44
www.yesilay.org.tr 86.yıl YIL 86 / SAYI 924 Ocak 2011 Fiyatı : 5 TL YEŞİLAY GENÇLERLE BULUŞUYOR

Yeşilay Dergisi 924. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yeşilay Dergisi 924. sayı Ocak 2011

Citation preview

Page 1: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

w w w. ye s i l ay. o rg. t r

86.yılYIL 86 / SAYI 924

Ocak 2011 Fiyatı : 5 TL

YEŞİLAY GENÇLERLE BULUŞUYOR

Page 2: Yeşilay Dergisi 924. Sayı
Page 3: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

Kurucusu: Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman

Derginin Tesisi: Kasım 1924

Türkiye Yeşilay Cemiyetiadına İmtiyaz Sahibi

Genel Başkan Av. Muharrem BALCI

[email protected]

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Sırrı ARVAS

[email protected]

Editör Mehmed Cüneyd USTA

[email protected]

Haber & Fotoğraflar Metin İPEK

Abdurrahman ÇINAR Hasan DEMİR

Tashih

Fatma SEVİM

Reklam & AbonelikAbdurrahman ÇINAR

Tel: 0212 527 84 11 Faks: 0212 527 84 10

İdare Yeri Nuruosmaniye Cad. No:17/1

Cağaloğlu / İstanbul Tel: 0212 527 16 83 Faks: 0212 522 84 63www.yesilay.org.tr | [email protected]

Baskı RTG Matbaacılık - Tel: 0212 451 13 18

Yayın Türü: Yerel, Süreli ISSN 1330 - 3950Yurtiçi abonelik yıllık 60 TL

Yurtdışı abonelik 120 TL

Posta Çeki 1054174 Sirkeci / İstanbul

Yeşilay Dergisi, devletin tüm sorumlu mercî-lerine muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide

yayınlanan makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.

Ocak 2011 / Yıl: 86 Sayı: 924

YEŞİLAY’IN AMACIYurdumuzda ahlâki ve kültürel bir kalkınma atmosferi içinde, alkollü içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımını, özel sektör ve devlet organları ile de iş ve gönül birliği yaparak, en az miktara indirmektir.

ANAYASA MADDE 58Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçlu-luk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten koru- mak için gerekli tedbirleri alır.

Merhaba

Yeşilay Dergisinin değerli okuyucuları 924. Sayımızla yeni bir yıla ve sizlere merhaba diyoruz. Yeşilay Dergisi 1924 yılından beri yayınlanan, sağlık, eğitim ve kültür alanında ülkemizin en köklü yayınlarından biridir.

Dergimizde Yeşilay’ın mücadele ettiği alanlarla ilgili ülkemizin önde gelen bilim adamlarının hazırladığı bilimsel makalelerin yanı sıra gençlerimize hitap eden, onlara yararlı ve üstün vasıflı insan olmanın yol ve yöntemlerini, tarihi ve ter-biyevi örneklerle sunan makale, biyografi, hikâye ve şiirler yayınlanmaktadır. Çok sayıda bilim adamı, yazar, şair, sanatçı ve Yeşilay gönüllüsü dergimizin muhtevasına katkıda bulunmaktadır. Sağlık alanında bilgi ve dokümantasyon arşivi niteliği görmekte, tarihi, edebi ve kültürel yazılar okuma zevkini artırmaktadır.

Dergimizin bu sayısında Yeşilay’ın aralık ayında yaptığı bazı önemli çalışmalar, görüşme ve ziyaretler haber olarak yer almaktadır. Bu sayımızda Genel Başkanımız Muharrem BALCI ile Yeşilay’ın yeni dönemi, yeni söylem-leri ve konsept değişiklikleri üzerine bir röportaj yaptık. Artık her sayı önemli bir konu ve önemli bir isimle röportajımız yayınlanacak.

Her biri alanında uzman yazarlarımız sizler için güncel makaleler hazırladı. Bu sayıda: Genel Sekreterimiz Prof. Dr. İbrahim KELEŞ “İnternet, TV Bağımlılığı ve Aile İçi İletişim Bozukluğu” başlıklı yazısıyla tüzüğümüze yeni eklenen inter-net ve ekran bağımlığı ile ilgili önemli bil- giler sunuyor. Yeşilay Halkla İlişkiler’den Hasan Demir “Neden Yeşilay?” başlığıyla Yeşilay’ın önemini anlatıyor. Yönetim Kurulu üyemiz ve Yeşilay Eğitim Uzmanı Doç. Dr. Vehbi Altunçul “Baş Belası Çak-mak Gazı” yazısıyla bağımlılığa giden yollara değiniyor. Makale, şiir ve kari-katürler sizleri bekliyor. Keyifli okuma-lar.

Bizden Haberler- Yeşilay’ın gönüllü neferi, tek başına bir ordu: Emekli Albay Rabi Baştürk ağabeyimiz beyin kanaması geçirdi. Tedavisi Gülhane Askeri Tıp Akademi- sinde halen devam etmektedir. Onursal Başkanımız Sayın Necati ÖZFATURA ve Genel Başkanımız Sayın Muharrem BAL-CI kendisini ziyaret etmiş olup durumu her geçen gün daha iyiye gitmektedir. Yeşilay camiası olarak büyük geçmiş olsun diyor, kendisine Cenab-ı Haktan acil şifalar dili-yoruz. Rabi ağabeyimiz İnşallah en kısa zamanda sağlığına kavuşur, yazılarına ve konferanslarına devam eder.

- İlk nüshaları Osmanlıca olan dergimizin 1924 yılından beri tüm sayıları dijitalleştirilmektedir. TÜBİTAK destekli bir şirket ile sözleşme aşamasındayız. Önümüzdeki sayılarda arşivimizdeki bil-gi ve belgelere en az bir sayfa ayırmayı düşünüyoruz.

- Yeşilay’ın kuruluşunu anlatan kısa film hazırlanıyor. İlk benden duymuş olun.

- Genel Başkanımızın talimatı üzerine iki yeni yayın daha yolda. Yeşilay’ın 70’li yıllarda yayınladığı “Mavi Kırlangıç” konseptinde, ilköğretim ve ortaöğretim için ayrı olmak üzere iki yeni derginin daha yayınlanması düşünülüyor. Dergimizin içeriğini öğrencilerimiz oluşturacak.

- Yeşilay Dergisinin tasarımının yenilen-mesi, içeriğinin zenginleştirilmesi ve baskı sayısının artırılması için çalışmalarımız devam ediyor. Sizlere daha iyi bir dergi sunmak ve ülkemizin hemen her noktasına ulaşmak için çalışıyoruz.

925. sayıda görüşmek üzereSelam ve saygılarımla

E D İ T Ö R D E N

Mehmed Cüneyd Usta [email protected]

Page 4: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

içindekileriçindekiler

OCAK 20114

8Yeşilay’dan İştirakler Daire Başkanı’na İade-i Ziyaret

9Yeşilaycı Başkan Kadir Topbaş

10Bakan Bağış: Yeşilaycı Olduğumun Kanıtı

11Başkan BALCI’ya İnsan Hakları Ödülü

12Yeşilay’dan TAPDK’ya Ziyaret

13Yalçıntaş: Yeşilay’a Desteğimizi Esirgemeyiz

14Yeşilay Gençlerle Buluşuyor

15Her Bağımlılık Bir Diğerini Tetiklemektedir

18Başkan BALCI’yla Röportaj

Page 5: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

başyazıbaşyazı

OCAK 2011

İnsanlığın yeni bir yıla gireceği şu gün-lerde, geleceğimizin inşasına katkıda bulun-mak adına Yeşilay’ın yeni düşüncelerinden ve eylemlerinden bahsetmek istiyorum.Yeşilay önümüzdeki aylarda bazı yeniliklerle sizlere uğrayacak, kapınızı çalacak, birlikte daha güzel gün-lere gidebilmenin gururunu yaşayacak ve yaşatacaktır. İnsanlık onurunun hiçbir şekil ve şartta çiğnenmesine razı olmayan Yeşilay dostları ve gönüllüleri, bağımlılığın onurumuza yönelen büyük bir tehdit olduğunun farkındadır. Gerçekten de, bağımlılık üreten emperyal güç ve iktidar sahipleri, mazlumlaştırdıkları, mağdur bıraktıkları, bağımlı hale getirip özgürlük-lerini bizzat muhataplarının paralarıyla satın aldıkları insanların onurlarına kast etmektedirler. Yeşilay önümüzdeki mücadele yılında bu konuda siz dost ve gönüllüleriyle birlikte yeni bir söylem geliştirme çabasındadır. Bu çaba, bağımlı hale getirilen ve potan-siyel olarak bağımlılaştırılmaya müsait toplulukların haklarını arama çabası olarak da ifade edilebilir.Belki de bundan sonra “kötülüklerin anası” olarak soyut bir düşmandan değil, somut bir muhatap- tan, muhataplardan bahsetmek gerekecektir. Bu-nun yanı sıra, soyut bağımlılardan değil, somut madde bağımlılarından ve potansiyel bağımlılardan bahsedeceğiz. Muhataplarımız kimi zaman bürokrasi, yani devlet, kimi zaman özel teşebbüs, kimi zaman kanun dışı kişiler, kimi zaman da ul-uslar arası ticari şer kuruluşları olabilecektir. Bir önceki yazımızda isim vermeden, basın açıklamalarımızda ve haberlerde isim de vererek bazı kamu kurumları ve özel kuruluşları uyar-maya çalışmıştık. Görünen odur ki, muhataplarımız 90 yıldır bağımlılık ekseninde ve milyonlar-ca insanın desteği ile mücadele veren Yeşilay’ı görmezden gel- meye devam edeceklerdir. Yeşilay yeni dönemde, bağımlılıkla mücadelenin bir parçası, gönüllüsü olabilecek, duyarlılıklarını ku-rumsal olarak ortaya koyabilecek her kamu ve özel kuruluşu “Kurumsal Üye” yapmaya çalışacaktır. Bir başka ifadeyle sizler sokaklarda, caddelerde, mey-danlarda ve her köşede Yeşilay’ın kurumsal üyelerini

ve görünen yer-lerinde Kurumsal Üye plaketlerini göreceksiniz. Tüm gönül dostlarımıza bir Gönül Dostu Plaketi takdim edeceğiz. Çalışmalarımıza destek veren özel ve tüzel kişilere Teşekkür Plaketleri’miz hazırlanmaktadır. Yine bilboardlarda, ışıklı kayan yazılarda, stadlarda, spor salonlarında, hülasa her yerde Yeşilay’ı göreceksiniz. Kurumsal üyelik aktivitemizin, sesli, yazılı ve görsel basında madde bağımlılığıyla mücadele kapsamında söylemlerimizle bütünleştirildiğini göreceksiniz. İnanıyoruz ki, bütün bunları gerçekleştirdiğimizde Yeşilay’ın gönül dostları sayısal ve niteliksel olarak çoğalacak, mücadelemiz daha bir anlamlı hale ge-lecek, duyarlılıklarımız tüm kitlelerce paylaşılacaktır. Bir başka yenilik ise, www.yesilay.org.tr sayfamıza yerleştirdiğimiz ve her gün yeni verilerle zenginleştirdiğimiz Yeşilay Haritası’nın bir butonunda tarihi, şube ve temsilcilikleri, aktiviteleri ile Yeşilay Kurumsal’ı; bir başka butonunda Yeşilay’ın ulaşabildiği ve bir çok kurumun verileriyle desteklenmiş Türkiye Bağımlılık Haritası’nı; üçüncü bir butonda ise Yeşilay Yönetiminin bu haritayı nasıl okuduğunu, önerileri, öngörüleri, projelerini ve tabii ki gönül dostlarımızın bulunduğu Ufkumuz’u bulacaksınız. Daha şimdiden onlarca kurum ve kuruluşumuzun Yeşilay’ımızın çalışmalarına destek sözü ver-diklerini, projelerimize ortak olmak istediklerini web sayfamızdan takip ediyorsunuz. Yeşilay tüm Türkiye sathında, her alanda, her tür iletişim imkânlarında sizlerle birlikte olmaya devam ede-cektir. Bağımlılıklarla mücadele sürecinde en büyük destekçisi, oluşturacağımız söylem ve pro-jelere katkısı ile sizler olacaksınız. Her STK gibi Yeşilay da enerjisini, tarihi sorumluluk bilincinden, üyelerinden ve gönül dostlarından almaktadır. Bu vesile ile tüm gönül dostlarımıza yeni yılda mutluluk ve esenlikler diliyorum.

Değerli Dostlar

Av. Muharrem BALCI

Yeşilay Genel Başkanı[email protected]

5

Page 6: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL - Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanı Taha Enes ŞENER, Av. Muharrem BALCI’ya hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Yapmış olduğu ziya-rette BALCI ile sivil toplum kuruluşlarının ne gibi sıkıntılarının olduğunu ve BALCI’nın bu konudaki tecrübelerinden yararlanmak istediklerini söyledi.Geçmişte Yeşilay ve MTTB’nin ortaklaşa münazaralar düzenlediğini, Milli Türk Talebe Birliği’nin Üniversite gençliği olarak Yeşilay’a gönülden destek vereceklerini her türlü birikimi Yeşilay ile paylaşmanın onur verici olduğunu dile getirdi.

MTTB’den Yeşilay’a Ziyaret

İSTANBUL - Genç MÜSİAD Hukuk Birimi Başkanı Av. Burak YERKEL ve Av. Gökhan TÜRKOĞLU, Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI’yı ziyaret ettiler.Ziyaretleri esnasında Av. Burak YERKEL, Yeşilay’ın başında BALCI’yı görmekten memnun olduklarını, BALCI’nın bütün tecrübelerini ve birikimini Yeşilay için harcayacağından emin olduğunu söyledi.

Genç MÜSİAD Hukuk Biriminden Yeşilay’a Ziyaret

İSTANBUL - İstanbul Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, Spor Birliği ve Kulübü Müdürü Bekir DURAN ve beraberinde İstanbul İlahiyat Fakül-tesi Basın – Yayın Sorumlusu Ali GÜMÜŞ ile birlikte Yeşilay Genel Başkan’ı Av. Muharrem BALCI ve Genel Sekreter Prof.Dr. İbrahim KELEŞ’i ziyaret ettiler.“Yeni görevlerinde, tüm halkımıza faydalı olabi-lecek yüzleri Yeşilay gibi önemli bir dernek’te hiz-met ederken görmenin mutluluk verici olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, Spor Birliği ve Kulübü Müdürü Bekir DURAN, İstanbul Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, Spor Birliği ve Kulübü olarak yapılacak her türlü girişimde Yeşilay Cemiyeti’nin yanındayız” dedi

İstanbul Üniversitesi’nden Yeşilay’a Ziyaret

İSTANBUL - ÖZGÜR-DER Başkanı Rıdvan Kaya ve Yönetim Kurulu Üyeleri Kenan ALPAY, Musa ÜZER, Bahadır KURBANOĞLU Yeşilay Genel Başkan’ı Av. Muharrem BALCI’ya hayırlı olsun ziyaretinde bulundular.Ziyaretleri sırasında ÖZGÜR-DER Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri “Yeşilay’a her konu-da desteklerini esirgemeyeceklerini ve eller-inden ne gelirse yapabileceklerini” söylediler.

ÖZGÜR-DER Yönetim Kurulu Yeşilay’ı Ziyaret Etti

İSTANBUL - Türkiye Yeşilay Genel Başkanlığı tarafından hazırlanan Yeşilay Haritasında öncelikle Şube ve Temsilciliklerin bilgilerine ulaşabilirsiniz. Daha sonra İl Sınırları butonuna tıkladığınızda Yeşil olan illerde Şube veya Temsilcilik bulun-makta, kırmızı ile işaretli illerimizde ise Yeşilay Şube veya Temsilciliği bulunmamaktadır.Yönetim Kurulu Teknik Heyetinden Yük. Müh. Abdullah ÇELİK verdiği bilgide, “bunun bir başlangıç olduğunu bu harita’nın ilerleyen dönemde daha kullanılabilir, birçok bilgiyi içinde barındıracağı ve bu harita’dan herkesin faydalanacağını” söyledi.

Yeşilay Haritası yesilay.org.tr’de

Hab

er &

Fot

oğra

flar :

Abd

urra

hman

Çın

ar

6

Page 7: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL – Ekonomik ve Teknik Dayanışma Vakfı Başkanı Barbaros CEYLAN ve Başkan Yardımcısı R. Süleyman ÖZDİL, Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI’yı makamında ziyaret ettiler.Vakıflarında yapılan çalışmalardan bahseden Başkan CEYLAN, “Yeşilay ile güzel çalışmalar yapmak istediklerini, varoşlardaki okullara gidip oralarda eğitimler vermeleri gerektiğinden bahsettiler.

Bu konuda vakıf olarak ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Başkan CEYLAN, “bundan sonra daha güzel çalışmaları Yeşilay ile birlikte yapacaklarını” söyledi.

EKOTEK’ten Yeşilay’a Ziyaret

İSTANBUL - Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI, Avea Genel Müdürü Erkan AKDEMİR’i, Avea’nın Ümraniye Tekno-kentteki AR-GE Merkezinde görüşme yaptılar.

Yapılan görüşme neticesinde Avea Genel Müdürü Erkan AKDEMİR “Yeşilay ve Avea ile birlikte neler yapılabileceğini, gençliğe birlikte nasıl hitap ede-bileceklerini, bağımlılıkla mücadelede bir Gsm op-eratörü olarak kendi üstlerine düşen görev ne ise ellerinden gelen desteği sağlayacaklarını” söyledi.

Yeşilay’a Elimizden Gelen Desteği Sağlayacağız

İSTANBUL - Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI, İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü İbrahim ÖZEKİNCİ’ye çalışmalarından dolayı teşekkür etti.ÖZEKİNCİ, İTO Başkanı Yalçıntaş’ın medrese bahçesinde bulunan Mescid’in restorasyonun-da yardımcı olacağını söylerken, Yeşilay’a tah-sis edilen İbrahim Paşa Medresesi’nin tadilatının bitmek üzere olduğunu da sözlerine ekledi.Yeşilay için göstermiş olduğu özveri ve alakadan dolayı Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BAL-CI tarafından ÖZEKİNCİ’ye plaket takdim edildi.

Vakıflar İstanbul Bölge Müdürüne Teşekkür

İSTANBUL - ASDER Genel Başkan Yardımcısı Emekli Binbaşı Gürcan ONAT, Yeşilay Genel Başkan’ı Av. Muharrem BALCI’ya hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.ASDER Genel Başkan Yardımcısı Emekli Binbaşı Gürcan ONAT, Türkiye’deki gençlerin Yeşilay’a ihtiyacı olduğunu ve bir STK olarak Yeşilay ile birlikte projelere desteklerini esirgemeyeceklerini bildirdi.

ASDER’den Yeşilay’a Ziyaret

İSTANBUL – Beykoz Belediyesi Başkan Yardımcısı Metin TORUN, Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI’yı makamında ziyaret etti.Metin TORUN “Beykoz Belediyesi olarak Yeşilay Genel Başkanlığı’nın, Yeşilay Şube ve Temsil-cilerinin her zaman yanında olacaklarını, zararlı alışkanlıklar mücadele etmek için bütün beledi-yelerin ve sivil toplum kuruluşlarının Yeşilay şemsiyesinin altında toplanması gerektiğini” söyledi.Beykoz Belediyesi Başkan Yardımcısı Metin TORUN, Yeşilay Genel Başkanına üzerinde Osmanlı Tuğrası bulunan ibrik hediye etti.

Beykoz Belediyesi Yeşilay’ın Yanında

Hab

er &

Fot

oğra

flar :

Abd

urra

hman

Çın

ar

7

Page 8: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL – Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı, İBB İştirakler Daire Başkanı Yılmaz Şener’e iade-i ziyarette bulundu. Yeşilay çalışmalarını ve hedeflerini anlatan Balcı, hızlı bir şekilde işbirliği yapılabilecek kişi ve kurumları ziyaret ettiklerini belirterek Yeşilay’da yeni dönemde birlikte çalışma önerilerini sundu. BALCI, Öncü bir STK rolü üstlenen Yeşilay’dan çok büyük bir beklenti olduğunu, bu beklentiyi de Yeşilay Gönül Dostları ile birlikte gerçekleştireceklerini anlattı.

Başkan İBB İştirakler Daire Başkanı Yılmaz Şener: “Top- lumun ruh ve beden sağlığını korumak ve düzeltmek için çalışan bir sivil toplum örgütü saygıdeğerdir. Bir asra yakın hizmetleriyle Yeşilay gön-lümüzde yer almaktadır. Biz- ler doğal Yeşilay dostlarıyız. Elimizden geldiği kadar faali-

yetlere katkıda bulunmaya gayret edeceğiz” dedi.Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı, Yeşilay’a verdiği destekten dolayı Sayın Şener’e plaket takdim etti.

Yeşilay’dan İştirakler Daire Başkanlığı’na İade-i Ziyaret

İSTANBUL – Hukukçular Derneği Genel Başkanı Av. Cahit ÖZKAN, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Nihat VANLI, Av. Ramazan BOYALIK, Üye Av. Taner ÖZALP ve Genel Koordinatör Yenal GÖK-SUN, Yeşilay’ı ziyaret ettiler.Yeşilay Genel Başkanı Av. Mu-harrem BALCI, Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim KELEŞ ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Sırrı ARVAS’ın da hazır bulunduğu görüşmede, Hukukçular Derneği Genel Başkanı Sayın Cahit ÖZ-KAN “bağımlılıklardan nasıl kurtulunabileceğini” sordu.Başkan Av. Muharrem BALCI, “bağımlılıktan kurtulabilmenin kolay olmayacağını, ancak bir misyon yüklenilmesi halinde, sigara yerine üst-lenilen misyonun gerekleri için çalışılabileceğini, böylece bağımlılık yapan madde yerine bir başka

güzel eylemin ikame edilebileceğini, böylece bağımlılıklardan kurtulunabileceğini” söyledi.Başkan Av. BALCI “Eğer sigarayı bıraktıysanız, si-gara içilen ortamlarda bulunmamalısınız. Sigarayı

bıraktığınız zaman mini bir zafer kazanmak olmak yeri- ne, daha güzel bir dünyaya yüzünüzü dönmüş olduğunuzu düşünebilirsiniz” dedi.Hukukçular Derneği heyeti Yeşilay’a üye olurken, Av. Taner ÖZALP da, ‘bu andan itibaren sigarayı bıraktığını’ söyleyerek, kullandığı sigara paketinin

üzerine adını ve soyadını yazarak tarih attı. Yeşilay Başkan’ı Av. Muharrem BALCI’ya teslim etti.Sayın Av. BALCI “bu şekilde sigara paket-lerini toplayacağını ve Yeşilay’ın bağımlılıktan kurtulanlar köşesi düzenleyeceğini” söyledi.

Hukukçular Derneği Yeşilay’da

İSTANBUL - AK Parti Bakırköy Kadın Kolları Başkanlığından İlçe Başkanı Berrin TOKTAŞ, Seçim İşleri Başkanı Hacer GÜLLÜ, Yerel Yönetimlerden Sümeyra DOĞAN, Halka İlişkilerden Hatice GÜNGÖR Yeşilay Genel Başkanlığında, Genel Başkan Av. Muhar-rem BALCI’yı ziyaret ettiler.Ak Parti Kadın Kolları Başkanı Berrin TOKTAŞ “Kadın Kolları olarak ve birer anne olarak elimizden ne geliyor-sa yapmaya hazırız, mahalle

toplantılarında bilinçlendirme kampanyaları yapabi-leceklerini ve yeni projeler üretip Yeşilay ile birlikte bu projelere imza atmak istediklerini” dile getirdiler.

“Annelerin sigara, içki, madde bağımlılığı vb. kötü alışkanlıklara karşı çocuklarını sürekli korumaları gerektiğini” söyleyen Ak Parti Kadın Kolları Başkanı Berrin TOKTAŞ, “bir anne olarak hassasiyetlerinin en üst sınırda olduğunu” söyledi.

İlk Siyasi Ziyaret Kadın Kollarından

Hab

er &

Fot

oğra

flar :

Abd

urra

hman

Çın

ar

8

Page 9: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL - Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’i makamında ziyaret ede- rek, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Balcı, “Biz- ler önemli bir misyonu üstlenmiş bir kurum olarak, düşüncelerimizi toplumun bütün kes-imleriyle paylaşıyoruz. Yeşilay, sağlık dostu herkesin kendisini ifade edebileceği bir kurum . Siz değerli dostlarımızla birlikte bağımlılıkların her türlüsüne sigara, uyuşturucu, kumar, alkol, internet, tv, fuhuş ve benzeri yeni tür bağımlılıklarla mücadele edeceğiz. Sizlere sunacağımız projelerimizin destek-

lenmesini arzu ederiz. Özellikle Genel merkezimizin de bulunduğu Fatih bizim için önemli. “ dedi.Fatih Belediye Başkanı Demir ise, “Yeşilay’ın faaliyetlerini takip ediyoruz. Aslında in-san ve toplum sağlığı noktasında birşeyler yapmak isteyenlerin buluşabileceği dev bir şemsiye olabilir, diye düşünüyorum. Bizler Yeşilay’ın Fatih bölge-

sindeki yapılanmasına, mekan restorasyonuna katkıda bulunmaya çalışacağız” diye konuştu.Görüşmeye Yeşilay Fatih Şube Başkanı ve Akasya Dergisi Genel Yayın Müdürü Mustafa Atik de katıldı.

Yeşilay’dan Fatih Belediye Başkanlığı’na Ziyaret

İSTANBUL - Cevahir Kongre Merkezinde düzenlenen 4. AB Sivil Toplum Kuruluşları toplantısına katılan Yeşilay, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a rozet taktı.

Yeşilay Genel Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Keleş rozeti takarak. “Sizin gençliğinizde Yeşilay’a yaptığınız hizmetleri biliyoruz. Yeşilay’a destek ve katkılarınızı her zaman bekliyoruz” dedi.

Kadir Topbaş: “Ben çok eski bir Yeşilaycıyım. Gençlik

yıllarımda Yeşilay Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım.

Son zamanlarda Yeşilay’ın faaliyetlerini yakından izli-

yorum. Sizleri ve bütün ekibinizi kutluyorum” dedi.

“Yeşilaycı” Başkan Kadir Topbaş

İSTANBUL - Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ve-hbi ALTUNÇUL’un çizdiği karikatürler 15 Aralık 2010 Çarşamba günü İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binasının giriş salonunda sergilendi. Açılışa İstanbul Üniversite- si Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Ahmet GÖKÇEN, Fatih Belediye Başkanı Mustafa DEMİR ve Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI, Yeşilay Yönetim Kurulu

Üyesi Yusuf KÜRKÇÜOĞLU ve Dr. Levent SARAÇ ile birlikte davetliler katıldı. Doç. Dr. Vehbi ALTUNÇUL’dan karikatürlerin hikayelerini dinleyen davetliler hem çok eğlendiler hemde zaman zaman üzüldüler. Karikatür alanında uluslar arası ödülleri bulunan ALTUNÇUL’un 7. sergisi ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü.

Altunçul’un Karikatür Sergisine Büyük İlgi

Hab

er &

Fot

oğra

flar :

Abd

urra

hman

Çın

ar

9

Page 10: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL – Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Av. Mu-harrem BALCI, Yeşilay Genel Sekreteri Prof. Dr. İbrahim KELEŞ ve Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Sırrı ARVAS ile bir-likte İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Mua-mmer YILDIZ’ı makamında ziya-ret ettiler. Ziyarette Yeşilay’ın yeni yapısı hakkında İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer YILDIZ’a bildir-ildi. Yeni dönemde Milli Eğitim ile birlikte daha sıkı

bir çalışma içine girmeyi planlayan Yeşilay Yöneti-mi, hazırlamış oldukları proje-lerini yazılı olarak YILDIZ’a sundu-lar.Sn. YILDIZ “Yeşilay’a her zaman destek çıktılarını ve Milli Eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğunu, Y e ş i l a y ’ ı n bu şekilde

hazırlanarak isteklerini net bir şekilde belirtmesinin çok güzel olduğunu, Yeşilay’a ellerinden gelen bütün desteği vereceklerini” söyledi.

Yeşilay ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü El Ele

İSTANBUL - 11 Aralık 2010 tarihinde, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen BAĞIŞ’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen “SİVİL TOPLUM, GENÇLİK VE YEREL YÖNETİMLER AB ÜYELİĞİ YOL-

UNDA” başlıklı 4. Sivil Toplumla Diyalog Toplantılarında Yeşilay İlk defa yer aldı. Yeşilay Yeşilay Genel Sekreteri Prof. Dr. İbrahim KELEŞ ve Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen BAĞIŞ “Yeşilay’ın öneminden bahsetti. Kendiside Yeşilay gönüllüsü olan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen BAĞIŞ, Yeşilay Genel

Sekreteri Prof. Dr. İbrahim KELEŞ’in taktığı Yeşilay rozeti ile “İşte Yeşilay’cı olduğumun kanıtını burada resmileştirmiş olduk” dedi.Yapılan karşılıklı görüşmede AB ülkeleri ile birlikte ortaklaşa bağımlılıklarla mücadele kapsamında ortaklaşa projeler geliştirilebileceği hakkında fikir alışverişinde bu-lunuldu.

Bakan BAĞIŞ: “Yeşilaycı” Olduğumun Kanıtı

Hab

er &

Fot

oğra

flar :

Abd

urra

hman

Çın

ar

10

Page 11: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

ANKARA - MAZLUMDER, her yıl geleneksel olarak düzenlediği İnsan Hakları Gecesi’nde “2010 İnsan Hakları Ödülleri”ni kazanları açıkladı. Geceye Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen MAZLUMDER üye ve gönül-

lülerinin yanı sıra milletvekil- leri, yabancı misyon, sendika, sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri de katıldılar. Gece Türkiye’de ve Dünya’da insan hakları değerlendirmesinin yapıldığı görsel bir etkinlikle başladı daha sonra Genel Başkan Ahmet Faruk ÜNSAL açış konuşması yaptı. Ömer KARAOĞLU ve Reşo kon-serlerle salonu coşturdu, Sıtkı CANEY ve Abdurrahim Se-mavi kendi şiirlerini seslen-dirdi. Gece’nin en ilgi çe-kici kısmı ödül töreni oldu.

Hukuk Dalında Avukat Muharrem BALCI

Genç Hukukçular çalışmalarıyla 13 yıldır hukuk öğrencilerine ve mesleğe yeni

başlayan avukatlara medeni-yet ve adalet nosyonu vermek için düzenli çalışmalar yaptı.Çalışmalar 3 ciltlik eser olarak basıldı ve hukuk çalışmaları devam ettiği sürece de basmayı düşünüyorlar. Önemli bir hukuk çalışmaları ekolü sahibi Av. Muharrem BALCI Hukuk Dalında ödülünü alırken “Bu ödülü tek başıma kaldıramam, bana ağır gelir” dediği anda, sa-lonun dört bir tarafından Genç Hukukçular inmeye başladı ve ödülü birlikte aldılar…

Başkan Balcı’ya İnsan Hakları Ödülü

Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI, MAZLUM-DER tarafından düzenlenen İnsan Hakları Gecesi’nde Hukuk Dalında “2010 İnsan Hakları Ödülü”ne layık görüldü

Hab

er :

Abd

urra

hman

Çın

ar

11

Page 12: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

ANKARA - Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem BALCI beraberin- deki heyet ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı Dr. Mehmet KÜÇÜK’ü makamında ziyaret ederek, Yeşilay’ın yeni konsepti hakkında bilgi verdi.BALCI: “Bizler benzer alanlarda mü-cadele eden STK’larla “Bağımlılıkla Mücadele Platformu” oluşturmayı düşünüyoruz. Topyekün bütün bağımlılıklarla ilgili çalışmaların yapılabileceği, bilgi merkezleri, danışmanlık ve veri merkezleri kurmayı, bağımlılıklara karşı duyarlı

aktivistlerle eylemsel işbirliği he-defliyoruz. Yeşilay, ülkemizin en köklü ST’K’sı olarak yeni dönemde büyük projelere imza atacaktır. Yapacağımız projelerde siz değerli kurumlarla da azami işbirliği içinde olmayı istiyoruz.” diye konuştu.

BALCI devamla, “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Ku-rumu, bir yönüyle tütün ve alkol konusunda düzenleyici kurum, bir yönüyle de Tütün ve Alkol Kontrol Birimi’nin çalışmalarıyla aynı zamanda bir bağımlılık az-

altma kurumu. Dünyada başka bir örneği olmaması bakımından çok önemli ve Yeşilay’ın part-ner kuruluşlarından biridir.” dedi.Tütün ve Alkol Piyasası Denet- leme Kurumu Başkanı Dr. Küçük: “Yeşilay çocukluğumuzdan beri tanıdığımız en güzide kurumlardan biri. Sizi ve ekibinizi böyle heyecanlı ve gayretli görmek ülkemiz adına bir umut ışığı… Yapılacak çok iş var. Bizler mevzuatın izin verdiği ölçülerde birlikte yararlı projeler yapmak isteriz.” diye konuştu.

Yeşilay’dan TAPDK’ya Ziyaret

İSTANBUL - Faaliyetlerine hız veren Yeşilay bağımlılıkla mücadelede her ortamı değerlendirmeye çalışıyor. Yeşilay ekibi Teknik Oto Sanayi Sitesinde bulunan Çinili Camii’nde Stand açarak cuma öncesi ve sonrası zararlı alışkanlıklarla mücadelede bilgilendirme çalışması yaptı.

Yeşilay ekibinin tam kadro hazır bulunduğu Çinili Camii’nde Yeşilay Genel Başkanı Av. Mu-harrem Balcı, Cuma namazı öncesi minbere çıkarak sa-nayi esnafı ve çevreden ge-len vatandaşlardan oluşan cemaate, bağımlılıkların toplumu-muza ve özellikle çocuklarımıza olan zararlarından çarpıcı örnekler

verdi. Bağımlılıklarla mücadelede birlikte hareket etmenin öneminden bahsetti. Son günlerde daha da artan İnternet bağımlılığına da değinen Balcı, çakmak gazı koklayarak

ölen çocuklarımızın bu tür zararlı alışkanlıklardan internet sayesinde haberdar olduklarından ve bu ölüm-lerden devletin ve vatandaş olarak

her birimizin sorumluluklarından bahsetti. İstanbul İlçe temsilciler- imizden İdris Aşiroğlu (Bayrampaşa), Oktay İlgün (Bahçelievler) ve Tacettin Varboz’un (Güngören) da

bulunduğu standlarımızda Dergi ve broşürlerimizle birlikte Çiçek Durakları’nın kurucusu ve yöneti-cisi Sayın Bekir Uğur’un gönül zenginliğinden derlediği ve nadide kutular içinde takdim ettiği güller esnaf ve vatandaşlarımıza hediye edildi. Çiçek ve dergilerini alan vatandaşlarımız standlarımıza yoğun ilgi göstererek 136 üye kaydı yapıldı. Yeni üyelere ve cami

cemaatine bundan sonra yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verildi.

Yeşilay Çinili Cami’deHaber: Metin İpek - Fotoğraf : Hasan Demir

12

Page 13: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL - Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu üye-leri İstanbul Ticaret Odası Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş’ı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti. İTO’nun Eminönü’ndeki Genel Merkezi’nde gerçekleşen ziyarete; Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı, Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Keleş, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Sırrı Arvas ile Yönetim Ku-rulu Üyesi Ecz. Yusuf Kürkçüoğlu katıldı. Ziyarette İTO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Develioğlu da hazır bulundu. Samimi bir havada geçen ziyarette Yeşilay Genel Başkanı Balcı, Yalçıntaş’a geçmiş olsun dileklerini iletti.Yeşilay’ın yeni göreve gelen yönetimi ile çalışmalarına

ara vermeden devam ettiğini, başta Başbakan Erdoğan ol-mak üzere Hükümetin tak-dirini kazanarak destek görme-kte olduklarını ifade eden Genel Başkan Balcı, “Bu an-lamda Yeşilay’ın sorumluluğu daha da artmış daha heyecanlı bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir” dedi. Yeşilay’a tahsis edilen İbrahim Paşa Medresesi’nin tadilatının bitmek üzere olduğunu anlatan Balcı, İTO Başkanı Yalçıntaş’tan med- rese bahçesinde bulunan Mescid’i restore etme konu-sunda yardımlarını istedi.

Yalçıntaş da, “Yeşilay’ın yapmış olduğu çalışmalara destek olmak bizim görevimiz” dedi. İstanbul Ticaret Odası olarak atıl durumda kendi haline bırakılmış medreseleri

restore ederek yeni bir görün- üm kazandırdıklarını söyleyen Yalçıntaş, Mescid’in restoras- yonunu yapmak için söz ver-di. Yeşilay’ın kendi hayatında ayrı bir yeri olduğunu anlatan Murat Yalçıntaş, Yeşilay’la alakalı bir anısını da şöyle anlattı: “Boğaziçi Üniver-sitesinde okurken üniver-site öğrencilerinin kendi aralarında gruplar oluşturup sosyal faaliyetler yaptıklarını gördük. Bu sırada bende arkadaşlarıma öncülük ederek Yeşilay grubunu kurmuştum.” Görüşmede; Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı, İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’a bir plaket takdim ederken, Yalçıntaş da Başkan Balcı’ya bir ebru çalışması hediye etti.

Yalçıntaş: Yeşilay’a Desteğimizi Esirgemeyiz

13

Page 14: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

İSTANBUL - Türkiye Yeşilay Cemiyeti Eğitim Programları kapsamında ortaöğretim okullarında çalışmalarını sürdürüyor. Yeşilay, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik ekibinin katkılarıyla “Hayır Demek Yet-mez” isimli oyunu Suphi Paşa Ticaret Meslek Lisesinde sah-neledi. Gençlerin yoğun ilgiyle karşılanan gös-teride narkotik ekipleri kısa bir seminer verdi.Suphi Paşa Ticaret Meslek Lisesi Müdürü Halit Akçay yaptığı konuşmada, “Bizim okuldaki gençlerde otokontrol sistemi oluşturduk. Bu okul-da sigara kullanan

öğrenci sayısını sıfırladık, çünkü bütün öğrenciler gönül-lü müfettiş gibi çalışıyor. Yeşilay çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Okulumuzda

ağırlamaktan dolayı mut-luyuz” dedi. Yeşilay Genel Başkanı Av. Muharrem Balcı ise konuşmasında “Bu salon-daki bütün gençler bizim

evlatlarımızdır. Kendi yavrularımıza nasıl has-sasiyetle eğiliyor isek, koruyor isek sizlere de o gözle yaklaşıyoruz. Zehir tacirlerinin he-defi sizlersiniz. Biz size alt yapı oluşturmak için buradayız. Hayır demek yetmiyor, hem hayır diyelim. Hem de karşı harekete geçelim” dedi.Yeşilay eğitim programı, seminer, su-num, tiyatro, söyleşi, materyal dağıtımın ve anket araştırma çalışmalarından oluşuyor.

Yeşilay Gençlerle Buluşuyor

Yeşilay, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik ekibinin katkılarıyla“Hayır Demek Yetmez” isimli oyunu Suphi Paşa Ticaret Meslek Lisesi’nde sahneledi.

14

Page 15: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

haberhaber

OCAK 2011

ANKARA - Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından hazırlanan “Türkiye’de Tütün Ekonomisi ve Tütün Ürünleri- nin Vergilendirilmesi” raporu, Sheraton Otel’de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.Yapılan toplantıda Yeşilay Genel Başkanı Av. Muhar-rem Balcı’nın konuşması aşağıdadır.“Önemli bir özveri ile hazırlanmış bu çalışmanın ve toplantının, halkımız ve özel-likle gençlerimiz için sigarayı bırakmaya ve başlamamış olanları da caydırıcı olmaya teşvik etmesini temenni edi- yorum.Tütün ürünlerinin vergiler-inin yükseltilmesinin sadece vergi gelirlerinin artırılması sonucunu doğurmamasını da ayrıca temenni ederim. Zira sadece gelir artırımına yöne-lik çalışmalar tüketicilerde

tepki doğurmakta, uygulama-larda aksamalar görülmek- te, kısa bir şaşkınlık döne-minden sonra eski tüketim oranlarına geri dönülmektedir. Nitekim 5727 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra sigara içme oranlarında azal-malar olmuş, fakat Beledi-yelerin işgaliye gelirlerinin kurbanı olarak kanun uygu-lanamaz hale getirilmiştir. Bu aymazlık uluslar arası si-gara üreticilerinin iştahını da kabartmaktadır. Tüm madde bağımlılıklarıyla mücadele ekseninde çalışmalar yapan Yeşilay olarak, tem-el stratejinin tüm madde bağımlılıklarıyla eşit oran-da mücadele edilmesinden yanayız. Zira her bağımlılık bir diğerini tetiklemekte-dir. Sadece sigara değil, alkolde de aynı stratejilerin uygulanması gerektiğini vur-

gulamak isterim. Önemli bir husus da, sigara ve alkolden elde edilen gelirlerin, tüm madde bağımlılıklarına karşı mücadelede kullanılması gereğidir. Bu aynı zaman-da Anayasanın yüklediği sosyal devlet sorumluluğu gereğidir. Bu yönde yapılacak çalışmalarda Yeşilay’ın da her zaman hazır olduğunu, önümüzdeki dönemde Yeşilay’ın daha aktif yön-temler kullanacağını duy-urmak isterim. Özellik-le Bakanlık birimlerinin, kamu kuruluşlarının, madde bağımlılığıyla ilgili program ve çalışmalarına katılmak, birlikte çalışmalar yapmak is-tiyoruz.Bu çalışmanıza davetin-iz bu bakımdan bizim için anlamlıdır, teşekkürlerimi sunuyorum”.

Her Bağımlılık Bir Diğerini Tetiklemektedir

15

Page 16: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

16

“Yeşilay’a destek ol, sen de bir hayat kurtar”

YeşilayMarket

www.yesilaymarket.com | [email protected]

Yeşilay Sanal Market Açıldı!

www.yesilaymarket.com’u

hemen tıkla,üye ol,

Yeşilay ürünleri kullan!

“Sağlıklı bir neslin yetişmesine katkıda bulun”

Page 17: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

İnsan hakları; herkesin eşitlik çerçevesinde sahip olduğu, fakat özellikle zayıf

bireyin güçlendirildiği, insan onurunu koruyan haklardır. Bu haklar devlet

tarafından kolaylaştırılır, geliştirilir ve korunur. Zayıf birey denilince engelliler de

bu kapsama girmektedir.

2002 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü’nün Özürlüler İdaresi ile birlikte yapmış

olduğu araştırma sonuçlarına göre ülkemizde engelli nüfusun oranı %12.29’dur.

Araştırma sonucuna göre, ülkemizde yaklaşık 8.5 milyon engelli bulunmaktadır.

Bu rakamlar, bir çoğumuzun ailesinde ve çevresinde engelliler bulunduğunu,

veya bir gün engelli olabileceğini, dolayısıyla engellilerle empati yapmanın

gerekli olduğunu göstermektedir.

Buna rağmen yapılan fiziki çevre düzenlemelerinin engelliler düşünülerek

yapılmadığı da aşikârdır. Bunun sonucu olarak eğitim alamayan engellinin, son

düzenlemelerle kısmi düzeltmeler hariç, yaşamını sürdürebilecek bir işi ve

sosyal güvencesi olmamış ve son tahlilde engelli yoksulluğa mahkûm edilmiştir.

Bir de buna eğitimsizlik nedeniyle toplumun engellilere karşı ilgisizliği ve bakış

açısındaki yanlışlıklar eklenince, engelli için yaşamın sürdürülebilirliği daha da

zorlaşmaktadır.

Engelliler sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde ya da Sakatlar Haftası’nda

hatırlanmamalıdır. Anayasa’ya yeni giren pozitif ayrımcılık ibaresinin anlamını

bulabilmesi için, hali hazırda var olan 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu’nun içi

boşaltılmamalı ya da yeni çıkarılacak yönetmeliklerle doldurulmalı ve bu

hakların uygulanması için gerekli tüm önlemler alınmalıdır. Bir devletin ve

yurttaşının engelli vatandaşa reva gördüğü muamelenin, o ulusun ve devletin

uygarlık seviyesini gösterdiği de unutulmamalıdır.

Biz Yeşilay olarak engelli vatandaşlarımıza yapılan pozitif ayrımcılık

uygulamalarının ve verilen hakların kapsamının daha da genişletilmesi

gerektiğine ve dolayısıyla uygarlık seviyesinde üst sıralara çıkacağımıza

inanıyoruz.

Daha güzel günler dileğiyle tüm engellilerimizin gününü kutluyorum.

Av. Muharrem BALCI

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı

DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ MESAJI

“Yeşilay’a destek ol, sen de bir hayat kurtar”

YeşilayMarket

www.yesilaymarket.com | [email protected]

Yeşilay Sanal Market Açıldı!

www.yesilaymarket.com’u

hemen tıkla,üye ol,

Yeşilay ürünleri kullan!

“Sağlıklı bir neslin yetişmesine katkıda bulun”

Page 18: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

röportajröportaj

OCAK 201118

Başkan BALCI’yla Röportaj

Yeşilay’ı kısaca nasıl tanımlıyorsunuz. Yeşilay’ın toplumuzdaki yeri ve önemi nedir?

Yeşilay ülkemizin en köklü cemiyetlerinden biridir. Fert ve toplum sağlığına zarar veren zararlı alışkanlıklarla mücadeleyi gaye edinmiş ve kurulduğu günden beri bu uğurda toplumumuzu bilinçlendirmek için mücadele eden bir kurumdur. Ülkemizde Yeşilay’a olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bizler de artan ihtiyaçlara göre ülkemizin hemen her noktasında aktif mücadele etmek için çalışıyoruz. Toplumumuzda Yeşilay’ın genel bir kabulü vardır. Başta alkol, sigara ve madde bağımlıları olmak üzere toplumun hemen her kesimi Yeşilay’a sempati duyar ve davasını kutsal addeder. Doksan yıldır hiç kimse Yeşilay’ın varoluş sebebini ve gayesini eleştirmemiştir. Yeşilay sağlıklı bir gençliğin, dolayısıyla sağlıklı bir geleceğin teminatıdır. Yeşilay’ın yeni dönemde daha aktif olması için nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?

Toplumun her kesimini bu mücadelenin içine

çekmeyi bu günlerde kurumsal üyeliklere başlayacağız. Sokak ve caddelerde işyerlerini ve kurumları Yeşilay’ın kurumsal üyeleri yapacağız ve binalarının görünen yerlerine plaketler çakacağız. İnsanımız Yeşilay’ı cadde ve sokaklarda, meydanlarda, stad ve spor salonlarında görecek. Bir yandan da yazılı ve görsel basında bağımlılık yapan madde üreticilerinin kötülüklerini ifşa edeceğiz, bilgilendireceğiz. Dolayısıyla halkımız sadece sloganla değil, bilimsel verilerle bilgilendirilecek.

Devlet organları, sivil toplum kuruluşları ve özel firmalarla nasıl bir iletişiminiz oluyor?

Faaliyet alanımızla ilgili devletin tüm mercileriyle irtibat halindeyiz. Başta TBMM ve ilgili komisyonlar, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve İçişleri Bakanlığı ve Belediyeler genel olarak işbirliği yaptığımız kamu kurumları. Yeni dönemde STK’lar ile de ortak çalışmalar yapıyoruz. Özel sektörden de projelerimizi destekleyen kurumlar var.

Page 19: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

röportajröportaj

OCAK 2011 19

Ülkemiz bağımlılıklarla ilgili hangi noktada?

Türkiye, dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkelerin başında geliyor. Üstelik hayat standartları da yükseliyor. Uluslar arası zehir tacirlerinin iştahını da kabartıyor. Son günlerde basında da gördüğünüz gibi sigara üreticisi firmalar Türkiye’de yatırımın yollarını arıyorlar. Bu sadece sigara bakımından değil, alkol, fuhuş ve uyuşturucu bakımından da böyledir. Sağolsun (!) devlet zaten kumarın en büyük teşvikçisi. Bu alanda başka tacire gerek bırakmıyor. Uyuşturucu trafiğinin, alkolizmin önüne geçmekte de başarılı olamayınca devletin vebali kat kat artıyor.

Halkın Yeşilay konusundaki bilinci nasıl? Halk bu konuda daha fazla nasıl bilinçli duruma gelebilir?

Halkın Yaşilay konusundaki bilincinde sorun yok. Zira herkes öğrencilik yıllarında Yeşilay’ı mutlaka öğrenmiş veya çalışmalarına katılmıştır. Sorun, öncelikler sorunudur. Son yıllarda Yeşilay eskiden olduğu gibi etkinliklerini artırmaktadır. Halkımızın madde bağımlılığı ile mücadelede bilincinin, duyarlılığın artırılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. Sayın Başbakanın sigara yasağına ilişkin duyarlılığı bu mücadelede etkili olmuştur. Aynı duyarlılığı kamu kurumlarının tamamından bekliyoruz. Özellikle belediyelerden, görevlerini yapmalarını, Yeşilay’a yardımcı olmalarını istiyoruz. Bir başka önemli beklentimiz de, STK’ların ve özellikle “bizim çocuğumuza bulaşmaz” düşüncesindeki cemaatlerin tehlikenin farkına varmalarını umuyoruz. 11 yaşındaki kız çocuğunun çakmak gazı soluyarak canına kıymasının sorumluluğundan pay alması gerekiyor herkesin. Aksi halde hepimizin geleceği çocuklarımız tehlikede.

Sigara kanunu kapsamında Yeşilay’ın hazırladığı “sigaranı da beni de yakma” kampanyası başarılı oldu mu?

Sigara kampanyası olarak özellikle “sigaranı da beni de yakma” kampanyası etkili oldu. Telefon hatlarımız yoğun çalışıyor. Kampanya amacına ulaştı fakat yeterli değil. Yeni projeler hazırlıyoruz. İnşallah yakında gösterime geçeceğiz.

Sigara içmeme kampanyaları devam edecek mi?

Yeşilay sadece sigara içmeme kampanyası değil, tüm madde bağımlılıklarıyla mücadele kampanyaları düzenliyor. Ancak basınımız, alkolün modernlik ölçütü olduğunu düşündüğünden, sigara haricindeki çalışmalara az ilgi gösteriyor.

Başkanım son olarak sizin söylemek istedikleriniz varsa onları da ilave etmek isteriz.

Okullarda yaptığımız gençlik eğitim programlarının yanında asıl eğitim programlarının ebeveynlere verilmesi gerekiyor. Gençler madde bağımlılığı konusunda öncelikle nötrdür. Fakat aile içi eğitimin yerini aile içi şiddet veya ilgisizlik aldığında çocukların zehir tacirlerinin eline düşmesi kaçınılmaz oluyor. Bağımlılıkların yeni dönemde en büyük teşvikçisi internet bağımlılığı. Ailelerin TV bağımlılığı, çocukların internet bağımlısı olmalarını tetikleyen en önemli faktör.Aileler, aile içi eğitime önem vermeli, kendileri için tehlike olarak görmedikleri TV – dizi bağımlılıklarının çocuklar için internet bağımlılığına dönüşebileceğinin farkına varmalıdırlar.

Page 20: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Sigara, alkol ve uyuşturucu madde

bağımlılığıyla mücadelede etkin rol

üstlenen Yeşilay Cemiyeti olarak bundan böyle

internet, televizyon bağımlığı ve

dolayısıyla aile içi iletişim bozukluğu ile

mücadeleyi de programımız içine

almış bulunuyoruz. Bu çerçevede tıbbi

bağımlılıklar arasında da yer alan internet ve

televizyon bağımlılığı ile mücadeleyi tüzüğümüze

de ekledik.

Prof. Dr. İbrahim Keleş

Yeşilay Genel Sekreteri

[email protected]

Sigara, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadelede etkin rol üstlenen Yeşilay Cemiyeti ola- rak bundan böyle internet, televiz- yon bağımlığı ve dolayısıyla aile içi iletişim bozukluğu ile mücade-leyi de programımız içine almış bulunuyoruz. Bu çerçevede tıbbi bağımlılıklar arasında da yer alan internet ve televizyon bağımlılığı ile mücadeleyi tüzüğümüze de ekledik.

İnternet öldürüyor

Gençler sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığından sonra son yıllarda internete de bağımlı hale gel- diler.Gün geçmiyor ki internet yüzünden yıkılan yuvalar,ailesiyle çatışan hatta bu yüzden evden kaçan gençlerle ilgili haberler duymayalım.Hatta artık internet ölümlerine bile rastlamaktayız.Nitekim geçtiğimiz günlerde ülkemizde 16 yaşındali bir gencin intiharı ve Amerika’da 25 yaşındaki bir gencin bilgisayarını gece yatakta açık bırakıp uykuya dalması sonucu çıkan yangında ölümüne şahit olduk.Sigara ve alkol almayan gençler internet vasıtası ile bu mad-deleri kullanmaya da özendir-

iliyorlar.Böylece gençler sadece zamanlarını boşa harcamak-la kalmıyor aile içi iletişimin zayıflaması ile de dışarıdan gelen yanlış yönlendirmelere daha açık oluyorlar. Burada ailelere büyük görevler düşmektedir. Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı bir nes-lin yetişmesi için ailelere destek olma noktasında Yeşilay üzerine düşen görevi daha da artırarak yapacaktır.Çocuklarının her türlü tehlikeden uzak durmasını isteyen aileler-in öncelikle aile içi iletişimleri güçlü olmalıdır. Anne-babanın çocukları ile arasındaki iletişim iyi olduğunda çocuklar mutluluğu dışarıda ve bazı zararlı maddelerde arama eğilimi göstermezler. Aile içi iletişimin artması ve internet bağımlığının önüne geçmek için ise çocukların bilgisayar başında geçirdiği zamanın azaltılması gereklidir.Bunun yerine ebeveyn- ler çocuklarıyla birlikte zaman geçirebilecekleri geziler, akraba ve arkadaş ziyaretleri, sanatsal ve kültürel faaliyetler ile sportif et-kinlikler gerçekleştirmelidir.Öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin % 43’ü ailesinin internet konusunda bir kural koymadığını, % 31’i ailesi-

İnternet, TV Bağımlılığı ve Aile İçi İletişim Bozukluğu

20

Page 21: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

nin konulan kuralları takip ettiğini, % 26’sı ise kurallara uymadıklarını ve istediklerini yaptıklarını ifade etmişlerdir.İnternetle tanışması 15 yılı aşan Amerika Birleşik Devletleri’inde internet bağımlılığı için tedavi merkezleri açılmıştır. Buradan bu bağımlığın sadece ülkemizi değil tüm dünyayı tehdit ettiği açıkça görülmektedir.Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışma üniversite öğrencileri arasında internet bağımlılığının yaygın olduğunu ortaya koymuştur. Maryland Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, üniversite öğrencilerinin cep telefonları, sosy-al paylaşım siteleri ve internete olan bağımlılıkları uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığına benzer semp-tomlar göstermektedir.Araştırmada katılımcılardan bir günlüğüne in-ternete bağlanabilecekleri bütün araçları kullanmamaları istenmiş ve 24 saatin sonunda deneklerde uyuşturucu bağımlılarında görülen bağımlılık krizine benzer haller, güçlü internet kullanma isteği ve derin kaygı hali gözlemlenmiştir. Deneyin ardından duygularını yazmaları istenen deneklerin büyük bölümü, kendilerini ek-

sik ve yalnız hissettiklerini ifade etmiş, bazıları bu eksikliğin “anne-baba ya da arkadaşsız kalmak gibi” olduğunu söylemiştir. Araştırmada öğrencilerin internet üzerinden hab-er okumaya ise çok ilgili olmadıkları ortaya çıkmıştır.İnternet bağımlılığının bir diğer olumsuz sonucu da gençler-in oyun sitelerinde eğlenmek isterken farkında olmadan kumar alışkanlığına itilmeleridir.Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri olan obezitenin başlıca nedenlerinden biri hareket-siz yaşamdır. Bilgisayar başında geçirilen sürenin azaltılmasıyla çocukların daha küçük yaşlarda obezite problemiyle yüzyüze kalmaları da büyük oranda önlenmiş olunur.

Bilgisayarları salona taşıyalım

Bilgi çağını yaşamakta olduğumuz bu yıllarda çocuklarımızın bilgisa-yardan zarar görmek yerine ondan azami fayda sağlamaları için bazı tedbirler alınmalıdır.Çocukların bil-gisayar başında geçirdiği süre günde 1-2 saatle sınırlanmalıdır.Onları bilimsel,kültürel ve ahlaki olarak

geliştirecek sitelere yönlendirme-lidir. Zararlı sitelere girmelerini engellemek ve aile içi iletişimin kopmaması için bilgisayarlar ailece oturulan odalara taşınmalıdır.Ebeveynler bilgisayarı ve televiz- yonu çocuklarına bakıcılık yapan bir dadı gibi görmemeli, ortak ilgi alanları oluşturarak bilgisayar ve televizyon karşısında geçirilen zamanı çocuklarının eğitimi için bir fırsat olarak değerlendirmelidir.

Okullarımızda öğretmenlerle bir-likte Yeşilay Kolları’ndaki görev-lilere de büyük sorumluluklar düşmektedir. Her türlü bağımlılığın zararları gençlerimize anlatılmalı, gerekli bilgiler verilmelidir.Bu sorumluluk bilinciyle Yeşilay olarak okullarda çeşitli etkinlikler gerçekleştirmekteyiz. Her yıl yüz- lerce okulda Yeşilay Eğitmenleri tarafından seminerler verilmekte-dir. 2011 yılında da okullarımızda internet, televizyon ve diğer bağımlılıklar ile ilgili konularında bilgilendirmelerde bulunacağız. Bu konuda Yeşilay olarak hazırlayacağımız broşürlerimizi öğrenciler aracılığıyla ailelere ulaştırmayı planlamaktayız.

21

Page 22: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Bir gecede bağımlılık kazanılmaz.

Bağımlılığa götüren bir ön süreç vardır.

Bu ön süreç aylar veya yıllar süre-

bilir. Uyuşturucuyu kendini iyi hissetmek

veya sorun çözmek için kullanırsan,

uyuşturucuya bağımlı olma tehlikesi old-

ukça büyüktür.

Av. M. Necati Özfatura

Yeşilay Onursal Başkanı

[email protected]

Madde bağımlılığı; alışkanlık ya-pan zararlı maddelerin kullanılması ve bağımlılıkla ilgili fizyolojik ve psikolojik belirtilerden bazılarının bulunması durumu olarak tanımlanabilir. Fiziksel bağımlılığın iki temel bileşeni vardır.1. ToleransBireyin istediği etkiyi hissede-bilmek için maddeyi giderek daha yüksek dozlarda alması, yük-sek dozlara dayanma gücünün artmasıdır.2. Kesilme veya Yoksunluk Send-romuKullanılmakta olan madde birden bire kesilirse bazı fizyolojik be-lirtilerin ortaya çıkmasıdır. Toler-ans ve yoksunluk, madde kullanım biçimini büyük ölçüde etkilemekte ve bir kısır döngü oluşmasına yol açmaktadır.

Zararlı etkilerin görülmesi ve bilin- mesine karşın bir maddeyi almak için karşı konulması güç olan bir istek, bir gereksinim vardır. Madde bağımlılığı olan bireyin, kendini iyi hissetmek veya işlevlerini yerine ge-tirebilmek için maddeye gereksin-im duyması “psikolojik bağımlılık” olarak adlandırılmaktadır.

Madde bağımlılığının oluşmasında üç temel etkiden söz edilebilir:Bireyin Kişilik Yapısı ve Kişisel ÖzellikleriMadde bağımlılığı gelişen birey-lerde çoğunlukla; duygusal denge-sizlik, aşırı bağımlı olma gereksin-imi, engellenmeye karşı dayanıksız olma, çabuk parlama ve saldırgan davranışlar, olgunlaşmamış çocuk-su eğilimler, cinsel sorun ve sap-malar, adli ve yönetimsel sorunlar sık görülür. Kişiler arası iyi ilişkiler kurabilen, uyumlu, benlik gücü yüksek kişilerde de diğer nedenler önemli rol oynayabilir.

Çevresel Etkiler ve EtkileşimGenel olarak her çağda, her ülkede ve her toplumda bağımlılık görülmektedir. Toplumsal stres,

toplumsal düzensizlik ve çözülme, kültürel yoksunluk gibi durumlarla birlikte her türlü ruhsal hastalık ve madde bağımlılığı artmaktadır.

Maddenin ÖzellikleriBir kişi değişik nedenlerle bir mad-deyi bir veya birkaç kez alırsa, bu maddeyi sürekli almak ve her sefer-inde daha fazla alarak arttırmak isteyebilir. Keyif ve neşe veren, sıkıntı ve bunalımı gideren etkiler kısa sürede ortaya çıkar. Kabul ed-ilmeyen, uyum yapmakta güçlük çekilen gerçek yaşamdan ve sorun-lardan uzaklaştırır. Bu tür olumlu etkileri nedeniyle sürekli aranılan ve istenilen maddelerdir.Sonuç Olarak;Uyuşturucu bağımlısı isen, uyuşturucu olmadan yaşayamazsın. Maddeyi kullanıp kullanmayacağına artık karar ver-emezsin. Uyuşturucuya bağımlı (köle) olursun. Uyuşturucu sana hâkim olur.Bedenen veya Ruhen Bağımlı Ola-bilirsin!

Bedensel BağımlılıkBedenin uyuşturucu maddeye alışır. Bu durumda uyuşturucu maddenin aynı etkisini iyi hissedebilmen için, her kullanışta öncekinden daha fazlasına ihtiyacın olma tehlikesi mevcuttur. Bedenin uyuşturucu olmadan artık iyi çalışamaz. Uyuşturucular kesilir kesilmez hastalanırsın. Titreme, terleme, mide bulantısı ve uykusuzluk gibi belirtiler görülebilir. Ruhsal BağımlılıkUyuşturucu almak için büyük bir arzu duyarsın. Uyuşturucu olmadan duramaz ve kendini rahat hisset-mezsin. Bu durumda uyuşturucu çok zor bırakılır.Bir gecede bağımlılık kazanılmaz. Bağımlılığa götüren bir ön süreç vardır. Bu ön süreç aylar veya yıllar sürebilir. Uyuşturucuyu kendini iyi hissetmek veya sorun çözmek için kullanırsan, uyuşturucuya bağımlı olma tehlikesi oldukça büyüktür.

Madde Bağımlılığı

22

Page 23: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Diyetlerin olmazsa olmaz kurallarından birisi de bol miktarda su içmektir. Bu su tercihan kışın sıcak, yazın ise ılık olmalıdır. Suyun bir kere kaynamış olması dahi yeterlidir.

Dr. Ender Saraç

Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Bugün size klasik diyet bilgiler-inin yanı sıra yeni gelişmeleri de aktarıyorum. Dün nasıl ki piyasaya çıkacak hazır ve sağlıklı kahvelerin bilgisini verdiysem bugün de yine yeni çıkan doğanın mucizelerinden biri olan kırmızı reishi mantarının kullanımıyla ilgili veriyorum. Zayıflamaya çalışırken su içmeyi unutmayın ve önerilerime uymaya çalışın.

Günde 2.5 litre su içinDiyetlerin olmazsa olmaz kurallarından birisi de bol miktarda su içmektir. Bu su tercihan kışın sıcak, yazın ise ılık olmalıdır. Su-yun bir kere kaynamış olması dahi yeterlidir. Sıcak suyu bolca içebil-menin en iyi yolu iyi bir termos ed-inmektir.

Bu şekilde gün boyunca temiz ve kaliteli sıcak su içme şansınız olacaktır. Özellikle diyetin ilk gün-lerinde bilinçli beslenme ve egzer- sizle birlikte vücut toksin atmaya başlar. Toksin atabilmek için bol su içerek böbrekleri ve bağırsakları çalıştırmak gerekir.

Bol miktarda içilen su, dokuların daha iyi beslenmesini sağlar, ve su-suz kalmasını önler. Aynı zamanda diyetlerde sık görülen kabızlık so-rununa karşı da kısmen koruyucu-dur.

Cilt güzelliğiniz, sağlıklı arınma ve genel olarak sağlığınız için diyet sırasında günde 2.5 litre kadar ılık sıcağımsı su ve bitki çayı içmeyi alışkanlık haline getirin.

ACI: Yeşil biber olabilir ancak pul biber olmamalı. Zencefil - et yem-eklerine, zerdeçal- sebze yemek-leri, bulgur pilavı, kepekli makar-naya konulabilir. Ayrıca soğan ve sarımsak da acı etkisine sahiptir. İlk tercihleriniz yeşil sivri biber ve zencefil olsun.

SICAK: Yemekler sıcak, yoğurt, süt ve peynir oda ısısında, ılık olar-

ak tüketilecek. Hiçbir zaman aşırı buz gibi soğuk yiyecek ve içecekler içilmeyecek.

KIZARTMA YOK: Sebze yemek-leri buharda, fırında veya haşlama olabilir. Et yemekleri ızgara, fırında, buğulama, sote olarak yapılmalı.

YEMEK SIRASINDA SU İÇİLMEMELİ: Yemeklerden 30 dakika önce veya sonra içilmeli.Çok susarsanız 1-2 yudum çok soğuk olmayan su içebilirsiniz.Rezene-yasemin- yeşil çay gibi hazmettirici çayları ise yemek sırasında da şekersiz olarak içebi-lirsiniz.

Öğün aralarında olmak üzere, günde 2.5 litre sıcak su tüketilmesi (yaklaşık 10-12 bardak) çok önem-li. Çok terleyen biriyseniz o zaman daha ılık içebilirsiniz.

REZENE: 2-3 fincan. Form çayları veya tariflerini verdiğim beşi bir yerde çayı: 2 fincan.

YEŞİL ÇAY: 4-5 fincan. Bu miktarları toplamda içeceğiniz sıcak sudan düşebilirsiniz.

PROTEİNLER: Yoğurt, süt, pey-nir, yumurta, kırmızı et, tavuk, hindi ve balık. Genelde karbon-hidratlarla, ekmek, makarna, pilav, patates ve hamur işlerini proteinler-le aynı öğünde tüketmemeye gayret edin. Günde 3 ana öğün ve 4 ara öğün olmak üzere toplam 7 öğün yemek yiyin. Bir öğünde 1 tatlı kaşığı sıvı yağ ya da zeytinyağı kullanın. Bir günde 2 -3 tatlı kaşığı sıvı yağ (tercihen zeytinyağı) tüketin. Gece, yoğurt ve peynir gibi sütün mayalı gıdalarının pek yemeyin. Rafine (işlenmiş) gıdaları tüketme-meye çalışın ya da çok az tüketin.

Su içmeden diyet yapılmaz

23

Page 24: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Yarınlarınızın bu ortama düşmemesi için; çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık

yaptığını ve verdiğiniz paraları nerelerde kullandıklarını iyi

kontrol etmelisiniz.

Uyuşturucu konusunda ebeveyn-lerin çocukları için yapabilecekleri

*Çocuklarınızı uyuşturucu kullanımına karşı korumak sizin en büyük görevinizdir. Bu görevi yap-mak, topluma ve geleceğinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirme- niz demektir.

*İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklık, fuhuş, evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama “uyuşturucu kültürü” denir.

*Yarınlarınızın bu ortama düşmemesi için; çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık yaptığını ve verdiğiniz paraları nerelerde kullandıklarını iyi kontrol et-melisiniz.

*Çocuklarınızı sigara ve alkol- den uzak tutmalı ve bunları ikram vasıtası olarak kullanmamalısınız.

*Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek olmalısınız.

*Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güven duymalarını sağlamalısınız.

*Kuvvetli iradeye sahip olmaları için onlara rehber olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olama- yabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız.

*Çocuklarınızın meseleleriyle yakından ilgilenip, onlara yeterli

zaman ayırmalı, şefkat ve mer-hamet göstermelisiniz.

*Çocuklarınızın baba şefkati ile otoritesini benliklerinde aynı oran-da hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz.

*Çocuklarınıza iyi bir terbiye ver-melisiniz. Onları, milli ve manevi konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak durmalarını sağlayacaktır.Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane, diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız.

*Uyuşturucuya götüren sebep-lerin başında gelen alkolden uzak durmalarını ve bu kötü alışkanlığa düşmelerini önlemelisiniz.

*Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedaviler-inin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız.

*Uyuşturucu kullanan çocuklarınızda, arkadaşlarını değiştirme, sık sık geç kalma, yalan söyleme, yeni yeni arkadaşlar ed-inme, aşırı para harcama gibi bazı değişiklikler olacaktır.

*Yorgunluk, bitkinlik, sinirlilik gibi hallerinde uyuşturucu kullanabi-leceklerinden şüphelenerek sebe-bini araştırmalısınız.

Bağımlılık Konusunda Ebeveynlere Öğütler

Prof. Dr. Cahit Babuna

Yeşilay Eğitim Uzmanı

[email protected]

24

Page 25: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Paulo Coelho, ”Eğer bir gün yolunu-zu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır; Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabi-lecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi var gücüyle dayatmak.” diyor.

Bayram Ali Kavalcı

Yeşilay Rize Temsilcisi

[email protected]

Biz büyükler, hayata çocuk gözü, çocuk yüreği, çocuk beyni ile bakmayı tekrar öğrenmeliyiz.Paulo Coelho,”Eğer bir gün yol-unuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her za-man öğretebileceği üç şey vardır; Nedensiz yere mutlu olmak, her za-man meşgul olabilecek bir şey bul-mak ve elde etmek istediği şeyi var gücüyle dayatmak.”diyor.

Siz hiç nedensiz yere mutlu oldu- nuz mu? Daha doğrusu olabilmeyi başarabildiniz mi? Mutlu olmak için nedenler arıyoruz. Her geçen gün bu nedenlerin sayısı artıyor, hacmi, içeriği yeterli gelmiyor bize.

Oysa hayatta mutlu olacak o ka-dar çok şey var ki, yeter ki biz ona o gözle bakalım yeter. Her şey gözümüzün önünde, yanı başımızda, fakat onları bir türlü göremiyoruz. Çocukken sahip olduğumuz yetenekleri büyüdükçe kaybediyoruz.

Büyüdük, heyecanımızı kay-bettik. Büyüdük, sorgulama gücümüzü kaybettik. Büyüdük, gözlem becerimizi kaybettik. Büyüdük, umutlarımızı kaybet-tik. Büyüdük, yaşamı olduğu gibi görme yeteneğimizi kaybettik. Büyüdük, coşkumuzu kaybettik. Büyüdük, karşılıksız, içten verme zenginliğimizi kaybettik. Büyüdük, düşlerimizi kaybettik. Büyüdük, işbirliği ve yardımlaşmayı kaybet-tik. Büyüdük, kendimizi kaybettik. Büyüdük, masumiyetimizi kaybet-tik. Büyüdük, güvenimizi kaybet-tik. Büyüdük, uyum yeteneğimizi kaybettik. Büyüdük, gerçek dostluğu kaybettik. Büyüdük, doğallığımızı ve merhametimi-zi kaybettik. Peki, büyümenin karşılığında ne kazandık? Cevap; sıradan yaşamlar… Üzülüyo-rum büyüdüğüme… Çocukken her zaman büyümek isterdim. Hem de hemen büyümek. Çünkü çocukken bize ”Sen anlamazsın,

sen daha çocuksun” derlerdi. “Çocuk dediğin.……..yapar” diye bize kuralları, kendi doğrularını dayatırdı çocukluğunu unutmuş büyükler.

Ben de büyüklerin dünyasına gire-bilmek için büyümek isterdim. Büyüdüm. Şimdi pişmanım. Emin- im pişman olan çok insan vardır.Çocukluğumuzdaki yeteneklerim-izi büyüdükçe kaybetmesek, daha mutlu, huzurlu, kendi ile barışık, başarılı bir hayat sürebileceğimize inanıyorum. Neden büyüdük ki? Elbette bunu çocukken düşünemezdik. Büyüyünce bir halt olabileceğimize inanırdık hep birlikte. İşte bir halt olamadık. Bir halt olduğunu sananlar varsa, mut-lular mı, huzurlular mı, kendileri ve çevreleri ile barışıklar mı ona baksınlar. O nedenle, hayata çocuk gözü, çocuk yüreği, çocuk beyni ile bakmayı tekrar öğrenmeliyiz. Çünkü, Çocuklar sorarak öğrenirler, meraklarının sonu yoktur. Çünkü, Çocuklar dokunarak, yaşayarak, deneyerek, yaparak öğrenirler.Çünkü, Çocukların yüreklerinde haset, kin, nefret, kötülük ve çıkar yoktur. Çünkü, Çocuklar kötülük-leri hemen unuturlar, kin tutmazlar.Çünkü, Çocuklar farklı olmayı göze alırlar, farklı olmaktan çekinmezler.Çünkü, Çocuklar eleştiriyi ka-bul eder, sizi dinlerler. Çünkü, çocukların her şeyi hatasız yap-ma takıntıları yoktur. Hatalardan doğruları öğrenirler. Çünkü, Çocuk-lar doğaldırlar, içlerinden geldiği gibi davranır kendilerine ve çevre-lerine sınırlar koymazlar. Çünkü, Çocuklar kötülük, yanlışlık, mutsu-zluk, sınırlama, engelleme adına ne öğrenirlerse büyümüş çocuklardan öğrenirler. Çocukluğunu unutmuş olanlar, içindeki çocuğu öldürmüş olanlar çocuklara da çocukluğunu unuttururlar. Yeni Türkü’nün ”Telli Telli Turna” şarkısındaki gibi,”Yenik düşüyor her şey za-mana/Biz büyüdük ve kirlendi dünya…”(Kendine yeni bir hayat ısmarla)

Çocuk Gibi Olabilsek...

25

Page 26: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

İşte Yeşilay’ın tüm çırpınışları kim

olduğumuzun, neler yapabildiğimizin

tekrar farkına varmamızı

sağlayabilmek. Bu-nun için beynimizin,

vücudumuzun uyuşturulmasına

engel olmak. Birileri tarafından yöneltilen,

yönlendirilen değil aklı başında

düşünebilen, mukayese edebilen,

araştıran ve geliştiren, fikir ve duruş sahibi,

duyarlı, anlayışlı, izanı idrakı olan, vicdanlı

ve istikametli gençler yetiştirebilmek.

İnsanoğlu ve devletler globalleşen dünya içerisinde ekonomiyi, ticari girişimleri, teknik üstünlüğü, savunma sanayi gücünü arttırmayı bir kenara bırakıp; uluslar arası platformlarda söz sahibi olmak ve zalimin pençesin-deki mazlumu, haksızın altında ezilen haklıyı korumaktan vazgeçerek ahlak yapısını çökerten girişimleri benimse-meye hız verdiler.Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de bireylerin çeh- resini olumsuz şekilde değiştirerek uyumalarını sağlayan, onlara insan olduklarını, birer fert olduklarını hatta varlıklarını unutturan ve bir bakıma insanı robotlaştıran kısaca şahısları etkisiz hale getiren her türlü mad-deyi milletin önüne sürdüler. Bunu bir yandan bizleri etkisiz hale ge-tirmeyi isteyen dış güçler bir yandan da anayasanın 58. Maddesi uyarınca milleti korumakla yükümlü olan dev-letimiz gerçekleştirdi. Örfümüz, adetimiz unutuldu. Sa- mimiyet ortadan kalktı. İnsanlar üç kuruş kazanmak uğruna her türlü yolu mübah görür oldu. Gelenekler-imiz yok edildi. Tanrı misafiri kültürü, komşusu tokken aç yatmama özverisi, komşuluk ilişkileri, düşene el uzatma nezaketi bunların hepsi teker teker un-utuldu veya unutturuldu. Benliğimiz kaybedildi. Atalarımıza, dedelerim-ize küfür etmek, aşağılamak adet ha-line geldi. Gerici, yobaz, taassup sa-hibi gibi sözleri ecdat için sarf etmek modaymış gibi yansıtıldı. Geçmişi düşman gör ki bugünü ve geleceği ka-bullenmen daha kolay olsun (!) denil-di, ‘’geçmişini sevmeyen geleceğine olumlu bakamaz’’ diye öğretildi ama dünya tarihi sayfalarına altın harflerle geçen tarihimizin ne gelmişi bırakıldı ne de geçmişi. Bunlar tek bir şey için yapıldı. Ne için yaşadıklarını unutturalım ki, nasıl yaşadıklarının bir önemi kalmasın !!! İşte yukarıdaki mantık düşmanların ekolü oldu. Çünkü çok iyi biliyorlardı ki bir devleti yok etmek o devletin toplumunu yok ederek başlar. Toplu-mu yok etmek istiyorsak dilini, dinini, kültürünü yok etmek gerekir. Uzun yıllar boyu emek verilerek oluşturulan bu kültürü yok etmek için ise insanın aklının olmaması gerekir. Onlar da bunu pek alâ biliyorlardı ki aklımızı

almak için alkol ve uyuşturucu mad-delerini önümüze sürdüler. Peki toplumu oluşturan ve bekasını sağlayan esas unsur kimlerdir? Tabi ki gençler! O zaman gençlik çöker-tilirse gelecek kendiliğinden çöker. Yarınların ebeveynleri olacak gençliği safsatalarla besleyip uyutalım ki zira kendisine hayrı olmayan, geçmişini, dinini, geleneğini ve göreneğini bilmeyen zavallılar, kendilerinden farksız, benliğinden bihaber evlatlar yetiştireceklerdir. Yedi yüz elli yıl boyunca cihana adaletle hükmetmiş bir ecdadın torunlarına bu düşünceleri aşılamak kolay olmadı. Çünkü eğitim vardı cehalet yoktu, gelişim vardı gerileme yoktu, insanların ebedi saadeti için yeni topraklara ulaşmak arzusu vardı ama zulüm yoktu. Adalet vardı, tok-luk vardı, inanç vardı. Bugün her türlü rezilliğini kabul etmemizi iste-dikleri Avrupa’da doktor yoktu bizde ise açık ameliyat yapan hekimler vardı. Överek bitiremedikleri Versay saraylarında helâ bile yokken biz de temizliğin âlâsı vardı. Napolyon’un ordusundaki veba salgınını, karantina uygulamasını çok önce keşfeden, ter-temiz Osmanlı tabiplerinin giderdiği meşhurdur. Avrupa hastalık nerden gelir nasıl yayılır bilmezken mikrobun varlığını Pasteur’le öğrenmişken, on-lardan yıllar önce Büyük İslam Alimi Akşemseddin mikropun varlığını açıklıyordu. Onlar dünyaya tepsidir derken Batı Türkistan’da Uluğbey’in, Kırşehir’de Selçuklu’ların rasathane-leri uzaya bakıyordu. Avrupa’da ilk üniversiteler kurulduğu zaman, en büyük İslami ilim ve irfan merkezleri 1 asırdan fazla zamandır faaliyet gös-teriyordu. Avrupa 1600’lerde Pascal üçgeni demeden çok önce bizler Hay-yam üçgenini kullanıyorduk. Kolomb, Amerikayı keşfettiğini zannettiğinden çok daha önce, Piri Reis’in 400 sene önce çizdiği bugünkü dünya haritasına çok yakın olan ve hala kullanılan, akıllara durgunluk veren dünya haritasıyla Amerika kıtasından haberdardık. Daha bunlar gibi güneş saatini ilk bulan ortaçağın büyük astronom ve matematikçisi Cabir Bin Eflah, atomun parçalanabildiğini 1200 sene önce söyleyen Cabir Bin Hayyan, bilgisayarın babası Cezeri,

Neden Yeşilay?

Hasan Demir

Yeşilay Halkla İlişkiler

[email protected]

26

Page 27: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

trigonometrinin öncülerinden Büyük İslam Alimi Ebü’l Vefa, havan top-unu ilk bulan kişi Fatih Sultan Mehmet Han, med cezir olaylarını keşfeden Ebu Maşer, cüzamın sebep ve tedavisini bulan İbni Cessar, eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 yıl okutulan, doktorların sultanı İbnî Sina, büyük bir sosyolog, psikolog ve astronom olan Büyük İslam Alimi İbrahim Hakkı, 1000 sene evvel depremlerin oluş se-bebini açıklayan ve aynı zamanda yel değirmeninin de bulucusu olan Mesudî, ilk böbrek ameliyatını yapan Zehravi, göz hastalıkları hakkında ilk bilgileri veren Ali Bin İsa ve bunlar gibi saymakla bitiremeyeceğimiz yü-zlerce alimin hepsi bizle aynı dili ve dini paylaşan, ecdadımızın gözbebeği olan ve en önemlisi bizlere zamanında neler yaptığımızı ve istersek yine neler yapabileceğimizin göstergesi olmaya yetecek mümtaz şahsiyetler değilmi?İşte Yeşilay’ın tüm çırpınışları kim olduğumuzun, neler yapabildiğimizin tekrar farkına varmamızı sağlayabilmek. Bunun için beynimizin, vücudumuzun uyuşturulmasına engel olmak. Birileri tarafından yöneltilen, yönlendirilen değil aklı başında düşünebilen, mu-kayese edebilen, araştıran ve geliştiren, fikir ve duruş sahibi, duyarlı, anlayışlı, izanı idrakı olan, vicdanlı ve istikametli gençler yetiştirebilmek. Şüphesiz gelişmeleri takip etmeli ilm, fen neredeyse kimdeyse gidip almalı ki eskisinden daha üretken bir toplum haline gelebilelim. Fakat bugün Tv ve internetin sağlamış olduğu im-kanlarla Avrupa, Amerika demeden her yeni gelişime ve farklılıklara ulaşma imkanı olan gençliğimiz alması gerekenleri bir kenara bırakıp fuhuşu, kumarı, uyuşturucuyu yani ahlak çöküntüsüne sebep olacak şeyleri örnek alıyor. Yetkililer ise bununla il-gili hiçbir önlem almıyor. Yalnızca internet değil televizyonu açtığınızda her hangi bir kanalda günün muht-elif saatlerinde yayımlanan magazin programları veya dizilerle, ünlülerin sansasyonel hayatları marifet şeklinde sunuluyor ve toplum, kültür ve ahlak yapımızla hiç bağdaşmayan bu yaşam tarzlarına özendiriliyor. Yani dışarıdan aldıklarımızın yanı sıra içerde de bir çöküntüyle karşı karşıya kalıyoruz. İşte Yeşilay olarak haykırışlarımızın bir diğer gerekçesi de Avrupa ve diğer memleketlerin ahlaksızlıklarını, yaşam tarzlarını değil; ilmini, fennini, iyilik ve güzelliklerini alabilmek ve tarihini

seven, sayan kendisiyle barışık yeni nesillere kucak açabilmek. Çünkü gün geçmiyor ki gazetelerde alkol se-bepli bir cinayet haberi okumayalım. Bayramlarımızı kabusa çeviren alkollü şöförlerin sebep olduğu trafik kazaları, uçucu madde bağımlıların sokak ortasında uyguladıkları vahşet, aile içi şiddet ve cinayetler, sanal alemde kumar bağımlılığı, kısa yoldan zengin olma umuduyla oynanan lotolar totolar ve at yarışları, eğitim yurtlarında uçucu madde almış öğrenciler tarafından taciz edilen ve hayatı kararan masumların dramı, silahlı bar-pavyon kavgaları, maç sonrası döner bıçaklı stad çıkışları ve bunlar gibi güne kötü başlamamıza neden olan daha yüzlercesi… İşte bizler Yeşilay olarak bu istenmedik durumlara karşı yegane sermayemizin gençlik olduğu bilincindeyiz. Peki bu olup bitene kim dur diyecek? Alkol, sigara veya madde bağımlılığı gibi düşkünlüklere hayatlar ne za-mana kadar daha peşkeş çekilecek? Bugün tanımadığımız insanların başına gelen ve bizim ibret almadan okuduğumuz, her gün şahit olduğumuz bu olayların kendi evladımızın başına gelmeyeceğinin bir garantisi var mı? Onları hastane ve karakol köşelerinden toplamayacağımızın, AMATEM mer- kezlerinde gözyaşı dökmeyeceğimizin hatta bu sebeplerle kara toprağa vermeyeceğimizin bir garantisi var mı? O zaman bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyi bırakalım artık. Her ne kadar kendimize yakıştıramayıp be-nim çocuğum yapmaz desek de senin çocuğun da benim çocuğum da ya-par. Çünkü adı üstünde o bir çocuk ve gördüğünü yapar. Ebeveynlerini örnek alır. Alkol sebepli aile içi şiddet varsa kavga gürültü varsa huzuru dışarıda ve maddede arar. Evde duman altında yaşıyorsa, sevinince içen ya da dertlen-ince içen hülasası içmek için sebebe ihtiyacı olmayan bir baba varsa çocuk ta gerekçe aramaz. Çocuk duyduğunu değil gördüğünü yapar ‘’yavrum ben içiyorum şu mereti, ama sen içme’’ de-mekle olmaz. Bu şartlarda elimizi taşın altına sokmanın vakti hala gelmedi mi? Alkol veya sigara kullanmayanlara san-ki gericilermiş gibi yaklaşıp ‘’ ooo siz de mi Yeşilay’cısınız ‘’ demek yer-ine birey birey Yeşilaycı olmanın vakti gelmedi mi? Bir musibet bin nasihatten iyidir diyerek acı çekerek bilinçlenmek yerine vakit varken önlem alsak daha iyi olmaz mı? İşte biz Yeşilay olarak evlatlarınızı en az sizin kadar seviyor

onlara evlatlarımız diyoruz ve çok geç olmadan gerek onları gerekse ebeveyn- lerini bilinçlendirmek için çalışmalar yapıyoruz.Bizler bağımlıların değil, bağımlılık maddelerinin düşmanlarıyız. Bu büyük düşmana karşı savaşabilmek, bağımlıları kurtarabilmek ve ilk kullanıma engel olabilmek için çalışmalar yapıyoruz. Yüz binlerce mecmua bastırıyor ve dağıtıyoruz. Afişlerimizle sokakları, caddeleri, okulları süslüyoruz. Broşürler, ki-taplar, etiketler, çıkartmalar, rozetler basıp dağıtıyoruz. Üst düzey devlet yöneticilerine de gönderilen aylık Yeşilay Dergisi’ni hazırlıyor, yine okullarda ve talep eden kurumlarda ‘’Sağlık Seminerleri’’ tertipliyor insanlarımızı bilinçlendiriyoruz. Ti- yatro oyunlarımızla mizahi ve etkili bir şekilde madde bağımlılarının neler yaşadıklarını, içlerine düştükleri halleri öğrenci kardeşlerimize canlandırarak anlatıyoruz. Ülkemizin dört bir yanında organize oluyor, Yeşilay şube ve temsilcilikleriyle Türkiye’yi sarmalamaya çalışıyoruz. Vcd ve dvdler hazırlayıp dağıtıyoruz. Kari-katür, resim, şiir yarışmaları düzen-liyor, uçurtma şenlikleri yapıyoruz. Yeşilay içerikli on binlerce kırtasiye malzemesini kardeşlerimize ulaştırıyor yedi yaşındaki körpecik dimağların okul çevresinde sigara içmesini değil, dergilerimizi okuyarak, mesaj ve sloganlarımızla ellerindeki kalemle Yeşilay’cı gençler olarak yetişmelerini arzu ediyoruz.Gelin bu kutsal davamızı hep bir-likte yürütelim. Öncelikle topluma örnek olacak şekilde yaşayalım. Si-gara, alkol, uyuşturucu vb. bağımlılık maddelerinden uzak duralım. Tv ve internet bağımlısı olup ailemizi ve in-san ilişkilerimizi ihmal etmeyelim. İnançlarımıza uygun olarak yaşayalım. Unutmayalım ki inandığımız şekilde yaşamazsak, yaşadıklarımıza inanmaya başlarız! İşte bu yüzden Yeşilay. Uyanık ve aklı başında olabilmek için. Güdülen değil, yöneten olabilmek için. Sağlıklı olup üretken olabilmek, düşünüp irdeleye-bilmek, doğru kararlar verebilmek, sevmek ve sevilmek, kısaca hayatın tüm güzelliklerini yaşamak ve yaşanası bir memleket için Yeşilay gönüllüsü olalım, beraber olalım, duyarlı olalım. Hiçbir şey için geç değil, çok daha geç olmadan sorumluluk bilinciyle eller-imizi taşın altına koyalım.

27

Page 28: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Türk Milli Eğitimi’nin genel amaçlarından biri de; birey-

leri, beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, in-san haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Kişinin beden bakımından dengeli ve sağlıklı olması, yiyip içtiklerine bağlıdır. İçki ve sigaranın zararları gün gibi ortadayken, bu firmaların adlarının okullara verilmesi, Türk Milli Eğitimi’nin genel amaçlarını da içeren yönetmeliğe aykırıdır. Yönetmelikler kanun-lara, kanunlar da Anayasa’ya aykırı olamaz. Dolayısıyla yönetmeliğe aykırılık bir anlam-da Anayasa’ya aykırılıktır. T.C. Anayasası’nın 58. maddesinin 2. fıkrasında “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” hükmüne yer vermekte-dir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26. maddesinin 2. fıkrası da “Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır.

Av. Arzu Besiri

Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.” ifadesine yer vererek aslında bir bakıma özendirmenin öneminden bahsetmiştir. Çünkü biliyoruz ki, özendirmenin önemi yadsınamaz derecede ortada durmaktadır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 29. maddesinin c fıkrasında “Çocuğun ana–babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisinin-kinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi” gerektiği belirtilmiştir. Burada çocuğun yaşadığı ülkenin değerlerine saygısının geliştirilmesi demek, aynı zamanda bu değerleri korumayı da kapsamaktadır. BM Sözleşmeleri bağlayıcı yani uygulanması gereken ve uygulanılmadığı zaman yaptırım gerektiren insan hakları hukuku belgeleridir. Taraf Devletler bu yükümlülüklere uymakla mükelleftir. Devletler onayladıkları sözleşmelerde yer alan yükümlülükleri yerine ge-tireceklerine dair sorumluluk altına girmektedirler. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. mad-desinin 5. fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Ana-yasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 - 5170 S.K./7. md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hüküm-ler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” denilmiştir. Devletler uluslararası sözleşmelerde yer alan yükümlülüklerine uymak zorundadır. İnsan hakları, devlet tarafından kolaylaştırılır, geliştirilir ve korunur. Dolayısıyla Devlet burada koruma görevini yerine getirirken; her türlü bağımlılığa özendirmenin de önüne geçmek için çeşitli me- kanizmalar öngörmüştür.

İç hukukumuzda kurum isim- leriyle ilgili yapılan düzenleme-ler, Anayasa’nın 90. maddesinin 5. fıkrasına eklenen bu cümleden eski tarihlidir. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Kurum-lara Ait Açma, Kapatma ve Ad Verme yönetmeliğinin 7. maddesinde “Bakanlığa bağlı her derece ve türdeki resmi ve özel öğretim kurumlarına verilecek adların; kurumun amacına, seviyesine, bulunduğu çevrenin özelliğine ve şartlarına uygun olması, belli bir anlam taşıması, Milli Eğitim temel amaçlarına aykırı düşmemesi ve Türkçe olması gerekir.” hükmüyle de Devlet koruma görevini yerine getirmektedir. Aynı yönetmeliğin öğretim kurumlarına verilmeyecek adlar başlığı altında düzenlenen 13. mad-desinin 2. fıkrasında “Öğretim kurumları bina ve tesisler-ine adları verilecek kişilerin çevrede olumlu izlenimler bırakmış olması gerekir.” hükmüne aslında üstü kapalı da olsa özentinin kışkırtıcılığından dolayı yer vermiştir. 2002 yılında değişiklik yapılan 3. fıkraya göre ise “Daha önce öğretim kurumlarının bina ve tesislerine verilmiş olan ad-lar muhafaza edilir. Ancak, sonradan kamuoyunda olumsuz izlenimler bıraktığı anlaşılan kişilere ait okul, bina ve tesis adları, il millî eğitim müdürünün önerisi ve il millî eğitim komisyonunun kararına dayalı olarak valinin onayı ile iptal edilir ve sonu-cundan Bakanlığa bilgi verilir.” hükmü yer almakta ve aslında kurum isimlerinin önemi vurgulanmaktadır. Öğretim Kurumu yaptıranların isimleri aynı yönetmeliğin 11. mad-desi gereğince kuruma isim olarak verilebilmekte, fakat 13. maddenin 2. ve 3. fıkrasına göre ise öngörülen nite-likleri taşımayan kişi ve kurumların adları ya baştan verilmemekte ya da sonradan iptal edilebilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı üzerine düşen görevi layıkıyla yapmalı ve gerekli kurumlardan da destek almalıdır. Dolayısıyla kanunların ve bahsi geçen yönetmeliğin uygulanması için her aşamada kurumlararası koordi-nasyon zorunludur.

Okul İsmi Verirken

28

Page 29: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Biz ilgilenmezsek, başkası ilgilenir,Biz anlatmazsak, başkası anlatır,Biz sarılmazsak, başkası sarılır,Biz aklını doldurmaz-sak, başkası doldurur, kiralar, Ve geri almak istediğinizde de ne yüzsüz, çirkef, asalak bir kiracı olduğunu öğrenirsiniz adı “BAĞIMLILIK” olanın!

Zafer Ercan

Emniyet Amiri

[email protected]

Bağımlılık yapıcı maddelerle yapılacak mücadelenin birinci ve kolay yolu; “içmeyenlerin, içmez-kullanmaz halde tutulmasıdır!” Nasreddin Hoca’nın tabiriyle; “kırmamaktır testiyi”. Testiyi kıranlarınsa işi hiç kolay değildir. Etraflarında tahammülü yüksek, bağımlılığı öğrenen ya da öğrenme gayretinde olanlara ihtiyaç vardır. Bağımlılık yapıcı maddelerin insanı nasıl bozduğunun anlaşılamaması tüm yardım yollarını en baştan ka-par. Bağımlı olan kişiye, güveni, inancı kalmayan ve ha bire “iradesi yok işte” şarkısını söyleyenlerin, kapanan yolları açmaya muktedir olması da imkânsızın adıdır!İnsan; biyolojik, psikolojik ve sos- yal özellikleri bir arada barındıran bir varlıktır. Beynin kimyasını bo-zup, kullananı kendine bağımlı yapan tüm maddeler; insanın biyo- lojisini, psikolojisini ve sosyal hayatını bozar. Yani uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri kullanmak, bağımlı olmak, insanın insan olan tüm özelliklerini bozar.Bağımlı olmuş insanları, yeniden, sıfırdan ele alınması gereken insan-lar olarak düşünemezsek, bacağı kesik bir insana, “yuh olsun sana, bir türlü kesilen bacağının yerinden yeni bacağını çıkaramadın gitti” demek ne kadar saçma ise; madde bağımlısına da “iradeni kullanıp da bir türlü bırakamadın gitti şu mad-deyi” demek aynı saçmalıktadır. Saçmalamamak için bilgilenmek gerekir, bilgilenirseniz, bağımlı olmuş sevdiklerinize yardım eder-

siniz. Bilgilenince çözüm odaklı ilgilenir, ilginiz bilginizi, her yeni bilgi de çözüm odaklı ilginizi artırır. Bunun dışında bağımlı ile kurulan ilişki çoğu zaman “tu kaka”dan öte- ye gidememektedir.Bu uğurda yapılan her mücadele önemlidir, her mücadele bu işin menfaatçilerine karşı gerçekleşen bir dik duruştur. Herkes çocukları, gençleri önemsediğini söyler, aksini söyleyen bir kişiyle bile karşılaşmazsınız. Ama dün-ya çocukları, gençleri seven yalancılarla dolu olduğu için böyl-edir!Biz ilgilenmezsek, başkası ilgilenir,Biz anlatmazsak, başkası anlatır,Biz sarılmazsak, başkası sarılır,Biz aklını doldurmazsak, başkası doldurur, kiralar, Ve geri almak istediğinizde de ne yüzsüz, çirkef, asalak bir kiracı olduğunu öğrenirsiniz adı “BAĞIMLILIK” olanın!Bağımlı olanları yeniden hayata kazandırmaktan daha kolaydır, kullanmazları, kullanmaz safında tutmak. Ve sevgiyle ellerinden tutmak gere-kir her gencin, her çocuğun.Bağımlılık hatasını, Pamuk Aynamızdan yansıtmak istiyoruz, göze sokulan bunca işe yaramaz parmaktan farklı olmak için. Bir ayna gibi, parlak, gerçek ama bir pamuk gibi yumuşak, yapıcı ve asla kırıcı değil!İnsana sonsuz, bağımlılığa sıfır tol-erans!

Biz ilgilenmezsek, başkası ilgilenir

29

Page 30: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Bağımlılık öyle bir beladır ki insan

sağlığını tehlikeye sokmaktan ziyade

toplumu çökertmeye neden olmaktadır.

Ayrıca kişinin ruhsal ve bedensel zarar

görür olması ve ölümle burun buruna

gelmesi bile onu bu bağımlılık illetinden kurtaramamaktadır.

Doç. Dr. Vehbi Altunçul

Yeşilay Eğitim Uzmanı

[email protected]

Son zamanlarda dünyada ve ülkemizde hızla yayılmakta olan bir bağımlılık çeşidi de çakmak gazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağımlılık daha ziyade gençleri et-kisi altına almakta ve göz göre göre ölüme sürüklemektedir. Tahmin edilen odur ki gençler arasında %60’a varan bir artış söz konusudur.

Anayasamızın 58. Maddesi “Dev-let, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçlu-luk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten ko-rumak için gerekli tedbirleri alır.” ibaresinde görülüyor ki devlete büyük görev düşmektedir. A n c a k bizlerde vatandaşlık görevi olarak devlete yardımcı olmak mecburi-yetindeyiz. Hele eğlence ve reyting uğruna televizyon kanallarındaki isim yapmış bazı kişilerin gaz in-halasyonu ve sonrasında neşeli davranışlar sergilemesi çocukları yanıltmakta ve geçlere kötü örnek olarak yansımaktadır.

Bilindiği gibi çakmak içinde kullanılan gaz bütan gazı olup, in-halasyon yoluyla alındığında toksik etki göstermekte, bunun sonucu olarak da başlangıçta; yürüme zorluğu, denge bozukluğu, baş ağrısı, bulantı, kusma ve tıkanma gibi semptomlar görülmekte-dir. Daha sonrasında da dikkat eksikliği, öğrenme ve konsan- trasyon güçlüğü şekillenmektedir. İlerleyen dönemlerde ise kişi yaşamdan kopmakta, kilo kaybı, akciğer, karaciğer ve böbreklerde

hasar meydana gelmektedir. Bunlara ilaveten beyinde ödem, kalpte ritim bozuklukları ve ölüm kaçınılmaz son olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kötü arkadaş grubuna katılma ile başlayan serüvende yer alanların daha çok sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yapılarındaki yetersizlikler, ailevi ve kişisel problemler ve me- rak duygularının tetiklediği kişiler olduğu görülmektedir. Üstüne üstlük yaygınlaşmasında ucuz ve kolay sağlanabilir olması ve hukuki bazı yaptırımların maalesef askıda kalması da ayrı önemli bir faktördür.

Bağımlılık öyle bir beladır ki in-san sağlığını tehlikeye sokmak-tan ziyade toplumu çökertmeye neden olmaktadır. Ayrıca kişinin ruhsal ve bedensel zarar görür olması ve ölümle burun buruna gelmesi bile onu bu bağımlılık illetinden kurtaramamaktadır.

Şu bir gerçektir ki çama sıkışan kediyi kurtarmak için gösterdiğimiz ihtimamı, sokağa düşen veya düşebilecek çocuklarımıza da göstermemiz boynumuzun borcu olmalıdır. Son olarak şunu söyle-mek isterim ki anne ve babalar bu konuda çok dikkatli olmalı davranışları ile örnek oluşturmalı ve çocuklarına sahip çıkmalıdırlar. Bu sahip çıkmanın harcı ise sevgi olmalıdır. Benim çocuğum yapmaz avuntusu içinde olmamamız dileği ile sağlıklı günler diliyor, saygılar sunuyorum.

Baş Belası Çakmak Gazı

30

Page 31: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Cüneyt Arkın

Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Her yıl ABD de yaşları 16-24 yaş arası onbinden fazla genç otomobil kazalarında ölmektedir. Yaklaşık 40000 kişi de yaralanmaktadır. Alkol çoğu kez boğulma. intihar ve yangınlar nedeniyle oluşan ölümler-den de sorumludur.

Alkol tüketimi özellikle lise son sınıf erkek çocuklar arasında oldukça yüksek bulunmuştur. Ancak ergen-lik dönemindeki kız çocuklarında da alkol kullanım oranı yüksek bulunmuştur.

Bir gencin alkol kullanması alışkanlığa yol açabileceği için teh-likelidir. Bu ülkede alkol alışkanlığı olan yaklaşık 20 milyon erişkinin yarıdan fazlası aşırı alkol tüketimine gençlik yıllarında başlamıştır. Bir erişkin için alkol alışkanlığının gelişmesi yıllar almasına rağmen, gençlerde birkaç ay gibi kısa bir sürede oluşabilir.

Bir kişinin alkolik olmasının neden-leri oldukça karmaşıktır. Bununla birlikte genç bir insan için rek-lam kampanyaları ve örnek aldığı modeller(akranlar ve ebeveynler)alışkanlık oluşmasında çok önemli- dir. Alkol kullanmaya erken yaşlarda başlanması, psikolojik olarak alkole ihtiyaç duyulması ve belki de genetik faktörler bağımlılığa belirli bir eğilim oluştururlar. Gençler arasındaki alkol alışkanlığı! Aileyi, okulu ve toplumu etkilediği için önemli bir sorundur. Alkol alışkanlığını önlemek veya onunla baş etmenin tek yolu: sorunu anlamak ve eğitimdir.

Bir Ebeveyn Olarak RolünüzOkullarda alkol ve uyuşturucu kullanımına karşı eğitimin önemi giderek daha iyi kavranmaya başlanmıştır. Aynı oranda önemli bir diğer eğitim alanı da ailedir. Çünkü çocuklar ilk kez bu ortamda alkolden neden uzak durmaları gerektiğini ve nasıl uzak durabileceklerini öğrenirler. Ebeveynler, alkol ve uyuşturucu maddelerin neden gençlere çekici geldiği, alışkanlığın belirtileri, alışkanlığın uzun ve kısa dönem etkileri, alışkanlığı

olduğundan kuşkulanılan bir çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği ve ne tür yardımlar isteyebilecekleri konusun-da daha çok şey öğrenmelidir.

Kendine güven ve iletişim kurma biçimlerinin alkol alışkanlığında yaşamsal bir rolü vardır. Birçok genç alkolik, ebeveynlerinin, çocuklarının kişisel yetersizlik-lerini fark edemediklerini ve birçok alanda aileleriyle iletişim kurmanın imkansız olduğunu bildirmişlerdir. Güven ilişkisi ilk çocukluk yıllarında kurulmalı ve çocuğun olgunlaşmasına kadar devam et-tirilmelidir. Okul yaşı çocuğunda , akran baskısı birçok değer yargısının kaynağını oluşturduğu için çok önemlidir. Özellikle alkol kullanımı konusunda. ..

Çocuklar duyduklarını ve gördük-lerini öğrenirler. Birçok çocuk psikologu, çocuğun alkol kullanımı konusundaki tavrının beşinci sınıftan önce aile ve televizyon tarafından şekillendirildiğine inanır. Ebe-veynlerin iyi örnek olması ve bunu erken yaşlarda yapması önemlidir. Akran baskısının egemen olduğu ergenlik yıllarında ebeveynlerin iyi örnek olması daha da önem-lidir. Eğer alkol alışkanlığınız varsa büyük olasılıkla çocuğunuzda da olacaktır. Eğer çocuklarınız alkolü tehlikeli, alışkanlık yapıcı bir madde olarak gördüğünüzü bilirlerse alkolle ilişkileri sağlıklı olacaktır.

Genç insanların alkol alışkanlığı konusunda çok az eğitildikleri bir toplumda yaşıyoruz. Çocukların, alkol kullanımı gibi bir konuda akranları tarafından yönlendirilme-lerine izin verilmesi saçma ve so-rumsuz bir davranıştır. Birçok genç alkole bağlı olarak ortaya çıkabilecek fizyolojik ve psikolojik sorunlara karşı pek de duyarlı değildir. Eğer bu süreçte onlara sevgiyle yaklaş- maz, akıllıca yol göstermezseniz bir trajediyle karşılaşabilirsiniz.

Gençler için neler yapılmalı?

Genç insanların alkol alışkanlığı konusunda çok az eğitildikleri bir toplumda yaşıyoruz. Çocukların, alkol kullanımı gibi bir konuda akranları tarafından yönlen- dirilmelerine izin verilmesi saçma ve sorumsuz bir davranıştır.

31

Page 32: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

şiirşiir

OCAK 2011

Olcay Yazıcı (Merhum)

Şair, Yazar - Yeşilay Gönüllüsü

Türedim kutlu ışıktanCevherimden yükselir tanBenim, tarihin sultanıBenim, oluşa âşk katan

Görklü hakanBilge beyimHilâl desenli heybeyimAt üstünde doğmuşum benCihangir bir göçebeyim

Çeri benimEren benimÇeliğe su veren benimYedi iklim-beş kıtadanEfsaneler deren benim

Simurg da benSimya da benAsil-terkip:Hikmet-i fen

Yüreğim harman yeridirHasretim tuncu eritirDörtnala yiğit atlılarSevdamın gönül eridir

Tufan benimBoran benimGök-nizamıKuran benimİbrahim’in ahfadıyımTüm putlarıKıran benim!

Düşüncem en güçlü silahEdinmem Nemrut’u ilâhKoca acun benim içinErdem öğrenilen dergâh

Bıçak da benİsmâil de..Sırrın sırrı Mikâil’deKâh ölmeden ölürüm de,Dirilirim taze gülde

Hem neyimHem de neyzenimEbed müddet bir düzenimİnsanlığın son menziliAşkın olanı sezenim

Yunus da benMevlânâ daBüyülü sözüm dünyada

Sahradaki sûfî kervanBâbı hümayunda dîvanBilir beni bütün cihan:Asırlara hükmedenim,Nuh’la kardeştir bedenim

Ol mukaddes rüzgâr benimÂteşte yanmaz mâdenimBenim adım, AnadoluBenim, uluların yolu.

(Yeşilay Gönül dostu merhum Ol-cay yazıcı ağabeyimizi, rahmetle, minnetle, şükranla yad ediyoruz)

Sultan Ülke

32

Page 33: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

karikatürkarikatür

OCAK 2011 33

Page 34: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Şimdi bu yazdıklarımı okuyan kötü yoldaki

arkadaşlara ses- leniyorum, doğru

yolu bulmanızı istiyo-rum. Ben kendim için

temiz bir dünya bul-dum. İnşallah siz de

bulursunuz.

Aman Faryab

Eski Bağımlı - Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Yıl 2004 ben henüz 16 yaşımdayken lise hayatımda henüz hiçbir şeye başlamamış sigara bile içmemiştim. O sene bambaşka okul hayatım başladı ve arkadaş ortamım da değişti . Sigaraya o yıl başladım, ortamım beni yavaş yavaş değiştiriyordu. Sigaraya arkadaşlarım “iç iç bir şey olmaz delikanlı olacaksın, adam olacaksın’’ diyerek başlattılar. O yıllarda çok hızlıydım ve ne yaptığımı bilmiyordum. Ortamım sayesinde okuldan kaçmalar başladı ve sınıf tekrarı yaptım. O an kafama dank etmişti. Hiçbir kötü arkadaşım olmaya-cak diyerek ikinci seneye başladım. Okul başladı ve ilk dönem başarıyla geçti. İkinci dönemin başlamasıyla be-raber yine arkadaşlarım beynimi yıkadı ve ben tekrar kötü yollara düştüm. Kurtulmam ise imkansızdı.O sene de sınıf tekrarı yaptım. Karneyi aldığımda kalmıştım, çok kötüydüm. Bütün kötü arkadaşlarım da sınıf tekrarı yaptı. Karne günü arkadaşlarım çağırdı ve kafamızı dağıtalım diye içki içelim dediler. Ben ise daha önce hiç ağzıma sürmemiştim. Ailemizin içinde ne sigara ne de alkol kullanan vardı. Alkol nedir bilmezdim. O gün ilk defa içtim. Önce bir bardaktan bir şey olmaz dedim ama devamı geldi tabii. Aile içi sıkıntılarım başladı. Hep arkadaşlarımı arıyordum, toplanıp sürekli içiyorduk. Bırakmam imkansızdı. Evde tartışmalar başladı geç gitmeye başladım hatta hiç gitmediğim bile oldu. Bazen alkolle yetinmeyip uçucu (esrar-sigara) madde bile almaya başlamıştım ve anında bağımlı olmuştum. Sürekli bahaneler üreterek ailemden para alıyor alkol, sigara ve uçucu madde almaya gidiyordum. Yalanlarım arttı hatta yeri geldi para bulamadığım zaman yol kes-meye, hırsızlık yapmaya bile başladım. Çıkmaz bir sokağa girmiştim. Okul hayatım bitmişti. Ailem bana son bir şans vererek beni akşam lisesine kayıt yaptırdı. O sene okula gidip gelmeye başladım ve lise ikinci sınıfa geçtim ama hayatımı değiştiremiyordum. Ailem artık bana güvenmiyordu ve yaptıklarımı öğrenmişti. Artık çocuk değildim 18 yaşıma girmiştim ve hayatıma bir kız girdi. O kız beni yavaş yavaş değiştirmeye başladı ve bana sürekli baskı yapıp bırakacaksın diyordu. Ona o kadar bağlanmıştım ki ne dese yapıyor ne yaptığımı bilmi-yordum. Sözünden çıkmıyor ve kay-betme korkusuyla kötü alışkanlıklarımı bırakmaya ve ortamımı değiştirmeye

başladım. İlk olarak uçucu maddeleri bıraktım. Çok zor oldu ama başardım. En azından birinden kurtulmuştum. Bu da beni birazda olsa rahatlattı. Bunu yol kesme ve hırsızlığı bırakma takip etti. Artık paraya ihtiyacım yoktu .Çünkü uçucu madde kullanmıyordum ama si-gara ve alkol devam ediyordu. Kötü arkadaşlarım kayboldu yeni, temiz aile çocuklarıyla arkadaşlık yapmaya başladım. Kız arkadaşım ve dostlarım bir gün bir seçim yapmamı istediler, ‘’ ya kötü alışkanlıkların ya da biz ‘’ dediklerinde ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Zaman istedim çünkü karar verdim bırakacaktım. O zaman zarfında gece alkol alıyordum. Yine bir gün okula sarhoş gittim. Giderken ka-lbim sıkıştı ve bir apartman önünde otur-dum. Birden kendi kendime konuşmaya başladım. Sürekli kendime yanlış yolda olduğumu söylüyordum, sanki içimdeki ruhum benimle konuşuyordu. Oturup konuşuyorduk. O gece hayatımın doğru kararını aldım, içmeyi bırakacağım diye- rek eve gittim ve dua ederek tövbe ettim. Ertesi sabah o kadar mutlu ve rahatlamış olarak uyandım ki, sanki üzerimden bütün yükler gitmişti. Art arda mut-luluklar birbirini kovaladı. Artık yeni dostlarım yanımdaydı. Aradan yıllar geçti 2010’a geldik. Şimdi çok rahatım üzerimde yük yok. Kötü arkadaşlarım yok yeni temiz arkadaşlarım var. Şimdi sık adımlarla üniversiteye yürüyorum. Doğru yolu buldum ve en iyi insan-larla geleceğe sağlam adımlar atıyorum. Kendi kendime gelecekte sevgi ve mut-luluk dolu günlerin beni beklediğine inanıyorum. Arkadaşlarımın yardımıyla, en önemlisi içimdeki ruhumun sesiyle ve hayatımı paylaşacağım insan olan sözlümle geleceğe yürüyorum. Çünkü inanıyorum. Şimdi ailem daha mutlu ve ben çok mutluyum. Allah’ın izniyle üniversite hayatımda da bu mutluluğumu sürdüreceğime inanıyor ve sağlam adımlarla yürüyorum. Şimdi bu yaşadıklarımın tüm kötü yol-da olanlara bir ders olacağını düşünüyor ve onların doğru yolu bulacaklarına tüm kalbimle inanıyorum. Artık sadece kendim için Allah’ıma dua etmiyorum. Kötü yolda olanlar için de dua ediyorum. Temiz bir dünya için duamı eksik etmi- yorum. Şimdi bu yazdıklarımı okuyan kötü yoldaki arkadaşlara sesleniyorum, doğru yolu bulmanızı istiyorum. Ben kendim için temiz bir dünya buldum. İnşallah siz de bulursunuz.

Bağımlılıktan Özgürlüğe Geçişin Hikâyesi

34

Page 35: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

şiirşiir

OCAK 2011

Yeni çocuklar gelecekDönüp geriye bakacaklarRachel Corrie’yi göreceklerAnne, bana Rachel’i anlat diyeceklerAnne ‘şey’ diyecek : ‘şey tatlım , biz babanla…’ diyecekÇocuk , annesini süzecek..Ve çocuk , diyecek :-anne Rachel yaşıyor!..Ben , Rachel’i bildim anneBen , Rachel’i sevdim anneRachel’in güzelliğini bir bilsen !..Rachel’in bir yolun tam ortasında durduğunu bir bilsen !..Ben çağrılıyorum anneBana içimde bir ses oluyor anneBABA !.. İNSAN İNSANIN KURDUDUR DERDİNİNSAN İNSANIN YURDUDUR DİYEBİLİRDİN BABA !..Baba! İçimden bana bir çağrı oluyorKulak veriyorum insanın izzeti adınaAşk işte böyle bir şey , sade ve yüceBenzer Rachel’in yaptığı sürprizeRACHEL GEÇMİŞTE DEĞİL GELECEKTE KALDIAŞKIN VE BARIŞIN DEĞERİNİ BİLECEKLEREAşkta hile olmaz dedi RachelKanı toprağa aktı , çıktı Tanrı katınaO sütsüz ninnisiz nereye? demediBir ruh annesi oldu Gazzeli çocuklaraBaba !.. Tanrı Ağacı bir yemiş daha verdi !..Rachel elma dişlemeyi severdi

Büyüdü büyüdü büyüdü !…Bir insan suyu kaldı buldozerle toprak arasında..Varsın her şey geçsin anne !..Toprakta bir kahraman kaldı..Rachel şöyle yazmış ailesine , arkadaşlarına :-gidip okyanusu görmeye hakkım varSoluk soluğa çöllere koştu RachelHerkes için bir ölüm öldü Rachel

O’NDAFAZLALIKLARINDAN KURTULMUŞLARIN BAKIŞI VARDikildi işte yolun ortasındaRüzgarları solduranların karşısına !..Dikildi işteAnne ! çekilmedi RachelANNE ! BİR ZULME KARŞI DURMUŞ OLANBÜTÜN ZALİMLERE KARŞI DURMUŞ OLUR…-şey tatlım biz babanla bu akşam restorana !..Gidin anne ! toprakta bir porsiyon kahraman kaldıRACHEL CORRIE GELECEKTE KALDI…

Kamil Eşfak Berki

RACHEL CORRIE

Kahvaltını hazırlarken düşün başkalarını.Güvercinlere yem vermeyi unutma.Başkalarını düşün savaşırken,Barış isteyen ötekileri.Su faturanı öderken,Düşün sadece bulutlardan su içenleri.Eve giderken, kendi evine,Çadırda yaşayanları düşün.Uyurken ve gezegenleri sayarken,Baş koyacak bir yastığı olmayanları…İmgelerle özgürleşirken sen,Konuşma hakkı gasp edilenleri düşün.Ve uzaktaki ötekini düşünürken kendini düşünDe ki: Keşke bir mum olabilsem şu karanlıkta!

Mahmoud Derwish

35

Page 36: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Gelişen teknoloji ile birlikte yaşam kolay ve müthiş

hızlı. Modern insanın en önemli sorunları arasında teknoloji-nin getirdiği rahatlıkla artan tembellik, hantallık ve obez-ite yer alıyor. Çocuklar için de durum farklı değil. Hafta içi okul, dersler, hafta sonu dershane. Zihin durmadan işletiliyor ya beden? Birkaç sokak uzaklıktaki okullara dahi servislerle gidiliyor. Böylece çocuk hem hareketsizleşiyor, hem de en yakın çevresinden bile soyutlanıyor; tıpkı küçük akvaryumlara sıkışmış balıklar gibi…Çocuklarımız ciddi anlam-da büyük işler başarmaya çalışıyorlar. Aileler ve eğitimciler olarak onlara gereken desteği vermek zorundayız. Bu şekilde çocuklarımızın kendiler-ini değerli hissetmelerini, mo-tive olmalarını ve öz saygılarının artmasını sağlayabiliriz.Bu yazıda üzerinde duracağımız temel nokta eğitim öğretim kurumlarımızda spor ve beden eğitimi derslerine yeterli önemin verilmemesidir. Oysaki fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimin birlikte olması başarıyı da bera- berinde getirir. Sağlıklı, güçlü ve sağlam bir vücuda sahip, sport-men, arkadaşlarını da düşünen, sosyal, kazanmak kadar kaybet-meyi de bilen ahlaklı ve çalışkan

Şengül Gülbahçe

Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

çocuklar hem daha mutlu hem de daha başarılı olacaktır.En sevilen derslerin başında be-den eğitimi geliyor. Çocuklar için oyunun vazgeçilmezliği, önemi ve öğrenmedeki etkinliği ne ise eğitim kurumlarındaki spor kültürünün oturtulması da o derece önemlidir. Bakınız Dünya Olimpiyatlarının kurucusu Baron Pierre de Couber-tin şöyle diyor: “Spor, gençlerin vücutları gibi karakter ve bilincinin de gelişimine yarayan bir araçtır.” Bugün bütün gelişmiş ülkeler sporu daha üstün karakterli, güçlü ve di-namik bir gençlik yetiştirmek için önemsiyorlar. Eğitim kurumlarında beden eğitimini bir kültür dersi ola-rak görüp haftada 5-6 saat gibi uzun zaman dilimi ayırıyorlar. Ülkemizde de özellikle belediye ve özel kuruluşların desteğiyle günümüzde okullarımızdaki spor etkinlikleri daha iyiye gitme eğiliminde. Okul bahçelerindeki basketbol ve halı sahaları, spor salonları gibi fiziki koşulların sağlanması güzel gelişmeler. An-cak ne yazık ki kimileri henüz be-den eğitimini yeterince önemsemi yor. Bazı okul larda boş ders veya sınavlara hazırlanılan bir nevi etüt saati gibi geçiriliyor beden eğitimi saatleri. Oysa bu, çocuklarımız için ciddi bir hak ihlalidir. Deneyimli be-den eğitimi öğretmeni Ferhat Özdil “Öğrencilerimiz okulu ve dersleri olumsuz etkiler mi düşüncesiyle spordan uzaklaştırılıyorlar. Oysaki beden gelişimi zihin gelişimini de olumlu etkiler. Ayrıca huzuru bo-zan, dışlanan öğrenciler genellikle spor alanlarında başarılıdır. Onların keşfedilip, bir şeyleri başarmaları sağlanmalı. O zaman bu öğrenciler de dışlanmayıp sınıf ve okul tarafından sahiplenirler. Biz beden eğitimi derslerinde düzen alıştırmaları ve davranış eğitimi ile takım ruhu, yardımlaşma, biz duygusu, kend-ini ve çevreyi kontrol edebilme yeteneği kazandırmaya çalışıyoruz. Sınıflar ve okullar arasında yapılan

müsabakalar öğrencilere kazanmak kadar kaybetmeyi de öğretiyor.” diyor. Bir başka beden eğitimi öğretmeni Betül Gül, öğrencilik hayatı boyunca beden eğitimi ders-lerini çok sevdiğini, başarı için spor- un şart olduğunu söyleyerek ekliyor: “Aileler ders baskısıyla yetenekli çocukları spordan uzaklaştırmamalı. Oysaki sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Beden eğitiminin en büyük yararı her konuda aktif ve sosyal olmayı sağlaması. Biz çocuklara davranışlarının ciddiyetini, intizamı öğretiyoruz. Biz öğrencilerimizle iç içeyiz, onlarla aynı şeyleri giyiy-oruz, böylece onlara biz de sizden biriyiz, diyoruz. Aramızda mesafe yok, daha iyi diyalog kurabiliyoruz. Sorunları ile başa çıkmaları için yol gösterebiliyoruz.”Çocuklarımızın sınav stresinden kurtulup, kötü alışkanlıklardan uzak durması, psikolojik olarak rahat-layabilmeleri için spor önemli bir araç. Bunun için sporun eğitimdeki yeri artırılarak eğitimci kadrosunun güçlendirilmesi, okullardaki fiziksel koşulların iyileştirilmesi ve beden eğitimi saatleri ile eğitim kalitesinin artırılması gerekmektedir.Önceki yıl beden eğitimi öğretmenlerimiz “obez insan is-temiyoruz” sloganlı bir protesto eylemi yapmışlardı. Gerçekten de sbs, oks, internet ve tv. bağımlılığı, yanlış beslenme alışkanlıkları derk-en gereğinden fazla kilolar yüklendi küçük bedenlere. İnsanlar sağlıklı olmak için aletler alır evlerine. Yarın çocukların da bu hale gelmeme-leri için şimdiden spor kültürünün oluşturulması önemlidir.Eğitim sistemimiz insan yetiştirmek işlevini artık en iyi şekilde yerine getirebilmeli. Sadece sınav odaklı, sevgi ve ideallerin önemsenmediği, hedefsiz bir eğitim anlayışını kabul edemeyiz. Evet, çocuklar çok ener-jik ve bu müthiş bir güç. Ah ne çok isterdik yeniden çocuk olmayı. O halde onları anlayalım, önemseye-lim ve destekleyelim.

Bedenin Eğitimi Mutluluk ve Başarı Getirir

36

Page 37: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Prof. Dr. Yıldız Tümerdem

Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Sigarayı, Alkolü ve her türlü mad-deyi denemeyin... Bırakırım, iradem var, bana bir şey olmaz demeyin...olacaktır... daha önceki gençler gibi sizlere de BİR ŞEYLER olacaktır. Varlığınızı sürdürün , yokluğunuzu yaşamayın ve ailenize yaşatmayın... Sigara ,alkol ve her türlü madde- uyuşturucu, uçucu, uyarıcı ve anlık mutluluk vereceğine inandığınız her türlü MADDE- bir gün gelecek size kendini bıraktıracak fakat o gün; ÇOK GEÇ KALINMIŞ ola-cak...

SEVGİLİ GENÇLER Anne ve babalarımız, bizi var eden değerli varlıklarımız...Onları her zaman sevelim, saygı duyalım. Aralarında sorunlar olabilir. Bir-likte yaşamaları zor olabilir. Bütün bunlar elbette bizi üzecektir.Her şeyden önce; özgür ve akıllı bi-reyler olduğumuzu unutmayalım.Bu durumlarda yanlış kararlar almayalım. Maddeye tutunmayalım.

Annemiz, babamız eğitimli olmasa bile, onlar yanlış yapsalar bile; biz eğitim alan gençler olarak benzer yanlışları yapmaktan kaçınalım. Aşırı Sigara- alkol kullanıyorlarsa, sosyal kullanıcı değillerse, onlar, çağdaş bir birey olarak uyaralım.Çünkü onları seviyoruz, uzun ve sağlıklı yaşamalarını isteme hakkımız var. İnsanları sevelim, arkadaşlarımızı, dostlarımızı sevelim ama kişiliğimizden, ilkelerimizden ödün vermeyelim. Köleler; güçlülere tutsak olmuş, zavallı insanlardır. Güçlüyüm

demesini bilelim. Sigara, alkol, maddelerin tutsağı olmayalım.

Kendimizin hekimi, ken- dimiz olmalıyız. Bize bu yakışır. İlaç / madde yerine irademizi kullanalım... Biz özgür bireyleriz. Öz güvenimi-zi asla yitirmeyelim. Biteriz. Her istenileni yapmayalım. Özveri bataklığında boğulmayalım. Ken- dimizi daha çok sevelim ve ken-dimize saygı duyalım. Kararlarımızı kendimiz verelim. Unutmayalım Özgüven özgürlüktür. Aklımız, Ruhumuz Bedenimiz bizim olsun. Davranışlarımızı her zaman kontrol altında ken- dimiz tutmalıyız. Unutmayalım bir anlık yanlış yaşamımızdaki ışığı söndürür. Karanlık yokluktur. Bizi bizden iyi kimse tanıyamaz. Ailelerimiz bile..Doğru yaşam ile ilgili; ilk ve de son karar her zaman bizim olmalı... Varlığımızı sürdürmezsek yokluğumuzu yaşarız. Ayaklarımızın üstünde güçlü bir biçimde durmayı başaramazsak uçuruma yuvarlanırız. Sigara, alkol ve maddelerden uzak duralım. De-nemeyi bile düşünmeyelim. Sevgili Gençler; Deneyimlerim-izin ışığında, sizlerle, bildiğinize inandığımız bilgileri paylaşmak istedik,bir kez daha. Size güveniyoruz. Ülkemizin hatta dünyanın geleceği,, sizlerin güçlü avuçlarınızda… Her konuda olduğu gibi bu konuda da;

KARARI SİZLERE BIRAKI- YORUZ…...

Gençlerle Sohbet

Annemiz, babamız eğitimli olmasa bile, onlar yanlış yapsalar bile; biz eğitim alan gençler olarak ben-zer yanlışları yap-maktan kaçınalım. Aşırı Sigara - alkol kullanıyorlarsa, sosyal kullanıcı değillerse, onlar, çağdaş bir birey olarak uyaralım.

37

Page 38: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Onun için herh-alde bir çok Manisalı

“deli” diyordu. Tabii tüketim ve marka çılgınları, her gün

ayrı bir kıyafetle siyah dev jipine binen

yüz kelime ile Türkçe konuşan; Darıca Hay-

vanat Bahçesi’nden defilesinde dekor

olarak kullanılmak üzere bir günlüğüne

“sibirya kaplanı” ödünç isteyen bir

manken “normal” ise “deli” olmak olsa olsa

bir şereftir.

Prof. Dr. Orhan Kural

Yeşilay Eğitim Uzmanı

[email protected]

Soruyorum ! Bir çocuk doğduğu zaman kimden “nefret” edeceğini veya “düşmanını” bilir mi ? Onları tanır mı ? Peki zaman içinde bu masum çocuklara “nefret hissini” kim öğretiyor ki ! Ya dünyanın her köşesinde devam eden acı dolu savaşların galibi kimdir ? Elbette, silah tüccarları ve ekonomilerini silah satarak ayakta tutan, başını ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya Federasyonu’nun çektiği gelişmiş medeni devletler. Savaşlardan en çok acı çekenler şüphesiz “çocuk-lar”. Ekosistem ve kültür değerleri de savaşlarda kaybedenlerin ceph-esinde !

Fransa’da tahsilini tamamlayan General Pol Pot Kamboçya’nın başına geçtikten sonra başkent Phonom Phen’in nüfusunu yarı yarıya azalttı. Önce üniversite mezunlarını ve gözlüklüleri öldürdü veya uzaklara sürdü. Amacı sıfır yılında herkesi köylü statüsünde birleştirmekti. Komşu Tayland’ın sahip çıktığı General Pol Pot so-nunda eceli ile öldü ama geride bıraktıkları sadece gözyaşı ve top-lu mezarlar. Generalin döşediği mayınları geri almak çok masraflı ve zor. Bu konuda çaba sarf eden Lady Diana’nın ömrü Kamboçyalılara yardım etmeye yetmedi. Dünyada en çok sakatın bulunduğu ülke olan Kamboçya, gene dünyanın en güzel ve ilginç ören sahası Ankor Wat’a sahip.

Irak’ta, Afganistan’da, Somali’de, Filistin’de ve daha dünyanın bir çok yerinde devam eden savaşlar, sadece insan yaşamını değil, ekolo-jik dengeyi de kısa sürede alt üst ediyor. Yer altı sularına, toprağa, derelere, denize ve toprağa karışan kimyasalların yanında tahrip edilmiş askeri araç, panzer paleti ve yanmış binalardan oluşan atıklar yıllarca çürümüyor. Kısaca, savaş belki bitiyor ama savaşın doğaya

verdiği zarar binlerce yıl devam ediyor. Denizlere ham petrol ve ma-zot boşalıyor. Pakistan’ın başkenti İslamabat’a sadece 10 dakika me-safede her yıl düzenli olarak on binlerce “kaz kafalı kuşun” ziyaret ettiği Rawal Gölünde artık hiç-bir hareket yok. Çünkü, kuşların beslendiği ve barındığı sulak alanları bombaladı.

Körfez savaşından geriye, siya-ha bürünmüş gökyüzü, petrolle kirlenmiş denizler kaldı. Artık bir dönem televizyonlardan üzüntü ile izlediğimiz bu görüntüler yayından kalktı. Ama “doğa” bu felaketlerle yaşamayı beceremiyor.

Kosova’da sadece NATO Hava saldırıları sırasında 1200 uçak, 78 gün boyunca 25 bin uçuş ya-parak on binlerce bombayı doğaya bıraktılar. Hedefler arasında Bel-grad yakınlarındaki Pancevo bölgesindeki, petro kimya te-sisleri, azot fabrikası ve rafineri ile Novi Sadda’ki rafineri de vardı. Sonuçta binlerce ton petrol, azotlu bileşik, Tuna’nın sularına katıldı. Tuna’nın döküldüğü Karadenizin dip sularında yaşam artık sona erdi. Tuna deltasından yapılan ölçüm-lerde Bakır (Cu), Kurşun (Pb), Kad-miyum (Cd), Krom (Cr) gibi sağlığa zararlı ağır metaller üst sınırlardan kat kat fazla olduğu görüldü. Yüz-binlerce kuş ve balık bu kirlen-meden nasibini aldı. Sırbistan ve Arnavutluk’ta ona yakın ulusal park ve yaşam alanı da bu felaketten büyük yaralar aldı. Diğer yandan bu sisteme sayısı az da olsa direnenler de var.

Fırat ve Dicle’nin oluşturduğu, endemik (bölgeye has) pekçok memeli, sürüngen ve balık türünün yaşadığı Güney Irak’taki Mezo- potamya sazlıkları dünyanın en geniş ve üretken sulak alanları arasındadır. Zaten “insana hiz-

Savaşlar, Ekosistem ve Manisa Tarzanı

38

Page 39: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

met adına” nehirlerin su reji-minde yapılan değişiklikler sonucu sazlıkların bir kısmı kurumuş, tarım toprakları ise tuzlanmıştır. Bu önem-li yaşam alanına, yağdırılan bom-balar, bölgede panzerleri ile gezin-en modern tanklarla son darbe de vurulmuştur.

Dünyanın merkezine yerleşmiş ve “her şey insan için” diyen bizler, kuşları, balıkları, sazlıkları, bir gün bir damlasına hasret kalacağımız tatlı su kaynaklarını umursamayız ! Ama doğanın insanlardan bir gün intikam alacağını da unutmayalım. Bir gün deniz kahkaha ile kabararak tarım alanlarını yok ederken, ölüm satan dalgalar, susuz ve aç can çekişen in-sanlara acı şarkılar söyleyecek.

Bakın Sunay Akın “Onlar Hep Oradaydı” adlı eserinde Türkiye’nin ilk çevrecisi olarak kabul edilen sev-gili arkadaşım Esin Afşar’ın damadı Talat Bulut’un sinemada başarı ile canlandırdığı “Manisa Tarzanı” nın ilginç ve ibret verici öyküsünü nasıl anlatmış. “İşgal orduları geri çe-kilirken pek çok şey gibi Manisa’yı da yakar, yıkarlar. Kenti özgürlüğüne kavuşturan Türk ordusunda bulu-nan Kerkük Türkleri’nden “Ah-met Bedevi” adlı asker öyle-sine tutkundur ki doğaya; savaş bitiminde Manisa’da kalmaya karar verir. Ağaç dikmeyi, yeşili korumayı uğraş edinir kendisine. Manisa onun diktiği ağaçlar sayesinde yağmura ve gölgeliğe kavuşur. Halk, üstünde

yalnızca siyah bir şort olan bu uzun sakallı adamı çok sever ve “Hacı” diye seslenirler kendisine. Spil Dağı’nda bulunan kulübesinin yanındaki topu her gün saat 12.00’de ateşlemeye başlamasıyla Hacı’nın adı “Topçu Hacı” olur. Günlerden bir gün başrolünü Johny Weismüller’in oynadığı ünlü Tarzan filmi gelir Manisa’ya. O günden sonra da Ah-met Bedevi “Manisa Tarzanı” diye anılmaya başlar. Manisa Tarzanı’nın İstiklal Madalyasına sahip olduğunu pek çok insan bilmez. Siyah bir şortun dışında üstüne bir şey giymediğinden, madalyasını takacağı ne bir ceketi ne de bir gömleği vardır zaten. 8 Eylül 1956 tarihinde Niğde’de bu-lunan Akdağ’ın Demirkazık Zirve- sine tırmanış yapan Manisa Dağcılık Kulübü’nün öğrencilerinden Engin Kongar bir kayalıktan düşerek can verir. Kongar, bir tırmanış sırasında ölen ilk dağcımızdır. Kazadan üç yıl sonra, Kongar’ın anısına yapılan anıtın açılışına katılan kalabalık arasında genç dağcının annesi ve Ahmet Bedevi de vardır. Bedevi o gün, genç dağcı gibi uçuruma yu-varlanan sevgilisini anımsamıştır elbette. Bu duygular içinde Manisa Apaçisi, gözü yaşlı anneye şunları söyler: Anneciğim sen hiç merak etme, ben anıtın çiçeklerine bakar, onları hiç soldurmam.” MİT ajanı olduğu şüphesiyle yıllarca takip ed-ilen Ahmet Bedevi gözlerini dünyaya 1963 yılının 31 Mayıs gecesi yumar. Ve ondan geriye binlerce ağaç ve hepsinde de gözünü objektifinden

kaçırdığı fotoğraflar kalır...Bir de açılışına katıldığı bir anıt !

Keşke hepimiz Ahmet Bedevi gibi arkamızda böyle kalıcı güzellikler bıraksak ! Yapımcılarına milyarlar kazandıran Asmalı Konak dizisi için bir zamanlar Ürgüp’te belediyece dikilen anıtı düşünüyorum ! Benim bildiğim anıtlar, ülkesi uğruna sakat kalmış veya şehit düşmüş kişiler veya ülkesini yurtdışında iftiharla temsil eden kişiler için dikilir. Formula-1’in cesaretlendirdiği sürat otomo-billeri ile geceleri ölümüne yarışan züppe, şımarık, zengin çocuklarını düşünüyorum daha da üzülüyorum. Onlar “normal” ise biz en iyisi ben “anormal” olayım, Ahmet Bedevi gibi. Kendi öz kültürünü bir yana bırakıp ellerinde bir sigara “yarışma programı” seyreden lise öğrencilerini hatırlıyorum, kahroluyorum. Bir de Ahmet Bedevi’yi anımsıyorum...Onun için herhalde bir çok Manisalı “deli” diyordu. Tabii tüketim ve marka çılgınları, her gün ayrı bir kıyafetle siyah dev jipine binen yüz kelime ile Türkçe konuşan; Darıca Hayvanat Bahçesi’nden defilesinde dekor olarak kullanılmak üzere bir günlüğüne “sibirya kaplanı” ödünç isteyen bir manken “normal” ise “deli” olmak olsa olsa bir şereftir.

Kaynak: Sunay Demircan; “Savaş ve Ekolojik Denge” Başlıklı Makale, Buğday Dergisi Eylül 2003

39

Page 40: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

Çocuk eğitiminde iki temel unsurdan biri sevgi ise diğeri

de disiplindir. Çocuk doğru bir disip-

lin uygulamasının içerisinde kendi

kişiliğinin sınırlarını, sosyal sınırları ve

sosyalleşme süreci içinde de bazı değer

yargılarını öğrenir. Bütün bunlar çocuğa

hayat becerileri kazandırır ve bu

öğrenme sürecinde anne baba onun rol

modelidir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Psikiyatrist - Yeşilay Gönüllüsü

[email protected]

Anne babanın tutarsız davranışlar sergilemesi çocuğun kişiliğinin yanlış gelişmesine neden olur. Tutarsız anne baba tutumları derk-en anne ve babanın çocukla il-gili farklı farklı kararlar almasını, bugün bir konuyla ilgili bir karar alıp yarın o kararını değiştirmesini ve söyledikleri ile yaptıklarının tutmamasını kastediyoruz. Çocuk anne babanın davranışlarını model alır. Çocuk gözlemcidir; önce izler, sonra davranır. Anlatılanları değil yaşadıklarını öğrenir. Çocuğun gelişen ruhunu iyi etkilemek anne babanın elindedir, anne baba bir heykeltıraş gibi çocuğun kişiliği oluşturur. Ortaya çıkacak eserin iyi mi, kötü mü olacağını anne babanın tutumları belirler. Tutarlı DavranışÇocuk eğitiminde iki temel un-surdan biri sevgi ise diğeri de disi-plindir. Çocuk doğru bir disiplin uygulamasının içerisinde kendi kişiliğinin sınırlarını, sosyal sınırları ve sosyalleşme süreci içinde de bazı değer yargılarını öğrenir. Bütün bunlar çocuğa hayat becerileri kazandırır ve bu öğrenme sürecinde anne baba onun rol modelidir. Anne babanın birbirinden farklı mesajlar vermesi, çocuk eğitiminde farkında olmadan yapılan bir eğitim ve tutum hatasıdır. Bir olay karşısında anne ve baba farklı mesaj verirse çocuk neyin iyi, neyin kötü olduğunu an-layamaz.Çocuk doğası gereği benmerkez-cidir. Anne baba çocuğa farklı mesajlar verirse, çocuk bunlardan kendine uygun olanı seçer. Farklı mesajlar vermek, davranış ve tutumları konusunda anne babanın çocuğu yönlendirmesi yerine, çocuğa anne babayı yönlendirme imkanı vermektir. Her ne kadar çocuk benmerkezci bir yapıya sahip olsa da insanın genetik yapısının içinde bir yer-lerde hak duygusu vardır. Ebe-

veynler çocuğun içindeki bu duyguyu bulup ortaya çıkarmalı ve çocuğa hakka saygılı olmayı öğretmelidir. Çocuk anne babasının kendisine hakkaniyetli davrandığını hissederse kendisini güvende hisseder. Bunun için tutarlı dav-ranan; yani dün, bugün söylediğinin aksini söylemeyen, sabah “evet” dediğine, akşam “hayır” demeyen ailelerin çocuklarında kontrol duy-gusu gelişir. Kontrol duygusu ol-mayan çocuk iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarını tam olarak oturtamaz ve karar vermekte zorluk çeken bir birey ortaya çıkar. Farkında ol-madan çocuğun beyninin yanlış şekillenmesine sebep olmaktan kaçınmak gerekir. Ödül ve Cezada Tutarlılık Anne ve baba çocuğun bir davranışı üzerine ödül ya da ceza ver- meye karar verdilerse bunu çocuğa açıklamadan önce aralarında konuşup, uzlaşıp ortak bir tavır geliştirmelilerdir. Örneğin çocuğun yanında iken baba, annenin verdiği cezayı ya da ödülü fazla bulduğunu ifade ederse çocuğun kafası karışır. Aslında eğitimde esas olan ödüldür. Ödül yani olumlu pekiştirme yeter-siz kalırsa cezalandırma gereke-bilir. Güzel bir ceza baskı, şiddet, korkutma, tehdit ya da sindirme değil kişiyi sevdiği bir şeyden mahrum bırakmaktır. Cezaya ağırlık verilirse çocuk “Ne yapar-sam cezadan kurtulabilirim?” diye düşünür. Halbuki çocuğun zihnine şunu yerleştirmek gerekir: “Doğru olan ne? Doğru olanı yapayım.” Çocuğu suçluluk duygusuyla değil güven duygusuyla eğitmek gerekir. “Ceza almamak için değil, doğru olduğu için bunu yapacaksın ama yapmazsan bir bedel ödeyeceksin” diyen ve bunu tutarlı bir şekilde uygulayabilen aileler daha sağlıklı çocuklar yetiştirir.Bu noktada, hedefe yönelik davranış eğitiminden söz etmek

Ebeveyn Çocuk İlişkisinde Tutarlılık ve Adalet

40

Page 41: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

faydalı olacaktır. Hedefe yönelik davranış eğitimi şu şekilde işler: Çocuğun yanlış davranışları “dişini fırçalamıyor, yüzünü yıkamıyor, kardeşinin oyuncağına zarar veriyor” diye madde madde belirlenir. Hafta boyunca çocuğun davranışları gün gün takip edilir. Haftanın birinci günü bakılır, çocuk hata yaptıysa eksi, iyi bir şey yaptıysa artı konur. Hafta sonuna kadar bu şekilde çocuğun davranışları gözlenir. Bir haftanın sonunda artılar çoksa ödül verilir ve bu eğitime devam edilir. Çocuk hata yaptığı zaman bağırmak, çağırmak, ses tonunu yükseltmek çare değildir; kararlı ve tutarlı bir üslupla ona doğru davranma zorunluluğunu his-settirmek gerekir. Kardeşler Arasında Adaletli DavranmaAilede birden fazla çocuk varsa çocuklar arasında adaleti sağlamak da önem-lidir. Diyelim ki çocuklardan biri güzel bir şey yaptı. Anne bu çocuğu ödüllendirmek is-tiyor, baba ise diğer çocuğa haksızlık olacağını düşündüğü için itiraz ediyor. Böyle bir durumda çocukların ikisi de ödül alırsa bu kez de ödülü gerçekten hak edene haksızlık olur. Hak etmediği halde ödül alan çocukta hak duy-gusu gelişmez, ömür boyu vermeden almak ister. Diğer çocuk ise “Ben çaba sarf ed-iyorum, hak ediyorum. Niye o da aynı şeyi alıyor?” diye düşünür. Olumlu davranışı pekiştirilmediği için adalete karşı güvensizlik duy-gusu hisseder. “İki kardeş arasında eşitliği sağlayalım” derken farkında olmadan belirli sınırları olmayan, dilediği za-man dilediğini yapma hakkını ken-dinde bulan bireyler yetişebilir. Anne babalar anlık çözümler geliştirmek yerine olayları uzun vadeli değerlendirmelilerdir. Çocuk o an belki üzülecektir ama uzun vadede üzülmemesi daha önemlidir.Medeni toplumları diğerlerinden ayıran en büyük özellik hakka saygıdır. Bu bilinç küçük yaşlarda yeşertilmelidir. Hak duygusu

gelişmiş bir toplumda yetişen ve ken-di sınırlarını bilen bir çocuk, büyük bir ihtimalle kardeşinin o ödülü hak ederek aldığını, kendisinin ödül-lendirilmemesinin normal bir durum olduğunu düşünebilir. Çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirmeliyiz. Bu bilinci yerleştirmek için çocuğa benimsetmek istediğimiz ilkeyi; kardeş kıskançlığını ya da kardeşler arası rekabeti ortaya çıkararak değil iyi şeylerle bağlantı kurarak an-latmak gerekir. Çocuğun olumsuz duygularının harekete geçmemesi için olayı adalete, hak duygusuna vurgu yaparak anlatmalıyız. Çocuk kıskanmadan hakkına razı olmayı öğrenmelidir. Bunu öğrenmek kolay

değildir ama öğrenildiğinde hayat boyunca kişinin işine yarayacaktır. Çocukta Hak Duygusu Gelişmediyse Ne Yapmak Gerekir? Çocuğa doğru-yanlış, iyi-kötü bilin-cinin küçük yaşlarda kazandırılması gerektiğini vurguladık. Ancak bazı aileler bu konuya gereken önemi ver-miyor, çocuk küçükken -özellikle de tek çocuksa- “Bu bizim çocuğumuz onun istediğini yapmayacağız da kimin istediğini yapacağız? Biz kimin için çalışıyoruz?” diye diye çocuğa özel bir dünya yaratıyorlar. Tabii ki çocuk da bir daha bindirildiği tahttan inmek istemiyor. Hayatta herkesin ona anne ve babasının

davrandığı gibi özel davranmasını is-tiyor. Evlendiği zaman, askere gittiği zaman ya da iş hayatında kendisine özel davranılmamasını hazmedemi-yor, uyumsuz davranışlar sergiliyor. Çocuk ergenlik çağını tamamlayıp genç bir birey olduğu halde hak bil-inci doğrultusunda hareket edemi-yorsa, ona bencillik yapmadan kendisiyle yüzleşebilme becerisi kazandırmak gerekir. Bunun için şöyle bir yöntem izlenebilir. Belirli aralıklarla aile içi oturumlar yapılıp tüm aile fertleri birbirlerinden bek-lentilerini, şikayetlerini yazar ve bunlar üzerine konuşabilirler. Ev içinde bazı kurallar koyarak çocuğun bu kurallara uyması istenebilir. “Sen

artık bu yaşına geldin, kendi sorununu kendin çözmelisin” denilerek ona kendiyle ilgili bazı sorumluluklar yüklenebi-lir. Gerekirse bir profesyonel, gencin dünyasına girerek hayatı tanımasını, kendisini sorgulamasını, benmerkezci olmanın yanlışlığını, hayatta başarılı olabilmesi için neler yapması gerektiğini ona an-latabilir. Burada ailenin dikkat et-mesi gereken bir nokta yine tutarlılık ve sürekliliktir. Tutarlılığın sürekli olması gerekir. Aile fertleri yaptıkları oturumları sürekli hale ge-tirmelilerdir. Kurallar çok sıkı konmamalıdır; çünkü çok sıkı olan kurallar büyük ihtimalle süreklilik kazanamaz. Bu du-

rumda aile tutarlılığını kaybedebilir. “Uygulanmayacak emir verilmeme-lidir” diye bir söz vardır. Uygulan-mayacak kural konmamalıdır, çünkü uygulanmayan kural otoriteyi zedel-er.Sağlıklı bir kişilik gelişimi anne babanın çocuğa emek vermesini ve bu konuya kafa yormasını, araştırma yapmasını gerektirir. Anne babalar bu ciddi işi gündelik çözümlerle geçiştirmek yerine uzun vadede olumlu sonuçlar yaratacak etkin çözümlerle yürütmelidirler. Hak, adalet, özdenetim gibi kavramlar ve ahlak ilkeleri çocuğun zihnine küçük yaşlarda yerleşirse çocuk çok daha sağlıklı ve mutlu bir birey olur.

41

Page 42: Yeşilay Dergisi 924. Sayı

makalemakale

OCAK 2011

2011 yılının hayırlı olmasını diliyoruz.

Yılbaşı, doğum günü, mezuniyet günü

partileri ve özel gün-lerin alkolle değil

daha sağlıklı içecek-lerle karşılanmasını ve teşvik edilmesini

diliyoruz.

Mehmet Sırrı Arvas

Yeşilay Genel Başkan Yard.

[email protected]

Merhaba Yeşilay Dostları,Hepinizin takip ettiği gibi Yeşilay’ımız birkaç yıldan beri atağa geçmiş, aktif ve etkin bir şekilde hizmet ederek bağımlılıklar noktasında “farkındalık” oluşturmaya çalışmış, gönüllüleri arttırmıştır. Size ilginç gelecek ama, bize iyi haberler hep hareket halindeyken gelmiştir. İstanbul’un sabır taşı çatlatan trafiğinde ilerlerken, park yeri ararken, randevu saati- ne yetişmek için telaşla ofisten çıkarken gelmiştir “iyi” haber- ler. Bu da “harekette bereket vardır” sözünü hatırlatmaktadır. Dostlarımızla birlikte istik-balimiz için, çocuklarımız için, gençlerimiz için faydalı bir şeyler yapmak inanılmaz bir manevi huzur veriyor. Hayırlı bir iş yaptığınız zaman aldığınız manevi haz, yaptığınız iyiliği katlıyor.Bizim uğraş alanımız, aslında bu ülkede yaşayan herkesin ilgilen-mesi gereken bir alan…Yani “ben kullanmıyorum. Doğal Yeşilaycıyım” demek yetmez.Siz kullanmıyorsunuz ama, çocuklarınızdan, yakınlarınızdan emin misiniz?Onların mayınlı yollarda yürümediğinden emin misiniz?Arkadaşlarından, gittiği yerler-den emin misiniz?Yarın çok geç olabilir…Hayatımıza yeni bağımlılıklar giriyor.İnternet, ekran, cep telefonu… Bunların hepsi ayrı bağımlılıklar.Bilimsel olarak üzerinde çalışılması ve tedbir alınması gereken konulardır. İnsanın hayatını menfi yönde et-kileyen, insanı verimsizleştiren, robotlaştıran, düşünmesini ve üretmesini engelleyen, zamanı öldüren bu bağımlılıklar ile akılcı yöntemlerle mücadele ede-

mezsek, bedelini çok ağır öde-meye hazır olmamız gerekir. Hayat kalitesini düşüren, suçları artıran, hayatı zehir eden bağımlılıklar, insan neslini de bozmaktadır. Nitekim sağlıklı bir neslin teşekkülü için sağlıklı beslenmek şarttır. Sigara, alkol, uyuşturucu ruh ve beden sağlığını da bozmaktadır.Burada dikkat edilecek unsur, popüler kültür oluşturulurken, hepimizin hatırlayacağı gibi sigaranın bir “adam olma, büyüme” gibi gizli misyon-lar yüklenmesi gençleri cezp etmiştir.Yine yanlış bir kanaat olarak alkolün modernitenin bir parçası imiş gibi algılanması bu madde-lerin kullanımını artırmıştır.Kontrollü sigara kullanımı olamayacağı gibi, kontrollü alkol tüketimi de mümkün değildir. Çünkü eğer bir madde bağımlılık yapıyorsa, bu riski göze almak akıllıca olmaz. Nitekim David Shawbell’in yazdığı “Hayır Demek Yetmez” isimli kitapta Dünya Sağlık örgütü verilerine göre alkol de artık “uyuşturucu” olarak anılmaktadır.Bizler gençlerimize iyiyi, doğruyu, güzeli anlatırken, yeni akımlar, yeni modalar ve cazip kampanyalar düzenlemek mecburiyeti görmekteyiz. Bir algı değişimi şart. Bu noktada katkısı olabilecek, bizlerle birlikte yürüyebilecek dostları bekliyoruz.2011 yılının hayırlı olmasını diliyoruz. Yılbaşı, doğum günü, mezuniyet günü par-tileri ve özel günlerin alkolle değil daha sağlıklı içeceklerle karşılanmasını ve teşvik edil-mesini diliyoruz.

Geleceğimiz… Gençlerimiz…

42

Page 43: Yeşilay Dergisi 924. Sayı
Page 44: Yeşilay Dergisi 924. Sayı