186
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ ANA BİLİM DALI YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM TARİHİ 18. YÜZYILA AİT BUYURULDU MECMUASI (TÜRK TARİH KURUMU Y.70-DEĞERLENDİRME, TRANSKRİPSİYON) Yüksek Lisans Tezi AHMET ÖNAL İSTANBUL 2006

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

TÜRK TARİHİ ANA BİLİM DALI

YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM TARİHİ

18. YÜZYILA AİT BUYURULDU MECMUASI

(TÜRK TARİH KURUMU Y.70-DEĞERLENDİRME, TRANSKRİPSİYON)

Yüksek Lisans Tezi

AHMET ÖNAL

İSTANBUL 2006

Page 2: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

TÜRK TARİHİ ANA BİLİM DALI

YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM TARİHİ

18. YÜZYILA AİT BUYURULDU MECMUASI

(TÜRK TARİH KURUMU Y.70-DEĞERLENDİRME TRANSKRİPSİYON)

Yüksel Lisans Tezi

AHMET ÖNAL

DANIŞMAN: PROF. DR. MUSTAFA ÇETİN VARLIK

İSTANBUL 2006

Page 3: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ
Page 4: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

I

İÇİNDEKİLER

Önsöz………………………………………………………………….II Özet…………………………………………………………………...IV Abstract………………………………………………………………..V

KISALTMALAR……………………………………………………..VI GİRİŞ…………………………………………………………............1-40 1.ESERİN TAKDİMİ…………………………………………….......1 2. BUYURULDU TERİMİ…………………………………………...3 2.1. Beyaz Üzerine Buyuruldular……………………………………..4 2.1.1. Merkezde Yazılanlar……………………………………………4 2.1.2. Taşrada Yazılanlar………………………………………………6 2.2. Arz, Telhîs vb Üzerine Buyuruldular ………………………........8 2.2.1. Merkezden Verilenler…………………………………………..8 2.2.2. Taşrada Yazılanlar ……………………………………………..11 3. AKLÂMA DAİR BUYURULDULAR…………………………….12 4. İSTANBUL’UN İAŞESİ VE GÜNLÜK HAYATA MÜTEALLİK BUYURULDULAR……………………………….....13 4.1.Zahîre İhtiyacının Temini…………………………………………15 4.2. Et İhtiyacının Temini……………………………………………..19 4.3. Sabun İhtiyacının Temini…………………………………………21 4.4. Su İhtiyacının Temini……………………………………………..22 4.5. Odun Temini……………………………………………………...24 4.6. Deniz Ulaşımı…………………………………………………….25 4.7. Karada Ulaşım ve Nakliyât……………………………………….26 4.8. Beledî ve Sair Hizmetler………………………………………….28 5. VAKIFLAR…………………………………………………………30 6. MUHALLEFÂT ZAPTI ve DEVLET ALACAKLARININ TAHSİLİ.31 7. TÖRENLER………………………………………………………...32 7.1. Vilâdet-i Hümâyûnlar……………………………………………..32 7.2. Teşrifât…………………………………………………………….34 8. PARA İLE İLGİLİ BUYURULDULAR……………………………35 9. KIYAFETE DAİR BUYURULDULAR…………………………....37 10. SEFERLERE DAİR BUYURULDULAR…………………………38 METİN……………………………………………………………..40-170 Metnin Fihristi………………………………………………….........41-56 KAYNAKÇA…………………………………………………………..171 ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………175

Page 5: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

II

ÖNSÖZ

17 ve 18. yüzyıllar, Osmanlı tarihi incelemelerinde, genellikle, imparatorluğun

evvelâ “duraklayıp” sonra da “gerilediği” yüzyıllar olarak nitelendirilmiş; bu kötü

şöhreti nedeniyle uzun süre adeta unutulmuşluğa terk edilmişlerdir. Ancak son

zamanlarda yapılan araştırmalar, bu yaygın kanaatin aksine, zikredilen dönemlerin,

büyük bir buhranla karşı karşıya kalan devletin bu buhranı aşıp, kendini değişen ve

dönüşen dünyanın şartlarına intibak ettirmesi süreci olarak anlaşılması gerektiğini

ortaya çıkarmıştır.

Osmanlı idârî, askerî, iktisadî ve içtimaî bünyesinde büyük değişimlere sebep

olan bu sancılı dönemin hakkıyla incelenebilmesi ancak dönemin yerli ve yabancı

kaynaklarının tetkik ve tahliliyle mümkündür. Meseleyi yerli kaynaklar noktasında ele

aldığımızda, gerek Osmanlı arşivlerindeki mevcut belge ve defter koleksiyonları,

gerekse kütüphanelerdeki yazma eserler, araştırmacılara geniş bir çalışma yelpazesi

sunmaktadır. Ancak maalesef şimdiye kadar ne arşivler tam olarak tasnif edilmiş ne de

yazma eserlerin katalogları tamamlanmıştır. Tarihçiliğimiz önünde ciddi bir engel

olarak bütün azâmetiyle duran bu meşgâlenin üstesinden ancak ve ancak daha fazla

gayretle gelebiliriz.

Bir derya mesabesinde olan Osmanlı tarihi araştırmalarında küçük bir katkı

olması ümidiyle bu çalışmayı hazırladık. Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, Nr:Y.70’te

kayıtlı 18. yüzyıla ait buyuruldu mecmuası, eserin fihristinden anlaşıldığı üzere 138

varak olmak üzere hazırlanmıştır. Ancak elimizdeki metin 100b’de son bulmaktadır.

Yazmanın 38 varaklık bölümü ise kayıptır. Tez çalışmamız iki ana kısımdan

mürekkeptir. Birinci bölümde, ilk olarak mecmuanın takdimi yapılmış, sonra Osmanlı

diplomatikası açısından “buyuruldu” ıstılahı ele alınmış ve son olarak mecmûadaki

mevcut buyuruldular tasnif ve tahlil edilmiştir. İkinci bölümde ise metnin Latin

harfleriyle neşri hazırlanmıştır.

Metin tesisinde basit bir transkripsiyon kullanılmıştır. Eserin imlâsı elden

geldiği ölçüde muhafaza edilmiştir. Türkçe kelimelerin sonundaki “b”ler “p” olarak

yazılmış ve bu kelimelerin telâffuzunda günümüzdekine yakın bir telâffuz tercih

edilmiştir. Arapça ve Farsça kelimelerde ayınlar (‘) ile, hemzeler ise (’) ile

gösterilmiştir. Gerekli olan yerlerde tarafımızdan yapılan eklemeler ise [ ] ile

Page 6: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

III

gösterilmiştir. Yazmada üzeri çizilip mukabilinde herhangi bir şey yazılmayan kelime

ve ifâdeler çeviri metne dâhil edilmemiştir. Kelimenin üzeri çizilip o kelimenin altında

veya üstünde ya da derkenarda yeni bir kelime yazıldığı durumlarda bu yeni kelime esas

alınmıştır. Mevcut derkenarlar metne dâhil edilmiş ve bu husûs dipnotlarda

belirtilmiştir.

Çalışmalarım sırasında devamlı teşvik ve yardımlarını gördüğüm hocam Prof.

Dr. Mustafa Çetin Varlık’a ve yardımlarını gördüğüm hocalarım Yrd. Doç. Dr. Recep

Ahıshalı ile Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu’ya teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Tezimin Türk Tarih Kurumu’ndaki metninin kopyasını getirten İslam Araştırmaları

Merkezi Kütüphanesi yöneticileri ile tezimle ilgili malzemeleri benden esirgemeyen Dr.

Mesut Aydıner’e de teşekkür ederim.

Ahmet ÖNAL

Page 7: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

IV

ÖZET

Bu çalışmaya esâs teşkil eden Buyuruldu Mecmuası, kâtiplere, çeşitli

belgelerin yazımında riâyet edilmesi gereken usûllerin öğretilmesi ve/veya bir ilim

addedilen inşânın mümtaz numûnelerinin birer emsâl olarak ilgili kimselerin

istifâdesine sunulması gâyesiyle hazırlanan münşeat mecmuaları geleneği çerçevesinde

düzenlenmiş bir mecmuadır. Eserin kim tarafından ve hangi tarihte hazırlandığı tam

olarak tespit edilemese de yazarın mâliye katiplerinden birisi olduğu ve eserini

1790’larda yazdığı tahmin edilebilir.

17. yüzyılın ortalarından itibaren Paşa Kapısı (Bâb-ı Âsafî, Bâb-ı Âlî), tedricî

bir süreçte Divân-ı Hümâyûn’un yerine, devlet işlerinin hâllinde yeni bir hükümet

merkezi haline gelmeye başladı ve bu sürece bağlı olarak devlet yönetiminde

bürokrasinin ağırlığı da arttı. Bizzat padişah tarafından tam bir istiklâlle yetkilerini

kullanmaları temin edilen bu yeni dönemde sadaret ve Bâb-ı Âlî, hükümet etmede,

çeşitli güç odaklarının nüfûz mücadelesi karşısında kuvvet ve kudret kazandı. Eskiden

padişahların hatt-ı hümâyûnlarıyla hâlledilen birçok mesele artık sadrazamların

buyurulduları ile düzenlenmeye başladı. İşte bu Buyuruldu Mecmuası da zamanının

ihtiyaçlarına binâen hazırlanmıştır.

Müellif, eserin başında hazırladığı bir fihristte, her varakta mevcut

buyurulduları başlıklar halinde varak numarası ile birlikte yazmıştır. Bundan sonra esas

metin yer almaktadır. Metin esas itibariyle sadrazamlara ait buyuruldu sûretlerinden

oluşmakla birlikte çeşitli konulara dair kanûn ve açıklamalar ile birer, pâye tevcîhi

fermânı, mevlevîyyet tevcîhi fermânı, medrese ru’ûsu, hâcegân mansıbı ru’ûsu ve hatt-ı

hümâyûn sûreti ve iki tane de sadâret kaymakamı tarafından verilmiş buyuruldu ihtiva

etmektedir. Eser, fihristten anlaşıldığı kadarıyla 138 varak olarak tanzim edilmesine

rağmen, mevcut nüsha 100. varakta sona ermektedir. Müellif, eserinde, genel itibariyle

aynı konuyla ilgili buyurulduları bir araya toplamaya çalışmakla birlikte, bazen bu

sistematiğin dışına çıkmıştır.

Page 8: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

V

ABSTRACT

Buyruldu collections which are analyzied mainly in our study, were prepared

in order to teach katips (secretaries) how to write official documents. Buyruldus’ are

considered in the framework of munshaat collections generally. The writer and the date

of the book are still exactly unknown but he might be one of the ministry of finance

katib (secretary) and the book might be written around 1790’s.

From the middle of Seventeenth Century onwards Bab-ı Ali (Sublime Porte)

started gradually to become a new centre of government in spite of the Divan Humayun.

This development gave an opportunity to the bureoucracy to play a dominant role in

governmental affairs.

Sadaret which was very independent in using its authority, given by the sultan,

had a very enorumous strenght against other circles in the power sttruggle. The

Governmental affairs, used to be directed by the sultan’s order (hatt-ı humayun), was

began to regulate by Sadrazam’s buyruldu (order). This buyruldu collection was

prepared according to that period’s necessities.

In the contents at the beginnig of the book, the writer ordered each buyruldu

with a title and wrote with page numbers. The main text comes after that. The each text

is essentially consist of buyruldu copies, written by Sadrazams, but contains some code

of laws, explenations, an appointment order (paye or mevleviyet), a madrasa ruus,

hacagan mansib ruus, a copy of hatt-i humayun (sultan’s order) and two buyruldu’s

given by the sadaret qaim-maqam. According to the contents, the book originally had

been ordered as 138 pages, but we have just one hundred of them. The writer in general

tried to collect the buyruldu’s according to their implicites. But sometimes he neglected

his method.

Page 9: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

VI

KISALTMALAR

a.mlf.: Aynı müellif.

bkz.: Bakınız.

c.: Cilt.

çev.: Çeviren.

DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi.

ed.: Editör.

İA: Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi.

İÜ: İstanbul Üniversitesi.

kord.: Koordinatör.

M.Ü.: Marmara Üniversitesi.

nr.: Numara.

s.: Sayfa.

trz.: Tarihsiz.

yay. haz.: Yayına hazırlayan.

Page 10: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

GİRİŞ

1.ESERİN TAKDİMİ

Kâtiplere, envaî çeşit belgelerin yazımında riâyet edilmesi gereken usûllerin

öğretilmesi ve/veya bir ilim addedilen inşânın mümtaz numûnelerinin birer emsâl olarak

ilgili kimselerin istifâdesine sunulması gâyesiyle hazırlanan münşeat mecmuaları,

Emevîler’in son zamanlarından itibaren ortaya çıkmış ve Abbasîler döneminden sonra

bir gelenek hâlinde asırlarca yaşamıştır. Bugün hemen bütün yazma eser

kütüphanelerinde rastlanabilen münşeat mecmualarından anlaşılacağı üzere Osmanlılar

da bu geleneği yakinen takip etmiş ve uygulamışlardır. Bu eserlerin tahlili hem

diplomatik hem de tarih ilmi için elzemdir1.

İşbu çalışmaya esâs teşkil eden Buyuruldu Mecmuası, zikredilen gelenek

çerçevesinde hazırlanmış bir münşeat mecmuasıdır. 17. yüzyılın ortalarından itibaren

Paşa Kapısı (Bâb-ı Âsafî, Bâb-ı Âlî), tedricî bir süreçte Divân-ı Hümâyûn’un yerine,

devlet işlerinin hâllinde yeni bir hükümet merkezi haline gelmeye başladı ve bu sürece

bağlı olarak devlet yönetiminde bürokrasinin ağırlığı da arttı. Bizzat padişah tarafından

tam bir istiklâlle yetkilerini kullanmaları temin edilen bu yeni dönemde sadaret ve Bâb-ı

Âlî, hükümet etmede, çeşitli güç odaklarının nüfûz mücadelesi karşısında kuvvet ve

kudret kazandı2. Eskiden padişahların hatt-ı hümâyûnlarıyla hâlledilen birçok mesele

artık sadrazamların buyurulduları ile düzenlenmeye başladı. İşte bu Buyuruldu

Mecmuası da, muhtemelen, böyle bir zamanın ihtiyaçlarına binâen hazırlanmıştır3.

Mecmuanın şimdilik tespit edilebilen tek yazma nüshası, Türk Tarih Kurumu

Kütüphanesi’nde nr.Y. 70’de kayıtlıdır. Kapağında, metindekinden farklı bir hatla

yazılmış birtakım hesâplar ve kayıtlar vardır. En alt kısımda, Osmanlıca olarak tanzim

edilmiş Türk Tarih Encümeni mührü yer almaktadır. Bu mührün üstünde, “Sultân

1 Genel bir değerlendirme için bkz. Bekir Kütükoğlu, “Münşeat Mecmualarının Osmanlı Diplomatiği Bakımından Ehemmiyeti”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 169-176. 2 Muzaffer Doğan, “Divân-ı Hümâyûn’dan Bâb-ı Âli’ye Geçiş”, Osmanlı, VI, ed. Güler Eren, Ankara 1999, s. 200. 3 Bazı eserlerde bir diğer buyuruldu mecmuası olarak zikredilen Süleymaniye Kütüphanesi, Es‘ad Efendi Kısmı, nr.3363’teki mecmua hakikatte bir inşa mecmuasıdır.

Page 11: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

2

Mustafa-i Sâlis ve Sultân Abdülhamid Han-ı Evvel Zamanlarına Âid Buyurulduları

Hâvî Mecmû‘a” yazmaktadır. Ancak muhtemelen mecmuanın künyesini

kataloglandırmak gayesiyle daha sonra yazılan bu ifâde, metnin bütün içeriğini

yansıtmaktan uzaktır. Zira bazı buyuruldular, “Gurre-i RA sene 1207”, “11 CA sene

1206”, “Fî 16 RA sene 1204”4 gibi III. Selim dönemine tekabül eden tarihler

taşımaktadır.

Mecmuayı tertip eden müellifin kimliği meçhûldür. Ancak metinde yer alan

bazı ifadeler, müellifin mesleği hakkında tahminde bulunmamıza imkân tanımaktadır.

Sayfa 14a’da, ulûfe ile ilgili muâmelât izâh edilirken “eğer divân-ı hümâyûn ise tezâkiri

başbâkikulı ağa efendimize verilür” şeklinde bir ifâde yer almaktadır. Müellif başka bir

yerde herhangi bir âmir için böyle bir ifadeye yer vermez. Bu husûs müellifin mâliye

kalemlerinden bir kâtip olduğunu düşündürmektedir. Eserin tam olarak ne zaman

hazırlandığı husûsu da tam olarak belli değildir. Ancak mecmuada genel itibariyle çok

azında tarih bulunan buyuruldulardan iki tanesinin en geç tarih olarak Hicrî 1207

tarihini taşıması, eserin bu veya müteakip birkaç yıl içinde yazıldığını

düşündürmektedir.

Müellif, eserin başında hazırladığı bir fihristte, her varakta mevcut

buyurulduları başlıklar halinde varak numarası ile birlikte yazmıştır. Bundan sonra esas

metin yer almaktadır. Mevcut metin 100b’de sona ermesine rağmen, gerek bu sayfada

yer alan buyuruldunun tam olarak bitirilmemesi, gerekse fihristin 138 varaklık esas

metni muhtevi bir şekilde tanzim edilmesi ve fihristte bu varaklarda yer alan

buyurulduların zikredilmesinden elimizdeki mecmuanın eksik olduğu anlaşılmaktadır5.

Metnin 11. varağına kadar olan kısmında her bir sayfada yer alan satır sayısı düzensiz

olup, bundan sonraki sayfalar 19’ar satır hâlinde tanzim edilmiştir. Fihristte, buyuruldu

başlıkları siyah, varak numaraları ise kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Metin kısmında

ise sayfa kenarları kırmızı çizgilerle çerçeve içine alınmış, aynı şekilde bazı istisnalar

dışında her bir buyuruldunun başı ve sonu kırmızı çizgilerle diğerlerinden tefrik

edilmiştir. Müellif, metnin 11a’ya kadar olan kısmında bazı buyuruldu sûretlerini

vermekle birlikte, zaman zaman çeşitli konularda usûle dair açıklamalar yapmakta ve bu

açıklamalarını ana metinden farklı olarak kırmızı mürekkeple yazmaktadır. Bu kısımda

4 Sırasıyla bkz. Metin, 43a, 53b, 90a 5 Yaptığım bütün araştırmalara rağmen bu eksik bölümün izini bulamadım. Bu hususta yapılacak her türlü katkıya şimdiden teşekkür ederim.

Page 12: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

3

konular arası geçişlerde ya herhangi bir başlık kullanılmayarak bu iş için ayrılan bölüm

boş bırakılmış ya da “buyuruldu”, “sûret-i buyuruldu” gibi başlıklara yer verilerek

bunlar kırmızı mürekkeple yazılmıştır. 11a-19b arası bölüm ise daha ziyâde çeşitli

kalemlerin uhdelerindeki vazifeler ve yaptıkları işlemlerden aldıkları harçlara dair

kanûnlar, bazı kâtiplerin miktarı ile kâtiplere tenbihâtı hâvî birkaç buyuruldudan

oluşmaktadır. Bu ve bundan sonraki bölümlerde her bir buyuruldunun başında kırmızı

mürekkeple yazılmış başlıklar yer almaktadır. Esas metin siyah mürekkeple tahrir

edilmiştir.

Metin esas itibariyle sadrazamlara ait buyuruldu sûretlerinden oluşmakla

birlikte yukarda zikredilen kanûn ve açıklamalar ile birer, pâye tevcîhi fermânı,

mevlevîyyet tevcîh fermânı, medrese ru’ûsu, hâcegân mansıbı ru’ûsu ve hatt-ı hümâyûn

sûreti ve iki tane sadâret kaymakamı tarafından verilmiş buyuruldu ihtiva etmektedir6.

Müellif, eserini, genel itibariyle sistematik bir çerçevede tanzim etmeye çalışmıştır.

Belli konulara ait buyuruldular bir arada verilmiştir. Ancak zaman zaman bu

sistematiğin dışına çıkarak birbirleriyle ya da ilgili konuyla alakadar olmayan

buyurulduları bir arada vermiş veya aynı konuya müteallik buyurulduları eserin farklı

yerlerine koymuştur.

Rahatlıkla okunabilecek bir hatla yazılan metinde, “Açıkbaş Meliki Soloman”,

“Yedi Kulle” gibi bazı özel isimler ile “evvel”, “mahalle”, müte‘ayyin” gibi şeddeli

okunması gereken kimi kelimeler ve terkipler dışında fazla bir harekelendirmeye yer

verilmemiştir. Zaman zaman bazı kelimelerin üzeri çizilerek bu kelimenin üzerine başka

bir kelime yazılmış veya derkenara yazılan bazı ifadeler bir çizgi ya da husûsî işaretle

metne dâhil edilmiştir. Özellikle esas metinde yazıyla belirtilen birçok sayısal ifade,

ilgili sayfaların derkenarlarında rakamlarla yeniden yazılmıştır. Metindekinden farklı bir

hatla yazılan bütün bu derkenarlar, muhtemelen, daha sonra istifade ettiği mecmuada

tespit ettiği üslûp hatalarını düzeltmek isteyen ve pratik kullanım sağlamaya çalışan

başka bir kimse tarafından yapılmıştır.

2. BUYURULDU TERİMİ

Buyuruldu, sözlük anlamı itibariyle, emretmek, hükm eylemek gibi manalara

gelen “buyurmak” mastarından yapılmış bir isimdir. Kelimenin Osmanlı

6 Sırasıyla bkz. Metin, 7a-7b, 7b-8a, 8a, 8a, 23a-24a, 99a-100a.

Page 13: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

4

diplomatiğindeki ıstılahî manası ise sadrazam, vezir, defterdar, kazasker, kapdan paşa,

beylerbeyi gibi üst düzey devlet ricâlinin, kendilerden aşağı mevkilerde bulunan diğer

görevlilere gönderdikleri emirlerdir7.

Osmanlı muharrerâtında bir belge türüne adını veren buyuruldu kelimesi tarihî

tekâmülü içinde açık ve okunacak sûretteki bir yazı halinden, stilize edilmiş bir şekle

dönüşmüştür. XVI. yüzyıla ait buyuruldularda, bu tâbir okunaklı bir tarzda yazılmış

ancak zamanla, hızlı yazmak gayesiyle, önce “vav”dan sonraki harfler birer diş haline

gelmiş, sonra bütün harfler aslî şekillerini kaybederek kelime başlangıç çizgisi aşağıdan

yukarıya doğru çıkıp tekrar inen ve birbirine bitişik beş veya altı diş ya da “U”dan

oluşan ve sonuncunun ucu yukarıya doğru kıvrılıp uzanan bir klişe haline girmiştir8.

Buyurulduları, şekil bakımından, beyaz üzerine buyuruldular ve telhîs/takrîr,

arz üzerine buyuruldular; yazıldıkları yer bakımından ise merkez ve taşrada yazılanlar

şeklinde iki ayrı şekilde tasnif etmek mümkündür9.

2.1. Beyaz Üzerine Buyuruldular

2.1.1. Merkezde Yazılanlar

Buyuruldu vermeye selâhiyeti olanların kendilerini alakadâr eden işlerde

re’sen verdikleri emirler, beyaz üzerine buyuruldu ismiyle tesmiye edilebilir. Bu tür

buyuruldular, padişaha âid emirler edâsında, belli bir usûl dâiresinde ve muayyen

rükünlere riâyeten yazılırlardı.

Beyaz üzerine buyuruldular doğrudan elkab rüknü ile başlar. Muhâtabının

mevkiisine muvâfık olarak kullanılacak elkab tespit edilmiş olmakla birlikte, bu elkab

neşrettiğimiz sadrazamlara âid buyuruldu mecmuâsında tespit edildiği vechile hem

gayet kısa ve sâde, hem de birçok farklı makam için müşterektir. Buna göre: sudûr-ı

kirâma, “izzetlü fazîletlü efendi hazretleri”; İstanbul, Galata, Üsküdar kadılarına,

“fazîletlü efendi”; defterdâr efendi, reîsü’l-küttâb efendi, şıkk-ı sânî efendi ve sâlis

efendi, tevkî‘i efendi, defter emîni efendi, şehremîni, tersâne emînini, darbhâne emîni,

7 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Buyuruldu”, Belleten, sayı: 19 (1941), s. 289; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika), İstanbul 1994, s. 197. 8 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, aynı yer; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Buyuruldu”, s. 290. 9 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, aynı yer; a.mlf., “Buyruldu”, DİA, VI (1992), s. 478.

Page 14: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

5

yeniçeri ağası, bostâncıbaşı, kethüdâ-ı bevvâbîn ağa bunlara yalnız “izzetlü”; kapdan-ı

deryâ vezîr ise, “kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem izzetlü rif‘atlü paşa hazretleri”;

Haremeyn-i Muhteremeyn müfettişi efendi, evkaf müfettişi efendi, Mahmud Paşa nâ’ibi

efendi, Süleymaniye hekîmbaşısı efendi diye yazılırdı10. XIX. Yüzyılının ortalarına

gerçekleştirilen bürokratik reform neticesinde yeni müesseselerin kurulmasıyla bunların

âmirlerine hitâben yazılacak buyuruldularda kullanılacak elkablar da tespit edilmiştir.

Yeni düzenlemeye göre: Serasker ve kaptanpaşalara, “devletlü, atûfetlü efendim

hazretleri”; Mısır valisi, maliye, evkaf, ticaret, darphâne nâzırları ve Ordu-yı Hümâyun

müşiri vb’ne, “devletlü efendim hazretleri”; müşirler, valiler, hariciye ve tersane

nâzırları ile Mâbeyn başkâtibi vb’ne, “atûfetlü efendim hazretleri” şeklinde elkablar

tespit edilmiştir11. Aynı hususta, farklı mevkiilerdeki birden fazla kişiye hitâben bir

buyuruldu verileceği zaman, her görevli için ayrı ayrı muayyen ünvân kullanılırdı12.

Elkab rüknünü müteakib, buyurulduya konu olan meselenin anlatıldığı

nakil/iblağ bölümü gelir. Nakil rüknü konunun mahiyeti veya ehemmiyetine göre uzun

ya da kısa olabilir ve burada anlatılacak husus açık bir sûretde yazılır13. Ayrıca, bu

bölümde, daha evvel aynı mesele ile ilgili başka bir emir ısdâr edilmiş ise bu da çeşitli

ifâdelerle zikredilir14.

Genellikle “imdi” kelimesi ile başlayan emir/hüküm rüknünde15, o mesele

hususunda nasıl hareket edileceği belirtilir.

Emir rüknünden sonra, özellikle ehemmiyet verilen meselelere müteallik

buyuruldularda, te’kîd/tehdîd rüknü yer alır. Burada, muhâtab(lar)ın veya diğer

kimselerin emre uymamaları durumunda karşı karşıya kalacakları cezâ hatırlatılır16.

10 Bkz. Metin, 6a-6b. 11 Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, s. 479. 12 “İstanbul ve Haslar ve Galata ve Üsküdar kadıları fazîletlü efendiler ve izzetlü sekbânbaşı ağa ve Galata voyvodası ve Üsküdar ustası”, bkz. Metin, 44b. 13 “İşbu îd-i adhâ-ı meserret-fermâda zebh olunacak karâbînin baş ve ciğer ve ayak ve fazalâtı miyân-ı esvâk ve bâzar ve kûçe ve bucaklara ilka ile râyiha-i kerîhe hudûsuna sebeb ü illet olanların ve bâ-fermân-ı âlî memnû‘âtdan olan nisvân tâifesinin esvâk ve mahallât aralarında geşt ü güzârlarının men‘ ü def‘leri mühimm ve muktezî olmağla …”, bkz. Metin, 48a. 14 “…ez-kadîm memnû‘âtdan olduğundan bu husûs içün vakit vakit tenbîhden hâlî olunduğu yoğiken…”, bkz. Metin, 42b; “…bundan akdem bâ-fermân-ı âlî men‘ olunup…”, bkz. Metin, 61a. 15 “…imdi birkaç gün zarfında ocağınızın kethüdâ ve zâbitân ve mevcûd olan neferâtıyla levâzımât-ı seferiyyeyi rü’yet Âsitâne-i Sa‘âdet’den tahrîr edüp beş yüz nefer olmak üzere tekmîlen mahall-i me’mûrenize vusûle…”, bkz. Metin, 25a; “…imdi sevâhilde mevcûd ne kadar peksimat var ise ba‘de’t-tahkik ol mikdâr kantâr peksimatın tertîbi husûsuna tanzîm…”, bkz. Metin, 46b. 16 “… her kim sabununu ketm idüp sonra bulunur ise ibreten li’l-gayr tertîb-i cezâ olunacağını gereği gibi ifâde…”, bkz. Metin, 54a; “…hidmet-i lâzımelerinde kıyâm eylemelerini cümlesine ale’l-vechü’t-tehdîd tenbîh-i ekîde ihtimâm ve bundan böyle hilâf-ı fermân-ı âlî hareket eder olur ise ahz ü ta‘zîr ve zâbitânı

Page 15: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

6

Emrin sonu, genellikle “deyü buyruldu” şeklinde veya bazen yalnız “deyü” kelimesiyle,

bazen de “amel ve hareket eyleyesiz” şeklinde bitirilerek son kelimeler zımnen ifâde

edilmiştir17.

Son olarak tarih rüknü yer alır. Tarih yazılırken, rakamla tarih konulan bütün

belgelerde olduğu gibi, ayın tarihi ve sene rakamla yazılır; ay için muayyen rumuzlar

kullanılır ve yıldan önce mutlaka seneyi ifâde eden işaret konur18. Şu misâllerde

görüleceği üzere tarih çeşitli şekillerde yazılabilmekteydi: Fî 18 S sene 1179 (bkz.

Metin, 66b); Fî Gurre-i S sene 1179 (bkz. Metin, 53a); Gurre-i RA sene 1168 (bkz.

Metin, 92a).

Sadrazam buyuruldularında nazâr-ı dikkati celb eden bir işaret de pençedir.

Pençeler, bulundukları belgelerde, yerine ve ehemmiyetine göre faklı şekiller

arzedebilmektedir19. Pençenin, mutlaka riâyet edilmesi iktizâ eden bir kaîde olmadığı da

elimizdeki birçok pençesiz buyuruldudan anlaşılmaktadır. Ancak, sadrazam devlet

merkezinde bulunduğu zaman ondan başka hiçbir devlet ricâli pençeli buyuruldu

yazamazdı20. Sadrazamların buyuruldularına pençe çekmesi usûlü 1861’de, Keçeci-zâde

Mehmed Fuad Paşa’nın sadareti döneminde kaldırılmış ve sadrazamlar hem re’sen hem

de derkenâr tarzında yazdıkları buyuruldularının sağ üst tarafına pençe yerine kendi

sadaret mühürlerini basmaya başlamışlardır21.

Kaptanpaşa, defterdâr gibi görevlilerin de kendi sahalarına müteallik işlerde

buyuruldu yazma yetkisi var idi. Defterdâr gerektiği zaman kendi dîvânında ve malî

tayinlerde buyuruldu verir, altına pençe yerine kendi kuyruklu imzâsını koyar ve bu

buyuruldu sadrazamın mûcib buyuruldusu ile tasdik olunurdu22.

2.1.2. Taşrada Yazılanlar

dahi te’dîb olunacağını cümlesine ifâde…”, bkz. Metin, 70b; “…hilâfına hareketden be-gayet tehâşî ve mücânebet eyleyesin deyu…”, bkz. Metin, 77a. 17 Neşrettiğimiz mecmuâdaki buyurulduların önemli bir kısmı “deyu” ile bitirilmiştir; ayrıca bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, s. 480. 18 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 199; Neşrettiğimiz mecmuâdaki buyurulduların, muhtemelen bunların yalnızca birer numûne olmalarından nâşî, çok azında tarih kullanılmıştır. 19 M. Tayyib Gökbilgin, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, İstanbul 1979, s. 95-96. 20 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ile Buyuruldulara Dair”, Belleten, sayı: 17-18 (1941), s. 114. 21 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Tuğra ve Pençeler”, s. 115. 22 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, Ankara 1988, s. 329.

Page 16: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

7

Beylerbeyiler veya beylerbeyi olarak bir eyâletin yöneticiliğine tayin edilen

vezîrler, idârelerindeki eyâletin en yüksek askerî ve idârî âmiri olmaları hasebiyle, kendi

görev alanları dâhilinde buyuruldu verebilme yetkisine sahiptiler. Bu salâhiyet, eyâleti

vekîl-i saltanat sıfatıyla yönetmelerinin tabii bir uzantısı idi23. Bir vezîr, tayin olunduğu

eyâletine giderken veya taşradaki vazifesinden azledilip merkeze çağrıldığı zaman

varacağı yere kadar olan yol üzerinde dava dinleyip buyruldu verir ya da bu davayı o

bölgenin idârecisine havâle edebilirdi24. Geniş yetkilerle ordunun sevk ve idâresini

üstlenen serdârlar da bulundukları bölgelerin mahallî yöneticilerine buyuruldu

verebilirlerdi.

Taşrada, XVII. yüzyıla kadar, beylerbeyiler tarafından yazılan emirler

arasında, içlerinde “buyuruldu” kelimesinin kullanıldığı belgelere şimdiye kadar

rastlanamamıştır. Ancak kendi içlerinde “mektub” olarak nitelendirilen ve muhtevâ

bakımından padişah fermânı edâsında yazılanlar buyuruldu mahiyetini taşımaktadır25.

XVIII. yüzyılda, daha önceleri beylerbeyilerin emir ve yazıları için kullanılan hurûf,

kâğıt, vesîka, varaka gibi deyimler terk edilmiş ve bu tür yazılar da buyuruldu ismiyle

anılmıştır26.

Beylerbeyi buyurulduları, merkezde yazılan buyuruldulara benzer rükünler

çerçevesinde tahrîr edilirler. Bu buyuruldular da doğrudan elkab rüknü ile başlar. Farklı

mevkiilerdekiler için ayrı ayrı elkab tespit edilmiş olmakla birlikte, bu elkab

merkezdekiler kadar sâde değildir. Kadılara, ‘şerî‘at-me’âb…fazîletlü efendi’, ‘seccâde-

nişîn-i şerî‘at-ı garrâ olan fazîletlü efendi’, ‘şerî‘at-şi‘âr … fazîletlü efendi’, ‘mesned-

ârâ-yı şerî‘at-ı garrâ fazîletlü efendi’; nâ’iblere, ‘na’ibü’ş-şer‘ olan izzetlü efendi’;

voyvoda, mütesellim, kethüdâyeri ve yeniçeri serdârlarına, ‘mefâhirü’l-emâsil ve’l-

akrân’, ‘kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân voyvodası izzetlü ağa’ gibi elkablar

kullanılmıştır27. Fermanlarda olduğu gibi buyuruldularda da gerektiği zaman birden

23 Beylerbeyiler hakkında bkz. Mehmet İpşirli, “Beylerbeyi”, DİA, VI (1992), s. 69-74; Halil İnalcık, “Eyâlet”, DİA, XI (1995), s. 548-550; Mustafa Çetin Varlık, “XVI. Yüzyılda Anadolu Beylerbeyiliği, Sancakları ve Kadılıkları Üzerine”, Atatürk Üniversitesi'nin Kuruluşunun XX. Yıl Armağanı, IV (Ankara 1978), s. 19-31; a.mlf., “Anadolu Eyaleti”, DİA, III, 143-144. 24 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, s. 207. 25 Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, s. 479; a.mlf., Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 200. 26 M. Tayyib Gökbilgin, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, s. 99. 27 Ali Açıkel, “Tokat Şer‘iyye Sicillerine Göre Beylerbeyi Buyurulduları”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, sayı: 5 (İstanbul 2001), s. 15-16.

Page 17: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

8

fazla kişiye hitâb edilebilir ve böyle durumlarda her bir görevli için kabul edilmiş elkab

kullanılırdı28.

Elkab rüknünden sonra mutlaka du‘â rüknü yer alır. Elkabda olduğu gibi

du‘âda kişinin makamına göre farklı du‘â formülleri kullanılır: Kadılar ve na’ibler için,

“zîde ilmühu” veya “zîde fazlühu”; voyvoda, mütesellim, kethüdayeri ve yeniçeri

serdârları için “zîde mecdühu” gibi29. “İnhâ olunur ki” veya “ba‘de’t-tahiyye (ba‘de’s-

selâm) inhâ olunur ki” gibi formüller kullanılarak du‘â rüknü ile nakil/iblağ rüknü

bağlanır30.

Nakil/iblağ rüknünde, buyuruldunun yazılma sebebi, duruma göre, uzun veya

kısa bir şekilde izah edilir. Zikredilen hadîse daha önce vuku‘ bulmuş ise “bundan

akdem” ya da “bundan evvel” gibi ifâdeyle ilgili vak‘a anlatılır31.

Müteakib rükün olan emir/hüküm rüknünde, verilen emir ifâde edilir ve “işbu

buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve ile irsâl ü tısyâr olunmuşdur” veya buna benzer bir ifâde ile

belgelenin buyuruldu olduğu vurgulanır32. Bazı buyuruldularda “ile irsâl ü tısyâr

olunmuşdur” ifâdesinde önce belgeyi götüren ve umumiyetle beylerbeyinin

maiyyetinden olan görevlinin ismi ile güzergâh yazılmış, bazen de bu isimler ve bilgiler

sonradan belirlenmek üzere yâhûd daha da önemlisi güvenlik endişesiyle boş

bırakılmıştır33.

Emir/hüküm rüknünden sonra sırasıyla te’kîd ve tarih rüknü gelir. Her iki

rükünde, kendi anlam bütünlüğü içinde, merkezde tahrîr edilen buyuruldulara benzer

usûllerde yazılır.

Taşrada yazılan ve şer‘iyye sicillerine kaydedilen bazı buyurulduların en

sonunda, sol alt köşede buyurulduyu kaleme alan şahsın ünvanı ve ismi

bulunmaktadır34. Buyurulduların asıllarında ise buyuruldunun başlangıç kelimesinin

üzerinde, sağ tarafta makam mührü veya en altta yazan şahsın pençesi ve zat mührü yer

almaktadır35.

28 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 202; iki farklı örnek için ayrıca bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Buyruldu”, s. 308-313. 29 Ali Açıkel, “Beylerbeyi Buyurulduları”, s. 16. 30 Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, s. 480. 31 Ali Açıkel, “Beylerbeyi Buyurulduları”, aynı yer. 32 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 200. 33 Ali Açıkel, “Beylerbeyi Buyurulduları”, s. 17. 34 Ali Açıkel, “Beylerbeyi Buyurulduları”, s. 18. 35 Beylerbeyi buyuruldularında makam mührünün kullanılması XVII. yüzyılda başlamıştır, bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyuruldu”, s. 480; a.mlf., Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 201.

Page 18: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

9

2.2. Arz, Telhîs vb Üzerine Buyuruldular

2.2.1. Merkezden Verilenler

Fatih Kanunnâmesi’ne göre padişahın tuğrasını taşıyan hükümlerin

yazılmasında, mâlî işlerde defterdâra, şer‘î işlerde kadıaskere ve mülkî işlerde de

sadrazama salâhiyet verilmiştir. Bu durum, zikredilen makamlardakilerin, kendi

sahalarında, padişahın vekili konumunda bulunmalarından kaynaklanır.

Dîvân-ı Hümâyûn’un sık sık toplandığı ve devlet meselelerinin hâllinde ana

mercii olduğu dönemlerde buraya sunulan bir arz, arzuhal, arîza yâhûd takrîr, baş

tezkereci ya da onun bulunmaması durumunda reisülküttâb tarafından yüksek sesle

okunup, istek kabul edildiği takdirde, aynı belgenin üzerine sadece “buyuruldu”

kelimesi veya “Mûcebince mezbûr serden-geçti hükmile derdestiyet üzere tevcîh

olunmak buyruldu” şeklinde hükme esas olacak noktayı açıklayan buyuruldu ifadesi

konulurdu36. Lüzûm görüldüğü zaman, konuya müteallik kayıtların çıkartılması için,

talep ilgili kalemlere havale edilir ve nihaî hüküm de bu minvâlde hazırlanırdı.

XVII. yüzyıldan itibaren, tedricen Dîvân-ı Hümâyûn eski ehemmiyetine

kaybederek devletin işleyişinde Paşa Kapısı ön plana çıkmaya başladı. Osmanlı idârî

teşkilâtlanmasının merkezî karakteri nedeniyle bir mesele hakkında emir sudûr

ettirilmesi veya bir taleple ilgili merkeze gelen çok sayıdaki evrakın tamamını

sadrazamın inceleyip karar vermesinin hem imkân sınırlarının ötesinde olduğu hem de

işlemleri yavaşlatıp arızî durumlara sebebiyet verebileceği için sadrazam, buyuruldu

verebilme salâhiyetini, belli sınırlar çerçevesinde, Bâb-ı Âlî içerisinde reisülküttâb,

kethüdâ bey, çavuşbaşı gibi ricâle tanımıştır37. Hakikî hâlde, sadrazamın verdiği

buyurulduların önemli bir kısmı, bizzat kendisi tarafından değil, kethüdâ kitâbeti,

baştezkereci gibi bu görevlilere veya mektûbcu gibi doğrudan sadrazama tâbî kalem

âmirleri tarafından yazılırdı38. Mezkûr ricâl bu yetkilerini doğrudan sultandan değil

sadrazamdan almışlardı.

36 Timar arzlar üzerindeki muâmelâtın takibi için bkz. Halil İnalcık, Osmanlı Bürokrasisinde Aklâm ve Muâmelât, Osmanlı Araştırmaları, I (İstanbul 1980), s. 1-14. 37 Recep Ahıshalı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttâblık (XVIII. yüzyıl), İstanbul 2001, s. 181. 38 Baron von Hammer-Purgstall, XVIII. Asırda Osmanlı İmparatorluğunda Devlet Teşkilâtı ve Bâbı-Âli, (çev. Halit İlteber), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, VII/2-3 (İstanbul 1941), s. 581-582, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, s. 256-261; Muzaffer Doğan, “Bâb-ı Âli’ye Geçiş”, s. 204.

Page 19: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

10

Dîvân-ı Hümâyûn’a veya Bâb-ı Âlî’ye sunulan arzlar, gerek görüldüğü

takdirde o hususta bir ferman veya buyuruldunun çıkmış olabileceği ya da arzda

belirtilenlerin doğruluğunun tespiti için “mahalli görüle”, “defterhâneden kaydı der-

kenar oluna”, “sâbık emr-i âlînin kaydı” gibi kalem buyuruldusu tabir edilen bir

buyuruldu ile mesbûkıyet kaydı ve emsâl kaydı olarak nitelendirilen eski kayıtların

incelenmesi için ilgili kalemlere havale edilirdi. 11.12. 1796’da getirilen nizâm ile

önemli devlet meseleleri, beyaz üzerine sual ihtiva eden buyuruldular ve müste’men

taifesiyle ilgili meseleler haricinde, bütün evrak üzerinden emsâl ve mebûkiyet kaydı

istenmesi usûlü kaldırıldı. Çok gerektiği hallerde böyle kayıtların pençe ve sahh

çekilmeden yazılmaması, pençe ve sahhdan sonra reisülküttâbın kalem kîsedârlarına

şifâhî tenbihi olmadıkça derkenar edilmemesi emredilmişti39. Arzın havale edildiği

kalemde mevcut defterler incelenir ve defterde arzda belirtilen hususa dair bir kayıt var

ise bu kaydın bir sûreti arzın bulunduğu kâğıdın üst kısmındaki boş yere yazılırdı.

Arzdaki mührün sıhhati, arzı takdim eden kişinin bu konuda yetkili olup olmadığı,

verilen bilgilerin doğruluğu gibi diğer bürokratik şartlar açısından da incelen ve bütün

bu şartlara haiz olan belge nihayet sadrazamın önüne gelirdi. Sadrazam şayet gerekli

görürse, arzın konusuna göre, bir buyuruldu ile defterdâr, reisülküttâbdan veya kapdan-ı

deryâ gibi görevlilerden görüş bildirmelerini isterdi40. Bu durumda defterdâr telhîs veya

i‘lâm; reisülküttâb, gümrük emîni, kadıaskerler ve kadılar i‘lâm; defter emîni ise arz

hazırlayıp konu hakkında vardığı sonucu sadrazama bildirirdi41. Meselâ reisülküttâbdan

böyle bir i‘lâm istendiğinde, reisülküttâb bunu i‘lâmcı denilen görevliye havale ederdi.

İ‘lâmcı konuyu ve belgedeki bütün işlemleri detaylı bir şekilde inceledikten sonra

kararını reisülküttâb adına i‘lâmında ifade eder, ancak “fermân sultânım hazretlerinin”

cümlesinin yerini boş bırakırdı. İ‘lâmın muhtevâsını da inceleyen reisülküttâb, bu

cümleyi de ilâve edip, altına toplu imzâsını koyarak sadrazama sunar42. Tüm bu

işlemlerden sonra sadrazam, mûcib buyuruldu olarak adlandırılan ve emir niteliğinde

olan kararını belgenin üzerine yazdığı son buyuruldu ile bildirirdi. Çoğunlukla belgeler,

39 Recep Ahıshalı, Reisülküttâblık, s. 84. 40 Defterdâra havâle buyuruldusu “İzzetlü defterdâr efendi iktizâsı üzere tanzîm ve i‘lâm eyleyesiz deyu”, defterdârın telhîsinden sonra, “Telhîsi mûcebince gümrük-i mezkûr mâlından verilüp ba‘de’t-tevzî‘ tezkiresi verilmişdir”, bkz. Metin, 1b-2a; “Kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem izzetlü rif‘atlü paşa hazretleri husûs-ı mezbûru ricâl-i tersâneden sû’âl ve tahkîk ve iktizâsını i‘lâm eyleyeler deyu”, bkz. Metin, 6a; “İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn mûcebince gedik ilhâkına liyâkati var mıdır görüb i‘lâm eyleyesiz deyu”, bkz. Metin, 8b. 41 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 313. 42 Recep Ahıshalı, Reisülküttâblık, s. 86, s. 160-161.

Page 20: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

11

sadrazam daha arzı görmemiş olduğu halde, buyuruldu yazmaya yetkili ricâl tarafından

bütün muamelâtı tamamlanmış ve buyuruldusu çekilmiş olarak gelir, sadrazam ise

belgeyi inceleyip varılan sonucu uygun bulursa kendi adına yazılan bu buyuruldunun

üzerine sahh işâretini koyardı43. Bu sahh yalnızca sadrazam tarafından konulabilirdi.

Sadrazamın son buyuruldusundan sonra belgeye bir ilâve yapılması gerekirse, sadâret

kethüdâsı ve reisülküttâb dışında diğer buyuruldu yazma salâhiyetine sahip olanların

yapacakları bu tür ilâvelerde mutlaka sadrazamın yeni bir sahhı ve pençesi gerekli idi44.

Beyaz üzerine yazılan buyuruldular ile maliye kalemlerine ait muâmeleli evrak

üzerindeki nihaî buyuruldularda tarih bulunmasına rağmen, Dîvân’da yazılan

buyuruldularda ve bazı Dîvân kalemlerine ait muâmeleli evrak üzerindeki ilk ve nihaî

buyuruldularda tarih yazılmayabiliyordu45.

Muâmeleli evrak üzerine konan buyuruldular yer varsa kağıdın sol üst tarafına,

kâğıdın ön yüzünde yazı yazılacak yeterli alan kalmaması nedeniyle ilgili kalem

âmirinin telhîsinin arka sayfaya yazılması hâlinde ise arka sayfaya ve bu telhîsin

üzerinde olacak şekilde yazılırdı46.

Tanzimâtla birlikte mevcut bazı müesseselerde değişiklikler yapılması ve yeni

müesseselerin kurulması ile birlikte Osmanlı resmî kitâbetinde de bir takım değişiklikler

vuku‘a gelmiş47 ve bu durum buyuruldulara da yansımıştır.

2.2.2. Taşrada Yazılanlar

Her eyâlette, o eyâlete müteallik bütün askerî, idârî, adlî, inzibâtî meselelerin

görüşülüp karara bağlandığı bir eyâlet dîvânı vardı. Dîvân, eyâletin paşa sancağı da

denilen merkez sancağında beylerbeyinin konağında ve beylerbeyinin riyâsetinde

toplanırdı. Eyâlet dîvânı, eyâlet idâresinin temel kurumu ve yapı itibâriyle merkezdeki

43 Recep Ahıshalı, Reisülküttâblık, s. 87. 44 Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyuruldu”, s. 478. 45 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 203. 46 Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyuruldu”, s. 479. 47 Tanzimatla birlikte Osmanlı belgelerinde meydana gelen değişimin genel bir değerlendirmesi için bkz. İlber Ortaylı, “Osmanlı Kançılaryasında Reform: Tanzimat Devri Osmanlı Diplomatikasının Bazı Yönleri”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 153-168.

Page 21: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

12

Dîvân-ı Hümâyûn’un küçük bir modeli idi48. Bu nedenle merkezden verilen

buyuruldular ile eyâlet dîvânından çıkan buyuruldular büyük nispette birbirine benzer.

Eyâlet halkının dilek ve şikâyetleri dîvânda görüşülüp karara bağlanır ve

bunların bir kısmı buyuruldu şeklinde mahallî idârecilere gönderilirdi. Buyurulduda

emredilen husus bizzat dîvânın kararı ise bu durum emir/hüküm rüknünde, “işbu

buyuruldu tahrîr” ifadesinden önce “Dîvân-ı Sivas’dan”, “Dîvân-ı Eyâlet-i Rûm’dan”,

“Dîvân-ı Eyâlet-i Sivas ve Çorum’dan” gibi yer ve merci ifâdeleri kullanılarak belgede

zikredilirdi49.

Taşrada verilen buyurulduların, bazılarında buyuruldunun ilk kelimesi

üzerinde sahh ve bitiminde buyuruldu klişesi yer alırken, bazılarında ise buyuruldunun

üzerinde sahh yerine makam mührü ya da buyuruldunun altında pençe ve zat mührü

vardır50.

3. AKLÂMA DAİR BUYURULDULAR

Osmanlı devlet teşkilâtında seyfiyye ve ilmiyye ile birlikte yönetici zümreyi

teşkil eden bürokrasi sınıfı, kalemiyye ismiyle anılırdı.

İlk dönemlerde, Divân-ı Hümâyûn azasından nişancının maiyetinde bulunan

dar bir kâtip grubu devletin bütün işlemlerini bir arada yürütürdü. Bütün bürokratik

işlemleri yürüten nişancı51, I. Bayezid döneminden itibaren yetkilerinin bir kısmını

Divân-ı Hümâyûn bünyesinde faaliyet gösteren kâtiplere devretti. Devletin büyümesine

bağlı olarak yapılacak işlerin artması ve çeşitlenmesi nedeniyle 15. yüzyılın başlarında

malî işlemleri yürütmek üzere ayrı bir müessese olarak Defterdârlık, timar sisteminin

gelişmesi ve devletin merkeziyetçiliğinin artması neticesinde de, Fatih Sultan Mehmed

döneminde, bürokrasinin üçüncü ayağı olan Defterhâne-i Âmire kuruldu. 16. yüzyılın

sonlarında Osmanlı devlet yapısında meydana gelen değişimle birlikte Defterhâne-i

Âmire eski ehemmiyetini kaybederken, Defterdârlık ön plana çıktı. 17. yüzyılın

ortalarında da Divân-ı Hümâyûn’un etkinliğini kaybetmesi, buna mukabil Bâb-ı

48 Mehmet İpşirli, “Klasik Dönem Osmanlı Devlet Teşkilâtı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, I, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1994, s. 139. 49 Ali Açıkel, “Beylerbeyi Buyurulduları”, s. 16-17. 50 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s. 205. 51 Nişancılık, 17. yüzyılın sonlarından itibaren eski ehemmiyetini kaybetmesine rağmen, bir memuriyet olarak varlığını ve Osmanlı teşrifâtındaki mevkiisini 1839’a kadar muhafaza etmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında nişancı atanmasına dair bir buyuruldu için bkz. Metin, 69b.

Page 22: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

13

Asafî’nin (zamanla Bâb-ı Âli adını almıştır) devlet işlerinin yürütülmesinde ana mercii

hâline gelmesiyle, buraya aktarılan bazı bürokratik kadrolar da tedricen önem

kazanmışlardır52.

16. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı kalemiyesinde, memûrların yetişme

usûllerinde profesyonelleşme ve büroların işlevinde ihtisâslaşma başlamıştır. Zamanla,

devrin ihtiyaçları doğrultusunda yeni kalemler ve buralarda istihdam edilecek

memuriyetler ve âmirlikler ihdas edildi. İlk dönemlerin birçok vazifeyi birden deruhde

eden birkaç bürokratına karşılık, tarihî süreç içinde ortaya görev alanları belirlenmiş ve

bu sahada uzmanlaşmış, sayısı onlarla ifâde edilen hâcegânlar çıktı53. Bu gelişmeye

uygun bir şekilde Osmanlı merkez bürokrasisinde istihdâm edilen memûr sayısı da

arttı54.

Memûr ve âmirlerin, tasarruflarındaki çeşitli gelir kaynakları yanında, en

önemli gelirleri kalemde yaptıkları işlere karşılık olarak, iş sahibinden aldıkları ve haddi

tayin edilmiş miktarlardaki55 harçlar idi. Bunların bir miktarı hazineye teslim edilir, bir

kısmı da kalem kisedârı nezâretinde biriktirilerek, her ay kalemin masraflarının

karşılanmasında kullanılır ve nihâyet kalan son kısım kalemdeki bütün kâtip ve

şakirdlere dağıtılırdı.

“Esrâr-ı devlete vâkıf” kimseler olarak nitelendirilen kâtiplerin, görevlerinin

kanunî çerçeveler dâiresinde yürütmelerinin teminine ihtimâm gösterilirdi. Bununla

birlikte, bazı kâtiplerin işe geliş gidiş saatlerine riâyet etmedikleri, daha fazla para

almak gayesiyle maslahât sahiplerinin işlerini geciktirdikleri ya da kendi yetkileri

haricindeki işlemleri yürütmeleri, bazı mahlûl vazifeleri müstahak kimseler varken

başka kimselere haber verdikleri de vaki idi56.

52 Osmanlı bürokrasisi için bkz. Erhan Afyoncu, Osmanlı Devlet Teşkilâtında Defterhâne-i Âmire (XVI-XVIII. Yüzyıllar), M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997; a. mlf., “Tanzimat Öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda Bürokrasi”, Türkiye Günlüğü, sayı: 58 (Kasım-Aralık 1999), s. 182-190; Muzaffer Doğan, Sadaret Kethüdâlığı(1730-1830), M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1995; Recep Ahıshalı, Reisülküttâblık; Halil İnalcık, “Reisülküttâb”, İA, IX, 671-683; Carter V. Findley, Kalemiyeden Mülkiyeye Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi, çev. G. Çağalı Güven, İstanbul 1996. 53 18. yüzyılın ikinci yarısında reisülküttâba bağlı kalemlerden beylik, tahvîl ve ru‘ûs kalemleri ile defterdâra bağlı küçük rûznâmçe ve piyâde kalemlerinin görevleri için bkz. Metin, 11a-12a. 54 18. yüzyılın ikinci yarısında çeşitli kalemlerde görevli kâtiplerin sayısı için bkz. Metin, 19a. 55 Örnek için bkz. Metin, 12a-13a. 56 Bkz. Metin, 16a-17a; 18a-19a.

Page 23: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

14

4. İSTANBUL’UN İAŞESİ VE GÜNLÜK HAYATA MÜTEALLİK

BUYURULDULAR

İlkçağ’dan itibaren Karadeniz havzası ile Akdeniz bölgesi, hayatî bağlarla

birbirlerine bağlanmışlardı. Kırım ve Boğdan kıyı şeridindeki limanlarla denize açılan

Kuzey Karadeniz, seyrek nüfuslu olmasına mukabil çok büyük miktarlarda tarım ve

hayvancılık mahsulleri üretmekte ve bu ihtiyaç fazlası ürünler kuzey-güney arasında

canlı bir ticaretin gelişmesini sağlamakta idi. Kalabalık nüfusunu beslemek için kuzeyde

üretilen mallara muhtaç olan Karadeniz’in güney kesimi ile Adalar Denizi ve Akdeniz

havzası ise kuzeyin ihtiyaç duyduğu daha lüks maddeleri temin ediyordu57.

Osmanlılar, 15. yüzyılın başlarından itibaren kuzey-güney ticaretini denetim

altına almaya çalıştılar. Nitekim daha Çelebi Mehmed döneminde Polonyalı tüccarlara

Osmanlı ülkesinde serbest ticaret izni verilmişti. Aynı zamanda Venedik ve

Cenevizliler’e karşı amansız bir mücadele başlatıldı58. 1453 yılında Konstantinopolis’i

fethederek Osmanlı ve dünya tarihinde yeni bir sayfa açan Fatih Sultan Mehmed, şehri

kuracağı cihânşümûl imparatorluğa layık bir merkez yapmak için harekete geçti.

Şehirde muazzam bir imar ve inşa faaliyeti başlatıldı, fetih esnasında kaçan Rumlar’ın

geri getirilmesine çalışıldı, ele geçirilen bölgelerden İstanbul’a cebrî veya ihtiyarî nüfus

akışı sağlandı, imparatorluğun diğer bölgelerinden gelecekler için teşvik ve kolaylıklar

gösterildi. Sultan, İstanbul halkının iaşe ihtiyacının temini için, Adalar Denizi’nin her

iki tarafına ve Kuzey Karadeniz’e yerleşerek bölgenin kaynaklarını İtalya’daki

merkezlerine aktaran Latinler’e karşı mücadeleye girişti. Boğazlar, kuzey-güney

ticaretinin mutlak surette Osmanlı hâkimiyetinde olmasını sağlayacak şekilde çok sıkı

denetim altına alındı. Rumelihisarı gelip geçen gemiler için bir gümrük istasyonuna

dönüştürüldü. İstanbul’dan ayrılan veya Karadeniz’den İstanbul’a giren her gemi,

Boğaz’daki Hisarlar mevkiinde durdurulur, kaçak mâl ve köle taşıyıp taşımadığı

hususunda hisar komutanının teftişinden geçirilirdi. Komutanın izni olmadan hiçbir

gemi yoluna devam edemezdi. Fatih Sultan Mehmed, ilk olarak Karadeniz’deki Latin

üstünlüğünü kırarak Ceneviz kolonilerini hâkimiyet altına aldı. 1463–1476 arasındaki

57 Nevra Necipoğlu, “İaşe, Bizans Dönemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, IV, İstanbul 1994, s. 116; Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Son Devir (1261–1461), Ankara 1989. 58 Türkler’in Latin ticaret devletleriyle bu tür ticarî-askerî ilişkilerinin bir kesitinin genel bir seyri için bkz. Şerafettin Turan, Türk-İtalyan İlişkileri, I, Ankara 2000; John H. Pryor, Akdeniz’de Coğrafya, Teknoloji ve Savaş, Araplar, Bizanslılar, Batılılar ve Türkler, (çev. F. Tayanç-T. Tayanç), İstanbul 2004.

Page 24: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

15

uzun savaş döneminde Adalar Denizi ve Mora’daki Venedik üstünlüğüne büyük darbe

vuruldu59.

Osmanlılar, 1455’te Boğdan’a, 1462’de Eflâk’a yüksek hâkimiyetlerini kabul

ettirdiler ve 1461 yılında Trabzon Rum İmparatorluğu’na son verdiler. 1475’te Azak ve

Kefe’yi ele geçirdikleri gibi Kırım Tatarları’nı tâbiiyetleri altına aldılar. Nihayet 1484’te

Kili ve Akkirman’ın fethiyle Karadeniz sahilleri, Roma ve Bizans’ın başaramadığı

şekilde bütünüyle kontrol altına alındı. Karadeniz 18. yüzyılın sonlarına kadar

yabancılara kapalı bir iç deniz haline getirildi ve bu denizin uluslararası ticarete

açılmasına yönelik tüm girişimler ve entrikalar Osmanlı idarecileri tarafından geri

çevrildi.

Karadeniz havzasının ekonomik kaynaklarının Osmanlılar’ın kontrolü altına

girmesi kısa sürede meyvelerini vermeye başladı. İstanbul, hem kuzeyin bol ve ucuz

buğday, et, tuz gibi temel gıda maddelerinin kalabalık nüfusun ihtiyaçlarını karşılaması

hem de bu zengin ticaretten alınan gümrük vergileri sayesinde Osmanlı hâkimiyetinde

muazzam bir gelişme ve büyüme yaşadı. Fetihten henüz 25 yıl sonra İstanbul’un nüfusu

iki kat kadar arttı. Şayet Kuzey Karadeniz’in iktisadî kaynakları olmasaydı İstanbul’da

böylesine şaşırtıcı ve hızlı bir gelişmenin yaşanması mümkün olamazdı60.

16.yüzyılın başlarından itibaren Akdeniz’in güneyinin ve doğusunun da

Osmanlı egemenliğine geçmesiyle kuzey-güney ticaretinin tam göbeğine oturan

İstanbul, tarihi boyunca ulaşamadığı bir şans yakaladı ve 18.yüzyılın başlarında

Londra’nın yükselişine kadar Ortadoğu’nun ve Avrupa’nın en kalabalık ve parlak şehri

unvanını muhafaza etti.

Bu gelişmeye muvâzi, muazzam nüfusun ihtiyaçlarının temini işi devletin en

önemli vazifelerinden biri haline gelmiştir. Osmanlı idaresi, devasa başkentinin

ihtiyaçlarını temin edebilmek için özellikle deniz taşımacılığına ehemmiyet vererek

Kuzey Karadeniz’den Akdeniz’in güneyine kadar uzanan sahada muntazam bir ikmal

sistemi kurmuş ve bu sistemin muhafazasında azamî gayret göstermiştir. Ayrıca

İstanbul’a ulaşan mâlların stoklanması ve dağıtımında, pazarlanmasında, fiyatların

kontrolünde geniş bir örgüt kurup işletmek zorunda kalmıştır.

59 Selahattin Tansel, Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, İstanbul 1999; Andre Clot, Fatih Sultan Mehmed, çev. Necla Işık, İstanbul 1998; Halil İnalcık, “İstanbul: Bir İslam Şehri”, çev. İbrahim Kalın, İstanbul Armağanı, Fetih ve Fatih 1, haz. Mustafa Armağan, İstanbul 1995, s. 71–90; a. mlf., “Fatih, Fetih ve İstanbul’un Yeniden İnşası”, Dünya Kenti İstanbul, İstanbul trz., s. 22–37. 60 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2000, s. 311-329.

Page 25: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

16

4.1.Zahîre İhtiyacının Temini

Şehrin iaşesinde en önemli madde buğdaydı61. İstanbul’un 17. yüzyıldaki

tahminî nüfusu 600-750 bin62 ve 18. yüzyılın başlarında günlük tahıl tüketimi ise

yaklaşık 200 ton63 idi. İstanbul’un tahıl kaynakları, Tekirdağ limanı aracılığıyla Trakya

ovaları; İbrail, İsakçı gibi limanlar aracılığıyla Tuna havzası; Burgaz limanı aracılığıyla

Bulgar hububatı; Kili, Kefe, Azak, Akkirman aracılığıyla Karadeniz’in kuzeyindeki step

kuşağı; Kuluz limanı üzerinden Teselya ovası; her iki Foça limanı ve İzmir aracılığıyla

Batı Anadolu; Dimyat ve İskenderiye aracılığıyla Mısır idi64. Kırım ile yarımadanın

kuzeyine düşen bozkır kuşağında Tatarlar tarafından üretilen buğday, İstanbul’un

hububat ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyordu. İstanbul’un büyük tüketim pazarı,

bölgedeki göçebeleri hayvancılığın yanı sıra tarımla da uğraşmaya yönlendirdi65.

Osmanlı Devleti, tebaâsının temel ihtiyacı olan hububâtın temininde ve aynı

zamanda bu ihtiyacı karşılarken kurduğu müessis yapının korunmasında hassasiyet

göstermiştir. Osmanlı iktisadî siyasetinde bu temel felsefe bugün “iaşe ilkesi” olarak

adlandırılmaktadır. İaşe ilkesi, ictimaî-siyasî düzenin sağlıklı yürümesi ve devletin

faaliyetlerini aksatmadan yürütebilmesi açısından elzem görülmüş ve asırlarca

uygulanmıştır. Bir bölgedeki ziraî üretim evvelâ o bölgenin ihtiyaçlarını karşılamak için

kullanılır, kalan kısım saray ve ordu ile İstanbul halkının ihtiyaçları için ayrılırdı. Bütün

bu ihtiyaçlar karşılandıktan sonra fazla ürünün imparatorluğun hubûbât ihtiyacı olan

diğer bölgelerinde satılmasına izin verilirdi66. İstanbul’a sevk edilecek ürün, devletin

61 Lütfi Güçer, XVI-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunun Hububât Meselesi ve Hububâttan Alınan Vergiler, İstanbul 1964; Ömer Lütfü Bârkan, Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, İstanbul 1943. 62 Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, Kurumsal, İktisadi, Toplumsal Tarih Denemesi, I, çev. Mehmet Ali Kılıçbay-Enver Özcan, Ankara 1990, s. 45-48; Suraiya Faroqhi, “Krizler ve Değişim 1590-1699”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1600-1914), II, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Ayşe Berktay, İstanbul 2004, s. 620. 63 Halil İnalcık, “İaşe, Osmanlı Dönemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, IV, İstanbul 1994, s. 118. 64 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1300–1600), I, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Halil Berktay, İstanbul 2000, s. 228. 65 Köleler, Tatarlar için ucuz iş gücü olmalarının yanı sıra çok büyük bir ekonomik kaynak idiler. Bkz. Halil İnalcık, Ekonomik ve Sosyal Tarih, s. 338. 66 Bu ilkenin devamını sağlamak için Osmanlı Devleti ziraî toprakların mülkiyet hakkını fertlere terk etmeyerek kendi elinde bulundurmuştur. “Mirî” denilen bu mülkiyet rejiminde, toprak çiftçilere babadan oğula geçecek şekilde kiralanmış sayılırdı. Çiftçilerin, yerlerini terk etmelerine izin verilmez, bir şekilde yerini yurdunu terk edenler belli bir süre içinde yakalandıkları yerden tekrar eski yerlerine gönderilirlerdi. Osmanlı klasik iktisadî felsefesinin temel ilkeleri için, bkz. Mehmet Genç, Devlet ve Ekonomi, s. 45-52.

Page 26: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

17

tayin ettiği bir görevli tarafından, yine devletçe belirlenen miktar ve fiyatla mübâya‘a

ismiyle halktan satın alınırdı67. Devlet, ülkenin ihtiyaçlarını belli bir düzen içerisinde

yürütmek için gerekli gördüğü hallerde üretime de inhisar koymaktaydı. Bütün ülkede

tatbik edilebilen bu durum şartların gerektirdiği hallerde süreklilik de arz

edebilmekteydi68.

Devlet, halkın iaşesini hızlı ve ucuz bir şekilde temin edebilmek için gemi

taşımacılığına büyük önem vermişti. İstanbul’u farklı zamanlarda ziyaret eden yabancı

seyyahlar şehirdeki limanların hareketliliği karşısında hayretlerini gizleyememişlerdir.

1483 tarihli bir gemi resimleri defterine göre, bir yıl içinde İstanbul limanına 2019 gemi

ve 2265 küçük tekne gelmişti69. Özellikle Karadeniz, etrafındaki zengin zahîre üretim

bölgeleriyle İstanbul’un hubûbât ihtiyacının karşılanmasında hayatî ehemmiyete haiz

bir suyoluydu. Ancak üzerinden yapılan ticarî faaliyetlerin canlı, kazançlı ve bereketli

olmasına rağmen Karadeniz’in asla unutulmaması gereken en önemli niteliği tehlikeli

bir deniz olmasıydı. Karadeniz’de en elverişli seyrüsefer mevsimi Ağustosun ortaları ile

Eylülün sonları arasındaki bir süreyle sınırlıydı. Bu nedenle devlet, üç direkli, şayka,

vılık ve çekelve gibi zahîre gemilerinin yüklerinin bir an evvel boşalttırılmasını,

bunların sahipleri tarafından tamir haricinde herhangi bir sebeple iskelelerde

bekletilmemesini, böylece de kış gelmeden birkaç sefer yapmalarının teminini istemekte

ve ekmekçilerin zahîre tüccarlarına olan borçlarının peyderpey tahsîl edilip sahiplerine

teslim edilmesini emretmekteydi70. Ne gaye ile olursa olsun denize açılanlar, her zaman

Karadeniz’in meşhur “misafirsevmez” fırtınalarına karşı hazırlıklı olmak zorunda idiler.

Bu fırtınalar, deniz trafiğini aksatmalarının yanı sıra bazı tüccarların fırtınaya

yakalandık bahanesiyle mübâya‘a zahîresinin bir miktarını satmalarına imkan

tanıyordu71. Kış aylarında ise deniz taşımacılığı ancak havaların müsait olduğu

67 Bkz. Metin, 36a-36b. 68 Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, İstanbul 1986, s. 360. 69 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, s. 230; 17. yüzyılın ikinci yarısındaki durum için bkz. Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, I, s. 85-96; genel bir değerlendirme için bkz. Wolfgang Müler-Wıener, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı, çev.Erol Özbek, İstanbul 1998. 70 “…zahîre sefîneleri eğlendirilmeyüp âcileten müstevfî sermâye ile gönderilmesi muktezî ve bu emrin husûlü zahîre eshâbının akçelerini habbâzlar yedlerinden pey-der-pey tahsîle mevkuf olmağla…”, bkz. Metin, 29a; “…sefâin-i mezbûrenin bir an evvel zahîre iskelelerine azîmet eylemeleri muktezî olduğuna binâ’en icâleten sefînelerin boşaltdırılması umûr-ı müsta‘celeden olmağla…”, bkz. Metin, 29b; “…eyyâm-ı şitâda sıklet çekilmemek içün gelen hıntalar birgün evvel ale’s-seviyye habbâzlara tevzî‘ ve sefînelerden ihrâc ile mevsim-i şitâdan mukaddem sefîneler birkaç sefer eylemeleri muktezî…”, bkz. Metin, 34a. 71 Bkz. Metin, 33a, 36b-37a.

Page 27: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

18

zamanlarda mümkündü72. Gemi taşımacılığında aksamalar yaşandığı zamanlarda, şayet

kifayet miktarı stok da yoksa İstanbul’da gıda fiyatları aşırı derecede artmakta idi. Kış

aylarında muhtemel bir kıtlığı önlemek için devlet, habbâzların yaz aylarından muayyen

miktarda zahîreyi depolamalarını zorunlu kılıyordu73.

Halkın ihtiyaç duyduğu ekmeğin kaliteli ve makul fiyatta olması hükümet için

hayatî bir mesele idi. Zira ekmeğin kıt veya kalitesiz olması zaman zaman halkın isyana

varan hoşnutsuzluğuna sebebiyet vermekteydi. Bu nedenle halkın ekmeğiyle oynamak,

saltanatın altını oynamakla bir tutulmuş ve ekmeğin yapımı, dağıtımı sıkı bir şekilde

kontrol edilmiştir. Sultanlar kimi zaman tebdil-i kıyafet gezerek çarşı pazarı denetler ve

halka devletçe belirlenen standartların dışında ekmek satan esnafı ağır bir şekilde

cezalandırırdı. Sadrazamın en önemli vazifelerinden biri de her hafta bizzat çarşı

teftişine çıkıp, tahıl stoklarını, ekmeğin fiyatını ve kalitesini denetlemekti. İstanbul

kadısı da muayyen günlerde maiyeti ile birlikte teftişe çıkardı74. Başlıca gıda

maddelerinin fiyatları üçer aylık listeler halinde kadı tarafından belirlenerek ilân

edilirdi. Narh adı verilen bu fiyatlara uyulup uyulmadığı muhtesip tarafından denetlenir

ve aksine hareket edenler şiddetle cezalandırılırdı75. Ekmek ve un kıtlığını önlemek için

hükümet buğdayın ihracını yasaklamıştı76. Devlet, yoksul halkın ekmek ihtiyacının

karşılanmasında hayatî ehemmiyeti olan imaretlerin zahîrelerinin de muayyen fiyatlarla

teminine ihtimam gösterirdi77. Halkın un sıkıntısı çekmemesi için değirmenler bir

nizâma bağlanmıştı78.

72 Bkz. Metin, 34b-35a, 38b. 73 “Habbâzân tâifesi altı aylık şitâ zahîresini eyyâm-ı sayfda iddihâr eylemek şürût-ı nizâmları olmak üzere başmuhâsebede mukayyed olup şürût-ı mezbûreye ri‘âyet eylemeyenlerin gedikleri ref‘i lâzım iken biraz müddetten berü habbâz tâifesinin ekseri üç aylık zahîre dahi şitâ içün iddihâr etmeyüp mücâzâtlardan iğmâz olundukca zahîre iddihârında tekâsülleri müzdâd olup f’i-mâba‘d şürût-ı mezkûrenin kemâ-yenbagî ri‘âyeti ve kasıma karîb anbarları yoklanup lâ-akall üç aylık zahîresi bulunmayanların şürût-ı nizâmları mûcebince gedikleri ref‘i…”, bkz. Metin 32b. 74 “… iktizâ-i vakt ve hâle göre bey‘ olunan zahâir ve eşyânın hadd-i i‘tidâl üzere bey‘ etdirilmesi husûsuna mübâderet ve bu husûsa ale’d-devâm nezâret…”, bkz. Metin, 45a-45b; Ayrıca bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul 1988, s. 4-5, 37. 75 “…ibâdullahın hasâretden masûn olmalarıçün narh husûsuna gereği gibi dikkat ve nân-ı azîzi noksân tabh edenleri ve sâ’irlerin zâbitler ma‘rifetiyle ahz ü te’dîb…”, bkz. Metin, 39a; Ayrıca bkz. Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, I, s. 269-309; Narh için bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılar’da Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İstanbul 1983. 76 “…sırran ve alenen ebvâb-ı Âsitâne-i Sa‘âdet’den hınta ve şa‘îr ve sâ’ir ecnâs-ı zahâirden bir habbe ve bir dâne kapulardan taşra salıverilmeyüp…”, bkz. Metin, 31a-31b, “…rüesâ-i sefâin ve neferâtı ve gayrılarına kumanyalardan ziyâde nân-ı azîz ve pirinç ve zahâir-i sâ’ire nakl etdirilmeyüp…”, bkz. Metin, 38a-38b; Ayrıca bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 102-103. 77 Bkz. Metin, 43b-44b. 78 “…Âsitâne-i Aliyye ve muzâfâtından olan değirmânların ameleleri mikdâr-ı kifâyeden dûn olmamak üzere her bir değirmânda olan amele başka başka tahrîr ve defter olunup içlerinden biri çıkmak murâd

Page 28: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

19

Devlet çeşitli vurguculukları ve enflasyonu önlemek için ülkenin uzak

bölgelerindeki üreticilerden İstanbul’daki perakendecilere kadar hemen her yerde

piyasayı düzenler ve denetlerdi. İstanbul’a ulaşan gıda maddelerinin depolanması,

sağlıklı bir şekilde dağıtılması ve vergilendirilebilmesi için devlet her mâlın indirileceği

limanı ve dağıtım merkezlerini belirlemişti. İstanbul limanın erzak gelen en işlek

bölümü Bahçekapı-Unkapanı arası ve Galata tarafında da Yağkapısı-Balıkpazarı

arasındaydı. Kuzeyin belli başlı limanlarından buğday, arpa, darı gibi hububat getiren

büyük gemiler herhangi bir yerde bekletilmeksizin Unkapanı İskelesi’ne yanaştırılırdı79.

Kapan-ı Dakik olarak bilinen Unkapanı, gelen zahîrenin depolanması kadar habbâzâna

tevzî‘inde de önemli bir mahaldi. Üsküdar kadısına verilen bir buyurulduda, kadının,

Kapan-ı Dakik nâ’ibi tezkiresi olmadıkça hubûbâtın bir köy veya kasabaya nakl

olunmaması husûsuna Üsküdar ustası ve bahren Üsküdar iskelelerinden kayıklar ile

tezkiresiz nakl olunmaması emrine Üsküdar çorbacısının dikkat eylemelerini ilgililere

tenbîh etmesi istenmektedir80. Kapana zahîre getirildiğinde bu tarih bir cerideye

kaydedilir ve tüccâra ödemeler bu tarihe göre yapılırdı81.

4.2. Et İhtiyacının Temini

İstanbul’da saray çevresinin, askerlerin ve halkın et ihtiyacının karşılanması

devletin önemli mükellefiyetlerinden birisi olarak görülmüş ve bir devlet hizmeti olarak

çeşitli önlemlerin alınmasını zorunlu kılmıştır.

İstanbul halkı balığa fazla rağbet göstermezdi. Ancak yine de İstanbul ve

Galata’daki balık pazarları sergilenen balıkların ucuzluğu ve çeşitliliğiyle yabancı

seyyahların eserlerinde genişçe yer bulmuştur. Salamura balık İstanbul’a Azak, Kefe ve

Kili’den getirilirdi. Güneyin ihtiyaçlarının karşılanmasında Don Irmağı ağzındaki

mersin balıkçılığı ve havyar üretimi önemliydi. Osmanlı hâkimiyetinin bölgeye

yerleşmesinden önce İtalyan tacirler tarafından İtalya’ya taşınan balık, havyar ve unun

büyük bölümü artık büyük nispette İstanbul’a gidiyordu. Devlet yakalanan bağlın

eyledikde yerine âherini getürmedikce izin ve ruhsât verilmemek üzere iktizâ edenlere gereği gibi tenbîh ü te’kîd ve taht-ı zâbıta ve hüsn-i nizâma rabt…”, bkz. Metin, 47b; Ayrıntılı bilgi için bkz. Salih Aynural, İstanbul Değirmenleri ve Fırınları: Zahire Ticareti (1740-1840), İstanbul 2002. 79 Bkz. Metin, 40b-41a. 80 Bkz. Metin, 31b-32a. 81 “…sevâhil-i Bahr-ı Sefîd’den eshâb-ı alâka ve sâ’ir tüccârın getürdükleri hınta ve şa‘îrin ve hubûbât-ı sâ’ire kapana îsâl eylediklerinde târihiyle cerîdeye ba‘de‘l-kayd tevzî‘ olundukdan sonra îcâb eden bahâları fîât-ı maktû‘asıyla haftalık tertîbi üzere tahsîl oldukca beher mâh el-akdem fe’l-akdem ka‘idesine ri‘âyet olunarak nevbetile akçeleri edâ etdirilüp…”, bkz. Metin, 35a-35b.

Page 29: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

20

%10’unu alır, fıçılarda tuzlanmış halde depolar veya gemilerle İstanbul’a taşıtırdı82.

Kopa ve Taman limanları aracılığıyla Çerkezistan kıyılarının havyarı ve balı Kefe’ye

getirilir, oradan da güneye gönderilirdi83. Ayrıca Marmara ve balıklar için bir göç yolu

olan Boğaz envai çeşit balığın İstanbul’daki müptelalarına ulaştırılmasını sağlardı84.

İstanbullular’ın, sığır ve pastırma ihtiyacı Bucak, Moldovya ve Varna

taraflarından karşılanmakta idi. Eflâk ve Boğdanlı tacirler kasım ayında getirdikleri

sığırları Yedikule dışında hendek kenarında keser, pastırmahanede pastırma haline

getirirlerdi. Pastırma Odun Kapısı dışında, Galata’da ve Tophane’deki dükkânlarda

satılırdı85.

İstanbul halkının asıl et tüketimini karşılayan koyun başlıca Balkanlar, Eflâk,

Boğdan ve Anadolu’dan getirilirdi. Eflâk ve Boğdan voyvodalarının en önemli

mükellefiyetlerinden birisi de her yıl İstanbul’a belli miktarlarda koyun göndermekti.

1544 yılında bu miktar 100’er bin koyun olarak tespit edildi. Sürüler, sahipleri veya

Osmanlı idarecilerinin tespit edeceği kişiler tarafından getirilecek ve Akkirman kadısı

başkanlığındaki bir komisyon belli aralıklarla koyunların satım bedelini belirleyecekti.

Ertesi sene Eflâk voyvodasının itirazları üzerine bu sayı 50 bine indirildi86. İstanbul’un

et ihtiyacının artması Eflâk ve Boğdan’da hayvancılığın gelişmesini sağladı. 17.

yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki padişah sarayları ve halk için muazzam sayıda

koyun ve kuzu kesilmekte idi87. Et ihtiyacının sorunsuz bir şekilde temin edilmesinden

padişahın koyun emini ve kasapbaşı sorumluydu. Şehre zamanında koyun eti sağlamak

için celepkeşlik yöntemi ihdas edilmişti. Bazı zengin kişiler hükümetçe cezalandırılmak

için celepkeş tayin edilip vilayetlere gönderilir ve belli sayıdaki koyunu temin ederek

İstanbul’a getirip muayyen bir fiyattan kasaplara satmakla mükellef tutulurlardı.

Özellikle 17. yüzyıldan önce etin perakende satış fiyatının çok düşük tutulması

nedeniyle celepkeşlerin birçoğu iflâs etmişti. Ancak bu hizmetten kaçmanın cezası

82 Rusya’dan gelen tuzlu balıktan alınan gümrük vergisi için bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 225-227. 83 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Klâsik Çağ(1300–1600), çev. Ruşen Sezer, İstanbul 2003, s. 137-138. 84 Ayrıntılı bilgi için bkz. Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, I, s. 184-186. 85 Halil İnalcık, “İaşe, Osmanlı Dönemi”, s. 118; Suraıya Faroqhı, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla, çev. Elif Kılıç, İstanbul 1998, s. 226. 86 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, s. 352. 87 Bkz. Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, I, s. 182

Page 30: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

21

ölümdü. Kimi zaman da celeplik gönüllü olarak, ticarî gayelerle yapılmakta idi ve 17.

yüzyılın ortalarından itibaren bu iş hayli kârlı bir hâle gelmişti88.

Gelen koyunlar kasaplara muayyen miktarlarda dağıtılır ve bu dağıtım

esnasında farklı gruplara belli bir kota uygulanırdı. İstanbul içinde hayvan kesilmesi

yasaktı. Şehirdeki başlıca kesimhaneler Bahçekapı, Yedikule ve Ayakapı’da idi. 17.

yüzyılda Yedikule’de kasapbaşının emri altında 200 kasap çalışmaktaydı. Fatih Sultan

Mehmed tarafından Ayasofya’nın vakfı olarak burada yaptırılan debbağhâne İstanbul

dâhilinde ve haricinde kesilen bütün hayvanların derilerini toplama inhisârına sahipti89.

İstanbul’daki kasaplar, kasapbaşının, kasaplar kethüdâsı ve ustaları ile koyun getiren

celeplerinin fikri alınarak bir nizâma bağlanmıştı90. Rûz-ı hızırdan önce kuzu ve oğlak

kesilip satılması yasaktı91. Bu tarihte kesilen kuzular, halka başsız ve ciğersiz olarak

satılırdı92. Halkın temel ihtiyaçlarının temini için gerekli birçok maddede olduğu gibi et,

koyun kuyruğu da narha tâbî idi93. Üsküdar kadısına gönderilen buyurulduda,

İstanbul’dan, Üsküdar halkının ihtiyacını karşılamak üzere buradaki kasapların

hissesine tahsis edilen koyunların, bazı kasaplar tarafından daha fazla kâr kazanmak

gâyesiyle İznik, Gebze ve Karamürsel taraflarına gönderilmesinin yasaklanması

istenmektedir94. Hayvanlardan elde edilen yapağı, deri gibi diğer maddelerin yanı sıra

don yağı ile çerviş yağı da günlük hayatın vazgeçilmezlerinden idi. Bunlar özellikle

koyunların, başta kuyrukları olmak üzere, iç yağlarından elde edilir ve yemeklerde,

mum yapımında ve hatta kayıkların yağlanmasında kullanılırdı95. İstanbul’da kesilen

hayvanlardan elde edilen don ve çerviş yağı ihtiyacı karşılamadığı için Rusçuk, Niğbolu

gibi bu yağları üreten yerlerden Varna iskelesi aracılığıyla İstanbul’a don ve çerviş yağı

88 Suraiya Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 621-625. 89 Üsküdar’da Valide-i Atik Camii Vakfı ile Eyüp’te Eyüp Camii Vakfının da bir ara kendi bölgelerinde deri toplamaya yetkili oldukları, ancak daha sonra bu yetkinin ref‘ edildiği anlaşılıyor, karşılaştırmak için bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 9-10, 132-133, 230-232. 90 Bkz. Metin, 49b-50a; İstanbul’daki çeyrekçi kasapların niâmına dair bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 40-41, 132-133. 91 “…eğer rûz-ı hızırdan mukaddem kuzu ve oğlak zebh ve fürûhta cesâret ederler ise fürûht edenler ahz ü istintâk ve zebh ve fürûht edenler mübeyyen olduğu gibi ibreten li‘s-sâ’irîn kal‘a-bend olunacakları…”, bkz. Metin, 48a-49b. 92 “…bi‘l-cümle kassâb ve çarıkcı ustalarını huzûr-ı şer‘e da‘vet ve fî-mâba‘d zebh ve ibâdullaha fürûht olunan kuzu başsız ve ciğersiz fürûht olunmak…”, bkz. Metin, 49b. 93 Bkz. Metin, 50a-50b, 51a-51b. 94 Bkz. Metin, 50a. 95 “…taşradan tevârüd eden ton yağından başka Dersa‘âdet’de dahi zebh olunan hayvanâtdan külliyetlü yağ hâsıl olduğuna binâ’en mumcular böyle vakitde yerlü yağıyla ibâdullahın kifâyet edecek mumu idâre etmeğe ikdâm lâzımeden iken…”, bkz. Metin 52a; İstanbul’da yağ sıkıntısı çekilmemesi için kayıkların don yağıyla yağlanmasının men‘ edilmesine dair bir hüküm için bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 171-172.

Page 31: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

22

getirilirdi96. Bu yağların, izin tezkeresi olmadıkça herhangi bir mahalle nakledilmesi

yasaktı97.

4.3. Sabun İhtiyacının Temini

Sabun, bugün olduğu gibi Osmanlı döneminde de insanların hem kendi

temizliklerinin hem de kullandıkları eşyaların temizliğinin sağlanması için günlük

hayatta lüzûmu hissedilen bir maddeydi98.

Osmanlı Devleti’nde sabun imâlathâneleri daha ziyade zeytin üreticiliği

yapılan bölgelerde temerküz etmişti. 17. yüzyılda İdlib şehrinde zeytin üreticiliği

sayesinde sabun sanayii de gelişmişti ve Halep üzerinden başkente gönderilen Kuzey

Suriye sabunu İstanbul’da Trablus sabunu olarak bilinirdi99. 1720’leri müteakip 10-20

yıl içinde mevcut sabunhâne sayısını 10 mislinden fazla arttırarak sabun imâli ve

ihracını ziyadeleştiren Girit Adası, 1750’lerde bu kaliteli ürünü bütün Karadeniz bölgesi

ve hatta Rusya ve Avrupa pazarlarına ulaştıran bir merkez haline gelmiş, fakat

1780’lerden itibaren bu hâkimiyetini büyük ölçüde kaybetmişti100.

İstanbul ve havâlîsinde sabuncu esnâfı Suriçi’nde yerleşmişti ve taşrada sabun

dükkânı açılması yasaktı101. Devletin bu hususta üzerinde durduğu en önemli

konulardan biri muhtekir ve madrabaz taîfesinin gizlice İstanbul haricindeki mahallerde

yüksek fiyat ve düşük dirhemle sabun satmasının ya da hava muhâlefeti nedeniyle

İstanbul’a sabun getirilemediği zamanlarda fırsatçıların sabunu depolayıp halka yüksek

fiyatla satmalarının önlenmesi idi102. İstanbul’a getirilen sabunun başka mahallere

götürülmesi yasaktı. Ancak yine de bazı tüccarlar Hisâr Gümrüğü’ndeki memûrlara

rüşvet vermek sûretiyle sabunu başka yerlere götürmekteydiler103.

96 Bkz. Metin, 51b-52a, 52b. 97 “…İstanbul ve havâlîsinde vâkı‘ iskelelerin kayıkcılar kethüdâsını getürdüp fî-mâba‘d İstanbul’dan karşuya ve karşudan İstanbul’a ve sâ’ir mahallere izin tezkiresi almadıkca ton ve çerviş nakl eylememek…”, bkz. Metin, 52b-53a. 98 Halil Erdoğan Cengiz, Eski Çamaşırlar, Killer, Sabunlar ve Leke Çıkarma Yöntemleri, Tarih ve Toplum, sayı: 112 (Nisan 1993), s. 44-47. 99 Suraiya Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 629 100 Mehmet Genç, Devlet ve Ekonomi, s. 213-214; Ayrıntılı bilgi için bkz. Said Öztürk, “Osmanlı Devleti’nde Sabun Sanayii”, Türkler, X, ed. H. C. Güzel-K. Çiçek-S. Koca, Ankara 2002, s. 781-790. 101 “…Âsitâne-i Aliyye ve havâlîsinde vâkı‘ sabuncu dükkânları kal‘a derûnunda olup taşrada olmak memnû‘ iken…”, bkz. Metin, 53a. 102 Bkz. Metin, 53a-54a. 103 “…Âsitâne-i Sa‘âdet’e gelen sabunun mahall-i âhere nakli memû‘âtdan iken Karadeniz’e sefâinin ekseriyle katı vâfir sabun gitdiği ve hatta Hisâr Gümrüğü’ne me’mûr olanlar her çuvâlından ma‘lûmü’l-

Page 32: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

23

4.4. Su İhtiyacının Temini

İstanbul’un kurulduğu bölge stratejik açıdan çok önemli bir saha olmasına

rağmen, su bakımından fakir bir yerdir. Şehir kendi kendine yetecek kaynak sularına

sahip olmadığı için bu hususta daima dışa bağımlı olmuştur.

Roma ve daha sonra Bizans imparatorları büyük kanallarla etraftaki suları

şehre taşımışlar, şehrin içinde de havuzlar ve sarnıçlar inşa ederek özellikle kuşatma

zamanlarında halkın su sıkıntısı çekmesini önlemeye çalışmışlardır. Binbirdirek ve

Yerebatan Sarnıçları ile Bozdoğan Su Kemeri bu dönemden kalmış su yapılarının en iyi

bilinen numûneleridir.

Osmanlılar döneminde nüfusun artmasına muvâzi İstanbul’un su ihtiyacının

temini de Osmanlı idârecilerinin yeni tedbirler almasını zorunlu kıldı. Kanunî Sultan

Süleyman döneminde 1555-1563 arasında toplam 50 milyon akçeden fazla para

harcanmak sûretiyle Kırk Çeşme adıyla bilinen su yolları inşa edildi104. I. Mahmud

döneminde Balaban ve Eskibağlar Dereleri’nin suyu 25 kilometre uzunluğundaki bir

kanalla şehre getirildi ve bugünkü Taksim semtinde yapılan bir maksemle bu su

Haliç’in kuzeyi ve Boğaz kıyısında gittikçe kalabalıklaşan yerleşim merkezlerinin su

ihtiyacının karşılanmasında kullanıldı105. Lüzûm görüldüğü hallerde yeni bendler inşa

edilerek su sistemi takviye edildi106. Şehre muntazaman su akışının temini ve suların

sağlıklı olması için devlet su havzalarının korunmasına ihtimâm gösterirdi107.

Bu ana su yapılarının yanı sıra İstanbul içindeki birçok çeşme108 ve sebil109 ile

de halka su temin edilmekteydi. Şehre getirilen sular evvelâ mahalle çeşmeleri,

mikdâr akçe aldıkları ve esnâda giden gelen sefîne dahi sabunu Mudanya İskelesi’nde fürûht eylediği sahîhan ihbâr olunmağla…”, bkz. Metin, 54a-54b. 104 Tayyib Gökbilgin, Kanunî Sultan Süleyman, İstanbul 1992, s. 197; Kazım Çeçen, “Kırkçeşme Suları”, DİA, XXV (2002), s. 476-479; a.mlf., Mimar Sinan ve Kırk Çeşme Tesisleri, İstanbul 1988. 105 Kazım Çeçen, “Taksim Suyu Tesisi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II, İstanbul 1994, s. 200; Rezan Çelebi, “Taksim Maksemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II, İstanbul 1994, s. 198 106 “…müceddeden te‘sîs ve binâsına irâde-i aliyye-i hüsrevâne ta‘alluk eden bend-i cedîdin Ohdulu(?) Deresi’ne dek yapılması cümle ittifâkıyla münâsib ve müstahsen görüldüğünü müş‘ir-i arz eylediniz takrîr pâye-i serîr-i a‘lâya arz olundukda binâsı fermân-ı hümâyûn buyurulmağla siz ki binâ emîni ta‘yîn olunup…”, bkz. Metin, 54a-55a. 107 Bkz. Metin, 56a-56b; benzer bir hüküm için bkz. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 85-86. 108 Ayrıntılı bilgi için bkz. Örcün Barışta, “Başkent İstanbul’dan Örnekleriyle Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Çeşmeleri”, Türkler, XII, ed. H. C. Güzel-K. Çiçek-S. Koca, Ankara 2002, s. 242-246; Nuran Kara Pilehvarian, “Osmanlı Çeşme Mimarisi”, Türkler, XII, s. 247-251; İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri I,II, İstanbul 1943, 1945; Semavi Eyice, “Çeşmeler”, DİA, VIII (1993), s. 277-287

Page 33: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

24

hamamlar gibi umumî kullanıma açık mahallere dağıtılmaktaydı110. Bazen resmî

görevlilerle birlikte halkın da ana kanallar ile kendi mahallelerindeki çeşme ve

hamamların mecrâlarının temizlenmesi ve tamîrine yardım etmesi istenmekteydi111.

Halkın su ihtiyacının temîninde su tesislerinin yanı sıra sakaların da mühim

rolü vardı. Bunlar atlarına yükledikleri veya sırtlarına aldıkları kırbalarıyla mahalle

aralarında gezerek su satarlardı. Sakaların kendi aralarında veya halkla çeşmelerden su

doldurma meselesi yüzünden itiş kakış etmeleri sık yaşanan vaka‘lardandı. Yetkililer

halkın ve sakaların su alacakları çeşmeleri birbirinden ayırarak bu tür hadisleri

önlemeye çalışırdı. At ve arka sakaları nizâmları gereği sularını, alacağı su miktarı

tespit edilmiş mühürlü kırbalarda satmak ve ücretini buna göre almakla mükellef

olmalarına rağmen içlerinden bazıları daha küçük kırbalar yaptırıp, ücreti yine tam

olarak almaktaydı. Bu tarz hileler kesin olarak yasaklanmıştı112.

4.5. Odun Temini

İstanbul, iklim itibariyle Balkanlar, Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz arasında

bir geçiş bölgesidir ve bu bölgelerden birinin veya diğerinin etkisine göre şehirdeki

hava koşulları aynı gün içinde birkaç defa değişebilecek derecede kararsız

olabilmektedir. Osmanlı başkentinin boğucu yazları gibi, zaman zaman şehrin dünyayla

bağlantısını kesecek, hatta Boğazı dondurabilecek kadar soğuk ve kar yağışlı kışları da

meşhurdur. Bu nedenle, özellikle şiddetli kışlarda halkın odun ihtiyacı muazzam

miktarlara ulaşmaktaydı. Buna bir de imparatorluğun en büyük tersanesi olan Haliç

Tersanesi ile şehirdeki imar ve inşa faaliyetleri için gerekli kerestenin eklemesiyle

mesele daha da ehemmiyet kazanmaktaydı.

Başkentin odun ve kereste ihtiyacı, nakil imkânlarının nispeten daha kolay ve

ucuz olması nedeniyle daha ziyade Rumeli ve Kuzeybatı Anadolu taraflarından temin

109 Ayrıntılı bilgi için bkz. İzzet Kumbaracılar, İstanbul Sebilleri, Ankara 1938; Ömer Faruk Şerifoğlu, Su Güzeli: İstanbul Sebilleri, İstanbul 1995; İstanbul’un su ihtiyacının temini hakkında sayılan kaynaklara ilâveten bkz. Kazım Çeçen, İstanbul’da Osmanlı Devrindeki Su Tesisleri, İstanbul 1984; a.mlf., İstanbul’un Osmanlı Dönemi Su Yolları, yay. haz. Celal Kolay, İstanbul 1999; a.mlf., Süleymaniye Su Yolları, İstanbul 1986; a.mlf., İstanbul Vakıf Sularından Halkalı Suları, İstanbul 1994 110“…imdi suyolcuları ve kethüdâ ve bölükbaşılarını ihzâr edüp eshâb-ı sâhilhânelerin Âsitâne’de olan hamâm ve fevvâre ve selsebîl sularının mecmû‘ını tarîk-i âmmda ve mahallât aralarında vâkı‘ çeşmelere mâ-i lezîz tevzî‘ ve taksîm ve’l-hâsıl ibâdûllahı zarûretden mahmî…”, bkz. Metin, 55b. 111 Bkz. Metin, 56b-57a. 112 Bkz. Metin, 67a-68a.

Page 34: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

25

edilmekteydi. İstanbul’da su kemerleri ve havzalardaki ormanlar beylik koru

statüsündeydi ve buralardan ağaç kesmek ancak devletin izniyle mümkündü113. İstanbul

ağasının vazifelerinden biri de bazı bölgelerden başkente aynî odun naklettirmek ve

bunun bir miktarını halka dağıtmaktı114. Başka türlü bir emir verilmediği müddetçe

gemi sâhipleri, bir seferlerinde odun getirmişlerse diğer seferlerinde kereste getirmek

zorundaydılar115. Gümrük emînine hitaben verilen bir buyurulduda, odun getiren her

gemiye emîni tarafından bir adam tayîn edilip, bu geminin Boğaziçi’nde herhangi bir

mahalle yanaştırılmayıp, doğrudan İstanbul’a gönderilmesi ve reîsinin ismi ile yükünün

miktarı deftere yazıldıktan sonra avdetine izin verilmesi emredilmekteydi116. Zira, diğer

ihtiyaç maddeleri gibi odun da narha tâbî olmasına rağmen bazı muhtekirler getirilen

odunları evvelâ yüksek fiyatla satın alıp, sonra halka çok daha yüksek fiyatla satmaya

çalışıyorlardı117.

4.6. Deniz Ulaşımı

İstanbul, tarih içinde büyüyüp gelişmesini daha ziyade deniz ulaşımına

medyundur. Şehrin gerek uzak bölgelerle, gerekse kendi yakın çevresiyle irtibatında,

iaşe ve ikmâlinin temininde deniz vasıtaları birinci derece de ehemmiyete haizdir.

Doğudan gelen tüccarlar mallarını Üsküdar’da indirip, buradan karşıya deniz üzerinden

geçirmek zorundadırlar. Rumeli taraflarından gelenler için deniz yolu karaya nazaran

çok daha ucuz, güvenli ve hızlıdır. Yine Marmara Denizi, Haliç ve Boğaziçi buyunca

büyüyüp gelişen bu parçalı iskân sahasında deniz âdeta yegâne birleştirici unsurdur.

İstanbul iskeleleri arasında yolcu ve emtia naklinde kullanılan deniz vasıtaları

preme, mavna ve kayıktı. Bunlar arasında kayıklar, XVII. yüzyılın ikinci yarısından

itibaren bu trafiğin aslî vasıtaları haline gelmişlerdir118. Resmî sayımlara göre İstanbul

113 “…havâlî-i merkumede vâkı‘ arâzî-i mîrîye olan çalıları Boğaziçi’nde kâ’in kireç fırunları ustalarına fürûht ve icâb eden bahâsı cânib-i mîrîye teslîm etdirilmek…”, bkz. Metin, 60b-61a. 114 Bkz. Metin, 60b. 115 “…verilen nizâm üzere birer nevbet hatab ve birer nevbet kerâste nizâmına ağustosda ri‘âyet olunmak üzere zikr olunan sefâin rüesâsı mâh-ı temmuzun âhirine dek mütevâliyen hatab nakl etmek…”, bkz. Metin, 58a-58b 116 Bkz. Metin, 58b-59a. 117 “…gelen hataba muhtekir tâifesi vaz‘-ı yed ve müdâhale etmeyüp ancak kendü mülkleri olarak sefîneleri var ise karışup mâ‘adâya ta‘arruzdan keff-i yed birle eshâbı ibâdûllaha râîc-i vakt üzere fürûhtuna nizâm verilmek…”, bkz. Metin, 59b. 118 Cengiz Orhonlu, “Osmanlı Türkleri Devrinde İstanbul’da Kayıkçılık ve Kayık İşletmeciliği”, Tarih Dergisi, sayı: 21 (Mart 1966), s. 110.

Page 35: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

26

genelinde, 1728’de 1228 kayıkçı varken, 1792-1794’te yapılan başka bir sayıma göre bu

sayı 3967’ye yükselmişti119.

Kayıkçı esnâfı da diğer Osmanlı esnâf örgütlerine benzer şekilde, muayyen bir

nizâm dâiresinde ve hiyerarşik düzende hareket etmekle mükelleftiler. Her iskele

devlete veya vakıfsa bağlı olduğu vakfa geliri nispetinde vergi vermek zorundaydı ve

Osmanlı idârecileri muhtemel bir vergi kaybını ya da keşmekeşi önlemek için bir kayık

veya preme işleticisinin ancak bağlı bulunduğu iskelenin yük ve yolcusunu taşımasına

izin verirdi120. Kayıkçı esnâfının yukardan aşağıya doğru hiyerarşik yapılanması,

başkethüda, iskele kethüdaları, kethüda vekîlleri, bölükbaşılar, usta ya da ihtiyarlar,

sıradan kayıkçılar ve şakirdler şeklindeydi121. Osmanlı esnâf örgütlenmelerinin

genelinde müşahede edilen usta-çırak ilişkisi ve kefâlet-i müteselsile ilkesi kayıkçı

esnâfı arasında da uygulanmaktaydı. İstanbul’un genelindeki iskelelerde faaliyet

gösteren bütün kayıkçıların isimleri başmuhasebe kalemindeki ilgili deftere kaydedilir,

haddinden fazla kayıkçı alınmasına izin verilmez ve ölen veya başka bir işle uğraşmaya

başlayan bir kayıkçının yerine ancak yine kefîlle kayıkçı alınırdı. Kendisine kefîl

gösteremeyen kişi kayıkçılık yapmazdı122. Yine de bazı kimseler bu kuralı çiğnemekten

geri kalmıyordu.

Kayıkçıların, Boğaz’ın iki yakası arasında veya Haliç’te ne şekilde seyr ü sefer

edecekleri ve nasıl yolcu taşıyacakları da belirlenmişti. Buna göre nispeten daha büyük

olan pazar kayıklarından başka piyâde kayıklarının kadınlar ile erkekleri karışık olarak

taşıması yasaktı123. Aynı şekilde kayıkçıların, kayığa tahammülünden ziyâde yolcu

alması, yalnız bir kadını bindirmesi, hareket halindeyken diğer kayıklara zarar verecek

şekilde davranması da men‘ edilmişti124. Seyr ü sefer esnasında kayıkların ve

içindekilerin her türlü zarardan korunması için gerek kayıkçıların gerekse İstanbul’a

gelip-giden gemilerin Haliç ve Boğaz’da birden fazla yelkenle seyretmemeleri karara

bağlanmıştı125.

119 İstanbul’daki kayıkçıların muhtelif zamanlardaki sayıları için bkz. Nejdet Ertuğ, Osmanlı Döneminde İstanbul Deniz Ulaşımı ve Kayıkçılar, Ankara 2001, s. 109-135. 120 Cengiz Orhonlu, “İstanbul’da Kayıkçılık ve Kayık İşletmeciliği”, s. 111. 121 Ayrıntılı bilgi için bkz. Nejdet Ertuğ, İstanbul Deniz Ulaşımı, s. 6-20. 122 Bkz. Metin, 64a-64b. 123 “…bâzâr kayıklarından piyâde kayıkcıları ricâl ile nisvânı mahlûten kayıklarına almamalarını gereği gibi tenbîh…”, bkz. Metin, 63b-64a 124 Bkz. Metin, 62b-63a. 125 Bkz. Metin, 61b-62b.

Page 36: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

27

Kayıklar, Osmanlı toplumunda birer nakil vasıtası olmalarının yanında aynı

zaman da bir ictimaî mevkii alâmeti idiler. Kayıkların, kürekçi sayısı, şekli, yapımında

kullanılan malzemelerin nev‘i sahibinin mevkiini aksettirecek şekilde seçilirdi.

Özellikle devlet kademelerinde üst düzey ricâlin ne tür bir kayığa binebileceği sıkı

teşrifât kaideleriyle tespit edilmişti126. Meselâ çavuşbaşı, yedi çifteli kayığa binerdi127.

Şüphesiz en mutantan kayıklar, “saltanat kayığı” ismiyle bilinen ve padişahlara mahsus

olan kayıklardı.

4.7. Karada Ulaşım ve Nakliyât

Osmanlılar İstanbul’unda insanlar şehir içinde bir yerden başka bir yere giderken

umûmiyetle yürümeyi tercih ederler, ricâl ile varlıklı kimseler ise ata binerdi. Araba ya

da taht-ı revânla gezmek, dolaşmak veya bir yere gitmek kadınlara mahsus olup, bu

tarz-ı hareket gücü kudreti yerindeki erkekler için zül sayılırdı128. Önceleri daha ziyade

saray kadınlarının aracı olan araba XIX. yüzyıldan itibaren diğer varlıklı kadınlar ve bir

süre sonra da yüksek tabakadan erkekler arasında yaygınlaştı129.

Ulaşımda kullanılan bir araba türü koçu idi. Koçu, dışı sâde, üzeri eğri denilen

çemberle örtülü, pencereleri kafesli, makassız ve yaysız, içine üç dört basamaklı seyyâr

bir merdivenle binilen bir araçtı130. Bir diğer araba çeşidi olan talîka, koçuya nazaran

kısa ve alçak tabanlı, daha ziyade uzak semtlere veya mesire yerlerine gidiş gelişlerde

kullanılırdı131. Yeniçeriye verilen buyurulduda, Suriçi’nde 69, sur dışında ise 27

talîkadan ziyadesinin çalışmasına izin verilmemesi emredilmektedir132.

Şehirde çeşitli mâllar, bazı eşyâlar veya kimi yüklerin naklinde, yüküm

ağırlığına bağlı olarak öküz arabaları, at ya da eşek hamalları, sırık hamalları ve arka

hamalları kullanılmaktaydı. Verilen nizâma göre, Karagümrük’te oturan öküz

arabacıların sayısı belirlenmiş ve herhangi bir semte götürdükleri yükün taşıma ücreti,

126 Nejdet Ertuğ, İstanbul Deniz Ulaşımı, s. 235. 127 “…müceddeden yedi çifte piyâde sâbık-ı vech üzere inşâd ve mükemmel takımıyla mûmâileyh tarafına teslîme…”, bkz. Metin, 62b. 128 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul 2004, s. 286. 129 Çelik Gülersoy, “Araba”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, I, İstanbul 1993, s. 289. 130 Mehmet Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri, II, aynı yer. 131 Çelik Gülersoy, “Araba”, s. 290. 132 “…arabacılar kethüdâsını çağırdup başmuhâsebeye mukayyed olduğu vechile Âsitâne-i Aliyye dâhilinde altmış dokuz koçi arabası ve hâric-i sûrda yirmi yedi talîka işleyüp bundan ziyâdesinin men‘ ü ref‘ine ihtimâm…”, bkz. Metin, 64b.

Page 37: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

28

aynı mesafe için at hamallarının aldıkları ücretin üç katı olarak tespit edilmişti133. Sırık

hamallarının ücreti, yükü taşımak için kullanılan hamal sayısına göre değişmekte idi134.

At ve eşek hamalları, hayvanları güneşin doğuşundan ikindi vaktine kadar

çalıştırabilirdi; bundan daha erken veya geç saatlerde ve cum‘a günleri bütün gün

boyunca çalıştırmaları yasaktı. Ayrıca yükü boşalttıktan sonra dönüşte hayvana

binmelerine de izin verilmezdi. Bunun için hayvanların semerlerine muayyen uzunlukta

bir demir çakılması şart koşulmuştu135. İstanbul’da en fazla kaç hamalın çalışabileceği

kanunlarca tespit edilmişti ve yasal olarak hamallık yapmak isteyen bir kişi kendisine

bir kefîl göstermek zorundaydı136.

4.8. Beledî ve Sair Hizmetler

İstanbul’un tarih boyunca muzdarip olduğu felaketlerden birisi de yangınlardı.

Özellikle 1509 depreminden sonra halkın yapı malzemesi olarak daha ziyade ahşapı

tercih etmeye başlaması yangınları hem sıklığını hem de büyüklüğü arttıran bir faktör

olmuştur. Bu yangınlarla baş etmek için 18. yüzyılın başlarında tulumbacılık teşkilâtı

geliştirildi. İstanbul’a ilk yangın tulumbasını getiren ve kullanan aslen Fransız olan

Gerçek Davud Ağa oldu. Nevşehirli İbrahim Paşa, bu tulumbanın faydalarını görünce,

Yeniçeri Ocağı’na bağlı Tulumbacılar Ocağı’nı kurdu137. Mecmuâda zikredilen nizâma

göre, her kolluğa birer tulumba konulması ve tulumbacı neferâtının kolluğa olan

mahallerde sâkin olan kimselerden seçilmesi, bunlardan kifâyet miktarı tulumbacının

gece gündüz nöbetleşe kollukta kalması ve her kolluğun mahalle sâkileri kaç nefer ise

akşam vaktinde iki adet kırbasını su ile dolu bir şekilde tulumba yanına koyması

benimsenmişti138. Yine yangına karşı bir tedbir olarak bütün hâne sahiplerinin ve işleri

gereği ateşle uğraşan esnâfın on beş günde bir ocaklarının kurumlarını temizleyip,

133 Bkz. Metin, 65a-65b. 134 Bkz. Metin, 65b. 135 Bkz. Metin, 65b-66b 136 “…fî-mâba‘d içlerinden fevt olanlar yâhûd âher kârda sülûk eyleyenlerin yerlerine birbirlerinin kefâletleriyle arka hammâlı alınup bilâ-kefîl alınmamak ve hadd-i muayyeni tecâvüz eylememek üzere sebt-i defter edüp…”, bkz. Metin, 66b-67a. 137 Toplu bilgi için bkz. Uğur Göktaş, “Tulumbacılık”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, VII, İstanbul 1994, s. 301-303; Cengiz Orhonlu, “Tulumbacı”, İA, XII/2, s. 50-54. 138 Bkz. Metin, 77b-78a.

Page 38: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

29

bunları ev ve dükkânlarının yanlarına koymaları, dükkân sahiplerinin geceleri

dükkânlarında ateş bırakmamaları, şayet bırakacaksalar bile muhâfazasına dikkat

etmeleri istenmekteydi139.

Eski İstanbul’da başta güvenliğin temini olmak üzere günlük hayatın

vazgeçilmez unsûrlarından birisi de bekçilerdi. Ramazan gecelerinde ve bayramlarda

davul çalmak, geceleri zuhûr edecek yangınlardan halkı ve resmî görevlileri haberdâr

etmek, yine geceleri saati bildirmek bekçilerin görevleri arasında idi. Mahalle halkının

müracâatı üzerine kadı tarafından tayin edilen bekçiler, ücretlerini mahalle halkından

alırlardı140. Mahalle bekçilerinin yanı sıra çarşıların, kıymetli emtiânın depolandığı ve

satıldığı bedestenlerin, sarachânenin de güvenliğini temîn eden bekçiler vardı. Bunlar,

diğer esnâf grupları gibi belli bir nizâm dairesinde ve kethüdâ, yiğitbaşı gibi âmirlerinin

idâresi altıda çalışırlardı. Resmî olarak bu mesleği yapmak isteyenlerden kendilerine bir

kefîl göstermeleri istenirdi141.

İstanbul’da, gerek suriçinden gerekse surdışında yer alan bahçelerin bakımı ve

güvenliği bahçevânlar tarafından temîn edilirdi. Mecmuâda yer alan yeniçeri ağasına

hitâben yazılmış buyurulduda, bahçevân taifesinin miktarının belirlenerek deftere

yazılması, azamî kaç kişi olacaklarının tespit edilmesi, içlerinden ölenlerin veya başka

bir işle uğraşmaya başlayanların yerine kefîlle adam alınması, kefîlsiz kimselerin ihrâç

edilip geldikleri yere geri gönderilmesi esâslarına uygun olarak bu kimselerin

faaliyetlerini belirleyen eski nizâma raiyet edilmesi istenmektedir142.

Şehrin kalabalık nüfusu, beraberinde büyük bir çöp meselesini gündeme

getirmekte idi. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar sokakların temizliği, çöplük

subaşısının143 nezâreti altında çalışan ve bu çöp toplama hakkına karşılık belli bir ücret

ödeyen arayıcı esnâfı tarafından yapılmaktaydı. Arayıcılar mahalle aralarında gezerek

çöpleri toplar, daha sonra bunları deniz kenarına götürerek içlerinden demir, bakır,

kösele, tel gibi işe yarar maddeleri ayırıp değerlendirirlerdi. Zaman zaman çöplerin

içinden yüzükler, pırlantalar çıkmaktaydı. Anacaddeler ve meydanlar acemioğlanları

139 Bkz. Metin, 78a-79a. 140 Genel bilgi için bkz. İlham Şimşek, “Bekçiler”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II, İstanbul 1994, s. 125-126. 141 Bkz. Metin, 68a-68b. 142 Bkz. Metin, 68b-69a. 143 “…herkes mahallâtını mezbele ve lâşeden tathîr ve deryâya ilka eylemeleriçün uhde-i ihtimâmınıza muhavvel olan mahallerde vâkı‘ kolluk çorbacılarına ve eimme-i mahallâta ve bâ-husûs tathîr-i esvâka me’mûr çerçöp subaşısına te’kîd birle tenbîhi hâvî fermân-ı âlî şeref-sudûr bulup…”, bkz. Metin, 79a-79b.

Page 39: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

30

tarafından düzenli olarak temizlenirdi. Çarşı esnâfı ya bizzat ya da ücret karşılığı

tuttukları adamlar vasıtasıyla kendi muhitlerinin temizliğini sağlarlardı144. Kurbân

Bayramı’nda hayvan artıklarının çarşı pazara atılması yasaktı145.

Osmanlı şehirlerinde yolların yapımı ve tamiri kaldırımcılar denilen esnâf

teşekkülüne mensup kimseler tarafından yapılırdı. Toprak zemine taş döşenerek

oluşturulan yola kaldırım adı verilirdi. Yaya kaldırımı ile araba yolu manasındaki

kaldırım arasında kesin bir ayrım ancak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Kaldırımcıların

başında esnâf kethüdâsı olarak kaldırımcılar kethüdâsı bulunurdu. Kethüdâ,

mimarbaşının emri ve kontrolü altında faaliyet gösterirdi146. Gerektiği hâllerde devlet,

bu esnâf grubu mensupları haricindeki çeşitli kimseleri de kaldırım yapımında istihdâm

etmekte idi147. Bazı mahallerinin kaldırım yapımı masrafı devlet tarafından, bazı

mahallerinki ise o mahallin sâkinleri tarafından karşılanmakta idi148.

5. VAKIFLAR

Vakıf müesseseleri tarihî tekâmülleri müddetince devletlerin içtimaî

bünyelerinde ifâ ettikleri roller itibariyle Türk-İslâm geleneğinin en dikkate şayan

mahsûllerinden birisidirler. Osmanlı İmparatorluğu’nun daha ilk dönemlerinden itibaren

mevcûdiyeti müşahede edilebilen vakıf müesseseleri, devletin terakkisine muvâzi sayıca

artmış ve iktisâdî-içtimaî düzenin ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdir. Eğitim

kurumlarının finansmanı, yoksullara yemek ve barınak temini, bazı beledî hizmetlerin

yerine getirilmesi, dinî yapıların inşâsı ve yaşatılması gibi bugün devletin uhdesinde

olan birçok hizmet asırlar boyunca vakıflar tarafından, merkezî hazineye yük

olmaksızın, gerçekleştirilmiştir149.

144 Genel bilgi için bkz. Necdet Sakaoğlu, “Arayıcı Esnâfı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, I, İstanbul 1994, s. 297-298; Mehmet Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri, I, İstanbul 2004, s. 65 145 Bkz. Metin, 47b-48a. 146 Ayrıntılı bilgi için bkz. Cengiz Orhonlu, “Meslekî Bir Teşekkül Olarak Kaldırımcılık ve Osmanlı Şehir Yolları Hakkında Bazı Düşünceler”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, I (1972), s. 93-138; Fatma Afyoncu, XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı, Ankara 2001, s. 55-58. 147 “…Yedi Kulle’den Eyyüb’e varınca vâkı‘ bostânların amelesinden nevbet ile birer ikişer adam ihrâc ve zikr olunan handekde mevcûd molozu tarîk-i mezbûrun çukurlarına nakl ve çukurları tesvîye ve tarîk-i mezbûru gereği gibi tathîr etdirüp…”, bkz. Metin, 79b-80a. 148 Bkz. Metin, 80a-80b. 149 Vakıflar hakkında genel bilgi için bkz. Fuat Köprülü, “Vakıf Müessesesinin Hukukî Mahiyeti ve Tarîhî Tekâmülü”, Vakıflar Dergisi, II (Ankara 1942), s. 1-32; Bahaeddin Yediyıldız, “Vakıf”, İA, XIII, s. 153-172; a.mlf., “Türk Kültür Sistemi İçinde Vakfın Yeri”, Türk Kültürü, sayı: 281 (Ankara 1986), s. 1-8.

Page 40: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

31

Osmanlı vakıf sistemi içersinde padişahlar tarafından tesis edilen vakıfların

büyük ehemmiyeti vardır150. Bunlardan Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim ve

Kanunî Sultan Süleyman kendi vakıflarının nezâretini sadrazamlara vermişlerdi ve

bunlar evkaf-ı selâse ismiyle anılmaktaydılar151. Padişahlar, birtakım emlâk ve akardan

müteşekkil vakıflarının yanı sıra vakıf kütüphaneler de tesis etmişlerdir. Meselâ, Fatih

Sultan Mehmed evkafından olan kütüphânenin, muhtemelen 1766’daki, depremden

zarar görmesi nedeniyle geçici olarak medrese odalarından zarar görmemiş birisine

nakledilen kitaplarının mevcudu üç bin altı yüzdü152.

Vakıflara ait gelir kaynaklarının işletilmesinde yaygın bir şekilde icâreteyn usûlü

kullanıldı. Özellikle para vakıflarının işletilmesinde kullanılan bir diğer yöntem bu

paraların muayyen bir kâr yüzdesiyle, geri ödenmek şartıyla güvenilir kimselere

verilmesiydi. Geliri büyük bir yekûn tutan ve imparatorluğun pek çok bölgesine

yayılmış bulunan Haremeyn evkafı mukataaları 1757-1758 yılları içinde malikâne

sistemine dâhil edilmiş, bu mukataaların idâre ve satış işleri bir süreliğine defterdârlar,

az sonra da defter emînleri tarafından yürütülmüştür153. Bu dönemlerde Haremeyn

evkafı mukataalarının, evkaf nâzırının bazı kimselere ziyadesiyle ilzâm olunması,

onların da daha yüksek fiyatlarla üçüncü bir şahsa satması nedeniyle mezkûr

mukataaların düzensiz bir hâle gelmesi sebebiyle bu alanda bir düzenleme

yapılmıştır154.

6. MUHALLEFÂT ZAPTI ve DEVLET ALACAKLARININ TAHSİLİ

Devlet varidâtının birinci tahsil memûru defterdâra bağlı olarak faaliyet gösteren

başbâkikuludur. Bu vazifesini, emri altındaki bâkikulu ismiyle alınan mübaşirler

vasıtasıyla icrâ eder. Başbâkikulu, devlete borcu olanları bakayâ defterlerine kaydeder,

borcunu edâ etmeyenleri başbâkikulu hapishânesi ismiyle anılan yerde mevkuf tutardı,

gerekirse o kimsenin şahsi akarı, emlâğını ve eşyâsını sattırmak sûretiyle devletin

150 18. yüzyılda vakıf kurucuları hakkında bir değerlendirme için bkz. Bahaeddin Yediyıldız, “Türk Vakıf Kurucularının Sosyal Tabakalaşmadaki Yeri, 1700-1800”, Osmanlı Araştırmaları, s. I, 143-164. 151 Bu vakıflarla ilgili bir nizâm kaydı için bkz. Metin, 72a-72b. 152 Bkz. Metin, 73a-73b. 153 Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi (XVIII. yy’dan Tanzimat’a Mali Tarih), İstanbul 1986, s. 101. 154 Bkz. Metin, 71b-72a; I. Abdülhamid evkafının muhasebe kayıtlarının belirlenmesine dair bir emir için, bkz. Metin, 72b-73a.

Page 41: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

32

alacağını tahsîl ederdi155. Bakayâ defterleri, devlet alacaklarının tespit ve tahsilinde

büyük önemi vardı156

Osmanlı Devleti’nde vefât eden askerîlerin terekeleri, devlete veya şahıslara

olan borçlarına mahsûben mîrî için zapt edilebilmekteydi157. Mîrî adına zapt edilmiş bir

muhallefâttan alacak iddiâ eden halktan kimselerini iddiâlarını, mîrî kâtibi yâhûd ordu-

yı hümâyûn kadısı huzûrunda şer‘i olarak ispatlamaları elzemdi158. Askerî zümreden bir

kimsenin vefât etmesi halinde, bu kişinin muhallefâtının tam olarak tespit edilebilmesi

için evvelâ hânesi mühürlenerek inceden inceye araştırılıp tespit edilen şeyler deftere

geçirilir, daha sonra o kişinin daha önce görev yaptığı yerlerde veya başka bir yerde de

mevcut muhâllefâtı araştırılırdı159. Yalnızca askerîlerin değil zaman zaman ölen

tüccârların da muhallefâtı mîrî için zapt edilebilmekteydi160

7. TÖRENLER

7.1. Vilâdet-i Hümâyûnlar

Osmanlılar’da çeşitli münasebetlerle düzenlenen şenlikler, gerek imparatorluk

tebaasına karşı gerekse devletin dost ve düşmanlarına karşı devletin ve onun sembolü

olan padişahın üstünlüğünün, kudretinin ve ihtişamının sergilenmesiydi161.

Vilâdet-i hümâyûnlar, padişah çocuklarının doğumu, zaman zaman mutantan

şenliklerin düzenlenmesine vesile olmaktaydı. Padişahın bir çocuğu doğduğu zaman ilk

olarak Darüssaade ağasına haber verilir, oda bir müjdeciyle haberi Silâhdâr ağaya

ulaştırırdı. Ağa, padişahın yeni bir çocuğunun doğduğunu bütün saray halkına ilân

155 “…Kassâbbaşı sâbık Halil Ağa’nın mîrîye ve halefine olan düyûnunu edâda tekâsül ve muhâlefeti olduğunu hâvî cânib-i hazret-i cihân-dârîye arz ve takdîm olundukda merkum Halil Ağa tekâr başbâkikulu ağa habsine kaldırılup bi’l-cümle akar ve emlâk ve eşyâsı kendü ma‘rifetiyle fürûht olunup mîrîye ve mâl-ı ocaklıkdan halefi Ali Ağa’ya olan deynini tamamen edâ etdirilmesi…”, bkz. Metin, 73b-74a. 156 İstanbul duhân gümrüğüne ait muhâsebe ve bakayâ defterlerinin incelenip, zimmetinde mîrî mâlı bulunanlardan bu alacakların tahsil edilmesine dair iki buyuruldu için bkz. Metin, 75a-76a; İstanbul ve havalisinde enfiyyenin nizâmına dair bkz. Metin, 76b-77a. 157 Sâbık kapdân-ı deryâ Süleyman Paşa’nın muhallefâtının, Enderûn-ı Hümâyûn hazinesine ve sair kimselere olan borçlarının ödenmesi için mîrîce zapt edilmişti, bkz. Metin, 76a-77b. 158 Bkz. Metin, 76b. 159 İstanbul’da ölen ve çocuğu olmayan sâbık Kıbrıs muhassıl Hüseyin Kapudan’ın İstanbul’dan başka Kıbrıs ve Sakız’da ne miktarda muhallefâtının mevcut olduğunun araştırılması emri için bkz. Metin, 74b. 160 Bkz. Metin, 74b-75a. 161 Mehmet Arslan, Türk Edebiyatında Manzum Surnameler (Osmanlı Saray Düğün ve Şenlikleri), Ankara 1999, s. 117.

Page 42: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

33

ederdi. Cücelerden veya musahiplerden bir kimse sadrazama müjdeli haberi

ulaştırırken162, bu sırada dellâllar İstanbul sokaklarında halka yeni hanedan azasının

doğumunu ilân ederdi. 18. yüzyıldan itibaren sultan ve şehzâdelerin doğum haberleri

İstanbul’da olduğu gibi Anadolu ve Rumeli halkına da duyurulmaya başlanmıştır163.

Çocuğun doğmasıyla birlikte başta Topkapı Sarayı olmak üzere Yedikule, Kızkulesi,

Hisârlar’dan birkaç gün boyunca günün muayyen saatlerinde top atılırdı164. Top

atışlarının miktarı, doğan çoçuğun erkek veya kız olmasına yahûd padişahın ilk veya

diğer evlatları olmasına göre değişmekte idi165.

Doğum haberiyle birlikte İstanbul, Topkapı Sarayı’ndan başlamak üzere büyük

bir sevinç nümâyişine sahne olurdu. Her taraf meşaleler, kandiller, fânuslarla süslenir,

çarşı pazar husûsi surette tezyîn edilir, fişekler atılır, çeşitli oyunlar sergilenirdi166. Bu

münasebetle tertîb edilen donanma ve şehr-âyinlerin süresi, tıpkı top atışlarının süresi

gibi, şartlara göre değişmekte idi. Meselâ, sarayda çocuksuz geçen yaklaşık otuz yıllık

bir aradan sonra dünyaya gelen III. Mustafa’nın kızı Hibetullah Sultân için evvelâ yedi

gün yedi gece boyunca şenlikler düzenlenmesi emredilmiş, az sonra halkın isteğiyle bu

süre on güne çıkartılmıştır167. III. Mustafa’nın diğer kızlarından Beyhân Sultân’ın

doğumu için üç gün üç gece168, I. Abdülhamid’in oğlu Şehzâde Ahmed için ise yedi gün

yedi gece donanma ve şehr-âyin yapılmıştı169. Zaman zaman çeşitli amîller bu

şenliklerin başlama ve bitiş tarihlerini etkileyebilmekteydi. III. Mustafa’nın kızı Şah 162 Çağatay Uluçay, Harem II, Ankara 1992, s. 75; Uzunçarşılı, vilâdet vuku‘unda sadrazama hatt-ı hümâyûnu, doğan çocuk erkek ise darüssade ağasının, kız ise yüksek rütbeli bir saray ağasının getirdiğini yazar, bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1988, s. 107. 163 Mehmet Arslan, Osmanlı Edebiyat-Tarih-Kültür Makaleleri, İstanbul 2000, s. 497. 164 Bkz. Metin, 81b-82a. 165 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 108; Çağatay Uluçay, Topkapı Sarayı’nın deniz kıyısındaki toplarının, çocuk erkekse 7, kız ise 3 defa atış yaptığını ve bu atışların günde 5 defa tekrarlandığını belirtir, bkz. Çağatay Uluçay, Harem II, aynı yer; I. Abdülhamid’in, Süleyman isimli şehzâdesinin doğumu münasebetiyle üç gün boyunca günde üçer defa top atılması emredilmişti, bkz. Metin, 82a. 166 Ayrıntılı bilgi için zikredilen eserlerin yanı sıra bkz. Özdemir Nutku, Tarihimizden Kültür Manzaraları, İstanbul 1995, s. 55-67; Çağatay Uluçay, “İstanbul’da XVIII ve XIX. Asırlarda Sultanların Doğumlarında Yapılan Törenler ve Şenliklere Dair”, İstanbul Üniversitesi Mecmuası, IV (İstanbul 1958), s. 199-213. 167 Bkz. Metin, 83b; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 109. Hibetullah Sultân’ın doğum tarihini Çağatay Uluçay, 17 Receb 1172 olarak göstermesine (bkz. Çağatay Uluçay, Harem II. s. 68; a. mlf., Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 2001, s. 100) karşılık, mecmuâda bu tarih 15 Recep olarak zikredilmektedir(bkz. Metin, aynı yer.). 168 Bkz. Metin, 82a-83a; Bu münasebetlerle ilgili kimselere yazılan buyuruldunun tarihi Gurre-i Safer 1179 olarak verilmektedir. Ancak Beyhan Sultan’ın doğumu, Mehmed Süreyya Bey’e göre, 20 şaban 1179 (1 şubat 1766), bkz. Mehmed Süreyyâ Bey, Sicil-i Osmânî, I, haz. Seyit Ali Kahraman, İstanbul1994, s. 27; Çağatay Uluçay’a göre ise 2 Receb 1179 (15 Aralık 1765), Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, s. 102. tarihinde vuku‘ bulmuştur. 169 Bkz. Metin, 84a-84b.

Page 43: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

34

Sultân’ın170 donanması Kurban Bayramı’nın ikinci gününe tehîr edilmiş ve önce beş

gün beş gece olarak ilân edilen şenlik süresinin dört gün daha ilâve edilerek dokuz güne

çıkartılması kararlaştırılmışsa da bu sırada tersânede yapımı tamamlanan bir geminin

denize indirilmesi merâsimi münasebetiyle, bu süre tamamlanmadan eğlencelere son

verilmiştir171.

Donanmalar ve şehr-âyinler esnâsında bazı kimselerin toplumun düzen ve

huzurunu ihlâl edecek davranışlar sergilemesinin engellenmesine ihtimam gösterilirdi.

Şehzâde Selim’in (III. Selim) doğumu sonrası yapılacak şenliklerde içki satışı

yasaklanmış ve halkın huzurunu temin için gerekli mahallere ilâve güvenlik tedbirleri

alınması istenmişti172. Bu arada imparatorluğun değişik bölgelerinden bazı işsiz güçsüz

kimseler, bu eğlenceleri fırsat bilip İstanbul’a gelmekte, daha sonra şehirden

ayrılmayarak hanlarda, bekâr odlarında, dükkân altlarında yatıp kalkmaya devam

etmekteydiler. Yetkiler bu kimselerin geldikleri yerlere geri gönderilmesine gayret

ederlerdi173.

7.2. Teşrifât

Orhan Gazi’den itibaren kaynaklarda zikredilmeye başlayan Dîvân-ı Hümâyûn

toplantıları, 17. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı İmparatorluğunda devlet işlerinin

hâl ve faslında ana mercii konumundaydı. Bu tarihlerden itibaren sadrazamların kendi

konaklarında düzenledikleri dîvânlar önem kazanmaya başlamış, zamanla Bâb-ı Âli’nin

teşekkülüyle bütün devlet işleri bu yeni merkezden halledilir olmuştur. 19. yüzyılda,

artık ehemmiyetini hemen hemen tamamen yitiren Dîvân-ı Hümâyûn ancak, ulûfe

dağıtımı, elçilerin kabulü gibi eskiden beri süregelen bazı merâsimlerin icrâ mahalli

haline gelmiştir174. Böyle olmakla birlikte, Osmanlılar’ın katı teşrifât geleneklerinin bir

uzantısı olarak, Dîvân-ı Hümâyûn günlerinde uygulanmakta olan muayyen usûllere

daima riayet edilmesine dikkat edilmiştir. Dîvân-ı Hümâyûn’un eski önemini kaybettiği

18. yüzyıl sonlarında dahi çavuşbaşı ağaya hitaben verilen bir buyurulduda, Dîvân 170 Şah Sultan, 1761’de (15 Ramazan 1174) doğmuş ve 1802’de (Zilkade 1216) vefât etmiştir, bkz. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, s. 101-102. 171 Bkz. Metin, 80b-81a, 83a-83b. 172 Bkz. Metin, 81a-81b. 173 Bkz. Metin, 85a. 174 Divân-ı Hümayûn için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, s. 1-110; Ahmet Mumcu, Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak Dîvân-ı Hümayûn, Ankara 1986; Recep Ahıshalı, “Divân-ı Hümayûn Teşkilâtı”, Osmanlı, VI, ed. Güler Eren, Ankara 1999, s. 24-33.

Page 44: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

35

günleri, makamlarına mütenâsip kıyafetler giymiş bulunan ve bu günde belli bir vazifesi

olan kimseler haricinde, hiç kimsenin Orta Kapı’dan içeriye alınmaması emredilmekte

idi175.

Osmanlılar’da, adlî ve malî mübaşirlik, ulaklık, elçilik gibi hizmetlerde, devlet

ricâli ve yabancı elçilik heyetlerinin maiyetinde kullanılan Divân-ı Hümâyûn çavuşları

çeşitli merâsimlerin icrâsında da teşrifatî vazifeler almaktaydılar. Divân çavuşları,

Divân-ı Hümâyûn günleri mücevveze başlık, ferace kürk ya da sof ferace denilen bir

kıyafet giyerlerdi176. Mecmua’daki bir buyurulduda, divân çavuşlarının Divân-ı

Hümâyûn’da ve Bâb-ı Âli’de icrâ edilen merâsimlerde, kendi yerlerine ücretle

mülazımlar göndermeyip, seher vakti çuka feracelerini giymiş olarak hizmete hazır

halde bulunmaları emredilmektedir177.

Mevlid törenleri Osmanlılar tarafından muayyen bir teşrifât doğrultusunda

kutlanmakta idi. Bu teşrifâtın ne zaman uygulanmaya başladığına dair kesin bir bilgi

olmamakla birlikte, kaynaklar, Mevlid kutlamaların Kanunî Sultan Süleyman

döneminden itibâren saray protokolünde yer aldığını, III. Murad döneminde ise artık

tamamen resmîleştiğini göstermektedir178. Mevlid kutlamalarının en görkemli etkiliği

padişahın bir alayla mevlid okunacak camiiye gitmesi idi. Benzer bir alay bayram

namazları için camiiye gidiş geliş esnasında da düzenlenmekte idi179. Kandil geceleri de

camiiler kandillerle yezyîn edeilirdi180.

8. PARA İLE İLGİLİ BUYURULDULAR

Osmanlı iktisat tarihinde 1580’lerden 1640’lara kadar olan dönem, gerek dünya

konjoktüründe meydana gelen değişmeler, gerekse imparatorluğun içine düştüğü

buhranın bir neticesi olarak akçenin olağanüstü istikrarsızlığına sahne oldu181.

Darphânenin kıymetli maden ihtiyacının önemli bir kısmını temin eden Balkanlar’daki

175 Bkz. Metin, 71a-71b. 176 Divân-ı Hümayûn çavuşları için bkz. Murat Uluskan, Divân-ı Hümâyûn Çavuşları, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2004. 177 Bkz. Metin, 70b. 178 Toplu bilgi için bkz. Mehmet Şeker, “Osmanlılar’da Mevlid Törenleri”, DİA, XXIX (2004), s. 479-480. 179 İki örnek için bkz. Metin, 79a. 180 Örnek için bkz. Metin, 7a. 181 Şevket Pamuk, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Para, 1326-1914”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1600-1914), II, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Serdar Alper, İstanbul 2004, s. 1072.

Page 45: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

36

maden ocakları yüksek mâliyetleri nedeniyle, piyasaları istilâ eden bol ve ucuz

Amerikan gümüşü ile rekabet edemez hâle geldiler; bunun üzerine devlet bu ocakların

birçoğunu kapattı ve darphanelerde mağşuş akçe basmaya başladı182. 1600, 1618,

1624’te yapılan sikke tashîhleri ile akçenin kıymeti muhafaza edilmeye çalışıldığı gibi

1624’lerden itibâren başta İstanbul olmak üzere aslen bir Mısır sikkesi olan “para”

akçeden daha üst bir birim olarak piyasaya sürüldü. Bu uygulamalarım istenen neticeyi

vermemesi üzerine 1640’da tekrar sikke tashîhi yapıldı. Mamafih aşırı istikrarsızlık,

akçenin imparatorluğun birçok kısmında piyasalardan fiilen kaybolmasına ve 14.

yüzyıldan beri Osmanlı topraklarında tedâvülde olan çeşitli Avrupa paralarının bu

dönemde Osmanlı ekonomisinin para ihtiyacının karşılanmasında ehemmiyetli bir

mevkii kazanmasına sebep oldu. Artık akçe, “parasal büyüklüklerin ortaya konduğu ve

dolaşımdaki sikkelerin değerlerinin ölçüldüğü görünmez bir para birimiydi”183.

Osmanlı mâliyecileri, 1690’da guruş ismiyle yeni bir para birimi darp etmeye

başlayarak para düzeninde farklı bir sistem oluşturdular. 1 guruş, 40 para ve 120 akçe

olarak tespit edildi ve bu sistem eyâletlere de teşmîl edilmeye çalışıldı. Balkanlar’daki

maden ocaklarının önemi azalırken, Anadolu’da Keban, Ergani, Gümüşhane gibi yeni

maden ocakları ehemmiyet kazandı184. Gümüş sikkelere benzer bir dalgalanma yaşayan

altın sikkelerde de yeni ayarlamalar yapıldı. 1703’te tuğralı, 1713’te zincir, 1716’da

fındık, 1729’da zer-i mahbûb gibi altın sikkeler darb edildi ve bunlarda özellikle son

ikisi 19. yüzyılın başlarına kadar piyasalarda varlıklarını muhafaza ettiler185.

1760-1770’lere kadar ekonominin hemen bütün sektörlerinde genel bir büyüme

yaşandı ise de bu tarihlerden itibâren tedricî bir daralma ile karşı karşıya kalındı.

Şüphesiz bu keskin dönüşümde, artık savaşların daha mâliyetli bir hâle gelmesi ve

umûmiyetle büyük kayıplarla neticelenmesinin, yegâne olmamakla birlikte, büyük tesiri

vardır. III. Mustafa tahta geçtiği zaman cülûs bahşişini rahatça ödeyebilmesine rağmen,

I. Abdülhamid bu husûsta büyük sıkıntı yaşamıştı186. Osmanlılar’ın, Avusturya ve

182 Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, II, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1994, s. ? 183 Şevket Pamuk, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Para”, 1073. 184 Şevket Pamuk, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Para”, 1077-1080. 185 İstanbul kadısına yazılmış bir buyurulduya göre, 18. yüzyılın ikinci yarısında (tam tarih verilmemiş) bunların râîci, “…Mısır zer-i mahbûbu ve zincirlisi yüz otuz pâreye ve fındıklısı yüz elli beşer pâreye tamü’l-vezn ve kâmilü’l-ayâr İstanbul zer-i mahbûb altunu üçer guruşa ve kezâlik İstanbul fındıklısı dört guruşa alınup verilüp ziyâde ve noksâna alınmamak…”, olarak belirlenmişti, bkz. Metin, 85a-85b; Ayrıca ayarı düşük altının alınıp satılmasının men‘i için, bkz. Metin, 85b-87a. 186 Mehmet Genç, Devlet ve Ekonomi, s. 211-225; Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim.

Page 46: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

37

Rusya’ya karşı iki cepheli bir savaş sürdürdüğü esnada, padişahın hatt-ı hümâyûnu

doğrultusunda yazılan bir buyurulduda, halktan ve devlet ricâlinden istisna edilen beli

başlı nesneler haricinde ellerindeki altın ve gümüş eşyaları muayyen bir fiyat üzerinden

hazineye teslim etmeleri istenmekte, padişahın da birkaç raht dışında sarayda bulunan

kıymetli eşyaları darphâneye vereceği bildirilmektedir187.

Osmanlı gümüş ve altın sikkelerinin tedavüldeki değeri, devletin 18. yüzyıldaki

iktisadî manzarasına muvazi bir dalgalanma sergiledi. Tesis edilmeye çalışılan yeni para

sistemine rağmen, Avrupa menşeli paralar, bu dönemde de piyasalarda bol miktarlarda

bulunmakta idi. 18. yüzyılın ikinci yarısına ait bir buyurulduda, Darbhâne-i Âmire

sikkesiyle meskuk guruşun, Raguzalılar tarafından Osmanlı piyasalarından toplanarak

Raguza’ya götürülmesi, sonra da üzerine bir dirhem gümüş ilâve ve kendi sikkelerini

darb ederek kabasakal ismiyle tekrar Osmanlı piyasalarına sürülmesinin önlenmesi

gayesiyle, bu devşirilmiş paraların râîcinin düşürülmesinin, elinde bunlardan bol

miktarda bulunan halka büyük zarar vereceği için uygun bir çözüm olmadığı ifade

edilmiştir188. Çok defa mağşuş olan bu sikkeler, hem devletin hem de halkın zarara

uğramasına sebep olmaktaydılar. Devlet, bazen halktan bu paraları darphâneye teslim

etmesini istemekte ve karşılığında da teslim eden kişilere Osmanlı akçesi cinsinden

muayyen bir bedel ödemekteydi189.

9. KIYAFETE DAİR BUYURULDULAR

Müslüman Osmanlı kadınları ve erkeklerinin uzun ve sade giyimleri genelde

birbirine benzer, ancak kadınların elbiseleri erkeklerinkine göre daha süslü olurdu.

Kadınlar sokağa çıkarken bütün bedenlerini örten bir ferace giyerler, yüzlerine de peçe

takarlardı. Kişinin toplum içindeki mertebesi ve servetine bağlı olarak elbiselerin

187 Bkz. Metin, 88b-90a. 188 Bunun yerine “…sikke-i hümâyûn ile meskûk olan guruşun üzerine bir buçuk dirhem sîm izâfe ile tokuz dirheme iblâğ ve ayârı kabasakal sikkesi ayârından ziyâde vü a‘lâ ve her tokuzar dirhem ve altmış beş ayârında olmak üzere cedîd zolota kat‘ olunup kabasakal misillü altmış pâreye râîc…” şeklinde bir çözüme başvurulmuştu, bkz. Metin, 87a-88a. 189 “Marbaş” ismiyle anılan ve piyasada muhtelif ayarlarda bulunan Avrupa menşeli sikkenin Darbhâne-i Âmire’ye teslim edilmesi husûsuna dair bir buyuruldu için, bkz. Metin, 88a-88b; Osmanlı para tarihi için zikredilen eserlerin yanı sıra bkz. Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul 1999; Halil İnalcık, Doğu-Batı Makaleler I, İstanbul 2005, s. 151-180; İbrahim Artuk-Cevriye Artuk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Teşhirdeki İslâmi Sikkeler Kataloğu, I-II, İstanbul 1970, 1974; Halil Sahillioğlu, Bir Asırlık Osmanlı Para Tarihi, 1640-1740, İ.Ü. İktisat Fakültesi Doçentlik Tezi, İstanbul 1965.

Page 47: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

38

renkleri, imâl edildikleri kumaşların cinsi, tezyîni değişmekte idi. Erkek giyiminin en

önemli parçası olan sarık, kenarsız bir takkenin etrafına uzun ve ince bir kumaşın birçok

katlar halinde ve farklı şekillerde sarılmasıyla oluşturulurdu. Sarığın ebâdı, katlanma

tarzı, onu takan kimsenin meslekî ve içtimaî seviyesinin bir alâmeti idi. Bu durum

mezar taşlarına dahi yansımıştır190. Osmanlı giyim-kuşamının bir diğer ehemmiyetli

parçası kürklerdir. Daha ziyade kuzeyden temin edilen bu kürkler bazen narha tâbî

olarak satılırdı191

15. yüzyılın ikinci yarısına kadar istedikleri biçimde giyinebilen Osmanlı

gayrimüslimleri Fatih Sultan Mehmed döneminden itibaren devletin baskısıyla bu

hürriyetlerini kaybettiler. III. Murad devrinde, gayrimüslimlerin kendi kimliklerini belli

edecek şekilde giyinmeleri esası benimsendi. Bu zamana kadar Yahudiler sarı renkli

sarık, Ermeniler alaca renkli tülbent, diğer Hıristiyanlar mavi sarık, Osmanlı

İmparatorluğu’na gelen Frenkler ise siyah renkli sarık takarken, III. Murad’ın emriyle

Osmanlı gayrimüslimlerinin sarık takması yasaklandı ve onların da, Avrupalı

Hıristiyanlar gibi, kendilerine mahsus renklerde şapka giymeleri kararlaştırıldı. Giyim-

kuşamla ilgili bu düzenlemelerin çoğu 1856 Islahât Fermânı ile birlikte yürürlükten

kaldırıldı192. Osmanlı gayrimüslimleri, yeşil, kırmızı ve beyaz renk elbiseleri asla

giyemezlerdi ve bu kıyafet yasakları riayet edilmesi zaman zaman padişah veya

sadrazamlar tarafından ilgililere emredilirdi193.

Kıyafet yasakları yalnız gayrimüslimlere mahsus olmayıp, bazen, özellikle

iktisadî sıkıntı yaşandığı zamanlarda, Müslümanlar da benzer yasaklarla karşı karşıya

kalabilmekteydi. Bu yasaklarda iki husâsa vurgu yapılmaktadır: İsrâfın önlenmesi ve

her sınıfın kendine mahsûs giysiler giymesi194.

10. SEFERLERE DAİR BUYURULDULAR

190 Osmanlılar’da giyim-kuşam hakkında bkz. Gülgûn Aybet, XVI. ve XVII. Yüzyıl Batı Seyyahlarına Göre Osmanlı İmparatorluğu (Toplumsal Yapı ve Şehirler), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Doktora Tezi, İstanbul 1980, s. 132-144; N. Sevin, Onüç Asırlık Türk Kıyafet Tarihine Bir Bakış, Ankara 1990; Sevgi Gürtuna, Osmanlı’da Kadın Kıyafetleri, Ankara 1999; Jean Baptiste Van Mour, Onsekizinci Yüzyılın Başında Osmanlı Kıyafetleri, yay. haz.Şevket Rado, çev.Cenap Yazansoy, İstanbul 1980. 191 III. Mustafa dönemine ait birkaç örnek için bkz. Metin, 91a-93a. 192 Osmanlı gayrimüslimlerinin kıyafetleri için bkz. Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, Ankara 2001; a. mlf., “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Giyim, Mesken ve Davranış Hukuku”, Otam, sayı: 1 (Ankara 1990), s. 117-125; Justin McCarty, Müslümanlar ve Azınlıklar, çev. Bilge Umar, İstanbul 1998; Osmanlı’da Yahudi Kıyafetleri, proje kord. Tilda Levi, fot. Önder Durmaz, İstanbul 2000; Ahmet Özel, “Gayri Müslim”, DİA, XIII, s. 418-427. 193 Gayrimüslimler ile ilgili iki buyuruldu örneği için bkz. Metin, 97a-98b. 194 Örnek için bkz. Metin, 90a-91a, 93b-97a.

Page 48: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

39

1739’dan beri süregelen bir barış döneminden sonra 1768 senesi, Osmanlı

Devleti ve toplumu için felaket ve sıkıntılarla dolu savaş yıllarının milâdı oldu. Uzun

süre III. Mustafa’nın savaşa meyyâl fikirlerine set çeken Koca Ragıp Mehmed Paşa’nın

vefatından sonra sadrazamlık makamına gelenler sultanı bu fikirlerinden

vazgeçiremediler.

İlk olarak 1766’da, Rus teşvikiyle 1757’den beri haracını eksik ve nihayet hiç

vermeyen Gürcistan’daki İmerethi (Açuk-baş) Krallığı, Çıldır Beylerbeyi Hasan Paşa

seraskerliğindeki ordu tarafından tenkil edildi. Resmen 1768, fiilen 1769’da başlayan

Osmanlı-Rus harbi ise 1774’te Kırım da dahil büyük toprak kayıplarına sebep olan

imparatorluk tarihinin en ağır antlaşmalarından Küçük Kaynarca Antlaşması ile

neticelendi. I. Abdulhamid’in Kırım’ı kurtarmak için 1787’de Rusya’ya karşı başlattığı

savaş, bir yıl sonra Avusturya’nın da Osmanlılar’a karşı harp ilân etmesiyle geniş bir

satha yayıldı. 1789’da tahta III. Selim’in çıkması Osmanlılar’da yeni umutlar yeşertti.

1791’de Avusturya ile imzalanan Ziştovi Antlaşması’yla Belgrad tekrar Osmanlı

idâresine geçti. Ancak 1792’de Rusya’yla akdedilen Yaş Antlaşması, Osmanlılar’a yeni

toprak kayıplarından başka bir şey getirmedi195.

Savaşların başarıyla veya başarısız bir şekilde neticelenmesinde cephe kadar

cephe gerisi de önemlidir. Osmanlı sefer lojistiği husûsunda Osmanlı Arşivi zengin

malzemeler ihtiva ettiği gibi bazı Osmanlı tarihçilerinin eserlerinde de bu konuda

bilgiler vardır. Buyuruldu Mecmuası’nda, yukarda zikredilen savaşlara dair mevcut

buyuruldular, sefer mühimmâtının tamamlanması ve cepheye asker sevki196, donanma

levendâtı ile Soğucak Seraskeri Battal Hüseyin Paşa maiyetindeki askerler için peksimet

temini197, münasebetsiz mahallere emvâl-i mîrî sarfının men‘i198 şeklinde

gruplandırılabilir. Osmanlı idârecilerinin, seferlerin muvaffakiyetle neticelenmesi için

195 Bu dönemle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Bekir Sıtkı Baykal, “Mustafa III”, İA, VII, s. 288-289; Kemal Beydilli, Büyük Friedrich ve Osmanlılar, XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Prusya Münasebetleri, İstanbul 1985; Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: I. Abdulhamid, İstanbul 2000; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1-2, Ankara 1988; Mustafa Cezar v.d., Mufassal Osmanlı Tarihi, V, İstanbul 1971; Fevzi Kurtoğlu, 1768-1774 Türk-Rus Harbinde Akdeniz Harekâtı ve Cezayirli Gazi Hasan Hasan Paşa, İstanbul 1942; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV, İstanbul 1972; Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, IV-V, çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul 2005. 196 Bkz. Metin, 20b-25a, 99a-100b. 197 Bkz. Metin, 44b-45a, 46a-46b. 198 Bkz. Metin, 26a-27a.

Page 49: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

40

başvurdukları uygulamalardan birisi de önde gelen din adamları ve halktan bu konuda

dua etmelerini istemekti199.

199 “…nusret-i cüyûş-i müslimîn ve makhûriyyet-i leşker-i müşrikîn zımnında Âsitâne-i Aliyye’de sâkin ba‘zı mazanna-i kirâmın isticlâb-ı da‘vet-i hayriyyelerine mübâderet olunmak…”, bkz. Metin, 25b; ayrıca bkz. Metin, 98b.

Page 50: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

41

METİN

Page 51: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

42

FİHRİST

1)Enderûn-ı Hümâyûn yıllığı defteri bâlâsına buyuruldu-ı ber-mu‘tâd

1) Beher sene üç nefer bostânî ocağı neferâtı çıraklığı bâbında buyuruldu-ı

ber-mu‘tâd

1) Saray-ı Cedîd ve Atîk gılmânânıçün yevmiyyeleri telhîse havâle birle

buyuruldu sûretidir

2) Bâde’t-telhîs buyuruldu-ı ber-mu‘tâd

2) Saray-ı Cedîd ve Atîk gılmânân buyuruldusunun keyfiyyeti

2)Açıkbaş Hânı Soloman Hân’a verilen yevmiyyenin buyuruldusu

2)Açıkbaş Hânı Soloman Hân’a meliklik buyuruldusu

2) Elviye hükümetligi tevcîhi buyuruldusu

2) Kaydı bâlâsına hatt-ı şerîf şerh verilmek bâbında buyuruldu

2) İstibdâl buyuruldusu

2) Kazâ nakli memnû‘ olup hatt-ı hümâyûna muhtâc olduğu

2) İbtidâ düşen mahlûl kaydı hatt-ı hümâyûna muhtâc olduğı

2)Hatt-ı hümâyûn sâdır olduğu sûretde buyuruldusu

3) Cevâlî-i Şam ve mukata‘a-ı sâ’ireden vezâif nakli buyuruldusu

3) Mukata‘adan du‘âgûy mahlûlü buyuruldusu

3) Ocaklu mukata‘ası mahlûlü ahbâriyesi buyuruldusu

3) Sipâh ve silahdâr mahlûlleri tevcîh buyuruldusu

3) Sipâh ve silahdâr mahlûlü du‘âgûy ise buyuruldusu

3) Cebeci ve topcu mahlûlleri buyuruldusu

3) Fevt olan kapucıbaşı yevmiyyesinin hazîne-mândesi bâbında buyuruldu

3) Kapucıbaşılık tevcîhi buyuruldusu

4) Cebeci ve topcubaşıların yevmiyye zımnında i‘lâmları üzerine buyuruldu

4) Mukata‘adan düşen mahlûlden takas şartıyla yevmiyye tevcîhi buyuruldusu

4)Neccâba gümrükden vazîfe tevcîhi bâbında buyuruldu

Page 52: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

43

4) Enderûndan mahrec kapucıbaşıya yevmiyyesine müsâ‘ade olunduğunun

emsâli

4)Bâ-rütbe-i mîrmîrân-ı elviye tevcîhi bâbında buyuruldu

5) Tabbâhîn-i hâssadan teka‘üdlük ihsânı buyuruldusu

5) Bostâncıbaşının memhûr arzuhâliyle üç nefer çıraklığı keyfiyyeti

5) Bostâncı ocağından bostâncıbaşı arzıyla üç nefere yevmiyye keyfiyyeti

buyuruldusu

5) Edirne bostâncıbaşısı arzı üzerine yazılacak buyuruldu

5) Edirne mahsûlâtı bostâncıbaşının hattla muanven defteri üzerine buyuruldu

5) Bâ-hatt-ı hümâyûn mirâhor ağa defteri bâlâsına buyuruldu

6) Istabl-ı âmireden sipâhilik tevcîhi buyuruldu

6) Bâ-hatt-ı hümâyûn şehremîni defteri üzerine buyuruldu

6) Senedât ve beyâz üzerine tahrîr olunan buyuruldu

6) Mezâd kaimesi üzerine buyuruldu

6) Menzil emiri içün buyuruldu

6) Ba‘zı mühime hitâmını müş‘ir i‘lâm geldikde bâlâsına şerh içün buyuruldu

6) Sudûr-ı kirâm ve mevâlî-i i i‘zâma buyuruldu ka‘idesi

6) Ricâl-i Devlet-i Aliyye buyuruldu ka‘idesi

7) Leyle-i Berât’da i‘lâm üzerine buyuruldu

7) Kazâ ve pâye tevcîhi hatt-ı hümâyûna muhtâc olduğu

7) Arpalık ve medrese keyfiyyeti manzûr ve hatt-ı hümâyûna muhtâc olduğu

7) Hatt-ı hümâyûn ve işâret mûceblerince mevlevîyyet tevcîhi bâbında

buyuruldu

7) Pâye tevcîhi ki Mekke-i Mükerreme pâyesi fermânı

7) Mevlevîyyet tevcîhi bâbında fermâni

8) Bâ-işâret medrese tevcîhi bâbında buyuruldu

8) Darbhâne emâneti ru’ûsu

8) Tîmâr tevcîhi bâbında bâbında buyuruldu

8) Alaybegilik tevcîhi bâbında buyuruldu

Page 53: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

44

8) Gedik ve ze‘âmet kaydı görile deyu

8) Müteferrika ve çâvuş gediği ilhâkı bâbında buyuruldu

9) Gedik arzuhâli bâlâsına buyuruldu

9) Mahlûl çâvuşluk gediği i‘lâmıçün buyuruldu

9) Alaybegi arzı bâlâsına sû’âl

9) Mahlûl tîmâr tevcîhi bâbında buyuruldu

9) Terk-i hidmet ve kasr-ı yed ise tevcîhi bâbında buyuruldu

9) Mahlûl ze‘âmetin oğluna verilmesi kanûnu

9) Mahlûl ze‘âmetin ve tîmârın merhameten oğluna verilmesini hâvî

buyuruldu

9) Bâ-işâret taşra müftü ve müderrislerinin nefy ve ıtlakı bâbında buyuruldu

9) Bîlâ-mübâşir menfîler içün gümrükcüye hitâben buyuruldu

10) Ahâlî-i Haremeyn’e sefîne içün gümrükcüye hitâben buyuruldu

10) Memnû‘ olan zahâirin müsâ‘adesiçün gümrükcüye hitâben buyuruldu

10) Kayık nakşı içün buyuruldu

10) Defterdâr efendi telhîsine havâle için buyuruldu

10) Bâ-irâde mîrîye müte‘allik emir sudûrı bâbında buyuruldu

10) Tatbîke mühür vaz‘içün buyuruldu

10) Kal‘a-bend içün buyuruldu

10) Boğazkesen’e kal‘a-bend içün buyuruldu

10) Nefy içün buyuruldu

10) Vaz‘-ı kürek içün buyuruldu

10) Bir ay kürek çekdirmeye vaz‘ içün buyuruldu

10) Mahallinde görülmek içün hüküm bâbında buyuruldu

11) Surre-i hümâyûn defterine kayd içün buyuruldu

11) Kefereye esliha izni hâvî buyuruldu

11) Nezir hücceti kaydı içün buyuruldu

11) Zâbiti ma‘rifetiyle şer‘ile görülmek içün buyuruldu

11) Mi‘mâr ağa ma‘rifetiyle görülmek içün buyuruldu

11) Beglik tarafı kanûnu

Page 54: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

45

11) Tahvîl tarafı kanûnu

11) Ru’ûs-ı hümâyûn kalemi kanûnu

11) Küçük rûznâmçe kalemi kanûnu

12) Piyâde mukabelesi kalemi kanûnu

12) Harc-ı kalem-i tahvîl

12) Harc-ı kalem-i rûus-ı hümâyûn

12) Harc-ı kalem-i beglik

13) Harc-ı kalem-i âmed

13) Yevmiyeye müte‘allik kavânîn

14) Bir ay mevâcib yazı kanûnu

14) Devrde kürek getürene yevmiyye tevcîhi

14) Yevmiyye-i mezkûre içün der-kenâr

14) Mahlûlât içün reîsü’l-küttâba ilmühaber husûsı

15) Bakaya mahlûl içün kanûn

15) Şâhînci ve çakırcı ocaklarıçün kanûn

15) Cebeci ve topcu ulûfeleriçün kanûn

15) Defterdâr efendiye aklâma ve kanûna dâir

16) Aklâma dâir buyuruldu

16) Aklâma dâir buyuruldu

17) Reîsü‘l-küttâb efendiye kaleme dâir buyuruldu

18) Defterdâr efendiye aklâma dâir buyuruldu

18) Reîs efendiye aklâma dâir buyuruldu

19) Ber-mûceb-i şurût mikdâr-ı gediklüyân

19) Alaybegiler arzları tatbîkiçün buyuruldu

19) Çıldır eyâletinin cebe defteri irsâliçün buyuruldu

Page 55: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

46

20) Ze‘âmet ve tîmâr husûsuna dâir buyuruldu

20) Ze‘âmet ve tîmârın ilhâk ve tefrîkinin men‘i bâbında buyuruldu

21) Ze‘âmet ve tîmârın Çıldır vâlîsine ihâlesiçün buyuruldu

22) Ze‘âmet ve tîmâra dâir Gazî Hasan Paşa’ya ilmühaberler

23) Gazî Hasan Paşa’ya sûret-i hatt-ı hümâyûn

24) Tashîh be-dergâh içün cebecibaşı ağaya buyuruldu

24) Dört bölük ağalarına

25) Dört bölük ağalarına serdengeçdi tahrîriçün buyuruldu

25) İsticlâb-ı du‘â zımnında defterdâr efendiden atiyye içün mîrîden akçe

matlûbuyla buyuruldu

25) Riyâset vekâletiçün buyuruldu

26) Zimmet halîfesine dâir buyuruldu

27) Mısır hazînesinin Üsküdâr’dan İstanbul’a nakliçün buyuruldu

27) Tersâne anbarlarından mîrî hıntası tevzî‘ içün buyuruldu

27) Hınta fîâtı kat‘ı içün buyuruldu

28) Çörekçi ve simitçi esnâfı nizâmıçün buyuruldu

29) Habbâzlardan zahîre bahâ tahsîliçün buyuruldu

29) Tüccâr zahâirini habbâzâna tevzî‘ içün buyuruldu

29) Tüccâr zahâirini habbâzâna tevzî‘ içün buyuruldu

30) Hıntanın tanzîm ve tevzî‘içün buyuruldu

30) Hâce Beg Limanı’ndan İstanbul’a zahâir nakliçün buyuruldu

Page 56: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

47

31) Hınta ve şa‘îr ve dakikin âhar mahalle gitmekden men‘i bâbında

buyuruldu

31) Hınta ve şa‘îr ve ecnâs-ı zahâirin âhar mahalle gitmekden men‘i bâbında

buyuruldu

32) Zahâirin fürûhtuyla sefânin avdeti bâbında buyuruldu

32) Habbâzâna zahâir iddihâr eylemeleriçün buyuruldu

33) Zahâir nakline sefâin istîcârı bâbında buyuruldu

33) Gelen zahâirin habbâzâna tevzî‘i bâbında buyuruldu

34) Gelen zahâirin habbâzâna tevzî‘i bâbında buyuruldu

34) Zahâir nakline sefâin irsâli bâbında buyuruldu

35) Fürûht olunan hınta ve şa‘îr in bahâsı eshâbına edâsıçün buyuruldu

35) Eshâb-ı zahâire bahâları verilmesiçün buyuruldu

36) Mübâya‘anın Giresun İskelesi’ne nakliçün buyuruldu

36) Mübâya‘a içün sefâin irsâli bâbında buyuruldu

37) Tanzîm-i keyyâl içün buyuruldu

37) İcâleten zahâir tevzî‘ ve sefâin i‘âdesiçün buyuruldu

38) Sefâin kumânyadan ziyâde me’kûlât almamasiçün buyuruldu

38) Zahâir sefâini Alçaklar İskelesi’ne rabt olunmamalarıçün buyuruldu

39) Nân-ı azîzin dirhemleri tanzîmi bâbında buyuruldu

39) Nân-ı azîzin dirhemleri tanzîmi bâbında buyuruldu

39) Zahâir bahâları navlunculara verilmesi bâbında buyuruldu

40) Memlû ecnâs-ı zahâir sefînelerinin sevki bâbında buyuruldu

40) Ecnâs-ı zahâir memlû sefînelerin sevki bâbında buyuruldu

Page 57: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

48

41) Zahâir sefînelerini sevk bâbında buyuruldu

42) Zahâir içün sefâin sevki bâbında buyuruldu

42) Âhar mahalle zahâir naklinden men‘i bâbında buyuruldu

43) Âhar mahalle zahâir naklinden men‘i bâbında buyuruldu

43) İmâretlerin nân-ı azîzi tanzîm olunmak bâbında buyuruldu

43) Evkaf-ı selâsenin dakiki fîâtı kat‘ıçün buyuruldu

44) Evkaf imâretlerine zahâir matlûbuçün buyuruldu

44) Peksimat tabhıçün buyuruldu

45) Zahâir is‘ârı nizâmına dâir buyuruldu

45) İki pârelikden ziyâde simit tabh olunmamasıçün buyuruldu

46) Peksimat tabhıçün dakik verilmesine dâir buyuruldu

46) Soğucağa200 peksimat tertîbi bâbında buyuruldu

46) Soğuca[ğa] altı aylık zahîre içün buyuruldu

47) Zahâiri muhtekirden men‘ içün buyuruldu

47) Değirmânlarda olan amelenin nizâmı bâbında buyuruldu

48) Esvâkdan kurbân fazalâtını men‘ bâbında buyuruldu

48) Rûz-ı hızırdam mukaddem kuzu zebh olunmamak içün buyuruldu

49) Başsız ve ciğersiz kuzu fürûhtu bâbında buyuruldu

49) Kassâbların nizâmıçün buyuruldu

50) Üsküdar’da zebh olunan ağnâm etrâfa gitmemesiçün buyuruldu

50) Narhdan ziyâdeye ağnâm fürûht olunmamasıçün buyuruldu

200 Novorossisk/Noworossijsk

Page 58: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

49

50) Anatolı’dan gelen ağnâmı sarf ve Rum-ili’nden gelen ağnâm te’hîr içün

buyuyruldu

51) Koyun kuyruğu fîâtıçün buyuruldu

51) Revgan-ı ton ve çerviş celbiçün buyuruldu

52) Revgan-ı ton celbiçün buyuruldu

52) Revgan-ı ton ve çerviş celbiçün buyuruldu

52) Revgan-ı çerviş ve ton âhar mahalle fürûht olunmamak bâbında buyuruldu

53) Sabunlarını muhtekirler satmak içün buyuruldu

53) Ziyâde bahâ ile sabun verilmemek bâbında buyuruldu

54) Sabun Karadeniz’e gitmemesiçün buyuruldu

54) Kemerlerde müceddeden bend inşâsıçün buyuruldu

55) Kemerler binâsıçün mi‘mâr ağaya buyuruldu

55) İzâat-ı mâ zımnında konaklardan fevvâre ve selsebîl men‘içün buyuruldu

56) Süleymaniye Câmi‘i suyuna mâni‘ olanları def‘ içün buyuruldu

56) Süleymaniye suyundan eshâb-ı su suyollarını ta‘mîr içün buyuruldu

57) Hatabı noksâna bey‘ eylemeleriçün buyuruldu

58) Birer nevbet kerâste ve bir dahi hatab getürmeleriçün buyuruldu

58) Sâbık İstanbul ağasının zimmetini tahsîl içün buyuruldu

58) Hatab içün sefâin irsâli bâbında buyuruldu

59) Şâdîler nizâ‘içün buyuruldu

59) Hatabı eshâbı fürûht içün buyuruldu

59) Hatab muhtekirler almamasıçün buyuruldu

60) Hatab muhtekirler almamasıçün buyuruldu

Page 59: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

50

60) Kireç harkına çalı fürûhtiçün buyuruldu

61) İki yelkenli kayık men‘içün buyuruldu

61) İki yelkenli kayık men‘içün buyuruldu

62) İki yelkenli kayık men‘içün buyuruldu

62) Sandal ve filika-i hümâyûn inşâsıçün

62) Çavuşbaşı ağa yedi çiftesiçün buyuruldu

62) Kayık ve sefîne nizâmıçün buyuruldu

63) Kayıklar tahammülünden ziyâde adam almamasıçün buyuruldu

63) Ricâl ve nisâ mahlûten kayığa almamasıçün buyuruldu

64) Kayıkcılar nizâmıçün buyuruldu

64) Asma koçi ve talîka nizâmıçün buyuruldu

65) Öküz arabacıların nizâmı bâbında buyuruldu

65) Sırık hammâlları nizâmıçün buyuruldu

65) At hamâlları ve taşcı merkebleri nizâmıçün buyuruldu

66) Bârgîr hammâlları avdetde binmemeleri bâbında buyuruldu

66) Bârgîr hammâlları avdetde binmemeleri ve şiddet ile sürmemeleri bâbında

buyuruldu

66) [metinde atlanmış, Arka hammâllarının nizâmı bâbında buyuruldu]

67) Arka sakaları nizâmıçün buyuruldu

68) At ve arka sakaları nizâmıçün buyuruldu

68) Çarsû ve mahalle ve bedestân bekcileri nizâmı bâbında buyuruldu

68) Bâğçevânların nizâmı bâbında buyuruldu

69) Tecdîd-i berât içün buyuruldu

69) Tevkiîye tuğrâkeş ta‘yîniçün buyuruldu

Page 60: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

51

69) Tevkiî paşaya hâss bedeliçün buyuruldu

70) Bahâdır Giray Hân’a harcırâh içün buyuruldu

70) Mevâcib ihrâcıçün buyuruldu

70) Dîvân çavuşları nizâmıçün buyuruldu

71) Yevm-i dîvân saray-ı hümâyûndan eşhâs men‘içün buyuruldu

71) Evkaf-ı Haremeyn’e müte‘allik buyuruldu

72) Evkaf-ı selasenin nizâmıçün buyuruldu

72) Abdülhamid Hân vakfının nizâmıçün buyuruldu

73) Sultân Mehmed kütübhânesiçün hıfz olunmak bâbında buyuruldu

73) Sâbık kassâbbaşı zimmeti tasîliçün buyuruldu

74) Kanûn-ı zuhûrât

74) Selim Sırrı Paşa zimmetiçün buyuruldu

74) Cânib-i mîrîden muhallefât zabtıçün buyuruldu

74) Muhallefât zabtıçün buyuruldu

75) Duhân gümrüğünün üç senelik hesâbıçün buyuruldu

75) Duhân gümrüğü bakayâsı tahsîliçün buyuruldu

76) Kapudan Süleymân Paşa muhâllefâtı zabtıçün buyuruldu

76) Başmuhâsebeden muhallefât kanûnu

76) Enfiyye nizâmıçün buyuruldu

77) Enfiyye nizâmıçün buyuruldu

77) Tulumbacılar nizâmıçün buyuruldu

78) Ocak kurumu tathîr içün buyuruldu

78) Kurum tathîriçün buyuruldu

Page 61: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

52

79) Mevlûd-i şerîfde kum ferşiçün buyuruldu

79) Mevlûd-i şerîfde kum ferşiçün buyuruldu

79) Esvâkdan mezbele ve lâşe tathîri bâbında buyuruldu

79) Edirne Kapusu tarîkinde kaldırım yapılmasıçün buyuruldu

80) Esvâkda kaldırım yapılmasıçün buyuruldu

80) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu Şâh Sultân

81) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu Sultân Selim

81) Vilâdet-i hümâyûnda top endâhtıçün buyuruldu Sultân Süleymân

82) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu Beyhân Sultân

82) Vilâdet-i hümâyûnda muhâfaza içün buyuruldu Beyhân Sultân

83) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu Şâh Sultân

83) Vilâdet-i hümâyûnda şehr-âyîn te’hîr içün buyuruldu201

83) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu202

84) Vilâdet-i hümâyûn i‘lânıçün buyuruldu

84) Vilâdet-i hümâyûnda esvâkdan nisvânı men‘ bâbında buyuruldu

84) Başıboş tâifesini vilâyetlerine def‘ bâbında buyuruldu

85) Altun revâcı bâbında buyuruldu

85) Nâkısü’l-vezn altunun men‘i bâbında buyuruldu

86) Nâkısü’l-vezn altunun men‘i bâbında buyuruldu

86) Nâkısü’l-vezn altunun men‘i bâbında buyuruldu

86) Nâkısü’l-vezn altunun men‘i bâbında buyuruldu

87) Darbhâne’de kat‘ olunan beyâz akçenin tanzîmi bâbında buyuruldu

88) Marbaş nâm kefere akçesinin Darbhâne’ye celbiçün buyuruldu

201 Fihristte sehven Hibetullah Sultân yazılmış, metinde Şâh Sultân. 202 Fihirstte sehven Sultân Ahmed yazılmış, metinde Hibetullah Sultân

Page 62: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

53

88) Evânî-i zer ü sîm âmmeden men‘ bâbında buyuruldu

89) Evânî-i zer ü sîmin Darbhâne’ye bey‘i bâbında buyuruldu

90) Vaşak ve kakum kürk men‘içün buyruldu

90) Vaşak ve kakum kürk men‘içün buyruldu

91) Kürklerin bahâları nizâmıçün buyuruldu

91) Kürklerin bahâları nizâmıçün buyuruldu

92) Envâ‘ emtianın fîâtı nizâmı bâbında buyuruldu

93) Tatlu ve kahve makremesi men‘i bâbında buyuruldu

93) Şâl ve çiçekli ve elmas yüzük ve yasağıçün buyuruldu

95) İçi sandallı cübbe ve biniş ve Leh şerîdi yasağıçün buyuruldu

96) Şâl ve çiçekli ve elmas ve kıymetlü kürk ve çubuklu kavuk men‘içün

buyuruldu

97) İslâma mahsûs elbiseyi Yehûd ve kefere giymemesiçün buyuruldu

97) İslâma mahsûs elbiseyi Yehûd ve kefereden men‘i bâbında buyuruldu

98) Nusret-i İslâm niyâzıyla Feth-i Şerîf kırâatı bâbında buyuruldu

99) Livâ-i Şerîf takımıçün buyuruldu

99) Yeniçeri tâifesini orduya irsâli bâbında buyuruldu

99) Herkes kendü kisvesiyle gezmek içün buyuruldu

100) Sipâh ve silahdâr ve bölükât-ı erbaa orduya sevk içün buyuruldu

101) Gürcistan ordusuna cerrâh irsâliçün buyuruldu

101) Çıldır vâlîsi mansıbına gitmesi isti‘câl içün buyuruldu

Page 63: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

54

102) İnebahtı mansıbına gitmesini isti‘câl içün buyuruldu

102) Vezîr Seyyid Mustafâ Paşa’nın sefere gitmesiçün buyuruldu

103) Vezîr Seyyid Ahmed Paşa’nın sefere gitmesiçün buyuruldu

104) Kaba’il Çerkes ve Abaza’ya bez sevkiçün buruyuduldı

104) Abaza’ya zahâir ve esliha ve emti‘a gitmemesiçün buyuruldu

104) Soğucağa sefâin irsâl ve zahâir nakliçün buyuruldu

104) Kabartiye zahâir nakliçün âteş kayığı irsâliçün buyuruldu

105) Nemçe üserâsını istirdâd içün buyuruldu

105) Nemçe üserâsını istirdâd içün buyuruldu

106) Tersâne-i Âmireden Sicilyateyn esîri ıtlâkçün buyuruldu

106) Cezayirlü ile Dobrevniklü beynlerini ıslâh içün buyuruldu

107) Korsan zannıyla girift olunan Ceneviz sefînesinün limana bendiçün

buyuruldu

107) Korsan re’isi salbiçün buyuruldu

107) Ayasofya-i Kebîr ve cevâmi‘-i selâtîn müste’men ziyâreti bâbında

buyuruldu

107) Dîvân tercümânına Eflak voyvadalığı pâyesiçün buyuruldu

108) Kapudan paşa gelince tevki‘î paşa vekâlet eylemesiçün buyuruldu

108) Kapudan paşaya tersane emîni vekâletiçün buyuruldu

109) Baştardeye kalandire nakliçün buyuruldu

109) Saraya çekdirme sefînesiçün buyuruldu

109) Hacca giden başkadına kalyon içün buyuruldu.

109) Meştâ içün donanma tertibi bâbında buyuruldu

110) Meştâ içün sefâ’in ter‘îbi bâbında buyuruldu

Page 64: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

55

110) Meştâ içün donanma irsâli bâbında buyuruldu

110) Müceddeden kalyon inşâsı bâbında buyuruldu

110) Ricâl-i tersâne hizmetlerinde istikāmetleriçün buyuruldu

111) Ricâl-i tersâne hidmetlerinde istikametleriçün buyuruldu

111) Tersâneye marankoz istihzârıçün buyuruldu

112) Tersâneye esnâf ve Yahûdî’den amele istihzârıçün buyuruldu

112) Tersâneye rencber istihzârıçün buyuruldu

113) Eğriboz’dan hınta mübâya‘asıçün buyuruldu.

113) Müste’menin te’ehhül ve emlâk ve akarı tahrîriçün buyuruldu

114) Boğaziçi’nde kefereyi yalı binâsından men‘i bâbında buyuruldu

115) Ücret-i amele tanzîmi ve fi’at takdîriçün buyuruldu

115) Kireccilere kürek zabtıçün buyuruldu

115) Kirec harkıçün çalıdan ziyâde resm alınmamak içün buyuruldu

116) Kireccilere sermâye virilmek içün buyuruldu

116) Ebu’l-feth Câmi‘inin sakfı binâsiçün buyuruldu

116) Ebu’l-feth Câmi‘inin binâsiçün buyuruldu

117) Ebu’l-feth Câmi‘inin binâsıcün buyuruldu

117) Bitbâzârı’nda kârgîr hân binâsiçün buyuruldu

117) Zelzele bakıyyesinün hedmiçün buyuruldu

118) Edirne Sarâyı ta‘mîriçün buyuruldu

118) İstânbul bârûthânesi keşfiçün buyuruldu

119) İstânbul kal‘ası dîvârına mülâsık binâ men‘içün buyuruldu

119) Kal‘a dîvârına muttasıl tahtü’s-semâ men‘içün buyuruldu

119) Büyût ve dekâkîn fevkınde tahtü’s-semâ men‘içün buyuruldu

Page 65: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

56

120) Asl ahşap olan hân sonradan kârgîr olmamasıçün buyuruldu

120) Vâlide Hânı’nda peykeler ve arak bey‘i men‘içün buyuruldu

121) Vâlide Hânı’nda arak ve hamr bey‘i men‘içün buyuruldu

121) Üsküdar’da sûk-i sipâh kârgîr binâ olunmasiçün buyuruldu

121) Dükkânlarda peşkünler men‘içün buyuruldu

121) Dükkânları nukûş-i mütenevvi‘adan men‘ içün buyuruldu

122) Paskalyada kefere kendü edebleriyle gezmeleriçün buyuruldu

122) Üsküdar’da sirci muhâfazasiçün turnacı ta‘yîni bâbında buyuruldu

123) Üsküdar’da Turnacıhâne kîrâsıçün buyuruldu

123) Esrâr ve şire ve bengîlün men‘i bâbında buyuruldu

124) Üzümü şireden men‘ içün buyuruldu

124) Ricâl ve nisvân mahlûten gezmemeleriçün buyuruldu

125) Üsküdar’dan fahişelerin men‘içün buyuruldu

125) İslâm ve kefere avretleri mahlûten gezmemeleriçün buyuruldu

125) Mesîregâhdan nisvânın men‘içün buyuruldu

126) Atlar çayıra çıkdıkda nisvânın men‘içün buyuruldu

126) İslâma şâyân renk ve küçük yakalu ferâce giymeleriçün buyuruldu

127) Nisvân büyük baş ve yakadan men‘ bâbında buyuruldu

127) Nisvânı esvâk ve bâzârdan men‘ bâbında buyuruldu

128) Îdlerde esvâk ve bâzârdan nisvânın men‘i bâbında buyuruldu

128) Îdeynde beşik ve dolap men‘içün buyuruldu

129) Yedi Kulle debbâğlarınun küfelâya rabtiçün buyuruldu

Page 66: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

57

130) Âsitâne’ye hâne göçi men‘içün buyuruldu

130) Sâ’iller ve külhânîler def‘içün buyuruldu

131) Sârikler kesretinden def‘ine ihtimâm içün buyuruldu

131) Kâtil gulâmın kısâsı bâbında buyuruldu

131) ……. sârik ve hezelenün men‘i bâbında buyuruldu

132) Üsküdar’da Çavuşbaşı çiftliğinden hezele men‘içün buyuruldu

133) Top ve Yeni Kapu hâricinden erâzil ve hezelenin men‘içün buyuruldu

133) Terkos’dan hezele ve mandıracı Arnavud def‘içün buyuruldu

134) Ordudan avdet iden erâzilin men‘içün buyuruldu

134) Üsküdar ve Boğaz’dan hezelenün men‘içün buyuruldu

134) Dekâkîn ve bodrumlardan bîkârlar men‘i bâbında buyuruldu

135) İstânbul’da beyhûde meks idenlerin men‘i bâbında buyuruldu

135) Hâne ve hânlarda beyhûde meks idenleri ref‘ içün buyuruldu

136) Bilâ-maslahat geşt ü güzâr idenleri ref‘ içün buyuruldu

137) Bilâ-maslahat meks iden Rûm ve Ermeni tâ’ifesi men‘içün buyuruldu

138) An-buyuruldu-ı fakire

138) Mevâcib mahlûli içün buyuruldu

Page 67: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

58

METİN

[1b]Ber-mu‘tâd hatt-ı hümâyûn ile mu‘anven Enderûn-ı Hümâyûn yıllığı

bâlâsına tahrîr olunan buyuruldu sûretidir

İzzetlü defterdâr efendi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûn mûcebince tanzîm eyleyesiz deyu

Ber-mu‘tâd bağçe-i hâssa mahsûlü teslîminde bostânî ocağı neferâtından üç

neferi çırâğ olundukda yazılan buyuruldu sûretidir

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince düşen

mahlûlden takas şartıyla ber-mûceb-i nizâm-ı cedîd üç nefere ellişer akçeden yüz elli

sağ akçe müşâhereden tevcîh ve başka başka tezkireleri i‘tâ olunmak

Saray-ı Cedîd ve Atîk’de harc-ı hâssadan verilen gılmânân bâlâsına tahrîr

olunan havâle buyuruldusu

İzzetlü defterdâr efendi iktizâsı üzere tanzîm ve i‘lâm eyleyesiz deyu

[2a]Ba‘de’t-telhîs

Telhîsi mûcebince gümrük-i mezkûr mâlından verilüp ba‘de’t-tevzî‘ tezkiresi

verilmişdir

Saray-ı Atîk-ı Ma‘mûre ağası ve Galata Sarayı ağası imzâlarıyla iki kıt‘a

kebîr defter mûcebince mevâcib ve mühimmât-bahâ-ı mu‘tâde ve silahdâr-ı hazret-i

şehriyâri ağa imzâsıyla bir kıt‘a defter mûcebince Saray-ı Cedîd hademesinin

mevâcibler ve şehremîni imzâsıyla harc-ı hâssa rûznâmçesinde mukayyed yevmiyyeler

mevâcibi ve dârü’s-sa‘âde ağası imzâsıyla bir kıt‘a defter mûcebince selâtîn-i

aliyyetü‘ş-şân hazerâtının mevâcibi ve şehremîni kaleminin huddâmı mevâcibini nâtık

defter ile cem‘an altı kıt‘a defterdir

Page 68: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

59

Açıkbaş Hânı Soloman’a verilen yevmiyyenin buyuruldusu

Şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i hümâyûn-ı inâyet-makrûn mûcebince düşen

mahlûlden takas şartıyla Şam cevâlisi mâlından olmak üzere yevmî [miktar yazılmamış]

sağ akçe tevcîh olunmak

Buyuruldu

Açıkbaş Meliki Soloman’a ber-vech-i yurtluk ve ocaklık tevcîh ve ber-mu‘tâd

emr-i şerîf ve berâtı tahrîr olunmak

[2b]Bağdad ve Kürdistân203 taraflarında ba‘zı hükümetlerdir ekser bulunduğu

eyâletin vâlîsi arzıyla tevcîh olunur kethüdâ beg hazretlerinin mührü olmadıkça kaydı

çıkmaz ve tevcîh olunmaz cüz‘î şem‘-i sürh ile kâğıdın ucına temhîr ederler ba‘dehu

kaydı der-kenâr ve tevcîh olunur

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı mehâbet-makrûn şurûtı mûcebince

ber-vech-i yurtluk ve ocaklık hükümet-i mezbûre mûmâileyhe tevcîh ve ber-mu‘tâd

berâtı i‘tâ olunmak

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı inâyet-makrûn mazmûn-ı münîfi

kaydı bâlâsına sebt olunmak

Şerâit-i şer‘iyyesi mevcûd ise istibdâliçün hüküm

Kazâ nakli memnû‘âtdandır irâde buyurılır ise emr-i hümâyûn yahûd hatt-ı

hümâyûn sudûr buyuruldukda tâsrihe muhtâcdır

İbtidâ düşen mahlûl kaydı hatt-ı hümâyûna muhtâcdır

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn mûcebince düşen mahlûlden takas

şartıyla mûmâileyhe Cidde gümrüğü mâlından yevmî kırk akçe pâre tevcîh olunmak

içün hüküm

203 Derkenarda tekrar yazılmış.

Page 69: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

60

[3a]Cevâlî-i Şam ve Duhân gümrüklerinden vazîfe tevcîh ve bir mukata‘adan

âhar mukata‘aya nakli hatt-ı şerîf ile memnû‘âtdandır mâ‘adâ mukata‘adan vech-i

muharrer üzere bâ-irâde-i âliyye tevcîh olunur mahlûl olur ise ve mahûl ocaklu

yevmiyyesi ise iki akçe verilür eğer du‘âgûy ise nısfı verilür ziyâde irâde buyurulur ise

düşen mahlûlden takas kaydıyla ziyâdesi irâde mikdârı verilür mâ‘adâsı hazîne-mânde

olunur

Düşen mahlûlden takas şartıyla mûmâileyhe şâyeste-i merhamet olduğuna

binâen yevmî on sağ akçe tevcîh olunmak

Mukata‘adan

Du‘âgûy mahlûlünün nısfı tevcîh ve nısfı hazîne-mânde olunmak

Ocaklu mahlûlünün iki akçe ahbâriyesi tevcîh ve mâ‘adâsı hazîne-mânde

olunmak

Sipâh ve silahdâr mahlûlleri vech-i meşrûh üzere irâde ile sülüsân dahi verilür

ibtidâsı altı akçedir eğer mahlûl esâmî altı akçe ise neferâta kıllet gelmemek içün

tamamıyla verilür altıdan ziyâdesi hazîne-mânde olunur kız evlâdına verilmek irâde

buyurulur ise mukata‘adan deyu ibtidâsından mâ‘adâsı verilür

[3b]Mahlûl-i mezbûrun nısfı ber-vech-i ibtidâ ve terakki tevcîh ve nısf-ı âharı

hazîne-mânde olunmak

Du‘âgûy ise

Mahlûl-i mezbûrun nısfı tevcîh ve nısf-ı âharı hazîne-mânde olunup merkum

sezâ-vâr-ı utûfet olduğuna binâen düşen mahlûlden takas şartıyla on akçe dahi zam ve

mecmû‘ şu kadar akçe tevcîh ve yedine berât verilmek

Cebeci ve topcu vech-i meşrûh üzeredir ibtidâları yedi akçedir sâ’ir şerâiti

sipâh gibidir

Mahlûl-i mezbûrun yedi akçesi ber-vech-i ibtidâ ve nısfına varınca mâ‘adâsı

ber-vech-i terakki zümresine tevcîh nısf-ı âharı hazîne-mânde olunmak

Page 70: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

61

Kapucıbaşı yevmiyyesinin hazîne-mânde olması buyuruldusu

Dergâh-ı âlî kapucıbaşılarından sâbıka rikâbdâr-ı hazret-i şehriyârî Mustafa

Ağa fevt olup kapucıbaşılık yevmiyyesi mahlûl olmağla mutasarrıf olduğu yevmî yüz

elli akçe ulûfesi tamamıyla hazîne-mânde olunup ilmühaberi verilmişdir

Dergâh-ı âlî kapucıbaşılığı tevcîhi buyuruldusu

Hâlâ [boş bırakılmış] olan iftihârü‘l-emâcid ve‘l-ekârim dâme-mecdühu

[4a]emekdâr olup vücûhla mahall-i re‘fet ve sezâ-vâr-ı utûfet ve şâyân-ı mekremet

olmağla tedârik ideceği üç yüz akçe mahlûlâtın yüz elli akçesi hazîne-mânde ve kusûr

yüz elli akçesi kendiye yevmiyye olmak üzere şeref-efzâ-yı sudûr olan emr-i hümâyûn

mûcebince mûmâileyhe müceddeden Dergâh-ı âlî kapucıbaşılığı tevcîh olunmak

Cebeci ve topcu ve top arabacıbaşı ağaların i‘lâmları üzerine yazılır

Mûcebince piyâde mukâbelesine kayd ve tezkiresi verilmişdir

Buyuruldu

Mûmâileyh mahall-i re‘fet ve sezâ-vâr-ı inâyet olmağla şeref-efzâ-yı sudûr

olan emr-i hümâyûn-ı mevhibet-makrûn mûcebince düşen mahlûlden takas şartıyla

Trablusşam mukata‘ası mâlından alınmak üzere yevmî yirmi beş pâre üzere yetmiş beş

akçe tevcîh olunmak

Fî 15 Ra sene 1184 Bu târihde rikâb-ı hümâyûnda neccâba tevcîh olunan

yevmiyye buyuruldusu

Mukaddemâ bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn verilen nizâm mûcebince

Cidde gümrüğünden vazîfeye mutasarrıf olanlardan bilâ-vâris fevt olanların sarf-ı

mahlûllerinden verilmek üzere yevmî kırk akçe tevcîh olunmak içün hüküm

[4b]Merhûm ve mağfûr-lehümâ Sultân Mahmud ve Sultân Osman Hân

hazerâtının zamân-ı saltanatlarında çukadâr-ı hazret-i cihân-dârî bulunan ağalara bâ-

hatt-ı hümâyûn Dergâh-ı âlî kapucıbaşılığı ile çirâğ olduklarında yevmiyyeleri tevcîh

olundukda bir neferi kendü tedârik eylediği yüz elli akçesi tamamen tevcîh ve bir neferi

yüz elli sekiz akçe tedârik eyleyüp sekiz akçesi hazîne-mânde ve yüz elli akçesi tevcîh ve

dört nefere düşen mahlûlden takas şartıyla ve iki nefere zabt olunan mahlûlden

Page 71: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

62

bakıyyesinden yevmiyyeleri tevcîh olunup bâ-ru’ûs-ı hümâyûn tezkire verilegeldiği

küçük rûznâmçede mukayyeddir

Gürcistan uc melikliğidir biri Açıkbaş biri Dadyan biri Gürül(?) bu cümle hîn-

i ikitizâda Çıldır vâlîleri inhâsıyla tevcîh olunur derûn-ı Gürcistân’dan mâ‘adâ Çıldır

eyâletinde vâkı‘ sancakların tevcîhidir mîrlivâlık ile dahi olur

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı inâyet-makrûn şurûtı mûcebince ber-

vech-i yurtluk ve ocaklık Livane ve Petkürek(?) sancakları bâ-rütbe-i mîrmîrânî

mûmâileyhe tevcîh ve emirleri tahrîr olunmak

Tabbâhîn-i hâssa ve helvâcıyân-ı Saray-ı Atîk-i ma‘mûreden [5a]otuz seneden

mütecâviz hidmetde bulunup alîl olanları nân pâresi mukabili ve ocakları kanûnu ve

mukataâtdan olmak üzere yirmişer akçe teka‘üdlük ihsân olunageldiği der-kenârlarında

mukayyed olduğu ecilden işbu iki nefere dahi ihsân-ı hümâyûn buyurulduğunu hâvî

buyuruldu Fî 21 S sene 1179

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı inâyet-makrûn mûcebince düşen

mahlûlden takas şartıyla kanûnları üzere on sekizer akçe ile sipâhilik tevcîh ve

müceddeden bölüklere ilhâk olunmak üzere başka başka yedlerine ru’ûs-ı hümâyûn i‘tâ

olunmak

Bostâncıbaşı ağanın memhûr arzuhâliyle

Bostâncı ocağından beher sene müşâhereden üç nefere bâ-hatt-ı hümâyûn-ı

şevket-makrûn ellişer akçe tevcîh buyurulan an-beşliyân, nefer: 1 an-hâsekiyân, nefer: 1

an-çâvuşân, nefer:1

Sûret-i buyuruldu

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince düşen

mahlûlden takas şartıyla ber-mûceb-i nizâm-ı cedîd üç nefere müşâhereden ellişer sağ

akçe tevcîh ve başka başka tezkireleri i‘tâ olunmak

[5b]Edirne bostâncıbaşısının arzına yazılacak buyuruldu

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince düşen

mahlûlden takas şartıyla dört neferine on beşer akçe ile müteferrikalık ve sekiz nefere

Page 72: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

63

on ikişer akçe ile sipâhilik tevcîh ve bölüklere ilhâk ve başka başka ru’ûsları i‘tâ

olunmak

Edirne’de vâkı‘ hadîka-ı hâssa ve zıyâ‘-ı sâ’irenin senevî hâsılatı Edirne

bostâncıbaşının tertîp eylediği defterile Deraliyye’ye vârid olup hazîne-i hümâyûna

teslîm olundukda bâlâsına hatt-ı hümâyûn ile muanven defterinin sadrına yazılan

buyuruldu

İzzetlü defterdâr efendi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûn mûcebince mahalline kayd ve sûret-i i‘tâsını tanzîm eyleyesiz deyu

Istabl-ı âmireye tâbi‘ havâss-ı hümâyûn kurâlarından senevî hâsıl olan

mebâliğ-i maktû‘ hazîne-i Enderûn-ı Hümâyûn yâhûd Darbhâne-i Âmire’ye teslîm

olundukda mirâhor-ı evvel ağa tarafından arz olunan şukkanın bâlâsına mûcebince

mahalline kayd oluna deyu hatt-ı hümâyûn keşîde buyurulup şukka-ı merkûmeye mu‘tâd

üzere buyurula deyu fermân sûretidir

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn mûcebince başmuhâsebeye kayd ve

sûret verilmek

[6a]Zikr olunan havâs-ı hümâyûn koruları hâsılatı teslîm olundukda mirâhor-ı

evvel ağanın arzuhâli bâlâsına yazılacak buyuruldu

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince dört nefer

serrâcîn-i hâssa ile iki nefer ser-bölüklerine kanûnları üzere düşen mahlûlden takas

şartıyla on dörder ve altı nefer şâkirdânına dahi on ikişer akçe ile sipâhilik tevcîh ve

müceddeden bölüklere ilhâk olunmak üzere yedlerine başka başka ru’ûs-ı hümâyûnları

i‘tâ olunmak

Harem-i hümâyûn mevâcibi ve sâ’ir şehremîni efendi defteri hatt-ı hümâyûn

ile muanven olur ise

İzzetlü defterdâr efendi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûn mûcebince tanzîm ve i‘lâm eyleyesiz deyu

Senedât ve beyâz üzerine tahrîr olunan buyuruldular

Page 73: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

64

Kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem izzetlü rif‘atlü paşa hazretleri husûs-ı

mezbûru ricâl-i tersâneden sû’âl ü tahkîk ve iktizâsını i‘lâm eyleyeler deyu

Mezâd kaimesi üzerine yazılır

Karâr-dâdesi üzere telhîs olunmak

[6b]Kethüdâ beglik mühriyle menzil tezkiresi üzerine yazılır pençe bâlâsına

yazılır

Mûcebince yazıla

Menzil fermânı üzerine tahrîr olunan buyuruldu

Mûcebince bir nefere menzil bârgîri verilmek

Ba‘zı mühimmenin temeşşîyetini hâvî yâhûd ba‘zı de‘âvînin faysal buldığını

muhtevî vürûd eden tahrîrât bâlâsına yazılır

Mazmûnı verilen emr-i âlinin kaydı bâlâsına şerh verilmek

Sudûr-ı kirâma izzetlü fazîletlü efendi hazretleri deyu İstanbul ve Galata ve

Üsküdar kadılarına fazîletlü efendi deyu Haremeyn-i Muhteremeyn müfettişi efendi ve

evkaf müfettişi efendi ve Mahmud Paşa nâ’ibi efendi ve Süleymaniye hekîmbaşısı efendi

deyu

Defterdâr efendi ve reîsü’l-küttâb efendi ve şıkk-ı sânî efendi ve sâlis efendi ve

tevkî‘i efendi ve defter emîni efendi şehremîni ve tersâne emînini ve darbhâne emîni ve

yeniçeri ağası ve bostâncıbaşı ve kethüdâ-ı bevvâbîn ağa bunlara yalnız izzetlü yazılır

[7a]Leyle-i Berât’da i‘lâm üzerine böylece buyurulur

İ‘lâm olunduğu üzere on beşinci ahad gecesi ber-mu‘tâd camii-i şerîfe ve

minâreleri îkad-ı kanâdîl ile tezyîn olunmak içün mahallâtına tenbîh olunmak

Kazâ ve pâye tevcîhi hatt-ı hümâyûna muhtâcdır telhîs olunur

Page 74: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

65

Arpalık husûsu ve medrese keyfiyyeti manzûr-ı hümâyûn buyurulmak içün

takrîr tahrîr olunur hatt-ı hümâyûna muhtâc değildir

Bâlâda işâret olunan telhîs ve takrîr rikâb-ı müstetâba arz ve bâlâsına hatt-ı

hümâyûn keşîde byuruldukdan sonra

İşâretleri mûcebince tevcîh olunmak deyu

Bu vechile buyurulup fermânı tahrîr olunur

Pâye tevcîhi fermânı

Sâbıkâ [boş] kadısı mevlânâ zîdet-fezâileye hüküm sen ehl-i ilim ve sâhib-i

fazîlet olup her vechile müstahakk-ı inâyet şâyeste-i utûfet olduğun ecilden hâliyâ

hakkında mezîd-i [7b]inâyet-i şahâne ve meziyyet-i seniyye-i pâdişahânem zuhûra

getürülüp bin yüz yetmiş dört senesi muharremü‘l harâmın yirmi birinci gününden zabt

eylemek üzere şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum mûcebince

avâtıf-ı aliyye-i mülûkâne ve avârıf-ı behiyye-i hüsrevânemden Mekke-i Mükerreme

pâyesin sana tevcîh ve inâyet edüp i‘lâmiçün [boş] ta‘yîn olunmuşdur buyurdum ki hatt-

ı hümâyûn-ı şevket-makrûnumla sadır olan fermân-ı celîlü‘l-kadrim mûcebince Mekke-i

Mükerreme pâyesin târih-i merkumeden sen mutasarrıf olasın şöyle bilesin alâmet-i

şerîfe i‘timâd kılasın

Filibe mevlevîyyeti tevcîhi fermânı sûretidir

Sâbıkâ Filibe kazâsından ma‘zûl mevlânâ [boş] zîdet-fezâileye hüküm sen ehl-

i ilim ve sâhib-i fazîlet ve tarîkinde mağrur ve tûl-ı infisâl olup her vechile müstahakk-ı

inâyet ü avâtıf olduğun ecilden hâliyâ hakkında mezîd-i inâyet-i aliyye-i şahâne ve

meziyyet-i re‘fet-i seniyye-i pâdişahânem zuhûra getürilip işbu bin yüz yetmiş bir senesi

gurresinden zabt etmek üzere şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûnum mûcebince avâtıf-ı204 aliyye-i mülûkâne ve avârıf-ı behiyye-i

hüsrevânemden kendi hakkında mahrec olup nöbetin geldikde bilâd-ı erbaaya îsâl

eylemek üzere [8a]filân kazâsın sana tevcîh ve inâyet edip i‘lâmiçün [boş] ta‘yîn

olunmuşdur buyurdum ki hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnumla sadır olan fermân-ı

204 Derkenarda yazılan “ihsânlar” kelimesi husûsî bir işaretle bu kelimenin üzerine işaretlenmiş, yine derkenarda muhtemelen aynı gaye ile “bahşişler” yazılmış. Ancak “avâtıf” kelimesi daha uygun geldiği için bu derkenarlar metne dâhil edilmemiştir.

Page 75: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

66

celîlü‘l-kadrim mûcebince kendi hakkında mahrec olup nöbetin geldikde bilâd-ı erbaaya

îsâl eylemek üzere zikr olunan kazâsında gurre-i merkumeden sen mutasarrıf olup

ahâlîsin beyninde icrâ-yı ahkâm-ı şer‘iyye-i nebevî ve infâz-ı evâmir-i aliyye-i

mustafâvîde sarf-ı makdûr ve bezl-i mevfûr eyleyesin şöyle bilesin

Medrese ru’ûsu

Medrese-i mezbûre kırkdan munfasıl lede‘l-imtihân istihkakı nümâyân olan

kıdvetü‘l ulemâü‘l muhakkakîn [boş] efendi zîde-ilmihü ilme mahall ve müstahakk

olmağla fazîletlü semâhetlü şeyhü’l-islâm mevlânâ [boş] efendi hazretleri işâretleri

mûcebince bâ-ibtidâ-i hâric tevcîh olınmak

Hâcegân mansıbı ru’ûsu

Emânet-i Darbhâne-i Âmire

Zikr olunan darbhâne emâneti sâbıkâ büyük rûznâmçe olup her vechile

mahall-i re‘fet şâyeste-i inâyet olan iftihârü’l-emâcid ve’l ekârim [boş] efendi dâme-

mecdühuya avâtıf-ı aliyye-i hüsrevâne ve avârıf-ı seniyye-i mülûkâneden tevcîh

olunmak

[8b]Tîmâr tevcîhi

İ‘lâmı mûcebince kasr-ı yed ve mübâdelesine i‘tibâr olunmamak ve bayrağı

altında hidmetde kıyâm eylemek şartıyla tevcîh olunmak

Alaybegiligi tevcîhi

Mûcebince tevcîh ve istihdâmıçün hüküm

Mahlûl ze‘âmet ve tîmâr kadı i‘lâmı ve arzuhâli ile olur ise defterhânesi ve

tahvîli kaydı sû’âli pençe ve sahh olmadıkça der-kenâr olunmaz alaybegisi arzıyla olur

ise bilâ-pençe ve sahh der-kenâr olunur

Mahlûl gedik kaydı der-kenâr mahlûl ze‘âmet kaydı görile

Çâvuş gediği ise izzetlü çâvuşbaşı ağa müteferrika ise müteferrikabaşı ağa

defter-i hâkanî gediği ise defter emîni efendi eğer kethüdâ ve defterdâr ve reîs ma‘zûlü

ise izzetlü defter emîni ve izzetlü reîsü‘l-küttâb efendi

Page 76: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

67

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn mûcebince

gedik ilhâkına liyâkati var mıdır görüb i‘lâm eyleyesiz deyu

[9a]Gedik arzuhâli bâlâsına yazılan buyuruldu

Telhîs mahlûl ze‘âmet kaydı görile

Mahlûl çâvuşluk gediği der-kenâr olunur

İzzetlü çâvuşbaşı ağa şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn mûcebince gedik

ilhâkına liyâkat ve istihkakı var ise i‘lâm eyleyesiz deyu

Alaybegi arzının bâlâsına yazılacak buyuruldu

Defterhânesi şurûtı mîrmîrânî tahvîli yoklaması

Mahlûl ise mûcebince tevcîh olunmak

Terk-i hidmet ise yâhûd kasr-ı yed ise

Mûcebince terk-i hidmetinden tevcîh ve berâtı kaleminde hıfz olunmak

Mûcebince kasr-ı yedinden tevcîh ve berâtı kaleminde hıfz olunmak

Ze‘âmetde iki nefer oğluna verilür üçüncü oğluna tecâvüz etmez büyük oğluna

altı bin küçük oğluna beş bin akçe verilür tîmârda kanûn ancak bir oğluna [9b]üç bin

akçe verilür eğer evlâdı sabî ise her beş bin akçeye bir cebelü kayd olunur gerek

ze‘âmet gerek tîmâr bî-hâsıldır deyu istirhâm ile bâ-irâde nısf cebelü kayd olunur

Gerek ze‘âmet gerek tîmâr merhameten bâ-irâde kanûndan ziyâde yâhûd

mecmû‘ yâhûd cümle evlâdlarına tevcîh olunur

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı şerîf-i mehâbet-redîf mûcebince ze‘âmet-i

mezbûrun kanûn üzere on bin akçesi iki nefer oğluna bir cebelü ile mâ‘adâsı ağvât-ı

enderûn-u hümâyûndan alâ kilâr-ı hâssaya tevcîh ve başka başka berâtları i‘tâ olunmak

Taşra müderrislerinin ve müftülerinin nefy ve ıtlakları şeyhü’l-islâm işâretine

muhtâcdır

İşâretleri mûcebince nefy yâhûd ıtlakıçün hüküm

Page 77: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

68

Bîlâ-mübâşir menfîler içün vech-i meşrûh üzere yazılır

Gümrük emîni ağa merkumları İzmir’e müterâhi bir sefîneye irkâb ve vüsûlleri

i‘lâmını ahz eylemesini reîse tenbîh eyleyesiz deyu

Şürefâ ve ahâlî-i Haremeyne vech-i meşrûh üzere müsâ‘ade olunur 205

[10a]Gümrük emîni ağa mûmâileyhi Mısır’a müterâhi bir sefîneye irkâb ve

zâd-ı râhini i‘tâ eyleyesiz deyu

Bilâ-fermân zahîre nakli memnû‘ olduğuna binâen ba‘zı mühimmeye

ma‘mûrelere iktizâsına göre müsâ‘ade olunur

Gümrük emîni ağa bir ferde kahve ve bir zenbîl pirinc ve bir yedek revgan-ı

sâdenin mürûrına mümânaat eylemeyesiz deyu

Hitâb iktizâ eder ise nakkaş başıya olur

Mu‘tâddan ziyâde olmamak şartıyla sâ’ir elçilerin kayıkları misillü ücretiyle

nakış olunmak

Umûr-ı mîrîyyeye dâir husûsât defterdâr efendi telhîsine havâle olmadıkca

dîvândan ve sâ’ir mahallden fermân yazılmaz

İzzetlü defterdâr efendi emr-i şerîf sudûrını telhîs eyleyesiz deyu

Bâ-irâde mîrîye müte‘allik emir sudûriçün yazılır

Kaleminde müsvedde ile iktizâsına göre emr-i şerîf tahrîr olunmak hariç-i

mutâlebe olunmamak

[10b]206Tatbîk içün istid‘â olundukda yazılır

Mührü kaleminde hıfz olunmak

205 Sehven 10. buyuruldu olarak yazılmış 206 Sayfanın hemen başında “Hitâb iktizâ eder ise nakkaşbaşıya olur” yazılmış, ancak bu ifâdenin üzeri çizilmiştir.

Page 78: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

69

Buyuruldu

Te’dîben Seddü‘l-bahr Kalesinde kalebendiçün hüküm

Buyuruldu

Zâbiti ma‘rifetiyle Boğazkesen Kalesi’ne kalebendiçün hüküm

Buyuruldu

Mûcebince diyâr-ı baîdeye iclâsıçün hüküm

Buyuruldu

Te’dîben vaz‘-ı kürek olunmak

Buyuruldu

Töhmetine binâen mesfûrun ismi zindân defterine bade‘s-sebt te’dîben ümerâ-

yı deryâdan birinin çekdirmesine vaz‘ ve istihdâm olunmak

Buyuruldu

Mahallinde şer‘ ile görülüp ihkak ve keyfiyyeti sûret-i sicillâtıyla Deraliyye’ye

arz u i‘lâm ve ba‘dehu ne vechile fermân-ı âlî sudûr eder ise mûceb ve muktezâsıyla

amel ve hareket olunmak içün hüküm

[11a]Buyuruldu

Surre-i hümâyûn defterine sebt olunmak içün hüküm

Buyuruldu

Nefsini muhâfaza edecek mikdârı mesfûrun esnâ-i râhda üzerinde mevcûd

eslihasına müdâhil olunmamak içün hüküm

Buyuruldu

İşbu nezir hücceti baş muhâsebeye kayd u sebt olunup ta‘ahhüdleri üzere amel

ve hareket eylemeleri zımnında i‘lâm-ı hâl içün hüküm

Buyuruldu

Page 79: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

70

Zâbiti ma‘rifetiyle şer‘ ile görülmüşdür

Mi‘mâr ağa ma‘rifetiyle görülmüşdür

Fî-beglik

Beglik tarafında tahrîr olunan şer‘i ve kanûnîdir ve fermânı olan ve bu evâmir

beglikci efendinin sahhıyladır ve şikâyet evâmiri mümeyyiz sahhıyladır

Fî-tahvîl

Tahvîl tarafında tahrîri irâde buyurulduğu halde vezâret ve mîrmîrânlık ve

mîrlivâlık tevcîhâtı ve mevlevîyyetler ve arpalıklar ve maîşetler ve mevâli-i uzemâ‘

resmen tahrîr olunacak da‘vet tezkireleri ve Anatolı müstahfızları ve dizdârlıkları ve

azeblikler ve çakırcı ve şâhînci tîmârlarıdır ve nişân defteri [11b]emekdâr-ı kalem bir

efendiye mahsûsdur ve tahrîr eylediği ba‘zı tevliyet meşîhet ve esnâf kethüdâlıklarıdır

bunların sıhhat ve sakametine ber-vech-i hasbı(?) âmedci Hüseyin Efendi nezâret ve

sahh eder vâkı‘ olan berâtları me‘zûn olan tahvîl ve beglik küttâbı tahrîr edüp berât

mümeyyizi sahh eder

Fî-ru’ûs

Ru’ûs tarafında tahrîr olunan şeyhü’l-islâm efendi ve İstanbul ve havâs-ı refî‘

ve Galata ve Üsküdar kadıları efendiler ve Bâbü‘s-sâde ağası ve Saray-ı Cedîd-i Sultânî

ve sergâ ve ser-kilârî-i Enderûn-ı hâssa ağa nezâretinde olan evkafdan ve sâ’ir vilâyet-i

Anatolı’da ba‘zı kesânın evkaflarından olan cihât ve ba‘zı kılâ‘ neferâtı ru’ûsları tahrîr

olunur ve bunlardan mâ‘adâ sadrazam nezâretlerinde olan evkaf ve seferber sipâh ve

silahdâr ve cebeci ve topcu ve top arabacı ve ulûfeli müteferrika ve sâ’ir umûmen ordu-

yı hümâyûnda yazılır

Rikâb-ı hümâyûnda tevcîhi tecvîz buyurulan husûslar

Rikâb-ı müstetâb-ı mülûkânede olan tevcîhâtdır

Fî-kalem-i küçük rûznâmçe

Dergâh-ı mu‘allâ kapucıbaşılar ve hâssa çakırcıbaşılık [12a]ve hâssa

atmacacıbaşılık ve av ağalığı ve hâssa şâhîncibaşılık ve müşâhere-hârân-ı hazîne-i âmire

Page 80: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

71

ve cemâ‘at-ı kâtibân-ı dîvân-ı hümâyûn zardakîn-i hâssa ve Âsitâne-mânde olan

çâvuşân ve teka‘üd olan müteferrika

Fî-kalem-i piyâde

Âsitâne’de tabbâhîn-i hâssa cemâ‘ati ve alemdârân ma‘mehterân-ı tabl-ı alem

ve sakayân-ı dîvân-ı hümâyûn ve câme-şûyân-ı hâssa ve cemâ‘at-ı hademe-i ehl-i hiref

ve matbah-ı âmire-i büzürg ve küçük ve bevvâbân-ı hümâyûn ve sofiyân-ı kulle ve

saray-ı atîk ve Galata bevvâbları ve vilâyet-i Anatolı’da vâkı‘ kılâ‘ neferâtı ve zâbitânı

ve sâ’ir evkafda vâkı‘ olan cihât tersâne-i âmire kethüdâsının neferâtı ve etıbbâ-i hâssa

ve neferâtı ve cerrâhîn-i hâssa ve esnâf kethüdâlıkları ve mukataâtdan olan vazâif

kâtibleri defterinden ba‘de’l-der-kenâr ru’ûsları tahrîr olunagelmişdir

Harc-ı kalem-i tahvîl

Tahvîl tarafında vuku‘ bulan inhâ‘lar yirmi beşer pâre ve tahvîllerinden ikişer

guruş alınır bir guruşun sülüsânı reîsü’l-küttâb efendinindir

Harc-ı aklâm-ı rûus

Ru’ûs tarafında imâmet ve hitâbet ve müezzin ve kayyım ve devirhân ve

vaiziyye ve dersiyye ve meşîhat ve sâ’ir cihâtda beher kâğıda birer guruş ve kitâbet

cibâyet cihetleri yevmiyyeleri ikişer [12b]ve üçer ve dörder akçe olanlara ikişer harc

alınmak mu‘tâd-ı kadîmdir vazîfe-i muayyene ile tevliyetden dört guruş alınır on akçe

ile olan tevliyetden beş guruş alınır yirmi akçe ile olan tevliyetden on guruş alınır kırk

akçe ile olan tevliyetden yirmi guruş alınır vazîfe-i muayyene ile olan mezraa ve

zâviyeden dörder guruş alınır bevvâbân ve matbah-ı âmire neferâtı ve helvâcıyân

neferâtı beher birer guruş alınmak mu‘tâd-ı kadîmdir cerrâhîn mülâzımına iki buçuk

guruşdur dörder akçeden ziyâde olan cibâyet ve kitâbetde ikişer guruşdan ziyâdeye olup

üçer ve dörder ve beşer guruşadek ve dahi ziyâde akçesine göre harc alınır ve

nezâretden iki guruşdur hazînedâr-ı ser-birûnî gediği on bir guruşdur ru’ûs kaleminde

ber-mu‘tâd-ı kadîm ta‘tîl günlerinden mâ‘adâ kâğıd olur ise hulefânın üç kâğıdı alınup

alâ merâtibihim taksîm olunur bundan mâ‘adâ kalem-i mezbûrdan beher şehr ne hâsıl

olur ise sülüsânı reîsü’l-küttâb efendinindir ve sülüsi kalem kîsedârı hissesidir

Harc-ı kalem-i beglik

Page 81: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

72

Beglik tarafında beher beglik fermânından birer guruş alınır eyâlet

mütesellimliği olur ise dörder guruş resm alınub nısfı reîsü’l-küttâb ve nısfı beglikci

efendinindir

[13a]Fî-harc-ı kalem-i âmed

Âmed tarafında ağalık ve kethüdâlık ve dizdârlık ze‘âmet ve tîmârlarından

beher bin akçe içün birer guruş alınır sâ’ir ze‘âmet ve tîmârlardan yarımşar guruş alınır

ibka‘larında nısf harc alınır beher mâh mecmû‘ olan âmed akçesi defteriyle teslîm

olunur

Yevmiyeye müte‘allik kavânîn

Sipâh ve silahdâr ve bölükât-ı erbaa ve mukabele-i süvâri ocakları hulefâları

ve bâ-ru’ûs-ı hümâyûn gediklü çâvuşân ve zâbitâna mutasarrıf oldukları yevmiyyeleri

tamamen ve ba‘zen kendi tedâriklerinden yüz yirmi akçeye dahi eblag ile mütekaid

olunur mücerred neferâtdan alîl ve pîr oldukları halde kanûnen verilmeyip ancak esfâr-ı

hümâyûnlarda tahsîl ve kılıcı ekmegi olup sebkat eden emeği mukabelesinde haline

terhîmen mutasarrıf olduğu yevmiyyesi bâ-femân tamamıyla teka‘üd olunduğu

mukayyeddir ve sâhib-i esâmi olan kullarına hidemât-ı sâ’irede bulunduklarından nâşî

sefer-i hümâyûndan afv ve esâmisi Âsitâne-mânde olmak üzere bâ-fermân-ı âlî

esâmilerine şerh virildikde yevmiyyelerinden tenzîl olunduğu mesbûk olmadığı ve sabî

olan kullarının bâ-fermân-ı âlî esâmilerine sabî kayıdları vaz‘ olundukda [13b]anların

yevmiyyelerinden tenzîl olunageldigi mesbûk olduğu ve ba‘zen bedel irsâliyle sefer-i

hümâyûndan afva müsâ‘ade buyurulduğu sûretde bedel kaydıyla yevmiyyesinden tenzîl

olunduğunun kaydı bulunmadığı bâlâda mezkûr olduğu üzere defâtir-i mukabele-i

süvâride mukayyeddir Dergâh-ı âlî cebeci ve topcu ve top arabacı ocaklarından sefere

gitmeğe kudreti olmayıp kanûn üzere teka‘üdlük ihsân buyuruldukda mutasarrıf olduğu

yevmiyesi topından yedi akçe ifrâz olunup ve bâki kalan akçesi ne mikdâr ise anın dahi

sülüsânı hazîne-mânde ve sülüsi ibtidâsı olan yedi akçe üzerine zam ile kanûnen teka‘üd

olunageldiği mukayyeddir ve ba‘zıları dahi esfâr-ı hümâyûnun ekserinde mevcûd

bulunub sebkat eden emeği mukabili mutasarrıf olduğu yevmiyyesi kılıcı ekmegi olup

alîl ve pîr olmakdan nâşî sefere gitmeğe iktidârı olmadığı halde merhameten mutasarrıf

olduğu yevmiyyesi tamamıyla teka‘üdlük ihsân olunduğu mukayyeddir ve ba‘zı

Page 82: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

73

hidemâta me’mûre ve sıbyân ve mânde kalması iktizâ edenlerden Âsitâne-i Âliye’de

kalanları ağaları arzıyla bâ-fermân-ı âlî esâmilerine Âsitâne-mânde kaydı ve bilâ-tenzîl

mutasarrıf olduğu yevmiyyeleriyle Âsitâne-mânde olup bâlâda mestûr olan kayıdlar atîk

ve cedîd [14a]defâtir-i mukabele-i piyâdede mukayyed olduğu

Kanûn

Ulûfe içün yazı oldukda dîvân tezâkiri defterdâr efendi tarafından mu‘tâd

üzere yazılır eğer divân-ı hümâyûn ise tezâkiri başbâkikulı ağa efendimize verilür anlar

dahi muhzır ağaya cevâp buyururlar ki yeniçeri ağasına söyle yarın yazıdır deyu emir

buyururlar ve ol tezâkir bâlâsına fakad bir pençe olunup sahh olur ve defterdâr efendi

tarafından me’mûrlara verilür icmâl geldiği gün yeniçeri teka‘üdlerinin icmâli geldikde

ne kadar terakki verilmiş ise anın senedini muhzır ağa getirir bâlâsına mûcebince

mahalline kayd ve tezâkiri verile deyu buyurulur

Mühimme

Tekmîl mevâcibde taraf-ı hümâyûndan bir kimesne Bâb-ı Âsafi’ye kürek

getirir mu‘tâd-ı kadîm üzere ana şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i hümâyûn-ı inâyet-

makrûn mu‘tâdı üzere mahall-i re‘fet olduğuna binâen mu‘tâd-ı kadîm üzere düşen

mahlûlden mukata‘adan yevmî yirmi akçe tevcîh eyleyesiz deyu

Ol arzuhâl bâlâsına

[14b]Geçen sene mevâcibde kaç akçe verildiği ne vechile ise ru’ûsdan der-

kenâr oluna deyu sû’âl oluna

Reîsü’l-küttâb efendiye ilmühaber husûsiçün buyuruldu

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi207

Ez-kadîm sipâh ve silahdâr ve mukata‘ât mahlûlleri vuku‘unda arzuhâlleri

ba‘d-der-kenâr buyurulup sahh ve kaleminden ilmühaber verildikden sonra ru’ûs-ı

hümâyûn tahrîr olunagelmiş iken biraz müddetten berü bu tavr-ı müstahsene terk

olunduğuna binâen ba‘zı hîlekâr kimesneler sirka[t] eylediği mahûlâtı buyurdup henüz

sahh olunmadan der-akab kaleminden ilmühaber alındığı ve hezâr-taab ve meşakkat ile

207 Derkenar

Page 83: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

74

mahlûlü getiren derd-mendânın kulûbleri münkesir ve mahzûn olduğu ma‘lûm olmağla

imdi fî-mâba‘d vuku‘ bulan mahûlâtı ba‘d-der-kenâr sahh olunmadan kalemine

vardıkda ilmühaberi verilmeyip sahh olunmasına havâle ve sahh olunmuş ise ilmühaberi

verildiği anda ru’ûs-ı hümâyûn tahrîrine müsâra‘at olunmak üzere işbu fermân-ı âlîde

iktizâ edenlere tefhîm ve işâ‘at ve hilâfından mübâ‘adet içün aklâma ilmühaber

kaimesini verilmek üzere ru’ûs-ı hümâyûn kisedârı efendiye tenbîh eyliyesiz bundan

böyle sahhsız kaleminden ilmühaberi vermege ictisâr eden her kim olur ise olsun te’dîb

olunacağı ifhâm u tenfîz emr-i âliye ihtimâm eyleyesiz deyu

[15a]Vezâif

Bakaya mahlûl bâ-hat-ı hümâyûn merfû‘dur bi‘l-iktizâ taraf-ı hümâyûndan

yâhûd sadr-ı a‘zamın yâhûd hân-ı âlîşân iltimâslarıyla birine bir mikdâr vazîfe verilmek

lâzım gelse taraf-ı hümâyûndan ise istîzâna hâcet yokdur eğer sadr-ı a‘zamdan yâhûd

hân-ı âlîşândan istid‘â ise taraf-ı hümâyûna ba‘de’l-istîzân kaç akçe akçe tevcîh

olunacak ise şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i hümâyûn-ı inâyet-makrûn mûcebince ber-

mu‘tâd ve filân mukata‘adan almak üzere düşen mahlûlden takas şartıyla yevmî filân

kadar akçe tevcîh olunmak deyu

Kanûn

Çakırcı ve şâhînci ocaklarının senede bir kerre arzlarıyla ikişer adam çırâğ

olunup mu‘tâd-ı kadîm üzere ya rikâb-ı hümâyûna istîzân yâhûd taraf-ı sadr-ı a‘zamîden

arzı mûcebince kanûn üzere ber-mu‘tâd-ı kadîm düşen mahlûlden takas şartıyla tevcîh

olunmak deyu arzları üzerine buyuruldular yazılır

Ulûfe husûsıçün

Cebeci ve topcu ve top arabacı ocaklarında vâkı‘ olan mahlûlâtı erbâb-ı hiyel

bölügünden âhar bölüge ve cemâ‘atdan [15b]âhar cemâ‘ata nakl etdirmekle ketm ü

ihfâ‘eyledikleri sahîhan haber verilip ve bu misüllü hareket ile beytü‘l-mâl-ı müslimînin

telef ü izâ‘atı mugayir-i yümn iktizâ-ı mülûkâne olmağla fî-mâba‘d gerek teka‘üd gerek

eşkinci esâmi bulunduğu ortadan âhar ortaya nakl olmasına ruhsat ve cevâz

gösterilmeyip ve işbu fermân-ı âlî mûcebince hareket olunup mugayir-i hareketden ve

kimesnenin hâtırına mürâ‘aten ve akçesine tama‘en hilâf-ı fermân-ı âli vaz‘ ve hâlâtdan

Page 84: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

75

nücânebet olunup bundan böyle işbu nizâm düstûrü‘l-amel tutulmak üzere piyâde

mukabelesine kayd olunmak

Kanûna dâir buyuruldu

İzzetlü defterdâr efendi

Süvâri ve piyâde mukabeleleri ve Anatolı muhâsebesi ve küçük rûznâmçe

kalemlerinde vâkı‘ olan mahlûlâtdan müstahakına tevcîh olandan mâ‘adâ hazîne-mânde

olan yevmiyyeleri ale’l-esâmi defter-i ez-kadîm beher şehr ru’ûs-ı hümâyûn kalemine

ilmühaber verilmek mu‘tâd iken müddet-i vâfireden berü âdet-ı mezbûre külliyen terk

olunup ve âdet-i merkume nizâm-ı müstahseneden olmağla kemâ-fi-s-sâbık fî-mâba‘d

vâkı‘ olan mahlûlâtın ne mikdâr hazîne-mândeleri olduğu beher şehr aklâm-ı

[16a]mezkûreden ru’ûs-ı hümâyûn kalemine birer ilmühaber kaimesi verilmek üzere

nizâm-ı mezbûr bundan böyle düstûrü‘l-amel tutulmak içün işbu fermân-ı âlî ru’ûs-ı

hümâyûn kalemine kayd olunup ilmühaberleri verilmek

Kalem küttâbı mezâkları icrâsında olup kapuya gec geldikleriçün

İzzetlü defterdâr efendi

Dîvân-ı hümâyûn küttâb ve şâkirdânından ba‘zıları kapu günlerinde

hânelerinde meks ve tevakkuf birle seherî kapuya gelmeyib birkaç sa‘ât icrâ-yı keyf ü

mezâklarıyla meşgulen imrâr-ı evkat üzere olduklarından kapuya gelen erbâb-ı mesâlih

tekrar üzere olup ba‘zıları dahi ellerinde olan kâğıdları der-akab tahrîr ve tekmîl ve

teslîm etmeyip bugün ve yarın gel deyu avk u te’hîr ve kanûn-ı kadîm ve tavır-ı

müstedîmden ziyâde harc talebiyle tazyîk ve tekdîr eyledikleri ma‘lûm ve ıttılâ‘ hâsıl

olmağla fî-mâba‘d tâife-i küttâbdan kapu günlerinde bir ferd hânelerinde meks ve

tevakkuf itmeyüb s-seher kaleme gelip ve geldikleri sa‘ât erbâb-ı mesâlihin kağıdlarını

tahrîre şürû‘ ve mübâşeret ve tekmîl ve ihtimâmına sa‘y ü mübâderet eyleyip kanûn-ı

kadîmden ziyâde harc talebiyle bir ferdi mutazarrır [16b]etmemeleriçün kendilere

tenbîh-i ekîd eyleyesiz bundan sonra taharrî ü tecessüs den hâlî olunmaz eğer tâife-i

küttâbdan herkim kendi hevâsına mütâba‘at ile kapu günlerinde hânelerinde meks

veyâhûd kapuya seherî kaleme gelmez ise ve geldikde ibâdullâhın kâğıdlarını tahrîrde

te’hîr ü taksîr ve itmâm-ı maslahatda tekâsül ve tehâvün izhârında olur ise ve kanûn-ı

kadîmden ziyâde harc talebiyle erbâb-ı mesâlihi rencîde eder ise ol makulelerin lâzım

Page 85: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

76

gelen te’dîbâtları icrâ olunacağı kendilere ifâde ve ifhâm ve âmil ve mütenebbih

olmayanları inhâ‘ ve i‘lâm eyleyesiz deyu

Aklâma dâir buyuruldu

İzzetlü defterdâr efendi

Erbâb-ı mesâlihin şer‘ ve kanûna muvafık ve mîrîye dâir vâkı‘ olan umûr ve

husûsları alâ ma-hüvelâde dîvân-ı hümâyûn ve malîye kalemlerinden nısk-ı vâhid üzere

rü’yet olunagelip yolunda olmayan kâğıdlarına cevâp verilür iken eshâb-ı hâcet

husemâ‘larından ahz-ı intikam ve tecrîm ve ezrâr kasdıyla mücâb olmayub kalemeyn-ı

mezbureyn kâtiblerinden ba‘zılarına ilticâ ve anlar dahi birkaç guruş verilür ise dil-

hâhın üzere fermânı yazdırırım deyu erbâb-ı mesâlihi iğfâl [17a]ve bir …(?) ve dil ile

ziyâde akçelerini alıp yolunda olmayan işlerini yoluna komak sevdâsıyla dîvândan

yazılacak kâğıdları malîye kaleminden tahrîr etdirip nice ihtilâl ve fesâdın hudûsuna ve

evâmirin kesretine ve ibâdullâhın bî-huzûr olmalarına ve maslahatlıların İstanbul’da

ziyâde meks ve tevakkuflarına sebeb ü illet oldukları ma‘lûm-ı hümâyûn olup bu

keyfiyyet-i reddiyenin men‘ ü def‘ine ve nizâm-ı merguba ifrâğ ve iblâğ ve idhâl ve rabt

olunmasına irâde-i şahâne ta‘alluk etmekle imdi erbâb-ı mesâlihin şer‘-i şerîfe ve

kanûn-ı münîfe mutâbık ve kuyûdâta muvafık buyurulan kâğıdlara bu senin işine

yaramaz deyu ziyâde akçeye tama‘en sûret-i âhire ifrâğ dâ‘iyesiyle müdâhale ve irâ’e-i

tarîk eylemeyüb muktezâ-ı fermânî üzere emr-i şerîfi tahrîr ve sâhibi yedine verip tagyîr

ve tebdîl-sûret eylemeyip ve şer‘ ve kanûna ve nizâm-ı bâlâda müte‘allik olan umûrı

malîye kaleminde208 ve husûsât-ı mîrîye dîvân kaleminden209 tahrîr eylemek ve iğfâl ve

hîle ile mu‘tâddan ziyâde akçe almamak ve işlerine derhâl temşiyyet verilmek üzere

malîye ve sâ’ir aklâm hâcelerine ve hulefâsına tefhîm ve cümleye i‘lâm ve te’kîd edip

mütenebbih olmayanların derhâl haklarından gelinecegini ifâde ve tarafınızdan dahi bu

husûsa nezâret ve ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

[17b]Kaleme dâir buyuruldu

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

208 Önce üstü çizilip “dîvân kaleminde” yazılmış, sonra derkenârda doğru olduğu belirtilmiş. 209 Önce üstü çizilmiş, sonra derkenârda doğru olduğu belirtilmiş.

Page 86: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

77

Bundan akdem eşirrâdan ba‘zı kimesne mücerred ibtâl-i hakk sevdâsıyla

da‘vâmız âhar mahallde görülmeyip Âsitâne-i Aliyye’de görülmek üzere birer takrîb ile

havâle-i emr-i şerîfi ısdâr etdirmeleriyle bu keyfiyyet hilâf-ı şer‘-i şerîf olduğundan

gayrı Âsitâne-i Aliyye’de erbâb-ı mesâlihin kesret ve mezâhimlerine sebeb ü illet

olduğuna binâen havâle-i emr-i şerîfi ısdârı men‘ olunmuşiken bu hilâlde eşirrâdan ba‘zı

kimesneler mukaddemâ bir takrîb ile ısdâr etdirdigi havâle-i emr-i şerîfe ile kendiden

hukuk iddiâ edenleri hilâf-ı şer‘-i şerîf men‘ ü def‘ birle gadre tasaddî eyledikleri

sahîhan haber verilmekle imdi fî-mâba‘d havâle emri ısdârı istid‘âsıyla olan arzuhâle

emsâl olmak üzere mukaddemâ verilen emr-i âli kaydı der-kenâr olunmaması ve sehven

havâle emri ısdârı istid‘âsıyla arzuhâle sehven havâle emri ısdâr içün buyuruldu tahrîr

olunup kaleme geldikde iki pençe ve iki sahhlu olmadıkca emri tahrîr olunmamak üzere

tenbîhi lâzım gelenlere tenbîh ü te’kîd ve mütenebbih olmayub ol makule mukaddemâ

ısdâr olan havâle emrini emsâl olmak üzere der-kenâra cesâret edenlerin te’dîb

[18a]olunacaklarını tefhîm eyleyip işbu emr-i âli düstûrü‘l-amel tutulmak içün dîvân-ı

hümâyûn kalemine kayd ve malîye tarafına dahi ilmühaberi tahrîr olunmak CA 5 Sene

1179

Aklâma dâir

İzzetlü defterdâr efendi

Rikâb-ı hümâyûn-ı kâm-yâba arzuhâl ve dîvân-ı âliye ref‘-i rık‘a eden erbâb-ı

mesâlihin evrâkları gerek mübâşir ve gerek kendi yedleriyle aklâma verildikde

maslahatları her ne ise seri‘ân rü’yet ve i‘âde eylemeleri iktizâ eder iken hulefâ-i aklâm

ve kîsedârları ihmâl ü tekâsül ve bir iki gün zarfında hitâm-pezîr olacak işi üç beş gün

ta‘vîk ile erbâb-ı maslahatı te’hîr eyledikleri mesmû‘-ı hümâyûn-ı hazret-i cihâh-dârî

olmağla imdi tarafınızdan aklâm hâcelerine muhkem tenbîh ü te’kîd ve fî-mâba‘d

kalemlerinin baş-halîfe ve kisedârları hilâf-ı emr-i âli erbâb-ı mesâlihi avk u te’hîr

eyledikleri istimâ‘ veyâhûd mahfî mahzar ile müşâhede olunmak lâzım gelir ise

azilleriyle iktifâ olunmayıp muhkem te’dîb olunacakları muhakkak olmağla herkes

kalemlerinin halîfe ve kisedârlarına ifhâm ve tahzîr ve tehdîd eylemelerini ifâdeye

mübâderet eyleyesiz deyu

[18b]Küttâba tenbîhâtı hâvî buyuruldu

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Page 87: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

78

Mâ-tekaddemden berü Rumili ve Anatolı câniblerinde olan ze‘âmet ve tîmâr

mahlûlâtı alaybegileri ve kılâ‘ dizdârları arzlarıyla Âsitâne-i Sa‘âdete gelip ba‘de’l-

tatbîk defterhâne ve tahvîlât ahkâmı ihrâc ve dîvân-ı âlide tevcîh ve eshâbına teslîm

olunagelmiş iken bu esnâda kalem hademesinden nice tammâ‘ kimesnelerin birkaç akçe

müjde-gâne celbi içün der-kenâra gelen mahlûlâtı hafîyen ba‘zı kimesnelere ahbâr ve

bir tarîk ile tevcîh ve gadr-i irtikâblarına binâen ol makule irtikâb meşâkk-sefer

edenlerin mahrûm ve mahzûn ve münkesir-i derûn olmalarına bâdî oldukları yakınen

haber verilip ve bu gûne nâ-cesbân hareket edenlerin men‘ ü ref‘ ve memnû‘ ve

mütenebbih olmayanların sıyânetü‘l-ibâd te’dîb ve gûşmâlleri muktezî olmağla imdi fî-

mâba‘d alaybegiler ve dizdâr arzları tatbîk ve tavîle geldikde derhâl der-kenâr ve tatbîk

ve eshâbı yedine teslîm olunmak ve mahlûl olanları ferd-i âhara ahbâr ve ifşâ‘dan

mücânebet ve bu husûsda sırren ve alenen tefehhüs mukarrer olmağla bundan böyle ol

gûne mahlûlâtı âhara haber viren her kim ise bâyy-i hâl [19a]ahz ve cezâsı tertîb

olunacağı cümle şâkirdâna ve bu gûne hidmete me’mûr hademeye i‘lân ve işâ‘at içün

tahvîl kisedârı ve tenbîhi lâzım gelen hulefâya tenbîh ü te’kîde mübâderet ve mazanna-i

töhmet olanları tard ve te‘bîd ile tathîr ü tanzîf kaleme sarf-ı himmet eylesiz deyu

Ber-mûceb-i şurût-ı hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn müretteb olan gedik ve

şâkird ve mülâzım defteridir

İki yüz nefer müteferrikagân-ı Dergâh-ı âlî ve iki yüz nefer gediklü çâvuşân-ı

Dergâh-ı âlî ve elli nefer kâtibân-ı dîvân-ı hümâyûn ve yirmi nefer şâkirdân-ı dîvân-ı

hümâyûn ve on beş nefer kâtibân-ı defter-i hâkanî ve on beş nefer şâkirdân-ı defter-i

hâkanî kırk nefer mülâzım-ı dîvân-ı hümâyûn ve otuz nefer mülâzım-ı defter-i hâkanî

ba‘zı derbendler muhâfazası ve köprüler ta‘mîri ve ocaklara müte‘allik ba‘zı hidmetleri

mukabelesinde olan reâyânın muâfiyetleri ber-karâr-ı sâbık ibka‘ ve bunlardan mâ‘adâ

ba‘de’l-yevm evâmir-i âliyye ile vâride olan avârız-ı dîvâniyye ve tekâlif-i örfiye ve

imdâd-ı hazariyye ve seferiyye ve tekâlif-i sâ’ireden ale’s-seviyye tevzî‘ ve tahsîl

olunmak üzere Memâlik-i Mahrûse’ye mufassalan evâmir-i şerîfe yazılmışdır

[derkenâr]

Müteferrika: 200

Çâvuş: 200

Kâtib-i dîvân (nişân ve ru’ûs ve beglik ve âmedî): 50

Page 88: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

79

Şâkir-i dîvân: 20

Defter-i hâkanî: 15

Şâkird-i defter-i hâkanî: 15

500

Mülâzım-ı dîvân: 40

540

Mülâzım-ı defterhâne: 30

570

Enderûn-ı Hümâyûn gediklüleri: 70

640

[19b]Alaybegileri arzları tatbîkiçün

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Eyâlât ve elviye alaybegilerinden ma‘zûl olanların târih-i azilleri üç ay

mürûrında mahlûl ve kasr-ı yed ve ba‘zı nizâ‘ zımnında tahrîr eyledikleri arzları tatbîk

içün tahvîl kalemine geldikde tatbîk ettirilmemesi mukaddemâ memnû‘âtdan olmağla

imdi fî-mâba‘d dahi bu ka‘ideye ri‘âyet ve ma‘zûl alaybegilerin arzları vürûdunda târih-

i arzlarına ba’de‘n-nazar üç ay mürûr etmiş ise min ba‘d tatbîk olunmayup üç ay mürûr

eyledigine binâen i‘tibârdan sâkıt olmuşdur deyu zahr-ı arza cevâp tahrîr ile sâhibleri

yedlerine teslîm olunup bu keyfiyyet fî-mâba‘d düstûrü‘l-amel tutulmak üzere nizâma

rabt ve bir takrîb ile pençe ve sahh olunur ise dahi amel ve i‘tibâr olunmamak üzere

fermân-ı âlî sâdır olmuşdur deyu hâmiş-i arza cevâbı tahrîr içün iktizâ edenlere tenbîh ü

te’kîd eyleyesiz deyu

Buyuruldu

İzzetlü defter emîni efendi

Diyârbekir ve Erzurum eyâletlerinde vâkı‘ zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârı

[20a]Çıldır vâlîsi vezîr-i mükerrem izzetlü Hasan Paşa hazretleri ma‘iyyetlerinde kışlaya

me’mûr olduklarına binâen eyâlât-ı mezkûre zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârının cebe defterleri

müşârünileyh cânibine irsâl olunmak içün defterhâneden ihrâc ve arz eyleyesiz deyu

Ze‘âmet ve tîmâr husûsuna dâir ve ba‘zı nizâma mütedâir buyuruldu

Page 89: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

80

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Rum-ili ve Anatolı câniblerinde olan eyâlât ve elviye ve nâhiyelerinde olan

zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârdan ba‘zıları gerek eyâlet ve sancaklara ve gerek nâhiyelere

alaybegi nasb ve ba‘de’l-azl her birileri azilleri târihlerine göre zamân mürûr edenlerin

arzlarına fi‘l-cümle i‘tibâr iktizâ etmeyüp ve ekseri taraf taraf beyâzlar bırağup

alaybegiligi idi temyîz ve farkdan müberrâ iken eyâlât ve elviye ve nevâhî

alaybegilerinin ma‘zûlleri tama‘-ı hamlarından nâşî vâkı‘ olan zü‘amâ ve erbâb-ı

tîmârın kimi fevt ve kimisinin kasr-ı yedinden ve ba‘zılarını birer illet-i beyhûde

ibrâzıyla hilâf-ı inhâ‘-ı arz ve ba‘zılarının dahi arzına mebnî vakt-i hazarda mûceb-i özr

ile kılıçlarını birer isme tefrîk birle kanûn-i kadîme ve ka‘ide-i tevcîhâta mugayir ve bu

vechile nân pârelerinin izmihlâline [20b]ve asâkir ihtilâline emr-i maâşda ıztırâblarına

bâ‘is olur bir hâlet olmağla imdi fî-mâba‘d Rumili ve Özi eyâletlerinde vâkı‘ sağ ve sol

kol ve Kırkkilise ve Çirmen ve Vize ve Silistre sancaklarında kezâlik Anatolı eyâletinde

vâkı‘ Hüdâvendigâr ve Karesi ve Sultânönü ve Saruhân ve Aydın ve Hamîd ve Teke ve

Menteşe sancaklarında ma‘zûl ve merfû‘ alaybegiler azilleri târihinden altı ay mürûrına

değin ve bunlardan baîd eyâlât ve elviye alaybegilerinin kanûn-i kadîm ve ka‘ide-i

tevcîhâta muvâfık ve mutâbık zü‘amâ ve erbâb-ı tîmâr istid‘âlarıyla olan mahzarlarına

ve vürûd eden arzlarına azilleri târihinden bir seneye dek târihleriyle mühürleri tatbîk

olmak ve azilleri tevârîh-i merkumeyi murûr etmiş ise tatbîk etmeyüp zahrlarına vakti

tecâvüz etmişdir deyu sarâhaten cevâbı tahrîr olunmak üzere işbu şurût düstûrü‘l-amel

tutulmak üzere dîvân-ı hümâyûn kalemine kayd ve mazmûn-ı münîfiyle amel ve hareket

olunup tenbîhi iktizâ eden mahallere tenbîh ü te’kîd eyleyesiz deyu

Ze‘âmet ve tîmârın ilhâk ve tefrîkinin men‘içün buyuruldu

Eyâlât ve elviyye zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârı Devlet-i Aliyye’nin mu‘te[me]dün-

bih mu‘tenâ askerinden olup nizâm-ı hâlleri lâ-büdd ü lâzım iken [21a]seferlerin inkıtâ‘ı

sebebiyle ba‘zı kimesneler mahsûldâr ve başka bir adamın sefer veregeldiği tîmârları

birer takrîb ile ilhâk ve ba‘zen tefrîk etdirüp bir mahalle me’mûr kılındıklarında

mahsûldâr tîmârların ilhâkı ve bî-hâsıl olanların tefrîki olduğuna binâen eyâlât askerine

kıllet târı olmağla ilhâk ve tefrîke müsâ‘ade olunmamak üzere bundan akdem emr-i

hümâyûn-ı şevket-makrûn sâdır olup lakin Gürcistân seferine ta‘yîn olunan eyâlât

askerinin ze‘âmet ve tîmârları bî-hâsıl olduğundan kimesne rağbet etmeyüp nâ-mevcûd

olanların tîmârları bî-hâsıl olanlara ilhâken mîrmîrân tezkiresi verilmekle müsâ‘ade

Page 90: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

81

olunmaması gadri mûceb hâlet olduğu ma‘lûm-ı hümâyûn-ı hazret-i cihân-dârî

buyurulmağın fî-mâba‘d seferler vaktinde verilen ze‘âmet ve tîmârlar vakt-i hazarda

ilhâk ve tefrîke cevâz gösterilmeyüp eyâlât askeri gerek sefer ve gerek bir muhâfazaya

me’mûr olduklarında seferde olmayan sâ’ir sancaklara sirâyet eylememek şartıyla bî-

hâsıl olan tîmârların ilhâkı ve [metinde boş] sancağı zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârlarının elli

neferinin tîmârları tahrîri ve ihbârlarıyla mahsûldâr olan kılıçların alaybegisi arzıyla

tefrîki câiz olub ammâ bu bahâne ile alaybegiler [21b]bî-hâsıl kılıçları terfîken arz

ederler ise alaybegiligi ve ze‘âmeti üzerinden ref‘ olunmak üzere müceddeden hatt-ı

hümâyûn-ı şevket-makrûn sâdır olmağla şeref-rîz-i sudûr eden hatt-ı hümâyûn-ı inâyet-

makrûn fî-mâba‘d düstûrü‘l-amel tutulmak içün dîvân-ı hümâyûn kalemine kayd ve

defter-hâne-i âmireye dahi ilmühaberi virilmek

Ze‘âmet ve tîmârın tevcîhâtı Çıldır vâlîsine ihâlesi

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

İşbu sene-i mübârekede Çıldır vâlîsi ve Gürcistan seraskeri vezîr-i mükerrem

izzetlü rif‘atlü Hasan Paşa hazretleri ma‘iyyetine me’mûr olup bundan akdem cebe

defterleri irsâl olunan Erzurum ve Diyarbekir eyâletlerinde vâkı‘ Amid ve Harburt ve

Siverek ve Hısnıkeyf ve Ergani ve Çemişkezek ve Çapakçur ve Kulb ve Sincar ve

Nusaybin ve Tercil ve Çermik ve İsird(?) ve Atak ve Erzurum ve İspir ve Pasin ve

Micingird ve Hınıs ve Malazgird ve Tekman ve Kığı ve Tortum ve Karahisar-ı Şarkî

sancakları zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârlarından ba‘zıları mutasarrıf oldukları ze‘âmet ve

tîmârlarını kasr-ı yed ve mübâdele ve âhar bahâne ile ismini tebdîl etdirmek ile me’mûr

oldukları mahalle gitmemek içün hîleye sülûk edecekleri mülâhazadan baîd olmamak

[22a]hasebiyle men‘ ü ref‘leri mühimm ve muktezî olmağla imdi elviye-i merkume

zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârları mutasarrıf oldukları ze‘âmet ve tîmârlarını kasr-ı yed ve

mübâdele ve âharı bahâne ile ismini tebdîl etdirmek içün mîrmîrândan bilâ-tezkire

alaybegilerinden arz ve arzuhâl zuhûr eder ise min ba‘d derkenâr olunmayup cebe

defterleri Çıldır vâlîsi tarafında olduğunu hâmiş-i arzuhâle tahrîr ve bir takrîb ile tevcîh

olunur ise dahi tahvîli verilmeyüp ve kaydı bozulmamak ve bu husûs düstûrü‘l-amel

olunmak içün ru’ûs-ı hümâyûn kalemine kayd ve defterhâne-i âmireye ilmühaberleri

verilmek N 14 sene 1179

Kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Gazî Hasan Paşa hazretlerine

Page 91: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

82

Bundan akdem zü‘amâ ve erbâb-ı tîmârlar haklarında şeref-yâfte-i sudûr olan

hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mazmûnunda Dergâh-ı âlî müteferrika ve çâvuş

gediklülerinden her ne kadar vüzerâ şerhlüsi var ise şerhleri açılmaması ve fî-mâba‘d

gediklülerden vüzerâ şerhlüsi olmaması ve alîl ve amel-mânde olan ihtiyarlar ve pîr-i

fânîler gediklerini mîrîye bırağup mütekaid olmalarını ve bırakdıkları gedikleri alîl ve

amel-mânde değil iken bundan mukaddem ber-takrîb teka‘üd olanlara verilüp sefer

[22b]irsâl olunmaları ve alîl ve amel-mândeyim diyenleri hekîmbaşı görüp hakikat hâli

ba‘de’l-i‘lâm ruhsat-ı hümâyûn olmadıkca cebelü ile teka‘üdlük verilmemesi ve alîl ve

amel-mânde olmayup harp ü darbe kadir gediklü yalnız ihtiyarlık sebebiyle teka‘üd

olmaması ve gediksiz zü‘amâ ve erbâb-ı tîmâr dahi seferber olmayan vüzerâya şerhlü

olmaması ve seferber olan vüzerânın hidmetinde olanlar mu‘tâd üzere şerhlüleri

olması210 ve mâ‘adâsı ber-takrîb şerhlü olup memleketlerinde olanlar açılup seferber

kılınması ve aklâmda mühimme tahrîrinde müstahdem küttâbdan mâ‘adâ şerhlü ve

şerhsiz her ne kadar kâtib ve hâcegân var ise şerhlerine i‘tibâr olunmayup cümle sefere

gitmeleri ve sabî kaydıyla cebelü bedeliyesi olanları dahi tecessüs olunup yetişmişleri

sefere gönderilmesi emr-i fermân-ı hümâyûn buyurulup ol bâbda iktizâ edenlere hitâben

evâmir-i şerîfe ısdâr olunmuşidi el-hâlet-i hazihi deryâ kaleminde Sinop muhâfazasına

me’mûr olan sancakların erbâb-ı tîmâr ve ze‘âmetinden ekseri tüvânâ ve assıhhâdan

iken birer takrîb alîliz deyu arz ile berâtları kaydına şerh verdirüp ve kimi akçe

kuvvetiyle kurtadurup mahall-i me’mûrelerinde el-hâlet-i hazihi dört sancakdan üçyüz

adam mevcûd olmadığı [23a]ve bu makulelerin şerhleri güşâd ve bir nizâma rabt ile

cümlesi bayrakları altına gelmek lâzım gelse hayli işe yarayacakları beyânıyla ol bâbda

iktizâsına göre emr-i âlî ısdâr olunması Sinop başbuğu sa‘âdetlü Feyzi Süleymân Paşa

hazretleri tarafından tahrîr olunduğuna binâen husûs-ı mezbûr tarafınıza havâle

olunmuşidi el-hâlet-i hazihi beyâz üzerine şeref-efzâ-ı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı

şevket-makrûnda

Mübârek hatt-ı hümâyûn

Gediklü zü‘amâya ve eyâletlüden ze‘âmet ve tîmâra mutasarrıf olanlara

mücededden hatt-ı hümâyûnla verilen nizâm ma‘lûmundur bu nizâm deryâ kaleminde

olan ze‘âmet ve tîmârlara dahi mahsûs olmak emrimdir gediklüsünün cümlesi kanûn

210 Metinde, “olmaması” kelimesindeki “-ma” çizilmiş.

Page 92: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

83

üzere kapudan paşa ma‘iyyetinde bulunmak ve sancaklarında olan zü‘amâ ve erbâb-ı

tîmârın cümlesi me’mûr oldukları mahallerde alaybegileri bayrakları altında bulunmak

ve gediklüsü vüzerâ şerhlüsü olmamak gediksiz olan zü‘amâ ve erbâb-ı tîmâr seferber

olmayan vüzerâya şerhlü olmamak ve sağ ve sâlim olup ber-takrîb teka‘üd ve cebelüye

kayd olanların ze‘âmet ve tîmârları açılmak ve‘l-hâsıl mukaddem sâdır olan hatt-ı

hümâyûnumda olan şerâitin [23b]cümlesi bu deryâ kaleminde dahi icrâ‘ olunmak emr-i

hümâyûnumdur rûz-ı hızıra değin me’mûr oldukları mahallerde bayrakları altında

mevcûd bulunmalarıçün şimdiden sancaklara ve iktizâ eden mahallere fermânlar yazılup

rûz-ı hızırda me’mûr oldukları mahallere vaktiyle ka‘ide üzere mu‘temed yoklamacılar

gönderilüp yoklanalar nâ-mevcûd ze‘âmet ve tîmârı nizâm-ı cedîd mûcebince

darbhâneden zabt olunmak husûslarına nizâm ve râbıtası verilmesi kat‘î emr-i

hümâyûnumdur deyu fermân-ı hümâyûn buyurulmuş olduğuna binâen müşârünileyhin

tarafınıza havâle olunan tahrîrâtı hulâsası ve husûs-ı merkumun ne vechile tanzîmi

iktizâ edeceğini ve bu bâbda ba‘zı şurût ve kuyûd-ı katıa cenâbınıza ve elviye

alaybegilerine ve müşarün-ileyhe hitâben üç kıt‘a evâmir-i aliyye ısdârı lâzım geldiğini

mübeyyin tarafınıza takdîm olunan takrîr rikâb-ı hümâyûna arz olundukda hatt-ı

hümâyûn211 yazdığım hatt-ı hümâyûn mazmûnu üzere amel ve nizâmına dikkat edesin

terk-i hidmet olanları nizâm-ı cedîd mûcebince darbhâneden zabt olunmak lâzımdır zirâ

tevcîh geldiği gibi fesâd karışur ve bunlara rûz-ı hızırda yoklamacı gitmelüdür

yoklamacı gideceği fermânlarda dahi yazılsun deyu tekrar [24a]hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûn şeref-yâfte-i sudûr olub mûcebince ol bâbda lâzım gelenlere hitâben evâmir-i

aliyye ısdâr olunmağla imdi cenâbınız dahi mazmûn-ı hatt-ı hümâyûnu gereği gibi

mütâla‘a ve verilen nizâm-ı şerâitin mecmû‘ı deryâ kalemi sancaklarında gediklü ve

gediksiz ze‘âmet ve tîmâra mutasarrıf olanlar haklarında dahi icrâ‘sıçün mahalline kayd

ve ilâ mâşâ-Allah düstûrü‘l-amel tutulması emrine mübâderet buyuralar deyu

Tashîh ve be-dergâh içün cebecibaşı ağaya buyuruldu

İzzetlü cebecibaşı ağa

Sefer-i hümâyûn-ı nusret-makrûn içün hâlâ Babadağı seraskeri olan vezîr-i

mükerrem sa‘âdetlü Ali Paşa hazretlerinin ma‘iyyetlerinde bulunmak üzere Âsitâne-i

Aliyye’den irsâl olunan cebehâne mühimmâtının hıfz u hırâsetiçün bu def‘a ta‘yîn

211 Derkenâra yazılıp bir çizgiyle metinin bu bölümüne dâhil edilmiş.

Page 93: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

84

olunan Dergâh-ı âlî cebecileri ortalarından dört aded ortanın neferâtı kadr-ı kifâyeden

dûn olmakdan nâşî beher ortaya yüzer neferden dört yüz nefer Âsitâne-i Aliyye’den

tashîh ve be-dergâh olanları muktezî olduğuna binâen ber-mu‘tâd-ı kanûn-ı kadîm be-

dergâhları yedişer ve tashîhleri dokuzar akçeyi tecâvüz etmemek üzere bir kadem

akdem tashîh ve be-dergâh eyleyüb tezkireleri verilmek içün defter oluna deyu

[24b]Ulûfeciyân-ı yemîn ve yesâr gurebâ-ı yemîn ve yesâr ağalarına dahi

kezâlik

Ulûfeciyân-ı yemîn ve yesâr gurebâ-ı yemîn ve yesâr ağaları ocaklarının

elyevm mevcûd neferâtı akall-ı kalîl olmakdan nâşî her birinin beşyüz nefer tekmîline

irâde-i âliye ta‘lîk eylediğine binâen ulûfeciyân-ı yemîn ocağının yüz on nefer

mevcûduna üçyüz doksan nefer ve yesârının yüz dokuz nefer mevcûduna üçyüz doksan

bir nefer ve gurebâ-ı yemîn ocağının yüz elli üç nefer mevcûduna üçyüz kırk yedi nefer

ve yesârının doksan sekiz nefer mevcûduna yine dört yüz iki nefer ki cem‘an beşer yüz

nefer tekmîline iktizâ eden bin beş yüz otuz nefer kanûn-ı kadîm üzere ellişer akçe

ibtidâ‘ ve dörder akçe terakki zammıyla müceddeden serdengeçdi tahrîr ve inşâ’allahu

te‘âlâ an-karîbü‘l-vakt Âsitâne-i Aliyye’den hareket ve Babadağı cânibi seraskeri vezîr-i

mükerrem sa‘âdetlü Ali Paşa hazretlerinin yanlarına varmağa azîmete müsâra‘at ve

vardıkları günden bir sene tamamına değin müşârünileyhin re’y-i rezîn-i isâbet-karînleri

üzere iktizâ eden muhârebe ve mukatele ve muhâsara ve muhâfaza ve‘l-hâsıl ne işe ve

ne hidmete ta‘yîn eder ise bilâ-tevakkuf kıyâm u kıyâm eyledikleri günden senesi

tamamında tezkireleri verilmek ve tezkireleri târihinden işlenecek ulûfelerine

müstahakk olmak şartıyla ocakları ağaları ma‘rifetiyle

Ulûfeciyân-ı yemîn212

neferât: 110

zamm: 390

500

Yesâr

neferât: 109

212 Bu miktarlar drekenarda yazılmış.

Page 94: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

85

zamm: 391

500

Gurebâ-ı yemîn

neferât: 153

zamm: 347

500

yesâr

neferât: 98

zamm: 402

500

Kadîm neferât Cedîden zamm neferât

Ulûfeciyân-ı yemîn: 110 390

Yesâr : 109 391

Gurebâ-ı yemîn : 153 347

Yesâr : 98 402

470 1530

[25a]ber-vech-i muharrer onar akçe ile bin beş yüz otuz nefer müceddeden

serdengeçdi tahrîr ve isimleri ve târihleri açık ve başka başka ru’ûsları i‘tâ oluna

Serdengeçdi tahrîriçün buyuruldu üçüne dahi bu minvâl üzere

Ulûfeciyân-ı yemîn ağası

Moskov keferesi ilâ-âhire ve du‘â ve kırâat-ı fâtiha olunduğuna binâen be-

avnullahü’l-melikü‘l-vehhâb kefere-i mesfûrenin kahr u i‘dâmlarıçün tedârikât-ı

kuvveye a‘dâdına mübâderet mühimm ve elzem olmakdan nâşî bölükât-ı erbaa ocakları

şimdiden hareket ve Babadağı cânibi seraskeri vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Ali Paşa

hazretlerinin ma‘iyyetlerinde bulunmaları muktezî ve neferâtlarının kalîl olduğuna

binâen elyevm mevcûd olan yüz on neferin beş yüz nefer tekmîline iktizâ eden üçyüz

doksan nefer serdengeçdi ru’ûsları tahrîr ve yedine teslîm olunmağla imdi birkaç gün

Page 95: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

86

zarfında ocağınızın kethüdâ ve zâbitân ve mevcûd olan neferâtıyla levâzımât-ı

seferiyyeyi rü’yet Âsitâne-i Sa‘âdet’den tahrîr edüp beş yüz nefer olmak üzere tekmîlen

mahall-i me’mûrenize vusûle mübâderet eyleyesiz deyu

[25b]İsticlât-ı du‘â zımnında verilecek atiyye matlûbuyla buyuruldu

İzzetlü defterdâr efendi

El-hâlet-i hazihi cünûd-ı mevcûdun müsâfât ve memâlik-i a‘dâdan Mehadiye

Kal‘asının hasr u tazyîkine ikdâm üzere olduklarına binâen nusret-i cüyûş-i müslimîn ve

makhûriyyet-i leşker-i müşrikîn zımnında Âsitâne-i Aliyye’de sâkin ba‘zı mazanna-i

kirâmın isticlâb-ı da‘vet-i hayriyyelerine mübâderet olunmak bâbında ordu-yı hümâyûn

tarafından bir kıt‘a emr-i âlî vürûd etmekle o makule zevât-ı fihâmın enfâs-ı

müteberrikelerinden istimdâd zımnında taraf-ı hazret-i cihân-dârîden birer mikdâr surre

ve atiye verilmek içün bin guruş in‘âm buyurulması arz ve istîzân olundukda müsâ‘ade-

i hümâyûn erzânî buyurulmağla imdi bugün bin guruşu tarafımıza tesyîr etdiresiz deyu

Riyâset vekâleti içün buyuruldu

Rikâb-ı hümâyûn beglikcisi Mehmed Sâhib Efendi

Hâlâ reîsü’l-küttâb vekîli Mehmed Emin Nahîfî Efendi irtihâl-i dâr-i beka

etmekden nâşî eslâfda olageldiği vech üzere mûmâileyhin yerine biri nasb oluncaya dek

hidemât-ı me’mûresini rü’yete sen vekîl nasb olunmakla rikâb-ı hümâyûn tarafından

mühimme ve mesâlih-i ibâda ve düvel-i nasârânın tanzîmi [26a]ordu-yı hümâyûna

tevakkuf eylemeyen maslahatlarına dâir tahrîr olunan evâmir-i âliye ve ru’ûs-ı hümâyûn

ve tahvîl ve berât âmed ve resîdelerini ve iktizâ eden i‘lâmât sahhlarını ve ücretleri

in‘âm olarak buyuruldusu reîsü’l-küttâb olanlara müfevvez menzil tezkireleriyle sâ’ir

bâzen iktizâ eden buyurulduları bi‘l-vekâle kemâl-i dikkat u taharrî birle rü’yet ve tahrîr

eylemek içün işbu fermân-ı âlî beglik ve tahvîl ve ru’ûs-ı hümâyûn taraflarına kayd

etdirilüp sen dahi mûceb ü muktezâsıyla amel ve hareket eylesin deyu

Zimmet halîfesinin defterleri husûsuna dâir buyuruldu

İzzetlü defterdâr efendi

Şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince ordu-yı

hümâyûndan gelen zimmet halîfesi efendinin ikiyüz dört senesi emvâl-i mîrîyesine dâir

hülâsa eylediği zimmet defterlerine istîlâ-dîde olan kılâ‘ mevâciblerine dâir takdîm

Page 96: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

87

eylediğiniz takrîr ve evrâk-ı sâ’ire rikâb-ı hümâyûna arz olundukda zimmet defterleri

nâtık olduğu üzere ekseri emvâl-i mîrîye münâsebetsiz mahallere havâle ile sarf

olunmuş masârif-i müsta‘celeye havâlesi iktizâ eden sağ ve serî‘ el-husûl emvâl-i

müsta‘cele olmayan mahallere [26b]ve lüzûmsuz ve gayr-ı müsta‘cel mâddelere

havâlesi lâzım gelen mümteni‘ hükmünde batyü’l-husûl emvâl umûr-ı mühimme-i

müsta‘celeye ve kılâ‘-i baîde mevâciblerinin ekser havâlâtı ol kal‘alara semt olmayan

ibâd mahallere sağ mallarından havâle olunmuş fî-mâba‘d kal‘alara münâsebetsiz mâl

havâle olunmamak ve havâlât-ı sâ’irede dahi o misillü fuhş-ı hâlât sünûh etmemek ve

işbu defterlerin bir sûreti rikâb-ı hümâyûnda tevkif ile fî-mâba‘d vâkı‘ olan havâlât ve

tasarrufât-ı emvâl-i mîrîyenin beher mâh ilmühaberi rikâb-ı mütetâba gönderilmek ve

iki yüz dört senesi emvâlinden bir şey kalmamağla bakıyyesinden dikkat ve tasarruf

olunmak ve beş senesinin emvâlinden gereği gibi dikkat etdirilmek ve istîlâ-dîde olan

kılâ‘ mevâciblerinin gerek havâle olunan ve gerek havâle olunmayan senelerin ifrâzâtı

hilâf-ı kanûn u ka‘ide ocaklardan ahz olunmuş olmağla bir vakitden mesbûk olmayan

böyle mâddeye cesâret ne demekdir havâle olmayan senelerin ifrâzâtı bir vechile kabûl

olunmayup ocağa zimmet kayd olunsun fî-mâba‘d behr sene mevâcibleri verilegelen

kal‘alara mevâcib taleb olundukca birer mikdârı zimmet-i mezkûreden havâle olunarak

edâ etdirilmek ve Belgrad ve Bender Kal‘alarının havâle olunan mevâcibleri havâlâtı

güşâd ve baharda kalyoncu [27a]mevâcibine tahsîs ve ifrâzâtıyla ma‘an tahsîl olunmak

bâbında hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i sudûr olup zimmet halîfesi

efendinin dahi ordu-yı hümâyûna i‘âdesi emr-i hümâyûn buyurulmağla işbu fermân-ı âlî

mazmûnunı dahi zimmet defterlerine kayd ile muktezâsı üzere amel ve hareket ve ordu-

yı hümâyûna ilmühaberi i‘tâsıyla halîfe-i merkumun i‘âdesine mübâderet eyleyesiz

deyu

Mısır hazînesinin Üsküdâr’dan İstanbul’a nakliçün buyuruldu

Kapudan paşa vekîli ve tersâne-i âmire emîni efendi

Mısır tarafından beher sene vürûdu mu‘tâd olan irsâliye hazînesinin bi-

mennihi te‘âlâ yarınki Pazar günü Üsküdâr’a dâhil olmak üzere olup inşâ’allahu te‘âlâ

Salı günü hazîne-i merkumenin İstanbul tarafına nakli iktizâ etmekle hazîne-i mezbûre

ile hazîne serdârı begi imrâr çün mu‘tâd üzere tersâne-i âmirede mevcûd olan çekdirme

sefînelerinden forsası ve cümle takımı mükemmel bir sefîne icâleten tehyî ve vaktiyle

Page 97: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

88

Üsküdâr İskelesi’ne irsâl ve Salı günü seheri hazîne-i mezbûreyi âminen ve sâlimen

berü tarafa imrâra ihtimâm olunmasını gereği gibi tenbîh ü te’kîd eyleyesiz deyu

Tersâne anbarlarından mîrî hıntası tevzî‘ içün buyuruldu

[27b]İzzetlü defterdâr efendi

Habbâz tâifelerine bir mikdâr hınta tevzî‘ini tâife-i merkume istid‘â

eylediklerini fâziletlü İstanbul kadısı efendi haber göndermekle tersâne-i âmirede mîrî

anbarlarında mevcûd hıntaların atîk ve cedîdinden ber-mu‘tâd tevzî‘ olunduğu üzere

Tekfûr Tağı ve Karaağaç hıntalarından yalnız elli bin keyl hınta ifrâz ve ihrâc ve nizâm-

ı fîât-ı mîrîye üzere akçelerin nakden ve serîan hazîne-i âmireye teslîm olunmak şartıyla

efendi-i mûmâileyh ma‘rifetiyle etmekcilere tevzî‘ ve i‘tâsını telhîs eyleyesiz deyu

Telhîs mûcebince elli bin keyl hınta ifrâz sülüsü unculara ve sülüsânı

habbâzâna tevzî‘ine mübâşeret olunmak deyu

Hınta fîâtı kat‘ı içün buyuruldu

Fâziletlü İstanbul kadısı efendi

Bu sene-i mübârekede Bahr-i Siyâh iskelelerinde ve Tuna sevâhilinde hınta ve

şa‘îrin fîâtı sene-i sâbıka misillü kat‘ ve hıntanın dâneleri Allahü‘l-hamd sene-i

sâbıkadan âlâ olduğuna binâen bu tarafdan tüccâr ile habbâz tâifesi beyninde fîâtı

kat‘ında kat‘ân müşâcere ve inâd ve muhâlefet ve tezâdd iktizâ etmeyüp geçen sene ne

vechile nizâm verilmiş ise öylece kat‘ ve bey‘ ü şirâ eylemeleri [28a]iktizâ eder iken iki

taraf dahi mecbûl oldukları tama‘-ı hama teba‘iyyet ile imrâr-ı evkat eylemeleri mahz-ı

hıyânet ve ayn-ı mazarrat olup tarafeynden muharrik olanların ibreten li’l-gayr te’dîb ve

gûşmâlleri lâzım geşmişken bu def‘a inzâr ve tehdîd ile iktifâ olunmağla imdi iki

tâifenin akl ü rüşd sâhiblerini ihzâr ve mahallinde zahîrenin fîâtı geçen sene misillü kat‘

olunduğuna binâen nân-ı azîzin bir dirhemi noksân olmak mutasavver olmadığını ve her

kim bu mâddeyi lisânına ve belki hâtırına getürür ise ibâdullâha hıyânet ve nâsa

mazarrat töhmetiyle müttehim olduğunda iştibâh olmadığı ecilden şer‘an hakkından

gelinmek lâzım idiğünü kendülere tefhîm eyledikden sonra sene-i sâbıkaya tatbîk ile bir

sa‘ât evvel fîâtı kat‘ ve vürûd eden zahâir-i cedîdeyi bey‘ ü şirâ etdirüp zahîre nakli fevt

olmaksızın celb ve zahâir husûsuna ihtimâm u dikkat ve fî-mâba‘d kangı taraf hıyânet

ve mel‘anete bî-vech-i ta‘addi eder ise muharriklerinin hakkından gelinmek içün ism ü

resimleriyle i‘lâma mübâderet ve hilâfını tecvîzden mübâ‘adet eyleyesiz deyu

Page 98: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

89

Çörekçi ve simitçi esnâfının nizâmıçün buyuruldu bâ-tesvîd-i kâşif efendi213

Fâziletlü İstanbul kadısı efendi

Âsitâne-i Sa‘âdet-medâr ve havâlisinde olan ibâdullâhın refâh [28b]ü

râhatlarıçün nân-ı azîze verilen nizâmın bekâ ve istimrârı ve bu nizâm mugâyir ve

muhâl olan mahalle nânın men‘ ü ref‘i matlûb olduğuna binâen çörekci ve simitci esnâfı

nizâm-ı kadîmlerine mugâyir dirhemi nâkıs nân-ı azîz işleyüp ve içlerinde işleri ve bey‘

ederi bulunur ise tabh eden kimesneleri alâ-eyy-i hâl ahz ve hükkâma teslîm ve

fırunundan ve esnâfından tard ü ihrâc olunmalarını bundan akdem ta‘ahhüd etmeleriyle

fî-mâba‘d çörekciden zuhûr eder ise ta‘ahhüd ve rızâları üzere fırunundan ve esnâfından

tard ve ihrâc ve müstahakk oldukları vechile te‘dib olunmalarıçün etmekci tâifesinin

kethüdâ ve yiğitbaşıları ve nizâm ustaları ve ihtiyarlarıyla ba‘de’l-murâfa‘a nizâm

verilüp nizâm-ı merkumu müş‘ir yetmiş dört târihinde emr-i şerîf ısdâr olduğu divân-ı

hümâyûn kaleminde mukayyed olup mugâyir-i nizâm hareket ve iktizâ etmez iken bu

esnâda ba‘zıları kerâstesi beyâzdır deyu dirhemde noksân-ı fâhiş ile nâkıs tabhı memnû‘

olan nân-ı azîz tabh ve ihtilâl-ı nizâma cesâret eylediği haber verilmekle imdi esnâf-ı

mezbûrenin kethüdâ ve yiğitbaşılarını getirdüp hilâf-ı nizâm ve mugâyir-i mu‘tâd

hareket edenler herkim olur ise sû’âl ve te’dîblerini i‘lâm ve fî-mâba‘d çörekci [29a]ve

simitci esnâfı mugâyir-i nizâm nâkısü‘l-vezn nân-ı azîz tabh etmeyüp ve ederi olur ise

te’dîb olunmalarıçün huzûrumuza arz ile li-l-hıfzü‘n-nizâm husûs-ı merkuma ihtimâm

eyleyesiz deyu

Zahâir eshâbının akçelerini habbâzândan tahsîs içün buyuruldu bâ-tesvîd

kâşif efendi

Fâziletlü İstanbul kadısı efendi ve izzetlü yeniçeri ağası

Lillâhi’l-hamd ve‘l mennihi Tuna ve Bahr-ı Siyâh iskelelerinden zahâir kesret

üzere vürûd edüp ve mevsim tamam-ı eyyâm-ı şitâ içün zahâir celb edecek vakitler

olduğuna binâen zahîre sefîneleri eğlendirilmeyüp âcileten müstevfî sermâye ile

gönderilmesi muktezî ve bu emrin husûlü zahîre eshâbının akçelerini habbâzlar

yedlerinden pey-der-pey tahsîle mevkuf olmağla imdi siz ki efendi-i mûmâileyhsiz bu

vakte dek eshâb-ı zahâirin habbâzlar zimmetlerinde ne kadar hınta akçeleri var ise

213 Derkenar.

Page 99: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

90

etmekçiler kethüdâsı ve nizâm ustaları ma‘rifetiyle tashîh ve zimmetlerini bir gün evvel

edâ eylemelerini habbâzlara gereği gibi tenbîh edüp siz ki ağa-yı mûmâileyhsiz yirmi

otuz güne dek ceste ceste tahsîl ve eshâbına teslîmiçün adamlar ta‘yîn ve bu mâdde

ibâdullahın akvât-ı rûzmerreleri hidmeti olduğuna binâen tahsîldâriye nâmıyla me’mûr

kılınanlar akçe mutâlebesi kaydında olmamalarını tenbîh ü te’kîd eyleyesiz deyu

[29b]Zahâiri habbâzâna tevzî‘ ve sefîneleri ihrâc içün buyuruldu

Fâziletlü İstanbul kadısı efendi

Kapân-ı dakikde katı vâfir zahîre sefâini cem‘ olup habbâzân tâifesine

hıntalarını iştirâda tevzî‘ olunan sefîneleri kaldırmada batâ’et üzere hareket eyledikleri

haber verilüp sefâin-i mezbûrenin bir an evvel zahîre iskelelerine azîmet eylemeleri

muktezî olduğuna binâen icâleten sefînelerin boşaltdırılması umûr-ı müsta‘celeden

olmağla imdi habbâzların nizâm ustalarını ve sâ’ir iktizâ edenleri cem‘ ve mecbûl

oldukları mel‘anet ü hıyânetlerini terk ile zikr olunan hıntaları tevzî‘ olunduğu gibi bir

an evvel kaldırmak husûsunu muhkem tenbîh ve mütenebbih olmayanları haklarından

gelinmek üzere i‘lâm edüp sâlifü‘z-zikr sefâin-i müctemi‘anın bir gün mukaddem

boşal[t]dırılması ve savb-ı maksûda azîmetleri husûsuna bezl-i makderet eyleyesiz deyu

Zahâir hıntanın tevzî‘i husûsıçün buyuruldu

Fâziletlü Galata kadısı efendi

Kapân-ı dakikde hınta sefâini müddeti-i vâfireden berü meks üzere olup bir

gün evvel boşal[t]dırılması muktezî olduğuna binâen İstanbul habbâzları tevzî‘den

hisselerini bir an evvel kaldırmak içün eğerçi fâziletlü [30a]İstanbul kadısı efendiye

buyuruldu tahrîr olunup lâkin Galata ve nevâhîsinde olan habbâzlar tevzî‘den hisselerini

almakda tekâsül eyledikleri haber verilmekle hatt-ı hükümetinizde olan habbâzlar

kapudan tevzî‘ olunan hisselerini bir an evvel kaldırup te’hîr etdirmemelerini tenbîh ve

mütenebbih olmayanları haklarından gelinmek içün i‘lâm ve i‘tizâr kaydında olanların

anbarlarını yokladup dört beş aylık zahîresi bulunmaz ise kezâlik te’dîblerini arz ile

cümlesi müstevfî zahîrelerini almaları husûsuna ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Hıntanın tevzî‘ ve tanzîmi i‘lâmıçün buyuruldu

İstanbul kadısı fâziletlü efendi

Page 100: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

91

Kapân-ı dakike vürûd eden hıntanın telef ü serefden sıyâneti ve lüzûmu

olmayan mahallere sarfdan ve âher mahalle nakilden vikayeti matlûb olduğuna binâen

keyfiyet-i tevzî‘in tahsîli ve tafsîli vechile zâbıtası ma‘lûm olmak iktizâ etmekle nizâm

ustalarının kul defterlerinin fehm olunacak vechile kapan nâ’ibi efendi ma‘rifetiyle bir

sûreti tahrîr ve beher yevm her değirmene ne kadar hınta tarh ve tevzî‘ olunarak

defterini tastîr etdirdüp arz eyleyesiz

Hâce Beg Limanı’ndan İstanbul’a zahîre getürmek içün sefîne irsâli

Gümrük emîni ağa

[30b]Âsitâne-i Sa‘âdet’de olan ibâdullahın tevsî‘-i dâire-i maîşetleriçün

Tuna tarafından Kapan-ı Dakik’e gelen zahâir Hâce Beglü limanından nakilde

kemâl-i sühûlet olduğundan mâ‘adâ senede iki def‘a nakli mümkün idüğü bundan

mukaddem haber verilmekden nâşî rahmen li-hâli’l-ibâdullah liman-ı mezbûra

müceddeden hân ve mahâzîn ve iskele ve câmi‘ ve ebniye-i sâ’ire inşâsına irâde-i

aliyye-i mülûkâne ta‘alluk etmekden nâşî binâ emîni ta‘yîn ve tesyîr olunmuşidi bu

def‘a binâ emîninin vârid olan kâğıdlarında me’mûr-ı binâsı olduğu mahallerin ekseri

karîn-i hitâm ve bin beş yüz keyl mikdârı hınta mevcûd ve sefâin vürûduna muntazır

olduğu ve elli altmış kıt‘a sefâin def‘aten irsâl olunur ise bir hafta zarfında tekmîl

hamûleler ile avdet edecekleri ve tavâif-i Tatar bir tarafdan dahi kesret ü vefret üzere

zahîre nakline müsâra‘at eyledikleri tahrîr olunmağla bu keyfiyyeti reîsler kethüdâsı

ma‘rifetiyle Kapan-ı Dakik tüccârına ve ol havâliden zahîre getürmeğe me’lûf sefâin

rüesâsına i‘lâm ve işâ‘at ve bir gün evvel sermâyeleriyle sefînelerin iskele-i mezbûreye

sevk ve tesyîr eylemelerini tefhîme mübâderet ve siz dahi bu husûsa kemâ-yenbagî

nezâret ve avk u te’hîri mûceb olur hâlâtdan begayet tehâşi ve mücânebet eyleyesiz

deyu

[31a]Hınta ve şa‘îr ve dakikin âhar mahalle gitmemesiçün buyuruldu

İzzetlü yeniçeri ağası

Âsitâne-i Sa‘âdet-âşiyâne’de olan ibâdullahın akvât-ı zarûriyyeleriçün Sevâhil-

i Bahr-ı Siyâh ve Sefîd’den vürûd eden hınta ve şa‘îr ve sâ’ir ecnâs-ı zahâiri etrâf ü

eknâfa teferrukdan sıyânet ve muhâfaza lâzım iken kal‘a kapularında zâbitânın adem-i

takayyüd ve ihtimâmlarından nâşî hınta ve şa‘îr ve dakik misillü zahâiri ba‘zı eşhâs

ebvâb-ı Deraliyye’den ihrâc ve ba‘zen kayıklar ile ve ba‘zen devâbb ve mevâşî ile

Page 101: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

92

taşralara götürdükleri sahîhen haber verilüp bu emr-i nâ-marzâya cesâret edenlerin men‘

ü ref‘leri mühimm ve muktezî olmağla imdi kal‘adan taşra olan fırunlara mu‘tâd üzere

nakl olunan zahâirden mâ‘adâ zahîre kaçırılmaması husûsu kal‘a kapularında olan

kulluk çorbacıları ve sâ’ir zâbitâna gereği gibi tenbîh ü te’kîd birle sırren ve alenen

ebvâb-ı Âsitâne-i Sa‘âdet’den hınta ve şa‘îr ve sâ’ir ecnâs-ı zahâirden bir habbe ve bir

dâne kapulardan taşra salıverilmeyüp ve hafiyyeten zahîre ihrâcı ve sefîne ve kayıklar

ve mevâşî ile ecnâs-ı zahâir nakline cesâret edenler her kim olur ise olsun men‘ ü ref‘ ve

ahz u habs ve huzûrumuza i‘lâm olunmak üzere çorbacılar ve kullukcular ve sâ’ir kal‘a

kapularında [31b]olan zâbitâna tenbîh ü te’kîde mübâderet ve sen dahi ale’d-devâm bu

husûsa nezâret ve tecessüs ü tefahhusdan hâlî olmayarak ebvâb-ı Deraliyye’den

taşralara bir habbe zahîre nakl olunmaması keyfiyyetine mezîd-i ihtimâm ü dikkat ve

hilâf-ı emr-i âlî hareketden kapularda olan zâbitânı tahzîr ve tehdîde mübâderet

eyleyesin deyu

Hınta ve şa‘îr ve ecnâs-ı zahâirin sâ’ir mahallere gitmemesiçün

Fazîletlü Üsküdar kadısı efendi

Kurb-ı civâr-ı saltanat-ı seniyye-i Üsküdar’da sâkin ibâdullahın akvât-ı

zarûriyyeleriçün ceste ceste Deraliyye’den nakl ve tesyîr olunan hınta ve şa‘îr ve sâ’ir

ecnâs-ı zahâirin muhâfazası lâzım iken zâbitânın adem-i takayyüd ve ihtimâmları

sebebiyle ba‘zı eşhâs Bulgurlu ve Kartal yollarıyla kurâlara ve bahren dahi kayıklar ile

ba‘zı mahallere zahâir nakl eyledikleri sahîhen ahbâr olunup bu emr-i nâ-marzâya

cesâret edenlerin men‘ ü ref‘leri mühimm ve muktezî olmağla imdi Kapan-ı Dakik

nâ’ibi tezkiresi olmadıkca hınta ve şa‘îr ve dakikden bir dâne ve bir habbenin bir kurâ

ve bir kasabaya nakl olunmaması husûsuna Üsküdar ustası ve bahren Üsküdar

iskelelerinden kayıklar ile bilâ-tezkire nakl olunmaması emrine Üsküdar çorbacısı

ihtimâm ve dikkat eylemek üzere gereği gibi tenbîh ü te’kîde mübâderet ve sen dahi

sırren ve alenen tecessüs ve tefahhusdan hâlî olmayup [32a]ber-minvâl-i muharrer

karadan ve deryâdan bilâ-tezkire etrâfa bir habbe zahîre nakl etdirilmemesine mezîd-i

ihtimâm ve dikkat ve hilâf-ı emr-i âlî hareket birle nakle cesâret edenlerin ahz u habs ve

huzûrumuza i‘lâm olunmasına mübâderet eyleyesiz deyu

Zahâir nakliçün iskelelerde sefâin tevkif olunmayup gönderilmesiçün

İzzetlü yeniçeri ağası

Page 102: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

93

Bahr-ı Siyâh iskelelerinden eyyâm-ı şitâda Âsitâne-i Sa‘âdet’e pey-der-pey

zahîre nakli olunagelüp Burgos ve Varna iskelelerinde olan anbarlarda külliyyetli zahâir

olup sefâin vürûduna intizâr üzere oldukları zahîre mübâşiri tarafından tahrîr ve inhâ

olunmağla imdi Boğaziçi’nde ve kalafat yerinde olan sefîneleri pey-der-pey irsâl içün

adamlar ta‘yîn ve bir gün evvel zikr olunan iskelelere tesyîr ve kapanda olan sefâini

dahi boşaltdıkca kışlaya bağlatmayup ta‘mîre muhtâc olanları var ise icâleten ta‘mîr ile

eyyâm-ı şitâda sâlifü‘z-zikr iskelelerden zahîre celb eylemeleriçün irsâl ü tesyîre

ihtimâm ve dikkat eylemelerini ta‘yîn eylediğiniz adamlara muhkem tenbîh ve bu bâbda

akçeye tam‘an iğmâz ve müsâmaha edenlerin hakalarından gelineceğini gereği gibi

ifâde ve tefhîm ve gitmekden imtinâ‘ eder olur ise ahz ve te’dîb ederek işbu emr-i

ehemme ziyâde [32b]i‘tinâ ve mübâderet eyleyesiz deyu

Habbâzân zahîre iddihâr eylemeleriçün

İstanbul kadısı fâziletlü efendi

Habbâzân tâifesi altı aylık şitâ zahîresini eyyâm-ı sayfda iddihâr eylemek

şürût-ı nizâmları olmak üzere başmuhâsebede mukayyed olup şürût-ı mezbûreye ri‘âyet

eylemeyenlerin gedikleri ref‘i lâzım iken biraz müddetten berü habbâz tâifesinin ekseri

üç aylık zahîre dahi şitâ içün iddihâr etmeyüp mücâzâtlardan iğmâz olundukca zahîre

iddihârında tekâsülleri müzdâd olup f’i-mâba‘d şürût-ı mezkûrenin kemâ-yenbagî

ri‘âyeti ve kasıma karîb anbarları yoklanup lâ-akall üç aylık zahîresi bulunmayanların

şürût-ı nizâmları mûcebince gedikleri ref‘i musammem ve şimdiye dek cümlesi bu

bâbda îkaz ü inzâr muktezî olmağla imdi nizâm ustalarını ve sâ’ir iktizâ edenleri

getürdüp şitâ zahîrelerini şürût-ı nizâmları mûcebince şimdiden iddihâra mübâderet ve

tevzî‘den hisselerini bilâ-tereddüd kaldırup anbarlarına nakle ve adem-i izâ‘ata dikkat

eylemelerini muhkem tenbîh ve her kim işbu nizâm şürûtuna ri‘âyet etmez ise tevzî‘den

hissesini te’hîr ve âhara teklîf kaydında olup anbarları yoklandıkda lâ-akall üç aylık

müddahar zahîresi bulunmaz ise gedikleri ref‘inden [33a]âhara verileceğini gereği gibi

ifâde ve hilâfına hareket edenlerin hemân haklarından gelinmek içün ism ü resimleriyle

i‘lâm eyleyesiz deyu

Zahâir nakliçün sefâin istîcârı bâbında

İzzetlü defterdâr efendi

Page 103: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

94

Birkaç seneden berü Bahr-ı Sefîd iskelelerinde mübâya‘ası fermân olunan

hıntanın Dersa‘âdet’e nakilleriçün istîcâr olunan sefâine ihtimâm olunmadığından rûz-ı

kasımdan mukaddem gelmeyüp eyyâm-ı şitâya kalmağla bu keyfiyyet lüzûmlu vakitde

hıntanın bu tarafda bulunmamasına bâdî olduğundan başka rüesâ-ı sefâin dahi furtınaya

tesâdüf ile hamûlenin şu mikdârını deryâya ilka eyledik deyu fürûht eyledikleri hınta

içün bahâne ittihâzlarıyla hasârât-ı mîrîyi mûceb olup husûs-ı mezbûreye cümleden

ziyâde ihtimâm olunacak mevâddan olmağla gümrük emîni ağa ile reîsler kethüdâsını

getürdüp işbu emr-i mühimmde zuhûr eden sekte ve halel adem-i ihtimâmlarıdan neş‘et

eylediğini ve eğer bu sene-i mübârekede mübâya‘a sefîneleri ağustosun on beşinden

eylülün âhirine dek cümle iskelelere varup hazır bulunmazlar ise mübâya‘a hıntası

vaktiyle gelmeyüp itlâf ve izâ‘at-ı mîrîye bâ‘is olduklarıçün te’dîb olunacaklarını ve

vâkı‘ olan hasârât kendülerden tazmîn olunacağını gereği gibi tefhîm [33b]ve bu bâbda

kemâl-i dikkat ve basîret lâzımesine ri‘âyet eylemelerini muhkem tenbîh ve istîcâr

olunacak sefînelerin vakt-i mezbûr zarfında iskelelere varmak ve hamûlelerini getürüp

esnâ-i râhda bir kîlesini fürûhtdan mübâ‘adet eylemek şartıyla kefillü sefîneler istîcâr ve

hamûlesini tahammülünden ziyâde tahmîl hîlesinden dahi ihtirâz ile mâdde-i

mezbûrenin her husûsunda lâzıme-i sadâkati ibrâza sarf-ı makderet eylemelerini gereği

gibi te’kîd eyleyüp ma‘âzallah-ı te‘âlâ bu sene-i mübârekede sene-i sâbıka misillü

hareket ile sefâinin vakt-i matlûba dek adem-i zuhûru lâzım gelür ise gümrük emîni

mûmâileyh eşedd-i itâb ile mu‘âteb ve reîsler kethüdâsı dahi nefy ü tagrîb ile tenkîl

olunacaklarını kendülere tefhîm ile ber-vech-i meşrûh bir gün evvel istîcâr ve

tesyîrlerine ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Gelen zahâir der-akab habbâzâna tevzî‘ ve sefîneler avdetiçün

İstanbul kadısı fâziletlü efendi

Eyyâm-ı şitâda havalar müsâ‘id oldukca Bahr-ı Siyâh’da Alçaklar ta‘bîr

olunan iskelelerden Âsitâne-i Sa‘âdet’e zahîre nakli muktezî ve mübâşiri Ali Ağa

ma‘rifetiyle zikr olunan iskelelerde eğerçi ihtimâm olunup lâkin kapan ahâlîsi

taraflarından sermâyeli yazıcılar ve sefâin olmadığına binâen kazâlardan gelen zahîre

[34a]sâhibleri meks eyledikleri haber verilüp keyfiyyet-i mezbûre zahîrenin vaktiyle

adem-i nüzûluna bâdî olup eyyâm-ı şitâda berren naklinde su‘ûbet olmakdan nâşî

şimdiden her kazânın iskelelerine nakl ve der-anbar olunmağa muhtâc olmağla kapan

Page 104: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

95

ahâlîsinden iktizâ edenleri getürdüp zikr olunan iskelelere yazıcılar irsâl ve vürûd eden

haberleri eğlendirmeyüp fîât-ı maktû‘asıyla iştirâ ve der-anbar ve bundan sonra

sefîneler vardıkda bilâ-meks irsâl eylemeleri husûslarını gereği gibi tenbîh ve ihmâl ve

müsâmahadan kemâ-yenbagî men‘ ü tahzîr eyleyesiz deyu

Gelen zahâir der-akab habbâzâna tevzî‘ ve sefîneler i‘âdesiçün

İstanbul kadısı fâziletlü efendi

Allahü‘l-hamd ve’l-mennihi birkaç gün zarfında vürûd edüp eyyâm-ı şitâda

sıklet çekilmemek içün gelen hıntalar birgün evvel ale’s-seviyye habbâzlara tevzî‘ ve

sefînelerden ihrâc ile mevsim-i şitâdan mukaddem sefîneler birkaç sefer eylemeleri

muktezî ve habbâzların ba‘zıları dahi hisselerine isâbet edeni şimdiden almayup

mevsim-i şitâda zahîremiz kalmadı deyu hınta mutâlebesiyle tasdî‘den hâlî olmadıkları

mücerebâtdan olduğuna binâen şimdiden bu husûsu nizâm verilüp herkes hissesini

kaldırup iddihâr eylemek muktezî olmağla [34b]imdi habbâzların nizâm ustaları ve

ihtiyarları ve iktizâ edenlerini cem‘ ve ale’s-seviyye herkes hissesini tamamen alup

icâleten anbarlarına nakl eylemek ve birisi âharın hissesini almadı deyu almamak

husûsları gereği gibi tenbîh ve her kim hissesine isâbet eden hıntayı almakdan istiğnâ

eder ise o makuleleri tasdî‘den tahlîs içün te’dîbini ism ü resmiyle i‘lâm ve mevcûd olan

sefînelerine zahîre celbine gitmek içün cümlesini bir iki gün içinde boşaldup

göndermeğe ihtimâm ve‘l-hâsıl sefâinin icâleten gelmesi ve gelen hıntaları tevzî‘ ve

iddihâr eylemesini gereği gibi dikkat ve hilâfına hareket edenlerin te’dîbini i‘lâma

mübâderet eyleyesiz deyu

Sefîneleri eğlendirmeyüp zahâir nakline irsâlleriçün

Gümrük emîni ağa ve reîsler kethüdâsı

Bahr-ı Sefîd ve Siyâh habbâzlarından Dersa‘âdet’e vürûd eden sefâin kasım

duhûlünden sonraca bulundukları mahallerde rabt ve âmed-şüdden münkatı‘ olmak

eğerçe mu‘tâd olup ancak el-hâlet-i hazihi bi‘l-lutf-ı Allah-ı te‘âlâ incilâ-i hava sûreti

bundan sonra dahi i‘tidâl-i hava me‘mûl ve cenâb-ı hakkdan mes‘ûl ve müstercâ

olmakdan nâşî kasımdan otuz gün murûruna dek bahreyn-i mezkûreyn taraflarına sefâin

âmed-şüd etmeleriyle meskene-i Âsitâne-i Sa‘âdet’de [35a]tevfîr-i zahâir ve sâ’ir

malzemeleri istihsâlini mûceb nice menâfi‘i dahi müstevcib olmağla imdi işbu rûz-ı

kasımdan otuz gün tamamına değin sefâin iskelelerde rabt ü bend etdirilmeyüp Bahr-ı

Page 105: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

96

Sefîd ve Siyâh câniblerine âmed-şüd eylemelerini kapan rüesâsına ve sâ’ir tenbîh iktizâ

edenlere ber-vech-i ekîd tenbîh ü te’kîd eyleyesiz deyu

Fürûht olunan hınta ve şa‘îrin bahâsı eshâbına edâsıçün

Hubûbât nâzırı efendi

Deraliyye’de olan ibâdullahın tevsî‘ ve teksîr-i akvât ve erzâklarıçün sevâhil-i

Bahr-ı Sefîd’den eshâb-ı alâka ve sâ’ir tüccârın getürdükleri hınta ve şa‘îrin ve hubûbât-

ı sâ’ire kapana îsâl eylediklerinde târihiyle cerîdeye ba‘de’l-kayd tevzî‘ olundukdan

sonra îcâb eden bahâları fîât-ı maktû‘asıyla haftalık tertîbi üzere tahsîl oldukca beher

mâh el-akdem fe’l-akdem ka‘idesine ri‘âyet olunarak nevbetile akçeleri edâ etdirilüp

kimesneye gadr ve himâye olunmamak bâbında bundan akdem beyâz üzerine fermân

sâdır olunmuşiken bir müddetten berü ba‘zı tarafdan zuhûr eden iltimâs veyâhûd

bahâne-i âhar ile bu nizâm-ı müstâhseneye halel-târi olup sonradan zahâir getürenler

bahâsını alup mukaddem târihile getürenlerin matlûbları [35b]pes-mânde-i ukde-i te’hîr

olarak mağdûriyyetlerine bâ‘is olduğu sahîhan ahbâr olunmağla imdi fî-mâba‘d

mukaddemâ sâdır olan emr-i âlî mazmûnı üzere amel ve harekete ve tevârüd ve tevzî‘

târihlerine i‘tibâr olunup kemâ-kân el-akdem fe’l-akdem ka‘idesine ri‘âyet ve habbâzân

esnâfına tevzî‘ olunan hubûbâtın bahâları tahsîl olundukca o makule zahâir getürenlerin

târihi zabtına nazar u i‘tibâr olunarak icâb eden bahâları nevbetile teslîm etdirilüp bir

ferde gadr olunmamak husûsuna dikkat ve işbu nizâmın ale’d-devâm vikayesiyle

düstûru‘l-amel tutulmasına dâ’imâ nezâret eyleyesiz deyu

Eshâb-ı zahâire fîât râicesi verilmek içün

İstanbul kadısı fâziletlü efendi

Deraliyye’de olan ibâdullahın teksîr-i akvât ve erzâklarıçün Rum-ili ve Anatolı

taraflarından eshâb-ı alâka ve sâ’ir tüccârın getürdükleri hınta ve şa‘îr ve hubûbât-ı

sâ’ire kapana getürüp târihiyle cerîdeye ba‘de’l-kayd tevzî‘ olundukdan sonra îcâb eden

bahâları fîât-ı râicesiyle ceste ceste tahsîl oldukca beher mâh el-akdem fe’l-akdem

ka‘idesine ri‘âyet olunarak nevbetile akçeleri edâ etdirilüp kimesneye gadr ve himâye

olunmamak bâbında bundan akdem beyâz üzerine fermân-ı âlî sâdır [36a]olunmuşiken

bir müddetten berü ba‘zı tarafdan zuhûr eden iltimâs veyâhûd bahâne-i âhar ile bu

nizâm-ı müstâhseneye halel-târi olup sonra zahâir getürenler bahâsını alup mukaddem

târihile getürenlerin matlûbları pes-mânde-i ukde-i te’hîr olunarak gadr olunduğu

Page 106: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

97

sahîhan ahbâr olunmağla imdi fî-mâba‘d mukaddem sâdır olan mazmûn-ı emr-i âlî

üzere amel ve hareket olunup kemâ-kân el-akdem fe’l-akdem ka‘idesine ri‘âyet ve

habbâzân tâifesine tevzî‘ olunan hubûbâtın bahâları tahsîl olundukca o makule zahâir

getürenlerin târih zabtına nazaran icâb eden bahâları nevbetile teslîm etdirilüp bir ferde

gadr olunmamak husûsuna dikkat ve işbu fermân-ı âlî sicillâta ve cerîde-i kapana sebt

ve kayd birle nizâm-ı merkumun düstûru‘l-amel tutulmasına dâ’imâ nezâret eyleyesiz

deyu

Mübâya‘anın Giresun İskelesi’ne nakl ve meblağını kapu kethüdâsı yediyle

almak içün

İzzetlü defterdâr efendi

Kasaba-i mezkûre ahâlîsi mübâya‘aları olan yirmi bin keyl hınta yerine otuz

bin keyl şa‘îri kapanda râiciyle fürûht olunmak üzere tedârik ve iskeleye nakl ve

Dersa‘âdet’e irsâle ta‘ahhüd birle mübâya‘a sûretinin afvını istid‘â eylediklerine binâen

muktezâ-i ta‘ahhüdlerini ifâ eylemeleri şartıyla [36b]mübâya‘aları afv olunmağla

ta‘ahhüdleri mûcebince zikr olunan hınta ve şa‘îri tedârik edüp Giresun İskelesi’ne nakl

ve tenzîl ve îcâb eden bahâsı cânibin muhassılı Hayreddin Beg tarafından eshâb-ı

zahâire i‘tâ olunarak mîr-i mûmâileyh ma‘rifetiyle sefâin istîcâr ve tahmîl ve

Dersa‘âdet’e gönderilüp kapanda râiciyle fürûht ve habbâzân yedlerinden akçesi

mûmâileyhin bu tarafda kapu kethüdâsı Vânî Ahmed Edendi’ye teslîm olunmak üzere

tanzîm ve iktizâ eden emrini ısdâr ve terkim etdiresiz deyu

Mübâya‘a hıntasını getürmek içün sefâin irsâli bâbında

İzzetlü defterdâr efendi

Birkaç seneden berü Bahr-ı Sefîd iskelelerinden mübâya‘ası fermân olunan

hıntanın Dersa‘âdet’e nakilleriçün istîcâr olunan sefâine ihtimâm olunmadığından ve

rûz-ı kasımdan mukaddem gelmeyüp eyyâm-ı şitâya kalmağla bu keyfiyyet lüzûmlu

vakitde hıntanın bu tarafda bulunmamasına bâdî olduğundan başka rüesâ-i sefâin dahi

furtınaya tesâdüf ile hamûlenin şu mikdârını deryâya ilka eyledik deyu fürûht

eyledikleri hınta içün bahâne ittihâzlarına müeddî ve hasâret-ı mîrîi mûceb olup husûs-ı

mezbûre cümleden ziyâde ihtimâm olunacak mevâddan olmağla gümrük emîni ağa ile

reîsler kethüdâsını getürdüp işbu emr-i mühimmede zuhûr eden sekte ve halel ikisinin

adem-i ihtimâmlarıdan neş‘et eylediği ve eğer bu sene-i mübârekede [37a]mübâya‘a

Page 107: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

98

sefîneleri ağustosun on beşinden eylülün âhirine dek cümle iskelelere varup hazır

bulunmazlar ise mübâya‘a hıntası vaktiyle gelmeyüp itlâf ve izâ‘at-ı mîrîye bâ‘is

olduklarıçün te’dîb olunacaklarını ve vâkı‘ olan hasârât kendülerden tazmîn olunacağını

gereği gibi tefhîm ve bu bâbda kemâl-i dikkat ve basîret lâzımesine ri‘âyet eylemelerini

muhkem tenbîh ve istîcâr olunacak sefînelerin hamûlesi vakt-i mezbûr zarfında

iskelelere varmak ve hamûlelerini tamam getürdüp esnâ-i râhda bir kîlesini fürûhtdan

mübâ‘adet eylemek şartıyla kefillü sefîneler istîcâr ve hamûlesini tahammülünden

ziyâde tahmîl hîlesinden dahi ihtirâz ile mâdde-i mezbûrenin her husûsunda lâzıme-i

sadâkati ibrâza sarf-ı makderet eylemelerini gereği gibi te’kîd eyleyüp ma‘âzallahi

te‘âlâ bu sene-i mübârekede sene-i sâbıka misillü hareket ile sefâinin vakt-i matlûba dek

adem-i zuhûru lâzım gelür ise gümrük emîni mûmâileyh eşedd-i itâb ile mu‘âteb ve

reîsler kethüdâsı dahi nefy ü tagrîb ile tenkîl olunacaklarını kendülere tefhîm ile ber-

vech-i meşrûh bir gün evvel istîcâr ve tesyîrlerine ihtimâm ü dikkat eyleyesiz deyu

Tanzîm-i keyyâl bâbında

Hubûbât nâzırı fazîletlü efendi hazretleri

Kapan-ı Dakik’e vürûd eden bi‘l-cümle hubûbâtın tekmîlinde eshâb-ı hubûbâta

[37b]gadr olunduğunu Selanik ve Yenişehir taraflarından inhâ ve hakk ü adl üzere tekyîl

olunması istid‘â ve istirhâm olunmağla hafiyyeten ahvâlleri teftîş ve istiknâh olundukda

tâife-i keyyâlden ber-nehc-i şer‘î ücretlerini bâyi‘den aldıkdan sonra müşterî olan tâife-i

habbâzân ile yek-dil ve beher kîlede tâife-i merkumûndan dahi ziyâde tekyîl eylemek

içün dörder pâre dahi ahz eyledikleri tahkik olunmağla imdi fî-mâba‘d tarafınızdan

mu‘temed adamlar ta‘yîn ve ale’d-devâm üzerlerine nezâret ile şer‘an bâyi‘den lâzım

gelen ücretlerin aldıkdan sonra müşterî olan habbâzândan rüşvet makulesi bir akçe ve

bir habbe aldırmayup ve alan ve veren ve tâife-i keyyâlândan ibâdullaha gadre cesâret

ederi olur ise te’dîb ve gûşmâl olunacakların gûş-ı hûşlarına ilka ve d-devâm nezâret ve

hilâf-ı rızâ hareket edenlerin te’dîbini i‘lâm eyleyesiz deyu

İcâleten zahâir tevzî‘ ve sefînelerin i‘âdesiçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve hubûbât nâzırı efendi ve kapan nâ’ibi efendi

İnâyet-i bârî ile bu esnâda tevârüd eden zahâir sefîneleri müddet-i vâfîreden

berü Kapan-ı Dakik pîş-gâhında ikamet ve hamûleleri ihrâc olunmadığından avdet

edemedikleri tahkik olunup ve bu vechile sefâinin meksi câiz olur mevâddan olmayup

Page 108: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

99

zahâir-i merkume [38a]icâleten tevzî‘ ve sefîneleri tahlîye birle i‘âdelerine ikdâm ve

habbâzân tâifesinden zahâir almağa adem-i rağbet ve akçesini vermekden ta‘allül ve

muhâlefet ederi olur ise ism ü şöhretleriyle i‘lâma mübâderet eyleyesiz deyu

Sefînelere kumânyalardan ziyâde zahâir men‘içün

İzzetlü yeniçeri ağası

Anatolı ve Rum-ili sevâhillerine pirinç ve kahve ve hubûbât-ı sâ’ire ve nân-ı

azîz nakl ve bey‘ olunması memnû‘âtdan iken ba‘zı kimesneler ve rüesâ-i sefâin ticâret

emiyyesiyle kumânyalardan ziyâde nân-ı azîz ve pirinç ve zahâir-i sâ’ire iştirâ ve etrâf

sevâhillere nakle ictirâ eyledikleri mukaddemâ istimâ‘ olundukda kapuda olan

çorbacılara ve kapucılara ve kol kayıklarıyla geşt ü güzâr edenlere tenbîh-i ekîdi

muhtevî fermân-ı âlî ısdâr olunmuşiken bu esnâda mugâyir-i emr-i âlî yine nakle cesâret

eyledikleri sahîhan haber verilmekle fî-mâba‘d rüesâ-i sefâin ve neferâtı ve gayrılarına

kumanyalardan ziyâde nân-ı azîz ve pirinç ve zahâir-i sâ’ire nakl etdirilmeyüp men‘ ü

def‘lerine ale’d-devâm takayyüd ve ihtimâm olunmak muktezî‘ olmağla imdi

tarafınızdan kal‘a kapularında olan çorbacılara ve kal‘a kapucılarına muhkem tenbîh ve

fî-mâba‘d rüesâ-i sefâin ve neferât ve arkabalarından ticâret edenlere

[38b]kumanyalarıçün muhtâc oldukları nân-ı azîzden mâ‘adâ etrâf iskelelere nakl ve

bey‘ içün nân-ı azîz aldırmayup ve nakilleri memnû‘âtdan olan pirinç ve zahâir-i sâ’ire

nakl etdirilmeyüp men‘ ü def‘lerine şâm u seherde dikkat olunup lâkin bu bahâne ile

iştirâ edecekleri kumânyalarına dahl u taaruzdan mücânebet birle ancak ticâret içün nân-

ı azîz ve pirinç ve sâ’ir zahâir nakl etdirilmeyüp her kim nakle cesâret eder olur ise

derhâl ahz ve kangi mahallden iştirâ ve kimin sefînesine nakl edeceği ba‘de’l-istintâk

Deraliyye’ye ihzârına mübâderet ve bevvâb-ı kal‘adan tama‘a teba‘iyyet ile müsâmaha

ider olur ise def‘ ve yerine mu‘temedün-aleyh kimesneyi nasb ile emr-i âlînin ale’d-

devâm infâzına ihtimâm ve takayyüd-i tam eyleyesiz deyu

Zahâir sefîneleri Alçaklar İskelesi’ne merbût olmamalarıçün

İzzetlü yeniçeri ağası ve gümrük emîni ağa

Sevâhil-i Bahr-ı Siyâh’da Alçaklar ta‘bîr olunan iskelelerinden Âsitâne-i

Aliyye’ye zahâir nakline me’lûf ba‘zı rüesâ-ı sefâin mevsim-i şitâ ve kasım duhûl eyledi

deyu sefînelerini limana rabt eyledikleri istimâ‘ olunup lâkin elhamdülillah ve’l-

mennihi havalarda müsâ‘ade sûretleri rû-nümâ olmağla sefâin-i merkumeden eğer

Page 109: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

100

limana rabt olmuş var ise erbaîn duhûlüne dek me’lûf oldukları vechile zahâir nakline214

sevk ü tesyîr olunmasıçün tarafınızdan mu‘temed adamlar ta‘yîn ile reîsler kethüdâsı ve

sâ’ir tenbîhi [39a]lâzım gelenlere tenbîh ü te’kîd ile erbaîn duhûlüne dek sefâin-i

merkumeden bir sefîne rabt olunmayup Âsitâne-i Sa‘âdet’e zahâir nakline sevk ve

tesyîrine ihtimâm eyleyesiz deyu

Nân-ı azîzin dirhemleri tanzîmiçün

Üsküdar kadısı fazîletlü efendi

Üsküdar ve nevâhîsinde nân-ı azîzin dirhemleri nâkıs tabh ve lâhm dahi narh-ı

cârîden ziyâdeye bey‘ ve sâ’ir me’kûlât ve …(?) dahi narhdan ziyâdeye fürûht olunduğu

haber verilmekle imdi ibâdullahın hasâretden masûn olmalarıçün narh husûsuna gereği

gibi dikkat ve nân-ı azîzi noksân tabh edenleri ve sâ’irlerin zâbitler ma‘rifetiyle ahz ü

te’dîb ve hilâfından hazer ü mücânebet eyleyesiz deyu

Nân-ı azîzin dirhemleri tanzîmiçün

Çekmece-i Sagîr ve Kebîr ve Silivri nâ’ibleri efendiler

Elyevm Deraliyye’de nân-ı azîzin yetmiş beş dirhemi bir pâreye olup civârda

olan mahallerde dahi Âsitâne-i Aliyye misillü ve belki dahi dirhemi ziyâde olarak tabh

ve ibâdullaha bey‘ olunmak lâzımeden iken makarr-ı hükûmetinizde olan habbâzân

tâifesi â‘yânlık iddiâsında olan ba‘zı kimesnelere istinâd ile altmış beş dirhem nân-ı azîz

tabh ve ibâdullaha bey‘ eyledikleri bi‘l-ahbâr ma‘lûm ve aşikâr olmağla imdi

[39b]habbâzân tâifesinin bu makule harekete ictisâr ile memerr-i asâkir-i İslâmiyye olan

kazânızda mârrîn ve âbirîn mübtelâ-i zarûret olmalarına bir vechile rızâ-ı âlî olmadığı ve

fî-mâba‘d dâhil hükûmetizde nân-ı azîzin beher pâreliği akall-ı Âsitâne misillü yetmiş

beş dirhem olmak üzere tabh ve bey‘ ve sâ’ir zahâirin dahi es‘ârını tanzîme dikkat

olunarak ebnâ-i sebîlin istihsâl-i refâhlarına dikkat olunmak matlûb-ı cihân-dârî idiğü

ma‘lûmunuz oldukda bundan böyle havza-i hükûmetinizde vâkı‘ habbâzân tâifesi

Deraliyye misillü yetmiş beş dirhem nân-ı azîz bir pâreye bey‘ eylemelerini ve lâhm ve

hâncıların bey‘ eyledikleri yem ve saman ve sâ’ir ecnâs zahâirin dahi es‘ârı taht-ı

zâbıtaya idhâl ve sûret-i nizâm-ı mümzâ ve mahtûm defter olunup hilâf-ı hareket eder

olur ise li-ecilü‘t-te’dîb ism ü şöhretleriyle Deraliyye’ye i‘lâma müsâra‘at ve siz dahi

214 Burada “nizâmına” kelimesinin üzeri çizilerek bu kelime yazılmış.

Page 110: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

101

tama‘-ı hama mebnî mâdde-i merkumeye adem-i takayyüd ile müsâmahadan begayet

tehâşî ve mücânebet eyleyesiz deyu

Zahâir bahâları navlunculara ba‘de’t-tahsîl verilmesiçün

Fazîletlü İstanbul kadısı efendi ve izzetlü yeniçeri ağası

Kara Deniz’de Rum-ili sâhilinde vâkı‘ Burgos’dan …(?) Boğazı’na varıncaya

dek vâkı‘ olan iskelelerden Âsitâne-i Sa‘âdet’e zahâir iştirâ ve nakl eylemek üzere

Kapan-ı Dakik navluncuları sermâye ile adamlar [40a]ve reîsler gönderüp anlar dahi

iştirâ eyledikleri zahâiri Kapan-ı Dakik’e irsâl edüp kapan nâ’ibi ma‘rifetiyle fıruncılara

tevzî‘ olunagelmek mu‘tâd olup lâkin fıruncılarda hınta bahâsından müctemi‘ olan

akçeler teziyye verilmeyüp edâsında ihmâl bulunduğundan navluncular dahi hınta iştirâ

içün iskelelerde olan adamlarına akçe göndermeyüp akçe vürûdu intizârıyla nice

müddet ol taraflarda beyhûde meks ve tevakkuf üzere oldukları Dergâh-ı mu‘allâ

kapucıbaşılarından zahîre mübâşiri olan Genc Ali Ağa tarafından bu def‘a gelen

tahrîrâtda iş‘âr ve fî-nefsü‘l-emr bu keyfiyyet zahîrenin kıllet üzere tevârüdüne sebeb-i

kavî olduğu aşikâr olup fıruncılar zimmetlerinde hınta bahâsından eshâb-ı zahâirin

müctemi‘ olan akçeleri mübâşeret ve ma‘rifetiniz ile tahsîl ve kendülere teslîm olunan

akçeyi ne tarîk ile mümkün ise adamlarına îsâl eylemeleri husûsu tenbîh ü te’kîd

olunmak ehemm-i mehâmm ve lâzımü‘l-ihtimâmdan olmağla bu husûsa ocak tarafından

mukdim ve muhâssıl adamlar ta‘yîn ve ma‘iyyetlerine taraf-ı şer‘den dahi müdekkik

kâtibler terfîk olunup navluncuların zahâir bahâsından etmekciler zimmetlerinde her ne

mikdâr akçeleri var ise sıhhati ba‘de’t-tashîh alâ-eyy-i hâl birkaç gün zarfında bi‘t-

tamam tahsîl ve navluncuların bu tarafda bulunanlarına teslîm ve bulunmayanların

ortaklarına veyâ vekîllerine ma‘rifet-i şer‘le verilüp [40b]cem‘ ve tahsîl ve kendülerine

verilen akçelerini bir sa‘ât evvel serîan ve âcilen iskelelerde akçeye muntazır olan

adamlarına göndermek üzere cümlesine tenbîh-i ekîd ve akçelerini tamamen irsâl

edinceye dek nezâret ve ihtimâmdan hâlî olmayarak itmâm-ı maslahatı huzûrumuza

i‘lâm eyleyesiz deyu 12 R sene 1179

Memlû zahîre sefâini doğru Kapan-ı Dakik’e gönderilmesiçün

Kavak ustası

Bahr-i Siyâh ve Tuna’dan gelen zahâir sefâini doğru Kapan-ı Dakik’e

yanaşmayup bir geceden ziyâde meks eyledikleri inhâ olunmağla sefâin-i mezkûre cevf-

Page 111: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

102

i leylde zahîrelerini sırren taşra çıkarmak ve itlâf etmek melhûz olduğuna binâen fî-

mâba‘d gelen sefâinin her birine bir mu‘temed adam ta‘yîn ve bir mahalle uğratmayup

doğru Kapan-ı Dakik İskelelesi’ne gönderüp teslîm olunmak muktezî‘ olmağla imdi sen

ki ustasın fî-mâba‘d zikr olunan mahallerden vârid olan sefâinin her bir kıt‘asına

mu‘tâd-ı kadîm üzere tarafından birer mu‘temed adam vaz‘ ve ta‘yîn ve âhar mahalle

uğratmayup ve bir yerde eğlendirmeyüp doğru Kapan-ı Dakik İskelelesi’ne getürüp

teslîm ve teslîmini müş‘ir tezkire ahzıyla avdet eylemesi dahi tenbîh olunarak ale’d-

devâm husûs-ı merkumeye ziyâde dikkat ve ihtimâm ve bir dürlü tesâmuh ve iğmâzdan

tokay-ı tam eyleyesiz deyu

Memlû ecnâs-ı zahâir sefînelerini eğlendirmeyüp Deraliyye irsâli bâbında

[41a]Kavak ustası

Bahr-i Siyâh’dan ecnâs-ı zahâir ve hatab ve kömür ile Âsitâne-i Sa‘âdet’e

vürûd eden sefâinden Kavaklar’da ve Boğaziçi’nde vâkı‘ sâ’ir mahallerde tevakkuf ve

hamûlelerinden bir mikdârını ihrâc eyledikleri ahbâr olunup bir habbe zahîre ve bir kıt‘a

hatab ve kömür ihrâc olunmaması muktezî‘ olmağla imdi Bahr-i Siyâh’ın Anatolı ve

Rum-ili kıyılarından zahâir ile memlû ne mikdâr sefîne vürûd eder ise Kavak’da ve dahi

berülerde eğlendirmeyüp ve bir dâne zahîre ve hatab ve kömür ihrâc olunmamasına

ziyâde ihtimâm ve dikkat ve hilâf-ı emr-i âlî hareket olunduğu mesmû‘ olur ise bir dürlü

cevâba kadir olmayacağını fikr ü mülâhaza ile bu husûsa gayetü‘l-gayete sarf-ı vüs‘ ü

kudret eyleyesiz deyu

Zahâir sefâini kışlaya bağlanmayup zahâir nakline gönderilmesi bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası215

Allahü‘l-hamd şiddet-i hava mülâyemete tebdîl olmağla ecnâs-ı zahâir ve

hatab ve kömür sefâini ve kayıkların âmed-şüd edecekleri vakitler rû-nümâ olmağla

şimdiyedek muvâfık-ı havaya intizâren Âsitâne ve havâlîsi iskelelerinde ve

Boğaziçi’nde Anatolı ve Rum-ili kıyılarıyla Kavak’a varınca ne mikdâr sefâin ve kayık

var ise bir an ve bir dakika tevakkuf etdirilmeyüp icâleten ve müsâra‘aten mu‘tâd ve

me’lûf oldukları iskelelere bâd-bân-gûşâ-yı azîmet etdirilmeleri mühimm ve muktezî‘

olmağın imdi Kapan-ı Dakik [41b]ve Ayakapusu ve Fenâr ve Balât İskelesi ve

215 Derkenar.

Page 112: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

103

Hasköy’den Tophane’ye ve Tophane’den Boğaziçi’nde vâkı‘ Arnavudköyi ve İstinye ve

Tarabya ve Kavak’a varınca Anatolı ve Rum-ili kıyılarında çenber ve çekelve ve sâ’ir

ecnâs-ı zahâir ve hatab ve kömür nakl eder ne mikâr sefîne ve kayıklar var ise kışlaya

bağlanmayup ve Âsitâne-i Sa‘âdet’de zahâir ile memlû sefîneler bulunur ise der-akab

zahîrelerini ihrâc ve mu‘accelen donadup me’lûf oldukları mahallere irsâl ve şiddet-i

şitâ vuku‘ndan mukaddem kesret ü vefret üzere zahâir ve hatab ve kömür nakl ve tesyîr

eylemeleriçün tarafından adamlar ta‘yîn ile rüesâ-i sefâine ferden-ferdâ tenbîh ü te’kîd

etdirdikden sonra bu husûsu boş bırakmayup daimâ tecessüs ü tefahhus ve hilâf-ı emr-i

âlî hareket ve batâ’et üzere hareket eden eshâb-ı sefâini Kavak Kal‘ası’na kal‘a-bend ve

sefîneleri Boğaz’dan taşra çıkmadıkca kal‘a-i merkumeden ıtlak olunmamalarına

mezîd-i ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Gümrük emîni ağaya tasarruf olunarak

Itlak olunmamalarına mezîd-i ihtimâm ve dikkat eylemesiçün izzetlü yeniçeri

ağasına buyuruldu tahrîr olunmağla tarafından mahsûs adam ta‘yîn olunup icâleten ve

müsâra‘aten sefâin-i merkumeyi Boğaz’dan taşra ihrâcına ve zahâir ve hatab ve kömür

nakline tes‘yîr etdirmeğe sarf-ı mâ-hasal-ı miknet eyleyesiz deyu

[42a]Şitâ duhûlune binâen merbût olan sefâinin zahâire sevkiçün

İzzetlü yeniçeri ağası

Âsitâne-i Aliyye ve havâlisinde olan min-küllü’l-vücûh ibâdullahın refâh-hâl

ve terfîh-bâlları husûsu emr-i müstahseneden olup eyyâm-ı şitâ hulûl etmekden nâşî

sayf misillü sefâin ile ecnâs-ı zahâirin pey-der-pey Deraliyye’ye nakl ve tesyîrinde

kemâl-i ihtimâm lâ-büdd ü lâzım iken eshâb-ı sefâinin adem-i i‘tikadlarına binâen

sefînelerin bir mahalle rabt ü bend etmeleri ihbâr ve bu vechile ibâdullahın tazyîk-i

maâşlarına bâdî ve mûris-ekdâr olmağın imdi Kapan-ı Dakik ve Ayakapusu ve Fenâr ve

Balât İskeleleri ve Hasköy ve Tophane ve Arnavudköyi ve İstinye ve Tarabya sâhilleri

ve Tekfûr’dan Anatolı ve Rum-ili Kavakları’na varınca ol havâlilerde rabt olunmuş

zahâir sefînelerinden üç direkli ve şayka ve vılık ve çekelve ve hatab ve kömür

çenberleri bundan böyle avn-ı inâyet-i Hudâ birle müsâ‘ade-i havalar müsâdefe etdikce

me’lûf oldukları iskelelerden Âsitâne-i Sa‘âdet-medâr’a ecnâs-ı zahâir ve hatab ve

kömür nakliçün mu‘temedün-aleyh ocak yazıcılarından bir yazıcı ta‘yîn ve reîsler

kethüdâsı ma‘rifetiyle eshâb-ı sefâin ve rüesâlarına tenbîh ü te’kîd eyleyüp şöyleki bu

Page 113: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

104

husûsun temşiyyet ve nizâmına ta‘yîn olunan kimesnelerin [42b]tekâsülü ve eshâb-ı

sefâinin tesâmuhu ihbâr olunur ise haklarında lâzım gelen te’dîbleri icrâ olunacağı

gereği gibi kendülere tefhîme mübâderet ve hilâfından gayetü’l-gaye hazer ve

mücânebet eylemeleriçün mezîd-i ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Deraliyye’den âhar mahalle ecnâs-ı zahâirin men‘i bâbında

Gümrük emîni ağa

Âsitâne-i Sa‘âdet’den Bahr-ı Sefîd ve Siyâh taraflarına bilâ-fermân pirinç ve

kahve ve sâ’ir ecnâs-ı zahâir mürûrına ruhsât verilmek ez-kadîm memnû‘âtdan

olduğundan bu husûs içün vakit vakit tenbîhden hâlî olunduğu yoğiken bu esnâda Bahr-

ı Siyâh cânibine giden sefâine hafiyyeten pirinç vaz‘ ve nakl olunduğu ve bu misillü

zahâirin nakl olunmamasıçün giden sefâinin yoklanmasına me’mûr olanların müsâmaha

eyledikleri istimâ‘ olunmağla imdi fî-mâba‘d bu husûsa me’mûr olan kol kayıklarına

süvâr olanlar ve hisâr gümrüğü nâzırı ve sâ’ir me’mûrîn o misillü İstanbul’dan Bahr-ı

Sefîd ve Siyâh’a âzim olan sefâini yoklayup bilâ-fermân zahâir vaz‘ olunmuş bulunan

sefâini tevkif ve reîsini mahbûsen bu tarafa irsâl ve sefînesini Tersâne-i Âmire’ye rabt

olunmak üzere gümrük tarafına tesyîr eylemelerini her birlerine başka başka tenbîh ü

te’kîd edüp şöyle ki bu husûsa me’mûr olanların [43a]bundan sonra tesâmuh ve

tekâsülleri haber verilmek lâzım gelür ise haklarında lâzım gelen te’dîbâtları icrâ

olunacağı bî-iştibâh olduğu kendülere ifâde ve tefhîm ve ana göre basîret üzere hareket

ve hilâfından gayetü’l-gayete hazer ve mücânebet eylemelerini tenbîh-i ekîde mezîd-i

ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu Gurre-i RA sene 1207

Taşraya ecnâs-ı zahâir naklinden men‘ olunmak bâbında

İzzetlü bostancıbaşı ağa

Âsitâne-i Sa‘âdet’den taşraya pirinç ve zahâir nakli memnû‘âtdan olmağla

Âsitâne-i Aliyye ve havâlisi iskelelerinden avdet eden kayıklarda râkib ve sefînelünün

kumanyalarından mâ‘adâ her kimin kayığında çuvâl ve zenbîl ile pirinç bulunur ise ahz

ve cesâret edenler ile sefîne reîsi ihzâr bâbında gümrük emîni ağaya ekîd buyuruldu

ısdâr ve tahzîr ve tehdîd olunmağla imdi tarfınızdan kol kayıklarıyla geşt edenlere bu

husûsu ifâde ve anlar dahi subh ü mesâ dikkat ve etrâfda fürûht kasdıyla

kumanyalarından mâ‘adâ her kimin kayığında çuvâl veyâ zenbîl ile külliyetlü pirinç

bulunur ise sefîne reîsi ile pirinç-i mezbûrun sâhibini huzûrumuza ihzâra dikkat ve

Page 114: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

105

Kavak ustasına dahi mü’ekkid buyuruldu ile te’kîd olunduğu ma‘lûmunuz oldukda

fermân olunduğu üzere bu husûsa ihtimâm ve nezâret eylemek içün [43b]tarafınızdan

dahi muhkem tenbîh birle husûs-ı mezbûra dâ’imâ nezâret ve hilâf-ı emr-i âlî pirinç ve

zahâir-i sâ’ire firâr etdirenleri ahz ü ihzâra i‘tinâ ve dikkat eyleyesiz deyu 14 R sene

1179

Nezâret-i sadr-ı a‘zamîde olan imâretlerin nân-ı azîzin tanzîfiçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve evkaf müfettişi efendi

Allahü‘l-hamd ve‘l-mennihi işbu sâl-ı meymenet-iştimâlde hıntanın kesret ü

vefreti olmakdan nâşî nezâretimizde olan evkaf imâretlerinde tabh olunan nân-ı azîz hâs

ve beyâz işlenmesi matlûb olmağla imdi evkaf-ı mezbûr mütevellîsi ve kâtibleri ve

rûznâmçecileri ma‘rifetiyle evkaf-ı mezbûrenin imâretleri dakiklerinin fîâtı kat‘ı

bâbında mukaddemâ sâdır olan fermân-ı âlî mûcebince be def‘a dahi mûmâileyhim

ma‘rifetiyle nân-ı azîzin hâs ve beyâz işlenmesiçün imâret-i mezbûrenin dakikleriyle

nân-ı azîz fîâtı kat‘ına ihtimâm ü dikkat ve ne vechile nezâret ve temşiyyet verilür ise

huzûrumuza arz ve i‘lâma müsâra‘at eyleyesiz deyu

Fîât kat‘ıçün

Fazîletlü İstanbul kadısı efendi ve evkaf müfettişi efendi

Yetmiş sekiz senesinde nezâretimizde olan evkaf-ı şerîfe imâretlerine verilen

dakikin bundan mukaddemce verilen nizâma tatbîk ile [44a]kat‘-ı fîât muktezî olmağla

mütevellîleri ve kâtibleri hâzır oldukları hâlde nizâm-ı merkume tatbîk ile dakik-i

mezbûrun fîâtını kat‘ ve i‘lâm eyleyesiz deyu

Evkaf-ı sadr-ı âlî imâretlerine zahîre matlûbu bâbında

Fazîletlü İstanbul kadısı efendi

Sultân Selim Câmi‘i Şerîfi İmâreti’çün dokuz bin kil ve Sultân İmâreti’çün üç

bin kil ve Ebü’l-feth Sultân Mehmed İmâreti’çün dokuz bin kil ve Süleymâniye

İmâreti’çün altı bin kil ve Galata Sarayı’çün iki bin beş yüz kil hıntanın taşradan

mübâya‘a ve nakliçün her birine başka başka tuğrâlı emr-i âlî verilür iken mütevellîleri

kapandan dahi zikr olunan imâretler içün hisse verilmesini taleb eylediklerinde

kapanlular dahi sizin taşradan getürdiğiniz zahîreyi toğru getürüp kapana teslîm

Page 115: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

106

ederseniz kapandan dahi size hisse veririz getürdiğiniz zahîreyi fırancıla216 fırunlarına

fürûht ediyorsanız bu sûretde hisse vermeyüz deyu beynlerinde nizâ‘ vuku‘ı haber

verilüp bu husûs vâkı‘ olduğu hâlde ibâdullahın nân-ı azîz husûsunda muzâyakalarına

bâ‘is bir keyfiyyet olmağla imdi zikr olunan imâretlerin her birine senede ne mikdâr

hınta sarf olunageldiğini [44b]ve taşradan getürdükleri hınta kâfî midir yohsa kapandan

hisse taleb eylemeleri getürdükleri hıntanın kifâyesine mi mebnîdir ve fırancıla

fırunlarına fürûht eyledikleri vâkı‘ midir bu mâddeye mezîd-i dikkat ve ihtimâm ederek

tahkik ve nizâma rabtı ehemm umûr-ı lâzımeden olduğuna binâen bu husûsları kapan

nâ’ibi ve kapan hâcıları ve kethüdâları ve nizâm ustaları ve sâ’ir eshâb-ı vukufdan sırren

ve alenen taharrî ü tecessüs ve vuku‘ı üzere tahkik ve i‘lâm eyleyesiz deyu Gurre-i M

sene 1203

Peksimat tabhıçün

İstanbul ve Haslar ve Galata ve Üsküdar kadıları fazîletlü efendiler ve izzetlü

sekbânbaşı ağa ve Galata voyvodası ve Üsküdar ustası

Bi-mennihi te‘âlâ evvel-i bahâr-ı huceste-asârda ihrâcı musammem olan

donanma-ı hümâyûn kalyonları levendâtına i‘tâsı iktizâ eden mîrî peksimatın tekmîline

lâzım gelen on beş bin kantâr peksimatdan on iki bin kantârı fırancılacı ve üç bin kantârı

dahi çörekci fırunlarında tabh etdirilmesi fermân olmakdan nâşî peksimât-ı mezkûrun

lâzımesinden olan dakik izzetlü defterdâr efendi ma‘rifetiyle tersâne-i âmire

anbarlarından ceste ceste fırancılacı ve çörekci fırunlarına tevzî‘ [45a]ve seri‘ân tabh ve

tekmîl etdirilmesi husûsuna dikkat olunmak üzere kapan nâ’ibi efendiye ve sâ’ir iktizâ

edenlere tenbîh olunmağla imdi keyfiyyet ma‘lûmunuz oldukda siz dahi hükümetiniz

dâhilinde vâkı‘ fırancılacı ve çörekci kethüdâları ma‘rifetleriyle ber-vech-i ta‘dîl

tahammüllerine göre fırunlarına tevzî‘ ve taksîm etdirilen sâlifü’z-zikr peksimatın bilâ-

ta‘allül tabh eylemelerini fırun eshâbına ale’l-infirâd tenbîh ü te’kîde dikkat ve içlerinde

mugâyir-i emr-i âlî arada ta‘allül ve muhâlefet edenleri olur ise dükkân ve fırunları sedd

ü bend olunacağını gûş-i hûşlarına ilka ederek bu emr-i ehemmin bir sa‘ât evvel

temeşşîyeti husûsuna bi’l-ittifâk ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

İs‘âr-ı zahâir nizâmına dâir

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

216 Frangiola, Şemseddin Sami, Kânus-i Türkî

Page 116: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

107

Fî-Allahü’l-hamd ve’l-mennihi işbu sene-i mübârekede hubûbât ve zahâir ve

havâyic-i ibâda müte‘allik eşyâ-i sâ’irenin kesret ve bereketine nazaran bahâları hadd-i

i‘tidâlde olmak lâzımeden iken erbâb-ı ihtikârın tama‘ ve mefsedetlerine mebnî her nev‘

eşyânın bahâsı tenezzül bulmayub galî bahâ ile bey‘ olunduğu tahkik-gerde-i

hilâfetpenâhî buyurulmakdan nâşî gerek hubûbât ve gerek zahâir ve havâyicden olan

eşyâ-i sâ’irenin hadd-i i‘tidâl üzere bey‘ olunması sûretinin [45b]istihsâli bâbında hatt-ı

hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i sudûr olmağla imdi mazmûn-ı hatt-ı hümâyûn

ma‘lûmunuz oldukda mûceb ve muktezâsı üzere âmel ve hareket birle iktizâ-i vakt ve

hâle göre bey‘ olunan zahâir ve eşyânın hadd-i i‘tidâl üzere bey‘ etdirilmesi husûsuna

mübâderet ve bu husûsa ale’d-devâm nezâret birle hilâf-ı hareket ederi olur ise li-eclü’t-

te’dîb isim ve şöhretleriyle huzûrumuza i‘lâma müsâra‘at eyleyesiz deyu

Bir ve iki pârelik simidden ziyâde üç dört pârelik tabh olunmaması

İstanbul ve Eyüb ve Galata ve Üsküdar kadıları fazîletlü efendiler

Simitci dükkânlarında fi’l-asl tabh ve i‘mâl olunagelen bir ve iki pârelik

simitden mâ‘adâ bu esnâda üçer dörder pârelik simit tabh ve i‘mâl ile tablekâr ve

destgâhdârlar üçer pârelik simiti fark müşkil olduğundan dört pâreye fürûht eyledikleri

ve dört pâreliği dahi noksân-ı fâhiş olup muâheze oldukda üç pârelikdir deyu cevâb ile

tahlîs-i girîbân eyledikleri tahkik olunmakdan nâşî fî-mâba‘d üç ve dört pârelik simit

tabh ve i‘mâl olunmaması irâde olunmağla imdi keyfiyyet bu gün dâhil-i Dârü’s-

saltana’da bulunan simitci dükkânları ustalarına derhâl tenbîh ü te’kîd etdirdüp ba‘de’l-

yevm dirhemi tamam olarak [46a]bir ve iki pârelikden gayrı üç ve dört pârelik simit bir

mahallde tabh ve bey‘ olunmayup men‘-i küllî ile men‘ ü def‘ine mezîd-i ihtimâm ve

dikkat-i tam eyleyesiz deyu

Peksimat içün dakik verilmesi

İzzetlü defterdâr efendi

Peksimatcıbaşı merkumun matlûb eylediği zahîre tekmîlen kendüye verilse

dahi vaktinde tabh edeceği peksimat yine hâzır bulunmayacağı aşikâr olmağla bu def‘a

merkumun me’mûr-ı tabhı olduğu peksimat içün verilecek zahâir ikişer bin olarak

tedrîcle verilmek ve ale’t-tedrîc verildikce evvel verilen zahâiri peksimat tabh ve tekmîl

edinceye dek tarafınızdan mu‘temed bir adam peksimat fırununda ikamet ile nezâret

etmek ve verilen zahîreyi tamamen tabh eyleyüp yedinde zahîre kalmadığı sûretde

Page 117: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

108

tarafınızdan ta‘yîn olunan adam gelüp haber vermek şartıyla nizâma rabt idüp takrîriniz

mûcebince muhallefât bahâsından defter olan meblağı ücret-i tabhıyesine mahsûb ile

mâ‘adâsını nakden i‘tâ ve zahîre bahâsından defter olan meblağı dahi aynı zahîreye

istibdâl ile hınta matlûbuna takas olunup bu def‘a mevcûd anbardan [46b]ale’l-hesâb iki

bin keyl dakik i‘tâsını tanzîm eyleyesiz deyu

Soğucağa peksimat tertîbi

İzzetlü defterdâr efendi

Evvel-i bahârda Soğucak seraskeri vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Battal Hüseyin

Paşa hazretleri ma‘iyyetlerine me’mûr asker içün otuz bin kantâr peksimatın tertîbi

muktezî olmağla imdi sevâhilde mevcûd ne kadar peksimat var ise ba‘de’t-tahkik ol

mikdâr kantâr peksimatın tertîbi husûsuna tanzîm eyleyesiz deyu

Soğucağa altı aylık zahîre içün

İzzetlü defterdâr efendi

Hâlâ Soğucak cânibi seraskeri vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Battal Hüseyin Paşa

hazretleri evvel-i bahârda Kuban boyundan düşman üzerine me’mûr olduğuna binâen

ma‘iyyet-i müşârünileyhde bulunacak asâkirin yirmi bini piyâde ve on bini süvâri olarak

otuz bin nefer farz ile iktizâ eden altı aylık zahîrelerinin şimdiden tanzîmine ibtidâr

olunması lâzımeden olmağla Bolu ve Kastamonu ve Sinop ve Samsun ve Cânik

taraflarından Soğucağa müretteb zahâirden elyevm iskelelerde mevcûdeden ve kusûr-ı

müceddeden tertîbi ne mikdâr iktizâ eder tashîh ve tahkîk birle serian takrîriniz ile ifâde

eyleyesiz deyu

[47a]Zahâiri muhtekirden men‘ içün

Fazîletlü İstanbul kadısı efendi ve izzetlü sekbânbaşı ağa

Âsitâne-i Sa‘âdetde mukîm ibâdullahın muhtâc oldukları her bir şey râîcü’l-

vakt üzere ibâdullaha bey‘ ü fürûht ve muhtekir tâifesi vaz‘-ı yed etmemeleri içün hatt-ı

hümâyûn şeref-sudûr olmakdan nâşî dahi te’kîden tenbîh olunmuşidi el-hâlet-i hazihi

İstanbul kapularında olan bi’l-cümle iskelelere hatab ve kömür ve bostân mahsûlü ve

sâ’ir eşyâyı muhtekir tâifesi ve manâv yazıcıları mâl eshâbından rahîs bahâ ile iştirâ ve

iddihâr ve elden ele geçerek ibâdullaha galî bahâ ile fürûht ve ibâdullahın zarar ve

hasâretlerini mûceb harekâtları ma‘lûm olmağla kerâsteden masnû‘ ihdâs eylediklerini

Page 118: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

109

kal‘ ü hedm ü tehdîd ile fî-mâba‘d cesâret etmemelerin tenbîh edüp nizâmına ihtimâm-ı

lâzıme-i zimmet ale’l-husûs sizin nezâretinizden olmağla imdi tarafınızdan mu‘temed

adamlar ta‘yîn ve Eyüb-i Ensârîye varınca iskelelerde olanları men‘ ü zecr ve taşradan

gelen hatab ve kömür çıkaracak mahalleri olmağla sebzevât ve bostân mahsûlü misillü

eşyâya müzâyakaların def‘ ve izâleye müsâra‘at ve fî-mâba‘d eğer vaz‘-ı yed eder olur

ise icrâsıçün isim ve şöhretleriyle defterini arz ve takdîme bezl-i tâb ü tüvân ve sermû

hilâf-ı hareketden ictinâb eyleyesiz deyu

[47b]Değirmânlarda işleyen amelenin nizâmıçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye ve muzâfâtı olan Eyüb ve Galata ve Üsküdar’da vâkı‘

değirmânlarda işleyen amele ne mikdârdır ve her bir değirmânda işleyen amele mikdâr-ı

kifâyeden dûn olmak üzere başka başka mikdârlarını tahrîr ve defter edüp birbirlerini

kefîle rabt ve içlerinden biri diyâr-ı âhara ya sılaya azîmet yâhûd âhar kâra sülûka niyyet

eyledikde birinden değirmân işlemek üzere bir âharı alınmadıkca merkuma izin ve

ruhsât verilmemek üzere taht-ı zâbıtaya idhâlleri muktezî olmağla imdi tarafınızdan

mahsûs adamlar ta‘yîn olunup Âsitâne-i Aliyye ve muzâfâtından olan değirmânların

ameleleri mikdâr-ı kifâyeden dûn olmamak üzere her bir değirmânda olan amele başka

başka tahrîr ve defter olunup içlerinden biri çıkmak murâd eyledikde yerine âharını

getürmedikce izn ü ruhsât verilmemek üzere iktizâ edenlere gereği gibi tenbîh ü te’kîd

ve taht-ı zâbıta ve hüsn-i nizâma rabt ve ifrâğ olunup verilen nizâm-ı müstahseneyi ve

mikdârlarını mübeyyin defterini huzûrumuza arz ve i‘lâm eyleyesiz deyu S 20 sene

1179

Îd-i adhâda zebh olunan karâbînin fazalâtı taşra atılmamak içün İstanbul ve

Eyüb ve Galata ve Üsküdar kadılarına ve sekbânbaşı ve bostâncıbaşı ve Galata

voyvodasına [48a]münâsibi vechile tasarrufla başka başka buyuruldu

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

İşbu îd-i adhâ-ı meserret-fermâda zebh olunacak karâbînin baş ve ciğer ve

ayak ve fazalâtı miyân-ı esvâk ve bâzar ve kûçe ve bucaklara ilka ile râyiha-i kerîhe

hudûsuna sebeb ü illet olanların ve bâ-fermân-ı âlî memnû‘âtdan olan nisvân tâifesinin

esvâk ve mahallât aralarında geşt ü güzârlarının men‘ ü def‘leri mühimm ve muktezî

olmağla imdi mahallât imâmlarını meclis-i şer‘e da‘vet ve işbu îd-işerîfin ibtidâsından

Page 119: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

110

hitâmı hengâmına dek tâife-i nisvân esvâk ve bâzara çıkmayup mahallât aralarında

gezmeyüp büyûtlarında karar etdirilmesi ve kurbânların baş ve ciğer ve ayak ve sâ’ir

fazalâtı miyân-ı esvâk ve bâzar ve bucaklara ilka olunmaması husûslarının tenbîh ü

te’kîd ve herkim fermân-ı âlîye mugayir hareketde bulunur ise gereği gibi te’dîb

olunacakları muhakkak idiğünü her bir imâma mahalleleri ahâlîlerine alâ vechü’t-tehdîd

ifâde ve ifhâma mübâderet eylemeleriçün cümlesine mazmûn-ı emr-i âlîyi i‘lân ü işâ‘at

eyleyesiz deyu

Rûz-ı hızırdan mukaddem kuzu ve oğlak zebh ve bey‘ ü şirâsından men‘i

bâbında yeniçeri ağasına ve bostâncıbaşı ağaya ve cebeci ve topcubaşıya ve Galata

voyvodasına başka başka buyuruldular

İzzetlü bostâncıbaşı ağa

[48b]Rûz-ı hızırdan mukaddem kuzu ve oğlak zebh ve fürûht olunması

memnû‘âtdan iken Üsküdar ve havâlîsi ve Hâslar ve Sa‘âbâd ve Beşiktaş ve

Boğaziçleri’nde vâkı‘ emâkinde çiftlik ve ağnâm eshâbı kalpaklık içün cildine ve

sürünün ahzına ve lahmını ziyâde bâhâya fürûhtûna mebnî217 tama‘-ı hama teba‘iyyet

ve şimdiden kuzu zebh ve ba‘zı adamlara bey‘ anlar dahi subh ü mesâ hafiyyeten

Âsitâne-i Sa‘âdet’e nakl ve ba‘zı eşyâ derûnuna ta‘biye ve kapulardan imrâr ve fürûhta

ictisâr eyledikleri ihbâr olunduğuna binâen kemâ-fi‘s-sâbık men‘ ü def‘i ve zebh ve nakl

ve fürûhtuna cesâret edenlerin ahz ve te’dîbleri mühimm ve muktezî olmağla imdi zabt

u rabtı uhde-i ihtimâmınıza muhavvel olan mahallerde vâkı‘ eshâb-ı ağnâm çiftlikâna

mazmûn-ı emr-i âlîyi işâ‘at ve ifhâm ve eğer rûz-ı hızırdan mukaddem kuzu ve oğlak

zebh ve fürûhta cesâret ederler ise fürûht edenler ahz ü istintâk ve zebh ve fürûht

edenler mübeyyen olduğu gibi ibreten li‘s-sâ’irîn kal‘a-bend olunacakları muhakkak

olduğunu sâmime-i hûşlarına ilka ve ifâde eyledikden sonra havâlî-i merkume ustalarına

dahi ber-vech-i muharrer tenbîh ve rûz-ı hızırdan mukaddem husûs-ı mezbûra takayyüd-

i tam ve sırren ve alenen nakl ve bey‘ine ictisâr edenleri bilâ-tevakkuf ahz ve

Deraliyye’ye ihzâr eylemelerini her birine tavsiye ve muhkem tenbîh ü te’kîd eyleyesiz

deyu

Yeniçeri ağasına yazılan buyurulduda tasarruf olunarak

217 Derkenar.

Page 120: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

111

Zabt u rabtı uhde-i ihtimâmınıza müfevvez olan mahallerde ve kal‘a

kapularında [yanda] kalpaklık içün cildine ve sürünün ahzına ve lahmını ziyâde bahâya

fürûhtuna mebnî [49a]çorbacılara ve kul çukadarına mazmûn-ı emr-i âlîyi işâ‘at ve

ifhâm

Cebecibaşı ağaya yazılan buyurulduda tasarruf olunarak

Rûz-ı hızırdan mukaddem kuzu ve oğlak zebhi memnû‘âtdan olmağla vakt-i

mezbûrdan mukaddem hafiyyeten nakl ve fürûhta cesâret edenleri ahz ve te’dîbleri

icrâsıçün Deraliyye’ye ihzâr olunması muktezî olmağla imdi zabt u rabtı uhdelerinde

olan mahallerde vâkı‘ zâbitâna tenbîhe ve subh ü mesâ dikkat ve herkim zebh olunmuş

kuzu ve oğlak nakl ve fürûhtuna cesâret eder ise gerhâl ahz ve kimler zebh ve kendüye

kimler bey‘ eylediğini istintâk ve takrîrleriyle Deraliyye’ye ihzâr eyleyesiz deyu

Topcubaşı ağaya yazılan buyurulduda tasarruf olunarak

Uhde-i ihtimâmınıza muhavvel olan Tophâne ve sâ’ir mahallerde me’mûr olan

zâbitâna ve kul çukadarına emr-i âlî işâ‘at ve ifhâm

Galata voyvodasına yazılan buyurulduda tasarruf olunarak

Zabt u rabtı uhde-i ihtimâmınıza muhavvel olan Galata ve havâlîsinde ba‘zı

çiftliklerde gezer zâbitâna emr-i âlî işâ‘at ve ifhâm

Kapudan paşaya yazılan buyurulduda tasarruf olunarak

İzzetlü rif‘atlü vezîr-i mükerrem kapudan paşa hazretleri

Kalyonculuk iddiâsında olan ba‘zı eşhâs nefs-i Kasımpaşa ve havâlîsinde

alenen kuzu zebh ve fürûhtuna cesâret edenler [49b]her kim ise ahz ve istintâk olunup

zebh ve fürûht edenler müte‘ayyin olduğu gibi ibreten li’l-gayr muhkem kal‘a-bend

olunacakları muhakkak olduğunu sâmime-i hûşlarına ilka ve ifâdeye mübâderet ve rûz-ı

hızıra dek husûs-ı mezbûra takayyüd-i tam ve sırren ve alenen kuzu ve oğlak zebh ve

fürûhtuna ictirâ edenleri bilâ-tevakkuf ahz ve Deraliyye’ye ihzâra müsâra‘at

eylemelerini bi’l-cümle zâbitâna tenbîh ü te’kîde ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Kuzunun başsız ve ciğersiz fürûhtu

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve izzetlü yeniçeri ağası ve kassâbbaşı ağa

Page 121: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

112

Rûz-ı hızırdan on beş gün sonra zebh olunan kuzunun başsız ve ciğersiz

ibâdullaha fürûhtu mu‘tâd iken bu sene-i mübârekede rûz-ı hızır mürûr edeli eyyâm-ı

kesîre olup henüz baş ve cigeri ihrâc olunmayup hilâf-ı mu‘tâd olmağla imdi bi‘l-cümle

kassâb ve çarıkcı ustalarını huzûr-ı şer‘e da‘vet ve fî-mâba‘d zebh ve ibâdullaha fürûht

olunan kuzu başsız ve ciğersiz fürûht olunmak üzere cümlesine alâ vechü’t-tehdîd

tenbîh-i ekîd eyleyesiz deyu

Kassâbların nizâmıçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve izzetlü sekbânbaşı ağa

Kassâbbaşı ağa ve kassâblar kethüdâsı ve ustalarını ve ağnâm getüren celebleri

huzûr-ı şer‘e ihzâr ve tarafîne gadr ve himâye olmayarak bir hüsn-i [50a]nizâma rabt ve

iktizâ eden nizâmını i‘lâm eyleyesiz deyu

Üsküdar’da zebh olunan ağnâmdan İznikmîd ve Gegbüze Karamürsel’e

gitmemek

Üsküdar kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Sa‘âdet havâlîsinde tevzî‘ olunan ağnâmdan Üsküdar kassâblarına

verilen hisse-i ağnâmı nefs-i Üsküdar’da sâkin ibâdullah içün zebh ve bey‘ etmek lâzım

iken kassâb tâifesinden ba‘zıları tama‘-ı hama ittibâ‘en İznikmîd ve Gegbüze ve

Karamürsel taraflarına vakt vakt ağnâm-ı mezbûreden nakl ve fürûht eylememelerini

muhkem tenbîh ve hafiyyeten ahvâllerini tefahhus idüp bundan sonra mugayir-i tenbîh

herkim mahall-i âhara ağnâm nakl ve bey‘ eder ise zâbıta ma‘rifetiyle ahz ve haps ve

te’dîbini i‘lâm eyleyesiz deyu

Ağnâm vüs‘at gelmekle narhdan ziyâdeye fürûht olunmamak içün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve izzetlü sekbânbaşı ağa

Bundan mukaddem külliyetine mebnî zebh ve fürûht olunan lahm-ı ganemin

kıyyesini rûz-ı hızır duhûlüne dek ba‘zı esbâba mebnî şevvâl-i şerîfden dört pâre

ziyâdeye bey‘ içün cümle ma‘rifetiyle tanzîm ve i‘lâm olundukda ol vechile ruhsat

verilmiş olup gerek Anatolı gerek Rum-ili câniblerinden kesret ve vefret üzere hayvanât

tevârüd etmekden nâşî muzâyaka ve esbâb-ı galâ men‘ [ü] def‘ olup bu günlerden sonra

ibâdullahın narhından ziyâdeye lahm iştirâ eylemeleri [50b]mugayir rıza ve münâfî-i

Page 122: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

113

hamîyet ve insâf idiğü beyândan müstağnî olmağla fazl-l hakla zuhûr eden kesret-i

ağnâm ve indifâ-i esbâb-ı muzâyakaya nazaran narh-ı sâbıkdan aşağı fürûht edilmesi

lâzım olmağın imdi matbah-ı âmire emîni Hasan Ağa ve hâssa kassâbbaşısı ve

kethüdâları ve ustaları hâzır oldukları halde işbu fermân-ı âlîyi kırâat ve narh-ı cârîsi

olan on pâreye fürûht etdirilmesini tenbîh ü te’kîde dikkat ve ol vechile tanzîm ve

temeşşîyetini i‘lâma müsâra‘at ve ba‘dezîn hilâf-ı rızâ narhdan ziyâdeye bey‘ ve fürûht

etmemelerini gereği gibi te’kîde mübâderet eyleyesiz deyu

Kassâblara dâir Anatolı’dan gelen ağnâmı sarf ve Rum-ili’nden gelen ağnâmı

muhâfaza ve kifâyetden ziyâde telef olunmamasıçün

Fazîletlü İstanbul kadısı efendi ve izzetlü sekbânbaşı ağa gümrük emîni ağa

Deraliyye ve havâlîsinde olan ibâdullahın terfîh-i ahvâl ve teksîr-i akvât ve

erzâkları ehemm ve elzem ve nân ve lahm cümle-i levâzımdan olduğuna binâen bu

esnâda Anatolı ve Rum-ili câniblerinden Dersa‘âdet’e vürûd eden kassâblara bir

tarafdan tevzî‘ ve îcâb eden bâhâları eshâbına teslîme müsâra‘at olunarak hengâm-ı

şitâya dek tedârik ve celb olunacak ağnâm bilâd-ı baîdeden sevk ve celbe muhtâc

olmakdan nâşî el-yevm mevcûd olan Anatolı ağnâmı kassâblara tevzî‘ ve bâhâlarını

teslîm birle [51a]avd etdirilmek ve kendülere dâir ba‘zı menâfi‘ler olmağla az vakitde

telef ve izâa-ı seref edecekleri bedîhî olmağla evvelce kıllet ve galâ vuku‘ıyla

ibâdullahın zarûretleri müteyakkın olmağın şimdilik Anatolı’dan gelen ağnâmdan

ibâdullaha yevmiyye lüzûmu mikdârı fürûht etdirilmek ve Rum-ili taraflarından gelen

koyunları gecelerde muhâfazasına dikkat olunarak muzâyaka hâlâtı vuku‘ından vikaye

olunmak husûsları bi’l-ittifâk cümle ma‘rifetiyle bir sûret-i haseneye ifrâğ ve nizâma

mezîd-i ihtimâm ve dikkat olunmak emrine irâde-i aliyye ta‘alluk etmekle hâssa kassâb

ve ustalarınının söz sâhiblerini ve kethüdâlarını huzûra ihzâr ve bâlâda beyân olunan

husûsları yegân yegân tefhîm birle tevsî‘-i erzâk-ı ibâd zımnında mevâd-ı merkumeye

nizâm verilüp ba‘dehu hilâfına hareket edenleri te’dîb ve tevsîk ve te’kîde bezl-i vüs‘-i

tam ve râbıtasına halelden hıfz ü himâyete mezîd-i ihtimâm üzere sûret-i nizâmını

huzûrumuza i‘lâm eyleyesiz deyu

Koyun kuyrukları fîâtı içün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Page 123: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

114

Bu esnâda Anatolı cânibinden tevârüd eden ağnâmın kuyrukları fîât-ı

mu‘tedile ile ibâdullaha fürûht olunmak lâzım iken kasâbân tâifesi ziyâde bâhâ ile

fürûhta ictisâr ve ol vechile [51b]ibâdullaha ızrâra ibtidâr eyledikleri ihbâr olunmağla

intizâm-ı hâl-i ibâd lâzıme-i zimmet-i hükkâm nasfet-i i‘tiyâd olmağın imdi ibâdullah

zarar ve hasâretden ve vâreste olmak içün kassâb başı ve kethüdâlarıyla bi’l-istintâk her

bir vukiyye kuyruk kaç akçeye fürûht olunsa bâyi ve müşteriye nef‘ini tahkik birle fî

vaz‘ olunmasını tanzîm ve i‘lâm eyleyesiz deyu

Revgan-ı ton ve çerviş içün tüccârı Deraliyye’ye getürmeleri bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

İşbu sene-i mübârekede Ruscuk ve Niğibolu ve sâ’ir ton ve çerviş yağı vürûd

edecek mahallerde sinîn-i sâbıkadan ziyâde kesreti olduğu ve mahall mezkûrede hâsıl

olan yağları eshâbı pey-der-pey arabalara tahmîl ve Varna İskelesi’ne nakl etmekde

olup ancak zikr olunan yağların vakt ü zamânıyla Âsitâne-i Sa‘âdet’e isticlâbı ve

Dersa‘âdet’de kapan tüccârına tenbîh-i ekîde muhtâc olduğu ve bu def‘a husûs-ı

merkum içün havâlî-i mezkûre gönderilüp avdet eden mübâşirin takrîrinden müstebân

ve tüccâr-ı merkumenin kesret üzere İstanbul’a yağ celbinde rehâvet ve tekâsülleri

olduğu zâhir ve ayân olmağla imdi yağ tüccârını getürdüp be sene-i mübârekede

Dersa‘âdet’e kesret üzere revgan-ı ton karyelerden isticâbı [52a]kendülerden matlûb

olunub hilâf-ı rızâ hareket edenlerin ve bu bâbda hırs ve tama‘a teba‘iyyet ile tekâsül

edenlerin haklarından gelineceğini her birine gereği gibi ifâde ederek ber-vech-i

muharrer iskele-i merkume vürûd eden yağların Âsitâne-i Sa‘âdet’e nakli husûsuna

ikdâm ve ihtimâm eylemelerini tenbîh ü te’kîde dikkat ve siz dahi bu husûsa nezâret ile

şu aralıkda külliyetlü yağ celb etdirilmesi husûsunda mübâderet eyleyesiz deyu

Ton yağı içün Deraliyye’de hâsıl ton yağıyla mum idâresi bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

El-hâlet-i hazihi taşradan tevârüd eden ton yağından başka Dersa‘âdet’de dahi

zebh olunan hayvanâtdan külliyetlü yağ hâsıl olduğuna binâen mumcular böyle vakitde

yerlü yağıyla ibâdullahın kifâyet edecek mumu idâre etmeğe ikdâm lâzımeden iken

birkaç günden berü bakkallarda mumun kılleti olduğu ihbâr olmağla imdi mumcu ve

yağcı ve kassâb esnâfından iktizâ edenleri getürdüp Dersa‘âdet’de hâsıl olan yerlü

yağıyla ibâdullahı idâre edüp zarûret mess eyledikce kapanda olan ton yağından tevzî‘

Page 124: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

115

ile iânet olunarak ve kasâbân esnâfı yerlü yağını ketm etmeyüp cümlesini mumculara

verüp ve mumcular dahi mel‘anet etmeyüp sadâkat ve kanâat ederek bu husûsun râbıta-i

hasenesini verüp sûret-i nizâmını i‘lâm eyleyesiz deyu

[52b]Ton ve çerviş yağıçün Deraliyye’ye celbi bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Öteden berü ton ve çerviş yağı kesret üzere vürûd eden mahallerde bu def‘a

sefer-i hümâyûn sebebiyle münkatı‘ olup bulunan âhar mahallerden isticlâbı çâresine

bakılmak ve ne tarîkle celbinde sühûlet melhûz ise tedbîri görülmek lâzımeden olmağla

imdi esnâfı getürdüp ton ve çerviş yağı bulunan mahallerde serîan ve âcilen külliyetlü

yağ celbinin tarîk-i sühûleti ne ise müzâkere ve mülâhaza ederek bir hüsn-i kalıba ifrâğ

ile iktizâ eden tedbîri icrâ olunmak içün etrâfıyla i‘lâma mübâderet ve el-yevm derdest

olunan yağı muhâfazaya dikkat ve dâ’imâ bu misillü havâyic-i ibâdı mülâhaza ve

te’emmül ile pey-â-pey ifâdeyi müsâra‘at eyleyesiz deyu

Ton ve çerviş yağının âhar mahallden men‘içün

Galata kadısı fazîletlü efendi ve gümrük emîni ağa

Kayıkcı tâifesi İstanbul’dan karşuya ve karşudan İstanbul’a ve sâ’ir mahallere

izin tezkiresi almadıkca revgan-ı ton ve çerviş getürmek memû‘âtdan iken bu hilâlde

ba‘zıları tama‘-ı hamlarından nâşî bilâ-tezkire ve izin revgan-ı ton ve çerviş nakline

cesâret eyledikleri ihbâr olunmağla imdi İstanbul ve havâlîsinde vâkı‘ iskelelerin

kayıkcılar kethüdâsını getürdüp fî-mâba‘d İstanbul’dan karşuya ve karşudan İstanbul’a

ve sâ’ir mahallere izin tezkiresi almadıkca ton ve çerviş nakl eylememek üzere muhkem

tenbîh ü te’kîd ve eğer mütenebbih olmayup hilâf-ı emr-i âlî [53a]harekete cesâret ederi

haber alınmak lâzım gelür ise muktezâ-ı te’dîbleri bilâ-te’hîr icrâ olunacağını kendülere

tefhîm eyleyesiz deyu Fî Gurre-i S sene 1179

Muhtekirler sabunu saklamayup zâhire ihrâc ve ibâdullaha fürûhtu bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye ve havâlîsinde vâkı‘ sabuncu dükkânları kal‘a derûnunda

olup taşrada olmak memnû‘ iken bu esnâda ba‘zı muhtekir ve madrabaz makuleleri

yetmiş seksen kantâr sabun alup gerek dâhil ve gerek hâric-i sûrda başka mahallere vaz‘

ve taraflarından sekizer ve onar orta küfecisi tedârik ve esvâk ve bâzar ve Boğaziçi’ne

Page 125: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

116

gönderüp noksân dirhem ve ziyâde bahâ ile ibâdullaha fürûht ve bu bahâne ile küllî

sabun zâyi‘ ve telef olduğu ve bundan mâ‘adâ pirinçci bâzargânlarından muhtekirler

seksener yüzer zenbîl pirinç kaldırup başka hânlarda vaz‘ ve beşer ve onar küfeci ile

mahallât aralarında noksân dirhem218 ve ziyâde bahâ ile fürûht ve kezâlik zeytün

yağcıları mağazalarından muhtekir ve madrabaz seksen yüz tulum zeyt yağı kaldırup

mahallât aralarında Boğaziçi’nde yirmi altı yirmi sekizer pâreye fürûht ile ibâdullaha

izrâr ve bu bahâne ile erzâkın nedret ve kılletine bâdî evzâ‘-ı nâ-marzîyeye ictisâr

eyledikleri bi’l-ahbâr zâhir ü aşikâr ve men‘ ü def‘i lâzımeden olmağla imdi esnâf-ı

mezbûre kethüdâlarını ve yiğitbaşı ve sâ’ir müte‘ayyinânı [53b]getürdüp fî-mâba‘d bu

makule etvâr-ı nâ-şâyesteden men‘ ü tahzîr birle tevsî‘-i akvât-ı ibâdullahı mûceb olur

hâlâtdan istihsâlına müsâra‘at lâkin bu keyfiyyet inhisâr-ı bey‘ ü şirâ mâddesine

mugayir olmayarak kâffe-i ibâdı lâyıkı üzere bey‘ ü şirâdan men‘ ve zararı mûceb

olmayub ancak erbâb-ı ihtikârın mahfî mahallerde iddihâr-ı zahâir ile mahsûs tedârik

eyledikleri küfecilere dâir olmağın sırren ve alenen o makule ihtikâr erbâbına zahâir

bey‘ ve fürûht eylememelerini esnâf-ı merkumeye gereği gibi tenbîh ü te’kîde dikkat ve

bundan sonra lede’t-taharrî ihtikâr erbâbı buldurulup yedlerinde olan emvâli ahz ve

kendüler te’dîb olunacağından başka ihtikârlar içün bey‘ eyledükleri eşyâ eshâbı dahi

te’dîb ve gûşmâl olunacaklarını gûş-ı hûşlarına ilkaya gereği gibi dikkat ve ihtimâm ve

siz dahi ale’d-devâm bu husûsu tefahhus ve teftîş ederek infâz-ı emr-i âlîye ihtimâm ve

nezâret eyleyesiz deyu 11 CA sene 1206

Sabunu madrabazların hafiyyeten galî bahâ ile fürûht eylememeleri içün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Bundan akdem Âsitâne-i Sa‘âdet’e kesret üzere sabun gelmişken şimdi

sefînelerin inkıtâ‘ına binâen erbâb-ı ihtikâr sabunları ihtifâ ve hafiyyeten ziyâde bahâ ile

fürûht eyledikleri haber verilüp havalar müsâ‘ade olduğu gibi vâfir sabun sefîneleri

vürûdu melhûz olmağla erbâb-ı [54a]ihtikârların sakladıkları sabunun hârice ihrâcı ve

ibâdullaha fürûhtu ile def‘-i müzâyakaları matlûb olmağın imdi gerek bakkallarda gerek

küfeci Niğdeliler’de ne mikdâr sabun var ise ketm ü ihfâ etmeyüp gizlü mahallerden

ihrâc ve fürûht eylemelerini muhkem tenbîh ve mazanne olan mahallere ve bakkalların

zahîr olan mahzenlerine ve küfecilerin hânelerine adamlar ta‘yîn ve bulunan sabunlarını

218 Satırın üzerine sonradan yazılmış.

Page 126: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

117

alâ-eyy-i hâl hârice ihrâcı ve ibâdullaha bey‘ ü fürûht idüp her kim sabununu ketm idüp

sonra bulunur ise ibreten li’l-gayr tertîb-i cezâ olunacağını gereği gibi ifâde ile istihsâl-i

refâh-hâl-i ibâdullaha sarf-ı makderet eyleyesiz deyu

Karadeniz taraflarına sabun gitdüğü ma‘lûm olmağla men‘i bâbında

Gümrük emîni ağa

Âsitâne-i Sa‘âdet’e gelen sabunun mahall-i âhara nakli memû‘âtdan iken

Karadeniz’e sefâinin ekseriyle katı vâfir sabun gitdiği ve hatta Hisâr Gümrüğü’ne

me’mûr olanlar her çuvâlından ma‘lûmü’l-mikdâr akçe aldıkları ve esnâda giden gelen

sefîne dahi sabunu Mudanya İskelesi’nde fürûht eylediği sahîhan ihbâr olunmağla bu

keyfiyyet senin iğmâz ü tekâsülüne haml olunacak mevâddan olduğuna binâen

müstahak-ı itâb olmuşsundur mâdde-i mezbûreye Hisâr Gümrüğü’nden ruhsat verenler

kimler ise te’dîb ü gûşmâl eylediğinden mâ‘adâ Mudanya’da sabununu [54b]fürûht eden

sefîne reîsi eğer bu tarafda ise ahz ü te’dîbini i‘lâm edüp fî-mâba‘d Bahr-ı Siyâh

câniblerine ve mahall-i âhara sabun nakli ve memnû‘ olan sâ’ir zahâirin bilâ-fermân

nakl olunmaması emrine ziyâde ihtimâm ve bu husûsu tenbîhi lâzım gelenlere muhkem

tenbîh ile Âsitâne-i Sa‘âdet’de ve havâlîsinde olan ibâdullahın havâyic-i zarûriyyetlerini

gereği gibi muhâfazaya dikkat-i tam eyleyesiz deyu

Kemerlerde cedîden bend inşâsıçün binâ emîni nasb olunan Osman Efendi’ye

Hâlâ silahdâr kâtibi olup bend-i cedîde binâ emîni ta‘yîn hâcegân-ı divân-ı

hümâyûndan Osman Efendi

Hasbeten-lillah-i te‘âlâ ve taleben li-marzâne müceddeden te‘sîs ve binâsına

irâde-i aliyye-i hüsrevâne ta‘alluk eden bend-i cedîdin Ohdulu(?) Deresi’ne dek

yapılması cümle ittifâkıyla münâsib ve müstahsen görüldüğünü müş‘ir-i arz eylediniz

takrîr pâye-i serîr-i a‘lâya arz olundukda binâsı fermân-ı hümâyûn buyurulmağla siz ki

binâ emîni ta‘yîn olunup icrâ-i binâ ve tedârik-i levâzım amele ve keyfiyyet-i rasânet ü

metânetine nezâret ve iânet içün mi‘mâr ağa dahi ma‘iyetinize ta‘yîn olunduğuna binâen

kemâl-i rasânet ü metânet üzere binâsı matlûb olmağla imdi sizün matlûb olan sadâkat

ve istikamet muktezâsı üzere ağa-yı mûmâileyh ile müzâkere ederek şimdiden tedârik-i

levâzım edevâtına mübâderet ve bi-mennihi te‘âlâ mevsim-i binâ hulûlünde bir vakt-i

sa‘d-ı mübârekede vaz‘-ı esâs ile binâsına mübâşeret ve ağa-yı mûmâileyhin nezâret

[55a]ve iâneti munzamm olarak metânet ü rasâneti emrine kemâl-i dikkat ve masârif

Page 127: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

118

husûsunda dakayık-ı tedbîr ve tasarruf senden matlûb olunduğuna binâen bu husûsa

dahi kemâ-yenbagî dikkat ve ihtimâm ve tekmîline bezl-i makderet-i tam eyleyesiz deyu

29 R sene 1179

Bend-i cedîdin binâ emîni Osman Ağa ma‘iyetine ta‘yîn olunan mi‘mâr ağaya

Hâssa mi‘mârı ağa

Hasbete’n-lillah-i te‘âlâ ve taleben li-marzâne müceddeden te‘sîs ve binâsına

irâde-i aliyye-i hüsrevâne ta‘alluk eden bend-i cedîdin Ohdulu(?) Deresi’ne dek

yapılması cümle ittifâkıyla münâsib ve müstahsen görüldüğünü müş‘ir hâlâ silahdâr

kâtibi Osman Efendi’nin arz eylediği takrîr pâye-i serîr-i a‘lâya arz olundukda binâsı

fermân-ı hümâyûn buyurulmağla efendi-i mûmâileyh binâ emîni ta‘yîn olunup icrâ-i

binâ ve tedârik-i levâzım amele ve cihet-i metânet ü rasânete nezâret ve iânet içün sen

dahi efendi-i mûmâileyhin ma‘iyetinine ta‘yîn olunmuşsundur bend-i mezbûr hayrât-ı

câriye-i mülûkâne ve mirâs-ı seniyye-i hüsrevâneden olduğuna binâen kemâl-i rasânet ü

metânet üzere binâ ve inşâsı matlûb olmağla imdi senden melhûz olan sadâkat ve

istikamet muktezâsı üzere efendi-i mûmâileyh ile umûr-u binâyı müzâkere ve eczâ ve

edevâtının mûmâileyh ma‘rifetiyle redârik ve tehiyyesi husûsuna iânet ve amelesinin

tertîb ve ihzârına dikkat ve bi-mennihi te‘âlâ mevsim hulûl eyledikde bir vakt-i sa‘d-ı

mübârekede vaz‘-ı esâs ile binâsına mübâşeret ve masârif husûsunda dakayık-ı tasarruf

ve tedbîrinde ri‘âyet husûsu [55b]binâ emîni mûmâileyhden matlûb ve metânet ü

rasâneti ve eczâ-i binâ ve edevât amelesinin tedârikinde iânet keyfiyyeti senden mes‘ûl

olduğuna binâen lâzıme-i nezâret ve iâneti icrâya kemâl-i dikkat ederek tekmîl ve

itmâmına bezl-i makderet eylesiz deyu

Hamâm ve konaklarda fevvâre ve selsebîl ve abes mahallere su verilmeyüp

mahalle çeşmelerine verilmek içün Hâslar ve Üsküdar kadılarına ve su nâzırına başka

başka

Su nâzırı ağa219

İşbu sâl-ı meymenet iştimâlde kıllet-i berf ü bârândan eyyâm-ı hârre-i sayfda

sulara nedret-tarı olup esvâk ve mahallât aralarında bi’t-tahsîs-i tarîk-i âmmda

ibâdûllahın muhtâc oldukları çeşmelere mâ-i lezîzin kıllet-i cereyânı ba‘zen inkıtâ‘ı

219 Bu bölüm tamamıyla derkenara yazılmış.

Page 128: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

119

acîze ve bî-kes makulelerinin suya zarûretlerine bâ‘is olmağla ibâdûllahdan isticlâb-ı

da‘vât-ı hayriyye zımnında Âsitâne-i Aliyye’ye vâkı‘ çeşmelere ötedenberü cârî olan

mâ-i lezîzin şimdiden tevzî‘ ve taksîm ve taht-ı zâbıtaya idhâl ile mengel(?) olacak suya

zarûretden vikaye ve kemâ-fi’l-evvel cereyânına irâde-i kat‘a-ı hazret-i cihân-dârî

ta‘alluk etmekle imdi suyolcuları ve kethüdâ ve bölükbaşılarını ihzâr edüp eshâb-ı

sâhilhânelerin Âsitâne’de olan hamâm ve fevvâre ve selsebîl sularının mecmû‘ını tarîk-i

âmmda ve mahallât aralarında vâkı‘ çeşmelere mâ-i lezîz tevzî‘ ve taksîm ve’l-hâsıl

ibâdûllahı zarûretden mahmî ve kemâ-yenbagî irvâ ü iskaya sarf ve sa‘i ü kudret ve

bezl-i küll-miknet ve bu husûsda iğmâz ve rehâvet edenler mazhar-ı itâb olacakları

muhakkak ve akıbet-nedâmeti mülâhaza birle kemâ-ceryi’l-âde icrâya ale’d-devâm

tekayüd-i ihtimâm eyleyesiz deyu R 15 sene 1217

Su nâzırı ağa

İşbu sâl-ı meymenet iştimâlde kıllet-i berf ü bârândan nâşî eyyâm-ı hârre-i

sayfda sulara kıllet-tarı olup esvâk ve mahallât aralarında tarîk-i âmmda ibâdûllahın

muhtâc oldukları çeşmelere mâ-i lezîzden kıllet üzere cereyânı yâhûd külliyen inkıtâ‘ı

acîze ve bî-kes makulelerinin suya zarûretlerine bâ‘is olacağı melhûz olmağla

ibâdûllahın isticlâb-ı da‘vât-ı hayriyyeleri zımnında Âsitâne-i Aliyye’ye cereyân eden

mâ-i lezîzi şimdiden taht-ı zâbıtaya idhâl ile ibâdûllahın suya zarûret çekmemeleriçün

irâde-i kat‘iyye-i hazret-i şehinşâhî ta‘alluk etmekle imdi suyolcuları ve kethüdâ ve

bölükbaşılarını çağırdup Âsitâne-i Aliyye’de hamâm ve fıskıyye ve selsebîl ve büyük

konakların eshâbı yalıda olanların hamâm ve fıskıyye ve selsebîl sularının mecmû‘ını

zûkakda olan çeşmelere ve yalıda olamayan eshâb-ı yalının dahi fıskıyye [56a]ve

selsebîl suları kezâlik sokakda olan çeşmelere ve hamâmlarına kadr-ı kifâye su verilüp

ve kuyusu olan çarşu220 hamâmlarının dahi kuyularında çıkardıkları mikdâr-ı sularını

kezâlik sokakda olan çeşmelere tevzî‘ ve taksîm ile tarîk-i âmmda olan çeşmelerin

mecmû‘ında müstevfî suların cereyân etmesi ve acîze ve bî-kes makulelerinin muhtâc

oldukları mahallât aralarında olan çeşmelerde müstevfî sular cereyân etmesi husûsuna

cümlesi ihtimâm ve dikkat eylemeleri bâbında hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şeref-

rîz sudûr olduğunu i‘lâm ve işâ‘at ve bu husûsda cümleniz mezîd-i ihtimâm ve dikkat

birle ibâdûllahın kat‘a suya zarûret çekmemeleri emrine sa‘y ü himmet olunup kusûr ve

220 Metinde, “çarsu”

Page 129: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

120

tekâsülünüz sebebiyle tarîk-i âmmda olan çeşmelere su cereyân etmeyüp ibâdûllah

zarûret çekmek lâzım gelür ise bir dürlü cevâba kadir olamayup mazhar-ı itâb

olacaklarını ferdân ferdâ tefhîm ve tenbîh ü te’kîd ve sen dahi ale’d-devâm rü’yet ve

nezâret eyleyesiz deyu

Süleymaniye Câmi‘nin suyuna mâni‘ olanların men‘içün

Hâslar nâ’ibi efendi ve su nâzırı ağa

Cennet-mekân Firdevs-âşiyân Sultân Süleyman Hân aleyhi’l-rahmet ve’l-

gufrân hazretlerinin Âsitâne Sa‘âdet’de vâkı‘ câmi‘-i şerîflerine icrâ buyurdukları mâ-i

lezîzin Kağıdhâne cânibinde kâ’in menba‘da vâkı‘ ızgara221 ve havuzlarda cem‘ olan

[56b]sular etrâfında olan tağlardan cem‘ olunmak hasebiyle korulardan ağaç kat‘ı ve

kütük ihrâcı mukaddemâ bâ-fermân-ı âlî men‘ ü def‘ olunmuşiken bu esnâda ba‘zı

çiflikân eshâbı ve sâ’ir araba ve bârgîrler ve devâbb ve mevâşîlerile zikr olunan ıskara

ve havuzların üzerlerinden ve etrâflarından hatab kat‘ ve nakl eyledikleri sahîhan haber

verilüp bu keyfiyyet câmi‘-i şerîf-i merkume cereyân eden mâ-i lezîzin külliyen kat‘ına

bâ‘is ü bâdî olduğundan men‘ ü def‘i mühimm ve muktezî olmağla imdi marü’z-zikr

mahallden ve ıskara ve havuzlar üzerleri ve cevânib-i erbaasından min ba‘d ağaç ve

kütük kat‘ ve icrâ olunmaması çiftlik eshâbı ve sâ’ir hatab kat‘ına me’lûf olanlara

muhkem tenbîh ü te’kîd ve men‘ ü def‘ ve memnû‘ ve mütenebbih olmayanların

mukaddemâ sâdır olunan emr-i şerîf mûcebince araba ve bârgîr ve devâbb ve mevâşîleri

zabt ve mîrîçün kabz olunacağını gereği gibi tefhîm ve te’kîd eyleyüp lâkin bu bahâne

ile ısgara ve havuzlara baîd olan cibâl ve mübâadeden(?) hatab kat‘ olunmasına dahl ve

ta‘arruz eylemekden ve reâyâ fukarâsından akçe alınmakdan ziyâde tehâşî ve mücânebet

eyleyesiz deyu

Süleymaniye sularından su eshâbının ta‘mîr ve tathîrleriçün

Su nâzırı ağa ve râh-ı âbî serbölükleri

Merhûm ve mağfûr-leh Sultân Süleyman Hân tâbe serâhu hazretlerinin hâric-i

sûrda kemerlerden icrâ buyurdukları mâ-i lezîzin lağımlarının [57a]Katmeler ta‘bîr

olunur su eshâblarının lağım ve konvatları mürûr-ı ezmine ile müşrîf-i harâb ve dâhil-i

türâb olduğundan suları kat‘a ana lağımına tekatur ve vâsıl olmayup telef ve evkaf-ı

221 Metinde, “ıskara”

Page 130: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

121

şerîf suları fuzûlî isti‘mâl ve müsrif olduğu ihbâr ve ibâdûllahın bu vechile suya

müzâyakaları zâhir ü aşikâr olmağla bu misillü evkaf-ı şerîfe sularının mecrâsına

katmadan suyu olan eshâb-ı büyût kendü hânelerine cârî sularının vakit vakit men‘ ve

mecrâsını ta‘mîr ve tathîr etmek âdet-i kadîm-i haseneden olmağın imdi defterde

mezkûr su eshâbı harâb olan sularının mahallerini ta‘mîr ü termîm birle ana lağımına

îsâl eylemek husûsunu cümlesine ifâde ve tefhîme mübâderet ve herkes kendü hânesine

ve mahâllâtda vâkı‘ çeşmelere ve hamâmlara cârî suların mecrâ ve ta‘mîrin kendü

taraflarından ta‘mîr ve tathîr eylemelerine mezîd-i ihtimâm ve dikkat ve siz dahi

tesâmuh ve tekâsülden hazer ve mücânebet eyleyesiz deyu

Hatabı noksâna bey‘ eylemeleriçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve izzetlü yeniçeri ağası

Bi-fazl-ı Allah-ı te‘âlâ işbu sâl-ı meymenet iştimâl-i evvel-i bahârından bu ana

gelince odun kat‘ olunagelen cibâlden sene-i sâbıkadan ziyâde odun kat‘ ve civârında

olan iskelelere nakl ve andan dahi sefîne ve kayıklar [57b]lâ-yenkati‘ İstanbul ve

havâlîsinde olan iskelelere nakl olunup ve ibâdûllaha fürûht olunan hatabın çekisi sene-i

mâziyeden noksâna fürûht olunmak iktizâ eder iken bu tarafda iskele emîni ta‘bîr

olunan eşhâs ve sâ’ir sefîne ve kayık rüesâsı tama‘-ı hama teba‘iyyet ve celb-i menfa‘at

sevdâsıyla her getürdükleri hatabı ziyâdeye bey‘ eylemeyi âdet eyledikleri cihetden fî-

mâba‘d gelüp İstanbul ve havâlîsinde olan iskelelerde ihrâc ve hatabın çekisi yirmi beş

pâreye fürûht olunup ziyâdeye fürûht olunmamak bâbında sâdır olan emr-i hümâyûn-ı

mevhibet-makrûn mûcebince fî-mâba‘d İstanbul ve taşra iskeleler ile muzâfâtı olan

mahallere gelen odunun beher çekisini ibâdûllaha yirmi beş pâreye fürûht edüp

ziyâdeye bey‘ olunmamak üzere iskele kethüdâlarını ve sâ’ir odun nakli ile me’lûf

olanlara alâ vechü’t-tehdîd tenbîh ü ekîd eyleyesiz şöyleki bundan sonra sırren ve

alenen tefahhus olunup hilâf-ı emr-i hümâyûn ve mugayir-i fermân-ı âlî yirmi beş

pâreden bir akçe ziyâdeye odun fürûht eden herkim olur ise olsun derhâl ahz ve

hakkında îcâb eden cezâ-ı sezâsı icrâ olunacağını tenbîhi lâzım gelenlere ve husûsiyle

İstanbul ebvâbında kolluk bekleyen çorbacılara gereği gibi tenbîh ve tefhîme müsâra‘at

eyleyesiz deyu

[58a]Birer nevbet kerâste ve birer nevbet hatab getürmeleri bâbında

Gümrük emîni ağa ve Kavak ustası

Page 131: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

122

Bundan mukaddem kerâste sefâini rüesâsının istid‘âlarına binâen iki defterde

mezkûrü’l-esâmî reîsler birer nevbet hatab ve birer nevbet kerâste nakl eylemek üzere

gerçi buyuruldu i‘tâ olunmuşidi bu mevsim Âsitân-i Sâ‘adet’te ve havâlîsinde olan

ibâdûllahın hatab iştirâ edeceği vakitler olduğuna binâen ve kerâstenin kesret üzere

bulunduğundan adem-i ihtiyâca ibtinâen mâh-ı temmuzun âhirine dek zikr olunan sefâin

rüesâsının cümlesi hatab getürüp kerâste getürmemesi ibâdûllahın hatab husûsusnda

muzâyakadan masûn olmalarını icâb eylediğini erbâb-ı vukuf haber vermeleriyle imdi

mukaddem verilen nizâm üzere birer nevbet hatab ve birer nevbet kerâste nizâmına

ağustosda ri‘âyet olunmak üzere zikr olunan sefâin rüesâsı mâh-ı temmuzun âhirine dek

mütevâliyen hatab nakl etmek üzere sen ki gümrük emîni mûmâileyhsin reîsler

kethüdâsı ma‘rifetiyle rüesâ ve eshâb-ı sefâine muhkem tenbîh ve mütenebbih

olmayanların haklarından gelineceğini gereği gibi tefhîm ve sen ki Kavak ustası

mûmâileyhsin sen dahi rüesâ-ı sefâine [58b]bu vechile ifâde ve işbu tenbîhi mesmû‘ı

olanlardan birisi hatab getürmeyüp kerâste ile gelür ise sefînesi Kavak’da tevkif ve reîsi

haps ve keyfiyyeti huzûrumuza i‘lâm eyleyesiz deyu

Sâbık İstanbul ağasında hatab ta‘yîni tahsîli bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası ağa

Saray-ı Cedîd-i Âmire ve Saray-ı Atîk-i Ma‘mûre’de ba‘zı ağalara mu‘ayyen

olan hatab ta‘yînâtından sâbıka İstanbul ağası zimmetinde olan bakayânın leyte laale ile

imrâr-ı vakt eylediği inhâ ve istiknâh olunup ağa-ı mûmâileyh mu‘ayyen olan hatab

akçelerini vermeyüp ve mîrîden tamamen ahz ve istîfâ etmişiken bu gûne ta‘allül ve

hareket-i nâ-mercâsına binâen zimmetinde olan sahîh bakayâları her ne mikdâr ise

tamamen tahsîl ve taraflarına teslîm ile ihkak-ı hakka mübaderet eyleyesiz deyu

Hatab içün sefâin tesyîri

Gümrük emîni ağa

Rum-ili ve Anatolı sevâhili iskelelerinden Deraliyye’ye hatab nakline me’mûr

olan çenber ve çekelve ve kapulu kayıkları fî-mâba‘d Boğaziçi’nde bir mahalle

yanaşmamalarıçün her sefîneye bir adam ta‘yîn ve Deraliyye’ye gönderüp kangi

iskeleye rabt olunur ise [59a]reîsin ismi ve mikdâr-ı hamûlesi gümrük defterine kayd ve

vüsûl tezkiresi verildikden sonra avdet eylemesiçün Kavak ustasına hitâben fermân-ı

âlî-i şeref-sudûr olmağın imdi bundan böyle vürûd edecek sefînelerin ism ü resimleri ve

Page 132: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

123

hamûleleri gümrük defterine kayd ve beher yevm kapu tarafına ilmühaberi irsâline

ihtimâm ve dikkat ve hilâf-ı emr-i âlî hareket ederi olur ise ve iskelelere gelen hatabın

sâhibinden başka kimse olur ise ahz ve huzûrumuza ihzâra mübâderet ve tekâsülden ve

tesâmuhdan mübâ‘adet eyleyesiz deyu

Şâdîler nizâ‘ı zımnında vakit ve hâle göre i‘lâm üzerine

İzzetlü yeniçeri ağası

İ‘lâmın mûcebince ocak tarafından ta‘yîn olunan yazıcı Kavak İskelesi’nde

ikamet ve yedinde izin tezkiresi olmayan kayıkların İstanbul Ağası İskelesi’ne gönderüp

ol vechile mübâya‘ası fermân olunan hatab tedricle mübâya‘a ve tekmîl etdirilüp fî-

mâba‘d Boğaziçi’nde vâkı‘ Kandilli Burnu ve sâ’ir mahallerde şâdî gönderilmemek ve

kayıklar ile dahi geşt ü güzârlarına ruhsât verilmemek içün İstanbul ağasına ve sâ’ir

tenbîhi iktizâ edenlere muhkem tenbîh ü te’kîd oluna deyu

[59b]Hatabı muhtekirler almayup eshâbı fürûht eylemeleriçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi Sekbânbaşıya sûreti

Bahr-ı Sefîd ve Siyâh câniblerinden hatab hamûlesiyle Deraliyye’ye tevârüd

eden sefîneler geldiği iskelelerde muhtekirler galî bahâ ile fürûht ve ibâdûllahı ızrâr

eyledikleri zâhir ve bi-avnihi teâla bu sene-i mübârekede gelen hatab hadden bîrûn iken

tama‘-ı hamlarından nâşî cesâretleri sebebiyle hatabların bahâsı tenezzül bulmadığı

bâhir ve ale’l-husûs herkes metâ‘ın râîcleri üzere kendü satup kimesne müdâhale

etmemek üzere inhisâr ve ihtikâr mâddesi hatt-ı hümâyûnla memnû‘ iken bu keyfiyyete

ancak hükkâm ve zâbitânın iğmâzı sebeb olmağla imdi Yedikulle’den Ayvansaray’a

varınca ne kadar iskele var ise gelen hataba muhtekir tâifesi vaz‘-ı yed ve müdâhale

etmeyüp ancak kendü mülkleri olarak sefîneleri var ise karışup mâ‘adâya ta‘arruzdan

keff-i yed birle eshâbı ibâdûllaha râîc-i vakt üzere fürûhtuna nizâm verilmek bâbında

izzetlü sekbânbaşı ağaya hitâben buyuruldu ısdârıyla tenbîh olmağın siz dahi nezâret ve

zikr olunan iskelelerde mevcûd zâbitân ve kethüdâlarına muhkem tenbîh ve hilâfına

cesâret edenleri be-her-hâl te’dîb ve gûşmâl olunacakların ifâde birle tahzîr ve tehdîde

dikkat ale’d-devâm bu nizâmın istikrârına sarf-ı miknet eyleyesiz deyu

Hatab muhtekirler almamasıçün

Page 133: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

124

[60a]İstanbul gümrük emîni ağa

İstanbul ağası ocaklığı olan kazâlardan aynî hatab nakl olunmamak muktezî

iken Alablı ve Ergli ve Geyve ve Akçaşar ve Taşköprü ve Karabiga ve Gügercinlik

Kazâları’nın yirmi beş bin çeki hatabını iki kimesne ve Bazar Köyü ve Çenezlik

Nâhiyeleri’nin on bin çeki hatabını bir kimesne ve Ahyolu Kazâsı’ndan üç nâhiyenin

yirmi beş bin çeki hatabını bir sarrâf ve Marmara Kazâsı’nın on yedi çeki ocaklık

hatabını dahi bir zimmî edâya ta‘ahhüd ve kazâlardan sonra kendüleri bedelin almak

irâdesiyle ibâdûllah içün gelen hatabları mezbûrlar iştirâ ve İstanbul ağasına teslîm edüp

ibâdûllahın hatab husûsunda muzâyakaya dûçâr olmalarına bâdî oldukları haber verilüp

sâlifü’z-zikr kazâlardan bir akçe bedel alınmayup ve ol mikdâr aynî hatabları alâ-eyy-i

hâl kazâlardan Dersâ‘adet’e nakl ve ibâdûllaha fürûht olunması matlûb olmağla imdi

mâdde-i mezbûreyi ta‘ahhüd eden müfsidler kimler ise bâ-eyy-i hâl buldurup

Dersâ‘adet’e aynî hatab nakl eylemelerini ve eğer bir akçe bedel alurlar ise eşedd-i cezâ

ile haklarından gelineceğini muhkem tenbîh ve mütenebbih olmayanları ism ü

resimleriyle i‘lâm ve zikr olunan kazâların gayriden gelen hatabı mezbûrlar bundan

sonra iştirâ ve İstanbul ağası tarafına nakl irâdesinde olurlar ise men‘ ve ibâdûllaha

fürûht etdirüp sen dahi bu emr-i ehemmde mikdâr-ı zerre tekâsülden mücânebet

eyleyesin deyu

Çeki222

25

10

25

17

77

[60b]Bu dahi hatab muhtekirler içün siyâk-ı evvel tasarruf olanarak

İstanbul ağası

İbâdûllah içün gelen hatabları mezbûrlar tarafına teslîm ile ibâdûllahın hatab

husûsunda muzâyakaya dûçâr olmalarına bâdî oldukları haber verilüp zikr olunan

222 Derkenar.

Page 134: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

125

kazâlar ile nâhiyelerden aynî hatab nakl etdirilmek senin lâzıme-i zimmetin iken âhar

kimesnelere ilzâm tarîkiyle bi’l-vâsıta bedel ahzına ictisârın muzâyaka-i ibâda sebeb-i

aslî olamağla müstahak-ı itâb olmuşsundur mâdde-i mezbûre umûr-u âmmeden olup

bâ‘is-i muzâyaka-i âmme olanların te’dîbleri lâzım iken bu def‘a tehdîd ve inzâr ile

iktifâ olunduğu ma‘lûmun oldukda fî-mâba‘d âhar mahalden gelen hatabları zikr olunan

kazâların ocaklığı hatabına mahsûben mezbûrun vesâtetleriyle ahz etmekden be-gayet

mücânebet ve iltizâm eden müfsidûn-ı mezbûrun zikr olunan kazâların yetmiş yedi bin

çeki hatablarının aynını getürdüp senin tarafına teslîm iktizâ edenleri sana teslîm ve

kusûrunu ibâdûllaha fürûht etdirüp kazâlardan bedel ahzından ihtirâz ve mübâ‘adet ve

husûs-ı mezbûra kemâl-i ihtimâm ve celb-i menfa‘at dâiyesinden ihtirâz-ı tam ile telâfi-i

mâ-fâta sarf-ı makderet eyleyesin deyu

Beglik korularda olan çalı kireç hark edenlere fürûhtiçün

İzzetlü defterdâr efendi

[61a]Kemerler civârında beglik korunun berü tarafında vâkı‘ mîrî arâzî

üzerinde hudâ-i nâbit çalının kesreti ve kat‘ları bâ-fermân-ı âlî memnû‘âtdan olmağla bu

esnâda Deraliyye havâlîsinde vâkı‘ kesret-i ebniyeye iktizâ eden kireç harkı içün çalının

ziyâde lüzûmu olmağla hâlâ tersâne-i âmire emîni ve kapudan paşa vekîli efendinin

ma‘rifetiyle ber-vech-i i‘tidâl bahâsı takdîr olunup havâlî-i merkumede vâkı‘ arâzî-i

mîrîye olan çalıları Boğaziçi’nde kâ’in kireç fırunları ustalarına fürûht ve icâb eden

bahâsı cânib-i mîrîye teslîm etdirilmek üzere nizâmını verdiresiz deyu

İki yelken ile sefînelerin223 Boğaziçi’nde âmed ü şüdden men‘i bâbında

İzzetlü bostâncıbaşı ağa ve İstanbul Gümrüğü emîni ağa

Akdeniz ve Karadeniz’den Âsitâne-i Aliyye’ye gelen ve Dersâ‘adet’den Bahr-ı

Sefîd ve Siyâh’a azîmet eden çekelve ta‘bîr olunan sefîne ve körfes kayıkları ve sâ’ir

gemiler ikişer yelken ile mürûr u ubûr eylememeleri bundan akdem bâ-fermân-ı âlî

men‘ olunup rüesâ-i sefâine tenbîh ü te’kîd olunmuşiken bu esnâda hilâf-ı emr-i âlî

hareket ile Boğaziçi’nde şedîd havalarda ikişer yelken güşâdına cesâret eyledikleri

haber verildiğine binâen te’dîbleri iktizâ etmişiken bu def‘a dahi te’kîd ve tenbîh ile

iktifâ olunmağla imdi mukaddemâ ve hâlâ şeref-bahş-ı sudûr olan emr-i âlî

223 Satrın üzerine sonradan yazılmış.

Page 135: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

126

mûceblerince mürûr u ubûr [61b]eden çekelve ve sâ’ir sefâin ve körfes kayıkları

Boğaziçi’nde ve sâ’ir civâr-ı Saltanat-ı Seniyye sularında ikişer yelken güşâd ve piyâde

kayıkları üzerlerine hücûm ile ibâdûllahı ızrâr kasdı ve hilâf-ı emr-i âlî hareketde

bulunurlar ise rüesâlarına bu def ‘a dahi alâ-vechü’t-tehdîd tenbîh-i ekîd eyleyüp

bundan sonra memnû‘ ve mütenebbih olmayanları der-akeb ahz ve haps ve haklarından

gelinmek içün huzûrumuza arz ve i‘lâma mübâderet ve hilâf-ı emr-i âlî hareketde

gayetü’l-gaye hazer ve mücânebet eyleyesiz deyu

Boğaziçi ve Sarıburun’dan sefâin iki yelken ile mürûr u ubûr eylememeleri

İzzetlü bostâncıbaşı ağa

Bahr-ı Siyâh ve Sefîd taraflarından be-her rûz âmed ü şüd edüp Saray-ı

Hümâyûn Burnu’ndan hilâf-âde Üsküdar ve Tophâne ve Galata ve Gümrükönü ve bâ-

husûs Boğaziçi’ne varınca ikişer ve üçer yelken güşâd ve iskelelerde ricâl ve nisâ ve

tolmuş-ı zuafâ kayıklarına râst geldiklerinde birbirini çiğnemek hatarı melhûz ü mecrûm

olmağla bundan akdem birer yelken ile iskelelere mürûrları birkaç def‘a tenbîh ve

ziyâdeye ruhsat verilmemek üzere kethüdâları ma‘rifetiyle bâ-fermân-ı âlî nizâm ve

men‘ olunmuşiken bir müddetden berü eshâb-ı sefâin sefînelerini ahvâl-i deryâdan bî-

haber olan erâzil ve eşhâsa teslîm ve müte‘addid yelken açup ibâdûllahın zarar ve

helâklarına bâdî ve hilâf-ı fermân ve mugayir-i rızâ ictîrâları mütemâdî [62a]ve bu def‘a

bir harem kayığını çiğnetdirüp şikest ve rû-yi deryâda perîşân-hâl ve sermest oldukları

ma‘lûm-ı hümâyûn-ı hazret-i cihân-bânî olmağla imdi reîsler kethüdâsı ve iskele

kethüdâlarını gütürdüp işbu emr-i âlî kırâat ve mazmûnını tefhîm ve kayıkçılara ve

neferâtına gereği gibi tenbîh ü ta‘lîm eyleyüp bundan sonra gemiciler ve kayıkcılar

birbirini ta‘kîb sevdâsında olurlar ise veyâhûd birden ziyâde yelken açarlar ise alâ-eyy-i

hâl ahz ve gemilerin tersâne-i âmireye rabt ve kendüleri nefy ve kal‘a-bend

olunacaklarını ifhâm ü işâ‘at ve hilâfından hazer ü mücânebet eylemeyenleri ism ü

resimleriyle huzûrumuza arz u inhâya ihtimâm ve dikkat eyleyesin deyu

Sefâin iki yelken ile içerü girmelerini men‘ bâbında

İzzetlü bostâncıbaşı ağa ve gümrük emîni ağa ve reîsler kethüdâsı

Bahr-ı Sefîd ve Siyâh’dan Âsitâne-i Aliyye’ye vürûd eden sefâin ve at

kayıkları Saray-ı Hümâyûn pîşgâhından iki yelken ile içerü girmek men‘-i küllî ile

memnû‘ iken bu esnâda iğmâz ve müsâmahadan nâşî ikişer ve üçer yelken açdıkları ve

Page 136: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

127

şiddet-i havada piyâdeler dahi yelken açup nice kimesnelerin helâkına bâ‘is olmalarıyla

imdi ba‘de’l-yevm Saray-ı Hümâyûn içerüsinden iki yelken güşâd ederi olur ise derhâl

kol kayıkları üzerine varup yelkenini hark ve reîsini ahz ü haps eyleyüp fî-mâba‘d

kayıklar birbirini ta‘kîb ve gemiler bir yelkenden ziyâde açmayup herkim hilâf-ı emr-i

âlî hareket [62b]edenler te’dîb olunacaklarını tefhîm ve kol kayıklarına tenbîh ve sizler

dahi bi’n-nefs nezâret ve hilâfından hazer ve mübâ‘adet eyleyesiz deyu

Sandal-ı hümâyûn ve filika-i hümâyûn inşâsıçün

İzzetlü tersâne emîni efendi Şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i hümâyûn-ı

mülâtafât-makrûn mantûkı üzere sandal-ı hümâyûn ve filika-i hümâyûn piyâdeleriyle

bir sâat akdem ve bir kadem mukaddem inşâsına mübâşeret ve mu‘tâd üzere mükemmel

takımıyla tekmîline mübâderet ve müsâra‘at eyleyesiz deyu

Çavuşbaşı ağanın yedi çiftesi inşâsıçün

Tersâne-i âmire emîni izzetlü efendi

İzzetlü çavuşbaşı ağanın ber-mu‘tâd-ı kadîm süvâr olduğu yedi çiftesi köhne

olmakdan nâşî bir vechile rükûbe salâhiyeti olmayup hatar melhûz ve tecdîd muktezî

olmağın müceddeden yedi çifte piyâde sâbık-ı vech üzere inşâd ve mükemmel takımıyla

mûmâileyh tarafına teslîme mübâderet eyleyesiz deyu

Kayık ve sefîne nizâmıçün

İzzetlü bostâncıbaşı ağa ve İstanbul Gümrüğü emîni ağa

Ez-kadîm iskelelerde vâkı‘ kayık eshâbı iskelelerden gerek seyirci ve gerek li-

maslahatin ricâl ve nisâları kayıklarına tahmîlde kemâl-i tama‘larından nâşî hadden

ziyâde alup ve ba‘zen dahi kemâl-i cehâletlerinden şerîf ve ulemâ [63a]ricâl ve nisâ ile

Yehûd ve Nasârâlı berâber aldıklarından mâ‘adâ âmed ü şüdlerinde birbirini ta‘kîb ve

büyük sefîneler dahi birer yelkenden ziyâde hilâf-ı emr-i âlî yelkenini açdıklarından

gelişinde ve gidişinde veyâhûd [v]oltalarında şiddet-i rüzgârdan ve kimi kemâl-i

huşûnet ü inâdlarından birbirine çatup ve ba‘zısını dahi çineyüp derûnunda olan

ibâdûllahı deryaya ilka birle helâkları zâbıtanın tekâsüllerinden neş‘et eylediğine binâen

her-bâr men‘ olunduğunu müş‘ir fermân-ı âlî şeref-sudûr bulmişiken yine adem-i

itâ‘atlarından nâşî sâbıklarından ezyed hilâf-ı emr-i âlî hareket eyledikleri ma‘lûm

olmağla imdi zuafâ makulesi olan ricâl ve nisâ ve ulemâ ve şürefâ berâber alınmasında

Page 137: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

128

be‘s olmayup ancak ziyâde tahmîl etmeyüp ve birbirini gözetmek ve ta‘kîb etmemek ve

yalnız bir nisâyı dahi almamak ve sefîne rüesâları dahi birer yelkenden ziyâde içerü ve

ve havâlîsinde yelken açmamak üzere gemiciler kethüdâsına ve iskeleler kethüdâlarına

başka başka gereği gibi tenbîh eyleyesiz şöyle ki bundan böyle emr-i âlînin hilâfına

herkim hareket eder ise ahz ve bilâ-amân cezâ-i mâilliği icrâ olunacağı muhakkak

olduğunu tehdîden ifâde eylemenizde ziyâde dikkat ve mütebassırâne hareket eyleyesiz

deyu

Tahammüllerinden ziyâde kayığa müşterî almamalarıçün

İzzetlü bostâncıbaşı ağa

[63b]Boğaziçi ve Üsküdar ve Kadı Karyesi’ne âmed ü şüd eden piyâde

kayıklara kayıkcı tâifesi mücerred tama‘ı hamlarından nâşî tahammüllerinden ziyâde

müşterî tahmîl ve irkâb eyledikleri bi’l-muâyene-i müşâhede olunup bundan kadem

mü’ekkid buyuruldu tahrîr ve men‘ ve te’kîd olunmuşiken iğmâz ve tekâsül hasebiyle

el-yevm yine cesâret olunduğu ve çend-i rûz zarfında birkaç tolmuş kayık kazâ-resîd

olup gark ve telef oldular imdi bundan sonra tahammüllerinden ziyâde müşterî almamak

ve sert havalarda piyâdelere yelken açdırılmamak husûslarını bi’l-cümle kayıkcılar

kethüdâlarına muhkem tenbîh ü te’kîd ve fî-mâba‘d müşâhede olunur ise ahz ve haps ve

te’dîb olunacaklarını tefhîm birle tehdîde mübâderet ve bu mâddelere sen dahi ale’d-

devâm nizâmat eyleyesin deyu

Ricâl ve nisâ mahlûten kayığa binmemeleri bâbında

İzzetlü bostâncıbaşı ağa

Öteden berü tâife-i nisvân ve ricâl mahlûten kayığa süvâr olmaları

memnû‘âtdan iken bu hilâlde kayıkcı tâifesi ziyâde nef‘leriçün ricâl ile nisvânı

kayıklarına mahlûten almalarıyla fî-mâba‘d bâzâr kayıklarından piyâde kayıkcıları ricâl

ile nisvânı mahlûten kayıklarına almamalarını gereği gibi tenbîh ü te’kîd ve eğer

mütenebbih olmayup bir kayıkda ricâl ile nisvân mahlûten görülmek lâzım gelür ise

gerek kayıkcı ve gerek iskele kethüdâsı tedîb olunacaklarını cümlesine tefhîm ve men‘-i

küllî ile men‘e ihtimâm [64a]ve dikkat ve sen dahi ale’d-devâm nezâret eyleyesin deyu

Kayıkcıların nizâmı bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası

Page 138: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

129

Âsitâne-i Aliyye ve muzâfâtında vâkı‘ Üsküdar ve Galata ve sâ’ir iskelelerde

kayıkcılık işleyen kayıkcı tâifesi bundan akdem bâ-fermân-ı âlî tahrîr ve defter ve kefîle

rabt ve haddi ta‘yîn ve ziyâde kayıkcı alınmayup içlerinden fevt olanlar yâhûd âhar

kârda sülûk edenler yerlerine yine kefîlle kayıkcı alınup bilâ-kefîl alınmamak ve hadd-i

muayyenlerin tecâvüz etmemek üzere dikkat olunup zâbıta-i müstahseneye rabt ve ifrâğ

ve başmuhâsebeye kayd ve defterin bir sûreti ocak tarafına verilmişken birâz vakitden

berü müsâmaha ve adem-i mübâlâtdan nâşî tâife-i merkume yoklanmayup hadd-i

muayyenlerin tecâvüz ve izdiyâd bulup içlerine bilâ-kefîl eşhâs ve erâzil duhûl eylemek

takrîbiyle nice ibâdûllaha mazarrat hâletleri zuhûr eylediği hasebiyle tekrâr zâbıta-i

kaviyyeye rabtları mühimm ve muktezî olmağla imdi mukaddemâ başmuhâsebeye kayd

ve ocak tarafına sûreti verilen nizâm defteri mûcebince Âsitâne-i Aliyye ve

muzâfâtından Üsküdar ve Galata ve sâ’ir iskelelerde vâkı‘ bi’l-cümle iskelelerin

kethüdâları ma‘rîfetiyle ne mikdâr kayıkcıları var ise yoklayup nizâmdan ziyâde bilâ-

kefîl ne mikdâr var ise bulundukları yerlerden ihrâc ve vilâyetlerine sevk [64b]ve i‘âde

etdirüp fî-mâba‘d hilâf-ı nizâm bilâ-kefîl ziyâde kayıkcı nâmıyla içlerine eşhâs ve erâzil

makulesi almamak üzere tenbîhi lâzım gelenlere tenbîh-i ekîd eyleyesiz deyu

Asma koçi ve talîka nizâmı bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası

Başmuhâsebeye mukayyed olduğu vechile Âsitâne-i Aliyye dâhilinde altmış

dokuz kıt‘a koçi arabası ve hâric-i sûrda yirmi yedi kıt‘a talîka işlemek üzere

mukaddemâ nizâm verilmişiken bu hilâlde Edirne ve Filibe ve sâ’ir mahallerden koçi ve

talîkalar gelüp nizâm-ı kadîme halel îrâs eylediğin koçi arabacı esnâfı rikâb-ı müstetâb-ı

mülûkâneye arzuhâl ile inhâ ve istirhâm eylemeleriyle fî-mâba‘d Âsitâne-i Aliyye

dâhilinde altmış dokuz kıt‘a koçi arabası ve hâric-i sûrda yirmi yedi kıt‘a talîkadan

ziyâdesi men‘ ü ref‘ olunmak bâbında fermân-ı hümâyûn sâdır olmağla imdi zikr olunan

arabacılar kethüdâsını çağırdup başmuhâsebeye mukayyed olduğu vechile Âsitâne-i

Aliyye dâhilinde altmış dokuz koçi arabası ve hâric-i sûrda yirmi yedi talîka işleyüp

bundan ziyâdesinin men‘ ü ref‘ine ihtimâm ve dikkat eylemesini tenbîh ü te’kîd eyleyüp

fî-mâba‘d nizâm-ı kadîmden ziyâde dâhil ve hâric-i sûrda koçi ve talîka olmamak

husûsuna sen dahi ale’d-devâm ihtimâm ile men‘ ü ref‘ine dikkat eyleyesin deyu

Page 139: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

130

Mukayyed-i başmuhâsebe224

araba

Asma koçi 69

Talîka 27

96

[65a]Öküz arabacıların nizâmı bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye’de kerâste ve ahmâl-ı sâ’ire nakl eden öküz arabacıların fîâtı

müddet-i medîdeden berü rü’yet olunmadığından bu def‘a üçer misillerinin iz‘âf-ı

muzâafi ücrete râzı olmadıkları ve ibâdûllaha gadr ve ızrâr ve ümenâ-i ebniye ve evkaf-ı

şerîfeye zahmet verdikleri aşikâr olduğu hasebiyle bunların zâbıta-i müstahseneye

ifrâğları mühimm ve muktezî olmağla imdi Karagümrük’de mevcûd öküz arabacılarını

ihzâr ve kadîmden mukayese olunduğu vech üzere arabalarının mikdârlarını

kendülerden sû’âl ile tahkik eyledikden sonra herkesle ve her bir mahall ve semt içün at

hammâllarına vaz‘ olunan fîâta kıyâs ve tatbik ile üçer misli takdîr ve bu vechile nizâm

ve tescîl ve müceddeden tahrîr ve defter edüp andan ziyâde mutâlebe ile ibâdûllaha ızrâr

kasdıyla ve ümenâ-i ebniye ve evkaf-ı şerîfeye zahmet verdikleri aşikâr olduğu

hasebiyle bunların dahi zâbıta-i müstahseneye ifrâğları mühimm ve muktezî olmağla

imdi Karagümrük’de mevcûd öküz arabacılarını ihzâr ve kadîmden mukayese olunduğu

vech üzere arabalarının mikdârlarını kendülerden sû’âl ile tahkik eyledikden sonra

herkesle ve her bir mahall ve semt içün at hammâllarına vaz‘ olunan fîâta kıyâs ve

tatbik ile üçer misli takdîr ve bu vechile nizâm ve tescîl ve müceddeden tahrîr ve defter

edüp bundan ziyâde mutâlebe ile ibâdûllaha ızrâr kasdıyla [65b]huşûnet ederi olur ise

haklarından gelineceğini dahi ale’l-vechü’t-tehdîd ve’t-tenbîh ve vakit vakit ahvâllerini

tefehhüs ve ziyâde ücret tâlep ve ahz ederi olur ise haklarından gelinmek içün ism ü

resimleriyle i‘lâm eyleyesiz deyu

Sırık hammâllarıçün

224 Bu miktarlar derkenarda yazılmış.

Page 140: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

131

Minvâl-i meşrûh üzere sırık hammâllarıçün nakl eyledikleri kerâste ve sâ’ir

kaç nefer arka hammâlına mütehammil ise ol mikdâr ücret takdîriçün buyuruldusu

fazîletlü İstanbul kadısı efendi ve izzetlü yeniçeri ağasına hitâben yazılur

At hamâlları ve taşcı merkebleriçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye ve havâlîlerinde iskelelerden kerâste ve hatab ve kömür ve

kireç ve ahcâr ve hubûbât ve eşyâ-i sâ’ire naklinde i‘mâl olunan hammâl bârgîrleri taşcı

merkebleri be-her yevm tulû‘-ı şemsden vakt-i asra değin i‘mâl olunup evkat-ı

merkumeden mukaddem ve muahhar i‘mâl olunmamak ve bâ-husûs cum‘a günlerinde

külliyen ta‘tîlleri mu‘tâd-ı kadîm-i müstahseneden iken hammâl ve sürücü tâifeleri

tama‘-ı hama teba‘iyyet ve hilâf-âde ve bî-insâfâne harekete cesâret ile vakt-i fecrden

gurûba değin ve yevm-i cum‘alarda dahi ta‘tîl etmeyüp i‘mâl ve it‘âb eyledikleri

meşhûd olmağla imdi bi’l-cümle iskelelerin bârgîr hammâlları ve taşcı merkebleri

kethüdâlarını getürdüp fî-mâba‘d evkat-ı merkume hilâfına hareket etmemelerini

mü’ekkeden tenbîh ve tefhîm [66a]ve mazâmîn-i emr-i âlîyi işâ‘at eyleyesiz şöyle ki

bundan sonra hilâf-ı emr-i âlî ve mugayir-i mu‘tâd-ı kadîm içlerinden bir ferdi vakt-i

merkumeden mukaddem ve muahhar ve yevm-i cum‘ada bârgîrlerini ve merkeblerini

i‘mâle ictisâr eder ise bilâ-tevakkuf ahz ve ihzâr ve haklarından gelineceği muhakkak

olduğu ve mazmûn-ı emr-i âlî üzere ale’d-devâm hareket ve hilâfından tehâşî ve

mübâ‘adet eylemelerini gereği gibi ifhâm eyleyesiz deyu

Bârgîr hammâlları avdetde binmemeleri ve semere timur kakmalarıçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye’de at hammâlları ve sâ’ir bârgîr ile hamûle nakl eden

makuleleri yüklerini mahallerine getürüp avdetlerinde binmemek içün semerleri

üzerlerine yarım vukiyye timürden mismârlar vaz‘ı öteden berü nizâmlarından iken

birâz müddetden berü ba‘zıları terk ve ba‘zıları sagir ekserler vaz‘ ve üzerlerine ağaclar

koyup bârgîr sâhibleri sürücülerine iğmâz eylediklerinden bârgîrlerine binüp şiddet ile

sevk ve önlerine gelen sıbyân ve nisvân ve a‘mâ ve aceze makulelerine dokunup

ızrârdan hâlî olmayup bundan akdem bi’d-def‘ât tenbîh olunmuşiken mütenebbih

olmamalarıyla taht-ı zâbıtaya ifrâğı lâ-büdd olmağla imdi hammâllar kethüdâ ve

yiğitbaşılarını getürdüp kemâ fi’l-evvel yarım vukiyye timürden mismâr vaz‘ ve

Page 141: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

132

üzerlerine ağaç komayup avdetde binmemek üzere bârgîr sâhiblerine ve sürücüler dahi

[66b]yedek getürüp ensesinden şiddet ile sürmemek üzere tenbîh ve nizâm-ı kaviyyeye

rabt ile verilen nizâmı i‘lâm eyleyesiz deyu Fî 18 S sene 1179

Hammâl bârgîrlerine binmeyüp ve şiddet ile sürmeyüp timür vaz‘ etmek içün

İzzetlü yeniçeri ağası

Hammâl bârgîrleri aceze makulelerine dokunup ızrârdan hâlî olmamalarıyla

kemâ-fi’l-evvel yarım vukiyye timürden mismâr vaz‘ ve üzerlerine ağaç komayup

avdetde binmemek üzere bârgîr sâhiblerine tenbîh ve sürücüler dahi yedek getürüp

ensesinden şiddet ile sürmemek üzere nizâm-ı kaviyyeye rabt olunmağla imdi

kapulardan hâric-i sûrda bârgîr olan mahallerde vâkı‘ kolluk çorbacılarına tenbîh olunup

bu misilü timürsüz semerli bârgîr ahz olundukda sürücü yedinde olur ise dahi bârgîr

sâhipleri te’dîb olunmak içün ihzâr eylemelerini te’kîd ve siz dahi bu husûsun devâm ve

istikrâriçün nezâret ve dikkat eyleyesiz deyu

Arka hammâllarının taht-ı zâbıtaya idhâlleriçün

İzzetlü yeniçeri ağası

Âsitâne-i Aliyye ve muzâfâtında vâkı‘ iskelelerde ve mahâllât aralarında

işleyen arka hammâlı tâifesi taht-ı zâbıtaya idhâl içün mukademâ bâ-fermân-ı âlî tahrîr

ve defter ve kefîle rabt ve hadd-ı ta‘yîn olunup kadr-i kifâyeden ziyâde olmamak üzere

habl-ı metîn-i zâbıtaya rabt [67a]ve ifrâğ olunmuşiken birâz müddetden berü müsâmaha

ve adem-i ihtimâl takrîbiyle tâife-i merkume kadr-i kifâyeden ziyâde olduğu bu esnâda

tışarlarda bilâ-kefîl içlerinde ba‘zı eşhâs ve erâzil makulesi duhûl ederek hadd-i

muayyeni tecâvüz eyledikleri sahîhan haber verilmekle tekrâr nizâm-ı kaviyyeye

rabtları mühimm ve muktezî‘ olmağla imdi siz ki ağa-ı mûmâileyhsiz tarafınızdan

mu‘temed adamlar ta‘yîn olunup tâife-i merkumeyi kethüdâları ma‘rifetiyle

müceddeden tahrîr ve defter ve mukaddemdeki tahrîrden bu ana gelince içlerine ne

mikdâr eşhâs ve erâzil duhûl eylemiş ise cümlesini bulundukları yerlerden ihrâc ve

vilâyetlerine sevk ve i‘âde etdirdesiz şöyle ki fî-mâba‘d içlerinden fevt olanlar yâhûd

âhar kârda sülûk eyleyenlerin yerlerine birbirlerinin kefâletleriyle arka hammâlı alınup

bilâ-kefîl alınmamak ve hadd-i muayyeni tecâvüz eylememek üzere sebt-i defter edüp

huzûrumuza arz eyleyesiz ve ber-minvâl-i muharrer tâife-i merkume mu‘temed

adamlarınız ve kethüdâları ma‘rifetiyle yoklanup taşradan içlerine duhûl eyleyen eşhâs

Page 142: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

133

ve erâzil vilâyetlerine sevk ve i‘âde olunduklarından sonra hilâf-ı nizâm ve defter ve

derûnlarına arka hammâlı nâmıyla eşhâs duhûlüne ruhsat verilür ise kethüdâları ve

sâ’irleri mu‘âteb olacakları ve işbu nizâm düstûrü’l-amel tutulmasını tenbîhi lâzım

gelenlere alâ-vechü’t-tehdîd tenbîh-i ekîd eyleyesiz deyu Gurre-i M sene 1179

Arka sakaları nizâmıçün

[67b]İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Âsitâne-i Aliyye ve havâlîsinde arka sakalarının mimlü kırbaları bundan

akdem gâh bir kantâr olmak üzere kırk dört ve gâh otuz beş ve gâh otuz vukiyye gelmek

üzere nizâmı i‘lâm ve mûcebince mutemed müte‘addid evâmir-i aliyye ısdâr ve sicillâta

sebt ve kayd gerek sakalara ve gerek kırba dikenlere tenbîh-i ekîd olunmuşiken sakalar

bir vechile mütenebbih olmayup hîleye sülûk ve tâife-i mezbûre sakabaşı ve

bölükbaşıları ittifâkıyla kırbalarını hilâf-ı fermân sırren isti‘mâl etdikleri sagir kırba

misillü nısfı mertebesine tenzîl ve at sakaları dahi bir çeki takdîriyle sâfî su yüz kırk

vukiyye gelmek üzere nizâm verilmişken anlar dahi tasgir ve bu hâletle fukarâ ve

acezenin masâriflerini taz‘îf etdikleri ihbâr olunmağla taht-ı zâbıtaya ifrâğı lâ-büdd

olmağın imdi at va arka sakalarının kırbalarını diken esnâf kethüdâ ve yiğitbaşılarını

getürdüp fî-mâba‘d dikdikleri kırbaları verilen nizâma mutâbık etdiklerini tahkik içün

kantâr emîni ağaya getürüp ancak birer pâre harc-ı tamga ile tamga darb etdirdikden

sonra fürûht eylemelerini tenbîh ve at ve arka sakabaşı ve bölükbaşılarını dahi çağırdup

fî-mâba‘d tamgasız kırba isti‘mâl eylememeleri husûsunu tenbîh ü te’kîd ile nizâm-ı

kaviyyeye rabt eyleyüp verilen nizâmı i‘lâm eyleyesiz deyu Fî 28 S sene 1179

[68a]At ve arka sakalarının nizâmını hâvî İzzetlü yeniçeri ağası

İstanbul’da arka sakalarının mimlü kırbaları bundan akdem bir kantâr olmak

üzere kırk dört ve gâh otuz beş ve gâh otuz vukiyye gelmek üzere ve at sakalarının dahi

yer yükü bir çeki farz olunup sâfî su yüz kırk vukiyye gelmek üzere mukaddemâ nizâm

verilmişken bu hilâlde hilâf-ı nizâm-ı sâbık harekete cesâret eyledikleri inhâ olunmağla

fî-mâba‘d at ve arka sakaları kırbalarını diken esnâf dikdikleri kırbalarını kantâr emîni

ağaya tamga darb etdirmedikce fürûht eylememek ve sakalar dahi tamgasız kırba

isti‘mâl eylememek üzere müceddeden nizâma rabt olunmağla imdi bu husûsun

devâmıçün nezâret ve her semtin kollukları çorbacılarına ve salma çukadârlarına tenbîh

Page 143: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

134

ve tamgası olmayan kırbalar eshâbı ahz olundukda derhâl ma‘rifet-i şer‘le takrîr ve şakk

olunmasıçün ihzâr eylemelerini tenbîh ü te’kîd eyleyesiz deyu

At sakaları225

Ab-ı sâfî

Kıyye

140

Arka sakaları

Ab-ı sâfî

Kıyye

44 kantâr

35 gâh

30 harîkde

Mahalle ve çarsû ve bedestânlar bekcilerinin nizâmına dâir

İzzetlü yeniçeri ağası

İstanbul’da vâkı‘ çarsûların bekcileri nizâmına müddet-i vâfireden berü

nezâret ve ihtimâm olunmadığına binâen ba‘zı kefîlsiz mechûlü’l-ahvâl bekciler peydâ

ve muhâfazalarına me’mûr oldukları mahallerde dükkân ve ota ve mahzenlerden mâl ve

eşyâ serika olmak ve ateş zûhur etmek [68b]misillü ibâdûllaha muzırr nice hâlât-ı

reddiyye rû-nümâ olmakdan nâşî nizâmlarına ihtimâm iktizâ etmekle imdi mahallât

bekcilerinden mâ‘adâ çarşû bekcileri kethüdâ ve yiğitbaşılarını getürdüp müstakîm ve

sadâkatkâr bir yazıcı ta‘yîn ve bedestânlar ve serrâchâne ve ârâste ve sâ’ir cümle

çarşûlar bekcilerini mûmaileyhümâ ma‘rifetleriyle yoklanup ism ü resimleriyle defter ve

kefîle rabt ve kefîli olmayup mechûlü’l-hâl olanları ihrâc ve yerlerine kefîllü bekciler

ta‘yîn ve hudûdlarında muzırr-ı ibâd eğer bir nesne zuhûr eder ise te’dîb olunacaklarını

gereği gibi kendülere tefhîm ve emr-i muhâfazaya kemâl-i takayyüd ve dikkat ve

leyâlîde teyakkuz ve intibâh lâzımesine ziyâde ri‘âyet eylemelerini muhkem tenbîh

olunarak muhâfazaları emrini taht-ı zâbıta-ı nizâma rabt ve ale’s-esâmî defterlerini ve

keyfiyyet-i nizâmlarını i‘lâm ve bu mâddeye me’mûr olanlar akçe celbine vesîle

225 Bu miktarlar derkenarda yazılmış.

Page 144: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

135

ittihâzıyla matûb olan nizâmın ifsâdına cesâretden ihtirâz eylemelerini dahi kethüdâ ve

yiğitbaşılarına ve me’mûr kılınacak yazıcıya gereği gibi te’kîd ile nizâm-ı merkumeye

sa‘y ü ihtimâm eyleyesiz deyu

Bâğçevânların nizâmıçün

İzzetlü yeniçeri ağası

Âsitâne-i Aliyye’de hâric-i sûr ve dâhilinde vâkı‘ bâğçelerde olan bâğçevân

tâifesi mukaddemâ tahrîr ve defter ve kefîle rabt ve hadd-ı ta‘yîn [69a]ziyâde olmayup

içlerinden fevt olanlar yâhûd âhar kârda sülûk edenlerin yerlerine kefîlle bâğçevân

alınup bilâ-kefîl tâife-i merkumeye eşhâs ve erâzil idhâl olunmamak ve hadd-i

muayyeni tecâvüz eylememek üzere zâbıta-i kaviyyeye rabt ve ifrâğ ve bunlardan başka

bilâ-musliha bâğçelerde beytûtet olunması men‘ olunmuşiken bu esnâda tâife-i mezbûre

izdiyâd bulup içlerine bilâ-kefîl ve başıboş eşhâs duhûl ve gecelerde beytûtet eyledikleri

ihbâr olunmak takrîbiyle men‘ ü def‘leri muktezî olmağla imdi bâğçevânlar kethüdâsı

ma‘rifetiyle mukaddemâ verilen nizâm ve defter mûcebince tarafınızdan adamlar ta‘yîn

ve tâife-i merkume yoklanup Âsitâne-i Sâ‘adet’in hâric ve dâhilinde olan bostânlarda

nizâmdan ziyâde bilâ-kefîl ve başıboş olanlar ne mikdâr ise bulundukları yerlerden ihrâc

ve vilâyetlerine sevk ve i‘âde ve hilâf-ı nizâm ziyâde bâğçevân nâmıyla fî-mâba‘d

içlerine eşhâs ve erâzil makulesi alınmamak üzere tenbîhi lâzım gelenlere tenbîh ü

te’kîd birle ale’d-devâm bu husûsa nezâret ve ikdâm eyleyesiz deyu

Tecdîd-i berât zımnında

İzzetlü defter emîni efendi

Taht-ı âlî-baht-ı Osmânî üzere cülûs-ı hümâyûn-ı meymenet-makrûn

vuku‘unda tecdîd-i berât olunmak kanûn-ı kadîm ü de‘b-i müstedîm olduğuna binâen bu

def‘a dahi bin iki yüz yetmiş bir senesi saferü’l-hayrın on altıncı günü [69b]vuku‘ bulan

cülûs-ı hümâyûn-ı meyâmin-makrûn içün tecdîd-i berât fermân olunmağla defterhâne-i

âmireye tecdîd dâiyesiyle gelen berevâtın kayıların tatbîk ve sahîh olanların ber-vech-i

mu‘tâd tezkiresin veresiz deyu

Tevkiîye tuğrâkeş ta‘yîn olunması

Hâlâ tevkiî vezîr-i mükerrem izzetlü rif‘atlü paşa hazretleri

Page 145: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

136

Erbâb-ı mesâlih yedinde olan emr-i aliyye ve berât-ı celîlü’ş-şânın bâlâ-ı

mevhibet nişânlarına keşîde kılınacak tuğrâ-i garrâ hidmetlerine vesîle-i sühûlet olmak

içün bir kimesnenin tuğrâkeş nasb ü ta‘yîn olunması mu‘tâd-ı kadîm olmağla hacegân-ı

dîvân-ı hümâyûndan olup sâbıka tuğrâkeş emîni efendiyi sâbıkı üzere tuğrâkeşlik

hidmetinde istihdâm eyleyesiz deyu

Nişâncı paşaya hâss ta‘yîni bâbında

İzzetlü defterdâr efendi

Hâlâ Haleb eyâleti inzimâmıyla tevkiîlik mansıb-ı celîline mutasarrıf olan

vezîr-i mükerrem izzetlü Mustafa Paşa hazretlerinin masârif-i kesîreleri olmakdan nâşî

Haleb eyâletinin îrâdât ve hasılâtı masârif-i yevmiyyelerine vâfî olmadığından iki kat

kılınmasıyla senevî altı bin guruş hâss ta‘yîn olunmasına irâde-i hümâyûn-ı hazret-i

cihân-dârî ta‘alluk etmekle imdi şerefbahş-ı sudûr olan emr-i hümâyûn-ı mevhibet-

makrûn-ı mülûkâne üzere yetmiş üç senesi muharremi gurresinden i‘tibâr ile vezîr-i

müşârünileyhe [70a]iki kat kılınmasıyla bir münâsib mahallden altı bin guruş hâss ta‘yîn

ve emr ve defterini ihrâc etdiresiz deyu Fî 5 M sene 1173

Bahâdır Giray Hân’a harcırâh i‘tâsı bâbında

İzzetlü defterdâr efendi

Edirne’de ikamete me’mûr Bahâdır Giray Hân’a bu def‘a i‘tâ olunan bin beş

yüz guruş yol harclığı mikdâr-ı kifâye olmadığını inhâ ve inâyet istid‘â etmekle şeref-

yâfte-i sudûr olan emr-i hümâyûn mûcebince bin guruş dahi i‘tâsını telhîs eyleyesiz

deyu

Mevâcib ihrâcıçün

İzzetlü defterdâr efendi

Geçen sene kısteyn mevâcibi şa‘bân-ı şerîfin on beşinci günü ihrâc

olunmakdan nâşî bu sene-i mübârekede takvîm-i muktezâsı üzere yevm Salı şa‘bân-ı

şerîfin on altıncı gününe tesâdüf edüp yevm-i mezbûrda kısteyn mevâcibinin ihrâcı

matlûb olmağla imdi mevâcib içün tertîb olunan akçeleri bir evvel tahsîline gereği gibi

ihtimâm ve dikkat ve mâh-ı mezbûrun on altısından mukaddemce cümlesinin tekmîline

sarf-ı makderet ve işbu emr-i ehemme tekâsül ve rehâvet olunmak lâzım gelür ise bir

dürlü özürden ısga olunmayacağını mülâhaza ile sizden melhûz olan lâzıme-i gayretin

Page 146: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

137

ibrâzıyla bir mukaddem tekmîl-i emvâl-i mevâcibe bezl-i miknet eyleyesiz deyu Fî 3 S

1179

[70b]Dîvân çavuşları nizâmı bâbında

İzzetlü çavuşbaşı ağa

Dîvân-ı hümâyûn çavuşları ez-kadîm Devlet-i Aliyye-i Ebedü’l-istikrâr’ın

hademelerinden olup rikâb-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn nevbetcileri kapu nevbetcileri

eyyâm-ı cum‘a ve resmen azîmet olunan kol ve sâ’ir binişlerde ve bâ-husûs Dîvân-ı

Âlî’de cümlesi ferâceler ile hidmetlerine kıyâm eylemeleri mu‘tâd-ı kadîm iken birâz

müddetden berü zâbıtanın adem-i ihtimâm ve tekâsüllerinden nâşî ferâcelerin iktisâ

eylemediklerinden mâ‘adâ muntazamü’l-ahvâl olanları nevbetlerini terk tarflarından

birer derd-mend ve mülâzım makulelerini yerlerine gönderüp bu misillü bî-edebâne

harekete cesâretleri senin mücerred tekâsülünden ve çavuşlar kâtibi ve emînin dahi

kemâl-i taksîrâtından neş‘et eylediği zâhir olmağla imdi fî-mâba‘d Dergâh-ı âlî

çavuşlarının rikâb-ı hümâyûn-ı şeref-makrûn ve dîvân-ı âlî nevbetcileri ve sâ’ir eyyâm-ı

cum‘a ve kol binişlerinde ferâcesiz bulunmayup muntazamü’l-ahvâl olanları ücret-i

yevmiyye ve kantarumlu bârgîler ile bilâ-ferâce göndermeyüp bi’n-nefs mu‘tâd-ı kadîm

üzere çuka ferâceler ile ale’s-seher hidmet-i lâzımelerinde kıyâm eylemelerini

cümlesine alâ-vechü’t-tehdîd tenbîh-i ekîde ihtimâm ve bundan böyle hilâf-ı fermân-ı

âlî hareket eder olur ise ahz ü ta‘zîr ve zâbitânı dahi te’dîb olunacağını cümlesine ifâde

ve işâ‘ata mübâderet eyleyesiz deyu

[71a]Yevm-i dîvân saray-ı hümâyûna bilâ-maslahat destâr-ı âdîyle eşhâsın

men‘i

İzzetlü defterdâr efendi ve izzetlü çavuşbaşı ağa ve izzetlü kethüdâ-i bevvâbîn

ağa

Dîvân-ı hümâyûn günlerinde me’mûriyetleri olmayan eşhâsın ve hademe

makulelerinin bilâ-maslahat destâr-ı âdîyle orta kapudan içerü duhûlleri ve bî-muhâbâ

sâha-ı saray-ı hümâyûnda geşt ü güzâr ve bî-edebâne hareketleri hilâf-ı kanûn-ı kadîm

ve mugayir-i tavr-ı müstedîm iken bir müddetden berü ba‘zı zâbitânın ve bevvâbânın

adem-i takayyüd ve ihtimâmları takrîbiyle seyirci gürûhu ve hademe makulesine ruhsat

verilüp şükûh u şân-ı azamet-nişân sıyânet olunmadığı mesmû‘ ve meşhûd olmak

hasebiyle men‘ ü def‘leri mühimm ve muktezî olmağın imdi tertîb-i dîvân-ı maâlî

Page 147: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

138

ünvânda ancak başçukadârımız kavuk ile ve mehter ve ikinci asâdâr çukadârlar ve

kahveci ve bir nefer yamağı külehler ile ve fazîletlü Sadr-ı Rûm ve Anatolı efendilerin

başçukadârları ve keçeler ve birer nefer adamları külehler ve başçukadâr-ı defterî ve

mehterbaşısı ve reîsü’l-küttâb efendinin kadîmden gidegelen mehterbaşısı ve mehterân

ve adamları külehler ile ve defter emîni efendinin iki nefer adamı ve şıkk-ı sânî ve sâlis

üst kürkü libas eden hâcegânın ve bir nefer adamları ve başbâkikulu ağanın bir nefer ve

çavuşbaşı ağanın iki nefer çukadar ve iki nefer ocak mehterleri ve tezkire-i evvel ve sânî

efendilerin birer nefer adamları ve sipâh ve silâhdâr ağalarının üçer nefer adamları ve

bölükât-ı [71b]erbaa ağaları ve kâtiblerinin birer nefer ve sadr-ı âlî kapucılar kethüdâsı

ve selâm ağasının birer nefer adamları külehler ile orta kapudan içerüye duhûle ruhsat

verilüp bunlardan mâ‘adâ bir ferdden hademe ve uşak makulesinin destâr-ı âdîleriyle

orta kapudan içerüye duhûlleri sâha-ı saray-ı hümâyûnda geşt ü güzârlarını men‘-i küllî

ile men‘ ü def‘ eylemeleri ve hilâf-ı emr-i âlî hareket edenler muâheze ve mu‘âteb

olacaklarını tefhîm iktizâ edenlere ve kapucuların bölükbaşıları ve sâ’ir zâbitânına

gereği gibi tenbîh ü te’kîde mübâderet eyleyesiz deyu

Evkaf-ı Haremeynü’ş-şerefeyn’e müte‘allik

İzzetlü defterdâr efendi

Haremeyn-i Muhteremeyn evkafı mukata‘âtı nâzırı tarafından ba‘zı

kimesnelere ziyâdesiyle der-uhde ve ilzâm olunup anlar üzerlerine bâligân-mâ-belag

akçe zammıyla âhara fürûht eylemekden nâşî mukataât-ı Haremeyn bu takrîble muhtell

ve müşevveş olduğundan nizâmı murâd-ı hümâyûn olmağla bu husûsu rü’yet eyleyüp

sâlifü’z-zikr Haremeyn-i Muhteremeyn evkafı mukataâtının mâl vakfı ve mâl fürûhtu

nedir ve bunlar ne mikdâr izdiyâda satulu gereği gibi sû’âl ve istifsâr ile her birini hârice

çıkarup sonra ale’l-infirâd defter ve Haremeyn tolâbına vaz‘ olunan akçe ne makule

akçedir ve mevcûdu ne mikdârdır ve içinden sarf olunmuşu var mıdır ve ne mahalle sarf

olunmuşdur ve hâlâ [72a]mevcûdu nedir anı dikkat ve taharrî ederek başka defter

eyleyüp nizâmı verildikden sonra defter-i muktezâsı huzûr-ı hümâyûna arz olunmak

üzere tarafınıza hitâben beyâz üzerine hatt-ı hümâyûn-ı mevhibet-makrûn sâdır olmağla

imdi Haremeyn müfettişi ve muhâsebeci ve mukata‘acısı efendileri ve Haremeyn baş

halîfesi ve kîsedârı ve sâ’ir bulunması lâzım gelenleri getürdüp bu husûsu her birinden

istihbâr ve istifsâr ve sâ’ir vukufu olanlardan istintâk eyleyerek şeref-bahş-ı sudûr olan

hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince mevâd-ı matlûbe-i mezkûreyi ale’l-vechü’s-

Page 148: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

139

sıhha ve’l-vuzûh başka başka tertîb ve defter edüp defterleri rikâb-ı hümâyûn-ı cihân-

dârîye takdîm olunmak içün huzûrumuza arz eyleyesiz deyu

Evkaf-ı selasenin nizâmı bâbında

Evkaf müfettişi efendi

Nezâret-i Sadr-ı a‘zamîde mahmî olan evkafdan cennet-mekân Ebu’l-feth

Sultân Mehmed Hân ve Sultân Selim Hân ve Sultân Süleyman Hân tâbe serâhim

hazerâtının cevâmi‘-i şerîfleri evkafları mütevellileri beynlerinde bu def‘a rü’yet olunan

muhâsebelerinde der-kîse-i vakf ve mevcûd kîlâr zahîreleri akall-i kalîl zuhûr edüp işbu

sene-i mübârekede martı hitâmına değin der-kîse-i mezkûre ile masârif-i evkaf idâre

olunamayacağı ihbâr olunmağla imdi evkaf-ı mezkûrenin [72b]hademeleri ve

mütevellîleri ve mukaddem me’mûr kılınan nâzır El-hâc Abdullâh muvâcehelerinde

muhâsebe kâtibi ma‘rîfetiyle ihbâr olunduğu üzere mart hitâmına değin iktizâ eden

masârıfâtı tahmîn ve takkik olunup zuhûr eden der-kîs ve mevcûd kîlâr zahîreleri fürû-

nihâde olundukdan sonra her bir def‘a ne mikdâr akçe iktizâ eder zâhire ihrâc ve nizâmı

sûretini i‘lâm eyleyesiz deyu

Sultân Abdülhamid Hân vakfının nizâmı bâbında

Hudâvendigâr-ı sâbık merhûm Sultân Abdülhamid Hân tâbe serâhû vakf-ı

şerîfleri kâtibi ve hâlâ şehremîni efendi

Vakf-ı mezbûr mukataâtı iki yüz üç senesinde yazıcı efendi tarafından ne

vechile ilzâm olunmuş ve ne sûretle muhâsebeye idhâl etmek ister tashîh ü tahkik ve

atebe-i ulyâ-ı mülûkâneye arz olunmak mazmûnunda hatt-ı hümâyûn-ı mehâbet-makrûn

şeref-yâfte-i sudûr olmağla mukataât-ı mezkûrenin sene-i merkumeye mahsûben

mûmâileyh yazıcı efendi tarafından ne vechile ilzâm olunduğu ve ziyâdesi ne mikdâr

idüğü bu tarafda bulunan kocabaşılardan ve mültezimleri taraflarından ve sâ’ir erbâb-ı

vukufdan gereği gibi tashîh ve tahkik ve defteri rikâb-ı kamer-tâb-ı hüsrevâneye arz

olundukda müsâ‘ade olunmayarak iltizâm eylediği vech üzere hesâbı [73a]görülmek

bâbında hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûn şeref-pezîr-i sudûr olmağla imdi mukataât-ı

mezkûrenin sene-i merkumeye mahsûben bedel-i iltizâmlarını tashîh ve tahkik ve defter

olunduğu vechile bir akçesi hâricde kalmayarak tamamen muhâsebeye idhâl ve vakf-ı

şerîf-i mezkûrenin seneyn-i sâbıka muhâsebe defterlerine nazarân işbu sene-i

merkumede bedel-i iltizâm-ı mezkûreden ne mikdâr fazla zuhûr eder ise muhâsebe

Page 149: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

140

defterinde başkaca gösterilerek kemâl-i tahkik ve tedkik üzere mûmâileyh yazıcı

efendinin hesâbı rü’yet ve emr-i hümâyûn-ı hüsrevâne muktezâsı üzere amel ve hareket

ve cânib-i vakf-ı şerîfi vechile gadrden sıyânet eyleyesiz deyu

Sultân Mehmed civârında olan kütübhânenin kitâbları hıfzıçün

Sadr-ı Rûm izzetlü fazîletlü efendi hazretleri ve Haremeyn ve evkaf

müfettişleri efendiler ve Sultân Mehmed ve kütübhâne evkafları mütevellîleri ağalar

Merhûm ve mağfûrleh Ebû’l-feth Sultân Mehmed Hân aleyhü’l-rahmet ve’l

gufrân hazretlerinin câmi‘-i şerîfi ittisâlinde vâkı‘ kütübhânenin pây kemerleri vuku‘

bulan zelzele takrîbiyle halel-pezîr olup kubbeleri müşrif-i karîn-i inhidâm olduğuna

binâen derûnunda mevcûd olan üç bin altı yüz kütüb-i nefîsenin bir me’men mahalle

vaz‘ı münâsib olmağla imdi kütübhâne-i merkume binâ ve ta‘mîr oluncaya dek yine

Sultân Mehmed’de [73b]rahnedâr olmamış medrese otalarından bir bâb ota intihâb ve

ma‘rifetiniz ile kütüb-i merkumeyi ihrâc ve ta‘dâd ve defterleriyle tatbîk ederek ota-ı

merkumeye vaz‘ ve temhîr ve muhâfazasına takayyüd ve ihtimâm eyleyesiz deyu

Kassâbbaşı sâbık Halil Ağa’nın mîrîye olan deynini tahsîl içün

İzzetlü defterdâr efendi

Kassâbbaşı sâbık Halil Ağa’nın mîrîye ve halefine olan düyûnunu edâda

tekâsül ve muhâlefeti olduğunu hâvî cânib-i hazret-i cihân-dârîye arz ve takdîm

olundukda merkum Halil Ağa tekâr başbâkikulu ağa habsine kaldırılup bi’l-cümle akar

ve emlâk ve eşyâsı kendü ma‘rifetiyle fürûht olunup mîrîye ve mâl-ı ocaklıkdan halefi

Ali Ağa’ya olan deynini tamamen edâ etdirilmesi bâbında hatt-ı hümâyûn-ı şevket-

makrûn muhâbbet-rîz-i sudûr olmağın imdi fermân-ı hümâyûn-ı cihân-dârî buyurulduğu

üzere merkum Halil Ağa’yı başbâkikulu ağa tarafında habs etdirilüp bi’l-cümle akar ve

emlâk ve eşyâsı kendü ma‘rifetiyle fürûht olunup mîrîye ve mâl-ı ocaklıkdan halefi Ali

Ağa’ya olan mîrî akçeleri tamamen teslîm eylemesini tenbîh ü te’kîd ve eğer bundan

sonra dahi mîrînin edâsında müsâmaha [ve] ihmâl226-gûne harekete cesâreti zâhir olur

ise Yedi Kulle’ye kaldırılup emvâl-i mîrîyi tamamen kendüden tahsîl olundukdan sonra

Magosa [74a]Kal‘ası’nda habs-i medîd ile habs olunacağını kendüye ifâde ve tefhîm ile

226 Derkenarda yazılmış.

Page 150: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

141

mîrîyeyi bir gün evvel tamamen ve kâmilen edâ ve teslîm eylemesine ihtimâm ve dikkat

eyleyesiz deyu 4 R sene 1178

Kanûn-ı zuhûrât

Fî 25 R sene 1177 târihinde sadr-ı uzmâdan mühr-i hümâyûn ahz olunup

sadâret-i a‘zamî kaymakamlığı kürkü Enderûn-ı Hümâyûn’da yeniçeri ağasına ilbâs

buyurulmağla sadr-ı sâbıkın mevcûd bulunan takımıyla semâhatlü şeyhü’l-islâm efendi

hazretleri Saray-ı Asafî’ye gelüp arz otasında kuûd eylediklerinde ba‘dehu tertîb üzere

cümle kapu ricâli tebrik eylediler

El-hâc İzzet Mehmed Paşa ve Sırrı Selim Paşa’dan cebelü içün

İzzetlü defterdâr efendi

El-hâlet-i hazihi masârıf-ı seferiyyenin kesret ve mîrînin muzâyakası ma‘lûm

olmakdan nâşî bundan akdem ihrâc olunan cebelü bedellerinden her kimin

zimmetlerinde mâl-ı cebelü var ise tahsîli emr-i hümâyûn buyurulmakdan nâşî sâbıka

Cidde vâlisi vezîr-i mükerrem izzetlü İzzet Mehmed Paşa hazretleri ile sâbıka Cidde

vâlisi vezîr-i mükerrem izzetlü Sırrı Selim Paşa hazretlerinin zimmetlerinde olan cebelü

mâlını bu def‘a kalyonlar mevâcibine tahsîsen Deraliyye’de olan kapu kethüdâları ve

adamlarından mutâlebe ve bir iki gün zarfında tahsîl ve hazîne-i âmireye [74b]teslîm ile

kalyonlar mevâcibine i‘tâ eyleyesiz deyu

Cânib-i mîrîden muhallefât zabtıçün

İzzetlü defterdâr efendi

Kıbrıs muhassılı sâbık Hüseyin Kapudan Deraliyye’de vefât edüp karşuda

hânesi ve külliyetlü nukud ve emvâli olduğu ma‘lûm olduğundan başka Sakız’da emlâk-

ı vefîre ve emvâl-i kesîre ve Dersa’âdet’e gelür iken Sakız’a uğrayup nukud-ı vâfire

bırakmış olduğu ve Kıbrıs’da dahi zimemât-ı külliyesi olduğunu erbâb-ı vukuf tahkik ve

ahbâr etmeleriyle imdi müteveffâ-ı mûmâileyh bîlâ-veled fevt olup cânib-i mîrî ile

külliyetlü ahz ü i‘tâsı olduğuna binâen mecmû‘ nukud ve muhallefâtı sarf-ı beytü’l-mâl

olmakdan nâşî şimdiden hânesi temhîr ve sarraf otası ve sâ’ir maznûn mahalleri var ise

anlar dahi ba‘de’t-tahkik temhîr edildikden sonra ahz ü i‘tâsına mahrem adamlarını celb

ve yegân yegân istintâk ve Sakız’da ve Kıbrıs’da olan muhallefât ve emvâli zabtıçün

Page 151: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

142

başka başka evâmir-i şerîfe ısdâr ve sâ’ir nukud ve envâlini tahkik ve zâhire ihrâc ve

keyfiyyeti takririniz ile ifâde eyleyesiz deyu

Muhallefât zabtıçün

İzzetlü defterdâr efendi

Bağdad tüccârlarından Müsteci oğlı Hâcı Mustafa nâm kimesne be def‘a

[75a]Şam-ı şerîfde vefât edüp merkumun külliyetlü emvâli olup servet ve yesârı olduğu

ve Dersa‘âdet’de Vezîr Hanı’nda Bağdadlı Hâcı Mehmed Cağal nâm kimesne şerîki

olduğu ahbâr olunmağla imdi müteveffâ-ı merkumun emvâli ne mahalde ve ahz ü i‘tâsı

kimlerledir merkum şerîkini getirüp bi’l-istintâk zâhire ihrâc ve ve mâl-ı şirket ve

mevâdd-ı sâ’ireden müteveffânın kendüde olan mâlını dahi sû’âl birle hârice çıkarup

Şam’da ve sâ’ir mahallerde olan emvâlini cânib-i mîrîden zabtıçün mübâşirli emr-i âlî

ısdâr ve şerîk-i merkumede olan emvâlini mîrîçün ahz u kabz ve keyfiyyeti takririniz ile

ifâde eyleyesiz deyu

Duhân gümrüğünün üç senelik hesâbının rü’yeti bâbında

Duhân gümrüğü nâzırı ve başmuhâsebeci efendi

Duhân gümrüklerinin üç senelik muhâsebe ve bakayâ defterleri ve hülâsası

pâye-i serîr-i a‘lâya arz olundukda işbu hülâsa olunan defter başmuhâsebeye kayd oluna

ve zimem defterini ve temessükâtı Darbhâne-i Âmire emîni efendi hıfz eyleye ve fî-

mâba‘d tebdîl ve tagyîri rikâb-ı hümâyûna arza mevkuf ola ve emvâl-i bakayâ kimlerin

zimmetlerinde ise alâ eyy-i hâl tahsîl oluna ve gümrük emînlerinin kendü zimmetlerine

geçen ve Ali Ağa merhûmun zimmeti dahi emvâl ve eşyâsından ve veresesinden tahsîl

oluna ve Lut mütevellîsi Ali Efendi yedinden yirmi [75b]tokuz kîse tahsîl oluna deyu

hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şeref-bahş sudûr olmağla mûcebince hareket ve

tahsîl-i zimem ve bakayâ-mezbûreye gereği gibi ihtimâm ve dikkat ve muhâfet

edenlerin iktizâsı üzere te’dîblerini i‘lâm ederek hüsn-i temşiyyet-i mevâdd-ı mezbûreye

sarf-ı makderet eyleyesiz deyu

İvaz Paşazâde Halil Beg’in duhân gümrüğü bakayâsı tahsîli bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası

Yetmiş altı ve yetmiş yedi ve yetmiş sekiz senelerine mahsûben sâbıka

mîrâhur-ı evvel Halil Beg’in uhdesinde olan İstanbul duhân gümrüğünün rüsûmâtından

Page 152: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

143

ba‘zı tüccâr zimmetlerinde iktizâ eden bakayânın tahsîline me’mûr olanların

müsâmahalarından nâşî elyevm zimmetlerinde sekiz yüz kîse akçeden mütecâviz akçe

kaldığı inhâ olunup bakayâ-ı mezbûrenin kermiyet ve ihtimâm ile tahsîli matlûb

olamağla imdi husûs-ı mezbûra mukaddem ta‘yîn olunan mübâşir yazıcıya umûr-ı

me’mûrine gereği gibi ihtimâm eylemesini tenbîh ve eğer emr-i tahsîle kudreti yoğise

âharını ta‘yîn ve gerek kâtibi tarafından verilen sûret-i defter mûcebince seneyn-i

merkumeye herkimin zimmetinde resm-i gümrük bakayâsı kalmış ise yerlü yerinden alâ

eyy-i hâl tahsîl ve mîr-i mûmâileyh ma‘rifetiyle darbhâhe-i âmireye teslîm etdirüp inâd

ve muhâlefet edenleri zâbitleri ma‘rifetiyle ahz u habs ile zimmetlerini [76a]tekmîlen

tahsîle mezîd-i ihtimâm ve dikkat ve mûceb-i buyrulduyla amel ve hareket eyleyesiz

deyu

Müteveffâ vezîr kapudan-ı deryâ sâbık Süleymân Paşa’nın muhâllefâtına dâir

İzzetlü defterdâr efendi

İstanköyü cezîresinde vefât eden kapudân-ı esbâk Süleymân Paşa’nın

Enderûn-ı Hümâyûn hazînesine altı bin guruş bâ-temessük deyni olduğundan mâ‘adâ

ba‘zı kimesneler dahi arzuhâl ile müteveffâ-i müşârünileyhden hukuk taleb edüp

müteveffâ-i müşârünileyhin İstanköy’de olan muhâllefâtı hâlâ kapudan-ı deryâ vezîr-i

mükerrem izzetlü paşa hazretlerinin ma‘rifetleriyle defter ve kapudan-ı hümâyûn Yusuf

Kapudan’a teslîm olunup Dersa‘âdet’e vürûd eylediği müşârünileyh tarafından ahbâr

olunup Enderûn-ı Hümâyûn hazînesinde olan deyninin ahzıçün muhallefât-ı mezbûrenin

Bâb-ı hümâyûnda hazîneye nakli ve düyûn-ı sâ’irenin ma‘rifet-i şer‘le rü’yet ü sübûtu

ve ba‘dehu iktizâsı üzere nizâmı muktezî olmağla imdi muhallefât-ı mezbûreyi

mahallinde tahrîr olunan memhûr ve mümzî defter mûcebince başbâkikulu ağa

ma‘rifetiyle kapudan-ı mûmâileyhden ahz ve Bâb-ı hümâyûn hazînesine nakl ve hıfz ve

sâ’ire olan düyûnundan şer‘an sâbit olanlarını murâbahası aşağı varılarak defter ve

sübûtunda şâhidlerine dikkat ve iktizâ edenlerden sû’âl olunarak lâzıme-i taharrîye

ri‘âyet ve müteveffâ-i müşârünileyhin îrâd ve masrûfu etbâ‘ı yedinde olmağla

[76b]kethüdâ ve hazînedâr ve kâtibini getürdüp defteriyle hesâblarını gereği gibi rü’yet

etdirüp zimmetlerinde her ne zuhûr eder ise ba‘det’t-tekmîl muhallefât ve düyûn-ı

müsbetenin ve etbâ‘ı zimmetlerinde zuhûr eden akçelerin defterini arz ve ba‘dehu

muhallefât-ı mezbûre ve düyûn husûsunda ne vechile fermân olunur ise ana göre

hareket eyleyesiz deyu fî 3 S sene 1179

Page 153: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

144

Başmuhâsebeden kanûnu

Bu makule muhallefât ve zimemâtı cânib-i mîrîden zabt olunanlardan alacak

iddiâ‘ edenler iddiâ‘larını başbâkikulu ağa muhâsamasıyla lede’t-terâfu‘ mîrî kâtibi

efendi yâhûd ordu-yı hümâyûn kadısı efendi huzûrunda ber-nehc-i şer‘î ba‘de’l-isbât

verilen i‘lâm-ı şer‘î mûcebince iddiâlarının zimemât-ı müteveffâdan havâlesiçün hazîne

tezkiresi i‘tâsı kavâ‘id-i mer‘iyye-i mîrîyye muktezâsındandır

Enfiyyenin nizâmına dâir

İzzetlü defterdâr efendi

İstanbul ve tevâbi‘ enfiyye mukata‘ası mukaddemâ eshâm vechile fürûht

olunduğu esnâda mukata‘a-i merkumeye verilen nizâmın dâ’imen ve müstemirren

icrâsına ri‘âyet olunmak lâzımeden iken birkaç seneden berü şurût-ı mukata‘aya ri‘âyet

olunmadığından herkes beğendiği gibi taşra enfiyyesi bey‘ ü şirâ eylediklerine binâen

bu keyfiyyet [77a]mukata‘a-i merkumenin ihtilâlini mûceb ve cânib-i mîrîyi hasâreti

müstevcib olmakdan nâşî cânib-i mîrîyi sıyâneten ve eshâb-ı eshâmı himâye husûsunun

zâbıta-i kaviyyeye rabt u tensîki mühimm ve muktezî olmağla imdi fî-mâba‘d her kimin

yedinde ticâret içün enfiyye var ise cümlesini on güne kadar enfiyye emînine teslîm ve

kârhâne fîâtı üzere îcâb eden bahâsı ahz eylemelerini ve on günden sonra yedinde taşra

enfiyyesi bulunur ise müft ve meccânen cânib-i mîrîçün zabt olunup sâhibi müslim ise

kal‘a-bend ve kefereden ise vaz‘-ı kürek olunacaklarını iktizâ edenlere gereği gibi

tenbîh ü te’kîde mübâderet ve bu husûsun ale’d-devâm düstûru’l-amel tutulmasına sen

dahi nezâret eyleyesin deyu

Enfiyye nizâmına dâir

Enfiyye emîni

Tenbîh ü te’kîde mübâderet eylemeleriçün filâna filâna hitâben dahi başka

başka fermân-ı âlî sâdır olmağla imdi sen dahi tarafından her mahalle mû‘temed

kolcular ve adamlar ta‘yîn ve o misillü taşra enfiyyesi i‘mâl ve fürûht edenlerin

mahalleri sedd ü bend ve beren ve bahren vürûd eden enfiyyeleri cânib-i mîrîçün ahz u

girift olundukdan sonra iktizâ eden te’dîbâtlarının icrâsıçün o makuleleri ism ü

şöhretleriyle Bâb-ı Âlî’ye arz ve i‘lâma müsâra‘at ve hilâfına hareketden be-gayet tehâşî

ve mücânebet eyleyesin deyu

Page 154: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

145

[77b]Tulumbacıların nizâmıçün

İzzetlü yeniçeri ağası ve izzetlü cebecibaşı ve izzetlü topcubaşı

Bi-kazâ-i Allah-ı te‘âlâ bir mahalde ateş zuhûr eyledikde işti‘âl bulmazdan

evvel der-akab itfâsına medâr olmak içün bundan akdem beher kolluğa birer tulumba

tertîb olunduğu esnâda tulumbacı neferâtı esâmîleri kolluğa karîb olan mahallerde sâkin

olan kimesnelere verilmek ve her kolluğun mahalle sâkileri her kaç nefer ise ahşam

vaktinde iki aded kırbasını su ile memlû tulumba yanına vaz‘ eylemek üzere nizâm

verilmişiken mürûr-ı eyyâm ile tulumbacı neferâtından fevt olanların esâmîleri

kollukdan baîd mahallerde sâkin kimesnelere verilerek ma‘âzallah-ı te‘âlâ harîk

vuku‘unda der-akab itfâ murad olundukda tulumbacı neferâtı bulunmadığından başka

nizâm-ı mezkûrun mugayiri sakalar dahi su ile memlû kırbalarını tulumba yanına vaz‘

eylemeyi terk eylediklerine binâen tîz elden su tedâriki dahi es‘ab olmağla nizâm-ı

mezkûr külliyen terk olunma rütbelerine resîde ve bu takrîb ile zuhûr eden ateşin der-

akab itfâsı mümkün olamadığından işti‘âl bulup ve ibâdullahın zarar ve hasâret-i

azîmelerine mü’eddî bir keyfiyyet olup hâlet-i evvelisine ircâ‘ı ve icâbât-ı umûrdan

olmağla imdi zat u rabtı muhavvel-i uhde-i ihtimâmınız olan mahallerde kolluklarda

olan [78a]tulumbacı neferâtı fî-mâba‘d kolluklara karîb mahallerde sâkin olup nevbet ile

kadr-i kifâyesi kolluklarda beytûtet eylemelerini her kolluğun çorbacılarına tenbîh ü

te’kîd ve mahalle sakaları dahi mukaddemâ verilen nizâm mûcebince gecelerde su ile

memlû ikişer kırbalarını tulumba yanına vaz‘ eylemelerini iktizâ edenlere muhkem

tenbîh ü te’kîd ve nizâm-ı mezkûrun devâm ve istikrârına dikkat ve siz dahi ale’d-

devâm nezârete mübâderet eyleyesiz deyu 2 S 1179

Ocakların kurumlarını tathîr içün İstanbul kadısı ve Hâvass-ı Refî‘a ve Galata

ve Üsküdar kadılarına başka başka

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Öteden berü mevsim-i şitâ hulûlünde tennûr ve sâ’ir ateşden herkes hânelerini

muhâfazaya ihtimâm ve ocakların kurumlarını sıkca sıkca tathîr edegelmişler iken bu

hilâlde emr-i muhâfazaya adem-i ihtimâmdan nâşî ba‘zen tennûr ve ba‘zen ocakdan ateş

zuhûru meşhûd olmağla bu husûsda ihtimâm olunması cümlenin lâzıme-i zimmeti

olmağla imdi İstanbul’da vâkı‘ mahalle imâmlarını ve esnâf kethüdâlarını çağırdup

ocakların kurumlarını tathîr ve kapusı önlerine döküp tennûr ve sâ’ir ateşden hânelerini

Page 155: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

146

gereği gibi muhâfazaya herkesin ihtimâm eylemelerini her mahallenin imâmı mahallesi

ahâlîsine ifâde ve tefhîm eylemeleri içün tenbîh ve kezâlik timurcı ve kalafatcı ve berber

ve bunun emsâli san‘atları

[78b]ateşe tevakkuf olan esnâf dahi gece dükkânlarında ateş bırakmayup ve

dükkânlarında olan ateşi gereği gibi muhâfaza eylemelerini tenbîh ve tesâmuh ve

tekâsülleri mûceb-i tehdîd-i şedîd olunacağını ifâde ve te’kîd ile tahzîre mübâderet

eyleyesiz deyu 3 S 1179

Kurumlarını eshâb-ı büyût ve dekâkîn tathîrleriçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Mevsim-i şitâ duhûl etmekden nâşî Âsitâne-i meymenet aşiyâne ve havâlîsinde

vâkı‘ menâzil ve büyût ve ocaklu dekâkîn eshâbı yakdıkları ateşden hâsıl olan kurumlar

eyyâm-ı sayfda ezyed olup te‘sîr-i şerâre-i nârdan zebâne-keş ve ma‘âzallah-ı te‘âlâ

harîk vuku‘ dahi melhûz olmağla hemân büyût ve menâzil ve dekâkîn eshâbı şimdiden

ocaklarını tathîr ve kurumlarını kapu ve dekâkîn yanlarına ilkaları mühimm ve muktezî

olmağın imdi İstanbul ve havâlîsinde olan mahallât imâmlarını huzûr-ı şer‘e da‘vet ve

mahallâtda büyût ve menâzil ve ocaklu dekâkîn eshâbı şimdiden ocaklarını tathîr ve

tanzîf ve kurumlarını alâmet olmak içün kapu ve dekâkîn yanlarına vaz‘ ve ilka

eylemelerini ve bundan başka me’lûf oldukları tennûrlarına ve mangallarına hadden

ziyâde ateş komayup ve bi’l-iktizâ taşra gideri olur ise muhâfaza içün kapak komağla

avn-ı inâyet-i müsteân ile havf ve hatardan rehâ olunmasını cümlesine ale’l-vechü’t-

tehdîd tenbîh-i ekîd eylemelerini ifâde ve emr-i âlîşânı işâ‘at [79a]eyleyesiz bundan

böyle ber-mu‘tâd-ı kadîm on onbeş günde bir kerre ocaklarının kurumları kapuları

yanlarında bulunmaz ise te’dîb olunacaklarını gûş-i hûşlarına ilka ve tefhîme mezîd-i

ihtimâm eyleyesiz deyu

Mevlûd-i şerîf ve îdeynde kum döşemesiçün

İstanbul subaşısı ve asesbaşı

Revnak-efzâ-i erîke-i İskender-şiyem şevketlü kudretlü mehâbetlü pâdişâh-ı

âlem-penâh efendimizin te‘diye-i salât-ı îd içün cami‘-i şerîfi teşrîfleri musammem

olmağla şimdiden mumcılar ve katırcılara tenbîh ve mu‘tâd üzere kumı tedârik ve ferş

olunmağa ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Page 156: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

147

Mevlûd-i şerîf içün

İşbu mâh-ı mübâreğin on ikinci günü mevlûd-ı nebevî sallallahü aleyhi ve

sellem olmağla şevketlü kudretlü mehâbetlü pâdişâh-ı âlem-penâh efendimiz hazretleri

bâ-sa‘âdet ve iclâl cami‘-i şerîfi teşrîfleri musammem olmağla uhdenize ihâle kılınan

kumı şimdiden tedârik ve hamâlbaşı ma‘rifetiyle mahall-i mu‘tâda ferş olunmağa dikkat

eyleyesiz deyu

İstanbul’da ba‘zı lâşe ve mezbele tathîr ve tanzîf içün

İzzetlü yeniçeri ağası

Belde-i tayyibe ismiyle müsemmâ olan Âsitâne-i meymenet-âşiyânenin beher

hâl mekrûhât ve istikrâh olunur fuhşiyyâtdan tathîri ve tanzîfi ehemm-i mehâmm

[79b]lâzımü’l-ihtimâmdan iken ba‘zı kesâ hâneleri kurbunda ve mahallât aralarında ve

miyân-ı esvâkda ve cami‘-i şerîfe havlılarında mezbele ve câ-be-câ lâşe tecemmu‘ ve

ta‘affününden âmed-şüd eden ibâdullah dimâğları muhtell ve ibtilâ-i mihen ve ilel birle

mütekeddir ve mutazarrır olmalarına bâ‘is olup tathîri ve tanzîfi muktezî olduğundan

bundan akdemce herkes mahallâtını mezbele ve lâşeden tathîr ve deryâya ilka

eylemeleriçün uhde-i ihtimâmınıza muhavvel olan mahallerde vâkı‘ kolluk

çorbacılarına ve eimme-i mahallâta ve bâ-husûs tathîr-i esvâka me’mûr çerçöp

subaşısına te’kîd birle tenbîhi hâvî fermân-ı âlî şeref-sudûr bulup men‘ olunmuşiken

hilâf-ı emr-i âlî tekâsül olunduğu ma‘lûm ve meşhûd olmağla fî-mâba‘d her kangi

mahallerde olur ise olsun227 vuku‘ bulan mezbele ve lâşeyi deryâya ilka birle tathîr ve

tanzîf etdirilmesine ihtimâm ve dikkat ve eğer bir nesne bulunmak ihtimâli olur ise

cümlesi mes‘ûl ve mu‘âteb olunacaklarını bir hoşca tefhîme sarf ve say‘-ı miknet ve

müsâmahadan hazer ve mücânebet eyleyesiz deyu

Kaldırım yapılması bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası

Edirne Kapusu hâricinden Egri Kapu tarafına giden tarîkden makseme varınca

kaldırımın iki tarafı araba ve hayvânât tarîkinde çukurlar hâdis olmak hasebiyle cesîm

çamurlar ve amîk bataklar hudûs edüp mürûr u ubûrda hayvânâta su‘ûbet olduğu ve

civârında vâkı‘ kal‘a handekinde katı vâfir moloz mevcûd olmağla zikr olunan tarîkde

227 Satırın üzerine sonradan yazılmış.

Page 157: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

148

çukurları sâlifü’z-zikr moloz [80a]toldurulduğu sûretde ibâdullah ve hayvânâtın mürûr u

ubûrlarında sühûlet-âsân olacağı haber verilmekle imdi husûs-ı mezbûra tarafınızdan

mu‘temedün-aleyh birer adam ta‘yîn ve Eyyüb subaşısı ve yasakcısı ve bostânların

kethüdâsı ma‘rifetiyle Yedi Kulle’den Eyyüb’e varınca vâkı‘ bostânların amelesinden

nevbet ile birer ikişer adam ihrâc ve zikr olunan handekde mevcûd molozu tarîk-i

mezbûrun çukurlarına nakl ve çukurları tesvîye ve tarîk-i mezbûru gereği gibi tathîr

etdirüp ve tekmîline ihtimâm ve bu takrîb ile bostânların cümlesini tecrîmden ve cevr ü

taaddîden me’mûr kılınanların hazer eylemelerini kemâ-yenbagî tenbîh edesiz deyu

Kaldırım yapdırılması bâbında

İzzetlü yeniçeri ağası

İstanbul sûru dâhilinde vâkı‘ sokakların kaldırımları bozulmağla ibâdullah ve

hayvânâtın geşt ü güzârlarında taab ve meşâkka dûçâr oldukları müşâhede olunup o

misillü kaldırımlar vakt vakt Dergâh-ı âlî yeniçeri ağası bulunanların ma‘rifetiyle

yapdırılup ba‘zı mahallin masrûfu cânib-i mîrîden ve ba‘zı mahallin dahi masârıfı

eshâb-ı büyût ve akar taraflarından verilmesi mu‘tâd-ı kadîm olmağla imdi derûn-ı

İstanbul’da her ne mahallde bozulmuş kaldırım var ise masrûfu mîrîden verilmesi

mu‘tâd olan mahallin masrûfı mîrîden ve eshâb-ı büyût ve akar taraflarından verilmesi

[80b]mu‘tâd olan mahallerin masrûfları büyût ve akar eshâbından verilmek şartıyla

kemâl-i metânet ve rasânet üzere müddet-i kalîlde bozulmayacak ve cânib-i mîrîye

hasâratı müeddî olmayacak vechile tarfınızdan mahsûs adamlar ta‘yîn ve bir gün evvel

mecmû‘ının yapdırılmasına mezîd-i ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn [derkenar, Şâh Sultân]

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Hamdullahü’l-melikü’r-rahman şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü

pâdişâh-ı âlem-penâh velî-ni‘metimiz efendimiz hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-

nâklarından pîrâye-bahş-ı mehd-i şühûd ve zîver-i enver vücûd228 olan duhter-i pâkîze-

ahterleri devletlü ismetlü Şâh Sultan aliyyetü’ş-şân hazretlerinin kudûm-i meserret-

lüzûmlarıçün işbu îd-i şerîf-i behcet-redîfin ikinci229 gününden bed’ olunmak üzere beş

gün beş gece donanma ve şehr-âyîne izn ü ruhsatı hâvî fermân-ı hümâyûn-ı hazret-i

228 Derkenarda yazılmış. 229 Satırın üstüne sonradan eklenmiş.

Page 158: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

149

cihân-dârî şeref-sudûr olmağla imdi bezistân-ı atîk ve cedîd ve serrâchâne ve yağlıkcı

ve yorgancı ve haffâf esnâfı kethüdâlarıyla sâ’ir esnâf kethüdâlarını getirdüp işbu emr-i

âlînin mazmûn-ı beşâret-nümûnunu işâ‘at ve esnâf alayı tertîb eylemeyüp ancak sâbıkda

olduğu vechile her sınıf dükkânlarını tezyîn ve eyyâm-ı mezbûre leyâleside dahi

dükkânların güşâd ve karar ve kendü hallerinde geşt ü güzâr ve izhâr-ı envâ‘-ı sürûr ve

ibrâz-ı asâr-ı ibtihâc ve hubûra ibtidâr ve devâm-ı ömr ve şevket ve iclâl-i hazret-i

[81a]pâdişâhî ed‘iye-i hayriyyesine iştigal ve îrâd ve iksâr eylemeleriçün cümlesine

gereği gibi ifhâm ve te’kîde mübâderet eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn Sultân Selim-i Sâlis Fî 27 CA sene 1175 penç-şenbih ale’s-

seher230

İzzetlü topçubaşı ağa

Hamdullahü’l-kerîm işbu cemâziye’l-evvelin yirmi yedinci mübârek yevm-i

hamîsinde ale’s-seher şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü pâdişâh-ı âlem-penâh

velî-ni‘metimiz efendimiz hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-nâklarından bir şehzâde-i

civân-baht-ı âlî-nijâd zîver-i mehd-i şühûd sa‘âdet-nümûd ve ism-i sâmîleri Sultân

Selim vaz‘ olunduğu müyesser-i emr-i hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-bahş vürûd

olmağla kudûm-i meymenet-lüzûmlarıçün gün ve gece donanma ve şehr-âyîne izn ü

ruhsat hazret-i cihân-dârî buyurulmakdan nâşî ber-mu‘tâd-ı kadîm Dergâh-ı âlî topcuları

kışlak mahallerini tezyîn sâbıkda olduğu vech üzere izhâr-ı ibtihâc ve şâd-mânîye

mübâderet ve donanma hitâmına dek evkat-ı ma‘lûmede toplar endâhte olunmak ve zabt

u rabtı uhde-i ihtimâmınıza müfevvez olan mahallerde vâkı‘ esvâk ve bâzâr ve

menâzillerde ibrâz-ı envâ‘-ı ibtihâca iştigal eden ibâdulahın istihsâl-i emn ü râhatları

husûsu matlûb-ı hümâyûn-ı hazret-i pâdişâhî olmağla kemâ-fi’l-evvel iktizâ eden

emâkine zabitân ve neferât zamm ve ta‘yîn ve ibâdulaha îsâl-i mazarrat dâiyyesinde

oldukları müte‘ayyin olan [81b]yaramaz ve müfsid makulelerini ahz u te’dîbe mübâşeret

ve kendü hâllerinde izhâr-ı şâd-mânî ve geşt ü güzâr edenlere ta‘arruzdan hazer ü

mücânebet eylemelerini muhkem tenbîh ve telkin ve ümmü’l-habâis olan hamr ve arak

makulesi müskirâtı def‘içün ol tarafda olan mey-gede ve koltuk külliyen sedd ü bend

olunup bir ferde hamr ve arak verilür ise cesâret edenleri kapuları pîş-gâhına salb

olunacakları muhakkak olduğunu dahi mukaddemce mey-gede eshâbına ve kefere ve

230 Derkenar.

Page 159: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

150

Yehûd cemâ‘atbaşılarına tehdîden ve ihtimâmen tefhîm eylemek mühimm ve muktezî

olmağla imdi zabt u rabtı uhdene muhavvel olan mahallerde vâkı‘ esvâk ve bâzâr ve

menâzillerde karâr ve izhâr-ı asâr-ı ibtihâc ve şâd-mânîye ibtidâr ve eyyâm mezkûre ve

leyâlîsinde geşt ü güzâr eden ibâdûllahı mazarrat-ı eşkıyâ ve erâzilden vikayene içün

muktezî olan mahallere zabitân ve neferât zamm ve ta‘yîn ve tafsîl olunduğu üzere zabt

u rabtı emrine dikkat ve kendü hâllerinde izhâr-ı sürûr edenlere ta‘arruzdan mücânebet

eylemelerini tavsiye ve telkin ve ol tarafda mey-gede ve koltuk var ise bi’l-külliye sedd

ü bend ve minvâl-i muharrer üzere eshâbına ve kefere ve Yehûd tâifesine tenbîh ve

tahzîre mübâderet ve bu vechile âsâyiş-i ibâda ihtimâm-ı tam ederek cümleden cânib-i

hümâyûn-ı hazret-i cihân-bânî içün isticlâb-ı da‘vât-ı hayriyyeye bezl-i cell-i himmet

eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn içün kapudan paşaya ve topcubaşıya ve bostâncıbaşıya ve

İstanbul kadısı ve yeniçeri ağasına ve sâ’ir iktizâ edenlere buyuruldu

[82a] Sultân Selim-i Sâlis231 Bostâncıbaşı ağaya tahrîrde Yedi Kulle ve Kız

Kullesi ve Hisârlar’a top endâhtı içün haber gönderilmesi ve Topkapu pîş-gâhında

mu‘tâd üzere top endâht etdirilmesi tasrîh olunmuşdur

İzzetlü topcubaşı

Sultân Süleyman fî 27 S sene 1193 sebt-i çehâr-şenbih232

Hamdullahü’l-melikü’l-mennân işbu mâh-ı saferü’l-hayrın yirmi sekizinci

çehâr-şenbih gecesi matla‘-ı nûr-nümâyân devlet-bünyân devletlü necâbetlü Şehzâde

Sultân Süleyman emmedullah-ı zılâl-ı bekahu be-tûlü’z-zaman zamân hazretleri

mânend-i mihr-i cihân-efrûz-ı pertev-bahş mehd-i bürûz olmalarıyla zuhûr-ı bâ-sürûrile

mesâmi‘-i ahâlî şâd-mânî-i hubûrı nâ-mahsûr kılınmak içün yarınki çehâr-şenbih

gününden bed’ ile ale’l-âde üç gün üçer nevbet top endâhtı husûsuna mübâderet

eyleyesiz deyu fî 27 S sene 1193

Vilâdet-i hümâyûn Beyhân Sultân233

231 Derkenar. 232 Derkenar. 233 Derkenar.

Page 160: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

151

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Hamdullahü’l-melikü’l-mennân şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü

pâdişâh-ı âlem-penâh velî-ni‘metimiz efendimiz hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-

nâklarından pîrâye-bahş-ı mehd-i şühûd olan duhter-i pâkîze-ahterleri devletlü ismetlü

Beyhân Sultân aliyyetü’ş-şân hazretlerinin kudûm-i meserret-lüzûmlarıçün işbu çehâr-

şenbih gününden bed’ ile üç gün üç gece donanma ve şehr-âyîne izn ü ruhsatı hâvî

fermân-ı hümâyûn-ı hazret-i cihân-bânî şeref-sudûr olmağla imdi bezistân-ı atîk [82b]ve

cedîd ve Serrâchâne ve yağlıkcı ve yorgancı ve haffâf esnâfı kethüdâları ile sâ’ir esnâf

kethüdâlarını getürdüp işbu emr-i âlînin mazmûn-ı beşâret-nümûnunu işâ‘at ve esnâf

alayı tertîb eylemeyüp ancak sâbıkda olduğu vechile her sınf dükkânlarını tezyîn ve

eyyâm-ı mezbûre ve leyâlisinde güşâd ve karar ve kendü hallerinde geşt ü güzâr ve

izhâr-ı envâ‘-ı sürûr ve ibrâz-ı asâr-ı ibtihâc ve hubûra ibtidâr ve devâm-ı ömr ü şevket

ü iclâl-i hazret-i pâdişâhî ed‘iye-i hayriyyesine iştigal eylemeleriçün cümlesine gereği

gibi ifhâm ve te’kîde mübâderet eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn kapudan paşa ve bostâncıbaşı ve yeniçeri ağası ve

cebecibaşı ve topcubaşı ve Galata voyvodası ağalara başka başka tasarruf ile

buyuruldu Beyhân Sultân234

İzzetlü yeniçeri ağası

Hamdullah-ı te‘âlâ şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velî-ni‘metimiz

pâdişâh-ı âlem-penâh efendimiz hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-nâklarından pîrâye-bahş-

ı mehd-i şühûd olan devletlü ismetlü Beyhân Sultân aliyyetü’ş-şân hazretlerinin kudûm-

i meyment-lüzûmlarıçün işbu çehâr-şenbih gününden bed’ olunmak üzere üç gün üç

gece donanma ve şehr-âyîn fermân-ı hümâyûn-ı meserret-bahş şeref-efzâ-i sudûr

olmağın imdi zabt u rabtı muhavvel-i uhde-i ihtimâmınız olan mahallerde hamr ve arak

makulesi müskirâtın vechen mine’l-vücûh bulunmamasıçün mey-gede ve koltuklar sedd

ü bend ve ayaklular dahi men‘ olunup bundan başka iktizâ eden mahallere olageldiği

vechile kolluk vaz‘ ü te’mîn-i belde ve istirâhat-ı ibâd içün [83a]etrâf-ı mahâllât ve

esvâkı muhâfaza eylemelerini sâ’ir me’mûr olan kolçukadârları ve çorbacılara tenbîh ü

te’kîde mübâderet ve siz dahi ale’d-devâm nezâret ile devâm-ı ömr ü devlet-i hazret-i

cihân-dârî ed‘iyesine iştigal ve muvâzabet eyleyesiz deyu Fî gurre-i S 1179

234 Derkenar.

Page 161: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

152

Vilâdet-i hümâyûn Şâh Sultân235

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Vilâdet-i hümâyûn içün bundan mukaddem beş gün beş gece fermân olunan

donanmaya eğerçi dört gece dahi zamm olunmuşidi lâkin şevvâl-i şerîfin sekizinci

çehâr-şenbih günü Tersâne-i Âmire’de inşâ olunan kalyon deryâya indirilmek üzere

olduğuna binâen şevvâl-i şerîfin yedinci salı günü ve sekizinci çehâr-şenbih gecesi

tamam olmak bâbında fermân-ı hümâyûn-ı hazret-i cihân-bânî şeref-yâfte-i sudûr

olmağla imdi ber-mûceb-i fermân-ı hümâyûn donanma şevvâl-i şerîfin yedinci salı günü

ve sekizinci çehâr-şenbih gecesine dek mümtedd olup leyl-i mezbûrede tamam olmak

üzere esnâf kethüdâlarına ve sâ’ir iktizâ edenlere tenbîh eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn Şâh Sultân236

İzzetlü çavuşbaşı ağa

Şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velî-ni‘metimiz pâdişâh-ı âlem-penâh

efendimiz hazretlerinin Allâhü’l-hamd ve‘l mennihi Şâh Sultân ism-i sâmiyesiyle

müsemmâ [83b]duhter-i pâkîze-ahterleri zîver-i mehd-i vücûd bulmağın ramazân-ı şerîf

takrîbiyle der-akab donanmaya bed’ olmak üzere fermân buyurulmağın imdi bi’l-yümn

ve’l-ikbâl vücûda gelen sultân-ı aliyyetü’ş-şân hazretlerinin donanması îdin ikinci

gününe te’hîr olunduğu iktizâ eden mahallerde cümleye i‘lân ü isâ‘at eylemek üzere

dellâlbaşıya tenbîh edüp taraf taraf dellâllar ba‘s u tesyîr ile bir an evvel işâ‘at birle

i‘lân-ı vilâdet-i hümâyûna ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu

Vilâdet-i hümâyûn Hibetullah Sultân Fî 15 B sene şeb-i tahsîne sâ‘at 5237

İzzetlü çavuşbaşı ağa

Hamdullahü’l-melikü’l-mennân şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü

pâdişâh-ı âlem-penâh velî-ni‘metimiz efendimiz hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-

nâklarından işbu mâh-ı recebü’l-ferdin on beşici penc-şenbîh gecesi sâ‘at buçukda

Hibetullah Sultân ismiyle mevsüme-i kehvâr-vücûd ve zînet-efzâ-i mehd-i şühûd olan

sultân-ı aliyyetü’ş-şân hazretlerinin tebşîr-i kudûm-i meymenet-lüzûmlarını i‘lân ü

235 Derkenar. 236 Derkenar. 237 Derkenar.

Page 162: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

153

işâ‘at etdirmek muktezî olmağla imdi dellâlbaşıyı getürdüp işbu haber-i meserret-eseri

Âsitâne-i Aliyye derûnunda Bedestân-ı Atîk ve Cedîd ve Yağlıkcılar ve Serrâchâne

esvâklarında ve sâ’ir mahallerde ve havâlîsinde ve Hâslar ve Galata ve Üsküdar ve

Boğaziçi’nde ve Hisârlar’da münâdîler nidâ ve i‘lân ve yedi gün ve yedi gece donanma

ve şehr-i âyîne dahi fermân-ı hümâyûn buyurulduğunu işâ‘at birle tefhîme mübâderet

eyleyesiz deyu

[84a]Vilâdet-i hümâyûn Sultân Ahmed238

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Bi-hamdullahü’l-melikü’l-atiyye sabıka-i inâyetü’l-ahiyye eşref sa‘ât ve

eymen evkat fâizü’l-berekâtda izz ü sa‘âdet ve ikbâl ü meymenet-iclâl ile şevketlü

kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velî-ni‘metimiz pâdişâh-ı âlem-penâh efendimiz

hazretlerinin sulb-i pâk-i feyz-nâklarından şeref-bahş-ı kehvâre-i vücûd ve zînet-efzâ-i

kamât-ı şühûd olan şehzâde-i civân-baht Sultân Ahmed tavella’llahu bi-lutfı’s-Samed

hazretlerinin kudûm-i meymenet-lüzûmları sebeb-i tezâyüd-i ebed emn ü râhat-ı enâm

ve bâ‘is-i tezâuf-ı niam itmînân ve refâhiyet-i havâss ve avâm olması bî-reyb ü

gümândır ve “ammâ bi-ni‘meti Rabbüke fehadis” nass-ı kerîm hikmet-i nizâmı üzere bu

ni‘met-i uzma‘ ve atiyye-i küberânın i‘lân ve işâ‘atı ve tebşîr ve beşâreti zımnında

donanma ve şehr-âyîne izn ü ruhsatı kaîde-i kadîme-i müstahsene olduğuna binâen yedi

gün ve yedi gece donanma ve şehr-âyîni içün emr-i hümâyûn-ı hazret-i şehriyârî

olmağın imdi Bezâstân-ı Atîk ve Cedîd ve Serrâchâne ve yağlıkcı ve yorgancı ve haffâf

esnâfı kethüdâlarıyla sâ’ir esnâf kethüdâlarını getürdüp işbu emr-i âlînin beşâret-

nümûnunu işâ‘at ve esnâf alayı tertîb eylemeyüp sâbıkda olduğu vech üzere her sınf

dükkânlarını tezyîn ve yedi gün ve yedi gece olmak üzere dükkânlarında karâr ve

hitâmına değin kendü hâl ve safâ-ı bâllarıyla geşt ü güzâr birle izhâr-ı envâ‘-ı sürûr

[84b]ve ibrâz-ı asâr-ı ibtihâc ve hubûra kemâ-hû-hakkıha ibtidâr ve devâm-ı ömr ve

şevket ve izdiyâd fer ve saltanat ed‘iyesine iştigal ve iksâr eylemeleriçün cümlesine

gereği gibi ifâde ve tefhîme mübâderet eyleyesiz deyu

Donanma-ı vilâdetden nisânın men‘i

İzzetlü çavuşbaşı ağa239

238 Derkenar. 239 Derkenarda yazılmış.

Page 163: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

154

Donanma eyyâmında nisvân tâifesinin esvâk ve bâzâr ve mahallât aralarında

geşt ü güzârları hatt-ı hümâyûn-ı mehâbet-makrûn ile memnû‘ olduğuna binâen

donanma tamamına dek kapulardan taşra çıkmayup büyûtlarında karar etdirilmek içün

dünki gün mü’ekkid emr-i âlî ile İstanbul ve Galata ve Hâslar ve Üsküdar kadıları

efendilere ve izzetlü yeniçeri ağası ve izzetlü bostâncıbaşı ağaya ve sâ’ir zabitâna başka

başka tenbîh ü te’kîd olunmuşiken hilâf-ı emr-i âlî nisâ tâifesi hâlâ esvâk ve bâzâr ve

mahallât aralarında geşt ü güzâr eyledikleri meşhûd olunmağla imdi bu sâat ser-

münâdîyi getürdüp fî-mâba‘d donanmanın hitâmına dek nisâ tâifesinden bir ferd bâzâra

çıkmayup ve mahallât aralarında gezmeyüp evlerinde karar ve bundan sonra bulunurlar

ise derhâl ahz ve te’dîb olunacakları muhakkak olduğunu gerek İstanbul derûnunda

gerek Galata ve Hâslar ve Üsküdar etrâflarında münâdîler nidâ etdirüp mü’ekkeden

tahzîr ve tahvîfe mübâderet ve taraf taraf münâdîler tesviyeye ma‘-besmele-i şerîf

mübâderet eyleyesesiz deyu

Donanma ve şehr-âyîn sebebiyle gelen başıboş vilâyetlerine i‘âde bâbında

[85a]İzzetlü yeniçeri ağası

Bu hilâlde Âsitâne-i Aliyye’ye Rum-ili ve Anatolu câniblerinden donanma ve

şehr-âyîn içün ba‘zı lu‘b-bâzlar ile başıboş eşhâs makuleleri esvâk ve bâzâr ve mahallât

aralarında esnâ-i donanmada geşt ü güzârlar edüp el-hâlet-i hazihi o makuleler

vilâyetleri cânibine avdet etmeyüp hânlarda ve bekâr otalarında dükkân ve mahzen

ta‘bîr olunur dükkân altlarında meks ve karar üzere oldukları ahbâr olunmağla imdi

donanma ve şehr-âyîn vesilesiyle etrâfdan Âsitâne-i Aliyye’ye gelüp meks ü karar üzere

olan lu‘b-bâzlar ve ol bahâne ile gelen başıboş eşhâs makuleleri her ne mahallde

bulunurlar ise ahz ve vilâyetleri cânibine sevk ve tesyîre ihtimâm u dikkat olunmak içün

tarafınızdan tenbîhi iktizâ edenlere muhkem tenbîh ü te’kîde mübâderet ve birkaç gün

zarfında240 cümlesini vilâyetlerine i‘âde ve ircâ‘a siz dahi ihtimâm ve nezâret eyleyesiz

deyu 24 S sene 1179

İstanbul zer-i mahbûbu üçer ve İstanbul fındıklısı dörder guruşa revâcı

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

240 Metinde, “tarfına”.

Page 164: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

155

Hâlâ deryâ-bâr-ı adâlet-medâr-ı hüsrevânede sikke-i hümâyûn-ı sa‘âdet-

makrûn ile meskûk ve el-yevm yüz on pâreye alınup verilen zer-i mahbûb ve yüz elli

beş pâreye olan fındık altunu ba‘zı nâkısü’l-ayâr altun işleyen İstanbul zer-i mahbûb ve

fındıklısını ba‘zı tama‘kârlar celb ve cem‘ emniyyesiyle ol havâlî nakl ve bu fi‘l-i

münker Memâlik-i Mahrûse’de sikke-i hasene-i [85b]hüsrevânenin fıkdânına ve

nâkısü’l-ayâr altunun vecdânına ve teâmül-i nâsın inkıtâ‘ına sebeb ü illet olduğu derece-

i tahkike resîde olmağla bu mazarratın indifâ‘ı sikke-i hümâyûnun Memâlik-i

Mahrûse’de istikrârı ile tarîka-i iktisâda241 ri‘âyet ve icâbât-ı umûrdan olmağın Âsitâne-

i Aliyye Darbhânesi’nde meskûk olan zer-i mahbûb-i İstanbulî üçer guruşa ve kezâlik

İstanbul fındıklısı dört guruşa râîc olup bu i‘tibâr Mısır altunu envâ‘ında cârî olmayup

ancak Mısır Kahire cânibinde kat‘ olunan ekseri nâkısü’l-ayâr olduğundan başka eyâdî-i

nâsda bulunan İstanbul altunlarını pey-der-pey ahz ve ihtilâs ile izâbe edegelmeleriyle

kemâ-kân Mısır zer-i mahbûbu ve zincirlisi yüz otuz pâreye ve Mısır fındıklısı yüz elli

beş pâreye dâd ü sitâd olunması bâbında emr-i hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i

sudûr olmağla imdi fî-mâba‘d Mısır zer-i mahbûbu ve zincirlisi yüz otuz pâreye ve

fındıklısı yüz elli beşer pâreye tamü’l-vezn ve kâmilü’l-ayâr İstanbul zer-i mahbûb

altunu üçer guruşa ve kezâlik İstanbul fındıklısı dört guruşa alınup verilüp ziyâde ve

noksâna alınmamak husûsunu bezistân-ı atîk ve cedîd ve esnâf kethüdâlarına ve

sarrâflar ve sâ’ir ma‘lûmu lâzım gelenlere tenbîh-i ekîd ve hilâfına hareket olunmakdan

tahzîr-i şedîd eyleyesiz deyu

Nâkısü’l-vezn ecnâs altunun bey‘ ü şirâdan men‘i bâbında

[86a]İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Nâkısü’l-vezn ecnâs altunun bey‘ ü şirâda ahz ü i‘tâsı külliyen men‘

olunmuşiken bezâstânlarda ve çarşularda ba‘zılar bir buğday noksânda be‘s yokdur

zu‘m-ı fâsidiyle memnû‘ olan nâkıs altunları ahz ü i‘tâya tasaddî idüp keyfiyyet-i

mezbûre bundan mukaddem verilen nizâma mugayir ve giderek ibâdullahın

hasâretlerini mûceb olacak derecelere müntehî olmağla bâdî olmağla imdi esnâf

kethüdâlarını ve Vâlide Hanı’nda sâkin Halebli bâzergânlardan birkaç neferini getirdüp

ba‘de’l-yevm memnû‘ olan nâkısü’l-vezn altun ahz ü i‘tâdan ihtirâz eylemelerini ve her

kimde zuhûr eder ise hıfzen li’n-nizâm iki şıkk kılınmasını her bir ehl-i hirfete ifâde

241 Metinde, “iktizâda”

Page 165: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

156

eylemek üzere muhkem tenbîh ve tervîc-i nâkısa sâ‘y ve musirr olanları ibreten li’l-gayr

te’dîb içün huzûrumuza ihzâr eylemelerini ifhâm ve ba‘de’l-yevm işbu emr-i ehemmde

tekâsül zuhûr eder olur ise mazhar-ı itâb olacaklarını ifâde ile mugayir-i nizâm

hareketden tahzîr eyleyesiz deyu

Bir sûreti dahi Darbhâne-i Âmire emîni izzetlü efendiye tahrîr olunmuşdur

İstanbul kadısı efendiye şu vechile fermân olmağla lâkin sarrâf tâifesinden

ba‘zıları nâkısü’l-vezn altunları tervîce sa‘y eder imiş bundan sonra bu emr-i memnû‘a

cesâret eder olur ise ahz ve ibreten li’l-gayr cezâsı icrâ olunacağını tefhîm ve mugayir-i

nizâm hareketden cümlesini men‘ ve tahzîr eyleyesiz deyu

[86b]Nâkısü’l-vezn ecnâs altunun bey‘ ü şirâda ahz ü i‘tâsının men‘i bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

İ‘lâmızda beyân olunduğu üzere nâkısü’l-vezn altunun revâcından men‘ ve

ibâdullahın hasâret-i dâimiyyeden halâs olmalarını müstelzim olduğuna binâen esnâf

kethüdâlarının istid‘âları üzere külliyen yasağ olunması bâbında emr-i hümâyûn-ı cihân-

dârî şeref-yâfte-i sudûr olmağla imdi bezâstân kethüdâlarını ve sâ’ir iktizâ eden esnâf

kethüdâlarını getürdüp fî-mâba‘d nâkısü’l-vezn altunları alup vermemek üzere

cümlesine tenbîh ve ba‘de’l-yevm tamü’l-vezn ecnâs nukud akçe ile bey‘ ü şirâ

eylemelerini tenbîh ü te’kîd ve işbu yasağı cümleye i‘lân içün bugûne dellâl nidâ

etdirilmek üzere tanzîm eyleyesiz deyu

Nâkısü’l-vezn ecnâs altunun bey‘ ü şirâda ahz ü i‘tâsının men‘i bâbında

Veznde noksân olan envâ‘ altunun ahz ü i‘tâsı külliyen men‘ olunmak bâbında

bundan akdem şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince

buyuruldu ısdâr ve esnâf kethüdâlarına ve sâ’ir tenbîhi iktizâ edenlere tenbîh

olunmuşiken ba‘zılarına eksik altun ahz ü i‘tâsına cesâret ve mugayir-i fermân hareket

eyledikleri istimâ‘ olunup mâdde-i mezbûreye ale’d-devâm dikkat ve memnû‘-ı

merkumun istimrârıyla ibâdullahın hasâretden masûn olması emrine dâ’imâ nezâret

olunmak ve hilâfına hareket edenlerin hıfzen li’n-nizâm cezâ-i lâyıkları icrâ olunmak

bâbında bu def‘a dahi fermân-ı hümâyûn-ı hazret-i cihân-dârî şeref-yâfte-i [87a]sudûr

olduğuna binâen cem‘iyyetleri mahallerinde dellâllar nidâ etdirilmek üzere dellâlbaşıya

tenbîh ve bezâstân kethüdâsı ve yiğitbaşı ve nizâm ustalarından iktizâ edenleri getirdüp

Page 166: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

157

fî-mâba‘d eksik altunun bey‘ ü şirâda ahz ü i‘tâsını külliyen men‘ eylemelerini muhkem

tenbîh ve mütenebbih olmayanları haklarından gelinmek içün tarafınıza ahbâr

eylediklerinde der-akab i‘lâmı tahrîr ve ibreten li’s-sâ’irin te’dîbi içün tarafımıza irsâl

ile işbu nizâm-ı müstahsenenin ale’d-devâm düstûrü’l-amel tutulmasını cümleye ifâde

edüp hilâfına hareketden ve iğmâz ve müsâmaha misillü vaz‘dan cümlesini gereği gibi

tahzîr eyleyesiz deyu

Darbhâne-i Âmire’de kat‘ olunan beyâz akçenin tanzîmi bâbında

İzzetlü defterdâr efendi

Beher sene Darbhâne-i Âmire’de katı vâfir beyâz akçe kat‘ olunur iken taşrada

beyâz akçe tedâriki iktizâ eyledikde bulunmasında usret olmağla sebeb ü hikmeti

tefahhus ve te’emmül olundukda Darbhâne-i Âmire’de kat‘ olunan beyâz akçe

ecnâsının Düvel-i Nasârâ memleketinde kesret üzere bulunmasını îcâb etmekle Düvel-i

Nasârâ memleketlerine kesret üzere gitmesinin vechi izzetlü darbhâne emîni efendi

ma‘rifetiyle erbâb-ı vukufdan sû’âl olundukda Memâlik-i Mahrûse’de râîc olan Düvel-i

Nasârâ sikkesiyle meskûk beyâz akçe ile Darbhâne-i Âmire’de kat‘ olunan beyâz

akçenin ayârı ve mikdârı bu def‘a cümle ma‘rifetiyle ve bir def‘a dahi hazîne kethüdâsı

ağa huzûrunda kuyumcubaşı ve sâ’ir erbâb-ı vukuf ma‘rifetleriyle imtihân olunmağla

[87b]sikke-i hümâyûn ile meskûk guruşun bir dânesi altmış ayârında yedi buçuk dirhem

olup izâbe olundukda her birisinde dört buçuk dirhem sîm-i hâlis zuhûr Dobrevnik

sikkesiyle meskûk kabasakal ta‘bîr olunan beyâz akçenin bir dânesi altmış ayârında

tokuz dirhem olup izâbe olundukda birisinde beş buçuk dirhemden noksânca sîm-i hâlis

zuhûr edüp zikr olunan kabasakal sikkesi altmış pâreye râîc olduğuna binâen sikke-i

hümâyûn ile meskûk olan guruşı Dobrevniklü devşirüp vilâyetlerine irsâl ve bir guruşa

bir dirhem sîm vaz‘ ve sikkesini darb ve altmış pâreye fürûht etmekle her bir kabasakal

sikkesiyle meskûk olan kara guruşda ol mikdâr intifâ‘ları bâhir ü aşikâr olup bu sûretde

sikke-i hümâyûn ile meskûk olan beyâz akçenin kesret üzere memâlik-i Düvel-i

Nasârâ’ya gitmemesi ve cânib-i mîrî ve ibâdullahın hasâretden masûn olmaları

maslahatı içün bu mâddenin bir sûret-i müstahseneye ifrâğı iktizâ etmekle münâsibi

müzâkere olundukda kabasakal ve kara guruş sikkelerinin bahâları râîcleri tenkıs olunsa

zikr olunan sikkeler eyâdî-i nâsda kesret üzere bulunduğuna binâen ibâdullahın zarar-ı

küllîye ibtilâlarına sebeb olacağı müteyakkın olmağla zarûrî sîret-i âharı ihtiyâr olunup

sikke-i hümâyûn ile meskûk olan guruşun üzerine bir buçuk dirhem sîm izâfe ile tokuz

Page 167: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

158

dirheme iblâğ ve ayârı kabasakal sikkesi ayârından ziyâde vü a‘lâ ve her tokuzar dirhem

ve altmış beş ayârında olmak üzere cedîd zolota [88a]kat‘ olunup kabasakal misillü

altmış pâreye râîc olduğu sûretde mîrî ve ibâdullahın hasâretden sıyânetleri ve beyâz

akçenin memâlik-i sâ’ireye gitmemesi fevâidi hâsıl olduğuna binâen cânib-i mîrîye dahi

intifâ‘-ı bisyâr hâsıl olacağı erbâb-ı vukufun tecrübe ve ahbârlarıyla efendi-i mûmâileyh

i‘lâm eylediğine binâen keyfiyyet rikâb-ı müstetâb-ı mülûkâneye arz ve i‘lâm

olundukda i‘lâm olunduğu vechile sikke-i cedîde-i mezbûrenin kat‘ ve revâcına

müsâ‘ade -i aliyye-i hüsrevâne erzânî kılınmağla imdi husûs-ı mezbûru siz dahi tahkik

ve cânib-i mîrîye hâsıl olacağı fâideyi temyîz ve tedkik edüp müsâ‘ade-i hümâyûn

buyurulduğu üzere iktizâsını telhîs eyleyesiz deyu

Marbaş ta‘bîr olunan kefere sikkesinin Darbhâne-i Âmire’ye devşirilmesiçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

El-yevm eyâdî-i nâsda mütedâvil olan kefere sikkesiyle meskûk marbaş ta‘bîr

olunan akçenin ayârı muhtelif ve onar akçeye râîc olmağla ahz ü i‘tâsında emvâl-i

mîrîye tahsîldârları ve sâ’ir ibâdullah mübtelâ-i zarar u hasâr olmalarıyla ibâdullahın o

misillü hasâretden sıyânetleri lâzım gelmekden nâşî zikr olunan sikkeyi Darbhâne-i

Âmire’ye getirilüp izâbe ve on ikişer akçeden bahâsı cedîd ecnâs beyâz akçe i‘tâ

olunmak üzere nizâm verilüp ol bâbda Memâlik-i Mahrûse’ye dahi evâmir-i şerîfe ısdâr

ve irsâl olunmağla imdi İstanbul’da olan [88b]esnâf kethüdâlarına husûs-ı mezbûru ifâde

ve eyâdî-i nâsda bulunan marbaş ta‘bîr etdikleri akçeyi Darbhâne-i Âmire’ye getirüp

iktizâ eden bahâsını cedîd ecnâs beyâz akçeden ahz eylemelerini tenbîh-i e‘kîd

eyleyesiz deyu

Evânî-i zer ü sîmin âmmeden men‘i ve fîât-ı muayyenesiyle Darbhâne’ye bey‘i

bâbında

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Hâtem ve hilye-i seyf ve kuşak paftası ve huliyy-i nisâdan mâ‘adâ evânî-i zer

ü sîm isti‘mâli şer‘an harâm idüğü zâhir iken refte refte zer ü sîm evânî masnû‘ olarak

tavrından çıkup kat‘-ı nukud içün iktizâ eder iken zer ü sîme noksân terettüb eylediği ve

böyle seferler vaktinde nukud teksîri derece-i vücûbda olmağu bâhir olmakdan nâşî bu

husûsun cihet-i şer‘iyyesi şeyhü’l-islâm sellemehu’s-selâm semâhetlü efendi

hazretlerinden sû’âl ve istiftâ olundukda altun ya gümüşden masnû‘ olan hâtem ve

Page 168: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

159

kuşak paftası ve hilye-i seyf ve huliyy-i nisâdan mâ‘adânın ricâl ve nisâya isti‘mâli

harâm olur mu el-cevâb olur bu sûretde altun ya gümüşden masnû‘ olan eşyânın

isti‘mâli harâm ve zekâtı vâcib ve habsi bilâ-fâide ve ictihâd içün lüzûmu olmağla

Darbhâne-i Âmire’ye eshâbı bey‘ etmeleriçün emr-i âlî sâdır olsa mezbûrlar ol emre

itâ‘atleri lâzım olur mu el-cevâb olur deyu efendi-i müşârünileyhin imzâsıyla mümzî

cânib-i şerîat-ı garrâdan fetvâ-i şerîfe verilüp [89a]huzûr-ı hazret-i cihân-dârîye arz

olundukda muktezâ-i şer‘-i şerîf üzere hâtem ve kuşak paftasından ve hilye-i seyf ve

huliyy-i nisâdan mâ‘adâ ve’l-hâsıl erbâb-ı harbin alât-ı harbiyyesinden ve küttâbın

ancak devâtından gayrı evânî-i zer ü sîm isti‘mâli âmmeden men‘ olunmak ve mücerred

izhâr-ı şân-ı saltanat içün zât-ı hümâyûna mahsûs olarak Enderûn-ı Hümâyûn’da birkaç

raht alıkonulup mâ‘adâ gerek Enderûn-ı Hümâyûn gerek hâs âhûr hazînesinde olan raht

ve pusât ve envâ‘ evânî-i zer ü sîm ve mehd-i ulyâ iffetlü ismetlü vâlide sultân ve

selâtîn-i sâ’ire hazerâtı taraflarında olan envâ‘ evânî-i zer ü sîm Darbhâne-i Âmire’ye242

teslîm olunmağla vüzerâ ve ulemâ ve ricâl ve sâ’irlerinin raht ve pusât ve harem ve

selâmlıklarında olan sîm ü zerden masnû‘ evânî ve gayrı her ne ki var ise taraflarından

Darbhâne-i Âmire’ye akçesiyle bey‘ olunmak ve bu maslahat dîn içün olmağla her kim

ketm ü ihtifâ ve hilâfına harekete ictirâ eder ise Allahın ve Peygamberimizin lâ‘neti

üzerine olmak mazmûnunda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i sudûr

olmağın imdi mefhûm-ı fetvâ-ı şerîfe ve mazmûn-ı hatt-ı hümâyûn ve irâde-i hazret-i

cihân-dârîyi aklâm ketebesine ve tarafınızdan sâ’ir tenbîhi iktizâ edenlere ifâde ve

tenbîh birle bu bâbda ricâl ve nisâ yeksân olmağla zükûr ve inâs yedlerinde istisnâ

olunandan mâ‘adâ [89b]bulunan evânî-i zer ü sîmlerini akçesiyle Darbhâne-i Âmire’ye

teslîm eylemelerini ve raht makulesinin yerine helâlîsini ve kabaralı gaşiye yerine

sırmalıca ve kılabdanlıca ve sâdece çuka gaşiye tedârik içün târih-i fermândan otuz güne

dek emhâl olunmağla müddet-i mezkûreden sonra her kimde bulunur ise mazhar-ı te’dîb

olacaklarını gereği gibi te’kîd ve siz dahi nezâret ve icrâ-ı mazmûn-ı emr-i âlîye ikdâm

ve dikkat eyleyesiz deyu Fî 12 S sene 1204

Evânî-i zer ü sîmin men‘i ve Darbhâne’ye bey‘i bâbında isti‘câli hâvî

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

242 Metinde bundan sonra tekrar “Âmire’ye” yazılmış

Page 169: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

160

Evânî-i zer ü sîm isti‘mâli şer‘an harâm olmak mülâbesesiyle cânib-i şerîat-ı

garrâdan verilen fetvâ-i şerîfe mûcebince fî-mâba‘d evânî-i zer ü sîm i‘mâl ve isti‘mâl

olunmayup ricâl ve nisvândan her kimde istisnâ olunandan mâ‘adâ evânî-i zer ü sîm var

ise fîât-ı muayyenesiyle Darbhâne-i Âmire’ye bey‘ ve teslîm eylemeleri bâbında şeref-

yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı itâ‘at-makrûn mazmûn-ı münîfi üzere beyâz üzere

evâmir-i aliyye tahrîr ve taraf taraf neşr ile tenbîh-i te’kîd olunduğuna binâen bu ana

kadar herkes istisnâ olunan eşyâdan mâ‘adâ ellerinde bulunan evânî-i zer ü sîmlerini

fîât-ı muayyene üzere akçesiyle Darbhâne-i Âmire’ye teslîm ve fürûht eylemeleri

vâcibe-i zimmetleri iken evânî-i zer ü sîm eshâbından ba‘zı kimesneler birer bahâne

îrâdıyla vermeyüp ketm eyledikleri Darbhâne-i Âmire defterlerinden müstebân

[90a]olmağla imdi bahâne eyledikleri mevlûd-i şerîf alayı karîn-i hitâm ve müddet-i

mehl dahi tamam olduğın ve bundan sonra verenler ve vermeyenlerin hâlleri ve mâlik

oldukları evânî-i zer ü sîmin bir mikdârını verüp bir mikdârını ketm edenlerin şân ve

keyfiyyetleri Darbhâne-i Âmire’ye zer ü sîm getürüp fürûht edenler defterine tatbîk ile

zâhir ü âşikâr olacağın ve ol makule ketm ü ihfâya ictisâr edenler mazhar-ı lâ‘net

olacağından gayrı taharrî ü tecessüs olunarak her kimimde bir dirhem zer ü sîm bulunur

ise muhkem hakkından gelineceğin tarafınızdan kâffe-i hâcegâna ifâde ve tefhîme

mübâderet birle mugayir-i mazmûn-ı fermân-ı âlî hareketden cümlesini men‘ ü tahzîre

mezîd-i ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyu Fî 16 RA sene 1204

Kakum ve vaşak kürkü âhâd-ı nâsdan men‘ ve yasağı bâbında

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Ez-kadîm envâ‘-ı ferveden kakum ve vaşak kürk iksâsı vüzerâ-i a‘zâm ve

ulemâ-i kirâm ve mîrimîrân-ı zî-şân ve ricâl-i Devlet-i Aliyye-i ebed-kıyâm ve hâcegân-

ı sadâkat-bünyâna muhtass olup âhâd-ı nâs ve esnâf makulelerinin iktisâları mugayir-i

kanûn-ı kadîm iken bir müddetden berü ba‘zı mübezzirîn ve süfehâ nâ-marzî harekete

ictirâ ve anları gören sâ’ir nâs dahi süfehâ-i mezbûrların eserlerine iktidâ ve refte refte

hademe ve içağası ve esnâf zümreleri husûsâ Yehûd ve Nasârâ tâifeleri kakum ve vaşak

kürkler [90b]iktisâsına cesâret eyledikleri re’ye’l-ayn müşâhede olundukda o misillü

hadd-i nâ-şinâsların cesâret eyledikleri isrâfât ve tebzîrden mübâ‘adetleri zımnında

hadem ve içağası ve esnâf zümresi ve Yehûd ve Nasârâ tâifesi kakum ve vaşak kürkleri

giymemeleriçün hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-bahş-ı sudûr olup mûcebince

fermân-ı âlî dahi tasdîr olunmışiken bu esnâda süfehâ-i merkume tavr-ı kadîmlerini

Page 170: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

161

icrâya mübâderet ve nimten ve biniş kakum ve vaşak kürkler iktisâsına cür‘et

eyledikleri sahîhan haber verilüp kemâ-fi’l-evvel men‘ ü ref‘leri ve hilâf-ı fermân-ı âlî

hareketden tahzîrleri ve mütenebbih olmayanların gereği gibi te’dîb ve gûşmâlleri

mühimm ve muktezî olmağla imdi mahalle imâmları ve esnâf kethüdâlarını ve Rum ve

Ermeni patriklerini ve Yehûd tâifenin hahamlarını huzûrumuza ihzâr ve cümlesine

ferden ferden mazmûn-ı emr-i âlî üzere tenbîh ü te’kîd ve gereği gibi zecr ve tehdîd

ederek fî-mâba‘d içağası ve çukadâr ve gürûh-ı esnâf makuleleri ve Yehûd ve Nasârâ

tâifeleri nimten ve biniş kakum ve vaşak kürkler giymemek ve her kim hilâf-ı fermân-ı

hümâyûn hareket ederler ise ahz ve te’dîb olunacaklarını tefhîm ile tenbîh ü te’kîde

mübâderet eyleyüp mazmûn-ı buyuruldu ile amel eyleyesiz deyu Fî 8 R sene 1179

Kakum ve vaşak yasağı Ragıb Paşa merhûm işbu buyuruldudan memnûn

olmağla sahh esnâsında arkasında semmûr kürkü Recâi Efendi’ye iksâ eyledi

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

[91a]Ez-kadîm kakum ve vaşak kürk iktisâsı vüzerâ-i a‘zâm ve ulemâ-i kirâm

ve mîrimîrân-ı zî-şân ve ricâl-i Devlet-i Aliyye-i ebed-bünyâna muhtass olup âhâd-ı nâs

ve esnâf makulelerinin iktisâları mugayir-i kanûn-ı kadîm iken ba‘zı mübezzirîn kadîme

mugayir kakum ve vaşak kürk iktisâ edüp anları gören sâ’ir nâs süfehâ-i mezbûrun

eserine iktidâ ve refte refte hademe ve esnâf zümreleri husûsâ Yehûd ve Nasârâ tâifeleri

kakum ve vaşak iktisâsına cesâret ederek mâdde-i merkumeden murâd ve maksûd olan

imtiyâz merâtib ve derecâtın irtifâ‘ına bâ‘is olduğuna binâen bu mâddenin hüsn-i

nizâma ifrâğı lâzım ve erbâb-ı intibâhın sâ’ir elbisede dahi tebzîr ve ihtirâzlarını

müstelzim olmağla fî-mâba‘d içağası ve çukadâr makuleleri ve esnâf zümreleri ve

Yehûd ve Nasârâ tâifeleri kürk-i ma‘hûdı giymemek üzere nizâm verilmek bâbında hatt-

ı hümâyûn şeref-sudûr olmağın imdi mûceb-i fermân üzere mahallât imâmlarını ve

esnâf kethüdâlarını ve Rum ve Ermeni patriklerini ve Yehûd tâifenin hahamlarını ceste

ceste cem‘ ve içağası ve çukadâr ve esnâf makuleleri ve Yehûd ve Nasârâ tâifeleri fî-

mâba‘d kakum ve vaşak giymemek üzere tenbîh eylemelerini tefhîm edüp hilâfına

hareketden mübâ‘adet eylemesini te’kîd eyleyesiz deyu

Âhâd-ı nâsda muhtass kürkleri bahâlarıyla fürûht içün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Page 171: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

162

[91b]İçağası ve çukadâr ve esnâf makuleleri ve Yehûd ve Nasârâ tâifeleri

nimten ve biniş kakum ve vaşak olmak üzere giymemeleriçün sadr olan hatt-ı hümâyûn

mûcebince fermân-ı âlî tahrîr ve tenbîh-i e‘kîd olunmağla kürkcü tâifesi bu bahâne ile

nisânın muhtâc oldukları sincâb ve zerdevâ ve sâ’ir kürkleri ziyâde bahâ ile fürûht

eylemeleriçün ihtifâ ve bu vechile galâsına bâdî harekete ictirâ edecekleri meczûm

olmağla imdi kürkcübaşıyı ve sâ’ir ustalarını getirdüp tenbîh ve narh-ı kadîme mugayir

hareket etmeyüp nizâm üzere bey‘ ü şirâ eylemek ve bahâlarına ziyâde zamm birle

galâlarına bâ‘is ü bâdî olur harekâtdan ve ihtifâ eylemekden be-gayet hazer ü mücânebet

eylemeleriçün her birlerine tefhîm ve tenbîh eyleyeler bundan sonra mugayir-i emr-i âlî

zikr olunan kürkleri narh-ı kadîm ve nizâm-ı müstedîme mugayir hareketleri zuhûr

eylemek lâzım gelür ise derhâl ahz ve ibreten li‘s-sâ’irîn dükkânları pîşgâhına salb ve

cezâ-i mayelıkları icrâ kılınacağını mesâmi‘-i hûşlarına ilka ve tehdîde mübâderet

eyleyesiz deyu

Envâ‘-ı elvân kürklerin fîât nizâmlarıçün

Hâssa kürkcübaşı başısı

Makarr-ı Saltanat-ı Seniye’de sâkin ricâl-i devlet-i aliyyemin ve sâ’ir ihtiyâr

ibâdullahın ale’d-devâm ve bi’l-husûs eyyâm şitâda muhtâc oldukları sırt semmûr ve

paça ve kakum ve su semmûrı ve Moskov ve Azak dilküsü ve beyâz dilkü boğazı ve

karsak ve sincâb ve vaşak kürk dâneleri [92a]ve envâ‘ kürkleri bir müddetden berü

merhûm ve mağfurmağfûrün-leh Sultân Mustafa Hân ni‘metullah-ı bi’rahmet ve’l-

gufrân hazretlerinin zamân-ı sa‘d-ıktirânlarında dâir nizâm-ı kadîmesi ile bey‘ ü şirâ

olunmayup nizâm-ı kadîmesi külliyen terk ile kürkcü tâifeleri dil-hâhları ve matlûbları

üzere kıymet-i galiyye ile ibâdullaha fürûhta harîs olmaları hayf-ı azîm ve gadr-ı cesîmi

müstelzim olduğu ayân ü aşikâr ve ibâdullah bu misillü hasârâtdan hıfz u sıyânet

olunmak hâlâtına ibtidâr lâzım ve mühimm olup zikr olunan ecnâs kürklerin merhûm-ı

müşârünileyh vakt-i sâ‘adetlerinde olan revâc ve nizâm üzere bey‘ ü şirâ olunması

bâbında emr-i hümâyûn-ı celâlet-makrûn-ı cihân-bânî mehâbet-rîz-i sudûr olmağın imdi

sen ki mûmâileyhsin mehâbet-rîz-i sudûr eden emr-i hümâyûn-ı vâcibü’l-ittibâ‘

mûcebince bu husûsun nizâmına leyl ü nehâr ale’d-devâm ve zikr olunan kürkleri ve

dâneleri nizâm-ı ezmân-ı sâlife misillü bey‘ ü şirâ etmek üzere kürkcü esnâfına gereği

gibi tenbîh ü te’kîd edüp ba‘de’t-tenbîh nizâm-ı kadîmine adem-i ri‘âyet ile tenbîhe

muhâlif ve mugayîr ziyâdeye her kim kürk ve dâne fürûht eder ise bilâ-amân ahz ve salb

Page 172: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

163

olunacağı cümlesine tefhîm ve telkîn edildikden sonra keyfiyyet-i nizâmını huzûrumuza

i‘lâm ve sen dahi tekâsül ve rehâvetin zuhûr etmek lâzım gelür ise özrün bir dürlü karîn-

i kabûl olmayacağını muhakkak bilüp ana göre ihtimâm-ı tam eyleyesin deyu Gurre-i

RA sene 1168

[92b]Deraliyye’de emtianın narhı nizâmına dâir

İstanbul kadısı fazîletlü efendi ve izzetlü yeniçeri ağası Mustafa Ağa

Makarr-ı Hilâfet-i Seniye’de olan ibâdullaha fürûht olunan beldâr ve çiçekli

germsüd ve kutnî ve destâr ve şâl ve sâ’ir akmişe-i Hindiye ve Halebiyye ve belediyyeyi

hükkâm-ı beldenin adem-i takayyüd ve ihtimâmlarından fâide-i kalîleye kanâat

olunmayup herkes dil-hâhı üzere fâide-i bisyâr ile fürûht ederek emtia-ı mezbûrenin

kıymet-i misliyyeleri galâ cihetinden derece-i gayete resîde ve insâf ve i‘tidâl

bulunmadığından eşyâ-i mezbûrenin bey‘ ü şirâlarında ibâdullah mağdûr ve zarûrî

mağbûn ve mecbûr olup kıymet-i mu‘tedile ile fürûhtları ibâdullahın rahne-i si‘r-i

galîden sıyânet ve hırâsetleri ehemm-i mehâmm-ı diniyyeden olduğuna binâen emtia-i

merkume ziyâde bahâ ile fürûht olunmakdan mücânebet olunmak bâbında emr-i

hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı cihân-dârî mehâbet-rîz-i sudûr olmağın celâlet-rîz-i sudûr

olan emr-i hümâyûn-ı şeref-makrûn mûcebince bu husûsa ziyâde ihtimâm ve dikkat ve

ba‘de’l-yevm hadd-i insâfı mütecâviz kıymet-i fâhişe ve si‘r-i galî ile eşyâ-i mezbûreyi

fürûht eylememek üzere bâzergânlara ve bezâstân ve dekâkînde kuûd eden bi’l-cümle

esnâf ve tüccâra gereği gibi tenbîh-i e‘kîd olunup mütenebbih olmayup emr-i hümâyûn-ı

celâlet-makrûna muhâlif ve ba‘de’l-âzîn zikr olunan emtiayı ziyâde bahâ ile

[93a]fürûhta cesâret edenleri takrîr ve te’dîblerine müsâra‘at olunacağını herkese i‘lâm

ve ihtimâm zımnında ibâdullahın bu misillü mazarrat ve hasâretden himâyet ve

sıyânetlerine ve beka ve nizâmına ale’d-devâm nezârete kemâl-i ihtimâm ve cidd-i tam

ve keyfiyyeti huzûrumuza i‘lâm eyleyesiz deyu gurre-i RA sene 1168

Tatlu ve kahve makremesi ve tatlu ve şerbet ve gülâb peşgîri yasağı

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Bâb-ı Âlî’de ve vüzerâ-i a‘zâm ve ulemâ-i a‘lâm ve ricâl-i Devlet-i Aliyye-i

ebed-kıyâm dâirelerinde Defterdâr Kapusu ve Ağa Kapusu ve bi’l-cümle mahallerde

icrâ olunagelen tatlu ve kahve ve peşgîr ve gülâb ve makreme ve şerbet boyama vaz‘ı

resmi her ne kadar züvvâra ikrâm kabîlinden ise dahi merâtib-i muktezâsınca üçer beşer

Page 173: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

164

kat peşgîr ve makreme ve boyama tedârikiyle eshâb-ı dâire katî vâfir masârıfa mübtelâ

olduklarından fazla tatlu ve kahveyi veren başka makremeyi vaz‘ eden başka gülâba ve

gülâb makremesine ve şerbete kezâlik başka başka adamlar lâzım ve her bir hidmete biri

tahsîs kılınmak muktezî olmak mülâbesesiyle farazâ onbeş hidmetkâr ile olabilecek

sâhib-i dâire lâ-akall kırk mikdârı hademeye zarûrî muhtâc olup kesret-i hademe dahi

masârıf-ı zâideyi müstevcib ve icrâ-i resm gailesi mesâlih-i mühimmenin avk u te’hîrini

mûceb olmakdan nâşî bu makule beyhûde masârıf-ı dünyevî ve uhrevî [93b]fâidesi

melhûz olmayan resm ve âdetin ref‘i lâzım gelmeğin fî-mâba‘d gerek Bâb- Âlî’de ve

gerek bi’l-cümle vüzerâ-i a‘zâm ve ulemâ-i a‘lâm ve ricâl-i Devlet-i Aliyye ve ocaklu

dâirelerinde ve husûsa Ağa Kapusu ve Defterdâr Kapusu ve sâ’ir gelen züvvâra ve

birbirlerine kahve verilmezden evvel tatlu ve makreme verilmesi ve gider iken şerbet ve

boyama ve gülâb makremesi takdîmi misillü resm icrâ olunmayup hemen makremesiz

ve tekellüfsüz yalnız bir kahve ve gider iken yine makremesiz bir gülâb ve buhûr

verilmek ve tamamca rüsûme fakat huzûmuza düvel elçileri geldikde icrâ olunması ve

mâ‘adâ bir vakitde ve bir mahallde tatlu ve kahve makremesi ve gülâb pîşkeri ve şerbet

verilmemesi ve boyama isti‘mâl olunmaması husûslarına irâde-i aliyye-i hazret-i cihân-

dârî ta‘alluk edüp ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şeref-nümûn şevket-bahş-ı sudûr olmağla

imdi siz dahi dâirenizde ve dâirenize mensûb mahallerde âmed ü şüd eden züvvâra

gelüp gitmelerinde iktizâ eden ikrâmı bu irâdeye tatbîk ederek tatlu ve makreme ve

şerbet i‘tâsı misillü rüsûmu icrâdan mücânebet ve fakat kahve ve bilâ-makreme gülâb

ve buhûr ile iktifâya mübâderet ve bu keyfiyyeti iktizâ edenlere gereği gibi tenbîh ü

te’kîd birle hilâf-ı irâde-i hümâyûn hareketi tecvîzden cümleyi men‘ ve tahzîre

müsâra‘at eyleyesiz deyu gurrre-i S 1206

Âhâd- nâs şâl ve çiçekli ve elmas mevcûd ve a‘lâ kürk giymemek

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

[94a]Bir müddetden berü mizâc-ı nâs isrâf ve sefâhete mâil ve bu hâlet kâffe-i

nizâmı muhill olup a‘lâ ve ednâ ve ağa ve hidmetkârda ve esnâf ve asâkirde imtiyâz

kalmayup cümlesi müsâvî olmağla halk haddinden ziyâde libâs giymemek ve herkes

hâlince hareket edüp isrâf ve telefden cümleyi sıyânet ve her sınıfı taht-ı râbıtaya

koymak lâzım gelmekden nâşî fî-mâba‘d bol yenli erkân kürk giyenlerden mâ‘adâ olan

ketebe ve mültezimîn ve gediksiz zü‘amâ ve erbâb-ı tîmâr ve sâ’ir efrâd-ı nâs rızayî ve

çiçekli ve sâde tonluk ve câr şâllar isti‘mâl etmemek ve Hind ve Haleb çiçeklisi ve

Page 174: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

165

beldâr giymemek ve yine bol yenli semmûr erkân kürk giyenlerden mâ‘adâ bir ahad

semmûr ve semmûr pâçesi ve semmûr nâfesi ve vaşak ve kakum kürk giymemek ve

kibârdan mâ‘adâ elmaslı bıçak ve hançer ve elmas yüzük isti‘mâline kimesne cesâret

eylememek husûslarına ve bol yenli erkân kürk giyenlerin dahi kibârdan olmayanları

libâslarını haddine uydurup kibârı taklîd etmemek ve esnâf makulesi Osmanlu’ya

mahsûs olan çubuk dikişli kavuk giyinmeyüp ziyy ü kıyâfetlerinden münâfî-i tavr-ı edeb

sefâhet müşâhede olunmamasına irâde-i aliyye-i hazret-i cihân-dârî ta‘alluk edüp ol

bâbda mübârek hatt-ı şerîf-i mehâbet-redîf-i şâhâne şeref-bahş-ı sudûr olmağla imdi bu

husûsu iktizâ edenlere şimdiden tenbîh ü te’kîd ve işbu [94b]irâde-i hüsrevâneyi ifâde

birle eşyâ-ı mezkûreyi isti‘mâlden men‘-i küllî ile men‘ ve hilâfı hareket ederi bulunur

ise hemen ahz hatt-ı hümâyûn-ı mehâbet-makrûnda tasrîh olunduğu üzere tertîb-i cezâ

olunacakları musammem idiğünü ve ramazân-ı şerîf evveline değin bu tenbîhâ tümleye

i‘lân ve işâ‘at olundukdan sonra ramazâ[n]-ı şerîfin ibtidâ gününden sonra hilâf-ı emr-i

âlî hareket birle libâs giyenlere tesâdüf olunur ise bilâ imhâl cezâları tertîb olunacağını

ifâde ve hilâfı hareketden cümleyi men‘ ü tahzîre mübâderet ve dâ’imâ bu tenbîhâtın

icrâsına ihtimâm ve dikkat eyleyesiz şöyleki işbu irâde-i kat‘anın icrâsı beher hâl

matlûb olmakdan nâşî tanzîm-i libâs etmek ve i‘tizâra mahall kalmamak içün âhir-i

şa‘bâna dek vakit verilmekden nâşî eğer ibtidâ-i ramazânda herkim olur ise olsun erkân

kürkü giyenlerden mâ‘adâ bâlâda mestûr elbise ve emtiayı isti‘mâl eder ise bilâ-sû’âl

cezâları tertîb ve o makuleler hafiyyeten tecessüs olunacağı ve evvel emirde keyfiyyet

cümleye bu vechile tefhîm olunmuşiken ba‘de’l-ahz özür yeri kalmayup hod be hod o

makuleler kendi nefslaerini telef etmiş olacaklarına binâen günâhları boynuna sonra

nedâmet fâide vermeyeceği ma‘lûmunuz olmakda herkes selâmet hâli esbâbını şimdiden

tahsîle say‘ u gayret zımnında elbiselerine nizâm verüp eşyâ-ı memnû‘ayı isti‘mâl

etmemek ve bol yenli erkân kürk giyenler dahi hadlerini tecâvüz etmemek üzere

cümleye ifâde [95a]ve tefhîm birle icrâ-ı irâde-i kat‘a-i hüsrevâneye bezl-i makderet ve

hilâfından gayetü’l-gaye mücânebet ve emr-i hümâyûnu cümleye ifâdede kusûr

etmekden siz dahi hazer ve mübâ‘adet eyleyesiz deyu 22 S sene 1206

İçi sandallı biniş ve cübbe ve nisâdan Leh şerîdi ve şâlı ve İngiliz şâlîsi ferâce

men‘i

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Page 175: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

166

Bir müddetden berü mizâc-ı nâs libâs husûsunda isrâfa mâil ve eâlî ve edânîde

imtiyâz kalmayup cümlesi müsâvî olmak derecesine vâsıl olduğundan bu def‘a

husûsuna dâir nizâmı hâvî fermânlar ısdâr olmağla icrâları matlûb ve mültezem

olduğundan mâ‘adâ ekser-i nâsın giydikleri biniş ve cübbe içine sandal kaplatmalarıyla

bir biniş veyâhûd bir cübbe üç kat bahâsına olarak bi’z-zarûr[î] hasâret-i külliyeye

mübtelâ oldukları ve husûsâ tâife-i nisâdan Leh şerîdli esvâb ve İngiliz şâlîsi çukadan

ferâce iktisâsını i‘tiyâd eylediklerine binâen dâ’imâ itlâf ve isrâfları zâhir ve hüveydâ

olmakdan nâşî herkesi seref ve telefden sıyânet lâzım gelmeğin fî-mâba‘d ulemâdan

İstanbul kadısı pâyesine resîde olanlar ve hâcegândan menâsıb-ı sitte rütbesini ihrâz

edenler ve kapucıbaşılar ve Enderûn-ı Hümâyûn ağalarından mâ‘adâ bir ferd içi sandallı

biniş ve cübbe kesdirmemek ve nisâ tâifesi ba‘de’l-âzîn Leh şerîdi kullanmayup bundan

sonra derzîler esvâb içün Leh şerîdi kesmemek ve tâife-i nisâya [95b]İngiliz şâlîsi

çukadan ferâce dikmemek üzere men‘ olunmak husûslarına irâde-i aliyye-i hazret-i

cihân-dârî ta‘alluk edüp ol bâbda hatt-ı şerîf-i mehâbet-redîf-i şâhâne şeref-bahş-ı sudûr

olmağla imdi bu husûsu iktizâ edenlere şimdiden tenbîh ü te’kîd ve tıbk irâde-i şâhâne

üzere hareket olunması cümleye ifâde ve bâlâda ta‘yîn ve ta‘dâd olunan eshâb-ı

merâtibden mâ‘adâyı fî-mâba‘d içi sandallı biniş ve cübbe kesdirmekden ve tâife-i

nisâya dahi Leh şerîdli esvâb ve İngiliz şâlîsi çuka ferâce kesdirilmekden cümleyi men‘

ü tahzîre mübâderet ve dâ’imâ bu tenbîhâtın icrâsına ihtimâm ve dikkat eyleyesiz

şöyleki bu tenbîhden sonra herkangi derzî tâife-i nisâya esvâb içün Leh şerîdi ve İngiliz

şâlîsi çukadan ferâce kesüp diker ise o makuleler hafiyyeten tecessüs olunacağına

binâen ledü’t-tahkik derhâl bilâ-amân dükkânı önüne salb olunacağını ve derzîleri ıtmâ‘

ile herkim bu yasağın hilâfı ba‘de’l-âzîn Leh şerîdli esvâb ve İngiliz şâlîsi çukadan

ferâce kesdirmeğe cesâret eder ise taharrî ve tahkik birle te’dîb ve gûş-mâl kılnacağı ve

işbu nizâm bundan sonra düstûru’l-amel tutulup hilâfı harekete bir vakitde rızâ

verilmeyeceği muhakkak olmağla ana göre hareket eylemelerini cümleye ifâde ve tehîm

birle icrâ-ı irâde-i hüsrevâneye bezl-i makderet ve hilâfından gayetü’l-gaye mücânebet

ve emr-i hümâyûnu cümleye ifâdede kusûr etmekden siz dahi ziyâdesiyle hazer ve

mübâ‘adet eyleyesiz deyu 27 S sene 1206

[96a]Şâl ve çiçekli ve elmas ve bahâlu kürk ve çubuklu kavuk ve Leh şerîdi ve

şâlî çuka ferâce men‘i

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

Page 176: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

167

Bir müddetden berü tabîat-ı nâsa ârız olan isrâfâtın ref‘i husûsuna bundan

akdem irâde-i hazret-i cihân-dârî ta‘alluk edüp bol yenli erkân kürkü giyenlerden

mâ‘adâ ketebe ve mültezimin ve gediksiz zü‘amâ ve erbâb-ı tîmâr ve sâ’ir efrâd-ı nâs

rızayî ve çiçekli ve sâde tonluk ve câr şâllar isti‘mâl etmemek ve Hind ve Haleb

çiçeklisi ve beldâr giymemek ve yine bol yenli semmûr erkân kürkü giyenlerden mâ‘adâ

bir ahad semmûr kürk ve semmûr pâçesi ve semmûr nâfesi ve vaşak ve kakum kürk

giymemek ve kibârdan mâ‘adâ elmaslı bıçak ve hançer ve elmas yüzük isti‘mâline

kimesne cesâret etmemek ve bol yenli erkân kürk giyenlerden dahi kibârdan

olmayanları libâslarını haddine uydurup kibârı taklîd etmemek ve esnâf makulesi

Osmanlu’ya mahsûs olan çubuk dikişli kavuk giymeyüp ziyy ü kıyâfetlerinden münâfî-i

tavr-ı edeb sefâhet müşâhede olunmamak husûsları ve ulemâdan İstanbul kadısı

pâyesine resîde olanlardan ve hâcegândan menâsıb-ı sitte rütbesini ihrâz edenler ve

kapucıbaşılar ve Enderûn-ı Hümâyûn ağalarınadan mâ‘adâ bir ferd içi sandallı biniş ve

cübbe kesdirmemek ve nisâ tâifesi fî-mâba‘d Leh şerîdi kullanmayup ve derzîler esvâb

içün Leh şerîdi kesmemek tâife-i nisâ içün İngiliz şâlîsi çukadan ve Üngürî şâlîsinden

[96b]ferâce ve ferâceye altı rub‘dan ziyâde yaka olmamak mâddeleri şeref-yâfte-i sudûr

olan mü’ekkid ü müşeddid hatt-ı hümâyûn-ı şerâfet-nümûn mûcebince beyâz üzerine

başka başka fermân-ı âlîler ısdârıyla iktizâ edenlere tenbîh birle ol vechile karâr-gîr-i

nizâm olmak mülâbesesiyle bu mâddelere ale’d-devâm ri‘âyet olunarak kimesne

tarafından hilâfına cür‘et olunmamak lâzımeden iken el-hâlet-i hazihi kendüyü bilmez

ve hayır ve şerri fark etmez ba‘zı bî-edeb ve süfehâ makulesi münâfî-i nizâm ve

mugayir-i irâde-i tâci-dârî memmû‘ olan elbiseyi giymek ve kesdirmek ve şâl kuşanmak

misillü harekete cesâret eyledikleri meşhûd olup o makulelerin alâ eyy-i hâl ahz ü

te’dîbleriyle nizâm-ı mezkûrun istikrârı husûsuna tekrâr irâde-i hazret-i cihân-dârî

ta‘alluk olduğuna binâen ba‘de’l-yevm hilâfı hareket her kimden sudûr eder ise o

makulelerin yalnız tekdîr ü tahzîr ile iktifâ olunmayup beher-hâl haklarında cezâ

tertîbiyle mücâzât olacakları ve mukaddem ve muahhar bu husûs kendülere ol vechile

te’kîd olunmuşiken mütenebbih olmadıklarıçün kendü elleriyle nefslerini mehlikeye

ilka etmiş olacakları zâhir olmağla imdi sâlifü’l-beyân nizâmın ale’d-devâm istimrâr ve

istikrârıçün bu def‘a dahi iktizâ edenlere tarafınızdan tekrâr be tekrâr ber-vech-i te’kîd

tenbîhe mübâderet ve hiç ferden nizâm-ı mezkûre mugayir hareket mesmû‘ ve meşhûd

olmamasına ve erbâbı olanlardan mâ‘adâ memnû‘ olan elbiseyi iktisâya kimesneden

cesâret vuku‘a gelmemesine bi’n-nefs ikdâm [97a]ve nezâret ve bol yenli erkân kürk

Page 177: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

168

giyenler dahi hadlerini tecâvüz etmemek üzere lâzım gelenlere tenbîh ve tefhîme

mübâderet birle icrâ-i irâde-i hüsrevâneye bezl-i makderet eyleyesiz şöyleki işbu irâde-i

şâhânenin icrâsı beher-hâl matlûb olmakdan nâşî bu husûs içün taraf taraf tebdîller

ihrâcıyla tecessüs olunacağına binâen o makule hilâf-ı hareket edenler ahz ve bilâ-sû’âl

cezâları tertîb olunacağı muhakkak olmağla ana göre keyfiyyeti lâzım gelenlere ifâde ve

i‘lâna dikkat eyleyesiz deyu 15 N sene 1207

Yehûd ve kefere İslâma mahsûs elbiseyi giymemeleriçün

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Makarr-ı Hilâfet-i Seniyye-i Şâhâne’de ve havâlîsinde sâkin ü katın olan ehl-i

zimmet Nasârâ ve Yehûd tâifesi ehl-i İslâmdan ferk ve temyîz içün mâ-tekaddemden

berü kefere ve Yehûda mahsûs ziyy ve libâs ile gezüp kisâ-i İslâmı iktisâ eylemeleri

mahzûrât-ı şer‘iyyeden olduğuna binâen zamân-ı sâbıkadan berü bu hâlet mergube-i

rızâ ve düstûrü’l-amel ve mer‘î ve mu‘teber iken ahd-i karîbden berü nice muhâssenâtı

câmi‘ bu ka‘ide-i hasene ve dîrine-i müstahsene kîse-i i‘tibârdan sâkıt ve metrûk

kaldığından Yehûd ve Nasârâ vaz‘-ı kadîmlerini terk ve başlarına al kalpak ve al çakşır

ve ayaklarına sarı mest ve papuç ve çizme ve reng-âmîz çuka ve şâlî biniş ve kakum ve

semmûr ve vaşak kürk giyüp çârşû ve esvâkda geşt ü güzâr ve bu vechile [97b]ehl-i

İslâma teşebbüh ile hilâf-ı şer‘-i şerîf harekete ictisârları re’ye’l-ayn müşâhede ve

muâyene olunup bunların esvâp-ı mezkûreyi kisve ittihâzından külliyen hacr ü men‘

olunmaları bâbında emr-i hümâyûn-ı hazret-i cihân-dârî mehâbet-bahş-ı sudûr olmağın

imdi inâyet-rîz-i sudûr olan emr-i hümâyûn-ı vâcibü’l-imtisâl mûcebince Yehûd ve

Nasârâ tâifesini kisâ-i mezkûreyi iktisâdan men‘-i küllî ile men‘ ü def‘ ve Rum ve

Ermeni patriklerini ve Yehûd cemâ‘atbaşılarını meclis-i şer‘e ihzâr ve târih-i fermân-ı

âlîşândan üç güne dek hey‘etlerini tebdîl ve tagyîr ve üslûb-ı kadîm ve hey‘et-i

asliyeleri ile gezmek ve min ba‘d başlarına al çuka kalpak ve kavuk ve çakşır ve

ayaklarına sarı mest ve papuç ve çizme vaz‘ etmeyüp ve reng-âmîz çuka ve şâlî biniş ve

kakum ve semmûr ve vaşak kürk ve sâ’ir ehl-i İslâma mahsûs ferveler ile kisve

giymeyüp üslûb-ı kadîm ve hey‘et-i müstedîm üzere kırmızı mest ve papuç ve çizme ve

mâî ve siyâh elbise ve kisve ile gezmek üzere gereği gibi tenbîh-i ekîd ve zecr-i anîf ü

şedîd eyleyüp eğer üç gün mürûrundan sonra hilâf-ı emr-i hümâyûn ehl-i İslâma mahsûs

libâs ile tâife-i mezbûreden bir kimesne ahz olunmak lâzım gelür ise bilâ- amân cezâsı

Page 178: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

169

tertîb olunacağını gûş-ı intibâhlarına ilka ve tefhîme müsâra‘at ve hitâm-ı maslahatı

müş‘ir huzûrumuza i‘lâma mübâderet eyleyesiz deyu

İslâma mahsûs libâsdan Yehûd ve kefere men‘ ve muâfiyyetleri terkin içün

İzzetlü reîsü’l-küttâb efendi

[98a]Dârü’l-hilâfet-i Aliyye olan İstanbul’da sâkin ehl-i zimmet Rum ve

Ermeni ve Yehûd tâifesi harekât ü sekenâtlarında ve libâs ve hey‘etlerinde ehl-i İslâma

teşbîhden şer‘an memnû‘ olduklarına binâen kendülere mahsûs libâs giyüp ehl-i İslâma

mahsûs olan elvân libâsı isti‘mâlden be-gayet mücânebet eylemeleriçün mukaddemâ

tenbîh olunmuşiken tevâîf-i mezbûre mütenebbih olmayup bu esnâda ba‘zen sarı mest

ve papuç ve elbise-i memnû‘yı iktisâya cesâret edenlerden bir Yehûd ve bir nefer zimmî

bâ-emr-i hümâyûn-ı mehâbet-makrûn katl olunmağla dîvân ve müste’men

tercümânlarından mâ‘adâ Rum ve Ermeni ve Yehûd tâifeleri ehl-i İslâma mahsûs sarı

mest ve papuç ve elvân reng çuka biniş ve dolama ve çakşır ve al kalpak ve ferâce

giymeyüp men‘-i küllî ile men‘ olunmak ve mütenebbih olmayanları derhâl katl ile

cezâları verilmek bâbında bu def‘a dahi fermân-ı hümâyûn-ı mehâbet-makrûn şeref-

sudûr olduğuna binâen Rum ve Ermeni ve Yehûd patrikleri ve hahamları kapuya

getürülüp müste’men tercümânlarından mâ‘adâ ehl-i zimmetden olan Rum ve Ermeni

ve Yehûd tâifelerinin kâ’inenmin kân ehl-i İslâma mahsûs olan elbise-i mezbûreyi

giymeyüp ve iktisâ eyledikleri çuka biniş ancak koyu mâî çuka ve mest ve papuçları

kırmızı ve siyâh olmak ve Nasârâ ve Yehûda mahsûs hey‘et ve kıyafet ile gezmek üzere

mesfûrlara eğerçi muhkem tenbîh ü te’kîd olunmuşdur ki müsellem tâifesine verilen

berevâtda melbûsât ve sarı mest ve papuç zikr olmamak üzere [98b]işbu fermân-ı

hümâyûnu münâfî olmağla def‘-i münâfât içün müsellem tâifesine verilen berevâtın

kuyûdâtında melbûsât ve sarı mest ve papuç lafzları külliyen terkin ve ilga ve der-

kenârları zuhûrunda libâsa müte‘allik olan elfâz külliyen terk ve ihrâc olunup ve fî-

mâba‘d müceddeden müslimlik berâtı yazılmak lâzım geldikde dahi elbise ve sarı mest

ve papuç lafları yazılmamak üzere Ma‘den ve Mâliye Kalemleri kâtiblerine tenbîh ve

işbu fermân-ı âlî Ma‘den Kalemi’ne kayd olunup Mâliye ve Dîvân-ı Hümâyûn

kalemlerine dahi ilmühaber kaimesi verilüp bu husûsa ale’d-devâm kemâl-i ihtimâm ve

hilâfından be-gayet ihtirâz ve ittika-i tam olunmak içün küttâb efendilere gereği dibi

tenbîh eyleyesiz deyu

Page 179: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

170

Fütûhât niyâzıyla cevâmi‘ ve mesâcidde salavât ve konaklara Feth-i Şerîf

kırâatı

İstanbul kadısı fazîletlü efendi

Avn u inâyet-i cenâb-ı hayrü’n-nâsrına tevessül ile İslâmın düşmen-i dîn

üzerine hücûmları vakti gayet takarrüb etmekle niyâz-ı fevz u nusret ile dergâh-ı cenâb-ı

kadîü’l-hâcâta münâcât ve kabûlü esbâbına rûhâniyye ile teşebbüt ve isti‘âne kılınmak

kâffe-i mü‘minîne lâzıme-i zimmet-i himmet olmağın mukaddemâ fermân olunduğu

vechile ahşâm namâzını kıldıkdan sonra bin birer sal[av]ât-ı münecciye ve konaklarda

imâmlar Feth-i Şerîf kırâat ve bi-nasrihi te‘âlâ fütûhât-ı celîle zuhûruna kadar bilâ-fâsıla

müdâvemet ve muvâzabet etdirmelerini tarafınızdan tenbîhi lâzım gelenlere tenbîh ve

dikkat eyleyesiz deyu

[99a]Livâ-i Şerîf takımıçün

İzzetlü defterdâr efendi

Evvel-i bahâr içün tertîb olunan Livâ-i Şerîf ve ser-asker takımlarının geceyi

gündüze katarak ve bugünki işi yarına bırakmayarak cümlesini vaktinden evvel hâzır ü

âmâde etdirilmesi husûsuna katiü’l-mefâd hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i

sudûr olmağla imdi bahâr tertîbinden olan mühimmât-ı seferiyye ve edevât-ı

harbiyyeden şimdiye dek hâzır ü âmâde etdirilenden mâ‘adâ der-dest inşâ olunan

mühimmât her ne ise ber-mantûk-ı hatt-ı hümâyûn geceyi gündüze katarak i‘mâl ve inşâ

ve hâzır ü âmâde etdirilmesi husûsuna gayetü’l-gaye ihtimâm ve dikkat ve bâbda kusûr

ve tekâsül vuku‘ı lâzım gelür ise me’mûrlar bir dürlü cevâba kadir olamayacağı

muhakkak olmağla ana göre sa‘y ü gayret ve pey-der-pey lâzım gelen mühimmât

bahâsının i‘tâsıyla icâleten ve müsâra‘aten tekmîl ve levâzımât-ı seferiyyeye …(?) ve

sa‘y ü dikkat eyleyesiz deyu

Yeniçeriyi sâ’ir tâifeden temyîz ve ordu-yı hümâyûna ve sâ’ir mahallere

sevkiçün kaymakamdan243

İzzetlü yeniçeri ağası yâhûd izzetlü sekbânbaşı ağa

Âsitâne-i Aliyye ve Eyüb ve Galata ve Üsküdar ve sâ’ir cevânib-i etrâfda olan

yeniçeri neferâtının ekserîsi mücerred seferden kurtulmak irâdesiyle tebdîl-i kisve ve

243 Derkenar

Page 180: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

171

hey‘et birle kimi kalyoncu ve kimi bostâncılık iddiâsına cür‘et ederek [99b]kendülerini

tahlîs âdetleri olduğu zâhir ve bu def‘a bu husûs bir taht-ı zâbıtâya idhâl olunmadıkca

me’mûr-ı ihrâcı olduğunuz asâkirin matlûb üzere tahrîk ve ihrâcları müyesser

olamayacağı bedîhî vü bâhir olmakdan nâşî her zümre kendü kisve ve hey‘et-i

mahsûsasıyla gezüp birbirinden fark ü temyîz olunması teshîl ve ihrâc-ı neferâta medâr

idiğü tarafınızdan ifâde ve inhâ olunduğuna binâen bu husûs taht-ı zâbıtâya idhâl olunup

fî-mâba‘d kalyoncu ve bostâncı neferâtı kendülerine mahsûs olan hey‘et ile geşt ü güzâr

eylemeleri bâbında kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Hüseyin Paşa

hazretlerine ve izzetlü bostâncıbaşı ağaya hitâben başka başka fermân-ı âlî ısdâr

olunmağla imdi keyfiyyet ma‘lûmunuz oldukda siz dahi me’mûr-ı ihrâcı olduğunuz

neferâtın serîan tahrîklerine mübâşeret ve bir gün evvel ardları alınması husûsuna sa‘y ü

gayret eyleyesiz deyu

Tâife-i yeniçeri sâ’ir zümreden temyîz içün her fırka kendü kisveleriyle gezmek

bâbında kaymakamdan244

Kapudan-ı deryâ vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Hüseyin Paşa hazretleri ve izzetlü

bostâncıbaşı ağa

El-hâlet-i hazihi evvel-i bahâr-ı haceste-âsâr duhûl edüp erbâb-ı harb ve

cihâdın bir tarafan ordu-yı hümâyûna ve sâ’ir mahall-i me’mûrelerine sevk ü tesyîri

vakti mukarreb ve Âsitâne-i Aliyye ve Eyüb ve Galata ve Üsküdar ve sâ’ir cevânib ve

etrâfında olan yeniçeri ve cebeci ve topcu ve arabacı ocakları neferâtlarının ber-vefk-i

merâm ihrâclarına izzetlü sekbânbaşı ağa ve sâ’ir ocakları ağaları [100a]taraflarından

ikdâm olundukda mücerred seferden kurtulmak irâdesiyle neferâtın ekserî kimi bostâncı

ve kimi kalyoncuyum deyu iddiâ birle kendülerin tahlîs âdetleri olduğundan bu def‘a bu

husûs bir taht-ı zâbıtâya idhâl olunmadıkca ihrâc-ı neferât mâddesi nizâm-pezîr

olmayacağı ve râbıtan her zümre kendü kisve ve hey‘et-i mahsûsasıyla gezüp ya‘nî

bostâncı ve kalyoncu neferâtı yeniçeri kıyâfetinde ve yeniçeri neferâtı dahi bostâncı ve

kalyoncu kıyâfetinde gezmeyüp bulundukları ocağa mahsûs olan hey‘etle geşt ü güzâr

edüp birbirlerinden fark u temyîz olunmağa muhtâc olduğu bilâ-reyb olup ol bâbda hatt-

ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i sudûr olmağla işbu fermân-ı âlî târihinden beş

gün sonra fî-mâba‘d bostâncı neferâtı bürraneden mâ‘adâ âhar kisveye girmemek ve

244 Derkenar

Page 181: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

172

hilâf-ı fermân âhar kisvetle ahz olunur ise ben bostâncı neferâtındanım demesine i‘tibâr

olunmayacağı muhakkak olup bostâncı olan bürrane ile gezmek üzere izzetlü

bostâncıbaşı ağaya mahsûs fermân-ı âlî ısdâr olduğu ma‘lûm-ı müşîrileri buyuruldukda

fî-mâba‘d kalyoncu neferâtı olanlar dahi târih-i fermân-ı âlîden beş gün sonra kendü

hey‘et-i mahsûsalarıyla geşt ü güzâr edüp birisi âhar kıyâfetle görülür ise ahz olundukda

ben kalyoncu neferâtındanım demesine ısga olunamayacağı zâbitlerine gereği gibi

tenbîh ü te’kîde mübâderet ve cenâbınız dahi bu husûsa dâ’imâ nezâret birle hilâfı

hareket edenlerin te’dîbleri icrâsına bezl ve sa‘y ü kudret eyleyesiz deyu

[100b]Sipâh ve silahdâr ve bölükât-ı erbaa zümresinden bulunanları ordu-yı

hümâyûna sevkiçün

İstanbul ve Eyüb ve Galata ve Üsküdar kadıları fazîletlü efendiler

İşbu sene-i mübârekede her ne kadar Moskovlu ile mütâreke akd olunmuş ise

dahi şân-ı Devlet-i Aliyye’ye lâyık musâlaha akdi henüz nâ-ma‘lûm ve hazm ve ihtiyâta

ri‘âyet ve nâmûs-ı dîn ü Devlet-i Aliyye’ye nakiseyi mûceb hâlâtdan sıyânet bi’l-cümle

asâkir-i muvahhidînin ve bâ-husûs ocaklu mensûbâtından dirlik eshâbı dilâverlerin

nevrûz-ı fîrûzda ocakları ma‘iyetinde ordu-yı hümâyûnda ve me’mûr oldukları

mahallerde isbât-ı vücûd eylemeleri ve icâbât-ı umûrdan olmakdan nâşî Âsitâne-i

Aliyye ve havâlîsinde sâkin sipâh ocağında mütekaidîn ve Âsitâne-mânde olanlardan

mâ‘adâ çavuşân ve kâtibân ve şâkirdân neferâtı ve bölükât-ı erbaadan ulûfeciyân-ı

yemîn ve gurebâ-i yemîn ocakları öteden berü Devlet-i Aliyye’nin perverde-i ni‘am

azîzü’n-nevâlî odukları hasebiyle uğur-ı dîn ü devletde terk-i baş ve cân eden asâkir-i

hamiyyet-şiârından olduklarına binâen sene-i sâbıkadan ziyâde mükemmel

tedârikleriyle nevrûz-ı fîrûzda alâ eyy-i hâl cümleden mukaddem ordu-yı hümâyûnda

ocakları ma‘iyetinde me’mûr oldukları mahallerde mevcûd ve hidemât-ı pâdişâhîde

kıyâm ve bezl-i vucûd eylemeğe sa‘y u ihtimâm eylemeleri her birlerinin farîza-i

zimmetleri olmağın şimdiden mecmû‘ tedârikât-ı seferiyyelerini rü’yet ve hâzır ve

müheyyâ olmaları emrine mezîd-i dikkat ve çavuşân ve katibân ve şakirdân ve vusûl-i

emr-i âlîden üç gün sonra Deraliyye’de meks ü ârâm ve avk u te’hîre cevâz verilmeyüp

yegân yegân tenbîh ü te’kîd birle der-akab ihrâc ve irsâllerine

Page 182: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

173

KAYNAKÇA AÇIKEL, Ali “Tokat Şer‘iyye Sicillerine Göre Beylerbeyi Buyurulduları”,

Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, sayı: 5 (İstanbul 2001), 13-40. AFYONCU, Erhan, “Tanzimat Öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda

Bürokrasi”, Türkiye Günlüğü, sayı: 58 (Kasım-Aralık 1999), s. 182-190. ———, Osmanlı Devlet Teşkilâtında Defterhâne-i Âmire (XVI-XVIII.

Yüzyıllar), M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997. AFYONCU, Fatma, XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı, Ankara 2001. AHISHALI, Recep, “Divân-ı Hümayûn Teşkilâtı”, Osmanlı, VI, ed. Güler

Eren, Ankara 1999, s. 24-33. ———, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttâblık (XVIII. yüzyıl), İstanbul

2001. Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul

1988. ARSLAN, Mehmet, Osmanlı Edebiyat-Tarih-Kültür Makaleleri, İstanbul

2000. ———, Türk Edebiyatında Manzum Surnameler (Osmanlı Saray Düğün ve

Şenlikleri), Ankara 1999. ARTUK, İbrahim-Cevriye Artuk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Teşhirdeki

İslâmi Sikkeler Kataloğu, I-II, İstanbul 1970, 1974. AYBET, Gülgûn, XVI. ve XVII. Yüzyıl Batı Seyyahlarına Göre Osmanlı

İmparatorluğu (Toplumsal Yapı ve Şehirler), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Doktora Tezi, İstanbul 1980.

AYNURAL, Salih, İstanbul Değirmenleri ve Fırınları: Zahire Ticareti (1740-1840), İstanbul 2002.

BARKAN, Ömer Lütfü, Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, İstanbul 1943.

BAYKAL, Bekir Sıtkı, “Mustafa III”, İA, VII, s. 288-289. BEYDİLLİ, Kemal, Büyük Friedrich ve Osmanlılar, XVIII. Yüzyılda

Osmanlı-Prusya Münasebetleri, İstanbul 1985. CENGİZ, Halil Erdoğan, Eski çamaşırlar, killer, sabunlar ve leke çıkarma

yöntemleri, Tarih ve Toplum, sayı:112 (Nisan 1993), s. 44-47. CEZAR, Mustafa v.d., Mufassal Osmanlı Tarihi, V, İstanbul 1971. CEZAR, Yavuz, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi (XVIII.

yy’dan Tanzimat’a Mali Tarih), İstanbul 1986. ÇEÇEN, Kazım, “Kırk Çeşme Suları”, DİA, XXV (Ankara 2002), s. 476-479. ———, “Taksim Suyu Tesisi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II,

İstanbul 1994, s. 200. ———, İstanbul Vakıf Sularından Halkalı Suları, İstanbul 1994. ———, İstanbul’da Osmanlı Devrindeki Su Tesisleri, İstanbul 1984. ———, İstanbul’un Osmanlı Dönemi Su Yolları, yay. haz. Celal Kolay,

İstanbul 1999. ———, Mimar Sinan ve Kırk Çeşme Tesisleri, İstanbul 1988.

Page 183: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

174

———, Süleymaniye Su Yolları, İstanbul 1986. ÇELEBİ, Rezan, “Taksim Maksemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,

II, İstanbul 1994, s. 198 DANİŞMEND, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV, İstanbul

1972. DOĞAN, Muzaffer, Sadaret Kethüdâlığı(1730-1830), M.Ü. Sosyal Bilimler

Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1995. ERCAN, Yavuz, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Giyim,

Mesken ve Davranış Hukuku”, Otam, I (Ankara 1990), 117-125. ———, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, Ankara 2001. ERTUĞ, Nejdet, Osmanlı Döneminde İstanbul Deniz Ulaşımı ve Kayıkçılar,

Ankara 2001. FAROQHI, Suraiya, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, Ortaçağdan

Yirminci Yüzyıla, çev. Elif Kılıç, İstanbul 1998. ———, “Krizler ve Değişim”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve

Sosyal Tarihi (1600-1914), II, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Ayşe Berktay, İstanbul 2004.

FİNDLEY, Carter V., Kalemiyeden Mülkiyeye Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi, çev. G. Çağalı Güven, İstanbul 1996.

GENÇ, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2000

GÖKBİLGİN, M. Tayyib, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, İstanbul 1979.

GÖKTAŞ, Uğur, “Tulumbacılık”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, VII, İstanbul 1994, s. 301-303.

GÜÇER, Lütfi, XVI-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunun Hububât Meselesi ve Hububâttan Alınan Vergiler, İstanbul 1964.

GÜLERSOY, Çelik, “Araba”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, I, İstanbul 1993, s. 289-290.

GÜRTUNA, Sevgi, Osmanlı’da Kadın Kıyafetleri, Ankara 1999. HAMMER-PURGSTALL, Baron von, XVIII. Asırda Osmanlı

İmparatorluğunda Devlet Teşkilâtı ve Bâb-ı Âli, çev. Halit İlteber, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, VII/2-3 (İstanbul 1941), 564-586.

İNALCIK, Halil, “Eyâlet”, DİA, XI (1995), s. 548-550. ———, “Fatih, Fetih ve İstanbul’un Yeniden İnşası”, Dünya Kenti İstanbul,

İstanbul baskı tarihi yok, s. 22–37. ———, “İaşe, Osmanlı Dönemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, IV,

İstanbul 1994, s. 117-118. ———, “İstanbul: Bir İslam Şehri”, çev. İbrahim Kalın, İstanbul Armağanı,

Fetih ve Fatih, II, haz. Mustafa Armağan, İstanbul 1995, s. 71–90. ———, “Reisülküttâb”, İA, IX, 671-683. ———, Doğu-Batı Makaleler, I, İstanbul 2005, s. 151-180. ———, Osmanlı Bürokrasisinde Aklâm ve Muâmelât, Osmanlı Araştırmaları,

I (İstanbul 1980), s. 1-14. ———, Osmanlı İmparatorluğu: Klâsik Çağ(1300–1600), çev. Ruşen Sezer,

İstanbul 2003. ———, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1300–1600),

I, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Halil Berktay, İstanbul 2000. İPŞİRLİ, Mehmet, “Beylerbeyi”, DİA, VI (1992), s. 69-74.

Page 184: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

175

———, “Klasik Dönem Osmanlı Devlet Teşkilâtı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, I, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1994, s. 139-281.

JORGA, Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, IV-V, çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul 2005.

KÖPRÜLÜ, Fuat, “Vakıf Müessesesinin Hukukî Mahiyeti ve Tarîhî Tekâmülü”, Vakıflar Dergisi, II (Ankara 1942), s. 1-32.

KUMBARACILAR, İzzet, İstanbul Sebilleri, Ankara 1938. KURTOĞLU, Fevzi, 1768-1774 Türk-Rus Harbinde Akdeniz Harekâtı ve

Cezayirli Gazi Hasan Hasan Paşa, İstanbul 1942. KÜTÜKOĞLU, Bekir, “Münşeat Mecmualarının Osmanlı Diplomatiği

Bakımından Ehemmiyeti”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 169-176.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat S. , “Buyruldu”, DİA, VI (1992), s. 478-480. ———, “Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, II,

ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1994, s. 513-58 ———, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika), İstanbul 1994. MANTRAN, Robert, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, Kurumsal,

İktisadi, Toplumsal Tarih Denemesi, I, çev. Mehmet Ali Kılıçbay-Enver Özcan, Ankara 1990.

McCARTY, Justin, Müslümanlar ve Azınlıklar, çev. Bilge Umar, İstanbul 1998.

Mehmed Süreyyâ Bey, Sicil-i Osmânî, I, haz. Seyit Ali Kahraman, İstanbul 1994.

MUMCU, Ahmet Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak Dîvân-ı Hümayûn, Ankara 1986.

NECİPOĞLU, Nevra, “İaşe, Bizans Dönemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, IV, İstanbul 1994, s. 116-117.

NUTKU, Özdemir, Tarihimizden Kültür Manzaraları, İstanbul 1995. ORTAYLI, İlber, “Osmanlı Kançılaryasında Reform: Tanzimat Devri Osmanlı

Diplomatikasının Bazı Yönleri”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 153-168.

Osmanlı’da Yahudi Kıyafetleri, proje kord. Tilda Levi, fot. Önder Durmaz, İstanbul 2000.

Örcün BARIŞTA, “Başkent İstanbul’dan Örnekleriyle Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Çeşmeleri”, Türkler, XII, ed. H. C. Güzel-K. Çiçek-S. Koca, Ankara 2002, s. 242-246.

ÖZEL, Ahmet “Gayri Müslim”, DİA, XIII, s. 418-427. ÖZTÜRK, Said, “Osmanlı Devleti’nde Sabun Sanayii”, Türkler, X, ed. H. C.

Güzel-K. Çiçek-S. Koca, Ankara 2002, s. 781-790. PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II,

İstanbul 2004, s. 286. PAMUK, Şevket, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Para, 1326-1914”, Osmanlı

İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1600-1914), II, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Serdar Alper, İstanbul 2004.

———, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul 1999. PİLEHVARİAN, Nuran Kara, “Osmanlı Çeşme Mimarisi”, Türkler, XII, ed.

H. C. Güzel-K. Çiçek-S. Koca, Ankara 2002, s. 247-251. SAHİLLİOĞLU, Halil, Bir Asırlık Osmanlı Para Tarihi, 1640-1740, İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Doçentlik Tezi, İstanbul 1965.

Page 185: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

176

SARICAOĞLU, Fikret, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: I. Abdulhamid, İstanbul 2000.

SEVİN, N., Onüç Asırlık Türk Kıyafet Tarihine Bir Bakış, Ankara 1990. ŞERİFOĞLU, Ömer Faruk , Su Güzeli: İstanbul Sebilleri, İstanbul 1995. ŞİMŞEK, İlham, “Bekçiler”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II,

İstanbul 1994, s. 125-126. TANIŞIK, İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri I, İstanbul 1943; II, İstanbul

1945. ULUÇAY, Çağatay, “İstanbul’da XVIII ve XIX. Asırlarda Sultanların

Doğumlarında Yapılan Törenler ve Şenliklere Dair”, İstanbul Enstitüsü Mecmuası, IV (İstanbul 1958), s. 199-213.

———, Harem II, Ankara 1992. ———, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 2001. ULUSKAN, Murat, Divân-ı Hümâyûn Çavuşları, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2004. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, “Buyuruldu”, Belleten, sayı: 19 (Ankara

1941), s. 289-318. ———, “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ile Buyuruldulara Dair”, Belleten,

sayı: 17-18 (Ankara 1941), s. 101-157. ———, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, Ankara 1988. ———, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1988. ———, Osmanlı Tarihi, IV/1-2, Ankara 1988. VAN MOUR, Jean Baptiste, Onsekizinci Yüzyılın Başında Osmanlı

Kıyafetleri, yay. haz. Şevket Rado, çev. Cenap Yazansoy, İstanbul 1980. VARLIK, Mustafa Çetin, “XVI. Yüzyılda Anadolu Beylerbeyiliği, Sancakları

ve Kadılıkları Üzerine”, Atatürk Üniversitesi'nin Kuruluşunun XX. Yıl Armağanı, IV (Ankara 1978), s. 19-31.

———, “Anadolu Eyaleti”, DİA, III, 143-144. YEDİYILDIZ, Bahaeddin “Türk Kültür Sistemi İçinde Vakfın Yeri”, Türk

Kültürü, sayı: 281 (Ankara 1986), s. 1-8. ———, “Türk Vakıf Kurucularının Sosyal Tabakalaşmadaki Yeri, 1700-

1800”, Osmanlı Araştırmaları, III (İstanbul 1982) s. 143-164. ———, “Vakıf”, İA, XIII, s. 153-172.

Page 186: T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ...docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ

177

ÖZGEÇMİŞ

01.12. 1981’de Sivas’ın Doğanşar İlçesi’nde dünyaya geldim. 1988’de

başladığım Doğanşar İlköğretim Okulu’nu 1993’te bitirdim. 1993-1996 arasında

Doğanşar Ortaöğretim Okulu’nda orta öğrenimimi, 1996-1999 arasında da Doğanşar

Lisesi’nde lise öğrenimimi tamamladım. 1999’da üniversiteye giriş sınavını kazanarak

Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Tarih Öğretmeliği bölümüne kayıt

yaptırdım. Buradaki öğrenimimi de 2004’te tamamladım. 2004’te aynı üniversitede,

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Yeniçağ Tarihi Bilim

Dalı’nda yüksek lisansa başladım.