54
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 322 22 Temmuz 2012 Fiyatı: 1 TL (KDV dahil) www.yuruyus.com Direneceğiz Evlerimizi Yıktırmayacağız! Halk Cephesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Önünde 13 Kez Çadır Kurdu! AKP’nin Polis ve Zabıtaları 13 Kez Saldırdı! Halka Saldırmak Şerefsizliktir! Zabıtalar; Kendinizi AKP’ye Kullandırmayın! Uzunköprü’den Ankara’ya: Trakya Halk Komitesi’nin Ergene Yürüyüşü Sürüyor! Trakya Halk Komitesi Tüm Halkımızı 23 Temmuz’da TBMM Önüne Çağırıyor! Tam Bağımsız Türkiye Tertemiz Ergene İstiyoruz!

Yürüyüs 322

  • Upload
    age-age

  • View
    251

  • Download
    5

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

Citation preview

Page 1: Yürüyüs 322

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 32222 Temmuz 2012

Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Direneceğiz Evlerimizi Yıktırmayacağız!

Halk Cephesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Önünde 13 KezÇadır Kurdu! AKP’nin Polis ve Zabıtaları 13 Kez Saldırdı!

Halka Saldırmak Şerefsizliktir! Zabıtalar; Kendinizi AKP’ye Kullandırmayın!

Uzunköprü’den Ankara’ya: Trakya Halk Komitesi’nin Ergene Yürüyüşü Sürüyor!

Trakya Halk Komitesi Tüm Halkımızı23 Temmuz’da TBMM Önüne Çağırıyor!

Tam Bağımsız Türkiye Tertemiz Ergene İstiyoruz!

Page 2: Yürüyüs 322

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

Devrimciler elbette halkın sağlıksız çevre koşulları, hiçbir insani vedoğal huzuru sağlamayan alt yapı düzenlemelerinden bütün sosyal

standartlardan uzak yerlerde yaşamasını istemezler.

HALKIMIZ GECEKONDULARA LAYIK DEĞİLDİR!

Madem düzen sağlıklı bir konut veremiyor o halde biz degecekondulara razı olalım politikasını devrimciler hiç bir zaman

savunmadılar. Bunu savunmak halkın sağlıksız konutlarda yaşamasınıçözüm olarak göstermek, düzenin bu yolda ittiği bir çaresizliğionaylamak yani halkımızın ilkel koşullarda barınmaya mahkum

olmasını kabullenmek demektir.

Ancak yağmurda kalan birisinin bir dam bir saçak altına sığınması nekadar doğal bir haksa ailesi ve çoluk çocuğu ile sokakta kalan

insanların kendi yaptıkları bir damın altına sığınmaları da o kadardoğal bir haktır.

Devrimciler bu hakkı savundular ve daima savunacaklar.

Düzen başını sokacak bir odadan bile mahrum bıraktığı halkımızadaha iyi yaşayacakları birer konut veremiyorsa o düzeni değil halkı

savunmak gerekir.

KONUT SORUNUNU HALKIN İKTİDARIHALKIN YÖNETİMİ ÇÖZER!

Ciddi kararlı bir planlama uygulama ve bu konuda halkın denetiminisağlama. Gerisini halkın seferberliği çözecektir. Bir halk iktidarının ilk

görevlerinden birisi herkese sağlıklı toplumsal standartlara uygunbir ev vermek olmalıdır.

Bunu tarihte sosyalizmden başka hiçbir sistem başaramamıştır.

Ne oligarşinin F Tipi tecrit hücreleri ne deAlman Emperyalizminin tecrit hücreleri özgürtutsakları teslim alamaz.

Alman emperyalizmi de devrimci tutsakla-rın teslim alınamayacağını eninde sonundaöğrenecektir. Özgür tutsakların iradesi karşı-sında teslim olacaktır.

Hapishanelerde tecrit politikalarının asıl sa-hiplerinden birisi de Alman emperyalizmidir.

Alman emperyalizmi yıllardır devrimci tut-saklara karşı koyu bir sansür uygulamaktadır.

Avukat görüşleri, birinci dereceden akraba

ziyaretleri, mektup, kitap, dergi engelle-meleri gibi bir çok keyfi uygulamalardevrimci tutsaklara dayatılmaktadır.Oligarşi gibi Alman emperyalizmi dedevrimci tutsaklara pişmanlığı ve tesli-miyeti dayatmaktadır.

Alman hapishanelerinde bir yılı aşkınzamandan beri tutuklu olan Şadi Özbo-lat’a da tutuklandığından beri keyfi uy-gulamalar dayatılmaktadır.

En son kendisine yatırılan kitaplarınkeyfi bir şekilde engellenmesine karşı25 Haziran’da Açlık Grevine başlamıştı.

Şadi Özbolat’ın açlık grevi direnişikısa zamanda Alman devleti tarafındankarşılığını buldu. 12 Temmuz tarihindeverilen mahkeme kararı ile, Özbolat adı-na yatırılan kitaplar denetime tabi tutul-madan kendisine verilecek. Yine Özbo-

lat avukatları ile telefon görüşmesi yapabile-cek.

Açlık grevinde olan Şadi Özbolat mahkemekararının kendisine tebliğ edilmesiyle birlikte12 Temmuz’da direnişine yaptığı bir açıkla-mayla son verdi.

Alman emperyalizmi de ne tecritle, ne hüc-releriyle ne de keyfi uygulamalarıyla devrimcitutsakları asla teslim alamayacağını öğrene-cektir.

ÖZGÜR TUTSAKLAR TESLİMALINAMAZ!

Alman Emperyalizminin Tecrit HapishaneleriÖzgür Tutsakları Teslim Alamaz!

Şadi Özbolat Alman Emperyalizminin Hapishanelerinde Direndi ve Kazandı!

Kitap ve Dergi Sınırlaması, Avukat Engeli Kaldırıldı!

Page 3: Yürüyüs 322

İİ ç i n d e k i l e r

6 Halka saldırmak şerefsizliktir!

Zabıtalar; kendinizi AKP’yekullandırtmayın!

8 Zabıtalar, halk düşmanı olmayın!

9 Haklıyız Kazanacağız:TOKİ, bir rant sağlamamerkezidir!

12 Şehi̇tleri̇mi̇zi̇n bayrağını dai̇ma

i̇leri̇ taşıyacak ve hesabınısoracağız!

13 AKP’den demokrasi ve özgürlük

beklemek!

14 AKP’nin adalet görevini yapıyor!

Faşist katilleri serbest bıraktı!

15 SOL’un Köşe Taşları:Devrimcilik, meşrudur!

17 AKP’nin Kürt sorununa çözümü;

baskı, terör asimilasyon vekatliamdır!

18 Sanatçıyız Biz: Evlilik

programları insanlarımızıpazarlama yerleridir!

20 Cepheli: Cephelinin yüreği silahıdır!

4 AKP’nin yıkım, yağma vetalanına karşı direnişibüyüteceğiz!

Yıkımlara Karşı Birleşelim!

21 Halk ve Vatan SevgisiEnternasyonalizm ve Sol:“Ya Özgür Vatan Ya Ölüm”demek emperyalizme karşısavaş çağrısı ve savaşmakararlılığıdır! (Bölüm 3)

23 Devrimci Okul: Vatanseverlik

25 Halk Düşmanı AKP: Kıdem

tazminatı hakkımızı gaspetmelerine izin vermeyelim!

26 AKP’nin i̇statistik yalanları:

Hem i̇stihdam düştü, hem i̇şsizlikdüştü!

27 Savaşan Kelimeler: Facia

28 Devrimci İşçi Hareketi: AKP

taşeronlaşmayı yaygınlaştırıyor!

30 Dünden Bugüne HalkGerçeğimiz: Akrabalık, hısımlık

32 Sınıf Kini: Ekmek davası

33 Hayatın Öğrettikleri: O iki kişiCanan'ı otobüste, bir duraklıkmesafede tanımışlardı!

34 Yalancılar sürüsü; hi̇çbi̇ryalanınız gerçekleri̇yok edemeyecek!

35 TAYAD’lı Aileler: Hasta tutsakİ̇brahim Çınar serbest bırakılsın!Aksi durumda sorumlusu AKPi̇ktidarı olacaktır!

36 Özgür Tutsaklar’dan: “Tüm

halkımızı sesi̇ni̇ sesi̇mi̇zekatmaya, bu komployu boşa

çıkarmaya çağırıyorum!”

37 Devrimci Memur Hareketi:“Sağlıkta Dönüşüm”ünsonuçları çalınan sağlığımızve tedavi hakkımızdır!

39 Üretmenin ve paylaşmanın

bayramı Evvel Temmuz’udayanışmamızla kutladık!

40 Devrimci Alevi KomitesiOlarak Diyoruz ki:Alevileri fetvalarla yoksayanlar halk düşmanlarıdır!

41 Gençlik Federasyonu’ndan:

Düzenin eğitim sistemi

42 Halkın Hukuk Bürosu:Di̇renmekten başka

yolumuz yoktur!

47 Haberler...

43 Ergene, Ankara yürüyüşü

50 Avrupa’da Yürüyüş

51 Avrupa’daki Biz

53 Berkan

54 Yitirdiklerimiz...

55 Öğretmenimiz

Direnen BEDAŞ İşçilerinin Sesine Kulak Verelim!Direnenlere Sahip Çıkmak Onurlu Herkesin Görevidir!

Devrimci İşçi Hareketi

HALKIMIZ!BEDAŞ İŞÇİLERİ DİRENİYOR!

Hasan Kaşkır’ageçmiş olsun!Devrimci İşçiHareketi’nden “Devrim mücadelesindenemekli olunmaz!” diyendevrim işçisi HasanKaşkır kalp krizi geçirdi.Tedavisini oldu ve şu andaevinde dinlenmektedir. Kendisine geçmiş olsundiyor Acil şifalardiliyoruz.

Devrimci İşçiHareketi

Page 4: Yürüyüs 322

AKP’nin “Kentsel Dönüşüm” adıaltında yaptığı yağma ve talana

karşı Halk Cephesi yoksul gecekon-du mahallelerinde Halk Komitelerioluşturuyor.

Halk Komiteleri AKP’nin yıkım,yağma ve talanına karşı yıkım-

ların yapılacağı mahallelerde AKPilçe binalarına yürüyüş gerçekleştir-di. Aynı günlerde Samsun’da yağanyağmur AKP’nin “Kentsel Dönü-şüm” adı altında yaptığı yağma ve ta-lan gerçeğini en çıplak haliyle göz-ler önüne serdi.

Samsun Canik’de “Kentsel Dönü-şüm” adı altında yapılan Kuzey

Yıldız TOKİ konutları dördü çocuk5 kişiye mezar oldu. Toplam 14 kişiAKP’nin hırsızlık, yağma ve talan po-litikaları sonucunda katledildi. AKPdöneminde yapılan baraj göletinin setigöçtü, köprüler göçtü, dere yatağı dol-durularak üzerine TOKİ’nin yaptığıtoplu konutlar sular altında kaldı.

AKP, TOKİ’nin hatası yok deyip14 kişinin katledilmesinin üs-

tünü kapatmak istiyor.

Baraj setinin, yeni yapılan köprü-lerin neden göçtüğünün hesabı-

nı vermiyor.

Neden göçüyor bunlar? Zongul-dak Çaycuma’da köprü göçtü-

ğünde “60 küsur yıllık eski köprü”diyerek suçlarının üstünü örtmeye ça-lışmışlardı, bunlar henüz bir yıllıkköprü. Ayamama deresi taşıp 40’a ya-kın kişi öldüğünde de AKP’liler“Dere yatağına ev yapmışlar.” diyeönceki iktidarları suçlamışlardı. AKPSamsun’daki bu konutları Ayama-ma’dan sonra yaptı. Van depreminibahane eden AKP şimdi “Kentsel Dö-nüşüm Projesi” kapsamında “7 mil-yon evi yıkacağım!” diyor.

AKP’nin yaptığı ve yapacağı ko-nutların hiçbiri Samsun’daki

göçen barajdan, köprülerden, sular al-tında kalan Yıldız TOKİ konutların-

dan farklı olmayacaktır. Çünkü dep-rem, hırsızlık, yağma ve talanın ba-hanesidir. AKP Kentsel dönüşümadı altında bütün ülkemizi emperya-list-işbirlikçi tekellerin yağma ve ta-lanına açtı.

Beş kişiye mezar olan YıldızTOKİ konutları yağma ve soy-

gunun, talanın küçük ama tipik bir ör-neğidir: Yıldız TOKİ konutlarındaAKP’li Canik Belediye yöneticileri-nin hırsızlıkları, yolsuzlukları, yağmave talanları tapu kayıtlarında orta-ya çıktı. AKP’li Belediye Başkanı,Başkan yardımcısı ve akrabaları 5 ki-şiye mezar olan TOKİ konutlarınınyapıldığı araziyi 2007 yılında yoksulhalkın elinden ucuz fiyata alıp onbeşmisli fiyatla TOKİ’ye sattı. Dere ya-tağı olan bu arazi Belediye Başkanıtarafından imara açıldı. Dere yatağıdolduruldu. Dere yatağının yeri de-ğiştirildi ve üzerine konut yapıldı. Busadece halkın elindeki arazinin gaspedilerek TOKİ’ye devredilmesi sü-recinde yaşanan yolsuzluktur. O ko-nutlar bitene kadarki tüm aşamalarıbenzer yağma, talanla ve yolsuzluk-larla doludur. Bu AKP’nin yaptırdı-ğı köprüler, barajlar, yollar ve tüm ko-nut inşaatları için geçerlidir. AKP’ninKentsel Dönüşüm’ü halkın evleri, ar-saları, ülkemizin ormanları gasp edi-lerek tekellere açılan toplam 700milyar dolarlık yağma ve talan pro-jesidir.

Halk Cephesi’nin İstanbul’daAKP ilçe binalarına yürüyüşü bu

yağma ve talana karşı bir yürüyüştü.Halk Cephesi bu yürüyüşün sonun-da İstanbul Büyükşehir Belediyesiönünde çadır kurup AKP’nin yağmave talanını halka anlatacaktı. AKP’ninzabıta ve polisleri çadır kuran HalkCephelilere alçakça saldırdı. HakCephelileri üyelerine işkence yaparakgözaltına aldı. Halk Cephesi 5 günboyunca her saldırı ve gözaltı sonra-sında yeniden yeniden çadır kurup di-

rendi. AKP’nin yıkım, yağma ve ta-lanı karşısında sessiz kalamayacak-larını gösterdiler.

Oligarşinin polisleri halk düş-manlığıyla, işkenceciliğiyle, kat-

liamcılığıyla tescillidir. Çünkü oli-garşinin polisi ve ordusu halka kar-şı örgütlenmiştir. Eğitimlerinin te-melini iç savaşta halkın mücadelesi-ni bastırmak oluşturur. Onun içinbu kurumlar halkın çıkarlarını değil,emperyalist tekellerin çıkarlarını ko-ruyan, halkı düşman olarak gören ku-rumlardır.

Halk Cephesi’nin çadır eylemin-de de AKP’nin Belediye zabı-

talarını da halk düşmanı bir güç ola-rak örgütlediği görülmüştür.

Hiç bir devlet memurunun gör-evi halka işkence yapmak ola-

maz. Halk Cepheliler saldıran, zor-la, işkenceyle gözaltına alan zabıta-lar sıradan bir belediye memuru gibigörevlerinin yapmıyorlardı. İşkencecipolislerden hiçbir farkları yoktu.

Halka işkence yapmak şeref-sizliktir. Hiç kimse amirlerim

emir verdi biz de yerine getirdik di-yerek yaptığı işkenceleri maruz gös-teremez. Polis, asker, gardiyan, za-bıta... İşkence yapan her kim olursaolsun yaptıkları işkencelerin hesabı-nı vermek zorundadır.

Zabıtalar, emekçi halk çocukla-rıdır. Zabıtalara sesleniyoruz:

Saldırdığınız, işkence yaptığınız ki-şiler yoksul halkımızdır. AKP iktidarıhalkın dişiyle, tırnağıyla, emeğiyleyaptığı evlerini yıkıp gasp etmek is-tiyor. AKP’nin yıkmak istediği evleriniçinde sizin de evleri var. Saldırdığı-nız, zorla gözaltına aldığınız, işken-ce yaptığınız kişiler sizin gibi yoksulhalktan insanlardır. Ananız, babanızkardeşlerinizdir. AKP’nin halk düş-manı alçakça politikalarının aletiolmayın. Kendinizi AKP’ye kullan-dırmayın. “Biz emir kuluyuz, ek-meğimiz için bize verilen emirleri ye-

AKP’nin Yıkım, Yağma ve Talanına Karşı

Direnişi Büyüteceğiz!

44

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

Page 5: Yürüyüs 322

rine getiriyoruz.” diyerek halka düş-manlık yapamazsınız. Sizler emek-çisiniz. Ekmeğiniz emeğinizdir. Hiçkimse sizi halka karşı insanlık dışı iş-kenceler yapmaya zorlayamaz. Zor-lasa bile böyle bir “emri” reddetme-lisiniz. Hiçbir emekçinin görevi iş-kence yapmak olamaz. Reddedin.İşinizden olma pahasına da olsa hal-ka işkence yapmayı reddedin. İş-kence yapmak onursuzluktur, şeref-sizliktir... İşkence yapmayı reddedin.Çocuklarınıza halka işkence yaparakkazandığınız parayla ekmek yedire-mezsiniz. Aksi durumda yaptığınız iş-kencelerden doğrudan sorumlusu-nuz. Halka işkence yapmanın bede-lini ödersiniz. Uyarıyoruz AKP’ninzabıtalarını; sizlerde emekçi halkçocuklarısınız; halka saldırmaktanvazgeçin.

AKP her alanda halk düşmanıpolitikalarını sürdürüyor. De-

yim yerindeyse taşları bağlayıp itle-rini meydana salıyor.

14 Temmuz’da Diyarbakır’daBDP’nin miting yapmasına izin

vermedi. “Provokasyon duyumu al-dık.” diyerek mitingi yasakladı. 14Temmuz’da Diyarbakır’da sıkıyö-netim vardı. On binlerce polisle,panzerlerle tüm sokakları, caddelerituttu. Halkın mitinge katılımını en-gellemek için tam bir terör estirdi.Yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. BDPmilletvekillerini hedef alarak taz-yikli suyla, gaz bombalarıyla saldır-dı. BDP’nin alanlara çıkıp miting yap-masını engelledi. Bu da yetmezmişgibi AKP’nin faşist terörüne karşı di-rendiği için BDP milletvekilleri hak-kında soruşturma açtı.

AKP Kürt halkına direnmeye-ceksiniz, teslim olacaksınız

diyor. Kürt halkımız; boş umutlarakapılmayın. Tarihe bakın. Bu devle-tin Osmanlı’dan bugüne Kürt politi-kası değişmemiştir. Katliamlar, ilhak,imha ve asimilasyon... AKP’nin 10yıllık iktidarında da değişmedi. Tamtersine AKP her türlü riyakarlığa, sah-tekarlığa, katliam ve zulüm politika-larına başvuruyor. Ne AKP ne de budüzen içinde başka bir parti Kürt so-rununu çözemez. Oligarşinin Kürt so-

rununun çözümünden anladığı elikolu kırılmış, her türlü asimilasyon vezulüm karşısında sesini çıkartma-yan, direnmeyen bir Kürt halkıdır.Kürt halkımızın AKP’nin zulmünekarşı tüm Türkiye halklarıyla birliktedirenmekten başka yolu yoktur. Kürthalkımızın kurtuluşu Türkiye’de ya-şayan diğer halkların kurtuluşundanbağımsız değil. Kurtuluş emperya-lizme ve onun işbirlikçisi oligarşiyekarşı savaşmaktadır.

AKP iktidarı geçtiğimiz haftayine küstahça Alevi halkımıza

saldırdı. Üniversitelere kadar heryeri camilerle dolduran AKP, Cem-evi isteyen Alevi halkımıza “Müslü-manların ibadet yeri camilerdir.Müslüman olduğunuzu söylüyorsanızibadetinizi camide yapın.” dayat-masında bulunuyor. Osmanlı’danbugüne yüzbinlerce Alevi halkı kat-leden devlet Alevi halkımızın nasılinanacağını, inançlarını nasıl yaşa-yacağını, ibadetini nasıl yapacağınıbelirlemeye kalkıyor.

Alevi halkımız; Kerbela’dan gü-nümüze bu düzenin zulmünü bi-

len ve yaşayan sizsiniz. AKP iktida-rının Aleviler başta olmak üzere hal-kın hiçbir kesiminin inançlarına say-gısı yoktur. Her tarafı camilerle,imamhatiplerle dolduran AKP’ninsanmayın ki, Sünni mezhebindenhalkımızın inançlarına saygılıdır. Ha-yır, AKP iktidarı Sünni halkımızındini inançlarını da emperyalizmeuşaklığın maskesi yapıyor.

Alevi halkımızın inançlarını öz-gürce yaşayabilmesi için faşist

AKP iktidarının zulmüne karşı dev-rimcilerle birlikte direnmekten baş-ka çaresi yoktur.

AKP’nin hiçbir politikası halkiçin değildir. 3. Yargı Paketi

açıldı. Yargı paketi faşist katilleri,uyuşturucu kaçakçılarını, mafyayı, çe-teleri devlet yönetiminde yer alan bü-rokratları korurken devrimcilere vehalka karşı daha ağır cezalar getir-mektedir.

AKP onlarca devrimciyi, ilericiaydını, bilim adamını, halkı

katleden faşist katilleri, dinci, şeri-atçıları serbest bırakıyor.

“Sivil Anayasa” yapacağız diyenAKP’nin yapacağı anayasanın,

emperyalist ve işbirlikçi tekellerin ih-tiyacı için yapılacağını hep söylüyo-ruz. Özellikle sol, devrimci, demo-krat, ilerici kesimlere sesleniyoruz:Boş hayallere kapılmayın. Ne ken-dinizi ne de halkı aldatmayın.AKP’nin nasıl bir anayasa hazırla-yacağı geçen hafta komisyona sun-duğu taslaktaki “Basın özgürlüğü”neilişkin getirdiği sınırlamalar ve diğerönerileri, ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak AKP’nin halka kar-şı saldırıdan başka hiçbir politi-

kası yoktur. Neredeyse her gün yenibir saldırıyla karşı karşıya kalıyoruz.Ve her saldırı karşısında ciddi bir di-reniş örgütlenmeden saldırıları püs-kürtmek mümkün değil.

Halk Cephesi’nin AKP’nin yı-kım, yağma ve talanına karşı yü-

rüttüğü mücadele örnektir. AKP “ik-tidarı kaybetme pahasına da olsakentsel dönüşüm”ü yapacağını söy-lüyor. Halka direnmeyin teslim olundiyor. Halk Cephesi AKP’nin bu da-yatmasına karşı İstanbul BüyükşehirBelediyesi önünde polis ve zabıtanıntüm işkence ve terörüne rağmen 13kez çadır kurması nasıl direnileceği-ni de gösterdi.

AKP’nin yasaları, terörü değilbizim direnişimiz belirleyici

olacak. AKP’nin saldırıları karşısın-da halkın her türlü direnişi meşrudur.Halk Komiteleri’nin “Evimizi Yı-kanın Villasını Yıkarız” sloganı bumeşruluğun çerçevesini çiziyor. Te-kellerin çıkarları için bizim evlerimiziyıkmayı göze alıyorsa AKP, kendievlerinin yıkılmasını da göze alma-lıdır. Bunun için Halk Komiteleri ola-rak örgütlenmelerimizi güçlendir-meliyiz. Halk Komitelerini her ma-hallede kurmalıyız.

AKP’nin terörüne karşı direnişinher biçimine hazırlıklı olma-

yız. Evimizin yıkılması ocağımızınyıkılmasıdır. Evimizi-ocağımızı yık-maya kastedenlerin evini ocağını yı-kalım!

55

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

Page 6: Yürüyüs 322

AKP, kentsel dönüşümle, afet ya-salarıyla evlerimizi yıkmak istiyor.Evlerimizi yıktırtmamak için HalkCephesi tarafından 11 Temmuz günüİstanbul Büyükşehir Belediyesi önün-de basın açıklaması yapıldı. Ardından5 gün boyunca yapılacak çadır dire-nişini başlatmak için çadır kuranHalk Cephelilere polis saldırdı ve 8kişi işkencelerle gözaltına alındı.Oturma eylemine geçen Halk Cep-heliler, iki saat sonra tekrar çadırkurmak istediler ve tekrar saldırıyauğradılar…

Çadırlarımızı Çalabilir, Kaldırabilir, Dağıtabilirsiniz… Ama Villalarınızda Rahat Uyuyamayacaksınız!

5 gün boyunca 13 kez çadır kuranHalk Cepheliler, 13 kez saldırıyauğradılar. 36 Cepheli gözaltına alındı.Ama ilk günden ilan edilen tarih vesaate kadar eylem aralıksız sürdü.

Eylemin 2. gününde, çadıra ya-pılan saldırılar ve gözaltına alınanCephelilere işkence yapılması basınaçıklaması ile teşhir edildi. Açıkla-manın ardından tekrar çadır kurulmakistendi. Polis, çevik kuvvet ve zabıta

yığınağı yapılmıştı. Çadır kurma ha-zırlıkları devam ederken, zabıtalartopluca gelip çadırı çaldılar. Çadırınçalınması ile birlikte oturma eyleminegeçildi ve akşama kadar devam etti.

Akşam saatinde tekrar basın açık-laması yapıldı. Çadırı yeniden kurmakisteyen Cephelilere bu sefer de polisve zabıta birlikte saldırdı ve 4 kişiyidaha gözaltına aldı. Keyfi uygula-malara, hırsızlıklara ve işkencelerekarşı eylemlerine devam eden HalkCepheliler, 13 Temmuz’da saat12.30’da basın açıklaması yaptılar.Aynı saatte İstanbul Büyükşehir Be-lediye protokol girişinde de zincir-leme eylemi yapıldı.

Zincirleme eylemi sırasında “İBBÖnünde Çadırımızı Açacağız, EvimiziYıktırmayacağız” yazılı pankartı açanCephelilere önce Özel Güvenlik,daha sonra da zabıta ve polisler sal-dırdı. Bu saldırılarda Nesimi Özcan,Doğu Yılmaz Alyaz, Şahin Şap, Has-ret Öztürk, Latif Karamollaoğlu, De-niz ... ve Fehim ... yerlerde sürükle-nerek, işkencelerle gözaltına alındılar.Gözaltına alınırken attıkları “HalkızHaklıyız Kazanacağız”, “Evimizi Yı-kanın Villasını Yıkarız”, “İşkenceYapmak Şerefsizliktir”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz” slo-

ganlarına diğer Cepheliler de katıl-dı.

14 Temmuz günü, İstanbul Bü-yükşehir Belediyesi önündeki eylemin4. günü yine açıklama yapılarak, 11.kez çadır kurma girişimi oldu. Zabı-talar tarafından çadır kurulması en-gellenerek, çadır ve pankartlara gaspedildi. Sloganlar eşliğinde oturmaeylemine devam eden Cepheliler,akşam tekrar çadır kurma eyleminiyapacaklarını duyurdular.

15 Temmuz günü, 5 günlük dire-nişe yapılan 13 saldırıya, 36 gözaltınarağmen “Yıkım Değil Yerinde Islah”talebi yine dile getirildi, evlerin yık-tırılmayacağı haykırıldı. Davul eşli-ğinde Grup Yorum’un “HalkımızınGelini” parçası ile halay çekildi. Dahasonra “Evimizi Yıkanın Villasını Yı-karız” pankartı açıldı ve “EvimiziYıkanın Villasını Yıkarız”, “HalkızHaklıyız Kazanacağız” sloganları ileeylem başlatıldı. Halk Cephesi adınaFatih Çınar tarafından yapılan açık-lamada, “Polis-zabıta-özel güvenlik5 gündür İstanbul Büyükşehir Bele-diyesi önünde terör estiriyor. Halkahizmet götürmesi gereken belediyeninkapıları halka kapalı. Yüzlerce çevikkuvvet, zabıtalar; halk düşmanı biriktidarın belediye binasını halktan

Halka Saldırmak Şerefsizliktir! Zabıtalar; Kendinizi AKP’ye Kullandırtmayın!

Halk Cephesi AKP’ni̇n Yıkım, Yağma ve Talanına Karşıİstanbul Büyükşehi̇r Beledi̇yesi̇ Önünde Çadır Açıp

Açlık Grevi̇ne Başladı. AKP’ni̇n İşkenceci̇ Poli̇s ve Zabıtaları 13 Kez Saldırdı ve 36 Ki̇şi̇yi̇ Gözaltına Aldı!

Halk Cephesi Sökülen Çadırlarını 13 Kez Yeni̇den Kurup Di̇rendi̇!

66

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 7: Yürüyüs 322

korumak için seferber olmuş. 5günde 13 kez çadır kurma girişimi,13 kez polis-zabıta saldırısı, 36gözaltı. Bir yanda “Evimizi Yı-kanın Villasını Yıkarız” diyerekbelediye önünde çadır kurmak is-teyen Halk Cepheliler, diğer yanda“O çadırı önümde görmek iste-miyorum.” diyen İstanbul Büyük-şehir Belediye Başkanı Kadir Top-baş ve uşakları.

Halkı açlığa, yoksulluğa mah-kûm edip sırça köşklerine çeki-lenler, vatanımızın tüm güzellik-lerini bir avuç işbirlikçi-tekelciburjuvaziye peşkeş çeken Ame-rikan uşakları; daha çok göre-ceksiniz bizi karşınızda.

Pankartlarımızla, dövizlerimiz-le, sloganlarımızla, çadırlarımızlave haklılığımızla gelip kapınızadayanacağız. Halkın yenilmez gücünügöstereceğiz size. Bizi yaşadığımıztopraklardan, mahallelerimizden, onyıllardır emek verdiğimiz, çilesiniçektiğimiz, elektriksiz-susuz kaldığı-mız kondularımızdan söküp atama-yacağınızı göstereceğiz…” denildi.

Açıklama şu sözlerle bitirildi:“Bizi aç, yoksul, işsiz bırakanlar, birekmek parasına muhtaç edip emeği-nizi sömürenler, çocuklarımıza ikigözlü evlerde sağlıksız gecekondu-larda yaşamayı, dere yataklarındaboğulmayı reva görenler şimdi dediyorlar ki; ‘Evlerinizi yıkacağız!’Biz de diyoruz ki; “Asıl biz sizinvillalarınızı başınıza yıkacağız.” Otur-duğu makam koltuğundan halkı gör-meye bile tahammül edemeyen biriktidarın halka verebileceği hiç birhizmet yoktur. Evlerimizi yıkıp, kar-şılığında bize sağlıklı evler verecekleriyalandır.”

Açıklamanın ardından İBB önün-de, belediye bahçesine kuşlamalaryapıldı. Ve 5 günlük direniş atılansloganlarla bitirildi.

İşkenceleriniz Kar Etmez,Yıkım SaldırısınıBarikatlarlaKarşılayacağız!

AKP’nin Kentsel Dönüşüm kap-samında uygulamayı planladığı yıkım

politikalarını tüm halka teşhir etmekamacıyla 11 Temmuz günü, bu poli-tikaların uygulayıcısı olan İstanbulBüyükşehir Belediyesi önüne 5 gün-lük direniş çadırı açmak isteyen HalkCephelilere katil polis ve onun iş-birlikçisi zabıtalar defalarca saldır-mıştı. Bunun sonucunda Halk Cep-heliler gözaltı sürecinde işkenceyemaruz kaldılar. İşkencecileri teşhiretmek amacıyla Çağlayan Adliyesiönünde 17 Temmuz'da bir açıklamayaptı.

“İBB Önünde Polis Zabıta Terörü,12 Saldırı, 35 Gözaltı EvlerimiziYıktırtmayacağız!” pankartının açıl-dığı eylemde yapılan açıklamada,"Yalvararak değil direnerek, ağlayarakdeğil barikatlarla koruyacağız evle-rimizi. Pankartlarımızla, dövizleri-mizle, sloganlarımızla, çadırlarımızlave haklılığımızla haykıracağız sesi-mizi. Halkın yenilmez gücünü gös-tereceğiz size. Bizi yaşadığımız top-raklardan, mahallelerimizden, on yıl-lardır emek verdiğimiz, çilesini çek-tiğimiz, elektriksiz-susuz kaldığımızkondularımızdan söküp atamayaca-ğınızı göstereceğiz. Bu şehrin herkarışında alın teri dökülen, hayatıvar eden ve güzelleştiren biziz! İs-tanbul’un, vatanımızın her karış top-rağı bizimdir. Biz nerede istiyorsak,orada açarız çadırımızı" denildi.

Açıklamanın ardından, Belediye

önündeki direniş sırasındagözaltına alınanlar, zabıtalarhakkında suç duyurusundabulundular. 17 kişinin ka-tıldığı eylem “Evimizi Yı-kanın Villasını Yıkarız","Halkız Haklıyız Kazana-cağız", "İşkence YapmakŞerefsizliktir” sloganlarıylasona erdi.

Kentsel Dönüşüm,Halkın CanDamarınaBasılmasıdır...Can DamarımızaBasanlar ÜrküpKaçacağımızıSanıyorlarsa

Yanılıyorlar!“Kentsel Dönüşüm” adı altında

yapılacak olan yıkımlara karşı Bur-sa'da, Yıkımlara Karşı Halk Komi-tesi'nin çalışmaları sürüyor. Halkıbilgilendirmek için toplantılar dü-zenleme kararı alan Komite, 8 Tem-muz günü Bursa Haklar Derneği’ndeilk toplantıyı düzenledi. Toplantı ön-cesinde yaklaşık 250 el ilanı dağıtı-larak, toplantılar hakkında bilgi ve-rildi.

8 kişinin katıldığı toplantıda kent-sel dönüşümle ilgili sinevizyon izlendive sohbet edildi. Bu toplantı sonrası,14 Temmuz günü tekrar toplantı yap-ma kararı alındı ve yıkım tehdidi al-tında olan Yavuzselim, Ulus, Araba-yatağı, Mevlana, Hacivat, Çınarönü,Şirinevler mahallelerinde 560 tanetoplantı duyurusu dağıtıldı. Mahal-lelere yıkımlarla ilgili afişler asıldı.

14 Temmuz günü düzenlenen top-lantıya ise 35 kişilik bir katılım oldu.Toplantıda halkın konut hakkı olduğuanlatılarak, kentsel dönüşümün ger-çekte ne anlama geldiği ve bunaneden karşı olunduğu anlatıldı. Yı-kımlara karşı mücadele edilmesi ge-rektiği belirtilerek, ardından sineviz-yon gösterimi yapıldı. Toplantı son-rasında halkın sorularına cevap ve-rildi. Mahallelerde kahve ve sokaktoplantıları yapılması kararı alındı.

7

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 8: Yürüyüs 322

Halk Cephesi’nin yıkımlara karşımahallelerde yürüttükleri kampanyakapsamında 11-15 Temmuz tarihleriarasında İstanbul Büyükşehir Be-lediyesi önünde çadır açmak istediler.Halk Cepheliler’e saldıran polis vezabıtalar işkenceyle 36 kişiyi gözal-tına aldı. Halk Cepheliler 13 kezçadır açtılar. 13 kez saldırıya uğra-dılar.

Bu bir irade savaşıydı. Halk Cep-hesi için çadır, direnişin sembolüydü.Polis ve zabıtanın saldırısı da buyüzdendi. Saldırı da zaten çadıra de-ğil, çadırı açmaya kararlı olan buiradeye yapılıyordu. Çoğu zamanHalk Cepheliler’in elinde çadır bileyoktu. Bir branda, dört tane çubuklageldi Halk Cepheliler. Ama AKP’ninuşakları için fark etmiyordu. Çadırıkurma iradesi varsa saldırılmalıydıve saldırdılar da. Rüyalarında bileçadır görüyorlardı. Öyle ki, geceninbir vakti elinde poşetlerle yemek ge-tiren TAYAD’lı bir anaya bile ner-deyse “çadır getirdi” diye saldıra-caklardı.

Zabıtalar; Halk Düşmanlığı Yapmayın! Halkın Yanında Olun! Devrimcilerin Yanında Yer Alın!

Çadırı görmek istemeyen İstanbulBüyükşehir Belediyesi Kadir Top-baş’ın talimatıyla zabıtalar polislebirlikte Halk Cepheliler’e saldırdılar.Tıpkı polisler gibi yerlerde sürükle-diler, işkenceyle gözaltına alıp poliseteslim ettiler.

Yıllardır hep duyarız, yaşarızpolis işkencesini. Sokakta, karakolda,evimizde, iş yerimizde, yolda polisterörüyle karşılaşırız sürekli. Artıkzabıtalar da polisi aratmıyorlar. İsterAKP'li, ister CHP'li belediye olsunfark etmiyor. Zabıtalar bir polisgibi eğitilip halka da o gözle saldı-rıyorlar. Zabıtalar artık biber gazlı,coplu eğitimler alıyorlar. Peki ne-

den? Ekmek parasıiçin canını dişine ta-kan, kazanacağı üç ku-ruş için gece-gündüzdemeden sokakta ça-lışan yoksul emekçi-lere, gecekondusunuyıktırmamak isteyenyoksullara saldırmakiçin.

Oysa zabıta da buhalkın içinden insan-lardır. Halkın sorunlarıtüm halkı ilgilendirdiğigibi zabıtaları da ilgi-lendirir. Yıkımlara karşı mücadele,İstanbul Büyükşehir Belediyesi önün-de Halk Cephesi’ne saldıran zabı-taların da öncelikli sorunudur.AKP’nin yıkacağı evlerin içinde on-ların da evleri var.

Polisin halk düşmanlığı tartışıl-maz. İşkenceci, tecavüzcü, katil, rüş-vetçidir. Fakat zabıtalar içinde isehalk düşmanı olmayan, halktan olaninsanlar vardır. Zabıtalar seyyar sa-tıcıların tezgahlarına el koysalarda, insanların ölümlerine nedenolmuş olsalar da henüz “halk düş-manı” olarak gördüğümüz bir ku-rum değillerdir. Zabıtalar halk ol-duklarını unutmamalıdır ve bu ger-çekliklerini korumalıdır.

İşsiz kaldığı için seyyar satıcılıkyapanın tezgahına zabıta saldırır,seyyar satıcılar gözaltına alınır, tez-gahlarına, mallarına el konulur. Ada-na'da bir pazarcı işsizliğin, çaresiz-liğine, zabıtaların saldırılarına karşıkendini yaktı. 2008'de İstanbul Ka-dıköy'de mendil sattığı için zabıtadankaçan 11 yaşındaki bir çocuk oto-mobilin altında kalarak öldü. 2011'de"Parasız Eğitim" istedikleri için tu-tuklanan Ferhat ve Berna için çadıraçan Gençlik Federasyonu üyelerinepolisten önce zabıta saldırdı. Bugünedek yapılan gecekondu yıkımlarındazabıtalar polisle birlikte halka saldırdı.

Zabıtalar,

AKP’nin talimatlarını yerinegetirerek halka karşı suç işliyor-sunuz.

Sizler de yoksul halk çocukları-sınız.

Halka saldırmaktan vazgeçin.

Zabıtaların "ne yapalım biz deemir kuluyuz" demesi hiçbir şeyideğiştirmez. Akla mantığa aykırıolan, halka zarar veren emirler kabuledilemez. "Emir kuluyum" demekemekçinin kendi emeğine yabancı-laşmasıdır. Her şeyden önce zabıtalar"emir kulluğunu" reddetmelidir.

Zabıtalar; yıkılacak evlerin birkısmında sizler veya akrabalarınız,komşularınız oturmaktadır. 7 milyonev yıkılacak, bu en az 21 milyonyoksulun evsiz kalması demektir.21 milyon yoksulun evsiz kalacağıbir saldırıda yer almayın.

Zabıtalar; Kentsel Dönüşümlehalk düşmanına dönüşmeyin. Siz buhalkın parçasısınız, iktidarın sömürüyasaları sizi de hedef alıyor. Sizinde örgütlenmekten, direnmekten baş-ka çareniz yoktur.

Kentsel Dönüşümle kültürümüz,geleneklerimiz, sosyal yaşantımızher şey zorla değiştirilmek isteniyor.Halk onca reklamın ardından sağ-lıksız, betonarme binalara hapsedi-liyor. TOKİ'nin binalarının sağlam-lığını anlamak için depreme gerekyok, AKP halk yararına bir şey yap-maz.

Zabıtaların safı, yıkım ve diğersaldırılarda AKP’nin politikalarınaalet olmak değil, halkın yanında yeralmaktır. Zabıtalar; halk düşmanıolmaktan vazgeçin!

Zabıtalar, Halk Düşmanı Olmayın!

88

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 9: Yürüyüs 322

Samsun Canik’te 4’ü çocuk 5 ki-şinin ölümüne sebep olan dere yata-ğına kurulmuş TOKİ konutları hak-kında geçtiğimiz hafta yazmıştık.TOKİ tarafından sel yoluna dikilenbu binalar 5 insanımızın ölümünesebep oldu. AKP, suçlarının listesinebir yenisini daha ekledi.

Ve tapu kayıtlarının açıklanma-sıyla öğrenildi ki, Kuzey YıldızıTOKİ Konutları’nın yapıldığı ara-zi, Samsun Belediye Başkanı Os-man Genç’in abisi ve yengesineaitmiş.

Yeşilova Mahallesi’nde dere ya-tağında yer alan arsalar 2007 yılındaCanik Belediyesi Başkan YardımcısıSelçuk Kemeröz’ün ablası YaseminGüven tarafından ucuz fiyatlara halk-tan satın alındı. Dere yatağında olmasınedeniyle aslında satışı zor olan buarsaları satın alırlarken, buralaraTOKİ konutu dikileceği söylenmedi.Halkı kandırarak, arsalarını ucuzakapattılar. Toplamda 7 parsel, halktan8 bin 400 TL’ye satın alındı.

Yasemin Güven, bu parsellerinbir bölümünü kendisine ayırırken,bir bölümünü da Canik BelediyeBaşkanı Osman Genç’in abisi Mu-

ammer Genç ve onun eşi GülhanımGenç’e sattı. Ve bu satışın ardındanimara kapalı olan dere yatağı, Bele-diye Başkanı Osman Genç tara-fından imara açıldı. Arsa imara açı-lınca da, Canik Belediyesi ve TOKİ,arsalar üzerinde kentsel dönüşümprojesi kapsamında toplu konut yapımprojesi üzerinde anlaştı. MuammerGenç ve eşi Gülhanım Genç, arazileri,aldıkları fiyatın 15 misline TOKİ’yesattılar.

2 parsellik bu arsalara TOKİ ta-rafından inşaat yapıldı.

TOKİ konutlarının yapıldığı 2parselin tapu kayıtları ise şu şekil-de:

“1348/14 numaralı parseli CanikBelediyesi Başkan Yardımcısı SelçukKemeröz’ün ablası Yasemin Güven2007 yılında M.T’den 500 TL’yesatın aldı. Yasemin Güven, bu araziyi11 Ocak 2008’de Belediye BaşkanıOsman Genç’in abisi MuammerGenç’e 400 TL’ye sattı. MuammerGenç de bu araziyi, Yasemin Gü-ven’den aldıktan 6 ay sonra, 17 Ha-ziran 2008’de 4 bin 708 TL’ye TO-Kİ’ye sattı. 1349/6 numaralı parselde Yasemin Güven tarafından yine

11 Ocak 2008’de bin 200 TL’ye Be-lediye Başkanı Osman Genç’in yen-gesi Gülhanım Genç’e satıldı. Gül-hanım Genç ise bu araziyi 17 Haziran2008’de aldığı fiyatın 15 misline 17bin 500 TL’ye TOKİ’ye verdi.” (Ba-sından)

Kemeröz, “İnsan arsa alamaz mı?"diyerek kendini savunurken; yaşananbu olay aslında alttakilerin baştakileritakip etmesinden başka bir şey de-ğil…

İktidardakiler ne yapıyorsa, ye-reldeki yöneticiler de aynısını yapıyor.Kentsel Dönüşüm bütünüyle halkadüşman bir politikadır ve bunun uy-gulayıcıları da her şeyden pay çı-karma, kar etme telaşındadır. Halkısoyan, halkın evlerini talan eden budüzen, güvenliğimizi de düşünmez,düşünmüyor.

Kentsel dönüşüm bir kandırmaca-dan ibarettir. Bizi “Deprem riski var”diyerek evlerimizden çıkartıp, arazileriellerine geçirecekler…Ve Samsun’dayaşanan yağmanın daha büyüğünügerçekleştirecekler. Evlerimizi yıkmayageldiklerinde anahtarlarımızı ellerinevermeyelim… Direnişin tüm gücüylebarikatlarımızı kuralım…

TOKİ, Bir RantSağlama Merkezidir!Ölümlerimiz PahasınaSağlanan Bir Rant!

İşkence Polisin Acizliğidir,İşkenceye Teslim Olmamak İseDevrimci İradenin Gücüdür!

13 Temmuz günü, 10. Gençlik Federasyonu yazkampına katılmak için yola çıkan 4 Dev-Genç’li,Bakican Işık, Erdem Hanoğlu, Eser Morsümbül veElif Sultan Kalşen, Harem Otogarı’ndan gözaltına alın-dılar.

Önce Doğanlar Polis Karakolu’na götürülen Dev-Genç’liler orada birbirlerinden ayrılarak farklı karakollaragötürüldüler. Harem Otogarı’ndan başlayarak gittikleriher noktada polisin işkencelerine maruz kaldılar. Polisler,

ekip otosunda Dev-Genç’lilere işkence yapıp, kafalarınatelsizlerle vurdular. Parmak izi vermek istemeyen Dev-Genç’liler çeşitli işkencelere maruz kaldılar, vücutlarındayaralar ve morluklar oluştu. Gözaltına alınan Dev-Genç’liler ertesi gün, Üsküdar Adliyesi’nden serbestbırakıldılar.

Gençlik Federasyonu tarafından gözaltılarla ilgiliyapılan açıklamada, “AKP’nin korkak polisi devrimcilereve halka saldırmaya devam ediyor. Gözaltılarla, tutuk-lamalarla bizleri yolumuzdan döndürme hayalleri ku-ruyor. Bizleri yolumuzdan döndürmeye ne AKP’ninpolisinin ne de oligarşinin hiçbir kuvvetinin gücü ye-temez.” denildi.

9

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 10: Yürüyüs 322

110

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Halk Komiteleri’nin, kentsel dö-nüşüm saldırısına karşı 4-8 Temmuztarihleri arasında düzenlediği “YıkımaSoyguna Sürgüne Hayır Demek İçinYürüyoruz” eylemine katılanların an-latımlarına yer veriyoruz:

4 Temmuz 2012 – 1. Gün Sütlüce’deki AKP il binasına kadar

bizimle beraber 80 kişi yürüdü. 10kişi ayrıldı daha sonra. Eyüp AKP'yeyürüyen 70 kişi kaldı. Alibeyköy halkkomiteleri bizi yarı yolda aldı, onlarınarabasıyla Eyüp’e geldik. EyüpAKP'nin önünde 200 kişi açıklamayaptık. Her gittigimiz AKP önlerinde,mahallelilerden konuşanlar oldu. Ora-dan Gazi’ye geçip, dernekte yemekyiyip, 1 saat dinlendikten sonra ma-halle içinde yürüyüş yaptık. Mahalledeinsanların ilgisi iyiydi, alkışlayanlarvardı. Daha sonra Cebeci AKP'yearabalarla gittik. Gazi’ye geçerkenkitlemizin sayısı 40’tı.

Gazi’deki gecekondu halkından4 kişi bizimle beraber AKP'nin önünegeldi. İlk gün 1500'e yakın bildiridağıttık. Basın ilk gün yoğundu.Kanal D bizimle beraber Sütlüce’yekadar yürüdü. Sütlüce’den sonra, yü-rüyenlerden 4 kişiyle röportaj yaptı.Bütün basına eylem programımızınbildirisini dağıttık.

Sloganlarla beraber ajitasyon daçekiliyordu.

İlk gün yemek ve çadır konusundabir sorunumuz olmadı. Akşam, EyüpHaklar Derneği’nin müzik grubu küçükbir dinleti verdi. Sonra AlibeyköyHalk Komitesi’ndeki ailelerin evlerindekaldık. Çadırda kalanlar da oldu.

5 Temmuz 2012 – 2. Gün2. güne, Alibeyköy'de Çöp Ma-

hallesi’nde yürüyüşle başladı. Ardın-dan otobüsle Altınşehir'e geçtik. Al-tınşehir'e biraz erken geldiğimiz içinoradaki insanlarla sohbet edip yürüyüşeçağırdık. Son Evler’de başlayan yü-rüyüş Bayramtepe Meydanı’nda basınaçıklaması ile bitti. Polisler yürüyüşboyunca kamera çekimi yapmak is-tediler engel olduk.

Yürüyen kitle sayımız Ergene'deki3 arkadaşla beraber 33 oldu. Zeytin-burnu AKP'ye yakın bir yerde inipşerit pankartımızla yürüdük. AKP'ninönünde polislerle, “karşıda yapın”tartışması yaşadık. Sonunda eylemiAKP önünde yaptık. Ergene yürüyü-şünden 1 kişi de AKP'nin önündekonuşma yaptı. Otobüsün bozulma-sından kaynaklı 1.5 saat AKP'ninkarşısında bekledik. Program geciktiğiiçin Tozkoparan'da mola vermedik.

Tozkoparan'dan Esenler AKP'yeyürümedik, geç kaldığımız için ara-bayla geçtik. Öğle yemeğini de ara-banın içinde yedik.

Esenler AKP'nin önünde açıklamayaptıktan sonra Çiftehavuzlar Parkı’nadoğru şerit pankartımızı açıp yürüdük.Bugün de bildirilerimizi dağıttık,1000 tane.

Esenler'de dinlendikten sonra ma-halle içinde 65 kişiyle yürüyüş yaptık.Esenler halkının ilgisi yoğundu. Ça-dırlarımızı onlarla beraber kurduk,eksik olan malzemeleri hemen getir-diler. Çay getirdiler. Esenler halkıgece saat 03.00'e kadar bizimle be-raber kaldılar.

6 Temmuz 2012 – 3. Gün Sabah Esenler’de kahvaltı yaptık.

Kahvaltıya oradan geçerken katılanve önceki gün de bizimle olan ma-halleliler de katıldı. Sonra hazırlık-larımızı yapıp otobüsle yola çıktık.Dağevleri’ne ulaştık. Mahallede birkez çalışma yapılmış.

O çalışmayla 4 kadın katıldı ma-halleden. Biz gitmeden toplanma ye-rine gidip bekliyorlardı. Yürüyüşe40 kişi, açıklamaya 45 kişi katıldı.Gittiğimizde bizi bekleyen ablalar,gençlikten çalışma yapan arkadaşlarıtanıyorlardı. İnsanların tepkileri olum-luydu. Dağevleri’nde basın da yoktu.

Buradan otobüsle Ferahevler AKPönüne geçtik. Burada bir süre Ar-mutlu'dan gelecek olanları bekledik.Ferahevler'deki açıklama yaklaşık 35kişiydi. Açıklamada polis kamerala-rının çekimine izin vermedik. Açık-lamadan sonra şerit pankartı açarakyürümeye başladık. İstinye’deki ABDKonsolosluğu’nun oraya gelince Ame-rikan emperyalizmi ile ilgili bir ko-nuşma yapıp, "Amerika Defol BuVatan Bizim”, “Kahrolsun Emper-yalizm Yaşasın Halkların Mücadelesi”sloganlarını attık. Buraya kadar yerelbir gazeteci de bizimle yürüdü.

Emirgan’a gelince sahilde denizegirenlerle bir gerginlik yaşandı. Biriki kişi önümüzü kesip, “Burada in-sanlar tatil yapıyorlar, rahatsız etme-yin. Slogan atmayın.” dedi. Biz deyürüyüşün nedenini ve taleplerimizianlattık. Ama dinlemedi bile, yanın-daki 15-20 kişilik grubu da provokeetmeye çalıştı. Bu grup, müdahaleedilerek durduruldu.

AKP’nin Zulmü Varsa Halkın daDirenişi Var! Yıkıma Soyguna Sürgüne

Karşı Direnişi Büyüteceğiz!

Paşabahçe Meydanı Gülsuyu Maltepe

Page 11: Yürüyüs 322

111

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Sonra sloganlarla yürümeye devamettik. “Çeteler Halka Hesap Verecek”sloganı atıldı. Armutlu’ya girmedenBaltalimanı'ndaki Polis Moral Mer-kezi’nin önünden geçerken yürüyüşekatılan arkadaşlar “Erdal DalgıçÖlümsüzdür”, “Bedel Ödedik BedelÖdeteceğiz” sloganlarını attılar. Ar-mutlu’nun içinde de uyuşturucu sa-tıcılarının oradan geçerken, “Çete-lerden Hesap Soracağız”, “UyuşturucuSatmak Şerefsizliktir”, “Yozlaşmayaİzin Vermeyeceğiz” sloganları atıldı.

Daha sonra cemevine gidildi. Bu-rada yemek yenildi. Akşam birkaçkişiyi mahallede, akşam yapacağımızyürüyüşe çağrı yapması için bırakarakdiğer arkadaşlarla Ergene yürüyüşünedestek için Taksim’e gittik. Yaklaşık20-25 kişi bu yürüyüşe katıldı. Dön-dükten sonra mahallede (Armutlu)yürüyüş yapıldı. 70 kişi katıldı yürü-yüşe. Sonra tekrar cemevine döndük.Burada yemek yenildi ve Alibey-köy’ün müzik grubuyla türküler söy-lendi, halaylar çekildi.

7 Temmuz 2012 - 4. Gün Sabah Armutlu’da kahvaltı yaptık.

Otobüsle Paşabahçe’ye geçtik. Pa-şabehçe’ye bir saat erken gittik. Buboşlukta yakın çevredeki evlere bildiri

dağıttık. Yürüyüşe ve açıklamaya 40kişi katıldı. Armutlu’dan yürüyüşe 6kişi katıldı. Daha sonra SultanbeyliCemevi’ne gittik. Burada yemek ye-dik. Daha sonra yürüyüşe başladık.35 kişiyle yürüdük. Buradan otobüsle1 Mayıs Mahallesi’ne geçtik. BuradaYürüyüş uzun olduğu için, sağlıkocağı ve sondurakta açıklama yaptık.Yürüyüşe 50 kişi katıldı.

Açıklamadan sonra otobüsle Gül-suyu’na geçildi. Son duraktan Hey-kel’e yürüyüp burada basın açıklamasıyapıldı. Yaklaşık 60 kişi vardı.

Sonra Maltepe’ye yürüdük, buradahalktan katılan ve destek verenler deoldu. Bir teyze de önlük giyerek yü-rüyüşe katıldı.

Mahalleye otobüsle döndük. Ko-naklayacağımız yere gittik. Burasıyer olarak çok uygun değildi. Çokaçıklık evlerden uzak, bir tarafı uçu-rum olan bir yerdi.

Temizlik açısından da kötü biryerdi. O yüzden oradaki arkadaşlarabaşka bir yer bakalım dedik. EnginÇeber Halk Kütüphanesi’nin olduğuparka gittik. Orada yemek yedik.Hava kararınca yıkımlarla ilgili sin-evizyon izledik. Mahalleden de görüpkatılanlar oldu. Daha sonra "YağmuruBile" filmini izledik. Kalmaları içinbir kısım arkadaşı evlere gönderdik.

Çok sıcak olduğu için kalanlardankimi bankın üstünde kimi çimin üs-tünde açıkta kimi de otobüsün içindekaldı. 4. günü böyle tamamladık.

8 Temmuz 2012- 5. Gün Gülsuyu’nda kahvaltı yapılıp oto-

büsle Çayan'a geçtik. Yürüyüş saatinibekledik ve zamanı gelince yürüyüşbaşladı. Eyleme 50 kişi katıldı. Sonratekrar Hüseyin Aksoy Parkı’na yü-rüdük.

Kağıthane AKP önünde eylem yap-tık. Herhangi bir sorun olmadı. Yinepolis kamerası vardı ve orada da çekimyapmalarına izin vermedik. Bunun dı-şında basından İHA ve Haber Türkvardı. Sonra Şişli AKP'ye yürüdük.Buradaki eylem Kağıthane AKP önün-deki gibi 60 kişiyle oldu. Mecidiye-köy’e çıkan yol boyunca alkışlarladestek olanlar oldu. Şişli AKP'densonra Cevahir önüne geçtik. Burayaeylem saatinden erken vardığımız için,bildiri dağıtarak eylem saatini bekledik.Gün boyunca da bildiri dağıtıldı.

Cevahir Alış Veriş Merkezi önüdekieylemden sonra Grup Yorum da kısabir açıklama yaptı ve türküler söyleyiphalaylar çekildi.

Buradaki programa 120 kişi katıldı.Çevreden de izleyen halkın ilgisi bü-yüktü.

Komünist EMEPİşçileri Kaça Sattın!

9 Şubat 2012 tarihinde, Hey-Tekstil'de çalışan 400'denfazla işçinin kıdem tazminatları ve 4 aylık maaşlarınıngasp edilerek işten atılması üzerine, işçiler direnişe baş-lamışlardı. İlk günler fabrika önünde oturma ile başlayandireniş, daha sonra çadır kurularak devam etti. Kışınyağmuruna, çamuruna, rağmen direndiler bugüne dek.Bugün direnişleri 160'lı günlere geldi.

Direnişin 156. gününde, direnişi başından beri yön-lendiren EMEP, işçilere hiçbir açıklama yapmadan di-renişten çekildi. Öyle ki, Hey Tekstil işçileri EMEP'indirenişten çekildiğini direnişte kullanılan "kendilerineait" malzemelerin alınmasıyla öğrendiler.

İşçilerin “Direnişe devam ediyoruz. Çadırımız duruyor"demesine rağmen; EMEP (megafon, ses cihazı vb.)malzemeleri aldı. Bu gelişmeden bir gün sonra direnişkomitesi, direnişi bitirdiklerini işçilere açıkladı. Ancakişçiler "Komite direnişi bırakabilir; EMEP bize destekiçin getirdiği malzemeleri alabilir. Ama biz direneceğiz.

Burada bizim emeğimiz var. Emeğimiz çalındı." diyerekdirenişi sürdüreceklerini açıkladılar.

İşçilerin duygularını kadın işçilerden birisi şöyleözetledi: "Burada benim emeğim var. Ekmek paramvar. Gerekirse bir sene de otururum. Paramı almadangitmem. Sizlerden sadece bize destek olmanızı istiyoruz.Bizi yarı yolda bırakabilirler. Ama bizim moralimizbozuk değil. Kaç kişi kalırsak kalalım direneceğiz. Di-renişlerinin 160. gününe giren Hey Tekstil işçileri hak-lılıklarından aldıkları güçle direniyorlar. "Biz direnişizafere taşıyacağız!" diyorlar

Page 12: Yürüyüs 322

12 Temmuz 1991’de kuşatıldıklarıüslerde direnerek şehit düşen DevrimciSol kadro ve savaşçıları Niyazi Aydın,İbrahim Erdoğan, İbrahim İlçi, ÖmerCoşkunırmak, Yücel Şimşek, NazmiTürkcan, Bilal Karakaya, Zeynep EdaBerk, Cavit Özkaya ve Hasan EliuygunKaracaahmet Mezarlığı’nda anıldı.

Onlar, “Sosyalizm bitti” diye halk-ların kandırılmaya çalışıldığı ve birçokdevrimci hareketin silah bıraktığı birdönemde sosyalizmin kızıl bayrağınıcanı pahasına sahiplenen ve silah eldeemperyalizme karşı mücadele edenönder kadro ve savaşçılardı.

TAYAD’lı Ailelerin çağrısıyla 14Temmuz günü, Karacaahmet Mezarlığıönünde toplanan 100 kişi, öfkeli slo-ganlarla 12 Temmuz şehitlerini andı.

Karacaahmet Mezarlığı ŞakirinCami girişinde kortejler oluşturulduve mezarların olduğu bölüme kadarsloganlarla yürüyüş yapıldı. Kortej,“12 Temmuz Şehitleri Ölümsüzdür-TAYAD’lı Aileler” yazılı pankartınarkasında yürüyüşe geçti. En önde be-yaz tülbentli TAYAD’lı Aileler vardı.Yürüyüş yerinden şehitlerin mezarla-rının bulunduğu bölgeye kadar “12Temmuz Şehitleri Ölümsüzdür”, “Kah-ramanlar Ölmez Halk Yenilmez”, “Kur-tuluş Kavgada Zafer Cephede”, “MahirHüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”, “Kah-rolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”sloganları atıldı. Ayrıca şehitlerin isim-leri söylenerek tüm kitle tarafından“yaşıyor” karşılığıyla şehitlerin ölüm-süzlükleri haykırıldı.

Disiplinli, kortejler halinde mezarbaşlarına gelindiğinde tüm şehitlerin

mezarlarına kızıl bayraklar dikilerek,kırmızı karanfiller bırakıldı.

Saygı duruşu ile başlayan anma prog-ramında Halk Cephesi adına MehmetGüvel bir konuşma yaptı. Konuşmasında“12 Temmuz operasyonuyla emperya-lizme karşı mücadelemizi yok etmekistediler. Ama başaramadılar. Bugün,Niyazilerin “Bağımsız Türkiye” çağrısı,yüz binlerin dilindedir. Onların sosyalizmçağrısı yoksul halkımızın tek kurtuluşyolunu göstermeye devam etmektedir.

Emperyalizm, bugün de halklarasaldırılarını sürdürüyor. Yalan ve al-datmacanın yanında katliamlarla, ope-rasyonlarla halkları dize getirmek is-tiyor. Ama başaramayacaklar. Bir kezdaha diyoruz ki; halkların tek kurtuluşyolu emperyalizme karşı mücadele et-mekten geçer. Hala ‘tek yol devrim’dir.

Bugün şehitlerimizin mezarı başındahalkımıza, halklara çağrımızdır: Em-peryalizme ve oligarşiye karşı müca-deleyi büyütelim. Çağrımız Niyazilerinçağrısıdır” sözleriyle sona erdi.

Daha sonra şehitlerin mücadelegeçmişleri anlatıldı.

Ardından Ümit İlter’in 12 Temmuzşehitleri için yazdığı “Bir şey Söyleme”adlı şiir okundu. Hapishanelerdenözgür tutsaklar da anmadaki yerlerinialdı. Gönderdikleri mesajlar okundu.Onlar, 12 Temmuz şehitlerinin kavgaçağrısını halka taşırken tutsak düş-müşlerdi ve mesajlarında kavga çağ-rılarını sürdürüyorlardı. Özgür Tut-sakların mesajları TAYAD’lılar tara-fından okundu. TAYAD’lılar, evlatla-rının sesini taşıdı anmaya.

Son olarak Eyüp Haklar Derneğimüzik grubu “Bize Ölüm Yok” ve “Ce-

saret” marşlarını tüm kitle ile berabersöyledi. Anma programı, şehitlerin anısınadağıtılan helva ile sona erdi.

İstanbul-İkitelli12 Temmuz şehitlerini anmak ama-

cıyla 12 Temmuz günü İkitelli Öz-gürlükler Derneği’nde anma düzen-lendi. Saygı duruşuyla başlayan anmayapılan konuşmayla devam etti. 12Temmuz’un emperyalizme ve oligar-şiye karşı savaş çağrısı olduğuna vurguyapıldı. Nazım Hikmet’in “ZafereDair” ve Selami Kurnaz’ın “Ölüm Be-nim” şiirleri okundu. Hazırlanan 12Temmuz kısa filminin izlenmesininardından anma programı sona erdi.Anmaya 15 kişi katıldı.

İstanbul-Bahçelievler12 Temmuz şehitlerini anmak ama-

cıyla Bahçelievler Yenibosna’da “12Temmuz Şehitleri Ölümsüzdür”, “12Temmuz Savaş Çağrısıdır" yazılamalarıyapıldı.

İstanbul-1 Mayıs Mahallesi13 Temmuz akşamı 1 Mayıs Ma-

hallesi Anadolu Haklar ve ÖzgürlüklerDerneği’nde 12 Temmuz şehitleri an-ması yapıldı. Anmaya, tüm dünya dev-rim şehitleri ve 12 Temmuz şehitlerinezdinde yapılan saygı duruşuyla baş-landı. Yapılan konuşmada 12 Temmuzşehitlerinin mirasının daha ileriye ta-şınacağı ve her düşen şehidin hesabınınsorulacağı vurgusu yapıldı. 30 kişininkatıldığı anma, “Bize Ölüm Yok”,“Düşenlere” ve Adnan Yücel’in “SenYürürsün Rüzgar Yürür” şiirinin okun-masının ardından sona erdi.

Şehi̇tleri̇mi̇zi̇n Bayrağını Dai̇maİleri̇ Taşıyacak ve Hesabını Soracağız!

112

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 13: Yürüyüs 322

AKP iktidarında “sivil” bir anayasabeklentisi içinde olan tüm kesimlesöylüyoruz: Ne kendinizi ne de halkıkandırmayın. Anayasayı yapanlarınüzerindeki elbiselerin resmi üniformamı, sivil mi olduğu değil belirleyiciolan, iktidarların niteliğidir. FaşistAKP iktidarından boş beklentileriçine girmeyin.

12 Eylül Cuntacıları’nın hazırladığı‘82 Anayasası’nda “BASIN HÜR-RİYETİ SANSÜR EDİLEMEZ” ya-zıyor.

Faşizmin “fakat”, “ancak”, “ama”lıözgürlükleri basın özgürlüğünü deancak deyip; “milli güvenlik, kamudüzeni ve cumhuriyetin temel ilkelerigibi konularda sınırlama getirir” di-yordu.

AKP’nin “sivil” anayasa komis-yonuna basın hürriyeti ile ilgili önerisiise 12 Eylül Anayasası’na rahmetokutur nitelikte. Öneri şöyle diyor:“Basın hürriyeti milli güvenliğin,kamu düzeninin, genel ahlakın, baş-kalarının haklarının, özel veya ailehayatının korunması, suçların ön-lenmesi, yargının bağımsızlık ve ta-rafsızlığının sağlanması, savaş kış-kırtıcılığının, her türlü ayrımcılık,düşmanlık veya kin ve nefret savu-nuculuğunun engellenmesi amaç-larıyla sınırlanabilir.” (13 TemmuzMilliyet)

Başkalarının haklarından, genelahlakın korunmasından bahsediyorAKP. Basın özgürlüğünü kısıtlayarakmı sağlayacak haklarımızı.

Zaten istemediği hiçbir konununbasında geçmesine izin vermiyor,buna karşı sansür, kapatma ve top-latma cezaları gibi yöntemlere baş-vuruyor. Şimdi önerdiği değişiklikile zaten kısıtlanmış olan basın öz-gürlüğünü yasal olarak da hayata ge-çirmek istiyor AKP iktidarı.

AKP’nin Anayasa Komisyonu’nabasını sansürle ilgili önerisinin basınayansımasıyla yoğunlaşan tartışmalarüzerine Meclis Başkanı Cemil Çiçek

de konuyla ilgili bir açıklamayaptı: “Bulunduğumuz aşa-mada her parti, kendi görüşünü ko-misyona iletiyor. Biz de bu görüşüdiğer partilere iletiyoruz. Sonra uz-laşma komisyonu, bu görüşleri elealıyor, tartışıyor ve bir sonuca ulaşı-yor. Tam uzlaşma sağlandıktan sonrada kaleme alıyor. Bu itibarla parti-lerin tek tek verdikleri önergeler,aynen madde metni olarak kalemealınacak diye bir şey yok. Biz tümgörüşleri ayın 25’inden sonra elealacağız. Ayrıca şunu da ifade etmekisterim; yeni anayasanın temel yak-laşımı özgürlükçüdür.” (14 TemmuzGündem)

Anayasa metni hazırlanırken nekadar da demokratik bir yöntem iz-leniyormuş. Henüz taslakmış. Yenianayasanın temel yaklaşımı özgür-lükçüymüş. Sevsinler sizin özgür-lükçülüğünüzü... O tasarının komis-yondan geçip geçmemesinin hiçbirönemi yoktur. Orada açığa çıkan AKPzihniyetidir. Bu kafa asla halkınlehine, özgürlükçü bir yasa yapamaz.

Tepkiler “basın özgürlüğüne dar-be” manşetleri ile verildi. Basın özgürmüydü gerçekten. AKP’den demok-rasi ve özgürlük beklemek gerçeklerigörmekten kaçmaktır. AKP’den de-mokrasi, özgürlük, barış bekleyenler.AKP’ye umut bağlayanlar. AKP’ninyapacağı özgürlük bu kadardır. 12Eylül Anayasası’nı mumla arayacak-sınız.

AKP gazetelerde yazan köşe ya-zarlarını belirlemeden, hangi haber-lerin nasıl yapılacağına, hangi man-şetlerin atılacağına kadar karışıyor.Fakat artık AKP’ye bunlar da yetmi-yor. Açık açık yeni anayasada basınasansürü yasal hale getirmeye çalışıyor.

AKP’nin yapacağı anayasanın na-sıl bir anayasa olacağı zaten bellidir.Kanun Hükmünde Kararnamelerleyaptığı düzenlemeler, işçinin, emek-çinin kazanılmış haklarını gasp edensaldırı yasaları, mecliste bekleyendüzenlemeler ortada.

Böyle faşist bir zihniyetten umutbeklemek, halkımızın yaşadığı ger-çekleri görmemektir.

Başbakanın açılım çalışmalarıkapsamında verdiği kahvaltıda biraraya gelen sanatçılar da, AKP'denumutlu olduklarını, çok iyi şeyleryapacağına inandıklarını söylemiş-lerdi. AKP şimdi sanatçılara ya benimistediğim gibi sanat yaparsınız ya datiyatroları özelleştirir sizi de kapıönüne koyarım diyor. İtiraz edenlereise “siz kimsiniz, kim oluyorsunuz”diyor. Dün de “yetmez ama evet”diye destek vermiştiniz AKP’nin re-ferandumuna...

Bütün bunlardan ders alın diyoruz.Bugün anayasa değişikliğinden umutbeklemek, AKP faşizmini görme-mektir. Mücadeleden kaçmaktır.AKP'nin boş vaatlerine, anayasa de-ğişikliklerine, demokratik açılımlarınainananlar kendinizi de halkımızı dakandırmaktan vazgeçin.

Halkımızın kurtuluşu, AKP'ninanayasa değişikliğinde değil halk ik-tidarı için mücadele etmektedir.AKP’nin hazırlayacağı anayasa em-peryalist ve işbirlikçi tekellerin ihtiyacıolan anayasadır.

Anayasa mı diyorsunuz: HalkınAnayasa’sı için mücadele edelim.

AKP’den Demokrasi ve Özgürlük Beklemek!

ALIN SİZE AKP’DEN BASINÖZGÜRLÜĞÜ

“Basın hürriyeti milligüvenliğin, kamu düzeninin,genel ahlakın, başkalarının

haklarının, özel veya ailehayatının korunması, suçların

önlenmesi, yargının bağımsızlıkve tarafsızlığının sağlanması,

savaş kışkırtıcılığının, her türlüayrımcılık, düşmanlık veya kin

ve nefret savunuculuğununengellenmesi amaçlarıyla

sınırlanabilir.”

13

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 14: Yürüyüs 322

114

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

“3. Yargı paketi olarak bilinenyasal düzenlemelerden sonra kontr-gerilla elemanları faşist katiller hak-larında verilen infazı durdurma ka-rarlarıyla bir bir serbest bırakıldılar.Serbest bırakılan katillerden birisi1978 yılında katledilen 7 TİP’lininkatledilmesinden sorumlu 7 defaölüm cezasına çarptırılan katildir.

AKP iktidarı daha önce de Hiz-bullahçı katilleri serbest bırakmıştı.

AKP işkencecisini katilini koru-mak için azimle çalışmakta, elindengelenin fazlasını yapmaktadır.

Keza katil köpeklerde sahiplerininbu konudaki hakkını teslim etmektehiç zaman kaybetmediler. ElbistanHapishanesi’nden tahliye edilenMuhsin Kehya Hapishane önündebasına yaptığı açıklamada, “Bu sü-reçte emeği geçen, başta Başbaka-nımız sayın Recep Tayyip Erdoğanolmak üzere Başbakan yardımcısıBülent Arınç beye AK Parti Manisamilletvekili Selçuk Özdağ beye veavukatlarıma teşekkürlerimi ileti-yorum” dedi.

AKP’nin 3. yargı paketinin kimleriçin çıkarıldığını anlatan sözlerdirbunlar.

AKP diğer katillerine “İyi çocuk-larım siz katledin biz aklayalım, rahatolun eliniz soğumasın” demektedir,kontrgerilla elemanlarına resmi gayriresmi tüm katliamcılara güvence ver-mektedir.

Serbest bırakılan katillerden ÜnalOsmanağaoğlu, 1 Aralık 2010 ta-rihinde de Kemal Türklerin kat-ledilmesinden yargılandığı davadanda beraat ettirilmişti. Zaten bu katiltutuklanmadan önce sözde İnterpoltarafından da aranmasına rağmen 20yıl hiç yakalanamadı! İstediği yerigezdi istediği yerde yaşadı. Tutuk-lanmadan bir yıl önce Kuşadası'ndakiGüzelçamlı beldesindeki jandarmakarakolunun bahçesine Atatürk büstüdahi yaptırdı. Faşist katiller oligarşininhep koruması altında oldu. Her türlüolanağı önlerine açıp lüks içinde ya-

şamaları sağlandı.

Ünal Osmanağaoğlu uzun süreKuşadası’nda sefa içinde yaşamışiş kurmuş, hatta tutuklandığında kar-deşi ve ortağı ile iş görüşmesi ya-parken yakalanmıştır. Diğer Bün-yamin Adanalı da aynı şekilde tu-tuklandığında şirket sahibidir.

Faşist katiller bulundukları ha-pishanelerden yine devletin resmiaraçlarıyla dışarı çıkarıldı. Bir dev-rimci tutsak hastalandığında çalış-maz olan o araçlar katiller için anın-da hizmete sunulmuştur.

Her şey gün gibi ortadadır 12Eylül ile yüzleştiğini iddia eden,işkenceye sıfır tolerans diyen AKPiktidarı boyunca sürekli kontrge-rillayı besleyen geliştiren bir rolüstlenmiştir.

Faşist katiller herhangi bir da-vadan şüpheli sıfatıyla yargılanmı-yorlar suçları sabit. Katliam yap-mışlar ve bu da tüm halkın bilgisidahilinde ispatlanarak hükme bağ-lanmıştır. Ama buna rağmen serbestbırakılmıştır. AKP katliamları ka-tilleri işkencecileri açıkça sahip-lenmekte korumaktadır.

Bu ülkenin F Tiplerinde sadecebir pankart açtığı veya bir basın açık-lamasına katıldığı, Amerika’ya yoz-laşmaya karşı olduğu, bir dergi oku-duğu için tutuklanan yüzlerce tutsakvar. Kimisi öğrenci öğretmen işçi evhanımı, kimisi avukat doktor vs. he-men hemen hepsi adresi sabit yeriyurdu bilinen çalışan okuyan insan-lardır ve hepsinin tutuksuz yargılanmakoşulunun olmasına rağmen tutukluyargılanmaktadır. Haklarında yıllaravaran cezalar istenmektedir. Bu ül-kenin F Tiplerinde tek başına yaşa-mını sürdüremeyecek halde olan has-talar Ölüm Orucu Gazileri ve kanservb. ağır hastalıkları olan hasta tut-saklar vardır. AKP tıbbın iyileşemezdediği korsakof hastalarına iyileştiraporu vererek hücrelere atarak, hücrehücre öldürmeye çalışmaktadır.

Ama onlar tahliye edilmemektedirtam tersine içerde daha fazla nasıltutarımın koşullarını nasıl zorlaştırı-rımın çalışmaları yapılmakta dosya-larının infazı yakılmakta yıllara varangörüş, iletişim vb. yasaklarla tecritiçinde tecrit edilmektedirler.

İşte oligarşinin adaleti budur. Tür-kiye mahkemelerinde bir nebze deolsa adalet olduğunu hukukun sınıflarüstü olduğunu iddia edenlere söyle-necek söz bırakmayan somut binlercedurumdan sadece bir tanesidir. Oli-garşinin adaleti kendinedir. İşte bun-dan dolayıdır ki adaleti oligarşininmahkemelerinden beklemek saflıktır.Halk adaletini kendi sağlayacaktır.Bu faşist katilleri devlet istediği kadarkorumaya çalışsın. Halkımız nezdindeasla affedilmeyecektir.

AKPdarbecilerle, Susurluk’la,çetelerle, karanlık güçlerlehesaplaştığını söylüyordu.Karanlıkta hiçbir faili meçhulolay kalmayacaktı. Bu koca biryalandır. AKP; faşist katilleri,kontrgerillayı, çeteleri koruyan,kollayan, dışarı çıkartan birpartidir. Hizbullahçılarıçıkarttılar, şimdi faşist katilleriçıkartıyorlar. Sivas’ın katilleriiçin de pusuda fırsat bekliyorlar!

AKP’ni̇n Adaleti̇ Görevi̇ni̇ Yapıyor Faşist Katilleri Serbest Bıraktı!

Page 15: Yürüyüs 322

ESP Genel Başkanı Figen Yük-sekdağ, 9 Temmuz 2012 tarihinde,Yargıtay’ın, Meliha Kayacı ve GörgüDemirpençe’nin cezalarını onaması,İbrahim Çiçek ile A. Hıdır Polat içinyakalanma kararı çıkarılması üzerine;“Sosyalist Siyaset, Ezilenlerin Si-yaseti Engellenemez” başlıklı biraçıklama yayınladı.

Açıklamada; “Bir diğer kararda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahke-mesi’nden geldi. Genel Başkan Da-nışmanlarımızdan ve HDK YürütmeKurulu üyesi İbrahim Çiçek ve Ge-nel Başkan DanışmanlarımızdanA. Hıdır Polat hakkındaki yakalamakararına avukatlarının yaptığı itirazreddedildi. Böylelikle devletin adlikontrol sistemiyle 1 yılı aşkındırtutuksuz yargılanan sosyalist siya-setçileri yakalayıp, hapishaneyekoyma yöneliminde ısrar açığa çık-tı.” deniliyor.

Bu açıklama, faşizmin mahke-melerinin düzene muhalif bütün ke-simlere yönelik saldırı politikalarınıifade etmesi açısından doğal bir ge-reklilik ifade ederken, hakkında tu-tuklama kararı çıkartılan iki yoldaş-larının devrimciliklerini savunmayıp,düzenin meşru göreceği “danışman-lık” gibi bir iş göstermeleri düzeni-çileşmenin bir ifadesidir. Takiyecilikve kaçak güreşmek devrimcilerin işideğildir. Düzen politikacılarının, dü-zen partilerinin işidir. “Danışmanlık”derken, bir kavramın basit bir yanlışkullanımı yoktur. Düzenin kavram-larında kendine meşruluk aramakvardır. Meşru olmayan sömürü dü-zenidir. Devrimcilik meşrudur. Dev-rimciler, dünyanın her tarafında, ölü-me, işkencelere, ömür boyu hapis-liklere, sürgünlere rağmen, her türlübedeli ödeyerek devrimciliklerininmeşruluğunu savunmuştur.

Düzenin meşruluk anlayışı faşistyasaları temel alırken, çoğu zamandabu yasaları bile tanımazken, dev-

rimci-ler içinmeşruluk, doğru ve haklı olanın,halkın ve devrimin çıkarına olanınsavunulmasıdır. Bunun için mücadeleedilmesidir. Devrimciler için meş-ruluğun sınırlarını belirleyen faşizminyasaları değildir. Meşruluk, haklı vedoğru olduğuna inanmaktır. Dev-rimciler için meşruluk, devrime,Marksist-Leninist ideolojiye, dev-rimci politikaya inançtır. Meşru ol-mayan bu düzendir. Faşist düzenekarşı mücadele haklıdır, meşrudur.Devrimcilik meşrudur. Bu düzenindevleti, kurumları, yasaları vb. hemenhiçbir şeyi meşru değildir. Çünkübu düzen sömürü düzenidir, halkadüşmandır, faşisttir. Bu düzen hertürlü adaletsizliğin, eşitsizliğin, baskıve zorbalığın kaynağıdır.

Devrimci olduğunu iddia edenhiçbir örgüt ve kişi bu teorik doğruyureddetmez. ESP’de, sosyalistliği, ko-münistliği söylemde kimseye bırak-madığı için, bunu kabul eder. Ancak,teoride meşruluğu böyle kabul eder-ken, pratikleri ise statükoculuk, icazetve yasalcılıktır. Yasallığı, kitlelereulaşmanın ve meşru siyaset yapmanınaracı olarak gördükleri için yasalparti olmayı, düzeniçiliği seçmiş-lerdir. Bu savruluşlarını da; “De-mokratik cephenin operasyonlarlazor duruma düştüğü, bunu aşmanınbir aracı olarak yasal partiye ihtiyaçduyulduğu” ve “Kitlelerin yasal birpartiye meşru baktığı” şeklinde te-mellendirmişlerdir.

Sorun kitlelerin bakış açısındadeğil ESP’nin ideolojisindedir.ESP’nin devrimciliği, militan mü-cadeleyi meşru görmemesindedir.Faşizm, operasyonlar yaptı, darbelervurdu ve ESP anlayışı, direnmek, ozeminde var olmaya çalışmak yerine,burjuvaziden çalınma teorilerle dü-zeniçi partileşmeye koştu. Yani; oli-

garşi operasyonlarıyla istediği sonucaulaştı, ESP’yi istediği çizgiye getirdi.ESP icazetli politika yapmayı seçti.Ama göründüğü gibi oligarşi bununlada yetinmedi, yetinmez de. Şimdide devrimciliklerini savunamaz halegetirdi.

Düzenle çatışmadan kaçmak, ok-ların kendilerine yönelmesini engel-lemek için devrimciliğin gizlenmesi,devrimden, devrimcilikten uzaklaş-maktır.

Faşizmle çatışma göze alınmazsa,örgütlenmede, çalışma tarzında dü-zenin çizdiği yasal sınırlar dışına çı-kılmazsa, emperyalizm nasıl kovu-lacak, faşizmin nasıl yıkılacak, sos-yalizm nasıl kurulacak? ESP’de yasalparti sürecinde yıllarca bu çelişkiyiyaşamış ve bu çelişkiyi aşamayarakbugünkü noktaya savrulmuştur. Tarihve Marksist-Leninist teori, bununmümkün olamayacağını anlatır. Meş-ruluğa böyle bakanlar doğal olarakdevrimciliklerini de savunamazlar.Devrimci değil “danışman” olduk-larını söylüyorlar. Düzeni bununlamı kandıracaksınız. Devrimciler ken-dilerine düzeniçi kavramlarla meş-ruluk aramazlar. ESP’liler bunu sık-lıkla yapıyor. Örneğin “gazeteci”diyor. Neden gazeteci?

Devrimciler mücadelenin ihtiya-cına göre her alanda çalışır. Gazete-cilik de yapar, kültür sanat alanındada çalışır. Örneğin müzik grubundadırya da sendikacıdır... Bunların hiçbirisitek başına devrimciyi ifade etmez.Devrimciler önce devrimcidir. Bun-ların hepsi devrimcinin yaptığı biriştir. Ama SOL’da özellikle düşmanlakarşı karşıya gelindiğinde devrimcilikunutuluyor; “gazeteci” olunuyor,“danışman” olunuyor, “siyasetçi”,“aydın”, “sanatçı”, “müzisyen”olunuyor.

ESP “Danışmanlarımız” Diyerek KimeMeşruiyetini Kanıtlamaya Çalışıyor?

15

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Devrimcilik, Meşrudur!Neden Devrimci Değil de

“Danışman” Devrimcilik Suç mu?

Page 16: Yürüyüs 322

SOL’da bu meşruluğa inançsızlıktır.Devrimciler katledilebilir, işkence ya-pılabilir, hapsedilebilir; düzen böylebakıyor. Reformizm de böyle bakıyor.Onun için devletin katlettiği devrim-cilerin cenazelerine katılmazlar. Ör-neğin reformizm sıklıkla yapıyor: “Bizterörist miyiz?” diyorlar. “Bize te-rörist muamelesi yaptılar?” diyorlar.Orada polisin terörüne karşı çıkmıyor.Ona karşı direnmiyor, kendi meşru-luğunu savunmuyor. Kendisinin “te-rörist” olmadığını kanıtlamaya ça-lışıyor. Yani reformist sola göre “te-rörist”e her şeyi yapmak müstehaktır.

“Terörist” dedikleri de devrim-cilerdir.

Yine başka bir örnek; Reformizmyıllardır devrimcilerin katledilmesikarşısında “yargısız infazlara son”diye karşı çıkmıştır. Peki devrimci-lerin yargılandıktan sonra infazedilmesi meşru mudur?

Hayır devrimcilik meşrudur. Meş-ru olmayan bu düzendir. Gayrimeşrubu düzene karşı devrimcilerin heryöntem ve araçla mücadele etmesimeşrudur. Meşru olmayan devrim-cilerin mücadelesini engellemektir.

Devrim inancını yitirmiş, burju-vaziden beslenen reformizmin dev-rimciliğin meşruluğunu savunama-ması onun ideolojik olarak bulunduğuyerin gereğidir. Reformizm’de kat-liamlara burjuvazinin penceresindenbakmaktadır. Karşı çıktığı katliamlaradeğil, onun hukuka göre yapılıp ya-pılmamasınadır. Burjuva hukukundankendini savunacak meşruluk arar.

Reformizm için Deniz Gezmiş-ler’in sahiplenilmesi bunun en çarpıcıörneğidir. “Tek bir adam öldürme-mişlerdi, niye astılar? İdam edilmesiadaletsizliktir” derler. Yani adam öl-dürmüş olsalardı sahiplenmeyecek-lerdi. Ki, zaten ideolojik olarak sa-hiplenemiyorlar. Aynı bakış açısıylabaktıkları için Mahirler’i, İbolar’ısahiplenemiyorlar.

Reformizmin böyle düşünmesianlaşılırdır fakat Marksist-Leninist,komünist olduğunu iddia eden solundüzeniçi kavramlarda meşruluk ara-ması SOL’un yıkılan köşe taşların-

dandır. Yıkılan bu köşe taşlarınınyerli yerine oturması için SOL’la bukonudaki ideolojik mücadelemizisürdüreceğiz.

Devrimcilik, dünyanın en ahlaklı,en soylu, en meşru işidir. Devrimcilerdevrimciliklerini değil örgütsel işleyişve ilişkilerini gizlerler. Düzen içinekoşar adım gidince dil, üslup herşey düzene göre şekilleniyor. ESP’nin“danışman” dediği kişiler ömürlerininbüyük bölümünü devrimci mücadeleiçinde geçiren kişilerdir. Neden dev-rimci değil de “danışman” ? Nerdençıktı “siyasetçi” yasal parti oluncasiyasetçiliğe mi terfi ettiniz? Devrimcidemek suç mu? Devrimcilik suç mu?Neden devrimci değil? Devrimci de-meyi neden meşru görmüyorsunuz?

Atılım’ın başlıklarından birkaçörnek aktaralım:

“- İstanbul'da binler 'KESK'edokunma' dedi

- Özgür Kadın: Karar benim,hayat benim

- Kirli savaşa, yoksulluğa çocukdoğurmayacağız”

Bunlarda öz olarak devrimci birbakış açısı yok. Bunlar utangaç siviltoplumculuktur.

Dünyadaki ve ülkemizdeki sınıflarmücadelesi deneyim bilinir ki, dü-zenin belirlediği yasal sınırlar içeri-sinde kalarak düzene karşı, faşizmekarşı mücadele verilemez. Bırakalımdevrim iddiasında olan bir örgütü,kendi meşruluğunu esas almayan,kimliğini savunmayan hiçbir muhalifgüç faşizmin yasalarına yaslanarakve onun icazetine sığınarak ayaktakalamaz, halkın çıkarlarını savuna-maz. Devrimi, devrimciliği ve mü-cadelenin meşruluğunu savunmakbir tarafa, düzenle çatışmamak içinkendi varlıklarına yönelen saldırılarakarşı bile dik duramazlar, gasp edilenyasal haklarını bile militan bir tutumlasahiplenemezler. ESP’nin dün de,bu gün de yaptığı da budur. Bir yan-dan, söylemde ve yazımda en militan,en keskin sloganları kullanmış, diğeryandan, sürece yaya yaya yasadışıolandan, militan ve radikal olandanuzaklaşıp, icazetçilik, yasalcılık kul-

varında kulaç atmıştır. Her kulaçtadaha da düzeniçileşmiştir. Bu düzendede geçerli olan devrimcilik değil“akıllı solculuk”tur. Akıllı solculukise, devrimciliği savunup kendiniriske atmaz.

ESP’ye Devrimciliğini İnkar Ettiren Meşruluk Anlayışındaki Çarpıklıktır!

ESP’deki bu çarpıklık yasal partiolmadan önce başlamıştır. Kendinereformist blok içinde yer ararken,onların politikalarına, taktiklerine,yöntemlerine karşı da bir özenti vetaklit içinde olmuştur. Bu, kuşkusuzsadece bir özenti değil, meşrulukkonusundaki ideolojik çarpıklığınifadesidir.

AKP faşizminin devrimci, demo-krat, ilerici bütün kesimlere, halkabaskı ve zulmünü arttırdığı bugün,büyük bir gurur ve onurla, kararlılıkla,her zamankinden daha çok, lafı dön-dürüp dolaştırmadan, açık ve net ola-rak devrimciliğin savunulması, fa-şizmin yüzüne haykırılması gerekir.Çünkü, devrimciliğimizin kabulü,mücadeleye çağrımızdır. Cüret vecesareti olanlar devrimciliğini herkoşul altında haykırırlar.

Solun Köşe taşlarını çizecekolursak;

Bir; devrimcilik suç değil meş-rudur.

İki; meşru olmayan halka hertürlü zulmü reva gören faşist düzendir.

Üç; devrimciler kendilerini dü-zenin kavramlarıyla ifade etmezlerve savunmazlar. Faşist düzene karşıher türlü mücadele meşrudur.

Dört; devrimciler hiçbir zamanne işkencelerde, ne düzenin mahke-melerinde devrimci olduklarını giz-lememişlerdir. Devrimciliğin meş-ruluğunu savunmuşlar ve düzeninmahkemelerinde yargılanan değil,yargılayan olmuşlardır.

Oligarşi karşısında kendinizi sa-vunmak için düzenin kavramlarınadeğil, devrimciliğin meşruluğuna sı-ğının. Düzenin kavramları meşrulukkazandırmaz, çürütür.

116

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 17: Yürüyüs 322

117

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

14 Temmuz günü, DemokratikToplum Kongresi (DTK) ve Barışve Demokrasi Partisi’nin (BDP) çağ-rısıyla, Diyarbakır’da yapılmak is-tenen “Kürt Sorununa DemokratikÇözüm ve Öcalan’a Özgürlük içinDemokratik Direniş” mitingi Di-yarbakır Valiliği tarafından yasak-landı. Kendisi gibi düşünmeyen bütünmuhalif kesimlerin hak arama mü-cadelesini “provokasyon” gerekçesiile yasaklayan AKP, mitingi yasak-layarak Kürt halkının taleplerini dilegetirmesine tahammül edemedi.

AKP polisi halka saldırdı, çoksayıda insan yaralandı ve gözaltınaalındı. Yasaklamaya ve tehditlere rağ-men BDP ve DTK miting yapma ka-rarından vazgeçmedi, Kürt halkı birkez daha baskı ve tehdit ile yılmaya-cağını gösterdi. Valilik ise, yasaklamagerekçesini “şöyle açıkladı: “Yapılanistihbari çalışmalarda, vatandaşla-rımızın yanlış bilgilendirilmesi su-retiyle, halkımızı sokağa çekmeye,güvenlik görevlilerimiz ile vatan-daşlarımızı karşı karşıya getirmeye,düzenlenecek kanunsuz etkinlik veeylemlere katılım sağlamaya teşebbüseden illegal gruplar ile müzahir olu-şumların bulunduğuna ilişkin bilgilerde bulunmaktadır.”

Miting öncesi AKP faşizmi, Di-yarbakır’da adeta olağanüstü hal ilanetti. Emniyet’te izinler kaldırıldı,çevre illerden zırhlı araçlar, panzerlerve çevik kuvvet takviyesi yapıldı.Kentin tüm giriş çıkışları kapatıldı,meydanları tutuldu. Zırhlı polis araç-ları, Diyarbakır sokaklarında devriyegezerek, bir yandan gövde gösterisiyapıp gözdağı verirken, diğer yandanmitingin yasaklandığını anons ederek“gitmeyin” tehditleri savurdular. Birgece önce onlarca ev basılıp insanlargözaltına alındı. Şehir merkezindeüç kişiden fazla insanın yan yanayürümesi yasaklandı. BDP il binasıpolis ablukası altına alındı.

Yolları kesen polis Diyarbakır’agirişi yasakladı. Şehrin Mardin gi-rişinde kurulan polis noktasında da

kente gelen araçların dur-duruldu, Mardin Nusay-bin, Şırnak’tan ve çevrekentlerden Diyarbakır’agelen 250 araçlık konvoyDiyarbakır’a sokulmadı.Araçlarla girişlerine izinverilmeyen halk yürüyerekDiyarbakır’a girdi.

Kürt HalkıBir Kez Daha Baskı ve Tehdit İle YılmayacağınıGösterdi

Halka karşı kin ve nefretle dolupolisin tehdit ve baskısına, yoğunönlemlerine rağmen, halkın kepenk-leri indirmesi ve mitinge katılmasıengellenemedi. Diyarbakır’da halk,tüm yasaklamalara rağmen sokağaçıktı. BDP il binası önünde toplananon binlerce kişi İstasyon Meydanı’nadoğru yürüyüşe geçti. Halkı terörizeetmek için polis helikopterleri şehrinüzerinde dolaştı.

Polis, halka, biber gazıyla, tazyiklisuyla saldırdı. Yakaladıklarına sokakortasında işkence yaptı. Çok sayıdainsan yaralandı. Bütün ara sokaklardauzun süre çatışmalar yaşanarak halkİstasyon Meydanı’nı ulaştı. Dahasonra Sümer Park’ta toplanan halkgeceyi burada geçirdi. Polisin saldı-rılarından yaralanan BDP MilletvekiliAyla Akat Ata, Mülkiye Bir tane,Pervin Buldan ve rahatsızlık geçirenBüyükşehir Belediye Başkanı OsmanBaydemir hastaneye kaldırıldı.

AKP’nin halk düşmanı bakanları,milletvekilleri, polisin halka azgıncasaldırısı üzerine sorulan sorulardayine halkı ve parti yöneticilerini suç-layıp katil polisleri savundu. Arınç,mitingde çıkan olaylardan, “Halkısokaklarda yürüyerek Valiliğin ka-rarına karşı gelmeye, direnmeye ça-ğırdılar. Bu açıkça suçtur.” diyerekBDP’nin Genel Başkanı’nı ve mil-letvekillerini suçladı.

Başbakan Erdoğan, Diyarbakırmitingi için, Adapazarı’nda yaptığıkonuşmada; “Tutturmuşlar miting,miting diye... bir araştırdık ki, altındaprovokasyon var...” diyerek, bıra-kalım Kürt halkına temel haklarınıtanımayı, en sıradan, en basit “mitingyapma hakkını” bile çok gördüğünü,buna bile tahammül gösteremedik-lerini kanıtlamış oldu.

Mitingi yasaklayan DiyarbakırValisi Mustafa Toprak “Vali olarakyetkim vardı kullandım ve izin ver-medim” diyerek saldırıyı savundu.Polisin azgınca saldırılarından çoksayıda insanın yaralanması üzerinesorulan sorulara bir yandan; “polisi-miz orantılı güç kullandı’ şeklindecevap vererek, polis nezdinde AKPfaşizminin saldırı politikalarını ak-larken diğer yandan utanmadan “Gös-tericiler kendini yere attı, su sıkılıncagelip altına girdi” diyerek halkı suç-luyor. Saldırıya hala devam ederek,yaralanan milletvekilleri için “Mil-letvekillerinin mitingde ne işlerivar?... BDP’li vekiller, eylemci mi,milletvekili mi anlayamadım.” diyor.

AKP Kürt sorununu çözecek”diye umut edenler bu tabloyu gör-melidir. İşte AKP faşizminin “Kürtaçılımı”… inkar, asimilasyon, baskı,terör, işkence, gözaltı… AKP’ninKürt sorununa çözümü budur. Faşistoligarşik iktidar yıkılmadan Kürt so-rununun da çözülmeyeceğini tarihbize defalarca kanıtlamıştır. Kürt hal-kının direnmekten başka yolu yoktur.

AKP’nin Kürt Sorununa Çözümü;Baskı, Terör, Asimilasyon ve Katliamdır

Page 18: Yürüyüs 322

Televizyon artık ailelerin enönemli üyesi haline geldi.

Meksika Televisa şirketinin baş-kanı 1998 yılında şöyle demişti di-ziler hakkında; "Düş satıyoruz. Ger-çekliği yansıtmak gibi bir niyetimizyok. Külkedisi'nin düşlerine ben-zeyen düşler satıyoruz."

“Popüler pembe dizi, genel ola-rak, dünyada Külkedisi'nin prensleevlendiği tek yerdir, kötülük ceza-landırılır, iyilik ödüllendirilir, körlergörmeye başlar, yoksulların en yok-suluna kendisini zenginlerin en zen-gini yapan bir miras kalır.” diyorEduardo Galeano..

Diziler, evlilik programları veyozlaşma kaynağı olan daha birçokprogram var. İşte bunlardan en pes-paye, en utanç verici olanı, ahlak-sızlığın diz boyu olduğu program"İzdivaç" adı altındaki programlar.

Şöyle bir öykü anlatılır;Su, ateş ve ahlak dostluk kur-

muşlar; dolaşırlarken birbirlerini me-rak etmeye başlamışlar. Suya sor-muşlar, "Kaybolursan seni nasıl bu-lacağız?"

Cevap, "Nerede bir şırıltı, çağıltıduyarsanız ben oradayım."

Ateşe, "Seni yitirirsek ne yapa-lım?"

Ateş, "Bir duman gördüğünüzyerde ben varım."

Sıra ahlaka gelince, cevabı şuolmuş: "Beni kaybederseniz, birdaha kesinlikle bulamazsınız!"

Bir halk için AHLAK demek herşey demektir. Vatan demektir. Onurdemektir, emek demektir. Vatanınısevmeyen bir insan ahlaksızdır aynızamanda. Onursuzca ülkesini em-peryalistlere satanlar da ahlaksızdır.Emek harcamadan kısa yoldan parakazananlar da.

İzdivaç programları, çok ağır birsöz gibi gelebilir ama sonuç olarakkadınlarımızı, erkeklerimizi pazar-

lama yerleridir. Halkı-mızı bu duruma bu dü-zen getirdi ve bu du-rumdan utanacak olan-lar programlara çıkan-lar değil; o programlarıyaptıran tekellerdir.

Bu programların te-mel kaynağı YOKSUL-LUKTUR. Yoksullukaynı zamanda yozlaş-manın kaynağıdır.

Bakın programa, sanki evlilikdeğil insan satın alıyor. Babaannemizyaşındakiler, amcalarımız, teyzele-rimiz oraya çıkıp araban var mı,maaşın ne kadar, emekli maaşınınyanında ev istiyorum. Araba istiyo-rum ev istiyorum, altın istiyorumdiyorlar.

Bir kadına 2-3 erkek birden talipoluyor. Şuranı beğendim buranı be-ğenmedim diyor.

Bunlar Halkın GözüÖnünde Oluyor!

Annelerimizden öğrenirdik çı-karsız sevmeyi. Onları da bulaştır-dılar bu yozlaşmış alana.

Oysa annelerimiz anlatırdı birekmeği paylaşmanın önemini. Çı-karsız aşkları, masum sevdaları. Birgöz odada tek bir tencerede kaynayançorbayı eşiyle yediğinde en büyükmutluluk olduğunu, o olmadan bo-ğazından geçmeyeceğini.

Bu programları sunan Esra Erol,Hande Ataizi, Seren Serengil, Son-gül Karlı, Uğur Arslan vb. tel-evizyondaki pisliğin görünen tarafı.Ama asıl bunun arkasındakiler ah-laksızlığın kaynağı. Tekeller, medyapatronlarıdır asıl ahlaksız olanlar.Onlara göre para için kar için herşey mübah.

Medya kendisini savunurken arztalep meselesi diyor. Halkın istediğinisunuyorlarmış. Halk bir gün düşündü,

bizim acilen izdivaç programına ih-tiyacımız var dedi, bunu istedi öylemi?

Talebi karşılamak için sunduklarıbu arz, aynı arzın gittikçe daha çoktalebini yaratıyor. Alışkanlık yapıyor,kendisine rol biçer hale geliyor.Kendi ihtiyacını yaratıyor ve ba-ğımlılığa dönüşüyor.

Medya dışarıda da bunlar yaşa-nıyor diyor. Evet yoksulluk yozlaş-tırır, sokakta da bunlar yaşanır amamedya bunun yaygınlaşmasını sağ-lıyor. Her şey daha fazla reytingiçin. Yani daha fazla kar için.

Halkımız; bizim geleneklerimizdeğerlerimiz çok güçlüdür. Düğün-lerimiz temizliğin simgesidir. Biz ah-laklı, onurlu bir halkız. Hergün okanal bu kanal bu programları vererekbize bu ahlaksızlık saçan programlarıkanıksattılar. Bu programlar adetabedenlerimizi pazarlama yerleri…

Sevgiyi, evliliği kirlettiler. Herşeyi gözümüzde paraya dönüştür-düler. Ahlaki değerler yüzyıllar içindeoluşuyor. Bunları bir çırpıda yoz-laştırıyorlar. İzin vermeyelim.

Yoksulluğumuzdur o programlaraçıkmamızın bir sebebi. Evi olan, aşıolan biri neden çıksın o programlara?

Bu düzen bizi yozlaştırıyor.Özgürlük diye sunulan ahlaksız-

lıktır. Sahip çıkalım geleneklerimize,

değerlerimize.

Evlilik Programları İnsanlarımızı Pazarlama Yerleridir!Reyting Uğruna Halkımızı Utanç

Duyulacak Duruma Düşürüyorlar!

18

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 19: Yürüyüs 322

Grup Yorum'un her geçen yıl artanve en son 350 bin rakamına ulaşankonser kitlesi karşısında oligarşi“atak” yapmakta gecikmedi...

Yıllardır yüz binleri telafuz et-meyen, edemeyen burjuva basın veoligarşinin çeşitli kurumları artıkkendi parlatıp piyasaya sundukları"starlar"ının konserleri için 100 binrakamında aşağısını telafuz etmemeyeözel bir önem gösteriyor.

Geçtiğimiz günlerde Fanta’nınsponsorluğunda Tarkan ve BeykozBelediyesinin sponsorluğunda Mus-tafa Sandal ayrı yerlerde konserleryaptılar... Bu konserlerindeki rakamüzerine birçok spekülasyon yapıldı,tartışma yürütüldü... Tarkan'ın 150bin, aynı gün farklı yerde çıkan Mus-tafa Sandal'ın ise önce 70 bin denilenkonseri için Sandal'ın tepkisi üzerinebir anda iki katına çıkan bir rakamolarak 150 bin rakamı telefuz edil-meye başlandı...

Koca koca sponsorlarla, emper-yalist tekeller tarafından oluk olukparaların akıtıldığı ve duyurusununyapılması amacıyla televizyonundanafişine kadar her türlü aracın en yay-gın biçimiyle kullanıldığı neredeysedevlet desteğine mazhar olan bu vebunun gibi konserlerin sonuçta her-birinin toplayabildiği kitle sayısı 150bin, toplamda ise 300 bin kişi... Ra-kamın abartısını ve burjuva basınınve kurumların bu konudaki özenlili-ğini(!) ihmal ederek ifade ediyoruz...

Evet, bu ihmale rağmen toplamdabile Grup Yorum'un ulaştığı 350 binkişi rakamına ulaşamayan oligarşininstarlarının bu haline rağmen bile Mus-tafa Sandal konseri için önce 70 binrakamını veren ama Sandal'ın tepkisiylebu rakamı değiştiren Belediye abartıyıda elden bırakmamıştır...

Beykoz Belediye Başkanı YücelÇelikbilek, “Beykoz Çayırı Musta-fa’ya yetmedi. Rejide kayıtları in-celedik. 150 bin kişiyi aşarak İs-

tanbul’daki en kalabalık konser re-korunu kırdık”

Yalandan kim ölmüş?.. Bunlarınkide o misal... Yalan söylemeyi alış-kanlık haline getirmişler. İstanbul’unen kalabalık konseri hangisiydi nezaman nerede verildi gibi bir araş-tırmaları yok ama akıllarına ilk gelenisöylemekte sakınca görmüyorlar...150 bin rakamı olunca bunu çok bü-yük sandıklarından da bu rakamlaen büyük rakama ulaştıklarını sanı-yorlar. Muhtemeldir ki bu rakamınen büyük olarak akıllarında kalmasınınedeni de Grup Yorum'un geçen yılverdiği Birinci Bağımsız Türkiyekonserindeki rakamdır...

Grup Yorum'un İnönü'deki 55 binkişilik konseri ve geçen yılki konseriöncesinde değil yüz binleri on binleribile telefuz edemeyen burjuva basınıve müzik piyasası şimdilerde GrupYorum’dan geri kalmamak için abar-tıda sınır tanımamaktadır.

Öyle ya Grup Yorum gibi hiçbirtekelin sponsorluğuna başvurmayan,zar zor ve çoğunu da borçlanarakyaptığı tanıtım kampanyalarıyla kon-serini duyuran bir grubun ulaştığıkitle sayısına ulaşamamak zorlarınagitmektedir. Tanıtım konusunda birçok engelle de karşılaşan, çoğu TVkanalının ya da gazetenin duyurma-mak için uğraştığı bir hazırlık aşa-masına rağmen her geçen yıl kitlesiniartıran Grup Yorum'un bu durumuburjuvaziyi ve onun müzik piyasasınıda fazlasıyla rahatsız ediyor...

Bu nedenle Grup Yorum konserinigörmezden gelmek, yapabildikleri oran-da küçük göstermek için ellerindengeleni yapmakta bir sakınca görmez-lerken kendi starlarını ise abartmakiçin ellerinden geleni yapıyorlar.

Ama tüm bunlar boşa çabalardır...Tüm yozlaştırma çabalarına rağmenişte toplayabildikleri tüm kitle bukadardır... Birbiriyle yarışan starlarınınkitlesini toplasan bile ulaşamadıkları

kitleleri Grup Yorum toplamaktadır...Hem de tüm engellere, baskılara, af-işlerinin duvarda kalmaması için İs-tanbul polisinin köşe bucak insanlarıkovaladığı, gözaltına alıp işkence-lerden geçirdiği bir hazırlık sürecinerağmen toplanan bir kitle. Gözaltıları,tutuklanmaları göze alarak katılanyüzbinler... Sizin ulaştığınız rakamlarGrup Yorum için, halkın devrimcisanatçıları için artık dünde kalan ra-kamlar olmaya devam edecektir.

Bu nedenle burjuvazinin yoz sa-natını yapan sanatçılara da sesleni-yoruz bırakın yoz sanat ilişkileri için-de kendinizi abartmaya ve burjuva-zinin sponsorluğunda kitleleri yoz-laştırmaktan vazgeçin... Gelin halkınsanatını yapın, halkın sanatçılarınınyanında olun.. İşte o zaman yüzbinlersizin için de hayal olmaz, abartıyave kendinizi emperyalist tekellerinparalarına muhtaç hissetmeye ihti-yacınız da kalmaz...

Grup Yorum halka yaslanan halkındesteğiyle büyüyüp güçlenen bir mü-zik grubudur. Sponsoru halk olanlarıhalk da yalnız bırakmaz...

Grup Yorum konserlerini halk dü-zenliyor ve her türlü bedeli göze ala-rak düzenliyor...

Hepsinin Hedefi Grup Yorum’la Rekabettir!

Vazgeçin Grup YorumHalkındır! Halkla Rekabete

Girmeyin Kaybedersiniz!Burjuvazi Grup Yorum konserçalışmalarını engelleyip konsere

katılanları gözaltına alıptutuklarken Tarkan gibi, Mustafa

Sandal gibi popçuları özellikleşişiriyor. Grup Yorum’un 350 bin

kişilik konserini adeta yoksayarken Tarkan, Sandal gibipopçuların konserlerini halka

alternatif gibi sunuyor. Yarattıkları“megastar”larla 350 bin kişilik

Yorum konserinin altındakalmamak için kendilerini

paralıyorlar. Çabalarınız boşunadır. Yozkültürünüzle devrimcilerin

alternatifi olamazsınız!

19

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 20: Yürüyüs 322

Bir savaşta belirleyici olan sa-vaşçıların, kadroların niteliğidir.Doğruluğuna inanan, meşruluğunainanan, halkı ve vatanı için ölüm da-hil bütün fedakarlıkları göze alan, za-fere kilitlenmiş, bu zaferin kendiadımlarıyla geleceğine inanan BİRİNSANDAN DAHA GÜÇLÜ BİRSİLAH YOKTUR!

Bir Cepheli’nin yüreği silahıdır,inancıdır. İnançlı olmak, davasınabağlı olmaktır, ideolojik olarak net ol-maktır, yiğit olmaktır, uzlaşmamak-tır, militanlıktır, düzenin bütün poli-tikalarına karşı devrimi, sosyalizmiölmek pahasına savunmaktır.

Cepheli; gerek ideolojik, gereksefiziki anlamda, düzenle her koşuldaçatışır. Bu çatışmalarda Cepheli'ninsilahı, düzenin ideolojisine karşıkendi ideolojisi olur. Düzenin bütünyalan, dolan, karalama, demagoji veçarpıtmalarına kendi ideolojisini,doğruları, gerçekleri anlatarak cevapverir. Düzenin bencil, bireyci, yozkültürüne karşı kendi paylaşımcı,

birlik ve dayanışma temelli halkkültürüyle yoğrulmuş devrimci kül-türünü koyar. Düşmanla fiziki olarakkarşı karşıya kaldığında ise, elinde-ki her şeyi silah olarak kullanır. Aslateslim olmaz, direnir. Dağda, şehir-de, sokakta, dernekte, parkta, sloga-nı, taşı, sopası düşmanı yenmek içinkullandığı her şeyi silahtır. Büyük bircüret ve cesaretle elindeki silahı kul-lanarak düşmana meydan okur vedüşmanı vurur. Düşmanın bütün geriadım attırma, sindirme, yok etme po-litikalarına büyük bir yüreklilikledirenir. Marşta dediği gibi; "Kolla-rımız kopsa bile, yüreğimiz tetikçeker..." Cepheli böyle bir yürek ta-şır ve her şeyi silaha dönüştürür.

Her şeyi silaha dönüştüreceğiz.Esas olarak beynimizi silahlandır-malıyız.

Tüm enerjimizi, yaratıcılığımızı,aklımızı kullanmalıyız.

Cepheli sadece dış düşmana kar-şı değil, iç düşmana karşı da direnir.Devrimciliğini büyütmek için dü-

zenden gelen bütün alışkanlıklarını,davranışlarını, düşüncelerini mili-tan bir şekilde asla uzlaşmayarak de-ğiştirir. Her konuda eleştirisini-öze-leştirisini verir. Her konuda açıktır,nettir. Her şeyi büyük bir yüreklilikleortaya koyar ve çözer.

Cepheli hiçbir zaman silahımyok diyemez. Cepheli'nin yüreğivardır. Her zorluğun üstesinden ge-lebilecek bir yüreği vardır. Engeller,zorluklar karşısında yılmaz, savaşır.Savaşacak inanca, ideolojiye, ira-deye sahiptir. Cepheli yürekliliğini,devrimciliğini bilimsel temellereoturtur. Bu devrimciliğimizin sü-rekliliği için, bir ömür boyu devrimcikalabilmek ve büyük bir yüreklilik-le savaşabilmek için gereklidir. Böy-lelikle zorluklar, Cepheli'yi daha dagüçlendirir ve mücadele içerisindekahramanlaştırır. Cepheli'nin en bü-yük silahı devrim ve sosyalizmeolan inancı, davasına bağlılığı, yi-ğitliği, uzlaşmaz ve militan bir şekildesavaşma yürekliliğidir.

Yola Gelmeyeceğiz GerçekleriYazmaya Devam Edeceğiz!Haklılığımızı Her YerdeHaykırmaya Devam Edeceğiz!

24 Aralık 2010 tarihinde İstanbul Şişli’de bulunan Yü-rüyüş dergisine AKP’nin işkenceci polisleri tarafından he-likopter destekli bir baskın düzenlenmişti. Bu baskınlar-da gözaltına alınarak tutuklanan Yürüyüş çalışanlarınınserbest bırakılması için 18 Temmuz günü, baskının olduğubinanın önünde Halk Cephesi tarafından eylem yapıldı.Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi'ni trafiği kapatan Cephe-liler, tutuklu bulunan Yürüyüş çalışanlarının resimlerininolduğu pankartı açtılar.

Halk Cepheliler, “Yürüyüş Halktır Susturulamaz", "Yü-rüyüş Çalışanları Serbest Bırakılsın", "Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz", "Adalet İstiyoruz”, “Halkız Hak-lıyız Kazanacağız” sloganları ile halka adaletsizliği teş-hir ettiler. Yürüyüş çalışanlarının neden tutuklandıkları-nı anlatan Cepheliler, bir taraftan da kuşlama yaptılar. Yolkesme eylemi yapan Halk Cepheliler 15 dakika sonraAKP’nin işkenceci polisleri tarafından saldırıya uğradı-

lar. Bu saldırıda Emrah Uyul, Keremcan Baylan, Hüse-yin Korkmaz, Hakan Tahran ve Fatih Çınar yerlerde sü-rüklenerek gözaltına alındılar.

Yürüyüş çalışanlarının yargılandığı dava 20 TemmuzCuma günü Ankara 11. ACM’de görülecek. Onları sa-hiplenmek için Halk Cephesi de 20 Temmuz’da AnkaraAdliyesi önünde olacak.

Dergimizin yayına hazırlandığı sırada Ankara’da gö-rülen Yürüyüş dergisi özgür tutsaklarından “Kan Ünsal,Halit Güdenoğlu, Cihan Gün, Naciye Yavuz, Musa Kurt”tahliye oldu. Mahkeme 9 Ekim 2012 tarihine ertelendi.

20

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

CEPHELİ’NİN SİLAHIYÜREĞİDİR

Page 21: Yürüyüs 322

Bölüm 3 “Emperyalist dönemde, burju-

vazi, bütün dünyada devrimci, mil-liyetçi ve demokrat niteliğini kay-betmiştir. Onun ideolojisi artık mil-liyetçilik değil, kozmopolitizmdir. Ovatan, millet, bayrağını gemininbordosundan aşağıya atmıştır. Bubayrağı, emperyalist dönemde en-ternasyonalizm ve yurtseverlik ta-banında proleter devrimcileri mil-liyetçilik tabanında ise küçük bur-juva radikal unsurları yükseltmek-tedir.”

Mahir Çayan’ın bu söyledikleriçok açıktır. Lenin’in emperyalizmçağındaki ifadesi olan gerçekliliğioportünist solun önemli bir kesimikavrayamamıştır. O nedenle de “bubayrağı” enternasyonalizm ve vatan-severlik temelinde taşıyamamış vebu yaklaşımın sonucu vatan sonucuhalkla bağları adeta kopmuştur. Vatan,vatanseverlik kavramları gericilerefaşistlere terk edilmiştir. Bunun enaçık göstergesi oportünist solun, vatan,vatanseverlik, halk gibi kavramlarıkullanmaması, ulusal değerlere uzakdurması, onları sahiplenmemesidir.

Oportünüst sol, ulusallık-vatankonusunda tam bir kafa karışıklığıiçindedir. Bu kafa karışıklığı, burjuvaulusalcılığı ile M-L’nin ulusalcılığınasıl ele aldıkları noktasında dü-ğümlenmektedir.

Burjuva ulusalcılığı temel olarakiki olguyu içermektedir:

1- Ulusal pazarın güvenceyealınması ve bu nedenle devletindışarıya karşı korunması,

2- İçte, feodal iktidarın yı-kılarak yerine egemenliğinulusta olduğu demokratik birsistemin kurulması.

Bu savaşta, proletarya ve di-ğer halk kesimleri burjuvazininyanında yer almışlardır. Ancakburjuvazi daha ilk andan itibaren“ulusal” kimliğini reddedip, va-tan ve vatan sevgisini yozlaş-

t ı r m a y abaşlamış-tır. Bunoktadan sonra, vatan, ulusal birlikiçin burjuvazi ile birlikte savaşanproletarya açısından bu kavramlarfarklı bir içeriğe bürünmüştür. Vatanyine korunacaktır, ancak bu “burju-vazinin ulusal pazarı” güvende olsundiye değil, ülkesi emperyalizmdenbağımsız olsun diyedir. Ve bunabağlı olarak da, içte burjuvazinin ik-tidarını yıkarak kendi iktidarını kur-mayı hedefler. Görüldüğü gibi, em-peryalizm çağında vatanseverlik yenibir içerik kazanmıştır. Vatanseverliğingerçek sahipleri emekçi halklar, pro-letaryadır. Vatanseverlik burjuvazininçıkarları için değil, aksine emekçihalkların vatanlarına duydukları bağ-lılık ve ulusal; sosyal kurtuluşlarıiçin savaşmalarıdır.

Vatanseverlik kavramı 1789 Fran-

sız burjuva devrimiyle birlikte ortayaçıkmıştır. Bu daha çok da burjuvazininfeodalizme karşı kazandığı zaferi vekazanımlarını içeren bir anlam taşı-yordu. 1789 burjuva devrimini zaferetaşıyan, burjuvazi ve onunla birliktefeodalizme karşı savaşan tüm emek-çiler vatanseverdi. Burjuvazinin va-tana-vatanseverliğe ihanet etmesiyle,vatanseverliği temsil edecek tek güçolarak emekçiler kalmıştır.

Marks ve Engels “proleterlerinvatanı yoktur onların vatanı enter-nasyonalizmdir" diyor. Oportünistsol bundan Mark ve Engels’in va-tanseverliğe karşı olduğunu çıkarırve teoride de pratikte de buna uygunbir çizgide yer alır. Gerçekten deMark Engels vatanseverliğe karşımıdır? Tabii ki hayır. Önderimiz Ma-hir Çayan bu konuda Marks’ın de-ğerlendirmelerini de aktararak şunlarısöyler: “Bu, Marks’ın vatanseverliğekarşı olduğu anlamına yorumlan-mamalıdır. Marks ve Engels’e göreproletarya, vatanı tehlikeye düştüğüher yerde ve zaman en önde dö-vüşmüştür ve de dövüşmelidir. O açı-dan sonuna kadar milli olan prole-taryadır. İşçilerin vatanı yoktur diyenMarks, bir işçi hükümeti olan ParisKomünü hakkında şunları söylüyor:‘Komün, böylece Fransız toplumununbütün sıhhatli unsurlarının gerçek

temsilcisi ve dolayısıyla Fran-sa'nın gerçekten milli hükümetioluyordu. Aynı zamanda biremekçi hükümetin ve emeğinkurtuluşunun cesur savaşçısıolarak, sözün tam anlamıylaenternasyonal bir mahiyete sa-hiptir.’” (Fransa’da İç Savaş,Syf 86, Aktaran Bütün Yazılar,Syf:316-317)

M.Çayan’ın değerlendirme-sinde “ulusallık ve enternas-yonalizm”in farklı koşullar al-tında nasıl şekillenebildiğininde bir örneğini görüyoruz. Paris

HALK VE VATAN SEVGİSİEnternasyonalizm ve Sol

Anti-Emperyalist, Anti-OligarşikDevrim Stratejisinde M-L’ler İçin

“Ya Özgür Vatan Ya Ölüm” DemekEmperyalizme Karşı Savaş Çağrısı

ve Savaşma Kararlılığıdır!

Vatanseverlik kavramı 1789 Fransızburjuva devrimiyle birlikte ortaya

çıkmıştır. Bu daha çok da burjuvazininfeodalizme karşı kazandığı zaferi ve

kazanımlarını içeren bir anlam taşıyordu.1789 burjuva devrimini zafere taşıyan,burjuvazi ve onunla birlikte feodalizme

karşı savaşan tüm emekçilervatanseverdi. Burjuvazinin vatana-

vatanseverliğe ihanet etmesiyle,vatanseverliği temsil edecek tek güç

olarak emekçiler kalmıştır.

21

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 22: Yürüyüs 322

Komünü deneyinin, mücadelenin,“formu bakımından milli” olması,sadece “örgütlenme sınırlarını” an-latan bir çerçeve olmayıp politik birmuhteva da kazanabildiği açık biçimdegörülebilmektedir. Prusya ordularınınsaldırıları-işgali karşısında vatanı sa-vunan onun için savaşan burjuvazideğil, proletarya ve diğer emekçi halk-tır. Burjuvazi ise vatana ihanet eder.O gün olduğu gibi bugün de vatanısavunmak devrimcilerin, proletaryanın,tüm ezilen halkların üstlendiği birmisyondur-görevdir.

Emperyalizm çağında da bu göreviproletarya ve emekçi halklar yerinegetirmişlerdir. Nazi işgaline karşı,emperyalizmin açık ve gizli işgallerineve onların işbirlikçilerine karşı verilmişolan ve verilmekte olan savaşlar aynızamanda bir vatan savunmasıdır.

Evet, enternasyonalizmle vatan-severlik birbirinin karşıtı değil, bir-birini tamamlayan olgulardır. Ancakbu kavramların içerikleri burjuvazive faşizm tarafından çarpıtılmaktave kendi çıkarları doğrultusunda ye-niden doldurulmaya çalışılmaktadır.Burjuvazinin yaptığı vatana ve halkadüşmanlıktır. Ancak bunu kendiamaçları doğrultusunda yapmaktadır.Bunu yaparken de en çok böl-parça-la-yönet politikasını kullanmaktadır.Biz devrimcilerin görevi burjuvazininsahte vatanseverliğini teşhir etmek,gerçek vatanseverlerin devrimcilerolduğunu en geniş kitlelere anlata-bilmektir. Evet, enternasyonalizmher türlü ulusal önyargıyı ve başkaolaylara yönelik, her türlü küçüm-semeyi onları yok saymayı reddedenbir vatanseverliği içerir.

Oportünist solun vatan ve vatan-severlik konularına bu kadar uzakolmasının, ondan kaçmasının bazısomut nedenleri var. Bu nedenlerinbaşında gelen ise, 1970’li yıllardabaşlayan, oligarşinin demogojileri,şovenist politikaları ve sivil faşisthareketin bu kavramları sürekli kul-lanmasıdır. Bunun sonucu bu kav-ramlardan adeta bir kaçış yaşandı.1980’li yıllarda faşist cuntanın buyöndeki söylem ve uygulamaları dabu kopuşu pekiştiren bir rol oynadı.

Pratik olarak, Devrimci Hareket debu etkilenmenin dışında değildir. An-cak ideolojik, teorik platformlardadevrimci hareket bu kavramları kul-lanmakta kendi iç tutarlılığını ve is-tikrarını sürdürmüştür. Ve hatta bellidönemlerde bu kavramları daha vur-gulu bir biçimde kullanarak ortayaçıkan ideolojik boşluğu da doldur-maya çalışmıştır.

Ancak oportünist sol, bu doğruteori ve pratiğimizi bir türlü hazme-dememiştir... Oysa yapılması gerekenbu kavramların hem tarihsel hem demevcut somutluk açısından etraflıcatartışılmasıydı. Ama oportünist sol,bu anlayışla hareket etmek yerinehep kaçamak eleştiriler yapmıştır.Ve hatta devrimci hareketi suçlamıştır.Gerek Kürt Milliyetçi hareketin, ge-rekse de oportünist solun vatan-va-tanseverlik kavramlarını kullanmamızkarşısındaki “eleştirileri”, onlarınhem ulusallık-enternasyonalizm, hemde mücadelenin anti-emperyalist ni-teliği karşısındaki kafa karışıklığınıçok açık şekilde göstermektedir. Kuş-kusuz burada en temel yanlışları,emperyalizmin 3.bunalım dönemive yeni sömürgecilik ilişkilerini,emperyalizmin gizli işgalini yoksaymalarıdır. Bu gerçeğe gözlerinikapayan şabloncu sol, “Türkiye detarihsel ve siyasal anlamda gün-demde bir vatan sorunu yoktur”diyerek burada da vatan ve vatanse-verlik kavramlarını yanlış olduğunuileri sürmektedir.

Bizim ortaya koyduğumuz “ulus-laşma”yla özdeş tutulan bir vatansorunu değil. Bu kavramın ve prole-taryanın görevlerinin burjuva dev-rimleriyle sonraki süreçte nasıl birdeğişim geçirdiğini yukarıdaki bö-lümde de ifade ettik. Dünya devrimdeneylerine baktığımızda görülecektirki, 20.yy’ın ikinci yarısında tüm dün-ya halklarına, devrimcilere esin kay-nağı olan “Ya Özgür Vatan, Ya

Ölüm” sloganı, uluslaşma sürecininbaşındaki “vatan” kavramından farklıbir içeriğe sahiptir. Burada sorun,emperyalist boyunduruk ve tam ba-ğımsızlıktır. Yani diğer bir ifade ile“özgür vatan” sorunudur. Bugün kim-se Türklerin ve Kürtlerin vatanınınözgür olduğunu iddia edemez. Buanlamda, anti-emperyalist, anti-oli-garşik bir devrim stratejisi içindeemperyalizme karşı bağımsızlıksavaşı veren M-L’ler için “Ya ÖzgürVatan Ya Ölüm” sloganı emper-yalizme karşı savaş çağrısı ve sa-vaşma kararlılığını ifade eder.

Oportünist solun vatan kavramınınkullanılmasına bir diğer itirazı ise,“Türk ulusal sorunu”nun olmadığıdır.Ve o nedenle de kullanılmayacağıdır.Kuşkusuz soruna sadece uluslaşmasürecinin başındaki tarzda “ulusalsorun” olarak bakıldığında doğrudur.Ancak, yukarıda da ifade ettiğimizgibi, vatan kavramının, Pazar so-runuyla aynı anlamda ele alınmasıemperyalist çağda geçerli değildir.diğer bir nokta ise, devrimci hareketin“vatan” kavramından anladığı, tekbir ulusun yaşadığı yeri tarif eden,tek bir ulusun tekelini içeren kavramdeğildir. Ülkemiz çok ulusludur.Başta Türk, Kürt ulusları olmaküzere, diğer milliyetler içinde birvatan olma özelliği taşır. Özgürvatan mücadelesi de bu anlamdatüm bu ulus ve milliyetlerden halk-ların yaşadığı vatanımızın emper-yalizmden koparılıp bağımsızlaş-tırılması mücadelesidir.

Mücadelemiz, devrim anlayışımızkimilerinin çarpıttığı gibi, tek birulus için de örgütlenme değil, çokuluslu tek bir ülke içinde örgüt-lenme şeklindedir. Kuşkusuz, çokuluslu bir ülkede mücadelenin herşart altında bu sınırlar içinde elealınması mutlak değildir. ancak bu-günkü somutluk budur. Ve bizim ön-celikli somut politik hedefimiz ül-kemiz sınırları içinde emperyalizmive işbirlikçisi oligarşiyi kovup, onlaraait devlet mekanizmasını parçalayarakdevrimci halk iktidarını kurmak vevatanı özgürleştirmektir.

Sürecek

Özgür vatan mücadelesi debu anlamda tüm bu ulus ve

milliyetlerden halklarınyaşadığı vatanımızın

emperyalizmden koparılıpbağımsızlaştırılması

mücadelesidir.

22

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 23: Yürüyüs 322

Sevgili Devrimci Okul OkurlarıMerhaba.

Halk ve Vatan Sevgisi Enternas-yonalizm ve Sol konulu bir yazı dizi ya-yınlanıyor dergimizde. DevrimciOkul’da da Vatanseverlik konusunufarklı bir yönüyle ele alacağız.

"Nasıl silahını yitiren ordu, or-duluk niteliğini yitirirse, yurtseverlikcoşkusu taşımayan devrimci de dev-rimcilik niteliğini yitirir." (Mahir Ça-yan)

Vatanseverlik, vatanının bağımsız-lığını, halkının özgürlüğünü istemek,bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmakiçin mücadele etmektir. Gerektiğindeo toprak parçası için canını verebil-mektir.

Savaşımızı ısrarla sürdürdükçe,düşmanlarımızın "Biz sizi değiştire-medik" diye hayıflandığına tanıkoluyoruz. Kimi dost görünen düş-manlarsa "Artık bu çağda bağımsız-lık mı kaldı?" diye inançsızlık yay-maya çalışıyorlar.

Savaşıyoruz, çünkü uğruna sava-şacağımız değerlerimiz var.

Savaşıyoruz, çünkü bu değerleri-mize pervasızca saldıran, yok etmeyeçalışan düşmanlarımız var.

Emperyalizm ve faşizm, halkımızave vatanımıza, yani bizleri var eden, ya-şamamıza neden olan değerlerimize sal-dırıyor. Bunlar için savaşıyoruz, bun-lardan güç alıyoruz.

VatanseverlikEmperyalizmin İşgaliniGörmek ve KarşısınaDikilebilmektir!

Vatanseverlik, yalnızca devrimcilereözgü değildir. Teorik olarak, vatanse-ver olmak için Marksist-Leninistolmak gerekmez, mutlaka sosya-lizmden yana olmak da gerekmez.Ama bugün emperyalizme karşı tu-

tarlı, kararlı bir va-tanseverlik, yalnız dev-rimciler tarafından or-taya konulan politikbir tutumdur.

Emperyalizm, yaşa-mımızın orta yerindevarlığını hissettiren, so-

mut bir olgudur. Elde silah savaşarakkazandığımız bağımsızlığı "1946"lar-dan itibaren masa başında emperya-lizme sunan işbirlikçiler, aynı zaman-da emperyalizm adına ülkeyi yönet-meye de başlamışlardır.

Yaşadığınız en küçük sorunun dahinedenlerini sorgulayın, karşınıza em-peryalizm çıkar.

Neden açız? Neden evlerimiz kent-sel dönüşüm denilerek başımıza yıkı-lıyor?

Neden köylülük, hayvancılık biti-

rildi? Neden parası olmayan okuyamıyor? Neden hastane kapılarında ölüyo-

ruz?.. Hepsinin cevabında IMF'yle,

AB'yle, ABD'yle yapılan anlaşmalarvardır. Yaşadığımız her sorunun kay-nağında yeni sömürge ülke olduğu-muz gerçeği yatar.

O halde ekmek istiyorsak, sağlıkhakkımızı, barınma hakkımızı istiyor-sak, yoksulluk artık son bulsun isti-yorsak, bağımsızlığımızı kazanmalıyız.

Devleti yönetenlerin bizleri insanyerine koymadığından mı şikayetediyoruz? Okulumuzdaki, mahalle-mizdeki, işyerindeki sorunlara dairbize söz hakkı tanımadığından mı?Haklarımızı kullandığımızda polisincopuyla, hapishanelerle mi karşılaşı-yoruz?

Tüm bunlar gayri meşrudur; fakatbugünkü sistemin doğasına uygundur.Çünkü eli kolu bağlanmış olan bir ül-kede demokrasi olmaz, faşizm olur. De-mokrasiyi kazanmak için önce kolları-

mızdaki esaret zincirlerimizi söküpbağımsızlığımızı kazanmak zorundayız.

Vatanseverlik budur. Düşmanınıgörmek, onu bu topraklardan ayak iz-lerine kadar silmek isteği taşımaktır.

Vatanseverler,Emperyalizmin ve İşbirlikçiİktidarların KorkuluRüyasıdır!

Vatanı vatan yapan üzerinde yaşa-yan halktır. O toprakların tarihini ya-şamış, o topraklar için kanını akıtmışolan halk…

Vatan, orada yaratılan geleneklerin,değerlerin, kültürün toplamıdır..

Vatan, üzerinde yaşayan halkla birbütündür ve birine yapılan saldırı di-ğerine de yapılmış demektir. Biri yokolursa diğeri de yok olacaktır. Buyüzden gerçek vatanseverler halkıniçindedirler. Onlar için vatanları uğrunamücadele etmek varlık yokluk sorunuolduğundan, her türlü bedeli ödeme-yi göze almışlardır. Sovyet halkı Naziişgaline karşı vatan savunmasında 25milyon şehit vermiştir.

Kurtuluş savaşında halkımız onbinlerce şehit vermiştir. Mahirler ba-ğımsız Türkiye için kurşun yağmurla-rı altında çatışıp şehit düşmeyi göze al-mışlardır; "Dönmeye değil, ölmeyegeldik" demişlerdir.

Kahraman Altunlar, Sadık Mama-tiler, Selçuk Akgünler ve daha nicele-rimiz anti-emperyalist eylemlerde şe-hit düşmüşlerdir.

Dev-Genç’liler füze kalkanı iste-mediklerini haykırmak için açtıkları ça-dırlarda saldırıya uğramışlar, yüzlercesigözaltına alınmış, tutsaklar vermişler-dir. Binlerce kişilik Bağımsız Türkiyekonseri yapan Grup Yorum'un ele-manları konser biletlerini satanlar, kon-serlerine katılanlar dahi tutuklanıyor...

Nedendir bunca saldırı?

Bir çadırdan, bir pankarttan, bir kon-serden neden bu kadar korkuyorlar?

Korkuyorlar, çünkü halkın ba-ğımsızlığı için biraraya gelip savaş-ması demek iktidarlarını kaybetmeleridemektir. Halkımızın gücünden kor-kuyorlar. Türkiye halklarının gavura

Ders: Vatanseverli̇k

Vatanseverlik UlusalKimliğini Savunmak ve

Onun İçin SavaşmakDemektir

223

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 24: Yürüyüs 322

224

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

allerjisinin köklü olduğunu bi-liyorlar.

Yıllarca yalanla, yozlaştırmapolitikalarıyla emperyalistleridost müttefik diye gösterseler dehalkımız emperyalistleri tanı-yor. İşbirlikçilerin "büyük ülke"masallarının gerçekte "ABD ta-şeronluğu" olduğunu biliyor.Halkımızın hafızası güçlüdür.Orada yılların deneyleri, tarihi bi-rikmiştir. Bir tek kıvılcım bile ba-ğımsızlık ateşini büyütebilir.

Ülkemiz halklarının bilin-cinde Erzurumlu Mevlüt Ağa'nınvatan sahiplenmesi vardır. Osman-lı’nın son zamanlarında savaşlar, hal-kın belini büker, tarlasını ekemez, kar-nını doyuramaz olur ve Erzurumlulargöç ederler. 80 binlik Erzurum’un nü-fusu 8 bine düşmüştür. Çoğu da Çu-kurova’ya yerleşmiştir.

Gel zaman, git zaman 1. PaylaşımSavaşı yaşanır. Ve vatan hainleri Ana-dolu topraklarını emperyalistlere pay-laştırırlar. Anadolu’da Kurtuluş Sava-şı başlayacaktır. İşte bu Kurtuluş Sa-vaşı’nı verecek halkın hangi bilinç vesahiplenmeyle savaşacağının hikaye-sidir Mevlüt Ağa’nınki.

Mevlüt Ağa Erzurum yoluna düşer,Çukurova Erzurum arasında karşısınabirisi çıkar ve Mevlüt Ağa'ya sorar:

- Amca nerden gelirsin?

- Çukurova'dan

- Nereye gidersin?

- Erzurum'a

- İşin ne amca Erzurum'da? Çu-kurova hem sıcak, hem bereketli top-raktır, hem yaşlısın da?

- Duydum ki Erzurum’u düşmanaveriyorlarmış, karşılarına dikilmeyegidiyorum. Kimin toprağını kimeveriyorsunuz siz diye soracağım.

İşte vatana duyulan bu bağlılıkTürkiye halklarına bağımsızlığı ka-zandırmıştır.

Bugün de vatanseverler AKP’ninkarşısına dikilmeli "Bizim olanı nehakla satıyorsunuz emperyalistle-re?" demeliler.

Oligarşiye "Siz kimsiniz ki her ka-rış toprağımıza ABD üsleri açıp, yanıbaşımızdaki kardeş halkların üzerine

bombalar yağdırıyorsunuz?" diyerek,üzerlerine yürümelidir. Meydanlarda,fabrikalarda, okullarda, gecekondu-larda her yerde emperyalizmin, onla-rın temsilcisi işbirlikçilerinin karşısınadikilmeli, hesap sormalılar.

Vietnamlı bir köylü, Amerikanbombaları ülkesini ve köyünü yakıp yı-karken ne diyordu: "Benim halkımher zaman buradaydı. Babam, onun ba-bası ve dedemin babası, geriye saya-bildiğimiz kadarıyla hepsi. Yanki şey-tanları, bombaları, mermileri ve tank-larıyla mezarları parçalansa bile, on-ların kemikleri burada gömülü. Bura-da yaşayacağım ve burada savaşaca-ğım. Yanki bombalarıyla ya da mer-mileriyle ölürsem, en azından kemik-lerim atalarımınkiyle aynı toprak par-çasında kalacak."

Bağımsızlık SavaşındaDostu-DüşmanıAyırdedemeyenlerZarar Verir!

Her şeyin ters yüz edildiği dönem-de yaşıyoruz. Doğrunun yanlış, dostundüşman, vatan haininin vatansever ilanedildiği bir zamandayız. Bu ideolojikçarpıklık halkın bağımsızlık savaşına za-rar veren en büyük etkendir. Çünkü düş-manı görmeyen, tanımayan bilmeyenonunla savaşmaz, savaşamaz. Düş-manlarını dost bilen, onu yokedeceği-ne evine buyur eder. Halkın düşmanıemperyalizmdir. Bu gerçeği saklayan,AB, ABD emperyalizmini dost diyegösteren, aldatan da halkların düşma-nıdır. Vatanımızın esaretine ortak olan-

lar vatan hainleridir. Onlara karşımücadele etmek de vatanseverlik-tir. Bugün tekellere, tefecilere, top-rak ağalarına, AKP'ye, MHP'ye,CHP'ye, polise, orduya ve devletintüm kurum ve kuruluşlarına karşımücadele etmek vatanseverliktir.

Düşünün yıllarca ABD, müt-tefik, stratejik ortak diye anlatıldı;karşılıklı yardım anlaşmaları ya-pıldı, Küçük Amerika yaratmahayalleri kuruldu. Bunların her birihalkın bilincini çarpıtmaya yöne-lik adımlardır ve bunları yapan,söyleyen vatan hainidir.

Paraguay tarihinden bir olay anla-talım. Bir Latin Amerika ülkesi olan Pa-raguay halkı işgalciye karşı savaşmış-tır. 1865 yılında Brezilya, Arjantin veUruguay üzerinden Paraguay'a saldırır.Paraguay Devlet Başkanı Fransisko So-lara Lopez halkıyla beraber direnme ka-rarı alır. Savaşın başındaki Lopez,kardeşini ve bir piskoposu kurşuna diz-dirir. Lopez bunu caniliğinden ya da ik-tidar hırsından yapmamıştır. Kardeşi vepiskopos, işgalcilerin Paraguay halkı-nı kurtarmak için geldiklerini söyle-mektedirler.

Paraguay Devlet Başkanı, halkın bi-lincinde düşman algısını yok etmeye veonun düşmana karşı savaşma kararlı-lığını yok etmeye yönelik bir çabayı va-tana ihanet olarak kabul eder. Ve Lo-pez işgalcilerle 5 yıl boyunca savaşır.Tüm askerleri ölür, yaşlılardan ve tak-ma sakal takarak savaşan çocuklardankurduğu orduyla beraber katledilene ka-dar savaşır.

"Vatanseverlik" adı altında şove-nizmi körükleyenler ve halkları bir-birine düşürenler gerçekte vatan-hainleridir.

"ABD Defol Bu Vatan Bizim" pan-kartını taşıyanları linç etmeye kalkan-lar; linçleri tezgahlayanlar vatanha-inleridir.

İncirlik'e, ABD üslerine karşı sa-vaşmayanlar vatan hainleridir. Herhafta gelen ABD ve NATO görevlile-rinin kırmızı halılarla karşılanmasını si-neye çekenler vatan hainleridirler.

Vatanseverler, onların gerçek yüzle-rini ortaya çıkarmalı ve halkın bilinciniçarpıtmalarına izin vermemelidirler.

Her şeyin ters yüz edildiğidönemde yaşıyoruz. Doğrununyanlış, dostun düşman, vatan

haininin vatansever ilan edildiği birzamandayız. Bu ideolojik çarpıklıkhalkın bağımsızlık savaşına zararveren en büyük etkendir. Çünküdüşmanı görmeyen, tanımayan

bilmeyen onunla savaşmaz,savaşamaz. Düşmanlarını dost bilen,onu yokedeceğine evine buyur eder.

Halkın düşmanı emperyalizmdir.

Page 25: Yürüyüs 322

225

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Vatanseverlik UlusalKimliğini Savunmak veOnun İçin SavaşmakDemektir!

Lenin vatan için "Politik, kültürelve toplumsal olarak aynı çevreyipaylaşan halkların üzerinde yaşa-dıkları topraktır" der. Bu yüzdenvatan demek halkların kimliği demek-tir. Vatan halkın sadece karnını doyu-racağı yer değildir. Aynı zamanda yüz-lerce yıldır yaratılan kültür, geleneklerve değerleridir. İşgalcinin vatan topra-ğına basması demek artık o halkın

kimliğinin tahrip edilmesi, çürütülme-si demektir.

Halklarımızın yarattığı değerlerisahiplenmenin tek koşulu emperya-lizme karşı savaşmaktır. Halklarımızınkimliklerini kazanmasının, korunma-sının tek yolu emperyalizmin askeri, si-yasi, kültürel, ekonomik her türlü sal-dırısına ve işgaline karşı savaşmaktır.

"Bağımsızlığın modası geçti." "Bağımsız bir ülke bu zaman da ol-

maz, zaten buna gerek de yok." diyen-ler aslında soysuzlaşmışlardır.

Onların kökleri, inançları kalma-mıştır. Çürümüşlerdir. Çürümeye kar-

şı durmalıyız. Vatansız halk olmaz.Köksüz bir ağaç olmayacağı gibi...

Her inançtan, her milliyetten tümTürkiye halkları emperyalizmin ve iş-birlikçilerinin karşısına dikilmelidir.Bizler, vatan ve halk sevgisi ile do-nanmadıkça, düşmana karşı kinimizi bü-yütmedikçe devrimciliğimizi de büyü-temeyiz. Daha ileri adımlar atmak,daha çok "yük taşımak", daha çok şeyyapabilmek, öncü ve örnek olmak,devrimciliğimizi halk ve vatan sevgisitemeline oturtmaktan geçmektedir.

Sevgili okurlar haftaya başka bir ko-nuda görüşmek üzere hoşçakalın.

AKP'nin,kıdem tazmi-natını verme-mek, hakkımı-zı gasp etmekiçin başvurma-

dığı yol bırakmadığını biliyoruz. Yinehalkın haberi olmadan, bilgi vermedengizli saklı bir yasayı daha geçirmeye ça-lışıyor AKP.

AKP, Kıdem Tazminatı Fonu ile il-gili hazırladığı yasa taslağı ile, işçininkıdem tazminatını alabilmesi için 15 yılçalışma zorunluluğu getirmeye hazır-lanıyor. Çalışanlar işten de atılsa, ken-disi işten ayrılsa da kıdem tazminatını15 yılını doldurmadan alamayacak.Milyonlarca işçi ve emekçinin kaza-nılmış olan haklarını gasp etmek iste-yen AKP, 15 yıl çalışma zorunluluğugetiriyor. Yani çalışanın emeği, verdi-ği yılları heba olacak. 15 yıl çalışmakzorunda bırakılan bir işçi, karşılaşaca-ğı her türlü haksızlığa karşı boyun eğ-mek zorunda olacak. İşverenin tüm hakgasplarına karşı susmak zorunda bıra-kılacak ki, 15 yılını doldurabilsin vehakkı olan tazminatı alabilsin.

15 yılını doldurmadan fondan kı-dem tazminatının çekilebilmesi için birşart getiriyor AKP, o da, ev satın alın-ması Emlak pazarını büyütme niye-tiyle kentsel dönüşüme başlayan AKP,ev alınmasını sağlamak için de böylebir uygulama getiriyor. Amaç bir taş-la iki kuş vurmak. Yani iki kere bağımlıhale getiriyor işçiyi. Ev aldıktan son-

ra köle gibi çalışmaktan başka bir şeydüşündürtmeyecek işçiye.

DİSK Başkanı Erol Ekici, kıdemtazminatının alınabilmesi için ev alın-ması zorunluluğu getirilmesiyle ilgiliolarak şu değerlendirmede bulunu-yor: "Kıdem Tazminatı hakkının or-tadan kaldırılarak fona devredlimesiiçin olmadık taklalar atan, sanki ça-lışanlar lehine düzenleme yapılıyor-muş gibi takkiyelere başvuranlarınAvusturya Modeli hikayeleri tutma-yınca şimdi de çalışanların emekli ol-salar bile ev alamazlarken emekli ol-madan da ev alabileceği yalanlarınıutanmadan söyleyebiliyor." İşçinin iş güvencesi olan kıdem taz-

minatını ortadan kaldırırken; öte yan-dan emekli olacağı zaman ya da iştenatıldığı zaman eline geçecek belirli birmiktar paranın da işverenin cebinde kal-ması için uğraşıyor AKP. Yine işçiyedüşman, yine zenginin yanında.

Yasa taslağının bir diğer önemli so-nucu ise işverenin, işçiyi istediği zamanişten atabilmesine imkan sağlanmasıİşten atılan işçiye tazminatı verilme-yecek, 15 yılını doldurmaya yaklaşmışişçiler yeni işlere giremeyecekler. Yaşıküçük, çalışmaya henüz yeni başlamışolanlar tercih edilecek. Tazminatınıalamayacak işçiyi bir de işsiz kalma ris-ki bekleyecek yani.İşçinin brüt maaşından kesilen kı-

dem tazminatı, bir fonda biriktirilecekve Bireysel Emeklilik Sistemi’ni de yö-neten Emeklilik Gözetim Merkezi ta-

rafından yönetilecek.Taslak yasalaşırsa, işçilerin 15 yılı

tamamladıktan sonra kıdem tazmina-tını alabilmesi için şu şartlar isteniyor;

İşveren tarafından haklı bir sebepolmadan işten çıkartılırsa, işçi ancaktoplam çalışma süresinin 10 yılı bul-ması halinde,

Emekli olmak amacıyla işçi işi bı-rakırsa ve Emeklilikte diğer şartları ta-mamlayıp, tamamlaması gereken yaşıevinde geçirmek isteyen işçi işi bıra-kırsa,

İşçinin ölmesi hallerinde her ça-lışma yılına bir kesintisiz maaşı tuta-rında kıdem tazminatı ödenir.

Sigorta primleri düşük ücret üze-rinden yatırılan işçiler düşük ücretüzerinden ve

Kıdem tazminatının hesaplanma-sında son çalışma yılı içerisinde işçi-nin eline geçen net ücret ortalamasıesas alınacaktır.İşçi sınıfının en temel haklarının

gasp edilmesine karşı AKP’nin hazır-ladığı yasa taslağının yasalaşmasına izinvermemeliyiz. Emeğimizi sömüren,hakkımızı çalan, kadınları eve hapse-den, işsizliğin artmasına sebep olan, iş-çiyi daha da bağımlı ve yoksul hale ge-tiren bu yasaya karşı mücadele etme-liyiz. AKP yasalar çıkartabilir amauygulayabilmesi için halk gerekir.Halk olmadan hiçbir yasanın hükmüyoktur. Bu yüzden yasaları geçersiz kıl-mak bizim elimizdedir.

DüşmanıHalk

AKP

Kıdem Tazminatı Hakkımızı Gasp Etmelerine İzin Vermeyelim!

Page 26: Yürüyüs 322

AKP iktidarının, başta başbakanıolmak üzere, bakanları, ekonomistlerive medyası, hemen her gün gazetelerde,televizyonlarda Türkiye’nin ne kadar“büyüdüğü”ne, “geliştiği!”ne dair ya-lanları sıralıyorlar. Sahte ve yalan ra-kamlarla istatistikler yayınlıyorlar.

Halkımızın sofrasına gelen ekmekgünden güne küçülürken, et, süt gibien temel gıdaları çocuklarına alamaz-ken onlar, toplu iğne ve tel zımbaüzerinden enflasyonun ne kadar düş-tüğünü anlatıyorlar. “Cari işlemler”,“iç finansman”, “dış finansman”, “mun-zam karşılık” vb. vb… halkımızın an-layamayacağı ekonomik terim ve ta-nımlamalarla ve içinden çıkılmaz kar-maşık istatistiklerle Türkiye’nin gidi-şatının ne kadar iyi olduğunu anlatı-yorlar. Dünya kriz içinde cebelleşirkenbizdeki büyüme herkesi “hayran” bı-rakılıyor, şaşırtıyor. Açıklanan istatis-tiklere göre ekonomi büyüyor, işsizlikazalıyor...

Oysa gerçek; devletin resmi ista-tistik enstitülerinin bile gizleyemeye-ceği kadar çıplaktır. Ne ekonomi iyiyegidiyor, ne işsizlik oranı düşüyor…ne de yoksulluk azalıyor.

Evet, büyüyen şeyler var Türki-ye’de. Yağma ve talan büyüyor örneğin.İşsizlik, açlık, yoksulluk büyüyor. Çöptoplayanların, organlarını satanların,intihar edenlerin, selden, depremden,ölenlerin sayıları büyüyor. “Takiye”ninve “hülle”nin ustası AKP iktidarı dabunlara rağmen halkımızın gözününiçine baka baka rakamlarla, tanımlarlacambazlık yapıyorlar. Her geçen gün

büyüyen işsizlik ve yoksullukgerçeğini yalanla, hileyle, rakamoyunlarıyla gizlemeye çalışıyor-lar.

Ne Ekonomi İyiyeGidiyor, Ne İşsizlikAzalıyor AKP’nin

İstatistik Kurumu YalanSöylüyor!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),yine işsizliğin azaldığına ve ekonominingelişerek iyi yolda ilerlediğine dairaçıklamalar yaptı. Ve yandaş burjuvamedya da halkı kandırmak için bu al-çakça yalanı, bu aldatmacayı allayıppullayarak göklere çıkardı. Aslında,gerçek hayatta, bir iyileşme, bir gelişmedurumu yoktu. Havada uçuşan sadecesanal rakamlardı.

TÜİK, Mart 2012 döneminde,“Ekonomik büyümenin hızında ya-vaşlama görülmesi”ne rağmen işsizlikoranının, geçen yıla göre, 9.9’dan 9’adüştüğünü, Türkiye genelinde işsizsayısı 2 milyon 615 bin kişi olduğunuaçıkladı. İşsizliği düşürdükleri kocabir yalandır. İşsizlik düşmemiş, tamtersine artmıştır. 2011 yılının Martayında iş gücüne katılım 49.9 ikenbu yıl 49.4’e gerilemiştir. Yani 0.5puan istihdam edilen işçi sayısı düşm-üştür. Daha önce çalışan nüfus içinden0.5 oranında işçi artık çalışmıyor de-mektir. Bu durumda işsizliğin düşmüşolması mümkün mü?

Hesaplayan AKP’nin kurumlarıolunca ve amaç halkı kandırmak oluncaher şey mümkün. TÜİK, işsizlik ra-kamlarını hesaplarken gerçek işsizlerinrakamlarına göre hesaplamıyor. Kaçkişi işbulma kurumuna başvurmuş,kaç kişi SGK’ya kayıt yaptırmış bunagöre işsizlik hesabı yapıyor. Oysa 1milyon 956 bin işçi iş bulma ümidiniyitirdiği için İş Bulma Kurumu’nagidip iş aramıyor. 1 milyon 956 bin

işçinin SGK kayıtlarına göre herhangibir işe giremediği kesin. AncakAKP’nin istatistik kurumu TÜİK işbulamadığı kesin olan 1 milyon 956bin kişiyi ise yok sayıyor, işsiz olarakgörmüyor. Ondan sonra işsizlik bu ayşu kadar düştü diye halktan sevinmesiniistiyor. Çalışan nüfusun yüzde 38.8’ikayıt dışı işlerde çalışıyor. Hiçbirsosyal güvencesi yok. Sosyal haklarıyok, örgütlülük yok. Büyük çoğunluğuasgari ücretin de altında çalışan bukesim tam bir kölelik koşullarında ça-lışıyor. Eve ekmek parası götürmekiçin her gün ölümle burun buruna.

Devlet çalışabilen herkese iş teminetmek zorundadır ama milyonlarcaişsiz halkımız AKP’nin umurunda biledeğildir. Sanki insanlar işsiz kalmayıkendileri istemişler, bu tabloyu kendileriyaratmışlar gibi, iş bulma umudunuyitirenleri, mevsimlik işçileri işsizlikoranına dahil etmiyor. Tabi, böyleolunca rakamlarda işsiz sayısı 2 milyon615 bin olarak görünüyor.

Tam bir aldatmaca var bu açıkla-malarda. İstihdam düşüyor, iş gücünekatılım oranı düşüyor. Bütün bunlararağmen nasıl oluyorsa işsizlik de dü-şüyor. Bu ancak AKP gibi yalancı,sahtekar bir iktidarda gerçekleşir. Açık-lanan rakamlar, sahtekarlıkta uzman-laşmış AKP’nin ekonomistlerinin cam-bazlıklarıdır.. AKP, sadece rakkamlarlaoynamak, hesap karmaşası yaratmaktadeğil, ihtiyacına göre, kendini akla-yacak, kitleleri aldatacak kavramlarve tanımlar yaratmakta, konuyu çar-pıtmakta da ustadır.

Örneğin; işsiz sayısını düşük gös-termek için, iş bulamayan, zorunluolarak eve kapatılan kadın nüfusunstatütüsünü ‘işsiz’ yerine ‘ev işleriylemeşgul nüfus’ olarak adlandırmayabaşlamıştır. İşini kaybetmiş kadınları“çalışan nüfus”a katma sahtekarlığınıyapmıştır. Böylece, istatistiklerde ça-lışan nüfusun sayısı artmış olarak gös-

AKP’nin İstatistik Yalanları: Hem İstihdam Düştü, Hem İşsizlik Düştü!

İstatistik Hileleriyle Açlık Yoksulluk veİşsizliği Gizleyemezsiniz!

26

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 27: Yürüyüs 322

terilmiştir.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araş-tırma Vakfı (TEPAV)’nin raporunagöre, sadece son 12 ayda 500 binkadın iş bulamadığı için eve kapatılmışve sayıları 12.2 milyona çıkmıştır.Ama bu kadınlar işsiz sayılmıyor, “evişleriyle meşgul nüfus” oluyorlar.

Yine AKP’nin papağanı Türkiyeİstatistik Kurumu (TÜİK), kentlerdegenç nüfusta işsizlik oranının 1.7 puandüştüğünü ve işsizliğin yüzde 19.5’e,kırsalda 2.4 puan azalışla işsizliğinyüzde 12.8’e düştüğünü açıkladı. Buoranın düşüşünden, normal koşullaraltında, işsiz gençliğin iş bulduğu an-laşılmalıdır. Ancak durum böyle de-ğildir. Burada da büyük bir oyunvardır. Daha önce, işgücü içinde gös-terilen 15 yaşın üzerindeki genç nü-fusu “işgüçü dışı nüfus” olarak ta-nımlamaya başladılar. Tabi durumböyle olunca, bu kesim çalışabilir iş-gücü olmaktan çıkıyor ve işsizler ara-sına girmiyorlar ve işsiz sayısı dadüşük görünüyor.

AKP, Devlet İşine 146 BinYandaşını ve YakınınıYerleştirdi!İstihdamda, tarımda 173 bin, sanayi-

de 28 bin, inşaatta 40 bin, madenci-likte 42 bin kişilik gerilemeler olur-ken, kamu sektöründe ve hizmet sek-töründeki isdihdam da ise büyük ar-tış olmuştur. 2011-2012 arası, 146bin kişilik istihdam artışıyla, idari vedevlet hizmetleri, istihdam artışındailk sırada yer almaktadır. Çünkü;AKP, bu sektörlerde kendi kadrolaş-masını yapmış, yüz binlerce partilive yandaşlarını, yakın çevresini bualanlarda işe almıştır. Tarım, mev-simsel etkilerle de istihdam düşüşügösterirken imalat, inşaat 40, maden-cilik 42 bin istihdam kaybı göster-miştir.”

AKP’nin Şişindiği KağıtÜzerinde BüyüyenTürkiye’dir!

AKP’nin halkımızı nasıl aldatmayaçalıştıklarına, nasıl göz boyadıklarınason süreçte çokça konuşulup tartışılan,bir konu olan, “cari açık” üzerindenörnek verelim. Bilindiği gibi Türkiye,İran’dan petrol ve doğal gaz alıyor.Bunun karşılığı ödemeyi para iledeğil altın ile yapıyorlar. Ve bunu“altın ihracatı” olarak gösterip ih-racat rakamlarını büyütüyorlar.Böylece ithalat ihracat arasındaki açık

demek olan “cari açık” da düşmüşoluyor. Ertesi gün yandaş medya “Eko-nomide Olumlu Adım, Cari Açık Düş-tü!” başlıklarını atıyor. Anlaşılacağıgibi cin AKP, İran’a para verirse ithalat,yani dıştan alım oluyor, borcunu altınile öderse ihracat, yani dışa satım olu-yor. Böylece Türkiye kağıt üzerinde% 25 daha fazla büyümüş görünüyor.

AKP’de oyun bitmiyor. Rakamoyunlarıyla bir anda emperyalistlereborçlarını üçte bir daha az gösteriyorlar.Enflasyonu da, “Kişi başına düşen gelirmiktarı”nı da aynı hile yöntemleriylehesaplıyorlar. Halkımız bir gecede, yü-zünü bile görmediği, elini bile değdir-mediği, boğazından tek kuruşunun bilegeçmediği şekilde 2 bin dolar zengin-leşiyor. Oysa ki cebine giren tek kuruşyoktur. İşte bu nedenle diyoruz ki;

Hiç bir istatistik, hiçbir ekonomistülkemizin açlık, yoksulluk ve işsizlikgerçeğini gizleyemez. Nüfusunun yüz-de 20’sine yakınının mutlak yoksulluksınırının altında yaşamaya mahkumedildiği, “doğal afet” adı verilen kat-liamların kader haline getirildiği birülkede, bu tabloyu değiştirmek, di-renmekten, örgütlü olmaktan, devrimmücadelesinden geçiyor. Yoksulluğuçözecek tek yol devrimdir. Tek sistemsosyalizmdir.

Oligarşi, halkı depremle, soğukla, açlıkla, hastalıkla,yangınla, iş kazalarıyla, selle katletmeye devam ediyor.Halkın yaşadığı her acıyı, depremi, seli fırsata çeviriphalkı sindirmeye, teslim almaya, birliğini ve örgütlenmesiniparçalayıp göç ettirmeye çalışıyor.

Her zaman yaptığı gibi, yine suçunu gizlemek, gerçekyüzünün görülmesini engellemek için de yalan, demagoji,tehdit, kadercilik her yolu ve yöntemi kullanıyorlar. Herdeprem ve her sel sonrası, her trafik ve iş kazası sonrasıtepeden tırnağa devletin bütün yetkilileri “büyük facia”,“beklenmedik felaket”, “acıklı olay”, “görünmez kaza”diye açıklamalar yapıyorlar. Medya manşetlerini büyükpuntolarla böyle atıyor.

İnsanlar kurtulunca da “facia ucuz atlatıldı”, “Allahkurtardı” diyorlar. Halkın acılarını istismar ederek, duy-gularını sömürerek suçu-suçluyu gizlemeye çalışıyorlar.

Burjuva medya çocukların eşyalarını, çizdikleri resimlerigösterip halkın duygularını, öfkesini yönlendirmek istiyor.Evet, ortada büyük bir acı vardır ama acıyı yaşayan halk,“facia” veya “felaket” dedikleri katliamı yapan iseoligarşidir, AKP’dir.

Ortada bilinmeyen, sır olan bir şey yoktur. Ne yangınlar,ne depremler, ne kazalar, ne seller, ne açlık, ne soğuk vehastalıklar beklenmedik, birden bire oluveren, önlem alın-mayacak olaylar değildir. “Felaket” de, “facia” da, “kaza”da bağıra bağıra geliyor. Bu nedenle de bunun adı felaketdeğil göz göre göre katliamdır. Katili devlettir. Egemenleriçin, halkımız canını ve malını kaybetmiş, acı yaşamış,sakat kalmış hiçbir kıymeti yoktur. Onlar her şeyinmerkezine önce karı koydukları için, hiçbir önlem almıyor,hiçbir ıslah ve yatırım yapmıyorlar.

Hayır, “facia” diye birşey yoktur. Yağma ve talanvardır. Bu düzen, sömürü ve katliam üzerine kuruludur.Halkın bilinçsizliği nedeniyle böyle basit yöntemlerle suç-larını gizliyorlar. Onlar arsız, ahlaksız ve pervasızdırlar.Halkın acısını sömürmelerine, suçluyu kader diye göster-melerine izin vermeyelim. Halkın öfkesi ve ahı, bu acılarıyaşatanların felaketi olacak. Asıl "felaketi", "facia"yı ozaman görecekler.

SavaşanKelimeler

Savaşan Keli̇meler: Faci̇a

27

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 28: Yürüyüs 322

AKP, taşeronlaşmayı hayatın her alanına yaymaya de-vam ediyor. Taşeronlaşmanın yayılması demek; sosyalgüvencesiz, düşük ücretli, iş ve işyeri güvenliği ol-mayan, örgütlenmenin (sendikalaşma) yasaklandığı,kuralsız çalışma koşullarının tamamen egemen oldu-ğu bir sistemin yaygınlaşmasıdır. Yani kölelik koşul-larının hakim hale getirilmesidir.

Taşeronlaşma veya taşeronlaşmanın yaygınlaşması em-peryalizmin politikasıdır. 1980’li yıllardan itibaren ge-liştirilen ve yaygınlaştırılan bu politika, emperyalist-ka-pitalist ülkelerde de uygulanmaktadır.

Ancak taşeronlaştırma, asıl olarak yeni sömürgeler detemel uygulama haline getirilmiştir. Çünkü taşeronlaş-tırma demek, emperyalistler ve tekeller için ucuz işgücüdür.Kuralsız, ölesiye çalıştırılmaktır, geleceksizliktir. Yeni sö-mürge ülke halklarının emek gücüyle birlikte bütün de-ğerlerinin azgınca sömürülmesidir.

Emperyalizmin sömürü politikası olarak taşeronlaşma,bütün yeni sömürgelerde AKP gibi işbirlikçi iktidarlar ta-rafından uygulanmaktadır. Taşeronlaşma ölesiye sömür-menin yanında, sendikasızlaştırmak, işsizlik ve açlıklaterbiye etmektir. Taşeronlaşma, sömürünün yanında, bas-kı, zulüm, işkence ve ölümdür. “İş kazaları” adı altındacinayetlere kurban gitmektir.

AKP Taşeronla Emekçileri

Teslim Almak İstiyor! AKP iktidarıyla birlikte taşeronlaşma saldırısı, emek-

çilerin yaşamına kabus gibi çökmüştür. Sağlıktan eğiti-me, belediye hizmetlerinden fabrikalara kadar her alan ta-şerona açılmış, AKP tekellerin istekleri doğrultusunda ya-salar çıkarmıştır. Aynı zamanda taşeronlar üzerindenkendi zenginlerini yaratmıştır.

AKP iktidarı döneminde yüz binlerce işçi-emekçi ta-şeron işçisi haline getirilmiştir. Taşeron işçiler, bugün mil-yonlarla ifade edilmektedir. Taşeronlaşma uygulamasınıöyle bir aşamaya getirmiştir ki AKP, düzenin diğer par-tilerinden dahi sonuçlarını gizlemektedir. Örneğin AKP,taşeronlaşmayla ilişkin mecliste milletvekilleri tarafındanverilen 15 adet soru önergesinden önemsiz olan 7 tanesicevaplanmış, diğerleri ise cevaplamamıştır. Çünkü so-nuçlarının öğrenilmesi istenilmemektedir.

AKP’nin gerçekleri gizlemeye çalışmasına rağmen ger-çekler karartılmayacak kadar ortadadır. Örneğin 2005 yı-lında sağlık kesiminde 62 bin taşeron işçisi varken bu-gün bu rakam 150 bine yaklaşmıştır.

Taşeron işçi istihdamında 2005-2011 yılları arasındayaşanan en büyük artış ise yaklaşık 16 kat artan bakımve onarım hizmet alanındadır.

Gemi inşa alanında çalışanların % 71.4’ü, taşeron iş-çisidir. İnşaat sektöründe ise bütün emekçiler taşerona ça-lışmaktadır. Ki inşaat sektöründe yaklaşık 2 milyon te-şeron işçisi çalışmaktadır. Yine tarım sektörü de tamamenörgütsüz, taşeronların denetimindedir.

Gelinen aşamada taşeronluk sistemi emperyalistler, iş-birlikçi tekeller ve onların hükümeti AKP için yetersiz-dir. AKP, ülkenin bütün çalışma alanlarının taşeronlaş-tırılması için çalışmakta, yeni yeni yasalar gündeme ge-tirmektedir. Hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisi, tor-ba yasalar bunun içindir.

AKP’nin hazırladığı Ulusal İstidam Stratejisi, taşe-ronlaşmanın bütün hayata yayılmasının, kurumlaşması-nın adımıdır. Bugüne kadar belirli alanlarda kullanılantaşeronluk sistemi, hazırlanan yasa ile bütün çalışma alan-larına egemen hale gelecektir.

AKP tarafından hazırlanan yeni yasada, daha önce be-lirli iş alanlarında ve de sınırlı oranda taşerona yaptırılaniş, alanın bütününe yayılır hale gelecektir. Örneğin yenidüzenlemeye yönelik Kamu Sermayeli İşletmeler GenelMüdürlüğü değerlendirmesi şöyledir: “Öte yandan ge-tirilen işbu düzenleme ile mevcut düzenlemede yer alanalt işverenlik ilişkisinde bulunması gereken kıstaslara yerverilmemesi nedeniyle asıl işverenin, işlerinin tamamınıbölümlere ayırmak sureti ile birden fazla alt işverene ve-rebileceği sonucu çıkmaktadır. Bu durum özellikle asıl işi-nin büyük bir kısmını alt işverenlere yaptıran/yaptırmakisteyen KİT’ler açısından olumlu olarak değerlendiril-mektedir.”

Söylenen açıktır, taşeronlaşma bütün alana yayılacaktırve bu da devlet işletmeleri dahil, bütün işverenlerin çı-karınadır. Sınıflar mücadelesinin genel kuralıdır, bir sı-nıfın çıkarına olan, diğer sınıfın aleyhinedir.

AKP’nin hazırladığı yasada patronların önü sınırsız şe-kilde açılmaktadır. Bu azgın ve kuralsız sömürünün yay-gınlaştırılmasıdır. Patronların sevindiği yerde, ezilecekve üzülecek olan işçilerdir.

AKP’nin taşeronlaşma saldırısından, diğer saldırıla-rına varıncaya kadar, direnmekten ve saldırıları püs-kürtmekten başka bir yol yoktur. Saldırıların yasalara, ka-nunlara dayandırılmış olması direnmenin meşruluğunu or-tadan kaldırmaz. AKP’nin zulmüne karşı direnmek meş-rudur, haklıdır.

AKP TAŞERONLAŞMAYIYAYGINLAŞTIRIYOR

Devrimci İşçiHareketi

28

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 29: Yürüyüs 322

İş cinayetlerinin basit bir kaza olmadığı, patronların doy-mak bilmez kar hırsının bir sonucu olduğu hemen her günyaşanan örneklerde somutlanıyor. Yasalar çıkıyor, dü-zenlemeler yapıldığı söyleniyor ancak cinayetler durmakşöyle dursun artarak devam ediyor. Sömürünün önü düz-leniyor, kölece çalışma koşulları dayatılıyor. AKP’nin ya-salaştırdığı İş Sağlığı ve Güvenliği yasasında olduğu gibigöstermelik adımlarla iş cinayetleri meşrulaştırılıyor. Veayyuka çıkan iş cinayetlerinin mahkemeye yansıması nok-tasında da mahkemeler ibretlik kararlar alıyorlar.

İşte Son Bir Örnek: “Tuzla tersanelerinde çalışan Yılmaz Arslan adlı taşeron

işçinin beş yıl önce elektrik çarpması sonucu ölümüne iliş-kin dava 'hukuk faciası' halini aldı. Yalnızca taşeron şir-ket sahibinin yargılandığı dava 2008’de bitti. Şirket sahibi,‘10 taksitte ödemesi kaydıyla’18 bin TL para cezası-na çarptırıldı. Mahkeme kararda, taşeron şirketin yanı-sıra tersane yetkilileri için de suç duyurusunda bulundu.Fakat bu suç duyurusu savcılıkça dört yıl boyunca işle-me konmadı. Arslan Ailesi’nin avukatı savcılığa başvu-runca, geçen nisanda altı kişiye dava açıldı. İlk duruşmada,Arslan’ın nasıl ölüme gönderildiği, sanık iş güvenlik uz-manı Tan Yalçın’ın ifadesiyle ortaya çıktı. İşçi Yılmaz Ars-lan’a eğitim verdiği belgelenen Yalçın, “Lise mezunu ol-duğum için iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili eğitime sa-hip değildim. Uzman da değildim’ dedi.” (11 Temmuz,Radikal)

Uygulamaya konulmayan suç duyuruları, korunan so-rumlular, cinayeti para cezasıyla kapatmalar ve nihayetindepatronu koruyan, cinayetleri yasalaştıran düzenleme-ler…Mücadele etmediğimizde, örgütlenmediğimizde,

hesap sormadığımızda cinayetlerin artarak devam ede-ceğinin ifadesidir.

Geçtiğimiz günlerde yine bir iş cinayeti davasının ilkduruşması yapıldı. 13 Mart 2012 tarihinde Esenyurt’ta Mar-marapark alış-veriş merkezinin inşaatında çıkan yangın-da yanarak ölen 11 işçi ile ilgili dava, 4. Ağır Ceza Mah-kemesi’nde görülmeye başlandı. İş cinayeti sonrası yapılanilk inceleme ve soruşturmada işçilerin benzer örneklerdeolduğu gibi göz göre göre öldürüldüğü ortaya çıktı. İnşaatyapımını Kayı adlı taşeron şirket; kaba işleri de Kaldemadlı alt taşeron şirket yapıyordu.

Mahkeme sonucu çıkacak karar şimdiden bellidir. So-rumlular para cezasıyla aklanacaktır. Biz iş cinayetlerin-de öldürülen işçi ailelerine de “alın şu parayı susun” di-yeceklerdir. Elbette mahkemeler böyle karar verecek diye"Adalet İstiyoruz" talebimizden geri durmamalıyız. An-cak şunu bilmeliyiz ki düzenin adaleti tecelli etmeyecektir.

Resmi rakamlara göre Haziran ayında 59 işçi haya-tını kaybederken, Temmuz ayında da iş cinayetleri dur-madı:

İş kazası değil, iş cinayeti diyorduk. Artık “cinayet”demek de mevcut durumu ifade etmiyor. Bu düpe düz kat-liamdır. Hem de göze görünmeyen bir katliam.

Son bir hafta içinde 17 işçi katledildi.

Avcılar’da metrobüs köprüsünün çökmesi üzerine birişçinin daha katledilmesiyle birlikte son bir haftada kat-ledilen işçilerin sayısı 17 oldu.

Her hafta Galatasaray Lisesi önünde buluşup iş cina-yetlerini protesto etmek için eylem yapan Davutpaşa’daki patlamada yakınların kaybeden işçilerin ailelerinin yap-

tığı açıklamaya göre bu ölümler şöyle: Diyarbakır’da in-şaat işçisi Ramazan Sertakan, İzmit Köseköy’de inşaat iş-çisi İbrahim Cudi, İzmir Urla’da inşaat işçisi Ramazan Em,Kütahya Tavşanlı Kömür işletmesinde Cengiz Oruç, Sor-gun Maden Ocağında Ömer Kılıçer, Urfa’da İnşaat işçi-si Şehmuz Gülan, Giresun’da teksitl işçisi Yasin Gül, Muğ-la Milas’ta inşaat işçisi Ethem Erikçi, Uşat’ta tekstil iş-çisi Yılmaz Gülcan ve Ankara Sincan’da döküm işçisi olanSerkan Göktaş katledildiler.

Bu işçiler birer birer katledildikleri için çoğu gazete-lerde haber bile olmadı. Ama katliam böyle sürüyor.

İşçiler; Bu çalışma şartları içinde hiçbir işçinin yaşamgüvencesi yoktur. Bu katliamları engellemek için örgüt-lenmekten başka çaremiz yoktur. Ölüm her an kapımız-da. Kan emici patronların kar hırsları katlediyor bizi. Bunadur demek için örgütlenelim. Devrimci İşçi Hareketi için-de “iş kazası” adı altında yapılan katliama karşı mücadeleedelim...

Patronlar Öldürüyor, AKP Yasalaştırıyor,Mahkemeler Koruyor

İŞ CİNAYETLERİNE KARŞI MÜCADELE EDELİM!

Cinayet Değil Katliam: Son 1 Haftada 17 İşçi Katledildi

29

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 30: Yürüyüs 322

330

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

İnsanlar birbiriyle değişik düzeydeilişkiler içindedir. Kimi konu kom-şudur, kiminden alışveriş yaparız,kimi iş arkadaşımız, kimi hemşeri-mizdir. Kimini hiç tanımayız amaaynı ülkenin kaderini paylaştığımızıbiliriz; sayar, yakınlık duyarız. Builişkiler olmadan insanın tanımınıyapamayız. İşte Marx, "İnsan sosyalilişkilerinin toplamıdır." derken buhakikati belirtir. Akrabalık, hısımlıkda saydığımız bu toplumsal ilişki bi-çimleri arasındadır.

Anadolu'da akrabalık, hısımlıkher zaman özel, önemli olmuştur.Bugün de kapitalizmin bireyciliğinedirenen kalelerden biridir. Bu ba-kımdan sahip çıkılması, korunmasıda gerekir. Kapitalist bireycilik öylerezil bir kültür yaratmıştır ki; bireyinözgürlüğü adı altında en temel aileilişkisine kadar toplumu çözmüş,parçalamış birbirine yabancılaştır-mıştır. Aile sorumlulukları bireyinkısıtlanması olarak kabul edilmiş,akrabalar bir yana anne babalara bilesahip çıkılmaz hale gelmiştir. Em-peryalist ülkeler, özellikle de Avrupaülkeleri bu durumda. Huzurevleridolup taşar, yalnız başına ölüp kalanyaşlıların cenazeleri günler sonrafarkedilir. Bu yoz kültür kapitalizmindoğal bir sonucu olarak ülkemize degirdi, ilişkileri bozdu ama buna rağ-men kesin bir sonuç alamadı. Yok-sulluk ve korunan değerler dayanışmaduygusu ayakta tuttu. Emperyalistbireyci kültür karşısında Anadoluhalkları aileye, akrabalara, birbirineyaslanıp ille de biz dedi. Birliktengüç doğar dedi... Bir elin nesi vardedi...

Akrabalık maddi manevi daya-nışmanın halkın hayatında somut-landığı en doğal zeminlerden biridir.

Birçok yörede ekim di-kim, hasat işleri akra-balarla yapılır. Ev miyapılacak, yine önceakrabalar koşar. İçle-rinde ustalar da vardır,yoksa da yine ustanıniyisini, işin sağlamını

ucuzunu bilenler yine onlar olur.Köyden şehire akan malzeme daya-nışmanın öne çıkan biçimlerindenbiri olarak halen yaygındır. Un, bul-gur, kurutulmuş meyve, sebze, nohut,süzme yoğurt birçok hane için önem-lidir. Otobüs bagajları yine bunlarladolup taşar.

Halk gerçeğimizde tabii ki olum-suzluklar da vardır. Durum ideal ol-madığı gibi yozlaşmadan akrabalıkda nasibini almış, aileye kadar par-çalanmalar yaygınlaşmıştır. Mal mülkkavgalarıyla çiğnenip geçilen değerler,kardeşini sahiplenmeyen bir bencillik,vurdumduymazlık da vardır. Akra-balarını bilmeyen, merak etmeyen,sormayan bir gençlik de vardır. Ka-pitalizmin bireycileştirme, bencilleş-tirme saldırıları böylesi mevziler eldeetmiştir ama mücadele ve dayanış-manın zorunluluğu, ülke gerçeğimizbu sonuçları geriletmenin de zemi-nidir.

Düzen politikacıları, bürokratlarıakrabalığı nasıl yaşatıyor? Yandaş-larını kayırıyor. Başkasının hakkınıkendi yakınına peşkeş çekiyor. Bunuda yakınlık duyduklarıyla değil çıkarıiçin öyle yapıyor. Halk için hısımlık,akrabalık, bambaşkadır. Sahiplen-medir, sıcaklıktır. Yıllar sonra birakraba ile ilk kez tanışıldığında bilehemen can ciğer olunur. Yakınlıkgerçek anlamda bir sahiplenme, sarıpsarmalama olarak yaşanır.

Akrabalıkta ne yoktur ki...

Köyden göçle gelinir. Beş parasızyol yordam bilmeden bu vahşi or-manda nasıl yaşanır? Evini, aşınıpaylaşan; bir tezgah, bir iş ayarlayıpekmeğinin ucundan tutturan akraba-lardır her şeyden önce. Ya da işteçok yaygındır; üniversiteyi kazanan

gencimiz o şehirde yakınlara emanetedilir. Kaldığı evin de kızı-oğlu olupçıkar.

Öğütleri, tembihleriyle, üzerimiz-deki gözleriyle dayılar, amcalar, ha-lalar, teyzeler güven duygumuzuayakta tutarlar. Varlıkları, yalnızlıkduygularını yok eder. Yeri gelir onlaradanışılır. Bazen anne-babalar "Birde sen konuş, seni dinler" diye ço-cukların amcalarını teyzelerini adetagöreve çağırır. İşte böyle bir emektiramca, teyze, akraba olmak.

Yengeler arası ilişkiler ise dahabaşka erdemlerle donanır çoğu kez.Amcaoğlu, teyzeoğlu... Tartışmasızsahiplenmenin, tereddütsüz güven-menin ifadesi gibidir bu kavramlar.İsimler unutulur, bu hitaplar esashale gelir. Birlikte girilen kavgaların,cesaretin, sınırsız paylaşımın, ortakataya layık olma duygularının doru-ğunda yeri gelince ölümü de gözealan bir ilişki ortaya çıkar...

Evlilikler aileleri genişletir. Kız-erkek tarafları birbirlerine hısım olur.

Enişteler, bacanaklar, görümceler,eltiler, kayınlar, kayınçolar... Her bi-rinin ayrı hukuku, göreneği, zenginliğivardır. En güzel paylaşımların ad-resleri olup çıkarlar.

Akrabanın, hısmın cenazesine de,düğününe de gidilir. Yoksa "gelme-di..." denir ve unutulmaz bu hata.Acıları mutlulukları paylaştıran bu-günler, uzak yakın tüm akrabalarıbuluşturur. Orada bulunmanın ortakhuzuruyla kucaklaşılır. Akrabalık,hısımlık, sıcaklığıyla saran, yeri ge-lince avutan, üzüntüyü paylaşıp teskineden, yeri gelince moral verip yolgösteren, güçlendiren en yakınları-mızla dolu bir dünyadır. En çok daçocuklar sever bu dünyayı. Teyzeler,amcalar, halalar, dayılar, uzak yakınakrabalar, herkesin ayrı ayrı ilgilen-diği, sevdiği, şakalarla eğlendirdiği,harçlıklar verdiği, bir işe koşturduğu,"aferin" deyip takdir ettiği bu dünyanasıl sevilmez değil mi? Bir çocukiçin bu bilgi ve sevgiden daha güzel

Bu Halk, Bu Vatan Bi̇zi̇m! Kahrolsun Faşi̇zm Kahrolsun Emperyali̇zm!

Dünden Bugüne Dünden Bugüne

Acısıyla, Sevi̇nci̇yle Gelenekleriyle

HALK HALK GERÇEĞİMİZGERÇEĞİMİZ

AKRABALIK, HISIMLIK

Page 31: Yürüyüs 322

331

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

ne olabilir? Bunlar çocuğun kişiliğinide olumlu yönde etkileyip belirle-yecektir. Anne babalar boşuna de-mezler "dayısına çekti bu", "amcasıgibi gözü kara oldu..." diye.

Akrabalık hısımlık işte böylesineetkili, eğiten, şekil veren bir özelliktaşır. Sonra emek harcanan bu ço-cuklar bir ömür boyu gözetilir doğalolarak. Okuluna, işine kafa yorulur,evlendirilir, sorulur, edilir. Birgünhapse girerse de kendi başına bıra-kılmaz. En kötüsü bile "aramadık,sormadık, ayıp ettik" diye kendiniyer bitirir.

Akrabalık, hısımlık düzenin ben-cil, yoz ilişkileri karşısında sahipçıkıp olumlu anlamda geliştirmemizgereken ilişkilerdir. Düzenden kop-mak demek bu ilişkilerden kopmakdeğildir. Çünkü bunlar esas olarakdüzenin dayattığı bencilliğe karşıdayanışmayı, paylaşımı, sevgi, saygıve sıcaklığı içerirler. Yozlaşmayakarşı dayanışmayı büyütmek içinönce en yakınlarımızdan başlama-lıyız.

Hem devrimci olup hem de enyakınlarını görmezden gelmek, hal-kımızın en temel ilişki biçimlerine,

akrabalığa, hısımlığa uzak veyayabancı olmak bir çelişkidir. Builişkiler içinde örnek, yapıcı, yar-dımsever, çıkarsızca sahiplenen vetüm maddi manevi görevlerini ye-rine getiren bir tarzımız olmalıdır.Olgun bir insan böyle davranır. Dev-rimcilik de işte bu olgunluğumuziçerisinde anlamını bulur. HaydarBaşbağ ve Mehmet Başbağ'ı düşün-meliyiz. Sahiplenme bu örnekte çoksomuttur. Hepimiz Haydar olmalıyız,hepimiz Mehmet olmalıyız. Düzenindayattığı yozluğa, parçalanmışlığa,bireyciliğe teslim olmamalıyız.

1980’lerle birlikte başlayan özel-leştirme süreci 2004’ler sonrası enüst boyuta çıktı. TÜPRAŞ’tan TE-KEL’e, Erdemir’den TELEKOM’a,SEKA’dan Et-Balık Kurumu’na iş-letmelerin özelleştirilmesi, sağlıktakiözelleştirmeler… İktidara gelen herdüzen partisiyle artarak sürdü. Özel-leştirme karşıtı mücadelenin zayıflığı,bu konuya karşı çıkıştaki çarpık an-layışlar ve genel olarak sınıf müca-delesinin geriliği nedeniyle özelleş-tirme saldırısı geriletilemedi. Bugünbu politika işbirlikçi AKP eliyle fü-tursuzca sürdürülüyor.

Ülkemiz zenginliklerini tekellerepeşkeş çekmekte Amerikan uşağıAKP iktidarının eline kimse su dö-kemez.

Bor madeni açısından zengin birülkeyiz. Dünya rezervinin % 60-70'ine sahip bulunmaktadır. Bor ma-deni başta metalürji olmak üzerenükleer reaktörlerde, organik kimyasanayiinde ve pekçok sanayi dalındakullanılmaktadır. İşte AKP bu zen-ginliği emperyalistlere peşkeş çekiyor.

Linyit de Türkiye’de rezervi enzengin enerji kaynaklarından biridir.Çoğunlukla yakacak olarak özellikletermik santrallerinde kullanılmak-tadır. İşte dur denilmezse bu zenginmaden de emperyalist tekellere peş-keş çekilmiş olacak.

İşbirlikçi AKP iktidarı emperyalisttekeller lehine yasaları ve düzenle-meleri jet hızıyla ve ikiletmeden ha-yata geçiriyor. LİNYİT madenlerininözelleştirilmesinin önünü açan dü-zenleme Meclis Genel Kurulu’nunson çalışma günü hem de torba ya-saya son dakikada eklenen bir maddeile kabul edildi. Yine “BOR'da taşe-ron yöntemiyle özelleştirme adımları”atıldığı gözlenmektedir. Termik sant-raller de tekellerin iştahını kabart-makta ve sırada beklemektedir.

Özelleştirmelerin baştan sona iş-çilerin, emekçilerin aleyhine olduğutartışmasız bir gerçektir. Ve bu gerçeközelleştirmelerin ortaya çıkardığı so-nuçlarla da her gün kanıtlanmaktadır.

Özelleştirme sadece ekonomiktemelli değil ekonomik, demokratik,

siyasal, ideolojik ve örgütsel sonuçlarıolan bir politikadır. Özelleştirme sö-mürünün artması demektir, işsizlikdemektir, kazanılmış hakların gas-bedilmesi, örgütlülüklerin dağıtılmasıdemektir.

Özelleştirme, basit bir satış ola-yından ibaret değildir. Sağlıktan eği-time, temel kamu hizmetlerindenkültürel alana kadar yayılmaktadır.“Amaç, sermayeye yeni kar alanlarıaçmak, kapitalist çarkın dişlilerininyağlanmasını sağlayacak sermayepompalamaktır. Yani, sözkonusu olankapitalizmi dünya çapında yenidentahkim etme amaçlı tekellerin birsaldırısıdır. Elbette özelleştirme busaldırının tümünü ifade etmemekte,ama önemli bir ayağını oluşturmak-tadır.”

Özelleştirmeye karşı çıkışımızve özelleştirme karşıtı mücadelemizbu netlikte ve kararlılıkta olmak zo-rundadır. Özelleştirme karşıtı mü-cadelemizin hedefinde emperyalizmolmalıdır.

Linyit Madenleri de Özelleşti, Sırada BorMadenleri, Termik Santraller, BOTAŞ Var…

Özelleşti̇rme Emperyali̇st Sömürü Poli̇ti̇kasıdır

Özelleşti̇rme Karşıtı Mücadelemi̇zEmperyali̇zmi̇ Hedeflemeli̇di̇r!

Page 32: Yürüyüs 322

Orta yaşlı bir köylü, bir yandanürettiği çayı yola döküyor, bir yandanda haykırıyor : "Bu dava, ekmek da-vasıdır. "

Bilinmelidir ki, sınıf kininin üze-rinde şekillenip büyüyeceği dava,işte o köylünün eylemi ve söylemiy-le ifade ettiği "ekmek davası"dır.

Çayın bu yıl taban fiyatı olarak 110kuruş açıklandı. Oysa, üreticininmaliyetinin asgari fiyatı 1 lira 70 ku-ruş'tu. Ancak köylüler istedikleri as-gari oranı alamadıkları gibi, ellerin-deki çayı 110 kuruşa bile satamı-yorlar. Çünkü, Çay-Kur, alımlardakontenjan uyguluyor ve üreticiden ça-yın yüzde 25'ini ancak alıyor. Geri ka-lanlar ise, tüccarın-tefecinin insafınabırakılıyor. Tüccarın verdiği fiyat ise65 kuruş...

İşte bu gerçeklik, çay üreticisininürettiği çayı meydanlara dökmesininsebebidir.

Üreticinin alınteriyle sulayıp, eme-ğiyle büyüttüğü ürünü, sokağa dö-küyor olması, mahkum edildiği ko-şullara isyan etmesi demektir.

Verilen taban fiyatın emeğine hak-sızlık olduğunu gördüğü oranda, buyaklaşımı lanetlemek için gözü gibibaktığı ürününü sokağa döker.

Ürün sokağa dökülmüştür amaanlamı, egemenlerin suratına çarp-maktır.

Küçük üreticiyle, köylüyle yetiş-tirdiği ürün arasındaki ilişki, doğru-dan bir ilişkidir. Onca zaman emek ve-rir, eker, biçer sular, çapalar, korur, ye-tiştirir ve gün be gün büyümesine ta-nık olur. Derken hasat vakti gelir.

Hasat yapılacak, ürün elden çı-kartılıp borçlar ödenecek, eksikliklergiderilecek ve düğün gibi, sevinçli ol-duğu kadar maliyetli adımlar atıla-

caktır. İşte bü-tün bunlar, hephasat sonrasınabırakılır.

S o n r a . . .Öyle bir tabanfiyatı açıklanırki, kurulan ha-yaller yıkılıp gi-der. Yüzler gül-

mez, dertler dermanını bulmaz.Borçlar ödenince elde avuçta birşey kalmayacaktır.

Sonuç: Bütün bir yıl, yok pahasınaçalışmıştır...

Yaşanan büyük bir hayal kırıklığı,kızgınlık ve öfkedir. Haksızlığa uğ-ramanın, "bu kadar da olmaz ki" de-dirten isyan içten içe büyür. Küçüküretici örgütsüz olduğu için ve bu ne-denle de daha ötesini yapamayacağıiçin, alınteriyle suladığı ürününü ge-tirip meydana döker.

Yok pahasına, karın tokluğunaçalıştırıldığını sezen köylü, bu sez-ginin hıncıyla yüklendiği ürününü dö-ker yolun ortasına. O güne kadar"zeval vermesin" dediği devletin po-lisi, jandarmasıyla karşı karşıya gelir.Direnir, eylem yapar.

İşte tam bu sırada bir üretici, biryandan direnirken bir yandan da "Budava, ekmek davasıdır" diye hay-kırıyor.

"Bu dava, ekmek davasıdır" de-menin anlamı, bütün emekçilerinsözlüğünde aynıdır.

Halkımız EKMEK DAVASI uğ-runa gık demeden çalışır, onca çile-yi çeker yeri gelir gurbete gider, ya-ban ellerde binbir eziyete katlanır, sab-reder... Sırf, ekmek davası için yaparbunları.

"Ekmek davasının" halkın bilin-cindeki karşılığını bilen çay üretici-si de diyor ki: "Bu ekmek davasıdır,herkes saygı gösterecek..."

Emekçi halk, ekmeği davası içinbunca çalışmasına rağmen, ekmeği-ne el uzatılırsa, işte o noktadan iti-baren "Bu dava ekmek davasıdır","Ekmeğimize el uzatanın elini kıra-rız" demektir.

Halkın dilindeki deyişlerin, yeri

EKMEK DAVASI VE SINIFKİNİ...

Engin’eTırmanıyoruz! Tırmanıyoruz

sarp kayalıklar üzerindekikaleye doğru.

Mahir’den Dayı’ya Engin’den Erdal’a bu kavga

bizim.

Tırmanıyoruz! Kızgın yağlar boca ediliyor

oklar yağıyor dört bir yandan üzerimize. Yanan-vurulan devrederek

göğsündeki bayrağı ardındakine saplanıyor o sarp kayalara,

kale duvarlarına bir basamak

bir halka olarak.

Tırmanıyoruz burçlara doğru!

Halkalardan tutarak basamaklara basarak

göğsümüzde şehit kanlarıyla kızıllaşan

bayrak.

Tırmanıyoruz! Devredeceğiz bayrağı

ardımızdakine şehit düşünce.

Tırmanacak yoldaşlarımızınöncülüğünde halklarımız

Oligarşinin kalesine. Zapdedilecek kale.

Çekilecek burçlarınabayrağımız.

Kazanacağız! Özgür olacak halklarımız

Vatanımız bağımsız!

32

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 33: Yürüyüs 322

gelince küfür ve bedduanın neye kar-şılık geldiği ve bunların sınıfsal an-lamları iyi anlaşılmalıdır.

Halkımız yeri gelir ekmeğini taş-tan çıkartmaya çalışır, yeri gelir buişin zorluğunu ifade etmek için "ek-mek aslanın ağzında" der.

Ekmeği için binbir sıkıntıya kat-lanır, şikayet etmez, hatta şükreder. Taki ekmeğine el uzatıldığını anlayanakadar devam eder bu.

Ne zaman ki, canından can kata-rak yetiştirdiği ürününü sokağa dö-kerek "Bu dava ekmek davasıdır" der,işte o zaman ekmeğini ölümüne sa-vunacak demektir.

Cepheli, işte bu ekmek kavgasınıörgütleyecek ve "Bu dava, ekmek da-vasıdır" diyen emekçilerin hıncını, öf-

kesini açığa çıkartarak gerçek hede-fine yönelmesini sağlayacaktır.

Rizeli çay üreticisi, alınteriyle su-ladığı ürününün alenen gasp edilmesikarşısında boyun eğmiyor, şükretmiyor,susmuyor. Hayır! Olanca örgütsüzlü-ğüne rağmen, yol kesiyor ve haykırı-yor: "Davamız, ekmek davasıdır."

İşte bu "ekmek davası"nın, kapi-talizm koşullarındaki ekmek kavga-sının temelini, özünü de Lenin belir-terek şöyle demiştir: "Ekmek için sa-vaşım, sosyalizm için savaşımdır.”

Kapitalizm koşullarında ürünü-nün gasp edilmesine karşı yol kesenüreticiye, kurtuluşun sosyalizmde ol-duğunu gösterecek olan Cepheli'denbaşkası değildir.

Halkın canından can katarak ye-

tiştirdiği ürününü dökerek yol kes-mesi, öfkesinin büyüklüğünü göste-rir. Bu öfke, ekmeğine el uzatanlarınelini kıracağının açık ilanıdır. Yeter kiörgütlensin...

Devrim, ekmek davası için ör-gütlenen kitlelerin eseri olmuşturdaima ve öyle olmaya da devamedecektir.

Nazım Hikmet'in "Topraktan öğ-renip / kitap az bilendir " dediğiköylüler için yazdığı o şiir bilinir. Nediyordu o şiirde Nazım: Gayrı yeterdemeye görsünler... Önlerine bir hal-den anlayan düşmeye görsün... İşte ozaman, ekmek kavgası zaferine ula-şacaktır: Devrim...

Yıl 2007. Canan Kulaksız Alternatif Öğrenci Şenli-ği’mizin üçüncüsü için çalışmalara başlamıştık. Ege Üni-versitesi içerisinde iki ayrı noktada masalarımızı açmış-tık. Masaların çevresinde el ilanlarımızı dağıtıyor, zamanzaman da kantin ve kafeteryalarda el ilanlarıyla şenliğedavet çağrımızı sürdürüyorduk. Bir grup arkadaş bu iş-lerle meşgulken, ben ve bir arkadaş da kampüs içinde afiş-lemeye çıkmıştık. Bütün öğrenciler şenlik afişlerimizi, Ca-nan'ı görmeli diyorduk.

Yurt alanını çevreleyen duvarlara ve yurda giden yol-larda afişlerimizi yapmış, ellerimizdeki afişleri tüketmiştik.Önceki günlerde yaptığımız afişlerle birlikte kampüsünbüyük bölümünde afişlerimiz bulunuyordu. Afiş yapar-ken bazı öğrencilerin elinde ilanlarımızı da görüyor vehaliyle seviniyorduk. Şenliğin üçüncüsünü düzenliyor-duk. Ancak birçoğumuz İzmir'e yeni gelmiş, şenliğin ör-gütlenmesinde ilk defa yer alıyorduk. Doğal olarak, bir"acaba" düşüncesi, tatlı bir merak, biraz da kaygı duy-muyor değildik...

Hazırlık bölümündeki masamıza gidip biraz daha afişalmak için üniversite içinde sefer yapan ücretsiz ring oto-büsüne binmiştik. Otobüs her zaman olduğu gibi kala-balıktı. Elimizde kova ve fırçalar, ilk durakta ineceğimiziçin kapıya yakın bir yerde duruyorduk. Duruyor ve öğ-rencilerin ellerine bakıyor, ilanlarımızı görmeyi umuyorduk.Afişlerimizin olduğu bir duvarın yanından geçerkenönümüzde oturan iki kız öğrenci aralarında konuşuyorlardı.Biri "Canan Kulaksız kim ya?" diye sormuştu. Diğeride anlatıyordu: "Bu okulda öğrenciymiş önceden, ölmüş.

Rockçıymış." Haliyle diyalogları, özellikle de Canan'a dairsöylenen dikkatimizi çekmişti.

"Merhaba" diyerek kendimizi, Gençlik Derneğimizitanıttık onlara; Canan'ı anlattık. Ege Üniversitesi öğren-cisi olduğunu, F tiplerine-tecrite karşı ölüm orucunda şe-hit düştüğünü anlattık. İlgiyle dinliyorlardı. Canan'ı mü-zisyen, Rockçı zanneden, bunu bir arkadaşından öğren-diğini söyleme ihtiyacı duymuştu. Onları en fazla etki-leyen, Canan'ın kendileriyle yaşıt olduğuydu. NasılÖlüm Orucu yapabilmiş, nasıl o kadar dayanmış diye so-ruyorlardı. Ve aslında hepimizin yaptığını yapıyor, ken-dilerini Canan'la kıyaslıyorlardı.

Sınırlı sürede Canan'ı, direnişi anlatmaya çalışmıştık.Bu vesileyle, şenliğimize özel olarak davet edebilmiştikonları. Geleceklerini söylemişlerdi. Şenlik alanında on-larla karşılaşamadık. Belki geldiler, belki de gelmedi-ler. Ama kesin olan bir şey vardı. Artık Canan'ı ta-nıyan, direnişini bilen ve saygı duyan binlerin içeri-sindeydiler.

Bu yaşadığımız olay hayli öğreticidir. Afişlerimiz işeyarıyordu. Canan'ı, şenliğimizi üniversitenin-öğrencileringündemi yapabiliyorduk. Kitle çalışmasında kullandığı-mız temel araçların, afişlerimizin, bildirilerimizin etkiliolduğunu görüyorduk. Fakat bunlar kitle çalışmasının ken-disi değildi, olamazdı. Yarattıkları etki ilk adımdı. Ta-mamlayıcı olan, sonuç getirecek olan kuracağımız bi-rebir ilişkilerdir. Pratik öğretiyordu, kitleler neredeyseorası kitle çalışmasının zeminidir. O iki kişi, Canan'ı oto-büste, bir duraklık mesafede tanımışlardı.

Hayatın Öğrettikleri

O İki Kişi Canan'ı Otobüste, Bir Duraklık Mesafede Tanımışlardı!

333

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 34: Yürüyüs 322

Tayyip Erdoğan’ın yalanlarınınve halka düşmanlığının sınırı yok.Yalanlarını boşa çıkaracağız!

Tayyip Erdoğan asıyor kesiyoryine. Bağırıyor çağırıyor saldırıyordört bir yana. Saklamaya çalıştığıçok pisliği var çünkü. Herkese ya-lancısınız diyor, bütün doğruları ken-disi biliyor, bu yüzden yalancılıklasuçluyor köşe yazarlarını, bilim adam-larını, hatta çok sevdiği Amerika’nıngazetelerini bile. Derdini anlatanhalka dahi yalancı diyor. Sadece Tay-yip Erdoğan da değil, işbirlikçi oli-garşinin tüm kurumları konu halkıkandırmak olunca kendi aralarındakidalaşmaları unutup ortaklaşıyorlaryalanlarında. Nasıl ortaklaşmasınlardüşmanları ortak amaçları bir, Ame-rika’ya daha fazla yaranmak içindaha fazla uyutmaları lazım halkı.

Son bir haftada yaptıkları açıkla-malarda bile ne kadar pervasızcahalkımızın acılarıyla yoksulluğuyladalga geçerek yalanlar söylediklerigörülüyor.

Ne demişti Tayyip Erdoğan selbaskınları için? “Dere yataklarınıevlerle doldurursanız derelerin inti-kamı kötü olur.” Kentsel dönüşümledere yataklarında evler yapılmaya-caktı. Tüm amaçları halkın mutluluğu,sağlığıydı. Kentsel dönüşüm rant içindeğil halkın huzuru içindi. Samsun'dayaşanan selin ardından BaşbakanTayyip Erdoğan’ın yalanları veTOKİ’nin gerçek yüzü birkez dahaçıktı ortaya. Saklamaya çalışsalar daolmuyor işte. Dere yatağına yapılan5’i TOKİ evleri yüzünden toplam14 insanımız canından oldu. Ne kaderne de doğanın felaketiydi 14 insanı-mızın canına sebep olan. Kayıpları-

mızın nedeni, AKP’nin kar hırsı halkdüşmanlığıdır. Belgeler, bilim adam-ları açıklıyorlar dere yatağına bilebile TOKİ’nin site yaptığını, uyar-dıklarını söylüyorlar. Buna karşıntüm gerçeklere rağmen ne diyor Tay-yip Erdoğan ve yağverleri; “Elham-dulillah TOKİ’nin bir hatası yok”diyorlar. Nasıl karalasınlar kar kapı-larını? Suç deredeydi, fazla yağanyağmurdaydı.

Yalan söylüyorlar ölen canlarımızaverdiğimiz kayıplara baka baka dalgageçiyor eğleniyorlar acılarımızla.

Bir yalanı da KPSS sınavı sonrasıortaya çıktı Erdoğan’ın;

9 Temmuz tarihlerinde KPSS sı-navı yapıldı. Daha sınav bitmedensoruları internette gezinmeye başladı.Bunun üzerine sınavda kopya çekil-diği söylentileri yayıldı. ÖSYM’ ninilk yaptığı açıklama “yok öyle birşey” oldu. Ama gerçekler saklanmı-yordu işte. Bu sefer de Tayyip Erdo-ğan olayı haber yapan gazeteleri veinternet sitelerini suçladı. “Ben yokdedim ya niye araştırdınız, niye ger-çekleri ortaya çıkardınız” diyordu.Feryadı büyük Erdoğan’ın, satın alsada bütün burjuva medyayı, sustursada dilleri hiç kimse engel olamıyor.Gerçekler bir yolunu bulup çıkıyorduortaya.

Utanmazca yalan söyleme sanatınıUludere katliamı sonrasında bir kezdaha görmüştük Erdoğan’ın. İçlerindeçocukların da olduğu 34 insanımızıkatlettiler. Önce “onlar teröristti” de-diler, “PKK’lilerden yardım alıp sınırıgeçmişler” dediler ama çabuk patladıbu yalanları. Sonra paçalarını kur-tarmaya çalıştılar. Görüntüler kimindisorusu sorulmaya başlandı bu defa.İşbirlikçilikleri ortaya çıkmasın diye“istihbaratın milli” olduğunu söyle-diler. Amerikada bir gazete’ nin yap-tığı haber sonrası görüntülerin Ame-rika’nın verdiği ortaya çıktı. Yalanlarıbir bir dökülen Erdoğan yine esipgürledi. Gerçeklere dayanamıyordu“Artık bu konuda konuşulmayacak

birilerinin ekmeğine yağ sürülüyor”dedi konuştukça batmaktan korku-yordu. 34 insanı katledenler el birliğiyapıp susuyorlardı bu defa.

Son yalanlarının içinden kendileride çıkamadılar, kuyrukları birbirinedolandı. AKP açıklama yapıyor ol-muyor susuyor, Genelkurmay konu-şuyor olmuyor. Aynı hafta üstü üstünebirbiriyle çelişen 7 farklı açıklamayaptı Genelkurmay. “Suriye ulus-lararası sularda füzeyle uçağımızıvurdu askerlerimizi şehit etti” derkenuçağın Suriye sularında vurulduğuortaya çıktı. Tayyip Erdoğan asıpkeserken savaş sözleri havalarda uçu-şurken Genelkurmay’ın son açıkla-ması sonrası bu sefer “Uçağımızıkim vurdu” denilmeye başlandı. Kuy-rukları birbirine dolaştı tilkilerin.Sonrasında Erdoğan çıktı meydanaherkesi vatan hainliğiyle suçladı. Ko-nuşan, soran, tartışan herkesi suçladıtehdit etti. Ya kendi dediklerini ya-zacak tartışacak ya da susacaklardı.Yalanları dikiş tutmuyor yine de per-vasızca yalan söylüyorlar. Gerçeklerortada onlar yalanlardan besleniyorlar.

Ne Tayyip Erdoğan’ın ne de diğerişbirlikçilerin halkın gözünde inan-dırıcılığı kalmamıştır. Ne kadar sus-turmaya çalışsalar da halk gerçeklerigörüyor. Bizim gerçeğimizi nasıl sak-larlar? Uzakta değil ki bizim gerçe-ğimiz; kaynamayan tenceremiz, ziyanolan emeğimiz, selden, depremdenyitip giden canlarımız, açlıktan ölenbebelerimiz, işsiz binlerce gencimizbizim gerçeğimiz. Bunları hangi yalansaklar?

Halkımız! Bu yalancıların, ekme-ğimize, canımıza, malımıza kaste-denlerin yalanları karşısında örgütle-nelim, ekmeğimizin savaşını verelim.

Devrimciler, kendine demokratım,ilericiyim diyenler!

AKP; Ya benden yana olursunuzya da size yaşam hakkı tanımamdiyor. AKP'ye ve tüm işbirlikçilerekarşı halkımızın açlığını, yoksulluğunuörgütleyelim, birleşelim, savaşalım.

Yalancılar Sürüsü; Hi̇çbi̇r YalanınızGerçekleri̇ Yok Edemeyecek!

334

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 35: Yürüyüs 322

Hapishanelerdeki tecrit uygula-ması nedeniyle evlatlarımız ağır has-talıklara yakalanmaya devam edi-yor. F Tipi hücrelerdeki koşullar sağ-lıklı evlatlarımızı da hasta bir tutsakhaline getiriyor.

Hasta tutsaklara özgürlük müca-delemiz Güler Zere ile duyulmuştudaha çok. Güler Zere, hasta tutsaklarınbir sembolü olmuştu. Aylarca sürenbir mücadelenin sonucunda özgürlü-ğüne kavuşmuştu. AKP iktidarı onuölümün kıyısında tahliye etmişti.Daha doğrusu etmek zorunda kal-mıştı.

Tecrit sürüyor, evlatlarımız hüc-relerde hastalanmaya ve ölüme terkedilmeye devam ediliyor.

Şimdi devrimci tutsak İbrahimÇınar için kanser teşhisi konuldu. İb-rahim Çınar 2011 yılının Aralık ayın-da Nurtepe-Çayan Mahallesi’ne ya-pılan gözaltı ve tutuklama teröründetutuklanmıştı. Aylardır keyfi gerek-çelerle tutuklu bulunmaktadır ve halamahkeme karşısına çıkmamıştır. Tu-tuklandığında hiçbir sağlık sorunuyoktu. Şimdi ise böbreğinde kanserteşhisi konuldu ve acilen ameliyat ol-ması gerekiyor.

Anlatmaya çalıştığımız tecrit po-litikası budur. Yalnız bir şekilde, ha-yattan ve insanlardan tecrit edilen tut-saklar, tecrit işkencesinin yanındayaşadıkları saldırılar, sağlıksız bes-lenme ve tedavi koşullarında bu du-ruma getirilmektedir. Tecrit öldür-meye devam ediyor sözümüz bir aji-tasyon değil, F Tipi tecrit gerçeğininta kendisidir.

Geçtiğimiz haftalarda F Tiplerin-de sağlık sorunları nedeniyle 2 ölümyaşandı. Bunlar sıradan ölümler de-ğildi. AKP iktidarının tecrit ile sür-dürdüğü katliamın devamıdır. Birin-

ci ölüm, Muş E Tipi Kapalı Ha-pishanesi’nde bulunan hasta tutsakKasım Demir’di. Kasım Demir, si-roz hastasıydı ve buna rağmen serbestbırakılmadı ve kaldırıldığı hastanedeyaşamını yitirdi. İkinci ölüm, Kürk-çüler F Tipi Hapishanesi’nde bulunanHaki Kuru oldu. Haki Kuru, ölü-münden önce 15 gün boyunca dilek-çeler vermişti ve hastaneye sevk is-tiyordu. Fakat tecrit uygulamalarınıaşamadı. Geçirdiği kalp krizi sonucutecritin aldığı bir can oldu. Kuru, 5 ay-dır tutukluydu. O da daha mahkemekarşısına çıkarılmamıştı. Ve verdiğidilekçelere rağmen hastaneye bile gö-türülmemişti. Ki, hastaneye götürül-mek de çoğu zaman yetmiyor. Çün-kü, kelepçeli tedavi dayatılıyor, tedavihakkı engelleniyor. Dahası, sağlıklı birtedavi yapılmıyor. Şimdi İbrahimÇınar bu şekilde ölüme terk edilmekistenmektedir.

Temmuz ayında gerçekleşen bu ikiölüm, tecrit gerçeğini kabul etmek is-temeyenlere tecriti bir kez daha ha-tırlattı. Tecrit hem fiziki koşullarıyla,hem de neden olduğu uygulamalar-la bir işkencedir. İnsanlık dışı bir uy-gulamadır. Evlatlarımız bu politika-yı halka anlatmak ve tecritin kalkmasıiçin ölümüne direnmişlerdir. 122 ev-ladımız tecrit hücrelerine karşı ölümoruçlarında kendini feda etmiştir. Bubedeller, başka yoldaşları tecrit iş-kencesini yaşamasın diyeydi. AKP ik-tidarı, bedeller pahasına kazanılanhakları gasp edebileceğini sanıyorsayanılıyor. Hem kazandığımız hakla-rımızı koruyacak, hem de tecrit ta-mamen kaldırılana kadar mücadele-mizi sürdüreceğiz.

F Tipi hapishanelerde saldırılar dasürekli bir politika olarak uygulanı-yor ve hasta tutsaklar da saldırılara uğ-

rayarak, hastalıkları ilerliyor. İbrahim Çınar, hastalığı bilinme-

sine rağmen 28 Haziran günü gardi-yanların saldırısına uğramıştır. Key-fi bir saldırı sonucunda 3 kişilik hüc-reden alınıp 1 gün ayrı bir hücrede tu-tulmuştur. Ayrıca saldırıya direndiğiiçin 1,5 ay iletişimden men cezası al-mıştır. Yani koşullarının kötü olma-sı ve moralinin bozulması için her şeyyapılmaktadır. AKP’nin hasta tut-saklara karşı uyguladığı politika bu-dur.

F Tiplerinde saldırılar için herşey gerekçedir. Tam bir keyfiyettir buuygulamalar ve amaç olarak devrimcitutsakların düşüncelerini terk etmesiistenmektedir. İnançsız, amaçsız ya-şayan insanlar haline getirilmek is-tenmektedirler. Ama evlatlarımız di-renmeye devam ettiği için saldırılarda alabildiğine devam etmektedir.Bu saldırılara karşı evlatlarımızı sa-hipleneceğiz ve saldırıyı yapanlardanve tüm sorumlularından da hesapsoracağız.

Şimdi, bir hasta tutsağımızıdaha zulmün elinden almak içinmücadele ediyoruz. Devrimci tutsakİbrahim Çınar’ı aile çevremizden, ar-kadaşlarımıza, tanıdığımız herkese an-latmalıyız. Tecriti ve hasta tutsakla-rı daha çok sahiplenmeli ve sahip-lendirmeliyiz. Unutmayalım, biz on-ların dışarıdaki sesiyiz ve zulmünelinden çekip almak için herkesin ya-pacağı bir şey mutlaka vardır.

İbrahim Çınar’ın yakalandığıkanser yayılmadan, ölümün kıyı-sına gelmeden onu tecrit hücrele-rinden çıkarmalıyız.

İbrahim Çınar’a Özgürlük!

Devrimci Tutsaklar Onuru-muzdur!

Hasta Tutsak İbrahim Çınar Serbest Bırakılsın!Aksi Durumda Sorumlusu AKP İktidarı Olacaktır!

TAYAD’lı Aileler

35

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 36: Yürüyüs 322

Sevgili Yürüyüş dergisi, merhaba!

27 Mart 2012 tarihinde birkomployla tutuklanarak getirildi-ğim hapishaneden yazıyorum size.

AKP'nin polisi, demokratik mü-cadelenin yükselmesi karşısında hergün biraz daha tahammülsüzleşiyor.En basit hak arama eylemlerine dahipervasızca saldırıyor. Binlerce polis,biber gazları, mermiler yetmiyor,bugün insanları dalga yayarak hare-ketsiz kılacak yeni bir silahın tanıtı-mını yapıyor. Gece yarılarında yok-sul mahalleleri basıyor, gözaltı ve tu-tuklama terörü estiriyorlar. Demo-kratik eylemlere katılmayı suç deli-li olarak kullanmaya çalışıyorlar.Delil yoksa da delil yaratıyorlar.Komployla tutuklanmamızı da, bu ge-nel durumdan bağımsız görmüyorum.Tıpkı diğer saldırılar gibi komplo da,AKP'nin halk korkusunun, devrim-ciler karşısındaki acizliğinin resmidir.

Hapishaneye getirildikten sonratelevizyonlarda hakkımızda yapılan"sansasyonel eylem yapacaklar-dı", "intikam timi çökertildi" ha-berlerini izledim. Hikmet SamiTürk'ten Mehmet Ağar'a, Tayyip Er-doğan'dan Ökkeş Şendiller'e kadar

uzun bir isim listesine yönelik silahlıeylem hazırlığında olduğumuz iddiaediliyordu.

"İntikam" kelimesiyle, bu ismi sa-yılan kişilerin yan yana ifade edilme-sinin sorgulatır olduğu gerçeğini biryana koyuyorum. Keza intikam, ya-pılan kötü bir şeyin hesabını sormanıntanımıdır ve sınıflar mücadelesindekiyeri tartışmasız biçimde ortadadır.

Ancak, ortada ne "tim" var, ne desilahlı bir eylem. Kimimiz çalışanı ol-duğumuz dernekten çıkıp eve gidi-yorken, kimimiz Ankara'nın ortasın-da katıldığımız bir eylemden döner-ken gözaltına alındık. Her birimiz po-lisin gözü önünde olan, açıktan mü-cadele eden insanlarız. Yaptığımız ey-lem, halka ulaştırdığımız bir dergi, birbildiri takip ediliyor. Tüm bunlar or-tada olduğu halde komplo kurup tu-tukluyorlar. Yani açıktan demokratikmücadele yürütmenize izin verme-yeceğiz, yaptığınız her şeyi suç ilanedeceğiz diyorlar. Suç bulamayıncada yaratıyorlar.

Dosyama konulan "kroki bu-lundu, sd kart bulundu" iddiaları,polisin yalanından ibaret. Öte yandanbenimle bir bağı dahi kurulmamış buiddiaların. Bunun dışında suç olarakortaya konan şeyler, "sen devrimci-sin, en temel, en demokratik hak-

ların bile sana suç!" dedikleri nite-liktedir. Sayfalarca yazılmış cümle-lerden sadece bir kaçını paylaşmak is-terim:

"...aynı dosya şüphelilerindenHakan Yılmaz ile otobüs durağına gi-derken görüldüğünüz",

"11.09.2011 günü Çankaya Kül-tür Derneği'nde gerçekleştirilen et-kinlikte yemek yerken görüldüğü-nüz",

"Hasan Varlı'ya ait muhasebe bü-rosunda bulunduğunuz!"

Otobüs durağına gitmek, bir der-nekte yemek yemek, bir muhasebebürosuna gitmek suç olabilir mi?Hangi yasada yazıyor bu? Bu ülkeninsavcıları hakimleri otobüse binmiyormu? yemek yemiyor mu? Yoksa bun-lar sadece devrimcilere mi yasaktır?

Cevabı açıktır. Bu ülkede hukukyoktur. Hukuk, alt alta sıralanmış mad-delerden ibarettir. Devrimcilere komplokurmak tüm yasalara uygundur. Bukomployu boşa çıkarmak, demokratikmücadelenin, devrimciliğin sorgulanırhale getirilmeye çalışılmasına cevap ola-caktır. Tüm halkımızı sesini sesimizekatmaya, bu komployu boşa çıkarma-ya çağırıyorum.

Emel Keleş

Sincan Kadın Kapalı

Hapishanesi-Ankara

“Tüm Halkımızı Sesi̇ni̇Sesi̇mi̇ze Katmaya, Bu Komployu Boşa

Çıkarmaya Çağırıyorum!”

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

O BİR CEPHELİERDAL DALGIÇ'A

Kırkaltısında bir delikanlı... yazıldı tarihimize!

Kırkaltısında UMUT... Kırkaltısında ÖZGÜRLÜKTÜRKÜSÜ!.. "...Nasıl düşünür... Nasıl yaşar... Nasıl çalışır...

Nasıl savaşır..." Yıllarca sordu bu soruyu? Ve en güzel cevabı da

kendisi buldu! " Devrim silahla kazanılır " Hesap silahla sorulur... Öc silahla alınır! Bu inançla... Bu bilinçle... Bu cüretle... Ve yıllarca biriken öfkesi'yle...

Ve zaptedilemeyen SINIF KİNİ'YLE ! Can yoldaşıyla birlikte... Adımladı zulmün karargahınınyolunu... MAĞRUR... VE GURURLU!.. Nasıl mağrur olmasın ki... Nasıl gurur duymasın ki... Halklarımızdan öğrenmişti

ÖZVERİ'Yİ

36

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 37: Yürüyüs 322

Tüm insanların sağlıklı ve güven-likli bir yaşam hakkı vardır. Dünyahalkları bu hakkı kan revan içinde yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonu-cunda elde etmişlerdir.

Sağlık hizmetleri herkes için pa-rasız olmalıdır. Bunu sağlamak bir dev-letin temel görevlerinden birisidir.Halk sağlığı, bir ticaret aracı halinedönüştürülemez. Hastalık son aşama-ya geldiğinde değil, hastalık oluşma-ya başladığı ilk andan itibaren sağlıkhizmetleri devreye girmeli ve hasta-lıktan koruyucu sağlık hizmetleriyaygınlaştırılmalıdır. Sağlık hizme-tinin asıl anlamı da budur zaten… Has-ta olmadan önce, hastalıklara karşı ön-leyici tedavi hizmeti verilmelidir…Halktan yana yönetimlerde, halkıniktidarında sağlık politikası bu anlayışüzerinden şekillenecektir.

Ama halk düşmanı iktidarlardasağlık hizmetleri, para kazanma aracıhaline getirilmiştir. Hastaneler rantmerkezleri olarak görülmektedir. Vesağlık hizmetleri de satın alınan birmaldır… Parası olanın alabildiği, ol-mayanın alamadığı bir mal…

Bu süreç öyle bir doğallaştırılır, ka-nıksatılır ki; sağlık hakkının parasızolabileceğine halkın kendisinin deinanmaması sağlanır… İlaç almakiçin para vermek doğal görülür… Öl-memek için tedavi olmak istemek birlükse dönüştürülür. Ve hayatta kalmakartık doktorların insafı, Allah’ın gü-cüyle, dualarla istenen, beklenen bir öz-leme dönüşür. Halkımız acılarıyla,ağrılarıyla, hastalıklarıyla yaşamayaalışır. Hastalıklar olağan karşılanır, bir-likte yaşamaya çalışılır.

Yaşlılarımızın çoğunun dişleri yok-tur… Hepsi değilse de bir iki tanesimutlaka eksiktir… Ama sağlık hak-kımız öyle gasp edilmiştir, hakkımızınçalınması öylesine doğallaştırılmıştırki, paramız olmadığı için yaptırama-dığımız dişlerimizle yeriz yemekleri-mizi, alıştırırız kendimizi…

Normal olan bu değildir oysa.Normal olan, hasta bir insanın zama-

nında, var olan en iyi yön-temlerle tedavi edilmesidir.

Televizyonlarda ardı ardına estetikreklamlarını, haberlerini izliyoruz…Hastane reklamları çıkıyor… Gözameliyatı yapan, saç eken, estetik ya-pan… Sağlık alanı bir ticaret sektörünedönüştürüldüğü için, hastaneler desağlığa hastalık-ihtiyaç temelinde de-ğil, kar gözüyle bakmaktadır. Ve en çokgelir getiren hastalıkların tedavisine yö-nelinir. Gerisi çok da önemli değildir.

Hastaneler özelleştirilir, tedavilerhalkın ödeyemeyeceği paralarla ya-pılır… Ve en büyük desteği “şü-kür”den alırız. Halimize şükrede-riz… “Daha kötüsü var” diye avu-nuruz, avutuluruz… Hastalıklarla ya-şamak bir kader değildir… Öyle ol-mamalıdır.

Halk düşmanları işte tam da bunuistiyorlar. Ve sağlık hakkımızı daha daçalmak için yeni yasalar çıkartıyorlar.Artık gerekli olan ilaçların hepsini aynıanda alamayacağımız gibi… Para-mıza göre tedavi alabileceğimiz A, B,C… diye sınıflandırılmış hastaneleregidebileceğimiz gibi… Ve nihayetin-de tedavi olamadan göz göre göre öle-bileceğimiz gibi…

Bunun örneklerinden birisini İzmirBayraklı’da yaşayan Muhlis Barutyaşadı.

Bir inşaat işçisiydi Muhlis Ba-rut… Sabit bir geliri yoktu. Kanser has-tasıydı. Yeşil kartla tedavisini yaptı-rabiliyordu. Oğlunun askere gitme-sinden sonra, “Vatani görevlerini ya-panların anne, babalarının sağlık hiz-metlerinin Milli Savunma Bakanlığı ta-rafından karşılanması” nedeniyle ye-şil kartı iptal edildi… Ve kanser has-tası olan Barut, gerekli ilaçlarını ala-mamaya başladı. Devlet, onun devle-ti değildi… Devlet, zenginlerin dev-letiydi. Sağlık hakkı bürokrasi içeri-sinde gasp edildi.

Ve Barut, bunların hesabını sormak,hakkını aramak için 8 Ekim 2010 ta-rihinde pompalı tüfeğiyle BayraklıToplum Sağlığı Merkezi'ni bastı. Sağ-

lık hakkını çalanlardan hesap sormakistiyordu. Ölüme terk edilmesi karşı-sında, düşmanına duyduğu kinle bas-tı Sağlık Merkezi’ni. Adalet yoktu vebunun hesabını mahkemeler değil,kendisi soracaktı.

Barut, orada bulunan bir polis ta-rafından ayağından vuruldu ve ar-dından tutuklandı… Bunlar yaşandı-ğında 48 yaşında olan Barut, şimdi 50yaşında ve hala tutuklu ve hala kanserhastası…

Sağlık-tedavi olma hakkını gaspeden bu düzenin adaleti de yok. İzmir2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılanyargılama sonunda Barut’a 16 yıl 8 ayhapis cezası verildi. 16 yıl 8 ay… Birkanser hastasının bu cezayı çekecekömrü bile yokken, ölene kadar hapis-te kalacaksın demektir bu…

Barut, düzenli ilaç kullanırkenŞakran Hapishanesi’ne sevkinden son-ra, hapishane idaresi tarafından ilaç-larını alması engellendi. Ailesinin ha-pishane idaresine teslim etmek istediğiilaçlar da kabul edilmedi. İlaçsız ge-çirdiği bir aydan sonra durumu kötü-leşince İzmir Katip Çelebi Üniversi-tesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Has-tanesi’ne kaldırıldı.

Adalet Yargıtay kapılarında aran-maya devam ederken; Barut’u mua-yene eden Atatürk Eğitim ve Araştır-ma Hastanesi Gastroenteroloji Klini-ği doktorları, 15 Haziran 2012’de,"“Hepatit B virüsü enfeksiyonunabağlı karaciğer sirozu ve ileri evrekanser tanıları ile tedavisi düzenlenenhastanın yaşam beklentisinin 6 aydankısa olduğu öngörülmektedir.” şek-linde rapor verdiler.

Hastanenin “mahkum koğuşu”ndayatan Barut’un durumu üzerine avu-katları tahliye edilmesi için başvuru-da bulundular. Ancak Adalet Bakan-lığı, bana değil, mahkemeye sorundedi… Mahkeme ise Adli Tıp Kuru-mu’ndan rapor istedi. Adli Tıp Kuru-mu’nu Güler Zere’den, Yasemin Ka-radağ’dan çok iyi biliyoruz. Hastatutsaklara yapılan eziyetlerin, işken-

“Sağlıkta Dönüşüm”ünSonuçları Çalınan Sağlığımız veTedavi Hakkımızdır

Devrimci MemurHareketi

37

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 38: Yürüyüs 322

celerin sorumlularından birisi de bu ku-rumdur. Barut’un avukatları, “Şu andosya Yargıtay Savcılığı’nda mütalaaverilmeyi bekliyor. Hızlandırılması ge-rekir. Karar çıksa bile sonuç değiş-meyecek; mahkum koğuşundan nor-mal koğuşa alınacak…” açıklaması-nı yaptılar.

Abisi Salih Barut da, kardeşiyle he-lalleşmek istediğini belirterek şunlarısöyledi: "Başvurmadığımız yer kal-madı. Kardeşim ölüyor. İnsan hata ya-pabilir, doğru bulmuyoruz ama ölüm-le pençeleşen bir insana bu kadar acı-masız olunmaz. Hasta bir adama bukadar eziyet edilmemeli. Bu insandır,yaşama hakkı var. Kanser neredeyse

tüm vücudunu sarmış, umut olmadığınısöylüyorlar. İki çocuğu, karısı, biz sa-dece son zamanında yanında olmak is-tiyoruz."

Tedavi etmeyerek, ilaçlarını ver-meyerek öldürüyorlar bir tutsağı ve songünlerini ailesinin yanında geçirmesinedahi engel oluyorlar.

Biz tanıyoruz halka düşman bu dü-zeni…

Vedalaşma hakkını alabilmek içinsavaşmak ve gerekirse ölmek gerek-tiğini biliyoruz…

Halk düşmanları sağlık hakkımızıçalıyorlar!

Adalet isteğimizi bizi hapsederek

cevaplıyorlar!AKP’nin sağlık politikasının so-

nuçlarından birisidir Muhlis Barut’unyaşadıkları. Sağlık sisteminin merke-zinde halk değil, tekellerin karı vardır.Bu bakış açısı nedeniyle Barut’unbenzeri pek çok örnek yaşanmaktadır,daha da yaşanacaktır… Eğer biz kar-şı gelmez ve direnmezsek.

Ya AKP’nin çizdiği bu “kader”erazı olacağız ya da örgütleneceğiz…

Parasız sağlık hakkımız için tümhalk olarak örgütlenmeli ve hesapsormalıyız. AKP’nin yasaları halkıteslim alamaz. Halkın iradesindendaha büyük bir güç yoktur.

Tek Tek Çalacağız Kapıları,Tek Tek Her İnsanaAnlatacağız Gerçekleri!

İstanbul-Şişliİstanbul'da 17 Temmuz günü Halk Cepheliler, Şişli

Cami önünde toplanarak metrobüs durağına kadar slo-ganlar ve halka hitaben yapılan konuşmalar eşliğinde HalkGerçeği dergisinin dağıtımını gerçekleştirdiler.

"Bilindiği gibi işbirlikçi AKP 'Bağımsızlık, Demokrasive Sosyalizm için Yürüyüş' dergisine 1 ay yayın yasağı koy-muş, arkasından çıkan 'Emperyalizme ve Oligarşiye KarşıYürüyüş' dergisine de aynı yasağı koyduktan sonra, biz deyayınımızı geçici olarak 'Halk Gerçeği' adı altında sürdü-rüyoruz.” Şeklinde yapılan açıklamalar eşliğinde dergileri-ni tanıtarak halka ulaştıran Halk Cepheliler, 59 adet Halk Ger-çeği dağıtımı yaptı. Ayrıca Yürüyüş dergisine yapılan bas-kında gözaltına alınan ve ardından tutuklanan dergi çalı-şanlarının 20 Temmuz’da Ankara’daki mahkemesine de ka-tılım çağrısı yapıldı. Dergi dağıtımına 15 kişi katıldı.

İstanbul-Eminönü15 Temmuz günü, 12 Halk Gerçeği okuru Eminönü

Mısır Çarşısı önünde dergilerini halka ulaştırdılar. HalkGerçeği dergisini hangi amaçlar çıktığını anlatan okur-lar, yabancı turistlere de dergilerini anlattılar. Japon tu-ristlerden 3 tane dergi alan oldu. Çalışma bir saat sürdü.

İzmirİzmir’de 12-15 Temmuz tarihleri arasında 4 gün sü-

resince Halk Gerçeği dergisinin tanıtım ve dağıtımı ya-pıldı. 7 Halk Gerçeği Halka okurunun yaptığı çalışma-da 196 dergi halka ulaştırıldı. Küçük Yamanlar ve BüyükYamanlar mahallelerinde 114, Gültepe’de 24, Helvacı’da23, Aliağa’da 35 dergi halka ulaştırıldı.

Dağıtım sırasında, AKP’nin kentsel dönüşüm saldı-rısı anlatılarak, bu yasayla AKP’nin yoksul gecekondu hal-kın evini yıkarak tekkelere peşkeş çekmeyi amaçladığı;halkın da bu yıkım saldırısına örgütlenerek, direnerek kar-şı koyabileceği anlatıldı. Halka yapılan sohbetlerde ay-rıca Engin Çeber’in katillerinden hesap soran Erdal Dal-gıç anlatıldı.

AKP'nin Gasp YasalarınaTeslim Olmayacağız!Yasalar, Eğer Uyan VarsaGeçerlidir, Uymayacağız!

Devrimci İşçi Hareketi (DİH), kıdem tazminatı hakkı-nın gasp edilmesiyle ilgili olarak 18 Temmuz günü “Türkiyeİş Kurumu” Şişli İŞKUR önünde eylem yaptı.

Eylem “Kıdem Tazminatı Güvencemiz, Emeğimiz, Ge-leceğimizdir, Güvencemiz, Ekmeğimiz, Geleceğimiz İçinDirenelim!” pankartının açılmasıyla başladı. Şişli Camii önün-den başlayan yürüyüşte “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız", "Kı-dem Hakkımız, Gasp Ettirmeyiz” sloganları atıldı. Ardın-dan İŞKUR önünde bir açıklama gerçekleştirildi.

Açıklamayı Devrimci İşçi Hareketi adına Gürdoğan İşçiokudu. Açıklamada İşçi: "Yıllardır ortadan kaldırılmak is-tenen, göz dikilen kıdem tazminatımız yok edilmek isteni-yor. Bugüne kadar hiç bir iktidarın yapamadığını emper-yalizmin işbirlikçi uşağı AKP yapmak istiyor. Kıdem taz-minatı emeğimizdir, çalıştığı süre içinde işçinin emeğindenkesilen, bir anlamda onun 13. madde olan geri ödenmesi ge-reken bir haktır...” dedi.

Eylemin bitiminde 59 gündür BEDAŞ önünde oturmaeyleminde olan işçilerin yanına desteğe gidileceği duyuruldu.“BEDAŞ İşçisi Yalnız Değildir", "İşçiyiz Haklıyız Kaza-nacağız” sloganlarıyla Taksim Talimhane’de yol trafiğe ka-patarak, BEDAŞ işçilerinin yanına yürüyüş yapıldı.

Gürdoğan İşçi, burada yaptığı konuşmada, "BEDAŞ iş-çilerinin yanındayız, sonuna kadar burada kalacak ve ka-zanacağız" mesajını verdi. Ardından eylem sonlandırdı.

38

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 39: Yürüyüs 322

Hatay Halk Cephesi, 15 Temmuz’dayapılan Evvel Temmuz Festivali önce-sinde, son güne kadar çalışmalarına bü-yük bir coşku ile devam etti. 14 Temmuzgünü Antakya'nın en yoğun caddesiolan Saray Caddesi’nde masa açan HalkCepheliler halkı festivale çağırdılar. Yak-laşık 2 saat boyunca açık duran masayailgi yoğundu.

Evvel Temmuz Festivali’ne GrupYorum'un geleceğinden haberi olmayaninsanlar ne kadar çok sevindiklerini dilegetirdiler. Binlerce el ilanının dağıtıldığımasada 30 Halk Gerçeği dergisi okur-larına ulaştırıldı.

AKP, Arap HalkınıTeslim Alamayacak!

Günlerdir afişleri asılıp, el ilanlarıdağıtılan, mahalle mahalle, sokak sokaktanıtımları yapılan geleneksel EvvelTemmuz Halk Festivali 15 Temmuzgünü coşkuyla kutlandı.

Halk Cephesi'nin düzenlediği festivalpanelle başladı. Başak Şah'ın yönetimindebaşlayan panelin açılış konuşmasında,Arap topraklarının emperyalist ülkelertarafından yağmalanmaya çalışıldığı,bunun zemininin de işgale gidecekleriülkenin demokrasisinin zayıf olduğuyalanıyla oluşturulduğunu söylendi. De-vamında “Emperyalist Ülkelerin SuriyeHalkına Olan Saldırıları” başlıklı biryazı okuyan Şah, sözü TAYAD BaşkanıBehiç Aşçı'ya bıraktı.

Aşçı konuşmasında, emperyalist ül-kelerin ve onların işbirlikçilerinin neSuriye halkının ne de başka halklarınsorunlarını umursamadığını söyledi.Halkın eninde sonunda emperyalistleriülkelerinden kovacaklarını ve zaferi ka-zanacaklarını vurgulayarak konuşmasını

bitirdi. Türkiye halklarına yapılan saldırıları

anlatmak üzere sözü alan Çağdaş Hu-kukçular Derneği Başkanı Av. SelçukKozağaçlı, tecritin halklara yapılan büyükbir saldırı olduğunu söyledi. Kozağaçlı,“Bu ülkede adaletin gerçekleşmesi halkıntek yumruk olmasına bağlıdır.” diyerekkonuşmasını bitirdi. Panel, Başak Şah'ın"Ne zaman ki birimize yapılan haksızlığıhepimize yapılmış sayar, birleşir ve ör-gütlenirsek, işte o zaman zafer halklarınolacak." sözleriyle sona erdi. 150 kişininkatıldığı panel 1,5 saat sürdü.

Samandağ Kalkındırma Derneği ta-rafından 11, 12, 13, 14 Temmuz boyuncadüzenlenen Evvel-Temmuz festivalinede katılan Halk Cephesi, masa açıp elilanı dağıtarak halkı 15 Temmuz günüyapılan alternatif Halk Festivali'ne ça-ğırdılar.

15 Temmuz günü panelin ardındanprograma Neşe Aldıcıoğlu'nun okuduğu“Adalet Ekmeği” şiiri ile başlandı. Birde konuşma yapan Aldıcıoğlu şunlarısöyledi: “Öncelikle hepinizi o büyükgünün yaratıcısı olan umudumuzunadına selamlıyorum. Devrim yürüyü-şümüz 42 yıldır sürüyor, şimdi AKP ik-tidarı, bizi engellemeye çalışıyor amabizi yıldıramayacak. Bu ülkeye sosya-lizmi getireceğiz.”

Açılış konuşmasının ardından yaşa-nan baskıların anlatıldığı tiyatro oyunusergilendi. İlgiyle izlenen oyun büyükalkış aldı. Oyunun hemen ardından Ha-tay'ın yerel grubu Grup Umuda Yolculukderlediği türküleriyle halka güzel birdinleti sundu. Festival tüm coşkusuyladevam ederken Sincan F Tipi ÖzgürTutsakları'nın Evvel Temmuz Festivaliile ilgili mesajını okumak üzere ÖzgürTutsak annesi Hayat Uçucu sahneye

davet edildi. Gururla okuduğu mesajınardından halk alkışlar ve sloganlarlaözgür tutsakların mesajına karşılık verdi.

Sıra Karadeniz'in hırçın dalgalarınıAkdeniz'in ak köpüğüyle buluşturacakolan Erdal Bayrakoğlu'ndaydı. ÇoğuHataylı’nın ilk defa dinlediği Bayrakoğlu,söylediği türküleriyle halkı coşturdu.Horonlarla, halaylarla halka güzel da-kikalar geçirten Bayrakoğlu, Hataylılar’ınyüreğinde güzel bir yer bırakıp sahneyiAhmet Kulaksız'a bıraktı.

Hatay halkıyla da ilk defa buluşanAhmet Kulaksız'ın ardından beklenenan geldi. Halkın isyanını, sevdasını,umutlarını seslendiren halkın sanatçılarıolan Grup Yorum alkışlarla ve “TürkülerSusmaz Halaylar Sürer” sloganıyla sah-nedeki yerini aldı. Dakikalarca ayaktaalkışlanan Grup Yorum, “Güleycan”türküsü ile konserine başladı. İlk türkü-lerinin ardından Grup Yorum adına ko-nuşma yapan Selma Altın, “Herkesemerhaba, şu an bu kalabalığın sonunugöremiyorum, bu güzel hem de çok gü-zel, ama neden güzel? Sizler de biliyor-sunuz ki AKP beynimizi ve yüreklerimiziteslim almaya çalışıyor, bu yüzden göz-altına alıyor, tutukluyor, işkence yapıyorama hiçbir zaman ona boyun eğmiyoruz,beynimizi ve yüreklerimizi ona teslimetmiyoruz. Şu an on binlerce insan bu-radaysak yarın milyonlar olacağız veasla bizi teslim alamayacaklar.” dedi.

Halaylarla, sloganlarla, alkışlarlasüren konserde stantlara da ilgi yoğundu.Sponsorsuz gerçekleştirilen festivaleyardım amacıyla insanlar stantlardanalışveriş yaparak katkıda bulundular.

45 bin kişinin katıldığı festival GrupYorum şarkıları eşliğinde çekilen ha-laylarla son buldu.

Üretmenin ve Paylaşmanın BayramıEvvel Temmuz’u Dayanışmamızla Kutladık!

339TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

Page 40: Yürüyüs 322

Dini inanç, kişileri ilgilendirenözel bir konudur. Herkes istediği diniinanca sahip olabildiği gibi, inanmamaözgürlüğüne de sahiptir. İnanç öz-gürlüğünün güvencesi olarak ibadetyerleri devlet eliyle korunmalıdır.Ama AKP, Alevilerin dini eğitiminden,ibadethane hakkına kadar pek çokhakkını yok saymaktadır. AKP’ninyok sayması, Alevilerin teslim alındığıanlamına gelmiyor.

Tarihleri düzene başkaldırının ör-nekleriyle dolu olan Alevilerin, ibadethaklarını kullanmaları meşrudur vebunu kimse ellerinden alamaz.

CHP Dersim milletvekili HüseyinAygün, TBMM'de çalışan Alevilerinibadetlerini yerine getirebilmeleri içinTBMM bünyesinde cemevi kurulmasıiçin başvuruda bulundu. Meclis Baş-kanı Cemil Çiçek, bu talebe, "Diyanetİşleri Başkanlığı Aleviliği ayrı birdin değil, tarih içinde ortaya çıkmışbir zenginlik olarak görmektedir. İs-lam dininde ibadet yerleri camilerdir."diye cevap verdi.

Çıkan tartışmalar üzerine CNNTürk'te bir programa telefonla katılanCemil Çiçek, verdiği kararı şöyle sa-vundu: "Diyanet İşleri Başkanlığı'nınsitesine açıp bakın. Bu tür bilgiler var.Ben siyasi mevkide olan bir adamım.Dolayısıyla dinler tarihi ile ilgili, mez-hepler tarihi ile ilgili, dini bir konuylailgili bir konuda yeni bir görüş ihdasedemem. Bilinen görüşlerden... Devletinresmi görüşüdür. Diyanet İşleri Baş-kanlığı anayasal bir kuruluştur. Dinibir konu olduğunda ona sormayıp daya da onun bilgisine itibar etmeyip demeteoroloji teşkilatına soracak halimiz

yok. Bilinen ve devletin resmi görüşünüaktarmak durumundayım. Nitekim Mec-lis Başkanlığı'na başka konularda dasoru sorulduğunda, onu devletin ilgilibirimlerinden bilgi alarak cevaplan-dırıyoruz. Yoksa Meclis Başkanı olarakben kişisel kanaatimi başka konulardada söyleme noktasında değilim.''

Bu tartışma içerisinde Cemil Çi-çek'in şu sözüne dikkat çekmek isti-yoruz: "Devletin resmi görüşüdür..."

Evet, Alevilerin haklarının tanın-maması devletin resmi görüşüdür. Al-evilere yönelik her türlü baskı, kat-liam ve hak gasbının sorumlusu dabizzat devlettir...

Halkı böl-parçala-yönet politikasınıkılavuz edinen devlet, Alevilere yöneliksaldırılarını belli dönemlerde yoğun-laştırırken, bazı dönemlerde de yu-muşatarak, oy avcılığı yapmaktadır.Bunların ikisini de yapan, AKP'siyle.CHP'siyle egemenlerin devletidir.

Alevi inancının ibadet merkezleriolan cemevleri meşru, doğal bir haktır.Ve inanç özgürlüğünün önünde hiçbirgüç duramaz.

TBMM'de cemevi açılması konu-suna da bu bakış açısıyla bakarız. Cem-evi kurmak, orada ibadet etmek yasalve meşru bir haktır. Bu hakkı, Alevilereher fırsatta saldıran, çalıştaylarla Al-evileri teslim almaya, düzeniçileştirmeyeçalışan devletten el açıp da beklemi-yoruz. Kimse bize sadaka veriyor gibi,alın cemevi açabilirsiniz, din kitaplarındada Alevilikten söz ediyoruz, bakın..diyemez. Cemevi kurmak için onaybeklemiyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediye Baş-kanı iken ilk icraatları arasında Ka-racaahmet Sultan Cemevi'ni yıktırmakiçin dozerleri gönderen Tayyip Erdo-ğan'ın başında olduğu AKP'den isehiç istemiyoruz... Biz kimseye yal-varmıyoruz, zaten bizim olan bir hakkıistiyoruz, alacağız da...

TBMM içinde bir cemevine ne ka-dar ihtiyaç olduğu ise ayrı bir tartışmakonusundur. Tabi ki istediğimiz yerdeaçabilmeliyiz cemevlerini ama katil-

lerimizin merkezinde açmamızın çokda gereği yoktur. İbadethaneler kutsalmekanlardır. Meclis çatısı altında ku-rulacak bir cemevi neye hizmet ede-cektir? Burada Alevi halkımızınAKP’nin nasıl bir Alevi düşmanı ol-duğunu tanıma açısından önemlidir:Bütün üniversitelerden opera binalarınakadar “inanç özgürlüğü, halkın talebi”diyerek mescitle, camiyle dolduranAKP Alevi halkımızın cemevi talebikarşısında bırakın inanç özgürlüğünüsaygısızca, küstahça camiyi gösteriyor.Nasıl ibadet yapacağımızı, neredeibadet yapacağımızı, inançlarımızı nasılyaşayacağımızı öğretmeye kalkıyor.

Alevi halkımız AKP’nin bu küs-tahlığının, saygısızlığının karşısındatepkisiz kalmamalıdır. AKP bu tür çı-kışlarla bir yerde bizlerin tepkileriniölçmektedir.

Sivas katliamında öldürülen can-larımızı koruyan, yakalamayan, tahliyeettiren bu düzenin sürdürücülerininonayını istemiyoruz.

Devlet Osmanlı’dan bugüne Alevihalkımızın inançlarını yok saymış Al-evileri katletmiştir. Bundan dolayıAlevi halkımız Alevi olduklarını bilesaklamak zorunda kalmıştır. Yüzyıl-larca ibadetini gizlemek zorunda bı-rakılan Aleviler üzerindeki baskılarbugün de, "namaz kılın" baskısıyladevam etmektedir.

Cemevi açılmasına yasak koyanlar,cem düzenlemeyin, onun yerine ca-miye gidip namaz kılın demektedirler.Bu zorlamadır, bu Aleviliği inkar et-mektir, yok saymaktır.

Katliamcı Devlet'ten lütuf istemi-yoruz. AKP'nin önünde mendil açıpdilenmiyoruz. Cemevi yapmak, ibadetetmek zaten Alevi halkımızın hakkıdır.Cemil Çiçek'in söylediği ve aslındadevletin resmi politikası olan bu gerçekdüşüncelere karşı kendi cemevlerimizikuracağız...

Cemlerimizi Cemevi'nde YapmakHakkımızdır, Alacağız! CemevleriYasal Statüye Kavuşturulmalıdır!

Alevileri Fetvalarla Yok Sayanlar Halk Düşmanlarıdır!

Zalimlerin Saltanatı İnançlarımızaGem Vuramaz!

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

440

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 41: Yürüyüs 322

DÜZENİN EĞİTİM SİSTEMİ

Gençlik Federasyonu’ndan

SaldırılarınızDirenişimizi Bitiremeyecek!Kararlılıkla Sürdüreceğiz!İzmir Aliağa’da bulunan ve 65 gündür direnen MichaGalvaniz işçilerinin direniş çadırını kurduğu alana pat-ronun talimatıyla asit döküldü. 13 Temmuz günü dire-niş çadırını kurmak için fabrika önüne gelen işçiler asitkokusunu fark ettiler. Bunun üzerine jandarmayı aradı-lar. Jandarmanın numune almasından sonra savcılığada suç duyurusunda bulunuldu. Aynı numuneyle Çevreve Orman Müdürlüğü'ne de başvuru yapıldı. Asidin döküldüğü saatte çalışan güvenlik görevlisininişçiler gelmeden önce eve gönderildiği ve asidin

döküldüğü zaman da fabrika girişindeki kamera kayıt-larının silindiği ortaya çıktı.Patronun tahammülsüzlüğüne ve asidin keskin kokusu-na rağmen işçiler direniş çadırlarını kurup direnmeyedevam ediyorlar.

41

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

2002, 2003, 2004'te birer defa, 2005'te 5 defa, 2007,2008'de birer defa, 2010'da 2 defa, 2011, 2012'de birerdefa olmak üzere ülkemizde eğitim sistemi 12 yılda 15kez değiştirildi. Anlaşılacağı gibi sistemin yap bozdanfarkı yok. Peki neden eğitim sistemini bu kadar çok de-ğiştiriyorlar? Sebebi sistemlerinin sürekli tıkanıyor ol-ması ve bundan kaynaklı kriz yaşıyor olmalarıdır. Bu kriz-den çıkmak için de sürekli sistemde değişiklik yapıyorlar.Bir çıkış yolu ve çözüm arıyorlar. Liseleri 4 yıla çıkarı-yorlar, müfredatı değiştiriyorlar, kat sayı farkını arttırı-yorlar, tek sınavı kaldırıp iki sınavlı sistem getiriyorlarvs. vs. Ülkemizde yaşanan krizler gibi oligarşi eğitim sis-temi konusunda da yönetememe krizi yaşıyor. Sistemi-nin tıkanmasını, çökmesini engellemek için bir çıkış nok-tası arıyor. Ayrıca bugünkü değişikliğin bir amacı daAKP'nin "dindar bir gençlik" yetiştirme hedefidir. 4+4+4yasası çıkararak düz liseleri kapatıp İmam Hatip liseleriaçmaktadır. Böylelikle istediği "dindar gençliği" rahat-ça yetiştirebilecektir.

Yıllarca emek harcıyoruz, maddi, manevi emek ve-riyoruz ama sonunda hiçbir şey kazanmıyoruz.

Hiçbir şey öğrenmiyoruz. Eğitim çok niteliksiz.Eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcı düşünme, bi-limsel düşünme, iletişim, bilgi teknolojileri gibi insanıgeliştiren tek bir şey öğrenmiyoruz. Ezberci, bireyci, sor-mayan, sorgulamayan, bencilliğin, yozluğun, idealizminolduğu bir öğrenim veriliyor. Zaten devletin belirli bir eği-tim politikası yok. Bir önceki sistem İtalya'dan alınmıştı.Şimdiye kadar Belçika, Almanya, Fransa gibi emper-yalist ülkelerden de alınmıştır. Her dönem başka ülke-lerdeki eğitim modellerini alıp ülkemize uyarlamaya ça-lışmışlardır. Ama görüldüğü gibi hiçbiri ülkemizin şart-larına uymamıştır.

Oligarşinin amacı ülkemiz gençliğini eğitmek, ge-liştirmek değil, sömürüsü için kullanmak ve sömürüsü-nü devam ettirmektir. Bunun için de başta eğitim siste-mi olmak üzere her alandaki sistemi sürekli değiştiriyor.Çıkarı, karı için geleceğimizi, hayatımızı hiçe sayıyor.Gençlerin ne yaşadığı, bu değişikliklerden nasıl etkilendiğiumurlarında bile değil. Sınavlardan, derslerden bunalı-ma girip intihar eden öğrencilerin, okul parasını kazan-mak için hiçbir önlemin, tedbirin olmadığı sağlıksız, gü-vencesiz işyerlerinde çalışırken sakat kalan, ölen öğ-rencilerin, kişiliği, karakteri sağlam olmayan bir genç-lik yetişmesinin, okuduktan sonra emeğinin karşılığınıalamayıp işsiz kalan gençlerin sorumlusu iktidarlar ve ik-tidarların sistemde yaptıkları değişikliklerdir. Sistem kar-dan başka bir şey düşünmez. Gençlik, işçiler, köyüler kı-sacası halk onlar için hiç önemli değildir.

AKP iktidarı bugün sadece eğitim sisteminde değil,memur, işçi, sağlık, gıda gibi birçok alanda sık sık ya-salar çıkararak sistem değişikliği deniyor. Değiştirmesinintemel sebepleri emperyalist ve işbirlikçi tekellerin is-tekleridir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yasaları çı-karırlarsa çıkarsınlar, hangi sistem değişikliğine gider-lerse gitsinler bu düzen çökmeye, bitmeye, tükenmeyemahkumdur.

Halkın tepkileri üzerine değişikliklerle biraz düzelt-meye çalışıyorlar. Daha doğrusu sömürülerine iyi bir kı-lıf bulmaya çalışıyorlar. Ama unutmayalım ki bozuk dü-zende sağlam çark olmaz. Bu yüzden biz gençlerin yap-ması gereken bu her tarafı çürümüş, bozuk sömürü dü-zenine karşı Dev-Genç saflarında mücadele ederek ba-ğımsız, eşit, özgür, insanca yaşayabileceğimiz sosyalistsistemi kurmaktır.

Ülkemizde Gençlik

Page 42: Yürüyüs 322

442

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Halk Cephesi’nin 13 kere kur-maya çalıştığı çadır her defasında po-lis ve zabıtanın saldırısına uğradı.

Neden?

“Başkan sizi burada görmek is-temiyor.”

CEVAP: Biz de başkanı oradagörmek istemiyoruz.

Büyükşehir belediye başkanı baş-kanlık binasında değil Artvin’de tatilsefasında iken bile halkı başkanlık bi-nasının önünde görmek istemiyormuş.Fetva verildi ya anayasal hak, düşünceve ifade hürriyeti, hak arama hürriyetibir anda yok sayıldı. Her çadır açmagirişimi, cop, gaz bombası, tekme, to-kat ve gözaltılarla karşılandı.

Neden çadır açmak isteniyor? Aç-mayıversinler o zaman. Bu kadargözaltıya, dayağa işkenceye değer mi?Eminiz ekranları başında belki yü-rekleri sızlayarak, belki polise zabı-taya küfrederek haberleri izleyen hal-kımız aklından geçirmiştir bu soruları.Kendimizi çaresiz ve güçsüz gördü-ğümüz, yenilgiyi baştan kabul ettiği-miz zamanlarda sorarız kendimize Busoruyu; değer mi? Bu halka değer mi?

Bu halka değer elbette. Biz halkız,bize değer elbette.

Hak verilmez alınır sözü basit birsöz gibi görünür ama derin ve tarih-seldir anlamı. Hiçbir hak halka ege-menlerce bahşedilmemiştir. Her birhak kan can bedeli kazanılmıştır.Hem de o değmez denilen halk ka-zanmıştır. Halka değmez denilen ya-

bancılaşma, kendi kazandığımız hakve özgürlüklere olan yabancılaşmadır.

O çadırı ille de kurma iradesi hakarama ve kazanılmış hak ve özgür-lüklere sahip çıkma bilincinin yük-sekliğini gösterir. Ve o çadır tümhalkın barınma hakkını korumakamacıyla kurulmak istenmektedir.Ve çadırın kurulmasını engelleyenlertüm halkın barınma hakkına konuthakkına saldırmaktadırlar, bunun ta-rihsel anlamını da çok iyi bilmekte-dirler. O sebepten bin kere yıksanız dabin kere yaparız iradesi sınıf bilinci-mizdir. Hak arama ve koruma bilin-cimizdir.

Yine tüm gözaltı süreci boyuncada bir irade çatışmasıdır sürdü gitti.Açlık grevi yapan müvekkillerimiz,gözaltına alınmalarının haksız oldu-ğunu belirterek kolluk uygulamalarınıkabul etmediler. Polisin verdiği suyuiçmediler. Polis de “ya bizim verdi-ğimiz suyu içersiniz ya da susuzkalırsınız” dayatmasında bulundu.Bizleri saatlerce şişelerle su ve şe-kerlerle kapı önlerinde beklettiler.Bizim getirdiğimiz su ve şekerlerin ta-mamı ambalajlı, nereden alındığıbelli olmasına rağmen “biz içinde neolduğunu nerden bilelim. Ama avu-katlar içeriye uyuşturucu sokuyor.”vs demagojilerle müvekkillerimizisusuz bırakmaya çalıştılar. Bütün ne-zarethane süreci polislerin dayatma-ları ve bu dayatmaları kabul etme-yenlerin irade çatışmasıyla geçti. Kı-saca her yerde her zaman iki sınıf ve

iki irade vardır. Ve bir kez daha ira-deler sınanmış oluyordu basit gibi gö-rünen bir adli işlem üzerinden.

Sonra savcılık aşaması ve adlikontrol talebi.

Nedir adli kontrol? Ciddi bir suçşüphesi altındaki şüphelinin soruş-turma ve dava aşamalarından kaç-masını engellemek için konulmuşbir güvenlik tedbiridir. Amacı tutuk-lanarak mağdur olacak insanlarınmağdur edilmemesidir. Ancak bü-yükşehir belediyesinin önünde çadıraçmak isteyen müvekkillerimiz açı-sından ortada bir suç yokken, kaçmaşüphesi yokken alınmak istenen adlikontrol uygulaması bir güvenlik ted-biri değil düpedüz cezalandırma ama-cı taşır. Bu çok açıktır. Çünkü insan-lar “evlerimiz yıkılmasın, halkı evsizbarksız bırakmayın” demek için, yet-kili kurum ve kişilere ve tüm halkınortak taleplerini duyurmak için çadıraçmak istemektedirler. Bunun için ıs-rarcıdırlar. Yani kaçan değil ısrarla biryerde duran, taleplerini her yerdeher koşulda diye getiren insanlardırkontrol altına alınmak istenen.

5 günde 13 kez çadır açma giri-şimi ve toplam 36 gözaltı…. Gecegündüz, susuzluk, yorgunluk sıcak de-meden yinelenen talepler… Hak ara-ma ve koruma bilinci…Direnme hak-kı… ve iki sınıf… ezenler ve ezilen-ler… Yine ve hep yeniden öğreten ha-yat… Sana ve öğrettiklerine bin te-şekkür...

İstanbul Büyükşehi̇r Beledi̇yesi̇Önünde Savunulan

Halkın Barınma Hakkıdır!Di̇renmekten Başka Yolumuz Yoktur!

Halkın Hukuk

Bürosu

Yakılan İnsanlarımızınHesabını Soracağız!İzmir'de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çiğli Şubesi

tarafından, Sivas katliamında şehit düşen İnci Türk’ün Ba-

lıkesir’in Balya ilçesinde bulunan mezarı başında 16 Tem-

muz günü anma düzenlendi.

İnci Türk’ün mezarı başında yapılan anmada katili-nin devlet olduğu ifade edilerek, “Davamız mahşere kal-mayacak, katillerden hesap soracağız” denildi. Bu kat-liamın sadece Alevilere yönelik olmadığı ve sorunun sa-dece Alevilerin sorunu olmadığının anlatıldığı anmada Si-vas için yazılan bir şiir okundu. Yapılan anmadan sonraİnci Türk’ün ailesi ziyaret edildi. Anmaya yaklaşık 30 kişikatıldı.

Page 43: Yürüyüs 322

443

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Uzunköprü’den Ankara’ya UzunErgene yürüyüşünde olan Trakya HalkKomitesi son olarak 10 Temmuz günüGemlik’ten ayrılarak aynı gün Bur-sa’ya varmıştı. Gemlik’ten Bursa’ya32 km yürünürken, yürüyüş güzerga-hında, durumu Ergene’den çok dafarklı olmayan Pursaklar Deresi’nerastlandı. Yöre insanına bu kirliliğinnedeni sorulduğunda ise, Chargel tat-landırıcı firmasının ve üzerinde kurulutekstil boyama fabrikaları ile zeytinfabrikalarının dereye atıklarını bo-şaltması nedeniyle olduğu öğrenildi.Ayrıca, Uludağ’ın zirvelerinde su şi-şeleyen firmaların %80’ini Nestle fir-masının satın aldığı ve dağın zirvesindebulunan su şirketlerinin köylünün tep-kisini çekmemek için köylere de busudan hatlar döşeyerek suyu köylülerede ulaştırdığını anlattılar.

11 Temmuz günü Bursa Kent Mey-danı’nda yapılan basın açıklamasındaErgene Nehri’nin kirlilik nedeni halkaanlatılırken, emperyalizmin bölgedekihaydutluğu teşhir edildi. Bursa poliside meydandaki yerini alarak emper-yalizmin ve onların tekellerinin bek-çiliğini yaptığını bir kez daha gösterdi.

“Köylüyüz Haklıyız Kazanacağız”,“Bağımsız Türkiye ve Tertemiz Ergeneİstiyoruz”, “Kahrolsun EmperyalizmYaşasın Mücadelemiz”, “Yaşasın Trak-ya Halk Komitesi”, “Ergene Trakyadır

Emperyalizmin Çöplüğü Olmayacak-tır” sloganları ile başlayan eyleme 15kişi katıldı.

Açıklamanın ardından Bursalı va-tanseverler Trakya Halk Komitesi’niKestel’den uğurladılar. Bursa’nın ar-dından aynı gün 30 km yol yürünerekAksu Tekke Köyü’ne varıldı. Gece,Eskişehir’e 52 km, Bozöyük’e ise 18km uzaklıkta olan bu köyün kenarındaçadırda kalındı. 12 Temmuz’da sabah06.30’da yürümeye başlanarak öğlesaatlerinde Bozöyük’e ve oradan daEskişehir’e 30 km uzaklıkta bir benzinistasyonuna varıldı.

14 Temmuz’da Eskişehir’e ulaşankomite o gece orada konakladıktansonra ertesi gün sabah Sivrihisar’adoğru yola çıktı. 48 km yürünerek,15 Temmuz günü akşamı Sivrihisaryakınlarında mola verildi. 16 Temmuzsabahı yola çıkılarak Polatlı’ya doğru54 km yürünerek, Polatlı yakınlarındakonaklandı.

Yol güzergahında Sivrihisar ya-kınlarından geçilirken, bir köylü, bubölgede var olan ekin tarlalarının su-suzluktan kaynaklı iki yılda bir eki-lebildiğini, köy yakınlarında çıkarılanyeraltı suyunun tarlalarda kullandı-rılmadığını anlattı. Polatlı’da HızlıTren yolu kenarından akan dereninkirliliği ve kötü kokusu ile Ergene

Nehri’ni aratmadığını gören Komiteüyeleri, “Bugün Ergeneler ülkemizdeemperyalizmin elinin değdiği her yer-dedir. Trakya Halk Komitesi bu ne-denle Ergene Trakya’dır! Emperya-lizmin Çöplüğü Olmayacaktır kam-panyasını sadece Trakya olarak elealmamıştır. Tüm Anadolu topraklarınınemperyalist işgal ve halka ait yer altı,yer üstü kaynaklarının bu tekeller ta-rafından hızla tüketilmesine karşı Ba-ğımsız Türkiye talebini içine alan birkampanya olarak ele almıştır. Ülkemiztoprakları bağımsızlığına kavuşanakadar Ergene mücadeleleri sürecektir.”değerlendirmesinde bulundular.

Ergene Halkındır,Emperyalizme PeşkeşÇektirmeyeceğiz!

Trakya Halk Komitesi’nin 10 Ha-ziran’da başlattığı yürüyüşe, HalkCephesi de 13 Temmuz günü İstan-bul’da Taksim’de yaptığı eylemle des-tek verdi. Taksim Tramvay Durağı’ndayapılan eylemde Cepheliler, Ergenehalkının yanında olduklarını, emper-yalizmin her türlü saldırısına karşıdirenileceğini ve vatan topraklarındaemperyalizme yer olmadığını belirt-tiler. “Ergene Trakya’dır Emperya-lizmin Çöplüğü Olmayacak” pankar-tının açıldığı, yaklaşık 20 kişinin ka-

Çevre Kirliliğine Karşı Mücadelenin YoluDüzene Karşı Mücadele Etmekten Geçiyor!Yasalarıyla Tekellerin Hizmetinde Olan Bu

Düzenin Kirlettiği Doğayı Temizleyecek TekGüç, Halkın Örgütlü Gücüdür!

Page 44: Yürüyüs 322

444

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

tıldığı eylem, “Ergene Trakyadır Em-peryalizmin Çöplüğü Olmayacaktır”,“Düzen Kirletir Devrim Temizler”sloganlarının atılmasının ardındansona erdi.

Adım Adım Yürüyoruz40 Köy Dolaştık, 13 Bin İmzaTopladık…

Ergene için yürüyen Trakya HalkKomitesi’nin, yürüyüşlerine dair yaz-dığı yazıya yer veriyoruz:

Ergene’ye ve Ergene İçin Mü-cadele Edenlere Sahip Çıkalım!

Ergene'yi Emperyalizmin Çöp-lüğü Yapmalarına İzin Vermeye-lim!

8 ay önce başladık Ergene kam-panyasına. 8 aydır aralıksız olarakErgene halkını da katarak kampan-yamızı devam ettiriyoruz.

10 Haziran'da Uzunköprü’den An-kara’ya Uzun Ergene Yürüyüşü’nebaşladık. 40 köy dolaştık. Ergene ır-mağı boyunca yerleşmiş kırk köy...13.000 (on üç bin)'e yakın imza top-ladık bugüne kadar.

Gittiğimiz her köyde, halka, yü-rüyüşün amacını anlatan konuşmalaryaptık. Neden yürünülmesi gerektiğini,yürüyerek neleri amaçladığımızı an-lattık. İlk başlarda inanmadı köylüleryürüyüşümüzün uzun soluklu oldu-ğuna… Çünkü hiç karşılaşmamışlardı,hak kazanmak için yürünmesi gerek-tiğiyle. Evet yürüyüşümüzün amacısoruna duyarlılık kazandırmaktı. Bu-nun için her ilde basın açıklamalarıyaptık. Kahvehanelerde, camilerde…köylülerle birlikte olduk. Örneğin,traktörün üstündeki bir köylüden imzaaldık, nerede imkan bulduysak, ko-nuşmaya ve amacımızı anlatmaya ça-lıştık. Evini açan da oldu, köy misa-firhanelerinde ağırlayanlar da oldu.

Halk örgütsüzdü. Evet ama halkınortak bir sorunu vardı, o da toprakla-

rının zehirlenmesiydi. Toprak artıkeskisi gibi verimli değildi, daha dakötüsü artık hastalık yaymaya başla-mıştı. Zehir kanser demekti, göz göregöre Ergene halkını kanserle yaşamayamahkum etti AKP. AKP'yi teşhir etmekiçin başladık yürüyüşümüze.

Birçok sorununu dinledik köylüle-rin... Köylerin etrafına yapılan fabri-kaların zararlarını anlattılar. Sorunlarınaçözüm olamadık belki şimdilik amabir sonraki hedeflerimiz bu köylülerininsorunlarına çözüm bulmak olmalı.

Jandarma baskısı, polis korkusudinlemeden imza verenler oldu. Çünkükorkulacak zaman değildi. Yürüdük...AKP'nin bir halk düşmanı olduğunuteşhir etmek için köy-köy yürüdük.Yürüyeceğiz... Bundan sonra da yü-rümeye devam edeceğiz. Köylere ku-rulacak olan tesislere ve fabrikalarıkurdurtmamak için yürüyüşler ve çadıraçma eylemleri yapacağız. Yürüyü-şümüz sırasında yaptığımız basın açık-lamalarında birçok sol örgüt basınaçıklamalarında destek verdi bize.

Yürüyüşümüz boyunca şunu farkettik, bölgelerimizi yeterince tanımı-yoruz, bizim de gezerken şaşırdığımızve üzerine düşündüğümüz birçok şeylekarşılaştık. Trakya'nın bu kadar güzelolduğunu bilmediğimizi fark ettik.Gezdikçe halkı tanımaya başladık.Köylülerle sohbet etme imkanlarınıyarattık. Acılarına ve sevinçlerineortak olduk. Gittiğimiz bir köy düğü-nünün mutlu gününe ortak olduk, hepbirlikte halay çektik. Düğün alayıylabirlikte davul zurnayla yürüyüşümüzedevam ettik. Düğün alayını da kattıkyürüyüşümüze. Halkın koruyup gö-zetmesine tanık olduk. Haklı bir davauğruna çalmışsan kapısını halkın,kolay kolay geri çevirmediğine tanıkolduk, çevirmeyeceğini gördük. Zamanzaman köyün gençlerini kattık yürü-yüşümüze. Kahvehanelerde, camilerdehalk neredeyse biz de orada olduk.Gittiğimiz hiçbir yerden geri çevril-

medik.

Bundan sonra daha güçlü desteğeihtiyacımız var.

Ergene Nehri’nin ölüm saçmasınaizin vermemek için yürüdüğümüz yol-larda çoğalmalıyız.

Halkımız, Ergene’ye ve Ergeneiçin mücadele edenlere sahip çıkalım.Nerede, hangi ülkede olursak olalım,onlarla birlikte yürüdüğümüzü his-settirelim. Mesafeler önemli değildir,önemli olan bu yolda hep birlikte yü-rüdüğümüzü hissetmemizdir.

Ergene için yürüyen komite 21Temmuz'da Ankara'da olmayı planlı-yor. Almanya'dan, İngiltere’den, Avus-turya'dan, Fransa’dan, Belçika’dan...Trakya'ya uzanan bir köprü olalım.

Ergene için yürüyen komiteye (0544) 589 52 19 telefonundan ulaşa-bilirsiniz. Telefonla yetinmeyelim, ka-tılalım, birlikte yürüyelim.

Ergene Trakya’dır

Emperyalizmin Çöplüğü

Olmayacaktır!

Ergene YürüyüşüGünlüğünden

15 Haziran - 6. GünYaklaşık 3 km’lik bir yürüyüşün

ardından Yeşilpınar’dayız. Daha ön-ceden imza toplamak için gelinmişve bizi en sıcak karşılayanlarımızıhafızamıza kazımıştık. Şimdi onlardanaldığımız imzaları Ankara’ya taşıdı-ğımızı anlatmak için uğruyoruz köye.Köyün girişindeki kapıyı çalıyoruzve amca arkadaşımıza adıyla hitapediyor. “Sizi unutmadım” diyor. Mutluoluyoruz. Halkımız emeğine, alın te-rine sahip çıkanları unutmaz. Birazsohbet ettikten sonra tüm sıcaklığıylaarkamızda olduğunu söylüyor. Çal-dığımız ikinci kapı yaşlı bir teyzemizinevi. Bize kahvaltı sofrası kuruyor.

Page 45: Yürüyüs 322

445

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Çokta acıkmışız teyzemize bizde ufak-tan yardım ederek kuruyoruz sofrayıve atıştırıyoruz. “Bu işi çözerse sizçözersiniz” diyor.

Bu köye 6 km uzaklıktaki ÇiğdemliKöyü’ne imza metinleri bırakmıştık10 gün kadar önce. Bir abimiz bentoplarım deyip almıştı. Oraya da gi-diyoruz. 20 imza toplamış abimiz.

23 Haziran - 14. GünOvacık Köyü…

Öğlen köylüler bizi düğüne götü-rüyorlar. Çekim de yapıyorlar. Çokmutlu oldular. Önlüklerimizi alıp ken-dileri giydiler. Şapkamızı 4 yaşlarındabir çocuğa hediye ettik. Tek tek vetoplu konuşmalarla imza da topladık.Gelin ve damattan da ilk imzayı bizaldık. Sonra yemekler yeniyor.

Köyün gençleri en önde, ellerinde“Ergene Trakya’dır. EmperyalistlerinÇöplüğü Olmayacaktır” pankartıyla,yürüyoruz köprüye. Davul zurnamızda var.

Bir abimiz bizi arabasıyla Efesbira fabrikalarını atığını nasıl Erge-ne’ye boşalttığını göstermeye götürdü.Arıtmadan dereye bir damla su ak-mıyor. Arıtmasız borulardan da gürülgürül atık boşaltıyorlar…

Akşam menümüzde düğün yemeğivar. Düğünde istediğimiz kadar imzatoplayamasak da yine numarasını al-dığımız insanlar oldu. Menüde mer-cimek çorbası, tas kebap, tatlı, turşu,pilav vardı. Sıcak yemeğe hasretliği-mizden çok yedik.

Akşam köyün kahvesinde sabah-ladık. Gece fotoğraf makinesini unut-tuğumuz düğünün sahibi aramış onuda alıp geldik. Yol uzun çünkü. İstas-yon mah, Müsellim, İstasyon ve Ova-cık’ta toplam 405 imza toplandı.

24 Haziran - 15. GünSabah 04.00’de uyanıyoruz. Kah-

veci abimiz kazanı yakmaya geldi.Sandalyeleri dizip ortalığı topladık.Sonra koyulduk yola. Öncesinde tı-raşımızı da olduk. Halkımızın karşısınatemiz çıkmalı…

Bugün toplamda 4 köye ulaşmamızlazım, yarın Muratlı’ya açıklama içinyetişmemiz gerekiyor.

Burası Muratlı Beldesi'nin köyü.Tekirdağ sınırlarındayız. Akşam ça-lışma bitiminde kalacak yer ararkenimam, köy kahvesi muhtar hiçbiri ka-pısını açmadı. Kahveciyle konuşupkahvenin önünde çadırda kalmayı ka-rarlaştırmıştık ki muhtar aniden gelipkimlikleri istedi. Nedenini sorduğu-muzda iki yıl önce köyde yaşananhırsızlık olayını bahane etti. Ardından15 dakika sonra jandarma geldi.

Uzman çavuşu kimlik kontrolününardından köylünün rahatsız olduğun-dan köyde kalamayacağımızdan bah-setti. Bizde bunun kararını kendisininvermeyeceğini köylüye sormamız ge-rektiğini söyledik. Kahvede kalan son10 kişiden büyük bölümü kararsızkalırken, birkaç muhtar yalakası muh-tara topu attı. O da jandarma baskı-sından ezilip, gitmemizi söyledi. Bizde kendisine bu durumun halk kültü-rümüzde bulunmadığını, misafiri ka-pıda bırakmanın ayıp olduğunu an-lattık. Jandarma “Kimden izin aldınız?dedi. “İzne gerek yok, kimseden böylebir çalışma için izin almayacağız”dedik. “Asıl Ergene’yi kirletenler izinalsın” dedik.

25 Haziran - 16. GünBasın metnini ve günlüğümüzü

yazdık. Kahvaltıyı Muratlı’da yapa-cağız vakit kaybetmemek lazım. 3km kadar yürüdükten sonra ilk kah-veden başladık kampanyamızı anlat-maya ve saat 13.00’de belediye önündeyapacağımız açıklamamın duyurusunuyapmaya. Jandarmanın tutumunu dateşhir ediyoruz. İmzalar destekler birer

ikişer geliyor. Ovacık köyü delikan-lılarından bir genç telefonla ulaştığı-mızda geleceğini söyledi. Açıklamayıo okuyacak.

26 Haziran - 17. GünBallıhoca Köyü’ne vardık. Yol

üzerinde verdiğimiz molada şimdiyekadar yediğimiz en tatlı sulu eriğiniyedik. Yine Muratlı çıkışında Erge-ne’nin üzerinden geçtik. Fotoğrafladık.Burada kıyıda ilaç şişeleri de var.Köye girdiğimizde ilk kahveye uğrayıpilk konuşmayı yaptık. Halkımız buyuredip çay söylüyor yine. Dün Muratlı’da510 imza toplamıştık bakalım bugünkaç yapacağız?

1 saat kadar sonra jandarma geli-yor… Bize ağız ucuyla soruyor ne işyaptığımızı, biz de anlatıyoruz. “İyiolur leş gibi kokuyor.” diyor.

Lüleburgaz’da ki gibi burada daşirketler atıklarını Ergene’ye ulaştı-racak bir kanal açmışlar. Ayrıca ÇorluDeresi ve Ergene bu köyün yakınla-rında birleşiyormuş gidip görmemiziistiyor köylü.

Köyde fabrikalarda çalışan işçilerolduğu gözümüze çarpıyor. Bir işçigençle tanışıyoruz. İmza metni alıyor5 tane. Fabrikadan doldurup sabahdönüşte kahveye bırakacak. Ali abialıp evdeki, mahalledeki kadınlaraimzalatıyor. Sonra da gülerek ekliyor:“Bizi de Silivri’ye göndermesinler.”diyor.

Aşağı Sevindik’in ilk kahvesindebir amca tepkili yaklaşıp istemem de-yince, yanına oturup nedenini sorduk.Anlaşıldı ki bizi pazarlamacı sanmış.Daha önce de bildirimizdeki tekellerkelimesini tütün fabrikası zannedipnerede olduğunu sormuştu birisi. Buda onun gibi oldu. 135 imza topladık.

Köylüler köyde yapılacak termiksantralden şikayetçi. Köyün en verimliarazisini istimlak eden devlet yer al-

Page 46: Yürüyüs 322

446

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

tından su çekip doğalgaz kullanarakişlem yapıp, suyu da yer altına basa-cağından şüpheli köylüler.

30 Haziran - 21. GünÖğlen gibi varılıyor Sağlık Ma-

hallesi’ne… Belediye önünde masakuruluyor. Konuşmalar eşliğinde im-zalar toplanıyor. Oturanlardan alkış-layanlar var konuşmalarımızı. Halkınilgisi güzel. Toplamda 300’ün üzerindeimza toplanıyor. Ardından akşam evin-de kalacağımız arkadaş ile görüşüyo-ruz. Baya kalabalık olacağız. Amahiç dert etmiyorlar. Ev sahibimiz evim

halkın evidir, diyor.

1 Temmuz - 22. Gün35 km yürüyerek Çerkezköy’e va-

racağız. Yol boyunca bölgenin en yo-ğun fabrikaları var. Bunlar atıklarınıÇorlu Deresi’ne boşaltıyorlar. Çer-kezköy’e varıyoruz. Köprüde arka-daşlarımız karşılıyor.

Saat 14.30’da açıklamamız başlıyor.Açıklama halkın ilgisini çekiyor. Halköbek öbek birikip dinliyor. Halkınilgisi açıklamayı okuyan arkadaşımızıbile heyecanlandırıyor. Açıklama so-nunda katılanlara teşekkür ediliyor.

Akşam için bir arkadaş daha ek-lendi yürüyüş ekibimize…

2 Temmuz - 23. GünBugün 48 km yol yürünerek Si-

livri’ye varılacak. Bugün 2 arkadaşımızdaha bize katıldı. Sayımız şu an 9 (1bayan 8 erkek).

100’den fazla kişi katıldı eyleme.İmza masası açtık 225 imza toplandı.Akşam sahilde yürüyüp çekirdek ye-dik, moral depoladık. Eğitim-Sen’deyediğimiz yemek sonrası “Mücade-lenin bütünlüğü ve ben yok biz va-rız…” üzerine sohbet edildi.

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Efe-oğlu’nun gömüldüğü yerin bu-lunması için başlattıkları kam-panyanın çalışmalarına devamediyorlar. 13 Temmuz günü Tak-sim’deki Galatasaray Lisesi’ninönünde “Ayhan Efeoğlu’nun Me-zarı Nerede Cevap Alıncaya KadarSusmayacağız TAYAD’lı Aileler”pankartı açılarak, bildiri dağıtıldı.Bir saat süren çalışmada ayrıca11 adet Yürüyüş dergisi de satıldı.

Bildiri dağıtımının ardından,Taksim Tramvay Durağı’nda top-lanılarak, “Kaybeden Devlettir!Hesap Soracağız!”, “Ayhan Çar-kın Ayhan Efeoğlu’nun MezarınıNereye Gömdü?” dövizleri de ta-şınarak, sloganlar eşliğinde İstiklalCaddesi üzerinden GalatasarayLisesi’ne doğru yürüyüşe başlandı.Yürüyüşün ortasında İstiklal Cad-desi’nde oturma eylemi yapıldıve “Dev-Genç Marşı” ile “ÇavBella” söylendi. Oturma eyleminehalkın ilgisi yoğundu. Fotoğraflarve videolar çektiler.

Galatasaray Lisesi önüne ge-lindiğinde burada bir açıklamayapılarak kayıplar bulunana kadarmücadelenin süreceği belirtildi.TAYAD adına Suat Hatırnaz’ınyaptığı açıklamada “Yapılan kat-liamların, kayıpların hesabı so-

rulmadıkça, katliamcılar yargı-lanmadıkça bu saldırılar sürecektirve herkes bu saldırılardan nasibinialacaktır. Çünkü katliamcılar ara-mızda tüm yetkileriyle serbestçedolaşıyor.” denildi.

Açıklama şu sözlerle son bul-du: “Egemenler halkların kendi-lerinden adalet istemelerini değil,merhamet dilemelerini istiyorlar.Adalet talebimizden asla vazgeç-meyeceğiz. Evlatlarımızı her ko-şulda sahipleneceğiz. Ayhanları-mızın ‘Bağımsız Türkiye’ talebiniülkemizin dört bir yanına taşımayadevam edeceğiz. Kayıplarınız,katliamlarınız, tecrit uygulama-larınız, komplolarınız, gözaltı vetutuklamalarınız sonuçsuz kala-caktır. Ayhan Efeoğlu’nun cena-zesini bulana kadar mücadelemizisürdüreceğiz. Onu; hep canlı tut-tuğumuz adalet duygusuyla, halkiçin mücadele eden bir devrimciyivefa ve bağlılıkla anıyoruz. Vebir kez daha buradan söz veriyo-ruz; Seni bulacak ve gelenekle-rimize göre defnedeceğiz!”

37 kişinin katıldığı eylem, İs-tanbul Büyükşehir Belediyesiönünde yıkımlara karşı oturmaeylemi yapan Halk Cephelileredesteğe gidileceğinin duyurusu-nun yapılmasıyla son buldu.

Hatay Halk Cephesi, hukuksuzca tutuklananarkadaşlarının serbest bırakılması talebiyle herCumartesi yaptıkları oturma eylemine 14 Temmuzgünü de devam ettiler. Ulus Meydanı’nda yapılaneylemde önce basın açıklaması yapıldı, ardındanyarım saatlik oturma eylemi ile devam etti.

Selda Özçelik, Yılmaz Viraner ve İbrahim Ars-lanhan’ın derhal serbest bırakılması talebiyleyapılan açıklamada şunlar ifade edildi: “AKP ik-tidarı, Suriye’deki Esad yönetimine tehditler sa-vurmaya devam ediyor. Açıkça ‘ya çekilir gidersinya da ben seni göndermesini bilirim’ diyor. Ame-rika’dan aldığı talimatlar doğrultusunda Suriye’yiparçalamaya, halkları birbirine kırdırmaya çalışıyor.Biz Amerika’nın da, işbirlikçisi AKP’nin de buoyunlarını gayet iyi biliyoruz. Afganistan’a, Irak’aLibya’ya nasıl girip oralara zulüm getirdiyse şimdide Suriye’ye aynı şeyi yapmak istiyor. Aynı ya-lanlarla, aynı demagojilerle halkı kandırmaya ça-lışıyorlar ama buna izin vermeyeceğiz. Sabahınbir vakti evlerimizi, derneklerimizi de bassanız,arkadaşlarımızı işkencelerle gözaltına alıp tutuk-lasanız da sizin halk düşmanı yüzünüzü halka an-latmaya devam edeceğiz, o iğrenç oyunlarınızıgerçekleştirmenize izin vermeyeceğiz. Baskılarınızlatutuklamalarınızla bizleri bu güne kadar nasıl yolagetiremediyseniz bu gün de getiremeyeceksiniz.”

Eylem boyunca halkın ilgisi yoğundu. “Sizidestekliyoruz, yanınızdayız” diyen Hatay halkı,alkışlarla Halk Cephelilere desteklerini sundular.Slogan ve türkülerle devam eden eyleme 15 kişikatıldı.

Merhamet DeğilAdalet İstiyoruz, Alacağız!

Halka, Düzenin YıkılabilirliğiniGösterdiğimiz İçin TutuklanıyoruzTutuklamalar Düzenin Yıkılmasını

Engelleyemeyecektir!

Page 47: Yürüyüs 322

Şehitlerimiz Köklerimizdir,Sarsılmaz GücümüzüOnlardan Alıyoruz!

2008 yılında işkenceyle katledilen Engin Çeber’in he-sabını sormak için 12 Haziran 2012’de İstinye Polis Ka-rakolu'na DHKC’nin yaptığı eylemde çatışarak şehit dü-şen Erdal Dalgıç için 12 Temmuz günü Alibeyköy'de anmayapıldı.

12 Temmuz şehitlerinin de ölüm yıl dönümü olması ne-deniyle “12 Temmuz Savaş Çağrımızdır”, "Bize ÖlümYok" yazılı ozalitlerin yer aldığı bir köşe hazırlandı. Er-dal Dalgıç’ın büyük bir resmi ile Engin Çeber’in boy res-mi de köşedeki yerlerini aldılar. Hazırlanan köşedeki ma-sada ise “Şehitlerimiz İçin Yaşayacak, Onlar İçin Sava-şacak, Onlar İçin Ölecek Ve Öldüreceğiz” yazılıydı.

Kesintisiz süren mücadelenin güzel bir resmi ortaya çık-mıştı. 12 Temmuz şehitleri bağımsızlık, demokrasi ve sos-yalizm için savaşırken şehit düşmüşlerdi. Engin ise poliskurşunuyla felç bırakılan Ferhat Gerçek için adalet ister-ken işkenceyle katledildi. Erdal Dalgıç ise ülkemizde ya-şanan ADALETSİZLİĞE artık dur demek için çıktığı yol-da ölümsüzleşmişti. Hepsi bir aradaydı işte.

Anma 12 Temmuz şehitleri ve Erdal Dalgıç nezdindetüm devrim şehitleri için yapılan saygı duruşuyla başla-dı.

12 Temmuz şehitlerini anlatan bir yazı okunarak; on-ların bizlere bıraktığı “Bize Ölüm Yok” şiarı vurgulandı.

Daha sonra ise Mahirler’den bugüne uzanan destansıtarihin son şehidi Erdal Dalgıç’ın şehitliği sonrasında ya-pılan açıklama okundu.

Yapılan konuşmada ise, “Evet şehitler verdiğimiziçin üzgünüz. Hiçbir insanımızın saçının teline zarar gel-mesini istemeyiz. Ama bu ülkedeki adaletsizliklerin he-sabının da mutlaka sorulması gerektiğinin farkındayız. He-pimiz kendi açımızdan bu adaletsizliğe karşı çıkmalıyız.Büyük bir ailenin parçasıyız. 42 yıldır kesintisiz süren birmücadelenin insanlarıyız. Mücadelemizi bir ağaca ben-zetirsek KÖKLERİ şehitlerimizdir, GÖVDESİ İSE PO-LİTİKALARIMIZ olsun, DALLARI İSE DERNEKLE-RİMİZ-KURUMLARIMIZ, BİZLER İSE YAPRAK-LARIYIZ. Bir ağacı güzel gösteren üzerindeki yapraklardır.Bizlerin sorumluğu yaprakları çoğaltmak ve halkımıza veşehitlerimize devrim sözümüzü tutmaktır…” dendiktensonra anma söylenen marşlarla son buldu. Anmaya 20 kişikatıldı.

Direniyoruz,Hakkımızı Alana Kadar daDireneceğiz!

BEDAŞ'a bağlı taşeron MARSAŞ ÇIRA şirketinde 7yılı aşkındır çalışan ve hakkını istediği için işten atılan120 BEDAŞ işçisinin, işe geri alınma talebiyle başlattıklarıdirenişleri devam ediyor.

BEDAŞ işçileri, "Direnenlere Sahip Çıkmak OnurluHerkesin Görevidir!" diyerek yaptıkları açıklama ile ta-leplerini bir kez daha sıraladılar. Enerji-Sen üyesi işçi-lerin 21 Mayıs 2012 tarihinden bu yana, BEDAŞ'ın Tak-sim'deki müdürlüğü önünde sürdürdükleri çadır direni-

şinin talepleri şöyle: "- İşimizi istiyoruz! İşine geri dönmek isteyen ve atı-

lan tüm işçiler, hiçbir ayrım yapılmaksızın işe geri alınsın!- Maaşlarımız zamanında ve hiçbir kesinti yapılma-

dan ödensin!- Eksik eleman çalıştırmaktan vazgeçilsin!- Sendikalaşmak, örgütlenmek hakkımızdır. Sendi-

kalaşmamız önündeki engeller kaldırılsın!- Taşeron daha fazla sömürü demektir, örgütsüzleş-

tirmek, işçileri bölmek parçalamak demektir. Keyfilik veiş cinayetleri demektir. Taşerona Hayır diyoruz!"

BEDAŞ işçileri son olarak, "Meşruluğumuzdan ve hak-lılığımızdan aldığımız güçle farklı eylem biçimleriyle ta-leplerimizi haykırmaya devam edeceğiz" dediler.

Grup Yorum GelenekselHarbiye KonserlerineDevam Ediyor!

Grup Yorum 21 Temmuz'da Harbiye Cemil TopuzluAçıkhava Tiyatrosu'nda konser verecek. "Umudun Tür-külerini Söylemeye Devam Ediyoruz" isimli konserde GrupYorum'la birlikte konuk sanatçılar da yer alacak. "Tür-külerin yasaların karşısındaki gücünü göstermek" için sondönemde AKP politikalarından nasibini alan sanatçılar bugecede seslerini birleştirecekler.

Grup Yorum’un 21 Temmuz’da Harbiye Açıkhava Ti-yatrosu’nda vereceği konserin tanıtım çalışmaları TAYAD'lı

Aileler tarafından yapıldı. 12 ve 13 Temmuz günleri Şiş-li'de afiş ve pankartlar asılarak konserin duyurusu yapıl-dı. Şişli, Abide-i Hürriyet Caddesi ve Halaskargazi Cad-deleri üzerinde 3 pankart ve 50 afiş asıldı.

Halkın Hukuk Bürosu da 18 Temmuz tarihli açıkla-masıyla, Grup Yorum üzerindeki baskılardan söz ederek,"AKP iktidarı boşuna çabalamasın. Grup Yorum ve İdilKültür Merkezi, sözleri silaha dönüştürmekte usta oldu-ğu kadar baskılara karşı direnmekte de ustadır. Grup Yo-rum dünyaya güzellikler resmeden USTALARININ öğ-rencileri olarak baskınlara karşı da savaşmaya devam ede-ceklerdir. Tüm bu baskılara karşı bir kez daha “TürkülerSusmaz, Halaylar Sürer” demek için Yorum’un işlediği 'obüyük suç'a ortak olmak için, 21 Temmuz 2012’de Har-biye Konserinde buluşalım." çağrısında bulunuldu.

47

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 48: Yürüyüs 322

Haklarımız İçin Direnmezsek,Çocuklarımıza SöyleyecekSözümüz de Olamaz!İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO) çalışırken,

“performans yetersizliği” bahanesiyle işten çıkartılanCansel Malatyalı, direnişinin 145. gününde, verdiği hakarama mücadelesi üzerine yazılı bir açıklama yaptı.

17 Temmuz tarihli yazıda Malatyalı, “20 Şubat 2012tarihinden bu yana 145 gündür İnşaat Mühendisleri Oda-sı önünde oturma eylemi yaptığını belirterek, “İMO yö-netiminin eylemime kayıtsız kalması nedeniyle oturma ey-lemimi geceli gündüzlü çadır eylemine çevirdim. O gün-den bu yana aralıksız kar kış güneş sıcak demeden dire-nişime devam ediyorum.” dedi.

Direnişi sırasında karşılaştığı engelleri, yaşadıklarınıanlatan Malatyalı, “Benim böyle bir niyetim olmasa da ya-şananların İMO’ya zarar verdiği ortadadır. Emekten vehalktan yana olduğunu söyleyen bir örgüte; çalışanlarınamobbing uygulayan, keyfi olarak işten çıkartan, hakkını

arayan direnişçilerin üzerine arabasını süren, kapısı önün-de direnen bir işçiye sürekli polisin müdahale ettiği bir yerolarak bakılması kabul edilebilir mi? Hakkını arayan biremekçi üzerine kara propaganda yapmak, çözüme dair şuana kadar bir şey yapmamak Demokratik Kitle Örgütü-nün yapısına ve özüne uygun değildir.” dedi.

Malatyalı, talebinin kendisini haksız yere işten çıka-ranların, çözüm için kendilerinin önerdiği iş olanağını sağ-lamaları’ olduğunu belirterek, “İMO yönetimi banaİMO'da çalışırken sahip olduğum haklara eşdeğer bir baş-ka işi kendileri bulana kadar, bu 145 günlük direnişimeve haklı mücadeleme aylarca sürse dahi devam edeceğim.Bu durum artık son raddeye gelmiştir. Eğer İMO yöneti-mi verdiği sözleri gerçekleştirmezse, olacaklardan kendilerisorumlu olacaktır.” ifadesinde bulundu.

Açıklama şu sözlerle bitirildi:“Bir Sabah Uyandığınızda,İMO İşinize El Koymuşsa;Bu Bir Afettir.Her Türlü Direnme Hakkı Serbesttir!”

Göstermelik YargılamaDeğil Adalet İstiyoruz!

11 Mart 2012’de İstanbul Esenyurt’ta, bir alışveriş mer-kezinin inşaatında çalışan işçilerin kaldığı yazlık ve nay-lon çadırlarda çıkan yangında katledilen 11 inşaat işçisinindavasının ilk duruşması 13 Temmuz günü Bakırköy Ad-liyesi’nde görüldü.

Duruşma öncesinde Devrimci İşçi Hareketi (DİH),“Esenyurt’ta yaşanan iş kazası değil cinayet! Katiller ce-zalandırılsın!" talebiyle Adliye önünde basın açıklama-sı yaptı. Eyleme, direnişteki Hey-Tekstil işçileri de des-tek verdi.

DİH tarafından yapılan açıklamada, AKP’nin 10 yıl-lık iktidarında 10 bini aşkın işçinin, “iş kazası” adı altındaöldürüldüğü belirtilerek, “Esenyurt’taki 11 işçinin ölü-münden patronlar kadar, AKP de sorumludur. Çünkü AKPiktidar olmasına rağmen, hiçbir önlem almayarak, de-netlemeyerek, patronların azami karı için iş ve işçi gü-vencesini ortadan kaldırarak, işçileri örgütsüzleştirerek,sendika ağalarını kendine bağlayarak bu cinayetlere or-tak olmuştur. Binlerce işçinin ‘iş kazası’ adı altında kat-

ledilmesine karşın AKP, önlem almak yerine açıktan ser-mayeden yana olduğunu açıklamış, yeni çıkaracağı ‘Ulu-sal İstidam Stratejisi’, ‘Bölgesel Asgari Ücret’, ‘KıdemTazminatının Kaldırılması’ gibi yasalarla patronları güç-lendireceğini ilan etmiştir. Bunun içindir ki, AKP işçi-emekçi düşmanıdır. AKP’nin düzeninden adalet beklemekboşunadır. Adaleti ancak ve ancak işçiler, emekçiler vehalk sağlayacaktır.” denildi.

Çağdaş Hukukçular Derneği de "İş kazası değil, iş ci-nayeti" diyerek Adliye önünde açıklama yaptı.

Yangında ölen işçilerin aileleri de, bir açıklama yaparak,13 kişinin yargılandığı davayla ilgili olarak, "Marmara ParkŞirketi'nden, Kayı İnşaat'a, KALDEM'den, MİRATEK'eve diğer sorumlulara kadar yargılanmanın adil ve etkinsürdürülmesi için elimizden geleni yapacağız." dediler.İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruş-

mada, işyerinin güvenliğinden sorumlu olan Cem Yıllar,güvenlik eksiklerini patronlara bildirdiklerini ancak hiç-bir şey yapılmadığını söyledi. Yıllar, şantiye alanının Ba-kanlık müfettişleri tarafından ziyaret edildiğini, hatta "eniyi şantiye" seçtiklerini söyledi.

Kaldem Yapı'nın sahipleri ise, söyledikleri yalanlar-la sorumluluğu üzerlerinden atmaya çalıştılar.

Saldırılarınız DirenişimiziBitiremeyecek!Kararlılıkla Sürdüreceğiz!İzmir Aliağa’da bulunan ve 65 gündür direnen Micha

Galvaniz işçilerinin direniş çadırını kurduğu alana patronuntalimatıyla asit döküldü. 13 Temmuz günü direniş çadı-rını kurmak için fabrika önüne gelen işçiler asit kokusu-nu fark ettiler. Bunun üzerine jandarmayı aradılar. Jan-

darmanın numune almasından sonra savcılığa da suç du-yurusunda bulunuldu. Aynı numuneyle Çevre ve OrmanMüdürlüğü'ne de başvuru yapıldı.

Asidin döküldüğü saatte çalışan güvenlik görevlisininişçiler gelmeden önce eve gönderildiği ve asidin dökül-düğü zaman da fabrika girişindeki kamera kayıtlarının si-lindiği ortaya çıktı.

Patronun tahammülsüzlüğüne ve asidin keskin koku-suna rağmen işçiler direniş çadırlarını kurup direnmeyedevam ediyorlar.

448

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 49: Yürüyüs 322

Kanser Hastası İbrahim ÇınarSerbest Bırakılsın!

AKP iktidarı hasta tutsakları katletme politikasını sür-dürmeye devam ediyor. 2011 yılı Aralık ayında İstanbul Nur-tepe-Çayan Mahallesi’ne yapılan operasyonda hukuksuz birşekilde tutuklanan Özgür Tutsak İbrahim Çınar’a, kaldığıhapishanede kanser hastalığı teşhisi konuldu ve doktorlarıacil ameliyat olması gerektiğini söyledi. Çınar’ın yakalan-dığı kanser, hızlı yayılan bir kanser.

Hücreler tutsakları hasta ediyor, hasta olanları da ölüm-cül bir duruma getiriyor. İbrahim Çınar'ın yaşadığı da bu-dur. İbrahim Çınar, tecrit hücrelerinde tutulmaya devam edi-liyor. Tecrit işkencesi ile hastalığının ölümcül bir aşamayagelmesi bekleniyor.

TAYAD’lı Aileler, zaten hukuksuz bir şekilde tutuklu olanİbrahim Çınar’ın, sağlıklı bir tedavi için derhal serbest bı-rakılmasını istediler. Çınar’ın tedavi hakkı için TAYAD’lıAileler, 16 Temmuz günü Çağlayan Adliyesi önünde eylemyaptılar.

8 aydır tutuklu bulunmasına rağmen hala mahkemeye çı-kartılmayan Çınar'ın, tedavisinin sağlıklı yapılması için ser-best bırakılmasını isteyen TAYAD'lı Aileler, hastalığı bi-linmesine rağmen Çınar'ın hücrede saldırıya da uğradığınısöylediler.

“Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın, İbrahim Çınar’a Öz-gürlük” pankartının açıldığı eylemde TAYAD’lı Aileler adı-na Nuri Cihanyandı’nın yaptığı açıklamada; AKP iktidarı-nın hasta tutsakları katletme politikasını sürdürdüğüne de-ğinilerek, "Diyarbakır D Tipi Hapishanesi'nden tedavi içinİzmir'e götürülen hasta tutsak Kasım Demir hastanede ya-şamını yitirdi. Siyasi tutsak Haki Kuru da, geçirdiği kalp kri-zi sonucu geçtiğimiz hafta Kürkçüler Hapishanesi'nde ya-şamını yitirdi. Kuru, ölümünden önce 15 gün boyunca has-taneye sevkini istemişti ama edilmedi. Ölüme terk etme po-litikası sürüyor. Şimdi de İbrahim Çınar bu politika ile kat-ledilmek isteniyor” denildi.

Tekirdağ 1 No’luF Tipi Hapishanesi’ndetecrit koşullarında tu-tuklu bulunan İbrahimÇınar’ın sağlık duru-munun giderek kötü-leştiği anlatılarak; bir böbreğinde çıkan kistin incelenmesisonucu kanser olduğu ortaya çıkan İbrahim Çınar’ın hüc-re koşullarında yaşadıkları şöyle ifade edildi; “Hücre ko-şullarında, sağlığının bu durumda olmasına rağmen 28 Ha-ziran tarihinde keyfi bir şekilde gardiyanların saldırısına uğ-ramıştır. Saldırıdan sonra da 1 gün hücre cezası alıp onu ayrıbir yere koymuşlardır. Ayrıca 1,5 ay iletişimden men edil-me cezası verilmiştir. Yani herhangi bir sorunu olsa bunu ak-rabalarına iletemeyecek. Revir doktoru saldırıya rağmen onarapor vermemiştir. Ve tüm bunlar ağır hasta tutsak olduğubilindiği halde yapılmıştır...”

Son olarak herkesi hasta tutsaklara sahip çıkmaya çağı-ran TAYAD’lılar “Sağlıklı Bir Tedavi İçin İbrahim Çınar Ser-best Bırakılmalıdır” sözleriyle eyleme son verdiler.

Ardından İbrahim Çınar’ın avukatı Barkın Timtik söz aldı.Timtik, İbrahim Çınar’ın sağlık durumu ve dosyasının hu-kuki durumu hakkında bilgi vererek, hapishanelerde yaşa-nan tecridi anlattı. Tecrit ve hapishaneler politikasının tut-saklar üzerinde kalıcı ve ölümcül tahribatlar yarattığını, budurumun ölümcül hastalıklara dönüştüğünü, son 12 yılda bu-nun sonuçları olarak 2000’lere ulaşan ölümlerin gerçek-leştiğini belirterek, hasta tutsakların sorunlarına sahip çıkılmasıiçin örgütlü güçlerin daha çok sahiplenmesi gerektiğini, ölüm-lerin ancak bu şekilde engellenebileceğini anlattı. Müvek-killeri İbrahim Çınar’ın derhal ameliyat olması ve serbestbırakılması gerektiğini de söyleyerek sözlerini bitirdi.

Eylem “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "İbrahim Çı-nar Serbest Bırakılsın", "Tecrite Son", "Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz” sloganlarıyla sona erdi. 30 kişininkatıldığı eyleme KCK davası için orada bulunan BDP’li ai-leler de destek verdi. Ayrıca çevrede bulunan halk da alkışlarlaeyleme destek verdi.

Katillerimizden HesapSormaya, SloganlarımızıEn Gür Sesimizle HaykırmayaDevam Edeceğiz!

Sivas Katliamı’nın 19. yılında yurdun çeşitli yerlerindeolduğu gibi İzmir Aliağa’da da bir anma yapıldı. 5 Tem-muz günü, Alevi Kültür Dernekler Aliağa şubesi, Pir Sul-tan Abdal Kültür Derneği Helvacı şubesi ve Xınıs Beş Kar-deş Köylüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tara-fından ortak olarak düzenlenen anmaya yaklaşık 300 kişikatıldı. Sivas şehitlerimizden Hasret Gültekin’in eşininve oğlunun da katıldığı anma Aliağa Açıkhava Tiyatro-su’nda yapıldı.

Xınıs Beş Kardeş Köylüleri Yardımlaşma ve Daya-

nışma Derneği’nin meşaleli yürüyüş yapma önerisini “olayçıkar” bahanesiyle kabul etmeyen Alevi Kültür Dernek-ler Aliağa şubesi anma sırasında “Aleviyiz Haklıyız Ka-zanacağız”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Hal-ka Hesap Verecek”, “Davamız Mahşere Kalmayacak” slo-ganlarının atılmasından rahatsız olan polisin direktifiy-le slogan atanları susturmaya çalıştı. Sloganların devametmesi üzerine polisler slogan atanların yanına giderek ya-kından kamera çekimi yaptı. Alevi Kültür Dernekleri Alia-ğa şubesi ise buna sesini çıkarmadı.İzmir Devrimci Alevi Komitesi, konuyla ilgili yaptı-

ğı yazılı açıklamada, Alevi Kültür Dernekleri Aliağa şu-besi yöneticilerinin tavrını eleştirdi. Katilleri rahatsız et-mesi gereken sloganların dernek yöneticilerini rahatsız et-mesi; Sivas Katliamı’nın neden yapıldığının, sorumlu-larının kim olduğunun daha anlaşılamadığını göster-mektedir.

49

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 50: Yürüyüs 322

550

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Av ru pa’da

İngiltere’nin başkenti Londra’da, Anadolu Gençlik tarafından 15Temmuz günü piknik düzenlendi. 3 otobüs ve özel araçlarla piknik ala-nına doğru hareket edildi. Önden giden kahvaltı ekibinin hazırladığısofrada yapılan kahvaltı ile başladı piknik.

Kahvaltıdan sonra öğle yemeğine kadar çocuklar parkta, gençlerde futbol oynadı, kimileri de Grup Yorum şarkıları eşliğinde oturup soh-bet ettiler. Anadolu Halk Sofrası Pikniği olunca davul zurna eksik olurmu? Halaylar çekildi, horon tepildi, Sivas, Maraş vb. yöresel halay-ları çekildi. Çuval yarışı, yoğurttan para bulma yarışı gibi gelenekseleğlenceli yarışmaların ardında piknik programı başladı.

Program 12 Temmuz şehitleri, 2 Temmuz Sivas şehitleri, AhmetArif, Nazım Hikmet ve tüm devrim şehitlerinin anılmasıyla başladı.Anadolu Gençlik ve Devrimci Alevi Komitesi adına birer konuşma ya-pıldı. Ardından Nazım Hikmet ve Hüseyin Çukurluöz’ün şiirlerindenoluşan kısa bir şiir dinletisi sunuldu. Bülent Dil Çocuk korosu 4 şar-kıyla yine sahnedeydi. Beğeniyle dinlenen çocuklar büyük alkış top-ladılar yine. Çocuklardan sonra müzik grubu Grup Yorum şarkılarınıseslendirdi.

Anadolu Halk sofrası yine kuruldu; çoluk çocuk yaşlı genç diz kır-dı, hep beraber lokmalarını paylaştı. Yemekten sonra Meryem AltunHalk Sahnesi’nin hazırladığı Karakolda Dayak Var adlı 25 dakikalıkoyun sergilendi. Beğeniyle izlenen oyun sonrası seyircilerle birlikte“Haklıyız Kazanacağız” marşı ayakta söylendi.

300’ü aşkın katılımın olduğu piknik, bir dahaki programda görüşmekumuduyla sona erdi.

Avusturya'nın başkenti Viyana'da 12 Temmuz günü HalkCepheliler tarafından 12 Temmuz şehitlerinin anması yapıl-dı. "12 Temmuz Şehitleri Emperyalizme Karşı DirenmeninAdıdır" pankartı ve şehit fotoğraflarının karanfillerle süslendiğiköşede yapılan konuşmayla başladı program.

Konuşmada “Devrimci Hareket pek çok önder kadrosunu,savaşçısını bu kavgada şehit verdi. Onlar zor dönemlerin dev-rimcileriydiler. 12 Temmuz şehitlerimizden Fintöz Dikme,buradan, içimizden biriydi o dönemlerden olanlar onu iyi ta-nırlar” denildi. Fintöz Dikme'yi tanıyan biri kişi “1989 yıl-larıydı, burada bizler çok az denilecek kadar bir sayıdaydıkve örgütlü olan Fintöz yoldaşımızdı. Fintöz'ün önderliğe, yol-daşlarına bağlılığı vatana gitmesinde somutlandı. Bana, birdevrimci nasıl olmalı diye sorarsanız ben karşımda Fintöz'ügörürüm” diye konuştu. Daha sonra 12 Temmuz'la ilgili Öz-gür Tutsaklardan gelen kart okundu.

Devrimci Tutsak Şadi Özbolat 25 Haziran günü kitap-larının keyfi bir şekilde engellenmesinden dolayı açlık gre-vine başlamıştı. 12 Temmuz tarihinde verilen mahkeme ka-rarı ile, Özbolat artık kitaplarını kontrole tabi tutulmadanalacak ve istediği zamanda avukatına telefon edebilecek.

Kararın kendisine ulaşması ile bir açıklama yapan Öz-bolat açlık grevine son verdiğini bildirdi...

Almanya'nın Köln şehrinde faaliyetlerini sürdüren Ana-dolu Federasyonu çalışanları, ırkçılığa karşı mücadelekampanyası çerçevesinde Türkiye'li ve diğer ülkelerden ya-bancıların yoğun yaşadığı Kalk semtinde 13 Temmuzgünü imza standı kurdu. Anadolu Federasyonu’ndan HalitUzunçelebi bir konuşma yaparak, “Bugün 13 Temmuz’dailkini kurduğumuz standımızı, burda Kalk Post'da her haf-ta Cuma günü saat 13.00-15.00 arası açacağız. 7 Eylül gü-nüne kadar her hafta burada olacağız” diye belirtti.

Neo-Nazilerle ilgili dosyaların bir bölümünü imha ettir-diği gerekçesiyle ağır eleştirilere hedef olan Federal Anaya-sayı Koruma Dairesi Başkanı Heinz Fromm’un “istifa”ederek sorumluluktan kurtulamayacağını belirten Uzunçelebi,“Türkiyeli devrimcileri tutuklayıp, Nazi artıklarını koruyup-kollayan, faşist katilleri besleyip-örgütleyenler Anayasayı Ko-ruma Örgütünden başkası değildir. Öldürülen dokuz insanı-mızın sorumlusu Alman devletidir. Amaçları bizi korkutmakve asimile etmektir. Alman devleti ırkçılığın ve cinayetlerinhesabını vermelidir” diyerek konuşmasını bitirdi.

Belçika Halk Cephesi, Belçika Devleti tarafından cenazeleri 2 yıl-dır morgda bekletilen Uğur ve Süleyman Aygün kardeşlerin cenazele-rini almak için imza kampanyası başlattı.

Kampanyayı yaptığı bir açıklama ile duyuran Belçika Halk Cep-hesi, tam 700 gündür morgda rehin tutulan Uğur ve Süleyman Aygünkardeşlerin cenazelerini almak için kararlı olduklarını vurguladı.

Açıklamada, "Cenazelerimizi istememiz 'suç' sayılıyor. Arkasın-da 'örgüt' aranıyor. Aygün ailesi 'örgüt fobisi' ile korkutulmaya çalışı-lıyor. 2 yıldır verilmeyen cenazemiz için Adalet Bakanlığı önünde açık-lama yapmamız bile türlü hileler ile engellenmeye çalışıldı." denildi.

Belçika'nın lütufta bulunuyormuş gibi davranmayı bırakması gerektiğibelirtilerek, "Bizler cenazelerimizi alıncaya kadar meşru, demokratik tümhaklarımızı kullanacak, cenazelerimizi alacağız! Biliyoruz ki, zalimle-rin gücü bir yere kadardır. Bizler örgütlü olur, güçlerimizi birleştirir veısrar edersek Uğur ve Süleyman Aygün kardeşler o beton, soğuk morgodasından kurtulacak ve olması gereken yerde; vatanlarında, Anadolu'nunbir köy mezarlığında huzur içinde yatacaklardır." denildi.

Halk Sofralarımız Kardeşliğin,Yoldaşlığın, Paylaşımın Sofralarıdır

Bizi Kara Kafalı Olarak GörenlerinYasalarını Tanımıyoruz! Aygün Kardeşlerin Cenazesini Alacağız!

12 Temmuz Şehitleri VatanımızınBağımsız, Halklarımızın Özgür Olmasıİçin Şehit Düştüler

Haklıyız Kazanacağız'ın AnlamıDirenmekten Geçiyor

Suçu ve Suçluyu GizleyerekHesap Vermekten Kaçamazsınız!

Page 51: Yürüyüs 322

Düşünün, bir gün sabahevden gülerek gönderdiğinizevladınız ırkçı polisler tara-fından sorgusuz sualsiz kat-ledilmiş. Sabaha kadar ço-cuğunuzun yolunu bekli-yorsunuz, ama bir haberyok. Hollanda burası… “De-mokrasi ve özgürlükler ül-kesi.” Özellikle çok rahatuyuşturucu kullanma “öz-gürlüğünün” olduğu ülke.En büyük özgürlük o, onlariçin. Böyle bir özgürlüğünolduğu ülkede İhsan Gürz'ünannesi, evladının soğuk bir morgodasında olabileceğini düşünemedi.

Öyle ya, yıllardır Hollanda dev-letini kalkındırmış, emek vermiş,alınteri dökmüştü. Çocuklarına birgün dahi haram ekmek yedirmemiş-ti. Yakışmazdı ölüm çocuğuna. Hiç-bir halk çocuğuna yakışmaz aşağı-lıkça, işkenceyle öldürülmek.

Haber geldi, “Çocuğunuz kara-kolda öldü” diye. Sanki oğlu orayakendi ayaklarıyla gitmiş gibi, “Öldü,suçlu oğlunuz…” dediler.

Bırakın annenin acısını düşün-meyi, "Senin oğlun uyuşturucu içmiş,senin oğlun saldırgan, senin oğlun beşpara etmez!” diyorlardı bir anneye.

Gazetelerde çıkan o annenin göz-lerinden öfke saçılıyordu Hollanda po-lisine. Sen kimsin benim evladıma diluzatacak. Sen ancak onursuzca kal-leşçe işkence ile öldürmesini bilirsindiyordu o gözler. Aldı evladını katil-lerin, işkencecilerin morgundan.

Bir yıl boyunca düştü evladının ka-tillerinin peşine, ona destek veren, İh-san'ı kendinden bir parça gören halkile, Anadolu Gençlik ile. Katillerin ar-kası çok sağlamdı. Hayır senin oğlu-nun kara kafalı olması yetiyor diyor-lardı. Çünkü o zaten doğuştan po-tansiyel suçlu. Potansiyel şiddet yan-lısı. Potansiyel İslamcı terörist.

Her kapı çalındı bir yıl süresince.En son karakol önünde AnadoluGençlik’in düzenlediği bir eylem ya-pıldı. Mahallenin insanları sahiplen-di İhsan’ı.

Katillerin arkası sağlamdı çünküonları koruyan bizzat devlettir. Neden

mi? Polis direk devlete bağlı bir ku-rumdur. Eğer yargılamıyor ve ceza-landırmıyorsa, destekliyor demektir.O zaman işkencenin, yargısız infazınarkasında demektir.

Aile Hollanda Devleti’ne güven-medi ve çocuklarının otopsisini birkez de Türkiye’de yaptırmak istedi.Hollanda’nın polisi, doktoru, hepsiağız birliğiyle “Senin oğlun suçlu!”diyorlardı.

Tabi Türkiye de Adli Tıp raporla-rı konusunda güvenilmezdir. Amaonların çıkarlarına dokunulmadığımüddetçe sorun yoktur. Çünkü bizzatTürkiye’de Adli Tıp insanlarımızın sa-kat kalmasına ve ölümüne sebep ol-muştur verdiği raporlar ile. GülerZere'nin katili bu kurumdur.

Türkiye’deki Adli Tıp, İhsan’ınotopsisinin sonucunu geçtiğimiz haf-ta açıkladı. Adli Tıp sonuç alamamıştıçünkü iç organlar yok. İhsan’ın kal-binin ve beyninin yerinden alındığı-nı gördüler.

Beynine ve kalbine el koymuştuHollanda devleti. Bu nasıl bir ahlak,bu nasıl bir onursuzluktur. HollandaAdli Tıp Kurumu Hitler faşizmininizinden gidiyor anlaşılan.

Öte yandan, ailesi, İhsan’ın mezartaşını yaptırmış. Mezar taşına yaz-dırdıkları yazıda Türkiye Cumhur-başkanı’na ve Başbakanı’na teşekküretmişler.

Hollanda Devleti’nin bu kadarırkçı yaklaşımına karşı Türkiye’ninsözde de olsa bir telefonu umutlan-dırıyor insanlarımızı. Ama bu boş birumuttur, karşılığı yoktur, olmaya-caktır… Evlatlarımızın başına ge-

lenlerin onlar için inanın,hiçbir zaman en ufacık birdeğeri olmadı.

Almanya'da Alman Dev-leti’nin katliamları çok açık.Türkiye devleti yöneticileribunları çok iyi biliyor. Amahiçbir yaptırım görüyor mu-sunuz? Adaletin uygulandı-ğını görüyor musunuz? Gö-rünen sadece Türkiye ile Al-manya arasındaki silah alımanlaşmalarının devam etti-ğidir...

Ludwigshafen'a geldi "sayın Baş-bakanımız", “Hesabı sorulacak!”dedi. Ne oldu? Dosya kapandı. Ka-tiller dolaşıyor.

Öldürülen esnaflarımız için neyapıyorlar? Mahkeme başlayacakyakında. Bu iktidarın temel özelliği,hemen şıpır şıpır göstermelik gözya-şı dökebilmeleridir. “Başınız sağ ol-sun, çok üzgünüz” o kadar. Seçim dö-nemi bir tur atarlar yine. Ya da dövi-ze ihtiyaçları olduğunda.

Belçika’da Aygün ailesi yaklaşık2 yıldır çocuklarının cenazesini ala-mıyor. Gobels artıkları vermiyor ce-nazeyi. Ne yaptı AKP? “Bekleyelim,olmazsa orada gömün olmaz mı?” de-diler. Neden oraya gömsün, onun birvatanı yok mu?

İsviçre'de bir avukat müslümanlarıaşağılayan partiye karşı dava açtığıiçin sürekli tehdit ediliyor. AKP neyaptı? Hiçbir şey. Bunların onlarca-sını sayabiliriz. Bilmemiz gereken şu:Türkiye Devleti bize hiçbir zaman sa-hip çıkmayacak. Göstermelik birgözyaşı ve lafın dışında. Biz kendimizbirlik olacağız ve örgütleneceğiz.Avrupa emperyalistlerinin bizim in-sanlarımıza yaptıklarını, AKP de Tür-kiye’deki halklarımıza yapıyor.AKP'nin polisleri karakollarda in-sanları katlediyor. O yüzden İhsan'ınöldürülmesi onlar için sıradan birolay.

Türkiye Devleti’ne değil, kendigücümüze güvenelim. Kendi sorun-larımızı ancak kendi örgütlenmeleri-mizle çözebiliriz. Adaletin sağlayıcısıegemenler değil, halkların örgütlümücadelesidir.

AVRUPA’daki BİZ

Hollanda DevletiAhlaksızlıkta

Sınır Tanımıyor!Beyinlerimizi,

Kalplerimizi YerindenÇıkarıyorlar,

El Koyuyorlar!

51

22 Temmuz2012

Yürüyüş

Sayı: 322

TERTEMİZ ERGENE İSTİYORUZ!

Page 52: Yürüyüs 322

Hayatın öğrettikleri köşesinde konser çalışmalarındanörneklerle devam ediyoruz.

Konserin en çarpıcı sonuçlarından biri, emek sarf edil-diğinde sonuç alınacağının görülmesidir. Sarf edilenemek, insanlarımızın saygısını kazandı. "Arkadaşla-rın eline sağlık", "Emeği geçenleri kutluyoruz" benzerisözleri çok duyduk. Sarf edilen emek, yeterli bir örgüt-lülüğün olmadığı yerlerde bile sonuç alınmasını sağladı.

Bu emek, "Olmuyor, biz yapamayız, bir avuç kaldık"düşüncelerini de büyük ölçüde sarstı... İnsanlar gelmiyordiye bir şey yoktu. Biz insanlara gitmiyorduk. Biz insanlarıgetiremiyorduk. Getirmek için bir emek, bir irade orta-ya koyduğumuzda işte konserin de gösterdiği gibi, bir so-nuç alınıyordu.

Devrimci düşüncelerle bir yakınlığı olmayan, fakat ırk-çılığa karşı olma temelinde konsere katkıda bulunan biresnaf, konsere katılanların sayısını duyunca heyecanla"İşte bu be!" diyordu. Onu bu denli sevindiren insan-larımızın bir şeyi başarmış olması, ırkçılığa karşı on biniaşkın insanımızın bir araya gelmiş olmasıydı.

Bir başkası duygularını şöyle ifade ediyordu örneğin:"Konsere ağlayarak girdim, ağlayarak çıktım."

Neydi onu ağlatan dersiniz? O görkem, o "beklen-meyen", artık olabileceğini inanılmayan kalabalıktan tu-tun da o ortamın coşkusuna, verilen o emeğe, orada ya-ratılan havaya ve burada şimdi sayılamayan birçok etkenekadar her şey var o duyguların altında...

ÖRGÜTLENMEYE, DEMOKRATİK KURUMLARA İHTİYAÇ İki otobüste yapılan anketlerin sonuçlarından bir

nokta özellikle çarpıcıydı. 100 kişinin cevapladığı an-ketlerde, herkes tüm soruları cevaplamamıştı. Ama hemenherkesin cevapladığı üç soru vardı. Bunlardan biri “Kon-seri nasıl buldunuz?” sorusu, diğeri “Bundan sonraki kon-ser nerede, nasıl olmalı?” sorusu ve üçüncüsü de "Bir ara-ya gelmek için bir kurum olmalı mı?" sorusuydu.

Örgütlenme, kurumlaşma sorusu herkesin ilgisiniçekmiş, herkes bunu önemli görmüş ve cevaplamıştı.

Bu sorunun cevabında ‘a’ şıkkı olarak "Yeni bir derneğe gerek yok" yazılıydı. Bu şıkkı işaretleyen olmamıştı hiç. "b" şıkkında, derneklerimiz olmalı, kurumlar kurul-

malı... yazıyordu ve en yaygın işaretlenen şık da buydu. "c" şıkkında ise “Böyle bir çalışmaya katılır mısı-

nız, katkıda bulunur musunuz?” yazılıydı ve hiç de kü-çümsenmeyecek oranda insan bu şıkkı da işaretlemişti.

Esasında dernekleşme konusunda birçok yerde yaşa-nan "altından kalkabilir miyiz?", "sürdürebilir miyiz?"tereddütlerine bir cevaptır bu anketler.

Evet, altından kalkılabilir, sürdürülebilir... Ama tek birşartla... O kitleye ulaşarak... O kitlenin katkısını ve ka-

tılımını sağlayarak. Eğer onlara ulaşamazsak, onların katılımını sağlaya-

mazsak, evet o zaman dernek kurmak ve yaşatmak zor-dur. Hatta imkansızdır.

KENDİ GÜCÜMÜZE GÜVENECEK, OLMAZ DEMEYECEĞİZ

Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek konserinde oto-büsleri ücretsiz kaldırmak, hem benim, hem bölge açı-sından ilk tecrübeydi. Nasıl yaparız diye uzun uzun dü-şündük. Neticede otobüslere binlerce euro gerekiyordu.

Bölgedeki arkadaşlarla çözüm bulmak için toplantı-lar yaptık, tartıştık ama ilk zamanlarda pek sonuç alamadık.Ama sonuçta da bir yerden başlamalıydık. Artık zama-nımız daralıyordu ve hızlı hareket etmeliydik.

Bölgedeki arkadaşlarla beraber bizimle dayanışma için-de olmak isteyecek esnafların olabileceğinden hareket-le öngördüğümüz bazı yerlere gitmeye başladık. Gider-ken "Biz haklıyız, yanlış bir şey yapmıyoruz, kişisel biramacımız yok, bizi geri çevirmezler." diye konuşuyor-duk kendi aramızda. İlk görüştüğümüz kişi bir iş adamıydı. Aramızda ilginç

diyaloglar gelişti. Bizi kapıda karşıladı, sohbete başladıkve gelişimizin nedenini ayrıntılı olarak anlattık. İş adamı bizi dinlerken, ona şunu sorduk: "Açığa çı-

kan ölüm listelerinde sizin de adınız geçti mi?"Kendisi hemen cevap verdi: "Hayır, böyle bir bilgi gel-

medi ama başka ölüm listelerinde olabilir."Gerçek şuydu ki, Almanya’da bir burjuva da ırkçılı-

ğın hedefi olabilirdi. Konuşmamızın sonunda "Tamam konserinizi des-

tekliyorum ve bir otobüs ben kaldırıyorum. 10 esnaf hep-sini kaldırsın..." diyerek bizi kapıya kadar yolcu etti.

Bir sonraki görüştüğümüz yer, "muhafazakar" ola-rak bilinen bir iş yerinin sahibiydi. Orada da hemen he-men benzer bir yaklaşımı gördük. Irkçılık gerçekten her-kesi birleştiren bir unsurdu. Bu olumlu sonuçlarla birliktemeşruluğumuzdan daha emin olarak bizimle ırkçılığa kar-şı mücadelede dayanışma içinde olacak kişilerin listesi-ni genişlettik ve sonuçta buradan kaldırdığımız 8 otobü-sün tamamının ücretini bizimle dayanışma içinde olan ki-şiler karşılamış oldu. "Olmaz, desteklemezler" diyedüşünülen ve bu nedenle kapılarının pek çalınmadığı yer-lere gittik ve bunların önemli bir kısmının desteğini al-dık.

Emek Sarf Edildiğinde Her Şey Yapılabilir!

Düzeltme: 15 Temmuz 2012 tarihli Halk GerçeğiDergisi’nin 22. sayısında Avrupa’da Hayatın

Öğrettikleri köşesinde yayınlanan “Başarının Sırrı:Israr ve Kararlılık” başlıklı yazı yerine yanlışlıkla

daha önce yayınlanan bir yazı yayınlanmıştır.Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz.

AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri

52

Yürüyüş

22 Temmuz2012

Sayı: 322

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Page 53: Yürüyüs 322

Mizah Mazlumun Zalimdenİntikam Alma Aracıdır

Page 54: Yürüyüs 322

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

28 Temmuz - 3 Ağustos

Mustafa Sefer yoldaşın dağlara sevdasıdoğup büyüdüğü Dersim dağlarından geliyor-du. O, Dersim'in dağlarında yetişmiş, büyü-müş, daha küçük yaşta Devrimci Sol gerilla-larını tanımıştı. "Gerilla olmak... Dersim dağ-larında Devrimci Sol gerillası olmak..." Musta-fa Sefer yoldaşın tüm çocukluğunun özleminiifade eden kelimeler... Nitekim çok geçme-den Dersim Dağlarında gerillaydı.

Kavganın, savaşın tam ortasında saflarınen önündeydi. Bir hainin ihbarı sonucu düş-manın kurduğu pusuya düşmüş, birliğin enönünde yürürken pusuyu fark etmiş, yoldaş-larına pusuyu haber verip birliğin kayıp ver-meden kurtulmasını sağlarken, kendisi tutsakdüşmüştü.

Başı dik olarak girdiği işkencehanelerdenyine başı dik olarak çıkmıştı. Tutuklandıktansonra çıktığı mahkemede hakimin "mesleğin"

sorusuna verdiği yanıt; "Tamteçhizatlı Devrimci Sol gerillası-

yım"dır.Darbecilik sürecinde te-

reddütsüz önderliği ve hare-keti sahiplenmişti. Darbecilikkinini; "hepsini öldüreceksin"diyerek ifade ediyordu.

Aşılması gereken her zorluk onda coşkuyaratıyordu. Bu coşkuyla '93 Şubat'ında tut-saklığa kendi elleriyle son vermişti.

Kısa bir süre Ankara'da bulunduktan son-ra yine o çok sevdalı olduğu dağlarla kucak-laşmıştı. Artık Toros Dağları'nı adımlıyordu.Birliğe yeni katılan yoldaşları karşısına alıpkonuşmaya başlamıştı. Sorduğu ilk sorular-dan biri de "Gerilla Kimdir?" olmuştu. Soru-nun hemen ardından cevabını da yine kendi-si vermişti; "Gerilla en iyi atlayıp-zıplayan,en iyi silah kullanan demek değildir. Kuş-kusuz bunları yapmak, öğrenmek, hattaen iyisi olmak gerekir. Ama tüm bunlardanönce iyi bir gerilla harekete bağlı, inançlı,kararlı ve ne için savaştığını bilendir. Eğerbunları biliyorsan en iyi atlayıp-zıplayan,en iyi silah kullanabilen olmak hiç de zor

değil" demişti.Bildiklerini öğretmekten ve öğrenmekten

büyük mutluluk duyardı. Savaşçılarını sürekliöğrenmeye teşvik ederdi. Savaşçıları genel-de genç ve tecrübesizdi. Öğrenmeye olan ih-tiyacımızın çok fazla olduğunu biliyordu. Sorusormadığımızda; "Niye sormuyorsunuz? Yok-sa öğrenecek bir şeyiniz yok mu?" diye yarışaka yollu, yarı kızgın bizi öğrenmeye teşviketmeye çalışır ve niye öğrenmek gerektiğini,bunun yararlarını uzun uzun anlatırdı.

İbrahim ERDOĞAN komutanımızın ondaözel bir yeri vardı. Kampı ve İbrahim ERDO-ĞAN komutanımızı sürekli anlatırdı. Ona olanbağlılığını, sevgisini onu anlatırken gözlerin-den okurduk.

Değerlerimize sıkı sıkıya bağlıydı. Bir günoturmuş, bir yandan o çok sevdiği dağ ateşin-de demlenmiş çayımızı yudumlarken diğeryandan da koyu bir sohbete dalmıştık.

"Bu hareketin içinde yaşanacak ve görüle-cek hemen her şeyi yaşayıp, gördüm. Bir şehitolmak nasip olmadı" dedikten sonra, "Torosla-rın ilk şehidi ben olacağım" demişti. Ve sözün-de durdu. Sohbetimizden bir-iki gün sonra To-ros Dağlarının ilk şehidi olarak düştü toprağa.

“Gün olur aydınlık savunucusu devrimciler halktan yana olmanınbedelini, sokaklarda, dağlarda, ev baskınlarında, pusulardaresmi ve sivil faşist güçlerce katledilerek öderler."

Ali Tarık Koçoğlu

Mustafa Sefer'i bir gerilla yoldaşı anlatıyor:"Şimdi Toros Dağları sizi söylüyor..."

27 Temmuz 1978’de Kütahya-Domaniç’tedoğdu. Uludağ Üniversitesi, Tıbbi Doküman-tasyon ve Sekreterlik Bölümüne girdi. 1996ortalarında devrimci mücadeleye katıldı.1996 Ölüm Orucu, onu o dönem en çok etki-leyen gelişmelerden biriydi. Bir süre KurtuluşDergisi’nin muhabirliğini ve temsilciliğini yap-tı. F Tiplerine karşı Bursa’da açlık grevi ya-

parken tutuklandı. Direnişini içeride de sürdür-dü. Kartal Özel Tip Hapishanesi Ölüm Orucu 6. Ekibi’ndeölüm orucuna başladı. 30 Temmuz 2002’de, açlığının 367.gününde Şehit düştü. Alnı kızıl bantlı bir özgür tutsak olarakölümsüzleşti.

Semra BAŞYİĞİT

1960 doğumludur. Emekçi bir aileninemekçi bir çocuğuydu. Hayatını çalışarak ka-zanan ve devrimci hareketten ve mücadele-den başka hiçbir amacı olmayan, hareketebağlı ve kendisine verilen görevleri harfiyenyerine getiren disiplinli-militan biriydi. 1 Ağus-tos 1979'da "Emperyalizme, Faşizme, Pahalı-

lığa ve İşsizliğe Karşı Mücadele" kampanya-sında, yağ kamyonunun kaçırılarak yağların

yoksul halka dağıtılması eyleminde polis tarafından vurula-rak katledildi.

Hüseyin TAŞ

31 Temmuz 1993’de Mersin Silif-ke kırsal alanında jandarma ile çıkançatışmada şehit düştüler.

Tarık Koçoğlu, 1961 Adana Os-maniye doğumludur. 12 Eylül öncesimücadele saflarına katılmıştı. Son-rasında on yıllık tutsaklık süreci var-dı. 1991'de tahliye oldu, şehit düştü-

ğünde Akdeniz Bölgesi siyasi sorumlusuydu.

Mustafa SEFER, 1970 Dersim doğumludur.1990'da kamp çalışmalarında yer aldı. 92'de tutsak düştü. 93 Şu-batı'nda Nevşehir Hapishanesi’nden özgürlük eylemiyle çıktı. Şehitdüştüğünde komutan yardımcısı idi. 14 yaşında devrimci, 20 ya-şında gerilla ve 23 yaşında devrim şehidi... AND OLSUN

Engin...enginlikleri sundu

bilincimizeSarsmaya hazır

hassas bir tetiktir edikyürek

Ve kinden bir çift kızılgözle

cüreti betimledik

delikanlı ömrümüzle.Direnmeyi öğretenlerden

el aldıkEl verdik

sancağındakinden kızıl gözlerimizi

taşıyanlaraand içenlere

kinini namluya sürenlereErdallar’a...

31 Temmuz1980’de Ordu'nunAybastı Kabataş’tafaşistler tarafındankatledildiler.

Yusuf TECİM,1925 doğumludur.

Adem TECİM,1941 doğumludur.

Fatma ÖZÇELİK, 1945 doğumludur.

Ali TarıkKOÇOĞLU

Mustafa SEFER

Yusuf TECİM Adem TECİM Fatma ÖZÇELİK

29 Temmuz1980'de İstanbul Sü-leymaniye'de gericilertarafından katledildi.

1988 yılında İngilte-re'ye geldi. Ölümüne ka-dar 13 yıl boyunca Ana-dolu değerleriyle yaşadı.Yurtdışındaki halkımızındevrimci demokratikmücadelesi içinde yeraldı. Londra'da Anadolu

Halk Kültür Merkezi kuru-munun yöneticilerinden biriydi. 30 Tem-muz 2001'de intihar ederek aramızdanayrıldı.

Haydar AKDEMİRSalih BADEMCİ

Anıları Mirasımız