Upload
guendem-cocuk
View
282
Download
2
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Copyrigt © Bu kitabın Türkiye’deki yayım hakları Gündem Çocuk Derneği’ne aittir. Her hakkı saklıdır. Yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, basılamaz, disket video vb. ile çoğaltılıp kullanılamaz.
Citation preview
TÜRKİYEÇOCUK POLİTİKASI
Çalıştay Sonuçları
GÜNDEM ÇOCUKÇocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma,
Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği
Gündem: Çocuk!
Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği Yayınları: 1
ISBN 978-975-499-489-6Türkiye Çocuk Politikası (Çalıştay Sonuçları)Grafik Uygulama: Pelin Güclü
Fotoğraflar: Resul Baştuğ • Murat Özcan
Yayım Hakkı © Gündem Çocuk Derneği
Baskı: Özgün Matbaacılık Sanayi Tic. A. Ş
Ankara Polatlı Karayolu 52. Km. Nurlu Mevkii
Temelli Beldesi Polatlı / Ankara
tel.: (0312) 645 19 10 (5 Hat)
1. Baskı: Ankara - Mayıs, 2009
GÜNDEM ÇOCUKÇocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği
İncesu Cad. Nu.: 10/3 06670
Kolej / ANKARA
tel.: (0312) 430 43 91
belgeç: (0312) 430 26 22
www.gundemcocuk.org
Copyrigt © Bu kitabın Türkiye’deki yayım hakları Gündem Çocuk Derneği’ne aittir.
Her hakkı saklıdır. Yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, basılamaz, disket video vb.
ile çoğaltılıp kullanılamaz.
Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin
5. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde Bandrol taşıması zorunlu değildir.
4 GÜNDEM: ÇOCUK!
kampanyamızdan haberdar oldukları andan iti-
baren görüşlerini ifade ederek katkıda bulunan
EKSİ 18 MEDYA GRUBU’na, konferansımıza
katılarak desteklerini esirgemeyen TBMM Baş-
kanı Sayın Köksal Toptan ve eşi Sayın Saime
Toptan’a, görüş ve önerileri ile destek veren
tüm politikacı, akademisyen ve uygulayıcılara,
çalıştay ve konferansımıza ev sahipliği yapan
Ankara Üniversitesi ATAUM’a ve Müdürü Doç.
Dr. Çağrı Erhan’a, Erhan Akdemir’e ve Mustafa
Kılıç’a, grafi k tasarımları ile bize destek veren
Gülnur Özdağlar Güvenç’e, baskı konusundaki
desteklerinden dolayı da Başak Matbaası, Kök
Yayıncılık ve Berkay Matbaası’na ve desteklerini
esirgemeyen diğer herkese sonsuz teşekkürler.
Bu sürecin tek ürünü elbette elinizde tuttuğunuz
bu yayın değildi. Çalışmanın içinde aktif olarak
yer alan herkes kendi hesabına çok şey öğrendi.
Ama tüm bunların ötesinde her birimizin ortak-
laşabileceği kıssadan hissesi; bütün zorlukları bir
yana, insan hakları mücadelesi içinde bir alanda,
çocuk hakları çalışmanın umut ve güven işi oldu-
ğunu bir kez daha görmek olsa gerek. “Çocuk”
kavramının içinde barındırdığı umut hepimiz için
bu çalışmanın sürükleyici gücüydü.
Biliyoruz ki bu kitap Gündem:Çocuk! için de,
Türkiye’de çocuk hakları mücadelesi için de hak
temelli bir Türkiye Çocuk Politikası yolunda ara
bir istasyon. Daha yapılacak çok iş, alınması
gereken çok yol var ve biliyoruz ki;
“Bulutların üstünde hava hep açıktır.”
Bu yolda yanımızda yürüyen herkese binlerce kez
teşekkürler.
Gündem:Çocuk! Derneği Yönetim Kurulu
Celal MUSAOĞLU
Ezgi KOMAN
Emrah KIRIMSOY
Esin KOMAN
M. Onur YILMAZ
Önsöz
Gündem: Çocuk! olarak, Türkiye’de çocuk hak-
larına dair bütüncül bir iyileşmenin anahtarını
Türkiye’nin insan hakları temelli bir çocuk po-
litikasına sahip olmasında görüyoruz. Biliyoruz
ki, ülkemizde her alanda çocuğu odağa alan ve
çocuğun yüksek yararını önde tutan bir anlayış
hakim olmadığı sürece çocuk haklarının tam
olarak gerçekleşmesi ve çocuk hakları alanında
bütüncül bir ilerlemenin sağlanması mümkün
olmayacak.
Bu sebeple, insan hakları temelli bir ülke çocuk
politikasının gerekliliğini her ortam ve fırsatta
vurgulamayı kendimize görev sayıyoruz. Elinizde
tuttuğunuz kitap, kendimize biçtiğimiz bu görev
ile ilgili 2006 ortalarından bu yana yaptıkları-
mızın bir özetini sunmaktadır. Her aşamasında
yoğun emek katkısı ile ulaştığımız bu ürün için
teşekkür etmemiz gereken o kadar çok insan
var ki, yorulup umutsuzluğa düştüğümüz kimi
zamanlarda onların enerjisi ve desteği olmasay-
dı, doğrulup devam etmemiz mümkün olmaya-
bilirdi.
Sürecin başından bu yana, insan hakları ve
çocuk hakları temelli bir yaklaşım oluşturulması
konusunda bize yol gösteren Prof. Dr. İoanna
Kuçuradi’ye ve İnsan Hakları Ortak Platformu
Koordinatör Feray Salman’a, çocuk politikasını
oluşturan temel alanlar ile ilgili olarak koordi-
nasyonun sağlanmasında ve danışmanlık des-
teklerinden dolayı adalet alanında Av. Türkay
Asma’ya, eğitim alanında Doç. Dr. Mesude
Atay’a, sağlık alanında Prof. Dr. Şükrü Hatun’a
ve sosyal hizmet-sosyal yardım alanında Dr.
Bülent İlik’e; özellikle adalet grubu çalışmalarının
yürütülmesine ve ayrıca çalıştay-konferans ça-
lışmalarına verdikleri destekleriyle başta Ankara
Barosu Çocuk Hakları Merkezi’ne ve Av. Şükran
Kitiş’e, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişi-
mi Bölümü öğrencilerine, “Çocuklar İçin Evet
Kampanyası”nın hiçbir aşamasında desteklerini
esirgemeyen Gündem Çocuk üyelerine,
GÜNDEM: ÇOCUK! 5
Türkiye Çocuk Politikası Çalışmasına Katkı Verenler
(Alfabetik Sırayla)
Adem Arkadaş, Adile Ertekin, Aktan Acar, Ali Naim Inan, Ali Suat Ertosun, Arzu Içağasi-oğlu Çoban, Asli Tatlidil, Ayhan Çelik, Ayla Oktay, Ayşe Beyazova, Ayşegül Çelik Şahin, Atike Zeynep Kiliç, Berin Çanli, Burcu Arik, Bülent Ilik, Caner Esenyel, Celal Musaoğlu, Cem Koca-taş, Cevdet Selvi, Cüneyt E. Başer, Çağri Erhan, Deniz Kırımsoy, Deniz Türker, Dide Tayfur, Dilan Başer, Dilek Kumcu, Dilek Özdilek, Bülent Ilik, Ebru Baysal, Elif Serbest, Eloise Dhuy, Emel Akpinar, Emin Devrim Fidan, Emine Akyüz, Emrah Kirimsoy, Erhan Akdemir, Erkan Sert, Ersin Biçakçi, Esin Koman, Esin Polat, Ezgi Koman, Faruk Şahin, Feray Salman, Fer-hunde Öktem, Figen Şahin, Filiz Birinci, Füsun Akarsu, Gamze Girgin, Gaye Erbatur, Gizem Göcek, Gözde Başer, Gözde Erdoğan, Gözde Güneş, Gülnür Özdağlar Güvenç, Gülşah Çilin-gir, Gülten Koçoğlu, Gülümser Gültekin, Hacer Sever, Hakan Acar, Haktan Demircioğlu, Ha-san Gemici, Hasan Kürşat Akcan, Hatice Kaynak, Hediye Ayik, Hüseyin Türker, Işil Işikçi, Işil Kiliç, Ilker Işikçi, Ilknur Kutlukan, Irem Yeniokatan, Ioanna Kuçuradi, Irfan Türkmen, Kasim Karataş, Kemal Inal, Kemal Özmen, Köksal Toptan, Lale Tabel, Latife Özaydin, Leyla Ilik, Mahmut Turan, Mehmet Kurdoğlu, Mehmet Onur Yilmaz, Mehmet Saner, Mehmet Üstün, Melika Türkan Bağli, Melike Çaçan, Meltem Bayram, Meltem Mercan, Meral Aksu, Mesude Atay, Muammer Seyitoğlu, Muammer Uzunca, Muharrem Erbey, Murat Altuğgil, Murat Eke, Murat Özcan, Mustafa Aksu, Mustafa Biçen, Mustafa Kiliç, Mustafa Nargül, Mücahit Çakici, Müjgan Aktağ Beriş, Necmettin Yemiş, Nergiz Güven, Nevzat Kiliç, Nihal Ahioğlu, Nihat Tari-meri, Nilah Ildeş, Nilgün Kurtuluş Çelen, Nilgün Vatandaş, Nurcan Alsancak, Nurettin Turan, Nükhet Atalay, Orhan Derman, Onur Musaoğlu, Ozan Güven, Özüm Yeşiltaş, Pakize Melek Bulut, Resul Baştuğ, Riza Sümer, Ruveyda Taşkaya, Sabit Aktaş, Safi ye Kiliç, Saime Toptan, Seda Emin, Seda Yilmaz Inal, Sedat Ovat, Sedat Yazici, Selda Hizel Bülbül, Serpil Selvi Çinar, Serpil Ural, Senar Ataman, Sevda Uluğtekin, Sevil Atauz, Sevi Arier, Sinem Parça, Sinem Şarkli, Songül Yalçin, Şahin Antakyalioğlu, Şaylan Uran, Şule Şenol, Şükran Kitiş, Şükrü Hatun, Tanil Bora, Tanju Gündüzalp, Türkay Asma, Ufuk Altinay, Ufuk Beyazova, Uğurcan Arslan, Umut Koşan, Yağmur Güvenç, Yasemin Polat, Yasemin Şahin, Yasin Sari, Yaşar Çelebi, Yildiz Çakmak, Yildiz Yapar, Yüksel Baykara Acar, Yüksel Erdoğan, Zeynep Ömür Yilmaz, Zuhal Bayildiran
GÜNDEM: ÇOCUK! 7
I. BÖLÜM
GİRİŞ
I. İnsan Hakları, Çocuk Hakları ve Hak Te-
melli Yaklaşım
İnsan Hakları
“Her seferinde öyle eyle ki, eyleminin ilkesi
aynı zamanda genel bir yasa olabilsin.”
Immanuel Kant
İnsan Hakları fi kri, temeli insan onuru bilincine
dayanan bir fi kirdir ve binlerce yıllık insanlık
tarihinin en önemli başarılarından birisidir. İn-
san hakları, insan olmanın haklarıdır ve her tek
insanın doğuştan özgür ve onur bakımından eşit
olduğu temel ilkesi ile ortaya konan karşılıklı
davranış kurallarını düzenler. Günümüzde bu
hakların hayata geçirilmesi korunmasını ve gü-
vence altına alınmasını sağlamak için en önemli
mekanizmalar devletler arası kuruluşlar tarafın-
dan oluşturulan uluslararası hukuk ve standartlar
ile bunları referans alan resmi-sivil savunuculuk
mekanizmalarıdır.
20. yüzyılda uluslararası insan hakları standart-
ları, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi” başta olmak üzere, birçok belgede tarif
edilmekte ve evrensel ilke oldukları vurgulanmak-
tadır. BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve
BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleş-
mesi gibi sözleşmeler de, bu ilkeleri uluslararası
hukukun kuralları haline getirmektedir.
Uluslararası insan hakları hukuku, devletlerin
kendi yurttaşları için yapmaları ve yapmamaları
gerekenleri tarif etmektedir. Buna göre, bir hü-
kümet ya da muhalif grup, bu standartlara aykırı
hareket ettiğinde veya saygı göstermediğinde
ya da bu standartları yok saydığında, güvence
altına almadığında, insan hakları ihlâli gerçekleş-
tirmiş olmaktadır. Her devlet, kendi hukukunu,
uluslararası insan hakları hukukuna dayandırma
ve insan haklarını koruma mecburiyetindedir.
İnsan haklarının en temel özelliği bölünmezliği-
dir. Bu bölünmezlik, her bireyin medeni, siyasi,
ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tümüne,
aynı anda sahip olduğu ve bir hakkın gerçekleş-
mesinin bir diğerinin ön koşulu haline getirileme-
yeceği anlamına gelir.
8 GÜNDEM: ÇOCUK!
İnsan hakları aktivistleri, dünyanın her yerinde,
insan hakları fi krinin sağlam felsefi temeli ve
uluslararası hukukun ortaya koyduğu standartla-
rının gücüyle insanların temel haklarını korumak,
hükümetlere uluslararası insan hakları standart-
larını kabul ettirmek ve insan haklarını bütün
ülkelerin hukukunun dayandığı temel referans
kılmak için mücadele etmektedirler. Bu mücadele
dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de
sürmektedir.
İnsan Hakları
Yurttaşlık, ulus, ırk, etnik köken, dil, cin-siyet, cinsel yönelim, yetenek veya diğer özellikler açısından ayrım gözetmeden, “tüm insanların sadece insan oldukları” için sahip oldukları haklardır.
Çocuk Hakları
Çocuk hakları, insan haklarıdır!
İnsanın doğumundan itibaren birey olma hakkını
tanıyan, ek olarak 18 yaşına kadar yaşama,
gelişme, korunma ve katılma haklarına özel
önem ve öncelik veren, çocuğun özel hak ve
gereksinimlerinin uluslararası ortamda kabul
edilmesi ve korunmasını sağlayan, insan hakla-
rı hukuku bünyesinde kendine özgü bir yapıya
olan ihtiyacın sonucunda insan hakları içinde
çocuk hakları alanı oluşmuş ve gelişmiştir. Çocuk
haklarını güvence altına almak için Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ndeki ilke-
leri açmak ve bu ilkelere uluslararası hukuki bir
nitelik kazandırmak için Birleşmiş Milletler Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmesi hazırlanmış ve imza
altına alınmıştır (Ek 1). Bu belge çocuk haklarını
düzenleyen, çocukların “Magna Carta”sı ya da
“İnsan Hakları Yasası” olarak tanımlanabilecek
en önemli uluslararası belgedir. 1989 yılında
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul
edilen sözleşmeyi, Türkiye 1990 yılında imza-
lamıştır. Sözleşme, 1994 yılında onaylanmış ve
1995 yılında da Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Söz-
leşme (ÇHS), 54 Madde ile insanların on sekiz
yaşına kadar sahip oldukları insan haklarını dü-
zenler ve taraf olan ülkelere bu hakların yaşama
geçirilmesi konusunda yükümlülükler verir.
Sözleşmenin temeli, çocukların en iyi biçim-
de yaşamalarını ve kendilerini tam anlamıyla
gerçekleştirebilmelerini sağlamanın normlarını
tanımlamaya dayanır. Başka bir ifadeyle Sözleş-
me, çocukları doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren
bütün etkinliklerde “çocuğun yüksek yararı”nın
temel alınmasını şart koşar. Bu nedenle, ilgili tüm
resmi, yerel, akademik, özel ya da sivil toplum
kuruluşları, faaliyetlerini çocuğun yüksek yararını
gözeterek yapılandırmalıdır. Doğal olarak bu
yaklaşım, çocuğun yaşaması ve gelişmesi, ayırımcılık gözetilmemesi ve çocuğun katılı-mının sağlanmasından ayrı düşünülemez. Nitekim
bu temel ilkeler, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin
çatısını oluşturmakta ve Çocuk Hakları Komitesi
tarafından da son yıllarda şemsiye haklar olarak
nitelendirilmektedirler. Sözleşmede artık şemsiye
haklar olarak da nitelendirilen temel ilkelerle bir-
likte, çocuğa önem ve öncelik verilmesi gereken
alanlar sekiz başlık altında gruplanır:
I. Çocuğun tanımı: Sözleşmenin kapsadığı yaş
sınırını barındırır.
II. Şemsiye haklar:
Çocukların yaşaması ve gelişmesi (Madde 6),
Ayrım gözetmeme (Madde 2),
Çocukların yüksek yararının gözetilmesi (Madde 3)
ve
Çocukların katılımı (Madde 12) konusunda te-
melleri barındırır.
III. Medeni Hak ve Özgürlükler: İsim ve vatan-
daşlık, kimlik, ifade özgürlüğü, düşünce, vicdan
ve din özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, özel
yaşantının korunması, gerekli bilgilere ulaşma,
işkence ve özgürlükten yoksun bırakılma gibi alt
alanları barındırır.
IV. Temel Sağlık ve Refah: Yaşam ve gelişme,
anne-babanın sorumlulukları, özel gereksinimli ço-
cuklar, sağlık ve sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik,
yaşam standardı gibi alt alanları barındırır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 9
V. Aile Ortamı ve Alternatif Bakım: Anne ba-
banın yönlendiriciliği, anne-babadan ayırma,
ailenin yeniden birleşmesi, yasa dışı yollarla
ülke dışına çıkarma ve geri döndürmeme, ana-
babanın sorumlulukları, suiistimal ve ihmal,
aile ortamı ve alternatif bakım, evlat edinme,
yerleştirme uygulamasının düzenli denetimi,
yaşam standardı ve yeniden sağlığa kavuşturu-
cu bakım gibi alt alanları barındırır.
VI. Eğitim, Boş Zaman ve Kültürel Faaliyetler:
Eğitim, eğitim hedefl eri, boş zaman gibi alt
alanları barındırır.
VII. Özel Koruma Tedbirleri: Mülteci çocuklar,
azınlıklara ve yerli halklara üye çocuklar, çocuk
işçiler, uyuşturucu kullanımı, cinsel sömürü,
çocukların satılmaları, kaçırılmaları ve fuhuşa
zorlanmaları, sömürünün diğer biçimleri,
işkence ve özgürlükten yoksun bırakma, silahlı
çatışma, yeniden sağlığa kavuşturucu bakım,
çocukların yargılanmaları gibi alt alanları
barındırır.
VIII. Uygulamaya Yönelik Genel Önlemler:
Sözleşmedeki hakların yaşama geçirilmesi,
Sözleşmenin yaygın olarak tanıtılması, Taraf
Devletlerin bildirim yükümlülükleri ile ilgili alt
alanları barındırır.
Ulusal mevzuatımıza göre (Anayasa 90. Mad-
de) uluslararası sözleşmeler Resmi Gazete’de
yayınlandığı tarihten itibaren, ulusal mevzua-
tın üzerinde yer alır. Bu hükme göre devletin
kendi yasalarında ÇHS’nin aksine bir madde
varsa bile, o maddeye göre değil, ÇHS’deki
maddeye göre davranılması gerekir.
ÇHS’nin dünyanın hemen hemen bütün ülke-
leri tarafından onaylanması, insanlık açısından
önemli bir başarıdır. Çünkü sözleşmeye onay
veren ülkeler, kendi çocuklarının haklarını
gözetmek üzere taahhüt ettikleri yükümlülük-
leri yerine getirmeye çalışırlar. Dünyada ÇHS
imzalamamış olan iki ülke vardır. Bu ülkeler,
ABD ve Somali’dir.
Çocukların, yaşaması ve gelişmesi, yüksek ya-
rarının gözetilmesi, ayrım gözetmeme ve katılı-
mı, sözleşmede tanımlanan hakların gerçekle-
şebilmesi için temel ilkeleri oluşturmaktadır. Bu
temel ilkeler çocukların onurlu, eşit ve özgür
bireyler olarak yaşamalarını sağlar.
10 GÜNDEM: ÇOCUK!
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme’nin Temel İlkeleri
Çocuğun Yaşaması ve Gelişmesi İlkesi: Ya-
şamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin
ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır.
ÇHS’nin 6. Maddesine göre: “Her çocuk yaşa-
ma hakkına sahiptir. Devlet çocuğun yaşamını
ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü-
dür”.
Yaşama hakkı, tüm hak ve özgürlüklerin kulla-
nılmasının temelini oluşturan bir haktır. İnsan
hakları içerisinde, değer sırası bakımından en
başta gelir. Bu hak olmaksızın diğer hakların
kullanılması mümkün değildir. Yaşama hakkı,
kişinin fi ziksel ve ruhsal bütünlüğünü koruyabil-
mesi ve varlığının çeşitli etkilerle bozulmasına
engel olabilmesi anlamına gelir. İnsan hakları
belgelerinin tümü yaşama hakkını güvence altına
alır ve yaşama hakkını “dokunulmaz” bir hak
olarak kabul eder. Çocuk Hakları Sözleşmesi de,
çocuğun yaşama hakkını koruma altına almak-
tadır. Yasalarımızda da çocuğun yaşama hakkını
koruyan, başta anayasa olmak üzere pek çok
madde bulunmaktadır.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, yaşama hakkının
gerçekleştirilmesinin yanı sıra, çocuğun hayatta
kalması ve gelişmesi için “mümkün olan azami
çabanın gösterilmesini”, devletlerin sorumluluğu
olarak görür. “Gelişme” kavramı, yalnızca çocuğun
yetişkinlik dönemine hazırlanmasıyla ilgili değildir.
Bu aynı zamanda çocukluk dönemi için, yani ço-
cuğun içinde bulunduğu dönemin en elverişli ko-
şullarda oluşturulması anlamına gelir. Sözleşmeye
göre devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal,
ahlâksal, psikolojik ve toplumsal gelişimini, insanın
saygınlığı ile uyumlu biçimde gözetmeli ve çocuğun
toplumda özgür bir birey olarak yaşamını sürdür-
mesi için gerekli önlemleri almalıdırlar.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun yaşama
ve gelişme hakkını koruma altına alan, bu ko-
nuda tüm yetişkinlere ve devletlere verilen temel
sorumluluk şöyledir:
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Yaşama ve Gelişme Hakkı
Madde 6
1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kal-ması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.
Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi: Çocukları
ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun
yararının gözetilmesi gerekir. Çünkü, toplumun
savunmasız bir grubu olan çocuklar, kendi hak-
larını arayamazlar. Hükümetler, gönüllü sektör,
toplum kurumları, aileler, bakım hizmetleri ve-
renler bu haklara saygı gösterme, ihlâl etmeme
ve daha da ileriye götürüp, güçlendirme sorumlu-
luğuna sahiptirler.
GÜNDEM: ÇOCUK! 11
Çocuğun yüksek yararı ilkesi, çocuk merkezli bir
bakış açısını destekler ve çocuğun birbiriyle ilişkili
hak ve ihtiyaçlarına dikkat çeker. Dolayısıyla,
çocuğa sağlanan koruma kanunlarının, politika-
larının ve uygulamalarının değerlendirilmesinde,
çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması
ve çocuklara yönelik temel hizmetlerin ekonomik
reform ve açık azaltma dönemleri de dahil olmak
üzere, her zaman korunması ve öncelik verilmesi
gözetilmelidir.
Koruma, en genel anlamıyla bir bireyin yaşamını
olumsuz bir biçimde etkileyecek olası bir tehlikey-
le karşı karşıya kalmasını engellemek için alınan
önlemleri ve savunuculuk çalışmalarını ifade
etmektedir. Önlemler ve savunuculuk çalışmaları,
bireyin hak ettiği yaşamı sürdürmesi açısından
vazgeçilmez niteliktedir. Dolayısıyla, Çocuğun
Yüksek Yararı İlkesi, çocuğun herhangi bir alan-
da ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalma-
sının engellenmesini gerektirir.
Çocuğun yaşamını etkileyebilecek durumlar,
fi ziksel, zihinsel, psikolojik, cinsel ve sosyo-kül-
türel nedenlerden kaynaklanabilir. Bu nedenle,
çocuğun korunması, toplumun her düzeyinde,
başta kamu idareleri olmak üzere, resmi, yerel,
özel, akademik ve sivil toplum kuruluşları vb.
tüzel kişilere; devlet başkanları, milletvekilleri,
öğretmenler, doktorlar, polisler, anne babalar
ve hatta çocuklar olmak üzere gerçek kişilere,
etik ve yasal zorunluluklar doğrultusunda, birçok
yükümlülük verir.
Her çocuğu öncelikli olarak ele alan, çocuğa
ayırım gözetmeden saygı gösteren ve değer
veren, haklarında alınan kararlara katılımını
sağlayan ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri için
fırsat veren koruyucu bir sosyal destek sistemi
oluşturmak, öncelikle o devletin anayasasında
düzenlenir. Birçok devlette olduğu gibi, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nda çocuk ve çocuk hak-
larının korunmasına, başka bir ifadeyle çocuğun
güvenliğinin sağlanmasına ilişkin genel kurallar
bulunur. Bu kurallardan bir kısmı, temel hak ve
hürriyetlerin düzenlemesiyle ilgilidir. Bu genel
nitelikli kurallarla çocuk, gerçek kişi olarak, ana-
yasamızın kullandığı deyimlerle, “herkes ya da
vatandaş” olarak korunur. Bununla birlikte, ko-
ruyucu (kişisel) kuralların bazılarında çocuk, özel
bir korunmaya sahip kılınmıştır. Yani çocuklar,
kendilerine özgü kurallarla da korunur. Bunun
yanı sıra çocukların güvenliğinin sağlanması için
gereken örgütlenmeler kurulmuş ve geliştirilmesi-
ni sağlayan düzenlemeler için özel kanunlar çıka-
rılması kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin
çocuk koruma sistemi, ulusal mevzuat başta ol-
mak üzere, onaylanan uluslararası sözleşmelere,
belirlenen kaynak tahsisinden hükümetlerin ter-
cihlerine kadar birçok etkenden etkilenmektedir.
Çocuğun yüksek yararı gözetilerek yapılan dü-
zenlemeler (etkinlik, hizmet, mekân vb.), söz
konusu düzenlemenin öncelikle insan odaklı ve
çocukları birey olarak gören, insan haklarına ve
dolayısıyla çocuk haklarına duyarlı, bu hakları
savunan, barışçıl, hoşgörülü, saygılı, özgürlükçü,
eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine sahip olması ile
mümkündür. Dolayısıyla, çocuğa öncelik veren
ve çocuğun yüksek yararını gözeten düzenleme-
lerin;
- Çocuğa duyarlı ve çocuğun duyarlı olmasını
sağlaması,
12 GÜNDEM: ÇOCUK!
- Çocukların gereksinimlerinin farkında olması,
- Çocuğu, ailesinden ve çevresinden kopuk gör-
meyen ve gereken kaliteli yatırımları yapması,
- Çocukları her türlü tehlikeye karşı (istismar,
zararlı alışkanlık vb.) koruması, bu tehlikeleri
önlemesi ve gerekli tedaviyi sağlaması,
- Kriz durumlarına (yapay ve doğal) hazırlıklı ol-
ması,
- Sorunları öngören ve büyümelerini engellemesi,
- Çocuklar için ve çocuklarla olan faaliyetlerine
özel bir bütçe ayırması,
- Kendini sürekli güncellemesi, yenilikçi olması,
gelişmeleri takip etmesi,
- Konuyla ilgili olarak kendi kapasitesini sürekli
olarak gözden geçirerek yenilemesi ve güçlenen
bir yönetim ve uygulama mekanizması yaratması,
- Çocukların yanı sıra uzmanların da fi kirlerini
alması,
- Kurumlar arasında eşgüdümlü ve işbirliği içinde
hareket etmesi,
- Kurumlarda çalışan kişilere düzenli bir bilgi ve
deneyim aktarımında bulunan, bilginin bu kişiler
arasında dolaşmasına olanak sağlaması,
- İşbirliği ağı içinde bulunması gerekir.
Dolayısıyla, çocuğun yüksek yararını gözeten bir
düzenlemenin, çocuğun görüşünü alan, planla-
maya önem veren ve uygulayan, kısa-orta ve
uzun vadeli dengeleri izleyen, değerlendiren ve
bunun için kaynaklarını ayıran bir yapıya sahip
olması gerekir. Bu yapıların sürdürülebilirliklerini
sağlamaları ise, politikalarını oluşturmaları ve
izlemeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi
Madde 3
1. Kamusal ya da özel sosyal yardım kuru-luşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödev-lerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üst-lenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.
Çocuğun Katılımı İlkesi: “Kamu yaşamında yer
almak”, “kamu yaşamının bir parçası olmak” şek-
linde tanımlanan katılım, bireylerin karar süreç-
lerinde ve etkinliklerde yer alması, bu süreçlerde
“etkili” olması, karar mekanizmalarına, uygulama
GÜNDEM: ÇOCUK! 13
ve değerlendirme süreçlerine “etkin” müdahaleler-
de bulunması anlamına da gelir.
Katılım, “çoğulculuk”, “insan hak ve özgürlükleri”,
“hukukun üstünlüğü” ile birlikte demokrasinin te-
mel prensipleri arasında yer alır.
Çocuk, ailede, okulda, sokakta, politikada, yani
yaşamın her alanında demokrasinin ve insan
haklarının temel prensiplerine göre yaşamını
sürdürmezse, ileriki yaşantısında bu kavramlara
göre yaşaması mümkün olmayacaktır. Çocuğun
katılımı, demokrasi ve insan hakları kültürünün
tüm toplumlarda tam olarak benimsenmesini sağ-
lamak amacıyla, ilk kez Birleşmiş Milletler Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme’yle gündeme gelmiştir.
Sözleşmenin özel olarak 12. Maddesi dışında 13.
ve 15. Maddelerinde atıfta bulunulan Çocuğun
Katılım Hakkı, çocukların ve gençlerin kendilerini
ilgilendiren konularda, kararlarda, etkinliklerde
ve süreçlerde etkin bir şekilde yer alma hakkına
sahip olduğunu hükme bağlamaktadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Katılım Hakkı:
Madde 12: Her çocuk, kendisini ilgi-lendiren herhangi bir konu ya da işlem sırasında görüşlerini serbestçe ifade etme, görüşlerinin dikkate alınmasını isteme ve katılma hakkına sahiptir.
Çocuğun katılım hakkının tam olarak hayata
geçmesi için, yetişkinlerin çocukların potansiyel-
lerine inanmaları, onları bağımsız bir birey ola-
rak görmeleri ve onlara güven duymaları gerekir.
Yetişkinler çocuklara inanmaz, onların potansi-
yellerine güven duymaz ve onları bağımsız birey
olarak görmezse, “katılım hakkı” gerçekleşemez.
Bu nedenle, çocuğun katılım hakkı –diğer haklar-
dan biraz daha fazla olarak- yetişkinler tarafın-
dan tamamen benimsenmeyi gerektirir. Çünkü
çocuklar, yetişkinler tarafından kurgulanmış dün-
yada, yetişkinlerin yönettiği kurumlarla ve kural-
larla yaşamlarını sürdürmektedir ve çocukların
katılımı, anne babalar, öğretmenler, akrabalar,
komşular, yöneticiler ve diğer yetişkinler tarafın-
dan gerçekleşebilmektedir. Ne yazık ki yetişkinler
tarafından kurgulanan bu dünyada, çocuğa
ilişkin genel yaklaşım, onların henüz yeterince
büyümemiş, büyümesi gereken, korunmaya
muhtaç, “tamamlanmamış” kişiler olduğu yönün-
dedir. Çocuğun katılımının önündeki en önemli
engel bu yaklaşımdır. Bu engel, ancak toplumda
ve bireylerde demokrasi ve insan hakları kültürü-
nün benimsenmesi ve yaygınlaşmasıyla ortadan
kalkacaktır.
Katılım ayrıca, çocukların gelişimlerini sağlar
ve bunu olumlu olarak destekler. Çocuklar,
kendilerine her şeyin “sunulduğu” ve müdahale
edemedikleri, değiştiremedikleri “pasif” oldukları
ortamlarda ve durumlarda tam olarak
14 GÜNDEM: ÇOCUK!
gelişemezler. Gelişim, hem bireysel, hem de
toplumsal bir süreçtir. Çocuklar katılım süreçle-
rinde, seçenekler arasından tercih yapma, karar
verme, toplumsal duyarlılık geliştirme ve işbirliği
yapma becerilerinin yanı sıra kendilerine güven
kazanır, neleri yapabileceklerini görür ve sonraki
adımları için bir içgörü edinirler.
Katılım Sürecinin İlkeleri
Çocukların katılımının göstermelik olmak-
tan çıkarılarak, hayata geçirilebilmesi için
uyulması gereken bazı önemli ilkeler bu-
lunmaktadır. Bu ilkeler şöyle sıralanabilir:
- Katılım süreçlerinde, yetişkinlerle çocuk-
lar arasında eşitler ilişkisi olmalıdır.
- Çocukların potansiyellerine inanılmalı,
onlara yaşamlarını değiştirme gücüne sa-
hip oldukları anlatılmalı, onlara bu yönde
olanak sağlanmalıdır.
- Her katılım sürecinin sonunda, her za-
man somut bir sonuç çıkmayabilir. Önemli
olan bu süreçte yetişkinlerin ve çocukların
kazanımlarıdır.
- Katılım bazı çocuklara sunulan bir ayrıca-
lık değil, bütün çocukların hakkıdır.
- Çocukların yetki ve sorumluk almaları
sağlanmalıdır.
- Süreçlere katılma konusunda gönüllülük
temeldir. Katılmamayı seçmenin de katılı-
mın bir biçimi olduğu unutulmamalıdır.
Sadece, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme değil, Çocuk Haklarının Kullanılmasına
ilişkin Avrupa Sözleşmesi de çocukların kendileri-
ni ilgilendiren konularda görüşlerinin alınmasını,
kendilerini ilgilendiren her konuda bilgi edinmele-
rini hükme bağlamaktadır.
Ayrım Gözetmeme İlkesi: Çocuk hakları, istis-
nasız bir şekilde tüm çocuklar için geçerlidir.
Çocuğun fi ziksel özelliklerinin, inancının, ana dili-
nin, cinsiyetinin ya da başka bir özelliğinin hiçbir
rolü yoktur. Sözleşmeye taraf olan devletler,
hiçbir ayrım yapmadan kendi egemenlik alan-
larındaki bütün çocukların sözleşmede yer alan
haklarını tanır ve taahhüt eder.
Sözleşme’nin 2. Maddesine göre taraf devletler,
Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi ülke sınırla-
rı içinde bulunan her çocuğa, kendilerinin, anne
babalarının, ya da vasilerinin sahip oldukları
ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka
düşünceleri ya da diğer statüler nedeniyle hiçbir
ayrım gözetmeksizin tanırlar ve taahhüt eder.
Ayrımcılık, bütün insanların haklara ve özgürlük-
lere eşit biçimde sahip olmalarını, bu haklardan
eşit olarak yararlanmalarını önleme amacını
taşıyan ya da bu sonuca yol açan herhangi bir
ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercih yapılması
anlamına gelmektedir. Haklar ve özgürlüklerden
eşit biçimde yararlanma her durumda mutlak
aynı tutumun alınması anlamına gelmemektedir.
Ayrım gözetmeme ilkesi, kimi hak eşitsizliklerin-
de düzeltici olumlu eylemleri yani pozitif ayrımcı-
lığı engellemez. Bu tür farklılaşmaların ölçütleri
makul ve nesnelse, ayrıca özleşme çerçevesinde
meşru bir amaca yönelikse, benimsenen tutum-
lardaki farklılaşma ayrımcılık anlamına gelmez.
Türkiye’de ayrımcılığın önlenmesi ulusal mevzu-
atta da belirtilmiş olmasına karşın, ne yazık ki
tüm çocuklara tam olarak uygulanmamaktadır.
Engelli çocuklar, evlilik dışı doğan çocuklar, kızlar,
mülteciler ve mülteci statüsü kazanmak isteyen
çocuklar, ülke içinde iç göçe tabi tutulan çocuklar,
Kürt ve Roman çocuklar ve Güney Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşayan çocuklar yeterli sağlık ve
eğitim olanaklarına erişememektedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğa Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi
Madde 2
1- Taraf Devletler, bu Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulu-nan her çocuğa, kendilerinin, ana–babala-rının veya yasal vasilerinin sahip oldukları,
GÜNDEM: ÇOCUK! 15
ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
2- Taraf Devletler, çocuğun ana–babası-nın, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıkla-nan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutul-masına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alır.
Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde
Çekince Koyduğu Maddeler Hakkında:
Ayrımcılık başlığı altında üzerinde durulması ge-
reken önemli bir konu da Türkiye’nin BM Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ne koymuş olduğu çekinceler-
dir. Çünkü çocuğun yararı esas alınarak bakıldığın-
da çekinceli maddelerin çocukların ayrımcılığa uğ-
ramasına sebep olma potansiyeli vardır. Şöyle ki;
Türkiye, ÇHS’nin 17, 29 ve 30 Maddelerini
“… T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 ta-
rihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna
uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını
saklı tutmaktadır” itiraz kaydı ile ilgili çekince
koymuştur. Çekince koyulmuş olan 17 Madde
bilgi ve belge edinme hakkını, 29 Madde eğiti-
min amacını ve 30. Madde de azınlık mensup-
larının kültürlerine ve dinlerine bağlı haklarını
tanımlar. Çekincenin gerekçesi ise Lozan Barış
Anlaşması’nda azınlık tanımının sınırlılığıdır.
Ancak bu konunun çocuk hakları savunucuları açı-
sından ele alınışında odakta ve öncelik olarak ço-
cuğun olması şarttır. Odakta çocuğun alınmaması
durumu zaten Sözleşme’nin tümden reddi anlamı-
na gelecektir. Çocuğu odağa alarak değerlendirdi-
ğimizde ise çekincelerin, çekince konan maddelerin
kapsamı dışında da hak ihlallerine sebep olma
potansiyeli görülecektir. Öyle ise çekince 17, 29
ve 30 Madde ile sınırlı kalmayan ve silsileli olarak
sözleşmenin diğer maddelerinin de ihlaline sebep
olan bir etkiye sahiptir ve dolayısıyla sözleşmenin
ruhuna ve genel ilkelerine aykırı olduğu söylenebilir.
Ayrıca çekinceli maddelerde tanımlanan haklar
çekincenin gerekçesi olan Lozan Antlaşmasına
ters düşmeden de rahatlıkla hayata geçirilebilir.
Bunun olanağı vardır ve gerekli olan konuya hak
temelli bir açıdan bakılmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti bu sorunu çocukların yara-
rına çözecek cesareti göstermelidir.
Hak Temelli Yaklaşım
“Her defasında insanlığa, kendine olduğu ka-
dar başka herkese de, sırf araç olarak değil,
aynı zamanda amaç olarak davranacak biçim-
de eylemde bulun.”
Immanuel Kant
Hak temelli yaklaşım, kişileri “hak sahibi” ve
devleti “birincil görev sahibi” olarak tanımlayan
yaklaşımdır. Kişiler, etkin öznelerdir ve haklarını
talep etmek için güçlendirilirler. Bu yaklaşım,
kamusal, siyasal, ahlaki ve yargısal sorumluluk
ile görev kavramları ile doğrudan ilişkilidir. Dev-
letin bağlayıcı ahlaki ve yasal görevleri bulunur.
Kişiler, yardımı-hizmeti-desteği hak etme yerine
yardım-hizmet-destek görme hakkına sahiptir.
Hak temelli yaklaşım, sadece görünen sorunları
ele almak yerine, sorunların nedenlerini araştırır
ve sorunları kaynağında çözmeye odaklanır.
Hak temelli yaklaşım, “gelişme” kavramı ile
doğrudan ilişkilidir. Gelişme, insanların hak et-
tikleri bir yaşam için karar verme seçeneklerini
arttıran, kendilerine verilmiş ya da yaratılmış
olanaklardır.
Bireylerin seçeneklerini arttırabilmeleri ve büyü-
yebilmeleri için ve insanın kendini ya da çevresini
geliştirecek seçeneklere ve haklara sahip olabil-
mesi için, yeteneklerini geliştirmesi gerekir. Uzun
ve sağlıklı bir yasama sahip olmak, temiz su ve
yiyecek gibi basit ihtiyaçları karşılayabilmek,
sosyal, toplumsal ve siyasi etkinliklere katılma,
bilgiye daha fazla ulaşabilme olanağı, daha gü-
venli bir hayata sahip olmak ve diğer tüm siyasi
ve kültürel haklar, insani gelişimin temelleridir.
Bu temellerin birçoğunun gerçekleşmesi, bireyin
hayatını ve koşullarını daha iyiye götürmesine
olanak tanıyan bir etken olabilir.
16 GÜNDEM: ÇOCUK!
Öte yandan hak temelli yaklaşım, gelişme duru-
munu sadece insan ihtiyaçları açısından tanım-
lamaz. Gelişmeyi, birbirinden ayrılamaz haklara
toplumun yanıt verme yükümlülüğü açısından da
tanımlar ve insanları-grupları bir hak olarak ada-
let talebi doğrultusunda güçlendirir.
Hak temelli yaklaşımda tarafl ar, hak sahibi ve
görev sahibi olarak tanımlanır. Her insan bir
hak sahibidir, hakları vardır, hakkını talep eder,
görev sahiplerini sorumlu kılar ve diğerlerinin
haklarına saygı gösterme sorumluluğuna sahip-
tir. Görev sahiplerinin ise, hak sahiplerinin hak-
larına saygı gösterme, koruma ve yerine getirme
sorumluluğu vardır.
Evrensellik, hak sahibi ve görev sahibi arasında
karşılıklı bağımlılık, eşitlik ve ayrımcı olmama,
katılım, sorumluluk ve güçlendirme ilkeleriyle
temellenen hak temelli yaklaşım, toplum içinde
savunmasız olanlara odaklanmayı sağlayan ve
hakların bölünmezliğini vurgulayan bir çerçeve
oluşturur.
Çocuk hakları, insan hakları kültürünün yapı
taşıdır ve toplumun insan hakları güvencesinin
temelini oluşturur. Çocuklar, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi ve diğer anlaşmalarla korun-
muş tüm hakların yanı sıra Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde tanımlananlar
başta olmak üzere, birçok ek hakka sahiptir.
Tanımlanan bu haklara göre hükümetler, çocuk-
ların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının yanı
sıra medeni ve siyasi haklarını da korumakla
yükümlüdür. Devletler yalnız kendi görevlileri-
nin gerçekleştirdiği ihlâlleri değil, ailede ya da
toplumdaki diğer bireylerin çocuklara uyguladığı
ihmal ve istismarı önlemekle de yükümlüdür.
Çocuklar için “Hak Temelli” Yaklaşı-mın 5 Temel Nedeni
I. Haklar Evrenseldir!
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde güvence al-tına alınan haklar, evrensel olarak dünya-nın her yerindeki çocuklar için geçerlidir. Böylece bütün çocuklar, hayatta kalma,
büyüme, gelişme, korunma ve katılım açı-sından aynı haklara sahiptirler.
II. Çocuk Hakları Yetişkin Hakların-dan Daha Değersiz Değildir!
Çocuklar anne-babalarının mülkü değildir ve yetişkinler kadar önemli yurttaşlardır. Çocukların hak sahibi olarak kabulü önem-lidir. Çocukların savunmasızlığı nedeniyle, çelişkili her durumda çocuğun hakları yetiş-kinlerin haklarından önce gelir.
III. Haklar Hayır İşleri Değildir!
Çocuklar, yardım almaya muhtaç ya da hayır işlerinin nesnesi değil, aksine, kendi gelişimlerinin etkin katılımcılarıdır. Kendi hayatlarını etkileyen süreçlere ve kararlara katılmalıdırlar.
IV. Haklar Ancak Hak Sahiplerinin Güçlendirilmesi İle Tam Olarak Ger-çekleşebilir!
Çocuklar, toplumun savunmasız grubu olarak haklarını aramazlar. Hükümetler, gönüllü sektör, toplum kurumları, anne babalar, ba-kım hizmetleri verenler, bu haklara saygı gös-termek (ihlâl etmemek) ve daha da ileri götür-mek güçlendirmek sorumluluğuna sahiptirler.
V. Haklar Bölünemezler ve Birbirle-riyle İlgilidirler!
Sözleşmede yer alan her bir hakkın uygu-lanmasında, çocuğun diğer haklarının uy-gulanması ve ihlâl edilmemesi gerekir.
I. Çocuk Haklarının Uluslararası Hukukta
Tarihsel Gelişimi1
Toplumların, çocuğun korunmasını bir değer
olarak kabul etmesi uzun bir sürecin ürünüdür.
1920 yılında kurulan, Çocuklar İçin Uluslararası
Yardım Örgütü’nün temel amaçlarından biri,
savaştan zarar gören ülkelerin çocuklarının acil
gereksinimlerini gidermekti. Örgüt, amacına
ulaşmak için çabalarını sürdürürken, daha geniş
1 Prof. Dr. Bilgin Tiryakioğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi Öğretim Üyesi/ II. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu, 2002
GÜNDEM: ÇOCUK! 17
planda ve sürekli bir şekilde çocukları korumak
amacıyla gerekli programın düzenlenmesine ve
bu programın ilkelerinin belirlenmesine çaba
göstermiştir. İşte bu çabaların sonucu olarak, 26
Eylül 1924 tarihinde, Milletler Cemiyeti Genel
Kurulu, “Çocuk Hakları Bildirgesi”ni kabul etmiş
ve böylece çocuklarla ilgili ilk geniş kapsamlı
uluslararası düzenleme ortaya çıkmıştır. Birleşmiş
Milletler’in kuruluşundan sonra, 1948 yılında, BM
Genel Kurulu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni
kabul etmiş, ancak bu belgede çocukların hak ve
özgürlüklerine yönelik özel düzenleme yer alma-
mıştır. Çocukların özel ihtiyaçları, ayrı bir belgenin
düzenlenmesini gerekli kılmıştır. Yaklaşık on yıl
süren çalışmaların sonucunda 20 Kasım 1959’da
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 78 ülkenin tem-
silcisinin katıldığı genel oturumunda Çocuk Hak-
ları Bildirgesi’ni oybirliği ile kabul etmiştir. Çocuk
Hakları, Cenevre Bildirgesi ile 1924 yılında başla-
yan dönemin son aşamasını ise, 20 Kasım 1989
tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleş-
mesi ile oluşturmaktadır. Bu üç çalışmanın ortak
özelliği, çocuk hakları konusunda dünya çapında
yapılan girişimler olması ve uluslararası toplumun
konuya olan ilgisini yansıtmasıdır. İlk iki çalışma
“bildirge” olması nedeniyle hukuken bağlayıcı
değildir. Dolayısıyla, bildirgelerde yer alan ilkelere
uyulmaması halinde yaptırım söz konusu olma-
maktadır. Bununla birlikte, her iki bildirge de, ilan
ettiği hakların varlığının, evrensel kabule mazhar
olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, BM Ço-
cuk Hakları Sözleşmesi, kendisine taraf olan dev-
letleri bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Zira, devletler
sözleşmeye taraf olmakla, ona uygun davranma
isteklerini ortaya koymuş olmaktadır. Dolayısıyla,
sözleşme hükümlerine uyulup uyulmadığını denet-
leyecek bir mekanizma, doğal olarak sözleşmenin
ayrılmaz bir parçası olarak kurulur. Çocuk hak-
larına ilişkin bildirgeler, bağlayıcı olmamalarına
rağmen, başka bir işlev daha görmüşler, dünya
çapında genel kabul gören BM Çocuk Hakları Söz-
leşmesinin ortaya çıkışına zemin hazırlamışlardır.
1924, 1959 ve 1989 yıllarında dünya çapında ger-
çekleştirilen ve çocuk hakları bakımından kilometre
taşı olarak kabul edilen bu girişimlerin yanı sıra,
yine 1900’lü yıllarda başlayan ve sözü geçen üç
temel belge kadar geniş kapsamlı olmasa da, ulus-
lararası toplumun çocuk haklarına gösterdiği ilgiyi
ortaya koyan diğer çalışmalar vardır. Bu çalışmalar
sonucu ortaya çıkan belgelerde çocuk hakları, bütün
boyutları ile düzenlenmemekte, sadece belirli konu-
lar itibariyle çocuğun korunmasını ele almaktadır.
Bu tür girişimler, 1900’lü yılların başında ortaya
çıkmıştır. Bu çerçevede yapılan ilk önemli girişimin,
çocukların fuhuş pazarına çıkarılmasına karşı ön-
lem alma yönündeki çalışmalar olduğunu söylemek
yanlış olmaz. Daha sonra da, sanayide, ucuz çocuk
işçilerinin fabrikalarda, madenlerde ve gece işle-
rinde çalıştırmasını önleme yönündeki çalışmalar
göze çarpmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın sona
ermesi ile başlayan Milletler Cemiyeti Dönemi’nde,
Cenevre’de çocuk ticaretine karşı ilk uluslararası
konferans toplanmıştır. Birleşmiş Milletler Dönemi
başladığında, çocukların korunması yönündeki
çalışmaların hız kazandığını görmekteyiz. İkinci
18 GÜNDEM: ÇOCUK!
Dünya Savaşı’ndaki çocuk kıyımlarının ardından,
çocukların işgüçlerinin ve cinselliklerinin sömürül-
mesi artmış ve bu gibi durumlara karşı uluslararası
toplum harekete geçmiştir. Birleşmiş Milletler’in
öncülüğünde çocuk ticaretine, çocukların köleleşti-
rilmesine, küçük yaşta evlendirilmesine, evlat edin-
menin kötüye kullanılmasına, vatansızlığa, eğitimde
aşağılanmaya, evlilik dışı çocuklara ayrımcılık ya-
pılmasına ve ceza yargılamasında çocuk yapısına
uygun düşmeyen uygulamalara karşı bir dizi karar
çıkarılmıştır. Uluslararası çalışma örgütünün çaba-
ları da yoğunlaşarak artmıştır.
Bütün bu girişimler, başarıyla sonuçlansın ya da
sonuçlanmasın, 1900’lü yıllardan başlayarak ulus-
lararası toplumun çocuklara karşı duyduğu ilginin
güçlenmesini ve “Çocuğun Korunması” ilkesinin
uluslararası toplumun genel menfaati olarak ortaya
çıkışını göstermektedir.
Çocuğun yüksek yararını gözeten kurallar, ulusla-
rarası anlaşmalarda da yerini almıştır. Hatta, BM
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi’nde,
kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşlarının,
mahkemelerin, idari makamların ve yasama or-
ganlarının gerçekleştirdiği, çocukları ilgilendiren tüm
etkinliklerde, çocuğun yararının hareket noktası
olması gerektiği belirtilmektedir. Sözleşmenin 18.
Maddesi’nin ilk fıkrası da aynı ilkeyi, ana-baba ve
vasi için tekrarlamaktadır: “Ana baba ve vasi her
şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde
tutarak hareket ederler”.
III. Çocuk Hakları Açısından Türkiye’nin
Durumu
Türkiye’nin 1995 yılında onayladığı ve çocuk-
ların yaşama, gelişme, korunma ve katılım
haklarını tanımlayan Birleşmiş Milletler Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme’ye2 (ÇHS) göre, daha
erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldur-
mamış her birey çocuktur. ÇHS’nin temel ilkeleri
doğrultusunda da, çocuğun yaşaması ve gelişmesi,
katılımı, herhangi bir ayırımcılığa uğramaması ve
bütün eylemlerde çocuğun yüksek yararının gözetil-
mesi güvence altına alındı. Bu güvence, çocukların
toplumun savunmasız bir grubu olmalarından ve
toplumun iyi niyetini talep edenler olarak haklarını
arayamamalarından dolayı, özel bir önem taşır.
Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir nokta,
çocuk haklarının insan hakları kültürünün yapı taşı
olduğu ve toplumun insan hakları güvencesinin
temelini oluşturduğudur. İnsan hakları, yurttaşlık,
ulus, ırk, etnik köken, dil, cinsiyet, cinsel yönelim,
yetenek veya diğer bakımlardan, hangi farklılıklar
olursa olsun, insanların salt insan oldukları için
sahip oldukları haklardır. Çocuklar, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi ve pek çok başka uluslararası
belge ile korunmuş tüm hakların yanı sıra Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde tanımla-
nanlar başta olmak üzere birçok ek hakka da sa-
hiptir. Bu haklara göre hükümetler çocukların cin-
siyet eşitliğinden, yaşam standardına, korunmadan
sosyal yaşama katılmaya kadar ekonomik, sosyal
ve kültürel haklarının yanı sıra onların işkence ya
da zalimce, insanlık dışı ya da onur kırıcı davranışa
uğramamasından, düşünce, vicdan ve din özgür-
lüğüne kadar medeni ve siyasi haklarını da koru-
makla yükümlüdür. Hükümetlerin bu haklara saygı
gösterme, hakları ihlal etmeme ve daha da ileri
götürerek geliştirme sorumluluğu vardır. Dolayısıyla
hükümetler, yalnız kendi görevlilerinin gerçekleş-
tirdiği ihlalleri değil, ailede ya da toplumdaki diğer
bireylerin çocuklara uyguladığı ihmal, istismar ve
suiistimalleri önlemekten de sorumludur.
ÇHS’de tanımlanan haklar ve sözleşmede ilgili
maddelere göre, hak ihlaline uğrayan çocuklar
2 Türkiye, ÇHS’nin 17., 29. ve 30. Maddelerine çekince koymuştur.
GÜNDEM: ÇOCUK! 19
genel olarak sözleşmenin temel ilkelerinden
yararlanamayan, yani yaşama ve gelişme, ayı-
rımcılığa uğramama, katılım ve çocuğun yüksek
yararı ilkesinden yararlanamayan çocuklar ol-
mak üzere aşağıdaki gibi tanımlanabilir3:
• Anne babanın yönlendiriciliği olmayan, anne
babasından ayrılan, ailelerin birleşmesi amacıyla
ülkelere giriş ve çıkış sorunu olan, yasadışı yollar-
la ülke dışına çıkarılan ve geri dönemeyen, aile
ortamından yoksun bırakılmış ve evlat edinilen
çocuklar, yani aile ortamı ve alternatif ba-kımda hakları ihlal edilen çocuklar
• Engelli, sağlık hizmetlerinden ve sosyal gü-
venlikten yararlanamayan çocuklar, yani temel sağlık ve refah alanında hakları ihlal edilen çocuklar
• Eğitime erişimi kısıtlı olan, eğitimini yarıda bıra-
kan, boş zamanlarını değerlendiremeyen (dinlenme,
eğlence vs.) ve kültürel etkinliklere katılamayan ço-
cuklar, yani eğitim, boş zaman ve kültürel et-
kinlikler alanında hakları ihlal edilen çocuklar
• Mülteci, bölgesel farklıklardan dolayı ayırım-
cılığa uğrayan, çalışan, madde bağımlılığı olan,
cinsel sömürüye maruz kalan, satılan, kaçırılan
ve fuhuşa zorlanan, ihmal ve istismara maruz
kalan, sömürünün diğer biçimlerine maruz kalan,
silahlı çatışmalardan etkilenen, mağdur durumda
olan, suça itilen çocuklar, yani özel koruma
önlemi gereksinimi olan çocuklar
• Nüfusa kayıt, isim, vatandaşlık sorunu olan,
ana-babasını bilmeyen veya onlar tarafından ba-
kılmayan, kimliği korunmayan, düşünce, din ve
vicdan özgürlüğü olmayan, örgütlenemeyen, özel
yaşamına saygı gösterilmeyen, gerek duyduğu
bilgilere erişemeyen, şiddet gören, işkence, aşa-
ğılayıcı davranış ve özgürlükten yoksun bırakılan
çocuklar, yani medeni hakları ve özgürlükle-
ri hakları ihlal edilen çocuklar.
Öte yandan hak ihlaline uğrayan çocuklar, bir-
den fazla ihlale neden olan bir durumla karşı
karşıya gelebilir. Örneğin, engelli bir çocuk, aynı
zamanda eğitimine devam edemeyebilir ya da
3 Söz konusu hakların sınıfl amasında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin Sonuç Gözlem Raporu’ndan yararlanılmıştır.
madde bağımlısı olan bir çocuk, aynı zamanda
suça yönelebilir. Ekonomik nedenlerle sokakta
çalışan bir çocuk, aynı zamanda sokakta olma-
nın riskleriyle karşı karşıya kalabilir ya da göç
eden bir çocuk uyum sorunu yaşayabilir.
Türkiye’nin çocuk haklarına dair durumu konu-
sunda, devletin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Komitesi’ne sunduğu raporun ardından Çocuk
Hakları Komitesi’nin sonuç gözlemleri önemli
noktalara değinmektedir (Ek 2). Sonuç gözlem-
leri çocuk haklarına dair gelişmeleri taktirle kar-
şılarken, Türkiye’nin mevzuatı ile idari ve hukuki
kararların yanı sıra ulusal ve yerel düzeylerde
çocuklara ilişkin politika ve uygulamalarında,
ayrımcılık yapmama (ÇHS, Madde 2), çocuğun
yüksek yararı (Madde 3), çocuğun görüşlerine
saygı (Madde 12) ilkelerinin tam olarak yansı-
tılmamış olmasını da endişe ile karşılamaktadır.
Komite ayrıca, başta 2., 3. ve 12. Maddelerde
yer alan hükümler olmak üzere, sözleşmenin bü-
tün genel ilkelerinin, ülkede çocuklarla ilgili tüm
mevzuat ile bütünleştirilmesini, tüm uygulamalar
ile, hukuki ve idari kararlarda uygulanmasını ve
20 GÜNDEM: ÇOCUK!
ayrıca çocuklar üzerinde etkisi olan tüm proje,
program ve hizmetlerde kullanılmasını tavsiye
etmektedir. Bu ilkelerin bir yandan her düzeyde
planlama ve politika oluşturma sürecini yönlen-
dirirken, diğer yandan sosyal güvenlik ve sağlık
kurumları, hukuk mahkemeleri ve idari makam-
lar tarafından gerçekleştirilen uygulamaları da
yönlendirmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Komite, Ayrımcılık Yapmama İlkesi’nin, (Sözleş-
menin 2. Maddesi) 1923 tarihli Lozan Antlaşması
ile azınlık olarak tanınmayan çocuklara tam ola-
rak uygulanmadığını belirlemiş; bu maddenin özel-
likle Kürt kökenli çocuklar, engelli çocuklar, evlilik
dışı doğan çocuklar, kızlar, mülteciler ve mülteci
statüsü kazanmak isteyen çocuklar, ülke içinde
iç göçe tabi tutulan çocuklar ve özellikle sağlık ve
eğitim olanaklarına erişebilme konusunda kısıtlı
olanaklarina sahip olan Güney Doğu Anadolu
Bölgesi’nde kırsal kesimde yaşayan çocuklar için
tam anlamı ile uygulanmamasından kaygı duydu-
ğunu ifade etmiştir. Komite ayrıca, taraf devlete,
ayrımcılığı engellemek ve ortadan kaldırmak için
gerekli tedbirleri almasını ve çocuklara yönelik
ayrımcılığı izlemek amacıyla uygun derlenmiş
verilerin toplanmasını tavsiye etmektedir. Bu bağ-
lamda öncelikle, yukarıda belirtilen, özellikle zor
durumdaki gruplara mensup kişiler için tüm
ayrımcılık biçimlerinin sona erdirilmesini amaç-
layan kapsamlı planlar geliştirmeyi amaçlayan
bir bakış açısı ile ele alınması gerektiğine dikkat
çekmiştir.
Komite, yaşama hakkı ilkesi doğrultusunda ise özel-
likle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde,
şehirlere yeni göç etmiş kişiler arasında yaygın olan
ve namuslu olmadıklarından şüphelenilen kadın-
ların, yakın aile bireyleri tarafından öldürülmesini
içeren “namus (töre) cinayeti” uygulaması ile, yaşa-
ma hakkının ihlal edilmesinden büyük endişe duy-
maktadır. Ayrıca bu cinayetlerde, mağdurların ve
suçluların genellikle küçük yaşta olmasını da, özellik-
le belirtilmesi gerekilen bir husus olarak belirtmiştir.
Komite, sözleşmenin 2. Maddesi (Ayrımcılık
Yapmama), 3. Maddesi (Çocuğun Yüksek Yara-
rı), 6. Maddesi (Yaşama Hakkı) ve 19. Maddesi
(İhlalin Her Türüne Karşı Korunma) ışığında
ve İnsan Hakları Komisyonu’nun 2001/45
sayılı kararı, Özel Raportörün yargı ve hakem
kararlarının uygulanmasına ilişkin tavsiyeleri
(EC/CN. 4/2001/9, 38-41. paragrafl ar) ve
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi’nin son gözlemleri (A/52/38/Rev.1,
179 ve 195’inci paragrafl ar) çerçevesinde, taraf
devlete, bu suçlarla etkili bir şekilde mücadele et-
mesi için mevzuatını gözden geçirmesini ve namus
gerekçesi ile işlenen suçlar bakımından uygulanan
tüm cezai indirimlerini kaldıracak şekilde yasala-
rındaki mevcut hükümleri değiştirmesini şiddetle
tavsiye etmektedir. Ayrıca, devleti Doğu ve Güney
Doğu Anadolu Bölgeleri’nde kızları etkileyen ay-
rımcı davranışlar ve zararlı gelenekler ile etkili bir
şekilde mücadele edebilmek için, dini ve toplumsal
liderleri de kapsayacak şekilde etkili duyarlılık oluş-
turmaya ve eğitim kampanyaları geliştirmeye ve
uygulamaya, bu kampanyalarda yukarıda belirtilen
uygulamaların sosyal ve ahlaki bakımdan kabul
edilemez olduğunu göstermeye davet etmektedir.
Ayrıca, Türkiye’de hukuku uygulamakla görevli
olanlara, “namus cinayeti” tehlikesine maruz bı-
rakılan kızları daha etkili bir şekilde koruma bakış
açısı verecek şekilde, özel bir eğitim ve kaynak sağ-
lanması, bu cinayetlerin takip ve dava edilmesi ve
denetlenmesi konusunda önerilerde bulunmuştur.
GÜNDEM: ÇOCUK! 21
Çocuğun görüşlerine saygı ilkesi doğrultusunda,
çocuk forumu gibi çocuğun katılımını geliştirmeye
yönelik birçok girişim olduğunu belirlemekle birlikte,
Komite, ülkedeki genel politika ve uygulamaların
çocuğun ifade özgürlüğünü teşvik edici olmadığını
ve özellikle uygulamada, idari ve adli usul bakı-
mından, yasalarla düzenlendiği durumlarda bile
çocukların görüşlerinin genellikle dinlenmediğini
tespit etmiştir. Sözleşmenin 12. Maddesi’nin ışığın-
da, çocuğun katılım hakları konusunda toplumun
duyarlılığını arttırmak ve ailede, okulda, özellikle
de toplumda çocuğun görüşlerinin saygı görmesini
sağlamak amacıyla, taraf devlete, özellikle öğret-
menler ve sosyal hizmet uzmanlarının yanı sıra top-
lum liderleri ile sivil toplum örgütlerini de içerecek
şekilde sivil toplumun katılımı ile çocuklarla çalışan
uzmanların yer alacağı şekilde sistematik yaklaşım
ve politika geliştirmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca
devleti, çocuğun görüşlerinin dinlenmesi ve yerel
düzeydekiler de dahil olmak üzere, sosyal hizmet
kuruluşları, hukuk mahkemeleri ve idari makamlar
tarafından çocuğun görüşlerinin dikkate alınması
hakkının tanınmasını geliştirmeye davet etmektedir.
Görüldüğü gibi, Çocuk Hakları Komitesi’nin
vurguladığı noktalar çocuk haklarını temel alan
bir çocuk politikası ile doğrudan ilişkilidir. Do-
layısıyla, Türkiye nüfusunun 27 milyonluk bölü-
münün, yani nüfusun yaklaşık % 40,5’inin temel
ihtiyaçlardan eğitime, sağlığa, sosyal güvence
olanaklarına kadar her konuya eşit bir biçimde
ulaşamamaları çocukla ilgili bütüncül ve sadece
‘sorun odaklı’ olmayan bir ülke politikası olma-
yışıyla doğrudan ilişkilidir. Nitekim 2007 genel
seçimlerinden önce bazı parti programlarında
bir kez bile çocuktan söz edilmemiş olduğu; pek
çoğunun bir kez, sadece eğitim alanında ve genel
geçer ifadelerle çocuktan söz etmekte olduğu; ço-
cuk haklarına ise pek çok siyasi parti programın-
da hiç yer verilmemiş olduğu görülmektedir. Bu
durum, çocuk alanına ayrılan bütçenin belirsizli-
ğine, kurumlar arası eşgüdümün sağlanamama-
sına, sağlıklı ve güncel verilere ulaşılamamasına,
çocuklara yönelik çalışmalar sürdüren kurumlar
arasında kavram ve yaklaşım farklılıklarına ne-
den olmaktadır (Gündem Çocuk, 2007)4.
4 Gündem Çocuk (2007), Genel seçimler öncesi, 23 Nisan’a doğ-
Örneğin; Milli Eğitim Bakanlığı için risk altındaki
çocuklar, öncelikle eğitimine başlamayan, yarıda
bırakan ve devam ettirmeyen çocuklarken, Adalet
Bakanlığı için çocuk, adalet sistemine giren ço-
cuklarla sınırlı kalmaktadır. Öte yandan risk altın-
daki çocukları ‘güç koşullardaki çocuklar’ olarak
ve en sık karşımıza çıkan gruplar olarak tanımla-
yan bir görüş de güç koşullar altındaki çocukları
sokakta yaşayan çocuklar, suça itilen çocuklar,
çalışan çocuklar ve istismara maruz kalan çocuk-
lar ile son yıllarda sayıları sürekli artan mülteci ço-
cuklarla sınırlı tutabilmektedir5. Ancak, söz konusu
gruplar birbirinden bağımsız değildir; tam tersine,
iç içe geçmiştir. Örneğin, sokakta yaşayan çocuk-
ların önemli bir kısmı suça itilen çocuklar grubuna
girmekte, sokakta yaşamanın doğal uzantısında
ise, suç işleme ve sürekli çetelerde yer alma gibi
durumlar arasında ilişki bulunmaktadır.
Yaşanılan kavram ve yaklaşım farklılıkları, ço-
cuklara yönelik çalışmalar sürdüren kurumların
çalışma ve yaklaşım alanlarıyla sınırlı kaldığın-
dan, risk altındaki çocuklar kapsamında elde edi-
len verilerin birbirlerini tamamlamaması ve bazı
durumlarda tekrarlaması gibi durumlar ortaya
çıkmaktadır. Örneğin, suça yönelen çocuklardan
eğitimine devam etmeyenlerin tespit edilebilme-
sine karşın -ki bu aşamada yine tekrarlar ola-
bilmekte-, kaçının suça yöneldiği gibi bir veriye
doğrudan ulaşmak mümkün olamamaktadır.
Türkiye’de çocukların durumuna ilişkin yapılan
genel bir değerlendirmede, Türkiye’de çocuk sağ-
lığı alanında ulusal hedefl ere ulaşmaktan uzak
olunduğuna, bağışıklama, bebek ve anne ölüm
hızı yanında malnütrisyon açısından standartla-
rını iyileştirilmiş olmasına karşın, standartların
istenilen düzeyin altında olmasına dikkat çekil-
mektedir (Çocuk Vakfı, 2001).
Söz konusu değerlendirmede vurgulanan nokta-
lar şunlardır:
- Sağlık alanında hiç aşı olmayan çocuk oranının
% 4; 12-23 aylık bebeklerden aşılı olanların ora-
nının yalnızca % 41; Türkiye’de her üç çocuktan
ru siyasi parti programlarında çocuğun yeri, http://www.cocuklari-cinevet.org/eski/PARTI_PROGRAMLARINDA_COCUK.doc
5 Sokak Çocukları, ‘Güç koşullardaki çocuklar ya da risk altındaki çocuklar kimlerdir?’, http://www.sokakcocuklari.net/kimdir/02.htm
22 GÜNDEM: ÇOCUK!
birinin sağlıklı beslenemediği için gelişme ve bü-
yüme bozukluğu içinde olduğu belirtilmektedir.
- Eğitim alanında 7-13 yaş arası okula kayıtlı
olmayan kız çocuk oranının % 31, erkek çocuk
oranının ise % 21; Türkiye’nin okullaşma oranının
ilkokulda % 90, orta ve dengi okulda % 64, lise ve
dengi okulda % 50, yüksek okulda % 18 olduğu be-
lirtilmektedir. Ayrıca okullaşma oranlarında, önemli
bölgesel farklılıkların bulunduğu vurgulanmaktadır.
- Engelliler alanında, 0-18 yaşları arasındaki ço-
cuk nüfusu içinde 1 milyon 100 bin özürlü çocuk
bulunduğu; 45 bin görme, 130 bin işitme, 500
bin zihinsel, 300 bin hareket engelleri olan özürlü
çocuklar için verilen eğitimin yetersiz; özürlü ço-
cukların okullaşma oranlarının % 2 civarında ve
özel eğitime dahil ilköğretimden yararlanan özürlü
çocuk sayısının 28 bin olduğu belirtilmektedir.
- Erken evlilik ve çocuk anneler konusunda,
Türkiye’de toplam doğurganlığın % 11’inin 15-
19 yaş grubunda gerçekleştiği ve çocuk annelerin
oranın yüksek olduğu; 12 - 14 yaş arası evli olan
kız çocuklarının sayısının 10.484; 15-19 yaş
grubunda evli olanların sayılarının ise 463 bin
481 olduğu belirtilmektedir.
- Çocukların çalışması konusunda, Türkiye’de
6-18 yaş grubundaki çalışan çocuk sayısının
6 milyon sınırına dayandığı; çalışan çocukların
% 30’unun okula gitmediği; sokakta çalışan
çocuk sayısında son 5 yılda artış olduğu belirtil-
mektedir.
- Sokak çocukları konusunda Türkiye genelinde,
sokak çocuklarının sayısının tahmini olarak 6 bin
olduğu belirtilmektedir.
- Koruma altındaki çocuk konusunda, sayının 16
bin 595 olduğu ve çocuğa karşı işlenen suçlarda
son 5 yıldaki artış yanında, çocukların işlediği
suçlarda da artış olduğuna dikkat çekilmektedir.
Öte yandan risk altındaki çocuk gruplarının
ülke gündemindeki yeri, risk grubunun çalışma
alanına girdiği kurumun veri toplama yöntemi
ve yaklaşımıyla paralel olarak daha ayrıntılı
verilere ulaşılabilmektedir. Ancak, bu aşamada,
verilerin kapsamına ve yorumlanmasına dikkat
edilmesi gereksinimi bulunmaktadır. Örneğin,
İçişleri Bakanlığı’nın 2001 yılında yayımladığı
verilerde, nüfusa kaydedilmemiş çocuklar olduğu
belirtilmektedir (UNICEF)6. Bu durum, hakkın-
da bilgi edinilemeyen çocukların bulunduğuna
işaret etmektedir. TÜİK’in Adrese Kayıtlı Nüfus
Kayıt Sistemi (ADNKS) veri tabanına göre, ise
0-19 yaş grubu 24.799.424’tür. Bu sayı, DİE’-
nin 2000 verilerine göre yaklaşık 27 milyonluk
0-19 yaş grubundan yaklaşık 3 milyonluk bir
bölümünün henüz ADNKS’ye kayıtlı olmadığını
göstermektedir. Başka bir ifadeyle, 0-19 yaşları
arasındaki 3 milyon çocuğun ikamet yeri hakkın-
da bilgi bulunmamaktadır.
Aşağıda risk altındaki çocuklarla ilgili durumu
ülkemizde tanımlamaya yönelik bazı veriler su-
nulmuştur:
Ülke genelinde 6-14 yaş grubunda okula devam
eden çocuk sayısı, Ekim 1994’de 9 milyon 917
bin (%86.9) iken, bu sayı Ekim 1999’da 10 milyon
6 UNICEF, Basın Merkezi 2005/06/17: Çocukların Korunma-sı, http://www.unicef.org
GÜNDEM: ÇOCUK! 23
633 bine (%88.1) yükselmiştir. Okula devam
eden çocukların oranı %88.1 iken, bu çocukla-
rın %28.9’u çalışmaktadır. Okul çağında olup
okula devam etmeyen 1 milyon 490 bin çocuk
bulunmakta ve bunların %53.6’sı çalışmaktadır
(ILO 2003)7. Türkiye’de her 5 çocuktan 1’inin
çalıştığı belirtilmektedir (Çırak ve Çivitçi, 2004)8
Sokakta yaşayan çocukların % 47’si Doğu ve
Güney Doğu Anadolu’dan büyük kentlere gel-
mekle birlikte, % 49’unu parçalanmış ailelerin
çocukları oluşturmaktadır. Sokakta yaşayan ço-
cukların % 53’ü aile içi şiddete maruz kalmakta-
dır. Bununla birlikte bu çocukların 26 bin’i siga-
ra, 3 bin 243’ü alkol, 3 bin 535’i de uçucu mad-
de bağımlısıdır (Birgün Gazetesi, 19.12.2004)9.
Sokakta çalışan çocukların büyük çoğunluğu
ekonomik nedenlerle (% 56) veya istemedikleri
için (% 28) okulu bırakmışlardır. Annelerinin bü-
yük çoğunluğu (% 92) çalışmaktadır. Babalarının
ise % 21’i çalışmamakta, % 74’ünün ise sosyal
güvencesi bulunmamaktadır. Çalışan çocukların
% 37’si okula gitmektedir. Okulu bırakıp çalı-
şanların oranı % 71’dir. Okul, çalışmayı engel-
leyici bir faktör olarak görülmektedir. Çalışan
çocukların % 61’i kazancının tamamını, % 25’i
ise bir kısmını ailesine vermektedir.
TÜİK10 (2007) verilerine göre risk altındaki ço-
cuklarla ilgili bazı tespitler aşağıdadır.
- 6-17 yaş grubundaki çocuklar, kurumsal olma-
yan sivil nüfusun % 22,3’ünü oluşturmaktadır.
- 2006 IV. Döneminde Türkiye genelinde 6-
17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 264
bindir. Bu yaş grubundaki çocukların % 60,9’u
kentsel, % 39,1’i kırsal yerlerde bulunmakta-
dır. Bu çocukların % 84,7’si bir okula devam
ederken, % 15,3’ü okula devam etmemektedir.
Okula devam etmeyen çocukların % 58,8’ini kız
çocukları oluşturmaktadır.
7 ILO (2003) “Çocuk İşçiliği İle İlgili Gerçekler”, Bilgi Notu, Ankara
8 Çırak, Y. ve Çivitçi. N. (2004), “Malatya İlinde Sokakta Çalışan Çocuklar Üzerine Bir İnceleme”. Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt; 5, Sayı;8, Güz, 2004.
9 Birgün Gazetesi, “Sokağın Kucağında Büyüyenler-1: Tinerci Dediğimiz Bu Çocuklar Kim?”, 19.12/2004.
10 TÜİK (2007), Haber Bülteni, Sayı: 61.
- 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 958
bin kişidir
- 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin
çocuktan % 5,9’u ekonomik bir işte çalışmakta,
bir başka ifadeyle istihdam edilmektedir (958
bin kişi). Türkiye genelinde 6-17 yaş grubunda
istihdam edilen çocukların % 47,7’si kentsel, %
52,4’ü kırsal yerlerde yaşamaktadır. İstihdam
edilen çocukların % 66’sını erkek, % 34’ünü kız
çocukları oluşturmaktadır.
- Çalışan çocukların % 31,5’i bir okula devam
ederken, % 68,5’i öğrenimine devam etmemek-
tedir. Okula devam eden 6-17 yaş grubundaki ço-
cukların % 2,2’si ekonomik bir işte çalışırken, okula
devam etmeyen çocukların % 26,3’ü çalışmaktadır.
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından 1999
yılında yapılan Çocuk işçiliği Araştırması’na
göre, 6-17 yaş grubu çocuklar arasında ekono-
mik olarak faal olanların sayısı 1.6 milyonun
üzerindedir. 6-17 yaşları arasında 16 milyon
88 bin çocuktan %10,2’si (1 milyon 635 bin
çocuk) ailelerinin geçimini sağlamak ya da kat-
kıda bulunmak için sokaklarda çalışmaktadır.
Çalışan kız çocuklarının oranı, aynı yıllarda ise
%40.2’den %42.8’e yükselmiştir. Kız çocukları
daha çok tarım sektöründe, hane içi işlerde yo-
ğun olarak çalışmaktadır. Çoğu zaman kız ço-
cuklarının hane içi işleri, görünmeyen ekonomik
katkı olarak değerlendirilmektedir (ILO, 2003).
Bütün bu veriler ekonomik, siyasal, sosyal ve
kültürel nedenlerle çocukların yaşamını olumsuz
etkileyen olayların ve tehlikeli durumların ger-
çekleşme olasılığının, çocukların bu durumlardan
zarar görmelerinin, başka bir ifadeyle risk altında
olmaları durumunun, artık günlük yaşamımızın
bir parçası olmuş olduğunu göstermektedir. Tür-
kiye’de çocukların yaşama, gelişme, korunma
ve katılım haklarına erişimi önündeki engeller
olduğu konusunda algı ve duyarlılık ne yazık ki
bulunmamaktadır. Oysa, sorunlara müdahale
yöntemlerinin belirlenmesi ve uygulamaya geçi-
rilmesi, bütüncül ve sadece ‘görünür’ ve ‘günlük’
sorunlara odaklanmayan politikaların oluşturul-
masına bağlıdır.
24 GÜNDEM: ÇOCUK!
GÜNDEM: ÇOCUK! 25
II. BÖLÜM
Gündem:Çocuk! Türkiye Çocuk Politikası
Çalışmaları
I. Neden “Türkiye Çocuk Politikası”
Politika genel olarak, toplumun tümünü ilgilen-
diren ve toplumu oluşturan birimler arasındaki
ilişkileri düzenleyen, düşünce sistemleri ve eylem-
ler bütünüdür. Çocuk açısından politika ise, top-
lumun önemli kesimini oluşturan ve birer birey
olarak ‘hak sahibi’ olan çocuğun, devlet ve siya-
sal süreç içerisinde çocuklarla ilgili ‘olanlar’ ve
‘olması gerekenlerin’ irdelenmesi ve buna bağlı
bir sistemin olması gerekenlere yönelik güçlendi-
rilmesini kapsar.
İnsan haklarının çocuklar için özel gerektirdik-
leri üzerinden hareketle oluşturulan BM Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ni 1995 yılında onaylayan
Türkiye’de, çocukların durumuna baktığımızda,
kimi iyileşmelerin olduğunu ancak çocuğa ilişkin
pek çok sorunun hâlâ, üstelik kimi konularda da
artarak devam ettiğini görmekteyiz. Türkiye’de
aile ortamı ve alternatif bakımda, temel sağlık
ve refah alanında, eğitim, boş zaman ve kültü-
rel etkinlikler alanında, özel koruma önlemleri
alanında ve medeni hakları ve özgürlükleri alan-
larında ihlale uğrayan çocuklar bulunmaktadır.
Buna rağmen hiçbir siyasi parti, ne yazık ki, bu-
güne kadar parti programlarında çocuğa ilişkin
üretecekleri hizmetler için kendilerini bağlayacak
yeterli bir metne yer vermemişlerdir. Bu durum
yürütmenin başına geçen siyasi partinin de çocuk
konusunda herhangi bir yazılı sorumluluğunun
olmamasına ve seçmenlerin, sivil toplum örgüt-
leriyle birlikte çocuk konusunda etkili bir izleme
yapamamasına yol açmaktadır. İşte bu neden-
lerle çocukların kendilerini gerçekleştirebilmeleri
ve haklarının korunması için ‘hak temelli’11 bir
11 Feray Salman, ‘Ülke Çocuk Politikası ve Hak Temelli Yakla-şım’, Gündem Çocuk Derneği, ‘Ülke Çocuk Politikası Konferan-sı’, 16-17 Kasım 2007, Ankara.
yaklaşım sergilenerek, Türkiye’de çocuk politika-
sı oluşturulması aciliyeti bulunmaktadır.
Yani Türkiye’de çocukların haklarını ihlal eden
durumların mikro, mezzo ve makro düzeylerde
kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekmekte
ve çocukların haklarının korunmasına, güvence
altına alınmasına ve geliştirilmesine yönelik po-
litikaların oluşturulmasına yönelik çalışmaların
acilen güçlendirilmesi gerekmektedir.
II. Çocuklar İçin Evet Kampanyası
Yukarıda sözü edilen gereksinimin temeli ve bu
gereksinime karşılık gelecek BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ni referans alan, çocuğa yönelik her
alanda hizmet üreten ve alanların tümünü kap-
sayan, bütüncül, sadece sorun odaklı olmayan,
geleceğe ilişkin de bakış içeren bir ülke çocuk
politikasının olmayışı, ‘Çocuklar için Evet!’ kam-
panyasının gerekçesi olarak ortaya çıkmıştır.
26 GÜNDEM: ÇOCUK!
Gündem: Çocuk! Derneği 2007 yılının başında
“Türkiye’nin Bir Ülke Çocuk Politikasına İhtiyacı
Var!” çağrısı ile toplumun ve dolayısıyla siyasi
irade sahiplerinin;
- Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bil-
dirgesi’ni ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ni referans alan (evrensel),
- Çocuğa doğrudan ve dolaylı hizmet üretilen
her alanı kapsayan,
- Sorun odaklı olmaktan çok tüm çocukların
ihtiyaçlarını kapsayan,
- “Çocuğa bütüncül bakışı” tanımlayan ve
- Geleceğe ilişkin açılımı olan bir ülke çocuk
politikası oluşturulmasını ve bu politikanın uygu-
lanmasını sağlamak için “Türkiye Çocuk Poli-
tikası Kampanyası”nı başlatmıştır.
Türkiye Çocuk Politikası Kampanyası’nda önce-
likle, Türkiye’de çocuk politikasına dair ortak bir
yaklaşım bulunmamasından kaynaklanan eksikli-
ği gidermek için;
- Çocuk politikasına ilişkin referans kişilerin ve
çocukların katılımını sağlayarak, kapsamlı bir
değerlendirilme yapılması ve ortak yaklaşım oluş-
turma sürecinin güçlendirilmesi,
- Başta 2007 genel ve 2009 yerel seçimlerine
aday olma sürecindeki kişiler, mevcut millet-
vekilleri ve parti yetkilileri olmak üzere resmi,
özel, akademik ve sivil toplum kuruluşları,
medya temsilcileri ve kamuoyunun sürece dahil
olmaları,
- Ve sonuç olarak çocukların da katılımıyla, bu
çalışmaların çocuklara yararlı olması hedefl en-
miştir.
Kampanya,
- Türkiye Çocuk Politikası’na Dair Ortak Yakla-
şım Oluşturulması,
- 2007 Genel Seçimleri’ne Yönelik Bilgilendirme,
Paylaşım ve Tanıtım Kampanyası (Çocuklar İçin
Evet Deyin),
- Uygulamaların İzlenmesi ve Değerlendirilmesi
olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır.
Bugüne kadar ilk iki aşamaya yönelik çalışmalar
gerçekleştirilmiştir ve son aşamanın çalışmaları
hazırlık aşamasında devam etmektedir.
Türkiye Çocuk Politikasına Dair Ortak
Yaklaşım Oluşturulması
Kampanya çalışmaları, öncelikle çocuk politikasına
ilişkin ortak yaklaşım oluşturma süreci ile başlamış-
tır. Bu aşamada insan hakları, insan hakları felse-
fesi ve hak temelli bir yaklaşım alanlarında Prof.
Dr. İoanna Kuçuradi’den ve Feray Salman’dan
destek alınmıştır. Çocuk politikasını oluşturan temel
sistemler belirlenerek adalet alanında Av. Türkay
Asma, eğitim alanında Doç. Dr. Mesude Atay,
sağlık alanında Prof. Dr. Şükrü Hatun ve sosyal
hizmet-sosyal yardım alanında Dr. Bülent İlik
danışmanlığında referans kişilerden ve konuyla ilgili
gönüllülerden oluşturulan çalışma grupları ile çalış-
malar yürütülmüştür.
Çalışma grupları ele aldıkları sistemi
(a) Yaklaşım
(b) Mevzuat
(c) Örgütlenme ve
(d) Uygulamalar açısından değerlendirerek;
Sistemin çocuk hakları doğrultusunda gereklilik-
lerinin tanımlanması (1. Bileşen)
Sistemin mevcut durumunun analizinin yapılması
(2. Bileşen)
Sistemin Türkiye’de işleyebilmesi için bir eylem
planı geliştirilmesi (3. Bileşen) amacıyla, genel
bir değerlendirme yapmışlardır (Bkz. Ek 3.1.).
Çalışma grupları sistemlerle ilgili gereklilikler,
mevcut durum ve eylem planı konusunda görüş-
meler (Çocuk hakları savunucuları, akademisyen-
ler, uygulayıcılar, politikacılar, medya mensupları
vb.), literatür taraması (araştırmalar, makaleler,
raporlar ve ilgili toplantı notları), medya haber-
leri (çocuk dostu uygulamalar ve hak ihlalleri ile
ilgili haberler) ve çocuklarla odak grup çalışmala-
rı yaparak veri toplamışlardır.
Bu veriler ile “Çocuk Sağlığı”, “Adalet”, “Eği-
tim”, “Sosyal Hizmet ve Sosyal Yardım” alanın-
daki yetmiş dokuz akademisyen, alan uzmanı,
GÜNDEM: ÇOCUK! 27
uygulamacı, kamu ve sivil toplum kuruluşu
temsilcisinin (Ek 3.2.) katıldığı çalıştayda ortaya
çıkan öneriler, 17 Kasım 2007 tarihinde TBMM
Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın da katıldığı kon-
feransla kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Çalıştay ve konferans Türkiye’de çocuk haklarını
temel alan, ülke ölçekli bir çocuk politikasının
hayata geçmesine vurgu yapmıştır. Çalıştayda
görüşe sunulan temel yaklaşım metninin yanı
sıra, öne çıkan konular şunlardır:
Anayasa Taslağı: Yeni anayasa sürecinde
hazırlanan anayasa taslağında çocuk hakları
maddesi sevindiricidir. Ancak bu madde çocuk
hakları temel ilkelerine göre temellendirilmelidir.
Bu konuda Hükümet, çocuk hakları alanında
çalışan sivil toplum örgütleriyle işbirliğine davet
edilmiştir.
Meclis Bütçe Çalışmaları: Çocuklara ülke
bütçesinden yeterli kaynak ayrılması, çocukların
vazgeçilmez hakkıdır. BM Çocuk Hakları Komi-
tesi de bütçeden çocuklar için kısıtlı bütçe ayrıl-
masının, hiçbir gerekçesini haklı bulmamaktadır.
Genel bütçe içinde çocuklara yeterince kaynak
ayrılmalı ve bu kaynak görünür kılınmalıdır.
Adalet Sisteminde
• Ülkemizde çocuk haklarının gelişimini ve
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ni uygulama durumunu izlemek ve
strateji geliştirmek için TBMM bünyesinde bir daimi
Çocuk Hakları Komisyonu’nun kurulması şarttır.
• Yukarıda sözü edilen sisteme bağlı etkin bir iz-
leme mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma,
Çocuk Adalet Sistemi içine giren çocuğun hak-
larını kullanmasını temin etmek için sistemden
çıktığı ana kadar ve hatta sonrasında, izlenmesi
ve gözetilmesini;
- Çocuk Adalet Sistemi’nin otokontrol geliştirme-
si, olumlu yanları ve aksaklıkları kendi dinamik-
leri ile belirleyerek zamanında müdahale olanağı
kazanması ve geri beslemelerle kendini geliştire-
bilmesini sağlayacak bir sistem olmalıdır.
- Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun yüksek
yararı doğrultusunda gelişimi için en başta
yapılması gereken Yargıtay’daki suç odaklı
yapılanma çocuklar özelinde terk edilmeli ve
Yargıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas Dairesi”
mutlaka kurulmalıdır.
Eğitim Sisteminde
• Hak temelli verilerin toplanması ve istatistik
sistemlerinin geliştirilip, bunların ihtiyaç analizle-
rinde gösterge olarak kullanılarak hak sahipleriy-
le paylaşılması;
• Eğitim bütçesinin hakların gerçekleştirilmesine
olanak sağlayacak biçimde şeffaf, katılımcı bir
yöntemle planlanması ve görünür kılınması;
• Sınav merkezli eğitim anlayışından uzakla-
şılarak, performansa dayalı eğitim anlayışının
güçlendirilmesi;
• Meslek edindirme programlarının toplumsal
ihtiyaçlara göre planlanması ve yürütülmesi;
• Eğitimin tüm boyutunda tüketim anlayışından
uzaklaşılması;
• Öğretmen yetiştirme programlarının, Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ni temel alarak yeniden yapı-
landırılması;
• Eğitim hakkı kapsamında, çocuğun içinde
büyüdüğü kültürel ortamdan kaynaklı farklılıkları
ile barışık bir eğitim anlayışının benimsenmesi ve
uygulanması;
• Ailenin eğitim sürecine etkin bir şekilde katıl-
masının güçlendirilmesi;
• Eğitim süreçleri içerisinde, ortaya çıkan eğitim
hakkı ihlallerinin düzeltilmesine dair mekanizma-
ların oluşturulması ve işler hale gelmesi.
Sağlık Sisteminde
• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı Taslağı,
18 yaş altında çocuklara anne babanın gelir
durumuna göre farklılık göstermeksizin sağlık
güvencesi sağlamaktadır. Bu çok önemli bir
gelişmedir; ancak, gençlerin sağlık güvencesi
konusunda sorunlar oluşturan bu taslakta üniver-
site çağındaki gençlerin, şu anki yasada geçerli
haklarının korunması gerekmektedir.
28 GÜNDEM: ÇOCUK!
• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı Taslağı’n-
da, ruh sağlığı hizmetleri, diyetisyen danışmanlığı
gibi destekleyici hizmetlerin de güvence altına alın-
ması gerekmektedir.
• Çocuğun sağlık hakkı için anne baba eğitimi
açısından atılımlar yapılmaktadır fakat, anne-ba-
balar çocukların bakımıyla ilgili konularda daha
çok bilgilendirilmeli, sağlık haklarını daha fazla
talep eder hale getirilmelidir.
• Çocuklarda yaygın görülen kronik hastalıkla-
rın önlenmesi ve sürecin izlenmesi açısından bir
program geliştirilmelidir.
• Çocukların sağlık hakkı uygulamalarını izle-
yen, uygulayıcı olmayan, ama uygulamaların
geliştirilmesi için politikalar üreten, çocuk sağlığı
ile ilgili çalışmalar yürüten, diğer kuruluşlarla
da koordinasyon sağlayan “Çocukların Sağlık
Hakkı Danışma ve Değerlendirme Kurulu” oluş-
turulmalıdır.
• Medyada sağlık danışmanlığı sistemi kurulmalı-
dır. Çocuğa ve ailelere sağlık konusunda nelerin,
nasıl gösterileceği bu şekilde belirlenmelidir.
• Medyada gıda ve mama reklamlarına yer veril-
memeli, tüketici yanlış yönlendirilmemelidir.
Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım Siste-
minde
Ulusal düzeyde, bütüncül ve kapsayıcı sosyal
hizmet ve yardım politikaları geliştirilmelidir. Bu
politikaların yaşama geçirilmesinde temel sorum-
luluk, kamuya ait olmalıdır. Bu politikanın oluştu-
rulmasında ve yürütülmesinde temel sorumluluğu
üstlenen SHÇEK’in yeni düzenleme (ÇKK vb.),
değişme ve gelişmelere bağlı olarak günden güne
artan görevlerini gereğince yerine getirebilmesi
için güçlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede alına-
bilecek önlemlerden bazıları şunlardır:
• İlgili mevzuatın Çocuk Haklarına Dair Sözleş-
me başta olmak üzere, uluslararası belgeler doğ-
rultusunda iyileştirilmesi,
GÜNDEM: ÇOCUK! 29
• Çocuğun koruma politikalarının doğum
öncesi dönemden başlatılarak, tüm çocukları
içerecek biçimde düzenlenmesi,
• Çocuk refahı alanındaki örgütlenmenin ço-
cukların biyo-psiko-sosyal varlıklar olarak, so-
run ve gereksinimlerini karşılayacak etkililikte
ve verimlilikte olması,
• Çocukların yüksek yararının her düzeyde
gözetilmesinin bir gereği olarak, çocuk refahı
alanına yeterli bütçe kaynaklarının ayrılması,
• Aile ve çocuk odaklı hizmetlerin yaygınlaştı-
rılması, çeşitlendirilmesi ve erişilebilir kılınması;
bölgeler arası ve yerleşim yerleri arası farklılık-
ların giderilmesi,
• Alanın gerektirdiği bilgi ve beceriye uygun
olarak yetişmiş insan gücünün geliştirilmesi ve
istihdam edilmesi,
• Çocukların korunması ve bakımı alanında
kullanılan sosyal hizmet ve yardım program-
larının günün gereksinimlerine uygun olarak
güncellenmesi gereklidir.
2007 Genel Seçimlerine Yönelik Bilgilen-
dirme, Paylaşım ve Tanıtım Çalışmaları
Genel seçimlere yönelik çalışmalar 2007
Kasım ayında planlanan ancak Temmuz
ayında gerçekleşen yasama, yürütme ve yargı
organlarında görev almak üzere seçime giren
partilere, adaylara, seçmenlere ve kamuoyuna
yönelik yapılandırılmıştır. Partilerin görev ala-
cakları süre içerisinde programlarında tanımla-
dıkları ve yerine getirmeyi taahhüt ettikleri tüm
hizmetleri, ulusal bir çocuk politikası gözeterek
yapılandırmalarını sağlamak amacıyla bilgilen-
dirme, paylaşım ve tanıtım etkinlikleri gerçek-
leştirilmiştir.
Kampanyanın doğrudan hedef kitlesi, aday
olma sürecindeki kişiler, mevcut milletvekilleri
ve parti yetkilileri olmuş ve kampanyanın ikinci
aşaması ilk aşama ile paralel yürütülmüştür.
Bu aşamada Türkiye çocuk politikası hakkında
“gereklilikler” ve “somut öneriler” konusunda
ortak dil oluşturulmasına ilişkin çalışmaların
siyasi parti programlarına ve seçim bildir-
gelerine aktarılmasını sağlamak; aday olma
sürecindeki kişilerin, mevcut milletvekillerinin
ve parti yetkililerinin, başta çocuk hakları ol-
mak üzere ulusal çocuk politikası konusundaki
bilgi ve duyarlılıklarının artmasını sağlamak ve
çocuk hakları alanında resmi, özel, akademik
ve sivil toplum kuruluşları, medya temsilcileri,
çocuklar olmak üzere tüm kamuoyunun poli-
tika oluşturma süreçlerine katılımını artırmak
amaçlanmıştır.
Öncelikle mevcut parti programları özelinde
“çocuk” ile ilgili değerlendirme yapılarak
(Ek 3.4) parti programları ve seçim bildirge-
lerindeki eksikliğe dikkat çekilmiş, siyasi parti
yetkililerine yeni dönemde programlarında
“çocuk” ile ilgili hangi düzenlemelerin olduğu
sorulmuştur. Ardından “Vekil Seçme Sınavı”
adıyla bir dizi soru hazırlanarak (Ek 3.5.) bir
yandan seçmenleri konu ile bilinçlendirmek
hedefl enirken bir yandan da seçmenlerin oy
kullanırken adayların çocuk haklarıyla ilgili bil-
gi düzeylerini sorgulamaları gerektiği hatırlatıl-
maya çalışılmıştır. Yapılan basın toplantılarıyla
“Ülke Çocuk Politikası İçin Talep!” (Ek 3.6.)
metni sivil toplum kuruluşlarının desteği alına-
rak açıklanmış ve “Seçimlere 51 Gün Kaldı ve
Hâlâ Siyasilerden Ses Yok!” (Ek 3.7.) denerek
siyasiler harekete geçirilmeye çalışılmıştır.
Gündem: Çocuk Derneği önümüzdeki süreçler-
de de Türkiye’nin ülke ölçekli ve insan hakları
temelli bir çocuk politikası ihtiyacını sık sık dile
getirecek, konuya ilişkin somut önerilerini ilgili
herkesle paylaşmaya devam edecektir.
30 GÜNDEM: ÇOCUK!
GÜNDEM: ÇOCUK! 31
III. BÖLÜM
Gündem: Çocuk! Türkiye Çocuk Politikası
TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI TEMEL
YAKLAŞIM BELGESİ
Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakı-
mından eşit doğarlar.12
Bu temel ilkeye bağlı olarak, her insanın sahip
olduğu haklar vardır. Bu haklar ne derece ko-
runur ve güvence altına alınırsa o kişi doğuştan
sahip olduğu olanaklarını (bilgi ortaya koyma,
keşfetme, sanat yapma, üretme, yaratma, geliş-
tirme, sevebilme, icat etme vb.) o derece gelişti-
rebilir ve kendini o derece gerçekleştirebilir.
Devletin görevi; her bireyin insan olmak-
tan kaynaklı ve doğuştan sahip olduğu ola-
naklarını en üst seviyede gerçekleştirmesi
önündeki engelleri kaldırmak, haklarını
kullanmasını güvence altına almak ve insan
hakları ihlallerini engellemektir.
“Çocukluk”, insan hayatında ihmal edilmeyecek
kadar önemli bir dönemdir ve değerlidir. Çünkü
çocukluk, yaşam içinde insanoğlunun kendini
gerçekleştirmek için sahip olduğu olanakları en
yoğun şekilde kullanabileceği bir fırsatlar döne-
midir. Çocuğun çocuk olmaktan kaynaklı sahip
olduğu bu insansal olanaklarını, potansiyelini en
üst seviyede kullanabilmesi sağlanmalıdır.
Bunun yanı sıra çocukların, çocuk olmaktan kay-
naklı fi ziksel ve bilişsel özelliklerinin çocuk için bir
dezavantaja dönüşmesi ve kendini gerçekleştir-
mesi önünde engel oluşturması engellenmelidir.
Çocuk hakları, insan haklarının çocuklar
için özel gerektirdikleridir.
Çocukluğun bu yadsınamaz önemi, devletlerin
yetkileri altında bulunan her çocuğun hak ve
ihtiyaçlarını gözeterek yapılanmasını gerektirir.
12 BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi _ Madde-1
Eğitim sistemi de, adalet sistemi de, sağlık sistemi
de, sosyal hizmet sistemi de hak temelli yapı-
landırılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi, devletin
öncelikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi’ni, Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşme-
si’ni, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Söz-
leşmesi’ni ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni temel
alan geniş kapsamlı ulusal bir strateji geliştirmesi
ve ülkede çocuk haklarının gerçekleştirilmesi için
somut hedefl er ortaya koyması ile mümkündür.
Çocuk Hakları için en kapsamlı referans belge
niteliğindeki BM Çocuk Hakları Sözleşmesi te-
melde, her çocuğun en iyi biçimde yaşamasını,
doğuştan ve çocuk olmaktan kaynaklı sahip
olduğu olanakları tam anlamıyla gerçekleştire-
bilmesini güvence altına almayı amaçlar. Bu
amacına ulaşmak için, doğrudan ya da dolaylı
32 GÜNDEM: ÇOCUK!
olarak çocukları ilgilendiren bütün etkinliklerde
çocuğun yüksek yararının temel alınması şartını
koşar.
Toplum yaşamında çocuğu doğrudan
ya da dolaylı ilgilendiren tüm etkinlikler
ve düzenlemeler çocuğun yüksek yararı
gözetilerek yapılandırılmalıdır.
Çocukların, Çocuğun Yüksek Yararı Üst
İlkesi temelinde insan haklarına uygun bir ya-
şam sürebilmesi için düzenleme ve uygulamada
temel alınması gereken ilkeler şöyle olmalıdır:
• Yaşama ve Gelişme İlkesi: Yaşamak, her
çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi
çocukların yaşamını korumaktır. Çocukların
içinde bulundukları durumun geliştirilmesi için,
ekonomik, sosyal planlama, bütçe ve kaynakla-
rın yapılandırılmasında çocuğa öncelik verilmesi
gerekir. Bu ilke, çocuğun biyolojik ve psikolojik
bütünlüğüne dokunulmamasını, çocuk olmaktan
kaynaklı sahip olduğu olanakları tam anlamıyla
gerçekleştirmesi, önündeki tüm engellerin kaldı-
rılmasını ve gelişimi için yeterli kaynağın ayrıl-
masını gerektirir.
• Korunma İlkesi13: Çocukların en iyi biçimde
yaşamaları için, kendilerini tam anlamıyla ger-
çekleştirebilmeleri ve dolayısıyla çocuk hakları-
nın yaşama geçirilmesini engelleyebilecek tüm
durumlardan korunmaları ile mümkündür. Ço-
cukların haklarının korunması konusunda, ilgili
tüm kişi ve kurumların görev ve sorumluluğu
bulunmakla birlikte, haklara saygı gösterilmesi,
hakların ihlal edilmemesi ve geliştirilmesi konu-
sunda temel yükümlülük devlettedir.
• Ayrımcılığa Uğramama İlkesi: Çocuk hak-
ları da insan hakları gibi evrenseldir ve istisnasız
tüm çocuklar için talep edilmelidir. Çocuğun
cinsiyeti, kendisinin ya da ana babasının ırkı,
rengi, etnik kökeni, inancı, düşüncesi, dili, cin-
sel yönelimi sebebiyle ayrımcılığa uğraması en-
gellenmelidir. Sözleşmeye taraf olan devletler,
13 Sözleşmenin bazı yorumlarında bu ilke “çocuğun yüksek yara-rı ilkesi” olarak da tanımlanmaktadır. Gündem:Çocuk!, “çocuğun yüksek yararı ilkesi”nin bir üst ilke olarak ele alınmasının sözleşme-nin amacına ve yapısına daha uygun olduğu görüşündedir.
hiçbir ayrım yapmadan kendi egemenlik alan-
larındaki bütün çocukların sözleşmede yer alan
haklarını tanır ve taahhüt ederler.
• Çocukların Katılımı İlkesi: Çocukların ken-
dilerini doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren tüm
konulardaki kararlara katılımlarının yolu açıl-
malıdır. Düşünce geliştirmelerine, düşüncelerini
ifade etmelerine olanak sağlanmalı ve düşün-
celeri dikkate alınmalıdır. Büyüklerin çocukları
dinleme, onların fi kirlerini öğrenme ve onlara
saygı gösterme sorumluluğu vardır. Çocuğun
katılımı ilkesi çocukların düşünce geliştirme ve
düşüncelerini ifade etmesi önündeki engellerin
kaldırılmasını gerektirir.
Bizler, Türkiye Çocuk Politikası Çalıştayı
Bildirgesi’nin oluşumuna katkı verenler, ülkemi-
zin ihtiyaç duyduğu TÜRKİYE ÇOCUK
POLİTİKASI’nın evrensel insan hakları ilkeleri
çerçevesinde yapılandırılması gerektiğine inanı-
yor ve çocukların yüksek yararı için üzerimize
düşen göreve hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.
Türkiye Çocuk Politikasının ve ona bağlı stra-
tejinin oluşturulması için başta Türkiye Büyük
Millet Meclisi olmak üzere, hükümeti, siyasetçi-
leri, kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum
kuruluşlarını, üniversiteleri, meslek odalarını,
sendikaları ve tek tek Türkiye Cumhuriyeti’nin
tüm yurttaşlarını göreve çağırıyoruz.
GÜNDEM: ÇOCUK! 33
I. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: ÇOCUK
ADALET SİSTEMİ
Avrupa Konseyi tarafından “Çocuk Suçluluğunu
Ele Almada Yeni Yaklaşımlar ve Çocuk Adaleti-
nin Rolü” konusunda Türkiye’nin de bulunduğu
21 üye devlet temsilcisi tarafından oluşturulan ve
16 Haziran 2003 tarihinde Suç Problemleri Av-
rupa Komitesine (CDPC) tavsiye kararları sunan
uzmanlar komitesi çocuk, suç ve çocuk adaleti
sistemini yeni bir yaklaşım ile tanımlanmakta-
dır14. Bu tanımlamaya göre;
“çocuk”, cezaî sorumluluk yaşının üzerinde
ve olgunluk yaşının altındaki kişilerdir. Ancak bu
yaşların hemen altında ve üstünde bulunanlar da
çocuk sayılabilir.
“suç”, ceza kanunlarında belirtilen fi illerdir.
Bazı üye devletlerde idare hukuku veya medeni
hukuk kapsamına giren anti-sosyal ve/veya
itaatsiz davranışları da kapsar. Dolayısıyla suçlu-
luk terimi sadece cezaî fi illeri ifade etmemektedir.
Örneğin kendinden küçükleri ezmek, okuldan
kaçmak, alkol kullanmak gibi v.b.
“çocuk adaleti sistemi”, çocuk suçluluğunun ön-
lenmesinde rol alan geniş bir mekanizmanın sade-
ce bir parçasını ifade eder ve çocuk mahkemesinin
yanı sıra polis, savcılık ve mahkeme çalışanları ile
probasyon ve ceza infaz kurumları gibi resmî ku-
rum ve kuruluşları da kapsar. Çocuk adalet sistemi
sağlık, eğitim, sosyal destek ve refah servisleri gibi
ilgili kurumların yanı sıra mağdur ve tanık desteği
gibi koruyucu, önleyici hizmet veren resmi ya da
sivil kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışır.
Örneğin suç işleme riski bulunan genç kişilere yö-
nelik önleyici müdahalelerde bulunabilir.
Söz konusu tavsiye kararlarına göre çocuk ada-
leti sistemi ve çocuk suçluluğuna yönelik tedbirle-
rin temel ilkeleri; çocuk adaletinin, çocuk
14 Nursal, N. (2003). III. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu. ‘Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde Yeni Yaklaşımlar ve Ada-letin Rolü Konusunda Avrupa Konseyi’ndeki Çalışmalar’, 22-25 Ekim 2003, Ankara
suçluluğuna karşı verilen cevabın sadece bir
parçası olduğu ve kısıtlayıcı ya da baskı altına
alıcı yaklaşımlardan kaçınılması; çocukların da
yetişkinlerin sahip olduğu yargısal güvencelere
sahip olmaları ve özgürlükten yoksun bırakma-
nın en son çare olarak düşünülmesi gerektiğidir.
Bu doğrultuda çocuk adaleti sisteminin hedefi
suçu ve yeniden suçluluğu önlemek; suçluyu sos-
yalleştirerek yeniden toplumla bütünleştirmek ve
mağdurun ve böylece toplumun çıkarlarını koru-
maktır.
Çocuk adalet sistemi Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına
Dair Avrupa Sözleşmesi, Çocuk Haklarına Dair
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Çocuk Adaletinin
İcrasına Dair Birleşmiş Milletler Minimum Stan-
dart Kuralları (Pekin Kuralları), Özgürlüğünden
Yoksun Bırakılan Çocukların Korunmasına Dair
Birleşmiş Milletler Kuralları (Havana Kuralları),
Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi İçin Birleşmiş
Milletler Yönlendirici İlkeleri (Riyad Kuralları) gibi
birçok uluslararası belge ile yapılandırılmaktadır.
Çocukların en iyi biçimde yaşamalarını ve fi zik-
sel, zihinsel, duygusal, sosyal bakımdan özgür,
34 GÜNDEM: ÇOCUK!
saygın, onurlu ve sağlıklı olarak gelişebilmelerini
amaçlayan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi15’nin
37. ve 40. Maddesinde çocuk adalet sistemine
dair ayrıntılı açıklama yapılmıştır.
37. Madde’ye göre Sözleşmeye taraf Devletin
yükümlülükleri belirtilmiştir. Bunlar;
• Hiçbir çocuğun, işkence veya diğer zalimce,
insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza-
ya tâbi tutulmayacağı; Onsekiz yaşından küçük
olanlara, işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası
verilemeyeceği gibi salıverilme koşulu bulunmayan
ömür boyu hapis cezası da verilemeyeceğidir.
• Çocukların yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlü-
ğünden yoksun bırakılamayacaklarına; bir çocuğun
tutuklanmasının, alıkonulmasının veya hapsinin
yasa gereği olması gerektiğine ve ancak en son baş-
vurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabi-
lecek en kısa süre ile sınırlı tutulması gerektiğidir.
• Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocu-
ğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde
bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin
gereksinimleri gözönünde tutularak davranılması;
özgürlüğünden yoksun olan her çocuğun, kendi
yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle ye-
tişkinlerden ayrı tutulması ve olağanüstü durum-
lar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla
ilişki kurma hakkına sahip olması gerektiğidir.
15 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org. adresinden ulaşabilirsiniz.
• Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğun,
kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardım-
lardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi
özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya ay-
kırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız
ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi
bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verílmesini iste-
me hakkına da sahip olacağıdır.
40. Madde’ye göre ise;
• Devlet, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddia
edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlâl ettiği
kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden
topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol
üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları gözönün-
de bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygu-
sunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına
ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek
nitelikte muamele görme hakkını kabul etmelidir.
• Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hüküm-
leri göz önünde tutularak Devlet’in yükümlülüğü;
o İşlendiği zaman ulusal ya da uluslararası hukukça
yasaklanmamış bir eylem ya da ihmâl nedeniyle
hiçbir çocuk hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddi-
ası ya da ithamı öne sürülemeyeceği gibi böyle bir
ihlâlde bulunduğu da kabul edilmemesi,
o Hakkında ceza kanununu ihlâl iddiası veya
ithamı bulunan her çocuğun aşağıdaki asgari
güvencelere sahip olduğunun bilincinde olması;
• Haklarındaki suçlama yasal olarak sabit olun-
caya kadar masum sayılmak;
GÜNDEM: ÇOCUK! 35
• Haklarındaki suçlamalardan kendilerinin he-
men ve doğrudan doğruya; ya da uygun düşen
durumlarda ana-babaları ya da yasal vasileri
kanalı ile haberli kılınmak ve savunmalarının ha-
zırlanıp sunulmasında gerekli yasal ya da uygun
olan başka yardımdan yararlanmak;
• Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da
mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yar-
dımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve
durumu gözönüne alınmak suretiyle kendisinin
yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı süre-
ce, ana-babası veya yasal vasisi de hazır bulun-
durularak yasaya uygun biçimde adil bir duruşma
ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının
sağlanması;
• Tanıklık etmek ya da suç ikrarında bulunmak
için zorlanmamak; aleyhine olan tanıkları sorgu-
ya çekmek veya sorguya çekmiş olmak ve lehine
olan tanıkların hazır bulunmasının ve sorgulan-
masının eşit koşullarda sağlanması;
• Ceza yasasını ihlâl ettiği sonucuna varılması
halinde, bu kararın ve bunun sonucu olarak alı-
nan önlemlerin daha yüksek yetkili, bağımsız ve
yansız bir makam ya da mahkeme önünde yasa-
ya uygun olarak incelenmesi;
• Kullanılan dili anlamaması veya konuşamama-
sı halinde çocuğun ücretsiz çevirmen yardımın-
dan yararlanması;
• Kovuşturmanın her aşamasında özel hayatının
gizliliğine tam saygı gösterilmesine hakkı olmak;
• Devlet, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddi-
ası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlâl
ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca
ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla
ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik
edecek ve özellikle şu konularda çaba göstere-
cektir:
o Ceza Yasasını ihlâl konusunda asgari bir yaş
sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocu-
ğun ceza ehliyetinin olmadığının kabulü;
o Uygun bulunduğu ve istenilir olduğu takdirde,
insan hakları ve yasal güvencelere tam saygı
gösterilmesi koşulu ile bu tür çocuklar için adli
kovuşturma olmaksızın önlemlerin alınması.
• Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararla-
rı, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştir-
me, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer
kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemele-
rin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları
ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde
muamele edilmesi sağlanacaktır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin 37.
ve 40. Maddelere odaklanarak Sözleşmeye taraf
Devletlere yönelik hazırladığı ve Çocuk Ceza Ada-
letinde Çocuk Hakları’na ilişkin 10 No’lu Genel
Yorumunda16; Devletlerin usul hukuku, yasalarla ih-
tilafa düşen çocuklarla ilgili olarak adli kovuşturma
olmaksızın önlemlerin geliştirilmesi ve uygulanması,
çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmasının an-
cak son başvurulacak bir önlem olması gibi alanlar-
da, ÇHS ile tam bir uyum sağlamak için yapılması
gereken çalışmalar olduğuna vurgu yapmaktadır.
Ayrıca çocukların yasalarla karşı karşıya gelmesini
engellemeye dönük önlemler hakkında bilgi eksik-
liğine vurgu yaparak yasa ihlali durumunun çocuk
adaleti alanında kapsamlı bir politikanın yoksunluğu
sonucu olabileceğine dikkat çekmektedir.
Komite çocuk adalet sistemi ile ilgili kapsamlı bir
politikanın başlıca ilkelerini ÇHS’nin ayırımcılık yap-
mama ve çocuğun yüksek yararı ilkeleri ile ilgili ol-
duğunu belirtmekte; çocuk adalet sistemi içerisinde
çocukların yaşaması, hayatta kalması ve gelişmesi
(Madde 6), onların görüşlerinin alınması (Madde 12)
ve saygınlıklarının korunması (Madde 40) haklarına
özel önem verilmesine dikkat çekmektedir. Bu ilke-
ler doğrultusunda oluşturulacak politikanın çocuk
suçlarının önlenmesi, müdahale ve yönlendirme
yapılması, yasayı ihlal eden çocukların cezai so-
rumluluk için asgari ve üst yaş sınırının belirlenmesi,
adli yargılama güvencesi sağlanması ve yargı dışı
önlemlerin güçlendirilmesi konularında öğelerinin
bulunması gerektiğini belirtmektedir. Komite ayrıca
ÇHS’ye uygun bir çocuk adalet sistemi için çocuk
adalet örgütlenmesi, toplumda bilinç geliştirme ve
eğitim çalışmaları ve veri toplama, değerlendirme
ve araştırma çalışmalarına özel önem verilmesi
gerektiğini vurgulamaktadır.
16 ICC (2008), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşme’ye ilişkin Genel Yorumları 2006-2008, ICC Çocuk Hakları Serisi 4
36 GÜNDEM: ÇOCUK!
TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM VE ÇOCUK ADALET SİSTEMİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR ÖNERİLER
Türkiye’de hak temelli bir “Türkiye Çocuk Poli-
tikası”nın yokluğu her alanda olduğu gibi çocuk
adalet sisteminde de çocuğun yüksek yararı ilke-
sine ters düzenleme ve uygulamaların varlığını
sürdürmesine sebep olmaktadır.
Analiz edildiğinde aşağıda ana başlıkları ile de
belirtilen sorunların ağırlıklı olarak çocuk adalet
siteminde hak temelli yaklaşımın eksikliğinden
kaynaklandığı tespit edilmiştir. Hak temelli yak-
laşım eksikliği kendisini mevzuat oluşumunda,
örgütlenmede ve uygulamada aksaklıklar ve bu
aksaklıklar sonucu çocuklara yönelik ağır hak
ihlalleri olarak göstermektedir.
Bu çerçevede ilk yapılması gereken çocuk adalet
sisteminde hak temelli bakışı yerleştirmektir. An-
cak böylesi bir bakışın yerleştirilmesi kapsamlı bir
Türkiye Çocuk Politikası olmadan mümkün değil-
dir. Hak temelli bir Türkiye Çocuk Politikası’nın
varlığı ise siyasilerin bu konuda net bir irade or-
taya koymaları ile mümkündür.
Bu çerçevede Çocuk Adalet Sisteminin sorunları
analiz edildiğinde aşağıdaki tablo ortaya çıkmıştır:
Genel çerçevede;
- Ülkemizde çocuk haklarının gelişimini ve
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşme’sini uygulama durumunu izlemek ve
strateji geliştirmek için TBMM bünyesinde daimi bir
Çocuk Hakları Komisyonu’nun kurulması şarttır.
- Nüfusunun yarıya yakını çocuk olan bir ülkede
bütün çocukları kapsayan ve her çocuğa ulaşabi-
len mahalle bazında bir izleme ve değerlendirme
mekanizmasının kurulması şarttır.
Çocuk Adalet Sistemi özelinde ise;
- Yukarıda bahsedilen sisteme bağlı etkin bir izle-
me mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma;
o Çocuk Adalet Sistemi içine giren çocuğun hak-
larını kullanmasını temin etmek için sistemden
çıktığı ana kadar ve hatta sonrasında izlenmesi
ve gözetilmesini,
o Çocuk adalet Sisteminin otokontrol geliştirme-
sini, olumlu yanları ve aksaklıkları kendi dinamik-
leri ile belirleyerek zamanında müdahale imkanı
kazanması ve geri beslemelerle kendini geliştire-
bilmesini sağlayacak bir sistem olmalıdır.
- Çocuk Adalet Sisteminin temel amacı çocuğun
cezalandırılması değil, çocuğun kazanılmasıdır. Bu
sebeple kendine özgün mevzuatı, mekanizmaları,
yöntemleri, kadroları ve fi ziki koşulları olması
gerekir. Bu kendine özgünlüğün temel belirleyicisi
çocuğun yüksek yararı ve hakları olmalıdır. Kısıtlı
olduğu söylenen kaynaklar doğrudan hak ihlalle-
rine sebep olan bir çocuk adalet sisteminin maze-
reti olamaz. Çocuğun hakları ile bir birey olduğu
algısı yaklaşımın ana aksına yerleştirilmelidir.
- Çocuk Adalet Sisteminin çocuk odaklı olarak
yapılandırılması gerekir. Oysaki mevcut sistem
çocuğu bir ”dosya” olarak gören, dosya sonuç-
landırmayı amaç edinmiş, suç odaklı bir sistemdir.
Çocuk Adalet Sistemi’nin odağı çocuk olmalıdır.
- Suç odaklı yaklaşımın sonucu olarak, çocuk yargı-
lamalarının uzun sürmesi ve Yargıtay’da çocuk dos-
yalarının yıllarca beklemesi suçu bile kesinleşmemiş
GÜNDEM: ÇOCUK! 37
çocukların yıllarca kapalı kurumlarda kalmasına
sebep olmaktadır. Çocukların, çocuk yargılama-
sının amacına uygun olarak oluşturulmuş “Eğitim
Evleri”nden yararlanması mümkün olamamaktadır.
Eğitim Evlerinde şu anda çocuktan çok personel bu-
lunmakta, kapalı kurumlarda ise dosyasının sonuç-
lanmasını bekleyen binlerce çocuk serbest kalmayı
ya da eğitim evine gitmeyi beklemektedir. Bu durum
BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 37. Mad-
desi’ne doğrudan aykırıdır. BM Çocuk Hakları Ko-
mitesi bu konuda 2007 tarihli genel yorumunda (10
nolu Genel Yorum Madde.50) “cürümün işlendiği
zaman ile karar arasındaki süre” ile ilgili ÇHS Mad-
de 37’ye gönderme yapmakta ve şöyle demektedir:
“Özgürlüğünden yoksun bırakma fi ilinin ciddiyetini
ifade etmek açısından ‘ivedi’ standardı, ‘fazla gecik-
mesizin’ ifadesinden daha güçlü olan ‘gecikmesizin’
standardından daha güçlüdür.”
- Çocuk mahkemeleri çocuğun tüm gelişimini
(fi ziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel) değerlendi-
rerek yargılamak zorunda olan kuruluşlardır. Bu
nedenle mahkemelerin önlerine gelen her dos-
yada öncelikle çocuğun bu gelişimlerini izleyen
bir Sosyal İnceleme Raporu alması yargılamayı
bu raporun arkasından başlatması ve bu raporu
değerlendirmesi gerekmektedir.
- Çocuk Adalet Sistemi’nin omurgasını oluşturan
Sosyal İnceleme Raporları çok büyük oranda yeter-
sizdir. Bu durumun doğrudan çocuk hakları ihlalle-
rine sebep olacak ölçüde ağır sonuçları vardır. Bu
yetersizliğin altında pek çok sebep yatmaktadır.
o Öncelikle tamamen ilgisiz alanlardan (fi zik-kim-
ya öğretmenliği eğitimi almış) personelin Sosyal
Çalışmacı olarak atanması bu sebeplerin başında
gelmektedir. Yasada buna sebep olan boşluk bir
an önce doldurulmalı ve “Sosyal Çalışmacı” ta-
nımı hiçbir yoruma olanak bırakmayacak şekilde
revize edilmelidir.
o Sosyal Çalışmacılara, Sosyal İnceleme Rapor-
larını sağlıklı bir şekilde hazırlayabilmeleri için
gerekli fi ziki şartların bir türlü sağlanamaması bir
diğer sebeptir. Örneğin ev ziyaretlerinin yapılma-
sı için ulaşım ihtiyacının karşılanmasının yıllardır
bir türlü çözülememiş olması üzüntü vericidir.
o Yargıtay’da çocuk dosyaları incelenirken uz-
man personel yokluğundan Sosyal İnceleme
Raporlarının yeterliliği incelenememektedir.
Sistemin otokontrol geliştirmesi mümkün olama-
maktadır.
Buraya kadarki tespitlerden çıkan sonuç
şudur;
Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun yüksek
yararı doğrultusunda gelişimi için en başta
yapılması gereken Yargıtay’daki suç odaklı
yapılanma çocuklar özelinde terk edilmeli
ve Yargıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas
Dairesi” mutlaka kurulmalıdır.
Bu yapıldığı taktirde;
• Çocuk yargılamasının amacı gerçekleşmiş ola-
caktır.
• Çocuk yargılamalarının yıllarca sürmesi sonucu
suça itilmiş çocukların çok uzun süre kapalı ku-
rumlarda kalmasının önüne geçilebilecek Eğitim
Evleri işlerlik kazanacaktır.
38 GÜNDEM: ÇOCUK!
• Çocuk dosyaları, çocuğun yararı ve çocuk yargı-
lamasının amacı doğrultusunda incelenebilecektir.
• Çocuk Adalet Sistemi için otokontrol sistemi
oluşturulmuş olacağından sistemin kendi dina-
mikleri ile gelişmesinin yolu açılacaktır.
• Çocuk alanı adalet sistemi içerisinde çarpık bir
yaklaşımla, “profesyonel” olarak algılanmayan
prestiji düşük bir alandır. Bu çarpık algı sistemde
sürekli personel kayması yaşanmasına sebep
olmakta bu da sistemin kararlı bir yapı sergile-
mesini engellemektedir. Alanın gelişmesi ve
kararlı bir yapı sergilemesi için çocuk ada-
leti ve bu alanda uzmanlaşmanın etkin bir
şekilde teşvik edilmesi gereklidir.
o Sistemi içerisinde görev alan profesyonellerin
çocuk hakları konusunda ortak bir dile sahip
olmayışı “çocuğun yararı temelinde” işleyişi ak-
satmaktadır. Mevcut mevzuata referansla taban
tabana zıt kararların çıkmasına sebep olmakta-
dır. Hukuk Fakültelerinde ve ilgili alanlarda (Sos-
yal Hizmet Uzmanlığı, Psikoloji, Çocuk Gelişimi
vb.) ortak dili geliştirecek programlar geliştirilme-
lidir. Alanda uzmanlaşmak isteyen başta hakim
savcı ve avukat olmak üzere tüm personelin
sürekli eğitim programları ve tezli-tezsiz yüksek
lisans eğitimi alması teşvik edilerek gelişim sürek-
li kılınmalıdır.
o Eğitim Evlerine yerleştirilen çocuklara örgün
eğitim kurumlarına devam etme olanağı sağlan-
mış olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı’nın
okulda işlediği fi ilden dolayı hüküm giyen ço-
cukları okula kabul etmemesi sistemin kurumlar
arası bir çelişkisidir. Böylesi çelişkiler hak temelli
bir Türkiye çocuk politikasının olmayışının kaçı-
nılmaz sonucudur.
o Belirli bir kuruma yerleştirilen çocukların, 18
yaşını doldurur doldurmaz doğrudan yetişkinlerin
tutulduğu kurumlara yerleştirilmesi çocuğun yüksek
yararı ilkesine aykırıdır. Türkiye’de yaş sebebiyle
kurum değişikliği uygulamalarında çocuğun yüksek
yararına aykırılıklar yaşanmaktadır. BM Çocuk
Hakları Komitesi de 10 no’lu Genel Yorumunda bu
gibi durumları çocuğun yüksek yararının devletler
tarafından işine geldiği gibi yorumlaması olarak
görmekte ve “18 yaşını aşmış kişinin çocuklar için
düzenlenmiş tesiste kalmaya devam etmesi, yüksek
yararına uygun olabileceği gibi ve aynı tesisteki
daha küçük çocukların yüksek yararlarına da aykırı
olmayabilir.”demektedir. Komitenin bu yorumu da
dikkate alınarak uygulamadaki aksaklılar özgürlü-
ğünden yoksun bırakılan her tek çocuğun yüksek
yararını gözetir şekilde giderilmelidir.
o Yasanın çocukların korunması için önerdiği
ve adalet sisteminin karara dönüştürdüğü her
tedbirin uygulanabilirliği esas alınmalıdır. Hiç bir
kurumun çocuğa hak olarak verilen bir tedbiri
herhangi bir mazeretle yerine getirmeme gibi bir
hakkı olmamalıdır. Böyle davranan kurum ve
yöneticileri için bir yaptırım uygulanmalıdır.
o Çocuk Koruma Mevzuatı bütün çocukları kap-sar biçimde revize edilmelidir. Mevcut koruma
yasası ile bazı konularda daha öncesine göre geri
gidişleri yaşanmış çocuklar hak kaybına uğramıştır.
o Mevzuatı uygulamak için gerekli altyapının
mutlaka hazırlanması gereklidir. Altyapı eksiklik-
lerinden dolayı Mevcut Koruma Mevzuatı’nın bile
uygulanabilmesi mümkün olamamaktadır.
o Çocuk haklarına yönelik tüm mevzuatın ve bu
mevzuatın çocuklara tanıdığı olanaklar herkes
için erişilebilir kılınmalıdır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 39
o Çocuk Koruma Kanunu’nda tedbirlerin uygu-
lanması, uzlaşma, hükmün açıklanması gibi ço-
cuğu adalet sisteminin dışına itecek kurumlardan
geri adım atılması bu sistemi 2253 sayılı Çocuk
Mahkemeleri sisteminin de gerisine götürmüştür.
o Çocuk yargılamasının temel amacına uygun
olarak 13 yaşından büyük çocuklar için diversi-
yon uygulamasının alanı ve bu alanda hakimle-
rin inisiyatif geliştirme olanağı genişletilmelidir.
o Çocuk Koruma Kanunu’nda ayrı ve bağımsız
bir çocuk savcılığı sistemi kurulmuş olmasına
karşılık bu savcılık 24 saat görev yapması gere-
kirken buna dikkat edilmemesi çocuk şüphelilerin
mağdur olmasına neden olmaktadır.
o Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuklara özgü
yargılama sistemi esas alınmış olmasına karşın
suçun yetişkinlerle birlikte işlenmesi halinde çocu-
ğun yetişkinlere özgü mahkemelerde yargılanma-
sı çocuk adalet sisteminin temel ilkesine aykırıdır.
o Adalet alanında çocuğa özgü düzenlemeler
bütüncül tedbirler alınmadığı için çocukların istis-
mar edilmesinin yolunu açabilmektedir. Örneğin;
çocuklara yönelik cezaların düşük tutulduğu bir
sistemde çocukların suça itilmemeleri için yeteri
kadar koruyucu ve önleyici çalışma yapılamama-
sı çocuklara özgü yapılan düzenlemenin çocukla-
rın suçta kullanılmasının sebebi haline gelmesi ile
sonuçlanmaktadır. Bunun sonucunda da Çocuk
Hakları Komitesi’nin 10 nolu Genel Yorumunda
belirttiği gibi “.. çocuk suçlarını önlemeye dönük
bir dizi önlemden yoksun bir çocuk ceza adaleti
politikası başarısızlığa uğrayacaktır”.
o Mağdur çocukların ifadelerine başvurulması
süreci de suça itilmiş çocuklar da olduğu gibi sav-
cı ya da hakim yetkisine bırakılmalıdır.
o Suça itilmiş çocuğun yargılama sistemi dışında
bırakılması, çocuk yargılamasının temel ilkesidir.
Buna rağmen, mevcut yasalarımızda çocuğu bu
sistemin dışında toplumla bütünleştirecek mekaniz-
malar oluşturulmamıştır. Bu büyük bir eksikliktir.
o Çocuk Koruma Sistemi’nde suç ehliyeti olma-
yan 12 yaşından küçük çocuklara uygulanacak
tedbirler Ceza Kanunu’nun 31. Maddesindeki
güvenlik tedbirleri olarak adlandırılmıştır. Yar-
gılama sisteminin dışında bırakılan bir çocuğa
Ceza Kanunu’nda yer alan güvenlik tedbirinin
uygulanması son derece yanlıştır. Bu çocukla-
ra koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanırken,
çocuğun, ailesinin görüşleri alınmalı, istekleri ve
yetenekleri doğrultusunda belirlenen tedbirler
uygulanmaya geçirilmelidir. Başka bir anlatımla
çocuğa ceza verir gibi tedbir uygulanmamalıdır.
o Çocuk adalet sistemi özelinde çocuk haklarının
izlenmesi olanaklı değildir. Cezaevlerindeki ya da
eğitim evlerindeki çocuklar için hizmet üretimini
temel alan kamu-sivil toplum işbirliği çocuk ada-
let sisteminde çocuk haklarının izlenebilmesini
sağlamak için geliştirilmelidir. Çocuk adalet siste-
minde izleme mekanizmalarının oluşumu ve ço-
cuk adalet sistemi uygulamalarını değerlendirmek
için bilimsel araştırmalara yönelik işbirliklerinin
yapılması, böylece izleme mekanizmalarının ha-
rekete geçirilmesinin temin sağlanması gereklidir.
o Ülkemizde kimlik hakkının gerçekleşmemesi ve
pek çok çocuğun nüfus kayıtlarının yapılmamış
olması çocuk adalet sistemi içinde de çocukların
mağduriyetine sebep olmaktadır.
Sonuç olarak başta da belirtildiği üzere Çocuk
Adalet Sistemi’nin sorunlarının büyük çoğunlu-
ğunun temelinde devletin her kurumu için ve her
düzeyde referans olabilecek hak temelli bir Türkiye
Çocuk Politikasının eksikliği yatmaktadır. Türkiye
bir an önce çocuk adalet sistemini başta BM
Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere, Ço-
cuk Suçlarının Önlenmesi için BM İlkeleri
(Riyad İlkeleri) ve Birleşmiş Milletler Çocuk
Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması Hak-
kında Asgarî Standart Kurallar (Beijing Ku-
ralları) ve BM Çocuk Hakları Komitesi’nin
10 nolu Genel Yorumu ile bütünleştirmelidir.
Çocuğun odakta olduğu ve çocuğun yüksek
yararının referans alındığı bir yaklaşım hakim
kılındığı taktirde kısa zamanda önemli ilerlemeler
kaydedileceğine inanıyor üzerimize düşen göreve
hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.
40 GÜNDEM: ÇOCUK!
II. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:
EĞİTİM SİSTEMİ
Eğitim bireyin kendisini geliştirmesi ve yeniden üret-
mesi sürecinin bir parçasıdır. Eğitim bireyde olduğu
kadar toplumda da benzer sürecin gerçekleşmesini
sağlar. Bu nedenle eğitim, bireyi ve toplumu ilgilen-
diren iki yönlü bir süreçtir. Ayrıca eğitim kendi başı-
na özel bir hak olmasının yanı sıra insan haklarının
gerçekleşmesi için toplumsal dinamiklerin vazge-
çilmez bir aracıdır. Ayrıca, ekonomik ve sosyal
olarak toplum dışına itilmiş yetişkin ve çocukların,
kendilerini yoksulluktan kurtarabilecekleri ve içinde
bulundukları topluma etkin olarak katılmalarını
sağlayacak yolları elde edecekleri temel bir araç
olma özelliği ile eğitim, güçlendirici bir haktır.
Eğitim hakkı; Birleşmiş Milletler Örgütü, Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Avrupa
Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi
örgütlerce kabul edilen belgelerde tanımlanmış;
bildirge, sözleşme, tavsiye, karar, ilke, vb. nitelikte
çok sayıda ulusal, uluslararası ve bölgesel insan
hakları belgesinde güvenceye alınmıştır.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslara-
rası Sözleşmesinin 13. ve 14. Maddeleri eğitim
hakkına ayrılmıştır. Sözleşmedeki en uzun mad-
de olan 13. Madde, uluslararası insan hakları
hukukunda eğitim hakkı üzerine tanımlanan en
kapsamlı ve geniş çerçeveli maddedir. Bu sözleş-
menin uygulanmasından ve izlenmesinden so-
rumlu olan BM Ekonomik Kültürel Sosyal Haklar
Komitesi, eğitimi devletlerin yapabileceği en iyi
yatırım olarak tanımlar.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28. ve 29.
Maddeleri eğitime ayrılmıştır. 28. Madde taraf
devletlerin çocuğun eğitim hakkını kabul etmelerini
öngörmektedir ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli
üzerinde gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çeker.
28. Madde ayrıca devletleri ilköğretimin herkes için
zorunlu ve parasız olmasını, ortaöğretim sistemle-
rinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak
üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik etmek-
le yükümlü kılar. Eğitim ve meslek seçimine ilişkin
de bilgi ve rehberliğin bütün çocuklar için elde edilir
hale getirilmesini vurgular. Okullarda düzenli bi-
çimde devamlılığın sağlanması ve okulu terk etme
oranlarının düşürülmesi için önlem alınması ve okul
GÜNDEM: ÇOCUK! 41
disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı saygın-
lıkla bağdaşması gerekliliğinden söz eder. Eğitimin
niteliği ile ilgili olarak da taraf devletlerin eğitim
alanında, özellikle cehaletin ve okuma yazma bil-
memenin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak
ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve bilimsel ve teknik
bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak amacıyla
uluslararası işbirliğini güçlendirmekle yükümlü kılar.
29. Madde ise eğitimin amaçlarına vurgu yapa-
rak eğitimin; çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin,
zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün ol-
duğunca geliştirilmesini, insan haklarına ve temel
özgürlüklere saygının geliştirilmesini amaçlaması
gerektiğini belirtir. Ayrıca eğitimin çocuğun anne
babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine,
çocuğun yaşadığı bölgenin değerlerine saygı
gösteren, çocuğun da kendisininkinden farklı
uygarlıklara saygı göstermesinin desteklemesi
gerektiğine dikkat çeker.
Eğitim hakkı zorunlu ve birbiriyle ilişkili olarak bazı
unsurları içermektedir. Ekonomik Kültürel ve Sosyal
Haklar Komitesi’nin belirlediği bu unsurlar şöyle:
Mevcudiyet: Mevcudiyet genel olarak eğitim
hakkının gerçekleşmesi için eğitim kurumları ve
programlarının sayısı yeterli düzeyde olması ge-
rekmektedir.
Erişilebilirlik: Eğitim kurum ve programlarının
ayrımcılık olmaksızın herkes için erişilir olması
gerekmektedir. Erişilebilirliğin üç boyutu bulun-
maktadır:
- Ayrımcılığın Olmaması: Eğitim uygun biçimde
kanunen ve fi ilen herkes için, özellikle de en sa-
vunmasız gruplar için erişilir olmalıdır.
- Fiziksel Erişilebilirlik: Eğitim uygun coğrafi yerde
olmak ya da modern teknoloji yoluyla erişilebilir
olmalıdır.
- Ekonomik Erişilebilirlik: Eğitim herkes için mad-
di açıdan karşılanabilir olmalıdır.
Kabul Edilebilirlik: Müfredat ve öğretim yön-
temlerinin öğrenciler ve ebeveynler için kabul
edilebilir olması yani çocuklarla ilgili, kültürel
özelliklerine saygı gösteren ve kaliteli olması ge-
rekmektedir.
Uyarlanabilirlik: Eğitim değişen toplumların ve
toplulukların ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir ve
farklı sosyal ve kültürel ortamlardaki öğrencilerin
ihtiyaçlarına cevap verebilir nitelik taşımalıdır.
Yukarıda sözü edilen birbiriyle ilişkili ve zorunlu
unsurların uygulanmasında çocukların yüksek
yararı temel yaklaşım olmalıdır.
TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM
Bir ülkede çocuğun eğitim hakkının tam olarak
yaşama geçirilmesi o ülkenin genel olarak eğitim
politikalarıyla yakından ilgilidir. Bu anlamda
Türkiye’ye baktığımızda çocuğun eğitim hakkı
açısından da bazı olumlu gelişmelerden söz
etmek mümkündür. Ancak devam eden hatta
derinleşerek ya da artarak süren pek çok soru-
nun da varlığı da bilinmektedir.
Ülkemizdeki eğitim sistemi çocuğu merkeze
alarak üç temel boyutta ele alındığında, mevcut
durum aşağıdaki gibi özetlenebilir.
OKUL
Türkiye’de okulöncesi eğitimine yönelik kurumsal
hizmetlerde yetersizlik görülmektedir. Kurumsal
hizmetlerdeki yetersizlik, hizmetlerin hem kalitesi
hem de herkesin eşit oranda erişimi açısından
söz konusudur. Okullaşma oranı da yeterli düzey-
de değildir. Bunun hem bütçe hem de personel
eksikliğinden kaynaklandığına incelenen veri
tabanlarında raslanmaktadır.
42 GÜNDEM: ÇOCUK!
Okul öncesinde alternatif eğitim modellerinin
yetersiz olduğu görülmektedir. Çocukların ilgi ve
becerilerini ortaya koyarak, yaratıcılıklarını arttı-
ran, kendilerini ifade etmelerine olanak sağlayan,
okul, aile ve çocuk ilişkisini destekleyecek ve farklı
özellikler gösteren çocukları da kapsayabilecek
modellerin oluşturulması ve uygulamaya geçiril-
mesi, okulöncesi eğitimin kalitesini artıracaktır.
Ücretsiz okulöncesi eğitime erişimin önünde
engeller bulunmaktadır. Okulöncesi eğitim ola-
naklarından her çocuğun eşit bir şekilde yara-
lanabilmesi ve sunulan olanaklardan yeterince
yararlanabilmesi için okulöncesi eğitimin, Türki-
ye’nin her yerinde ve her koşulda ücretsiz hale
getirilmesi gerekmektedir.
0-6 yaş dönemine yönelik aile destekli eğitim
programları ve modellerinin yetersiz olduğu gö-
rülmektedir. Bebeklik döneminden başlayarak
çocuğun ailesini de kapsayan çeşitli olanakların
sunulması ve bu olanakların kullanılmasına yöne-
lik rehberlik desteğinin verilmesi gerekmektedir.
Okulöncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamında de-
ğildir. Okulöncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesiy-
le eğitimin sürekliliği sağlanacak, kalitesi artacaktır.
Okullarda çocuklara sağlanan fi ziksel düzenleme-
lerin “çocuk dostu” yaklaşımından uzak olduğu
görülmektedir. Çocukların gelişim alanlarını des-
tekleyen, onlara sunulan olanakları daha iyi de-
ğerlendirmelerini sağlayacak fi ziksel düzenleme-
leri içeren, çocuklarla birlikte ve çocuk merkezli
yaklaşımla yapılandırılması gerekmektedir
Eğitim sistemindeki anlayışın, çocukların bireysel ge-
reksinimlerine göre ve performans odaklı değil sınav
merkezli olduğu görülmektedir. Çocukların içinde
bulunduğu eğitim sürecinin sadece onların başarı
ya da başarısızlıklarını ölçen değil, beceri, bilgi ve
yaşam deneyimlerini artıran ve kendilerini ifade
etmeye olanak sağlayan çocuk merkezli bir anlayış-
la yapılandırılması, çocukların bireysel gereksinimle-
rine göre performans odaklı eğitim anlayışının etkin
uygulanması eğitimin kalitesini arttıracaktır.
Okullarda uygulanan müfredatın çocuğun sosyal
becerilerini, sanat eğitimini ve doğaya karşı duyar-
lılığını karşılamada yetersiz kaldığı görülmektedir.
Hazırlanan eğitim müfredatlarının çocukların sosyal
becerilerini arttıracak, sanat ve doğa ile ilişki kur-
masına olanak sağlayacak şekilde zenginleştirilerek
geliştirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.
Müfredat programlarının özel gereksinim göste-
ren çocukların gelişimsel ve eğitimsel ihtiyaçlarını
karşılayamaması da bir başka sorun alanıdır.
Zihinsel ve fi ziksel engelli olan ya da üstün yete-
nek gösteren çocukların her türlü eğitim ihtiya-
cını karşılayabilecek eğitim programlarının ya-
pılandırılması ve buna dayalı hazırlanan müfre-
datların, çocuklar arasında oluşan ayrımcılığı ve
eşitsizliği ortadan kaldıracağı düşünülmektedir.
Eğitim sistemi içerisinde müfredat uygulamalarının
bölgesel farklılıklara göre çocukların gereksinimle-
rini karşılayacak nitelikte olmadığı görülmektedir.
Çocukların yaşam koşullarının bölgesel farklılık-
lara bağlı olarak değişebileceği düşünülürse, müf-
redatların bu durumu göz önünde bulundurarak
yapılandırılması, çocukların yararlanabileceği eği-
tim olanaklarının kısıtlılığını azaltacaktır.
Mevcut eğitim programlarının Çocuk Hakları
Sözleşmesini yadsıdığı görülmektedir. BM Çocuk
Hakları Sözleşmesini imzalamış bir ülke olarak ço-
cukların bizzat içinde etkin olarak yer aldığı eğitim
sisteminin, sözleşmeyi temel alarak ve ilkelerini
benimseyerek yapılandırılması, hak temelli bir
anlayışın hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Çocuk ve ailelerin okullara erişimi konusunda
çeşitli engeller olduğu görülmektedir. Eğitim sis-
teminden bütün çocukların eşit olarak yararlan-
masını sağlayabilmek için erişebilirliğin önündeki
engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Okulların yaşama hazırlama yeri olduğu yakla-
şımı benimsenirken, okulların çocukların yaşa-
mının bir parçası olduğu anlayışının eksik kaldığı
görülmektedir. Çocukların eğitim sistemi içeri-
sinde aldıkları bilgi ve geliştirdikleri becerilerin,
onların yaşam boyu kullanabilecekleri olanaklar
olduğu göz önünde tutulmalıdır.
Eğitim programlarının uygulanmasında disiplinler
arası ve bütüncül yaklaşımın eksik kaldığı görül-
mektedir. Eğitim birçok disiplinden etkilenmekte-
dir. Bu nedenle eğitim, bütüncül bir
GÜNDEM: ÇOCUK! 43
yaklaşımı benimseyerek yapılandırılmalıdır. Bu
durum çocukların eğitim sistemi içerisinde kendi-
lerini tanımlayabilmelerine ve sorunlarını çözebil-
melerine olanak sağlayacaktır.
Eğitim kurumları arasında koordinasyon yeter-
sizliği bulunmaktadır. Eğitim kurumlarının birbir-
leriyle koordinasyon içinde olması, bilgi akışının
sağlanması ve çocuğu tanımaya yönelik çalışma-
ların sistemli yapılabilmesi ve tüm bunların belirli
bir sistem içinde sürdürülmesi önemlidir.
Okullarda uygulanan disiplin yöntemlerinin çocu-
ğun onurunu zedeleyen ve haklarını engelleyen
bir yaklaşımla uygulandığı görülmektedir. Eğitim
süreci içinde kullanılan olumsuz disiplin yöntem-
leri, çocuğun özgüvenini olumsuz etkilemektedir.
Bu nedenle okul içinde olumlu disiplin yöntemle-
rinin tercih edilmesi çocukların haklarının yaşa-
ma geçirilmesi açısından önemlidir.
Eğitim sistemi içerisinde çocuğun karşılaşabileceği
sorunları önlemeye, çözmeye ve çözüm sürecinde
çocukları desteklemeye ilişkin etkin bir sistem bu-
lunmamaktadır. Bu durum sorunların giderek art-
masına ya da kalıcı çözümler sağlanamadığı için
tekrarlamasına ya da bu çözümlerin zamanında
çocuğa ulaşamamasına yol açmaktadır.
Okullarda çocuğun karar verme süreçlerine tam
olarak katılmalarını etkili ve etkin bir biçimde
dahil olmalarını sağlayacak mekanizmalar bulun-
mamaktadır. Oysa katılım yani çocuğun kendisi-
ni ilgilendiren konularda karar süreçlerinde etkin
olarak yer alması, çocuk hakları sözleşmesinin
temel ilkelerinden biri olduğu gibi demokrasinin
de temel ilkesidir.
Eğitim sistemindeki insan kaynağının nicelik ve
niteliksel yetersizlikleri ve bölgelere göre dağılı-
mındaki eşitsizlikleri, eğitim alanındaki sorunları
çözülemez hale getirmektedir.
Eğitim sistemi içerisinde sorun ve ihtiyaçların
ortaya çıkmasında tüm aktörlerin yer almadığı
ve ortak ihtiyaç analizlerinin yapılmaması bir
başka sorun alanıdır. Oysa eğitim süreci içerisin-
de çocukların bireysel ihtiyaçlarının karşılanması
ve süreç içerisinde ortaya çıkan sorunların çö-
zümünde ve bunların önceden belirlenmesinde,
eğitim sürecine dahil olan tüm aktörlerin sami-
miyetle yerlerini alması ve işbirliğine açık olması
gerekmektedir.
Okulöncesi eğitim konusunda kurum açma-
ya ilişkin bölgesel farklılıklardan kaynaklanan
bürokratik zorlukların ortadan kaldırılmasının,
ortak uygulamaların sisteme yerleştirilerek uygu-
lanmasıyla çözülebileceği düşünülmektedir.
Okullarda ve genel olarak eğitim sisteminde
özellikle de kız çocuklarına yönelik cinsiyet
ayrımcılığı görülmektedir. BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nde yer alan her türlü ayrımcılığın
önlenmesi ilkesi, eğitim süreci içerisinde de
ayrımcılığın önlenmesini taahhüt altına almak-
tadır. Eğitimde kız çocuklarına yönelik cinsiyet
ayrımcılığının sona erdirilmesi konusunda son
zamanlarda yapılan çeşitli çalışmalar vardır.
Özellikle medya aracılığıyla konuya dikkat çekile-
bilmiştir. Ancak bu çalışmaların sorunu gerçek ve
bütün boyutlarıyla kapsamlı ele alındığı konusun-
da endişeler bulunmaktadır. Yapılan çalışmaların
bir devlet politikası ve uygulaması şeklinde değil
çeşitli kuruluşların belirli bütçelerle, belirli zaman
içinde yürütecekleri kampanyalar şeklinde ger-
çekleştirmesi, eğitimde cinsiyet ayrımcılığının
önlenmesinde kalıcı ve sürdürülebilir çözümlerin
var olmadığını göstermektedir.
44 GÜNDEM: ÇOCUK!
AİLE
Aile içinde çocuğun birey olarak kabul edilmediği
gözlenmektedir. Çocuğu bir birey olarak kabul
etmeyen anlayış aile ve çocuk arasında birçok so-
runun ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu durum
çocuğun içinde yer aldığı her sistemi etkilemekte-
dir. Ailelerin çocuk sahibi olmaya karar verdikleri
andan, çocuklarını kendilerine özgü algılayışları,
ihtiyaçları ve becerileri olan bir birey olarak kabul
etmelerini sağlayacak, bu konuda onlarda duyarlılık
geliştirecek rehberlik çalışmaları yürütülmemektedir.
Eğitim sistemi içerisinde çalışan anneye yö-
nelik destekleyici hizmetlerin nicelik ve nitelik
açısından eksikliği gözlenmektedir. Ekonomik
koşulların kadınlara sunduğu zorlukların çocuğu
doğrudan olumsuz etkilediği düşünüldüğünde
çalışan kadının bu olumsuzlukları çözebilmesi ve
çocuğa yansıtmamasını sağlamak için çocuğun
bakımının nitelikli kişi ya da kurumlar tarafından
güvenilir bir biçimde sağlanması gerekmektedir.
Eğitim sistemi içerisinde anne -babanın çocukla
ilgili karar alma süreçlerinde çocuğun yüksek
yararı ilkesini gözetmediği görülmektedir. Eğitim
süreci içerisinde çocukla ilgili alınacak kararların
ve bu kararların uygulama süreçlerinde çocuğun
katılımı yeterince sağlanmamaktadır. Bu süreçte
çocuğu ilgilendirecek konularda çocuğun anlaya-
bileceği şekilde ve zamanında bilgilendirmelerin
yapılması gerekmektedir.
Yoksulluk çocuğu eğitimden mahrum bırakmak-
tadır. Yoksulluk aslında çocukla doğrudan ilgisi
olan bir durum değildir. Çocuk ailesinin yaşadığı
yoksulluktan dolayı pek çok hakkından yaralana-
mamakta, ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Yok-
sulluk gibi çocuğun ailesinin yaşamak zorunda
kaldığı olumsuz koşulların ve durumların çocuk-
ların içinde yer alması gereken eğitim sürecinden
ayrı kalmalarına yol açmasını önleyecek her tür-
lü mevzuat ve ilgili mevzuatların uygulanabilirliğe
dönüştürülebilmesi gerekmektedir.
Aile içi şiddet çocuğun gelişimini olumsuz yönde
etkilemektedir. Çocukların maruz kaldıkları aile içi
şiddet, onların eğitim haklarından tam olarak
yararlanamamalarına ya da eğitim sürecinden
uzak kalmalarına yol açabilmektedir. Çocuğa
yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin Türkiye’de
sistemli bir bakış açısı ve uygulama konusu mev-
cut değildir.
ÇEVRE
Eğitim kurumlarında çevre düzenlemeleri yeter-
sizdir. Yapılan çevre düzenlemelerinin çocuğun
çevreye karşı duyarlığını arttıracak ve gelişim
alanlarını destekleyecek “çocuk dostu” anlayışıyla
gerçekleştirilmediği gözlenmektedir. Konuyla ilgili
bazı uygulamalar olsa bile bunların yaygınlaşmadığı
bilinmektedir. Ya da paralı eğitim temelli özel okul
anlayışı ile uygun çevresel koşullar sağlanmaktadır,
bu ise doğrudan eğitimde ayrımcılık anlayışının
daha çok yerleşmesine neden olmaktadır.
Çocuğunun çevresi çocuğu birey olarak kabul
etmemektedir. Sadece aile ya da eğitim kurumla-
rının değil, çocuğun çevresini oluşturan herkesin
ve her kurumun çocuğu bir birey olarak görmesi
ve çocuğa bu anlayışla yaklaşması gerekmekte-
dir. Bu anlayışın gelişmesi için herhangi bir çalış-
ma ve program yürütülmemektedir.
Eğitime ayrılan bütçe ve fonları yetersizdir. Çocu-
ğun eğitim haklarından tam olarak ve eşit koşul-
larda yararlanabilmesi için bütçe ve fonların hak
temelli bir anlayışla planlanması yapılmamaktadır.
Eğitimle ilgili alınacak karar mekanizmalarına
çocuğun ve ailenin etkin katılımı sağlanamamak-
tadır. Bu katılımın niteliğini artırabilmek için ço-
cuğun ve ailenin bu mekanizmaların içinde etkin
olarak yer alması, izlemesi ve değerlendirmesi
süreçlerinde yer alması gerekmektedir.
Çocuğun yaşam alanları içerisinde fi ziksel çevre
imkanlarının yetersizliği gözlenmiştir. Fiziksel
çevrenin çocuğun gelişim özelliklerine, yaşına,
ilgi ve ihtiyaçlarına göre çocuğu merkez alarak
düzenlenmesi gerekmektedir.
Çocuğun gelişimine uygun oyun olanaklarının
sağlanmasında yetersizlikler görülmektedir. Ço-
cuğun doğal gelişim süreci içerisinde büyümesini
ve gelişmesini tamamlaması, kendisini bu doğal
çevre içerisinde tanımlaması ve ifade etmesi
çocuğa sunulan oyun olanaklarıyla yakından
ilgilidir.
GÜNDEM: ÇOCUK! 45
Gelenek ve önyargılardan kaynaklanan ayrım-
cılık, çocuğun eğitim sürecinin devamlılığını et-
kilemektedir. Gelenek ve önyargılardan kaynak-
lanan ayrımcılığın önlenmesi ve çocuğun bu ay-
rımcılıktan dolayı eğitim haklarından tam olarak
yararlanabilmesi için etkili ve kalıcı programlar
uygulanmamaktadır.
Çocuk yetişkinlerin ideolojilerinin bir aracı haline
getirilmektedir.Yetişkinler kendi inanç ve siyasi
görüşleri için çocukları kullanmakta böylece
ya çocukların eğitim haklarının yarıda kesilmesi-
ne ya da çocukların bu hakkını tam olarak yarar-
lanamamalarına neden olmaktadırlar.
Okulların her geçen gün ticari sektöre dönüştüğü
gözlenmektedir. Eğitim ortamlarının yetişkinler
tarafından ticari işletme uygulamalarına dönüş-
türülmesi, çocukların eğitim haklarından tam
olarak yararlanamamasına ve çocuklar arasında
eğitim haklarının hayata geçirilmesi konusunda
fırsat eşitsizliğine yol açmaktadır.
Çocuğun kişisel giderleri için sağlanan yasal
maddi desteğin yetersizliği bilinmektedir. Çocu-
ğun her koşulda eğitim hakkından tam olarak
yararlanabilmesi için maddi desteğin çocuğun
yüksek yararı göz önünde bulundurularak düzen-
lenmesi gerekmektedir.
Eğitim ortamı ve kurumlara ulaşımda, trafi k
düzenlemesine yönelik çocukların gereksinimleri
gözetilmemektedir. Çocuğun eğitim ortamlarına
yaşamını tehlikeye sokmadan güven içinde ulaş-
masına yönelik çevre düzenlemeleri yetersizdir.
Buna ilişkin çocuk merkezli yapılandırmalara
gereksinim duyulmaktadır.
Yaygın eğitimde bir araç olan medya, çocukların
yüksek yararını gözetmeksizin tarafsız, gerçekçi
ve doğru bilgilendirme sorumluluğunu yerine ge-
tirmediğinden çocuk için olumsuz bir bilgi aracı-
na dönüşmektedir. Medyanın da çocuk haklarına
dayalı ve çocuğu birey olarak kabul eden çocuk
merkezli bir bakışla hak temelli yaklaşım sergile-
mesi gerekmektedir.
Eğitimde yatırım planlaması ihtiyaca yönelik ya-
pılmamaktadır. Eğitim süreci içerisinde eğitime
yapılan yatırımların öncelikle çocuğun yüksek
yararı temelinde ve çocukların ihtiyaçlarını tanım-
layan birçok veriden yola çıkarak planlanması
gerekmektedir.
Özel sektörlerin eğitime sağladığı katkıların
aktörler-sivil toplum örgütleri, aileler, hükümet,
çocuk- tarafından yeterince sorgulanıp, değer-
lendirilmemesi çocuğun eğitim sürecinin olumsuz
yönde etkilenmesine neden olmaktadır.
Hızlı değişen toplumsal ve kültürel yapının, olum-
suz etkileri çocuğun eğitim sürecini her yönden
olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünde önceden
önleme mekanizmalarının hazır ve kullanılabilir
olması gerekmektedir.
Şiddetin nedenlerinin ortadan kaldırılamaması ve
şiddet karşısında cezasızlığın yaygınlaşması, çocu-
ğun aile dışında yani okul ve diğer çevresinde de
şiddete maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu
nedenle önleme, koruma ve rehabilitasyon süreci-
nin tam olarak işler hale getirilmesi gerekmektedir.
Mülteci çocukların eğitim haklarından yararlanma-
larında sorunlar yaşanmaktadır. Birçok nedenle
ülkemizde sığınmacı statüsü içinde yer alan çocuk-
ların sığındıkları ülkenin eğitim sistemi içinde yer
46 GÜNDEM: ÇOCUK!
almaları ve eğitimlerine devam etmelerinin ancak
kendi bireysel ihtiyaçlarına uygun ortamların da
eklenerek eğitim haklarından tam olarak yaralan-
malarının önemli olduğu düşünülmektedir.
Göçün olumsuz etkilerine maruz kalan çocukların
akranları gibi eğitim olanaklarına erişememeleri
önemli bir sorundur. Bu tip kriz durumlarında ya da
her türlü çocuğun dışında gelişen nedenlerden dola-
yı eğitim haklarından tam olarak yararlanmalarını
sağlamak için her türlü önlemin ve uygulamanın
hayata geçirilmesi önemli ve önceliklidir.
Nüfus kaydı olmayan çocukların eğitim hak-
kından yararlanamaması önemli bir sorundur.
Devletin her çocuğun ailesine, çocuklarının kayıt
işlemlerini resmi yolla yapma, eğitim ve diğer
ihtiyaçlarını karşılama konusunda olanak sunma-
sı gerekmektedir.
Çocuk işçiliğinin önlenmesinde yetersiz kalındığı
gözlenmektedir. Çocukların eğitim sürecini tamam-
lamaları gereken yaşlarda ailesine maddi katkı sağ-
lamak için isteyerek ya da zorlanarak çalıştırılıyor
olmaları; onların eğitim haklarına tam olarak ulaş-
masını engellemektedir. Bunu önlemeye yönelik
aile için yapılacak kalıcı hizmet ve ekonomik katkı-
nın sağlanmasını önemli olduğu düşünülmektedir.
Türkiye’nin ÇHS’de koymuş olduğu çekinceli
maddeler, çocukların ayrımcılığa uğrayarak eği-
tim haklarından tam ve eşit olarak yaralanama-
malarına neden olmaktadır.
EĞİTİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNE
DAİR ÖNERİLER
Eğitim sisteminde, tüm çalışmalarda ve hizmet-
lerde çocuğun yüksek yararı birincil kaygı olarak
benimsenmeli ve eğitimin her aşamasına hak
temelli yaklaşım yerleştirilmelidir.
Türkiye’de çocukla ilgili her alanda olduğu gibi
eğitim sisteminde de hak temelli bir yaklaşımla
veri toplanması ve istatistiğe dayalı sistemlerinin
geliştirmesi gerekmektedir. Bu verilerden yararlanı-
larak yapılan analizler gösterge olarak kullanılarak
hak sahipleriyle paylaşılmalıdır. Bu durum eğitim
GÜNDEM: ÇOCUK! 47
sistemindeki sorunları çözerken daha kalıcı öneriler
geliştirmeye ve çocuklarla çalışanlar ve devlet ara-
sındaki işbirliğinin güçlenmesini sağlayacaktır.
Eğitim için ayrılan bütçenin, bütün çocukların eğitim
haklarından eşit şekilde yararlanabilmesini ve bu
hakların tümünün gerçekleştirilmesine olanak sağla-
yacak biçimde şeffaf ve katılımcı bir yöntemle plan-
lanması ve bunun görünür kılınması gerekmektedir.
Sınav merkezli eğitim anlayışından uzaklaşarak
performansa dayalı eğitim anlayışının güçlendiril-
mesi gerekmektedir. Çocukların sadece aldıkları
eğitim sonunda ortaya çıkan başarı ya da başa-
rısızlıklarını ortaya koyan bir eğitim sistemi, ço-
cukların kendilerini tanıma fırsatını engelleyerek
kendilerine olan güvenlerini zedeleyecektir.
Yapılan çalışmalarda elde edilen verilerin değer-
lendirilmesi sonucunda özellikle gençlerin meslek
edinmeye yönelik programlarının toplumsal
ihtiyaçlara göre planlanması ve yürütülmesi ge-
rekmektedir.
Eğitimin tüm boyutunda tüketim anlayışından
uzaklaşılması, çocukların kendilerini ortaya
koymaya yönelik programların artması gerek-
mektedir.
Üniversitelerde öğretmen yetiştirme program-
larının Çocuk Hakları Sözleşmesine dayalı,
sözleşmenin ilkelerini benimsemiş ve bunu temel
alan yeniden yapılandırılmış eğitim programları
olarak geliştirilmesi gerekmektedir.
Öğretmen atamalarında, alan dışı atamalar eğiti-
min kalitesini ve verimini düşürdüğü için öğretmen
olarak atanacak kişilerin eğitim alanında yetişmiş
ve süreci tamamlamış olmaları gerekmektedir.
Çocukların yaşam tecrübelerinin zenginleşmesi
ve her türlü ayrımcılıktan uzak kalmasını sağla-
yacak, kültürel çeşitliliğine de olanak yaratacak
eğitim anlayışının benimsenmesi ve uygulanması
gerekmektedir.
Eğitim süreci içerinde sadece okul ve çocuk iliş-
kisi yetersiz kalacağından bu sürece ailelerin de
aktif olarak katılması ve bu süreç içerisinde aile-
nin güçlendirilmesini sağlayacak eğitim program-
ları gerekmektedir.
Erken çocukluk döneminden başlayarak çocuk
yetiştirmede ortaya çıkan yetersizliklerin gide-
rilmesine yönelik ebeveynlerin ya da çocuktan
sorumlu kişilerin desteklenmesine yönelik uy-
gulamaların artması eğitimin kalitesi açısından
önemli bir etkendir.
Eğitim sistemi içerisinde rehberlik servislerinin
güçlendirilmesi ve okullarda sosyal hizmetinin
yaygınlaştırılması gerekmektedir
Eğitim süreçleri içerisinde ortaya çıkan eğitim
hakkı ihlallerinin düzeltilmesine dair izlenebilir
mekanizmaların oluşturulması ve bunların işler
hale getirilmesi gerekmektedir.
Kız çocukların okula erişimi ve devamı konu-
sunda STK, aile, yerel yönetim, MEB ve diğer
birimlerin işbirliği temelinde etkin bir politika
yürütmelidir.
Yukarıda söz edilen sorunlar ve bu sorunlara
yönelik öneriler eğitim politikaları içinde ele alı-
narak tartışılmalı ve değerlendirilmelidir. Değer-
lendirmeler sonucunda ortaya çıkan uygulamalar
da mutlaka izlenmelidir. İzlenmeyen uygulamalar
hak temelli eğitim anlayışının sınırlarını daraltma
riski taşımaktadır
48 GÜNDEM: ÇOCUK!
III. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:
SAĞLIK SİSTEMİ
BM Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, yalnız-
ca hastalık ya da herhangi bir sakatlığın bulun-
maması değil, bedensel ruhsal ve sosyal yönden
de tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır.
Sağlık, ayrıca ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel yöne-
lim, politik görüş, ekonomik ve sosyal durum
ayrımı gözetilmeksizin doğuştan kazanılan, temel
bir insan hakkıdır.
Sağlığı temel bir hak görerek, buna ilişkin üretile-
cek bir sağlık politikasının amacı, toplumun sağlık
statüsünü yükseltmek, herkesin sağlık hizmetlerine
eşit bir şekilde ulaşılabilirliğini sağlamak, bunun için
gerekli fi nansmanı ve örgütlenmeyi oluşturmak, her-
kes için yüksek kaliteli ve uygun sağlık hizmetlerini
sağlamak ve tüm bunlara göre sağlık harcamalarını
kontrol etmektir.
Temel bir insan hakkı olan “sağlık hakkı” pek çok
uluslararası belgelerle çeşitli boyutlarıyla tanımlan-
mış, güvence altına alınmıştır. Sağlığın, hem iyileşti-
rici hem de koruyucu boyutlarını içeren sağlık hakkı,
diğer insan haklarının da yaşama geçirilmesiyle
yakından ilişkilidir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesi’-
nin 1. Paragrafı’nda “Herkesin gerek kendisi, gerek
ailesi için yiyecek, giyecek, konut, sağlık ve gerekli
toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına
ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine sahip olma
hakkı” olduğunu söylemektedir.
BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleş-
mesi de uluslararası insan hukuku içinde, sağlık
hakkı konusunda en kapsamlı maddeyi sunmak-
tadır. Buna göre sözleşmenin 12. Maddesi’nin 1.
Paragrafı taraf devletlerin “herkesin mümkün olan
en yüksek düzeyde fi ziksel ve ruhsal sağlık stan-
dartlarına sahip olma hakkı”nı tanımlarken, aynı
maddenin 2. Paragrafı, “Devletlerin bu hakkı tam
olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbir-
leri” açık bir biçimde sıralamaktadır. Sağlık hakkı
ayrıca, diğer uluslararası insan hakları belgelerinde
de yer almakta ve temel bir insan hakkı olarak gö-
rülmektedir.
BM Ekonomik, Kültürel, Sosyal Haklar Komitesi,
sağlık hakkının diğer insan haklarının gerçekleş-
mesiyle çok yakından ilgili ve hatta bu hakların
gerçekleşmesine bağlı olduğuna vurgu yapmaktadır.
Komite, beslenme, konut, çalışma, eğitim, insanlık
onuru, ayrımcılığa maruz kalmama, eşitlik, işken-
cenin yasaklanması, mahremiyet ve bilgiye erişim
hakları ile toplanma, örgütlenme ve hareket özgür-
lüklerinin sağlık hakkının ayrılmaz unsurları olduğu-
nu söylemektedir.
Sağlık hakkının tam olarak hayata geçirilmesi için,
bu hakkın kapsamının tam olarak belirlenmesi
gerekmektedir. BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel
Haklar Komitesi genel yorumlarında bu hakkın
normatif içeriğini tanımlarken, sağlık hakkının sa-
dece zamanında sağlanan ve uygun sağlık bakımı
olmadığını, güvenli ve içilebilir su kaynaklarına
GÜNDEM: ÇOCUK! 49
erişimin, yeterli sağlık koruma koşullarının, bes-
lenme, konut, çevresel koşulların sağlıklı olması ve
cinsel sağlık ile üreme sağlığı da dahil olmak üzere,
sağlıkla ilgili eğitimlere erişimin de sağlık hakkı kap-
samında olduğunu belirtmektedir.
Çocukların en iyi biçimde yaşamalarını devam
ettirmelerini ve fi ziksel, zihinsel, duygusal, sosyal
bakımdan özgür, saygın, onurlu ve sağlıklı olarak
gelişebilmelerini amaçlayan BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi17 de çocukların sağlık hakkını temel
bir hak olarak görmektedir.
Sözleşmenin çocukların sağlık hakkına ilişkin
düzenlemesi 24. Maddesi’nde açık bir şekilde yer
almaktadır. Söz konusu madde, sözleşmeyi imza-
layan devletleri çocuğun olabilecek en iyi sağlık
düzeyine kavuşturma, tıbbi bakım ve rehabilitas-
yon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma
hakkını tanımakla sorumlu tutmaktadır. Ayrıca,
hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden
yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını
güvence altına alması için çaba gösterme yü-
kümlülüğünü de yine devletlere vermektedir.
Sözleşmenin 2., 4. ve 5. Maddeleri’nde de ço-
cuğun sağlık hakkına değinilmekte, gelişmesine,
gereksinim duyduğu bakım ve korunma olanak-
larına yer verilmektedir.
ÇHS’nin 2. Maddesinde “çocuğun özel olarak
korunarak yasalar ve diğer yollarla sağlıklı ve
normal biçimde ve özgürlük ve saygınlık koşul-
larında bedensel, zihinsel, ahlaki, manevi ve
toplumsal olarak gelişmesine olanak sağlayacak
fırsat ve kolaylıklardan yararlanmasından” söz
edilmektedir.
4. Maddesi’nde ise, “çocuğun toplumsal güven-
lik olanaklarından yararlanarak sağlık içinde
gelişme ve yetişme hakkı” olduğuna vurgu yapıl-
maktadır. Ayrıca, “devletin bu amaçla çocuğa
ve annesine özel bakım ve korunma olanakları
sağlama yükümlülüğü” üstünde durulmaktadır.
Bu olanakların doğum öncesi ve doğum sonrası
bakımı da içermesi gerektiği de, yine bu madde
de belirtilmektedir. 5. Maddesi’nde ise engelli
17 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org. adresinden ulaşabilirsiniz.
çocuklara, durumlarının gerektirdiği gibi davra-
nılması yükümlülüğünü tanımlamaktadır.
Sağlık hakkı, zorunlu ve birbiriyle ilişkili olarak
bazı unsurları içermektedir. Ekonomik Kültürel ve
Sosyal Haklar Komitesi’nin belirlediği bu unsur-
lar şöyledir:
Mevcudiyet: Mevcudiyet genel sağlık ve sağlık
bakım tesislerinin, sağlıkla ilgili mal,hizmet ve
programların işleyişinin, taraf devletin sınırları
içerisinde var olması anlamına gelmektedir.
Erişilebilirlik: Sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri-
nin ayrımcılık olmaksızın herkesin erişimine açık
olması gerekmektedir. Erişilebilirliğin dört boyutu
bulunmaktadır:
1- Ayrımcılık olmaması, yani sağlık tesislerinin,
mal ve hizmetlerin herkesin erişimine, özellikle de
toplumun en savunmasız ya da dışına itilmiş ke-
simlerine hem hukuken hem de fi ilen açık olması.
2- Fiziksel erişim, yani sağlık tesislerinin, mal ve
hizmetlerin toplumun tüm kesimlerinin, ve özel-
likle de etnik azınlıklar ve yerel halklar, kadınlar,
çocuklar, ergenler, yaşlılar, engelli kişiler ve
HIV/AIDS’li kişiler gibi toplumun en savunmasız
ya da dışına itilmiş kesimlerinin ve kırsal kesim-
lerde yaşayan kişiler de dahil, herkesin güvenli
fi ziksel erişimine açık olması.
50 GÜNDEM: ÇOCUK!
3- Ekonomik erişim, yani sağlık tesisleri, mal ve
hizmetleri herkesin ekonomik olarak karşılayabi-
leceği şekilde olması.
4- Bilgiye erişim, yani sağlıkla ilgili konularda,
bilgi ve fi kir isteme, alma ve verme haklarını kul-
lanabilme. (bilgiye erişebilirlik, mahremiyetin söz
konusu olduğu kişisel sağlık verilerine sahip olma
hakkını ihlal etmemelidir.)
Kabul edilebilirlik: Tüm sağlık tesisleri, mal ve
hizmetleri tıp etiğine saygılı ve kültürel açıdan uy-
gun olması anlamına gelmektedir. Yani bireylerin,
azınlıkların ve farklı grupların kültürlerine saygılı,
toplumsal cinsiyete duyarlı ve ayrıca mahremiyete
saygı duyacak biçimde düzenlenmelidir.
Kalite: Kültürel olarak kabul edilebilir olan sağlık
tesisleri, mal ve hizmetleri aynı zamanda tıbben
ve bilimsel olarak da uygun ve iyi kalitede olmalı-
dır. Bu nitelikli sağlık personelini, bilimsel olarak
onaylanan ve tarihi geçmemiş ilaç ve hastane
ekipmanını, güvenli ve içilebilir içme suyunu ve ye-
terli sağlık koruma koşullarını gerekli kılmaktadır.
TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM
Türkiye’de çocuğun sağlık hakkının tam olarak
yaşama geçirilmesi, o ülkenin genel olarak çocuk
sağlığı politikalarıyla yakından ilgilidir. Bu an-
lamda Türkiye’ye baktığımızda, çocuğun sağlık
hakkı açısından da bazı olumlu gelişmelerden söz
edilebilir. Ancak, devam eden, hatta derinleşerek
ya da artarak süren pek çok sorun varlığını sür-
dürmektedir.
Türkiye’de her çocuğun aldığı sağlık hizmeti,
merkezlere göre farklılık göstermektedir. Bu
farklılıklar aşılama, tedavi ve diğer hizmetlerde
görülmektedir ve sağlık hizmeti alacak kişilerin
bilinç ve eğitim düzeyinin düşük olmasından da
kaynaklanmaktadır.
Bebek ölüm hızının düşmesi, aşılanma oranının
artması gibi göstergeler, çocukların ekonomik ge-
rekçelerle sağlık hizmetlerine ulaşmakta doğrudan
bir güçlük çekmediklerini göstermektedir. Ancak,
- sağlık kurumlarındaki hizmet yaklaşımının daha
insancıl olmaması,
- sağlık kurumlarında kendileriyle kurulacak ileti-
şim yöntemlerinin çeşitli olmaması,
- sağlık hizmeti veren kişilerin de, bu hizmeti
alacak kişilerin de sağlık hakkı konusunda farkın-
dalık düzeylerinin yeterli olmaması, çocukların ve
ailelerinin sağlık hizmetlerine ulaşmasının önün-
de engeller oluşturmaktadır.
Sağlıklı çocuk yetiştirmek konusunda, anne baba
eğitimi ve bilgilendirme çalışmaları, patolojik
durumların ortaya çıkmadan önce önlenmesini
sağlayacaktır. Ancak Türkiye’de bu konuda yete-
rince çalışma yapılamamaktadır.
Sağlık güvencesi sistemi, sağlık hakkının herkes
için yaşama geçirilmesinde en önemli araçlardan
biridir. Resmi verilere göre toplumun % 80’i sağ-
lık güvencesi kapsamında görülmektedir, ancak,
özellikle doğuda ve kentlerin varoşlarında sağlık
güvencesi oranı % 50’nin altına kadar düşmekte-
dir. 2006 yılında kabul edilen ancak, iptal kararı
verilen ve hala tartışmaları devam eden Genel
Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı çeşitli kesimler ta-
rafından bütçe, personel, sağlık primlerinin öden-
mesi gibi çeşitli başlıklar kapsamında sıkça tartışıl-
maktadır. Çocuklar açısından bakıldığında ise, 18
yaş altında çocuklara anne babanın gelir durumu-
na göre farklılık göstermeksizin sağlık güvencesi
sağlıyor oluşu, tasarının en olumlu özelliğidir.
GÜNDEM: ÇOCUK! 51
Ancak, bu sistemde çocukların konu edilmemiş,
doğrudan çocuklara sunulacak sağlık hizmetinin
kalitesini etkileyecek bütçe ve örgütlenmesine iliş-
kin konular, çocukların yüksek yararı gözetilerek
planlanmamıştır. 18 yaş altındaki çocukların, eşit
şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanabilme ola-
nağının oluşturulması çok önemli bir gelişmedir.
Ancak, gençlerin sağlık güvencesi açısından so-
runlar teşkil eden bu taslakta, üniversite çağındaki
gençlerin, şu anki yasada geçerli olan haklarının
korunmuyor oluşu kaygı vericidir. Ayrıca tasarıda,
ruh sağlığı hizmetlerinin, diyetisyen danışmanlığı
gibi destekleyici hizmetlerin sağlık güvencesi kap-
samına alınması gerekliliği söz konusudur.
Çocuğun sağlık hakkının hayata geçirilmesi için,
anne baba eğitimi açısından atılımlar yapılmakta-
dır, fakat anne babalar çocukların bakımıyla ilgili
konularda yeteri kadar bilgilendirilmemektedir.
Anne ve babalar daha çok bilgilendirilmeli, sağlık
haklarını daha fazla talep eder hale getirilmelidir.
Medyanın çocuk sağlığı açısından olumlu ve
olumsuz etkileri bulunmaktadır. Çocuk için eğitici
bir nitelik de taşıyan medyanın olumsuz etkileri
konusunda, aileler ve çocuklar bilinçlendirilmeli,
bu etkilerin çocuğun sağlığını olumsuz etkilemesi
önlenmelidir.
Çocuklarda yaygın görülen kronik hastalıkların
önlenmesi ve sürecin izlenmesi açısından bir
program geliştirilmesi gerektiği görülmektedir.
Kaza sonucu ve şiddete dayalı yaralanmalar,
tüm dünyada çocuklar arasındaki ölümlerin ve
kalıcı sakatlıkların önemli nedenleri arasındadır.
Türkiye’de bu tür olayları önleyici ve bilinçlendirici
çalışmalar yeteri değildir.
Çocukların sağlık hakkı uygulamalarının izlenmesi
konusunda etkili bir mekanizma bulunmaması da
çocuklara yönelik sağlık hakkının kalitesini olum-
suz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de sağlık sistemine ilişkin bir başka durum
da, ileriye yönelik bir bakış açısıyla sistemde plan-
lamanın olmayışıdır. Önümüzdeki 10 yıla bakıldı-
ğında, Türkiye’nin sağlık sisteminde çocuğa ilişkin
mevcut durum aşağıdaki gibi öngörülmektedir:
52 GÜNDEM: ÇOCUK!
• Genetik çalışmalar ve genetik tedaviler yakın
gelecekte de gelişmeye devam edecek ve yaygın-
laşacaktır. Bu durum, genetik tedavilere ilişkin etik
sorunları ve tartışmaları beraberinde getirecektir.
• Yaşam biçimi, beslenme şekilleri, çevresel ko-
şullar gibi pek çok etkenin obezite, diyabet gibi
kronik hastalıkların görülme düzeyini arttıracağı
düşünülmektedir. Türkiye’de bu durumu engel-
lemek amacıyla bugünden başlatılan bir ülkesel
ölçekte bir program söz konusu değildir.
• Erken tanılama yöntemlerinin gelişmesine karşın,
yukarıda sözü edilen benzer nedenlerden dolayı en-
gelli çocuk nüfusunun da artacağı öngörülmektedir.
• Sadece “ergen”i değil, içinde yaşadığı çevreyi
de ele alan, bütüncül bir yaklaşımla planlanan
rehberlik hizmetlerinin eksikliği, önümüzdeki 10
yıl içinde gelişim dönemi sorunlarında artışın
görülmesine neden olacaktır.
• Eğitim sistemi çocukların sadece bilişsel gelişim-
lerini değil, onların sosyal ve psikolojik gelişimlerini
de doğrudan etkilemektedir. Türkiye’deki sınav
sistemi çocukların üzerinde çeşitli olumsuz psikolojik
etkiler- sınav stresi, mükemmeliyetçilik vb.- yarat-
maktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de, çocuklar-
da eğitim sisteminden kaynaklı bu tür psikolojik
etkilerin artarak görüleceği düşünülmektedir.
• Elektronik medya ürünlerinin artması ve bu
ürünlerin kullanımının yaygınlaşması, çocuklar
tarafından kolayca ulaşılabilir olması, çocukların
sağlığına olumsuz yönde etkilemektedir. Önü-
müzdeki 10 yıl içerisinde, bu etkinin gözle görü-
lür bir şekilde artacağı düşünülmektedir.
• Türkiye’de çevre kirliliği üzerine yine sistemli ve
etkili bir politikanın bulunmayışı, önleyici ve ilgili
tarafl arı bilinçlendirici çalışmaların yeterli düzeyde
yapılmıyor oluşu önümüzdeki yıllarda çevre kirlili-
ğinin artacağını düşündürmektedir. Çevre kirliliğin-
den kaynaklı sağlık sorunlarının daha fazla yaşanır
hale geleceği, bu durumdan çocukların öncelikli
olarak etkileneceği düşünülmektedir.
• Kent planlamasında hak temelli bir yaklaşımın
benimsenmemiş olması, çocukların kentteki yaşam
biçimlerini doğrudan etkilemektedir. Çocukların
kent içinde güvenli bir şekilde oyun oynayabilecekle-
ri, fi ziksel ve sosyal gelişimlerini destekleyebilecekleri
olanaklar bulamadıkları için, evlerine ve okullarına
kapalı kalmış durumdadırlar. Bu türden ferahlatıcı
alanların önümüzdeki 10 yıl içinde de azalacağı
düşünülmektedir. Bu durum, çocukların aktivite
düzeyinin düşmesine ve buna bağlı olarak metabolik
hastalıkların görülmesine neden olacaktır.
• Uyuşturucu ve sigaraya başlama yaşı, gittikçe
Türkiye’de de düşmektedir. Bunda yine çocukla-
rın ve gençlerin içinde bulundukları psikososyal
etkenlerin yanı sıra, uyuşturucunun küresel pazarı
da etkilidir. Önümüzdeki 10 yıl içinde madde ba-
ğımlılığında artış olacağı ve ne yazık ki bu duru-
ma ilişkin henüz önleyici ve koruyucu sistematik
çalışmaların yapılmadığı gözlenmektedir.
• Türkiye’nin içinde bulunduğu yakın bölgeler-
deki savaşlar, siyasal durumlar, yoksulluk, artan
işsizlik ve ekonomik koşullar nedeniyle gelişimi
tehlike altında olan mülteci, göçmen, sokakta
yaşayan çocuk sayısında artış olacağı düşünül-
mektedir. Bu çocukların sağlık hizmetlerinden en
iyi şekilde yararlanabilmeleri için yapılan düzen-
lemelerde ne yazık ki eksiklik görülmektedir.
SAĞLIK SİSTEMİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR ÖNERİLER
Sağlık sisteminde öncelikle, tüm çalışmalarda ve
hizmetlerde, çocuğun yüksek yararı birincil kaygı
olarak benimsenmelidir.
Sağlık hakkıyla ilgili olarak, sağlık hizmetlerine eri-
şimde “ayrımcılığın önlenmesi” üzerinde durulması
gereken diğer önemli bir konudur. Yeterli araçlardan
yoksun kişilere, gerekli sağlık sigortası ve sağlık ba-
kım hizmetleri sağlanmalı ve bu hizmetler sırasında
her türden ayrımcılığın önüne geçilmelidir. Kaynak-
ların uygun biçimde tahsis edilememesi de ayrımcı-
lığa neden olabilmektedir. Bu nedenle kaynakların
uygun biçimde tahsis edilmesine dikkat edilmelidir.
Bebek ölüm oranlarının düşürülmesi çalışmaları
devam etmeli ve bebeklerle çocukların sağlıklı
gelişimleri için tedbirler alınmalıdır. Anneler için
doğum öncesi ve sonrası bakım da dahil olmak
üzere çocuklar ve aileleri için temel sağlık hiz-
metlerine erişim sağlanmalıdır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 53
Tüm toplumda ve özellikle anne babalarda, ço-
cukların sağlığıyla ilgili olarak önleyici ve sağ-
lığı geliştirici davranışların kazandırılması için
sağlık eğitimi konularında bilgilendirici prog-
ramların uygulanması, herkesin bu programla-
ra eşit erişiminin sağlanması gerekmektedir.
Erken evlilik gibi kız çocuklarının sağlığını
olumsuz yönde etkileyen bazı geleneksel uy-
gulamaların ortadan kaldırılması için etkin ve
yerinde tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Ergenler için, güvenli ve destekleyici bir or-
tamın sağlaması şarttır. Bu ortam ergenlere
kendi sağlıklarını etkileyecek kararlara katıl-
ma, yaşam becerileri geliştirme, gerekli bilgileri
edinme, danışma hizmetlerinden yararlanma
ve sağlık davranışlarıyla ilgili yaptıkları seçim-
leri tartışma olanakları sağlamalıdır. Bunun
için de ergenlere sağlanacak her türlü hizme-
tin, ergenlerin gelişimlerini, ilgilerini ve ihtiyaç-
larını göz önünde bulunduran ergen dostu bir
yaklaşım içermesi gerekmektedir.
Medyada sağlık danışmanlığı sistemi kurul-
malıdır. Çocuğa ve ailelere, sağlık konusunda
nelerin, nasıl gösterileceği bu şekilde belirlen-
melidir. Medyada gıda ve mama reklamlarına
yer verilmemeli, tüketici yanlış yönlendirilme-
melidir. Görsel medyada yer alacak sağlık
ve eğitim programları prime time saatlerde
yayımlanmalı ve bu programların süreleri uza-
tılmalıdır.
Yol güvenliğini arttıracak yasal düzenlemeleri
ve uygulamalar geliştirmelidir. Bu çerçevede
yapılabilecekler arasında, çocuklara ve ailele-
rine yönelik emniyet kemeri ve kask takılması,
yaya bölgelerinin belirlenmesi gibi çok etkili
olduğu ortaya çıkan önlemlerin alınması ve
bunları yükümlülük haline getirecek yasal dü-
zenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Anne babalara yönelik ruhsal gelişim program-
ları düzenlenmelidir. Çocuk sağlıyla ilgili tüm
eğitim kurumlarına, çocuk hakları ile ilgili ders
konulmalı ve tıp alanında çalışan kişilerde hak
temelli yaklaşım geliştirilmelidir.
Okullardaki rehber öğretmenlik bölümünün
güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmek-
tedir. Özellikle ergenlere yönelik rehberlik hiz-
metleri, etkili mekanizmalarla sürdürülmelidir.
Sayıları yeterli olmayan çocuk hastaneleri sayı-
sının ve kalitesini arttırılması sağlanmalıdır. Var
olan hastanelerin çocuk üniteleri, çocuk hakları
açısından güçlendirilmeli ve geliştirilmelidir.
Mülteci çocuklara, göçmen çocuklara ve sokak-
ta yaşayan çocuklara sağlık hakkı erişilebilir
olmalı, bu çocuklara yönelik sağlık hizmetleri
planlanmalıdır.
Son olarak çocukların sağlık ve gelişme durum-
larının izlenmesi açısından, insan haklarına
saygılı veri toplanması gerekmektedir. Topla-
nan bu bilgilerin analizleri yapılırken, çocukla-
rın da katılımı sağlanmalıdır. Çocukların sağlık
hakkı uygulamalarını izleyen, uygulayıcı olma-
yan ama uygulamaların geliştirilmesi için poli-
tikalar üreten, çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalar
yürüten, diğer kuruluşlarla da koordinasyon
sağlayan “Çocukların Sağlık Hakkı
Danışma ve Değerlendirme Kurulu” oluş-
turulmalıdır.
54 GÜNDEM: ÇOCUK!
GÜNDEM: ÇOCUK! 55
IV. TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI:
SOSYAL HİZMET- SOSYAL YARDIM
SİSTEMİ
Sosyal hizmet, insanların potansiyellerini tam
olarak kullanabilir hale getirmeyi amaçlayan,
birey, aile ve toplulukların yaşamlarında olumlu
değişim sağlayan ve birbiriyle bağlantılı evrensel
değerleri, kuramları ve uygulamaları olan bir
sistemdir. Pincus ve Minahan’a18 göre sosyal hiz-
met, insanların yaşam amaçlarını, stres ile baş
etmelerini, özlem ve değerlerini gerçekleştirme
becerilerini etkileyen, insan ve çevresi arasındaki
etkileşimle ilgilenir. Bu nedenle sosyal hizmetin
amaçları, insanların problem çözme ve problem-
le baş etme kapasitelerini geliştirmek, insanlara
kaynak, hizmet ve şanslar tanıyan sistemler ile
insanlar arasında bağlantıyı kurmak, bu sistemler
ile etkili ve insancıl çalışmalar yapmak ve sosyal
politikaların geliştirilmesine katkı vermek olarak
sıralanabilir.
Sosyal hizmet, insanca yaşam için koşulları ge-
liştirmeye, bireyin ve toplumun refahını yükselt-
meye çalışan bir meslektir. Sosyal hizmeti diğer
insani yardım hizmetlerinden ayıran en temel
özellik, sosyal adaleti hedefl emesidir. Bu yönüyle
eşsiz ve bir o kadar da işlevseldir. Sosyal adalet
hedefi , bütün bireylerin “eşit değerde olmaları,
temel gereksinimlerini karşılamada eşit hakka
sahip olmaları, yaşam şanslarını ve fırsatları ola-
bildiğince geniş oranda kullanmaları ve adaletsiz
her düşünce ve eyleme karşı korunmaları” anla-
mına gelmektedir. Tanımı ve amaçlarından da
anlaşılacağı gibi, sosyal hizmet, BM Dünya Sağ-
lık Örgütü’nün (WHO) tanımladığı gibi, bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden bireyin tam bir iyilik hali
içinde olmasını sağlamaya yönelik çabayı temsil
etmektedir.
18 PINCUS, A. ve MINAHAN, A. (1971). Social Work Practice: Model and Method. Illinois: Peacock Press.
Sosyal yardım ise, sosyal güvenlik kavramı kapsa-
mında ele alınmakta literatürde, sosyal güvenliğin
bir tekniği, yöntemi veya sosyal güvenliğin sağlan-
masında bir araç gibi çeşitli şekillerde nitelendiril-
mektedir. Sosyal yardım, sosyal güvenliğin devlet
tarafından sigortalanma ve bakılma dışındaki yön-
temlerinden biridir. Sosyal yardım yönteminde ki-
şilere yardım, bir başka deyişle sosyal gelir sağlan-
ması, bireyin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin
yerel ölçülere göre geçimini kendi kaynaklarıyla
hiç ya da yeterli derecede sağlayamama ve geçim
kaynaklarını başka bir taraftan elde edememe du-
rumuna yani muhtaç olma koşuluna bağlanır.
Sosyal yardımların temel amacı, muhtaç veya
yoksul durumda bulunan kişilerin, muhtaçlık
koşulları ortadan kalkıncaya kadar ve yardım
almadan kendi başlarına yaşamsal ihtiyaçlarını
karşılayabilecek duruma gelinceye kadar, gelir
güvencelerinin sağlanmasıdır. Bu amacın temel-
leri, insanın insanca yaşaması ve insanın değerli
bir varlık olduğu değerlerine dayanır. Sosyal
yardım ve refah hizmetleri, tek ebeveynli aileler,
afetzedeler, sivil çatışma mağdurları, engelliler
gibi en savunmasız ve destek alamayan gruplara
koruma sağlamaya odaklanmaktadır. Sosyal
yardım müdahaleleri kapsamında, fi ziksel ya da
zihinsel engelliler, korunma ihtiyacında olan ço-
cuklar, madde bağımlıları gibi çok yüksek derece-
de yaralanabilir gruplara yönelik refah ve sosyal
hizmet müdahaleleri; yemek fi şleri ya da aileye
yapılan ödemeler biçiminde nakit ya da benzer
transferler, ayrıca barınma yardımları, kriz du-
rumlarında düşük fi yata yemek yardımları vb.
gibi geçici destek sağlayıcı müdahaleler bulunur.
Sosyal yardım ve sosyal hizmet kavramlarının her
ikisi de, sosyal refah kavramı altında yer almakta-
dır. Bu iki kavram, içerik ve kapsam bakımından
birbirinden tamamen farklılaşsa da, aynı amaca
hizmet etmektedir. Sosyal refah, “organize bir
fonksiyon olarak birey, aile, grup ve toplumları,
değişen koşullardan doğan sosyal sorunlarını
gidermek açısından güçlendiren bir faaliyetler bü-
tünüdür” şeklinde tanımlanmaktadır. Toplumsal
yapıdaki değişim sonucunda, geleneksel (aile içi,
dinsel temelli vb.) yardımlaşma biçimleri, toplumsal
56 GÜNDEM: ÇOCUK!
ihtiyaçlara ve sorunlara yanıt vermede yetersiz
kalmış ve zaman içinde sosyal refah hizmetlerinin
gelişmesi kaçınılmaz olmuştur. Bir meslek ve disip-
lin olarak sosyal hizmet, sosyal refah hizmetlerinin
işlevsel bir biçimde yürütülmesini organize eder ve
bu çerçevede sosyal refahla en fazla özdeşleşen
meslektir. Gerek sosyal hizmet mesleği, gerekse
sosyal yardım hizmetleri, insanların refahları için
sosyal değişmeye, insanların yaşamlarını zenginleş-
tirmeye, insani ilişkilerdeki sorunları çözümlemeye
ve insanın güçlenmesi için önündeki engelleri kal-
dırmaya odaklanır. Sosyal yardım aynı zamanda,
sosyal hizmet mesleğinin, ihtiyaç içerisinde olan
ve toplumsal kaynaklardan yeterince ve adaletli
olarak yararlanamayan bireylere yönelik olarak
kullandığı araçlardan birisidir.
İnsanların potansiyellerini kullanabilmeleri için
seçeneklere, olanaklara ve bunları kullanabilecek
haklara sahip olabilmesi gerekir. Uzun ve sağlıklı
bir yaşama sahip olmak, temiz su ve yiyecek gibi
basit ihtiyaçları karşılayabilmek, sosyal, toplum-
sal ve siyasi etkinliklere katılmak, bilgiye daha
fazla ulaşabilmek, daha güvenli bir hayata sahip
olmak ve diğer tüm siyasi ve kültürel haklar in-
sani gelişmenin temelleridir. Dolayısıyla sosyal
hizmetler ve sosyal yardımlar, insani gelişmeyi
gerçekleştiren temel araçlardandır.
İnsanın potansiyelini tam olarak kullanması ve
tam bir iyilik halinde olması, başka bir ifadeyle,
insanın gelişme ve sağlık hakkını temel haklar
olarak ele alacak bir sosyal hizmet ve sosyal
yardım politikasının amacı, toplumun sosyal re-
fah düzeyini yükseltmek, herkesin sosyal hizmet
ve sosyal yardım hizmetlerine eşit bir şekilde
ulaşılabilirliğini sağlamak, bunun için gerekli
fi nansmanı ve örgütlenmeyi oluşturmak, herkes
için yüksek kaliteli ve uygun hizmetleri sağlamak
ve tüm bunlara göre harcamaları kontrol etmek
olarak tanımlanabilir19. BM Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklar Komitesi tam iyilik haline
ilişkin genel yorumlarında, hakların tam olarak
yaşama geçirilmesi için bazı unsurlar belirlemiş-
tir. Sosyal hizmet ve sosyal yardım sisteminin
mevcudiyet, erişilebilirlik, kabul edilebilirlik, kalite
olarak tanımlanabilecek unsurlara uygun bir
biçimde planlanması ve işlemesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, sosyal hizmet-sosyal yardım sistemi
için alt yapı, hizmetler ve programlar oluşturul-
ması, sosyal hizmet - sosyal yardım kurum ve
kuruluşlarının ve hizmetlerinin yargı denetiminde
olması, ayrımcılık olmaksızın herkesin fi ziksel ve
ekonomik açıdan erişimine olanak tanıması, tüm
sosyal hizmet- sosyal yardım kurum ve kuruluşla-
rının ve hizmetlerinin sosyal hizmet etiğine saygılı
ve kültürel açıdan uygun olması, bireylerin, azın-
lıkların, halk ve toplulukların kültürlerine saygılı,
toplumsal cinsiyete ve yaşam döngüsünün ge-
rekliliklerine duyarlı olması, kişisel mahremiyete
saygılı ve ilgili kişilerin durumunu iyileştirecek
biçimde düzenlenmiş olması, mesleki ve bilimsel
olarak uygun ve kaliteli olması gerekmektedir.
İnsanların hak ettikleri bir yaşam için karar ve
seçeneklerini arttıran kendilerine verilmiş ya da
birey için yaratılmış olanaklar olarak da tanım-
lanabilecek sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar
ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, politik görüş,
ekonomik ve sosyal durum ayrımı gözetilmeksi-
zin doğuştan kazanılan temel bir insan hakkıdır.
Dolayısıyla, gerek sosyal refah yaklaşımı, gerekse
19 AB Sağlık Politikası.
GÜNDEM: ÇOCUK! 57
Türkiye’nin de taraf olduğu ve iç hukuk haline gel-
miş Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Standart-
ları doğrultusunda herkesin sosyal hizmetlerden ve
sosyal yardımlardan, daha genel bir ifadeyle sos-
yal refah hizmetlerinden yararlanma hakkı vardır.
İnsanların potansiyellerini kullanabilmeleri için
seçeneklere, olanaklara ve bunları kullanabilecek
haklara sahip olmalarıyla ilgili araçlar olan sosyal
refah hizmetleri, birçok uluslararası insan hakları
belgesinde yer almaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesi-
’nde “Her bireyin, gerek kendisi gerekse ailesi için,
yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal
hizmetler dâhil olmak üzere sağlığı ve refahını
temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsiz-
lik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim
imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak
diğer hallerde, güvenliğe hakkı olduğu; anne ve
çocuğun özel ihtimam ve yardım görme hakkı oldu-
ğu belirtilmektedir. Ayrıca evlilik içinde veya dışında
doğan bütün çocukların, aynı sosyal korunmadan
faydalanmaları gerektiği vurgulanmıştır.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası
Sözleşmesi’nin 12. Maddesi’nin 1. Paragrafı taraf
devletlerin “herkesin mümkün olan en yüksek
düzeyde fi ziksel ve ruhsal sağlık standartlarına
sahip olma hakkını” tanımlarken, aynı maddenin
2. Paragrafı “Devletlerin bu hakkı tam olarak
gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirleri”
açık bir biçimde sıralamaktadır. Birleşmiş Millet-
ler Ekonomik Kültürel Haklar Komitesi, sosyal
hizmetler ve sosyal yardım kapsamında ele alı-
nabilecek sağlık hakkının diğer insan haklarının
gerçekleşmesiyle çok yakından ilgili ve hatta bu
hakların gerçekleşmesine bağlı olduğuna vurgu
yapmaktadır. Komite, beslenme, konut, çalışma,
eğitim, insanlık onuru, ayrımcılığa maruz kalma-
ma, eşitlik, işkencenin yasaklanması, mahremiyet
ve bilgiye erişim hakları ile toplanma, örgütlenme
ve hareket özgürlüklerinin birbirinden ayrılmaz
unsurlar olduğunu belirtmektedir.
Çocuklara yönelik sosyal hizmetler ve sosyal yar-
dımlar, çocukların en iyi biçimde yaşamalarını ve
fi ziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakım-
dan özgür, saygın, onurlu ve sağlıklı olarak
gelişebilmelerini amaçlayan BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi20 ile temel hak olarak tanımlanmakta-
dır. ÇHS’nin 2. Maddesi’nde “çocuğun özel ola-
rak korunarak yasalar ve diğer yollarla sağlık, öz-
gürlük ve saygınlık koşullarında bedensel, zihinsel,
ahlaki, manevi ve toplumsal olarak gelişmesine
olanak sağlayacak fırsat ve kolaylıklardan yarar-
lanmasından” söz edilmektedir. 4. Maddesi’nde
ise, “çocuğun toplumsal güvenlik olanaklarından
yararlanarak, sağlık içinde gelişme ve yetişme
hakkı” olduğuna vurgu yapılmaktadır. Ayrıca,
“devletin bu amaçla çocuğa ve annesine özel
bakım ve korunma olanakları sağlama yüküm-
lülüğü” üstünde durulmaktadır. Sözleşme, sosyal
hizmetler ve sosyal yardım alanıyla ilişkili hakları
ayrı ayrı tanımlamaktadır. Öncelikle, aile ortamı
ve alternatif bakıma dair haklar (ÇHS Maddeler
5, 9, 10, 11, 18, 20, 21, 25, 27.4): ana-ba-
banın yönlendiriciliği ve yeteneklerinin gelişimi,
ana-babadan ayrılma durumu, ailelerin birleş-
mesi amacıyla ülkelere giriş ve çıkışı, çocukların
yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılması ve geri
döndürülmemesi, ana-babaların, devletin yardı-
mıyla yerine getirecekleri ortak sorumlulukları,
aile ortamından yoksun bırakılmış çocuklar, evlat
edinme durumu, çocuk hakkında alınan tedbirle-
rin düzenli aralıklarla gözden geçirilmesi, çocuğun
uygun yaşam standartlarına sahip olma durumu-
na göre tanımlanmaktadır. Temel sağlık ve refah
alanına ilişkin haklar (ÇHS Maddeler 18, 23,
24, 26, 27): ana-babaların, devletin yardımıyla
yerine getirecekleri ortak sorumlulukları, engelli
çocuklar, çocuğun sağlık ve sağlık hizmetlerinden
yararlanma, sosyal güvenlikten yararlanma, uy-
gun yaşam standartlarına sahip olma durumuna
göre tanımlanmaktadır. Eğitim, boş zaman ve
kültürel etkinliklere dair haklar (ÇHS Maddeler
28, 29, 31): çocuğun eğitim hakkı, eğitimin he-
defl eri, çocuğun boş zaman değerlendirme; din-
lenme, eğlence ve kültürel etkinliklere katılması
durumuna göre tanımlanmaktadır. Özel koruma
önlemlerine dair haklar (ÇHS Maddeler 22, 30,
32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40): mülteci
20 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1989 yılında kabul edilmiştir. ABD ve Somali dışındaki tüm ülkeler ta-rafından imzalanmıştır. Sözleşmeye www.gundemcocuk.org adre-sinden ulaşabilirsiniz.
58 GÜNDEM: ÇOCUK!
çocuklar, azınlıklara ya da yerli halklara men-
sup çocuklar, çocuk işçiliği ve çalışan çocuklar,
çocukların madde bağımlılığından korunması,
çocukların cinsel sömürüye maruz kalmaması,
çocuk satılmalarının, kaçırılmalarının ve fuhuşa
zorlanmaların önlenmesi, sömürünün diğer bi-
çimlerine karşı korunması, silahlı çatışmalardan
etkilenen çocukların korunması, mağdur du-
rumdaki çocukların rehabilitasyonu, suça itilen,
çocuk adalet sistemindeki çocuklar alanlarına
göre tanımlanmaktadır. Medeni haklar ve özgür-
lüklere dair haklar [ÇHS Maddeler 7, 8, 13, 14,
15, 16, 17, 19, 37(a)]: nüfusa kayıt, isim, vatan-
daşlık, ana-babasını bilme ve onlar tarafından
bakılma, kimliğin korunması, çocuğun görüşlerini
ifade etmesi, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü,
dernek kurma ve barış içinde toplanması, özel
yaşamına saygı, gerek duyduğu bilgilere erişimi,
her tür şiddete karşı korunması, işkence, aşağıla-
yıcı davranış ve özgürlükten yoksun bırakmadan
korunması konularına göre tanımlanmaktadır.
TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM
Türkiye’de çocuk politikası kapsamında, sosyal
hizmet ve sosyal yardım sistemiyle ilgili mevcut
durum, yaklaşım, politika, süreklilik, kavramsallaş-
tırma, örgütlenme, veri tabanı, uygulama, kurum-
lar arası işbirliği, personel ve çocukların katılımı
konularına göre aşağıda açıklanmaktadır.
Yaklaşım konusunda öncelikle başta çocuğa hak
temelli ve dolayısıyla koruyucu - önleyici yaklaşım
bulunmamakta, ayrıca çocuğa önem ve öncelik
verilmesi konusunda sorunlar yaşanmaktadır.
Sorunların görmezden gelinmesi ve ötelenmesi sık-
lıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu durumun temel
nedenleri olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu ve
iç hukuk haline gelmiş uluslararası insan hakları
hukuku standartları doğrultusunda bir sosyal devlet
uygulamasının gerçekleştirilememesi ve sosyal refah
hizmetlerinin gönüllülük temelinde gerçekleştirilmesi
gerekliliğini vurgulayan bir yaklaşımın özellikle son
yıllarda baskın olması sayılabilir. Dolayısıyla, “sosyal
devlet” ilkesinin göstermelik olmaktan çıkarılması
ve bu ilkeye sahip çıkılması gerekmektedir. Sosyal
hizmetler ve yardım alanı içerisinde, hakların ne
ölçüde yaşama geçirildiği tartışma konusudur. Ör-
neğin, kendi ebeveyni tarafından bakılmadığı için,
başkaları tarafından bakılan çocuk sayısı hakkında
net bilgiler mevcut değildir.
Sosyal hizmet politikalarının belirlenmesinde ve po-
litikaların oluşturulmasında ilgili tüm tarafl arın politi-
ka planlama sürecine dâhil edilmemesi sonucunda,
kapsayıcı bir sosyal hizmet politikası oluşturulama-
maktadır. Politikaların oluşturulmasında katılım sağ-
lama ve söz hakkı verme konusunda ciddi engeller
bulunmaktadır. Politika planlama süreci, son derece
seçkinci bir anlayış içerisinde tamamlanmakta ve
merkez dışında kalan çevresel faktörlerin sürece
dâhil olmasını sağlayacak bir anlayış bulunma-
maktadır. Örneğin, çocukların ve gençlerin, yerel
yönetim ve sivil toplum temsilcilerinin katılımlarını
sağlayacak mekanizmalar geliştirilememiştir. Çocuk
katılımı konusunda, çocukların örgütlenme, karar
ve yürütme sürecine etkin katılımından söz etmek
mümkün değildir. Çocukların katılımı konusunda
ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında yöntemler
geliştirilmeye başlanmasına rağmen mevcut durum
halen istenen düzeyde değildir.
GÜNDEM: ÇOCUK! 59
Son yıllardaki baskın görüş, sosyal hizmet siste-
minin “olabildiğince” özel sektöre devredilmesi,
yani güncel deyimle piyasaya açılması noktasın-
da belirginleşmektedir. Aslında politika yapıcıla-
rın sosyal hizmet politikasına ilişkin kapsamlı bir
bakışa sahip olmadıkları, ama mevcut sorunları
çözmenin ancak ve ancak hizmetin özelleştiril-
mesi ile olanaklı olacağını düşündükleri söyle-
nebilir. Süreklilik konusunda da önemli sorunlar
olduğu açıktır. Örneğin, Malatya Çocuk Yuva-
sı’nda yaşanan olaylardan hemen sonra, beş
devlet bakanı (Çocuk ve Aileden Sorumlu Devlet
Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı,
Sağlık Bakanı ve Adalet Bakanı) tarafından ka-
muya bir model açıklanmış ve meclis bünyesinde
Türkiye’de çocuk sorunu konusunda bir araştır-
ma yapılmıştır. Ancak, model ile ilgili çalışmalar
daha sonra devam etmemiştir. Ancak, açıktır ki,
Malatya’da yaşanan olaylar sosyal hizmetlerin
piyasaya açılması için bir “milat’tır. SHÇEK’in
tasfi ye edilip yeniden yapılandırılması gerektiği
bizzat en yetkili ağızdan deklare edilmiştir.
Sosyal hizmet politikası konusunda yaşanan
sorunlar, mevcut hizmetlerin, özellikle çocuklar
ve gençler özelinde, bütüncül bir anlayıştan uzak
olarak sunulduğu gerçeğini ortaya çıkartmak-
tadır. Mevcut işleyişin, koruyucu - önleyici bir
bakışı içermemesi, en temel eksikliklerden biri-
sidir. Diğer bir temel sorun ise, çocuk ve gençlik
alanında net tanımların olmamasıdır. Nitekim
on sekiz yaşına kadar her birey çocuk olarak
tanımlanmasına rağmen, gençlikle ilgili büyük bir
belirsizlik bulunmaktadır.
Politika düzeyindeki eksikliklerin yanı sıra, po-
litika oluşturulması için temel oluşturacak bilgi
tabanında da eksiklikler bulunmaktadır. Örneğin,
genel söylemlere göre Türkiye nüfusunun % 10’u
kimsesiz çocuklardan oluşmaktadır. Kalan çocuk
nüfusunun, yani % 90’ının ne kadarının aile içi-
dışı istismara uğradığı, ne kadarının yoksulluk
sınırında olduğu, ne kadarının hangi düzeyde
eğitim aldığına dair bilgi bulunmamaktadır. Ku-
rum bakımı altında iken aile yanına dönmesi
sağlanan çocukların, ne kadarının kanunla ihti-
lafa düşerek geri döndüğü belli değildir. Örneğin,
mutlak yoksulluk çizgisindeki aile ve çocukların
oranı, göç istatistikleri, yabancı uyruklu insanla-
rın ve mülteci çocukların sayısı hakkında bilgiler
sınırlıdır. Saklı nüfus olarak da tanımlanan kayıt
dışı çocukların durumu ile ilgili sayısal veriler bu-
lunmamaktadır.
Örgütsel yapı konusunda da önemli sorunlar
göze çarpmaktadır. Örgütsel yapıda değişim
ihtiyacı açıktır. Sosyal hizmet ve sosyal yardım
sistemini kapsayan tek bir bakanlık bulunma-
ması, örgütlenmede dağınıklık yaratmakta ve
hizmetlerin etkisini azaltmaktadır. Sosyal hizmet
ve sosyal yardım sistemi yeterince kapsayıcı bir
hizmet ağına sahip olamamıştır ve toplumsal
ihtiyaçlara yeterli karşılık verilememektedir.
Politika yapıcıların sistemi neredeyse bütünüyle
gönüllülük esasına dayandırmak konusundaki
söylemleri dikkat çekicidir. Sosyal hizmetlerin
sunumuyla sorumlu kuruluş olan SHÇEK’in,
kolayca eleştirilir ve neredeyse savunmasız bir
kurum haline gelmesi hizmetlerin güvenilirliğini
etkilemektedir. Bütçeden ayrılan ödeneklerin
yetersizliği de hizmet kalitesini düşürücü bir et-
ken olmaktadır.
60 GÜNDEM: ÇOCUK!
Kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm konusunda
sıkıntılar yaşanmakta; dağınıklık, kaynak israfına
neden olmaktadır. Sosyal hizmet ve sosyal yar-
dım sistemini destekleyen STK’ların da süreklilik
konusunda sorunları bulunmaktadır. Uygula-
malardaki ‘proje’ mantığı süreklilik konusunda
engel oluşturmaktadır. Sivil toplum kuruluşları,
kimi durumlarda uygulamalara çözüm getirirken,
bazen de beraberlerinde yeni sorunlar getirebil-
mektedir. STK-kamu kurumu işbirliğinin altyapısı
güçlendirilmeli ve birlikte çalışmanın temel ilkeleri
belirlenmelidir.
Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanındaki profes-
yonellerin yani meslek elemanlarının sayısının az
olduğu, meslek elemanı açığını kapatmak amacıy-
la kalifi ye olmayan eleman çalıştırılmasına ilişkin
söylemler dikkat çekicidir. Sosyal hizmet ve sosyal
yardım sisteminde meslek elemanları tarafından
ayrıntılı bir biçimde hazırlanması gereken ve sos-
yal hizmet müdahalesinin ön koşulu sayılan sosyal
inceleme raporunun hazırlanmasında meslek dışı
kişilerin görevlendirilmesinin sonuçları, kısa ve
orta vadede ortaya çıkacaktır. Profesyonellerin
sayısının yetersiz olmasının yanı sıra, profesyo-
nellerin gerekliliği konusunda politika yapıcıların
ve yöneticilerin söylemleri, meslek elemanlarını
olumsuz etkilemektedir. Sosyal yardım ve sosyal
hizmet alanında ihtiyaç duyulan meslek elemanı
sayısı bilinmemektedir. Farklı meslek grupları,
sosyal çalışmacı unvanıyla kurumlarda çalışa-
bilmektedir. Çalışanların mesleki doyumları çok
çeşitli nedenlerden dolayı düşüktür. Yöneticilerin
formasyonları ile görev ve sorumlulukları arasında
tutarsızlık bulunmaktadır. Çalışanlara yönelik hiz-
met içi eğitim çalışmaları ise yetersizdir.
Uygulama konusunda sosyal hizmet ve sosyal
yardım hizmetlerinin herkese ulaşamaması
önemli bir sorundur. Hiçbir ihtiyacı karşılana-
mayan, yoksulluk sınırının altında olan çocuklar
bulunmaktadır. Çocuklara yönelik hizmetler,
gereksinimlere yönelik değildir ve dağınıktır. Uy-
gulamanın güçlendirilmesi konusunda öncelikler,
“yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan ailelerin
çocukları, parçalanmış aileler, sokakta yaşayan
çocuklar, mülteci ve çalışan çocuklar gibi” tespit
edilmelidir. Uygulamada ebeveyn bakımından
yoksun çocukların bakım standartlarının oluştu-
rulmamış olması bir başka sorundur.
SOSYAL HİZMET - SOSYAL YARDIM
SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR
ÖNERİLER
Türkiye’de çocukla ilgili oluşturulacak sosyal
hizmet ve sosyal yardım politikasının ana çıkış
noktasında, çocuk haklarının yaşama geçirilme-
sinden, geliştirilmesinden ve güçlendirilmesinden
birinci derecede kamunun sorumlu olduğu ta-
nımlanmalıdır. Bu doğrultuda çocuğa yaklaşım,
hak temelli ve dolayısıyla ‘çocuk odaklı’, ayrıca
koruyucu, önleyici ve birleştirici olmalı; bunun
ÇHS’nin bir gereği olduğu göz önünde bulundu-
rulmalıdır. Dolayısıyla, çocuğun koruma politi-
kalarının doğum öncesi dönemden başlatılarak,
tüm çocukları içerecek biçimde düzenlenmesi
gerekmektedir.
Hakların evrensel olduğu ve birbirinden ayrılma-
dığı ilkesinden hareketle, Türkiye’nin ÇHS’de
çekince koyduğu maddelerin, çocukların hakla-
rına erişimleri önünde bir engel oluşturduğu göz
önünde tutulmalı; haklara erişimin sağlanmasına
ilişkin gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 61
Türkiye’de sosyal yardım sistemi, ciddi sorunlarla
karşı karşıya bulunmaktadır. Öncelikle sosyal
devlet olmanın bir gereği olarak, sosyal yardım-
ların yurttaşlar için bir hak, devlet için de bir
kamu görevi olarak algılanması gerekmektedir.
Bu anlayış temelinde, sosyal yardımlar alanında
var olan yasal düzenlemelerin gözden geçirilerek,
tek bir düzenleme içinde toplanması önerilmekte-
dir. Sosyal yardımların dayandığı temel kavram-
lardan birisi olan “muhtaçlığın”, sosyal koruma
ve bireyi güçlendirme amacı ve anlayışına uygun
olarak, standart bir tanıma kavuşturulması, mev-
zuatımızda var olan birbirinden farklı ve çelişik
tanımların kaldırılması gerekir.
Her çocuğun sosyal hizmetler ve sosyal yardım-
lardan yararlanma hakkı olduğu esas alınmalıdır.
Sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin temel bir
insan hakkı olduğu varsayımı ışığında, sistemin
hak temelli bir şekilde yapılandırılması sağlanma-
lıdır. Gerek hizmet, gerekse yardımlar geleneksel
yardım veya sadaka şeklinde değil, insan onuru-
na yakışır bir biçimde yapılmalıdır.
Sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar koruyucu
ve önleyici hizmetler olarak; sadece kriz sonrası
değil kriz öncesinde ve önleyici olarak; ayrıca
sorunlar çözülemeyecek hale gelmeden önce ve
etkin bir biçimde sunulmalıdır.
Çocukla ilgili sorunların ‘görünür’ veya ‘çözüle-
mez’ olmadan ele alınması yaklaşımından vazge-
çilmelidir. Risk potansiyeli en yüksek ve en sa-
vunmasız olan çocuğu savunmak önceliklerimiz
arasında olmalıdır. Bu konuda mevcut sorunları
ele almalı, yerinde tespit etmeli ve çözüm ürete-
cek yaklaşım içinde bulunulmalıdır.
Çocuk politikasının temelinde, çocukların ola-
bildiğince kendi ebeveynleri yanında bakılıp ko-
runması yer almalıdır. Bu anlayış doğrultusunda
ailelerin, çocuklarına uygun bakım ve yetişme
olanakları sunabilmeleri için her türlü yoldan des-
teklenmeleri gerekir. Yoksulluk ve işsizlikle mü-
cadele, göç, kentleşme ve kente uyum sürecinde
ailelerin desteklenmesi, aile parçalanmaları ne-
deniyle çocukların anne ve babadan uzaklaşma-
sının engellenmesi, eğitim, sağlık, konut, sosyal
güvenlik ve benzeri kamu hizmetlerine ailelerin
etkin erişimini kolaylaştıracak desteklerin sunul-
ması ve daha pek çok aileyi destekleyici hizmet-
ler bu anlayışın içinde yer almalıdır. Çocuğun
korunması, bakımı ve yetiştirilmesi ile ilgili olarak
aile üyelerinin ve genel olarak tüm toplumun
bilinçlendirilmesi ve duyarlı hale getirilmesi de bu
anlayışın bir parçasıdır.
Tüm çabalara karşın, çocuğun ailesi içinde bakı-
lıp korunması olanaklı olmadığında ya da bunun
çocuğun yüksek yararına uygun olmadığı anla-
şıldığında, devletin alternatif bakım hizmetlerini
devreye sokması gereklidir. Alternatif bakımın te-
mel amacının çocukları ailesi yanına döndürmek
olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Alternatif bakım
içerisinde de ilk akla gelecek uygulama, alternatif
aile yanında bakım olmalıdır. Alternatif aile bakı-
mı, koruyucu aile ve evlat edindirme uygulamala-
rını içermektedir. Türkiye’de enformel aile temelli
bakım çok yaygın olmasına karşılık, profesyonel
koruyucu aile uygulaması yeterince geliştirile-
memiştir. Enformel aile bakımı altındaki tüm
çocukların tespit edilerek kayıt altına alınması
ve bu aile ve çocukların gereksinim duydukları
desteği zaman geçirilmeden almaları önemlidir.
Öte yandan, yeni Medeni Kanun çerçevesinde
evlat edinme uygulamasının ön şartı niteliğinde
olan en az bir yıl süreyle bakım konusunun da
standardize edilmesi ve gerekli desteklerin sağ-
lanması önemlidir.
62 GÜNDEM: ÇOCUK!
Kuruluş bakımı, en son tercih edilmesi gereken
bir bakım türüdür. Ancak, bu bakım türünden tü-
müyle vazgeçilmesi de olanaklı değildir. Burada,
asıl önemli olan çocukların kuruluş bakımında
kaldıkları sürenin olanaklı olduğunca kısa tutul-
ması ve çocuğun en kısa zamanda aile yanındaki
bakıma yönlendirilmesidir.
Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların tüm ihtiyaç
gruplarını kapsayıcı, bireyin kendi kendini güçlen-
dirmesini sağlayacak bir yapı içerisinde sunulması
gerekmektedir. Sosyal hizmet ve sosyal yardımların
niteliği konusunda hizmetlerin yapılandırılmasında
sadaka şeklinde değil, insan onuruna yakışır bir bi-
çimde ve topluma yararlı olması ve sosyal güvenliği
de içinde barındırması göz önünde bulundurulmalı-
dır. Hizmet sunulan kişiler çeşitli alternatif etkinlik-
lerle topluma kazandırılmalıdır.
SHÇEK’in yeni düzenleme, değişme ve gelişmelere
bağlı olarak günden güne artan görevlerini gereğin-
ce yerine getirebilmesi için güçlendirilmesi gerek-
mektedir.
Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında veri taba-
nı ve veri toplama sisteminin önemi; uygulamaya
dönük verilerde eksiklikler olduğu kavranmalıdır.
Çocuklarla ilgili istatistiğe dayalı bilgiler çocuk hak-
ları ve özel hayatın gizliliği ilkelerine bağlı olarak
toplanmalıdır. Böylece ulaşılamayan tüm çocuklara
yönelik hizmet üretme konusunda bilgi açığı kapa-
tılmalıdır.
Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların uygulanması,
izlenmesi ve denetlenmesi için yöntemlerin belir-
lenmesinden devlet sorumlu olmalıdır. Dolayısıyla,
sosyal hizmetlerin özelleştirilmesi konusu, sosyal
devlet ilkesi ve hak temelli bir yaklaşım içinde değer-
lendirilmelidir.
Düzenli bir izleme ve değerlendirme sistemi ya-
pılandırılmalı, bu konuda sosyal hizmet ve sosyal
yardım hizmetlerinin etkililiği üzerine göstergeler
oluşturulmalıdır. İzleme sisteminde bölgesel verimlilik
ve sosyal yardım/hizmet açısından yaşam kalitesi
göstergeleri kullanılmalıdır.
Hizmetlerin sonuçlarının değerlendirilmesi ve yapı-
lan değerlendirmelere göre yeni hizmetlerin oluş-
turulması gerekmektedir. Örneğin, uzun süre yatılı
okullarda kalan çocukların psikolojik açıdan olum-
suz etkilenme durumları, “evde bakım projesi” gibi
projelerin bakım koşullarının yeterliliği, çocuklara
yönelik sosyal hizmet ve sosyal yardım hizmetlerinin
çocuk yararına kullanılıp kullanılmadığı, sistemin
güçlendirilmesine yönelik olarak araştırılmalıdır.
Gelirin yeniden dağıtılması konusunda, sosyal yar-
dımlar bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu aracın
sistematiği kurulmalıdır.
Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların ‘amaçlarına
ve işlevlerine uygun’ bir biçimde yapılandırılması
gerekmektedir. Sosyal yardımın bireyi güçlendirme-
ye odaklanarak, süreli olması gerektiği göz önünde
tutularak, yoksulluğun bir meslek haline getirilme-
mesi konusunda önlemler alınmalıdır. Yardım yapı-
lan bireye veya aileye krizi atlatana kadar yardımcı
olunarak, onu güçlendirecek ve toplumla bütünleşti-
recek çalışmalar yapılmalıdır.
Sosyal yardım sistemi, siyasi araç olarak kullanılma-
malıdır. Bazı kurumlar tarafından yürütülen sosyal
yardım uygulamalarında etik olmayan durumlar söz
konusu olabilmektedir. Bu nedenle sosyal hizmet ve
sosyal yardım uygulamaları etik ilkelere bağlanmalı-
dır. Etik ilkelerle sosyal devlet anlayışı güvence altı-
na alınmalı, kaynaklar bütün olarak erişilebilir hale
getirilmeli, gelirin yeniden dağıtımı sağlanmalıdır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 63
Sosyal hizmet ve sosyal yardım politikasının, de-
mokratik ve katılımcı bir modelle fırsat eşitliği ele
alınarak yeniden tartışılması ve geliştirilmesi ge-
rekmektedir. Örgütlenmenin gözden geçirilmesini
kimler veya hangi kurumlar tarafından nasıl yapıla-
cağı belirlenmeli, sürecin şeffaf ve katılımcı olması
sağlanmalıdır. Dolayısıyla, politika geliştirmek üzere
düzenli olarak çalışan bir sosyal hizmet kurulu oluş-
turulmalıdır.
Çocukların katılım hakkıyla ilgili olarak etkili yeni
modeller geliştirilerek, çocukların kendilerini ilgilen-
diren sosyal hizmet ve sosyal yardım uygulamaları
hakkında görüşlerini iletebilmeleri konusunda
olanak sağlanmalıdır. Bu doğrultuda, çocukların
örgütlenmesi ve karar mekanizmalarına katılmaları
önündeki engeller kaldırılmalıdır. 18 yaşın altındaki
çocukların istedikleri alanlarda bir dernek kurma ve
derneğe katılma hakkına sahip olması konusunda
düzenlemeler yapılmalıdır.
Sosyal hizmetler ve sosyal yardım sistemi ile ilgili
mevzuatın ÇHS başta olmak üzere, uluslararası
belgeler doğrultusunda iyileştirilmesi, yeni bir ka-
nunla düzenlenmesi ve kaynakların birleştirilmesi
gerekmektedir. Sosyal hizmet ve sosyal yardım
sistemindeki kurumların kaynakları önemli ölçüde
arttırılmalıdır. Sosyal hizmet ve sosyal yardım sis-
teminde bulunan ve bulunması gereken kurumlar
arasındaki işbirliği ve koordinasyonun güçlendiril-
mesi için güven sorunu aşılmalıdır. Yasaların etkin
olarak uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi
konusunda standartların ve yaptırımların düzenlen-
mesi gerekmektedir. Bütün hizmetlerde (personel,
denetim, kaynak aktarımı, planlama, odak vb.)
‘asgari standartlar’ belirlenmelidir. Yasalar ve
hizmet standartları kesin bir şekilde belirlenmeli ve
denetlenmelidir. Örneğin, ebeveyn bakımından yok-
sun çocuklarla ilgili hizmetlere yönelik bir standart
geliştirilmelidir.
Sosyal hizmet ve sosyal yardım sisteminde ka-
munun vesayetini yerel yönetimle işbirliği olarak
tanımlamak, çalışmaları özel kurumlara bırakmak
konusu yani özelleştirme ve yerel yönetimlere devir
konusundaki tartışmalar çok boyutlu ele alınmalıdır.
Yerel yönetimlerin siyasi yapılar olduğu, süreklilik
konusunda belirsizliklerin yaşandığı ve özelleştirme
tartışmalarında da sosyal hizmetlerin devletin temel
yükümlülükleri arasında yer aldığı göz ardı edilme-
melidir. Yerel yönetimlerde, sosyal hizmet ve sosyal
yardım sisteminde iş yapabilme kapasitesinin geliş-
tirilmesi (örgütlenme, kaynak, donanım, program,
hizmet içi eğitim vb) ve meslekle ilgisi olmayan kişi-
ler tarafından yürütülmemesi sağlanmalıdır.
Güneydoğu’da yaşanan zorunlu göç olgusu, birey-
lerin uyum sorunları yaşamasına neden olmakta ve
beraberinde önemli toplumsal sorunları gündeme
getirmektedir. Kente uyumu sağlamaya yönelik
çalışmalar planlanmalıdır.
Sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında kavram
kargaşası ve tanımsızlıkların giderilmesi, makro,
mezzo ve mikro düzeyde yeniden tanımlamaların
yapılması gerekmektedir. Söz konusu kavram ve
tanımların okullar, çocuk mahkemeleri başta olmak
üzere diğer kurumların gündemine alınması sağlan-
malıdır. Örneğin, eğitim alanında erişimin ve çocuk-
ların dahil edilmesinin sağlanması konusunda okul
sosyal hizmetinin geliştirilmesi gerekmektedir.
Toplumsal kaynakların etkin kullanımı konusunda
araştırma ve planlama yapılmalıdır. Örneğin, yaz
okulu, hafta sonu hayat okulu vb. gibi çalışmalarla
okul binalarının etkin kullanılması mümkündür.
Sosyal hizmet ve sosyal yardım uygulamaları, sa-
nat, kültür vb. alanlarda çocuklara yaşam seçenek-
leri sunulma ve geliştirme konularında geliştirilme-
lidir. Ders dışı ve serbest zamanları değerlendirme
olanaklarının çocuklar için çoğaltılması ve ulaşılabi-
lirliği önemlidir. Sanat ve kültür alanında çocuklara
kent odaklı hizmetler verilmelidir. Güç koşullardaki
çocukların önüne koyabileceğimiz yaşam seçenekle-
rinin geliştirilmesine öncelik verilmelidir.
Türkiye’de sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında-
ki uygulamaların, ilgili tüm alanlarda güçlendirilme-
sinde önemli bir yeri olan profesyonelliğin güçlen-
dirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, sosyal hizmet
uzmanlarının sayısı arttırılmalıdır. Sosyal hizmetler
ve sosyal yardım uygulamalarının profesyoneller
tarafından yapılması sağlanmalıdır. Kurumlarda
gönüllü çalışmaların planlanması ve gönüllülere
yönelik eğitim çalışmalarının düzenlenmesi gerek-
mektedir.
64 GÜNDEM: ÇOCUK!
EKLER
EK 1. ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME
(Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Tara-
fından 20 Kasım 1989 Tarihinde Kabul
Edilmiştir.)
Metin21
ÖNSÖZ
Bu Sözleşmeye Taraf Devletler:
Birleşmiş Milletler Andlaşmasında ilân
edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin
tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü
bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredi-
lemez haklara sahip olmalarının tanınma-
sının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın
temeli olduğunu düşünerek,
Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel
haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı
haysiyet ve değere olan kesin inançlarını
Birleşmiş Milletler Andlaşmasında bir kez
daha doğrulamış olduklarını ve daha geniş
bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme
ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlama yo-
lundaki kararlılıklarını hatırda tutarak,
Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel
Bildirisinde ve Uluslararası İnsan Hakları
Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde
yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk,
cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş,
ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, do-
ğuştan veya başka durumdan kaynaklanan
ayırımlar dahil, hiçbir ayırım gözetilmeksizin
yararlanma hakkına sahip olduklarını be-
nimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul ederek,
Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildiri-
sinde, Birleşmiş Milletlerin, çocukların özel
ilgi ve yardıma hakkı olduğunu ilân ettiğini
anımsayarak,
Toplumun temel birimi olan ve tüm üyele-
rinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve
esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin
toplum içinde kendisinden beklenen sorum-
lulukları tam olarak yerine getirebilmesi için
gerekli koruma ve yardımı görmesinin zo-
runluluğuna inanmış olarak,
21 UNICEF Türkiye Temsilciliği tarafından hazırlan-mıştır.
Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak
gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anla-
yış havasının içindeki bir aile ortamında
yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek,
Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı
sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlan-
masının ve Birleşmiş Milletler Andlaşma-
sında ilân edilen ülküler ve özellikle barış,
değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve
dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin ge-
rekliliğini gözönünde bulundurarak,
Çocuğa özel bir ilgi gösterme gerek-
liliğinin,1924 tarihli, Cenevre Çocuk
Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959
tarihinde Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Genel Kurulunca kabul edilen Çocuk
Hakları Bildirisinde belirtildiğini ve
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde,
Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası
Sözleşmesi’nde (özellikle 23 ve 24 üncü
maddelerinde) ve Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslara-
rası Sözleşmede (özellikle 10 uncu
maddesinde) ve çocukların esenliği ile
ilgili uzman kuruluşların ve uluslararası
örgütlerin kurucu ve ilgili belgelerinde
tanındığını hatırda tutarak,
Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği
gibi “çocuğun gerek bedensel gerek
zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaş-
mamış olması nedeniyle doğum sonra-
sında olduğu kadar, doğum öncesinde
de uygun yasal korumayı da içeren
özel güvence ve koruma gereksiniminin
bulunduğu”nu hatırda tutarak,
Ulusal ve uluslararası düzeyde çocuk-
ları aile yanına yerleştirme ve evlât
edinmeye de özel atıfta bulunan Ço-
cuğun Korunması ve Esenliğine İlişkin
Toplumsal ve Hukuksal İlkeler Bildirisi;
Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi
Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari
Standart Kuralları (Pekin Kuralları) ve
Acil Durumlarda ve Silâhlı Çatışma
Halinde Kadınların ve Çocukların Ko-
runmasına İlişkin Bildirinin hükümleri-
ni anımsayarak,
Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç
koşullar altında yaşayan ve bu nedenle
özel bir ilgiye gereksinimi olan çocuk-
ların bulunduğu bilinci içinde,
Çocuğun korunması ve uyumlu geliş-
mesi bakımından her halkın kendine
özgü geleneklerinin ve kültürel de-
ğerlerinin taşıdığı önemi gözönünde
tutarak,
Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan
ülkelerdeki çocukların yaşama koşulları-
nın iyileştirilmesi için uluslararası işbirli-
ğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak,
Aşağıdaki kurallar üzerinde anlaşmaya
varmışlardır:
I. KISIM
Madde 1
Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygu-
lanabilecek olan kanuna göre daha
erken yaşta reşit olma durumu hariç,
onsekiz yaşına kadar her insan çocuk
sayılır.
Madde 2
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede
yazılı olan hakları kendi yetkileri altın-
da bulunan her çocuğa, kendilerinin,
ana babalarının veya yasal vasilerinin
sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil,
siyasal ya da başka düşünceler, ulusal,
etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakat-
lık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle
hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve
taahhüt ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun ana-baba-
sının, yasal vasilerinin veya ailesinin
öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri,
açıklanan düşünceleri veya inançları
nedeniyle her türlü ayırıma veya ceza-
ya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde
korunması için gerekli tüm uygun önle-
mi alırlar.
Madde 3
1. Kamusal ya da özel sosyal yardım
kuruluşları, mahkemeler, idari makam-
lar veya yasama organları tarafından
GÜNDEM: ÇOCUK! 65
yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün
faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşün-
cedir.
2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babası-
nın, vasilerinin ya da kendisinden huku-
ken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve
ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği
için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı
üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal
ve idari önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler, çocukların bakımı veya
korunmasından sorumlu kurumların, hizmet
ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık,
personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin
yeterliliği açısından, yetkili makamlarca
konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.
Madde 4
Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hak-
ların uygulanması amacıyla gereken her türlü
yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekono-
mik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak,
Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildi-
ğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası
işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.
Madde 5
Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa
tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun ye-
teneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak,
çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme
konusunda ana-babanın, yerel gelenekler
öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyeleri-
nin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken
sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına,
haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.
Madde 6
1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşa-
ma hakkına sahip olduğunu kabul ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kal-
ması ve gelişmesi için mümkün olan azami
çabayı gösterirler.
Madde 7
1. Çocuk doğumdan hemen sonra der-
hal nüfus kütüğüne kaydedilecek ve
doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir
vatandaşlık kazanma hakkına ve mümkün
olduğu ölçüde ana-babasını bilme ve
onlar tarafından bakılma hakkına sahip
olacaktır.
2. Taraf Devletler, özellikle çocuğun ta-
biiyetsiz kalması söz konusu olduğunda
kendi ulusal hukuklarına ve ilgili ulusla-
rarası belgeler çerçevesinde üstlendikleri
yükümlülüklerine uygun olarak bu hakla-
rın işlerlik kazanmasını taahhüt ederler.
Madde 8
1. Taraf Devletler, yasanın tanıdığı
şekliyle çocuğun kimliğini; tabiiyeti, ismi
ve aile bağları dahil, koruma hakkına
saygı göstermeyi ve bu konuda yasa
dışı müdahalelerde bulunmamayı taah-
hüt ederler.
2. Çocuğun kimliğinin unsurlarının ba-
zılarından veya tümünden yasaya aykırı
olarak yoksun bırakılması halinde, Ta-
raf Devletler çocuğun kimliğine süratle
yeniden kavuşturulması amacıyla gerek-
li yardım ve korumada bulunurlar.
Madde 9
1. Yetkili makamlar uygulanabilir yasa
ve usullere göre ve temyiz yolu açık ola-
rak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına
olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf
Devletler, çocuğun; ana-babasından,
onların rızası dışında ayrılmamasını gü-
vence altına alırlar. Ancak, ana-babası
tarafından çocuğun kötü muameleye
maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi
durumlarında ya da ana-babanın birbi-
rinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun
ikametgâhının belirlenmesi amacıyla
karara varılması gerektiğinde, bu tür bir
ayrılık kararı verilebilir.
2. Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca
girişilen her işlemde, ilgili bütün tarafl a-
ra işleme katılma ve görüşlerini bildirme
olanağı tanınır.
3. Taraf Devletler, ana-babasından
veya bunlardan birinden ayrılmasına
karar verilen çocuğun, kendi yüksek
yararına aykırı olmadıkça, anababanın
ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel
ilişki kurma ve doğrudan görüşme hak-
kına saygı gösterirler.
4. Böyle bir ayrılık, bir Taraf Devlet
tarafından girişilen ve çocuğun ken-
disinin ana veya babasının veya her
ikisinin birden tutuklanmasını, hapsini,
sürgün, sınırdışı edilmesini veya ölümü-
nü (ki buna devletin gözetimi altında
iken nedeni ne olursa olsun meydana
gelen ölüm dahildir) tevlit eden herhan-
gi benzer bir işlem sonucu olmuşsa, bu
Taraf Devlet, istek üzerine ve çocuğun
esenliğine zarar vermemek koşulu ile;
ana-babaya, çocuğa veya uygun olur-
sa, ailenin bir başka üyesine, sözkonusu
aile bireyinin ya da bireylerinin bulun-
duğu yer hakkında gereken bilgiyi vere-
cektir. Taraf Devletler, böyle bir istemin
başlı başına sunulmasının ilgili kişi veya
kişiler bakımından aleyhe hiç bir sonuç
yaratmamasını ayrıca taahhüt ederler.
Madde 10
1. 9 uncu Maddenin 1 inci fıkrası uya-
rınca Taraf Devletlere düşen sorum-
luluğa uygun olarak, çocuk veya ana-
babası tarafından, ailenin birleşmesi
amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet
ülkesine girme ya da onu terketme ko-
nusundaki her başvuru, Taraf Devlet-
lerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla
ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür
bir başvuru yapılmasının başvuru sa-
hipleri veya aile üyeleri aleyhine so-
nuçlar yaratmamasını taahhüt ederler.
2. Ana-babası, ayrı devletlerde oturan
bir çocuk olağanüstü durumlar hariç,
hem ana hem de babası ile düzenli
biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğ-
rudan görüşme hakkına sahiptir. Bu
nedenle ve 9 uncu maddenin 1 inci
fıkrasına göre Taraf Devletlere düşen
sorumluluğa uygun olarak, Taraf Dev-
letler çocuğun ve ana-babasının Taraf
Devletlerin ülkeleri dahil herhangi bir
ülkeyi terketmeye ve kendi ülkelerine
dönme hakkına saygı gösterirler. Her-
hangi bir ülkeyi terketme hakkı, yalnız-
ca yasada öngörüldüğü gibi ve ulusal
66 GÜNDEM: ÇOCUK!
güvenliği, kamu düzenini, kamu sağlığı ve
ahlak veya başkalarının hak ve özgürlük-
lerini korumak amacı ile ve işbu Sözleşme
ile tanınan öteki haklarla bağdaştığı ölçü-
de kısıtlamalara konu olabilir.
Madde 11
1. Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollar-
la ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi
halleriyle mücadele için önlemler alırlar.
2. Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok
tarafl ı anlaşmalar yapılmasını ya da mev-
cut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler.
Madde 12
1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma
yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendi-
ren her konuda görüşlerini serbestçe ifade
etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve
olgunluk derecesine uygun olarak, gereken
özen gösterilmek suretiyle tanırlar.
2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi
bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya
doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da
uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı,
ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun
olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.
Madde 13
1. Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama
hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına
bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanat-
sal biçimde veya çocuğun seçeceği başka
bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin
araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi
özgürlüğünü içerir.
2. Bu hakkın kullanılması yalnızca:
a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı,
b) Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu
sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle
ve kanun tarafından öngörülmek ve ge-
rekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara
konu olabilir.
Madde 14
1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce,
vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı
gösterirler.
2. Taraf Devletler, ana-babanın ve
gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun
yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır
biçimde haklarının kullanılmasında
çocuğa yol gösterme konusundaki hak
ve ödevlerine, saygı gösterirler.
3. Bir kimsenin dinini ve inançlarını
açıklama özgürlüğü kanunla öngörül-
mek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca
kamu güvenliği, düzeni, sağlık ya da
ahlâki ya da başkalarının temel hakları
ve özgürlüklerini korumak gibi amaçlar-
la sınırlandırılabilir.
Madde 15
1. Taraf Devletler, çocuğun dernek
kurma ve barış içinde toplanma özgür-
lüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.
2. Bu hakların kullanılması, ancak ya-
sayla zorunlu kılınan ve demokratik bir
toplumda gerekli olan ulusal güvenlik,
kamu güvenliği, kamu düzeni yararına
olarak ya da kamu sağlığı ve ahlâkın ya
da başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amaçlarıyla yapılan sınırla-
malardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.
Madde 16
1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına,
aile, konut ve iletişimine keyfi ya da
haksız bir biçimde müdahale yapılama-
yacağı gibi, onur ve itibarına da haksız
olarak saldırılamaz.
2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırı-
lara karşı yasa tarafından korunmaya
hakkı vardır.
Madde 17
Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının
önemini kabul ederek çocuğun; özellikle
toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile
bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirme-
ye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası
kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini
sağlarlar.
Bu amaçla Taraf Devletler:
a) Kitle iletişim araçlarını çocuk bakı-
mından toplumsal ve kültürel yararı
olan ve 29 uncu maddenin ruhuna
uygun bilgi ve belgeyi yaymak için
teşvik ederler;
b) Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası
kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve bel-
gelerin üretimi, değişimi ve yayımı ama-
cıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler;
c) Çocuk kitaplarının üretimini ve ya-
yılmasını teşvik ederler;
d) Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu
veya bir yerli ahaliye mensup çocukla-
rın dil gereksinimlerine özel önem gös-
termeleri konusunda teşvik ederler;
e) 13 ve 18 inci maddelerde yeralan
kurallar göz önünde tutularak çocuğun
esenliğine zarar verebilecek bilgi ve
belgelere karşı korunması için uygun
yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik
ederler.
Madde 18
1. Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilme-
sinde ve gelişmesinin sağlanmasında
ana-babanın birlikte sorumluluk taşı-
dıkları ilkesinin tanınması için her türlü
çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilme-
si ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce
ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa
yasal vasilere düşer. Bu kişiler herşey-
den önce çocuğun yüksek yararını göz
önünde tutarak hareket ederler.
2. Bu Sözleşmede belirtilen hakların
güvence altına alınması ve geliştiril-
mesi için Taraf Devletler, çocuğun
yetiştirilmesi konusundaki sorumluluk-
larını kullanmada ana-baba ve yasal
vasilerin durumlarına uygun yardım
yapar ve çocukların bakımı ile görevli
kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetle-
rin gelişmesini sağlarlar.
3. Taraf Devletler, çalışan ana-baba-
nın, çocuk bakım hizmet ve tesislerin-
den, çocuklarının da bu hizmet ve te-
sislerden yararlanma hakkını sağlamak
için uygun olan her türlü önlemi alırlar.
Madde 19
1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, ço-
cuğun ana-babasının ya da onlardan
GÜNDEM: ÇOCUK! 67
yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin
ya da bakımını üstlenen herhangi bir ki-
şinin yanında iken bedensel veya zihinsel
saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya
da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil
her türlü istismar ve kötü muameleye karşı
korunması için; yasal, idari, toplumsal,
eğitsel bütün önlemleri alırlar.
2. Bu tür koruyucu önlemler; burada ta-
nımlanmış olan çocuklara kötü muamele
olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildiril-
mesi, yetkili makama havale edilmesi, soruş-
turulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli
başkaca yöntemleri ve uygun olduğu tak-
dirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar
durumun gereklerine göre çocuğa ve onun
bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği
sağlamak amacı ile sosyal programların dü-
zenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.
Madde 20
1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden
yoksun kalan veya kendi yararına olarak
bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen
her çocuk, Devletten özel koruma ve yar-
dım görme hakkına sahip olacaktır.
2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk
için kendi ulusal yasalarına göre, uygun
olan bakımı sağlayacaklardır.
3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri ya-
nında. bakıcı aile yanına verme, slâm Hu-
kukunda kefalet (kafalah), evlât edinme ya
da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden
uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir.
Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştiril-
mesinde sürekliliğin korunmasına ve çocu-
ğun etnik, dinsel, kültürel ve dil kimliğine
gereken saygı gösterilecektir.
Madde 21
Evlât edinme sistemini kabul eden ve/veya
buna izin veren Taraf Devletler, çocuğun
en yüksek yararlarının temel düşünce ol-
duğunu kabul edecek ve aşağıdaki ilkeleri
gerçekleştireceklerdir:
a) Bir çocuğun evlât edinilmesine ancak
yetkili makam karar verir. Bu makam uy-
gulanabilir yasa ve usullere göre ve güvenilir
tüm bilgilerin ışığında; çocuğun, ana-
babası, yakınları ve yasal vasisine göre
durumunu gözönüne alarak ve gereken
durumlarda tüm ilgililerle yapılacak gö-
rüşme sonucu onların da evlât edinme
konusundaki onaylarını alma zorunlulu-
ğuna uyarak, kararını verir.
b) Çocuğun kendi ülkesinde elverişli
biçimde bakılması mümkün olmadığı
veya evlât edinecek veya yanına yer-
leştirilecek aile bulunmadığı taktirde,
ülkelerarası evlât edinmenin çocuk
bakımından uygun bir çözüm olduğunu
kabul ederler.
c) Başka bir ülkede evlât edinilmesi
düşünülen çocuğun, kendi ülkesinde
mevcut evlât edinme durumuyla eşde-
ğer olan güvence ve ölçülerden yarar-
lanmasını sağlarlar.
d) Ülkelerarası evlât edinmede, yerleş-
tirmenin ilgililer bakımından yasadışı
para kazanma konusu olmaması için
gereken bütün önlemleri alırlar.
e) Bu maddedeki amàçları, uygun oldu-
ğu ölçüde, ikili ya da çok tarafl ı düzen-
leme veya anlaşmalarla teşvik ederler
ve bu çerçevede, çocuğun başka bir
ülkede yerleştirilmesinin yetkili makam
veya organlar tarafından yürütülmesini
güvenceye almak için çaba gösterirler.
Madde 22
1. Taraf Devletler, ister tek başına olsun
isterse ana babası veya herhangi bir
başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci
statüsü kazanmaya çalışan ya da ulus-
lararası veya iç hukuk kural ve usulleri
uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun,
bu Sözleşmede ve insan haklarına veya
insani konulara ilişkin ve sözkonusu Dev-
letlerin taraf oldukları diğer Uluslararası
Sözleşmelerde tanınan ve bu duruma
uygulanabilir nitelikte bulunan hakları
kullanması amacıyla koruma ve insani
yardımdan yararlanması için gerekli bü-
tün önlemleri alırlar.
2. Bu nedenle, Taraf Devletler, uygun
gördükleri ölçüde, Birleşmiş Milletler
Teşkilatı ve onunla işbirliği yapan hü-
kümetlerarası ve hükümetdışı yetkili
başka kuruluşlarla bu durumda olan bir
çocuğu korumak, ona yardım etmek,
herhangi bir mülteci çocuğun ailesi
ile yeniden biraraya gelebilmesi için
ana-babası veya ailesinin başka üyeleri
hakkında bilgi toplamak amacıyla işbir-
liğinde bulunurlar. Herhangi bir nedenle
kendi aile çevresinden sürekli ya da
geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa
bu Sözleşmeye göre tanınan koruma,
aynı esaslar içinde, ana-babası ya da
ailesinin başkaca üyelerinden hiçbirisi
bulunmayan çocuğa da tanınacaktır.
Madde 23
1. Taraf Devletler zihinsel ya da be-
densel özürlü çocukların saygınlıklarını
güvence altına alan, özgüvenlerini
geliştiren ve toplumsal yaşama etkin
biçimde katılmalarını kolaylaştıran
şartlar altında eksiksiz bir yaşama sa-
hip olmalarını kabul ederler.
2. Taraf Devletler, özürlü çocukların
özel bakımdan yararlanma hakkını
tanırlar ve eldeki kaynakların yeterliliği
ölçüsünde ve yapılan başvuru üzerine,
yardımdan yararlanabilecek durumda
olan çocuğa ve onun bakımından so-
rumlu olanlara, çocuğun durumu ve
ana-babanın veya çocuğa bakanların
içinde bulundukları koşullara uygun
düşecek yardımın yapılmasını teşvik ve
taahhüt ederler.
3. Özürlü çocuğun, özel bakıma ge-
reksinimi olduğu bilincinden hareketle
bu maddenin 2 nci fıkrası uyarınca
yapılması öngörülen yardım, çocuğun
ana-babasının ya da çocuğa bakanla-
rın parasal (mali) durumları gözönüne
alınarak, olanaklar ölçüsünde ücretsiz
sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun
eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım
hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir
işte çalışabilecek duruma getirme hazır-
lık programları ve dinlenme/eğlenme
olanaklarından etkin olarak yararlan-
masını sağlamak üzere düzenlenir ve
68 GÜNDEM: ÇOCUK!
çocuğun en eksiksiz biçimde toplumla bü-
tünleşmesi yanında, kültürel ve ruhsal yönü
dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirme
amacını güder.
4. Taraf Devletler, uluslararası işbirliği
ruhu içinde, özürlü çocukların koruyucu
sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel
tedavileri alanlarına ilişkin gerekli bilgilerin
alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim
ve mesleki eğitim hizmetlerine ilişkin yön-
temlerin bilgilerini de içerecek şekilde ve
Taraf Devletlerin bu alanlardaki güçlerini,
anlayışlarını geliştirmek ve deneyimlerini
zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını
ve bu bilgiden yararlanmayı teşvik ederler.
Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerin
gereksinimleri, özellikle gözönüne alınır.
Madde 24
1. Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en
iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve
rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluş-
lardan yararlanma hakkını tanırlar. Taraf
Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi ba-
kım hizmetlerinden yararlanma hakkından
yoksun bırakılmamasını güvence altına
almak için çaba gösterirler.
2. Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak
uygulanmasını takip ederler ve özellikle:
a) Bebek ve çocuk ölüm oranlarının düşü-
rülmesi;
b) Bütün çocuklara gerekli tıbbi yardımın
ve tıbbi bakımın; temel sağlık hizmetlerinin
geliştirilmesine önem verilerek sağlanması;
c) Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve
başka olanakların yanısıra, kolayca bulu-
nabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici
yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması
yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve
zararlarını gözönüne alarak, hastalık ve ye-
tersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi:
d) Anneye doğum öncesi ve sonrası uygun
bakımın sağlanması;
e) Bütün toplum kesimlerinin özellikle
ana-babalar ve çocukların, çocuk sağlığı
ve beslenmesi, anne sütü ile beslenme-
nin yararları, toplum ve çevre sağlığı ve
kazaların önlenmesi konusunda temel
bilgileri elde etmeleri ve bu bilgileri kul-
lanmalarına yardımcı olunması;
f) Koruyucu sağlık bakımlarının, ana-
babaya rehberliğini, aile planlanması
eğitimi ve hizmetlerinin geliştirilmesi;
amaçlarıyla uygun önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler, çocukların sağlığı
için zararlı geleneksel uygulamaların
kaldırılması amacıyla uygun ve etkili
her türlü önlemi alırlar.
4. Taraf Devletler, bu maddede tanınan
hakkın tam olarak gerçekleştirilmesini
tedricen sağlamak amacıyla uluslararası
işbirliğinin geliştirilmesi ve teşviki konu-
sunda karşılıklı olarak söz verirler. Bu
konuda gelişmekte olan ülkelerin gerek-
sinimleri özellikle gözönünde tutulur.
Madde 25
Taraf Devletler, yetkili makamlarca ko-
runma ve bakım altına alma, bedensel
ya da ruhsal tedavi amaçlarıyla hak-
kında bir yerleştirme tedbiri uygulanan
çocuğun, gördüğü tedaviyi ve yerleştiril-
mesine bağlı diğer tüm şartları belli ara-
lıklarla gözden geçirme hakkına sahip
olduğunu kabul ederler.
Madde 26
1. Taraf Devletler, her çocuğun, sosyal
sigorta dahil, sosyal güvenlikten yararlan-
ma hakkını tanır ve bu hakkın tam ola-
rak gerçekleşmesini sağlamak için ulusal
hukuklarına uygun, gerekli önlemleri
alırlar. 2. Sosyal Güvenlik, çocuğun ve
çocuğun bakımından sorumlu olanların
kaynakları ve koşulları gözönüne alına-
rak ve çocuk tarafından ya da onun adı-
na yapılan sosyal güvenlikten yararlan-
ma başvurusuna ilişkin başkaca durumlar
da gözönünde tutularak sağlanır.
Madde 27
1. Taraf Devletler, her çocuğun bedensel,
zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal
gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat
seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.
2. Çocuğun gelişmesi için gerekli
hayat şartlarının sağlanması sorumlu-
luğu; sahip oldukları imkânlar ve mali
güçleri çerçevesinde öncelikle çocuğun
ana-babasına veya çocuğun bakımını
üstlenen diğer kişilere düşer.
3. Taraf Devletler, ulusal durumlarına
göre ve olanakları ölçüsünde, anababa-
ya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer
kişilere, çocuğun bu hakkının uygulan-
masında yardımcı olmak amacıyla ge-
rekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu
takdirde özellikle beslenme, giyim ve
barınma konularında maddi yardım ve
destek programları uygularlar.
4. Taraf Devletler, Taraf Devlet ülke-
sinde veya başka ülkede bulunsun; ana-
babası veya çocuğa karşı mali sorum-
luluğu bulunan diğer kişiler tarafından,
çocuğun bakım giderlerinin karşılanma-
sını sağlamak amacıyla her türlü uygun
önlemi alırlar. Özellikle çocuğa karşı
mali sorumluluğu olan kişinin, çocuğun
ülkesinden başka bir ülkede yaşaması
halinde, Taraf Devletler bu konuya
ilişkin uluslararası anlaşmalara katıl-
mayı veya bu tür anlaşmalar akdinin
yanısıra başkaca uygun düzenlemelerin
yapılmasını teşvik ederler.
Madde 28
1. Taraf Devletler, çocuğun eğitim
hakkını kabul ederler ve bu hakkın
fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen
gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle:
a) İlköğretimi herkes için zorunlu ve
parasız hale getirirler;
b) Orta öğretim sistemlerinin genel ol-
duğu kadar mesleki nitelikte de olmak
üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini
teşvik ederler ve bunların tüm çocuk-
lara açık olmasını sağlarlar ve gerekli
durumlarda mali yardım yapılması ve
öğretimi parasız kılmak gibi uygun ön-
lemleri alırlar;
c) Uygun bütün araçları kullanarak,
yüksek öğretimi yetenekleri doğrultu-
sunda herkese açık hale getirirler;
GÜNDEM: ÇOCUK! 69
d) Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi
ve rehberliği bütün çocuklar için elde edilir
hale getirirler;
e) Okullarda düzenli biçimde devamın
sağlanması ve okulu terketme oranlarının
düşürülmesi için önlem alırlar.
2. Taraf Devletler, okul disiplininin ço-
cuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla
bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun
olarak yürütülmesinin sağlanması amacıy-
la gerekli olan tüm önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler eğitim alanında, özellik-
le cehaletin ve okuma yazma bilmemenin
dünyadan kaldırılmasına katkıda bulun-
mak ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve
bilimsel ve teknik bilgilere sahip olunma-
sını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası
işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu
konuda, gelişmekte olan ülkelerin gereksi-
nimleri özellikle gözönünde tutulur.
Madde 29
1. Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıda-
ki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler;
a) Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zi-
hinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün
olduğunca geliştirilmesi;
b) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere,
Birleşmiş Milletler Andlaşmasında benim-
senen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
c) Çocuğun ana-babasına, kültürel kimli-
ğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı
veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerle-
rine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara
saygısının geliştirilmesi;
d) Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler
arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister
dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun,
tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla,
özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla
üstlenecek şekilde hazırlanması;
e) Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi,
2. Bu maddenin veya 28 inci maddenin
hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğ-
retim kurumları kurmak ve yönetmek öz-
gürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında
belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve
bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet
tarafından konulmuş olan asgari kural-
lara uygun olması koşuluyla, aykırı sayı-
lacak biçimde yorumlanmayacaktır.
Madde 30
Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların
ya da yerli halkların varolduğu Devlet-
lerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya
da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu
azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile
birlikte kendi kültüründen yararlanma,
kendi dinine inanma ve uygulama ve
kendi dilini kullanma hakkından yoksun
bırakılamaz.
Madde 31
1. Taraf Devletler çocuğun dinlenme,
boş zaman değerlendirme, oynama ve
yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde)
bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama
serbestçe katılma hakkını tanırlar.
2. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve
sanatsal yaşama tam olarak katılma hak-
kını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler
ve çocuklar için, boş zamanı değerlen-
dirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre
ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve
eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.
Madde 32
1. Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik
sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya
da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı
veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal
ya da toplumsal gelişmesi için zararlı
olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı
korunma hakkını kabul ederler.
2. Taraf Devletler, bu maddenin uy-
gulamaya konulmasını sağlamak için
yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her
önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki
uluslararası belgelerin ilgili hükümleri
gözönünde tutularak, Taraf Devletler
özellikle şu önlemleri alırlar:
a) İşe kabul için bir ya da birden çok
asgari yaş sınırı tesbit ederler;
b) Çalışmanın saat olarak süresi ve
koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri
yaparlar.
c) Bu maddenin etkili biçimde uygulan-
masını sağlamak için ceza veya başka
uygun yaptırımlar öngörürler.
Madde 33
Taraf Devletler, çocukların uluslarara-
sı anlaşmalarda tanımladığı biçimde
uyuşturucu ve psikotrop maddelerin
yasadışı kullanımına karşı korunması
ve çocukların bu tür maddelerin ya-
sadışı üretimi ve kaçakçılığı alanında
kullanılmasını önlemek amacıyla,
yasal, sosyal ve eğitsel niteliktekiler
de dahil olmak üzere, her türlü uygun
önlemleri alırlar.
Madde 34
Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cin-
sel sömürüye ve cinsel suistimale karşı
koruma güvencesi verirler. Bu amaçla
Taraf Devletler özellikle:
a) Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete
girişmek üzere kandırılması veya zor-
lanmasını;
b) Çocukların, fuhuş, ya da diğer ya-
sadışı cinsel faaliyette bulundurularak
sömürülmesini;
c) Çocukların pornografi k nitelikli gös-
terilerde ve malzemede kullanılarak sö-
mürülmesini, önlemek amacıyla ulusal
düzeyde ve ikili ile çok tarafl ı ilişkilerde
gerekli her türlü önlemi alırlar.
Madde 35
Taraf Devletler, her ne nedenle ve
hangi biçimde olursa olsun, çocukların
kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa
konu olmalarını önlemek için ulusal
düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde
gereken her türlü önlemleri alırlar.
Madde 36
Taraf Devletler, esenliğine herhangi
bir biçimde zarar verebilecek başka
her türlü sömürüye karşı çocuğu ko-
rurlar.
70 GÜNDEM: ÇOCUK!
Madde 37
Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar:
a) Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce,
insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve
cezaya tâbi tutulmayacaktır.
Onsekiz yaşından küçük olanlara, işledikleri
suçlar nedeniyle idam cezası verilemeyeceği
gibi salıverilme koşulu bulunmayan ömür
boyu hapis cezası da verilmeyecektir.
b) Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçim-
de özgürlüğünden yoksun bırakılmayacak-
tır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması
veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak
en son başvurulacak bir önlem olarak dü-
şünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile
sınırlı tutulacaktır.
c) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her
çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin
özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşın-
daki kişilerin gereksinimleri gözönünde
tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden
yoksun olan her çocuk, kendi yüksek
yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle
yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü
durumlar dışında ailesi ile yazışma ve gö-
rüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip
olacaktır.
d) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her
çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan
diğer yardımlardan yararlanma hakkına
sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mah-
keme veya diğer yetkili, bağımsız ve taraf-
sız makam önünde iddia etme ve böylesi
bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verílme-
sini isteme hakkına da sahip olacaktır.
Madde 38
1. Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde
kendilerine uygulanabilir olan uluslararası
hukukun, çocukları da kapsayan insani
kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak
yükümlülüğünü üstlenirler.
2. Taraf Devletler, onbeş yaşından küçük-
lerin çatışmalara doğrudan katılmaması
için uygun olan bütün önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler, özellikle onbeş yaşı-
na gelmemiş çocukları askere almaktan
kaçınırlar. Taraf Devletler, onbeş ile
onsekiz yaş arasındaki çocukların silah
altına alınmaları gereken durumlarda,
önceliği yaşça büyük olanlara vermek
için çaba gösterirler.
4. Silahlı çatışmalarda sivil halkın ko-
runmasına ilişkin uluslararası insani
hukuk kuralları tarafından öngörülen
yükümlülüklerine uygun olarak, Taraf
Devletler, silahlı çatışmadan etkilenen
çocuklara koruma ve bakım sağlamak
amacıyla mümkün olan her türlü önle-
mi alırlar.
Madde 39
Taraf Devletler, her türlü ihmal, sömü-
rü ya da suistimal, işkence ya da her
türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağı-
layıcı muamele ya da ceza uygulaması
ya da silahlı çatışma mağduru olan bir
çocuğun, bedensel ve ruhsal bakımdan
sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden
toplumla bütünleşebilmesini temin için
uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür
sağlığa kavuşturma ve toplumla bütün-
leştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenini
ve saygınlığını geliştirici bir ortamda
gerçekleştirilir.
Madde 40
1. Taraf Devletler, hakkında ceza
yasasını ihlâl ettiği iddia edilen ve bu
nedenle itham edilen ya da ihlâl ettiği
kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı
ve yeniden topluma kazandırılmasının
ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin
arzu edilir olduğu hususları gözönünde
bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve
değer duygusunu geliştirecek ve baş-
kalarının da insan haklarına ve temel
özgürlüklerine saygı duymasını pekişti-
recek nitelikte muamele görme hakkını
kabul ederler.
2. Bu amaçla ve uluslararası belgelerin
ilgili hükümleri göz-önünde tutularak
Taraf Devletler özellikle, şunları sağ-
larlar:
a) İşlendiği zaman ulusal ya da ulus-
lararası hukukça yasaklanmamış bir
eylem ya da ihmâl nedeniyle hiçbir ço-
cuk hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği
iddiası ya da ithamı öne sürülemeye-
ceği gibi böyle bir ihlâlde bulunduğu da
kabul edilmeyecektir.
b) Hakkında ceza kanununu ihlâl iddia-
sı veya ithamı bulunan her çocuk aşa-
ğıdaki asgari güvencelere sahiptir:
i) Haklarındaki suçlama yasal olarak
sabit oluncaya kadar masum sayılmak;
ii) Haklarındaki suçlamalardan kendi-
lerinin hemen ve doğrudan doğruya;
ya da uygun düşen durumlarda ana-
babaları ya da yasal vasileri kanalı ile
haberli kılınmak ve savunmalarının
hazırlanıp sunulmasında gerekli yasal
ya da uygun olan başka yardımdan
yararlanmak;
iii) Yetkili, bağımsız ve yansız bir ma-
kam ya da mahkeme önünde adli ya
da başkaca uygun yardımdan yararla-
narak ve özellikle çocuğun yaşı ve du-
rumu gözönüne alınmak suretiyle ken-
disinin yüksek yararına aykırı olduğu
saptanmadığı sürece, ana-babası veya
yasal vasisi de hazır bulundurularak
yasaya uygun biçimde adil bir duruşma
ile konunun gecikmeksizin karara bağ-
lanmasının sağlanması;
iv) Tanıklık etmek ya da suç ikrarında
bulunmak için zorlanmamak; aleyhine
olan tanıkları sorguya çekmek veya
sorguya çekmiş olmak ve lehine olan
tanıkların hazır bulunmasının ve sorgu-
lanmasının eşit koşullarda sağlanması;
v) Ceza yasasını ihlâl ettiği sonucuna
varılması halinde, bu kararın ve bunun
sonucu olarak alınan önlemlerin daha
yüksek yetkili, bağımsız ve yansız bir
makam ya da mahkeme önünde yasa-
ya uygun olarak incelenmesi;
vi) Kullanılan dili anlamaması veya ko-
nuşamaması halinde çocuğun parasız
çevirmen yardımından yararlanması;
GÜNDEM: ÇOCUK! 71
vii) Kovuşturmanın her aşamasında özel
hayatının gizliliğine tam saygı gösterilme-
sine hakkı olmak;
3. Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını
ihlâl ettiği iddiası ileri sürülen, bununla
itham edilen ya da ihlâl ettiği kabul olunan
çocuk bakımından, yalnızca ona uygula-
nabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili
makam ve kuruluşların oluşturulmasını
teşvik edecek ve özellikle şu konularda
çaba göstereceklerdir:
a) Ceza Yasasını ihlâl konusunda asgari
bir yaş sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının
altındaki çocuğun ceza ehliyetinin olmadı-
ğının kabulü;
b) Uygun bulunduğu ve istenilir olduğu
takdirde, insan hakları ve yasal güvencele-
re tam saygı gösterilmesi koşulu ile bu tür
çocuklar için adli kovuşturma olmaksızın
önlemlerin alınması.
4. Koruma tedbiri, yönlendirme ve gö-
zetim kararları, danışmanlık, şartlı sa-
lıverme, bakım için yerleştirme, eğitim
ve meslek öğretme programları ve diğer
kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli
düzenlemelerin uygulanmasında, çocukla-
ra durumları ve suçları ile orantılı ve kendi
esenliklerine olacak biçimde muamele edil-
mesi sağlanacaktır.
Madde 41
Bu Sözleşmede yeralan hiçbir husus, ço-
cuk haklarının gerçekleştirilmesine daha
çok yardımcı olan ve;
a) Bir Taraf Devletin yasasında; veya
b) Bu Devlet bakımından yürürlükte olan
uluslararası hukukta yeralan hükümleri
etkilemeyecektir.
II. KISIM
Madde 42
Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hüküm-
lerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler
kadar çocuklar tarafından da yaygın
biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt
ederler.
Madde 43
1. Taraf Devletlerin bu Sözleşme ile
üstlendikleri yükümlülükleri yerine getir-
me konusunda kaydettikleri ilerlemeleri
incelemek amacıyla, görevleri aşağıda
belirtilen bir Çocuk Hakları Komitesi
kurulmuştur.
2. Komite bu Sözleşme ile hükme bağ-
lanan alanda yetenekleriyle tanınmış
ve yüksek ahlâk sahibi on uzmandan
oluşur. Komite üyeleri Taraf Devlet-
lerce kendi vatandaşları arasından ve
kişisel olarak görev yapmak üzere, adil
bir coğrafi dağılımı sağlama gereği ve
başlıca hukuk sistemleri göz-önünde
tutularak seçilirler.
3. Komite üyeleri, Taraf devletlerce
gösterilen kişiler listesinden gizli oyla
seçilirler. Her Taraf Devlet, vatandaşları
arasından bir uzmanı aday gösterebilir.
4. Komite için ilk seçim, bu Sözleşmenin
yürürlüğe girişini izleyen altı ay içinde
yapılır. Sonraki seçimler iki yılda bir ya-
pılır. Her seçim tarihinden en az dört ay
önce, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel
Sekreteri, Taraf Devletleri iki ay içinde
adaylarını göstermeye yazılı olarak da-
vet eder. Daha sonra Genel Sekreter
böylece belirlenen kişilerden, kendilerini
gösteren Taraf Devletleri de işaret ede-
rek, alfabetik sıraya göre oluşturduğu bir
listeyi, Taraf Devletlere bildirir.
5. Seçimler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Merkezinde, Genel Sekreter tarafından
davet edilen Taraf Devletler toplantıla-
rında yapılır. Nisabı, Taraf Devletlerin
üçte ikisinin oluşturduğu bu toplantılar-
da, hazır bulunan ve oy kullanan Dev-
letlerin salt çoğunluğuyla en fazla oy
alan kişiler Komiteye seçilir.
6. Komite üyeleri dört yıl için seçilir.
Aday gösterildikleri takdirde yeniden se-
çilebilirler. lk seçimde seçilmiş olan beş
üyenin görevi iki yıl sonra sona erer, bu
beş üyenin isimleri ilk seçimden hemen
sonra toplantı başkanı tarafından çeki-
len kura ile belirlenir.
7. Bir komite üyesinin ölmesi veya
çekilmesi ya da başka herhangi bir
nedenle bir üyenin Komitedeki görevle-
rini yapamaz hale gelmesi durumunda
adaylığını öneren Taraf Devlet, Komi-
tenin onaylaması koşuluyla, böylece
boşalan yerdeki görev süresi dolunca-
ya kadar, kendi vatandaşları arasın-
dan başka bir uzmanı atayabilir.
8. Komite, iç tüzüğünü kendisi belirler.
9. Komite, memurlarını iki yıllık bir
süre için seçer.
10. Komite toplantıları olağan olarak
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde
ya da Komite tarafından belirlenecek
başka uygun bir yerde yapılır. Komite
olağan olarak her yıl toplanır. Komite
toplantılarının süresi, gerektiğinde,
Genel Kurulca onaylanmak koşuluyla,
bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bir
toplantısıyla belirlenir veya değiştirilir.
11. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel
Sekreteri gerekli maddi araçları ve
personeli bu Sözleşme ile kendisine
verilen görevleri etkili biçimde görebil-
mesi amacıyla, Komite emrine verir.
12. Bu Sözleşme uyarınca oluşturulan
Komitenin üyeleri, Genel Kurulun onayı
ile, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kay-
naklarından karşılanmak üzere, Genel
Kurulca saptanan şart ve koşullar çer-
çevesinde kararlaştırılan ücreti alırlar.
Madde 44
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede
tanınan hakları yürürlüğe koymak için,
aldıkları önlemleri ve bu haklardan
yararlanma konusunda gerçekleştirilen
ilerlemeye ilişkin raporları:
a) Bu Sözleşmenin, ilgili Taraf Devlet
bakımından yürürlüğe giriş tarihinden
başlayarak iki yıl içinde,
b) Daha sonra beş yılda bir,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
aracılığı ile Komiteye sunmayı taahhüt
ederler.
72 GÜNDEM: ÇOCUK!
2. Bu madde uyarınca hazırlanan ra-
porlarda, bu Sözleşmeye göre üstlenilen sorumlulukların, şayet varsa, yerine geti-rilmesini etkileyen nedenler ve güçlükler belirtilecektir. Raporlarda ayrıca, ilgili ülkede Sözleşmenin uygulanması hakkında Komiteyi etrafl ıca aydınlatacak biçimde yeterli bilgi de bulunacaktır.
3. Komiteye etrafl ı bilgi içeren bir ilk rapor sunmuş olan Taraf Devlet, bu maddenin 1 (b) bendi gereğince sunacağı sonraki ra-porlarında daha önce verilmiş olan temel bilgileri tekrarlamayacaktır.
4. Komite, Taraf Devletlerden Sözleşme-nin uygulamasına ilişkin her türlü ek bilgi isteminde bulunabilir.
5. Komite, iki yılda bir Ekonomik ve Sos-yal Konsey aracılığı ile Genel Kurula faali-yetleri hakkında bir rapor sunar.
6. Taraf Devletler kendi raporlarının ülke-lerinde geniş biçimde yayımını sağlarlar.
Madde 45
Sözleşmenin etkili biçimde uygulanmasını geliştirme ve Sözleşme kapsamına giren alanda uluslararası işbirliğini teşvik etmek amacıyla:
a) Uzmanlaşmış kurumlar, UNICEF ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organ-ları, bu Sözleşmenin kendi yetki alanlarına ilişkin olan hükümlerinin uygulanmasının incelenmesi sırasında, temsil edilmek hakkı-na sahiptirler. Komite; uzmanlaşmış kurum-ları, UNICEF’i ve uygun bulduğu öteki yetkili kuruluşları, kendi yetki alanlarını ilgilendiren konularda uzman olarak görüş vermeye da-vet edebilir. Komite, uzmanlaşmış kurumları, UNICEF’i ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organlarını kendi faaliyet alanlarına ilişkin kesimlerde Sözleşmenin uygulanması hakkında rapor sunmaya davet edebilir;
b) Komite, uygun bulduğu takdirde, Taraf Devletlerce sunulmuş, bir istem içeren ya da teknik danışma veya yardım ihtiyacını belirten her raporu, gerekiyorsa Komite-nin bu istek veya ihtiyaca ilişkin tavsiye ve gözlemlerini de ekleyerek, uzmanlaşmış
kurumlara, UNICEF’e ve öteki yetkili kuru-
luşlara gönderir;
c) Komite, Genel Kurula Genel Sekre-
terden Komite adına çocuk haklarına
ilişkin sorunlarda incelemeler yaptır-
ması isteğinde bulunulmasını, tavsiye
edebilir;
d) Komite, bu Sözleşmenin 44 ve 45
inci maddeleri uyarınca alınan bilgilere
dayanarak, telkin ve genel nitelikte
tavsiyelerde bulunabilir. Bu telkin ve ge-
nel nitelikteki tavsiyeler, ilgili olan her
Taraf Devlete gönderilir ve şayet varsa,
Taraf Devletlerin yorumları ile birlikte
Genel Kurulun dikkatine sunulur.
III. KISIM
Madde 46
Bu Sözleşme bütün Devletlerin imzası-
na açıktır.
Madde 47
Bu Sözleşme onaylamaya bağlı tutul-
muştur. Onay belgeleri Birleşmiş Mil-
letler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine
tevdi edilecektir.
Madde 48
Bu Sözleşme bütün Devletlerin katılma-
sına açık olacaktır. Katılma belgeleri
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sek-
reteri nezdine tevdi edilecektir.
Madde 49
1. Bu Sözleşme, yirminci onay ya da
katılma belgesinin Birleşmiş Milletler
Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi
tarihini izleyen otuzuncu gün yürürlüğe
gïrecektir.
2. Yirminci onay ya da katılma belge-
sinin tevdiinden sonra bu Sözleşmeyi
onaylayacak ya da ona katılacak Dev-
letlerin her biri için, bu Sözleşme, söz
konusu Devletin onay ya da katılma
belgesini tevdi tarihinden sonraki otu-
zuncu gün yürürlüğe girecektir.
Madde 50
1. Bu Sözleşmeye Taraf herhangi bir
Devlet bir değişiklik önerisinde bulunabilir
ve buna ilişkin metni Birleşmiş Milletler
Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi
edebilir. Genel Sekreter bunun üzerine
değişiklik önerisini Taraf Devletlere,
önerinin incelenmesi ve oya konulması
amacıyla bir Taraf Devletler Konferansı
oluşturulmasını isteyip istemediklerini
kendisine bildirmeleri kaydıyla, iletir.
Böyle bir duyuru tarihini izleyen dört ay
içinde Taraf Devletlerin en az üçte biri
söz konusu konferansın toplanmasından
yana olduklarını ifade ederlerse Genel
Sekreter, Birleşmiş Milletler Teşkilatı
çerçevesinde bu konferansı düzenler.
Konferansta hazır bulunan ve oy kulla-
nan Taraf Devletlerin çoğunluğu tara-
fından kabul edilen her değişiklik, onay
için Birleşmiş Miletler Genel Kuruluna
sunulur.
2. Bu maddenin 1 inci fıkrasında yer
alan hükümlere uygun olarak kabul
edilen bir değişiklik, Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunca onaylandığı ve bu
Sözleşmeye Taraf Devletlerin üçte iki
çoğunluğu tarafından kabul edildiği
zaman yürürlüğe girer.
3. Bir değişiklik yürürlüğe girdiği za-
man, onu kabul eden Taraf Devletler
bakımından bağlayıcılık taşır. Öteki
Taraf Devletler bu Sözleşme hükümleri
ve daha önce kabul ettikleri her deği-
şiklikle bağlı kalırlar.
Madde 51
1. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel
Sekreteri, onay ya da katılma anında
yapılabilecek çekincelerin metnini ala-
cak ve bütün Devletlere bildirecektir.
2. Bu Sözleşmenin amacı ve konusu
ile bağdaşmayan hiçbir çekinceye izin
verilmeyecektir.
3. Çekinceler, Birleşmiş Milletler Teş-
kilatı Genel Sekreterince, geri alınaca-
ğına ilişkin bildirimde bulunma yoluyla
her zaman geri alınabilir. Bunun üze-
rine Genel Sekreter, bütün Devletleri
haberdar eder. Böyle bir bildirim, Ge-
nel Sekreter tarafından alındığı tarihte
işlerlik kazanır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 73
Madde 52
Bir Taraf Devlet, bu Sözleşmeyi, Birleşmiş
Milletler Teşkilatı Genel Sekreterine ve-
receği yazılı bildirim yoluyla feshedebilir.
Fesih, bildirimin Genel Sekreter tarafından
alınması tarihinden bir yıl sonra geçerli
olur.
Madde 53
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekre-
teri, bu Sözleşmenin tevdi makamı olarak
belirlenmiştir.
Madde 54
İngilizce, Arapça, Çince, İspanyolca,
Fransızca ve Rusça metinleri de aynı de-
recede geçerli olan bu Sözleşmenin özgün
metni, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel
Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
Hükümetleri tarafından tam yetkili kılınan
aşağıda imzaları bulunan Temsilciler, yu-
karıdaki kuralların ışığında, bu Sözleşmeyi
imzalamışlardır.
“İhtirazi Kayıt:
Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 17, 29 ve
30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası
ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaş-
ması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak
yorumlama hakkını saklı tutmaktadır.”
EK 2. ÇOCUK HAKLARI KOMİ-
TESİNİN SONUÇ GÖZLEMLERİ:
TÜRKİYE
CRC/C/15/Add.152 / 8 Haziran
2001
ÇOCUK HAKLARI KOMİTESİ
27 nci OTURUM
SÖZLEŞMENİN 44 ncü MADDESİ
UYARINCA TARAF DEVLETLER TA-
RAFINDAN SUNULAN RAPORLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Çocuk Hakları Komitesinin Sonuç Göz-
lemleri: Türkiye
1. Komite, Türkiye tarafından sunulan
ve 7 Temmuz 1999 tarihinde ulaşan
ilk rapor (CRC/C/51/Add.54) ve ek
bilgiyi (CRC/C/51/Add.8), 23 Mayıs
2001 tarihinde yapılan 701 ve 702
nci toplantılarında (bkz. CRC/C/SR.
701-702) değerlendirmiş ve 8 Temmuz
2001 tarihinde yapılan 721 nci toplan-
tısında aşağıda sunulan sonuç gözlem-
lerini kabul etmiştir.
A.Giriş
2. Komite, taraf devletin rapor sunma
kılavuzuna uygun olarak hazırlanmış olan
ilk raporunu, kendi ülkesine ilişkin konu-
lara verdiği yazılı cevapların (CRC/C/Q/
TUR.1) zamanında iletilmesini ve ek bel-
geleri sunmasını memnuniyetle karşılamış-
tır. Komite ayrıca, taraf devlet tarafından
gönderilen ve komitenin taraf devlette
çocuk haklarının durumunu en iyi şekilde
anlamasına yardımcı olan geniş katılımlı
ve farklı sektör temsilcilerinden oluşmuş
delegasyonu da takdir etmiştir.
B. Olumlu Yönler
3. Komite, taraf devletin mevzuatını,
Sözleşme hüküm ve ilkeleri ile uyumlu
hale getirmek için yaptığı çalışmaları
memnuniyetle karşılamaktadır. Özel-
likle mevzuatın Sözleşme ile uyumunu
değerlendirmek için yapılacak çalışma-
nın hazırlıkları ile Türkiye’de Sözleşme
hüküm ve ilkelerinin ne oranda uygu-
landığını gözlemlemek için hazırlanmış
olan “Çocuk Haklarına İlişkin Sözleş-
me Uygulama Listesi” çalışmaları bu
kapsamda belirtilebilir.
4. Komite, Başbakanlığa bağlı olarak
çocuklar için sektörlerarası planla-
mada koordinasyonu gerçekleştirmek
amacıyla oluşturulan Çocuk Hakları-
nın İzlenmesi ve Değerlendirilmesi Üst
Kurulunun ve Alt Komitesinin oluşu-
munu takdirle karşılamaktadır. Komite
ayrıca, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü-
nün de ülke çapında Sözleşmenin uy-
gulanmasındaki koordinasyonunu özel-
likle olumlu bir adım olarak vurgular.
5. Komite ülkedeki zorunlu eğitim
süresinin 8 yıla yükseltilmesini takdirle
karşılamasının yanı sıra genç kızlar ve
kadınlar arasında yaygın olan okumaz-
yazmazlığın giderilmesi için UNICEF
ile birlikte sürdürülen ve hükümetin
bir programı olan Kızların Eğitilmesi
[Kızlar İçin Açık İlköğretim Öğrenme
Merkezleri] Projesinden de büyük
memnuniyet duymaktadır. Ayrıca,
temel amacı büyük şehirlerde olumsuz
koşullarda yaşayan 5 ve 6 yaşlarındaki
çocukların okula hazırlanması, sağ-
lık bakımı ve yeterli beslenmesi olan
Erken Çocukluk Gelişimi Destekleme
Projesini de ilginç bir proje olarak özel-
likle vurgulamaktadır.
6. Komite, taraf devletin İstihdamda
Asgari Yaşla İlgili 138 Sayılı ILO Söz-
leşmesi ile En Kötü Biçimlerdeki Çocuk
İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan
Kaldırılmasına İlişkin 182 sayılı ILO
Acil Eylem Sözleşmesini onaylamasını
büyük memnuniyetle karşılamaktadır.
Ağustos 1999 tarihinde Uluslar arası
Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile
Uluslar arası Ekonomik, Sosyal ve Kül-
türel Haklar Sözleşmesinin imzalanmış
olmasını da önemle bildirmektedir.
7. Komite, taraf devletin 1999 yılında
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü koordi-
nasyonu altında çeşitli bakanlıklar
74 GÜNDEM: ÇOCUK!
ve UNICEF’ın katılımı ile Sözleşmenin
ilkelerini ve hükümlerini yaygınlaştırma
amacıyla başlattığı Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeyi Tanıtma Kampanyasını takdir-
le karşılamaktadır. Komite ayrıca, Nisan
2000’de 81 ilden gelen çocuk delegasyon-
larının, sivil toplum örgütlerinin, ilgili kamu
kurumlarının ve üniversitelerinin katılımı
ile oluşturulan Ulusal Çocuk Kongresinin
toplanmasını ve ardından Kasım 2000’de
Ulusal Çocuk Kongresinde kaydedilen
başarıyı değerlendirmek ve her il bazında
çocuk haklarına ilişkin faaliyetlerin ger-
çekleştirilmesini incelemek için çocukların
katılımı ile oluşturulan Çocuk Forumunu
özellikle vurgulamak ister.
8. Komite, 1999 yılında meydana gelen
iki tahrip edici depremin ardından devle-
tin, çocuklar için sosyal hizmet birimleri
kurma ve deprem bölgesinde bulunan
okullardaki çocukları psikolojik ve sosyal
açıdan desteklemek için giriştiği çocuklara
yönelik bir çok çabayı memnuniyetle be-
lirtmektedir.
9. Komite, taraf devletin ilk raporunun,
kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, üni-
versiteler ve uluslar arası organizyonlardan
gelen temsilcilerin katılımı ile oluşturulmuş
geçici (ad hoc) komiteler tarafından hazır-
lanmasını da takdirle karşılamaktadır.
C. Sözleşmenin Uygulanmasına İliş-
kin Süreci Etkileyen Etkenler ve Kar-
şılaşılan Güçlükler
10. Komite, Sözleşmenin uygulanmasına
ilişkin taraf devletin bazı güçlüklerle kar-
şılaştığını; bu güçlüklerin özellikle ülkede
mevcut sosyal ve bölgesel farklılıklardan
kaynaklandığını ve 17 Ağustos ve 12
Kasım 1999 tarihinde meydana gelen iki
depremin yıkıcı etkileri ile körüklendiğini
belirtmektedir. Komite ayrıca, taraf dev-
letin azınlık tanımını dar yorumlamasının
ülkedeki bazı grupların, Sözleşme ile ko-
runan insan haklarından yararlanmasını
engellediğini gözlemlemektedir.
D. Kaygı Duyulan ve Tavsiyede
Bulunulan Temel Konular
1. Genel Uygulama Önlemleri
Çekinceler
11. Komite, Sözleşmenin 17, 29 ve 30
ncu maddesine konulmuş olan çekin-
celeri kaygı ile karşılamaktadır. Komite
ayrıca bu çekincelerin özellikle eğitim,
ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşat-
ma hakkı ve kendi dilini kullanma hakkı
gibi alanları da kapsayan bazı durum-
larda, 1923 tarihli Lozan Antlaşması
ile azınlık olarak tanınmayan bazı etnik
gruplara mensup çocuklar bakımından,
özellikle de Kürt kökenli çocuklar ba-
kımından olumsuz etkileri olabileceğini
belirtmektedir.
12. Komite, Sözleşmenin 17, 29 ve
30 ncu maddelerine koyduğu çekinceyi
kaldırması için taraf devleti teşvik et-
mektedir.
Mevzuat
13. Komite, Ulusal mevzuatın halen
gözden geçirilip değiştirilme aşamasın-
da olduğunu belirtmektedir, özellikle
Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu değişti-
rilecek hukuki metinler arasında yer
almaktadır. Bununla birlikte Komite
1991 tarihli “Terörle Mücadele Ka-
nunu“ ve çocuk mahkemelerine ilişkin
bazı hükümler gibi konuya ilişkin bazı
yasal düzenlemelerin Sözleşmenin hü-
kümleri ve ilkeleri ile tam uyum içerisin-
de olmadığını ifade etmektedir..
14. Komite, taraf devleti ulusal mev-
zuatını Sözleşme hükümleri ve ilkeleri
ile tam uyumlu hale getirme görüşü
doğrultusunda hukuk reformu çalışma-
larına devam etmeye ve yasal düzenle-
meler ile uygulama arasında, özellikle
çocukların yargılama öncesi göz altına
alınmasına ilişkin olarak görülen farklı-
lıkları gidermeye yönelik gerekli adımla-
rı atmaya teşvik etmektedir.
Koordinasyon
15. Komite, koordinasyonu geliştirmek
amacıyla taraf devletin Çocuk Hakları-
nı İzleme ve Değerlendirme Üst Kurulu
ile Alt Komitesini kurmasını takdirle
karşılarken; Sözleşmenin uygulanma-
sında koordinasyon makamı olan ve
Üst Kurulun sekreteryasını oluşturan
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü’ne yeterli
mali kaynaklar ve insan (personel)
kaynağının sağlanmamış olmasını da
göz ardı etmemektedir. Komite bunun
yanı sıra, karar alma sürecindeki yük-
sek merkeziyetçi düzey ile gerek ulusal
gerekse yerel düzeylerdeki hükümet
kuruluşları arasındaki ve ayrıca hükü-
met kuruluşları ile özel ve gönüllü sek-
törler arasındaki yetersiz koordinasyon
bakımından kaygı duymaktadır.
16. Komite, koordinasyonu güçlen-
dirmek ve daha etkili kılmak için taraf
devlete yeterli insani ve mali kaynak-
ları sağlamasını tavsiye etmektedir.
Ayrıca demokratik karar alma süre-
cinin bazı aşamalarında taraf devleti
merkeziyetçilikten uzaklaşması için
teşvik etmektedir; bu bağlamda özel-
likle sağlık ve eğitim alanlarında; yerel
makamların yanı sıra özel ve gönüllü
sektörler ile bilhassa güney doğu böl-
gesinde, koordinasyonun geliştirilmesi
gereği belirtilebilir.
Bütçe Kaynaklarının Tahsisi
17. Komite, son yıllarda özellikle eği-
tim ve sağlık alanlarında, bütçeden
çocuklara ayrılan payda görülen artışı
belirlemekle birlikte; son ekonomik kriz
ve buna bağlı yapısal düzenlemelerin
belirtilen bütçe payında olumsuz bir
etkisinin olabileceğinden kaygı duy-
maktadır. Ayrıca, çocuklara ayrılan
bütçe ödeneği artışından, en çok ihti-
yacı olan çocuk grubunun ne ölçüde
yararlanabileceği hususu da belirsizliği-
ni korumaktadır.
GÜNDEM: ÇOCUK! 75
18.Sözleşmenin 4 üncü maddesi ışığında,
Komite taraf devleti, çocukların ekonomik,
sosyal ve kültürel haklarını da içerecek şe-
kilde, özellikle yerel yönetimlerde ve toplu-
mun yardıma en muhtaç kesimine mensup
çocuklar için, Sözleşme ile tanınan hakların
uygulanmasını mümkün olan en üst düzey-
de gerçekleştirilecek şekilde kaynakların
ayrılmasını güvence altına almak amacıyla,
çocuk haklarına ilişkin konulardaki öncelik-
lerini belirlemesi konusunda teşvik etmekte-
dir. Komite bunun yanı sıra, taraf devlete,
bütçeden ayrılan payın çocuklar üzerindeki
etkisini en iyi şekilde değerlendirebilmesi
amacıyla, uluslar arası yardım programla-
rından sağlanan kaynaklar da dahil olmak
üzere, ulusal ve yerel düzeylerde çocuklar
için harcanan bütçe miktarı ve oranlarını
belirlemek için gerekli tedbirleri almasını
tavsiye etmektedir.
Bağımsız İzleme Yöntemleri
19. Komite, çocukların haklarını izlemek,
Sözleşme ile tanınan hakları ihlal edilen
çocukların bireysel şikayetlerini kaydetmek
ve ilgili makamlara iletmek ile görevli om-
budsman veya Çocuk Komisyonu gibi ba-
ğımsız bir mekanizmanın bulunmamasına
ilişkin kaygılarını dile getirmekte ve Çocuk
Ombudsmanı Bürosunun kurulmasına
yönelik devam eden tartışmaları dikkatle
gözlemlemektedir.
20. Komite, Sözleşmenin uygulanmasını
izlemek, çocukların şikayetleri ile çocukla-
ra duyarlı bir yaklaşımla onlarla en uygun
şekilde ilgilenmek, Sözleşme ile tanınan
hakların ihlal edilmesine karşı uygun yap-
tırımları belirlemek için Paris İlkelerine
uygun ve çocukların kolayca ulaşabileceği,
bağımsız ve etkili bir mekanizmayı kur-
mak ve geliştirmek için çaba harcaması
konusunda taraf devleti teşvik etmektedir.
Bu bağlamda, komite, taraf devlete diğer
kuruluşların yanı sıra özellikle UNICEF ve
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Büro-
sundan teknik yardım almayı düşünmesini
de önermektedir.
Verilerin Toplanması ve Değerlen-
dirilmesi
21. Komite, taraf devletçe, 1997-2000
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
UNICEF’in Temel Eylem Planı çerçeve-
sinde Çocuk Bilgilendirme Ağı kurma
ve bunun 2001-2005 dönemi için bir
uzantısı olan Çocuk ve Kadın Bilgilen-
dirme Ağı kurma yolunda aldığı ted-
birleri memnuniyetle karşılamaktadır.
Bununla birlikte Komite, Devlet İsta-
tistik Enstitüsü bünyesinde, Sözleşmeyi
ilgilendiren bütün alanları ve 18 yaşın
altındaki tüm kişileri kapsayan düzenli
veri toplamakla görevli bir birimin bu-
lunmamasından da kaygı duymaktadır.
22. Komite, Sözleşme ile ilintili veri ve
gösterge toplama sistemini geliştirmeyi
sürdürmesi ve Çocuk Bilgilendirme
Ağı’na ek destek vermesi yönünde ta-
raf devleti teşvik etmektedir. Bu sistem
18 yaşına kadar olan bütün çocukları
kapsamına almalı ve istismar ve ihmal
mağduru olan, kötü muameleye maruz
kalan çocukları, özürlü çocukları, azın-
lıklara ve farklı etnik gruplara mensup
çocukları, iltica etmek isteyen çocukları,
iç göç nedeni ile yerinden edilmiş ço-
cukları, hukuk sistemi ile karşı karşıya
kalmış çocukları, çalışan çocukları, ev-
lat edinilen çocukları ve kırsal kesimde
ve sokakta yaşayan çocukları içerecek
şekilde, özellikle zor durumda bulunan
çocuklara özel bir önem vermelidir.
Komite ayrıca, Sözleşmenin etkili bir
şekilde uygulanmasına yönelik politika
ve programların kaleme alınmasında
bu gösterge ve verileri kullanması konu-
sunda taraf devleti teşvik etmektedir.
Sözleşmenin Yaygınlaştırılması
23. Taraf devletin bütün ülke çapında
sözleşmeyi yaygın hale getirmek için
sürdürdüğü çok sayıda çabaları olması-
na karşın, Komite, Sözleşme ilkelerinin
ve hükümlerinin toplumun tüm düzeyle-
rinde, özellikle kırsal kesimde tam an-
lamı ile yaygınlaştırılmamış olmasından
endişe duymaktadır.
24. Komite, Sözleşme hakkında tüm
düzeylerde bilgi verilmesi sürecinin
geliştirilmesini taraf devlete tavsiye
etmektedir; bilgilendirme özellikle idari
makamlar ve sivil toplum, bilhassa sivil
toplum kuruluşları ve özel sektör bazın-
dan olmalı; ayrıca sözleşmenin yaygın
hale getirilmesi için, bilhassa yerel
düzeyde resimli kitaplar ve posterler
şeklindeki görsel yardımcı yöntemlerin
daha yaratıcı olarak geliştirilmesine
özen gösterilmelidir. Komite ayrıca,
çocuklara ve çocuklar için çalışan, yar-
gıçlar, hukukçular, yasayı uygulamakla
görevli olanlar, öğretmenler, okul yöne-
ticileri ve sağlık personeli gibi kişilerin
yeterli ve sistematik olarak eğitilmesini
ve bu kişilere duyarlılık kazandırılmasını
tavsiye etmektedir. Taraf devlet, Sözleş-
menin tamamını her düzeydeki eğitim
sistemi müfredatına dahil etme yolunda
da teşvik edilmektedir.
2. Çocuk Tanımı
25. Komite, yasal evlenme ehliyetine
sahip olunan yaşın, erkeklerde 17 kızlar-
da ise 15 yaş olması nedeniyle duyduğu
endişeyi ifade etmekle birlikte; Medeni
Kanun Tasarısında bu yaşın hem kızlar
hem erkekler için 17 olarak belirlendiği-
ni göz ardı etmemektedir. Ayrıca Komi-
te, işe kabul (istihdam) bakımından belir-
lenmiş kesin bir asgari yaş bulunmaması
dolayısıyla kaygılanmakta ve bu duru-
mun 15 yaş olarak belirlenen zorunlu
eğitimi tamamlama yaşı ile uyumsuzluk
gösterebileceğini düşünmektedir.
26. Sözleşmenin 1. ve 2. maddeleri
ile diğer ilgili hükümleri çerçevesinde,
Sözleşmenin hükümleri ve ilkeleri ile tam
olarak uyumlu olması bakımından Ko-
mite, taraf devleti, kızlar için geçerli olan
yasal evlenme yaşını erkeklerin yaşı ile
eşitleyecek şekilde yasal düzenlemesini
değiştirmeye teşvik etmektedir. Bunun
yanı sıra Komite, taraf devletin, zorunlu
eğitimin tamamlanışı ile işe kabulün baş-
lama yaşının eşitlenmesini sağlayacak
düzenleme yapmasını da önermektedir.
76 GÜNDEM: ÇOCUK!
3. Genel İlkeler
Genel İlkeler
27. Komite, taraf devletin mevzuatı ile idari
ve hukuki kararların yanı sıra ulusal ve
yerel düzeylerde çocuklara ilişkin politika
ve uygulamalarında, ayrımcılık yapmama
(Sözleşmenin 2. maddesi), çocuğun yüksek
yararı (madde 3), çocuğun görüşlerine saygı
(madde 12) ilkelerin tam olarak yansıtılma-
mış olmasını da endişe ile karşılamaktadır.
28. Komite, başta 2., 3. ve 12. maddelerde
yer alan hükümler olmak üzere Sözleşmenin
bütün genel ilkelerinin, ülkede çocuklarla
ilgili tüm mevzuat ile bütünleştirilmesini; tüm
uygulamalar ile, hukuki ve idari kararlarda
uygulanmasını ve ayrıca çocuklar üzerinde
etkisi olan tüm proje, program ve hizmet-
lerde kullanılmasını tavsiye etmektedir. Bu
ilkeler bir yandan her düzeyde planlama
ve politika oluşturma sürecini yönlendirir-
ken, diğer yandan sosyal güvenlik ve sağlık
kurumları, hukuk mahkemeleri ve idari
makamlar tarafından gerçekleştirilen uygula-
maları da yönlendirmelidir.
Ayrımcılık Yapmama
29. Komite, ayrımcılık yapmama ilkesinin
(Sözleşmenin 2 nci maddesi) 1923 tarihli
Lozan Antlaşması ile azınlık olarak tanın-
mayan çocuklara tam olarak uygulanma-
dığını belirlemiştir; özellikle Kürt kökenli
çocuklar; özürlü çocuklar, evlilik dışı doğan
çocuklar, kızlar, mülteciler ve mülteci statü-
sü kazanmak isteyen çocuklar, ülke içinde
iç göçe tabi tutulan çocuklar ve güney doğu
bölgesinde yaşayan çocuklar ile özellikle ye-
terli sağlık ve eğitim olanaklarına erişebilme
imkanlarına göre kırsal kesimde bulunan
çocuklar bakımından tam anlamı ile uygu-
lanmamasından kaygı duymaktadır.
30. Komite, ayrımcılığı engellemek ve
ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri
almasını taraf devlete tavsiye etmektedir.
Komite ayrıca, çocuklara yönelik ayrım-
cılığı izlemek amacıyla uygun derlenmiş
verilerin toplanmasını tavsiye etmektedir,
bu bağlamda öncelikle yukarıda belirtilen
özellikle zor durumdaki gruplara mensup
kişiler, tüm ayrımcılık biçimlerinin sona
erdirilmesini amaçlayan kapsamlı plan-
lar geliştirmeyi amaçlayan bir bakış
açısı ile ele alınmalıdır.
Yaşama Hakkı
31. Komite, özellikle doğu ve güney
doğu bölgelerinde, şehirlere yeni göç
etmiş kişiler arasında yaygın olan ve
namuslu olmadığından şüphelenilen
kadınların yakın aile bireyleri tarafın-
dan öldürülmesini içeren “namus (töre)
cinayeti” uygulaması ile, yaşama hak-
kının ihlal edilmesinden büyük endişe
duymaktadır, ayrıca bu cinayetlerde
mağdurların ve suçluların genellikle
küçükler olması da özellikle belirtilmesi
gereken bir husustur.
32. Sözleşmenin 2. maddesi (ayrımcılık
yapmama), 3. maddesi (çocuğun yük-
sek yararı), 6. maddesi (yaşama hakkı)
ve 19. maddesi (ihlalin her türüne karşı
korunma) ışığında ve İnsan Hakları
Komisyonu’nun 2001/45 sayılı kararı,
Özel Raportörün yargı ve hakem ka-
rarlarının uygulanmasına ilişkin tavsiye-
leri (EC/CN. 4/2001/9, 38-41. pa-
ragrafl ar) ve Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin
son gözlemleri (A/52/38/Rev.1, 179
ve 195 nci paragrafl ar) çerçevesinde
Komite, taraf devlete, bu suçlarla etkili
bir şekilde mücadele etmesi için mev-
zuatını gözden geçirmesini ve namus
gerekçesi ile işlenen suçlar bakımından
uygulanan tüm cezai indirimlerini kal-
dıracak şekilde yasalarındaki mevcut
hükümleri değiştirmesini şiddetle tav-
siye etmektedir. Komite ayrıca, doğu
ve güney doğu bölgelerinde kızları
etkileyen ayrımcı davranışlar ve zararlı
gelenekler ile etkili bir şekilde müca-
dele edebilmek için, dini ve toplumsal
liderleri de kapsayacak şekilde etkili
duyarlılık oluşturma ve eğitim kampan-
yaları geliştirmeye ve uygulamaya, bu
kampanyalarda yukarıda belirtilen uy-
gulamaların sosyal ve ahlaki bakımdan
kabul edilemez olduğunu göstermeye
taraf devleti davet etmektedir. Ayrıca,
taraf devlet, hukuku uygulamakla gö-
revli olanlara, “namus cinayeti” teh-
likesine maruz bırakılan kızları daha
etkili bir şekilde koruma bakış açısı
verecek şekilde özel bir eğitim ve kay-
nak sağlanmalı, bu cinayetlerin takip
ve dava edilmesini denetlemelidir.
Çocuğun Görüşlerine Saygı
33. Çocuk Forumu gibi çocuğun katılı-
mını geliştirmeye yönelik bir çok girişim
olduğunu belirlemekle birlikte Komite,
ülkedeki genel politika ve uygulamala-
rın çocuğun ifade özgürlüğünü teşvik
edici olmadığını ve özellikle uygula-
mada, idari ve adli usul bakımından,
yasalarda düzenlendiği durumlarda bile
çocukların görüşlerinin genellikle dinlen-
mediğini tespit etmiştir.
34. Sözleşmenin 12. maddesinin
ışığında; çocuğun katılım hakları konu-
sunda toplumun duyarlılığını arttırmak
ve ailede, okulda, özellikle de toplumda
çocuğun görüşlerinin saygı görmesi-
ni sağlamak amacıyla Komite, taraf
devlete, özellikle öğretmenler ve sosyal
hizmet uzmanlarının yanı sıra toplum
liderleri ile sivil toplum örgütlerini de
içerecek şekilde sivil toplumun katılımı
ile çocuklarla çalışan uzmanların yer
alacağı şekilde sistematik yaklaşım ve
politika geliştirmesini tavsiye etmekte-
dir. Ayrıca, Komite, çocuğun görüşleri-
nin dinlenmesi ve yerel düzeydekiler de
dahil olmak üzere sosyal hizmet kuru-
luşları, hukuk mahkemeleri ve idari ma-
kamlar tarafından çocuğun görüşlerinin
dikkate alınması hakkının tanınmasını
geliştirmeye taraf devleti davet eder.
4. Kişisel haklar ve özgürlükler
Nüfusa kayıt
35. Komite, 5 yaş altı çocukların
yaklaşık yüzde yirmi beşinin (%25)
Türkiye’de nüfusa kaydedilmemiş
bulunduğunu, ana-babaların nüfusa
kaydın öneminin farkında olmamala-
rından ve/veya özellikle kırsal kesimde
GÜNDEM: ÇOCUK! 77
kayıt merkezlerine ulaşımın zor olmasın-
dan dolayı doğu ve güney doğu bölgele-
rinde bu oranın daha da yüksek olduğunu
belirlemiştir.
36. Komite, toplumu bilgilendirme kam-
panyaları gibi araçlarla çocuğu nüfusa
derhal kaydettirmenin önemi hakkında
tüm toplumda geniş kapsamlı bir duyarlılık
geliştirmesini ve doğu bölgesi başta olmak
üzere çocuklu tüm ailelerin erişebileceği
şekilde nüfus kayıt sistemini gözden geçir-
mesini taraf devlete tavsiye etmektedir.
Düşünce Özgürlüğü ve Dernek Kurma
Hakkı
37. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları
üyelikleri de dahil olmak üzere, 18 yaşın
altındaki kişilerin derneklere üye olama-
yacağı hususunu Komite kaygı ile karşı-
lamaktadır. Ayrıca Komite, 1926 tarihli
Türk Medeni Kanunu’nun 13.* maddesi-
nin, Sözleşme ile ve özellikle Sözleşmenin
12. ve 17. maddeleri ile uyumlu olmayan
bir şekilde, çocukların “kişisel (medeni)
haklarını kullanma yetkisine sahip olma-
yacağını” hükme bağladığını büyük bir
kaygı ile belirtmektedir.
38. Sözleşmenin 13. ve 15. maddeleri
gereğince Komite, taraf devlete, çocuk-
ların özgürce dernek kurma, üye olma
ve ayrılma olanağına sahip kılınmalarını
sağlamasını tavsiye etmektedir; bu olana-
ğın özellikle yasal istihdam edilme yaşına
gelenlere, özgürce sendika kurma, üye
olma ve ayrılma bakımından tanınması
gerekir. Komite, taraf devleti, Sözleşme ile
uyumlu bir şekilde, çocukların kişisel hak
ve özgürlüklerinin güvence altına alınması
amacıyla mevzuatını gözden geçirmeye
teşvik etmektedir.
İşkence veya diğer zalimce, insanlık dışı
veya aşağılayıcı muamele veya cezaya
tabi tutulmama hakkı
39. Komite, kendisine ulaşan, çocukla-
ra, özellikle yargılama öncesi gözaltına
alınma sırasında yapılan, işkence ve kötü
muameleye ilişkin bildirilmiş bir çok olayda
gerçekleşen, çocuğun işkenceye veya diğer
zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulmaması hakkının ihlal edilmesi nedeniyle derin bir endişe duymaktadır. Bunun yanı sıra, bir çok olayda polis ya da jandarma göze-timi altındayken çocukların başkalarıyla görüştürülmeden tutulduğu, işkence ve kötü muameleden korunmayı sağlaya-cak şekilde avukat bulundurmaya izin verilmediği ve yasada öngörüldüğü hal-de, sorgunun savcı önünde yapılmadığı belirtilmiştir. Ayrıca Komite, çocuklara yönelik işkence iddialarının her zaman gereği gibi soruşturulmadığını, suçluların cezalandırılmadığını, böylece cezalandırıl-manın bulunmadığı bir ortamın yaratıldığı endişe ile gözlemlenmiştir.
40. Sözleşmenin 37 (a) maddesi ışığında ve İşkence Hakkındaki Özel Raportörün tavsiyeleri (E/CN.4/1999/61/Add.1) doğrultusunda Komite, taraf devlete mevzuatının, çocukların görüştürülmeden tutulmasını engelleyecek ve çocuklara yö-nelik işkence ve kötü muamele iddialarını etkili bir şekilde soruşturacak şekilde uy-gulanmasını sağlamasını ya da gerektiği taktirde bu görüş doğrultusunda mevcut mevzuatını gözden geçirmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca, böyle bir fi il işlemekle itham edilmiş kişilerin, soruşturma süre-since fi ili görev yerlerinin değiştirilmesini veya görevden el çektirilmesini, suçlu bulunurlarsa görevlerine son verilmesini Komite tavsiye etmektedir. Çocuk hak-ları konularında, hukuku uygulamakla görevli olanların sistematik eğitimlerine devam edilmesi için taraf devlete çağrıda bulunmaktadır. 39. madde uyarınca Komite, işkence ve/veya kötü muamele mağduru çocukların fi ziksel ve psikolojik açıdan iyileşmesini güvence altına alacak ve toplumla yeniden bütünleşmelerini sağlayacak uygun önlemleri almasını da taraf devlete tavsiye etmektedir.
5. Aile ortamı ve alternatif bakım
Ana-Baba Sorumlulukları
41. Bir çok şehirde Aile Danışma Mer-kezlerinin yakın zamanda kurulmasını olumlu bir adım olarak değerlendirmekle birlikte; Komite, çocukları yetiştirmeye
yönelik yükümlülüklerini yerine getiren ana-babalara ve vasilere, bilhassa kadı-nın aile reisi olduğu tek ebeveynli aileler bakımından, uygun yardımın sağlanma-
masını endişe ile karşılamaktadır.
42. Komite, taraf devleti, ailelere sunu-
lan sosyal yardımı geliştirecek nitelikte
etkili tedbirleri alması konusunda teşvik
etmektedir; bu yardımın, danışmanlığı
ve toplum tabanlı programları içermesi;
ayrıca kurumsal bakım altındaki çocuk
sayısını azaltmak için ailenin kapasitesi-
nin yükseltilmesini amaçlayan UNICEF
ile işbirliği programının tam anlamı ile
uygulanır kılınması gerekmektedir.
Aile Ortamından Yoksun Bırakılmış
Çocuklar
43. Kurumlarda yaşayan çocuk sayı-
sının; ki bu çocukların yarısı ailelerini
etkileyen sosyo-ekonomik sorunlar
nedeni ile kurumlara yerleştirilmiştir;
yüksekliği konusunda Komite endişe
duymaktadır. Bu kurumların bazı du-
rumlarda kötü fi ziki koşullar altında bu-
lunduğunu, yeterince eğitim almış ve işe
uygun elemanlara şiddetle ihtiyaç oldu-
ğunu Komite kaygı ile belirtmekte ve bu
nedenle, anılan kurumlardan bazılarının
küçük çocuk gruplarından oluşan aile
birimleri halinde yeniden teşkilatlandırıl-
masını memnuniyetle karşılamaktadır.
Komite ayrıca, koruyucu aile sisteminin
yeterince gelişmediğini ve evlat edinme-
ye ilişkin yasal düzenlemenin çok sınır-
layıcı olduğunu belirtmektedir.
44. Komite, çocukların kuruma yerleş-
tirilmesi sistemini gözden geçirmesini,
Sözleşmenin 25. maddesi doğrultusun-
da, kurumlara yerleştirilen çocukların
durumunun düzenli olarak yeniden
değerlendirmesini taraf devlete tavsi-
ye etmektedir. Ayrıca taraf devlete,
kurumlarda yaşayan çocukların du-
rumunu iyileştirmek amacıyla daha
fazla mali ve insani kaynak ayırmasını
önermektedir. Sözleşmenin 20. mad-
desi ışığında, Komite, taraf devleti
alternatif bakımı geliştirmeye teşvik
78 GÜNDEM: ÇOCUK!
etmekte ve ayrıca yeterli mali destek sağ-
lamayı da kapsamına alacak şekilde koru-
yucu bakımın niceliğini, niteliğini ve etkin
kullanımını arttırmaya yönlendirmektedir.
Bunun yanı sıra Komite 21. madde doğ-
rultusunda, taraf devleti evlat edinme süre-
cini kolaylaştıracak şekilde, evlat edinme
hakkındaki yasal düzenlemesini gözden
geçirmeye teşvik etmektedir.
Çocuk İstismarı ve İhmali
45. Komite, çocukların cinsel istismarı ve
bekaret kontrolü de dahil olmak üzere,
ev içi şiddet, kötü muamele ve sömürüyü
engelleyecek ve ortadan kaldıracak uygun
tedbirlerin, yöntemlerin, kaynakların ve
konuya ilişkin verilerin bulunmaması yö-
nündeki kaygısını belirtmektedir. Ayrıca
Komite, toplumdaki eğilimin kadınlara ve
çocuklara karşı işlenen bu fi illeri bildirme-
me yönünde olduğunu, bu fi iller bildirilse
bile, her durumda polisin sistematik olarak
müdahale etmediğini belirtmektedir. İstis-
mar mağduru çocuklara yönelik hizmetle-
rin sınırlı sayıda olması da kaygı duyulan
başka bir husustur.
46. Komite, Sözleşmenin 19. maddesi
doğrultusunda, mevcut uygulamaların
kapsamını, boyutlarını ve doğasını an-
lamasına yardım edecek şekilde, ev içi
şiddet, kötü muamele ve cinsel istismar da
dahil her tür sömürü hakkında araştırma
yaptırmasını taraf devlete tavsiye etmekte;
değişen eğilimleri de destekleyici yeterli
tedbirler almasını ve politikalar benimse-
mesini önermektedir. Komite ayrıca, aile
içinde cinsel istismar dahil, ev içi şiddet,
kötü muamele ve sömürüye maruz kalmış
çocuklara ilişkin vakaların, çocuğa duyarlı
bir şekilde soruşturulmasını, çocuğun özel
yaşamına saygı hakkının korunmasını ve
bekaret kontrolünün kaldırılmasını sağla-
yacak şekilde yasalardaki usul hükümleri-
nin düzenlenmesini önermektedir. Hukuki
süreçte çocuklara destek olma hizmeti
sağlayacak tedbirlerin alınması; tecavüz,
istismar, ihmal, kötü muamele ve şiddet
mağduru çocukların Sözleşmenin 39.
maddesine uygun şekilde fi ziki ve psikolojik
iyileşmesinin ve toplumla bütünleşmesi-
nin sağlanması gerekmektedir.
Fiziksel Ceza
47. Evde fi ziksel ceza uygulamasının
kültürel ve hukuki açıdan kabul edilebi-
lir olması ve Ceza Kanunu’nda sadece
“aşırı cezalandırma” sayılabilen fi ziksel
yaralamanın yasaklanması hakkında
Komite derin bir endişe duymaktadır.
Ayrıca, yasak olduğu halde, fi ziksel
cezanın okullarda ve diğer kurumlarda
uygulanmasını da kaygı ile karşılamak-
tadır.
48. Sözleşmenin 3., 19. ve 28 (2) mad-
deleri ışığında Komite, fi ziksel cezanın
zararlı etkileri hakkında duyarlılık oluş-
turmaya yönelik tedbirler geliştirmeye
ve ailelerde Sözleşme hükümleri ile
uyumlu ve çocuğun onuruna yakışır şe-
kilde uygulanabilecek alternatif disiplin
yöntemlerini teşvik etmeye taraf devleti
yönlendirmektedir. Ayrıca, okullar ve
diğer kurumlarda fi ziksel cezanın uygu-
lanmasını durduracak etkili yöntemler
bulmasını taraf devlete tavsiye etmek-
tedir.
6. Temel Sağlık ve Güvenlik
Özürlü Çocuklar
49. Hizmetlerin koordinasyon ma-
kamı olarak Özürlüler İdaresi’nin
oluşturulmasını ve eğitim, istihdam ve
rehabilitasyon alanlarındaki bazı ku-
rumsal engellerin kaldırılmasını olumlu
bir gelişme olarak belirlemekle birlikte
Komite, halen kurumlara yerleştirilen
özürlü çocuk sayısının yüksekliği ve
bu çocuklara ayrılan kaynak kıtlığı ve
uzman eleman bulunmaması nedeni ile
kaygı duymaktadır.
50. Komite, taraf devlete, durumları
ve ihtiyaçlarını tam olarak belirlemek
amacıyla özürlü çocukların durumunu
gerekli şekilde izlemeyi sağlayacak ted-
birleri almasını tavsiye etmektedir. Ayrı-
ca taraf devlete, özellikle kırsal kesimde
yaşayanlar başta olmak üzere özürlü
çocuklar için programlar ve olanaklar
geliştirmek için gerekli kaynakları
ayırmasını ve bu çocukların evde aile-
leri ile birlikte kalmalarını sağlayacak
toplum tabanlı programlar geliştir-
mesini önermektedir. Özürlü Kişilerin
Önündeki Fırsatların Eşitlenmesine
İlişkin Standart Kuralların (Genel Ku-
rul kararı 48/96) ışığında ve “Özürlü
Çocukların Hakları” hakkındaki genel
tartışma sırasında Komitenin benim-
sediği tavsiyeler (bkz. CRC/C/69)
doğrultusunda Komite, taraf devlete
özürlülerin topluma katılımını ve diğer
çocuklarla aynı eğitim sistemi içinde
bütünleşmelerini teşvik etmesini, bu
bağlamda öğretmenlere özel eğitim
sağlamasını ve okulları kolay erişilebilir
kılmasını tavsiye etmektedir.
Sağlık ve Sağlık Hizmetleri
51. Taraf devletin, Çocuk Hastalıkları-
nın Bütünleştirilmiş Yönetimi sistemini
benimsemesini, 2000 yılında 35 yeni
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü kur-
masını, Sosyal Hizmetler ve Çocuğun
Korunması Kurumları ile sivil toplum
örgütleri arasında yerel düzeyde ço-
cuklara sunulan hizmetleri geliştirmek
amacıyla işbirliğine yönelik protokoller
imzalanmasını memnuniyetle karşıla-
makla birlikte Komite, ana ve çocuk
sağlığına ilişkin hususların yetersizliği
ve coğrafi bölgeler ile sosyo-ekonomik
sınıfl ar bakımından büyük farklılıklar
bulunmasından endişe duymaktadır.
Bunun yanı sıra özellikle bebek, çocuk
ve anne ölüm oranlarının yanı sıra
yetersiz beslenme oranlarının güney
doğu bölgesinin kırsal kesimi ile şehir-
lerin fakir bölgelerinde özellikle yük-
sek olduğunu belirtmektedir. Komite
ayrıca bağışıklama programlarının
Türkiye’deki tüm çocukları kapsama-
dığına ve bağışıklama oranlarının özel-
likle doğu bölgelerde düşük olduğuna
dikkat çekmektedir.
GÜNDEM: ÇOCUK! 79
52. Komite, bilhassa temel bakım düzeyi-
ne odaklanarak ve sağlık bakım hizmetle-
rini merkeziyetçilikten kurtararak, gerekli
kaynakları tahsis etme, ayırım yapmak-
sızın tüm çocukların sağlık düzeylerini
geliştirecek kapsamlı politika ve program-
lar oluşturma konusunda taraf devlete
tavsiyede bulunmaktadır. Özellikle çocuk
ölümlerini ve hastalıklarını engellemek
amacıyla, doğum öncesi ve doğum sonrası
bakım hizmetlerinin geliştirilmesini, ana-
babaları çocuk sağlığı ve beslenmesi, anne
sütü ile beslenmenin faydaları, hijyen ve
çevresel temizlik ve kazaların önlenmesi
konularında bilgilendirecek kampanyaların
yaygınlaştırılmasını tavsiye etmektedir.
Komite, bağışıklama programına ilişkin
olarak, bu programın tam ve etkili uygu-
lanmasını sağlamak amacıyla taraf devleti
uluslar arası işbirliğine yönelmesi için teş-
vik etmektedir.
Ergen Sağlığı
53. Komite, yüksek oranlarla gerçekleşen
erken yaşta gebelikler, tütün ve uyuşturucu
kullanan çocukların ve gençlerin sayısın-
daki artış, başta frengi olmak üzere cinsel
yolla bulaşan hastalık vakalarındaki artış
ve gençler arasında giderek artan oranlar-
da karşılaşılan HIV/AIDS vakaları hakkın-
da duyduğu kaygıyı özellikle belirtmekte-
dir. Ayrıca, başta uyuşturucu bağımlılığını
tedavi ve rehabilite etme programları
olmak üzere, ruh sağlığı da dahil, genç-
lerin sağlığı alanına ilişkin programlar ve
hizmetlerdeki sınırlılık dikkati çekmektedir.
Özellikle okullarda cinsel (üreme) sağlığa
yönelik yeterli önleme ve bilgilendirme
programlarının bulunmaması da vurgulan-
ması gereken bir husustur.
54. Komite, taraf devlete ruh sağlığı da
dahil, gençlerin sağlığına yönelik çalış-
maları geliştirecek tedbirler almasını,
özellikle cinsel sağlık ve madde bağımlılığı
alanlarına yönelik politika üretilmesini
ve okullardaki sağlık eğitimi programını
güçlendirmesini tavsiye etmektedir. Cinsel
yolla bulaşan hastalıklar ile HIV/AIDS’in
olumsuz etkilerini de kapsayacak şekilde,
yeterli politikaları ve programları oluş-
turabilmek amacıyla, gençlerin sağlık
sorunlarının kapsamını anlamak için
kapsamlı ve disiplinler arası bir çalışma
yapmasını da Komite, taraf devlete
önermektedir. Bunun yanı sıra sağlık
öğretiminde, bilhassa cinsel sağlık bakı-
mından, eğitim programlarının etkinli-
ğinin değerlendirilmesi, gençlere duyarlı
danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesi,
erişilebilir bakım ve rehabilitasyon im-
kanlarının sağlanması ve bu hizmetlerin
çocuğun yüksek yarına olduğu taktirde
ana-baba onayı olmaksızın verilmesi
konularında; yeterli mali ve insani
kaynakların da tahsis edilmesini sağ-
layacak şekilde, başka tedbirler alması
hususunda taraf devlete tavsiyelerde
bulunmaktadır.
7. Eğitim, Boş Zaman ve Kültürel Etkinlikler
Eğitim
55. Komite, başta kırsal kesimde yaşa-
yanlar olmak üzere kızlar arasında 3.
sınıftan sonra okulu terk etme oranla-
rının yüksekliğini, eğitimin kalitesindeki
gerilemeyi ve yeterli katılımı sağlama-
yan öğretim yöntemlerini; eğitilmiş per-
sonelin ve bilhassa büyük metropollerde
ve güney doğuda, özellikle sınıfl ar bakı-
mından olmak üzere donanım eksikliği-
ni kaygı ile belirtmektedir.
56. Sözleşmenin 28. maddesi doğrultu-
sunda Komite, okullara düzenli devamı
sağlayacak uygun tedbirleri almaya ve
özellikle kızlar arasında görülen okulu
terk oranlarını azaltmaya taraf devleti
teşvik etmektedir. Taraf devleti, okul
öncesi eğitimi sisteme yerleştirme ve
çocukların orta öğretim okullarına kay-
dolmasını güvence altına almaya yöne-
lik daha ileri adımlar atma konularında
yüreklendirmektedir. Bunun yanı sıra;
eğitilmiş öğretmen sayısını arttırmak,
öğretim kalitesini yükseltmek, Sözleş-
menin 29 (1). maddesinde belirtilen
eğitim düzeyine ulaşabilmek ve Komite-
nin Eğitimin Amaçları Hakkındaki
Genel Görüşü ile uyumlu olmak için,
taraf devleti öğretmen eğitim program-
larını kuvvetlendirmeye devam etmesi
için teşvik etmektedir.
8. Özel Koruma Tedbirleri
Mülteci Çocuklar
57. Komite, sadece Avrupa ülkelerin-
den gelen ve mülteci statüsü kazan-
mak isteyen kişilere mülteci statüsü
tanınmasını; bu nedenle Avrupa kö-
kenli olmayan mülteci statüsü arayan
çocuklara kendilerini kabul edecek
üçüncü bir ülke bulana kadar geçici
olarak bu statünün verildiğini, dolayı-
sıyla bu çocukların genellikle eğitim ve
sağlık hizmetlerinden yararlanama-
dığını kaygı ile izlemektedir. Mülteci
statüsü kazanmak isteyen ve mülteci
durumunda olan çocuklarla ilgilenen
görevlilerin çocuk hakları konularında
eğitilmemiş olduğunu, bu görevlilerin
özellikle yanlarında aile üyeleri bu-
lunmayan çocuklar, aile birleşmesi
gereken haller ve ayrıca savaştan et-
kilenen bölgelerden gelen çocuklar ve
travmatik deneyimlerin mağduru olan
çocuklar bakımından nasıl bir davranış
göstereceklerini bilemediklerini Komite
belirlemiştir.
58. Komite, Avrupa harici ülkelerden
gelen çocuk mültecilere, mülteci statü-
sü tanınabilmesi amacıyla taraf devleti,
mültecilerin statüleri hakkındaki 1951
tarihli Antlaşmaya ve 1967 tarihli
Protokole koyduğu coğrafi sınırlamayı
kaldırma konusunu düşünmeye teşvik
etmektedir. Ayrıca, bilhassa çocuklarla
görüşme yapma teknikleri ve ailelerin
yeniden birleşmesini sağlama konuları
bakımından, mülteci statüsü arayan
çocuklar ve mülteci çocuklar ile ilgile-
nen görevlilere yeterli eğitimin verilme-
sini, taraf devlete tavsiye etmektedir.
Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Komitesinin Mülteci Ço-
cukların Korunması ve Bakımı Hakkın-
daki Tavsiye Kararları doğrultusunda,
Komite, taraf devlete geldiği anda özel
80 GÜNDEM: ÇOCUK!
destek ve ilgi gereksinimi olan çocukları
belirlemek için her türlü çabayı göstermesi-
ni ve bu çocuklara yeterli psikolojik yardım
sağlanmasını taraf devlete önermektedir.
Bundan başka mülteci statüsü arayan
bütün çocukların ve mülteci durumdaki ço-
cukların eğitim imkanlarından tam olarak
yararlanmasını sağlayacak şekilde tedbir-
lerin güçlendirilmesi tavsiye edilmektedir.
İç Göçe Tabi Tutulmuş Çocuklar
59. Türkiye’de 1990’lı yıllarda güney doğu
bölgesinde meydana gelen yoğun şiddet
olayları nedeniyle kendi evlerini terk etme-
ye zorlanarak, iç göçe tabi tutulmuş çocuk
sayısının yüksekliği karşısında Komite duy-
duğu endişeyi dile getirmiştir. Komite bu
kişilerin iskan edilme, sağlık hizmetleri ve
eğitim bakımından sınırlı olanaklara sahip
bulunduğunu da kaygı ile belirtmektedir.
60. İç Göç Hakkında Yol Gösterici İlkeler
(E/CN.4/1998/53/Add.2) çerçevesinde
Komite, iç göçe tabi tutulmuş çocukların
ve ailelerinin, uygun sağlık, eğitim hizmet-
lerine ve yeterli iskan edilme imkanlarına
erişebilir kılınmalarını güvence altına
almasını taraf devlete tavsiye etmektedir.
Ayrıca, uygun politika ve programların
geliştirilebilmesi amacıyla, taraf devlet ne
kadar çocuğun iç göçe tabi tutulduğunu ve
bu çocukların ihtiyaçlarının neler olduğunu
gösterecek şekilde veri toplamaya ve ista-
tistik hazırlamaya davet edilmektedir.
Ekonomik Sömürü
61. Komite, taraf devletin, başta çalı-
şan çocukların eğitim düzeyini arttırmayı
amaçlayan olmak üzere, Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) ile bir çok protokol
imzaladığını bilmektedir. Bununla birlikte,
ülkede çalışan çocuklar bakımından halen
kesin bir yasal istihdam edilme yaşı sınır-
lamasının bulunmaması kaygı vericidir;
ancak bu bağlamda İş ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Çalışan Çocuklarla ilgilenen
Birimi altında oluşturulan bir komisyon,
bütün çalışan çocukları kapsamına alacak
şekilde, “İstihdamda Asgari Yaş ve Çalışan
Çocukları Koruyucu Önlemler Hakkında
Kanun” tasarısı hazırlanmaktadır. An-
cak bu durum bile iş yaşamına girmiş
çocukların sayısının yüksekliği ve özellik-
le yasal düzenlemelerce daha az korun-
duğu gözlemlenen tarlada, ev içi işlerde,
küçük kuruluşlarda ve sokakta çalışan
çocukların çok oluşu karşısında duyulan
endişeyi gidermemektedir.
62. Komite, ticari anlamda cinsel sö-
mürü de dahil, çocukların ekonomik
sömürünün tüm biçimleri ile mücadele
edecek nitelikte ve çocukları koruyacak
tedbirler almaya ilişkin mevcut çalışma-
ları sürdürmesini taraf devlete tavsiye
etmektedir.
Sokaklarda Yaşayan Çocuklar
63. Sivil toplum örgütlerinin katılımı ile,
danışmanlık, eğitim ve rehabilitasyon hiz-
metleri veren bir çok merkezin kurulmuş
olduğunu belirlemekle birlikte Komite,
sokaklarda çok sayıda çocuğun yaşadı-
ğını ve bu çocuklara yardımın genellikle
sadece sivil toplum kuruluşları tarafından
sağlandığını kaygı ile fark etmiştir.
64. Komite, sokaklarda yaşayan ço-
cuklara yeterli beslenme, giyecek, is-
kan, sağlık bakımı, mesleki tecrübe ve
hayat tecrübesi kazandırma eğitimi de
dahil eğitim imkanlarının sağlanmasını
ve böylece çocukların tam gelişiminin
desteklenmesini gerçekleştirecek mev-
cut yöntemleri geliştirmesini taraf dev-
lete tavsiye etmektedir. Buna ek olarak
taraf devlet, bu çocukların fi ziksel ve
cinsel sömürüsü ve madde bağımlılığı
nedeni ile rehabilitasyon hizmetlerine
erişimini güvence altına almalı, çocuk-
ları polisin sert tutum ve davranışla-
rından korumalı, çocukların aileleri ile
barışıp yeniden bir araya gelmelerine
yardımcı olacak hizmetler sunmalıdır.
Çocuk Ceza Adaleti Sistemi
65. Komite, çocuk mahkemelerinin
görev alanının 15 yaştan, 18 yaşa çı-
karılmasını öneren değişikliği ve Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ço-
cuk Mahkemelerinin Kurulması,
Görevleri ve Usulü Hakkındaki Yasa”yı
Sözleşme hükümleri ile uyumlu hale
getirmek için başlatılan çalışmayı, her
il ve ilçede bulunan Emniyet Müdür-
lükleri dahilinde çocuk koruma birim-
lerinin kurulmasını olumlu gelişmeler
olarak nitelendirmektedir. Bununla
birlikte, Komite, çocuk ceza adaleti
hakkındaki ulusal mevzuat ile aynı
konuya ilişkin Sözleşme ilkeleri arasın-
daki önemli çelişkiler nedeniyle endişe
duymaya devam etmektedir. Komite,
özellikle, cezai ehliyet bakımından
asgari yaşın 11 olması, Çocuk Mah-
kemeleri Kanunu’nun 11-14 yaş arası
çocukları kapsamına alması, 15-18
yaş arası çocukların Ceza Kanununa
tabi tutulması nedeniyle duyduğu kay-
gıyı belirtmektedir. Ayrıca, 11-14 yaş
arası çocukların bile, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin ya da Askeri Mah-
kemelerin yargı yetkisine tabi suçlar
işlemesi veya bu çocukların olağanüstü
hal bölgelerinde yaşaması durumların-
da Çocuk Mahkemeleri Kanunu’nun
bu çocuklara uygulanmaması büyük
kaygı doğurmaktadır. Göz altına alma-
nın son çare olarak kullanılmaması ve
çocukların uzun süre kimse ile görüş-
türülmeden tutulması olaylarını içeren
pek çok vakanın varlığı, yine derin en-
dişe duyulmasına neden olan durumlar
arasında sayılabilir. Bunların yanı sıra
Komite, Çocuk Mahkemeleri sayısının
çok az olmasından ve hiç birinin doğu
bölgelerinde bulunmamasından dolayı
sıkıntı duymaktadır. Bunun yanı sıra,
yargılama öncesi göz altı sürelerinin
uzunluğu, hapishane koşullarının
olumsuzluğu ve göz altı süresi boyun-
ca yeterli eğitime, rehabilitasyona ve
topluma yeniden katılmaya yönelik
programlar sağlanmaması hakkında
duyulan endişe de belirtilmiştir.
66. Komite, taraf devlete mevzua-
tını ve uygulamalarını; Sözleşmenin
özellikle 37., 40. ve 39. maddelerinin
yanı sıra Birleşmiş Milletler Çocuk
Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması
GÜNDEM: ÇOCUK! 81
Hakkında Asgari Standart Kurallar (Be-
ijing Kuralları) ile Çocuk Suçluluğunun
Önlenmesine İlişkin Birleşmiş Milletler
Yönlendirici İlkeleri (Riyad İlkeleri) gibi bu
alanla ilgili diğer uluslar arası standartlara
tam olarak uygun hale getirmek için yeni-
den gözden geçirme çalışmalarına devam
etmesini; bu bağlamda asgari yasal cezai
ehliyet yaşını arttırmayı, 18 yaşına kadar
olan bütün çocuklara Çocuk Mahkemeleri
Kanunu’nun uygulanmasını güvence altına
alarak bu çocuklara tanınan korumayı
genişletmeyi ve her ile çocuk mahkeme-
si kurmak yolu ile bu uygulamayı etkili
kılmayı düşünmesini tavsiye etmektedir.
Komite, özellikle taraf devlete, göz altı sü-
relerinde görüşme yaptırılmaksızın geçen
zamanın engellenmesi için çocuk suçlula-
rın durumunun gecikmeksizin ele alınması
gerektiğini, yargılama öncesi göz altına
alma uygulamasının sadece son çare ola-
rak düşünülmesi ve mümkün olan en kısa
sürelerle uygulanması ve yasada belirle-
nenden daha uzun sürmemesi gerektiğini
hatırlatmaktadır. Mümkün olduğu taktirde
yargılama öncesi göz altına almayı engel-
lemek maksadıyla alternatif tedbirlerin uy-
gulanması gerekmektedir. Özgürlüğü kısıt-
lanmış çocuklar bakımından Komite, taraf
devlete Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış
Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş
Milletler Kurallarını mevzuatına ve uygula-
malarına aktarmasını tavsiye etmektedir;
taraf devlet bu bağlamda söz konusu ço-
cuklar için kendilerine yapılan tüm işlemler
bakımından etkili bir şikayet mekanizması
geliştirmeyi ve bu mekanizmayı erişilebi-
lir kılmayı taahhüt etmeli ve çocuk ceza
adalet sistemi içindeki çocukların toplumla
yeniden bütünleşmesine yardımcı olacak
uygun rehabilitasyon önlemlerini güvence
altına almalıdır. Son olarak Komite, taraf
devlete, diğer kuruluşların yanı sıra bilhas-
sa İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden,
Birlemiş Milletler Uluslar arası Suç Ön-
leme Merkezi’nden, Çocuk Ceza Adaleti
Sistemi Hakkındaki Uluslar arası Ağ’dan
ve UNICEF’ten, Birleşmiş Milletler Ceza
Adaleti Sistemi Hakkında Teknik Tavsiye
ve Yardıma İlişkin Koordinasyon Paneli
aracılığıyla konu hakkında yardım al-
masını tavsiye etmektedir.
İsteğe Bağlı Protokoller
67. Komite, taraf devleti, Çocuk Hak-
larına Dair Sözleşme, Çocukların Sa-
tılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografi si
Hakkındaki İsteğe Bağlı Protokol ile
Çocukların Silahlı Çatışmalarda Yer
Almaları Konusundaki İsteğe Bağlı Pro-
tokole katılmaya teşvik etmektedir.
9. Rapor Verme Sürecindeki Rapor ve
Belgelerin Yayılması
68. Son olarak, Sözleşmenin 44. mad-
desi 6.paragrafı uyarınca Komite, taraf
devlete; İlk Raporun, taraf devletçe
Komite’ye sunulan yazılı cevapların,
Komite ile yürütülen tartışmaların özet
kayıtlarının ve Komite tarafından be-
nimsenen sonuç gözlemlerinin toplum
tarafından yaygın biçimde edinilmesini
sağlamasını ve raporu yayımlamayı
düşünmesini tavsiye etmektedir. Söz-
leşme ve Sözleşmenin uygulanması ile
izlenmesi hakkında; sivil toplum kuru-
luşları ve çocuklar da dahil, hükümet ve
toplum içinde genel bir görüş ve duyar-
lılık oluşturmak amacıyla, belirtilen bel-
gelerin yaygın bir biçimde dağıtılması
gerekmektedir.
Sözü edilen madde TMK 14. Maddedir.
Orjinal metinde bir yazım hatası olduğu
düşünülmektedir.
EK 3. ÇOCUKLAR İÇİN EVET
KAMPANYA ÇALIŞMALARI
HAKKINDA EKLER
EK 3. 1. ÇALIŞMA GRUPLARI
İÇİN ORTAK YAKLAŞIM
SİSTEMATİĞİ
EK 3. 2. ÜLKE ÇOCUK
POLİTİKASI ÇALIŞTAY VE
KONFERANS KATILIMCILARI
82 GÜNDEM: ÇOCUK!
TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: ADALET ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI
KURUM
1.Türkay Asma(Gündem: Çocuk! Adalet Alan Danışmanı)
Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu
2. M. Onur Yılmaz Gündem: Çocuk! Derneği
3. Av. Sabit Aktaş Ankara Barosu
4. Prof. Dr. Emine Akyüz Ankara Üniversitesi
5. Nurcan Alsancak İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
6. Av. Şahin Antakyalıoğlu Ankara Barosu
7. Melika Türkan Bağlı Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
8. Ayşe Beyazova (Raportör) Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi
9. Berrin Çanlı Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği
10. Yüksel Erdoğan Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü
11. Ali Suat Ertosun Yargıtay 6. Ceza Dairesi
12. Staj. Av. Dilek Kumcu Gündem: Çocuk Derneği
13. Işıl Kılıç Sincan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkesi
14. Av. Şükran Kitiş Ankara Barosu
15. Mustafa Nargül Ankara 1. Çocuk Mahkemesi
16. Aslı Tatlıdil Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi
17. Prof. Dr. Sevda UluğtekinHacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Konuk Öğretim Üyesi
18. Rüveyda Taşkaya (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
20. Gülşah Çilingir (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
21. Meltem BayramHacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
22. Safi ye KılıçHacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
GÜNDEM: ÇOCUK! 83
TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: EĞİTİM ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI
KURUM
1.Doç. Dr. Mesude Atay (Gündem: Çocuk! Eğitim Alanı Danışmanı)
Doğu Akdeniz Üniversitesi
2. Esin Koman Gündem:Çocuk! Derneği
3. Burcu Arık Eğitim Reformu Girişimi
4. Adem Arkadaş Uluslararası Çocuk Merkezi
5. Prof. Dr. Füsun Akarsu Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi
6. Melike Çaçan Kamer Vakfı
7. Serpil Selvi Çınar Kamer Vakfı
8. Haktan DemircioğluMEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri G.M.
9. Adile Ertekin MEB. Kız Teknik Öğretim G.M.
10. Prof. Dr. Nergiz Güven Çoluk Çocuk Dergisi
11. Doç. Dr. Kemal İnal Gazi Üniversitesi
12. İlknur KutlukanGençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri D. B.
13. Celal Musaoğlu Gündem: Çocuk! Derneği
14. Prof. Dr. Ayla Oktay Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi
15. Dr. Latife Özaydın MEB Okulöncesi Genel Müdürlüğü
16. Şule Şenol Alternatif Eğitim Derneği
17. Dr. Hüseyin Türker MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü
18. Mahmut Turan MEB Çıraklık ve Yaygın Eğitim G.M.
19. Serpil Ural Çocuk Kitapları Yazarı
20. Muammer Uzunca MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü
21. Doç. Dr. Sedat Yazıcı Gaziosmanpaşa Üniversitesi
22. Seda Yılmaz İnal (Raportör) AÇEV Ankara
23. Hacer Sever (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
24. Sinem Şarklı (Raportör)Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
84 GÜNDEM: ÇOCUK!
TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: SAĞLIK ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI
KURUM
1.Prof. Dr. Şükrü Hatun (Gündem: Çocuk! Sağlık Alanı Danışmanı)
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
2. Ezgi Koman Gündem:Çocuk! Derneği
3. Prof. Dr. Ufuk Beyazova Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Ana Bilim Dalı
4. Doç. Dr. Orhan DermanHacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Adolesan Ünitesi
5. Prof. Dr. Selda Hızel Bülbül Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi
6. Nilah İldeş Sağlık Bakanlığı
7 Prof. Dr. Ferhunde Öktem Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hast. AD
8. Dr. Nilgün Vatandaş Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Sosyal Pediatri
9. Necmettin Yemiş Gündem: Çocuk!/ Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi
10. Meral Aksu (Raportör) Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
11. Gözde Erdoğan (Raportör) Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
TÜRKİYE ÇOCUK POLİTİKASI: SOSYAL HİZMET- SOSYAL YARDIM ÇALIŞTAYI KATILIMCILARI
KURUM
1.Dr. Bülent İlik (Gündem: Çocuk! Sosyal Hizmet- Sosyal Yardım Alanı Danışmanı)
Başkent Üniversitesi Konuk Öğretim Görevlisi
2. Emrah Kırımsoy Gündem: Çocuk! Derneği
3. Dr. Hakan Acar, Hacettepe Üniversitesi
4. Yrd. Doç. Dr. Yüksel Baykara Acar Hacettepe Üniversitesi
5. Murat Altuğgil Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi
6. Nüket Atalay YÖRET Vakfı
7. Zuhal Bayıldıran Adana Sokak Çocukları Derneği
8. Mustafa Biçen Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü
9. Filiz BirinciSosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
10. Yaşar Çelebi Çocuklar Ağlamasın Derneği
11. Nilgün Kurtuluş Çelen Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği
12. Av. Muharrem ERBEY Diyarbakır Belediyesi
13. Caner EsenyelSosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Genel Müdürlüğü
GÜNDEM: ÇOCUK! 85
14. Atike Zeynep Kılıç Eğitim Reformu Girişimi
15. Doç. Dr. Kasım Karataş Hacettepe Üniversitesi
16. Esin Polat Ankara Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
17. Rıza Sümer Türkiye Gençlik Federasyonu
18. Şaylan Uran Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi
19. Yıldız Yapar Devlet Planlama Teşkilatı
20. İrem Yeniokatan Türkiye Kızılay Derneği
21. Seda Emin Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
22. Müjgan Akdağ Beriş Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencisi
EK. 3.3. Basın Açıklaması:
BU SEFER OYUNUZU ÇOCUKLAR
İÇİN KULLANIN
22 TEMMUZ’DA
“ÇOCUKLAR İÇİN ‘EVET’!”
Türkiye Cumhuriyeti 1995’te TBMM’de
kabul ettiği Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları’na Dair Sözleşme ile çocuğun
evrensel haklarını tüm yasa ve düzen-
lemelerin üzerinde tutacağını kabul ve
taahhüt etmiştir.
Ancak aradan 12 yıl geçmiş olmasına
rağmen Türkiye siyaseti bu sözleşmenin
ilke ve hedefl erini gündemlerine almış
değildir. Almış olmak bir yana yeni bir
genel seçimin yaklaştığı bu günlerde bu
yönde bir çaba dahi yoktur. Bu vurdum-
duymazlığın faturasını maalesef 27 mil-
yonluk bir çocuk nüfusuna sahip ülke-
mizde her çocuk, hergün ödemektedir.
Siyasi partilerin parti programlarına
bakıldığında ülke nüfusunun yarıya yakı-
nını oluşturan çocukların yok sayıldığını
söylemek abartı olmayacaktır.
- Pek çok siyasi partinin parti progra-
mında çocuğa bakış, evrensel kriterlerle
bakıldığında eksik, hatalı ve hatta çocuk
haklarının evrensel normlarına aykırı un-
surlar içermektedir. Çocuğa bakıştaki
eksikliği temelden anlatır şekilde
“suça itilmiş çocuk yerine”, “suçlu ço-
cuk” kavramının kullanılması ya da so-
kakta yaşayan çocuklara “sokak çocuk-
ları” etiketi yapıştırarak sorun alanı ile
ilgisiz dilenciler ve evsizlerle birlikte aynı
alanda değerlendirilmesi parti program-
larında sıkça rastlanır gafl ardır.
- Daha vahimi çocuktan bir kere bile
söz etmeyen parti programları vardır.
Bunun yanında kalan siyasi partilerin
çoğu çocuktan 1 kez, sadece eğitim
alanında ve genel geçer ifadelerle söz
etmektedir.
- İcranın başında bulunan hükümetin
20 sayfa ve yaklaşık 9.000 sözcükten
oluşan hükümet programında çocuktan
sadece 2 kez söz edilmekte olduğunu
görmek son beş yılda sorunların neden
çözülememiş olduğunu anlatmaktadır.
- Uluslararası taahhüt ile yasaları-
mızın üstünde kabul ettiğimiz “çocuk
hakları”na pek çok siyasi parti prog-
ramında hiç yer verilmemiş olduğunu
görmek üzücüdür.
Bu tablo toplum olarak çocuğa olan
samimiyetsiz ilgimizin siyasete yansı-
masından başka bir şey değildir. Bu
durumun ayrım yapmaksızın tüm
partiler ve toplumun her kesimi için
utanç verici olduğuna inanıyor ve
bu durumu çocuk lehine değiştirmek
için tüm toplumun ortak bir irade ile
hareket etmesinin şart olduğunu düşü-
nüyoruz.
Türkiye bir an önce kendi çocuk
sorunu ile yüzleşmelidir. Bu yüzleş-
menin sorumluluğu ise sadece siya-
setçilere bırakılmaz.
Bu süreçte Nisan 2007’de başlattı-
ğımız Çocuklar için “Evet” Kam-
panyası kapsamında yürüttüğümüz
etkinlikler sonuçlarını vermeye başla-
mıştır. Program bazında olmasa bile
22 Temmuz’a yönelik yayınlanan
siyasi parti seçim bildirgelerinde ço-
cuğun lehinde ifadelere daha sıklıkla
rastlandığını görmek sevindiricidir.
Bu noktadan sonra seçmenin de
baskısı ve talebi işin içine girdiğinde
siyasetçilerin çocuklar için harekete
geçmesi kaçınılmaz olacaktır.
Dolayısıyla, 41 Milyon seçmenin
her biri seçimlerde verecekleri
kararın 27 milyon çocuğun ha-
yatını da belirleyeceğinin farkına
varmalıdır. Her seçmen kendi
seçimini yaparken aynı anda oy
hakkı olmayan bir çocuk için de
oy kullandığını bilmelidir.
86 GÜNDEM: ÇOCUK!
VEKİL SEÇME SINAVI…
Gündem:Çocuk! olarak seçmenlere
bu kadar önemli bir kararı verirken
yardımcı olmak amacıyla adaylara
uygulamaları için 10 soruluk bir
sınav hazırladık. Bugün tüm seçmenler
adına bu soruları siyasetçilerin dikkatine
sunuyoruz.
Ve tüm seçmenlerden karşılarına çıkan
adaylara bu soruları ısrarla sormala-
rını rica ediyoruz. Sorularımızın doğru
cevapları www.cocuklaricinevet.org
adresinde de yayınlanmaktadır. Lütfen
tercihinizi adaylardan bu soruların yanıt-
larını aldıktan sonra yapınız.
Ve şimdiden tüm adaylara ve siyasi
partilere ise çağrımız şudur:
Bu sınavdan kırık not almak istemeyen
bütün adayları ve siyasi partileri
- çocuğa önem ve öncelik vermeye
- çocuğa bakışını çocuk hakları te-
melinde gözden geçirmeye,
- bu bakışı parti programına yansıt-
maya,
- çocuk hakları temelli bir ÜLKE
ÇOCUK POLİTİKASI oluşturmaya
- çocuk politikanızı bir an önce ka-
muoyu ile paylaşmaya çağırıyoruz.
Çocuk hakları lehinde alınan her
tavrı, atılan her adımı
önemsiyor ve destekliyoruz.
GÜNDEM:ÇOCUK!
Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma,
Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği
25-06-2007
EK. 3. 4. PARTİ PROGRAMLARIN-
DA ‘ÇOCUK’ İLE İLGİLİ DEĞER-
LENDİRME
GENEL SEÇİMLER ÖNCESİ, 23
NİSAN’A DOĞRU
SİYASİ PARTİ PROGRAMLA-
RINDA ÇOCUĞUN YERİ
Türkiye’nin 27 milyonluk çocuk
nüfusu pek çok ülkenin nüfusundan
kat kat fazla. Buna karşın ağır
aksak yürüyen eğitim siteminin dı-
şında çocuk hiçbir hizmet alanının
ya da düzenlemenin öznesi olarak
alınmıyor. Çocuk ne haklarıyla ne
de varlığıyla birey olarak kabul edil-
miyor. Bu yadsıma çocuğa ilişkin
sorunların algılanmasını da çözü-
münü de güçleştiriyor.
Toplumun genelinde var olan bu
yadsıma kendini siyaset alanında da
gösteriyor. Çocuğa ilişkin sorunların
çözümünde sorun odaklı yaklaşım
oldukça yaygın. Sorun kendini göster-
meden onu algılamaya ya da ortaya
çıkmasını engellemeye yönelik hiçbir
bütünlüklü çaba yok. Çocuğu hakları
ve birey olarak varlığıyla tanıyan ve
önemseyen, ona değer veren bir yak-
laşımın eksikliği kendini pek çok alan-
da olduğu gibi siyasette de gösteriyor.
Çocuklar kendileri için kurulmamış bir
dünyada, kendilerini önemsemeyen
bir sistemin içinde büyümeye ve kendi-
lerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. İyi
niyetli pek çok çaba küçük iyileşmeler
sağlasa da bu toplamda çocuk için bir
iyiye gidişe işaret etmiyor.
Bu tablo içerisinde bir genel seçime
daha yaklaşıyoruz. Kasım 2007’de
siyasi partiler parti programlarıyla,
vaatleriyle seçmenlerin karşısına
çıkacaklar. Şimdiye kadarki seçim
süreçlerine bakıldığında çocukların
seçmen olmamalarından dolayı
vaat listesinde hep geri sıralarda
kaldığı görülüyor. Bir önceki se-
çimlerde önümüze gelen parti prog-
ramlarına bakıldığında da çocuktan
ya hiç söz edilmediği ya çok az söz
edildiği, söz edildiği yerlerde de
çocuğun topluma ait bir varlık gibi
gösterildiği ama haklarının ve ge-
reksinimlerinin dikkate alınmadığı
yaygın bir tespittir.
Gündem:Çocuk! olarak 2007
Genel Seçim sürecinde çocukların
hak ettikleri şekilde gündemde
yer almalarını sağlamak amacıyla
başlattığımız Türkiye Çocuk Po-
litikası Çalışması kapsamında ve
Haziran ayında başlayacak ÇO-
CUKLAR İÇİN “EVET” KAM-
PANYASI öncesi, siyasi partilerin
bir önceki seçimde ilan ettikleri
parti programları ve vaatleri içinde
çocuğa verdikleri yeri irdeledik.
Sonuçta;
GENEL TESPİTLER
- Bazı siyasi partiler parti prog-
ramlarında bir kez bile çocuktan
söz etmemekte, pek çoğunun 1
kez, sadece eğitim alanında ve
genel geçer ifadelerle söz etmekte
olduğunu yani 27 Milyon çocuğun
“es geçilmiş” olduğunu gördük.
- 20 sayfa ve yaklaşık 9.000 söz-
cükten oluşan hükümet programın-
da çocuktan sadece 2 kez söz edil-
diğini ve edildiğinde de içerikten
yoksun olduğunu gördük.
- Pek çok siyasi partinin par-
ti programında çocuğa bakışın
evrensel kriterlerle bakıldığında
eksik, hatalı ve hatta çocuk hak-
larının evrensel normlarına aykırı
olduğunu gördük (ör: çocuğa ba-
kıştaki eksikliği temelden anlatır
şekilde “suça itilmiş çocuk yerine”,
“suçlu çocuk” kavramının kullanı-
lıyor olması ya da sokakta yaşa-
yan çocuklara “sokak çocukları”
etiketi yapıştırarak dilenciler ve
GÜNDEM: ÇOCUK! 87
evsizlerle birlikte aynı alanda değer-
lendirilmesi… vb).
- Çocuk haklarına pek çok siyasi parti
programında hiç yer verilmemiş oldu-
ğunu gördük.
- Çocuğun devletin ve toplumun sahip
malı olarak algılandığını gördük.
- Uluslararası insan hakları belge-
lerine genellikle hiç yer verilmemiş
olduğunu, bu yer verildiği istisna du-
rumlarda da bu belgelerin isimlerinin
yanlış yazıldığını ve içeriklerine hiç
değinilmediğini gördük.
Bunlar ve benzeri pek çok tespitten
çıkan sonuç siyasetin çocuğu ve onun
sorunlarını anlamaktan çok uzakta
olduğudur. Çocuğu anlama ve onu
haklarıyla bütün bir birey olarak kabul
etme çabası ne yazık ki yoktur. Bu-
radan hareketle Türkiye’nin bir ülke
çocuk politikası olması gerekliliğini
vurgulamak ve bu alandaki yokluğu
belgelemek için yaptığımız bu çalışma-
yı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Çocuk Bayramı olarak kutlanan 23
Nisan’ın bunu gündeme getirmek için
doğru zaman olduğuna inanıyoruz.
Çünkü bu tablo toplum olarak çocuğa
olan samimiyetsiz ilgimizin siyasete de
yansıdığını ve çocuk sorunu ile yüzleş-
mek ve çocuğun yüksek yararını göze-
ten bir toplum yaratmak için köklü bir
anlayış değişikliğine gerek olduğunu
ortaya koyuyor.
HÜKÜMET PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
“Hükümet etme tekniğini değil hükü-
met etme mantığını” ortaya koyma
iddiasıyla Recep Tayip Erdoğan ta-
rafından 18 Mart 2003’te TBMM’ye
sunulan ve yaklaşık 9.000 kelimeden
oluşan hükümet programına “çocuk”
sadece 2 kez konu edilmektedir. Bu-
nun yanında
“muhafazakarlık” vurgusu 15 kez,
“istikrar” kelimesi 13 kez,
“ekonomi” kelimesi 86 kez,
“borç” kelimesi 8 kez,
“ABD” 8 kez,
“AB” 7 kez,
“özelleştirme” 5 kez yer almıştır.
Bu nicel değerlendirmenin ötesinde
içeriğe baktığınızda çocuktan söz
edilen iki yerde de asıl konunun
çocuk olmadığı ve çocuk kavramı-
nın örnek olarak ya da başkaca bir
konuyu anlatmak için araç olarak
kullanıldığını görmekteyiz. Sade-
ce bir yerde “yoksullar, bakıma
muhtaç yaşlılar, çocuklar ve
işsizler için özel programlar
oluşturulacak, zor durumdaki
vatandaşlarımıza, terk edilmiş
ve kimsesizlik duygusu yaşa-
tılmayacaktır” denmektedir ki bu
hükümetin çocuğu ve sorunlarını
anlamaktan ne kadar uzak olduğu-
nun göstergesidir. Yani AKP hükü-
met programında çocuktan aslında
neredeyse hiç söz etmemektedir.
Çocuktan söz etmeyen bir prog-
ram içinde çocuk haklarından, ço-
cuğun değerinden, çocuğun yüksek
yararının önceliğinden söz edilmesi
zaten beklenmemektedir.
AKP Hükümet Programı kadar se-
çim öncesi seçmenlere ilan edilen
Parti Programı ve Seçim Beyan-
namesi de çocuğa bakış açısından
aynı derecede sorunludur.
- 87 sayfa ve 17.000 kelimeden
oluşan seçim beyannamesinde
çocuk kelimesi 8 defa kullanılmak-
tadır. Bu kullanımların içeriğine
bakıldığında hiçbir bütünlük ve
bağlam olmaksızın yer verildiğini,
sadece bir kere sağlık alanında,
6 kere eğitim alanında ve bir kez
de çocuk işçiliği konusunda çocuk
kelimesinin kullanıldığı görülmek-
tedir. Bu alanlar dışında çocuktan
söz edildiği görülmemektedir. Bu-
nun yanı sıra çocuk haklarından
ya da çocuğa yaklaşım ile ilgili bir
ilkesel yaklaşımdan da söz edile-
memektedir.
- Bir diğer parti dokümanı olarak
incelenebilecek Parti Programı’nda
çocuğa yaklaşımda bir fark görülme-
mektedir. Hatta programda 2 yerde
sokakta çalışan ya da yaşayan ço-
cuklara “sokak çocuğu” etiketi yapış-
tırılarak ayrımcılık yapıldığı belirlen-
miştir. Ayrıca “çocuk hakları”ndan
bu belgede de söz edilmemektedir.
DİĞER SİYASİ PARTİ
PROGRAMLARINDA
ÇOCUĞUN YERİ
Hükümet dışındaki partilerin du-
rumları da AKP’den hiç farklı
değildir. Yani “çocuk” sadece
hükümet tarafından değil siyasi
ortamının tümü tarafından aslında
toplum tarafından göz ardı edil-
mektedir. Bu çerçevede mecliste
yer alan partilerin 2002 Genel
Seçim öncesi ilan ettikleri parti
programlarına bakıldığında ortaya
çıkan tablo umut kırıcıdır.
CHP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
“Yeni bir toplum öngörüsü” olma
iddiası ile 2002 Genel Seçimi sıra-
sında seçmenin değerlendirmesine
sunulan CHP Parti Programı ince-
lendiğinde;
80 sayfa ve yaklaşık 30.000
kelimeden oluşan CHP Parti prog-
ramında çocuktan 40 yerde söz edil-
diği görülmektedir. Ancak kullanım-
ların pek çoğu genel geçer ifadeler
88 GÜNDEM: ÇOCUK!
olup, çocuğa yaklaşıma dair bir ifade
bulunmamaktadır. Sadece bir yerde
çocuk haklarından söz edilmekteyse
de burada da Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tam
adı “Çocuk Hakları Bildirgesi” ola-
rak yanlış yazılmıştır. Yine bir diğer
yerde BM Evrensel İnsan Hakları
Bildirgesi ile birlikte “Avrupa İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi” diye
bir belgeden söz edilmektedir. Oysa
ilan edilmiş böyle bir belge bulunma-
maktadır. Bu da göstermektedir ki
bu belgelerin sözü edilse bile insan
hakları ya da çocuk hakları kavramı
yeterince içselleştirilememiştir. Bu
kavramlar programda ne yazık ki içe-
rikten yoksun bir halde yer almaktadır.
Bunun bir diğer kanıtı “suça itilmiş
çocuklar”dan iki yerde “suçlu çocuk”
şeklinde söz edilmesidir. Oysa “suçlu
çocuk” ifadesi çocuk adalet sistemi
kurgusunda çocuğa çarpık bakışı gös-
teren yanlış bir ifadedir. Bu ifade ve
parti programının tümü değerlendirildi-
ğinde CHP’nin de çocuk sorununa çok
uzak olduğunu ortaya çıkmaktadır.
ANAP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
Yaklaşık 4000 kelimeden oluşan
ANAP Parti Programı’nda çocuk keli-
mesi 1 kez ve sadece eğitim başlığın-
da geçmektedir. Bunun dışında çocuk
haklarına, çocuğun sorunlarına prog-
ramda yer verilmemiştir.
SHP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
15 sayfa ve 5000 kelimeden oluşan
SHP parti programında çocuk kelime-
si 2 kez geçmektedir. Bu ifadelerden
birisi yetişkinlerin çocuklarına istediği
adı koyabilmesini düzenlemeyi vaat
etmekte bir diğeri ise çocuklara özel
bir yaklaşımı belirtmekten çok uzak,
çocukların ihtiyaç ve sorunlarının hiç
bağdaşmadığı yaşlı ve özürlü birey-
lerle birlikte değerlendirmektedir.
Çocuk Hakları ise SHP’nin parti
programına almaya değer gördüğü
konular arasında yer alamamıştır.
Dolayısıyla çocuk SHP parti prog-
ramında da es geçilmiştir.
DYP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
DYP’nin 2001 yılında dönem Ge-
nel Başkanı imzası ile ilan ettiği II.
Demokrasi Programı partinin o dö-
nemden bu yana yazılı ilan edilen
en kapsamlı belgesidir. Bu belgede
çocuktan hiç söz edilmemiştir.
MHP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
Yaklaşık 14000 kelimden oluşan
parti programında çocuk 13 kez
konu edilmiştir. Söz edildiği yerlerin
çoğunluğu eğitim konusundadır.
Program içinde yer alan ifadelerde
çocuğa bakış irdelendiğinde ise;
o “milli motiflerle zenginleştirilmiş
çocuk kitapları, çizgi filmler” vb
“terbiye edici” eserlerin geliştirilme-
sinden
o “topluma zarar vermeyecek hal
ve hareketleri” öğreten bir eğitim-
den söz edildiği görülmektedir.
Çocuğu terbiye edilmesi gereken
bir varlık olarak gören bir anlayış
çoktan terk edilmiş olması gereken
bir anlayıştır. Bunun dışında, Çocuk
Hakları, MHP Parti Programında
sadece bir yerde ve bağlamdan
yoksun bir şekilde “kadın ve çocuk
hakları” başlığında konu edilmekte
ancak hiçbir ayrıntı verilmemektedir.
ÖDP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
11.000 kelimeden oluşan parti
programında çocuktan 20 kez söz
edilmektedir. Diğer partilerden
farklı olarak “çocuk haklarıyla
çocuktur” başlığı altında çocuğa
bakış ve çocuk hakları alanında
yapılacaklar sıralanmıştır. Ancak
–meli, -malı şeklinde sıralanan
talepler bir programdan çok dilek
ve istek bildirmekte olup, çocuk
sorununun kavrandığına dair bir
açılım program dahilinde bulunma-
maktadır.
GENÇ PARTİ PARTİ
PROGRAMINDA ÇOCUĞUN
YERİ
Genç Parti “Manifesto” adını ver-
diği bildirgesinde çocuğa sadece
1 kez ve eğitim başlığı altında yer
vermiştir.
SAADET PARTİSİ PARTİ
PROGRAMINDA ÇOCUĞUN
YERİ
13000 kelimeden oluşan parti
programında çocuk kelimesi 6 kez
geçmektedir. Ancak Saadet Partisi
Parti Programı’nda da sokakta
yaşayan ya da çalışan çocuklar iki
yerde “sokak çocuğu” gibi bir ifade
ile etiketlenmekte, çocukların so-
kakta yaşaması “manevi bağların
zayıflamasına” bağlanmaktadır.
Az sayıda geçen “çocuk” ifadeleri
irdelendiğinde;
o “Kadının çalışarak aile bütçesine
katkıda bulunması ve kendisini ge-
liştirmesinin bedeli, çocuklarını ve
ailesini ihmal olmamalıdır” ya da
o “Yüksek zekâlı çocukların tespiti
ve özel eğitim almaları sağlana-
caktır” benzeri çocukla doğrudan
ilgisi olmayan ya da önceliği yanlış
belirlenmiş sorunlar üzerinden ele
alan yaklaşımlar dikkat çekmekte-
dir.
GÜNDEM: ÇOCUK! 89
DSP PARTİ PROGRAMINDA
ÇOCUĞUN YERİ
Yaklaşık 30.000 kelimeden oluşan
seçim bildirgesinde çocuk kelimesi
ağırlık olarak eğitim ve korunma ko-
nularında olmak üzere 35 kez kullanıl-
mıştır. Ancak çocuk haklarından hiç
söz edilmediği için çocuğa yaklaşım
temellendirilememiştir. Sözü edilen
konuların hemen hepsi 57. hükümet
döneminde yürütülen faaliyetlerin tas-
viri ve sürdürülme taahhüdüdür.
EK 3.5. VEKIL SEÇME SINAVI
VEKİL SEÇME SINAVI (VSS)
Süre: Bugünden itibaren 26 gün (22
Temmuz 2007 sabahına kadar)
Uyulması gereken kurallar: Soru-
ların yanıtlarını bulmaya çalışırken
Çocuk Hakları alanında çalışan sivil
toplum kuruluşlarından ve uzman-
lardan yardım almak ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den (Çocuk Hakları Sözleş-
mesi) kopya çekmek serbesttir.
Cevap anahtarına ayrıca www.cocuk-
laricinevet.org adresinden de ulaşabi-
lirsiniz.
Soru-1: Kimdir “çocuk”?
A) Bir an önce büyümesi ve yetişkin
gibi davranması beklenen insan ufa-
ğıdır.
B) Tam ve sağlam olarak doğduğu
andan itibaren rüştünü ispat edinceye
kadar ki hakiki şahıstır.
C) Bugünün küçüğü yarının büyüğüdür.
D) Çocuklar bizim geleceğimizdir.
E) Hiçbiri
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
Sahip olduğu tüm olanak ve dezavan-
tajlarla, vazgeçilmez haklara sahip
yaşı 18 altında olan tüm bireylerdir.
Çocukla ilgili politika üretirken onu
haklarıyla tam bir birey olarak ta-
nımak çok önemlidir. Siyasetimizde
ise çocuğu terbiye edilmesi gereken
ve bir an önce büyümesi gereken
topluma ait bir varlık olarak gö-
ren geleneksel yaklaşım çok ağır
basmaktadır. Siyasetçilerin daha
çok yetişkinler ile ilgilenmesinin
nedeni de budur. Siyasetçiler çocuk
sorununu anlayabilmek ve çözüm
yolunda ilerleyebilmek için öncelikle
çocuğun kim olduğunu bilmelidirler.
Soru-2:
Çocukların neden hakları vardır?
Bu haklar neden evrenseldir?
A) Su küçüğün söz büyüğündür.
Dolayısıyla çocukların hakları ye-
tişkinlerin izin verdiği kadardır.
Çocuğu çok şımartmamak gerekir.
Evrensel olan da budur.
B) Çocuk hakları yoktur. Olsa da
bizi bağlamaz. Evrensel falan da
değildir.
C) Eti senin kemiği benim. Çocuğun
hakkı da budur hukuku da...
D) Çocuk Hakları, dış mihrakların
bir oyunudur, batı kültürünün bir
dayatmasıdır.
E) Hiçbiri
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
Çocuk hakları, insan haklarıdır.
İnsan Hakları insanların insan
olmaktan dolayı sahip olduğu ola-
naklarını gerçekleştirmesi önündeki
tüm engelleri kaldırmak ve insan
onurunu korumak için her insana
borçlu olunan muameledir. Bu
muamele talebi ayrım yapılmaksızın
her insan için geçerlidir. Bu sebeple
de evrenseldir.
Çocukların ise insan olmanın ya-
nında çocuk olmalarından dolayı
bazı ayrıcalıkları ve dezavantajları
vardır. Çocukluk dönemi, bireyin
kendisini gerçekleştirmesi için bir
fırsatlar dönemidir. Bu dönemde
kişiye sunulan olanaklar hayatı-
nın diğer her döneminden daha
değerlidir. Bu ayrıcalığın bireyin
lehine işleyebilmesi için çocuk
hakları insan haklarından ayrı
olarak tanımlanmıştır. Bunun yanı
sıra çocukların yetişkin insanlara
göre bazı dezavantajları da vardır.
Çocukların gelişimlerini tamamla-
mamış olmalarından dolayı sahip
oldukları bilişsel ve fiziksel deza-
vantajları sebebiyle daha fazla
korunmaya, gözetilmeye ihtiyaçları
vardır. Sahip oldukları dezavantaj-
ların bireyin kendisini gerçekleştir-
mesi önünde engel olmaması için
çocuklara özel haklar tanımlanma-
sı gereği doğmuştur. Buradan yola
çıkarak özetle şöyle söylenebilir;
Çocuk Hakları; Evrensel İnsan
Hakları’nın çocuklar için özel
gerektirdikleridir.
Soru-3:
Türkiye Cumhuriyeti, BM Ço-
cuk Hakları Sözleşmesi’ni ne
zaman imzalamıştır? Türkiye
bu sözleşmeyi imzalayarak na-
sıl bir taahhüdün altına girmiş-
tir? (Sözleşme imzaladığından bu
yana geçen zamanda siz ve (var-
sa) adayı olduğunuz siyasi parti-
niz bu taahhütlere parti progra-
mında ve seçim bildirgesinde yer
vermiş midir?)
A) Dün dündür, bugün bugündür.
B) Çocuklar bizim geleceğimizdir.
Gereği neyse yapılacaktır.
C) Bu konulardaki sorularınızı
90 GÜNDEM: ÇOCUK!
kadın kollarımıza yöneltiniz. Bunlar
bizim işimiz değil. Biz ciddi konularla
ilgileniyoruz.
D) Bu sözleşme dış mihrakların bir oyu-
nudur, batı kültürünün bir dayatmasıdır
İmzalayanları bağlar, bizi bağlamaz.
E) Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990
tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994
tarihinde onaylamıştır. Türkiye bu
sözleşmeyi onaylamakla sözleşme
hükümlerinin tüm ulusal hukuk mev-
zuatının üstünde olduğunu da kabul
etmiştir.
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
BM Çocuk Haklarına Dair Söz-
leşme ya da yaygın adıyla BM Ço-
cuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nun 20 Kasım
1989 tarih ve 44/25 sayılı Kararıyla
kabul edilip imza, onay ve katılıma
açılmıştır. Sözleşme 49. maddeye
uygun olarak 2 Eylül 1990 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşme-
yi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış
ve 9 Aralık 1994 tarihinde onaylamış
ve Resmi Gazete’de yayınlayarak
yürürlüğe koymuştur.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi, 54 Madde’de insanların
yaşamlarının ilk 18 on sekiz yılı için
sahip oldukları hakları belirler ve Söz-
leşmeye taraf olan ülkelere çocuk hak-
larının yaşama geçirilmesi konusunda
yükümlülükler verir. Türkiye bu sözleş-
meyi onaylamakla sözleşme hüküm-
lerinin tüm ulusal hukuk mevzuatının
üstünde olduğunu da kabul etmiştir.
Bu kabul, yasal mevzuatın bu Sözleş-
me hükümleri ile çeliştiği durumlarda
Sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu
ve ilgili tüm yasa ve yönetmeliklerin
Sözleşme ile uyarlı hale getirilmesi
gerektiği anlamına gelir.
Soru-4:
Birleşmiş Milletler Çocuk Hak-
ları Sözleşmesi’nde çocuğa
yaklaşım nasıl tanımlanmıştır?
(Sizin ya da (varsa) adayı olduğu-
nuz partinin programında ya da
seçim bildirgesinde çocuğa yakla-
şım nasıl tanımlanmıştır?)
A) Eti senin kemiği benim. Biz bunu
bilir bunu söyleriz.
B) Çocuk; çok seversen bahtsız ,
çok söylersen arsız aç bırakırsan
hırsız olur.
C) Çocuk dediğin; “yapma”deyince
yapmaz, “yat” deyince yatar.
D) Su küçüğün söz büyüğündür.
E) Dayak cennetten çıkmadır. Ba-
banın vurduğu yerden gül biter.
F) Çocuk dediğin; çok soru sormaz,
karşılık vermez.
G) Hiçbiri
Cevap:
Doğru Cevap “G” şıkkıdır.
Sözleşme, doğrudan ya da dolaylı
olarak çocukları ilgilendiren bütün
etkinliklerde ‘çocuğun yüksek
yararı’ temel alınmasını şart koşar.
Bu nedenle toplum yaşamı içindeki
tüm faaliyetler ve toplumsal düzen
çocuğun yüksek yararını göze-
tilerek yapılandırması gerektiğini
hükme bağlar.
Ancak maalesef siyasi partilerin
hiçbiri parti programlarında ya
da seçim bildirgelerinde çocuğun
yüksek yararından ya da hakları
ile bir birey olarak kabul edilmesi
gerekliliğinden bahsetmemektedir.
Çocuklar doğrudan ya da dolaylı
ilgili oldukları hiçbir konunun özne-
si olarak ele alınmamakta muhatap
kabul edilmemektedirler.
Soru-5:
Birleşmiş Milletler Çocuk Hak-
ları Sözleşmesi’nin ilkeleri
nedir?
(Siz ve (varsa) bağlı bulunduğu-
nuz parti bu ilkelere parti progra-
mında ve/veya seçim bildirgesin-
de nasıl yer vermektedir? )
A) Yaşama ve gelişme ilkesi
B) Korunma ilkesi
C) Ayrımcılığa uğramama ilkesi
D) Katılım ilkesi
E) Hepsi
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
Sözleşmede tanımlanan, çocuk-
ların “çocuğun yüksek yararı” te-
melinde insan haklarına uygun bir
yaşam sürebilmesi için temel alın-
ması gereken ilkeler şunlardır:
• Yaşama ve Gelişme İlkesi: Ya-
şamak, her çocuğun temel hakkıdır
ve herkesin ilk görevi çocukların
yaşamını korumaktır. Her çocuk,
içinde bulunduğu durumun gelişti-
rilmesi, toplumun etkin ve sorumlu
bir üyesi haline gelebilmesi için
ayrılan kaynaklardan yararlanma
hakkına sahiptir. Bu ilke çocuğun
biyolojik ve psikolojik bütünlüğüne
dokunulmamasını ve kendini tam
anlamıyla gerçekleştirmesi önün-
deki tüm engellerin kaldırılmasını
gerektirir.
• Korunma İlkesi: Çocukların
en iyi biçimde yaşamalarını ve
kendilerini tam anlamıyla ger-
çekleştirebilmelerini tehlike altına
sokan durumlardan korunmaları
gerekmektedir. Çocukların ko-
runması konusunda, çocukla ilgili
tüm kişi ve kurumların görev ve
GÜNDEM: ÇOCUK! 91
sorumluluğu bulunmaktadır. Bu ilke
çocuğun çocuk olmaktan dolayı sahip
olduğu fiziksel ve bilişsel dezavantajla-
rının çocuğun kendini gerçekleştirmesi
önünde engel oluşturmasının engellen-
mesini gerektirir.
• Ayrım Gözetmeme İlkesi: Çocuk
hakları da tüm insan hakları gibi ev-
renseldir ve istisnasız bir şekilde tüm
çocuklar için talep edilmelidir. Çocu-
ğun kendisinin ya da ana babasının
ırkının, renginin, etnik kökeninin,
inancının, ana dilinin, cinsiyetinden
dolayı ayrımcılığa uğrası engellenme-
lidir. Sözleşmeye taraf olan devletler,
hiçbir ayrım yapmadan bütün çocuk-
ların sözleşmede yer alan haklarını
tanır ve taahhüt ederler.
• Çocukların Katılımı İlkesi: Ço-
cukların kendilerini doğrudan ya da
dolaylı ilgilendiren tüm konularda gö-
rüşleri alınmalıdır. Büyüklerin çocukla-
rı dinleme, onların fikirlerini öğrenme
ve onlara saygı gösterme sorumluluğu
vardır. Çocuğun katılımı ilkesi çocuk-
ların kendilerini geliştirme ve ifade
etmesi önündeki tüm engellerin kaldı-
rılmasını gerektirir.
Uluslararası Sözleşmeler onaylandık-
ları tarihten itibaren ulusal yasa ve
hükümlerin üzerinde yer alır. Devle-
tin kendi yasalarında Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin aksine bir madde
varsa, o madde değil, Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ndeki maddeye göre dav-
ranılır. O halde çocukları ilgilendiren
tüm konularda Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesi temel refe-
ranstır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dün-
yanın hemen hemen bütün ülkeleri
tarafından onaylanması insanlık açı-
sından önemli bir başarıdır. Çünkü
Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, kendi
çocuklarının haklarını gözetmek üzere
taahhüt ettikleri yükümlülükleri ye-
rine getirmeye çalışırlar.
Soru-6:
Türkiye’nin bir ülke çocuk po-
litikasına ihtiyacı var mıdır?
Neden?
(Adayı olduğunuz siyasi parti, parti
programında ve/veya seçim bildir-
gesinde bir çocuk politikasından
bahsetmekte midir?)
A) Yoktur. Çünkü çocukların oy
verme hakkı da yoktur.
B) Yoktur. Çünkü onlar için en iyi-
sini biz büyükler biliriz.
C) Yoktur. Çünkü onlar daha ço-
cuk, politika ile işleri olmaz.
D) Olsa da olur olmasa da olur.
E) Vardır. Çünkü 27 Milyon ço-
cuğun sorunlarını tek tek çözmek
mümkün değildir. Bu ancak Çocuk
Hakları temelli kapsamlı bir ülke
çocuk politikası ile mümkündür.
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
27 Milyon çocuğun sorunlarını
tek tek çözmek mümkün değildir.
Bu ancak Çocuk Hakları temelli
kapsamlı bir ülke çocuk politikası
ile mümkündür. Çocukluk dönemi,
yaşam içinde insanoğlunun kendini
gerçekleştirmek için sahip olduğu
olanakları en yoğun şekilde kulla-
nabileceği bir fırsatlar dönemidir.
Her çocuk doğumundan başlayarak
kendisi için kocaman bir dünyayı
baştan kurar. Her çocuğun insan
olmaktan dolayı sahip olduğu bir
potansiyeli vardır. Bu potansiyeli
ne derece iyi kullanabilirse o derece
kendini gerçekleştirebilir. Devletin
görevi en genel tanımda çocuğun
kendini gerçekleştirmesi önündeki
tüm engelleri kaldırmak ve evrensel
değerlere sahip bir birey olarak
yetişkinliğe adım atabilmesini
sağlamaktır. Yani çocuğun sahip
olduğu olanakları en üst seviyede
kullanabilmesini sağlamaktır. Ço-
cukluk ihmal edilmeyecek kadar
önemli bir dönemdir ve değerlidir
ve sadece eğitim sorununa indir-
genemez. Hayatın her alanının
çocuğun hak ve ihtiyaçları düşünü-
lerek planlanması gerekir. Eğitimle
birlikte,adalet sistemi de, sağlık
sistemi de, sosyal hizmet sistemi
de çocuk hakları temelli yapılan-
dırılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi
ise devletin çocuğa bakışının çerçe-
vesini çizmesi ve tüm unsurlarına
referans ilkeler sunması gerekir.
Burada ilkeler BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin ilkeleri olmalıdır.
Bu ilkeler ışığında devlet yapısı
masaya yatırılmalı bu ilkelerin
hayata geçmesi ile ilgili engeller
ve olanaklar tespit edilmelidir. Ve
ardından çocuğu doğrudan ya da
dolaylı olarak ilgilendiren tüm dü-
zenlemeler çocuk hakları temelinde
yeniden yapılandırılmalıdır. Ülke
Çocuk Politikası işte bu ilkeler ile
uygulama arasındaki yol haritasını
çizmek için gereklidir.
Soru-7:
Türkiye’deki 27 Milyona yakın
sayıdaki çocuğun en önemli
ortak sorunu nedir? (Bu soruna
sizin ve (varsa) adayı olduğunuz
partinizin çözüm önerisi nedir?)
A) Çocuk istismarı
B) Sokakta yaşayan çocuklar
C) Eğitim
D) Yoksulluk
E) Hiçbiri
92 GÜNDEM: ÇOCUK!
Cevap:
Doğru cevap “E” şıkkıdır.
Bu siyasetçiler için tuzak bir sorudur.
Maalesef hemen hemen bütün adaylar
bu tuzağa düşecektir ve her siyasetçi
bu soruya farklı farklı cevaplar vere-
cektir. Yoksulluk diyenler de olacaktır,
eğitim diyenler de; toplumsal gerilim
yarattığı psikolojik etkilerden de bah-
sedeceklerdir, kurumlardaki çocukların
yaşadığı şiddetten de; tecavüze uğra-
yan bebekleri ya da organ mafyasının
kaçırdığı çocukları ilk sıraya koyanlar
da olacaktır. Soruyu yönelttiğiniz aday
kadar çeşitli cevaplar alacaksınız bu
soruya. Oysa asıl sorun cevapların bu
kadar çeşitli olmasıdır. Türkiye’deki
27 milyon çocuğun pek çok sorunu
vardır ama en önemli sorunu tek tek
sorunları çözmeye uğraşan ve bunu
Çocuk Hakları temelinde değil de
kendi bakış açısının öncelikleri ile yap-
maya çalışan siyasetçilerdir. Bu çer-
çevede bu sorunun doğru cevabı şöyle
olmalıdır:
Türkiye’deki 27 milyona yakın sayıda-
ki çocuğun en önemli sorunu onların
sorunlarını ve bütüncül bir ülke çocuk
politikasının gerekliliğini anlamayan
siyasetçilerdir. Yani siyasetçilerin ço-
cuğu esgeçmesidir.
Şu cevap da doğru kabul edilebilir:
Türkiye’deki 27 milyona yakın sayıda-
ki çocuğun en önemli sorunu bir ülke
çocuk politikamızın olmayışıdır.
Soru-8:
Çocukla ilgili konular siyasi parti-
nin gündemlerinde hangi başlıklar
altında ve nasıl yer almaktadır?
(Mevcut tablo çocuk sorununu anla-
mak için yeterli midir? Siz ve (varsa)
adayı olduğunuz siyasi parti çocuk
konusunu nasıl değerlendirmektedir.)
A) “yoksullar, bakıma muhtaç
yaşlılar, çocuklar ve işsizler için
özel programlar oluşturulacak, zor
durumdaki vatandaşlarımıza, terk
edilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşa-
tılmayacaktır”
B) “Milli motiflerle zenginleştirilmiş
çocuk kitapları, çizgi filmler yaptırı-
lacaktır.”
C) Suçlu çocukların cezalarının
infaz sistemi yeniden düzenlene-
cektir.
D) “Yüksek zekâlı çocukların tespiti
ve özel eğitim almaları sağlanacak-
tır”
E) Hepsi
Cevap:
Doğru Cevap “E” Şıkkıdır.
Siyasi parti programlarında az sayı-
da yerde çocuktan bahsedilmektedir.
Çocuk kelimesinin hiç geçmediği
parti programları dahi vardır. Az
sayıda yerde çocuktan bahsedi-
lirken ise genellikle bağlamından
kopuk ya da sorunu kavramaktan
uzak kapsamsız ifadeler yer bul-
maktadır. A şıkkında yer alan ifade
2002-2007 AKP Hükümet progra-
mında çocuk kelimesinin geçtiği 2
paragraftan birisinden alınmıştır.
Çocuk konusunun geçtiği diğer pa-
ragrafta ise çocukların geleceği için
anayasanın değiştirilmesi gerektiği
ifade edilmektedir ki bu da doğru-
dan çocuk sorununun işlenmediği
bir ifadedir. Aynı ifade AKP Parti
programında da bulunmaktadır. B
şıkkındaki alıntı MHP parti prog-
ramından yapılmıştır. C şıkkında
bulunan “suça itilmiş çocukları”,
“suçlu çocuk” ifadesi ile tanımlayan
metin CHP Parti programından
alıntılanmıştır. D şıkkında 13000
kelimelik parti programında çocuk
kelimesini 6 kez kullanan Saadet
Partisi’nin çocuk sorunu anlamak-
tan ne derece uzak olduğunu gös-
termektedir.
Parti programları bunlara benzer
bir çok örnekle doludur. Nisan
ayından bu yana yürüttüğümüz
çalışmalar sonucunda son günler-
de yayınlanan siyasi parti seçim
bildirgelerinde çocuğun lehine ifa-
delerde niteliksel ve niceliksel artış
tespit edilmektedir. Bu noktadan
sonra seçmenin de baskısı ve talebi
işin içine girdiğinde siyasetçilerin
çocuklar için harekete geçmesi
kaçınılmaz olacaktır.
İdeal olan ise bütün partilerin ilgili
alanlarda (eğitim, adalet, sağlık ve
sosyal hizmet vb.) geçen bahislerin
yanında çocuk hakları temelinde ço-
cuğa bakışlarını ortaya koyacakları,
çocuk sorununa nasıl yaklaştıklarını
ve bu konudaki bütüncül politikaları-
nın ne olduğunu ifade edecekleri bir
Çocuk Politikası başlığının bulunması
olurdu.
Soru-9
Çevrenizdeki çocuklara nasıl
bir ülkede yaşamak istedikleri-
ni hiç sordunuz mu?
A) Evet
B) Hayır
Cevap:
Öncelikle seçmenlerin bu soruyu
hem kendilerine hem adaylara
sorması beklenmektedir. Çünkü
bu sorunun yanıtı sadece adayları
ilgilendirmiyor.
Bu soruyu kendinize ya da adayla-
ra sorduğunuzda genellikle alacağı-
nız cevap “Hayır” olacaktır. Çünkü
biz yetişkinler genellikle onlar için
en iyisini bildiğimizi düşünürüz.
Oysa çocuklar da bulundukları
GÜNDEM: ÇOCUK! 93
yerden içinde yaşadığımız dünyayı
ve toplumu değerlendirirler. Fikirleri
vardır ve en az bir yetişkininki kadar
değerlidir ve dikkate alınması gerekir.
Mevcut seçim sistemimiz 18 yaşı-
nın altındaki bireylere doğrudan oy
kullanma hakkı vermemiştir ancak
bu onların bu sürecin dışında bırakıl-
malarını haklı çıkarmaz. Gündem:
Çocuk! olarak seçmenlere önerimiz oy
vereceğiniz partiyi ya da adayı belirle-
meden önce çocuklarınıza nasıl ülkede
yaşamak istediklerini sorun. Onların
da fikirleri olduğunu ve çoğu zaman
olaylara biz yetişkinlerden daha duru
bakabildiklerini göreceksiniz.
Adaylara önerimiz ise seçim kampan-
yaları süresince kendilerine oy verme
hakları olmasa bile çocukların da gö-
rüşlerini almanın yollarını bulsunlar.
Siyasetin bu yaratıcılıktan yoksun kısır
döngüsünü kırmalarında çocukların
fikirleri size yol gösterecektir.
Ve son soru:
Toplumun oy verme hakkı olmayan
%40’ını oluşturan çocukların görüşü-
nün dikkate alınmadığı bir seçim için
“demokratik” demek mümkün müdür?
Cevap: Bu sorunun cevabını size bıra-
kıyoruz.
EK 3. 6. TÜRKİYE ÇOCUK
POLİTİKASI İÇİN TALEP
ÇAĞRISI
ÜLKE ÇOCUK POLİTİKASI İÇİN
TALEP
ARTIK ÇOCUKLARI
GÖRMEZDEN GELMEYİN!..
Türkiye Cumhuriyeti 1995’te onay-
ladığı Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesi ile çocuğun ev-
rensel haklarını tüm yasa ve düzenle-
melerinin üzerinde tutacağını kabul ve
taahhüt etmiştir.
Ancak aradan 12 yıl geçmiş ol-
masına rağmen Türkiye siyaseti
bu sözleşmenin ilke ve hedeflerini
gündemlerine almış değildir. Almış
olmak bir yana yeni bir genel seçi-
min yaklaştığı bu günlerde bu yön-
de bir çaba dahi bulunmamaktadır.
Siyasi partiler ne programlarında,
ne seçim bildirgelerinde, ne de
uygulamalarında çocuğa önem ve
öncelik vermemekte ısrar etmekte-
dirler. Daha önceki seçim dönem-
lerinde olduğu gibi 22 Temmuz
2007 seçimleri öncesi son günlerde
açıklanan seçim bildirgeleri ve parti
programlarında da çocuk lehine hiç
ilerleme yoktur. Siyasi partiler ço-
cuk sorununu anlamaktan hala çok
uzaktalar. Bu vurdumduymazlığın
faturasını maalesef 27 milyonluk
bir çocuk nüfusuna sahip ülkemiz-
de her çocuk, her gün ödüyor. Biz
aşağıda imzası bulunan sivil top-
lum kuruluşları, 22 Temmuz 2007
Genel Seçimleri öncesi tüm siyasi
partileri ve adayları parti Birleş-
miş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin temel ilkeleri olan;
- Yaşama ve Gelişme İlkesi
- Korunma İlkesi
- Ayrım Gözetmeme İlkesi
- Çocukların Katılımı İlkesi
doğrultusunda bir ÜLKE ÇOCUK
POLİTİKASI oluşturulması konu-
sunda harekete geçme iradelerini
açıklamaya ve bu çerçevede,
- çocuğa önem ve öncelik ver-
meye
- çocuğa bakışlarını çocuk hak-
ları temelinde gözden geçirme-
ye,
- bu bakışı parti programlarına
yansıtmaya,
- çocuk hakları temelli bir
ÜLKE ÇOCUK POLİTİKASI
oluşturmaya
- çocuk politikalarını bir an
önce kamuoyu ile paylaşmaya,
çağırıyoruz.
KATILIMCI KURULUŞLAR
(alfabetik sıra ile)
Adana Sokak Çocukları Der-
neği, Avrupa Birliği Eşitlik Grubu,
Ankara Barosu Çocuk Hakları
Kurulu, Bir Adım Daha İleri Der-
neği, Çağdaş Yaşamı Destekle-
me Derneği Çankaya Şubesi,
Çocuk İstismarını ve İhmalini Ön-
leme Derneği, Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası (Eğitim
Sen), Eğitim Reformu Girişimi,
Didim Çocuklar Ağlamasın
Derneği, Gençlik Kültür Evi Der-
neği (GENÇEV), Gençlik Spor
Vakfı Spor Kulübü Derneği,
Gündem:Çocuk! Çocuk Hakla-
rını, Tanıtma, Yaygınlaştırma,
Uygulama ve Uygulamaları İzleme
Derneği, İnsan Hakları Araştır-
maları Derneği, İnsan Hakları
Derneği, İnsan Hakları Gündemi
Derneği, İnsan Hakları ve Maz-
lumlar İçin Dayanışma Derneği
(Mazlum- Der), Kadın ve Sosyal
Hizmetler Vakfı, KAMER Vakfı
Çocuklara Hayat Projesi, Lö-
semili Çocuklar Vakfı (LÖSEV),
Özgürlüğünden Yoksun Genç-
lerle Dayanışma Derneği, Risk
Altındaki Çocuk, Çocuk Genç ve
Ailelerini Koruma, Destekleme Gö-
nüllüleri Derneği, Sosyal Hizmet
Uzmanları Derneği Genel Mer-
kezi ve tüm şubeleri, Sosyal
Kalkınma ve Cinsiyet Eşitliği Po-
litikaları Merkezi (SOGEP), Top-
lumsal Duyarlılık ve Engelliler
94 GÜNDEM: ÇOCUK!
Entegrasyon Gönüllüleri Derneği
(TODEG), Türkiye Çocuklara Yeni-
den Özgürlük Vakfı Ankara Şubesi,
Türkiye Gençlik Birliği Derneği,
Türkiye Gençlik Federasyonu, Ulusla-
rarası Af Örgütü Türkiye Şubesi,
Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC),
Yüksek Öğrenimde Rehberliği Ta-
nıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı
(YÖRET)
www.cocuklaricinevet.org
EK 3. 7. SEÇİMLERE 51 GÜN
KALDI VE HÂLÂ SİYASİLERDEN
SES YOK!
Türkiye’nin 27 milyonluk çocuk
nüfusu pek çok ülkenin nüfusundan
çok daha fazla. Buna karşın ağır ak-
sak yürüyen eğitim sisteminin dışında
çocuk hiçbir hizmet alanının ya da
düzenlemenin öznesi olarak alınmıyor.
Çocuk ne haklarıyla ne de varlı-
ğıyla birey olarak kabul edilmiyor,
yadsınıyor. Bu yadsıma çocuğa ilişkin
sorunların algılanmasını da, çözümünü
de güçleştiriyor.
Toplumun genelinde var olan bu
yadsıma kendini siyaset alanında
da gösteriyor. Çocuğa ilişkin sorun-
ların çözümünde sorun odaklı yaklaşım
oldukça yaygın. Çocuğu hakları ve
birey olarak varlığıyla tanıyan ve önem-
seyen, ona değer veren bir yaklaşımın
eksikliği kendini pek çok alanda olduğu
gibi siyasette de gösteriyor. Çocuklar
kendileri için kurulmamış bir dünyada,
kendilerini önemsemeyen bir sistemin
içinde büyümeye ve kendilerini gerçek-
leştirmeye çalışıyorlar. İyi niyetli pek
çok çaba küçük iyileşmeler sağlasa da
bu toplumun tamamında “çocuk için bir
iyiye gidişe” işaret etmiyor.
Bu tablo içerisinde bir genel seçimlere
daha yaklaşıyoruz. Erken seçim ka-
rarıyla birlikte 22 Temmuz 2007’de
siyasi partiler parti programlarıyla,
vaatleriyle seçmenlerin karşısına
çıkacaklar. Şimdiye kadarki seçim
süreçlerine bakıldığında çocukların
seçmen olmamalarından dolayı
vaad listesinde hep geri sıralarda
kaldığı görülüyor. Parti program-
larına bakıldığında da çocuktan
ya hiç söz edilmiyor ya çok az
söz ediliyor ya da söz konusu
edildiği yerlerde de çocuğun
topluma ait bir varlık gibi gös-
terildiği ama haklarının ve ih-
tiyaçlarının dikkate alınmadığı
görülüyor.
Gündem:Çocuk! Derneği olarak
2007 seçim sürecinde çocukların
hak ettikleri şekilde gündemde
yer almalarını sağlamak amacıyla
başlattığımız Türkiye Çocuk Po-
litikası Çalışması kapsamında
ve Haziran ayında başlayacak
ÇOCUKLAR İÇİN “EVET”
KAMPANYASI öncesinde, siyasi
partilerin bir önceki seçimde ilan
ettikleri parti programları ve va-
atleri içinde çocuğa verdikleri yeri
irdelemiş (çalışmanın tamamı için:
http://www.gundemcocuk.org /ba-
sin/parti_programlarinda _cocuk.
pdf) ve sonuçta;
- Bazı siyasi partiler parti prog-
ramlarında bir kez bile çocuktan
söz etmemekte, pek çoğu 1 kez ve
sadece eğitim alanında ve genel
geçer tabirlerle söz etmekte oldu-
ğunu yani 27 Milyon çocuğun “es
geçilmiş” olduğunu,
- 20 sayfa ve yaklaşık 9000
sözcükten oluşan hükümet
programında çocuktan sadece 2
kez söz edildiğini ve bunlarında
içerikten yoksun olduğunu,
- Pek çok siyasi partinin parti prog-
ramında çocuğa bakışın evrensel
kriterlerle bakıldığında eksik, hatalı
ve hatta çocuk haklarının evrensel
normlarına aykırı olduğunu (ör:
çocuğa bakıştaki eksikliği temelden
anlatır şekilde “suça itilmiş çocuk
yerine” “suçlu çocuk” kavramını
kullanılması ya da “sokakta yaşa-
yan çocuklara” “sokak çocukları”
yaftası yapıştırarak dilenciler ve
evsizlerle birlikte aynı alanda de-
ğerlendirilmesi vb),
- Çocuk haklarına pek çok si-
yasi parti programında hiç yer
verilmemiş olduğunu,
- Çocuğun devletin ve toplumun
malı olarak algılandığını,
- Uluslararası insan hakları
belgelerine genellikle hiç yer
verilmemiş olduğunu, bu yer
verildiği istisna durumlarda da
bu belgelerin isimlerinin yanlış
yazıldığını ve içeriklerine hiç
değinilmediğini görmüştük.
Çalışmadan çıkan bu sonuçların,
ayrım yapmaksızın tüm partilerin ve
toplumun her kesimi için utanç veri-
ci olduğu inanıcımızı da bu durumu
çocuk lehine değiştirmek için tüm
toplumun ortak bir irade ile hareket
edilmesinin şart olduğu görüşümüzü
de kamuoyuyla paylaşmıştık.
Ardından, bu yaklaşımla 22 Ni-
san 2007 tarihinde siyasi parti
yöneticilerini temsil ettikleri
ve 2007 Genel Seçimleri’nde
iktidara talip olan partilere
gönderdiğimiz bir mektupla
(mektup tam metni için: http://
www.gundemcocuk.org/index.
php?option=com_content&task=
view&id=245&Itemid=2)
- çocuğa önem ve öncelik vermeye
- çocuğa bakışını çocuk hakları
temelinde gözden geçirmeye,
GÜNDEM: ÇOCUK! 95
- bu bakışı parti programlarına yansıt-
maya,
- çocuk hakları temelli bir ÜLKE ÇO-
CUK POLİTİKASI oluşturmaya ve
- çocuk politikalarını bir an önce kamu-
oyu ile paylaşmaya çağırmıştık. Ancak;
Seçimlere 51 Gün Kaldı ve Hâlâ Siyasilerden Ses Yok!
Ne yazık ki hâlâ ne siyasilerin söylemle-
rinde, ne de parti programlarında çocuk
hakları lehine alınmış bir tavrı, atılmış
bir adımı ya da seçmenlerle paylaşılmak
üzere hazırlanmış bir ülke çocuk politi-
kasını işitmiyor ve görmüyoruz.
Gündem:Çocuk! Derneği olarak;
yaklaşan seçimlerde bu manzaranın
çocukların lehine değişmesini sağlamak
üzere siyasi partilerin bir an önce hare-
kete geçmesi gerektiğini bir kere daha
vurguluyor,
çocuğu ve haklarını önemseyen her kişiyi ve kuruluşu Türkiye’deki ço-cuk gerçeği ile yüzleşmek ve sorun-ları çözmek iradesi oluşturmak için tüm siyasileri harekete geçirmeye destek vermeye çağırıyoruz.
Gündem: Çocuk! Derneği
http//:www. gundemcocuk.org
e-posta: [email protected]
EK 3. 8. BASIN BÜLTENİ… “Türkiye’nin Bir Ülke Çocuk Politi-kasına İhtiyacı Var! “
GÜNDEM:ÇOCUK! Derneği Ülke Çocuk Politikası Konferansı TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
17 KASIM 2007
www.gundemcocuk.org
Gündem: Çocuk! Derneği Mart 2007
tarihinde başlattığı “Ülke Çocuk Po-
litikası Çalışması” için Türkiye’deki
çocuk sağlığı, adalet, eğitim, sosyal
hizmetler alanındaki 74 akademis-
yeni, alan uzmanını, uygulamacıyı,
kamu ve sivil toplum kuruluşu tem-
silcilerini 16 Kasımda düzenlediği
bir çalıştayda bir araya getirdi. Ça-
lıştayda ortaya çıkan “Ülke Çocuk
Politikası”na ilişkin öneriler 17
Kasım 2007 tarihinde TBMM
Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın
da katıldığı konferansla kamuo-
yuyla paylaşıldı.
BM Çocuk Hakları Sözleşme-
sini 1995 yılından imzalayan
Türkiye’de çocukların durumuna
baktığımızda, kimi iyileşmelerin
olduğunu ancak çocuğa ilişkin pek
çok sorunun hâlâ, üstelik kimi ko-
nularda da artarak devam ettiğini
görmekteyiz . Bunun en önem-
li nedenlerinden biri Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ni referans
alan, çocuğa hizmet üretilen
her alanı kapsayan, bütüncül,
sadece sorun odaklı olmayan,
geleceğe ilişkin de bakış içeren
bir ülke çocuk politikasının
olmayışıdır . Hiçbir siyasi parti
ne yazık ki bugüne kadar parti prog-
ramlarında çocuğa ilişkin üretecekle-
ri hizmetlerde kendilerini bağlayacak
yeterli bir metne yer vermemişlerdir.
Bu durum yürütmenin başına geçen
siyasi partinin de çocuk konusunda
herhangi bir yazılı sorumluluğunun
olmamasına ve seçmenlerin sivil
toplum örgütleriyle birlikte çocuk
konusunda etkili bir izleme yapama-
masına yol açmaktadır.
Gündem: Çocuk! Derneği olarak
başlatılan 16-17 Kasım 2007 ta-
rihinde geliştirilen ve güçlendirlen
çalışma Türkiye’de çocuk haklarını
temel alan, ülke ölçekli bir çocuk
politikasının hayata geçmesini ön-
görüyor.
Çalıştayda Öne Çıkan Konular
Şöyle:
- Anayasa Taslağı: Yeni anaya-
sa sürecinde hazırlanan anayasa
taslağında çocuk hakları maddesi
sevindiricidir. Ancak bu maddenin
çocuk hakları temel ilkelerine göre
temellendirilmelidir. Bu konuda
hükümet,çocuk hakları alanında
çalışan sivil toplum örgütleriyle
işbirliğine davet edilmiştir.
- Meclis Bütçe Çalışmaları:
Çocuklara ülke bütçesinden yeterli
kaynak ayrılması çocukların vazge-
çilmez hakkıdır. BM Çocuk Hakları
Komitesi de bütçeden çocuklar
için kısıtlı bütçe ayrılmasının hiçbir
gerekçesini haklı bulmamaktadır.
Genel bütçe içinde çocuklara yete-
rince kaynak ayrılmalı ve bu kay-
nak görünür kılınmalıdır.
- Adalet Siteminde
• Ülkemizde çocuk haklarının geli-
şimini ve Türkiye'nin Birleşmiş Mil-
letler Çocuk Hakları Sözleşme'sini
uygulama durumunu izlemek ve
strateji geliştirmek için TBMM bün-
yesinde bir daimi Çocuk Hakları
Komisyonu'nun kurulması şarttır.
• Yukarıda bahsedilen sisteme
bağlı etkin bir izleme mekanizması
kurulmalıdır. Bu mekanizma;
Çocuk Adalet Sistemi içine giren
çocuğun haklarını kullanmasını
temin etmek için sistemden çıktığı
ana kadar ve hatta sonrasında
izlenmesi ve gözetilmesini
a. Çocuk adalet Sisteminin oto-
kontrol geliştirmesi, olumlu yanları
ve aksaklıkları kendi dinamikleri ile
belirleyerek zamanında müdahale
imkanı kazanması ve geri besleme-
lerle kendini geliştirebilmesini sağ-
layacak bir sistem olmalıdır.
96 GÜNDEM: ÇOCUK!
b. Çocuk Adalet Sistemi’nin çocuğun
yüksek yararı doğrultusunda gelişi-
mi için en başta yapılması gereken
Yargıtay’daki suç odaklı yapılanma
çocuklar özelinde terk edilmeli ve Yar-
gıtay bünyesinde bir “Çocuk İhtisas
Dairesi” mutlaka kurulmalıdır.
- Eğitim Sisteminde
• Hak temelli verilerin toplanması ve
istatistik sistemlerinin geliştirilip bun-
ların ihtiyaç analizlerinde gösterge
olarak kullanılarak hak sahipleriyle
paylaşılması
• Eğitim bütçesinin hakların gerçekleş-
tirilmesine olanak sağlayacak biçimde
şeffaf, katılımcı bir yöntemle planlan-
ması ve görünür kılınması
• Sınav merkezli eğitim anlayışından
uzaklaşarak performansa dayalı eği-
tim anlayışının güçlendirilmesi
• Meslek edindirme programlarının
toplumsal ihtiyaçlara göre planlanma-
sı ve yürütülmesi
• Eğitimin tüm boyutunda tüketim an-
layışından uzaklaşılması
• Öğretmen yetiştirme programlarının
Çocuk Hakları Sözleşmesini temel ala-
rak yeniden yapılandırılması
• Eğitim hakkı kapsamında, çocuğun
içinde büyüdüğü kültürel ortamdan
kaynaklı farklılıkları ile barışık bir
eğitim anlayışının benimsenmesi ve
uygulanması;
• Ailenin eğitim sürecine etkin bir şe-
kilde katılmasının güçlendirilmesi
• Eğitim süreçleri içerisinde ortaya
çıkan eğitim hakkı ihlallerinin düzeltil-
mesine dair mekanizmaların oluşturul-
ması ve işler hale gelmesi
- Sağlık Sisteminde
• Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı
Taslağı 18 yaş altında çocuklara anne
babanın gelir durumuna göre fark-
lılık göstermeksizin sağlık güvencesi
sağlamaktadır. Bu çok önemli bir
gelişmedir ancak gençlerin sağlık
güvencesi açısından sorunlar teşkil
eden bu taslakta üniversite çağındaki
gençlerin, şu anki yasada geçerli
haklarının korunması gerekmektedir.
• Genel Sağlık Sigortası Kanun
Tasarı Taslağında ruh sağlığı hiz-
metleri, diyetisyen danışmanlığı gibi
destekleyici hizmetlerin de güvence
altına alınması gerekmektedir.
• Çocuğun sağlık hakkı için anne
baba eğitimi açısından atılımlar yapıl-
maktadır fakat anne-babalar çocukla-
rın bakımıyla ilgili konularda daha çok
bilgilendirilmeli, sağlık haklarını daha
fazla talep eder hale getirilmelidir.
• Çocuklarda yaygın görülen kronik
hastalıkların önlenmesi ve sürecin
izlenmesi açısından bir program
geliştirilmelidir.
• Çocukların sağlık hakkı uygulama-
larını izleyen, uygulayıcı olmayan
ama uygulamaların geliştirilmesi için
politikalar üreten, çocuk sağlığı ile ilgili
çalışmalar yürüten, diğer kuruluşlarla
da koordinasyon sağlayan "Çocukla-
rın Sağlık Hakkı Danışma ve Değer-
lendirme Kurulu" oluşturulmalıdır.
• Medyada sağlık danışmanlığı
sistemi kurulmalıdır. Çocuğa ve
ailelere sağlık konusunda nelerin,
nasıl gösterileceği bu şekilde belir-
lenmelidir.
• Medyada gıda ve mama reklam-
larına yer verilmemeli, tüketici yan-
lış yönlendirilmemelidir.
- Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım Sisteminde
Ulusal düzeyde bütüncül ve kapsayıcı
sosyal hizmet ve yardım politikala-
rı geliştirilmelidir. Bu politikaların
yaşama geçirilmesinde temel so-
rumluluk kamuya ait olmalıdır. Bu
politikanın oluşturulmasında ve
yürütülmesinde temel sorumluluğu
üstlenen SHÇEK’in yeni düzenle-
me (ÇKK vb.), değişme ve geliş-
melere bağlı olarak günden güne
artan görevlerini gereğince yerine
getirebilmesi için güçlendirilmesi
gerekir. Bu çerçevede alınabilecek
önlemlerden bazıları şunlardır:
• İlgili mevzuatın Çocuk Haklarına
Dair Sözleşme başta olmak üzere
uluslararası belgeler doğrultusunda
iyileştirilmesi,
• Çocuğun koruma politikalarının
doğum öncesi dönemden başlatıla-
rak tüm çocukları içerecek biçimde
düzenlenmesi,
• Çocuk refahı alanındaki örgüt-
lenmenin çocukların biyo-psiko-
sosyal varlıklar olarak çocukların
sorun ve gereksinimlerini karşı-
layacak etkililikte ve verimlilikte
olması,
• Çocukların yüksek yararının her
düzeyde gözetilmesinin bir gereği
olarak çocuk refahı alanına yeterli
bütçe kaynaklarının ayrılması,
• Aile ve çocuk odaklı hizmetlerin
yaygınlaştırılması, çeşitlendirilmesi
ve erişilebilir kılınması; bölgeler
arası ve yerleşim yerleri arası fark-
lılıkların giderilmesi,
• Alanın gerektirdiği bilgi-bece-
riye uygun olarak yetişmiş insan
gücünün yetiştirilmesi ve istihdam
edilmesi,
• çocukların korunması ve bakımı
alanında kullanılan sosyal hizmet
ve yardım programlarının günün
gereksinimlerine uygun olarak gün-
cellenmesi gereklidir.