64
52 www.yesilay.org.tr EKİM 2013 88.YIL 5 TL RAHAT, KEYİFLİ BİR SAFARİ: ATV MOTOR SPORU HAMİLEYKEn İçKİ İçMEnİn, HİçBİR MAnTıKLı TARAFı YOKTUR 26 GEBELİKTE KULLAnıLAn SİGARA, O MASUM çOCUĞUn TERCİHİ OLAMAZ 20 957 Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi NEsİllErİMİz sağlıKsız bİr hayata MahKûM olMaMalı!

Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - 957.Sayı - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Citation preview

Page 1: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

52 www.yesilay.org.tr

EKİM 2013 88.YIL 5 TL

RAHAT, KEYİFLİ BİR SAFARİ:

ATV MOTOR SPORU

HAMİLEYKEn İçKİ İçMEnİn, HİçBİR MAnTıKLı TARAFı YOKTUR26 GEBELİKTE KULLAnıLAn SİGARA,

O MASUM çOCUĞUn TERCİHİ OLAMAZ20

957

Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

NEsİllErİMİz sağlıKsız bİr hayata MahKûM olMaMalı!

Page 2: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 3: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

KURUCUSUOrd. Prof. Dr. Mazhar Osman UzmanDerginin Tesisi:1925TÜRKİYE YEŞİLAY CEMİYETİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİGenel Başkan Prof. Dr. M. İhsan Karaman

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜSümeyya Olcay [email protected]

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜAv. Osman Baturhan Dursun

çALIŞMA GRUBUBetül OlcayMeryem OlcayMurat KaracaAhmet KaynarSaliha Büşra SelmanMuhammet CelepOnur UlukuzBetül KoyuncuEsra ÖnalRabia KoyuncuHalil Kökcü

REKLAM PROjE KOORDİNATÖRÜ Sekans YapımŞakir Sarı[email protected]

0216 557 8035www.sekans.com

REKLAM KOORDİNASYONUfuk YıldızSedat Azizoğlu0216 505 0410

DERGİ ABONE-DAğITIM Nazlı Sarı0216 557 [email protected]

YEŞİLAY TANITIM VE ORGANİZASYONFerdinaz Koyuncu

YAYIN KURULUProf. Dr. M. İhsan Karaman, Prof. Dr. Medaim Yanık, Dr. Ahmet Özdinç, M. Pervin Tuba Durgut, Dr. M.Ata Öztürk, Esra Albayrak, Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uz. Dr. Havva Sula, Prof. Dr. Dilşad Türkdoğan, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Arif Çifçi

İDARE YERİAkşemsettin Mah. Albay Cemil Sakarya Sk. No: 3/2 Fatih/İstanbulT (212) 527 16 83 – F (212) 522 84 63

GRAFİK TASARIM Sekans Yapım

BASKI Ömür Matbaacılık AŞ

YAYIN TÜRÜSüreli ISSN 1330-3950

Yurtiçi Abonelik, Yıllık 60 TLYurdışı Abonelik, Yıllık 120 TLHesap BilgileriBankasya Üsküdar ŞubesiŞube Kodu:58 Hesap No:467557IBAN TR300020800058004675570019Yeşilay Dergisi, devletin tüm sorumlu mercilerine muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide yayınlanan makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.

Page 4: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

HAMİLE İKEn ALKOL KULLAnMAYınDr. Diane Black: Zehirli olduğunu bile bile hamileyken içki içmenin ve her şeyin yolunda gitmesini ummanın ya da “muhtemelen iyi genlere sahibim, bir şey olmaz” demenin hiçbir mantıklı tarafı yoktur.

26

ÜREME SAĞLıĞı BAKıMınDAn TÜTÜn KOnTROLÜnÜn önEMİ11YEşİLAY GEnçLİĞİ SLOVEnYA’DA06

SİGARA KULLAnıMının ÜREME SAĞLıĞınA OLAn ETKİLERİ16 20

Page 5: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

YUKARı BAK: REnGâREnK BALOnLARın SİZİ HAnGİ HAYALLERİnİZE GöTÜRMESİnİ İSTERDİnİZ?42MEHMET ALİ BALKAnLıOĞLU:şİMDİKİLER HER şEYİ çOK ABARTıYOR44

SOnBAHAR DEPRESYOnUnDAn KURTULMAnın On YOLU36

DOÇ. DR. BELGİN SELAMGEBELİKTE KULLANıLAN SİGARA, O MASUM ÇOCUğUN TERCİHİ OLAMAz

52 RAHAT, KEYİFLİ BİR SAFARİ

atv motor SPORU

Page 6: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Sevgili Yeşilay Dostları,Bağımlılıkların insan ve toplum sağlığına verdiği zararları ve bunların insanlığa maliyetini hep konuşuyor ve yazıyoruz. Dergimizin bu sayı-sında ise, özellikle üreme sağlığı ve hamilelikte bağımlılıkların yarattığı tehlike, zarar ve olum-suzlukları irdeliyoruz. Konusunda uzman yetkin isimlerin bu alandaki görüşleri ve sizlerle pay-laştıkları bilgiler, karşı karşıya olduğumuz risk ve tehlikeleri açıkça gözler önüne seriyor. Hele o masum bebeklerin, daha annelerinin karnında maruz kaldıkları ve çoğu kez ömür boyu izlerini taşıyacakları sağlık riskleri. Hepimizin gözünü dehşetle açacak nitelikte gerçekler bunlar. Öğ-renmeli, yaymalı ve çevremizi aydınlatmalıyız. Bağımlılıkların kendimizi köle etmek dışında, masum nesillerimizi de sağlıksız bir hayat mahkûm ettiğini tüm dünyaya haykırmalıyız.

Sırayla bağımlılık yapan maddelerin üre-me sağlığı ve cinsel sağlığa yaptıkları etkiye bir göz atalım:

Dünyada üreme çağındaki erkeklerin yaklaşık %42-52’sinin sigara kullandığı bilinmektedir. Mesleki, kültürel ve ekonomik faktörlere bağlı olarak farklılık gösteren bu oran, mesela ABD’de %30-40 iken, Avrupa’nın doğusundaki ülkelerde %55-60’a ulaşmaktadır. 20-39 yaş arasındaki üretkenlik çağında Avrupalı erkeklerin yaklaşık %46’sının sigara içtiği bildirilmiştir.

Sigaranın, erkek üretkenliği üzerine olumsuz etkileri günümüze kadar yapılmış birçok çalış-

mayla net bir şekilde ortaya konmuştur. Sigara dumanı, içerdiği onlarca karsinojen, zehir ve 300 den fazla aromatik hidrokarbonla kısırlığa (infertilite) yol açabilmektedir. çok geniş sayıda vaka içeren bir araştırmada, sigara içen erkeklerde sperm hücre sayısının %13-17 oranında azaldığı bildirilmiştir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre, değişik derecelerde kısırlığa yol açabilen meni miktarında, sperm hücre sayısında, hareketinde azalma ve sperm şekillerinde bozulma hep sigara-nın olumsuz etkilerindendir. Sigara miktarıyla birlikte içim süresi de fertilite üzerine olumsuz etkiyi artırmaktadır. Az mik-tarda sigara içenlerde bile sperm hücre hareketlerinin yavaşladığı, ağır içicilerde ise sperm şekillerinde anormalliğin art-tığı gösterilmiştir. Sigara içen erkekler, çocukları olmadığı şikâyetiyle polikliniğe başvurduklarında, onlara yapılacak ilk tavsiye derhal sigarayı bırakmalarıdır. Sa-dece bununla bile üretken hale gelen olgular nadir değildir.

Sadece erkeğin sigara tüketi-minin değil, gebelik süresince anne tarafından tüketilen sigaranın da, erkek fetusun üreme organlarının gelişimi ve fonksiyonu üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilinmektedir. Gebe-liği süresince sigara

baŞyazı

Nesillerimiz sağlıksız bir hayata mahkûm olmamalı!

Page 7: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

içen annelerin erkek çocuklarında, yetişkin dönemde hamile bırakabilme kabiliyetinin azaldığı bildirilmiştir.

Sigaranın cinsel sağlığa olumsuz etki-si, sadece üretkenliği azaltmasıyla sınırlı değildir. Erkeklerde ereksiyon kabiliyeti de sigaradan olumsuz etkilenmektedir. Bu konuda ABD’de yapılan en kapsamlı ve önemli çalışmada, sigara tüketiminin 40-70 yaş arası erkeklerde sertleşme bo-zukluğu oranını iki kat artırdığı, sigara du-manına pasif olarak maruz kalmanın da 1,5 kat artırdığı saptanmıştır. Bu risk, günlük tüketilen sigara adedi ile doğru orantılıdır. Sigara kullanımı bırakıldığı takdirde, gözle görülür bir düzelme izlenmektedir.

Alkole gelince… İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar, uzun süre alkol kullanımının erkeklik hormonu diyebileceğimiz testosteron seviyesini azalt-tığını göstermiştir. Ayrıca, çocuğu olmayan erkeklerde alkol tüketiminin daha yüksek oranda olduğu belirlenmiştir. Alkol, sigarada olduğu gibi, meni miktarını, sperm hücre sayısını ve hareketini azaltmaktadır. çok miktarda alkol alanlarda ise, sperm şekillerin-de anormallik oranı artmaktadır.

Bunun yanında, kronik alkol kullanan erkeklerde cinsel istek azalması, sertleşme bozukluğu, yumurta küçülmesi ve meme bü-yümesi, bütün bunların sonunda da kadınlaş-ma (feminizasyon) görülmektedir. Yani alkol kullanımı da hem üreme sağlığına hem cinsel sağlığa olumsuz etkiler göstermektedir.

nihayet, bağımlılık yapıcı yasadışı ilaç ve maddelerin de erkek üreme sağlığı ile kadın ve erkek cinsel sağlığına zararlı etkiler yaptığı

birçok bilimsel araştırma ile kanıtlanmıştır.Sadece kendimizi ruhen ve bedenen

sağlıklı kılmak için değil, toplumun ve gelecek nesillerin sağlığı için de her tür bağımlılık yapıcı maddeden uzak durma-nın, bu konuda çevremizi aydınlatmanın ve toplumu bilinçlendirmenin önemi aşikârdır.

Değerli Okuyucularımız,Yeşilay, yeni dönemde vaat ettiğimiz

üzere, her geçen gün artan aktiviteleri ve uluslararası alandaki çabalarıyla, insanlığı tehdit eden en önemli tehlikelerden olan bağımlılığın önlenmesi mücadelesinde Ba-tıdan Doğuya tüm ülkeler için model teşkil etmeye başladı. Bu cümleden olarak, Eylül ayı içinde, 35 kadar ülkeden 42 tıp birliğinin üyesi olduğu küresel bir sivil toplum kurulu-şu olan FıMA (Federation of ıslamic Medical Associations)’nın Cape Town’daki genel ku-ruluna katıldık. Burada bağımlılıklar ve Yeşi-lay modeli üzerinde yaptığımız konuşmada, FıMA üyesi ülkeleri kendi Yeşilay’larını kur-maya davet ettik. Büyük bir katılım ve ilgiyle izlenen Yeşilay sunumumuzun ardından bir-çok ülkenin tıp birliği temsilcisi, kendilerinin de Yeşilay gibi bir kuruma ihtiyaç duyduğunu söyleyerek rehberlik talebinde bulundular. FıMA Tıp Kongresinin kapanışında, tüm üye kuruluşların oybirliğiyle yayınlanan Cape Town 2013 Deklarasyonunda da, üye ülkeler bağımlılık mücadelesine teşvik edilirken, FıMA’nın uluslararası arenada bu küresel so-runla uğraşmakta daha etkin rol oynayacağı teyit edildi. Deklarasyonda, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin başarıları, tüm üye ülkelere bir ilham kaynağı ve güzel örnek olarak takdim edildi. Evet, yol uzun… Ama kararlıyız.

Yeşilay’ı Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık örgütü, Avrupa Alkol Politikaları Birliği gibi üyesi olduğumuz şemsiye örgütler yanında, tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu FıMA üyesi ülkeler nezdinde de aktif rol oynayarak, tüm dünyaya model bir STK yapacağız.

Ülkemizin yüz akı olan ve dünyaya örnek gösterdiğimiz bir başka AY daha var: Kızılay’ımız… 29 Ekim’de başlayacak Kızılay Haftası münasebetiyle, Türk Kızılay’ının fedakâr mensuplarını ve yöneticilerini kut-luyor, küresel ölçekteki rakipsiz başarılarının devamını diliyorum.

Sevgili Yeşilaycılar,Sizleri, değerli yazarlarımız ve dergimi-

zin içeriğiyle baş başa bırakmadan önce bir hususu daha hatırlatmak istiyorum. 7 Eylül 2013’de gerçekleştirdiğimiz olağanüstü genel kurulumuzda, uzun süredir üzerinde çalıştığı-mız yeni tüzüğümüz delegelerimizce oylana-rak kabul edildi. Hayırlı olmasını diliyoruz. Bizi hedeflerimize daha kolay ulaştıracak, daha pratik ve çağdaş bu tüzükle Yeşilay’ı ikinci yüzyılına hazırlayacağız. Bu arada, göreve geldiğimizde vaat ettiğimiz üzere, Yeşilay’ı büyütmeye ve teşkilat yapımızı güçlendir-meye devam ediyoruz. Artık 31 şubemiz ve 30 binden fazla üyemiz var. Pek yakında, inşallah 81 ilde 81 şube hedefimize vara-cağımıza inanıyoruz. Üyeleri, gönüllüleri, şube ve temsilcileri, genel merkez ofisi ile Yeşilay artık hem Türkiye’de hem dünyada sesi çok daha fazla duyulan “eskimez yeni” bir sivil toplum örgütü.

Hep sağlıklı kalın, hep bağımlılıktan uzak kalın. Hoşça kalın.

prof. dr. M.İhsaN KaraMaNTürkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı

Page 8: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

yeşilay gençliği slovenya’daYeşilay Gençlik Kolları’ndan Abdul-muttalip Erdoğan ve Mustafa Fatih Ya-vuz Slovenya’da ilki düzenlenen Avrupa

Gençlik Tütün Konferansı’na katıldı. Slovenya’nın Izola şehrinde No Excuse kuruluşunun düzen-lediği konferansa 18 ülkeden 36 kuruluş ve yak-laşık 60 temsilci katıldı. Temsilcilerin bağlı ol-dukları kurumları kendi oluşturdukları panolar-la tanıtmasıyla başlayan programda Yeşilay tem-silcileri de Yeşilay’ı tanıttı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 2013 yılı Küresel Tütün Kontrol Raporuna göre Tütün kontrolünde dünyanın en ileri ülkesinin Türkiye olduğu belirten temsilci-ler bu konuda Yeşilay’ın birçok faaliyet gerçekleş-

tirdiğini ve Nisan ayında DSÖ Başkanı Dr. Marga-ret Chan ve birçok ülkenin DSÖ temsilcisi ve sağ-lık bakanlarının katıldığı Global Alkol Politikaları Sempozyumu’nu düzenlediklerini belirttiler.

Çalışma gruplarının da oluşturulduğu prog-ramda, bu grupların çalışmaları sonucu oluşan komisyon Avrupa Birliği’ne sunulmak üzere tü-tün politikaları, satış ve pazarlama usulleri ve du-mansız tütün mamullerine kadar birçok madde-yi barındıran bir önerge çıkardılar. Altı gün süren programda ayrıca kültür gecesi de yapıldı. Her ülkenin kendi kültürlerini tanıttığı gecede Yeşilay gençlik temsilcileri de Türkiye’yi kültür ve yiye-ceklerini tanıtarak temsil ettiler.

HABER06

Page 9: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 10: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

HABER08

1920 yılında kurulan yeşilay tüzüğünü güncelledi

Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin yeni tüzüğü İstanbul’da gerçekleştiri-len genel kurulda kabul edildi. Ye-

şilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Ka-raman, daha dinamik ve Yeşilay’ı hedefle-rine daha çabuk ulaştıracak bir tüzük ha-zırladıklarını söyledi.

Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin Olağanüs-tü Genel Kurul Toplantısı geniş bir katılım-la İstanbul’da yapıldı. Ülke geneline yayıl-mış 653 delegenin katılımı ile gerçekleştiri-len genel kurulda, Yeşilay’ın yeni tüzüğü oy çokluğuyla kabul edildi.

Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman, genel kurulda yaptığı konuşmada, 10 ay önce bu mukaddes emaneti devraldıklarını belirterek söz-lerini şöyle sürdürdü; “Göre-ve geldiğimiz zaman daha bü-yük ve güçlü bir Yeşilay vadet-miştik. Yeni şubeler, yeni üyeler, yeni gelir-ler kazanmak suretiyle bunu gerçekleştire-biliriz, demiştik. Şu anda 31 şubemiz 30 bin-den fazla üyemiz var. 81 ilde 81 şube hedefi-ne ilerliyoruz. Kurumsal yapımızı güçlendir-dik. Türkiye’de ve dünyada daha tanınmış bir Yeşilay olabilmek için iletişim çalışmalarına başladık. Toplantılar düzenledik. Dış ülkeler-den birçok ziyaret alıyoruz. Ülkemizdeki ba-ğımlılık mücadelesindeki başarıyı örnek ala-bilmek için bizlere danışıyorlar. Yeşilay 10 ay içerisinde yeni projelere imza attı, üniversite-lerle de projeler gerçekleştiriyoruz. Milli Eği-

tim ile Yeşilay olarak Ulusal Eğitim Kampan-yasını yürüteceğiz.”

Yeni dönemdeki amaçlarını aktaran Ka-raman, Yeşilay’ın kuruluş felsefesi, değer-ler ve hedeflerinin bütün teşkilat ve toplumla daha geniş şekilde paylaşılacağını belirterek Genel Kurul’a şevkle iştirak ettikleri için dele-gelere teşekkür etti. Karaman, Yeşilay’ın ku-rumsal yapısının Tüzük ile görev ve yetkileri belirlenen, özerk olarak işleyişini yürüten bi-rimlerden oluştuğunu söyledi. Yeni tüzüğün Yeşilay’ın işleyişini hızlandıracağını belirten

Karaman, daha pratik, Yeşilay’ı hedeflerine daha çabuk ulaştı-racak bir tüzük hazırladıkları-nı ifade etti.

Yeşilay’ın yönetim ilkele-rine riayet edeceklerini be-lirten Genel Başkan Karaman, şunları kaydetti: “Türkiye Ye-şilay Cemiyeti’nin 70. Dönem

Yönetim Kuruluyuz. Toplum sağlığını ciddi anlamda etkileyen tüm bağımlılıklara kar-şı çağın gerekliliklerine uygun stratejiler ve projeler gerçekleştiriyoruz. Stratejilerimizi oluştururken de pek çok kurum ve kuruluş-la çalışmalar yürütüyoruz. Toplum sağlığı-nı ilgilendiren her konuda taşıdığımız so-rumluluğun farkındayız ve çalışmalarımızı sizlerle paylaşarak aynı misyona hizmet et-menin gururunu yaşıyoruz.”

Olağanüstü Genel Kurul Toplantı-sı yeni kurulan şubelerin temsilcileri-ne plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

Page 11: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 12: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Kapak

Üreme sağlığı bakımından tütün kontrolünün önemi

Prof. Dr. Nazmi BilirHacettePe ÜNiversitesi Halk sağlığı eNstitÜsÜ

Page 13: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

11

Kadınlarda Sigara KullanımıKadınlar arasında sigara kullanımı er-keklere göre daha az olmakla birlikte

zaman içinde artış göstermiştir. Bu artışta tütün endüstrisinin kadınlara yönelik özel kampan-yalarının etkisi olmuştur. Geçen yüzyılın başla-rından itibaren kadınlar arasında sigara kulla-nımını popüler hale getirmek amacı ile kadınla-ra özel sigara üretimi ve pazarlaması (daha ince, çiçek desenli ve çekici paketler) yapılmıştır. Ay-rıca, sigara içmenin kadınlar için özgürlük, çeki-cilik, romantizm, başarı, kendine güven simge-si olduğu mesajları geliştirilmiş, sigara içmenin kadınların sosyal ilişkilerini kolaylaştırıcı rolü olduğu iddia edilmiştir. Bir yandan da kadınlar ve genç kızlar arasında sigaranın iştahı kapattı-ğı ve kilo almayı önlediği bilgisi yayılmıştır. Ka-dınlara yönelik üretilen sigaraların fiyatı daha ucuz olarak belirlenmiş, hatta kadınlara ücretsiz sigara dağıtılmıştır. Tütün endüstrisinin bu ça-lışmaları sonucunda kadınlar arasında, özellik-le de gençler arasında sigara kullanımı hızlı ar-tış göstermiştir. Kadınlarda sigara kullanımı-nın artmasında, kadınların çalışma hayatın-da eskiye göre daha fazla yer alması ve eko-nomik güce sahip olması da etkili olmuştur.

Sigara Kullanımı ve Kadın Sağlığı

Sigara kullanımına bağlı sağlık sorunları hem er-keklerde hem de kadınlarda görülür. Sigara içen kadınlarda da akciğer kanseri, gırtlak kanseri, mesane kanseri, mide-barsak kanserleri gibi çe-şitli kanserlerin görülme sıklığı fazladır. Ayrı-ca sigara içen kadınlar arasında kalp krizi, kronik

Çevresel etkiler bakı-mından en korumasız durumda olan bebek-lerin diğer pek çok za-rarlı etkenin yanı sıra sigaranın yol açtığı et-kilenmelerden de ko-runması gereklidir.

Page 14: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

bronşit, felç (inme) gibi önemli sağlık sorunla-rı da sigara içmeyenlere göre daha fazla görü-lür. Bu sağlık sorunları nedeniyle sigara içen kadınlar sigara içmeyen kadınlara göre daha çok ve daha erken yaşta hayatını kaybeder. Si-gara ve diğer tütün ürünleri kullanımı sonu-cu dünya genelinde her yıl 6 milyon dolayın-da kişi ölmektedir. Bu sayının 2 milyon kadarı kadınlardır ve sigara kullanımı nedeniyle ölen kadın sayısının 2030 yılında 2,5 milyona çı-kacağı tahmin edilmektedir. Kadınlarda siga-ra kullanımına bağlı sağlık sorunları arasın-da osteoporoz ve erken yaşlarda ciltte kırışık-lar meydana gelmesi de önemlidir.

Kadınların sigara dumanından etkilenim-leri, pasif etkilenim şeklinde de olmaktadır. Si-gara kullanımı erkekler arasında daha yaygın olduğu için çok sayıda kadın özellikle evlerde sigara dumanından pasif olarak etkilenmekte-dir. Sigara dumanından pasif etkilenim nedeni ile ölenlerin üçte ikisi (%64) kadınlardır.

Sigara Kullanımı ve Üreme Sağlığı

Sigara kullanımının kadın üreme sağlığı üze-rindeki etkileri, gebelik öncesi dönem, gebe-lik dönemi ve gebelik sonrası dönemler ola-rak ayrı ayrı inclenebilir.a) Gebelik öncesi dönem: Çeşitli çalışmalarda sigara içen kadınların sigara içmeyenlere göre daha güç gebe kaldıkları ortaya konmuştur. Gebe kalmadaki gecikme, içilen sigara sayısı ile paralellik göstermektedir. Gebe kalmanın güç oluşu, fallop tüplerindeki sorunlara atfe-dilmektedir. b) Gebelik seyri: Gebelikle ilgili en önemli konu, sigara içenlerde dış (ektopik) gebelik olasılığının artmış olmasıdır. Dış gebeliğe yol açabilen diğer faktörler kontrol edildikten sonra, sigara kulla-

nan kadınlarda dış gebelik olasılığının 1,5-2,5 kat yüksek olduğu ortaya konmuştur. Bu konu ile ilgili mekanizma çok açık olmamakla bir-likte, sigara kullanan kadınlarda tüpler içinde-ki iletimin yavaşlaması sonucu döllenmiş olan ovumun uterusa ulaşamadan tüplerde yerleştiği şeklinde açıklama yapılmaktadır.

Gebelik seyri sıarasında sigaranın yol açtı-ğı önemli etkilerden birisi de düşüklerdir. Siga-ra içilmesi ile spontan düşük arasındaki ikliş-kiler 1960’lı yıllardan beri dikkat çekmektedir. Sigara içen gebelerde düşük olasılığı 2 kat ka-dar artmaktadır. Günde içilen sigara sayısı az bile olsa gebeliğin düşükle sonlanması olasılı-ğı yüksektir. Gebelik sırasında sigara içenlerde plasenta ile ilgili sorunlar da (plasentanın er-ken ayrılması veya plasentanın düşük seviyede yerleşmesi) daha sık görülmektedir. c) Gebelik sonrası dönem: Olağan koşullarda sey-reden gebeliklerin normal ve canlı doğum-la sonlanması beklenir. Buna karşılık gebelik sı-

Kadınlar arasında siga-ra kullanımını popüler hale getirmek amacı ile kadınlara özel si-gara üretimi ve pa-zarlaması yapılmıştır.

Kapak

Page 15: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

rasında sigara içilmesi durumunda gebelikten sonraki dönemde de bazı sorunlar olabilir. Siga-ra içen gebelerde erken doğum ve bebeğin bek-lenen ağırlığa göre daha küçük olarak doğması sık görülmektedir. Gebelik sırasında sigara içil-mesi durumunda gebeliğin ölü doğumla son-lanması olasılığı da söz konusudur.

Sigara kullanımı ile bebeğin emzirilmesi arasında da ilişkiler bulunmuştur. Sigara içen anneler arasında bebeğini emzirenler daha azdır. Ayrıca sigara içen annelerin günlük süt miktarı sigara içmeyenlerden daha az olmak-tadır. Gebelik ve emzirme döneminde sigarayı bırakmış olan annelerin yarısı 6 ay ile 1 yıl arasında tekrar sigaraya başlamaktadır. Öte yandan sigara içilen evlerde büyüyen bebekler daha sık hastalanırlar ve gelişmeleri de etkilenir.

Sigara içilmesi herkes için zararlıdır. Siga-ra içmenin zararı sadece sigara içen kişilerle sınırlı değildir; sigara dumanından pasif olarak etkilenenler de risk altındadır. Sigara içilmesi

ile ilgili olarak gebelik dönemi anne ve bebeğin sağlığı bakımından özellikle önemlidir. Bu yüz-den kadınların özellikle gebelik boyunca sigara içmemeleri önem taşımaktadır. Bu konuda en kesin çözüm kadınların yaşamlarının hiç bir döneminde sigara içmemeleridir. Bu şekilde si-garanın yol açtığı her türlü olumsuz etkiden, bu arada gebelik üzerindeki olumsuz etkilerden de korunmuş olurlar. Ancak hem ülkemizde hem de diğer toplumlarda sigara içen kadınlar da vardır. Bu kadınlar açısından önemli olan nokta da gebelik başlamadan önce sigarayı bırakmış olmalarıdır. Bunun mümkün olmadığı durum-da ise gebelik sırasında mümkün olan en erken dönemden başlayarak sigara içmemeleridir.

Geçtiğimiz 10-15 yıllık dönemde dünya-da ve Türkiye’de tütün kontrolü konusunda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü 2003 yılında tütün kontrolü konusunda uluslararası düzenleme olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni kabul etmiştir. İzleyen yıllarda çok sayıda ülke bu düzenleme ilkelerine uygun olarak ulusal düzenlemeler yapmışlardır. Türkiye’de de 1996 yılında kabul edilmiş olan Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun (No 4207) 2008 yılında değişti-rilmiş, yasada sigara içilmesinin yasaklandığı yerler genişletilmek suretiyle ülke “tam sigara dumansız” (complete smoke-free) hale gelmiş-tir. Bu değişiklikten sonra hem sigara sigara dumanından pasif etkilenim önemli şekilde azalmış, hem de sigara içme olanakları azaldığı için çok sayıda kişi sigara içmekten vazgeçmiş-tir. Bu arada sigara bırakmak isteyenlere destek hizmetleri de gelişmiş, ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı 24 saat boyunca sürekli hizmet vermeye başlamış ve ülkenin her bölgesinde sigara bırakma merkezleri faaliyete geçmiştir.

Sonuç olarak sigara içilmesi başta kanser-ler ve kalp-akciğer hastalıkları olmak üzere insan sağlığı üzerinde pek çok olumsuz etki yapmaktadır. Bunun dışında sigara içilme-si hem gebeliğin başlaması hem de seyri ve sonucu üzerinde önemli etkiler yapmaktadır. Bu nedenle sigara alışkanlığının hiç edinil-memesi, sigara içmekte olanların da en kısa zamanda bundan vazgeçmesi sağlık açısından çok önemlidir. Çevresel etkiler bakımından en korumasız durumda olan bebeklerin diğer pek çok zararlı etkenin yanı sıra sigaranın yol açtı-ğı etkilenmelerden de korunması gereklidir. 13

Page 16: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Kapak

bağımlı olan hamilelerde düşük ve ölü doğum tehlikesi

Binlerce zararlı kimyasal madde içe-ren sigara, sadece akciğerleri değil, vü-cutta hemen her organ ve sistemi et-

kiliyor. Sigara, baba adaylarında sperm sayısı ve kalitesini düşürürken anne adayları için de kimi zaman; dış gebelik, düşük ve ölü doğum riski anlamına geliyor.

Anne karnındaki bebek, göbek kordonu ara-cılığıyla annenin yediği besinlerden yararlandı-ğı gibi, annenin aldığı ilaçlara ve zararlı maddele-re de maruz kalır. Sigaradaki kimyasallar da be-beğe bu yolla ulaşıp, henüz gelişmekte olan mi-nik organlara zarar verir. Nikotin, katran ve kar-bon monoksit (egzoz gazında bulunan ya da soba zehirlenmelerinde solunan gaz), bebek için siga-radaki en tehlikeli maddelerin başında gelmek-tedir. Anne sigara içiyorsa, bebek de içiyordur. Si-gara, bebeğin küçücük organlarına annesine göre kat kat fazla zarar vermektedir.

Sigara içen kadın ve erkeklerde kısırlık, iç-meyenlere göre çok daha sık görülmektedir. Si-gara içen erkeklerin sperm sayısı düşmekte ve sperm hareketliliği azalmakta iken kadınların gebelik için gerekli hormonları sigaradan etki-lenmektedir. Ayrıca sigara, yumurtanın tüpler-den rahme yolculuğunu da sekteye uğratmak-tadır. Tüm bunlara ek olarak sigara, kısırlık te-davisinin başarısını düşürmektedir.

Sigara içen kadınlarda, “dış gebelik” adı ve-rilen, döllenmiş yumurtanın rahim dışında bir yere yerleşmesi durumu ve düşükler ile ölü do-ğumlar da sık görülür.

Sigara, “plasenta” ya da “bebeğin eşi” ola-rak bilinen ve bebeğin anne ile arasındaki besin maddeleri ile oksijen, karbondioksit gibi gazla-rın alışverişinde rol alan organ ile ilgili zararla-ra da yol açmaktadır. “Plasenta previa”, plasen-tanın rahmin alt kısmında yerleşmesi anlamı-

na gelebilir. Bunun sonucunda gebeliğin ilerle-yen dönemlerinde kanama görülebilir ve erken doğum yaptırılması gerekebilir. Sigara içenler-de, hem plasenta previa, hem de plasentanın doğumdan daha önce rahim duvarından ayrıl-ması olayı daha sık görülmektedir.

Anne gebelik boyunca ne kadar çok sigara içerse, bebek de o kadar küçük doğmaktadır. Er-ken doğum riski de artmaktadır. Erken doğan be-bekler daha küçük dünyaya gelmelerinin yanı sıra, akciğerleri de henüz doğuma hazır olmadı-ğından solunum sorunları yaşayabilmektedir.

Gebeliği boyunca sigara içen annenin be-beği sağlıkla dünyaya gelmiş olsa da, sigara-nın bebek üzerindeki zararlı etkileri sona er-mez. Bu çocuklarda nedeni bilinmeyen “ani bebek ölümü sendromu” ya da “beşik ölümü”, sigara içmeyen annelerin çocuklarına göre daha sık görülmektedir (2-3 kat).

Bebek sağlıklı doğsa da pek çok hastalık kapıda

Sigara içen annelerin çocuklarında dudak/da-mak yarıkları daha sıktır. Bu çocuklar, solu-num yolu hastalıklarına, kulak iltihaplarına ve bademciğe daha fazla yakalanırlar. Daha da önemlisi, ileride; öğrenme, davranış ve dikkat bozuklukları gelişebilmektedir.

Gebeliği sigarasız geçiren anne, süt verme döneminde de sigaradan uzak durmalıdır. Siga-ra, anne sütünü azaltmaktadır. Anne sigara iç-tiğinde, bebek de emdiği süt yoluyla sigarada-ki maddelere maruz kalmış olur. Diğer tüm za-rarlarının yanında, sigara bu çocukları daha hu-zursuz yapmakta ve uyku düzenlerini bozmakta-dır. Bebeklerin kalp hızları artmakta, karın ağrı-sı, kusma ve ishal görülebilmektedir. Sigara içen anne-babalar, sigarayı bebeğin yanında değil,

Uzm. Dr. ilkay keskiNelGöğÜs Hastalıkları UzmaNı

Page 17: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

15

başka bir oda ya da cam açık/balkonda içtik-lerinde sigaranın bebeklerine zarar verme-yeceğini düşünürler. Oysa kişinin giysileri-ne ya da derisine sinen nikotin ve diğer zararlı maddeler bebeğe yanında sigara içilmişçesine taşınmaktadır. Amerika’da yapılan bir araş-tırma, evin farklı odasında ya da dışarıda si-gara içilen evlerin bebek odalarında, hiç siga-ra içilmeyen evlere göre nikotin ve diğer kim-yasalların düzeyi 5-8 kat daha yüksek bulun-muştur. Bebeklerde yapılan idrar tahlillerin-de de, sigara ürünleri 8 kat fazla saptanmış-tır. Unutmamalıyız ki; bebeklerin akciğerleri o kadar küçüktür ki, çok az miktardaki sigara dumanı bile onlara zarar verebilmektedir.

Anne-baba olmadan önce sigarayı bırakın

Tüm bu zararlı etkileri göz önüne alındığın-da, gebelik planlayan her annenin sigarayı bı-rakması uygun olacaktır. Hamile bir kadının ise, sigarayı bırakmak için gerçekten çok güç-lü bir motivasyonu vardır. Özellikle ilk birkaç aydaki bulantı ve kusmalar, sigarayı bırakma-yı kolaylaştırabilir. Kimi gebeler, sadece bı-rakmaya karar vererek bu kötü alışkanlıktan kurtulabilmektedirler. Bu; hem anne, hem de bebek için en güvenli yoldur. Bunu yaparken sigarayı hatırlatacak her şeyden uzak dur-mak; sigara ile “iyi giden” alışkanlıkları azalt-mak çay-kahve tüketimi gibi); spor yapmak; sigara isteği geldiğinde bir bardak su içmek, sakız çiğnemek ya da ortam değiştirmek gibi küçük tedbirler işe yarayabilir. Bunu yapar-ken aile veya iş çevresinde sigara içen biriy-le birlikte bırakmayı denemek de faydalı ola-bilir. Eğer baba adayı da sigara içiyorsa, be-bek için risk katlanmış demektir. Bu yüzden anne ve babanın beraberce sigarayı bırakma-ları bebek için çok daha önemlidir.

Eğer kendiliğinden bırakmada sorun ya-şanırsa, mutlaka bir hekime danışılması uy-gun olacaktır. Göğüs hastalıkları uzmanları tarafından yürütülen sigara polikliniklerin-de sigaranın bırakılmasına yönelik tedaviler, gereğine göre gebelikte de uygulanabilir.

Page 18: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Kapak

sigara kullanımının üreme sağlığına olan etkileri

Yapılan bilimsel araştırmalara göre bir-çok konuda olumsuz etkileri bilinen si-garanın, hem erkek hem de kadının üre-

me kapasitesi açısından da olumsuz etkileri bu-lunmaktadır. Günümüzde en sık görülen alışkan-lıklardan biri olan sigara, üreme hücrelerine za-rar vererek erkeklerde sperm, kadınlarda ise yu-murta kalitesini ve sayısını olumsuz yönde etki-leyerek doğurganlık kapasitesini nerdeyse 2-3 kat azaltabilmektedir.

Üreme çağındaki kadınların yaklaşık %25’ i sigara kullanmakta olup, sigaranın üreme fonk-siyonları üzerindeki etkisi günlük tüketilen sigara miktarı ve sigara içme süresi ile doğrudan ilişki-li olabilir. Çalışmaların sonuçları sigara içen ka-dınlarda infertilite görülme oranının yüksek, do-ğurganlığın düşük ve gebe kalma süresinin daha uzun olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, kadın-larda uzun süre sigara kullanımı hamilelik dö-neminde de düşüklere, erken doğum ve erken membran rüptürüne, düşük doğum ağırlıklı be-bek doğurmaya yol açabilmektedir. Şayet gebe-lik oluşmuş ise doğacak bebeklerde ciddi sağlık problemleri olabilir. Kadının sigara içmesi ya da sigara dumanına maruz kalmasının üreme fonk-siyonlarına etkisi şöyle özetlenebilir;

Doğurganlık kapasitesinin 2-3 kat azalması Spermin rahim ağzını geçmesini ve yumurta-

nın tüplerden taşınmasını zorlaştırarak gebe kal-ma süresinin uzaması (ortalama 3 -12 ay),

Menapoza daha erken yaşta girilmesi (ortala-

ma iki yıl önce), Tüp bebek (IVF) uygulamalarında başarısızlık

oranında artış, Döllenmiş yumurtanın rahim içine taşınmasını

ve döllenmiş yumurtanın rahim içine tutunma-sını zorlaştırarak kendiliğinden düşük yapma ve dış gebelik oluşma riskinin artması,

Erken doğum eylemi, Düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma ris-

ki (bebeğin doğum ağırlığı ortalama 150-300 gr daha az),

Yumurtalıklardaki foliküllerde erken tükenme ve yumurta kalitesinde bozulma (gebe kalmada sorun yaşama/erken menapoza girme)

Adet bozuklukları ve iki adet arası sürenin kı-salması,

Mesane ve rahim ağzı kanseri riskinde artma Kadının yumurta hücresinde (oosit) kromozo-

mal bozukluk oluşma riskinde artma.Erkeğin sigara içmesi ya da sigara dumanına ma-ruz kalmasının üreme fonksiyonlarına etkisi ise şöyle özetlenebilir;

Sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma Spermde şekil bozuklukları Semen miktarını azalma Penisi besleyen damarlarda problemler yarata-

rak erkekte sertleşme (ereksiyon) problemlerine sebep olabilir.

Sigarada bulunan nikotin vücuda alındığında kadınların yumurtalıklarında oluşan üreme hüc-relerinde kötü etkiler bırakır ve yumurtanın ya-

Kadınlarda uzun süre sigara kullanımı hamile-likte düşüklere, erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğurmaya yol açabilmektedir.

Prof. Dr. cem fıçıcıoğlUkaDıN Hastalıkları ve DoğUm UzmaNı

Page 19: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

pısında anomaliler oluşmasına neden olur. Yumurtalıklara zarar veren siga-ra erken menopoz sorunlarına da yol açmaktadır. Sigara kullanan kadınlar-da normal yollarla gebelik şansı azal-dığı gibi, tüp bebek tedavisinde de ba-şarı şansı olumsuz yönde etkilenmek-tedir. Bundan dolayı, kısırlık tedavisi-ne başlayacak kadınların tedaviden en az 3 ay önce sigarayı bırakması kesin-likle şarttır. Sigarayı bırakan kadınla-rın kısırlık tedavisi ile başarı şansında yükselmeler olur.

Erkekler kadınlara oranla sigara-dan daha az etkilenirler. Ancak aşırı sigara tüketen erkeklerin de spermle-rinde hareket bozukluğu ve sperm sa-

yısında azalma görülebilir. Sigara er-keklerde de kısırlık problemleri oluş-turabilir. Sigara kullanımı ayrıca dola-şım sisteminde de sorunlar yaratarak kadınlarda cinsel istekte azalmaya er-keklerde ise ereksiyon problemine yol açar, testesteron seviyesini düşürerek libido azlığına neden olur.

Kısacası sigara kullanımının üre-me sağlığı üzerinde çok ciddi etkileri bulunmaktadır, üreme bozuklukları-na yol açarak tedavi altında olan çift-lerin gebelik şansını azaltır. Tedavi-ye başlayacak olan çiftlerin ilk olarak sigarayı tamamen hayatlarından çı-kararak tedaviye başlaması en güçlü adımı atmak demektir.

Sigara kullanımı üreme bozukluk-larına yol açarak tedavi altında olan çiftlerin gebelik şansını azaltır.

Page 20: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

18

Kapak

bağımlılık yapıcı maddelerin kanser risklerine yönelik artıcı etkisi

Ruhsal durumu değiştiren pek çok madde hemen hemen her toplumda tarihin erken dönemlerinden beri kullanılmaktadır.

Bağımlılık yapıcı maddeler: Bedene girdikle-rinde ruhsal, davranışsal ve bedensel değişik-liklere neden olup, bağımlılık yapabilen kim-yasal maddelerdir. Bunlar günlük kullanılan çay, kahve, sigara ve alkolden, yasalarla kısıtla-nan uyuşturuculara kadar geniş bir alanı kap-samaktadır. Görüldüğü gibi birçok madde ba-ğımlılık yapıcı madde kapsamı içinde yer al-maktadır. Dilimizde kullanılan uyuşturucu kavramı içinde alkol ve sigara yer almaması-na rağmen, bunların da birer şiddetli bağımlı-lık yapıcı madde olma özelliği göz önüne alın-mış ve tüm dünyada bu kapsam içinde değer-lendirilmesine karar verilmiştir.

Bağımlılık yapıcı maddeler, kullanan kişile-re ekonomik yük getirmekte ve içerdiği zarar-lı maddelerle organizmayı olumsuz yönde etki-leyip sağlığa zarar vermektedirler. Bu zararlar arasında görülme sıklığında artış olan kanser-ler önemli bir yer tutmaktadır.

Madde bağımlılığı: Kişinin kullandığı maddeyi birçok kez bırakma girişiminde bu-lunmasına rağmen bırakamaması, giderek madde dozunu arttırması, kullanmayı bırak-tığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çık-ması ve zararlarını görmesine rağmen madde kullanmayı sürdürmesi ile belirli bir durum-dur. Madde bağımlılığı, Türkiye’de ve Dün-yada artış gösteren bir sorundur. Madde ba-ğımlılarının sayısı giderek artmakta ve yaş ortalamaları da düşmektedir.

Bağımlılık yapıcı maddeler ve kanser

riski: Bağımlılık yapıcı maddeler arasında özellikle sigara ve alkolün kanserde başrol oy-nadığı, günümüzde çeşitli araştırmalar ile ka-nıtlanmış durumdadır. Kanser çok nedenli bir hastalıktır. Bu nedenler arasında çevresel fak-törler önemli yer tutmaktadır. Bireysel bir dav-ranış özelliği olan sigara içil¬mesinin de çeşitli kanserlerde rolü olduğu bilinmektedir.

Sigara (Tütün): Sigara (tütün) dünyada en yaygın kullanılan bağımlılık yapıcı madde-dir, bırakanların %70’i ilk üç ayda tekrar baş-lamaktadır. Dünyanın en önemli halk sağlığı sorunlarından birisi olan sigara, ülkemizde de en önemli önlenebilir ve erken ölüm nedeni-dir. Kullanan kişiye verdiği zararların yanı sıra pasif içiciler üzerindeki etkileri de, bu alışkan-lığın önemini arttırmaktadır. Dünya sağlık Örgütü (DSÖ), sigarayı “dünyanın en hızlı ya-yılan ve en uzun süren salgını” olarak tanım-lamaktadır. DSÖ verilerine göre, her 10 kişi-den birisi tütün ürünlerinin sonuçlarına bağlı nedenlerden hayatını kaybetmekte; tütün her yıl 5 milyon ölüme yol açmaktadır.

Sigara tütünü nikotin, katran ve karbon monoksitten oluşmuştur. Sigara dumanı 4 000 den fazla kimyasal madde içermekte ve bunlar arasında karsinojenik olanlar mevcuttur.

Kanserlerin özellikle katran nedeniyle mey-dana geldiği bilinmektedir. Akciğer kanserleri-nin %80-90’ı tütün kullananlarda görülür. Si-gara içen kişinin akciğer kanseri riski içmeye-ne göre 15 kez fazladır ve risk zamanla artmak-tadır. Türk Toraks Derneği’nin yürüttüğü “Ak-ciğer Kanseri Harita Çalışması’na göre, ülke-mizde her yıl 18.479 yeni akciğer kanseri tanısı

Doç. Dr. ayşe ferDaNe oğUzöNcÜl

Page 21: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

konmakta ve sigara ile akciğer kan-serine yol açan nedenlerin birinci sı-ralarında yer almaktadır.

Sanılanın aksine, pasif içicilik yani sigara içilen yerde bulunmak da akciğer kanseri konusunda önemli bir risk grubu oluşturmaktadır.

‘Nargilenin sigaradan daha ma-sum olduğu’ düşüncesi, büyük bir yanlış olarak toplumdaki yerini ko-rumaktadır. Keyif alıcı ve bağımlı-lık yapıcı bir madde olan tütün içe-ren ve kanser riski taşıyan nargile, pek çok kişi için sosyal hayatın do-ğal bir parçası olarak görülmekte-dir. Uzmanlar ise, “Tütün tütündür ve sigarayla aynı zarara sahiptir” görüşlerinde hemfikirler. Akciğer kanserine de doğrudan sebep ola-bilen bu bağımlılık yapıcı alışkan-lığın, sigara kadar ciddiye alınması ve bu alışkanlıktan uzak durulması gerekmektedir.

Sigara içimi akciğer kanserinden başka birçok kanserle ilişkilidir. Tü-tün içenlerde mesane kanseri görül-me oranı kullanmayanlara göre iki kat daha yüksektir. Ayrıca ağız içi, gırtlak, yemek borusu, pankreas ve rahim kanserinin de tütün ile ilişki-si saptanmıştır. Özellikle meme kan-seri için yapılan epidemiyolojik araş-tırmalarda, sigara içmenin meme kanseri riskini arttırdığı görülmüş-tür. Sigara dumanı içinde bulunan benzen ile iyonizan radyasyon içeren Polonyum-210 ve Kurşun-210 nede-niyle sigara kullanımı bazı tür kan kanserlerine yol açabilmektedir.

Alkol: Alkol kullanımı toplu-mun her kesimini etkileyen, önce-likli bir sorun olarak ele alınması gereken, çağı¬mızın en ciddi ve kap-samlı toplumsal sorunlarından bi-ridir. Her çağda ve birçok toplumda al¬kolün ılımlı miktarda kullanımı kabul görmüş; aşırı ve uzun süre-

li kullanımı ise onaylanmamış, kötü bir davranış olarak görülmüştür. Alkolün vücutta yıkıldığı ilk madde olan “asetaldehit”, toksik bir mad-dedir ve “kanserojen”, yani kan-ser yapıcı etkisi vardır. Alkol; kara-ciğer, meme, kolon ve mide kanseri gibi, ölümcül risk taşıyan hastalık-lara neden olabilmektedir.

Alkol ve sigara: Bu iki bağımlılık yapıcı madde, birlikte kullanıldık-larında ayrı ayrı yaptıkları kötü et-kilerin yanı sıra; sinerjik (aynı yön-de) etki de göstermektedirler. Kü-çük doz alkol bile, nikotinin keyif ve-rici etkisini güçlendirir. Bu neden-le sigara içen kişiler, alkol aldıkların-da daha da çok sigara içme eğilimin-dedir. Yüksek miktarlarda sigara ve alkol birlikte kullanıldığında, yassı hücreli ağız içi kanseri riski tek baş-larına göre kullanılmalarına göre 10 kattan daha fazla artmaktadır. Sigara ve alkolün kullanılma miktarı arttık-ça, bu risk daha da fazlalaşır. Bilim-sel bir araştırmada votka kullanımı-nın kadınlarda akciğer kanseri ge-lişmesi üzerine sigara ile sinerjik etki gösterdiği saptanmıştır.

Esrar: Yasadışı maddeler arasın-da en sık kullanılan madde esrardır. Esrar alındığı zaman yağ dokusunda birikir. Bunun sonucu esrar alındık-tan bir hafta sonra bile, etkin mad-denin %50’si hala bedende bulun-maktadır. Sigara ile karşılaştırıldı-ğında beş kat daha fazla akciğer kan-serine neden olduğu bazı araştırma-cılar tarafından gösterilmiştir.

Bağımlılık yapıcı maddelerin her zaman var olduğu ve olacağı, yeni maddelerin de bu gruba katı-labileceği hiçbir zaman unutulma-malıdır. Madde kullanımının zarar-ları hakkında bilgilendirme ama-cıyla verilecek eğitim, kişileri mad-de kullanımından koruyacaktır.

Alkolün içindeki madde “asetalde-hit” toksik bir mad-dedir ve kansero-jen yani kanser ya-pıcı etkisi vardır.

Page 22: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

röpo

rtaj

Page 23: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı bir gebelik dönemi

geçirmek, bebeğin ideal kilosunda ve yeterli besinleri al-mış olarak dünyaya gelmesini sağlamak için anne adayla-rının gebelik öncesi ve sırasında beslenme alışkanlıklarına dikkat etmesi gerekir. Tüm bu detayları Kadın Hastalıkları

ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Belgin Selam’dan dinledik.

Gebelikte kullanılan sigara,

o masum çocuğun tercihi olamaz

DOÇ. DR.

BELGİN SELAM

söyleşi: sÜmeyya olcay fotoğraf:kara zıNGer

21

Page 24: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Gebelik sırası beslenme şüphesiz hem anne adayı hem de bebek için büyük önem taşır. Ön-celikle hamilelikte gelişimler nedeniyle kan

miktarı artmasıyla kansızlık belirtileri de ortaya çıkmak-tadır. Bu durumda takviye vitamin ve demir alımı da ya-pılmakta. Bunun gelişime olumsuz etkisi var mıdır?

Gebelik başladığı zamanda mutlaka kan sayımı yapılıyor ve anne adayındaki B12 değerlerini kont-rol ediyoruz. Eğer değerlerde bir düşüklük varsa gebeliğin başından itibaren demir takviyesi gere-kiyor. Normalde 30 mg elementer demir yeterlidir ama eğer ilk kan değerleri normal ise genelde ilk 3 ay içerisinde demir takviyesi çok önermiyoruz. Çünkü demir takviyesi hastada bulantı yapabiliyor ve bunu çok rahat tolere edemiyorlar. Bu neden-le genelde ilk 3 aydan sonra takviye ediyoruz. Ama eğer gebeliğin başında ciddi düşük değerler varsa başında da aynı tedaviyi veriyoruz. Anne adayla-rından özellikle demir içeren gıdaları çok fazla tü-ketmelerini istiyoruz. Pekmez iyi bir demir kayna-ğıdır ve şeker yerine her zaman pekmezi öneriyo-ruz. Yine aynı şekilde kuru üzüm, kuru incir, bak-lagiller, yeşil sebzeler hep demir kaynağıdır. Hamilelikte mide bulantısı, halsizlik, el ve ayaklardaki uyuşmalar ve bunun gibi rahatsızlık belirtilerinin orta-ya çıkma sebepleri nelerdir?

Gebelikte bulantıyı en çok ilk aylarda görüyoruz.

Bu durum daha sonra kendiliğinden düzeliyor ve açıkçası her gebelikte de görülmediği de oluyor. Biz bu durumda anneye sabah kalkmadan önce yatakta kuru gıda atıştırdıktan sonra yataktan ya-vaş bir şekilde kalkmalarını söylüyoruz. Az az ve sık sık yiyerek aç kalmadan, ara öğünlerle beslen-melerini istiyoruz. Bu aylarda anne adayı kuru gı-daları çok rahat tolere edebiliyor. Leblebi, badem, tuzlu kraker, grissini gibi atıştırmalıkları mutlaka yanlarında bulundurmalarını ve aralarda sürek-li atıştırmalarını öneriyoruz. Zencefil, özellikle ilk aylarda bulantılara iyi gelen doğal besindir. Aynı zamanda B6 vitaminini de özellikle öneriyoruz. Gebeler bu dönemde çok fazla sıvı alamıyorlar ve en azından yemek öğünlerinde su almalarını öne-riyoruz. Su halsizlik, uyuşukluk gibi rahatsızlıkla-ra da önemli ölçüde engel olacaktır. Çay ve kahve tüketimi hayatımızın vazgeçilmez parça-sı. Gebelik süresince bu durumda dikkat edilmesi gere-kenler nelerdir? Hiç kullanılmamalı mı yoksa sınırlan-dırılmalı mı?

Çay, kahve tüketiminin azaltılması gerekiyor. Anne adaylarına tamamen kesin diye bir direktif-te de bulunmuyoruz ancak çay, kahve alımını sı-nırlandırmalarını istiyoruz. Ben çok miktarda bit-ki çayını da önermiyorum. Her bitki çayının etki-leri konusunda çok fazla bilgimiz her zaman ol- 22

Page 25: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 26: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

muyor ve zararı olabilen bitki çayları ola-biliyor. Çok olmayacak miktarda arada bir bitki çayları alınabilir. Ama genel yaklaşım olarak esas yapılması gereken şey çay, kah-ve tüketimini gebelik sırasında azaltmaktır. Bir anne adayı için belli bir beslenme listesi oluşturulabilir mi? Yoksa anne adayının her be-sinden istediği ölçüde yemesi mi gerekir?

Kabaca bir liste çıkaracak olursak eğer; anne adayları sabahları süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta ve domates, salatalık ve C vitamini kaynağı olan yeşil biberi bol mik-tarda tüketebilir. Bunun yanı sıra ara öğün olarak da ceviz badem, fındık, meyve, süt, yoğurt ve kepekli kraker ürünlerini yiye-rek beslenmelerini öneriyoruz. Bu, günde 7-8 öğün oluyor. Öğlen muhakkak bir sa-lata yemekle beraber, akşam da et ve salata öneriyoruz. İsteğe bağlı olarak bunun tam tersi de yapabilir. Aynı zamanda haftada iki defa balık tüketmelerini de mutlaka öneri-yoruz. Özellikle omega-3 bebeğin zihinsel gelişimi için çok önemlidir. Anne bunları yiyemiyorsa dışarıdan aldığı vita-minler de aynı etkiyi karşılayabilir mi?

Aynı etkiyi göstermez. Ama yiyemiyorsa da yapacak bir şey yoktur ve vitaminler dışa-rıdan takviye edilir. Aslında ilk 3 ayda to-lere edemiyor olsa bile anne adayı sonra-ki aylarda alışabiliyor bu duruma. Biz anne adaylarından her gün en az 1,5 lt su içmele-rini istiyoruz. Çünkü su bağırsakların ça-lışmasına, cilt bozukluklarının düzelmesi-

ne yardımcı olacaktır. Aynı zamanda ayran veya limonata içmek tansiyonlarına iyi ge-lecektir. Bunun yanı sıra meyve suyundan çok meyve yemelerini öneriyoruz. Özellik-le ara öğünlerde meyve yemek faydalıdır ve meyvenin posası bağırsakların çalış-masına yardımcı olacaktır. Gebelik döne-minde mide ve bağırsak faaliyetleri yavaş-lar. Bu durumda su içmelerini, bol miktar-da probiyotik yoğurt, kuru kayısı, kuru in-cir gibi ya da kepekli ekmek gibi lifli gıda-ları tüketmelerini öneriyoruz

Hazır gıdalardan uzak durmaları da ayrı önemli bir nokta…

Taze sebze ve meyveyi daha çok öneriyoruz. Çünkü bu dönemde sebze, meyve ve kırmızı et en çok ihtiyaç duyulan besinlerdir, kalsi-yum ve protein oranları yüksektir ve mutla-ka taze ve doğal olarak tüketilmesi gerekir. Hamilelikte kilo kontrol altında tutulabilen bir unsur mu? Zayıf veya kilolu bayanlar için ha-milelik döneminde ideal kilo var mı?

Gebelik döneminde vücut kitle endeksi 20 ile 25 arasında olanlar ideal kilodadır. 20’nin al-tında olanlar zayıf, 25’in üstünde olanlar ise yüksek kitle endeksine sahiptir ve daha da üst kitle oranı obez ve morbido dediğimiz yapıya girer. Gebelerin aldıkları kilolar vücut yapısına bağlı olarak farklılık göstermekte-dir. Vücut kitle endeksi 20-25 arası olanlarda ortalama 12 kg artış söz konusu olmaktadır ve bu gebelerde her ay başında yaklaşık 1-1.5

Page 27: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

kilo artış olur. Son aylara doğru ise kilo artmaya devam eder. Hâlbuki vücut kitle endeksi düşük olan gebelerde kilo artışının daha yüksek olma-sını isteriz. 12-16 kg arasında alabilmeleri gere-kir. Aynı şekilde vücut kitle endeksi yüksek olan-larda ise kilo alımının daha az olmasını istiyo-ruz. Yani 6-8 kg civarında alınacak kilo idealdir. Eğer çok zayıf ya da çok fazla kilosu olan gebe-ler varsa onlara da mutlaka bir diyetisyen deste-ği öneriyorum. Gebeliğin ilk dönemlerinde anne adaylarının açlık tokluk oranlarını ve kan şeker-lerini değerlendirmek yarar-lı oluyor. Böylelikle ortala-ma şeker düzenlerinin sağ-lıklı olup olmadığını görmüş oluyoruz. 24-28 hafta olan gebelerde mutlaka bir şeker yüklemesi yapıyoruz. Eğer anne adayının gebeliğin ba-şında açlık tokluk değerle-rinde yükseklik varsa ge-belik şekeri teşhisi koyarak mutlaka anne adayında di-yetisyen takibinde olmaları-nı istiyoruz. Gebelik döneminde egzer-siz ve sporun önemi nedir? Bu dönemlerde ideal spor hangi-sidir? Çünkü bazı sporlar zorlayıcı olabiliyor…

Travmaya maruz kalma ihtimali olduğu için anne adaylarına ata binme, dalış yapma gibi sporları önermiyoruz. Her gün 40 dk. yürüyüş, plates, yoga, aerobik, yüzme gibi sporları ge-nellikle öneriyoruz. Çünkü bu sporların şeker metabolizması üzerinde çok etkisi vardır ve fazla kilo alımı da engellenir. Böylelikle de be-beğin çok iri olmasını, gebelik şekerini, tansi-yonu da kontrol altına almış oluruz. Hamilelikte alınan tüm besinler direkt bebeğe de geç-mektedir. Gebelik döneminde alkol ve sigara kullanıl-masının bebek için ne tür olumsuz etkileri vardır?

Gebelikte alkol ve sigara kullanımını kesinlikle istemiyoruz. Çünkü her ikisinin de bebek üze-rinde ciddi zararları söz konusu. Bebekte al-

kole bağlı bir sendrom oluşabilir. Yani bebeğin santral sinir siteminde ve zihinsel gelişiminde problemler oluşabiliyor. Yine aynı şekilde be-bek doğduktan sonra ilerleyen dönemlerde ise dikkat eksikliği, davranış bozukluğu ortaya çı-kabiliyor. Dolayısıyla da alkol ve sigara gebelik-te kesinlikle istemediğimiz bir tutumdur. Siga-ra, bebekte gelişme geriliğine, bebeğin eşiğin-den erken ayrılmasına, doğum suyunun erken gelmesine, bebeğin anne karnında ani ölümü-ne ve doğum sonrası bebeğin solunum sıkıntı-

sı çekmesine, astım olması-na yol açabiliyor. Dolayısıy-la da anne adayının şunu iyi bilmesi gerekiyor; gebelik-ten öncesine kadar sigara iç-mek annenin kendi tercihi ise o tarihten sonra kullandığı sigara o masum çocuğun ter-cihi olamaz. Bebeği direk ze-hirliyor. Birçok anne adayı si-garayı zaten kendiliğinden bırakıyor ama sigarayı bırak-mamaya direnenler var. Biz de bu ileri derecede bağımlı olanlara göğüs hastalıklarına görünmelerini ve psikolojik destek almalarını öneririz.

Bağımlılık yapıcı madde kullanımın halk dilinde kı-sırlık olarak da bilinen interfiliteye etkisi var mıdır?

Tabi ki sigara kullanımın direk yumurtalık rezervlerine etkisi vardır. Anne olmayı plan-layan bayanların da mutlaka gebelik öncesin-de sigarayı bırakmalarını öneriyoruz. Çünkü yumurtalık rezervleri ortalama 34-35 yaşla-rında azalmaya başlar ve dolayısıyla da sigara kullanımı bunu daha da azaltıcı etkiye sahip-tir. Bu açıdan gerek sigara gerekse alkol kul-lanımını yumurtalık rezervi açısından asla uygun bulmuyoruz. Yardımcı üreme teknik-lerinde de sigara ve alkol kullanımı önümüz-de bir engel. Sigara ve alkol kullanımı erkek-lerde de aynı şekilde sprem parametrelerini bozabiliyor ve sperm kalitesini düşürüyor.

Hamilelik sırasında spor yapmak fazla kilo alımını, bebeğin iri olmasını, gebelik şeke-rini ve tansiyonu kontrol altında tutar.

25

Page 28: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

röpo

rtaj

Page 29: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Dr. Diane Black Avrupa Fetal Alkol Sendromu Bozuklukla-rı Birliği başkanıdır. İsveç ve Hollanda’daki kurucu kuruluş-lar da dahil olmak üzere uzun yıllar FAS’in farkındalık ve ön-leme alanında çalıştı. Doktorasını biyokimya alanında yap-mış olan Dr. Black fetal alkol sendromu bozukluğu olan 3 çocu-ğu evlat edinmiştir. Bizler de Dr. Diana Black ile fetal alkol sendromunu ve alkolün çocuk üzerindeki etkilerini konuştuk.

risk almayın, hamile iken alkol kullanmayın

Dr. Diane Black

röPortaj: kara zıNGer çeviri: HÜseyiN sökmeN-mUrat karaca

27

Fetal Alkol Sendromu (FAS) nedir? Belirti-leri nelerdir?Fetal Alkol Sendromu (FAS) ilk olarak

1970’lerde alkolik annelerin çocuklarında tes-pit edildi. FAS’lı çocuklarda üç ana özellik bu-lunmaktadır; yavaş büyüme, belirgin yüz özel-likleri ve nörolojik hasar. Bunların oldukça ge-niş ifadeler olmalarına karşın, çocuklarının kafalarının veya bedenlerinin normalden kü-çük olması durumuna yavaş büyüme denmek-tedir. Bu çocuklar genellikle normalden küçük kafa ve beden ölçüleriyle doğarlar; ya da do-ğum sonrasında normalden daha yavaş bir bü-yüme gösterirler.

İkinci fark ise belirgin yüz özellikleridir. Al-kol beyne gelişmekteyken zarar verir ve bu fi-ziksel olarak belirgin yüz hatları farkıyla gö-rülür. Göz genişliği (iç köşeden dış köşeye olan mesafe) normal çocuklarınkinden küçüktür; üst dudak bölgesi tamamen düzdür ve üst du-dakta yayı andıran şekil yoktur. Üst dudak ol-

dukça incedir ve bu da üst dudağı ince bir çiz-giye benzetir. Araştırmacılar daha sonraları bu belirtilerin %100 net olmadığını gördüler. Söz gelimi bir çocuk fiziksel olarak iri ve güçlü ol-duğu halde, FAS’lı çocuklara özgü yüz hatla-rına sahip ve hiperaktif olabilir. Bu yüzden or-taya kısmi FAS, alkol kaynaklı doğum kusur-ları gibi çok farklı terimler çıkmıştır. Şimdilik hamileliği döneminde alkol alan annelerin ço-cuklarındaki hasarın boyutu hakkında konuş-tuğumuzda Fetal Alkol Spektrum Bozuklukları (FASB) terimini kullanmaya eğilimliyiz.FAS doğum sonrasında hemen teşhis edilebilir mi?FAS’ın teşhis edilebilmesi için yavaş büyüme, belirgin yüz özellikleri ve nörolojik hasarın gözlemlenmesi gerektiğinden doğumun he-men ardından teşhis edilmesi güçtür. Özel-likle üçüncü belirleyici olan nörolojik hasa-rın doğumun hemen ardından teşhisi olduk-ça zordur. Nörolojik hasar oldukça geniş bir terimdir. Çocuklar ancak okul çağına ulaştı-

Page 30: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

ğında teşhis edilebilir. Ebeveynler çocuklarının hi-peraktif, düşük IQ’lu, otistik, saralı, Tourette send-romlu ya da anne-babalarıyla normal ilişki kura-madıkları için bağlanma bozukluğuna sahip olduk-larını fark etmeye başlarlar. Bunlar doğum sonra-sında hemen anlaşılamasa da doktorun şüphelen-mesi durumunda çocuğun gözlenmesi gerektiğine karar verilebilir. Sonrasında, çocuk 2-6 yaşları ara-sındayken oldukça net teşhis koyabilirler.Alkol ve hamilelikle ilgili en sık karşılaşılan yanlış kanılar veya efsaneler nelerdir?Hamile kadınlar sık sık “ilk üç aylık dönemde içki iç-menin zararı yoktur” sözünü duyarlar. Ya da kendi-lerine bunun tam tersi olarak “hamileliğin başların-da içki içmemelisin, sonlarda içsen de bir şey olmaz” denir. Bunların ikisi de yanlıştır. Bazı doktorlar ha-mile kadınlara, hamile olduğunu anlayana kadar ge-çen sürede içki içmenin tehlikeli olmadığını söylerler. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar göstermekte-dir ki, bir bebeğin daha sonra gelişecek olan hücreleri hamileliğin bu aşamasında oluşmaya başladığından, bir kadının hamile olduğunu fark etmeden önce-ki zamanlarda dahi alkolün olumsuz etkileri olabilir. Eğer bu hücreler doğru bir şekilde gelişmeyi sürdüre-mezlerse zarar görebilirler; hatta gelişmeleri durabi-

lir. Bu yüzden hamileliği süresince içki içen kadınlar-da erken doğum ve düşük riski daha yüksektir.Alkol bebeğin beyin hücrelerini kaybetmesine yol açıyor.Bir diğer yanlış kanı ise hamilelik süresinde az ya da ölçülü miktarda içmenin (haftada 1-2 kadeh gibi) tehlikeli olmadığıdır. Bebeğin alkol yüzünden ne kadar beyin hücresi kaybettiğini tam olarak bileme-sek de, bu konuda hayvanlar üzerinde yapılan çalış-malar vardır. Bilim insanları bir araştırmada fare-lere kendi ölçüleriyle orantılı (fare kadehinde) mik-tarda alkol vermişlerdir. Birkaç saat sonra fare fetü-

zehirli olduğunu bile bile hamileyken içki içmenin ve her şeyin yolunda gitmesini ummanın ya da “muhteme-len iyi genlere sahibim, bir şey olmaz” demenin hiçbir mantıklı tarafı yoktur. 28

Page 31: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

sünün beyin hücrelerine bakıldığında, sade-ce bir tek kadehin bebek farenin 20.000 be-yin hücresinin ölümüne neden olduğu tespit edilmiştir. Bu oldukça korkutucudur çünkü burada aşırı alkol tüketmekten ya da âlem yapmaktan söz etmiyoruz. Sadece bir ka-deh içkinin sağlıklı bir fare yavrusuna ver-diği zararı görüyoruz. Bunun aynısını kendi çocuklarımıza yapmak istemiyoruz. Bu risk alınmaya değmez. Hadi şimdi bu riski eli-mine edelim ve hamileyken içki içmeyelim.Peki, hamileyken alkol kullanıp da çocuğunun sağlıklı doğduğunu söyleyenler için de aynı teşhis-ler geçerli midir?Bu tartışmanın ortaya çıkmasının nedenle-rinden biri de, bazı kadınların hamilelikle-ri süresince yoğun bir şekilde içki tüketme-lerine karşın sağlıklı ve normal görünen ço-cuklar doğurmalarıdır. Biliyoruz ki bir an-nenin genç, sağlıklı ve iyi besleniyor oluşu koruyucu faktörlerdir. Ayrıca genetik ola-rak bazı insanların vücutları alkolü diğer-lerinden daha kolay işleyebilir. Dolayısıy-la burada daha büyük bir resimden söz edi-yoruz. Daha gençseniz ve sağlıklıysanız, iyi besleniyor ve iyi genlere sahipseniz çocuğu-nuz da iyi genlere sahip olabilir (çünkü gen-lerin yarısı da babadan gelmektedir); böyle-ce zaman zaman hamileliğinde içki içen an-nelerin sağlıklı ve beyni hasar görmemiş çocuklar doğurmaları mümkündür. Bura-da fetüsün sağlığını etkileyen tüm faktörleri bilemiyoruz. Zehirli olduğunu bile bile ha-mileyken içki içmenin ve her şeyin yolunda gitmesini ummanın ya da “muhtemelen iyi genlere sahibim ve muhtemelen bir şey ol-maz” demenin hiçbir mantıklı tarafı yoktur.Hamilelikte alınan alkol sigara ya da uyuşturucu ile nasıl kıyaslanabilir?Çoğu insan kokain ve eroin gibi ağır uyuştu-rucuların çocuk gelişiminde en kötü etkiye sahip olduğunu düşünür. Ancak bu doğru de-ğildir, hatta durum tam tersidir. Eroin, kokain ve esrar beyindeki belli reseptörlere bağlı bel-li moleküller içerir ve beyin üzerinde belli et-

kileri vardır. Bu yüzden bütün vücut üzerin-de etkileri yoktur. Ancak alkole baktığımız-da bütün vücut tarafından kolaylıkla emilen ve farklı bölgelerde farklı etkilere sahip mole-küllerden oluştuğunu görüyoruz. Alkol bu se-beple oldukça tehlikelidir ve gelişmekte olan hücreleri ve beynin oluşumunu etkiler.Bu yüzden alkol fiziksel olarak görülebilen doğum kusurlarına sebep olduğu için diğer-lerinden ayrılır. Yüzde kusurlara, bazı çocuk-ların el ya da ayak parmak tırnakları olma-dan doğmalarına neden olmaktadır. Çocu-ğun elleri birbirinden farklı olarak şekillene-bilir. Saçlar normal şartlarda aynı yöne doğru büyürken, FAS’lı çocukların saçları bazen yu-karı bazen aşağı olmak üzere farklı yöne doğ-ru büyüyebilir. Bu da alkolün hücreler üze-rinde ne kadar ciddi etkilere sahip olduğu-nu gösterir. Eğer kafa derisi üzerindeki hücre-ler doğru yönlenmemişse, saçın doğru yöne doğru büyümesini sağlayamazlar.

Tütün de uyuşturucu gibidir

Tütün de hamilelik süresince almamamız ge-reken bir başka uyuşturucudur ve çocuğunuz üzerinde sonraları kurtulabilecek olsa bile ol-dukça ciddi etkileri vardır. Alkol ise tamamen farklıdır; çünkü vücudunuzdaki herhangi bir organın neredeyse tamamına yayılacak bir etkisi vardır ve uzun vadede düşük yapmaya sebebiyet verir. Kokain ve eroin gibi uyuştu-rucuların sebep olduğu gelişim sürecinin ge-cikmesi bir buçuk yıl gibi bir sürede telafi edi-lebilir; fakat bu durum alkol için geçerli değil-dir. Çocuklar normal gelişim süreçlerinin bir hayli gerisinde büyüme hızı gösterirler.

FAS tedavi edilebilir mi?FAS’lı doğan bir bebeğin geleceği büyük bir oranda nasıl büyütüldüğüne ve ne çeşit bir yardım aldığına bağlıdır. Beyin hasarını te-davi etmenin maalesef bir yolu yoktur ve ha-sarın kalıcılığı ise süreklidir. Eğer bu çocuklar ihtiyaç duydukları desteği alsalardı, sözgelimi sağlıklı bir aile ortamında yasamış ve 6 ya-şından önce teşhis konma sansına sahip ol-

hamile iken alkol kullanmak ko-kain, eroin gibi uyuşturucu kul-lanmaktan daha tehlikelidir.

29

Page 32: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

salardı, onların geleceği daha iyi bir durumda olabilir-di. Eğer okula gitmeden önce erken teşhis yaptırırlar-sa, daha sonra ihtiyaç duydukları ekstra desteği okul süresince daha kolay almış olurlar. FAS’lı çocuklar ne çeşit bir özel bakıma ihtiyaç duyarlar?FAS’lı çocuklar sayıları 5 ile 10 arasında değişen insa-nın ya da bir pediatrisin sağlam desteğine ihtiyaç du-yarlar. Büyük bir ihtimalle de çocuk psikiyatristin ve psikoloğun yardımına ihtiyaç duyarlar; çünkü oyun-caklarla ve diğer çocuklarla uygun bir şekilde oyna-mak için sosyal beceri eğitimi gibi terapilere ihtiyaç-ları vardır. Fiziksel ve konuşma terapilerine de ihti-yaçları vardır; çünkü onların fiziksel kondisyonları ve güçleri gerçekten çok zayıftır. FAS’lı çocukların birço-ğu özel eğitim merkezlerinde tedavi görmektedirler. Elbette bu çocukların yetiştirilmesi ve 24 saat bakı-mı normal bir aile için oldukça ağır bir yüktür ve ba-kım için evde büyükanne, büyükbabanın ya da hafta sonları bir bakım merkezinin yardımı faydalı olacak-tır. Bu çocuklar normal büyüme hızında gelişebilmek için çok yoğun bir bakım ve ilgiye muhtaçtırlar.

Alkole maruz kalmış hamileliklerin sayısını düşürebilmek için sizce en etkili yöntem nedir?

Bazı yöntemlerin kesinlikle işe yaradığını biliyoruz.

Öncelikle toplum içeresindeki herkes şunu bilme-lidir ki hamilelik döneminde alkol kullanımı kabul edilebilir bir durum değildir. Buradaki mesele sa-dece hamile kadınlar değil ve bu durum sadece on-lar için de geçerli değil; herkes için geçerlidir. Hamile bir bayan belki alkol kullanmak istemeyebilir; ama onun arkadaşları “Hadi canim, bir kadehten bir şey olmaz” diyebilirler. Hamile kadınları bu şekilde bas-kı altına alabilirler. Bu yüzden halk sağlığı kampan-yaları sadece hamile bayanlara değil onların yakın çevresi ve arkadaşlarına da eğilmelidir. Tüm toplum içki kullanmayan hamileliği desteklemelidir. Profes-yoneller için kesin ve net bilgiler önemlidir; çünkü doktorlar ve ebeler burada özel bir konum teşkil et-mektedirler. Hamile bir bayan ya doktorunun ya da ebesinin tavsiyelerini dinleyip uygulayacaktır. Eğer doktor hamilelik dönemi süresince içki kullanılma-sını istemiyorsa, hamile bayanlar bunu ciddiye ala-caklardır. Aldığım duyumlara göre bazı doktorlar “Tamam, bir kereden bir şey olmaz” demekte ve ola-sı zararlara açık bir kapı bırakmaktadırlar. İçki kul-lanılmaması mesajı herkes tarafından verilmemek-tedir ve tabi ki de farklı ülkelerdeki sağlık bakanlık-larına göre değişkenlik arz etmektedir. Bazı ülkeler-de “İçki kullanmasan daha iyi olur ama ille de kul- 30

Page 33: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

lanacağım diyorsan haftada bir kaç kadeh-ten fazlasını alma” gibi tavsiyelerde bulunul-maktadır. Fakat bizler FAS’lı çocukların aile-leri olarak kesinlikle şunu diyoruz: “Risk al-mayın, hamile iken alkol almayın, rahatlama-nın ve eğlenmenin başka birçok yolu vardır.

Washington’da örnek bir uygulama

En büyük Fas araştırma merkezlerinden bir tanesine sahip olan Washington’da uygula-maya konan güzel bir örnekten bahsedebi-liriz. İlk önce tüm toplum için bilgiyi ulaşı-labilir bir hale getirdiler. Daha sonra özellik-le hamile bayanlara içmemeleri gerektiğini söylediler. Ve son olarak, FAS’lı çocuk doğu-ran yüksek riskli bayanlar için yoğun bir des-tek programı uyguladılar ve hamilelik döne-minde alkolden uzak durulması için toplum-sal çalışanlardan destek istediler. Bu aşama-lı yöntem sayesinde bölgedeki FAS’lı doğum oranını neredeyse sıfıra indirdiler.

Hamile bir kadının bakimi için pesinde 9 ay boyunca sosyal hizmet görevlisi bulundur-manın maliyetli olacağı söylenebilir. Aksi tak-dirde sosyal hizmet görevlileri, özel eğitmenler ve sağlık personeli bu çocukları tehlikelerden uzak tutabilmek için tüm hayatı boyunca bu çocukları takip etmek zorunda kalacaktır. Ma-liyet hesaplı analizler hamile bir kadını alkol-

den alıkoymak için kadınların yararına açıkça her şeyi yapmayı göze almışlardır.Avrupa’da alkol ve hamilelik ilgili son durum nedir?

Avrupa’da FAS’li kaç çocuk olduğunu ya da hamile kadınların ne kadarının içki içtiği-ni tam olarak bilmiyoruz. Bu alanda yeter-li sayıda ve genişlikte çalışma bulunma-makta ve çoğu ülkede hamile kadınların ne kadarının içki içtiğinin istatistiği tutulma-maktadır. Bu yüzden sayının artacağını ya da azalacağını bilmiyoruz. Bu arada Avru-pa Parlamentosunda FAS’in öneminin ilk kez bu kadar kesin ve iyi bir şekilde farkı-na verildiğini seziyorum. Kesinlikle şu nok-ta da fikir birliğine varılmış durumda; fetü-sün alkole maruz kalması iyi bir şey değildir ve kesinlikle kabul edilemez. Bu yüzden ola-ya iyimser bakabilmekteyiz. Farkındalık her geçen gün artmakta ve bu problemin çözü-müne yönelik isteği de arttırmaktadır.FAS’a ilişkin kişisel ve mesleki tecrübeleriniz ışığında insanların bilmesini istediğiniz başka bir konu var mı?FAS tamamen önlenebilecek olan korkunç bir hastalıktır. Bu yüzden kadınların hami-lelik döneminde alkol kullanmamaları için kamuoyunu eğitmek ve bilgilendirmek boşa harcanan çabalar olarak görülmemelidir.

fas’li çocukların fiziksel kondisyonları ve güçleri çok zayıftır ve çocukların birço-ğu özel eğitim merkezlerin-de tedavi görmektedirler. “

Page 34: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

SAĞLIKLI YAŞAM

Okulların açılmasıyla okula yeni başla-yacak olan çocukların sosyal ve psikolo-jik sorunlar yaşayabileceğini belirten Psi-

kiyatri ve Psikoterapi Uzmanı Dr. İnci Şen “Ders yı-lında çocuklarımızın başarılı olması biraz da anne ve babalarımıza bağlıdır” dedi.

Çocuklarda eğitimin doğumdan sonra başla-masıyla birlikte, her yaşta farklı motor becerileri-nin gelişmesi psikolojik durumları hakkında ipu-cu vermektedir. Sevgi, şefkat, empati, aynı za-manda kurallar, sınırlar ve sorumlulukları güzel bir aile ortamında harmanlayıp huzurlu ve mutlu büyümelerini sağlamak okul öncesi eğitimde ya-rarlı olacaktır. Doğru eğitimin; sıcak, ilgili, geliş-tirici ve destekleyici olmasını savunan Psikiyat-ri ve Psikoterapi Uzmanı Dr. İnci Şen, destekleyi-ci ailenin çocuğa kendi sorumluluklarını göste-rerek, onun ilerideki hayatında korkusuzca kendi ayakları üzerinde duran, güvenli ve bağımsız bir kişilik oluşturmasını sağlayacağını belirtti. Dr. Şen, ebeveynlerin çocuklarına kendi yaşantısı ve davranışlarıyla olumlu bir örnek sergileyerek de rol model oluşturabileceğini sözlerine ekledi.

Anne-baba kontrolü çocuğun kişiliğini yansıtır

Anne-babalar okul öncesi okulun ve okumanın çocuğa kazançları hakkında örneklerle konuşabi-lirler, kendilerinden de örnekler vererek ömür boyu arkadaşlıklar, hoş anılar, eğlenceler, okulda öğren-diklerini özel hayatta nasıl uyguladıklarını; okulun daha sonraki meslek ve eğitim için gerekliliğini ve kazançlarını anlatarak sevdirebilirler.

Anne-baba kontrolü; sınırları tanıma ve ku-ralları öğrenmenin temelidir. Burada olabilecek aksaklıklar bağımlı, saldırgan, zayıf kişilikle-rin oluşmasına neden olur. Çocukların bozarak, deneyerek öğrendiğine dikkat çeken Dr. Şen “Her şeyi çocuğunuzun yerine yapar, önüne ha-zır koyarsanız normal gelişmesini ve öğrenme-sini engellersiniz. Çocuk gelişemez, olgunlaşa-

maz ve beklemeyi öğrenemez. Bu çocuklar oku-la başladıklarında dersin sonuna kadar otur-mayı başaramazlar” uyarısında bulundu.

Okul çağındaki çocukla nasıl ilgilenilmelidir?

1. Ailece birlikte zaman geçirmek ve bu zama-nı problem konuşmak için değil birlikte oyunlar oynayarak eğlenceli bir birlikteliğe dönüştür-mek etkili olacaktır.2. Çocuğu okul seçiminde de karar aşamasına ka-tarsanız çocuk, kendisinin geleceği ile ilgili bir ka-rarda sorumluluk alarak, okulu ve okul hayatını daha fazla sahiplenir ve özgüveni artar.3. Okulun bir sorumluluk ve kişisel gelişme ara-cı olduğunu unutmamak, anne-baba olarak ço-cukları yarışa çıkmış bireyler olarak görmemek, sadece okulla ilgili ortak konu yapmayıp, çocu-ğun başka gereksinimlerini de gözlemlemek ve bu ihtiyaçlarını gidermek.4. Çocuk okulda başarılı olduğu zaman ödüllendi-rilerek kendisine olan güveni ve motivasyonu ge-liştirilmelidir.5. Çocuğa moral verip, güvenini artırmak, kaygı ve endişelerini azaltmak6. Onunla ailece veya birebir onun hoşlandığı bir uğraşı paylaşmak. Örneğin; oturup birlikte onun müziğini dinlemek. Sonunda fikrimiz ne olursa olsun, çaba önemlidir. Böylelikle saygılı ve dürüst davranış örneği oluşur.7. Neleri sever, neleri sevmez, onu merak edip il-gilenmek8. Onu anlamaya çalışmak, zor da olsa olayları onun açısından ele alıp ona yaklaşabilmek9. Ona saygı duymak, onu ciddiye almak, kişili-ği hakkında sadece olumsuzlukları değil iyi ta-raflarını da görüp bunu belli etmek, onunla gu-rur duyduğumuzu belli etmek.10. Sevginizi açık bir şekilde gösterin ki hayır dediğinizde verdiğiniz kurallara saygı duysun, sizi korktuğu için değil saydığı için dinlesin.

çocukların okul başarısı anne ve babaya bağlı

Page 35: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

33

Page 36: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

SAĞLIKLI YAŞAM

Bol su için; bebeğinize oksijen taşıyın

Türkiye’de ve dünyada artarak önem-li bir sağlık sorunu ve sosyal soru-nu haline gelen obezite karşı başlatı-

lan “Obeziteye Karşı Hareket Zamanı” sosyal sorumluluk projesi, obezite ile mücadelede su içmenin, hareket etmenin ve sağlıklı beslen-menin önemi konusunda etkinlikler ve söy-leşiler gerçekleştirerek kamuoyunda bilincin artmasını sağlayacak.

Projeye destek veren Diyet ve Beslen-me Uzmanı Banu Kazanç, hamilelik döne-minde su tüketimi ile ilgili açıklamalar yap-tı. Hamilelikte sıvı ihtiyacının su ile karşılan-ması gerektiğini belirten Banu Kazanç, “Be-sin maddeleri ve oksijen bebeğe, kan yolu ve su yardımı ile taşınır. Yeterli sıvı aldığınız-da, hem sizin hem de bebeğinizin kanında-

ki elektrolit dengesi kolaylıkla sağlanabilir. Sağlıklı bir hamilelikte özellikle de ha-

mileliğin ilerleyen aylarında, gün-de en az 2,5-3 litre su içilmesiniz”

dedi. Banu Kazanç, yeterli su tüketimi ile hamilelik döne-mindeki kabızlık, idrar yolu enfeksiyonları,hemoroit şi-kayetlerinin önüne geçile-bileceğini söyledi. Suyun vücutta oluşabilecek öde-

min önlenmesinde önem-li bir rolü olduğunu, dışarı-dan yeteri kadar su alınma-

dığında hücrelerin suyu bün-yesinde tutarak ödem oluştur-

duğunu belirtti.Suyun sıfır kalorili en sağlık-

lı içecek olduğunu vurgulayan Kazanç, hamilelik döneminde

de yeterli su tüketiminin hem anne hem de bebek için çok

önemli olduğunu, hamilelik döneminde kişilerin şeker-li içeceklerden de müm-kün olduğunca uzak dur-ması gerektiğini belirtti.

Page 37: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Hatalı çanta kullanımına dikkat!Çocuklarda hatalı çanta kul-lanımı duruş bozukluğuna ve ileride bel, boyun ve diz ra-

hatsızlıklarına neden olabiliyor.Uzman Doktor İlker Solmaz, bel,

boyun veya diz ağrısından şikâyetçi olan hastaların çoğunda kötü duruş bozukluklarının tespit edildiğini belir-terek, “Duruş bozukluklarının en sık nedeni, daha okul yıllarında başlayan hatalı çanta kullanımıdır” uyarısında bulundu. Yeni bir eğitim-öğretim yılı ile birlikte velileri mutlu bir telaş sardı. Yavruları için okul alışverişine çıkan veliler özellikle çanta alımı konusun-da uyarıldı. Hatalı çanta kullanımı-nın uzun dönemde duruş bozuklukla-rına neden olduğunu belirten Türkiye Proloterapi ve Ağrı Merkezi Klinik Di-rektörü Uzman Doktor İlker Solmaz, “Kliniğimize bel, boyun veya diz ağrısı ile başvuran hastaların çoğunda kötü duruş bozuklukları tespit edilmekte-dir. Duruş bozukluğunun en sık ne-deni ise daha okul yıllarında başlayan hatalı çanta kullanımıdır” dedi.

1 Eylül 2013 tarihi itibariyle Türkiye’de ilk Proloterapi ve Ağrı Kli-niğini kurduğunu belirten Aneste-zi, Reanimasyon ve Proloterapi Uz-manı Doktor İlker Solmaz, milyonlar-ca öğrencinin okula başladığı şu gün-lerde velileri sırt çantası alımı konu-sunda uyardı. Çantaların kol askıları-nın dar ve çok sıkı olmamasına dik-kat edilmesi gerektiğini söyleyen Uz-man Dr. İlker Solmaz, aksi takdirde omuz bölgesinden geçen sinirlerin sı-kışarak kollarda, ellerde uyuşukluğa ve kuvvet kaybına neden olabileceği-ni belirtti. Çanta alırken boş çantanın çok hafif olmasına dikkat edilmesi-ni isteyen Uzm. Dr. İlker Solmaz, “Çan-tanın üzerinde ağırlığı arttıracak tür-de süslemeler bulunmamalı. Omuz kı-sımları geniş ve gerginliği yeteri dere-cede olmalıdır. Omuz ve sırt kısmın-da mümkünse sünger desteği bulun-malıdır” dedi. Çanta sırta alındığında sırt ve bel kısımlarını eşit bir şekilde taşıyacak şekilde ayarlanmasının öne-mine dikkat çeken Dr. Solmaz, “Çan-

taların birçok bölme içermesine dik-kat edilmelidir. Birden fazla bölme yük dağılımının düzenli biçimde olmasını sağlar” diye konuştu.

Çanta Kullanımına Dikkat!Çanta alımı kadar doğru kullanımı-nın da hayati önem taşıdığına vur-gu yapan Dr. İlker Solmaz, günlük ders programı dışında çantalara fazla-dan yük koymamak gerektiğini belirt-ti. Vücut ağırlığının yüzde 10-15’inden fazla ağırlık taşımak boyun ve bel kas-larına dolayısıyla da eklemlere aşırı yük binmesine neden olacağını belir-ten Dr. Solmaz, “Ağır çanta çocuğu ar-kaya çekerken, çocuk öne doğru eğile-rek kamburluğunu arttırır bu da kişi-de uzun dönemde duruş bozuklukla-rına neden olabilir. Çantaları genellik-le çocuklar tek omuzda taşımayı se-verler. Bu da çocuğun duruşunda den-gesizliğe yol açar. Omurgaya çantanın taşındığı bölgede ağır yük biner. Do-layısıyla çanta aynı anda iki omuzda birlikte taşınmalıdır” dedi.

Page 38: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

SAĞLIKLI YAŞAM

Sonbahar geldi, soğuk kış günleri yaklaştı. Daha karanlık ve soğuk bir döneme giriyoruz. Yazın aydınlık ve

ılık günleri geride kalırken, fiziksel ve sosyal şartlar insanların depresif hissetmesine ze-min hazırlıyor. Liv Hospital Klinik Psikoloğu Beril Yardımcı sonbahar depresyonundan korunmanın 10 altın kuralını anlattı.

1 odaNıza GÜN doğsuN!Sonbahar depresyonunun belirtilerin-

den biri sabahları uyanmada yaşanan zor-luktur. Kişi yeterinde uyumuş olsa bile ya-taktan kalkmak istemez. Yatak odasında za-man ayarlı aydınlatma sistemi kurmak ve alarmınız çalmadan yarım saat önce suni de olsa yatağınızda gün doğumunu hissetmek uyanmayı kolaylaştırır.

2 hayatıNıza ıŞıK soKuN!Hava serin ve karanlık diye güneş ışı-

ğından vazgeçmeyin! Özellikle gündüzleri bulutlu bile olsa dışarı çıkın ve güneş ışığını görün. Güneş ışığı doğal olarak beynin duy-gusal merkezini uyarır ve insanın iyi hisset-mesini sağlar. Erken kalkın, perdeleri açın, dışarı çıkın.

3 harEKEt sİzİ Kurtarır!Soğuk hava terlememek için özür de-

ğildir. Spor merkezinde, evde veya hatta ter-cihen dışarıda kalbiniz 140’ın üzerinde çarp-sın! Sadece kiloyu korumak ve sağlıklı kal-

mak için değil, günlük hayatın stresinden uzaklaşmak için de spora vakit ayırın. İyi bir egzersizin etkisi saatlerce sürer. Gün için-de daha fazla enerjiniz olur, metabolizmanız hızlanır, iyi hissettiren hormonlar salgıla-nır. Düzenli egzersiz kış uykusuna çekilmeye meyilli bedene yaşadığını hissettirir.

4 ŞEKErE dİKKat!Mutluluk, zindelik ve canlılık hissi ve-

ren seretonin hormonunun seviyesi düştü-ğünde, karbonhidratlara ve şekerli gıdala-rı tüketme isteği artar. Kışın özellikle de tat-lı yeme eğilimi artar. Şekerli ve beyaz unlu gıdalara bağımlılık fizyolojik bir gerçek-tir. Bunlar bedende uyuşturucular gibi biyo-kimyasal sistemleri etkiler. Ne yediğiniz nasıl hissettiğinizi ciddi ölçüde etkiler.

5 sosyal hayatı uNutMayıN!Arkadaşların, ailenin, iş arkadaşları-

nın, komşuları önemini azımsamayın. Her şeyi boş vermek istediğinizde kim size el uzatır? Sizi destekleyecek insanları aklınız-da tutun, ihtiyaç duyduğunuzda size cesaret-lendirmelerine izin verin. Bazen bir telefon, kahve sohbeti veya e-mail size canlandırır.

6 KıŞa hEyEcaN KatıN!Bir şeyi yaşamayı beklemek insanı mo-

tive eder. Sonbahar ve kış, havaların ısınma-sını beklemek için çok uzundur. Size heyecan verecek bir hafta sonu gezisi, gece planı veya

Sonbahar depresyonundan kurtulmanın yolu10

Page 39: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

spor planları kışınıza renk katacaktır. Ka-yak, kızak, kar yürüyüşü, buz pateni gibi faaliyetleri heyecanla bekleyebilirsiniz.

7 GEvŞEyİN!Meşgulsünüz. İş, ders, aile, arkadaş-

lar, randevular, buluşmalar meşgul olmak-tan hoşlansanız dahi herkesin sakin kal-maya ihtiyacı vardır. Bazı sorumlulukla-ra veya davetlere ‘Hayır’ demekten kaçın-mayın ve birkaç dakika hiçbir şey yapma-dan geçirin. Bu zamanda dikkatinizi içe döndürüp ruhsal olarak sakinleşmeye, be-densel olarak gevşemeye ayırın. Kendini-ze yardımcı olacak gevşeme egzersizlerini gündeme alın.

8 uyKu: NE fazla NE dE az olMalı! İnsanlar soğuk havalarda doğal ola-

rak daha uzun uyur. Bu fizyolojik bir ih-tiyaçtır ve buna saygı göstermek gere-kir. Zamanı iyi kullanarak ve disiplinli ola-rak, geceleri 7-8 saat uyumayı hedefleyin. Yatma ve kalkma saatini belli bir düze-ne oturtmak, hayata ritmini verir ve ener-ji seviyesini arttırır. İhtiyacınız olan düzeni bulun. Özellikle de hafta sonları çok fazla uyumamaya özen gösterin, bu insanı daha yorgun düşürebilir.

9 MEvsİMİ Kabul EdİN!Mevsimlerin değişimi doğal bir akış-

tır. Bu değişimi yargılamak yerine izlemek ve detaylarını görmek insanın daha olumlu bir ruh hali içinde kalmasını sağlar. Sonba-har, kış, kendine özgü deneyimleri berabe-rinde getirir. Değişen doğasından, artan ti-yatro sayısına, sebzelerinden televizyonda-ki programlara keyif aldığınız şeyleri fark edin. Kot giymek ve salep içmek ağustosta pek yapmadığımız şeylerdir.

10 profEsyoNEl dEstEK alıN!Sıralanan belirtilerden üç ya da daha

fazla sizin için 2 haftayı aşkın bir süre-dir geçerli ise profesyonel destek almaktan çekinmeyin: İsteksizlik-mutsuzluk, değer-sizlik–suçluluk hisleri, uyku bozukluğu–aşırı uyku hali, enerji azalması–yorgunluk, iştah değişikliği, sinirlilik, endişe-kaygı, konsantrasyon bozuklukları… 37

Page 40: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

MAvİ KUŞMustafa KutluDergah YayınlarıMustafa Kutlu hikâyelerini okumaya henüz başlamayan-lar için önce “Uzun Hikâye” tavsiye edilir. Peki, o hikâyenin tadına varıldığında, aynı doy-gunlukta bir başka hikâye

daha istenilmez mi? İstenilir ve cevabı Kutlu se-risini okuyanlar için elbette “Mavi Kuş” olur. Oyunla-gerçeğin alengirli bir ilintiyle bir nokta-da buluştuğu bu hikâye kitabındaki olay; bir kasa-bada çekilen sinema filminin çekimleri noksan-sız bir şekilde devam ederken, olayın finale doğru gerçekle iç içe girmesiyle sonlanır. Adını bir kasa-ba otobüsünden alan “Mavi Kuş”, giriş-gelişme-sonuç üçgeninin zahiren hissedildiği bir kitap ol-makla birlikte, aslında bir filmin ne denli gerçekçi olabileceğinin de cevabını barındırmaktadır.

İYİ Kİ GELDİNDebbie MacomberEpsilon YayınlarıHayat; hırslarla, para peşin-de koşmayla, kariyer yarı-şıyla ve kinlerle geçirileme-yecek kadar kısadır. Sağlığın öneminin farkına varmak ise geç kalınmış bir tecrübedir.

Bunun, romanlaştırılmış en anlamlı örnekle-rinden birisi Debbie Macomber’in “Bir Yumak Mutluluk” adlı eseridir. Aynı yazarın “İyi ki Geldin” adlı romanı ise; kariyer peşinde koşan genç bir kadının hayallerinin suya düşmesiy-le, artık müdavimi olduğu Bir Yumak Mutlu-luk adlı örgü dükkânında, yeni ve daha huzur-lu bir başlangıca sahip olması konu edilmiştir. Romanlarında psikolojik-ruh tahlilleriyle öne çıkan Debbie Macomber, nispeten bu eserin-de de güzel bir tahlille okurlarını bekliyor.

İKİ CAMİ ARASıNDA AŞKMürvet SarıyıldızMola KitapBiri; babasının sultanı, Hürrem’in incisi Mihrimah Sultan, diğeri; yaşını almış mimar virtüözü, kalfalılık dö-neminde dahi dillere destan bir başyapıt bırakan Mimar

Sinan. Kanuni Sultan Süleyman, Karaboğdan se-ferine çıkmış, kızı Mihrimah da katılmıştı ba-basına. Sefer başarıyla tamamlanmış, payitahta dönüş başlamıştı. Padişah ve ordusu, durmadan çağlayan bir nehir gördüklerinde ne yapacakla-rını şaşırmışlardı. Bütün mimarlar bir olup köp-rü yapmaya çalışırlar fakat bir türlü istenilen ol-maz. Herkes sıkılır, bir çare ararlar ve o çare, ay yüzlü Mihrimah’ı görüp, ona suyun ciğere aşkı gibi aşkla bağlanan, hiçbir sefer sırasında Padi-şahı yalnız bırakmayan Sinan’dan gelir.

KÜÇÜK ŞEYLERMetin KarabaşoğluNesil Yayınlarıİnsan küçücük bir kan pıh-tısından yaratılmış, küçü-cük bir tane olarak yoktan var edilip, küçük bir şekil-de dünyaya gözlerini açmış-tır. Dünya, atom altı dünya-

sından, zerre miktarından daha küçük atom altı taneciklerinden yaratılmıştır ki bu ince ve Yaratıcı’nın mucizesini gösteren konu, klasik fiziği bir kenara bırakıp, atomdan küçük yapı taşlarının varlığını kanıtlayan günümüz fiziği olan kuantum fiziği ile hala araştırma konu-sudur. “Küçük Şeyler” adlı bir nevi kişisel ge-lişim kitabı, küçük durumların hayatımızın çok büyük bir bölümünde yer ettiğini gözler önüne sermekte ve okuyucularını bunların farkındalığına varmaya çağırmaktadır.

KİTAP38

meryem olcay

Page 41: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

KÜLTÜR-SAnAT39

Türkiye’nin en ücra köşesine ka-dar giden, sezonda yüz binler-ce seyirciyi tiyatronun büyülü at-

mosferiyle buluşturan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü (DT), 1 Ekim’de bir kez daha “Perde” diyecek. Geçen sezon yak-laşık 2 milyon seyirciye ulaşan DT, tiyatro severlerle yeniden buluşmak için 1 Ekim’i iple çekiyor. Bu sezon repertuvarının bü-yük bir bölümü yerli eserlerden oluşan

Devlet Tiyatroları birçok ilke de imza ata-cak. Bursa’da “Uluslararası Balkan Ülkele-ri Tiyatro Festivali”nin yansıra Türk tiyat-rosuna yeni eserler kazandırmak amacıy-la oyun yazma yarışması da ilk kez düzen-lenecek. Çoğu ilk kez sahnelenecek 150 eserle yeni sezona merhaba diyecek olan DT yaklaşık 100 yeni eserin ilk kez sahne-leneceği tiyatrolara, 7’den 70’e herkesin ilgi göstermesi hedefleniyor

devlet tiyatroları başlıyor

Page 42: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

KÜLTÜR-SAnAT40

Yabancı turist Türkiye’yi paket turladıTürkiye talep profili analizinden derlenilen bilgilere göre, geçen yıl turizm rakamlarında-ki artışın yüzde 68’i paket turlardan sağlan-dı. “Arap Baharı”nın getirdiği ivmeyle 2011’de kazanılan 2,8 milyon turistin önemli bir kıs-mı ferdi seyahatlerden kaynaklanmıştı. O yıl-ki artışın yüzde 75’i ferdi seyahatler, yüzde 15’i 0-14 yaş grubu çocuklar ve yüzde 10’u da pa-

ket turlardan elde edilmişti. Türkiye ilk çey-rekte yabancı ziyaretçi sayısında yüzde 20’nin üzerinde artış kaydederek 4 milyonun üzerine çıktı. Yine aynı dönemde paket turlarla giriş-te yüzde 11,2 artış oldu. Paket turlarda bu dö-nemdeki artışın esas kaynakları ise Alman ve İngiliz pazarı oldu. Paket sayısındaki artışın yüzde 50’si bu iki ülke halkına yapıldı.

Siirt Valiliği tarafından, ‘Tillo Bilim Kültür Günle-ri’ etkinlikleri kapsamında düzenlenen etkinlik-le kentte ilk kez kitap fuarı açıldı. Siirt Valisi Ah-met Aydın, AK Parti Siirt Milletvekili Afif Demirkı-ran ve kalabalık davetlinin katılımıyla fuar açılışı yapıldı. Açılışta bir konuşma yapan Vali Ahmet Ay-dın, Siirt’te ilk kez kitap fuarı düzenlediklerini be-lirterek, son dönemde okuma projeleri kapsamında

başlattıkları çalışmaların çok illeri bir düzeye ulaş-tığını belirtti. Vali Aydın, “ Proje kapsamında bu yıl hedeflediğimiz 2 milyon kitap okuma seviyesinin üzerine çıktık. Ancak bununla de yetinmiyor ve çı-tayı daha da ileri bir noktaya ulaştırmak için hep birlikte gayret göstereceğiz. Bu amaçla bugün açılı-şını yapacağımız kitap fuarı Siirt’te ilk kez gerçek-leştiriliyor. İlimize hayırlı uğurlu olsun” dedi.

Siirt’te ilk kez kitap fuarı açıldı

Page 43: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Dünyaca ünlü Oxford İngilizce sözlüğü (Oxford Eng-lish Dictionary) çağa ayak uydurdu. Sözlük internet versiyonuna teknoloji dünyası ve popüler kültür ta-rafından son yıllarda üretilmiş yeni kelimeleri ekledi. Böylece ‘phablet’, ‘unlike’, ‘selfie’ ve ‘bitcoin’ gibi inter-net dünyasına ait kelimeler sözlükte yer edindi.Kelimelerin anlamları ise şöyle:

Unlike: İnternette beğenilen herhangi sayfadan, fo-toğraf ve paylaşımdan beğeniyi geri çekme.

Bitcoin: İnternetin dijital para birimi. Selfie: Bir kişi-nin telefon kullanarak kendi fotoğrafını çekmesi ve in-ternette paylaşması.

Phablet: Telefon ve tablet işlevi gören normal bir akıllı telefona göre ebatı daha büyük olan cihaz.

‘unlike’ resmi olarak sözlükte

Efsane âşıklar biraradaAmasya Belediyesi tarafından Fer-hat ile Şirin Âşıklar Müzesi açıldı. Müzede dünya genelinde tanınan aşk hikâyeleri de konuklara sunu-luyor. 8 bin metrekarelik alan üze-rinde yapılan müzenin birbirine bağlı özel bölmelerinde başta Fer-hat ile Şirin olmak üzere, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ile Juliet, Mimar Sinan ile Mihrimah Sultan’ın aşk hikâyeleri anlatılıp, Anadolu’da âşıklık geleneği gibi te-malar da işlenmekte. Dünya ge-nelinde tanınan aşk hikâyelerinin konu edinildiği müzenin içerisin-de 230 kişilik salonda çeşitli kon-ferans ve programlara ev sahipliği yapılırken ayrıca nikâh da kıyıla-bilecek. Müzeye hâkim bir tepenin üzerine Ferhat ile Şirin’in heykelleri konuşlandırılmış bulunmakta.

Page 44: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

42

Bacanıza bağlı rengârenk balonların sizi hangi hayallerinize götürmesini isterdiniz?

YUKARI BAK

SİnEMA

Page 45: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

betül olcay

Düşünün ki 90 yaşına merdiven dayamışsı-nız, eşiniz sizi bu dünyada bırakıp, erkenden terk etmiş, kimseniz yok ve aynı zamanda yıl-lara meydan okuyan evinizi elinizden almak is-teyen arazi ve konut tüccarlarıyla mücadele et-mek zorundasınız. Ne yapardınız? Huzurevine gidip köşenize mi çekilirdiniz yoksa epey ilerle-miş olan yaşınıza rağmen imkânsız gibi görü-nen maceralara mı girişirdiniz? Bu ayki sinema tanıtım sayfamızda da tam da bu konulara de-ğinen ancak dram filmi olmaktan zi-yade duygusal, eğlenceli bir o kadar da macera dolu bir animasyon filmine yer vermek istedim.

Başkahramanımız ihtiyar amca Carl Fredricksen. Çocukluk dönemle-rinde sessiz, çekingen ama macera se-ver ve döneminin ünlü kâşifi Charles F. Muntz’a hayran biridir. Küçük Carl, bir gün mahallenin terk edilmiş evi ‘Ku-lüp Evi’nde’ dolaşırken sonradan bü-yük bir sevgi ve aşkla bağlanacağı ha-yat arkadaşı olacak Ellie ile karşılaşır. Ellie cana yakın, enerjik bir kızdır. Carl ile Kulüp Evi’nde tanışırlar ve ömür boyu sürecek olan arkadaşlıkları başlar. İkisi de maceraperesttir ve en büyük hayal-leri kâşif Muntz’ın bahsettiği Kaliforniya’daki Cennet Şelalesini ziyaret etmektir. Carl ve El-lie evlenirler, mutlu bir hayat onlar için başlar ve Cennet Şelalesine gitmenin hayallerini kura-rak ömür geçirirler. Carl balon satıcısıdır. Birik-tirdikleri parayla hayallerini gerçekleştirmek is-terler ancak tam gerçekleşecekken Carl’ın sev-gili eşi Elli hayata veda eder. Carl artık yalnızdır, yaşı epey ilerlemiştir ve evini satın almak iste-yenlerle uğraşmak zorundadır.

Ancak filmde asıl macera bundan sonra baş-lıyor. Bir gün talihsiz bir olay sonucunda devlet, Carl’ın huzurevine gönderilmesine karar verir ama ihtiyar amcamızın kendini huzurevine ka-patmaya pek niyeti yoktur. Çünkü sonsuz sada-katle bağlı olduğu eşi Ellie’ye karşı verdiği sözü yerine getirecektir. Bir sabah uyanır uyanmaz hayallerini gerçekleştirmek üzere gerçek hayat-

ta olması imkânsız gibi olsa da binlerce balonla evini Cennet Şelalesine doğru havalandırır. An-cak Carl evindeki sürpriz misafirden habersiz-dir. Ona arkadaşlık edecek kişi Russel’dir. Se-vimli izci, doğa dostu Russel’ın tek amacı Yaşlı-lara Yardım Rozeti’ne sahip olmaktır. Russel iyi ve temiz bir çocuktur, yol boyunca Carl’a zor-luklar karşısında yardım etmeye çalışır ve ni-hayet Kaliforniya’daki Cennet Şelalesi’ne varır-lar. Burada bu iki sevimli maceraperesti heye-

canlı ve eğlenceli bir serüven bek-lemektedirler. Film boyunca Cen-net Şelalesi’nin büyülü atmosferi-ne, gerçek hayatla ilgisi olmayan bir biçimde ama bir animasyon fil-minden beklenildiği gibi tuhaf bo-yutlu veya konuşan canlılara şahit olacaksınız. Aynı zamanda yıllarını uçamayan, renkli, büyük bir kuşu bulmakla harcayan Muntz’ın, iki maceraperestimize karşı acımasız-ca davranışlarını göreceksiniz.

Filme kendi açımızdan bak-tığımızda Carl amcamızın yerin-

de kim olursa olsun çaresizce huzurevine git-meyi tercih edeceğini düşünebiliriz. Ancak Bay Fredricksen, huzurevinin sıkıcı, yalnız orta-mında bulunmak yerine imkânsızı başarmış ve sırf hayallerini gerçekleştirmek uğruna evi-ni balonlarla uçurmuştur.

Film bu yönüyle hem eğlenceli hem de ma-ceralı bir serüveni oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. Üstelik de bunu yaşlı bir amcanın üze-rinden anlatması keyifle izlenecek bir filmin or-taya çıkmasını sağlamış. Filmde imkânsız gibi görünen şeylerin gerçekleşmesi noktasında ya-pılacak bir eleştirimiz yok, sonuçta bu bir ani-masyon filmi ama sonuç olarak ailece izlene-bilecek, duygusal ve bir o kadar da eğlenceli bir film. Pixar Animasyon Stüdyolarında mükem-mel ses ve görsel efektle hazırlanan Yukarı Bak (Up), 2010 yılında 82. Akademi Ödülleri törenin-de ‘En İyi Animasyon Filmi’ ödülüne layık gö-rülmüştür. Aynı zamanda IMBD tarafından 8.3 gibi yüksek bir puan almıştır. Tavsiye edilir…

up(yukarı bak)

Yönetmen: bob peterson, pete Docter

tür: AnimAsyon, 3 Boyutlu, AileSüre: 96 DAkikA

Yapımı: 2009 - abD

ayıN fİlMİ

Page 46: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

ŞİMdİKİlEr hEr ŞEyİ çoK abartıyor

kültür SANAT

YRD. DOÇ. DR. MEHMET ALİ BALKANLıOğLU

Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Bal-kanlıoğlu başkanlığındaki bağımsız 15 kişilik Sosyal Politikalar ve Aile Araş-tırma Grubu, ‘’Mutlu ve Uzun Evlilik-lerin Sırları’nı’’ araştırdı. Bir buçuk yıl süren projede veri toplamak için an-ket, mülakat ve doküman analizi ile gözlem teknikleri kullanıldı. Onlar-ca aileyle birebir görüşülerek uzun ev-liliklerin profili çıkartıldı. Bu güzel ça-lışmanın detaylarını Yrd. Doç. Dr. Balkanlıoğlu’ndan dinledik.

söyleşi: sÜmeyya olcay

Page 47: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

45

Page 48: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Uzun evlilikle yirmi yıl ve üzeri evlilik-leri kastettiklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Balkanlıoğlu, bunun sebe-

bini şöyle açıkladı: ‘’Birincisi, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2000 yılından itiba-ren 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık, 4 yıllık ve 5 yıllık ev-liliklerden sonra en fazla boşanma 20 yıl ve üzeri evliliklerde gerçekleşiyor. Beş yıllık evliliği uzun evlilik olarak kabul etmek mantıklı değildir! Bi-zim araştırma ekibimizle 20 yıl ve üzeri evliliği uzun evlilik olarak kabul etmemizin bir diğer ne-deni de, evliliğin reşit bir birey yetiştirecek kadar uzun olması gerekir. Yani reşit olma yaşı 18 oldu-ğuna göre bir yıl hamilelik süresi, bir yıl da her-hangi bir sebepten dolayı risk payı eklendiğin-de bu süre yirmi yıl etmektedir. Konuyla ilgili li-teratür incelendiğinde; Batı’da, mesela Ameri-

kan bilim dünyasında, uzun evliliğin kaç yıl ola-cağı konusu hala tartışmalıdır ve herkes kendin-ce bir sebep öne sürmektedir ancak bizim araş-tırmamızda baz aldığımız 20 yıl yukarıdaki se-beplerden dolayı mantıki bir temele oturmakta-dır. Türkiye’de ise çalışmalar belli konulara odak-landığı için bu konularda uygulamalı araştırma-lar yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla bizim bu çalışmamız pek çok yönden bir ilktir.

“Evlilik aşkı öldürmüyor”

Böyle bir çalışmaya çok ihtiyaç duyulduğu-nu belirten Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Balkanlı-oğlu, çok ilginç sonuçlara ulaştıklarını belirtti. Mesela pek çok kişinin inandığının aksine evli-lik aşkı öldürmüyor. Eşlerden kimisi âşık olarak evleniyor kimisi de evlendikten sonra âşık olu-

Uzun evliliklerde fiziki şiddet ise yok denecek kadar az! Sözel şidde-ti ise kimse şiddetten saymıyor! Yani eşle-rin birbirine bağırıp-çağırmasını evlili-ğin tuzu-biberi olarak gören anlayış hâkim uzun evlilerde! “Şimdi-kiler her şeyi çok abar-tıyor’’ onlara göre!

Page 49: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

yor ama evliliğin aşkı öldürmediği konusunda pek çok çift hemfikir! Aşkı tarif edemeyenler de var; aşkı, eşi olarak tarif edenler de var!

Uzun evliliklerde fiziki şiddet ise yok de-necek kadar az! Sözel şiddeti ise kimse şiddet-ten saymıyor! Yani eşlerin birbirine bağırıp-çağırmasını evliliğin tuzu-biberi olarak gören anlayış hâkim uzun evlilerde! “Şimdikiler her şeyi çok abartıyor’’ onlara göre!

Çalışmada çok farklılık esas alındı

Görüşülen eşler ise araştırmada çeşitliliği yaka-lamak için her açıdan çok farklı gruplardan se-çilmiş. Görüşülen çiftler içinde işçiden memura, avukattan öğretmene, ev hanımından şoföre ve emekliye varana kadar pek çok meslek grubun-dan eşler olduğu gibi, dini hayat olarak da ömür

boyu alnı secdeye gitmemiş olanından beş va-kit namaz kılanına kadar farklılıklar yakalan-mış. Görüşülenler arasında Alevi ve Sünni eşler olduğu gibi, daha önce Hıristiyan iken evlenerek Müslüman olan ve Türkiye’ye göçenler dahi var. Ekonomik gelir, cinsiyet, yaş, eğitim ve diğer yön-lerden pek çok çeşitliliğin gözetildiği araştırma-da eşler, zaman zaman duygusal anlar yaşansa da nasıl evlendiklerini, eşleri hakkındaki kanaatleri-ni, evlilikte kadının rolünü, erkeğin rolünü, çocu-ğun yerini, kadının çalışması hakkındaki kanaat-lerini, uzun evliliğin sırlarını ve pek çok konuyu uzun uzun anlatmışlar. Peki, uzun evliler hiç bo-şanmayı düşünmüşler mi dersiniz?

Bu ve benzeri pek çok sorunun cevabını bu-lacağımız araştırma; “Uzun Evlilikleri Sırları” adıyla Ekim ayında okuyucuyla buluşacak.47

Page 50: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

uzuNEvlİlErdENtÜyolar

24 yıllık

evli

Levent Bey:

“Evlilik birliktelik fedakarlık ister

aslında. Yani birlikte olmaya ka-

rar verdiğiniz zaman neye talip

olduğunuzu bilmeniz gereki-

yor aslında.”

“ 45 yıllık evli Ahmet Bey:“Biz evliliğimiz boyunca hiç boşan-

mayı düşünmedik. Şimdiki gençle-

re bakıyorum hemen boşanıyor-

lar. Evlilik bu değil, birisi biriyle

aynı evde yaşamak istiyor-

sa zorlukları göze alma-yı bilmeli”.

Page 51: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

49

20 yıllık evli Hümeyra

Hanım:“Eşime şimdi kesinlikle

aşığım, hatta daha fazla!”

39 yıllık

evli Adil Bey:

“Aşk öyle uçup giden bir şey de-

ğil ki. Hatta her geçen gün art-

tığını düşünüyorum ben. Aşk

gerçekten varsa, o zaten eksil-

mez. Beraber yaşananların

o aşkı arttırdığına ina-

nıyorum.”

“27 yıllık

evli

Meliha Hanım:

“En ufak bir şeyde valizi toplayıp git-

memek gerekir. Sabretmek ve dua et-

mek gerekir. Bazı şeyler konuşularak

da çözülür. Bunun yanında her şe-

yin dört dörtlük mükemmel ol-

masını beklememeleri gere-

kir. Mükemmellik Allah’a

mahsustur.

“20 yıllık

evli Şükran Hanım:

“Valla önce bir dursunlar sabret-

sinler, bir motor soğusun, bir

sakinleşsinler çünkü tartış-

malar problemler genel-

likle birbirinin üstüne

bina ediliyor”.

40 yıllık evli

Nuriye Hanım:

“Eşinin söylediği her şeye kar-

şılık vermesinler. Biri söyler-

se biri sussun, öteki söyler-

se beriki sussun. Evlilik-

ler böyle gider”.

“45 yıllık evli

Fatma Hanım:“Benim gençlere tavsiyem birbirlerin-

den çok şey istemesinler. Zamanla tüm eksikler zaten tamamlanıyor. Yüzü güzel olan değil, huyu gü-zel olan insanla evlensinler ve

annelerinin babalarının sözünden çıkma-

sınlar.”

Page 52: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

kültür TANITIM

boluDOğA, SAKİNLİK vE HUzUR:

51

Page 53: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Bolu yöresine ilk yerleşenlerin Bebrikler oldu-ğu sanılmaktadır. Bebrikya adıyla anıldığı sa-nılan bu yöreye MÖ 8. yüzyıl sonra batıdan ge-

len Bithynialılar yerleşti. Daha sonra Bithynia olarak adlandırılan bu topraklardaki başlıca yerleşme yerleri Kienos (daha sonra Prusias, bugün Konuralp) ile Bith-ynion (bu günkü Bolu)’du. İskender’in ölümünü izleyen dönemde Bolu yöresinde bağımsız Bitinya Krallığı ku-ruldu. Roma döneminde önemi artan Bithynia, Bizans yönetimi altındayken elverişli doğal konumu sayesin-de 7. ve 9. yüzyıllardaki Arapakınlarından etkilenmedi. 11.yy’dan sonra Bizanslılar ile Anadolu Selçuklular ara-sında el değiştiren yöre 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu-larının, daha sonra İlhanlıların eline geçti. Osman Gazi döneminde (1299-1324) Konur Alp tarafından Osman-lı topraklarına katıldı ve sancak merkezi yapıldı. 1324-1692 dönemine Bolu’yu yöneten sancak beyleri arasın-da Konur Alp, Gündüz Alp, I. Süleyman (Kanuni) ve Zor Mustafa Paşa dikkat çeker.

Bu dönemde, bir ara İsfendiyaroğulları’nın istila et-tiği Bolu, 1692’de sancak beyleri yerine atanan Voyvo-dalarca yönetildi. 1811’de II. Mahmud voyvodalığı kaldı-rınca, Bolu-Viranşehir adıyla yeniden sancak oldu. 1864 Vilayet Nizamnamesi ile Bolu Sancağı KastamonuVi-layetine bağlandı. II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Bolu Kastamonu’ya bağlı olduğundan, ilk Bolu Mebusla-rı Kastamonu mebusları arasında yer almıştır. II. Meş-rutiyetten (1908) Cumhuriyet dönemine kadar bağım-sız sancak olarak yönetilen Bolu, 1923’te Vilayet haline getirildi. Bolu’nun son Mutasarrıfı Ahmet Fahrettin Bey, Bolu’nun ilk valisi oldu.

Bolu’nun doğusunda Çankırı, kuzeydoğusunda Karabük, kuzeyinde Zonguldak ve Karadeniz, batısın-da Düzce, güneyinde Ankara bulunmaktadır. İlin mer-kez ilçe haricinde 8 İlçesi, 4 beldesi ve 511 köyü vardır.

Abant Gölü

Büyük şehir kargaşasından uzakta, bozulmamış do-ğası ve sakinliği ile huzur bulunabilecek Türkiye’nin nadide yerlerinden biridir Abant... M.Ö. 5000 yılları-na kadar uzanan Abant tarihinde, bölgenin ilk yerli halkı Hititler’dir. Lidyalılar ve Persler’in de egemenli-ğine giren bölge, M.Ö. 336 yılında Makedonyalılar’ın eline geçmiştir. Büyük İskender’in ölümünden son-ra bölgeye yerleşen Bitinler’den sonra, Romalılar ta-rafından ele geçirilmiştir. Osmanlılar’da ise Osman Gazi tarafından ilk kez yapılmaya başlayan akınlar-da, bölgenin fethi Orhan Gazi zamanında olmuştur.

Çam, göknar, kayın ağaçları, yabani meyve ağaç-ları ve çiçekleri, gölün yüzeyini kaplayan nilüferler ile muhteşem bir doğal güzelliği sunan Abant gölü çevresinde yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca gölde olta ile balık tutma zevkini de yaşayabilirsiniz.

Yaklaşık 7 km olan gölün çevresinde otomobiliniz-

le turlayabileceğiniz gibi, fayton ile nostaljik bir gezi ya-pabilir, ata binebilirsiniz. Civardaki yaylalara yürüyerek ulaşabilir, gölün muhteşem manzarasını kuşbakışı sey-redebilirsiniz.

Çadır kurabileceğiniz alanlar olduğu gibi konakla-mak için oteller de bulunmaktadır. Her mevsimin ayrı bir güzellikte yaşandığı Abant’ta, kışları gölün üzeri buz tutmaktadır ve 4 ay boyunca karla kaplıdır. Abant Gölü girişinde, köylülerin kurduğu pazardan doğal ve katkı-sız gıdalardan alabilir, gölün çevresinde bulunan resta-urantlarda lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Abant’a gi-debileceğiniz en kısa yol Anadolu Otoyolu üzerinden-dir. İstanbul’dan gelenler için; Kaynaşlı ayrımından oto-yoldan çıkarak, Bolu Dağı’nı tırmanmanız gerekmekte-dir. Dağın bitiminde bulunan Abant sapağından girerek 22 km sonra Abant Gölü Milli Parkı’na ulaşabilirsiniz.

Bolu hakkında; Bolu’da bulunan Akkaya Travertenleri Bolu ve batı

Karadeniz Bölgesi’ndeki bu yapıdaki tek örnektir. Kanuni Sultan Süleyman şehzadelik devrinde

Bolu’da Valilik yapmıştır. Seben ilçesinin 14 km. güneyinde bulunan Pavlu

Kaplıcaları mide, safra kesesi, solunum ve dolaşım bo-zukluklarında olumlu etkileri olduğu bilinmektedir.

Mudurnu’nun el yazımı eserler ve Nivan tarihinde de ilçenin belirlenen ilk ismi Moderna’dır.

Yeniçağa Gölü’nde yüz doksana yakın kuş türü bulunmaktadır.

Abant dağları ve Yedigöller Bölgesi zengin yaban hayvan varlığı sebebiyle ‘Yaban Hayvanı Geliştirme Sa-hası’ olarak ilan edilmiştir.

Aladağ İzcilik Kampı ve Göleti ile Beşpınarlar Mev-kiinde ülkemizin tek özgüven geliştirme ve doğa spor-ları merkezi olan ‘Mountrain Kamping’ bulunmaktadır.

Mudurnu’ya 5 km. mesafede bulunan Babas Kap-lıcasının metabolizma hastalıkları ve hafif diyabetliler üzerinde olumlu etkileri vardır.

Kaynak: Vikipedi, neredekal.com51

Page 54: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

SPOR

Page 55: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

“Şehrin karmaşasından uzaklaşmak ve doğayla iç içe bir gün geçirmek

için ATV Motor Safarisi yapa-rak gününüzü eğlenceli ve ma-cera dolu bir güne çevirmek is-ter misiniz? O zaman buyurun gelin bekleriz...”

Bu tür ilanları çoğu zaman hatta yaz dönemi boyunca sıklıkla karşılaştığımız doğa aktiviteleri arasında görmekteyiz. Bir son-bahar aktivitesi olan ATV motor sporuna da bu ay dergimizde yer vermek istedim. Öncelikle küçük, sevimli binek aracı olan ATV mo-torunun ne olduğundan ve işlevle-rinden bahsetmemiz gerekiyor.

ATv nedir?

ATV (İngilizce: All Terrain Vehic-le), dört tekerlek üzerinde hare-ket eden, içten yanmalı motor-la güç alan tek ya da çift kişilik, her türlü zeminde yol alabilen bir araçtır. Hobi amacıyla üretildi-ğinden dolayı, özel eğitim almak gerekmeksizin herkesin kullana-bileceği şekilde tasarlanmıştır. Bu araçlarda 50-500 cc arasın-da değişen hacimlerde motorlar kullanılmıştır. Küçük hacimlerde yeterli gücü elde edebilmek için yakıt olarak benzin tercih edil-miştir. Bu değerler arasında 7-35 hp güç üretebilen motor seçe-nekleri mevcuttur. Dört zamanlı

motor ve elektronik yakıt enjek-siyonu performansını arttırmak-tadır. Motorlar, genellikle elekt-ronik ateşlemeyle çalışmaktadır. Bazı modeller, elektrikli marş ile çalışırken, bazılarında marş pe-dalı kullanılmıştır. Her iki moto-run bulunduğu modeller de üre-tilmiştir. ATV motorlar, günlük hayatta trafik için çok uygun de-ğildir. Ayrıca ATV motorlarının trafiğe çıkabilen (onroad) ve tra-fiğe çıkamayan (offroad) olmak üzere iki ayrı modeli vardır. An-cak üretimdeki esas amaç hobi olduğu için konfor çok fazla gö-zetilmemiştir; ama bu rahatlık-tan taviz verildiği anlamına gel-mez. Rahat, keyifli ve korkma-dan binebileceğiniz, safari zev-ki yaşayacağınız, bolca keyif ala-cağınız bir araçtır. Bu nedenle de son zamanlarda ATV motorlar

BetÜl olcay

atv Motor sporuRAHAT, KEYİFLİ BİR SAFARİ

53

Page 56: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

büyük rağbet görmeye başlamış, spor alan-ları yaygınlaşmıştır.

ATv Motor sporu nasıl yapılır?

Şimdi bu eğlenceli küçük araçlarla ilgili tek-nik bilgi verdikten sonra ATV sporu nedir, na-sıl yapılır ve her spor dalında olduğu gibi ATV motor sporu kuralları hakkında da kısaca bil-gi verelim. ATV motor sporu bir doğa sporu-dur ve tıpkı dağcılık, dağ yürüyüşü, paintball, rafting ve kampçılık ve benzeri adrenali yük-sek, heyecanlı bir spordur. 16 yaşından büyük olan herkes gerekli eğitimi ve bilgiyi almak şartıyla ATV araçlarını kullanabilir. Bunun yanı sıra araçlar her türlü doğa şartına uy-gundur. Yağmurlu, karlı havalarda veya dağ-lık, taşlık zeminlerde de kullanıma uygundur. ATV Motor Sporu hazırlanan özel alanlarda 15 dakika hazırlık, 15 dakika bilgilendirme ve yaklaşık 1 saat tur olmak üzere 1,5-2 saat ara-sında yapılmaktadır. Tabi ki kendi ATV Moto-runuzu alarak uygun mekânlarda istediğiniz sürede ATV’nizi kullanabilirsiniz.

ATv Motoru nasıl kullanılır?

ATV’lerde marka ve modellere bağlı olarak farklı çalıştırma ve fren sistemleri vardır. Ancak çalıştırılması son derece basittir, üç

Page 57: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

kademeli şanzımanı vardır. İleri, boş ve geri vitesi vardır. Motorla sürat kazan-mak istiyorsanız sağ başparmağınızın altındaki mandala basmanız yeterlidir ve bütün araçlarda mevcut olan sinyal, dörtlü flaşörler ve kornası vardır. ATV tek başına bakıldığında güvenli ve dengeli bir araçtır. Ancak işin içine insan faktörü girince insan hatalarına bağlı olarak ATV motorlarında da kaza yapmak kaçınılmaz olmaktadır. Bunun için de yapılması gereken gerekli eğitimi almadan binmemek, sert dönüşler-den kaçınmak, gazlayarak veya frenleyerek kaydırma yapmamak ve aracın sınırlarını fazla zorlamamaktır. Çünkü ATV motorları zaten kaydırma yapmamak için tasarlan-mış özel bir araçtır.

ATV sporuna başlamadan önce bu spor için hazırlanmış özel bir tesiste ATV sporu yapacaksanız eğer size ve-rilen kask, yağmurluk, eldiven ve çiz-meyi giymeniz gerekiyor. Ayrıca hava şartlarına bağlı olarak da yanınızda ekstra uzun kollu sweat shirt ve bir çift çorap da bulundurmanız gerekmekte-dir. Tüm bunların dışında tur ücretleri hakkında bilgi vermemiz gerekirse saat başı olarak ücretlendirme yapıl-maktadır ve saati yaklaşık 60-150 TL

arasında değişmektedir. İstanbul da bulunup da ATV sporu-

na merak duyanlar için son zamanlarda yeni yeni mekânların açıldığını söyle-yebiliriz. Gerek Anadolu yakası Beykoz, Riva, Polonezköy ve Şile civarlarında gerekse Avrupa yakasında Kemerbur-gaz, Ömerli civarlarında bu muhteşem doğa sporunu gerçekleştirebilirsiniz.

KAYNAKÇAUzman Tv; ATv Motor Spor Uzmanı Kutsu Koraywww.atvturka.comwww.wikipedia.com 55

Page 58: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 59: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 60: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Bir Parmağın Adaleti *

Bu sözler bir tarraka gibi patladı. Müdde-i umumi yeni bir vaziyet karşısında kalmış-tı. Demek ki cenaze değiştirilmişti. Derhal

tahkikata girişti. Saatlerce uğraştı. Bütün yeni gö-mülmüş mezarları açtırdı ve nihayet altı parmak-lı maktulü buldu.

Lakin tefessühün tahribatı ve tagayyüratı altında hüvviyet-i hakikiyesi gizli kalan cenazeyi o suretle bul-muşlar ve yaraları o suretle taklit ve ika etmişlerdi ki bu ceria, bu sanata, doktorlarda, müdde-i umumi de hay-retten kendilerini alamıyorlardı.

Adliye eski maznuna terfik edecek yeni maz-nunlar arıyorken Doktor Hayri bir parmağın tecelli Ettirdiği Adaletin Azameti Karşısında Sürurundan İçin İçin Ağlıyordu.

Anadolu’da Hilal-i AhdarYenişehir ŞubesiBu ay zarfında Bursa Yenişehir Şubesi küşad edil-

miştir. Şube binası şehrin en işlek caddesinde hapisha-ne ve tevkifhane ittisalindeki Ethem Paşa Hanında is-ticar edilen dairedir. Bu suretle akılları gasbeden içki yüzünden hapishaneyi boylayan zavallılar karşılarında Hilal-i Ahdar’ın bayrağını görerekten daha ziyade mü-tenebbih olurlar. Şubenin başına bidayet hâkimi sabı-kı Esad Bey, riyaset-i sanilere Belediye Reisi Ahmet ve meclis idare azasından Hacı Ahmet Efendiler, Katib-i Umumiliğe Dava Vekili Ahmet Hamdi Bey, Veznedarlı-ğa Yenişehirli İsmail Efendi, Zabıt Katipliklerine Mus-tantık Nuri ve Süreyya Beyler, azalıklara Manifaturacı Hacı Osman, mahkeme azasından Daver, belediye aza-sından Hacı İsmail, Kürdistanlı Muhammet, beledi-ye azasından Cemal, meclis-i idareden Hafız Mustafa, manifaturacı Monla Mustafa, saatçi Nuri, Duhan Şir-keti Müdürü Rüştü, belediye azasından Ali, hükümet Doktoru Ahmet Refik, belediye Doktoru Hüseyin, tüc-cardan Kara Çocukzade Ali, hancı Abdullah, sünnet-çi Halil, Hacı Halil Bey ve efendiler intihap edilmişler-dir. İçki düşmanlığı Yenişehir’de esaslı surette taam-müm etmektedir. Gerek müftü efendi gerekse jandar-ma kumandanı Baha Beyler her fırsattan istifade ede-rek işret belası aleyhinde irşatta bulunmaktadırlar.

Muğla Şubesi Muğla’da da berveçhe ati zevat heyet-i merkeziyeye

intihap edilmiştir. Riyasete Maarif Müdürü İlyas Bah-

ri, Riyaset-i saniye müftü Muhammet Münir, jandarma alay kumandanı Süleyman, katib-i umumiliğe, Hoca Ethem zabıt kâtipliklerine, Sinanzade Muhammet Ce-mal, Hocazade Süreyya, veznedarlığa sarraf Fevzi, aza-lıklara Hacı Hamzazade Şevket, Nurizade Muhammet, Delizade Tahir, İstanbullu Ahmet, Karacaoğlu Hafız Ta-hir, Abdurrahim Efendizade Ethem, Sucuzade Avni, Pa-buccu Aziz Ağaoğlu Süleyman, tüccardan Hacı Bak-kaloğlu Muhammet, Hacı İmamzade Hafız Muham-met, Sıraç Muhammet, Mantarzade Fehmi, Sekelioğlu Monla Halil İbrahim Debbağ, Hacı Emin, Aşçı İbra-him Bey ve efendiler intihap edilerek işe başlanmıştır.

İzmir Şubesi İzmir Şubesi yaz devre-i mesaisi programını tes-

pit etmiş, faaliyete başlamıştır. Riyasete Muhami İbrahim Ethem Bey, riyaset-i saniyeye Bıçakçıza-de Hakkı ve Doktor Nevzat Eşref, Katib-i Umumiliğe Doktor Necati Kemal Beylerin intihap edildiğini ha-ber aldık. Diğer azay-ı muhteremenin esamisi henüz vürud etmediğinden gelecek nüshamıza kaldı. Her üç şubemize muvaffakiyetler temenni ederiz.

Sıhhi ve İçtimai ŞüunBursa’da esrar içiliyor mu? Bursa’da intişar eden Yeşilyurt refikimiz Ora

gençleri arasında esrar tiryakilerinin çoğaldığını kay-dediyor. Yalnız refikimiz esrarkeşlik rakının alenen istimalinin meninden sonra arttığını yazıyorsa da bu doğru değildir. Refikimiz bu satırları yazdığı za-man son kararın tatbiki üç dört günlük bir meseley-di. Hâlbuki Bursa’da esrar salgını birkaç günün işi ol-maktan çok uzaktır. Rakı men edildiği zamanlarda yine yeşil ovanın şirin şehrinde kafi miktarda esrar içildiğinden, bu yüzden deli diye tımarhaneye konu-lanlar bile bulunduğundan meslektaşlarımız bahse-diyorlardı. Hükümet-i Cumhuriyetimiz yeni kanunla-rında bunu simyat-ı muharribe karşı şiddetli madde-ler vaz etmiştir. Esasen esrar ticareti memnudur. Sıkı bir takibat-ı kanuniye ile mazarratı tahdit olunabilir.

Bir Irz Düşmanı: Akşam refikimiz de İzmir’de genç kız satan bir fahişe ser levhası altında Arap Saliha is-minde bir fahişenin İstanbul’daki temiz aile kızlarını kandırarak (devamı gelecek sayıda)Hilal-i Ahdar, 12 Mart 1341/ 12 Mart 1925, C.1, No: 4, s.29 *Geçen sayıdan devam

ç E v İ r İ A R İ F ç İ F ç İ

Hilal-i Ahdar58

Page 61: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 62: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi

Bu yazılar www.alintidefteri.net esas alınarak hazırlanmıştır.

Anılar tıpkı kokular gibi istenmese de aniden hücum eder. Nereden geldikleri bilinmeden uzaklaştırılmala-rı mümkün değildir; tam tersine insanı peşlerine dü-şürüp daha çok hatırlamaya zorlarlar, çünkü ilk an-daki izlenim hiçbir zaman tam değildir. Anılar ısrarcı-dır, çünkü bir noktada egemendirler ve (her anlamda) kontrol dışıdırlar. Başka bir deyişle, geçmiş kendiliğin-den bugün olur. Beatriz Sarlo

Dünyada hiçbir şey eksik kalmaz. Allah bütün olu-şu bir ihtiyaç nezdinde yaratır. Sadece olması ge-rekenler olur. Ve onun iradesinde olur. Dolayısıy-la yaşanan hiçbir şey eksik değildir. Fazlası vardır senin fark etmediğin, belki yıllar sonra farkına va-racağın ama eksik yaratılış eksik oluş kat’a olma-mıştır. Bir şey yapılması gerektiği halde yapılma-dığı zaman bile eksik değildir. Sadece o halin orta-ya çıkarmış olduğu durumu ortaya çıkarmak için bize verilmiştir. Alper Gencer

Hayal kurmak belki de dünyanın en politik, en isyankâr, en devrimci kalkışmasıdır. Çünkü hayal kur-mak, insanın kendisiyle beraber tüm toplumun ve dünyanın da halihazırda süregiden durumundan hoş-nut olmadığını, başka türlü bir hayat arzuladığını ve başka türlü bir hayat için mücadele ettiğini gösterir. K. Murat Güney

Efendilerin değiştirdiği maskelerdeki suretler bizimki-ne benziyor diye sahnede bize de rol ihsan edilmesine razı kalıp kalmayacağımız sorusu hayatiyet kazanıyor.Beytullah Emrah Önce

Eğer bir yargıç bir davaya bakar ve bir karara varır-sa verdiği hükmü yazılı olarak takdim eder; daha sonra verdiği kararda bir hata ortaya çıkarsa ve bu kendi ha-tasından kaynaklanırsa o zaman davada onun tarafın-dan kararlaştırılan para cezasının on iki katını öder ve halka ilan edilerek yargıçlık makamından el çektirilir ve bir daha asla yargıçlık icra etmek için oraya otura-maz. Hammurabi Kanunları madde 5

ALınTıLAR60

Page 63: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi
Page 64: Yeşilay Dergisi - Ekim - 2013 - Gebelik ve Bağımlılıkların Etkisi