98

Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Copyrigt © Bu kitabın Türkiye’deki yayım hakları Gündem Çocuk Derneği’ne aittir. Her hakkı saklıdır. Yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, basılamaz, disket video vb. ile çoğaltılıp kullanılamaz.

Citation preview

Page 1: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)
Page 2: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

TÜRKİYEÇOCUK POLİTİKASI

Çalıştay Sonuçları

GÜNDEM ÇOCUKÇocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma,

Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği

Page 3: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

Gündem: Çocuk!

Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği Yayınları: 1

ISBN 978-975-499-489-6Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)Grafik Uygulama: Pelin Güclü

Fotoğraflar: Resul Baştuğ • Murat Özcan

Yayım Hakkı © Gündem Çocuk Derneği

Baskı: Özgün Matbaacılık Sanayi Tic. A. Ş

Ankara Polatlı Karayolu 52. Km. Nurlu Mevkii

Temelli Beldesi Polatlı / Ankara

tel.: (0312) 645 19 10 (5 Hat)

1. Baskı: Ankara - Mayıs, 2009

GÜNDEM ÇOCUKÇocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği

İncesu Cad. Nu.: 10/3 06670

Kolej / ANKARA

tel.: (0312) 430 43 91

belgeç: (0312) 430 26 22

www.gundemcocuk.org

[email protected]

Copyrigt © Bu kitabın Türkiye’deki yayım hakları Gündem Çocuk Derneği’ne aittir.

Her hakkı saklıdır. Yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, basılamaz, disket video vb.

ile çoğaltılıp kullanılamaz.

Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin

5. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde Bandrol taşıması zorunlu değildir.

Page 4: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)
Page 5: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

4 GÜNDEM: ÇOCUK!

kampanyamızdan haberdar oldukları andan iti-

baren görüşlerini ifade ederek katkıda bulunan

EKSİ 18 MEDYA GRUBU’na, konferansımıza

katılarak desteklerini esirgemeyen TBMM Baş-

kanı Sayın Köksal Toptan ve eşi Sayın Saime

Toptan’a, görüş ve önerileri ile destek veren

tüm politikacı, akademisyen ve uygulayıcılara,

çalıştay ve konferansımıza ev sahipliği yapan

Ankara Üniversitesi ATAUM’a ve Müdürü Doç.

Dr. Çağrı Erhan’a, Erhan Akdemir’e ve Mustafa

Kılıç’a, grafi k tasarımları ile bize destek veren

Gülnur Özdağlar Güvenç’e, baskı konusundaki

desteklerinden dolayı da Başak Matbaası, Kök

Yayıncılık ve Berkay Matbaası’na ve desteklerini

esirgemeyen diğer herkese sonsuz teşekkürler.

Bu sürecin tek ürünü elbette elinizde tuttuğunuz

bu yayın değildi. Çalışmanın içinde aktif olarak

yer alan herkes kendi hesabına çok şey öğrendi.

Ama tüm bunların ötesinde her birimizin ortak-

laşabileceği kıssadan hissesi; bütün zorlukları bir

yana, insan hakları mücadelesi içinde bir alanda,

çocuk hakları çalışmanın umut ve güven işi oldu-

ğunu bir kez daha görmek olsa gerek. “Çocuk”

kavramının içinde barındırdığı umut hepimiz için

bu çalışmanın sürükleyici gücüydü.

Biliyoruz ki bu kitap Gündem:Çocuk! için de,

Türkiye’de çocuk hakları mücadelesi için de hak

temelli bir Türkiye Çocuk Politikası yolunda ara

bir istasyon. Daha yapılacak çok iş, alınması

gereken çok yol var ve biliyoruz ki;

“Bulutların üstünde hava hep açıktır.”

Bu yolda yanımızda yürüyen herkese binlerce kez

teşekkürler.

Gündem:Çocuk! Derneği Yönetim Kurulu

Celal MUSAOĞLU

Ezgi KOMAN

Emrah KIRIMSOY

Esin KOMAN

M. Onur YILMAZ

Önsöz

Gündem: Çocuk! olarak, Türkiye’de çocuk hak-

larına dair bütüncül bir iyileşmenin anahtarını

Türkiye’nin insan hakları temelli bir çocuk po-

litikasına sahip olmasında görüyoruz. Biliyoruz

ki, ülkemizde her alanda çocuğu odağa alan ve

çocuğun yüksek yararını önde tutan bir anlayış

hakim olmadığı sürece çocuk haklarının tam

olarak gerçekleşmesi ve çocuk hakları alanında

bütüncül bir ilerlemenin sağlanması mümkün

olmayacak.

Bu sebeple, insan hakları temelli bir ülke çocuk

politikasının gerekliliğini her ortam ve fırsatta

vurgulamayı kendimize görev sayıyoruz. Elinizde

tuttuğunuz kitap, kendimize biçtiğimiz bu görev

ile ilgili 2006 ortalarından bu yana yaptıkları-

mızın bir özetini sunmaktadır. Her aşamasında

yoğun emek katkısı ile ulaştığımız bu ürün için

teşekkür etmemiz gereken o kadar çok insan

var ki, yorulup umutsuzluğa düştüğümüz kimi

zamanlarda onların enerjisi ve desteği olmasay-

dı, doğrulup devam etmemiz mümkün olmaya-

bilirdi.

Sürecin başından bu yana, insan hakları ve

çocuk hakları temelli bir yaklaşım oluşturulması

konusunda bize yol gösteren Prof. Dr. İoanna

Kuçuradi’ye ve İnsan Hakları Ortak Platformu

Koordinatör Feray Salman’a, çocuk politikasını

oluşturan temel alanlar ile ilgili olarak koordi-

nasyonun sağlanmasında ve danışmanlık des-

teklerinden dolayı adalet alanında Av. Türkay

Asma’ya, eğitim alanında Doç. Dr. Mesude

Atay’a, sağlık alanında Prof. Dr. Şükrü Hatun’a

ve sosyal hizmet-sosyal yardım alanında Dr.

Bülent İlik’e; özellikle adalet grubu çalışmalarının

yürütülmesine ve ayrıca çalıştay-konferans ça-

lışmalarına verdikleri destekleriyle başta Ankara

Barosu Çocuk Hakları Merkezi’ne ve Av. Şükran

Kitiş’e, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişi-

mi Bölümü öğrencilerine, “Çocuklar İçin Evet

Kampanyası”nın hiçbir aşamasında desteklerini

esirgemeyen Gündem Çocuk üyelerine,

Page 6: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 5

Türkiye Çocuk Politikası Çalışmasına Katkı Verenler

(Alfabetik Sırayla)

Adem Arkadaş, Adile Ertekin, Aktan Acar, Ali Naim Inan, Ali Suat Ertosun, Arzu Içağasi-oğlu Çoban, Asli Tatlidil, Ayhan Çelik, Ayla Oktay, Ayşe Beyazova, Ayşegül Çelik Şahin, Atike Zeynep Kiliç, Berin Çanli, Burcu Arik, Bülent Ilik, Caner Esenyel, Celal Musaoğlu, Cem Koca-taş, Cevdet Selvi, Cüneyt E. Başer, Çağri Erhan, Deniz Kırımsoy, Deniz Türker, Dide Tayfur, Dilan Başer, Dilek Kumcu, Dilek Özdilek, Bülent Ilik, Ebru Baysal, Elif Serbest, Eloise Dhuy, Emel Akpinar, Emin Devrim Fidan, Emine Akyüz, Emrah Kirimsoy, Erhan Akdemir, Erkan Sert, Ersin Biçakçi, Esin Koman, Esin Polat, Ezgi Koman, Faruk Şahin, Feray Salman, Fer-hunde Öktem, Figen Şahin, Filiz Birinci, Füsun Akarsu, Gamze Girgin, Gaye Erbatur, Gizem Göcek, Gözde Başer, Gözde Erdoğan, Gözde Güneş, Gülnür Özdağlar Güvenç, Gülşah Çilin-gir, Gülten Koçoğlu, Gülümser Gültekin, Hacer Sever, Hakan Acar, Haktan Demircioğlu, Ha-san Gemici, Hasan Kürşat Akcan, Hatice Kaynak, Hediye Ayik, Hüseyin Türker, Işil Işikçi, Işil Kiliç, Ilker Işikçi, Ilknur Kutlukan, Irem Yeniokatan, Ioanna Kuçuradi, Irfan Türkmen, Kasim Karataş, Kemal Inal, Kemal Özmen, Köksal Toptan, Lale Tabel, Latife Özaydin, Leyla Ilik, Mahmut Turan, Mehmet Kurdoğlu, Mehmet Onur Yilmaz, Mehmet Saner, Mehmet Üstün, Melika Türkan Bağli, Melike Çaçan, Meltem Bayram, Meltem Mercan, Meral Aksu, Mesude Atay, Muammer Seyitoğlu, Muammer Uzunca, Muharrem Erbey, Murat Altuğgil, Murat Eke, Murat Özcan, Mustafa Aksu, Mustafa Biçen, Mustafa Kiliç, Mustafa Nargül, Mücahit Çakici, Müjgan Aktağ Beriş, Necmettin Yemiş, Nergiz Güven, Nevzat Kiliç, Nihal Ahioğlu, Nihat Tari-meri, Nilah Ildeş, Nilgün Kurtuluş Çelen, Nilgün Vatandaş, Nurcan Alsancak, Nurettin Turan, Nükhet Atalay, Orhan Derman, Onur Musaoğlu, Ozan Güven, Özüm Yeşiltaş, Pakize Melek Bulut, Resul Baştuğ, Riza Sümer, Ruveyda Taşkaya, Sabit Aktaş, Safi ye Kiliç, Saime Toptan, Seda Emin, Seda Yilmaz Inal, Sedat Ovat, Sedat Yazici, Selda Hizel Bülbül, Serpil Selvi Çinar, Serpil Ural, Senar Ataman, Sevda Uluğtekin, Sevil Atauz, Sevi Arier, Sinem Parça, Sinem Şarkli, Songül Yalçin, Şahin Antakyalioğlu, Şaylan Uran, Şule Şenol, Şükran Kitiş, Şükrü Hatun, Tanil Bora, Tanju Gündüzalp, Türkay Asma, Ufuk Altinay, Ufuk Beyazova, Uğurcan Arslan, Umut Koşan, Yağmur Güvenç, Yasemin Polat, Yasemin Şahin, Yasin Sari, Yaşar Çelebi, Yildiz Çakmak, Yildiz Yapar, Yüksel Baykara Acar, Yüksel Erdoğan, Zeynep Ömür Yilmaz, Zuhal Bayildiran

Page 7: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)
Page 8: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 7

I. BÖLÜM

GİRİŞ

I. İnsan Hakları, Çocuk Hakları ve Hak Te-

melli Yaklaşım

İnsan Hakları

“Her seferinde öyle eyle ki, eyleminin ilkesi

aynı zamanda genel bir yasa olabilsin.”

Immanuel Kant

İnsan Hakları fi kri, temeli insan onuru bilincine

dayanan bir fi kirdir ve binlerce yıllık insanlık

tarihinin en önemli başarılarından birisidir. İn-

san hakları, insan olmanın haklarıdır ve her tek

insanın doğuştan özgür ve onur bakımından eşit

olduğu temel ilkesi ile ortaya konan karşılıklı

davranış kurallarını düzenler. Günümüzde bu

hakların hayata geçirilmesi korunmasını ve gü-

vence altına alınmasını sağlamak için en önemli

mekanizmalar devletler arası kuruluşlar tarafın-

dan oluşturulan uluslararası hukuk ve standartlar

ile bunları referans alan resmi-sivil savunuculuk

mekanizmalarıdır.

20. yüzyılda uluslararası insan hakları standart-

ları, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi” başta olmak üzere, birçok belgede tarif

edilmekte ve evrensel ilke oldukları vurgulanmak-

tadır. BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve

BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleş-

mesi gibi sözleşmeler de, bu ilkeleri uluslararası

hukukun kuralları haline getirmektedir.

Uluslararası insan hakları hukuku, devletlerin

kendi yurttaşları için yapmaları ve yapmamaları

gerekenleri tarif etmektedir. Buna göre, bir hü-

kümet ya da muhalif grup, bu standartlara aykırı

hareket ettiğinde veya saygı göstermediğinde

ya da bu standartları yok saydığında, güvence

altına almadığında, insan hakları ihlâli gerçekleş-

tirmiş olmaktadır. Her devlet, kendi hukukunu,

uluslararası insan hakları hukukuna dayandırma

ve insan haklarını koruma mecburiyetindedir.

İnsan haklarının en temel özelliği bölünmezliği-

dir. Bu bölünmezlik, her bireyin medeni, siyasi,

ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tümüne,

aynı anda sahip olduğu ve bir hakkın gerçekleş-

mesinin bir diğerinin ön koşulu haline getirileme-

yeceği anlamına gelir.

Page 9: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

8 GÜNDEM: ÇOCUK!

İnsan hakları aktivistleri, dünyanın her yerinde,

insan hakları fi krinin sağlam felsefi temeli ve

uluslararası hukukun ortaya koyduğu standartla-

rının gücüyle insanların temel haklarını korumak,

hükümetlere uluslararası insan hakları standart-

larını kabul ettirmek ve insan haklarını bütün

ülkelerin hukukunun dayandığı temel referans

kılmak için mücadele etmektedirler. Bu mücadele

dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de

sürmektedir.

İnsan Hakları

Yurttaşlık, ulus, ırk, etnik köken, dil, cin-siyet, cinsel yönelim, yetenek veya diğer özellikler açısından ayrım gözetmeden, “tüm insanların sadece insan oldukları” için sahip oldukları haklardır.

Çocuk Hakları

Çocuk hakları, insan haklarıdır!

İnsanın doğumundan itibaren birey olma hakkını

tanıyan, ek olarak 18 yaşına kadar yaşama,

gelişme, korunma ve katılma haklarına özel

önem ve öncelik veren, çocuğun özel hak ve

gereksinimlerinin uluslararası ortamda kabul

edilmesi ve korunmasını sağlayan, insan hakla-

rı hukuku bünyesinde kendine özgü bir yapıya

olan ihtiyacın sonucunda insan hakları içinde

çocuk hakları alanı oluşmuş ve gelişmiştir. Çocuk

haklarını güvence altına almak için Birleşmiş

Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ndeki ilke-

leri açmak ve bu ilkelere uluslararası hukuki bir

nitelik kazandırmak için Birleşmiş Milletler Çocuk

Haklarına Dair Sözleşmesi hazırlanmış ve imza

altına alınmıştır (Ek 1). Bu belge çocuk haklarını

düzenleyen, çocukların “Magna Carta”sı ya da

“İnsan Hakları Yasası” olarak tanımlanabilecek

en önemli uluslararası belgedir. 1989 yılında

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul

edilen sözleşmeyi, Türkiye 1990 yılında imza-

lamıştır. Sözleşme, 1994 yılında onaylanmış ve

1995 yılında da Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe girmiştir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Söz-

leşme (ÇHS), 54 Madde ile insanların on sekiz

yaşına kadar sahip oldukları insan haklarını dü-

zenler ve taraf olan ülkelere bu hakların yaşama

geçirilmesi konusunda yükümlülükler verir.

Sözleşmenin temeli, çocukların en iyi biçim-

de yaşamalarını ve kendilerini tam anlamıyla

gerçekleştirebilmelerini sağlamanın normlarını

tanımlamaya dayanır. Başka bir ifadeyle Sözleş-

me, çocukları doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren

bütün etkinliklerde “çocuğun yüksek yararı”nın

temel alınmasını şart koşar. Bu nedenle, ilgili tüm

resmi, yerel, akademik, özel ya da sivil toplum

kuruluşları, faaliyetlerini çocuğun yüksek yararını

gözeterek yapılandırmalıdır. Doğal olarak bu

yaklaşım, çocuğun yaşaması ve gelişmesi, ayırımcılık gözetilmemesi ve çocuğun katılı-mının sağlanmasından ayrı düşünülemez. Nitekim

bu temel ilkeler, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin

çatısını oluşturmakta ve Çocuk Hakları Komitesi

tarafından da son yıllarda şemsiye haklar olarak

nitelendirilmektedirler. Sözleşmede artık şemsiye

haklar olarak da nitelendirilen temel ilkelerle bir-

likte, çocuğa önem ve öncelik verilmesi gereken

alanlar sekiz başlık altında gruplanır:

I. Çocuğun tanımı: Sözleşmenin kapsadığı yaş

sınırını barındırır.

II. Şemsiye haklar:

Çocukların yaşaması ve gelişmesi (Madde 6),

Ayrım gözetmeme (Madde 2),

Çocukların yüksek yararının gözetilmesi (Madde 3)

ve

Çocukların katılımı (Madde 12) konusunda te-

melleri barındırır.

III. Medeni Hak ve Özgürlükler: İsim ve vatan-

daşlık, kimlik, ifade özgürlüğü, düşünce, vicdan

ve din özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, özel

yaşantının korunması, gerekli bilgilere ulaşma,

işkence ve özgürlükten yoksun bırakılma gibi alt

alanları barındırır.

IV. Temel Sağlık ve Refah: Yaşam ve gelişme,

anne-babanın sorumlulukları, özel gereksinimli ço-

cuklar, sağlık ve sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik,

yaşam standardı gibi alt alanları barındırır.

Page 10: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 9

V. Aile Ortamı ve Alternatif Bakım: Anne ba-

banın yönlendiriciliği, anne-babadan ayırma,

ailenin yeniden birleşmesi, yasa dışı yollarla

ülke dışına çıkarma ve geri döndürmeme, ana-

babanın sorumlulukları, suiistimal ve ihmal,

aile ortamı ve alternatif bakım, evlat edinme,

yerleştirme uygulamasının düzenli denetimi,

yaşam standardı ve yeniden sağlığa kavuşturu-

cu bakım gibi alt alanları barındırır.

VI. Eğitim, Boş Zaman ve Kültürel Faaliyetler:

Eğitim, eğitim hedefl eri, boş zaman gibi alt

alanları barındırır.

VII. Özel Koruma Tedbirleri: Mülteci çocuklar,

azınlıklara ve yerli halklara üye çocuklar, çocuk

işçiler, uyuşturucu kullanımı, cinsel sömürü,

çocukların satılmaları, kaçırılmaları ve fuhuşa

zorlanmaları, sömürünün diğer biçimleri,

işkence ve özgürlükten yoksun bırakma, silahlı

çatışma, yeniden sağlığa kavuşturucu bakım,

çocukların yargılanmaları gibi alt alanları

barındırır.

VIII. Uygulamaya Yönelik Genel Önlemler:

Sözleşmedeki hakların yaşama geçirilmesi,

Sözleşmenin yaygın olarak tanıtılması, Taraf

Devletlerin bildirim yükümlülükleri ile ilgili alt

alanları barındırır.

Ulusal mevzuatımıza göre (Anayasa 90. Mad-

de) uluslararası sözleşmeler Resmi Gazete’de

yayınlandığı tarihten itibaren, ulusal mevzua-

tın üzerinde yer alır. Bu hükme göre devletin

kendi yasalarında ÇHS’nin aksine bir madde

varsa bile, o maddeye göre değil, ÇHS’deki

maddeye göre davranılması gerekir.

ÇHS’nin dünyanın hemen hemen bütün ülke-

leri tarafından onaylanması, insanlık açısından

önemli bir başarıdır. Çünkü sözleşmeye onay

veren ülkeler, kendi çocuklarının haklarını

gözetmek üzere taahhüt ettikleri yükümlülük-

leri yerine getirmeye çalışırlar. Dünyada ÇHS

imzalamamış olan iki ülke vardır. Bu ülkeler,

ABD ve Somali’dir.

Çocukların, yaşaması ve gelişmesi, yüksek ya-

rarının gözetilmesi, ayrım gözetmeme ve katılı-

mı, sözleşmede tanımlanan hakların gerçekle-

şebilmesi için temel ilkeleri oluşturmaktadır. Bu

temel ilkeler çocukların onurlu, eşit ve özgür

bireyler olarak yaşamalarını sağlar.

Page 11: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

10 GÜNDEM: ÇOCUK!

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair

Sözleşme’nin Temel İlkeleri

Çocuğun Yaşaması ve Gelişmesi İlkesi: Ya-

şamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin

ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır.

ÇHS’nin 6. Maddesine göre: “Her çocuk yaşa-

ma hakkına sahiptir. Devlet çocuğun yaşamını

ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü-

dür”.

Yaşama hakkı, tüm hak ve özgürlüklerin kulla-

nılmasının temelini oluşturan bir haktır. İnsan

hakları içerisinde, değer sırası bakımından en

başta gelir. Bu hak olmaksızın diğer hakların

kullanılması mümkün değildir. Yaşama hakkı,

kişinin fi ziksel ve ruhsal bütünlüğünü koruyabil-

mesi ve varlığının çeşitli etkilerle bozulmasına

engel olabilmesi anlamına gelir. İnsan hakları

belgelerinin tümü yaşama hakkını güvence altına

alır ve yaşama hakkını “dokunulmaz” bir hak

olarak kabul eder. Çocuk Hakları Sözleşmesi de,

çocuğun yaşama hakkını koruma altına almak-

tadır. Yasalarımızda da çocuğun yaşama hakkını

koruyan, başta anayasa olmak üzere pek çok

madde bulunmaktadır.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, yaşama hakkının

gerçekleştirilmesinin yanı sıra, çocuğun hayatta

kalması ve gelişmesi için “mümkün olan azami

çabanın gösterilmesini”, devletlerin sorumluluğu

olarak görür. “Gelişme” kavramı, yalnızca çocuğun

yetişkinlik dönemine hazırlanmasıyla ilgili değildir.

Bu aynı zamanda çocukluk dönemi için, yani ço-

cuğun içinde bulunduğu dönemin en elverişli ko-

şullarda oluşturulması anlamına gelir. Sözleşmeye

göre devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal,

ahlâksal, psikolojik ve toplumsal gelişimini, insanın

saygınlığı ile uyumlu biçimde gözetmeli ve çocuğun

toplumda özgür bir birey olarak yaşamını sürdür-

mesi için gerekli önlemleri almalıdırlar.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun yaşama

ve gelişme hakkını koruma altına alan, bu ko-

nuda tüm yetişkinlere ve devletlere verilen temel

sorumluluk şöyledir:

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Yaşama ve Gelişme Hakkı

Madde 6

1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kal-ması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.

Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi: Çocukları

ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun

yararının gözetilmesi gerekir. Çünkü, toplumun

savunmasız bir grubu olan çocuklar, kendi hak-

larını arayamazlar. Hükümetler, gönüllü sektör,

toplum kurumları, aileler, bakım hizmetleri ve-

renler bu haklara saygı gösterme, ihlâl etmeme

ve daha da ileriye götürüp, güçlendirme sorumlu-

luğuna sahiptirler.

Page 12: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 11

Çocuğun yüksek yararı ilkesi, çocuk merkezli bir

bakış açısını destekler ve çocuğun birbiriyle ilişkili

hak ve ihtiyaçlarına dikkat çeker. Dolayısıyla,

çocuğa sağlanan koruma kanunlarının, politika-

larının ve uygulamalarının değerlendirilmesinde,

çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması

ve çocuklara yönelik temel hizmetlerin ekonomik

reform ve açık azaltma dönemleri de dahil olmak

üzere, her zaman korunması ve öncelik verilmesi

gözetilmelidir.

Koruma, en genel anlamıyla bir bireyin yaşamını

olumsuz bir biçimde etkileyecek olası bir tehlikey-

le karşı karşıya kalmasını engellemek için alınan

önlemleri ve savunuculuk çalışmalarını ifade

etmektedir. Önlemler ve savunuculuk çalışmaları,

bireyin hak ettiği yaşamı sürdürmesi açısından

vazgeçilmez niteliktedir. Dolayısıyla, Çocuğun

Yüksek Yararı İlkesi, çocuğun herhangi bir alan-

da ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalma-

sının engellenmesini gerektirir.

Çocuğun yaşamını etkileyebilecek durumlar,

fi ziksel, zihinsel, psikolojik, cinsel ve sosyo-kül-

türel nedenlerden kaynaklanabilir. Bu nedenle,

çocuğun korunması, toplumun her düzeyinde,

başta kamu idareleri olmak üzere, resmi, yerel,

özel, akademik ve sivil toplum kuruluşları vb.

tüzel kişilere; devlet başkanları, milletvekilleri,

öğretmenler, doktorlar, polisler, anne babalar

ve hatta çocuklar olmak üzere gerçek kişilere,

etik ve yasal zorunluluklar doğrultusunda, birçok

yükümlülük verir.

Her çocuğu öncelikli olarak ele alan, çocuğa

ayırım gözetmeden saygı gösteren ve değer

veren, haklarında alınan kararlara katılımını

sağlayan ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri için

fırsat veren koruyucu bir sosyal destek sistemi

oluşturmak, öncelikle o devletin anayasasında

düzenlenir. Birçok devlette olduğu gibi, Türkiye

Cumhuriyeti Anayasası’nda çocuk ve çocuk hak-

larının korunmasına, başka bir ifadeyle çocuğun

güvenliğinin sağlanmasına ilişkin genel kurallar

bulunur. Bu kurallardan bir kısmı, temel hak ve

hürriyetlerin düzenlemesiyle ilgilidir. Bu genel

nitelikli kurallarla çocuk, gerçek kişi olarak, ana-

yasamızın kullandığı deyimlerle, “herkes ya da

vatandaş” olarak korunur. Bununla birlikte, ko-

ruyucu (kişisel) kuralların bazılarında çocuk, özel

bir korunmaya sahip kılınmıştır. Yani çocuklar,

kendilerine özgü kurallarla da korunur. Bunun

yanı sıra çocukların güvenliğinin sağlanması için

gereken örgütlenmeler kurulmuş ve geliştirilmesi-

ni sağlayan düzenlemeler için özel kanunlar çıka-

rılması kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin

çocuk koruma sistemi, ulusal mevzuat başta ol-

mak üzere, onaylanan uluslararası sözleşmelere,

belirlenen kaynak tahsisinden hükümetlerin ter-

cihlerine kadar birçok etkenden etkilenmektedir.

Çocuğun yüksek yararı gözetilerek yapılan dü-

zenlemeler (etkinlik, hizmet, mekân vb.), söz

konusu düzenlemenin öncelikle insan odaklı ve

çocukları birey olarak gören, insan haklarına ve

dolayısıyla çocuk haklarına duyarlı, bu hakları

savunan, barışçıl, hoşgörülü, saygılı, özgürlükçü,

eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine sahip olması ile

mümkündür. Dolayısıyla, çocuğa öncelik veren

ve çocuğun yüksek yararını gözeten düzenleme-

lerin;

- Çocuğa duyarlı ve çocuğun duyarlı olmasını

sağlaması,

Page 13: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

12 GÜNDEM: ÇOCUK!

- Çocukların gereksinimlerinin farkında olması,

- Çocuğu, ailesinden ve çevresinden kopuk gör-

meyen ve gereken kaliteli yatırımları yapması,

- Çocukları her türlü tehlikeye karşı (istismar,

zararlı alışkanlık vb.) koruması, bu tehlikeleri

önlemesi ve gerekli tedaviyi sağlaması,

- Kriz durumlarına (yapay ve doğal) hazırlıklı ol-

ması,

- Sorunları öngören ve büyümelerini engellemesi,

- Çocuklar için ve çocuklarla olan faaliyetlerine

özel bir bütçe ayırması,

- Kendini sürekli güncellemesi, yenilikçi olması,

gelişmeleri takip etmesi,

- Konuyla ilgili olarak kendi kapasitesini sürekli

olarak gözden geçirerek yenilemesi ve güçlenen

bir yönetim ve uygulama mekanizması yaratması,

- Çocukların yanı sıra uzmanların da fi kirlerini

alması,

- Kurumlar arasında eşgüdümlü ve işbirliği içinde

hareket etmesi,

- Kurumlarda çalışan kişilere düzenli bir bilgi ve

deneyim aktarımında bulunan, bilginin bu kişiler

arasında dolaşmasına olanak sağlaması,

- İşbirliği ağı içinde bulunması gerekir.

Dolayısıyla, çocuğun yüksek yararını gözeten bir

düzenlemenin, çocuğun görüşünü alan, planla-

maya önem veren ve uygulayan, kısa-orta ve

uzun vadeli dengeleri izleyen, değerlendiren ve

bunun için kaynaklarını ayıran bir yapıya sahip

olması gerekir. Bu yapıların sürdürülebilirliklerini

sağlamaları ise, politikalarını oluşturmaları ve

izlemeleriyle doğrudan bağlantılıdır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi

Madde 3

1. Kamusal ya da özel sosyal yardım kuru-luşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.

2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödev-lerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üst-lenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.

3. Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.

Çocuğun Katılımı İlkesi: “Kamu yaşamında yer

almak”, “kamu yaşamının bir parçası olmak” şek-

linde tanımlanan katılım, bireylerin karar süreç-

lerinde ve etkinliklerde yer alması, bu süreçlerde

“etkili” olması, karar mekanizmalarına, uygulama

Page 14: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 13

ve değerlendirme süreçlerine “etkin” müdahaleler-

de bulunması anlamına da gelir.

Katılım, “çoğulculuk”, “insan hak ve özgürlükleri”,

“hukukun üstünlüğü” ile birlikte demokrasinin te-

mel prensipleri arasında yer alır.

Çocuk, ailede, okulda, sokakta, politikada, yani

yaşamın her alanında demokrasinin ve insan

haklarının temel prensiplerine göre yaşamını

sürdürmezse, ileriki yaşantısında bu kavramlara

göre yaşaması mümkün olmayacaktır. Çocuğun

katılımı, demokrasi ve insan hakları kültürünün

tüm toplumlarda tam olarak benimsenmesini sağ-

lamak amacıyla, ilk kez Birleşmiş Milletler Çocuk

Haklarına Dair Sözleşme’yle gündeme gelmiştir.

Sözleşmenin özel olarak 12. Maddesi dışında 13.

ve 15. Maddelerinde atıfta bulunulan Çocuğun

Katılım Hakkı, çocukların ve gençlerin kendilerini

ilgilendiren konularda, kararlarda, etkinliklerde

ve süreçlerde etkin bir şekilde yer alma hakkına

sahip olduğunu hükme bağlamaktadır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Katılım Hakkı:

Madde 12: Her çocuk, kendisini ilgi-lendiren herhangi bir konu ya da işlem sırasında görüşlerini serbestçe ifade etme, görüşlerinin dikkate alınmasını isteme ve katılma hakkına sahiptir.

Çocuğun katılım hakkının tam olarak hayata

geçmesi için, yetişkinlerin çocukların potansiyel-

lerine inanmaları, onları bağımsız bir birey ola-

rak görmeleri ve onlara güven duymaları gerekir.

Yetişkinler çocuklara inanmaz, onların potansi-

yellerine güven duymaz ve onları bağımsız birey

olarak görmezse, “katılım hakkı” gerçekleşemez.

Bu nedenle, çocuğun katılım hakkı –diğer haklar-

dan biraz daha fazla olarak- yetişkinler tarafın-

dan tamamen benimsenmeyi gerektirir. Çünkü

çocuklar, yetişkinler tarafından kurgulanmış dün-

yada, yetişkinlerin yönettiği kurumlarla ve kural-

larla yaşamlarını sürdürmektedir ve çocukların

katılımı, anne babalar, öğretmenler, akrabalar,

komşular, yöneticiler ve diğer yetişkinler tarafın-

dan gerçekleşebilmektedir. Ne yazık ki yetişkinler

tarafından kurgulanan bu dünyada, çocuğa

ilişkin genel yaklaşım, onların henüz yeterince

büyümemiş, büyümesi gereken, korunmaya

muhtaç, “tamamlanmamış” kişiler olduğu yönün-

dedir. Çocuğun katılımının önündeki en önemli

engel bu yaklaşımdır. Bu engel, ancak toplumda

ve bireylerde demokrasi ve insan hakları kültürü-

nün benimsenmesi ve yaygınlaşmasıyla ortadan

kalkacaktır.

Katılım ayrıca, çocukların gelişimlerini sağlar

ve bunu olumlu olarak destekler. Çocuklar,

kendilerine her şeyin “sunulduğu” ve müdahale

edemedikleri, değiştiremedikleri “pasif” oldukları

ortamlarda ve durumlarda tam olarak

Page 15: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

14 GÜNDEM: ÇOCUK!

gelişemezler. Gelişim, hem bireysel, hem de

toplumsal bir süreçtir. Çocuklar katılım süreçle-

rinde, seçenekler arasından tercih yapma, karar

verme, toplumsal duyarlılık geliştirme ve işbirliği

yapma becerilerinin yanı sıra kendilerine güven

kazanır, neleri yapabileceklerini görür ve sonraki

adımları için bir içgörü edinirler.

Katılım Sürecinin İlkeleri

Çocukların katılımının göstermelik olmak-

tan çıkarılarak, hayata geçirilebilmesi için

uyulması gereken bazı önemli ilkeler bu-

lunmaktadır. Bu ilkeler şöyle sıralanabilir:

- Katılım süreçlerinde, yetişkinlerle çocuk-

lar arasında eşitler ilişkisi olmalıdır.

- Çocukların potansiyellerine inanılmalı,

onlara yaşamlarını değiştirme gücüne sa-

hip oldukları anlatılmalı, onlara bu yönde

olanak sağlanmalıdır.

- Her katılım sürecinin sonunda, her za-

man somut bir sonuç çıkmayabilir. Önemli

olan bu süreçte yetişkinlerin ve çocukların

kazanımlarıdır.

- Katılım bazı çocuklara sunulan bir ayrıca-

lık değil, bütün çocukların hakkıdır.

- Çocukların yetki ve sorumluk almaları

sağlanmalıdır.

- Süreçlere katılma konusunda gönüllülük

temeldir. Katılmamayı seçmenin de katılı-

mın bir biçimi olduğu unutulmamalıdır.

Sadece, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair

Sözleşme değil, Çocuk Haklarının Kullanılmasına

ilişkin Avrupa Sözleşmesi de çocukların kendileri-

ni ilgilendiren konularda görüşlerinin alınmasını,

kendilerini ilgilendiren her konuda bilgi edinmele-

rini hükme bağlamaktadır.

Ayrım Gözetmeme İlkesi: Çocuk hakları, istis-

nasız bir şekilde tüm çocuklar için geçerlidir.

Çocuğun fi ziksel özelliklerinin, inancının, ana dili-

nin, cinsiyetinin ya da başka bir özelliğinin hiçbir

rolü yoktur. Sözleşmeye taraf olan devletler,

hiçbir ayrım yapmadan kendi egemenlik alan-

larındaki bütün çocukların sözleşmede yer alan

haklarını tanır ve taahhüt eder.

Sözleşme’nin 2. Maddesine göre taraf devletler,

Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi ülke sınırla-

rı içinde bulunan her çocuğa, kendilerinin, anne

babalarının, ya da vasilerinin sahip oldukları

ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka

düşünceleri ya da diğer statüler nedeniyle hiçbir

ayrım gözetmeksizin tanırlar ve taahhüt eder.

Ayrımcılık, bütün insanların haklara ve özgürlük-

lere eşit biçimde sahip olmalarını, bu haklardan

eşit olarak yararlanmalarını önleme amacını

taşıyan ya da bu sonuca yol açan herhangi bir

ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercih yapılması

anlamına gelmektedir. Haklar ve özgürlüklerden

eşit biçimde yararlanma her durumda mutlak

aynı tutumun alınması anlamına gelmemektedir.

Ayrım gözetmeme ilkesi, kimi hak eşitsizliklerin-

de düzeltici olumlu eylemleri yani pozitif ayrımcı-

lığı engellemez. Bu tür farklılaşmaların ölçütleri

makul ve nesnelse, ayrıca özleşme çerçevesinde

meşru bir amaca yönelikse, benimsenen tutum-

lardaki farklılaşma ayrımcılık anlamına gelmez.

Türkiye’de ayrımcılığın önlenmesi ulusal mevzu-

atta da belirtilmiş olmasına karşın, ne yazık ki

tüm çocuklara tam olarak uygulanmamaktadır.

Engelli çocuklar, evlilik dışı doğan çocuklar, kızlar,

mülteciler ve mülteci statüsü kazanmak isteyen

çocuklar, ülke içinde iç göçe tabi tutulan çocuklar,

Kürt ve Roman çocuklar ve Güney Doğu Anadolu

Bölgesi’nde yaşayan çocuklar yeterli sağlık ve

eğitim olanaklarına erişememektedir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğa Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi

Madde 2

1- Taraf Devletler, bu Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulu-nan her çocuğa, kendilerinin, ana–babala-rının veya yasal vasilerinin sahip oldukları,

Page 16: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 15

ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.

2- Taraf Devletler, çocuğun ana–babası-nın, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıkla-nan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutul-masına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alır.

Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde

Çekince Koyduğu Maddeler Hakkında:

Ayrımcılık başlığı altında üzerinde durulması ge-

reken önemli bir konu da Türkiye’nin BM Çocuk

Hakları Sözleşmesi’ne koymuş olduğu çekinceler-

dir. Çünkü çocuğun yararı esas alınarak bakıldığın-

da çekinceli maddelerin çocukların ayrımcılığa uğ-

ramasına sebep olma potansiyeli vardır. Şöyle ki;

Türkiye, ÇHS’nin 17, 29 ve 30 Maddelerini

“… T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 ta-

rihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna

uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını

saklı tutmaktadır” itiraz kaydı ile ilgili çekince

koymuştur. Çekince koyulmuş olan 17 Madde

bilgi ve belge edinme hakkını, 29 Madde eğiti-

min amacını ve 30. Madde de azınlık mensup-

larının kültürlerine ve dinlerine bağlı haklarını

tanımlar. Çekincenin gerekçesi ise Lozan Barış

Anlaşması’nda azınlık tanımının sınırlılığıdır.

Ancak bu konunun çocuk hakları savunucuları açı-

sından ele alınışında odakta ve öncelik olarak ço-

cuğun olması şarttır. Odakta çocuğun alınmaması

durumu zaten Sözleşme’nin tümden reddi anlamı-

na gelecektir. Çocuğu odağa alarak değerlendirdi-

ğimizde ise çekincelerin, çekince konan maddelerin

kapsamı dışında da hak ihlallerine sebep olma

potansiyeli görülecektir. Öyle ise çekince 17, 29

ve 30 Madde ile sınırlı kalmayan ve silsileli olarak

sözleşmenin diğer maddelerinin de ihlaline sebep

olan bir etkiye sahiptir ve dolayısıyla sözleşmenin

ruhuna ve genel ilkelerine aykırı olduğu söylenebilir.

Ayrıca çekinceli maddelerde tanımlanan haklar

çekincenin gerekçesi olan Lozan Antlaşmasına

ters düşmeden de rahatlıkla hayata geçirilebilir.

Bunun olanağı vardır ve gerekli olan konuya hak

temelli bir açıdan bakılmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti bu sorunu çocukların yara-

rına çözecek cesareti göstermelidir.

Hak Temelli Yaklaşım

“Her defasında insanlığa, kendine olduğu ka-

dar başka herkese de, sırf araç olarak değil,

aynı zamanda amaç olarak davranacak biçim-

de eylemde bulun.”

Immanuel Kant

Hak temelli yaklaşım, kişileri “hak sahibi” ve

devleti “birincil görev sahibi” olarak tanımlayan

yaklaşımdır. Kişiler, etkin öznelerdir ve haklarını

talep etmek için güçlendirilirler. Bu yaklaşım,

kamusal, siyasal, ahlaki ve yargısal sorumluluk

ile görev kavramları ile doğrudan ilişkilidir. Dev-

letin bağlayıcı ahlaki ve yasal görevleri bulunur.

Kişiler, yardımı-hizmeti-desteği hak etme yerine

yardım-hizmet-destek görme hakkına sahiptir.

Hak temelli yaklaşım, sadece görünen sorunları

ele almak yerine, sorunların nedenlerini araştırır

ve sorunları kaynağında çözmeye odaklanır.

Hak temelli yaklaşım, “gelişme” kavramı ile

doğrudan ilişkilidir. Gelişme, insanların hak et-

tikleri bir yaşam için karar verme seçeneklerini

arttıran, kendilerine verilmiş ya da yaratılmış

olanaklardır.

Bireylerin seçeneklerini arttırabilmeleri ve büyü-

yebilmeleri için ve insanın kendini ya da çevresini

geliştirecek seçeneklere ve haklara sahip olabil-

mesi için, yeteneklerini geliştirmesi gerekir. Uzun

ve sağlıklı bir yasama sahip olmak, temiz su ve

yiyecek gibi basit ihtiyaçları karşılayabilmek,

sosyal, toplumsal ve siyasi etkinliklere katılma,

bilgiye daha fazla ulaşabilme olanağı, daha gü-

venli bir hayata sahip olmak ve diğer tüm siyasi

ve kültürel haklar, insani gelişimin temelleridir.

Bu temellerin birçoğunun gerçekleşmesi, bireyin

hayatını ve koşullarını daha iyiye götürmesine

olanak tanıyan bir etken olabilir.

Page 17: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

16 GÜNDEM: ÇOCUK!

Öte yandan hak temelli yaklaşım, gelişme duru-

munu sadece insan ihtiyaçları açısından tanım-

lamaz. Gelişmeyi, birbirinden ayrılamaz haklara

toplumun yanıt verme yükümlülüğü açısından da

tanımlar ve insanları-grupları bir hak olarak ada-

let talebi doğrultusunda güçlendirir.

Hak temelli yaklaşımda tarafl ar, hak sahibi ve

görev sahibi olarak tanımlanır. Her insan bir

hak sahibidir, hakları vardır, hakkını talep eder,

görev sahiplerini sorumlu kılar ve diğerlerinin

haklarına saygı gösterme sorumluluğuna sahip-

tir. Görev sahiplerinin ise, hak sahiplerinin hak-

larına saygı gösterme, koruma ve yerine getirme

sorumluluğu vardır.

Evrensellik, hak sahibi ve görev sahibi arasında

karşılıklı bağımlılık, eşitlik ve ayrımcı olmama,

katılım, sorumluluk ve güçlendirme ilkeleriyle

temellenen hak temelli yaklaşım, toplum içinde

savunmasız olanlara odaklanmayı sağlayan ve

hakların bölünmezliğini vurgulayan bir çerçeve

oluşturur.

Çocuk hakları, insan hakları kültürünün yapı

taşıdır ve toplumun insan hakları güvencesinin

temelini oluşturur. Çocuklar, İnsan Hakları

Evrensel Bildirgesi ve diğer anlaşmalarla korun-

muş tüm hakların yanı sıra Birleşmiş Milletler

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde tanımlananlar

başta olmak üzere, birçok ek hakka sahiptir.

Tanımlanan bu haklara göre hükümetler, çocuk-

ların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının yanı

sıra medeni ve siyasi haklarını da korumakla

yükümlüdür. Devletler yalnız kendi görevlileri-

nin gerçekleştirdiği ihlâlleri değil, ailede ya da

toplumdaki diğer bireylerin çocuklara uyguladığı

ihmal ve istismarı önlemekle de yükümlüdür.

Çocuklar için “Hak Temelli” Yaklaşı-mın 5 Temel Nedeni

I. Haklar Evrenseldir!

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde güvence al-tına alınan haklar, evrensel olarak dünya-nın her yerindeki çocuklar için geçerlidir. Böylece bütün çocuklar, hayatta kalma,

büyüme, gelişme, korunma ve katılım açı-sından aynı haklara sahiptirler.

II. Çocuk Hakları Yetişkin Hakların-dan Daha Değersiz Değildir!

Çocuklar anne-babalarının mülkü değildir ve yetişkinler kadar önemli yurttaşlardır. Çocukların hak sahibi olarak kabulü önem-lidir. Çocukların savunmasızlığı nedeniyle, çelişkili her durumda çocuğun hakları yetiş-kinlerin haklarından önce gelir.

III. Haklar Hayır İşleri Değildir!

Çocuklar, yardım almaya muhtaç ya da hayır işlerinin nesnesi değil, aksine, kendi gelişimlerinin etkin katılımcılarıdır. Kendi hayatlarını etkileyen süreçlere ve kararlara katılmalıdırlar.

IV. Haklar Ancak Hak Sahiplerinin Güçlendirilmesi İle Tam Olarak Ger-çekleşebilir!

Çocuklar, toplumun savunmasız grubu olarak haklarını aramazlar. Hükümetler, gönüllü sektör, toplum kurumları, anne babalar, ba-kım hizmetleri verenler, bu haklara saygı gös-termek (ihlâl etmemek) ve daha da ileri götür-mek güçlendirmek sorumluluğuna sahiptirler.

V. Haklar Bölünemezler ve Birbirle-riyle İlgilidirler!

Sözleşmede yer alan her bir hakkın uygu-lanmasında, çocuğun diğer haklarının uy-gulanması ve ihlâl edilmemesi gerekir.

I. Çocuk Haklarının Uluslararası Hukukta

Tarihsel Gelişimi1

Toplumların, çocuğun korunmasını bir değer

olarak kabul etmesi uzun bir sürecin ürünüdür.

1920 yılında kurulan, Çocuklar İçin Uluslararası

Yardım Örgütü’nün temel amaçlarından biri,

savaştan zarar gören ülkelerin çocuklarının acil

gereksinimlerini gidermekti. Örgüt, amacına

ulaşmak için çabalarını sürdürürken, daha geniş

1 Prof. Dr. Bilgin Tiryakioğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi Öğretim Üyesi/ II. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu, 2002

Page 18: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 17

planda ve sürekli bir şekilde çocukları korumak

amacıyla gerekli programın düzenlenmesine ve

bu programın ilkelerinin belirlenmesine çaba

göstermiştir. İşte bu çabaların sonucu olarak, 26

Eylül 1924 tarihinde, Milletler Cemiyeti Genel

Kurulu, “Çocuk Hakları Bildirgesi”ni kabul etmiş

ve böylece çocuklarla ilgili ilk geniş kapsamlı

uluslararası düzenleme ortaya çıkmıştır. Birleşmiş

Milletler’in kuruluşundan sonra, 1948 yılında, BM

Genel Kurulu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni

kabul etmiş, ancak bu belgede çocukların hak ve

özgürlüklerine yönelik özel düzenleme yer alma-

mıştır. Çocukların özel ihtiyaçları, ayrı bir belgenin

düzenlenmesini gerekli kılmıştır. Yaklaşık on yıl

süren çalışmaların sonucunda 20 Kasım 1959’da

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 78 ülkenin tem-

silcisinin katıldığı genel oturumunda Çocuk Hak-

ları Bildirgesi’ni oybirliği ile kabul etmiştir. Çocuk

Hakları, Cenevre Bildirgesi ile 1924 yılında başla-

yan dönemin son aşamasını ise, 20 Kasım 1989

tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleş-

mesi ile oluşturmaktadır. Bu üç çalışmanın ortak

özelliği, çocuk hakları konusunda dünya çapında

yapılan girişimler olması ve uluslararası toplumun

konuya olan ilgisini yansıtmasıdır. İlk iki çalışma

“bildirge” olması nedeniyle hukuken bağlayıcı

değildir. Dolayısıyla, bildirgelerde yer alan ilkelere

uyulmaması halinde yaptırım söz konusu olma-

maktadır. Bununla birlikte, her iki bildirge de, ilan

ettiği hakların varlığının, evrensel kabule mazhar

olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, BM Ço-

cuk Hakları Sözleşmesi, kendisine taraf olan dev-

letleri bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Zira, devletler

sözleşmeye taraf olmakla, ona uygun davranma

isteklerini ortaya koymuş olmaktadır. Dolayısıyla,

sözleşme hükümlerine uyulup uyulmadığını denet-

leyecek bir mekanizma, doğal olarak sözleşmenin

ayrılmaz bir parçası olarak kurulur. Çocuk hak-

larına ilişkin bildirgeler, bağlayıcı olmamalarına

rağmen, başka bir işlev daha görmüşler, dünya

çapında genel kabul gören BM Çocuk Hakları Söz-

leşmesinin ortaya çıkışına zemin hazırlamışlardır.

1924, 1959 ve 1989 yıllarında dünya çapında ger-

çekleştirilen ve çocuk hakları bakımından kilometre

taşı olarak kabul edilen bu girişimlerin yanı sıra,

yine 1900’lü yıllarda başlayan ve sözü geçen üç

temel belge kadar geniş kapsamlı olmasa da, ulus-

lararası toplumun çocuk haklarına gösterdiği ilgiyi

ortaya koyan diğer çalışmalar vardır. Bu çalışmalar

sonucu ortaya çıkan belgelerde çocuk hakları, bütün

boyutları ile düzenlenmemekte, sadece belirli konu-

lar itibariyle çocuğun korunmasını ele almaktadır.

Bu tür girişimler, 1900’lü yılların başında ortaya

çıkmıştır. Bu çerçevede yapılan ilk önemli girişimin,

çocukların fuhuş pazarına çıkarılmasına karşı ön-

lem alma yönündeki çalışmalar olduğunu söylemek

yanlış olmaz. Daha sonra da, sanayide, ucuz çocuk

işçilerinin fabrikalarda, madenlerde ve gece işle-

rinde çalıştırmasını önleme yönündeki çalışmalar

göze çarpmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın sona

ermesi ile başlayan Milletler Cemiyeti Dönemi’nde,

Cenevre’de çocuk ticaretine karşı ilk uluslararası

konferans toplanmıştır. Birleşmiş Milletler Dönemi

başladığında, çocukların korunması yönündeki

çalışmaların hız kazandığını görmekteyiz. İkinci

Page 19: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

18 GÜNDEM: ÇOCUK!

Dünya Savaşı’ndaki çocuk kıyımlarının ardından,

çocukların işgüçlerinin ve cinselliklerinin sömürül-

mesi artmış ve bu gibi durumlara karşı uluslararası

toplum harekete geçmiştir. Birleşmiş Milletler’in

öncülüğünde çocuk ticaretine, çocukların köleleşti-

rilmesine, küçük yaşta evlendirilmesine, evlat edin-

menin kötüye kullanılmasına, vatansızlığa, eğitimde

aşağılanmaya, evlilik dışı çocuklara ayrımcılık ya-

pılmasına ve ceza yargılamasında çocuk yapısına

uygun düşmeyen uygulamalara karşı bir dizi karar

çıkarılmıştır. Uluslararası çalışma örgütünün çaba-

ları da yoğunlaşarak artmıştır.

Bütün bu girişimler, başarıyla sonuçlansın ya da

sonuçlanmasın, 1900’lü yıllardan başlayarak ulus-

lararası toplumun çocuklara karşı duyduğu ilginin

güçlenmesini ve “Çocuğun Korunması” ilkesinin

uluslararası toplumun genel menfaati olarak ortaya

çıkışını göstermektedir.

Çocuğun yüksek yararını gözeten kurallar, ulusla-

rarası anlaşmalarda da yerini almıştır. Hatta, BM

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi’nde,

kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşlarının,

mahkemelerin, idari makamların ve yasama or-

ganlarının gerçekleştirdiği, çocukları ilgilendiren tüm

etkinliklerde, çocuğun yararının hareket noktası

olması gerektiği belirtilmektedir. Sözleşmenin 18.

Maddesi’nin ilk fıkrası da aynı ilkeyi, ana-baba ve

vasi için tekrarlamaktadır: “Ana baba ve vasi her

şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde

tutarak hareket ederler”.

III. Çocuk Hakları Açısından Türkiye’nin

Durumu

Türkiye’nin 1995 yılında onayladığı ve çocuk-

ların yaşama, gelişme, korunma ve katılım

haklarını tanımlayan Birleşmiş Milletler Çocuk

Haklarına Dair Sözleşme’ye2 (ÇHS) göre, daha

erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldur-

mamış her birey çocuktur. ÇHS’nin temel ilkeleri

doğrultusunda da, çocuğun yaşaması ve gelişmesi,

katılımı, herhangi bir ayırımcılığa uğramaması ve

bütün eylemlerde çocuğun yüksek yararının gözetil-

mesi güvence altına alındı. Bu güvence, çocukların

toplumun savunmasız bir grubu olmalarından ve

toplumun iyi niyetini talep edenler olarak haklarını

arayamamalarından dolayı, özel bir önem taşır.

Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir nokta,

çocuk haklarının insan hakları kültürünün yapı taşı

olduğu ve toplumun insan hakları güvencesinin

temelini oluşturduğudur. İnsan hakları, yurttaşlık,

ulus, ırk, etnik köken, dil, cinsiyet, cinsel yönelim,

yetenek veya diğer bakımlardan, hangi farklılıklar

olursa olsun, insanların salt insan oldukları için

sahip oldukları haklardır. Çocuklar, İnsan Hakları

Evrensel Bildirgesi ve pek çok başka uluslararası

belge ile korunmuş tüm hakların yanı sıra Birleşmiş

Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde tanımla-

nanlar başta olmak üzere birçok ek hakka da sa-

hiptir. Bu haklara göre hükümetler çocukların cin-

siyet eşitliğinden, yaşam standardına, korunmadan

sosyal yaşama katılmaya kadar ekonomik, sosyal

ve kültürel haklarının yanı sıra onların işkence ya

da zalimce, insanlık dışı ya da onur kırıcı davranışa

uğramamasından, düşünce, vicdan ve din özgür-

lüğüne kadar medeni ve siyasi haklarını da koru-

makla yükümlüdür. Hükümetlerin bu haklara saygı

gösterme, hakları ihlal etmeme ve daha da ileri

götürerek geliştirme sorumluluğu vardır. Dolayısıyla

hükümetler, yalnız kendi görevlilerinin gerçekleş-

tirdiği ihlalleri değil, ailede ya da toplumdaki diğer

bireylerin çocuklara uyguladığı ihmal, istismar ve

suiistimalleri önlemekten de sorumludur.

ÇHS’de tanımlanan haklar ve sözleşmede ilgili

maddelere göre, hak ihlaline uğrayan çocuklar

2 Türkiye, ÇHS’nin 17., 29. ve 30. Maddelerine çekince koymuştur.

Page 20: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 19

genel olarak sözleşmenin temel ilkelerinden

yararlanamayan, yani yaşama ve gelişme, ayı-

rımcılığa uğramama, katılım ve çocuğun yüksek

yararı ilkesinden yararlanamayan çocuklar ol-

mak üzere aşağıdaki gibi tanımlanabilir3:

• Anne babanın yönlendiriciliği olmayan, anne

babasından ayrılan, ailelerin birleşmesi amacıyla

ülkelere giriş ve çıkış sorunu olan, yasadışı yollar-

la ülke dışına çıkarılan ve geri dönemeyen, aile

ortamından yoksun bırakılmış ve evlat edinilen

çocuklar, yani aile ortamı ve alternatif ba-kımda hakları ihlal edilen çocuklar

• Engelli, sağlık hizmetlerinden ve sosyal gü-

venlikten yararlanamayan çocuklar, yani temel sağlık ve refah alanında hakları ihlal edilen çocuklar

• Eğitime erişimi kısıtlı olan, eğitimini yarıda bıra-

kan, boş zamanlarını değerlendiremeyen (dinlenme,

eğlence vs.) ve kültürel etkinliklere katılamayan ço-

cuklar, yani eğitim, boş zaman ve kültürel et-

kinlikler alanında hakları ihlal edilen çocuklar

• Mülteci, bölgesel farklıklardan dolayı ayırım-

cılığa uğrayan, çalışan, madde bağımlılığı olan,

cinsel sömürüye maruz kalan, satılan, kaçırılan

ve fuhuşa zorlanan, ihmal ve istismara maruz

kalan, sömürünün diğer biçimlerine maruz kalan,

silahlı çatışmalardan etkilenen, mağdur durumda

olan, suça itilen çocuklar, yani özel koruma

önlemi gereksinimi olan çocuklar

• Nüfusa kayıt, isim, vatandaşlık sorunu olan,

ana-babasını bilmeyen veya onlar tarafından ba-

kılmayan, kimliği korunmayan, düşünce, din ve

vicdan özgürlüğü olmayan, örgütlenemeyen, özel

yaşamına saygı gösterilmeyen, gerek duyduğu

bilgilere erişemeyen, şiddet gören, işkence, aşa-

ğılayıcı davranış ve özgürlükten yoksun bırakılan

çocuklar, yani medeni hakları ve özgürlükle-

ri hakları ihlal edilen çocuklar.

Öte yandan hak ihlaline uğrayan çocuklar, bir-

den fazla ihlale neden olan bir durumla karşı

karşıya gelebilir. Örneğin, engelli bir çocuk, aynı

zamanda eğitimine devam edemeyebilir ya da

3 Söz konusu hakların sınıfl amasında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin Sonuç Gözlem Raporu’ndan yararlanılmıştır.

madde bağımlısı olan bir çocuk, aynı zamanda

suça yönelebilir. Ekonomik nedenlerle sokakta

çalışan bir çocuk, aynı zamanda sokakta olma-

nın riskleriyle karşı karşıya kalabilir ya da göç

eden bir çocuk uyum sorunu yaşayabilir.

Türkiye’nin çocuk haklarına dair durumu konu-

sunda, devletin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Komitesi’ne sunduğu raporun ardından Çocuk

Hakları Komitesi’nin sonuç gözlemleri önemli

noktalara değinmektedir (Ek 2). Sonuç gözlem-

leri çocuk haklarına dair gelişmeleri taktirle kar-

şılarken, Türkiye’nin mevzuatı ile idari ve hukuki

kararların yanı sıra ulusal ve yerel düzeylerde

çocuklara ilişkin politika ve uygulamalarında,

ayrımcılık yapmama (ÇHS, Madde 2), çocuğun

yüksek yararı (Madde 3), çocuğun görüşlerine

saygı (Madde 12) ilkelerinin tam olarak yansı-

tılmamış olmasını da endişe ile karşılamaktadır.

Komite ayrıca, başta 2., 3. ve 12. Maddelerde

yer alan hükümler olmak üzere, sözleşmenin bü-

tün genel ilkelerinin, ülkede çocuklarla ilgili tüm

mevzuat ile bütünleştirilmesini, tüm uygulamalar

ile, hukuki ve idari kararlarda uygulanmasını ve

Page 21: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

20 GÜNDEM: ÇOCUK!

ayrıca çocuklar üzerinde etkisi olan tüm proje,

program ve hizmetlerde kullanılmasını tavsiye

etmektedir. Bu ilkelerin bir yandan her düzeyde

planlama ve politika oluşturma sürecini yönlen-

dirirken, diğer yandan sosyal güvenlik ve sağlık

kurumları, hukuk mahkemeleri ve idari makam-

lar tarafından gerçekleştirilen uygulamaları da

yönlendirmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Komite, Ayrımcılık Yapmama İlkesi’nin, (Sözleş-

menin 2. Maddesi) 1923 tarihli Lozan Antlaşması

ile azınlık olarak tanınmayan çocuklara tam ola-

rak uygulanmadığını belirlemiş; bu maddenin özel-

likle Kürt kökenli çocuklar, engelli çocuklar, evlilik

dışı doğan çocuklar, kızlar, mülteciler ve mülteci

statüsü kazanmak isteyen çocuklar, ülke içinde

iç göçe tabi tutulan çocuklar ve özellikle sağlık ve

eğitim olanaklarına erişebilme konusunda kısıtlı

olanaklarina sahip olan Güney Doğu Anadolu

Bölgesi’nde kırsal kesimde yaşayan çocuklar için

tam anlamı ile uygulanmamasından kaygı duydu-

ğunu ifade etmiştir. Komite ayrıca, taraf devlete,

ayrımcılığı engellemek ve ortadan kaldırmak için

gerekli tedbirleri almasını ve çocuklara yönelik

ayrımcılığı izlemek amacıyla uygun derlenmiş

verilerin toplanmasını tavsiye etmektedir. Bu bağ-

lamda öncelikle, yukarıda belirtilen, özellikle zor

durumdaki gruplara mensup kişiler için tüm

ayrımcılık biçimlerinin sona erdirilmesini amaç-

layan kapsamlı planlar geliştirmeyi amaçlayan

bir bakış açısı ile ele alınması gerektiğine dikkat

çekmiştir.

Komite, yaşama hakkı ilkesi doğrultusunda ise özel-

likle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde,

şehirlere yeni göç etmiş kişiler arasında yaygın olan

ve namuslu olmadıklarından şüphelenilen kadın-

ların, yakın aile bireyleri tarafından öldürülmesini

içeren “namus (töre) cinayeti” uygulaması ile, yaşa-

ma hakkının ihlal edilmesinden büyük endişe duy-

maktadır. Ayrıca bu cinayetlerde, mağdurların ve

suçluların genellikle küçük yaşta olmasını da, özellik-

le belirtilmesi gerekilen bir husus olarak belirtmiştir.

Komite, sözleşmenin 2. Maddesi (Ayrımcılık

Yapmama), 3. Maddesi (Çocuğun Yüksek Yara-

rı), 6. Maddesi (Yaşama Hakkı) ve 19. Maddesi

(İhlalin Her Türüne Karşı Korunma) ışığında

ve İnsan Hakları Komisyonu’nun 2001/45

sayılı kararı, Özel Raportörün yargı ve hakem

kararlarının uygulanmasına ilişkin tavsiyeleri

(EC/CN. 4/2001/9, 38-41. paragrafl ar) ve

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi

Sözleşmesi’nin son gözlemleri (A/52/38/Rev.1,

179 ve 195’inci paragrafl ar) çerçevesinde, taraf

devlete, bu suçlarla etkili bir şekilde mücadele et-

mesi için mevzuatını gözden geçirmesini ve namus

gerekçesi ile işlenen suçlar bakımından uygulanan

tüm cezai indirimlerini kaldıracak şekilde yasala-

rındaki mevcut hükümleri değiştirmesini şiddetle

tavsiye etmektedir. Ayrıca, devleti Doğu ve Güney

Doğu Anadolu Bölgeleri’nde kızları etkileyen ay-

rımcı davranışlar ve zararlı gelenekler ile etkili bir

şekilde mücadele edebilmek için, dini ve toplumsal

liderleri de kapsayacak şekilde etkili duyarlılık oluş-

turmaya ve eğitim kampanyaları geliştirmeye ve

uygulamaya, bu kampanyalarda yukarıda belirtilen

uygulamaların sosyal ve ahlaki bakımdan kabul

edilemez olduğunu göstermeye davet etmektedir.

Ayrıca, Türkiye’de hukuku uygulamakla görevli

olanlara, “namus cinayeti” tehlikesine maruz bı-

rakılan kızları daha etkili bir şekilde koruma bakış

açısı verecek şekilde, özel bir eğitim ve kaynak sağ-

lanması, bu cinayetlerin takip ve dava edilmesi ve

denetlenmesi konusunda önerilerde bulunmuştur.

Page 22: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 21

Çocuğun görüşlerine saygı ilkesi doğrultusunda,

çocuk forumu gibi çocuğun katılımını geliştirmeye

yönelik birçok girişim olduğunu belirlemekle birlikte,

Komite, ülkedeki genel politika ve uygulamaların

çocuğun ifade özgürlüğünü teşvik edici olmadığını

ve özellikle uygulamada, idari ve adli usul bakı-

mından, yasalarla düzenlendiği durumlarda bile

çocukların görüşlerinin genellikle dinlenmediğini

tespit etmiştir. Sözleşmenin 12. Maddesi’nin ışığın-

da, çocuğun katılım hakları konusunda toplumun

duyarlılığını arttırmak ve ailede, okulda, özellikle

de toplumda çocuğun görüşlerinin saygı görmesini

sağlamak amacıyla, taraf devlete, özellikle öğret-

menler ve sosyal hizmet uzmanlarının yanı sıra top-

lum liderleri ile sivil toplum örgütlerini de içerecek

şekilde sivil toplumun katılımı ile çocuklarla çalışan

uzmanların yer alacağı şekilde sistematik yaklaşım

ve politika geliştirmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca

devleti, çocuğun görüşlerinin dinlenmesi ve yerel

düzeydekiler de dahil olmak üzere, sosyal hizmet

kuruluşları, hukuk mahkemeleri ve idari makamlar

tarafından çocuğun görüşlerinin dikkate alınması

hakkının tanınmasını geliştirmeye davet etmektedir.

Görüldüğü gibi, Çocuk Hakları Komitesi’nin

vurguladığı noktalar çocuk haklarını temel alan

bir çocuk politikası ile doğrudan ilişkilidir. Do-

layısıyla, Türkiye nüfusunun 27 milyonluk bölü-

münün, yani nüfusun yaklaşık % 40,5’inin temel

ihtiyaçlardan eğitime, sağlığa, sosyal güvence

olanaklarına kadar her konuya eşit bir biçimde

ulaşamamaları çocukla ilgili bütüncül ve sadece

‘sorun odaklı’ olmayan bir ülke politikası olma-

yışıyla doğrudan ilişkilidir. Nitekim 2007 genel

seçimlerinden önce bazı parti programlarında

bir kez bile çocuktan söz edilmemiş olduğu; pek

çoğunun bir kez, sadece eğitim alanında ve genel

geçer ifadelerle çocuktan söz etmekte olduğu; ço-

cuk haklarına ise pek çok siyasi parti programın-

da hiç yer verilmemiş olduğu görülmektedir. Bu

durum, çocuk alanına ayrılan bütçenin belirsizli-

ğine, kurumlar arası eşgüdümün sağlanamama-

sına, sağlıklı ve güncel verilere ulaşılamamasına,

çocuklara yönelik çalışmalar sürdüren kurumlar

arasında kavram ve yaklaşım farklılıklarına ne-

den olmaktadır (Gündem Çocuk, 2007)4.

4 Gündem Çocuk (2007), Genel seçimler öncesi, 23 Nisan’a doğ-

Örneğin; Milli Eğitim Bakanlığı için risk altındaki

çocuklar, öncelikle eğitimine başlamayan, yarıda

bırakan ve devam ettirmeyen çocuklarken, Adalet

Bakanlığı için çocuk, adalet sistemine giren ço-

cuklarla sınırlı kalmaktadır. Öte yandan risk altın-

daki çocukları ‘güç koşullardaki çocuklar’ olarak

ve en sık karşımıza çıkan gruplar olarak tanımla-

yan bir görüş de güç koşullar altındaki çocukları

sokakta yaşayan çocuklar, suça itilen çocuklar,

çalışan çocuklar ve istismara maruz kalan çocuk-

lar ile son yıllarda sayıları sürekli artan mülteci ço-

cuklarla sınırlı tutabilmektedir5. Ancak, söz konusu

gruplar birbirinden bağımsız değildir; tam tersine,

iç içe geçmiştir. Örneğin, sokakta yaşayan çocuk-

ların önemli bir kısmı suça itilen çocuklar grubuna

girmekte, sokakta yaşamanın doğal uzantısında

ise, suç işleme ve sürekli çetelerde yer alma gibi

durumlar arasında ilişki bulunmaktadır.

Yaşanılan kavram ve yaklaşım farklılıkları, ço-

cuklara yönelik çalışmalar sürdüren kurumların

çalışma ve yaklaşım alanlarıyla sınırlı kaldığın-

dan, risk altındaki çocuklar kapsamında elde edi-

len verilerin birbirlerini tamamlamaması ve bazı

durumlarda tekrarlaması gibi durumlar ortaya

çıkmaktadır. Örneğin, suça yönelen çocuklardan

eğitimine devam etmeyenlerin tespit edilebilme-

sine karşın -ki bu aşamada yine tekrarlar ola-

bilmekte-, kaçının suça yöneldiği gibi bir veriye

doğrudan ulaşmak mümkün olamamaktadır.

Türkiye’de çocukların durumuna ilişkin yapılan

genel bir değerlendirmede, Türkiye’de çocuk sağ-

lığı alanında ulusal hedefl ere ulaşmaktan uzak

olunduğuna, bağışıklama, bebek ve anne ölüm

hızı yanında malnütrisyon açısından standartla-

rını iyileştirilmiş olmasına karşın, standartların

istenilen düzeyin altında olmasına dikkat çekil-

mektedir (Çocuk Vakfı, 2001).

Söz konusu değerlendirmede vurgulanan nokta-

lar şunlardır:

- Sağlık alanında hiç aşı olmayan çocuk oranının

% 4; 12-23 aylık bebeklerden aşılı olanların ora-

nının yalnızca % 41; Türkiye’de her üç çocuktan

ru siyasi parti programlarında çocuğun yeri, http://www.cocuklari-cinevet.org/eski/PARTI_PROGRAMLARINDA_COCUK.doc

5 Sokak Çocukları, ‘Güç koşullardaki çocuklar ya da risk altındaki çocuklar kimlerdir?’, http://www.sokakcocuklari.net/kimdir/02.htm

Page 23: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

22 GÜNDEM: ÇOCUK!

birinin sağlıklı beslenemediği için gelişme ve bü-

yüme bozukluğu içinde olduğu belirtilmektedir.

- Eğitim alanında 7-13 yaş arası okula kayıtlı

olmayan kız çocuk oranının % 31, erkek çocuk

oranının ise % 21; Türkiye’nin okullaşma oranının

ilkokulda % 90, orta ve dengi okulda % 64, lise ve

dengi okulda % 50, yüksek okulda % 18 olduğu be-

lirtilmektedir. Ayrıca okullaşma oranlarında, önemli

bölgesel farklılıkların bulunduğu vurgulanmaktadır.

- Engelliler alanında, 0-18 yaşları arasındaki ço-

cuk nüfusu içinde 1 milyon 100 bin özürlü çocuk

bulunduğu; 45 bin görme, 130 bin işitme, 500

bin zihinsel, 300 bin hareket engelleri olan özürlü

çocuklar için verilen eğitimin yetersiz; özürlü ço-

cukların okullaşma oranlarının % 2 civarında ve

özel eğitime dahil ilköğretimden yararlanan özürlü

çocuk sayısının 28 bin olduğu belirtilmektedir.

- Erken evlilik ve çocuk anneler konusunda,

Türkiye’de toplam doğurganlığın % 11’inin 15-

19 yaş grubunda gerçekleştiği ve çocuk annelerin

oranın yüksek olduğu; 12 - 14 yaş arası evli olan

kız çocuklarının sayısının 10.484; 15-19 yaş

grubunda evli olanların sayılarının ise 463 bin

481 olduğu belirtilmektedir.

- Çocukların çalışması konusunda, Türkiye’de

6-18 yaş grubundaki çalışan çocuk sayısının

6 milyon sınırına dayandığı; çalışan çocukların

% 30’unun okula gitmediği; sokakta çalışan

çocuk sayısında son 5 yılda artış olduğu belirtil-

mektedir.

- Sokak çocukları konusunda Türkiye genelinde,

sokak çocuklarının sayısının tahmini olarak 6 bin

olduğu belirtilmektedir.

- Koruma altındaki çocuk konusunda, sayının 16

bin 595 olduğu ve çocuğa karşı işlenen suçlarda

son 5 yıldaki artış yanında, çocukların işlediği

suçlarda da artış olduğuna dikkat çekilmektedir.

Öte yandan risk altındaki çocuk gruplarının

ülke gündemindeki yeri, risk grubunun çalışma

alanına girdiği kurumun veri toplama yöntemi

ve yaklaşımıyla paralel olarak daha ayrıntılı

verilere ulaşılabilmektedir. Ancak, bu aşamada,

verilerin kapsamına ve yorumlanmasına dikkat

edilmesi gereksinimi bulunmaktadır. Örneğin,

İçişleri Bakanlığı’nın 2001 yılında yayımladığı

verilerde, nüfusa kaydedilmemiş çocuklar olduğu

belirtilmektedir (UNICEF)6. Bu durum, hakkın-

da bilgi edinilemeyen çocukların bulunduğuna

işaret etmektedir. TÜİK’in Adrese Kayıtlı Nüfus

Kayıt Sistemi (ADNKS) veri tabanına göre, ise

0-19 yaş grubu 24.799.424’tür. Bu sayı, DİE’-

nin 2000 verilerine göre yaklaşık 27 milyonluk

0-19 yaş grubundan yaklaşık 3 milyonluk bir

bölümünün henüz ADNKS’ye kayıtlı olmadığını

göstermektedir. Başka bir ifadeyle, 0-19 yaşları

arasındaki 3 milyon çocuğun ikamet yeri hakkın-

da bilgi bulunmamaktadır.

Aşağıda risk altındaki çocuklarla ilgili durumu

ülkemizde tanımlamaya yönelik bazı veriler su-

nulmuştur:

Ülke genelinde 6-14 yaş grubunda okula devam

eden çocuk sayısı, Ekim 1994’de 9 milyon 917

bin (%86.9) iken, bu sayı Ekim 1999’da 10 milyon

6 UNICEF, Basın Merkezi 2005/06/17: Çocukların Korunma-sı, http://www.unicef.org

Page 24: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 23

633 bine (%88.1) yükselmiştir. Okula devam

eden çocukların oranı %88.1 iken, bu çocukla-

rın %28.9’u çalışmaktadır. Okul çağında olup

okula devam etmeyen 1 milyon 490 bin çocuk

bulunmakta ve bunların %53.6’sı çalışmaktadır

(ILO 2003)7. Türkiye’de her 5 çocuktan 1’inin

çalıştığı belirtilmektedir (Çırak ve Çivitçi, 2004)8

Sokakta yaşayan çocukların % 47’si Doğu ve

Güney Doğu Anadolu’dan büyük kentlere gel-

mekle birlikte, % 49’unu parçalanmış ailelerin

çocukları oluşturmaktadır. Sokakta yaşayan ço-

cukların % 53’ü aile içi şiddete maruz kalmakta-

dır. Bununla birlikte bu çocukların 26 bin’i siga-

ra, 3 bin 243’ü alkol, 3 bin 535’i de uçucu mad-

de bağımlısıdır (Birgün Gazetesi, 19.12.2004)9.

Sokakta çalışan çocukların büyük çoğunluğu

ekonomik nedenlerle (% 56) veya istemedikleri

için (% 28) okulu bırakmışlardır. Annelerinin bü-

yük çoğunluğu (% 92) çalışmaktadır. Babalarının

ise % 21’i çalışmamakta, % 74’ünün ise sosyal

güvencesi bulunmamaktadır. Çalışan çocukların

% 37’si okula gitmektedir. Okulu bırakıp çalı-

şanların oranı % 71’dir. Okul, çalışmayı engel-

leyici bir faktör olarak görülmektedir. Çalışan

çocukların % 61’i kazancının tamamını, % 25’i

ise bir kısmını ailesine vermektedir.

TÜİK10 (2007) verilerine göre risk altındaki ço-

cuklarla ilgili bazı tespitler aşağıdadır.

- 6-17 yaş grubundaki çocuklar, kurumsal olma-

yan sivil nüfusun % 22,3’ünü oluşturmaktadır.

- 2006 IV. Döneminde Türkiye genelinde 6-

17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 264

bindir. Bu yaş grubundaki çocukların % 60,9’u

kentsel, % 39,1’i kırsal yerlerde bulunmakta-

dır. Bu çocukların % 84,7’si bir okula devam

ederken, % 15,3’ü okula devam etmemektedir.

Okula devam etmeyen çocukların % 58,8’ini kız

çocukları oluşturmaktadır.

7 ILO (2003) “Çocuk İşçiliği İle İlgili Gerçekler”, Bilgi Notu, Ankara

8 Çırak, Y. ve Çivitçi. N. (2004), “Malatya İlinde Sokakta Çalışan Çocuklar Üzerine Bir İnceleme”. Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt; 5, Sayı;8, Güz, 2004.

9 Birgün Gazetesi, “Sokağın Kucağında Büyüyenler-1: Tinerci Dediğimiz Bu Çocuklar Kim?”, 19.12/2004.

10 TÜİK (2007), Haber Bülteni, Sayı: 61.

- 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 958

bin kişidir

- 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin

çocuktan % 5,9’u ekonomik bir işte çalışmakta,

bir başka ifadeyle istihdam edilmektedir (958

bin kişi). Türkiye genelinde 6-17 yaş grubunda

istihdam edilen çocukların % 47,7’si kentsel, %

52,4’ü kırsal yerlerde yaşamaktadır. İstihdam

edilen çocukların % 66’sını erkek, % 34’ünü kız

çocukları oluşturmaktadır.

- Çalışan çocukların % 31,5’i bir okula devam

ederken, % 68,5’i öğrenimine devam etmemek-

tedir. Okula devam eden 6-17 yaş grubundaki ço-

cukların % 2,2’si ekonomik bir işte çalışırken, okula

devam etmeyen çocukların % 26,3’ü çalışmaktadır.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından 1999

yılında yapılan Çocuk işçiliği Araştırması’na

göre, 6-17 yaş grubu çocuklar arasında ekono-

mik olarak faal olanların sayısı 1.6 milyonun

üzerindedir. 6-17 yaşları arasında 16 milyon

88 bin çocuktan %10,2’si (1 milyon 635 bin

çocuk) ailelerinin geçimini sağlamak ya da kat-

kıda bulunmak için sokaklarda çalışmaktadır.

Çalışan kız çocuklarının oranı, aynı yıllarda ise

%40.2’den %42.8’e yükselmiştir. Kız çocukları

daha çok tarım sektöründe, hane içi işlerde yo-

ğun olarak çalışmaktadır. Çoğu zaman kız ço-

cuklarının hane içi işleri, görünmeyen ekonomik

katkı olarak değerlendirilmektedir (ILO, 2003).

Bütün bu veriler ekonomik, siyasal, sosyal ve

kültürel nedenlerle çocukların yaşamını olumsuz

etkileyen olayların ve tehlikeli durumların ger-

çekleşme olasılığının, çocukların bu durumlardan

zarar görmelerinin, başka bir ifadeyle risk altında

olmaları durumunun, artık günlük yaşamımızın

bir parçası olmuş olduğunu göstermektedir. Tür-

kiye’de çocukların yaşama, gelişme, korunma

ve katılım haklarına erişimi önündeki engeller

olduğu konusunda algı ve duyarlılık ne yazık ki

bulunmamaktadır. Oysa, sorunlara müdahale

yöntemlerinin belirlenmesi ve uygulamaya geçi-

rilmesi, bütüncül ve sadece ‘görünür’ ve ‘günlük’

sorunlara odaklanmayan politikaların oluşturul-

masına bağlıdır.

Page 25: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

24 GÜNDEM: ÇOCUK!

Page 26: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 25

II. BÖLÜM

Gündem:Çocuk! Türkiye Çocuk Politikası

Çalışmaları

I. Neden “Türkiye Çocuk Politikası”

Politika genel olarak, toplumun tümünü ilgilen-

diren ve toplumu oluşturan birimler arasındaki

ilişkileri düzenleyen, düşünce sistemleri ve eylem-

ler bütünüdür. Çocuk açısından politika ise, top-

lumun önemli kesimini oluşturan ve birer birey

olarak ‘hak sahibi’ olan çocuğun, devlet ve siya-

sal süreç içerisinde çocuklarla ilgili ‘olanlar’ ve

‘olması gerekenlerin’ irdelenmesi ve buna bağlı

bir sistemin olması gerekenlere yönelik güçlendi-

rilmesini kapsar.

İnsan haklarının çocuklar için özel gerektirdik-

leri üzerinden hareketle oluşturulan BM Çocuk

Hakları Sözleşmesi’ni 1995 yılında onaylayan

Türkiye’de, çocukların durumuna baktığımızda,

kimi iyileşmelerin olduğunu ancak çocuğa ilişkin

pek çok sorunun hâlâ, üstelik kimi konularda da

artarak devam ettiğini görmekteyiz. Türkiye’de

aile ortamı ve alternatif bakımda, temel sağlık

ve refah alanında, eğitim, boş zaman ve kültü-

rel etkinlikler alanında, özel koruma önlemleri

alanında ve medeni hakları ve özgürlükleri alan-

larında ihlale uğrayan çocuklar bulunmaktadır.

Buna rağmen hiçbir siyasi parti, ne yazık ki, bu-

güne kadar parti programlarında çocuğa ilişkin

üretecekleri hizmetler için kendilerini bağlayacak

yeterli bir metne yer vermemişlerdir. Bu durum

yürütmenin başına geçen siyasi partinin de çocuk

konusunda herhangi bir yazılı sorumluluğunun

olmamasına ve seçmenlerin, sivil toplum örgüt-

leriyle birlikte çocuk konusunda etkili bir izleme

yapamamasına yol açmaktadır. İşte bu neden-

lerle çocukların kendilerini gerçekleştirebilmeleri

ve haklarının korunması için ‘hak temelli’11 bir

11 Feray Salman, ‘Ülke Çocuk Politikası ve Hak Temelli Yakla-şım’, Gündem Çocuk Derneği, ‘Ülke Çocuk Politikası Konferan-sı’, 16-17 Kasım 2007, Ankara.

yaklaşım sergilenerek, Türkiye’de çocuk politika-

sı oluşturulması aciliyeti bulunmaktadır.

Yani Türkiye’de çocukların haklarını ihlal eden

durumların mikro, mezzo ve makro düzeylerde

kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekmekte

ve çocukların haklarının korunmasına, güvence

altına alınmasına ve geliştirilmesine yönelik po-

litikaların oluşturulmasına yönelik çalışmaların

acilen güçlendirilmesi gerekmektedir.

II. Çocuklar İçin Evet Kampanyası

Yukarıda sözü edilen gereksinimin temeli ve bu

gereksinime karşılık gelecek BM Çocuk Hakları

Sözleşmesi’ni referans alan, çocuğa yönelik her

alanda hizmet üreten ve alanların tümünü kap-

sayan, bütüncül, sadece sorun odaklı olmayan,

geleceğe ilişkin de bakış içeren bir ülke çocuk

politikasının olmayışı, ‘Çocuklar için Evet!’ kam-

panyasının gerekçesi olarak ortaya çıkmıştır.

Page 27: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

26 GÜNDEM: ÇOCUK!

Gündem: Çocuk! Derneği 2007 yılının başında

“Türkiye’nin Bir Ülke Çocuk Politikasına İhtiyacı

Var!” çağrısı ile toplumun ve dolayısıyla siyasi

irade sahiplerinin;

- Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bil-

dirgesi’ni ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşmesi’ni referans alan (evrensel),

- Çocuğa doğrudan ve dolaylı hizmet üretilen

her alanı kapsayan,

- Sorun odaklı olmaktan çok tüm çocukların

ihtiyaçlarını kapsayan,

- “Çocuğa bütüncül bakışı” tanımlayan ve

- Geleceğe ilişkin açılımı olan bir ülke çocuk

politikası oluşturulmasını ve bu politikanın uygu-

lanmasını sağlamak için “Türkiye Çocuk Poli-

tikası Kampanyası”nı başlatmıştır.

Türkiye Çocuk Politikası Kampanyası’nda önce-

likle, Türkiye’de çocuk politikasına dair ortak bir

yaklaşım bulunmamasından kaynaklanan eksikli-

ği gidermek için;

- Çocuk politikasına ilişkin referans kişilerin ve

çocukların katılımını sağlayarak, kapsamlı bir

değerlendirilme yapılması ve ortak yaklaşım oluş-

turma sürecinin güçlendirilmesi,

- Başta 2007 genel ve 2009 yerel seçimlerine

aday olma sürecindeki kişiler, mevcut millet-

vekilleri ve parti yetkilileri olmak üzere resmi,

özel, akademik ve sivil toplum kuruluşları,

medya temsilcileri ve kamuoyunun sürece dahil

olmaları,

- Ve sonuç olarak çocukların da katılımıyla, bu

çalışmaların çocuklara yararlı olması hedefl en-

miştir.

Kampanya,

- Türkiye Çocuk Politikası’na Dair Ortak Yakla-

şım Oluşturulması,

- 2007 Genel Seçimleri’ne Yönelik Bilgilendirme,

Paylaşım ve Tanıtım Kampanyası (Çocuklar İçin

Evet Deyin),

- Uygulamaların İzlenmesi ve Değerlendirilmesi

olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır.

Bugüne kadar ilk iki aşamaya yönelik çalışmalar

gerçekleştirilmiştir ve son aşamanın çalışmaları

hazırlık aşamasında devam etmektedir.

Türkiye Çocuk Politikasına Dair Ortak

Yaklaşım Oluşturulması

Kampanya çalışmaları, öncelikle çocuk politikasına

ilişkin ortak yaklaşım oluşturma süreci ile başlamış-

tır. Bu aşamada insan hakları, insan hakları felse-

fesi ve hak temelli bir yaklaşım alanlarında Prof.

Dr. İoanna Kuçuradi’den ve Feray Salman’dan

destek alınmıştır. Çocuk politikasını oluşturan temel

sistemler belirlenerek adalet alanında Av. Türkay

Asma, eğitim alanında Doç. Dr. Mesude Atay,

sağlık alanında Prof. Dr. Şükrü Hatun ve sosyal

hizmet-sosyal yardım alanında Dr. Bülent İlik

danışmanlığında referans kişilerden ve konuyla ilgili

gönüllülerden oluşturulan çalışma grupları ile çalış-

malar yürütülmüştür.

Çalışma grupları ele aldıkları sistemi

(a) Yaklaşım

(b) Mevzuat

(c) Örgütlenme ve

(d) Uygulamalar açısından değerlendirerek;

Sistemin çocuk hakları doğrultusunda gereklilik-

lerinin tanımlanması (1. Bileşen)

Sistemin mevcut durumunun analizinin yapılması

(2. Bileşen)

Sistemin Türkiye’de işleyebilmesi için bir eylem

planı geliştirilmesi (3. Bileşen) amacıyla, genel

bir değerlendirme yapmışlardır (Bkz. Ek 3.1.).

Çalışma grupları sistemlerle ilgili gereklilikler,

mevcut durum ve eylem planı konusunda görüş-

meler (Çocuk hakları savunucuları, akademisyen-

ler, uygulayıcılar, politikacılar, medya mensupları

vb.), literatür taraması (araştırmalar, makaleler,

raporlar ve ilgili toplantı notları), medya haber-

leri (çocuk dostu uygulamalar ve hak ihlalleri ile

ilgili haberler) ve çocuklarla odak grup çalışmala-

rı yaparak veri toplamışlardır.

Bu veriler ile “Çocuk Sağlığı”, “Adalet”, “Eği-

tim”, “Sosyal Hizmet ve Sosyal Yardım” alanın-

daki yetmiş dokuz akademisyen, alan uzmanı,

Page 28: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 27

uygulamacı, kamu ve sivil toplum kuruluşu

temsilcisinin (Ek 3.2.) katıldığı çalıştayda ortaya

çıkan öneriler, 17 Kasım 2007 tarihinde TBMM

Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın da katıldığı kon-

feransla kamuoyuyla paylaşılmıştır.

Çalıştay ve konferans Türkiye’de çocuk haklarını

temel alan, ülke ölçekli bir çocuk politikasının

hayata geçmesine vurgu yapmıştır. Çalıştayda

görüşe sunulan temel yaklaşım metninin yanı

sıra, öne çıkan konular şunlardır:

Anayasa Taslağı: Yeni anayasa sürecinde

hazırlanan anayasa taslağında çocuk hakları

maddesi sevindiricidir. Ancak bu madde çocuk

hakları temel ilkelerine göre temellendirilmelidir.

Bu konuda Hükümet, çocuk hakları alanında

çalışan sivil toplum örgütleriyle işbirliğine davet

edilmiştir.

Meclis Bütçe Çalışmaları: Çocuklara ülke

bütçesinden yeterli kaynak ayrılması, çocukların

vazgeçilmez hakkıdır. BM Çocuk Hakları Komi-

tesi de bütçeden çocuklar için kısıtlı bütçe ayrıl-

masının, hiçbir gerekçesini haklı bulmamaktadır.

Genel bütçe içinde çocuklara yeterince kaynak

ayrılmalı ve bu kaynak görünür kılınmalıdır.

Adalet Sisteminde

• Ülkemizde çocuk haklarının gelişimini ve

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşmesi’ni uygulama durumunu izlemek ve

strateji geliştirmek için TBMM bünyesinde bir daimi

Çocuk Hakları Komisyonu’nun kurulması şarttır.

• Yukarıda sözü edilen sisteme bağlı etkin bir iz-

leme mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma,

Çocuk Adalet Sistemi içine giren çocuğun hak-

larını kullanmasını temin etmek için sistemden

çıktığı ana kadar ve hatta sonrasında, izlenmesi

ve gözetilmesini;

- Çocuk Adalet Sistemi’nin otokontrol geliştirme-

si, olumlu yanları ve aksaklıkları kendi dinamik-

leri ile belirleyerek zamanında müdahale olanağı

kazanması ve geri beslemelerle kendini geliştire-

bilmesini sağlayacak bir sistem olmalıdır.

- Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun yüksek

yararı doğrultusunda gelişimi için en başta

yapılması gereken Yargıtay’daki suç odaklı

yapılanma çocuklar özelinde terk edilmeli ve

Yargıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas Dairesi”

mutlaka kurulmalıdır.

Eğitim Sisteminde

• Hak temelli verilerin toplanması ve istatistik

sistemlerinin geliştirilip, bunların ihtiyaç analizle-

rinde gösterge olarak kullanılarak hak sahipleriy-

le paylaşılması;

• Eğitim bütçesinin hakların gerçekleştirilmesine

olanak sağlayacak biçimde şeffaf, katılımcı bir

yöntemle planlanması ve görünür kılınması;

• Sınav merkezli eğitim anlayışından uzakla-

şılarak, performansa dayalı eğitim anlayışının

güçlendirilmesi;

• Meslek edindirme programlarının toplumsal

ihtiyaçlara göre planlanması ve yürütülmesi;

• Eğitimin tüm boyutunda tüketim anlayışından

uzaklaşılması;

• Öğretmen yetiştirme programlarının, Çocuk

Hakları Sözleşmesi’ni temel alarak yeniden yapı-

landırılması;

• Eğitim hakkı kapsamında, çocuğun içinde

büyüdüğü kültürel ortamdan kaynaklı farklılıkları

ile barışık bir eğitim anlayışının benimsenmesi ve

uygulanması;

• Ailenin eğitim sürecine etkin bir şekilde katıl-

masının güçlendirilmesi;

• Eğitim süreçleri içerisinde, ortaya çıkan eğitim

hakkı ihlallerinin düzeltilmesine dair mekanizma-

ların oluşturulması ve işler hale gelmesi.

Sağlık Sisteminde

• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı Taslağı,

18 yaş altında çocuklara anne babanın gelir

durumuna göre farklılık göstermeksizin sağlık

güvencesi sağlamaktadır. Bu çok önemli bir

gelişmedir; ancak, gençlerin sağlık güvencesi

konusunda sorunlar oluşturan bu taslakta üniver-

site çağındaki gençlerin, şu anki yasada geçerli

haklarının korunması gerekmektedir.

Page 29: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

28 GÜNDEM: ÇOCUK!

• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı Taslağı’n-

da, ruh sağlığı hizmetleri, diyetisyen danışmanlığı

gibi destekleyici hizmetlerin de güvence altına alın-

ması gerekmektedir.

• Çocuğun sağlık hakkı için anne baba eğitimi

açısından atılımlar yapılmaktadır fakat, anne-ba-

balar çocukların bakımıyla ilgili konularda daha

çok bilgilendirilmeli, sağlık haklarını daha fazla

talep eder hale getirilmelidir.

• Çocuklarda yaygın görülen kronik hastalıkla-

rın önlenmesi ve sürecin izlenmesi açısından bir

program geliştirilmelidir.

• Çocukların sağlık hakkı uygulamalarını izle-

yen, uygulayıcı olmayan, ama uygulamaların

geliştirilmesi için politikalar üreten, çocuk sağlığı

ile ilgili çalışmalar yürüten, diğer kuruluşlarla

da koordinasyon sağlayan “Çocukların Sağlık

Hakkı Danışma ve Değerlendirme Kurulu” oluş-

turulmalıdır.

• Medyada sağlık danışmanlığı sistemi kurulmalı-

dır. Çocuğa ve ailelere sağlık konusunda nelerin,

nasıl gösterileceği bu şekilde belirlenmelidir.

• Medyada gıda ve mama reklamlarına yer veril-

memeli, tüketici yanlış yönlendirilmemelidir.

Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım Siste-

minde

Ulusal düzeyde, bütüncül ve kapsayıcı sosyal

hizmet ve yardım politikaları geliştirilmelidir. Bu

politikaların yaşama geçirilmesinde temel sorum-

luluk, kamuya ait olmalıdır. Bu politikanın oluştu-

rulmasında ve yürütülmesinde temel sorumluluğu

üstlenen SHÇEK’in yeni düzenleme (ÇKK vb.),

değişme ve gelişmelere bağlı olarak günden güne

artan görevlerini gereğince yerine getirebilmesi

için güçlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede alına-

bilecek önlemlerden bazıları şunlardır:

• İlgili mevzuatın Çocuk Haklarına Dair Sözleş-

me başta olmak üzere, uluslararası belgeler doğ-

rultusunda iyileştirilmesi,

Page 30: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 29

• Çocuğun koruma politikalarının doğum

öncesi dönemden başlatılarak, tüm çocukları

içerecek biçimde düzenlenmesi,

• Çocuk refahı alanındaki örgütlenmenin ço-

cukların biyo-psiko-sosyal varlıklar olarak, so-

run ve gereksinimlerini karşılayacak etkililikte

ve verimlilikte olması,

• Çocukların yüksek yararının her düzeyde

gözetilmesinin bir gereği olarak, çocuk refahı

alanına yeterli bütçe kaynaklarının ayrılması,

• Aile ve çocuk odaklı hizmetlerin yaygınlaştı-

rılması, çeşitlendirilmesi ve erişilebilir kılınması;

bölgeler arası ve yerleşim yerleri arası farklılık-

ların giderilmesi,

• Alanın gerektirdiği bilgi ve beceriye uygun

olarak yetişmiş insan gücünün geliştirilmesi ve

istihdam edilmesi,

• Çocukların korunması ve bakımı alanında

kullanılan sosyal hizmet ve yardım program-

larının günün gereksinimlerine uygun olarak

güncellenmesi gereklidir.

2007 Genel Seçimlerine Yönelik Bilgilen-

dirme, Paylaşım ve Tanıtım Çalışmaları

Genel seçimlere yönelik çalışmalar 2007

Kasım ayında planlanan ancak Temmuz

ayında gerçekleşen yasama, yürütme ve yargı

organlarında görev almak üzere seçime giren

partilere, adaylara, seçmenlere ve kamuoyuna

yönelik yapılandırılmıştır. Partilerin görev ala-

cakları süre içerisinde programlarında tanımla-

dıkları ve yerine getirmeyi taahhüt ettikleri tüm

hizmetleri, ulusal bir çocuk politikası gözeterek

yapılandırmalarını sağlamak amacıyla bilgilen-

dirme, paylaşım ve tanıtım etkinlikleri gerçek-

leştirilmiştir.

Kampanyanın doğrudan hedef kitlesi, aday

olma sürecindeki kişiler, mevcut milletvekilleri

ve parti yetkilileri olmuş ve kampanyanın ikinci

aşaması ilk aşama ile paralel yürütülmüştür.

Bu aşamada Türkiye çocuk politikası hakkında

“gereklilikler” ve “somut öneriler” konusunda

ortak dil oluşturulmasına ilişkin çalışmaların

siyasi parti programlarına ve seçim bildir-

gelerine aktarılmasını sağlamak; aday olma

sürecindeki kişilerin, mevcut milletvekillerinin

ve parti yetkililerinin, başta çocuk hakları ol-

mak üzere ulusal çocuk politikası konusundaki

bilgi ve duyarlılıklarının artmasını sağlamak ve

çocuk hakları alanında resmi, özel, akademik

ve sivil toplum kuruluşları, medya temsilcileri,

çocuklar olmak üzere tüm kamuoyunun poli-

tika oluşturma süreçlerine katılımını artırmak

amaçlanmıştır.

Öncelikle mevcut parti programları özelinde

“çocuk” ile ilgili değerlendirme yapılarak

(Ek 3.4) parti programları ve seçim bildirge-

lerindeki eksikliğe dikkat çekilmiş, siyasi parti

yetkililerine yeni dönemde programlarında

“çocuk” ile ilgili hangi düzenlemelerin olduğu

sorulmuştur. Ardından “Vekil Seçme Sınavı”

adıyla bir dizi soru hazırlanarak (Ek 3.5.) bir

yandan seçmenleri konu ile bilinçlendirmek

hedefl enirken bir yandan da seçmenlerin oy

kullanırken adayların çocuk haklarıyla ilgili bil-

gi düzeylerini sorgulamaları gerektiği hatırlatıl-

maya çalışılmıştır. Yapılan basın toplantılarıyla

“Ülke Çocuk Politikası İçin Talep!” (Ek 3.6.)

metni sivil toplum kuruluşlarının desteği alına-

rak açıklanmış ve “Seçimlere 51 Gün Kaldı ve

Hâlâ Siyasilerden Ses Yok!” (Ek 3.7.) denerek

siyasiler harekete geçirilmeye çalışılmıştır.

Gündem: Çocuk Derneği önümüzdeki süreçler-

de de Türkiye’nin ülke ölçekli ve insan hakları

temelli bir çocuk politikası ihtiyacını sık sık dile

getirecek, konuya ilişkin somut önerilerini ilgili

herkesle paylaşmaya devam edecektir.

Page 31: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

30 GÜNDEM: ÇOCUK!

Page 32: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 31

III. BÖLÜM

Gündem: Çocuk! Türkiye Çocuk Politikası

TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI TEMEL

YAKLAŞIM BELGESİ

Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakı-

mından eşit doğarlar.12

Bu temel ilkeye bağlı olarak, her insanın sahip

olduğu haklar vardır. Bu haklar ne derece ko-

runur ve güvence altına alınırsa o kişi doğuştan

sahip olduğu olanaklarını (bilgi ortaya koyma,

keşfetme, sanat yapma, üretme, yaratma, geliş-

tirme, sevebilme, icat etme vb.) o derece gelişti-

rebilir ve kendini o derece gerçekleştirebilir.

Devletin görevi; her bireyin insan olmak-

tan kaynaklı ve doğuştan sahip olduğu ola-

naklarını en üst seviyede gerçekleştirmesi

önündeki engelleri kaldırmak, haklarını

kullanmasını güvence altına almak ve insan

hakları ihlallerini engellemektir.

“Çocukluk”, insan hayatında ihmal edilmeyecek

kadar önemli bir dönemdir ve değerlidir. Çünkü

çocukluk, yaşam içinde insanoğlunun kendini

gerçekleştirmek için sahip olduğu olanakları en

yoğun şekilde kullanabileceği bir fırsatlar döne-

midir. Çocuğun çocuk olmaktan kaynaklı sahip

olduğu bu insansal olanaklarını, potansiyelini en

üst seviyede kullanabilmesi sağlanmalıdır.

Bunun yanı sıra çocukların, çocuk olmaktan kay-

naklı fi ziksel ve bilişsel özelliklerinin çocuk için bir

dezavantaja dönüşmesi ve kendini gerçekleştir-

mesi önünde engel oluşturması engellenmelidir.

Çocuk hakları, insan haklarının çocuklar

için özel gerektirdikleridir.

Çocukluğun bu yadsınamaz önemi, devletlerin

yetkileri altında bulunan her çocuğun hak ve

ihtiyaçlarını gözeterek yapılanmasını gerektirir.

12 BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi _ Madde-1

Eğitim sistemi de, adalet sistemi de, sağlık sistemi

de, sosyal hizmet sistemi de hak temelli yapı-

landırılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi, devletin

öncelikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi’ni, Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşme-

si’ni, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Söz-

leşmesi’ni ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni temel

alan geniş kapsamlı ulusal bir strateji geliştirmesi

ve ülkede çocuk haklarının gerçekleştirilmesi için

somut hedefl er ortaya koyması ile mümkündür.

Çocuk Hakları için en kapsamlı referans belge

niteliğindeki BM Çocuk Hakları Sözleşmesi te-

melde, her çocuğun en iyi biçimde yaşamasını,

doğuştan ve çocuk olmaktan kaynaklı sahip

olduğu olanakları tam anlamıyla gerçekleştire-

bilmesini güvence altına almayı amaçlar. Bu

amacına ulaşmak için, doğrudan ya da dolaylı

Page 33: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

32 GÜNDEM: ÇOCUK!

olarak çocukları ilgilendiren bütün etkinliklerde

çocuğun yüksek yararının temel alınması şartını

koşar.

Toplum yaşamında çocuğu doğrudan

ya da dolaylı ilgilendiren tüm etkinlikler

ve düzenlemeler çocuğun yüksek yararı

gözetilerek yapılandırılmalıdır.

Çocukların, Çocuğun Yüksek Yararı Üst

İlkesi temelinde insan haklarına uygun bir ya-

şam sürebilmesi için düzenleme ve uygulamada

temel alınması gereken ilkeler şöyle olmalıdır:

• Yaşama ve Gelişme İlkesi: Yaşamak, her

çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi

çocukların yaşamını korumaktır. Çocukların

içinde bulundukları durumun geliştirilmesi için,

ekonomik, sosyal planlama, bütçe ve kaynakla-

rın yapılandırılmasında çocuğa öncelik verilmesi

gerekir. Bu ilke, çocuğun biyolojik ve psikolojik

bütünlüğüne dokunulmamasını, çocuk olmaktan

kaynaklı sahip olduğu olanakları tam anlamıyla

gerçekleştirmesi, önündeki tüm engellerin kaldı-

rılmasını ve gelişimi için yeterli kaynağın ayrıl-

masını gerektirir.

• Korunma İlkesi13: Çocukların en iyi biçimde

yaşamaları için, kendilerini tam anlamıyla ger-

çekleştirebilmeleri ve dolayısıyla çocuk hakları-

nın yaşama geçirilmesini engelleyebilecek tüm

durumlardan korunmaları ile mümkündür. Ço-

cukların haklarının korunması konusunda, ilgili

tüm kişi ve kurumların görev ve sorumluluğu

bulunmakla birlikte, haklara saygı gösterilmesi,

hakların ihlal edilmemesi ve geliştirilmesi konu-

sunda temel yükümlülük devlettedir.

• Ayrımcılığa Uğramama İlkesi: Çocuk hak-

ları da insan hakları gibi evrenseldir ve istisnasız

tüm çocuklar için talep edilmelidir. Çocuğun

cinsiyeti, kendisinin ya da ana babasının ırkı,

rengi, etnik kökeni, inancı, düşüncesi, dili, cin-

sel yönelimi sebebiyle ayrımcılığa uğraması en-

gellenmelidir. Sözleşmeye taraf olan devletler,

13 Sözleşmenin bazı yorumlarında bu ilke “çocuğun yüksek yara-rı ilkesi” olarak da tanımlanmaktadır. Gündem:Çocuk!, “çocuğun yüksek yararı ilkesi”nin bir üst ilke olarak ele alınmasının sözleşme-nin amacına ve yapısına daha uygun olduğu görüşündedir.

hiçbir ayrım yapmadan kendi egemenlik alan-

larındaki bütün çocukların sözleşmede yer alan

haklarını tanır ve taahhüt ederler.

• Çocukların Katılımı İlkesi: Çocukların ken-

dilerini doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren tüm

konulardaki kararlara katılımlarının yolu açıl-

malıdır. Düşünce geliştirmelerine, düşüncelerini

ifade etmelerine olanak sağlanmalı ve düşün-

celeri dikkate alınmalıdır. Büyüklerin çocukları

dinleme, onların fi kirlerini öğrenme ve onlara

saygı gösterme sorumluluğu vardır. Çocuğun

katılımı ilkesi çocukların düşünce geliştirme ve

düşüncelerini ifade etmesi önündeki engellerin

kaldırılmasını gerektirir.

Bizler, Türkiye Çocuk Politikası Çalıştayı

Bildirgesi’nin oluşumuna katkı verenler, ülkemi-

zin ihtiyaç duyduğu TÜRKİYE ÇOCUK

POLİTİKASI’nın evrensel insan hakları ilkeleri

çerçevesinde yapılandırılması gerektiğine inanı-

yor ve çocukların yüksek yararı için üzerimize

düşen göreve hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.

Türkiye Çocuk Politikasının ve ona bağlı stra-

tejinin oluşturulması için başta Türkiye Büyük

Millet Meclisi olmak üzere, hükümeti, siyasetçi-

leri, kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum

kuruluşlarını, üniversiteleri, meslek odalarını,

sendikaları ve tek tek Türkiye Cumhuriyeti’nin

tüm yurttaşlarını göreve çağırıyoruz.

Page 34: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 33

I. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: ÇOCUK

ADALET SİSTEMİ

Avrupa Konseyi tarafından “Çocuk Suçluluğunu

Ele Almada Yeni Yaklaşımlar ve Çocuk Adaleti-

nin Rolü” konusunda Türkiye’nin de bulunduğu

21 üye devlet temsilcisi tarafından oluşturulan ve

16 Haziran 2003 tarihinde Suç Problemleri Av-

rupa Komitesine (CDPC) tavsiye kararları sunan

uzmanlar komitesi çocuk, suç ve çocuk adaleti

sistemini yeni bir yaklaşım ile tanımlanmakta-

dır14. Bu tanımlamaya göre;

“çocuk”, cezaî sorumluluk yaşının üzerinde

ve olgunluk yaşının altındaki kişilerdir. Ancak bu

yaşların hemen altında ve üstünde bulunanlar da

çocuk sayılabilir.

“suç”, ceza kanunlarında belirtilen fi illerdir.

Bazı üye devletlerde idare hukuku veya medeni

hukuk kapsamına giren anti-sosyal ve/veya

itaatsiz davranışları da kapsar. Dolayısıyla suçlu-

luk terimi sadece cezaî fi illeri ifade etmemektedir.

Örneğin kendinden küçükleri ezmek, okuldan

kaçmak, alkol kullanmak gibi v.b.

“çocuk adaleti sistemi”, çocuk suçluluğunun ön-

lenmesinde rol alan geniş bir mekanizmanın sade-

ce bir parçasını ifade eder ve çocuk mahkemesinin

yanı sıra polis, savcılık ve mahkeme çalışanları ile

probasyon ve ceza infaz kurumları gibi resmî ku-

rum ve kuruluşları da kapsar. Çocuk adalet sistemi

sağlık, eğitim, sosyal destek ve refah servisleri gibi

ilgili kurumların yanı sıra mağdur ve tanık desteği

gibi koruyucu, önleyici hizmet veren resmi ya da

sivil kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışır.

Örneğin suç işleme riski bulunan genç kişilere yö-

nelik önleyici müdahalelerde bulunabilir.

Söz konusu tavsiye kararlarına göre çocuk ada-

leti sistemi ve çocuk suçluluğuna yönelik tedbirle-

rin temel ilkeleri; çocuk adaletinin, çocuk

14 Nursal, N. (2003). III. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu. ‘Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde Yeni Yaklaşımlar ve Ada-letin Rolü Konusunda Avrupa Konseyi’ndeki Çalışmalar’, 22-25 Ekim 2003, Ankara

suçluluğuna karşı verilen cevabın sadece bir

parçası olduğu ve kısıtlayıcı ya da baskı altına

alıcı yaklaşımlardan kaçınılması; çocukların da

yetişkinlerin sahip olduğu yargısal güvencelere

sahip olmaları ve özgürlükten yoksun bırakma-

nın en son çare olarak düşünülmesi gerektiğidir.

Bu doğrultuda çocuk adaleti sisteminin hedefi

suçu ve yeniden suçluluğu önlemek; suçluyu sos-

yalleştirerek yeniden toplumla bütünleştirmek ve

mağdurun ve böylece toplumun çıkarlarını koru-

maktır.

Çocuk adalet sistemi Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına

Dair Avrupa Sözleşmesi, Çocuk Haklarına Dair

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Çocuk Adaletinin

İcrasına Dair Birleşmiş Milletler Minimum Stan-

dart Kuralları (Pekin Kuralları), Özgürlüğünden

Yoksun Bırakılan Çocukların Korunmasına Dair

Birleşmiş Milletler Kuralları (Havana Kuralları),

Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi İçin Birleşmiş

Milletler Yönlendirici İlkeleri (Riyad Kuralları) gibi

birçok uluslararası belge ile yapılandırılmaktadır.

Çocukların en iyi biçimde yaşamalarını ve fi zik-

sel, zihinsel, duygusal, sosyal bakımdan özgür,

Page 35: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

34 GÜNDEM: ÇOCUK!

saygın, onurlu ve sağlıklı olarak gelişebilmelerini

amaçlayan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi15’nin

37. ve 40. Maddesinde çocuk adalet sistemine

dair ayrıntılı açıklama yapılmıştır.

37. Madde’ye göre Sözleşmeye taraf Devletin

yükümlülükleri belirtilmiştir. Bunlar;

• Hiçbir çocuğun, işkence veya diğer zalimce,

insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza-

ya tâbi tutulmayacağı; Onsekiz yaşından küçük

olanlara, işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası

verilemeyeceği gibi salıverilme koşulu bulunmayan

ömür boyu hapis cezası da verilemeyeceğidir.

• Çocukların yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlü-

ğünden yoksun bırakılamayacaklarına; bir çocuğun

tutuklanmasının, alıkonulmasının veya hapsinin

yasa gereği olması gerektiğine ve ancak en son baş-

vurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabi-

lecek en kısa süre ile sınırlı tutulması gerektiğidir.

• Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocu-

ğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde

bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin

gereksinimleri gözönünde tutularak davranılması;

özgürlüğünden yoksun olan her çocuğun, kendi

yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle ye-

tişkinlerden ayrı tutulması ve olağanüstü durum-

lar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla

ilişki kurma hakkına sahip olması gerektiğidir.

15 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org. adresinden ulaşabilirsiniz.

• Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğun,

kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardım-

lardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi

özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya ay-

kırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız

ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi

bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verílmesini iste-

me hakkına da sahip olacağıdır.

40. Madde’ye göre ise;

• Devlet, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddia

edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlâl ettiği

kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden

topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol

üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları gözönün-

de bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygu-

sunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına

ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek

nitelikte muamele görme hakkını kabul etmelidir.

• Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hüküm-

leri göz önünde tutularak Devlet’in yükümlülüğü;

o İşlendiği zaman ulusal ya da uluslararası hukukça

yasaklanmamış bir eylem ya da ihmâl nedeniyle

hiçbir çocuk hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddi-

ası ya da ithamı öne sürülemeyeceği gibi böyle bir

ihlâlde bulunduğu da kabul edilmemesi,

o Hakkında ceza kanununu ihlâl iddiası veya

ithamı bulunan her çocuğun aşağıdaki asgari

güvencelere sahip olduğunun bilincinde olması;

• Haklarındaki suçlama yasal olarak sabit olun-

caya kadar masum sayılmak;

Page 36: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 35

• Haklarındaki suçlamalardan kendilerinin he-

men ve doğrudan doğruya; ya da uygun düşen

durumlarda ana-babaları ya da yasal vasileri

kanalı ile haberli kılınmak ve savunmalarının ha-

zırlanıp sunulmasında gerekli yasal ya da uygun

olan başka yardımdan yararlanmak;

• Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da

mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yar-

dımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve

durumu gözönüne alınmak suretiyle kendisinin

yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı süre-

ce, ana-babası veya yasal vasisi de hazır bulun-

durularak yasaya uygun biçimde adil bir duruşma

ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının

sağlanması;

• Tanıklık etmek ya da suç ikrarında bulunmak

için zorlanmamak; aleyhine olan tanıkları sorgu-

ya çekmek veya sorguya çekmiş olmak ve lehine

olan tanıkların hazır bulunmasının ve sorgulan-

masının eşit koşullarda sağlanması;

• Ceza yasasını ihlâl ettiği sonucuna varılması

halinde, bu kararın ve bunun sonucu olarak alı-

nan önlemlerin daha yüksek yetkili, bağımsız ve

yansız bir makam ya da mahkeme önünde yasa-

ya uygun olarak incelenmesi;

• Kullanılan dili anlamaması veya konuşamama-

sı halinde çocuğun ücretsiz çevirmen yardımın-

dan yararlanması;

• Kovuşturmanın her aşamasında özel hayatının

gizliliğine tam saygı gösterilmesine hakkı olmak;

• Devlet, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddi-

ası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlâl

ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca

ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla

ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik

edecek ve özellikle şu konularda çaba göstere-

cektir:

o Ceza Yasasını ihlâl konusunda asgari bir yaş

sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocu-

ğun ceza ehliyetinin olmadığının kabulü;

o Uygun bulunduğu ve istenilir olduğu takdirde,

insan hakları ve yasal güvencelere tam saygı

gösterilmesi koşulu ile bu tür çocuklar için adli

kovuşturma olmaksızın önlemlerin alınması.

• Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararla-

rı, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştir-

me, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer

kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemele-

rin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları

ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde

muamele edilmesi sağlanacaktır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin 37.

ve 40. Maddelere odaklanarak Sözleşmeye taraf

Devletlere yönelik hazırladığı ve Çocuk Ceza Ada-

letinde Çocuk Hakları’na ilişkin 10 No’lu Genel

Yorumunda16; Devletlerin usul hukuku, yasalarla ih-

tilafa düşen çocuklarla ilgili olarak adli kovuşturma

olmaksızın önlemlerin geliştirilmesi ve uygulanması,

çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmasının an-

cak son başvurulacak bir önlem olması gibi alanlar-

da, ÇHS ile tam bir uyum sağlamak için yapılması

gereken çalışmalar olduğuna vurgu yapmaktadır.

Ayrıca çocukların yasalarla karşı karşıya gelmesini

engellemeye dönük önlemler hakkında bilgi eksik-

liğine vurgu yaparak yasa ihlali durumunun çocuk

adaleti alanında kapsamlı bir politikanın yoksunluğu

sonucu olabileceğine dikkat çekmektedir.

Komite çocuk adalet sistemi ile ilgili kapsamlı bir

politikanın başlıca ilkelerini ÇHS’nin ayırımcılık yap-

mama ve çocuğun yüksek yararı ilkeleri ile ilgili ol-

duğunu belirtmekte; çocuk adalet sistemi içerisinde

çocukların yaşaması, hayatta kalması ve gelişmesi

(Madde 6), onların görüşlerinin alınması (Madde 12)

ve saygınlıklarının korunması (Madde 40) haklarına

özel önem verilmesine dikkat çekmektedir. Bu ilke-

ler doğrultusunda oluşturulacak politikanın çocuk

suçlarının önlenmesi, müdahale ve yönlendirme

yapılması, yasayı ihlal eden çocukların cezai so-

rumluluk için asgari ve üst yaş sınırının belirlenmesi,

adli yargılama güvencesi sağlanması ve yargı dışı

önlemlerin güçlendirilmesi konularında öğelerinin

bulunması gerektiğini belirtmektedir. Komite ayrıca

ÇHS’ye uygun bir çocuk adalet sistemi için çocuk

adalet örgütlenmesi, toplumda bilinç geliştirme ve

eğitim çalışmaları ve veri toplama, değerlendirme

ve araştırma çalışmalarına özel önem verilmesi

gerektiğini vurgulamaktadır.

16 ICC (2008), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşme’ye ilişkin Genel Yorumları 2006-2008, ICC Çocuk Hakları Serisi 4

Page 37: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

36 GÜNDEM: ÇOCUK!

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM VE ÇOCUK ADALET SİSTEMİNİN

GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR ÖNERİLER

Türkiye’de hak temelli bir “Türkiye Çocuk Poli-

tikası”nın yokluğu her alanda olduğu gibi çocuk

adalet sisteminde de çocuğun yüksek yararı ilke-

sine ters düzenleme ve uygulamaların varlığını

sürdürmesine sebep olmaktadır.

Analiz edildiğinde aşağıda ana başlıkları ile de

belirtilen sorunların ağırlıklı olarak çocuk adalet

siteminde hak temelli yaklaşımın eksikliğinden

kaynaklandığı tespit edilmiştir. Hak temelli yak-

laşım eksikliği kendisini mevzuat oluşumunda,

örgütlenmede ve uygulamada aksaklıklar ve bu

aksaklıklar sonucu çocuklara yönelik ağır hak

ihlalleri olarak göstermektedir.

Bu çerçevede ilk yapılması gereken çocuk adalet

sisteminde hak temelli bakışı yerleştirmektir. An-

cak böylesi bir bakışın yerleştirilmesi kapsamlı bir

Türkiye Çocuk Politikası olmadan mümkün değil-

dir. Hak temelli bir Türkiye Çocuk Politikası’nın

varlığı ise siyasilerin bu konuda net bir irade or-

taya koymaları ile mümkündür.

Bu çerçevede Çocuk Adalet Sisteminin sorunları

analiz edildiğinde aşağıdaki tablo ortaya çıkmıştır:

Genel çerçevede;

- Ülkemizde çocuk haklarının gelişimini ve

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşme’sini uygulama durumunu izlemek ve

strateji geliştirmek için TBMM bünyesinde daimi bir

Çocuk Hakları Komisyonu’nun kurulması şarttır.

- Nüfusunun yarıya yakını çocuk olan bir ülkede

bütün çocukları kapsayan ve her çocuğa ulaşabi-

len mahalle bazında bir izleme ve değerlendirme

mekanizmasının kurulması şarttır.

Çocuk Adalet Sistemi özelinde ise;

- Yukarıda bahsedilen sisteme bağlı etkin bir izle-

me mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma;

o Çocuk Adalet Sistemi içine giren çocuğun hak-

larını kullanmasını temin etmek için sistemden

çıktığı ana kadar ve hatta sonrasında izlenmesi

ve gözetilmesini,

o Çocuk adalet Sisteminin otokontrol geliştirme-

sini, olumlu yanları ve aksaklıkları kendi dinamik-

leri ile belirleyerek zamanında müdahale imkanı

kazanması ve geri beslemelerle kendini geliştire-

bilmesini sağlayacak bir sistem olmalıdır.

- Çocuk Adalet Sisteminin temel amacı çocuğun

cezalandırılması değil, çocuğun kazanılmasıdır. Bu

sebeple kendine özgün mevzuatı, mekanizmaları,

yöntemleri, kadroları ve fi ziki koşulları olması

gerekir. Bu kendine özgünlüğün temel belirleyicisi

çocuğun yüksek yararı ve hakları olmalıdır. Kısıtlı

olduğu söylenen kaynaklar doğrudan hak ihlalle-

rine sebep olan bir çocuk adalet sisteminin maze-

reti olamaz. Çocuğun hakları ile bir birey olduğu

algısı yaklaşımın ana aksına yerleştirilmelidir.

- Çocuk Adalet Sisteminin çocuk odaklı olarak

yapılandırılması gerekir. Oysaki mevcut sistem

çocuğu bir ”dosya” olarak gören, dosya sonuç-

landırmayı amaç edinmiş, suç odaklı bir sistemdir.

Çocuk Adalet Sistemi’nin odağı çocuk olmalıdır.

- Suç odaklı yaklaşımın sonucu olarak, çocuk yargı-

lamalarının uzun sürmesi ve Yargıtay’da çocuk dos-

yalarının yıllarca beklemesi suçu bile kesinleşmemiş

Page 38: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 37

çocukların yıllarca kapalı kurumlarda kalmasına

sebep olmaktadır. Çocukların, çocuk yargılama-

sının amacına uygun olarak oluşturulmuş “Eğitim

Evleri”nden yararlanması mümkün olamamaktadır.

Eğitim Evlerinde şu anda çocuktan çok personel bu-

lunmakta, kapalı kurumlarda ise dosyasının sonuç-

lanmasını bekleyen binlerce çocuk serbest kalmayı

ya da eğitim evine gitmeyi beklemektedir. Bu durum

BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 37. Mad-

desi’ne doğrudan aykırıdır. BM Çocuk Hakları Ko-

mitesi bu konuda 2007 tarihli genel yorumunda (10

nolu Genel Yorum Madde.50) “cürümün işlendiği

zaman ile karar arasındaki süre” ile ilgili ÇHS Mad-

de 37’ye gönderme yapmakta ve şöyle demektedir:

“Özgürlüğünden yoksun bırakma fi ilinin ciddiyetini

ifade etmek açısından ‘ivedi’ standardı, ‘fazla gecik-

mesizin’ ifadesinden daha güçlü olan ‘gecikmesizin’

standardından daha güçlüdür.”

- Çocuk mahkemeleri çocuğun tüm gelişimini

(fi ziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel) değerlendi-

rerek yargılamak zorunda olan kuruluşlardır. Bu

nedenle mahkemelerin önlerine gelen her dos-

yada öncelikle çocuğun bu gelişimlerini izleyen

bir Sosyal İnceleme Raporu alması yargılamayı

bu raporun arkasından başlatması ve bu raporu

değerlendirmesi gerekmektedir.

- Çocuk Adalet Sistemi’nin omurgasını oluşturan

Sosyal İnceleme Raporları çok büyük oranda yeter-

sizdir. Bu durumun doğrudan çocuk hakları ihlalle-

rine sebep olacak ölçüde ağır sonuçları vardır. Bu

yetersizliğin altında pek çok sebep yatmaktadır.

o Öncelikle tamamen ilgisiz alanlardan (fi zik-kim-

ya öğretmenliği eğitimi almış) personelin Sosyal

Çalışmacı olarak atanması bu sebeplerin başında

gelmektedir. Yasada buna sebep olan boşluk bir

an önce doldurulmalı ve “Sosyal Çalışmacı” ta-

nımı hiçbir yoruma olanak bırakmayacak şekilde

revize edilmelidir.

o Sosyal Çalışmacılara, Sosyal İnceleme Rapor-

larını sağlıklı bir şekilde hazırlayabilmeleri için

gerekli fi ziki şartların bir türlü sağlanamaması bir

diğer sebeptir. Örneğin ev ziyaretlerinin yapılma-

sı için ulaşım ihtiyacının karşılanmasının yıllardır

bir türlü çözülememiş olması üzüntü vericidir.

o Yargıtay’da çocuk dosyaları incelenirken uz-

man personel yokluğundan Sosyal İnceleme

Raporlarının yeterliliği incelenememektedir.

Sistemin otokontrol geliştirmesi mümkün olama-

maktadır.

Buraya kadarki tespitlerden çıkan sonuç

şudur;

Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun yüksek

yararı doğrultusunda gelişimi için en başta

yapılması gereken Yargıtay’daki suç odaklı

yapılanma çocuklar özelinde terk edilmeli

ve Yargıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas

Dairesi” mutlaka kurulmalıdır.

Bu yapıldığı taktirde;

• Çocuk yargılamasının amacı gerçekleşmiş ola-

caktır.

• Çocuk yargılamalarının yıllarca sürmesi sonucu

suça itilmiş çocukların çok uzun süre kapalı ku-

rumlarda kalmasının önüne geçilebilecek Eğitim

Evleri işlerlik kazanacaktır.

Page 39: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

38 GÜNDEM: ÇOCUK!

• Çocuk dosyaları, çocuğun yararı ve çocuk yargı-

lamasının amacı doğrultusunda incelenebilecektir.

• Çocuk Adalet Sistemi için otokontrol sistemi

oluşturulmuş olacağından sistemin kendi dina-

mikleri ile gelişmesinin yolu açılacaktır.

• Çocuk alanı adalet sistemi içerisinde çarpık bir

yaklaşımla, “profesyonel” olarak algılanmayan

prestiji düşük bir alandır. Bu çarpık algı sistemde

sürekli personel kayması yaşanmasına sebep

olmakta bu da sistemin kararlı bir yapı sergile-

mesini engellemektedir. Alanın gelişmesi ve

kararlı bir yapı sergilemesi için çocuk ada-

leti ve bu alanda uzmanlaşmanın etkin bir

şekilde teşvik edilmesi gereklidir.

o Sistemi içerisinde görev alan profesyonellerin

çocuk hakları konusunda ortak bir dile sahip

olmayışı “çocuğun yararı temelinde” işleyişi ak-

satmaktadır. Mevcut mevzuata referansla taban

tabana zıt kararların çıkmasına sebep olmakta-

dır. Hukuk Fakültelerinde ve ilgili alanlarda (Sos-

yal Hizmet Uzmanlığı, Psikoloji, Çocuk Gelişimi

vb.) ortak dili geliştirecek programlar geliştirilme-

lidir. Alanda uzmanlaşmak isteyen başta hakim

savcı ve avukat olmak üzere tüm personelin

sürekli eğitim programları ve tezli-tezsiz yüksek

lisans eğitimi alması teşvik edilerek gelişim sürek-

li kılınmalıdır.

o Eğitim Evlerine yerleştirilen çocuklara örgün

eğitim kurumlarına devam etme olanağı sağlan-

mış olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı’nın

okulda işlediği fi ilden dolayı hüküm giyen ço-

cukları okula kabul etmemesi sistemin kurumlar

arası bir çelişkisidir. Böylesi çelişkiler hak temelli

bir Türkiye çocuk politikasının olmayışının kaçı-

nılmaz sonucudur.

o Belirli bir kuruma yerleştirilen çocukların, 18

yaşını doldurur doldurmaz doğrudan yetişkinlerin

tutulduğu kurumlara yerleştirilmesi çocuğun yüksek

yararı ilkesine aykırıdır. Türkiye’de yaş sebebiyle

kurum değişikliği uygulamalarında çocuğun yüksek

yararına aykırılıklar yaşanmaktadır. BM Çocuk

Hakları Komitesi de 10 no’lu Genel Yorumunda bu

gibi durumları çocuğun yüksek yararının devletler

tarafından işine geldiği gibi yorumlaması olarak

görmekte ve “18 yaşını aşmış kişinin çocuklar için

düzenlenmiş tesiste kalmaya devam etmesi, yüksek

yararına uygun olabileceği gibi ve aynı tesisteki

daha küçük çocukların yüksek yararlarına da aykırı

olmayabilir.”demektedir. Komitenin bu yorumu da

dikkate alınarak uygulamadaki aksaklılar özgürlü-

ğünden yoksun bırakılan her tek çocuğun yüksek

yararını gözetir şekilde giderilmelidir.

o Yasanın çocukların korunması için önerdiği

ve adalet sisteminin karara dönüştürdüğü her

tedbirin uygulanabilirliği esas alınmalıdır. Hiç bir

kurumun çocuğa hak olarak verilen bir tedbiri

herhangi bir mazeretle yerine getirmeme gibi bir

hakkı olmamalıdır. Böyle davranan kurum ve

yöneticileri için bir yaptırım uygulanmalıdır.

o Çocuk Koruma Mevzuatı bütün çocukları kap-sar biçimde revize edilmelidir. Mevcut koruma

yasası ile bazı konularda daha öncesine göre geri

gidişleri yaşanmış çocuklar hak kaybına uğramıştır.

o Mevzuatı uygulamak için gerekli altyapının

mutlaka hazırlanması gereklidir. Altyapı eksiklik-

lerinden dolayı Mevcut Koruma Mevzuatı’nın bile

uygulanabilmesi mümkün olamamaktadır.

o Çocuk haklarına yönelik tüm mevzuatın ve bu

mevzuatın çocuklara tanıdığı olanaklar herkes

için erişilebilir kılınmalıdır.

Page 40: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 39

o Çocuk Koruma Kanunu’nda tedbirlerin uygu-

lanması, uzlaşma, hükmün açıklanması gibi ço-

cuğu adalet sisteminin dışına itecek kurumlardan

geri adım atılması bu sistemi 2253 sayılı Çocuk

Mahkemeleri sisteminin de gerisine götürmüştür.

o Çocuk yargılamasının temel amacına uygun

olarak 13 yaşından büyük çocuklar için diversi-

yon uygulamasının alanı ve bu alanda hakimle-

rin inisiyatif geliştirme olanağı genişletilmelidir.

o Çocuk Koruma Kanunu’nda ayrı ve bağımsız

bir çocuk savcılığı sistemi kurulmuş olmasına

karşılık bu savcılık 24 saat görev yapması gere-

kirken buna dikkat edilmemesi çocuk şüphelilerin

mağdur olmasına neden olmaktadır.

o Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuklara özgü

yargılama sistemi esas alınmış olmasına karşın

suçun yetişkinlerle birlikte işlenmesi halinde çocu-

ğun yetişkinlere özgü mahkemelerde yargılanma-

sı çocuk adalet sisteminin temel ilkesine aykırıdır.

o Adalet alanında çocuğa özgü düzenlemeler

bütüncül tedbirler alınmadığı için çocukların istis-

mar edilmesinin yolunu açabilmektedir. Örneğin;

çocuklara yönelik cezaların düşük tutulduğu bir

sistemde çocukların suça itilmemeleri için yeteri

kadar koruyucu ve önleyici çalışma yapılamama-

sı çocuklara özgü yapılan düzenlemenin çocukla-

rın suçta kullanılmasının sebebi haline gelmesi ile

sonuçlanmaktadır. Bunun sonucunda da Çocuk

Hakları Komitesi’nin 10 nolu Genel Yorumunda

belirttiği gibi “.. çocuk suçlarını önlemeye dönük

bir dizi önlemden yoksun bir çocuk ceza adaleti

politikası başarısızlığa uğrayacaktır”.

o Mağdur çocukların ifadelerine başvurulması

süreci de suça itilmiş çocuklar da olduğu gibi sav-

cı ya da hakim yetkisine bırakılmalıdır.

o Suça itilmiş çocuğun yargılama sistemi dışında

bırakılması, çocuk yargılamasının temel ilkesidir.

Buna rağmen, mevcut yasalarımızda çocuğu bu

sistemin dışında toplumla bütünleştirecek mekaniz-

malar oluşturulmamıştır. Bu büyük bir eksikliktir.

o Çocuk Koruma Sistemi’nde suç ehliyeti olma-

yan 12 yaşından küçük çocuklara uygulanacak

tedbirler Ceza Kanunu’nun 31. Maddesindeki

güvenlik tedbirleri olarak adlandırılmıştır. Yar-

gılama sisteminin dışında bırakılan bir çocuğa

Ceza Kanunu’nda yer alan güvenlik tedbirinin

uygulanması son derece yanlıştır. Bu çocukla-

ra koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanırken,

çocuğun, ailesinin görüşleri alınmalı, istekleri ve

yetenekleri doğrultusunda belirlenen tedbirler

uygulanmaya geçirilmelidir. Başka bir anlatımla

çocuğa ceza verir gibi tedbir uygulanmamalıdır.

o Çocuk adalet sistemi özelinde çocuk haklarının

izlenmesi olanaklı değildir. Cezaevlerindeki ya da

eğitim evlerindeki çocuklar için hizmet üretimini

temel alan kamu-sivil toplum işbirliği çocuk ada-

let sisteminde çocuk haklarının izlenebilmesini

sağlamak için geliştirilmelidir. Çocuk adalet siste-

minde izleme mekanizmalarının oluşumu ve ço-

cuk adalet sistemi uygulamalarını değerlendirmek

için bilimsel araştırmalara yönelik işbirliklerinin

yapılması, böylece izleme mekanizmalarının ha-

rekete geçirilmesinin temin sağlanması gereklidir.

o Ülkemizde kimlik hakkının gerçekleşmemesi ve

pek çok çocuğun nüfus kayıtlarının yapılmamış

olması çocuk adalet sistemi içinde de çocukların

mağduriyetine sebep olmaktadır.

Sonuç olarak başta da belirtildiği üzere Çocuk

Adalet Sistemi’nin sorunlarının büyük çoğunlu-

ğunun temelinde devletin her kurumu için ve her

düzeyde referans olabilecek hak temelli bir Türkiye

Çocuk Politikasının eksikliği yatmaktadır. Türkiye

bir an önce çocuk adalet sistemini başta BM

Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere, Ço-

cuk Suçlarının Önlenmesi için BM İlkeleri

(Riyad İlkeleri) ve Birleşmiş Milletler Çocuk

Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması Hak-

kında Asgarî Standart Kurallar (Beijing Ku-

ralları) ve BM Çocuk Hakları Komitesi’nin

10 nolu Genel Yorumu ile bütünleştirmelidir.

Çocuğun odakta olduğu ve çocuğun yüksek

yararının referans alındığı bir yaklaşım hakim

kılındığı taktirde kısa zamanda önemli ilerlemeler

kaydedileceğine inanıyor üzerimize düşen göreve

hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.

Page 41: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

40 GÜNDEM: ÇOCUK!

II. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:

EĞİTİM SİSTEMİ

Eğitim bireyin kendisini geliştirmesi ve yeniden üret-

mesi sürecinin bir parçasıdır. Eğitim bireyde olduğu

kadar toplumda da benzer sürecin gerçekleşmesini

sağlar. Bu nedenle eğitim, bireyi ve toplumu ilgilen-

diren iki yönlü bir süreçtir. Ayrıca eğitim kendi başı-

na özel bir hak olmasının yanı sıra insan haklarının

gerçekleşmesi için toplumsal dinamiklerin vazge-

çilmez bir aracıdır. Ayrıca, ekonomik ve sosyal

olarak toplum dışına itilmiş yetişkin ve çocukların,

kendilerini yoksulluktan kurtarabilecekleri ve içinde

bulundukları topluma etkin olarak katılmalarını

sağlayacak yolları elde edecekleri temel bir araç

olma özelliği ile eğitim, güçlendirici bir haktır.

Eğitim hakkı; Birleşmiş Milletler Örgütü, Birleşmiş

Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Avrupa

Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi

örgütlerce kabul edilen belgelerde tanımlanmış;

bildirge, sözleşme, tavsiye, karar, ilke, vb. nitelikte

çok sayıda ulusal, uluslararası ve bölgesel insan

hakları belgesinde güvenceye alınmıştır.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslara-

rası Sözleşmesinin 13. ve 14. Maddeleri eğitim

hakkına ayrılmıştır. Sözleşmedeki en uzun mad-

de olan 13. Madde, uluslararası insan hakları

hukukunda eğitim hakkı üzerine tanımlanan en

kapsamlı ve geniş çerçeveli maddedir. Bu sözleş-

menin uygulanmasından ve izlenmesinden so-

rumlu olan BM Ekonomik Kültürel Sosyal Haklar

Komitesi, eğitimi devletlerin yapabileceği en iyi

yatırım olarak tanımlar.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28. ve 29.

Maddeleri eğitime ayrılmıştır. 28. Madde taraf

devletlerin çocuğun eğitim hakkını kabul etmelerini

öngörmektedir ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli

üzerinde gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çeker.

28. Madde ayrıca devletleri ilköğretimin herkes için

zorunlu ve parasız olmasını, ortaöğretim sistemle-

rinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak

üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik etmek-

le yükümlü kılar. Eğitim ve meslek seçimine ilişkin

de bilgi ve rehberliğin bütün çocuklar için elde edilir

hale getirilmesini vurgular. Okullarda düzenli bi-

çimde devamlılığın sağlanması ve okulu terk etme

oranlarının düşürülmesi için önlem alınması ve okul

Page 42: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 41

disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı saygın-

lıkla bağdaşması gerekliliğinden söz eder. Eğitimin

niteliği ile ilgili olarak da taraf devletlerin eğitim

alanında, özellikle cehaletin ve okuma yazma bil-

memenin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak

ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve bilimsel ve teknik

bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak amacıyla

uluslararası işbirliğini güçlendirmekle yükümlü kılar.

29. Madde ise eğitimin amaçlarına vurgu yapa-

rak eğitimin; çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin,

zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün ol-

duğunca geliştirilmesini, insan haklarına ve temel

özgürlüklere saygının geliştirilmesini amaçlaması

gerektiğini belirtir. Ayrıca eğitimin çocuğun anne

babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine,

çocuğun yaşadığı bölgenin değerlerine saygı

gösteren, çocuğun da kendisininkinden farklı

uygarlıklara saygı göstermesinin desteklemesi

gerektiğine dikkat çeker.

Eğitim hakkı zorunlu ve birbiriyle ilişkili olarak bazı

unsurları içermektedir. Ekonomik Kültürel ve Sosyal

Haklar Komitesi’nin belirlediği bu unsurlar şöyle:

Mevcudiyet: Mevcudiyet genel olarak eğitim

hakkının gerçekleşmesi için eğitim kurumları ve

programlarının sayısı yeterli düzeyde olması ge-

rekmektedir.

Erişilebilirlik: Eğitim kurum ve programlarının

ayrımcılık olmaksızın herkes için erişilir olması

gerekmektedir. Erişilebilirliğin üç boyutu bulun-

maktadır:

- Ayrımcılığın Olmaması: Eğitim uygun biçimde

kanunen ve fi ilen herkes için, özellikle de en sa-

vunmasız gruplar için erişilir olmalıdır.

- Fiziksel Erişilebilirlik: Eğitim uygun coğrafi yerde

olmak ya da modern teknoloji yoluyla erişilebilir

olmalıdır.

- Ekonomik Erişilebilirlik: Eğitim herkes için mad-

di açıdan karşılanabilir olmalıdır.

Kabul Edilebilirlik: Müfredat ve öğretim yön-

temlerinin öğrenciler ve ebeveynler için kabul

edilebilir olması yani çocuklarla ilgili, kültürel

özelliklerine saygı gösteren ve kaliteli olması ge-

rekmektedir.

Uyarlanabilirlik: Eğitim değişen toplumların ve

toplulukların ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir ve

farklı sosyal ve kültürel ortamlardaki öğrencilerin

ihtiyaçlarına cevap verebilir nitelik taşımalıdır.

Yukarıda sözü edilen birbiriyle ilişkili ve zorunlu

unsurların uygulanmasında çocukların yüksek

yararı temel yaklaşım olmalıdır.

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM

Bir ülkede çocuğun eğitim hakkının tam olarak

yaşama geçirilmesi o ülkenin genel olarak eğitim

politikalarıyla yakından ilgilidir. Bu anlamda

Türkiye’ye baktığımızda çocuğun eğitim hakkı

açısından da bazı olumlu gelişmelerden söz

etmek mümkündür. Ancak devam eden hatta

derinleşerek ya da artarak süren pek çok soru-

nun da varlığı da bilinmektedir.

Ülkemizdeki eğitim sistemi çocuğu merkeze

alarak üç temel boyutta ele alındığında, mevcut

durum aşağıdaki gibi özetlenebilir.

OKUL

Türkiye’de okulöncesi eğitimine yönelik kurumsal

hizmetlerde yetersizlik görülmektedir. Kurumsal

hizmetlerdeki yetersizlik, hizmetlerin hem kalitesi

hem de herkesin eşit oranda erişimi açısından

söz konusudur. Okullaşma oranı da yeterli düzey-

de değildir. Bunun hem bütçe hem de personel

eksikliğinden kaynaklandığına incelenen veri

tabanlarında raslanmaktadır.

Page 43: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

42 GÜNDEM: ÇOCUK!

Okul öncesinde alternatif eğitim modellerinin

yetersiz olduğu görülmektedir. Çocukların ilgi ve

becerilerini ortaya koyarak, yaratıcılıklarını arttı-

ran, kendilerini ifade etmelerine olanak sağlayan,

okul, aile ve çocuk ilişkisini destekleyecek ve farklı

özellikler gösteren çocukları da kapsayabilecek

modellerin oluşturulması ve uygulamaya geçiril-

mesi, okulöncesi eğitimin kalitesini artıracaktır.

Ücretsiz okulöncesi eğitime erişimin önünde

engeller bulunmaktadır. Okulöncesi eğitim ola-

naklarından her çocuğun eşit bir şekilde yara-

lanabilmesi ve sunulan olanaklardan yeterince

yararlanabilmesi için okulöncesi eğitimin, Türki-

ye’nin her yerinde ve her koşulda ücretsiz hale

getirilmesi gerekmektedir.

0-6 yaş dönemine yönelik aile destekli eğitim

programları ve modellerinin yetersiz olduğu gö-

rülmektedir. Bebeklik döneminden başlayarak

çocuğun ailesini de kapsayan çeşitli olanakların

sunulması ve bu olanakların kullanılmasına yöne-

lik rehberlik desteğinin verilmesi gerekmektedir.

Okulöncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamında de-

ğildir. Okulöncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesiy-

le eğitimin sürekliliği sağlanacak, kalitesi artacaktır.

Okullarda çocuklara sağlanan fi ziksel düzenleme-

lerin “çocuk dostu” yaklaşımından uzak olduğu

görülmektedir. Çocukların gelişim alanlarını des-

tekleyen, onlara sunulan olanakları daha iyi de-

ğerlendirmelerini sağlayacak fi ziksel düzenleme-

leri içeren, çocuklarla birlikte ve çocuk merkezli

yaklaşımla yapılandırılması gerekmektedir

Eğitim sistemindeki anlayışın, çocukların bireysel ge-

reksinimlerine göre ve performans odaklı değil sınav

merkezli olduğu görülmektedir. Çocukların içinde

bulunduğu eğitim sürecinin sadece onların başarı

ya da başarısızlıklarını ölçen değil, beceri, bilgi ve

yaşam deneyimlerini artıran ve kendilerini ifade

etmeye olanak sağlayan çocuk merkezli bir anlayış-

la yapılandırılması, çocukların bireysel gereksinimle-

rine göre performans odaklı eğitim anlayışının etkin

uygulanması eğitimin kalitesini arttıracaktır.

Okullarda uygulanan müfredatın çocuğun sosyal

becerilerini, sanat eğitimini ve doğaya karşı duyar-

lılığını karşılamada yetersiz kaldığı görülmektedir.

Hazırlanan eğitim müfredatlarının çocukların sosyal

becerilerini arttıracak, sanat ve doğa ile ilişki kur-

masına olanak sağlayacak şekilde zenginleştirilerek

geliştirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.

Müfredat programlarının özel gereksinim göste-

ren çocukların gelişimsel ve eğitimsel ihtiyaçlarını

karşılayamaması da bir başka sorun alanıdır.

Zihinsel ve fi ziksel engelli olan ya da üstün yete-

nek gösteren çocukların her türlü eğitim ihtiya-

cını karşılayabilecek eğitim programlarının ya-

pılandırılması ve buna dayalı hazırlanan müfre-

datların, çocuklar arasında oluşan ayrımcılığı ve

eşitsizliği ortadan kaldıracağı düşünülmektedir.

Eğitim sistemi içerisinde müfredat uygulamalarının

bölgesel farklılıklara göre çocukların gereksinimle-

rini karşılayacak nitelikte olmadığı görülmektedir.

Çocukların yaşam koşullarının bölgesel farklılık-

lara bağlı olarak değişebileceği düşünülürse, müf-

redatların bu durumu göz önünde bulundurarak

yapılandırılması, çocukların yararlanabileceği eği-

tim olanaklarının kısıtlılığını azaltacaktır.

Mevcut eğitim programlarının Çocuk Hakları

Sözleşmesini yadsıdığı görülmektedir. BM Çocuk

Hakları Sözleşmesini imzalamış bir ülke olarak ço-

cukların bizzat içinde etkin olarak yer aldığı eğitim

sisteminin, sözleşmeyi temel alarak ve ilkelerini

benimseyerek yapılandırılması, hak temelli bir

anlayışın hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Çocuk ve ailelerin okullara erişimi konusunda

çeşitli engeller olduğu görülmektedir. Eğitim sis-

teminden bütün çocukların eşit olarak yararlan-

masını sağlayabilmek için erişebilirliğin önündeki

engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Okulların yaşama hazırlama yeri olduğu yakla-

şımı benimsenirken, okulların çocukların yaşa-

mının bir parçası olduğu anlayışının eksik kaldığı

görülmektedir. Çocukların eğitim sistemi içeri-

sinde aldıkları bilgi ve geliştirdikleri becerilerin,

onların yaşam boyu kullanabilecekleri olanaklar

olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Eğitim programlarının uygulanmasında disiplinler

arası ve bütüncül yaklaşımın eksik kaldığı görül-

mektedir. Eğitim birçok disiplinden etkilenmekte-

dir. Bu nedenle eğitim, bütüncül bir

Page 44: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 43

yaklaşımı benimseyerek yapılandırılmalıdır. Bu

durum çocukların eğitim sistemi içerisinde kendi-

lerini tanımlayabilmelerine ve sorunlarını çözebil-

melerine olanak sağlayacaktır.

Eğitim kurumları arasında koordinasyon yeter-

sizliği bulunmaktadır. Eğitim kurumlarının birbir-

leriyle koordinasyon içinde olması, bilgi akışının

sağlanması ve çocuğu tanımaya yönelik çalışma-

ların sistemli yapılabilmesi ve tüm bunların belirli

bir sistem içinde sürdürülmesi önemlidir.

Okullarda uygulanan disiplin yöntemlerinin çocu-

ğun onurunu zedeleyen ve haklarını engelleyen

bir yaklaşımla uygulandığı görülmektedir. Eğitim

süreci içinde kullanılan olumsuz disiplin yöntem-

leri, çocuğun özgüvenini olumsuz etkilemektedir.

Bu nedenle okul içinde olumlu disiplin yöntemle-

rinin tercih edilmesi çocukların haklarının yaşa-

ma geçirilmesi açısından önemlidir.

Eğitim sistemi içerisinde çocuğun karşılaşabileceği

sorunları önlemeye, çözmeye ve çözüm sürecinde

çocukları desteklemeye ilişkin etkin bir sistem bu-

lunmamaktadır. Bu durum sorunların giderek art-

masına ya da kalıcı çözümler sağlanamadığı için

tekrarlamasına ya da bu çözümlerin zamanında

çocuğa ulaşamamasına yol açmaktadır.

Okullarda çocuğun karar verme süreçlerine tam

olarak katılmalarını etkili ve etkin bir biçimde

dahil olmalarını sağlayacak mekanizmalar bulun-

mamaktadır. Oysa katılım yani çocuğun kendisi-

ni ilgilendiren konularda karar süreçlerinde etkin

olarak yer alması, çocuk hakları sözleşmesinin

temel ilkelerinden biri olduğu gibi demokrasinin

de temel ilkesidir.

Eğitim sistemindeki insan kaynağının nicelik ve

niteliksel yetersizlikleri ve bölgelere göre dağılı-

mındaki eşitsizlikleri, eğitim alanındaki sorunları

çözülemez hale getirmektedir.

Eğitim sistemi içerisinde sorun ve ihtiyaçların

ortaya çıkmasında tüm aktörlerin yer almadığı

ve ortak ihtiyaç analizlerinin yapılmaması bir

başka sorun alanıdır. Oysa eğitim süreci içerisin-

de çocukların bireysel ihtiyaçlarının karşılanması

ve süreç içerisinde ortaya çıkan sorunların çö-

zümünde ve bunların önceden belirlenmesinde,

eğitim sürecine dahil olan tüm aktörlerin sami-

miyetle yerlerini alması ve işbirliğine açık olması

gerekmektedir.

Okulöncesi eğitim konusunda kurum açma-

ya ilişkin bölgesel farklılıklardan kaynaklanan

bürokratik zorlukların ortadan kaldırılmasının,

ortak uygulamaların sisteme yerleştirilerek uygu-

lanmasıyla çözülebileceği düşünülmektedir.

Okullarda ve genel olarak eğitim sisteminde

özellikle de kız çocuklarına yönelik cinsiyet

ayrımcılığı görülmektedir. BM Çocuk Hakları

Sözleşmesi’nde yer alan her türlü ayrımcılığın

önlenmesi ilkesi, eğitim süreci içerisinde de

ayrımcılığın önlenmesini taahhüt altına almak-

tadır. Eğitimde kız çocuklarına yönelik cinsiyet

ayrımcılığının sona erdirilmesi konusunda son

zamanlarda yapılan çeşitli çalışmalar vardır.

Özellikle medya aracılığıyla konuya dikkat çekile-

bilmiştir. Ancak bu çalışmaların sorunu gerçek ve

bütün boyutlarıyla kapsamlı ele alındığı konusun-

da endişeler bulunmaktadır. Yapılan çalışmaların

bir devlet politikası ve uygulaması şeklinde değil

çeşitli kuruluşların belirli bütçelerle, belirli zaman

içinde yürütecekleri kampanyalar şeklinde ger-

çekleştirmesi, eğitimde cinsiyet ayrımcılığının

önlenmesinde kalıcı ve sürdürülebilir çözümlerin

var olmadığını göstermektedir.

Page 45: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

44 GÜNDEM: ÇOCUK!

AİLE

Aile içinde çocuğun birey olarak kabul edilmediği

gözlenmektedir. Çocuğu bir birey olarak kabul

etmeyen anlayış aile ve çocuk arasında birçok so-

runun ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu durum

çocuğun içinde yer aldığı her sistemi etkilemekte-

dir. Ailelerin çocuk sahibi olmaya karar verdikleri

andan, çocuklarını kendilerine özgü algılayışları,

ihtiyaçları ve becerileri olan bir birey olarak kabul

etmelerini sağlayacak, bu konuda onlarda duyarlılık

geliştirecek rehberlik çalışmaları yürütülmemektedir.

Eğitim sistemi içerisinde çalışan anneye yö-

nelik destekleyici hizmetlerin nicelik ve nitelik

açısından eksikliği gözlenmektedir. Ekonomik

koşulların kadınlara sunduğu zorlukların çocuğu

doğrudan olumsuz etkilediği düşünüldüğünde

çalışan kadının bu olumsuzlukları çözebilmesi ve

çocuğa yansıtmamasını sağlamak için çocuğun

bakımının nitelikli kişi ya da kurumlar tarafından

güvenilir bir biçimde sağlanması gerekmektedir.

Eğitim sistemi içerisinde anne -babanın çocukla

ilgili karar alma süreçlerinde çocuğun yüksek

yararı ilkesini gözetmediği görülmektedir. Eğitim

süreci içerisinde çocukla ilgili alınacak kararların

ve bu kararların uygulama süreçlerinde çocuğun

katılımı yeterince sağlanmamaktadır. Bu süreçte

çocuğu ilgilendirecek konularda çocuğun anlaya-

bileceği şekilde ve zamanında bilgilendirmelerin

yapılması gerekmektedir.

Yoksulluk çocuğu eğitimden mahrum bırakmak-

tadır. Yoksulluk aslında çocukla doğrudan ilgisi

olan bir durum değildir. Çocuk ailesinin yaşadığı

yoksulluktan dolayı pek çok hakkından yaralana-

mamakta, ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Yok-

sulluk gibi çocuğun ailesinin yaşamak zorunda

kaldığı olumsuz koşulların ve durumların çocuk-

ların içinde yer alması gereken eğitim sürecinden

ayrı kalmalarına yol açmasını önleyecek her tür-

lü mevzuat ve ilgili mevzuatların uygulanabilirliğe

dönüştürülebilmesi gerekmektedir.

Aile içi şiddet çocuğun gelişimini olumsuz yönde

etkilemektedir. Çocukların maruz kaldıkları aile içi

şiddet, onların eğitim haklarından tam olarak

yararlanamamalarına ya da eğitim sürecinden

uzak kalmalarına yol açabilmektedir. Çocuğa

yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin Türkiye’de

sistemli bir bakış açısı ve uygulama konusu mev-

cut değildir.

ÇEVRE

Eğitim kurumlarında çevre düzenlemeleri yeter-

sizdir. Yapılan çevre düzenlemelerinin çocuğun

çevreye karşı duyarlığını arttıracak ve gelişim

alanlarını destekleyecek “çocuk dostu” anlayışıyla

gerçekleştirilmediği gözlenmektedir. Konuyla ilgili

bazı uygulamalar olsa bile bunların yaygınlaşmadığı

bilinmektedir. Ya da paralı eğitim temelli özel okul

anlayışı ile uygun çevresel koşullar sağlanmaktadır,

bu ise doğrudan eğitimde ayrımcılık anlayışının

daha çok yerleşmesine neden olmaktadır.

Çocuğunun çevresi çocuğu birey olarak kabul

etmemektedir. Sadece aile ya da eğitim kurumla-

rının değil, çocuğun çevresini oluşturan herkesin

ve her kurumun çocuğu bir birey olarak görmesi

ve çocuğa bu anlayışla yaklaşması gerekmekte-

dir. Bu anlayışın gelişmesi için herhangi bir çalış-

ma ve program yürütülmemektedir.

Eğitime ayrılan bütçe ve fonları yetersizdir. Çocu-

ğun eğitim haklarından tam olarak ve eşit koşul-

larda yararlanabilmesi için bütçe ve fonların hak

temelli bir anlayışla planlanması yapılmamaktadır.

Eğitimle ilgili alınacak karar mekanizmalarına

çocuğun ve ailenin etkin katılımı sağlanamamak-

tadır. Bu katılımın niteliğini artırabilmek için ço-

cuğun ve ailenin bu mekanizmaların içinde etkin

olarak yer alması, izlemesi ve değerlendirmesi

süreçlerinde yer alması gerekmektedir.

Çocuğun yaşam alanları içerisinde fi ziksel çevre

imkanlarının yetersizliği gözlenmiştir. Fiziksel

çevrenin çocuğun gelişim özelliklerine, yaşına,

ilgi ve ihtiyaçlarına göre çocuğu merkez alarak

düzenlenmesi gerekmektedir.

Çocuğun gelişimine uygun oyun olanaklarının

sağlanmasında yetersizlikler görülmektedir. Ço-

cuğun doğal gelişim süreci içerisinde büyümesini

ve gelişmesini tamamlaması, kendisini bu doğal

çevre içerisinde tanımlaması ve ifade etmesi

çocuğa sunulan oyun olanaklarıyla yakından

ilgilidir.

Page 46: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 45

Gelenek ve önyargılardan kaynaklanan ayrım-

cılık, çocuğun eğitim sürecinin devamlılığını et-

kilemektedir. Gelenek ve önyargılardan kaynak-

lanan ayrımcılığın önlenmesi ve çocuğun bu ay-

rımcılıktan dolayı eğitim haklarından tam olarak

yararlanabilmesi için etkili ve kalıcı programlar

uygulanmamaktadır.

Çocuk yetişkinlerin ideolojilerinin bir aracı haline

getirilmektedir.Yetişkinler kendi inanç ve siyasi

görüşleri için çocukları kullanmakta böylece

ya çocukların eğitim haklarının yarıda kesilmesi-

ne ya da çocukların bu hakkını tam olarak yarar-

lanamamalarına neden olmaktadırlar.

Okulların her geçen gün ticari sektöre dönüştüğü

gözlenmektedir. Eğitim ortamlarının yetişkinler

tarafından ticari işletme uygulamalarına dönüş-

türülmesi, çocukların eğitim haklarından tam

olarak yararlanamamasına ve çocuklar arasında

eğitim haklarının hayata geçirilmesi konusunda

fırsat eşitsizliğine yol açmaktadır.

Çocuğun kişisel giderleri için sağlanan yasal

maddi desteğin yetersizliği bilinmektedir. Çocu-

ğun her koşulda eğitim hakkından tam olarak

yararlanabilmesi için maddi desteğin çocuğun

yüksek yararı göz önünde bulundurularak düzen-

lenmesi gerekmektedir.

Eğitim ortamı ve kurumlara ulaşımda, trafi k

düzenlemesine yönelik çocukların gereksinimleri

gözetilmemektedir. Çocuğun eğitim ortamlarına

yaşamını tehlikeye sokmadan güven içinde ulaş-

masına yönelik çevre düzenlemeleri yetersizdir.

Buna ilişkin çocuk merkezli yapılandırmalara

gereksinim duyulmaktadır.

Yaygın eğitimde bir araç olan medya, çocukların

yüksek yararını gözetmeksizin tarafsız, gerçekçi

ve doğru bilgilendirme sorumluluğunu yerine ge-

tirmediğinden çocuk için olumsuz bir bilgi aracı-

na dönüşmektedir. Medyanın da çocuk haklarına

dayalı ve çocuğu birey olarak kabul eden çocuk

merkezli bir bakışla hak temelli yaklaşım sergile-

mesi gerekmektedir.

Eğitimde yatırım planlaması ihtiyaca yönelik ya-

pılmamaktadır. Eğitim süreci içerisinde eğitime

yapılan yatırımların öncelikle çocuğun yüksek

yararı temelinde ve çocukların ihtiyaçlarını tanım-

layan birçok veriden yola çıkarak planlanması

gerekmektedir.

Özel sektörlerin eğitime sağladığı katkıların

aktörler-sivil toplum örgütleri, aileler, hükümet,

çocuk- tarafından yeterince sorgulanıp, değer-

lendirilmemesi çocuğun eğitim sürecinin olumsuz

yönde etkilenmesine neden olmaktadır.

Hızlı değişen toplumsal ve kültürel yapının, olum-

suz etkileri çocuğun eğitim sürecini her yönden

olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünde önceden

önleme mekanizmalarının hazır ve kullanılabilir

olması gerekmektedir.

Şiddetin nedenlerinin ortadan kaldırılamaması ve

şiddet karşısında cezasızlığın yaygınlaşması, çocu-

ğun aile dışında yani okul ve diğer çevresinde de

şiddete maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu

nedenle önleme, koruma ve rehabilitasyon süreci-

nin tam olarak işler hale getirilmesi gerekmektedir.

Mülteci çocukların eğitim haklarından yararlanma-

larında sorunlar yaşanmaktadır. Birçok nedenle

ülkemizde sığınmacı statüsü içinde yer alan çocuk-

ların sığındıkları ülkenin eğitim sistemi içinde yer

Page 47: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

46 GÜNDEM: ÇOCUK!

almaları ve eğitimlerine devam etmelerinin ancak

kendi bireysel ihtiyaçlarına uygun ortamların da

eklenerek eğitim haklarından tam olarak yaralan-

malarının önemli olduğu düşünülmektedir.

Göçün olumsuz etkilerine maruz kalan çocukların

akranları gibi eğitim olanaklarına erişememeleri

önemli bir sorundur. Bu tip kriz durumlarında ya da

her türlü çocuğun dışında gelişen nedenlerden dola-

yı eğitim haklarından tam olarak yararlanmalarını

sağlamak için her türlü önlemin ve uygulamanın

hayata geçirilmesi önemli ve önceliklidir.

Nüfus kaydı olmayan çocukların eğitim hak-

kından yararlanamaması önemli bir sorundur.

Devletin her çocuğun ailesine, çocuklarının kayıt

işlemlerini resmi yolla yapma, eğitim ve diğer

ihtiyaçlarını karşılama konusunda olanak sunma-

sı gerekmektedir.

Çocuk işçiliğinin önlenmesinde yetersiz kalındığı

gözlenmektedir. Çocukların eğitim sürecini tamam-

lamaları gereken yaşlarda ailesine maddi katkı sağ-

lamak için isteyerek ya da zorlanarak çalıştırılıyor

olmaları; onların eğitim haklarına tam olarak ulaş-

masını engellemektedir. Bunu önlemeye yönelik

aile için yapılacak kalıcı hizmet ve ekonomik katkı-

nın sağlanmasını önemli olduğu düşünülmektedir.

Türkiye’nin ÇHS’de koymuş olduğu çekinceli

maddeler, çocukların ayrımcılığa uğrayarak eği-

tim haklarından tam ve eşit olarak yaralanama-

malarına neden olmaktadır.

EĞİTİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNE

DAİR ÖNERİLER

Eğitim sisteminde, tüm çalışmalarda ve hizmet-

lerde çocuğun yüksek yararı birincil kaygı olarak

benimsenmeli ve eğitimin her aşamasına hak

temelli yaklaşım yerleştirilmelidir.

Türkiye’de çocukla ilgili her alanda olduğu gibi

eğitim sisteminde de hak temelli bir yaklaşımla

veri toplanması ve istatistiğe dayalı sistemlerinin

geliştirmesi gerekmektedir. Bu verilerden yararlanı-

larak yapılan analizler gösterge olarak kullanılarak

hak sahipleriyle paylaşılmalıdır. Bu durum eğitim

Page 48: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 47

sistemindeki sorunları çözerken daha kalıcı öneriler

geliştirmeye ve çocuklarla çalışanlar ve devlet ara-

sındaki işbirliğinin güçlenmesini sağlayacaktır.

Eğitim için ayrılan bütçenin, bütün çocukların eğitim

haklarından eşit şekilde yararlanabilmesini ve bu

hakların tümünün gerçekleştirilmesine olanak sağla-

yacak biçimde şeffaf ve katılımcı bir yöntemle plan-

lanması ve bunun görünür kılınması gerekmektedir.

Sınav merkezli eğitim anlayışından uzaklaşarak

performansa dayalı eğitim anlayışının güçlendiril-

mesi gerekmektedir. Çocukların sadece aldıkları

eğitim sonunda ortaya çıkan başarı ya da başa-

rısızlıklarını ortaya koyan bir eğitim sistemi, ço-

cukların kendilerini tanıma fırsatını engelleyerek

kendilerine olan güvenlerini zedeleyecektir.

Yapılan çalışmalarda elde edilen verilerin değer-

lendirilmesi sonucunda özellikle gençlerin meslek

edinmeye yönelik programlarının toplumsal

ihtiyaçlara göre planlanması ve yürütülmesi ge-

rekmektedir.

Eğitimin tüm boyutunda tüketim anlayışından

uzaklaşılması, çocukların kendilerini ortaya

koymaya yönelik programların artması gerek-

mektedir.

Üniversitelerde öğretmen yetiştirme program-

larının Çocuk Hakları Sözleşmesine dayalı,

sözleşmenin ilkelerini benimsemiş ve bunu temel

alan yeniden yapılandırılmış eğitim programları

olarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Öğretmen atamalarında, alan dışı atamalar eğiti-

min kalitesini ve verimini düşürdüğü için öğretmen

olarak atanacak kişilerin eğitim alanında yetişmiş

ve süreci tamamlamış olmaları gerekmektedir.

Çocukların yaşam tecrübelerinin zenginleşmesi

ve her türlü ayrımcılıktan uzak kalmasını sağla-

yacak, kültürel çeşitliliğine de olanak yaratacak

eğitim anlayışının benimsenmesi ve uygulanması

gerekmektedir.

Eğitim süreci içerinde sadece okul ve çocuk iliş-

kisi yetersiz kalacağından bu sürece ailelerin de

aktif olarak katılması ve bu süreç içerisinde aile-

nin güçlendirilmesini sağlayacak eğitim program-

ları gerekmektedir.

Erken çocukluk döneminden başlayarak çocuk

yetiştirmede ortaya çıkan yetersizliklerin gide-

rilmesine yönelik ebeveynlerin ya da çocuktan

sorumlu kişilerin desteklenmesine yönelik uy-

gulamaların artması eğitimin kalitesi açısından

önemli bir etkendir.

Eğitim sistemi içerisinde rehberlik servislerinin

güçlendirilmesi ve okullarda sosyal hizmetinin

yaygınlaştırılması gerekmektedir

Eğitim süreçleri içerisinde ortaya çıkan eğitim

hakkı ihlallerinin düzeltilmesine dair izlenebilir

mekanizmaların oluşturulması ve bunların işler

hale getirilmesi gerekmektedir.

Kız çocukların okula erişimi ve devamı konu-

sunda STK, aile, yerel yönetim, MEB ve diğer

birimlerin işbirliği temelinde etkin bir politika

yürütmelidir.

Yukarıda söz edilen sorunlar ve bu sorunlara

yönelik öneriler eğitim politikaları içinde ele alı-

narak tartışılmalı ve değerlendirilmelidir. Değer-

lendirmeler sonucunda ortaya çıkan uygulamalar

da mutlaka izlenmelidir. İzlenmeyen uygulamalar

hak temelli eğitim anlayışının sınırlarını daraltma

riski taşımaktadır

Page 49: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

48 GÜNDEM: ÇOCUK!

III. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:

SAĞLIK SİSTEMİ

BM Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, yalnız-

ca hastalık ya da herhangi bir sakatlığın bulun-

maması değil, bedensel ruhsal ve sosyal yönden

de tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır.

Sağlık, ayrıca ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel yöne-

lim, politik görüş, ekonomik ve sosyal durum

ayrımı gözetilmeksizin doğuştan kazanılan, temel

bir insan hakkıdır.

Sağlığı temel bir hak görerek, buna ilişkin üretile-

cek bir sağlık politikasının amacı, toplumun sağlık

statüsünü yükseltmek, herkesin sağlık hizmetlerine

eşit bir şekilde ulaşılabilirliğini sağlamak, bunun için

gerekli fi nansmanı ve örgütlenmeyi oluşturmak, her-

kes için yüksek kaliteli ve uygun sağlık hizmetlerini

sağlamak ve tüm bunlara göre sağlık harcamalarını

kontrol etmektir.

Temel bir insan hakkı olan “sağlık hakkı” pek çok

uluslararası belgelerle çeşitli boyutlarıyla tanımlan-

mış, güvence altına alınmıştır. Sağlığın, hem iyileşti-

rici hem de koruyucu boyutlarını içeren sağlık hakkı,

diğer insan haklarının da yaşama geçirilmesiyle

yakından ilişkilidir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesi’-

nin 1. Paragrafı’nda “Herkesin gerek kendisi, gerek

ailesi için yiyecek, giyecek, konut, sağlık ve gerekli

toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına

ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine sahip olma

hakkı” olduğunu söylemektedir.

BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleş-

mesi de uluslararası insan hukuku içinde, sağlık

hakkı konusunda en kapsamlı maddeyi sunmak-

tadır. Buna göre sözleşmenin 12. Maddesi’nin 1.

Paragrafı taraf devletlerin “herkesin mümkün olan

en yüksek düzeyde fi ziksel ve ruhsal sağlık stan-

dartlarına sahip olma hakkı”nı tanımlarken, aynı

maddenin 2. Paragrafı, “Devletlerin bu hakkı tam

olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbir-

leri” açık bir biçimde sıralamaktadır. Sağlık hakkı

ayrıca, diğer uluslararası insan hakları belgelerinde

de yer almakta ve temel bir insan hakkı olarak gö-

rülmektedir.

BM Ekonomik, Kültürel, Sosyal Haklar Komitesi,

sağlık hakkının diğer insan haklarının gerçekleş-

mesiyle çok yakından ilgili ve hatta bu hakların

gerçekleşmesine bağlı olduğuna vurgu yapmaktadır.

Komite, beslenme, konut, çalışma, eğitim, insanlık

onuru, ayrımcılığa maruz kalmama, eşitlik, işken-

cenin yasaklanması, mahremiyet ve bilgiye erişim

hakları ile toplanma, örgütlenme ve hareket özgür-

lüklerinin sağlık hakkının ayrılmaz unsurları olduğu-

nu söylemektedir.

Sağlık hakkının tam olarak hayata geçirilmesi için,

bu hakkın kapsamının tam olarak belirlenmesi

gerekmektedir. BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel

Haklar Komitesi genel yorumlarında bu hakkın

normatif içeriğini tanımlarken, sağlık hakkının sa-

dece zamanında sağlanan ve uygun sağlık bakımı

olmadığını, güvenli ve içilebilir su kaynaklarına

Page 50: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 49

erişimin, yeterli sağlık koruma koşullarının, bes-

lenme, konut, çevresel koşulların sağlıklı olması ve

cinsel sağlık ile üreme sağlığı da dahil olmak üzere,

sağlıkla ilgili eğitimlere erişimin de sağlık hakkı kap-

samında olduğunu belirtmektedir.

Çocukların en iyi biçimde yaşamalarını devam

ettirmelerini ve fi ziksel, zihinsel, duygusal, sosyal

bakımdan özgür, saygın, onurlu ve sağlıklı olarak

gelişebilmelerini amaçlayan BM Çocuk Hakları

Sözleşmesi17 de çocukların sağlık hakkını temel

bir hak olarak görmektedir.

Sözleşmenin çocukların sağlık hakkına ilişkin

düzenlemesi 24. Maddesi’nde açık bir şekilde yer

almaktadır. Söz konusu madde, sözleşmeyi imza-

layan devletleri çocuğun olabilecek en iyi sağlık

düzeyine kavuşturma, tıbbi bakım ve rehabilitas-

yon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma

hakkını tanımakla sorumlu tutmaktadır. Ayrıca,

hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden

yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını

güvence altına alması için çaba gösterme yü-

kümlülüğünü de yine devletlere vermektedir.

Sözleşmenin 2., 4. ve 5. Maddeleri’nde de ço-

cuğun sağlık hakkına değinilmekte, gelişmesine,

gereksinim duyduğu bakım ve korunma olanak-

larına yer verilmektedir.

ÇHS’nin 2. Maddesinde “çocuğun özel olarak

korunarak yasalar ve diğer yollarla sağlıklı ve

normal biçimde ve özgürlük ve saygınlık koşul-

larında bedensel, zihinsel, ahlaki, manevi ve

toplumsal olarak gelişmesine olanak sağlayacak

fırsat ve kolaylıklardan yararlanmasından” söz

edilmektedir.

4. Maddesi’nde ise, “çocuğun toplumsal güven-

lik olanaklarından yararlanarak sağlık içinde

gelişme ve yetişme hakkı” olduğuna vurgu yapıl-

maktadır. Ayrıca, “devletin bu amaçla çocuğa

ve annesine özel bakım ve korunma olanakları

sağlama yükümlülüğü” üstünde durulmaktadır.

Bu olanakların doğum öncesi ve doğum sonrası

bakımı da içermesi gerektiği de, yine bu madde

de belirtilmektedir. 5. Maddesi’nde ise engelli

17 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org. adresinden ulaşabilirsiniz.

çocuklara, durumlarının gerektirdiği gibi davra-

nılması yükümlülüğünü tanımlamaktadır.

Sağlık hakkı, zorunlu ve birbiriyle ilişkili olarak

bazı unsurları içermektedir. Ekonomik Kültürel ve

Sosyal Haklar Komitesi’nin belirlediği bu unsur-

lar şöyledir:

Mevcudiyet: Mevcudiyet genel sağlık ve sağlık

bakım tesislerinin, sağlıkla ilgili mal,hizmet ve

programların işleyişinin, taraf devletin sınırları

içerisinde var olması anlamına gelmektedir.

Erişilebilirlik: Sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri-

nin ayrımcılık olmaksızın herkesin erişimine açık

olması gerekmektedir. Erişilebilirliğin dört boyutu

bulunmaktadır:

1- Ayrımcılık olmaması, yani sağlık tesislerinin,

mal ve hizmetlerin herkesin erişimine, özellikle de

toplumun en savunmasız ya da dışına itilmiş ke-

simlerine hem hukuken hem de fi ilen açık olması.

2- Fiziksel erişim, yani sağlık tesislerinin, mal ve

hizmetlerin toplumun tüm kesimlerinin, ve özel-

likle de etnik azınlıklar ve yerel halklar, kadınlar,

çocuklar, ergenler, yaşlılar, engelli kişiler ve

HIV/AIDS’li kişiler gibi toplumun en savunmasız

ya da dışına itilmiş kesimlerinin ve kırsal kesim-

lerde yaşayan kişiler de dahil, herkesin güvenli

fi ziksel erişimine açık olması.

Page 51: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

50 GÜNDEM: ÇOCUK!

3- Ekonomik erişim, yani sağlık tesisleri, mal ve

hizmetleri herkesin ekonomik olarak karşılayabi-

leceği şekilde olması.

4- Bilgiye erişim, yani sağlıkla ilgili konularda,

bilgi ve fi kir isteme, alma ve verme haklarını kul-

lanabilme. (bilgiye erişebilirlik, mahremiyetin söz

konusu olduğu kişisel sağlık verilerine sahip olma

hakkını ihlal etmemelidir.)

Kabul edilebilirlik: Tüm sağlık tesisleri, mal ve

hizmetleri tıp etiğine saygılı ve kültürel açıdan uy-

gun olması anlamına gelmektedir. Yani bireylerin,

azınlıkların ve farklı grupların kültürlerine saygılı,

toplumsal cinsiyete duyarlı ve ayrıca mahremiyete

saygı duyacak biçimde düzenlenmelidir.

Kalite: Kültürel olarak kabul edilebilir olan sağlık

tesisleri, mal ve hizmetleri aynı zamanda tıbben

ve bilimsel olarak da uygun ve iyi kalitede olmalı-

dır. Bu nitelikli sağlık personelini, bilimsel olarak

onaylanan ve tarihi geçmemiş ilaç ve hastane

ekipmanını, güvenli ve içilebilir içme suyunu ve ye-

terli sağlık koruma koşullarını gerekli kılmaktadır.

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM

Türkiye’de çocuğun sağlık hakkının tam olarak

yaşama geçirilmesi, o ülkenin genel olarak çocuk

sağlığı politikalarıyla yakından ilgilidir. Bu an-

lamda Türkiye’ye baktığımızda, çocuğun sağlık

hakkı açısından da bazı olumlu gelişmelerden söz

edilebilir. Ancak, devam eden, hatta derinleşerek

ya da artarak süren pek çok sorun varlığını sür-

dürmektedir.

Türkiye’de her çocuğun aldığı sağlık hizmeti,

merkezlere göre farklılık göstermektedir. Bu

farklılıklar aşılama, tedavi ve diğer hizmetlerde

görülmektedir ve sağlık hizmeti alacak kişilerin

bilinç ve eğitim düzeyinin düşük olmasından da

kaynaklanmaktadır.

Bebek ölüm hızının düşmesi, aşılanma oranının

artması gibi göstergeler, çocukların ekonomik ge-

rekçelerle sağlık hizmetlerine ulaşmakta doğrudan

bir güçlük çekmediklerini göstermektedir. Ancak,

- sağlık kurumlarındaki hizmet yaklaşımının daha

insancıl olmaması,

- sağlık kurumlarında kendileriyle kurulacak ileti-

şim yöntemlerinin çeşitli olmaması,

- sağlık hizmeti veren kişilerin de, bu hizmeti

alacak kişilerin de sağlık hakkı konusunda farkın-

dalık düzeylerinin yeterli olmaması, çocukların ve

ailelerinin sağlık hizmetlerine ulaşmasının önün-

de engeller oluşturmaktadır.

Sağlıklı çocuk yetiştirmek konusunda, anne baba

eğitimi ve bilgilendirme çalışmaları, patolojik

durumların ortaya çıkmadan önce önlenmesini

sağlayacaktır. Ancak Türkiye’de bu konuda yete-

rince çalışma yapılamamaktadır.

Sağlık güvencesi sistemi, sağlık hakkının herkes

için yaşama geçirilmesinde en önemli araçlardan

biridir. Resmi verilere göre toplumun % 80’i sağ-

lık güvencesi kapsamında görülmektedir, ancak,

özellikle doğuda ve kentlerin varoşlarında sağlık

güvencesi oranı % 50’nin altına kadar düşmekte-

dir. 2006 yılında kabul edilen ancak, iptal kararı

verilen ve hala tartışmaları devam eden Genel

Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı çeşitli kesimler ta-

rafından bütçe, personel, sağlık primlerinin öden-

mesi gibi çeşitli başlıklar kapsamında sıkça tartışıl-

maktadır. Çocuklar açısından bakıldığında ise, 18

yaş altında çocuklara anne babanın gelir durumu-

na göre farklılık göstermeksizin sağlık güvencesi

sağlıyor oluşu, tasarının en olumlu özelliğidir.

Page 52: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 51

Ancak, bu sistemde çocukların konu edilmemiş,

doğrudan çocuklara sunulacak sağlık hizmetinin

kalitesini etkileyecek bütçe ve örgütlenmesine iliş-

kin konular, çocukların yüksek yararı gözetilerek

planlanmamıştır. 18 yaş altındaki çocukların, eşit

şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanabilme ola-

nağının oluşturulması çok önemli bir gelişmedir.

Ancak, gençlerin sağlık güvencesi açısından so-

runlar teşkil eden bu taslakta, üniversite çağındaki

gençlerin, şu anki yasada geçerli olan haklarının

korunmuyor oluşu kaygı vericidir. Ayrıca tasarıda,

ruh sağlığı hizmetlerinin, diyetisyen danışmanlığı

gibi destekleyici hizmetlerin sağlık güvencesi kap-

samına alınması gerekliliği söz konusudur.

Çocuğun sağlık hakkının hayata geçirilmesi için,

anne baba eğitimi açısından atılımlar yapılmakta-

dır, fakat anne babalar çocukların bakımıyla ilgili

konularda yeteri kadar bilgilendirilmemektedir.

Anne ve babalar daha çok bilgilendirilmeli, sağlık

haklarını daha fazla talep eder hale getirilmelidir.

Medyanın çocuk sağlığı açısından olumlu ve

olumsuz etkileri bulunmaktadır. Çocuk için eğitici

bir nitelik de taşıyan medyanın olumsuz etkileri

konusunda, aileler ve çocuklar bilinçlendirilmeli,

bu etkilerin çocuğun sağlığını olumsuz etkilemesi

önlenmelidir.

Çocuklarda yaygın görülen kronik hastalıkların

önlenmesi ve sürecin izlenmesi açısından bir

program geliştirilmesi gerektiği görülmektedir.

Kaza sonucu ve şiddete dayalı yaralanmalar,

tüm dünyada çocuklar arasındaki ölümlerin ve

kalıcı sakatlıkların önemli nedenleri arasındadır.

Türkiye’de bu tür olayları önleyici ve bilinçlendirici

çalışmalar yeteri değildir.

Çocukların sağlık hakkı uygulamalarının izlenmesi

konusunda etkili bir mekanizma bulunmaması da

çocuklara yönelik sağlık hakkının kalitesini olum-

suz yönde etkilemektedir.

Türkiye’de sağlık sistemine ilişkin bir başka durum

da, ileriye yönelik bir bakış açısıyla sistemde plan-

lamanın olmayışıdır. Önümüzdeki 10 yıla bakıldı-

ğında, Türkiye’nin sağlık sisteminde çocuğa ilişkin

mevcut durum aşağıdaki gibi öngörülmektedir:

Page 53: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

52 GÜNDEM: ÇOCUK!

• Genetik çalışmalar ve genetik tedaviler yakın

gelecekte de gelişmeye devam edecek ve yaygın-

laşacaktır. Bu durum, genetik tedavilere ilişkin etik

sorunları ve tartışmaları beraberinde getirecektir.

• Yaşam biçimi, beslenme şekilleri, çevresel ko-

şullar gibi pek çok etkenin obezite, diyabet gibi

kronik hastalıkların görülme düzeyini arttıracağı

düşünülmektedir. Türkiye’de bu durumu engel-

lemek amacıyla bugünden başlatılan bir ülkesel

ölçekte bir program söz konusu değildir.

• Erken tanılama yöntemlerinin gelişmesine karşın,

yukarıda sözü edilen benzer nedenlerden dolayı en-

gelli çocuk nüfusunun da artacağı öngörülmektedir.

• Sadece “ergen”i değil, içinde yaşadığı çevreyi

de ele alan, bütüncül bir yaklaşımla planlanan

rehberlik hizmetlerinin eksikliği, önümüzdeki 10

yıl içinde gelişim dönemi sorunlarında artışın

görülmesine neden olacaktır.

• Eğitim sistemi çocukların sadece bilişsel gelişim-

lerini değil, onların sosyal ve psikolojik gelişimlerini

de doğrudan etkilemektedir. Türkiye’deki sınav

sistemi çocukların üzerinde çeşitli olumsuz psikolojik

etkiler- sınav stresi, mükemmeliyetçilik vb.- yarat-

maktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de, çocuklar-

da eğitim sisteminden kaynaklı bu tür psikolojik

etkilerin artarak görüleceği düşünülmektedir.

• Elektronik medya ürünlerinin artması ve bu

ürünlerin kullanımının yaygınlaşması, çocuklar

tarafından kolayca ulaşılabilir olması, çocukların

sağlığına olumsuz yönde etkilemektedir. Önü-

müzdeki 10 yıl içerisinde, bu etkinin gözle görü-

lür bir şekilde artacağı düşünülmektedir.

• Türkiye’de çevre kirliliği üzerine yine sistemli ve

etkili bir politikanın bulunmayışı, önleyici ve ilgili

tarafl arı bilinçlendirici çalışmaların yeterli düzeyde

yapılmıyor oluşu önümüzdeki yıllarda çevre kirlili-

ğinin artacağını düşündürmektedir. Çevre kirliliğin-

den kaynaklı sağlık sorunlarının daha fazla yaşanır

hale geleceği, bu durumdan çocukların öncelikli

olarak etkileneceği düşünülmektedir.

• Kent planlamasında hak temelli bir yaklaşımın

benimsenmemiş olması, çocukların kentteki yaşam

biçimlerini doğrudan etkilemektedir. Çocukların

kent içinde güvenli bir şekilde oyun oynayabilecekle-

ri, fi ziksel ve sosyal gelişimlerini destekleyebilecekleri

olanaklar bulamadıkları için, evlerine ve okullarına

kapalı kalmış durumdadırlar. Bu türden ferahlatıcı

alanların önümüzdeki 10 yıl içinde de azalacağı

düşünülmektedir. Bu durum, çocukların aktivite

düzeyinin düşmesine ve buna bağlı olarak metabolik

hastalıkların görülmesine neden olacaktır.

• Uyuşturucu ve sigaraya başlama yaşı, gittikçe

Türkiye’de de düşmektedir. Bunda yine çocukla-

rın ve gençlerin içinde bulundukları psikososyal

etkenlerin yanı sıra, uyuşturucunun küresel pazarı

da etkilidir. Önümüzdeki 10 yıl içinde madde ba-

ğımlılığında artış olacağı ve ne yazık ki bu duru-

ma ilişkin henüz önleyici ve koruyucu sistematik

çalışmaların yapılmadığı gözlenmektedir.

• Türkiye’nin içinde bulunduğu yakın bölgeler-

deki savaşlar, siyasal durumlar, yoksulluk, artan

işsizlik ve ekonomik koşullar nedeniyle gelişimi

tehlike altında olan mülteci, göçmen, sokakta

yaşayan çocuk sayısında artış olacağı düşünül-

mektedir. Bu çocukların sağlık hizmetlerinden en

iyi şekilde yararlanabilmeleri için yapılan düzen-

lemelerde ne yazık ki eksiklik görülmektedir.

SAĞLIK SİSTEMİNİN

GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR ÖNERİLER

Sağlık sisteminde öncelikle, tüm çalışmalarda ve

hizmetlerde, çocuğun yüksek yararı birincil kaygı

olarak benimsenmelidir.

Sağlık hakkıyla ilgili olarak, sağlık hizmetlerine eri-

şimde “ayrımcılığın önlenmesi” üzerinde durulması

gereken diğer önemli bir konudur. Yeterli araçlardan

yoksun kişilere, gerekli sağlık sigortası ve sağlık ba-

kım hizmetleri sağlanmalı ve bu hizmetler sırasında

her türden ayrımcılığın önüne geçilmelidir. Kaynak-

ların uygun biçimde tahsis edilememesi de ayrımcı-

lığa neden olabilmektedir. Bu nedenle kaynakların

uygun biçimde tahsis edilmesine dikkat edilmelidir.

Bebek ölüm oranlarının düşürülmesi çalışmaları

devam etmeli ve bebeklerle çocukların sağlıklı

gelişimleri için tedbirler alınmalıdır. Anneler için

doğum öncesi ve sonrası bakım da dahil olmak

üzere çocuklar ve aileleri için temel sağlık hiz-

metlerine erişim sağlanmalıdır.

Page 54: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 53

Tüm toplumda ve özellikle anne babalarda, ço-

cukların sağlığıyla ilgili olarak önleyici ve sağ-

lığı geliştirici davranışların kazandırılması için

sağlık eğitimi konularında bilgilendirici prog-

ramların uygulanması, herkesin bu programla-

ra eşit erişiminin sağlanması gerekmektedir.

Erken evlilik gibi kız çocuklarının sağlığını

olumsuz yönde etkileyen bazı geleneksel uy-

gulamaların ortadan kaldırılması için etkin ve

yerinde tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Ergenler için, güvenli ve destekleyici bir or-

tamın sağlaması şarttır. Bu ortam ergenlere

kendi sağlıklarını etkileyecek kararlara katıl-

ma, yaşam becerileri geliştirme, gerekli bilgileri

edinme, danışma hizmetlerinden yararlanma

ve sağlık davranışlarıyla ilgili yaptıkları seçim-

leri tartışma olanakları sağlamalıdır. Bunun

için de ergenlere sağlanacak her türlü hizme-

tin, ergenlerin gelişimlerini, ilgilerini ve ihtiyaç-

larını göz önünde bulunduran ergen dostu bir

yaklaşım içermesi gerekmektedir.

Medyada sağlık danışmanlığı sistemi kurul-

malıdır. Çocuğa ve ailelere, sağlık konusunda

nelerin, nasıl gösterileceği bu şekilde belirlen-

melidir. Medyada gıda ve mama reklamlarına

yer verilmemeli, tüketici yanlış yönlendirilme-

melidir. Görsel medyada yer alacak sağlık

ve eğitim programları prime time saatlerde

yayımlanmalı ve bu programların süreleri uza-

tılmalıdır.

Yol güvenliğini arttıracak yasal düzenlemeleri

ve uygulamalar geliştirmelidir. Bu çerçevede

yapılabilecekler arasında, çocuklara ve ailele-

rine yönelik emniyet kemeri ve kask takılması,

yaya bölgelerinin belirlenmesi gibi çok etkili

olduğu ortaya çıkan önlemlerin alınması ve

bunları yükümlülük haline getirecek yasal dü-

zenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Anne babalara yönelik ruhsal gelişim program-

ları düzenlenmelidir. Çocuk sağlıyla ilgili tüm

eğitim kurumlarına, çocuk hakları ile ilgili ders

konulmalı ve tıp alanında çalışan kişilerde hak

temelli yaklaşım geliştirilmelidir.

Okullardaki rehber öğretmenlik bölümünün

güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmek-

tedir. Özellikle ergenlere yönelik rehberlik hiz-

metleri, etkili mekanizmalarla sürdürülmelidir.

Sayıları yeterli olmayan çocuk hastaneleri sayı-

sının ve kalitesini arttırılması sağlanmalıdır. Var

olan hastanelerin çocuk üniteleri, çocuk hakları

açısından güçlendirilmeli ve geliştirilmelidir.

Mülteci çocuklara, göçmen çocuklara ve sokak-

ta yaşayan çocuklara sağlık hakkı erişilebilir

olmalı, bu çocuklara yönelik sağlık hizmetleri

planlanmalıdır.

Son olarak çocukların sağlık ve gelişme durum-

larının izlenmesi açısından, insan haklarına

saygılı veri toplanması gerekmektedir. Topla-

nan bu bilgilerin analizleri yapılırken, çocukla-

rın da katılımı sağlanmalıdır. Çocukların sağlık

hakkı uygulamalarını izleyen, uygulayıcı olma-

yan ama uygulamaların geliştirilmesi için poli-

tikalar üreten, çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalar

yürüten, diğer kuruluşlarla da koordinasyon

sağlayan “Çocukların Sağlık Hakkı

Danışma ve Değerlendirme Kurulu” oluş-

turulmalıdır.

Page 55: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

54 GÜNDEM: ÇOCUK!

Page 56: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 55

IV. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:

SOSYAL HİZMET- SOSYAL YARDIM

SİSTEMİ

Sosyal hizmet, insanların potansiyellerini tam

olarak kullanabilir hale getirmeyi amaçlayan,

birey, aile ve toplulukların yaşamlarında olumlu

değişim sağlayan ve birbiriyle bağlantılı evrensel

değerleri, kuramları ve uygulamaları olan bir

sistemdir. Pincus ve Minahan’a18 göre sosyal hiz-

met, insanların yaşam amaçlarını, stres ile baş

etmelerini, özlem ve değerlerini gerçekleştirme

becerilerini etkileyen, insan ve çevresi arasındaki

etkileşimle ilgilenir. Bu nedenle sosyal hizmetin

amaçları, insanların problem çözme ve problem-

le baş etme kapasitelerini geliştirmek, insanlara

kaynak, hizmet ve şanslar tanıyan sistemler ile

insanlar arasında bağlantıyı kurmak, bu sistemler

ile etkili ve insancıl çalışmalar yapmak ve sosyal

politikaların geliştirilmesine katkı vermek olarak

sıralanabilir.

Sosyal hizmet, insanca yaşam için koşulları ge-

liştirmeye, bireyin ve toplumun refahını yükselt-

meye çalışan bir meslektir. Sosyal hizmeti diğer

insani yardım hizmetlerinden ayıran en temel

özellik, sosyal adaleti hedefl emesidir. Bu yönüyle

eşsiz ve bir o kadar da işlevseldir. Sosyal adalet

hedefi , bütün bireylerin “eşit değerde olmaları,

temel gereksinimlerini karşılamada eşit hakka

sahip olmaları, yaşam şanslarını ve fırsatları ola-

bildiğince geniş oranda kullanmaları ve adaletsiz

her düşünce ve eyleme karşı korunmaları” anla-

mına gelmektedir. Tanımı ve amaçlarından da

anlaşılacağı gibi, sosyal hizmet, BM Dünya Sağ-

lık Örgütü’nün (WHO) tanımladığı gibi, bedensel,

ruhsal ve sosyal yönden bireyin tam bir iyilik hali

içinde olmasını sağlamaya yönelik çabayı temsil

etmektedir.

18 PINCUS, A. ve MINAHAN, A. (1971). Social Work Practice: Model and Method. Illinois: Peacock Press.

Sosyal yardım ise, sosyal güvenlik kavramı kapsa-

mında ele alınmakta literatürde, sosyal güvenliğin

bir tekniği, yöntemi veya sosyal güvenliğin sağlan-

masında bir araç gibi çeşitli şekillerde nitelendiril-

mektedir. Sosyal yardım, sosyal güvenliğin devlet

tarafından sigortalanma ve bakılma dışındaki yön-

temlerinden biridir. Sosyal yardım yönteminde ki-

şilere yardım, bir başka deyişle sosyal gelir sağlan-

ması, bireyin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin

yerel ölçülere göre geçimini kendi kaynaklarıyla

hiç ya da yeterli derecede sağlayamama ve geçim

kaynaklarını başka bir taraftan elde edememe du-

rumuna yani muhtaç olma koşuluna bağlanır.

Sosyal yardımların temel amacı, muhtaç veya

yoksul durumda bulunan kişilerin, muhtaçlık

koşulları ortadan kalkıncaya kadar ve yardım

almadan kendi başlarına yaşamsal ihtiyaçlarını

karşılayabilecek duruma gelinceye kadar, gelir

güvencelerinin sağlanmasıdır. Bu amacın temel-

leri, insanın insanca yaşaması ve insanın değerli

bir varlık olduğu değerlerine dayanır. Sosyal

yardım ve refah hizmetleri, tek ebeveynli aileler,

afetzedeler, sivil çatışma mağdurları, engelliler

gibi en savunmasız ve destek alamayan gruplara

koruma sağlamaya odaklanmaktadır. Sosyal

yardım müdahaleleri kapsamında, fi ziksel ya da

zihinsel engelliler, korunma ihtiyacında olan ço-

cuklar, madde bağımlıları gibi çok yüksek derece-

de yaralanabilir gruplara yönelik refah ve sosyal

hizmet müdahaleleri; yemek fi şleri ya da aileye

yapılan ödemeler biçiminde nakit ya da benzer

transferler, ayrıca barınma yardımları, kriz du-

rumlarında düşük fi yata yemek yardımları vb.

gibi geçici destek sağlayıcı müdahaleler bulunur.

Sosyal yardım ve sosyal hizmet kavramlarının her

ikisi de, sosyal refah kavramı altında yer almakta-

dır. Bu iki kavram, içerik ve kapsam bakımından

birbirinden tamamen farklılaşsa da, aynı amaca

hizmet etmektedir. Sosyal refah, “organize bir

fonksiyon olarak birey, aile, grup ve toplumları,

değişen koşullardan doğan sosyal sorunlarını

gidermek açısından güçlendiren bir faaliyetler bü-

tünüdür” şeklinde tanımlanmaktadır. Toplumsal

yapıdaki değişim sonucunda, geleneksel (aile içi,

dinsel temelli vb.) yardımlaşma biçimleri, toplumsal

Page 57: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

56 GÜNDEM: ÇOCUK!

ihtiyaçlara ve sorunlara yanıt vermede yetersiz

kalmış ve zaman içinde sosyal refah hizmetlerinin

gelişmesi kaçınılmaz olmuştur. Bir meslek ve disip-

lin olarak sosyal hizmet, sosyal refah hizmetlerinin

işlevsel bir biçimde yürütülmesini organize eder ve

bu çerçevede sosyal refahla en fazla özdeşleşen

meslektir. Gerek sosyal hizmet mesleği, gerekse

sosyal yardım hizmetleri, insanların refahları için

sosyal değişmeye, insanların yaşamlarını zenginleş-

tirmeye, insani ilişkilerdeki sorunları çözümlemeye

ve insanın güçlenmesi için önündeki engelleri kal-

dırmaya odaklanır. Sosyal yardım aynı zamanda,

sosyal hizmet mesleğinin, ihtiyaç içerisinde olan

ve toplumsal kaynaklardan yeterince ve adaletli

olarak yararlanamayan bireylere yönelik olarak

kullandığı araçlardan birisidir.

İnsanların potansiyellerini kullanabilmeleri için

seçeneklere, olanaklara ve bunları kullanabilecek

haklara sahip olabilmesi gerekir. Uzun ve sağlıklı

bir yaşama sahip olmak, temiz su ve yiyecek gibi

basit ihtiyaçları karşılayabilmek, sosyal, toplum-

sal ve siyasi etkinliklere katılmak, bilgiye daha

fazla ulaşabilmek, daha güvenli bir hayata sahip

olmak ve diğer tüm siyasi ve kültürel haklar in-

sani gelişmenin temelleridir. Dolayısıyla sosyal

hizmetler ve sosyal yardımlar, insani gelişmeyi

gerçekleştiren temel araçlardandır.

İnsanın potansiyelini tam olarak kullanması ve

tam bir iyilik halinde olması, başka bir ifadeyle,

insanın gelişme ve sağlık hakkını temel haklar

olarak ele alacak bir sosyal hizmet ve sosyal

yardım politikasının amacı, toplumun sosyal re-

fah düzeyini yükseltmek, herkesin sosyal hizmet

ve sosyal yardım hizmetlerine eşit bir şekilde

ulaşılabilirliğini sağlamak, bunun için gerekli

fi nansmanı ve örgütlenmeyi oluşturmak, herkes

için yüksek kaliteli ve uygun hizmetleri sağlamak

ve tüm bunlara göre harcamaları kontrol etmek

olarak tanımlanabilir19. BM Ekonomik, Sosyal

ve Kültürel Haklar Komitesi tam iyilik haline

ilişkin genel yorumlarında, hakların tam olarak

yaşama geçirilmesi için bazı unsurlar belirlemiş-

tir. Sosyal hizmet ve sosyal yardım sisteminin

mevcudiyet, erişilebilirlik, kabul edilebilirlik, kalite

olarak tanımlanabilecek unsurlara uygun bir

biçimde planlanması ve işlemesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, sosyal hizmet-sosyal yardım sistemi

için alt yapı, hizmetler ve programlar oluşturul-

ması, sosyal hizmet - sosyal yardım kurum ve

kuruluşlarının ve hizmetlerinin yargı denetiminde

olması, ayrımcılık olmaksızın herkesin fi ziksel ve

ekonomik açıdan erişimine olanak tanıması, tüm

sosyal hizmet- sosyal yardım kurum ve kuruluşla-

rının ve hizmetlerinin sosyal hizmet etiğine saygılı

ve kültürel açıdan uygun olması, bireylerin, azın-

lıkların, halk ve toplulukların kültürlerine saygılı,

toplumsal cinsiyete ve yaşam döngüsünün ge-

rekliliklerine duyarlı olması, kişisel mahremiyete

saygılı ve ilgili kişilerin durumunu iyileştirecek

biçimde düzenlenmiş olması, mesleki ve bilimsel

olarak uygun ve kaliteli olması gerekmektedir.

İnsanların hak ettikleri bir yaşam için karar ve

seçeneklerini arttıran kendilerine verilmiş ya da

birey için yaratılmış olanaklar olarak da tanım-

lanabilecek sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar

ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, politik görüş,

ekonomik ve sosyal durum ayrımı gözetilmeksi-

zin doğuştan kazanılan temel bir insan hakkıdır.

Dolayısıyla, gerek sosyal refah yaklaşımı, gerekse

19 AB Sağlık Politikası.

Page 58: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 57

Türkiye’nin de taraf olduğu ve iç hukuk haline gel-

miş Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Standart-

ları doğrultusunda herkesin sosyal hizmetlerden ve

sosyal yardımlardan, daha genel bir ifadeyle sos-

yal refah hizmetlerinden yararlanma hakkı vardır.

İnsanların potansiyellerini kullanabilmeleri için

seçeneklere, olanaklara ve bunları kullanabilecek

haklara sahip olmalarıyla ilgili araçlar olan sosyal

refah hizmetleri, birçok uluslararası insan hakları

belgesinde yer almaktadır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesi-

’nde “Her bireyin, gerek kendisi gerekse ailesi için,

yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal

hizmetler dâhil olmak üzere sağlığı ve refahını

temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsiz-

lik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim

imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak

diğer hallerde, güvenliğe hakkı olduğu; anne ve

çocuğun özel ihtimam ve yardım görme hakkı oldu-

ğu belirtilmektedir. Ayrıca evlilik içinde veya dışında

doğan bütün çocukların, aynı sosyal korunmadan

faydalanmaları gerektiği vurgulanmıştır.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası

Sözleşmesi’nin 12. Maddesi’nin 1. Paragrafı taraf

devletlerin “herkesin mümkün olan en yüksek

düzeyde fi ziksel ve ruhsal sağlık standartlarına

sahip olma hakkını” tanımlarken, aynı maddenin

2. Paragrafı “Devletlerin bu hakkı tam olarak

gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirleri”

açık bir biçimde sıralamaktadır. Birleşmiş Millet-

ler Ekonomik Kültürel Haklar Komitesi, sosyal

hizmetler ve sosyal yardım kapsamında ele alı-

nabilecek sağlık hakkının diğer insan haklarının

gerçekleşmesiyle çok yakından ilgili ve hatta bu

hakların gerçekleşmesine bağlı olduğuna vurgu

yapmaktadır. Komite, beslenme, konut, çalışma,

eğitim, insanlık onuru, ayrımcılığa maruz kalma-

ma, eşitlik, işkencenin yasaklanması, mahremiyet

ve bilgiye erişim hakları ile toplanma, örgütlenme

ve hareket özgürlüklerinin birbirinden ayrılmaz

unsurlar olduğunu belirtmektedir.

Çocuklara yönelik sosyal hizmetler ve sosyal yar-

dımlar, çocukların en iyi biçimde yaşamalarını ve

fi ziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakım-

dan özgür, saygın, onurlu ve sağlıklı olarak

gelişebilmelerini amaçlayan BM Çocuk Hakları

Sözleşmesi20 ile temel hak olarak tanımlanmakta-

dır. ÇHS’nin 2. Maddesi’nde “çocuğun özel ola-

rak korunarak yasalar ve diğer yollarla sağlık, öz-

gürlük ve saygınlık koşullarında bedensel, zihinsel,

ahlaki, manevi ve toplumsal olarak gelişmesine

olanak sağlayacak fırsat ve kolaylıklardan yarar-

lanmasından” söz edilmektedir. 4. Maddesi’nde

ise, “çocuğun toplumsal güvenlik olanaklarından

yararlanarak, sağlık içinde gelişme ve yetişme

hakkı” olduğuna vurgu yapılmaktadır. Ayrıca,

“devletin bu amaçla çocuğa ve annesine özel

bakım ve korunma olanakları sağlama yüküm-

lülüğü” üstünde durulmaktadır. Sözleşme, sosyal

hizmetler ve sosyal yardım alanıyla ilişkili hakları

ayrı ayrı tanımlamaktadır. Öncelikle, aile ortamı

ve alternatif bakıma dair haklar (ÇHS Maddeler

5, 9, 10, 11, 18, 20, 21, 25, 27.4): ana-ba-

banın yönlendiriciliği ve yeteneklerinin gelişimi,

ana-babadan ayrılma durumu, ailelerin birleş-

mesi amacıyla ülkelere giriş ve çıkışı, çocukların

yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılması ve geri

döndürülmemesi, ana-babaların, devletin yardı-

mıyla yerine getirecekleri ortak sorumlulukları,

aile ortamından yoksun bırakılmış çocuklar, evlat

edinme durumu, çocuk hakkında alınan tedbirle-

rin düzenli aralıklarla gözden geçirilmesi, çocuğun

uygun yaşam standartlarına sahip olma durumu-

na göre tanımlanmaktadır. Temel sağlık ve refah

alanına ilişkin haklar (ÇHS Maddeler 18, 23,

24, 26, 27): ana-babaların, devletin yardımıyla

yerine getirecekleri ortak sorumlulukları, engelli

çocuklar, çocuğun sağlık ve sağlık hizmetlerinden

yararlanma, sosyal güvenlikten yararlanma, uy-

gun yaşam standartlarına sahip olma durumuna

göre tanımlanmaktadır. Eğitim, boş zaman ve

kültürel etkinliklere dair haklar (ÇHS Maddeler

28, 29, 31): çocuğun eğitim hakkı, eğitimin he-

defl eri, çocuğun boş zaman değerlendirme; din-

lenme, eğlence ve kültürel etkinliklere katılması

durumuna göre tanımlanmaktadır. Özel koruma

önlemlerine dair haklar (ÇHS Maddeler 22, 30,

32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40): mülteci

20 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler ta-rafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org adre-sinden ulaşabilirsiniz.

Page 59: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

58 GÜNDEM: ÇOCUK!

çocuklar, azınlıklara ya da yerli halklara men-

sup çocuklar, çocuk işçiliği ve çalışan çocuklar,

çocukların madde bağımlılığından korunması,

çocukların cinsel sömürüye maruz kalmaması,

çocuk satılmalarının, kaçırılmalarının ve fuhuşa

zorlanmaların önlenmesi, sömürünün diğer bi-

çimlerine karşı korunması, silahlı çatışmalardan

etkilenen çocukların korunması, mağdur du-

rumdaki çocukların rehabilitasyonu, suça itilen,

çocuk adalet sistemindeki çocuklar alanlarına

göre tanımlanmaktadır. Medeni haklar ve özgür-

lüklere dair haklar [ÇHS Maddeler 7, 8, 13, 14,

15, 16, 17, 19, 37(a)]: nüfusa kayıt, isim, vatan-

daşlık, ana-babasını bilme ve onlar tarafından

bakılma, kimliğin korunması, çocuğun görüşlerini

ifade etmesi, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü,

dernek kurma ve barış içinde toplanması, özel

yaşamına saygı, gerek duyduğu bilgilere erişimi,

her tür şiddete karşı korunması, işkence, aşağıla-

yıcı davranış ve özgürlükten yoksun bırakmadan

korunması konularına göre tanımlanmaktadır.

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM

Türkiye’de çocuk politikası kapsamında, sosyal

hizmet ve sosyal yardım sistemiyle ilgili mevcut

durum, yaklaşım, politika, süreklilik, kavramsallaş-

tırma, örgütlenme, veri tabanı, uygulama, kurum-

lar arası işbirliği, personel ve çocukların katılımı

konularına göre aşağıda açıklanmaktadır.

Yaklaşım konusunda öncelikle başta çocuğa hak

temelli ve dolayısıyla koruyucu - önleyici yaklaşım

bulunmamakta, ayrıca çocuğa önem ve öncelik

verilmesi konusunda sorunlar yaşanmaktadır.

Sorunların görmezden gelinmesi ve ötelenmesi sık-

lıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu durumun temel

nedenleri olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu ve

iç hukuk haline gelmiş uluslararası insan hakları

hukuku standartları doğrultusunda bir sosyal devlet

uygulamasının gerçekleştirilememesi ve sosyal refah

hizmetlerinin gönüllülük temelinde gerçekleştirilmesi

gerekliliğini vurgulayan bir yaklaşımın özellikle son

yıllarda baskın olması sayılabilir. Dolayısıyla, “sosyal

devlet” ilkesinin göstermelik olmaktan çıkarılması

ve bu ilkeye sahip çıkılması gerekmektedir. Sosyal

hizmetler ve yardım alanı içerisinde, hakların ne

ölçüde yaşama geçirildiği tartışma konusudur. Ör-

neğin, kendi ebeveyni tarafından bakılmadığı için,

başkaları tarafından bakılan çocuk sayısı hakkında

net bilgiler mevcut değildir.

Sosyal hizmet politikalarının belirlenmesinde ve po-

litikaların oluşturulmasında ilgili tüm tarafl arın politi-

ka planlama sürecine dâhil edilmemesi sonucunda,

kapsayıcı bir sosyal hizmet politikası oluşturulama-

maktadır. Politikaların oluşturulmasında katılım sağ-

lama ve söz hakkı verme konusunda ciddi engeller

bulunmaktadır. Politika planlama süreci, son derece

seçkinci bir anlayış içerisinde tamamlanmakta ve

merkez dışında kalan çevresel faktörlerin sürece

dâhil olmasını sağlayacak bir anlayış bulunma-

maktadır. Örneğin, çocukların ve gençlerin, yerel

yönetim ve sivil toplum temsilcilerinin katılımlarını

sağlayacak mekanizmalar geliştirilememiştir. Çocuk

katılımı konusunda, çocukların örgütlenme, karar

ve yürütme sürecine etkin katılımından söz etmek

mümkün değildir. Çocukların katılımı konusunda

ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında yöntemler

geliştirilmeye başlanmasına rağmen mevcut durum

halen istenen düzeyde değildir.

Page 60: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 59

Son yıllardaki baskın görüş, sosyal hizmet siste-

minin “olabildiğince” özel sektöre devredilmesi,

yani güncel deyimle piyasaya açılması noktasın-

da belirginleşmektedir. Aslında politika yapıcıla-

rın sosyal hizmet politikasına ilişkin kapsamlı bir

bakışa sahip olmadıkları, ama mevcut sorunları

çözmenin ancak ve ancak hizmetin özelleştiril-

mesi ile olanaklı olacağını düşündükleri söyle-

nebilir. Süreklilik konusunda da önemli sorunlar

olduğu açıktır. Örneğin, Malatya Çocuk Yuva-

sı’nda yaşanan olaylardan hemen sonra, beş

devlet bakanı (Çocuk ve Aileden Sorumlu Devlet

Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı,

Sağlık Bakanı ve Adalet Bakanı) tarafından ka-

muya bir model açıklanmış ve meclis bünyesinde

Türkiye’de çocuk sorunu konusunda bir araştır-

ma yapılmıştır. Ancak, model ile ilgili çalışmalar

daha sonra devam etmemiştir. Ancak, açıktır ki,

Malatya’da yaşanan olaylar sosyal hizmetlerin

piyasaya açılması için bir “milat’tır. SHÇEK’in

tasfi ye edilip yeniden yapılandırılması gerektiği

bizzat en yetkili ağızdan deklare edilmiştir.

Sosyal hizmet politikası konusunda yaşanan

sorunlar, mevcut hizmetlerin, özellikle çocuklar

ve gençler özelinde, bütüncül bir anlayıştan uzak

olarak sunulduğu gerçeğini ortaya çıkartmak-

tadır. Mevcut işleyişin, koruyucu - önleyici bir

bakışı içermemesi, en temel eksikliklerden biri-

sidir. Diğer bir temel sorun ise, çocuk ve gençlik

alanında net tanımların olmamasıdır. Nitekim

on sekiz yaşına kadar her birey çocuk olarak

tanımlanmasına rağmen, gençlikle ilgili büyük bir

belirsizlik bulunmaktadır.

Politika düzeyindeki eksikliklerin yanı sıra, po-

litika oluşturulması için temel oluşturacak bilgi

tabanında da eksiklikler bulunmaktadır. Örneğin,

genel söylemlere göre Türkiye nüfusunun % 10’u

kimsesiz çocuklardan oluşmaktadır. Kalan çocuk

nüfusunun, yani % 90’ının ne kadarının aile içi-

dışı istismara uğradığı, ne kadarının yoksulluk

sınırında olduğu, ne kadarının hangi düzeyde

eğitim aldığına dair bilgi bulunmamaktadır. Ku-

rum bakımı altında iken aile yanına dönmesi

sağlanan çocukların, ne kadarının kanunla ihti-

lafa düşerek geri döndüğü belli değildir. Örneğin,

mutlak yoksulluk çizgisindeki aile ve çocukların

oranı, göç istatistikleri, yabancı uyruklu insanla-

rın ve mülteci çocukların sayısı hakkında bilgiler

sınırlıdır. Saklı nüfus olarak da tanımlanan kayıt

dışı çocukların durumu ile ilgili sayısal veriler bu-

lunmamaktadır.

Örgütsel yapı konusunda da önemli sorunlar

göze çarpmaktadır. Örgütsel yapıda değişim

ihtiyacı açıktır. Sosyal hizmet ve sosyal yardım

sistemini kapsayan tek bir bakanlık bulunma-

ması, örgütlenmede dağınıklık yaratmakta ve

hizmetlerin etkisini azaltmaktadır. Sosyal hizmet

ve sosyal yardım sistemi yeterince kapsayıcı bir

hizmet ağına sahip olamamıştır ve toplumsal

ihtiyaçlara yeterli karşılık verilememektedir.

Politika yapıcıların sistemi neredeyse bütünüyle

gönüllülük esasına dayandırmak konusundaki

söylemleri dikkat çekicidir. Sosyal hizmetlerin

sunumuyla sorumlu kuruluş olan SHÇEK’in,

kolayca eleştirilir ve neredeyse savunmasız bir

kurum haline gelmesi hizmetlerin güvenilirliğini

etkilemektedir. Bütçeden ayrılan ödeneklerin

yetersizliği de hizmet kalitesini düşürücü bir et-

ken olmaktadır.

Page 61: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

60 GÜNDEM: ÇOCUK!

Kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm konusunda

sıkıntılar yaşanmakta; dağınıklık, kaynak israfına

neden olmaktadır. Sosyal hizmet ve sosyal yar-

dım sistemini destekleyen STK’ların da süreklilik

konusunda sorunları bulunmaktadır. Uygula-

malardaki ‘proje’ mantığı süreklilik konusunda

engel oluşturmaktadır. Sivil toplum kuruluşları,

kimi durumlarda uygulamalara çözüm getirirken,

bazen de beraberlerinde yeni sorunlar getirebil-

mektedir. STK-kamu kurumu işbirliğinin altyapısı

güçlendirilmeli ve birlikte çalışmanın temel ilkeleri

belirlenmelidir.

Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanındaki profes-

yonellerin yani meslek elemanlarının sayısının az

olduğu, meslek elemanı açığını kapatmak amacıy-

la kalifi ye olmayan eleman çalıştırılmasına ilişkin

söylemler dikkat çekicidir. Sosyal hizmet ve sosyal

yardım sisteminde meslek elemanları tarafından

ayrıntılı bir biçimde hazırlanması gereken ve sos-

yal hizmet müdahalesinin ön koşulu sayılan sosyal

inceleme raporunun hazırlanmasında meslek dışı

kişilerin görevlendirilmesinin sonuçları, kısa ve

orta vadede ortaya çıkacaktır. Profesyonellerin

sayısının yetersiz olmasının yanı sıra, profesyo-

nellerin gerekliliği konusunda politika yapıcıların

ve yöneticilerin söylemleri, meslek elemanlarını

olumsuz etkilemektedir. Sosyal yardım ve sosyal

hizmet alanında ihtiyaç duyulan meslek elemanı

sayısı bilinmemektedir. Farklı meslek grupları,

sosyal çalışmacı unvanıyla kurumlarda çalışa-

bilmektedir. Çalışanların mesleki doyumları çok

çeşitli nedenlerden dolayı düşüktür. Yöneticilerin

formasyonları ile görev ve sorumlulukları arasında

tutarsızlık bulunmaktadır. Çalışanlara yönelik hiz-

met içi eğitim çalışmaları ise yetersizdir.

Uygulama konusunda sosyal hizmet ve sosyal

yardım hizmetlerinin herkese ulaşamaması

önemli bir sorundur. Hiçbir ihtiyacı karşılana-

mayan, yoksulluk sınırının altında olan çocuklar

bulunmaktadır. Çocuklara yönelik hizmetler,

gereksinimlere yönelik değildir ve dağınıktır. Uy-

gulamanın güçlendirilmesi konusunda öncelikler,

“yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan ailelerin

çocukları, parçalanmış aileler, sokakta yaşayan

çocuklar, mülteci ve çalışan çocuklar gibi” tespit

edilmelidir. Uygulamada ebeveyn bakımından

yoksun çocukların bakım standartlarının oluştu-

rulmamış olması bir başka sorundur.

SOSYAL HİZMET - SOSYAL YARDIM

SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR

ÖNERİLER

Türkiye’de çocukla ilgili oluşturulacak sosyal

hizmet ve sosyal yardım politikasının ana çıkış

noktasında, çocuk haklarının yaşama geçirilme-

sinden, geliştirilmesinden ve güçlendirilmesinden

birinci derecede kamunun sorumlu olduğu ta-

nımlanmalıdır. Bu doğrultuda çocuğa yaklaşım,

hak temelli ve dolayısıyla ‘çocuk odaklı’, ayrıca

koruyucu, önleyici ve birleştirici olmalı; bunun

ÇHS’nin bir gereği olduğu göz önünde bulundu-

rulmalıdır. Dolayısıyla, çocuğun koruma politi-

kalarının doğum öncesi dönemden başlatılarak,

tüm çocukları içerecek biçimde düzenlenmesi

gerekmektedir.

Hakların evrensel olduğu ve birbirinden ayrılma-

dığı ilkesinden hareketle, Türkiye’nin ÇHS’de

çekince koyduğu maddelerin, çocukların hakla-

rına erişimleri önünde bir engel oluşturduğu göz

önünde tutulmalı; haklara erişimin sağlanmasına

ilişkin gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.

Page 62: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 61

Türkiye’de sosyal yardım sistemi, ciddi sorunlarla

karşı karşıya bulunmaktadır. Öncelikle sosyal

devlet olmanın bir gereği olarak, sosyal yardım-

ların yurttaşlar için bir hak, devlet için de bir

kamu görevi olarak algılanması gerekmektedir.

Bu anlayış temelinde, sosyal yardımlar alanında

var olan yasal düzenlemelerin gözden geçirilerek,

tek bir düzenleme içinde toplanması önerilmekte-

dir. Sosyal yardımların dayandığı temel kavram-

lardan birisi olan “muhtaçlığın”, sosyal koruma

ve bireyi güçlendirme amacı ve anlayışına uygun

olarak, standart bir tanıma kavuşturulması, mev-

zuatımızda var olan birbirinden farklı ve çelişik

tanımların kaldırılması gerekir.

Her çocuğun sosyal hizmetler ve sosyal yardım-

lardan yararlanma hakkı olduğu esas alınmalıdır.

Sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin temel bir

insan hakkı olduğu varsayımı ışığında, sistemin

hak temelli bir şekilde yapılandırılması sağlanma-

lıdır. Gerek hizmet, gerekse yardımlar geleneksel

yardım veya sadaka şeklinde değil, insan onuru-

na yakışır bir biçimde yapılmalıdır.

Sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar koruyucu

ve önleyici hizmetler olarak; sadece kriz sonrası

değil kriz öncesinde ve önleyici olarak; ayrıca

sorunlar çözülemeyecek hale gelmeden önce ve

etkin bir biçimde sunulmalıdır.

Çocukla ilgili sorunların ‘görünür’ veya ‘çözüle-

mez’ olmadan ele alınması yaklaşımından vazge-

çilmelidir. Risk potansiyeli en yüksek ve en sa-

vunmasız olan çocuğu savunmak önceliklerimiz

arasında olmalıdır. Bu konuda mevcut sorunları

ele almalı, yerinde tespit etmeli ve çözüm ürete-

cek yaklaşım içinde bulunulmalıdır.

Çocuk politikasının temelinde, çocukların ola-

bildiğince kendi ebeveynleri yanında bakılıp ko-

runması yer almalıdır. Bu anlayış doğrultusunda

ailelerin, çocuklarına uygun bakım ve yetişme

olanakları sunabilmeleri için her türlü yoldan des-

teklenmeleri gerekir. Yoksulluk ve işsizlikle mü-

cadele, göç, kentleşme ve kente uyum sürecinde

ailelerin desteklenmesi, aile parçalanmaları ne-

deniyle çocukların anne ve babadan uzaklaşma-

sının engellenmesi, eğitim, sağlık, konut, sosyal

güvenlik ve benzeri kamu hizmetlerine ailelerin

etkin erişimini kolaylaştıracak desteklerin sunul-

ması ve daha pek çok aileyi destekleyici hizmet-

ler bu anlayışın içinde yer almalıdır. Çocuğun

korunması, bakımı ve yetiştirilmesi ile ilgili olarak

aile üyelerinin ve genel olarak tüm toplumun

bilinçlendirilmesi ve duyarlı hale getirilmesi de bu

anlayışın bir parçasıdır.

Tüm çabalara karşın, çocuğun ailesi içinde bakı-

lıp korunması olanaklı olmadığında ya da bunun

çocuğun yüksek yararına uygun olmadığı anla-

şıldığında, devletin alternatif bakım hizmetlerini

devreye sokması gereklidir. Alternatif bakımın te-

mel amacının çocukları ailesi yanına döndürmek

olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Alternatif bakım

içerisinde de ilk akla gelecek uygulama, alternatif

aile yanında bakım olmalıdır. Alternatif aile bakı-

mı, koruyucu aile ve evlat edindirme uygulamala-

rını içermektedir. Türkiye’de enformel aile temelli

bakım çok yaygın olmasına karşılık, profesyonel

koruyucu aile uygulaması yeterince geliştirile-

memiştir. Enformel aile bakımı altındaki tüm

çocukların tespit edilerek kayıt altına alınması

ve bu aile ve çocukların gereksinim duydukları

desteği zaman geçirilmeden almaları önemlidir.

Öte yandan, yeni Medeni Kanun çerçevesinde

evlat edinme uygulamasının ön şartı niteliğinde

olan en az bir yıl süreyle bakım konusunun da

standardize edilmesi ve gerekli desteklerin sağ-

lanması önemlidir.

Page 63: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

62 GÜNDEM: ÇOCUK!

Kuruluş bakımı, en son tercih edilmesi gereken

bir bakım türüdür. Ancak, bu bakım türünden tü-

müyle vazgeçilmesi de olanaklı değildir. Burada,

asıl önemli olan çocukların kuruluş bakımında

kaldıkları sürenin olanaklı olduğunca kısa tutul-

ması ve çocuğun en kısa zamanda aile yanındaki

bakıma yönlendirilmesidir.

Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların tüm ihtiyaç

gruplarını kapsayıcı, bireyin kendi kendini güçlen-

dirmesini sağlayacak bir yapı içerisinde sunulması

gerekmektedir. Sosyal hizmet ve sosyal yardımların

niteliği konusunda hizmetlerin yapılandırılmasında

sadaka şeklinde değil, insan onuruna yakışır bir bi-

çimde ve topluma yararlı olması ve sosyal güvenliği

de içinde barındırması göz önünde bulundurulmalı-

dır. Hizmet sunulan kişiler çeşitli alternatif etkinlik-

lerle topluma kazandırılmalıdır.

SHÇEK’in yeni düzenleme, değişme ve gelişmelere

bağlı olarak günden güne artan görevlerini gereğin-

ce yerine getirebilmesi için güçlendirilmesi gerek-

mektedir.

Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında veri taba-

nı ve veri toplama sisteminin önemi; uygulamaya

dönük verilerde eksiklikler olduğu kavranmalıdır.

Çocuklarla ilgili istatistiğe dayalı bilgiler çocuk hak-

ları ve özel hayatın gizliliği ilkelerine bağlı olarak

toplanmalıdır. Böylece ulaşılamayan tüm çocuklara

yönelik hizmet üretme konusunda bilgi açığı kapa-

tılmalıdır.

Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların uygulanması,

izlenmesi ve denetlenmesi için yöntemlerin belir-

lenmesinden devlet sorumlu olmalıdır. Dolayısıyla,

sosyal hizmetlerin özelleştirilmesi konusu, sosyal

devlet ilkesi ve hak temelli bir yaklaşım içinde değer-

lendirilmelidir.

Düzenli bir izleme ve değerlendirme sistemi ya-

pılandırılmalı, bu konuda sosyal hizmet ve sosyal

yardım hizmetlerinin etkililiği üzerine göstergeler

oluşturulmalıdır. İzleme sisteminde bölgesel verimlilik

ve sosyal yardım/hizmet açısından yaşam kalitesi

göstergeleri kullanılmalıdır.

Hizmetlerin sonuçlarının değerlendirilmesi ve yapı-

lan değerlendirmelere göre yeni hizmetlerin oluş-

turulması gerekmektedir. Örneğin, uzun süre yatılı

okullarda kalan çocukların psikolojik açıdan olum-

suz etkilenme durumları, “evde bakım projesi” gibi

projelerin bakım koşullarının yeterliliği, çocuklara

yönelik sosyal hizmet ve sosyal yardım hizmetlerinin

çocuk yararına kullanılıp kullanılmadığı, sistemin

güçlendirilmesine yönelik olarak araştırılmalıdır.

Gelirin yeniden dağıtılması konusunda, sosyal yar-

dımlar bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu aracın

sistematiği kurulmalıdır.

Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların ‘amaçlarına

ve işlevlerine uygun’ bir biçimde yapılandırılması

gerekmektedir. Sosyal yardımın bireyi güçlendirme-

ye odaklanarak, süreli olması gerektiği göz önünde

tutularak, yoksulluğun bir meslek haline getirilme-

mesi konusunda önlemler alınmalıdır. Yardım yapı-

lan bireye veya aileye krizi atlatana kadar yardımcı

olunarak, onu güçlendirecek ve toplumla bütünleşti-

recek çalışmalar yapılmalıdır.

Sosyal yardım sistemi, siyasi araç olarak kullanılma-

malıdır. Bazı kurumlar tarafından yürütülen sosyal

yardım uygulamalarında etik olmayan durumlar söz

konusu olabilmektedir. Bu nedenle sosyal hizmet ve

sosyal yardım uygulamaları etik ilkelere bağlanmalı-

dır. Etik ilkelerle sosyal devlet anlayışı güvence altı-

na alınmalı, kaynaklar bütün olarak erişilebilir hale

getirilmeli, gelirin yeniden dağıtımı sağlanmalıdır.

Page 64: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 63

Sosyal hizmet ve sosyal yardım politikasının, de-

mokratik ve katılımcı bir modelle fırsat eşitliği ele

alınarak yeniden tartışılması ve geliştirilmesi ge-

rekmektedir. Örgütlenmenin gözden geçirilmesini

kimler veya hangi kurumlar tarafından nasıl yapıla-

cağı belirlenmeli, sürecin şeffaf ve katılımcı olması

sağlanmalıdır. Dolayısıyla, politika geliştirmek üzere

düzenli olarak çalışan bir sosyal hizmet kurulu oluş-

turulmalıdır.

Çocukların katılım hakkıyla ilgili olarak etkili yeni

modeller geliştirilerek, çocukların kendilerini ilgilen-

diren sosyal hizmet ve sosyal yardım uygulamaları

hakkında görüşlerini iletebilmeleri konusunda

olanak sağlanmalıdır. Bu doğrultuda, çocukların

örgütlenmesi ve karar mekanizmalarına katılmaları

önündeki engeller kaldırılmalıdır. 18 yaşın altındaki

çocukların istedikleri alanlarda bir dernek kurma ve

derneğe katılma hakkına sahip olması konusunda

düzenlemeler yapılmalıdır.

Sosyal hizmetler ve sosyal yardım sistemi ile ilgili

mevzuatın ÇHS başta olmak üzere, uluslararası

belgeler doğrultusunda iyileştirilmesi, yeni bir ka-

nunla düzenlenmesi ve kaynakların birleştirilmesi

gerekmektedir. Sosyal hizmet ve sosyal yardım

sistemindeki kurumların kaynakları önemli ölçüde

arttırılmalıdır. Sosyal hizmet ve sosyal yardım sis-

teminde bulunan ve bulunması gereken kurumlar

arasındaki işbirliği ve koordinasyonun güçlendiril-

mesi için güven sorunu aşılmalıdır. Yasaların etkin

olarak uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi

konusunda standartların ve yaptırımların düzenlen-

mesi gerekmektedir. Bütün hizmetlerde (personel,

denetim, kaynak aktarımı, planlama, odak vb.)

‘asgari standartlar’ belirlenmelidir. Yasalar ve

hizmet standartları kesin bir şekilde belirlenmeli ve

denetlenmelidir. Örneğin, ebeveyn bakımından yok-

sun çocuklarla ilgili hizmetlere yönelik bir standart

geliştirilmelidir.

Sosyal hizmet ve sosyal yardım sisteminde ka-

munun vesayetini yerel yönetimle işbirliği olarak

tanımlamak, çalışmaları özel kurumlara bırakmak

konusu yani özelleştirme ve yerel yönetimlere devir

konusundaki tartışmalar çok boyutlu ele alınmalıdır.

Yerel yönetimlerin siyasi yapılar olduğu, süreklilik

konusunda belirsizliklerin yaşandığı ve özelleştirme

tartışmalarında da sosyal hizmetlerin devletin temel

yükümlülükleri arasında yer aldığı göz ardı edilme-

melidir. Yerel yönetimlerde, sosyal hizmet ve sosyal

yardım sisteminde iş yapabilme kapasitesinin geliş-

tirilmesi (örgütlenme, kaynak, donanım, program,

hizmet içi eğitim vb) ve meslekle ilgisi olmayan kişi-

ler tarafından yürütülmemesi sağlanmalıdır.

Güneydoğu’da yaşanan zorunlu göç olgusu, birey-

lerin uyum sorunları yaşamasına neden olmakta ve

beraberinde önemli toplumsal sorunları gündeme

getirmektedir. Kente uyumu sağlamaya yönelik

çalışmalar planlanmalıdır.

Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında kavram

kargaşası ve tanımsızlıkların giderilmesi, makro,

mezzo ve mikro düzeyde yeniden tanımlamaların

yapılması gerekmektedir. Söz konusu kavram ve

tanımların okullar, çocuk mahkemeleri başta olmak

üzere diğer kurumların gündemine alınması sağlan-

malıdır. Örneğin, eğitim alanında erişimin ve çocuk-

ların dahil edilmesinin sağlanması konusunda okul

sosyal hizmetinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Toplumsal kaynakların etkin kullanımı konusunda

araştırma ve planlama yapılmalıdır. Örneğin, yaz

okulu, hafta sonu hayat okulu vb. gibi çalışmalarla

okul binalarının etkin kullanılması mümkündür.

Sosyal hizmet ve sosyal yardım uygulamaları, sa-

nat, kültür vb. alanlarda çocuklara yaşam seçenek-

leri sunulma ve geliştirme konularında geliştirilme-

lidir. Ders dışı ve serbest zamanları değerlendirme

olanaklarının çocuklar için çoğaltılması ve ulaşılabi-

lirliği önemlidir. Sanat ve kültür alanında çocuklara

kent odaklı hizmetler verilmelidir. Güç koşullardaki

çocukların önüne koyabileceğimiz yaşam seçenekle-

rinin geliştirilmesine öncelik verilmelidir.

Türkiye’de sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında-

ki uygulamaların, ilgili tüm alanlarda güçlendirilme-

sinde önemli bir yeri olan profesyonelliğin güçlen-

dirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, sosyal hizmet

uzmanlarının sayısı arttırılmalıdır. Sosyal hizmetler

ve sosyal yardım uygulamalarının profesyoneller

tarafından yapılması sağlanmalıdır. Kurumlarda

gönüllü çalışmaların planlanması ve gönüllülere

yönelik eğitim çalışmalarının düzenlenmesi gerek-

mektedir.

Page 65: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

64 GÜNDEM: ÇOCUK!

EKLER

EK 1. ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

(Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Tara-

fından 20 Kasım 1989 Tarihinde Kabul

Edilmiştir.)

Metin21

ÖNSÖZ

Bu Sözleşmeye Taraf Devletler:

Birleşmiş Milletler Andlaşmasında ilân

edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin

tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü

bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredi-

lemez haklara sahip olmalarının tanınma-

sının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın

temeli olduğunu düşünerek,

Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel

haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı

haysiyet ve değere olan kesin inançlarını

Birleşmiş Milletler Andlaşmasında bir kez

daha doğrulamış olduklarını ve daha geniş

bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme

ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlama yo-

lundaki kararlılıklarını hatırda tutarak,

Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel

Bildirisinde ve Uluslararası İnsan Hakları

Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde

yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk,

cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş,

ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, do-

ğuştan veya başka durumdan kaynaklanan

ayırımlar dahil, hiçbir ayırım gözetilmeksizin

yararlanma hakkına sahip olduklarını be-

nimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul ederek,

Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildiri-

sinde, Birleşmiş Milletlerin, çocukların özel

ilgi ve yardıma hakkı olduğunu ilân ettiğini

anımsayarak,

Toplumun temel birimi olan ve tüm üyele-

rinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve

esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin

toplum içinde kendisinden beklenen sorum-

lulukları tam olarak yerine getirebilmesi için

gerekli koruma ve yardımı görmesinin zo-

runluluğuna inanmış olarak,

21 UNICEF Türkiye Temsilciliği tarafından hazırlan-mıştır.

Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak

gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anla-

yış havasının içindeki bir aile ortamında

yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek,

Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı

sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlan-

masının ve Birleşmiş Milletler Andlaşma-

sında ilân edilen ülküler ve özellikle barış,

değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve

dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin ge-

rekliliğini gözönünde bulundurarak,

Çocuğa özel bir ilgi gösterme gerek-

liliğinin,1924 tarihli, Cenevre Çocuk

Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959

tarihinde Birleşmiş Milletler Teşkilatı

Genel Kurulunca kabul edilen Çocuk

Hakları Bildirisinde belirtildiğini ve

İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde,

Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası

Sözleşmesi’nde (özellikle 23 ve 24 üncü

maddelerinde) ve Ekonomik, Sosyal

ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslara-

rası Sözleşmede (özellikle 10 uncu

maddesinde) ve çocukların esenliği ile

ilgili uzman kuruluşların ve uluslararası

örgütlerin kurucu ve ilgili belgelerinde

tanındığını hatırda tutarak,

Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği

gibi “çocuğun gerek bedensel gerek

zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaş-

mamış olması nedeniyle doğum sonra-

sında olduğu kadar, doğum öncesinde

de uygun yasal korumayı da içeren

özel güvence ve koruma gereksiniminin

bulunduğu”nu hatırda tutarak,

Ulusal ve uluslararası düzeyde çocuk-

ları aile yanına yerleştirme ve evlât

edinmeye de özel atıfta bulunan Ço-

cuğun Korunması ve Esenliğine İlişkin

Toplumsal ve Hukuksal İlkeler Bildirisi;

Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi

Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari

Standart Kuralları (Pekin Kuralları) ve

Acil Durumlarda ve Silâhlı Çatışma

Halinde Kadınların ve Çocukların Ko-

runmasına İlişkin Bildirinin hükümleri-

ni anımsayarak,

Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç

koşullar altında yaşayan ve bu nedenle

özel bir ilgiye gereksinimi olan çocuk-

ların bulunduğu bilinci içinde,

Çocuğun korunması ve uyumlu geliş-

mesi bakımından her halkın kendine

özgü geleneklerinin ve kültürel de-

ğerlerinin taşıdığı önemi gözönünde

tutarak,

Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan

ülkelerdeki çocukların yaşama koşulları-

nın iyileştirilmesi için uluslararası işbirli-

ğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak,

Aşağıdaki kurallar üzerinde anlaşmaya

varmışlardır:

I. KISIM

Madde 1

Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygu-

lanabilecek olan kanuna göre daha

erken yaşta reşit olma durumu hariç,

onsekiz yaşına kadar her insan çocuk

sayılır.

Madde 2

1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede

yazılı olan hakları kendi yetkileri altın-

da bulunan her çocuğa, kendilerinin,

ana babalarının veya yasal vasilerinin

sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil,

siyasal ya da başka düşünceler, ulusal,

etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakat-

lık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle

hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve

taahhüt ederler.

2. Taraf Devletler, çocuğun ana-baba-

sının, yasal vasilerinin veya ailesinin

öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri,

açıklanan düşünceleri veya inançları

nedeniyle her türlü ayırıma veya ceza-

ya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde

korunması için gerekli tüm uygun önle-

mi alırlar.

Madde 3

1. Kamusal ya da özel sosyal yardım

kuruluşları, mahkemeler, idari makam-

lar veya yasama organları tarafından

Page 66: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 65

yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün

faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşün-

cedir.

2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babası-

nın, vasilerinin ya da kendisinden huku-

ken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve

ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği

için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı

üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal

ve idari önlemleri alırlar.

3. Taraf Devletler, çocukların bakımı veya

korunmasından sorumlu kurumların, hizmet

ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık,

personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin

yeterliliği açısından, yetkili makamlarca

konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.

Madde 4

Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hak-

ların uygulanması amacıyla gereken her türlü

yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekono-

mik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak,

Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildi-

ğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası

işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.

Madde 5

Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa

tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun ye-

teneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak,

çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme

konusunda ana-babanın, yerel gelenekler

öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyeleri-

nin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken

sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına,

haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.

Madde 6

1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşa-

ma hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kal-

ması ve gelişmesi için mümkün olan azami

çabayı gösterirler.

Madde 7

1. Çocuk doğumdan hemen sonra der-

hal nüfus kütüğüne kaydedilecek ve

doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir

vatandaşlık kazanma hakkına ve mümkün

olduğu ölçüde ana-babasını bilme ve

onlar tarafından bakılma hakkına sahip

olacaktır.

2. Taraf Devletler, özellikle çocuğun ta-

biiyetsiz kalması söz konusu olduğunda

kendi ulusal hukuklarına ve ilgili ulusla-

rarası belgeler çerçevesinde üstlendikleri

yükümlülüklerine uygun olarak bu hakla-

rın işlerlik kazanmasını taahhüt ederler.

Madde 8

1. Taraf Devletler, yasanın tanıdığı

şekliyle çocuğun kimliğini; tabiiyeti, ismi

ve aile bağları dahil, koruma hakkına

saygı göstermeyi ve bu konuda yasa

dışı müdahalelerde bulunmamayı taah-

hüt ederler.

2. Çocuğun kimliğinin unsurlarının ba-

zılarından veya tümünden yasaya aykırı

olarak yoksun bırakılması halinde, Ta-

raf Devletler çocuğun kimliğine süratle

yeniden kavuşturulması amacıyla gerek-

li yardım ve korumada bulunurlar.

Madde 9

1. Yetkili makamlar uygulanabilir yasa

ve usullere göre ve temyiz yolu açık ola-

rak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına

olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf

Devletler, çocuğun; ana-babasından,

onların rızası dışında ayrılmamasını gü-

vence altına alırlar. Ancak, ana-babası

tarafından çocuğun kötü muameleye

maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi

durumlarında ya da ana-babanın birbi-

rinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun

ikametgâhının belirlenmesi amacıyla

karara varılması gerektiğinde, bu tür bir

ayrılık kararı verilebilir.

2. Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca

girişilen her işlemde, ilgili bütün tarafl a-

ra işleme katılma ve görüşlerini bildirme

olanağı tanınır.

3. Taraf Devletler, ana-babasından

veya bunlardan birinden ayrılmasına

karar verilen çocuğun, kendi yüksek

yararına aykırı olmadıkça, anababanın

ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel

ilişki kurma ve doğrudan görüşme hak-

kına saygı gösterirler.

4. Böyle bir ayrılık, bir Taraf Devlet

tarafından girişilen ve çocuğun ken-

disinin ana veya babasının veya her

ikisinin birden tutuklanmasını, hapsini,

sürgün, sınırdışı edilmesini veya ölümü-

nü (ki buna devletin gözetimi altında

iken nedeni ne olursa olsun meydana

gelen ölüm dahildir) tevlit eden herhan-

gi benzer bir işlem sonucu olmuşsa, bu

Taraf Devlet, istek üzerine ve çocuğun

esenliğine zarar vermemek koşulu ile;

ana-babaya, çocuğa veya uygun olur-

sa, ailenin bir başka üyesine, sözkonusu

aile bireyinin ya da bireylerinin bulun-

duğu yer hakkında gereken bilgiyi vere-

cektir. Taraf Devletler, böyle bir istemin

başlı başına sunulmasının ilgili kişi veya

kişiler bakımından aleyhe hiç bir sonuç

yaratmamasını ayrıca taahhüt ederler.

Madde 10

1. 9 uncu Maddenin 1 inci fıkrası uya-

rınca Taraf Devletlere düşen sorum-

luluğa uygun olarak, çocuk veya ana-

babası tarafından, ailenin birleşmesi

amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet

ülkesine girme ya da onu terketme ko-

nusundaki her başvuru, Taraf Devlet-

lerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla

ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür

bir başvuru yapılmasının başvuru sa-

hipleri veya aile üyeleri aleyhine so-

nuçlar yaratmamasını taahhüt ederler.

2. Ana-babası, ayrı devletlerde oturan

bir çocuk olağanüstü durumlar hariç,

hem ana hem de babası ile düzenli

biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğ-

rudan görüşme hakkına sahiptir. Bu

nedenle ve 9 uncu maddenin 1 inci

fıkrasına göre Taraf Devletlere düşen

sorumluluğa uygun olarak, Taraf Dev-

letler çocuğun ve ana-babasının Taraf

Devletlerin ülkeleri dahil herhangi bir

ülkeyi terketmeye ve kendi ülkelerine

dönme hakkına saygı gösterirler. Her-

hangi bir ülkeyi terketme hakkı, yalnız-

ca yasada öngörüldüğü gibi ve ulusal

Page 67: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

66 GÜNDEM: ÇOCUK!

güvenliği, kamu düzenini, kamu sağlığı ve

ahlak veya başkalarının hak ve özgürlük-

lerini korumak amacı ile ve işbu Sözleşme

ile tanınan öteki haklarla bağdaştığı ölçü-

de kısıtlamalara konu olabilir.

Madde 11

1. Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollar-

la ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi

halleriyle mücadele için önlemler alırlar.

2. Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok

tarafl ı anlaşmalar yapılmasını ya da mev-

cut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler.

Madde 12

1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma

yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendi-

ren her konuda görüşlerini serbestçe ifade

etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve

olgunluk derecesine uygun olarak, gereken

özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi

bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya

doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da

uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı,

ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun

olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.

Madde 13

1. Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama

hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına

bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanat-

sal biçimde veya çocuğun seçeceği başka

bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin

araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi

özgürlüğünü içerir.

2. Bu hakkın kullanılması yalnızca:

a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı,

b) Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu

sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle

ve kanun tarafından öngörülmek ve ge-

rekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara

konu olabilir.

Madde 14

1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce,

vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı

gösterirler.

2. Taraf Devletler, ana-babanın ve

gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun

yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır

biçimde haklarının kullanılmasında

çocuğa yol gösterme konusundaki hak

ve ödevlerine, saygı gösterirler.

3. Bir kimsenin dinini ve inançlarını

açıklama özgürlüğü kanunla öngörül-

mek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca

kamu güvenliği, düzeni, sağlık ya da

ahlâki ya da başkalarının temel hakları

ve özgürlüklerini korumak gibi amaçlar-

la sınırlandırılabilir.

Madde 15

1. Taraf Devletler, çocuğun dernek

kurma ve barış içinde toplanma özgür-

lüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.

2. Bu hakların kullanılması, ancak ya-

sayla zorunlu kılınan ve demokratik bir

toplumda gerekli olan ulusal güvenlik,

kamu güvenliği, kamu düzeni yararına

olarak ya da kamu sağlığı ve ahlâkın ya

da başkalarının hak ve özgürlüklerinin

korunması amaçlarıyla yapılan sınırla-

malardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.

Madde 16

1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına,

aile, konut ve iletişimine keyfi ya da

haksız bir biçimde müdahale yapılama-

yacağı gibi, onur ve itibarına da haksız

olarak saldırılamaz.

2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırı-

lara karşı yasa tarafından korunmaya

hakkı vardır.

Madde 17

Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının

önemini kabul ederek çocuğun; özellikle

toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile

bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirme-

ye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası

kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini

sağlarlar.

Bu amaçla Taraf Devletler:

a) Kitle iletişim araçlarını çocuk bakı-

mından toplumsal ve kültürel yararı

olan ve 29 uncu maddenin ruhuna

uygun bilgi ve belgeyi yaymak için

teşvik ederler;

b) Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası

kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve bel-

gelerin üretimi, değişimi ve yayımı ama-

cıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler;

c) Çocuk kitaplarının üretimini ve ya-

yılmasını teşvik ederler;

d) Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu

veya bir yerli ahaliye mensup çocukla-

rın dil gereksinimlerine özel önem gös-

termeleri konusunda teşvik ederler;

e) 13 ve 18 inci maddelerde yeralan

kurallar göz önünde tutularak çocuğun

esenliğine zarar verebilecek bilgi ve

belgelere karşı korunması için uygun

yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik

ederler.

Madde 18

1. Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilme-

sinde ve gelişmesinin sağlanmasında

ana-babanın birlikte sorumluluk taşı-

dıkları ilkesinin tanınması için her türlü

çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilme-

si ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce

ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa

yasal vasilere düşer. Bu kişiler herşey-

den önce çocuğun yüksek yararını göz

önünde tutarak hareket ederler.

2. Bu Sözleşmede belirtilen hakların

güvence altına alınması ve geliştiril-

mesi için Taraf Devletler, çocuğun

yetiştirilmesi konusundaki sorumluluk-

larını kullanmada ana-baba ve yasal

vasilerin durumlarına uygun yardım

yapar ve çocukların bakımı ile görevli

kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetle-

rin gelişmesini sağlarlar.

3. Taraf Devletler, çalışan ana-baba-

nın, çocuk bakım hizmet ve tesislerin-

den, çocuklarının da bu hizmet ve te-

sislerden yararlanma hakkını sağlamak

için uygun olan her türlü önlemi alırlar.

Madde 19

1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, ço-

cuğun ana-babasının ya da onlardan

Page 68: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 67

yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin

ya da bakımını üstlenen herhangi bir ki-

şinin yanında iken bedensel veya zihinsel

saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya

da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil

her türlü istismar ve kötü muameleye karşı

korunması için; yasal, idari, toplumsal,

eğitsel bütün önlemleri alırlar.

2. Bu tür koruyucu önlemler; burada ta-

nımlanmış olan çocuklara kötü muamele

olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildiril-

mesi, yetkili makama havale edilmesi, soruş-

turulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli

başkaca yöntemleri ve uygun olduğu tak-

dirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar

durumun gereklerine göre çocuğa ve onun

bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği

sağlamak amacı ile sosyal programların dü-

zenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.

Madde 20

1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden

yoksun kalan veya kendi yararına olarak

bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen

her çocuk, Devletten özel koruma ve yar-

dım görme hakkına sahip olacaktır.

2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk

için kendi ulusal yasalarına göre, uygun

olan bakımı sağlayacaklardır.

3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri ya-

nında. bakıcı aile yanına verme, slâm Hu-

kukunda kefalet (kafalah), evlât edinme ya

da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden

uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir.

Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştiril-

mesinde sürekliliğin korunmasına ve çocu-

ğun etnik, dinsel, kültürel ve dil kimliğine

gereken saygı gösterilecektir.

Madde 21

Evlât edinme sistemini kabul eden ve/veya

buna izin veren Taraf Devletler, çocuğun

en yüksek yararlarının temel düşünce ol-

duğunu kabul edecek ve aşağıdaki ilkeleri

gerçekleştireceklerdir:

a) Bir çocuğun evlât edinilmesine ancak

yetkili makam karar verir. Bu makam uy-

gulanabilir yasa ve usullere göre ve güvenilir

tüm bilgilerin ışığında; çocuğun, ana-

babası, yakınları ve yasal vasisine göre

durumunu gözönüne alarak ve gereken

durumlarda tüm ilgililerle yapılacak gö-

rüşme sonucu onların da evlât edinme

konusundaki onaylarını alma zorunlulu-

ğuna uyarak, kararını verir.

b) Çocuğun kendi ülkesinde elverişli

biçimde bakılması mümkün olmadığı

veya evlât edinecek veya yanına yer-

leştirilecek aile bulunmadığı taktirde,

ülkelerarası evlât edinmenin çocuk

bakımından uygun bir çözüm olduğunu

kabul ederler.

c) Başka bir ülkede evlât edinilmesi

düşünülen çocuğun, kendi ülkesinde

mevcut evlât edinme durumuyla eşde-

ğer olan güvence ve ölçülerden yarar-

lanmasını sağlarlar.

d) Ülkelerarası evlât edinmede, yerleş-

tirmenin ilgililer bakımından yasadışı

para kazanma konusu olmaması için

gereken bütün önlemleri alırlar.

e) Bu maddedeki amàçları, uygun oldu-

ğu ölçüde, ikili ya da çok tarafl ı düzen-

leme veya anlaşmalarla teşvik ederler

ve bu çerçevede, çocuğun başka bir

ülkede yerleştirilmesinin yetkili makam

veya organlar tarafından yürütülmesini

güvenceye almak için çaba gösterirler.

Madde 22

1. Taraf Devletler, ister tek başına olsun

isterse ana babası veya herhangi bir

başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci

statüsü kazanmaya çalışan ya da ulus-

lararası veya iç hukuk kural ve usulleri

uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun,

bu Sözleşmede ve insan haklarına veya

insani konulara ilişkin ve sözkonusu Dev-

letlerin taraf oldukları diğer Uluslararası

Sözleşmelerde tanınan ve bu duruma

uygulanabilir nitelikte bulunan hakları

kullanması amacıyla koruma ve insani

yardımdan yararlanması için gerekli bü-

tün önlemleri alırlar.

2. Bu nedenle, Taraf Devletler, uygun

gördükleri ölçüde, Birleşmiş Milletler

Teşkilatı ve onunla işbirliği yapan hü-

kümetlerarası ve hükümetdışı yetkili

başka kuruluşlarla bu durumda olan bir

çocuğu korumak, ona yardım etmek,

herhangi bir mülteci çocuğun ailesi

ile yeniden biraraya gelebilmesi için

ana-babası veya ailesinin başka üyeleri

hakkında bilgi toplamak amacıyla işbir-

liğinde bulunurlar. Herhangi bir nedenle

kendi aile çevresinden sürekli ya da

geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa

bu Sözleşmeye göre tanınan koruma,

aynı esaslar içinde, ana-babası ya da

ailesinin başkaca üyelerinden hiçbirisi

bulunmayan çocuğa da tanınacaktır.

Madde 23

1. Taraf Devletler zihinsel ya da be-

densel özürlü çocukların saygınlıklarını

güvence altına alan, özgüvenlerini

geliştiren ve toplumsal yaşama etkin

biçimde katılmalarını kolaylaştıran

şartlar altında eksiksiz bir yaşama sa-

hip olmalarını kabul ederler.

2. Taraf Devletler, özürlü çocukların

özel bakımdan yararlanma hakkını

tanırlar ve eldeki kaynakların yeterliliği

ölçüsünde ve yapılan başvuru üzerine,

yardımdan yararlanabilecek durumda

olan çocuğa ve onun bakımından so-

rumlu olanlara, çocuğun durumu ve

ana-babanın veya çocuğa bakanların

içinde bulundukları koşullara uygun

düşecek yardımın yapılmasını teşvik ve

taahhüt ederler.

3. Özürlü çocuğun, özel bakıma ge-

reksinimi olduğu bilincinden hareketle

bu maddenin 2 nci fıkrası uyarınca

yapılması öngörülen yardım, çocuğun

ana-babasının ya da çocuğa bakanla-

rın parasal (mali) durumları gözönüne

alınarak, olanaklar ölçüsünde ücretsiz

sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun

eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım

hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir

işte çalışabilecek duruma getirme hazır-

lık programları ve dinlenme/eğlenme

olanaklarından etkin olarak yararlan-

masını sağlamak üzere düzenlenir ve

Page 69: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

68 GÜNDEM: ÇOCUK!

çocuğun en eksiksiz biçimde toplumla bü-

tünleşmesi yanında, kültürel ve ruhsal yönü

dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirme

amacını güder.

4. Taraf Devletler, uluslararası işbirliği

ruhu içinde, özürlü çocukların koruyucu

sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel

tedavileri alanlarına ilişkin gerekli bilgilerin

alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim

ve mesleki eğitim hizmetlerine ilişkin yön-

temlerin bilgilerini de içerecek şekilde ve

Taraf Devletlerin bu alanlardaki güçlerini,

anlayışlarını geliştirmek ve deneyimlerini

zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını

ve bu bilgiden yararlanmayı teşvik ederler.

Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerin

gereksinimleri, özellikle gözönüne alınır.

Madde 24

1. Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en

iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve

rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluş-

lardan yararlanma hakkını tanırlar. Taraf

Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi ba-

kım hizmetlerinden yararlanma hakkından

yoksun bırakılmamasını güvence altına

almak için çaba gösterirler.

2. Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak

uygulanmasını takip ederler ve özellikle:

a) Bebek ve çocuk ölüm oranlarının düşü-

rülmesi;

b) Bütün çocuklara gerekli tıbbi yardımın

ve tıbbi bakımın; temel sağlık hizmetlerinin

geliştirilmesine önem verilerek sağlanması;

c) Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve

başka olanakların yanısıra, kolayca bulu-

nabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici

yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması

yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve

zararlarını gözönüne alarak, hastalık ve ye-

tersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi:

d) Anneye doğum öncesi ve sonrası uygun

bakımın sağlanması;

e) Bütün toplum kesimlerinin özellikle

ana-babalar ve çocukların, çocuk sağlığı

ve beslenmesi, anne sütü ile beslenme-

nin yararları, toplum ve çevre sağlığı ve

kazaların önlenmesi konusunda temel

bilgileri elde etmeleri ve bu bilgileri kul-

lanmalarına yardımcı olunması;

f) Koruyucu sağlık bakımlarının, ana-

babaya rehberliğini, aile planlanması

eğitimi ve hizmetlerinin geliştirilmesi;

amaçlarıyla uygun önlemleri alırlar.

3. Taraf Devletler, çocukların sağlığı

için zararlı geleneksel uygulamaların

kaldırılması amacıyla uygun ve etkili

her türlü önlemi alırlar.

4. Taraf Devletler, bu maddede tanınan

hakkın tam olarak gerçekleştirilmesini

tedricen sağlamak amacıyla uluslararası

işbirliğinin geliştirilmesi ve teşviki konu-

sunda karşılıklı olarak söz verirler. Bu

konuda gelişmekte olan ülkelerin gerek-

sinimleri özellikle gözönünde tutulur.

Madde 25

Taraf Devletler, yetkili makamlarca ko-

runma ve bakım altına alma, bedensel

ya da ruhsal tedavi amaçlarıyla hak-

kında bir yerleştirme tedbiri uygulanan

çocuğun, gördüğü tedaviyi ve yerleştiril-

mesine bağlı diğer tüm şartları belli ara-

lıklarla gözden geçirme hakkına sahip

olduğunu kabul ederler.

Madde 26

1. Taraf Devletler, her çocuğun, sosyal

sigorta dahil, sosyal güvenlikten yararlan-

ma hakkını tanır ve bu hakkın tam ola-

rak gerçekleşmesini sağlamak için ulusal

hukuklarına uygun, gerekli önlemleri

alırlar. 2. Sosyal Güvenlik, çocuğun ve

çocuğun bakımından sorumlu olanların

kaynakları ve koşulları gözönüne alına-

rak ve çocuk tarafından ya da onun adı-

na yapılan sosyal güvenlikten yararlan-

ma başvurusuna ilişkin başkaca durumlar

da gözönünde tutularak sağlanır.

Madde 27

1. Taraf Devletler, her çocuğun bedensel,

zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal

gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat

seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.

2. Çocuğun gelişmesi için gerekli

hayat şartlarının sağlanması sorumlu-

luğu; sahip oldukları imkânlar ve mali

güçleri çerçevesinde öncelikle çocuğun

ana-babasına veya çocuğun bakımını

üstlenen diğer kişilere düşer.

3. Taraf Devletler, ulusal durumlarına

göre ve olanakları ölçüsünde, anababa-

ya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer

kişilere, çocuğun bu hakkının uygulan-

masında yardımcı olmak amacıyla ge-

rekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu

takdirde özellikle beslenme, giyim ve

barınma konularında maddi yardım ve

destek programları uygularlar.

4. Taraf Devletler, Taraf Devlet ülke-

sinde veya başka ülkede bulunsun; ana-

babası veya çocuğa karşı mali sorum-

luluğu bulunan diğer kişiler tarafından,

çocuğun bakım giderlerinin karşılanma-

sını sağlamak amacıyla her türlü uygun

önlemi alırlar. Özellikle çocuğa karşı

mali sorumluluğu olan kişinin, çocuğun

ülkesinden başka bir ülkede yaşaması

halinde, Taraf Devletler bu konuya

ilişkin uluslararası anlaşmalara katıl-

mayı veya bu tür anlaşmalar akdinin

yanısıra başkaca uygun düzenlemelerin

yapılmasını teşvik ederler.

Madde 28

1. Taraf Devletler, çocuğun eğitim

hakkını kabul ederler ve bu hakkın

fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen

gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle:

a) İlköğretimi herkes için zorunlu ve

parasız hale getirirler;

b) Orta öğretim sistemlerinin genel ol-

duğu kadar mesleki nitelikte de olmak

üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini

teşvik ederler ve bunların tüm çocuk-

lara açık olmasını sağlarlar ve gerekli

durumlarda mali yardım yapılması ve

öğretimi parasız kılmak gibi uygun ön-

lemleri alırlar;

c) Uygun bütün araçları kullanarak,

yüksek öğretimi yetenekleri doğrultu-

sunda herkese açık hale getirirler;

Page 70: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 69

d) Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi

ve rehberliği bütün çocuklar için elde edilir

hale getirirler;

e) Okullarda düzenli biçimde devamın

sağlanması ve okulu terketme oranlarının

düşürülmesi için önlem alırlar.

2. Taraf Devletler, okul disiplininin ço-

cuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla

bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun

olarak yürütülmesinin sağlanması amacıy-

la gerekli olan tüm önlemleri alırlar.

3. Taraf Devletler eğitim alanında, özellik-

le cehaletin ve okuma yazma bilmemenin

dünyadan kaldırılmasına katkıda bulun-

mak ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve

bilimsel ve teknik bilgilere sahip olunma-

sını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası

işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu

konuda, gelişmekte olan ülkelerin gereksi-

nimleri özellikle gözönünde tutulur.

Madde 29

1. Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıda-

ki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler;

a) Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zi-

hinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün

olduğunca geliştirilmesi;

b) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere,

Birleşmiş Milletler Andlaşmasında benim-

senen ilkelere saygısının geliştirilmesi;

c) Çocuğun ana-babasına, kültürel kimli-

ğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı

veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerle-

rine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara

saygısının geliştirilmesi;

d) Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler

arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister

dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun,

tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla,

özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla

üstlenecek şekilde hazırlanması;

e) Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi,

2. Bu maddenin veya 28 inci maddenin

hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğ-

retim kurumları kurmak ve yönetmek öz-

gürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında

belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve

bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet

tarafından konulmuş olan asgari kural-

lara uygun olması koşuluyla, aykırı sayı-

lacak biçimde yorumlanmayacaktır.

Madde 30

Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların

ya da yerli halkların varolduğu Devlet-

lerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya

da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu

azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile

birlikte kendi kültüründen yararlanma,

kendi dinine inanma ve uygulama ve

kendi dilini kullanma hakkından yoksun

bırakılamaz.

Madde 31

1. Taraf Devletler çocuğun dinlenme,

boş zaman değerlendirme, oynama ve

yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde)

bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama

serbestçe katılma hakkını tanırlar.

2. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve

sanatsal yaşama tam olarak katılma hak-

kını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler

ve çocuklar için, boş zamanı değerlen-

dirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre

ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve

eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.

Madde 32

1. Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik

sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya

da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı

veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal

ya da toplumsal gelişmesi için zararlı

olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı

korunma hakkını kabul ederler.

2. Taraf Devletler, bu maddenin uy-

gulamaya konulmasını sağlamak için

yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her

önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki

uluslararası belgelerin ilgili hükümleri

gözönünde tutularak, Taraf Devletler

özellikle şu önlemleri alırlar:

a) İşe kabul için bir ya da birden çok

asgari yaş sınırı tesbit ederler;

b) Çalışmanın saat olarak süresi ve

koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri

yaparlar.

c) Bu maddenin etkili biçimde uygulan-

masını sağlamak için ceza veya başka

uygun yaptırımlar öngörürler.

Madde 33

Taraf Devletler, çocukların uluslarara-

sı anlaşmalarda tanımladığı biçimde

uyuşturucu ve psikotrop maddelerin

yasadışı kullanımına karşı korunması

ve çocukların bu tür maddelerin ya-

sadışı üretimi ve kaçakçılığı alanında

kullanılmasını önlemek amacıyla,

yasal, sosyal ve eğitsel niteliktekiler

de dahil olmak üzere, her türlü uygun

önlemleri alırlar.

Madde 34

Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cin-

sel sömürüye ve cinsel suistimale karşı

koruma güvencesi verirler. Bu amaçla

Taraf Devletler özellikle:

a) Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete

girişmek üzere kandırılması veya zor-

lanmasını;

b) Çocukların, fuhuş, ya da diğer ya-

sadışı cinsel faaliyette bulundurularak

sömürülmesini;

c) Çocukların pornografi k nitelikli gös-

terilerde ve malzemede kullanılarak sö-

mürülmesini, önlemek amacıyla ulusal

düzeyde ve ikili ile çok tarafl ı ilişkilerde

gerekli her türlü önlemi alırlar.

Madde 35

Taraf Devletler, her ne nedenle ve

hangi biçimde olursa olsun, çocukların

kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa

konu olmalarını önlemek için ulusal

düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde

gereken her türlü önlemleri alırlar.

Madde 36

Taraf Devletler, esenliğine herhangi

bir biçimde zarar verebilecek başka

her türlü sömürüye karşı çocuğu ko-

rurlar.

Page 71: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

70 GÜNDEM: ÇOCUK!

Madde 37

Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar:

a) Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce,

insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve

cezaya tâbi tutulmayacaktır.

Onsekiz yaşından küçük olanlara, işledikleri

suçlar nedeniyle idam cezası verilemeyeceği

gibi salıverilme koşulu bulunmayan ömür

boyu hapis cezası da verilmeyecektir.

b) Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçim-

de özgürlüğünden yoksun bırakılmayacak-

tır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması

veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak

en son başvurulacak bir önlem olarak dü-

şünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile

sınırlı tutulacaktır.

c) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her

çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin

özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşın-

daki kişilerin gereksinimleri gözönünde

tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden

yoksun olan her çocuk, kendi yüksek

yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle

yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü

durumlar dışında ailesi ile yazışma ve gö-

rüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip

olacaktır.

d) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her

çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan

diğer yardımlardan yararlanma hakkına

sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun

bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mah-

keme veya diğer yetkili, bağımsız ve taraf-

sız makam önünde iddia etme ve böylesi

bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verílme-

sini isteme hakkına da sahip olacaktır.

Madde 38

1. Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde

kendilerine uygulanabilir olan uluslararası

hukukun, çocukları da kapsayan insani

kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak

yükümlülüğünü üstlenirler.

2. Taraf Devletler, onbeş yaşından küçük-

lerin çatışmalara doğrudan katılmaması

için uygun olan bütün önlemleri alırlar.

3. Taraf Devletler, özellikle onbeş yaşı-

na gelmemiş çocukları askere almaktan

kaçınırlar. Taraf Devletler, onbeş ile

onsekiz yaş arasındaki çocukların silah

altına alınmaları gereken durumlarda,

önceliği yaşça büyük olanlara vermek

için çaba gösterirler.

4. Silahlı çatışmalarda sivil halkın ko-

runmasına ilişkin uluslararası insani

hukuk kuralları tarafından öngörülen

yükümlülüklerine uygun olarak, Taraf

Devletler, silahlı çatışmadan etkilenen

çocuklara koruma ve bakım sağlamak

amacıyla mümkün olan her türlü önle-

mi alırlar.

Madde 39

Taraf Devletler, her türlü ihmal, sömü-

rü ya da suistimal, işkence ya da her

türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağı-

layıcı muamele ya da ceza uygulaması

ya da silahlı çatışma mağduru olan bir

çocuğun, bedensel ve ruhsal bakımdan

sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden

toplumla bütünleşebilmesini temin için

uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür

sağlığa kavuşturma ve toplumla bütün-

leştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenini

ve saygınlığını geliştirici bir ortamda

gerçekleştirilir.

Madde 40

1. Taraf Devletler, hakkında ceza

yasasını ihlâl ettiği iddia edilen ve bu

nedenle itham edilen ya da ihlâl ettiği

kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı

ve yeniden topluma kazandırılmasının

ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin

arzu edilir olduğu hususları gözönünde

bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve

değer duygusunu geliştirecek ve baş-

kalarının da insan haklarına ve temel

özgürlüklerine saygı duymasını pekişti-

recek nitelikte muamele görme hakkını

kabul ederler.

2. Bu amaçla ve uluslararası belgelerin

ilgili hükümleri göz-önünde tutularak

Taraf Devletler özellikle, şunları sağ-

larlar:

a) İşlendiği zaman ulusal ya da ulus-

lararası hukukça yasaklanmamış bir

eylem ya da ihmâl nedeniyle hiçbir ço-

cuk hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği

iddiası ya da ithamı öne sürülemeye-

ceği gibi böyle bir ihlâlde bulunduğu da

kabul edilmeyecektir.

b) Hakkında ceza kanununu ihlâl iddia-

sı veya ithamı bulunan her çocuk aşa-

ğıdaki asgari güvencelere sahiptir:

i) Haklarındaki suçlama yasal olarak

sabit oluncaya kadar masum sayılmak;

ii) Haklarındaki suçlamalardan kendi-

lerinin hemen ve doğrudan doğruya;

ya da uygun düşen durumlarda ana-

babaları ya da yasal vasileri kanalı ile

haberli kılınmak ve savunmalarının

hazırlanıp sunulmasında gerekli yasal

ya da uygun olan başka yardımdan

yararlanmak;

iii) Yetkili, bağımsız ve yansız bir ma-

kam ya da mahkeme önünde adli ya

da başkaca uygun yardımdan yararla-

narak ve özellikle çocuğun yaşı ve du-

rumu gözönüne alınmak suretiyle ken-

disinin yüksek yararına aykırı olduğu

saptanmadığı sürece, ana-babası veya

yasal vasisi de hazır bulundurularak

yasaya uygun biçimde adil bir duruşma

ile konunun gecikmeksizin karara bağ-

lanmasının sağlanması;

iv) Tanıklık etmek ya da suç ikrarında

bulunmak için zorlanmamak; aleyhine

olan tanıkları sorguya çekmek veya

sorguya çekmiş olmak ve lehine olan

tanıkların hazır bulunmasının ve sorgu-

lanmasının eşit koşullarda sağlanması;

v) Ceza yasasını ihlâl ettiği sonucuna

varılması halinde, bu kararın ve bunun

sonucu olarak alınan önlemlerin daha

yüksek yetkili, bağımsız ve yansız bir

makam ya da mahkeme önünde yasa-

ya uygun olarak incelenmesi;

vi) Kullanılan dili anlamaması veya ko-

nuşamaması halinde çocuğun parasız

çevirmen yardımından yararlanması;

Page 72: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 71

vii) Kovuşturmanın her aşamasında özel

hayatının gizliliğine tam saygı gösterilme-

sine hakkı olmak;

3. Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını

ihlâl ettiği iddiası ileri sürülen, bununla

itham edilen ya da ihlâl ettiği kabul olunan

çocuk bakımından, yalnızca ona uygula-

nabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili

makam ve kuruluşların oluşturulmasını

teşvik edecek ve özellikle şu konularda

çaba göstereceklerdir:

a) Ceza Yasasını ihlâl konusunda asgari

bir yaş sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının

altındaki çocuğun ceza ehliyetinin olmadı-

ğının kabulü;

b) Uygun bulunduğu ve istenilir olduğu

takdirde, insan hakları ve yasal güvencele-

re tam saygı gösterilmesi koşulu ile bu tür

çocuklar için adli kovuşturma olmaksızın

önlemlerin alınması.

4. Koruma tedbiri, yönlendirme ve gö-

zetim kararları, danışmanlık, şartlı sa-

lıverme, bakım için yerleştirme, eğitim

ve meslek öğretme programları ve diğer

kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli

düzenlemelerin uygulanmasında, çocukla-

ra durumları ve suçları ile orantılı ve kendi

esenliklerine olacak biçimde muamele edil-

mesi sağlanacaktır.

Madde 41

Bu Sözleşmede yeralan hiçbir husus, ço-

cuk haklarının gerçekleştirilmesine daha

çok yardımcı olan ve;

a) Bir Taraf Devletin yasasında; veya

b) Bu Devlet bakımından yürürlükte olan

uluslararası hukukta yeralan hükümleri

etkilemeyecektir.

II. KISIM

Madde 42

Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hüküm-

lerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler

kadar çocuklar tarafından da yaygın

biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt

ederler.

Madde 43

1. Taraf Devletlerin bu Sözleşme ile

üstlendikleri yükümlülükleri yerine getir-

me konusunda kaydettikleri ilerlemeleri

incelemek amacıyla, görevleri aşağıda

belirtilen bir Çocuk Hakları Komitesi

kurulmuştur.

2. Komite bu Sözleşme ile hükme bağ-

lanan alanda yetenekleriyle tanınmış

ve yüksek ahlâk sahibi on uzmandan

oluşur. Komite üyeleri Taraf Devlet-

lerce kendi vatandaşları arasından ve

kişisel olarak görev yapmak üzere, adil

bir coğrafi dağılımı sağlama gereği ve

başlıca hukuk sistemleri göz-önünde

tutularak seçilirler.

3. Komite üyeleri, Taraf devletlerce

gösterilen kişiler listesinden gizli oyla

seçilirler. Her Taraf Devlet, vatandaşları

arasından bir uzmanı aday gösterebilir.

4. Komite için ilk seçim, bu Sözleşmenin

yürürlüğe girişini izleyen altı ay içinde

yapılır. Sonraki seçimler iki yılda bir ya-

pılır. Her seçim tarihinden en az dört ay

önce, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel

Sekreteri, Taraf Devletleri iki ay içinde

adaylarını göstermeye yazılı olarak da-

vet eder. Daha sonra Genel Sekreter

böylece belirlenen kişilerden, kendilerini

gösteren Taraf Devletleri de işaret ede-

rek, alfabetik sıraya göre oluşturduğu bir

listeyi, Taraf Devletlere bildirir.

5. Seçimler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı

Merkezinde, Genel Sekreter tarafından

davet edilen Taraf Devletler toplantıla-

rında yapılır. Nisabı, Taraf Devletlerin

üçte ikisinin oluşturduğu bu toplantılar-

da, hazır bulunan ve oy kullanan Dev-

letlerin salt çoğunluğuyla en fazla oy

alan kişiler Komiteye seçilir.

6. Komite üyeleri dört yıl için seçilir.

Aday gösterildikleri takdirde yeniden se-

çilebilirler. lk seçimde seçilmiş olan beş

üyenin görevi iki yıl sonra sona erer, bu

beş üyenin isimleri ilk seçimden hemen

sonra toplantı başkanı tarafından çeki-

len kura ile belirlenir.

7. Bir komite üyesinin ölmesi veya

çekilmesi ya da başka herhangi bir

nedenle bir üyenin Komitedeki görevle-

rini yapamaz hale gelmesi durumunda

adaylığını öneren Taraf Devlet, Komi-

tenin onaylaması koşuluyla, böylece

boşalan yerdeki görev süresi dolunca-

ya kadar, kendi vatandaşları arasın-

dan başka bir uzmanı atayabilir.

8. Komite, iç tüzüğünü kendisi belirler.

9. Komite, memurlarını iki yıllık bir

süre için seçer.

10. Komite toplantıları olağan olarak

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde

ya da Komite tarafından belirlenecek

başka uygun bir yerde yapılır. Komite

olağan olarak her yıl toplanır. Komite

toplantılarının süresi, gerektiğinde,

Genel Kurulca onaylanmak koşuluyla,

bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bir

toplantısıyla belirlenir veya değiştirilir.

11. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel

Sekreteri gerekli maddi araçları ve

personeli bu Sözleşme ile kendisine

verilen görevleri etkili biçimde görebil-

mesi amacıyla, Komite emrine verir.

12. Bu Sözleşme uyarınca oluşturulan

Komitenin üyeleri, Genel Kurulun onayı

ile, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kay-

naklarından karşılanmak üzere, Genel

Kurulca saptanan şart ve koşullar çer-

çevesinde kararlaştırılan ücreti alırlar.

Madde 44

1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede

tanınan hakları yürürlüğe koymak için,

aldıkları önlemleri ve bu haklardan

yararlanma konusunda gerçekleştirilen

ilerlemeye ilişkin raporları:

a) Bu Sözleşmenin, ilgili Taraf Devlet

bakımından yürürlüğe giriş tarihinden

başlayarak iki yıl içinde,

b) Daha sonra beş yılda bir,

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri

aracılığı ile Komiteye sunmayı taahhüt

ederler.

Page 73: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

72 GÜNDEM: ÇOCUK!

2. Bu madde uyarınca hazırlanan ra-

porlarda, bu Sözleşmeye göre üstlenilen sorumlulukların, şayet varsa, yerine geti-rilmesini etkileyen nedenler ve güçlükler belirtilecektir. Raporlarda ayrıca, ilgili ülkede Sözleşmenin uygulanması hakkında Komiteyi etrafl ıca aydınlatacak biçimde yeterli bilgi de bulunacaktır.

3. Komiteye etrafl ı bilgi içeren bir ilk rapor sunmuş olan Taraf Devlet, bu maddenin 1 (b) bendi gereğince sunacağı sonraki ra-porlarında daha önce verilmiş olan temel bilgileri tekrarlamayacaktır.

4. Komite, Taraf Devletlerden Sözleşme-nin uygulamasına ilişkin her türlü ek bilgi isteminde bulunabilir.

5. Komite, iki yılda bir Ekonomik ve Sos-yal Konsey aracılığı ile Genel Kurula faali-yetleri hakkında bir rapor sunar.

6. Taraf Devletler kendi raporlarının ülke-lerinde geniş biçimde yayımını sağlarlar.

Madde 45

Sözleşmenin etkili biçimde uygulanmasını geliştirme ve Sözleşme kapsamına giren alanda uluslararası işbirliğini teşvik etmek amacıyla:

a) Uzmanlaşmış kurumlar, UNICEF ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organ-ları, bu Sözleşmenin kendi yetki alanlarına ilişkin olan hükümlerinin uygulanmasının incelenmesi sırasında, temsil edilmek hakkı-na sahiptirler. Komite; uzmanlaşmış kurum-ları, UNICEF’i ve uygun bulduğu öteki yetkili kuruluşları, kendi yetki alanlarını ilgilendiren konularda uzman olarak görüş vermeye da-vet edebilir. Komite, uzmanlaşmış kurumları, UNICEF’i ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organlarını kendi faaliyet alanlarına ilişkin kesimlerde Sözleşmenin uygulanması hakkında rapor sunmaya davet edebilir;

b) Komite, uygun bulduğu takdirde, Taraf Devletlerce sunulmuş, bir istem içeren ya da teknik danışma veya yardım ihtiyacını belirten her raporu, gerekiyorsa Komite-nin bu istek veya ihtiyaca ilişkin tavsiye ve gözlemlerini de ekleyerek, uzmanlaşmış

kurumlara, UNICEF’e ve öteki yetkili kuru-

luşlara gönderir;

c) Komite, Genel Kurula Genel Sekre-

terden Komite adına çocuk haklarına

ilişkin sorunlarda incelemeler yaptır-

ması isteğinde bulunulmasını, tavsiye

edebilir;

d) Komite, bu Sözleşmenin 44 ve 45

inci maddeleri uyarınca alınan bilgilere

dayanarak, telkin ve genel nitelikte

tavsiyelerde bulunabilir. Bu telkin ve ge-

nel nitelikteki tavsiyeler, ilgili olan her

Taraf Devlete gönderilir ve şayet varsa,

Taraf Devletlerin yorumları ile birlikte

Genel Kurulun dikkatine sunulur.

III. KISIM

Madde 46

Bu Sözleşme bütün Devletlerin imzası-

na açıktır.

Madde 47

Bu Sözleşme onaylamaya bağlı tutul-

muştur. Onay belgeleri Birleşmiş Mil-

letler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine

tevdi edilecektir.

Madde 48

Bu Sözleşme bütün Devletlerin katılma-

sına açık olacaktır. Katılma belgeleri

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sek-

reteri nezdine tevdi edilecektir.

Madde 49

1. Bu Sözleşme, yirminci onay ya da

katılma belgesinin Birleşmiş Milletler

Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi

tarihini izleyen otuzuncu gün yürürlüğe

gïrecektir.

2. Yirminci onay ya da katılma belge-

sinin tevdiinden sonra bu Sözleşmeyi

onaylayacak ya da ona katılacak Dev-

letlerin her biri için, bu Sözleşme, söz

konusu Devletin onay ya da katılma

belgesini tevdi tarihinden sonraki otu-

zuncu gün yürürlüğe girecektir.

Madde 50

1. Bu Sözleşmeye Taraf herhangi bir

Devlet bir değişiklik önerisinde bulunabilir

ve buna ilişkin metni Birleşmiş Milletler

Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi

edebilir. Genel Sekreter bunun üzerine

değişiklik önerisini Taraf Devletlere,

önerinin incelenmesi ve oya konulması

amacıyla bir Taraf Devletler Konferansı

oluşturulmasını isteyip istemediklerini

kendisine bildirmeleri kaydıyla, iletir.

Böyle bir duyuru tarihini izleyen dört ay

içinde Taraf Devletlerin en az üçte biri

söz konusu konferansın toplanmasından

yana olduklarını ifade ederlerse Genel

Sekreter, Birleşmiş Milletler Teşkilatı

çerçevesinde bu konferansı düzenler.

Konferansta hazır bulunan ve oy kulla-

nan Taraf Devletlerin çoğunluğu tara-

fından kabul edilen her değişiklik, onay

için Birleşmiş Miletler Genel Kuruluna

sunulur.

2. Bu maddenin 1 inci fıkrasında yer

alan hükümlere uygun olarak kabul

edilen bir değişiklik, Birleşmiş Milletler

Genel Kurulunca onaylandığı ve bu

Sözleşmeye Taraf Devletlerin üçte iki

çoğunluğu tarafından kabul edildiği

zaman yürürlüğe girer.

3. Bir değişiklik yürürlüğe girdiği za-

man, onu kabul eden Taraf Devletler

bakımından bağlayıcılık taşır. Öteki

Taraf Devletler bu Sözleşme hükümleri

ve daha önce kabul ettikleri her deği-

şiklikle bağlı kalırlar.

Madde 51

1. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel

Sekreteri, onay ya da katılma anında

yapılabilecek çekincelerin metnini ala-

cak ve bütün Devletlere bildirecektir.

2. Bu Sözleşmenin amacı ve konusu

ile bağdaşmayan hiçbir çekinceye izin

verilmeyecektir.

3. Çekinceler, Birleşmiş Milletler Teş-

kilatı Genel Sekreterince, geri alınaca-

ğına ilişkin bildirimde bulunma yoluyla

her zaman geri alınabilir. Bunun üze-

rine Genel Sekreter, bütün Devletleri

haberdar eder. Böyle bir bildirim, Ge-

nel Sekreter tarafından alındığı tarihte

işlerlik kazanır.

Page 74: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 73

Madde 52

Bir Taraf Devlet, bu Sözleşmeyi, Birleşmiş

Milletler Teşkilatı Genel Sekreterine ve-

receği yazılı bildirim yoluyla feshedebilir.

Fesih, bildirimin Genel Sekreter tarafından

alınması tarihinden bir yıl sonra geçerli

olur.

Madde 53

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekre-

teri, bu Sözleşmenin tevdi makamı olarak

belirlenmiştir.

Madde 54

İngilizce, Arapça, Çince, İspanyolca,

Fransızca ve Rusça metinleri de aynı de-

recede geçerli olan bu Sözleşmenin özgün

metni, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel

Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.

Hükümetleri tarafından tam yetkili kılınan

aşağıda imzaları bulunan Temsilciler, yu-

karıdaki kuralların ışığında, bu Sözleşmeyi

imzalamışlardır.

“İhtirazi Kayıt:

Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 17, 29 ve

30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası

ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaş-

ması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak

yorumlama hakkını saklı tutmaktadır.”

EK 2. ÇOCUK HAKLARI KOMİ-

TESİNİN SONUÇ GÖZLEMLERİ:

TÜRKİYE

CRC/C/15/Add.152 / 8 Haziran

2001

ÇOCUK HAKLARI KOMİTESİ

27 nci OTURUM

SÖZLEŞMENİN 44 ncü MADDESİ

UYARINCA TARAF DEVLETLER TA-

RAFINDAN SUNULAN RAPORLARIN

DEĞERLENDİRİLMESİ

Çocuk Hakları Komitesinin Sonuç Göz-

lemleri: Türkiye

1. Komite, Türkiye tarafından sunulan

ve 7 Temmuz 1999 tarihinde ulaşan

ilk rapor (CRC/C/51/Add.54) ve ek

bilgiyi (CRC/C/51/Add.8), 23 Mayıs

2001 tarihinde yapılan 701 ve 702

nci toplantılarında (bkz. CRC/C/SR.

701-702) değerlendirmiş ve 8 Temmuz

2001 tarihinde yapılan 721 nci toplan-

tısında aşağıda sunulan sonuç gözlem-

lerini kabul etmiştir.

A.Giriş

2. Komite, taraf devletin rapor sunma

kılavuzuna uygun olarak hazırlanmış olan

ilk raporunu, kendi ülkesine ilişkin konu-

lara verdiği yazılı cevapların (CRC/C/Q/

TUR.1) zamanında iletilmesini ve ek bel-

geleri sunmasını memnuniyetle karşılamış-

tır. Komite ayrıca, taraf devlet tarafından

gönderilen ve komitenin taraf devlette

çocuk haklarının durumunu en iyi şekilde

anlamasına yardımcı olan geniş katılımlı

ve farklı sektör temsilcilerinden oluşmuş

delegasyonu da takdir etmiştir.

B. Olumlu Yönler

3. Komite, taraf devletin mevzuatını,

Sözleşme hüküm ve ilkeleri ile uyumlu

hale getirmek için yaptığı çalışmaları

memnuniyetle karşılamaktadır. Özel-

likle mevzuatın Sözleşme ile uyumunu

değerlendirmek için yapılacak çalışma-

nın hazırlıkları ile Türkiye’de Sözleşme

hüküm ve ilkelerinin ne oranda uygu-

landığını gözlemlemek için hazırlanmış

olan “Çocuk Haklarına İlişkin Sözleş-

me Uygulama Listesi” çalışmaları bu

kapsamda belirtilebilir.

4. Komite, Başbakanlığa bağlı olarak

çocuklar için sektörlerarası planla-

mada koordinasyonu gerçekleştirmek

amacıyla oluşturulan Çocuk Hakları-

nın İzlenmesi ve Değerlendirilmesi Üst

Kurulunun ve Alt Komitesinin oluşu-

munu takdirle karşılamaktadır. Komite

ayrıca, Sosyal Hizmetler ve Çocuk

Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü-

nün de ülke çapında Sözleşmenin uy-

gulanmasındaki koordinasyonunu özel-

likle olumlu bir adım olarak vurgular.

5. Komite ülkedeki zorunlu eğitim

süresinin 8 yıla yükseltilmesini takdirle

karşılamasının yanı sıra genç kızlar ve

kadınlar arasında yaygın olan okumaz-

yazmazlığın giderilmesi için UNICEF

ile birlikte sürdürülen ve hükümetin

bir programı olan Kızların Eğitilmesi

[Kızlar İçin Açık İlköğretim Öğrenme

Merkezleri] Projesinden de büyük

memnuniyet duymaktadır. Ayrıca,

temel amacı büyük şehirlerde olumsuz

koşullarda yaşayan 5 ve 6 yaşlarındaki

çocukların okula hazırlanması, sağ-

lık bakımı ve yeterli beslenmesi olan

Erken Çocukluk Gelişimi Destekleme

Projesini de ilginç bir proje olarak özel-

likle vurgulamaktadır.

6. Komite, taraf devletin İstihdamda

Asgari Yaşla İlgili 138 Sayılı ILO Söz-

leşmesi ile En Kötü Biçimlerdeki Çocuk

İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan

Kaldırılmasına İlişkin 182 sayılı ILO

Acil Eylem Sözleşmesini onaylamasını

büyük memnuniyetle karşılamaktadır.

Ağustos 1999 tarihinde Uluslar arası

Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile

Uluslar arası Ekonomik, Sosyal ve Kül-

türel Haklar Sözleşmesinin imzalanmış

olmasını da önemle bildirmektedir.

7. Komite, taraf devletin 1999 yılında

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme

Kurumu Genel Müdürlüğü koordi-

nasyonu altında çeşitli bakanlıklar

Page 75: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

74 GÜNDEM: ÇOCUK!

ve UNICEF’ın katılımı ile Sözleşmenin

ilkelerini ve hükümlerini yaygınlaştırma

amacıyla başlattığı Çocuk Haklarına Dair

Sözleşmeyi Tanıtma Kampanyasını takdir-

le karşılamaktadır. Komite ayrıca, Nisan

2000’de 81 ilden gelen çocuk delegasyon-

larının, sivil toplum örgütlerinin, ilgili kamu

kurumlarının ve üniversitelerinin katılımı

ile oluşturulan Ulusal Çocuk Kongresinin

toplanmasını ve ardından Kasım 2000’de

Ulusal Çocuk Kongresinde kaydedilen

başarıyı değerlendirmek ve her il bazında

çocuk haklarına ilişkin faaliyetlerin ger-

çekleştirilmesini incelemek için çocukların

katılımı ile oluşturulan Çocuk Forumunu

özellikle vurgulamak ister.

8. Komite, 1999 yılında meydana gelen

iki tahrip edici depremin ardından devle-

tin, çocuklar için sosyal hizmet birimleri

kurma ve deprem bölgesinde bulunan

okullardaki çocukları psikolojik ve sosyal

açıdan desteklemek için giriştiği çocuklara

yönelik bir çok çabayı memnuniyetle be-

lirtmektedir.

9. Komite, taraf devletin ilk raporunun,

kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, üni-

versiteler ve uluslar arası organizyonlardan

gelen temsilcilerin katılımı ile oluşturulmuş

geçici (ad hoc) komiteler tarafından hazır-

lanmasını da takdirle karşılamaktadır.

C. Sözleşmenin Uygulanmasına İliş-

kin Süreci Etkileyen Etkenler ve Kar-

şılaşılan Güçlükler

10. Komite, Sözleşmenin uygulanmasına

ilişkin taraf devletin bazı güçlüklerle kar-

şılaştığını; bu güçlüklerin özellikle ülkede

mevcut sosyal ve bölgesel farklılıklardan

kaynaklandığını ve 17 Ağustos ve 12

Kasım 1999 tarihinde meydana gelen iki

depremin yıkıcı etkileri ile körüklendiğini

belirtmektedir. Komite ayrıca, taraf dev-

letin azınlık tanımını dar yorumlamasının

ülkedeki bazı grupların, Sözleşme ile ko-

runan insan haklarından yararlanmasını

engellediğini gözlemlemektedir.

D. Kaygı Duyulan ve Tavsiyede

Bulunulan Temel Konular

1. Genel Uygulama Önlemleri

Çekinceler

11. Komite, Sözleşmenin 17, 29 ve 30

ncu maddesine konulmuş olan çekin-

celeri kaygı ile karşılamaktadır. Komite

ayrıca bu çekincelerin özellikle eğitim,

ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşat-

ma hakkı ve kendi dilini kullanma hakkı

gibi alanları da kapsayan bazı durum-

larda, 1923 tarihli Lozan Antlaşması

ile azınlık olarak tanınmayan bazı etnik

gruplara mensup çocuklar bakımından,

özellikle de Kürt kökenli çocuklar ba-

kımından olumsuz etkileri olabileceğini

belirtmektedir.

12. Komite, Sözleşmenin 17, 29 ve

30 ncu maddelerine koyduğu çekinceyi

kaldırması için taraf devleti teşvik et-

mektedir.

Mevzuat

13. Komite, Ulusal mevzuatın halen

gözden geçirilip değiştirilme aşamasın-

da olduğunu belirtmektedir, özellikle

Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve Ceza

Muhakemeleri Usulü Kanunu değişti-

rilecek hukuki metinler arasında yer

almaktadır. Bununla birlikte Komite

1991 tarihli “Terörle Mücadele Ka-

nunu“ ve çocuk mahkemelerine ilişkin

bazı hükümler gibi konuya ilişkin bazı

yasal düzenlemelerin Sözleşmenin hü-

kümleri ve ilkeleri ile tam uyum içerisin-

de olmadığını ifade etmektedir..

14. Komite, taraf devleti ulusal mev-

zuatını Sözleşme hükümleri ve ilkeleri

ile tam uyumlu hale getirme görüşü

doğrultusunda hukuk reformu çalışma-

larına devam etmeye ve yasal düzenle-

meler ile uygulama arasında, özellikle

çocukların yargılama öncesi göz altına

alınmasına ilişkin olarak görülen farklı-

lıkları gidermeye yönelik gerekli adımla-

rı atmaya teşvik etmektedir.

Koordinasyon

15. Komite, koordinasyonu geliştirmek

amacıyla taraf devletin Çocuk Hakları-

nı İzleme ve Değerlendirme Üst Kurulu

ile Alt Komitesini kurmasını takdirle

karşılarken; Sözleşmenin uygulanma-

sında koordinasyon makamı olan ve

Üst Kurulun sekreteryasını oluşturan

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme

Kurumu Genel Müdürlüğü’ne yeterli

mali kaynaklar ve insan (personel)

kaynağının sağlanmamış olmasını da

göz ardı etmemektedir. Komite bunun

yanı sıra, karar alma sürecindeki yük-

sek merkeziyetçi düzey ile gerek ulusal

gerekse yerel düzeylerdeki hükümet

kuruluşları arasındaki ve ayrıca hükü-

met kuruluşları ile özel ve gönüllü sek-

törler arasındaki yetersiz koordinasyon

bakımından kaygı duymaktadır.

16. Komite, koordinasyonu güçlen-

dirmek ve daha etkili kılmak için taraf

devlete yeterli insani ve mali kaynak-

ları sağlamasını tavsiye etmektedir.

Ayrıca demokratik karar alma süre-

cinin bazı aşamalarında taraf devleti

merkeziyetçilikten uzaklaşması için

teşvik etmektedir; bu bağlamda özel-

likle sağlık ve eğitim alanlarında; yerel

makamların yanı sıra özel ve gönüllü

sektörler ile bilhassa güney doğu böl-

gesinde, koordinasyonun geliştirilmesi

gereği belirtilebilir.

Bütçe Kaynaklarının Tahsisi

17. Komite, son yıllarda özellikle eği-

tim ve sağlık alanlarında, bütçeden

çocuklara ayrılan payda görülen artışı

belirlemekle birlikte; son ekonomik kriz

ve buna bağlı yapısal düzenlemelerin

belirtilen bütçe payında olumsuz bir

etkisinin olabileceğinden kaygı duy-

maktadır. Ayrıca, çocuklara ayrılan

bütçe ödeneği artışından, en çok ihti-

yacı olan çocuk grubunun ne ölçüde

yararlanabileceği hususu da belirsizliği-

ni korumaktadır.

Page 76: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 75

18.Sözleşmenin 4 üncü maddesi ışığında,

Komite taraf devleti, çocukların ekonomik,

sosyal ve kültürel haklarını da içerecek şe-

kilde, özellikle yerel yönetimlerde ve toplu-

mun yardıma en muhtaç kesimine mensup

çocuklar için, Sözleşme ile tanınan hakların

uygulanmasını mümkün olan en üst düzey-

de gerçekleştirilecek şekilde kaynakların

ayrılmasını güvence altına almak amacıyla,

çocuk haklarına ilişkin konulardaki öncelik-

lerini belirlemesi konusunda teşvik etmekte-

dir. Komite bunun yanı sıra, taraf devlete,

bütçeden ayrılan payın çocuklar üzerindeki

etkisini en iyi şekilde değerlendirebilmesi

amacıyla, uluslar arası yardım programla-

rından sağlanan kaynaklar da dahil olmak

üzere, ulusal ve yerel düzeylerde çocuklar

için harcanan bütçe miktarı ve oranlarını

belirlemek için gerekli tedbirleri almasını

tavsiye etmektedir.

Bağımsız İzleme Yöntemleri

19. Komite, çocukların haklarını izlemek,

Sözleşme ile tanınan hakları ihlal edilen

çocukların bireysel şikayetlerini kaydetmek

ve ilgili makamlara iletmek ile görevli om-

budsman veya Çocuk Komisyonu gibi ba-

ğımsız bir mekanizmanın bulunmamasına

ilişkin kaygılarını dile getirmekte ve Çocuk

Ombudsmanı Bürosunun kurulmasına

yönelik devam eden tartışmaları dikkatle

gözlemlemektedir.

20. Komite, Sözleşmenin uygulanmasını

izlemek, çocukların şikayetleri ile çocukla-

ra duyarlı bir yaklaşımla onlarla en uygun

şekilde ilgilenmek, Sözleşme ile tanınan

hakların ihlal edilmesine karşı uygun yap-

tırımları belirlemek için Paris İlkelerine

uygun ve çocukların kolayca ulaşabileceği,

bağımsız ve etkili bir mekanizmayı kur-

mak ve geliştirmek için çaba harcaması

konusunda taraf devleti teşvik etmektedir.

Bu bağlamda, komite, taraf devlete diğer

kuruluşların yanı sıra özellikle UNICEF ve

İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Büro-

sundan teknik yardım almayı düşünmesini

de önermektedir.

Verilerin Toplanması ve Değerlen-

dirilmesi

21. Komite, taraf devletçe, 1997-2000

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile

UNICEF’in Temel Eylem Planı çerçeve-

sinde Çocuk Bilgilendirme Ağı kurma

ve bunun 2001-2005 dönemi için bir

uzantısı olan Çocuk ve Kadın Bilgilen-

dirme Ağı kurma yolunda aldığı ted-

birleri memnuniyetle karşılamaktadır.

Bununla birlikte Komite, Devlet İsta-

tistik Enstitüsü bünyesinde, Sözleşmeyi

ilgilendiren bütün alanları ve 18 yaşın

altındaki tüm kişileri kapsayan düzenli

veri toplamakla görevli bir birimin bu-

lunmamasından da kaygı duymaktadır.

22. Komite, Sözleşme ile ilintili veri ve

gösterge toplama sistemini geliştirmeyi

sürdürmesi ve Çocuk Bilgilendirme

Ağı’na ek destek vermesi yönünde ta-

raf devleti teşvik etmektedir. Bu sistem

18 yaşına kadar olan bütün çocukları

kapsamına almalı ve istismar ve ihmal

mağduru olan, kötü muameleye maruz

kalan çocukları, özürlü çocukları, azın-

lıklara ve farklı etnik gruplara mensup

çocukları, iltica etmek isteyen çocukları,

iç göç nedeni ile yerinden edilmiş ço-

cukları, hukuk sistemi ile karşı karşıya

kalmış çocukları, çalışan çocukları, ev-

lat edinilen çocukları ve kırsal kesimde

ve sokakta yaşayan çocukları içerecek

şekilde, özellikle zor durumda bulunan

çocuklara özel bir önem vermelidir.

Komite ayrıca, Sözleşmenin etkili bir

şekilde uygulanmasına yönelik politika

ve programların kaleme alınmasında

bu gösterge ve verileri kullanması konu-

sunda taraf devleti teşvik etmektedir.

Sözleşmenin Yaygınlaştırılması

23. Taraf devletin bütün ülke çapında

sözleşmeyi yaygın hale getirmek için

sürdürdüğü çok sayıda çabaları olması-

na karşın, Komite, Sözleşme ilkelerinin

ve hükümlerinin toplumun tüm düzeyle-

rinde, özellikle kırsal kesimde tam an-

lamı ile yaygınlaştırılmamış olmasından

endişe duymaktadır.

24. Komite, Sözleşme hakkında tüm

düzeylerde bilgi verilmesi sürecinin

geliştirilmesini taraf devlete tavsiye

etmektedir; bilgilendirme özellikle idari

makamlar ve sivil toplum, bilhassa sivil

toplum kuruluşları ve özel sektör bazın-

dan olmalı; ayrıca sözleşmenin yaygın

hale getirilmesi için, bilhassa yerel

düzeyde resimli kitaplar ve posterler

şeklindeki görsel yardımcı yöntemlerin

daha yaratıcı olarak geliştirilmesine

özen gösterilmelidir. Komite ayrıca,

çocuklara ve çocuklar için çalışan, yar-

gıçlar, hukukçular, yasayı uygulamakla

görevli olanlar, öğretmenler, okul yöne-

ticileri ve sağlık personeli gibi kişilerin

yeterli ve sistematik olarak eğitilmesini

ve bu kişilere duyarlılık kazandırılmasını

tavsiye etmektedir. Taraf devlet, Sözleş-

menin tamamını her düzeydeki eğitim

sistemi müfredatına dahil etme yolunda

da teşvik edilmektedir.

2. Çocuk Tanımı

25. Komite, yasal evlenme ehliyetine

sahip olunan yaşın, erkeklerde 17 kızlar-

da ise 15 yaş olması nedeniyle duyduğu

endişeyi ifade etmekle birlikte; Medeni

Kanun Tasarısında bu yaşın hem kızlar

hem erkekler için 17 olarak belirlendiği-

ni göz ardı etmemektedir. Ayrıca Komi-

te, işe kabul (istihdam) bakımından belir-

lenmiş kesin bir asgari yaş bulunmaması

dolayısıyla kaygılanmakta ve bu duru-

mun 15 yaş olarak belirlenen zorunlu

eğitimi tamamlama yaşı ile uyumsuzluk

gösterebileceğini düşünmektedir.

26. Sözleşmenin 1. ve 2. maddeleri

ile diğer ilgili hükümleri çerçevesinde,

Sözleşmenin hükümleri ve ilkeleri ile tam

olarak uyumlu olması bakımından Ko-

mite, taraf devleti, kızlar için geçerli olan

yasal evlenme yaşını erkeklerin yaşı ile

eşitleyecek şekilde yasal düzenlemesini

değiştirmeye teşvik etmektedir. Bunun

yanı sıra Komite, taraf devletin, zorunlu

eğitimin tamamlanışı ile işe kabulün baş-

lama yaşının eşitlenmesini sağlayacak

düzenleme yapmasını da önermektedir.

Page 77: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

76 GÜNDEM: ÇOCUK!

3. Genel İlkeler

Genel İlkeler

27. Komite, taraf devletin mevzuatı ile idari

ve hukuki kararların yanı sıra ulusal ve

yerel düzeylerde çocuklara ilişkin politika

ve uygulamalarında, ayrımcılık yapmama

(Sözleşmenin 2. maddesi), çocuğun yüksek

yararı (madde 3), çocuğun görüşlerine saygı

(madde 12) ilkelerin tam olarak yansıtılma-

mış olmasını da endişe ile karşılamaktadır.

28. Komite, başta 2., 3. ve 12. maddelerde

yer alan hükümler olmak üzere Sözleşmenin

bütün genel ilkelerinin, ülkede çocuklarla

ilgili tüm mevzuat ile bütünleştirilmesini; tüm

uygulamalar ile, hukuki ve idari kararlarda

uygulanmasını ve ayrıca çocuklar üzerinde

etkisi olan tüm proje, program ve hizmet-

lerde kullanılmasını tavsiye etmektedir. Bu

ilkeler bir yandan her düzeyde planlama

ve politika oluşturma sürecini yönlendirir-

ken, diğer yandan sosyal güvenlik ve sağlık

kurumları, hukuk mahkemeleri ve idari

makamlar tarafından gerçekleştirilen uygula-

maları da yönlendirmelidir.

Ayrımcılık Yapmama

29. Komite, ayrımcılık yapmama ilkesinin

(Sözleşmenin 2 nci maddesi) 1923 tarihli

Lozan Antlaşması ile azınlık olarak tanın-

mayan çocuklara tam olarak uygulanma-

dığını belirlemiştir; özellikle Kürt kökenli

çocuklar; özürlü çocuklar, evlilik dışı doğan

çocuklar, kızlar, mülteciler ve mülteci statü-

sü kazanmak isteyen çocuklar, ülke içinde

iç göçe tabi tutulan çocuklar ve güney doğu

bölgesinde yaşayan çocuklar ile özellikle ye-

terli sağlık ve eğitim olanaklarına erişebilme

imkanlarına göre kırsal kesimde bulunan

çocuklar bakımından tam anlamı ile uygu-

lanmamasından kaygı duymaktadır.

30. Komite, ayrımcılığı engellemek ve

ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri

almasını taraf devlete tavsiye etmektedir.

Komite ayrıca, çocuklara yönelik ayrım-

cılığı izlemek amacıyla uygun derlenmiş

verilerin toplanmasını tavsiye etmektedir,

bu bağlamda öncelikle yukarıda belirtilen

özellikle zor durumdaki gruplara mensup

kişiler, tüm ayrımcılık biçimlerinin sona

erdirilmesini amaçlayan kapsamlı plan-

lar geliştirmeyi amaçlayan bir bakış

açısı ile ele alınmalıdır.

Yaşama Hakkı

31. Komite, özellikle doğu ve güney

doğu bölgelerinde, şehirlere yeni göç

etmiş kişiler arasında yaygın olan ve

namuslu olmadığından şüphelenilen

kadınların yakın aile bireyleri tarafın-

dan öldürülmesini içeren “namus (töre)

cinayeti” uygulaması ile, yaşama hak-

kının ihlal edilmesinden büyük endişe

duymaktadır, ayrıca bu cinayetlerde

mağdurların ve suçluların genellikle

küçükler olması da özellikle belirtilmesi

gereken bir husustur.

32. Sözleşmenin 2. maddesi (ayrımcılık

yapmama), 3. maddesi (çocuğun yük-

sek yararı), 6. maddesi (yaşama hakkı)

ve 19. maddesi (ihlalin her türüne karşı

korunma) ışığında ve İnsan Hakları

Komisyonu’nun 2001/45 sayılı kararı,

Özel Raportörün yargı ve hakem ka-

rarlarının uygulanmasına ilişkin tavsiye-

leri (EC/CN. 4/2001/9, 38-41. pa-

ragrafl ar) ve Kadınlara Karşı Her Türlü

Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin

son gözlemleri (A/52/38/Rev.1, 179

ve 195 nci paragrafl ar) çerçevesinde

Komite, taraf devlete, bu suçlarla etkili

bir şekilde mücadele etmesi için mev-

zuatını gözden geçirmesini ve namus

gerekçesi ile işlenen suçlar bakımından

uygulanan tüm cezai indirimlerini kal-

dıracak şekilde yasalarındaki mevcut

hükümleri değiştirmesini şiddetle tav-

siye etmektedir. Komite ayrıca, doğu

ve güney doğu bölgelerinde kızları

etkileyen ayrımcı davranışlar ve zararlı

gelenekler ile etkili bir şekilde müca-

dele edebilmek için, dini ve toplumsal

liderleri de kapsayacak şekilde etkili

duyarlılık oluşturma ve eğitim kampan-

yaları geliştirmeye ve uygulamaya, bu

kampanyalarda yukarıda belirtilen uy-

gulamaların sosyal ve ahlaki bakımdan

kabul edilemez olduğunu göstermeye

taraf devleti davet etmektedir. Ayrıca,

taraf devlet, hukuku uygulamakla gö-

revli olanlara, “namus cinayeti” teh-

likesine maruz bırakılan kızları daha

etkili bir şekilde koruma bakış açısı

verecek şekilde özel bir eğitim ve kay-

nak sağlanmalı, bu cinayetlerin takip

ve dava edilmesini denetlemelidir.

Çocuğun Görüşlerine Saygı

33. Çocuk Forumu gibi çocuğun katılı-

mını geliştirmeye yönelik bir çok girişim

olduğunu belirlemekle birlikte Komite,

ülkedeki genel politika ve uygulamala-

rın çocuğun ifade özgürlüğünü teşvik

edici olmadığını ve özellikle uygula-

mada, idari ve adli usul bakımından,

yasalarda düzenlendiği durumlarda bile

çocukların görüşlerinin genellikle dinlen-

mediğini tespit etmiştir.

34. Sözleşmenin 12. maddesinin

ışığında; çocuğun katılım hakları konu-

sunda toplumun duyarlılığını arttırmak

ve ailede, okulda, özellikle de toplumda

çocuğun görüşlerinin saygı görmesi-

ni sağlamak amacıyla Komite, taraf

devlete, özellikle öğretmenler ve sosyal

hizmet uzmanlarının yanı sıra toplum

liderleri ile sivil toplum örgütlerini de

içerecek şekilde sivil toplumun katılımı

ile çocuklarla çalışan uzmanların yer

alacağı şekilde sistematik yaklaşım ve

politika geliştirmesini tavsiye etmekte-

dir. Ayrıca, Komite, çocuğun görüşleri-

nin dinlenmesi ve yerel düzeydekiler de

dahil olmak üzere sosyal hizmet kuru-

luşları, hukuk mahkemeleri ve idari ma-

kamlar tarafından çocuğun görüşlerinin

dikkate alınması hakkının tanınmasını

geliştirmeye taraf devleti davet eder.

4. Kişisel haklar ve özgürlükler

Nüfusa kayıt

35. Komite, 5 yaş altı çocukların

yaklaşık yüzde yirmi beşinin (%25)

Türkiye’de nüfusa kaydedilmemiş

bulunduğunu, ana-babaların nüfusa

kaydın öneminin farkında olmamala-

rından ve/veya özellikle kırsal kesimde

Page 78: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 77

kayıt merkezlerine ulaşımın zor olmasın-

dan dolayı doğu ve güney doğu bölgele-

rinde bu oranın daha da yüksek olduğunu

belirlemiştir.

36. Komite, toplumu bilgilendirme kam-

panyaları gibi araçlarla çocuğu nüfusa

derhal kaydettirmenin önemi hakkında

tüm toplumda geniş kapsamlı bir duyarlılık

geliştirmesini ve doğu bölgesi başta olmak

üzere çocuklu tüm ailelerin erişebileceği

şekilde nüfus kayıt sistemini gözden geçir-

mesini taraf devlete tavsiye etmektedir.

Düşünce Özgürlüğü ve Dernek Kurma

Hakkı

37. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları

üyelikleri de dahil olmak üzere, 18 yaşın

altındaki kişilerin derneklere üye olama-

yacağı hususunu Komite kaygı ile karşı-

lamaktadır. Ayrıca Komite, 1926 tarihli

Türk Medeni Kanunu’nun 13.* maddesi-

nin, Sözleşme ile ve özellikle Sözleşmenin

12. ve 17. maddeleri ile uyumlu olmayan

bir şekilde, çocukların “kişisel (medeni)

haklarını kullanma yetkisine sahip olma-

yacağını” hükme bağladığını büyük bir

kaygı ile belirtmektedir.

38. Sözleşmenin 13. ve 15. maddeleri

gereğince Komite, taraf devlete, çocuk-

ların özgürce dernek kurma, üye olma

ve ayrılma olanağına sahip kılınmalarını

sağlamasını tavsiye etmektedir; bu olana-

ğın özellikle yasal istihdam edilme yaşına

gelenlere, özgürce sendika kurma, üye

olma ve ayrılma bakımından tanınması

gerekir. Komite, taraf devleti, Sözleşme ile

uyumlu bir şekilde, çocukların kişisel hak

ve özgürlüklerinin güvence altına alınması

amacıyla mevzuatını gözden geçirmeye

teşvik etmektedir.

İşkence veya diğer zalimce, insanlık dışı

veya aşağılayıcı muamele veya cezaya

tabi tutulmama hakkı

39. Komite, kendisine ulaşan, çocukla-

ra, özellikle yargılama öncesi gözaltına

alınma sırasında yapılan, işkence ve kötü

muameleye ilişkin bildirilmiş bir çok olayda

gerçekleşen, çocuğun işkenceye veya diğer

zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulmaması hakkının ihlal edilmesi nedeniyle derin bir endişe duymaktadır. Bunun yanı sıra, bir çok olayda polis ya da jandarma göze-timi altındayken çocukların başkalarıyla görüştürülmeden tutulduğu, işkence ve kötü muameleden korunmayı sağlaya-cak şekilde avukat bulundurmaya izin verilmediği ve yasada öngörüldüğü hal-de, sorgunun savcı önünde yapılmadığı belirtilmiştir. Ayrıca Komite, çocuklara yönelik işkence iddialarının her zaman gereği gibi soruşturulmadığını, suçluların cezalandırılmadığını, böylece cezalandırıl-manın bulunmadığı bir ortamın yaratıldığı endişe ile gözlemlenmiştir.

40. Sözleşmenin 37 (a) maddesi ışığında ve İşkence Hakkındaki Özel Raportörün tavsiyeleri (E/CN.4/1999/61/Add.1) doğrultusunda Komite, taraf devlete mevzuatının, çocukların görüştürülmeden tutulmasını engelleyecek ve çocuklara yö-nelik işkence ve kötü muamele iddialarını etkili bir şekilde soruşturacak şekilde uy-gulanmasını sağlamasını ya da gerektiği taktirde bu görüş doğrultusunda mevcut mevzuatını gözden geçirmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca, böyle bir fi il işlemekle itham edilmiş kişilerin, soruşturma süre-since fi ili görev yerlerinin değiştirilmesini veya görevden el çektirilmesini, suçlu bulunurlarsa görevlerine son verilmesini Komite tavsiye etmektedir. Çocuk hak-ları konularında, hukuku uygulamakla görevli olanların sistematik eğitimlerine devam edilmesi için taraf devlete çağrıda bulunmaktadır. 39. madde uyarınca Komite, işkence ve/veya kötü muamele mağduru çocukların fi ziksel ve psikolojik açıdan iyileşmesini güvence altına alacak ve toplumla yeniden bütünleşmelerini sağlayacak uygun önlemleri almasını da taraf devlete tavsiye etmektedir.

5. Aile ortamı ve alternatif bakım

Ana-Baba Sorumlulukları

41. Bir çok şehirde Aile Danışma Mer-kezlerinin yakın zamanda kurulmasını olumlu bir adım olarak değerlendirmekle birlikte; Komite, çocukları yetiştirmeye

yönelik yükümlülüklerini yerine getiren ana-babalara ve vasilere, bilhassa kadı-nın aile reisi olduğu tek ebeveynli aileler bakımından, uygun yardımın sağlanma-

masını endişe ile karşılamaktadır.

42. Komite, taraf devleti, ailelere sunu-

lan sosyal yardımı geliştirecek nitelikte

etkili tedbirleri alması konusunda teşvik

etmektedir; bu yardımın, danışmanlığı

ve toplum tabanlı programları içermesi;

ayrıca kurumsal bakım altındaki çocuk

sayısını azaltmak için ailenin kapasitesi-

nin yükseltilmesini amaçlayan UNICEF

ile işbirliği programının tam anlamı ile

uygulanır kılınması gerekmektedir.

Aile Ortamından Yoksun Bırakılmış

Çocuklar

43. Kurumlarda yaşayan çocuk sayı-

sının; ki bu çocukların yarısı ailelerini

etkileyen sosyo-ekonomik sorunlar

nedeni ile kurumlara yerleştirilmiştir;

yüksekliği konusunda Komite endişe

duymaktadır. Bu kurumların bazı du-

rumlarda kötü fi ziki koşullar altında bu-

lunduğunu, yeterince eğitim almış ve işe

uygun elemanlara şiddetle ihtiyaç oldu-

ğunu Komite kaygı ile belirtmekte ve bu

nedenle, anılan kurumlardan bazılarının

küçük çocuk gruplarından oluşan aile

birimleri halinde yeniden teşkilatlandırıl-

masını memnuniyetle karşılamaktadır.

Komite ayrıca, koruyucu aile sisteminin

yeterince gelişmediğini ve evlat edinme-

ye ilişkin yasal düzenlemenin çok sınır-

layıcı olduğunu belirtmektedir.

44. Komite, çocukların kuruma yerleş-

tirilmesi sistemini gözden geçirmesini,

Sözleşmenin 25. maddesi doğrultusun-

da, kurumlara yerleştirilen çocukların

durumunun düzenli olarak yeniden

değerlendirmesini taraf devlete tavsi-

ye etmektedir. Ayrıca taraf devlete,

kurumlarda yaşayan çocukların du-

rumunu iyileştirmek amacıyla daha

fazla mali ve insani kaynak ayırmasını

önermektedir. Sözleşmenin 20. mad-

desi ışığında, Komite, taraf devleti

alternatif bakımı geliştirmeye teşvik

Page 79: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

78 GÜNDEM: ÇOCUK!

etmekte ve ayrıca yeterli mali destek sağ-

lamayı da kapsamına alacak şekilde koru-

yucu bakımın niceliğini, niteliğini ve etkin

kullanımını arttırmaya yönlendirmektedir.

Bunun yanı sıra Komite 21. madde doğ-

rultusunda, taraf devleti evlat edinme süre-

cini kolaylaştıracak şekilde, evlat edinme

hakkındaki yasal düzenlemesini gözden

geçirmeye teşvik etmektedir.

Çocuk İstismarı ve İhmali

45. Komite, çocukların cinsel istismarı ve

bekaret kontrolü de dahil olmak üzere,

ev içi şiddet, kötü muamele ve sömürüyü

engelleyecek ve ortadan kaldıracak uygun

tedbirlerin, yöntemlerin, kaynakların ve

konuya ilişkin verilerin bulunmaması yö-

nündeki kaygısını belirtmektedir. Ayrıca

Komite, toplumdaki eğilimin kadınlara ve

çocuklara karşı işlenen bu fi illeri bildirme-

me yönünde olduğunu, bu fi iller bildirilse

bile, her durumda polisin sistematik olarak

müdahale etmediğini belirtmektedir. İstis-

mar mağduru çocuklara yönelik hizmetle-

rin sınırlı sayıda olması da kaygı duyulan

başka bir husustur.

46. Komite, Sözleşmenin 19. maddesi

doğrultusunda, mevcut uygulamaların

kapsamını, boyutlarını ve doğasını an-

lamasına yardım edecek şekilde, ev içi

şiddet, kötü muamele ve cinsel istismar da

dahil her tür sömürü hakkında araştırma

yaptırmasını taraf devlete tavsiye etmekte;

değişen eğilimleri de destekleyici yeterli

tedbirler almasını ve politikalar benimse-

mesini önermektedir. Komite ayrıca, aile

içinde cinsel istismar dahil, ev içi şiddet,

kötü muamele ve sömürüye maruz kalmış

çocuklara ilişkin vakaların, çocuğa duyarlı

bir şekilde soruşturulmasını, çocuğun özel

yaşamına saygı hakkının korunmasını ve

bekaret kontrolünün kaldırılmasını sağla-

yacak şekilde yasalardaki usul hükümleri-

nin düzenlenmesini önermektedir. Hukuki

süreçte çocuklara destek olma hizmeti

sağlayacak tedbirlerin alınması; tecavüz,

istismar, ihmal, kötü muamele ve şiddet

mağduru çocukların Sözleşmenin 39.

maddesine uygun şekilde fi ziki ve psikolojik

iyileşmesinin ve toplumla bütünleşmesi-

nin sağlanması gerekmektedir.

Fiziksel Ceza

47. Evde fi ziksel ceza uygulamasının

kültürel ve hukuki açıdan kabul edilebi-

lir olması ve Ceza Kanunu’nda sadece

“aşırı cezalandırma” sayılabilen fi ziksel

yaralamanın yasaklanması hakkında

Komite derin bir endişe duymaktadır.

Ayrıca, yasak olduğu halde, fi ziksel

cezanın okullarda ve diğer kurumlarda

uygulanmasını da kaygı ile karşılamak-

tadır.

48. Sözleşmenin 3., 19. ve 28 (2) mad-

deleri ışığında Komite, fi ziksel cezanın

zararlı etkileri hakkında duyarlılık oluş-

turmaya yönelik tedbirler geliştirmeye

ve ailelerde Sözleşme hükümleri ile

uyumlu ve çocuğun onuruna yakışır şe-

kilde uygulanabilecek alternatif disiplin

yöntemlerini teşvik etmeye taraf devleti

yönlendirmektedir. Ayrıca, okullar ve

diğer kurumlarda fi ziksel cezanın uygu-

lanmasını durduracak etkili yöntemler

bulmasını taraf devlete tavsiye etmek-

tedir.

6. Temel Sağlık ve Güvenlik

Özürlü Çocuklar

49. Hizmetlerin koordinasyon ma-

kamı olarak Özürlüler İdaresi’nin

oluşturulmasını ve eğitim, istihdam ve

rehabilitasyon alanlarındaki bazı ku-

rumsal engellerin kaldırılmasını olumlu

bir gelişme olarak belirlemekle birlikte

Komite, halen kurumlara yerleştirilen

özürlü çocuk sayısının yüksekliği ve

bu çocuklara ayrılan kaynak kıtlığı ve

uzman eleman bulunmaması nedeni ile

kaygı duymaktadır.

50. Komite, taraf devlete, durumları

ve ihtiyaçlarını tam olarak belirlemek

amacıyla özürlü çocukların durumunu

gerekli şekilde izlemeyi sağlayacak ted-

birleri almasını tavsiye etmektedir. Ayrı-

ca taraf devlete, özellikle kırsal kesimde

yaşayanlar başta olmak üzere özürlü

çocuklar için programlar ve olanaklar

geliştirmek için gerekli kaynakları

ayırmasını ve bu çocukların evde aile-

leri ile birlikte kalmalarını sağlayacak

toplum tabanlı programlar geliştir-

mesini önermektedir. Özürlü Kişilerin

Önündeki Fırsatların Eşitlenmesine

İlişkin Standart Kuralların (Genel Ku-

rul kararı 48/96) ışığında ve “Özürlü

Çocukların Hakları” hakkındaki genel

tartışma sırasında Komitenin benim-

sediği tavsiyeler (bkz. CRC/C/69)

doğrultusunda Komite, taraf devlete

özürlülerin topluma katılımını ve diğer

çocuklarla aynı eğitim sistemi içinde

bütünleşmelerini teşvik etmesini, bu

bağlamda öğretmenlere özel eğitim

sağlamasını ve okulları kolay erişilebilir

kılmasını tavsiye etmektedir.

Sağlık ve Sağlık Hizmetleri

51. Taraf devletin, Çocuk Hastalıkları-

nın Bütünleştirilmiş Yönetimi sistemini

benimsemesini, 2000 yılında 35 yeni

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü kur-

masını, Sosyal Hizmetler ve Çocuğun

Korunması Kurumları ile sivil toplum

örgütleri arasında yerel düzeyde ço-

cuklara sunulan hizmetleri geliştirmek

amacıyla işbirliğine yönelik protokoller

imzalanmasını memnuniyetle karşıla-

makla birlikte Komite, ana ve çocuk

sağlığına ilişkin hususların yetersizliği

ve coğrafi bölgeler ile sosyo-ekonomik

sınıfl ar bakımından büyük farklılıklar

bulunmasından endişe duymaktadır.

Bunun yanı sıra özellikle bebek, çocuk

ve anne ölüm oranlarının yanı sıra

yetersiz beslenme oranlarının güney

doğu bölgesinin kırsal kesimi ile şehir-

lerin fakir bölgelerinde özellikle yük-

sek olduğunu belirtmektedir. Komite

ayrıca bağışıklama programlarının

Türkiye’deki tüm çocukları kapsama-

dığına ve bağışıklama oranlarının özel-

likle doğu bölgelerde düşük olduğuna

dikkat çekmektedir.

Page 80: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 79

52. Komite, bilhassa temel bakım düzeyi-

ne odaklanarak ve sağlık bakım hizmetle-

rini merkeziyetçilikten kurtararak, gerekli

kaynakları tahsis etme, ayırım yapmak-

sızın tüm çocukların sağlık düzeylerini

geliştirecek kapsamlı politika ve program-

lar oluşturma konusunda taraf devlete

tavsiyede bulunmaktadır. Özellikle çocuk

ölümlerini ve hastalıklarını engellemek

amacıyla, doğum öncesi ve doğum sonrası

bakım hizmetlerinin geliştirilmesini, ana-

babaları çocuk sağlığı ve beslenmesi, anne

sütü ile beslenmenin faydaları, hijyen ve

çevresel temizlik ve kazaların önlenmesi

konularında bilgilendirecek kampanyaların

yaygınlaştırılmasını tavsiye etmektedir.

Komite, bağışıklama programına ilişkin

olarak, bu programın tam ve etkili uygu-

lanmasını sağlamak amacıyla taraf devleti

uluslar arası işbirliğine yönelmesi için teş-

vik etmektedir.

Ergen Sağlığı

53. Komite, yüksek oranlarla gerçekleşen

erken yaşta gebelikler, tütün ve uyuşturucu

kullanan çocukların ve gençlerin sayısın-

daki artış, başta frengi olmak üzere cinsel

yolla bulaşan hastalık vakalarındaki artış

ve gençler arasında giderek artan oranlar-

da karşılaşılan HIV/AIDS vakaları hakkın-

da duyduğu kaygıyı özellikle belirtmekte-

dir. Ayrıca, başta uyuşturucu bağımlılığını

tedavi ve rehabilite etme programları

olmak üzere, ruh sağlığı da dahil, genç-

lerin sağlığı alanına ilişkin programlar ve

hizmetlerdeki sınırlılık dikkati çekmektedir.

Özellikle okullarda cinsel (üreme) sağlığa

yönelik yeterli önleme ve bilgilendirme

programlarının bulunmaması da vurgulan-

ması gereken bir husustur.

54. Komite, taraf devlete ruh sağlığı da

dahil, gençlerin sağlığına yönelik çalış-

maları geliştirecek tedbirler almasını,

özellikle cinsel sağlık ve madde bağımlılığı

alanlarına yönelik politika üretilmesini

ve okullardaki sağlık eğitimi programını

güçlendirmesini tavsiye etmektedir. Cinsel

yolla bulaşan hastalıklar ile HIV/AIDS’in

olumsuz etkilerini de kapsayacak şekilde,

yeterli politikaları ve programları oluş-

turabilmek amacıyla, gençlerin sağlık

sorunlarının kapsamını anlamak için

kapsamlı ve disiplinler arası bir çalışma

yapmasını da Komite, taraf devlete

önermektedir. Bunun yanı sıra sağlık

öğretiminde, bilhassa cinsel sağlık bakı-

mından, eğitim programlarının etkinli-

ğinin değerlendirilmesi, gençlere duyarlı

danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesi,

erişilebilir bakım ve rehabilitasyon im-

kanlarının sağlanması ve bu hizmetlerin

çocuğun yüksek yarına olduğu taktirde

ana-baba onayı olmaksızın verilmesi

konularında; yeterli mali ve insani

kaynakların da tahsis edilmesini sağ-

layacak şekilde, başka tedbirler alması

hususunda taraf devlete tavsiyelerde

bulunmaktadır.

7. Eğitim, Boş Zaman ve Kültürel Etkinlikler

Eğitim

55. Komite, başta kırsal kesimde yaşa-

yanlar olmak üzere kızlar arasında 3.

sınıftan sonra okulu terk etme oranla-

rının yüksekliğini, eğitimin kalitesindeki

gerilemeyi ve yeterli katılımı sağlama-

yan öğretim yöntemlerini; eğitilmiş per-

sonelin ve bilhassa büyük metropollerde

ve güney doğuda, özellikle sınıfl ar bakı-

mından olmak üzere donanım eksikliği-

ni kaygı ile belirtmektedir.

56. Sözleşmenin 28. maddesi doğrultu-

sunda Komite, okullara düzenli devamı

sağlayacak uygun tedbirleri almaya ve

özellikle kızlar arasında görülen okulu

terk oranlarını azaltmaya taraf devleti

teşvik etmektedir. Taraf devleti, okul

öncesi eğitimi sisteme yerleştirme ve

çocukların orta öğretim okullarına kay-

dolmasını güvence altına almaya yöne-

lik daha ileri adımlar atma konularında

yüreklendirmektedir. Bunun yanı sıra;

eğitilmiş öğretmen sayısını arttırmak,

öğretim kalitesini yükseltmek, Sözleş-

menin 29 (1). maddesinde belirtilen

eğitim düzeyine ulaşabilmek ve Komite-

nin Eğitimin Amaçları Hakkındaki

Genel Görüşü ile uyumlu olmak için,

taraf devleti öğretmen eğitim program-

larını kuvvetlendirmeye devam etmesi

için teşvik etmektedir.

8. Özel Koruma Tedbirleri

Mülteci Çocuklar

57. Komite, sadece Avrupa ülkelerin-

den gelen ve mülteci statüsü kazan-

mak isteyen kişilere mülteci statüsü

tanınmasını; bu nedenle Avrupa kö-

kenli olmayan mülteci statüsü arayan

çocuklara kendilerini kabul edecek

üçüncü bir ülke bulana kadar geçici

olarak bu statünün verildiğini, dolayı-

sıyla bu çocukların genellikle eğitim ve

sağlık hizmetlerinden yararlanama-

dığını kaygı ile izlemektedir. Mülteci

statüsü kazanmak isteyen ve mülteci

durumunda olan çocuklarla ilgilenen

görevlilerin çocuk hakları konularında

eğitilmemiş olduğunu, bu görevlilerin

özellikle yanlarında aile üyeleri bu-

lunmayan çocuklar, aile birleşmesi

gereken haller ve ayrıca savaştan et-

kilenen bölgelerden gelen çocuklar ve

travmatik deneyimlerin mağduru olan

çocuklar bakımından nasıl bir davranış

göstereceklerini bilemediklerini Komite

belirlemiştir.

58. Komite, Avrupa harici ülkelerden

gelen çocuk mültecilere, mülteci statü-

sü tanınabilmesi amacıyla taraf devleti,

mültecilerin statüleri hakkındaki 1951

tarihli Antlaşmaya ve 1967 tarihli

Protokole koyduğu coğrafi sınırlamayı

kaldırma konusunu düşünmeye teşvik

etmektedir. Ayrıca, bilhassa çocuklarla

görüşme yapma teknikleri ve ailelerin

yeniden birleşmesini sağlama konuları

bakımından, mülteci statüsü arayan

çocuklar ve mülteci çocuklar ile ilgile-

nen görevlilere yeterli eğitimin verilme-

sini, taraf devlete tavsiye etmektedir.

Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletler

İnsan Hakları Komitesinin Mülteci Ço-

cukların Korunması ve Bakımı Hakkın-

daki Tavsiye Kararları doğrultusunda,

Komite, taraf devlete geldiği anda özel

Page 81: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

80 GÜNDEM: ÇOCUK!

destek ve ilgi gereksinimi olan çocukları

belirlemek için her türlü çabayı göstermesi-

ni ve bu çocuklara yeterli psikolojik yardım

sağlanmasını taraf devlete önermektedir.

Bundan başka mülteci statüsü arayan

bütün çocukların ve mülteci durumdaki ço-

cukların eğitim imkanlarından tam olarak

yararlanmasını sağlayacak şekilde tedbir-

lerin güçlendirilmesi tavsiye edilmektedir.

İç Göçe Tabi Tutulmuş Çocuklar

59. Türkiye’de 1990’lı yıllarda güney doğu

bölgesinde meydana gelen yoğun şiddet

olayları nedeniyle kendi evlerini terk etme-

ye zorlanarak, iç göçe tabi tutulmuş çocuk

sayısının yüksekliği karşısında Komite duy-

duğu endişeyi dile getirmiştir. Komite bu

kişilerin iskan edilme, sağlık hizmetleri ve

eğitim bakımından sınırlı olanaklara sahip

bulunduğunu da kaygı ile belirtmektedir.

60. İç Göç Hakkında Yol Gösterici İlkeler

(E/CN.4/1998/53/Add.2) çerçevesinde

Komite, iç göçe tabi tutulmuş çocukların

ve ailelerinin, uygun sağlık, eğitim hizmet-

lerine ve yeterli iskan edilme imkanlarına

erişebilir kılınmalarını güvence altına

almasını taraf devlete tavsiye etmektedir.

Ayrıca, uygun politika ve programların

geliştirilebilmesi amacıyla, taraf devlet ne

kadar çocuğun iç göçe tabi tutulduğunu ve

bu çocukların ihtiyaçlarının neler olduğunu

gösterecek şekilde veri toplamaya ve ista-

tistik hazırlamaya davet edilmektedir.

Ekonomik Sömürü

61. Komite, taraf devletin, başta çalı-

şan çocukların eğitim düzeyini arttırmayı

amaçlayan olmak üzere, Uluslararası

Çalışma Örgütü (ILO) ile bir çok protokol

imzaladığını bilmektedir. Bununla birlikte,

ülkede çalışan çocuklar bakımından halen

kesin bir yasal istihdam edilme yaşı sınır-

lamasının bulunmaması kaygı vericidir;

ancak bu bağlamda İş ve Sosyal Güvenlik

Bakanlığının Çalışan Çocuklarla ilgilenen

Birimi altında oluşturulan bir komisyon,

bütün çalışan çocukları kapsamına alacak

şekilde, “İstihdamda Asgari Yaş ve Çalışan

Çocukları Koruyucu Önlemler Hakkında

Kanun” tasarısı hazırlanmaktadır. An-

cak bu durum bile iş yaşamına girmiş

çocukların sayısının yüksekliği ve özellik-

le yasal düzenlemelerce daha az korun-

duğu gözlemlenen tarlada, ev içi işlerde,

küçük kuruluşlarda ve sokakta çalışan

çocukların çok oluşu karşısında duyulan

endişeyi gidermemektedir.

62. Komite, ticari anlamda cinsel sö-

mürü de dahil, çocukların ekonomik

sömürünün tüm biçimleri ile mücadele

edecek nitelikte ve çocukları koruyacak

tedbirler almaya ilişkin mevcut çalışma-

ları sürdürmesini taraf devlete tavsiye

etmektedir.

Sokaklarda Yaşayan Çocuklar

63. Sivil toplum örgütlerinin katılımı ile,

danışmanlık, eğitim ve rehabilitasyon hiz-

metleri veren bir çok merkezin kurulmuş

olduğunu belirlemekle birlikte Komite,

sokaklarda çok sayıda çocuğun yaşadı-

ğını ve bu çocuklara yardımın genellikle

sadece sivil toplum kuruluşları tarafından

sağlandığını kaygı ile fark etmiştir.

64. Komite, sokaklarda yaşayan ço-

cuklara yeterli beslenme, giyecek, is-

kan, sağlık bakımı, mesleki tecrübe ve

hayat tecrübesi kazandırma eğitimi de

dahil eğitim imkanlarının sağlanmasını

ve böylece çocukların tam gelişiminin

desteklenmesini gerçekleştirecek mev-

cut yöntemleri geliştirmesini taraf dev-

lete tavsiye etmektedir. Buna ek olarak

taraf devlet, bu çocukların fi ziksel ve

cinsel sömürüsü ve madde bağımlılığı

nedeni ile rehabilitasyon hizmetlerine

erişimini güvence altına almalı, çocuk-

ları polisin sert tutum ve davranışla-

rından korumalı, çocukların aileleri ile

barışıp yeniden bir araya gelmelerine

yardımcı olacak hizmetler sunmalıdır.

Çocuk Ceza Adaleti Sistemi

65. Komite, çocuk mahkemelerinin

görev alanının 15 yaştan, 18 yaşa çı-

karılmasını öneren değişikliği ve Adalet

Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ço-

cuk Mahkemelerinin Kurulması,

Görevleri ve Usulü Hakkındaki Yasa”yı

Sözleşme hükümleri ile uyumlu hale

getirmek için başlatılan çalışmayı, her

il ve ilçede bulunan Emniyet Müdür-

lükleri dahilinde çocuk koruma birim-

lerinin kurulmasını olumlu gelişmeler

olarak nitelendirmektedir. Bununla

birlikte, Komite, çocuk ceza adaleti

hakkındaki ulusal mevzuat ile aynı

konuya ilişkin Sözleşme ilkeleri arasın-

daki önemli çelişkiler nedeniyle endişe

duymaya devam etmektedir. Komite,

özellikle, cezai ehliyet bakımından

asgari yaşın 11 olması, Çocuk Mah-

kemeleri Kanunu’nun 11-14 yaş arası

çocukları kapsamına alması, 15-18

yaş arası çocukların Ceza Kanununa

tabi tutulması nedeniyle duyduğu kay-

gıyı belirtmektedir. Ayrıca, 11-14 yaş

arası çocukların bile, Devlet Güvenlik

Mahkemelerinin ya da Askeri Mah-

kemelerin yargı yetkisine tabi suçlar

işlemesi veya bu çocukların olağanüstü

hal bölgelerinde yaşaması durumların-

da Çocuk Mahkemeleri Kanunu’nun

bu çocuklara uygulanmaması büyük

kaygı doğurmaktadır. Göz altına alma-

nın son çare olarak kullanılmaması ve

çocukların uzun süre kimse ile görüş-

türülmeden tutulması olaylarını içeren

pek çok vakanın varlığı, yine derin en-

dişe duyulmasına neden olan durumlar

arasında sayılabilir. Bunların yanı sıra

Komite, Çocuk Mahkemeleri sayısının

çok az olmasından ve hiç birinin doğu

bölgelerinde bulunmamasından dolayı

sıkıntı duymaktadır. Bunun yanı sıra,

yargılama öncesi göz altı sürelerinin

uzunluğu, hapishane koşullarının

olumsuzluğu ve göz altı süresi boyun-

ca yeterli eğitime, rehabilitasyona ve

topluma yeniden katılmaya yönelik

programlar sağlanmaması hakkında

duyulan endişe de belirtilmiştir.

66. Komite, taraf devlete mevzua-

tını ve uygulamalarını; Sözleşmenin

özellikle 37., 40. ve 39. maddelerinin

yanı sıra Birleşmiş Milletler Çocuk

Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması

Page 82: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 81

Hakkında Asgari Standart Kurallar (Be-

ijing Kuralları) ile Çocuk Suçluluğunun

Önlenmesine İlişkin Birleşmiş Milletler

Yönlendirici İlkeleri (Riyad İlkeleri) gibi bu

alanla ilgili diğer uluslar arası standartlara

tam olarak uygun hale getirmek için yeni-

den gözden geçirme çalışmalarına devam

etmesini; bu bağlamda asgari yasal cezai

ehliyet yaşını arttırmayı, 18 yaşına kadar

olan bütün çocuklara Çocuk Mahkemeleri

Kanunu’nun uygulanmasını güvence altına

alarak bu çocuklara tanınan korumayı

genişletmeyi ve her ile çocuk mahkeme-

si kurmak yolu ile bu uygulamayı etkili

kılmayı düşünmesini tavsiye etmektedir.

Komite, özellikle taraf devlete, göz altı sü-

relerinde görüşme yaptırılmaksızın geçen

zamanın engellenmesi için çocuk suçlula-

rın durumunun gecikmeksizin ele alınması

gerektiğini, yargılama öncesi göz altına

alma uygulamasının sadece son çare ola-

rak düşünülmesi ve mümkün olan en kısa

sürelerle uygulanması ve yasada belirle-

nenden daha uzun sürmemesi gerektiğini

hatırlatmaktadır. Mümkün olduğu taktirde

yargılama öncesi göz altına almayı engel-

lemek maksadıyla alternatif tedbirlerin uy-

gulanması gerekmektedir. Özgürlüğü kısıt-

lanmış çocuklar bakımından Komite, taraf

devlete Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış

Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş

Milletler Kurallarını mevzuatına ve uygula-

malarına aktarmasını tavsiye etmektedir;

taraf devlet bu bağlamda söz konusu ço-

cuklar için kendilerine yapılan tüm işlemler

bakımından etkili bir şikayet mekanizması

geliştirmeyi ve bu mekanizmayı erişilebi-

lir kılmayı taahhüt etmeli ve çocuk ceza

adalet sistemi içindeki çocukların toplumla

yeniden bütünleşmesine yardımcı olacak

uygun rehabilitasyon önlemlerini güvence

altına almalıdır. Son olarak Komite, taraf

devlete, diğer kuruluşların yanı sıra bilhas-

sa İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden,

Birlemiş Milletler Uluslar arası Suç Ön-

leme Merkezi’nden, Çocuk Ceza Adaleti

Sistemi Hakkındaki Uluslar arası Ağ’dan

ve UNICEF’ten, Birleşmiş Milletler Ceza

Adaleti Sistemi Hakkında Teknik Tavsiye

ve Yardıma İlişkin Koordinasyon Paneli

aracılığıyla konu hakkında yardım al-

masını tavsiye etmektedir.

İsteğe Bağlı Protokoller

67. Komite, taraf devleti, Çocuk Hak-

larına Dair Sözleşme, Çocukların Sa-

tılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografi si

Hakkındaki İsteğe Bağlı Protokol ile

Çocukların Silahlı Çatışmalarda Yer

Almaları Konusundaki İsteğe Bağlı Pro-

tokole katılmaya teşvik etmektedir.

9. Rapor Verme Sürecindeki Rapor ve

Belgelerin Yayılması

68. Son olarak, Sözleşmenin 44. mad-

desi 6.paragrafı uyarınca Komite, taraf

devlete; İlk Raporun, taraf devletçe

Komite’ye sunulan yazılı cevapların,

Komite ile yürütülen tartışmaların özet

kayıtlarının ve Komite tarafından be-

nimsenen sonuç gözlemlerinin toplum

tarafından yaygın biçimde edinilmesini

sağlamasını ve raporu yayımlamayı

düşünmesini tavsiye etmektedir. Söz-

leşme ve Sözleşmenin uygulanması ile

izlenmesi hakkında; sivil toplum kuru-

luşları ve çocuklar da dahil, hükümet ve

toplum içinde genel bir görüş ve duyar-

lılık oluşturmak amacıyla, belirtilen bel-

gelerin yaygın bir biçimde dağıtılması

gerekmektedir.

Sözü edilen madde TMK 14. Maddedir.

Orjinal metinde bir yazım hatası olduğu

düşünülmektedir.

EK 3. ÇOCUKLAR İÇİN EVET

KAMPANYA ÇALIŞMALARI

HAKKINDA EKLER

EK 3. 1. ÇALIŞMA GRUPLARI

İÇİN ORTAK YAKLAŞIM

SİSTEMATİĞİ

EK 3. 2. ÜLKE ÇOCUK

POLİTİKASI ÇALIŞTAY VE

KONFERANS KATILIMCILARI

Page 83: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

82 GÜNDEM: ÇOCUK!

TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: ADALET ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI

KURUM

1.Türkay Asma(Gündem: Çocuk! Adalet Alan Danışmanı)

Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu

2. M. Onur Yılmaz Gündem: Çocuk! Derneği

3. Av. Sabit Aktaş Ankara Barosu

4. Prof. Dr. Emine Akyüz Ankara Üniversitesi

5. Nurcan Alsancak İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü

6. Av. Şahin Antakyalıoğlu Ankara Barosu

7. Melika Türkan Bağlı Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi

8. Ayşe Beyazova (Raportör) Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi

9. Berrin Çanlı Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği

10. Yüksel Erdoğan Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü

11. Ali Suat Ertosun Yargıtay 6. Ceza Dairesi

12. Staj. Av. Dilek Kumcu Gündem: Çocuk Derneği

13. Işıl Kılıç Sincan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkesi

14. Av. Şükran Kitiş Ankara Barosu

15. Mustafa Nargül Ankara 1. Çocuk Mahkemesi

16. Aslı Tatlıdil Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi

17. Prof. Dr. Sevda UluğtekinHacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Konuk Öğretim Üyesi

18. Rüveyda Taşkaya (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

20. Gülşah Çilingir (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

21. Meltem BayramHacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

22. Safi ye KılıçHacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

Page 84: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 83

TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: EĞİTİM ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI

KURUM

1.Doç. Dr. Mesude Atay (Gündem: Çocuk! Eğitim Alanı Danışmanı)

Doğu Akdeniz Üniversitesi

2. Esin Koman Gündem:Çocuk! Derneği

3. Burcu Arık Eğitim Reformu Girişimi

4. Adem Arkadaş Uluslararası Çocuk Merkezi

5. Prof. Dr. Füsun Akarsu Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi

6. Melike Çaçan Kamer Vakfı

7. Serpil Selvi Çınar Kamer Vakfı

8. Haktan DemircioğluMEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri G.M.

9. Adile Ertekin MEB. Kız Teknik Öğretim G.M.

10. Prof. Dr. Nergiz Güven Çoluk Çocuk Dergisi

11. Doç. Dr. Kemal İnal Gazi Üniversitesi

12. İlknur KutlukanGençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri D. B.

13. Celal Musaoğlu Gündem: Çocuk! Derneği

14. Prof. Dr. Ayla Oktay Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi

15. Dr. Latife Özaydın MEB Okulöncesi Genel Müdürlüğü

16. Şule Şenol Alternatif Eğitim Derneği

17. Dr. Hüseyin Türker MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü

18. Mahmut Turan MEB Çıraklık ve Yaygın Eğitim G.M.

19. Serpil Ural Çocuk Kitapları Yazarı

20. Muammer Uzunca MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü

21. Doç. Dr. Sedat Yazıcı Gaziosmanpaşa Üniversitesi

22. Seda Yılmaz İnal (Raportör) AÇEV Ankara

23. Hacer Sever (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

24. Sinem Şarklı (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

Page 85: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

84 GÜNDEM: ÇOCUK!

TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: SAĞLIK ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI

KURUM

1.Prof. Dr. Şükrü Hatun (Gündem: Çocuk! Sağlık Alanı Danışmanı)

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

2. Ezgi Koman Gündem:Çocuk! Derneği

3. Prof. Dr. Ufuk Beyazova Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Ana Bilim Dalı

4. Doç. Dr. Orhan DermanHacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Adolesan Ünitesi

5. Prof. Dr. Selda Hızel Bülbül Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

6. Nilah İldeş Sağlık Bakanlığı

7 Prof. Dr. Ferhunde Öktem Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hast. AD

8. Dr. Nilgün Vatandaş Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Sosyal Pediatri

9. Necmettin Yemiş Gündem: Çocuk!/ Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi

10. Meral Aksu (Raportör) Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

11. Gözde Erdoğan (Raportör) Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: SOSYAL HİZMET- SOSYAL YARDIM ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI

KURUM

1.Dr. Bülent İlik (Gündem: Çocuk! Sosyal Hizmet- Sosyal Yardım Alanı Danışmanı)

Başkent Üniversitesi Konuk Öğretim Görevlisi

2. Emrah Kırımsoy Gündem: Çocuk! Derneği

3. Dr. Hakan Acar, Hacettepe Üniversitesi

4. Yrd. Doç. Dr. Yüksel Baykara Acar Hacettepe Üniversitesi

5. Murat Altuğgil Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi

6. Nüket Atalay YÖRET Vakfı

7. Zuhal Bayıldıran Adana Sokak Çocukları Derneği

8. Mustafa Biçen Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü

9. Filiz BirinciSosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü

10. Yaşar Çelebi Çocuklar Ağlamasın Derneği

11. Nilgün Kurtuluş Çelen Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği

12. Av. Muharrem ERBEY Diyarbakır Belediyesi

13. Caner EsenyelSosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Genel Müdürlüğü

Page 86: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 85

14. Atike Zeynep Kılıç Eğitim Reformu Girişimi

15. Doç. Dr. Kasım Karataş Hacettepe Üniversitesi

16. Esin Polat Ankara Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı

17. Rıza Sümer Türkiye Gençlik Federasyonu

18. Şaylan Uran Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi

19. Yıldız Yapar Devlet Planlama Teşkilatı

20. İrem Yeniokatan Türkiye Kızılay Derneği

21. Seda Emin Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

22. Müjgan Akdağ Beriş Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi

EK. 3.3. Basın Açıklaması:

BU SEFER OYUNUZU ÇOCUKLAR

İÇİN KULLANIN

22 TEMMUZ’DA

“ÇOCUKLAR İÇİN ‘EVET’!”

Türkiye Cumhuriyeti 1995’te TBMM’de

kabul ettiği Birleşmiş Milletler Çocuk

Hakları’na Dair Sözleşme ile çocuğun

evrensel haklarını tüm yasa ve düzen-

lemelerin üzerinde tutacağını kabul ve

taahhüt etmiştir.

Ancak aradan 12 yıl geçmiş olmasına

rağmen Türkiye siyaseti bu sözleşmenin

ilke ve hedefl erini gündemlerine almış

değildir. Almış olmak bir yana yeni bir

genel seçimin yaklaştığı bu günlerde bu

yönde bir çaba dahi yoktur. Bu vurdum-

duymazlığın faturasını maalesef 27 mil-

yonluk bir çocuk nüfusuna sahip ülke-

mizde her çocuk, hergün ödemektedir.

Siyasi partilerin parti programlarına

bakıldığında ülke nüfusunun yarıya yakı-

nını oluşturan çocukların yok sayıldığını

söylemek abartı olmayacaktır.

- Pek çok siyasi partinin parti progra-

mında çocuğa bakış, evrensel kriterlerle

bakıldığında eksik, hatalı ve hatta çocuk

haklarının evrensel normlarına aykırı un-

surlar içermektedir. Çocuğa bakıştaki

eksikliği temelden anlatır şekilde

“suça itilmiş çocuk yerine”, “suçlu ço-

cuk” kavramının kullanılması ya da so-

kakta yaşayan çocuklara “sokak çocuk-

ları” etiketi yapıştırarak sorun alanı ile

ilgisiz dilenciler ve evsizlerle birlikte aynı

alanda değerlendirilmesi parti program-

larında sıkça rastlanır gafl ardır.

- Daha vahimi çocuktan bir kere bile

söz etmeyen parti programları vardır.

Bunun yanında kalan siyasi partilerin

çoğu çocuktan 1 kez, sadece eğitim

alanında ve genel geçer ifadelerle söz

etmektedir.

- İcranın başında bulunan hükümetin

20 sayfa ve yaklaşık 9.000 sözcükten

oluşan hükümet programında çocuktan

sadece 2 kez söz edilmekte olduğunu

görmek son beş yılda sorunların neden

çözülememiş olduğunu anlatmaktadır.

- Uluslararası taahhüt ile yasaları-

mızın üstünde kabul ettiğimiz “çocuk

hakları”na pek çok siyasi parti prog-

ramında hiç yer verilmemiş olduğunu

görmek üzücüdür.

Bu tablo toplum olarak çocuğa olan

samimiyetsiz ilgimizin siyasete yansı-

masından başka bir şey değildir. Bu

durumun ayrım yapmaksızın tüm

partiler ve toplumun her kesimi için

utanç verici olduğuna inanıyor ve

bu durumu çocuk lehine değiştirmek

için tüm toplumun ortak bir irade ile

hareket etmesinin şart olduğunu düşü-

nüyoruz.

Türkiye bir an önce kendi çocuk

sorunu ile yüzleşmelidir. Bu yüzleş-

menin sorumluluğu ise sadece siya-

setçilere bırakılmaz.

Bu süreçte Nisan 2007’de başlattı-

ğımız Çocuklar için “Evet” Kam-

panyası kapsamında yürüttüğümüz

etkinlikler sonuçlarını vermeye başla-

mıştır. Program bazında olmasa bile

22 Temmuz’a yönelik yayınlanan

siyasi parti seçim bildirgelerinde ço-

cuğun lehinde ifadelere daha sıklıkla

rastlandığını görmek sevindiricidir.

Bu noktadan sonra seçmenin de

baskısı ve talebi işin içine girdiğinde

siyasetçilerin çocuklar için harekete

geçmesi kaçınılmaz olacaktır.

Dolayısıyla, 41 Milyon seçmenin

her biri seçimlerde verecekleri

kararın 27 milyon çocuğun ha-

yatını da belirleyeceğinin farkına

varmalıdır. Her seçmen kendi

seçimini yaparken aynı anda oy

hakkı olmayan bir çocuk için de

oy kullandığını bilmelidir.

Page 87: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

86 GÜNDEM: ÇOCUK!

VEKİL SEÇME SINAVI…

Gündem:Çocuk! olarak seçmenlere

bu kadar önemli bir kararı verirken

yardımcı olmak amacıyla adaylara

uygulamaları için 10 soruluk bir

sınav hazırladık. Bugün tüm seçmenler

adına bu soruları siyasetçilerin dikkatine

sunuyoruz.

Ve tüm seçmenlerden karşılarına çıkan

adaylara bu soruları ısrarla sormala-

rını rica ediyoruz. Sorularımızın doğru

cevapları www.cocuklaricinevet.org

adresinde de yayınlanmaktadır. Lütfen

tercihinizi adaylardan bu soruların yanıt-

larını aldıktan sonra yapınız.

Ve şimdiden tüm adaylara ve siyasi

partilere ise çağrımız şudur:

Bu sınavdan kırık not almak istemeyen

bütün adayları ve siyasi partileri

- çocuğa önem ve öncelik vermeye

- çocuğa bakışını çocuk hakları te-

melinde gözden geçirmeye,

- bu bakışı parti programına yansıt-

maya,

- çocuk hakları temelli bir ÜLKE

ÇOCUK POLİTİKASI oluşturmaya

- çocuk politikanızı bir an önce ka-

muoyu ile paylaşmaya çağırıyoruz.

Çocuk hakları lehinde alınan her

tavrı, atılan her adımı

önemsiyor ve destekliyoruz.

GÜNDEM:ÇOCUK!

Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma,

Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği

25-06-2007

EK. 3. 4. PARTİ PROGRAMLARIN-

DA ‘ÇOCUK’ İLE İLGİLİ DEĞER-

LENDİRME

GENEL SEÇİMLER ÖNCESİ, 23

NİSAN’A DOĞRU

SİYASİ PARTİ PROGRAMLA-

RINDA ÇOCUĞUN YERİ

Türkiye’nin 27 milyonluk çocuk

nüfusu pek çok ülkenin nüfusundan

kat kat fazla. Buna karşın ağır

aksak yürüyen eğitim siteminin dı-

şında çocuk hiçbir hizmet alanının

ya da düzenlemenin öznesi olarak

alınmıyor. Çocuk ne haklarıyla ne

de varlığıyla birey olarak kabul edil-

miyor. Bu yadsıma çocuğa ilişkin

sorunların algılanmasını da çözü-

münü de güçleştiriyor.

Toplumun genelinde var olan bu

yadsıma kendini siyaset alanında da

gösteriyor. Çocuğa ilişkin sorunların

çözümünde sorun odaklı yaklaşım

oldukça yaygın. Sorun kendini göster-

meden onu algılamaya ya da ortaya

çıkmasını engellemeye yönelik hiçbir

bütünlüklü çaba yok. Çocuğu hakları

ve birey olarak varlığıyla tanıyan ve

önemseyen, ona değer veren bir yak-

laşımın eksikliği kendini pek çok alan-

da olduğu gibi siyasette de gösteriyor.

Çocuklar kendileri için kurulmamış bir

dünyada, kendilerini önemsemeyen

bir sistemin içinde büyümeye ve kendi-

lerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. İyi

niyetli pek çok çaba küçük iyileşmeler

sağlasa da bu toplamda çocuk için bir

iyiye gidişe işaret etmiyor.

Bu tablo içerisinde bir genel seçime

daha yaklaşıyoruz. Kasım 2007’de

siyasi partiler parti programlarıyla,

vaatleriyle seçmenlerin karşısına

çıkacaklar. Şimdiye kadarki seçim

süreçlerine bakıldığında çocukların

seçmen olmamalarından dolayı

vaat listesinde hep geri sıralarda

kaldığı görülüyor. Bir önceki se-

çimlerde önümüze gelen parti prog-

ramlarına bakıldığında da çocuktan

ya hiç söz edilmediği ya çok az söz

edildiği, söz edildiği yerlerde de

çocuğun topluma ait bir varlık gibi

gösterildiği ama haklarının ve ge-

reksinimlerinin dikkate alınmadığı

yaygın bir tespittir.

Gündem:Çocuk! olarak 2007

Genel Seçim sürecinde çocukların

hak ettikleri şekilde gündemde

yer almalarını sağlamak amacıyla

başlattığımız Türkiye Çocuk Po-

litikası Çalışması kapsamında ve

Haziran ayında başlayacak ÇO-

CUKLAR İÇİN “EVET” KAM-

PANYASI öncesi, siyasi partilerin

bir önceki seçimde ilan ettikleri

parti programları ve vaatleri içinde

çocuğa verdikleri yeri irdeledik.

Sonuçta;

GENEL TESPİTLER

- Bazı siyasi partiler parti prog-

ramlarında bir kez bile çocuktan

söz etmemekte, pek çoğunun 1

kez, sadece eğitim alanında ve

genel geçer ifadelerle söz etmekte

olduğunu yani 27 Milyon çocuğun

“es geçilmiş” olduğunu gördük.

- 20 sayfa ve yaklaşık 9.000 söz-

cükten oluşan hükümet programın-

da çocuktan sadece 2 kez söz edil-

diğini ve edildiğinde de içerikten

yoksun olduğunu gördük.

- Pek çok siyasi partinin par-

ti programında çocuğa bakışın

evrensel kriterlerle bakıldığında

eksik, hatalı ve hatta çocuk hak-

larının evrensel normlarına aykırı

olduğunu gördük (ör: çocuğa ba-

kıştaki eksikliği temelden anlatır

şekilde “suça itilmiş çocuk yerine”,

“suçlu çocuk” kavramının kullanı-

lıyor olması ya da sokakta yaşa-

yan çocuklara “sokak çocukları”

etiketi yapıştırarak dilenciler ve

Page 88: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 87

evsizlerle birlikte aynı alanda değer-

lendirilmesi… vb).

- Çocuk haklarına pek çok siyasi parti

programında hiç yer verilmemiş oldu-

ğunu gördük.

- Çocuğun devletin ve toplumun sahip

malı olarak algılandığını gördük.

- Uluslararası insan hakları belge-

lerine genellikle hiç yer verilmemiş

olduğunu, bu yer verildiği istisna du-

rumlarda da bu belgelerin isimlerinin

yanlış yazıldığını ve içeriklerine hiç

değinilmediğini gördük.

Bunlar ve benzeri pek çok tespitten

çıkan sonuç siyasetin çocuğu ve onun

sorunlarını anlamaktan çok uzakta

olduğudur. Çocuğu anlama ve onu

haklarıyla bütün bir birey olarak kabul

etme çabası ne yazık ki yoktur. Bu-

radan hareketle Türkiye’nin bir ülke

çocuk politikası olması gerekliliğini

vurgulamak ve bu alandaki yokluğu

belgelemek için yaptığımız bu çalışma-

yı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Çocuk Bayramı olarak kutlanan 23

Nisan’ın bunu gündeme getirmek için

doğru zaman olduğuna inanıyoruz.

Çünkü bu tablo toplum olarak çocuğa

olan samimiyetsiz ilgimizin siyasete de

yansıdığını ve çocuk sorunu ile yüzleş-

mek ve çocuğun yüksek yararını göze-

ten bir toplum yaratmak için köklü bir

anlayış değişikliğine gerek olduğunu

ortaya koyuyor.

HÜKÜMET PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

“Hükümet etme tekniğini değil hükü-

met etme mantığını” ortaya koyma

iddiasıyla Recep Tayip Erdoğan ta-

rafından 18 Mart 2003’te TBMM’ye

sunulan ve yaklaşık 9.000 kelimeden

oluşan hükümet programına “çocuk”

sadece 2 kez konu edilmektedir. Bu-

nun yanında

“muhafazakarlık” vurgusu 15 kez,

“istikrar” kelimesi 13 kez,

“ekonomi” kelimesi 86 kez,

“borç” kelimesi 8 kez,

“ABD” 8 kez,

“AB” 7 kez,

“özelleştirme” 5 kez yer almıştır.

Bu nicel değerlendirmenin ötesinde

içeriğe baktığınızda çocuktan söz

edilen iki yerde de asıl konunun

çocuk olmadığı ve çocuk kavramı-

nın örnek olarak ya da başkaca bir

konuyu anlatmak için araç olarak

kullanıldığını görmekteyiz. Sade-

ce bir yerde “yoksullar, bakıma

muhtaç yaşlılar, çocuklar ve

işsizler için özel programlar

oluşturulacak, zor durumdaki

vatandaşlarımıza, terk edilmiş

ve kimsesizlik duygusu yaşa-

tılmayacaktır” denmektedir ki bu

hükümetin çocuğu ve sorunlarını

anlamaktan ne kadar uzak olduğu-

nun göstergesidir. Yani AKP hükü-

met programında çocuktan aslında

neredeyse hiç söz etmemektedir.

Çocuktan söz etmeyen bir prog-

ram içinde çocuk haklarından, ço-

cuğun değerinden, çocuğun yüksek

yararının önceliğinden söz edilmesi

zaten beklenmemektedir.

AKP Hükümet Programı kadar se-

çim öncesi seçmenlere ilan edilen

Parti Programı ve Seçim Beyan-

namesi de çocuğa bakış açısından

aynı derecede sorunludur.

- 87 sayfa ve 17.000 kelimeden

oluşan seçim beyannamesinde

çocuk kelimesi 8 defa kullanılmak-

tadır. Bu kullanımların içeriğine

bakıldığında hiçbir bütünlük ve

bağlam olmaksızın yer verildiğini,

sadece bir kere sağlık alanında,

6 kere eğitim alanında ve bir kez

de çocuk işçiliği konusunda çocuk

kelimesinin kullanıldığı görülmek-

tedir. Bu alanlar dışında çocuktan

söz edildiği görülmemektedir. Bu-

nun yanı sıra çocuk haklarından

ya da çocuğa yaklaşım ile ilgili bir

ilkesel yaklaşımdan da söz edile-

memektedir.

- Bir diğer parti dokümanı olarak

incelenebilecek Parti Programı’nda

çocuğa yaklaşımda bir fark görülme-

mektedir. Hatta programda 2 yerde

sokakta çalışan ya da yaşayan ço-

cuklara “sokak çocuğu” etiketi yapış-

tırılarak ayrımcılık yapıldığı belirlen-

miştir. Ayrıca “çocuk hakları”ndan

bu belgede de söz edilmemektedir.

DİĞER SİYASİ PARTİ

PROGRAMLARINDA

ÇOCUĞUN YERİ

Hükümet dışındaki partilerin du-

rumları da AKP’den hiç farklı

değildir. Yani “çocuk” sadece

hükümet tarafından değil siyasi

ortamının tümü tarafından aslında

toplum tarafından göz ardı edil-

mektedir. Bu çerçevede mecliste

yer alan partilerin 2002 Genel

Seçim öncesi ilan ettikleri parti

programlarına bakıldığında ortaya

çıkan tablo umut kırıcıdır.

CHP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

“Yeni bir toplum öngörüsü” olma

iddiası ile 2002 Genel Seçimi sıra-

sında seçmenin değerlendirmesine

sunulan CHP Parti Programı ince-

lendiğinde;

80 sayfa ve yaklaşık 30.000

kelimeden oluşan CHP Parti prog-

ramında çocuktan 40 yerde söz edil-

diği görülmektedir. Ancak kullanım-

ların pek çoğu genel geçer ifadeler

Page 89: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

88 GÜNDEM: ÇOCUK!

olup, çocuğa yaklaşıma dair bir ifade

bulunmamaktadır. Sadece bir yerde

çocuk haklarından söz edilmekteyse

de burada da Birleşmiş Milletler

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tam

adı “Çocuk Hakları Bildirgesi” ola-

rak yanlış yazılmıştır. Yine bir diğer

yerde BM Evrensel İnsan Hakları

Bildirgesi ile birlikte “Avrupa İnsan

Hakları Evrensel Bildirgesi” diye

bir belgeden söz edilmektedir. Oysa

ilan edilmiş böyle bir belge bulunma-

maktadır. Bu da göstermektedir ki

bu belgelerin sözü edilse bile insan

hakları ya da çocuk hakları kavramı

yeterince içselleştirilememiştir. Bu

kavramlar programda ne yazık ki içe-

rikten yoksun bir halde yer almaktadır.

Bunun bir diğer kanıtı “suça itilmiş

çocuklar”dan iki yerde “suçlu çocuk”

şeklinde söz edilmesidir. Oysa “suçlu

çocuk” ifadesi çocuk adalet sistemi

kurgusunda çocuğa çarpık bakışı gös-

teren yanlış bir ifadedir. Bu ifade ve

parti programının tümü değerlendirildi-

ğinde CHP’nin de çocuk sorununa çok

uzak olduğunu ortaya çıkmaktadır.

ANAP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

Yaklaşık 4000 kelimeden oluşan

ANAP Parti Programı’nda çocuk keli-

mesi 1 kez ve sadece eğitim başlığın-

da geçmektedir. Bunun dışında çocuk

haklarına, çocuğun sorunlarına prog-

ramda yer verilmemiştir.

SHP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

15 sayfa ve 5000 kelimeden oluşan

SHP parti programında çocuk kelime-

si 2 kez geçmektedir. Bu ifadelerden

birisi yetişkinlerin çocuklarına istediği

adı koyabilmesini düzenlemeyi vaat

etmekte bir diğeri ise çocuklara özel

bir yaklaşımı belirtmekten çok uzak,

çocukların ihtiyaç ve sorunlarının hiç

bağdaşmadığı yaşlı ve özürlü birey-

lerle birlikte değerlendirmektedir.

Çocuk Hakları ise SHP’nin parti

programına almaya değer gördüğü

konular arasında yer alamamıştır.

Dolayısıyla çocuk SHP parti prog-

ramında da es geçilmiştir.

DYP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

DYP’nin 2001 yılında dönem Ge-

nel Başkanı imzası ile ilan ettiği II.

Demokrasi Programı partinin o dö-

nemden bu yana yazılı ilan edilen

en kapsamlı belgesidir. Bu belgede

çocuktan hiç söz edilmemiştir.

MHP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

Yaklaşık 14000 kelimden oluşan

parti programında çocuk 13 kez

konu edilmiştir. Söz edildiği yerlerin

çoğunluğu eğitim konusundadır.

Program içinde yer alan ifadelerde

çocuğa bakış irdelendiğinde ise;

o “milli motiflerle zenginleştirilmiş

çocuk kitapları, çizgi filmler” vb

“terbiye edici” eserlerin geliştirilme-

sinden

o “topluma zarar vermeyecek hal

ve hareketleri” öğreten bir eğitim-

den söz edildiği görülmektedir.

Çocuğu terbiye edilmesi gereken

bir varlık olarak gören bir anlayış

çoktan terk edilmiş olması gereken

bir anlayıştır. Bunun dışında, Çocuk

Hakları, MHP Parti Programında

sadece bir yerde ve bağlamdan

yoksun bir şekilde “kadın ve çocuk

hakları” başlığında konu edilmekte

ancak hiçbir ayrıntı verilmemektedir.

ÖDP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

11.000 kelimeden oluşan parti

programında çocuktan 20 kez söz

edilmektedir. Diğer partilerden

farklı olarak “çocuk haklarıyla

çocuktur” başlığı altında çocuğa

bakış ve çocuk hakları alanında

yapılacaklar sıralanmıştır. Ancak

–meli, -malı şeklinde sıralanan

talepler bir programdan çok dilek

ve istek bildirmekte olup, çocuk

sorununun kavrandığına dair bir

açılım program dahilinde bulunma-

maktadır.

GENÇ PARTİ PARTİ

PROGRAMINDA ÇOCUĞUN

YERİ

Genç Parti “Manifesto” adını ver-

diği bildirgesinde çocuğa sadece

1 kez ve eğitim başlığı altında yer

vermiştir.

SAADET PARTİSİ PARTİ

PROGRAMINDA ÇOCUĞUN

YERİ

13000 kelimeden oluşan parti

programında çocuk kelimesi 6 kez

geçmektedir. Ancak Saadet Partisi

Parti Programı’nda da sokakta

yaşayan ya da çalışan çocuklar iki

yerde “sokak çocuğu” gibi bir ifade

ile etiketlenmekte, çocukların so-

kakta yaşaması “manevi bağların

zayıflamasına” bağlanmaktadır.

Az sayıda geçen “çocuk” ifadeleri

irdelendiğinde;

o “Kadının çalışarak aile bütçesine

katkıda bulunması ve kendisini ge-

liştirmesinin bedeli, çocuklarını ve

ailesini ihmal olmamalıdır” ya da

o “Yüksek zekâlı çocukların tespiti

ve özel eğitim almaları sağlana-

caktır” benzeri çocukla doğrudan

ilgisi olmayan ya da önceliği yanlış

belirlenmiş sorunlar üzerinden ele

alan yaklaşımlar dikkat çekmekte-

dir.

Page 90: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 89

DSP PARTİ PROGRAMINDA

ÇOCUĞUN YERİ

Yaklaşık 30.000 kelimeden oluşan

seçim bildirgesinde çocuk kelimesi

ağırlık olarak eğitim ve korunma ko-

nularında olmak üzere 35 kez kullanıl-

mıştır. Ancak çocuk haklarından hiç

söz edilmediği için çocuğa yaklaşım

temellendirilememiştir. Sözü edilen

konuların hemen hepsi 57. hükümet

döneminde yürütülen faaliyetlerin tas-

viri ve sürdürülme taahhüdüdür.

EK 3.5. VEKIL SEÇME SINAVI

VEKİL SEÇME SINAVI (VSS)

Süre: Bugünden itibaren 26 gün (22

Temmuz 2007 sabahına kadar)

Uyulması gereken kurallar: Soru-

ların yanıtlarını bulmaya çalışırken

Çocuk Hakları alanında çalışan sivil

toplum kuruluşlarından ve uzman-

lardan yardım almak ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den (Çocuk Hakları Sözleş-

mesi) kopya çekmek serbesttir.

Cevap anahtarına ayrıca www.cocuk-

laricinevet.org adresinden de ulaşabi-

lirsiniz.

Soru-1: Kimdir “çocuk”?

A) Bir an önce büyümesi ve yetişkin

gibi davranması beklenen insan ufa-

ğıdır.

B) Tam ve sağlam olarak doğduğu

andan itibaren rüştünü ispat edinceye

kadar ki hakiki şahıstır.

C) Bugünün küçüğü yarının büyüğüdür.

D) Çocuklar bizim geleceğimizdir.

E) Hiçbiri

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

Sahip olduğu tüm olanak ve dezavan-

tajlarla, vazgeçilmez haklara sahip

yaşı 18 altında olan tüm bireylerdir.

Çocukla ilgili politika üretirken onu

haklarıyla tam bir birey olarak ta-

nımak çok önemlidir. Siyasetimizde

ise çocuğu terbiye edilmesi gereken

ve bir an önce büyümesi gereken

topluma ait bir varlık olarak gö-

ren geleneksel yaklaşım çok ağır

basmaktadır. Siyasetçilerin daha

çok yetişkinler ile ilgilenmesinin

nedeni de budur. Siyasetçiler çocuk

sorununu anlayabilmek ve çözüm

yolunda ilerleyebilmek için öncelikle

çocuğun kim olduğunu bilmelidirler.

Soru-2:

Çocukların neden hakları vardır?

Bu haklar neden evrenseldir?

A) Su küçüğün söz büyüğündür.

Dolayısıyla çocukların hakları ye-

tişkinlerin izin verdiği kadardır.

Çocuğu çok şımartmamak gerekir.

Evrensel olan da budur.

B) Çocuk hakları yoktur. Olsa da

bizi bağlamaz. Evrensel falan da

değildir.

C) Eti senin kemiği benim. Çocuğun

hakkı da budur hukuku da...

D) Çocuk Hakları, dış mihrakların

bir oyunudur, batı kültürünün bir

dayatmasıdır.

E) Hiçbiri

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

Çocuk hakları, insan haklarıdır.

İnsan Hakları insanların insan

olmaktan dolayı sahip olduğu ola-

naklarını gerçekleştirmesi önündeki

tüm engelleri kaldırmak ve insan

onurunu korumak için her insana

borçlu olunan muameledir. Bu

muamele talebi ayrım yapılmaksızın

her insan için geçerlidir. Bu sebeple

de evrenseldir.

Çocukların ise insan olmanın ya-

nında çocuk olmalarından dolayı

bazı ayrıcalıkları ve dezavantajları

vardır. Çocukluk dönemi, bireyin

kendisini gerçekleştirmesi için bir

fırsatlar dönemidir. Bu dönemde

kişiye sunulan olanaklar hayatı-

nın diğer her döneminden daha

değerlidir. Bu ayrıcalığın bireyin

lehine işleyebilmesi için çocuk

hakları insan haklarından ayrı

olarak tanımlanmıştır. Bunun yanı

sıra çocukların yetişkin insanlara

göre bazı dezavantajları da vardır.

Çocukların gelişimlerini tamamla-

mamış olmalarından dolayı sahip

oldukları bilişsel ve fiziksel deza-

vantajları sebebiyle daha fazla

korunmaya, gözetilmeye ihtiyaçları

vardır. Sahip oldukları dezavantaj-

ların bireyin kendisini gerçekleştir-

mesi önünde engel olmaması için

çocuklara özel haklar tanımlanma-

sı gereği doğmuştur. Buradan yola

çıkarak özetle şöyle söylenebilir;

Çocuk Hakları; Evrensel İnsan

Hakları’nın çocuklar için özel

gerektirdikleridir.

Soru-3:

Türkiye Cumhuriyeti, BM Ço-

cuk Hakları Sözleşmesi’ni ne

zaman imzalamıştır? Türkiye

bu sözleşmeyi imzalayarak na-

sıl bir taahhüdün altına girmiş-

tir? (Sözleşme imzaladığından bu

yana geçen zamanda siz ve (var-

sa) adayı olduğunuz siyasi parti-

niz bu taahhütlere parti progra-

mında ve seçim bildirgesinde yer

vermiş midir?)

A) Dün dündür, bugün bugündür.

B) Çocuklar bizim geleceğimizdir.

Gereği neyse yapılacaktır.

C) Bu konulardaki sorularınızı

Page 91: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

90 GÜNDEM: ÇOCUK!

kadın kollarımıza yöneltiniz. Bunlar

bizim işimiz değil. Biz ciddi konularla

ilgileniyoruz.

D) Bu sözleşme dış mihrakların bir oyu-

nudur, batı kültürünün bir dayatmasıdır

İmzalayanları bağlar, bizi bağlamaz.

E) Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990

tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994

tarihinde onaylamıştır. Türkiye bu

sözleşmeyi onaylamakla sözleşme

hükümlerinin tüm ulusal hukuk mev-

zuatının üstünde olduğunu da kabul

etmiştir.

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

BM Çocuk Haklarına Dair Söz-

leşme ya da yaygın adıyla BM Ço-

cuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş

Milletler Genel Kurulu’nun 20 Kasım

1989 tarih ve 44/25 sayılı Kararıyla

kabul edilip imza, onay ve katılıma

açılmıştır. Sözleşme 49. maddeye

uygun olarak 2 Eylül 1990 tarihinde

yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşme-

yi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış

ve 9 Aralık 1994 tarihinde onaylamış

ve Resmi Gazete’de yayınlayarak

yürürlüğe koymuştur.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşmesi, 54 Madde’de insanların

yaşamlarının ilk 18 on sekiz yılı için

sahip oldukları hakları belirler ve Söz-

leşmeye taraf olan ülkelere çocuk hak-

larının yaşama geçirilmesi konusunda

yükümlülükler verir. Türkiye bu sözleş-

meyi onaylamakla sözleşme hüküm-

lerinin tüm ulusal hukuk mevzuatının

üstünde olduğunu da kabul etmiştir.

Bu kabul, yasal mevzuatın bu Sözleş-

me hükümleri ile çeliştiği durumlarda

Sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu

ve ilgili tüm yasa ve yönetmeliklerin

Sözleşme ile uyarlı hale getirilmesi

gerektiği anlamına gelir.

Soru-4:

Birleşmiş Milletler Çocuk Hak-

ları Sözleşmesi’nde çocuğa

yaklaşım nasıl tanımlanmıştır?

(Sizin ya da (varsa) adayı olduğu-

nuz partinin programında ya da

seçim bildirgesinde çocuğa yakla-

şım nasıl tanımlanmıştır?)

A) Eti senin kemiği benim. Biz bunu

bilir bunu söyleriz.

B) Çocuk; çok seversen bahtsız ,

çok söylersen arsız aç bırakırsan

hırsız olur.

C) Çocuk dediğin; “yapma”deyince

yapmaz, “yat” deyince yatar.

D) Su küçüğün söz büyüğündür.

E) Dayak cennetten çıkmadır. Ba-

banın vurduğu yerden gül biter.

F) Çocuk dediğin; çok soru sormaz,

karşılık vermez.

G) Hiçbiri

Cevap:

Doğru Cevap “G” şıkkıdır.

Sözleşme, doğrudan ya da dolaylı

olarak çocukları ilgilendiren bütün

etkinliklerde ‘çocuğun yüksek

yararı’ temel alınmasını şart koşar.

Bu nedenle toplum yaşamı içindeki

tüm faaliyetler ve toplumsal düzen

çocuğun yüksek yararını göze-

tilerek yapılandırması gerektiğini

hükme bağlar.

Ancak maalesef siyasi partilerin

hiçbiri parti programlarında ya

da seçim bildirgelerinde çocuğun

yüksek yararından ya da hakları

ile bir birey olarak kabul edilmesi

gerekliliğinden bahsetmemektedir.

Çocuklar doğrudan ya da dolaylı

ilgili oldukları hiçbir konunun özne-

si olarak ele alınmamakta muhatap

kabul edilmemektedirler.

Soru-5:

Birleşmiş Milletler Çocuk Hak-

ları Sözleşmesi’nin ilkeleri

nedir?

(Siz ve (varsa) bağlı bulunduğu-

nuz parti bu ilkelere parti progra-

mında ve/veya seçim bildirgesin-

de nasıl yer vermektedir? )

A) Yaşama ve gelişme ilkesi

B) Korunma ilkesi

C) Ayrımcılığa uğramama ilkesi

D) Katılım ilkesi

E) Hepsi

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

Sözleşmede tanımlanan, çocuk-

ların “çocuğun yüksek yararı” te-

melinde insan haklarına uygun bir

yaşam sürebilmesi için temel alın-

ması gereken ilkeler şunlardır:

• Yaşama ve Gelişme İlkesi: Ya-

şamak, her çocuğun temel hakkıdır

ve herkesin ilk görevi çocukların

yaşamını korumaktır. Her çocuk,

içinde bulunduğu durumun gelişti-

rilmesi, toplumun etkin ve sorumlu

bir üyesi haline gelebilmesi için

ayrılan kaynaklardan yararlanma

hakkına sahiptir. Bu ilke çocuğun

biyolojik ve psikolojik bütünlüğüne

dokunulmamasını ve kendini tam

anlamıyla gerçekleştirmesi önün-

deki tüm engellerin kaldırılmasını

gerektirir.

• Korunma İlkesi: Çocukların

en iyi biçimde yaşamalarını ve

kendilerini tam anlamıyla ger-

çekleştirebilmelerini tehlike altına

sokan durumlardan korunmaları

gerekmektedir. Çocukların ko-

runması konusunda, çocukla ilgili

tüm kişi ve kurumların görev ve

Page 92: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 91

sorumluluğu bulunmaktadır. Bu ilke

çocuğun çocuk olmaktan dolayı sahip

olduğu fiziksel ve bilişsel dezavantajla-

rının çocuğun kendini gerçekleştirmesi

önünde engel oluşturmasının engellen-

mesini gerektirir.

• Ayrım Gözetmeme İlkesi: Çocuk

hakları da tüm insan hakları gibi ev-

renseldir ve istisnasız bir şekilde tüm

çocuklar için talep edilmelidir. Çocu-

ğun kendisinin ya da ana babasının

ırkının, renginin, etnik kökeninin,

inancının, ana dilinin, cinsiyetinden

dolayı ayrımcılığa uğrası engellenme-

lidir. Sözleşmeye taraf olan devletler,

hiçbir ayrım yapmadan bütün çocuk-

ların sözleşmede yer alan haklarını

tanır ve taahhüt ederler.

• Çocukların Katılımı İlkesi: Ço-

cukların kendilerini doğrudan ya da

dolaylı ilgilendiren tüm konularda gö-

rüşleri alınmalıdır. Büyüklerin çocukla-

rı dinleme, onların fikirlerini öğrenme

ve onlara saygı gösterme sorumluluğu

vardır. Çocuğun katılımı ilkesi çocuk-

ların kendilerini geliştirme ve ifade

etmesi önündeki tüm engellerin kaldı-

rılmasını gerektirir.

Uluslararası Sözleşmeler onaylandık-

ları tarihten itibaren ulusal yasa ve

hükümlerin üzerinde yer alır. Devle-

tin kendi yasalarında Çocuk Hakları

Sözleşmesi’nin aksine bir madde

varsa, o madde değil, Çocuk Hakları

Sözleşmesi’ndeki maddeye göre dav-

ranılır. O halde çocukları ilgilendiren

tüm konularda Birleşmiş Milletler

Çocuk Hakları Sözleşmesi temel refe-

ranstır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dün-

yanın hemen hemen bütün ülkeleri

tarafından onaylanması insanlık açı-

sından önemli bir başarıdır. Çünkü

Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, kendi

çocuklarının haklarını gözetmek üzere

taahhüt ettikleri yükümlülükleri ye-

rine getirmeye çalışırlar.

Soru-6:

Türkiye’nin bir ülke çocuk po-

litikasına ihtiyacı var mıdır?

Neden?

(Adayı olduğunuz siyasi parti, parti

programında ve/veya seçim bildir-

gesinde bir çocuk politikasından

bahsetmekte midir?)

A) Yoktur. Çünkü çocukların oy

verme hakkı da yoktur.

B) Yoktur. Çünkü onlar için en iyi-

sini biz büyükler biliriz.

C) Yoktur. Çünkü onlar daha ço-

cuk, politika ile işleri olmaz.

D) Olsa da olur olmasa da olur.

E) Vardır. Çünkü 27 Milyon ço-

cuğun sorunlarını tek tek çözmek

mümkün değildir. Bu ancak Çocuk

Hakları temelli kapsamlı bir ülke

çocuk politikası ile mümkündür.

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

27 Milyon çocuğun sorunlarını

tek tek çözmek mümkün değildir.

Bu ancak Çocuk Hakları temelli

kapsamlı bir ülke çocuk politikası

ile mümkündür. Çocukluk dönemi,

yaşam içinde insanoğlunun kendini

gerçekleştirmek için sahip olduğu

olanakları en yoğun şekilde kulla-

nabileceği bir fırsatlar dönemidir.

Her çocuk doğumundan başlayarak

kendisi için kocaman bir dünyayı

baştan kurar. Her çocuğun insan

olmaktan dolayı sahip olduğu bir

potansiyeli vardır. Bu potansiyeli

ne derece iyi kullanabilirse o derece

kendini gerçekleştirebilir. Devletin

görevi en genel tanımda çocuğun

kendini gerçekleştirmesi önündeki

tüm engelleri kaldırmak ve evrensel

değerlere sahip bir birey olarak

yetişkinliğe adım atabilmesini

sağlamaktır. Yani çocuğun sahip

olduğu olanakları en üst seviyede

kullanabilmesini sağlamaktır. Ço-

cukluk ihmal edilmeyecek kadar

önemli bir dönemdir ve değerlidir

ve sadece eğitim sorununa indir-

genemez. Hayatın her alanının

çocuğun hak ve ihtiyaçları düşünü-

lerek planlanması gerekir. Eğitimle

birlikte,adalet sistemi de, sağlık

sistemi de, sosyal hizmet sistemi

de çocuk hakları temelli yapılan-

dırılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi

ise devletin çocuğa bakışının çerçe-

vesini çizmesi ve tüm unsurlarına

referans ilkeler sunması gerekir.

Burada ilkeler BM Çocuk Hakları

Sözleşmesi’nin ilkeleri olmalıdır.

Bu ilkeler ışığında devlet yapısı

masaya yatırılmalı bu ilkelerin

hayata geçmesi ile ilgili engeller

ve olanaklar tespit edilmelidir. Ve

ardından çocuğu doğrudan ya da

dolaylı olarak ilgilendiren tüm dü-

zenlemeler çocuk hakları temelinde

yeniden yapılandırılmalıdır. Ülke

Çocuk Politikası işte bu ilkeler ile

uygulama arasındaki yol haritasını

çizmek için gereklidir.

Soru-7:

Türkiye’deki 27 Milyona yakın

sayıdaki çocuğun en önemli

ortak sorunu nedir? (Bu soruna

sizin ve (varsa) adayı olduğunuz

partinizin çözüm önerisi nedir?)

A) Çocuk istismarı

B) Sokakta yaşayan çocuklar

C) Eğitim

D) Yoksulluk

E) Hiçbiri

Page 93: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

92 GÜNDEM: ÇOCUK!

Cevap:

Doğru cevap “E” şıkkıdır.

Bu siyasetçiler için tuzak bir sorudur.

Maalesef hemen hemen bütün adaylar

bu tuzağa düşecektir ve her siyasetçi

bu soruya farklı farklı cevaplar vere-

cektir. Yoksulluk diyenler de olacaktır,

eğitim diyenler de; toplumsal gerilim

yarattığı psikolojik etkilerden de bah-

sedeceklerdir, kurumlardaki çocukların

yaşadığı şiddetten de; tecavüze uğra-

yan bebekleri ya da organ mafyasının

kaçırdığı çocukları ilk sıraya koyanlar

da olacaktır. Soruyu yönelttiğiniz aday

kadar çeşitli cevaplar alacaksınız bu

soruya. Oysa asıl sorun cevapların bu

kadar çeşitli olmasıdır. Türkiye’deki

27 milyon çocuğun pek çok sorunu

vardır ama en önemli sorunu tek tek

sorunları çözmeye uğraşan ve bunu

Çocuk Hakları temelinde değil de

kendi bakış açısının öncelikleri ile yap-

maya çalışan siyasetçilerdir. Bu çer-

çevede bu sorunun doğru cevabı şöyle

olmalıdır:

Türkiye’deki 27 milyona yakın sayıda-

ki çocuğun en önemli sorunu onların

sorunlarını ve bütüncül bir ülke çocuk

politikasının gerekliliğini anlamayan

siyasetçilerdir. Yani siyasetçilerin ço-

cuğu esgeçmesidir.

Şu cevap da doğru kabul edilebilir:

Türkiye’deki 27 milyona yakın sayıda-

ki çocuğun en önemli sorunu bir ülke

çocuk politikamızın olmayışıdır.

Soru-8:

Çocukla ilgili konular siyasi parti-

nin gündemlerinde hangi başlıklar

altında ve nasıl yer almaktadır?

(Mevcut tablo çocuk sorununu anla-

mak için yeterli midir? Siz ve (varsa)

adayı olduğunuz siyasi parti çocuk

konusunu nasıl değerlendirmektedir.)

A) “yoksullar, bakıma muhtaç

yaşlılar, çocuklar ve işsizler için

özel programlar oluşturulacak, zor

durumdaki vatandaşlarımıza, terk

edilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşa-

tılmayacaktır”

B) “Milli motiflerle zenginleştirilmiş

çocuk kitapları, çizgi filmler yaptırı-

lacaktır.”

C) Suçlu çocukların cezalarının

infaz sistemi yeniden düzenlene-

cektir.

D) “Yüksek zekâlı çocukların tespiti

ve özel eğitim almaları sağlanacak-

tır”

E) Hepsi

Cevap:

Doğru Cevap “E” Şıkkıdır.

Siyasi parti programlarında az sayı-

da yerde çocuktan bahsedilmektedir.

Çocuk kelimesinin hiç geçmediği

parti programları dahi vardır. Az

sayıda yerde çocuktan bahsedi-

lirken ise genellikle bağlamından

kopuk ya da sorunu kavramaktan

uzak kapsamsız ifadeler yer bul-

maktadır. A şıkkında yer alan ifade

2002-2007 AKP Hükümet progra-

mında çocuk kelimesinin geçtiği 2

paragraftan birisinden alınmıştır.

Çocuk konusunun geçtiği diğer pa-

ragrafta ise çocukların geleceği için

anayasanın değiştirilmesi gerektiği

ifade edilmektedir ki bu da doğru-

dan çocuk sorununun işlenmediği

bir ifadedir. Aynı ifade AKP Parti

programında da bulunmaktadır. B

şıkkındaki alıntı MHP parti prog-

ramından yapılmıştır. C şıkkında

bulunan “suça itilmiş çocukları”,

“suçlu çocuk” ifadesi ile tanımlayan

metin CHP Parti programından

alıntılanmıştır. D şıkkında 13000

kelimelik parti programında çocuk

kelimesini 6 kez kullanan Saadet

Partisi’nin çocuk sorunu anlamak-

tan ne derece uzak olduğunu gös-

termektedir.

Parti programları bunlara benzer

bir çok örnekle doludur. Nisan

ayından bu yana yürüttüğümüz

çalışmalar sonucunda son günler-

de yayınlanan siyasi parti seçim

bildirgelerinde çocuğun lehine ifa-

delerde niteliksel ve niceliksel artış

tespit edilmektedir. Bu noktadan

sonra seçmenin de baskısı ve talebi

işin içine girdiğinde siyasetçilerin

çocuklar için harekete geçmesi

kaçınılmaz olacaktır.

İdeal olan ise bütün partilerin ilgili

alanlarda (eğitim, adalet, sağlık ve

sosyal hizmet vb.) geçen bahislerin

yanında çocuk hakları temelinde ço-

cuğa bakışlarını ortaya koyacakları,

çocuk sorununa nasıl yaklaştıklarını

ve bu konudaki bütüncül politikaları-

nın ne olduğunu ifade edecekleri bir

Çocuk Politikası başlığının bulunması

olurdu.

Soru-9

Çevrenizdeki çocuklara nasıl

bir ülkede yaşamak istedikleri-

ni hiç sordunuz mu?

A) Evet

B) Hayır

Cevap:

Öncelikle seçmenlerin bu soruyu

hem kendilerine hem adaylara

sorması beklenmektedir. Çünkü

bu sorunun yanıtı sadece adayları

ilgilendirmiyor.

Bu soruyu kendinize ya da adayla-

ra sorduğunuzda genellikle alacağı-

nız cevap “Hayır” olacaktır. Çünkü

biz yetişkinler genellikle onlar için

en iyisini bildiğimizi düşünürüz.

Oysa çocuklar da bulundukları

Page 94: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 93

yerden içinde yaşadığımız dünyayı

ve toplumu değerlendirirler. Fikirleri

vardır ve en az bir yetişkininki kadar

değerlidir ve dikkate alınması gerekir.

Mevcut seçim sistemimiz 18 yaşı-

nın altındaki bireylere doğrudan oy

kullanma hakkı vermemiştir ancak

bu onların bu sürecin dışında bırakıl-

malarını haklı çıkarmaz. Gündem:

Çocuk! olarak seçmenlere önerimiz oy

vereceğiniz partiyi ya da adayı belirle-

meden önce çocuklarınıza nasıl ülkede

yaşamak istediklerini sorun. Onların

da fikirleri olduğunu ve çoğu zaman

olaylara biz yetişkinlerden daha duru

bakabildiklerini göreceksiniz.

Adaylara önerimiz ise seçim kampan-

yaları süresince kendilerine oy verme

hakları olmasa bile çocukların da gö-

rüşlerini almanın yollarını bulsunlar.

Siyasetin bu yaratıcılıktan yoksun kısır

döngüsünü kırmalarında çocukların

fikirleri size yol gösterecektir.

Ve son soru:

Toplumun oy verme hakkı olmayan

%40’ını oluşturan çocukların görüşü-

nün dikkate alınmadığı bir seçim için

“demokratik” demek mümkün müdür?

Cevap: Bu sorunun cevabını size bıra-

kıyoruz.

EK 3. 6. TÜRKİYE ÇOCUK

POLİTİKASI İÇİN TALEP

ÇAĞRISI

ÜLKE ÇOCUK POLİTİKASI İÇİN

TALEP

ARTIK ÇOCUKLARI

GÖRMEZDEN GELMEYİN!..

Türkiye Cumhuriyeti 1995’te onay-

ladığı Birleşmiş Milletler Çocuk

Hakları Sözleşmesi ile çocuğun ev-

rensel haklarını tüm yasa ve düzenle-

melerinin üzerinde tutacağını kabul ve

taahhüt etmiştir.

Ancak aradan 12 yıl geçmiş ol-

masına rağmen Türkiye siyaseti

bu sözleşmenin ilke ve hedeflerini

gündemlerine almış değildir. Almış

olmak bir yana yeni bir genel seçi-

min yaklaştığı bu günlerde bu yön-

de bir çaba dahi bulunmamaktadır.

Siyasi partiler ne programlarında,

ne seçim bildirgelerinde, ne de

uygulamalarında çocuğa önem ve

öncelik vermemekte ısrar etmekte-

dirler. Daha önceki seçim dönem-

lerinde olduğu gibi 22 Temmuz

2007 seçimleri öncesi son günlerde

açıklanan seçim bildirgeleri ve parti

programlarında da çocuk lehine hiç

ilerleme yoktur. Siyasi partiler ço-

cuk sorununu anlamaktan hala çok

uzaktalar. Bu vurdumduymazlığın

faturasını maalesef 27 milyonluk

bir çocuk nüfusuna sahip ülkemiz-

de her çocuk, her gün ödüyor. Biz

aşağıda imzası bulunan sivil top-

lum kuruluşları, 22 Temmuz 2007

Genel Seçimleri öncesi tüm siyasi

partileri ve adayları parti Birleş-

miş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşmesi’nin temel ilkeleri olan;

- Yaşama ve Gelişme İlkesi

- Korunma İlkesi

- Ayrım Gözetmeme İlkesi

- Çocukların Katılımı İlkesi

doğrultusunda bir ÜLKE ÇOCUK

POLİTİKASI oluşturulması konu-

sunda harekete geçme iradelerini

açıklamaya ve bu çerçevede,

- çocuğa önem ve öncelik ver-

meye

- çocuğa bakışlarını çocuk hak-

ları temelinde gözden geçirme-

ye,

- bu bakışı parti programlarına

yansıtmaya,

- çocuk hakları temelli bir

ÜLKE ÇOCUK POLİTİKASI

oluşturmaya

- çocuk politikalarını bir an

önce kamuoyu ile paylaşmaya,

çağırıyoruz.

KATILIMCI KURULUŞLAR

(alfabetik sıra ile)

Adana Sokak Çocukları Der-

neği, Avrupa Birliği Eşitlik Grubu,

Ankara Barosu Çocuk Hakları

Kurulu, Bir Adım Daha İleri Der-

neği, Çağdaş Yaşamı Destekle-

me Derneği Çankaya Şubesi,

Çocuk İstismarını ve İhmalini Ön-

leme Derneği, Eğitim ve Bilim

Emekçileri Sendikası (Eğitim

Sen), Eğitim Reformu Girişimi,

Didim Çocuklar Ağlamasın

Derneği, Gençlik Kültür Evi Der-

neği (GENÇEV), Gençlik Spor

Vakfı Spor Kulübü Derneği,

Gündem:Çocuk! Çocuk Hakla-

rını, Tanıtma, Yaygınlaştırma,

Uygulama ve Uygulamaları İzleme

Derneği, İnsan Hakları Araştır-

maları Derneği, İnsan Hakları

Derneği, İnsan Hakları Gündemi

Derneği, İnsan Hakları ve Maz-

lumlar İçin Dayanışma Derneği

(Mazlum- Der), Kadın ve Sosyal

Hizmetler Vakfı, KAMER Vakfı

Çocuklara Hayat Projesi, Lö-

semili Çocuklar Vakfı (LÖSEV),

Özgürlüğünden Yoksun Genç-

lerle Dayanışma Derneği, Risk

Altındaki Çocuk, Çocuk Genç ve

Ailelerini Koruma, Destekleme Gö-

nüllüleri Derneği, Sosyal Hizmet

Uzmanları Derneği Genel Mer-

kezi ve tüm şubeleri, Sosyal

Kalkınma ve Cinsiyet Eşitliği Po-

litikaları Merkezi (SOGEP), Top-

lumsal Duyarlılık ve Engelliler

Page 95: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

94 GÜNDEM: ÇOCUK!

Entegrasyon Gönüllüleri Derneği

(TODEG), Türkiye Çocuklara Yeni-

den Özgürlük Vakfı Ankara Şubesi,

Türkiye Gençlik Birliği Derneği,

Türkiye Gençlik Federasyonu, Ulusla-

rarası Af Örgütü Türkiye Şubesi,

Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC),

Yüksek Öğrenimde Rehberliği Ta-

nıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı

(YÖRET)

www.cocuklaricinevet.org

EK 3. 7. SEÇİMLERE 51 GÜN

KALDI VE HÂLÂ SİYASİLERDEN

SES YOK!

Türkiye’nin 27 milyonluk çocuk

nüfusu pek çok ülkenin nüfusundan

çok daha fazla. Buna karşın ağır ak-

sak yürüyen eğitim sisteminin dışında

çocuk hiçbir hizmet alanının ya da

düzenlemenin öznesi olarak alınmıyor.

Çocuk ne haklarıyla ne de varlı-

ğıyla birey olarak kabul edilmiyor,

yadsınıyor. Bu yadsıma çocuğa ilişkin

sorunların algılanmasını da, çözümünü

de güçleştiriyor.

Toplumun genelinde var olan bu

yadsıma kendini siyaset alanında

da gösteriyor. Çocuğa ilişkin sorun-

ların çözümünde sorun odaklı yaklaşım

oldukça yaygın. Çocuğu hakları ve

birey olarak varlığıyla tanıyan ve önem-

seyen, ona değer veren bir yaklaşımın

eksikliği kendini pek çok alanda olduğu

gibi siyasette de gösteriyor. Çocuklar

kendileri için kurulmamış bir dünyada,

kendilerini önemsemeyen bir sistemin

içinde büyümeye ve kendilerini gerçek-

leştirmeye çalışıyorlar. İyi niyetli pek

çok çaba küçük iyileşmeler sağlasa da

bu toplumun tamamında “çocuk için bir

iyiye gidişe” işaret etmiyor.

Bu tablo içerisinde bir genel seçimlere

daha yaklaşıyoruz. Erken seçim ka-

rarıyla birlikte 22 Temmuz 2007’de

siyasi partiler parti programlarıyla,

vaatleriyle seçmenlerin karşısına

çıkacaklar. Şimdiye kadarki seçim

süreçlerine bakıldığında çocukların

seçmen olmamalarından dolayı

vaad listesinde hep geri sıralarda

kaldığı görülüyor. Parti program-

larına bakıldığında da çocuktan

ya hiç söz edilmiyor ya çok az

söz ediliyor ya da söz konusu

edildiği yerlerde de çocuğun

topluma ait bir varlık gibi gös-

terildiği ama haklarının ve ih-

tiyaçlarının dikkate alınmadığı

görülüyor.

Gündem:Çocuk! Derneği olarak

2007 seçim sürecinde çocukların

hak ettikleri şekilde gündemde

yer almalarını sağlamak amacıyla

başlattığımız Türkiye Çocuk Po-

litikası Çalışması kapsamında

ve Haziran ayında başlayacak

ÇOCUKLAR İÇİN “EVET”

KAMPANYASI öncesinde, siyasi

partilerin bir önceki seçimde ilan

ettikleri parti programları ve va-

atleri içinde çocuğa verdikleri yeri

irdelemiş (çalışmanın tamamı için:

http://www.gundemcocuk.org /ba-

sin/parti_programlarinda _cocuk.

pdf) ve sonuçta;

- Bazı siyasi partiler parti prog-

ramlarında bir kez bile çocuktan

söz etmemekte, pek çoğu 1 kez ve

sadece eğitim alanında ve genel

geçer tabirlerle söz etmekte oldu-

ğunu yani 27 Milyon çocuğun “es

geçilmiş” olduğunu,

- 20 sayfa ve yaklaşık 9000

sözcükten oluşan hükümet

programında çocuktan sadece 2

kez söz edildiğini ve bunlarında

içerikten yoksun olduğunu,

- Pek çok siyasi partinin parti prog-

ramında çocuğa bakışın evrensel

kriterlerle bakıldığında eksik, hatalı

ve hatta çocuk haklarının evrensel

normlarına aykırı olduğunu (ör:

çocuğa bakıştaki eksikliği temelden

anlatır şekilde “suça itilmiş çocuk

yerine” “suçlu çocuk” kavramını

kullanılması ya da “sokakta yaşa-

yan çocuklara” “sokak çocukları”

yaftası yapıştırarak dilenciler ve

evsizlerle birlikte aynı alanda de-

ğerlendirilmesi vb),

- Çocuk haklarına pek çok si-

yasi parti programında hiç yer

verilmemiş olduğunu,

- Çocuğun devletin ve toplumun

malı olarak algılandığını,

- Uluslararası insan hakları

belgelerine genellikle hiç yer

verilmemiş olduğunu, bu yer

verildiği istisna durumlarda da

bu belgelerin isimlerinin yanlış

yazıldığını ve içeriklerine hiç

değinilmediğini görmüştük.

Çalışmadan çıkan bu sonuçların,

ayrım yapmaksızın tüm partilerin ve

toplumun her kesimi için utanç veri-

ci olduğu inanıcımızı da bu durumu

çocuk lehine değiştirmek için tüm

toplumun ortak bir irade ile hareket

edilmesinin şart olduğu görüşümüzü

de kamuoyuyla paylaşmıştık.

Ardından, bu yaklaşımla 22 Ni-

san 2007 tarihinde siyasi parti

yöneticilerini temsil ettikleri

ve 2007 Genel Seçimleri’nde

iktidara talip olan partilere

gönderdiğimiz bir mektupla

(mektup tam metni için: http://

www.gundemcocuk.org/index.

php?option=com_content&task=

view&id=245&Itemid=2)

- çocuğa önem ve öncelik vermeye

- çocuğa bakışını çocuk hakları

temelinde gözden geçirmeye,

Page 96: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

GÜNDEM: ÇOCUK! 95

- bu bakışı parti programlarına yansıt-

maya,

- çocuk hakları temelli bir ÜLKE ÇO-

CUK POLİTİKASI oluşturmaya ve

- çocuk politikalarını bir an önce kamu-

oyu ile paylaşmaya çağırmıştık. Ancak;

Seçimlere 51 Gün Kaldı ve Hâlâ Siyasilerden Ses Yok!

Ne yazık ki hâlâ ne siyasilerin söylemle-

rinde, ne de parti programlarında çocuk

hakları lehine alınmış bir tavrı, atılmış

bir adımı ya da seçmenlerle paylaşılmak

üzere hazırlanmış bir ülke çocuk politi-

kasını işitmiyor ve görmüyoruz.

Gündem:Çocuk! Derneği olarak;

yaklaşan seçimlerde bu manzaranın

çocukların lehine değişmesini sağlamak

üzere siyasi partilerin bir an önce hare-

kete geçmesi gerektiğini bir kere daha

vurguluyor,

çocuğu ve haklarını önemseyen her kişiyi ve kuruluşu Türkiye’deki ço-cuk gerçeği ile yüzleşmek ve sorun-ları çözmek iradesi oluşturmak için tüm siyasileri harekete geçirmeye destek vermeye çağırıyoruz.

Gündem: Çocuk! Derneği

http//:www. gundemcocuk.org

e-posta: [email protected]

EK 3. 8. BASIN BÜLTENİ… “Türkiye’nin Bir Ülke Çocuk Politi-kasına İhtiyacı Var! “

GÜNDEM:ÇOCUK! Derneği Ülke Çocuk Politikası Konferansı TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

17 KASIM 2007

www.gundemcocuk.org

Gündem: Çocuk! Derneği Mart 2007

tarihinde başlattığı “Ülke Çocuk Po-

litikası Çalışması” için Türkiye’deki

çocuk sağlığı, adalet, eğitim, sosyal

hizmetler alanındaki 74 akademis-

yeni, alan uzmanını, uygulamacıyı,

kamu ve sivil toplum kuruluşu tem-

silcilerini 16 Kasımda düzenlediği

bir çalıştayda bir araya getirdi. Ça-

lıştayda ortaya çıkan “Ülke Çocuk

Politikası”na ilişkin öneriler 17

Kasım 2007 tarihinde TBMM

Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın

da katıldığı konferansla kamuo-

yuyla paylaşıldı.

BM Çocuk Hakları Sözleşme-

sini 1995 yılından imzalayan

Türkiye’de çocukların durumuna

baktığımızda, kimi iyileşmelerin

olduğunu ancak çocuğa ilişkin pek

çok sorunun hâlâ, üstelik kimi ko-

nularda da artarak devam ettiğini

görmekteyiz . Bunun en önem-

li nedenlerinden biri Çocuk

Hakları Sözleşmesi’ni referans

alan, çocuğa hizmet üretilen

her alanı kapsayan, bütüncül,

sadece sorun odaklı olmayan,

geleceğe ilişkin de bakış içeren

bir ülke çocuk politikasının

olmayışıdır . Hiçbir siyasi parti

ne yazık ki bugüne kadar parti prog-

ramlarında çocuğa ilişkin üretecekle-

ri hizmetlerde kendilerini bağlayacak

yeterli bir metne yer vermemişlerdir.

Bu durum yürütmenin başına geçen

siyasi partinin de çocuk konusunda

herhangi bir yazılı sorumluluğunun

olmamasına ve seçmenlerin sivil

toplum örgütleriyle birlikte çocuk

konusunda etkili bir izleme yapama-

masına yol açmaktadır.

Gündem: Çocuk! Derneği olarak

başlatılan 16-17 Kasım 2007 ta-

rihinde geliştirilen ve güçlendirlen

çalışma Türkiye’de çocuk haklarını

temel alan, ülke ölçekli bir çocuk

politikasının hayata geçmesini ön-

görüyor.

Çalıştayda Öne Çıkan Konular

Şöyle:

- Anayasa Taslağı: Yeni anaya-

sa sürecinde hazırlanan anayasa

taslağında çocuk hakları maddesi

sevindiricidir. Ancak bu maddenin

çocuk hakları temel ilkelerine göre

temellendirilmelidir. Bu konuda

hükümet,çocuk hakları alanında

çalışan sivil toplum örgütleriyle

işbirliğine davet edilmiştir.

- Meclis Bütçe Çalışmaları:

Çocuklara ülke bütçesinden yeterli

kaynak ayrılması çocukların vazge-

çilmez hakkıdır. BM Çocuk Hakları

Komitesi de bütçeden çocuklar

için kısıtlı bütçe ayrılmasının hiçbir

gerekçesini haklı bulmamaktadır.

Genel bütçe içinde çocuklara yete-

rince kaynak ayrılmalı ve bu kay-

nak görünür kılınmalıdır.

- Adalet Siteminde

• Ülkemizde çocuk haklarının geli-

şimini ve Türkiye'nin Birleşmiş Mil-

letler Çocuk Hakları Sözleşme'sini

uygulama durumunu izlemek ve

strateji geliştirmek için TBMM bün-

yesinde bir daimi Çocuk Hakları

Komisyonu'nun kurulması şarttır.

• Yukarıda bahsedilen sisteme

bağlı etkin bir izleme mekanizması

kurulmalıdır. Bu mekanizma;

Çocuk Adalet Sistemi içine giren

çocuğun haklarını kullanmasını

temin etmek için sistemden çıktığı

ana kadar ve hatta sonrasında

izlenmesi ve gözetilmesini

a. Çocuk adalet Sisteminin oto-

kontrol geliştirmesi, olumlu yanları

ve aksaklıkları kendi dinamikleri ile

belirleyerek zamanında müdahale

imkanı kazanması ve geri besleme-

lerle kendini geliştirebilmesini sağ-

layacak bir sistem olmalıdır.

Page 97: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)

96 GÜNDEM: ÇOCUK!

b. Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun

yüksek yararı doğrultusunda gelişi-

mi için en başta yapılması gereken

Yargıtay’daki suç odaklı yapılanma

çocuklar özelinde terk edilmeli ve Yar-

gıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas

Dairesi” mutlaka kurulmalıdır.

- Eğitim Sisteminde

• Hak temelli verilerin toplanması ve

istatistik sistemlerinin geliştirilip bun-

ların ihtiyaç analizlerinde gösterge

olarak kullanılarak hak sahipleriyle

paylaşılması

• Eğitim bütçesinin hakların gerçekleş-

tirilmesine olanak sağlayacak biçimde

şeffaf, katılımcı bir yöntemle planlan-

ması ve görünür kılınması

• Sınav merkezli eğitim anlayışından

uzaklaşarak performansa dayalı eği-

tim anlayışının güçlendirilmesi

• Meslek edindirme programlarının

toplumsal ihtiyaçlara göre planlanma-

sı ve yürütülmesi

• Eğitimin tüm boyutunda tüketim an-

layışından uzaklaşılması

• Öğretmen yetiştirme programlarının

Çocuk Hakları Sözleşmesini temel ala-

rak yeniden yapılandırılması

• Eğitim hakkı kapsamında, çocuğun

içinde büyüdüğü kültürel ortamdan

kaynaklı farklılıkları ile barışık bir

eğitim anlayışının benimsenmesi ve

uygulanması;

• Ailenin eğitim sürecine etkin bir şe-

kilde katılmasının güçlendirilmesi

• Eğitim süreçleri içerisinde ortaya

çıkan eğitim hakkı ihlallerinin düzeltil-

mesine dair mekanizmaların oluşturul-

ması ve işler hale gelmesi

- Sağlık Sisteminde

• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı

Taslağı 18 yaş altında çocuklara anne

babanın gelir durumuna göre fark-

lılık göstermeksizin sağlık güvencesi

sağlamaktadır. Bu çok önemli bir

gelişmedir ancak gençlerin sağlık

güvencesi açısından sorunlar teşkil

eden bu taslakta üniversite çağındaki

gençlerin, şu anki yasada geçerli

haklarının korunması gerekmektedir.

• Genel Sağlık Sigortası Kanun

Tasarı Taslağında ruh sağlığı hiz-

metleri, diyetisyen danışmanlığı gibi

destekleyici hizmetlerin de güvence

altına alınması gerekmektedir.

• Çocuğun sağlık hakkı için anne

baba eğitimi açısından atılımlar yapıl-

maktadır fakat anne-babalar çocukla-

rın bakımıyla ilgili konularda daha çok

bilgilendirilmeli, sağlık haklarını daha

fazla talep eder hale getirilmelidir.

• Çocuklarda yaygın görülen kronik

hastalıkların önlenmesi ve sürecin

izlenmesi açısından bir program

geliştirilmelidir.

• Çocukların sağlık hakkı uygulama-

larını izleyen, uygulayıcı olmayan

ama uygulamaların geliştirilmesi için

politikalar üreten, çocuk sağlığı ile ilgili

çalışmalar yürüten, diğer kuruluşlarla

da koordinasyon sağlayan "Çocukla-

rın Sağlık Hakkı Danışma ve Değer-

lendirme Kurulu" oluşturulmalıdır.

• Medyada sağlık danışmanlığı

sistemi kurulmalıdır. Çocuğa ve

ailelere sağlık konusunda nelerin,

nasıl gösterileceği bu şekilde belir-

lenmelidir.

• Medyada gıda ve mama reklam-

larına yer verilmemeli, tüketici yan-

lış yönlendirilmemelidir.

- Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım Sisteminde

Ulusal düzeyde bütüncül ve kapsayıcı

sosyal hizmet ve yardım politikala-

rı geliştirilmelidir. Bu politikaların

yaşama geçirilmesinde temel so-

rumluluk kamuya ait olmalıdır. Bu

politikanın oluşturulmasında ve

yürütülmesinde temel sorumluluğu

üstlenen SHÇEK’in yeni düzenle-

me (ÇKK vb.), değişme ve geliş-

melere bağlı olarak günden güne

artan görevlerini gereğince yerine

getirebilmesi için güçlendirilmesi

gerekir. Bu çerçevede alınabilecek

önlemlerden bazıları şunlardır:

• İlgili mevzuatın Çocuk Haklarına

Dair Sözleşme başta olmak üzere

uluslararası belgeler doğrultusunda

iyileştirilmesi,

• Çocuğun koruma politikalarının

doğum öncesi dönemden başlatıla-

rak tüm çocukları içerecek biçimde

düzenlenmesi,

• Çocuk refahı alanındaki örgüt-

lenmenin çocukların biyo-psiko-

sosyal varlıklar olarak çocukların

sorun ve gereksinimlerini karşı-

layacak etkililikte ve verimlilikte

olması,

• Çocukların yüksek yararının her

düzeyde gözetilmesinin bir gereği

olarak çocuk refahı alanına yeterli

bütçe kaynaklarının ayrılması,

• Aile ve çocuk odaklı hizmetlerin

yaygınlaştırılması, çeşitlendirilmesi

ve erişilebilir kılınması; bölgeler

arası ve yerleşim yerleri arası fark-

lılıkların giderilmesi,

• Alanın gerektirdiği bilgi-bece-

riye uygun olarak yetişmiş insan

gücünün yetiştirilmesi ve istihdam

edilmesi,

• çocukların korunması ve bakımı

alanında kullanılan sosyal hizmet

ve yardım programlarının günün

gereksinimlerine uygun olarak gün-

cellenmesi gereklidir.

Page 98: Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)