202
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS BİLİM DALI RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİNDEKİ NAMAZ SÛRELERİNDE GEÇEN HADİSLER (FÂTİHA VE FİL –NÂS SÛRELERİ) YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan İbrahim SAĞLAM Tez Danışmanı Doç. Dr. Mahmut KAVAKLIOĞLU Ankara – 2008

Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİNDEKİ NAMAZ SÛRELERİNDE

GEÇEN HADİSLER (FÂTİHA VE FİL –NÂS SÛRELERİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

İbrahim SAĞLAM

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Mahmut KAVAKLIOĞLU

Ankara – 2008

Page 2: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz
Page 3: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİNDEKİ NAMAZ SÛRELERİNDE

GEÇEN HADİSLER (FÂTİHA VE FİL –NÂS SÛRELERİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

İbrahim SAĞLAM

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Mahmut KAVAKLIOĞLU

Ankara – 2008

Page 4: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

ONAY

İbrahim Sağlam’a ait “Rûhu’l-Beyân Tefsirindeki Namaz Sûrelerinde Geçen

Hadisler (Fâitha ve Fil-Nâs Sûreleri)” adlı çalışma, 17.01.2008 tarihinde

yapılan savunma sınavı sonucunda (oybirliği/oyçokluğu) ile başarılı

bulunarak jürimiz tarafından Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı Hadis Bilim

dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(İmza)

Prof. Dr. Kamil ÇAKIN

Akademik Unvanı, Adı Soyadı (Başkan)

(İmza)

Doç Dr. Mahmut KAVAKLIOGLU

Akademik Unvanı, Adı Soyadı (Danışman)

(İmza)

Yar. Doç. Dr. Kadir GÜRLER

Akademik Unvanı, Adı Soyadı (Üye)

Page 5: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

ÖNSÖZ

Kur’ân-ı Kerim; Allah tarafından insanlara hidayet kaynağı olarak

indirilmiştir. Allah Kelâmı’nın ilk şarihi olan Hz. Peygamber’den günümüze

kadar Müslümanlar, bu hidayet rehberini tefsir ederek iyice anlayıp

kavramaya çalışmışlardır. Tarihi süreç içersinde İslâm âlimleri Kur’ân

tefsirinde değişik eğilimlere yönelmişler, böylece rivâyet ve dirâyet diye iki

ana grupta toplanacak tefsirler ortaya çıkmıştır. Özellikle tasavvufî bir

anlayışla oluşturulan tefsirlerde ise, hem ayetler hem de hadisler yeni bir

bakış açısıyla ele alınmış, böylece mevcut dirâyet ve rivâyet metodu yanında

ayetlerin yorumlanmasında yeni bir ekol oluşmuştur. "İşârî Tefsir Metodu"

denilen bu yöntemle oluşturulan tefsirlerde ayetler, sûfîlerin kalbine doğduğu

kabul edilen işaretlere dayanılarak yorumlanmıştır. Fakat bu alandaki eserler

tefsir ve hadis usûlü kıstaslarına göre tekrar gözden geçirilmeye ihtiyaç

göstermektedir.

Yaşadığımız bölge itibariyle tasavvufî tefsirlerden ilk akla gelen İsmail

Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l-Beyân’ıdır. Biz de, henüz yeteri kadar incelemeye

konu edilmemiş olması itibariyle Rûhu’l-Beyân’ın -Yüksek Lisans seviyesini

de dikkate alarak- küçük bir bölümünü tetkike esas aldık.

Bursevî ve Rûhu’l-Beyân Tefsiri'nin konu edildiği bu çalışmamız, bir giriş

ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde müellifimiz İsmâil Hakkı

Bursevî değişik yönleri ile tanıtılmış, onun hacimce en büyük eseri olan

Rûhu’l-Beyân Tefsiri genel hatları ile ele alınmıştır.

Tezimizde incelenmek üzere, İş’arî tefsirlerden kabul edilen Rûhu’l-

Beyân Tefsiri ve Fâtiha ile Fil-Nâs arası sûrelerde geçen kudsî, merfu’ ve

mevkûf türü rivayetler konu edinilmiştir. Bundan dolayı birinci bölümde

öncelikle tasavvufun tarifi yapılmış, kaynağının mahiyetine cevap aramaya

çalışılmış, tasavvufî esaslarla oluşturulan tefsir ekollerinden “İş’ari tefsir ve

metodu” hakkında değerlendirmelerde bulunulmuştur. Müteakiben usûl-i

Page 6: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

ii

hadis çerçevesinde kalmak üzere, hadisin tarifi yapılmış ve söyleyeni

açısından hadis tahlile tabi tutulmuştur. Bir ilmî disiplin olmaları açısından

tasavvuf, tefsir ve hadis ilimlerinin birbirleriyle olan ilişkileri irdelenmiştir. Bu

bağlamda, İş’arî tefsir metodu ile yazılan tefsirlerde hadislerin işlevselliği ve

yoruma etkisi, gerek ayetlerin tefsirinde gerekse hadislerin tespit edilmesi

noktasında sûfîlerin yöntemleri ve hadisçiler ile sûfîler arasındaki ilişkiler ele

alınmıştır.

İkinci bölümde ise Rûhu’l-Beyân’da, Fâtiha Sûresi ile Fil-Nâs Sûreleri

arasındaki geçen hadislerin tahrîci yapılmıştır. Bunun akabinde İsmâil Hakkı

Bursevî’nin sünnet ve hadis hakkındaki görüşleri genel hatları ile verilmiştir.

Onun bu konudaki kanaatleri dikkate alınarak tezimizde işlediğimiz hadisler

değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu tetkikler esnasında rivâyetler; senedi,

metni, yorumu ve sıhhatleri açısından ele alınmıştır.

Bu çalışmada her ne kadar Bursevî’nin hadisçiliği tetkike açılmış olsa

da pek tabii ki hedefimiz onun hadis anlayışını bütün boyutlarıyla ortaya

koymak değildir. Amacımız müellifin hadisçiliği konusunda genel bir sonuca

ulaşmaktır. Bundan dolayı bu çalışma ile elde edilecek verilerin, en azından

ileride yapılacak araştırmalara küçükte olsa bir katkı sağlaması en büyük

temennimizdir.

Tezimizin vûcuda getirilmesinde danışmanlığını üstlenen muhterem

hocamız, Doç. Dr. Mahmut KAVAKLIOĞLU’na şükranlarımızı sunmak bir

vefâ borcumuzdur. Yine çalışmalarım esnasında; konuların müzakere ve

mütalaasında bazı bölümlerin okunması, tashih edilmesi ve

değerlendirmesinde bize emeği geçen saygıdeğer arkadaşlarıma,

teşekkürlerimi arz ediyorum. Bunun yanında fedekârane tavırları ile tezimin

oluşturulmasında manevi desteklerini esirgemeyen aileme de şükranlarımı

sunmayı borç bilirim.

İbrahim Sağlam

Kırıkkale 2007

Page 7: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

iii

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ...............................................................................................İ

İÇİNDEKİLER ................................................................................... İİİ

KISALTMALAR ............................................................................... Vİ

GİRİŞ

İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ’NİN HAYATI, İLMÎ ŞAHSİYETİ,

ESERLERİ VE RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİ

I. HAYATI ........................................................................................ 2

II. İLMÎ ŞAHSİYETİ ........................................................................... 7

III. ESERLERİ ................................................................................. 12

IV. RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİ .......................................................... 13

BİRİNCİ BÖLÜM

TASAVVUF VE HADİS

I. TASAVVUF ................................................................................ 15

A. Tasavvufun Tarifi .................................................................... 15

B. Tasavvufun Menşei ................................................................. 18

C. Tasavvufî Tefsir ve Metodu ..................................................... 21

II. HADİS ........................................................................................ 23

A. Tarifi ........................................................................................ 23

B. Müntehası Aşısından Hadis Çeşitleri ...................................... 25

1. Kudsî Hadis ........................................................................ 26

2. Merfu’ Hadis ....................................................................... 30

3. Mevkûf Hadis ...................................................................... 33

III. SÛFÎLER VE HADİS ................................................................... 35

IV. HADİSÇİLERLE SÛFÎLER ARASINDAKİ MÜNASEBETLER ..... 39

Page 8: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

iv

İKİNCİ BÖLÜM

RÛHU’L-BEYÂN’DA NAMAZ SÛRELERİNDE GEÇEN

HADİSLERİN TAHRİCİ VE BURSEVÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ

I. HADİSLERİN TAHRİC .................................................................. 46

A. İSTİÂZE VE BESMELE........................................................... 46

1. Merfu’ Hadislerin tahrici ...................................................... 46

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 59

B. FÂTİHA SÛRESİ ..................................................................... 61

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 61

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 78

C. FİL SÛRESİ ............................................................................ 80

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 80

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 82

D. İLÂF SÛRESİ .......................................................................... 85

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 85

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 87

E. MAÛN SÛRESİ ....................................................................... 88

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 88

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 94

F. KEVSER SÛRESİ ................................................................... 95

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 95

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................... 97

G. KÂFİRUN SÛRESİ .................................................................. 99

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ..................................................... 99

H. NASR SÛRESİ ..................................................................... 102

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ................................................... 102

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................. 108

İ. MESED SÛRESİ ................................................................... 109

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ................................................... 109

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici .................................................. 114

J. İHLÂS SÛRESİ ..................................................................... 115

Page 9: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

v

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ................................................... 115

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................. 119

K. FELÂK SÛRESİ .................................................................... 120

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ................................................... 120

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................. 126

L. NÂS SÛRESİ ........................................................................ 127

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici ................................................... 127

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici ................................................. 133

II. BURSEVÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ ...................................................... 135

A. BURSEVÎ'NİN HADİSE BAKIŞI ............................................ 135

B. RÛHU’L-BEYÂN’DA HADİS KULLANIMI .............................. 144

1. Senedi ve Metni Açısından Hadislerin Kullanımı .............. 144

2. Hadis Yorumlama Metodu ................................................ 160

3. Eserine Aldığı Hadislerin Değeri ve Tenkidi ...................... 166

SONUÇ .......................................................................................... 175

KAYNAKÇA ................................................................................... 178

ÖZET ............................................................................................. 190

ABSTRACT ................................................................................... 191

Page 10: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

vi

KISALTMALAR

a.s. : Aleyhi’s-Selâm

AÜGSF : Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

AÜİİFD : Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi

AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

b. : İbn

bk. : Bakınız

haz. : Hazırlayan

hno : Hadis Numarası

İFAV : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

md : Maddesi

Mat. :Matbaası

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

MÜİF : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

MÜSBE : Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Prof. : Profesör

r.a. : Radiyallâhu anh ( anha, anhüma)

s. : Sayfa

s.a. : Sallallâhu Aleyhi ve Sellem

sad. : Sadeleştiren

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

trc. : Tercüme eden

TEV : Türk Edebiyat Vakfı

thk. : Tahkîk eden

t.y. : Tarih yok

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü

sy. : Sayı

v. : Vefatı

vb. : ve benzeri

yy. : Yayınları

Page 11: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

GİRİŞ

İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ’NİN HAYATI, İLMÎ ŞAHSİYETİ, ESERLERİ VE RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİ

Müellifimiz, birçok ilmî sahada tasavvufî bir zevkle vücûda getirdiği

eserleri ile temayüz eden, velût bir âlim olarak kabul edilmektedir. Elbette

böyle çaplı bir âlimin oluşturmuş olduğu eserler hakkında, özellikle de onun

rivâyet ve dirâyet metodu ile beraber işârî tefsir yöntemini ustalıkla kullandığı,

Rûhu’l-Beyân tefsiri hakkında, araştırma yapmak birçok ilmi saha ile teşri-i

mesaide bulunmayı gerektirmektedir. Bu durum bizi hadis ekseninde kalmak

üzere, tasavvuf ve tefsir gibi sahalarda da araştırma yapmaya sevk etmiştir.

Bu maksatla ilk önce müellifi yakından tanımaya, onun hayatına, ilmî

şahsiyetine ve eserlerine genel hatları ile de olsa değinmeye ihtiyaç olduğunu

düşündük. Giriş olarak planladığımız bu bölümde ilk önce Bursevî, zikri

geçen yönleri ile ele alınacaktır. Tabi bunun yanında onun kaleme aldığı en

büyük eserlerinden birisi olan Rûhu’l-Beyân tefsiri, genel hatları ile

tanıtılmaya çalışılacaktır.

Araştırmamızın bundan sonraki bölümünde, tasavvuf-hadis-tefsir

bağlamında; sûfîler tarafından kaleme alınan işârî tefsirler ve bunların

metodu, bu tür tefsirleri kaleme alan sûfîlerin hadise bakış açıları ve

hadisçilerin de sûfîlere karşı tavırları işlenecektir. Bu şekilde hem sûfîlerin

hadis ve sünnete karşı tutumlarını hem de kendi coğrafyamızdan bir

mutasavvıf olarak müellifimizin hadise bakış açısını ve özellikle tezimizde

esas aldığımız kudsî, merfu’ ve mevkûf içerikli rivâyetlere bakış tarzını ortaya

koymayı amaçlamış bulunmaktayız.

Şimdi Osmanlı son dönem sûfî geleneğinin önemli temsilcilerinden biri

olarak kabul edilen İsmâil Hakkı Bursevî’yi, değişik yönleriyle tanımaya

çalışalım.

Page 12: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

2

I. HAYATI

İsmâil Hakkı Bursevî’nin hayatı hakkında elde edilebilecek birincil

derecedeki bilgileri, yine kendi eserlerinde bulmaktayız. Çünkü o Tamâmü’l-

Feyz ve Kitâbü’s-Sisileti’l-Celvetiyye gibi yapıtları başta olmak üzere kaleme

aldığı diğer eserlerinde, otobiyografisi hakkında detaylı bilgiler vermektedir.

Onun hayatı ile ilgili yapılan çalışmalar da genelde bu kaynaklardan

beslenerek oluşturulmuştur. Biz de tezimizde müellifimizi mümkün mertebe

kendi eserlerini kullanarak tanıtmaya gayret edeceğiz.

İsmâil Hakkı, 1063/1653 yılının Zilkade ayı başlarında (1653 Eylül sonu)

bir Pazar günü, bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos

kasabasında dünyaya geldi.1 Müellifimiz, hayatının büyük kısmını Bursa'da

geçirdiği için Bursevî, bir süre Üsküdar'da ikâmet ettiğinden Üsküdarî,

Celvetiye tarikatına mensup olduğu için Celvetî nisbelerini almış, özellikle

Bursevî nisbesiyle meşhur olmuştur.2

Babası, İstanbul'un Aksaray semtinde doğup büyüyen Mustafa

Efendi’dir. O, İsmâil Hakkı'nın doğumundan bir yıl evvel (1062/1652) bu

semtte çıkan büyük bir yangında evi yanınca, Aydos'a gidip yerleşmiştir.3

Kendi şeceresini sıraladığı Kenz-i Mahfî adlı eserinden anlaşıldığına göre

Bursevî’nin annesi, Kâdı Ahmed Efendi’nin kızı olan Kerime Hatun’dur.

Bursevî, bu şeceresinin hem annesi hem de babası yoluyla Hz. Peygamber’e

dayandığını haber vermektedir.4 İsmâil Hakkı, sûfî dünyanın manevi

atmosferine henüz küçük yaşlarından itibaren babasının teşviki ile Celvetiye

tarikatı şeyhi Atpazarlı Osman Fazlî’nin sohbetlerine katılmak sûreti ile

1 İsmail Hakkı Bursevî, Kitâbü’s-Silsileti’l-Celvetiyye, İstanbul, Haydarpaşa Hastahanesi Mat., 1291, s. 100–101, 107. 2 Ali Namlı, “İsmâil Hakkı Bursevî”, DİA, XXIII. Cilt, İstanbul 2001, s.102. 3 YILDIZ, Sakıp, “Büyük Türk Müfessiri İsmâil Hakkı Bursevî’nin Hayatı”, AÜİİFD, sy. 1, Aralık 1975, Erzurum 1976, s. 104-105; Türk Ansiklopedisi, (Haz. Komisyon), I-XXXIII, Ankara, MEB, 1972, XX, 307. 4 Bursevî, Kenz-i Mahfî, İstanbul 1290, s. 75-76.

Page 13: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

3

girmiştir. Hatta Osman Fazlî Efendi bu küçük çocukla sohbetleri esnasında

şakalaşmış, iltifatlar yapmıştır.5

İsmâil Hakkı, ilk eğitimini yedi yaşında annesinin ölümünden kısa bir

süre sonra 1070/1660’ta Aydos’ta almaya başlamıştır. Onun bu dönemdeki

ilk hocası, Şeyh Osman Fazlî Efendi’nin halifesi Şeyh Ahmed Efendi’dir. On

bir yaşına kadar süren (1076/1666) bu eğitim süreci içerisinde, bir yandan

hocasından alet ilimleriyle ilgili kitaplar okumuş bir yandan da bazı tasavvufî

eserlerle meşgul olmuştur.6 Daha sonra, şeyhi Osman Fazlî’nin Edirne

halifesi, Şeyh Seyyid Abdulbâkî ile birlikte tahsilini devam ettirmek üzere

Edirne’ye gitmiştir (1074/1664). Bursevî, hocasının yanında yedi sene kalmış,

kaldığı bu yıllar içerisinde ondan ve Osman Fazlî Efendi’nin başka bir

halifesinden yine alet ilimleri olan, nahiv, mantık, fıkıh, kelam, meânî, fıkıh

usûlü ve tefsir dersleri almıştır.7

Tahsilinin bu ikinci safhasında Şeyh Abdulbâkî, geri kalan eğitimini

tamamlaması ve zahirî ilimlerde derinleştikten sonra batınî ilimlerde kemâle

ererek olgunlaşması için onu, 1083/1672 yılında İstanbul’da bulunan Şeyh

Osman Fazlî’nin yanına göndermiştir.8 İsmâil Hakkı, İstanbul’daki dini

öğrenimini tamamladıktan sonra şeyhinin izniyle Zeyrek Camii'nde 90 gün

süreyle halvete girmiş, halvetten çıkınca dervişlere hizmetle

görevlendirilmiştir. Bir süre sonra da şeyhi ona kendi yerine vaaz etmesini

söylemiş, üç yıl süren bu eğitim sürecinden sonra 1086/1675'te halife tayin

edilerek Üsküp'e gönderilmiştir.9

İsmâil Hakkı, Rumeli’nin en büyük beldelerinden birisi olan ve yakın

geçmişte parçalanan Yugoslavya’nın sınırları içerisinde bulunan, bugün ise

Makedonya Cumhuriyeti’nde yer alan Üsküp'e gitti. Burada muhtelif

5 Bursevî, Tamâmu’l-Feyz, (Ali Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî ve Tamâmu’l-Feyz, yayınlanmamış yüksek lisans tezinin Arapça tahkîk kısmı), II. Cilt, İstanbul, MÜSBE, 1994, s.79. 6 Bursevî, Tamâm, II, 79. 7 Bursevî, Tamâm, II, 79-80. 8 Bursevî, Tamâm, II, 80. 9 Yıldız, “İsmâil Hakkı Bursevî’nin Hayatı”, s.108-109.

Page 14: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

4

camilerde vaaz etmeye, isteyenlere zâhirî ilimlere dair dersler vermeye

başladı.10 Bu dönem içinde (1087/1676) Şeyh Mustafa Uşşâkî'nin kızı ile

evlenmiştir.11 İsmâil Hakkı Üsküp’te, yanlış davranışlarını gördüğü bazı

çevreleri sert bir uslûbla eleştirince, aralarında Üsküp Müftüsü’nün de

bulunduğu bir grup ona karşı cephe aldı.12 Osman Fazlî Efendi'nin araya

girmesi ile tarafların arası düzelse de muhalifleri İsmâil Hakkı'yı Üsküp'ten

sürdürmek için tekrar faaliyete başlayınca, Osman Fazlî ona Köprülü'ye

gitmesini tavsiye etti. Nihayet İsmâil Hakkı’nın Köprülü’ye, Köprülü’deki

halifenin de Üsküp’e tayin edilmesi ile bu işe bir son verildi.13

1092/1681 senesinde Köprülü'ye gelen İsmâil Hakkı burada on dört ay

kadar kalmış, arkasından da Usturumca halkının talepleri doğrultusunda

oraya gitmiştir (1093/1682).14 İsmâil Hakkı, otuz ay kadar kaldığı

Usturumca’da halk tarafından çok iyi ağırlanmasına rağmen ailesinin

serzenişlerinden dolayı bir takım sorunlar yaşamıştır.15 Daha sonra şeyhi

Osman Fazlî, İsmâil Hakkı’ya bir mektup göndererek onu Usturumca’dan

Edirne'ye çağırmış (1096/1684 sonları), orada kısa bir müddet kaldıktan

sonra Osman Fazlî Efendi, Bursa halifesi Sun'ullah Efendi'nin vefat etmesi

üzerine İsmâil Hakkı'ya, Bursa'ya halife olmasını teklif etmiştir. İsmâil Hakkı,

gördüğü rüyaların tesiriyle ve şeyhinin de tavsiyesine uyarak bir müddet

sonra Bursa’ya hicret etmeye karar vermiştir (1096/1685).16

İsmâil Hakkı 1096/1685 yılı mayıs ayı ortalarında Bursa’ya geldiğinde

maddi imkânsızlıkları ve Bursa’da süren kıtlık sebebiyle, geçimini temin

hususunda bir takım sıkıntılar çekti. Bu dönemde yine dokuz yaşındaki kızı

Hatice’yi veba hastalığından kaybedince derdi bir misli daha katlandı

10 Bursevî, Tamâm, II, 87-88. 11 Bursevî, Tamâm, II, 87-88; Mehmet Ali Aynî, Türk Azizleri İsmâil Hakkı, İstanbul, Marifet yy., 1944, s. 16. 12 Bursevî, Tamâm, II, 88. 13 Bursevî, Tamâm, II, 90-93. 14 Bursevî, Tamâm, II, 93. 15 Bursevî, Tamâm, II, 94. 16 Bursevî, Tamâm, II, 96-100.

Page 15: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

5

(1099/1688). Daha sonra Allah kendisine bazı genişlikler ihsan etti ve

durumu düzeldi.17 Bursa’ya yerleştikten sonra yaptığı önemli faaliyetlerin

başında şeyhinin tavsiyesine uyarak Ulu Camii’de ve diğer bazı camilerde

vaaz vermesi gelmektedir. 1096 Şâban ayından (Temmuz 1685) itibaren

vaazlarında Kur'ân-ı Kerim'i tefsir etmeye, vaazda söylediklerine tasavvufî

yorumlar ekleyip şiirler zikrederek bunları Arapça olarak yazıya geçirmeye

başlamıştır. Bu şekilde meydana getirdiği Rûhu’l-Beyân adlı tefsirini

Cemaziyelevvel 1117'de (Eylül 1705) tamamlamış, ayrıca bu süre içersinde

başka eserler de kaleme almıştır.18

Bursa'ya halife tayin edildikten bir buçuk yıl sonra şeyhi Osman Fazlî

Efendi’yi ziyaret için İstanbul’a gitmiştir. Ardından dört kez daha aynı amaçla

İstanbul'a giden İsmâil Hakkı, son olarak siyasi bir gerekçe ile sürgünde olan

şeyhini Kıbrıs’ta ziyaret etmiş, (1102/1690–1691) şeyhi de bu ziyaret

esnasında Celvetiye tarikatının şeyhliğini ona devretmiştir. Osman Fazlî

Efendi, Bursevî’den başka kimseye kalbinde bir yakınlık duymadığını bundan

dolayı da bu vazifeyi ona vermenin isabetli olacağını belirtip, tarikatın diğer

müritlerine İsmâil Hakkı’ya beyât etmelerini emretmiştir. Böylece İsmâil

Hakkı, Celvetiye tarikatının otuz ikinci şeyhi olmuş, bir müddet Kıbrıs’ta

kaldıktan sonra tekrar Bursa’ya dönmüştür.19

1107–1108 (1695–1696) yıllarında İsmâil Hakkı, askerin moral gücünü

artırmak için devrin padişahı II. Mustafa'nın daveti üzerine I. ve II. Avusturya

seferine katılmış, II. Avusturya seferinde yaralanarak tekrar Bursa'ya

dönmüştür.20

17 Bursevî, Tamâm, II, 101-104 18 Bursevî, Tamâm, II, 107-109. 19 Bursevî, Tamâm, II, 110-217; Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul, MEB, 1969, s.119-121. 20 Bursevî, Ferâhu’r-Rûh, I-II, , İstanbul, Bosnavî Hac Muharrem Efendi Mat., 1294, s. 554; Bursevî, Tuhfe-i İsmâiliyye, İstanbul, Basîret Mat., 1292, s. 2; Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, (haz. Ali Namlı, İmdat Yavaş), I-II, II. Cilt, İstanbul, İnsan yy., 1997, s. 338; Tanpınar, Beş Şehir, s. 122.

Page 16: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

6

Bursevî’nin hayatında önemli dönüm noktalarından birisi de onun hac

seferleridir. O hayatında iki defa haccetmiş, ilki 1111 (1700) yılında

gerçekleşmiştir.21Yedi ay kadar kaldığı bu ilk haccının dönüşünde Medine ile

Tebük arasındaki Ulâ yakınlarında eşkıyanın baskınına uğramış, eşyaları

yağmalanmış, Haremeyn’de kaleme aldığı Esrâr-ı Hac ismindeki eseri ile

diğer bazı kitapları elinden alınmış hatta canını zor kurtarmıştır.22 Muharrem

1122'de (Mart 1710) ikinci defa hac niyetiyle yola çıkan Bursevî, iki aydan

fazla kaldığı Mısır'da ulema, tasavvuf erbâbı ve halkla irtibat kurmuş,

aralarında Ezher müderrislerinin bulunduğu bazı kişilere icâzet vermiştir. Hac

vazifesini yerine getirdikten sonra Bursa'ya dönmüştür.23

Muhtemelen Celvetiye tarikatını yaymak ve bazı irşat faaliyetlerinde

bulunmak üzere Cemaziyelahir 1126'da (Haziran 1714) Tekirdağ'a gelmiş

burada üç yıl kaldıktan sonra 1129 (1716) yılında tekrar Bursa’ya dönmüştür.

Aynı yıl Bursa halkının ahlakî ve dini hassasiyetlerinin zayıfladığını düşünen

İsmâil Hakkı, Muhyiddin İbnu'l-Arabî'ye duyduğu sevgi sebebiyle Şam'a

gitmiş, hayatının üç yılını da orada geçirmiştir. İsmâil Hakkı bu süre içerisinde

Şerhu Nuhbeti’l-Fiker, el- Vâridât, Mecmuâ, Kitâbü’n-Necât gibi eserlerinin de

yer aldığı on kadar kitap ve risale yazmıştır.24 Daha sonra Anadolu’daki

dostlarını özlediğinden Şaban 1132'de (Haziran 1720) Şam’dan geri dönmüş,

Bursa’ya uğramadan Celvetiye tarikatının kurucusu olan Aziz Mahmud

Hüdayî’nin maneviyatından istifade etmek için kabrinin bulunduğu Üsküdar’a

gitmiştir.25

Bursevî, 1135/1723 yılında yetmiş yaşında iken ömrünün nihayete

erdiği Bursa’ya geri dönmüştür.26 Günden güne ölüme doğru yaklaştığını

gören İsmâil Hakkı, bütün kitaplarını vakfetmiş, kendi parasıyla

21 Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, I-II, I. Cilt, İstanbul, Amire Mat., 1287, s. 79. 22 Bursevî, Ferâhu’r-Rûh, I, 46; Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, II, 338. 23 Bursevî, Şerh-i Hadis-i Erbaîn, s. 19,43. 24 Ali Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, İstanbul, İnsan yy., 2001, s. 89-91. 25 Bursevî, Şerh-i Hadis-i Erbaîn, s. 110-152. 26 Bursevî, Kitâbü’s-Silsile, s. 104.

Page 17: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

7

Tuzpazarı’ndaki Muhammediye Camii’ni yaptırmıştır.27 Son yıllarını irşat

faaliyeti ve eser telifiyle geçiren İsmâil Hakkı, 9 Zilkade 1137'de (20 Temmuz

1725) Perşembe günü Bursa’da vefat etmiştir. Bursevî’nin kabri

Tuzpazar'ında kendi yaptırdığı Muhammediye Camii’nin avlusunda kıble

tarafındadır. Bir müddet sonra vefat eden eşi ve çocukları da yanına

gömülmüş, bulunduğu yer aile kabristanlığına dönüştürülmüştür.28 Mezar

taşında yer alan kendisine ait şu mısraların, aynı zamanda onun vefat tarihini

gösterdiği iddia edilmektedir:

“Hak hak dedi azmeyledi, Hakkı Efendi cenneti.”29

1900 yılında Bursa Vilâyet Meclisi azasından Hacı Ali Paşa

başkanlığında kurulan bir heyet tarafından, devrin valisi Halil Paşa

himayesinde İsmâil Hakkı’nın kabri tamir ettirilmiştir.30

Bursevî’nin hayat arkadaşı olarak edindiği eşlerinin sayısı konusunda

tam bir netlik olmadığı gibi, eşlerinin tam olarak kimler olduğu da tespit

edilebilmiş değildir. Fakat yazdığı eserler tetkik edilerek elde edilen verilere

göre onun beş kere evlendiği, eşleri arasında Aişe Hanım, Şeyh Mustafa

Uşşakî’nin kızı Afife Hanım ve şeyhi Osman Fazlî Efendi’nin kızı Hanife

Hanım’ın bulunduğu anlaşılmaktadır.31 Bunun yanında İsmâil Hakkı’nın

çocuklarının sayısı konusunda da net bir şey söylemek mümkün değildir.

Tespit edilebilen çocuk sayısının on sekiz olduğu haber verilmektedir.32

II. İLMÎ ŞAHSİYETİ

İsmâil Hakkı Bursevî, yaşadığı ömre nispetle çok sayıda eser kaleme

alan âlimlerimizden birisidir. O, başta tefsir, edebiyât ve ahlâk olmak üzere

pek çok sahada yüzü aşkın eser vücuda getirmiştir. Onun, tasavvufî bir

27 Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, II, 339. 28 Yıldız, “İsmâil Hakkı Bursevî’nin Hayatı”, s.125. 29 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, I-II, İstanbul, Bilmen yy., 1974, II, 534. 30 M. Murat Yurtsever, “İsmâil Hakkı Tekkesi”, DİA, , XXXIII. Cilt, İstanbul 2001, s. 110-111. 31 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 115-116. 32 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 116-119.

Page 18: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

8

zevkle oluşturduğu ilmî eserleri âlimler tarafından da takdire şayan

bulunmuştur.33 Esas itibariyle değişik alanlarda bu kadar çok eser yazan

İsmâil Hakkı’nın ilmî sahadaki derinliğini anlamak için onun tahsil hayatına

göz atmamız uygun olacaktır.

İsmâil Hakkı, Celvetî tarikatının Aydos’da bulunan halifesi Osman Fazlî

Efendi’nin huzuruna daha üç yaşında iken babası tarafından götürülmüştür.

Bundan dolayı Osman Fazlî Efendi İsmâil Hakkı’ya zaman zaman “sen bizim

üç yaşından beri müridimizsin” diyerek latife yapmıştır.34 Daha önceki

bölümde de anlatıldığı gibi Bursevî, Osman Fazlî Efendi’nin ileriki dönemde

halifesi olacak, nihayetinde ise Osman Fazlî onu kendi yerine Celvetiye

tarikatının şeyhliğine atayacaktır. Bu ikilinin yolları değişik zamanlarda

birbiriyle kesişmiş, hatta Bursevî’nin yetişmesinde bazen bu şeyhinin bazen

de şeyhinin halifelerinin emekleri ve gayretleri etkili olmuştur.

Onun tahsil hayatında ilk bilinen hocası Şeyh Ahmed Efendi’dir. Onunla

tanıştığında henüz yedi yaşlarında idi. Ahmed Efendi ona, on bir yaşına

kadar sarf, nahiv gibi bazı alet ilimlerini okutmuştur. Bursevî’nin kendisi de bu

dönemde hüsn-i hat ile meşgul olmuş ve bu alanda kendisini yetiştirmiştir.35

İsmâil Hakkı’nın bilinen ikinci hocası Şeyh Seyyid Abdulbâkî Efendidir.36

O, Edirne’de ikamet eden bu hocasının yanında yedi sene kalmış,

kendisinden sarf ve nahiv gibi alet ilimleri okumuştur. Sarf ve nahiv ilminde

İbnü’l-Hâcib (v. 646/1249)’in eş-Şâfiye ve el-Kâfiye adlı eserlerini ezberlemiş,

fıkıhtan İbrahim el-Halebî (v. 956/1549)’nin Mültekâ’sını, kelâmdan Şerh-i

Ramazan ve Hayâlî Çelebi Haşiyeleri ile birlikte Sa'düddin et-Taftazanî (v.

791/1389)'nin Şerhu'l-Akaid'ini, edebiyâttan es-Sekkâkî (v. 626/1299) ’nin

33 Mehmet Tahir Bursalı, Osmanlı Müellifleri, (haz. A. Fikri Yavuz, İsmail Özen), I-II, İstanbul 1972, I, 122-124; Büyük Türk Klasikleri, (Haz. Komisyon), I-X, VII. Cilt, İstanbul, Ötüken yy., 1988, s. 306; Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II, 534; Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, I-V, III. Cilt, İstanbul, Cem yy., 1990, s. 698. 34 Bursevî, Tamâm, II, 79. 35 Bursevî, Tamâm, II, 79. 36 Bursevî, Tamâm, II, 79.

Page 19: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

9

Miftâhu'l-Ulûm’unu, fıkıh usûlünden İbn Melek (v. 797/1394–1395)'in Şerhu'l-

Menar'ını ve tefsirden Beyzâvî (v. 685/1286)’nin Envâru't-Tenzil'inin üçte

birini okumuştur.37

Tahsilinin bu ikinci safhasında İsmâil Hakkı gayretini daha çok dil

üzerine yoğunlaştırmış, Arapça ve Farsçayı kolayca konuşup yazacak

derecede öğrenmiştir. Gözüken odur ki, bu dönem zarfında, gayret ve azim

timsali İsmâil Hakkı tasavvuf kültüründen ziyade zahiri ilimlerle uğraşmış,

hocaları tarafından önce bu sahada yetiştirilmiştir. Bu yüzden Edirne'deki

tahsil yılları; onun genel kültürünü zenginleştiren, temel İslâmî ilimleri

öğrenmesine zemin hazırlayan yıllar olmuştur.38

Bu şekilde zâhiri ilimlerde derinleşen İsmâil Hakkı’yı hocası, geri kalan

eğitimini tamamlamak üzere bir mektupla İstanbul’da bulunan Osman Fazlî

Efendi’ye göndermiştir.39 Bu döneme kadar eğitiminde zahirî ilimlerle

meşguliyet ön planda iken artık bu dönemden sonra batınî ilimlerdeki

eğitiminin ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır. Onun istidat ve kabiliyetini

keşfeden Osman Fazlî Efendi ilmini ve maneviyyâtını kemâle erdirmek için

İstanbul’da üç yıl özel olarak onun eğitimiyle meşgul olmuştur.40

Bursevî, Osman Fazlî’nin meclisinde okutulmayan ilimleri tahsil etmek

üzere dergâh dışında İstanbul’un ileri gelen diğer hocalarından da istifade

etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’i düzgün bir şekilde okumak üzere tecvîd ilmini,

dönemin meşhur kurralarından biri olan Mehmed Efendi (v. 1134/1722)’den

öğrenmiş, Arapçanın yanı sıra Fars diliyle meşgul olmuş, bu dilde kaleme

alınmış meşhur klasiklerden manzum ve mensur olan eserleri devrin

tanınmış bazı hocalarından okumuştur.41 Zamanının bir bölümünü küçük

yaşından beri merak duyduğu hüsn-i hat sanatına sarf eden İsmâil Hakkı, bu

37 Bursevî, Tamâm, II, 79. 38 Yıldız, İsmâil Hakkı Bursevî’nin Hayatı, s.106-107. 39 Bursevî, Tamâm, II, 80. 40 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 40. 41 Bursevî, Tamâm, II, 80.

Page 20: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

10

ilimde icazet alacak seviyeye gelememiştir. Fakat döneminin meşhur

hattatlarından olan Hâfız Osman (v. 1110/1698)’dan hüsn-i hat dersleri alma

bahtiyarlığına ermiş, böylece bu alanda da kendini geliştirmiştir.42

Dinî ve tasavvufî sahadaki eserlerine katmış olduğu çok sayıdaki

manzumesinden başka mürettep olarak Fütuhat-ı Bursevîyye isminde bir

divan sahibi oluşu, İsmâil Hakkı'nın âlim ve mutasavvıf şahsiyetine edebî bir

kimlik de ilave etmiştir. Nazmı nesrinden daha sade olan İsmâil Hakkı'nın dili,

ne halk şiirindeki kadar sade ne de klasik şiirdeki kadar yabancı terkiplerle

yüklü ve külfetlidir. Divanında yer alan şiirlerinde; daha çok ayet ve

hadislerden yapılan iktibaslara, ifadece, değişik bir şekle soktuğu bazı

atasözlerinden getirdiği irsal-i mesellere, kısas-ı enbiya ve kerâmet-i evliyaya

atıfla yapılan telmihlere rastlanmaktadır. Onun alçak gönüllü olan mizacı,

şiirlerine mahzun ve kırgın bir ruh haliyle yansımıştır. İrşat ve tedris faali-

yetleri esnasında gittiği bazı bölgelerde yöre halkının gösterdiği

duyarsızlıktan muzdarip olmuş, bu duygularını şiirlerinde çok defa

zamaneden şikâyetle dile getirmiştir.43

Çok yönlü olan âlimimiz İsmâil Hakkı’nın musîki sahasında da

çalışmaları vardır. Aziz Mahmud Hüdayî’nin ilâhilerini şeyhi Osman Fazlî’nin

huzurunda makamına uygun olarak okuyan44 İsmâil Hakkı, kendisine ait

Mecmûatü’l-Fevâid ve’l-Vâridât adlı eserinde sayısı kırka varan musiki

makamlarını zikretmekte ve bu makamlara ait yine kendisine ait besteleri

bulunmaktadır.45 Bursevî’nin kendisine ait bu besteleri yanında güfteleri de

vardır. Hatta Duhan-ı Şerif Çelebi, İsmâil Hakkı'ya ait çok sayıda güfteyi

bestelemiştir.46

İsmâil Hakkı, tasavvuf ehli için ilmin vazgeçilmez olduğunu “Biz sûfîler

42 Bursevî, Tamâm, II, 80 43 M. Murat Yurtsever, “İsmâil Hakkı Bursevî”, DİA, XXIII. Cilt, İstanbul 2001, s. 107; Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, I-II, II: Cilt, İstanbul, TEV yy., 1978, s. 236. 44 Bursevî, Tamâm, II, 21. 45 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 125. 46 Yurtsever, “İsmâil Hakkı Bursevî”, XXIII, 107.

Page 21: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

11

topluluğu ilmi terk etmeyi asla kabul etmeyiz” sözüyle ifade etmiştir.47 İsmâil

Hakkı çok yönlü bir âlim olarak; ilimle meşgul olmuş, deruhte ettiği zahiri

ilimleri uygun meclislerde aktarmış, böylece ders halkaları oluşturarak hocalık

da yapmıştır. Nitekim İsmâil Hakkı halife olarak bulunduğu Üsküp’te dersler

vermiş, ders verdiği meclislerde halkın yoğun bir ilgisine mazhar olmuştur.48

Fakat seyr-i sûlûk içerisinde olgunlaşarak belli bir mertebeye ulaşması için

şeyhi Osman Fazlî “Ders vermekle meşgul oldukça Hakk’ı idrakten men

edilirsin” sözüyle, onu ders vermekten menetmiştir. Böylece Bursevî mantık

ve aklın büyük rol oynadığı zahirî ilimlerle meşgul olmak yerine dil ve gönlün

daha işlevsel olduğu batınî ilimler sahasında vaaz ve nasihat vermeye teşvik

edilmiştir.49 Bu da onun tasavvuf yolunda yüksek mertebelere erişip sûfî bir

âlim olarak yetişmesinde etkili olmuştur.

İsmâil Hakkı; İbn Arabî, Sadrettin Konevî ve kendi şeyhi Osman Fazlî

Efendi’nin tasavvuf anlayışlarını çok iyi nüfuz etmiş, bu üç mutasavvıfın görüş

ve fikirlerini en iyi bir şekilde tahlil ederek, bunlara kendi birikimlerini de

ekleme sûretiyle bu kültürü Türk halkına sunmuş bir mutasavvıftır. Bu açıdan

bakıldığında Bursevî, ilmî ve tasavvufî kimliğiyle kültür tarihimizde önemli bir

yer işgal eden seçkin şahsiyetlerdendir.50

İsmâil Hakkı Bursevî’nin ilmî, edebî ve ahlakî konularda olmak üzere,

tasavvuf, tefsir, ahlak, edebiyat, hat ve musiki alanlarında pek çok eseri

bulunmaktadır. Bunun yanında Bursevî, hadis sahasıyla da meşgul olmuş ve

bu sahada da eserler kaleme almıştır. Biz Bursevî’nin hadis sahasındaki

görüşlerine, ileriki sayfalarda işleyeceğimiz “Bursevî’nin Hadis Anlayışı” adlı

bölümde değineceğiz.

47 Bursevî, Tamâm, II, 104. 48 Bursevî, Tamâm, II, 88. 49 Bursevî, Tamâm, II, 104, 107. 50 Seyit Avcı, Sûfîlerin Hadis Anlayışı, Konya, Ensar yy., 2004, s. 27.

Page 22: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

12

III. ESERLERİ

İyi bir öğrenim gören ve tekke terbiyesi alan Bursevî, ilmî birikimini ve

edebî yönünü eserlerinde mezcetmiş, görev yaptığı yerlerde vaktinin çoğunu

insanları irşat ederek ve bu arada da kitap yazarak değerlendirmiştir.

Tefsir, Tasavvuf, Hadis, Fıkıh vb. alanlarda eserler veren İsmâil Hakkı

daha öncede ifade ettiğimiz gibi, çok yönlü ve velûd bir müelliftir. İsmâil Hakkı

kendi eserlerinde, kaleme aldığı yapıtlarının sayısı ile ilgili malumatlar verir.

Kitabu’s-Silsile’sinde telif ettiği eserlerinin sayısının yüzü aştığını ifade

etmiştir.51 Yine vefatına yakın bir zamanda tamamladığı Kitâbü’n-Netice adlı

eserinde on beş kitabının ismini zikretmiş ve ayrıca kendisine ait sayıları

yüzden fazla kitap ve risalesinin bulunduğunu haber vermiştir.52 Bursalı

Mehmet Tahir, Bursevî’nin eserlerinin sayısını yüz beş olarak tespit etmiş,

bunların isimlerini vermiş, bu eserlerden matbu olanlarla olmayanları teker

teker zikretmiş, arkasından da önemli bazı eserlerini tanıtmıştır.53

Küçük yaşlardan itibaren kuvvetli bir Arapça ve daha sonra da Farsça

eğitimi alan İsmâil Hakkı eserlerinde Türkçenin dışında ana unsur olarak

Arapçayı ve tali bir unsur olarak da Farsçayı maharetle kullanmıştır. Bu

yüzden de onun bu dillerde yazdığı metinleri oldukça fasihtir.54

Eserlerinin bir kısmı hacimli iken bir kısmı da risaleler halindedir.

Manzum eserlerinin yanı sıra mensur eserlerinin içinde de çok sayıda şiiriler

yer almaktadır. Şiirlerinin çoğu Yunus Emre’ye naziredir ya da Yunus’un

yolunu izler. Şiirlerinde tasavvufî görüşlerini dile getirir.55

Son yapılan araştırmalara göre, Bursevî’nin kendisine ait olan eser

sayısı 106’dır. O eserlerinin önemli bir kısmını Arapça yazmış, 60 kadarını da

51 Bursevî, Kitâbü’s-Silsile, s. 103. 52 Bursevî, Kitabu’n-Netice, II, 339. 53 Busalı, Osmanlı Müellifleri, I, 122-124. 54 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 163-164. 55 Yurtsever, “İsmâil Hakkı Bursevî” XXIII, 107; Özkırımlı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, III, 698; Büyük Türk Klasikleri, VII, 306.

Page 23: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

13

Türkçe olarak kaleme almıştır. Bu eserlerin 27 tanesi basılmış geri kalanlar

ise yazma şeklinde kalmıştır.56 Önemli birkaç eserini şöyle sıralayabiliriz.

1- Rûhu’l-Beyân

2- Rûhu’l-Mesnevî

3- Şerh-i Pend-i Attar

4- Ferâhu’r-Rûh (Şerh-u Muhammediye)

5- Şerh-i Hadis-i Erbaîn

6- Kenz-i Mahfî

7- Şerhu Nuhbeti’l-Fiker li Usûli’l-Hadis

8- Şerhu Şuâbi’l-İman

9- Silsileti’l-Celvetiyye

10- Fürûk

11- Kitâbu’n-Necât

12- Kitâbu’n-Netice

13- Divân (Fütuhat-ı Bursevîyye)

14- Tamâmu’l-Feyz

IV. RÛHU’L-BEYÂN TEFSİRİ

Müellifin kendi ifadesiyle vahiy süresi kadar bir zamanda yazılan57 ve en

meşhur eseri olan Rûhu’l-Beyân; tasavvufî, edebî ve ahlakî nitelikli

tefsirlerden mecz edilmiş bir derleme niteliğindedir.58 1117/1705 yılında

tamamlanmış olan eser,59 devrinin kültürel özelliklerini, birçok önemli güncel

olayları, vaaz niteliğinde bol miktarda hikâyeleri edebî bir üslupla aktarır.

Onda klasik tefsirlerde görülen lügat, nahiv ve belagat inceliklerine geniş yer

verilmiştir. Rûhu’l-Beyân, Arapça olarak kaleme alınmış ara ara müellif

56“İsmâil Hakkı” İslâm Ansiklopedisi, (Haz. Komisyon), I-V, II. Cilt, Eskişehir, AÜGSF yy., 1997, s. 1115; Türk Ansiklopedisi, XX, 307; Büyük Türk Klasikleri, VII, 306. 57 Bursevî, Tefsiru Rûhi’l-Beyân, I-X, X. Cilt, İstanbul, Matbaayı Âli Osmaniye, 1926, s. 552; Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, II, 430. 58 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 2; Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Literatürü, Ankara, Kültür Bakanlığı yy. 2001, s.109-110. 59 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 552

Page 24: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

14

tarafından Farsça ifadelere yer verilmiş, bunun yanında birçok yerde Arapça

ve Farsça eserlerden nakiller yapılmıştır.60 Rûhu’l-Beyân her ne kadar

tasavvufî yönü ağır basan bir tefsir olarak meşhur olsa da aslında kaynakları

dolayısıyla hem rivâyet hem de dirayet tefsirinin özelliklerini taşıyan, çok

yönlü bir tefsirdir.61 Rûhu’l-Beyân, müellifi tarafından üç cilt olarak kaleme

alınmış62, her cilde bir mukaddime ile başlanmıştır. On ciltlik baskıda ise ilk

üç cilt müellifin tertibine göre birinci cilde, sonraki üç cilt ikinci cilde, son dört

cilt ise üçüncü cilde tekabül etmektedir.63

Rûhu’l-Beyân tefsirinde; Zamahşerî (v. 538\1144), Kadı Beyzâvî (v.

685/1286), ve Ebû’s-Suud Efendi (v. 982/1574)’nin tefsirleri başta olmak

üzere pek çok tefsirden istifade edilmiş, Muhyiddin İbn Arabî (v. 638\1240),

Mevlânâ (v. 672\1273), Konevî (v. 673\1274) gibi mutasavvıflardan nakiller

yapılmıştır. Ayrıca Aziz Mahmud Hüdayî ve Osman Fazlî gibi Celvetî

meşayihinin görüşlerine de tefsirde ara ara yer verilmiştir.64

60 Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II, 712-713; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 122. 61 Bursevî, Rûhu’l-Beyân,. (trc. H. Kâmil Yılmaz, Ömer çelik, Süleyman Derin, Mehmet Toprak, Murat Üstün), İstanbul, Erkan yy., 2005, I, 54. 62 Bursevî, Tamâm, II, 108; Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, II, 430. 63 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, (Ali Namlı tarafından hazırlanan araştırma kısmı), I, 44, 64 Ali Namlı, Rûhu’l-Beyân Tefsiri üzerine yaptığı araştırma kısmında bu tefsire kaynaklık eden belli başlı eserleri ve müelliflerinin vefat tarihlerini dikkate alarak uzun bir liste şeklinde vermiştir. Bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân (Ali Namlı tarafından hazırlanan araştırma kısmı), I, 49-53.

Page 25: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

BİRİNCİ BÖLÜM

TASAVVUF VE HADİS

İsmâil Hakkı Bursevî, Osmanlı tekkelerinde yetişen bir mutasavvıf

olarak, pek çok sahada kaleme aldığı eserlerinde tasavvufun kendine has

yorumlama metodunu usta bir şekilde kullanmıştır. Onun, hacim bakımından

en büyük eseri olan Rûhu’l-Beyân Tefsiri, âlimler tarafından işarî sûfî tefsirler

alanında kaleme alınmış önemli çalışmalar arasında sayılmaktadır. Bundan

dolayı bir önceki bölümde İsmâil Hakkı Bursevî’nin hayatına, eserlerine ve

Rûhu’l-Beyân isimli tefsirine genel itibarı ile değindik. Bu bölümde ise

öncelikle tasavvufun tanımı ve kaynağına ilişkin hususlar üzerinde

durulacaktır. Daha sonra da tasavvufî esaslarla oluşturulan tefsir ekollerinden

“İş’ari tefsir ve metodu” hakkında değerlendirmeler yapılacaktır.

I. TASAVVUF

A. Tasavvufun Tarifi

“Tasavvuf” kelimesi etimolojik tahlile tabi tutulduğunda bu kelimenin

kökü ile ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bunlar arasında “Tasavvuf”

kelimesinin; “temizlik, saflık” anlamına “safâ” veya "safv"; “Hz. Muhammed'in

meclisinde oturan Ehl-i Suffe” anlamına “saff”; "Bakliyat cinsi bir bitki olan

“Süfane”; "Ense saçı manasına gelen” “Sûfatu'l-Kafâ”, "Cahiliye döneminde

Kâbe'ye hizmeti ile bilinen bir kabile olan” “Beni Sûfe”; bazı müsteşriklerin

iddia ettiği gibi Yunanca “hikmet” anlamın gelen “sofos”’ gibi kelimelerden

çıktığına dair görüşler sıralanabilir.1

1 Süleyman Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsîri, İstanbul, Sönmez yy., 1969, s.1; Mehmet Ali Aynî, Tasavvuf Tarihi, ( sad. Hüseyin Rahmi Yananlı), İstanbul, Kitâbevi yy., 2000, s.201-203; Kuşeyrî, Abdulkerim b. Hevâzin, Kuşeyrî Risalesi, (trc. Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendi), İstanbul, Yasin yy., 2003, s. 378; Ethem Cebeci, “Prof. Nicholson’ın Kronolojik Esaslı Tasavvuf Tarifleri”, AÜİFD sy. XXIX, , Ankara 1989, s. 387-406; , Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul, Dergah yy., 1999, s. 26-27; Hülya Küçük, Tasavvuf Tarihine Giriş, :Konya, Nükte yy., 2004, s.19-22; Ömer Rıza Doğrul, İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul, Ahmed Hâlis Kitabevi, 1948, s. 62-64; Ahmed Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, Ankara, TDV, 2000, s.7-10; Yaşar Nuri Öztürk, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnete Göre Tasavvuf, İstanbul, Fatih yy., 1979, s.3-10.

Page 26: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

16

Fakat bu görüşlerin hiç biri, tasavvuf kelimesinin kökeni konusunda

gramer bakımından tutarlı değildir. En doğru kabul edilen fikre göre "Sûfî"

kelimesi, Arapça yün anlamına gelen "sûf"tan türemiştir. Sûf'un nisbeti

“sûfî”'dir. Gömlek giyene "����" (takammasa) dendiği gibi sûf giyinme

anlamında "ف��" (tasawwafa) ifadesi kullanılır. Bunun mastarı "ف�� "

(tasavvuf), ismî fâîli "ف (mutasavvıf)'tır.2 "م��

Tasavvuf “yün giyme” anlamına ilaveten, yine onunla bağlantılı farklı ve

derin anlamlar ifade eden bir kavramdır. Tasavvuf kelimesi içerisinde

“dünyaya rağbetsizlik, nefse hoş gelen şeyleri terk “ gibi unsurlar ağır

basmaktadır.3 Nitekim İbn Haldun (v. 808/1405) tasavvuf ile “sûf giyinme”

arasındaki anlam ilişkisine, yaptığı şu tanım ile dikkat çeker. Ona göre

tasavvuf; “Dünyanın terki ile Allah’a yönelme ve halkın rağbet gösterdiği

şeylerden uzaklaşmaktır.”4

Tasavvufun tarifi konusunda sûfîler arasında bir birlik yoktur. Tasavvufu

tarif eden sûfîler, kendi hallerinin tarifini yapmaktan öteye geçememişlerdir.5

Nitekim sufilerin yaşadıkları hal, içinde bulundukları makam ve önem

verdikleri yön farklı olduğu için tasavvuf tarifleri de farklı olmuştur. Bu farklılık

aslında bize sûfîlerin ve tasavvufun değişik yönleri ile ilgili bilgiler

vermektedir.6 Mesela Ma'rufu'l-Kerhi (v. 200/815) Tasavvufu; "Hakikatleri

almak, insanların ellerinde bulunan şeylerden ümit kesip yüz çevirmek"7 diye

tanımlarken, Seriü's-Sakâtî (v. 251/865) "Güzel ahlak,"8 Cüneyd-i Bağdâdî (v.

2 Kuşeyrî, Risale, s. 378; Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsîri, s. 1; Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 27. 3 Muhittin Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, Konya, Yediveren yy, 20001, s.49. 4 Ebu Zeyd Abdurrahman İbn Haldun, Mukaddime, (trc. Süleyman Uludağ), I-II, II. Cilt, İstanbul, Dergâh yy., 1991, s. 1113; Öztürk, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnete Göre Tasavvuf, s. 13-14. 5 Kuşeyrî, Risale, s. 379. 6 Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 28; Hayrani Altıntaş, “Tasavvuf”, AÜİFD, sy. XXXI, Ankara 1989, s. 76. 7 Kuşeyrî, Risale, s. 380. 8 Ahmet el-İsfahanî Ebû Nu'aym, Hilyetü'l-Evliya, I-X, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Arabîyye, 1405, s. 23.

Page 27: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

17

298/910) "Başkalarından ilgiyi keserek Hak Teâlâ ile beraber olmak"9

şeklinde tarif etmektedirler.

Bu şekildeki farklı yaklaşımlar tanımlarda bir artış meydana getirmiş,

böylece Sühreverdî’nin tespiti ile bu sayı 1000’i bulmuş,10 Câvit Sunay ise

2000’e kadar çıkartmıştır.11

İsmâil Hakkı Bursevî, tasavvufu; “et-Tasavvuf, terkû’t-tesevvüf” şeklinde

kısa ve özlü bir ifade ile tarife eder. O bu sözünü “Tasavvuf dedikleri ibnü’l-

vakt olup tesevvüf (geleceği beklemeyi) ve te’hiri terk etmek ve mâzî ve

müstakbel kaydını koyup zaman-ı hâlde kendi hâliyle mukayyet olmaktır” 12

şeklinde tercüme ve izah etmekte, böylece o, tasavvufu tarif etmekten öte

içinde bulunduğu hali de ifade etmiş bulunmaktadır. Bursevî’nin aslında böyle

bir tarifi yapmasında, Celvetiye tarikatının gözde şeyhlerinden biri olan Aziz

Mahmud Hüdayî’nin pek beğenmiş olduğu şu nazmının tesiri vardır.

Tasavvuf nefsini pak eylemektir,

Fena ile anı hâk eylemektir.13

Tarifler arasındaki farklılığa rağmen, ifade edilmek istenilen manadaki

birlik dikkat çekmektedir. Nitekim bu tariflerde ön plana çıkan ortak noktalar;

zühd ve takva ile ruhu temizlemek, kendi varlığını Allah'ın sevgisinde eritmek,

kalbi bütün mâsivadan arındırıp Hakk'a tahsis etmek, nefsi yok bilip O'nun

varlığında yaşamak, şeriatın bütün emirlerine uymak ve yasakladığından

kaçınmak ve bu surette en büyük mutluluğa yani Allah'ın cemalini

müşahedeye varmak şeklinde sıralanabilir.14

9 Kuşeyrî, Risale, s. 380 10Şihabeddin Ömer b. Muhammed Sühreverdî, Avârifu’l-Ma’ârif, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabîyye, t.y., s.64. 11 Câvit Sunar, Tasavvuf Tarihi, Ankara, AÜİF yy., 1975, s.164. 12 Bursevî, Kitabu’n-Netice, II, 327. 13 Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, s. 248. 14 Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s. 2; Sunar, Tasavvuf Tarihi, s.164; Selçuk Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, ., İstanbul, Marifet yy., 1990, s. 30-32; İlmihal, (Haz. Hüseyin Algül, Yunus Apaydın, Ali Badakoğlu, İbrahim Kâfî Dönmez, Mehmet Erkal Ömer Faruk Harman, Ahmed

Page 28: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

18

B. Tasavvufun Menşei

Tasavvufun, Kur’ân-ı Kerim’den ve Peygamberimiz (s.a.)’in sünnetinden

ilham alınarak teşekkül etiğine dair görüşler olmakla birlikte, tamamen İslâm

dışı kaynakların ürünü olduğu veya en azından bunlardan alınan unsurların,

İslâmî kaynaklardan alınan unsurlardan daha fazla olduğunu iddia eden

görüşler de bulunmaktadır. Bu iddialara rağmen; kabul edilen en yaygın

görüşe göre, tasavvufun kaynağı İslâm’ın bizzat kendisidir.15

Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde tasavvuf teriminin yer

almamasına dayanarak bunu İslâm’a yabancı bir cereyan kabul etmek doğru

değildir.16 İslâm Tasavvufu, Kur’ân’ın “tezkiye”, “takva” ve “tebettül” lafızları

ile anlattığı ibadet, ahlâk ve nefis terbiyesi yoludur. Bu yüzden İslâmî ilimler

gibi, Hicrî ikinci ve üçüncü asırda, metodu ve hedefi olan bir ilim olarak ortaya

çıkmış, önceleri zahitlik ve zûhdî yaşayış tarzında gelişmiş, bilahare tasavvuf

adıyla sistemleşmiştir. Tasavvufun ortaya çıkışını sağlayan asıl âmil, mânevî

âmildir. Bu, İslâm’ın kaynakları olan Kur’ân ve Sünnet’teki esaslardır.17

Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de muhabbetullâh,18 ilm-i ledûn,19 tezkiye,20 zikir,

velâyet, tövbe, şükür, tevekkül, riyazet, mücâhede21 gibi konularda mevcut

olan ayetler tasavvufî düşünce ve zühdî yaşayışa yönlendirmede âmil

olmuştur. 22

Gözlerimizi saadet çağına çevirip Hz. Peygamber’in hayatını

incelediğimiz zaman, orada İslâm’ın rûh hayatının tatbiki örneklerini, zühdî ve

tasavvufî yaşantının saf numunelerini görürüz. Hz. Peygamber’in bütün

Saim Kılavuz, Süleyman Uludağ, İrfan Yücel), I-II, I. Cilt, İstanbul, İSAM, 2000, s. 48; Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 49. 15 Küçük, Tasavvuf Tarihine Giriş, s. 30-33; Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 42; Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 29; Kara, “Tasavvuf”, IV, 267. 16 Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s. 2. 17 Yılmaz, Tasavvufî Hadis Şerhleri, s. 11. 18 el-Maide (58), 54; et-Tevbe (9), 24. 19 el-Kehf (18), 65; el-Bakara (2), 282. 20 el-Cuma (62), 62; eş-Şems (91), 9-10. 21 Âl-i Îmran (3), 191; el-Ankebut (29), 69; el- Müzzemmil (73), 2-4; el-Hadîd (57), 16; eş-Şuarâ (26), 88. 22 Küçük, Tasavvuf Tarihine Giriş, s. 33.

Page 29: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

19

hayatı; riyazet, tefekkür ve zühd denilen rûhî tecrübelerle doludur. İbadeti

“ihsan” terimiyle, “Allah’ı görüyormuşçasına kulluk etmek” şeklinde tarif ve

ifade eden Allah Resûlü (s.a.),23 ömrü boyunca imanını “ihsan” seviyesinde

yaşamış ve ashabını o modele uydurmaya gayret etmiştir. Yine onun ashabı

da bu mektebe talebe olmuş, nefsî engelleri aşarak Allah (c.c.) ve Resûlü

(s.a.) için her şeylerini feda etmişlerdir.24

Tasavvufun İslâmî bir oluşum olduğu şeklindeki bu genel kabulün

tersine, onun kaynağını İslâm dışı olarak görenlerde vardır. Nitekim

müsteşrikler, böyle bir tezi ispat etmek üzere ilk defa harekete geçmişlerdir.

Bunların çoğu, Arapların mistik düşünceye kabiliyetli olmadıkları noktasından

hareketle, tasavvufun onlara dışarıdan gelmiş olabileceği peşin hükmünü

benimsemişlerdir.25 Bu görüş sahipleri, görüşlerini sûfîlerin hal ve sözleri ile

iddia ettikleri yabancı tesirler arasında karşılaştırma yapıp, benzerlikler

arayarak temellendirme yoluna gitmişlerdir.26 Onlar, İslâm’da tasavvufî

düşüncenin oluşmasındaki başlıca dış kaynakları; Yeni Eflatunculuk,

Gnosticism, eski Yunan nazariyeleri, Hint dinleri, Budizm, Fars kültür ve

inançları, Yahudilik ve Hıristiyanlık dinleri olarak gösterirler27

Müsteşriklerin iddia ettiği bu tezler dikkatlice tetkik edildiği zaman pek

de tutarlı gözükmemektedir. Genel olarak mistisizm, "inanan kimsenin,

dünyaya karşı tavır koyması ve kendi içindeki hakikati araması" şeklinde

tanımlanabilir. Aslında tanımda ifade edilen böyle bir durum, ortak bir yön

23 Muhammed b. İsmâil Ebû Abdillah Buhârî, el-Camiu’s-Sahih, İmân 37, Riyad, Dâru’s-Selam, 2000; Müslim b. Haccâc Ebû’l- Hüseyin el-Kuşeyrî, Sahîhu Müslim, İmân 1-5 (hno:8-9), Riyad, Dâru’s-Selam, 2000; Süleymân b. el-Eş’as Ebû Dâvud es-Sicistânî el-Ezdî, Sünenü Ebî Davud, Sünnet 16 (hno:4695), Riyad, Dâru’s-Selam, 2000; Muhammed b. İsa Ebû İsa et-Tirmizî, el-Câmu’s-Sahîh, İman 4 (hno:2610), Riyad, Dâru’s-Selam, 2000. 24 Yılmaz, Tasavvufî Hadis Şerhleri, s. 12; Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s. 2; Fazlur Rahman, İslâm, (çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın), Ankara, Selçuk yy., 1996, s. 178-179. 25 Erol Güngör, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, İstanbul ,Ötüken yy., 1982, s. 49. 26 D. Lacy O’leary, İslâm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri, (çev. Hüseyin Yurdaydın, Yaşar Kutluay), Ankara , AÜİF yy., 1971, s.114-118; Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s.16; Küçük, Tasavvuf Tarihine Giriş, s. 29-30; Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 40. 27 R. A. Nicholson, Tasavvufun Menşei Problemi, (trc. Abdullah Kartal), İstanbul, İz yy. 2004, s. 49-54; İlhan Kutluer, “Mistisizm”, DİA, XXXI. Cilt, İstanbul, 2005, s. 190; Doğrul, İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, s. 39-45.

Page 30: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

20

olarak bütün inanç sistemlerinde ve felsefî ekollerde de görülmektedir.

Bundan dolayı da tavırlar farklı olmakla birlikte, bütün sistemlerde mistik

anlayış vardır.28 Bu mistik akımlar arasında karşılaştırmalar yapıldığı zaman

pek çok benzer yanlarını da görmek mümkündür. Fakat benzerliklerden yola

çıkarak, kronolojik sıra itibari ile sonra olanın önce olanı taklit ettiği sonucuna

varmamak gerekir. Benzerlikler geçekten taklit olabileceği gibi, kültürlerle hiç

ilişkisi olmamış insanların buluşu da olabilir. Bazı konularda, meselâ

Uzakdoğu ve Hıristiyan mistisizmi ile tasavvuf arasındaki benzerliklerden

ötürü ileri sürülen görüşleri değerlendirirken bu hususa dikkat etmek gerekir.

Hatta önceki kültürlerden etkilenmenin varlığı tespit edilse bile bunu hemen

reddetmek de gerekmez. Çünkü söylenen söz doğru ise kimin söylediği

önemli değildir.29 Bundan dolayı müsteşrikler, mistisizmin kaynağını tarihteki

bir takım dini ve felsefi akımlara mal ederek hataya düşmüşledir. Hâlbuki

mistisizm dünyaya bir bakış tarzı olması sebebi ile insanla var ola gelen bir

oluşumdur ve onunla beraber oluşan bütün dini ve felsefî sistemlerde

olagelmiştir.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki Müslümanlar, adlıkları bu unsurları

kendi kültürleri içinde eritmeyi, daha doğrusu yeniden şekillendirmeyi

bilmişlerdir. Zaten hiçbir kültür, dışarıdan aldıkları unsurları olduğu gibi

bırakmaz; kendi kültürü içinde yoğurur. İslâm mistisizmi de diğer mistik

hareketlerden bir şeyler almış ama bunları kendi potasında yoğurmayı

başarmıştır.30 İslâm dini, insanı bütünüyle kuşatmış ve hayatın içinde olan

şeylere bir bakış tarzı koymuştur. Elbette mistik düşünce insana ait bir yöndür

ve İslâm dini de kendine ait yüce ilkeleri ile bu mistik düşünceye bir düzen

vermiş ve onu diğer mistik anlayışlardan ayrı olarak şekillendirmiştir. İslâm

tasavvufunun kaynağı ise Kur’ân ve Sünnet’tir. Bu iki ölçü insanın manevi

cephesi olan mistik duruşuna bir yön çizmiştir.

28 Yılmaz, Tasavvufî Hadis Şerhleri, s. 11. 29 Kara, “Tasavvuf”, IV, 267. 30 Küçük, Tasavvuf Tarihine Giriş, s. 30.

Page 31: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

21

C. Tasavvufî Tefsir ve Metodu

Tefsir usûlü ile ilgili eserlere baktığımızda tefsirlerin; rivayet ve dirâyet

olmak üzere iki ana gruba ayrıldığını,31 ama zamanla buna işârî veya

tasavvufî tefsir denilen üçüncü bir çeşidin de eklendiğini görmekteyiz. Genel

olarak “İşârî Tefsir”, sûfînin kalbine doğduğu kabul edilen işaretlere

dayanarak, keşf ve ilham yolu ile Kur’ân ayetlerinin bir kısmını veya tamamını

yorumlayarak oluşan tefsir çeşidinin ismi olarak bilinmektedir.32

İşârî tefsîr, yalnız sûfîlerin zuhurundan sonra meydana çıkmış yeni bir

şey değildir, Hz. Peygamber’in nübüvvetinden bu yana bilinmektedir.33 Bunun

yanında, işârî tefsir ekolünün teşekkül devri olarak, I. ve II. (VII. ve VIII.)

yüzyıllar gösterilmektedir. Bu dönemde yapılan Kur’ân’ı anlama yolundaki

yorumlar, nispeten dış anlamından farklı şekilde açıklanmaya elverişli az

sayıdaki ayetlerle sınırlı tefsir tarzında iken daha sonra bu sınır genişletilmiş

böylece önemli miktarda ayetlerin tasavvufî yorumlarını içeren tefsirler ortaya

çıkmaya başlamıştır.34

Esasen lafızların bir dış bir de iç manasının bulunduğu savından

hareketle sûfî ehli, lafzın iç manasının anlaşılması konusunda âlimler ile

ârifler arasında fark olduğunu beyan etmişlerdir. Sûfîlere göre; Kur’ân’ın

kadim ve Allah kelâmı olduğu ve sonsuz manalar içerdiği, Kur’ân’da mevcut

olan kelime, lâfız ve cümlelerin, ilk bakışta akla gelen dış (zâhir)

anlamlarından başka bunların sûfînin marifetindeki derecesine göre halka

halka genişleyen iç (batın) manalarının olduğu ifade edilmiştir. Bundan

dolayı, söz konusu manaya ulaşmak da bilgi birikimi ve tefekkür kabiliyetinin

yanında ahlakî olgunluğu gerektirir. Kur’ân’ın dış anlamını Arapça bilenler, iç

31 İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, TDV, 2004, s. 228-231. 32 Süleyman Uludağ, ,“İşârî Tefsir”, DİA, XXIII. Cilt, İstanbul, 2001, s. 424. Detaylar için bk. Süleyman Ateş, İşârî Tefsir Okulu, Ankara, AÜİF yy., 1976, s. 27-330. 33 Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s. 16. 34 Uludağ, “İşârî Tefsir”, XXIII, 425.

Page 32: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

22

anlamını ise sadece yâkin ehli olan ârîfler bilebilir.35 Nitekim müellifimiz İsmail

Hakkı Bursevî de bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etmektedir: “Ârifler,

Allah’ın zat, sıfat ve fiillerine dair nice bilgi ve hakikatleri söylerler. Tecelli

ilminden birçok incelikler yazarlar ki, âlimler bunların benzerini yazamaz.

Çünkü bunlar düşünce ve tasavvurun değil, ilâhî ilham’ın sonunda

yazılmıştır.”36 İşte ârifler, bu yolla Kur’ân’ı yorumlamaya çalışmışlar ve

tefsirde yeni bir anlayışın doğmasına öncülük etmişlerdir.

Fakat tefsirde işârî metotla meydana getirilen eserlerin, Kur’ân’ı anlama

konusunda sübjektif ve zorlama yorumları da beraberinde getirmesi bu

konuda ilmi kıstasların geliştirtmesini zorunlu kılmıştır. Bundan dolayı İslâm

âlimleri işârî tefsir ve yorumun yapılabilmesi için bir takım şartlar ileri

sürmüşlerdir. Biz bunlardan genel kabul görenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

a. İşârî yorum, ayetin zahirî manasına aykırı olmamalıdır.

b. Yalnız işârî mananın geçerli olduğu iddia edilmemelidir.

c. İşârî yorum, lâfızla alâkası olmayan bir tarzda yapılmamalıdır.

d. İşârî yoruma şer'i ve aklî bir engel bulunmamalıdır.

e. İşârî yorum, zihinleri alt üst eden biçimde olmamalıdır.37

Bunun yanında sûfî tefsirler, âlimler tarafından; kabul veya ret edilmesi

açısından, makbul ve merdud olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Bu

ayırımdan hareketle, “işârî sûfî tefsir” ve “nazarî sûfi tefsir” olmak üzere iki

ayrı kategoride tefsir çeşidi oluşmuştur. Bu ayrımdaki esas kıstas, tasavvufî

tefsirin oluşturulmuş olduğu esaslardır. Eğer tefsir, mutasavvıfın kendi kişisel

görüşleri doğrultusunda oluşursa nazarî, mutasavvıfın rûhî riyazetine göre

oluşursa amelî denmektedir. İşârî sûfî tefsir, sûfînin rûhî riyazetine dayandığı

35 Ebû Hamid b. Ahmed el-Gazzâlî, , İhyâu Ûlûmi’d-Dîn, (trc. Ahmed Serdaroğlu), I-IV, I. Cilt, İstanbul, Bedir yy., t.y., s. 250, 821; Ateş, İşârî Tefsir Okulu, s. 63; Celalü’d-Dîn Ebû’l-Fazl Abdurrahman b. Kemâli’d-Din es-Suyutî, el-İtkân fi Ulumi’l-Kur’ân, I-II, II. Cilt, Mısır, el-Ezheriye Mat., 1318, s. 184-185. 36 Bursevî, Kitâbu’n-Necât, (sad. İ. Turgut Ulusoy), İstanbul, Hisar yy., 1983, s. 60. 37 Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s. 25; İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, I-II, II. Cilt, Ankara, DİB yy., 1988, s. 12; Mustafa Öztürk, “Tefsirde Zahir-Bâtın Düalizmi ya da Tasavvufî Aşırı Yorum”, İslâmîyat Dergisi, c. 2, sy. 3, Ankara 1999, s. 115; Uludağ, “İşârî Tefsir”, XXIII, 425.

Page 33: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

23

ön kabulüyle, makbul addedilirken; nazarî sûfi tefsir ise yorum sahibi sûfî ya

da filozofun keyfi görüşlerine ve ön yargılarına dayandığı gerekçesiyle

merdud kabul edilmiştir.38 Nazarî sûfî tefsire verilebilecek en güzel örnek İbn

Arabî’nin Fütuhat-ı Mekkiyye’si ile Fusûlu’-l-Hikem’idir. İşârî sûfî tefsirlere ise

Tusterî (v. 273/886) ve Sülemî (v. 412/1021)’nin tefsirleri örnek gösterilebilir.

Bursevî’nin Rûhu’l-Beyân isimli tefsiri de yine işârî sûfî tefsirlerden biri

sayılabilir.

II. HADİS

Tezimizde tahriç yapılmak üzere, Fâtiha ve Fil-Nâs Sûreleri içinde

geçen kudsî, merfu’ ve mevkûf türü hadisler esas alınmıştır. Bundan dolayı

biz bu bölümde ilk önce hadis usûlü açısından hadisin tarifini yapıp

müteakiben müntehası açısından hadis çeşitlerini inceleyeceğiz.

A. Tarifi

“Hadis” kelimesinin kökü h-d-s’dir. “Hadis” kelimesi etimolojik olarak,

“eski” anlamındaki kadimin zıddıdır.39 Çoğulu “ehâdîs”’dir, tahaddüs

mastarından isim olarak “haber” manasına gelir. İnsana uyanıkken veya

uykuda duyurulmak sureti ile iletilen her söze40, ayrıca anlatılan kıssaya

“hadisü Mûsâ”,41 “hadisü’l-cünüd”42 ve yapılan konuşmaya da “hadis“

denmektedir.43 Kelime “hadis” ve “ehâdîs” kipiyle Kur’ân-ı Kerim’de yirmi

sekiz yerde geçmektedir.44

38 Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîru ve’l-Müfessirun, I-III, II. Cilt, Irak, Dâru’l-Kütibi’l-Hadis, 1976, s. 339-356. 39Muhammed b. Mükrim İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, II . Cilt, Beyrut, Dâru’s-Sâdr, t.y., s. 131. 40 Râğıb Hüseyin b. Muhammed el-İsfahanî, el-Müfredât fi Ğarîbi’l-Kur’ân, Mısır, Meymuniyye Mat.,1324, s. 110. 41 Et-Tâhâ (20), 19; en-Nâziât (79), 151 42 el-Buruc (85), 17 43 Yaşar Kandemir, “Hadis”, DİA, XV. Cilt, İstanbul, 1987, s.27. 44 en-Nisâ (4), 42,78, 87, 140; el-Enâm (6), 68; er-Rum (7), 185; Yusuf (12), 6, 111; el-Kehf (18), 6; et-Tâhâ (20), 9; el-Mü'minûn (23), 44; Lokman (31), 6; el-Ahzâb (33), 53; ez-Zümer (39), 29; el-Câsiye (45), 6; ez-Zâriyât (51), 24; et-Tûr (52), 34; en-Necm (53), 39; el-Vâkıâ (56), 81; et-Tahrîm (66), 3; el-Kalem (68), 44; el-Murselât (77), 50; en-Naziât (79), 15; el-Burûc (85), 17; el-Ğaşiye (88), 1.

Page 34: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

24

Hadis kelimesi İslâmiyet’le birlikte farklı bir anlam kazanmış, âdeta

onunla kadim olan Kur’ân-ı Kerim’in mukabili kastedilerek Resûl-i Ekrem’in

sözlerine “el-ehâdîsü’l-kavliyye”, fiillerine “el-ehâdîsü’l-fiiliyye” ve tasvip ettiği

şeylere de “el-ehâdîsü’t-takrîriyye” denilmiştir.45 Hadis âlimleri, Hz.

Peygamber’in yaratılışı ile ilgili özelliklerini (şemail) ve ahlâkî vasıflarını da

hadisin kapsamı içine almışlardır.46 Bu haliyle “hadis” ıstılah olarak, Resûl-i

Ekrem’e izafe edilen söz, fiil, takrîr, halkî ve hulkî vasıfları olarak tarif

edilebilir.

Bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.) de kendi sözü hakkında “hadis”

kelimesini kullanmış, böylece o, kendine ait olanla olmayanı birbirinden

ayırmış gibidir; hatta denilebilir ki, hadis sözünün sonraları bir ıstılah olarak

kullanılması hususundaki prensibi Hz. Peygamber ortaya koymuştur.47

Bazı âlimler, hadis teriminin kapsamını daha da genişleterek sahâbi ve

tabiînin şahsî beyanlarını da bu kapsama almışlar, Hz. Peygamber’e ait

olanlara merfu’, sahâbiye ait olanlara mevkûf, tâbiîne ait olanlara ise maktû

adını vermişlerdir. Sonraları merfu’, mevkûf ve maktû terimlerinin hepsini

ifade etmek üzere “haber” kelimesi kullanılmaya başlanınca bir kısım âlimler

sadece merfu’ rivayetlere, bazıları da merfu’, mevkûf hatta maktû rivayetlere

de haber kelimesinin eş anlamlısı olarak hadis demeyi uygun görmüşlerdir.48

İslâm uleması, hadislerin kaynağı konusunda bunların ilâhi bir kaynağa

mı dayandığı yoksa Hz. Peygamberin şahsî içtihatları mı olduğu meselesinde

farklı görüşlere sahiptirler. Genel olarak hadis âlimleri, dine taalluk eden

45 Kandemir, “Hadis”, XV, 27. 46Nûreddin Itr, Menhecu’n-Nakd fi Ulûmi’l-Hadis, Dımeşk, Dâru’l-Fikr, 1981, s. 26; Kandemir, “Hadis”, XV, 27; Ömer b. Muhmmed b. Futuh el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, (cem ve tertib eden: Abdullah Siracü’d-Din), Dimeşk, Matbaatü’s-Sabâh, t.y., s. 21. 47Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Istilâhları, (trc. M. Yaşar Kandemir), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1973, s. 3. Nitekim Ebu Hureyre (r.a.), Resûl-i Ekrem (s.a.)’e gelerek kıyâmet günü şefâatine mazhar olacak en mesut insanın kim olduğunu sorduğun da ona Resûl-i Ekrem (s.a.): “Hadisi öğrenmedeki aşırı arzusundan dolayı bu hadisi Ebû Hureyre’den önce kimsenin sormayacağını bildiğini” söylemiştir. (Buhâri, Rikâk 51.) 48 Kandemir, “Hadis”, XV, 28; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara, Rehber yy., 1992, s. 147-148; el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, s. 21.

Page 35: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

25

hadislerin Allah tarafından Hz. Peygamber’e vahyedilmiş olduklarını kabul

etmişlerdir. Hatta bu konuyu bir takım ayet ve hadislerle delillendirmişlerdir.49

Bunun yanında İslâm âlimleri, Hz. Peygamber’den hadis olarak tespit

edilmiş, fakat daha ziyade onun bazı günlük yaşayışına taalluk eden ve dini

hiçbir vasfı bulunmayan sözlerini yukarıdaki kategorinin dışında tutmuşlar

bunları Hz. Peygamberin şahsına has, özel beyanatları cinsinden

değerlendirmişlerdir.50 Hadisçilerin hadisler hakkında genel kanaatleri bu iken

Bursevî bu konuda onlardan ayrılır. O “Ehâdîsin cümlesi kudsîdir” diyerek

bütün hadislerin ilâhi bir vasfı olduğunu kabul etmektedir. Hatta bu konudaki

görüşünü İslâm felsefesinden ve tasavvufta ki fenâ fillah teorisinden

hareketle izah etmesi de dikkat çekicidir. O, bu iddiasını şu şekilde ifade

etmektedir: “Zira Resûlullah (s.a.) fânî fillah ve bâkî billâh olmakla Hakk onun

lisanîyle mütekellimdir.”51 Tabii ki konunun birçok boyutunun bulunması ve

ilmî müzakereler yapmaya müsait olması hasebiyle biz bu kadar bilgiyle

kifayet ediyoruz.

B. Müntehası Aşısından Hadis Çeşitleri

Hadisler, hadis metninin kendisine izafe edildiği zâta, bir başka ifade ile

senedinin müntehasına, yani varıp dayandığı kişiye göre çeşitli kısımlara

ayrılır. Hadis, Allah Teâlâ’ya izafe edilmişse, kudsî; Hz. Peygamber’e izafe

edilmişse, merfu’; herhangi bir sahabiye izafe edilmişse, mevkûf; adını alır.52

49 En-Necm (53), 3; Ebû Dâvud, Sünnet 5 (hno:4984); Tirmizî, İlm 10 (hno: 2664);, Ebû Abdillah Muhammed b.Yezîd İbn Mâce el-Kazvînî, Sünenü İbn Mace, , Sünnet 2 (hno: 12), Riyad, Dâru’s-Selam, 2000. Bu konu, on dört asırlık kültür tarihimizde ve hatta günümüzde en çok tartışılan konuların başında yer almaktadır. Yapılan bu tartışmalarda kimileri hadislerin tamamını vahye dayandırırken, kimileri Kur’ân dışında hiçbir vahyin bulunmadığını ileri sürmekte, üçüncü bir eğilim ise bu iki görüşü telif ederek hadislerin bir kısmını vahiy ürünü bir kısmını ise Hz.Peygamberin ictihadları olduğunu kabul ederler.(Hayri Kırbaşoğlu, İslâm Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Ankara Okulu yy., 1996, s. 253-280) 50 Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s.150-151. 51 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 280. Hatta Bursevî, Resûlullah (s.a)’in insani vasıfları gereği ondan bir takım hataların sudûr edebileceğini ifade etmiş, ama arkasından Resûlullah (s.a.)’in devamlı cezbe ve istiğrak halinde bulunduğundan dolayı adeta onun her hareketinin ilahî bir kontrelden geçirildiğini yani kudsî olduğunu ima etmiştir. (bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523.) 52 İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, İstanbul, MÜİF yy., 1990, s. 114.

Page 36: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

26

Tezimizin bu bölümünde biz, zikri geçen hadis kavramları üzerinde

durmaya ve bu arada müellifimiz İsmaîl Hakkı Bursevî’nin de bu konulardaki

görüşlerini sunmaya çalışacağız.

1. Kudsî Hadis

Sözlükte “temiz olmak; bir işi mukaddes kılmak, tenzih etmek” 53

anlamlarına gelen “kudsî” kelimesi, “س��” (kuds) kökünden ism-i mensup olup

“her türlü noksanlıktan uzak, yüce bir varlığa ait olan şey” demektir. Kudsî

hadis, “hadis-i kudsî”, “el-hadisü’l-kudsî” “ilâhî hadis”, “rabbânî hadis” diye de

isimlendirilir.54 el-Hadisü’l-Kudsî ifadesi bir terim olarak VI. (XII.) yüzyıldan

itibaren bu konuda yazılmaya başlanan derleme çalışmalarından sonra

ortaya çıkmış, ancak tanımını ilk defa Şerafeddin et-Tîbî (v. 741/ 1342)

yapmıştır.55

Kudsî Hadis, Hz. Peygamber’in Rabbi’nden rivayet etmiş olduğu hadis

olup,56 vahiy keyfiyetlerinden birine hasr edilmeksizin, rüya, ilham veya melek

lisanı gibi, değişik bilgi edinme yolları ile Hz. Peygamber’e vahyolunmuştur.57

Bu tür hadislerin kudsî olarak nitelendirilmesi, mananın Allah’a aidiyeti, hadis

denilmesi de Resûl’ü Ekrem (s.a.) tarafından dile getirilmiş olması

sebebiyledir.58 Fakat bunun yanında âlimler, kudsî hadisin manasının Allah

katından olduğu konusunda ittifak haline iken, lafzının Allah katından mı

yoksa kendi ifade ve üslubu ile Allah’a nisbet ederek fem-i Resul’den mi sadır

olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Seyyid Şerif Cürcanî, Taftâzanî,

53 İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, VI, 168., Mecduddîn Muhammed b. Ya’kûb b. Muahammed el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît ve’l-Kâbûsu’l-Vasît fi’l-Lüğati, Mısır, Matbatü’l-Meymune, t.y., I, 247, I-IV. 54 Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 151; el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, s. 22. 55 Ebû’l-Bekâ, Külliyât, , Emiriye Mat., 1288, s. 288. 56 Abdurrahman b. Ebî Bekir es-Suyutî, Tedrîbu’r-Ravî fi Şerhi Takrîbü’n-Nevevî, I-II, I. Cilt, Riyad, Mektebetü’r-Riyadi’l-Hadisiyye, t.y., s.192.; el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, s.22; Mahmud et-Tahhân, Teysîru Mustalahi’l-Hadis, İstanbul, Dersaâdet, t.y., s. 127. 57 Hasan Hüsnü Erdem, İlahî Hadisler, Ankara, DİB yy., 1982, s. 4. 58 Hayati Yılmaz, “Kudsî Hadis”, DİA, XXVI. Cilt, Ankara 2002, s. 320.

Page 37: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

27

Kirmânî, Ebû’l-Bekâ gibi İslâm âlimlerinden pek çoğu, lafzın Resûlullah

(s.a.)’a ait oluğu görüşündedirler.59

Bir hadis çeşidi olarak kudsî hadislerin, sahih olabilmesi için nebevî

hadislerde aranan şartları taşıması zorunludur ve nebevî olanlar hakkında

söylenenler kudsî hadisler içinde geçerlidir. Bu şartlar dikkate alındığında

kudsî hadisler arasında sahih olanlardan çok daha fazla mevzû rivâyetlerin

varlığından söz edilmiştir. Sözün Allah’a nisbet edilmesi dolayısı ile kudsî

hadisler Müslümanlar üzerinde etkili olmuş, bu da bazı kimseleri hadis

uydurmaya sevk etmiş, sahih kudsî hadislerle birlikte derlenmiş olan bu tür

hadislerin sayısının kabarık görünmesine sebep teşkil etmiştir.60 Kaynaklarda

geçtiği kadarı ile Kudsî hadislerin sayısı yüzü aşmaktadır.61

Kudsî hadis konusunda müellifimiz Bursevî görüşlerini “Hadis-i Erba’în

Tercemesi” adlı eserinde açıklamaktadır. Nitekim o hadis-i kudsîyi,

“Resûlullah (s.a.)’in Allah Teâlâ’dan hikâye ettiği hadisledir. Yani Allah

Teâlâ’ya ilhamla veya menâmla mana-yı hadisi ona ilkâ etmiş ve o da kendi

ibaresiyle ihbar eylemiştir”62 şeklinde tarif etmektedir. Görüldüğü gibi

müellifimiz, bu tarifi yaparken aynı zamanda yukarıda aktardığımız diğer

hadis âlimlerinin görüşleriyle de birebir mutabakat içerisindedir.

Hadis-i kudsî’nin kaynağı itibari ile Allah’a izafe edilmesi yani vahiy

olması bakımından Kur’ân-Kerim’le hadis-i kutsî arasında herhangi bir fark

mevcut değildir. Bunlarla beraber kudsî hadisler Kur’ân’dan sayılmazlar, her

59 el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, s. 27; Yılmaz, “Kudsî Hadis”, XXVI, 318. 60 Yılmaz, “Kudsî Hadis”, XXVI, 320. Özellikle müsteşrikler, kudsî hadislerin nebevî yönünü göz ardı etmişler ve bunların büyük çoğunluğunun sûfîlerin şathiyelerinden kaynaklandığını, ilham yoluyla sûfîlerin kalbine gelen ilâhî mesajlardan ibaret olduğunu veya isrâiliyyat kabilinden bilgiler olduğunu iddia etmişlerdir. Hatta bu iddialar çerçevesinde bazı sahih hadislere de mevzû hadisler içerisinde yer vermişlerdir. Bk. Yılmaz, “Kudsî Hadis”, XXVI, 320 61 Erdem, İlahî Hadisler, s. 5; Kırbaşoğlu, İslâm Düşüncesinde Sünnet, s. 312-313, 320. Münavî’nin kudsî hadisler için müstakil olarak kaleme aldığı el-İthâfât adlı eserinde mükerrerler dâhil 272 tane hadis vardır. (Bk. Abdurrauf b. Tâc el- Münavî, el-İthâfâtü’s-Seniyye bi’l-Ehâdisi’l-Kudsiyye, Lübnan, Müessesetü’r-Risâle,-t.y.) 62 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 180. Ayrıca tezimizde incelediğimiz hadislerden birisinde Bursevî, hadisi arz ederken “ � ا�م �� � �ن �� ��� �آ�� ��ل ��� ” “Nebisi (a.s.)’nin diliyle Allah Teâlâ şöyle buyurdu” diyerek bu durumu tasdik etmektedir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19.)

Page 38: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

28

ikisinin de kendine has özellikleri vardır ve bu da ikisinin aynı şey olmalarına

engel teşkil ederler. Bunların başında, kudsî hadislerin, bizzat Hz.

Peygamber’in sözü olması gelir. Yani hadisin manası Allah tarafından Hz.

Peygamber’e vahyedilmiş olsa bile, bu mananın insanlara aktarılmasında,

kelimelerin ve ibarelerin tercih ve tertibi Hz. Peygamberin ihtiyarına

bırakılmıştır. Hâlbuki Kur’ân, hem mana hem de harf ve kelimeyle

vahyolunmuştur. Yine onda hem mana hem de lafız itibari ile insanı aciz

bırakan bir yön bulunmakta, tilaveti ile teabbüd olunmakta, tevatür yolu ile

lâfzen ve manen nesillere aktarılmaktadır ki bu durumlar kudsî hadislerde

yoktur.63 Bu yönü ile Kur’ân ile Kudsî hadisler arasında derece itibari ile fark

vardır. Kelâm içinde derecelendirme yapıldığında Kur’ân-ı Kerim birinci

sırada yer alırken, hadis-i kudsî ise ikinci sırada yer almaktadır. Aynı durum

Bursevî tarafından bakın nasıl ifade edilmektedir: “Pes, hadis-i kutsî

Kur’ân’dan derece-i sâniyedendir. Zira Kur’ân nazmen ve manen münezzel

ve hadis-i kudsî sadece manen münezzeldir. Ve Kur’ân mucize ve

mütevâtirdir. Sair ehadiste ise mütevâtir olduğu sûrette i’caz yoktur ve illâ

Kur’ân’la beraber olmak lazım gelir. Eğerçi belagatte sair büleğa kelamından

eblağdır.”64

Görüldüğü gibi Bursevî kudsî hadisi diğer hadislerden farklı görmekte,

fakat kudsî hadisi Kur’ân’la da bir tutmamaktadır. Bursevî yapmış olduğu bu

derecelendirmede Kur’ân-ı Kerim’e birinci sırada yer verirken, hadis-i kudsîyi

ikinci sıraya koymakta “Ve sâir ehadis-i nebeviye derece-i sâlisedir”65 diyerek

bu ikisi dışında Resûlullah (s.a.)’e dayandırılan diğer hadisleri üçüncü sırada

değerlendirmektedir.

Yine kudsî hadislerin bir kısmının isrâiliyyâta dayandığı yönündeki iddia

ile ilgili olarak Kırbaşoğlu; İncil ile kudsî hadis diye bilinen bazı rivâyetlerin

mana itibari ile bire bir uyuştuğu gerçeğinden hareketle, bu ikisi arasında bir

63 Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s.152; Erdem, İlahî Hadisler, s. 4. 64 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 180. 65 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 180.

Page 39: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

29

ilişkinin bulunduğunu ifade etmekte ve bu konudaki bir takım örnekleri de

kitabında zikretmektedir.66 Fakat bu konuda daha net ve kesin bir yargıya

varabilmenin yolu, kudsî hadis türünde rivâyet edilen fakat sıhhati konusunda

problem bulunan bu tür hadislerle, Kitâb- Mukaddes vb. dini metinlerin bire

bir olarak, titiz ve kapsamlı bir şekilde incelenmesi ile mümkün görülmektedir.

Sûfîlere göre akıl ve nakil belli ölçülerde dini bilgilerin kaynağı olmakla

birlikte en ulvî ve kutsal dini bilgiler keşf ve iham ile elde edilir.67 Nitekim

hadis külliyatı içinde naklen sahih olmadığı halde keşfen sahih olduğu iddia

edilen bir takım kudsî hadislerin bulunması dikkat çekicidir.68 Hadis âlimleri,

ister terğip ve terhîb isterse başka bir konuda olsun Resûlullah (s.a.)’in

söylemediği bir sözü ona nisbet etmenin kesin olarak haram olduğunu ve

Resûlullah (s.a.)’in “Kim bana kasten yalan isnadında bulunursa

cehennemdeki yerini hazırlasın”69 hadisinin her ne niyetle olursa olsun bu

yola müracaat eden herkesi kapsadığını ifade etmişlerdir.70 Özellikle tasavvuf

türü eserler ile terğîb-terhîbe yönelik ahlâkî içerikli eserlerde çoğu kez sıhhat

açısından problemli olan hadislerin delil olarak kullanılmasında mütesâhil

davranıldığı bir vakıadır. Tasavvuf ehlinin, Allah katında büyük ecir

kazanacakları zannı ile uydurdukları hadisler, zühd ve takvaları yönünden

insanlarda uyandırdıkları güven hissi dolayısı ile çok defa kabul görmüştür.71

66 Kırbaşoğlu, İslâm Düşüncesinde Sünnet, s. 314- 319. 67 İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelâm, (Haz. Sabri Hizmetli), Ankara, Umran yy., 1981, s. 36; Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 70. 68 Bu konuda “ ���آ� آ��ا م ” “Ben gizli bir hazine idim, bilinmemi istedim…” hadisi gösterelebilir. Hadisin değerlendirmesi için bk. İsmâil b. Muahmmed el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafa ve Muzîlu’l-İlbâs amma İştehera mine’l-Ehâdisî alâ Elsineti’n-Nâs, I-II, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1418/1997, s. 121 (hno:2014). Bunun yanında Âlemin yaratılışı, insan-eşya-Allah münasebetleri, vahdet-i vucud, evliya ve hatm-i evliya meselelerinde, Haikât-ı Muhammediye konusuna, şeyhlik, dervişlik ve zühdün diğer unsurlarına dair olmak üzere tasavvuf ehli tarafından eserlerinde kütüb-i sittede olmayan pek çok hadis nakledilmiştir. Tasavvufa tenkit yönetenler ise bu hadislerin doğru olmadığından hareketle bunların üzerine bina edilen nazariyeleri de tenkit etmişlerdir.(Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 85-88; Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 67-413.) 69 Buhârî, İlim 38, Cenâiz, 23, Enbiya 50, Edeb 109; Müslim, Mukaddime 1-4 (hno:1-4), Zühd 72 (hno:3004), Ebû Dâvud, İlim 4 (hno:3651); Tirmizî, Fiten 70 (hno:2257), İlim 8 (hno:3659); İbn Mâce, Mukaddime 4 (hno:30-37). 70 Ebû Zekeriyâ Yahyâ b. Şeref en-Nevevî, , el-Minhâcü Şerhu Sahîhi Müslim b. El-Haccâc, I-XVIII, I. Cilt, Beyrut, Dârü İhyâi’t-Türasi’l-Arabiyye, 1392, s. 70; Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, Ankara, DİB yy., 1975, s. 65,. 71 Kandemir, Mevzû Hadisler, s. 56-60.

Page 40: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

30

Bu türlü rivâyetlerin mutasavvıflar arasında nakledilmek sûreti ile yaşatılması

ve meşrulaştırılmasında, sûfîyenin kendinden önceki üstatlarının kitaplarında

bu rivâyetleri görmüş olmalarının ve arkasından da bunları tenkit etmeden

eserlerinde nakletmelerinin etkisi büyüktür. Bu meseleye ileride “Hadisçilerle

Sûfiler Arasındaki Münasebetler” konu başlığında tekrar dönülecektir.

2. Merfu’ Hadis

Kökü “ر��” (ra-fe-a’)’dır. Lügatte “yukarı kaldırmak, yükseltmek”

anlamına gelen “ر��” (ref’) mastarından ism-i mef’ûldur.72 Ref’ kelimesi erken

dönemlerden beri "Bir sözü, bir haberi bir kimseye nisbet etme" manasına

kullanılmaya başlanmış,73 bilâhare merfu’ kelimesi "Bir sözü, bir haberi

Resul-i Ekrem (s.a.)'e nisbet etme" şeklindeki terim anlamını kazanmıştır.74

Merfu’ olarak nitelenen bir rivâyetin; senedinin bulunup bulunmaması, sahih

veya uydurma olması arasında fark yoktur. Bir rivâyete merfu’ denildiğinde

onun kesinlikle Hz. Peygamber'e aidiyeti belirtilmiş olur.75

Hadisçiler merfu’ kelimesini başka manalarda da kullanmıştır. Hatîb

Bağdadî, Hz. Peygamber’e özellikle sahabinin nisbet ettiği söz ve fiile merfu’

denileceğini ifade etmiştir.76 Fakat bu tarif, hadisçiler arasında meşhur

değildir. Hadisçiler arasında meşhur olan görüşe göre merfu’ hadis: “İster

muttasıl isnadla rivâyet edilmiş olsun, ister munkatı isnadla rivâyet edilmiş

olsun, ister isnad bir sahabide kesilerek mevkûf, isterse bir tâbi’de kesilerek

maktu olsun, Hz. Peygamber’e ait olduğu anlaşılan bütün söz, fiil, takrir77 ve

72 İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, VIII, 129. 73Ebû Abdillah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî, Müsnedü Ahmed b. Hanel, I-VI, V. Cilt, İstanbul, Çağrı yy., 1982, s. 153; Müslim, İman 312 (hno:312), Tahâret 87 (hno:278’i takip eden numarasız rivâyet). 74Müslim, Eşribe 77 (hno:2033’den sonra devam eden numarasız hadis.) 75 Abdullah Aydınlı, “Merfu”, DİA, XXIX. Cilt, Ankara 2004, s. 180. 76 Ahmed b. Ali b. Sabit Ebu Bekir Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fi İlmi’r-Rivâye, (tah. Ebû Abdillah es-Sûrakî, İbrahim Hamdî el-Medeni), Medine, Mektebetü’l-İlmiyye, t.y., s. 21. 77 Şemsü’d-Din Muhammed b. Abdurrahman es-Sehavî (v. 902/1496), Fethu’l-Muğîs Şerhu Elfiyeti’l-Hadis, I-III, I. Cilt, Lübnan, Dâru’l-Kütibi’l-İlmiyye, 1403, s. 102; Ebû Amr Osman b. Abdirrahmân İbn Salâh es-Şehrezûrî, Ulûmu’l-Hadis, Mektebetü’l-Fârâbî, 1984, s. 27; Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 267.

Page 41: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

31

vasıflara78 denir.”

İnceleyebildiğimiz kadarı ile İsmâil Hakkı Bursevî hadisçilerden farklı

olarak, mevkûf hadisin hükmünü biraz daha genişletmiş ve onu merfu’ hadis

mertebesine kadar yükseltmiştir. Nitekim o, mevkûf hadisin hükmü hakkında

“şayet bir konuda merfu’ hadis yok ise o konudaki sahabi sözleri merfu’ hadis

hükmündedir” şeklinde bir kanaate sahiptir.79 Bu durum mevkûf hadisi merfu’

saymamak şartı ile belki bir noktaya kadar makul karşılanabilir. Fakat işin

hadis usûlünü ilgilendiren kısmı itibari ile mevkûf hadisin merfu’ diye

isimlendirilmesi mümkün değildir. Mevkûf hadislerin bir kısmı âlimlerin

çoğuna göre merfu’ hükmünde mevkûf olarak kabul edilmektedir. Bunlar,

İsrâiliyyat’tan ictihad mahsulü olmamak şartıyla Kur’ân ayetlerinin nüzul

sebeplerine, Kur’ân ve Sünnet’teki neshedilmiş hükümlere, yapılan bir işten

kazanılacak sevap ve günahların mahiyetine, yaratılış ve peygamberler

tarihine, ileride meydana gelecek savaşlar, fitneler ve kıyamet ahvaline, akıl

ve duyu organları ile bilinmesi mümkün olmayıp sadece Resûlullah (s.a.)’den

öğrenilebilecek konulara dair bilgilerdir.80 Fakat bu hadisler; dikkat edilirse

mevkûfluk vasfını kaybetmemekte ve doğrudan Resûlullah (s.a.)’den rivâyet

edilen merfû hadislere de denk olmamaktadır.

İsmâil Hakkı Bursevî’nin yukarıdaki durumdan farklı olarak merfu’ hadis

konusunda, hadis âlimlerinin kabul edemeyeceği bir takım kanaatlere sahip

olduğu görülmektedir. Bursevî’ye göre, sahabi dışında Resûlullah (s.a.)’den

bilinen tahammül ve edâ yolları dışında nakilde bulunan evliyanın sözleri de

bir yönü ile merfu’ hadis cinsindendir. Çünkü onlar bu sözleri, Resûlullah

(s.a.)’den bir lisanı mahsus ile işittikleri şeyler doğrultusunda söylemişlerdir.

78 Itr, Menhec, s. 26; el-Beykûniyye, Şerhu’l-Manzumetü’l-Beykûniyye, s. 21. 79Bursevî, Şerh-i Pend-i Attâr, İstanbul, Matbaatu Muhib, 1287, s. 71. Bursevî bu konuda Ebû Hanife hakkında rivâyet edilen bir haberi ele alır. Bursevî, İbn Abbas (r.a.)’dan nakledilen bir rivâyette , “Hz. Peygamber’den sonra bir nur olacakki onun künyesi Ebû Hanife’dir” demektedir. O, bu rivâyetin merfu’ olan varyantını da zikretmekte fakat İbn Abbas (r.a.)’dan nakedilen mevkûf rivâyeti ön plana çıkarmakta ve sahabi sözünün, o konuda merfu’ hadis yoksa merfu’ hadis hümünde olduğunu ifade etmektedir. Bk. Bursevî, Şerh-i Pend-i Attâr, s. 71 80 Ahmed b. Ali İbn Hacer el-Asklanî, Nüzhetü’n-Nazar fî Tavzîhi Nuhbeti’l-Fiker, Dımaşk 1481/1992, s. 101-108.

Page 42: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

32

O bu hususta şöyle der: “Ebrâr’ın iyilikleri, mukarrabînin kötülükleri

mesabesindedir” kelam-ı latîfî, İbn Asâkir’in rivâyet ettiği üzere hadis değildir.

Belki şeyh Ebû Sâid el-Harraz, Şeyh-i Ekber lisânı üzere tarikatın

büyüklerinden belki, ehass-ı ehl-i hakîkattendir. Bu mekaller fi’l-hakika Elsine-

i Fahr-i Âlem’den bir lisân-ı mahus ve hasenâtından bir hasene-i hâssa

olmakla, mekalleri Fahr-i Âlem’e nisbet olunur. Nitekim Hz. Ali’nin “Kim

nefsini bildiyse, Rabbini de bilir” kelâmına ve emsaline hadis ıtlak iderler.”81

Bursevî’nin “bir lisân-ı mahsus” olarak vasfettiği, muhtemelen keşf yoludur.

O, bu yolla bazı haberlerin Hz. Peygamber’den işitilebileceği

kastedilmektedir. Bursevî’nin yukarıda ifade etmiş olduğu anlayışın kabul

edilmesi mümkün değildir.

Hadis tahammül ve eda yöntemlerinden olarak, genellikle

mutasavvıflarda görülen yakaza, insilâh, keşif, ilham vb. usûller, hadis

âlimleri tarafından muteber bir yol olarak kabul görmemiştir.82 Hadis tarihinde

muhaddîsler, Hz. Peygamber’e ait olan hadislerin tespiti hususunda, hadisleri

rivâyet eden ravîlere ulaşabilmek için diyar diyar dolaşarak uzun ve

meşakkatli bir yolun talibi olmuşlardır. Gayet yorucu ilmî mesaileri sonunda

bir hadis merviyyatı meydana getiren bu mütehassıs ilim adamları, ulaştıkları

bu rivâyetleri ince tetkiklerden geçirmişler hadisler içinde sahîh, zayıf ve

uydurma olanları birbirinden ayırarak usûl ve kaideler koymuşlardır.83 Fakat

bunun yanında tasavvuf ehlinin geliştirdiği bir takım metotlar özellikle sûfî

dünyada revaç bularak yangınlaşmış bunun üzerine pek çok İslâm âlimi,

tasavvuf ehli tarafından revaç bulan bu metotları eleştirmişlerdir.84 Gerçekten

de kütüphaneler dolusu oluşan bu hadis külliyâtı, bir hadisin kime ait

olduğunu tespit konusunda yeterli ve hadislerin sıhhatinin araştırılmasında

gerekli malumatlar verebilecek kadar da geniştir.

81 Bursevî, Ferahu’r-Rûh, II, 141. 82 Tasavvuf ehlinin hadis alma yolları ve bu konu ile ilgili daha geniş malumat ve değerlendirmeler için bk. Avcı, Sûfîlerin Hadis Anlayışı, s. 97-170. 83 Kandemir, Mevzû Hadisler, s. 129-138; Seyit Avcı, Hadis İlmi Hadisçilerin Fazileti ve Kırk Hadis, ., Konya, Esar yy., 2004, s. 24-32,. 84 Avcı, Sufilerin Hadis Anlayışı, s. 166-173.

Page 43: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

33

3. Mevkûf Hadis

Mevkûf kelimesi, “و��” (v-k-f) kökünden türemiş bir ismi mef’ûl olarak

sözlükte “durmuş, durdurulmuş” anlamlarına gelmektedir.85 Terim olarak

“İsnadın Hz. Peygambere ulaşmadan sahabide durması veya durdurulması“

şeklinde tarif edilmiş ve sahabinin söz, fiil ve takrirlerine dair rivâyetlere bu ad

verilmiştir.86

Hadislerde, ümmetin en hayırlı nesli olarak nitelenen sahabilerin sözleri

ve davranışları özel bir değerlendirmeye tâbi tutulmuş, aynen Hz.

Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerinin tespit ve naklinde gösterilen titizlik

sahabilere ait olan merviyyata da gösterilmiştir. Bu manası ile sahabiye ait

olan hadisler, isnad sistemiyle nakledilmiş, sünnetle karışık olarak bilhassa

musanneflerde, müsnedlerde ve sünenlerde onlara yer verilmiştir.87 Özellikle

Tabiîn âlimlerinden olan Şa’bî’nin, Resûlullah (s.a.)’e ait olan hadislerin

toplanmasına dair tavsiyesi üzerine İbn Şihâb ez-Zührî, Resûlullah (s.a.)’in

hadisleri yanında sahabiye ait rivâyetleri de derlemiştir.88

Sahabinin pek çok tanımı olmakla beraber en çok kabul göreni, “Hz.

Peygamberi gören ve bu imanla yaşayıp ölen kimse” şeklindeki tarifidir.89

Bursevî, genel olarak sahabinin bu şekildeki tanımını kabul etmekle90 birlikte,

sahabi kavramının çerçevesini genişletmiştir. Mesela o, Hz. Peygamberi

risaletinden sonra bir takım özel haller ile görenleri de sahabiden saymıştır.91

Ona göre insilâh ve keşif gibi özel haller ile Hz. Peygamber’in vefatından

85 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, IX, 359. 86 Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah Hâkim en-Neysâbûrî, Ma’rifetü Ulûmi’l-Hadis, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1977, s. 59; Hatîb El-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 21; İbn Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 27; es-Suyutî, Tedrîbü’r-Ravî, I, 184. 87 Abdullah Aydınlı, “Mevkûf”, DİA, XXIX. Cilt, Ankara 2004, s. 457. 88 Hatîb El-Bağdâdî, el-Câmiî li Ahlâkı’r-Ravî ve Âdâbi’s-Sâmi’, I-II, II. Cilt, Riyad, Mektebetü’l-Meârîf, 1403, c. 190. 89 Hatîb El-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 49-52. 90 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 201. 91 Bursevî, İsmâil Hakkı, Kitabü’l-Müteferrikât, vr. 7b, Süleymaniye- Esad Efendi Kütüphanesi, sıra no: 1667.

Page 44: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

34

sonra onun meclisine dâhil olan kişinin sünnetlerine ittiba etmek de

lazımdır.92

Bu arada Bursevî’nin kendisi de bizzat yakaza halinde iken Hz.

Peygamber ile sohbette bulunmuş hatta Resûl-i Ekrem’den nakilde bulunma

şerefine nail olmuştur. Bursevî, bundan dolayı kendisinin de sahabiden

olduğunu büyük bir coşku ile bildirmektedir. Bursevî, zikri geçen olayın

kendisinin Şam’da ikamet ettiği (1129/1717) sıralarda meydana geldiğini ve

Resûlullah (s.a.)’in kendisine hitaben “Men tahakkaka ismî tahakkaka ismuh

(İsmimin hakikatine eren kişinin ismi de hakikate erer)” buyurduğunu haber

vermektedir.93

Fakat sahabi için yapılan bu ilave tanım, hadis âlimlerince kabul

görmemiştir. İbn Hacer, yakaza halinde Resûlullah (s.a.)’i gören bazı Salihler

için; “Bu cidden müşkildir, eğer zâhirine hamledilirse bunlar sahabiden

sayılırlar. Bu durumda kıyamete kadar Hz. Peygamber ile sohbet ihtimali

gündeme gelir” 94 sözleri ile bu durumun kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir.

Bursevî’nin yapmış olduğu bahse konu ilave tanım, keşf ve insilâh gibi

yolların bir bilgi kaynağı olarak kabul edilip edilmemesi ile de yakından

ilgilidir. Hadis usûlünde hadis alma ve nakletme yolları içerisinde keşf ve

insilâh gibi bilgi alma ve nakletme yolları bulunmamaktadır. Hadis ilminde

haberlerin aktarılmasında asıl olan seneddir ve sened adeta din olarak

görülmüştür. Nitekim İbn Sirîn (v. 110/728) “Bu ilim dindir, dininizi kimden

aldığınıza dikkat edin”95 diyerek isnadın önemine işaret etmiştir. Hâkim en-

Neysabûrî’nin isnad konusunda yaptığı şu değerlendirme sanırız bu konunun

ehemmiyetini yeterince vurgulayacak mahiyettedir: “Eğer isnad ve

92 Bursevî, Hadis-i Erba’in Tercemesi, s. 226. Bursevî bu görüşünde yalnız da sayımaz nitekim ibn Arabî de bu yolla sahabi olunabileceğine dair bir kanaate sahip bulunmaktadır. bk. Muhyiddîn Ebû Abdullah Muhammed İbn Arabî, el-Fütûhâu’l-Mekkiyye, I-IV, III. Cilt, Mısır,1329. III, 50. 93 Bursevî, Kitabü’s-Silsile, s.106. 94 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-XIII, XII. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, 1379, s. 385. 95 Müslim, Mukaddime 5 (hno:26).

Page 45: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

35

muhaddîslerin isnada olan düşkünlükleri ile isnadın korunmasına yönelik

faaliyetleri olmasaydı, İslâm çizgisi muhafaza edilemez bir hale gelir, bunun

neticesinde de ilhad ve bida’t sahipleri için hadis uydurmak ve isnadları

değiştirip bozmak tehlikesi söz konusu olurdu. Zira haberler, isnadlardan

soyulduğu zaman son derece beter bir durum ortaya çıkardı.”96

Bunun yanında mevkûf olan hadisin hücciyyeti konusunda Bursevî,

şayet bir konuda merfû hadis yoksa o konudaki sahabi sözlerinin merfu’

hadis hükmünde olduğunu ve böylesi konularda, sahabi sözünün aksine

içtihadın caiz olmadığını Şerh’inde ifade etmektedir.97

III.SÛFÎLER VE HADİS

Tasavvufun ortaya çıkışında etkili olan âmil daha önce de ifade ettiğimiz

gibi, İslâm’ın temel kaynakları olan Kur’ân ve Sünnet’teki verilerdir.98 Varlık

ve meşruiyetlerini Kur’ân ve Sünnet’ten alan ve her fırsatta sünnete

bağlılıklarını ifade eden tasavvuf ehlinin,99 hadisler karşısında gerek onları bir

96 Hakîm en-Neysâbûrî, Ma’rife, I, 40. 97 Bursevî, Şerh-i Erbaîne Hadisen, İstanbul, Darü't-Tıbaati'l-Amire, 1253, s. 66; Bursevî, Şerh-i Pend-i Attâr, s. 71. 98Kur’ân ve Sünnet’te insanları tasavvufî düşünceye, zühdî yaşayışa yönlendiren ayet ve hadisleri için bk. el-Cum’a (62), 62 ; eş-Şems (91), 9-10; ez-Zümer (39), 22; eş-Şuarâ (26), 88-89; Âl-i Îmran (3), 191; el-Ankebut (29), 69; el-Müzzemmil (73), 2-4. Bunun yanında hadis-i şerfler için bk. Buhârî, İmân 37; Müslim, İmân 1-5 (hno:8-9). 99Ebû Nasr es-Serrâc (v. 378/988), el-Lüma’ fi’t-Tasavvuf adlı eserinde bu durumu şu şekilde ifade etmektedir; “Bu havassın içinde biraz daha özel bir grup daha vardır ki, onlar dini esasları sağlamlaştırdıktan, ilâhi hududu koruduktan ve bu konularda hiçbir sünnet bırakmadan hepsini yerini getirdikten sonra, Allah Resûlu (s.a.)’ın taat, ibadet, adâb ve güzel ahlâkla ilgili hoş hallerini araştırarak, nefislerini Allah Resûlü (s.a.)’e tam uydurmaya ve onu örnek almaya çalışırlar. Resûlullah (s.a.)’in adâb, ahlâk, fiil ve davranışlarına sımsıkı bağlanırlar. Onun yücelttiğini yüceltir, onun küçük ve az gördüğünü de az görürüler. Oun beğendiğini beğenir, beğenmediğini terk ederler. Onun sabrettiğine sabrederler. Onun düşmanlık beslediğine düşmanlık, dostluk beslediğine dostluk beslerler. Onun değerli saydığına değer verir, teşvik ettiğine yönelirler. Onun sakındırdığı şeyden de sakınırlar.” , Ebû Nasr Abdullah b. Ali es-Serrâc, el-Lüma’ fi’t-Tasavvuf, (çev. Hasan Kamil Yılmaz, İslâm Tasavufu), İstanbul, Altınoluk yy., 1996, s. 95; Hicri III/IV. asrın ârifler sultanı Bâyezîd-i Bestâmî’nin sünnete bağlılığını göstermesi açısından şu örnek gerçekten dikkat çekicidir. O bir vakitler kendisini tamamen ibedete vermek gayesiyle, yemek derdinden, hanım meşguluyetinden kurtulmak istemiş, Allah’a bu yolda bulunmaya niyaz etmişken, bundan hemen vaz geçmiştir. Kendisini bu teşebüsden alıkoyan hususu, o şöyle ifade etmektedir: “Bunu Resûlullah (s.a.) istememişken benim Allah’dan istemem nasıl caiz olabilr?”(es-Serrâc, el-Lüma’ fi’t-Tasavvuf, s. 105) Bu konudaki diğer örnekler için bk. Mehmed Said Hatiboğlu, “İlk Sufilerin Hadis/Sünnet Anlayışları Üzerine”, İslâmiyât Degisi, c. II, sy. 3, Temmuz-Eylül 1999, Ankara 1999, s.7-14; Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, 89.

Page 46: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

36

bilgi kaynağı olarak görmede gerekse rivâyet etmede bir muhalefet içerisinde

bulunmamaları ilk akla gelen değerlendirme olsa gerektir.

Gerçekten de sûfiler, Kur’ân’ın yanında sünnetin ifadesi olan hadisleri

bir bilgi kaynağı olarak görmüşler onları delillendirmek istedikleri görüşlerinde

referans olarak almışlardır. Nitekim keşfi naklin önüne alan İbn Arabî (v.

638/1240) bile bu konuda; “Muhaddîs, nübüvvet kelamından bir hadis rivâyet

ettiğinde bize düşen görev, hiçbir münakaşaya girmeksizin onu kabule hazır

olmamızdır. Bu hadis ister bir söz başlangıcı, ister bir soruya cevap şeklinde

olsun durum değişmemektedir. Bir konuda veya ihtilafta Hz. Peygamber’in bir

hadisi gündeme geldi mi ona teslim olup durmak vaciptir”100 demektedir.

Müellifimiz Bursevî de bu konudaki kanaatlerini şu şekil de ifade etmektedir;

“Eğer Resûlün sohbetine katılamamış, onunla beraber olamamışsan o

takdirde, senin için onun sünnetine sarılman, hadislerine kulak vermen ve

onun sünnetini sevenlerin sohbetine katılmanla bu durum mümkündür.”101

Sünnete sımsıkı sarılan tasavvuf ehlinin; hadisleri delil alma ve

kullanmadaki tutumları bu şekilde müspet iken, hadis ilimleri konusundaki

tavırları aynı paralelde gözükmemektedir. Sûfîlerin genel itibari ile başta

hadislerin rivâyet edilmesi olmak üzere, onların kritiğinin yapılması ve kaynak

değerinin ortaya konması vb. konularda, hadis âlimleri gibi kılı kırk

yararcasına titiz bir tutum içerisinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Böyle bir

neticeye onların söz ve fiillerine bakarak varmak mümkündür.

Pek çok sûfînin tasavvufa intisab etmeden önce hadis ve diğer zahiri

ilimlerle meşgul iken tasavvufa intisaplarından sonra bu meşguliyetlerini

100 İbn Arabî, el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye, I, 298. Benzer şekilde Cüneyd-i Bağdadî’de “Bizim bu ilmimiz (tasavvuf), Resûlullah (s.a.)’ın hadisine bağlıdır” demektedir. (bk. es-Serrâc, el-Lüma’, s. 104) Sûfîlerin hadis ve sünnete bağlılıkları ile ilgili örnekler için bk., Ebû İshâk İbrahim b. Musa eş-Şâtıbî (v. 1250/1834), el-İ’tisâm, (çev. Ahmet İyibildiren), , I-II, I. Cilt, İstanbul, Kitap Dünyası yy., 2003, s. 113-126. 101 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 343.

Page 47: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

37

asgari seviyeye düşürerek, kendilerini tamamen ibadete verdikleri

görülmektedir.102

İlk asırların büyük zâhidleri arasında hadis ile meşgul olan, hadis rivâyet

eden kişilerin bulunduğu bir gerçektir. Nitekim Sâlimiyye tarikâtının meşhur

imamı Süheyl-i Tusterî (v. 283/896): “Kim dünya ve ahireti istiyorsa, hadis

yazsın”103 dediği rivâyet edilmektedir. Fakat bunun yanında hadis rivâyetine

sıcak bakmayan sûfîler de bulunmaktadır. Nitekim Fudayl b. İyâd (v. 187/

802) kendisinden hadis rivâyet etmek isteyen İshâk b. İbrahim’e şu şekilde

cevap vermektedir “Benden dinarlar isteseydin, bu bana hadisten daha kolay

gelirdi. Şayet bildiğinle amel etse idin, bu seni hadis semaından

alıkoyardı.”104 Acaba sünnete bu kadar bağlılığı ile şöhret bulmuş tasavvuf

ehlinin, hadis rivâyeti başta olmak üzere hadis ilimlerine karşı mesafeli bir

kalmamaları nasıl izah edilebilir? Tabi bunun çeşitli sebepleri vardır. Nitekim

tasavvuf ehlinden bize intikal eden haberlere bakıldığında, bunun izâhı bir

nebze olsun yapılabilmektedir.

Nitekim ilk dönem bir kısım sûfîlerin, kültürlerini hadisle inşa ettikleri

halde, daha sonraları çevrelerinde gördükleri yozlaşmanın tesiriyle,

kendilerini riyâzet hayatına hasrederek inzivaya çekildikleri bilinmektedir.105

Bu konuda önde gelen tanınmış mutasavvıflardan Merv asıllı Bağdatlı Bişr-i

Hâfî (v. 227/842)’nin tavrı örnek olarak zikredilmeye değerdir. O, hadis

rivâyetinin artık Allah rızası için yapılamadığını görünce “Günümüzde

102Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 29; Sûfilerden Marûf el-Kerhî, Zunnûn el-Mısrî, Davut et-Tâî, Hassan İbn Sinân ve Bişr İbn Haris hadis rivâyet edebildikleri halde, ibadet ve riyâzet gibi sebepler onları hadis rivâyet etmekten alıkoymuştur. (bk. Abdullah Aydınlı, Doğuş Devrinde Tasavvuf ve Hadis, , İstanbul, Seha Neşriyat, t.y., s. 135-136.) Teracim kitaplarında birçok zahid ve sûfî hakkında şu kalıplaşmış ifadeye rastlanılmaktadır “Salah ve zühdün kendisine galip geldiği kimselerdendir. Bu nedenle hıfz ve itkan yönüyle zayıf kalmışlardır.” Bunlar arasında; Abbad b. Abbad el-Esrufî er-Razî (bk. Muhammed b. Hibban b. Ahmed Ebû Hatim İbn Hibban, el-Mecruhîn, I-III, II. Cilt, Dâru’l-Va’yî, Haleb, t.y., s. 170), Abdulvahid Zeyd b. El-Basrî (bk. İbn Hibban, el-Mecruhîn, II, 154-155), Ebû Bekir b. Abdillah en-Neşelî (bk. İbn Hibban, el-Mecruhîn, III, 145) sayılabilir. (Aydınlı, Doğuş Devrinde Tasavvuf ve Hadis, s. 213) 103 Hatîb el-Bağdâdî, Şerefu Ashâbi’l-Hadis, (haz. Mehmed S. Hatiboğlu), Ankara, DİB yy., 1991, s. 180 (hno: 128). 104 Ebû Nuâym, Hilye, I, 86-87. 105 Hatiboğlu, “İlk Sufilerin Hadis/Sünnet Anlayışları Üzerine”, s. 11.

Page 48: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

38

hadisçilik menfaat kapısı haline geldi” diyerek, hadis rivâyetini terk etmiş,

hafızasındaki hadislerin silinmesini, kitaplarının gömülmesini dahi

istemiştir.106

Yine İbrahim b. Edhem (v. 161/777)’e göre hadis rivâyeti, zaman alması

sebebiyle bir takım ibadetlere mani olmaktadır. Dolayısıyla bu işten uzak

durmak gerekmektedir. O bu mevzudaki görüşünü; “Kurra’ ile oturmaya,

dinde derinleşmeye bak! Hadis talebi için sana gelen gruptan sakın. Onlar

seni tasdik ederlerse nafile ibadetlerine mani olurlar. Seni yalanlarlarsa

kalbini meşgul ederler” diyerek ifade etmektedir107

Bir takım sûfîler de hadis rivâyetinin insanlara yüklediği mesuliyetten

dolayı bu işten geri duruşlardır. Nitekim Şa’bî (v. 103/719) “Bu ilimden hiçbir

şey işitmemiş olmayı arzu ederdim”108 derken, Şu’be “Hadisten başka beni

cehenneme götürecek hiçbir şeye inanmıyorum”109 demektedir. Zunnûn-i

Mısrî’ye hadis rivâyeti ile niçin ilgilenmediği sorulduğunda o, “Hadis ilmiyle

uğraşan hadis ricali vardır. Bana gelince ben nefsimle meşgul oluyorum”110

diyerek bu işin ehline teslim edilmesi gerektiğine vurgu yapmış ve aynı

zamanda içinde bulunduğu halet-i ruhiyesini de ifade etmeye çalışmıştır.

Bunun yanında sûfîlerden bazılarının da; riya, kibir ve nefsin arzusuna

muhalefet edememe endişesinden dolayı hadis rivâyet etmekten uzak

durdukları görülmektedir. Meselâ Muhammed b. Yusuf el-İsfehanî,

Abdurrahman b. Mehdî’ye “İnsanlara hadis rivâyet et ve öğret. Fakat insanlar

etrafına toplandığında kalbinin durumunun nasıl olduğuna bir bak”111 diyerek

hadis rivayet ederken, insanların ilgileri karşısında nefsin bunlardan

etkilenme endişesinin olabileceğini dile getirmektedir.

106 Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, I-XIV, VII. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,t.y., s. 71-72. 107 Ebû Nuâym, Hilye, VIII, 360. 108 Hatîb el-Bağdâdî, Şeref, s. 118 (hno: 269). 109 Hatîb el-Bağdâdî, Şeref, s. 118 (hno: 270). 110 Abdülvehhab b. Ahmed eş-Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ, I-II, I. Cilt, Mısır, Matbaatu’l-Amire el-Osmaniyye, 1316, s. 71. 111 Ebû Nuâym, Hilye, VIII, 234-235.

Page 49: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

39

Görüldüğü gibi tasavvuf erbabının söz ve fiilleri ile hadis rivâyetine karşı

tavır koymalarının arkasında yatan gerekçeler; bazen doğrudan kendilerinin

zühd anlayışından, bazen de etraflarındaki hadis rivâyeti ile uğraşan kişilerde

gördükleri bir takım olumsuz hal ve hareketlerden kaynaklanmaktadır. Her ne

sebeple olursa olsun hadis rivâyeti konusunda takındıkları bu menfi tavırları,

onların hadis nakillerinin azalmasına, rivâyetlerinin değerinin düşmesine,

hadis eğitimlerinin ve sahih hadis bilgilerinin zayıflamasına ve yazılan

malzemeyi imha etmek gibi hoş olmayan sonuçların ortaya çıkmasına neden

olmuştur.112

Sûfîlerin hadis rivâyeti konusundaki mezkûr yaklaşımları ile birlikte,

kitaplarında hadisleri nakil etme şekilleri, sahih veya zayıf olması açısından

hadislerin değeri, delil olma yönü, hadis ravîlerinin güvenilirliği, hadislerin

yorumlanması gibi usûlü hadise dair konulara bakış açıları da tabii olarak

farklılık arz etmiştir. Özellikle tasavvuf ehlinin hadislere bakış açılarındaki bu

farklılaşma, hadisçilerle-sûfîler arasında birbirlerine karşı bir takım olumsuz

kanaatlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu da haliyle hadisçilerle-sûfiler

arasındaki münasebetlerin irdelenmesini, sûfîlerin hadis olarak nakledilen

malzemenin kritik edilmesinde hadisçilerden ayrılan yönlerinin tespit

edilmesini zaruri hale getirmiştir. Müteakip bölümde, bu konu üzerinde

durmaya çalışacağız.

IV. HADİSÇİLERLE SÛFÎLER ARASINDAKİ MÜNASEBETLER

Sûfîlerle hadisçiler arasındaki münasebetler, daha çok hadislerin

rivâyetinde uygulanan usûl konusunda ki görüş farklılıklarının taraflar

arasında oluşturduğu münakaşa zemininde gerçekleşmiştir. Nitekim sûfîlerin,

hadis tahammül ve arz konusundaki genel tavırlarının hadisçilerden farklı

oluşu, hadis olarak nakledilen malzemenin sahihlik veya zayıflık yönü

bakımından delil olmasında bu iki grup arasında oluşan tutum farklılıkları,

112 Daha geniş bilgi için bk. Aydınlı, Doğuş Devrinde Tasavvuf ve Hadis, s. 138-153; Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 29-33; Uysal, Tasavuf Kültüründe Hadis, s. 63-64.

Page 50: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

40

hadislerin kullanılması ve yorumlanmasında yine sûfî yaklaşımın

hadisçilerden farklı olması, bu münasebetlerdeki olumsuz gidişin en önde

gelen sebeplerinden sayılabilir.

Genel olarak sûfîlerin, hadislere karşı yaklaşımları, öğüt almak ve amel

etmek için olmuş, bu da onların gayretlerini isnaddan metin üzerine

kaydırmıştır. Bundan dolayı da onlar için önemli olan sened değil, hadisin

ihtiva ettiği mana olmuştur.113 Tabiînden Hasan Basrî (v. 110/728)’nin şu

tutumu sanırız konumuza ışık tutmaktadır. Hasan Basrî’ye bir kişi hadis

rivâyetinde bulunduğu sırada : “Ey Ebâ Saîd! Bu hadisi kimden rivâyet ettin?”

diye sordu. Hasan Basrî: “Kimden olduğunu ne yapacaksın? Hadisten

alınması gereken öğüt sana ulaşıp, hadisin delil olması yönüyle seni

ilgilendiren durum ortaya çıkmadı mı” diye cevap verince adam ona “Ben

senden daha zahidim” diyerek karşılık vermiştir.114 Nitekim Hasan Basrî ile

çağdaş olan İbn Sirîn (v. 110/728) ise isnad konusunda Hasan Basrî’den

farklı düşünerek “Bu ilim dindir, dininizi kimden aldığınıza dikkat edin”115

tavsiyesinde bulunmuştur.

Mutasavvıfların isnada hadisçiler kadar önem vermemiş olması

zamanla ona karşı yeni bir alternatif olarak keşif, ilham, rüya vb. yollar ile

hadis elde etmek ve yine bu yollarla hadisleri Hz. Peygamber’e tashih

ettirmek gibi bir takım metotları gündeme getirmiştir. Başta Ebû Talib el-

Mekkî (v. 386/996) olmak üzere, Kuşeyrî (v. 465/1072), İbn Arabî (v.

638/996) ve müellifimiz İsmâil Hakkı (v. 1137/ 1725) gibi pek çok mutasavvıf

bu yollarla hadis alınıp, tashîh ettirilebileceği kanaatine sahiptirler.116

113 Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 34. 114 Ebû’l-Abbâs Şesü’d-Dîn Ahmed Muhammed İbn Hallikân (v. 681/1282), Vefayâtü’l-A’yan ve Ebnâü Ebnâü’z-Zamân, (Tah. İhsan Abbas), I-VII, II. Cilt, Beyrut, Dâru’s-Sâdır, t.y., s. 70. Yine sufîlerden Ferîdüddîn Attar (v. 618/ 1221): “İrfan, amel ve halin neticesidir, ezberlemenin ve kâlenin mahsulü değildir, îyandır, beyan değildir. Duyuş ve yaşamdır, işitme değildir” demektedir. (bk. Süleyman Uludağ, İslâm Düşüncesinin Yapısı, İstanbul, Dergah yy., 1979, s. 145) 115 Müslim, Mukaddime 5 (hno:26). 116 Nitekim bu konuda Ebû Talib el-Mekkî şöyle demektedir: “Bazı hadisçilerin zayıf bulduğu kimi hadisçiler vardır ki, onlar ahîret âlimlerinden ve marifet ehlinden olabilir. Bu kimselerin bazı

Page 51: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

41

Fakat sufiler tarafından en güvenilir yol olarak görülen keşif, ilham, rüya

vb. yollara117 karşı hadisçilerin tavrı menfi olmuştur. Nitekim Tirmizî (v.

279/892)’nin Sünen’ini şerh eden Mübârekfûrî (v. 1353/1935) eserinin

mukaddimesinde bu konuyu ele almakta ve İbn Arabî (v. 638/1240)’yi

eleştirerek şöyle demektedir: “Sıhhati bilinmeyen bir hadis, ne Resûlullah

(s.a.)’ın rüyada yapmış olduğu bir tashihle ne keşif ile ne de ilhamla sahih

olur. Bu ve buna benzer hükümler rüyada Resûlullah (s.a’)in sözüyle tespit

edilmez. Tespit ancak dünyada iken söylemiş olduğu sözlerle mümkündür.

Çünkü hadisin tashîh yolu isnada dayanır”118

Mutasavvıflar ile hadisçiler arasındaki ayrım noktalarından bir diğeri de

mutasavvıfların hadisleri manen rivâyeti tercih etmeleri, lafza itibar

hadisçilerin usûlü dışında hadis ve haber rivâyetinde kendine has (rivâyet) metodu vardır ki, rivâyetlerinde ona göre hareket ederler. Bu durumda hadisçiler bu tür rivâyetleri nakledelerin aleyhinde bir delil değil, esasında bu tür rivâyetleri nakledenler hadisçiler aleyhinde delil olurlar. Çünkü bu rivâyet metodunu hadisçiler dışında hiç kimse zayıf kabul etmemiştir. Bundan dolayı hadis ehli bu rivâyeti yapanları kendi metodları dışında görmüştür”(Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb fi Muameleti’l-Mahbub ve Vasfu Tarikı’l-Mürid ilâ Makâmi’t-Tevhid, (çev.Yakup Çiçek, Dilaver Selvi), I-IV, II. Cilt, İstanbul, Semerkand yy., 2004, s. 177) Ebû Talib el-Mekkî eserinde bu metodlarla rivâyet edilen hadislerden örneklerde verir. Mesela Kûtu’l-Kulub’da Hızır (a.s.)’ın Hz. Peygamber’den nakledilip tashih ettiği ve rüya kanalı ile de Hz. Peygamber’e tashih ettirilen bir rivâyeti senedi ile birlikte zikretmektedir (bk. Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 98-99). Ayrıca hadis ehlinin faziletine dair bir eser kaleme alan Hatib el-Bağdâdî de (v. 463/1071) Şerefû Ashâbi’l-Hadis adlı eserinde “Saliherin Rüyalarında Ashab-ı Hadisi Nimet ve İkram İçinde Görmeleri” başlığının olması dikkat çekicir. Hatib burada bir takım ravîlerin güvenilirliği konusunda, vefatlarından sonra rüya yolu ile verilen bilgilerden bahsetmektedir (bk. Hatib el-Bağdâdî, Şerefû Ashâbi’l-Hadis, s.107-108. Başka misaller için s. 107-111). Yine tefsirlerde çokça rivâyet edilen ve rüya ile elde edilen hadislerden birisi de Hûd sûresi hakkındadır. Kuşeyrî (v. 465/1072), es-Sülemi’den (v. 412/1021) nakille Ebû Ali Şebevî, Resûlullah (s.a.)’i rüyasında görmüş ona; “Ya Resûlullah (s.a.) benim saçlarımı Hud sûresi ağarttı”(bk. Tirmizî, Tefsir 56 (hno:3297)) sözünüzde hangi kısmı sizi ihtiyarlattı. Nebilerin kıssaları mı, yoksa geçmiş milletlerin mahvolmaları mı?” diye sormuş, Resûlullah (s.a.) de ona; “Bunların hiçbiri değil, sadece Hak Teâlâ’nın “Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol!” sözü beni ihtiyarlattı, saçlarımı ağarttı” buyurmuştur (bk. el-Kuşeyrî, er-Risale, s. 286). 117 Keşif yolunun kurucusu olarak bilinen ve eserlerinde bu yolla elde edilen bilgiye büyük önem veren İbn Arabî el-Futûhâtü’l-Mekkiyye isimli eserinde takip ettiği metodu aktarırıken şöyle demektedir: “Nice sahih hadis vardır ki bunlar ravîler yönü ile sahih olduğu halde, keşf sahibi olan bu zata göre sahih değildir. Çünkü keşf sahibi bu hadisi (keşf yolu ile) sahih olup olmadığını Resûlullah (s.a.)’e sormuş, Hz. Peygeamber de bu hadisin mevzû olduğunu bilmiş ve o hadisle amel etmeyi terketmiştir. Ravîleri arasında hadis uydurucusu olmasından dolayı tariki zayıf, kendisi ile amel edilmeyen öyle hadisler vardır ki, bu hadisleri keşf sahibi, Resûlullah (s.a.)’a sorduğundan, onun ruhundan işittiğinden dolayı ona göre bu hadisler sahihtir”( bk. İbn Arabî, el-Futûhâtü’l-Mekkiyye, III, 368) 118 Ebû’l-Ula Muhammed Abdurrahmân b. Abdurrahîm Mubarekfûrî, Mukaddimetü Tuhfeti’l-Ahvezi bi Şerhi Câmii’t-Tirmizî, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, 1415/1995, s. 218-219.

Page 52: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

42

etmemeleridir. Bunun sebebi de hadislerin bizzat lafızlarının dışında mana

yolu ile rivâyet edilebileceği konusunda bir grup âlimin ruhsat vermesidir.

Onlara göre dilin kurallarını iyi bildikten ve haberi manen rivâyet ettikten

sonra lafızları araştırmak vacip değildir. Nitekim Ebu Talib el-Mekkî, Kûtu’l-

Kulûb isimli eserini kaleme alırken haberlerin ekseriyetinde lafza itibar

etmediğini ve hemen hepsinde manen rivâyette bulunduğunu haber

vermektedir.119 Muhaddîsler ile usûlcüler arasında manen rivâyet konusu

hayli tartışma konusu olsa da120 selef ve hadiste derinleşen âlimler hadisin

mana ile rivâyetini caiz görmedikleri gibi takdim, tehir, noksan, ziyade ve

hazif olmaksızın lafzın aynısının korunmasını gerekli görürler.121

Yine mutasavvıflar zayıf ve mevzû hadislerin delil olarak kullanılması

meselesinde hadisçilerden ayrılmaktadır. Özellikle hadis konusunda fazla

derinleşmemiş bu fırka, kendilerine itimat ettikleri evliya ve ulemanın

eserlerindeki hadisleri herhangi bir kritiğe tabi tutmadan sırf onlara hüsnü zan

beslemelerinden ötürü kitaplarına almışlardır.122 Bundan dolayı da

mutasavvıflar daha sonraki hadis âlimleri tarafından, yaptıkları nakiller

konusunda mütesahil olarak görülmüş ve eleştirilere tabi tutulmuştur. Nitekim

müellifimiz Bursevî de Abdulfettah Ebû Ğudde (v. 1997) ve Karadavî gibi

günümüz âlimleri tarafından tenkit edilmiştir. Biz bu konuya “Bursevî’nin

Hadisçiliği” konusunda tekrar değineceğimizden dolayı buradaki

değerlendirmemizi kısa tutuyoruz.

119 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, II, 174. Ebû Tâlib kitabında hadisçilerden ve sufîlerden mana yolu ile rivaytte bulunan bir takım zevata örnekler vermektedir (bk. Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, II, 174-175). 120 el-Hasan b. Abdirrahman er-Ramehurmuzî, el-Muhaddîsü’l-Fasıl beyne’r-Râvî ve’l-Vâî, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, 1404, s.533-541. 121 Hatib el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 232; Ahmed Naim, Kamil Miras, Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, I-XII, I. Cilt, Ankara, Başbakanlık Basımevi, 1980, s. 454. 122 Avcı, Sûfîlerin Hadis Anlayışı, s. 58.

Page 53: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

İKİNCİ BÖLÜM

RÛHU’L-BEYÂN’DA NAMAZ SÛRELERİNDE GEÇEN HADİSLERİN TAHRİCİ VE BURSEVÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ

Tahrîc kelimesi, “ ج��” (ha-re-ce) fiilinden türetilmiş, çıkarmak

manasında gelen tefîl babından masdardır. Hüküm çıkarmak manasında

hadisin geldiği yere yani ravîsine delâlet etmek üzere ,(istihrâc) ”إ����اج“

bir hadisi manası ile birlikte bir kitapta irad etmek üzere ,(mahrec) ”م��ج“

diye tabir olunur.1 Tahrîc kelimesi istılahen; hadislerin, temel (ihrâc) ”إ��اج“

kaynaklarındaki yerine işaret etmek ve sıhhat derecesini açıklamak şeklinde

tanımlanabilir.2

Hadislerin kaynağını bulmak, başka bir ifade ile hadislerin ilk ve aslî

hadis kaynaklarında yer alıp almadığını tespit etmek, sadece ilmî araştırma

açısından değil, günlük hayatta karşılaşılan herhangi bir sözün hadis olup

olmadığını merak edenlerin meraklarını gidermek açısından da önemlidir.

Hadis edebiyatı tarihine bu açıdan şöyle bir göz attığımızda, ilk zamanlarda

hadisin senedini zikretmek hadisin kaynağını göstermek için yeterli iken,

hadis edebiyâtının tasnifinden sonra artık, sened ve metniyle beraber hadisin

yazılı bulunduğu kitaptaki yerini göstermek işi daha da önem kazanmıştır.

Aslında hadis edebiyatı içinde görülen ale’r-ricâl sisteminden ale’l-ebvâb

sistemine geçilmesinden başlayarak, müstahrec, müstedrek, cem’, miftah ve

fihristlere varıncaya kadar her yeni telif türü eserlerin neşredilmesi gibi

faaliyetler biraz da bu noktadaki problemleri çözmeye yöneliktir.3Hatta

günümüzde teknik imkânların gelişmesi ile her geçen gün piyasaya sürülen

hadis sahasında hazırlanmış compact disklerin de aynı amaca hizmet ettiği

söylenebilir.

Tefsir sahası başta olmak üzere fıkıh, akâid, tasavvuf sahasına ait pek

çok kitapta geçen hadisleri, isnadları ile birlikte tahric etmek ve her bir hadisin

1 Koçyiğit, Hadis terimleri Sözlüğü, s. 450. 2 Mahmud et-Tahhan, Usûlü’t-tahrîc ve Dirâsetü’l-Esanîd, Riyad, Mektebetü’l-Meârif, 1996, s. 10 3 Çakan, Hadis Edebiyâtı, s. 211, 212.

Page 54: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

44

kaynağını göstermek üzere pek çok eser yazıldığı bir gerçektir.4 Tarihten

gelen bu geleneğin bir devamı olarak biz de kendi coğrafyamızda yetişmiş

bulunan Bursevî’nin, kaleme aldığı Rûhu’l-Beyân tefsirinde geçen hadislerin

küçük bir kısmının tahricini yapacağız.

Tezimizde Rûhu’l-Beyân’da geçen hadislerden tahrîc edilecek bölümler,

namaz sûreleri diye bilinen kısa sûrelerdir. Aslında Kur’ân-ı Kerim’in tamamı

namaz sûreleridir. Fakat halk arasında kolay ezberlenmesinden dolayı Fâtiha

Sûresi ve Fil ile Nâs Sûreleri arasındaki bu kısa sûrelere “namaz sûreleri”

ismi verilmiştir. Biz yüksek lisans seviyesi de göz önüne alınarak bu

sûrelerde geçen hadislerin tahrîcini yapmaya çalışacağız.

Hadislerin bulunup değerlendirmesinde esas aldığımız kaynak, Rûhu’l-

Beyân’ın İstanbul, 1926 tarihli, Arapça basılı nüshasıdır.5 Tezimizde, Fâtiha

Sûresi’nde ve Fil-Nâs Sûreleri arasındaki kısa sûrelerde geçen kudsî, merfu’

ve mevkûf nitelikli hadisler tahrîc edilecektir. Hadisler yazılırken tefsirdeki

orijinal şekli muhafaza edilmiş, hadislerin tercümesinde mümkün olduğunca

anlaşılır bir uslûbun yakalanması hedeflenmiştir.

Hadislerin geçtiği yerler ve sıhhat durumları hakkındaki

değerlendirmelerimizi hadisin altında “Tahrîc ve Değerlendirme” başlığı

altında sunmaya çalıştık. Bu çalışmamızda hadislerin bulunmasında kaynak

eser olarak öncelikle, Kütüb-i Tis’a esas alınmış, hadisler şayet bu

kaynaklarda geçmiyor ise hicri 5. asırdan önce yazılan sahîh, müsned,

mu’cem, sünen ve musannef türü hadis kitaplarına müracaat edilmiştir.

Bunların dışında Heysemî (v. 807/1404)’nin Mecma’u’z-Zevâid, Aclunî (v.

1162/1784))’nin Keşfu’l-Hafâ, Sehavî (v. 902/1496)’nin Mekâsid’l-Hasene ve

Irâkî (v. 806/1403)’nin el-Muğnî’si yararlandığımız diğer kitaplar arasındadır.

4 Muhammed b. Ca’fer el-Kettânî, Hadis Litaratürü (er-Risâletü’l-Mustarefe li Beyâni Meşhuri Kütübi’s-Sünneti’l-Müşerrefe), (trc. Yusuf Özbek), İstanbul, İz yy., 1994, s. 388. 5 Rûhu’l-Beyân’ın çeşitli yıllarda yapılmış baskıları mevcuttur. Ancak biz çalışmamızda, bu baskıyı esas aldık.

Page 55: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

45

Bunların yanında, hadis kaynakları dışında tefsir, tarih ve ahlâk türü kitaplar

da kaynak gösterirken kullandığımız eserler arasında yer alabilmiştir.

Kaynaklarda bulamadığımız rivayetler için elimizden geldiğince bu

rivayet ile lâfzen olmasa bile en azından mana yönü ile mutabakat sağlayan

hadisleri bularak tezimizde işaret ettik. Aynı zamanda bunların da sıhhat

açısından durumlarını araştırıp nakledilen rivayet hakkında bir destek

sağlayıp sağlamadığının kritiğini yapmaya çalıştık. Ancak hiçbir kaynakta ne

lâfzen ne de manen benzerini bulamadığımız hadislerin ise tezimiz içersinde

sadece Arapça metnini ve mealini vermekle yetindik ve bu durumu da hadisin

tahricini yaptığımız yerde belirttik.

Hadisin sıhhatiyle ilgili değerlendirme yapılırken, hadisi nakleden

râvilerin teker teker ricâl kitaplarından incelenip, bu şekilde tarafımızdan bir

hüküm verilmesi çok uzun ve yorucu bir çalışma olacağı için hadisçilerin o

hadis hakkındaki değerlendirmelerine başvurulmuştur. Bu maksatla Buhârî

ve Müslim’in Sahîh’lerinde veya her ikisinden birinde geçen rivâyetler, sened

açısından bir değerlendirmeye tabi tutulmamış ve bunların sadece tahrîci

yapılmıştır. Çünkü hadis âlimlerinin geneli bu iki kaynağı en sahih kaynaklar

kabul etmektedirler. Bu iki hadis kitabı dışında geçen hadislerin

değerlendirmesi yapılırken, öncelikle varsa Kütüb-i Tis’a’daki müelliflerin

görüşlerine yer verilmiştir. Örneğin Tirmizî bu hadisçilerden birisi olup, onun

hadis hakkında yaptığı değerlendirmelere yer verilmiştir. Kütüb-i Tis’a’dan

tespit edilen bir hadisi kaynak gösterirken yaygın olan usûl uygulanmış, bu

maksatla ilk önce müellifin meşhur ismi, künyesi ya da lakabı, müellifin

eserinin ismi, sonra da hadisin bulunduğu kitap ismi ve bâb numarası ya da

kitap ismi ve hadis numarası verilmiştir. Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî,

Muvatta, Nesâi, İbn Mâce, Dârimi ve Darekutnî’de geçen hadisler için ayrıca

hadis numaraları da gösterilmeye çalışılmıştır. Kütüb-i Tis’a dışındaki

kaynaklarda geçen hadisleri için ise müellifin ismi, müellifin eseri, cilt ve sayfa

numarası ve hadis numarası verilmeye hassasiyet gösterilmiştir.

Page 56: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

46

Yine bir hadisin ravîleri hakkında değerlendirme yapıldığında, ricâl

kitaplarına müracaat edilmiştir. Bunlar arasında en fazla Mizzî (v.

742/1341)’nin Tehzîbü’l-Kemâl; bu kitabın muhtasarı mahiyetinde olan İbn

Hacer (v. 825/1448)’in Takrîb ve Tehzîbü’t-Tehzîb; Zehebî (v. 748/1348)’nin

Mîzânü’l-İ’tidâl; İbn Hibbân (v. 354/965)’in es-Sikât ile Kitâbü’l-Mecrûhîn adlı

eserlerinden; İbnü’l-Cevzî (v. 597/1201)’nin ve Ukaylî (v. 322/938)’nin ed-

Duafâ adlı eserlerinden faydalanılmıştır. Hadisler hakkında yapacağımız

genel değerlendirmeler ise bu bölümün sonunda ayrı bir bölüm olarak

oluşturduğumuz “Rûhu’l-Beyân’da Hadis Kullanımı” başlığı altında işlenmeye

çalışılacaktır.

I. HADİSLERİN TAHRİC

A. İSTİÂZE VE BESMELE

1. Merfu’ Hadislerin tahrici

» ���� ��� ��� � �� ���� �� ��� �����« 1

1- “Henüz Âdem (a.s.) su ile çamur arasında iken peygamber olan

efendimiz Muhammed (s.a.)’e (salât ve selam olsun).”6

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadisin sıhhati konusunda, kaynaklarda farklı

değerlendirmeler bulunmaktadır. Zerkeşî (v. 794/1392) Tezkira’sında, hadisin

aslının olmadığını haber vermektedir.7 Keşf sahibi Aclûnî ise, halkın dilinde

hadis diye dolaşan bu söze kaynaklarda rastlayamadığını, hatta bunun

yanında “ Ben, ne Âdem (a.s.) ne su ve de toprak“ وآ�� ��� و� �دم و� ��ء و� �

olmadığı halde de peygamberdim” şeklinde gelen hadisin de kaynaklarda

bulunmadığını ifade etmiştir. Müteakiben İbn Hacer’den nakille bu şekildeki

6 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 2. 7 Bedruddîn Ebû Adillah Muhammed b. Abdillah ez-Zerkeşi, et-Tezkira fi’l-Ehâdisi’l-Müştehira, (Tah. Mustafa Abdulkadir Atâ), Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1986, s. 172.

Page 57: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

47

olan hadisin zayıf olduğunu, ilk rivâyetin daha sağlam olduğunu belirtmiştir.8

İncelediğimiz bu rivâyetten başka, aynı konu ile ilgili muteber hadis

kaynaklarında değişik lafızlarla gelen hadisler de mevcuttur. Nitekim Ebû

Hureyre (r.a.)’ın rivayet etiği hadiste şöyle geçmektedir:“ و��� ��� �$�#�ا ی� ر �ل ا

ا#-وح وا#+*(#) ا#���ة ؟ $�ل و�دم ب ” “Ey Allah’ın Resûlü (s.a.)! Sana peygamberlik

ne zaman vacib oldu diye sordular. O “Hz. Âdem ruhla ceset arasında iken”

şeklinde cevap verdi”.9 Yine aynı hadis değişik lafızlarla sahabiden İbn Abbas

(r.a.)10 ve Meyseratu’l-Fecr (r.a.)11 tarafından da rivâyet edilmiştir.

Müellifimizin aktardığı şekli ile rivayetin aslı yoktur. Zaten İbn Teymiye de bu

rivâyetin aslının olmadığını, bu lafızla rivâyeti ilim ehlinden kimsede

görmediğini ve batıl olduğunu söylemektedir.12

2 � � ����� »���� �!"#! $�%& '( )*+�� '( ,-*�� .-/0�«

2- Hadiste; “Cebrâil (a.s.); onu (istiazeyi) bana Kalem ve Levh-i

Mahfuz’dan böyle okuttu” şeklinde geçmektedir.13

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadise, ne asli ne de tali hadis kaynaklarında rastlanamamıştır. Söz

konusu rivayet, tefsir sahasındaki eserlerde geçmektedir.14 Hadisin sıhhati

konusunda bir değerlendirme yapan Ebû’l-Fidâ, Sehâvî’nin hadisin bütün

yollarını nakledip bu yollardan bir kısmının bir kısmını desteklediğini, dolayısı

8 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, II, 118 (hno:2005); Mubârekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvezi, X, 56 (hno: 3606), I-X. 9 Tirmizî, Menakıb 1 (hno: 3609), Tirmizî, hadisin sıhhati konusunda, “Hasen Sahîh Garib” hükmünü vermiştir; Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah Hâkim en-Neysâbûrî, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, (thk. M. Abdulkadir Atâ), I-IV, II. Cilt, Beyrut, 1411/1990, s. 665 (hno: 4210). 10 Süleyman b. Ahmed b. Eyyub Ebû’l- Kasım et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, I-XX, XII. Cilt, Musul, Mektebetu’l-Ulûm ve’l-Hikem, t.y., s. 92 (hno: 1257) 11 Ahmed b. Hanbel, V, 59; Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, I-VII, VII. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, t.y., s. 374 (hno: 1606); Hâkim, el-Müstedrek, II; 665, (hno: 4209). 12 Takıyyuddîn Ahmed İbn Teymiye (v. 728/1328), Mecmeu’l-Fetâvâ, I-XXXVIII, II. Cilt, Beyrut 1978, s. 147, 238. 13 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3. 14 Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, I-XX, I. Cilt, Kahire, Dâru’ş-Ş’aâb, 1372, s. 87; Muhmmed b. Muhammed Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim ila Mezâye’l-Kitâbil-Kerim, I-IX, V. Cilt, Beyrut, Dâru İhyai’t-Türasi’l-Arabi, t.y., s. 140; Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed b. İbrahim es-Sa’lebî (v. 427/1035), el-Keşfu ve’l-Beyân, I-X, VII. Cilt, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Türâsi’i-l-Arabiyye, 1422, s. 41-42.

Page 58: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

48

ile hadisin sağlam olduğunu haber vermektedir.15 Hatta bu görüşe müellifimiz

de “Cumhurun sözüne göre istiâze “Eûzü billahi mine’şşetâni’r-racim”

şeklindedir. Bu konuda en sağlam rivâyette budur” sözleri ile katılmaktadır.

Buradan hareketle Bursevî’nin zaman zaman hadislerin sıhhatine ilişkin

değerlendirmelerde bulunduğunu söyleyebiliriz.

3 � 2�! 3 24 5$�%& � *( � 6*( �78����� 9� )*�� �*( 6*:; <� 6*=:>�? � @ A:; �-# � B*�8��� }D!E"D#� F)G�F� EHI�EJ �K�L�� EMN*EO {]M*:�� :1[

3- Cebrâîl (a.s)’in Cenab-ı Peygamber (s.a.)’e getirdiği şeylerin ilki

istiâze, besmele ve “Rabbinin adıyla oku” (el-Alak (96), 1) ayetidir.16

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin sahabi ravîsi İbn Abbas (r.a.)’dır.17 İbn Kesir, tefsirinde bu

hadisi Taberî’den nakletmiş hadis hakkında; “Bu eser garibdir, çünkü

isnadında zayıflık ve inkıta vardır ” değerlendirmesini yapmıştır.18 Hadisdeki

zayıflığın sebebinin, hadisin ravîlerinden Osman b. Saîd b. Mürre el-Kuraî el-

Ezdî’den kaynaklandığı görülmektedir. Nitekim bu ravî hakkında hadis

otoriteleri “La be’se bih” hükmünü vermişlerdir.19 Aynı zamanda hadisin diğer

ravîsi Bişr b. Ammar el-Has’amî’nin de zayıf bir ravî olduğu bildirilmektedir.20

Hadisteki inkıta ise, ed-Dahhâk b. Müzhim el-Hilâlî’nin hadisin sahabi ravîsi

İbn Abbas’dan rivâyetinin olup olmadığına dair ihtilaftan kaynaklanmaktadır.

Nitekim ed-Dahhâk mürsellerinin çokluğu ile bilinmektedir.21 Fakat ravîler

hakkında tahriç yapan Zehebî onun İbn Abbas’dan rivâyette bulunduğunu

bize haber vermektedir.22 Bu yönüyle hadis, ravîlerinden Osman b. Saîd ve

15, Muhammed Yâsîn b. Muhammed İsa el-Fâdânî Ebû’l-Fidâ el-Mekkî, el-Acâletü fi’l-Ehâdisi’l-Müselsele, Dimeşk, Dâru’l-Besaîr, 1985, s. 27. 16 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3. 17 Muhammed b. Cerir b. Yezid b. Kesîr b. Ğalib el-Âmalî et-Taberî, Camiu’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’ân, I-XXIV, I.Cilt, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, 1420, s. 113. 18 Ebu’l-Fidâ İsmâil İbn Kesir, Tefsiru Kur’âni’l-Azîm, I-IV, I. Cilt, Kahire, Müessesetü’l-Muhtâr, 2002, s. 18. 19 Ahmed b. Ali el-Askalanî İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I-II, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1415, s. 657. 20 İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I, 129. 21 İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I, 129. 22 Hamd b. Ahmed Ebû Abdillah ez-Zehebî, el-Kâşif fi Ma’rifetin Men lehü Rivâyetün fi’l-Kütübi’s-Sitte, I-II, I. Cilt, Cidde, Müessesetü Uluv, 1992, s. 509.

Page 59: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

49

Bişr b. Ammar’dan dolayı zayıftır ama hadiste bir ınkıta bulunmamaktadır.

Çünkü ed-Dahhak’ın İbn Abbas’dan nakillerde bulunduğu haber

verilmektedir.

4 � 2# 6*= <� A:; �*( )*��» ?-(! UV"� '3 H�W� H;X:Y� '3 H>�-+( ?-(!� H� HZ3«

4- Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Senin gazabından rızana,

cezalandırmandan affına, nihayet yine senden sana sığınırım.”23

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe ve Ali b. Ebî Talib (r.a.) rivâyet etmiş, Müslim zikri

geçen rivayeti Sahih’inde nakletmiştir. Hadisimiz hakkında Tirmizî, “hasen”

değerlendirmesini yapmıştır.24

5 '( '�� [�( \VJ <� �]Z( 2# »^"O �Z�_ �*( ��`@7 � �78�� a�? �-� '3 �b8�� �?X -� �c�*d� 2+X _Z�� 3 ���� �& H� eA f� ��b83 2# � ��� �& g <�

2# �?�*X 2# h�i8>� (� jkl 2+X '�� [�( \VJ <� �]Z( ��X !2� �\j �i� @7`�� 2+X � � �-:*3 m nZo p3! '( @7`�� B(�q� 2# � ��� �?e l&"O H>3! A� @7`��

r�Oi; 6��� @J�� 7X nX�Z; st �-#"/>� 2#� �*( �78�� m nZo p3! '( )*:�� �(���� 2# �Z( )]u(� �Oi�r )`�� � 6�:�� 7X nX�Z� st #"/>�-� � 2# ( �* �78�� m nZo p3! '(

�!"+�� 2# �Z( )]>u�"# f�?� v="� 2# m nZo p3! '( �]q� 2# �?� �-&"O eA �]q� nV-� 6*( \3�# ��# st �-:&"� �?�� �-&"O eA w�� $8*�� $*x�� st �-:&"� �?�� �-y

B#�`�� nV-; 6*( \�!J r"zZ>X{jZ�� � "zZ� |z}�«

5- İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: Nebi (s.a.) bir gün Mescid-i Nebî’den dışarı

çıkarken şeytanla karşılaştı. Hz. Peygamber: “Seni mescidimin kapısına

getiren şey nedir?” diye sordu. Şeytan: “Ey Muhammed (s.a.)! Beni Allah

23 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3. 24 Müslim, Salât 222 (hno:486); Ebû Dâvud, Salât 148 (hno: 879); Tirmizî, Deâvat 75 (hno:3493), Deâvat 112 (hno:3566); Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb en-Nesâî, Sünenü’n-Nesaî, Tahâre 120 (hno:169), Sıfatu’s-Salâh 47 (hno:1100), 71 (hno:1130), 89 (hno:1346), Kıyamu’l-Leyl 51 (hno:1747), İstiâze 62 (hno:5534); Riyad, Dâru’s-Selam,2000; İbn Mâce, Salât 156 (hno: 1179), Duâ 3 (hno: 3841); Malik b. Enes, Muvatta, Kur’ân 31 (hno:500), Kahire, Mektebetu’s-Safa, 2006; Ahmed b. Hanbel, I, 58, 96, 118,150, VI, 58, 201.

Page 60: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

50

gönderdi” dedi. Allah Resûlü (s.a.); “Niçin” diye sorunca şu karşılığı verdi:

“Dilediğin soruyu bana sorman için.” İbn Abbas (r.a.)’ın rivâyetine göre

Resûlullah (s.a.)’in ilk sorduğu şey, namazla ilgili oldu. Nebi (s.a.) şeytana:

“Ey Melu’n! Ümmetimi cemaatle namazdan niçin alıkoyuyorsun?” diye sordu.

Şeytan şöyle cevap verdi: “Ey Muhammed (s.a.)! Ümmetin cemaatle namaz

için evlerinden çıktığında beni sanki ateşli bir humma tutuyor ve onlar

camiden dağılmadıkça bu rahatsızlığım geçmiyor. Arkasından Aleyhi’s-Selâtü

ve’s-Selam: “Ümmetimi ilim ve dua ile meşgul olmaktan niçin alıkoyuyorsun?”

diye sordu. Şeytan: “Onlar duaya başlayınca, bitirinceye kadar sanki gözlerim

kör kulaklarım sağır oluyor” dedi. Aleyhi’s-Selâtü ve’s-Selam da: “Ümmetimi

Kur’ân okumaktan niçin alıkoyuyorsun?” diye sordu. Şeytan: “Onlar Kur’ân

okuduklarında ben kurşunun ateşte erimesi gibi eriyorum” dedi. Aleyhi’s-

Selâtü ve’s-Selam bu sefer: “Ümmetimi cihattan niçin alıkoyuyorsun?” diye

sordu. Şeytan: “Onlar cihada çıktıklarında dönünceye kadar adeta benim

ayaklarım bağlanıyor, hac için çıktıklarında dönünceye kadar sanki

zincirleniyorum ve kilitleniyorum, sadaka vermeyi arzuladıklarında sanki

başımın üzerine testere konuyor ve testere ile tahtanın kesildiği gibi beni de

kesiyorlar” dedi. 25

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadisle metin bakımından bire bir örtüşen herhangi bir

rivâyete, erişebildiğimiz kaynaklarda rastlanamamıştır. Bunun yanında

Bursevî’nin kendisini örnek aldığı sûfî âlim İbn Arabî’nin Şeceretü’l-Kevn adlı

eserinde, bu rivâyetle mana bakımından mutabakat sağlayan hadisin başka

bir varyantı yer almaktadır.26

6%}� � �» 3 �">z� '3 2-+�X ��� � �-� $ ���� nX"� BZ:*�� �*( d�*�e �! B�-�:3 ~cX �-*b:; 9 2-+�X '� ���� f�=! 2-+># �"8� 9 � �]� � :/Z� 9 � �"��

�� ]Z� 2-+�X � [i� 9 �-�-+�X re � BZq� '3 )���` ]Z� �e {� 9 � )��J�� d H�? Z� �-� �-�-+�X � BZq� �:� � >:��# � ���( � ��x � <� BZ:*� ��j! B:�Ji� ]>�">je 25 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 5. 26 Muhyiddin Ebû Abdillah İbn Arabî, Şeceretü’l-Kevn, Bulak, Matbaatü’l-Kübra, 1282, s. 18-19.

Page 61: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

51

): �-�-+�X ���! �-(�; 9 �! 6*( )��-*# �-Z�-; �i� -� � H�? 6*( r-�"; �! ��J! 2-+�X��z�� 2-+�X ~��Oi�X@Jb>�� l8k� �«

6- Haberde yer aldığına göre, şeytan her gün dünyayı bir ticaret metaı

gibi, avucuna alıp kaldırarak: “Kendisi için zarar veren fakat yarar

sağlamayan; üzüntü veren fakat sevindirmeyen dünyayı kim benden satın

alır?” diye sorar. Ehl-i dünya: “Biz” derler. Şeytan: “Acele etmeyin, onun bazı

kusurları var” der. Ehl-i dünya: “Önemli değil” derler. Şeytan bu sefer:

“Dünyanın değeri altın ve gümüş değil, onun fiyatı, cennetteki hissenizdir.

Ben dünyayı şu dört şeye karşılık satın aldım: Allah’ın lâneti, gazabı, azabı

ve O'nun emirlerini çiğnemek ve yasakladıklarını yapmak. İşte ben, cenneti

verip bunları aldım" deyince Ehl-i dünya: “Biz de bu şartları kabul ediyoruz”

derler. Şeytan: “Dünyaya gönüllerinizi yerleştirerek ebediyen çıkarmamak

sûretiyle bana bu işten kâr vermenizi istiyorum” der. Ehl-i dünya: “Evet, bu

şartlarla alıyoruz” deyip alırlar. Bunun üzerine şeytan: “Bu ne kötü bir ticaret!”

diye şaşkınlığını ifade eder.27

Tahrîc ve Değerlendirme

Rivayetteki “Haberde geldiğine göre” ifadesinde, bir takım kapalılıklar

mevcuttur. Nitekim ilk bakışta bu sözün; Resûlullah (s.a)’e mi yoksa başka

birisine mi ait olduğu belli değildir. Bursevî, Rûhu’l-Beyân tefsirinde bu siyga

ile sevk ettiği rivayetlerde, genelde Resûlullah (s.a.)’den mervi olanları

kastetmektedir. Zaten bizde bundan dolayı, zikri geçen haberi burada

incelemeyi uygun bulduk. Araştırmalarımız sonunda bu rivayetin Resûlullah

(s.a.)’e ait bir hadis değil, dünyaya ve şeytanın hilelerine karşı eğitsel bir öğüt

niteliğinde, müfessirlerden el-Alaî’ye ait bir söz olduğu anlaşılmaktadır.28

7 $k� _Z�� 6*= <� �*( )*�� '( B�-�-�� 2# �*( )*�� �J8�� ��9O$ >�� d�� �X �j »H���X '3 �� ����«

27 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6. 28 Abdurrahman es-Safûrî (v. 894), Nüzhetü'l-Mecalis ve Müntahabu'n-Nefais, I-II, I. Cilt, Mısır, Matbaatü'l-Meymeniyye, 1307, s. 210.

Page 62: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

52

7- Hz. Peygamber (s.a.)'e, şeytanın insana verdiği vesveseden soruldu.

Buyurdular ki: " (İçinde hiçbir şey bulunmayan bir eve hırsız girmez) İşte bu,

imanın ta kendisidir.” 29

Tahrîc ve Değerlendirme

Müellifin bu şekilde kitabına aldığı yukarıdaki hadisle, metin bakımından

bire bir örtüşen herhangi bir rivayete rastlanamamıştır. Fakat bunun yanında

kaynaklarda Abdullah b. Mesud (r.a.)’dan rivâyet edilen ve zikri geçen

haberle uyuşan, hadisin bir başka varyantı şöyledir: “ /0 1 و02 � 56 ا#��4 �03 ا

Resûlullah (s.a.)’e vesvese hakkında“ ”2 ا#� � = $�ل ت0) �;: ا9ی�8ن

sorulduğunda o şöyle buyurdu: Bu, sırf imanın kendisidir.”30 Görüldüğü gibi

bu hadiste “İçinde hiçbir şey bulunmayan eve hırsız girmez” kısmı

bulunmamaktadır. Muhtemelen bu ilave İsmâil Hakkı Bursevî tarafından,

hadisi açıklamak için derc edilmiştir. Yine kaynaklarda hadisin başka

varyantları da mevcuttur. Sahabiden bir grup hakkında rivayet edilen bu

hadis ise şu şekildedir: “Ashabdan bazıları Resûlallah (a.s.)’e gelerek:

“İçimizden öyle şeyler geçiriyoruz ki, herhangi birimiz bunu söylemeyi bile

büyük bir günah sayar” dediler. Resûlullah (s.a.) “Gerçekten bunu hissettiniz

mi?” diye sordu. Onlar da “Evet” dediler. Resûlullah (s.a.): “Böyle bir şeyi

içinizde hissetmeniz imanın ta kendisidir” buyurdu.”31 Bu iki hadis Müslim’in

Sahih’inde geçmektedir. Fakat şunu ilave edelim ki; Bursevî’nin hadise derc

ettiği ziyade, hadis sevk kıstaslarına uygun bir tarzda değildir. Kanaatimizce

müellifin bu ziyadeyi yaptığını birkaç kelime ile de olsa işaret etmesi daha

uygun olurdu.

�-# �*( �78�� » 9 �-�8; "���� Xc� "���� -� <� « 8

8- Resûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Zamana sövmeyiniz, çünkü zaman

Allah’tır.”32 Tahrîc

29 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6. 30 Müslim, İman 60 (hno: 211). 31 Müslim, İman 60 (hno: 209–211); Ahmed b. Hanbel, II, 456, VI, 106 32 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7.

Page 63: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

53

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet etmiştir.33 Aynı zamanda hadis hem

Buhârî hem de Müslim’de geçen Müttefeku’n-Aleyh nitelikli bir rivayettir.

9 »'�X nV�-; < :XJ <�«

9- “Allah, kendisi için tevazu gösterini yüceltir.”34

Tahrîc

Hadis-i Şerifimiz, Ebû Hureyre (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir. Müslim

zikri geçen rivayeti Sahih’inde nakletmiştir. Hadisimiz hakkında Tirmizî,

“hasen sahih” değerlendirmesini yapmıştır.35 Kaynaklarda hadis-i kudsî

olarak geçmektedir. Fakat Bursevî; zikri geçen rivayeti, hadis olduğuna dair

herhangi bir işarette bulunmadan, cümleleri arasında kendi ifadesi gibi

kullanmıştır.

2# <� A:; » � �Z( @"8�Z�� )�-*# '3 6*&� « 10

10- Allah Teâlâ: “Ben, benim yüzümden gönülleri kırık olanların

yanındayım” buyurmuştur.36

Tahrîc ve Değerlendirme

Kudsî hadis olarak nakledilen bu haber, ana hadis kaynaklarında yer

almamaktadır. Keşf sahibi Aclûnî hadisin tamamının “40�> /?ب�وأ�� �2( ا#�8(ر = $0”

“ve yine Ben, Benim için kalbi ezilenlerle beraberim” şeklinde olduğunu haber

vermektedir.37 Fakat hadis münekkitlerinden Ali el-Karî ve Aclûnî, hadisin

her iki halinin de merfu’ aslının bulunmadığını bildirmektedirler.38 Bunun

yanında haberin, Resûlullah (s.a.)’e değil de sûfîlere ait bir söz olduğu

33 Buhari, Sahîh, s. 251, Edeb 101; Müslim, Edeb 5 (hno:2246); Muvatta, Kelâm 3 (hno:1799); Ahmed b. Hanbel, II, 395, II, 491, II, 496, II, 499, V, 299, V, 311. 34 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. 35 Müslim, Birr 66 (hno:2588); Tirmizî, Birr 82 (hno:2029); Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman b. Behrâm ed-Dârimî, , Sünenü’d-Darimî, Zekât 34 (hno:1676), I-II, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, 1407; Ahmed b. Hanbel, III, 36 36 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. 37 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I, 184 (hno: 214); es-Sehâvî, el-Makasidu’l-Hasene, I, 169 (hno:188). 38 Ali el-Kârî, el-Esrâru’l-Merfû’a fi’l-Ahbâri’l-Mevdû’a, (Tah. Abdulfettah Ebû Gudde), Beyrut, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, 1994, s. 137-138; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I, 184 (hno:214)

Page 64: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

54

kanaatinde olanlarda varıdır. Nitekim İsmâil Hakkı İzmirli bu görüşü

benimsemiştir.39

11 Jj! 2-�J <� 6*= <� �*( � )*� �-+� » �� < Bu3 B�J 6�(� @�t�� ]Z3 $�9 ���� ]* "O��� :8; �:8;� A� @"O�� )t"� � (��� «

11- Resûlullah (s.a.) şu sözleri ile işaret buyurmuşlardır: “Hiç şüphesiz

Allah Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini dünya ehlinin tamamına

vermiştir. Doksan dokuzunu ise ahirete saklamış, kullarına da bununla

merhamet edecektir.”40

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerif, farklı lafızlarla kaynaklarda geçmektedir.41 Fakat hadisin

Bursevî tarafından nakledilen varyantına, ana hadis kaynaklarında

39 İsmail Hakkı İzmirli, Siyer’i Celile-i Nebeviye, (Haz. İsmâil Hakkı Uca), İstanbul, Esra yy., 1996, s. 67. 40 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 8. 41 A- Ebû Hureyre (r.a.) tarafından gelen rivâyetler: A,a- أن أب� ه2ی2ة ��ل س�� رس/ل ا- .�� ا- �� � وس�* 7���ء ی29ا8* ا;�ءا وا8@ا ?�< ذ> اA رضCا D? ل��ءا وأ�A > �ء ?Gم> ��@� F�E و��A EHم� D? E�82یJ/ل I�A ا- ا

� �98�� K� أن E Lه� خ@O?2 ا�2س �8?2ه� �< و (Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre “Ben Resûlullah (s.a.)’i şöyle buyururken dinledim: “Allah rahmetini yüz parçaya ayırmıştır. Doksan dokuz parçasını kendi katında alıkoymuş, birini yeryüzüne indirmiştir. İşte varlıklar bir parça rahmet sebebiyle birbirlerine acırlar. Hatta at, yavrusunun üzerine basacağı endişesi ile ayağını çekip kaldırır.” ( Buhârî, Edeb 19 (hno: 5654) aynı anlamdaki farklı lafızlar için bk. Müslim, Tevbe 17 (hno: 2752), İbn Mâce, Zühd 35 (hno: 4293); Ali b.Ömer Ebû’l-Hasan el-Bağdadî ed-Dârakutnî, es-Sünen, Rikâk 69 (hno: 2785), I-IV, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, 1386/1966. A,b- E�8ر EHم� �PJی/م خ� E�82إن ا- خ�7 ا

R* ی Gس م< ا;�G? Eم> ��@F ��� و�� < رE�8 وأرسD? I خ�J� آ�P* رE�8 وا8@ة ?�/ ی��* ا E�82�?2 بIR اTي ��@ ا- م< ا Allah rahmeti yarattığı gün, yüz rahmet halk) و/ ی��* ا�Vم< بIR اTي ��@ ا- م< ا�Tاب * یGم< م< ا��رetmiştir. Doksan dokuzunu kendi katında alıkoymuştur. Bir rahmeti mahlûkatın hepsine indirmiştir. Şayet kafir Allah’ın yanında olan rahmetinin hepsini bilseydi cenetten ümit kesmezdi ve şayet mümin de Allahı’ın katında olan azabın tamamını bilseydi ateşten (kurtulmak için) emin olmazdı.) (Buhârî, Rikak 19 (hno: 6469); et-Tirmızî, Deavat 100 (hno:3541); Ahmed b. Hanbel , II, 344, II, 484, II, 256.) A,c- @8وا Wإ EHم� F@�� Gوخ� �Jخ� > أن رس/ل ا- .�� ا- �� � وس�* ��ل خ�7 ا- م�EH رOX/? E�8 وا8@ة ب ( Rasûlallah (a.s.) şöyle buyurdu: Allah yüz rahmet yaratıp bir tanesini kullar arasına koymuştur. Biri dışında rahmetin yüzünü de katına çekmiştir.) (Müslim, Tevbe 18 (hno: 2752); Ahmed b. Hanbel, III, 55.) A,d- YZ�� �Pی29ا�8/ن وب �Pی��9]�/ن وب �P�? ام/Pإن - م�EH رE�8 أ��ل م��P رE�8 وا8@ة ب < ا;< وا[�\ وا�H�P* وا

�مE ا/8^ ��� و@ه� وأخ2 ا- ���Jو�� < رE�8 ی82* ب�P ���دF ی/م ا 4 – (Allah’ın yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini insanlar, cinler, hayvanlar ve böcekler arasına indirmiştir. Onlar bu sebeple birbirlerini sever ve birbirlerine acırlar. Yabani havan yavrusuna bu sebeple şefkat gösterir. Allah o doksan dokuz rahmeti kıyamet günü kullarına merhamet etmek için yanında alıkoymuştur.) (Müslim, Tevbe 19 (hno:2752); Ahmed b. Hanbel, II, 434) B-Selmanu’l-Fârisî tarafından gelen rivâyetler için B,a “ �م��Eل رس/ل ا- .�� ا- �� � وس�* إن J��7 ب �P* و��E و��/ن /م ا- م�EH ر�? E�8��P رE�8 ب�P ی29ا8* ا ” “Rasûlallah (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah’ın yüz rahmeti vardır. Yüz rahmetinden bir tanesi ile yaratıklar birbirine merhamet ederler. Doksan dokuzu ise, kıyamet gününe alıkonmuştur.”” (Müslim, Tevbe 20 (hno:2735) B,b “ Iآ E�8ر EHرض م�Cوات وا����ل رس/ل ا- .�� ا- �� � وس�* إن ا- خ�7 ی/م خ�7 ا bب� ��� �Pc2 ب� ZرE�8 ]��ق م� ب < ا��ء واCرض ?;�I م�D? �P اCرض رYZ�� �P�? E�8 ا/ا@ة ��� و@ه� وا/8^ وا

Page 65: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

55

rastlanamamıştır. Ana hadis kaynaklarında ki bu hadislerin, hem Buhârî hem

de Müslim’de geçen Müttefeku’n-Aleyh nitelikli rivayetler oldukları

görülmektedir.

12 �� %}� �� �Z�� �*( �78�� 2# » B*�� �"�� � A� ��8�� �"( 6*( n�� �Zq� l�!"X ]�X B:�J� J~� �"~ '3 �3 �"~� '3 �� �"~� '3 "� �"~� '3 $8( l*+X � $�%& '3 '�� ��� ��� J~9� A�� '�� |��; 2# |��; A� �-t "�-��� 9� �J�� '3 '��

�� ��X <� A:; H�*:�� �� H�"� (�X �J �bX H*3 )*8X 6*( �Z�� �*( �78�� � 2# � ��� ��x H�Z�( 2# l���X ��( � 2# �>X� H�Z�( l�>/X �?X � �Z( @"bj l�!J� B�# '3 @J� ����  � f� '3 |�? �"� $/#� -� �! n�� 3 � ���� '3 'q� d9��

�-:V� 6*( H*; B�+�� �-�� $¡3 "u� d�& 6*( $�& l�!"X ��� J~9� B:�J9� ^"¢ '3 l£ ��� B�+�� �*X a�J� �� n&J� 2# A H�? H*�� m 9 $O�; B�+�� l*# ¤� $O�� 6*(� �� $/# 9 ,>/3 � ��Z( 2# t>/3 )8� <� '�"�� )�t"�� �*X a-� '3 $/+�� l*#� )8� <� '�"�� )�t"�� �>/� $/+�� l*O�X � B�+�� l�!"X ��� J~9� �"� '3 B:�J� � J� B�+�� l�!J� �->�3 6*( B:�J� � J� B�+�� )8� <� '�"�� )�t"�� l�!J� "~ ��� ^"¥ '3 )�3 )8� <� l�!J� "~ �*�� ^"¥ '3 �� <� "~� "�}� ^"¥ '3 )�3 '�"�� "~� $8:�� '3 )�3

)�t"�� l�*:X �� $=� ��� J~9� B:�J9� '3 B*�8��� 2+X <� 4( $&� � ��� '3 ¦" ? ��� �§9� '3 H>3� |*+� ¨�O '3 ��J 2#� )8� <� '�"�� )�t"�� >�+� '3 ��� J~9�

« 12- Bir haberde Nebi (s.a.) şöyle buyurdu: “Semâya yükseltildiğim İsrâ

gecesinde bana bütün cennetler arz edildi. Oralarda sudan, sütten, şaraptan

ve baldan olmak üzere dört nehir gördüm. Sonra Cebrail (a.s.)’e dedim ki:

“Ey Cibrîl, bu nehirler nereden geliyor ve nereye gidiyor?” O da: “Nereden

geldiğini bilmiyorum ama hepsi Kevser havuzuna akıyor. Allah (c.c.)’a dua et

de sana onu bildirsin veya sana onu göstersin ” diye karşılk verdi. (Resûlullah

�مE أآJ���P بFTP اe?E�82ذا آ�ن ی/م ا ” “Rasûlallah (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün,

yüz rahmet halk etmiştir. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak enginliğe sahiptir. Bunlardan sadece bir rahmeti yeryüzüne indirmiştir. İşte anne yavrusuna bu sayede şefkat gösterir. Yabani hayvanlar ve kuşlar bunun sonucu olarak birbirlerine merhamet ederler. Allah Teâla kıyamette bu biri doksan dokuza katarak rahmetini yüze tamamlayacaktır.” (Müslim, Sahîh, Tevbe 21 (hno: 2753), İbn Mâce, Zühd 35 (hno: 4294); Ahmed b. Hanbel, III, 55, IV, 439.)

Page 66: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

56

(a.s.)) Rabbine dua etti, bunun üzerine ona bir melek gelerek selam verdi.

Sonra “Ey Muhammed (a.s.) gözlerini yum!” dedi. Ben de gözümü yumdum.

Sonra (melek) bana “Gözlerini aç!” dedi. Ben de gözlerimi açtım ki bir ağacın

yanındayım. Kırmızı altından kapısı ve kilidi olan beyaz inciden bir kubbe

gördüm. Şayet dünyadaki bütün insan ve cinler bu kubbenin üzerine konsa

idi, bir dağın üzerine konan kuş gibi olurlardı. Dört nehrin de, bu kubbenin

altından çıktığını gördüm. Geri dönmek istediğim zaman Melek bana “Niçin

kubbeye girmiyorsun” dedi. Ben de “Yanımda anahtarı olmayan kilitli bir

kapıdan nasıl girerim?” dedim. “Onun anahtarı Bismillâhirrahmânirrahim’dir”

dedi. Kilide yaklaştığım zaman “Bimillâhirrahmânirrahim” dedim, kilit açıldı ve

ben de kubbenin içine girdim. Onun dört köşesinden çıkan nehirleri gördüm.

Her köşesinde “Bismillahirrahmanirrahim” yazıyor idi. Su Irmağı’nın,

Bismillah’ın Mim’inden, Süt Irmağı’nı Allah’ın Ha’sından, Şarap Irmağı’nı

Rahman’ın Mim’inden, Bal Irmağı’nı da Rahim’im Mim’inden çıktığını gördüm.

Böylece bu dört ırmağın kaynağının Bismillah olduğunu bildim. Bunun

üzerine Allah (c.c.) de bana: “Ey Muhammed (a.s.)! Ümmetinden kim riyasız

halis bir kalp ile “Bismillâhirrahmânirrahim” diyerek beni bu isimlerle anarsa,

bu nehirlerle onu sularım.” 42

Tahrîc ve Değerlendirme

Erişebildiğimiz kadarı ile hadise herhangi bir kaynakta rastlanamamıştır.

13 � ����� » 9 �"� �(� ! �� )8� <� '�"�� )�t"�� «

13- Hadiste: “Başlangıcı "Bismillahirrahmanirrahim” olan dua

reddolunmaz.” buyrulmaktadır.43

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadise, ana ve tali hadis eserlerinde rastlanamamıştır. Bunun yanında

hadisimiz, Zamahşerî’nin ahlâk sahasında yazdığı Rebi'u'l-Ebrar Ve

42 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9. 43 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9,

Page 67: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

57

Nususu'l-Ahbar isimli eserde geçmektedir.44 Bilindiği gibi Zamahşerî,

sûrelerin ve amellerin faziletleri ile ilgili konularda müellifimizin referans aldığı

müfessirlerden birisidir. Hadisi muteber kaynaklarda bulamamamız, ister

istemez sıhhati konusunda bizde soru işaretleri bırakmaktadır. Nitekim

amellerin faziletlerine ait konularda kaynaklarımızda yekûn bir şekilde zayıf

ve mevzû hadis bulunduğu bir gerçektir.

14 � ����� ��� » '3 nXJ ��"# '3 �J9� �->�3 �*( )8� <� '�"�� )�t"�� 97&� � §9� '( �� d�� � �Z( <� '3 �+��`�� ¤/O� '( ����� ��� � "z3

14- Aynı şekilde hadiste: “Kim yerden üzerinde

“Bismillâhirrahmânirrahim” yazılı olan bir kâğıdı; Allah’a ve O’nun ismine

saygısından dolayı kaldırırsa, o kişi Allah katında sıddîklardan olur ve onun

anne babasından müşrik dahi olsalar (azap) hafifletilir” buyrulmaktadır.45

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, kaynaklarımızda merfu’ olarak dört değişik varyantla bize

ulaşmaktadır. Bu dört varyantın ikisi Hz. Ali (r.a.)46 tarafından, diğer ikisi ise,

Enes (r.a.)47 ve Ebû Hureyre (r.a.) 48 tarafından rivâyet edilmiştir. Fakat her

bir tarikin senedlerindeki ravîlerde bazı problemler bulunmuştur. Nitekim İbn

Cevzî, Hz. Ali tarikiyle gelen rivâyetler hakkında bunlardan ilkinde hadisin

ravîlerden Müfid’den dolayı, ikincisinde ise hadisin ravîlerinden Ğıyas’dan ve

Hüseyin b. Abdulğaffar’dan dolayı sahîh hadis olma değerini yitirdiğini haber

44 Mahmud b.Ömer ez-Zamahşeri, Rebi'u'l-Ebrar Ve Nususu'l-Ahbar, (Tah. En,Naimi,Selim) I. Cilt, Bağdad, Matbaatü'l-Ani, t.y., s. 198. Hadisin tamamı zikri geçen kaynakta şu şekildedir: “ W ی2د �ان ?J9/ل �82 * ?8 IJf9���D? *P ا/ن ب* ا- ا�82< ا/Jو ه* ی Eم� J82 * ?eن أمD9 ی�G/ن ی/م ا د��ء أو� ب* ا- ا�82< ا

@�gم Eم/ازی< أم iAم* م� أرCأس��ء م< أس��ء ا-) ص(ا Eث�ث *Pء إن أب9@اء آ�م� ��Cل ا/J �ان و ? �/ وD? �X آ�E ا ���� *P���8 gA2��D? 7 آ�� أخ2ى Başlangıcı "Bismillahirrahmanirrahim” olan dua“ ”و�X س �oت ا

reddolunmaz, ümmetim kıyamet günü “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek gelirler ve onların

iyilikleri tartıda ağır basar. Diğer ümmetler Muahmmed (s.a.) ümmetinin tartısını ağırlaştıran nedir

deyince onların peygamberleri kendilerine: “Muhammed (s.a.) ümmeti, sözlerine Allah’ın

isimlerinden olan üç isimle başlarlar ki bu şekilde tartının bir kefesine onların iyilikleri konsa diğer

kefesine de mahlûkatın günahları konsa yine onların iyilikleri ağır basar.” 45Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9. 46 et-Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, I-II, I. Cilt, Beyrut, Mektebetu’l-İslâmiyye, 1985, s. 247 (hno:403); Ali b. Husameddin Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummal fi Sünen’l- Ef’al ve’l- Akval, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, 1989, XVI, 210 ( hno: 44265). 47 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 223 (hno: 2482). 48 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 223 (hno: 2482).

Page 68: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

58

vermektedir. Aynı şekilde İbn. Cevzî, Enes (r.a.)’dan gelen tarikte hadisin

ravîlerinden el-Âlaü b. Mesleme’nin cerh edildiğini, Ebû Hureyre (r.a.)

kanalından gelen tarikte ise hadisin ravîlerinden Selman’ın zayıf ravî kabul

edildiğini bize bildirmektedir.49 Ayrıca Enes (r.a.) tarikiyle gelen rivâyet,

ravîlerinden Ömer b. Hafs Ebû’l-Hafs el-Abdî’den dolayı da zayıf

bulunmuştur.50 Bunun ötesinde hadisin Enes (r.a.) tariki ile gelen varyantı

mevzû hadis mecmualarında geçmektedir.51

15 $�%& �*( �78�� /�t '( $�u��3 �*( �78�� /�t '( $�X�"�� �*( �78�� 2# <� A:; » � $�X�"�� ©4:� A7&� ��-&� 63" � '3 !"# )8� <� '�"�� )�t"�� B*`>3

B£/� f>��� @"3 @�t�� ���]jX 6*( ¦� �# a"/x � l*�#� Z3 aZ8�� a���� � '( aª�8�� 9� �"t� 8� JZ�� �{&�� '3 f��( %+�� f��(� JZ�� �f��( �-� B3�+��

�4/��� % 9� ¦+*;� $�# ���9� ����9�� ':��� «

15- Cebrâîl (a.s.) yemin ederek Mikâîl’den, o da yemin ederek

İsrâfil’den, o da yemin ederek Allah Teâlâ’dan şöyle buyurdu: “Ey İsrâfîl!

İzzetim, celâllim, cömertliğim ve keremim hakkı için her kim

Bismillahirrahmanirrahim’i Fâtihatü’l-Kitab’la bitiştirerek bir kez okursa şahit

olun ki ben onu mutlaka affetmişimdir. Onun iyi amellerini ondan kabul

etmişimdir, kötü amellerini görmezlikten gelip onu (cezalandırmaktan)

vazgeçmişimdir. Onun dilini ateşte yakmam. Ve onu kabir azabından,

cehennem azabından, kıyamet gününün azabından, en büyük korkudan da

kurtarırım. O bana bütün peygamberlerden ve velilerden önce kavuşur. 52

Tahrîc ve Değerlendirme

49 Abdurrahman b. Ali İbn Cevzî, el-İlelu’l-Mütenâhiye, I-II, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403, s. 87–99. 50 İbn Hacer, Lisau’l-Mizan, I-VII, IV. Cilt, Beyrut, Müessesetü’l-Alemiyyi, 1986, s. 289. 51 Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkânî, el-Fevâidü’l-Mecmua fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdua, (tah. Abdurrahman Yahya el-Muallimî), Beyrut, Mektebetü’l-İslâmiyye, 1407, s. 277. 52 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9-10.

Page 69: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

59

Sahabiden Enes b. Mâlik (r.a.)’dan nakledilen bu rivâyet, görüldüğü gibi

hadis-i kudsîdir.53 Hadisin ravîlerinden Salih b. Beşir el- Merv zayıf bir ravî

olarak görülmüştür.54

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

(' '�� ([� \VJ <� �]Z(» � 6`( ':� � J= ��j« 1

1- İbn Abbas (r.a.): “(İblîs) asi olunca lânete uğradı ve şeytan adını aldı”

buyurmaktadır. 55

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis mevkûf olarak, “Simâk an İkrime an İbn Abbas” şeklinde bir

sened zinciriyle rivâyet edilmektedir.56 Hadisin ravîlerinden Simâk ibn Harb

(İbn Evs b. Hâlid ez-Zühlî) hadis otoriteleri tarafından “sadûk” bir ravî kabul

edilmekte ve onun özellikle İkrime’den yaptığı rivâyetlerde ızdırab olduğu

haber verilmektedir.57

2 2# \*( '�� g! |�� \VJ <� Z(» ���"/ �� Z;7= � @7= $�! f>��� B�-�� ���z�� « ¬"X '3 $�( J/��� « ���-+X � '3­�� -/�¥ � -�J® B�J0�� �-�; n3 B/�W��«

2- Ali b. Ebî Talîb (r.a.) şöyle buyurmaktadır: “Ehl-i Kitabın ibadetiyle

bizim namazımız arasındaki fark şeytanın vesvesesidir. Şeytan inkârcıların

amelleriyle uğraşmaya son verdi. Çünkü inkârcılar, şeytana zaten uyum

sağlamışlardır. Müslümanlarsa ona muhalefetle savaş yapmaktadırlar.

Muharebe, muhalefeti de içinde barındırır.”58

53 Münavi, Şerh’inde hadisi İbn Arabî’den alıntı yaparak, uzun bir senedle nakletmektedir. Abdurrauf el-Münavî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu Camiu’s-Sağir, I-VI, IV. Cilt, Mısır, Mektebetu’l-Ticareti’l-Kübra, 1356, s. 420 (hno:5828 numaralı hadisin şerhi). 54 Ebû Cafer Muhammed b. Ömer b. Musa el-Ukaylî, ed-Duafau’l-Kebîr, I-IV, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1404, s. 199. 55 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 4. 56 Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, I, 294. 57 İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I-II, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1415, s. 394. 58 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6.

Page 70: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

60

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadise, ulaşabildiğimiz kadarı ile herhangi bir kaynakta rastlamamıştır.

3 Jj! ��e ��� *(\ \VJ <� Z( �-+�» ! B�+Z�� l£ ����«

3- Nitekim Hz. Ali (r.a.) şu sözüyle buna işaret etmektedir: “Ben, “bâ”’nın

altındaki noktayım.”59

Tahrîc ve Değerlendirme

Bu rivâyete, ana ve tali hadis kaynaklarında rastlanamamıştır. İslamî

ilimler sahasında ayrı bir ekol olan Şia’ya ait eserlerde, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’in

faziletlerine dair pek çok haberler bulunmaktadır. Zikri geçen rivayetin de Şii

âlimlerinden el-Kanduzî’nin eserinde geçtiği görülmektedir. Nitekim Hz. Ali’ye

dayandırdığı hadiste Kanduzî; Kur’ân’ın tamamını Besmeleye, Besmeleyi

ondaki “ba” harfine “ba” harfini altındaki noktasına hasredip bu noktanın da

Hz. Ali’nin kendisi olduğunu bize haber vermektedir.60 Şia kaynaklarında

rastladığımız ve içeriği açısından da işârî bir yorum arz eden bu haberin

muteber hadis kaynaklarında bulunmaması, sıhhati konusunda ister istemez

kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Bunun yanında müfessirlerden Âlûsî,

sözün Hz. Ali’ye değil de sûfîyyeden İmam Şiblî’ye ait olduğu kanaatindedir.61

4 |> "8�# H*3 ��"�� eA ("� \VJ <� Z(» �! g (��= 9 '�8� �X:� eA ���� �e � U�Z( �cX ���«� ��4b( (' :��Bq �:�X "�( \VJ <� Z( @-8Z*# ��X �?e

]:V� 6*( �!J '�� (��= � �?e ]:XJ '( �!J �( (��= |b:>X Z3 ¯>/X � @-8Z*+�� �?cX ]�X x� f->�3 �*( )8� <� '�"�� )�t"��«

4- Anlatıldığına göre Rum meliki Kayser, Hz. Ömer’e şöyle bir mektup

yazdı: “Başımda dinmek bilmeyen bir ağrı var. Eğer sizce malum bir çaresi ve

ilacı varsa bana gönderin. Çünkü buradaki doktorlar, bana bir çare

59 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. 60 Sülyman Hüseyin Belhî el-Kanduzî, Yenâbîu’l-Mevedde, İstanbul, Matbaatu’ş-Şirketi’l-İraniyye, 1302, s. 69. 61. Ebu Fadl Şihabüddin es-Seyyid Mahmud Âlûsî, Rûhu’l-Mea’nî, I-XXIX, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, t.y., s. 51.

Page 71: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

61

bulamadılar.” Mektubu alan Hz. Ömer, Kayser’e bir başlık gönderdi. Kayser

bunu giyince ağrı kesiliyor, çıkardığında ağrı yeniden başlıyordu. Merak etti:

“Acaba bu başlıkta ne varı ki, baş ağrısını kesiyordu.” Başlığı çıkarıp iyice

kontrol edince içinde üzerinde besmele yazılı bir kâğıt buldu.62

Tahrîc ve Değerlendirme

Rivâyete, ana ve tali hadis kaynaklarında rastlanamamıştır. Bunun

yanında hadisimiz, Razî’nin Tefsir’inde geçmektedir.63

B. FÂTİHA SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

16 ��"��� <� A:; 2# » B£X >���f ° '3 �-Z 6j"( «

16- Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğu rivâyet olunur: “Fâtiha Sûresî,

benim arş hazinelerimden bir hazinedir.”64

Tahrîc ve Değerlendirme

Sahabiden Ma’kil b. Yesâr (r.a.)’dan nakledilen bu rivâyet, kaynaklarda

hadis-i kudsî olarak geçmektedir.65 Hadis, birçok yolla bize ulaşmaktadır.

Zikri geçen kaynaklarda hadisin ortak ravîsi olan Abdullah b. Ebû Humeyd,

zayıf bir ravî kabul edilmektedir.66 Bu rivâyet hakkında değerlendirmelerde

bulunan Elbanî, hadise zayıf hükmünü vermiştir.67

17 2# �Z�� �*( �78�� » ���� < 6*( $ 2t « 62 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9. 63 Fahreddin Muhammed b. Temîm er-Razî, et-Tefsiru’l-Kebîr, I-XXXII, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1421, s. 143. 64 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 10. 65 Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, I-VII, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1410, s. 448 (hno:2363); Nureddin Ali b.Ebi Bekir el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid ve Menbu’l-Fevaid, I-X, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, 1412, s. 412 (hno:782); et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XX, 225 (hno:525). 66 Abdullah b.Adiy b. Abdullah b. Muhammed Ebû Ahmed el-Cürcanî, el-Kâmil fi Duâfâi’r-Ricâl, I-VII, IV. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Fiker, t.y., s. 326. 67 Muhammed Nasiru’d-Din el-Elbânî, Daifu Camiu’s-Sağir, Beyrut, el-Mektebetü’l-İslâmiyye, 1408, s. 382 (hno: 3947).

Page 72: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

62

17- Nebi (a.s.) şöyle buyurdu: “Hamd, her hal-ü kârda Allah’a

mahsusdur.”68

Tahrîc

Hadis-i Şerifi, Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet etmiştir. Hadisimiz hakkında

Tirmizî “Hasen-Garib” hükmünü vermektedir.69

18 �� _Z�� �*( �78�� � |�-O B*�� ^�":�� �� '�! 6*( 2#» 9 6`t� �Z� H�*( « )*(� �� 9 �� '3 2¡>3� "39� J]±�� B��-�:�� 2+X » l� � l�Z�� 6*( H8/ «

18- Miraç gecesinde Hz. Peygamber, Yüce Allah’ın: “Beni senâ et”

hitâbı karşısında: “Ben Seni gerçek anlamda senâ edemem” diye karşılk

verdi. Ancak ilâhi emre sarılmakla kulluğunu arz etmenin mümkün olduğunu

anlayınca, “Sen kendini nasıl senâ ettiysen ben de seni öylece sena

ediyorum” dedi.70

Tahrîc ve Değerlendirme

Haberimiz, ana hadis kaynaklarda geçen meşhur bir kudsî hadis

olmasına rağmen,71 zikri geçen varyantına herhangi bir asli veya tali hadis

kaynağında rastlanamamıştır. Bunun yanında haberimiz, aynısı ile hadis

sahası dışındaki eserlerden birisi olan Razî Tefsir’inde geçtiği

68 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 10. 69 Tirmizî, Deavât 128 (hno: 3599); İbn Mâce, Sünnet 23 (hno: 251), Edeb 55 (hno:3803,3804). 70 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 11. 71 Hadisimiz ana hadis kaynaklarda şu lafızlarla geçmektedir: � ?J@ت رس/ل ا- .�� ا- ���� ELH�� >�

ا�P* أ�/ذ ب�X2ك م< وس�* �E م< ا�2اش ?��99� ?/�� ی@ي ��� بZ< �@م � وه/ ?D ا�;@ وه�� م�K/ب�9ن وه/ یJ/ل<�� ��� :Âişe (r.a.) şöyle buyurdu“ س�Z> وب���?��> م< �J/ب9> وأ�/ذ ب> م�> W أ�K8 ث��ء �� > أ� آ�� أث�Resûlullah (s.a.)’in bir gece yanımda olmadığını fark ettim, karanlıkta el yordamıyla bakınmaya çalıştım.(Onu araştırırken ) elim ayağının tabanına temas etti. Secde vaziyetinde iki ayağını dikmiş şöyle diyordu: Allahım! Senin gazabından rızâna, azâbındn affına sığırım. Ben senden sana sığınırım. Ben seni layık olduğun şekilde medh-ü sena edemem. Sen kendini nasıl medh-ü senâ etmişsen öylesin.”( Müslim, Sahîh, Salât 22 (hno: 486), Ebû Dâvud, Salât 152 (hno: 879); Tirmızî, Deavât 75 (hno: 3493); Nesâî, Tatbîk 47 (hno:1101), Tetbîk 51 (hno: 1131); Muvatta, Kur’ân 31 (hno.499)) hadisin bir diğer varyantı da r�[ Dب< أب D�� >� :��D .�� ا- �� � وس�* آ�ن یJ/ل ?D و�F2 ا�P* إ�D أ�/ذ أن ا<�� ��� Ali b. Ebî “ ب�X2ك م< س�Z> وأ�/ذ ب���?��> م< �J/ب9> وأ�/ذ ب> م�> W أDK8 ث��ء �� > أ� آ�� أث�Talib (r.a.) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.) vitir namazında şöyle diyordu: “Allahım! Senin gazabından rızâna, azâbındn affına sığırım. Ben senden sana sığınırım. Ben seni layık olduğun şekilde medhü sena edemem. Sen kendini nasıl medh-ü senâ etmişsen öylesin” (Ebû Dâvud, Vitir 5 (hno: 1427), Tirmızî, Deavât 112 (hno: 3566); İbn Mâce, İkâmetü’s-Salavât 117 (hno: 1179), Duâ 3 (hno: 3841); Dârakutnî, Taharet 53 (hadis no: 35); Ahmed B. Hanbel, VI, 58,209.

Page 73: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

63

görülmektedir.72 Bursevî, hadisin muteber kaynaklarda olan varyantını değil,

miraç gecesinde gerçekleştiği ziyadesi bulunan Razî Tefsiri’ndeki varyantını

tercih etmiştir.

19 �"z�� |t= ��� Jj�6*= <� �*( )*�� �-+� » �� J-Z�� �?� $O� |*# ��:�� �>/� ,"z�� « $�+X � 2-�J <� $� H��� '3 B37( ²":� � +X2 » �b>�� '( J��

J�"��� B�9�� A� J�� �-*}� ���:>�9�� a-�*� $�# ��4 «

19- Şeriat sahibi (s.a.) şu sözü ile işaret buyurmaktadır: “Kulun kalbine

bir nur gelince kalp açılır ve genişler.” Sordular: “Ey Allah’ın Resûlü (s.a.) bu

durumun bilinebilen bir alameti var mıdır?” Allah Resûlü (s.a.): “Aldanma

yurdu olan dünyadan uzaklaşıp, ebedilik yurdu olan ahrete yönelme ve ölüm

gelmeden önce ölüme hazırlanma bunun işaretleridir” buyurdu.73

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerif, sahabiden İbn Mesu’d (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.

Hâkim hadisin, Buhârî ve Müslim’in sahih hadis şartlarına uyduğunu haber

vermektedir.74

20 �� ����� » �� �� $�u�"�� l#"/; 6*( �>Z� �:��� B#"X �"/;� s3� 6*( ³7� �:��� B#"X )]* � JZ�� 9� B#"X @�t�� « �-�# '3 6� � 2-�J <� 2# » '3 )� 6*( 3 � �*( g�=�� «

20- Hadiste “İsrâiloğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Ümmetim ise yetmiş

üç fırkaya ayrılacaktır; biri dışında hepsi cehennemdedir.” Ey Allah’ın Resûlu

(s.a.) “Bu fırka kimlerdir?” dediler. Resûlullah (s.a.): “Onlar, benim ve

ashabımın bulunduğu yol üzere olanlardır” buyurdu.” 75

Tahrîc

72 er-Razî, et-Tefsiru’l-Kebîr, XXXII, 129. 73 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 11. 74 Ebû Bekir Abdullah b. Muahammed İbn Ebî Şeybe, el-Musannef fi’l-Ehâdisi ve’l-Asâr, (tah. Kemâl Yusuf el-Hût), I-VII, VII. Cilt, Riyad, Mektebetü’r-Rüşd, 1409, s. 76 (hno: 34314), 77 (hno: 34315); Hâkim, el-Müstedrek, IV, 346 (hno: 7863); el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, VII, 352 (hno: 10552). 75Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 13.

Page 74: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

64

Hadis-i Şerif, sahabiden Ebû Hureyre (r.a.), Enes b. Malik (r.a.),

Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.), Avf b. Malik (r.a.) ve Abdullah b. Ömer (r.a.)

tarafında rivâyet edilmiştir. Tirmizi hadis hakkında “hasen-sahih, hasen-garib”

değerlendirmelerinde bulunmuştur. Hâkim, hadisin Müslim’in sahih hadis

şartlarına uyduğunu haber vermektedir.76

�� ����� » '3 !|t k�j "¡ � �" ? « 21

21- Hadiste: “Kim bir şeyi severse onu çokça anar” şeklinde

geçmektedir.77

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerif, Hz. Aişe kanalı ile rivâyet edilmiştir.78 Sehâvî, esrinde

hadis hakkında yorum yapmada, ravî zincirini “ 4أب داود ب ن 2�� ح(ی�B� Cت5 ب ح

�2�E-� 1ب =F�2ئ 4 2�HF#ا ه�( 2” (Mukatil b. Hayyan an Davud b. Ebî Hind an

Şa’bî an Aişe merfu olarak) şeklinde göstermektedir.79 Ravîler hakkında

yaptığımız rical incelemesinde; Mukatil b. Hayyân en-Nebatî’nin “saduk ve

fâdıl”,80 Davud b. Ebi Hind el-Kuşeyrî’nin “sika mutkin”,81 Şa’bî (Amir b.

Şerâhîl)’in ise “sikâ” olduğu haber verilmektedir.82 Suyutî hadis hakkında

“zayıf“ değerlendirmesinde bulunmakta, Elbanî ise onunla aynı kanaati

paylaşmaktadır.83

22 �*( <� 6*= _Z�� 2-#�78��» '3 !"# ��"+�� |> � $�� ²"t "z( aZ8t

�� Z( l� "z( k��a a&J� "z( � l:XJ� « 76 Ebû Dâvud, Sünnet 1 (hno: 4596, 4597); Tirmizî, İman 18 (hno:2640,2641); İbn Mâce, Fiten 17 (hno: 3991,3992,3993); Ahmed b. Hanbel, II, 332, III, 120, III, 145; Dârimî, Siyer 75 (hno: 2518); et-et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, I, 219 (hno:445); Hakim, el-Müstedrek, I, 218 (hno:218). 77 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 14. 78 el-Münavî, Feydu’l-Kadîr, VI, 130 (hno:8312); el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 198 (hno:2350). 79 es-Sehâvî, el-Mekâsıdu’l-Hasene, s. 620 (hno:1050). 80 İbn Hacer, et-Takrîb, II, 210. 81 İbn Hacer, et-Takrîb, I, 283. 82 İbn Hacer, et-Takrîb, I, 461. 83 el-Münavî, Feydu’l-Kadîr, VI, 130 (hno:8312); el-Elbanî, Daifu’l-Camii’s-Sağir, s. 508 (hno: 5341).

Page 75: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

65

22- Nebi (s.a.): “Kur’ân okuyan kimseye okuduğu her harf için on

hasene yazılır, onun on günahı silinir ve (mevkii) on derece yükseltilir”

buyurdu.84

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerif, İbn Mesu’d (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.85 Hadisin

ravîlerinden Nehşel b. Saîd b. Verdân’in metruk bir ravî olduğu bildirilmiştir.86

�*( <� 6*= _Z�� 2-#�78�� » ��!"#e �!"+�� �WX �W/3« 23

23- Nebi (a.s.):“Kur’ân’ı Fahm ve mufahham olarak (kadrini bilerek)

okuyun” buyurdu.87

Tahrîc ve Değerlendirme

Yukarıdaki rüyada görülen hadisin devamı olarak zikredilen bu hadis,

asli ve tali hadis kaynaklarında değil de Bursevî’nin referans aldığı

müfessirlerden Semerkândî’nin Tefsir’inde geçmektedir.88 Fakat bunun

yanında kaynaklarımızda, yukarıdaki hadisin lafızlarından farklı olmasına

rağmen manası ile mutabakat gösteren başka rivâyetler de vardır. Nitekim

Müstedrek sahibi Hâkim’in eserinde hadis şu lafızlarla geçmektedir: “ 4��#ا 2

021 و 0/ $�ل �/ : �03 اKL�#ن ب��-B#ل اMأ� . Resûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Kur’ân

tefhim ile (kendisine kıymet verilerek) indirildi.” Bu hadis hakkındaki

değerlendirmesinde Hâkim, hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir.

84 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 15. 85 et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsât, VII, 307 (hno: 7574). Hadiste dikkat çeken nokta, hadisin bilinen hadis tahammül ve eda yolları ile değil de rüya yolu ile rivâyet edilmesidir. Nitekim Bursevî söze “DRgی” “hikâye olundu ki” diye başlamış, ehl-i reyden bir fakih olan Ebu Abdullah Muhammed İbn Şüca’ es-Selcî (v. 266)’den nakillerde bulunmuştur. Rivâyete göre es-Selcî, Fâtiha Sûresi’ndeki “malik” kelimesini “melik” şeklinde okumayı adet edindiğnden dolayı, rüyasında kendisine yukarıdaki hadisle ikaz olunmuştur. Fakat o uyandığı zamanda tekrar “melik” okuma âdetini devam ettirmiş, ardından ikinci kez rüyasında kendisinden bu âdetini bırakması istenmiştir. Bu rüyasında da ona bir sonraki hadiste işleyeceğimiz “Kur’ân’ı Fahm ve mufahham olarak; yani kadrini bilerek okuyun” hadisi bildirilmiştir. Arkasından es-Selcî dil âlimlerine danıştığını bize bildirmektedir. Bursevî’nin rivâyeti bize bu şekilde haber vermesi, zımnen de olsa rüya yolu hadis aktarılabileceği, rüya ile alınan direktifler doğrultusunda amel edilebileceği şeklinde bir kanaate sahip olduğunu göstermesi açısından zikre değerdir. 86 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VII,339 (hno:11655). 87 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 15. 88 Nasr b. Muhammed b. Ahmed Ebû Leys es-Semerkândî, Bahru’l-Ûlûm, I-III, I. Cilt, Beyrtu, Darû’l-Fiker, t.y., s. 3.

Page 76: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

66

Fakat el-Müstedrek’’i telhis eden Zehebî, hadisin ravîlerinden Avfî’nin hadis

otoritelerince “zayıf” bir ravî olduğunu, yine Bikâr b. Abdullah’ın da hadiste

güvenilmez biri kabul edildiğini, hadisin bu yönüyle münkerat ve vâhiyyâttan

olduğunu bildirmiştir.89 Her ne kadar hadis manası itibari ile İslâm’ın temel

ilkelerine uysa da kaynaklarda sağlam bir şeklinin bulunmadığı

anlaşılmaktadır. Hadis bu yönüyle zayıftır ve yukarıdaki rivâyeti

kuvvetlendirecek bir yapıya da sahip değildir.

24 ��J '( 2-�J <� 6*= <� �*( )*�� � "O/; 2+X » a��� � '3� H*�� 2�:�� «

24- Resûlullah (a.s.)’in övünerek şöyle dediği rivâyet olunmuştur: “Ben

adil melik zamanında doğdum.”90

Tahrîc ve Değerlendirme

Tecrîd sahibi Ahmed Naim mukaddimesinde bu hadisi “aslı olmaksızın

şayi olan Haber-i Meşhur’a” örnek olarak zikretmektedir.91 Nitekim

hadisimizin, halkın dilinde dolaşan hadisleri derleyen eserlerden biri olan

89 Hâkim, el-Müstedrek, II, 252 (hno:2908). Beyhakî, zikri geçen hadisi, yukardaki cerh edilen ravîlerle beraber eserinde nakletmiştir. Bk. el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, II, 426 (hno:2290). 90 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16. Bursevî hadisin devamında tahricini yapmış, ilk önce Molla Fenârî (v.834/1431)’nin Tefsîru’l-Fâtihası’ndan Hz. Peygamber’in Enûşirvân’ın döneminde doğması ile övünmesinin yerinde olmadığına dair görüşünü aktarmıştır. Müteakiben İmam Sehavî’nin hadis hakkındaki “aslı yoktur” değerlendirmesini nakletmiştir. Devamla Sehâvî’den alıntılar yapan Bursevî onun Hadisçilerden Halimî (Ebû Abdillah Muhammed b. Halimî)’nin (v. 403/ 1012) Şuâb adlı eserinde naklettiği “Bu hadis sahih değildir. Eğer rivâyet sahîh ise, kendisine “adil”denilmesi, “adîl”

adıyla tanınmasından dolayıdır. Yoksa böyle bir özelliğinden ve adaletine şehadet edenlerin şehadetin

dolayı değil. Ya da kendisne inananların Onu adil diye tavsif etmeleinden ötürüdür. Nitekim Allah

Teâlâ şöyle buyurur: “Allah’dan başka taptıkları tanrıları onlara bir yardım sağlayamadı.” (Hud

(11), 101) Yani onların yanında sayılanlar demektir. Allah Resûlü’nün hükm-i ilâhiden başka bir

hükümle hükmedeni adil diye anması söz konusu olamaz” görüşünü sonuna kadar almıştır (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16; (es-Sehâvî, el-Mekâsidü’l-Hasene, s. 708 (hno:1271); el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 308 (hno:2926)) Bu alıntıda dikkat çeken nokta; Bursevî’nin, Sehâvî tarafından hadisin aslının olmadığına dair yaptığı değerlendirmeyi yeterli gömeyip, Halimî’nin hadisin sahih olması halinde nasıl anlaşılabileceğine dair açıklamasını sonuna kadar almış olmasıdır. Peşinden de bir sonraki hadisi sevk etmesi dikkat çekicidir. Sanki Bursevî bu tutumu ile hadisin sahih olabileceğini ima etmektedir. Aslında Bursevî Rûhu’l-Beyân’da değil fakat Hadis-i Erba’în Tercemesinde bu hadis hakkında “Zira eğerçi ehl-i hadis onu tahric etmiştir, velâkin keşfen sahihtir” diyerek kanatini ifade etmektedir (Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercemesi, s. 182.) Ona göre hadis her ne kadar eleştirilse de keşfen sahihtir. Bursevî bu şekilde kanaat sahibi olsa da hadis bu haliyle aslı olmayan haberi meşhur katogorisine girmekten uzak değildir. 91 Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, I, 106,107.

Page 77: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

67

Keşfu’l- Hafâ’da geçtiği görülmektedir.92 Hadis hakkında kritik yapan

Şevkânî, “hadisin aslı yok” derken, İbn Nuceym, Elbânî ve Sehâvî de onunla

aynı kanaati paylaşmaktadırlar.93

25 = <� 2-�J 2# )*� � �*( <� 6*» �� A�-�� �-� B3�+�� ��Z�X � 6*( "8& )Z]& w;{X � "8q� &�J� 9 6+�� Z3 $`/3 9� 2�� '( �3 �X � :��3 < � *�( 6�3 ��� � �=( �"´� � "8q� �-]�X � � )Z]& J��+3 �8� 3( «

25- Resûlullah (s.a.) : “Kıyamet günü bir vali getirilir ve cehennem

köprüsü üzerine atılır. Köprü hiçbir bağlantısı istisna olmamak üzere, şiddetle

sarsılır. Şayet (bu vali) işlerinde Allah’a itaatkâr birisi ise köprüden geçip

gider. Lakin Allah’a asi birisi ise köprü yarılır ve vali elli yıllık bir sürüklenme

ile cehenneme sürüklenir.” buyurdu.94

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz Kütüb-Tisa’ dışındaki bazı hadis kaynaklarında

geçmektedir.95 Hadis hakkında değerlendirmede bulunan Heysemî, Taberanî

kanalı ile gelen hadisin varyantındaki Suveyd b. Abdülaziz’in metruk bir ravî

olduğunu haber vermektedir.96 Ayrıca Elbanî’de bu hadisi zayıf bulmuş ve

Silsile’sinde zikretmiştir.97 Hadis bu haliyle zayıftır, muhtemelen bir önceki

hadisi desteklemek üzere aktarılmıştır. Bundaki gaye Adil Melik diye anılan

Kisra Enûşirvan’ın ahiretteki durumuna bir açıklık kazandırmaktır.

26 �-+� A:; 6*( �8� �� �*( �78�� » v7O9� "� h�� ��� ��(� 9 :8� �X H*3 f"+3 9� � $�"3 «

92 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 257 (hno: 913), II, 308 (hno:2926). Aclûnî hadisi tahric ederken hadis hakkında muhaddîslerin aslı yoktur değerledirmesini naklettikten sonra, garib bir şekilde salihlerden birisinin rüyasını delil göstererek Resûlullah (s.a.)’in bu hadis hakkında mevzu hükmünü veriğini bize haber vermektedir. 93 Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmua’, I, 327 (hno: 30); el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 339 (hno: 915), el-Elbanî, es-Sisiletü’d-Duafa, IV, 414, es-Sehâvî, el-Mekâsidü’l-Hasene, s. 707 (hno:1271). 94Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16. 95 et-Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, II, 739 (hno: 219), XVII, 175; el-Beyhakî, Şuâbu’l-İmân, VI, 20 (hno: 7380). 96 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 371 (hno: 9040) 97 el-Elbanî, es-Silsiltü’l-Ehâdisi’d-Dâifiyye, I-XI, V. Cilt, Beyrut, Mektebetu’l-Meârif, t.y., s. 293 (hno: 2269).

Page 78: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

68

26- Nebisi (a.s.)’nin diliyle Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “İhlâs, benimle

kulum arasında bir sırdır. Oraya ne hakka yakın bir melek ne de gönderilmiş

bir peygamberi girebilir.” 98

Tahrîc ve Değerlendirme

Kudsî hadis olarak nakledilen zikri geçen habere, erişebildiğimiz kadarı

ile herhangi bir eserde rastlanamamıştır. Fakat kaynaklarımızda bu hadisin

lafızlarından farklı olmasına rağmen yakın manada olan başka rivâyetler de

mevcuttur. Nitekim müselsel bir zincirle sahabiden Hz. Ali kanalı ile rivayet

edilen hadisin metni şu şekildedir: “ صOا9خ م 2O*#1 ا: �� ه�؟ $�ل: Q#� ��-ی02 5

,Ben“ ” - � -ي ا ��دV0$ 1�2 � أح���1 � ��2دي: " �� ه�؟ $�ل: Q#� ربR ا#MHة 2 ا9خOص

Cibrîl (a.s)’a “İhlâs nedir?” diye sordum. Cibrîl izzet sahibi olan Rabbime

“İhlâs nedir?” diye sordum” dedi. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “İhlâs, bana ait

olan sırrımdan bir sırdır. Ben onu kullarımdan sevdiğim kişinin kalbine

yerleştiririm.”99 Bunun yanında bu rivâyet de, muhakkiklerinin eleştirilerinden

kurtulmuş değildir. Nitekim İrâkî, hadisin ravîlerinden Ahmed b. Ata el-Hecimî

ile Abdulvahid b. Zeyd’in cerhedildiğini ve haklarında “metruk” hükmü

verildiğini bize haber vermekte ve hadisin zayıf olduğunu bildirmektedir.100

Hadis bu yönüyle zayıftır ve yukarıdaki rivâyeti kuvvetlendirecek bir yapıya

da sahip değildir.

27 � 2# A:; 6*( �8� �� �*( �78��» l�8# @7`�� h�� � �� ���( `�/ ]/`ZX µ ]/`� ���:� ���:�� 3 2i�«

27- Nebisi (a.s.)’nin diliyle Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Ben namazı

kendimle kulum arasında ikiye ayırdım. Yarısı benimdir, yarısı da kulum

içindir. Kulum için istediği vardır.”101

Tahrîc

98 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19. 99 Kuşeyri, er-Risale, I, 98 100 Ebû’l-Fazl el-Irakî, el-Muğnî an Hamli’l-Esfâr, I-II, II. Cilt, Riyad, Mekebetü Taberiyye, 1415/1995, s. 1175–1176. 101 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19.

Page 79: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

69

Müellif, aslında uzun olan bu hadisin küçük bir parçasını nakletmiştir.

Hadisimiz Ebû Hureyra (r.a.) tarafından rivayet edilen kudsî bir hadistir.

Müslim, hadisi Sahih’inde nakletmiş, Tirmizî hadis hakkında “hasen”

hükmünü vermiştir.102

28 � 2# »'3 f"+; µ� �%j �"+;l ��� (�J?«

28- Allah Teâlâ’nın buyurduğu gibi: “Kim bana bir karış yaklaşırsa ben

de ona bir zîrâ yaklaşırım.”103

Tahrîc

Hadisi, Ebû Hureyra (r.a.) nakletmiştir. Kaynaklarda kudsî hadis olarak

geçmektedir. Bursevî hadisin bir kısmını burada aktarmıştır. Aynı zamanda

hadisimiz, Buhârî ve Müslim tarafından nakledilen Müttefekun Aleyh nitelikli

bir haberdir. Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih” hükmünü vermiştir.104

29 »� #�� ��"�Z�� ��t 2# � $�%& �*( �78�� $� H� '3 B&t 2+X 3� H��� 7X 2+X *� 2# �8t '3 µ�­� �*( µ� «

29- Nemrut, Hz. İbrahim’i bağlayıp ateşe atacağı sırada Cebrail (a.s.)

geldi ve: “Herhangi bir yardıma ihtiyacın var mı?” diye sordu. O da: “Senden

mi? Asla!” dedi. Cebrail (a.s.): “Öyleyse Allah’tan iste isteyeceğini” deyince

Hz. İbrahim şu karşılığı verdi: “O’nun benim halimi bilmesi, benim O’ndan bir

şey istememe engeldir.”105

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, sahabiden Übey b. Ka’b (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.106

Hadis eserlerinden çok tefsir kitaplarında yer bulan bu rivâyet hakkında

102 Müslim, Salât 38, 39, 40 (hno: 395), Ebû Dâvud, Salât 131 (hno:821); Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 1 (hno:2953); Nesâî, İftitâh 22 (hno: 909); İbn Mâce, Edeb 52 (hno:3784); Muvatta, Salât 42 (hno:187); Ahmed b. Hanbel, II, 241, 285, 460. 103 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19. 104 Buhârî, Tevhîd 15, 35, 50; Müslim, ez-Zikru ve’d-Dua 20 (hno: 2675), 22 (hno: 2675); Tirmizî, Deavât 131 (hno: 3603); İbn Mâce, Edeb 58 (hno: 3821); Ahmed b. Hanbel, II, 413, 435, 480, 482, 509, 524, 534, III, 40, 122, 127, 130, 272, V, 155 105 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 20. 106 El-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XI, 303; Ebû Muhammed el-Hüseyin b. Mesu’d el-Beğavî, Mea’limu’t-Tenzîl, I-VIII, V. Cilt, Cidde, Dâru Tayyibe, 1997, s.327; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 318 (hno: 1134)

Page 80: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

70

Elbanî, merfu’ olarak aslının olmadığını ve bu sözün israiliyattan olduğunu

haber vermektedir.107

30 2# �Z�� 6*= <� �*( )*��»�>��j �-� � ¶�-O�«

30- Resûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “ Hûd Sûresi ve kardeşleri beni

ihtiyarlattı.”108

Tahrîc

Hadisi, sahabiden İbn Abbas (r.a.) rivâyet etmiştir. Tirmizî, hadise

“hasen garib” hükmünü vermiştir. Hâkim, hadisin Buhârî’nin sahih hadis

şartlarına uyduğunu haber vermektedir.109

31 �-+ 6*= <� �*( )*�� '� �i� �{z>83 � |��">�� ��=� "���� ��#� $�*�� * �:� �"&� ��� » �� H8/Z� H�*( +t H&�4�� H�*( +t UJ�4�� H�*( +t )`X

"�X�� )#� ·�«

31- Resûlullah (s.a.), hiç evlenmemeye, devamlı oruç tutmaya ve

geceleri hiç uyumamaya azmederek ibadet etmenin hükmünü soran kişiye şu

sözüyle cevap vermiştir: “Nefsinin sende hakkı olduğu gibi, aynı zamanda

hanımının da hakkı vardır, misafirinin de hakkı vardır. Öyleyse bazen oruç

tut, bazen tutma. Geceleyin (bir kısmında) namaz kıl,( bir kısmında) uyu.”110

Tahrîc

Bursevî, aslında uzun olan bu hadisi özetleyerek vermiştir. Hadisimiz,

Abdullah Amr b. As (r.a.)’dan rivayet edilmiştir. Aynı zamanda hadis hem

Buhârî hem de Müslim de geçe Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir. Tirmizî

hadis hakkında “sahih” hükmünü vermiştir.111

107 el-Elbanî, es-Silsiletü’d-Daîfe, I, 74 (hno:21), Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrailiyyât, İstanbul, Beyan yy., s. 372. 108 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21. 109 Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 56 (hno:3297); Hâkim, el- el-Müstedrek, II, 374 (hno:3314); Ebû Bekir Abdurrezzâk b. Hemmâm es-San’anî, el-Musannef, I-XI, III. Cilt, Beyrut, el- Mektebetu’l-İslâmiyye, 1403, s. 368 (hno:5997); et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VI, 184 (hno:5804), XVII, 286 (hno:790), XXII, 123 (hno:318). 110 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21. 111 Buhârî, Teheccud 7, 20, Savm 50, 55, 59, Edeb 86; Müslim, Sıyâm 181, 182, 186, 188 (hno:1159), 193; Ebû Dâvud, et-Tatavvu’ 27 (hno:1369); Tirmızî, Zühd 63 (hno:2413); Ahmed b. Hanbel,, II, 198, 200, VI, 268, Dârimî, Nikâh 3 (hno:2169)

Page 81: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

71

32 �� �!J 6*= <� �*( )*�� "�( 6VJ <� Z( !"+� :X�J ;-= �i� 2+X ¸#�� �Z�-�� �"��� ���z�� 2# �*( �78�� » �/O� '3 H;-= 7�*# « 6;�� �� "�� 6VJ <�

Z( ��&-X !"+� �XO ;-= �i8X 2+X �# l:§� '3 l�& 2+X �*( �78�� » nXJ� '3 H;-= 7�*#«

32- Resûlullah (s.a.), Hz. Ömer (r.a.)’ı yüksek sesle Kur’ân okurken

gördü ve sebebini sordu. O da “Uyuyanları uyandırmak ve şeytanları kovmak

için böyle yapıyorum” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (a.s.): “Sesini biraz

alçalt!” dedi. Hz. Ebû Bekir’in yanına gitti. Onu da çok kısık sesle Kur’ân

okurken gördü ve sebebini sordu. O da “Kendisine münacatta bulunduğum

zat beni duyuyor.” diye cevap verdi. Bu sefer Resûlullah (a.s.): “Sesini biraz

yükselt” buyurdu.112

Tahrîc

Hadis-i Şerifimiz, Ebû Katâde (r.a.) kanalıyla rivâyet edilmektedir.

Hadisimiz ana ve tali hadis kaynaklarında geçmektedir. Tirmizî, hadis

hakkında “garib” hükmünü vermiştir. Hâkim, hadisin Müslim’in sahih

şartlarına uyduğu halde onun tarafından rivayet edilmediğini haber

vermektedir.113

33 � 2# �*( �78�� » �� �< M*O M*}� � B�*± � ¹J )]�*( '3 �J- '�X �=� H�? J-Z�� �+X ��>�� '3� �i�O� �+X $V «

33- Resûlullah (s.a)’in şu sözünde olduğu gibi: “Allah Teâlâ varlıkları

karanlık içinde yarattı ve onlar üzerine ilâhî nurunu yaydı. Kendisine bu ilâhî

nurdan bir nasip ulaşanlar hidayet buldu. Kime de bu nurdan bir şey isabet

etmemiş ise yolunu şaşırdı.”114

Tahrîc

112 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21. 113 Ebû Dâvud, et-Tatavvu’ 25 (hno:1329); Tirmizî, Salât 330 (hno: 447); Ahmed b. Hanbel, II, 109; Hâkim, el-Müstedrek, I, 454 (hno: 1168). 114 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 23.

Page 82: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

72

Hadis-i Şerifimiz, Abdullah b. Amr (r.a.) kanalıyla rivâyet edilmektedir.

Tirmizî hadise “hasen” hükmünü vermiştir. Elbanî hadisi “sahih” olarak

Silsile’sinde zikretmektedir.115

34 :; <� 6*= _Z�� 2-+�A �*( � �78�� » �� <� M*O M*}� � B�*± � ¹J �*( '3 �J- X"]º«

34- Nebi (s.a)’in şu sözünde olduğu gibi: “Allah Teâlâ varlıkları karanlık

içinde yarattı ve onlar üzerine ilâhî nurunu yaydı da onlar zâhir oldular.”116

Tahrîc ve Değerlendirme

Bir önceki hadise mana cihetiyle benzemesine rağmen bu lafzıyla

hadise erişebildiğimiz kaynaklarda rastlanamamıştır.

35 2# �*( �78�� » -� ��� ²-O '3­�� �»&J� 9�>(9 «

35- Resûlullah (s.a) şöyle buyurdu: “Mümin’in havf ( kokusu) ve recâsı

(ümidi) tartılsa denk gelirdi.”117

Tahrîc ve Değerlendirme

Müellif, hadisi her ne kadar Resûlullah (a.s.)’e isnad etse de hadis

kaynaklarda tabiûn kavli olarak geçmektedir. Bu yönüyle hadisimiz merfu’

değil maktu’ nitelikli bir rivâyettir. Nitekim Musannef sahibi İbn Ebi Şeybe

hadisi tabiûndan Mutarrif b. Tarîf el-Harisi’ye isnad etmektedir.118 Yine

Beyhakî de bu hadisi ilkinde tabiûndan Mutarrif’e diğerinde ise yine tabiûndan

Şu’be’ye isnad ederek kitabında rivâyet etmiştir.119 Hadisin kritiğini yapan

Aclûnî, bu sözün selef ehlinden birine ait olduğunu ve merfu’ olarak bir

aslının bulunmadığını haber vermekte, akabinde de Beyhakî’nin kitabına

aldığı ve bizim yukarıda verdiğimiz rivâyetleri sıralamaktadır. Ayrıca Aclûnî,

115 Tirmizî, İman 18 (hno:2642); Ahmed b. Hanbel, II, 176, 197; el-Elbanî, es-Silsiletü’s-Sahiha, I-VII, III. Cilt, Riyad, Mektebetü’l-Meârif, t.y., s. 63 (hno: 1076). 116 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 23 117 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 24. 118 İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, VII, 178 (hno: 35123). 119 el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, II, 212 (hno:1024-1026)

Page 83: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

73

Zerkeşî’nin hadis hakkındaki “aslı yoktur” değerlendirmesine eserinde yer

vermiştir.120

36 �-+� �*( �78�� » ��*( $�%& �3� �Z( 6x�"X '3 @��"# B£/�� 2#� � )>} 6*( f>��� «

36- ..Resûlullah (s.a.)’in “Cebrâil (a.s.) bana, “Fâtiha’yı tamamladıktan

sonra “amîn” demeyi öğretti ve bunu söylemek, mektup sonuna vurulan

mühür gibidir” diye” buyurdu sözünden dolayı121

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, tabiûndan Ebu Meysere künyesi ile meşhur olan Amr b. Şurahbil

el-Hemedanî (v. 63/682) vasıtası ile Resûlullah (s.a.)’e dayandırılmaktadır.122

Ebu Meysere, muhadramûndan olan abîd bir ravî olarak tanınmaktadır.123 İbn

Hibban es-Sikât isimli eserinde ondan bahsetmiş, Abdullah İbn Mesud (r.a.)

başta olmak üzere pek çok sahabiden hadis rivâyetleri bulunan güvenilir bir

ravî olduğunu haber vermiştir.124 Meysere sika bir ravî olmasına rağmen,

yukarıda geçen rivâyette hadisi aldığı sahabinin ismini zikretmemiş, hadisi

direkt Resûlullah (s.a.)’a ref eylemiştir. Bu yönüyle hadis mürseldir.

37 �� ����� » 6(���� '3­��� ���"j «

37- Hadiste şöyle geçmektedir: “Duâ eden ve âmin diyen ortaktırlar.”125 Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, sahabiden İbn Abbas (r.a.)’a isnad edilmektedir. Kaynaklarda

hadisin merfu’ bir varyantına rastlanamamıştır.126 Bu yönüyle hadis

mevkûftur. Münavî; Zehebî’nin, hadisin ravîlerinden İsmâil eş-Şamî hakkında

120 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, II, 149 (hno:2129). 121 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 122 İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, II/187 (hno:7961). 123 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 738. 124 İbn Hibban, es-Sikât, V, 168. 125 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 126 Ebû Şucâ’ Şîrûye b. Şehredâr ed-Deylemî, Firdevs bi Me’sûri’l-Hitâb, I-V, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1986, s. 225 (hno: 3093); el-Aclûnî, Keşfu’l-Hâfâ, I, 353 (hno:1279), Ali b. Husameddin Ali el-Muttâkî, Kenzu’l-Ummâl fi Süneni’l-Ekvali ve’l-Ef’al, II. Cilt, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1989, s. 111 (hno:3197).

Page 84: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

74

hadis uyduranlardan olduğunu haber verdiğini yine Dârakutnî’nin, hadisin

ravîlerinden Cüveybir b. Saîd hakkında metruk değerlendirmesinde

bulunduğunu bize bildirmektedir. Elbanî ise hadisin uydurma olduğu

kanaatindedir. 127

38 2# �*( �78�� » �?� 2# �39� 9� ����� �-�-+X �3� �X B�u7��  -+; '�X MX�� Z�3i; �3i; B�u7�� "/x � 3 ��+; '3 �? «

38- Resûlullah (a.s.): “İmâm, “vele’d-dâllîn” dediğinde “Âmin” deyin.

Çünkü melekler de o sırada “Âmin” derler. Kimin “Âmin” demesi, meleklerin

“Âmin” demesine denk gelirse, önceki günahları bağışlanır” buyurmaktadır.128

Tahrîc

Hadis-i Şerifimiz Ebû Hureyre (r.a.) kanalı ile rivayet edilmiştir.

Görüldüğü gibi hadis hem Buhârî, hem de Müslim’de geçen Müttefekun

Aleyh nitelikli bir rivayettir. Tirmizî, hadis hakkında “hasen sahih” hükmünü

vermiştir.129

39 ��J � �*( �78�� 2# » �X '3 MX�� �-# 2-# $�� ��8�� «

39- Resûlullah (a.s.)’den rivâyet olundu ki: “Sözü (duası); ehl-i semanın

sözüne denk düşen..”130

Tahrîc

Bursevî, bir önceki hadisten faklı bir varyantla hadisi nakletmiştir. Bu

rivayette Bursevi’nin, zikri geçen hadisin farklı varyantlarından haberdar

olduğu görülmektedir. Aynı zamanda hadis, bazı şerh kitaplarında

geçmektedir.131

127 el-Münavî, Feyzu’l-Kadîr, III, 536 (hno:4245); el-Elbanî, es-Silsiltud-Dâifiyye, VIII, 110 (hno:3608). 128 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 129 Buhârî, Ezan 113, Tefsir 6, Deavât 63; Müslim, Salât 72, 73, 74, 75, 76 (hno:410); Ebû Dâvud, Salât 167 (hno:935,936); Tirmizî, Salât 73 (hno:267); Nesâî, İftitah 33(hno:926-929); Muvatta, Ridâ 46 (hno:195); Ahmed b. Hanbel, II/233.270.440.449.459. 130 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 131 Muhammed Şemsi’l-Hak el-Azîm Âbadî, Avnu’l-Ma’bud Şerhu Süneni Ebî Davûd, I-XIV, III. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415, s. 148; Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkanî, , Neylü’l-Evtâr min Ehâdisi Seyyidi’l-Ahyâr, I-X, II, Cilt, İdaretü’t-Tabââti’l-Müniriyye, t.y., s. 144.

Page 85: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

75

40 $k�� ��( �! l#� l�4� B£X f>��� 2# l�4� B�Y �-� B:�q� B3�" �" � <� � ���� �*( �78�� � � ]:3 B:�� ²9� H*3 �t 24 � $�%& 6*( ��� ]�*(�

�78��

40- Atâ’ya Fâtiha sûresinin ne zaman nazil olduğu sorulduğunda şöyle

demiştir: “Mekke’de bir Cuma günü, Allah Teâlâ kulu Muhammed (s.a.)’e

ikram olsun diye yedi bin melekle Cebrâîl’i bu sûreyi indirmesi için

gönderdi.”132

Tahrîc ve Değerlendirme

Erişebildiğimiz kaynaklarda böyle bir rivayete rastlanamamıştır.

41 ��J �� �{( l3�# '3 �z�� g9 $]& 2Y )�º( 6�� n�� �"X 2-�J� <� ��=�� ��"ºZ� ]��� "¡ �� B��`�� )� �-& �"(� "�WX 2�� �Z�� 6*= <� �*( )*��

�j B&� ��=� 2°X �-# A:; » �+�� UZ�;� :�� '3 ¦¡��« �� ��3 n�� $X�-# �9 $]& 9 "ºZ� A� 3 UZ��(� n3 B�7& ��� B��:�� )*X "ºZ; A� 3 >��(� '3 �>3 ���� B���� �� )*( <� �� �Zo m '�� 8/Z� $� ��=9 2# » 9� �4£ )]�*(« �"3�� Y ��4� :/ 6*( n/ 2�� 2+X »�/O�� HtZ& �Z3­�*�« �X H:V�-; |��� )�-*+� '3 )�"/± )�-��Y

41- Rivâyet edildiğine göre; Ebû Cehil’e ait kıymetli mallarla yüklü bir

kafile Şam’dan yedi grup halinde geldi. Resûlullah (s.a.) ve ashabı gelen bu

kafileye bakıyordu. Sahabilerin çoğu aç ve çıplaktı. Allah elçisinin gönlüne

düştü ki, ashabının ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şeylere sahip olsa! Bunun

üzerine şu ayet nazil oldu: “Şu kesin ki, biz sana namazda tekrarlanan yedi

ayet ile şu yüce Kur’ân’ı verdik.” (el-Hicr (15), 87) Yani Ebû Cehîl’in yedi

kafilesi yerine sana bunu verdik. Biz sana verdiğimiz bu büyük ve değerli

hediyeye öfkeyle bakmasın diye Ebû Cehîl’e bu kafileyi verdik. Nitekim sen

de bizim ona verdiğimiz âdi dünya metaına bakma! Allah Teâlâ hazretleri,

Resûlullah (a.s.)’in dilek ve temennisinin kendisi için değil, ashabı için

olduğunu bildiğinden: “Onlara üzülme!” (en-Nahl (16), 127) buyurmuş ve

132 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26.

Page 86: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

76

malın faydasından çok daha kıymetli olan şeyi emrederek: “Müminlere şefkat

kanadını indir” diye emretmiştir (el- Hicr (15), /88). Çünkü senin tevazuun,

onların kalplerinin sevdiklerine kavuşmasından daha hoştur.133

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadise, erişebildiğimiz kaynaklarda rastlanamamıştır.

42 �-# �*( �78�� » -� l � @�J->�� � �-¶ �-# 6�-3 -�� l � $�¼9� � "`Z; �-# 68�( -�� l � J-�4�� � ½83 �-# ���� )]�*( �78�� �!� )*83 �!"# ��(�

<� '3 "&9� � !"# ��"+�� * �i � ��`; 6*( $ '3­3 BZ3­3� «

42- Resûlullah (s.a.): “Tevrat’ta, İncil’de, Zebur’da Fâtiha gibi bir sûre

olsaydı, Hz. Musa’nın kavmi Yahudi, Hz. İsa’nın kavmi Hıristiyan olmaz, Hz.

Dâvûd’un kavminin de şekli değişmezdi. Herhangi bir Müslüman bu ayeti

okursa Allah ona Kur’ân’ın tamamını okumuş ve her mümin erkek ve kadına

sadaka vermiş gibi ecir verir” buyurmaktadır.134

Tahrîc ve Değerlendirme

Rivâyete ulaşabildiğimiz kaynaklarda rastlanamamıştır. Bunun yanında

yukarıdaki rivâyetin bir bölümü ile mana bakımından uyum gösteren başka

hadisler de mevcuttur. Nitekim Resûlullah (s.a.) Fâtiha sûresi hakkında şöyle

buyurmaktadır: �4E �#M ا#��راة و� 4E ا�9+5 و� 4E ا#Mب�ر و� 4E ا#L-$�ن وا#Yي �L*4 ب(X �� أ

1�Z2ي أY#ا /[H#ن ا�-B#ا#\4��8 وا � ]� �?0?� وإ�\� “Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı

Zü’l-Celâl’e yemin ederim ki, Allah, Fâtiha’nın bir mislini ne Tevrat’ta, ne

İncil’de, ne Zebur’da, ne de Furkan’da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla

okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yüce Kur’ân’dır.”135 Tirmizî, bu hadis

hakkında “hasen sahih” değerlendirmesini yapmaktadır. Hadisin bu hali ile

yukarıdaki habere bir destek sağlaması mümkündür.

133 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26. 134 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26, 135 Dârimî, Kitabu Fedâilu’l-Kur’ân 12 (hno:3373); Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân 1 (hno:2875); Nesâî, İftitah 26 (hno:915); Ahmed b. Hanbel, II, 357, 412, IV, 158, V, 114

Page 87: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

77

43 '(� B/��t 6VJ <� Z( � �*( �78�� 2# » �� �-+�� �:��� <� )]�*( f��:�� �>t ��+3 !"+�X �= '3 )~��= � |>��� ���� < fJ ��:�� :�8�X nX"�� )]Z( ��8�

f��:�� �:�J� BZ� «

43- Huzeyfe (r.a.)’dan rivâyete göre Resûlullah (a.s.) buyurmuştur ki:

“Allah Teâlâ bir kavme takdir buyurduğu azab-ı ilâhiyeyî gönderir. O kavmin

çocuklarından biri okulda el-Hamdü lillahi Rabbil-Alemîn’i okuyunca Allah

Teâlâ bu sesi duyar ve onlardan kırk yıl süreyle azabı kaldırır. 136

Tahrîc ve Değerlendirme

Müfessirlerden Sa’lebi başta olmak üzere pek çok tefsir sahibinin,

sahabiden Huzeyfe (r.a.) yoluyla kitaplarında yer verdiği bu rivâyet137

hakkında, Hafız Irakî ve diğerleri “mevzû” hükmünü vermişlerdir.138 Irakî,

hadisin değerlendirmesini yaparken senedinde Ahmed b. Abdillah el-

Hubabarî ve Me’bun b. Ahmed el-Herevî isminde yalancılıkla itham edilmiş iki

ravînin bulunduğunu bildirmektedir.139

44 �-# �*( �78��» �� ��:; <� Hi ��"; «

44- Resûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “(İhsan) Allah’ı görüyormuşçasına

kulluk etmendir.”140

Tahrîc

136 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26. 137 es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, I, 90; Eb’û’l-Kasım Carullahi Mahmûd b. Ömer ez-Zamahşerî, el-Keşşâfu an Hakâikı’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fi Vücuhi’t-Te’vîl, I-IV, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, t.y., s. 75. 138 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 198 (hno:672) 139 Şemseddin Ebû Muhammed b. Hasan (v.1175), Tuhfetu’r-Ravî fi Tahrici Ehadisi’l-Beydavî, , Medine Abdulaziz Kütüphanesi Arif Hikmet El Yazması Eserler Kısmı, nr: 288 (23/132), s.7/a. Bunun yanında zikri geçen hadisin manasıyla mutabakat sağlayan başka rivâyetler de mevcuttur. Nitekim Dârimî’nin Sünen’inde sahabiden Sabit b. Aclan el-Ensari’ye dayandırılan mevkûf bir rivâyet şu şeklidedir: D�ل م2وان ی��� *P�� < �ن اE�Rg .2ف ذ�K * ا��� Oذا س�e? رضCا IهGاب بT�آ�ن ی�Jل ان ا- 2ی@ ا Şöyle denildi: Allah yer ehline azab etmek istediği zaman çocukların hikmet öğrendiğini“ ب�E�Rg اu2Jن

işittiğinde onlara azab etmekten vazgeçer.” Hadisin ravîlerinden olan Mervan b. Muhammed’e göre hikmetle kastedilen Kur’ân’dır (Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân 4 (hno:3345)). Fakat bu rivâyetin isnadı da, Rifdetu b. Kudaa el-Ğassanî’nin zayıf bir ravî olmasından dolayı problemlidir (İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I, 303). 140 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26.

Page 88: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

78

Zikri geçen haber, kaynaklarda Cibril hadisi diye meşhurdur. Hadisimiz,

Buhârî ve Müslim tarafından rivayet edilen Müttefekun Aleyh nitelikli bir

rivayettir. Tirmizî, hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.141

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

5 '(� �� @"�"� 6VJ <� Z( �� <� ;A: M*O M*}� !B:�J ²Z=� B�u7�� ���z��� 'q�� d9�� � $:& �9­� @"z( ��4&� B:8; )]Z3 B�u7�� �t��� B�7¡�� \#��� � $:& ��� B�7¡�� @"z( ��4&� B:8; )]Z3 ���z�� �4&� �t�� 'q� d9�� � �]*:& "z(@ ��4&� B:8>X )]Z3 'q� �t��� d9�

5- Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre: "Allah Teâlâ mahlûkatı;

melek, şeytan, cin ve insan olmak üzere dört grup olarak yaratmıştır. Bu dört

grubu, ona ayırmıştır. Dokuzu melekler olup, kalan biri diğer üç gruptur. Üç

gurubu da ona ayırmıştır. Onlardan dokuzu şeytanlar, bir grubu da cin ve

insanlardır. İnsanlar ve cinleri de on gruba ayırmıştır. Onlardan da dokuzu

cinler, biri insanlardır.142

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz ana ve tali hadis kaynaklarında değil, Zamahşerî’nin Rebi'u'l-

Ebrar’ında geçmektedir.143

6 � '( '�� [�( \VJ <� �]Z( �� $�%& )�*( �78�� 2# _Z*� 6*= <� �*( )*�� $#» � ��� U�� ��: �� �� $3­ -&"� 9 U{x«

6- İbn Abbas (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre; Cebrâîl (a.s.) Hz.

Peygamber’e “Ya Muhammed, “ancak sana kulluk ederiz” diye söyle!”

141 Buhârî, İman 37, Tefsir 266; Müslim, Sahîh, İman 1-7 (hno:8-10), Ebû Dâvud, Sünnet 16 (hno:4695); Tirmizî, İman 4 (hno:2610); NESÂÎ, Mevâkît 30 (hno:4991); İbn Mâce, Mukaddime 9 (hno:63,64); Ahmed b. Hanbel, I/151, II/426, IV/129,164. 142 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 13. 143 ez-Zamahşeri, Rebi'u'l-Ebrar Ve Nususu'l-Ahbar, I, 64.

Page 89: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

79

demiştir. Bundan maksat “Seni düşünürüz, Senden başkasından ümitvar

olmayız” demektir.144

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadiste, İbn Abbas (r.a.) Fâtiha Sûresi’nin ilgili ayetini tefsir

etmektedir. Bundan dolayı biz hadisin değerlendirmesini mevkûf rivâyetler

arasında yaptık. Haberimiz, asli ve tali hadis eserlerinde değil, Taberî ve İbn

Kesir’in Tefsirleri’nde geçmektedir.145 Hadisin ravîlerinden Osman b. Saîd b.

Mürre el-Kuraî el-Ezdî hakkında hadis otoritelerince “La be’se bih” hükmü

verilmiştir.146 Ayrıca hadisin diğer ravîsi Bişr b. Ammar el-Has’amî’nin de

zayıf bir ravî olduğu bildirilmektedir.147 Haberimiz sened itibari ile İbn Kesîr

tarafından munkatı’ bulunmuştur.148 Hadisteki ınkıta, ed-Dahhâk b. Müzhim

el-Hilâlî’nin hadisin sahabi ravîsi İbn Abbas’dan rivâyetinin olup olmadığına

dair ihtilaftan kaynaklanmaktadır. Nitekim ed-Dahhâk mürsel hadislerinin

çokluğu ile bilinmektedir.149 Fakat bu ravî hakkında değerlendirmelerde

bulunan Zehebî, onun İbn Abbas’dan rivâyette bulunduğunu bize haber

vermektedir.150 Bu yönüyle hadisimiz zikri geçen ravîlerden Osman b. Saîd

ve Bişr b. Ammar’dan dolayı zayıftır ancak hadiste bir inkıta

bulunmamaktadır. Çünkü ed-Dahhak’ın İbn Abbas’dan nakillerde bulunduğu

bildirilmektedir.

7 ����� \*( \VJ <� Z( ��V-; 2+X »'3� ¾O fJ ��:�� )>O � �(� ���(«

7- Hz. Ali bu hadisi açıklamak üzere şunu ilave etti: “Âmin, Allah’ın

kulun duasını mühürlediği bir mühürdür.”151

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin ana veya tali hadis eserlerinde değil, Beydavî’nin

144 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I,17. 145 Taberî, Camiu’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’ân, I, 157; İbn Kesir, Tefsiru Kur’âni’l-Azîm, I, 18. 146 İbn Hacer, Takrîbut’t-Tehzîb, I, 657. 147 İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I, 129. 148 İbn Kesir, Tefsiru Kur’âni’l-Azîm, I, 18 149 İbn Hacer, Takribut’t-Tehzîb, I, 129 150 ez-Zehebî, el-Kâşif, I, 509. 151 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25.

Page 90: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

80

Tefsir’inde geçtiği görülmektedir.152

C. FİL SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

4527±c ����� �*( �78�� 45- Bulutun Resûlullah (s.a.)’i gölgelemesi gibi. 153

Tahrîc

Bursevî, Resûlullah (s.a.)’in mucizelerinden bahsederken bu ve bundan

sonra gelen diğer iki hadisi örnek olarak zikretmektedir. Hadisimiz hakkında

Tirmizî, “hasen garib” değerlendirmesinde bulunmaktadır. Hâkim, hadisin

Buhârî ve Müslim’in sahih şartlarına uyduğunu haber vermektedir.

Müstedrek’in Tellhis’ini yapan Zehebî hadis hakkında “Zannediyorum ki

mevzûdur bir kısmı ise batıldır” değerlendirmesinde bulunmaktadır. 154

46 )*�; "b��

46- Taşın onunla konuşması gibi.155

Tahrîc

Hadisimiz, Cabir b. Semura (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir. Müslim’in

Sahih’inde geçmektedir. Tirmizî hadis hakkında “hasen garib”

değerlendirmesinde bulunmaktadır.156

47 ��%Z :3

47- Minberin onunla konuşması gibi.157

Tahrîc

Hadis, Cabir b. Abdillah (r.a.), İbn Ömer (r.a.) İbn Abbas (r.a.) ve Enes

b. Malik (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir. Buhârî Sahih’inde bu hadisi rivayet

etmiş, Tirmizî, hadisin İbn Ömer (r.a.) tariki hakkında “hasen garib sahih”

152 Kâdî el-Beydavî, Envaru’-Tenzîl ve Esraru’t-Te’vîl, I, 73. 153 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 510. 154 Tirmizî, Menakîb 3 (hno:3620); Hâkim, el-Müstedrek, II, 672 (hno:4229); İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, VI, 317 (hno:3137). 155 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 510. 156 Müslim, Fadâil 2 (hno:2277); Ebû Dâvud, Mukaddime 4 (hno:20); Tirmizî, Menakîb 5 (hno:3624); Ahmed b. Hanbel, V, 95, 105. 157 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 510.

Page 91: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

81

hükmünü vermiştir. Müteakiben Tirmizî zikri geçen haberin diğer sahabe

ravilerini sıralamıştır.158

48 2# � �>X '�"�� ��-3 �( ��� � � �78�� �*( _Z��` �*( ��� � �"0� ¤B*�� �-8� � d� ¤�"z�� ���-3 � $�/�� ��X 2�«� n��J "]j � �78��

48- Fethurrahman isimli eserde “ Bu olay (Fil Sûresi’nde geçen olay)

Peygamber (s.a.)’in doğduğu yılda, Muharremin ayının ortasında olmuştur.

Peygamber (s.a.) de Rebiulevvel ayında doğmuştur. Fil olayı ile kutlu doğum

arasında 55 gece vardır” denmektedir. 159

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz ana ve tali hadis kaynaklarında değil, Taberî’nin Tarih’inde

geçmektedir.160

49 f>� � 'Z� �� ���� $u9�� �@-�Z� y{x� '( '�� "�( 6VJ <� �]Z( l:§ 2-�J <� 6*= <� �*( )*�� �t Z&"O :3 A� ¤u��� J"�X %+� 2+X » ��� %# �� 2xJ « -�� -�� ¤�+� � � '3 �-� � � ��� �"�� nX�� Z( �*X ^"O Z3 >�=� B�+Z�� s�� l�=� 3-# ��� ���� 'X�X �X �����

49- Sünen-i Ebu Davud, Delâilü’n-Nübüvve ve bu ikisi dışındaki

kitaplarda İbn. Ömer (r.a.)’dan şöyle rivâyet edilmektedir: Ben; Resûlullah

(s.a.) ile beraber Taif’e gitmekte iken, Resûlullah (s.a.)’in bir kabre uğrayıp

şöyle buyurduğunu işittim: “Bu kabir, Ebû Rigâl’in kabridir. O, Semud

kavminden olup Sâkîf kabilesinin de babası idi. Ebû Rigâl aslında şu harem

mıntıkası sebebiyle musibetten korunmuş, tam Harem bölgesinden çıkacağı

esnada kavmini çarpan bela ona burada isabet etmişti. Peşinden de o buraya

defnedilmiştir.” (Hadise devam et.) 161

Tahrîc

158 Buhârî, Menâkîb 22; Tirmizî, Menâkîb 9 (hno.3627); Nesâî, Cum’a 17 (hno:1396); İbn Mâce, İkametü’s-Salât 199 (hno:1415, 1417); Dârimî, Mukaddime 6 (hno:31, 39), Salât 202 (hno:1562, 1563), Ahmed b. Hanbel, I, 249, 266, 363, III, 293, 295, 300, 306, 324, V, 337. 159 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 510. 160 Muhammed b. Cerir et-Taberî, Tarihu’l-Ümemi ve’l-Muluk, I-V, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1407, s. 453. 161 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 513.

Page 92: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

82

Hadisimiz Abdullah b. Ömer tarafından rivayet edilmiştir. 162 Elbanî hadis

hakkında “zayıf” değerlendirmesinde bulunmaktadır.163

50 l "� ��-`+�� � B������ st 2# (* � �78�� ]8�t d�t $�/��

50- Hudeybiye’de Resûlullah (s.a.)’in devesi Kusva olduğu yere çöküp

kalmıştı da bunun üzerine Resûlullah (a.s.): ‘Fili alıkoyan bunu da alıkoydu”

buyurdu.164

Tahrîc

Bursevî aslında uzun olan bu hadisi kısaltmış sadece konu ile ilgili

kısmını burada aktarmıştır. Buhârî hadisi Sahih’inde nakletmiştir. Tebrizî

Mişkat’ında hadis hakkında “sahih” değerlendirmesinde bulunmaktadır.165

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

8 � $k� '3 g� ��:� �J�}� \VJ <� Z( '( {��� 2+X» �� B�3«

8- Ebu Saîd el Hudrî’ye Ebabil kuşları sorulmuştu da o şöyle demişti:

“Mekke güvercinleri onlardandır.”166

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, asli ve tali hadis kaynaklarda değil, tefsir sahasındaki

eserlerde geçtiği görülmektedir.167

162 Ebû Dâvud, Harac 41 (hno:3088); Abdurrezzak, el-Musannef, XI, 454 (hno.20989); Muhammed b. Hibban b. Ahmed ebû Hatim, es-Sâhih, I-XVIII, XIV. Cilt, Beyrut, Müessesetu’r-Risale, 1414, XIV, 78 (hno:6198); et-Taberanî, el-Mu’cemu’l-Evsat, III, 158 (hno:2788), VIII, 245 (hno: 8533). Hadisin devamı şu şekildedir: “ Eیuو < ا��س ?�ب9@رF م�� أ.�� F/�9�� ��9L* أ�9* إن ذهr م< Kv< م�� د?< أ�� ذ

اKw< ?�س9�A2/ا ” “Söylediğim şeyin delili altında bir dalın beraberinde gömülmüş olmasıdır. Eğer

kabri açacak olsanız, onu bulup çıkarırsınız.” Bursevî, görebildiğimiz kadarı ile ilk defa burada naklettiği hadisin haynağına işaret etmiş, hadisin kimden rivâyet ediliğini belirtmiş ve hadisin devamının olduğuna delâlet eden bir ifadeyi hadisin sonuna koymuştur. İncelediğimiz hadislerin çoğunda görülmeyen bu durum aslında Bursevî’nin hadis nakli konusunda hadis usûlü kaidelerinden haberdar olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. 163 el-Elbanî, es-Sisiletü’d-Daifiyye, X, 238 (hno:4736). 164 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 514. 165 Buhari, İlim 36, Lukata 7, Şurut 15; Ebû Dâvud, Cihâd 168 (hno:2765); Ahmed b. Hanbel, IV, 323; Muahamed b. Abdillah el-Hatîb et-Tebrîzî, Mişkâtü’l-Mesabîh, I-III, II. Cilt, Beyrut, el-Mektebetü’l-İslamiyye, 1405, s. 418 (hno: 4042). 166 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 516. 167 El-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 174; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 286.

Page 93: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

83

9 '( Bzu( \VJ <� ]Z(» � H*; {��� $���«� ��j! ¤���}� � ¿���-�� �#� aiz � ��j "���� «

9- Hz. Aişe: “Bu ebabil kuşları kırlangıç ve yarasalara benzer, deniz

tarafından ortaya çıkmışlardır” buyurmaktadır.168

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis kaynaklarında değil, Kurtubî’nin Tefsir’inde

geçmektedir.169

10�   )���"O {��� � ¤ � f7��� � ���

10- Kuş gibi burunları köpek pençesi gibi pençeleri ve keskin dişleri

vardır.170

Tahrîc ve Değerlendirme

Bu ifade İbn Abbas’a aittir. Ancak Bursevî, buna dair bir kayıt

koymaksızın hadisi nakletmiştir. Zikri geçen haber, asli ve tali hadis

kaynaklarında değil, Kurtubî’nin Tefsir’inde geçmektedir.171

11 '( '�� [�( \VJ <� �]Z( ! �!J ]Z3 �Z( �! ¦� -� 4�/# ¿�À @"�� �4q �J/º��

11- İbn Abbas (r.a.), Ebâbîl kuşlarının attığı taşlardan birini Ümmü

Hani’nin yanında, Zafâri akiği gibi kırmızı çizgili halka şeklinde gördüğünü

haber vermektedir. 172

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin, asli ve tali hadis kaynaklarda değil tefsir sahasındaki

eserlerde geçtiği görülmektedir.173

168 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 516. 169 el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 174. 170 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 515. 171 el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 196. 172 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 515. 173 es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, VII, 633; ez-Zamahşerî, El-Keşşâf, IV, 285.

Page 94: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

84

12 '( Bzu( Á \VJ <� ]Z( Á » l�!J �u# �$�/� 8u�� ���(! '��:+3 ��:�>8� [Z�� «

12- Aişe (r.a.) : “Filin sürücüsü ve seyisini gördüm. İkisi kör ve kötürüm

olarak insanlardan kendilerini doyurmalarını istiyorlardı” buyurmaktadır.174

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin, tefsir ve tarih sahasındaki eserlerde geçtiği

görülmektedir.175

13 �� 6j�-t '�� ½�z�� � ��( |*��� � -�! �-:83 \/+¡�� ����z� '3 #-X $�& "�8( B�"�� �t )�3J {��� @Jb�� �-�*]X 2+X ��( |*��� �t`� J= �-+�� ��� n�8�9 )  4 J �� dt ��X '3 $�q�« 7O�X "�8:�� )��?cX -36; :�bX '3 |���� � "��-q� � "/t $ �]Z3 8/Z� @"/t �Â3� '3 2�� � � H�? |�� )�Zx

13- İbn Şeyh haşiyesinde: “Abdulmuttalib ve Ebu Mesud es-Sekafî,

dağın tepesinde Ebrehe ordusuna kuşların taş attıklarını ve onların da helak

olduklarını gördüler. Bunun üzerine Abdulmuttalib arkadaşına “Ordunun sesi

soluğu kesildi” dedi. Dağdan aşağı indiler, askerlerin arasına girdiler, baktılar

ki hepsi ölmüş. Altın ve mücevherleri topladılar, her biri kendisine bir çukur

kazdı ve topladıklarını oraya gömdüler. İşte onların zenginliklerinin sebebi bu

idi” diye geçmektedir.176

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz; ana ve tali hadis kaynaklarında değil, Zemahşerî’nin

Tefsiri’nde geçmektedir.177

14 � � �7 ¿�� '�� ��-q� � |�� �x ��¡( '� �/( �! ��! �/( � ��( |*��� � �! �-:83 6/+¡�� � H*� B�"�! � 3-# �- 2�! '3 24 )�À ���zB ��?OiX '3

174 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 515. 175 Abdullah b. Hişâm b. Eyyub, es-Sîretü’n-Nebeviyye li İbn Hişâm, I-VI, I. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Cîl, 1411, s. 176; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 285. 176 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 516. 177 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 286.

Page 95: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

85

2�-3! B�"�! � ��=! i�j �{¡ � �-ZX� '( ¯�"# � )�"¡ ! 93 � � a3 �/( �J� ��¡( \VJ <� Z(

14- Bu konuda sözün en doğrusu İbn Cevzi’ye ait olandır. Buna göre

Osman b. Affan’ın zenginlik sebebi, babası Affan, Abdulmuttalib ve Ebu

Mesud es-Sekafi, Ebrehe ve ordusu helak olduğu zaman ilk önce

Habeşlilerin çadırları arasına girdiler. Ebrehe ve adamlarının mallarından

birçok şey topladılar ve bunu da Kureyş’den gizlediler. Bunlar Kureyş’in en

zengini ve en çok mal sahibi idiler. Affan öldüğünde, Osman (r.a.) ona varis

oldu.178

D. İLÂF SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

51 � � ¯�"+� �>*tJ �-*t"� � �>z�� Ae '���� �� ¤�`�� Ae �z�� ��J�>�X ��"b>�� �- � � )]�>*tJ �Z3� )~« $�! �"t <� @9�� >�� 4�4:�� 7X �":>� )  [Z���

�� ¤�W>3 f-]Z3� � H�? �� z�"# �?e f=� ��t�� )]Z3 B`�À ^"O -� ��(� 6;� nV-3 � �-�"V \*( )]8/! ��O st �-;-� � � 6*( H�? 6;� �� �& )j� '� ��( ²Z3 � � ��� 3-# �+X ���O � ¯�"# 2+X )�e t�)>�� ��t �-*+; �X �-��; l!� $�! �"t

<� ²"j!� ��� ��� [Z��� )�� n�; �-�# '� n�; H� d�*X H�� Z3 ²7O )bX $ �� f� A �>*tJ � �>z�� eA '���� � � ¤�`�� eA �z�� �« �7� '���� B:3t @Jt � �7� �z��

B:/;"3 @�J� ��"b>�� ��X ) ��� '3 @Jb>�� �X ��J h��� )8# Z�� � �� )]u�"+X st � )�{+X )]�Z� �bX �7��� � )� 6*( H�? )*X '�� � f":�� �-Z� f� "¡ ! 973 9� 4(�

'3 ¯�"#

51- Kureyşliler’in kış mevsiminde Yemen tarafına, yazın ise Şam

tarafına gerçekleştirdikleri iki ticari seyahatleri olurdu. Böylece onlar, (bu iki

yöne) sürekli gidip gelirler ve ticaret yaparlardı. Kureyşliler, Allah’ın

178 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 516, Yukarıdaki rivâyetle mana açısından yakın olduğu için tahrici yapılmamıştır.

Page 96: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

86

dokunulmaz kıldığı bölgesinin halkı ve Beyt-i Şerifi’nin hizmetçileri

olduklarından dolayı bu yolculukları esnasında güvenlikte idiler. Dolayısıyla

diğer insanlar yağma ve talan tehdidi ile karşı karşıya iken, Kureyşliler böyle

bir tehdide maruz kalmazdı. Kureyş’den birine yoksulluk isabet edecek olsa o

kişi aile fertleriyle beraber bir yere gider ve orada kendi kendilerine eziyet

çektirerek ölürlerdi. Haşim b. Abdilmenaf yönetime gelene kadar bu durum

böyle devam etti. Bir gün o, kavminin önderi olarak bir konuşma yaptı ve

kavmine dedi ki: “Sizler yeni bir şey ortaya koydunuz ve bu icat ettiğiniz şey

yüzünden de muhtaç düşüp zelil oldunuz. Hâlbuki siz Allah’ın harem kılığı

bölgenin halkı, âdemoğullarının en şereflilerisiniz ve diğer insanlar da size

tabiidir.” Onlarda: “Biz de sana katılıyoruz, bizden sana muhalefet

olmayacaktır” dediler. Haşim böylece bütün kabileleri kışın Yemen’e yazın

Şam’a ticari seyahatlerde bulunmaları için birleştirdi. Çünkü Yemen bölgesi

kızgın ve sıcak, Şam bölgesi ise yüksek ve serindir. Şehrin zenginleri ne

kazandıysa onları şehrin fakirleri arasında taksim etti ve böylece şehrin

fakirleri de zenginleri gibi oldu. İslâm gelene kadar bu durum böyle devam

etti. Araplar arasından Kureyş’ten daha fazla malı ve daha çok izzeti olan bir

kavim de yoktu.179

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadis, ana ve tali hadis eserlerinde değil, tefsir sahasındaki

kaynaklarda geçmektedir.180

52 � '( �! �� lZ� g! |�� \VJ <� ]Z( l�+# �! 2-�J <� 6*= <� �*( � )*� $�X z�"# �! " ? )]*��/; n�8� 2`t m ]�:� �t! )]*�# 9� ��­� �t! )��:� @-�Z�� )]�X � BX7}� )]�X � B�b�� l��*� )]�X � B�+8�� )]�X � ��"` 6*( $�/�� �!

��=� � ����( <� n�� ��Z ))))� � ¸/� "z( �Z�(((( m ���:� �t� )�{x � l�4 )]�X @J-� '3 ��"+�� m " �� ]�X �t! )�{x ²7�� ¯�"#

179 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 519. 180 el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 204; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 287.

Page 97: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

87

52- Ümmühanî b. Ebî Talib (r.a.) şöyle buyurdu: “Resûlullah (s.a.),

Kureyş’i ne onlardan evvel ve ne de onlardan sonra hiç kimseye verilmeyen

yedi özellik ile tafdil etti (yani onların faziletlerini zikretti). Bunlar;

peygamberlik onlardadır, halifelik onlardadır, hicabe (kabe’nin bakımı ve

muhafazası) onlardadır, sıkâye (hacıların ihtiyacını karşılama görevi)

onlardadır, file (yani fil ordusuna) karşı yardım edilmişlerdir, hiç kimsenin

ibadet etmediği bir zamanda Allah’a yedi sene (bir başka lafızda on sene)

ibadet etmişlerdir, içinde başka hiç kimsenin zikredilmediği bir sûre onlar

hakkında nazil olmuştur.”181

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz kaynaklarda, biri Taberanî diğer ikisi de Hâkim kanalı ile

olmak üzere üç değişik varyantla geçmektedir.182 Hadisin, Taberanî tariki ile

gelen varyantının sıhhatinin problemli olduğu, Hâkim kanalı ile gelen

varyantının ise sahih olduğu haber verilmektedir.183 Hadiste dikkat çeken

nokta Bursevî’nin hadisin bazı kapalı kelimelerini açıklaması ve rivâyet

farklılıklarına dikkat çekmesidir. Hadisimiz, içinde geçen yedi sene ifadesi,

sadece ed-Dürrü’l-Mensûr ve Rûhu’l-Meânî gibi tefsir sahasına ait

eserlerinde yer almaktadır.184

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

15 � ���­� �~� � ¤�`3 g! \VJ <� Z( @J-� @�t�� 7� $`X

15- Ubey (r.a.)’ın mushafında Fil Sûresi ve İlâf Sûresi’nin arası

ayrılmadan bir sûre olarak bulunması bu durumu destekler…185

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin, tefsir sahasındaki eserlerde geçtiği görülmektedir.186

181 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 521. 182 Hâkim, el-Müstedrek, II, 584 (hno: 3975), IV, 60 (hno:6877); et-Taberânî, M’ucemu’l-Kebîr, XXIV, 409 (hno: 994); 183 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, IX, 753-754 (hno:16446). 184 es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, VIII, 634; el-Âlûsî, Rûhû’l-Meânî, XXX, 238. 185 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 519.

Page 98: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

88

E. MAÛN SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

53 )�>��� ��� ���� H��X.... '3 �i8� �"( ��bX )�>�� �=� � $]& -�! -� � � � H� n/z� ��0 $# ¯�"# "� ! � 2+X _`�� d�iX :�Zj :X� :X�X 8/ 23

]>��� )]V"x -�! �+X $]& �! Ae :3 |��X &>� �"� � 3 �78�� �*( -� � � ��4 l�!J '�� � a-�= 3 <� � 9 2+X a-�=! �-�# � ¯�"# �{:X )�>�*� 2�� H��� � $]&

]Z:�� �&! m �! l/O B�"t �J8� '( � Z�� '(

53- “Yetimi itip kakan (Maûn (107), 2)”….O kişi Ebû Cehil’dir. Ebû Cehil,

bir yetimin vasisi idi. Yetim, kendisine ait olan malını istemek için perişan bir

vaziyette Ebû Cehil’e geldi. Ebû Cehil de onu feci bir şekilde huzurundan

defetti. Yetimin, malı konusunda ümidi kesilince Kureyş’in ileri gelenleri asıl

maksatları kendisi ile alay etmek olduğu halde, “Muhammed’e git de o senin

için aracı olsun” diyerek akıl verdiler. Peygamber (s.a.) ihtiyaç sahibi kişileri

hiç geri çevirmezdi, bundan dolayı o, çocuk ile beraber Ebû Cehil’in yanına

gitti. Ebû Cehil hemen kalktı ve yetim çocuğun malını kendisine geri verdi.

Bunun üzerine Kureyşliler Ebû Cehil’i ayıpladılar ve sen bunu eğlenmek için

mi yaptın diye sordular. Ebû Cehil de “Yemin olsun ki hayır eğlenmedim.

Eğer vermez isem sağında ve solunda saldırmak üzere bekleyen

savaşçılardan korktum” diye cevap verdi.187

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis kaynaklarında değil, tefsir sahasındaki

eserlerde geçmektedir.188

54 �� l�4 ��� B��� 2# �*( �78�� ��� {O )�� '3 �! 6�:� $ �t�� )�Z3 3$¡ n�� ����

186 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 287; Kadî el-Beydavî, Envâru’t-Tenzîl V, 532; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 202,. 187 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 188 Kadî el-Beydavî, Envâru’t-Tenzîl, V, 534; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 203.

Page 99: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

89

54- Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler “ (Maun (107), 5) ayeti

nazil olduğu zaman Resûlullah (s.a.): “Bu ayet, her birinize dünyanın

tamamının bağış olarak verilmesinden daha hayırlıdır” buyurdu.189

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerifimiz Ebû Berzele el-Eslemî (r.a.) kanalıyla rivâyet

edilmektedir. Bursevî, hadisin bir kısmını kitabına almıştır. Rivâyetin

devamında Resûlullah (s.a.) “Onlar öyle kimselerdir ki namaz kılarsa

namazın bir hayrı olacağını ummaz, terk ederse Rabbi’nden korkmaz.”

buyurmaktadır.190 Hadisimizin senedinde meçhul bir ravî olmasından dolayı,

sıhhatinde problem vardır. Nitekim zikri geçen rivâyette, hadisin sahabi ravîsi

olan Ebû Berzele el-Eslemî’den hadisi nakleden kişinin ismi kapalı

bırakılmıştır. Bu yönüyle hadisin senedinde tedlis vardır. Hadisin senedindeki

bu tedlis, hocasının ismini gizleyen Cabir b. Yezid b. Haris el-C’ufî’den

kaynaklanmaktadır. Zaten Cabir de hadis kritikçileri açısından zayıf biri olarak

görülmektedir.191

55 2# » -*�j '( @7= "`:�� « �� �-� ��Z}� » Â3 <� )�-*# �J «

55- Resûlullah (s.a.): “Bizi ikindi namazından alıkoydular (yani Hendek

günü), Allah da onların kalplerini ateşle doldursun’“ buyurdu.192

Tahrîc

Müellif tarafından hadisin küçük bir parçası burada aktarılmıştır. Hadis-i

Şerifimiz, Hz. Ali, Cabir b. Abdillah (r.a.) ve Ömer (r.a.) tarafından rivâyet

edilmiştir. Buhârî ve Müslim tarafından nakledilen Müttefekun Aleyh nitelikli

bir hadisdir. Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.193

189 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 190 et-Taberî, Camiu’l-Beyân fi Te’vili’l-Kur’ân, XXIV, 633; Mucâhid b. Cübeyr el-Mahzumî, Tefsiru Mücâhid, I-II, II. Cilt, Beyrut, Menşuratu’l-İlmiyye, t.y., s. 787. 191 İbn Hacer, Takribu’t-Tehzîb, I, 154. 192 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 193 Buhârî, Cihad ve Siyer 98, Meğazi 30, Tefsir 42, De’avât 58; Müslim, Mescîd 202 ( hno: 627), 203, 204, 205, 206 (hno: 628), 209 (631); Ebû Dâvud, Salât 5 (hno: 409); Tirmizî, Tefsir 3

Page 100: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

90

56 ]� (' @7= "b/�� B*�� d�"�>��.

56- Ta’ris gecesinde Resûlullah (s.a.) sabah namazı kılmayı unuttu.194

Tahrîc

Zikri geçen hadis, müellif tarafından; “Hz. Peygamber’den unutma sadır

olur mu?” sorusuna cevap olsun diye verilen örneklerden birisidir. Aslında

uzun kıssası olan bu hadis, muhtemelen ilgili bölüme örnek olsun diye

kısaltılmıştır. Hadis-i Şerifimiz, sahabiden Ebû Hureyre (r.a.), Ebû Katade

(r.a.), Abdullah ibn. Mesud (r.a.), İmran b. Husayn (r.a.) kanalıyla rivâyet

edilmiştir. Hadisimiz, Buhârî ve Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir

rivayettir. Tirmizî hadis hakkında “gayri mahfuz” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.195

57 6*= "]º�� �>: J � �)* 2+X � -�! "�� \VJ <� Z( l�*= �>: J �+X � ²V! �]��e �>: J

57- (Resûlullah (s.a)) Öğle namazını iki rekât olarak kılıp selam verince

Ebû Bekir (r.a.) “iki rekât kıldınız” diye ikaz etti. Bunun üzerine Resûlullah

(s.a.) kalktı ve üzerine iki rekât daha ilave etti.196

Tahrîc

Hadis, Ebû Hureyre (r.a.) kanalı ile nakledilmiştir. Buhârî zikri geçen

haberi Sahih’inde rivayet etmiştir. 197

58 �Z; h�( � 9 �Z� #*_

58- Resûlullah (s.a.) “Gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.”

buyurmuştur.198

(hno:2984); İbn Mâce, Salât 6 (hno:684, 686); Dârimî, Salât 28 (hno:1232); Ahmed b. Hanbel, I, 79, 135, 137, 144, 146, 150, 151, 152, 153, 154, 301, 392, 403, 456, V, 407. 194 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 195 Buhârî, Mevâkîtü’s-Salah 35, Tevhid 31; Müslim, Mesacîd 309 (hno:680); Ebû Dâvud, Salât 11 (hno:435,436); Tirmizî, Tefsir 20 (hno:3163), NESÂÎ, İmâmet 47 (847); İbn Mâce, Salât 10 (hno:697); Muvatta, Salât 6 (hno:25); Ahmed b. Hanbel, I, 259, IV, 431, 434. 196 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 197 Buhârî, Ezan 69; EBÛ DAVUD, Salât 195 (hno:1015); NESÂÎ, Salât 22 (hno:1228); Ahmed b. Hanbel, II, 368, 468; İbn Ebî Şeybe, Musannef, I, 392 (hno:4511). 198 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523; Hadis için bk.

Page 101: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

91

Tahrîc

Müellif yine uzunca bir rivayetten, kısa bir alıntıyı aktarmıştır. Hadis-i

Şerifimiz, Hz. Aişe kanalı ile rivâyet edilmektedir. Kaynaklarda Buhârî ve

Müslim tarafından rivayet edilen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.

Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesini yapmaktadır.199

59 �78�� �*( �-+� 9� B�x � �"Xu� <� ~« �7(e ����7 � :ju" '����

59- Hz. peygamber “Allah’ın farzlarında kapalılık yoktur. Çünkü onlar

İslâm’ın özel alametleri ve dinin nişaneleridir” buyurmasından dolayı…200

Tahrîc

Zikri geçen hadis Şifa sahibi Kâdî Iyâz’ın haber verdiğine göre;

Resûlullah (s.a.)’in sahabiden Kûfe valisi Vaîl b. Hucr’a yazdığı talimatlarını

içeren mektuptan bir parçadır.201

60 ��"�� « |:= �-�«� �8�� 6*( B�*º�� B*�*�� � ���-8�� B*�Z�� |��� '3 6/O!

60- Riyâdan kaçınmak zordur. Çünkü o, karanlık bir gecede siyah bir

elbise üzerindeki siyah karıncanın gezinmesinden daha gizlidir.202

Tahrîc ve Değerlendirme

Bu söz Bursevî’nin, riyânın kemmiyeti hususunda, Zamahşerî’nin

Keşşâf’ından yaptığı bir alıntıdır. Hâlbuki Zemahşerî eserinde sözü

Resûlullah (s.a.)’e isnat ederek nakletmektedir.203 Öncelikle ifade edelim ki

muteber hadis kaynaklarında bu lafızlarla gelen herhangi bir merfu’ hadise

rastlanamamıştır. Fakat lâfzen olmasa da mana itibari ile bu hadisle

mutabakat sağlayan bazı rivâyetler hadis kitaplarımızda bulunmaktadır.204

199 Buhârî, Teheccüd 16, Teravîh 1, Menâkîb 24; Müslim, Salâtu’l-Müsafirin 125 (hno:738); Ebû Dâvud, Tahâret 79 (hno:2029 Salât 26 (hno:1341); Tirmizî, Sâlat 208 (hno:439), Fiten 63 (hno:2248); NESÂÎ, Kıyamü’l-Leyl 36 (hno:1697); Muvatta, Salâtu’l-Leyl 2 (hno:262); Ahmed b. Hanbel, I, 220, II, 251, 438, V, 40, 5, 49, VI, 36, 73, 104. 200 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. 201 Ebû’-l Fadl Kadî Iyâd b. Musa el-Yahsubî (v. 544), eş-Şifâ bi Ta’rîfî Hukuku’l-Mustafâ, I-II, I. Cilt, Kahire, Mektebetü’z-Zehrân, 1977, s. 76; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 213. 202 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. 203 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 290. 204 Nitekim Ahmed ibn Hanbel’in Müsned’i başta olmak üzere diğer hadis kitaplarında geçen hadis şu şekildedir: “ �� ا ال��س أی � ���ل ی م ذات و��� ���� ا� ��� �ا ر� ل �� ل� ���ل ال�23 دب�/ .- ا�,� �+ن� ال()ك ه%ا ا$

ل أن ش�ء .-� ن>��3 ش�<� ب= ن()ك أن .- ب= ن> ذ إن� ال� � : ل ا :�ل ا� ر� ل ی� ال�23 دب�/ .- أ�,� وه ن9��� وآ�7 ی

Page 102: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

92

Bursevî’nin bu sözü Zamahşerî’nin kullandığı gibi Resûlullah (s.a.)’e ait bir

hadis şeklinde değil de bir tespit ifadesi olarak kullanması zikre değerdir.

61 '���� ��( \� p�� @7`��

61- Namaz dinin direğidir.205

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis-i Şerifimiz, sahabiden Hz. Ömer ve Hz. Ali kanalı ile rivâyet

edilmektedir.206 Beyhakî, Şuâbu’l-İman adlı eserinde bu hadisi nakletmiş ve

arkasından da hocası Ebû Abdullah el-Hâkim’in “Hadisin ravîlerinden İkrime

b. Halid b. Saîd b. el-Âs’ın Hz. Ömer’den semaı yoktur ve kanaatimce hadisin

ravîsi, İbn Ömer (r.a.) kastetmiştir” şeklindeki değerlendirmesini kitabına

almıştır.207 Münavî, İbn Hacer ve Ali el-Kârî gibi münekkitler, hadis hakkında;

İbn Salah’ın ma’ruf olmadığı, Nevevî’nin de münker ve batıl olduğu şeklindeki

tenkitlerini doğru bulmamışlardır. Onlar, buna gerekçe olarak, hadisin başka

yollardan gelen şahitlerinin bulunduğunu haber vermektedirler.208 Hadis

hakkında değerlendirmelerde bulunan Aclunî ise, hadisin senedi itibari ile

zayıf olduğunu söyleyip yukarıda zikrettiğimiz el-Hâkim’in sözünü, İbn Salah

İle Nevevî’nin değerlendirmelerini ve hadis münekkitlerinin bunlara verdiği

cevapları aynen tekrarlamıştır.209 Ayrıca Suyutî ve Elbanî, Camiu’s-Sağir’de

geçen bu rivayet için “zayıf” değerlendirmesinde bulunmaktadır.210

ن>�� A ل�3 ون@9?,)ك ” “Resûlullah (s.a.) bize bir gün hutbe irad eyledi ve şu şekilde buyurdu: “Ey

İnsanlar! bir şirkten kaçının ki o karıncanın gezinmesinden daha gizlidir.” Allah’ın konuşmasını

murad ettiği bir kiş de “Ey Allah’ın Resûlu (s.a.) eğer o karıncanın gezinmesinden daha gizli ise

ondan nasıl korunabiliriz ki?” diye Resûlullah (s.a.)’e sordu. Resûlullah (s.a.)’de o zaman şöyle dua

edin buyurdu: “Ey Allahım! Bildiğimiz şeyleri sana şirk koşmaktan sana sığınırız, bilmediğimiz

şeyleri sana karşı şirk koşmaktan dolayı da senden istiğfar dileriz.” (Ahmed b. Hanbel, IV, 403; et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Evsât, IV, 10; Ebû Ya’la, Müsned, I, 60, 62; İbn Ebî Şeybe, Musannef, VI, 70). 205 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. Bûrsevî bu hadisi cümle arasında ve hadis olduğunu belitmeden nakletmektedir. 206 el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, III, 39 (hno:2807); es-Suyutî, ed-Dürru’l-Mensûr, I, 708. 207 el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, III, 39 (hno:2807). 208 el-Münavî, Fefhu’s-Semavî, I-III, Dâru’l-Asıme-Riyad t.y., I, 133-134; İbn Hacer, Telhîsu’l-Habîr,I, 173; Ali el-Karî, el-Esrâru’l-Merfuâ, I, 278. 209 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 27-28. 210 Münavî, Feyzu’l-Kadîr, IV, 248 (hno:1585); Elbanî, Sahihu ve Daifu’l-Camiu’s-Sağîr, I, 801 (hno: 8005).

Page 103: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

93

62 �7��� @"�Z# \� p�� @ 4��

62- Zekât dinin direğidir.211

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, Ebû Derdâ (r.a.) kanalı ile bize ulaşmaktadır.212 Hadisimizin

ravîlerinden Bakiyyetü b. Velîd (v. 197/812) hadis münekkitleri tarafından

tedlîslerinin çokluğu ile cerh edilmiş,213 Dahhâk b. Hamza ise zayıf bir ravî

olarak görülmüştür.214 Suyutî hadis hakkında “hasen” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.215

63 (' (uBz \VJ <� (]Z #�l � 2-�J <� 3 ���� $®9 Z3: #2 ��� � JZ�� � �*�� l�+X � 2-�J <� ��� ��� �X 2� �Z�J �*��� 2#   � {��� '3 6�(! �J �i�X

��`; n��Ä 3 ½�� H*; JZ�� '3� 6�(! �*3 �i�X ��`; n��Ä 3 |�� H��� �*�� � '3 6+� B�"j '3 ��� ��t 9 �&-� ��� �i�X Åt! 8/

63- Hz. Aişe: “Ya Resûlallah (s.a.)! İstendiğinde verilmemesi helal

olmayan şey nedir?” diye sordu. Allah Resûlu (s.a.): “Su, ateş ve tuzdur” diye

cevap verdi. Aişe (r.a.) tekrar “Ya Resûlullah (s.a.)! su ve ateş tamam, ya tuz

niye?” diye sorduğunda Resûlullah (s.a.) ona :“ Ya Humeyrâ! Kim bir ateş

verirse, o ateşte pişen her şeyi sadaka vermiş gibidir. Kim bir tuz verirse, o

tuzla tat katılan şeylerin hepsini sadaka vermiş gibidir. Kim de suyun

bulunmadığı bir zamanda bir içimlik su ikram ederse bir canı kurtarmış

gibidir” şeklinde karşılk verdi.216

Tahrîc ve Değerlendirme

211 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. Bûrsevî, bu hadisi cümle arasında hadis olduğunu belitmeden kullandığı görülmektedir. 212Et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 30 (hno:8937); el-Beyhakî, Şuâbu’l-İman, III, 195 (hno:3310). 213 İbn Hacer, Tabakâtü’l- Müdellisîn, Mektebetü’l-Menâr, Umman 1403, I, 49; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 198 (hno:4327). 214 İbn Kayyum el-Cevzîyye, el-İlelü’l-Mütanâhiyye fi’l-Ehâdisî’l-Vâhiyye, I-II, (Tah. Halîl el-Mîs), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1403, II, 493. 215 Münavî, Feyzu’l-Kadîr, IV, 71 (hno:4589). 216 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523-524.

Page 104: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

94

Hadis, Hz. Aişe kanalı ile rivâyet edilmiştir.217 İbn Mâce ve Taberânî

tarafından nakledilen bu hadisin ortak ravîlerinden Zuheyr b. Merzûk’un

“meçhul”,218Ali b. Zeyd b. Cüda’n et-Teymî’nin ise “zayıf” olduğu219 haber

verilmektedir. Bunun yanında içerisinde Humeyrâ geçen hadislerin zayıf

olduğu hakkında mevzûat kitaplarında kayıtlar bulunmaktadır.220

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

16 2# d! \VJ <� Z(» ���� < 6*( �� m $+� � )¶7= «

16- Enes (r.a.): “Allah’a hamdolsun ki “fi salâtihim” denmemiştir.”

buyurmaktadır.221

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, Enes (r.a.)’ya aittir. 222 Bunun yanında hadisin tabiinden Ata

b. Dînâr’a dayandırılan başka varyantları da vardır.223

17 � "#e !'� �-:83 \VJ <� Z(» �-�9« ��3 »�-��«

17- İbn. Mesud (r.a.) “Sâhûn (gafil olan)” yerine “Lâhûn (umursamayan)”

okumuştur.224

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz sahabiden İbn Mesud (r.a.)’ya aittir. Hadisimiz Beyhakî’nin

Sünen’i dışında bazı tefsir eserlerinde geçmektedir.225

217 İbn Mâce, Rehin 16 (hno:2474); et-Tebaranî, M’ucemu’l-Evsat, VI, 349 (hno: 6592). 218 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 316. 219 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 294; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 324 (hno:4732). 220 İbn Kayyûm el-Cevziyye, el-Menâru’l-Münîf es-Saîhih ve’d-Dâîf, Mektebetü’l-Matbuâti’l-İslâmiyye, Haleb 1994, s. 60. 221 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 522. 222 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 289. 223 İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni’l-Azim, IV, 563; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 212. 224 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. 225 el-Beyhakî, Sünenü’l-Beyhakî’l-Kübra, I-X, Mektebetu Dari’l-Bâz, Mekke 1994, II, 214 (hno:2980); Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 194; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 289.

Page 105: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

95

F. KEVSER SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

64 ��J� Z( �*( �78�� � �!"# 2+X » ��J�;� 3 "�-��� � "~ � q�BZ ��(� �J �X {O {¡ 6*t! '3 $8:�� �j!� V�� '3 �*�� �"�!� '3 w*¡�� ��!� '3 ��4�� �>Xt

�&"�4�� ���!� '3 B�X ��( �-¼ ��8�� 9 i�º� '3 f"j Z3 ���� 2�� �J�� � ��"+X '�"&]�� �-8�� f�¡�� �:z�� [»"�� '���� 9 �4�&�- a�:Z�� 9� �>/; )  ��f�- ��8��

a-�� )��t� >&t� w*b*>; � �J�= -� )8#! 6*( <� �%u9 «

64- Rivâyet olundu ki, Resûlullah (s.a.) Kevser Sûresini okuduğu zaman

şöyle buyurdu: “Kevser nedir bilir misiniz? O, cennette bir nehirdir. Rabbim

orada bana pek çok hayır vaat etmiştir. (Kevser) baldan daha tatlı, sütten

daha beyaz, kardan daha soğuk, tereyağdan daha hoştur. Kenarları

zebercet, kapları gümüşten, gökteki yıldızların sayısı kadardır. Ondan içen

asla susuzluk çekmez. Onun başına ilk varanlar elbisesi kirli, saçları dağınık,

zengin kadınlarla evlenemeyen, kapalı kapıların kendilerine açılmadığı fakir

muhacirler olacaktır. Onlardan biri öldüğünde ihtiyaçları dilini dolaştırır.

Allah’a yemin etse, Allah onu doğru çıkarır” 226

Tahrîc ve Değerlendirme

Anlaşıldığı kadarı ile Bursevî, bu hadisi Zamahşerî’nin Keşşâf isimli

tefsirinden alıntı yaparak aktarmış fakat bu aktarım esnasında bazı

tasarruflarda bulunmuştur. Nitekim o, Keşşaf tefsirindeki üç ayrı rivayeti

birleştirmiş tek bir hadismiş gibi aktarmıştır.227 Zemahşeri’nin naklettiği

şekilde hadisin şu kaynaklarda geçtiği görülmektedir. Birinci hadis: “Rivâyet

olundu ki, Resûlullah (s.a.) Kevser Sûresi’ni okudu ve şöyle buyurdu: “Kevser

nedir bilir misiniz? O, cennette bir nehirdir. Rabbim orada bana pek çok hayır

vaat etmiştir.””228 İkinci hadis: “Kevserin sıfatı konusunda rivâyet edildi ki: O,

baldan daha tatlı, sütten daha beyaz, kardan daha soğuk, kaymaktan daha

226 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 227 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 290-291. 228 Buhârî, Tesfsir (Kevser Sûresi) 1, Rikâk 53;Müslim, Salât 53 (hno:400); Ebû Dâvud, Salât 124 (hno:784), Sünnet 26 (hno:4747, 4748); NESÂÎ, Sıfatü’s-Salât 21 (hno:133-134).

Page 106: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

96

hoştur. Kenarları zebercet, kapları gümüşten, gökteki yıldızların sayısı

kadardır.” 229 Üçüncü hadis: “Rivâyet edildiğine göre: Ondan içen asla

susuzluk çekmez. Onun başına ilk varanlar elbisesi kirli, saçları dağınık,

zengin kadınlarla evlenemeyen, kapalı kapıların kendilerine açılmadığı fakir

muhacirler olacaktır. Onlardan biri öldüğünde ihtiyaçları dilini dolaştırır.

Allah’a yemin etse, Allah onu doğru çıkarır.”230 Zikri geçen üç hadisten

birincisi, Buhârî ve Müslim tarafından rivayet edilen Müttefekun Aleyh nitelikli

bir haberdir. İkinci hadisimiz hakkında Hâkim, hadisin Müslim’in sahih

şartlarına uyduğunu haber vermektedir. Üçüncü hadisimizi Tirmizî, “garip”

olarak nitelemektedir.

65 �� ����� » V-t\ 3 �� �:Z= A� B*�� 6*( ��t� ����� -�� "�� 6*(� B�¡�� "�( 6*(� B¡�¡�� ��¡( 6*(� B:��"�� 6*( '�X ���� ��t�� )]Z3 m +8� "O�� «

65- Hadiste “Benim havzım San’a’dan Eyle’ye kadardır. Onun

köşelerinin birincisinde Ebû Bekir, ikincisinde Ömer, üçüncüsünde Osman,

dördüncüsünde Ali vardır. Onlardan birine buğzeden ondan içemez”

buyrulmuştur. 231

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimizin sahabi ravîsi Enes (r.a.)’dır.232 Hadiste geçen “Onun

köşelerinin birincisinde Ebû Bekir, ikincisinde Ömer, üçüncüsünde Osman,

dördüncüsünde Ali vardır. Onlardan birine buğuz eden ondan içemez’

kısmına erişebildiğimiz kadarı ile kaynaklarda rastlanmamıştır. Aynı zamanda

hadisin bu kısmı dışındaki baş tarafı, hem Buhârî hem de Müslim’de geçen

Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.

229 Hadis ufak farklılıklarla Ebu Berze (r.a.) rivayetiyle merfu’ olarak Hâkim tarafından nakledilmiştir. bk. Hâkim, Müsterek, I, 148. 230 Hadis basit farklılıklarla İbn Mâce, Zühd 36 (hno:4301,4302); Tirmizî, Kıyamet 15 (hno:2444); Ahmed b. Hanbel, V, 275. 231 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 232 Buhârî, Rikak 53; Müslim, Fedâil 36-39 (hno:2300-2303), 44 (hno:2306).

Page 107: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

97

66 H�?� )~� �-�(� �t a3 e Z� �*( �78�� )�+�� � <���( B�Y )���"�� BZ��3� !� ��� 6*= <� �*( )*�� n�+Z� �" ? �?� n�+� �"�( ���+/� *8 �ZX <� e� ���� Zz��i

3iX -� ��X /=� <� ;:A � Z:XJ H� U" ? � H�? ! ��(� 78 �-+�� �"3 �34�

66- Bu durum, Peygamber (s.a.)’in oğulları Kasım ve Abdullah’ın

Mekke’de, İbrahim’in de Medine’de vefatı üzerine müşriklerin “Muhammed’in

ömrü bittiği zaman nesli kesildiği için adı şanı da biter” iddiasıdır. Bunun

üzerine Allah, asıl adı şanı kesilenin ona buğzeden kişi olduğunu ikaz etti.

Resûlullah (s.a) gelince ise o, Allah Teâlâ’nın: “Senin şanını yüceltmedik mi?

(İnşirah (94), 4)” ayetinde vasfettiği hal üzeredir. Böylece Allah, ona çağlar

boyu devam eden bir nesil ihsan etmiştir.233

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis eserlerinde değil, tarih ve tefsir türü bazı

eserlerde geçmektedir.234

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

18 � '( '�� �([ \VJ <� �]Z( ! ��"8X"�-� }�{ ��{¡� 2+X � ��:� '� {�& �� � �-�-+� -� "~ � BZq� 2+X -� {}� {¡���

18- İbn Abbas (r.a.) Kevser’i birçok hayır diye tefsir etmiş, Saîd b.

Cübeyr (r.a.) da “İnsanlar onun cennette bir nehir olduğunu söylüyorlar”

dediğinde ise “O da çok hayırdandır” demiştir.235

Tahrîc ve Değerlendirme

Kaynaklarda “İnsanlar onun cennette bir nehir olduğunu söylüyorlar”

diyen tabiînden Ebu Beşir, “O da çok hayırdandır“ diyen ise sahabiden Said

b. Cübeyr (r.a.)’dır.236 Hadisin yukarıda zikri geçen şekliyle ana ve tali hadis

eserlerinde geçmediği görülmektedir. Bunun yanında Bursevî’nin aktardığı

233 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 525. 234 İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 239; İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni’l-Azim, IV, 565. 235 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 236 Buhârî, Rikâk 53, Tefsîr, 461; Hâkim, el-Müstedrek, II, 586 (hno:3979), III, 625 (hno:6308); Ahmed b. Hanbel, II, 112

Page 108: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

98

şekliyle hadisimiz Zamahşerî ve Ebû’s-Suûd’un Tefsirlerinde bulunmaktadır.

Görünen o ki Bursevî, yukarıdaki rivâyeti muteber hadis kaynaklarından değil

bazı tefsir kaynaklarından aktarmıştır.237

19 � '( Bzu( \VJ <� ]Z(» '3 J!�� �! n�8� "�"O "�-��� �X�$O �:�=� � �?!«

19- Hz. Aişe (r.a.): “Kim Kevser’in sesini duymak isterse parmaklarını

kulaklarına tıkasın” buyurmaktadır.238

Tahrîc ve Değerlendirme

Sahabiden Hz. Aişe’ye isnad edilen bu rivâyet,239 Hz. Aişe ile İbn

Nuceyh arasında olan ravînin düşürülmesinden dolayı munkatıdır.240 Her ne

kadar Bursevî ve diğer müellifler bu hadisi mevkûf olarak kitaplarında

zikretseler de aynı zamanda bu hadisin bir de Resûlullah (s.a.)’e isnat edilen

merfu’ varyantı vardır.241 Rivâyetin Mevkûf ve Merfu’ yollardan gelmesi

hadisin kaynağı açısından bir müşkül meydana getirmektedir. Bu müşkil

rivâyetin mevkûf yolla gelen varyantlarının hükmen merfu’ sayılması ile

çözülebilir. Çünkü Hz. Aişe’nin bu sözü Resûlullah (s.a.)’den duyması uzak

değildir. O halde bu rivâyet merfu’dur ve Hz. Aişe’ye isnad edilmesi bu

durumu değiştirmez. Nihayetinde nakille bilinebilecek bir hususun Hz.

Aişe’nin kendi ictihadı ile haber vermesi pek de mümkün gözükmemektedir.

Hadisin mevkûf rivâyetler içerisinde zikredilmesinin sebebi müellifin kitabında

bu sözü Hz. Aişe’ye isnat etmiş olmasından dolayıdır.

20 � '( \*( \VJ <� Z(» "�Z��« �Z] »nV� '����� � @7= 6*( "�Z��«

237 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 291; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 205. 238 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 239 et-Taberî, Cami’u’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’ân, XII, 716. 240 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 562. 241 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 562; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 91 (hno:292).

Page 109: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

99

20- Hz. Ali’den buradaki “Nahrın”, “Namazda elleri göğüs üstüne

koymak” olduğu nakledilmiştir.242

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz sahabiden Hz. Aliye isnad edilmiştir.243Her ne kadar konunun

fıkhî mezheplerde tartışılan boyutu olsa da, biz bu tartışmalardan uzak olarak

rivâyetin sıhhati konusunda birkaç şey söyleyebiliriz: İlk bakışta hadisin

kaynağı açısından bir müşkil görülmektedir. Nitekim hadisin bazı varyantları

Resûlullah (s.a.)’e isnad edilmektedir.244 Hadisteki bu şekilde olan müşkil,

hadisimizin sadece nakille bilinip, akılla ve ictihad ile bilinemeyecek bir yönü

bulunması dolayısı ile hükmen merfu’ sayılması ile aşılabilir. Bu durumda

mevkûf nitelikli bu rivâyetlerin, zaten merfu’ olarak gelen diğer rivâyetleri

desteklediği düşünülebilir. Fakat bunun yanında hadisin merfu’ varyantının

sıhhati konusunda bir takım değerlendirmeleri de zikretmeden geçemeyiz.

Nitekim İbn Kesîr Resûlullah (s.a.)’e ref’ edilen bu rivâyetin sahih olmadığını,

“Nahr”’ın “Elleri kaldırmak değil” “Zebh (kurban kesmek)” olduğunu, zebh

manasına gelen rivâyetlerin daha sağlam bulunduğunu kaydeder. O, hadiste

ki zayıflığın sebebini de hadisin ravîlerinden İsrâîl b. Hâtim el-Mervezi’den

kaynaklandığını bize haber vermektedir.245 Gerçekten İsrâîl b. Hâtim hadis

münekkitleri tarafından da eleştirilmiştir.246

G. KÂFİRUN SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

67 )))) ��J(((( �! ��J '3 @>( ¯�"# �-�# 2-�"� <� 6*= <� (�* )*�� )*� n�;iX ZZ�� � n�> HZ�� ;��: Z> � BZ� � ��: H e BZ� 2+X ?:3 <� �� U"j! <� �{x �-�+X �)*>�

�:� Z> � H#�` ��:� eH  2°X ���X eA �b8�� ��"�� �X� Â�� 3' "#�¯ �+X 6*( )]�»J �!"+X )]�*( �-8�iX Z3 �Z( H�? ��?� � ��=!

242 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 525. 243 Dârakutnî, Salât 26 (hno: 6); İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 343 (hno:3981); el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, II, 29 (hno:2163), II, 31 (hno: 31); Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, VI, 439 (hno:2911). 244 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, 4, 564. 245 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, 4, 564. 246 İbn Hacer, Lisanü’l-Mîzân, I, 385.

Page 110: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

100

67- Rivâyet olunur ki, Kureyş’in ileri gelenlerinden bir grup Peygamber

(s.a.)’e gelerek “Gel sen bizim dinimize tâbi ol, biz de senin dinine tabi olalım.

Bir sene sen bizim ilâhlarımıza ibadet edersin, bir sene de biz senin ilâhlarına

ibadet edelim” dediler. Resûlullah (s.a.) “Başkasını Allah’a eş koşmaktan

Allah’a sığınırım” dedi. O zaman Kureyşli müşrikler “Sen bizim bazı

ilâhlarımıza boyun eğ biz de seni tasdik edip ilâhına ibadet edelim” deyince

bu sûre nazil oldu. Resûlullah (s.a.) hemen Mescidi Haram’a gitti. Orada

Kureyş’ten bir topluluk vardı. Başlarına dikildi ve Kâfirûn Sûresi’ni onlara

okudu. Bunun üzerine onlar Resûlullah (s.a.)’den ümitlerini kestiler, ona ve

ashabına eziyete başladılar. 247

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz ana ve tali hadis eserlerinde değil, tarih ve tefsir türü bazı

eserlerde geçmektedir.248

68 � )���"�e ³J� '3 )]�X \+� 3 6*( 3-# '�� 6*( �78�� �*( � [-3+�� ��-�� � )]� Z3 � )]bt � �78�� �]�*( $�(§e �- )~cX ��t->�� 3! � )]����! � )](

_Z��� �-���( �*(9� '�� m �78�� �*

68- Kamus’da Peygamber (s.a.)’ın hac, nikah, ticaret ve davranış

konularında İbrahim (a.s.) ve İsmâil (a.s.)’dan beri devam ede gelen kavminin

dini üzere olduğu, tevhit inancına gelince kavmi onu saçıp dağıtmışken

peygamberin onun üzerine sabit kaldığı kaydedilmektedir.249

Tahrîc ve Değerlendirme

Müellif görüldüğü gibi bu rivâyeti, hadis sahasına ait kaynaklardan değil

de hadis sahasına göre daha tali kaynaklardan sayılan el-Firuz Âbadî’nin

Kâmusu’l-Muhît adlı eserinden aktarmamıştır. Hâlbuki hadisimiz Beyhakî’nin

247 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 526. 248 İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 208; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 227; İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni’l-Azîm, IV, 565; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 292; Celaleddin Abdurrahman b.Ebi Bekir es-Suyutî, Tefsîrul-Celâleyn, I-II, II. Cilt, İ;stanbul, Salâh Bilici Kitabevi, t.y., s. 272. 249 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 527.

Page 111: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

101

Delâilü’n-Nübüvve adlı esrinde geçtiği görülmektedir.250 Bu da Bursevî’nin

hadisleri naklederken, asli kaynaklara müracaat etmediğini göstermesi

açısından kayda değerdir.

69 '�X �!"# Æ"� '3 U"z�� �(�;� Z( @�"3 ���z�� � '3� �4/�� % «� \�� 2�:; n�J �!�"+��

69- Kim bu sûreyi okursa şirkten temiz kalır, şeytanların tuzakları ondan

uzaklaşır, en büyük korkudan emin olur. Bu sûre Kuran’ın dörtte birine

bedeldir.”251

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, sahabiden İbn Abbas (r.a.) ve Nevfel (r.a)’ya isnad

edilmektedir.252 Hadisimize, “ �-دة 1�2 وت��2(��F#و ا ع ا�ML#ا<آ�- ا ” “Şeytanların

tuzakları ondan uzaklaşır, en büyük korkudan emin olur” ilavesi ile beraber,

ana ve tali hadis eserlerinde rastlanamamıştır. Bunun yanında hadisin bu

ilavesi ile beraber tefsir kitaplarında, Kâfirûn Sûresi’nin açıklamasının

yapıldığı bölümlerde geçmektedir.253 Hadisin bu ilave kısmının tahricini yapan

Münavî, “mevzû” hükmünü vermiştir.254

70 �� ����� ��"3 )���= ��!"+�*X �Z( �Z�� 7X :�"� )  �j

70- Hadiste de “Yavrularınıza uyuyacakları zaman Kâfirûn Sûresi’ni

okumayı tembih buyurun. Böylelikle onlara hiçbir şey ilişemez” şeklinde

geçmektedir.255

Tahrîc ve Değerlendirme

250 Ebû Bekir Ahmed b. El-Hüseyin el-Beyhakî, Delailu’n-Nübüvve, I-VI, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İliyye, 1405, s., 37; Muhammed b.Y’akub el-Firuz Âbadî (v. 817), Kâmusu’l-Muhît, I. Cilt, Beyrut, Müessetü’r-Risale, t.y., s. 1546. 251 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528. 252 Tirmizî, Fadâilu’l-Kur’ân 10 (hno:2893, 2894), De’avât 22 (3403); Ahmed b. Hanbel, III, 146; Hâkim, el-Müstedrek, I, 754 (hno:2078); Ebû Dâvud, Edeb 107 (hno:5055); Dârimî, Fadâilu’l-Kur’ân 23 (hno:3427). 253 Kadî el-Beydavî, Envâru’t-Tenzîl, V, 539; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 293; Ebû’s-Suud, İrşadu’l-Akli’s-Selim, VII, 212, IX, 207. 254 el-Münavî, Fefhu’s-Semavî, III, 1130. 255 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528.

Page 112: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

102

Sa’lebî, tefsirinde bu hadisi senedsiz bir şekilde Resûlullah (s.a.)’e

isnad ederek rivâyet etmiştir.256el-İsbehanî ise zikri geçen hadisi bir önceki

hadisle bitiştirerek sahabiden Übey b. Kâab yoluyla merfu’ olarak kitabında

senetli bir şekilde vermiştir.257 Bu rivâyet hakkında yaptığımız araştırma

sonucunda; hadisin ravîlerinden Harun b. Kesir’in meçhul bir ravî olduğu ve

onun Zeyd b. Eslem an Ebî Ümame an Übey sened zinciri ile sûrelerin

faziletine dair aktardığı rivâyetlerin mahfuz olmadığı haber verilmektedir.258

71 '3� ^"O X83�" !"+X ��� @J-8�� d�}� $# � ]�� ��"X��� �?� �& "` <� $# -� <� �t� $# ?-(� f"� M*/�� $# ?-(� f"� [Z�� n&J �� �x

71- Kim yolculuğa çıkar da Kâfirûn, Nasr, Mesed, İhlâs, Felak ve Nâs

sûrelerini okursa emniyetli ve kazanmış olarak geri döner.259

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, Cübeyr b. Matâm (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.260 Hadis

hakkında değerlendirmelerde bulunan Heysemî, hadisin senedinde

durumunu bilmediği ravîlerin olduğunu haber vermektedir.261 Bunun yanında

Elbanî ise hadis hakkında zayıf demektedir.262

H. NASR SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

72 $�#� l�4 @J-8�� � ��� �>�M�"z �Y � Bbt ���-�� ¹(� �*( �78�� ��:� �� 3-� �� �-�

256 es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 315. 257 Ma’mer b. Abdulvahîd Muhammed b. Fahir Ahmed el-Kureşi el-İsbehanî, Meclisü İbn Fahir el-İsbehanî, Lübnan, Mektbetü’l-Beşâirü’l-İslâmiyye, 1422/2001, s. 357. 258 İbn Hacer, Lisanu’l-Mîzân, VI, 181, İbn Adî, el-Kamil fi Duafâi’r-Ricâl, VII, 127. 259 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528. 260 Ahmed b. Ali el-Müsennâ e-Mevsılî Ebû Ya’lâ, Müsned, I-XIII, XXIII. Cilt, Dımeşk, Dâru’l-Me’mun li’t-Turas,1984, s. 339 (hno:7419). 261 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevaîd, X, 191 (hno:17112). 262 el-Elbanî, Daîfu Camiî’s-Sağir, I, 111 (hno:1101).

Page 113: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

103

72- Nasr Sûresi’nin veda haccı esnasında teşrik günlerinde Mina’da

nazil olduğu ve Hz. Peygamber’in bundan sonra seksen gün civarında

yaşadığı söylenmiştir.263

Tahrîc ve Değerlendirme

Uzun olan bu hadisin, küçük bir parçası aktarılmıştır. Hadisin sahabi

ravîsi Abdullah b. Ömer’dir. Hadisin Kütüb-i Tisa’ dışındaki kaynaklarda

geçtiği görülmektedir.264

73��J � �*( �78�� � �>X B�3 l*�#� f":�� ]�:� 6*( �:� �-�+X �?� "/± $�i� �"�� '*X 3�+� �t� �#� � <� )�J&� '3 f�=� $�/�� '3 $ '3 )���J� �-�X

�-*O�� � '�� �7�9� &�-X� '3 {x 2>#

73- Rivâyete göre Resûlullah (s.a.), Mekke’yi fethedince Araplar

birbirine yönelip şöyle demişlerdi; “Ehl-i harama galip gelince artık ona hiç

kimse karşı koyamaz. Hâlbuki Allah, onları fil ordusundan bile korumuştu.”

Onlardan bu sözü duyan herkes daha sonra savaşmaksızın gruplar halinde

Allah’ın dinine girdiler.265

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis, tabiînden Hasan Basri’ye dayanmaktadır. Hadis bu yönüyle

mürseldir. Hadisin ana ve tali hadis kaynaklarında değil bazı tefsir sahasına

ait kaynaklarda geçtiği görülmektedir. 266

74 2# �*( �78�� » ��9� ¦� B����� B�� «

74- Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “İman, Yemen’lidir, hikmet

Yemen’lidir.”267

Tahrîc

263 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528. 264 el-Beyhakî, Sünen, V, 153 (hno: 9464); İbn Nasr Ebû Muhammed Abd b. Humeyd, El-Müntehab min Müsnedü Abd b. Humeyd, Kâhire, Mektebetü’s-Sünne, 1408, s, 270. 265 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 529. 266 es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 3320; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 294; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim ila Mezâye’l-Kitâbil-Kerim, IX, 208 267 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530.

Page 114: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

104

Hadisimiz, hem Buhârî hem de Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh

nitelikli bir haberdir. Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih”

değerlendirmesinde bulunmaktadır.268 Bursevî burada rivâyetin değişik

varyantlarını göstermiştir.

75 2#� » a�&� d/ )��J '3 |& '����«

75- Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Rabbinizin nefsi Yemen tarafında

bulunur.”269

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet emiştir.270 Kaynaklarda yukarıdaki

hadisin devamı olarak aktarılan bu kısım sadece Ahmed b. Hanbel’in

Müsned’inde geçmektedir. Hadisin ravîlerinden olan Şebîb yani İbn Nuaym

bu rivâyetinde tek kalmıştır.

76 '(� "�& '� ��( <� 6VJ <� Z( � 6�� a�? �-� $�+X � � H�? +X2 l:§ 2-�J <� �*( �78�� 2-+� » $O� [Z�� � '�� <� &�-X� �-&"W��� Z3 &�-X� «

76- Cabir b. Abdullah (r.a.)’dan rivâyet olunduğuna göre, o bir gün

ağlamıştı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda o, Resûlullah (s.a.)’in

“İnsanlar grup grup Allah’ın dinine girmişlerdir. Grup grup da ondan

çıkacaklardır” dediğini işittim de ondan dolayı ağlıyorum diye karşılık verdi.271

Tahrîc

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet emiştir.272 Hadis hakkında Müstedrek

sahibi Hâkim, hadisin Buhârî ve Müslimin sahih hadis şartlarına uyduğunu

bize haber vermektedir.273

268 Buhârî, Menakîb 1, Meğazi 75; Müslim, İman 82 (hno:52), 84, 88-90; Tirmizî, Menakîb 71 (hno:3935); Ahmed b. Hanbel, II, 25, 252, 259, 267, 269, 277, 380, 474, 480, 488, 502, 541; Dârimî, Mukaddime 14 (hno:79). 269 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530. 270 Ahmed b. Hanbel, II, 541. 271 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530. 272 Ahmed b. Hanbel, III, 343; Dârimî, Mukaddime 14 (hno:90). 273 Hâkim, el-Müstedrek, IV, 541 (hno:8518).

Page 115: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

105

77 ��J � �*( �78�� � �>X f� B�:��� 6*= @7= 6���� ¦� a: J

77- Rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.), Kâbe’nin kapısını açtığı

zaman sekiz rek’at duha namazı kılmıştır. 274

Tahrîc

Hadisi, Ümmi Hani b. Ebî Talib (r.a.) rivâyet etmiştir. Hadis Buhârî ve

Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.275

78 H��� 2-+� �� ;-3 $�# "¡�� �78�� �*( � � ]Z( <� 6VJ Bzu( '(H��� f-;�� U"/�>�� U���� )]*��

78- Âişe (r.a.) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.) vefatından önce sık sık

“Sübhânallahi ve bi-hamdike, estağfiruke ve etûbu ileyhke (Ey Allahım! Seni

ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve Sana hamd

ederim. Senden beni bağışlamanı diler ve Sana tövbe ederim)” derdi.276

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe rivâyet etmiştir. Hadis hem Buhârî hem de Müslim’de

geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.277

79 Z(� �*( �78�� ¦� "/�>�9 <� � �-��� B*�*��� Bu3 @"3

79- Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Ben Allah’a bir gün ve gecede yüz

defa istiğfar ediyorum”278

Tahrîc

274 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530. 275 Buhârî, Salât 4, Cizye ve Muvadaâ 9, Gusul 21, Edeb 94; Müslim, Salâtü’l-Müsafirin 80 (hno:336), 81, 82; Ebû Dâvud, Tetavvu’ 12 (hno:1290); İbn Mâce, Taharet ve’s-Sünnet 113 (hno:614), İkâmetü’s-Salât 172 (hno:1323); Muvatta, Salâtu’d-Duha 8 (hno:356, 357); Ahmed b. Hanbel, VI, 342, 342, 343, 425. 276 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 277 Buhârî, Ezân 123, 139; Müslim, Salât 218 (hno: 484), 219, 220; Ahmed b. Hanbel, I, 392, 434, VI, 35, 184; İbn Hibban, es-Sahîh, XXIV, 323 (hno:6411). 278 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531.

Page 116: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

106

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.), İbn Ömer (r.a.), el-Eğarru el-Müzenî (r.a.)

rivâyet etmiştir. Hadisi Müslim Sahih’inde nakletmiştir. Hadis hakkında Tirmizî

“hasen sahih” hükmünü vermiştir.279

80 ��J� � � �!"# �Z�� �*( �78�� *(6 ��=� ��"z�>�� 6��� [�:�� 2+X �*( �78��» 3 H���� � )( « 2# l�: H��� H8/ 2# �*( �78�� » ~� ��� 2-+; « )*X

"� �*( �78�� �:� H�? �tV �"z�>83

80- Rivâyet olundu ki Resûlullah (s.a.); Nasr sûresini okuduğu zaman

ashab-ı kiram bunu müjde kabul edip sevinmişler, Hz. Abbas ise ağlamıştı.

Hz. Peygamber ona “Ey amca niçin ağlıyorsun?” diye sorunca, o “Senin vefat

edeceğine dair haber sana gelmiştir” diye cevap verdi. Bunun üzerine

Resûlullah (s.a.) de “Durum gerçekten senin dediğin gibidir” karşılığını verdi.

Bundan sonrada Resûlullah (s.a.) sevinçli ve güler halde görülmemiştir.280

Tahrîc ve Değerlendirme

Tabiîn müfessirlerinden Mukatil tarafından rivâyet edilen bu hadis

mürseldir. Ana ve tali hadis kaynaklarında değil bazı tefsir eserlerinde

geçmektedir.281

81 $�#� �� '�� [�( 6VJ <� �]Z( -� ���� 2# H�? 2+X �*( �78�� » �+� 6;�� ��� �7��� �{¡ �*( «

81- Denildi ki: bunu (bir önceki hadiste “Senin vefat edeceğine dair

haber sana gelmiştir” sözünü) söyleyen İbn Abbas (r.a.) olup Resûlullah (a.s.)

onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu gence çok ilim verilmiştir.”282

Tahrîc ve Değerlendirme

279 Müslim, Zikr 41 (hno:2702); Ebû Dâvud, Vitir 26 (hno:1515, 1516); Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 47 (hno:3259); İbn Mâce, Edeb 57 (38159; Ahmed b. Hanbel, II, 450, IV, 211, 260, 261, V, 394, 396, 402, 411; Dârimî, Rekâik 15 (hno:2783). 280Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 281 es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 321; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 294; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 209. 282 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531.

Page 117: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

107

Hadisimiz, ana ve tali hadis eserlerinde değil tefsir sahasındaki eserler

geçmektedir.283

82 ��J� ~� � l�4 |�O 2-�J <� 6*= �< �*( )*�� 2+X » �� ���( O�{ <� �� ���� ��� u+� J>OX �+� <� « )*:X -�� "�� 6VJ <� Z( 2+X UZ��X Z8/� Z��-3��

Zu��� �9���

82- Rivâyet edildiğine göre Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah

(s.a.) bir hutbe irad etmiş ve şöyle demişti; “Allah bir kulu, dünya ve kendine

kavuşma arasında serbest bıraktı. Kul da Allah’a kavuşmayı tercih etti.”

Bunun üzerine Ebû Bekir (r.a.) gerçeği anladı ve “Canımız, malımız, ana

babamız ve evlatlarımız sana feda olsun” dedi.284

Tahrîc

Hadis, Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.), tarafından rivâyet edilmiştir. Aynı

zamanda hadis hem Buhârî hem de Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh

nitelikli bir rivayettir. Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesini

yapmaktadır.285

83 Z(� �*( �78�� � (� B��X 6VJ <� ]Z( 2+X » � �>Z� � l�: 6*( 68/ « )�:� %O aX� '3 �Z�� (l��X 2+X 9 6��; HcX 2�! 6*�! #-� g l���X

83- Yine Resûlullah (s.a.), Hz. Fatıma’yı çağırdı ve ona “Ey kızım bana

vefat haberim verildi” buyurdu. Ben de bunun üzerine ağladım. Resûlullah

(s.a.)’in; “Ağlama! Ailemden bana ilk kavuşacak sensin” demesi üzerine

gülmeye başladım.286

Tahrîc ve Değerlendirme

283 ez-Zamahşerî, el-Keşşaf, IV, 294-295; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 209. (Hadis kaynaklarda temriz siygası ile geçmektedir.) 284 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 285 Buhârî, Salât 80, Fedâilu Ashabi’n-Nebi 3, Menakibu’l-Ensar 45; Müslim, Fedâilu’s-Sahabi 2 (hno:2382); Tirmizî, Menakîb 15 (hno:3660); Ahmed b. Hanbel, III, 18; Dârimî, Mukaddime 14 (hno:81). 286 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531.

Page 118: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

108

Hadisi, İbn Abbas (r.a.) rivâyet etmiştir.287 Hadisimizin ortak ravîlerinden

tabiînden Helâl b. Habbâb (v. 144/761) dışında diğer ravîleri sika olup, Helâl

b. Habbâb hakkıda, hadis münekkîdleri farklı değerlendirmeler

yapmışlardır.288 İbn Hibbân onu Sikât’ında zikretmiş aynı zamanda Mecruhîn

adlı eserinde ömrünün son zamanlarında hafızasının karıştığı şeklinde cerh

etmiştir.289

84 2# \*( \VJ <� Z( � l�4 ��� @J-8�� �"3 2-�J �< �*( �78�� ^"WX eA [Z�� )]��WX )](��� � $O� 2°�� �->X �:� ���

84- Ali (r.a.), bu sûre nazil olduğunda Resûlullah (s.a.) hastalandı

arkasından da insanlara bir hutbe irad eyledi ve onlarla vedalaştı. Sonra

hane-i saadetine girdi bir müddet sonra da vefat etti. 290

Tahrîc ve Değerlendirme

İbn Kesîr, Resûlullah (s.a.)’ın bu sûrenin nazil olmasından bir süre

sonra vefatının gerçekleştiğine dair haberlerin291 tarihi vakıa ile bire bir

uyuşmadığını bu yüzden de bu haberlerin batıl olduğunu haber vermektedir.

Nitekim İbn Kesîr bu konuda “Mekke’nin fethi hicretin sekizinci senesine

rastlarken Resûlullah (s.a.)’in vefatı hicretin on birinci yılında gerçekleşmiştir

ve bunda da bir hilaf yoktur” demektedir.292

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

21 � H��� � "�( ��� � �?i� � n3 $�! J��

21- Bu sebeple Hz. Ömer, İbn Abbas (r.a.)’ı yakınında bulundurur ve

Bedir ehliyle beraber ona da danışma meclisinde yer verirdi.293

Tahrîc

287 Ahmed b. Hanbel V, 217; Dârimî, Mukaddime 14; et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XXI, 330, XXII, 415, el-Mu’cemu’l-Evsât, I, 271. 288 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâîd, VII, 301, VIII, 591. 289 İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 574; İbn Hibbân, el-Mecruhîn, III, 87. 290 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 291 Ahmed b. Hanbel, I, 217; Ebû Nuâym, Hilye, IV, 73-75. 292 İbn Kesîr, el-Bidaye ve’n-Nihaye, IV, 321.

Page 119: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

109

Hadisimiz Buhârî’nin Sahih’inde geçmektedir. Hadis hakkında Tirmizî

“hasen sahih” değerlendirmesinde bulunmaktadır.294

22 '(� e'� �-:83 »�� ��� @J-8�� 6�8; @J-� n��->�� � ]�X '3 B�9��� 6*( n��-; ����«

22- İbn. Mesud (r.a)’dan şöyle buyruldu: “ Bu sûreye “Tevdi’ Sûresi”

denilmiştir. Çünkü bu sûrede dünyadan ayrılmaya işaret vardır.”295

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis kaynaklarında değil bazı tefsir eserlerinde

geçmektedir.296

İ. MESED SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

85 � ! ��J 24 J�!� H;{z( ��"#9� 6#J 2-�J <� �*( �78�� �/`�� n�� �J#� )�J�iX 2+X » 2+X � �� ��( |*��� � �� "]X �� )�;%O� �� �/8� ��� $�q� 7�O )>Z � 6#�`3 « �-�# ): 2# » ¦X "�� )�� �� É�� B(8�� « 2+X �( -�� |  �; H� .�� ! Z;-(� �O�� �"bt ���� �3{� �*( �78�� � :Z�X <� '3 H�? ��t m n�>8� �� �3"�

85- Rivâyet edildiğine göre “Yakın akrabalarını uyar” (eş-Şuâra (26),

214) ayeti nazil olunca Resûlullah (s.a.), Safa tepesine çıktı. Akrabalarını

toplayıp onları uyardı ve “Ey Abdulmuttalib oğulları, Ey Fihr oğulları! Size “Şu

dağın eteğinde süvariler var” desem bana inanır mısınız?” dedi. Onlar “Evet”

diye karşılık verdiler. O zaman Hz. Peygamber “Ben sizi önümüzdeki

kıyametle uyarıyorum” deyince amcası Ebû Leheb “Yazıklar olsun sana! Bizi

293 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 294 Buhârî, Meğazî 48, 78, Tefsir 463; Tirmizî, Tefsir 90 (hno:3362). 295 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531. 296 Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 209; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 295.

Page 120: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

110

bunu için mi çağırdın?” deyip Peygamber (s.a.)’e atmak için eline bir taş aldı.

Allah da buna mani oldu ve taşı atmaya gücü yetmedi.297

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe, İbn Abbas (r.a.), Ebû Hureyre (r.a.), İbn Ömer (r.a.)

rivâyet etmiştir. Hadis hem Buhârî ve Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh

nitelikli bir rivayettir. Hadis hakkında Tirmizî “hasen sahih” değerlendirmesini

yapmaktadır. 298

86 " ?� � a7��i>�� �� B���"; � � {¡ �8t9� A� 2-�J <� �*( �78�� � � 2-+� �� � «�"3 ��0 �-��X A ��Z( �� � �� � ¯�"+� 6*X ��Z( ��

86- Maturidî et-Te’vilat’ında şöyle söyledi: Ebû Leheb, Resûlullah

(s.a.)’e karşı çok iyilikte bulunur ve derdi ki “Eğer iş Muhammed’in lehine

tezahür ederse, benim elim onun yanındadır. Eğer iş Kureyş’in lehine tezahür

ederse benim elim bu sefer onların yanındadır.”299

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, asli ve tali hadis kaynaklarında değil Âlûsî’nin Tefsir’inde

geçmektedir.300

87 )��J� ( � � 2-+� �� � 3 2-+� '�� 6O� +t X ��>X� Z3 68/ AY ����� ¨*W>�X Z3 �#� fO �&J 3� $`t 3 �Zo [">XX ���� B�>( ��� � M�"� �iz�� H�?� �� B�>( '� �� |  �� >£ BZ�� 2-�J <� �*( �78�� ��J� ^�"}� A� �iz�� 2# �;� ���� Z�?�ÂX �;iX 2+X � ��� -� "X )bZ�� �?� �-� ����� � A�>X � $/ � &� 2-�J <� 6*= <� �*( )*�� �J� �*( >Z�� ]+*�� 2+X �*( �78�� » )]*�� ¿*�

�*( �* '3 H�7 « Xn&" B�>( A� ��! �%OiX � �-&"O A� �z�� �-�°X 9°3 ²"jiX )]�*( |��J '3 "���� 2+X �� ��� �J� B:�83 2+X -�� |  ¦-Z�(� � "z:3 ¯�"# ��� B*�*�� ¦X ²O� 6*( ��� @-(� ��� �-:�bX ) � �-O!� ) -t �-#�t!� B�>:� bX�

297 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 532. 298 Buhârî, Cenaiz 97, Menakîb 13, Tefsîr (Şuara sûresi) 2, (Sebe sûresi) 2, (Mesed sûresi) 1, 2, 3; Müslim, İman 348-356 (hno:204-208); Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 111 (hno:3363); Ahmed b. Hanbel, I, 281, 307, III, 43, 97. 299 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 534. 300 Âlûsî, Rûhu’l-Mea’nî, XXIX, 334.

Page 121: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

111

��9� )]**W>� )�z>�� )]�-&� ts f"V B�>( *>+X H*�� -�� |  B��:�� �:� B:#� J�� n�8� 2�� B��:��� @"¡� ^"¢ � ����� �z; B��:�� 6�� '3 dZ& �-(��� $>+; ��x �Z>&X *�! BXÀ ���:�� l � ¯�"# ]�+>; �-(�� 6+�X ³7� st Ê� � ��"&i>�� �:�

���-8�� �-*�>t�� �-ZX�� ��X "39� � %O� � ���"+�� � � �8e �-�:�� m ��"/® � @{/t '��� ���Z�! Ae ¿ut � �-X�# �*( @Jb��

¤*O ¿u�� st ��J�� � � B���J ��"/t � � �-:X� �-:� � t"/; � �-X�# @Jb�� '3 ��:� st ��J��

87- Rivâyet olunur ki Ebû Leheb: “Eğer kardeşimin oğlunun benim

hakkımda söylediği şey doğru ise; ben de kendimi bu durumdan malımı ve

oğlumu fidye vermek sûretiyle kurtarırım” derdi. Fakat bu konuda arzuladığı

şey olmadı ve ümitleri de boşa çıktı. Nitekim Ebû Leheb’in oğlu Utbe’yi, Şam

yolunda bir aslan parçaladı. Utbe b. Ebi Leheb, nikâhı altında Resûlullah

(s.a.)’in kızını bulunduruyordu. Şam’a gitmek için yola çıktığı zaman

“Muhammed’in yanına varıp kesinlikle ona eziyet vereceğim” diyerek, yanına

geldi. Utbe, “Ey Muhammed!” dedi ve ”Batan yıldıza ant olsun!” ayetinden

“Yaklaşıp tam yakın olana ant olsun!” (en-Necm (53), 1–8) ayetine kadar olan

Necm Sûresi’nin ayetlerini inkâr ettiğini söyledi. Sonra Resûlullah (a.s.)’ın

yüzüne tükürdü ve orada Peygamber (s.a.)’in kızını boşadı. Bunu üzerine

Allah Resûlü (s.a.) de “Allah’ım! Köpeklerinden bir köpeği ona musallat kıl!”

diye beddua etti. Utbe, babasının yanına dönünce olanları ona haber verdi.

Daha sonra onlar Şam seyahatine çıktılar ve bir konaklama yerine geldiler.

Konaklama yerindeki manastırın rahibi yanlarına geldi, onlara: “Burası vahşi

hayvanların olduğu bir yerdir” dedi. O zaman Ebû Leheb, “Ey Kureyş

topluluğu! Bu gece bize destek olun. Muhammed’in oğlum hakkındaki

bedduasından korkuyorum” dedi. Onlar da develerini topladılar, etraflarına

çökerttiler ve böylece Utbe’nin de çevresini kuşattılar. Bir aslan geldi ve

aralarına girip yüzlerini koklamaya başladı. Utbe’ye gelince ona saldırıp

öldürdü. Ebû Leheb de Bedir vakasından yedi gece sonra adese

hastalığından öldü. (Adese, vücutta çıkan, mercimeğe benzeyen sivilcedir.

Genellikle öldüren ve tutulan kişideki bulaşıcılığından korkulan salgın bir

Page 122: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

112

hastalıktır.) Kureyş’liler de bulaşıcılığından dolayı Ebû Leheb’den uzak

durdular. Üç gün terk edilmiş bir vaziyette kaldı ve bedeni koktu. Sonunda

Kureyş halkı birkaç Sudanlıyı ücretle tuttu ve bunlara taşıttırıp gömdürdüler.

Bu durum böylece Kur’ân’ın haber verdiği şekilde gerçekleşmiş oldu. İnsanu’l-

Uyun isimli eserde ona bir kabir kazılmadığı fakat bir duvarın dibine yaslayıp

duvarın dibine taşlar atarak üstünü örttükleri kayıtlıdır. Bir rivâyette de ona bir

çukur kazılıp sırıklarla çukurun içine itildiği ve uzaktan taşlar atarak üzerini

örttükleri nakledilmiştir. 301

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisi, Ebî Akreb (r.a.) rivâyet etmiştir.302 Taberanî bu hadisi mürsel

olarak nakletmiştir. Aynı zamanda bu tarikle gelen hadisin ravîleri arasında

Zuheyr b. Âlâ hadis otoritelerince göre zayıf bir ravî kabul edilerek

cerhedilmiştir.303

88 \�� �� $�� lZ� f"t '� B�3! lO! g! ��/� B�( B��:3 \VJ <� Z( ]§�� ��:��J- (.....)� � $�£ a4t '3 z��-U � H8�� � ���:8�� "zZ>X � $�*�� � M�"�

_Z�� �*( �78�� (....)� � �*( 78�� �i�� � i�� ��"�"

88- O; Ebu Süfyan’ın kız kardeşi, Muaviye (r.a.) nin halası, Harb b.

Ümeyye’nin kızı Ümmü Cemil’dir. Asıl adı Avra’dır. Dikenli ve pıtraklı bitkileri

bağ bağ toplar, geceleyin Hz. Peygamberin geçtiği yollara saçardı.

Peygamber (s.a.) de onlara ipeğe basar gibi basardı.304

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis kaynaklarda değil tarih ve tefsir sahasındaki

eserlerde geçmektedir.305

301 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 534. 302el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, I-X, V. Cilt, Mekke, Mektebetu Dari’l-Bâz, 1994, s. 211 (hno:9832); Hâkim, el-Müstedrek, II, 588 (hno:3984); et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XXII, 435 (hno:1060); el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XVII, 83; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, XXIX, 336; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 210; Abdurrahman b. Addullah el-Hasamî es-Suheylî, er-Ravdu’l-Enîf fi Tefsîri Sîreti’n-Nebeviyye, I-IV, III. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1418, s. 97. 303 el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VI, 14 (hno: 9820). 304 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 534; 305 İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 199; el-Kurtubî, el- Cami’ li Ahkami’l-Kur’ân, XX, 220; İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 569; Âlusî, Rûhu’l-Meânî, XXX, 263.

Page 123: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

113

89 2# @"3 ¦��� � l �� $�� 6;i; $ �-� B��� '3 H8t ]t"�>X 6*( M�"� ��*8�� �Z��X 6� a�? B*�� B*3t B34t l�� a�:+X 6*( "bt ��">8>� ��bX H*�� '3

]/*O l+Z>OX ]*�� st l�*�.

89- Murratü’l-Hemedanî der ki: Ümmü Cemil her gün bir diken balyası

getirir ve onu da Müslümanların yoluna saçardı. Yine bir gece diken balyası

taşırken yoruldu ve dinlenmek için bir taşa oturdu. Bu esnada bir melek arka

tarafından sıkıca onu çekti ve ipiyle boğazını sıkıp öldürdü. 306

Tahrîc ve Değerlendirme

Bu rivâyetin kaynağı tâbi’inden olan Murra b. Şerahîl el-Hemadanî (v.

76/695)’ dir.307 Sika bir ravî olan Murra, âbid bir kişi olarak bilinmektedir.308

Hadis bu yönü ile tâbiîne ait mürsel bir rivâyettir.

90 �� �-�Z� @��� ~� � ]�*� @J-� l�; ��� �� |  a�& A� ]�O� �� ��/� � >�� 6�� B#"�>3 ��x l�+X � H®� � d�� �� � �bj 3� |��; �� ¦b� ��� 2+X

H�/ � ��� � �O� /�8� ^"O� � �( :�"� l�+X � $� >*># 2+X   � sO� U"8�! �� [!J H�O� � )X ��:� l�# 9 <�� 2# �+X � H�? �-�� B(8��

90- Yenbuû’l-Hayat adlı eserde şöyle geçmektedir; Tebbet Sûresi,

Ümmü Cemil’e ulaşınca ateşli ve kızgın bir vaziyette Ebu Süfyan’ın evine

geldi ve dedi ki: “Ey Cesur! Ey Yiğit! Muhammed’in beni aşağılaması seni hiç

öfkelendirmiyor mu?” Ebu Sufyan “O işi sen bana bırak” deyip kılıcını aldı ve

dışarı çıktı. Kısa süre sonra hemen geri döndü. Ümmü Cemil ”Onu öldürdün

mü?” diye sordu. Ebu Süfyan ona dedi ki “Ey kardeşim! Kardeşinin başının

koca bir yılanın ağzında olması hoşuna gider mi?” O da ”Hayır kesinlikle”

deyince Ebu Süfyan “Neredeyse şimdi buna benzer bir şey oluyordu”

karşılığını verdi.309

Tahrîc ve Değerlendirme

306 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 535. 307 el-Kurtubî, el- Cami’ li Ahkami’l-Kur’ân, XX, 220; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 211. 308 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 170. 309 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 535.

Page 124: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

114

Hadise ulaşabildiğimiz kadarı ile herhangi bir muteber hadis kaynağında

rastlanamamıştır. Müellifimizin nakilde bulunduğu Yenbuû’l-Hayat adlı eser,

İbn Zafer es-Sakli (v. 565)’ye ait olan Arapça el yazması bir tefsirdir.

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

23 � '( '�e [�( \VJ <� �]Z( »3 |8 « »����«

23- İbn Abbas (r.a) şöyle buyurdu: “Ayette geçen “kazandığı şey”’den

maksat “oğludur”. 310

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, Hâkim’in Müstedrek’inde geçmekte olup, bu eserin ta’likini

yapan Zehebî, hadisin ravîlerinden Amr b. Hubeyb’in çok zayıf bir ravî

olduğunu haber vermektedir.311

24 � '( Bzu( \VJ <� ]Z( ~� l �?e a"3 :V-Y H�? l�x ]]&�

24- Hz. Aişe, Ebû Leheb’in öldüğü yere uğradığı zaman yüzünü

örterdi.312

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, Suheylî’nin, tarih sahasındaki er-Ravdu’l-Enef adlı eserinde

geçmektedir.313

25$�#� l \zo BZ���� � �8/; �� [Z�� $�£ |��� )]Z�� �! �#-; )]Z�� @"uZ�� � ³J-; �"z�

25- Ümmi Cemil’in, şehirde dolaştığı, insanlar arasını ifsat edecek

odunlar taşıdığı söylenmiştir. Yani o, insanlar arasında kini alevlendirmiş ve

şerri miras bırakmıştı.314

Tahrîc ve Değerlendirme

310 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 534. 311 Hâkim, el-Müstedrek, II, 588 (hno:3985, 3986). 312 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 534. 313 es-Suheylî, er-Ravdu’l-Enef fi Tefsîri Sireti’l-Nebeviyye li İbn Hişâm, III, 98.

Page 125: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

115

Bursevî, hadisi meçhul bir siyga ile sevk etse de bu rivâyetin sahabiden

İbn Abbas’a dayandığı görülmektedir. Zikri geçen rivayet ana ve tali hadis

kaynaklarında değil Âlûsî’nin Tefsiri’nde geçmektedir.315

J. İHLÂS SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

91e? ��J �! � "z�� �-�# _Z*� �*( �78�� ¤= Z� H�J ���� -(�; ��� � �8� ))))�� �� �8(((( �" ?�� l�°X

91- Rivâyet olunur ki, müşriklerin Resûlullah (s.a.)’e: “Bizi kendisine

davet ettiğin Rabbini tarif et, soyunu (yani nesebini açıkla) anlat” demeleri

üzerine bu sûre nazil olmuştur.316

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisi, Ebû Âliye (r.a.) ve Übey b. Kaâb (r.a.) rivâyet etmişlerdir.

Hadisimiz hakkında Zehebî, Müstedrek’in telhîsinde “sahîh” hükmünü

vermiştir.317

92 � ����� ~� 2�:; �*� ��"+��

92- Hadiste “İhlâs sûresi, Kur’ân’ın üçte biridir” buyrulmaktadır.318

Tahrîc

Hadisi, Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.), Ebû Hureyre (r.a.), Ebû Eyyub (r.a.),

Ebû Derdâ (r.a.) ve Enes b. Malik (r.a.) rivâyet etmiştir. Hadisimiz, Buhâri ve

Müslim’in Sahihler’inde geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir. Tirmizî

hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesini yapmaktadır.319

314 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 535. 315 Âlusî, Rûhu’l-Meânî, XXX, 263. 316 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 536; 317 Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 111 (hno:3364, 3365); Ahmed b. Hanbel, V, 452; Hâkim, Müsterek, II, 589 (hno:3987). Hadisin metninde geçen “��� > (yani nesebini açıkla) kısmı, müellifin şerh ”اي بmahiyetinde bir ilvesidir. 318 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 319 Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 13, el-İman ve’n-Nezr 3, Tevhid 1; Müslim, Salâtu’l-Müsafirîn 259-262 (hno:811-812); Ebû Davud, Salât 353 (hno:1461); Tirmizî, Fazailü’l-Kur’ân 11 (hno: 2899-2900); Nesâî, İftitâh 69 (hno:996-997); İbn Mâce, Edeb 52 (hno:3787-3789); Ahmed b. Hanbel, II, 173, 429, III, 8, 23, 35, 43, IV, 195, 418, V, 141, VI, 403.

Page 126: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

116

93 2#� �*( �78�� l8�� a�-�8�� n�8�� � �-V":�� n�8�� 6*( $# -� <� �t�

93- Peygamber (s.a.) “Yedi kat gökler ve yedi kat yerler ‘Kul hüvallahü

ehad’ sözü üzerine kurulmuştur” buyurdu.320

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, Enes b. Malik (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.321 Hadisin

ravîlerinden Musa b. Muhammed b. Ata ed-Dimyatî hadis münekkidleri

tarafından zayıf bir ravî olarak görülmektedir.322 Zaten Suyutî’de hadis

hakkında “zayıf” değerlendirmesini yapmaktadır.323

94 � Z( �*( �78�� n§ 7&J !"# $# -� <� �t! 2+X l�&� $�+X 3� l�&� � 2-�J <� 2# l�&� � BZq�

94- Resûlullah (s.a.) ihlâs sûresini okuyan birini işitti ve “Vacib oldu”

dedi. “Ey Allah’ın Resûlu (s.a.)! Vacib olan nedir?” diye soruldu. Resûlullah

(a.s.) “Ona cennet vacib oldu” buyurdu.324

Tahrîc

Hadisimizi, Ebû Hureyre (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir. Tirmizî, hadis

hakkında “hasen garib” değerlendirmesini yapmaktadır.325

95 '(� $�]� '�� �:� \VJ <� Z( �& $&J eA _Z�� �*( �78�� � �j ��� /��"+ 2+X �?e l*O� H>�� )*8X �� � �X �t� ��� m '�� �X �t� )*8X 6*( H8/ � !"#� $# -� <� �t� @"3 @�t�� $:/X $&"�� H�? <�J�iX �*( #�J st �X� 6*( �{&

95- Süheyl b. Sa’d (r.a.) şöyle haber verdi: Bir adam, Resûlullah (s.a)’e

gelip fakirlikten şikâyet etti. Hz. Peygamber (s.a)’de ona “Evine girdiğin

zaman, evde kimse varsa ona selam ver. Eğer kimse yoksa kendine selam

320 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 321 Ali el-Muttâkî, Kenzu’l-Ummâl, I, 586 (hno:2665); 322 İbn Hacer, Lisanu’l-Mizan, VI, 128; Ukaylî, ed-Duafâü’l-Kebîr, IV, 196. 323 el-Münâvî, Feyzu’l-Kadir, I, 506 (hno:1020). 324 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 325Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân 11 (hno: 2897); Nesâî, İftitâh 69 (hno:995); Muvatta, Kur’ân 6 (hno:486); Ahmed b. Hanbel, II, 302, 535, IV, 63, V, 266, 376.

Page 127: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

117

ver ve bir kere İhlâs Sûresi’ni oku” buyurdu. O kişi de böyle yaptı ve Allah

(c.c.) onun rızkını genişletti. Hatta öyle ki komşularına bile taştı.326

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisin zikri geçen varyantına, herhangi bir kaynakta rastlanamamıştır.

Bunun yanında hadis kaynaklarında, hadisimizle mana bakımından

bağdaşan başka rivayetler de mevcuttur. Tebaranî’nin el-Mu’cemu’l-

Kebîr’inde geçen ve sahabiden Abdullah b. Mesud’a dayandırılan merfu’ bir

hadiste Resûlullah (s.a.) “ 021 و 0/ � $-أ �ح ی(خ5 } $5 ه� ا� أح( { $�ل ر �ل ا� �03 ا

اM�8#ل وا#+-ان ذ � ه�L� 1#M��5 ا#BL- 2 أ ” “Kim, evine girdiği zaman İhlâs Sûresini

okursa bu evin ehlinden ve komşularından fakirlik gider” buyurmaktadır.327

Fakat hadisin ravilerinden Mervan b. Salim el-Ğıffarî, “metruk, hadis uyduran”

birisi olarak hadis münekkitleri tarafından cerh edilmiştir.328 Hadis bu yönüyle

zayıftır ve yukarıdaki hadise destek sağlaması da mümkün değildir.

96 � � ����� 4b:�� ) �t� �� !"+� ��"+�� � B*�� @�t�� $�+X � 2-�J <�� '3 M��� H�? 2# �� !"+� $# -� <� �t� ³7� a�"3

96- Yine hadiste “Sizden biriniz bir gecede Kur’ân’ı okumaya güç

yetirebilir mi?” diye sordu, “Ya Resûlallah (a.s.) buna kimin gücü yetebilir?”

dediler. Resûlullah (s.a.) ‘de “ İhlâs sûresini üç kez okumak yeterlidir” diye

karşılık verdi.329

Tahrîc

Hadisi, Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) ve Ebû Derdâ (r.a.) rivâyet etmişlerdir.

Aynı zamanda hadis hem Buhârî ve hem de Müslim’in Sahihler’inde geçen

Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir. Tirmizî hadis hakkında “hasen”

değerlendirmesini yapmaktadır.330

326 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 327 et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, II, 340 (hno:2419); el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 248. 328el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, X, 179 (hno:17050), İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 171. 329 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 330 Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 13, Tevhid 1; Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn 258 (hno:810); Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân 11 (hno: 2896); Nesâî, İftitâh 69 (hno:2171); Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân 24 (hno: 3437); Ahmed b. Hanbel, II, 173, III, 8, VI, 442.

Page 128: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

118

97 ��J� � 24 $�%& �*( �78�� U-�>� 2+X � 2-�J <� �� B��:3 '� r4�� \VJ <� Z( a3 � BZ���� |£! �� �-�� H� �":�� 6*`>X �*( 2# ): f"�X tZÄ 6*(

�J«� nX"X � �"�"� 6*=� �*( /*O� �/= '3 7��uB� $ ¤= �-:�� ¤�� H*3 � n&J 2+X (* � �78�� Ë UJ�� ��� 2# �� $# -� <� �t� ;��"#� ��e ��& ���?� #�u�

�#(�� � (6* $ 2t

97- Yine rivâyet olunur ki Cebrâîl (a.s.), Tebük savaşı günü gelip şöyle

haber verdi: “Ya Resûlallah! (s.a.) Muaviye b. Müzenî (r.a.) Medine’de vefat

etti. İster misin yeryüzünü senin için düreyim de ona namaz kıl.” Resûlullah

(s.a.) buna mukabil “Evet” diyince, Cebrâîl (a.s) kanadını yere vurup naşının

bulunduğu yeri arz etti. Resûlullah (s.a.), arkasında meleklerden iki saf ve her

bir safta da yetmiş bin melek olduğu halde namazını kıldırdı. Müteakiben

Resûlullah (s.a.), Cebrail (a.s.)’e dönüp :“Ne ile bu dereceyi buldu?” diye

sordu. Cebrâîl (a.s.): “İhlâs sûresini sevmesi ve onu gelirken, giderken;

ayakta iken, otururken ve her zaman okuması ile bu dereceye ulaştı”

cevabını verdi.331

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisi, Enes b. Malik (r.a.) rivâyet etmiştir.332 Hadisin Ebu Ya’la

kanalıyla gelen rivâyet zincirinde bulunan Muhammed b. İbrahim b. Âlâ,

hadis münekkidleri tarafından “münkeru’l-hadis” vasfıyla cerh edilmiştir.333

Yine hadisin Taberanî’ ve Beyhakî’ vasıtasıyla gelen varyantında ki Mahbûb

b. Hilâl de “münkerü’l-hadis” vasfıyla tenkit edilmiştir. Fakat Mahbûb

hakkında farklı değerlendirmeler yapılmış, İbn Hibban onu es-Sikât’ında

zikretmiştir.334 Bunun yanında zikri geçen rivâyet, Resûlullah (s.a)’in

nübüvvetinin alametlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. İbn Hacer,

hadisin başka yollardan desteklendiğini ama buna rağmen Mahbûb’un,

331 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 332 Ebû Ya’la, Müsned, VII, 258 (hno:4268); et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XIX, 428 (hno:1040); el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IV, 41. 333 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, II, 50. 334 el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 148 (hno: 4197); İbn Hibban, es-Sikât, V, 529.

Page 129: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

119

hadisçiler arasında meşhur olmayan bir ravî kabul edildiğini haber

vermektedir.335

98 |�=� @J-� v7O�� �t l�4 �-:�� ¤�! H*3 �* ��"3 $�i� �§ ) i� �( )]:3 �-�+X �8B f"�� ��� �� � l�§ ��� @J-8�� |8 f"�� � � ¤z���

J�"�«�

98- İhlâs sûresi nazil olurken yetmiş bin melek eşlik etmiş, gök ehlinden

her birine uğradıklarında gök ehli onlara yanınızda ne var diye sormuşlar,

meleklerde “Hak Subhanehü’nün nisbeti vardır” diye cevap vermişlerdir.

Bundan dolayı bu sûreye “Nesebu’r-Rab” da denmiştir. Keşfu’l-Esrar’da

geçtiği gibi.336

Tahrîc ve Değerlendirme

İhlâs sûresinin fazileti ile ilgili olan bu rivâyete ulaşabildiğimiz muteber

hadis kaynağında rastlanamamıştır. Müellifin işaret ettiği Keşfu’l-Esrar isimli

eser, Reşidüddin-i Meybudî (v. 520/1126)’ye ait olan Farsça tasavvufî Kur’ân

tefsiridir.

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

26 � '( \*( \VJ <� Z( � 2#» '3 !"# $# -� <� �t! �:� @7= "b/�� ��t� @"z( 3"@ m +�*� |? �k3-� � -� �]>&e ���z��«

26- Hz. Ali; “Kim sabah namazından sonra on bir defa ihlâs sûresini

okursa, şeytan çok uğraşsa bile o gün ona günah ilişmez” buyurmaktadır. 337

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisin senedinde bulunan tabiînden el-Hâkim b. Hacel el-Ezdî, zikri

geçen hadisi kendisinden rivâyette bulunduğu kişinin ismini kapalı bırakarak

335 İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, V, 117. 336 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540. 337Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540.

Page 130: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

120

rivâyet etmiştir. Bu yönü ile hadisin senedinde meçhul bir ravî

bulunmaktadır.338

K. FELÂK SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

99 ��J �� ¤�-� �*( �78�� � 6+�! � |b*� l:&� >� J :&� ����j a�X �"�� �*X f"# -*�� ��`�� 24 $�%& �?� <� A:; �i8� � �"3i� -(�� �J 2+X � $�%& ��� l� '3»�� (�X $�%& � '3� ¤�-� �*( �78�� ¤z�X <� 6*:; 3 � � '3 "��� �*X f� l#� ¤�-� 2# � $�%& � � -(�� ��� � '3­; l! 2i8X ¤�-� �J ��

¤z�� "��� '( n�� $�! 7���� � H�? l#-��

99- Rivâyet edildiğine göre Yusuf (a.s.), kuyuya atıldığı zaman dizinde

şiddetli bir ağrı hissetti. Bundan dolayı geceyi uykusuz olarak geçirdi. Sabah

güneşin doğması yaklaştığı bir sırada Allah’ın izniyle Cebrâîl (a.s.) geldi ve

Rabbine dua etmesini istedi. Yusuf (a.s.) Cebrâîl (a.s)’a, “Ey Cibril sen dua

et, ben de âmin diyeyim” dedi. Cebrâîl (a.s.) dua etti, Yusuf (a.s.)’da âmin

dedi. Allah (c.c.)’da ondan sıkıntıların bir kısmını kaldırdı. Yusuf (a.s.)’ın artık

iyileşmeye yaklaştığı esnada “Ey Cibril! Bu seferde ben dua edeyim, sen

âmin de” dedi. Arkasından da Yusuf (a.s.), Rabbine şu anda dert sahibi

olanların hepsinden sıkıntısını gidermesi için dua etti.339

Tahrîc ve Değerlendirme

Erişebildiğimiz kadarı ile hadise herhangi bir kaynakta rastlanamamıştır.

100 6~� 2-�J <� �*( �78�� '( {8�� � 2�! $�*�� "3!� B���>� ¦��«� �7xe� f�-�«� �$���� B�+�«� )V� ���`�� � $ H�? J��*� '3 "z�� � �7���

338 es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, VII, 681; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, VI, 102 (hno:29813); Ali el- Müttekî, Kenzü’l-Ummâl, II, 422 (hn:4086). 339 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 541.

Page 131: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

121

100- Resûlullah (s.a) geceleyin yola çıkmayı yasaklamış, gece kapların

örtülmesini, kapıların kapanmasını su kaplarının bağlanmasını ve çocukların

toparlanmasını emretmiştir. Bütün bunlar şer ve beladan sakınmak içindir.340

Tahrîc ve Değerlendirme

Bursevî, anlaşıldığı kadarı ile konu ile ilgisini göz önüne alarak gece ile

ilgili Resûlullah (s.a.)’ın yasaklarını341 ve aynı zamanda tedbiri manadaki

tavsiyelerini342 birleştirmiştir. Farklı farklı kaynaklarda geçen bu hadislerden

ilki hakkında Tirmizî “garib” değerlendirmesini yapmaktadır. İkinci hadis ise

Buhârî ve Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir. Bu hadis

hakkında Tirmizî “hasen sahih” değerlendirmesinde bulunmaktadır.

101 ��J '( Bzu:�� \VJ <� ]Z( ~! l�# �O! 2-�J <� �*( �78�� ���� JjiX eA "�+�� 2+X �?-:; <� '3 "j ��� cX M���� �?e |#�

101- Rivâyete göre Hz. Âişe (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Resûlullah (s.a)

elimi tuttu ve aya işaret ederek şöyle dedi: Bunun şerrinden Allah’a sığın.

Çünkü battığı zaman kararan işte budur.”343

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe rivâyet etmiştir. Tirmizî bu hadis hakkında “hasen

sahih” hükmünü vermiştir. Hâkim, hadisin Buhârî ve Müslim sahih şartlarına

uyduğunu haber vermektedir.344

102 ��J '�� [�( \VJ <� �]Z( Bzu(� \VJ <� ]Z( ! � x�7 '3 �-]��� ��¥ _Z�� �*( �78�� � � ��Z( �Z�! '3 �z3 �*( �78�� ��(iX �-]��� ��"�8X �*(

���78 ]�X ���� Ì�Z� �! n�+� "/º�� �:� )�*+>�� �� � ":z�� �?e ¿+� '3 B��*�� � [!"�� �/` �! "¡ ! 7kÍ� "�8� � �t! �9-; ���� '� )`(� ��-]��� ;Z�� '�� u/Z�� � �+:��

340 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542. 341 Ebû Dâvud, Cihad 85 (hno: 2606); Tirmizî, Buyû 6 (hno:2012). 342 Buhârî, Bed’ü’l-Halk 11, 14, Eşribe 22, İsti’zan 49, 50; Müslim, Eşribe 9 (hno:2012, 2013); Ebû Dâvud, Eşribe 22 (hno:3731-3734), Cihad 83 (hno:2604); Tirmizî, Et’ime 15 (hno: 1813) ; İbn Mâce, Eşribe 16 (hno:3411); Muvatta, Sıfatu’n-Nebi 10 (hno:1677); Dârimî, Eşribe 22 (hno:2132); Ahmed b. Hanbel, II, 163, III, 301, 319, 374, 386, 395, V, 262. 343 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542 . 344 Tirmizî, Tefsiru’l- Kur’ân 93 (hno: 3366); Ahmed b. Hanbel, VI, 61, 206, 215, 237, 252; Hâkim, el-Müstedrek, II, 589 (hno:3989).

Page 132: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

122

]X�X � "k� d�J� )�� �( ¦:�� � "k� h�� M�J� 6�8; ���J? �"�X _Z�� �*( �78��. Ë� �"�� 'Y� "�8�� nV-Y �%O!� �;?-:�� $�u%& 2°X "]j! B>� �X ��� ! ��J B(+ i�X "k��� �3 �-t°X )�]Z( <� \VJ �J�(� {�4��� �*( �78�� �*( $�JiX �"��

Z�«� ]>£ '3 �-&"OiX "k��� $/�! � nV-; p�� @"W`�� \�� "k��� B-(�J �-:XJ � �Z�� � !"+� $:bX �78�� �*( _Z�� � ��»bX "��� @�"�3 @�+( @"z( ��te �X �+( �# ";� ]:3� @�+:�� l*�� st B/O �78�� �*( �&�� @�+( l*�� B�� !"# �* ��X ]�*( �;?-:��

2-+� $�u�%& $:&� 2+( '3 ¿z! �i �78�� �*( �+X �;J-8�� �o Z( @{O«� : )�� '3 � Y �#">�9� �-& ��*X ��t � �( '3 H�?­� �\j $ '3 H�/z� <�� H�#J! <�

�-�+X ��+>(� $® 9 X B��Z �� B��"8�� � B�%:�� � Y 9 �-�J �7 � <� �7 : � �78�� �*( 2+X Î ���}� $>+ 7X! <� 2-�J " :�+X ! 3! rX( 6*( {�� �! �" !� <�

�"j [Z�� ) " {¡ '�� 2# :�Z�e ���� _*:¡�� ��J�! ����(

102- İbn. Abbas (r.a.) ve Âişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; aslı

Yahudilerden olan bir genç Resûlullah (s.a.)’a hizmet ederdi. Bu gencin

yanında Resûlullah (s.a.)’ın tarağının dişleri vardı. O, bunları Yahudilere

verdi. Yahudiler de bu tarakla Resûlullah (s.a.)’e sihir yaptılar. (Bundan dolayı

kestikten sonra tırnağı yok etmek gerekir. Saçtan veya sakaldan kesildiğinde

kimsenin onunla sihir yapmaması için kıl da böyledir.) Bu sihri Lebid b. Asam

ve kızları yapmıştı. O kızlar düğüm üfürükçüsü idiler. O sihirli düğümü İris

kuyusuna gömdüler. (Aynu’l-Meanî’de Zervan denilen Beni Züreyk kuyusuna

atıldığı bildirilir.) Bunun üzerine Resûlullah (s.a.) hastalanmıştır. Rivâyete

göre Resûlullah (a.s.)’ın bu hastalığı altı ay kadar sürdü.345 Cebrail (a.s.)

Muavvizeteyn’i (Vav’ın kesresiyle, Kamusta böyledir) indirdi. Sihrin yerini,

sihir yapanı ve ne ile sihir yaptığını bildirdi. Peygamber (s.a.) de Ali (r.a.)’ı,

Zübeyr (r.a.)’ı ve Ammar (r.a.)’ı oraya gönderdi. Onlar kuyunun suyunu

boşalttılar. Kuyu sanki kına bataklığı gibi idi. Sonra kapak taşını kaldırdılar. O,

kuyunun tabanına konan bir kayadır. Onun altından tarak dişlerini çıkardılar.

Bu tarak dişlerinin yanında, iğneler saplanmış ve on bir düğüm atılmış bir de

345 Ahmed b. Hanbel, VI, 63.

Page 133: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

123

yay kirişi vardı. Onu peygambere getirdiler. Resûlullah (s.a.) da onun üzerine

Muavvizeteyn’i okumaya başladı. Her bir ayeti okuduğunda bir düğüm

çözüldü ve Resûlullah (s.a.) hafilik hissetmeye başladı. Sûrelerin sonuna

gelip de son düğüm çözüldüğünde, Peygamber (s.a.), bağlardan kurtulmuş

gibi ayağa kalktı.346 Cebrail de şöyle diyordu “Allah’ın adıyla rukye yapıyorum.

Allah da nazar ve haset ile sana zarar veren şeylerden şifa versin.”347(Buna

dayanarak Arapça, Süryanice ve Hintçe ile değil Allah ve Resûlünün

sözleriyle rukye yapılmasını istemek caiz görülmüştür. Çünkü diğerlerine

inanmak helal olmaz.) Resûlullah (s.a.)’e “Ya Resûlallah bu kişiyi

öldürmeyelim mi?” dediklerinde Peygamber (s.a.): “Allah bana afiyet verdi.

Artık bundan sonra insanlara da şerri teşvik etmek istemiyorum” demiştir. İbn

Kesîr, Sa’lebî’nin bu hadisi isnadsız bir şekilde rivâyet ettiğini

söylemektedir.348

Tahrîc ve Değerlendirme

İbn Kesîr, bu hadisin Sa’lebi’nin Tefsir’inde geçtiğini haber vermektedir.

Fakat bunun yanında İbn Kesîr hadis hakkında değerlendirmede bulunurken

müellifimiz Bursevî’nin de işaret ettiği gibi, hadisin Sa’lebî tarafından isnadsız

bir şekilde rivâyet edildiğini, hadiste bir takım anlaşılmaz yerler olduğunu,

burada verilen hadis parçalarının bir kısmın da rivâyet açısından büyük

kapalılıkların bulunduğunu, bir kısmının ise başka varyantlardan şahidlerinin

olduğunu haber vermektedir.349 Hadisin tercümesinde ara ara bazı bölümlerin

hadis eserlerindeki yerlerini işaret etmiş olmamızla beraber buradaki rivayetin

başka şahitleri de bulunmaktadır.350

103 l�# Bzu( \VJ <� ]Z( 3 |�x _Z�� �*( �78�� ��x )+>Z� 8/Z� ¿# 9� �! �-�� i�j -� <� |���X <� � )+>Z�

346Ahmed b. Hanbel, 4/367 347 Müslim, Selam 43 (hno:2186); Tirmizî, Cenâiz 4 (hno: 972); İbn Mâce, Tıb 37 (hno: 3523, 3527); Ahmed b. Hanbel, III, 28. 348 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542-543. 349 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 580; es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 338; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 215; Beğavî, Mea’limu’t-Tenzîl, VIII, 591. 350 Buhârî, Tıb 47, 49, 50, Cizye 14, Bedü’l-Halk 11, Edeb 49; Müslim, Selam 43 (hno:2189); İbn Mâce, Tıb 345 (hno: 3545); Ahmed b. Hanbel, VI, 57, 63, 96.

Page 134: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

124

103- Âişe (r.a.) şöyle buyurmaktadır: “Peygamber (s.a.); Allah için

olması hariç, hiçbir zaman nefsi yatışsın diye cezalandırdığı bir öfke

duymamıştır. Bundan dolayı da o Allah için öfkelenir ve cezalandırırdı.”351

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe rivâyet etmiştir. Aynı zamanda hadis hem Buhârî, hem

de Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.352

104�� )u -� �Z��X Bzu( '( �� � �-Z�� �Z( y�t! d*& ��*3 �;� ?e Bº+��� ���� 2# � *:X '3 2# "�8�� 2# ��-�j 3 �!J �Z( ��*� 2-+�X �*&J �Z( "O��� �!J

Z� 2# �»��� �X 2# �� "k� � 2# "�8�� nZ= '�iX 2# ��-]��� )`(«� '� H*; Ae �:� ¿+� �- "� � B�- ]>£ �cX ]:*+�X ��J �?cX @"W= Ae \]>Z� cX �»3 ,°�X "k��� <� �j �e �%�X JZ�� ]#"��X "�9� @��"�3 @�+( @"z( ��te �#"; � B�-+�� � � ]+Z(

�:�X 9# 3 )]X �#� �78�� �*( ¸+�>�X A:;( Z( <� \VJ �*e AM�� 3 "O�....

104- Âişe (r.a.)’dan şöyle buyurdu: “Resûlullah (s.a.), uykuda iken veya

uyku ile uyanıklık arasında iken iki melek geldi. Biri baş tarafına diğeri

ayaklarının yanına oturdu. Baş tarafındaki “Bunun derdi nedir?” dedi. Diğeri

“Sihirdir” diye cevap verdi. “Kim yaptı?” dediğinde “Yahudi Lebid b. A’sam”

dedi. “Sihri nerede yaptı?” dediğinde “Falan kuyuda” dedi. “Bunun şifası

nedir?” diye sorunca da “Kuyuya gidilir, suyu boşaltılır, kayaya ulaşınca

oradaki kaya kaldırılır. Onun altında bir delik vardır. Bu delik başı düşmüş bir

bardak gibidir. Delikte on bir düğümü olan, iğne batırılmış bir yay kirişi vardır.

Onu ateşle yakacak ve Allah’ın izni ile de kurtulacaktır” dedi. Peygamber

(s.a.), iki meleğin söylediklerini tam anlamış olarak uyandı. Hemen Hz. Ali’yi

gönderdi…” Devamı az önce geçtiği gibi.353

Tahrîc

351 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 543. 352 Buhârî, Menakîb 23, Edeb 80, Hudûd 10, 42; Müslim, Fedâil 77 (hno:2327); Muvatta, Husnu’l-Hulk 1 (hno:1621); Ebû Dâvud, Edeb 5 (hno:4785); Ahmed b. Hanbel, VI, 114, 115, 181, 189, 223, 262. 353 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544.

Page 135: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

125

Hadisi, Hz. Aişe rivâyet etmiştir. Hadisimiz hem Buhârî, hem de

Müslim’in Sahih’lerinde geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.354

105 '(� Bzu( \VJ <� ]Z( l�# � 2-�J <� �*( 78��� �?e 6�>j� i�j '3 ��8& !"# $# -� <� �t! �;?-:��� /�X ����� �83� � ���� ���� 6�>z�

105-Yine Hz. Âişe (r.a.)’dan rivâyetle o şöyle buyurdu: “Resûlullah (s.a.)

bedeninde bir şikâyeti olduğu zaman İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini sağ

avucuna okur ve onu da şikâyeti olan yerine sürerdi.”355

Tahrîc

Hadisi, Hz. Aişe rivâyet etmiştir. Hadisimiz Buhârî ve Müslim tarafından

nakledilmiş Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.356

106 �� ����� '3­�� ¿��� � MXZ�� ®8�

106- Hadis de “Mü’min gıpta eder, münafık ise haset eder” şeklinde

geçmektedir.357

Tahrîc ve Değerlendirme

Bir kısım kaynaklarda Resûlullah (s.a.)’e isnad edilen bu rivâyetin,358

sufîlerden Fudayl b. İyad’a ait bir söz olduğu haber verilmektedir.359

107 � Z( �*( �78�� �8�� $ i� aZ8�� � ;$ i JZ�� |���

107- Resûlullah (s.a.), “Haset, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, iyilikleri

yer bitirir” buyurmuştur.360

Tahrîc

354 Buhârî, Tıb 47, 49, 50, Cizye 14, Bedü’l-Halk 11, Edeb 49; Müslim, Selâm 43 (hno:2189); ); İbn Mâce, Tıb 34 (hno: 3545); Ahmed b. Hanbel, VI, 57, 63, 96. 355 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544. 356 Buhârî, Meğazî, 84, Fedâilu’l-Kur’ân 14, Tıb 32, 41; Müslim, Salât 50 (hno:2192); DÂVÛD, Tıb 19 (hno:3902); İbn Mâce, Tıb 38 (hno: 3529); Ahmed b. Hanbel, VI, 104, 114, 263. 357 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544. 358 el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 259; Gazzalî, İhyâu’ Ulûmi’d-Dîn, III, 426. 359 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 263 (hno:2693); Ebû Nuâym, Hilye, VII, 95; Irakî, Tahricu Ehadisi’l-İhya’, III, 158. 360 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544.

Page 136: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

126

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.) ve Enes b. Malik (r.a.) rivâyet etmişlerdir.

Hadis hakkında Suyutî “zayıf” değerlendirmesinde bulunmaktadır.361

108 �� ����� �! _Z�� �*( �78�� 2# :�+B� '� "3( \VJ <� Z( m! "; a�� l�4! ��� B*�*�� m "� ']*¡3 ¿# $# ?-(! f"� �7/�� � $# ?�! f"� [Z��

108- Hadis-i Şerifte Peygamber (s.a.), Ukbe b. Âmir (r.a.)’e şöyle dedi:

“Görmez misin bu gece benzeri asla görülmemiş ayetler nazil oldu? Onlar

Felak ve Nâs sûreleridir.”362

Tahrîc

Hadisi, Ukbe b. Amîr (r.a.) rivâyet etmiştir. Müslim Sahih’inde

nakletmiştir. Hadis hakkında Tirmizî “hasen sahih” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.363

109 « �*( �78�� � �":� "+���� 6*( $�%& �*( �78�� � $ "]j ��3J @"3 @�t�� �*X � �:�� ���� ��# �X V"( �;"3

109- Bundan dolayı Peygamber (s.a.) her Ramazan, Kur’ân-ı Kerim’i

Cebrail (a.s.)’e arz ederdi. Vefat ettiği yıl iki kere arz etmişti.364

Tahrîc

Hadisi, İbn Abbas (r.a.) rivâyet etmiştir. Hadisimiz Buhârî ve Müslim’de

geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.365

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

27 '(� �:� B��`�� 6VJ <� )]Z( � ��# �iz�� �!"X J�� $�! B3��� 3� )� �X '3 �/O ¯�:�� 3� n�� )]�*( � '3 ���) 2+X 9 A�! d��� '3 )]u�J� M*/�� $�+X 3�

M*/�� 2# l�� � )Z]& �?� �>X ,= n�� $�! JZ��

361 Ebû Dâvud, Edeb 44 (hno:4903); İbn Mâce, Zühd 22 (hno:4210); el-Münavî, Feyzu’l-Kadîr, I, 125 (hno:2908). 362 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544. 363 Müslim, Salâtü’l-Musâfirîn 264, 265 (hno:814); Ebû Dâvud, Salât 354 (hno:1462, 1463); Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân 12 (hno:2902), Tefsîru’l-Kur’ân (Muavvizateyn) 113 (hno:3367); Nesaî, İstiâze 1 (hno:5440); Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân 25 (hno:3441); Ahmed b. Hanbel, IV, 144, 150, 151. 364 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 545. 365 Buhârî, Bedü’l-Vahiy 1, Savm 7, Bedü’l-Halk 6, Fedâilu’l-Kur’ân 7; Müslim, Fedâil 20 (hno:2308); Ahmed b. Hanbel, I, 362, 136, 405.

Page 137: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

127

27- Sahabilerden biri Şam’a geldiğinde, zimmîlerin evlerini yurtlarını ve

onların rahat geçimlerini, dünyalık imkânlarının genişliğini görüp şöyle

demiştir; “Hiç aldırmam, nasıl olsa bunların arkasında Felak yok mudur?” ona

“Felak” nedir diye sorulunca da “Cehennemde bir evdir. Orası açıldığında

bütün cehennem ehli bağırır” demiştir.366

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis ana ve tali hadis kaynaklarında değil, Taberî’nin Tefsir’inde

geçmektedir.367

28 <� \VJ [�( '�� '( 2-+Z3 -� �# �?e " ��� -� [-3+�� � � M���� ��"� �!B(� � �]Z(

28- El-Kamus’ta geçtiği şekliyle “Ğâsîk” ile kastedilen “Doğrulduğu

zaman zeker”’dir. Bu görüş İbn Abbas (r.a.)’dan ve sahabiden bir cemaatten

nakledilmiştir.368

Tahrîc ve Değerlendirme

Rivâyet edilen hadis muteber hadis eserlerinde geçmemektedir.369

Hadisin tahricini yapan Irakî, aslının olmadığını haber vermektedir.370

L. NÂS SÛRESİ

1. Merfu’ Hadislerin Tahrici

110 (!-? UV"� '3 H�W� � H;X:Y '3 H>�-+( ?-(!� H� HZ3

110- Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Senin gazabından rızana,

cezalandırmandan affına, nihayet yine senden sana sığınırım.”371

Tahrîc

366 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 541. 367 et-Taberî, Cami’u’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’ân, XII, 746. 368 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542. 369 Firuz Âbâdî, el-Kamusu’l-Muhît, I, 1181. 370 Irakî, el-Muğnî, II, 759. 371 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 546.

Page 138: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

128

Hadisimiz daha önce geçmiştir. Bu hadisi, Hz. Aişe ve Ali b. Ebî Talib

(r.a.) rivâyet etmiştir.372

111 � ����� � �:� B�(�9� B�-�Z�� H� ���� 9 e � e9 !l fJ $ ��j ��*3�

111- Hadiste Peygamber (s.a.)’in bazı duaları şu şekildedir: “Hamd

sanadır. Her şeyin Rabbi ve Meliki olan senden başka ilâh yoktur.”373

Tahrîc

Hz. Ebû Bekir’in Resûlullah (s.a.)’e sabah akşam nasıl dua edeceğini

sorduğunda Resûlullah (s.a.) ona yukarda geçen duada olduğu gibi niyazda

bulunmasını öğretmektedir. Hadisimiz Müslim’in Sahih’inde geçmektedir.

Hadis hakkında Tirmizî “hasen garib” değerlendirmesini yapmaktadır.374

112 �-# �*( �78�� '3 r�J �+X r�J �cX ���z�� $¡�>�9 g

112- Resûlullah (a.s.) “Kim beni (rüyada) görürse gerçekten beni

görmüştür. Çünkü şeytan benim sûretime giremez” buyurmaktadır.375

Tahrîc

Hadisi, Ebû Hureyre (r.a.), Cabir (r.a.), Ebû Said el-Hudrî (r.a.), İbn

Abbas (r.a.), Ebû Katâde (r.a.) ve Abdullah b. Mesud (r.a.) rivâyet etmişlerdir.

Hadisimiz Buhârî ve Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli bir rivayettir.

Aynı zamanda Tirmizî hadis hakkında “hasen sahih” değerlendirmesinde

bulunmaktadır.376

113 2# �*( �78�� » ��?-:; <� '3 B�-�� �-V-�� « 372 Değerlendirme için tezimizde geçen 4 numaralı merfu’ hadise bakınız. 373 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 546-547. 374 Müslim, Zikir ve Dua 18 (hno:2723); EBÛ DAVUT, Edeb 110 (hno:5067, 5071, 5083); Tirmizî, Deavât 94 (hno:3529); Ahmed b. Hanbel, II, 196; DARİMÎ, İsti’zân 54( hno:2689). 375 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 548. 376 Buhârî, İlim 38, Edeb 109, Ta’bîr 10; Müslim, Ru’ya 10 (hno:2666), 11 (hno:2267), 12 (Hno:2268); Ebû Dâvud, Edeb 96 (Hno:5028); Tirmizî, Ru’ya 4 (hno:2276), 7 (2280); İbn Mâce, Ta’biru’r-Ru’ya 2 (hno:3900-3905); Dârimî, Ru’ya 4 (hno:2139); Ahmed b. Hanbel, I,375, 400, 440, I, 232, 342, 411, 463, III, 269, V, 306

Page 139: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

129

113- Resûlullah (s.a.) "Abdest vesvesesinden Allah’a sığının”

buyurmuştur.377

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisi İbn Abbas (r.a.) rivâyet etmiştir. İbn Hacer, hadisin isnadının çok

zayıf olduğunu haber vermektedir.378 İbn Adîy ise hadisin ravîlerinden

Muhammed b. Fadl b. Atiye’yi zayıf bir ravî olarak tanıtmış onun yolu ile

gelen rivâyetler içerisinde yukarıdaki geçen hadisi de zikretmiştir.379

114� )]Z3 ���j 2+� � f°O � -� d�*�� 6*( 6*`�� � ;7= >u�"#

114- Şeytanlardan birine de “hanzep” denilmektedir. Hanzeb, namaz

kılanın namazını ve kıraatini karıştırır.380

Tahrîc

Araştırmamız sonucunda bu sözün bir önceki hadisin devamı olmadığı,

bilakis şeytanın vesvesesi konusunda müstakil bir beyanat olarak söylendiği

görülmektedir. Kaynaklarımızda sahabiden Osman b. Ebî Âs’dan gelen ve

Resûlullah (s.a.)’a isnad edilen bu hadisin metni şu şekildedir: 4أب أن 2\�8ن ب

�Zن $( ح�ل ب�4 وب O3ت4 و$-اءت4 F#إن ا �021 و �BE /0ل ی� ر �ل ا �ا#�Hص أت� ا#��4 �03 ا

�BE 402 �?*�05 یL1 وات�� �021 و 0/ ذاك ش�Zن ی�Bل #1 خ�Mب fEذا أح**�H�E 1�ذ ب� �ل ر �ل ا� �03 ا

4�2 � Osman b. Ebî Âs Resûlullah (s.a.)’e “ �02 ی*�رك ثOث� �BEل �0HLE ذ#) QEذه�1 ا

geldi ve ona “Ey Allah’ın Resûlu (s.a.)! şeytan benimle namazım ve kıraatım

arasına girdi de namazımı karıştırdı.” dedi. Resûlullah (s.a.) “Bu Şeytandır.

Ona “Hanzeb” denilir ki onun geldiğini hissettiğinde Allah’a sığın, üç defa sol

tarafına yönel” dedi. Ben de böyle yaptım arkasından Allah onu benden

giderdi.” Hadisimiz Müslim’in Sahih’i başta olmak üzere ana hadis

kaynaklarında geçmektedir.381

115 � �*( �78�� )b>® �� /> � "3i�� H��� 377 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 548. 378 İbn Hacer, Telhîsu’l-Habîr fi Ehâdîsi’r-Râfiî’l-Kebîr, I-II, Medine 1384, I, 144. 379 İbn Adîy, el-Kâmil fi Duâfâi’r-Ricâl, VI, 165. 380 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 548. 381 Müslim, Selâm 68 (hno:2203); Ahmed b. Hanbel, IV, 216.

Page 140: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

130

115- Peygamber (s.a.), omuzları arasından kan aldırır ve bunu da

emrederdi.382

Tahrîc

Hadisi, Ebû Kebşete el-Enmârî (r.a) rivâyet etmiştir.383 Hadis hakkında

Suyutî, “sahih” değerlendirmesinde bulunmaktadır.384

116 �-+� h(! <� �*( )*�iX �� �})> \ 9�

116- Resûlullah (s.a.) “Allah ona (şeytana) karşı bana yardım etti de o

müslüman oldu (yani ilahi mühür ile).” buyurmaktadır.385

Tahrîc

Hadis, sahabiden Hz. Âişe, İbn Abbas (r.a.), İbn Mesud (r.a.) ve Cabir

(r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir. Bursevî, Resûlullah (s.a.)’in şeytanın

vesvesesinden korunduğuna işaret etmek üzere, uzun bir hadisin küçük bir

parçasını bu arada nakletmiştir. Çeşitli kaynaklarda geçmekle birlikte, hadis

metninin tamamı görünmesi açısından Müslim’in Sahih’inde geçen varyantı

şu şekildedir: “Resûlullah (s.a.) buyurdular ki: “Sizden hiç kimse yoktur ki

ona, biri şeytandan diğeri melekten olmak üzere yanından ayrılmayan bir

arkadaş tevkîl edilmemiş olsun!” bunun üzerine “Sizinde mi ey Allah’ın

Resûlu (s.a.)” denildi. O (s.a.)’de “bana da” buyurdular. Devamında “Ancak

ona karşı bana yardım etti de o Müslüman oldu. Artık bana hayırdan başka

bir şey emretmiyor!” buyurdu. Ayrıca Tirmizî hadis hakkında “garib”

değerlendirmesinde bulunmaktadır.386

117 � '( Bzu( \VJ <� (]Z l�# � -�J2 �< 6*= <� �*( )*�� �?� !�� eA j�"X $ B*�� �n �/ �/ZX �]�X "#�! $# -� <� �t� � $# !(?- f"� M*/�� � $# �(?-

382 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 549. 383 Ebû Dâvud, Tıb 4 (hno:3859, 3860); İbn Mâce, Tıb 21 (hno:3484); Ahmed b. Hanbel, I, 234, 316, 324, 333. 384 el-Münavî, Feyzu’l-Kadîr, V, 209 (hno: 7005). 385 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 549. 386 Müslim, Münâfıkûn 69 (hno:2814); Ebû Dâvud, Büyû 91(hno: 3568); Tirmizî, Radâ’ 17 (hno: 1172); Nesâî, İşretu’n-Nisa 4 (hadis no: 71); Dârimî, Rikâk 25 (hno:2734); Ahmed b. Hanbel, I, 257, 385, 397, 401, 460, III, 309.

Page 141: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

131

f"� [Z�� � �83 �� 3 ��>�� '3 ��8& !��� �� �!J ]&�� 3� !$�# '3 ��8& nZ`� H�? ³7� a�"3

117- Hz. Âişe (r.a.) şöyle buyurmaktadır: “Resûlullah, her gece yatağa

girdiğinde avuçlarını bir araya getirir, onlara üfler, İhlâs, Felak ve Nâs

sûrelerini okur, sonra da başından ve yüzünden başlayıp bedeninin

ulaşabildiği yerlerini mesheder ve bunu da üç sefer tekrarlardı.”387

Tahrîc

Hadis, sahabiden Hz. Aişe tarafından rivâyet edilmiştir. Buhârî, hadisi

Sahih’inde rivayet etmiştir. Hadis hakkında Tirmizî “hasen garib sahih”

değerlendirmesini yapmaktadır.388

118 �� B*k�! ��( <� '� �7� r%O! � ��� 3 ���>�� �!"+�� 3� �>O 2# �»��>�� )8� <� '�"�� )�t"�� �>O� ��= <� ��:)�º 2# l#�=

118- Abdullah b. Selâm’ın sorduğu sorulardan birinde o şöyle buyurdu;

“Ya Muhammed (s.a.)! Kuran’ın başını ve sonunu bana haber ver” Hz.

Peygamber de: “Başlangıcı “Bismillahirrahmanirrahîm” sonu da

“Sadekallahulazîmdir” diye cevap verdi. Bunun üzerine Abdullah b. Selam da

“Doğru söylüyorsun” dedi.389

Tahrîc ve Değerlendirme

Zikri geçen hadis, Resûlullah (s.a.) ile Abdullah b. Selam arasında

geçen diyalogdan küçük bir parçadır. Hadise, erişebildiğimiz muteber hadis

kaynaklarında rastlanamamıştır. Bunun yanında haber, Şia’ya ait

kaynaklardan Biharu’l-Envâr isimli eserde herhangi bir senedi bulunmaksızın

geçmektedir.390

387 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 550-551. 388 Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 14; Tıb 78; Ebû Dâvud, Edeb 107 (hno:5056); Tirmizî, Fadailü’l- Kur’ân 93 (hno:3367), deavât 21 (hno:3402); Ahmed b. Hanbel, VI, 116, 154. 389 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 551. 390 Muhammed Bakır el-Meclisi, Biharü'l-Envar, I-CX, LVII. Cilt, Beyrut, Dâru İhyai't-Türasi'l-Arabi, 1992, s. 243.

Page 142: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

132

119 �� ����� '3 �]j oOB ���"+�� � ' '� �]j ���· �t +;8) � '3 �]j B£X ���"+�� � '� �]j �>X � $��� <� A:;

119- Hadis-i Şerif de : “Kim Kur’ân hatmine şahit olursa, dağıtılırken

ganimetlerin yanında bulunan gibidir. Kim de Fâtiha sûresine şahit olursa Allah

yolunda yapılan bir fethe şahit olmuş gibidir” buyrulur.391

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadis hakkında yapılan incelemede hadisin senesinde iki illet vardır. İlki

hadisimiz mürseldir. Zira tabiînden Ebû Kalâbe künyesi ile meşhur olan Abdullah

b. Zeyd b. Amr (v. 104/722) bu hadisi sahabi ismi zikretmeksizin direk Resûlullah

(s.a.)’e isnad etmiştir. Ebû Kalâbe sika bir ravî olmasın rağmen mürsel

rivâyetlerinin çokluğu ile tanınmaktadır.392 İkinci illet ise hadisin ravîlerinden Salih

b. Beşîr el-Mürra (v. 174/790) zayıf bir ravî olarak tenkit edilmiştir.393

120 Z(� �*( �78�� ! "3! \*( '� g! |�� \VJ <� Z( �! -(�� (�Z )>O ��"+�� ��� �(��� -�� )]*�� er H�i�! a�O� �>�W�� � v7O� ���Z#- B+X�"3� J�"���

�+�>��� t+Mu ���� B��Z���� '3 $ "� � B378�� '3 $ �� f-&J� H>�J )u�4(� H>X"�3 � �-/�� BZq� � v7}� '3 JZ��

120- Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye Kur’ân hatminden sonra şöyle dua

etmesini emir buyurmuştur: “Ey Allah’ım! Senden; korkanların korkusunu,

boyun eğenlerin ihlâsını, iyilerin dostluğunu, iman hakikatlerinin gerçekliğini,

her iyiliğin ganimetini, her kötülükten uzak kalmayı, rahmetinin azametini,

mağfiretinin kararlılığını, cennetle kurtuluşa ermeyi ve cehennemden uzak

durmayı istiyorum.” 394

Tahrîc ve Değerlendirme

Haber, Zekeriya b. Samsâme kanalıyla Hüseyin el-Cu’fî’den o da

Zâide’den o da Asım’dan o da Zer’den o da Hz. Ali’den olmak üzere

391 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 551. 392 Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân 33 (hno:3471); İbn Hacer, Takrîb, I, 494. 393 İbn Hacer, Takrîb, I, 285. 394 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 552.

Page 143: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

133

Resûlullah (s.a.) ulaşan merfu’ bir rivâyettir.395 Fakat bu haberin Zekeriya b.

Samsâme’den dolayı, münker bir rivâyet olduğu haber verilmektedir.396

121 -+��78�� �*( _Z�� 2 ��"+�� h�J� )]*�� ��"+�� )>O �Z( )�º:�� µ *:&�� 33e �J- �h#�J�� l*]& 3 Z3 h�*(� l�8 3 Z3 r" ? )]*�� B�J� ���� �� ;�7;

��:�� fJ � µ Bbt *:&�� J]Z�� ²�"�!� $�*��

121- Peygamber (s.a.)’in Kur’ân’ı hatmettiğinde şöyle dua buyurmuştur:

“Ey Allah’ım! Yüce Kur’ân’la bana merhamet et. Onu bana önder, nur,

hidayet ve rahmet kıl. Allah’ım! Ondan unuttuklarımı bana hatırlat,

bilmediklerimi bana öğret, gece ve gündüz saatlerinde onun tilavetiyle beni

rızıklandır. Ey Âlemlerin Rabbi! Onu benim için hüccet kıl.”397

Tahrîc ve Değerlendirme

Irakî, Ebû Bekir ed-Dahhak’ın Şemâil’inde ve Ebû Mansur el-Muzaffer’in

Fedâilu’l-Kur’ân’ında, Ebû Zer el-Herevî’den gelen bu hadisin mu’dal

olduğunu haber vermektedir.398

2. Mevkûf Hadislerin Tahrici

29 )*( �� ¤�`3 ��( <� '� �-:83 6VJ <� Z( ²�t Z3 �� f>��� �;?-:��� ¤�`3� �� '� |: 6VJ <� Z( ��� �X @J-� a-Z+�� ¤�`3� ��� '� ��l 6VJ <�

Z( � ��*� '3 H�?

29- Bil ki Abdullah b. Mesud (r.a.)’ın Mushaf’ında Ümmü’l-Kitap ve

Muavvizeteyn sûreleri gösterilmemiştir. Übey b. Ka’b (r.a.)’ın Mushaf’ında ise

kunut sûreleri ilave edilmiştir. Zeyd b. Sabit (r.a.) Mushaf’ında ise bu

noksanlıklar ve ilaveler yoktur.399

Tahrîc ve Değerlendirme

395 Ali el-Müttekî, Kenzu’l-Ummâl, II, 469 (hno:4221). 396 İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I-V, II. Cilt, Beyrut, Müessestü’l-A’lemi, 1986, s. 480. 397 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 552. 398 Irâkî, Muğnî, I, 266. 399 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 545.

Page 144: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

134

Hadisimiz, Kur’ân ilimlerine hasredilen eserlerde geçmektedir.400

30 2# '� �-:83 \VJ <� Z( »n�� J-� ��"+�� Bu3 >Z�e� @"z( @J-�«

30- Abdullah b. Mesud (r.a.) Kuran’ın bütün sûrelerinin 112 olduğunu

söylemiştir.401

Tahrîc ve Değerlendirme

Çünkü İbn Mesud (r.a.) Mushaf’ına Muavvizeteyn sûrelerini yazmamıştır.402

31 � 2# g! '�� |: \VJ <� Z(» n� @J-� ��"+�� Bu3 � l� @"z( @J-�« � �e 2# H�? « � �:� a-Z+�� �;J-�« y�t� '3 �-# )]*�� e �:>8HZ Ae �-# '3

U"b/�« B�¡��� '3 �-# )]*�� U�e ��: Ae �-# M�*3 «

31- Ubey b. Ka’b (r.a.) da Kur’ân sûrelerinin toplamının 116 olduğunu

söyler. Onun dayanağı kunutu iki sûre saymasıdır. O, “Men yefcuruk”’ e kadar

bir sûre, “Mulhık” a kadar bir sûre saymıştır. 403

Tahrîc ve Değerlendirme

Suyutî’ye göre doğru olan; Übey İbn Ka’b (r.a.)’nın Mushaf’ında yüz on

beş sûre olmasıdır. Nitekim o, Fil ve Kureyş sûrelerini bir sûre saymaktadır.404

32 � 2# ��� '� l�� \VJ <� Z( »n�� @J-� ��"+�� Bu3 � n�J� @"z( �@J-«

32- Zeyd b. Sabit (r.a.) ise Kuran sûrelerinin toplam sayısını 114

olduğunu söyledi.405

Tahrîc ve Değerlendirme

Hadisimiz, ana ve tali hadis eserlerinde değil de Suyutî’nin el-İtkân’ında

geçmektedir.406

400 es-Suyutî, İtkân, I, 178, 213. Muhammed b. Bahadır b. Abdullah ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulumi’l-Kur’ân, I-IV, II. Cilt, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, 1391, 128. 401 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 545. 402 es-Suyutî, İtkân, I, 178; İbn Mesud’un muavvizeteyn sûrelerini Kur’ân’dan olmadığına dair görüşü için bk. Buhârî, Tefsir Sûretü’n-Nâs 1; Ahmed b. Hanbel, V,129; İbn Hibban, es-Sahîh, X, 274 (hno:4429) 403 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 545, 404 es-Suyutî, İtkân, I, 179. 405 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 545.

Page 145: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

135

II. BURSEVÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ

İsmâil Hakkı Bursevî, her ne kadar zahirî ilimlerde belli bir birikimi olsa

da, muhaddîslerde görülen disiplinli ve ilmî bir hadis metodolojisine sahip

olduğunu söylemek pek mümkün gözükmemektedir. Bunun altında yatan

temel etkenlerin başında, müellifimizin bir yandan aldığı tasavvufî terbiye ile

batınî ilimlerde yüksek mertebeleri elde etmeye çalışırken diğer yandan

hadis, tefsir ve fıkıh gibi zahirî ilimlerle uğraşısını asgari seviyeye düşürmesi

gelmektedir. Ama yine de eserlerinde çok miktarda hadis kullanmış olması,

hadis ve hadis usûlüne ait eserler407 neşretmesi, onun hadis ilimlerinden çok

da uzak olmadığını göstermektedir.

Biz bu bölümde Bursevî’nin, Resûlullah (s.a.)’in sünnetine ve ondan

rivâyet edilen hadislere karşı tavrını, “Bursevî’nin Hadise Bakışı” başlığı

altında incelemeye çalışacağız. Bundan sonraki bölümde ele alacağımız

“Rûhu’l-Beyân’da Hadis Kullanımı” başlığı altında ise; tezimizde işlediğimiz

hadislerin, sened ve metin açısından kritiği, ayetlerin tefsirindeki işlevselliği,

zayıf ve sıhhatli olması açısından kaynak değeri gibi konular tetkik

edilecektir. Aynı zamanda bu değerlendirmeler yapılırken tezimizde

işlediğimiz hadislerden de örnekler verilmeye gayret gösterilecektir.

A. BURSEVÎ'NİN HADİSE BAKIŞI

Bursevî, Resûlullah (s.a.)’in sünnetine, takipçisi olduğu diğer tasavvuf

erbabı gibi sımsıkı bir şekilde bağlıdır. O, bu bağlılığını şu şekilde ifade

etmektedir: “Eğer Resûlün sohbetine katılamamış, onunla beraber

olamamışsan, o takdirde senin için onun sünnetine sarılman, ancak

hadislerine kulak vermen ve onun sünnetini sevenlerin sohbetine katılmanla

mümkündür.”408 Yine Resûlullah (s.a.)’in getirdiği şeyleri tam bir hüsn-i kabul

406 es-Suyutî, İtkân, I, 177. 407 Bursevî’nin hadis sahasında kaleme aldığı başlıca eserieri, Şerhu Nuhbeti’l-Fiker li-Usûlî’l-Hadis (İbn Hacer el-Askalâni’ (v. 852/1448)’nin hadis usûlüne dair yazdığı Nuhbeti’l-Fiker’in şerhi), Şerh-i Hadis-i Erbaîn ( İmam Nevevî’nin kırk hadis tercüme ve şerhi), Kenz-i Mahfî (Mutasavvıflar arasında nakledilen “Ben gizli bir hazine idim” hadisinin yorumu) ile aynı alanda birkaç risale. 408 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 343.

Page 146: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

136

ile kabullenmek gerektiğine inanan Bursevî bu konudaki kanaatlerini: “Nush

odur ki; Resûlullah’ın canib-i Hakk’tan getirdiği ahkâmı tasdik ve din ve

tarikâtine sülûku tahkikten sonra hakkı ile kaim ve nusretine daim ola. Yani

düşmanlarına mu’âdât ve dostlarına müvâlât ve ehl-i beytine muhabbet ve

ehl-i ehvâ mesleğine hazer eyleye. Hatta sahabiden maruf olanları inkâr

etmek küfürdür deyu musarrahtır”409 diyerek ifade eder.

Resûlullah (s.a.)’in sünnetine sımsıkı bağlanmanın gereğini ifade

ederek hevâ ile hüküm vermekten uzak durmayı tenbih eden Bursevî’nin

sünnetin kayıt altına alınmasında birinci derecedeki asli malzemelerden olan

hadisler konusundaki görüşlerine de bir nebze olsun değinmek yerinde

olacaktır.

Hadis usûlü ile uğraşan âlimler, hadisi çeşitli açılardan kısımlara

ayırmışlardır. Bu taksimde; âlimlerin bir kısmı hadisin metnini, bir kısmı

hadisin senedini, bir kısmı ise hem metnini hem de senedini kıstas olarak

almışlardır. Nitekim bu şekilde hadis ilimlerinin sayısını 65’e kadar çıkartanlar

vardır.410Bu cümleden olmak üzere hadisin kendisine dayandırıldığı yere

göre hadis; kudsî, merfu’, mevkûf, maktu’ gibi kısımlara ayrılmaktadır. Biz

Bursevî’nin, hadisin kaynağı itibari ile çeşitlerinden olan kudsî, merfu’ ve

mevkûf hadislere bakış açısını tezimizin ilgili bölümlerinde değinmiştik.411

Bunun yanında bir diğer ayırım da hadislerin kabul ve reddi açısından

yapılmıştır. Hadis âlimleri bu ayrıma göre hadisleri, makbul ve merdud diye

iki kısımda değerlendirmişlerdir. Istılahen makbûl hadis “Adalet ve zabt sahibi

râvilerin baştan sona muttasıl bir isnadla rivâyet ettikleri, illetli ve şâz olmayan

haberler” anlamında kullanıldığı gibi “Senedi zayıf olsa bile kendisiyle amel

edilmiş ve âlimlerin kabulüne mazhar olmuş hadis” manasına da

kullanılmıştır.412 Bu tanımların ilkinde kıstas olarak senedin sahih olması

409 Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercemesi, s. 86. 410 el-Beykuniyye, Şerhu Manzumti’l-Beykuniyye, s. 33. 411 bk. “Müntehası Açısından Hadis Çeşitleri”, s. 26-36. 412 Ahmed Yücel, “Makbul”, DİA, XXVII. Cilt, İstanbul 2003, s. 429,

Page 147: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

137

aranırken, ikincisinde ise hadisin kendisi ile amel edilmiş ve âlimlerin

kabulüne mazhar olmuş olma şartı ileri sürülmüştür. Bursevî, hüccet olması

açısından hadisleri muhaddîslerden farklı bir yol takip ederek senedlerine

göre veya kendileri ile amel edilmelerine göre değil de manalarına göre bir

taksime tabi tutmaktadır. Bursevî’ye göre manası şer’-i şerife uygun olan

hadisler makbul, manası şer’-i şerife uygun olmayan hadisler ise merduddur.

Aslında bu yaklaşım sadece Bursevî’ye has bir durum da değildir. Nitekim bu

konuda, mutasavvıflardan Ebu Talib el-Mekki (v. 386/966)’nin de Bursevî ile

benzer görüşlere sahip olduğu görülmektedir.413

Bursevî’nin hadislerle amel konusundaki ölçüsü, hadis münekkitlerinin

bir hadis hakkında söyledikleri sahih, zayıf veya mevzu gibi değerlendirmeler

değildir. Zira o hadislerin hücciyyeti konusunda, irşada yönelik bir gayeyi ön

planda tuttuğu için hadisleri “makbul” ve “merdud” olmak üzere iki ana başlık

altında ele almış ve şeriatın zahirine muhalif görmediği zayıf hatta mevzu

hadisleri bir tenkite tabi tutmadan eserlerinde aktarmıştır. Bu nedenle de

şayet zayıf bir hadis, ona göre makbul ise o hadisin, hadis edebiyatındaki

özel adını zikretmeye gerek yoktur.414 Ona göre genel kaide hayra sevk eden

hadislerin makbul, şerre sevk eden hadislerin merdud olmasıdır.415

Bursevî’nin bu şekilde sırf hadislerin manasına bakarak geniş bir hadis

413 Ebû Talib el-Mekkî, hadisleri rivâyette takip ettiği usûlü anlatırken amellerin fazileti ile ilgili haberlerin makbul olduğunu haber verir ve bu konuda gelen hadisler hakkında “ Munkatı’ ve mürsel hadis olsun, onların nakledildiği gibi olması herhalde muhtemeldir. Hemen karşı gelinip reddedilmezler. Kıyamet halleri ve dehşetiyle ilgili hadisler de bu şekildedir. Hemen inkâra gidilmemeli, bilakis tasdik edilmelidir” demektedir. Hatta el-Mekkî, bu durumu destek için şu iki hadisi de kitabında nakletmektedir; “Kime Allah ve Resûlü (s.a.)’den bir fazilet ulaşır da onunla amel ederse, söylendiği gibi olmasa bile Allah ona o amelin sevabını verir”(hadisin zayıf olduğuna dair dğerlendirme için bk. el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 211 (hno:2418)) “Kim benden hak bir şey rivâyet ederse, ben onu söylememiş olsam bile söylemiş sayılırım. Kim de benden batıl bir şey rivâyet ederse, ben batıl söylemem” (bk. Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, II, 180). 414 Bursevî, Kırk Hadis Şerhi, (Hikmet Gültekin tarafından yapılan araştıma kısmı) İnsan yy., İstanbul 2005, s. 50. 415Bursevî bu konudaki kanaatini şu şekilde ifade eder: “Şol nesne ki hayra musildir (ulaştırır),

ma’muldür ve şol nesne ki şerre müeddidir, ğayr-ı mamuldür. Ve hadiste gelmiştir ki “Bir nesne ki

hüdâdır anınla amel idünüz, gerek ben ânı diyim ve gerek dimeyim ve bir nesne ki redîdir (kötüdür),

anınla amel itmeyinüz. Zira, benden helake müeddi kelâm sadır olmaz.” (Bu rivâyetin sahih olmadığına dair bir değerlendirme için bk. el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 76 (hno:220) Bundan

fehmolundu ki, bazı ehadis ki mazmunu gayr-ı sarihdir, anı mevzûdur deyu hüküm itmemek gerekir.” (Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercümesi, s. 231.)

Page 148: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

138

dairesi çizmesi, zayıf ve mevzu hadisler konusunda mütesâhil bir tavır

takınması tasvip edilebilir bir durum değildir.

Hadis âlimleri Resûlullah (s.a.)’e ait olan hadisleri tespit edebilmek için

kılı kırk yararcasına hummalı bir çalışmaya girmişlerdir. Allah Resûlü (s.a.)’in

“Kim bile bile bana yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın”416

vaidi karşısında ümmeti sahih hadislerle buluşturmaya gayret ederek zayıf ve

mevzu hadislerin afetlerinden onları korumuşlardır. Hadislerin sıhhati

konusundaki bu doğrulama faaliyeti, sadece senedine göre değil aynı

zamanda metnine göre de sürdürülmüş böylece sened ve metin tetkiki

şeklinde iki yönlü bir tenkit zihniyeti oluşturulmuştur. Aslında ehl-i hadisin bu

çabaları Resûlullah (s.a.)’in “Benden duyduğunu başkalarına tebliğ eden

kimsenin Allah yüzünü ağartsın”417 buyruğunda işaret edilen yüksek

derecelere ulaşmak içindir. Gerçekten de İslâm ümmetinin kendi iç

bünyesinde oluşturulan bu hadis tenkit sistemi, hadislerin sıhhati konusunda

sağlam ilmî kıstasları verebilecek niteliktedir.

İsmâil Hakkı Bursevî, eserlerinde aktardığı tüm rivâyetleri daha önceki

âlimlerin kitaplarından görerek nakletmiştir. Yoksa kendiliğinden bir hadis

uydurmuş değildir. Bursevî’nin, bir haberi makbul olarak değerlendirip,

eserlerinde aktarırken göz önünde bulundurduğu bir diğer ölçüt de, o haberin

hüsn-i teveccüh ile kabul buyurduğu âlimlerin eserlerinde geçiyor olmasıdır.

Bundan dolayı Bursevî, kendilerine hüsn-i zan beslediği evliya ve ulemanın

eserlerindeki hadisleri sırf kendilerine itimat duymuş olduğundan fazla bir

tetkike ve tenkite tabi tutmadan nakletmiştir. Bursevî için haberin geçtiği

eserin hadis kitabı, tefsir kitabı veya başka türden bir kitap olması da önemli

değildir.418 Ona göre bu âlimler “Mevzuattan bile olsa bir rivâyeti kitaplarına

almışlarsa bu uzun araştırmalar yapmalarından sonradır. Onlar derin

araştırmalar yapmadan kitaplarında bir harf bile koymamışlardır. Müslüman’a

416 Buhârî, Enbiya 50; Müslim, Mukaddime 1-4 (hno:1-4). 417 Ebû Davûd, İlim 10 (hno: 3660), Tirmizî, İlim 7 (hno:2658). 418 Bursevî, Kırk Hadis Şerhi, s. 51-52, (Hikmet Gültekin tarafından yapılan araştıma kısmı)

Page 149: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

139

düşen, onlara karşı hüsn-i niyet beslemektir. Şayet kişi bu rivâyete itibar

etmez ise birçok hayırdan mahrum olur.”419 Bursevî’de görülen bu yaklaşım,

özellikle zayıf ve mevzû hadisleri eserlerinde kullanma ve bunları delil olarak

kabul etme konusunda kendisini bariz bir şekilde göstermektedir. Genelde

hadislerin muteber hadis kaynaklarından değil de kendinden önceki ulemanın

eserlerinden onlara hüsn-i zan beslenerek aktarılması anlayışı Bursevî’ye

has bir durum da değildir. Bilakis sûfilerin birçoğunda buna

rastlanabilmektedir. Nitekim Gazzâlî (v. 505/1165), Suhreverdî (v. 632/1234)

ve müellifimiz Bursevî özellikle Ebû Talib el-Mekkî (v. 386/996)’nin Kûtu’l-

Kulûb’unda geçen hadisleri, sıhhati konusunda herhangi bir tetkike ihtiyaç

duymadan, Ebû Talib el-Mekkî’ye tam bir teslimiyetle eserlerinde

nakletmişlerdir.420

İslâmî ilimler sahasında ki pek çok ilmî eserde bulunan hadisler; ya sırf

manası doğru kabul edilerek veya bu eserleri neşreden âlimlere hüsn-ü zan

beslenerek kabul edilecek olsa idi elbette Kur’ân’dan sonra ikinci kaynak olan

sünnetin, kaynak olma özelliği de tehlikeye düşerdi. Zira Resûlullah (s.a.) ve

dört halife başta olmak üzere sahabe-i güzin, Kur’ân’ı Kerim’in asırlara

seslenen mesajını korumak için her türlü tedbirleri almışlardır. Bu

tedbirlerden en önemlisi de elbette Kur’ân’ı Kerim’in yazıya geçirilmesidir.

Aynı şekilde Resûlullah (s.a.)’den sadır olan hadisler de Kur’ân gibi kaynak

değeri taşımasından dolayı Hz. Peygamber’in sağlığında iken kayıt altına

alınmaya başlanmış, bilahare de eldeki dağınık halde bulunan malzeme

toparlanmak sûreti ile muteber hadis kaynakları oluşturulmuştur. İşte bu iki

kaynağın her türlü tahriften korunarak Müslümanların hizmetine sunulması

dinin tahrifinin de önüne geçilmesi açısından önemlidir. Bundan dolayı

Resûlullah (s.a.)’den nakledilen hadislerin hem sened hem de metin yönüyle

419 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548. 420 Ebû Talib el-Mekkî, mutasavvıflardan Abdulkadir Geylanî, Sûhreverdi ve Gazzalî üzerinde etkili olmuştur. O en fazla Gazzalî üzerinde tesir bırakmış, İhya’daki yarıdan fazla hadisleri Gazzalî, Kûtu’l-Kulûb’dan almıştır. (Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 68-71 (Prof. Dr. Yakup Çiçek ve Dr. Dilaver Selvî’nin eseri takdim ettiği araştırma kısmı) Bunun yanında Bursevî de “İmam Ebû Talib’in

Page 150: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

140

kritik edilerek, sağlam olanından çürüğünün ayrılması ve bu konuda muteber,

güvenilir hadis kaynakları vûcuda getirilmesi aynı zamanda dinin selameti

açısından da gereklidir.

Bursevî, makbul ve merdud hadisler konusundaki görüşlerini, tefsirinde

müfessirlerden Zamahşerî (v.538/1143), Kâdî el-Beydâvî (v. 685/1286) ile

Ebû’s-Sûud Efendi (v. 982/1574)’nin sûre sonlarında kullandıkları hadisler

konusunda ulemanın yaptığı tenkitlere karşı, cevap mahiyetindeki sözlerini

beyan ederken ortaya koymuştur. İsmâil Hakkı, hadisleri ilk önce sahih, zayıf

ve mevzû olmak üzere üçlü bir taksime tâbi tutmuş, sahih hadislerin mutlak

manada bağlayıcı olduğunu söylemiştir.421 Zayıf hadisler konusunda Nevevî

(v. 676/1277)’nin el-Ezkar isimli eserini422 referans göstererek “Muhaddîsler

terğib ve terhîble ilgili konularda zayıf hadisle amel edilmesinde ittifak

etmişlerdir” demiş ve bu konudaki kanaatini belirtmiştir. 423

Bursevî, zayıf hadislerden başka uydurma hadisler konusunda da ileri

bir tavır sergileyerek onların naklini benimsemiştir. O, mevzû hadisler

konusundaki görüşlerini şu şekilde ifade etmiştir: “Eğer mevzû iseler Hâkim

(v. 405/1014) ve daha başkaları şunu zikretmişlerdir: Zahitlerden bir adam

kitabındaki sözler bize yeterlidir” diyerek ona olan itimdını dile getirmiştir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, VII, 229). 421 Bursevî bu kundaki görüşünü “Bil ki, Keşşâf sahibi Zamahşerî (v. 538/1143) ve ona uyarak büyük müfessirlerden Kâdı el-Beydavî (v. 685/1286) ile Ebû’s-Sûud Efendi’nin (v. 982/1574) sûre sonlarında zikrettikleri hadisler konusunda ûlema bir hayli söz söylemiştir. Onlardan kimi bu hadislerin eserlerde zikredilmesine taraftar olurken kimi de İmam Sağanî (v. 650/1252) gibi, mevzû olduğu gerekçesi ile bunların tamamı ile nefyine kâil olmuştur. Kadir olan Allah affetsin, bu fakir kulun gönlüne doğan şey ise şudur: Bu hadisler ya sahîh veya zayıf ya da mevzûdurlar. Eğer bu hadisler gerçekten sahîh iseler bunda bir problem söz konusu değildir “diyerek ifade etmiştir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548). 422 Nevevî bu esrinde muhaddîslerin, fakîhlerin ve diğer ulemanın, amellerin fazileti ile iligili terğib ve terhîb konularında mevzû hadisler dışındaki zayıf hadislerle amel etmenin caiz ve müstehab olduğunu haber vermetedir. (Muhyidin Ebû Zekeriya Yahya b.Şeref en-Nevevî, el-Ezkâru’l-Müntehibe min Kelâmi Seyyidi’l-Ebrâr, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İmmiyye, 1404/1984, s. 6-7.) Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Ayşe Esra Şahyar, “Zayıf Hadisle Fezâil Konusunda Amel Edilebilirlik” Fikrinin Doğuşu ve Gelişimi, Hadis Tetkikleri Dergisi, İstanbul, cilt:1, sayı:1, 2003, s. 31-49. 423 Bursevî bu konudaki kanaatini şöyle ifade etmektedir: “Şayet isnadları zayıf ise muhaddîsler terğib ve terhîble ilgili konularda zayıf hadisle amel edilmesinde ittifak etmşlerdir. Nitekim Nevevî (v.676/1277)’nin el-Ezkâr’ında Ali b. Burhaneddin el-Halebî (v.1044/1634)’nin İnsanu’l-Uyûn adlı eseri ile İbn Fahreddin er-Rûmî’nin Esrâr-ı Muhammediyesin’de böyledir.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548. )

Page 151: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

141

Kur’ân ve Kur’ân sûreleri ile ilgili olarak bazı hadisler uydurduğunda ona niçin

böyle yaptığı sorulmuş o da bu soruya şöyle cevap vermiştir. “Ben halkın

Kur’ân’a olan bağlılıklarının azaldığını görünce onları Kur’ân okumaya teşvik

etmek istedim.” Ona Resûlullah (s.a.)’in “Kim bile bile bana yalan isnad

ederse cehennemdeki yerine hazırlansın”424buyurduğu hatırlatıldığı zaman

da o, “Ama ben onun aleyhine değil lehine yalan söyledim” demiştir. et-

Terğîb ve’t-Terhîbin şerhi olan Fethu’l-Karîb adlı eserde de böyledir. O zahit

burada şunu anlatmak istemiştir. Resûlullah (s.a.)’in aleyhine söylenen yalan

İslâm’ın ana esaslarının yıkılmasına şeraitin dini hükümlerinin tahrif

edilmesine yol açar. Hâlbuki onun lehine söylenen yalan böyle değildir. Zira

bunda Resûl-i Ekrem’in şeriatına tabî olma, onun yoluna uymaya teşvik

vardır. Nitekim şeyh İzzüddin b. Abdüsselam (v. 660/1262) şöyle demiştir:

“Söz maksada ulaştıran bir vesiledir, güzel olan bir maksada hem doğru hem

de yalanla ulaşmak mümkün ise orada yalan haramdır. Şayet ona doğru ile

değil de yalnız yalanla ulaşılıyorsa o takdirde elde edilen bu maksud mubah

ise orada yalan mubah, eğer vacib ise orada yalan da vacib olur. Bu kuralı iyi

anla.” Sonuç olarak kişi bu meselede muhayyerdir. İsterse büyük âlimlere

hüsn-i zan besleyerek bu hadislerle amel eder, zira bu âlimler değerli tefsir

kitaplarında sûrelerin faziletleri ile ilgili olan bu gibi hadisleri zikretmişlerdir.

Zahire bakılırsa onlar derin araştırma yapmadan eserlerine bir harf bile

koymamışlardır. Dilerse bu hadislerle ameli terk eder. Böylece birçok

hayırdan mahrum kalır. Bu hususta tartışmaya gerek yoktur. Bazen

muhaddîsler bazı hadislerin sıhhati üzerinde ittifak ederler halbuki işin

özünde o hadisler sahîh değildir. Zira insan hata ve unutmadan mürekkep bir

varlıktır. İlmin hakikati ise Allah katındadır.”425

Bursevî yukarıdaki ifadelerinde, mevzû hadislerin nakli ve kullanılması

konusunda, olumlu bir tavır takındığını ima etse de aslında o, hadis

uydurmanın kesinlikle haram ve büyük günahlardan olduğu kanaatindedir.

424 Buhârî, Enbiya 50; Müslim, Mukaddime 1-4 (hno:1-4). 425 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548.

Page 152: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

142

Çünkü ona göre; Resûlullah (s.a.)’e yalan isnadında bulunmak, İslâm’ın

temel kaidelerini yıkmak demektir.426 Aynı şekilde amellerin fazileti hakkında

hadis uydurmak hakîkaten cehalet, Allaha ve Resûlullah (s.a.)’e iftiradır.

Bunun için bazı âlimler amellerin faziletleri hususunda hadis uyduran birisini

işittiklerinde demişlerdir ki, şayet bir kılıcım veya mızrağım olsaydı kâfirlere

karşı gazayı terk eder ve bununla savaşırdım. Çünkü o Hz. Peygamber’den

bilerek yalan hadis rivâyet etmiştir. Bu ise Hz. Peygamber’in hadisinde;

“Benim üzerime yalan isnadında bulunmak, sizden herhangi birinizin üzerine

yalan isnâdında bulunmak gibi değildir. Her kim ki benim üzerime yalan

isnadında bulunursa, cehennemdeki yerini hazırlasın”427 buyurmuş olması

hasebiyle büyük günahların en şiddetlilerindendir.428 Bursevî’nin, bu tür

görüşleri var olmasına rağmen, tefsirinde naklettiği durumu tasvip eder bir

edayla vermesi ve mevzû hadislerin rivâyet edilmesi noktasında hoşgörülü bir

tavır takınması, bu konuda haddinden fazla mütesahil olduğunu

göstermektedir.429 Anlaşılan odur ki Bursevî, bir yandan hadis uydurmanın

haramlığını kabul etmekte bir yanda da kendilerine hüsn-i zan beslediği

âlimlerin naklettiği mevzû hadisleri nakletmekten geri durmamaktadır. Böyle

bir durumun ortaya çıkmasında, hem ulemaya duyulan aşırı güvenin hem de

ümmetin büyük bir hayırdan mahrum kalacağı endişesinin etkili olduğu

söylenebilir.

İsmâil Hakkı, genel olarak hadislerin delil olması hususunda ulemadan

farklı düşünmemektedir. O, mütevatir haberin kesin hüccet olduğunu,

426 Bursevî, Şerhu Nuhbeti’l-Fiker, vrk. 197 b. 427 Buhârî, Enbiya 50; Müslim, Mukaddime 2 (hno:1-4). 428 Bursevî, Şerhu Nuhbeti’l-Fiker, vrk. 197 b. 429 İsmâil Hakkı Bursevî, Kırk Hadis Şerhi, s. 61 (Hikmet Gültekin tarafından yapılan araştıma kısmı) Bursevî bu tutumundan dolayı tenkite uğramış, bu konuda ki en sert eleştiriyi de Abdulfettah Ebû Ğudde (v. 1997) yapmıştır. Ebû Ğudde “ Fakih ve usûlcü olan bir âlimden bu tür sözler nasıl çıktı bilmiyorum. Herhalde tasavvuftaki taassup ona bu gibi şeyleri söylemeyi zararsız bir şey gibi göstermiş olmalıdır” demektedir. (Ebû Ğuddde’nin dipnotu. bk. Muhammed Abdülhay el-Leknevî, el-Ecvibetü’l-Fâdile li’l-Esiletü’l-Aşratü’l-Kâmile, (Te’lif, Abdulfetteh Ebû Ğudde), Beyrut, Mektebetü’Matbûati’l-İslâmiyye, 1997, s. 132-135.) Günümüz âlimlerinden Karadavî’de Bursevî’ye bu ifadelerinden dolayı sert çıkmış, “Onun kendi uydurduğu hadislerle dinimizi tamamlamaya kalkışmasına ihtiyacımız yok” diyerek eleştirmiştir. Ayrıca Bursevî’nin referans olarak gösterdiği

Page 153: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

143

inkârının ise küfrü gerektirdiğini ifade etmiştir. Meşhur haberin hücciyyeti

konusunda, inkârının sadece dalâleti gerektirdiğini, haber-i vahidin ise

inkârının ne küfrü ne de dalâleti gerektirmeyeceğini beyan ederek bu

mevzudaki ulemanın görüşlerine ortak olmuştur.430Yine ona göre; bir konu da

merfu’ hadis yok ise sahabi sözleri, merfu’ hadis hükmündedir. Bu durumda

sahabi sözünün hilafına ictihâd da caiz değildir.431 Fakat Bursevî, evliyanın

örfünün de hüccet olduğunu ve onların güzel gördüklerinin de asırlar içinde

uygulanır hale geleceğini ifade eder. Evliyanın bu durumları hakkında “Kim iyi

bir çığır açarsa o kimseye kıyamete kadar bu sünnetin ecri ve bu sünnetle

amel edenlerin ecri kadar sevap yazılır” 432 hadisinin varid olduğuna işaret

eder. Bursevî, bundan dolayı evliyanın ortaya koyduğu bidat-ı hasenenin her

ne kadar bidat olsa da şer’e muhalif ve halkın din ve dünyasına zararlı veren

bir dalâlet olmadığı kanaatindedir. Aynı zamanda o evliya uygulamalarının bir

hucciyyeti bulunduğunu ama bunun elbette sünnet diye tabir

olunamayacağını ve onunla eşdeğer tutulamayacağını ifade eder. 433

Bursevî bu konuda reğaib namazlarını örnek göstermiş, onu ortaya

koyana lanet okuyan Nevevî (v. 676/1277)’yi434 eleştirmiş, cehalet ile itham

etmiştir.435 Bundan dolayı Bursevî’ye göre sünnet Resûlullah (s.a.)’in sünneti

olarak “mutlak sünnet” ve veli ve şeyhlerin uygulamaları olarak “mukayyed

sünnet” diye iki kısma ayrılır.436 Bu durum eserlerine de yansımış, görüşlerini

desteklemek üzere ayetlerin tefsirinde genelde nebevî hadisleri, sahabi

İzzüddin b. Abdisselam’ın sözünün onun lehine delil olarak gösterilemeyeceğini de ifade etmiştir (Yusuf el-Karadavî, Sünneti Anlamada Yöntem, (çev. Bünyamin Erul), Kayseri-1993, s. 31-32). 430 Bursevî, Hadisi Erba’în Tercemesi, s. 28, 29. 431 Bursevî, Şerh-i Pend-i Attar, s.71. 432el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 228 (hno:2507)(Bursevî bu rivâyetin hadis kaynaklarındaki olan varyantını değil halk arasında meşhur olan varyantını kullanmıştır. Hadis için bk. Müslim, Zekat 69 (hno:1017), Nesâî, Zekât 64 (hno:2554); İbn Mâce, Mukaddime 14 (hno:203) 433 Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercemesi, s. 72. 434 Bursevî, Nevevî (v. 676/1277) hakkında: “ve “Cum’a gecesini ibadete tahsis etmeyiniz” (Müslim, Sıyam 148 (hno: 1144) denilen hadisten Nevevî dedikleri muhaddîs, salât-ı reğaibin seyyie olmasına zahip olup “Onu ortaya koyanı Allah kahretsin” (Nevevî, el-Minhâc, VIII, 20) dediği batıl ve cehl-i mahzdır” deyip bu hadisin ehl-i kitaptan ibadette aşırı gidenler hakkında varid olduğunu haber vermektedir. 435 Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercemesi, s. 72. 436 Bursevî, Şerh-i Pend-i Attar, s. 605.

Page 154: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

144

sözlerini ve evliyanın görüşlerini kullanmıştır.

Ulemanın sözleri ictihad edilmesi gereken mevzularda bir huccet

olabilir. Fakat ibadetin ortaya konması ve icrası gibi ictihadın olmadığı ve

direkt nasla bilinebilecek hususlarda evliyanın sözleri ve kanaatlerinin elbette

bir referans değeri yoktur. Bunun dışında farklı uygulamaların sırf belli bir ilmî

kesimin görüşleri olmasından dolayı ümmetin tamamı tarafından sünnet

kategorisinde algılanarak kabul edilmesi durumunda gruplaşmaların vûcuda

geleceği aşikârdır. Böyle bir şey de haklarında sorgulanamaz bir âlim

kesiminin türemesine ve insanların hareket alanının daralarak dini anlayışın

ictihad alanından sıyrılıp zamanla kutsala bürünmesine sebep olabilir. Tabiî

ki bu durum dini anlayışın belli bir kesimin tekeli altına girmesine ve

arkasından da onu durağanlaşmaya götüreceğinden dolayı Kur’ân ve sünnet

kaynaklı ilmi zihniyetin geleceği ve devamlılığı açısından da tehlike arz

etmektedir.

Yine müellifimizin hadis tahammül ve arzı konusunda genelde

mutasavvıfların kullandığı; keşf, rüya ve ilham gibi hadis alma yolları

konusundaki görüşlerine, tezimizde “Hadisçilerle Sûfîler Arasındaki

Münasebetler” başlığı altında bir nebze olsun yer vermiştik. Bu sebepten,

tezin sınırlarının aşılacağı kaygısı ile bu mevzuda sözü uzatmayı da uygun

bulmuyoruz.

B. RÛHU’L-BEYÂN’DA HADİS KULLANIMI

1. Senedi ve Metni Açısından Hadislerin Kullanımı

Bu bölümde, Rûhu’l-Beyân tefsirindeki incelediğimiz hadisler senedi ve

metni açısından ele alınacaktır. Bunu yapmaktaki gayemiz ise, bir önceki

bölümde tespitine çalıştığımız Bursevi’nin hadislere bakış açısını biraz daha

örneklerle zenginleştirerek, müşahhas bir hale getirmektir. Bir tespit cümlesi

sadedinde şunu ifade edelim ki; İsmâil Hakkı Bursevî’nin hadisleri nakletme

usûlü, çoğu zaman hadis ilminin ölçütlerine uygun bir tarzda değildir. Bursevî

hadisleri bir destek malzemesi niteliğinde görmüş ve onları ya ayetlerin

Page 155: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

145

tefsirinde işlevsel olarak kullanmış ya da kendi görüşüne bir açılım sağlamak

üzere serdetmiştir. Tabii ki bunda, onun mutasavvıf kişiliğinin yanı sıra

Rûhu’l-Beyân tefsirini kaleme alırken irşat gayesini ön planda tutmasının

etkisi büyüktür. Bu yönüyle Bursevî, daha çok hadislerin muhtevası ile

ilgilenmiş ve hadislere bakış açısı da bir hadisçi gibi değil bir sûfî gibi

olmuştur.

Bizim tespitimize göre Bursevî’nin Fâtiha ve Fil ile Nâs Sûreleri

arasında kullandığı hadis sayısı mükerrerler hesaba katılırsa sekizi kudsî,

yüz on üçü merfu’, otuz ikisi mevkûf olmak üzere yüz elli üçtür.437

Görebildiğimiz kadarı ile Rûhu’l-Beyân tefsirinde -incelediğimiz

bölümdeki rivâyetler itibari ile- senediyle beraber nakledilmiş bir hadis yoktur.

Akla gelen ilk ihtimal, bunun eseri daha da uzatmamak maksadı ile

yapıldığıdır.438 Bunun yanında Bursevî’nin hadisleri naklederken, kendilerine

hüsn-i zan beslediği ulemanın kitaplarında geçmesini yeterli görmesi ve

aktarımda bulunduğu haberlerin senedleri ile pek de ilgilenmemesi gibi bir

ihtimalden de söz edilebilir. Zira Bursevî’ye göre isnad yolu ne kadar güvenilir

olursa olsun yine de hadisi rivâyet eden ravîler unutma ve hata gibi

vehimlerden uzak değillerdir.439 Hâlbuki kendilerine itimat duyduğu

evliyaullah ise kullandıkları keşf yolu ile hadisi Allah Resûlü (s.a.)’in direk

ağzından nakletmektedirler. Bundan dolayı onlarda hadisçilerde görülen

vehim ve hayal gibi şeyler de bulunmamaktadır.440

437 Bu tespit, Bursevî’nin hadisleri eserinde naklederken kullandığı hadis rivâyet siygaları göz önüne alınarak tarafımızdan yapılmıştır. Tabi ki bunun yanında bilhassa merfu’ ve mevkûf ayrımı noktasında farklı değerlendirmelere göre daha farklı sayılara ulaşılması mümkündür. 438 Bu uygulama işârî tefsir ekolünün önderlerinden olan Ebu Talib el-Mekkî (v. 386/966) başta olmak üzere, Sülemî (v. 412\1093) ve Kuşeyrî (v. 465/1072) gibi mutasavvıflarda da görülmektedir. İşarî tefsirin önderlerinden olan Sülemî ravî zincirinin okuyucuyu bıktaracağından dolayı ihtisar için senedleri hazfettiğini söylemiştir. Bk. Ateş, Sülemî ve Tasavvufî Tefsiri, s.98. Osmanlı son dönem müelliflerinde de görülen bu durum, 15. Yüzyıldan itibaren yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlamış genelde bu yüzyılda kaleme alınan eserlerde artık senediyle beraber hadis serdetme uygulamasına nerede ise son verilmiştir. Ebû’s-Suûd Efendinin Tefsiri bu konuda en güzel örnek olarak kaşımızda durmaktadır. 439 Bursevî, Şerhu’l-Erbaîne Hadisen, s. 92. 440 Bursevî, Kenz-i Mahfî, s. 2.

Page 156: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

146

Anlaşıldığı kadarı ile Bursevî isnad sistemine alternatif olarak keşf

yolunu kabul etmektedir. Yine ona göre hadislerin sıhhatinin tespit

edilmesinde keşf metodu isnad sisteminden daha sağlamdır. Bursevî’nin

isnad konusundaki bu görüşleri, sanırız kullandığı hadislerin senedleri ile

ilgilenmemesinde etkili olmuştur. Keşf metodunun isnad sistemine alternatif

görülmesi anlayışı genelde mutasavvıflar tarafından kabul edilmektedir.441 Bu

durum mutasavvıfların eserlerindeki hadislerin muhaddîsler tarafından tenkit

edilmesine sebep olmuş, onlara duyulan güveni zedelemiştir.442 Bilindiği gibi

muhaddîslere göre bir rivâyetin değeri, sened ve metin yönü ile tahlil edilmesi

ile anlaşılabilir. Onlara göre sened, hadis için vazgeçilmez bir unsurdur, hatta

din hükmündedir.443

Bursevî’nin, eserde naklettiği hadisleri sevk ederken kullandığı edâ

siygaları şu şekildedir: fi’l-haber444 (haberde denilmiştir ki), fi’l-hadis445

(hadiste denilmiştir ki), kâle Aleyhi’s-Selâm446 (Aleyhi’s-Selâm buyurdu ki),

kâle’n-Nebiyyü Sallallahu Aleyhi ve Sellem447 (Nebi (Aleyhi’s-Selâm) buyurdu

ki), kâne Aleyhi’s-Selâm448 (Nebi (Aleyhi’s-selâm) şu şekilde idi), yekûlu en-

Nebiyyü Aleyhi’s-Selâm449 (Nebî (Aleyhi’s-Selâm) şu şekilde buyurur), kemâ

kâle Sallâllahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem450 (Sallâllahu Teâlâ Aleyhi ve

Sellem’in buyurduğu gibi), kemâ kâle’n-Nebiyyü Aleyhi’s-Selâm451 (Nebiyyü

(Aleyhi’s-Selâm)’in buyurduğu gibi, Kavluhu Aleyhi’s-Selâm452 (Aleyhi’s-

Selâm’ın buyurduğu gibi), bi kavli’n-Nebiyyi Sallâllahu Teâlâ Aleyhi’s-

441 Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 40. 442 İsmâil Hakkı İzmirli, Mutasavvife Sözleri mi, Tasavvufun Zaferleri mi? Hakkın Zaferleri, İstanbul, Evkaf-I İslâmiyye Matbaası, 1342, s. 20; Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 59-64. 443 Müslim, Mukaddime 5 (hno:26). 444 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6, 9. 445 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3, 9, 13, 14, 25, X, 524, 528, 540,544, 546-551. 446 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21, 23, 25, X, 514, 512, 540, 548. 447 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21. 448 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 549. 449 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 552. 450 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3. 451 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 10. 452 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7, 26, X, 523, 548.

Page 157: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

147

Selâm453(Nebiyyü (Sâllallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)’in buyurdu ki), li kavlihi

Sallâllahu Aleyhi ve Selem454(Sâllallahu Aleyhi ve Sellem)’in buyurduğundan

dolayı, ruviye ennehu Aleyhi’s-Selâm kâle455( Aleyhi’s-Selâm şu şekilde

buyurduğu rivayet edildi), ruviye456 (rivâyet olundu ki), ruviye an Resûlillah

Sallallahu Aleyhi ve Sellem457 (Resûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Selem)’den

rivayet olundu ki), ruviye ennehu458 (rivâyet edildi ki), ruviye anhu Aleyhi’s-

Selâm459 (Aleyhi’s-Selâm’dan rivâyet edildi ki), eşâra ileyhi Sahibu’ş-Şeri’

Sallâllahu Aleyhi ve Selem460 (Şeriat sahibi Sallâllahu Aleyhi ve Selem işaret

etti ki), eşâra Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Selem461 (Resûlullah (Sallâllahu

Aleyhi ve Selem) işaret etti ki), nehâ Resûlullah Aleyhi’s-Selâm462 (Resûlullah

(Aleyhi’s-Selâm) yasakladı), anhu Aleyhi’s-Selâm463 (Aleyhi’s-Selâm’dan

rivâyetle).

Bursevî, bir hadis çeşidi olarak kudsî hadisleri, genelde hadis usûlü

tekniğine uygun ifadelerle sevk etmeye dikkat etmiştir. Kullandığı başlıca

sevk siygaları “lima yervi ennallahe Teâlâ kale464 (Allah Teâlâ’dan rivâyetle O

şöyle buyurdu), li kavlihi Teâlâ ala lisanî nebiyyihi aleyhi’s-selâm465(Nebi

(aleyhi’s-selâm)’ın lisanı ile Allah Teâlâ şöyle buyurdu), kema kâle aleyhi’s-

selâm ennallahe,466(aleyhi’s-selâm’ın Allah hakkındaki şu beyanında olduğu

gibi), kema kalellahu Teâlâ467 (Allah’u Teâlâ’nın buyurduğu gibi) sayılabilir.

453 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 23. 454 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 455 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 456 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26. 457 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16. 458 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531, 532, 533, 536, 540, 541. 459 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 460 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 11. 461 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 8. 462 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542. 463 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531, 540, 544, 552. 464 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 10. 465 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19. 466 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 23. 467 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7.

Page 158: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

148

Fakat bunun yanında Bursevî, bazen de kudsî hadisleri kendi yorumu içinde

onların hadis olduğuna işaret etmeden aktardığı da olmuştur.468

İsmâil Hakkı Bursevî, naklettiği merfû hadislerin yer yer sahabi

ravîlerine de işaret etmiştir.469 Fakat sahabi ravîsi zikredilen merfu hadis

sayısı, genel sayıya oranla oldukça azdır. Nitekim 121 kudsî ve merfû hadis

içinde bizim tespitimize göre bu sayı sadece 15 kadardır. Bu durum onun

hadisleri kitabına alırken çok da fazla hadislerin sened zincirine itibar

etmediğini göstermesi açısından kayda değerdir.

Hadis ilminde, genelde hadislerin nakledildiği eda siygaları ile hadislerin

sıhhat ve zayıflığı arasındaki ilişkinin varlığı bilinmektedir. Bundan dolayı da

hadis usûlünde cezm siygası ile nakledilen bir hadis için ilk akla gelen,

hadisin söyleyenine aidiyetinin kesin olmasıdır.470 Görebildiğimiz kadarı ile

Bursevî tefsirinde, cezm siygalarından kabul edilen “ل�jjj$” (kâle)ve “�H8 ”

(semi’tü) gibi sevk ifadeleri birçok yerde değişik şekillerde geçmeketedir.

Fakat bu siygaların bazen sahih hadisler için, bazen de zayıf hatta mevzu ve

kaynağı olmayan haberler için de kullanıldığı gözlemlenmektedir. Nitekim bu

siygalar ile nakledilen kırk beş hadisten on yedi kadarının sıhhat yönünden

problemli çıktığı tespit edilmiştir.471

Yine aynı şekilde Rûhu’l-Beyân tefsirindeki incelenen hadislerin sevk

siygaları arasında “ی2وي“ ,”روي” , “I �” gibi temriz siygası ile nakledilen hadisler

de bulunmaktadır. Hadis usûlünde temriz siygaları, hadisin kendisine izafe

edilen kimseden geldiğine kesin bir şekilde delâlet etmeyen rivâyet

siygalarıdır. Bu siygalar bazen sâhîh hadislerin rivâyetinde yer alsalar bile,

468 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. 469 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 5, 17, 26, X, 521, 522, 531, 540, 542, 543, 544, 550, 551. 470 Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarih, I, 157; Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 80. 471 Bu hadislerden çeşitli sebeplerden dolayı zayıf olanlar için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7 (hno:10), 9-10 (hno:15), 15 (hno:23), 16 (hno:25), 25 (hno:36), 26 (hno:42), X, 522 (hno:54), 523-524 (hno:63), 540 (hno:93), 540 (hno:95), 548 (hno:113), 552 (hno:121); aslı merfu’ gibi nakledilip tabiîn kavli olduğu tespit edilen hadisler için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 24 (hno: 35); herhangi bir kaynakta bulunamayan hadisler için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 5 (hno:5), 9 (hno:12), 16 (hno:26), 23 (hno:34),

Page 159: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

149

zayıf hadislerde kullanılmaları daha çok ve daha yaygındır.472 Bursevî bu

siygayı zayıf olan hadislerde kullandığı gibi sahih derecesine ulaşan hadisler

için de kullanmaktadır. Zira Bursevî’nin bu gibi temriz siygaları ile sevkettiği

hadislerin sayısı tespitimize göre on dokuza ulaşmaktadır. Bunlardan “روي”

diyerek sevkedilen yedi hadisin ise sahih olduğu görülmektedir.473 Bu durum,

Rûhu’l-Beyân tefsirinde kullanılan hadis sevk siygaları ile hadislerin sıhhat ve

zayıflığı arasında bir bağın bulunmadığını göstermesi açısından kayda

değerdir. Belki meseleye Bursevî’nin, özellikle asılsız ve çok zayıf hadisleri

cezm siygası ile naklettiği şeklinde değilde de; sahîh, zayıf ve uydurma

ayrımı yapmaksızın, hadislerin büyük çoğunluğunu yukarıda uzunca bir

listesini verdiğimiz sevk siygalarını kullanarak aktardığını söylememiz onun

hakkında daha doğru bir anlatım olacaktır. Dolayısı ile okuyucunun bu

ayrıntıyı bilerek tefsire yaklaşmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.

Bursevî’, “Cا#;(ی �Eو ” “hadiste geçtiği” ifadesi ile genelde Resûlullah

(s.a.)’e isnad edilen merfû nitelikli haberleri kastetmektedir. Fakat

araştırmasını yaptığımız hadisler içerisinde bazen bu sözün, sahabiye isnad

edilen mevkûf içerikli haberlere hatta mutasavvıf sözlerine tesadüf ettiği

görülmektedir. Nitekim Bursevî tarafından nakledilen » �l8#ا#(ا�2 وا Cا#;(ی �Eو

»ش-ی�mن “Hadisde şöyle buyrulmaktadır: “Duâ eden ve âmin diyen ortaktırlar”

rivâyeti474 kaynaklarda sahabiden İbn Abbas (r.a.)’a isnad edilmektedir.

Hadisin Resûlullah (s.a.)’e isnad edilen bir varyantına rastlanamamıştır. Bu

yönüyle hadis mevkûftur.475 Benzer durum “Mü’min gıpta eder, münafık ise

haset eder”476 rivâyeti içinde geçerlidir. Müellif tarafından Cا#;(ی �Eو « »

“Hadisde şöyle buyrulmaktadır” diye ifade edilse de yine bu rivâyetin

472 Koçyiğit, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 479. 473 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25 (hno:39), X, 524 (hno:64), 531 (hno:82), 532 (hno:85), 533 (hno:87), 536 (hno:91), 542 (hno:101). 474 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 475 Deylemî, Firdevs, II, 225 (hno: 3093); el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 353 (hno:1279); Ali El-Muttâkî, Kenzu’l-Ummâl, II, 111 (hno:3197). 476 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 544.

Page 160: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

150

Resûlallah (a.s.)’a dayandırılan bir şekli bulunamamıştır. Bilakis kaynaklarda

bu sözün sufîlerden Fudayl b. İyâd’a ait olduğu haber verilmektedir.477

Aslında Bursevî, sahabi nesli başta olmak üzere onları takip eden

nesillerin ve evliyaullahın sözlerini kelâm-ı kibar katogorisinde

değerlendirmekte ve onlara büyük bir önem vermektedir. Nitekim Bursevî,

Kitâbü’n-Netice’de bununla ilgili görüşlerini şöyle ifade etmektedir: “Kelâm-ı

Resûl kelâm-ı ilâhiye mülhak olduğu gibi, kelâm-ı kibâr dahi kelâm-ı Resûl’e

mülhaktır. Zira ekâmil-i nâsa nisbetle cemîi füyûzun menbaı birdir.”478

Görüldüğü gibi Bursevî kelâm-ı kibâr olan sözleri Resûlullah (s.a)’in sözlerine

ilhak etmekte ve anlaşıldığı kadarı ile bu sözleri de hadis kapsamında ele

almaktadır. Hadisçiler ile sûfîler arasında, hadis tanımları arasında oluşan bu

farklılık elbette büyük bir problem olarak önümüzde durmaktadır. Nitekim

hadis usûlünde hadisler; merfu, mevkûf ve maktu şeklinde kısımlara

ayrılmakta ve her birisinin de içeriği ve hükmü farklılıklar arz etmektedir. Bu

sebeple mevkûf ve maktu hadislerin merfu’ hadis kapsamında

değerlendirilemeyeceği gibi sûfîlerin sözlerinin de hadis kapsamına hele

merfu’ hadis kapsamına, giremeyeceği açıktır.

Rûhu’l-Beyân’da gözlemlenen şeylerden birisi, eserde nadir de olsa

hadisin geçtiği kaynağa işaret edilmesidir. Bursevî, Sakîf kabilesinin reisi olan

Ebû Riğâl ile ilgili rivâyeti aktarırken; hadisin Ebû Davud (v. 275/888)’un

Sünen’inde, Beyhakî (v. 458/1066)’nin Delâilü’n-Nübüvve’sinde ve bu ikisi

dışındaki diğer eserlerde geçtiğini bize haber vermektedir. Ayrıca hadisin

sonunda genelde hadis eserlerinde rastladığımız hadisin bitmediğini devam

ettiğini gösteren “Cا#;(ی” “hadise devam et” ibaresini kullanması da kayda

değerdir.479 Bursevî’nin Hadis-i Erba’în Tercemesi, Şerhu Nuhbeti’l-Fiker gibi

müstakil olarak kaleme aldığı hadise ait eserlerinde görebildiğimiz bu durum,

nerede ise Rûhu’l-Beyân tefsirinde hiç uygulanmamıştır. Yukarıdaki örnek

477 Bk. el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 263 (hno:2693); Ebû Nua’ym, Hilyetü’l-Evliya, VII, 95. 478 Bursevî, Kitâbü’n-Netice, I, 64. 479 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 513 (hno:49).

Page 161: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

151

aslında Bursevî’nin hadis kaynaklarına aşinalığını ve hadis nakletme

yöntemlerinden de haberdar olduğunu bize göstermektedir.480

Bursevî, sûfi kimliği altında yatan hadisçiliğini bazen gösterdiği de

olmuştur. Nitekim o, Rûhu’l-Beyân’ın kaynakları arasında yer alan el-Keşşâf

tefsirinden sık sık alıntılar yapmakta ve el-Keşşâf’ta zayıf ve mevzû hadisleri

kullanmasından dolayı eleştirlen Zamahşerî’yi devamlı şekilde

savunmaktadır. Fakat Bursevî, Maûn sûresinde “Ki onlar gösteriş ederler”481

ayetinin tefsirinde, Zamahşerî’den yaptığı nakilde, takındığı tavır onun

hadisçiliğini göstermesi açısından zikre değerdir. Bursevî, Keşşâf tefsirinden

yaptığı alıntıya “Keşşâf’da der ki” diye başlamış devamında naklini “Riyâdan

kaçınmak zordur. Çünkü o, karanlık bir gecede siyah bir elbise üzerindeki

siyah karıncanın gezinmesinden daha gizlidir” diye noktalamıştır.482 Aynı

metin Keşşaf tefsirinde “Riyâdan kaçınmak zordur ancak ihlâs üzere

bulunanlar bundan müstesnadır. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.) şöyle

buyurmuştur: Riya, karanlık bir gecede siyah bir elbise üzerindeki siyah

karıncanın gezinmesinden daha gizlidir”483 şeklinde, son sözün Resûlullah

(s.a.)’e ait olduğunu gösterir bir ibare ile bitmektedir.

Öncelikle ifade edelim ki muteber hadis kaynaklarında bu lafızlarla

gelen herhangi bir merfû hadise rastlanamamıştır. İşte Bursevî zikri geçen

sözü Zamahşerî’nin aktardığı gibi Resûlullah (s.a.)’e ait bir hadis şeklinde

değil de bir tespit ifadesi olarak kullanmıştır. Böylece o, bu tavrı ile kendisine

hüsn-i zan besleyerek nakillerde bulunduğu Zamahşerî’’ye muhalefet etmiştir.

Kanaatimizce Bursevî, aktarılan sözün hadis olmadığını bildiği için, onu

Resûlullah (s.a.)’e isnad etmekten kaçınmıştır. Fakat onun bu tavrını

480 Bursevî, İhlâs Sûresi’ni okumanın fazileti konusunda bir rivâyeti aktarıp, bunu Teberanî’nin naklettiğini haber vermektedir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540; Ebû Ya’la, Müsned, VII, 258 (hno:4268); et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XIX, 428 (hno:1040)). Aynı şekilde Bursevî Hz. Peygamber (s.a)’e yapılan sihirle ilgili rivâyeti aktardıktan sonra bu hadisin sıhhati konusunda “İbn

Kesîr, bu hadisin Sa’lebi’nin tefsirinde isnatsız bir şekilde geçtiğini haber vermektedir” diyerek bir değerlendirmede bulunmaktadır. bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542-543. 481 el-Maûn (107), 6. 482 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 523. 483 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 290.

Page 162: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

152

incelediğimiz diğer hadislerde de gösterdiğini söylemek zordur. Çünkü

genelde Bursevî, gerek hadislerin sıhhat ve zayıflığına dikkat ederek aktarım

yapmak konusunda ve gerekse hadisleri, hadis usûlü standartlarında sevk

etme mevzuunda bu hassasiyeti göstermemiştir.

Bunun yanında Bursevî’nin ender olarak yaptığı şeylerden birisi de

sened tenkitidir. Nitekim “Ben adil melik zamanında doğdum”484şeklindeki

hadisi naklettikten sonra rivâyet hakkında el-Mekâsid adlı eser sahibi

Sehâvî’nin “hadisin aslı yoktur” şeklindeki değerlendirmesine yer vermiştir.485

Bursevî, hadis metinlerini naklederken bazen diğer tasavvuf türü

eserlerlerde olduğu gibi, hadisin özetlenerek verilmesi şeklinde tanımlanan

ihtisar ve hadisin konunun yalnızca gerekli kısmı ile ilgili tarafını nakletmek

demek olan takti yöntemini ustalıkla kullanmıştır.486 Bu manası ile o, bazen

hadisin tamamını değil de ilgili kısmını rivâyet etmiş,487 bazen de hadisin

tamamını vermeden özetlemiştir.488

Rûhu’l-Beyân tefsirinde geçen hadis metinlerinin sevkinde genelde bir

titizlik gözlemlenmektedir. Fakat nadirde olsa, haberlerin nakledilmesinde

hadis sevk kıstaslarına uyulmadığı da olmuştur. Zira Bursevî, gecenin

şerrinden sakınmanın nasıl olacağını tefsir ederken, bu konu ile ilgili olarak

Hz. Peygamber’den sadır olan yasakları ve emirleri sanki tek bir hadismiş

gibi rivayet etmektedir.489

Yine Kevser Sûresi'nin tefsirini yaparken Bursevî, Kevser’in ne

olduğunu anlatmış ve arkasından konu ile ilgili olan uzun bir merfû hadisi

kitabına almıştır. Hadis hakkında yaptığımız araştırmada nakledilen hadisin

484 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16, el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 257 (hno: 913), II, 308 (hno:2926). Tecrîd sahibi Ahmed Naim mukaddimesinde bu hadisi “aslı olmaksızın şayi olan Haber-i Meşhur’a” örnek olarak zikretmektedir. (Ahmed Naim, Tecrid, I, 106-107). 485 es-Sehâvî, el-Mekâsidü’l-Hasene, s. 708 (hno:1271); Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 308 (hno:2926). 486 Uysal, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 154. 487 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21; X, 533, 523, 549. 488 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 13, 19. 489 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 542.

Page 163: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

153

metniyle birebir mutabakat sağlayan bir rivâyete muteber hadis

kaynaklarında rastlanamamıştır. Rûhu’l-Beyân tefsirinde bulunan bu rivâyetin

daha tali kaynaklardan olan ve Rûhu’l-Beyân’a kaynaklık eden Zamahşerî’nin

Keşşâf’ında geçtiği görülmektedir. Fakat anlaşıldığı kadarı ile Bursevî, bu

aktarım esnasında bazı tasarruflarda bulunmuş, Keşşaf’taki üç ayrı hadisi

sanki tek bir hadismiş gibi sevk etmiştir.490 Esasen bu, hadisçilerin de bazen

başvurdukları bir tasarruftur.

Yukarıdaki durumdan farklı olarak Bursevî bazen, hadisin asli

kaynaklarındaki geçen varyantını değil, muteber hadis kaynakları ile

uyuşmayan başka kaynaklardaki varyantını tercih etmektedir. Nitekim

Bursevî, İbn Abbas (r.a.)’ın Kevser’i birçok hayır diye tefsir ettiğini tabiînden

Saîd b. Cubeyr (r.a.)’ın ise ona “İnsanlar onun cennette bir nehir olduğunu

söylüyorlar” diye karşılık verdiğini bunun üzerine İbn Abbas’ın da cevaben “O

da çok hayırdandır” dediğini bize aktarmaktadır.491 Hadis hakkında

yaptığımız araştırmada hadisin Bursevî’nin rivayet ettiği şekilde bazı

tefsirlerde de geçmektedir.492 Fakat muteber hadis kaynaklarında ise bu

rivâyetin yukarıdakinden farklı olduğu, hadiste geçen “İnsanlar onun cennette

bir nehir olduğunu söylüyorlar” sözünün Saîd b. Cübeyr’e değil tabiinden

Ebu Beşir’e ait bulunduğu, ayrıca “O da çok hayırdandır“ diye karşılık

verenin de İbn Abbas değil Saîd b. Cübeyr olduğu

görülmektedir.493Bursevî’nin böyle bariz bir hataya düşmesinde, kanaatimizce

hadisleri orijinal hadis koleksiyonlarından değil de kendilerine itimat duyduğu

zevâtın eserlerinden aktarmasının etkisi büyüktür.

Bursevî’nin, hadisleri kendilerine isnad edildiği kişiye işaret ederken,

bazen hata yaptığı da olmuştur. Nitekim o, mevkûf hadisleri, maktu hadisleri,

hatta sûfî sözlerini nadirde olsa Resûlullah (s.a.)’e isnad etmektedir. Mesela

490 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524 (hno:64). Diğer örnekler için bk. 542 (hno:97), 548 (hno:112). 491 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524. 492 ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, , IV, 291; Ebû’s-Suûd, İrşadü Akli’s-Selim, IX, 205. 493 Buhârî, Rikâk 53, Tefsîr 461; Hâkim, el-Müstedrek, II, 586 (hno:3979), III, 625 (hno:6308); Ahmed b. Hanbel, II, 112.

Page 164: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

154

“kale aleyhi’s-selâm” diye Resûlullah (s.a.)’e ref ettiği “Mü’min’in havf

(kokusu) ve recâsı (ümidi) tartılsa denk gelirdi”494 hadisinin kaynaklarda

merfû rivayet edilmiş bir varyantına rastlanamamıştır. Bilakis hadisin tabi’ûn

kavli veya sûfî sözü olduğu görülmektedir. Bu yönüyle hadis merfu’ değil

maktu’ bir rivâyettir. 495

Yine hadis nakli konusunda yaptığı hatalardan birisi de, bazen kendi

cümleleri arasında kullandığı bir hadisi; onun hadis olduğuna işaret eden bir

sevk lafzı kullanmadan, sanki kendi yorumunun bir parçasıymış gibi

vermesidir.496Aslında bu durum Bursevî’ye has bir olgu olmayıp sûfîlerin

genelinde gözlemlenmektedir.497 Doğru olan, âlimimizin eserini kaleme

alırken naklettiği bir sözün, Peygamber efendimiz (s.a.)’e ait olduğuna, bir iki

kelimelik kayıtla da olsa işaret etmesidir.

Bursevî tefsirinde gördüğümüz bir diğer durum; onun hadis sevkinde,

tahammül ve arz yollarından kabul edilmeyen bir yolla, hadis rivâyet

edilmesine müsamahakâr davranmasıdır. Bursevî, rey ehlinden fıkıhçı olan

Ebû Abdullah es-Selcî (v. 266/879)’nin rüyasında kendisine gaîbden

söylenen iki hadisi kitabında aktarmıştır. Böylece o bilinen hadis tahammül ve

sevk yolları dışında hadisçiler için pek de muteber olmayan rüya yolu ile

hadis alma ve sevk etme yöntemini benimsediğini ima etmektedir.498

Bursevî’nin bu şekildeki bir rivâyeti aktarması, zımnen de olsa rüya yolu ile

talimatlar alınarak bir takım bilgilerin elde edilebileceğini kabul ettiğini

494 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 24. 495 İbn Ebi Şeybe hadisi tabiûndan Mutarrif b. Tarîf el-Harisi’ye isnad ederek kitabına almıştır. (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, VII, 178 (hno:35123). Yine Beyhakî de bu hadisi ilkinde tabi’ûndan Mutarrif’e diğerinde ise yine tabi’ûndan Şu’be’ye isnad ederek kitabında rivâyet etmiştir. (el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, II, 212 (hno:1024,1025,1026)). Hadisin krtiğini yapan Aclûnî, bu sözün selef ehlinden birine ait olduğunu ve merfu’ olarak bir aslının bulunmadığını ifade etmişrtir. Arkasından da Beyhakî’nin kitabına aldığı ve bizim yukarıda verdiğimiz rivâyetleri sıralmıştır. Ayrıca Aclûnî, Zerkeşî’nin hadis hakkındaki “aslı yoktur” değerlendirmesini de eserinde nakletmiştir. (el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 149 (hno:2129)) Hadis bu haliyle merfu’ değil maktudur. 496Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 2, 7, 18, 21, X, 523, 528, 546, 548. 497 Uyar, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 119. Bu tutum zamanla bir takım sûfî sözlerinin sanki hadis olarak algılanması gibi bir sonuç doğurmuştur. Bu konu ile ilgili daha geniş bigi için bk. Uyar, Tasavvuf Kültüründe Hadis, s. 119. 498 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 15 (hno:22, 23)

Page 165: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

155

göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bu anlayış aslında Sûfî ehlinin

genelinde görülmektedir.499 Bunun yanında hadisleri muteber hadis

kaynaklarından değil de, kendilerine güven duyduğu âlimlerin eserlerinden

aktarma anlayışı zikri geçen rivâyet için de söz konusudur. Nitekim bu rivâyet

Rûhu’l-Beyân’ın kaynakları arasında gösterdiğimiz Ebû Leys es-Semerkândî

(v. 375/985)’nin Bahru’l-Ûlûm isimli tefsirinde500 aynısı ile geçmektedir.

Bursevî naklettiği hadislerin kaynaklarına nadir de olsa işaret etmiştir.

O, kaynak gösterimi yaptığı yerlerden birisinde, muteber bir hadis eserini

değil de referans olarak bir kâmusu göstermiştir. Bursevî, Hz. Peygamber

(s.a.)’in risaleti öncesi durumu hakkında haber verirken şöyle demektedir:

“Kamus’da; Peygamber (s.a.)’ın hac, nikâh, ticaret ve davranış konularında

İbrahim ve İsmâil (a.s.)’dan beri devam ede gelen kavminin dini üzere

olduğu, tevhit inancına gelince kavmi onu saçıp dağıtmışken peygamberin

onun üzerine sabit kaldığı kaydedilmektedir.”501 Bu da bizim, Bursevî’nin

tefsirini oluştururken beslendiği kaynakları tanımamız açısından önemlidir.

Bursevî, Fîrûzâbâdî (v. 817/1415)’nin el-Kamûs adlı eserini referans alırken,

kanaatimizce onun tasavvufî konularda Muhyiddin İbn Arabî’ye hayranlık

duyduğunu bilmesinin502 etkisi büyüktür. Yine muteber kaynaklarda aslını

bulamadığımız İhlâs Sûresi’nin “Nesebu’r-Rab” diye isim verilmesine dair

olayı rivâyet ederken de alıntı yaptığı kaynak Reşidüddin-i Meybudî (v.

520/1126)’ye ait Farsça tasavvufî Kur’ân tefsiri olan Keşfu’l-Esrar isimli

eserdir.503

499 Sufiler, vahiy kapısının kapandığını ancak sadık rüya kapısının kıyamete kadar açık kalacağı ve salih kişinin rüyasının nübüvvetin cüzlerinden bir parça olduğu şeklindeki hadisleri (Buhârî, Sahîh, Ta’bîr 5, Müslim, Sahîh, Rü’ya 7 (hno: 2264)) delil gösterek rüyanın bir bilgi edinme yolu olacağını kabul etmişlerdir. Kuşeyrî’nin Risâle’sinde Gazzalî’nin İhyâ’sında rüya için özel bölümler ayırmış olmaları ve rüyayı bir bilgi edinme yolu olarak değerlendirmeleri bunu göstermektedir.(Kuşeyrî, er-Risâle, s. 514-531, Gazzalî, İhyâ, IV, 901-913) 500 Es-Semerkândî, Bahru’l-Ûlûm, I, 3. 501 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528, Beyhakî, Delailu’n-Nübüvve, II, 37; İBN HİBAN, Sahîh, XXVI, 80 (hno:6377); Firuz Âbadî, Kamusu’l-Muhît, I, 1546. 502 Hulusi Kılıç, “Fîrûzâbâdî”, DİA, XIII. Cilt, İstanbul 1996, s. 142-143. 503 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 540.

Page 166: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

156

Görüldüğü gibi Bursevî; gerek hadisleri muteber hadis kaynaklarından

nakledilmesi meselesinde, gerekse hadisleri sevk ederken hadis sevk

kıstaslarına uyulması konusunda oldukça hoşgörülü bir tutum

sergilemektedir. Rûhu’l-Beyân’da görülen bu ve benzeri uygulamalara,

Bursevî gibi diğer sûfî ekolünün temsilcilerinde de maalesef

rastlanabilmektedir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Ebû Talib el-Mekkî;

mutasavvıflardan Abdulkadir Geylanî, Sûhreverdî ve Gazzalî üzerinde etkili

olmuş, İhya’daki yarıdan fazla hadisi Gazzalî, Kûtu’l-Kulûb’dan almıştır.504

Bunun yanı sıra pek çok mutasavvıf hadisleri naklederken, hadislerin

senedlerini ve sıhhat durumlarını göz ardı etmiş daha çok muhteva ile

ilgilenmişlerdir. Bu tavrın en önemli sebebi de sanırız onların hadise, öğüt

almak ve amel etmek için yönelmiş olmaları ve gayretlerini daha çok

hadislerin manalarına yoğunlaştırmalarıdır.505 Bu da doğal olarak sûfîlerin

hadis sevk kıstaslarına uyma konusunda bir takım zafiyetler göstermelerine

sebep olmuştur.

Bursevî’nin çok sık olmasa da yaptığı şeylerden birisi, hadisin metnine

hadisin aslında olmayan bir şeyi derc etmesidir. Büyük ihtimalle müellifin

kendi tasarrufu olarak ve hadisin te’viline bir katkı sağlamak üzere yapılan bu

durum, sahih hadis kaynaklarına müracaattan sonra ancak

anlaşılabilmektedir. Nitekim Bursevî, “Hz. Peygamber'e, şeytanın insana

verdiği vesveseden soruldu. Buyurdular ki: “(İçinde hiçbir şey bulunmayan bir

eve hırsız girmez) İşte bu, imanın ta kendisidir”506 hadisini nakletmektedir.

Fakat hadisin aslı, “Resûlallah (a.s.)’e vesvese hakkında sorulduğun da o

şöyle buyurdu: “Bu, imanın ta kendisindendir” şeklindedir.507 Bu hadis

sahabiden Abdullah b. Mesud tarafından Resûlallah (s.a.)’e isnad

edilmektedir. Görüldüğü gibi bu rivâyette “İçinde hiçbir şey bulunmayan bir

504 Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 68-71 (Prof. Dr. Yakup Çiçek ve Dr. Dilaver Selvî’nin eseri takdim ettiği araştırma kısmı) Bunun yanında Bursevî de “İmam Ebû Talib’in kitabındaki sözler bize yeterlidir” diyerek ona olan itimdını dile getirmiştir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, VII, 229) 505 Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, s.34. 506 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6. 507 Müslim, İman 60 (hno: 211).

Page 167: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

157

eve hırsız girmez” kısmı bulunmamaktadır. Muhtemelen zikri geçen bölüm,

hadisi açıklamak üzere sonradan hadise derc edilmiş, ama bu durumu izah

edecek herhangi bir kayıt da Bursevî tarafından konmamıştır. Hâlbuki

müellifimiz gerek hadisler içinde geçen garip kelimeleri açıklamakta, gerekse

hadisleri te’vil etmede genel olarak başarılı bir tavır sergilemiş iken onun

buradaki tutumunun izahı pek de mümkün gözükmemektedir.

Yine araştırmamız sonunda Bursevî’nin; hadisin birden fazla vecihleri

olması halinde onlar arasında bir tercihte bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunu

yaparken de o, tercih ettiği hadisin güvendiği âlimlerin eserlerinde geçmesini

ve manası açısından da kendi görüşleri ile uygunluk sağlamasını yeterli

görmüştür.508 Tamamen hadislerin muhtevası göz önüne alınarak yapılan bu

uygulama daha öncede ifade ettiğimiz gibi müellifin hadis kullanımı

konusunda bize bir takım ipuçları vermektedir. Hâlbuki her ilmi disiplinin

olduğu gibi hadis ilminin de kendine has bir takım kıstasları vardır. Hadis ilmi

de bu ölçüler ile meselelere ilmî ve objektif çözüm yolları üretir ve bunları

İslâm ümmetinin hizmetine sunar.

Bursevî, bazen sahih hadislerle beraber zayıf hatta kaynağı tespit

edilmemiş hadisleri, sahih-zayıf iç içeliğinde tek bir hadismiş gibi kitabında

nakletmektedir.509 Tabii ki bu durum hadisin sağlam olduğu izlenimini vermek

508 Bu durumun bir örneği olmak üzere; Miraç gecesinde Hz. Peygamber’e Yüce Allah’ın: “Beni senâ

et” hitâbı karşısında, Resûlullah (s.a.): “Ben Seni gerçek anlamda senâ edemem” dedi. Ancak ilâhi

emre imtisal ile ubudiyetini arz edebilmek için “Sen kendini nasıl senâ ettiysen ben de seni öylece

sena ediyorum” demesi (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 11). Hadis bu haliyle kudsîdir. Rûhûl-Beyân’ın kaynaklarından Razî tefsirinde geçmektedir. Bk. er-Razî, et-Tefsiru’l-Kebîr, XXXII, 129. Bu hadis muteber kaynaklarda ise şu şekilde geçmektedir: Âişe (r.a.) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.)’in bir gece yanımda olmadığını fark ettim, karanlıkta el yordamıyla bakınmaya çalıştım.(Onu araştırırken ) elim ayağının tabanına temas etti. Secde vaziyetinde iki ayağını dikmiş şöyle diyordu: Allahım! Senin gazabından rızâna, azâbından affına sığırım. Ben senden sana sığınırım. Ben seni layık olduğun şekilde medh-ü sena edemem. Sen kendini nasıl medh-ü senâ etmişsen öylesin.”( Müslim, Salât 22 (hno: 486), Ebû Davûd, Salât 152 (hno: 879); Tirmizî, Deavât 75 (hno: 3493); Nesaî, Tatbîk 47 (hno:1101). Görüldüğü gibi Bursevî, muteber kaynaklarda olan rivâyetin varyantını almamış, fakat olayın mi’raç gecesinde gerçekleştiği şeklinde muteber kaynaklarda rastlayamadığımız bir varyantı ile nakletmiştir. Bu haliyle hadisin son kısmı sahîh olup baş tarafındaki sebebi vurudu araştırılmaya muhtaçtır. 509 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524 (hno:65), 528 (hno:69). Bu durum zayıf ya da mevzû olan sözlerin hadis diye kabul edilmesinde hadis uyduranlar tarafından kullanılmıştır. (bk. Kandemir, Mevzû Hadisler, s. 68).

Page 168: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

158

için yapılabileceği gibi zayıf hadisleri veya hadis diye uydurulan sözleri kendi

görüşlerine mesnet teşkil etmesi amacıyla da yapılmış olabilir. Daha çok

hadis uyduranların başvurdukları bu yol, genelde uydurdukları yalanlarını

gizlemek üzere işletilmiştir. İster bilerek ister bilmeyerek, ister dini tahrif

etmek için olsun ister İslâm’a hizmet etmek şeklinde olsun dini ifsat olarak

algılanabilecek bu durumun makul kabul edilebilecek bir yanı yoktur. Zaten

böyle bir uygulamayı, İslâm âlimleri şiddetli bir şekilde eleştirmişlerdir.510

Bursevî, incelediğimiz rivâyetler içerisinde bazen hadislerin

metinlerindeki varyant farklılıklarına da işaret etmiştir. Nitekim Bursevî; ilk

önce “İmâm, “vele’d-dâllîn” dediğinde “âmin” deyin. Çünkü melekler de o

sırada “âmin” derler.511 Kimin “âmin” demesi, meleklerin “âmin” demesine

denk gelirse, önceki günahları bağışlanır” 512 hadisini nakletmiş, arkasından

da bu âmin diyen meleklerin hafaza melekleri mi, yoksa diğer melekler mi

olduğu konusunda ihtilaf vardır dedikten sonra bu meleklerin hafaza

meleklerinden başka melekler olduğu görüşünü destekleyen hadisin “Sözü

(duası); ehl-i semanın sözüne denk düşen”513 şeklindeki diğer varyantına

işaret etmiştir. Bu da bize Bursevî’nin çoğu yerde dikkat çekmese de

hadislerin değişik rivâyet yollarını bildiğini göstermektedir.514

Bursevî, hadis usûlü açısından mütearız gibi gözüken rivâyetlerin

arasını cemetme yöntemini seyrek de olsa tefsirinde bizzat uygulamıştır.

Nitekim onun yukarıda geçen âmin diyen meleklerin hafaza melekleri mi,

yoksa diğer melekler mi olduğu konusundaki ihtilafı iki hadisi cem ederek

çözdüğü görülmektedir. Zira ona göre bu iki hadis hafaza melekleri ile semâ

510 Kandemir, Mevzû Hadisler, s. 65-69. 511 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25 (hno:38), Buhârî, Ezan 113, Tefsir 6, Deavât 63; Müslim, Salât 72, 73, 74, 75(hno:410); Ebû Davûd, Salât 167 (hno:935,936); Tirmizî, Salât 73 (hno:267); Nesaî, İftitah 33(hno:926-929); Muvatta’, Ridâ 46 (hno:195); Ahmed b. Hanbel, II, 233, 270, 440, 449, 459. 512 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25 (hno:38) Müslim, Salât 76 (hno:410). 513 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25 (hno:39), Nevevî, el-Minhâc, IV, 130; el-Azîm Âbadî, Avnu’l-Ma’bud, III, 148; eş-Şevkanî, Neylü’l-Evtâr, II, 144. 514Diğer örnekler için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 23 (hno:33-34),X, 521 (hno:52), X, 530 (hno:74)

Page 169: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

159

meleklerinin iki grubunu cem’ etmek ve ikisinin âmin demiş olduğunu

söylemek sûretiyle birleştirilebilir.515

Bursevî, sadece bir yerde rivâyetler arasında tercihte

bulunmaktadır.516Yine o bazen hadisi sahih kaynaklarında geçen lafzı ile

değil de, mana ile rivâyet etmektedir.517

Bursevî, hadisleri kendi görüşlerini desteklemek üzere kullandığı gibi,

konuyla ilgili görerek zikrettiği bir ayet veya başka bir hadise açılım sağlayan

bir destek malzemesi olarak da nakletmektedir. Nitekim Bursevî, istiâzede

kastedilen sığınmanın çeşitlerini açıklarken “İstiâze, sıfatlara, fiillere ve zâta

ait olmak üzere üç türlüdür”518 şeklindeki tezini “Allahım, senin gazabından

rızana, cezandan affına, senden yine sana sığınırım”519 hadisiyle

desteklemeye çalışmaktadır. Yine Allah’tan başka diğer varlıklara vûcud

isnadının, isimle ve mecazî olup hakiki olmadığını, ondan başka hiçbir

varlığın bulunmadığı şeklindeki vahdet-i vûcud nazariyesini desteklemek için

“Dehr’e sövmeyin, dehr Allah’tır” hadisini delil getirmektedir.520 Buna benzer

bir durum Allah’a layığı ile sena ve methin mümkün olamayacağını, kulların

ancak mecâzî ve taklidî bir şekilde hamd edebileceklerini söyledikten sonra

bunu delillendirmek için Resûlullah (s.a.)’den mervi olan “Sen kendini nasıl

sena ettiysen ben de seni öylece sena ediyorum” hadisini nakletmektedir.521

515 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25. 516 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3 (hno:2). 517 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7, 11 (hno:18). 518 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3. 519 Müslim, Salât 222 (hno:486); Ebû Davûd, Salât 148 (hno: 879); Tirmizî, Deâvat 75 (hno:3493), 112 (hno:3566); NESÂÎ, Tahâre 120 (hno:169), Sıfatu’s-Salâh 47 (hno:1100), 71 (hno:1130), 89 (hno:1346), Kıyamu’l-Leyl 51 (hno:1747), İstiâze 62 (hno:5534); İbn Mâce, , Salât 156 (hno: 1179), Duâ 3 (hno: 3841); Muvatta, Kur’ân 31 (hno:500); Ahmed b. Hanbel, I, 58, 96, 118,150, VI, 58, 201. 520 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. Hadis için bk. Buhârî, Edeb 101; Müslim, Kitabu’l-Elfâzi mine’l-Edebi ve Ğayriha 5 (hno:1762); Muvatta, Kelâm 3 (hno:1799); Ahmed b. Hanbel, II, 395, II, 491, II, 496, II, 499, V, 299, V, 311. 521 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 11; Müslim, Salât 22 (hno: 486), Ebû Davûd, Salât 152 (hno: 879); Tirmizî, Deavât 75 (hno: 3493); Nesaî, Tatbîk 47 (hno:1101), Tetbîk 51 (hno: 1131); Muvatta, Kur’ân 31 (hno.499). Bu konu ile ilgili başka örneklerden olmak üzere, Allah Teâlâ’nın Kur’ân’a yani besmeleye “Ba” ile başlamasının hikmetleri olduğunu izah ederken “Ba harfinde yere yayılma, tevazu

ve kırıklık vardır. Allah kendisi için tevazu gösterenleri yüceltir” diyerek bir hadis-i kudsiyi delil

Page 170: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

160

2. Hadis Yorumlama Metodu:

Nassların açıklanmasında sûfîler genelde lafzın zâhirî yönü yanında

batınî yönüne de vurgu yapmışlardır. Hatta onlar bâtınî, işârî yönü lafzın

açıklanmasında daha önemli görmüşler ve nasslardan murad edilen şeylerin

iç yüzünü ortaya koyabilmek için uzun uğraşılar vermişlerdir. Sûfiler

tarafından işârî yorumun bir lütuf olarak Allah tarafından bildirilebileceği

düşüncesi, tasavvufu diğer ilim dallarından farklı kılan başlıca özellik olarak

sunulmuştur.522 Nitekim müellifimiz Bursevî de ayetlerin tefsirinde olduğu gibi

hadislerin yorumunda da işarî yorum metodunu başarı ile kullanmış ve bu

konuda orijinal örnekler vermiştir.

Bursevî genelde nassların şerhinde kendine ait olan işarî yorumunu

“fakir der ki” sözü ile okuyucusuna arz etmeye çalışır. Yaptığı yorumlarda ise

nasslardan anlaşılan zahiri manayı izah ettikten sonra bundan anlaşılabilecek

olan uzak manaları nasslarda kullanılan ifadelerle bağlantı kurarak

aktarmaya gayret eder. Ağırlıklı olarak işlenen konular ise tasavvuf

düşüncesinde çokça değinilen ruh, kalb hayatı, nefsin halleri, heva hevese

tabi olmama, zikir, vird ve vahdet-i vûcud gibi konulardır. Nitekim o, Kureyş

sûresinin sebebi nüzulu olan “Kureyş’lilerin iki yolculuğu olurdu. Kışın

Yemen’e yolculuk ederler, yazın da Şam’a sürekli gidip gelirler ve ticaret

yaparlardı. Bu yolculukların da güven içinde idiler. Çünkü onlar, Allah’ın

harem bölgesinin halkı ve Beyti Şerifinin hizmetçileri idiler. Dolayısıyla,

insanlar yağma ve kaçırılma tehdidinde iken kendilerine bir saldırı olmazdı”523

şeklindeki rivayeti açıklarken şöyle demektedir: “Fakir der ki: Allah, Kureyş ile

müşrik nefse ve onun ‘beled-i insani’ olan vücut Mekke’sinde yaşayan hatalı

ve zalim kuvvetine, kış ile kahır ve celâline, yaz ile lütuf ve cemaline işaret

etmiştir. Kahır ve celalden kastım acziyet ve zayıflıktır. Çünkü kahra uğrayan

olarak kullanmaktadır. bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7, Hadisin kaynakları için bk. Müslim, Birr 66 (hno:2588); Tirmizî, Birr 82 (hno:2029). Benzer örnekler için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 7. 522, Süleyman Uludağ, “Bâtın İlmi”, DİA, V. Cilt, İstanbul 1992, s. 189; Öztürk, Tefsirde Zahir-Bâtın Düalizmi ya da Tasavvufî Aşırı Yorum, s. 115. 523 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 519; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 204; ez- Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 287.

Page 171: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

161

aciz ve zayıf olur. Lütuf ve cemalden kastım da kudret ve kuvvettir. Çünkü

lütfe uğrayan imkân sahibi olur. Nefsin acziyet ve zaafı, heva ve hevesinin

izin vermediği durumda olur. Nefsin kudret ve kuvveti ise hevasının izin

verdiği anda olur. Nefis ve sıfatları, acziyet ve zaaf anında akledilebilirler

(ma’kulat) Yemen’ine göç eder. Çünkü o kalp tarafındandır. Kuvvet ve kudret

anında da hissedilebilirler (mahsusat) Şam’ına göç eder. Çünkü o da sadra

hâkim olan kalbin sol tarafındandır. Bu halde nefis ma’kulat ve mahsusat

nimetleri arasında dönüp durur. Ma’kulat âlemindeki aşırı giden felsefeciler

ve mahsusat âleminde ihtiraslı firavunlar gibi, vahdeti vücudu ve kalp elçisinin

risaletini ikrar edip nimetlere şükranda bulunamaz. İşte bundan dolayı Allah,

‘Şu Beytin Rabbine kulluk edin’ demiştir. Yani hakikat Kâbe’si olan kalp

evine. Çünkü o ilhamların ve sezgilerin tavaf yeridir. Ona ibadetin gereği, kalp

hidayetinin elçisinin risaletini kabul etmektir. Beyt, Rabbe izafet olmakla

azamet ve şeref kazanmıştır. Rabbin azamet, celâlet ve heybetini ne

zannedersin! Kalbin Rabbi, bütün isim ve sıfatları toplayan, içine alan isimdir

ki O’da, aklî, ruhanî, ilmî ve gaybî bütün tesirlerin alakalı olduğu ismi

azamdır. Bütün bu tesir, şirkten kurtulmak ve vahdeti vücudun sırrına ermek

için cüz’i isimlerin değil, külli ismi azamın altına girmekle emir olundular.

Çünkü cüz’i isimler kayıtlanmayı gerektirir. Külli isim ise mutlaklığı bildirir.

Bundan ötürü Peygamber (sav)’ın, külliliğine ve cem’iliğine işaret olarak

şehirlerin anası Mekke’ye gönderilmiştir”524

Yine Fil sûresinin sonunda Bursevî bu sûre ile ilgili kendi gönlüne gelen

yorumu şu şekilde arz eder: “Kabe’nin ilk önce Ebrehe tarafından yıkılmaya

çalışılması ve fil sahiplerinin helak olması ile tarih içerisinde onu yıkma

girişimlerinde bulunanlar konusunda Fakir der ki: Bütün bunların cevabı şu

olabilir. Aslının tamamen kaybolması veya buna benzer şeyler bu ümmetten

kaldırılmıştır. Harikulade hallerin çoğu da geçmiş ümmetler zamanında

olmuştur. Kâbe, insan-ı kâmilden daha faziletli değildir. Allah’ın kanunu,

düşmanlık yapanlara müsamahalı davranma şeklinde devam etmiştir. Allah

524 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 521.

Page 172: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

162

mühlet verir ama ihmal etmez. Allah’ın laneti zalimlerin üzerine

olsun525Burada, panterin kibir ve yırtıcılığındaki vahşilik gibi fil huyu olan kin

ve gazap sıfatlarıyla sıfatlanmış nefis Ebrehe’sine işaret vardır. Allah Teâlâ

vird ve zikir taşları taşıyan ruh kuşlarını onların üzerine göndermiş ve kuşlar,

yenilenleri yiyip, kalan kötüleri koparıp, gücü kendine çeken cismani tabiatın

huylarını iptal etmiştir. Çünkü bu çağrı şeytanın süslemesiyle meydana

gelmiş olup, ruhun, Rahman’dan olan kalp Kâbe’sinde çağrısına karşı

koyamaz.” 526

Bunun yanında Bursevî, ruhun bir dereceden bir başka dereceye

yükselerek en sonunda tek olan Allah’ta birleşmeyi ve tevhide ulaşmayı ifade

eden vahdet-i vûcud düşüncesine hadislerin şerhini yaparken ara ara işaret

eder. Nitekim o “Ben namazı kendimle kulum arasında ikiye ayırdım. Yarısı

benimdir, yarısı da kulum içindir. Kulum için istediği vardır”527 şeklindeki

kudsî hadisi şu şekilde şerh etmiştir: “Kul, taksim edilen bu yarımlardan

biriyle Hakk’ın celâl ve cemal sıfatlarına şükür, senâ ve hamd sûretiyle kemâl

makamına yaklaşır. Rab Teâlâ da kerem ve in’am gereği kula yaklaşır.

Namazın diğer yarısıyla Hakk kulunu hevâsının kat kat karanlıklarından,

kalbin isteklerinden ve rûhun Allah’tan başkasına bağlanmasından

uzaklaştırıp, birliğinin nuruna erdirmek ve ferdaniyyetine şahit tutmak

sûretiyle, ağyara kulluk tutsaklığından kurtarır.”528

Yine Bursevî, “Allah Teâlâ varlıkları karanlık içinde yarattı ve onlar

üzerine ilahî nûrunu yaydı da onlar zahir oldular”529 hadisinde geçen “halk”

(yaratma) kelimesi takdîr anlamındadır diyerek bunun sebebini şöyle

açıklamaktadır “Çünkü takdîr-i ilâhî, eşyayı var etmeden öncedir. Eşyaya

525 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 517. 526 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 518. Diğer örnekler için bk. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 525, 526, 527, 538. 527 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19. Müslim, Salât 38, 39, 40 (hno: 395), Ebû Dâvud, Salât 131 (hno:821); Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 1 (hno:2953); Nesaî, İftitâh 22 (hno: 9109; İbn Mâce, Edeb 52 (hno:3784); Muvatta, Salat 42 (hno:187); Ahmed b. Hanbel, II, 241, 285, 460. 528 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 19. 529 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 24, TİRMİZÎ, İman 18 (hno:2642); Ahmed b. Hanbel, II, 176, 197.

Page 173: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

163

nurun yayılması ise, mümkinata varlık elbisesinin giydirilmesinden kinayedir.

530

Bursevî hadisleri yorumlarken bazen rüya, keşf ve insilah yolu ile

rivayetlerde bulunan âlimlere de müracaat etmiştir. Nitekim o, “ Hûd sûresi

ve kardeşleri beni ihtiyarlattı”531 hadisini yorumlarken, genelde tefsirlerde ve

tasavvufa ait kaynaklarda geçen Resûlullah (s.a.)’in saçını özellikle

“Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol!” ( Hud, 11/ 112)” ayetinin ağarttığı

şeklindeki görüşü benimsemektedir.532 Nitekim Kuşeyrî (v. 465/1072), es-

Sülemi (v. 412/1021)’den nakille Ebû Ali eş-Şebevî’nin Resûlullah (s.a.)’ı

rüyasında gördüğünü ve ona “Ya Resûlullah (s.a.) benim saçlarımı Hud

Sûresi ağarttı” sözünde hangi kısmı sizi ihtiyarlattı, Nebilerin kıssaları mı,

yoksa geçmiş milletlerin mahvolmaları mı?” diye sorduğunu haber

vermektedir. Resûlullah (s.a.) de Şebevî’ye “Bunların hiçbiri değil, sadece

Hak Teâlâ’nın “Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol!” ( Hud, 11/ 112), sözü

beni ihtiyarlattı, saçlarımı ağarttı” demiştir. 533 Kendisi de mutasavvıf olması

hasebi ile Bursevî hadis hakkındaki bu yorumu Rûhu’l-Beyân’da aktarmak

sûretiyle benimsemiş görünmektedir.

Bursevî bazen hadisleri yorumlarken hadisten anlaşılması murad edilen

şeylerin daha net kavranması için bir takım izahatlarda bulunmaktadır.

Nitekim Fâtiha’nın ardından söylenen “âmin” hakkında Resûlullâh (s.a.)’in

Fâtiha’yı tamamladıktan sonra “amîn” demeyi öğretti ve bunu söylemek,

mektup sonuna vurulan mühür gibidir diye buyurdu” 534 hadisini aktardıktan

sonra Bursevî bunun sırrının şu olduğunu ifade etmektedir: “Mühür,

mühürlenen şeye muttali olmaya ve onda tasarrufta bulunmaya mani olduğu

530 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 24. 531 Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân 56 (hno:3297); Hâkim, el-Müstedrek, II, 374 (hno:3314); Abdurrezzâk, el-Musannef, III, 368 (hno:5997); et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VI, 184 (hno:5804), XVII, 286 (hno:790), XXII, 123 (hno:318); Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 14 (hno:1570). Hadisimiz bu hali ile merfu’dur. Sıhhati açısından da sahihtir. 532 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 21. 533 Kuşeyrî, er-Risale, s. 286. 534 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, II, 187 (hno:7961)

Page 174: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

164

gibi, “âmin” de kulun duasının zarara uğrasına mani olmuş olur”535 Yine

Bursevî, “Senin gazabından rızana, cezalandırmandan affına, nihayet yine

senden sana sığınırım”536 hadisini Allah’a sığınmanın sıfatlara, fiillere ve zâta

ait olmak üzere üç türlü olacağı şeklinde şerh etmiştir. Bunun sebebini izah

ederken de “Zatına en yakın sıfatlardan rızaya sığınma ile başlamış, sonra

fiili sıfatlardan affına sığınmış, daha sonra da ‘yakin’ i arttığı için sıfatları terk

edip nazarını da Zat’a hasrederek “Senden sana sığınırım”537 demiştir.

Lafızlardan batınî yorumlar çıkarmakta maharetli olan Bursevî, Kevser

sûresinde geçen Kevser ibaresinin ne olduğunu Resûlullah (s.a.)’den varid

olan hadislerle izah ettikten sonra kevserin bilinen manasını olabildiğince

genişletmiştir. Bursevî, Kevser’in zahirî ve batînî nimetlerin hepsini

kapladığını ve bu cümleden olmak üzere özellikle batınî nimetlerden biri olan

ilm-i ledünnîyi de içine aldığını ifade etmiştir. Bu konuda kendi görüşünü o

şöyle aktarmaktadır: “Zahir olan görüş, Allah’ın gizli ve açık bütün

nimetlerinin Kevser’e dâhil olmasıdır. Dünya ve ahiret hayırları zahiri

nimetlerden, zahiri ve batıni kuvvetler aracılığı ile kazanılmayan, feyzi ilahi ile

hâsıl olan ledunnî ilim de batînî nimetlerdendir.”538

Aslında Rûhu’l-Beyân tefsiri işârî yorum bulma konusunda pek de

zorluk çekilmeyecek tefsirlerden birisidir. Ayet ve hadisleri yorumlarken

Bursevî çoğu zaman batîni yorumları tercih etmiş tasavvufa dair pek çok

meseleye ve mutasavvıflara ait pek çok hallere her fırsatta göndermelerde

bulunmuştur. Bunun en basit örneğini Fâtiha sûresinin tefsirinde “Kendilerine

nimet verdiklerimin yoluna”539 ayetini tefsir ederken görmekteyiz. Nitekim o,

nimet verilenlerden kastın velilerin ve nebilerin makamı olduğunu söylemiş,

peşinden de bu güruhun gittiği yolun istikamet üzere olan mutedil bir yol

olduğunu ifade etmiş, itidal yolu konusunda Resûlullah (s.a.)’den varit olan

535 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 25 536 Müslim, Salât 22 (hno: 486); Ebû Davûd, Salât 152 (hno: 879); Tirmizî, Deavât 75 (hno: 3493); Nesaî, Tatbîk 47 (hno:1101). 537 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 546. 538 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 524.

Page 175: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

165

hadisleri sıralamıştır. Sonrada tasavvuftaki övülen vasıfları anlatmıştır.540

Bundan dolayı Bursevî’nin yorum metodu, ayrı bir tez konusu olarak

işlenebilecek kadar geniştir.

Bursevî’nin dikkat çeken bir yönü de dilciliğidir. O, Arapça ve Farsça

gibi yabancı dillerde uzun yıllar sıkı bir eğitim almıştır. Aldığı bu tedris ve

taliminin etkisiyle dil konusunda belli bir seviyeyi yakalamış ve bu konudaki

ilmi birikimini kaleme aldığı Arapça ve Farsça eserlerde hissettirmiştir.

Rûhu’l-Beyân tefsiri de onun bu estetik zevkinin sergilendiği yapıtlarından

birisidir. Nitekim Bursevî, Rûhu’l-Beyân tefsirinde gerek ayetlerin tefsirinde

gerekse hadislerin şerhinde dilin hem gramer yönünü hem de sanatsal

yönünü ustalıkla kullanmıştır.

Bunun yanında o, hadisler içinde geçen garip kelimeler üzerinde

durmuş ve bunlar hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Bu yönü ile Bursevî

hadis ilminde garibu’l-hadis diye bilinen yöntemi tefsirinde başarı ile

kullanmıştır.

Bursevî, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçmekte olan ““Rabbinizin

nefsi Yemen tarafında bulunur”541 şeklideki merfu’ hadisi tefsirinde

aktardıktan sonra “Rabbinizin nefsi” ibaresindeki kapalılığı açmak üzere “Yani

rabbinizin sıkıntılarınızı kaldırması”542 açıklamasını getirmiştir. Böylece o hem

Allah’ın nefsinin ne olduğu gibi bir kelamî tartışmaya girmemiş hem de nefis

kelimesiyle lugavî olarak uyuşan ve ondan türeyen “tenfîs” kelimesini

kullanarak hadise edebî bir izah getirmiştir.

Rûhu’l-Beyân tefsirinde, “Garibu’l-hadis” ilimi konusunda Bursevî bize bir

takım örnekler sunmaktadır. Nitekim “Resûlullah (s.a.), Nasr sûresini

ashabına okuyarak Mekke’nin fethinin müjdesini verdiğinde ashap sevinirken

539 el-Fâtiha (2), 6. 540 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 22-23. 541 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530, Ahmed b. Hanbel, II, 541 542 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 530.

Page 176: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

166

amcası Hz. Abbas ise ağlamış, Allah Resûlü (s.a.) bunun sebebini

sorduğunda Abbas (r.a.):“ � ا H�(*L� (# ” “Sana vefat edeceğinin haberi verildi”

diye cevap vermiştir.”543 Bursevî bu hadisi aktardıktan sonra hadis içinde

geçen “�H�#ا” ibaresini “ت�ء خ�- ا#8�B#ا �H�#وا (*L� ت�خ�- � ( Yani sana“ ”اى أ#�B ا#

vefat haberin verildi. “ �H�#ا” ölümünü haber vermek demektir” şeklinde

açıklamıştır.

Mesed Sûresi’nin sebebi nüzulünde geçen Ebû Leheb’in ölüm sebebi

olan adese hastalığını544 o, “Adese, vücutta çıkan, mercimeğe benzeyen

sivilcedir. Genellikle öldüren ve tutulan kişideki bulaşıcılığından korkulan

salgın bir hastalıktır” diyerek açıklamıştır.545 Yine Ümmühanî b. Ebî Talib

(r.a.)’dan rivâyetle: “Resûlullah (s.a) Kureyş’i ne onlardan evvel ve ne de

onlardan sonra hiç kimseye verilmeyen yedi özellik ile üstün tuttu”546 şeklinde

geçen hadisi “Yani onların faziletlerini zikretti”547 diyerek tevil etmiştir.

Bursevî bunun yanında ara sıra, hadislerin metinlerinde ve ve şerhinde

Arapça ifadelerin yanında Farsça kelimeleri ustaca meczeder.548

3. Eserine Aldığı Hadislerin Değeri ve Tenkidi*

Bundan önceki bölümlerde, tahricini yaptığımız hadisleri sened ve metin

yönüyle incelemiş, akabinde Bursevî’nin hadis yorumlama metodunu

aktarmaya çalışmıştık. Bu bölümde ise öncelikle zikri geçen hadislerin

kaynakları üzerinde durulacak, sonrasında ise bu hadislerin sıhhatleri

konusunda değerlendirmeler yapılacaktır.

543 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531, Tabiîn müfessirlerinden Mukatil tarafınadan rivâyet edilen bu hadis mürseldir. Bk. es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 321; ez-Zamahşerî, el-Keşşaf, IV, 294; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, IX, 209. 544 el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, V, 211 (9832); Hâkim, el-Müstedrek, II, 588 (hno:3984); et-Tebaranî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XXII, 435 (hno:1060). 545 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 533. 546 Hâkim, el-Müstedrek, II, 584 (hno: 3975), IV, 60 (hno:6877); et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsât, IX, 76 (hno:9173); et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XXIV, 409 (hno: 994). 547 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 521. 548 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 531, 532. * Pek tabii ki, bu ifadeden maksat, Rûhu’l-Beyân’daki çalışmamıza konu teşkil eden çerçevedeki rivayetlerdir.

Page 177: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

167

Tezimizde geçen hadislerin kaynak taramasını yaptığımız aşamada;

aradığımız hadislerin Kütüb-i Sitte diye anılan altı kitapta ve bunların

yanında, İmam Malik (v. 179/795)’in Muvatta’ı, Ahmed b. Hanbel (v.

241/855)’in Müsned’i, Darimî (v. 255/869)’nin Sünen’i, Taberânî (v.

360/971)’nin Mu’cemler’i, Darekutnî (v. 385/995)’nin Sünen’i ve Beyhakî (v.

458/1066)’nin Şuabu’l-İman’ı gibi hadis edebiyatında mesadir-i asliye diye

bilinen câmi, sünen, müsned ve mu’cem türü kaynaklarda geçtiğini gördük.

Araştırmamız sonunda, Rûhu’l-Beyan’da tahricini yaptığımız hadislerin

neredeyse üçte ikisinin Kütüb-i Sitte’de ve yukarıda anılan kitaplarda

asıllarının olduğunu tespit ettik. Bu oran gerçekten ilk dönem sûfîlerne göre

düşük bir değeri ifade etmektedir.549

Rûhu’l-Beyân tefsirinde geçmekle birlikte asli kaynaklarda

bulamadığımız bir takım hadislerin de mesadir-i gayri asli diye bilinen

derleme türü hadis edebiyatına ait eserlerde geçtiği görülmüştür. Özellikle bu

türden kabul edilen şerh edebiyatına ait kaynaklar, müstedrek ve müstahreç

türü mecmualar, zayıf ve mevzû hadisleri derleyen eserler, halk arasındaki

hadis olarak şöhret bulmuş sözleri derleyen kitaplar ve tahriç edebiyatına ait

olan eserler tezimizdeki hadisleri incelerken çokça kullandığımız

kaynaklardandır. Mesadir-i aslîye ve mesadir-i gayrî asliye dışında hadis

konusunda daha talî kaynaklardan kabul edilen tefsir, tarih ve ahlâk türü

kitaplar da müracaat etmekten müstağni olmadığımız eserler arasında

sayılabilir. Fakat zikri geçen kaynaklarda geçen hadislerin sayısı, genel hadis

sayısına oranla daha az bir yekün tutmaktadır. Bu da Rûhu’l-Beyân’da

kullanılan hadislerin büyük bir kısmının asli kaynaklarda yer aldığını,

göstermesi açısından önemlidir.

549 Tasavvufun doğuşu ve kurumsallaşma dönemi arasında geçen zaman diliminde kullanılan hadisler, genillikle sahih ve hasen derecesinde olup, zayıf rivayetlere çok az rastlanmaktadır. Kurumsallaşma sonrasında, zaman ilerledikçe tasavvufa yeni yeni meseleler dâhil olmuş, malzemenin kapsamı genişlemiş, dolayısı ile hadislerdeki sıhhat ölçüsü, sahihden zayıfa doğru bir düşüş göstermiştir. Nitekim Kuşeyrî (v. 465/1073)’nin er-Rislesi’ndeki hadislerin takriben %90 kadarı Kütüb-i sitte ve diğer sağlam kabul edilen kaynaklarda rivâyet edilen hadislerden oluşmaktadır. (bk. Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 64).

Page 178: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

168

Fakat bunun yanında teknik imkânlar elden geldiğince kullanılmasına

rağmen araştırmalarımız sonunda kaynağını bulamadığımız hadisler de yok

değildir. İncelediğimiz mükerrerler dâhil toplam yüz elli üç hadisten kaynağını

bulamadığımız hadis sayısı on birdir. Bunlardan onu merfû, bir tanesinde

mevkûf nitelikli rivâyetlerdendir. Yine kaynaklarda bulamadığımız on merfû

hadisten beş tanesinin mana yönüyle uyuşan başka varyantları tespit

edilmiştir. Bunlar çıkartıldığında bulunamayan merfû hadis sayısı beşe

mevkûf hadis sayısı bir taneye düşmektedir. Bu altı hadisin, ilmî sahadaki

teknik imkânların gelişmesine bağlı olarak zaman içerisinde bulunabileceği

kanaatindeyiz. Bizim kaynaklarda bulamadığımız bu altı hadisi şu şekilde

sıralayabiliriz:

1- Bir haberde Nebi (s.a.) şöyle buyurdu: “Semâya yükseltildiğim İsrâ

gecesinde bana bütün cennetler arz edildi. Oralarda sudan, sütten, şaraptan

ve baldan olmak üzere dört nehir gördüm….550

2- Atâ’ya Fâtiha sûresinin ne zaman nazil olduğu soruluğunda şöyle

demiştir: “Mekke’de ve bir Cuma gününde, Allah Teâlâ kulu Muhammed

(s.a.)’e ikram olsun diye yedi bin melekle Cebrâîl’i bu sûreyi indirmesi için

gönderdi.”551

3- Rivâyete göre Ebû Cehîl’e ait zengin mallarla yüklü bir kâfile

Şam’dan yedi grup halinde geldi. Resûlullah (a.s.) ve ashâbı gelen bu

kafileye bakıyordu. Sahabilerin çoğu aç ve çıplaktı. Allah elçisinin gönlüne

düştü ki, ashâbının ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şeylere sahip olsa! Bunun

üzerine bu ayet nazil oldu: “Şu kesin ki, biz sana namazda tekrarlanan yedi

ayet ile şu yüce Kur’ân’ı verdik.” (el- Hicr, 15/87...552

4- Tebbet sûresi Ümmü Cemil’e ulaşınca ateşli ve kızgın bir vaziyette

Ebu Süfyan’ın evine geldi ve dedi ki: “Ey Cesur! Ey Yiğit! Muhammed’in beni

aşağılaması seni hiç öfkelendirmiyor mu?” Ebu Sufyan “O işi sen bana bırak”

deyip kılıcını aldı ve dışarı çıktı. Kısa süre sonra hemen geri döndü. Ümmü

550 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 9. 551 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26. 552 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 26,.

Page 179: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

169

Cemil ”Onu öldürdün mü?” diye sordu. Ebu Süfyan ona dedi ki “Ey kardeşim!

Kardeşinin başının koca bir yılanın ağzında olması hoşuna gider mi?” O da

”Hayır kesinlikle” deyince, Ebu Süfyan “Neredeyse şimdi buna benzer bir şey

oluyordu” karşılığını verdi.553

5- Rivâyet edildiğine göre Yusuf (a.s.), kuyuya atıldığı zaman dizinde

şiddetli bir ağrı hissetti. Bundan dolayı o geceyi uykusuz olarak geçirdi.

Sabah güneşin doğması yaklaştığı bir sırada Allah’ın izniyle Cebrâîl (a.s.)

geldi ve ondan Rabbine dua etmesini istedi…554

6- Ali b. Ebî Talîb (r.a.) şöyle buyurmaktadır: “Ehl-i Kitabın ibadetiyle

bizim namazımız arasındaki fark şeytanın vesvesesidir…”555

Rûhu’l-Beyân tefsirindeki incelenen hadisler sened ve metin tenkitinden

geçirildiğinde, bu hadislerin neredeyse beşte üçünün sahih olduğu tespit

edilmiştir. Sahih hadislerin genel olarak muteber hadis kaynaklarında geçtiği

görülmektedir. Bundan dolayı bu oran aynı zamanda muteber hadis

kaynaklarında geçen hadisleri de ifade etmektedir. Fakat bunun yanında

Bursevî’nin hadisleri kitabına alması bir hadisçi titizliğinde olmamış bu tutum

zayıf ve mevzû hadislerin Rûhu’l-Beyân tefsirinde yer bulmasına sebep

olmuştur. Bursevî, tefsirinde naklettiği hadisleri, kanaatimizce bizzat hadis ve

hadis dışı kaynaklardan görerek aktarmıştır. Bu bakımdan eserinde

kendisinin uydurduğu bir hadis de bulunmamaktadır.

Hadisçiler, ne sahih olarak kabul edilebilen ne de uydurma olduğuna

dair kesin bir kanıt bulunan sahîh ve uydurma hadisler arasında yer alan

zayıf hadislerle ilgili pek çok terim ve usûl geliştirmişlerdir. Hadislerin

sağlamını zayıfından ayırma çalışmaları kapsamında oluşan cerh ve ta’dil

faaliyetlerine, münker rivâyetlerin tespitine, i‘tibar ve şevahid arama

çalışmalarına muhtelif yönlerden sağlayacağı katkılardan ötürü hadisçiler

sahih hadislerin yanında zayıf hatta mevzû rivâyetleri cem’ etmişlerdir. İşin

553 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 535. 554 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 541. 555 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 6.

Page 180: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

170

seyri ilk hadis edebiyatının oluşmaya başladığı dönemde bu mecrada

akarken zamanla zayıf hadislerin naklinin yanında onlarla amel edilmesi gibi

bir uygulamanın da başladığı görülmektedir. Bu konuda yaygın olan kanaat

itikâdî meselelerde ve helâl-haram hükümlerinin tespitinde zayıf hadisle amel

edilemeyeceği; ancak fezâil, terğib ve terhîb gibi konularda amel edilebileceği

doğrultusundadır.556 Bu yaygın kanaatin tarihi kökenlerinin tespiti konumuzla

direkt ilgili olmamakla birlikte zayıf hadislerin nakli ve amel edilmesi ile ilgili

oluşan bu genel kabul müellifimiz Bursevî’de de gözlemlenmektedir. Nitekim

o, amellerin faziletine dair olan zayıf hadislerin nakli ve amel edilmesi

konusunda ileri bir tavır içinde olduğu görülmektedir.557 Bu durum tahriç

ettiğimiz hadislere de yansımıştır. İncelenen hadislerin neredeyse beşte

birinin çeşitli sebeplerden dolayı zayıf olması dikkat çekicidir.558

Özellikle zayıflığı tespit edilen hadislerin, sûrelerin faziletine dair

konularda, terğib ve terhible ilgili meselelerde bulunması kayda değerdir.

Aslında Bursevi zayıf hadisle ilgili bu çerçeveyi biraz daha genişletmekte

olduğuda görülmktedir. Nitekim o bir hadisi rivayet ederken aldığı ölçü,

hadisin sahih veya zayıf olması değil kendilerine itimat duyduğu âlimlerin

eserlerinde geçmesidir. Bursevî özellikle Kâdî Beydavî, Zamahşerî ve Ebû’s-

Suûd Efendi gibi müfessirlerin eserlerini referans alarak bu kaynaklarda

geçen hadisleri aktarmaktadır. Zira ona göre bu âlimler derin araştırmalar

yapmadan kitaplarına bir harf bile koymamışlardır.559 Tabii ki böyle bir anlayış

kabul edilebilir bir şey değildir. Nitekim son dönem muhaddîslerinden olan

Leknevî (v. 1304/1886) büyük âlimlere itimat ederek onların eserlerinden

556 Daha geniş bilgi için bk. Şahyar, “Zayıf HadislerleFezîl Konusunda Amel Edilebilirlik”, s.31-49. 557 Bursevî terğib ve terhible ilgili konularda zayıf hadisle amel edilmesini benimsemiştir. O bu konudaki kanaatini şöyle ifade etmektedir:“Şayet isnadları zayıf ise muhaddîsler terğib ve terhîble ilgili konularda zayıf hadisle amel edilmesinde ittifak etmşlerdir. Nitekim Nevevî (v.676/1277)’nin el-Ezkâr’ında Ali b. Burhaneddin el-Halebî (v.1044/1634)’nin İnsanu’l-Uyûn adlı eseri ile İbn Fahreddin er-Rûmî’nin Esrâr-ı Muhammediyesin’de böyledir.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548. ) Tabiki onun bu anlayışında zımnen de olsa zayıf hadislerin kullanılmasına müsamahakâr davrandığını göstern bir işaret de bulumaktadır. 558 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 3, 4, 5, 9, 10, 15, 16,17, X, 516, 522, 523, 524, 525, 528, 531, 534, 540, 543, 552. 559 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 548.

Page 181: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

171

nakiller yapmanın yanlış olduğunu: “Şayet biri çıkıp, “Dinde ileri gelen büyük

âlimlerin kitaplarında naklettikleri hadislere güvenmek yeterlidir. Zira onların

şanları büyük, makamları ise yüksektir” derse, deriz ki; İsnadı olmadan velev

ki, mutemet âlimler bile olsalar, naklettikleri hadislere itimat edilmez. Özellikle

bu âlimler hadis münekkitleri değilseler durum böyledir. Onların eserlerine

aldıkları hadisler için, o hadislerin tamamının sahîh olduğu kabul edilemez”560

sözleri ile ifade etmektedir.

Eserde dikkat çeken bir diğer husus asılsız rivayetlerin az da olsa

mevcut olmasıdır. Bu hadislerin kaynak olarak daha çok, müellifimizin

kendilerine büyük bir hüsnü zan ile teveccüh gösterdiği âlimlerin kaleme

aldığı tefsir ve ahlak türü eserlerde geçtiği görülmektedir. Bursevî özellikle,

müfessirlerden; Kadı Beyzâvî (v. 685/1286), Ebû’s-Suûd Efendi (v. 982/1574)

Razî, Sa’lebî, Semerkandî, Suyutî gibi sünnî âlimlerin, Zamahşerî (v.

538\1144) gibi mu’tezilî âlimlerin ve Meybudî, Kummî, Muahmmed Bakır gibi

şii âlimlerin eserlerindeki hadisleri herhangi bir tenkit süzgecinden

geçirmeden aktarmıştır. Ahlâk sahasındaki eserlerden de yine Muhyiddin İbn

Arabî (v. 638\1240), Gazzalî, Suyutî, Zemahşerî ve Kanduzî gibi zevâtın

eserlerindeki hadisleri referans olarak aldığı görülmektedir.561 Zikri geçen

eserlerde bulabildiğimiz bu hadisler, ekseriyetle muteber hadis kaynaklarında

geçmemektedir.

Bir hadisin elde mevcut güvenilir hadis kitaplarında bulunmaması

mevzû hadisleri tanıma yollarından biri olarak kabul edilmektedir.562 Suyutî

(v.911/1505) Risâle fî aksâmi’l-mevzû adlı risâlesinde hadisleri, muttasıl

isnadlarla kitaplara geçmiş olan ve olmayan diye iki gruba ayırdıktan sonra,

ikinci grup hakkında şunları söylemektedir: “Ne hadis kitaplarında yer alan ne

de muttasıl bir isnâdı bulunan hadislere yalnız bazı va’z, tefsir, siyer ve tarih

kitaplarında rastlamaktayız. Bunlar birinci gruptan daha çoktur. İlk

560 LEKNEVÎ, Ecvibe, s. 33-34. 561 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 5, 6, 7, 9, 13, X, 551. 562 KANDEMİR, Mevzû Hadisler, s. 180.

Page 182: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

172

devirlerdeki hadis imâmları zamanında mevcut olmayan bu sözlerin çoğu

daha sonraki devirlerde uydurulmuştur”563 Biz de bu hadisler hakkında

yaptığımız değerlendirmede bu görüşe bağlı kaldık ve bu haberleri aslı

olmayan ya da uydurma haberler kategorisine dâhil ettik.

Bursevî, insanları hayra teşvik etmek için sünnî kaynaklar yanında

yukarıda ifade ettiğimiz Mu’tezilî ve Şii kaynaklarda geçen hadisleri referans

olarak almaktadır. Anılan kaynaklarda geçip muttasıl bir isnadı olmayan ve

muteber hadis kaynağında da rastlamadığımız bu hadislerin büyük oranda

mevzû olduğu görülmektedir. Eserde -çalışmamıza konu teşkil eden çerçeve

itibari ile- yaklaşık beşte birlik bir orana tekabül eden bu asılsız haberlerin

varlığı ister istemez eser ve müellifi hakkında eleştirilerin yapılmasına neden

olmuştur.

Bursevî’nin mevzû hadisler konusundaki görüşlerine daha önceki

bölümlerde değinildiği için burada onlara tekrar dönmek istemiyoruz. Şu

kadar var ki Bursevî genellikle hadisleri, hadisçilerden farklı olarak şer’-i

şerife uyduğu müddetçe mevzu dahi olsa makbul haberler kategorisinde

görmektedir. Bursevî tarafından makbul kabul edilen fakat hadis

münekkitlerinin eleştirisinden kurtulamamış olan hadislerden kısaca birkaç

örnek vermek sanırız meseleye tarafların bakış açısını göstermek açısından

yerinde olacaktır.

Bursevî, “Resûlullah (a.s.)’in övünerek; “Ben adil melik zamanında

doğdum”564 hadisini eserinde nakletmektedir. Hadis hakkında kritik yapan

Şevkânî, “hadisin aslı yok”565 derken, İbn Nuceym, Elbânî ve Sehâvî’de

onunla aynı kanaati paylaşmaktadır.566 Tecrîd sahibi Ahmed Naim

mukaddimesinde bu hadisi “aslı olmaksızın şayi olan Haber-i Meşhur’a”

563 Üniv. Kütüph. A, yazl nr. 1461, var. 35b-36b. (Naklen Kandemir, Mevzû Hadisler, s. 180.) 564 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16. 565 eş-Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmua’, I, 327 (hno: 30). 566 Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 339 (hno: 915), el-Elbanî, es-Sisiletü’d-Duafa, IV, 414, es-Sehâvî, el-Mekâsidü’l-Hasene, s. 707 (hno:1271)

Page 183: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

173

örnek olarak zikretmektedir.567 Yine müellifimiz Bursevî de, Sehâvî’nin hadis

hakkındaki “aslı yoktur” değerlendirmesine yer vermiş, böylece o hadisçilerle

aynı kanaati paylaştığını zımnen de olsa ifade etmiştir.568 Fakat bunun

yanında Bursevî, aynı hadise Hadis-i Erba’în Tercemesi’nde; “Zira eğerçi

ehl-i hadis onu tahric etmiştir, velâkin keşfen sahihtir” 569 demektedir.

Hadislerin sıhhati konusunda hadisçiler nakli esas alırlarken tasavvuf

ehli ise genelde keşf, ilham, rüya gibi nakil dışı yoları esas almaktadırlar.

Hadisçilerden Kâsimî’nin (v. 1332/1914), konu ile irtibatlı olarak söylemiş

olduğu “Hadisler ancak senetleriyle sâbit olurlar. Keşf ve kalp nûrları ile sabit

olmazlar. Allah’ın dininde iltimas ve ayrıcalığa yer yoktur. Velî olmanın ve

kerametin de burada ona bir etkisi olmaz”570 sözleri ile adeta ehl-i hadisin

görüşünü özetlemiş gibidir.

Yine bu cümleden olmak üzere Bursevî, Kâfirûn sûresi hakkında ki “Kim

bu sûreyi okursa şirkten temiz kalır, şeytanın tuzakları ondan uzaklaşır, en

büyük korkudan emin olur. Bu sûre Kuran’ın dörtte birine bedeldir” hadisini

nakletmektedir.571 Zikri geçen hadisin bir kısmı muteber hadis kaynaklarında

geçmekte iken572 “şeytanın tuzakları ondan uzaklaşır, en büyük korkudan

emin olur” kısmına ise herhangi bir muteber hadis eserinde rastlanamamıştır.

Bunun yanında haberimiz bu ilavesi ile beraber Bursevî’nin kendilerine itimat

duyduğu başta Beydavî olmak üzere Zamahşerî ve Ebû’s-Suûd gibi

müfessirlerin kitaplarında geçmektedir.573 Münavî, hadisin bu ilave kısmı

hakkında “mevzû” değerlendirmesinde bulunmaktadır.574 Hadis her ne kadar

567 Ahmed Naim, Tecrid, I, 106-107. 568 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, I, 16. 569 Bursevî, Hadis-i Erba’în Tercemesi, s.182. 570 Muhammed Cemâluddîn Kâsimî, Kavâidü’t-Tahdîs min Funûni Mustalahi’l-Hadis, (tah. Muhammed Behcet el-Bîtâr), Beyrut, Dâru’n-Nefâis, 1987, s. 193. 571 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528. 572 Tirmizî, Fadâilu’l-Kur’ân 10 (hno:2893, 2894), De’avât 22 (3403); Ebû Dâvud, Edeb 107 (hno:5055); Ahmed b. Hanbel, III, 146; Hâkim, el-Müstedrek, I, 754 (hno:2078); Dârimî, Fadâilu’l-Kur’ân 23 (hno:3427) 573 Kadî el-Beydavî, Envâru’t-Tenzîl, V, 539; ez-Zamahşerî, el-Keşşâf, IV, 293; Ebû’s-Suûd, İrşadu’l-Akli’s-Selim, VII, 212, IX, 207 574 el-Münavî, Fefhu’s-Semavî, III, 1130.

Page 184: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

174

başı itibari ile sahih gibi görünse de mevcut ilaveleri ile mevzûdur. Bursevî’nin

hadisi bu şekilde eserine almasında hadisi eserlerinde nakleden bu

müfessirlere hüsn-i zan beslemesinin etkisi büyüktür. Aynı durum

“Yavrularınıza uyuyacakları zaman Kâfirûn sûresini okumayı tembih buyurun.

Böylelikle onlara hiçbir şey ilişemez”575 hadis-i şerifi içinde söz konusudur.576

Bursevî bu tür hadisleri kitabına alırken, nakledilen haberlerin insanların

hayrına bir yönünün olmasını ve manasının da şer’-i şerife uygun

bulunmasını yeterli görmüştür. Bu çerçevede o hadis âlimlerinin yaptığı

değerlendirmeleri, insanların pek çok hayırdan mahrum kalacakları endişesi

ile dikkate almamıştır. Tabiî ki esas olan dinin sağlam temeller üzerinde baki

kalmasını sağlamaktır. Yoksa insanları hayra teşvik ederken, onun temellerini

tahrif etmek olmamalıdır.

575 Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 528; 576 Hadis, Sa’lebî tefsirinde senedsiz bir şekilde merfu’ olarak rivâyet etmiştir. Bk. es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, X, 315; el-İsbehanî, Meclisü İbn Fahir el-İsbehanî, s. 357. Bu rivâyet hakında yaptığımız araştırmada hadisin ravîlerinden Harun b. Kesir’in meçhul bir ravî olduğu ve onun Zeyd b. Eslem an Ebî Ümame an Übey sened zinciri ile sûrelerin faziletine dair aktardığı rivâyetlerin mahfuz olmadığı haber verilmektedir. Bk. İbn Hacer, Lisanu’l-Mîzân, VI, 181, İbn Adîy, el-Kamil fi Duafâi’r-Ricâl, VII, 127. Hadis bu yönü ile mevzûdur.

Page 185: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

SONUÇ

Biz bu çalışmamızda, özellikle kendi coğrafyamızdan bir âlim olması ve

hakkında fazla bir araştırma yapılmaması sebebiyle onun Ruhû’l-Beyân

Tefsir’inin küçük bir bölümünü incelemeye esas aldık. Bu bağlamda ilk önce

müellifimizi ve onun zikri geçen eserini genel hatları ile tanıttık. Kavramsal

çerçeveyi şekillendirmek üzere, İşarî Tefisir ve metodu hakkında

değerlendirmelerde bulunduk. Müteakiben tezimizde esas aldığımız

rivayetler; kudsî, merfû, mevkûf türü rivayetler olmasından dolayı, hadisin

tarifini yapıp söyleyeni açısından hadisleri tahlile tabi tuttuk. Aynı zamanda

hadisçilerle mutasavvıflar arasındaki münasebetlere yer verdik.

Tezimizin ikinci bölümünde; Rûhu’l-Beyân Tefsirindeki, Fatiha Sûresi ile

Fil-Nâs Sûreleri arasındaki kısa sûrelerde geçen, kudsî, merfu’ ve mevkûf

türü 153 hadisin tahrici ve değerlendirmesini yaptık. İncelediğimiz hadisler

içersinde; “sahih, hasen, garip, zayıf, münker, mevzû” nitelikli rivayetlere

rastladık.

Aslında hadislerin sıhhatleri konusunda bazen net şeyler söylemek

mümkün görülmemektedir. Nitekim aynı hadis, bir âlime göre sahih olurken

başka bir âlime göre hasen hatta zayıf olarak değerlendirilebilmektedir. Yine

hadislerin kendilerine isnad edildiği kişiler konusunda da buna benzer

müşkiller yaşanabilmektedir.

Buna rağmen Rûhu’l-Beyan’da tahricini yaptığımız hadislerin sıhhati

konusunda bir oranlama yapmak gerekirse şu sonuca varmak mümkündür:

Söz konusu hadislerin; beşte üçlük kısmı sahîh, beşte birlik kısmı zayıf, beşte

birlik kısmı da mevzu ya da kaynağı bulunamayan hadislerden oluşmaktadır.

Bu tespitte ifade edilen oranlar, yaklaşık verilerdir. Teknik imkânların

gelişmesine bağlı olarak, kaynağı bulunamayan hadislerin de gün yüzüne

çıkartılması ile bu oranlamanın değişebileceği varsayılabilir.

Page 186: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

176

Ayrıca tahricini yaptığımız mükerrerler dâhil 153 hadisin hangi

kaynaklarda yer aldığına dair kaba bir değerlendirme yaptığımızda şöyle bir

tablo ile karşılaşırız:

Kütüb-i Tis’a’da, yer alan merfu’ hadis sayısı 59, mevkuf hadis sayısı: 2,

Buhârî ve Müslim’de geçen Müttefekun Aleyh nitelikli hadis sayısı: 21,

Sadece Buharî’de geçen hadis sayısı: 5,

Sadece Müslim’de geçen hadis sayısı:7,

Kütüb-i Tis’a’da bulunmadığı halde diğer hadis kitaplarında (sahih,

müsned, musannef, sünen, mu’cem, derleme türü eserler, şerhler vb.) yer

alan merfu’ hadis sayısı: 27, mevkûf hadis sayısı: 28,

Hadis sahası dışında tefsir, tarih, ahlâk vb. eserlerde geçen merfu’

hadis sayısı: 25, mevkûf hadis sayısı: 28,

Ulaşabildiğimiz kaynaklar çerçevesinde kaynağını tespit edemediğimiz

merfu’ nitelikli rivayet sayısı: 10, mevkûf ise sadece 1 tanedir.

Bu tablodan hareketle Rûhu’l-Beyân’daki özellikle merfu’ nitelikli

rivayetlerin büyük çoğunluğunun Kütüb-i Tis’a ve diğer hadis kaynaklarında

yer aldığını söyleyebiliriz.

Son olarak İsmâil Hakkı Bursevî’nin sünnete ve hadislere bakışı

konusunda da şu tespitin altını çizebiliriz. O, diğer sûfîler gibi Resûlullah

(s.a.)’in sünnetine sımsıkı bir şekilde bağlıdır. Bunun birlikte muhaddislerde

görülen ilmî bir hadis yöntembiliminin kendisinde bulunduğunu söylemek pek

mümkün gözükmemektedir. Elbette bunda onun meslekten bir hadisçi

olmamasının etkisi büyüktür.

Bursevî’nin hadis kullanımında esas aldığı kıstas, çoğu zaman hadis

münekkitlerinin bir hadis hakkında söyledikleri sahih, zayıf ve mevzû gibi

Page 187: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

177

değerlendirmeler değildir. O, hucciyetleri konusunda irşada yönelik bir gayeyi

ön plana çıkararak hadisleri; “makbul” ve “merdud” olmak üzere iki ana başlık

altında toplamış, manası şeriatın zahirine muhalif olmayan zayıf hatta mevzû

hadisleri makbul hadis kategorisinde değerlendirmiştir. Bu durum

incelediğimiz özellikle zayıf, mevzû ve kaynağı bulunamayan hadislerde

kendisini bariz bir şekilde göstermektedir.

Bursevî’nin kayda değer bir diğer yönü ise, kendilerine hüsn-ü zan

beslediği evliya ve ulemanın eserlerindeki hadisleri, herhangi bir tenkide tabi

tutmadan aktarmasıdır. Nitekim Rûhu’l-Beyân Tefsiri’ndeki tahricini

yaptığımız bölümler itibariyle, Bursevî’nin kendilerinden en fazla hadis

naklinde bulunduğu kaynaklar arasında; Kâdî el-Beydavî, Razî, Sa’lebî,

Semekandî, Suyutî, Zamahşerî, İbn Kesîr, Taberî, Kurtubî, Ebû’s-Suûd

Efendî ve İbn Arabî gibi zevâta ait ilgili eserlerin bulunduğu

gözlemlenmektedir.

Page 188: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

178

KAYNAKÇA

KUR’ÂN-I KERİM

ABD B. HUMEYD, İbn Nasr Ebû Muhammed; el-Müntehab min Müsnedi

Abd b. Humeyd, Kâhire, Mektebetü’s-Sünne, 1408.

ABDURREZZÂK, Ebû Bekir Abdurrezzâk b. Hemmâm es-San’anî;

Musannef, I-XI, Beyrut, el- Mektebetu’l-İslâmiyye, 1403.

ACLÛNÎ, İsmâil b. Muahmmed; Keşfu’l-Hafa ve Muzîlu’l-İlbâs ammâ

İştehera mine’l-Ehâdisî âlâ Elsineti’n-Nâs, I-II, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-

İlmiye, 1418/1997.

AHMED B. HANBEL, Ebû Abdillah eş-Şeybanî; Müsnedü Ahmed b. Hanel,

I-VI, İstanbul, Çağrı yy., 1982.

ALİ eL-KÂRÎ, İbn Sultan el-Herevî; el-Esrâru’l-Merfû’a fi’l-Ahbâri’l-

Mevdû’a, (Tah. Abdulfettah Ebû Gudde), Beyrut, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye,

1994.

ALI el-MUTTÂKÎ, Ali b. Husameddin; Kenzu’l-Ummâl fi Süneni’l-Ef’ali ve’l-

Akvali, I-XVI, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, 1989.

ALTINTAŞ, Hayrani; “Tasavvuf”, AÜİFD, Ankara, cilt: XXXI, 1989, s.76.

ÂLÛSÎ, Ebu Fadl Şihabüddin es-Seyyid Mahmud; Rûhu’l-Mea’nî, I-XXIX,

Beyrut, Dâru’l-Fikr, t.y.

AŞKAR, Mustafa; Tasavvuf Tarihi Literatürü, Ankara, Kültür Bakanlığı yy.

2001.

ATEŞ, Süleyman; Sülemî ve Tasavvufî Tefsîri, İstanbul, Sönmez Neşriyat,

1969.

İşârî Tefsir Okulu, AÜİF yy., Ankara-1976.

AVCI, Seyit; Hadis İlmi Hadisçilerin Fazileti ve Kırk Hadis, Konya, Esar

yy., 2004.

Sûfîlerin Hadis Anlayışı, Konya, Ensar yay., 2004.

AYNÎ, Mehmet Ali; Tasavvuf Tarihi, (sad. Hüseyin Rahmi Yananlı), İstanbul,

Kitabevi yy., 2000.

Türk Azizleri İsmâil Hakkı, İstanbul, Marifet Basımevi, 1944.

AYDEMİR, Abdullah; Tefsirde İsrailiyyat, İstanbul, Beyan yy., t.y.

Page 189: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

179

AYDINLI, Abdullah; Doğuş Devrinde Tasavvuf ve Hadis, İstanbul, Seha

Neşriyat, t.y.

“Merfu”’, DİA, , XXIX, Ankara, 2004, s. 180.

“Mevkûf” , DİA, XXIX, Ankara-2004, s. 457.

el-AZÎM ÂBADÎ, Muammed Şemsu’l-Hakk; Avnu’l-M’abud, I-XIV, Beyrut,

Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1415.

BEĞAVÎ, Ebû Muhammed el-Hüseyin b. Mesu’d; Mea’limu’t-Tenzîl, I-VIII,

Dâru Tayyibe, Cidde- 1997.

BEYHAKÎ, Ebû Bekir Ahmed b. El-Hüseyin; Delailu’n-Nübüvve, I-VI, Beyrut,

Dâru’l-Kütübi’l-İliyye, 1405

Sünenü’l-Beyhakî’l-Kübra, I-X, Mekke, Mektebetu Dari’l-Bâz, 1994.

Şuabu’l-İman, I-VII, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut–1410

BEYKÛNİYYE, Ömer b. Muhmmed b. Futuh; Şerhu’l-Manzumetü’l-

Beykûniyye, (cem ve tertib eden: Abdullah Siracüddin), Dimeşk, Matbaatü’s-

Sabâh, t.y.

BİLMEN, Ömer Nasuhi; Büyük Tefsir Tarihi, I-II, İstanbul, Bilmen yy., 1974.

BUHÂRÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmâil; el-Camiu’s-Sahih, Riyad,

Dâru’s-Selam, 2000.

et-Târihu’l-Kebîr, I-VII, Beyrut, Dâru’l-Fikr, t.y.

BURSEVÎ, İsmâil Hakkı; Tefsiru Rûhi’l-Beyân, I-X, İstanbul, Matbaayı Âli

Osmaniye, 1926.

Ferahu’r-Rûh bi Şerhi Muhammediyye, I-II, İstanbul, Bosnavî Hac

Muharrem Efendi Matbaası, 1294.

Hadis-i Erbaîn Tercemesi, İstanbul, Mahmud Bey Matbaası, 1307.

Kenz-i Mahfî, İstanbul-1290.

Kitabü’l-Müteferrikât, vr. 7b, Süleymaniye- Esad Efendi

Kütüphanesi, sıra no: 1667.

Kitabu’n-Necat, (sad. İ. Turgut Ulusoy), İstanbul, Hisar yy. 1983.

Kitabü’n-Netice, (haz. Ali Namlı, İmdat Yavaş), I-II, İstanbul, İnsan

yy., 1997.

Kitabü’s-Silsileti’l-Celvetiyye, İstanbul, Haydarpaşa Hastahanesi

Matbabaası, 1291.

Page 190: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

180

Pend-i Attar, İstanbul, Matbaatü Mühîb, 1287.

Rûhu’l-Beyân, Tercüme baskısı devam etmekte, (ter. H. Kâmil

YILMAZ, Ömer çelik, Süleyman Derin, Mehmet Toprak, Murat Üstün),

İstanbul, Erkan yy., 2005.

Rûhu’l-Mesnevî, I-II, Matbaa-ı Amire, İstanbul-1287

Şerh-i Erbaîne Hadisen, İstanbul, Darü't-Tıbaati'l-Amire, 1253.

Şerh-İ Pend-İ Attâr, İstanbul, Matbaatu Muhib, 1287.

Tamâmu’l-Feyz, (Ali Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî ve Tamâmu’l-Feyz,

yayınlanmamış yüksek lisans tezinin Arapça tahkîk kısmı), İstanbul, MÜSBE.

1994

Tuhfe-İ İsmâiliyye, İstanbul, Basîret Gazetesi Matbaası, 1292.

BURSALI, Mehmet Tahir; Osmanlı Müellifleri, (haz. A. Fikri Yavuz, İsmail

Özen), I,II, İstanbul 1972.

Büyük Türk Klasikleri, (Haz. Komisyon), I-X, İstanbul, Ötüken yy., 1988.

CEBECİOĞLU, Ethem; “Prof. Nicholson’ın Kronolojik Esaslı Tasavvuf

Tarifleri”, AÜİFD, sayı: XXIX, s. 387-406.

CERRAHOĞLU, İsmail; Tefsi Usûlü, Ankara, TDV yy., 2004.

Tefsir Tarihi, I-II, Ankara, DİB yy., 1988.

ÇAKAN, İsmail Lütfi; Hadis Usûlü, İstanbul, MÜİF yay., 1990

DÂREKUTNÎ, Ali b.Ömer Ebû’l-Hasan el-Bağdadî; es-Sünen, I-IV, Beyrut,

Dâru’l-Ma’rife, 1386/1966.

DÂRİMÎ, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman b. Behrâm; es-Sünen, I-

II, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, 1407.

DEYLEMÎ, Ebû Şucâ’ Şîrûye b. Şehredâr b. Şîrûye; Firdevs bi Me’sûri’l-

Hitâb, I-V, Beyrut Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1986.

DOĞRUL, Ömer Rıza; İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul, Ahmed

Hâlis Kitabevi, 1948.

EBÛ’L-BEKÂ; Külliyât, Emiriye Matbaas,1288.

EBÛ DÂVUD, Süleymân b. El-Eş’as es-Sicistânî el-Ezdî; es-Sünen, Riyad,

Dâru’s-Selam, 2000.

EBÛ’L-FiDÂ, Muhammed Yâsîn b. Muhammed İsa el-Fâdânî el-Mekkî; el-

Acâletü fi’l-Ehâdisi’l-müselsele, Dimeşk, Dâru’l-Besaîr, 1985.

Page 191: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

181

EBÛ LEYS es-SEMERKÂNDÎ, Nasr b. Muhammed b. Ahmed; Bahru’l-Ûlûm,

I-III, Beyrut, Darû’l-Fiker, t.y.

EBÛ NUÂYM, Ahmet el-İsfahanî, Hilyetü'l-Evliya, I-X, Beyrut, Dâru’l-

Kütübi’l-Arabî, 1405.

EBÛ’S-SUÛD, Muhmmed b. Muhammed el-Amadi, İrşadu’l-Akli’s-Selim ila

Mezâye’l-Kitâbil-Kerim, I-IX, Beyrut, Dâru İhyai’t-Türasi’l-Arabi, t.y.

EBU TALiB el-MEKKÎ; Kûtu’l-Kulûb fi Muameleti’l-Mahbub ve Vasfu

Tarikı’l-Mürid ilâ Makâmi’t-Tevhid, (çev.Yskup Çiçek, Dilaver Selvi), I-IV,

İstabul, Semerkand yy., 2004.

EBÛ YA’LÂ, Ahmed b. Ali el-Müsennâ e-Mevsılî; Müsned, I-XIII, Dımeşk,

Dâru’l-Me’mun li’t-Turas, 1984.

ERDEM, Hasan Hüsnü; İlahî Hadisler, Ankara, DİB yy., 1982.

el-ELBANÎ, Muhammed Nasirud’-Din, Sahihu ve Daifu’l-Camiu’s-Sağir, el-

Mektebetü’l-İslâmiyye, t.y.

es-Silsiltü’l-Ehâdisi’d-Dâifiyye, I-XI, Beyrut, Mektebetu’l-Meârif, ts

ELMALILI, Hamdi Yazır; Hak Dini Kur’ân Dili, (sad. İsmail Karaçam, Emin

Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, NedimYılmaz), I-X, İstanbul, Azim

Dağıtım, 1192.

ERAYDIN, Selçuk; Tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul, Marifet yy., 1990.

FAZLUR RAHMAN; İslâm, (Çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın), Ankara,

Selçuk yy., 1996.

el-FiRUZ ÂBADÎ, Muhammed b.Y’akub; Kamusu’l-Muhît, Beyrut,

Müessetü’r-Risale, t.y.

GAZZÂLÎ, Zeynü’d-Din; İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn, (ter. Ahmed Serdaroğlu), I-IV,

İstanbul, Bedir yy., t.y.

GÜNGÖR, Erol; İslâm Tasavvufunun Meseleleri, İstanbul, Ötüken Neşriyat,

1982.

HÂKİM, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah en-Neysâbûrî; el-Müstedrek

ale’s-Sahîhayn, (thk. M. Abdulkadir Atâ), I-IV, Beyrut, 1411/1990.

Ma’rifetü Ulûmi’l-Hadis, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1977.

Page 192: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

182

HATÎB el-BAĞDÂDÎ, Ebu Bekir Ahmed b. Ali b. Sabit; el-Kifâye fiİlmi’r-

Rivâye, (tah. Ebû Abdillah es-Sûrakî, İbrahim Hamdî el-Medeni), Medine,

Mektebetü’l-İlmiyye, - ts

el-Câmi’ li Ahlâkı’r-Ravî ve Edebi’s-Sâmi’,I-II, Riyad, Mektebetü’l-

Meârif, 1403.

Şerefu Ashâbi’l-Hadis, (haz. Mehmed S. Hatiboğlu), Ankara, DİB

yy., 1991.

Târîhu Bağdâd, I-XIV, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, t.y.

HATİBOĞLU, Mehmed Said; “İlk Sufilerin Hadis/Sünnet Anlayışları Üzerine”,

İslâmiyât Degisi, cild II, sayı 3, Ankara, Temmuz-Eylül, 1999, s. 7-14.

HEYSEMÎ, Nureddin Ali b. Ebû Bekir; Memau’z-Zevâid Ve Menbeu’l-

Fevaid, I-X, Beyrut, Dâru’l-Fiker, 1412.

el-IRAKÎ, Ebû’l-Fazl; el-Muğnî an Hamli’l-Esfâr, Riyad, Mekebetü Taberiyye,

1415/1995.

el-ISFEHÂNÎ, Râğıb Hüseyin b. Muhammed; el-Müfredât fi Ğarîbi’l-Kur’ân,

Mısır, Meymuniyye Matbaası, 1324.

ITR, Nûreddin; Menhecu’n-Nakd fi Ulûmi’l-Hadis, Dımeşk, Dâru’l-Fikr,

1981

İBN ARABÎ, Muhyiddîn Ebû Abdullah Muhammed el-Hatemî et-Taî; el-

Fütûhâtu’l-Mekkiyye, I-IV, Mısır, 1329.

Şeceretü’l-Kevn, Bulak, Matbaatü’l-Kübra, 1282.

İBN ADÎY, Abdullah b. Adiy b. Abdullah b. Muhammed Ebû Ahmed el-

Cürcanî; El-Kâmil fi Duâfâi’r-Ricâl, I-VII, Beyrut, Dâru’l-Fiker, t.y.

İBN CEVZÎ, Abdurrahman b. Ali; el-İlelu’l-Mütenâhiye, I-II, Beyrut, Dâru’l-

Kütübi’l-İlmiyye, 1403.

İBN EBÎ ŞEYBE, Ebû Bekir Abdullah b. Muahammed; el-Musannef fi’l-

Ehâdisi ve’l-Asâr, (tah. Kemâl Yusuf el-Hût), I-VII, Riyad, Mektebetü’r-Rüşd,

1409.

İBN HACER, Ahmed b. Ali el-Asklanî; Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-

XIII, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, 1379.

Lisau’l-Mizan, I-VII, Beyrut, Müessesetü’l-A’lemiyyi, 1986.

Nüzhetü’n-Nazar fî Tavzîhi Nuhbeti’l-Fiker, Dımaşk, 1481/1992.

Page 193: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

183

Tabakâtü’l- Müdellisîn, Umman, Mektebetü’l-Menâr, 1403.

Takribut’t-Tehzîb, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1415.

Telhîsu’l-Habîr fi Ehâdîsi’r-Râfiî’l-Kebîr, I-II, Medine, 384

İBN HALDUN, Ebu Zeyd Abdurrahman; Mukaddime,(ter. Süleyman Uludağ),

I-II, İstanbul, Dergah yy., 1991.

İBN HALLiKÂN, Ebû’l-Abbâs Şesü’d-Dîn Ahmed Muhammed; Vefayâtü’l-

A’yan ve Ebnâü Ebnâü’z-Zamân, (Tah. İhsan Abbas), I-VII, Beyrut, Dâru’s-

Sâdır, t.y.

İBN HiBBAN, Muhammed b. Hibban b. Ahmed Ebû Hatim; el-Mecruhîn, I-III,

Haleb, Dâru’l-Va’yî, t.y.

es-Sâhih, I-XVIII, Beyrut, Müessesetu’r-Risale, 1414.

es-Sikât, I-IX, Beyrut, Dâru’l-Fikr, 1975.

İBN HiŞÂM, Abdulalh b. Hişam b. Eyyub; es-Sîretü’n-Nebeviyye li İbn.

Hişâm, I-VI, Beyrut, Dâru’l-Cîl, 1411.

İBN KESÎR, Ebû’l-Fidâ İsmaîl b. Ömer; el-Bidaye ve’n-Nihaye, I-XIV, Beyrut,

Mektebetü’l-M’aruf, t.y.

Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, I-IV, Kâhire, Müessesetü’l-Muhtâr, 2002.

İBN KAYYÛM el-CEVZİYYE, Şemseddin Ebû Abdullah Muhammed b. Ebî

Bekir; el-İlelü’l-Mütanâhiyye fi’l-Ehâdisî’l-Vâhiyye, (Tah. Halîl el-Mîs), I-II,

Beyrut Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403.

el-Menâru’l-Münîf es-Saîih ve’d-Dâîf, Haleb, Mektebetü’l-Matbûâti’l-

İslâmiyye, 1994.

İBN MÂCE, Ebû Abdillah Muhammed b.Yezîd el-Kazvînî; es-Sünen, Riyad,

Dâru’s-Selam, 2000.

İBN MANZÛR, Muhammed b. Mukrim; Lisânu’l-Arab, I-XV, Beyrut, Dâru’s-

Sâdr, t.y.

İBN SALÂH, Ebû Amr Osman b. Abdirrahmân es-Şehrezûrî; Ulûmu’l-Hadis,

Mektebetü’l-Fârâbî, 1984.

İBN TEYMİYE, Takıyyuddîn Ahmed; Mecmeu’l-Fetâvâ, I-XXXVIII, Beyrut,

1978.

Page 194: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

184

DİYANET İLMİHAL, (Haz. Hüseyin Algül, Yunus Apaydın, Ali Bardakoğlu,

İbrahim Kâfî Dönmez, Mehmet Erkal Ömer Faruk Harman, Ahmed Saim

Kılavuz, Süleyman Uludağ, İrfan Yücel), I-II, İstanbul, İSAM, 2000.

el-İSBEHANÎ, Ma’mer b. Abdulvahîd Muhammed b. Fahir Ahmed; Meclisü

İbn Fahir el-İsbehanî, Lübnan, Mektbetü’l-Beşâirü’l-İslâmiyye, 1422/2001.

İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ, (haz. Komisyon), I-V, Eskişehir, Anadolu

Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi yy., 1997.

İZMİRLİ, İsmâil Hakkı; Yeni İlmi Kelâm, (Haz. Sabri Hizmetli), Ankara,

Umran yy., 1981.

Siyer-i Celile-i Nebeviye, (Haz. İsmâil Hakkı Uca), İstanbul, Esra

yy,1996.

Mutasavvife Sözleri mi, Tasavvufun Zaferleri mi? Hakkın

Zaferleri, İstanbul, Evkaf-I İslâmiyye Matbaası, 1342.

KABAKLI, Ahmet; Türk Edebiyatı, I-II, İstanbul, TEV yy., 1978.

KÂDÎ İYÂD, Ebû’-l Fadl Iyâd b. Musa el-Yahsubî; eş-Şifâ bi Ta’rîfî Hukuku’l-

Mustafâ, Kâhire, Mektebetü’z-Zehrân, 1977.

KANDEMİR, Yaşar, “Hadis, DİA, XV. Cilt, İstanbul, 1987, s. 27.

Mevzû Hadisler, DİB yy., Ankara-1975

KANDUZÎ, Süleyman Hüseyni Belhi; Yenâbîu’l-Mevedde, İstanbul,

Matbaatu'ş-Şirketi'l-İraniyye, 1302.

KARA, Mustafa; Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul, Dergâh yy., 1999.

“Tasavvuf”, IV, 267, İslâm’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış

Ansiklopedisi, I-IV, İstanbul, İFAV yy., 1997.

el-KARADAVÎ, Yusuf; Sünneti Anlamada Yöntem, (çev. Bünyamin Erul),

Kayseri-1993

KARAMAN, Hayrettin; Günümüz Meseleleri, I-II, İstanbul, İSİAV, 1974.

KÂSİMÎ, Muhammed Cemâluddîn; Kavâidü’t-Tahdîs min Funûni

Mustalahi’l-Hadis, (tah. Muhammed Behcet el-Bîtâr), Beyrut, Dâru’n-Nefâis,

1987.

KETTÂNÎ, Muhammed b. Ca’fer; Hadis Litaratürü (er-Riaâletü’l-Mustarefe li

Beyâni Meşhuri Kütübi’s-Sünneti’l-Müşerrefe), (ter. Yusuf Özbek), İstanbul,

İz yy., 1994.

Page 195: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

185

KILIÇ, Hulusi; “Fîrûzâbâdî” DİA, XIII. Cilt, İstanbul-1996, s. 142-143.

KIRBAŞOĞLU, Hayri; İslâm Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Ankara Okulu

yy., 1996

KOÇYIĞIT, Talat; Hadis Istılahları, Ankara, Rehber yy., 1992.

el-KURTUBÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed; el-Cami’ li Ahkâmi’l-

Kur’ân, I-XX, Kâhire, Dâru’ş-Şa’b, 1372.

El-KUŞEYRÎ, Abdülkerim b. Hevâzin; Kuşeyrî Risalesi, (ter. Şeyhülislâm

Hoca Sâdeddin Efendi), İstanbul, Yasin yy., 2003.

KUTLUER, İlhan; “Mistisizm”, DİA, XXXI. Cilt, İstanbul, 2006, s. 190

KÜÇÜK, Hülya; Tasavvuf Tarihine Giriş, Konya, Nükte yy., 2004.

LEKNEVÎ, Muhammed Abdülhay; el-Ecvibetü’l-Fâdile li’l-Esiletü’l-Aşratü’l-

Kâmile, (Te’lif: Abdulfetteh Ebû Ğudde), Beyrut, Mektebetü Matbûati’l-

İslâmiyye, 1997.

MUBÂREKFÛRÎ, Ebû’l-Ula Muhammed Abdurrahmân b. Abdurrahîm;

Tuhfetü’l-Ahvezi bi Şerhi Câmii’t-Tirmizî,, I-X, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-

İlmiyye, ts,.

Mukaddimetü Tuhfeti’l-Ahvezi bi Şerhi Câmii’t-Tirmizî, Beyrut,

Dâru’l-Fiker, 1415/1995.

MÜCAHiD, Mucahid b. Cübeyr el-Mahzumî; Tefsîru Mücahid, Beyrut, I-II,

Menşuratu’l-İlmiyye, t.y.

MUHAMMED b. HASAN, Şemseddin Ebû Muhammed; Tuhfetu’r-Ravî fi

Tahrici Ehadisi’l-Beydavî, Medine Melik Abdulaziz Kütüphanesi Arif Hikmet

El Yazması Eserler Kısmı, nr: 288 (23/132).

MUHMUD et-TAHHÂN, Teysîru Mustalahi’l-Hadis, İstanbul, Dersaâdet, t.y.

Usûlü’t-Tahrîc ve Dirâsetü’l-Esanîd, Riyad, Mektebetü’l-Meârif,

1996.

MÜSLiM, Ebû’l-Huseyn Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî; Sahîhu Müslim,

Riyad, Dâru’s-Selam, 2000.

MÜNAVÎ, Abdurrauf b. Tâc; Feyzu’l-Kadir Şerhu Camiu’s-Sağir, I-VI,

Mısır, Mektebetu’l-Ticareti’l-Kübra, 1356.

Fefhu’s-Semavî, I-III, Riyad, Dâru’l-Asıme, t.y.

Page 196: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

186

el-İthâfâtü’s-Seniyye bi’l-Ehâdisi’l-Kudsiyye, Lübnan,

Müessesetü’r-Risâle, t.y.

MUSA El-UKAYLÎ, Ebû Cafer Muhammed b. Ömer b. Musa; Duafau’l-Kebir,

I-IV, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1404.

MUVATTA, Malik b. Enes; Kâhire, Mektebetü’s-Safâ, 2006.

NAiM, Ahmed, MİRAS; Kamil; Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih

Tercemesi, I-XII, Ankara, Başbakanlık Basımevi, 1980.

NAMLI, Ali; “İsmâil Hakkı Bursevî”, DİA, XXIII. Cilt, İstanbul, 2001.

İsmâil Hakkı Bursevî, İstanbul, İnsan yy., 2001.

NESÂÎ, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb; es-Sünen, Riyad, Dâru’s-Selam,

2000.

NEVEVÎ, Muhyidin Ebû Zekeriyâ Yahyâ b. Şeref; el-Minhâcü Şerhu Sahîhi

Müslim b. El-Haccâc, I-XVIII, Beyrut, Darü İhyâi’t-Türasi’l-Arabiyye, 1392.

el-Ezkâru’l-Müntehibe min Kelâmi Seyyidi’l-Ebrâr, Beyrut, Dâru’l-

Kütübi’l-İmmiyye, 1404/1984.

O’LEARY, D. Lacy; İslâm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri, (çev. Hüseyin

Yurdaydın, Yaşar Kutluay), Ankara, AÜİF yy., 1971;

ÖZKIRIMLI, Atilla; Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, I-V, İstanbul, Cem yy.,

1990.

ÖZTÜRK, Mustafa; “Tefsirde Zahir-Bâtın Düalizmi ya da Tasavvufî Aşırı

Yorum”, İslâmîyat Dergisi, Ankara, cilt 2, sayı 3, 1999.

ÖZTÜRK, Yaşar, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnete Göre Tasavvuf, İstanbul,

Fatih yy., 1979.

RAMEHURMUZÎ, el-Hasan b. Abdirrahman; el-Muhaddîsü’l-Fasıl beyne’r-

Râvî ve’l-Vâî, Beyrut, Dâru’l-Fiker, 1404.

R. A. NICHOLSON, Tasavvufun Menşei Problemi, (ter. Abdullah Kartal),

İstanbul, İz yy., 2004.

er-RAZÎ, Fahreddin Muhammed b. Temîm; et-Tefsiru’l-Kebîr, I-XXXII,

Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1421.

Page 197: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

187

es-SA’LEBÎ, Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed b. İbrahim; el-Keşfu ve’l-

Beyân, I-X, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabiyye, 1422.

es-SEHÂVÎ, Şemsüddin Muhammed b. Abdirrahman, el-Mekâsıdu’l-Hasene

fi Beyâni Kesîrin mine’l-Ehâdisi’l-Müştwehira ale’l-Elsine, Dâru’l-Kütibi’l-

Arabî, Beyrut-1405.

Fethu’l-Muğîs Şerhu Elfiyeti’l-Hadis, I-III, Lübnan, Dâru’l-Kütibi’l-

İlmiyye, 1403.

es-SERRÂC, Ebû Nasr Abdullah b. Ali; el-Lüma’ fi’t-Tasavvuf, (çev. Hasan

Kamil Yılmaz, İslâm Tasavvufu), İstanbul, Altınoluk yy., 1996.

SUBHî es-SALİH, Hadis İlimleri ve Istılahları, (ter. M. Yaşar Kandemir),

Türk Ankara, Tarih Kurumu Basımevi, 1973.

es-SUHEYLÎ, Abdurrahmân b. Abdillah el-Hasâmî; er-Ravdu’l-Enef fi Tefsîri

Sireti’l-Nebeviyye li İbn. Hişâm, I-IV, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1997.

SUNAR, Câvit; Tasavvuf Tarihi, Ankara, AÜİF yy., 1975.

es-SUYUTÎ, Celalüddîn Abdurrahman b. Ebî Bekir; Tefsîrul-Celâleyn, I-II,

İstanbul, Salâh Bilici Kitabevi, t.y.

El-İtkân fi Ulumi’l-Kur’ân, I-II, Mısır, Ezheriyye Mat., 1318.

Tedrîbu’r-Ravî fi Şerhi Takrîbi’n-Nevevî, I-II, Riyad, Mektebetü’r-

Riyadi’l-Hadisiyye, t.y.

es-SÜHREVERDÎ, Şihabeddin Ömer b. Muhammed; Avâriu’l-Ma’ârif,

Beyrut, Dâru İhyâit-Türâs el-Arabî, t.y.

eş-ŞA’RÂNÎ, Abdülvehhab b. Ahmed; Tabakâtü’l-Kübrâ,I-II, Mısır,

Matbaatu’l-Amire el-Osmaniyye, 1316.

eş-ŞÂTIBÎ, Ebû İshâk İbrahim b. Musa; el-İ’tisâm, (çev. Ahmet İyibildiren), I-

II, İstanbul, Kitap Dünyası yy., 2003.

eş-ŞEVKÂNÎ, Muhammed b. Ali b. Muhammed; el-Fevâidu’l-Mecmuâtu f’l-

Ehâdisi’l-Mevduâ, (tah. Abdurrahman Yahya el-Muallimî), Beyrut,

Mektebetü’l-İslâmiyye, 1407.

Neylü’l-Evtâr min Ehâdisi Seyyidi’l-Ahyâr, I-X, Mısır, İdaretü’t-

Tabaâti’l-Müniriyye, t.y.

et-TABERÂNÎ, Süleyman b. Ahmed b. Eyyub Ebû’l- Kasım; el-Mu’cemu’l-

Kebîr, I-XX, Musul, Mektebetu’l-Ulumi ve’l-Hikem, t.y.

Page 198: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

188

el-Mu’cemu’l-Vasit, I-X, Kâhire, Dâru’l-Harameyn, 1415.

el-Mu’cemu’s-Sağîr, I-II, Beyrut, Mektebetu’l-İslâmiyye, 1985.

et-TABERÎ, Muhammed b. Cerir b. Yezid b. Kesîr b. Ğalib el-Âmalî; Tarihu’l-

Ümemi ve’l-Muluk, I-V, Beyrut, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1407.

Cami’u’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’ân, I-XXIV, Beyrut, Müessesetü’r-

Risale, 1420

et-TEBRÎZÎ, Muhammed b. Abdillah el-Hatîb; Mişkâtü’l-Mesabîh, I-III,

Beyrut, el-Mektebetü’l-İslamiyye, 1405.

TANPINAR, Ahmet Hamdi; Beş Şehir, İstanbul, MEB, 1969.

TİRMİZÎ, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre; el-Câmu’s-Sahîh, Riyad,

Dâru’s-Selam, 2000

TÜRK ANSİKLOPEDİSİ, (Haz. Komisyon), I-XXXIII, Ankara, MEB. yy., 1972.

UKAYLÎ, Ebu Ca’fer Muhammed b. Ömer b. Musa; ed-Duafâü’l-Ukaylî, I-IV,

Beyrut, Mektebetü’l-İlmiyye, 1984.

ULUDAĞ, Süleyman; İslâm Düşüncesinin Yapısı, İstanbul, Dergah yy.,

1979.

“Bâtın İlmi”, DİA, V. Cilt, 189, İstanbul-1992, s. 189.

“İşârî Tefsir”, DİA, XXIII. Cilt, İstanbul-2001, s. 424.

UYSAL, Muhittin; Tasavvuf Kültüründe Hadis, Konya, Yediveren yy.,

20001.

YILDIRIM, Ahmed; Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki

Dayanakları, Ankara, TDV yy., 2000.

YILDIZ, Sakıp; “Büyük Türk Müfessiri İsmâil Hakkı Bursevî’nin Hayatı”,A.Ü.

İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, sayı 1, Erzurum, Aralık-1976.

YILMAZ, Doç. Dr. Hasan Kamil; Tasavvufî Hadis Şerhleri ve Konevî'nin

Kırk Hadis Şerhi, İstanbul, MÜİF yy., 1990.

YILMAZ, Hayati; “Kudsî Hadis”, DİA, XXVI. Cilt, İstanbul, 2002, s. 320..

ez-ZEHEBÎ, Hamd b. Ahmed Ebû Abdillah ed-Dimeşkî; el-Kâşif fi Ma’rifeti

Men Lehü Rivâyetün fi’l-Kütübi’s-Sünneti, I-II, Cidde, Müessesetü Uluv,

1992.

ez-ZEHEBÎ, Muhammed Huseyn; et-Tefsîr ve’l-Müfessirun, I-III, Mısır,

Dâru’l-Kütibi’l-Hadis, 1976.

Page 199: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

189

ez-ZERKEŞÎ, Muhammed b. Bahadır b. Abdullah; el-Burhân fi Ulumi’l-

Kur’ân, I-IV, Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, 1391.

ez-ZERKEŞİ, Bedruddîn Ebû Adillah Muhammed b. Abdillah; et-Tezkira fi’l-

Ehâdisi’l-Müştehira, (Thk. Mustafa Abdulkadir Atâ), Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-

İlmiyye, 1986.

ez-ZAMAHŞERÎ, Eb’û’l-Kasım Carullahi Mahmûd b. Ömer, el-Keşşâfu an

Hakâikı’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîli fi Vücuhi’t-Te’vîl, I-IV, Beyrut, Dâru’l-

Ma’rife, t.y.

Page 200: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

190

ÖZET

SAĞLAM İbrahim, Rûhu'l-Beyân Tefsirindeki Namaz Sûrelerinde Geçen

Hadisler (Fâtiha ve Fil-Nâs Sûreleri), Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.

Bursevî’nin Rûhu’l-Beyân tefsirinde geçen hadislerin küçük bir

bölümünün konu edildiği bu çalışma, bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde, İsmâil Hakkı Bursevî değişik yönleri ile tanıtılmıştır.

Onun hacimce en büyük eseri olan Rûhu’l-Beyân Tefsiri genel hatları ile ele

alınmıştır.

Birinci bölümde, bir disiplin olmaları açısından; tasavvuf, tefsir ve hadis

ilimlerinin birbiri ile ilişkileri ortaya konmuştur. Hadisçiler ile Sûfîler arasındaki

münasebetler incelenmiş, “İşarî Tefsir Metodu” ile yazılan tefsirlerde

hadislerin işlevselliği ortaya konmuştur.

İkinci bölümde, tezimizde esas aldığımız bölümdeki Kudsî, Merfû ve

Mevkuf türü hadisler, metinleri ile birlikte verilmiştir. Bu hadislerin kaynakları

gösterilip değerlendirmelerde bulunulmuştur. Müteakiben Bursevî’nin

hadisçiliği işlenmiş ve çalışmamızda incelediğimiz hadisler senedleri,

metinleri, yorumları ve sıhhatleri yönü ile tahlil edilmiştir.

Anahtar Kelimeler:

1. Bursevî

2. Rûhu’l-Beyân

3. İşarî Tefsir

4. Namaz Sureleri

5. Tahric.

Page 201: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz

191

ABSTRACT

SAGLAM İbrahim, The Hadiths İn The Quranic Commentary of Rohul-

Bayan That Used in The Surahs of Prayer (The Surahs of the Opining (al-

Fatiha) and from the Elephant (al-Fil) to Mankind (an-Nâs)), Master Thesis,

Ankara, 2007.

The present work subjected Quranic Commenter Bursavi and some

hadiths that used in his Quranic commentary “Rohul-Bayan”. There is an

introduction and two sections in this study.

The section of inroductory is about his life on different ways and

introducingof his Qur’anic commentary that was his big study with general

revealing.

In the first section; we explained the connection between the knowlidge

of Sufism, Qur’anic commentary and Hadith as they are a discipline. Then we

investigated the connection between sufies and hadith studiers then

explained the method of commentary of pointing out and the role of hadiths in

the Qur’anic commentary.

Te second section included the hadiths of Kodsi, Marfu and Mavkuf with

their statements that found in the section of we focused on in this present

work. Then we explained the sources of these hadiths and criticized them. By

the way we explained Bursavi’s biography as a hadith studier. Then all

hadiths that investigated in this study are criticized with their narrator,

statements, comments and trusty.

Key Words:

1. Bursavi

2. Rohul-Bayan

3. Commentary of Pointing out

4. The Surahs of Prayer

5. Seperating.

Page 202: Rûhu'l beyân tefsirinde ki namaz sûrelerinde geçen hadisler fâtiha fil-nâs sûreleri-i.hakki bursevî hz