Upload
aristolog-design
View
243
Download
8
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Anadolu Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Meslek Yüksekokulu Dr. Ertuğrul Algan'nın Temel Fotoğrafçılık ders notları
Citation preview
1
1
Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi
İnsanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde
çizmek, görüntülemek gereğini duydu. İnsanoğlu binlerce yıldan
beri çiziyor. Resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada
var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir
yoluydu.
1800’lü yılların ilk çeyreğinde görüntüleri kaydetmenin bir başka
yolu geliştirildi. Bu, insan gözünün görebildiği her şeyi kusursuz
bir biçimde, aynı insan gözünün gördüğü gibi, iki boyutlu bir
yüzeye doğru perspektifle aktarabiliyordu. Bir araç, bir başka
deyişle, fotoğraf makinesi kullanılarak görüntüleri kaydetmenin
yolu fotoğraf olarak adlandırıldı.
Günümüzde fotoğraf büyük bir hızla biçim değiştirmektedir.
Geleneksel biçimde film, fotoğraf kartı ve kimyasal maddeler
kullanılarak elde edilen analog (geleneksel) fotoğrafların yerini
büyük bir hızla yine optik teknolojisini ve optik teknolojisiyle
birlikte elektronik ve bilgisayar teknolojilerini de kullanan sayısal
(dijital) fotoğraflar almaya başladı. Bu çalışmada, geleneksel
fotoğrafçılık ve fotoğraf makineleri analog olarak ifade
edilecektir. Sayısal fotoğraf teknolojisi giderek artan bir hızla da
gelişmeye devam ediyor. Ancak bu analog fotoğrafçılığın da
tümüyle yok olması anlamına da gelmiyor. Geleneksel
fotoğrafçılıkta eskisi kadar olmasa da hem fotoğraf makinelerinin
yapısında, hem de film, banyo ve kart teknolojilerinde ilerlemeler
gözlenmekte. Ayrıca görüntüyü elde etmenin temellerinde de
değişiklikler olmamıştır. Geleneksel fotoğrafçılıkta ve sayısal
2
fotoğrafçılıkta görüntüyü oluşturma ve denetleme biçimleri hep
aynı kalmış, görüntünün kaydedilme biçimi ve kayıt ortamları ve
fotoğraf makinesi yapılarında değişiklikler olmuştur.
Fotoğraf ortaya çıktığı 1830’lu yıllardan günümüze kadar
yaşamlarımızı hep derinden derine etkiledi ve yaşamımızın her
döneminde yerini hep aldı. Neredeyse doğumdan ölüme kadar
fotoğrafı hep kullanıyoruz. Gündelik yaşamdan, haberden,
bilimsel araştırmalara, sağlıktan, diğer insanları tanımaya kadar
fotoğraf hep var. Fotoğrafları anlayabilmek için de onu teknik ve
içerik olarak iyi tanımak gerekiyor.
İlk Çağ’dan 1800’lere
İnsanlar binlerce yıldan beri gördükleri nesneleri değişik
biçimlerde görselleştirmeye çalışmışlardır. Mağara resimlerinden,
günümüzde çeşitli biçimlerde oluşturulan görüntülere gelinmiş ve
bu süreç neredeyse tüm tarihsel dönemlere yayılmıştır. Sanatçılar
veya görselleştirme işiyle uğraşanlar, oluşturdukları görüntülerin
gerçeğe benzemesi için çalışmıştır. Fotoğraf insanlara bu olanağı
mükemmel biçimde sağlamış ve gerçek gibi olanın üretilmesi
fotoğrafın bulunması ve kullanılmasıyla birlikte gerçekleşmiştir.
Günümüzde yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan fotoğraf ve
fotoğraftan türeyerek yine yaşamımızda yoğun biçimde yer alan
sinema ve televizyonun temelinde “görüntü” vardır. Fotoğraf,
görüntüyü optik, mekanik ve kimyasal yollar kullanarak elde
etmenin ilk biçimidir.
Görüntünün nasıl oluşturulabileceği İlk Çağ’dan beri biliniyordu.
İlk Çağ’da oluşturulan görüntülerle ay ve güneşin hareketleri
izlenebiliyor, oluşturulan bu görüntüler bir anlamda bilimsel
çalışmalarda kullanılıyordu.
M.Ö 5. Yüzyılda Çinlilerin bu teknikle görüntü elde ettikleri
bilinmektedir. M.Ö 4. yüzyılda Aristo, karanlık bir mağaraya
küçük bir delikten giren ışığın, mağaranın karşı duvarında ters bir
görüntünün oluşmasını izlemişti.
M.S. 9 yüzyılda, Arap bilginler gümüş ve gümüş tuzlarının güneş
ışığı altında kaldığı zaman karardığını biliyordu ve bu konuda
çalışmalar yapıyordu.
3
1490’lı yıllarda Leonardo da Vinci, resim ve çizimlerde doğru
perspektif elde edebilmek için karanlık odanın (Camera Obscura)
kullanılması gerektiğini notlarında belirtmiş ve çizimlerini
yapmıştı.
Camera Obscura, 1500’lü yıllarda resim yapma amacıyla
kullanılmaya başlandı. Camera Obscura taşınabilir bir görüntü
oluşturma aracıydı. (Camera=Oda, Obscura= Karanlık) Camera
Obscura karanlık bir kutudan veya odadan başka bir şey değildir.
Bir yüzünde küçük bir delik vardır. Bu delikten geçen ışık
ışınları, karşı duvarda / karşı yüzeyde ters bir görüntü oluşturur.
Camera Obscura
1550’lerden başlayarak Camera Obscura’yı geliştirme çalışmaları
başladı, 1568 yılında Daniello Barbero ,Camera Obscura’ya bir
diyafram düzeneği ekledi. Daha sonraki yıllarda bu diyafram
düzeneği bir mercekler grubuyla desteklenerek daha net ve parlak
görüntüler elde edilmeye başlandı.
Bu yıllardaki Camera Obscura’lar adlarına uygun biçimde
oldukça büyüktü. Bir oda büyüklüğündeydi ve içlerine bir insan
girerek rahatça çizim yapabiliyordu.
17. yüzyıldan başlayarak Camera Obscura’ların boyutları küçüldü
ve hem mekanik hem de optik açıdan çok geliştirildi.
1776 yılında Johann Zahn, Camera Obscura’ya bugünkü
objektiflere benzer bir düzenek ekledi. Bu düzenek içindeki
objektifler ileri geri hareket ederek netlik yapmada kullanılıyordu.
4
Zahn bu aygıtı portre çizmede kullanıyordu ve yapı olarak
bugünkü yansıtmalı (refleks) fotoğraf makinelerine çok
benziyordu.
Gelişen Camera Obscura’lar 1880’li yıllarda ve günümüzde
kullanılan fotoğraf makinelerinin temelini oluşturacaktır. Bilim
insanları ve mucitler bir yanda Camera Obscura’nın mekanik ve
optik açıdan mükemmel hale gelmesini sağlarken, diğer yandan
da fotoğraf kimyası üzerine çalışmalarına devam ediyorlardı.
Camera Obscura Kullanarak Çizim Yapan Ressam
17. yüzyılda toz gümüş nitratın güneş altında karardığı bilimsel
olarak kanıtlandı.
1727 yılında Alman bilim insanı Johann Heinrich Schultze gümüş
nitrat dolu şişelerin üzerine ışık geçirmeyen nesneleri koyarak bu
şekillerin şişelerin içindeki kimyasal maddelerin üzerinde
oluşmasını sağladı. Ancak bunlar tespit edilemedikleri, bir başka
deyişle kararmaları durdurulamadığı için bir süre sonra
kendiliklerinden karararak silinip gidiyorlardı. Bu çalışmalardan
yaklaşık elli yıl kadar sonra İsveçli kimyager Carl Scheele, ışık
görmüş gümüş tuzlarının kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra
kararmalarının durdurulabileceğini buldu.
1800’lerin başında da İngiliz bilim insanları da benzeri çalışmalar
yapıyorlardı. Wedgewood, üzerine gümüş nitrat sürülmüş kâğıt
parçalarını kullanarak bunların üzerinde fotografik görüntüler
5
oluşturuyordu. Ancak saptama (tespit) banyosu olmadığı için bu
görüntüler de kendiliklerinden karararak yok oluyorlardı.
1820’lerde Fransız bilim insanı Joseph Nicéphore Niepce (7 Mart
1765 - 5 Temmuz 1833) ilk kez bir aygıt aracılığıyla oluşturulan
görüntüyü, iki boyutlu bir düzlem üzerine kaydetti. Niepce,
kurşun kalay alaşımlı bir plaka üzerini bir tür asfaltla (bitümen)
kaplamış ve yaklaşık sekiz saatlik bir pozlama sonucunda ilk
fotoğrafı elde etmişti. Bu fotoğraf, ilk olmasına karşın ticari
boyutu yoktu.
Niepce, İlk Fotoğraf
1839 yılında ticari anlamda başarılı bir sistem geliştirecek olan
Jaques Louis Daguerre ve Niepce 1827 yılından itibaren birlikte
çalışma kararı aldılar. Daguerre bir ressamdı ve Camera
Obscura’yı o dönemde bir çok ressamın yaptığı gibi resim
yapmakta kullanıyordu. Daguerre gümüş iyodür ile yaptığı
görüntü kaydı çalışmaların sürdürdü ve çalışmalarında oldukça
ilerledi. Elde ettiği sonuçları 19 Ağustos 1839 tarihinde Fransız
Bilimler Akademisi aracılığıyla duyurdu ve bu buluşun adı
“Daguerrotype” olarak anılmaya başlandı.
Daguerrotype görüntüleri şöyle oluşuyordu: Bakır bir levha
gümüş bileşikleriyle kaplanıyor ve iyot buharıyla gümüş iyodür
haline getiriliyordu. Camera Obscura kullanılarak bu levha
pozlanıyordu. Pozlama sonrasında karanlık bir odada cıva buharı
kullanılarak görülebilir hale getiriliyordu, daha sonra görüntünün
sabitleşmesi için, bugün de saptama banyosu olarak kullanılan
6
hiponun (sodyum hiposülfit veya potasyum metabisülfit ) içinde
tutuluyordu.
Daguerrotype Fotoğraf Makinesi
Hipo, levha üzerinde pozlanmamış, bir başka deyişle
kararabilecek gümüş bileşiklerinin levha üzerinden akıp gitmesini
sağlıyordu ve pozlanmış görüntü levha üzerinde sabit olarak
kalıyordu. Bu yöntemin zayıf tarafı elde edilen görüntünün bir
tane olmasıydı. Bir başka deyişle çoğaltma olanağı yoktu. Ayrıca
cıva buharı insan sağlığını ciddi bir biçimde etkiliyordu.
Fotoğraf sözcüğün ilk kez 1800’lerin ilk yarısında, 1839 yılında
Sir John Herschel tarafından kullanıldı. Fotoğraf sözcüğü eski
Grekçeden gelir. İki farklı sözcüğün birleşmesiyle oluşmuştur.
Foto=Işık, Grafi= Çizmek. Bundan da anlaşılabileceği gibi
fotoğraf, ışıkla yazma işidir. Işık varsa fotoğraf da vardır. Işık
yoksa fotoğraf da olmayacaktır.
Fotoğraf, 19. yüzyılın en önemli buluşlarından biridir, günümüz
iletişim ortamlarının ve araçlarının önemlileri arasında yer alır.
Görüntünün bir "aygıt" kullanılarak, iki boyutlu bir yüzey üzerine
kaydedilmeye başlanmasının üzerinden yüz yetmiş yıldan fazla
geçti. Fotoğraf üzerine çalışmalar yalnızca Fransa’da
yapılmıyordu. Eş zamanlı olarak İngiltere’de de çalışmalar vardı.
William Henry Fox Talbot da bu yönde çalışmalar yapan bir
İngilizdi. Fox da gümüş nitrata batırılmış kâğıtları pozlayarak,
Tablotype adını verdiği bir yöntemle görüntüler elde ediyordu.
1839 yılında ışığa duyarlı kâğıtları icad ettiğini kamuoyuna
duyurdu. Yukarıda adı geçen ve fotoğrafın isim babası olan Sir
7
John Herschel Talbot’un yakın arkadaşıydı. Herschel’de bir bilim
adamıydı ve bugün de saptama (tesbit banyosu-hipo) olarak
kullanılan sodyum tiyosülfatın görüntülerin sabitleştirilmesinde
kullanılabileceğini buldu. Fox Talbot’un, Daguerre’in
çalışmalarından farkı, Daguerrotype görüntülerinin tek olması, bir
başka deyişle çoğaltılamaması, Talbot görüntülerinin ise elde
edilen negatif görüntü kullanılarak çoğaltılabilmesiydi. Talbot
1844 yılında ilk fotoğrafçılık kitabı olan “The Pencil of Nature,
Doğanın Kalemi’ni yayınladı.
Ortaya çıkışı veya resmi olarak tescil edilişinden sonra, 1840'lı
yılların başlarında fotoğraf yaygınlaşmaya başladı. Bu yıllardaki
fotoğrafçıların hedef kitlesi, pahalı olduğu için yağlı boya
portrelerini yaptıramayan orta sınıftı. O yıllarda yağlı boya
portreler yaptırmak soyluluğun sembolüydü ve üst sınıflara ilişkin
bir eylemdi.
Takip eden yıllarda duyarkatlara ve objektiflere ilişkin çalışmalar
devam etti, fotoğraflarda detaylar arttı, kalite yükseldi, pozlama
süresi azaldı. Bu gelişmeler fotoğraf makinalarını gezginlerin en
önemli yol arkadaşları haline getirdi. Özellikle Fransa ve İngiltere
başta olmak üzere dünyanın her yanına fotoğrafçılar gitti, egzotik
ülkelere ilişkin fotoğraflar satılan metalar haline geldi.
İlk Savaş Fotoğrafları
Fotoğrafın ortaya çıkışından hemen sonra 1846 yılında Meksika-
Amerikan Savaşı’nın fotoğraflandığı bilinmektedir. Bu savaş
sonrasında, Kırım Savaşı (1853 - 1856) Fotoğraflandı. Fotoğraflar
Roger Fenton ve yardımcıları tarafından çekilmişti. Fenton, Kırım
Savaşı’nda 360 adet fotoğraf çekti. Bu fotoğraflar sergilendi ve
fotoğraf albümleri oluşturuldu. Kırım Savaşı Fenton dışında
birkaç fotoğrafçı tarafından da fotoğraflanmıştır.. Fotografik
görüntünün gerçeği olduğu gibi yansıttığı düşüncesi o yıllardaki
kamuoyunu ve politik görüşleri de etkiledi. Fotoğrafın büyük
gücü ve iletişim boyutu anlaşıldığı zaman ise bulunuşunun
üzerinden henüz yirmi yıl geçmişti. Kırım Savaşı sonrasında
Amerikan İç Savaşı (1861-1865) fotoğraflandı. Bunları bir çok
savaş, çatışma ve ayaklanma izledi. Günümüzde de savaşlar hala
fotoğraflanmaya devam ediliyor.
8
Kırım Savaşı’ndab Bir Görüntü
Teknik Gelişmeler, Estetik Arayışlar
1870'li yıllarda pozlama süresi de birkaç dakikadan 1/25 saniyeye
düştü, duyarkatlar (emülsiyonlar) eni konu gelişti, hassaslaşmış,
fotoğraf makinelerinin optik ve mekanik aksamları gelişti. O
günlere dek fotoğrafçının çekim anından hemen önce kendisinin
imal ettiği ıslak duyarkatlı fotografik levhalar yerine atölye ve
fabrikalarda üretilmiş, kuru, kullanım ve taşıma kolaylığı
sağlayan hazır emülsiyonlu fotoğraf levhaları üretilmeye başlandı.
Bunlar " güzelliği elde etmenin yeni araçları" olarak tanıtıldı,
fotografik olanaklar gelişti.
1881 yılında George Eastman bir şirket kurarak kuru cam filmleri
imal etmeye başladı. Bu şirket 1888 yılında KODAK adını
alacaktı ve dünyanın en hızlı gelişen fotoğraf ve film
şirketlerinden biri olacaktı.
1888 yılında Kodak firması film, banyo ve baskı ücreti içinde
olan, 100 adet filmi bulunan fotoğraf makinelerini piyasaya
sürdü. Bu fotoğraf makinelerini, " düğmeye basın, gerisini bize
bırakın" reklam sloganıyla satıyordu, bu yıllardan sonra fotoğraf
geniş kitlelere mal oldu.
9
Fotografik görüntüler sanat çevrelerinde de tartışmalar açtı, resim
gibi değildi, resimden daha mükemmel biçimde perspektifi ve
görüneni aktarıyordu. Fotoğrafın ilk otuz yılında ve takip eden
dönemlerde, kimi fotoğrafçılar negatifler üzerinde oynayarak,
fotoğraf üzerinde dokular oluşturarak, fırça darbelerinin
benzerlerini yaratmaya çalışarak "resim gibi" olanı yakalamaya
çalıştılar. Artistik arayışlara girdiler. Fotoğraf sanat olma yolunda
ilerlemeler kat etti.
İlk Sosyal Belgeci Fotoğraflar
Sosyal veya toplumsal belgecilik anlayışına uygun fotoğraflar
üretenler arasında ise, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın ilk
yıllarında Jacob Riis ve Lewis Hine’ın adları sayılabilir. Belgesel
fotoğrafçılar arasında kuşkusuz ilk anılması gereken adlardan biri
Jacob Riis’dir (1849-1914). Danimarka doğumlu olan Riis, 1870
yılında henüz 21 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri’ne göç
etti. O dönemde ABD’ye gelen birçok göçmen gibi madenlerde,
gündelik işlerde çalıştı. 1877 yılında New York Tribune adlı
gazetede çalışmaya başladı. Önceleri bu gazeteye yazılar yazan
Riis, açlığı, kenar mahallelerdeki sefaleti yazıyla ifade
edemeyeceğini fark etti ve 1888 yılında bir fotoğraf makinesi
satın alarak gecekondu mahallelerini, New York’un gece
yaşamını fotoğraflamaya başladı. Gece fotoğraflarının çekiminde
o günlere göre önemli bir yenilik olan flaşı kullanıyordu.
Riis fotoğrafları önceleri çok fazla ilgi görmedi, ancak 1890
yılında yayınlanan kitabı How Other Half Lives? (Diğer Yarı
Nasıl Yaşıyor?) adlı kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın
yayınlanması, dönemin New York valisi Theodore Rooswelt’in
gecekondu mahallelerinde bir takım iyileştirmeler yapmasına
neden oldu.
Fotoğrafları Riis kadar etkili olan bir başka belgesel fotoğrafçı da
Lewis W. Hine’dır (26 Eylül 1874 – 3 Kasım 1940). Lewis
W.Hine, sosyoloji eğitimi almıştı. 1901 yılında New York’ta
öğretmenliğe başladı. İlk fotoğraf makinesini iki yıl sonra edindi.
1905 yılında ise ABD’nin giriş kapısı olan Ellis Adası’nda
göçmenleri fotoğraflamaya başladı. Sözü edilen göçmenler daha
iyi bir yaşam için çok zor koşullarda ABD’ye göçüyordu.
10
Hine’ın belki de en ses getiren çalışması çocuk işçileri
fotoğraflamasıdır. 1908 yılında Çocuk İşçiler Ulusal Komitesi
Hine’ı zor koşullarda çalıştırılan çocukları fotoğraflamakla
görevlendirdi. Sosyoloji eğitimi almış olması ve fotoğrafçılık
kariyeriyle Hine bu konu için biçilmiş kaftandı. Hine neredeyse
tüm Amerika’yı dolaşarak çalışan çocukları fotoğrafladı. Çoğu
10-12 yaşlarında ve önemli bir kısmı göçmenlerin çocuklarıyla
ilgili ayrıntılı bir rapor hazırladı. Bu rapor daha sonraki yıllarda,
çocuklar ve çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesine
yönelik çalışmalar için kaynaklık yapacaktı. 1916 yılında ise
Amerikan Kongresi çocukların çalıştırılmasını yasakladı ve çocuk
işgücünün kullanılmasına yönelik önemli düzenlemeler yaptı.
Lewis Hine
Sosyal Belgeci fotoğraf çalışmalarında önemli kilometre
taşlarından biri de kısaca FSA (Farm Security Administration)
olarak bilinen Çiftlik Güvenliği Kuruluşu’dur. 1929 ekonomik
bunalımı Amerika’daki tüm çalışan kesimi derinden derine
etkilemişti. Ancak ekonomik bunalımdan en çok etkilenenler
kırsal kesimlerde yaşayan çiftçilerdi. FSA çiftçilerin bu
durumlarını çok sayıda fotoğrafçıyla belgeledi. 1935 yılında
başlayan 1944 yılına dek süren çalışmada yaklaşık 250 bin
fotoğraf çekildi.
11
FSA, Dorothy Lange, Göçmen Anne
20. Yüzyılın Başından İkinci Dünya Savaşı’na
Fotografik anlatım dili ve belgesel fotografi dışında 20. Yüzyılın
ilk yarısında hem teknik anlamda hem de kurumsal yapılanmalar
anlamında fotoğrafta önemli gelişmeler kaydedildi. Teknik
gelişmeler daha sonraki yıllarda fotoğrafın anlatım diline de etki
edecekti. Bunların başında Kodak firmasının ürettiği ve 1990
yılında satışa sunduğu, Brownie fotoğraf makineleri gelir. Bir
çocuğun kullanabileceği kadar basit olan bu fotoğraf makinesi
birçok kişinin fotoğrafla ilgilenmesinin de başlangıcı oldu
12
Pankromatik siyah-beyaz filmlerin geliştirilmesi, renkli filmin
piyasaya sürülmesi yüzyılın ilk on yılı içinde gerçekleşti.
Bugün bile fotoğraf makinesi tasarımlarını önemli biçimde
etkileyen ve 24X36 mm.lik bir alana kayıt yapan 35 mm. eninde
film kullanan prototip fotoğraf makinesi Leitz firması
mühendislerinden Oscar Barnack tarafından 1914 yılında
geliştirildi. 35 mm. Giderek bir standart haline dönüştü.
Barnack’ın prototipinden geliştirilen ilk Leica fotoğraf makinesi
ise 1924 yılında piyasaya verildi. Leica günümüzde bile,
fotoğrafçılarının birçoğunun düşlerini süslemeye devam ediyor.
1924 yılında Ermanox fotoğraf makinesi gündeme geldi. Dr. Eric
Solomon 50 mm. Odak uzunluğu ve f:1.8 objektifi ile küçük
birfotoğraf makinesini tanıttı ve çok düşük ışık koşullarında, flaş
olmaksızın fotoğraf çekme olanağı doğdu.
Kuşkusuz bu dönemde geliştirilen tek fotoğraf makinesi Leica
değildi. Japonya’da Nippon Kogaku K.K firması 1917 yılında
kuruldu. Bu firma daha sonraları Nikon’a dönüştü. Rollei firması
ise ilk çift objektifli refleks (TLR) fotoğraf makinesini 1928
yılında piyasaya verdi. Rollei’nin TLR modeli ve Leica çok uzun
yıllar foto muhabirleri başta olmak üzere bir çok fotoğrafçının
tercih ettiği makineler oldu. 1934 yıllnda Fuji Photo Film
kuruldu. 1938 yılında ise Fuji marka fotoğraf makineleri ve
objektifler piyasaya verildi.
1936 yılında ise Kodak firması Kodacrome olarak bilinen ilk
saydam (dia) filmini piyasaya çıkarttı. Yine aynı yıl ilk tek
objektifli refleks (SLR) fotoğraf makinesi Exakta piyasaya çıktı.
1900’lerin başından İkinci Dünya Savaşı’na dek olan süreçteki
teknik gelişmeler fotoğraf dilini de etkiledi. Alfred Stieglitz ve F.
Holland Day, fotoğrafı güzel sanatların bir dalı olarak kabul eden
Photo-Secession akımının öncüsü oldular.(secession=ayrışma -
ayrılma). Bu akım fotoğrafta manipülasyonu normal görüyor,
fotoğrafçının bir sanat insanı olarak ve öznel anlatımlar için
manipülasyonlar yapabileceğini düşünüyorlardı.
1921 yılında Man Ray fotogramlar (rayograph) yapmaya başladı.
Bu çalışmalarda bir fotoğraf makinesi olmaksızın doğrudan
fotoğraf kağıdı üzerine konan nesneler farklı ışık şiddetlerinde
aydınlatılarak, görüntüler elde ediyordu.
13
Man Ray, Rayography, 1922
1925 yılında, Macar fotoğrafçı André Kertész, Paris’te 11 yıl
sürecek bir fotoğraflama maratonuna başladı. 1993 yılında ise
Brassai Paris Geceleri’ni (Paris de nuit) yayınladı.
Bu dönemde Lewis Hine ve FSA’nın yaptığı çalışmalara yukarıda
değinilmişti.
Yine bu dönemin en önemli gelişmeleri arasında, Amerika’da
LIFE dergisinin yayın yaşamına başlaması yer alır. LIFE aslında
1883 yılında kurulmuş bir dergiydi. 1936 yılında el değiştirdikten
sonra bir fotojurnalizm okuluna dönüştü. Margaret Bourke-
White, Robert Capa, Alfred Eisenstaedt, Dorothea Lange, Gordon
Parks, Edward Steichen gibi bir çok isim LIFE çatısı altında
toplandı.
1900-1940 yılları arasındaki bu dönem ilk fotoğraf ajanslarının da
kurulmaya başladığı bir devredir.
Fotoğrafın icadına dek görüntüler bir araç, bir aygıt olmaksızın
elle üretiliyordu. Üretilen bu resimler tekti, biricikti.
14
Fotoğraf, görüntünün üretim sürecine bir aracı bir "aygıt"ı
sokmuştur.
Fotoğrafın ticari olarak uygulanmaya başlanmasından sonra,
fotoğrafın kullanımı ve uygulamaları üzerine de çalışmalar
başladı. Kimi çevreler fotoğrafı önemli bir buluş olarak kabul
ederken, kimi çevreler ise bunu „şeytanın icadı“ olarak kabul etti
ve karşı çıktı.
Ondokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında
fotoğraf günümüzdeki mükemmelliğine ulaştı, fotoğrafa ilişkin
tartışmalar gazete sütunlarından sanat ortamlarına üniversitelere
taşındı, fotoğraf üzerine yazılanlar kitaplarda yerlerini almaya
başladı. Sinematografik görüntülerin ve televizyonun temellerini
oluşturan fotoğraf görüntüsü üzerine felsefi tartışmalar başladı.
Fotoğrafın teknik gelişimi kadar, felsefi boyutu üzerine olan
tartışmalar günümüzde devam etmektedir.
İkinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Fotoğraf
İkinci Dünya Savaşı, yaşlı dünyanın o güne dek gördüğü en kanlı
savaşlara sahne oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında sayıları
binlerle ifade edilen fotoğrafçılar milyonlarca kare fotoğraf
çektiler. İkinci Dünya Savaşı fotoğraflarını Batılılar, bir başka
deyişle Avrupa ve Amerikalılar batılı fotoğrafçıların
objektiflerinden izlediler. Ancak o dönemdeki Sovyet
fotoğrafçıları da fotoğraf tarihi açısından çok önemli fotoğraflar
çektiler. İkinci Dünya Savaşı fotoğraflarının bir kısmı yukarıda
sözü edilen LIFE dergisinde yayımlandı.
Savaş sonrasında 1947 yılında Robert Capa, David “Chim”
Seymour, Henri Cartier-Bresson, George Rodger, William
Vandivert, ve Rita Vandivert tarafıundan Magnum fotoğraf ajansı
kuruldu. Bu ajans bir kooperatifti ve sahipleri de yukarıda adı
geçen fotoğrafçılardı. Daha sonra çok sayıda önemli fotoğrafçı
Magnum’a katıldı.
15
Sayısal (Dijital) Fotoğrafçılık Nedir?
Sayısal fotoğrafçılık, analog fotoğrafçılığın – film ve analog
(filmli) fotoğraf makineleriyle yapılanların- bilgisayar vb. gibi
sayısal teknolojilerle yapılması, fotoğrafların sayısal yöntemlerle
kaydedilmesi ve işlenmesi işidir. Sayısal fotoğrafları iki biçimde
elde edilebilir. Bunlardan ilkinde fotoğraflar; analog yöntemlerle
elde edilen fotoğrafların tarayıcılarla (scanner) taranması ve
işlenmesiyle oluşur. İkincisinde ise fotoğraflar, sayısal fotoğraf
makineleri kullanılarak elde edilir. Çalışma mantığı olarak
sayısal fotoğraf makineleriyle analog fotoğraf makineleri
arasında herhangi bir fark yoktur. Görüntünün elde edilmesi
aynıdır, değişen elde edilen görüntünün kaydedilme biçimidir.
Sayısal fotoğrafçılık yöntemleri kullanıcıya büyük kolaylıklar
sağlar. Sayısal yöntemlerle elde edilmiş fotoğraflar kolayca
işlenebilir, varsa hataları kolaylıkla düzeltilebilir. İnternet ve
diğer yollar kullanılarak kolaylıkla bir yerden bir başka yere
gönderilebilir, baskıları evde dahi kolaylıkla yapılabilir.
Herhangi bir sayfaya daha kolay yerleştirilebilir. Sayısal
fotoğrafçılık, fotoğrafçıya birçok kolaylık sağlar.
Analog fotoğrafçılıkta kullanılan film veya fotoğraf üzerine
yapılan rötuş aynı biçimde sayısal fotoğraflara da yapılabilir.
Analog fotoğrafçılıktaki çok zahmetli olan, kalemlerin, boyaların,
rötuş bıçaklarının kullanıldığı araç ve gereçlerin yerine, sayısal
fotoğrafçılıkta değişik resim işleme programları kullanılabilir.
Bunlardan en yaygın kullanılanları, PhotoShop, FreeHand, Paint
vb. gibi programlardır. Bu programların sayısını artırmak
olanaklıdır. Çoğu sayısal fotoğraf makinesi, fotoğrafları işlemek
için kendi programlarıyla da satılır.
Sayısal Fotoğrafçılığın Kısa Tarihi
Sayısal fotoğraf makineleri, elektronik ve bilgisayar
teknolojilerini kullanarak fotoğraflar çekebilen ve onların “resim
dosyaları” olarak saklanmasını olanaklı kılan araçlardır.
Çalışma mantığı olarak analog fotoğraf makinelerinden farkı
16
yoktur. Sayısal fotoğraf makinelerinde görüntünün elde edilme
biçimi ve kaydedilme biçimleri değişir.
Sayısal fotoğraf makinelerinde, objektiften geçen ışık ışınları
sensör üzerine düşerek sayısal işlemcilerden geçer ve görüntüyü
oluşturur. Analog fotoğrafçılıkta, gümüş tuzlarından oluşan bir
duyarkatı etkileyen ve film üzerinde gizli bir görüntü oluşturan
ışık, sayısal fotoğrafçılıkta, CCD veya CMOS adı verilen bir
elektronik parçanın üzerine düşer, bir takım sayısal işlemler
sonucunda görüntü elde edilir. Sayısal fotoğraf makineleriyle
elde edilen görüntüle,r bilgisayarlara depolanma, üzerlerinde
işlem yapılabilme, bir bilgisayar ağı üzerinden bir noktadan bir
başkasına gönderilebilme, televizyon cihazlarında izlenebilme
özelliklerine sahiptir. Elde edilen görüntüler istenirse baskı
cihazları (printer) kullanılarak kağıt vb. ortamlar üzerine
basılabilir ve arşivlenebilir Tüm bunlar yapılırken, elektronik ve
bilgisayar teknolojilerinin olanakları kullanılır.
Birçok farklı firma değişik tiplerde sayısal fotoğraf makineleri
üretmektedir. Bunların bir kısmı bir zamanların analog fotoğraf
makinesi üreticileridir. Bir kısmıysa, daha önceleri bilgisayar
veya elektronik araçlar üreten firmalardır. Piyasada çok farklı
modellerde sayısal fotoğraf makinesi bulunmaktadır. Bunlar aynı
analoglarda olduğu gibi amatör, ileri amatör ve profesyonel
fotoğrafçılara seslenmektedir. Sayısal makinelerde de aynı
analoglarda olduğu gibi, kompakt, ileri kompakt, SLR makine
tipleri bulunmaktadır. Artan üretim ve maliyetlerin düşmesi
sayısal fotoğrafçılığa hemen hemen herkesin ulaşmasını olanaklı
kılmıştır. Cep telefonlarına entegre edilmiş sayısal makinelerin
bir kısmı ileri amatör düzeydeki makinelerle yarış eder hale
gelmiştir.
Sayısal fotoğrafçılık 1980’lerde yaşamımıza girdi. Ancak sayısal
görüntülemenin başlangıcı 1950’lere dek geriye götürmemiz
olanaklıdır. 1950’lerin başlarında, elektronik teknolojisini
kullanarak video kayıtlarını yapabilmek için bir takım araçlar
geliştirilmişti.
1960 ların sonlarında Bell Araştırma Laboratuarlarında çalışan
iki bilim insanı George Smith ve Willard Boyle video
kameralarda ve günümüzdeki sayısal fotoğraf makinelerinde
kullanılan CCD elemanları icat ettiler. Bu bilim insanları
17
CCD’lerin görüntülü telefonlarda kullanılabileceğini
düşünüyordu.
1970’lerde CCD’ler video kameralarda kullanılmaya başlandı.
CCD’lerden önce video kameralarda RGB tüpler
kullanılmaktaydı ( RGB tüpler; televizyonda renkli görüntülerin
oluşmasını sağlayan, Red (Kırmızı), Green (Yeşil), Blue
(Mavi)renklere duyarlı tüplerdir, bu tüpler hem çok ağır, hem de
çalışma biçimleri çok karmaşıktı, CCD adı verilen yarı
iletkenlerin kullanılmaya başlanmasıyla hafif, az ışığa duyarlı,
tüketicilerin kolaylıkla ulaşabileceği kameralar üretmek olanaklı
olmuştur.)
70’lerin sonlarında deneme amaçlı olarak CCD’ler prototip
fotoğraf makinelerinde kullanılmaya başlandı. Ancak o dönemde
üretilen fotoğraf makineleri bugünkü sayısal fotoğraf
makinelerine pek benzemiyordu.
1981 yılında Sony firması ilk sayısal fotoğraf makinesini üretti.
Bu makine Mavica ( Magnetic Video Camera) olarak
adlandırıldı. Bu fotoğraf makinesi kaydedilmiş görüntüleri
manyetik güçler biçiminde 2 inç (yaklaşık 5 cm.) çapında disklere
kaydediyordu.
Analog fotoğraf makinelerinde görüntüler, bilindiği gibi film
üzerine kaydedilir. Film banyo edilene dek bu görüntüler
görülemez ve “gizli görüntü” olarak adlandırılır. Film banyo
edildikten sonra gizli görüntü görülebilir hale gelir. Bu görüntü
film üzerinde veya kartlara basılarak saklanabilir. Sayısal
fotoğraf makinelerinde ise görüntü sensoru (image sensor) olarak
adlandırılan çipler veya elektronik devreler kullanılır. Küçük
boyutlu sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan sensorlar çok
küçük boyutludur Bu sensorların üzerinde ışığa duyarlı diyotlar
yer alır. Sensor üzerine düşen ışık ışınları, elektriksel işaretlere
dönüşür ve işlemcide işlenerek görüntü elde edilir. Sayısal
fotoğrafçılık görüntünün elde edilmesini, işlenmesini her açıdan
oldukça değiştirmiş ve kolaylaştırmıştır.
Günümüzde Fotoğrafçılık
Günümüzde fotoğraf artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası,
geleneksel anlamdaki film üzerine kaydedilen görüntülerin yanı
18
sıra sayısal yöntemlerle kaydedilen görüntüler de artık her alanda
kullanılmaya başlandı ve gerek geleneksel fotoğraf, gerekse
sayısal fotoğraf oldukça hızlı bir biçimde gelişmeye devam
ediyor.
Görüntü kaydında bir aygıtın kullanılmasından sonra görüntü
kaydıyla ilgili birçok farklı gelişme ve buluş oldu, bu buluşlar
giderek arttı ve günümüze dek geldi, çok farklı kayıt teknikleri
geliştirildi. 1800'lü yılların ilk yarısının karanlık kutusunun yerini
günümüzde elektronik ve mekanik anlamda çok gelişmiş fotoğraf
makineleri, sayısal olarak kayıt yapabilen elektronik ve bilgisayar
teknolojisini bir arada kullanan makineler aldı.
Gerçek gibi olanın, gerçeğin görüntülenmesi isteği 19. yüzyılın
düş ve düşüncelerinden biri değildi kuşkusuz. Bu istek insanlıkla
birlikte var olmuştu. İnsanlık görüntülerle binlerce yıldan beri
tanışık ve onlarla haşır neşirdi. Gerek düşünsel boyuttaki gelişme
ve değişiklikler, gerekse teknik anlamdaki - bu gelişmelerin içine
optik, fizik, kimya gibi bilimleri sokmamız olanaklıdır- birikimler
fotoğrafı 19, yüzyılda ortaya çıkarttı ve günümüze dek gelişerek
ulaşmasını sağladı.