124
T.C. ÇUKUROVA ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜ ETMBLMLER ANABLM DALI ADANA LNDE ÇALIAN POLSLERN DOYUMU VE TÜKENMLK DÜZEYLERNN BAZI DEKENLER AÇISINDAN NCELENMES SavaANLI YÜKSEK LSANS TEZ ADANA - 2006

T.C. ÇUKUROVA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ E T … · 2019. 5. 10. · Gör. Ercüment YERL6KAYA’ya içten sevgi ve sayg lar m sunar ve te ekkür ederim. Ayr ca ara

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • T.C.

    ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

    EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

    ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK

    DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

    Savaş ŞANLI

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    ADANA - 2006

  • T.C.

    ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

    EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

    ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK

    DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

    Savaş ŞANLI

    Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    ADANA - 2006

  • i

    ÖZET

    ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK

    DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

    Savaş ŞANLI

    Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı

    Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ

    Şubat 2006, 111 sayfa

    Bu çalışmanın amacı, Adana ilinde çalışan polislerin iş doyumu ve tükenmişlik

    düzeylerini belirleyerek bazı demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, medeni durum,

    öğrenim durumu, rütbe, görev yaptıkları şube, mesleki kıdem, günlük çalışma sistemi,

    alınan takdir ve taltif, ekonomik durumlarını algılama) açısından farklılaşıp

    farklılaşmadığına bakmaktır.

    Çalışmaya 2004 yılında Adana Emniyet Müdürlüğü ve Kemal Serhadlı Polis

    Meslek Yüksek Okulu’nda çalışan, kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemiyle seçilmiş

    355 polis katılmıştır. Tükenmişlik düzeylerini belirlemek için “Maslach Tükenmişlik

    Ölçeği”, iş doyumlarını belirlemek için “Minnesota İş Doyumu Ölçeği” ve kişisel

    bilgiler için de “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Verilerin analizi için tek yönlü

    varyans analizi uygulanmıştır.

    Yapılan analizler sonucunda, örnekleme giren polislerin iş doyumlarının görev

    yapılan şube, günlük çalışma sistemi ve ekonomik durumlarını algılamalarına; duygusal

    tükenmişlik düzeyinin, cinsiyet, görev yapılan şube ve ekonomik durumlarını

    algılamalarına; duyarsızlaşma düzeyinin cinsiyet, görev yapılan şube, günlük çalışma

    sistemi, mesleki kıdem ve ekonomik durumlarını algılamalarına; kişisel başarı

    duygusunda azalma düzeyinin ise yaş, cinsiyet, takdir, taltif, görev yapılan şube ve

    mesleki kıdeme göre farklılık gösterdiği saptanmıştır. Rütbe, medeni durum, öğrenim

    durumuna göre iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri arasında anlamlı fark

    saptanmamıştır.

  • ii

    Anahtar Sözcükler: Polis, İş Doyumu, Tükenmişlik, Duygusal Tükenme,

    Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı Duygusunda Azalma.

  • iii

    ABSTRACT

    EXAMINING THE JOB SATISFACTION AND BURNOUT LEVELS OF

    POLICE IN ADANA WITH SOME VARIABLES

    Savaş ŞANLI

    MA Thesis, Department of Education Sciences

    Supervisor: Prof. Dr. Turan AKBAŞ

    February-2006, 111 Pages

    The main purpose of this study, the job satisfaction and burnout levels of police

    working in Adana were examined in relation to the age; sex; marriage; their educational

    levels; rank; the departments they work; their time of service the areas graduated; their

    time of daily working; appreciation and gratifying they took; perception of economical

    levels.

    This study is conducted on 355 police in Adana Police Department and Kemal

    Serhadlı Police Vocation School. The information concerning the job satisfaction levels

    of police, which served as the dependent variable in this study, was collected by using

    Minnesota Job Satisfaction Scale. The information concerning the burnout levels of

    police, which served as the dependent variable in this study, was collected by using

    Maslach Burnout Scale. The information concerning the independent variables was

    collected through Personel Information Form. One-way analysis of variance (ANOVA)

    was conducted for analysis of data.

    The results of study, significant differences were found between job satisfaction

    levels of police with the departments they work, their time of daily working, perception

    of economical levels; between emotional exhaustion levels of police with sex, the

    departments they work, perception of economical levels; between depersonalizasyon

    levels of police with sex, the departments they work, their time of daily working, their

    time of service the areas graduated, perception of economical levels; between personal

    accomplishment levels of police with age, sex, the departments they work, their time of

  • iv

    service the areas graduated, appreciation and gratifying they take. On the other hand,

    significant differences were no found with marriage, their educational levels, rank.

    Key Words: Police, Job Satisfaction, Burnout, Emotional Exhaustion, Personal

    Accomplishment, Depersonalizasyon.

  • v

    ÖNSÖZ

    Bu çalışmada polislerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri bazı değişkenler

    açısından farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir.

    Bu çalışmanın planlanmasında ve gerçekleşmesinde yardımcı olanlara teşekkür

    ederim. Başta bu çalışmanın gerçekleşmesinde değerli katkılarından dolayı Danışmanım

    Prof.Dr. Turan AKBAŞ’a teşekkürü borç bilirim. Tez izleme komitesi üyeleri Yrd.

    Doç. Dr. Filiz YURTAL ve Yrd. Doç. Dr. Meral ATICI’ya, Bilimsel Hazırlık ve

    Yüksek Lisans döneminde değerli bilgilerini paylaşan kıymetli hocalarım Prof.Dr. Banu

    İNANÇ, Prof.Dr. Sonay GÜÇRAY, Yrd. Doç. Dr. Mehmet BİLGİN, Yrd. Doç. Dr.

    Sebahattin ÇAM, Yrd. Doç. Dr. Rezan ÇEÇEN’e, araştırmam boyunca ihtiyacım

    olduğunda görüş ve yardımlarını esirgemeyen Arş. Gör. Oğuzhan KIRDÖK’e ve Arş.

    Gör. Ercüment YERLİKAYA’ya içten sevgi ve saygılarımı sunar ve teşekkür ederim.

    Ayrıca araştırmam boyunca anket ve ölçeklerin uygulanmasında bana yardımcı

    olan arkadaşlarıma ve meslektaşlarıma teşekkür ederim. Araştırmam sırasında sürekli

    beni motive eden okul personeline de teşekkür ederim.

    Bu çalışmam boyunca bana sabır ve anlayış gösteren eşim Halime ve oğlum

    Mehmet’e teşekkürlerimi sunuyorum.

    Savaş ŞANLI

    Adana, Şubat 2006

    Not: Bu araştırma Ç.Ü. Araştırma Fonu Saymanlığınca desteklenmiştir (EF2004YL34).

  • vi

    İÇİNDEKİLER

    Sayfa No

    TÜRKÇE ÖZET………………………………………………………………………..i

    İNGİLİZCE ÖZET……………………………………………………………………iii

    ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….v

    TABLOLAR LİSTESİ………………………………………………………………...ix

    EKLER LİSTESİ……………………………………………………………………..xii

    BÖLÜM I

    GİRİŞ……………………………………………………………………………………1

    1.1. Problem…………………………………….………………………………………..4

    1.2. Araştırmanın Amacı...…………………………….………………………………...5

    1.3. Araştırmanın Önemi………………………………………………………………...5

    1.4. Sayıtlılar……………………………………………………………………….…….6

    1.5. Sınırlılıklar…………………………………………………………………….…….6

    1.6. Tanımlar……………………………………………………………………………..7

    BÖLÜM II

    KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR……………………….8

    2.1. İş Doyumu İle İlgili Kuramsal Açıklamalar………………………………………...8

    2.1.1. Güdülenme Kuramları…………...………………………….………………..8

    2.1.1.1. Herzberg’in Çift Etmen Kuramı………………..………….…………….…8

    2.1.1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı………………………..……………………..9

    2.1.1.3. Denklik (Eşitlik) Kuramı……………………………..……..…………….11

    2.1.1.4. Beklenti Kuramı………………………………………..…….…………...12

    2.2. Tükenmişlik İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ………..……………………………13

    2.2.1. Freudenberg’in Katkıları …………………………………………………-.13

    2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Yaklaşımı..........………………...…………………13

    2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Yaklaşımı…………...……………......15

    2.2.4. Meier’in Tükenmişlik Yaklaşımı…………………………..………………...16

    2.2.5. Suran ve Sheriden’ın Tükenmişlik Yaklaşımı…………..…………………...18

    2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli…………………………..……………….…..20

    2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli………………………………...…………………21

  • vii

    2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli …………………………...…………………21

    2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli……………………..……………….22

    2.3. İlgili Araştırmalar…… - ………………………………………………………….22

    2.3.1. Yurt İçinde İş Doyumuyla İlgili Yapılan Araştırmalar……………………...22

    2.3.2. Yurt Dışında İş Doyumuyla İlgili Yapılan Araştırmalar…………………-....28

    2.3.3. Yurt İçinde Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar……………………...31

    2.3.4. Yurt Dışında Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar…………………….39

    2.3.5. İş Doyumu ve Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar…………………...43

    BÖLÜM III

    YÖNTEM ……………………………………………………………………………..46

    3.1. Araştırmanın Modeli……………………………………………………………….46

    3.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi…………………………………………………46

    3.3. Verileri Toplama Araçları…………………………………………………………46

    3.3.1. Kişisel Bilgi Formu………………………………………………………….47

    3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği………………………………………………...47

    3.3.3. Maslach Tükenmişlik Ölçeği Güvenirliği ve Geçerliği……………………...48

    3.3.4. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Puanlanması………………………………49

    3.3.5. Minnesota İş Doyum ölçeği………………………………………………….49

    3.4. Verilerin Analizi…………………………………………………………………...49

    BÖLÜM IV

    BULGULAR …………………………………………………………………………..50

    4.1. Kişisel Bilgiler……………………………………………………………………..50

    4.2. İş doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi

    Sonucunda Elde Edilen Bulgular…………………………..……………………….54

    4.2.1. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Yaş Değişkeni Açısından İncelenmesi………………………...54

    4.2.2. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Cinsiyet Değişkeni Açısından İncelenmesi……………………56

    4.2.3. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Medeni Durum Değişkeni Açısından İncelenmesi…………….57

    4.2.4. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Öğrenim Durum Değişkeni Açısından İncelenmesi…………...59

  • viii

    4.2.5. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Rütbe Değişkeni Açısından İncelenmesi………………………62

    4.2.6. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Görev Yaptıkları Şube Değişkeni Açısından İncelenmesi…….63

    4.2.7. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik

    Düzeylerinin Mesleki Kıdem Değişkeni Açısından İncelenmesi…………….66

    4.2.8. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin

    Günlük Çalışma Sistemleri Değişkeni Açısından İncelenmesi………………68

    4.2.9. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin

    Alınan Takdir Belgesi Değişkeni Açısından İncelenmesi……………………71

    4.2.10. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin

    Alınan Taltif Değişkeni Açısından İncelenmesi…………………….………..73

    4.2.11. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin

    Ekonomik Durumlarını Algılamaları Değişkeni Açısından İncelenmesi…….75

    BÖLÜM V

    TARTIŞMA VE YORUM ……………………………………………………………78

    BÖLÜM VI

    SONUÇ VE ÖNERİLER……………………………………………………………..87

    6.1. Sonuç… .…………………………………………………………………………..87

    6.2. Öneriler.……….………..…………………………………………………………88

    KAYNAKLAR ……………………………………………………………………….90

    EKLER ………………………………………………………………………………106

    ÖZGEÇMİŞ …………………………………………………………………………111

  • ix

    TABLOLAR LİSTESİ

    Sayfa No

    Tablo-1. Araştırmaya Katılan Polislere Ait Kişisel Bilgiler……………………………51

    Tablo-2. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Yaşlarına Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri…………..54

    Tablo-3. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Yaşlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine Yönelik Bulgular…..55

    Tablo-4. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Cinsiyetlerine Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri……...58

    Tablo-5. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Cinsiyetlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular……………………………………………………………..57

    Tablo-6. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Medeni Durumlarına Göre Aritmetik Ortalama ve

    Standart Sapma Değerleri…………………………………………………….58

    Tablo-7. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Medeni Durumlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular……………………………………………………………..59

    Tablo-8. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Öğrenim Durumlarına Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma

    Değerleri……………………………………………………………………...60

  • x

    Tablo-9. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının Öğrenim

    Durumlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular……………………………………………………………..61

    Tablo-10. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Rütbelerine Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri………...62

    Tablo-11. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Rütbelerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular……………………………………………………………..63

    Tablo-12. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu

    Düzeylerinin Görev Yaptıkları Şubeye Göre Aritmetik Ortalama

    ve Standart Sapma Değerleri……………………………………….………..64

    Tablo-13. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Görev Yaptıkları Şubeye Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular…………………………………………………………….65

    Tablo-14. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Mesleki Kıdemlerine Göre Aritmetik Ortalama ve

    Standart Sapma Değerleri……………………………………………………66

    Tablo-15. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Mesleki Kıdemlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular…………………………………………………………….67

    Tablo-16. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Günlük Çalışma Sistemlerine Göre Aritmetik Ortalama ve

    Standart Sapma Değerleri………………………………………………….69

  • xi

    Tablo-17. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Günlük Çalışma Sistemlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle

    İncelenmesine Yönelik Bulgular…………………………………………...70

    Tablo-18. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Alınan Takdir Belgesine Göre Aritmetik Ortalama ve

    Standart Sapma Değerleri…………………………………………………..71

    Tablo-19. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Alınan Takdir Belgesine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular …………………………………………………………..72

    Tablo-20. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Alınan Taltife Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri……73

    Tablo-21. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma

    ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Alınan Taltife Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine

    Yönelik Bulgular…………………………………………………………...74

    Tablo-22. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin

    Ekonomik Durumlarını Algılamalarına Göre Aritmetik Ortalama ve

    Standart Sapma Değerleri…………………………………………………..75

    Tablo-23. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının

    Ekonomik Durumlarını Algılamalarına Göre Tek Yönlü Varyans İle

    İncelenmesine Yönelik Bulgular…………………………………………..76

  • xii

    EKLER LİSTESİ

    Sayfa No

    Ek-1. Kişisel Bilgi Formu……………………………………………………………..106

    Ek-2. Maslach Tükenmişlik Envanteri………………………………………………..108

    Ek-3. Minnesota İş Doyumu Ölçeği…………………………………………………..109

    Ek-4. Emniyet Genel Müdürlüğü İzin Belgesi………………………………………..110

  • 1

    BÖLÜM 1

    GİRİŞ

    Bireylerin, örgütlerin ve toplumların hızla değişen dünya koşullarına uyum

    yapabilmesi için gösterdikleri çabalara yön verecek temel etkenlerden biri yine insanın

    kendisidir. Çağımızda özellikle büyük kentlerde teknolojik gelişmenin getirdiği

    değişmeleri yaşayan birey, bu gelişmenin yarattığı evrensel çatışmaların, gelişmelerin

    olumsuz etkisiyle zorlanırken, yaşadığı çevrenin doğal, toplumsal kaynaklı zararlı

    etkenlerini de yüklenmek zorunda kalmıştır. Bu yüzden çalışan insanın beden ve ruh

    sağlığını korumak, onu, çalışmanın ve iş yerinin fiziki yapısı, toplumsal kaynaklı zararlı

    etkenlerinden uzak tutmak çağdaş bilimin temel amaçlarından biri olmuştur. Bu amaca

    ulaşabilmek için kısaca; bireyin beden ve ruh sağlığını bozan zararlı etkenlerin ortadan

    kaldırılması, önlenmesi, çalışan insanın bedensel, ruhsal özelliklerine uygun iş

    alanlarının bulunması, işin insana, insanın işe uygun olması önerilmiştir (Köknel, 1997).

    İş doyumu; insanların yaptıkları işe karşı tutumları olup bilgi, inanç, duygu,

    davranış ve değerlendirmelerini içerir (Organ ve Hammer, 1982). Çalışanın istekleri, iş

    uyumu ile ne kadar örtüşürse iş doyumu o kadar artar. İş doyumsuzluğu da çalışanın

    işine karşı olumsuz tutum ve davranışı ile açıklanabilir. İş doyumunu yaş, cinsiyet,

    eğitim düzeyi gibi kişisel özelliklerin yanında yapılan işin içeriği, ücret, yönetim

    politikası, çalışma koşulları gibi örgütsel ve çevresel etkenler de etkilemektedir (Musal,

    Ergin ve Elçi, 1995).

    Doyum ve doyumsuzluk, yeni alternatifler ortaya çıktığında ya da benzer işlerde

    çalışanlarla yapılan karşılaştırmalarda daha belirgin ortaya çıkar. Olumsuz çalışma

    koşulları altında çalışma, bireyi tüketerek ister istemez verdiği hizmetin, üretimin nitelik

    ve niceliğinde bozulmaya neden olabilmektedir (Çam, 1995). Çalışma yaşamındaki bu

    olumsuz etkenler çalışanların iş verimini, sağlığını ve sosyal yaşantısını etkilemekte, bu

    etkilenim de çalışanların iş doyumunda azalmaya ve tükenmişlik sendromunun

    oluşmasına neden olabilmektedir (Özbek ve Girgin, 1993).

  • 2

    Maslach ve Jackson (1981) tükenmeyi, bireylerin işleri gereği karşılaştıkları

    insanlara karşı duyarsızlaşmaları, duygusal yönden kendini tükenmiş hissetmeleri ve

    kişisel başarı ve yeterlilik duygularının azalması biçiminde tanımlamıştır. Duygusal

    tükenmişlik, bireyde yaşam enerjisinin azalması ve bireyin duygusal kaynaklarının

    tükendiği duygusuna kapılmasıyla karakterizedir. Duyarsızlaşma, bireyin hizmet verdiği

    kişileri insan gibi değil de bir nesne gibi görmesi ve bu şekilde davranması olarak

    tanımlanabilir. Kişisel başarının azalması ise, iş gereği kurulan kişisel ilişkilerde

    yeterlilik ve başarı duygusunda azalma ile kendini gösterir (Ekerbiçer, Çelik, Aral ve

    Buğdaycı, 2001). Tükenme, ne yaparsa yapsın, ne denli çabalarsa çabalasın durumda bir

    değişiklik yaratamadığı algısının kişide yarattığı bir yılgınlıktır. Tükenme sonucunda

    yaratıcılık yok olur ve daha iyisi için uğraş verilmez. Kişi işinde ilerlemediğini, hatta

    gerilediğini düşünür, harcadığı çabanın bir işe yaramadığına inanır, gizilgücünün

    (potansiyel) yetersizliğini görüp yılgınlığa düşer (Torun, 1996). Maslach, tükenmişliği,

    kronik yorgunluk çaresizlik ve ümitsizlik duyguları, olumsuz benlik kavramının

    gelişmesi, iş, yaşam ve diğer insanlara yönelik olumsuz tutumlarla belirginleşen

    fiziksel, mental ve duygusal bir tükenme hali olarak tarif etmiştir (Özyurt, 2004). Bir

    çeşit iş stresi olarak da tanımlanan tükenmişlik, duygusal tükenme ile duyarsızlaşmanın

    artması, başarı duygusunun azalması ile ortaya çıkmaktadır (Izgar, 2001).

    Kişilerin örgüt içindeki gereksinimlerinin uzun süre dikkate alınmaması ve

    karşılanmaması bireylerde bir süre sonra tükenmişliğe yol açabilmektedir. Çalışanların

    meslekleri, çalıştıkları kurum ve kişisel yeterlilikleri ile ilgili gerçekçi olmayan,

    dolayısıyla karşılanması güç olan beklentileri de tükenmişliğin artmasında önemli bir

    etkendir. Tükenmişlik kaynaklarından en yaygın olanı aşırı iş yüküdür. Aşırı iş yükü,

    belirli bir zaman limiti içinde işi bitirme zorunluluğu, çalışanın işin niteliklerine göre

    yetersiz olması veya işin standardının yüksek olmasını ifade eder. Yetersiz iş yükünün

    de aynı ölçüde stres yarattığı bilinmektedir (Torun, 1995).

    Amerikan Stres Enstitüsü’nün yaptığı araştırmadan elde edilen sonuçlara göre

    çeşitli özellikleri sebebiyle insanların hayat sürelerini kısaltma ihtimali olan ve günlük

    hayat problemleri ile etkili şekilde başa çıkmayı zorlaştıran meslekler; polislik,

    öğretmenlik ve hava trafik kontrol memurluğudur (Baltaş ve Baltaş, 1993).

  • 3

    Polislik, aktif silahlı görev, düzensiz çalışma saatleri, nöbet ve vardiya

    sistemleri, görevin riskleri ve sorumlulukları, hiyerarşik yapıdan kaynaklanan ast-üst

    çatışmaları, her tür suç olgusu ve suçlularla iç içe olma gibi koşulların, birlikte ya da

    ayrı ayrı yarattığı olumsuzluklarla sürekli yüz yüze gelmek durumunda olan bir meslek

    grubudur. Polis, genellikle gerilimli bir ortamda mutsuz ve mağdur insanlarla karşı

    karşıyadır. Bu nedenle sorunlu bir bireyin, yoğun biçimde sorun yaşayan diğer bir

    bireye hizmet sunması, onun beklenti ve sorunlarına çözüm bulması oldukça güç, hatta

    olanaksızdır. Polis memurlarının büyük çoğunluğu, meslek yaşamları boyunca gün boyu

    süren çalışma, insanın doğal dengesine ters düşen uyku ve beslenme düzeni, yeterli

    zaman ayrılamayan aile ve sosyal yaşam tehdidi ile karşı karşıyadır. Çok fazla

    sorumluluk yüklenen meslek çalışanlarının, kendilerini daha yoğun olarak sıkıntılı

    hissettikleri bilinmektedir. Günümüz çalışma hayatındaki hızlı tempo ve karmaşa,

    insanların kendilerini bunalmış hissetmelerine neden olmaktadır (Cerrah ve Semiz,

    2000).

    Literatür incelendiğinde, iş doyumu ve tükenmişlikle ilgili yurt içi ve dışında

    yapılan araştırmaların daha çok sağlık ve eğitim sektörüyle ilgili olduğu görülmektedir.

    Polislerin iş doyumu ile ilgili yurt içinde Sertçe (2002), yurt dışında Burke (1989);

    tükenmişlikleri ile ilgili yurt içinde Torun (1995) ve Murat (2003), yurt dışında ise

    Gaines ve Jermier (1983), Alcorn ve Petrie (1997), Kop, Euwema ve Schaufeli (1999)

    ve Euwema, Kop ve Bakker (2004) tarafından çalışmalar yapıldığı görülmektedir.

    Yapılan bu araştırmalarda, pek çok kişiye hizmet sunan polislerin özellikleri, ihtiyaçları

    ve sorunları hakkında yeterli bir bilgi birikiminin bulunmaması ve Emniyet

    Teşkilatı’nda iş doyumu ve tükenmişlik ile ilgili yeterli araştırmaların olmaması,

    bunların ne ölçüde yaşandığı konusunda bir yargıya varmayı zorlaştırmaktadır.

    Son yıllarda “nitelikli polis yetiştirme” çabalarının arttığı Emniyet Teşkilatı’nda,

    bu amaca ulaşabilmek, polislerde tükenmişliğin ne gibi sonuçları olabileceğini

    belirlemek ve olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak için öneriler sunmak amacıyla böyle

    bir konunun araştırılması gereksinimi duyulmuştur.

  • 4

    1.1. Problem

    İş doyumu, bireyin iş deneyimleri sonucu ortaya çıkan olumlu ruh halidir

    (Özyurt, 2004). Kişilerin zamanı iyi kullanma, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilme,

    yeteneklerini tanıma ve geliştirme gibi kendini gerçekleştirmeye yönelik özellikleri, iş

    hayatı için de geçerlidir. Bir toplumun daha sağlıklı, mutlu ve üretken olması,

    çalışanların üst düzeyde doyum sağlamalarıyla ilişkilidir. Çünkü çalışma hayatı, insan

    yaşamının üçte birini oluşturmaktadır. Çalışan insanların iş doyumlarının saptanması,

    bunları olumlu veya olumsuz yönde etkileyen etmenlerin neler olduğunun bilinmesi

    büyük önem taşımaktadır. Bu olumsuz etmenler çok ciddi ve uzun sürerse, organizma

    için tükenme basamağına gelinir (Ergenç, 1981).

    Tükenme, iş ortamında kronik hale gelen baskı veya stresten kaynaklanan

    fiziksel, duygusal ve zihinsel tükenme duygusu olarak tanımlanmakta ve bireyin işine

    ve hayata karşı olumsuz duygular hissetmesi ile karakterize edilmektedir. Mesleki

    baskılara daha fazla tahammül edemeyen ve iş stresinden tamamıyla ezildiğini hisseden

    bireyler, tükenme basamağına gelmektedirler (Pines, Aranson ve Kafry, 1981).

    Tükenmede kimi sosyodemografik ve işle ilgili değişkenlerin önemli olduğu

    belirlenmiştir. Evli, yaşlı ve çocuklulara göre genç, bekar ve çocuksuz kişilerde, daha

    uzun süredir çalışan ve daha deneyimlilere göre meslekte daha yeni ve deneyimsiz

    olanlarda tükenmenin daha yüksek düzeylerde yaşandığı bildirilmektedir (Olkinuora,

    Asp, Juntunen, 1990). İş yükünün ağır, günlük çalışma süresinin uzun olup çalışma

    koşullarının olumsuz olarak algılanması da tükenmeyi etkilemektedir (Aslan, Ünal ve

    Aslan, 1996a). Kadınlarda, bekarlarda, meslekte daha yeni ve deneyimsiz olanlarda

    tükenme daha yüksek düzeylerde yaşanmaktadır (Aslan, Ünal ve Aslan, 1996a; Aslan,

    Gürkan ve Alparslan, 1996b). Öte yandan cinsiyet konusundaki araştırmalar tutarlı

    sonuçlar ortaya koymamıştır (Torun, 1998). Kimi çalışmalar kadınlarda, kimileri

    erkeklerde iş stresi ve tükenmenin daha yoğun yaşandığını bildirirken, kimilerinde

    cinsiyetler arası farklılıklar bulunamamıştır (Sutherland ve Cooper, 1993).

    Adana ilinde 2004 yılında çalışan polislerin iş doyumu ile tükenmişlik düzeyleri

    yaşlarına, cinsiyetlerine, medeni durumlarına, öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev

    yaptıkları şubelere, mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir

  • 5

    belgesi ve taltife ve ekonomik durumlarını algılamalarına göre farklılaşmakta mıdır?

    sorusuna cevap aranacaktır.

    1.2. Araştırmanın Amacı

    Bu araştırmanın amacı, Adana ilinde 2004 yılında çalışan polislerin iş doyumu

    ve tükenmişlik düzeylerinin bazı değişkenlere göre farklılaşıp faklılaşmadığını

    incelemektir.

    Bu temel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:

    Adana ilinde çalışan polislerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri yaşlarına,

    cinsiyetlerine, medeni ve öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev yaptıkları şubelere,

    mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir belgesi ve taltife ve

    ekonomik durumlarını algılamalarına göre farklılaşmakta mıdır?

    1.3. Araştırmanın Önemi

    Çalışan insanların, yaşamlarının büyük bir kısmı iş ortamında geçmektedir. İş

    ortamında karşılaşılan her farklı durum birey için sorun haline gelebildiği gibi, bireyin

    gelişimine katkı da sağlayabilir. İnsanlarla çalışmayı gerektiren mesleklerde; duygusal

    süreçlerin yoğunluğu, sürekli insanlarla ilişki ve etkileşimin gerekliliği, kişilik

    özelliklerinin çalışmaları etkilemesi stresin daha yoğun yaşanmasına neden

    olabilmektetir (Ergin, 1992).

    Ülkemizde doktorlar, hemşireler, öğretmenler, yöneticiler, banka çalışanları ile

    ilgili iş doyumu ve tükenmişlik araştırmaları yapılmış ancak, bu gruplar kadar

    tükenmişlik açısından riske sahip polislerle, bu konuda kapsamlı bir araştırmaya

    rastlanmamıştır. Bundan dolayı yapılacak araştırmanın hem polisler açısından hem de

    hizmet götürülen toplum açısından önemli olduğu düşünülmektedir.

    İnsanlarla yüz yüze ilişki gerektiren ve daha fazla ilgi isteyen bu meslek,

    çalışanlarının daha fazla sorumluluk yüklenmesini gerektirmektedir. Bu açıdan

    bakıldığında, polislik mesleği sürekli insanlarla ilişki kurmayı ve onlara hizmet

    vermeyi, hızlı bir değişime uğrayan toplumda suç ve suçluların arttığı ve suç çeşitlerinin

    değiştiği ortamda asayişi ve huzuru sağlamayı amaçlamaktadır. Bu hizmeti verirken

  • 6

    çoğu zaman fazla mesai yapmakta ve uygun olmayan koşullarda görev yapmak zorunda

    kalmaktadırlar.

    Polisler, olaylara çoğunlukla fiziksel olmakla birlikte, duygusal ve zihinsel

    olarak da müdahale etmektedirler. Görevleri gereği yasal olmayan grup veya olaylara

    fiziksel olarak müdahale etmek zorunda kalmakta ve çeşitli nedenlerle yardım isteyen

    insanlara da yardım etmektedirler. Bu gibi durumlar, polislerin yıpranmalarına ve

    tükenmişlik açısından önemli bir risk grubu olmasına neden olmaktadır.

    Bu araştırmada, polislerin iş doyumu ile tükenmişlik düzeylerinin yaşlarına,

    cinsiyetlerine, medeni durumlarına, öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev yaptıkları

    şubelere, mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir belgesi ve

    taltife ve ekonomik durumlarını algılamalarına göre farlılaşıp farklılaşmadığı

    incelenmiştir. Polislerin iş doyumunu ve tükenmişliği hangi değişkenlere göre

    farklılaştığı ve nedenlerinin (çalışma sürelerinin düzensizliği, ekonomik durumun iyi

    olmaması vb.) ortaya konularak yöneticilerin ve rehberlik birimlerinin polisleri, bilimsel

    sonuçlara uygun şekilde yönlendirmelerine katkı sağlayabilir. Bu araştırma

    sonuçlarının, Emniyet Teşkilatı’nda iş doyumu ve tükenmişlik ile ilgili yapılacak

    çalışmalara temel oluşturması ve polislerle ilgili yapılacak düzenlemelerde yöneticilerin

    ve Rehberlik ve Danışma Büro Amirliklerinin bilimsel verileri kullanabilmeleri

    açısından önemli olduğu söylenebilir.

    1.4. Sayıltılar

    1. Araştırmaya katılan polislerin ölçekleri yanıtlarken içten davrandıkları

    varsayılmıştır.

    1.5. Sınırlılıklar

    1. Bu araştırmada elde edilen veriler, Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle

    Mücadele, Güvenlik, Çevik Kuvvet, Bölge Trafik, Asayiş Şube Müdürlükleri’nde ve

    Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek Okulu’nda 2004 yılında görev yapan polis

    memurları ve amirlerinden elde edilen bilgilerle sınırlıdır.

  • 7

    2. Bu araştırmada, toplanacak veriler, “Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ)”,

    “Minnesota İş Doyumu Ölçeği (MİDÖ)” ve Kişisel Bilgi Formundan elde edilen

    verilerle sınırlı kalacaktır.

    1.6. Tanımlar

    Polis: Bu kavram ile Adana İl Emniyet ve Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek

    Okulu Müdürlükleri’nde 2004 yılında görev yapan polis memurları ve amirleri (komiser

    yrd., komiser, başkomiser, emniyet amiri, emniyet müdürleri) anlatılmak istenmektedir.

    İş Doyumu (Job Satisfaction): Çalışanın işinde mutlu olma ve doyum bulma

    derecesi olarak tanımlanmıştır (Eisentat ve Fenler, 1984).

    Tükenmişlik (Burnout): İşi gereği insanlarla yoğun ilişki içerisinde olan

    bireylerde görülen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı

    sendromudur (Maslach, 1982).

    Duygusal Tükenme (Emotional Exhaustion): Çalışanların yorgunluk ve

    duygusal yönden kendilerini aşırı yıpranmış hissetmeleri gibi duygularındaki artış

    olarak tanımlanmaktadır (Maslach ve Jackson, 1981).

    Kişisel Başarı Duygusunda Azalma (Personal Accomplishment): Kişinin

    kendini olumsuz değerlendirmesi ve kişisel başarı eksikliği olarak tanımlanmaktadır

    (Maslach ve Jackson, 1981).

    Duyarsızlaşma (Depersonalizasyon): Kişinin işinde hizmet verdiklerine karşı

    onların kendilerine özgü birer varlık olduklarını dikkate almaksızın ve duygudan

    yoksun bir şekilde davranması şeklinde tanımlanmaktadır (Gökçakan ve Özer, 1999).

  • 8

    BÖLÜM II

    KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

    Bu bölümde “İş doyumu ve Tükenmişlik” kavramlarını açıklayan kuramlar ve

    ilgili araştırmalar özetlenmiştir.

    2.1. İş Doyumu ile İlgili Kuramsal Açıklamalar

    2.1.1 Güdülenme Kuramları

    2.1.1.1 Herzberg’in Çift Etmen Kuramı

    Herzberg ve arkadaşlarınca geliştirilen bu kuramın en önemli tarafı,

    gereksinimler belirlenirken bunun varsayıma dayanmaması, yani bir araştırmadan elde

    edilen bulgular doğrultusunda sınıflandırılmasıdır. Herzberg ve arkadaşları 28.000

    çalışanda elde ettikleri verileri sınıflandırarak iki faktör kuramını geliştirmişlerdir. Bu

    kuramda, insanların içsel durumları yerine; insanların çalışma yaşamında elde etmek

    istedikleri amaçlarla, kaçınmaya çalıştıkları etmenler sıralanmıştır (Onaran, 1981).

    Herzberg ve arkadaşları araştırmada 200 kadar mesleki-teknik işgörenlerle yüz

    yüze görüşerek bir takım etmenler çıkartmışlardır. Bunlardan bazıları doyuma, bazıları

    da doyumsuzluğa yol açmaktadır. Bu yaklaşıma göre, bazı iş şartlarının elverişsiz

    olması çalışmalarda doyumsuzluğa neden olurken, bu şartların iş görenlerce istendik

    düzeyde olduğunun algılanması iş doyumunu artırıcı olmaktadır. Herzberg’in hijyen

    etmenleri adını verdiği koruyucular, yani işle doğrudan ilgisi olmayan çevreyle ilgili

    faktörler; ücret, kişiler arası ilişkiler, çalışma şartları, işletme yöntemi ve politikalar ile

    gözetimdir (Onaran, 1981).

    Herzberg bu faktörleri iki temel ihtiyaca bağlamaktadır. Bunlardan birincisi olan

    güdüleyiciler, gelişme ve kendini gerçekleştirme gereksinimlerini karşıladıkları için

    doyuma, sağlık etmenleri de hoş olmayan şeylerden kaçınma gereksinimi yüzünden

    doyumsuzluğa yol açmaktadır. Birinci grupta, işin içsel özelliklerinden kaynaklanan,

    kişiye daha yüksek performans ve çabaya sevk eden tanınma, işi başarma, işin kendisi,

    sorumluluk ve ilerleme imkanları olarak sıralanan etmenler, örgütün işverene

  • 9

    sağladıklarından çok çalışanın kendi yaptıklarıyla ilgilidir (Onaran, 1981). Davis’e

    (1972) göre, güdüleyiciler iş doyumu yaratırken eksikleri büyük doyumsuzluk

    yaratmamaktadır (Tosun, 1981). İkinci grubu oluşturan sağlık etmenlerinin yeterli

    olmadığı yada bulunmadığı çalışma ortamında bir insan doyuma ulaşmamış olacak,

    ancak sağlık etmenleri (koruyucular) tam olduğu zaman doyuma ulaşmış olacaktır

    (Onaran, 1981).

    Çift etmen kuramına iki temel faktör üzerine sistematize eden Herzberg, aynı

    zamanda sadece sağlık etmenleriyle doyuma ulaşanların da varolabileceğini kabul

    etmektedir. Bu kuram, çalışma hayatında uygulanan iş zenginleştirme yöntemlerinin

    geliştirilmesinde sağladığı fayda yanında, çeşitli açılardan da eleştirilmektedir.

    Onaran’a (1981) göre, çift faktör kuramını iki küme etken (güdüleyiciler ve

    koruyucular) kesinlikle birbirinden ayrıdır. Güdüleyiciler, yalnız doyuma, sağlık

    etmenleri de yalnız doyumsuzluğa yol açar. Bundan dolayı da bu iki etken kümesini bir

    boyut üstünde düşünmek doğru bir yaklaşım değildir. Ona göre bu bireyler, her ne kadar

    doyuma ulaşmış olsalar da; daha fazla kendini gerçekleştirme gereksinimlerinin

    belireceği gelişmiş bir kişilik aşamasına gelmemiş kimselerdir. Herzberg’e göre,

    işgörenin işinde doyum elde etmesinin en geçerli yolu sorumluluk taşımak ve başarılı

    olmaktır (Coşkuner, 1994).

    Kurama getirilen eleştiriler ise şunlardır; bu kuramın varsayımları doğrultusunda

    yapılan araştırmalardan elde edilen bulguların farklı mesleklerde çalışanlara

    genellenememesi, örgütsel amaçlarla bir ilgisinin bulunmaması, doyum yaratıcı

    güdüleyici etmenlerin yalnızca koruyucu etmenlerdeki değişmeler yanında, aynı

    zamanda, sosyo-kültürel yapı ve kişisel faktörlerden etkilenebileceğinin de gözardı

    edilmesidir (Coşkuner, 1994).

    2.1.1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı

    Güdülenme kuramları arasında en çok bilinen ve kullanılanı Maslow’un

    gereksinimler sıra dizini kuramıdır. Maslow, klinik gözlemlerinden yararlanarak

    insanlarda temel gereksinimlerin neler olduğunu belirlemiştir (Coskuner, 1994).

    Maslow, kuramında insan ihtiyaçlarını aşağıdan yukarıya doğru beşli basamak şeklinde

    belirleyerek, davranışlarında bu ihtiyaçları giderme yönünde ortaya çıktığını

    vurgulamıştır. Ona göre bu ihtiyaçlardan birinin ortamında sosyal ihtiyaçlar olarak

  • 10

    tanımlamıştır. İhtiyaçlar hiyerarşisinin bu basamağında, işgörenler arkadaşlarınca

    sevilmeyi ve kabul edilmeyi, statülerden dolayı değerli olduklarının düşünülmesini

    isterler. Tüm bunlar duygusal ve sosyal gereksinmelerdir.

    Saygınlık ve statü ihtiyaçları: İhtiyaçlar hiyerarşisinin bu basamağında birey

    hem kendisine güven ve saygı duyar, hem de başkalarının beğeni ve saygısını arar. Bu

    grup içerisine güçlü olma, başarı elde etme, özgür olma ve statüden dolayı önem

    verilme gibi ihtiyaçlar da girmektedir.

    Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Kişisel bütünlük gereksinimi de denilebilecek

    ihtiyaçlardır (Coşkuner, 1994). Maslow’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst

    basamağındaki ihtiyaçlardır. Bu basamağa kadar ulaşabilen birey başarma ve yaratma

    gücünü ortaya koyabilir. Bu ihtiyaçlar, insandaki potansiyel olarak varolan yetenekler

    ile onları kullanma eğilimi olarak tanımlanmıştır (Onaran, 1981).

    Maslow’a göre, ihtiyaçlar hiyerarşisindeki bu ihtiyaçların tamamı karşılanmış

    olsa bile kişi, kendi yetenekleri ve gücüne uygun bir iş yapmıyorsa, sürekli olmasa da

    zaman zaman huzursuzluk ve memnuniyetsizlik yaşayacaktır. Bu ihtiyaçların en alt

    düzeyde olanları, genel olarak ekonomik davranış aracılığına dayanmaktadır. Çünkü

    insanlar fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını gidermek için para kazanmak zorundadır

    (Tosun, 1981)

    Maslow’un yaklaşımına göre, alt basamaktaki ihtiyaçlar giderilmedikçe (savaş

    vb. çok özel bir durum söz konusu olmadıkça) bir üst düzeydekine geçilemez. Diğer bir

    ifadeyle, insanlar hiyerarşik bir sıra içende aşağıdan yukarıya doğru ihtiyaçlarını

    karşılamaya çalışırlar. Ancak bazı durumlarda bu gereksinimler tümüyle doyurulmadan

    da (şiddeti azaldığında) bir üst basamaktaki ihtiyaç kendini hissettirebilir.

    Diğer güdü kuramlarında olduğu gibi Maslow’un ihtiyaçlar sıra dizini kuramı da

    çeşitli yönlerden eleştirilmiştir. Bazı araştırmacılar, insan ihtiyacını tanımlamanın ve

    sınıflara ayırmanın güç olması ve ihtiyaçlar arasındaki iç içelik gibi nedenlerle, bu

    kuramın varsayımlarının iş hayatına uygulanmaya ve bulgulardan nesnel sonuçlar

    çıkarmaya pek elverişli olmadığını ifade etmişlerdir. Bunlara göre, insan ihtiyaçları

    arasında hiyerarşik bir sıra söz konusu değildir; gereksinimlerden herhangi birine

  • 11

    saplanıp kalan bireyler yanında, alt düzey ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra üst

    basamaktaki ihtiyaçlarını karşılamak için hiç gayret göstermeyen bireyler de mevcuttur.

    Ok’a (1995) göre, ihtiyaçlar sıra dizini kuramı, tüm işgörenlere onların sosyal kültürel

    geçmişlerine ehemmiyet vermeden uyarlanabilir. Ancak sosyolojik bulgular, değerler

    sıra dizininin ve Maslow tarafından ileri sürülen varsayımların evrensel olarak

    uygulanabilirliğinin olmadığını göstermektedir.

    2.1.1.3. Denklik (Eşitlik) Kuramı

    İş doyumu ile ilgili bir diğer kuramsal yaklaşım da “eşitlik kuramı”dır. Eşitlik

    kuramı, Herzberg’in etmenlerine başka etmenler eklemiştir. Adams’a göre iş doyumu,

    bireyin diğer kişilerle nasıl karşılaştırıldığı ve ne istendiği ile neyin elde edildiğinin

    karşılaştırılması sırasında işgörenin eşitlik ve haklılık gibi duyduğu kişisel hislere

    dayanmaktadır. Diğer ifadeyle bu kuram, referans sonuçları ile ilgili iş doyumunu

    etkileyen faktörlere sadece etmenleri etkilemekle kalmamış, yani bireyin yaptıklarıyla

    yada çevrenin sağladıklarıyla ilgilenmek yerine, bu tip olaylarda bireylerin bilişlerinin

    ne olduğuna dikkat çekerek, iş doyumu kuramlarına bilişsel boyutu da eklemiştir (Tezer

    ve Uzer, 1992).

    Coşkuner’e (1994) göre, denklik kuramı iş doyumunu “bireyin algıladığı girdi-

    çıktı (katkı-ödül) dengesi” olarak tanımlamaktadır. Eşitlik kuramına göre doyum yada

    doyumsuzluk, çalışanın kendisine verilen (ücret, iyi çalışma şartları, iş güvencesi ve

    yükselme gibi) ödüllerle; bireyin örgüte katkıları (işgörenin eğitim düzeyi, deneyimi,

    işteki becerisi, çabası ve sorumluluk duygusu ile yaşı ve benzeri nitelikleri) arasındaki

    oran ile diğer işgörenlere verilen ödüller ve onların örgüte katkılarının

    karşılaştırılmasıyla belirlenir. Çalışanın algılamalarındaki eşitlik doyuma, eşitsizlik ise

    gerginlik yaşamasına, gereğinden fazla yada az ödüllendirme ise doyumsuzluk yaratır.

    İşgören yapmakta olduğu işe, verdikleri ile aldıkları arasında bir eşitsizlik

    görüyorsa; yalnızca böyle bir algı bireyin doyumsuz olmasına yetmez. Çünkü bu

    kuramda önemli olan kişinin kendini karşılaştırdığı diğer bireylerle arasında

    varolduğuna inandığı eşitsizlik oranıdır. İşgören bu eşitsizliği gidermenin çaresini kendi

    katkılarını azaltma yada artırma da aramaktadır. Algılanan eşitsizlik büyüdükçe

    işgörenin gerginliği ve yakınmaları artar. Bu durumdaki birey, öncelikle ödüllerini

  • 12

    artırmak için gayret gösterir; şayet bunu başaramazsa, katkılarında azalma yolunu seçer,

    örneğin çalışma hızını yavaşlatır (Coşkuner, 1994).

    Bu güdüleyici kuramın diğer güdü kuramlarından en önemli farkı; iş doyumunu

    etkileyen faktörlere yalnız bazı etmenleri eklemekle kalmamış olmasıdır. Diğer bir

    ifadeyle, işgörenin doyum yada doyumsuzluklarında bireylerin katkıları ya da örgütün

    onlara ne sağladığına dikkat çekmek yerine bu tip olaylarda bireylerin bilişlerinin ne

    olduğuna ve iş doyumunun aynı zamanda bilişsel bir süreç olduğuna dikkat çekmesidir

    (Coşkuner, 1994).

    2.1.1.4. Beklenti Kuramı

    Beklenti (Valence) modeli de güdülemede bilişsel bir kuramdır. Wroom’a göre

    sadece ihtiyaçlar davranışı başlatmaya yetmez, bireyin davranışa güdülenebilmesi için

    aynı zamanda bir beklentisinin de olması gerekir. Halbuki Herzberg’in çift etmen

    kuramı ve diğer güdü kuramları, kişiyi motive eden iş rolleri üzerindeki etmenleri

    araştırmaya yönelikken beklenti kuramı, kişisel farklılıkların güdüdeki rolünü

    açıklamaya yönelik bir kuramdır (Tosun, 1981).

    Bireysel farklılıkların güdüdeki rolünü de ortaya koyan Wroom bir eylemde

    bulunma gücünü, arzulama gücü ve güdüleme (motivasyon) olmak üzeri iki faktöre

    bağlamaktadır. Bu iki faktör arasındaki ilişki “ValencexBekleyiş-Güdüleme-Eylem-

    Sonuçlar (Hedefe Ulaşma)- Doyum” şeklinde formüle edilmiştir. Beklenti kuramına

    göre, bir insanın güdülenmesi, amaca ulaşacağı beklentisiyle o kimsenin amaca verdiği

    önemin çarpımına eşittir (Tosun, 1981).

    İşgörenler tarafından bir amaca ulaşılmak isteniyorsa (yani sonuç için tercih

    olumlu ise) (+); bu amaca ulaşmak için bir ilgi duyulmuyorsa (yani sonuç için tercih

    olumsuz ise) (-) olabilmektedir. Ancak buradaki amacın gerçek değeri değil, beklenen

    değeridir. Beklenti ise işgörenin belli bir çaba sonucunda başarılı olacağına inanmadır

    (Onaran, 1981). Yani davranışın, istenen sonuca varma ihtimalidir. Bu duruma göre,

    işgören belli bir davranışın belli bir performans düzeyine erişebileceğine (hedefi

    gerçekleştireceğine) inandığında beklentisi (0); belli bir davranışın, belli bir sonuca

    erişeceğine (başarı gösterebileceğine) inandığında bu değer (+1) dir. Kuramsal olarak

  • 13

    beklenti, matematiksel şekliyle (0) ile (+1) arasında bir değerdir. Ancak, beklenen

    sonuçların sayısı birden fazla da olabilir (İncir, 1990).

    Özetle, beklenti kuramına göre bireyin bir sonuç için istekli olması ve

    göstereceği çaba ile sonuca ulaşacağı beklentisi onu, o sonucu elde etmeye (yüksek

    performans göstermeye) yöneltecek ve doyuma ulaşmasını sağlayacaktır. Tersi ise,

    bireyin doyumsuzluğuna neden olacaktır. Örgütsel açıdan düşünüldüğünde verimli

    çalışmayı sağlamak ve iş doyumunu artırmak için işgörenlerce hedeflenen amaçları iyi

    bir iletişim ve ödülle artırmak ve buna ek olarak da işgörenlerin geçekten arzulanan

    sonuca ulaşabileceği beklentisini güçlendirmek gerekmektedir (Onaran, 1981).

    2.2. Tükenmişlikle İlgili Kuramsal Açıklamalar

    2.2.1. Freudenberger’in Katkıları

    Tükenmişlik kelimesi psikoloji literatürüne Freudenberger’in (1974) “Journal of

    Social Issues” da yayınladığı makalesiyle girmiştir. (Örmen, 1992). Freudenberger’e

    göre tükenme başarısızlık, yıpranma veya enerji güç ve potansiyel üzerinde aşırı

    isteklerde ortaya çıkan bir durumdur ve bu tam olarak, kurumdaki personelin herhangi

    bir sebepten dolayı yüklendiği ve çalışamaz duruma gelip, amaca hizmet edemediği

    zamanı göstermektedir. Genellikle birey bir kurumda çalışmaya başladıktan bir yıl sonra

    ortaya çıkar, çünkü bu süre içerisinde bazı faktörler etkili olmaya başlamaktadır.

    Freudenberg (1974), tükenme belirtilerini ücretsiz kliniklerde çalışan bireyler

    üzerinde gözlemlemiştir (Perlman ve Hartman, 1982). O’na göre tükenmenin bitkinlik

    ve yorgunluk hissi, baş ağrılarından dolayı acı çekme, mide ve bağırsak rahatsızlıkları,

    nefes alma güçlükleri gibi fiziksel belirtileri bulunmaktadır. Çabuk öfkelenme, anlık

    kızgınlıklar, engellenme duygusuna kapılma en belirgin davranışsal göstergeleridir.

    Güvensizlik, paranoya ve değişime tahammül edememe durumları ilerleyen aşamalarda

    görülmektedir.

    2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Yaklaşımı

    Maslach modeline göre tükenmişliğin, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve

    başarı duygusunun azalması olmak üzere üç boyutu bulunmaktadır. Bu üç boyuta ilişkin

    tükenmişliği ölçebilmek için 22 maddeden oluşan “Maslach Tükenmişlik Ölçeği”

  • 14

    geliştirilmiştir (Maslach ve Jackson, 1986). Tükenmişliğin üç boyutuyla ilgili bilgiler

    aşağıda verilmiştir.

    Duygusal Tükenme: Kişinin yaptığı iş nedeniyle aşırı yüklenilmesi ve tüketilmiş

    olma duyguları olarak tanımlanır. Tükenmişliğin bu boyutu daha çok insanlarla yoğun

    ve yüz yüze ilişkinin kaçınılmaz olduğu meslek çalışmalarında görülmektedir. Duygusal

    tükenme, tükenmişlik durumunun başlangıcı, merkezi ve en önemli bileşenidir.

    Duygusal yönden yoğun bir çalışma temposu içinde bulunan birey, kendini zorlamakta

    ve diğer insanların duygusal talepleri altında ezilmektedir. Duygusal tükenme bu

    duruma bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır (Maslach ve Jackson, 1981).

    Duyarsızlaşma: Kişinin bakım ve hizmet verdiklerine karşı, duygudan yoksun

    biçimde tutum ve davranışlar sergilemesini içermektedir. Bu davranış katı, soğuk ve

    ilgisiz şekillerde kendini belli eder. Duygusal tükenme yaşayan kişi, kendisini diğer

    insanların sorunlarını çözmede güçsüz hisseder ve duyarsızlaşmayı bir kaçış yolu olarak

    kullanır. İnsanlarla olan ilişkilerini işin yapılabilmesi için gerekli olan en az düzeye

    indirir (Maslach ve Jackson, 1981). Maslach’a göre tükenmişliğin üç bileşeninden

    duyarsızlaşma alt boyutu en problemli boyut olarak görülmektedir. Duyarsızlaşma,

    Maslach tarafından hizmet verilen kişilere karşı uzaklaşmış, katı hatta insancıl olmayan

    bir yanıt olarak tanımlanmıştır. Uzaklaşmanın artmasıyla, diğerlerinin gereksinmelerine

    aldırış etmeyen bir tutum ve duygularına aldırmama durumu meydana gelmektedir

    (Garden, 1987).

    Kişisel Başarı: Kişisel başarı; sorunun üstesinden başarı ile gelme ve kendini

    yeterli bulma olarak tanımlanmaktadır. Kişisel başarı duygusunda azalma ise, kişinin

    kendini işinde yetersiz ve başarısız olarak algılamasıdır. Diğer insanlar hakkında

    geliştirilen olumsuz düşünceler sonucunda birey, kendisi hakkında da olumsuz

    düşünceler geliştirir. Suçluluk, sevilmeme hissi ve başarısızlık duyguları, kendine

    saygıyı azaltarak kişiyi depresyona sokabilmektedir (Maslach ve Jackson, 1981).

  • 15

    Beemsterboer ve Baum (1984), Maslach, Tükenmişlik olgusunu üç bileşenli

    sendrom olarak kavramlaştırmış ve üç düzeyde ifade etmiştir. Bunlar;

    1. Fiziksel yorgunluk ve bitkinlik hissi,

    2. İş ve hizmet verilenlerden soğuma,

    3. Kendi kendinden şüphelenmeye varan ruhsal yorgunluk.

    2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Yaklaşımı

    Perlman ve Hartman (1982), tükenmişlik çalışmalarını inceleyerek bir özet

    çıkartmışlardır. Berkeley planlama derneği, Maslach ve Jackson (1981); Perlman ve

    Hartman, (1982) tükenmişliği üç boyutlu olarak kavramsallaştırmış ve ölçümlerin

    toplam bir puanla sonuçlanmadığını belirtmişlerdir.

    Perlman ve Hartman’ın (1982) yaklaşımı, kişisel değişkenler ve bireyin

    çevresini yorumlayan bilişsel bir odağa sahiptir. Bu modele göre, tükenmenin üç

    boyutu, stresin üç temel semptom kategorisini yansıtmaktadır. Bunlar:

    1. Fiziksel semptomlar üzerinde odaklaşan fizyolojik boyut (fiziksel

    tükenme),

    2. Tutum ve duygular üzerinde odaklaşan duygusal-bilişsel boyut (duygusal

    tükenme),

    3. Semptomatik davranışlar üzerinde odaklaşan davranışsal boyuttur

    (duyarsızlaşma ve düşük iş verimi).

    Yaklaşım, bireysel özelliklerin ve kuramsal/sosyal çevrenin, tükenmenin etkisi

    ve algılanmasında önemli olduğunu göstermektedir. Stresi etkin ve etkin olmayan başa

    çıkma yolları etkilemektedir. Yaklaşımın dört aşaması bulunmaktadır.

    1. Aşama: Durumun strese iletkenliğini göstermektir. Stresin oluşumunda iki

    temel durum mevcuttur. Bireyin beceri ve yetenekleri, algısal ve gerçek

    organizasyonel talepleri karşılamak için yetersiz olabilir ya da iş, bireyin

    istek, ihtiyaç ve değerleri ile örtüşmeyebilir.

    2. Aşama: bireyin algıladığı stres düzeyini içermektedir. Strese yol açan bir

    çok durum, bireyin kendini stres altında algılaması ile sonuçlanır.

  • 16

    3. Aşama: Strese verilen üç temel tepki kategorisini içerirken,

    4. Aşama: Stresin sonuçlarını temsil etmektedir.

    2.2.4. Meier’in Tükenmişlik Yaklaşımı

    Meier’in (1983) kuramı, Bandura’nın (1977) çalışmasını temel alarak

    tükenmişlik kavramında değişik boyutlar içeren yeni bir yaklaşım önermektedir.

    Tükenmişlik, bireylerin işlerinden anlamlı pekiştireç, kontrol edilebilir yaşantı veya

    bireysel yeterliliğin az olmasından dolayı, küçük ödül ve büyük ceza beklentisinden

    kaynaklanan bir durum olarak tanımlanmaktadır (Meier, 1983).

    Bu yaklaşımda tükenmişlik iş deneyimlerinin tekrarı ile sonuçlanan durum

    olarak ele alınmış ve üç aşamada açıklanmıştır. Bireyin;

    1. İşle ilgili olumlu pekiştireç davranışı beklentisinin düşük ve ceza

    beklentisinin yüksek olması,

    2. Varolan pekiştireçleri kontrol etme ili ilgili beklentisinin yüksek olması,

    3. Pekiştireçleri kontrol etmek için gerekli davranışları göstermede, kişisel

    yeterlik beklentisinin düşük olması.

    Böyle düşük seviyelerde beklentisi olan bireyler sıklıkla korku ve anksiyete gibi

    olumsuz duyguları yaşamaktadırlar.

    Bu yaklaşımın dört boyutu bulunmaktadır (Meier, 1983). Bunlar;

    1. Pekiştirme Beklentileri: Belli iş yaşantılarının kişinin gizli ya da açık

    amaçlarını karşılayıp karşılamayacağı ile ilgili beklentileridir. İş yaşantısı sonuçları,

    bireyin atfettiği değer ve anlama göre bireyden bireye değişir. Şöyle ki, bir öğretmen

    sınıfta sürekli soru soran öğrencilerle çalışmak isterken diğer bir öğretmen sessizce

    dinleyen öğrencileri tercih edip bu şekilde doyum sağlayabilir. Her ikisi de bu şekilde

    işlerinden memnuniyet duyarken, tam tersi bir durum her ikisi için de doyumsuzlukla

    sonuçlanabilir.

    2. Sonuç Beklentileri: Belli sonuçlara yol açan davranışlar hakkındaki

    betimlemeler olarak tanımlanmaktadır (Bandura, 1977). Pekiştirme beklentileri, belli

    sonuçların istenen amaçları karşılayıp karşılamadığını tanımlarken, sonuç beklentileri

  • 17

    hangi davranışların o sonuçları elde etmede gerekli olduğunu tanımlamaktadır. Örneğin;

    bir öğretmen “Öğrenciler bu konuyu öğrenemezler” şeklindeki beklentisini destekleyen

    yaşantıları nedeniyle bezginlik yaşayabilir.

    3. Yeterli Olma Beklentileri: Verimli davranışı yapmada kişisel yeterlik

    beklentisine işaret eder (Bandura, 1977). Yeterli olma beklentisi ve sonuç beklentileri

    arasındaki farka dikkat çekmiştir. Aşağıdaki şekilde bu fark gösterilmiştir. Bu bilme

    (sonuç beklentisi) ve yapma (yeterlik beklentisi) arasındaki farktır (Meier, 1983).

    Yeterlik beklentisi, bireyin sonuçları üretmede gerekli davranışları başarılı bir şekilde

    yapma kabiliyetidir (Bandura, 1977).

    Kişi Davranış Sonuçlar

    Yeterli olma Sonuç beklentisi

    Beklentisi

    (Meier, 1983)

    Örneğin öğretmen, öğrenciler materyali öğrenmediği için tükenmişlik

    yaşayabilir (sonuç beklentisi) ya da öğretmek için kişisel yeterlikten yoksun olduğunu

    hissedebilir (yeterlik beklentisi).

    4. Bağlamsal İşleme Süreci: Bu süreç tükenmişlik yaklaşımının en geniş

    kategorisidir. Çünkü bu kategoride insanın beklentileri nasıl öğrendiği, sürdürdüğü ve

    değiştirdiğiyle ilgili açıklama yapılmaktadır. Bağlamsal işleme, insanın bağlamada bilgi

    işleme süreçlerine işaret etmektedir. Sosyal guruplar örgütsel yapı, öğrenme tarzı ve

    kişisel inançlar buna örnek olarak gösterilebilir.

    Meier’e (1983) göre bu kavram Bandura’nın (1977) yeterli olma beklentilerini

    bilişsel süreçlere bağlamasıyla ilgilidir. Bandura’ya göre çevresel olaylarda yer alan

    yeterli olma bilgisi birey tarafından bilişsel süreçlerden geçirilerek filtre edilir. Böylece

    iki ayrı kişinin yaşadığı benzer başarı deneyimi yeterli olmayı farklı etkiler, çünkü;

    bireyler başarılarını farklı düşünmektedirler. Bandura’ya (1977) göre bilişsel süreçler,

    yeni davranış kalıplarının akılda tutulmasında ve kazanılmasında önemli rol

    oynamaktadır.

  • 18

    2.2.5. Suran ve Sheridan’ın Tükenmişlik Yaklaşımı

    Bu yaklaşım gözlem ve deneyimlere dayanmaktadır. Erken ve orta yetişkinlik

    süresince gelişimsel açıdan benzer özellikler gösteren dört basamağın detaylı olarak

    incelenmesi konusunda girişimde bulunan yaklaşımdaki basamaklar şunlardır;

    1. Basamak; kimlik , rol karmaşası,

    2. Basamak; yeterlilik, yetersizlik,

    3. Basamak; verimlilik, durgunluk,

    4. Basamak; yeniden oluşturma, hayal kırıklığı.

    Her bir basamak, tükenmişliğin oluşumunda etkili olan hayat tarzını

    içermektedir. Suran ve Sheridan’a (1984) göre tükenmişlik her basamakta yaşanma

    ihtimali bulunan çatışmaların doyumsuz kalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Yaklaşım,

    Erikson’un (1950) kişilik gelişimi kuramını temel almaktadır.

    1. Basamak; kimlik , rol karmaşası;

    Profesyonel gelişim ile ilgili konuların etkin olarak dikkate alınması, lisenin son

    sınıfında ve üniversitenin ilk yıllarında başlamaktadır. Kişisel ve mesleki kimlik

    rollerinin oluştuğu bu zaman dilimi, psikolojik gelişim açısından kritik bir dönemdir.

    Ego kimliği ve rol karmaşası arasındaki çatışmaların kararlılığı, mesleki seçim ile

    profesyonel ve bireysel hedeflerin belirlenmesinde ağırlık kazanmaktadır. Ebeveyn, aile

    ve yaşıtlar, destek, yönlendirme ve kendine saygı konularında önemli kaynaklar

    oluşturmaktadır. Temel sorun nasıl bir profesyonel olacağım? sorusunu içermektedir.

    Bu sorunun yanıtı meslek seçimi yönünü ve meslek labirentinde bireye yol gösteren ilk

    duygulara dayanmaktadır. Mesleki gelişimin anlamlı bir şekilde tamamlanamaması,

    gelecekte bireyi rol karmaşası ile karşı karşıya bırakmaktadır. Böylece, bireylerin

    tükenmişlik tohumları atılmıştır. Kimlik, tüm benliğimle ben kimim? sorusuna yanıt

    bulma sürecidir.

  • 19

    2. Basamak; yeterlilik, yetersizlik;

    Profesyonelin kimlik süreci, bireyin işindeki yeterlilik duygusunu elde etmesi ve

    kişisel-sosyal yaşamını etkili bir şekilde birleştirmesi ile tamamlanmaktadır. Bu sürede

    birey becerileri geliştirerek bağımsızlaşmaktadır. Deneyim esnasında birey, insanların

    gözünde profesyonel kimlik geliştirir ve bunu yapmak için duyulan kaygının çoğu azalır

    bundan sonra gelen soru “yaptığım işte ne kadar iyiyim?” sorusudur. Bu sorunun en

    tutulan çözümü, kendini diğer eş düzeydeki profesyonellerle karşılaştırmak yada birkaç

    yıl sonraki pozisyonda kendini görmeye çalışmaktır. Kendini başkalarıyla kıyaslama,

    “bir çok profesyonelin yaptığı kadar yada onlardan daha iyi olabilirim” hissine yol

    açmaktadır.Bu dönem yirmili yaşların başlarında oluşmaktadır. Bu tür bir

    karşılaştırmanın sonucu olumsuzsa, birey kişisel yetersizlik ve mesleki aşağılık duygusu

    ile baş başa kalmaktadır. Meslekle ilgili katı beklentileri olan bireyin tükenme riski

    olabilir. Yeterlik ise kişinin yapmayı seçtiği işte kendini değerli hissetmeyi öğrenme

    sürecidir.

    3. Basamak; verimlilik, durgunluk;

    Çıraklığın tamamlanmasıyla profesyonel birey sistemden özgür hale gelmekte ve

    meslek süreci başlamaktadır. Bu süreç otuzlu yaşlar ile başlayan ve otuzlu yaşların

    sonlarına kadar süren bir süreçtir. İlk kararlar; yer ve tarz (profesyonel küçük bir

    kolejde mi, büyük bir üniversitede mi çalışmak istiyor; yalnız bir pratisyen mi yoksa bir

    enstitü üyesi mi olmak istiyor?) belirlemeyi içermektedir. Özel ilgi, eğilim ve

    kabiliyetler açık hale gelmektedir. Beceriler özelleşmeye başlamakta ve bir tanesi özel

    kabiliyet ve ilgi için belirgin hale gelmektedir. Bu noktada profesyonel birey,

    kariyerinin amacını ilk kez sorgulamaktadır. Bu durum evlilik ve çocuk sahibi olmayı

    erteleyen bireyler için daha zor bir zamandır. Kariyer ve kişisel mutluluk ilişkisi

    incelenir ve belki sorumluluğu seçme ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu durum, çocuk sahibi

    olmak isteyip, kariyerine de ara verme çatışması yaşayan kadınlar için daha zordur.

    Bu aşama profesyonelin odaklandığı ve üretici olduğu bir aşamadır. Bireyin

    hayatını sağlamlaştırıp, yeteneklerine imkan verme duygusu, enerjisini işte verimli olma

    ve yaratıcı bir yaşam tarzı geliştirme üzerine çevirebilmektedir. Ancak profesyonelin

    stil ve ilgi geliştirememesi, bir amaç ve hedefsizlikle sonuçlanmaktadır. Yetenekleri

  • 20

    yaratıcı olarak kullanabilecek bir ortam olmayınca, daha önceki başarılar da anlamlı

    görünmeyecektir. Kişi ne yapacağını bilemez hale gelmektedir. “hepsi bu muymuş?”

    duygusu hakim olmaya başlamakta ve tükenmişlik kaçınılmaz bir son haline

    gelmektedir. Verimlilik ise “yaratıcı olmayı, bireyin kendisini olduğu gibi ifade etmeyi

    ve öyle davranmayı öğrenme” sürecidir.

    4. Basamak; yeniden oluşturma, hayal kırıklığı;

    Orta ve ileri otuzlu yaşlardan, orta ve ileri kırklı yaşlara kadar geçen zaman

    bireyin erken seçimlerini sorguladığı dönemdir. Bireyin iş ile ilgili doyumsuzluğu

    olabilir. Bireyin yeteneklerini kullanmasından yıllar sonra, sıkılma ve muhtemelen

    tükenmişlik ortaya çıkmaktadır. Stres, gerginlik ve yorgunluk bireyin hayatında baskın

    duruma geçmektedir. Bu dönemde incinme ve fanilik duygusu hakim olmaktadır. Orta

    yaşta ortaya çıkan meslekle ilgili hayal kırıklığı duygusu, mesleğin amaçlarını yeniden

    değerlendirmede, olumlu bir uyarıcı rolü de oynamış olabilir. Yeniden oluşturma ise,

    kişinin kişisel ve profesyonel yaşamında olmak istediği kişi olması için yeni bir neden

    keşfetme sürecidir.

    Bu kuramda elli yaşa kadar olan tükenme durumu ele alınmış, tükenmenin daha

    ileri yaşlarda da ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. Ancak bu durum basamak olarak

    incelenmemiştir.

    2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli

    Cherniss modeli, tükenmişliğin kökünde stresin olduğunu vurgulayarak; stresin,

    taleplerin başa çıkma kaynaklarını aşması sonucunda ortaya çıktığını belirtmektedir

    (Yıldırım, 1997). Tükenmişlik, zamana yayılı bir süreç sonunda ortaya çıkan bir

    durumdur. İş ortamındaki oryantasyon, iş yoğunluğu, müşteri ilişkileri, özerklik ve

    kurumsal hedefler gibi bir dizi özellikler, belirli mesleki özelliklerle işe giren farklı

    talep ve destekleri beraberinde getiren bireylerle etkileşim içindedir. Bu faktörler hep

    birlikte değişik derecelerde yaşanan stres kaynaklarına neden olmaktadırlar. Bireyler bu

    stres kaynaklarıyla farklı şekillerde baş etmektedirler. Bazıları problemleri aktif olarak

    çözme yoluna giderken bazılarıda olumsuz tutumlarını değiştirerek sorunla baş etmeyi

    tercih etmektedirler (Ok, 2002).

  • 21

    Gerek çevreden gelen gerekse bireyin kendisinin yarattığı talepler bireyin baş

    edebilme gücünü aşıyorsa stres oluşmaktadır. Bu durumda birey, stresle başa çıkmak

    için ilk olarak stres kaynağını ortadan kaldırmayı seçmektedir. Eğer başarılı olmazsa

    stresle başa çıkma tekniklerine başvurarak rahatlama yoluna gidebilir. Eğer yine birey

    başarılı olmazsa, bu kez duygusal yükünü azaltmak için, işle olan psikolojik ilişkisini

    kesmektedir. Stresle başa çıkma teknikleri olumsuz durumun iyileşmesinde etkili

    olmuşsa, bireyde olumlu davranış değişikliği ortaya çıkar. Bu teknikler etkili

    olmamışsa, olumsuz tutum değişiklikleri görülmektedir (Ok, 2002).

    2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli

    Pines modeline göre tükenmişlik, fiziksel, duygusal ve zihinsel açıdan bitkinlik

    durumu olarak tanımlanmaktadır. Bu modele göre tükenmişliğin temelinde bireyi

    sürekli olarak duygusal baskı altında tutan iş ortamları vardır. Ancak bu iş ortamları

    sadece işe güdülenme düzeyi yüksek olan bireylerde tükenmişliğe yol açabilir (Baysal,

    1995).

    Kronik yorgunluk, enerji azalması, bezginlik ve zafiyet bedensel bitkinliğin,

    çaresizlik, umutsuzluk, aldanmış olma duygusu ve hayal kırıklığı duygusal bitkinliğin,

    işe yaramama, değersizlik, suçluluk duyguları ve kendine karşı olumsuz tutumlar içinde

    olma ise zihinsel bitkinliğin belirtileridir (Ok, 2002).

    Güdülenme düzeyi yüksek olan bireyler, iş çevresini destekleyici olarak

    algılarlar. Böylece bu bireyler, beklentilerini ve dolayısıyla kendini gerçekleştirme

    şansını da beraberinde yakalamaktadırlar. Ancak, iş çevresinde stres boyutunun yüksek,

    destek ve ödül boyutunun düşük olduğu durumlarda, yaşanılan başarısızlık,

    tükenmişliğin en önemli nedenini oluşturmaktadır. Bir kez tükenmişlik yaşandığında

    güdülenme düzeyleri giderek azalmaktadır. Bu durum bazı bireylerde işten ayrılma veya

    iş değişikliği ile sonuçlanmaktadır (Ok, 2002).

    2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli

    Edelwich modelinde, büyük umutlarla mesleğe başlamak ve beklenti düzeyinde

    umutlarının karşılanmamış olması, zamanla çalışanlarda tükenmişliğe neden olmaktadır.

    Edelwich modeline göre tükenmişlik birbirini takip eden dört aşamada ortaya

    çıkmaktadır.

  • 22

    1. İdealistik coşku: Bu dönemde kişide enerji, umut ve beklenti düzeyi

    yüksektir.

    2. Durgunlaşma: Kişinin enerji düzeyi düşmeye başlar ve işi yavaşlatma

    düşünceleri ortaya çıkar.

    3. Engellenme: Kişi zaman ilerledikçe mesleğinin amaçlarını başarma

    gayretlerinin engellendiğini düşünür.

    4. Apati (duyarsızlaşma, ilgisizleşme): Artık ilgisizlik ve duyarsızlık kişinin her

    yerine yansır. İşe geç gelme, işten erken ayrılma, bazen işe gelmeme görünür

    (Çam, 1989).

    2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli

    Tükenmişliğin ilk aşamasını oluşturan duygusal tükenmişlik, sürecin en önemli

    boyutudur. Bu boyut, diğer boyutlarla (duyarsızlaşma ve kişisel başarı duygusunda

    azalmayla) ardışık bir süreç oluşturmaktadır (Gaines ve Jermier, 1983).

    Duygusal tükenmişlik, fiziksel yorgunluk, kaygı, uykusuzluk, alkol ve ilaç

    kullanımı, kişiler arası ilişkilerden geri çekilme, eş ve/veya çocuklarla olan zayıf

    ilişkiler ve benzeri gerilimlerle ilgilidir. Aynı zamanda duygusal tükenmişlik, kronik ve

    iş deneyiminin yaygın ve etkili özelliklerinin her ikisinide kapsayan birkaç gerilim

    kavramından biri olarak tanımlanır (Gaines ve Jermier, 1983).

    2.3. İlgili Araştırmalar

    2.3.1. Yurt İçinde İş Doyumu İle İlgili Yapılan Araştırmalar

    Polisler ile ilgili yapılan araştırmada, Sertçe (2002) kamu kuruluşlarında (İzmir

    Emniyet Teşkilatı Örneği) yöneticilerin iş doyumunu 2002 yılında İzmir İl Emniyet

    Müdürlüğü ve İzmir Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü’nün yönetim kadrosunu

    oluşturan (Emniyet Müdürü, Emniyet Amiri, Başkomiser, Komiser ve Komiser

    Yardımcısı rütbeleri) 286 personel üzerinde incelediği çalışmasında, ankete katılan

    yöneticilerin, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, eşlerin çalışıp-çalışmadığı,

    çalışıyorsa hangi sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalıştığı, çocuklarının olup-

    olmadığı, çocuklu ailelerin kaç çocuğunun eğitime devam ettiği, kaç tanesinin kendi

    geçimini sağlayabildiği, takdir ve taltif alma dağılımları, eğitim düzeyi, rütbesi, çalışma

    sistemi, mesleki tecrübesi ve çalıştığı birime göre sayı ve yüzde dağılımları kendilerine

  • 23

    verilen anket formlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda ayrı ayrı

    değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, fiziksel özelliklere, ücrete, özendirmeye,

    karara katılmaya, iletişime göre karakolda çalışanlar şubelerde çalışanlara göre önemli

    bir ölçüde doyumsuzluk yaşadıkları, büro hizmeti veren şubelerde çalışanlar ise daha

    çok aktif görev yapan şubelere yakın değerler taşıdıkları gözlenmiştir.

    Cinsiyetlerine göre anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Rütbelerine göre, fiziksel

    özellikler, karara katılım, iletişim için ast-üst ilişkileri, birlikte çalışılan iş gören,

    ilerleme imkanları ortalamaları arasında fark gözlenmiştir. Fiziksel özelliklere göre, en

    çok doyum sağlayan Emniyet Amiri, en az doyum sağlayan ise Komiser Yardımcısıdır.

    Ast-Üst ilişkilerine göre, burada tam bir hiyerarşik yapı söz konusudur. En çok doyum

    sağlayan Emniyet Müdürü, daha sonra ise sırasıyla Emniyet Amiri, Başkomiser,

    Komiser ve Komiser Yardımcısıdır. Komiser Yardımcısı rütbesindekiler en tatminsiz

    gruptur. Birlikte çalışılan iş görene göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü

    grubu olmasına karşın en az doyumu Emniyet Amiri grubu hissetmektedir. İlerleme

    imkanlarına göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu olmasına karşın

    Emniyet Amiri ve Başkomiser grubu daha az doyum sağlamaktadır. Karara katılmaya

    göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu, en az doyum sağlayan grup ise

    Komiser Yardımcısı grubudur. İletişime göre en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü

    ve Başkomiser grubu, en az doyum sağlayan grup ise Komiser yardımcısı, Komiser ve

    Emniyet Amiri grubudur. Eşi çalışmayanlar eşi çalışanlara göre fiziksel özellikler, ast

    üst İlişkileri ve İletişim konularına göre daha tatminkar oldukları gözlenmiştir.

    Özdemir (1986) öğretmen ücretlerinin kamu ödeme sistemi içindeki yerini ve

    öğretmenlerin iş doyumunu 180 kişilik grup üzerinde incelediği çalışmasında, öğretmen

    ücretlerinin sekiz hizmet sınıfı içinde altıncı sırada yer aldığı ve buna göre

    öğretmenlerin %58.9’u ücretlerin çok yetersiz, %34.2’si az yeterli, %6’sı orta derecede

    yeterli olduğu saptanmıştır.

    Çelik (1987) teknik liselerde görev yapan 70 ve öğretmenlikten ayrılarak kamu

    ya da özel sektör kuruluşlarında çalışan 46 olmak üzere toplam 116 teknik öğretmenin

    iş doyumsuzluğu bulunup bulunmadığını incediği çalışmasında, öğretmenlerin iş doyum

    düzeylerinin düşük olduğu, sosyal konum, gelişme ve yükselme imkanları, çalışma

    şartları, yönetim ve denetim biçimleri değişkenlerinde yüksek düzeyde doyumsuzluk

  • 24

    yaşadıkları gözlenmiştir. İşten ayrılan öğretmenlerin doyumsuzluk durumları halen

    çalışan öğretmenlerin doyumsuzluk durumundan fazla olduğu bulunmuştur. En fazla

    yetersiz ücretten doyumsuzluk duydukları gözlenmiştir.

    Gödelek (1988) psikososyal stres faktörlerinin tekstil, tekstil-boya, çimentoda

    çalışan 590 işgören üzerindeki etkilerini incediği çalışmasında, örgütlerde usta ve

    yönetici olarak çalışanlarda işçi olarak çalışanlara göre iş doyumunun düşük olduğu ve

    bu grupların kaygı düzeylerinin de yüksek olduğu gözlenmiştir.

    Akçaoğlu (1989) İ.E.T.T.’de çalışan 100 şoför üzerinde iş doyumu ile depresyon

    durumları arasındaki ilişkiyi bazı değişkenlere göre İş Doyumu ve Depresyon ölçeği

    uygulayarak incelediği çalışmasında, iş doyum ve depresyon düzeylerinin düşük

    olduğunu ve yaş ile eğitim durumu değişkenleri arasında anlamlı farklılık

    gözlenmemiştir.

    İncir (1990) Kamu iktisadi Teşebbüsleri (KİT) merkez ve taşra teşkilatlarında

    çalışan 385 personelinin iş doyumunu incelediği çalışmasında, KİT’lerin merkez

    teşkilatında çalışanların taşra teşkilatında çalışanlara göre iş doyum düzeyleri daha

    düşük olduğu, hizmet süreleri arttıkça doyum düzeylerinin düştüğü, eğitim düzeylerinin

    etkisi olmadığı, ücret yetersizliğinden hoşnut olmadıkları saptanmıştır.

    Korkut (1990) üniversitelerde akademik olmayan (idari görevlerde çalışan) 329

    personelin iş doyumu ve örgütle özdeşleşmelerini kişisel özellikler ve cinsiyet, hizmet

    süresi ve öğrenim durumu değişkenlerine göre incediği çalışmasında, erkeklerin iş

    doyum puanları kadınlara göre daha yüksek olduğu ve örgütleriyle daha çok

    özdeşleştikleri ve hizmet sürelerine göre 1-10, 23-40 yıl arası hizmeti bulunanlarda iş

    doyumu düşük, 15-18 yılları arasında hizmeti bulunanlarda ise en yüksek doyuma

    ulaştıkları görülmüştür. Doktora düzeyinde eğitim görmüş akademik olmayan

    personelin iş doyumları lise ve ortaokul düzeyinde eğitim görmüşlerden yüksek olduğu

    gözlenmiştir.

    Aksayan (1990) koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde çalışan 183

    hemşirenin iş doyumu etmenlerinin incelenmesi çalışmasında, işin kendisi ve içeriğinde

  • 25

    en yüksek doyumu sağlarken, en düşük iş doyumunu ücret konusunda yaşadıkları

    gözlenmiştir.

    Güler (1990) endüstri işçilerinin depresyon düzeyleri, durumluk ve sürekli kaygı

    düzeyleri, cinsiyetleri, medeni durumları, eğitim düzeyleri, hizmet süreleri ve yaş gibi

    değişkenlerin iş doyumu ve iş verimi üzerindeki etkisini 420 işçi üzerinde J.R.

    Hackman ve G.R. Oldham’ın (1975) geliştirdiği İş Doyum Ölçeği uygulayarak incediği

    çalışmasında, depresyonun, durumluk ve sürekli kaygı düzeyinin yükselmesi iş

    doyumunu düşürmekte, cinsiyet ve medeni durum etkili değil, ancak cinsiyet, medeni

    durum ve sürekli kaygı değişkenleri birlikte ele alındığında iş doyumunu etkiledikleri

    göstermektedir. Sürekli kaygısı düşük olan bekar kadın ve evli erkeklerde, evli kadın ve

    bekar erkeklere göre iş doyumu daha yüksektir. Eğitim düzeyi yüksek olan işçilerde iş

    doyumunun düşük olduğu gözlenmiştir.

    Özdayı (1991) resmi lisede çalışan 804 ve özel lisede çalışan 330 toplam 1134

    öğretmenin iş doyumunu Minnesota İş Doyum ölçeği kullanarak incelediği

    çalışmasında, öğretmenlerin tatmin faktörlerinin farklı olmadığını; otorite, yaratıcılık ve

    serbestlikle ilgili doyum sağladıklarını, resmi lisede çalışan öğretmenlerde maaş

    durumu, merkezi yönetim, velilerle ilişki, başarılı olamama durumu stres faktörleri

    olarak görünürken, özel liselerde öğrenci sorunları, eğitim siyaseti, kırtasiyecilik

    görülmektedir. Her iki grupta da en fazla tatmin olunan değişkenler mesleğin içsel

    yapısı ile ilgili, en az tatmin olunan değişkenler ise, mesleğin dışsal yapısı yani maaş,

    mesleki güvence, çalışma şartları, teftiş ve terfi ile ilgili olduğu gözlenmiştir.

    Kahramanoğlu (1992) işçi refahının sağlanmasında endüstriyel sosyal hizmetin

    önemi ile ilgili kimya, kağıt ve tekstil sanayinde çalışan 250 işçi üzerinde incelediği

    çalışmasında, kağıt sanayinde çalışanların iş doyumunun diğerlerinden yüksek olduğu,

    tekstilde çalışanların iş doyumunun oldukça düşük olduğu, cinsiyetin iş doyumunu

    etkilediği ve kadınlarda iş doyumunun erkeklere göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir.

    Yüksel (1994) değişik işletme ve işlerde çalışan 212 işgören üzerinde “iş tatmini

    ve verimlilik anketi” uyguladığı çalışmasında, ücretin düşük olması durumunda bile,

    doyum ve verimlik açısından işgörenler için iş güvencesi daha önemli, doyum ve

    doyumsuzluk durumunun nedenleri arasında da bu iki durumun olduğu gözlenmiştir.

  • 26

    Tezer (1994) evlilik ve iş doyumu arasındaki ilişkiyi 46 kadın, 65 erkek toplam

    111 çalışan evli örneklem üzerinde cinsiyet, gelir düzeyi ve eğitim düzeyleri

    değişkenlerine göre incelediği çalışmasında, cinsiyet ve gelir düzeyinin iş doyumunun

    yordanmasında belirleyici değişken olduğu, eğitim düzeylerine göre olumlu yönde ilişki

    olduğu gözlenmiştir.

    Ergene (1994) 1992-1993 Eğitim-Öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim

    Fakültesi’nde lisans tamamlama eğitimi alan ilkokul öğretmeni 218 müfettiş adayının iş

    doyumu düzeylerini bazı demografik değişkenler açısından incediği çalışmasında,

    müfettiş adaylarının %66’sının işinden memnun olduğunu, bilgi ve becerilerini nadiren

    kullanabildiklerini, görevlerinde belirsizlik olduğunu ve işlerinin monoton olduğunu

    rapor etmişlerdir. Bunların, iş doyumsuzluğunun önemli belirtileri olarak düşünülmüş.

    Hizmet süreleri ve yaş değişkenleri ile iş doyumu arasında anlamlı ilişki

    gözlenmemiştir.

    Bodur ve Güler (1996) sağlık yöneticilerinin iş doyumunu 34 kişi üzerinde

    Minnesota İş Doyum Ölçeği uygulayarak incelediği çalışmasında, yöneticilerin

    %8.82’si işlerinden çok yüksek düzeyde, %70.6’sı yüksek düzeyde ve %20.6’sı orta

    derecede doyum sağladıkarı saptanmıştır. İş doyumu ile yaş ve görev süresi arasında

    anlamlı ilişki görülmüştür. Cinsiyet, yöneticilik yılı, bitirilen okul arasında anlamlı ilişki

    görülmemiştir.

    Ergin (1997) bir iş doyumu ölçeği olan “İş Betimlemesi Ölçeği”nin Türkçe’ye

    uyarlanması çalışmasında, 270 kadın, 465 erkek, toplam 735 denek üzerinde uygulama

    yapılmıştır. Çeviri ve geri çeviri işlemlerinden sonra yapılan uygulamadan elde edilen

    sonuçlar ölçeğin güvenirlik yönünden özgün formuna uygun olduğu görülmüştür.

    Faktör analizinde ölçeğin orijinal 5 faktörlü yapısına oldukça uygun sonuçlar elde

    edilmişse de, “şimdiki iş” ve “genel olarak iş” boyutlarının birbirinden yeterince

    ayrılmadığı saptanmıştır. Ayrıca, deneklerin iş doyumu puanlarının kamu ya da özel

    sektörde çalışmaya, yaşa, cinsiyete ve bazı boyutlarda mesleğe bağlı olarak değişme

    gösterdiği rapor edilmiştir.

    Tükel’in (1997) ilkokul müfettişlerinin iş doyumunu incelediği çalışmasında,

    müfettişler çalışma şartları, gelişme ve yükselme imkanları, ücret ve yan ödemeler,

  • 27

    örgütsel ortam ve sosyal konum, yönetim ve değerlendirme etkenleriyle az, iş ve

    niteliği, kişiler arası ilişkiler etkenlerinde de orta düzeyde doyum sağlamaktadırlar. En

    yüksek doyumu kişiler imkanları etkenlerinde yaşamaktadırlar. Cinsiyet önemsiz bir

    etken iken, kıdem ise önemli bir etken olarak ortaya çıktığı gözlenmiştir.

    Öncel (1998) üniversite öğretim elemanlarının mesleki iş doyum düzeylerine

    ilişkin 216 öğretim görevlisine, J.R. Hackman ve G.R. Oldham’ın (1975) geliştirdiği İş

    Doyum Ölçeğini uygulayarak incelediği çalışmasında, öğretim elemanlarının iş doyum

    puanlarının görev yaptıkları üniversite, unvanlarına, mesleki kıdemlerine, medeni

    durumlarına göre anlamlı ilişki saptanmamıştır. Görev yaptıkları fakülte ve anabilim

    dalına, yaşlarına, cinsiyetlerine göre anlamlı ilişki saptanmıştır.

    Koç (1998) 1995-1996 Eğitim-Öğretim yılında 79 ildeki 96 rehberlik ve

    araştırma merkezlerinde görev yapan 412 rehber öğretmenlerin iş doyumlarını bazı

    değişkenlere göre Tezer’in (1991) geliştirdiği İş Doyum Ölçeği uygulayarak incelediği

    çalışmasında, mesleki sorunlardan, rehberlik araştırma merkezlerinin (RAM) bulunduğu

    yerlerin uygunluğu, bu merkezlerdeki araç-gereç ve donatım malzemelerinin yeterlilik

    durumu, RAM’lerinde görev yapan rehber öğretmenlerin psikolojik danışma ve

    rehberlik hizmetleri alanında almış oldukları mesleki eğitimin yeterlilik durumu, hizmet

    içi eğitim, mevzuatın yeterlilik