4
487 larý (Beþiktaþ-Ihlamur, Teþvikiye Camii av- lusu, Sarayburnu-Gülhane sahasý). Ayrýca müze, kütüphane ve hususi koleksiyon- larda kýta, murakka‘ hilye ve levha olarak eserleri mevcuttur. BÝBLÝYOGRAFYA : Habîb, Hat ve Hattâtân, Ýstanbul 1305, s. 243; Cevdet, Târih, VI, 314-315; Müstakimzâde, Tuh- fe, s. 717; Cl. Huart, Les calligraphes et les mi- niaturistes de l’orient musulman, Paris 1908, s. 291-292; A. Süheyl Ünver, Mehmed Es’ad Yesârî, Ýstanbul 1955; Ýbnülemin, Son Hattatlar, s. 531- 536; Þevket Rado, Türk Hattatlarý, Ýstanbul, ts. (Yayýn Matbaacýlýk), s. 182-184; M. Uður Derman, Türk Hat San’atýnýn Þâheserleri, Ýstanbul 1982, rs. 19, 25; a.mlf., Letters in Gold, New York 1998, s. 100-101; a.mlf., Sabancý Üniversitesi Sakýp Sabancý Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçme- ler, Ýstanbul 2002 s. 124-125; a.mlf., Eternal Let- ters, Sharjah 2009, s. 104-107; a.mlf., Ömrümün Bereketi: 1, Ýstanbul 2011, s. 290-297; Yýlmaz Öz- tuna, Devletler ve Hânedanlar, Ankara 1990, II, 887-888; Ýslâm Kültür Mirâsýnda Hat San‘atý (haz. M. Uður Derman), Ýstanbul 1992, s. 206-208; Ali Alparslan, Osmanlý Hat Sanatý Tarihi, Ýstanbul 1999, s. 166-171; Muhittin Serin, Hat Sanatý ve Meþhur Hattatlar, Ýstanbul 2010, s. 363-365; Ýs- mail Hakký Uzunçarþýlý, “Üçüncü Sultan Selim Za- manýnda Yazýlmýþ Dýþ Ruznâmesinden 1206/ 1791 ve 1207/1792 Senelerine Âit Vekayi”, TTK Belleten, XXXVII/148 (1973), s. 622-623. ÿM. Uður Derman YESÂRÎZÂDE FERÎK AHMED (bk. NECÝB AHMED PAÞA, Yesârîzâde). ˜ YESÂRÎZÂDE MUSTAFA ÝZZET (bk. MUSTAFA ÝZZET, Yesârîzâde). ˜ YESEVÝYYE ( א) Ahmed Yesevî’ye (ö. 562/1166) nisbet edilen ve Orta Asya’da etkin olan tarikat. ˜ Ahmed Yesevî’nin ardýndan onun tasav- vuf yolu ve düþünceleri müridleri vasýta- sýyla Orta Asya’nýn çeþitli bölgelerine ya- yýlmýþtýr. Bu yolun takipçilerinin mensup olduðu tarikata Yeseviyye denildiði gibi Ah- med Yesevî’nin “Sultan” lakabýna nisbetle Sultâniyye, cehrî zikir yapmalarý sebebiy- le Cehriyye ve mensuplarýndan çoðunun Türk olmasý sebebiyle Silsile-i Meþâyih-i Türk de denilmiþtir. Hoca Ahmed Yesevî’- nin kimden hilâfet aldýðý konusunda kay- naklarda farklý bilgiler yer almaktadýr. Ýlk hocasý ve þeyhi, ayný zamanda akrabasý ol- duðu anlaþýlan Arslan (Baba) Bâb’dýr. Onun vefatýndan sonra kaynaklarda Yûsuf el- Hemedânî, Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî ve- ya Ebû Hafs Ömer Sühreverdî’ye intisap ederek hilâfet aldýðý söylenir. Bu rivayet- lerden en çok kabul göreni Yûsuf el-He- medânî’den hilâfet aldýðý yolundadýr. Yû- suf el-Hemedânî’nin halifelerinden Abdül- hâlik-ý Gucdüvânî, Hâcegân tarikatýnýn ku- rucusu kabul edilir. Hemedânî’nin bir di- ðer halifesi sayýlan Ahmed Yesevî’ ise Ye- seviyye’nin kurucusudur. Dolayýsýyla Hâce- gân ile Yeseviyye birbirinden farklý iki ta- rikattýr. Öte yandan Ahmed Yesevî’nin ba- basý Ýbrâhim Ata’nýn da bir þeyh olduðu ve onun Yesi’deki halifesi Mûsâ Hoca’nýn Âiþe Hoþtâc adlý kýzýný Ahmed Yesevî ile evlendirdiði rivayet edilir. Bu rivayet dik- kate alýnarak Yesevî’nin bu akraba çevre- sinden de önemli derecede tasavvufî eði- tim aldýðý söylenebilir. Ahmed Yesevî’nin atalarýndan Ýshak Bâb’ýn Ýshak Türk ile ay- ný kiþi olduðu ve bu ailenin Mübeyyiza mez- hebine mensup bulunduðu iddiasý ise he- nüz kanýtlanabilmiþ deðildir. Ahmed Yesevî’nin en meþhur halifeleri Mansûr Ata, Said Ata, Sûfî Muhammed Dâniþmend ve Hakîm Ata’dýr. Bunlardan Mansûr Ata, Arslan Bâb’ýn oðludur. Man- sûr Ata’nýn oðlu Abdülmelik Ata, torunu Tâc Hoca ve torununun oðlu Zengî Ata da Yesevî þeyhidir. Yesevî’nin ikinci halifesi Sa- id Ata hakkýnda yeterli bilgi yoktur. Üçün- cü halifesi Sûfî Muhammed Dâniþmend, Otrar þehri civarýnda irþad faaliyetinde bu- lunmuþ, þeyhi Ahmed Yesevî’nin ve diðer bazý sûfîlerin tasavvufî görüþlerini Mir’â- tü’l-kulûb adlý Türkçe eserinde toplamýþ- týr. Sûfî Muhammed Dâniþmend’in halife- si Süzük Ata (Süksük Ata) diye anýlan Þeyh Mustafa’dýr. Þeyh Mustafa’nýn halifesi Ýbrâ- him Ata, Ýbrâhim Ata’nýn oðlu Ýsmâil Ata’- dýrýlýrdý. Burada özellikle hassas ruhlu Sul- tan Selim’in sanatkâra karþý muamelesi anlatýlmaya deðer bir hadisedir: Yesârî, özürlü bedenine raðmen oðlu Mustafa Ýz- zet ile birlikte 1206 (1792) yýlýnda hacca niyetlendiðinde bunu duyan padiþah 1 Re- ceb (24 Þubat) günü onlarý Topkapý Sara- yý’nda kabul ederek iltifatta bulunduktan sonra Aynalýkavak Kasrý için Þeyh Galib’e ait bir kasideyi yazmasýný, eðer hacca gi- diþi dolayýsýyle vakit darlýðýndan yazama- yacaksa baþkasýnýn yazýsýný da istemedi- ðini söyleyip ilâve eder: “Lâkin hatýrým için ne kadar da zahmet ise katlanýn!” diyerek kendisine 12.500 kuruþ yolluk ihsan eder. Bu zarafete, ta‘lik hattýnýn hünkârý da se- yahat öncesi Aynalýkavak’a yazdýðý kitâbe ve kuþak hatlarý ile karþýlýk vermiþtir. An- cak kuþak yazýlarý taþa hâkkolunmayýp sý- va üzerine yapýþtýrma altýnla iþlendiði için sonraki tamirlerde tamamen bozulmuþ- tur. Son zamanlarýný hastalýklarla geçiren Yesârî Esad Efendi 12 Receb 1213’te (20 Aralýk 1798) vefat ederek Fatih’in Gelenbe- vî semtindeki Tûtî Abdüllatif Efendi Med- resesi’nin hazîresine gömüldüyse de elli bir yýl sonra yanýna defnedilen oðlu Mus- tafa Ýzzet Efendi’ninkiyle beraber kabir- leri tahminen, 1925 yýlýnda onarýlýp geniþ- letilen yolun altýnda kalmýþ ve kaybolmuþ, mezar kitâbeleri ise Fâtih Camii hazîresi- ne götürülmüþtür. Yesârî Esad Efendi, oð- lu Mustafa Ýzzet’i de ta‘lik hattýnda mü- kemmel sûrette yetiþtirmiþtir. Babasýn- dan sonra ta‘lik hattýnda Osmanlý-Türk karakterini daha da pekiþtiren Yesârîzâ- de imzalarýnda babasýný da daima lakabýy- la anar. Oðlundan baþka Mîr Mehmed Emin ve Arapzâde Mehmed Sâdullah, Mehmed Þehâbeddin, Mektûbî Ýbrâhim Edhem, Þerif Ýhyâ efendiler de Yesârî’nin en meþhur öðrencileridir. Yesârî’nin taþa mahkûk celî ta‘lik kitâ- belerinden zamanýmýza intikal edenler- den bazýlarý þunlardýr: Reîsülküttâb Recâi Efendi Mektep ve Sebili (Vefa, 1189/1775); Beylerbeyi Camii (1192/1778); Hamîd-i Ev- vel Medresesi (Bahçekapý, 1194/1780 [im- zasýz]); Hacý Selim Aða Kütüphanesi (Üs- küdar, 1196/1782); Emirgân Camii ve Çeþ- mesi (1197/1783); Fâtih Türbesi kapý içi ki- tâbesi (1199/1785); Aynalýkavak Kasrý ki- tâbesi ve içinde kuþak (1206/1792); Eyüp Mihriþah Vâlide Sultan Ýmareti, Türbesi, Sebili (1209/1794); Topkapý Sarayý içinde Kubbealtý ve Harem’de kitâbeler; Bulga- ristan Þumnu’da Kurþunlu ve Reis Paþa camilerinin kitâbeleri; muhtelif niþan taþ- YESEVÝYYE Zengî Ata’nýn halifelerinden Sadr Ata’nýn mezarý

YESEVÝYYEnevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata -nýn en önemli halifesi Zengî Ata dýr (ö. 656/ 1258). Taþkent te yaþayan Zengî Ata nýn çobanlýk yaparak geçimini saðladýðý

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YESEVÝYYEnevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata -nýn en önemli halifesi Zengî Ata dýr (ö. 656/ 1258). Taþkent te yaþayan Zengî Ata nýn çobanlýk yaparak geçimini saðladýðý

487

larý (Beþiktaþ-Ihlamur, Teþvikiye Camii av-lusu, Sarayburnu-Gülhane sahasý). Ayrýcamüze, kütüphane ve hususi koleksiyon-larda kýta, murakka‘ hilye ve levha olarakeserleri mevcuttur.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Habîb, Hat ve Hattâtân, Ýstanbul 1305, s. 243;Cevdet, Târih, VI, 314-315; Müstakimzâde, Tuh-fe, s. 717; Cl. Huart, Les calligraphes et les mi-niaturistes de l’orient musulman, Paris 1908, s.291-292; A. Süheyl Ünver, Mehmed Es’ad Yesârî,Ýstanbul 1955; Ýbnülemin, Son Hattatlar, s. 531-536; Þevket Rado, Türk Hattatlarý, Ýstanbul, ts.(Yayýn Matbaacýlýk), s. 182-184; M. Uður Derman,Türk Hat San’atýnýn Þâheserleri, Ýstanbul 1982,rs. 19, 25; a.mlf., Letters in Gold, New York 1998,s. 100-101; a.mlf., Sabancý Üniversitesi SakýpSabancý Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçme-ler, Ýstanbul 2002 s. 124-125; a.mlf., Eternal Let-ters, Sharjah 2009, s. 104-107; a.mlf., ÖmrümünBereketi: 1, Ýstanbul 2011, s. 290-297; Yýlmaz Öz-tuna, Devletler ve Hânedanlar, Ankara 1990, II,887-888; Ýslâm Kültür Mirâsýnda Hat San‘atý (haz.M. Uður Derman), Ýstanbul 1992, s. 206-208; AliAlparslan, Osmanlý Hat Sanatý Tarihi, Ýstanbul1999, s. 166-171; Muhittin Serin, Hat Sanatý veMeþhur Hattatlar, Ýstanbul 2010, s. 363-365; Ýs-mail Hakký Uzunçarþýlý, “Üçüncü Sultan Selim Za-manýnda Yazýlmýþ Dýþ Ruznâmesinden 1206/1791 ve 1207/1792 Senelerine Âit Vekayi”, TTKBelleten, XXXVII/148 (1973), s. 622-623.

ÿM. Uður Derman

– —YESÂRÎZÂDE FERÎK AHMED

(bk. NECÝB AHMED PAÞA, Yesârîzâde).˜ ™

– —YESÂRÎZÂDE MUSTAFA ÝZZET

(bk. MUSTAFA ÝZZET, Yesârîzâde).˜ ™

– —YESEVÝYYE

( א����� )

Ahmed Yesevî’ye (ö. 562/1166)

nisbet edilen ve Orta Asya’daetkin olan tarikat.˜ ™

Ahmed Yesevî’nin ardýndan onun tasav-vuf yolu ve düþünceleri müridleri vasýta-sýyla Orta Asya’nýn çeþitli bölgelerine ya-yýlmýþtýr. Bu yolun takipçilerinin mensupolduðu tarikata Yeseviyye denildiði gibi Ah-med Yesevî’nin “Sultan” lakabýna nisbetleSultâniyye, cehrî zikir yapmalarý sebebiy-le Cehriyye ve mensuplarýndan çoðununTürk olmasý sebebiyle Silsile-i Meþâyih-iTürk de denilmiþtir. Hoca Ahmed Yesevî’-nin kimden hilâfet aldýðý konusunda kay-naklarda farklý bilgiler yer almaktadýr. Ýlkhocasý ve þeyhi, ayný zamanda akrabasý ol-

duðu anlaþýlan Arslan (Baba) Bâb’dýr. Onunvefatýndan sonra kaynaklarda Yûsuf el-Hemedânî, Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî ve-ya Ebû Hafs Ömer Sühreverdî’ye intisapederek hilâfet aldýðý söylenir. Bu rivayet-lerden en çok kabul göreni Yûsuf el-He-medânî’den hilâfet aldýðý yolundadýr. Yû-suf el-Hemedânî’nin halifelerinden Abdül-hâlik-ý Gucdüvânî, Hâcegân tarikatýnýn ku-rucusu kabul edilir. Hemedânî’nin bir di-ðer halifesi sayýlan Ahmed Yesevî’ ise Ye-seviyye’nin kurucusudur. Dolayýsýyla Hâce-gân ile Yeseviyye birbirinden farklý iki ta-rikattýr. Öte yandan Ahmed Yesevî’nin ba-basý Ýbrâhim Ata’nýn da bir þeyh olduðuve onun Yesi’deki halifesi Mûsâ Hoca’nýnÂiþe Hoþtâc adlý kýzýný Ahmed Yesevî ileevlendirdiði rivayet edilir. Bu rivayet dik-kate alýnarak Yesevî’nin bu akraba çevre-sinden de önemli derecede tasavvufî eði-tim aldýðý söylenebilir. Ahmed Yesevî’ninatalarýndan Ýshak Bâb’ýn Ýshak Türk ile ay-ný kiþi olduðu ve bu ailenin Mübeyyiza mez-hebine mensup bulunduðu iddiasý ise he-nüz kanýtlanabilmiþ deðildir.

Ahmed Yesevî’nin en meþhur halifeleriMansûr Ata, Said Ata, Sûfî MuhammedDâniþmend ve Hakîm Ata’dýr. BunlardanMansûr Ata, Arslan Bâb’ýn oðludur. Man-sûr Ata’nýn oðlu Abdülmelik Ata, torunuTâc Hoca ve torununun oðlu Zengî Ata daYesevî þeyhidir. Yesevî’nin ikinci halifesi Sa-id Ata hakkýnda yeterli bilgi yoktur. Üçün-cü halifesi Sûfî Muhammed Dâniþmend,Otrar þehri civarýnda irþad faaliyetinde bu-lunmuþ, þeyhi Ahmed Yesevî’nin ve diðerbazý sûfîlerin tasavvufî görüþlerini Mir’â-tü’l-kulûb adlý Türkçe eserinde toplamýþ-týr. Sûfî Muhammed Dâniþmend’in halife-si Süzük Ata (Süksük Ata) diye anýlan ÞeyhMustafa’dýr. Þeyh Mustafa’nýn halifesi Ýbrâ-him Ata, Ýbrâhim Ata’nýn oðlu Ýsmâil Ata’-

dýrýlýrdý. Burada özellikle hassas ruhlu Sul-tan Selim’in sanatkâra karþý muamelesianlatýlmaya deðer bir hadisedir: Yesârî,özürlü bedenine raðmen oðlu Mustafa Ýz-zet ile birlikte 1206 (1792) yýlýnda haccaniyetlendiðinde bunu duyan padiþah 1 Re-ceb (24 Þubat) günü onlarý Topkapý Sara-yý’nda kabul ederek iltifatta bulunduktansonra Aynalýkavak Kasrý için Þeyh Galib’eait bir kasideyi yazmasýný, eðer hacca gi-diþi dolayýsýyle vakit darlýðýndan yazama-yacaksa baþkasýnýn yazýsýný da istemedi-ðini söyleyip ilâve eder: “Lâkin hatýrým içinne kadar da zahmet ise katlanýn!” diyerekkendisine 12.500 kuruþ yolluk ihsan eder.Bu zarafete, ta‘lik hattýnýn hünkârý da se-yahat öncesi Aynalýkavak’a yazdýðý kitâbeve kuþak hatlarý ile karþýlýk vermiþtir. An-cak kuþak yazýlarý taþa hâkkolunmayýp sý-va üzerine yapýþtýrma altýnla iþlendiði içinsonraki tamirlerde tamamen bozulmuþ-tur.

Son zamanlarýný hastalýklarla geçirenYesârî Esad Efendi 12 Receb 1213’te (20Aralýk 1798) vefat ederek Fatih’in Gelenbe-vî semtindeki Tûtî Abdüllatif Efendi Med-resesi’nin hazîresine gömüldüyse de ellibir yýl sonra yanýna defnedilen oðlu Mus-tafa Ýzzet Efendi’ninkiyle beraber kabir-leri tahminen, 1925 yýlýnda onarýlýp geniþ-letilen yolun altýnda kalmýþ ve kaybolmuþ,mezar kitâbeleri ise Fâtih Camii hazîresi-ne götürülmüþtür. Yesârî Esad Efendi, oð-lu Mustafa Ýzzet’i de ta‘lik hattýnda mü-kemmel sûrette yetiþtirmiþtir. Babasýn-dan sonra ta‘lik hattýnda Osmanlý-Türkkarakterini daha da pekiþtiren Yesârîzâ-de imzalarýnda babasýný da daima lakabýy-la anar. Oðlundan baþka Mîr MehmedEmin ve Arapzâde Mehmed Sâdullah,Mehmed Þehâbeddin, Mektûbî ÝbrâhimEdhem, Þerif Ýhyâ efendiler de Yesârî’ninen meþhur öðrencileridir.

Yesârî’nin taþa mahkûk celî ta‘lik kitâ-belerinden zamanýmýza intikal edenler-den bazýlarý þunlardýr: Reîsülküttâb RecâiEfendi Mektep ve Sebili (Vefa, 1189/1775);Beylerbeyi Camii (1192/1778); Hamîd-i Ev-vel Medresesi (Bahçekapý, 1194/1780 [im-zasýz]); Hacý Selim Aða Kütüphanesi (Üs-küdar, 1196/1782); Emirgân Camii ve Çeþ-mesi (1197/1783); Fâtih Türbesi kapý içi ki-tâbesi (1199/1785); Aynalýkavak Kasrý ki-tâbesi ve içinde kuþak (1206/1792); EyüpMihriþah Vâlide Sultan Ýmareti, Türbesi,Sebili (1209/1794); Topkapý Sarayý içindeKubbealtý ve Harem’de kitâbeler; Bulga-ristan Þumnu’da Kurþunlu ve Reis Paþacamilerinin kitâbeleri; muhtelif niþan taþ-

YESEVÝYYE

Zengî Ata’nýn halifelerinden Sadr Ata’nýn mezarý

Page 2: YESEVÝYYEnevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata -nýn en önemli halifesi Zengî Ata dýr (ö. 656/ 1258). Taþkent te yaþayan Zengî Ata nýn çobanlýk yaparak geçimini saðladýðý

488

YESEVÝYYE

kiþinin müslüman olduðu nakledilir. SadrAta’nýn ardýndan Elemîn Baba (bazý kay-naklarda Eymen veya Almîn), Þeyh Ali Þeyhve Mevdûd Þeyh halký irþada devam et-miþtir.

Mevdûd Þeyh’ten sonra Yeseviyye silsi-lesi iki kola ayrýlmýþtýr. Bunlardan biri Ke-mal Þeyh Îkanî, diðeri Hâdim Þeyh ile baþ-lamaktadýr. Kemal Þeyh’in ardýndan sil-silenin bu kolu þöyle devam etmektedir:Þeyh Aliâbâdî (Seyyid Ahmed), ÞemseddinÖzgendî, Abdal Þeyh (Þeyh Üveys), Þeyh Ab-dülvâsi ve Þeyh Abdülmüheymin. Son þey-hin XVI. yüzyýlda Taþkent’te yaþadýðý bilin-mektedir. Bu silsiledeki Þemseddin Özgen-dî “Þems-i Âsî” mahlasýyla hikmet tarzýn-da þiirler söylemiþtir. Hâdim Þeyh ile baþ-layan diðer Yesevî kolu da kendi içinde iki-ye ayrýlmýþtýr. Birinci kol Hâdim Þeyh’in ha-lifelerinden Þeyh Cemâleddin Kâþgarî Bu-hârî, Süleyman Gaznevî, Seyyid MansûrBelhî ile devam ederek II. Selim ve III. Mu-rad döneminde iki defa Ýstanbul’u ziyareteden Nakþibendî ve Yesevî þeyhi Ahmedb. Mahmûd Hazînî’ye ulaþýr (ö. 1002/1593’-ten sonra). Hazînî’nin Cevâhirü’l-ebrârmin emvâci’l-bihâr, Menba‘u’l-ebhâr fîriyâzi’l-ebrâr, ¥üccetü’l-ebrâr, Tesel-liyyü’l-šulûb, Câmi£u’l-mürþidîn adlýeserleriyle bir divaný bulunmaktadýr. Bu

koldaki Cemâleddin Kâþgarî Buhârî’densonra baþka bir alt kol Þeyh Hudâydâd Bu-hârî Gazîregî (ö. 939/1532), Mevlânâ VelîKûh-i Zerî, Kasým Þeyh Azîzân Kermînegîve Pîrim Þeyh yoluyla devam ederek ÂlimÞeyh lakaplý Muhammed Âlim Sýddîký’ye(ö. 1043/1633) ulaþýr. Âlim Þeyh 1033’te(1624) tamamladýðý Leme¼ât min nefe-¼âti’l-šuds adlý Farsça eserinde AhmedYesevî’den baþlayýp kendi dönemine kadaryaþamýþ olan birçok Yesevî þeyhi hakkýn-da önemli bilgiler vermiþtir. Âlim Þeyh’inhalifesi Mevlânâ Osman’a intisap ederekhilâfet alan Buharalý Mevlânâ Muhamme-dî Ýmlâ (ö. 1162/1749) Yesevîliðin yaný sýraNakþibendiyye’den de icâzetli idi.

Âlim Þeyh’in halifelerinden M. Þerif Hü-seynî (ö. 1109/1697) Farsça kaleme aldý-ðý ¥üccetü’×-×âkirîn li-reddi’l-münki-rîn adlý eserinde cehrî zikrin meþrûluðu-nu ispatlamak için deliller getirmiþ ve ön-ceki Yesevî þeyhleri hakkýnda bilgi aktar-mýþtýr. Yesevîliðin yaný sýra Nakþibendî-lik’ten de icâzet alan Muhammed Þerîf’inhikmet tarzýnda Türkçe þiirler yazan KulÞerîf ile ayný kiþi olduðu tahmin edilmek-tedir. Kendisinden sonra silsile FethullahAzîzân ve Lutfullah Azîzân ile devam edipÞeyh Hudâydâd b. Taþ Muhammed Buhâ-rî’ye (ö. 1216/1801) ulaþýr. Tasavvufa dairbirçok eser kaleme alan Þeyh Hudâydâd,Bustânü’l-muhibbîn adlý Türkçe ese-rinde Yeseviyye tarikatýnýn âdâbý hakkýn-da önemli bilgiler nakleder ve cehrî zikrisavunur. Onun halifesi Ömer Îþân, Yese-vîliðin yanýnda Nakþibendîliðin Müceddi-diyye koluna da baðlýydý. XIX. yüzyýlýn baþ-larýna kadar izi sürülebilen ve zayýflamýþya da Nakþibendîliðin içinde erimeye baþ-lamýþ olsa da silsilesi takip edilebilen Ye-sevîlik bu tarihten sonra yazýlý kaynaklar-da izlenemez olmuþ ve XIX. yüzyýlýn son-larýnda Ruslar’ýn Orta Asya’da hâkimiyetkurmasýnýn ardýndan gözden kaybolmuþ-tur.

Yukarýda adý geçen Yesevî þeyhlerinindýþýnda kaynaklarda hayatý veya silsilesihakkýnda yeterli bilgi bulunmayan Yese-viyye mensuplarý da mevcuttur. AhmedYesevî’nin halifelerinden Baba Maçin veYaþlýg Yûnus Ata, Ýsmâil Ata’nýn müridi Ot-luð Yûnus Ata, Bahâeddin Nakþibend’inkendileriyle görüþtüðü Kusem Þeyh, HalilAta ve Pehlivan Ata, Emîr Külâl’in oðlu ilegörüþen Kök Ata, Türkistanlý Tonguz Þeyh,yalnýz Türkçe konuþtuðu için Türkçü Atadiye anýlan Taþkentli bir Yesevî þeyhi bun-lardan bazýlarýdýr. Yaþayan bir þeyhten ta-savvufî eðitim almayýp rüyasýnda Ahmed

dýr. Babasý öldürüldüðünde on yaþýnda olanÝsmâil Ata zâhir ilimleri tahsile ve tasav-vufî eðitimine Hârizm, Buhara ve Semer-kant’ta devam etmiþ, ardýndan Hocend’-de Þeyh Maslahat Hocendî’den hilâfet alýpkendi memleketi Kazýgurt’ta irþada baþ-lamýþtýr. Oðlu ve halifesi Hoca Ýshak, XIV.yüzyýlýn ortalarýnda kaleme aldýðý Hadîka-tü’l-ârifîn isimli Türkçe eserinde ÝsmâilAta’nýn ve diðer bazý sûfîlerin görüþlerineyer vermiþtir. Yeseviyye’nin bu kolunda adýgeçen Süksük Ata’nýn Taraz’da yöneticilikyapan “Melikü’z-zühhâd” lakaplý bir kiþiyehilâfet verdiði, bu silsilenin Ebü’n-Nûr Sü-leyman Âþýk b. Dâvûd, Cemâleddin Mu-hammed Kâþgarî ve Ýbrâhim b. Ömer el-Alevî ez-Zebîdî yoluyla devam ederek ön-ce Yemen’de, daha sonra Kuzey Afrika’-da baþka tarikatlarla birleþtiði ve nihayetXIX. yüzyýlda Senûsiyye’nin içinde eridiðianlaþýlmaktadýr.

Ahmed Yesevî’nin dördüncü ve en meþ-hur halifesi Hakîm Ata’dýr (ö. 582/1186).Asýl adý Süleyman Bakýrganî olup tasavvufeðitimini tamamladýktan sonra Yesi’denayrýlarak Hârizm bölgesine gitmiþ ve ora-da halký irþadla meþgul olmuþtur. AhmedYesevî gibi hikmet tarzýnda Türkçe þiirlersöyleyen Hakîm Ata’nýn bazý þiirleri Bakýr-gan Kitabý adlý bir mecmua içinde günü-müze ulaþmýþtýr. Âhir Zaman Kitabý,Hazret-i Meryem Kitabý ve Mi‘râcnâ-me gibi baþka manzum eserleri de bulu-nan Hakîm Ata’nýn hayatý ve menkýbeleriyazarý belli olmayan Türkçe mensur Ha-kîm Ata Kitabý’nda toplanmýþtýr (nþr. Mü-nevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata’-nýn en önemli halifesi Zengî Ata’dýr (ö. 656/1258). Taþkent’te yaþayan Zengî Ata’nýnçobanlýk yaparak geçimini saðladýðý ve þey-hi Hakîm Ata’nýn vefatýndan sonra dul ka-lan hanýmý Anber Ana ile evlendiði nakledi-lir. Zengî Ata’nýn meþhur dört halifesi UzunHasan Ata, Seyyid Ata, Sadr Ata ve BedrAta’dýr. Mâverâünnehir’de ilim tahsil edenbu dört genç tasavvuf yoluna yönelmeyiarzu edip Zengî Ata’nýn yanýna gelmiþ vekendisine intisap ederek hilâfet almýþtýr.Bunlardan Seyyid Ata, Hârizm bölgesindeyaþamýþ ve Hâcegân þeyhlerinden Ali Râ-mîtenî ile görüþmüþtür. Reþe¼ât müellifiFahreddin Ali Safî’ye göre yukarýda adý ge-çen Ýsmâil Ata hilâfetini Seyyid Ata’danalmýþtýr. Zengî Ata’nýn tavsiyesiyle SeyyidAta ve Sadr Ata’nýn Deþtikýpçak’taki Sa-rayçýk’a gittiði, orada bulunan Altýn OrdaHükümdarý Özbek Han’ý Ýslâmiyet’e davetettiði ve Sadr Ata’nýn gösterdiði kerametneticesinde Özbek Han ile birlikte 70.000

Yesevî þeyhlerinden Hazînî’nin Menba‘u’l-ebhâr fî riyâzi’l-ebrâr adlý eserinin ilk sayfasý (Süleymaniye Ktp., Þehid AliPaþa, nr. 1425)

Page 3: YESEVÝYYEnevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata -nýn en önemli halifesi Zengî Ata dýr (ö. 656/ 1258). Taþkent te yaþayan Zengî Ata nýn çobanlýk yaparak geçimini saðladýðý

489

lentiler Vilâyetnâme ve Seyahatnâmegibi kitaplara da geçmiþtir. Bu sebeple gü-venilir kaynaklarda ve orijinal silsilenâme-lerde yer almadýðý sürece Anadolu ve Bal-kanlar’da Yeseviyye tarikatýnýn varlýðýndansöz etmek oldukça zordur. XIX. yüzyýlýnsonlarýnda Orta Asya’nýn Fergana vadisin-de ve Kýrgýz bölgelerinde görülen Laçilerile Saçlý Îþânlar’ýn da Yesevîlik’le baðlantý-sý ispat edilememiþtir. Bunlar Orta Asya’-daki Kalenderîler’in son kalýntýlarý olmalý-dýr.

Yesevîler, Orta Asya’da faaliyet gösterendiðer tarikatlarla bazan dostane iliþkilerkurmuþ, bazan da karþýlýklý rekabet vemuhalefete giriþmiþlerdir. Orta Asya’dayaygýn ve etkin olan Nakþibendîler’den ba-zýlarý Yesevîler’i cehrî zikir, þeyhliðin baba-dan oðula geçmesi, tekke ve merasimlerefazla önem vermeleri gibi konularda eleþ-tirmiþler, Yesevîler de cehrî zikrin câiz ol-duðunu ispatlamak amacýyla birçok eserkaleme almýþlardýr. Ancak Nakþibendiyye’-nin Kâsâniyye kolunda cehrî zikir, semâve halvet gibi uygulamalara hoþgörü ilebakýldýðý için bu kola mensup bulunanlarYesevîler’le genelde iyi iliþkiler kurmuþlar-dýr. XVI. yüzyýldan itibaren bazý Yeseviyyemensuplarýnýn Nakþibendîliðe de intisapetmeye baþladýklarý görülmektedir. Yesevîþeyhi Hazînî, Nakþibendiyye’nin Kâsâniy-ye kolundan Hâce Sa‘d Cûybârî’nin halifesiMolla Emîn’den Nakþibendî icâzeti almýþ-týr. XVII. yüzyýlýn baþlarýnda yaþayan Ye-sevî þeyhi Tokum Þeyh Hîveký, 400 müri-diyle birlikte bir Nakþibendî þeyhine inti-sap etmiþtir. Orta Asya’dan Hindistan’a göçeden Cemâleddin Hâce Dîvâne Seyyid Atâîde (ö. 1016/1607) Yesevîlik’le birlikte Nak-þibendiyye, Kübreviyye ve Aþkýyye tarikat-larýna mensuptu. Rýdvân lakaplý oðlu Mu-hammed Kasým babasýnýn menkýbeleri-ni Menâšýbü’l-aÅyâr (Mašåmât-ý Seyyid£A¹âßî) adlý Farsça eserinde bir araya ge-tirmiþtir.

Devlet yöneticileriyle münasebetler ko-nusunda Yesevîler, Mâverâünnehir’de herzaman Nakþibendîler’in gerisinde kalmýþ-týr. Þeybânîler’in ilk döneminde bu durumYesevîler lehine deðiþecek gibi olmuþsa daÞeybânî Han’ýn önceleri intisap ettiði Ye-sevî þeyhi Cemâleddin Kâþgarî Buhârî’yiBuhara’dan Herat’a sürgün etmesi duru-mu yine Nakþibendîler’in lehine çevirmiþ-tir. XVIII. yüzyýlda bazý Mangýt hanlarýnýnNakþibendîliðin Müceddidiyye koluna bað-lý olmasý ve cehrî zikri yasaklamalarý za-ten gücünü yitirmiþ olan Yesevîler’i dahada sönük hale getirmiþtir.

Âdâb ve Erkân. Yesevî þeyhlerinden Ho-ca Ýshak’ýn XIV. yüzyýlýn ortalarýnda kale-me aldýðý ¥adîšatü’l-£ârifîn’de (vr. 91b)anlattýðýna göre intisap merasimi þöyleyapýlýrdý: Þeyh mürid olmak niyetiyle ge-len kiþinin elini tutar, tövbe etmesini veAllah’a yönelmesini tavsiye ederek tövbevirdini (Estaðfirullahe’llezî lâ ilâhe illâ hûel-hayye’l-kayyûm ve es’elühü’t-tevbe) üçdefa tekrarladýktan sonra eline bir makasalýr ve “Yâ eyyühe’llezîne âmenû tûbû ilal-lahi tevbeten nasûhan” âyetini okur (et-Tahrîm 66/8). Ardýndan müridin saçýndanönce sað, sonra sol, sonra da orta taraf-tan ikiþer üçer adet kýl keser ve müridenâfile namaz kýlmayý, sürekli zikretme-yi, þeyhinden izinsiz iþ yapmamayý tavsiyeeder.

Yesevîlik’te toplu ve sesli olarak icra edi-len zikre “zikr-i erre” adý verilir. Zikr-i erreFarsça’da “testere zikri” demektir. Zikrinilerleyen aþamalarýnda kelimeler kaybo-lup sadece boðazdan testere sesini andý-ran bir hýrýltý çýktýðý için zikre bu ad veril-miþtir. XVI. yüzyýlda Semerkant civarýndayaþayan Ahmed Kâsânî’ye göre Hoca Ah-med Yesevî önceleri hafî (sessiz) zikir ya-pardý. Ancak Türkistan bölgesine gidince obölge insanlarýný bu zikirle yola getireme-yeceðini anlamýþ ve zikr-i erre adýndakisesli ve tesirli zikri baþlatmýþtýr. XVII. yüz-yýl Yesevî þeyhlerinden Buharalý Muham-med Þerîf Hüseynî, Yesevî derviþlerinin ba-zan “Allah”, bazan “hay”, bazan da “hay,Allah” diye zikrettiklerini, zikir esnasýndaþevkin artmasý üzerine nefes alýp verir-ken zikir yapan kiþilerin gýrtlaðýndan tes-tere sesine benzer bir sesin çýktýðýný, san-ki nefs-i emmârenin baþýna testere koyuponun arzularýný kesiyormuþ gibi bir duy-gu oluþtuðunu, derviþlerin bazan da “hû”zikriyle meþgul olduklarýný ifade etmiþtir.Risâle-i Zikr-i Hazret-i Sultânü’l-ârifînadýyla bilinen, Çaðatay Türkçesi’yle yazýl-mýþ, müellifi meçhul bir eserde Yesevî zik-rinin altý türünden bahsedilir. 1. Ýsm-i zâtzikri: “Allah”. Bu zikir “Allah hû, Allah hû,yâ hû, Allah hû” þeklinde de icra edilir. 2.Ýsm-i sýfat zikri: “Hay âh, hay âh”. Bu zikiröðle namazýndan sonra ayakta (kýyâmî) ic-ra edilir, “Hay” ve “âh” derken beþ par-mak yumulur. 3. Dûsere zikri: “Hay, âh,Allah, hay, hû; hay, hayyen, hû Allah hay,hayyen, hû Allah”. 4. Zikr-i hû: “Hû hû hûAllah, hû hû hû Allah”. 5. Zikr-i çaykun. Zi-kir sýrasýnda ritim, âhenk ve mûsikinin birarada uyum içinde devam etmesi için zâ-kirin, elinde çýngýrak gibi bir aleti hareketettirmesi, “çak çak” diye ses çýkartmasýdýr

Yesevî’den ya da sonraki Yesevî þeyhlerin-den Üveysî yolla hilâfet aldýðýný söyleyen ki-þiler de olmuþtur. XV. yüzyýlda Þehrisebzyakýnlarýnda yaþayan ve Hazret Beþîr di-ye anýlan Seyyid Ahmed Beþîrî ile XVI. yüz-yýlda Doðu Türkistan’da yaþayan ve Yâr-kend’de vefat eden Muhammed Þerîf Bü-zürgvâr bunlardandýr. Seyyid Ahmed Be-þîrî’nin hayatý ve menkýbeleri Nâsýr b. Ka-sým Türkistânî Ferganî’nin ¥adâßišu’l-ci-nân (Heþt ¥adîša) adýyla anýlan Farsçaeserinde toplanmýþtýr. Muhammed ÞerîfBüzürgvâr’ýn menkýbeleri ise MuhammedSýddîk Zelîlî’nin Türkçe manzum Tezkire-iHoca Muhammed Þerîf Büzürgvâr’ý ileayný adý taþýyan, ancak yazarý bilinmeyenTürkçe mensur bir eserde bir araya geti-rilmiþtir.

Bazý kaynaklarda Tatar ve Bulgar bölge-lerinde yaþayan Biraþ b. Abraþ Sûfî, Ufa ya-kýnlarýnda kabri olan Hüseyin Beg, Azer-baycan’ýn Niyazâbâd þehrinde türbesi bu-lunan Avþar Baba ve Türkmenistan’da ya-þamýþ olan Gözlü Ata gibi þahýslarýn Ye-sevî þeyhi ya da derviþi olduðu ileri sürül-müþtür. XV. yüzyýlýn sonlarýnda kalemealýndýðý tahmin edilen Vilâyetnâme’deHacý Bektâþ-ý Velî doðrudan veya dolaylý bi-çimde Ahmed Yesevî’nin halifesi diye gös-terilmiþse de bu eserden daha önce XIV.yüzyýlda yazýlan Eflâkî’nin Menâšýbü’l-£ârifîn’inde ve XV. yüzyýlda kaleme alýnanÂþýkpaþazâde’nin Târih’inde Hacý Bektâþ-ýVelî’nin Vefâiyye tarikatý þeyhi Baba Ýlyâs-ýHorasânî’nin halifesi olduðu açýkça belir-tilmiþtir. Ayrýca XVII. yüzyýlda kaleme alý-nan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’ndeYesevî derviþi olarak tanýtýlan Geyikli Babave Emirci Sultan (Emîr-i Çîn Osman) dahaeski ve güvenilir kaynaklar olan Elvan Çele-bi’nin Menâkýbü’l-kudsiyye’si ile Âþýk-paþazâde’nin Târih’inde Vefâiyye þeyhi Ba-ba Ýlyâs’ýn önde gelen halifeleri arasýndagösterilmiþtir. Güvenilirliði tartýþmalý olangeç döneme ait Vilâyetnâme ve Seya-hatnâme gibi kaynaklarda Anadolu’dakibir kýsým Vefâiyye mensuplarýnýn Yeseviy-ye tarikatý mensubu gibi gösterilmesi, XIII.yüzyýlda Vefâiyye þeyhlerinden Baba Ýlyâs-ýHorasânî’nin Anadolu Selçuklu Devleti’nekarþý baþlattýðý isyanýn doðurduðu toplum-sal psikoloji ile doðrudan iliþkili olmalýdýr.Babaîler Ýsyaný adý verilen bu hareket dev-let tarafýndan kanlý bir þekilde bastýrýldýk-tan sonra Vefâiyye tarikatýna mensup, özel-likle Babaîler’le iliþkisi bulunan birçok sûfîmuhtemelen isyan suçlamasýndan kurtul-mak için tarikatýnýn adýný gizlemiþ ya daAhmed Yesevî yolundan geldiðini öne sür-müþ olmalýdýr. Sonraki asýrlarda bu söy-

YESEVÝYYE

Page 4: YESEVÝYYEnevver Tekcan, Ýstanbul 2007). Hakîm Ata -nýn en önemli halifesi Zengî Ata dýr (ö. 656/ 1258). Taþkent te yaþayan Zengî Ata nýn çobanlýk yaparak geçimini saðladýðý

490

YESEVÝYYE

nur. Ardýndan baþlar týraþ edilir ve halvet-hânenin dört yönüne doðru tekbir getiri-lir. Daha sonra mum sönünceye kadar zik-re devam edilir, ardýndan birkaç saat isti-rahat edilir ve görülen rüyalar þeyhe ta-bir ettirilir. Halvet gece gündüz kýrk gündevam eder. Kýrk günün sonunda mutfakgörevlileri diðerlerinden daha önce hal-vethâneden çýkar ve kurban keserler. Kur-banlarýn kanlarýný ve kemiklerini gömereksaklamak âdettir. Kesilen kurbanlarýn bo-ðazlarý kebap yapýlarak soðuk su veya ay-ranla halvet ehline daðýtýlýr. O gece sûfî-ler evlerinde dinlenir ve ertesi gün sabahnamazýnda dua ve zikirlerle halvetin ta-mamen bittiði ilân edilir.

Bustânü’l-muhibbîn’de halvet konu-sunda þu bilgiler verilir: Halvete giren sû-fîlerin dört önemli vazifesi ve virdi vardýr.Birincisi kuþluk namazýndan sonra kefâ-ret niyetiyle iki rek‘at namaz kýlmak ve herrek‘atta Fâtiha’dan sonra Kevser sûresiniokumak, ikincisi, dört rek‘at tesbih nama-zý kýlmak ve ardýndan ne dileði varsa onuAllah’tan isteyip dua etmektir. Üçüncüsü,her gün Kur’an’dan 100 âyet okumak, dör-düncüsü de zikirle meþgul olmaktýr. Buzikri icra edecek kiþi eðer gönlü canlan-mýþsa hafî, gönlü canlanmamýþsa cehrîzikre devam eder (Þeyh Hudâydâd b. TaþMuhammed Buhârî, s. 222-224). Yesevî-lik’te tasavvufî eðitimi tamamlayýp hilâ-fet alan müride hýrkanýn yaný sýra bir asâverilmesi de gelenekti. Ahmed Yesevî’ninmüridi Sûfî Muhammed Dâniþmend’inMir’âtü’l-kulûb adlý eserinde Yesevî’dennaklettiði, âhir zamanda sahte þeyhlerinortaya çýkacaðý ve bunlarýn Ehl-i sünnet’isevmeyeceði þeklindeki rivayetlerle Ho-ca Ýshak’ýn ¥adîšatü’l-£ârifîn’inde ÝmamMâtürîdî’ye atýf yapýlmasý ve Yesevî kay-naklarýnda cehrî zikri müdafaa için sürek-li Hanefî fýkýh kitaplarýna referansta bulu-nulmasý, Yeseviyye mensuplarýnýn diðerOrta Asya Türkleri gibi Mâtürîdî ve Hanefîolduðunu göstermektedir.

BÝBLÝYOGRAFYA :Sûfî Muhammed Dâniþmend, Mir ßâtü’l-šulûb,

Uppsala Universitetsbibliotek, nr. 472, vr. 158b-177a; Hoca Ýshak b. Ýsmâil Atâ, ¥adîšatü’l-£âri-fîn, Özbekistan Fenler Akademisi Bîrûnî ÞarkiyatEnstitüsü Ktp., nr. 11838, vr. 1b-131a; Elvan Çele-bi, Menâkýbü’l-kudsiyye, s. 153, 169-170; Ah-med Eflâkî, Menâšýbü’l-£ârifîn (nþr. Tahsin Yazý-cý), Ankara 1976, I, 381; Âþýkpaþazâde, Târih,s. 1, 46, 204-205; Menakýb-ý Hacý Bektâþ-ý Ve-lî: Vilâyetnâme (haz. Abdülbâki Gölpýnarlý), Ýs-tanbul 1958, s. 14-20, 100-103; Ali Þîr Nevâî,Nesâyimü’l-mahabbe (haz. Kemal Eraslan), An-kara 1996, s. 383-390; Fahreddin Safî, Reþe¼ât-ý£Aynü’l-¼ayât (nþr. Ali Asgar Muîniyân), Tahran2536/1977, I, 17-34, 97; II, 370-372; Nâsýr b. Ka-

sým Türkistânî, Heþt ¥adîša, Kitâbhâne-i Genc-bahþ (Ýslâmâbâd), nr. 4031; Ahmed el-Kâsânî, Ri-sâle-i Bâbüriyye, ÝÜ Ktp., FY, nr. 649, vr. 239b;Hazînî, Cevâhirü’l-ebrâr, ÝÜ Ktp., TY, nr. 3893, vr.15a-17b, 25b-28b; M. Âlim Sýddîký, Leme¼ât minNefe¼âti’l-šuds (nþr. M. Nezîr Rânchâ), Ýslâmâbâd1986; M. Þerîf Hüseynî, ¥üccetü’×-×âkirîn li-red-di’l-münkirîn, Süleymaniye Ktp., Reþid Efendi,nr. 372, vr. 1b-203b; Seyyid Zinde Ali, ¡emerâtü’l-meþâyiÅ, Özbekistan Fenler Akademisi BîrûnîÞarkiyat Enstitüsü Ktp., nr. 1336, vr. 1a-291b;Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 18, 46; III, 237;M. Sýddîk Zelîlî, Dîvân (nþr. Ýmin Tursun), Beijing1985, s. 478-555; Þeyh Hudâydâd b. Taþ Muham-med Buhârî, Bustânü’l-muhibbîn (nþr. B. M. Ba-bacanov – M. T. Kadýrova), Türkistan 2006, s. 222-224; Muhammed b. Ali es-Senûsî, es-Selsebîlü’l-ma£în fi’¹-¹arâßiši’l-erba£în, Bingazi 1968, s. 140-142; Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 108b; III, vr. 264b-266b; E. Schuyler, Turkistan, London 1876, I, 158-161; Gulâm Server Lâhûrî, ƒazînetü’l-a½fiyâß, Kan-pûr 1312/1894, I, 531-539, 657; Nâsýrüddin Bu-hârî, Tu¼fetü’z-zâßirîn, Buhara 1910, s. 52-54,85-94, 97, 133-138; M. Fuad Köprülü, Türk Ede-biyatýnda Ýlk Mutasavvýflar (Ýstanbul 1919) (nþr.Orhan F. Köprülü), Ankara 1981, s. 44-48, 87-118; D. DeWeese, Islamization and Native Reli-gion in the Golden Horde: Baba Tükles andConversion to Islam in Historical and Epic Tra-dition, Pennsylvania 1994, s. 567-573; a.mlf.,“Yasaviya”, Ýslam na Territorii bývþey Rossiys-koy imperii, Moskva 2003, IV, 35-38; a.mlf., “TheYasavî Order and the Uzbeks in the Early 16th

Century: The Story of Shaykh Jamâl ad-Dîn andMuhammad Shibânî Khân”, Tsentralnaya Azi-ya: Ýstoçniki Ýstoriya Kultura (ed. E. V. Antono-va v.dðr.), Moskva 2005, s. 297-310; a.mlf., “TheMashâ’ikh-i Turk and the Khojagân: Rethinkingthe Links Between the Yasavî and NaqshbandîSufi Traditions”, Journal of Islamic Studies, VII/2, Oxford 1996, s. 180-207; a.mlf., “Ata,ýya Or-der”, EIr., II, 904-905; Hakim Ata Kitabý (haz.Münevver Tekcan), Ýstanbul 2007; Ashirbek Mu-minov v.dðr., Ýslamizatsiya i Sakralnýe Rodos-lovnýe v Sentralnoy Azii, Almatý 2008, II, 188-189; Necdet Tosun, “Yesevîliðin Ýlk DönemineÂid Bir Risâle: Mir’âtü’l-kulûb”, ÝLAM AraþtýrmaDergisi, II/2, Ýstanbul 1997, s. 41-85; a.mlf., “Ah-med Yesevî’nin Menâkýbý”, a.e., III/1 (1998), s.73-81; a.mlf., “The Basic Views of Khoja AhmadYasavî and His Followers”, EKEV Akademi Der-gisi, sy. 38, Erzurum 2009, s. 29-38; Mertol Tu-lum, “Hikmetlere Göre Yesevîlik ve Orta AsyaKültür Tarihi Bakýmýndan Önemi”, Ýlmî Araþtýr-malar, sy. 7, Ýstanbul 1999, s. 207-215; Yusuf Ak-gül, “Hoca Ahmet Yesevi’nin Hazar Ötesi Türk-menlerine Tesiri ve Bu Çerçevede Bazý Tesbitler”,Bilig, sy. 8, Ankara 1999, s. 47-63; Bakhtiyar Ba-badjanov, “Une nouvelle source sur les rituels dela tarîqa yasawiyya: Le risâla-yi Dhikr-i Sultânal-‘Ârifîn”, Journal of the History of Sufism, III,Ýstanbul 2001, s. 223-228; Seyfuddin Refiuddin –Nadirhan Hasan, “Hazînî’nin Câmiu’l-MürþidînAdlý Eseri Hakkýnda”, Tasavvuf, sy. 12, Ankara2004, s. 159-166; Thierry Zarcone, “Yasawiyya”,EI 2 (Ýng.), XI, 294-296.

ÿNecdet Tosun

– —YESRÝB

(bk. MEDÝNE).˜ ™

(hû [çak], hû [çak])”. 6. Çehâr darb: “Hay,âh âh âh, hay, hû; hay, âh âh, âh, hay,hû”. Bu altý zikir usulünün yanýnda bir de“zikr-i kebûter” (güvercin zikri) vardýr ki “hûhû” diye icra edilir.

1873’te Orta Asya’da seyahat ederekbölgenin kültür hayatýna dair önemli bilgi-ler derleyen Eugene Schuyler, Taþkent’teÎþân Sâhib Hoca Mescidi’nde izlediði birYesevî zikrini anlatýrken perþembe akþa-mý bu mescide gittiðini, genç yaþlý otuzkadar erkeðin kýbleye doðru diz üstü otur-muþ, yüksek sesle ve vücutlarýný hýzlýcahareket ettirerek, “Hasbî rabbî cellallah,mâ fî kalbî gayrullah, nûr Muhammed sal-lallah, lâ ilâhe illallah” cümlelerini okuduk-larýný, bu esnada baþýn sol omuza ve kal-be, ardýndan sað omuza ve oradan tekrarkalbe doðru hareket ettirildiðini, bu ha-reketlerin yüzlerce defa tekrarlandýðýný,sesleri kýsýlýncaya kadar farklý zikirleri oku-yan derviþlerin daha sonra “hay, hay, Al-lah hay” zikrine baþladýklarýný, ritim hýzla-nýnca ayaða kalkýlýp ayný merkez etrafýn-da birkaç halka oluþturduklarý, “hay, Allahhay” zikrinin “hû Allah” þekline dönüþtü-ðünü, fizik güçleri tükenince halkanýn içi-ne oturup þeyh (îþân) dua okurken mura-kabe ve tefekküre daldýklarýný, Hâfýz’ýn Dî-vân’ýndan bazý beyitler okunduktan son-ra sesli ve hareketli zikrin tekrar baþladý-ðýný, bu þekilde sabaha kadar devam etti-ðini söyler.

Yesevîlik’te tasavvufî eðitimin önemliunsurlarýndan biri de halvettir. Hazînî’ninCevâhirü’l-ebrâr’da verdiði bilgiye görediðer tarikatlardaki uygulamalardan fark-lý olarak Yeseviyye’de halvet gruplar ha-linde yapýlýr. Halvete girecek müridler mür-þidin muvafakatiyle bir gün önceden oruçtutmaya baþlar, halvetten bir gün öncesabah namazýndan sonra zikir ve tekbir-lerini çoðaltýrlar. Ayný gün ikindi namazý-nýn ardýndan halvethânenin kapý ve pen-cereleri kapatýlýr, müridler güneþ batýnca-ya kadar tövbe ve zikirle meþgul olurlar.Akþam namazý kýlýnýnca iftar için sýcak sugetirilir, müridler bununla oruçlarýný açarve bundan sonra su verilmez. Daha son-ra kara darýdan halvet çorbasý getirilir. Bü-tün halvet ehli bu çorbadan içtikten son-ra harareti teskin için küçük bir karpuzkesilir ya da ayran verilebilir. Yemeðin ar-dýndan Kur’ân-ý Kerîm’den bir sûre yahutbirkaç âyet okunur. Ayakta saf tutup üçkere tekbir getirilir, sonra oturulup geceyarýsýna kadar zikirle meþgul olunur. Buesnada “hikmet” adý verilen ilâhîler oku-