğe çıkar ise ol büyük, a'la olsun" dedi. Ve bu tertibe razı ol
dular. Birer kurban alıp Serendil dağına çıktılar. Dua eyler iken, bir dahi
hernandem saat-i gökten bir tarik-i nCır-i nerdüban zahir oldu. Ol (45a} nCır-i nerdübandan bir koç şeklinde bir melek aşağı fndi. Habil'in koçu onu
gördü. Ot otlar iken terk eyleyip karşı varınca birbirini koklayıp hernan
gökten inen koç geriye döndü. Habil'in koçu ona uyup beraber göğe çık
tı. Habil ferahından bir değinni tekneye bir4 deri gerip koç aşağı dönme
sin diye dak eyleyip ismini "kös" dedi. "Tabıl-kös" ondan kaldı. Erenler
meydanında, "kudüm" ve "mazhar" dendi. Ve Hazret-i İsmaft25 (aleyhi'sselam)ın koç Habil'in idi. Ve bir dahi "nefer-nay", "sür-nay", "ıniskal",
"kavval" buna emsal her ne ki var ise, kavluhu teala ".:ro ~;~1 ~ ~ 9
ı.ı<o)rı ~ .:ro 9 .::.ıl~l ~" ["Sür üfienecek ve yerde gökte ne varsa düşüp bayıl -caktır" (Zümer, 38/68)] şol (45b) Hazret-i Nüh (aleyhi's-selam) mu'cizat-ı
vak'a-i tüfan tennüresi ucağından su çıkınca Cebrau (aleyhi's-selam) haber
verdi, dedi: "Ya Nühu'n-nebi! Yarin temcid mahalli İsrafil (aleyhi's-selam)
süru üfürünce sen dahi sefinene gir!" dedi. Hazret-i Nüh (aleyhi's~selam)
ın kavmi her biri bir semtte ve bir köşede idi. Kays İbn-i Arab'a bir Ufüre-
22 A: dedi 23 A:nın 24 A: Böyle bir kelime bulunmamaktadır. 25 A: agelen
Seyyid All es-Sabit er-Rifiii ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
cek nefir verdi. Ve kavm, kabilesine haber verdi: "Kays, sür-nayi üfürünce hernan cümleniz sefineye giresiniz" demiş idi. Kays İbn-i Arab'a dahi dedi: "Sen hazır ol. Ben İsrafil (aleyhi's-selam)ın üfürdüğü süru işitirim. Sana haber verince sen dahi bu silr-i nayı üfür! Cümle kavmimiz bir yere gelsin. S efineye ( 46a) cem' olalım" demiş idi. İşte bu nay ve düdük ve miskal her ne ise ol vakitten kalmadır. Ve Eyyüb peygamberin bir çobanı var idi. İsmine "Aylan" derler idi. Koyun güder iken Eyyüb peygamber dedi: "İki salıanı birbirine vur. Onun sesine koyunlar gelir." Koyunların zili -"halili" demekEyyüb peygamberin ta'limi. Ve İsa peygamberin sazendesi ismi "Renci Kays" idi. Ve Hazret-i Resill-i Ekrem efendimiz Cı>allallahu teala aleyhi ve sellem) zamanmda gerek kös ve gerek kudüm tabiının sahibi Ali İbn-i Asım idi. Ve sürun ve nayin sahibi Mansür İbn-i Esed idi. Ve halili ve santür ve rebab26 sahibi Hasan İbn-i Acil idi. Meydan-ı erenlerde erkan (46b) olan tevhid gecesi belli olsun diye ilan için nevbe ta'bir olunup vurulur. Ba'dehu ezan-ı Muhammed! okunup orada başlanır.
Ve bir dahi ya derviş-i Sabit! Bunca delil ve te'vil ile temsilat edip ta'bir eylediğin damga-inişan-ı tarik "tae, gül, saç, hırka, deste-gül, tennüre, kemer" bu yedi eşkal-i zahiri ve ma'nevi, bir derviş kendini is bat için kisve edince ol vakit ol derviş e "fakir" derler. Bu fakir demek ne demektir? Fakir demek evliyaullah bendesi demek. Ve fakir üç harf ile yazılır. Ol üç hurüf: Biri "fa" dır, fıkıh ile aşinadır, faki demektir. İkinci "kaf"dır, sahib-i kanaat demektir. Üçüncü "ra"dır, sahib-i riyazet (47a) demektir. Ve bu fakirlik
büyük menzildir. "~1 ,..U ~1 9 .ş~ _,...u.JI :~ 9 ~ ..,JW .J.ıı ..,.La ~1 J[.ğ" [Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "Fakirlik övüncümdür. Ümmetimin fakir-liği ile de övünürüm."] Ve fakir demenin bir ma'nası dahi şudur ki, sahib-i riyazet olur. Taamda karnını pek doldurmaz. Daim karnı boştur.27 Bir kişinin midesi hali olur ise ol kişi kati temiz olur. Ağzından güzel rayilıa gelir. Zira taamda vücüd-i insana üç fesad vardır: Biri şehvet, biri illet, biri gafl.ettir. Kaçan bir kişinin midesi boş olsa, onda üç nesne hasıl olur: Biri taat, biri keramet, biri hikmet. Her kim az yese, onun kalbi ölmez. Uyku-su az olur. Bir kişi kırk sabah uyanık olsa Hak Teala (47b) onun kalbine . kırk çerağ uyandırır. Bir kişinin kalbi kırk çerağ nüru ile münevver olun-ca, ol kişinin batınalemi rüşen olup bir günaferaset ve türlü ma'rifet ve keramet zahir olup ol vakit ol kişi ehlullah ve arif-i billahtan olur. Ve bir dahi fakrın 1001 menzili ve kırk makamı ve yedi vilayeti vardır. Ademoğlu ~
;;.
~ 26 A: Böyle bir kelime bulunmamaktadır. S 27 A: boş durur
193
194
Yaşar CAFEROV
olan kişiye lazım olan, bir mürşid-i kamili bulup, ikrar edip, sıdkla bağlanıp, 1001 menzili ve kırk makamı ve yedi vilayeti birer birer gezip ve anlayıp kendisinde duymaktır. Ba'dehu bu üç fakr harfini kendine refik edip yevm-i kıyamette nas içinde malışer yerinde rüsvay olmamaktır. Ve bu fakirliğe ( 48a) hizmeti geçmeyen ne kadar alim dahi olsa fakirliği irtikab etmeyince şeytaniyyet kendisinden gi:tmez. Aliınl.ik da'vasını şeytan dahi eder idi. Kendi ilmi kendine faidesi dahi olmadı . .Adem-i safiyyullah hazretlerini mürşid etmedi. Emr-i Hak ki bilmeyip la'nete layık oldu. Böyle olunca bu dünyada fırsat elde iken, akıl başta iken, bir mürşid-i kanıil gerek seni sana bilditip insan-ı kanıil olmaya; zira nüsha-yı kübra gayrı değil ademdir, nüsha-yı suğra adem değil a.Iemdir. İşte bu esrar mürşid ile bilinir ve anlaşılır. Eğer dersen ya derviş "şeriat ve tarikat ve ma'rifet ve hakikat hiçbir nesneye temsil olabilir mi?" Olur, bilmiş ol, (48b) vücud-i insan anasır-ı erbaa üzere halk olunmuştur. Biri şeriat, ateş gibidir. -Her taam ateşte pişmese lezzeti olmaz, çiğ olur. Bir kişi şeriatini bilmese, ağzının lezzetini anlamayıp ve kelamını bilmez. İkinci, tarikat rüzgar gibidir. Hiç rüzgar esmese bir nesne şifa28 bulmaz. Ve tarikata girmeyen kişinin şifa-yı29 rlihanisi olmaz. Üçüncü, ma'rifet su gibidir. Bir kişide ma'rifet olmayınca, susuz bir şey vücud bulmayıp temiz olmadığı gibi onun kalbi paslıdır. Temiz değil pus tutmuş aynaya benzer. Dördüncü, hakikat toprak misalidir. Ol toprak olmasa hiçbir şey bitmez. Dünya lezzeti olmaz. Bir kişinin hakikatten haberi olmayınca, ( 49a) hakikat nedir, dünya nedir, uhra nedir, kendi nedir bilmez. Zira her şey ateş ile pişer. Rüzgar ile gider. Su ile temiz ohır. Toprak ile halk olur.
Ve bir dahi ibtida fi'I-asıl "mürşid kimdir ve mürid kimdir?" dersen, mürşid rabbu'l-a.Iemmdlr. Ve mürid Cebrail (aleyhi's-selam)dır. "Ve bu tarikatin evveli nedir ve alıiri nedir?" Evveli eyvallahtır. Alıiri illailah tır,
Eğer aşık isen derviş ilallah bil de de
Can isen canan nedir ilallah bil de de
Şeriatla amel ey le tarikat zikri ef'alin
Maarif sen haberdar ol illailah bil de de
28 A: safa 29 A: safa-yı
Seyyid Ali es-Sabit er-Rifai ve Kisve-i Ma'rifi Adlı Risalesi
(49b)
Hakikat kalb ile merbilt seni halk eyleyen ma'bild
Du dhô.nda odur maksud ilallah bil de de
Szfô.tzn ismidir ô.dem edip mir'ô.t-z zô.tzna
Ki kalbin zô.t ile kaim ilallah bil de de
Sözün siibit özün ma'rif edince
Mürid ol mürşide bağlan illallah bil de de
Temmet bi-avnillahi'l-azirn
195