46
TÜE’DE KAMU ÖNE E H 1940-1990 ERKAN TURAL

TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

  • Upload
    vongoc

  • View
    218

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

T Ü � � � � E ’ D E K A M U�ÖNE���� E�������

�� !"#�!5"H"

1940-1990

ERKAN TURAL

Page 2: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

���������

�� �������� ������� �����

������������

1940-1990

Doç. Dr. Erkan TURAL

Page 3: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

TODAİE Yayın No: 375

ISBN: 978-975-8918-57-7

© 1. Baskı, Şubat 2014

TÜRKİYE’DE KAMU YÖNETİMİ EĞİTİMİNİN TODAİE TARİHİ 1940-1990

Doç. Dr. Erkan TURAL

© 2014 Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

Bu kitabın bütün hakları Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsüne aittir. TODAİE’nin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik veya fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

Sayfa Tasarım : Hilal Görgülü

Kapak Tasarım : Hangar Reklam

Kapak Fotoğrafı : 1953-54 yılı eğitim dönemi açılış resepsiyonu. Fotoğrafın merkezinde Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta, yanında Prof. Dr. Yavuz Abadan, Doç. Dr. Seha L. Meray başta olmak üzere yerli, yabancı diğer öğreim üyeleri bulunmaktadır.

Baskı ve Cilt : Hangar Marka İletişimi Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri

Kütüphane Bilgi Kartı:

Tural E.

1. Baskı,

ISBN: 978-975-8918-57-7

1. TODAİE 2. Kamu Yönetimi 3. Eğitim

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

Page 4: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

��������� ���������

� ����������������������������������

(1941 – 2013)

Page 5: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF
Page 6: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

V

�����

-ki bürokratik yapılanmayı ele aldığım doktora tezini altı yılda tamamladığım düşünülür-se, TODAİE tarihine verdiğim yedi yıl “meşakkat” kelimesini neden kullandığımı açık-

ortalarına dayanıyor oluşu, bunun yanı sıra tüm tarihi boyunca Cumhuriyet arşivine bir elin parmağını geçmeyecek sayıda evrakın intikal etmesi, vesikalar üzerine temellendiri-lecek çalışmanın başlama tarihinin sürekli ertelenmesine yol açtı.

Eserde de görüleceği üzere temel referans kaynaklarımız, Yönetim, Yürütme ve Akademik Kurullarının karar defterleridir. Ancak kurul üyelerinin de defaatle söylediği üzere, kararlar son derece taslak ifadelerdir. Üst düzey bürokrat ağırlamalarının detay-lara girmeden verilmesi -isimler, yer içerik dâhil veya hiç bahse konu olmaması!- veya MEHTAP-KAYA gibi dönemin ruhunu yansıtan çalışmalarla ilgili bilgilendirme ma-hiyetinde bir iki kararla yetinilmesi, çalışmanın sadece içeriğini değil heyecanını da göl-gelemiştir. Olaylara tanıklık eden kişilerin vefatları, sağ olsalar bile olayları hatırlayama-maları, hatırlasalar da birbirleriyle çelişmeleri en başta belirttiğim meşakkatin derecesini tayin etmiştir.

-malar, TODAİE’nin hem kuruluşunu hem de sonraki yıllarda cazibe merkezi olmasını sağlayacak çalışma alanlarını belirlemiştir. Daha en baştan Enstitü’den devlet teşkilatının ”verimli, etkin ve hızlı” işlemesi için çalışmalar yapmasının istenmesi, TODAİE’yi dünya ve Türkiye gerçeklerinin tam ortasına yerleştirmiştir. Bu nedenle bölümleri oluştururken, söz konusu iki alandaki gelişmelere azami ölçüde dikkat çekilmeye çalışıldı. Her bölüm

yıllardaki etkinlikleri, kendi başına kuruluşa ve kamu yönetiminin popülerleşmesine

imza attığı raporlara temel olduğundan böylesi bir çerçevede Enstitü faaliyetlerinin irde-lenmesi uygun görüldü.

-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF başta olmak üzere diğer yükseköğretim kurum-larınca genişletilmiştir. Eserde ilk defa alınacak belgeler ışığında okur, söz konusu sürecin emekleme sürecinin nasıl katedildiğini görme şansı yakalayacaktır. TODAİE, Türkiye ile BM arasında imzalanan ve süresi beş yıl olarak belirlenen bir işbirliği anlaşmasıyla ku-

Page 7: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

VI

York’la sürekli istişare içinde olmuşlar, ayrıntılı raporlar kaleme almışlardı. Temel izlekten kopmamak kaydıyla aktardığımız rapor kayıtları eşliğinde bir disiplinin bir ülkede aşama aşama nasıl oturtulduğu görülecektir. Uyum sorunları, eski ve yeni fikirlerin çarpışma-sı, uzmanların Türkiye’ye bakışları, farklı disiplinlere veri sağlamaya aday, katmanlı bir sürecin göstergesidir. Etüd Grubu oturumlarına ait karalama kâğıtlarının niteliği dahi müzakere sürecindeki tartışmaların yakıcılığına dair bir fikir vermektedir. Grup üyeleri tarafından Osmanlıca, Türkçe, Fransızca ve İngilizce tutulan notlar, önceki asırda yaşa-nan kırılmanın ve dolayısıyla yeniden yapılanmanın ete kemiğe bürünmüş tanıklarıdır.

Eser, ANAP’ın bürokrasiyle ilgili tasarruflarını ve dolayısıyla KAYA projesinin or-taya çıkışını TODAİE’deki gelişmeler ekseninde ele alarak sona ermektedir. Böylesi bir

-larımızın, öğretim üyelerinin -ömürlerine bereket- aramızda olması gelmektedir. Ayrıca

çeşitlendirilmesi bir tarafa akademik dünyada bu ürünlere yönelik tez çalışmalarının ya-pılması bir diğer nedendir. Kuşku yok ki, ileride bu yılları kaleme alacak tarihçilerin işi kaynak bolluğu nedeniyle bir hayli kolaylaşmıştır.

Doç. Dr. Erkan Tural

Page 8: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

VII

����������

Başlarken … 1940’lı Yıllar

“Yeni Bir Kıymetler Nizâmı Yaratmak!”

“Yeni Bir Kıymetler Nizâmı Yaratmak!” .............................................................................. 3Türkiye için Muhteşem Bir Gelecek … .............................................................................. 3Sermaye ve Teknisyen Temini … ........................................................................................ 9Birleşmiş Milletler Bayrağı Devralıyor… .......................................................................... 13Kamu Yönetimi Enstitüsü Fikrinin Doğuşu ...................................................................... 17Rasyonalizasyondan O-M’ye Kamu Yönetimi ................................................................... 22Türk Eğitim Sisteminin Amerika’yı Keşfi .......................................................................... 27Kaynakça .......................................................................................................................... 33

1950’li Yıllar TODAİE Kuruluyor

TODAİE Kuruluyor ........................................................................................................ 37BM’nin “Genişletilmiş” Projesi ......................................................................................... 37TODAİE Kuruluyor … ................................................................................................... 39Ek 1’in Arkasındaki Grup: Mülkiye .................................................................................. 42Etüd Grubu ...................................................................................................................... 43Açılış Töreni ve Sonrası..................................................................................................... 49Ders Zili Çalıyor … ......................................................................................................... 52Uzman Raporlarına Göre İlk Günler ................................................................................ 54Ders Programı Yenileniyor ................................................................................................ 57Yabancı Uzmanların Sorunları ..........................................................................................Menderes Krizde, Arık TODAİE’de ..................................................................................Vuslat! Kanun Çıkıyor … ................................................................................................. 72Kaynakça .......................................................................................................................... 77Bölüm Sonu Ekleri .......................................................................................................... 78

Page 9: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

VIII

1960’lı Yıllar “Radikal Reorganizasyon İhtiyacı”

“Radikal Reorganizasyon İhtiyacı” .................................................................................. 125Demirkırat Planlama Kulvarında ....................................................................................Planlama, Kaçınılmaz Bir Zaruret! .................................................................................. 128İnönü Hükümetleri ve TODAİE .................................................................................... 132MEHTAP ...................................................................................................................... 138Devlet Teşkilatı Rehberi ..................................................................................................MEHTAP Sonrası .......................................................................................................... 141Prof. Arık’ın TODAİE’si: “Vazgeçilmez Bir Çalışma ve Düşünme Cihazı” .............................................................. 143Prof. Cemal Mıhçıoğlu Dönemi .....................................................................................Devlet Memurları Kanunu ve TODAİE ......................................................................... 149Amme İdaresi “Orta Doğu”da ........................................................................................ 151Amme İdaresi Bülteni’nden Dergisi’ne ........................................................................... 153TODAİE Yücetepe Yolunda ...........................................................................................İkinci On Yılın Sonu! ..................................................................................................... 157Kaynakça ........................................................................................................................ 159Bölüm Sonu Ekleri .........................................................................................................

1970’li Yıllar İdarenin Yeniden Düzenlenmesi

İdarenin Yeniden Düzenlenmesi ..................................................................................... 181İdari Reform Danışma Kurulu ve Raporu ....................................................................... 185TODAİE’nin Doğası ...................................................................................................... 189Yeni Çağ Yeni Program: KYUP’tan KYYLUP’a ...............................................................TODAİE Yücetepe’de ..................................................................................................... 193Sevk ve İdare Yüksek Okulu (SİYO) Açılıyor .................................................................. 195TODAİE Amblemi: Yazı Yazan Adam! ........................................................................... 198İnsan Hakları Merkezi Kuruluyor ................................................................................... 199O-M’nin Altın Çağı .......................................................................................................Yeni Genel Müdür: Prof. Gözübüyük ............................................................................Bir On Yılı Daha Bitirirken TODAİE ............................................................................Kaynakça ........................................................................................................................Bölüm Sonu Ekleri .........................................................................................................

Page 10: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

IX

Bitirirken … 1980’li Yıllar

Bürokratik Operasyon ve KAYA

Bürokratik Operasyon ve KAYA ..................................................................................... 219 ........ 222

Bürokrasi Operasyonundan KAYA Projesine ..................................................................Kamu Yönetimi Araştırma Projesi (KAYA)...................................................................... 233Bir Devri Geride Bırakırken: SİYO ve O-M Şubeleri Kapatılıyor.................................... 235Gözübüyük Dönemi Kapanıyor … ................................................................................ 238KYLUP Müfredatı ..........................................................................................................TODAİE Dünya’ya Açılıyor ........................................................................................... 241On Yılın Birikimi … ...................................................................................................... 242Kaynakça ........................................................................................................................ 243Bölüm Sonu Ekleri ......................................................................................................... 244

SONUÇ......................................................................................................................... 257

EKLER .......................................................................................................................... 259 .......................................................... 259

EK 2 .TODAİE Genel Sekreterleri (Umumi Kâtipleri) ............................................... ..........................................

Page 11: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF
Page 12: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

���������� !"#$�%��%�����&���'��'���%()�*�����'+,)%�����*)��./

Page 13: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

Bölüm Fotoğrafı: Muvafık - muhalif, tüm milletvekilleri Amerikan yardımına, ‘evet’ demişti (Ulus, 2 Eylül 1947).

Page 14: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

3

�&���'��'���%()�*�����'+,)%�����*)��./

TODAİE 50’li yılların başında kurulmuş olmasına karşın üzerinde yükseldiği değerler sistemi, II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra hâkim ülkeler tarafından ta-nımlanmıştı. Savaşın dışında kalan Türkiye, içinde bulunduğu ekonomik yokluğu ve uluslararası yalnızlığı aşabilmek için tercihini Amerika modeli yönünde kullandı. Kamu yönetimi, eğitimi ve enstitüleriyle bahsedilen değerler sistemine dahildi ve ter-cih sonrasında geleneksel yönetim adabına dahil edildi. Aşağıda ilk önce Türkiye’nin tercih aşamasına nasıl geldiği, ardından değerler sisteminin temel kurumları ve bura-dan hareketle kamu yönetiminin küresel anlamda popüler hale gelmesinin nedenleri araştırılacaktır.

�2��'(��'3'�� 56*���)��'��7���8��� 1

Türkiye’nin 40’lı yıllarına damgasını vuran olay, kuşkusuz tüm insanlığı bir kere daha avucu içine alan dünya savaşıdır. Genç Cumhuriyet, ilk badire sonrası düştüğü varlık-yokluk mücadelesinin taze hatıraları içerisinde elinden geldiğince İkinci Dünya Savaşı’nın tüm yakıcılığından kendini uzak tutmaya çalışmıştı. Cumhurbaşkanı İnönü ve savaş dönemi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hükümetleri, kararlılıkla tarafsızlık politikasının arkasında durmuş ancak bunun siyasal, toplumsal ve ekono-mik sonuçları, sonraki nesillerin kaderini azımsanmayacak ölçüde belirlemiştir. Öyle ki, 1929 ekonomik buhranı ve yurt içinde yarattığı koşullar ile II. Dünya Savaşı’nın ülkeye yüklediği maliyetin sadece ekonomik anlamda değil siyasi anlamda da kıyas kabul etmeyecek bir ölçekte olduğu ileri sürülmüştür (Pamuk, 2007: 280).

Bu süreçte, hem içeriden hem de dışarıdan devletin konumuna dair yükseltilen seslerin giderek artışı CHP’yi mevcut sistemi her bakımdan gözden geçirmek zorun-da bırakacak, bunda da ilk taviz henüz on yılını bile doldurmamış olan devletçilik ilkesinden verilecekti. İttihatçıların Türk burjuvazisi yaratma politikaları, benzer ens-trümanlarla ikinci savaş sırasında da uygulamaya geçirilmiş, Milli Korunma Kanunu2 ve Varlık Vergisi gibi sert kararların sakin sularında yerli sermayedarların palazlanma-sına çalışılmıştır. Savaş sonrasında söz konusu sanayici ve iş adamları, CHP politi-kalarını en ağır şekilde eleştiren kesimlerin sözcülüğünü üstlenirken, kapitalist dün-yanın ürettiği tüm slogan ve kurumların savunusuna soyunmuştur. “Dış yardımsız kalkınmanın imkânsızlığı” veya “Bretton Woods ruhuna ve esaslarına uymak” gibi cümlelerin muhalif basında, uluslar arası pazarlıklar sonrasında CHP kurultaylarında

1 40’lı yılların sonundan itibaren Türkiye’deki yatırım imkânları ve hukuki yapıyla ilgili yabancıları aydınlatmaya çalışan pek çok kitap-broşür yayınlanmaya başlamıştır. Onlardan bir tanesi de eserinin sonunu bir mesajla tamamlayan Cenani Bey’di, “The author feels that there is a marvelous future for Turkey” (Cenani, 1954: 122).

2 Korunma Kanunu ile yerli sermayenin hammadde temini ve kar maksimizasyonu bir anlamda devlet garantörlüğüne alınırken, mecburi çalışma süreleri 13 saatin üzerine çıkarılmıştır (Küçük, 1978: 247-248).

Page 15: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

4

ve en nihayetinde müzakere sonuç açıklamalarında görülmeye başlanması, yakın ge-lecekte yaşanacak baş döndürücü gelişmelerin eşiğinde bulunulduğunu göstermek-teydi.

Ülkemizi de kısa sürede etkisi altına alacak “büyük dönüşüm”ün kilometre taşla-rı, Normandiya çıkartmasından sadece üç hafta sonra, yani savaşın en kanlı aşaması-nın arifesinde atılmaya başlamış, savaş sonrasının ekonomi-dünyasının mühendislik faaliyetlerinin açılış kurdelesi, büyük bir sessizlik ama özenli bir planlamayla kesil-miştir. Toussaint’nin “o” akşamı betimlemesi bu bakımdan kayda değer zarifliktedir;

“30 Haziran 1944 akşamı, Washington ve Atlantic City’den iki özel tren kalktı. Bu iki tren ağzına kadar “şık ve kibar” takım elbiseli erkeklerle (çok az sayıda kadın vardı) doluydu. O kadar çok değişik Avrupa dillerinde iletişim kuruyorlardı ki, yerel gazeteciler onlara “raylı Babil Kulesi” yakıştırması yaptılar.

Yolculuk, New Hamshire’in görkemli dağlarında bulunan Bretton Woods’aydı. Burada Birleşmiş Milletler Finans ve Para Konferans’ına katılacaklardı.

Bu kırk dört ülkenin buluşması, Başkan Franklin D. Roosevelt tarafından ayar-lanmıştı. Amaç, savaş sonrası için, yeni uluslararası ekonomik düzenin kurallarını be-lirlemekti.

Açılış töreni, bir kaç yüz delegenin sığabileceği Washington Otelinin balo salonun-da yapıldı. Konferans Başkanı ve ABD Maliye Genel Sekreteri Henry Morgenthau, Roosevelt’in hoş geldiniz mesajını okudu. Morgenthau’nun açılış konuşması toplantı-nın havasını yansıtmakla birlikte içeriğini de açıklıyordu. Toplantı, “dinamik bir dün-ya ekonomisinin kurulmasını ve bütün ulusların bu ekonomik düzende barış içinde potansiyellerini değerlendirmesini, sonsuz doğal zenginliklerin var olduğu dünyadaki maddi gelişmenin meyvelerinden daha çok faydalanmaları”nı amaçlıyordu.

Konuşmasını şöyle bitirdi: “Size sunulan şans kanla satın alındı, ortak bir gelecek için kararlılığımızı göstererek onu onurlandıralım” (Toussaint, 1999: 151).

Türkiye, temelleri 1944 ilkbaharında atılan ekonomi-dünya’nın bu yeni siste-mine 1946 sonbaharında parasını pul haline getirdiği devalüasyon kararıyla dâhil oldu. Altı maddeli yasayla paranın değeri % 116 ölçüsünde düşürülürken, kararın (7 Eylül 1946: Bir Türk Lirası 1.28 dolardan 2.80’e devalüe edildi!) savunusu, daha bir ay önce iktidara gelen Başbakan Recep Peker tarafından yapılmıştır. 1935 yılın-da “Liberalizm, vatan hainliğidir!” yorumunda bulunup, İstanbul Üniversitesi’nde “Devletçilik” dersleri veren Peker’in devalüasyon açıklaması tüm bunların reddiye-siydi; “[S]istemi değiştirmemiş olsa idik, dünya ticaret nizamı içinde ister istemez tecrit edilmiş bulunacaktık”. CHP Meclis Grubunun aynı sıralarda yaptığı yazılı bildiriyse yorum gerektirmeyecek şekilde Ankara’daki yeni hedef ve ideolojiyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermişti; “ ... diğer taraftan Bretton Woods ruhuna ve esaslarına şimdiden uyarak dünya ticaretine sağlam bünye ve normal usullerle katılabilmek yolundaki hede-fimize varmak için ...” (Bila, 1999: 395-396).

Page 16: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

5

Resim – Gazeteler, paradaki değer kaybını vatandaş değil, piyasa açısından yorumlamışlardı.

İktidar partisinin finans konularında sergilediği beceriksizliklere eklenen son hal-ka ile 1938’de 100 olan hayat pahalılığı indeksi 1946 yılında 412.9’a yükselmişti. 1 Kasım’da parlamentonun yeni dönem açılışında Cumhurbaşkanı İnönü konuş-masının neredeyse tamamını ekonomi konularına ayırmıştı. Türkiye’nin adeta zorla borçlandırılma süreci böyle başlamıştı.

Çok partili sistemin ilk yılında CHP’li yetkililerden gelen açıklamalar, her haliyle değişim baskılarının ne kadar sert olduğunu gösteriyordu. Ancak herhalde kimsenin tahmin edemediği konu, tek parti hükümetinin buna ne kadar kolay uyum sağ-layabileceğiydi. Dümenini “ulus kurmak”tan günün yükselen değeri, “kalkınma”ya doğru kıran Peker hükümeti, iktisadi politikalarını açıklamak için normal programı-nın dışında ek bir kitapçık yayınlamış, ülkenin maddi şartlarından, sanayicilerin iki-yüzlülüğüne (!) ve hatta Demokrat Parti’nin ekonomi programına değin alışılmadık bir üslupta meseleleri ele almıştı. Program her ne kadar, yılda kişi başına, “6 metre pamuklu, 75 santim yünlü, bir çift ayakkabı ve beş kilo şeker” düşen bir Türkiye için devletçiliğin gereklerini ileri sürmekteyse de (Tökin, 1946: 29), dönemin hükümet yanlısı gazetesi Ulus, Peker kabinesinin ekonomi politikasının satır aralarını çok açık şekilde okuyucularıyla paylaşmıştı, “[Y]eni hükümette, CHP programındaki devletçilik esasının çerçevesi içinde kalmak kaydıyla serbestçi görüş ve tedbirlere doğru bir eğilim sezmemek mümkün değildir. Yeni hükümetin serbestlik kurma ve ferahlık getirme yolun-daki kararı, programın her noktasında kendini gösteriyor” (Bila, 1999: 118).

“Serbestlik kurma ve ferahlık getirme” düşünceleri, çok daha sistemli bir şekilde ertesi yıl da devam etti. Hatta CHP’nin 1947 Kasım’ında toplanan büyük kurultayı; tartışmaları, konuşmaları, tasfiyeleri ve kararlarıyla her bakımdan tarihe geçmiştir (C.H.P. Yedinci Büyük Kurultayı, 17.11.1947). İstiklal marşımızı ilk defa TBMM’de seslendiren Hamdullah S. Tanrıöver’in durum tespiti manidardır; “Aziz arkadaşlarım bir noktaya da dikkatinizi çekiyorum. Silah yardımı ... Onun nereden geldiğini gördük.

Page 17: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

6

Sonra şefkat yardımı vardır. Onun da en fazla nereden geldiğini görüyoruz. Amerika bize yalnız bunu mu veriyor, bundan başka bir şey vermiyor mu ? Harbin silahlı kısmı bitti. Arzın üzerinde karanlıklar var. Milletler hâlâ yeis içinde. Milletler hâlâ yarına en-dişeyle bakıyor. Işık nereden geliyor. Bu ışığın bir menbaı var. Amerika’dan geliyor. Ümit nereden geliyor. Amerika’dan geliyor, güven nereden geliyor, Amerika’dan geliyor”. Vakt-i zamanında İstiklal Marşı yarışmasına katılan ve harf reformu sırasında sergilediği destekle hatırlanan bir başka CHP vekili Muhittin Baha Pars Bey ise kurultayda “ışı-ğın geldiği menba”ya değinirken, hidayet rüzgârları estirmiştir; “Bugün bu büyük mil-letin insanlara yaptığı yardımı hatırlayıp teşekkür ederken, peygamber gibi temiz ve ku-sursuz Roosevelt’i ve onun halefi olan kıymetli devlet ve millet adamı Truman’ı hürmetle selamlar ...” (Bila, 1999: 113). Kurultay sonucunda açıklanan parti programının VI. bölümü “Mali Politikamız” başlığını taşıyordu ve 72. maddede önceki yıl gerçekleş-tirilen devalüasyona ve sergilenen iradeye atfen, “Milli paranın satın alma gücünde esaslı bir kararlılığı sağlamağı gerekli sayarız” ifadesine yer verilmişti. Aynı bölümün 77. maddesinde, “Milli ekonominin ve yurt bayındırlığının çabukça geliştirilmesini sağ-lamak için kısa ve uzun süreli iç ve dış borçlanmalardan faydalanmayı uygun buluruz” denmekteydi (CHP Yedinci Büyük Kurultayı, Birinci Birleşim, 17.11.1947, s. 431).

Resim – Amerikan Yardımı, Hayırlısı Olsun!

46 yılında, “milli paranın satın alma gücü”nü, “peygamber gibi temiz ve kusur-suz Roosevelt” tarafından belirlenen sisteme kurban eden CHP, 1947 yılında da ilk dış borç serüvenine girişmişti. Borç bulmak için savaşzede Avrupa ülkelerinin ka-pılarını çalan iktidar partisi, verilen olumsuz yanıtlar karşısında yönünü Marshall yardımlarından pay almayı umduğu A.B.D’ye çevirmişti. Yaşanan dönüşüm o kadar hızlı gelişiyordu ki, hazırlanan kalkınma planları (bunlar bir bakıma borç almak için sunulan teminat mektubuna benzemektedir!), daha açıklandıkları yıl tedavülden kaldırılıyordu (Tekeli-İlkin: 1981: 5-14). Örneğin 1946 yazında açıklanan “İvedi Sanayi Planı” bir yandan sanayi hamlesinin gerekliliğine vurgu yaparken, diğer yan-da geniş ölçekli borçlanmaya methiyeler düzmekteydi (Hershlag, 181). 19. Yüzyılın başlarından itibaren Türk bürokrasisini sanayi yerine ticari tarıma yönlendirmeye çalışan Batılı çevreler, plan açıklanır açıklanmaz getirdikleri sert eleştirilerle planın hayata geçme şansını ortadan kaldırmışlardır. Öyle ki ertesi yıl gelmeye başlayan Amerikalı inceleme heyetleri, yapılan eleştirileri hatırlatırcasına Türkiye’nin öncelikli olarak liman ve yola ihtiyacı olduğunu söylemişlerdi (Amerikan İktisadi Heyeti’nin

Page 18: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

7

Tetkikleri, Cumhuriyet, 15.6.1947). Bundan sonra hazırlanacak planlarda sanayileş-menin bahsi neredeyse geçmezken, yol yapımı, iletişim, enerji ve eğitim reformları dış borç teşvikleriyle beraber ele alınan konular arasında yer alacaktır.

Resim – Marshall yardımıyla beraber pek çok Amerikalı sima basının gözdesi haline gelmişti. İktisadi İşbirliği Türkiye Özel Misyonu Başkanı M. Russel Dorr ve eşi gibi.

Günün basını tarafından “Anglosakson dünyayı kazanmak için yapıldığı” söylenen 1946 devalüasyonunun semeresi, 11 Mart 1947’de alınmış ve Türkiye; Uluslar ara-sı Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (IBRD) ve Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü (OEED) üyeliğine kabul edilmiştir. Kabul imzalarının atılmasının hemen ertesi günü, Ankara bürokrasisinin gayreti Başkan Truman tarafından da takdir edilerek 100 milyon dolarlık yardım, kongrenin onayından geçirilmiştir. Aynı günlerde Türk firmalarına yardım için “Amerika iş âleminin” harekete geçtiğini yazan Cumhuriyet gazetesi, aynı sayfada İşçi ve İşveren Sendikaları Kanunu”na grev hakkının konulma-dığını haberini vermekteydi (Cumhuriyet, 16.3.1947). Yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi için ilk teşvik yasası 1947 Mayıs’ında meclisten onay alırken, çetin savaş şartlarına rağmen 1930’dan beri sürekli fazla veren dış ticaret dengesi 1947’de ilk defa bozulmuş ve bu tarihten sonra sürekli açık vermeye başlamıştır. Ekzen’in tespitleri bu anlamda son derece önemlidir: “1947 yılından başlayarak ithalatın çok hızla büyüdü-ğünü görmekteyiz. 1947 yılı aynı zamanda Kambiyo Kontrolü rejimi içinde Türkiye’nin dış borçlanma sürecinde yeni bir yapının ortaya çıkmaya başladığı yıl olarak bir anlam-da “milat”tır. Bu süreç, “uluslararası yeni iş bölümü içinde Türkiye’ye verilmiş rol” ile bağlantılı bir şekilde dış borçlanma yapısını ortaya çıkaracaktır. Türkiye’nin ilk dış kredi kullandığı 1927 tarihinden 1946 tarihine kadar toplam 20 yıllık dönemde kullandığı kredi miktarı 307 milyon dolar olmuştur. 1947-1950 arasında yeni dönemin başlangı-cında başta ABD olmak üzere IMF, IBRD ve Avrupa Tediyeler Birliği kaynaklarından 4 yıl içinde 110 milyon dolar dış kredi kullanmıştır” (Ekzen, 2008: 397).

Page 19: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

8

Tablo. Türkiye’nin Dış Ticareti 1939-1955 (milyon dolar)

Yıllar İhracat İthalat Fark1939 99.6 92.5 7.1

1940 80.9 50.0 30.9

1941 91.1 55.3 35.8

1942 126.1 112.9 13.2

1943 196.7 155.3 41.4

1944 177.9 126.2 51.7

1945 168.3 97.0 71.3

1946 214.6 118.9 95.7

1947 223.3 244.6 -21.3

1948 196.8 275.4 -78.8

1949 247.8 290.2 -42.4

1950 263.4 285.7 -22.3

1951 314.1 402.1 -88.0

1952 362.9 555.9 -193.0

1953 396.1 532.5 -136.4

1954 334.9 478.4 -143.5

1955 313.3 497.3 -184.3

Tabloda da görüleceği üzere 1947 yılında Türkiye, Kurtuluş Savaşı’yla tarihe gö-mülen bağımlılık ilişkilerine iktidar partisinin “kalkınma” sloganları eşliğinde yeni-den sürüklenmiştir. Süreç, ihracatı teşvik amacıyla paranın devalüe edilmesi, yaban-cı sermayeyi teşvik kanunu, uluslararası sermaye kuruluşlarıyla yapılan ortaklıklar, 1946 CHP iktisat programında, “geniş ve milli ölçüde davaları” kavramaktan uzak bulunan tüccarlarla 1948 İstanbul İktisat Kongresi’nde “iktisadımızı doğru yola çe-virmesi” amacıyla (Cihad Baban, Tasvir, 21 Kasım 1948) el sıkışılmasıyla sonlandı-rılmıştır (Dik, 2009: 970-1).

Eski Çalışma Bakanı Sadi Irmak, 1947 yılı sonlarında Ulus gazete-sinde yayınlanan bir dizi makalede partisindeki dönüşümü izah etme-ye çalışmıştı. Irmak’ın bu bağlamda yaptığı, “yeni şartlar, Parti içinde yeni bir kıymetler nizamı yaratmaktadır” açıklaması, günün gelişmeleriyle be-raber düşünüldüğünde anlam kazan-maktadır (Ulus, 9.10.1947). Dünya Savaşı’ndan hemen sonra uluslararası ilişkileri belirleyen ABD - Rusya çekiş-mesinde -maruz kaldığı Rus tehdidiyle-

Page 20: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

9

Türkiye’deki CHP hükümeti tüm kuruluş ilkelerini çiğnercesine ABD müttefikliğini kazanmaya çalışmıştı. Bu uğurda iç siyasette başlattığı çok partili hayat aşamasında da DP’nin arkasında kalmamak için önceki yıllarda uygulamaya koyduğu yapısal reformların -çiftçiyi topraklandırma, köy enstitüleri gibi- neredeyse hepsini askıya almıştı. İktidar partisi milletvekillerinin düşüncelerine bakıldığında sert esen liberal rüzgârların nedenleri daha iyi anlaşılmaktadır.

1949 yılında Günaltay hükümetinde başbakan yardımcılığına getirilecek olan CHP milletvekili Nihat Erim, tuttuğu günlüğe sadece o günlere ait değil, tarihe ge-çecek notlar düşürmüştür. Söz konusu Amerikan yardımı lehine Meclis’te partilileri son derece hoşnut eden bir konuşma yaptığını belirten Erim, hemen aynı sıralarda Amerika’nın bağımsızlık günü için verilen resepsiyonda Ankara büyükelçisi Wilson’a “teknik yardım” hususundaki düşüncelerini aktarmıştır;

“Ben dedim ki: “Amerika’yı gördüğümden beri iki memleket birbirini daha yakından tanıdığı takdirde çok verimli münasebetler kurulabileceğini düşünüyo-rum. 1945’te Amerika’dan memlekete döner dönmez herkese aynı şeyleri söyledim. Kendimizi Amerikalılara tanıtırsak muhtaç olduğumuz sermaye ve teknisyeni temin ederiz” dedim. “Ne mesut bir gelişmedir ki iki sene zarfında hadiseler o tarzda inkişaf etti ki şimdi iki memleket arasında sıkı bir menfaat beraberliği vardır. Bu askeri heyet gibi birçok heyetler gelmesini temenni etmekteyim. Benim şahsi fikrim odur. Türkiye için en tehlikesiz dostluk Amerikan dostluğudur. Rusya ile İngiltere ile dostlukta bazı tehlikeler, bazı macera ihtimalleri vardır. Hâlbuki Amerika bizden çok uzaktır ve onun bu bölgedeki menfaatleri umumi dünya muvazenesi menfaatleridir” (Erim, 2005: 160).

Erim’i “mesud eden” teknik yardım konusu daha sonra, içinde TODAİE’nin de bulunduğu siyasi, ekonomik ve kurumsal pek çok gelişmeyi doğuracaktı. Teknik yar-dımın en önemli adresi kuşku yok ki, Amerika’ydı ancak bu konuda bir diğer adres de Birleşmiş Milletler’di. Önce Amerika sonra Birleşmiş Milletler hayırhahlığını ele alacak ve oradan da TODAİE’nin kuruluş sürecine geçeceğim.

���)�(��:������';(�����)'�'�

Savaş sonrası Türk basınına en çok haber olan iki karakter ABD başkanı Truman ve dışişleri bakanı Marshall idi. Altına imzalarını attıkları projelerle sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada Amerikan hayranlığının başlamasına neden olmuşlardı. Marshall planıyla başlayan yardım programı Amerika için bir ilk değildi, daha öncesinde ben-zer yardım programları özellikle Latin Amerika kıtasına yönelik şekilde uygulanmış-tı. Savaş sonrasının yeni dünyasında kendi yanında toplanan ülkelere destek vermek amacıyla ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, 1947 Haziranında yaptığı konuş-mada, Avrupa ülkelerinin bir örgüt çatısı altında toplanmaları halinde kendilerine destekte bulunabileceklerini söylemişti. Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Ödeme Birliği’nin kuruluşuna Amerikan Kongresince kabul edilen 3 Haziran 1948 tarihli Dış Yardım Kanunu eşlik etmiştir. Yardımların organizasyonu için her Amerikan büyükelçiliğinde bir genel müdürce temsil edilen İktisadi İşbirliği İdaresi

Page 21: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

10

(ECA – Economic Cooperation Agency) kurulmuştu. Ülkelere yapılacak yardı-mın koşulları söz konusu yetkili tarafın-dan hazırlanıyor ve 12 Temmuz 1947’de Ankara’da geniş bir gazeteciler ordusu önünde yapıldığı üzere Dışişleri Bakanı ve Amerika Büyükelçisi arasında imzala-nıyordu.

Yardımın içeriği daha ilk günlerden teçhizat yardımından teknik bilgiye doğ-ru kaymış ve ihtiyaç alanlarında uzman kişilerin bulunması için daha aynı yıl içe-risinde ECA’nın Washington merkezinde bir teknik yardım şubesi ihdas edilirken, aynı şekilde tüm büyükelçiliklerde ilgili birimler kurulmuştu. Marshall yardımı 1951 yılında raf ömrünü tamamlarken, adı geçen şube o kadar faal bir iki yıl ge-

çirmiştir ki, söz konusu süre zarfında programa alınan 17 ülkeye 500’ün üzerinde teknisyen gönderilmiş, eski kıtadan da yaklaşık 5000 kişiye ABD’de staj imkânı sağ-lamıştı.

“Dördüncü olarak, teknik ve sınaî gelişmemizin neticelerini az gelişmiş memleket-lerin kalkınma ve gelişmelerinde faydalı kılacak cüret isteyen, yepyeni bir programa girişmeliyiz”.

Page 22: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

11

20 Ocak 1949’da Amerikan Başkanı Truman tarafından yapılan konuşma, hem Marshall Planından sonra Amerika’nın dünya liderliği yolundaki yeni hamlesini hem de Birleşmiş Milletlere biçilen misyonu ortaya koyması bakımından önemliydi. Uzun konuşmanın, “dördüncü nokta” olarak ayrılan bölümünde Truman, “sınai ve teknik metodları geliştirmede milletler arasında temayüz eden” ABD’nin Prometeus ro-lüne dikkat çekerken, söz konusu teknik yardımların dağıtımının Birleşmiş Milletler (ve onun alt kuruluşlarının) aracılığıyla yerine getirileceğini söylemişti.

Resim - Truman, meşhur “dördüncü nokta” açıklamasını yaparken, 20 Ocak 1949

Amerika’nın yeni hedefleri kadar kapsamlı kurumsal adımlar, Milletlerarası Kalkınma Kanunu’nun 5 Haziran 1950’de Kongre tarafından kabul edilmesinden hemen sonra başlatıldı. Kongre’nin sıkı denetiminde Dışişleri bünyesinde oluşturu-lan Teknik İşbirliği İdaresi (Technical Cooperation Administration), üç yıl sürecek idari ömründe Yakın Doğu, Asya, Afrika ve Latin Amerika’da aynı ECA gibi bu kıta-lardaki büyükelçiliklerde örgütlenmiş, anlaşma imzaladığı 32 ülkeye Kongreden aldı-ğı 20.6 milyon doları sarf ederek (% 55’i Latin Amerika’ya olmak üzere) Amerika’nın gelecek on yıllarda üzerinde çıkar mücadelelerine soyunacağı sınır çizgilerini belirle-mişti. 1.400 kişilik personelinin 684’ünü, uzman unvanıyla anlaşma ülkelerine gön-derirken, bu ülkelerden 862 kişiye burs vererek ABD’ye getirmişti. Ne tesadüftür ki, Türkiye’ye belletilmeye çalışılan tarım merkezli kalkınma programlarının bayraktar-lığını yapan TCA, anlaşma ülkelerine teşvik amacıyla verdiği projelerin neredeyse yarısını (178’den 78’ini) tarım konularında seçmeye dikkat etmişti.

Page 23: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

12

Resim – İmzalar, İmzalar … CHP döneminde başlayan Amerika’yla işbirliği/borçlanma anlaşmaları törenleri, DP döneminde de kesintisiz şekilde devam etmişti.

ECA ve TCA deneyimlerinden hareketle ABD, 1953 Ocak’ında iktidara gelen Başkan Eisenhower döneminde yardımlar konusunda kendi içinde koyduğu sınır-landırmaları (silah, teknik, gıda gibi) kaldırmış ve Savunma Bakanlığı içerisinde kur-duğu Dış Faaliyetler İdaresi (Foreign Operations Administration - FOA) birimiyle Avrupa, Yakın Doğu, Asya, Afrika ve Latin Amerika’da oluşturduğu bürolar ve gön-derdiği görevlilerle eskisinden çok daha geniş şekilde tanımlanmış bir alanda faaliyet göstermeye başlamıştır. Söz konusu yapılanmadan iki yıl sonra ABD, FOA’nın faa-liyetlerini aniden durdurmuş, eski sınırlamalarına/çekincelerine yeniden dönmüş-tür. Öte yandan Dışişleri Bakanlığı’nda kurduğu Milletlerarası İşbirliği İdaresi’yle (International Cooperation Administration - ICA) ECA ve TCA geleneğini devam ettirmiştir. Kuruluş programında yer alan, “ … kaynaklarını geliştirmek ve çalışma ve hayat şartlarını ıslah etmek için uğraşan iktisaden az gelişmiş memleketler halkına yardım etmek” ilkesi gereğince örneğin Ankara Siyasal Bilgiler Okulu ile imzaladığı protokol karşılığında “amme idaresi” alanında her yıl belli sayıda öğretim üyesini New York Üniversitesi’nde ağırlarken, aynı şekilde bu üniversitenin ilgili alanlarında çalışan akademisyenleri de Ankara’da misafir öğretim üyesi olarak görevlendirmişti (Adolfson, 1958: 232).

Amerikan Teknik Yardımı

1948-1958 (milyon dolar)

1958 (milyon dolar)

İran 327.6 11.4Irak 16.1 2.8İsrail 307.3 23.9Mısır 60.9 0.8Türkiye 689.4 71.7Yunanistan 911.0 15.7

Page 24: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

13

�'����)'�� '���*������(��<%��:���%(=�

Birleşmiş Milletler, yukarıda da be-lirttiğimiz üzere kendi kararıyla değil, Amerika’nın geri planda kalmayı ter-cih etmesi üzerine, özellikle 1950’ler-den itibaren nazım rol oynamaya sevk edilmiştir. BM’nin yardım çalışmaları, sonrasında kendi bünyesinde eritece-ği UNRRA (United Nations Relief and Rehabilitation Administration - 1943) kanalıyla, daha savaş yıllarında başlamıştı. Aynı şekilde teknik yardım alanında da savaştan hemen sonra ça-lışmalara girişilmiş, örneğin 1947 yılında 9 ülkeye 24 uzman gönderilmişti (United Nations Technical Assistance (Bundan sonra UNTA), 1953: 4).

BM teknik yardımları meşruiyetini kuruluş yasasındaki, “toplumsal ilerlemeyi ve daha büyük bir özgürlük içerisinde yaşam standartlarını iyileştirmek için teşvik etmek” ifadesinden almaktaydı. Bu hedeflere ulaşmak için Uzakdoğu, Asya ve Avrupa ülke-lerinde yardım komisyonları oluşturulmuş ancak kutlu bir tesadüf olarak ilk yardım teşkilatı, ABD’nin de ilgi alanına giren Latin Amerika’da ihdas edilmişti. 1947 yılın-da belirlenen alanlarda Venezüella’ya gönderilen teknik yardım ekipleri, Haiti’nin isteği üzerine ertesi yıl da bu ülkeye (ancak daha küçük gruplarda) yönlendirilmiştir (UNTA, 1953: 2). 1949 yılında BM yardım bütçesini genişletirken, teşkilata bağ-lı ILO, FAO ve UNESCO gibi kurumlar, 1950’de Bolivya hükümetinin çağrısıyla ülkenin ihtiyaç ve kaynak envanterini çıkarmışlardı (Report of the United Nations Missions of Technical Assistance to Bolivia, 1951). Çalışma sonrasında BM, çeşitli ülke uzmanlarından oluşan memurların istihdamı koşuluyla gereken yardımları yap-mayı kabul etmişti. Protokol,1 Ekim 1951’de imzalanmış ve yirmi iki ülkeden çeşitli sayıda (kamu maliyesi, bankacılık ve para sistemi, sosyal yardımlaşma, bayındırlık ve ulaşım ve kamu yönetimi alanlarında) uzman, üç beş yıl arasında değişen sürelerle Bolivya’ya gönderilmiştir (UNTA, 1953: 3).

BM, Bolivya projesinde yine Amerika örneğinden aşina olduğumuz bir teşkilat-lanmaya gitmiş hem kendi içerisinde söz konusu ilişkileri yürütmek üzere genel sek-retere bağlı bir temsil bürosu oluşmuş hem de ihtiyaç halinde doğrudan ulaşabileceği Bolivya başkanına bağlı bir temsilciliğin kurulmasını şart koşmuştu (1952).

Truman’ın “dördüncü nokta” nutkunu takiben BM bünyesindeki bu anlamlı büyüme, savaş sonrası bağımlılık ilişkilerinin değişen çehresini yansıtmaktaydı. BM Genel Konseyi’nde yardımlara dair alınan kararlarda bu bağlantı resmen ifade edil-miş, örneğin 1948 yılında kabul edilen 198 sayılı kararla az gelişmiş ülkelere yönelik yardımların artırılması ve hızlandırılmasının “dördüncü nokta” kararları çerçevesin-de yerine getirilmesi gerektiği belirtilmişti (UNTA, 1953: 9).

Page 25: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

14

Bütçenin genişletilmesi kararı, Teknik Yardım İdaresi’nin sadece ekonomi alanın-da değil, toplumsal ilerlemeye katkı yapacak her alanda faaliyetlerini genişleteceği kararıyla çakışmıştır (karar 58) (UNTA, 1953: 5). BM yayınladığı propaganda kitap-çıkları ve açıkladığı istatistiklerle de büyük yerden gelen emri hakkıyla yerine getirdi-ğini göstermiştir. Buna göre, programın ilk beş yılı içerisinde (1947-51), 52 ülkeden 771 kişiye çeşitli alanlarda (sosyal yardım, aile ve çocuk sağlığı, konut kazandırma ve şehir planlama gibi) burslar verirken, istekte bulunan ülkelere (çalışma konuları yukarıdakilerle neredeyse aynı olan) 77 uzman göndermişti. 1951-52’de dünyanın çeşitli köşelerinde 11 seminer düzenlemiş ve 48 ülkeden toplam 179 bursiyer ve kursiyeri ABD’deki etkinliklere dâhil etmişti (UNTA, 1953: 6).

1949, BM teknik yardım politikası bakımından tam bir dönüm noktası olmuş, teşkilatın yardım çarkları daha hızlı işlemeye başlarken, az gelişmiş ülkeler, BM’nin yardım yapacağı alanlar hakkında yoğun şekilde bilgilendirilmeye başlanmıştı. Az gelişmiş ülkelere yönelik olarak birbiri ardına düzenlenen toplantı ve seminerler, glo-bal markaların ürün tanıtımlarını andırmaktaydı. Aynı yılın Kasım’ında söz konusu aktiviteleri sürekli hale getirmek için ayrı bir bütçe oluşturulması kararı alındı. Ertesi yıl ise (1950) söz konusu yardımların özel bir bütçe çatısı altında toplanması daha uygun bulundu (UNTA, 1953: 4).

1920’lerin “Cemiyet-i Akvam”ının etkisizliği ve ömrünün kısalığı, 1940’ların BM’si düşünüldüğünde daha anlaşılır hale gelmektedir. Dünya liderliğine oynayan bir devletin tüm desteğinden sonuna kadar faydalanan BM, bağımsızlığını yeni ka-zanmış yüzyılların sömürüsünün ağırlığından cılızlaşmış yeni ülkelerin tüm umutla-rını ve hayallerini kendi gelişme projeleriyle harmanlamıştır. Çok kısa sürede ulaştığı büyük başarı üzerine 4 Mart 1949 tarihinde çıkardığı 180 numaralı kararla BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, genel sekreterden muhtevası daha genişletilmiş kap-samlı bir faaliyet raporunun hazırlanmasını istemiştir. Genel Sekreter bunun üzerine BM kurumlarına ve ekonomik kalkınma üzerine çalışan ajanslara ortak bir rapo-run hazırlanması çağrısında bulundu. Rapor hazırlanırken ABD temsilcisi, yapılan yardımların esenliği için ülkelerinin ön plana çıkarılmamasını bir kere daha hatır-latma ihtiyacı hissetmiş ve çalışmalara uluslararası bir hava verilmesi adına oluştu-rulan komisyona; “Uluslararası İşçi Örgütü (ILO), Eğitimsel, Bilimsel ve Kültürel Organizasyonu (UNESCO), Dünya Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Sivil Havacılık (ICAO), Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IMBRD), Uluslararası Mülteciler Örgütü (IRO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) temsilcilerinin alınması kararlaştırılmıştı (UNTA, 1953: 10).

Komisyonca hazırlanan taslak temelinde Genel Sekreter ve uzman ajansların idare müdürleri, 18 Mayıs 1949’da yaptıkları toplantı sonrasında ortak bir rapor yayınlamışlardı. “Ekonomik Kalkınma için Teknik Yardım: Uzman Ajanslar ve BM Tarafından Genişletilmiş Yardımlaşma Planı” raporu, ikiye bölünmüştü. I. Bölüm programın hedefleri ve yapısına, II. Bölüm’se ajanslarca görülecek hizmetlere ayrıl-mıştı. 16 Kasım 1949 tarihinde BM Genel Kurulundan onay alan rapor, yardım

Page 26: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

15

ilkelerini şu şekilde belirlemişti; - teknik yardım sadece ilgili ülkenin isteği üzerine ve bu ülkenin ihtiyaçlarına göre düzenlenecektir. - Uzmanlar teknik yeterlilikleri-ne göre ve ilgili ülkenin kültürel donanımına elverişli kişiler arasından seçilecektir. - Hizmetler, artan bir verimlilik hedeflenerek ve tüm halkın kullanımına en geniş şekilde sunulmak üzere planlanmalıdır. - Hükümetler teknik tavsiyeleri, hızlı bir şe-kilde hayata geçirmek için gerekli teknik, doğal ve finansal altyapıyı hazırlamalıdır. - Teknik servislerin maliyetinin bir parçası olduğu düşünülen hükümetler, ekonomik kalkınma için sürekli bir çaba göstermeli ve teknik yardımın sonuçları konusunda bilgilendirmede bulunmalıdır (UNTA, 1953: 11- 12).

Teknik yardımın finansmanı, üye ülkelerle beraber gerçekleştirilen Haziran 1950 ve Şubat 1952 tarihli konferanslarla şekillendirilmişti (UNTA, 1953: 13). 222 A (IX) sayılı karar gereğince genişletilmiş yardım programına kurumlar şu oranlarda destek vereceklerdi; BM (%23), ILO (%11), FAO (%29), UNESCO (%14), ICAO (% 1) ve WHO (% 22). IBRD ve IMF, programın destek ayaklarından olacak ancak özel bütçeye katkı sağlamayacaklardı (UNTA, 1953: 14).

Tablo. Teknik Yardım İdaresi’nin bölümleri (United Nations, Guide for Experts, 1 July 1953)

Genel Müdürlük ve Genel Müdür Yardımcılığı OfisiGenel Müdür … Hugh L. Keenleyside

Genel Müdür Yardımcısı … Gustavo Martinez CabanasExecutive Officer … Jan Van Wijk

Özel Ajanslarla İlişkiler … TAB, GA, ECO-SOC,Bileteral programmes … Norman G. Luker

İdari BölümMüdür: George W. Cadbury

Avrupa Masası

Müdür: Jean L. Mandereau & Maurice Milhaud

Burs Masası

Şef: Jacques G. Rapoport

Genel İdari Bölüm

Şef: Glenn E. Bennett

Ortak Bölümler İşe Alma Ofisi

Müdür: Wilfred P. Barrett (İkinci) Gordon Menzies Şef –

Paris: A. Dardeau Vieira

Mali Bölüm Şef: Preston W. Cox

Program BölümüMüdür … Arthur Goldschmidt

Ekonomik İlişkiler Memuru … Dwarkanath Gosh Sosyal İlişkiler Memuru … Charles H. Alspach

Asya ve Uzak Doğu Ofisi

Şef: Eleanor M. Hinder

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Ofisi

Şef: Taghi Nasr

Latin Amerika Ofisi Şef: Alejandro

Oropeza-Castillo

Kamu Yönetimi Bölümü

Müdür: Hubertus J. Van Mook

Asya-Afrika Bölümü Şef: Syed H. Ahmed

Latin America Bölümü Şef: Fernando C. Rivera

Araştırma, Eğitim ve Konferans Bölümü

Şef: Frederick J. Tickner

Birleşmiş Milletler Teknik Yardım İdaresi

BM Teknik Yardım Kurulu (TAB), 15 Ağustos 1949’da Konseyin 222 A (IX) sayılı kararıyla faaliyete geçti. Kurul, yukarıda sayılan ajansların müdürlerinden oluşmaktaydı. BM Genel Sekreteri veya temsilcisi kurula başkanlık ederken, 1952

Page 27: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

16

yılında daimi bir başkan atandı (UNTA, 1953: 15). Bakıldığında TAB, ne icrai ne de danışma organıydı. Tam tersine kendisini oluşturan ajansların hükümetlerin iste-ğini karşılayıp karşılamadığını kontrol eden bir üst yapı kurumuydu (UNTA, 1953: 18). Özellikle ajanslarla BM’nin faaliyetlerini koordine etmek amacıyla oluşturu-lan Teknik Yardım İdaresi (TAA – Technical Assistance Administration ) ise Genel Sekretere doğrudan bağlı bir bölüm şeklinde 31 Temmuz 1950 yılında faaliyetlerine başladı. İdarenin; Genel Kurul çerçevesindeki faaliyetlerin yürütülmesi (Karar 200 (III), ekonomik kalkınma için teknik yardımda bulunması (246 (III), kamu yöne-timi alanında eğitimler vermesi (418 (V) sayılı kararlarla hedeflenmişti (Vrancken, 1963: 19-21; UNTA, 1953: 20). Yeterli uzmanın bulunması BM’nin karşılaştığı en büyük sorunlardan bir tanesiydi. TAA’dan gelecek bu yöndeki şikâyetleri daha ba-şından bertaraf etmek için BM, Paris merkezli bir istihdam merkezi oluşturmuştu. Uzmanlardan gelecek raporlar BM genel müdürlükleri veya Cenova’daki BM merke-zinde incelenecek, ancak bu aşamadan sonra yardım isteyen ülkede faaliyetler başla-tılabilecekti. Yeni teşkilat ilk pratiğini 1950 Temmuzunda Libya’da gerçekleştirmiş, sonrasında da Fransa ve İngiltere’deki ilgili kurullar ihtiyaç konuları doğrultusunda Libya’yla işbirliği anlaşmaları imzalamışlardı (UNTA, 1953: 21).

TAA’nın önündeki tek sorun uzman yetersizliği değildi. Ancak herhalde en önemlisi az gelişmiş ülkelerde kurgulanacak modelin niteliğiydi. Kamu yönetimi çalışmalarının tam da bu sırada, günümüz anlamıyla ele alınması ve bizzat BM tara-fından teşkilatlandırılması herhalde tesadüf değildi. Bu kapsamda ortak bir kamu yö-netimi anlayışının geliştirilmesi için, 1948 yılında tartışmalar ve kurumsal çalışmalar başlatıldı. Teknik yardım sürecinde özellikle “kamu yönetimi” alanında karşılaşılan sorunları daha etkili şekilde çözüme kavuşturmak için Teknik Yardım İdaresi genel koordinatörü H.L. Keenleyside, özel bir komite oluşturmuş ve komite üyelerinden bir rapor hazırlamalarını istemiştir.

Hazırlanan raporda üzerinde ısrarla vurgu yapılan konu, BM’nin yönetiminde uluslararası bir kamu yönetimi enstitüsünün kurulmasıydı. Öneri, BM içerisindeki neredeyse her kesimin desteğini kazanmış ve hemen o yılın sonunda Genel Kurul’un onayından geçirilmişti (Aralık 1948 - bölüm III - Karar 246). 1950’de enstitünün hizmete girmesi için başlangıç olarak 16. 700 dolar, sonrasında ise 145.000 dolarlık bir bütçe yaratılmıştır. Aynı miktar tartışmasız bir şekilde 1951 ve 1952 yıllarında da korunmuştur. Merkezin çalışmaları, sonrasında diğer teknik ve ekonomik yardım fonlarıyla birleştirilmiştir. Enstitü’nün yayınladığı kitapçıklardan ilki manidar şekil-de, “Kamu Yönetiminin Teknikleri ve Standartları – Az Gelişmiş Ülkelerdeki Teknik Yardımlara Özel Atıflarla” başlığını taşıyordu. Kitapçığın daha giriş kısmında eserin, az gelişmiş ülkelerdeki kamu yönetimi anlayışının düzenlenmesine rehberlik etmesi amacıyla kaleme alındığı belirtilmekteydi. Etkili bir kamu yönetiminin kişi özgür-lüğü ile ekonomik-sosyal fırsatların bol olduğu demokratik rejimlerde bulunduğuna dikkat çeken kitapçık, söz konusu ilkelerin iyi bir idarenin temel şartları olduğunun altını çizmişti (Standards and Techniques of Public Administration - With Special Referance to Technical Assistance for Under-developed Countries, 1951: 9-10).

Page 28: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

17

Kamu yönetimiyle ilgili ilk seminer, 30 Ekim 1950 - 30 Ocak 1951 arasında “kamu personel idaresi” konusunda ve 19 üye ülkenin katılımcıları eşliğinde gerçekleştiril-miştir (UNTA, 1953: 6).

Çalışmamızın ana sorunsallarından biri olan “çağdaş kamu yönetiminin orta-ya çıkışı”na Türkiye ve TODAİE bağlamında tekrar dönmek kaydıyla amme ida-resi anlayışını yeniden yapılandıran ve Bolivya’da ilk tecrübelerini edinen BM’nin Türkiye’de TODAİE’nin açılışının da yer aldığı küresel faaliyetlerine kısaca bakalım.

��)5��>��*')'���;*'*2;2�?'��'�'��=<5�5

Resim – Türkiye Dışişleri Bakanı Köprülü: Türkiye BM teşkilatına sıkı sıkıya bağlıdır!

1950 Yaz’ında BM bir yandan Libya’daki incelemelerini sürdürürken, FAO, UNESCO ve WHO’dan gelen temsilcilerden oluşan bir komisyon Endonezya’da, bir başka teknik yardım anlaşmasıyla sonuçlanacak çalışmalar yürütmekteydi (UNTA, 1953: 21). 1952 Haziran’ında BM ve FAO uzmanları Pakistan’da bir inceleme ger-çekleştirilmiş, özellikle altyapı ve personel eksiklikleri konusunda hazırlanan ortak raporlarını aynı yılın sonunda hükümetin dikkatine sunmuşlardı (UNTA, 1953: 22). 1951 yılında BM’nin ilgisine mazhar olan tek Latin Amerika ülkesi Bolivya de-ğildi. 1951 Şubat’ında Kolombiya hükümeti ile imzalanan protokol, sene sonuna de-ğin pek çok BM uzmanının gelişine davetiye çıkarmıştı (UNTA, 1953: 22-23). Aynı yıl içerisinde bir başka BM heyeti El Salvador’da incelemelerde bulunurken, FAO uzmanlarınca desteklenen bir BM heyeti, 1950 Mart-Nisan aylarında Afganistan’da yürüttükleri çalışmaları daha da genişletmek amacıyla öncekilerden farklı teknik bir kadroyla 1951 Ekim’inde bu ülkenin yolunu tutmuştu. 1950-51 kışında Burma’daki (Myanmar) incelemelerini tamamlayan BM heyeti, imzalanan protokolle 15 uzma-nın bu ülkede görevlendirilmesini sağlamıştı (UNTA, 1953: 24-25).

Page 29: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

18

Resim – TODAİE’nin kuruluş sözleşmesine de imza atacak olan BM Teknik Yardım İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Cabanas, El Salvador’da (sol başta).

1951 yılında benzer faaliyetlerini Ekvator, Seylan ve Hindistan’da da yürüten BM (UNTA, 1953: 25), çalışmalarını ertesi yıl İran ve Somali’ye genişletmiş ve Yugoslavya’ya 29 uzmanını göndermişti. Yıl sonunda yayınlanan faaliyet raporu, BM’yi gururlandıracak rakamlarla doldurulmuştu. Rapora göre 1951 yılında 797 uzman, az gelişmiş 58 ülkede BM’nin bayrağını dalgalandırmaktaydı. Uzmanlardan 165’i BM, 65’i ILO, 271’i FAO, 109’u UNESCO, 32’si ICAO ve 155’i WHO tarafından görevlendirilmişti (UNTA, 1953: 26). Büyük bölümü Amerikan üniver-site ve kurumlarında kullanılmak üzere, Temmuz 1950 - Aralık 1951 arasında içinde Türkiye’nin de yer aldığı toplam 45 ülkeye 845 burs verilmişti (UNTA, 1953: 26-28).

Teknik Yardım İdaresi’nde bir süreden beri tartışılan ve artık olgunlaşan bir düşün-ce de ilk defa 1950’de hayata geçirilmişti. Ülkelere uzman gönderme gibi Amerika’da öğrenci ağırlamak da -her ne kadar ilgili hükümet desteği alınsa da- maliyetli, ma-liyetli olduğu kadar da etkisi görece dar politikalardı. Az gelişmiş coğrafyalarda tes-pit edilecek merkez ülkelerde kurulacak enstitüler kanalıyla hem maliyetler asgariye indirilebilir hem de ülkeler, kalkınma reçetelerini/tecrübelerini birbirleriyle daha sık bir şekilde paylaşma imkânı bulabilirlerdi (UNTA, 1953: 28). 1950 Sonbaharı’nda Pakistan’ın Lahor kentinde eğitim vermeye başlayan okul, bu düşüncelerle kuru-lan ilk enstitü olmuştur. Üç aylık dönemler halinde yoğun bir eğitim programına sahip olan okul, 10 Ekim - 15 Aralık 1950 (Uzak Doğu ülkelerinin idari ve teknik personeline) tarihlerinde kapılarını ilk öğrencilerine açmıştır. Özellikle tarım konu-sunda Asya ülkelerine önderlik ve koordinasyon sağlaması düşünülen enstitü; BM, Pakistan, FAO, IBRD ve ECAFE tarafından finanse edilmişti. Enstitüye 8 ülkeden 54 katılımcı iştirak etmiş ve kısa sürede elde edilen başarı üzerine Akdeniz bölgesi

Page 30: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

19

için Türkiye ve Latin Amerika bölgesi için Şili’nin benzer enstitüler için merkez se-çilmesi kararlaştırılmıştı.

Bu amaçla Türkiye’de TODAİE’nin de kuruluşuna öncülük edilen ilk mües-sese, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’nde açılan Kalkınma Projeleri İktisadî Tahlil Enstitüsü Akdeniz Yetiştirme Merkezi’ydi. Türk Hükümeti, BM, FAO ve IBRD’nin destekleriyle açılan Merkez, ilk bölgesel etkinliğini 1 Ekim - 31 Aralık 1951 tarihleri arasında Kıbrıs, İsrail, Malta, Portekiz, Türkiye, Tunus ve Yugoslavya’dan (7 ülkeden) gelen toplam 55 katılımcının eşliğinde gerçekleştirmişti.

Resim: BM Akdeniz Yetiştirme Merkezi’nin açılması şerefine çıkarılan pullar.

Açılış törenine ilgili kurumların bakanları, müsteşarları ve üst düzey yöneticileri-nin yanı sıra İktisadi İşbirliği Türkiye Özel Misyonu Başkanı Russel Dorr, FAO’dan Mordecai J. B. Ezekiel ve bir grup Amerikalı uzman katılmışlardı. Açılış konuşma-sında dönemin DP’li Ekonomi ve Ticaret Bakanı Muhlis Ete, “BM’nin kalkınma projelerinin iktisadî tahlillerini yapmak için yetiştirme merkezleri” kurduğunu, BM ile Türk hükümeti arasında imzalanan 1 Nisan 1951 tarihli Protokolle de Akdeniz havzasına hizmet vermesi için Merkezin kuruluşu için imzaların atıldığını söylemişti. Ete’nin üç madde de topladığı Merkezden elde edilecek faydalar ile BM’nin gayeleri arasındaki uyum dikkat çekicidir; 1- İktisadî plân ve programlarda uzmanlar bilgi ve deneyimlerini üst düzey yöneticilere en kısa zamanda aktarabilir. 2- Değişik ülke-lerden bu işlerle meşgul olan veya çalışacak olan kimseler, alanın uzmanlarından ve üstelik en kısa yoldan bilgi alıp, sorgulama imkânı bulabilirler. 3- BM’ce desteklenen merkez, aynı ilkelerle hazırlanmış programları kolayca incelemek ve kaynak yaratma olanağına da sahip olabilirdi (Ayın Tarihi, Ekim 1951).

Page 31: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

20

BM, Ankara’daki merkez açılışını organize ederken, benzer bir etkinliği de Seylan’da gerçekleştirmekteydi. 19 Eylül - 11 Aralık 1951 arasında 31 katılımcıyla düzenlenen seminer, BM, Seylan hükümeti ve WHO’nun destekleriyle toplanmıştı. 8 Ekim - 6 Aralık 1951 tarihleri arasında BM ve Mısır hükümetince finanse edilen Kahire’deki seminere 44 kişi katılmıştı. Aynı dönemde Türk hükümeti, BM ve onun alt kuruluşları ILO, WHO ve FAO’nun desteğiyle sosyal güvenlik sorunları üzerine 3-22 Eylül 1951’de İstanbul’da 16’sı Türkiye’den olmak üzere Yunanistan, İsrail, İran ve Suriye’den gelen toplam 32 kişinin katılımıyla bölgesel bir seminere imza atmış-tı. Galatasaray Lisesi’nde yapılan etkinlik, dönemin Çalışma Bakanı Nuri Özsan’ın açılış konuşmasıyla başlamıştı. Organizasyona vesile olan BM ajanslarına teşekkürle konuşmasına başlayan bakan, “sosyal adaletin” sağlayıcısı olarak gördüğü BM’nin “az gelişmiş memleketlere” yönelik ilgisini memnuniyetle karşıladıklarını belirtmişti (Ayın Tarihi, Eylül 1951). BM’nin Latin Amerika’daki merkezlerinden Şili de aynı günlerde bir başka organizasyona ev sahipliği yapıyordu. 25 Eylül - 20 Aralık 1951’de Santiago’daki eğitim merkezindeki seminer Şili hükümeti, BM, FAO ve IBRD’nin desteğiyle, 19 ülkeden 64 katılımcının katılımıyla toplanmıştı (UNTA, 1953: 29).

Resim – Çalışma Bakanı Özsan, ‘Azgelişmiş ülkelere yönelik ilgiden memnunuz’ (Zafer, 04.09.1951).

8 Ocak 1951’de Kosta Rika’nın başkenti San José’de FAO tarafından kurulan Latin Amerika Ülkeleri için Tarımsal İstatistik Merkezine 12 ülkeden toplam 30 temsilci katılmıştı. Söz konusu eğitim programı ABD ve Kosta Rika hükümetle-ri ve ABD’deki ajanslar ve BM kuruluşlarınca da desteklenmişti. Diğer seminerler arasında 4 Ağustos - 20 Eylül 1952 günlerinde BM, WHO ve Japon hükümeti ta-rafından Tokyo’da 30 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen seminer; 1952 Şubatında işçi denetleme sorunu üzerine 30 kişinin katılımıyla Hindistan Kalküta’da yapılmış-tır (UNTA, 1953: 30). Ayrıca Bolivya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Paraguay, Peru ve Venezüella’nın katılımıyla 28 Kasım - 15 Aralık 1951’de ILO, BM, WHO’nun katı-lımıyla sosyal güvenlik konusunda Peru Lima’da bölgesel bir seminer düzenlenmiştir (UNTA, 1953: 31-32).

Page 32: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

21

Resim – Türkiye üzerine hazırlanan kalkınma raporları, aynı şekilde diğer çevre ülkeler için de hazırlanıyordu.

Raporlardaki tek değişiklik, herhalde ülke isimleriydi. Currie Heyeti’nin Kolombiya’yla ilgili raporundan: “İnsanların yaşam kalitesi o kadar düşüktür ki, acil yardımın gerekmediği alan neredeyse yok gibidir” (Alacevich, 2009: 40).

İmza töreni ve modernleşmeye dair fotoğraflar BM’nin arşivine kaldırılıyordu. Yukarıdaki resimler Kolombiya’dan ama Türkiye’dekilerden farksız.

1-14 Temmuz 1952’de BM, FAO ve Lübnan hükümetinin ortak çalışması sonu-cunda Beyrut’ta ürün ve fiyat istatistikleri üzerine civar ülkelerden gelen 22 gözlemci ve temsilcinin katılımıyla bir çalıştay toplanmıştı.

BM, Lahor’dan sonra ikinci amme idaresi enstitüsünü Rio de Janeiro’da kurmaya karar vermiş, Brezilya hükümeti ve UNESCO’nun katkılarıyla çalışmalarını 1951 sonbaharında tamamlamıştı. Brezilya Kamu Yönetimi Enstitüsü, Kasım 1951’de orta ve üst düzey memur statülü 60 civarında öğrencisiyle eğitime başlamış ve 1952 Mart’ında ilk mezunlarını vermişti. Okul, lisans eğitiminin yanında 4 Şubat - 5 Mart 1952 tarihlerinde 20’si Brezilya’dan ve 20’si çevre ülkelerden gelen öğrencilere Avrupa ve ABD’li uzmanların denetiminde kısa süreli bir seminer açmıştı.

Hükümetlerin yaptığı çağrıların uzmanlardan gelen olumlu raporlarla kesişmesi üzerine BM, daha çok kamu yönetimi enstitüsü kurmak için çalışmalarını hızlandır-dı. Rio de Janeiro’dan bir sene sonra Ankara’daki çalışmalarını sonuçlandıran BM, sadece Türkiye için değil Balkanlar ve Ortadoğu ülkelerindeki yönetim anlayışını dö-nüştürmek için TODAİE’nin temellerini atmıştı. En baştan beri Orta Amerika ülke-lerine yönelik çalışmalarını büyük bir ciddiyetle yürüten BM, TODAİE’nin kuruluş hazırlıklarını yaparken bir yandan da bu ülkede benzer bir enstitünün kurulması ça-lışmalarına girişmişti. “Kosta Rika Merkezî Amerika Âmme İdaresi Enstitüsü”, 1954 Nisan’ında bu çabaların bir sonucu olarak ağırlıklı olarak Amerikalı uzmanların eşli-ğinde San José’de eğitimlerine başlarken, Abadan’a göre Rio’daki enstitünün yükünü hafifletmek ve beş Orta Amerika ülkesine örnek olması amacıyla teşkil edilmişti. Mısır hükümeti ile BM arasında yürütülen temaslar ve incelemeler, Kosta Rika’daki enstitünün açılışı sırasında son aşamasına gelmiş, hemen hemen aynı yapı ve düşünce çerçevesinde başkent Kahire’de 1954 Eylül’ünde “Afrika Amme İdaresi Enstitüsü” açılmıştı.

Page 33: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

22

Enstitü açılışlarını BM çatısı altında her anlamda destekleyen ABD, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurduğu Milletlerarası İşbirliği İdaresi (ICA) aracılığıyla da sürece doğrudan katkı yapmaktaydı. Bunun en somut iki örneği bahsedilen tarihler-de birbiri ardına Tahran ve Yeni Delhi’de açılan kurumlardı. ICA ile İran hüküme-ti arasında yürütülen görüşmeler neticesinde Tahran Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde bir İdari Bilimler Enstitüsü kurulmuştu. Sürecin teknik danışmanlığı-nı üstlenen Güney Kaliforniya Üniversitesi, enstitünün müfredatını oluşturmakla kalmamış aynı zamanda gönderdiği öğretim üyeleriyle kurumlaşma sürecine doğru-dan katkıda bulunmuştur. Hindistan’daki amme idaresi çalışmalarının başında yine disipline yaptığı dolaylı etkilerle adından söz ettiren otomotiv devi Ford şirketini görmek ilginçtir. Yatırım projelerinin kendi hesabına düşen kısmını incelemek üzere Hindistan’a gelen Ford şirketinin danışmanlarından ve aynı zamanda bir yönetim bilimi profesörü olan M. Paul Appleby, 1953-54 arasındaki çalışmaları sonucunda Hindistan Âmme İdaresi Enstitüsü’nün kuruluşuna öncülük ettiği gibi temel eğitim programının hazırlayıcısı olarak da ön plana çıkmıştı (N. Abadan, 1956: 420-421; Molitor, ?: 37-41).

Resim - TODAİE benzeri birçok enstitü, BM ve Amerika aracılığıyla dünyanın çeşitli köşelerinde kurulmuştu (Avaner, 2009: 319).

��;(=���'+�;(=�@����A (����)5��>��*')'

Japonya’dan Kolombiya’ya kadar çevre ülkelerin “kalkınma” hayallerini gerçeğe dönüştürme reçetesi olarak verilen “kamu yönetimi – amme idaresi” dersinin mahi-yeti bu bağlamda önem kazanmaktadır. 20. Yüzyılın sapağında içinde bulundukları idare hukuku disiplinini ciddi şekilde sorgulama altına alan Frank J. Goodnow ve

Page 34: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

23

Woodrow Wilson gibi Amerikalı akademisyenlerin düşünceleri, önce Birinci sonra da İkinci Dünya Savaşı evrelerinde ciddi dönüşümlere uğramıştı. Yeni Dünya’daki gelişmeleri yakından takip eden, hatta bunları Paris’teki kürsüsünde yaymaya çalışan Gournay, 50’li yılların sonunda dahi, “müphem bir halde bulunan ve bazılarının bir bilim vakarına asla ulaşamayacağını kuvvetli delillerle iddia ettikleri bir disiplin na-sıl öğretilebilir?” sorusuyla bu yeni bilime yönelik tereddütlerini ifade etmekten geri kalmıyordu. Oysa Fransız profesörün de yazısında işaret ettiği üzere kamu yönetimi eğitimi; gerek serbest ders açma sistemi gerek kamu ve özel sektöre fazlasıyla hitab eden O ve M (organizasyon ve metod), personel idaresi, bütçe teknikleri, yönetimde iç ilişkiler, teşkilat teorileri dersleriyle rüştünü ispat etmişti (Gournay, 1971: Önsöz ve 6). Öyle ki 1952 tarihli kitabında Lepawsky, idare tarihini özetlediği bölümün sonunda insanoğlunun gönenci için kamu yönetiminin en umut verici araç olarak kabul edilmeye başlandığını belirtmesi, bahsettiğim ispatın en açık göstergesiydi (Lepawsky, 1952: 106).

TODAİE ve SBO’daki çalış-malarıyla tanıdığımız Amerikalı yönetim bilimci Dimock’un bu süreçle ilgili tespitleri yaşanan dönüşümün kilometre taşları hakkında önemli bilgiler ver-mektedir; “Maamafih yirminci asır başlangıcından biraz sonra rasyonalizasyon hareketi (scien-tific management) denilen ce-reyan ortaya çıktı ve 1920’lerde amme idaresi adıyla anılmaya başlayan halitanın (alaşım) ge-lişmesine geniş ölçüde hizmet

etti. Rasyonalizasyon hareketi, sınai vetireleri vücuda getiren kademelerin yekdiğe-rinden ayırt edilip bunların umumi verimliliği azami halde yükseltecek şekilde nasıl bir araya getirilebileceğini araştırma ve analiz yolu ile bulmaya matuf bir teşebbüs olarak ilkin mühendislik sahasında kendisini gösterdi ... İşte bu üç faktör - yani idare hukuku, rasyonalizasyon hareketi ve tatbiki politika - 1926’da W.F. Willoughby ve 1927’de Leonard D. White tarafından yazılan ilk amme idaresi ders kitaplarının te-melini teşkil etmiştir. Denebilir ki, Birleşik Amerika’da amme idaresi bu zamana ka-dar ayrı bir akademik araştırma ve tedris sahası olarak teessüs etmiş bulunmuyordu” (Dimock, 1954: 63-64). Dimock’un anlatımında da görüldüğü üzere, idare hukuku ile Taylor ilkelerinin izdivacından “rasyonalizm” olarak tanımlanan 50’li yılların “yeni kamu yönetimi” anlayışına ulaşılmıştı. Gournay tarafından “bilimsel yönetim anla-yışı”, “eldeki kaynakların ussal yöntemlerle değerlendirilmesi”,“kamu hizmetlerinin, süratli, etkili, verimli ve ucuz bir biçimde yerine getirilmesi” Gorvine tarafından da, “Taylorizm geleneğine uygun” ve “verimlilik şartının esas olduğu” gibi nitelemelerle

Page 35: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

24

tanımlanan yeni idare tarzı (Gorvine, 1956: 3), BM ve Amerika’nın teşvikleriyle “kalkınma” idealinin en önemli basamağı olarak sunulmuştur (Schröter, 2005: 24-35). Seferberlik şartlarından uzaklaşıldığı, BM’ye henüz adım atıldığı 1945 yılında, hem bürokrasi hem akademi çevrelerince dile getirilen etraflı “rasyonalizm” övgüleri, yaşanacak dönüşüm için çok da beklenmeyeceğini gösteriyordu. Abadan’dan yapaca-ğımız alıntı, reform düşüncesinin saiklerini göstermesi bakımından önemlidir;

“… siyasi, mali ve ekonomik meselelerin mutlu bir çözüme kavuşabilmesi, mem-lekete göre rasyonel bir şekilde işleyen harp sonu yaşayış ve düzeninin gereklerine uyar bir idare mekanizmasının kurulabilmesine bağlıdır. Bu sebeple bir yandan yarınki barış dünyasının hürriyetçi, demokratik esaslara dayanacağını umduğumuz siyasi ve iktisadi rejimi üzerinde düşünürken; diğer yandan bugünkü idare sistem ve teşkilatı-mıza hâkim ana prensipleri aydınlatmağa ve ilerisi için ne gibi değişikliklerin gereke-ceğini belirtmeğe çalışmak yersiz ve mevsimsiz bir iş sayılamaz” (Yavuz Abadan, “İdare Sistemimiz Üzerine Düşünceler”, Cumhuriyet, 2 Ocak 1945).

İzleyen dönemde İstanbul Defterdarı Gıyas Akdeniz tara-fından kaleme alınan “Devlet Teşkilatı ve Rasyonalizasyon” isimli makale adeta Abadan’ın değişiklik çağrısına verilmiş kapsamlı bir cevaptı. Taylor ve Ford’un işletme prensiplerine yaptığı referanslarla Akdeniz; “niteliksiz, kadrolaşmayla şişi-rilmiş ve hantallaşmış” Türk bü-rokrasisine, işletme mantığına

Page 36: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

25

göre kurgulanmış yeni kamu yönetiminin ilkelerini salık vermekteydi (Akdeniz, 1947-1948). Rasyonalizasyon, 1947’de kurulan Hasan Saka Hükümeti’nin progra-mına da alınmış ve böylece resmen bir devlet politikası/amacı olarak görülmeye baş-lanmıştır. 22 Mayıs 1951’de okuduğu hükümet programında, “tek parti devrinden arta kalan ne varsa tam olarak tasfiye edeceğiz” diyen Menderes, hemen ardından “tek parti” döneminin yükselen değerini vaatleri arasına almakta bir çelişki görmemişti; “Devlet cihazımızın bugünün ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirilebilmesi için bilumum devlet hizmetlerinin rasyonel olarak yeni baştan tanzimini zaruri görmek-teyiz”. Rasyonalizasyon 50’li yıllar Türkiye’sinde etkisini artırarak devam ettirdi. Bu nedenledir ki, Demokrat Parti bu vaadini hükümet programlarında değişik sektör-ler için yineleyerek sürdürdü.3 Demokrat Parti rasyonalizasyon kavramını hükümet programlarına alıp günlük politikada kullanınca muhaliflerin kendilerine yönelik eleştirilerden birisi de rasyonalizasyon politikasından uzaklaşması olmuştu (Namık Zeki Aral, “Rasyonalizasyon Meseleleri – Memur ve Mesuliyet”, Ulus, 23 Ağustos, 1951). Savaş sonu Türkiye’sinde yaşanan değişimi, “siyasi, mali ve ekonomik” açı-lardan etüt eden ve mevcut idare anlayışlarına alternatifler öneren Prof. Y. Abadan,

50’li yılların başlarında kanaatlerini hem daha geniş bir çerçeveden hem de göz alıcı bir keskinlikte kaleme almaya başlamıştır. “Ayrıca İkinci Dünya Harbinden sonra iki büyük siyasi blok arasında gittikçe derinleşen uçurum, demokrasilerin her ba-kımdan birbirlerine yaklaşmaları ihtiyacını doğurmuştur. Amme idaresinde zihniyet ve usul iştirakinin, bu yakınlaşma için en sağlam bir temel teşkil edeceğinde ise, hiç kimsenin tereddüt ve şüphesi yoktur” diye yazan Abadan (Yavuz Abadan, “İdarenin İhtiyaçları”, Ulus, 27.09.1953), bir başka yazısında Amerika’yla kısa sürede kurulan gönül bağında idare anlayışlarındaki ortak bakışın da büyük etkisinin olduğunu söy-lemişti, “… Bu yayılmada hiç şüphesiz, teknik terakkinin sağladığı mübadele ve mü-nasebet kolaylıkları kadar, siyasi gelişmelerden doğan kader birliğinin de büyük tesiri

3 Örneğin Dördüncü Menderes Hükümeti (9 Aralık 1955) programından bir satır: “[Y]ine bir rasyonalizasyon mevzuu olarak çok geniş adımlar atmak suretiyle daha bugünden büyük ehemmiyet kazanmış olan enerji işlerimizi…”.

Page 37: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

26

olmuştur. Gerçekten birbirine düşman iki bloka ayrılmış bir dünya ortasında, her sahada birbiriyle sıkı işbirliği yapma zorunda olan hür milletler, diğer işlerde olduğu gibi idarede de, müşterek bir zihniyet ve usul üzerinde birleşme ihtiyacını her za-mandan fazla duymaktadırlar” (Yavuz Abadan, “Amme İdaresinde Yeni Gelişmeler”, Yeni İstanbul, 03.07.1954). İdarenin rasyonelleştirilmesi ile uzman transferi birbirini tamamlayan düşüncelerdi. Öyle ki, dönemin başbakan yardımcısı Erim, günlüğüne yukarıdaki düşünceleri özetleyen kısa bir not düşmüştü; “30 Ocak 1949 - Hükümet çalışmaya başladı. ‘Devlet planı’ yaptırmak üzere Amerika’dan mütehassıs getirme fikrini ortaya attım. Getireceğiz. Rasyonel çalışmak, kırtasiyeciliği azaltmak için de tedbirler aramaya başladık” (Erim, 2005: 330).

Kaynaklarınız az ve kalifiye elemanlara muhtaçsanız o halde bir yandan kıt kay-naklarınızı verimli bir şekilde değerlendirmek diğer yanda donanım sağlamak için teknik elemanlara ihtiyacınız var demektir. Söz konusu tespiti yapan Amerika ve BM uzmanları, akabinde davet edildikleri ülkelere giderek son derece kapsamlı raporlara (ihtiyaç listelerine!) imza atmışlardı. Türkiye’yle ilgili hazırlanan, Thornburg, Barker ve Hanson raporları bu engin literatürün sadece bir kaçını oluşturmaktaydı. İçeriğine ileride değinmekle beraber kendi başına yapılan bu eylemin dahi kamu yönetiminin seyri bakımından önemli bir aşamaya denk geldiğini belirten Riggs’in tespitleri son derece dikkat çekicidir;

“Amerikalılar için bir ayna” diye adlandırabileceğimiz mukayeseli incelemelerdeki normatif tutumun yerini, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri aynı şekilde ama birincisinin

aksine olarak “başkaları için ayna” diye adlandırabilece-ğimiz metod almıştır. Yani, görüş açısı, özellikle az ge-lişmiş ülkeler için Amerikan tatbikatını bir model olarak yansıtacak şekilde değişmiş-tir. Bu kategoride, uzman-ların misafir müşavirlerin, teknik yardımcıların, hattâ bir dereceye kadar yeni ül-kelerin Batılı eğitimle ye-tişmiş genç uzmanların git-tikçe artan sayıda raporları, çalışmaları vardır. Bunlar arasında Amerikan, İngiliz, Fransız ya da diğer Batılı normların denizaşırı ülkele-

re uygulanmasının görece olduğunu anlayacak kadar tecrübeye sahip görüşleri sağ-lam kimselerin eserleri vardır. Bu alanda en iyi örnek, Paul H. Appleby’ın Hindistan İdaresi üzerine raporudur. Bu tip çalışmaların çoğunda olduğu gibi bu rapor da, bir çok ampirik, çözümleyici bilgiyi ihtiva etmekte ama bunların altında, bütün çalışma-ya normatif bir hava veren, iyi bir idari sistem hakkında teklifler de ileri sürmektedir. Birleşmiş Milletler ve onun amme idaresi programı kurulalı beri, “herkes için ayna”

Page 38: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

27

diyebileceğimiz bir genel normatif deneme tipi ortaya çıkmıştı. Bunların yazarları, çe-şitli sistemlerin “iyi” özelliklerinin bir sentezini yaparak herkes için tavsiye edilebilecek ilkeleri bulmaya çalışmaktır. Bu uğraşılar, idarî sürecin “evrensel ilkelerini” (universal) bulmak için yapılmaktadır. Bu konuda en çok göze çarpan örnek, Birleşmiş Milletler Âmme İdaresi Sorunları Özel Komitesinin dikkatle hazırlanmış bir anket şeklindeki raporudur. Uluslararası İdarî Bilimler Enstitüsü de Birleşmiş Milletler ve UNESCO ile anlaşarak bu kategoriye girebilecek çeşitli raporlar hazırlamıştır. Her ne kadar bu raporların hepsinde epeyce bir ampirik malûmat bulunuyorsa da asıl eğilimleri, ideal modelleri aramak ve üstesinden gelinecek zorlukları, engelleri, çözülecek problemleri tespit etmektir” (Riggs, 1963: 319-20).

�2����<'*')��';*�)'�'���)��'��(%����B'

Riggs, çevre ülkeler üzerinde yürütülen yapı çözümlemelerini ve sonuçta hazırla-nan ortak kalkınma reçetelerini “ideal modelleri aramak” olarak nitelendirse de süreç sonucunda ülkelerle ilgili çok mahrem sorgulamaların yapıldığı ve buradan sonuçlara ulaşıldığı açıktır. Örneğin ilgisini sadece Türkiye’ye hâkim yönetim anlayışının anali-ziyle sınırlamayan Amerika, eğitim sistemi üzerindeki ekoller ve savunucularıyla ilgili de büyükelçi ve konsoloslarından raporlar istemiş ve bunun üzerinden sonraki adım-larını hesaplamıştır. 1945 seçimleri sırasında Amerika Büyükelçisi’nin Washington’a gönderdiği “CHP ve Seçimler” başlıklı rapor, barındırdığı detaycılıkla yapı analizinin ötesine geçmiştir;

“Eleştiriye kapalı ve muhalefet toleransı olmayan bu yapının sorumlusu olarak da, CHP yönetim kadrolarındaki “Alman eğitim sistemi” ve “aşırı disiplin” fanatikliğinin yarattığı eğitim sistemi gösterilmektedir. Rapora göre, Bakanlıkta Yüksek Öğretim Genel Müdürü olan Cevat Dursunoğlu uzun yıllar Almanya’daki Türk Öğrencilerin danışmanlığını yapmıştır ve Alman Cevat olarak bilinmektedir; Eğitim Bakanlığında müsteşar olan Mehmet Emin Erişgil “Durkheim’s Look on Philosopy” adlı eseri ter-cüme etmiş ve yıllarca birçok okulda bunun eğitimini vermiştir; Nafi Atuf Kansu ve Rıdvan Nafız Edgüer de Bakanlıkta ve CHP yönetiminde görevli ve Alman eğitim sisteminin ve disiplininin hayranı diğer iki isimdir. Rapora göre, son yirmi yıldır yo-ğun olarak devam eden bu etki, zaman zaman o boyutlara gelmiştir ki “Amerikan eğitimine” en ufak bir sempati duyan birisi tespit edilirse hemen Almanya’ya gönde-rilmesi tavsiye olunmakta ve orada eğitim gören Türkleri inceleme görevi verilmekte-dir; aynen Dr. John Dewey’nin “School and Society (Okul ve Toplum)” adlı eserini tercüme ettikten hemen sonra Almanya’ya gönderilen “İngiliz” Avni’ye yapıldığı gibi. Devamında, Amerikan okullarından mezun ya da eğitimini Amerika’da almış olan-lara karşı bu yaklaşımın Eğitim Bakanlığının geleneksel politikası olduğu vurgulan-maktadır. Buna tek istisna olarak Adana milletvekili Kasım Gülek gösterilmektedir. Raporda, yönetim kadrosundaki tek Amerikan eğitimi alan kişi olan Gülek’in de ka-rarlarda fazla bir etkinliği olmadığından bahsedilmektedir” (Microfilm, ROLL 1, June 4, 1945 akt. Aras, 2007: 107-108).

Önceki asırda özellikle Harbiyeyi etkisi altına alan Alman etkisi iki dünya sa-vaşı arası dönemde -bilhassa Yahudi-Alman akademisyenlerin İstanbul’a gelme-siyle- artmıştı. Fransa ise ondan çok daha önce devlet mantığından günlük hayata değin pek çok alanda değerler sistemine damgasını vurmuştu. Dönüşüm o kadar

Page 39: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

28

baskın ve derindir ki, ziyaretleri son derece kısa sü-ren Amerikalı akademisyenler dahi söz konusu etkiye dikkat çekmişler ve başlatılacaksa, dönüşümün önce-likli olarak bu kesimlere yoğunlaştırılması gerektiğini söylemişlerdir. Örneğin Türkiye’deki hukuk fakül-telerini inceleyen Elliott E. Cheatham, savaş sonu Türkiye’sindeki hukuki yapı ve bunun kırılması için Amerika’daki karar alıcılara şu şekilde tavsiyelerde bulunmuştu;

“Türkiye’de yaşlı fakülte hocalarının hemen hepsi-nin bildikleri ikinci lisan Fransızcadır. Fransa ile mev-cut olan tarihi bağlar, Fransız kültürünün cazibesi ve nihayet Fransız usulü kanunların kabulü bu vaziyeti tabii kılmıştır. Genç öğretim üyeleri arasında İngilizce revaçtadır. Bu, modern ve inkılâpçı bir program ta-kibeden bir memlekette İngiliz ve Amerika müesse-selerinin deruhte ettikleri dinamik ve fakat müstekar

(istikrarlı) faaliyetin bir neticesidir. Common Law’un arzettiği farklar araştırma ve düşünme mevzuu teşkil edebilirler. Bazı genç elemanların kıymeti ve ilmi araştırma-larda bulunmak için memleketimiz üniversitelerine intibak kabiliyetleri beni hayrete düşürmüştür. Her iki hukuk fakültesinin en layiklerin böyle bir tahsilden faydalanma-ları fırsatını iyi karşılayacaklarından şüphe etmiyorum. Hukuk fakültelerimiz yabancı talebeler için tatmin edici bir program ve metot takip etmedikçe ABD dünyanın sulh içinde inkişafı bakımından son derece ehemmiyetli olan bir çalışma sahasını diğer memleketlere kaptırmış olacaktır” (Cheatham akt. Avaner, 2009: 257-258).

Yukarıda da belirtildiği üzere, burs politikasının maliyetli ve düşük randımanlı bulunması nedeniyle “sulh içinde inkışafın” sağlanması için başka stratejiler devre-ye sokulmuştu. Merkezlerin açılması ve Amerikalı uzmanların eğitim kurumların-da görevlendirilmesi bunlardan en öne çıkanlarıydı. 50’li yılların başından itibaren Mülkiye’ye yönelik Amerika sevgisi giderek artmış ve devlet merkezli eğitim müfreda-tının dümeni özel kesime doğru kırılarak rasyonelleştirilmiştir. New York Üniversitesi ile SBO arasında imzalanan protokol, Fakülte içerisindeki huzuru kaçırmışsa da uygulanmasına mani olamamıştır. Gerek N. Abadan’ın gerek Mıhçıoğlu’nun “hoca ithali”yle ilgili gözlemleri, akademik bir Marshall yardımıyla -miadını tamamlamış ürünlerin ihracı babında- karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir;

“… Başta kamu yönetimi olmak üzere işletmeciliğin çeşitli yan dallarını tanıtmak üzere değişik ABD üniversitelerinden devşirilen çoğu emekli olmuş hocalar dersle-re giriyor, asistanlar ise onlara yardımcı oluyordu” M.E. Dimock, Albert Gorvine, Hollandalı maliyeci Abraham Mey, İngiliz Henry Hanson, Yeni Zelandalı Prof. Norman Angus bunlardan bazılarıdır” (N. Abadan, 2007: 183-184).

“Aralarında olağanüstü nitelikte, ünlü öğretim üyeleri bulunmadığı gibi, değişik bir ekinsel ortamda görev yapacaklarda bulunması gereken geniş bakış açısından da yoksun, bir bakıma taşralı, olaylara Birleşik Amerika’nın kendine özgü koşullarının aynasından bakan kimselerdi” (Mıhçıoğlu, 1988: 32-33; Avaner, 2009: 273).

Resim – Konsolosun raporunda bah-settiği Kasım Gülek daha sonra CHP Genel Sekreterliğine yükselecektir.

Page 40: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

29

27 Aralık 1949 tarihli “Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkında Antlaşma” buraya kadar aktarılanların ekseninde üzerinde tekrar tekrar incelemeyi hak edecek bir sözleşmedir. Sadece dört yıl öncesine kadar Amerikan eğitimine sempatisi olanların Avrupa seyahatine çıkarıldıkları bir ortamın bu kadar hızlı şekilde dönüşüme uğraması düşündürücüdür. Anlaşmanın ilk madde-sine göre başkanlığını Amerika büyükelçisinin yapacağı dördü Türk, dördü Amerikalı üyelerden oluşan komisyonun masrafları ise, Türkiye’nin Amerika’ya olan borcun-dan düşülerek karşılanacaktı. Komisyon, büyükelçilik üzerinden Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na bağlanmıştı. Dolayısıyla son karar mercii olarak Washington belirlen-mişti. Komisyon, Amerikan üniversiteleri gibi Ford Vakfı ve Fulbright -Program, 1946 yılında Senatör J. William Fulbright’ın önerisiyle Amerikan Senatosu tarafın-dan çıkarılan bir yasayla başlatılmış, Türkiye protokole 1949 yılında dahil edilmiştir- gibi özel burs imkânlarının da çoğalması için gayret sarf etmiştir. Bu uğurda 1956 yılında AID’in Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde bir bölüm açarak eğitim işlerinde dolaysız bir şekilde ka-rışmak istemesi son derece anlamlı gelmektedir. Almanya’daki ABD kuvvetlerinin eğitim danış-manlığını yapan Dr. William Wrinkle’ın başına

getirildiği bölüm, sadece planlama faaliyetleriyle değil bakanlığın karar organlarına atadığı uzmanlarla da milli eğitim tarihimize imzasını atmıştır.4

4 DP döneminde eğitimin “rasyonelleştirilmesi” için pek çok ABD’li uzmana raporlar hazırlatılmıştır. Hazırlatılan raporlardan bazıları şunlardır: Watson Dickerman “Türkiye’de Halk Eğitimi Hakkında Rapor”, Prof. Dr. Kate Wolferd “Türkiye Köy İlkokulları Hakkında Rapor”, Prof Dr. John Rufi “Türkiye’de Orta Öğretim, Müşahedeler, Problemler ve Tavsiyeler”, Prof Dr. Roben J. Maske “Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Hakkında Rapor”, Ellsworth Topkins “Türk Cumhuriyeti Orta Dereceli Okullarda Organizasyon, İdare ve Teftiş”, Lester Beals “Rehberliğin Lüzumu Hakkında Rapor”, Ford Vakfı Eğitim Müşaviri Philip Louis Smith’te Champion Ford’dan oluşan bir heyetle gelerek “Türkiye’de öğretmen yetiştirme meselesi” üzerine bir rapor hazırladılar. Çağrılan uzmanların hemen hepsi ABD’li eğitimcilerdir.

Resim – Türkiye ile Amerika arasında imzalanan eğitim anlaşması akabinde

basına, uçak önünde poz veren Amerika’ya hareket halinde olan çok sayıda öğrenci ve

profesörün fotoğrafı yansımıştır.

Page 41: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

30

0

1000

2000

3000

4000

5000

6000

7000

Afrika Asya Avrupa KuzeyAmerika

Okyanusya

GüneyAmerika

Toplam

1950 42 471 1446 1938 42 72 4011

1959 91 1603 1997 2033 70 228 6022

Üni

vers

ite

Sayı

1950’lerde Üniversiteler

Eğitim bağlamında Türkiye izleğinde aktardığımız gelişmeler, farklı ölçeklerde diğer çevre ülkelerde de yaşanmıştır. Siyasal ve ekonomik dönüşümlerden bağımsız düşünülemeyecek eğitim politikaları, dünya savaşı sonrasında Amerika ekseninde yeniden kurgulanmıştır. Bu anlamda TODAİE’yi de içermesi bakımından özellikle yükseköğretim anlayışındaki farklılaşmalara dikkat çekilmelidir.

28 31 32 33 33 34 34 33 33 34 35 40 43 44 48 49 55

1403

1365

1654

1788

1823

1852

1950

1946

2000

2126

2280 2453

2867 2947

3661

3911

4071

1945 1947 1949 1950 1952 1954 1956 1958 1960

������������ ���������1945-1960

�������������� ��������� ������������

Wallerstein’in dönem analizlerinde de işaret ettiği üzere savaş sonrası yıllarda üniversite sisteminde hem personel hem mekân -tüm dünyada sayılarının artması

Uzmanların ileri sürdükleri görüşlerin yerlerinde uygulanışını görmek amacıyla birçok Türk eğitimci ve eğitim yöneticisi de ABD’ye inceleme gezilerine gitmiştir. Getirilen uzmanlar ilköğretim ve ortaöğretimle ilgili raporlar hazırlamışlardır (Ceylan, 2008: 26-7).

Page 42: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

31

açısından- bakımından gözle görülür bir artış sağlanmıştı. Yukarıda atıfta bulundu-ğumuz Riggs’in tespitlerinde de kısmen anlaşılacağı üzere, Amerikan üniversitele-rince de desteklenen kalkınma modeli, mutlak gerçeklik olarak az gelişmiş ülkelerin önüne konmuştur. ABD, savaştaki başarılarını ekonomik üstünlüğüyle taçlandırmış buradan hareketle de tabii ve beşeri bilimlerdeki katkılarını, tartışmasız doğrular olarak az gelişmiş ülkelere dayatmıştır (Gulbenkian Komisyonu, 2012: 37; Timur, 2000: 238). Dayatmanın nasıl bir süreç sonucunda yasaları ve kurumları başkalaşıma uğrattığı örnekleriyle verilmeye çalışıldı. TODAİE’nin kuruluş ve ilk yıllarına geç-meden önce içerisinde faaliyet göstereceği yükseköğretim iklimi hakkında da kısa bir bilgilendirme yapalım.

Tablo.TODAİE kurulurken Türkiye’de toplam üç üniversite bulunuyordu.

Üniversiteler Kuruluş Yılıİstanbul Üniversitesi 1933İstanbul Teknik Üniversitesi 1944Ankara Üniversitesi 1946

Savaş sonrası yıllarda her alanda esen özgürlük rüzgârları yükseköğretim siste-mini de etkisi altına almıştır. Çok partili hayata geçiş kararının alındığı günlerde baskıcı 1933 tarihli üniversite yasası yerini daha özgürlükçü 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu’na bırakmıştır (13 Haziran 1946, Kanun No: 4936, Düstur, 3. Tertip, Cilt:27, 1323-1343). Üniversitelere kısmi bir özerklik getiren yasayla dekanlık gibi karar organlarında seçim usulü yürürlüğe konmuştu. Ancak rektör, dekan ve senato üyelerinden oluşacak Üniversitelerarası Kurul gibi bir denetleme organı (Madde 13) ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı sorumlu mercii olarak tayin eden yasa (Madde 14), üniversite ve fakülte kurullarından çıkacak her karar için bakan onayını gerekli kıl-masıyla üniversite çevrelerinin beklentilerinin uzağında kalmıştır. Her ne kadar CHP gerek basın açıklamaları gerek meclis konuşmalarıyla yasaya yönelik kaygılara güven-ce vermişse de ertesi yıl DTCF’de yaşanan kadro tasfiyeleri, yasanın despotik yapısını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermişti (Çetik, 1998).

Tablo.TODAİE açılırken üniversitelerdeki fakülte ve öğretim üyesi sayısı5

Öğretim Yılları

Yüksekokul ve Fakülte Sayısı Öğretim Üyesi Sayısı

Ankara Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

İstanbul Teknik

Üniversitesi

Ankara Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

İstanbul Teknik

Üniversitesi

1950 - 1951 16 6 4 551 642 2141951 - 1952 15 6 4 594 618 230

5 Milli Eğitim hareketleri 1927-1966 / T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, s.61-79; Caner Yüce, Demokrat Partinin Eğitim Politikası ve Cumhuriyet Halk Partisinin Muhalefeti, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 175.

Page 43: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

32

Üniversite özerkliğinin talihi, DP iktidarında da yaver gitmemiş ve iktidarın balayı günlerinde başlayan tartışmalar, 4936 sayılı yasaya eklenen antidemokratik hüküm-lerle açık bir çatışmaya dönüşmüştür. Örneğin siyasi yayınlar yapan öğretim üyeleri-ne kapıyı gösteren 1953 tarihli değişiklik (Üniversiteler Kanunu’nun 46. Maddesinin (d) fıkrasının değiştirilmesi hakkında Kanun, Düstur, Cilt:34, s. 1693) ve ertesi yıl çıkarılan, Milli Eğitim Bakanı’na öğretim üyelerini üniversiteden uzaklaştırma yetki-si veren 6435 sayılı Kanun bunlardan sadece bir kaçıdır (Bağlı Bulundukları Teşkilat Emrine Alınmak Suretiyle Vazifeden Uzaklaştırılacaklar Hakkında Kanun).

Tablo.TODAİE açılırken üniversitelerdeki öğrenci sayıları

Ankara Üniversitesi İstanbul Üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesi

E K E K E K1950 - 1951 5559 1215 9070 2521 1422 441951 - 1952 5780 1033 7883 2495 1547 47

TODAİE kurulurken yükseköğretimle ilgili olarak hükümetlerin en önemli he-defi, üniversite sayısının artırılmasıydı. CHP iktidarında ciddi teşebbüsler yapılmışsa da planların somutlaşması DP döneminde gerçekleşmiştir. Tahmin edileceği üzere yeni üniversiteler üzerinde Amerikan üniversite modelleri etkili olmuş, hatta bunun da ötesine geçilerek hem finansman hem de öğretim üyesi bakımından söz konusu kaynak sonuna kadar kullanılmıştır. DP döneminde eğitim hayatına kazandırılan Ege, Karadeniz, Atatürk ve ODTÜ üniversitelerinin kuruluş süreci, bahsettiğimiz düşünceler ekseninde projelendirilmiştir. Örneğin 20 Mayıs 1955 tarihli ve 6594 sayılı yasayla kurulan Ege ve Karadeniz Teknik Üniversitesi -diğer iki üniversitede ol-duğu gibi- Amerika’da “Land-Grant” olarak tanımlanan, kalkınma ilkesini kendisine ilke edinen buradan hareketle de kuruldukları bölgenin sosyal-ekonomik yapısına katkı yapması beklenen bir modele göre kurgulanmışlardı. Üniversitelerin bünye-sinde öncelikli olarak ziraat ve tıp fakültelerinin kuruluşu, bu bakımdan son derece açıklayıcıdır.

Nebraska Üniversitesi ile imzalanan işbirliği anlaşmasıyla kurulan Atatürk ve AID/BM yardımlarıyla üniversiter sisteme dâhil edilen ODTÜ, bahsedilen eğitim ilişkilerinin daha bariz şekilde hissedildiği örneklerdir. Eğitim dili İngilizce olan ve ABD-Türk hükümeti arasında imzalanan anlaşma gereğince kurulan ODTÜ, 23 Ocak 1957 tarihli yasayla kuruluş aşamasına girmiş (esas “ODTÜ Kanunu”, 27 Mayıs 1959 tarih ve 7307 sayılıdır) ve “Bölge Planlaması ve Mimarlık Okulu”na ilk öğrencilerini kabul etmişti. Üniversitede çalışmalarına başlayan ilk fakülteden de anlaşılacağı üzere DP dönemindeki politikalarla görünümü ve sorunları farklılaşan kentlerin uzman ihtiyacının karşılanması hedeflenmişti. AID’in aracılığıyla hayata geçirilen Nebraska-Atatürk üniversitesi projesi, diğerlerinden aşağı kalmayan dik-katli bir planlamanın ürünüydü. Faaliyet gösterdikleri bölgelerin iklim ve coğraf-ya koşulları birbirine çok benzeyen her iki üniversitenin yardımlaşmasıyla Doğu

Page 44: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

33

Anadolu’daki ziraat çalışmalarının mümkün mertebe modernleştirilmesi amaçlan-mıştı. 20 Mart 1954 tarih ve 6373 sayılı yasayla kuruluş sürecine giren Atatürk Üniversitesi’nde ilk ders 17 Kasım 1958’de yapılmıştır.

Bölüm boyunca TODAİE’nin kuruluşunu kuşatan gelişmeleri, sosyo-ekonomik açıdan hem Türkiye hem dünya bağlamında incelemeye çalışıldı. Dünya Savaşı’nın

sona ermesiyle Enstitü’nün kuruluşu arasındaki yedi sene görüldüğü üzere son derece çarpıcı gelişmelere tanıklık etmiştir. Dönemin uluslararası peyzajını ta-nımlayan demir perdeler, kutuplar ve duvarlar, savaş sonrasının yeni hegemonya ilişkilerini anlatmada baş-vurulan temel metaforlar olmuştur. 20’li yılların so-nunda savrulduğu derin çal-kantıdan Dünya Savaşı ile

arınarak çıkan kapitalist sistem, Roosevelt’in dediği gibi “kanla satın aldığı şansını” iyi değerlendirmiş ancak bu uğurda Keynesyen sosyal devletin tunç yasalarını birer birer ilga etmiştir. Devletin hedef alındığı ve hâkimiyetin kullanımının sorgulandığı yeni dönemin yükselen değerleri, verimlilik ve akılcılıktı. Tabii ve sosyal bilimle-ri önünde baş eğdiren yeni değerler seti, arasında yönetim biliminin de yer aldığı bir dizi yeni çalışma alanının oluşumuna kaynaklık etmiştir. TODAİE, işte böylesi önemli bir kavşak noktasında yükselmiştir. Takip eden bölümde, buraya kadar yapı-lan açıklamalardan uzaklaşmadan öncelikle BM ile imzalanan işbirliği anlaşmalarına ve TODAİE’nin 50’lili yıllarına damgasını vuracak olaylara mercek tutularak devam edilecektir.

��(���3�Abadan, Nermin (1956), “Amme İdaresinde Son Gelişmeler”, SBF Dergisi, C. 11, S. 3.Abadan-Unat, Nermin (2007), Kum Saatini İzlerken, İletişim Yay., İstanbul.Adolfson, L.H, (1958), “Üniversitelerin Dış Öğretim ve Teknik Yardım Faaliyetleri”, SBF Dergisi, C.

13, S. 2.Akdeniz, Gıyas, “Devlet Teşkilatı ve Rasyonalizasyon”, İÜİF Mecmuası, 9/1–2, Ekim 1947-Ocak 1948.Alacevich, Michele (2009), The Political Economy of the World Bank - The Early Years, Stanford

University Press, Washington.Aras, Ahmet (2007), Amerikan Belgelerinde II. Dünya Savaşı Sonrası Türkiye 1945-1950, Hacettepe

Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Resim - Atatürk Üniversitesi için imza töreni

Page 45: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

34

Avaner, Tekin (2009), Kamu Yönetiminde Reform: Bağımlılık Bağlamında Reformun Antropolojisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi.

Bilâ, Hikmet (1999), CHP 1919-1999, Doğan Kitapçılık A.Ş., İstanbul.C.H.P. Yedinci Büyük Kurultayı, 17.11.1947.Cenani, Rasim (1954), Foreign Capital Investments in Turkey, Fakülteler Matbaası, İstanbul.Ceylan, Süleyman (2008), Demokrat Parti İktidarı Döneminde Üniversite Eğitimi (1950–1960), DEÜ

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ortaöğretim Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilimdalı Tarih Öğretmenliği Programı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

Cheatham, E.E., “Türkiyede Hukuk Öğretimi”, çev. V. Versan, Sosyal Hukuk ve İktisat Mecmuası, Sayı 16, Ocak 1950.

Çetik, Mete (1998), Üniversite’de Cadı Kazanı - 1948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Boratav’ın Müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul.

Dik, Esra (2009), “1948: Marshall Planıyla “Gür Dünya”ya Giriş”, Açıklamalı Yönetim Zamandizini 1940-1949, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara.

Dimock, Marshall E. (1954), “Amme İdaresinde Yeni Gelişmeler”, SBF Dergisi, C. 9, S. 1.Ekzen, Nazif (2008), “Dış Borçlanma Süreci ve Dış Borç Yapısı”, Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin

85’nci Yılında Türkiye Ekonomisi, Haz. G. E. Arslan, Gazi Üniv., Ankara.Erim, Nihat (2005), Günlükler 1925-1979, C. I, YKY Yay., İstanbul.Gorvine, Albert (1956), Amme İdaresi Notları, Çev. M. Soysal, SBF, Ankara.Gournay, Bernard (1971), Yönetim Bilimine Giriş - Çağdaş Toplumlarda Kamu Yönetimi, Çev. İhsan

Kuntbay, TODAİE, Ankara.Gulbenkian Komisyonu (2012), Sosyal Bilimleri Açın, Metis Yay., İstanbul.Herslag, Z.Y. (?), Turkey - An Economy in Transition, Uitgeverij Van Keulen N.V., Hague.Lepawsky, Albert (1949), Administration, Alfred A. Knopf, New York.Mıhçıoğlu, Cemal (1988), Türkiye’de Çağdaş Kamu Yönetimi Öğretiminin Başlangıç Yılları, AÜSBF

Yayınları, Ankara.Molitor, André (?), The University Teaching of Social Sciences - Public Administration, UNESCO.Pamuk, Şevket (2007), “Economic Change in Twentieth-Century Turkey: Is the Glass More than Half

Full?”, The Working Paper Series at the American University of Paris, Working Paper No. 41, Trustee Fund for the Advancement of Scholarship (TFAS), Paris.

Report of the United Nations Missions of Technical Assistance to Bolivia (1951), United Nations, New York.

Riggs, Fred W. (1963), “Mukayeseli Amme İdaresi Çalışmalarındaki Akımlar”, Çev. O. Onaran, SBF Dergisi, C. 18, S. 1.

Schröter, Harm G. (2005), Americanization of the European Economy, Springer, Dordrecht.Standards and Techniques of Public Administration - With Special Referance to Technical Assistance

for Under-developed Countries - United Nations, New York, 1951.Tekeli, İlhan - Selim İlkin (1981), Savaş Sonrası Ortamında 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı,

ODTÜ, Ankara.Timur, Taner (2000), Toplumsal Değişme ve Üniversiteler, İmge Yay., Ankara.Toussaint, Eric (1999), Ya Paranı Ya Canını & Dünya Bankası ve IMF’nin Güç Politikası, Yazın Yay.,

İstanbul.Tökin, İsmail Hüsrev (1946), Cumhuriyet Halk Partisinin İktisadi Siyaset Sistemi II, Ülkü Basımevi,

Ankara.United Nations Technical Assistance (1 January 1953), United Nations - Department of Public

Information.United Nations, Guide for Experts, 1 July 1953.Vrancken, Fernand (1963), Technical Assistance in Public Administration, IIAS, Brussels.

Page 46: TÜE’DE KAMU ÖNE E ˚˜ !# H - Stratejik Operasyon · 5àSLçZF EF LBNV ZÚOFUçNç F çUçNçOçO çML ZBQ ME ZFSEçS Mç Z MMBSEB CB ¾-layan eğitim maratonu, daha sonra SBF

!"C$�'��%�����������5�5�5(=��