Upload
others
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ
Savaş ŞANLI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA - 2006
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ
Savaş ŞANLI
Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA - 2006
i
ÖZET
ADANA İLİNDE ÇALIŞAN POLİSLERİN İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ
Savaş ŞANLI
Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
Şubat 2006, 111 sayfa
Bu çalışmanın amacı, Adana ilinde çalışan polislerin iş doyumu ve tükenmişlik
düzeylerini belirleyerek bazı demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, medeni durum,
öğrenim durumu, rütbe, görev yaptıkları şube, mesleki kıdem, günlük çalışma sistemi,
alınan takdir ve taltif, ekonomik durumlarını algılama) açısından farklılaşıp
farklılaşmadığına bakmaktır.
Çalışmaya 2004 yılında Adana Emniyet Müdürlüğü ve Kemal Serhadlı Polis
Meslek Yüksek Okulu’nda çalışan, kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemiyle seçilmiş
355 polis katılmıştır. Tükenmişlik düzeylerini belirlemek için “Maslach Tükenmişlik
Ölçeği”, iş doyumlarını belirlemek için “Minnesota İş Doyumu Ölçeği” ve kişisel
bilgiler için de “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Verilerin analizi için tek yönlü
varyans analizi uygulanmıştır.
Yapılan analizler sonucunda, örnekleme giren polislerin iş doyumlarının görev
yapılan şube, günlük çalışma sistemi ve ekonomik durumlarını algılamalarına; duygusal
tükenmişlik düzeyinin, cinsiyet, görev yapılan şube ve ekonomik durumlarını
algılamalarına; duyarsızlaşma düzeyinin cinsiyet, görev yapılan şube, günlük çalışma
sistemi, mesleki kıdem ve ekonomik durumlarını algılamalarına; kişisel başarı
duygusunda azalma düzeyinin ise yaş, cinsiyet, takdir, taltif, görev yapılan şube ve
mesleki kıdeme göre farklılık gösterdiği saptanmıştır. Rütbe, medeni durum, öğrenim
durumuna göre iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri arasında anlamlı fark
saptanmamıştır.
ii
Anahtar Sözcükler: Polis, İş Doyumu, Tükenmişlik, Duygusal Tükenme,
Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı Duygusunda Azalma.
iii
ABSTRACT
EXAMINING THE JOB SATISFACTION AND BURNOUT LEVELS OF
POLICE IN ADANA WITH SOME VARIABLES
Savaş ŞANLI
MA Thesis, Department of Education Sciences
Supervisor: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
February-2006, 111 Pages
The main purpose of this study, the job satisfaction and burnout levels of police
working in Adana were examined in relation to the age; sex; marriage; their educational
levels; rank; the departments they work; their time of service the areas graduated; their
time of daily working; appreciation and gratifying they took; perception of economical
levels.
This study is conducted on 355 police in Adana Police Department and Kemal
Serhadlı Police Vocation School. The information concerning the job satisfaction levels
of police, which served as the dependent variable in this study, was collected by using
Minnesota Job Satisfaction Scale. The information concerning the burnout levels of
police, which served as the dependent variable in this study, was collected by using
Maslach Burnout Scale. The information concerning the independent variables was
collected through Personel Information Form. One-way analysis of variance (ANOVA)
was conducted for analysis of data.
The results of study, significant differences were found between job satisfaction
levels of police with the departments they work, their time of daily working, perception
of economical levels; between emotional exhaustion levels of police with sex, the
departments they work, perception of economical levels; between depersonalizasyon
levels of police with sex, the departments they work, their time of daily working, their
time of service the areas graduated, perception of economical levels; between personal
accomplishment levels of police with age, sex, the departments they work, their time of
iv
service the areas graduated, appreciation and gratifying they take. On the other hand,
significant differences were no found with marriage, their educational levels, rank.
Key Words: Police, Job Satisfaction, Burnout, Emotional Exhaustion, Personal
Accomplishment, Depersonalizasyon.
v
ÖNSÖZ
Bu çalışmada polislerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri bazı değişkenler
açısından farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir.
Bu çalışmanın planlanmasında ve gerçekleşmesinde yardımcı olanlara teşekkür
ederim. Başta bu çalışmanın gerçekleşmesinde değerli katkılarından dolayı Danışmanım
Prof.Dr. Turan AKBAŞ’a teşekkürü borç bilirim. Tez izleme komitesi üyeleri Yrd.
Doç. Dr. Filiz YURTAL ve Yrd. Doç. Dr. Meral ATICI’ya, Bilimsel Hazırlık ve
Yüksek Lisans döneminde değerli bilgilerini paylaşan kıymetli hocalarım Prof.Dr. Banu
İNANÇ, Prof.Dr. Sonay GÜÇRAY, Yrd. Doç. Dr. Mehmet BİLGİN, Yrd. Doç. Dr.
Sebahattin ÇAM, Yrd. Doç. Dr. Rezan ÇEÇEN’e, araştırmam boyunca ihtiyacım
olduğunda görüş ve yardımlarını esirgemeyen Arş. Gör. Oğuzhan KIRDÖK’e ve Arş.
Gör. Ercüment YERLİKAYA’ya içten sevgi ve saygılarımı sunar ve teşekkür ederim.
Ayrıca araştırmam boyunca anket ve ölçeklerin uygulanmasında bana yardımcı
olan arkadaşlarıma ve meslektaşlarıma teşekkür ederim. Araştırmam sırasında sürekli
beni motive eden okul personeline de teşekkür ederim.
Bu çalışmam boyunca bana sabır ve anlayış gösteren eşim Halime ve oğlum
Mehmet’e teşekkürlerimi sunuyorum.
Savaş ŞANLI
Adana, Şubat 2006
Not: Bu araştırma Ç.Ü. Araştırma Fonu Saymanlığınca desteklenmiştir (EF2004YL34).
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
TÜRKÇE ÖZET………………………………………………………………………..i
İNGİLİZCE ÖZET……………………………………………………………………iii
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….v
TABLOLAR LİSTESİ………………………………………………………………...ix
EKLER LİSTESİ……………………………………………………………………..xii
BÖLÜM I
GİRİŞ……………………………………………………………………………………1
1.1. Problem…………………………………….………………………………………..4
1.2. Araştırmanın Amacı...…………………………….………………………………...5
1.3. Araştırmanın Önemi………………………………………………………………...5
1.4. Sayıtlılar……………………………………………………………………….…….6
1.5. Sınırlılıklar…………………………………………………………………….…….6
1.6. Tanımlar……………………………………………………………………………..7
BÖLÜM II
KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR……………………….8
2.1. İş Doyumu İle İlgili Kuramsal Açıklamalar………………………………………...8
2.1.1. Güdülenme Kuramları…………...………………………….………………..8
2.1.1.1. Herzberg’in Çift Etmen Kuramı………………..………….…………….…8
2.1.1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı………………………..……………………..9
2.1.1.3. Denklik (Eşitlik) Kuramı……………………………..……..…………….11
2.1.1.4. Beklenti Kuramı………………………………………..…….…………...12
2.2. Tükenmişlik İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ………..……………………………13
2.2.1. Freudenberg’in Katkıları …………………………………………………-.13
2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Yaklaşımı..........………………...…………………13
2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Yaklaşımı…………...……………......15
2.2.4. Meier’in Tükenmişlik Yaklaşımı…………………………..………………...16
2.2.5. Suran ve Sheriden’ın Tükenmişlik Yaklaşımı…………..…………………...18
2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli…………………………..……………….…..20
2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli………………………………...…………………21
vii
2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli …………………………...…………………21
2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli……………………..……………….22
2.3. İlgili Araştırmalar…… - ………………………………………………………….22
2.3.1. Yurt İçinde İş Doyumuyla İlgili Yapılan Araştırmalar……………………...22
2.3.2. Yurt Dışında İş Doyumuyla İlgili Yapılan Araştırmalar…………………-....28
2.3.3. Yurt İçinde Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar……………………...31
2.3.4. Yurt Dışında Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar…………………….39
2.3.5. İş Doyumu ve Tükenmişlikle İlgili Yapılan Araştırmalar…………………...43
BÖLÜM III
YÖNTEM ……………………………………………………………………………..46
3.1. Araştırmanın Modeli……………………………………………………………….46
3.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi…………………………………………………46
3.3. Verileri Toplama Araçları…………………………………………………………46
3.3.1. Kişisel Bilgi Formu………………………………………………………….47
3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği………………………………………………...47
3.3.3. Maslach Tükenmişlik Ölçeği Güvenirliği ve Geçerliği……………………...48
3.3.4. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Puanlanması………………………………49
3.3.5. Minnesota İş Doyum ölçeği………………………………………………….49
3.4. Verilerin Analizi…………………………………………………………………...49
BÖLÜM IV
BULGULAR …………………………………………………………………………..50
4.1. Kişisel Bilgiler……………………………………………………………………..50
4.2. İş doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi
Sonucunda Elde Edilen Bulgular…………………………..……………………….54
4.2.1. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Yaş Değişkeni Açısından İncelenmesi………………………...54
4.2.2. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Cinsiyet Değişkeni Açısından İncelenmesi……………………56
4.2.3. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Medeni Durum Değişkeni Açısından İncelenmesi…………….57
4.2.4. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Öğrenim Durum Değişkeni Açısından İncelenmesi…………...59
viii
4.2.5. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Rütbe Değişkeni Açısından İncelenmesi………………………62
4.2.6. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Görev Yaptıkları Şube Değişkeni Açısından İncelenmesi…….63
4.2.7. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Mesleki Kıdem Değişkeni Açısından İncelenmesi…………….66
4.2.8. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin
Günlük Çalışma Sistemleri Değişkeni Açısından İncelenmesi………………68
4.2.9. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin
Alınan Takdir Belgesi Değişkeni Açısından İncelenmesi……………………71
4.2.10. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin
Alınan Taltif Değişkeni Açısından İncelenmesi…………………….………..73
4.2.11. Araştırmaya Katılan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeylerinin
Ekonomik Durumlarını Algılamaları Değişkeni Açısından İncelenmesi…….75
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM ……………………………………………………………78
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER……………………………………………………………..87
6.1. Sonuç… .…………………………………………………………………………..87
6.2. Öneriler.……….………..…………………………………………………………88
KAYNAKLAR ……………………………………………………………………….90
EKLER ………………………………………………………………………………106
ÖZGEÇMİŞ …………………………………………………………………………111
ix
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa No
Tablo-1. Araştırmaya Katılan Polislere Ait Kişisel Bilgiler……………………………51
Tablo-2. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Yaşlarına Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri…………..54
Tablo-3. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Yaşlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine Yönelik Bulgular…..55
Tablo-4. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Cinsiyetlerine Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri……...58
Tablo-5. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Cinsiyetlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular……………………………………………………………..57
Tablo-6. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Medeni Durumlarına Göre Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri…………………………………………………….58
Tablo-7. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Medeni Durumlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular……………………………………………………………..59
Tablo-8. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Öğrenim Durumlarına Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri……………………………………………………………………...60
x
Tablo-9. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının Öğrenim
Durumlarına Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular……………………………………………………………..61
Tablo-10. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Rütbelerine Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri………...62
Tablo-11. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Rütbelerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular……………………………………………………………..63
Tablo-12. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu
Düzeylerinin Görev Yaptıkları Şubeye Göre Aritmetik Ortalama
ve Standart Sapma Değerleri……………………………………….………..64
Tablo-13. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Görev Yaptıkları Şubeye Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular…………………………………………………………….65
Tablo-14. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Mesleki Kıdemlerine Göre Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri……………………………………………………66
Tablo-15. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Mesleki Kıdemlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular…………………………………………………………….67
Tablo-16. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Günlük Çalışma Sistemlerine Göre Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri………………………………………………….69
xi
Tablo-17. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Günlük Çalışma Sistemlerine Göre Tek Yönlü Varyans İle
İncelenmesine Yönelik Bulgular…………………………………………...70
Tablo-18. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Alınan Takdir Belgesine Göre Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri…………………………………………………..71
Tablo-19. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Alınan Takdir Belgesine Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular …………………………………………………………..72
Tablo-20. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Alınan Taltife Göre Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri……73
Tablo-21. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma
ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Alınan Taltife Göre Tek Yönlü Varyans İle İncelenmesine
Yönelik Bulgular…………………………………………………………...74
Tablo-22. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma,
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ve İş Doyumu Düzeylerinin
Ekonomik Durumlarını Algılamalarına Göre Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri…………………………………………………..75
Tablo-23. Araştırmaya Katılan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma ile İş Doyumu Puanlarının
Ekonomik Durumlarını Algılamalarına Göre Tek Yönlü Varyans İle
İncelenmesine Yönelik Bulgular…………………………………………..76
xii
EKLER LİSTESİ
Sayfa No
Ek-1. Kişisel Bilgi Formu……………………………………………………………..106
Ek-2. Maslach Tükenmişlik Envanteri………………………………………………..108
Ek-3. Minnesota İş Doyumu Ölçeği…………………………………………………..109
Ek-4. Emniyet Genel Müdürlüğü İzin Belgesi………………………………………..110
1
BÖLÜM 1
GİRİŞ
Bireylerin, örgütlerin ve toplumların hızla değişen dünya koşullarına uyum
yapabilmesi için gösterdikleri çabalara yön verecek temel etkenlerden biri yine insanın
kendisidir. Çağımızda özellikle büyük kentlerde teknolojik gelişmenin getirdiği
değişmeleri yaşayan birey, bu gelişmenin yarattığı evrensel çatışmaların, gelişmelerin
olumsuz etkisiyle zorlanırken, yaşadığı çevrenin doğal, toplumsal kaynaklı zararlı
etkenlerini de yüklenmek zorunda kalmıştır. Bu yüzden çalışan insanın beden ve ruh
sağlığını korumak, onu, çalışmanın ve iş yerinin fiziki yapısı, toplumsal kaynaklı zararlı
etkenlerinden uzak tutmak çağdaş bilimin temel amaçlarından biri olmuştur. Bu amaca
ulaşabilmek için kısaca; bireyin beden ve ruh sağlığını bozan zararlı etkenlerin ortadan
kaldırılması, önlenmesi, çalışan insanın bedensel, ruhsal özelliklerine uygun iş
alanlarının bulunması, işin insana, insanın işe uygun olması önerilmiştir (Köknel, 1997).
İş doyumu; insanların yaptıkları işe karşı tutumları olup bilgi, inanç, duygu,
davranış ve değerlendirmelerini içerir (Organ ve Hammer, 1982). Çalışanın istekleri, iş
uyumu ile ne kadar örtüşürse iş doyumu o kadar artar. İş doyumsuzluğu da çalışanın
işine karşı olumsuz tutum ve davranışı ile açıklanabilir. İş doyumunu yaş, cinsiyet,
eğitim düzeyi gibi kişisel özelliklerin yanında yapılan işin içeriği, ücret, yönetim
politikası, çalışma koşulları gibi örgütsel ve çevresel etkenler de etkilemektedir (Musal,
Ergin ve Elçi, 1995).
Doyum ve doyumsuzluk, yeni alternatifler ortaya çıktığında ya da benzer işlerde
çalışanlarla yapılan karşılaştırmalarda daha belirgin ortaya çıkar. Olumsuz çalışma
koşulları altında çalışma, bireyi tüketerek ister istemez verdiği hizmetin, üretimin nitelik
ve niceliğinde bozulmaya neden olabilmektedir (Çam, 1995). Çalışma yaşamındaki bu
olumsuz etkenler çalışanların iş verimini, sağlığını ve sosyal yaşantısını etkilemekte, bu
etkilenim de çalışanların iş doyumunda azalmaya ve tükenmişlik sendromunun
oluşmasına neden olabilmektedir (Özbek ve Girgin, 1993).
2
Maslach ve Jackson (1981) tükenmeyi, bireylerin işleri gereği karşılaştıkları
insanlara karşı duyarsızlaşmaları, duygusal yönden kendini tükenmiş hissetmeleri ve
kişisel başarı ve yeterlilik duygularının azalması biçiminde tanımlamıştır. Duygusal
tükenmişlik, bireyde yaşam enerjisinin azalması ve bireyin duygusal kaynaklarının
tükendiği duygusuna kapılmasıyla karakterizedir. Duyarsızlaşma, bireyin hizmet verdiği
kişileri insan gibi değil de bir nesne gibi görmesi ve bu şekilde davranması olarak
tanımlanabilir. Kişisel başarının azalması ise, iş gereği kurulan kişisel ilişkilerde
yeterlilik ve başarı duygusunda azalma ile kendini gösterir (Ekerbiçer, Çelik, Aral ve
Buğdaycı, 2001). Tükenme, ne yaparsa yapsın, ne denli çabalarsa çabalasın durumda bir
değişiklik yaratamadığı algısının kişide yarattığı bir yılgınlıktır. Tükenme sonucunda
yaratıcılık yok olur ve daha iyisi için uğraş verilmez. Kişi işinde ilerlemediğini, hatta
gerilediğini düşünür, harcadığı çabanın bir işe yaramadığına inanır, gizilgücünün
(potansiyel) yetersizliğini görüp yılgınlığa düşer (Torun, 1996). Maslach, tükenmişliği,
kronik yorgunluk çaresizlik ve ümitsizlik duyguları, olumsuz benlik kavramının
gelişmesi, iş, yaşam ve diğer insanlara yönelik olumsuz tutumlarla belirginleşen
fiziksel, mental ve duygusal bir tükenme hali olarak tarif etmiştir (Özyurt, 2004). Bir
çeşit iş stresi olarak da tanımlanan tükenmişlik, duygusal tükenme ile duyarsızlaşmanın
artması, başarı duygusunun azalması ile ortaya çıkmaktadır (Izgar, 2001).
Kişilerin örgüt içindeki gereksinimlerinin uzun süre dikkate alınmaması ve
karşılanmaması bireylerde bir süre sonra tükenmişliğe yol açabilmektedir. Çalışanların
meslekleri, çalıştıkları kurum ve kişisel yeterlilikleri ile ilgili gerçekçi olmayan,
dolayısıyla karşılanması güç olan beklentileri de tükenmişliğin artmasında önemli bir
etkendir. Tükenmişlik kaynaklarından en yaygın olanı aşırı iş yüküdür. Aşırı iş yükü,
belirli bir zaman limiti içinde işi bitirme zorunluluğu, çalışanın işin niteliklerine göre
yetersiz olması veya işin standardının yüksek olmasını ifade eder. Yetersiz iş yükünün
de aynı ölçüde stres yarattığı bilinmektedir (Torun, 1995).
Amerikan Stres Enstitüsü’nün yaptığı araştırmadan elde edilen sonuçlara göre
çeşitli özellikleri sebebiyle insanların hayat sürelerini kısaltma ihtimali olan ve günlük
hayat problemleri ile etkili şekilde başa çıkmayı zorlaştıran meslekler; polislik,
öğretmenlik ve hava trafik kontrol memurluğudur (Baltaş ve Baltaş, 1993).
3
Polislik, aktif silahlı görev, düzensiz çalışma saatleri, nöbet ve vardiya
sistemleri, görevin riskleri ve sorumlulukları, hiyerarşik yapıdan kaynaklanan ast-üst
çatışmaları, her tür suç olgusu ve suçlularla iç içe olma gibi koşulların, birlikte ya da
ayrı ayrı yarattığı olumsuzluklarla sürekli yüz yüze gelmek durumunda olan bir meslek
grubudur. Polis, genellikle gerilimli bir ortamda mutsuz ve mağdur insanlarla karşı
karşıyadır. Bu nedenle sorunlu bir bireyin, yoğun biçimde sorun yaşayan diğer bir
bireye hizmet sunması, onun beklenti ve sorunlarına çözüm bulması oldukça güç, hatta
olanaksızdır. Polis memurlarının büyük çoğunluğu, meslek yaşamları boyunca gün boyu
süren çalışma, insanın doğal dengesine ters düşen uyku ve beslenme düzeni, yeterli
zaman ayrılamayan aile ve sosyal yaşam tehdidi ile karşı karşıyadır. Çok fazla
sorumluluk yüklenen meslek çalışanlarının, kendilerini daha yoğun olarak sıkıntılı
hissettikleri bilinmektedir. Günümüz çalışma hayatındaki hızlı tempo ve karmaşa,
insanların kendilerini bunalmış hissetmelerine neden olmaktadır (Cerrah ve Semiz,
2000).
Literatür incelendiğinde, iş doyumu ve tükenmişlikle ilgili yurt içi ve dışında
yapılan araştırmaların daha çok sağlık ve eğitim sektörüyle ilgili olduğu görülmektedir.
Polislerin iş doyumu ile ilgili yurt içinde Sertçe (2002), yurt dışında Burke (1989);
tükenmişlikleri ile ilgili yurt içinde Torun (1995) ve Murat (2003), yurt dışında ise
Gaines ve Jermier (1983), Alcorn ve Petrie (1997), Kop, Euwema ve Schaufeli (1999)
ve Euwema, Kop ve Bakker (2004) tarafından çalışmalar yapıldığı görülmektedir.
Yapılan bu araştırmalarda, pek çok kişiye hizmet sunan polislerin özellikleri, ihtiyaçları
ve sorunları hakkında yeterli bir bilgi birikiminin bulunmaması ve Emniyet
Teşkilatı’nda iş doyumu ve tükenmişlik ile ilgili yeterli araştırmaların olmaması,
bunların ne ölçüde yaşandığı konusunda bir yargıya varmayı zorlaştırmaktadır.
Son yıllarda “nitelikli polis yetiştirme” çabalarının arttığı Emniyet Teşkilatı’nda,
bu amaca ulaşabilmek, polislerde tükenmişliğin ne gibi sonuçları olabileceğini
belirlemek ve olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak için öneriler sunmak amacıyla böyle
bir konunun araştırılması gereksinimi duyulmuştur.
4
1.1. Problem
İş doyumu, bireyin iş deneyimleri sonucu ortaya çıkan olumlu ruh halidir
(Özyurt, 2004). Kişilerin zamanı iyi kullanma, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilme,
yeteneklerini tanıma ve geliştirme gibi kendini gerçekleştirmeye yönelik özellikleri, iş
hayatı için de geçerlidir. Bir toplumun daha sağlıklı, mutlu ve üretken olması,
çalışanların üst düzeyde doyum sağlamalarıyla ilişkilidir. Çünkü çalışma hayatı, insan
yaşamının üçte birini oluşturmaktadır. Çalışan insanların iş doyumlarının saptanması,
bunları olumlu veya olumsuz yönde etkileyen etmenlerin neler olduğunun bilinmesi
büyük önem taşımaktadır. Bu olumsuz etmenler çok ciddi ve uzun sürerse, organizma
için tükenme basamağına gelinir (Ergenç, 1981).
Tükenme, iş ortamında kronik hale gelen baskı veya stresten kaynaklanan
fiziksel, duygusal ve zihinsel tükenme duygusu olarak tanımlanmakta ve bireyin işine
ve hayata karşı olumsuz duygular hissetmesi ile karakterize edilmektedir. Mesleki
baskılara daha fazla tahammül edemeyen ve iş stresinden tamamıyla ezildiğini hisseden
bireyler, tükenme basamağına gelmektedirler (Pines, Aranson ve Kafry, 1981).
Tükenmede kimi sosyodemografik ve işle ilgili değişkenlerin önemli olduğu
belirlenmiştir. Evli, yaşlı ve çocuklulara göre genç, bekar ve çocuksuz kişilerde, daha
uzun süredir çalışan ve daha deneyimlilere göre meslekte daha yeni ve deneyimsiz
olanlarda tükenmenin daha yüksek düzeylerde yaşandığı bildirilmektedir (Olkinuora,
Asp, Juntunen, 1990). İş yükünün ağır, günlük çalışma süresinin uzun olup çalışma
koşullarının olumsuz olarak algılanması da tükenmeyi etkilemektedir (Aslan, Ünal ve
Aslan, 1996a). Kadınlarda, bekarlarda, meslekte daha yeni ve deneyimsiz olanlarda
tükenme daha yüksek düzeylerde yaşanmaktadır (Aslan, Ünal ve Aslan, 1996a; Aslan,
Gürkan ve Alparslan, 1996b). Öte yandan cinsiyet konusundaki araştırmalar tutarlı
sonuçlar ortaya koymamıştır (Torun, 1998). Kimi çalışmalar kadınlarda, kimileri
erkeklerde iş stresi ve tükenmenin daha yoğun yaşandığını bildirirken, kimilerinde
cinsiyetler arası farklılıklar bulunamamıştır (Sutherland ve Cooper, 1993).
Adana ilinde 2004 yılında çalışan polislerin iş doyumu ile tükenmişlik düzeyleri
yaşlarına, cinsiyetlerine, medeni durumlarına, öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev
yaptıkları şubelere, mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir
5
belgesi ve taltife ve ekonomik durumlarını algılamalarına göre farklılaşmakta mıdır?
sorusuna cevap aranacaktır.
1.2. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı, Adana ilinde 2004 yılında çalışan polislerin iş doyumu
ve tükenmişlik düzeylerinin bazı değişkenlere göre farklılaşıp faklılaşmadığını
incelemektir.
Bu temel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
Adana ilinde çalışan polislerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri yaşlarına,
cinsiyetlerine, medeni ve öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev yaptıkları şubelere,
mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir belgesi ve taltife ve
ekonomik durumlarını algılamalarına göre farklılaşmakta mıdır?
1.3. Araştırmanın Önemi
Çalışan insanların, yaşamlarının büyük bir kısmı iş ortamında geçmektedir. İş
ortamında karşılaşılan her farklı durum birey için sorun haline gelebildiği gibi, bireyin
gelişimine katkı da sağlayabilir. İnsanlarla çalışmayı gerektiren mesleklerde; duygusal
süreçlerin yoğunluğu, sürekli insanlarla ilişki ve etkileşimin gerekliliği, kişilik
özelliklerinin çalışmaları etkilemesi stresin daha yoğun yaşanmasına neden
olabilmektetir (Ergin, 1992).
Ülkemizde doktorlar, hemşireler, öğretmenler, yöneticiler, banka çalışanları ile
ilgili iş doyumu ve tükenmişlik araştırmaları yapılmış ancak, bu gruplar kadar
tükenmişlik açısından riske sahip polislerle, bu konuda kapsamlı bir araştırmaya
rastlanmamıştır. Bundan dolayı yapılacak araştırmanın hem polisler açısından hem de
hizmet götürülen toplum açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
İnsanlarla yüz yüze ilişki gerektiren ve daha fazla ilgi isteyen bu meslek,
çalışanlarının daha fazla sorumluluk yüklenmesini gerektirmektedir. Bu açıdan
bakıldığında, polislik mesleği sürekli insanlarla ilişki kurmayı ve onlara hizmet
vermeyi, hızlı bir değişime uğrayan toplumda suç ve suçluların arttığı ve suç çeşitlerinin
değiştiği ortamda asayişi ve huzuru sağlamayı amaçlamaktadır. Bu hizmeti verirken
6
çoğu zaman fazla mesai yapmakta ve uygun olmayan koşullarda görev yapmak zorunda
kalmaktadırlar.
Polisler, olaylara çoğunlukla fiziksel olmakla birlikte, duygusal ve zihinsel
olarak da müdahale etmektedirler. Görevleri gereği yasal olmayan grup veya olaylara
fiziksel olarak müdahale etmek zorunda kalmakta ve çeşitli nedenlerle yardım isteyen
insanlara da yardım etmektedirler. Bu gibi durumlar, polislerin yıpranmalarına ve
tükenmişlik açısından önemli bir risk grubu olmasına neden olmaktadır.
Bu araştırmada, polislerin iş doyumu ile tükenmişlik düzeylerinin yaşlarına,
cinsiyetlerine, medeni durumlarına, öğrenim durumlarına, rütbelerine, görev yaptıkları
şubelere, mesleki kıdemlerine, günlük çalışma sistemlerine, alınan takdir belgesi ve
taltife ve ekonomik durumlarını algılamalarına göre farlılaşıp farklılaşmadığı
incelenmiştir. Polislerin iş doyumunu ve tükenmişliği hangi değişkenlere göre
farklılaştığı ve nedenlerinin (çalışma sürelerinin düzensizliği, ekonomik durumun iyi
olmaması vb.) ortaya konularak yöneticilerin ve rehberlik birimlerinin polisleri, bilimsel
sonuçlara uygun şekilde yönlendirmelerine katkı sağlayabilir. Bu araştırma
sonuçlarının, Emniyet Teşkilatı’nda iş doyumu ve tükenmişlik ile ilgili yapılacak
çalışmalara temel oluşturması ve polislerle ilgili yapılacak düzenlemelerde yöneticilerin
ve Rehberlik ve Danışma Büro Amirliklerinin bilimsel verileri kullanabilmeleri
açısından önemli olduğu söylenebilir.
1.4. Sayıltılar
1. Araştırmaya katılan polislerin ölçekleri yanıtlarken içten davrandıkları
varsayılmıştır.
1.5. Sınırlılıklar
1. Bu araştırmada elde edilen veriler, Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle
Mücadele, Güvenlik, Çevik Kuvvet, Bölge Trafik, Asayiş Şube Müdürlükleri’nde ve
Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek Okulu’nda 2004 yılında görev yapan polis
memurları ve amirlerinden elde edilen bilgilerle sınırlıdır.
7
2. Bu araştırmada, toplanacak veriler, “Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ)”,
“Minnesota İş Doyumu Ölçeği (MİDÖ)” ve Kişisel Bilgi Formundan elde edilen
verilerle sınırlı kalacaktır.
1.6. Tanımlar
Polis: Bu kavram ile Adana İl Emniyet ve Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek
Okulu Müdürlükleri’nde 2004 yılında görev yapan polis memurları ve amirleri (komiser
yrd., komiser, başkomiser, emniyet amiri, emniyet müdürleri) anlatılmak istenmektedir.
İş Doyumu (Job Satisfaction): Çalışanın işinde mutlu olma ve doyum bulma
derecesi olarak tanımlanmıştır (Eisentat ve Fenler, 1984).
Tükenmişlik (Burnout): İşi gereği insanlarla yoğun ilişki içerisinde olan
bireylerde görülen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı
sendromudur (Maslach, 1982).
Duygusal Tükenme (Emotional Exhaustion): Çalışanların yorgunluk ve
duygusal yönden kendilerini aşırı yıpranmış hissetmeleri gibi duygularındaki artış
olarak tanımlanmaktadır (Maslach ve Jackson, 1981).
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma (Personal Accomplishment): Kişinin
kendini olumsuz değerlendirmesi ve kişisel başarı eksikliği olarak tanımlanmaktadır
(Maslach ve Jackson, 1981).
Duyarsızlaşma (Depersonalizasyon): Kişinin işinde hizmet verdiklerine karşı
onların kendilerine özgü birer varlık olduklarını dikkate almaksızın ve duygudan
yoksun bir şekilde davranması şeklinde tanımlanmaktadır (Gökçakan ve Özer, 1999).
8
BÖLÜM II
KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Bu bölümde “İş doyumu ve Tükenmişlik” kavramlarını açıklayan kuramlar ve
ilgili araştırmalar özetlenmiştir.
2.1. İş Doyumu ile İlgili Kuramsal Açıklamalar
2.1.1 Güdülenme Kuramları
2.1.1.1 Herzberg’in Çift Etmen Kuramı
Herzberg ve arkadaşlarınca geliştirilen bu kuramın en önemli tarafı,
gereksinimler belirlenirken bunun varsayıma dayanmaması, yani bir araştırmadan elde
edilen bulgular doğrultusunda sınıflandırılmasıdır. Herzberg ve arkadaşları 28.000
çalışanda elde ettikleri verileri sınıflandırarak iki faktör kuramını geliştirmişlerdir. Bu
kuramda, insanların içsel durumları yerine; insanların çalışma yaşamında elde etmek
istedikleri amaçlarla, kaçınmaya çalıştıkları etmenler sıralanmıştır (Onaran, 1981).
Herzberg ve arkadaşları araştırmada 200 kadar mesleki-teknik işgörenlerle yüz
yüze görüşerek bir takım etmenler çıkartmışlardır. Bunlardan bazıları doyuma, bazıları
da doyumsuzluğa yol açmaktadır. Bu yaklaşıma göre, bazı iş şartlarının elverişsiz
olması çalışmalarda doyumsuzluğa neden olurken, bu şartların iş görenlerce istendik
düzeyde olduğunun algılanması iş doyumunu artırıcı olmaktadır. Herzberg’in hijyen
etmenleri adını verdiği koruyucular, yani işle doğrudan ilgisi olmayan çevreyle ilgili
faktörler; ücret, kişiler arası ilişkiler, çalışma şartları, işletme yöntemi ve politikalar ile
gözetimdir (Onaran, 1981).
Herzberg bu faktörleri iki temel ihtiyaca bağlamaktadır. Bunlardan birincisi olan
güdüleyiciler, gelişme ve kendini gerçekleştirme gereksinimlerini karşıladıkları için
doyuma, sağlık etmenleri de hoş olmayan şeylerden kaçınma gereksinimi yüzünden
doyumsuzluğa yol açmaktadır. Birinci grupta, işin içsel özelliklerinden kaynaklanan,
kişiye daha yüksek performans ve çabaya sevk eden tanınma, işi başarma, işin kendisi,
sorumluluk ve ilerleme imkanları olarak sıralanan etmenler, örgütün işverene
9
sağladıklarından çok çalışanın kendi yaptıklarıyla ilgilidir (Onaran, 1981). Davis’e
(1972) göre, güdüleyiciler iş doyumu yaratırken eksikleri büyük doyumsuzluk
yaratmamaktadır (Tosun, 1981). İkinci grubu oluşturan sağlık etmenlerinin yeterli
olmadığı yada bulunmadığı çalışma ortamında bir insan doyuma ulaşmamış olacak,
ancak sağlık etmenleri (koruyucular) tam olduğu zaman doyuma ulaşmış olacaktır
(Onaran, 1981).
Çift etmen kuramına iki temel faktör üzerine sistematize eden Herzberg, aynı
zamanda sadece sağlık etmenleriyle doyuma ulaşanların da varolabileceğini kabul
etmektedir. Bu kuram, çalışma hayatında uygulanan iş zenginleştirme yöntemlerinin
geliştirilmesinde sağladığı fayda yanında, çeşitli açılardan da eleştirilmektedir.
Onaran’a (1981) göre, çift faktör kuramını iki küme etken (güdüleyiciler ve
koruyucular) kesinlikle birbirinden ayrıdır. Güdüleyiciler, yalnız doyuma, sağlık
etmenleri de yalnız doyumsuzluğa yol açar. Bundan dolayı da bu iki etken kümesini bir
boyut üstünde düşünmek doğru bir yaklaşım değildir. Ona göre bu bireyler, her ne kadar
doyuma ulaşmış olsalar da; daha fazla kendini gerçekleştirme gereksinimlerinin
belireceği gelişmiş bir kişilik aşamasına gelmemiş kimselerdir. Herzberg’e göre,
işgörenin işinde doyum elde etmesinin en geçerli yolu sorumluluk taşımak ve başarılı
olmaktır (Coşkuner, 1994).
Kurama getirilen eleştiriler ise şunlardır; bu kuramın varsayımları doğrultusunda
yapılan araştırmalardan elde edilen bulguların farklı mesleklerde çalışanlara
genellenememesi, örgütsel amaçlarla bir ilgisinin bulunmaması, doyum yaratıcı
güdüleyici etmenlerin yalnızca koruyucu etmenlerdeki değişmeler yanında, aynı
zamanda, sosyo-kültürel yapı ve kişisel faktörlerden etkilenebileceğinin de gözardı
edilmesidir (Coşkuner, 1994).
2.1.1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı
Güdülenme kuramları arasında en çok bilinen ve kullanılanı Maslow’un
gereksinimler sıra dizini kuramıdır. Maslow, klinik gözlemlerinden yararlanarak
insanlarda temel gereksinimlerin neler olduğunu belirlemiştir (Coskuner, 1994).
Maslow, kuramında insan ihtiyaçlarını aşağıdan yukarıya doğru beşli basamak şeklinde
belirleyerek, davranışlarında bu ihtiyaçları giderme yönünde ortaya çıktığını
vurgulamıştır. Ona göre bu ihtiyaçlardan birinin ortamında sosyal ihtiyaçlar olarak
10
tanımlamıştır. İhtiyaçlar hiyerarşisinin bu basamağında, işgörenler arkadaşlarınca
sevilmeyi ve kabul edilmeyi, statülerden dolayı değerli olduklarının düşünülmesini
isterler. Tüm bunlar duygusal ve sosyal gereksinmelerdir.
Saygınlık ve statü ihtiyaçları: İhtiyaçlar hiyerarşisinin bu basamağında birey
hem kendisine güven ve saygı duyar, hem de başkalarının beğeni ve saygısını arar. Bu
grup içerisine güçlü olma, başarı elde etme, özgür olma ve statüden dolayı önem
verilme gibi ihtiyaçlar da girmektedir.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Kişisel bütünlük gereksinimi de denilebilecek
ihtiyaçlardır (Coşkuner, 1994). Maslow’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst
basamağındaki ihtiyaçlardır. Bu basamağa kadar ulaşabilen birey başarma ve yaratma
gücünü ortaya koyabilir. Bu ihtiyaçlar, insandaki potansiyel olarak varolan yetenekler
ile onları kullanma eğilimi olarak tanımlanmıştır (Onaran, 1981).
Maslow’a göre, ihtiyaçlar hiyerarşisindeki bu ihtiyaçların tamamı karşılanmış
olsa bile kişi, kendi yetenekleri ve gücüne uygun bir iş yapmıyorsa, sürekli olmasa da
zaman zaman huzursuzluk ve memnuniyetsizlik yaşayacaktır. Bu ihtiyaçların en alt
düzeyde olanları, genel olarak ekonomik davranış aracılığına dayanmaktadır. Çünkü
insanlar fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını gidermek için para kazanmak zorundadır
(Tosun, 1981)
Maslow’un yaklaşımına göre, alt basamaktaki ihtiyaçlar giderilmedikçe (savaş
vb. çok özel bir durum söz konusu olmadıkça) bir üst düzeydekine geçilemez. Diğer bir
ifadeyle, insanlar hiyerarşik bir sıra içende aşağıdan yukarıya doğru ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışırlar. Ancak bazı durumlarda bu gereksinimler tümüyle doyurulmadan
da (şiddeti azaldığında) bir üst basamaktaki ihtiyaç kendini hissettirebilir.
Diğer güdü kuramlarında olduğu gibi Maslow’un ihtiyaçlar sıra dizini kuramı da
çeşitli yönlerden eleştirilmiştir. Bazı araştırmacılar, insan ihtiyacını tanımlamanın ve
sınıflara ayırmanın güç olması ve ihtiyaçlar arasındaki iç içelik gibi nedenlerle, bu
kuramın varsayımlarının iş hayatına uygulanmaya ve bulgulardan nesnel sonuçlar
çıkarmaya pek elverişli olmadığını ifade etmişlerdir. Bunlara göre, insan ihtiyaçları
arasında hiyerarşik bir sıra söz konusu değildir; gereksinimlerden herhangi birine
11
saplanıp kalan bireyler yanında, alt düzey ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra üst
basamaktaki ihtiyaçlarını karşılamak için hiç gayret göstermeyen bireyler de mevcuttur.
Ok’a (1995) göre, ihtiyaçlar sıra dizini kuramı, tüm işgörenlere onların sosyal kültürel
geçmişlerine ehemmiyet vermeden uyarlanabilir. Ancak sosyolojik bulgular, değerler
sıra dizininin ve Maslow tarafından ileri sürülen varsayımların evrensel olarak
uygulanabilirliğinin olmadığını göstermektedir.
2.1.1.3. Denklik (Eşitlik) Kuramı
İş doyumu ile ilgili bir diğer kuramsal yaklaşım da “eşitlik kuramı”dır. Eşitlik
kuramı, Herzberg’in etmenlerine başka etmenler eklemiştir. Adams’a göre iş doyumu,
bireyin diğer kişilerle nasıl karşılaştırıldığı ve ne istendiği ile neyin elde edildiğinin
karşılaştırılması sırasında işgörenin eşitlik ve haklılık gibi duyduğu kişisel hislere
dayanmaktadır. Diğer ifadeyle bu kuram, referans sonuçları ile ilgili iş doyumunu
etkileyen faktörlere sadece etmenleri etkilemekle kalmamış, yani bireyin yaptıklarıyla
yada çevrenin sağladıklarıyla ilgilenmek yerine, bu tip olaylarda bireylerin bilişlerinin
ne olduğuna dikkat çekerek, iş doyumu kuramlarına bilişsel boyutu da eklemiştir (Tezer
ve Uzer, 1992).
Coşkuner’e (1994) göre, denklik kuramı iş doyumunu “bireyin algıladığı girdi-
çıktı (katkı-ödül) dengesi” olarak tanımlamaktadır. Eşitlik kuramına göre doyum yada
doyumsuzluk, çalışanın kendisine verilen (ücret, iyi çalışma şartları, iş güvencesi ve
yükselme gibi) ödüllerle; bireyin örgüte katkıları (işgörenin eğitim düzeyi, deneyimi,
işteki becerisi, çabası ve sorumluluk duygusu ile yaşı ve benzeri nitelikleri) arasındaki
oran ile diğer işgörenlere verilen ödüller ve onların örgüte katkılarının
karşılaştırılmasıyla belirlenir. Çalışanın algılamalarındaki eşitlik doyuma, eşitsizlik ise
gerginlik yaşamasına, gereğinden fazla yada az ödüllendirme ise doyumsuzluk yaratır.
İşgören yapmakta olduğu işe, verdikleri ile aldıkları arasında bir eşitsizlik
görüyorsa; yalnızca böyle bir algı bireyin doyumsuz olmasına yetmez. Çünkü bu
kuramda önemli olan kişinin kendini karşılaştırdığı diğer bireylerle arasında
varolduğuna inandığı eşitsizlik oranıdır. İşgören bu eşitsizliği gidermenin çaresini kendi
katkılarını azaltma yada artırma da aramaktadır. Algılanan eşitsizlik büyüdükçe
işgörenin gerginliği ve yakınmaları artar. Bu durumdaki birey, öncelikle ödüllerini
12
artırmak için gayret gösterir; şayet bunu başaramazsa, katkılarında azalma yolunu seçer,
örneğin çalışma hızını yavaşlatır (Coşkuner, 1994).
Bu güdüleyici kuramın diğer güdü kuramlarından en önemli farkı; iş doyumunu
etkileyen faktörlere yalnız bazı etmenleri eklemekle kalmamış olmasıdır. Diğer bir
ifadeyle, işgörenin doyum yada doyumsuzluklarında bireylerin katkıları ya da örgütün
onlara ne sağladığına dikkat çekmek yerine bu tip olaylarda bireylerin bilişlerinin ne
olduğuna ve iş doyumunun aynı zamanda bilişsel bir süreç olduğuna dikkat çekmesidir
(Coşkuner, 1994).
2.1.1.4. Beklenti Kuramı
Beklenti (Valence) modeli de güdülemede bilişsel bir kuramdır. Wroom’a göre
sadece ihtiyaçlar davranışı başlatmaya yetmez, bireyin davranışa güdülenebilmesi için
aynı zamanda bir beklentisinin de olması gerekir. Halbuki Herzberg’in çift etmen
kuramı ve diğer güdü kuramları, kişiyi motive eden iş rolleri üzerindeki etmenleri
araştırmaya yönelikken beklenti kuramı, kişisel farklılıkların güdüdeki rolünü
açıklamaya yönelik bir kuramdır (Tosun, 1981).
Bireysel farklılıkların güdüdeki rolünü de ortaya koyan Wroom bir eylemde
bulunma gücünü, arzulama gücü ve güdüleme (motivasyon) olmak üzeri iki faktöre
bağlamaktadır. Bu iki faktör arasındaki ilişki “ValencexBekleyiş-Güdüleme-Eylem-
Sonuçlar (Hedefe Ulaşma)- Doyum” şeklinde formüle edilmiştir. Beklenti kuramına
göre, bir insanın güdülenmesi, amaca ulaşacağı beklentisiyle o kimsenin amaca verdiği
önemin çarpımına eşittir (Tosun, 1981).
İşgörenler tarafından bir amaca ulaşılmak isteniyorsa (yani sonuç için tercih
olumlu ise) (+); bu amaca ulaşmak için bir ilgi duyulmuyorsa (yani sonuç için tercih
olumsuz ise) (-) olabilmektedir. Ancak buradaki amacın gerçek değeri değil, beklenen
değeridir. Beklenti ise işgörenin belli bir çaba sonucunda başarılı olacağına inanmadır
(Onaran, 1981). Yani davranışın, istenen sonuca varma ihtimalidir. Bu duruma göre,
işgören belli bir davranışın belli bir performans düzeyine erişebileceğine (hedefi
gerçekleştireceğine) inandığında beklentisi (0); belli bir davranışın, belli bir sonuca
erişeceğine (başarı gösterebileceğine) inandığında bu değer (+1) dir. Kuramsal olarak
13
beklenti, matematiksel şekliyle (0) ile (+1) arasında bir değerdir. Ancak, beklenen
sonuçların sayısı birden fazla da olabilir (İncir, 1990).
Özetle, beklenti kuramına göre bireyin bir sonuç için istekli olması ve
göstereceği çaba ile sonuca ulaşacağı beklentisi onu, o sonucu elde etmeye (yüksek
performans göstermeye) yöneltecek ve doyuma ulaşmasını sağlayacaktır. Tersi ise,
bireyin doyumsuzluğuna neden olacaktır. Örgütsel açıdan düşünüldüğünde verimli
çalışmayı sağlamak ve iş doyumunu artırmak için işgörenlerce hedeflenen amaçları iyi
bir iletişim ve ödülle artırmak ve buna ek olarak da işgörenlerin geçekten arzulanan
sonuca ulaşabileceği beklentisini güçlendirmek gerekmektedir (Onaran, 1981).
2.2. Tükenmişlikle İlgili Kuramsal Açıklamalar
2.2.1. Freudenberger’in Katkıları
Tükenmişlik kelimesi psikoloji literatürüne Freudenberger’in (1974) “Journal of
Social Issues” da yayınladığı makalesiyle girmiştir. (Örmen, 1992). Freudenberger’e
göre tükenme başarısızlık, yıpranma veya enerji güç ve potansiyel üzerinde aşırı
isteklerde ortaya çıkan bir durumdur ve bu tam olarak, kurumdaki personelin herhangi
bir sebepten dolayı yüklendiği ve çalışamaz duruma gelip, amaca hizmet edemediği
zamanı göstermektedir. Genellikle birey bir kurumda çalışmaya başladıktan bir yıl sonra
ortaya çıkar, çünkü bu süre içerisinde bazı faktörler etkili olmaya başlamaktadır.
Freudenberg (1974), tükenme belirtilerini ücretsiz kliniklerde çalışan bireyler
üzerinde gözlemlemiştir (Perlman ve Hartman, 1982). O’na göre tükenmenin bitkinlik
ve yorgunluk hissi, baş ağrılarından dolayı acı çekme, mide ve bağırsak rahatsızlıkları,
nefes alma güçlükleri gibi fiziksel belirtileri bulunmaktadır. Çabuk öfkelenme, anlık
kızgınlıklar, engellenme duygusuna kapılma en belirgin davranışsal göstergeleridir.
Güvensizlik, paranoya ve değişime tahammül edememe durumları ilerleyen aşamalarda
görülmektedir.
2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Yaklaşımı
Maslach modeline göre tükenmişliğin, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve
başarı duygusunun azalması olmak üzere üç boyutu bulunmaktadır. Bu üç boyuta ilişkin
tükenmişliği ölçebilmek için 22 maddeden oluşan “Maslach Tükenmişlik Ölçeği”
14
geliştirilmiştir (Maslach ve Jackson, 1986). Tükenmişliğin üç boyutuyla ilgili bilgiler
aşağıda verilmiştir.
Duygusal Tükenme: Kişinin yaptığı iş nedeniyle aşırı yüklenilmesi ve tüketilmiş
olma duyguları olarak tanımlanır. Tükenmişliğin bu boyutu daha çok insanlarla yoğun
ve yüz yüze ilişkinin kaçınılmaz olduğu meslek çalışmalarında görülmektedir. Duygusal
tükenme, tükenmişlik durumunun başlangıcı, merkezi ve en önemli bileşenidir.
Duygusal yönden yoğun bir çalışma temposu içinde bulunan birey, kendini zorlamakta
ve diğer insanların duygusal talepleri altında ezilmektedir. Duygusal tükenme bu
duruma bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır (Maslach ve Jackson, 1981).
Duyarsızlaşma: Kişinin bakım ve hizmet verdiklerine karşı, duygudan yoksun
biçimde tutum ve davranışlar sergilemesini içermektedir. Bu davranış katı, soğuk ve
ilgisiz şekillerde kendini belli eder. Duygusal tükenme yaşayan kişi, kendisini diğer
insanların sorunlarını çözmede güçsüz hisseder ve duyarsızlaşmayı bir kaçış yolu olarak
kullanır. İnsanlarla olan ilişkilerini işin yapılabilmesi için gerekli olan en az düzeye
indirir (Maslach ve Jackson, 1981). Maslach’a göre tükenmişliğin üç bileşeninden
duyarsızlaşma alt boyutu en problemli boyut olarak görülmektedir. Duyarsızlaşma,
Maslach tarafından hizmet verilen kişilere karşı uzaklaşmış, katı hatta insancıl olmayan
bir yanıt olarak tanımlanmıştır. Uzaklaşmanın artmasıyla, diğerlerinin gereksinmelerine
aldırış etmeyen bir tutum ve duygularına aldırmama durumu meydana gelmektedir
(Garden, 1987).
Kişisel Başarı: Kişisel başarı; sorunun üstesinden başarı ile gelme ve kendini
yeterli bulma olarak tanımlanmaktadır. Kişisel başarı duygusunda azalma ise, kişinin
kendini işinde yetersiz ve başarısız olarak algılamasıdır. Diğer insanlar hakkında
geliştirilen olumsuz düşünceler sonucunda birey, kendisi hakkında da olumsuz
düşünceler geliştirir. Suçluluk, sevilmeme hissi ve başarısızlık duyguları, kendine
saygıyı azaltarak kişiyi depresyona sokabilmektedir (Maslach ve Jackson, 1981).
15
Beemsterboer ve Baum (1984), Maslach, Tükenmişlik olgusunu üç bileşenli
sendrom olarak kavramlaştırmış ve üç düzeyde ifade etmiştir. Bunlar;
1. Fiziksel yorgunluk ve bitkinlik hissi,
2. İş ve hizmet verilenlerden soğuma,
3. Kendi kendinden şüphelenmeye varan ruhsal yorgunluk.
2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Yaklaşımı
Perlman ve Hartman (1982), tükenmişlik çalışmalarını inceleyerek bir özet
çıkartmışlardır. Berkeley planlama derneği, Maslach ve Jackson (1981); Perlman ve
Hartman, (1982) tükenmişliği üç boyutlu olarak kavramsallaştırmış ve ölçümlerin
toplam bir puanla sonuçlanmadığını belirtmişlerdir.
Perlman ve Hartman’ın (1982) yaklaşımı, kişisel değişkenler ve bireyin
çevresini yorumlayan bilişsel bir odağa sahiptir. Bu modele göre, tükenmenin üç
boyutu, stresin üç temel semptom kategorisini yansıtmaktadır. Bunlar:
1. Fiziksel semptomlar üzerinde odaklaşan fizyolojik boyut (fiziksel
tükenme),
2. Tutum ve duygular üzerinde odaklaşan duygusal-bilişsel boyut (duygusal
tükenme),
3. Semptomatik davranışlar üzerinde odaklaşan davranışsal boyuttur
(duyarsızlaşma ve düşük iş verimi).
Yaklaşım, bireysel özelliklerin ve kuramsal/sosyal çevrenin, tükenmenin etkisi
ve algılanmasında önemli olduğunu göstermektedir. Stresi etkin ve etkin olmayan başa
çıkma yolları etkilemektedir. Yaklaşımın dört aşaması bulunmaktadır.
1. Aşama: Durumun strese iletkenliğini göstermektir. Stresin oluşumunda iki
temel durum mevcuttur. Bireyin beceri ve yetenekleri, algısal ve gerçek
organizasyonel talepleri karşılamak için yetersiz olabilir ya da iş, bireyin
istek, ihtiyaç ve değerleri ile örtüşmeyebilir.
2. Aşama: bireyin algıladığı stres düzeyini içermektedir. Strese yol açan bir
çok durum, bireyin kendini stres altında algılaması ile sonuçlanır.
16
3. Aşama: Strese verilen üç temel tepki kategorisini içerirken,
4. Aşama: Stresin sonuçlarını temsil etmektedir.
2.2.4. Meier’in Tükenmişlik Yaklaşımı
Meier’in (1983) kuramı, Bandura’nın (1977) çalışmasını temel alarak
tükenmişlik kavramında değişik boyutlar içeren yeni bir yaklaşım önermektedir.
Tükenmişlik, bireylerin işlerinden anlamlı pekiştireç, kontrol edilebilir yaşantı veya
bireysel yeterliliğin az olmasından dolayı, küçük ödül ve büyük ceza beklentisinden
kaynaklanan bir durum olarak tanımlanmaktadır (Meier, 1983).
Bu yaklaşımda tükenmişlik iş deneyimlerinin tekrarı ile sonuçlanan durum
olarak ele alınmış ve üç aşamada açıklanmıştır. Bireyin;
1. İşle ilgili olumlu pekiştireç davranışı beklentisinin düşük ve ceza
beklentisinin yüksek olması,
2. Varolan pekiştireçleri kontrol etme ili ilgili beklentisinin yüksek olması,
3. Pekiştireçleri kontrol etmek için gerekli davranışları göstermede, kişisel
yeterlik beklentisinin düşük olması.
Böyle düşük seviyelerde beklentisi olan bireyler sıklıkla korku ve anksiyete gibi
olumsuz duyguları yaşamaktadırlar.
Bu yaklaşımın dört boyutu bulunmaktadır (Meier, 1983). Bunlar;
1. Pekiştirme Beklentileri: Belli iş yaşantılarının kişinin gizli ya da açık
amaçlarını karşılayıp karşılamayacağı ile ilgili beklentileridir. İş yaşantısı sonuçları,
bireyin atfettiği değer ve anlama göre bireyden bireye değişir. Şöyle ki, bir öğretmen
sınıfta sürekli soru soran öğrencilerle çalışmak isterken diğer bir öğretmen sessizce
dinleyen öğrencileri tercih edip bu şekilde doyum sağlayabilir. Her ikisi de bu şekilde
işlerinden memnuniyet duyarken, tam tersi bir durum her ikisi için de doyumsuzlukla
sonuçlanabilir.
2. Sonuç Beklentileri: Belli sonuçlara yol açan davranışlar hakkındaki
betimlemeler olarak tanımlanmaktadır (Bandura, 1977). Pekiştirme beklentileri, belli
sonuçların istenen amaçları karşılayıp karşılamadığını tanımlarken, sonuç beklentileri
17
hangi davranışların o sonuçları elde etmede gerekli olduğunu tanımlamaktadır. Örneğin;
bir öğretmen “Öğrenciler bu konuyu öğrenemezler” şeklindeki beklentisini destekleyen
yaşantıları nedeniyle bezginlik yaşayabilir.
3. Yeterli Olma Beklentileri: Verimli davranışı yapmada kişisel yeterlik
beklentisine işaret eder (Bandura, 1977). Yeterli olma beklentisi ve sonuç beklentileri
arasındaki farka dikkat çekmiştir. Aşağıdaki şekilde bu fark gösterilmiştir. Bu bilme
(sonuç beklentisi) ve yapma (yeterlik beklentisi) arasındaki farktır (Meier, 1983).
Yeterlik beklentisi, bireyin sonuçları üretmede gerekli davranışları başarılı bir şekilde
yapma kabiliyetidir (Bandura, 1977).
Kişi Davranış Sonuçlar
Yeterli olma Sonuç beklentisi
Beklentisi
(Meier, 1983)
Örneğin öğretmen, öğrenciler materyali öğrenmediği için tükenmişlik
yaşayabilir (sonuç beklentisi) ya da öğretmek için kişisel yeterlikten yoksun olduğunu
hissedebilir (yeterlik beklentisi).
4. Bağlamsal İşleme Süreci: Bu süreç tükenmişlik yaklaşımının en geniş
kategorisidir. Çünkü bu kategoride insanın beklentileri nasıl öğrendiği, sürdürdüğü ve
değiştirdiğiyle ilgili açıklama yapılmaktadır. Bağlamsal işleme, insanın bağlamada bilgi
işleme süreçlerine işaret etmektedir. Sosyal guruplar örgütsel yapı, öğrenme tarzı ve
kişisel inançlar buna örnek olarak gösterilebilir.
Meier’e (1983) göre bu kavram Bandura’nın (1977) yeterli olma beklentilerini
bilişsel süreçlere bağlamasıyla ilgilidir. Bandura’ya göre çevresel olaylarda yer alan
yeterli olma bilgisi birey tarafından bilişsel süreçlerden geçirilerek filtre edilir. Böylece
iki ayrı kişinin yaşadığı benzer başarı deneyimi yeterli olmayı farklı etkiler, çünkü;
bireyler başarılarını farklı düşünmektedirler. Bandura’ya (1977) göre bilişsel süreçler,
yeni davranış kalıplarının akılda tutulmasında ve kazanılmasında önemli rol
oynamaktadır.
18
2.2.5. Suran ve Sheridan’ın Tükenmişlik Yaklaşımı
Bu yaklaşım gözlem ve deneyimlere dayanmaktadır. Erken ve orta yetişkinlik
süresince gelişimsel açıdan benzer özellikler gösteren dört basamağın detaylı olarak
incelenmesi konusunda girişimde bulunan yaklaşımdaki basamaklar şunlardır;
1. Basamak; kimlik , rol karmaşası,
2. Basamak; yeterlilik, yetersizlik,
3. Basamak; verimlilik, durgunluk,
4. Basamak; yeniden oluşturma, hayal kırıklığı.
Her bir basamak, tükenmişliğin oluşumunda etkili olan hayat tarzını
içermektedir. Suran ve Sheridan’a (1984) göre tükenmişlik her basamakta yaşanma
ihtimali bulunan çatışmaların doyumsuz kalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Yaklaşım,
Erikson’un (1950) kişilik gelişimi kuramını temel almaktadır.
1. Basamak; kimlik , rol karmaşası;
Profesyonel gelişim ile ilgili konuların etkin olarak dikkate alınması, lisenin son
sınıfında ve üniversitenin ilk yıllarında başlamaktadır. Kişisel ve mesleki kimlik
rollerinin oluştuğu bu zaman dilimi, psikolojik gelişim açısından kritik bir dönemdir.
Ego kimliği ve rol karmaşası arasındaki çatışmaların kararlılığı, mesleki seçim ile
profesyonel ve bireysel hedeflerin belirlenmesinde ağırlık kazanmaktadır. Ebeveyn, aile
ve yaşıtlar, destek, yönlendirme ve kendine saygı konularında önemli kaynaklar
oluşturmaktadır. Temel sorun nasıl bir profesyonel olacağım? sorusunu içermektedir.
Bu sorunun yanıtı meslek seçimi yönünü ve meslek labirentinde bireye yol gösteren ilk
duygulara dayanmaktadır. Mesleki gelişimin anlamlı bir şekilde tamamlanamaması,
gelecekte bireyi rol karmaşası ile karşı karşıya bırakmaktadır. Böylece, bireylerin
tükenmişlik tohumları atılmıştır. Kimlik, tüm benliğimle ben kimim? sorusuna yanıt
bulma sürecidir.
19
2. Basamak; yeterlilik, yetersizlik;
Profesyonelin kimlik süreci, bireyin işindeki yeterlilik duygusunu elde etmesi ve
kişisel-sosyal yaşamını etkili bir şekilde birleştirmesi ile tamamlanmaktadır. Bu sürede
birey becerileri geliştirerek bağımsızlaşmaktadır. Deneyim esnasında birey, insanların
gözünde profesyonel kimlik geliştirir ve bunu yapmak için duyulan kaygının çoğu azalır
bundan sonra gelen soru “yaptığım işte ne kadar iyiyim?” sorusudur. Bu sorunun en
tutulan çözümü, kendini diğer eş düzeydeki profesyonellerle karşılaştırmak yada birkaç
yıl sonraki pozisyonda kendini görmeye çalışmaktır. Kendini başkalarıyla kıyaslama,
“bir çok profesyonelin yaptığı kadar yada onlardan daha iyi olabilirim” hissine yol
açmaktadır.Bu dönem yirmili yaşların başlarında oluşmaktadır. Bu tür bir
karşılaştırmanın sonucu olumsuzsa, birey kişisel yetersizlik ve mesleki aşağılık duygusu
ile baş başa kalmaktadır. Meslekle ilgili katı beklentileri olan bireyin tükenme riski
olabilir. Yeterlik ise kişinin yapmayı seçtiği işte kendini değerli hissetmeyi öğrenme
sürecidir.
3. Basamak; verimlilik, durgunluk;
Çıraklığın tamamlanmasıyla profesyonel birey sistemden özgür hale gelmekte ve
meslek süreci başlamaktadır. Bu süreç otuzlu yaşlar ile başlayan ve otuzlu yaşların
sonlarına kadar süren bir süreçtir. İlk kararlar; yer ve tarz (profesyonel küçük bir
kolejde mi, büyük bir üniversitede mi çalışmak istiyor; yalnız bir pratisyen mi yoksa bir
enstitü üyesi mi olmak istiyor?) belirlemeyi içermektedir. Özel ilgi, eğilim ve
kabiliyetler açık hale gelmektedir. Beceriler özelleşmeye başlamakta ve bir tanesi özel
kabiliyet ve ilgi için belirgin hale gelmektedir. Bu noktada profesyonel birey,
kariyerinin amacını ilk kez sorgulamaktadır. Bu durum evlilik ve çocuk sahibi olmayı
erteleyen bireyler için daha zor bir zamandır. Kariyer ve kişisel mutluluk ilişkisi
incelenir ve belki sorumluluğu seçme ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu durum, çocuk sahibi
olmak isteyip, kariyerine de ara verme çatışması yaşayan kadınlar için daha zordur.
Bu aşama profesyonelin odaklandığı ve üretici olduğu bir aşamadır. Bireyin
hayatını sağlamlaştırıp, yeteneklerine imkan verme duygusu, enerjisini işte verimli olma
ve yaratıcı bir yaşam tarzı geliştirme üzerine çevirebilmektedir. Ancak profesyonelin
stil ve ilgi geliştirememesi, bir amaç ve hedefsizlikle sonuçlanmaktadır. Yetenekleri
20
yaratıcı olarak kullanabilecek bir ortam olmayınca, daha önceki başarılar da anlamlı
görünmeyecektir. Kişi ne yapacağını bilemez hale gelmektedir. “hepsi bu muymuş?”
duygusu hakim olmaya başlamakta ve tükenmişlik kaçınılmaz bir son haline
gelmektedir. Verimlilik ise “yaratıcı olmayı, bireyin kendisini olduğu gibi ifade etmeyi
ve öyle davranmayı öğrenme” sürecidir.
4. Basamak; yeniden oluşturma, hayal kırıklığı;
Orta ve ileri otuzlu yaşlardan, orta ve ileri kırklı yaşlara kadar geçen zaman
bireyin erken seçimlerini sorguladığı dönemdir. Bireyin iş ile ilgili doyumsuzluğu
olabilir. Bireyin yeteneklerini kullanmasından yıllar sonra, sıkılma ve muhtemelen
tükenmişlik ortaya çıkmaktadır. Stres, gerginlik ve yorgunluk bireyin hayatında baskın
duruma geçmektedir. Bu dönemde incinme ve fanilik duygusu hakim olmaktadır. Orta
yaşta ortaya çıkan meslekle ilgili hayal kırıklığı duygusu, mesleğin amaçlarını yeniden
değerlendirmede, olumlu bir uyarıcı rolü de oynamış olabilir. Yeniden oluşturma ise,
kişinin kişisel ve profesyonel yaşamında olmak istediği kişi olması için yeni bir neden
keşfetme sürecidir.
Bu kuramda elli yaşa kadar olan tükenme durumu ele alınmış, tükenmenin daha
ileri yaşlarda da ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. Ancak bu durum basamak olarak
incelenmemiştir.
2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli
Cherniss modeli, tükenmişliğin kökünde stresin olduğunu vurgulayarak; stresin,
taleplerin başa çıkma kaynaklarını aşması sonucunda ortaya çıktığını belirtmektedir
(Yıldırım, 1997). Tükenmişlik, zamana yayılı bir süreç sonunda ortaya çıkan bir
durumdur. İş ortamındaki oryantasyon, iş yoğunluğu, müşteri ilişkileri, özerklik ve
kurumsal hedefler gibi bir dizi özellikler, belirli mesleki özelliklerle işe giren farklı
talep ve destekleri beraberinde getiren bireylerle etkileşim içindedir. Bu faktörler hep
birlikte değişik derecelerde yaşanan stres kaynaklarına neden olmaktadırlar. Bireyler bu
stres kaynaklarıyla farklı şekillerde baş etmektedirler. Bazıları problemleri aktif olarak
çözme yoluna giderken bazılarıda olumsuz tutumlarını değiştirerek sorunla baş etmeyi
tercih etmektedirler (Ok, 2002).
21
Gerek çevreden gelen gerekse bireyin kendisinin yarattığı talepler bireyin baş
edebilme gücünü aşıyorsa stres oluşmaktadır. Bu durumda birey, stresle başa çıkmak
için ilk olarak stres kaynağını ortadan kaldırmayı seçmektedir. Eğer başarılı olmazsa
stresle başa çıkma tekniklerine başvurarak rahatlama yoluna gidebilir. Eğer yine birey
başarılı olmazsa, bu kez duygusal yükünü azaltmak için, işle olan psikolojik ilişkisini
kesmektedir. Stresle başa çıkma teknikleri olumsuz durumun iyileşmesinde etkili
olmuşsa, bireyde olumlu davranış değişikliği ortaya çıkar. Bu teknikler etkili
olmamışsa, olumsuz tutum değişiklikleri görülmektedir (Ok, 2002).
2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli
Pines modeline göre tükenmişlik, fiziksel, duygusal ve zihinsel açıdan bitkinlik
durumu olarak tanımlanmaktadır. Bu modele göre tükenmişliğin temelinde bireyi
sürekli olarak duygusal baskı altında tutan iş ortamları vardır. Ancak bu iş ortamları
sadece işe güdülenme düzeyi yüksek olan bireylerde tükenmişliğe yol açabilir (Baysal,
1995).
Kronik yorgunluk, enerji azalması, bezginlik ve zafiyet bedensel bitkinliğin,
çaresizlik, umutsuzluk, aldanmış olma duygusu ve hayal kırıklığı duygusal bitkinliğin,
işe yaramama, değersizlik, suçluluk duyguları ve kendine karşı olumsuz tutumlar içinde
olma ise zihinsel bitkinliğin belirtileridir (Ok, 2002).
Güdülenme düzeyi yüksek olan bireyler, iş çevresini destekleyici olarak
algılarlar. Böylece bu bireyler, beklentilerini ve dolayısıyla kendini gerçekleştirme
şansını da beraberinde yakalamaktadırlar. Ancak, iş çevresinde stres boyutunun yüksek,
destek ve ödül boyutunun düşük olduğu durumlarda, yaşanılan başarısızlık,
tükenmişliğin en önemli nedenini oluşturmaktadır. Bir kez tükenmişlik yaşandığında
güdülenme düzeyleri giderek azalmaktadır. Bu durum bazı bireylerde işten ayrılma veya
iş değişikliği ile sonuçlanmaktadır (Ok, 2002).
2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli
Edelwich modelinde, büyük umutlarla mesleğe başlamak ve beklenti düzeyinde
umutlarının karşılanmamış olması, zamanla çalışanlarda tükenmişliğe neden olmaktadır.
Edelwich modeline göre tükenmişlik birbirini takip eden dört aşamada ortaya
çıkmaktadır.
22
1. İdealistik coşku: Bu dönemde kişide enerji, umut ve beklenti düzeyi
yüksektir.
2. Durgunlaşma: Kişinin enerji düzeyi düşmeye başlar ve işi yavaşlatma
düşünceleri ortaya çıkar.
3. Engellenme: Kişi zaman ilerledikçe mesleğinin amaçlarını başarma
gayretlerinin engellendiğini düşünür.
4. Apati (duyarsızlaşma, ilgisizleşme): Artık ilgisizlik ve duyarsızlık kişinin her
yerine yansır. İşe geç gelme, işten erken ayrılma, bazen işe gelmeme görünür
(Çam, 1989).
2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli
Tükenmişliğin ilk aşamasını oluşturan duygusal tükenmişlik, sürecin en önemli
boyutudur. Bu boyut, diğer boyutlarla (duyarsızlaşma ve kişisel başarı duygusunda
azalmayla) ardışık bir süreç oluşturmaktadır (Gaines ve Jermier, 1983).
Duygusal tükenmişlik, fiziksel yorgunluk, kaygı, uykusuzluk, alkol ve ilaç
kullanımı, kişiler arası ilişkilerden geri çekilme, eş ve/veya çocuklarla olan zayıf
ilişkiler ve benzeri gerilimlerle ilgilidir. Aynı zamanda duygusal tükenmişlik, kronik ve
iş deneyiminin yaygın ve etkili özelliklerinin her ikisinide kapsayan birkaç gerilim
kavramından biri olarak tanımlanır (Gaines ve Jermier, 1983).
2.3. İlgili Araştırmalar
2.3.1. Yurt İçinde İş Doyumu İle İlgili Yapılan Araştırmalar
Polisler ile ilgili yapılan araştırmada, Sertçe (2002) kamu kuruluşlarında (İzmir
Emniyet Teşkilatı Örneği) yöneticilerin iş doyumunu 2002 yılında İzmir İl Emniyet
Müdürlüğü ve İzmir Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü’nün yönetim kadrosunu
oluşturan (Emniyet Müdürü, Emniyet Amiri, Başkomiser, Komiser ve Komiser
Yardımcısı rütbeleri) 286 personel üzerinde incelediği çalışmasında, ankete katılan
yöneticilerin, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, eşlerin çalışıp-çalışmadığı,
çalışıyorsa hangi sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalıştığı, çocuklarının olup-
olmadığı, çocuklu ailelerin kaç çocuğunun eğitime devam ettiği, kaç tanesinin kendi
geçimini sağlayabildiği, takdir ve taltif alma dağılımları, eğitim düzeyi, rütbesi, çalışma
sistemi, mesleki tecrübesi ve çalıştığı birime göre sayı ve yüzde dağılımları kendilerine
23
verilen anket formlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda ayrı ayrı
değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, fiziksel özelliklere, ücrete, özendirmeye,
karara katılmaya, iletişime göre karakolda çalışanlar şubelerde çalışanlara göre önemli
bir ölçüde doyumsuzluk yaşadıkları, büro hizmeti veren şubelerde çalışanlar ise daha
çok aktif görev yapan şubelere yakın değerler taşıdıkları gözlenmiştir.
Cinsiyetlerine göre anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Rütbelerine göre, fiziksel
özellikler, karara katılım, iletişim için ast-üst ilişkileri, birlikte çalışılan iş gören,
ilerleme imkanları ortalamaları arasında fark gözlenmiştir. Fiziksel özelliklere göre, en
çok doyum sağlayan Emniyet Amiri, en az doyum sağlayan ise Komiser Yardımcısıdır.
Ast-Üst ilişkilerine göre, burada tam bir hiyerarşik yapı söz konusudur. En çok doyum
sağlayan Emniyet Müdürü, daha sonra ise sırasıyla Emniyet Amiri, Başkomiser,
Komiser ve Komiser Yardımcısıdır. Komiser Yardımcısı rütbesindekiler en tatminsiz
gruptur. Birlikte çalışılan iş görene göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü
grubu olmasına karşın en az doyumu Emniyet Amiri grubu hissetmektedir. İlerleme
imkanlarına göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu olmasına karşın
Emniyet Amiri ve Başkomiser grubu daha az doyum sağlamaktadır. Karara katılmaya
göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu, en az doyum sağlayan grup ise
Komiser Yardımcısı grubudur. İletişime göre en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü
ve Başkomiser grubu, en az doyum sağlayan grup ise Komiser yardımcısı, Komiser ve
Emniyet Amiri grubudur. Eşi çalışmayanlar eşi çalışanlara göre fiziksel özellikler, ast
üst İlişkileri ve İletişim konularına göre daha tatminkar oldukları gözlenmiştir.
Özdemir (1986) öğretmen ücretlerinin kamu ödeme sistemi içindeki yerini ve
öğretmenlerin iş doyumunu 180 kişilik grup üzerinde incelediği çalışmasında, öğretmen
ücretlerinin sekiz hizmet sınıfı içinde altıncı sırada yer aldığı ve buna göre
öğretmenlerin %58.9’u ücretlerin çok yetersiz, %34.2’si az yeterli, %6’sı orta derecede
yeterli olduğu saptanmıştır.
Çelik (1987) teknik liselerde görev yapan 70 ve öğretmenlikten ayrılarak kamu
ya da özel sektör kuruluşlarında çalışan 46 olmak üzere toplam 116 teknik öğretmenin
iş doyumsuzluğu bulunup bulunmadığını incediği çalışmasında, öğretmenlerin iş doyum
düzeylerinin düşük olduğu, sosyal konum, gelişme ve yükselme imkanları, çalışma
şartları, yönetim ve denetim biçimleri değişkenlerinde yüksek düzeyde doyumsuzluk
24
yaşadıkları gözlenmiştir. İşten ayrılan öğretmenlerin doyumsuzluk durumları halen
çalışan öğretmenlerin doyumsuzluk durumundan fazla olduğu bulunmuştur. En fazla
yetersiz ücretten doyumsuzluk duydukları gözlenmiştir.
Gödelek (1988) psikososyal stres faktörlerinin tekstil, tekstil-boya, çimentoda
çalışan 590 işgören üzerindeki etkilerini incediği çalışmasında, örgütlerde usta ve
yönetici olarak çalışanlarda işçi olarak çalışanlara göre iş doyumunun düşük olduğu ve
bu grupların kaygı düzeylerinin de yüksek olduğu gözlenmiştir.
Akçaoğlu (1989) İ.E.T.T.’de çalışan 100 şoför üzerinde iş doyumu ile depresyon
durumları arasındaki ilişkiyi bazı değişkenlere göre İş Doyumu ve Depresyon ölçeği
uygulayarak incelediği çalışmasında, iş doyum ve depresyon düzeylerinin düşük
olduğunu ve yaş ile eğitim durumu değişkenleri arasında anlamlı farklılık
gözlenmemiştir.
İncir (1990) Kamu iktisadi Teşebbüsleri (KİT) merkez ve taşra teşkilatlarında
çalışan 385 personelinin iş doyumunu incelediği çalışmasında, KİT’lerin merkez
teşkilatında çalışanların taşra teşkilatında çalışanlara göre iş doyum düzeyleri daha
düşük olduğu, hizmet süreleri arttıkça doyum düzeylerinin düştüğü, eğitim düzeylerinin
etkisi olmadığı, ücret yetersizliğinden hoşnut olmadıkları saptanmıştır.
Korkut (1990) üniversitelerde akademik olmayan (idari görevlerde çalışan) 329
personelin iş doyumu ve örgütle özdeşleşmelerini kişisel özellikler ve cinsiyet, hizmet
süresi ve öğrenim durumu değişkenlerine göre incediği çalışmasında, erkeklerin iş
doyum puanları kadınlara göre daha yüksek olduğu ve örgütleriyle daha çok
özdeşleştikleri ve hizmet sürelerine göre 1-10, 23-40 yıl arası hizmeti bulunanlarda iş
doyumu düşük, 15-18 yılları arasında hizmeti bulunanlarda ise en yüksek doyuma
ulaştıkları görülmüştür. Doktora düzeyinde eğitim görmüş akademik olmayan
personelin iş doyumları lise ve ortaokul düzeyinde eğitim görmüşlerden yüksek olduğu
gözlenmiştir.
Aksayan (1990) koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde çalışan 183
hemşirenin iş doyumu etmenlerinin incelenmesi çalışmasında, işin kendisi ve içeriğinde
25
en yüksek doyumu sağlarken, en düşük iş doyumunu ücret konusunda yaşadıkları
gözlenmiştir.
Güler (1990) endüstri işçilerinin depresyon düzeyleri, durumluk ve sürekli kaygı
düzeyleri, cinsiyetleri, medeni durumları, eğitim düzeyleri, hizmet süreleri ve yaş gibi
değişkenlerin iş doyumu ve iş verimi üzerindeki etkisini 420 işçi üzerinde J.R.
Hackman ve G.R. Oldham’ın (1975) geliştirdiği İş Doyum Ölçeği uygulayarak incediği
çalışmasında, depresyonun, durumluk ve sürekli kaygı düzeyinin yükselmesi iş
doyumunu düşürmekte, cinsiyet ve medeni durum etkili değil, ancak cinsiyet, medeni
durum ve sürekli kaygı değişkenleri birlikte ele alındığında iş doyumunu etkiledikleri
göstermektedir. Sürekli kaygısı düşük olan bekar kadın ve evli erkeklerde, evli kadın ve
bekar erkeklere göre iş doyumu daha yüksektir. Eğitim düzeyi yüksek olan işçilerde iş
doyumunun düşük olduğu gözlenmiştir.
Özdayı (1991) resmi lisede çalışan 804 ve özel lisede çalışan 330 toplam 1134
öğretmenin iş doyumunu Minnesota İş Doyum ölçeği kullanarak incelediği
çalışmasında, öğretmenlerin tatmin faktörlerinin farklı olmadığını; otorite, yaratıcılık ve
serbestlikle ilgili doyum sağladıklarını, resmi lisede çalışan öğretmenlerde maaş
durumu, merkezi yönetim, velilerle ilişki, başarılı olamama durumu stres faktörleri
olarak görünürken, özel liselerde öğrenci sorunları, eğitim siyaseti, kırtasiyecilik
görülmektedir. Her iki grupta da en fazla tatmin olunan değişkenler mesleğin içsel
yapısı ile ilgili, en az tatmin olunan değişkenler ise, mesleğin dışsal yapısı yani maaş,
mesleki güvence, çalışma şartları, teftiş ve terfi ile ilgili olduğu gözlenmiştir.
Kahramanoğlu (1992) işçi refahının sağlanmasında endüstriyel sosyal hizmetin
önemi ile ilgili kimya, kağıt ve tekstil sanayinde çalışan 250 işçi üzerinde incelediği
çalışmasında, kağıt sanayinde çalışanların iş doyumunun diğerlerinden yüksek olduğu,
tekstilde çalışanların iş doyumunun oldukça düşük olduğu, cinsiyetin iş doyumunu
etkilediği ve kadınlarda iş doyumunun erkeklere göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir.
Yüksel (1994) değişik işletme ve işlerde çalışan 212 işgören üzerinde “iş tatmini
ve verimlilik anketi” uyguladığı çalışmasında, ücretin düşük olması durumunda bile,
doyum ve verimlik açısından işgörenler için iş güvencesi daha önemli, doyum ve
doyumsuzluk durumunun nedenleri arasında da bu iki durumun olduğu gözlenmiştir.
26
Tezer (1994) evlilik ve iş doyumu arasındaki ilişkiyi 46 kadın, 65 erkek toplam
111 çalışan evli örneklem üzerinde cinsiyet, gelir düzeyi ve eğitim düzeyleri
değişkenlerine göre incelediği çalışmasında, cinsiyet ve gelir düzeyinin iş doyumunun
yordanmasında belirleyici değişken olduğu, eğitim düzeylerine göre olumlu yönde ilişki
olduğu gözlenmiştir.
Ergene (1994) 1992-1993 Eğitim-Öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi’nde lisans tamamlama eğitimi alan ilkokul öğretmeni 218 müfettiş adayının iş
doyumu düzeylerini bazı demografik değişkenler açısından incediği çalışmasında,
müfettiş adaylarının %66’sının işinden memnun olduğunu, bilgi ve becerilerini nadiren
kullanabildiklerini, görevlerinde belirsizlik olduğunu ve işlerinin monoton olduğunu
rapor etmişlerdir. Bunların, iş doyumsuzluğunun önemli belirtileri olarak düşünülmüş.
Hizmet süreleri ve yaş değişkenleri ile iş doyumu arasında anlamlı ilişki
gözlenmemiştir.
Bodur ve Güler (1996) sağlık yöneticilerinin iş doyumunu 34 kişi üzerinde
Minnesota İş Doyum Ölçeği uygulayarak incelediği çalışmasında, yöneticilerin
%8.82’si işlerinden çok yüksek düzeyde, %70.6’sı yüksek düzeyde ve %20.6’sı orta
derecede doyum sağladıkarı saptanmıştır. İş doyumu ile yaş ve görev süresi arasında
anlamlı ilişki görülmüştür. Cinsiyet, yöneticilik yılı, bitirilen okul arasında anlamlı ilişki
görülmemiştir.
Ergin (1997) bir iş doyumu ölçeği olan “İş Betimlemesi Ölçeği”nin Türkçe’ye
uyarlanması çalışmasında, 270 kadın, 465 erkek, toplam 735 denek üzerinde uygulama
yapılmıştır. Çeviri ve geri çeviri işlemlerinden sonra yapılan uygulamadan elde edilen
sonuçlar ölçeğin güvenirlik yönünden özgün formuna uygun olduğu görülmüştür.
Faktör analizinde ölçeğin orijinal 5 faktörlü yapısına oldukça uygun sonuçlar elde
edilmişse de, “şimdiki iş” ve “genel olarak iş” boyutlarının birbirinden yeterince
ayrılmadığı saptanmıştır. Ayrıca, deneklerin iş doyumu puanlarının kamu ya da özel
sektörde çalışmaya, yaşa, cinsiyete ve bazı boyutlarda mesleğe bağlı olarak değişme
gösterdiği rapor edilmiştir.
Tükel’in (1997) ilkokul müfettişlerinin iş doyumunu incelediği çalışmasında,
müfettişler çalışma şartları, gelişme ve yükselme imkanları, ücret ve yan ödemeler,
27
örgütsel ortam ve sosyal konum, yönetim ve değerlendirme etkenleriyle az, iş ve
niteliği, kişiler arası ilişkiler etkenlerinde de orta düzeyde doyum sağlamaktadırlar. En
yüksek doyumu kişiler imkanları etkenlerinde yaşamaktadırlar. Cinsiyet önemsiz bir
etken iken, kıdem ise önemli bir etken olarak ortaya çıktığı gözlenmiştir.
Öncel (1998) üniversite öğretim elemanlarının mesleki iş doyum düzeylerine
ilişkin 216 öğretim görevlisine, J.R. Hackman ve G.R. Oldham’ın (1975) geliştirdiği İş
Doyum Ölçeğini uygulayarak incelediği çalışmasında, öğretim elemanlarının iş doyum
puanlarının görev yaptıkları üniversite, unvanlarına, mesleki kıdemlerine, medeni
durumlarına göre anlamlı ilişki saptanmamıştır. Görev yaptıkları fakülte ve anabilim
dalına, yaşlarına, cinsiyetlerine göre anlamlı ilişki saptanmıştır.
Koç (1998) 1995-1996 Eğitim-Öğretim yılında 79 ildeki 96 rehberlik ve
araştırma merkezlerinde görev yapan 412 rehber öğretmenlerin iş doyumlarını bazı
değişkenlere göre Tezer’in (1991) geliştirdiği İş Doyum Ölçeği uygulayarak incelediği
çalışmasında, mesleki sorunlardan, rehberlik araştırma merkezlerinin (RAM) bulunduğu
yerlerin uygunluğu, bu merkezlerdeki araç-gereç ve donatım malzemelerinin yeterlilik
durumu, RAM’lerinde görev yapan rehber öğretmenlerin psikolojik danışma ve
rehberlik hizmetleri alanında almış oldukları mesleki eğitimin yeterlilik durumu, hizmet
içi eğitim, mevzuatın yeterlilik