EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 8 Sayı: 21 (Güz 2004)------- 79
EMEVİLER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADlN
Ramazan ALTlNAY (*)
Özet
Bu çalışmada, Raşit Halifeler devrinin hemen ardından gelen Emevfler döneminde kadınlar ele alınmış olup; şürıdiye kadar j?ek bilinmeyen ya da pek öne çıkarılıp ele alınmayan bazı yönleriyle incelenmiştir. Bu münasebetle, kadınlarm sosyal ve ekonomik alandaki durumları ortaya konmuş; kaynakların yeterli bilgi vermemeleri sebebiyle tespiti oldukça güç hususlardan biri olan kadınlar ve aşk hayatı tespit edilmeye çalışılmış ve son olarak da kadınlar ve estetik konusu işlenmiştir. Bu sonuncu kısımda, kadınlarda aranan fiziki ve ahlaki özellikler, kadınların beden estetiğine, güzelleşmeye ve takı/ara verdikleri önem ile dönemin bazı takılan söz konusu edilmiştir.
Anahtar Kelime/er: Emevfler, kadın, sosyal hayat, çalışma hayatı, aşk, estetik, takılar.
Women's Positionfrom Various Aspects in the Umayyad Period
Abstract
In this study, w e analyzed women 's position in the Umayyad period that followed the Four Caliphate period, and revealed unknown and unexplored aspects of women. In this context, the social and economic positions of women were explained; love affairs of women were examined though it was very difficult field to study due to lack of sufficient resources; andfinally, the women;s position with respect aesthetics was evaluated. in this connection, physical and moral features expected from women, importance attached by women to physical beauty, beautifying themselves and jewellery, and some jewellery used in the Umayyad period were explained.
Key Words: The Umayyad, Woman, Social life, Working life, Love, Aesthetic, Jewellery.
*) Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi İHihiyiit Fakültesi İslam Tarihi Araştırma Görevlisi.
80 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Giriş
Emeviler'in iktidarda olduğu zaman dilimi (41-132 1 661-750), İslam toplumunun çeşitli yönleriyle kırılmaya uğradığı bir dönem olarak bilinir. Esasen, hayat şartları değişen her toplumda eski sosyal yapının ve gündelik hayatın aynı kalmayacağı şüphesizdir. Bu sebeple, Emeviler döneminde İslam toplumu, hem etnik (ırk, din ve kültür), hem coğrafi, hem de ekonomik yönden büyük değişikliklere uğramıştır. Dolayısıyla buna bağlı olarak sosyal ve gündelik hayat eski birtakım özelliklerini muhafaza etmekle beraber, gözle görünür bir değişiklik yaşamıştır. Sosyal hayatta yaşanan bu değişiklikler, siyasi alana da muhakkak yansımıştır. Bu sebeple, giyimde, kuşamda, servette, kısacası, sosyal ve gündelik hayatta meydana gelen bu değişikliklerin tespiti, dönemin siyasi ve kültürel tarihini daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır.
Tarihimizin her döneminin olduğu gibi, Emeviler döneminin de çeşitli yönleriyle araştırılınaya ihtiyacı vardır. Şimdiye kadar daha çok siyasi yönüyle araştınlan bu dönemi sosyal, ekonomik, kültürel, gündelik hayat vb. açısından da ele alıp incelemek gerekmektedir. Zira, bir toplumun tarihi sadece siyasi hadiselerden ibiiret değildir, bilakis hiçbir dönemin tarihi, siyasi boyutunun yanı sıra sosyal, ekonomik, kültürel vb. boyutlarıyla ele ahnmadıkça, canlı bir şekilde ortaya konamaz.
İşte bu gerçekten hareketle biz bu çalışmamızda Emevller döneminde kadını bazı yönleriyle1 araştırma konusu yaptık. Şunu belirtmek gerekir ki, erken İsHim toplumunda sosyal hayatta daha faal olan ve dolayısıyla daha fazla tarih sahnesinde kendisine yer bulan kadın, özellikle hür kadın, belirli bir zaman sonra giderek sosyal hayattan çekilmiş ve buna paralel olarak da tarihin kıyısında kalmıştır. Bu durumda, yeterli ölçüde kİtapIara konu olmayan ve tarihe girmeyen kadının. tarihini yazmak da oldukça güçleşmiştir. Başka bir ifade ile, kaynaklarımız, kadınların durumlarıyla ilgili olarak, erkeklerin durumlarına kıyasla yeterli kayıt bırakmamışlardır. Tarihi malzemenin kıtlığına rağmen bu çalişmada, başlikla içeriğin uyumu açısından, başhkia belirtilen dönemin (Emeviier Dönemi) dışına sarkılmamaya çalışılacaktır. Koyduğumuz bu genel ilkenin istisnası olarak sadece, Emevller dönemiyle ilgili ortaya koyduklarımızın daha iyi anlaşılması için tarihsel olayların birliği/bütünlüğü ilkesinin zorunlu kıldığı kadarıyla Emeviler öncesi İslam toplumunda araştırma konusu ettiğimiz yönleriyle kadın hakkında özet ve genel bilgilere yer verilecektir.
A. Kadınlar ve Sosyal Hayat
İst8.m'dan önce Arap toplumu Arap, mew'llf, köle-cfıriye ya da hürler ve köleler şeklinde çeşitli sosyal tabakalara ayrıldığı gibi2, erkek ve kadın arasında da belirgin bir ayı-
1) Emevller döneminde kadınla ilgili bazı araştinnalar yapılmıştır. Ancak bu araştınnalarda kadın, bizim ele aldığımız yönleriyle pek incelenmemiştir. Mesela bkz: Ali Aksu, "Emeviler Döneminde Kadının Durumu", Cumhuriyet Üniv. ilahiyat Fak. Dergisi, Sivas 2001, Sayı: V, 1, ss. 263-281. Ayrıca Rıza Savaş, Emevller Devrinde Kadın'la ilgili henüz yayınlanmamış bir çalışması vardır.
2) Cahihiliye dönemi Arap sosyal tabakalanyla!sınıflarıyla ilgili geniş bilgi için bkz: Cevad Ali, el-Mufassalji Tarihi'l-Arab Kable'l-islam, I-X, 1994/1413 byy., IV, 541-574; Mustafa Kılıçlı, Arap Adebiyatında Şuubiye, İst. 1992, s. 23-27; Adnan Demircan, islam Tarihinin ilk Döneminde-Arap Me-
EMEV!LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 81
rım mevcuttu3. Bu dönemde kadınların durumu genel olarak hiç iç açıcı değildi4. Çoğu, miras hakkından mahrum olduklan gibi, erkeklerin elinde esir gibiydiler5. İslamiyet, kadınlara önceki devire kıyasla çok büyük haklar getirmiştir6. Kur'an inmeden önce, bilindiği gibi kız çocukları bir utanç vesllesiydi7. HalbUki Kur'an beyanları ve Hz. Peygamber'in uygulamalarıyla kız çocukları, erkeklerle bir tutulmuş ve adaletle muamele görmüştür8.
Ancak, pratikte asırlardır oluşan birtakım bakış ve anlayışların bir anda değişiverdiğini düşünmek doğru değildir. Çünkü Emeviler döneminde de kız çocuğuna eski Arap bakışının kısmen sürdürüldüğünü görmekteyiz: Bir gün Amr b. el-As, Muaviye'nin huzuruna girmişti. Muaviye'nin yanında kızı Aişe de vardı. Amr b. el-As, onun kim olduğunu sordu. Muaviye, 'kalbin meyvesidir' diye cevap verince, Amr b. el~As, 'onu kendinden uzaklaştır, ey Emlrü 'I-mü 'minfn! Valiahi onlar düşmanları doğururlar, uzak olan-
viitt ilişkisi, İst i 996, s. 2 i -1 89; Ramazan Altınay, Emevfler Dönemi Merkezi Şehirlerde Afüslümanların Gündelik Hayatı, (Basılmamış Doktora Tezi), AÜSBE., Ankara 2004, s. 10-14.
3) Şemseddin Günal tay, "İslfun'dan ÖnceAraplar Arasında Kadının Durumu", (Yay. Haz: Cem Zorlu), Ma'rife Dergisi, Konya 2002, s. 3, s. 191; Beyza Bilgin, "İslfun'da ve Türkiye'de Kadınlar", AÜİFD., Ankara 1997; Sayı: XXXVI, s. 30. Bir hususa işaret etmekte yarar var: İslam'dan önce her iki şehirde de genelde erkek egemen bir anlayış yerleşik olmakla birlikte, Mekke erkekleri, Medine erkeklerine göre kadınlan üzerinde daha baskın bir vaziyette idiler. İbn Sa'd, Ebu Abdiilah Muhammed b. Sa' d b. Meni' ei-Hilşiml el Basri (hö. 230), et-Tabakiitü'l-Kübra, I-VI, (tik. Süheyl Keyya-11), Beyrut 1414/1994, VI, 135.
4) Geniş bilgi için bkz: Ali Osman Ateş, Kadının Cinsel Sorumluluğu İle İlgili Bazı Rivayet/er, İslamiyiit, Arıkanı 2000, Sayı: 3, s. 106.
5) Cahiliye dönemi Arap toplumunda, o zama..n için erkekler arasında dah1 çok ender görülen bir hasJet olan okuma-yazmayı bilen kadınların olması, erkeklerin bile aralarındaki anlaşmazlığı çözmek üzere başvurdukları kadın hakemierin bulunması, boşanma hakkını elinde bulunduran kadınların mevcudiyeti, Ukaz gibi dönemin panayır!annda erkeklerle yanşan ve çok değer verilen kadın şiiirIerin olması, gene! durumu aksettinnemektedir. Biz, söz konusu edilen alanlarda başarılı olup ön plana çıkan kadınların üstün yeteneklere sahip olduklan için sosyal statü elde eden istisna şahsiyetler olduğunu düşünüyoruz. Mesela, cahiliye döneminde kadın şairlere verilen değer ve önem, onların kadınlığından değil, bilakis şairliğindendir. Cahiliye dönemi kadının toplumdaki yeriyle ilgili geniş bilgi için bkz: CevadAli, IV, 608-609,616, 620; V, 485,562,565-566, 638-639; Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, İst 2004, s. 24-26. (Mak_alede, "Kadın", şeklinde yapılan kısaltmalar, yazarın bu kitabına aittir.)
6) Geniş bilgi için bkz: Bilgin, s. 30-43; M.Akif Aydın, "Kadın-İslfun'da Kadın", DİA., İst. 2001, XXIV, 86-87.
7) Nitekim Kur'an-ı Kerim bu hususa açıkça işarette bulunur: "(0 kadar ki,) ne zaman birine bir kız çocuğu olduğu müjdesi verilse hemen yüzü kızarır, içi öfkeyle dolar; kendisine verilen bu kötü müjdeden ötürü -bu zilletelbu küçük düşmeye rağmen, şimdi onu acaba tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün (diye düşünerek)- kıyı bucak insanlardan kaçar. Yazıklar olsun, izledikleri düşünce tarzı ne kadar kötü!" (en-N ahi: I 6/58-59). Bkz: Muhammed Esed, Kur 'an Mesajı-Meal-Tejsfr, I -III, (tre. Cahit Koytak-Ahmet Ertürk), İst., 1999, II, 539. Cahiliye döneminde kız çocuklannın öldürülmesi ve kadına yapılan zulümle ilgili ayrıca bkz: Günaltay, s. 191; CevadAii, IV, 650; V, 88-100; Savaş, Kadın, s. 28-30.
8) Geniş bilgi için bkz: Günaltay, s. 193; Bilgin, s. 32-34; Savaş, Kadın, s. 39-53; Rıza Savaş, "Hz. Pegamber'in Bir Kadın Konuğu: Kayle bnt. Mahrama", DEÜ. ilahiyat Fak. Dergisi, İzmir 1999, Sayı: XII, ss. 39-46.
82 /Dr. Ramazan ALTINAY·-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
ları yakın kılarlar, insanın istemediği kimseleri mirasçı yaparlar!' dedi. Bunun üzerine Muaviye, 'öyle deme ey Amr! Hasta olunca bakan, ölünce en çok üzülen onlardır. Hüzün ve kederin giderilmesine ve kişinin neşelenmesine onlar kadar yardımcı olan yoktur. Nice yeğen vardır ki, dayılarına yardımcı oludar'9 diyerek, o günkü anlayışa göre kadının ve kız çocuğunun konumunu ya da bir erkeğin kadına-kız çocuğuna bakışını ortaya koymuştur. Amr b. el-As'ın, annesinin diriye olmasından dolayı devamlı utanç duyduğu ve kız çocüklaiına-kadinlaia karşı beslediği bu olumsuz düşüncelerinde annesinin durumunun etkili olduğu söylenir10.
Cahiliye döneminde Araplar, kız-erkek gençlerin birbirleriyle görüşüp konuşmalarını yadırgamazlardı ı ı. Çünkü kadınlar, toplumda erkeklerin bulunduğu bir çok yer ve alanda onlarla birlikte olabilir, konuşabilir, çalışabilir ve hatta yarışabilir ve eğlencelere katılıp gerek eğlenen, gerekse eğlendiren olarak yerlerini alabilirlerdi 12. Cahız, cahiliye döneminde ve İslam'ın ilk yıllarında kadınlarla erkeklerin rahat bir şekilde bir araya gelebildiklerini, hatta gece sohbetleri yapabildiklerini belirtir. Hz. Peygamber'in eşierine 'hicab' emri geldikten sonra da, mü'min kadınlarla erkeklerin birlikte oturup sohbet edebildiklerini bildirir13. Öte yandan, bizzat dinin tebliğeisi ve yeni ilkeler ışığında şekillenen İslam toplumunun gerçek kurucusu Hz. Peygamber'in kendisini görmeye gelen kadınlara iltifat ettiği, onlarla ilgilenip hal ve hatırİarını sorduğu, hatta kimi zaman cübbesini çıkarıp üzerine oturmaları için yere serdiği ifade edilir. Yine hanımlarının yanına girerken her birine selam verip hal ve hatırıarını soran Hz. Peygamber'in, aynı şekilde diğer Müslüman kadınlara da uğrayıp selam verdiği, hal ve hatırİarını sorduğu ve dert ve şikayetlerini dinlediği, hasta olan kadınları ziyaret edip geçmiş olsun dileklerinde bulunduğu rivayet edilmektedir14. Daha da ilginç olanı, bazı kadınlardan tokalaşmak suretiyle bf5.t a!dıgı belirtilmektcdir15. Saadet i'i,_sn,nda kadndar ve erkek1erin de b.irbirleriyJe seliimiaştıkları, hatta bunun İslami bir terbiye gereği olduğu belirtilirl6.
Anlaşıldıgına göre, Saadet As n' nda ~~1üslüman erkekler kadınlardan aynlmamıştL Birbirlerini ziyaret edebiliyor, camide birlikte ibadet edebiliyorlardı. Hatta gerek Hz. Peygamber döneminde ve gerekse Emeviler döneminde camilerde yapılan eğitim-öğre-
9) İbn Abdirabbih, Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsi (hö. 428), Kitabu '!- 'lkdt '-1-Fer'id, IVIi, (thk. komisyon), Kahire 1940-1973, II, 438.
. . 10) Bkz.: Adem Apak, Isldrn Siyaset Geleneginde Anır b. el·As, Ankara 2001, s. 201.
ll) el-İsfehani, Ebu'l-Ferec, Ali b. Hüseyin (h. 284/356), Kitabu'l-Eğanl, I-XXIV, (thk. Komisyon), Beyrut 1963-1972, II, 43.
12) Geniş bilgi ve ayrıntı için bkz: Cevad AJi, IV, 617; Savaş, Kadın, s. 24-27.
13) Bu konuda örnekler için bkz: Cahız, Ebu Osman Amr b. Bahr b. Mahbub (h. 159/255), "Kitfıbu'iKıyan", Resailü'l-Cahız, I-IV, (thk. Abdüsselam Muhammed Harun), Beyrut 1411/1991, II, 148-149, 153-154.
14) Bu konuda geniş bilgi için bkz: İbn Sa'd, VI, 203, 229, 289; Savaş, Kadın, s. 48-49. 15) Bu kadın, Muaviye'nin annesi Hind'dir. Rivayeti bizzat Muaviye aktarmaktadır. Bkz: İbn Şebbe,
Ebu Zeyd Ömer en-Nümeyri (ö: 262/876), Kitabu Tarlhi'l-Medlneti'l-Münevvere, I-IV, (thk. Fehim Muhammed Şeltut), Cidde 1979/1399, II, 1092-1093. Krş: İbn Sa'd, VI, 176.
16) Bkz: Mehmed S. Hatiboğlu, Kadına Dinin Verdiğini Fazla Bulanlar, İslamiyat Dergisi, Ankara 2000, S. 2, s. 8.
EMEV!LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 83
tim fafiliyetlerine, hem öğretici ı 7, hem de talebe olarak kadıniann da katıldığını belirtrnek gerekir. Camide ibadet için Hz. Peygamber döneminde sabah namazında bile arkada bir saf oluşturacak şekilde kadınların bulunduğu bildirilir ıs. Yine Cuma narnazına giden kadınların, camide arka kısımda Hz. Peygamber'in okuduğu hutbeyi dinledikleri belirtiliri9. Esasen, Hz. Peygamber' in, Mescid-i Nebevi'de oturan bir grup kadını el işaretiyle selamladığı belirtildiğine20 göre, o devirde çok sayıda kadının camiye geldiği söylenebilir. Emevi döneminde de kadınlar mescide girip, orada erbabına çeşitli meseleleri sorabilirlerdi. Mesela, Ferezdak, ravisi Ebfi Şağfel ile birlikte camide bulunuyordu. Bir kadın camiye girmiş ve sorusunu Ebı1 Şagfel'i daha heybetli gördüğünden, Ferezdak'a değil de ona sormuştu21 . Yine dönemin eşraf kadınlannın önde gelenlerinden Aişe bnt. Talha, üzerinde başörtüsü olduğu ve yüzünde peçe olmadığı halde, Hz. Aişe'yi görmek için Mescid-i Nebevl'ye gitmiştir22.
Kaynaklarda kadınlarla ilgili anlatılan haberlerden anlaşıldığına göre, toplum tarafından hoş karşılanmasa da yabancı erkeklerle kadınlar birbirleriyle konuşmaktan çekinmiyorlardı. Özellikle bedevi (göçebe) kadınlannın bu konuda daha rahat davrandıklarını görüyoruz23. Çünkü yukanda da ifade ettiğimiz gibi, İslam'dan önce Araplarda kadınlarla erkekler, özellikle gençler birbirleriyle rahat konuşurlardı. Bu yüzden bedevilerde bu geleneğin tamamen kalkmadığı, daha doğrusu onların bu geleneği devam ettirdikleri söylenebilir24.
Durant, Emeviler döneminin ortalanndan itibaren (II. Velid zamanında 125-1261743-744) harem teşkilatının kurulduğunu25, çok geçmeden kısa mesafelerde ve örtülü olarak
17) \ 1ekf, ~fuhammed b. Ha1ef b. Hayyan (ö. 3061918), Ahbilru'!-l(udlit; J~,IJJ~ Beynıt ts,, 11, 5,
18) Savaş, Kadın, s. ııo. !9) B h: ibn Sa'd, VI, 215, 329; Savaş, Kadın, s. ll 1.
20) et-Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevre (h. 209/279), es-Sünen, İst. 1981, "İsti'zanH, 9.
2 ı) İsfehiini, XXI, 365-366. 22) İsfehiini, Xl, 181, 189. 23) Cevad Ali, IV, 620; M.Akif Aydın, "Kadın-İsHim'da Kadın", DİA., XXIV, 86. 24) isfehiini, XVI, 116-117. 25) Harem teşkilatının bölgede çok eski uygarlıklardan beri varlığı bilinmektedir. İslami' dönemde ise
Harem teşkilatının genellikle Emeviler döneminde ortaya çıktığı rivayet edilmektedir. Ancak bazılan, I. Muaviye döneminde haremin varlığından söz ederken ( Abdilikerim Özaydın-Nebi Bozkurt, "Harem", DİA. İst 1997, XVI, 132- 133), bazıları da II. Velid zamartında ortaya çıktığını söyler. (W. Durant, islam Medeniyeti, (tre. Orhan Bahaeddin), İstanbul ts., s. 61. ) Harem teşkilatının Il. Velid zamanında kurulmuş olması-eğer bu dönemde kurulmuş ise-, onun dindar kişiliğinden kaynaklanan bir husus değildir. Rivayetlere göre, bilakis Emevi halifeleri içinde en sefih yaşantıya sahip olanı odur. Il. Velid'in gayr-i ahiili yaşantısıyla ilgili rivayet ve değerlendirmeler için bkz: Belazürl, Ahmed b. Yahya b. Cilbir (ö. 279/892), Ensabu'l-Eşraf, I-XIII, (thk. Süheyl Zekkiir-Riyad Ziriklf), Beyrut 1417/1996, IX, 152-153; Şabuşti, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed (388/998), ed-Diyarat, (thk. Korkis Avvad), Beyrut 1406/1986, s. 250-251; Taberl, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir (h. 224/310), Tarfhu'l-Ümem ve'l-Müluk, I-V, Beyrut 1407, IV, 223-235; Mesudi, Ebu'I-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali (hö. 346), Murucu'z-Zeheb ve Meadinu'l-Cevher, I-IV, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), Beyrut ts., III, 228; Suyuti, Abdurrahman b. Ebi Bekr b. Muhammed Celaluddin (ö. 91 111505), Tarfhu'l-Hulefa, Katar 1974, s. 233. Birtakım ahiili sapkınlıklannın yanı sıra, dini
84 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
görünmek dışında, kadınların sokakta dolaşmasının ayıpianır bir hareket olarak görülmeye baş!andığını; dimideki yerlerinin önce erkeklerinkinden ayrıldığını, sonra camiye büsbütün sokulmaz oldularını; daha sonra ise kadınların dükkaniara gitmesinin de yasaklandığını; kadının istediği şeyleri ancak bir başkasına aldırabildiğini; hatta -aşağı tabaka dışında- kadınların, kocalarıyla birlikte sofraya da oturamadıklarını belirtir26. Yazar, Peygamber (sav.) asrından sonra yerleşen bu geleneğin XIX. yüz yıla kadar sürdüğünü ve kadınlann, evlerinin kendilerine tahsis edilen kısmında konfor ve mahremiyet içinde yaşadıklarını öne sürer27.
Yazarın, kadınların tamamen eve kapanmış olduğu ve dışarı çıkmadığı şeklindeki geneiiemesi doğru değiidir. Hür ve zengin kadınlar, zaman zaman çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için çarşı/pazara çıkmışlardır. Çalışmak ve ihtiyacını gidermek durumunda olan kadınların ise evde eğirdikleri yünleri ya da yetiştirdikleri çeşitli ürünleri satmak için çarşıya çıkıp satış yapabildiklerine dair rivayetler vardır28.
Ayrıca, haremin mahremiyeti içinde yaşamak tamamen hayattan dışlanmak demek değildir. Kadınlar kalabalık ev sakinlerinin yaşadığı mahallelerde birbirlerini ziyaret edebilmişler, belirli zamanlarda kadınlara tahsis edilen harnarnlara ya da kadın hamarnIarına en azından haftada bir kere gidebilmişler, vekiller aracılığı ile ya da doğrudan mülklerinin yönetimine fiilen katılabilmişler ve bizzat kadının (hakimin) huzuruna çıkıp haklarını arayabilmişlerdir29.
Emeviler döneminde bazı kadınların erkeklerle bir araya gelip gece sohbetleri düzenleyebildiğini, karşılıklı konuşabildiğini, yöneticilerin huzuruna çıkıp şikayet ve ihtiyaç-
değerlere de kayıtsız ve saygısız olduğu söylenir. Dini değerler, kitap ve sünnet konusunda kendi if5.desiy!e ~ ahırdaki eşek gibiyim' derdi. (BeH!zür!, Ensilb. IX) 152, 160, ltl3~ Mesüd'is TTJ1 226~ 228; istehani, Hğant, lll, 348-349; V li, 47, 49; İbn Abdirabbih, IV, 455-457, 460; ei-Abi, el-Vezir ei-Kati b Ebu Sa' d Mansur b. el-Hüseyin (hö. 461), Nesrü'd-Dürr, I-VIl, (thk. Komisyon), Mısır 1981-1989. III, 67; İbnu'l-Esir, Ebu'I-Hasan Ali b. Ebi'I-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Alıdilkerim b. Abdilvalıid eş-Şeybanl (ö. 63011232), islam Tarihi-el-Kamilfi~-Tarih Tercümesi, I-XII, (tre. Komisyon), İstanbul 1985, V, 221, 240-241, 243; Nüveyri, Şihabuddln Ahmed b. Abdilvehhiib (h. 677/733); Nihiiyetü'l-Ereb fi FunCmi'l-Edeb, I-XVIII, Kahire 1923-1955, IV, 33, 276; Suyut!, s. 233-234). Mani dinini seçtiği ve Senevi olduğuna dair rivayetler de vardır. (İsfehani, VII, 72). Ağzı oldukça bozuk biri olduğu rivayet edilir. (İsfehiini, VII, 16-17; el-Abi, III, 67). Bir gecede 70 kadeh içki içtiği, şarap dolu havuza atlayıp, hem içerek hem de yüzerek havuzdaki şarabı gözle görülür derecede eksiittiği söylenir. (BeHizüri, Ensab, IX, 161; İsfehani, VII, 12; Nüveyri, IV, 257, 295-296). Ayrıca bkz: (Belazüri, Ensab, IX, 127 vd.). Bir Hıristiyan olan Gregory, Araplar'ın Il. Velid'e 'fasık Velid' dediklerini belirtir. Gregory, Abu'I-Farac (Bar Hebraeus) (mö. 1286), Abu 'l-Farac Tarihi, I-Il, (tre. Ömer Rıza Doğru!), Ankara 1945-1950, I, 197. Kaynaklarda geçen bilgilerden hareketle onun, dindarlığından dolayı harem teşkilatını kurmuş olması makul görünmediğine göre, ters bir mantıkia düşünerek, acaba onun kadınlara ve mahremiyet anlayışına karşı aşırı zayıflığı ve döneminde bazı zındıklarla arkadaşlık yapmış olması, onların aşırı hareketlerine ses çıkarmamış olması, sarayda haremin kurulmasında etkili olmuş olabilir mi?
26) Durant, s. 61.
27) Durant, s. 6 l.
28) Tenilhi, el-Kadı Ebu Ali el-Muhassin b. Ali (hö. 383), Kitabu'l-Ferec ba'de'ş-Şidde, I-V, (thk. AbhUd eş-Şalici), Beyrut 1398/1978, I, 355; IV, 350; Fehmi Abdürrezzak Sa'd, el-Ammetüfi'l-Bağdô.t fi'l-Karni's-Salis ve 'r·Riibi'ı 'l-Hicrf, Beyrut 1983, s. 237.
29) Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, (tre. Yavuz Alagan), İstanbul 2000, s. 154.
EMEV!LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADlN------ 85
lannı iletebildiğini, çarşı pazarda satış yapabildiğini görmekteyiz. Sükeyne bnt. Hüseyin ve Aişe bnt. Talha gibi, dönemin üst tabaka kadınlannın en dikkat çekici iki siması, köşk şeklindeki evlerinde müzisyenleri, şairleri ve sohbet erbabı erkekleri toplamışlar ve bu konularda onlarla konuşmaktan çekinmemişlerdir. Bu iki mümtaz sima, dönemin genel modasını da yönlendirmişledir. Yine, şair Leyla bnt. Uhayha, erkeklerle rahat bir şekilde oturup, meclisler kuran ve konuşan diğer bir kadındır30.
Belirttiğimiz gibi kadınlar, yöneticilerin ve haliJelerin huzuruna çıkarlar, ihtiyaç ve şikayetlerini doğrudan iletebilirlerdi. Bunlardan biri olan Herndiini kabllesinden Malik b. el-Eşter'in kızkardeşi Sevde, Muaviye'nin huzuruna çıkmıştır. Sevde aynı zamanda şair idi3 ı. Yine dönemin şair kadınlanndan Be kare el-Hilaliyye, Muaviye' nin Medine'de bulunduğu sırada huzuruna çıkmıştır. Muaviye'ye selam vermiş, o da selamını almış, hal hatınnı sormuştur. Orada bulunan Said b. el-As, Mervan b. el-Hakem ve Amr b. el-As, onun I\1uiiviye ve soyunu hicveden şiirlerini hatırlatıp susmuşlar~ ancak Bek§.re hicivlerini inkar etmemiş ve Muaviye'ye, bu söylediklerinin kendi ihtiyacım gidermeye engel olmayacağını söylemiştir. Muaviye de, ihtiyacını sormuş, Bekare ise 'şimdi değil' diye cevap vermiştir32.
Ancak bütün bu rivayetler, yukanda belirttiğimiz şekilde daveanabilen kadıniann oranının yüksek olduğunu göstermekten uzaktırlar. Hz. Peygaı-ııber'in vefatından hemen sonra kadıniann namazlannı camide kılmalanndan rahatsızlık duyulmaya başlandığı anlaşılmakla birlikte33, kanaatimizce, Emevller'in ortalanndan itibaren kadıniann sosyal hayattan çekilmesi giderek artmıştır. Çünkü, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer34 dönemlerinde de kad1nlaı-ın gruplar halinde canıiye gittikletini görrnekteyiz35. Kısacası., Erken dönemde kadınlann daha fazla sosyal hayata katıldığı gözlenirken, somaki dönemlerde fazla abartılı da olsa şu anlayış yerleşmeye başlamıştır: "Kadın ancak üç durumda evinin dışına çıkabilir: Kocasının evine taşınırken, ana babası öldüğünde ve kendi mezarına götürülürken "36. 1291746 yılında ölen, yani Emevller döneminin alimi ve mushaf yazıcısı Matar b. Tahman'ın aşağıdaki beyanı, ifade ettiğimiz gibi kadınların sosyal hayattan çekilmesinin Emevller döneminde olabileceğini ortaya koymaktadır: "Vaktiyle kadınlar meclislerde erkeklerle birlikte oturur/ardı. Fakat şimdi kadının bir tek parmağı bile fitnedir"37. Bu olumsuz gelişmeye ve değişmeye rağmen şunu da belirtmeliyiz ki,
30) İsfehani, XXI, 340; Cevad Ali, IV, 617.
3 ı) İbn Abdirabbih, II, 102.
32) İbn Abdirabbih, II, 104-105.
33) Rivayetlerden anlaşıldığına göre kadınlar aleyhine bu olumsuz gelişmede bazı kadınların da payı olmuştur. Aydın, "Kadın-İslfun'da Kadın", DİA., XXIV, 87.
34) Hz. Ömer'in kadınlarla ilgili çeşitli uygulamalan için şu esere bakılabilir. Rızii Savaş, Raşit Halifeler Devrinde Kadın, Ravzii Yay. İst. 19%.
35) İbn Sa'd, VI, 216.
36) İbnu'l-Hac, el-Medhal, Kiüıire 1929, I, 245-246. (Hourani, s. 154'den naklen). Bu yanlış anlayışı destekleyici ilginç rivayetler için bkz: Hatiboğlu, s. 10-11; Ateş, s. 101-102.
37) Ahmed b. Hanbel, Alı!Wmu'n-Nisa, 145. (Hatiboğlu, s. 9'dan naklen)
86 /Dr. Ramazan ALTINAY·-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
İsHim dünyasında kadınlar, mesela Hıristiyanlıkta olduğu gibi toplumsal bir nefretin odak noktasına yerieştirilmemişlerdir38.
Neticede, Müslüman hür kadın toplumsal hayattan çekilince, erkeklerle birlikte hemen her yerde birlikte olabilen, sosyal hayatta öne çıkan ve dolayısıyla tarihe girmeyi başarabilen kadın, daha ziyade cari ye oimuştur. Çünkü diriyeyi, çalışma, eğlence vb. gibi sosyal hayatın hemen her alanında erkeklerle birlikte görmekteyiz.
B. Kadınlar ve Çalışma Hayatı
Bilindiği gibi sanayi öncesi geleneksel toplumlarda insan nüfUsunun büyük bir kısmı için üretim faaliyetleri ile ev işlerinin yapıldığı mekanlar birbirinden ayrılmamıştı39. Üretime dönük faaliyetler, ya evde ya da evin dışında yapılırdı. Emevl toplumunda da ailenin tüm fertleri tarla ve el sanatları işlerine katılırlardı. Dolayısıyla evde yemek pişiren, temizlik yapan ve çocuk bakan kadınlar; tarla ya da hayvancılık işlerinde de erkekiere yardımcı olurlardı40. Küçük yerleşim birimlerinde, kasabalarda ve büyük köylerde atölyeler -eğer varsa- evlerin bir parçasında kurulurdu. Mesela dokumacılık işlerinde, çocuklar malzemeyi tarama, büyük kızlar ve anneler eğirme, babalar da örme faaliyetlerini yerine getirirlerdi. Benzer şekilde terzilik, ayakkabıcılık, dericilik ve fırıncılık işlerinde de kadınlar ve çocuklar, erkeklerle birlikte çalışırlardı41.
Şehirlere gelince, bilindiği kadarıyla kadınlar, kentin ekonomik hayatında sınırlı bir rol oynamışlardır. ifade ettiğimiz gibi daha çok ev içi hizmetleri görmüşlerdir42. Bazıları ticaret ve zanaat işlerinde kocalarına yardım edebiliyordu. Eğlence işlerinde çalışan dansöz ve şarkıcı kadınlar da -doğal olarak bunlar cariyelerdendi- vardı43. Ne var ki kadınlar, büyük kentierin alım-satım, ticaret, üretim, mübadele gibi mcrkczS fafrHyet!erine, çoğu ıhraç edilen malların üretimine büyük ölçüde katılmadılar. Faal ve çalışmak durumunda olan kadıniar, yoksui aiieierin kadınlarıydı. Zengin kadinlann ise böyle bir zc-" runluluğu olamadığı gibi, vakitlerinin büyük bir bölümünü evde geçirirlerdi44.
Kur'an-ı Kerim'de ve Sünnet'te belirtildiği üzere esasen kadın45, ekonomik hayatta erkek gibidir. Kazandığı para kendine ait olup, parasını ve malını tam bir yetki ile kullanabilir. Biiindiği gibi, zengin erkeğin sorumlu olduğu mal! ibadetlerden kadın da aynı şe-
38) Aydın, "Kadın-İslam'da Kadın", DİA., XXIV, 87.
39) Anthony Giddens, Sosyoloji, (tre. Komisyon), Ankara 2000, s. 338-339. 40) Hourani, s. 138-139. 41) Cahız, Ebu Osman Amr b. Bahr b. Mahbub (h: 159/255), el-Beyan ve't-Tebyfn, I-IV, (thk. Abdüsse
lam Harun), Kahire 1948, III, 129; Tayyibe Salih eş-Şüzür, Elfazu'l-Hadô.rati'l-Abbiisiyyefi Müellefati Cahız, Kahire 1998, s. 47; Savaş, Kadın, s. 27.
42) Cevad Ali, IV, 616. 43) Bu konuda geniş bilgi için bkz: Altınay, Gündelik Hayat, ss. 21-29, 164-186. 44) Houranl, s. 154. 45) Kur'an'daki kadınlarla ilgi! ayetlerden hareketle kadınların çeşitli durumlarını ele alan bir kitap ya
zılmıştır. Bkz: Mesut Kaynak, Kur'an'da Kadın, İst. 2002.
EMEV!LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 87
kilde mesfildür46. Kısacası İslam, kadına, mülk edinme ve mülkünde tasarrufta bulunma, tidl.iet yapma47 ve meslek edinme özgürlüğünü tanımıştır48. Dolayısıyla, İslam toplumunda kadıniann çalışma hayatında yeterince bulunmayışları doktrinel değil, tarihsel bir olgudur.
Buna rağmen, EmeVıler döneminde kadınlann çalışma hayatmın aynntısına dair doyurucu kayıtlar bulmak -bu durum erkekler için de genel olarak aynıdır- zordur. Oihiliye, Hz. Peygamber ve Raşid halifeler döneminde dericilik, ticaret, attarlık (güzel koku satıcıiığı), amelelik, kuaförlük, berberlik, sünnetçilik, ebe-hemşl'relik, doktorluk, terzilik, kumaş ve elbise üretimi, dadılık, süt-annelik, hizmetçilik, çiftçilik, çobanlık, öğretmenlik, kıssa anlatıcılığı gibi çeşitli mesleklerde ve çarşı-pazar denetçiliği gibi ender bazı devlet görevlerinde çalıştıklan tespit edilebilen kadınlann49, erkeklere kıyasla sayılan az da olsa aynı meslekleri sürdürdükleri, bunun yanında zenginleşmeye ve meden! gelişmeye paralel olarak güzellik ve estetik uzmanlannın50 yaygınlaşıp geliştiği, kumaş boyacıiığı5 i, hasırcıiık ve sepet örrneciliği52, ayakkabı imalatı ve tamirciliği53, köie-cariye tüccarlığı, kayyınalık/kavvadelik54, meyhanecilik -ki bu son iki işi Hıristiyan kadınlar yaparlardı- vb. gibi çeşitli mesleklerde çalıştıkian anlaşılmaktadır.
Hz. Peygamber döneminde maaş aldıklan55 bilinen kadınlara, Hz. Ömer döneminden itibaren de düzenli olarak maaş bağlandığı belirtilmektedir. Bazı özel uygulamalar dışında56 bu dönemde kadınlar, genellikle kocalannın aldığı kadar maaş almaktaydılar57. Çeşitli sosyal tabakalar arasındaki eşitsizliği gidermeye özen göstermeyen ve bu
46) el-Bakara: 2/43, 1 10, 254; AI-i Imran: 3/97. "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunüz" (Bühhl, EbU Abdiilah f\1uharnmed b. İsmail (hö: 256), es-Sah!h, İst !992~ uvesaya") 9; Tirmizi, es-Sah!h, Cihiid, 27.) hadisini n, kadın ve erkeğin sorumluluktaeşit olduğunu ortaya koyduğu belirtilmektedir. Bkz: Fatma Köksal, "Müctehidlerin Kadın Aleyhine Taraflı Tutumlarının Sebebi", l.lômiyôt, Ankara 2000, S. 3, s. 78.
47) Bilindiği gibi, henüz Hz. Peygamber'le evlenmeden önce Hz. Hatice, ticaret yapardı. Bkz: İbn Sa'd, VI, ll.
48) Bkz: İbn Sa' d, VI, 211; Köksal, s. 78. 49) Bkz: İbn Sa'd, VI, 80,212,218,287,307, 321; Kettani, MuhammedAbdülhayy, et-Teratibu'l-İdfı
riyye-Hz. Peygamber'in Yönetimi, !-!Il, (tre. Ahmet Öze!), İstanbul !990-1993, Il, 265, 270-271; Cevad Ali, IV, 620; Savaş, Kadın, s. 189-199; Hayri Erten, Hz. Ömer Döneminde Sosyal Yapı ve Değişme, Ma'rife Dergisi, Konya 2001, S. 1, s. 182-183. Geniş bilgi için ayrıca bkz: Ramazan Altınay, Emevfler Döneminde Meslekler ve Geçim Yolları, (Yayınlanmamış Kitap), 2004.
50) Bu meslek ve erbabıyla ilgili geniş bilgi için bkz: Altınay, Emevllerde Meslekler, s. 70-71. 51) Altınay, Emevflerde Meslekler, s. 77.
52) Altınay, Emevflerde Meslekler, s. 78. 53) Altınay, Ernevf/erde Meslekler, s. 91. 54) Bu iş kolunda çalışanlar, kadın pazarlama işini de yaparlardı. Altınay, Emevflerde Meslekler, s. 106.
55) Geniş bilgi için bkz: İbn Sa' d, VI, 50, 74, 89, 95, 169-170, 179; Savaş, Kadın, s. 216. 56) Mesela Hz. Peygamber'in hanımları ve ileri gelen bazı kadınlar oldukça yüklü maaş almaktaydılar.
Ebu Ubeyd, el-Kasım b. Sellam (hö. 224), Kitabu'l-Emval, (thk. Muhammed Halil Hiras), Kahire 1401/1981, s. 226-227.
57) Ebu Ubeyd, s. 227-228; İbn Sa'd, VI, 211.
88! Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
durumun yıkıiışlannda büyük payı olduğu ileri sürülen Emeviler döneminde bu maaşlar, bir müddet verildikten sonra mütemadiyen kaldınlmıştır.
C. Kadınlar ve Aşk Tarihin hemen her döneminde aşkın en güzel ifade aracı şiir olmuştur58. Bu sebeple
tarihsel herhangi bir dönemin aşk konusuna ait tftrihl malzemenin temelini şiir ve genel olarak da edebiyat kitaplarının teşkil edeceği aşikardır59. Cahiliye döneminde aşık olmak, erkekliğin göstergelerinden birisiydi. Bu sebeple, aşk ve sevgi ile ilgili olarak cilhiliye dönemi şiirinde bol malzeme bulunmaktadır. Ancak bu malzeme daha çok, erkeğin kadınlara beslediği duyguyu (aşk-sevgi) ifade etmektedir. Malesef, kadınların karşı cinse beslediği hislerin ifadesi bu şiirlerde yer almamıştır. Cevad Ali, bu durumun çeşitli sebeplerini saymaktadır60. Şiirin çok rağbet gördüğü ve toplumsal hayatta oldukça etkili olduğu Emeviler döneminde de şiir aşkı ifade etmenin en güzel yollarından birisidir. Bu dönemde şiir temaları eskisine nazaran daha çeşitlenmiştir. Şairler, sadece kayıp ya da yasaklanmış temiz bir aşkın hüznünü değil, aynı zamanda erotik aşkı da yazmışlardn-61. Emev!!er döneminde dünyev!leşme ve eğlencenin açık bir şekilde bazı şair! erin şiirlerine yansıdığı da bir gerçektir62. Çünkü, genelde din ve dini yaşayıştan ziyade, dünyevl iktidar ve dünya zevklerine daha çok ağırlık veren Emevi hanedam dönemi ile birlikte; İslam'ın gelişiyle üstü biraz küllenen aşk, kadın ve şarabı konu alan şiiriere yeniden değer verilmeye başlanmıştır63.
Aşk ve kadını konu alarak yeniden etkili şiirler yazan şilirlerin başında Emeviler döneminin en ünlü aşk şairi Ömer b. Ebi Rebia (ö: 100/719)64 gelir. Bir şehirli ve Kureyş aristokrasisinden olan İbn Ebi Rebi'a', yeni şehir hayatının zevke bağlı maddi aşkını şuh bir ifadeyle terennüm etmiştir. Dini duygulan zayıf biri olduğu belirtilen şairin şiirleri65, kadına karşı duyulan aşkı anlatan en güzel örneklerdendir. Dönemin diğer bir şiiiri el-Ard de İbn Ebi Rebl'a'nın yolunu izlemiştiı-66. İbn Ebi Rebia'nın çağdaşı olan ve 'Büsey-
58) Kadın aşkıyla ilgili şiirler için bkz: İbn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dineveri (ö. 276/889), Uyunu'l-Ahbôr, I-IV, (thk. Yusuf Ali Tavli), Beyrut ts., IV, 28-41.
59) İbn Kayyım'ın genel olarak "aşk ve sevgi" konusunu işleyen bir kitabı bulunmaktadır. Eser, kadın aşkı da dahil her türlü aşkı işlemektedir. Ancak, konumuz ve dönemimizle ilgili almamızı gerektirecek nitelikli_ anektod bulunmadığından işaret etmekle yetindik. Kitabın kadın l!şkıyla ilgili kısımları için bkz: Ibn Kayyım ei-Cevziyye, Muhammed b. Ebi Bekr (ö: 750/1350), Aşıklar Kitlibı-Ravdatu'l~Muhıbbtn ve Nüzhetü'l-.Müştiikfn, (tre. Feyzu!!3.&'ı Demirka.rı-Savaş Kocabaş), İst. 2002, ss. 99-113, ll9-129. Kadın aşkıyla ilgili çeşitli hikayeler için bkz: İbn Kuteybe, Uyun, IV, 124-135.
60) Bkz: Cevad Ali, IV, 630.
61) Hourani, s. 77.
62) Geniş bilgi için bkz: Yusuf Huleyf, Hayatü'ş-Şi'r fi'l-Kufe ila Nihayeti'l-Karn'i's-Siin'i li'l-Hicre, Kahire 1968/1388, s. 591-644.
63) Şevki Dayf, Tlirlhu'l-Edebi'l-Arabi-Asru'l-lsllim, Kahire ts., s. 6.
64) Geniş bilg için bkz: İsfehani, I, 120-145.
65) Seiilibi, EbU Mansur Abdülmelik b. Muhammed b. İsmiiii en-Nisaburl (h. 350-429), Simaru'l-Kulub fi'l-Mudlifve'l-Mensub, (thk. Muhammed Ebu'l-Fadl İbrahim), Kahire 1965, s. 223.
66) Asıl adı, Abdulliilı b. Ömer b. Amr b. Osman b. Aff'an olan şair Ard hakkında geniş bilg için bkz: ~eliizürl, Enslib, VI, 239; İsfehani, I, 383-416; XIX, 217-218; Nihad M. Çetin, "Arap-Yazı", DİA., Istanbul 1991, III, 291.
EMEV!LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 89
ne'sine67 aşk şiirleri yazan Cemi168 ise, saf ve masum aşk şiirlerinin en güzel örneklerini vermiştir. Asıl adı Kays b. Mülevvah olan ve yanıp tutuştuğu 'Leyla 'ya şiir inşad eden Mecnun da69 aynı tarzın başka bir zirve örneği olmuştur70. Kısacası, aralannda 'Azze 'sine71 aşk şiirleri terennüm eden Küseyyir'in de (hö: 105)72 bulunduğu bu şairler, daha çok romantik, temiz, ulv! ve hazin aşkın temsilcileri oimuşlardır73.
Hacc mevsimi, temiz ve hazin aşk hikayelerinin oluştuğu en uygun dönemlerdendir. Bir hac mevsiminde Ubeydullah b. Ömer el-Ömen74, hacca gitmek üzere yola çıkar. Açık saçık sözler sarfeden güzel bir kadın görür. Devesini yaklaştınpkadına 'Ey kadın,
sen hacca gitmiyor musun?! Allah'tan korkmaz mısın?' der. Güzelliği ile güneşi kıskandıracak bir yüze sahip olan kadın yoluna devam ederek, 'Ey amca düşün! Ben şair el-Ar
ci'nin şu beytiyle kastettiği kadınlardanım' deyip, sonra şu meşhur beyti mınldanır:
"Kadınlardan bazıları sevap için haccetmezler, Ancak onlar günahsız gafillerin işini bitirir/er".
Bunun üzerine Ubeyduiliih kadına: 'Yavaş oi! Ben Allah'ın bu güzel yüzü ateşle ceza!andırmaması için dua edeceğim" der. Ubeydullah b. Ömer devam ederek: 'Bu olay (yani bizzat kendi başından geçen olay) Said b. Müseyyeb'e ulaştığında, 'Allah'a yemin
olsun ki Ubeydullah'ın yerinde bazı iğrenç (kaba) Iraklılardan biri olsaydı o kadına şöyle derdi: 'Benden uzaklaş! Allah cezanı versin!' Fakat Ubeydul!ah, Hicazm dini bütün insanlannın zerafetini gösterdi"75 şeklinde tepki verdiğini belirtir.
Başka bir kadın da cemreleri taşlarken bu şiirleri okumuştur." İbn Ebi Zi'b'in bildiridiğine göre o, Ebu Hazi m' le birlikte cemreleri taşlarken, bir de baktı ki yanında baş ör-
67) Ceınll, Büscyne·yc aşık olüp da, aşkını şiirieric cümle aicwe ilin edince, Büscyne'nin kabllcsi, dönemin viilisinden, Cem!!' i öldürmek için izin aldılar. Hatta bir defasında Cemll'i yakaladılar, ancak iki kablle arasında kan davası doğmasından korktukları için onu öldürmekten vazgeçtiler. Çünkü Cemii'in soyu, Büseyne'nin soyundan daha kuvvetiiydi. Vairye şikayette buiunarak onu Yemen'e sürdürdüler ya da Cemll viilinin kendini yakalatmak için kesin emir çıkardığını duyunca Yemen'e kaçtı. Vali görevden alınıncaya kadar oralarda kaldı ve sonra Şam'a döndü. İsfehiinl, VIII, 123-124.
68) Hakkında geniş bilg için bkz: İsfehiin!, VIII, 90-144. 69) Ri vayete göre, Leyla ile Mecniln'nun yaşadığı ve Leylii-Mecniln hikayelerinin ilk oluştuğu dönem,
Ernevii er dönemidir. Hatta, Mecniln isminin müsteiir bir isim olduğu, gerçek bir kişinin ismi olmadığı, Leyla'ya yazılan bu şiirlerin Beni Ümeyye'den bir gence ait olduğu söylenir ... .1\ynı kablleden (Benil Amir) Leyla'ya aşık olan birçok mecnilndan da bahsedilmektedir. Bu mecnilnların ismi ve LeyH\'ya yazdıkları şiirler için bkz: İsfehani, Il, 6-8, 29-31.
70) İsfehiini, I, 204-225; II, 370-371; IX, 64-66; XVII, 157; İbn Abdirabbih, V, 385; Philip K. Hi tti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I-IV, (tre. Salih Tuğ), İstanbul 1980, Il, 393; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, (Ed: Hakkı Dursun Yıldız), İstanbul 1992, Il, 575; Harndi Savaş, İslam Tarihi 11-Emevfler ve Abbiisfler Devri, Kayseri 1995, s. 58.
71) Küseyyir'in Azze'yi görüp iişık oluşu ve ona şiirler yazması; Azze'nin de önce tepki gösterip son-radan Küseyyir'e iişık olmasıyla ilgili bkz: İsfehiini, IX, 24-26.
72) Küseyyir'in hayatı ve şiirleri ile ilgili geniş bilgi için bkz: İsfehiini, IX, 3-37; Mesildi, III, 87-88.
73) Nihad M. Çetin, "Arap-Yazı", DlA., Jll, 291. 74) Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. el-Hattiib, görüldüğü gibi Hz. Ömer'in torunların
dandır. İbn Kuteybe, el-Maiirif, s. 188. 75) İsfehfini, XIX, 217.
90 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
tüsü olmayan bir kadın! Ebu Hazim, kadına, 'Ey kadın örtünsene' deyince, Kadın, 'vallahi ben şair el-Arci'nin haklarmda şöyle dediği kadınlardanım' demiş ve sonra da yukandaki beyitleri terennüm etmiştir76. Diğer bir rivayette ise İbn Ebi Zi'b'in, Aişe bnt.
. Talha'yı Ka'be'yi tavaf ederken gördüğü ve 'sen kimsin?' diye sorduğunda, Aişe'nin yukanda geçen beyideri okuduğu belirtilir??.
Emevi döneminde yaşamış ünlü şairlerden Zeıih ve aşık olduğu Lübna da hacc mevsimini, hasret gidermek için bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir. Buna göre, o dönemde hacc mevsimini, Mekke'de aşıkların buluşması için bir fırsat ve zemin kabul edenler olduğunu söyleyebiliriz78.
Arap-İslam edebiyatında aşk şiirlerine ve şarkılaona konu olan kadın isimlerinden ikisi çok öne çıkmaktadır. Bunlar, Leyla ve Zeyneb'tir. Zeyneb isminin Leyla'dan daha fazla kullanıldığını görüyoruz. En meşhur aşk şiirleri ve şarkılan na tema olan yedi ya da dokuz Zeyneb'ten bahsedilmektedir79.
Ancak aşk şiirine ve şarkılara konu olan kadınlarla ilgili gelişmeler de düruma göre değişirdi. Genellikle yaşayan bir kadın hakkında aşk şiiri ve şarkılan söylenip de yayıldığı zaman, akrabalan bunu kaldıramazlardı. Eğer güçlü ve nüffizlu iseler gereğini yaparlar veya yaptırabilirlerdi. Em eviler dönemi şairlerinden İbn Ruheyme, Zenep bnt. 'Ikrime b. Abdirrahman b. el-Haris b. Hişam'ın kızına aşık olup onun ismini açıktan zikrederek aşk şiirleri söylemiştir. Aynı şiiri Yunus e!-Katib80 de besteleyip şarl<-.ı olarak okumuştur. Olay yayılınca, Zeyneb'in erkek kardeşleri dönemin hallfesi Hişam b. Abdilmelik'e şikayette bulunmuşlar. Hişam, ceza olarak beş yüz kırbaç vurulmasını, eğer yine Zeyneb'in ismini anarak aynı fiili tekrarlarsa öldürülmesini emretmiştir. Bu şiiri yazan İbn Ruheyme ve besteleyip şarkı olarak okuyan Yunus el-Katib, Hişam dönemi boyunca gizlenmek durumunda kalmışlardır. Velid b. Yezid halife olunca ortaya çıkabilmişlerdir81. İbn Ruheyme bundan sonra şu beyitleri inşad etmiştir:
Eğer sen beni zulmederek, haksız bir şekilde sürgün edersen, Allah kaçmak zorunda olduğum bu şeyi üzerimden kaldırır. Sen bedenimden istediğin şeye ulaşmış olsan da, Zeyneb'in hoşnut olmasının yanında bu az bir şeydir.
Yine, Abdurrahman b. Hassan b. Sabit, Muaviye'nin kızı Remle'ye aşk şiiri yazmış, bu durum Emevi hanedam tarafından duyulduktan sonra, Ensar ve Emevller arasında çeşitli sıkıntılara sebep olmuştur82.
76) İbn Kuteybe, Uyun, lV, 29; İsfehani, XIX, 217.
77) İbn Abdirabbih, VI, 109.
78) İsfehani, IX, 201. 79) isfehani, IV, 402,404. 80) İranlı Hürmüz'ün torunlanndan Yunus b. Süleyman b. Kürd b. Şehriyar (Şihreyar), Medine'de doğ
muş ve orada büyümüştür. Yunus el-Katib müziği Ma'bed, İbn Süreye, İbn Muhriz ve Öarid'den öğrenmişti. Şiir'de, müzikte ve sonra da yazı gibi birçok sanatta meşhUr olmuş biridir. Şarkılan ilk tedvin eden, bir araya toplayıp yazılı hale getiren kişidir. İsfehfuıi, IV, 398-405; Nüveyri, IV, 285-286.
81) İsfehani, IV, 405. 82) Aynntı için bkz: İsfehfuıi, Eğanl, XVI, 34-35; İbnAbdirabbih, el-Ikdu'l-Ferld, V, 321-322
EMEViLER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 91
Görüldüğü üzere, genellikle aşk şiirlerinde yaşayan kadının isminin geçmesi hoş karşılanmasa da, bu durum yöneticilerin olaya bakışiarına göre değişiyordu. Yukarıda kendisinden bahsettiğimiz Emevller dönemin en ünlü aşk şiiiri Ömer b. Ebi Rebia'nın, ismini zikrederek haklarında aşk şiiri yazdığı birçok kadın bulunmaktadır. Ancak duruma göre, kadının mevkisine, soyuna göre Ömer b. Ebi Rebl'a, ya kadmlann ismini açıkça zikretmiş, ya da telmihte bulunarak şiirlerini yazmıştır83.
Esiisen kadınlar da kendilerine aşk şiiri yazılmasından hoşlanıyorlardı. Abdülmelik b. Mervan'ın kızı bir defasında haccetmek için Mekke'ye gelmişti. Hacdic, Ömer b. Ebi Reb!a'ya bir mektup göndererek Abdülmelik'in kızı hakkında kesinlikle sevgi ve aşkla ilgili şiirler yazmamasını -halbuki Abdülmelik'in kızı böyle şeylerden hoşlamrdı- emretmişti. Abdülmelik b. Mervan'ın kızı haccını tamamlayıp da Şam'a döndüğünde Mekke'den yanına gelen birine, "Sana ve hemşehrilerine lanet olsun!" dedi. Adam, "Niçin?" diye sorunca, "Ben ve şimdiye kadar hiçbir gözün görmediği güzellikteki cfuiyelerim haccımızı yaptık, aücak İbn Ebl Rebia denen fasık ha!rJr..Jn1ızda, dönüş yolumuzda bize azık olacak (yani yolda konuşacağımız, eğleneceğimiz) hiçbir beyit söylemedi" dedi. Adam, "Ben onun mutlaka söylemiş olduğunu düşünüyorum" dedi. Bunun üzerine Abdülmelik'in kızı, "Eğer söylemişse, onu bize getir, her bir beyit için sana on dinar veririm" dedi. Adam gitti, Ömer b. Ebi Rebia'yı buldu ve konuyla ilgili şiir söyleyip söylemediğini sordu. İbn Eb! Reb!a, söylediğini, ancak Haccik'ın korkusundan gizlemek zorunda kaldığını belirtti. Adam ısrar edince şiirlerini okumaya başladı. Bu şiirleri duyan adam hemen Abdülmelik'in kızının yanına gitti ve okudu. O da söz vermiş olduğu gibi, adamın parasını verdi84.
Cahiliye dönenıinden beri Arap toplumunda varlığı bilinen şair kadınlar, Hz. Peygamber, Raşid Hallfe!er85 ve Emev! toplumunda da mevcuttu. Şiirin her dalında söz sahibi olduğu bildirilen86 bu şair kadınların şiirlerinden hareketle toplumda kadın-erkek ilişkilerine bazı projeksiyonlar yapmak mümkündür. Aşık oldukları erkeklere aşk şiirleri yazabilen kadınlar olduğu gibi, kocasından memnun olmayan kadın şairler de bunu, çekinmeden şiirlerinde belirtebilmekteydiler. Bu şair kadınlardan biri, ünlü sahftbe ve şair87 Nu'man b. Beşir'in kızı Humeyde'dir. Denildiğine göre, keskin ve kötü bir lisanı vardı. Şiirlerinde çeşitli zamanlarda evlendiği kocalarını ağır bir dille hicvetmiştir88. Humeyde, kız kardeşi Ümmü Eb8.n, Haccftc'la evlendiği zaman da Haccac'ı hicveden beyitler söylemiştir. Hacciic bundan hiç hoşlanmamış ve Humeyde'yi Irak'tan Şam'a sürmüştür89. Nu'man b. Beşir'in diğer kızı Hind de şairdi90.
83) Ömer b. Ebi Rebi'nın aşk şiirleriyle ilgili bkz: İsfehiini, I, 120-145. 84) İsfehiini, II, 356-357. 85) Bu konuda geniş bilgi ve örnekler için bkz: Savaş, Kadın, s. 25-26. 86) Savaş, Kadın, s. 26. 87) İbn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dineveri (ö. 276/889), el-Mafirif, (thk. Ser-
vet Ukkiişe), Kahire 1981, s. 294. 88) İsfehiini, XVI, 53-54. 89) isfeharu, XVI, 54. 90) İbn Abdirabbi h, VI, 114-115.
92 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
E. Kadınlar ve Estetik
İlk dönemlerde kadınlarda fizik! olarak aranan özelliklerden biri, şişmanlıktır. Ancak, bu aşırı bir şişmanlık (obezite) değildir. Etli ya da etine dolgun olmak diyebileceğimiz bir özelliktir. Bunun yanında kadınlarda, bilhassa cariyel erde, sının etiilik ve zayıflık da aranan özelliklerdendir91. Ancak, sıska ya da eti az olup çok zayıf olmak, kadınlarda pek istenmeyen fizik! hususlardandır92. Kadınlarda hemen ilk etapta istenen biraz şişmanlık özelliği, erkeklerde istenmeyen bir husustur. Çünkü, erkeklerin harpte, ata binişte veya çeşitli işlerde çabuk hareket ve çeviklik kabiliyetinin olması istendiğinden şişmanlık pek hoş görülmemiştir93. Kadınların fiziki yapılarında aranan diğer özellikler ise, uzun ve güzel saçlı, ince kemikli, küçük ayaklı, ince ve yumuşak tenli, uzun boylu ve boyunlu, güzel ağızlı, güzel burunlu, oyuna, gülmeye ve güldürmeye düşkün, bedenindeki tüylerin az olmasıdır94.
Emevi' hallfesi i\.bdülmelik b. I\1ervan'ın (65~86~685=705) kadınlar konusunda bilgi~ li olduğu anlaşılan bir adama, "bana en güzel kadını anlatır mısın?" diye sorduğu sorunun cevabı olarak aldığı şu metin, karşı cinsin kadınlarda fiz!kl olarak aradığı ideal beden özelliklerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır: "Düzgün ve pürüssüz ayaklı, ayak topuklan dışarı taşmamış, dolgun baldırlı, sivri olmayan dizli, diz ile kalça arası düz ve dolgun ( etli), yumuşak, geniş ve çıkıntılı kal çalı, göbek altı karın kısmı içe çekik, omuz ve sırtı düz ve yumuşak, kol pazuları düz ve kalın, geniş elli, dolgun ve dik göğüslü, kırmızı yanaklı, sürmeli gözlü, ince (kalem) kaşlı, dolgun dudaklı, açık alınlı, zülüfleri çekici ve kokulu, düzgün dişli, hafif dalgalı saçlı, uzun ve ince boyunlu, içe çekik karınlı ve parlak gözlü olmalıdır"95.
Kadınlarda aranan ahlaki özellikler ise ister hür olsun, isterse köle, ağır başlı, sakin, iyi huy lu, az başakakan olmalandır99. Bütün bu özelliklerin yanında kadının asli ve şerefli olması en dikkat edilen husı1slardandır97. Muaviye'nin, "asil bir kadın isteyen doğulu, hizmetini görmek isteyen batılı, cinsellik için almak isteyen Berbeıi olanını alsın" dediği rivayet edilir98.
91) Kalkaşendl, Ebu'I-Abbas Ahmed b. Ali (ö. 82111418), Subhu'l-'Aşô.fi Sınô.ô.ti'l-İnşô., I-XV, (Muhammed Hüseyin Şemsüddln-Nebll Halid ei-Hatlb-Seyyid Ali Niibit), Beyrut 1987/1407, II, ll; Aıusl, Mahmud Şükrl, Buluğu 'l-Ereb fl Ma' rifeti Ahvô.li'l-Arab, I-III, (thk. Muhammed Behcet elEseri), Beyrut ts., II, 14.
92) İbn Abdirabbih, VI, 112.
93) Kalkaşendi, II, 12; Ciihız, Ebu Osman Amr b. Bahr b. Mahbub (h: 159/255), Cimriler Kitabı, (tre. Yahya Atak), İstanbul 1999, s. 165. Çeşitli kadın vasıflandırmaları için bkz: İbn Kuteybe, Uyun, IV, 3-11.
94) Kalkaşendi, II, 12; Aıusl, II, 14.
95) İbn Abdirabbi h, VI, 108.
96) Söylemez, "Ciihız'ın et-Tabassur bi't-Ticiire Adlı Risiilesi", AÜİFD., Ankara 2001, Sayı: XLII, s. 330.
97) Aıusi, ır, 21.
98) Beliizürl, Ensô.b, V, 23.
EMEVfLER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 93
Kadınlar, biraz sonra ele alacağımız takılann yanında güzelleşmeye de, yani beden estetiğine de önem vermişlerdir. Dönemin güzellik uzmanlarının ya da kadın kuaförlerinin yaygın ismi 'miişıta-kayyına '!ardır (tarakçılar/kuaförler)99. Bunlar, gelinierin süslenmesi ve kadınların saçlarının kesiminin, yapımının ve boyamasının yanısıra, çeşitli güzeilik bakımianyia da iigilenmekteydilerHXl. Emevller döneminde, özellikle Aişe bnt. Talha ve Sükeyne bnt. Hüseyin gibi dönemin modasını temsil eden aristokrat kadınların birden fazla özel 'maşıta'ları (güzellik uzmanlan ve kuaförleri) vardı. Bu ikisinin ve özellikle de Sükeyne'nin saç şekli, şık, ince, zarif, zengin ve aristokrat kadınların takip ve taklit ettiği, dönemin saç modasını oluştururdu 101. Kadınların, bedenlerindeki istenmeyen tüyleri gidermek için çeşitli yollara başvurduklan da belirtilmektedirl02.
Kadınların tarihin her döneminde süse ve süslenmeye, genç ve güzel görünmeye meraklı olduklan bilinir. Hz. Peygamber döneminden beri İslam toplumunda da kadınlar, yüzlerine makyaj yapmakta, yanaklarını 'kiilkun' denilen bir kırmızı boya ile boyamakta, ceviz ağacının içinden ve meyvesinin kabuğundan elde edilen çeşitli boyalada dudaklarını boyayabilmekte, gözlerine sürme çekebilmektel03 idiler. Saçlarını değişik şekillerde yapabilmekte ya da yaptırabilmekte idiler. Saçianna ve eilerine kına yakmaktaydılar104. Hatta, Hz. Peygamber, kadınların krem sürmelerine, sürme çekmelerine ve kına yakmalanna teşvlkte bulunmuşturl OS. Hz. Peygamber dönemi öncesinde de, saç bakımına özel bir önem verildiği aniaşılmaktadırl06.
Gelinierin süslenmesine, makyajına ve güzel kokularla kokulanmasına ise daha bir önem verilirdi107. Cariyeler bu konularda oldukça serbest idiler. Çünkü onlara bu hususlarda bir yasaklama yoktu, bilakis süslenme ve boyanmaianna teşvik ve rağbet vardı. Özeilikle satımlık esrner nice diriyeler sarıya boyanmak suretiyle sanşın diye, vücudunda çeşitli estetik kusurları bulunan nice ciiriyeler, boyanmak suretiyle ayıpsız diye, solgün yanaklı nice cariyeler, kırmızıya boyanarak satı!mıştır1 08 . Emev!!er döenminde ca-riye/mevla tabakası kadınların, özellikle eğlence ortamlarında ince/şeffaf, hatta transparan ve rengarenk giysiler giyebildiklerini, saçlarını her türlü şekle sakabildiklerini ve bo-
99) Kayyına ve Maşıta ile ilgili geniş bilgi için bkz: İbn Manzur, Muhammed b. Mükerrem el-Mısrl (ö:71 1/1311), Lisanu 'l-Arab, I-XV, Beyrut ts., VII, 402-403; XIII, 352.
100) İbn Sa'd, VI, 327; Tenühi, IV, 78; Cevad Aii, IV, 622; Abdiiiaziz b. İbrahim ei-Ömer!, ei-Hıraf ve's-Sınôiltufi'l-Hicazfi Asri'r-Rasul, byy. 1985, s. 259-262; Fehmi, s. 238.
101) Nüveyr!, IV, 271; Dayf, s. 199.
102) Cevad AH, IV, 623; Savaş, Kadın, s. 185.
103) Arap erkek ve kadınlan cahiliye döneminde de sürme çekerlerdi. Cevad Ali, V, 29.
104) Tirmizi, es-Sünen, "Tahare", 105; Fehmi, s. 239. Kına yakınanın gerek Cahiliye, gerek Hz. Peygamber ve gerekse Emeviler döneminde erkekler arasında da yaygın olduğunu görüyoruz. Veki, I, 295; İbn Abdirabbih, III, 49-50;Cevad Ali, IV, 615.
105) İbn Abdirabbih, VI, 226; Cevad Ali, IV, 623.
106) Savaş, Kadın, s. 32.
107) Cevad Ali, IV, 622; Muhammed Hamidullah, Islam Peygamberi, I-II, (tre. Salih Tuğ), İstanbul 1991, II, 1048.
108) Fehmi, s. 239; Cevad Ali, IV, 614.
94 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMi DERCİSİ
yayabildiklerini, hatta peruk takabildiklerini görmekteyiz. Dönemin en ünlü cariye/ınevla kıyanı (şarkıcı kadını) Cemlie'nin evi enstrüman çalıp şarkı söylemenin yanında, raks, kıyafet baloları, sohbet, yarışmalar, atışmalar vb. gibi eğlencenin bin bir türlüsüne sahne olurdu. Bu eğlencelerin, özellikle halka açık konserler şeklinde olmayanlarında içkiler içi! irdi. Çeşitli aşk hikayeleri oluşurdu! 09.
Süs eşyaları, kadın takılan ve değerli taş ve madenler, çok eski zamanlardan beri biIinmekte olup değişik medeniyetlerde kullanılmıştır I ıo. Müslümanlığın çok erken dönemde topraklarmda yayıldığı gerek Bizans, gerekse Sasanl imparatorluğu, oldukça yüksek ve incelmiş bir medeniyete sahipti. Bu topraklarda yaşayan hükümdarlar, üst tabakadan erkekler ve kadınlar eskiden beri yakut, elmas vb. gibi değerli taşları, altın, gümüş gibi değerli madenleri, yeme içmelll, giyim kuşam ve zinet olarak günlük hayatlarında kullanmaktaydılar. Mesfidl'nin verdiği bilgilere göre bu konuda aşırı bir debdebenin mevcut olduğunu görürüzll2.
Öte yandan, biraz sonra konu edeceğimiz gibi, birçok hanım sahabinin zinet eşyalarına sahip olması, bunların islami dönemde bir anda ortaya çıkmış bir durum olmadığını, çok öncelerden Araplar tarafından kadın takılan ve süs eşyalarının bilinip kullanıldığını göstermektediri 13. Zira, Cahiliye döneminde Arap kadınlarının genelde kulaklarına, parmaklarına, el ve ayak bileklerine, alın ve boyunlarına, kıymetli takılar taktıkları ve bedenlerine dövmell4 yaptırdıkları belirtilmektediri IS. Hz. Peygamber devrinde ise ka-· dmiarın takı olarak kollarına, altın ve gümüşten mamul bilezikler; ayaklarına halhal; el ve ayak parmakianna altın ve gümüş yüzükler taktıkları rivayet edilmektedir. Yine genç kızların altın ve gümüşten küpe taktıkları, boyunlarına inci-boncuk astıkları ve gümüşten yapılmış gerdanlıklkolye vb. şeyler tak.i:ıklan anlaşılmaktadır1 lô.
Daha sonraki dönemlerde ise fetihleri e birlikte gelen zenginlik ve refah, eski sade hayatın yerine, oldukça lüks ve incelmiş bir hayatın bütün boyutlarını, İslam toplumuna taşımıştır. Çeşit çeşit yemekler, rengarenk ve oldukça pahalı giysilerin yanında, en güzel kokular ve en pahalı ve göz alıcı kadın takılan da zengin tabakanın kadınları ara.sında kullanılmaya başlanmıştır! 17. Böylece, zarif, kibar ve şık eşraf kadınları sayesinde medeni hayat, iyice ince!miştirll8. Altın ve gümüş madenierinden zinet eşyalannın, takıla-
109) Geniş bilgi için bkz: İsfehani, Eği'lnl, VIII, 187-197,227-229.
ll O) Okşan Özferendeci, Derin Işıkların Pırıltısı, Gold News Dergisi, İstanbul Temmuz-2002, S. 132, s. 22.
1 ll) Burada, altın ve gümüş gibi değerli madenierin tabak, bardak, kadeh vb. olarak kullanılması kas-tedilmektedir. İbnu'l-Esir, IV, 497.
112) Mesudi, I, 264-267, 276,278-279, 326. 113) Bu konuda geniş bilgi için Aıusi'nin, Buluğu'l-Ereb'ine bakılabilir. ı ı 4) Vücuda dövme yaptırma, İslami dönemde yasaklanmıştır. Cevad Ali, IV, 623. 115) Geniş bilg için bkz: İbn Sa'd, VI, 72; Cevad Ali, IV, 623-624; Savaş, Kadın, s. 31-32.
116) Bkz: İbn Sa'd, VI, 173,213,314-315, 323; CevadAii, IV, 623-624; Savaş, Kadın,s. 184.
117) Dayf, s. 140.
1 18) Dayf, s. 147.
EMEViLER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 95
rm birçok çeşidi kuyumcularll9 tarafından yapılmakta ve satılmaktaydı. Hatta mutfak eşyalarının bile altın ve gümüşten olanları bulunmaktaydı 120.
İnsanlar, özellikle de kadınlar eskiden beri güzelleşmeye ve takı ve aksesuar olarak kullanılan altın, gümüş ve mücevher gibi süs eşyalarına önem vermişlerdir121. Cahız, koku, boya, kına, sürme, kıl çekme, saç yapımı, tıraş, güzel giyim, temizlik ve düzenlilik, bütün bunların kadınlar için ve kadınlar sebebiyle ortaya çıktığını belirtirl22. Daha ilk dönemlerden beri, birçok sahabiyenin ya da kadının takılarının olduğunu bilmekteyiz. Bunun yanında, ilk dönemlerden beri, kadın takılanndan zekat ödenip ödenmeyeceği ile ilgili tartışmaların kaynaklarda yer alması ı 23, zekat ödenmeyeceğine dair fetvalar124 ve kadın takılannın kullanımının teşvik edilmesil25, takıların yaygın olduğunu göstermektedir. Kadın takılannın, zenginlik, lüks ve refahla da yakın ilgisi vardır. Çünkü estetik ve güzellik işi, daha çok varlıklı üst tabaka ve eşraf kadınlan arasında ya da bu sınıfların cariyeleri arasında yaygındı. Ancak, üst tabaka erkeklerin ve Emevi halifeierinden bazıiannın da takıiara düşkün olduğunu bilmekteyizi 26.
Müslüman Arapların çoğu, değerli taşlar ve mücevherlerle, fetihler esnasında tanışmışlardır127. Mesela, bedevinin biri Medain savaşında ele geçirdiği çok değedi yakut taşının ne olduğunu bilemediğİnden karşısına ilk çıkan kurnaz bir müşteriye 1.000 dirheme satmıştı. Halbuki o yakut, çok daha fazla bir kıymette idi. Sattıktım sonra bunun farkına varan bedevi, 'Eğer lOOO'den fazla bir sayı olduğunu biiseydim, o sayıyı söylerdim' diyerek, hem yakutun değerini bilmediğini, hem de medeni hayattan ne kadar uzak olduğunu itiraf etmektedirl28. Yine biz, Medain savaşından sonra ele geçirilen ve rengarenk resimlerle süslü, nehirler şeklinde pahalı taşlarla bezenmiş, zemini altın sırmalı ve değişik yerleri inci benzeri mücevher1er1e pınJ pınl, kenarları ise sanki ilk baharda taptaze ve yemyeşii bir bahçeden örnekler gösteren, yapraklan ipekten, dallan altın ve gümüşten, meyveleri mücevherlerden çeşitli çiçekler ve ağaçlarla süslenip bezenmiş o meşhur ve muhteşem halımn, kıymeti bilinmeyerek, parça parça yapılıp ve diğer gan1-met malları gibi taksim edildiğini biliyoruz129. Aynı şekilde ele geçirilen ve Silsanllerin
1 19) Kuyumcular ve yaptıkları işle ilgili bkz: Altınay, Emevflerde Meslekler, s. 41-44.
i20) Fehmi, s. 115. 121) Hz. Peygaınbei döneminde kadın takılan, saç bakımı ve şekilleri, makyaj malzemeleri ile ilgili
bkz: Rıza Savaş, "Asr-ı Saadet'te Kadın ve Aile", B YASİ., I-V, İstanbul 1994, IV, 360-364.
122) Cahız, "fi'n-Nisa", Res/li!, III, 142. 123) Geniş bilgi için bkz: Ebil Ubeyd, s. 397-403.
124) Geniş bilgi için bkz: Savaş, Kadın, s. 184.
125) İbn Sa' d, VI, 232, 323.
126) Mesela, Hişam b. Abdilmelik ve Velid b. Yezid mücevherlere pek meraklı idi. Belazür!, Ensab, VIII, 380; Corci Zeydan, İslam Medeniyeri Tarihi, (I-V), (tre. Zeki Meğamiz), İstanbul 1971, V, 206.
127) EbU Yfisuf(hö. 183), Kitabu'l-Harac, (tre. Mütercimziide MuhammedAtiiulliilı Efendi; sadeleştiren: İsmail Karakaya), Ankara 1982 s. 121.
128) Zeydan, V, 204.
129) Zeydan, V, 204-205.
96 /Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
en büyük sancağı olan 'Derefş-i Kaviyani', Araplarca bu tür şeylerin kıymeti bilinmediğinden, bedeline otuz bin dirhem verilerek hilafet merkezine ganimet malları arasında gönderi Imiştir ı 30.
Fetihlerden sonra, insanlığın en eski yerleşim birimlerinden biri üzerinde bulunan Sasani toprakiannın tamamı, Bizans topraklannın da büyük bir bölümü Müslümanların eline geçmişti. Dolayısıyla, hem bu iki devletin sahip olduğu zinet eşyaları, kıymetli taşlar ve mücevherler de topraklarıyla birlikte Müslümanların olmuştu. Mesela, Mus'ab b. Zübeyr'in Horasan'daki görevlileri, Sasanf Kisralarına ait büyük bir hazine bulmuşlardı. Bunlann içinde zinet eşyalan da vardı. İçlerinde, altından olanları, incilerle, değişik mücevherlerle, zümrütle, sarı, kırmızı yakutla kaplanmış olanlan da bulunmaktaydı. Rivayete göre bulunan hazinenin değeri 2 milyon dinardıl31.
Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden hareketle, kadın takılarının, hem eski bir Arap geleneği olarak, hem de yeni gelişmelerle birlikte Emevl toplumunda iyice bilinip yaygınlaştığını rahatlıkla söyleyebilirizl32. Fetihlerle oluşan zenginlik ve buna bağli olarak gelişen lüks anlayışı, Emevi toplumunda kadın zinet eşyalannın daha da artmasına sebep olmuştur. Bu takı ve mücevherlerin sadece kadınlar tarafından kullanılmadığını, erkeklerin de gerek ayrıca, gerekse elbiselerinde ve savaş gereçlerinde bir tamamlayıcı unsur ve süs olarak yer aldığını görüyoruz. Bunun yanında, bu mücevherleri ya da değerli madenieri taşımanın çeşitli hastalıklara iyi geldiği de söylenmekteydi. Burada, Emevller dönemindeki zinet kültürü hakkında bir fikir vermesi için, kaynaklarda ismi geçen bazı süs eşyalan ve kıymetli taşları zikretmek istiyoruz.
Kıymetli taşları, mücevherleri ilk sınıflandıranlıırın, Aristo, Bilinos veYakos el-Antak! olduğu söylenmektedirl33. İslami dönemde ise, Emev1 döneminden yaklaşık iki yüzyıl sonra yaşayan Ahmed b. Ebi Halid el-Cezzar (hö. 329) ya da Ya'kub b. İshak elKindf olduğu rivayet ediliri34. Abbasller döneminde yaşamış olan ü1hız da, 'et-Tabassur bi't-Ticare' adlı risalesini, büyük ölçüde bu konulara tahsis etmiştir. Bu risalesinde hem kıymetli taşları ve takılan tanıtır, hem de iyisini kötüsünden, sahtesini gerçeğinden ayırt etmenin yollarını gösterirl35.
Kıymetli taşlar sınıflamasının geç dönemde yapılmış olması, mücevherlerin isminin ve değerinin Bıneviler döneminde b ilinınediği anlamına gelmez. Çünkü, Emevller dönemi, her yönüyle maddi medenileşme devridir. Mücevherler konusunda da kendisinden önceki Raşit halifeler döneminden ayrılır. Emeviler döneminde bir 'kırmızı yakut'un
ı30) Ahmet Cevdet Paşa, mücevherlerle süslü bu sancağın fiyatının yaklaşık ı milyon dirhem olduğunu söyler. Ahmet Cevdet Paşa, K!Slis-ı Enbiya veTevarlh-i Hulefa, I-II, İstanbul, ı98ı, II, 339.
13ı) Ebşihi, Ebfi'l-Feth Şihabuddin Muhammed b. Ahmed (hö. 850), (thk. Müfid Muhammed Karni-ha), el-Müstatraffi Kül/i Fennin Müstazraj, I-II, Beyrfit ı986, II, 105.
ı32) Mesfidi, III, 244.
ı33) Kalkaşendi, II, 105.
ı34) Kalkaşendi, II, ı 06.
135) Geniş bilgi için bkz: Söylemez, s. 305-331.
EMEVfLER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 97
otuz bin (30.000) dirheme satıldığıl36, yine kaynakta 'ahcar' (taşlar) diye isimlendirilen -ki kıymetli bir maden olduğu fiyatından bellidir- bir nesnenin bir şaire137 küçük bir mücevher kutusu içinde dönemin yöneticisini övdüğü için verildiği ve bu dört taşın/mücevherin kırk bin dirheme satıldığı belirtilmektedir138. Biz, Ziyad b. Ebihi'nin, Muaviye'ye, benzeri görülmemiş bir mücevheri hediye olarak gönderdiğini139, yukanda söz konusu ettiğimiz gibi, Mus'ab b. Zübeyr'in adamlarının bulduğu hazinenin 2 milyon dinar değerinde olduğunul40, yine Mus'ab'ın, hanımı Aişe bnt. Talha'ya sekiz tane 20.000 dinar değerinde inci hediye ettiğiniJ41, Halid b. Abdiilah el-Kasri'nin142, cariyesi Raika'dan 73.000 (yetmiş üç bin) d!nara143 satın aldığı kırmızı renkli bir yakfitu halife Hişiim'a hediye ettiğini, diğer bir valisi Cüneyd b. Abdirrahman'ın daHişam'ın hanımı Ümmü Hakim'e mücevherler hediye ettiğini144, yine Hişam'ın büyük incilerinini145 ve mücevherlerinin bulunduğunul46, Fatıma bnt. Abdilme!ik'in mücevheri olduğunul47 bilmekteyiz. Dolayısıyla Müslümanlar, Bıneviler döneminde, kıymetli taşiann ve mücevherlerin de-~erini biliyorlardı. Bü dönemlerde bilinen biizı kıyrüetH taşlar şunlardır:
İnci: Çok eskilerden beri renk renk inciler, denizlerden çıkarılarak süs eşyası ya da takı olarak kuiianıhrdıl48. Emeviier döneminde inci, değerli süs eşyası olarak bilinen ve kullanılan bir aksesuar ve takıydıl49. Erken dönemlerden itibaren incinin kıymetinin oldukça pahalı olduğunu görmekteyiz. Mesela, Cilhız'ın yaşadığı dönemde Basra körfezinden çıkarılan bir inci ( dürr), 50.000 din&r değerindeydi ıso. İnciler sadece, kadınlar ta-
136) Rivayette, gerçek değerinin elli bin (50.000) dirhem olduğu da belirtilir. İsfehani, XVI, 209-210.
137) Emevi dönemi şairlerinden Ebu Huzabe'ye verilen hediye. Bkz: İsfehani, XXII, 260-261.
!38) İsfehani, XXII, 261.
139) Ancak Muaviye bu mticevheri kabul etmeyip geri göndenniştir. Abi, m, 38-39.
!40) Ebşih!, I!, 105. Bu hazine dirhem hesabıyla 200 milyon dirheme tekabül etmektedir ki, çok büyük hjr n~r~rJ,r ~~· r-~--~~·
141) İsfehan!, Xl, 182; Nüveyrl, IV, 268.
142) Yusuf b. Amr olduğu da söylenir. Bkz: Dayf, s. 195.
143) Yaklaşık 730.000 (yedi yüz otuz bin dirhem).
144) Belirtildiğine göre, bu hediye Hişam'ın çok hoşuna gitmiş ve su sebeple adı geçen valiyi Hora-san'a tayin etmiştir. İsmail Hakkı Atçeken, Hişam b. Abdiimelik, Ankara 2001, s. 155.
145) BeHl.züri, Ensab, VIII, 380.
146) Belazür'i, Ensab, VIII, 392.
147) Belazüri, Ensab, VIII, 181; İbnu'l-Es'ir, V, 42.
148) Özferendeci, s. 23, 26.
149) Ebu Ubeyd, s. 316; Belazüri, Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö. 279/892), Fütuhu'l-Buldô.n (Ülkelerin Fetih/eri), (tre. Prof. Dr. Mustafa Fayda), Ankara 1987, s. 556. Arap yarımadasında en nefis incilerin, K'iş ve Bahreyn arasındaki Harek adasından ya da Kızıl Deniz ve Umman'dan çıkarılanların olduğu söylenmektedir. İyi incinin vasıfları, bembeyaz, büyük, ağır, yuvarlak, girinti çıkınıının az olması, ancak ne tam düz ne de eğri büğrü olması, şeklinde sayılmaktadır. (Mesud'i, I, 148-149; Kalkaşend'i, II, 106; Alus'i, III, 418; Söylemez, s. 309.) İnci dönemin en yaygın kadın süs eşyalarından birisiydi. (Ebu Ubeyd, s. 229). Kıymetli taş ya da mücevher uzmanları, inci iki dirhem ağırlığından daha fazla olduğunda 'dürr', iki dirhemden hafif ise, 'Lü'lü-inci' demişlerdir. (Kalkaşendi, II, 107; Mesudi, I, ll 1; Cevad Ali, VII, 520; Söy1emez, s. 309).
150) Cahız, "el-Evtan ve'l-Büldan", Resô.il, IV, 146.
98 /Dr. Ramazan ALTINAY--------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
rafından takılan zlnet eşyalan değildi. Erkekler de inciyi kullanmakta idiler. Mesela, savaşçılar kalpaklarına aksesuar olarak inci takabilmekte idilerl51.
Yakut ve elmas: Yakfitun birden fazla çeşidi vardır: Kırmızıl52, sarıl53 ve beyaz renkli olanları bulunmaktadırl54. Yakut ve elmas çok az bulunan taşlardan olduğu için halifeler ve yöneticiler ile üst tabakanın ya da kadınlarının taktığı takılardandıl55.
Zümrüt: Yakfitla aynı madenden olmakla birlikte, henüz oluşumunun tamamlayamamış taşlardandırl56.
Ffruzec (Ffruze):l5? Firfize, İran ve Mısır'dan Avrupa'ya bizim topraklarımız yoluyla satıldığı için, oralarda 'Turkuaz' diye de bilinir. İran bölgesinde üç bin yıl öncesinden beri bilindiği söylenen bir değerli miidendir. Mısır'da ise MÖ. 6 bin yıl önceden beri iş-
151) Be!ftzürl, F'utUh, s. 556.
152) Bunun da 'Behremani, er-Rumani, el-Hayri, ei-Verdi ve es-Sumakl' gibi renk toniarına göre çeşitleri vardır. Kırmızı renk Yakutlar, yukarı satırda yazdığımız sıra ile en değerli ve iyi yakutlardır. Bkz: Kalkaşendi, Il, 108-109; Söylemez, s. 310. Ayrıca bkz: Yakut el-Hamevi, Şihabuddin Ebu Abdiilah b. Abdiilah (ö. 626/1228),, I-V, Daru'l-Fikr, Beyrut ts., ı, 438.
153) Sarı renkli olanın, en iyisi, koyu sarı ve parlak olanıdır ki buna 'el-Cüllenar:i" denir. En düşüğü ise, sardığı az olandır ve buna 'e!-Ha!Ukl' denir. Bunun da en düşüğü beyaz renge yakın olanı dır. Bkz: Kalkaşendi, II, 109. Ayrıca bkz: Yakut, I, 438.
154) Beyaz renkli olan, Yakut cinsleri arasında hem en kötüsü hem de fiyatı en düşük olanıdır. Bkz: Kalkaşendi, II, 109. YakOtun renginin yanı sıra, değerini düşüren en önemli özelliği, şeklinin kötü olmasıdır. Yakut, elmas dışında her türlü taşı keser. Elmas ise, bilindiği gibi her taşı kestiği gibi, y§.kfitu da keser. Diğer renk y3.kUt!ar ateşe verildiklerinde beyaz!aş!r!ar, ama k~rrruzı yfrkilt ateşe dayanır ve rengini vermez. Zaten ateşte kırmızı rengini veren taş, kırmızı yaküt değildir. Olsa olsa, beyaz yakut olabilir, boyanmış olabilir ya da yakOta benzeyen bir taş olabilir. (Kalkaşendi, ll. 109-1 10). Bu açıklamalardan anlaşıldığına ~öre, bir taşın Yakut olup olmadığı, ateşe verilmek suretiyle anlaşılmaktadır. yakut' un, o dön-emler için bir servet olmasının yanında, ta un- hastalığından koruma, takanın insanlar nazarında prestijini artırma, taşıyana yıldırım çarpmaması, dil altına konulduğunda susuzluğu giderme, başka taşları yontınada kullanılma gibi faydaları da sayılmaktadır. (Kalkaşendi, II, 110). Elmas'ın, haricen karına sarıldığında şiddetli sancılara iyi geldiği de söylenmektedir. Aynı şekilde mide ağrılarını da iyileştirdiği zikredilir. (Kalkaşendi, II, 1 14).
155) Kaikaşendi, ii, i 13; Fehmi, s. 1 15; Söyiemez, s. 312. 156) Rengi geneiiikle kırmızıdır. Ancak, kırmızı rengin yoğunluğu ve koyuiuğu bu taşların tamamen
kırmızı olmaktan ziyade, siyah-kırmızı bir görünümde ve şeklinde olduğunu göstermektedir. Kırmızı ve siyah renklerin karışımıyla da yeşil rengini almıştır. Bu da dört çeşittir. Birincisi, koyu yeşil olanıdır ki, 'zübabi' diye isimlendirilir. Rengi, ilk baharda ortaya çıkan büyük yeşil sineklere benzediğinden 'sineğe benzeyen' (zübabi) adını almıştır. Parlaklık, şeffaflık bakımından eiı iyisi budur. Zümrüt'ün 'zübabi' çeşidinin çok az bulunduğu bildirilmektedir. İkincisi, 'er-reyhani' adı verilenidir. Açık yeşil renkli olup reyhan yaprağının rengine benzediğinden bu ismi almıştır. Üçüncüsü, yapraklarından yemek yapılan ve pazıyı andıran bir bitki olan 'es-sılk'a (yabani pancar) benzediğinden 'es-silki' ismini almıştır. Dördüncüsü, yeşil sabunun rengine benzediğinden 'es-sabun!' ismini almıştır. (Kalkaşendi, II, 114-116. Zümrüt ile ilgili ayrıca bkz: Mesildi, II, 23-24; Cevad Ali, VII, 519). Zümrütün en iyi çeşidi olan zübabi'ye bakanların, gözlerindeki yorgunluğun gittiği, sara hastalığına iyi geldiği, bu yüzden de bazı sultanların çocuklarına bunu taktıkları söylenir. Dışardan sarıldığında midedeki ağrılara, kaynatılarak içilen suyunun cüzzam hastalığına iyi geldiği söylenir. (Kalkaşendi,II, 116).
157) Bunun da 'Beshaki' ve 'Halenci' diye iki çeşidi bulunmaktadır. Bkz: Kalkaşendi, II, 118.
EMEV1LER DÖNEMİNDE BAZI YÖNLERİYLE KADIN------ 99
lendiği belirtilmektedirl58. Bakır madeninden elde edilen bir mücevher olan Fiıilze, her bakır madeninden elde edilmez. Bakınn en has kısmı olsa gerektir. Çok az elde edilmesi de, bu mildenden yapılan takının değerini artırmakta idi. Halkın taktığı diğer takılardan ayrıt edilmesi için yüksek tabaka fiıilzec kullanırdı 159.
Billur: Aslı yakut cinsinden olan ve Boraks madeninden elde edilen bir taştır. Billur madeni Hicaz böigesinde vardı, hatta Hicaz'da bülünanın BillOrun en iyisi olduğu söy= lenmektedirl60.
Merdin: Bu, dalları fışkıran ya da çok dallı ağaçlar görünümünde ve kırmızı renkli bir taştır. Madeni, deniz altından çıkarılmaktadıri61.
Yukanda isimlerini verdiğimiz mücevher ve değerli taşların yanında, Emeviler döneminde çoğunlukla altın ve gümüş madeninden yapılan çeşitli takılar kullanılmaktaydı. Aşağıda, kaynaklarda tespit edebildiğimiz bazılarını veriyoruz:
Haihaii62, yüzük163, bilezikl64, küpe165, Hünzüv§ne (Hızma)166 ve sebec (siyah inci)l67.
158) Kızılderililer ise, 'gök yıldızı' diye adlandırmışlardır onu. Gök mavisi ile yeşilimsi mavi arasında değişen, su içeren alüminyum fosfatla bakır ve demir karışımı değerli bir taştır. Okşan Özferendeci, Taşın Öyküsü!Firuze, Gold News Dergisi, İstanbul, Haziran-2002, S. 131, s. 23. Krş: Söyle-
159)
160)
!6!) 162)
163)
164)
165)
166)
167)
mez, s. 311. Bu marlenin en iyisi turkuaz renginde olanıdır. Bunun da, nazara, suyunun içilmesi halinde akrep sokmasına iyi geldiği söylenir. Kalkaşendi, ll, 118; Fehmi, s. 115. Ancak henüz yakutlaşma aşamasından oldukça uzak bir taştır. Bunun, madeni itibariyle mi değerli bir taş olduğu, yoksa işlenmesinden dolayı mı değerli olduğu noktasında ihtiliif vardır. Kalkaşendi, H, 120- !21; Cev§.d . .ı\Ji~ V!!. 520. Kalkaşend!, ll, !2!-124. Emevi döneminde kadınlar, hal hal takarlardı. Dönemin ünlü şairlerinden Kümeyt b. Zeyd'in kıZi Reyya'ya, Eban b. e!-Ve!id e!-Bece!!'nin k!Z! Fatıma. altından iki h~l ha1 hediye etmiştir. İsfehani, XVII, 39. Dönemin ünlü simalarından Sükeyne, cemreleri taşlarken yedinci taşı elinden düşürmüş ve yerine parmağındaki yüzüğü çıkarıp atmıştır. (İsfehani, XVI, 159). Dönemin şairlerinden İbn Herme, Şam'a gidebilecek parayı elde edebilmek için kız kardeşine baş vurmuş, o da yüzüğünü satarak İbn Herme'ye vermiştir. (Tenuhi, III, 17). Erkekler çoğunlukla gümüş aksesuar ve yüzük takarlardı. Ancak, gümüş yüzüğün yanında, altın yüzük takan erkekler de vardı. (Belazüri, Ensab, VII, 8). Özellikle altın bilezik, kadın takıiarı arasında revaçiaydı. Sükeyne bnt. el-Hüseyin her iki kolunda bulunan kırk miskiil ağırlığındaki altın bileziklerinden birini dönemin ünlü şarkıcısı İbn Süreyc'e, diğerini de yine dönemin ünlü kıyanı (rakkfıse/şarkıcı) Azzetü'l-Meyla'ya, kendisine şarkı söyledikleri ve coşturup eğlendirdikleri için hediye etmiştir. İsfehiini, XVII, 42-47. Hişam b. Abdilme!ik'in yanındaki iki cariyenin kulaklarında inciden parlayan küpeleri vardı. Tenuh!, IV, 288. B uma takılırdı. Cahız, EbU Osman Amr b. Bahr b. Mahbub (h. 159/255), el-Hayavan, I-VII, (thk. Abdüsselam Harun), Mısır ts., III, 306; el-Bursan ve'l-Urcô.n ve'l-Umyô.n ve'l-Huvlan, (thk. Muhammed Mürsi el-Huvli), Beyrut 198711407, s. 295; Şüzür, s. 69. Cahız, Hayavô.n, V, 8; Şüzür, s. 69, 494-495. Sebec: Siyah giysi ya da siyah inciye denmektedir. Çinko madeninin özü olduğu da söylenmiştir. Bu madeni üzerinde taşıyanın göz değmesinden ve yangından korunacağı, başına takanın, baş ağrısının gideceği, bu maddeden yapılan aynaya bakanın, gözündeki beyazlığın kaybolacağı, şaşının iyileşeceği söylenmektedir. Sebec, ateşe atıldığı zaman, odun gibi yanar ve neft kokusu gibi bir koku yayar. O dönemde kadınlar takı olarak kullanmakta idiler. (Şüzür, s. 494-495).
100/ Dr. Ramazan ALTINAY-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Sonuç
Cahiliye dönemi toplumunda kadınların durumunun genel olarak iyi olmadığı, bir eşya gibi alınıp satıldığı anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber döneminde bu olumsuzlukların kaldırılmaya çalışıldığı ve çağı ile geçmişi dikkate alındığında, son derece önemli değişme ve gelişmeler kaydedildiği görülmektedir. Bu dönemde kadın, büyük ölçüde hayatın ve dolayısıyla tarihin içindedir. Eğitim, öğretim, çalışma, ticaret, siyaset, camide ibadet ve savaş gibi konularda erkeklerin yanıbaşında yer alan kadınlar bulunmaktadır. Halbuki, daha önce belirttiğimiz gibi Hz. Peygamber döneminden sonra kadın yavaş yavaş hem hayatın içinden ve dolayısıyla hem de tarihten büyük ölçüde çekilmiştir. Ancak, İslam dünyasında kadınlar Hıristiyanlıkta olduğu gibi hiçbir zaman toplumsal bir nefretin odak noktasına yerleştirilmemiştir.
Kadın, tarihin hangi döneminde ve hangi toplumunda olursa olsun, bir takım temel hususlarını hiç değiştirmemiştir. Bunlardan biri de estetiğe, güzelleşmeye verdiği önemdir. Bu sebeple, Emevller döneminde de kadınların, bu hususlara büyük önem verdiklerini görmekteyiz. Özellikle zengin eşraf kadınları, dönemin modasının öncüsü olmuşlar, hatta kendilerine özel kuaförier tutmuşiardır. Kadınların en çok dikkatini çeken hususlardan biri de takılardır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bölgede zaten eskiden beri bilinen çok çeşitli takılar, Müslüman kadınlar tarafından da büyük bir arzuyla elde edilmiş ve kullanılmıştır. Hal böyle olunca kadının, güzelliğini koruması ve geliştirmesi için birtakım şeyler yapması tıbbi yönden zararlı değilse, onun ruh dünyasını ve sağlığını da dikkate alarak normal görülmelidir. Bu konudaki aşırı sınırlamalar üzerinde dikkatli olunması gerekmektedir.
Öte yandan Emevller dönemi, islam toplumunun dünycv1leşnıcye başladığı dönenılerden birisi olarak bilinir. Zenginlik ve servetin artması, yöneticiler ve üst tabakanın dünyaya önem vermesi, on!ann etkisiyle şekillenen diğer gr.Jp!a..rın gündelik hayatını da etkilemiştir. Dolayısıyla, aşk, hatta erotik aşk şiire ve müziğe yansımış, eğlence bu dönemde artış gösterdiği gibi, bu işlerin erbabı da artmıştır.
Son olarak şunu belirtmeliyiz ki, olumsuz birçok yönüne rağmen Emevller dönemi, İslam toplumunun maddi uygarlığını oluşturmaya başladığı dönemdir. Mimari, müzik, yazı (hat) ve süs!eme gibi sanatlar bu dönemde ilk __ nıeyvelerini vermeye başlamıştır. Bu-nun yanında, bu dönemde estetiğe de önem verilmiştir. Bu sonuncuda kadınların payının çok büyük olduğu görülmektedir.