22
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR VEYSEL KAPLAN BAŞVURUSU (2) (Başvuru Numarası: 2015/9192) Karar Tarihi: 2/12/2015

kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

TÜRKİYE CUMHURİYETİANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

VEYSEL KAPLAN BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2015/9192)

Karar Tarihi: 2/12/2015

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Page 2: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

Başkan : Burhan ÜSTÜN

Üyeler : Serruh KALELİ

Nuri NECİPOĞLU

Hicabi DURSUN

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör : Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu : Veysel KAPLAN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektupların cezaevi idaresi tarafından gönderilmemesi nedeniyle haberleşme ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/2/2013 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. 19/12/2012 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca başvuru dilekçesi, şeklî unsurlarının tamamlanması için başvurucunun bulunduğu infaz kurumuna iade edilmiştir. Başvurucu tarafından eksiklikler giderilerek 1/3/2013 tarihinde önceki başvuruya konu olan mektup dışında bir mektubun gönderilmemesi kararı da eklenmek suretiyle toplam beş mektupla ilgili bireysel başvuru yapılmıştır.

3. 2013/1830 numaralı başvuru dilekçesi ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

4. Başvurucu tarafından yapılan 4/2/2013 tarihli ilk başvuru ile 1/3/2013 tarihli ikinci başvuru, süreçleri ile olay ve olguları farklı olduğundan söz konusu dört mektupla ilgili 4/2/2013 tarihli ilk başvuru, 2013/1830 No.lu başvuru dosyasından tefrik edilerek bu bireysel başvuru numarasına kaydedilmiştir.

3. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur

4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2015 tarihinde, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 26/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.

6. Başvuru konusu olay ve olgular 26/6/2015 tarihinde Bakanlığa bildirilmiştir. Bakanlık, tanınan ek süre sonunda görüşünü 18/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 31/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 14/9/2015 tarihinde bu görüşe karşı beyanda bulunmuştur.

Page 3: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru dilekçesi, ekleri ile başvuruya konu dosya içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/11/2005 tarihli E. 2005/61, K. 2005/120 sayılı kararıyla başvurucunun “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucu, bulunduğu Kocaeli 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu), Sn.K., S.G., Ö.A. ve Sr.K. isimli arkadaşlarına ayrı ayrı dört mektup göndermek istemiştir.

11. Başvurucunun Sn.K.ya hitaben yazmış olduğu bir sayfalık mektupta “ … KUH(?) süreci devam ediyor. Söze gerek yok. Süreç tıkalı, nereye varacağı bilinmiyor. Her şeye hazırlıklı olmak şarttır. Haliyle seyirci kalamayacağımızı söylemiştik. Biz de dörde bölündük süresiz dönüşümlü ag’ye (70) yetmişinci günde başlıyoruz. İlk başta biz, siz, Ö.ler, Adıyaman ile birlikte (7) yedişer gün gideceğiz. Sonra Ş., A. ve H. y’lar oradan da biraz memlekete doğru gideceğiz. Ö., E. ve Malatya derken Karadeniz’le tamamlayacağız gezintiyi.Olur da bir iki gün geç olsa da yine de ona göre başlanır. Çavémin faksımı alınca bana dön olur mu? Sanırım sen yanlış haber almışsın. E. y. aynı yerde. Sen bir sevk çıkarıp gelemedin buraya. Ama olacak bir gün. Başka olumsuz bir durum yok. Bize agden dolayı ceza kestiler. …” ifadeleri yer almaktadır.

12. Başvurucunun S.G.ye hitaben yazmış olduğu bir sayfalık mektupta “ … KUH(?)’nin mevcut süreci ilerliyor. Haklı, meşru taleplere sessiz kalınamazdı. Biz de genel olarak dörde bölündük süresiz dönüşümlü ag’ye (70) yetmişinci günde başlıyoruz. (7) yedişer gün gideceğiz. İlk başta biz, siz, S., Ö.’lerle gideceğiz. Sonra Ş., H. derken biraz da Malatya, Elbistan, Ö.’ler yol alacak. Oradan da Karadeniz’le devir tamamlanacak. Böylece epey gezmiş olacağız. Senden hiç ses çıkmıyor yoldaş. … Öngörmek hazırlıklı olmak bakımından diyorum. Yoldaşlar pek ketum olunca insanoğlu pek rahat olamıyor. …” ifadeleri yer almaktadır.

13. Başvurucunun Ö.A.ya hitaben yazmış olduğu bir sayfalık mektupta “ … Bu süreç uzayacağa benziyor. Biz üç günlük ag yapmıştık, ama süreç tıkalı, haklı meşru taleplere seyirci kalınmaz. Biz de dörde bölündük süresiz dönüşümlü ag’ye (70) yetmişinci günde başlıyoruz. İlk başta biz, siz, Sincan, Adıyaman ile birlikte (7) yedişer gün gideceğiz. Sonra Tekirdağ hattı, oradan da E’ler, Ö.’ler derken son olarak da Karadeniz’le durağı tamamlayalım. Sen hiç dönmedin yoldaş. … Halbuki bir süreç başlayınca insan der ki ‘ ne olacak bu dünyanın hali’ değil mi? . Bazı yoldaşlar çok duyarsız hiç ses vermiyorlar. Neyse hem işimizi yapacağız, hem de eleştireceğiz. Bu ag’lerde halkımız bir iki gün gecikse de sonuçta böyle ilerleyecekler. Sonra bakılır artık. … Hevallerin sürecine bir çok eleştiri olabilir ama esas mesele talepler ve tabi ki bu uğurdaki direniştir. …” ifadeleri yer almaktadır.

14. Başvurucunun Sr.K.ya hitaben yazmış olduğu üç sayfalık mektupta “İstek ve iyi niyetle savaşı durdurmak mümkün mü? … Ortada bir savaş varsa tarafları vardır. Çoçgerî isyanından – 1920’lerden beri faş. Türk devleti Kürt ulusuna karşı savaş sürdürmektedir. 1920’nin 1937-38 arası Kürt isyanlarını soykırımla bastıran devlet 21. Yüzyılda halen gerilla savaşına tutuşan Kürt hareketini ezmek ve yok etmeye, Kürt ulusunun siyasal olarak inkar etmeye devam ediyor. Özlü ifadeyle savaş sürüyor. Şayet savaş varsa, süren bu savaşın son bulmasını isteyenler olduğu gibi daha şiddetle sürdürülmesini isteyenler de vardır. … Barış istemek insanın en doğal hakkıdır. Fakat insancıl istekler ile savaşın son bulmayacağı çok açıktır. Hele ki gerçekleri bir kenara bırakarak sınıfların varlığını unutarak içi boş vaatlerde bulunanlar arasında devrimci hareketin bir kısmı varsa ve bu yaklaşımlar Marksizm

Page 4: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

maskesiyle savunuyorsa burjuva sapmanın boyutu çok daha ciddi demektir. Açıktır ki bir tarafın isteğiyle savaş durdurulamaz. Kürt ulusunun haklı, meşru, demokratik haklarının bir kısmının kabul edilmesi isteğini sürekli dile getirmekle savaş sonlanamaz. … Sürdürülen savaşın zorbalığı altında inleyen Kürt ulusunun, ezilen Kürt halkının barış arzusu, bütün iyi niyetli açıklamalarla karşılanmayacağı gün gibi açıktır. Anlaşılıyor ki reformist legal partiler, küçük burjuva devrimci hareketlerin bir kısmı Türk devletinin neredeyse yüzyıllardır Kürtlere karşı sürdürdüğü savaşın siyasal ve toplumsal niyetiyle pek ilgilenmemektedirler. … Diğer yandan sürdürülen savaşın özü sadece silahlı ayaklanma dönemiyle asla açıklanamayacağı için devletin belli hakların tanınması karşılığında da PKK’ nin silahsızlandırılması Kürtler açısından asla bir barış anlamına gelmez. … Savaşın sonlandırılmasının iki yolu vardır: f. Türk devletinin K. K…n üzerindeki hâkimiyetinin parçalanması anlamına gelen Kürt ulusunun savaşarak bağımsızlığını kazanmasıdır. … Kürtler açısından da bu, sakatlanmış bir özgürlük olacaktır. Bu durumda Kürt ulusu da dünyada bir avuç tekelci emperyal devletin baskısı altında yaşayan bağımlı ezilen uluslara katılmış olacaktır. … İkinci yolu ise: Türk , Kürt ve çeşitli azınlıklardan işçi,köylü geniş halk kitlelerinin proleter devrim yoludur. Emperyalist güçlerin yerel ve bölgesel egemenliğini kıracak ve gerçekten ezilen sınıflara barış getirecek tek yol budur. Bu anlamıyla iyi niyetli barış temennileri, devrimci kitlelerin silahsızlandırılmasını değil, komünist hareketin her bakımdan Türk ulusal hâkimiyetinin Kürtler üzerinden kalkması için savaşması gerekir ve propaganda etmesi zorunluluğunu unutmamalıdır. … Savaş PKK ile başlamadı; bu nedenle PKK ‘nın uzlaşması ve silahsızlandırılmasıyla da son bulmaz. … Hakimiyet ve sömürüyü yöneten emperyalizm ve ezen ulus Türk hakim sınıflar, savaşın bir tarafıdır. Diğer tarafı ise kan ve gözyaşıyla tarihi yoğrulan, soykırıma uğrayan, yok edilen yağmalanan Kürt ulusudur. … Tarihsel deneyim bizlere emperyalistlere ve işbirlikçi sınıfların pohpohlanmalarına, barış ve huzur vaatlerine kanmamayı öğretmiştir. Barışı sağlamak için savaş sürdüren gerici hakim sınıfların iktidarını yıkmak için savaşmak gerekir. … Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakkının dışındaki tüm gerici engeller ve zincirler kırıldıktan sonra güncel olarak sürdürülen savaşın sonlandırılmasının toplumsal, siyasal karşılığı olabilir. … Çünkü savaş sadece silahlı örgüte karşı değil, tarihsel olarak Kürt ulusuna karşı verilmektedir. Bu nedenle gerçekten barış isteyenler ‘savaşa karşı olanlar’ Türk ulusal ayrıcalığına karşı, emperyalist işbirlikçi Türk hakim sınıflarının Kürt ulusu üzerindeki hakimiyetini kırmak için savaşmalıdırlar. … Aksine kitlelerin silahlanması ve kendi demokrasilerini inşa etmeleri tarihsel zorunluluktur. Bu tarihsel doğru Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakkının eline alması için savaşmaktan başka yolunun olmadığını da göstermiştir. Mkp ’nin T. Ve KK devrimi için silahsızlanma yolunu değil de silahlanma ve savaşma yolunda ısrar etmesi sınıf savaşımının zorunlu sonucudur. … D.Ark ne zaman çıkıyor? Fazlaca gecikmedi mi? Bu konuda merakta kaldık. N.D.(Bayburt M tipi hapishanesi)’e H.G. yollamanızı rica etsem. Bir diğer mevzu D.Ark’ın fazla geciktirilmemesidir.” ve benzeri ifadeler yer almaktadır.

15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca söz konusu mektupları inceleyen İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu; üç mektup (bkz. §§ 11, 12, 13) yönünden sırasıyla 16/11/2012 tarihli ve 2012/370 sayılı, 16/11/2012 tarihli ve 2012/371 sayılı, 16/11/2012 tarihli ve 2012/372 sayılı kararlarla mektupların alıkonulmasına karar vermiştir. Anılan kararların gerekçesi aynı olup ilgili bölümü şöyledir:

“… Terör örgütüne destek vermek amacıyla açlık grevine girmeleri gerektiğini ve bunun diğer cezaevlerinde kalan kendi örgüt elemanları içerisinde sıraya koyarak yapmaları konusunda planlama yaptığı, bu şekilde örgüt elemanlarını eylem yapmaya teşvik ettiği anlaşıldığından …”

Page 5: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

16. İnfaz Kurumu, Sr.K.ye gönderilmek istenen mektup (bkz. § 14) yönünden 2/10/2012 tarihli ve 2012/54-53 sayılı kararıyla mektubun alıkonulmasına karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:

“İlgili mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmez bütünlüğünü zedeleyici, bölücü ve ayrımcı unsurların yer aldığı ve yine kurum ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış örgüt propagandası şeklinde örgütsel haberleşmeye yönelik yorum ve ifadeler bulunmaktadır.”

17. Başvurucu bu kararlara karşı Kocaeli İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet başvurularında bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği sırasıyla 7/12/2012 tarihli ve E.2012/2195, K.2012/2330 sayılı, 7/12/2012 tarihli ve E.2012/2196, K.2012/2333 sayılı, 7/12/2012 tarihli ve E.2012/2197, K.2012/2331 sayılı, 7/12/2012 tarihli ve E.2012/2139, K.2012/2337 sayılı kararlarla İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararlarına atıfta bulunarak başvurucunun şikâyetlerini reddetmiştir.

18. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararlarına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesince; sırasıyla 15/1/2013 tarihli ve Değişik İş 2013/23 sayılı, 15/1/2013 tarihli ve Değişik İş 2013/21 sayılı, 15/1/2013 tarihli ve Değişik İş 2013/18 sayılı, 15/1/2013 tarihli ve Değişik İş 2013/22 sayılı kararlarla İnfaz Hâkimliğinin kararlarındaki gerekçeye atıf yapılarak kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazlarının reddine karar verilmiştir.

19. Anılan karar başvurucuya 21/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 4/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

20. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesi şöyledir:

“(1)Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir.”

21. 5275 sayılı Kanun’un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün (İnfaz Tüzüğü/Tüzük) 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.”

Page 6: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

22. İnfaz Tüzüğü’nün 122. maddesi şöyledir:

“(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.

(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.

(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir.”

23. İnfaz Tüzüğü’nün 123. maddesi şöyledir:

“(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmi dört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.

(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.

(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.”

24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 298. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hükümlü ve tutukluların beslenmesini engelleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna teşvik veya ikna edilmeleri ya da bu yolda kendilerine talimat verilmesi de beslenmenin engellenmesi sayılır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 2/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 4/2/2013 tarihli ve 2015/9192 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; yazmış olduğu mektupların Cezaevi İdaresince haksız gerekçelere dayanılarak sakıncalı bulunduğunu; mektupların teorik, felsefi, kültürel, hukuki, ahlaki

Page 7: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

analizler içerdiğini ifade ederek haberleşme ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

27. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmış ise de bu iddiaların özü, göndermek istediği mektupların İnfaz Kurumunca gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanmasıyla ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme/AİHS) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…, 25/3/1983, §107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 23).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Başvurucunun, göndermek istediği mektupların sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı için başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri

29. Başvurucu; yazmış olduğu mektupların Cezaevi İdaresince haksız gerekçelere dayanılarak sakıncalı bulunduğunu; mektupların teorik, felsefi, kültürel, hukuki, ahlaki analizler içerdiğini ifade ederek haberleşme ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde AİHM’in içtihatları hatırlatılarak başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; başvuru dilekçesindeki ifadelerini tekrar ederek mektupların siyasi, felsefi analizler içerdiğini, Cezaevi güvenliğini tehdit edecek bir içerik taşımadıklarını, mektuplarla hiç kimsenin açlık grevi ve ölüm orucuna teşvik edilmediğini ve onlara talimat gönderilmediğini, mektuplarda buna yönelik bir ifadenin yer almadığını belirtmiştir.

b. Genel İlkeler

32. Anayasa’nın 22. maddesi şöyledir:

“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

Page 8: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”

33. Sözleşme’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

“1. Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.

2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan müdahaleler dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahale yapılamaz.”

34. AİHM, haberleşme özgürlüğüne ilişkin şikâyetleri Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde incelemektedir. Bununla birlikte Sözleşme’nin 8. maddesine karşılık Anayasa’da tek bir madde bulunmamaktadır. Başvurucunun iddialarına esas olan haberleşme özgürlüğü Anayasa’nın 22. maddesinde düzenlenmiştir.

35. Anayasa’nın 22. maddesinde herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Sözleşme’nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı, haberleşme özgürlüğünün yanı sıra, içeriği ve biçimi ne olursa olsun, haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Haberleşme bağlamında, bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması gerekir. Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 49).

36. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme özgürlüğüne ve haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Anayasa ve Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır. Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında ve Sözleşme’nin 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, § 50).

37. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

38. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa’da yer alan bütün hak ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler göz önünde bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasa’nın bütünselliği ilkesi çerçevesinde, Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan belirtilen düzenlemede yer alan başta kanun ile sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin, Anayasa’nın 22. maddesinde yer verilen hakkın kapsamının belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 35).

Page 9: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

39. AİHM kararlarına göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, “ulaşılabilir”, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından “öngörülebilir” olması gerekir. İkinci olarak söz konusu sınırlandırma “meşru bir amaca” dayalı olmalıdır, bunun yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 85-90; Klass ve diğerleri/Almanya, B. No: 5029/71, 6/10/1978, §§ 42-55; Campbell/Birleşik Krallık, B. No: 13590/88, 25/3/1992, § 34).

40. Dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yapıldığı iddia edilen müdahalelerin incelemesinde kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan sebeplerin var olup olmadığı her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmelidir.

c. İlkelerin Olaya Uygulanması

i. Müdahalenin Varlığı

41. Somut olayda başvurucunun bulunduğu İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararlarıyla başvurucunun göndermek istediği mektupların; yukarıda (bkz. § § 11, 12, 13) içeriğine yer verilen üçü bakımından açlık grevi yapmaya teşvik ettiği, dördüncüsü (bkz. § 14) bakımından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü zedeleyici, bölücü ve ayrımcı unsurların yer aldığı ve yine kurum ve kuruluşları paniğe yöneltecek örgüt propagandası şeklinde örgütsel haberleşmeye yönelik yorum ve ifadeler bulunduğu gerekçesiyle tamamının sakıncalı olduklarına karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

42. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme; Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).

Kanunilik

43. Haberleşme özgürlüğüne getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekmektedir. AİHM içtihatlarında ifade edilen kanunla öngörülme kriteri, kendi içerisinde üç temel prensibi içermektedir. İlk olarak müdahale teşkil eden eylem mevzuatta yer alan bir düzenlemeye dayanmalıdır. İkinci olarak müdahalenin dayanağını teşkil eden düzenleme ilgili kişi açısından yeterli derecede ulaşılabilir olmalıdır. Son olarak söz konusu düzenlemenin, hitap ettiği kişiler bakımından davranışlarını ona göre yönlendirme ve belli koşullar çerçevesinde, eylemler neticesinde meydana gelebilecek sonuçları öngörebilmeye olanak sağlayacak açıklıkta olması gerektiğidir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 86-88).

44. Somut olayda, hükümlülerin cezaevinden yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının dayanağını oluşturan 5275 sayılı Kanun (68. maddesi) ile İnfaz Tüzüğü (91., 122. ve 123. maddeleri) Resmî Gazete’de yayımlanmış olup bu mevzuatın erişilebilir olduğuna kuşku yoktur. Anılan mevzuatta cezaevi disipliniyle ilgili hükümler; cezaevinde hükümlülerin mektup, faks ve telgrafları gönderme ve alma hakkı, buna getirilen kısıtlamalar ve izlenecek usuller yeterince açık ve anlaşılabilir şekilde düzenlenmiştir. Hükümlünün mektubunun denetimi ile birlikte, mektubun kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi

Page 10: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

hâlinde başvurulacak tedbirler ile bu yöndeki işlemlere karşı hükümlünün başvurabileceği dava yollarının da düzenlendiği, bu hâliyle ilgili düzenlemenin yeterince açık, anlaşılabilir ve öngörülebilir olduğu sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin “kanunilik” ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 38-46).

Meşru Amaç

45. Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalelerin meşru kabul edilebilmesi için bu müdahalelerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına dayanması gerekir.

46. Sözleşme’nin 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasında da haberleşme özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin hukuka uygun ve demokratik toplumda gerekli olması ile ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılmış olması aranmakta olup bu şartlar altında yapılmayan müdahaleler yasaklanmıştır.

47. Anayasa’nın 22. maddesinde düzenlenen haberleşmenin gizliliğine yönelik müdahalenin ikinci fıkrada belirtilen amaçlar çerçevesinde olabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca müdahalenin ikinci fıkrada belirtilen amaçlara dayalı olarak ve hâkim kararıyla yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte üçüncü fıkrada bazı kamu kurum ve kuruluşlarının kanun ile istisna tutulabileceği de belirtilmiştir. Üçüncü fıkrada belirtilen istisna; hâkim kararı alınması şartına yönelik olarak anlaşılmalı, 22. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sınırlama sebeplerinin genişletilebileceği şeklinde yorumlanmamalıdır. Temel hak ve özgürlüklerin yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceğini öngören Anayasa’nın 13. maddesindeki düzenleme ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların dar yorumlanması gereği karşısında, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen haberleşme hürriyetine getirilebilecek sınırlama sebeplerinin, anılan maddenin üçüncü fıkrasına dayanılarak kanunla genişletilmesi mümkün değildir (Ahmet Temiz, § 49).

48. Yukarıda da belirtildiği gibi cezaevlerinin Anayasa’nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kalan istisnai kamu kurumu olduğu kabul edilmekle birlikte bu istisna, anılan kurumlar tarafından hâkim kararı alınması şartı aranmaksızın haberleşme hürriyetine müdahale niteliğinde işlem tesis edilebileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca bu kurumların haberleşme hürriyetine müdahale anlamındaki işlemlerinin meşru olabilmesi için mutlaka Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırma sebeplerine dayalı olması gerekmektedir (Ahmet Temiz, § 50).

49. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.

50. Somut olayda, başvurucunun göndermek istediği mektupların sakıncalı bulunmasına yönelik Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararları; ilk üçü bakımından açlık grevi yapmaya teşvik ettiği, dördüncüsü bakımından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü zedeleyici, bölücü ve ayrımcı unsurların yer aldığı ve yine kurum ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış örgüt propagandası şeklinde örgütsel haberleşmeye yönelik yorum ve ifadeler bulunduğu gerekçesine dayandırılmıştır.

Page 11: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

51. 5237 sayılı Kanun’un 298. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna teşvik veya ikna edilmeleri ya da bu yolda kendilerine talimat verilmesi suçtur.

52. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, İnfaz Kurumunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalelerin; kamu düzeni, cezaevlerinde güvenliğin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı ve bunun da Anayasa'nın haberleşme özgürlüğüne ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük

53. Başvurucu; yazmış olduğu mektupların Cezaevi İdaresince haksız gerekçelere dayanılarak sakıncalı bulunduğunu; mektupların teorik, felsefi, kültürel, hukuki, ahlaki analizler içerdiğini, Cezaevi güvenliğini tehdit edecek bir içerik taşımadıklarını, mektuplarla hiç kimsenin açlık grevi ve ölüm orucuna teşvik edilmediğini ve onlara talimat gönderilmediğini, mektuplarda buna yönelik bir ifadenin olmadığını ifade ederek haberleşme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

54. Bakanlık görüşünde; AİHM kararlarında, ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceğinin belirtildiği ifade edilmiş; başvuruya konu mektupların gönderilmemesinin Anayasa’nın 22. maddesi ile AİHS’in 8. maddesi çerçevesinde değerlendirmesinin gerekli olduğu vurgulanmıştır.

55. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını içermektedir (Silver ve diğerleri /Birleşik Krallık, § 97).

56. AİHM, haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin demokratik toplumda zorunluluk teşkil etmesine ilişkin kriteri incelediği kararlarda, öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan kimselerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceğini, ceza infaz kurumunun olağan ve makul gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen ve diğerleri/Türkiye, § 51; Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 98).

57. AİHM, her somut olayda kamu makamlarının bu değerlendirmeyi yaparken mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan olduğunu göz önünde bulundurması gereğini belirtmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, § 45).

58. Haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu özgürlüğe ilişkin olarak Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri, B. No: 2013/7054, 6/1/2015, §§ 57, 58).

59. Anayasa’da belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesi ile AİHS'in 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü; çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 92).

60. Nitekim Anayasa Mahkemesinin sıklıkla vurguladığı üzere demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler,

Page 12: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

istisnai olarak ve ancak özüne dokunulmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler. (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, §§ 92, 93).

61. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple haberleşme özgürlüğü alanında yapılan müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Fatih Taş, §§ 92, 93).

62. Müdahalenin orantılı olduğundan söz edilebilmesi için temel hakka daha az zarar verebilecek ancak aynı zamanda güdülen amacı yerine getirebilecek nitelikte olan yöntemin tercih edilmiş olması gerekmektedir (Nada/İsviçre, B. No: 10593/08, 12/9/2012, § 183).

63. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma" biçiminde değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptirler (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).

64. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek yukarıda belirtilen makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, § 48). Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede hükümlüler hakkında uygulanan infaz rejiminin ve mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 98, 102; Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010,).

65. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin haberleşme özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Sebahat Tuncel, § 87).

66. Öncelikle somut olayda, hükümlü olan başvurucunun göndermek istediği mektupların benzerliği ve sakıncalı bulunma gerekçeleri dikkate alınarak yapılan müdahalelerin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadıkları Sn.K. (bkz. § 11) , S.G. (bkz. § 12) ve Ö.A.ya (bkz. § 13) yazılan mektuplar ile Sr.K.ya yazılan mektup yönünden iki kısımda incelenecektir.

Sn.K., S.G. ve Ö.A.ya Yazılan Mektuplar Yönünden

67. Başvurucunun Sn.K. (bkz. § 11), S.G. (bkz. § 12) ve Ö.A.ya (bkz. § 13) yazmış olduğu mektupların içerikleri birbirinin benzeri olup neredeyse aynı ifadelere yer verildiği görülmektedir. “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan mahkûm olan başvurucu, İnfaz Kurumunda bulunduğu esnada başka infaz kurumlarında bulunan arkadaşlarına eş zamanlı olarak göndermek istediği birer sayfadan oluşan mektuplarda, kendisinin de bulunduğu bir

Page 13: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

grubun dörde bölünerek “süresiz dönüşümlü ag’ye (70) yetmişinci günde” başlayacaklarını açıkladıktan sonra isimlerini zikrettiği bir kısım insanların belirlenen bir sırayla “(7) yedişer gün gideceklerini” ifade etmiştir.

68. Mektuplarda geçen isimlerin bulunduğu grubun dışından biri tarafından okunması hâlinde rahatlıkla anlaşılamayacak şekilde kapalı bir dille çeşitli kısaltmalar kullanan başvurucunun, kimler tarafından hangi tarih ve süreyle yapılacağı planlanmış bir davranış biçiminden bahsettiği kuşkusuzdur. Anlatımlarda geçen “ag” kısaltmasının açlık grevi; “(7) yedişer gün gitme” ifadesinin açlık grevi eylemi yapma olduğu anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu, mektuplarda başvurucunun “Terör örgütüne destek vermek amacıyla açlık grevine girmeleri gerektiğini ve bunun diğer cezaevlerinde kalan kendi örgüt elemanları içerisinde sıraya koyarak yapmaları konusunda planlama yaptığı, bu şekilde örgüt elemanlarını eylem yapmaya teşvik ettiği” gerekçesine istinaden mektupların sakıncalı olduğuna karar vermiştir.

69. 5237 sayılı Kanun’un 298. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna teşvik veya ikna edilmeleri ya da bu yolda kendilerine talimat verilmesi suçtur.

70. Haberleşmenin farklı infaz kurumlarında bulunan kişiler arasında gerçekleşmesinin istendiği hatırda tutulmalıdır. Ayrıca başvurucu tarafından mektubun gönderilmek istenildiği dönemde, PKK terör örgütüne destek vermek amacıyla ülke genelindeki infaz kurumlarında açlık grevi eylemlerinin devam ettiği, eylem yapan veya ileride yapması muhtemel hükümlü/tutuklular arasındaki eyleme yönelik iletişimin, söz konusu eylemleri yaygınlaştırabileceği veya var olanların süresini uzatabileceği öngörülebilir bir olgudur.

71. Açlık grevi yapma eylemi ile ilgili bilgi ve haberlerin tutuklu/hükümlüler arasındaki iletişime konu olmasına infaz kurumlarınca temkinle yaklaşılması ve bu haberleşmenin daha sıkı denetime tabi tutulması kurumların asayiş ve güvenliğini sağlamaya yönelik kabul edilebilir mahiyettedir.

72. Yasa dışı silahlı örgüt üyeliği nedeniyle hükümlü olan başvurucunun, yine hükümlü/tutuklu olan bazı kişilere kapalı ifade ve kısaltmalar kullanarak açlık grevini yapacakları tarihi, sırayı ve süreyi aynı anda bildirmek istediği mektupların, bu eylemleri yapmaya teşvik ettiğini değerlendiren ve bu doğrultuda ülke genelindeki eylemleri de nazara alarak haberleşmenin örgütsel gayeli olabileceği kanaatine varan İnfaz Kurumunca kamu düzeni, cezaevinde disiplinin ve güvenliğin sağlanması, suçun önlenmesi amaçlarıyla mektupların gönderilmemesi şeklinde tedbir alınması makul görülmüştür. (Atilla ve diğerleri/Türkiye)

73. Buna göre başvurucunun haberleşme özgürlüğüne yönelik kısıtlamanın, Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez. Bununla birlikte mektuplarda geçen yukarıdaki (bkz. §§ 11, 12, 13) ifadelerin mektupların neredeyse tamamını oluşturduğu dikkate alındığında Tüzük’ün 123. maddesi uyarınca bu ifadelerin okunamaz hâle getirilerek bahse konu mektupların gönderilmesinin bir anlamı olmayacaktır.

74. Sonuç olarak İnfaz Kurumunun gerekçesi dikkate alındığında başvurucunun haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik toplum düzenin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu söylenemez.

75. Açıklanan nedenlerle söz konusu mektuplar bakımından getirilen kısıtlamanın bir ihlal içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Sr.K.ya Yazılan Mektup Yönünden

Page 14: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

76. Başvurucu, Sr.K.ya (bkz. § 14) göndermek üzere yazmış olduğu üç sayfa mektupta “İstek ve iyi niyetle savaşı durdurmak mümkün mü?” başlığı altında birtakım siyasi ve ideolojik görüşlerini açıklamıştır. “Türk Devleti” ile “Kürt Ulusu” arasında 1920’lerde bir “savaşın” bulunduğunu ifade eden metin yazarı, bu “savaşın” devam ettiğine işaret ederek “tek tarafın isteğiyle savaşın sonlandırılamayacağını, Kürt halkının meşru ve demokratik haklarının bazılarının kabul edilmesinin savaşı durdurmaya yetmeyeceğini, ancak bu halka kendi devletini kurma hakkının tanınmasıyla savaşın bitmesinin toplumsal ve siyasal karşılığının olabileceğini” vurgulamış; PKK terör örgütünün silahsızlandırılmasının “Kürtler açısından asla barış anlamına gelmediğinin” altını çizmiştir. “Savaşın sonlandırılmasının” iki yolu olduğunu belirten başvurucu; ilkinin “Kürtlerin savaşarak bağımsızlığını kazanması”, ikincinin -Ki kendisince bu, ezilen sınıflara barış getirecek tek yoldur.- “Türk, Kürt ve çeşitli azınlıklardan oluşan geniş halk kitlesinin proleter devrimi” olduğunu, bunun için ise “devrimci kitlelerin silahsızlandırması değil savaşması gerektiğini” öne sürmüştür.

77. “Aksine kitlelerin silahlanması ve kendi demokrasilerini inşa etmeleri tarihsel zorunluluktur. Bu tarihsel doğru Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakkının eline alması için savaşmaktan başka yolunun olmadığını da göstermiştir. Mkp ’nin T. Ve KK devrimi için silahsızlanma yolunu değil de silahlanma ve savaşma yolunda ısrar etmesi sınıf savaşımının zorunlu sonucudur.” ifadesiyle metnini tamamlayan başvurucunun, yasa dışı eylemleri meşrulaştırarak Kürt halkının devlet kurma hakkı olduğunu ve bu hakkı sadece “silahlanma ve savaşma yolu” ile elde edebileceklerini belirtmek suretiyle şiddete teşvik ettiği açıktır. Bu yönde, içeriğinde “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmez bütünlüğünü zedeleyici, bölücü ve ayrımcı unsurların ve örgüt propagandası şeklinde örgütsel haberleşmeye yönelik yorum ve ifadelerin bulunduğu” değerlendirilen mektubun, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçları çerçevesinde İnfaz Kurumunca alıkonulması şeklinde tedbir alınması makul görülmüştür.

78. Buna göre başvurucunun haberleşme özgürlüğüne yönelik kısıtlamanın, Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez. Bununla birlikte mektubun tamamıyla yukarıda (bkz. § 14) yer verilen anlatıma benzer nitelikteki ifadelerden oluştuğu dikkate alındığında Tüzük’ün 123. maddesi uyarınca bu ifadelerin okunamaz hâle getirilerek mektubun gönderilmesinin bir anlamı olmayacaktır.

79. Sonuç olarak İnfaz Kurumunun gerekçesi dikkate alındığında başvurucunun haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin Anayasa’nın 22. maddesine göre demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik toplum düzenin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu söylenemez.

80. Açıklanan nedenlerle söz konusu mektup yönünden getirilen kısıtlamanın bir ihlal içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Anayasa’nın 22. maddesinde yer alan haberleşme özgürlüğünün ihlaline ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Adli yardım talebinin kabulüyle geçici muafiyet sağlanan yargılama giderlerinin tahsilinin, başvurucunun mağduriyetine neden olacağı anlaşıldığından 12/1/2011 tarihli ve

Page 15: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web view(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması

Başvuru Numarası : 2015/9192Karar Tarihi : 2/12/2015

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığına ve Kocaeli İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine

2/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

BaşkanBurhan ÜSTÜN

ÜyeSerruh KALELİ

ÜyeNuri NECİPOĞLU

Üye Hicabi DURSUN

ÜyeHasan Tahsin GÖKCAN