76
APOLOJI METHİYE VE KRİTON VAZİFE MAURICE CROISET Franzizcadan tercüme eden İstanbul Kız Muallim Mektebi Ruhiyat Muallimi SEMİHA CEMAL EFLÂTUNUN KÜLLİYATINDAN İSTANBUL DEVLET MATBAASI 1932

Semiha cemal apoloji

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Semiha cemal apoloji

A P O L O J IM E T H İ Y E

VE

K R İ T O NV A Z İ F E

MAURICE CROISET

Franzizcadan tercüme eden İstanbul K ız M uallim M ektebi Ruhiyat M uallim i

SEMİHA CEMAL

E F L Â T U N U N K Ü L L İ Y A T I N D A N

İSTANBUL DEVLET MATBAASI

1932

Page 2: Semiha cemal apoloji

EFLÂTUNUN MUHTASAR TERCÜMEİ HALİ

Eflâtun milâtten 427 sene evel Atina’- EFLATUNUN , , . u . ,

AİLESİ ’ dlger bır rıvayete göre Egın ada­sında Atina’nın asil bir ailesinden

dünyaya gelmiışti. Baba tarafından kral ihtiyar Cod- ros a ve Melanthide sülâlesine merbuttu. Validesi Perictione ise vazıı kanun Solon’un kardeşi Dropi- desin neslindendi. Beşinci asrın sonlarında Atina poletikasmda asillerin başlıca âzası sıfatile rol oynı- yan Charmides in hemşiresi idi. Meşhur hükümet adamı ve 404 senesi ihtilâlinin başlıca müsebbibi Critias ile kardeş çocukları idi. Fflâtun’un Adimante ve Qlaucon isminde kendinden küçük iki kardeşi daha vardı ki, bunları (Cümhuriyet) inde Sokrat’a muhatap yapmıştır. Potone isminde bir de hemşiresi vardı.

Eflâtun Sokrat’a intisaptan evel edebiyatla meşgul oluyordu.

__ Eflâtun’un terbiyesi hakkında vazıh TERBİYESİ VE 1A w ,

TAHSİLİ malumatın azlığına rağmen, kendieseri, onun şüphe edilmiyecek surette,

vasi, mütenevvi bir tahsil gördüğünü meydana çıka­rıyor. Daha pek genç iken büyük millî şairlerin, bilhassa Homere in eserlerini okuyarak gıdalanıyor, daha sonra o vakit kıymet verilen ilimlerin hepsini itiraz kabul etmiyecek surette öğreniyor, bunların içinde riyaziyatı tercih ediyordu. Biyografilerinden birine nazaran, daha gençliğinde dramatik şiirlere de ehemmiyet verdiğinden şüphe idilemez. Vücudca kuvvetli olduğu, jimnastikte de muvaffak olduğu

Page 3: Semiha cemal apoloji

IVsöylenir. Fikir ve vücut muvazenesini kendinde tahak­kuk ettiren Eflâtun’un (Cümhuriyet) ismindeki ese­rini tertip ederken bilhassa bunları medih ve tavsiye etmesine hayret edilmemelidir.

Eflâtun, ailesi azasından bir çoğunun takip ettikleri poletikaya kendini kaptırmamıştır. Bunların düşün­celerine bigâne kalmış ve pek erken felsefeye tevec­cüh etmiştir. O vakit felsefe en mümtaz bir ilimdi. Bu ilim filen hemen bütün malûmatı ihtiva ve bü­tün asil merakları tatmin ediyordu, öğrenmiye teşne olan bu kudretli aklın elbette hoşuna gidecekti. Kâinatın büyük hadiselerini tâbire yeltenen İyonya’lı fisiolaglar, Heraclite in şakirdi Cratyle tarafından tercüme edilen yazılalarında kendilerini göstermişlerdi. Söylendiğine nazaran, bu onun birinci etüdü idi.

Eflâtun’un, P armenide, Xenophone, Zenon, E tüpe- docle ve A naxagore gibi Atina’da az çok intişar etmiş ve aklî muhitlerde münakaşa edilmiş eserleri de henüz genç yaşında iken tanıdığını kabul etmek lâzımdır.

S O K R A T L A ^ a^at Eflâtun, 407 senesinde yirmi ya- MÜNASEBETİ §ınc*a *ken Sokrat’la münasebette bulun­

duruldu, ve o vakitten itibaren ken­dini büsbütün ona tevdi etti. Bu yeni üstatta her şey: onun mütebessim fazileti, sadeliği, zekâsının hakikaten vazıh olan inceliği, bütün yanlış zevahirin maskesini yırtacak surette tesirli ve istihzalı tenkidi, gayri memul hükümlerde zengin düşüncesinin keskinliği onu cez- bediyordu. Kâinata ait mesaili bililtizam ihmâl eden Sokrat, yalnız insanla meşgul oluyor ve hayatı idare edici prensiplerin meydana çıkmasını istihdaf ediyordu. Efâtun onu dinlerken, isticvap ederken, onunla müna­kaşa ederken aşk ve şevkle ahlâka meclup oldu. Hiç olmazsa bir müddet için diğer meşgaleleri geriye kaldı. Bu yeni mütalea ile üstadının yeni usulü onun zihnine telkin edilmiş oldu.

Hakikati daha serbesçe aramak için kendini taam­

Page 4: Semiha cemal apoloji

Vmüden cahil gösteren bu şaşaasız hazim ve ihtiyata ve doğmatise olmaktan uzak kalan bu samimiyete hay­ran oluyordu. Sokrat’ın muhataplarını gerek hatalarını öğrenmek, gerek onunla veya ondan evel aranılan hakikatten bir şey keşfetmek için isicvap etmek ve sualden suale bir fikir takip etmek hususundaki hayret olunacak kadar güzel san’atine meftun olmuşu. Sekiz sene bu cedeli tetebbü etmekten usanmadığı gibi, bu ona gittikçe daha ziyade semere verici görünüyordu. Üstadının zekâsını o kadar temellük etmişti ki, vefa­tından sonra onu taklitten dahagüzel bir şey tasavvur edemiyodu.

Sokrat’ın dâvası ve mahkûmiyeti bu SEYAH ATLARI A . . . . . . . . , .ateşin ruh ıçm misli olmıyan bir acıolmuştu (399). Dilhıraş bir keder ve haklı bir iğbi­rarla dolu olduğu halde artık Atina’da kalmak iste­medi. Gözden kaybolanın bir kaç dostu, en yaşlı­ları olan (Euclilde) in etrafında Megar da topla­nıyordu. Eflâtun da bunların yanına çekildi. Orada ne kadar oturduğu bizçe meçhul ise de takriben üç sene kadar oturduğu tahmin olunabilir. Eucilde bir Sokratik olduğu gibi ayni zamanda da bir Eleat idi. Sokrat gibi ahlâkı iltizam etmekle beraber dialektiğin de en incesini yapıyordu. Bu Eflâtun’un zekâsına muhalif değildi. Eflâtun’un burada mazhar olduğu kuvvet ve nüfuzu başlıca ilk eserlerinde görmemek kabil değildir.

İhtimal ki Eflâtun Megar’ dan Mısır ve Cyrene e gitti. Cyrene seyahati, orada bir mektep sahibi olan T heodore namındaki meşhur bir riyaziyi ziyaret için olsa gerektir. Mısır seyahatinin ehemmiyet ve devamı daha çok olmuştur. Eflâtun’un Delta’nm meşhur şehri olan Heliopolis’te mevcut bir rühban kollejile müna­sebette bulunmak üzere bir müddet oturduğunu bili­yoruz. Orada hey’et ilmi revaçta idi.

Eflâtun bundan istifade etti. Fakat bundan maada

Page 5: Semiha cemal apoloji

VIMısır’ın onu başka hususlarda da alâkadar ettiğine şüphe yoktur. Bu kavmin yunanlılardan ayrı olan te­şekkülleri, adetleri, an’anaları, dinleri onun merak ve düşüncesini celbetmekten geri kalamazdı. Yazılarında buna şehadet eden müteaddit hatıralar bulunur.

(395) senesinde İsparta ile Atina ara- ATINA’YA AV - sıncja Corinthe ismi verilen muhare- LAR1N BİRNCİ* bede Mısrı esfel kralı olan Nepherites

SERİSİ. İsparta’nın müttefiki olmuştu. Eflâtuno tarihten sonra bu şehirde ikametini

daha ziyade temdit edemezdi. Hatta 396 da Atina’ya- avdet etmesi bile pek muhtemeldir. Orada çok sevdiği mutalealarına ve derin tefekkürlerine dalarak 388 senesine kadar ikamet etmiş olduğu zannolunyor.

Pek muhtemel ki, Megar’da oturduğu zamandan itibaren yazmıya başladığı bir diyalog serisi o vakit intişar ediyor, ve Atina’lı okuyucuların birinci derece bir felsefî deha ile birleşen şayanı hayret bir yazıcılık kabiliyeti takdirlerini celbediyordu. Bunların içinde başlıcaları, daha az ehemmiyetli olanlardan bahsedilme­diği surette, şunlardır: A pologie de Socrate (Sokrat’m medhiyesi), Lysis yahut (muhabbet), Charmides yahut (İffet), Laches yahut (Şecaat), Hippias yahut (yalan), Protagoras yahut (Sofistler), Qorgias yahut (Belâgat), Menon yahut (Fazilet).

Eflâtun, üstadını bu eserlerde tanıdığı tarzda, göste­riyor, hayalinde onu daima gördüğü gibi sahneye koyuyor ve âdeti veçhile fevkalâde mütenevvi olan muhataplarını, kendine mahsus metodu tâkip ede­rek muhavere ederken gösteriyor. Orada, halhın hoşuna gidecek esasî fikirler, Sokrat gibi onun da ev­safını teşkil eden ahengi lisan, terbiyeli istihza, neş’e ve hulûsu niyet te mevcuttu. Ve bu, müellifin şahsi­yetinin, hicvî muzipliğinin, istihzasının, lâtif tahayyül­lerinin, merhamet ve mülâyimetinin her tarafta hisse­dilmesine mani olmuyordu. Bu şaheserlerin muvaffa­

Page 6: Semiha cemal apoloji

VIIkiyetlerinin mahiyetini bilmiyorsakta çok kuvvetli olduklarından asla şüphe edilemez. Bu kadar tatlı bir muharririn takdir olunması için Atina’da zevk sahibi kimseler çoktu. Felsefenin, yalnız başına temine kadir olamıyacağı zevki, o nükteli ve ruhanî komedi­lerden ibaret olan bu pek parlak diyaloglarla temine muvaffak oluyordu.

S İC İL Y A ’ D A senelerine doğru muharebe niha-İLK İKAMET yete erm*§î muhasamalar hemen filen

bırakılmıştı. Eflâtun yeniden seyahata karar verdi. Onun Fisagorî ve Örfî usullerden ettiği isti­fade Gorcias ve Menon’da zahir oluyor. İhtimalki, kendi­sini cenubî İtalya ile büyük Yunanistan’ı ziyarete teş­vik eden başlıca sebepte bu olmuştur. O zaman hükü­met adamı âlim ve büyük kumandan meşhur Fisagorî A rchytas, Tarente cümhuriyetinin başında bulunuyor­du. Eflâtun onu görmiye gitti ve aralarında dostluk rabıtaları teessüs etti. Maamafih Eflâtunn’un şöhreti, Syracusede hüküm süren Denys sarayına kadar erişmişti. Onun tarafından davet olunan Atinalı feylesof İtalya’dan Sicilya’ya geçti. Oradan memnun olmadı. Denys’in eniştesi ve damadı genç Dion un dostluğunu ve takdi­rini celbeıti ise de, etrafındakiler üzerinde kazandığı nüfuz yüzünden, hatta tâlim ve tedrisleri dolayisile, zalimin hoşuna gitmemekte gecikmedi. Onun emrile tevkif olunurak bir Lacedemonien gemisi süvarisine teslim edildi. Pollis namını taşıyan bu adam, onu o vakitler Sparta’ya tâbi olan Eğin adasına naklederek pazarda esir gibi sattırdı.

_ Eflâtun Anni Keris isminde Cyrene lia k a d e m y a - , . , . , , .NIN TEESSÜSÜ kimse tararından tekrar satın alı­

narak, derhal azat edilmiş ve bu suretle Atina’ya sağ salim avdet edebilmiştir. O vakitler (se­kiz sene) muharebesine nihayet verecek olan A ntalsû das muahedesi müzakere ediliyordu. Yeniden sulh

Page 7: Semiha cemal apoloji

VIIImeşgalelerine dönülüyordu. Artık Yunan hükûmetlerile münasebat normal olacaktı. Eflâtun, şüphesiz çoktan- beri zihnini işgal eden, ve ziyadeleşen şöhretile tahak­kuku teshil edilen bir fikrin mevkii icraya konulması için, vakit ve zamanı münasip görüyordu. Bir felsefe mektebi açmıya karar verdi ve Akademyayı teşkil etti (387).

Bunu Atina’nın kapılarında Colone kasabasının yakininde ve o vakit işlek olan bir jimnazyanın he­men civarında tesis etti. Bir bahçe, bir içtima yeri, ulûm ve fünun ve güzel san’atlar hamiyeleri olan peri­lere mahsus bir mâbet, ve şüphesiz bir kütüphane, belki de bir oturacak yer bu akdemyanm esaslı kısımlarını teş­kil ediyordu. Eflâtun ölümüne kadar kırk sene, burada talimde bulundu. Bu talimler hakkında vazıh şehadette bulunulmıyor. Yalnız Eflâtun’un şakirtleri arasında sade Atinalılrr değil, Adalar, Trakya, Asyayı Suğra rumları ve hatta bilgi meftunu kadınlar bile vardı. Bu şakirtlerden çoğu meşhur kimselerdi. Bunlar meya- nında en çok tanınmış olanlar: Spensippe, Xenocrate, A ristote, Cnide’li Eudoxe vardı. Böyle bir muhitte elbette aklî faaliyet canlı olacaktı. Tabiî, üstadın be­yanatına, yeni fikirler nebean eden münakaşalar ilâve ediliyordu. Güç mevzular, derin muhaverler de teker­rür ediyordu. Eğer o vakit Eflâtun tarafından tanzim edilmiş diyaloglar bize bunların tam, doğru bir suretini arzetmiyorsa, ki bu imkânsızdır, hiç olmazsa bize bir fikir vermek için yardım edebilir.

Fisagorî ve Örfî fikirlerden mülhem oıitf^MARAni °^an Phedon yahut(ruh), Banquet yahutKIW MAdAUI

(hayır), Phedre yahut (aşk) ın bu dev­rin iptidasına ait oldukları söylenebilir. Hatta Phedre, yeni mektebin bir nevi beyannamesi karakterini haiz­dir. Bu eser, muasır ilmi beyan ve fenni belâgat mekteplerine muhalif bir terbiyevî kıymete maliktir. Biraz sonra, Republique yahut (adalet ve cümhuriyetin

Page 8: Semiha cemal apoloji

IXtelifi) meydana çıkıyor ki, bu o zamanın en mühim eseri olup Eflâtun burada fikirlerini, ahlâkını, meta* fizik, siyaset, hulâsa bütün felsefesini teksif etmişti. Böyle bir eserin az zaman içinde ne yazılması, ne de basılması mümkün değildi. Bunun uzun hazırlıklardan sonra ancak birçok senelerde bitmiş olması muhtemel­dir. Bunun içindir ki, Menexerıe yahut (cenaze mevizesi), Cratyle yahut (elfazm hasiyeti), Euthideme yahut (mü­nazara)... hatta belki de Philebe yiahut (lezzet) gibi diyalogların bu devrin muhtelif zamanlarında intişar etmiş olduğunu hiçbir delil nakzetmiyor. Bu devir, Eflâ­tunun hayatının en güzel zamanını, dehasının kusva- sını gösteriyor.

SİÇİLYA’DA 1^67) senesinde Siçilya’ya ikinci seya* İKİNCİ İKA- ^ at en S^zel ümitlerle yapılmış ve fakat

MET felâketle neticelenmiştir. Birinci Denysölmüştü. Oğlu ikinci Denys onu istihlâf

etmişti. Denys, büyük feylesofun sadık dostu olan eniştesi Dion’ un nüfuzu ile mülâyim görünyordur.

Eflâtun iştiharının bütün parlaklığı içinde, genç prensin sarayına dost ve nasıh olarak davet olunmuş, oraya bir müceddit ve tensikatçı suretile gitmişti. Çok güzel karşılanmış, fakat pek çabuk sukutu hayale uğramıştı. Denys riyasete geçince, istibdadın tadını tatmıştı. O açıkça ne ıslahatı, ne de kendisine nasihat edilmesini istemiyordu. Az zaman sonra, müşavirlerinin ihtarına kapılarak Dion’u nefyediyordu. Eflâtun tarassut altına alınmıştı. Bütün nüfuzunu kaybediyordu. Syra* cuse’ü terketmek için kendisine müsaade edilirse, bu bir saadet olacaktı.

____ . . Eflâtun Atina’ya avdet edince, tekrar talimM E T A F İZ İK j • , , j j • j . I 'DİYALOGLAR ve tec*rıse başladı ve orada yeni diyaloglar

neşretti. Le theetete, le sophiste, le poli- tique, le parmenid’in intişarı 367 ile 361 senesi ara­sında olmuştur. O bunlarda herşeyden evel mahir

Page 9: Semiha cemal apoloji

X

bir diyalektikçi suretinde görünüyor. O vakit metafizik hakkındaki meşguliyeti ahlâk üzerindeki meşguliyetine tefevvuk ediyordu. Lâyetegayyer vücut hakkında kalbî sünuhatını tahakkuk ettirdiği (misaller) nazariyesini tetkik ediyordu. Phedon, Banquet, Phedre ve Repub- lique’ten itibaren bu nazariye etrafında ciddî itirazların vukuunu işitmiş gibi, bunu intikadî bir muayeneye tâbi tutuyordu. O zamanki eserlerde bir nevi kuraklık hissediliyor ve bu şüphesiz mevzuların kendi tabi- atlerindan ileri geliyordu ki, bu da mukaddem devrin büyük eserlerinde parlamış olan hılkî ve icadî meleke- lerin bir nevi inhitatına isnat edilmelidir.

. . (361) senesinde yeni inkıta.S IÇ IL Y A ’ D AÜÇÜNCÜ İKA- Eflâtun üçüncü defa olmak üzere Siiçl-

MET ya’ya azimet ediyor. Fakat bu sefer birdostluk vazifesini ifa etmek için gidiyor.

Bizzat Denys; onu derhal davet ederek, geldiği takdirde onun vesatetile Dion’ la barışacağı ümidini veriyordu. İhtimal ki edebiyattan usanan müstebit; sarayını tezyin için, o vakit gözde olan kimseleri etrafına toplamak istiyordu. Birinci defa olduğu gibi karşılanış, gene pek parlak oldu. Siragüza’da felsefî bir serkl teşkil olundu. Fakat Denys, Dion’a ait vaitlerinin icrasını daima tehir ediyordu. Eflâtun bunu gittikçe tazyik ederek ihtar etmeyi bir vazife addetti. Onun bu ısrarları, Dion ve dostlarının fena niyetlerinden şüphe- lenmiye müheyya olan müstebidin korkusunu ikaz etti. Nihayet feylesof hürriyetten yeniden mahrum olundu­ğunu gördü, hatta istibdadın bedhahlığı gizlemiyen dalkavuklarına teslim edildi. Hayatı tehlikede idi ve onu hususî gemisine bindirip sağ salim memleketine girebilmesine sebep olan dostu Tarante’lı Architas’m şiddetli müdahalesi olmasaydı, belki de gizlice ihlâk edilirdi.

Page 10: Semiha cemal apoloji

XI___ ___ _____ Şüphesiz artık müfrit itimadından halâsSON SENELER . , , . . , ,VESO N DİYA- ° Eflatun’un tekrar Atma yı terket

LOĞLAR tiği görülyor. 360 senesinden 347 sene­sine kadar olan hayatının son on üç

senesini Akademide şakirtlerinin hürmet ve takdirine mazhar olarak yaşadı. Sinninin büyüklüğüne rağmen yazıp okumakta devam ediyordu. Timee, kendi tabiat felsefesinin ihtisarı olan bu kitap, ve yarım bıraktığı Critias, nihayet bitmesine ölümü mâni olan les lois bu zamanlarda yazılmıştı.

Bu 85 senelik şanlı hayat 347 senesinde asude bir halde nihayet buldu. Elhasıl o, kendini felsefeye vakfetmişti. Ölürken, istihaleden halı olmamakla bera­ber eski zamanlarda idame olunmak üzere bir mektep bırakmıştı. Hakikî düşüncelerin hâzinesi olmak üzere de şanlı bir eser bırakıyordu ki, bunun tesir ve nüfuzu hakikaten kıyas kabul etmediği gibi, bu günlere kadar da kendini hissettirmekten geri kalmamıştır.

SOCRATE, ROLÜ VE KENDİSİNİ İTTİHAM EDENLER

Milâttan 399 sene evel idam cezasını müstelzim bir ittiham ile Socrate aleyhine bir dava açıldı. Bu dava, onun mahkûmiyet ve ölümüne müncer oldu. O tarihte Socarte yetmiş yaşını bir kaç ay geçmiş bu­lunuyordu. Eflâtun tarafından yazılan apologie ye, bu ittihama cevap nazarile bakılmaktadır. Bu iddianame­yi tamamile anlıyabilmek için Socrate’ın vatandaşları arasındaki rolünün ne olduğunu hatırlamak lâzım gelir. Socrate Atina’ da (470- 469) tarihinde doğmuş­tur. Pederi Sofronisque namında bir heykeltraş, vali­desi Phainarete isminde bir ebe idi. Socrate gençliğin­de bir müddet babasının san’atına sülük etmiştir. Fa­kat keskin, ince, öğrenmiye teşne zekâsı pek az za­manda bu san’atla alâkasını kesmiştir. İlk tahsilini

Page 11: Semiha cemal apoloji

XII

mümkün mertebe itmam ve ikmal ettikten sonra, daha ileri gitmek ihtiyacını duydu. Her hangi bir san’at icrasından sarfı nazarla fakirane yaşamıya razı olarak, kendisine hâkim olan asil hırsa her şeyini feda etti, mâlumatını tevsie, hikmet, tasavvuf ve dinî bilgileri tefekküre koyuldu. O devirde Atina en yüksek fikir merkezidi. Orade her yerden ziyade hararetli el yazması kitap ticareti yapılırdı. Bütün Yunanistanda, fen ve felsefenin mebadisini gösteren asarı mutalea için her yerden çok orada kolaylık vardı. Bundan başka, bilhassa asrın ortalarından itibaren Yunan âle­minin muhtelif yerlerinden bir çok meşhur kimse­ler Atinaya tehacüm göstermişlerdi. 460 senesine doğ­ru A naxagore Atinaya gelip yerleşiyor, ve (traite de la nature) yani mephasi tabiat ismindeki eserini neşrediyordu. Sonra sophiste ismi verilen, ilimleri- rini tedrisi meslek ittihaz eden bir takım âlimler gene Atina’da çok müessir konfranslar vermekte ve bu konfranslar gençlik üzerinde büyük bir tesir uyandır­makla beraber efkârı umumiyeyi ihtilâfa düşürmekte idi. Eğer bunların ders ücretleri kendilerini yalınız zenginlerin tâkip edebileceği surette yüksek olma­saydı, hiç olmazsa meraklı ve müdekkik bir zekâ için akislerini iktitaf kolay olacaktı.

Fakat tabiat ona mütevazı bir şakirt rolünü mu­kadder kılmamıştı. Serazat ve nev’i şahsına münhasır dehası süratle gideceği yolu buldu. Socrate nassî hüküm­lerin kolayca ikna edeceği insanlardan değildi. Bu hükümler Socrate’ı ikna etmek şöyle dursun, fikrini ikaz ediyor, şüphelerini uyandırıyor, onu düşünmiye sevkediyordu. Sualler, bu nafiz ve müdekkik zekânin ruhundan, kendiliğinden doğardı. Başkalarının tasdik ve tasvip ettiği noktalarda, Socrate isticvap etmek lüzu­munu görürdü ve isticvap ederken, ileriye sürülen hükümlerin tedkika mütahammil olmadığının farkına varırdı. Socrate9ın 25 ile 35 yaşları, hayatının kat’î bir

Page 12: Semiha cemal apoloji

XIIIdevresi olmadığı görülüyor. Bu devre, o zaman «ilim» denilen mefhum hakkında verdiği hükmün ve ifasını muvafık gördüğü rolün taayyün ettiği devredir.

Doğru hadiselere, derin fakat tahkiki mümkün olmıyan müşahedelere gelişi güzel faraziyelerin karıştırıl­dığı o devirde, «tabiat ilimleri» ni tedkikten geçirince bunlar kendisine beşer zekâsının ihatası fevkinde gibi göründü. Onun ancak müsbet şeyleri kabul edecek mahiyette olan fikri selimi, böyle tesadüfi tarzda detmeyan olunan mutaleaları kabul edemezdi. Ve hat­ta denilebilir ki, bu ilimler onun ruhundaki an’ane ve din zihniyetini muazzep ediyordu. Her halde Socrate’ın bu ulûma bulduğu en büyük kusur, ilimle müteveggil insanların kendilerine daha ziyade nafi olacak tefeh- huslarla uğraşmalarına mani olması ve elzem bir marifeti ihmal ettirmesi idi. Bu da, hakikî «hayır»ın marifetidi. Zira bu feylesof her şeyden evel fazi­letin meclubu idi. Her türlü maddî alâka ve hırsı cahtan feragat eden Socrate, hayatını münhasıran bu gayeye tevcih etmekte idi. Onun nazarında fazilet o kadar güzel, insanın kalbini tamamen doldurmıya ve saadetten bekliyebileceği bütün her şeyi temine o kadar salihti ki, bir insanın fenalık yapması, ona an­cak iyiliği bilmemesi dolayısile olabilecek gibi görü­nüyordu. Socrate derdi ki: her kabahat, esas itibarile bir hatadır. Her hata da bir marifetsizlikten doğmuş olmak dolayısile, insanları faziletkâr yapmak için, tâlim etmek kâfidir. Socrat’ta bu bir kanaat halinde idi; yalnız bu tâlimin o zaman tatbik edilmekte olan usulden bambaşka bir usule ihtiyaç gösterdiği mutalea- sında bulunuyordu. Socrate’ a göre, hakikat, güzel hitabelerle gösterilemezdi. Onun kanaatma nazaran, ha­kikat bizim her birimizin nefsimizde mevcuttur. Haki­kat bizde mevcuttur. Fakat ekseriya çok muğlâk, yanlış fikirler ve hayallerle örtülmüş ve yahut nev’ama bir nisyan sahasına gömülmüş bir haldedir. Yapıla­

Page 13: Semiha cemal apoloji

XIVcak şey, hakikati oradan çekip çıkarmak ve tam şuur ziyasile tenvir ederek göstermektir. Bu ne vasıta ile timin edilebilirdi? Yegâne çare, düşünceyi ikaz ve onu tahrik edecek sualler iradı idi. Bu sualler, şu ilk iki lâzımeyi teminden sonra biribirini takip eden her nokta hakkında tam ve seroest bir tasvip temin eyle- meksizin ilerlemek şartile, müfekkireyi bir hakikatten diğer bir hakikate, bir bedahatten diğer bir bedahate sevkeylemeli idi. Socrate tasavvur ediyordu ki, hüsnü niyet sahibi her insan bu tarzda isticvaba maruz kalın* ca, nihayet bu derunî şehadete, eğer nefsinde söz söy- liyen «nidayı İlâhî» değilse bile, bizzat kendi nefsinin sesine ramolacaktı. Socrate kendine bu mesleği kabul edince, hemen onu tatbike koyuldu. O tarihten itiba­ren, giyinişi fakirane, soğuğa veya sıcağa karşı hissiz, şahsî menfaatlerine lâkayt, yalnız vatandaşlarını ıslah ile meşgul, sabahtan akşama kadar Atina sokakların- da dolaşır görünmiye başladı.

Socrate‘a ahlâk felsefesinin müessisi nazarile bakı- labilir. Senenin her mevsiminde hep aynı hırkayı gi­yer, şiddetli kışlarda bile yalın ayak gezer, talebesini daima fazilete teşvik ederdi. Socrate kendisine gayıp- tan hitap edildiğini ve bu ilâhı sesin kendisini fena­lıktan menettiğini söylerdi.

Socrate âlemin güzellik ve atıfetle şaşaadar oldu­ğunu ve mahlûkat içinde en çok insanın bundan istifade edecek surette yaradılmış bulunduğunu söylerdi. Derdi ki, tabiat baştan başa canlı mevcutların hayrı gayesine hizmet eder; ancak o mevcutların da insanın hayrına hizmetten başka gayesi olamaz. İnsan ekvanın merkezidir, yani yeryüzünde ve semalarda ahenk ve intizamın hükümran olması ve herşeyin çalışıp didiş­mesi, her mahlûkun ilât halinde bulunması, yalnız insanın nef’i içindir. Burada hiçbir şey tesadüfe bıra­kılmamıştır. Eczadan herbiri hemen bir gayeye müte­veccihtir, o gaye de daha âli bir gayeye matuftur;

Page 14: Semiha cemal apoloji

XVböylece son bir gayeye varılır ki, o münferit ve va­hittir. Bu nizamı âlem acaba nereden neşet ediyor? Şüphesiz tesadüften değil. Bu halde şu bidayette kar­makarışık yani (chaos) halinde olan anasırı bir nizama koymak ve m'iteayyin olmıyan maddeden, bu hayret içinde gördüğümüz âlemi tekvin etmiş olmak için, bir aklı âlânın vücudu lâzımdır. İşte kâinatın ahenk ve intizamını halk ve idame eden odur; âlemlerin kuvvet, satvet ve daimî gençliğini temin eden odur. Geniş mülkünde hüküm ve tasarruf, onundur. Onun emirleri fikir gibi derhal ve hatasız infaz olunur. Her yerde hazır ve her yerde galiptir. Böyle iken, kendi­sine havasımızla erişmek mümkün değildir. Güneş, bütün gözlere temas ettiği halde kendine bakılmasına müsaade etmez. Bakmıya cesaret eden bir kimsenin basar nimetini alır.

Eşyanın hakikati, biribirinden tamamen ayrı iki kısma ayrılmıştır. Bunların birisi insanın tefahhuslarma karşı açıktır; diğeri ise insan için daima kapalıdır, bu kısım gayet geniştir. İşte Allahın bize müstesna bir surette tecellisi, o esrar sahasında vukuagelir. Fakat bu­nun için liyakat sahibi olmak lâzımdır. Allah, faziletin muhibbidir. Dünyada fazilet ve necabetle yaşamış olan kimseler için, ne büyük bir saadet vardır. İnsan her vakit felâketini, yaptığı fenalıktan bulur. Saadetini de yapacağı iyilikten bulur. Faziletin mükâfatı, gene kendisindedir. Kendi kendini ve başkalarını daha iyileştirmiye çalışmaktan duyulan haz ve saadet, kudsîdir, nihayetsizdir. Fazilete malik olan kimse, artık hiçbir şeyden korkmaz: fakır, hakaret, ıstırap, ölüm, her şey onun indinde yeksandır.

İlk defa olarak ruhu, ruhta aklı ve akılda kendi- sile meşbu olan sermedi mefkureyi açıktan açığa gören Sokrattır. Bunun için kendisine aklı ruhiyatın vazıı nazarile de bakılabilir.

Sokratı ittiham edenler Anytos, Meletos ve Lycon dur.

Page 15: Semiha cemal apoloji

Her ne olursa olsun, Socrate böyle bir âkibete müstahak değildi. Socrate muhakeme cereyan ederken hâkimle­rine, felsefeden vazgeçmektense bin kere ölmiyi tercih edeceğini ve halkı irşada Allah tarafından memur olduğunu söylemiştir. Bu veçhile kendisine isnat olunan küfürleri itiraf etmiş oluyordu. Eğer Socrate muhakemede nefsini usulü dairesinde müdafaa et- miş ve hâkimlerine karşı müteazzımane ve muhak- kırane muameleden çekinmiş olaydı, şüphesiz beraet ederdi.

( Apologie ) Sokrat’ın zahirî ve surî şeylere karşı gösterdiği istihfafa, akıl ve fikrin galip kuvvetine karşı beslediği itimada ve hayır sahibi bir adamın talihin her türlü tahavvül ve sadmelerinden emin olduğuna ve böyle bir adamın ne vait, ne de tehdit ile bundan hiç şaşmıyarak mükellef olduğu hizmeti meserretle ifa edeceğine dair olan beyanatı ile, yirmi üç asır evel kalpleri ve ruhları nasıl tutuşturmuşsa, bugün de ayni tesiri haizdir [1].

XVI

[1] Bu mukaddime kısmen "Maurice Croiset,,den kısmen de kitaptan alınmıştır.

Page 16: Semiha cemal apoloji

SOCRATE IN APOLOJISI METHİYE

BİRİNCİ KISIM

SOCRATE’ IN MUDAAFANAMESİ

İLK MÜLÂHA­ZALAR

Atinalılar, üzerinizde müddeilerimin ne tesir hasıl edebildiğini iyice biliniyorum. Bence hitabeleri o kadar mukni idi ki,

onları dinlerken az kaldı kim olduğumu unutuyordum. Maamafih mübalâğasız söylüyorum ki, onlar doğru ola­rak tek bir kelime söylemediler. Lâkin bukadar icatlar içinde beni en çok taaccübe düşüren şey, beni mahir bir lâfzen gibi göstererek, sakınmanızı ve bana aldan- mamanızı size ihtar etmeleri oldu. Ben güzel söz söyle­mekten katiyen âciz bir adam iken, beni hemen utan­madan yalanla ittiham etmeleri, ne derece saygısızlığı müştekimdir! Belki hakikati söyliyen herhangi bir kimse­yi söz söylemekte mahir tesmiye ederlerse, ona diyeceğim yok. Eğer onlar bunu böyle biliyorlarsa, o vakit ben de hatip olduğuma kani olacağım; yalnız onların telekki ettiği gibi değil. Herhalde, tekrar ediyorum, onlar doğru denecek hiç bir şey, yahut hemen hemen hiç bir şey söy­lemediler. Bilâkis, ben size ancak hakikati söyliyeceğim. Oh! Zeus’e kasem ederim Atinalılar, bu, onlarınki gibi güzel bir nefasetle ve vâkifane tanzim edil­miş isim ve fiilerle müzeyyen zarif bir lisanla söylen- miyecektir. Hayır, ben tabirleri iyi kötü, gelişi güzel söyliyeceğim. Benim bütün söyliyeceğim doğrudur, işte emin olduğum şeyde budur. Benden başka birşey bek*

Apolloji — 2

Page 17: Semiha cemal apoloji

lemeyiniz. Hâkimler! Ben yaşta bir adamın, huzuru- nuzda ibarelerini gençlerimiz gibi tanzim ve tertip etmesi çok edebe mugayirdir.

Atinalılar, sizden ne istediğimi, musirrane ne ilti­mas ettiğimi görüyor musunuz, şunu istiyorum: Eğer ade­tim olduğu veçhile umumî mahallerde, tacirlerin dük­kânları yanında hakkımı müdafaa etmek için söz söyle­diğim gibi konuştuğumu işitirseniz, bundan dolay ıbana gücenmeyiniz ve beni protesto etmiyiniz. Zira iyi biliniz ki, bugün birinci defa olmak üzere bu mahkeme huzu­runa çıkıyorum. Halbuki yaşım da yetmiştir. Binaen­aleyh buranın lisanına tamamile yabancıyım. Eğer ben Atina’da hakikaten bir ecnebi olaydım, çocukluk şive ve lehçemle konuşmaklığımı nasıl mazur görecek idi ise­niz, istediğim tarzda ifadeyi meram etmeme gene öylece müsaade etmenizi istirham etmiyi muvafık görüyorum. Bu, elbette fena bir şey olmıyacaktır. Ehemmiyetle nazarı dikkata alacağınız şey, müddealarımın doğru olup olma­dığıdır. Hâkimin has meziyeti bu olduğu gibi; hatibin- ki de, hakikati söylemektir.c n „ DAT uttt’t Atinalılar, söze başlamak için evvelâ 9 U K K A 1 MU 1 - « i . , , . .TEHİMLERİ aleYhıme tevcih olunan en eski ıttıha-İKİ K IS M A mlarla benim en eski müttehimlerime AYIRIYOR’ cevap vermeliyim; sonra da, en yeni itti-

hamlarla yeni müttehimlerime cevap ve­receğim. Filhakika, beni eskiden, çok seneler evel, doğru olarak hiçbir şey söylememek şartile, huzurunuzda itti- ham etmiş olanlar çoktur. Anytos ve şerikleri de kor­kulacak kimseler olmakla beraber, ben ötekilerden daha ziyade korkarım. Evet, hâkimler evvelkiler daha korku­ludurlar ; zira bunlar sizden bir çoğunuza daha çocuk­luğunuzda benim hakkımda ihbaratta bulundular. Socrate namında biri olduğuna ve bunun bir büyük âlim olup hadisatı ceviye ile meşgul bulunduğuna, yerin altında olup bitenleri araştırdığına ve şerri ter­viç ettirmiye muktedir olduğuna sizi yanlış olarak

Page 18: Semiha cemal apoloji

inandırmışlardı. İşte Atinalılar bunlar, bu söyle­diklerimi işaa eden, korktuğum müttehimlerdir. Çün­kü bunları işitenler, bugibi taharriyatla meşgul olan kimselerin ilâhlara itikat etmedikleri kanaatındadır- lar. Fazla olarak bu müttehimlerin çok olup beni uzun zamandan beri ittiham ettiklerini ve bundan başka da size en kolay inanabilecek bir yaşta olduğunuz ve ba­zılarınız da henüz çocuk veya genç bulunduğunuz bir zamanda müracaat ettiklerini ve nihayet hiç kimse­nin müdafaa etmediği bir kimseyi gıyabında ittiham ettiklerini de bu sözlerime ilâve ediniz. İnsanı en ziya­de teşviş eden bir şey varsa o da, bunlardan yalnız bir komediya muharririnden mâdasmın isimlerini bilmek ve yadetmek mümkün olmamasıdır. Fakat gerek kıs­kançlık ve hiyanet sebebile size bu iftiraları ilka eden­ler olsun, gerek bunlara inanan veya etrafındakileri inandıranlar olsun, bunlar daha müziçtirler. Burada bunlardan hiç birini mukayese veyahut reddü iptal etmek kabil değildir. Kendime hak verdirmek için adeta gölgelerle çarpışmam ve her kese bir tek sual irat edemeden cevap vermem lâzım geliyor. Binaena­leyh iyi anlaşılsın ki, benim müttehimlerim iki kısım­dır: bir kısmı, bu şikâyeti pek yakında yapanlar, bir kısmı da şimdi bahsettiğim müttehimlerdir ki, bunlar beni çoy zamandanberi ittiham ediyorlar; evvelâ cevap vereceğim bunlar olduğunu da iyi biliniz. Son­radan gelen bir çoklarından evel, ilk işittiğiniz onlardır. Atinalılar, bu malûm olunca, işte kendimi müdafaaya başlı rorum. Fikirlerinizde kökleşmiş bir eski iftirayı imha etmiye çalışmam lâzım geliyor ; bunu yapmak için de pek az vaktim var. Bu eğer sizin ve- benim hakkımızda iyi ise, bu hususta muvaffak olmamı ve muvaffakiyetle kendimi tebriye etmemi isterdim; fakat bunda güçlük hissediyorum ve vaki olan şeyden hiç bir şey gizlemek istemiyorum. Ne olursa olsun, hadisat Allahın istediği gibi cereyan

Page 19: Semiha cemal apoloji

4

etsin; benim vazifem, kanuna itaat ve hakkımı müdafaa etmektir.

Meletosun benim hakkımda bu davayı ' Eski ittihamlar , . . . . . . ...w.ikame etmek ıçm istinat ettiği iftiranınhakikî olarak hangi ittihamdan neş’et ettiğini, mebdee rücu ederek tedkik edelim. Bakalım, bana iftira edenler ne diyorlardı? Usulü dairesinde olan bir ittiham imiş gibi muamele edelim, onun için asıl metni okumamız lâzımdır: «Socrate mücrimdir: Yer altında ve gök yü­zünde olup bitenleri pervasızca araştırıyor, o, şerri ve ahlâksızlığı tercih ettiriyor ve başkalarına da kendi gibi hareket etmeyi talim ve tavsiye ediyor». İşte metin bu, yahut aşağı yukarı hemen bu. Aristophane ko­medyasında kendi gözlerinizle gördüğünüz şunlardır: Socrate namında biri sahneye konuyor ve ona benim bilmediğim her türlü saçma sapan şeyler rivayet etti­riliyor ve havalarda gezdiğim söyletiliyor. Benim söy­lemek istediğim belki bir kimsenin malik olduğu bu ilmi rüsva etmek değildir, hiç olmazsa Meletos beni böyle bir cüretle ittiham etmemelidi. Fakat Atinalılar, hakikaten benim bu şeylerden en küçük bir maluma­tım bile yoktur. İçinizden bir çoklarını istişhat ederim ve mütekabilen malumat almanızı sizden rica eder ve içinizden bütün beni dinliyenleri söz söylemiye davet ederim; burada bulunanlardan bir çoğu beni işitmiş- lerdir. Birbirinize sorunuz, pek az da olsa, hiç bu gibi şeyler hakkında mubahasede bulunduğumu, ve bu bapta ağız açtığımı içinizden biri işitmiş ise söylesin. Bu suretle benim hakkımda avam arasında rivayet edilen şeylerin bu kabilden olduğunu anlıyacaksınız.

Hayır, hakikaten bunlardan hiç biri ciddî değildir. Eğer bir kimse de size ücret mukabilinde talim vazi­fesinde bulunduğumu söylemişse, bu da doğru değildir. Hâkimler, Leontin li Qorgias Ceoslu Brodicos, Elis li Hippias gibi başkalarını talim edebilmenin ne kadar iyi olduğunu bilmiyor değilim. Bir çok gençleri inti-

Page 20: Semiha cemal apoloji

5

hap edecekleri vatandaşlarından ücretsiz olarak ders almaları mümkün iken, onları şehirden şehire giderek cezbetmiyi bilen bu kimseler nasıl muallimlerdir şa­şıyorum ! Bunlar bir çok gençleri ücret almıyanlarla münasebet peyda etmekten alıkoyar ve kendilerine gelerek ücret vermiye onları ikna ederler [ l ] . Ne di­yorum ? Burada, bile Paros hemşehirlerinden bir başka alim daha var ki, öğrendiğim veçhile, şu sıra­da aramızdadır. Yalnız bu âlime başkalarının mec­muundan fazla ve sofistlere verilen vergiden daha ziyade veren Hipponicos un oğlu Qallias ın nezdine tesadüfen gitmiştim. Onu isticvap ettim, — biliyorsu­nuz ki onun iki çocuğu var — ona: «Qallias, eğer iki çocuğunun yerine iki tay, iki dana yetiştirmiş olaydın ücret mukabilinde bunların tabılarına müsait olan şeyleri inkişaf ettirmek için onları kime tevdi ve emniyet edeceğimizi pekâlâ bilirdik, dedim. Elbette bey­gir ystiştiren kimselerden veya çiftçilerden birini intihap ederdik. Fakat çocukların insan oldukları için bunları sen kimlere emniyet etmek fikrindesin? insana ve şehir­liye has olan evsaf ve meziyeti inkişaf ettirmekte ma­hir olan kimdir? Çocukların mevcut olduğu için böyle düşündüğünü tahmin ediyorum. Bana söyle, bize lâzım olan kimse mevcut mudur değil midir? —Evet şüphesiz mevcuttur — ö y le ise kimdir hangi memleketten­dir, derslerinin ücreti nedir? diye sordum. — Bana «Socrate, bu Paros lu Evenostur [2]; beş min alır» dedi. Eğer bu Evenos hakikaten bu san’ata sahip olup bu kadar bir değerle talim ediyorsa, bunun mümtaz bir adam olduğunu zannediyorum. Bana ge­lince, eğer ben de bu kadarını hileydim pek mağrur

(1) Protagoras kursu için 100 min, Prodicos gramer ders- lerininin serisi için 50 drahmi, yani mücmel bir ders için bir drahmi ücret alırlardı.

[2] Paros lu Evenos beşinci asrın matemeugiz şiirler ya­zan bir şairi ve sofisti idi. Bize eş’arınm bazı parçalan kal­mıştır.

Page 21: Semiha cemal apoloji

6

ve kendimden pek memnun olurdum. Fakat, açıkça söylüyorum, Atinalılar, ben bunu bilmiyorum.

Bunun üzerine içimizden biri belki »IL" bana sorabilir ve diye bilir ki: «Fakat MI NEDEN IBA- 0 u ,

RETTİR nihayet bocrate, sen neyle meşgulsun?Senin maruz kaldığın bu iftiralar nerden

geliyor? Zira her şeyden sarfı nazar eğer sen istisnaî bir şey yapmamışsan senden bu kadar nasıl bahsede­bilirlerdi? Eğer sen herkes gibi yaşıyaydm, ya bu şöh­retin nerden ileri gelirdi? Kendimizce bir tabir bulma­mızı istemezsen, ne olduğunu sen kendin bize söyle». Bunun tamamile haklı bir sual olduğunu kabul edi­yorum. Bana bu müellim iştiharı veren şeyi esasen size izaha çalışacağım, öyleyse dinleyiniz. Hakikaten belki bazıları benim lâtife ettiğimi tasavvur edecek­lerdir. Hayır, iyice emin olunuz ki söyliyeceğim şey tamamile hakikattir. Atinalılar, benim iştiharıma se­bep olan ilmi biliyorum. Bu nasıl bir ilimdir? Zannı- ma kalırsa bu ilim, insana has olan ilimdir. İhtimal ben bu ilme malikim; halbuki demin söylediğim kim­selerin şüphesiz daha ziyade İnsanî olan başka bir ilimleri vardır; ben ise buna malik olmadığım için buna ait ne söyliyebilirim? Eğer bir kimse bana bunu atfederse yalan söyliyor ve bana iftira etmek istiyor.

Şimdi, Atinalılar, eğer ben size mağrur ve hotpe- sent görünüyorsam, sızlanmıyınız. Size dermeyan ede­ceğim şey, benden değildir. Bu hususta sözüne itimat olunur bir kimseye kendimi havale edeceğim. Eğer benim bir ilmim varsa, onu ve ne olduğunu tasdik edecek bir şahidim var ki, o da Delphe’ te ki ilâh­tır. — Şüphesiz Cherephon’u tanırsınız - O vc ben çocukluk dostlaridik. O aynı zamanda milletin de dost- larmdandı; o bildiğimiz menfada sizinle beraberdi, ve gene sizinle buraya avdet etti [1]. Onun ne seciyede

[1] Bu gurbet, demokratların Trante'lar idaresi altında iken 404 te firarlarıdır.

Page 22: Semiha cemal apoloji

olduğunu, taahhüt ve iltizam ettiği hre şeye nasıl aşık olduğunu bilmez değilsiniz. Binaenaleyh onun Delphes'e gittiği bir gün idi, Cherephon, ilâha şu suali irada cesaret etti: — hâkimler, lütfen şu söylediklerime itiraz etmeyiniz, — benden daha âlim bir kimsenin mevcut olup olmadığını, sordu. Pythie ona daha âlim hiç bir kimsenin olmadığı cevabında bulundu, Cheref>- hon öldüğü için bu cevabi burada mevcut olan kar­deşi huzurunuzda tasdik edecektir.

Şimdi size bundan bahsedişimin sebebi, bu ya­lancı şöhretin bana nerden geldiğini izah etmek için­dir. Ben bu hatifi gaybı öğrendiğim vakit kendi ken­dime dedim k i: « Bakalım ilâhın sözünün manası nedir? Bunda ne mana gizlidir? Ben ne az, ne çok âlim olmadığıma kaniim. O halde benim en âlim ol­duğumu iddia etmekle kastettiği nedir? Maamafih ha­kikat hilâfına da söylemiyor; çünkü bu, onun için imkân dahilinde değildir.» Uzun müddet bundan hiç bir şey anlamaksızın öylece kaldım. Nihayet mes’eleyi kerhen atideki veçhile tahkika karar verdim. Her yerden ziyade hatifi gaybı kontrol edebileceğim ve sonra da ona açıkça: «İşte benden daha âlâ olan kimse budur, halbuki sen ise beni en âlim ilân ettin», diyebileceğim âlim addolunan adamlardan birini aramıya gittim. Bu adamı derince imtihan ettim; — onun ismini söylemek faydasızdır: hükümet adamlarımızdan biridi; — binaenaleyh Atinalılar, tecrübe etmek şartile müsahabe ederken, edindiğim intibâ işte şudur; bir çok kimselerce âlim addolunan ve bahusus kendi kendine âlim görünen bu zatın asla böyle olmadığı bana zahir oldu. O vakit ona, âlim olduğunu zannettiği halde olmadığını isbata çalıştım. Neticede, onun ve bir çoklarının adavetini celbetmiş oldum. Kendi kendime: «Herhalde ben ondan daha âlimim. Filhakika her ikimiz de doğru olarak bir şey bilmiyebi- liriz; yalnız o bilmediği halde bildiğini zannediyor.

Page 23: Semiha cemal apoloji

8

Halbuki ben, bir şey bilmesem bile bunu bildiğimi de zannetmiyorum. Hulâsa hiç olmazsa bilmediğimi bili­yorum zannetmediğim için, ondan daha âlim oldu­ğumu tahmin ediyorum.» diyerek çekildim. Bundan sonra, daha âlim addedilen kimselerden İkincisini aramıya gittim. İntibaım gene aynı oldu. Derhal bu­nun ve daha bir çoklarının adavetini celbettim.

Maamafih, kendime düşmanlar peyda ettiğimi tees­sür ve endişe içinde anlamakla beraber gene aramakta devam ediyordum; fakat ilâhın hizmetini her şeyin fevkinde tutmıya kendimi mecbur görüyordum. Bina­enaleyh, hatifi gaybın manasını daima araştırmak için bilgi sahibi addedilen kimselere gitmem lâzım geliyor­du. Atinalılar, size doğruyu söylemiye mecburum. İşte bana vaki olan hemen şudur: İlâhın ilhamına göre, onları tetkik ederken, pek azı müstesna olmak üzere en meşhurlarının en hatalı olduklarını gör­düm; halbuki bunlardan daha aşağı addolunan diğer kimseler ise, bana fikren daha salim göründüler. Bu anket seyyahatmı size anlatmak istiyorum. Zira hatifi gaybı tahakkuk ettirmek için bir çok mesaide bu­lundum. Hükümet adamlarından sonra, bilğimi filen daha aşağı addedebileceğim şairleri, trajedi müellifle­rini heyecanı mucip olan methiyeler tertip edenleri ve diğer kimseleri bulmıya gittim. Üzerinde en çok çalı­şarak yazdıkları manzumeleri beraber götürerek, bun­ları bana izah etmelerini kendilerinden istedim;bu, aynı zamanda benim onların nezdinde malûmat edinmemede bir vasıta idi. Hâkimler, size burada hakikati hemen söylemek cesaretini gösteriyorum. Çünkü bu lâzımdır. Bütün oradada mevcut olan kimseler bu müelliflerin kendi eserleri hakkında söyliyebileceklerinden daha iyi söyliyebilirlerdi. Binaenaleyh, kısa bir zamanda şairler hakkında da şunu düşünmiye mecbur oldum: Onlar icatlarını bilgilerine değil, fakat tabiî bir ihsana, peygamber ve kâhinlerinkine müşabih ilâhı bir ilha­

Page 24: Semiha cemal apoloji

9

ma medyundular. Bunlar da çok güzel şeyler söylü­yorlar, fakat söylediklerinin ilmine malik değiller. İşte, kani olduğum veçhile şairlerin hali de böyle. Bu suretle insanların kendi hünerlerine nazaran hiç âlim olmadıkları halde aynı zamanda çok şeylerde en âlim olduklarını zannettiklerini de gördüm. O vakit hükümet adamlarında olduğu gibi onlara karşı da aynı galibiyeti haiz olduğumu düşenerek onları terkettim.

Buna nihayet vermek için, sanatkârların yanına gittim. Zira hemen hiç bir şey bilmediğime ve çok güzel şeyler bilen adamlara rasgeleceğime kanidim. Bu noktada aldanmadım. Hakikaten benim bilmedi­ğim şeyleri biliyorlardı. Ve bu hususta benden daha âlimdiler. Atinalılar, yalnız bu san’atkârlarda şairler gibi bana aynı noksanı haiz göründüler. Çünkü onlar san’atlarını çok güzel bir tarzda icra ediyorlar, ve her biri en güç şeylere varıncıya kadar her şeyi tanıdıkla­rını zannediyorlardı. Bu rüyet, onların hakikî bilgilerine hicap oluyordu. O suretle ki, hatifigaybı tahakkuk ettirmek için, onlar gibi bilgile cehalete malik olmak­tansa, ne ilim ve ne cehaletlerine malik olmıyarak olduğum gibi kalmıyı istiyip istemediğimi kendi ken­dime soracak hale geldim ve bu suretle hatifigayba da, kendime de olduğum gibi kalmanın benim için daha iyi olacağı cevabını verdim.

İşte Atinalılar, hakkımda bu kadar iftiralarda bulunan ve beni âlim namile telkip eden bu çok hasut, çok muzır düşmanları kazanmama sebep olan anket böyle olmuştur. Çünkü ben bir kimseyi her ne vakit cehaletle ittiham etsem, orada bulunanlar on­ların bütün bilmediklerini benim bildiğime zahip olurlar. Hakikatta hâkimler, onu bilen Allah, bu hatifigayble ilmi beşerin az bir şey olduğunu ve belki de hiç bir şey olmadığını bildirmek istemiştir. Onun Sokrat’ı yadetmekten maksadı, benim ismimi misal olarak kullanmaktan başka bir şey olmadığı âşikâr-

Page 25: Semiha cemal apoloji

10

dır. Bundan şu anlaşılıyor ki : «Ey insanlar, içinjzde Socrate gibi bilgisinin neticede hiç olduğunu bilen adam en büyük âlimdir,» Ben bu ankete bugün de şehrin içinde devam ediyorum. Vatandaş olsun, yabancı olsun bana âlim görünen her hangi bir kim­seyi Allahın ilhamına göre isticvap ediyorum. Alim olmadığını anlıymca Allaha hak vermek için onun cehlini meydana koyuyorum. Her ne kadar benim ne şehrin işlerile, ne de kendime ait işlerle ciddî ola­rak meşgul olmıya vaktim kalmamışsa da, bütün zama­nım bununla geçiyor. Şiddetli bir fakır içinde yaşıyo­rum, bu da Allahın hizmetinde olduğum içindir.

Bunu da ilâve ediniz k i : Bana kendi HUSUMETLER arzuXarile merbut olan delikanlılar - ki

AZARNASILTOPLAN bunlar zengin ailelerin çocukları olup

MIŞTI. en ziyade boş vakitleri olanlardır- buimtihane tâbi olan kimseleri görmekle

zevk alırlar. Hatta ekseriya beni taklit bile etmek is­terler ve kendileri de başkalarını tetkika çalışırlar. Bunlar bir şey bildiklerini zannedip az bir şey bilen­lere veya hiç bir şey bilmiyenlere kesretle tesadüf ederler. O vakit, bu tetkiklerin mesuliyeti kendilerine hamledileceğine bana atfedilerek: delikanlıların ahlâ­kını bozan Sokrat namında sefil bir kimse olduğu beyan edilir. Acaba bu Socrate’ın gençlerin ahlâkını bozmak için ne yaptığını ve ne talim ettiğini onlara soruyorlar mı l Eğer sorulsa ne cevap vereceklerini bilmezler ki. Fakat boş görünmemek için, havalarda ve yeraltında geçenleri bildiği mutaleasmda bulunan ve ilâhlara inanmiyan, şerri tercih ettirmek için felsefeyle meşgul olanlar hakkmdaki esbabı şikâyeti dermeyan ederler. Doğrusu, onlar bir şey bilmedikleri halde kendilerini bilir gibi göstermiye azmetmiş olduklarını, hiç bir ba­ha mukabilinde itiraf etmezler. İşte onlar iştihara haris, bu hususta musir ve adetleri çok kimseler olup, aynı zamanda benden bahsederken yekvücut olarak

-------------- ,

Page 26: Semiha cemal apoloji

11

çok zamandanberi benim hakkımda azgın iftiralarile başınızı şişirmişlerdir. İşte Meletos, Anytos ve Lycon benın üzerime de böyle atıldılar, Meletos kendi hesa­bına şairlerin, A nytos san’atkârların ve politika adam­larının, Lycon da hatiplerinkinini üzerine aldı, iptidada da söylediğim gibi, sîzlerde bu suretle toplanan bir ifti- rayi az zaman içinde imha edebilirsem, hayrette ka­lacağım.

İşte hulâsa Atinalılar, asıl hakikat budur. Sizden kat’iyen hiç bir şey saklamıyorum; her ne olursa o l­sun hiç bir şeyi gizlemiyorum. Maamafih ayni evvelki esbaptan dolayı kendimden nefret ettirdiğimi de bil­miyor değilim. Bu, benim tamamile doğru söylediğimi, ve filen üzerime tahmil olunan iftiranın bu olduğunu ve mebdeinin de bunlardan ibaret bulunduğunu ispat eder. İsterseniz bunları şimdi ve yahut ilerde arayınız. Bulacağınız şey gene budur.

Burada benim ilk müttehimlerimin icat- MELETOS’UN , ,

ŞİKÂYETİ larına n*hayet verelim: bu hususta söy­lediğim şey sizin için kâfi gelmelidir.

Şimdi Meletos denilen bu namuslu adama, kendi tav­sifine göre beldenin bu fedakâr dostuna, ve benim şimdiki müttehimlerime cevap vermiye çalışacağım. Mademki bunlar evvelkilerden farklıdır, buna nazaran biz de onların şikâyetlerinin metnini ele alalım. Bu Şikâyet aşağı yukarı şudur: «Sokrat, delikanlıların ah­lâkını bozmak, beldenin inandığı ilâhlara inanmıyıp onları başka ilâhlarla istibdal etmekle müttehemdir.» Şikâyet böyledir. Bunu her noktasından tetkik edelim.

Şu halde o, benim gençlerin ahlâkını bozmakla töhmetli olduğumu iddia ediyor. Pekâlâ, Atinalılar, ben­de Meletos’un ciddî şeyleri istihfafla müttehem oldu­ğunu iddia ediyorum. Hakikate gelince kendisinin asla endişe etmediği şeyler hakkında büyük bir alâkaya ma­likmiş gibi görünerek insanları muhakeme ediyor. İşte size bunun böyle olduğunu ispat etmiye çalışacağım.

Page 27: Semiha cemal apoloji

12

Meletos, yaklaş ve bana söyle [1 ]: gençlerimizin mümkün olduğu kadar iyi yetiştirilmesine sen de en büyük ehemmiyeti vermiyor musun?

— Şüphesiz, veriyorum— Bu böyle olunca, bu hâkimlere onları daha

âlâ yapmak kabil olduğunu söyle. Senin bunu bildi­ğinden şüphe edilmez, çünkü düşüncen budur, sen bizzat söylediğine göre, bu gençlerin ahlâkını bozanı keşfettin: bu benim; ve işte bunun için, beni buraya müttehem olarak davet ediyorsun.

Onları en âlâ yetiştirenleri zikret, kim olduklarını söyle. Nasıl Meletos, susuyorsun, ne söyliyeceğini bil­miyorsun. Bunun senin için şeref verici bir şey olma­dığını, ve bu kimseler hakkında hiç bir suretle fikrin olmadığını temin ettiğimi söylediğin vakit, sükûtunla bunu tasdik etmiş olduğunu hissetmiyor musun ? Ha­di, dostum, onları daha âlâ yetiştirenler kimlerdir, söylesene.

— Kanunlar.— Oh, lâtif delikanlı, bu benim sualime cevap değil­

dir. Ben evvelemirde onları iyi surette yetiştiren, senin bahsettiğin bu kanunları iyice tanıyan adamı soruyorum

— Sokrat, buraya bak, bunlar işte bu hâkimlerdir.— Ne diyorsun, Meletos? Bu hâkimler gençleri

terbiye etmiye ve onları daha âlâ kılmıya muktedir midir?

— Evet, muktedirdirler ya!— Fakat hepsi mi öyle, yoksa bazıları öyle de ba­

zıları değil mi?— Hepsi öyle.— Hera namına, işte güzel bir söz: bize iyilik ya­

pacak kimselerden mahrum kalmıyacağız. O halde, bizi dinliyenlerin onları yetiştirmiye de kadir olup ol­madıklarını bana söyle.

[11 Atina kanunu müttehemin ittiham eden kimseyi bizzat istıcvapetmesine müsait olduğu gibi, müddeiyi serdolunan suallere cevap vermiyede mecbur ederdi.

Page 28: Semiha cemal apoloji

13

— Ona da iktidarları vardır.— Meclis azası?— Onlar da öyle.— Ya cemiyet teşkil eden vatandaşlar, rahipler,

bunlar da kazara gençlerin ahlâkını bozar mı, yoksa hepsi onları daha iyileştirir mi?

— Evet onlar da iyileştirir.— Demek oluyor ki, benden maada bütün Atma­

lılar gençleri terbiye edebilirler, yalnız ben onların ahlâkını bozuyorum; senin söylediğin bu değil mi?

— Tamamile bu.— Hakikaten bana ne fena bir tali isnat ediyorsun!

Haydi bana cevap ver: bu söylediğin terbiye beygirle- lerin yetiştirilmesine ait olsa sana göre gene böyle mi­dir? dünyada herkesin bunları yetiştirecek bir halde olduğunu ve yalnız bir kişinin onları bozacağını mı, yoksa bilâkis, yalnız san'at sahibi olan bir veya birkaç kimsenin onları yetiştirmiye muktedir olup diğerleri­nin bunlarla meşgul oldukları ve bunlara bindikleri vakit onları bozmaktan başka bir şey yapmıyacakları- nı mı zannediyorsun?

Meletos, bu hal beygirler ve sair hayvanlar hak­kında da varit değil midir? Evet A nytos, sana rağ­men, bu böyledir; gençler için onların ahlâkını bozan tek bir kişi olsaydı da bütün sairleri onlara iyilik et- seydiler, bu, gençler için büyük bir saadet olacaktı. Fakat hayır, Meletos senin gençlerle hiç bir vakit alâ­kan olmadığını kâfi derecede gösterdin; vazıh olarak ispat ettiğin şey, beni ittiham ettiğin şeyler hakkında kat’î kayıtsızlığındır.

Meletos, başka bir sual, daha; Zeus namına, bana söyle ki namuslu adamlarla mı yaşamak iyidir, yahut şerirlerle mi?. Haydi, dostum, bana cevap ver; seni iz’- aç edecek hiç bir şey sormuyorum. Şerirlerin kendile­rine yaklaşan kimselere daima fenalık, halbuki iyilik adamlarının ise iyilik yaptıkları doğru değil midir?

Page 29: Semiha cemal apoloji

14

— Kabul ederim. — Şimdi, ülfet ve münasebette bülunduğu kimseler tarafından iyi muamele görmek­tense kötü muameleye maruz kalmıyı seven bir adam var mıdır?i... Gevap versene, dostum; kanun senin ce­vap vermeni emreder. Fena muamele görmiyi istiyen bir adam var mıdır? — Elbette yoktur— ala. Diğer cihe­tle, gençlerin ahlâkını bozmak ve onları fenalığa sevketmekle beni ittiham ederken, bunları istiyerek mi yoksa istemiyerek mi yaptığımı iddia ediyorsun? — Ta­biî istiyerek. — Bu ne demek, Meletos? Sen, gençsin, ben yaşlı olduğum halde beni tecrübe cihetile geçiyor musun? Ne? Seri, şerir adamların kendilerine takarrüp edenlere fenalık ettiklerini, halbuki iyilik adamlarının da onlara iyilik ettiklerini bilesin de, ben benimle yaşıyanlardan birini şerir yaptığım takdirde ondan fenalık görmek tehlikesine maruz kaldığımı bilmiye- cek kadar cahil olayım ve böyle hareket etmekliğimde sana göre ihtiyarî olsun? Hayır, Meletos buna sen ne beni, nede zannıma göre, dünyada hiç bir kimseyi inandıramıyacaksm. Demek oluyorki ya ben bir mesavii ahlâkı mucip bir kimseyim, yahut birinin ahlâkını bozuyorsam, bu ihtiyarî değildir. Öteki şıkta olduğu gibi bu şıkta da sen yalan söylüyorsun. Esasen eğer istemiyerek ben bir kimsenin ahlâkını bozuyorsam, ka­nuna nazaran bunun bu mahkemeye ait ciheti yoktur; bu yalnız failinin hususî surette tekdir ve ya ihtar edil­mesi lâzım gelen ihtiyarsız hatalardan biridir. Çünkü bu suretle tenvir edilmiş olursam istemiyerek yaptığım şeyi bir daha yapmıyacağım tabiîdir. Mamafih sen benimle konuşmaktan, beni bu hususta haberdar etmekten ve bana müracaatten iyice sakındın, sen bunu yapmak istemedin; ve tenvir edilmek lâzımgelenler gibi değil; ka­nunen tecziye edilmeleri lâzımgelenler gibi beni ihbar ederek muhakemeye dâvet ediyorsun.

İşte, Atinalılar, size demin Meletos,un bütün bun­larla hiç bir alâkası olmadığını isbat için kâfi sözler

Page 30: Semiha cemal apoloji

söylemiş oldum. Maamafih Meletos, benim gençlerin ahlâkını ne suretle bozduğumu iddia ediyorsun, bunu bize izah et, senin şikâyetinin metninden onlara belde­nin tanıdığı ilâhlara itikat etmiyip başka yeni ilâhlara itikat etmelerini tâlim ettiğim anlaşılıyor. İşte ben sana nazaran bunların ahlâkını bu suretle ifsat edıyor- muşum değil mi ?

— Filhakika bunu şiddet ve kat’ iyetle tasdik ede­rim.— Ohalde, Meletos, fikrini mevzuu bahsolan ilâhlaı namına, bize, bu hâkimlere ve bana daha açıkça izah et. Benim iyi anlamadığım bir şey var: Sen benim bazı ilâhların mevcudiyetini öğrettiğimi mi kabul edi­yorsun? Bu halde, ben bizzat ilâhlara itikat etmekle, hiç bir suretle kâfir olmamış oluyorum, ve bu sebeple davaya girmiyorum. Fakat sen yainız benim ilâhları­mın beldenin ilâhları olmıyıp başka ilâhlar olduklarını mı iddia ediyorsun, ve beni bu cihetle mi şikâyet ediyorsun ? Yoksa hiç bir ilâha itikat etmediğimi, ve bu­na itikat etmemelerini talim ettiğimi mi iltizam ediyor­sun ? — Evet işte iltizam ettiğim şey, senin hiç bir ilâha inanmamaklığmdır. — Bu fevkalâde bir cesaret, Me­letos ! Fakat nihayet, ne demek istiyorsun ? Ben her kes gibi ilâh diye kamere ve güneşe de inanmıyor mıyım ?

— Hayır, hâkimler, o onları ilâh diye tanımıyor; o güneşin bir taş ve kamerin bir toprak olduğunu iddia ediyor. — Fakat, sen benim aziz Meletos’um Anaxogore*u ittiham ettiğini zannediyorsun. Filhakika sen bu hâkimleri, Anaxogore ve Clazomen’in kitapla­rının bu nazariyelerle dolu olduğunu bilmiyecek kadar ümmi ve kıymetsiz mi telâkki ediyorsun ? Ve gençler bu kitapları icabında orkestralardan en çok bir drahmi mukabilinde satın alabilmeleri kabil iken, tahsil etmek için benim yanıma gelip sonra da Sokrat’la, bu fikirleri kendisine atfediyor, diye eğlenecekler mi ? Fazla olarak bu fikirler adi şeyler de değildir. Nihayet, Zeus namına

15

— -------------—

Page 31: Semiha cemal apoloji

kasem ederim ki, senin fikrin şu : Ben hiç bir ilâha inanmıyorum, öyle değil mi ? — Zeus namına kasem ediyorum, kat'iyen hiç birine !

— Bu ne itimatsızlık, Meletos ? Zannıma kalma, sen kendine bile inanmıyacaksın. Almalılar, benim fikrime göre, o bizimle küstahane eğleniyor; kendisi­nin kaleme aldığı veçhile ittihamında biedebane bir surette sinninin nifakcu ve teemmülsüz cesareti görünü­yor. Adeta onun beni müteessir etmek için bir muam­ma vücuda getirmek istediğini zannediyorum. O, kendi kendine demiştir ki, «âlim denilen Sokrat bakalım benim alay ettiğimin ve kendi sözlerimle bizzat kendime muhalif olduğumun farkına varacak mı ? Yoksa onu ve onunla beraber samilerimizi kapana sokacak mıyım?» Çünkü bence: «Sokrat ilâhlara inanmamakla mütte- hemdir. Halbuki o inanıyor» maalinde hulâsa edilen sözlerile şikâyetinde kendi kendine muhalefet etmiş oluyor. Bu âdi bir istihza değil midir ? hâkimler, siz de benimle beraber onun söylediğini ne sebeple şerh ve izah ettiğimi tetkik ediniz; sen de Meletos, bize cevap var. Yalnız, başlarken sana ne sorduğumu tahattur et ve mutat olan tarzımla seni isticvap eder­sem, itiraz etme.

Meletos, tek bir adam var mıdır ki beşerî ahvalin Hakikatine, insanların hakikatine inanmadan inansın?, hâkimler, haydi bana cevap versin, ve düşünmeden bana itirazda bulunmasın. Bir kimse varımdır ki, biniciliğe inanmakla beraber beygirlere inanmasın ? flauta çalanların san’atine inansın da flauta çalanlara inanmasın ? Hayır azizim, hayır. Madem ki sen cevap vermek istemiyorsun, gerek sen gerek onlar için ben söyleyim. Hiç olmazsa sana şimdi sorduğuma cevap ver: bir kimse varımdır ki cinlerin [1] kudretine inansın da cinlere inanmasın ?

[1] Bu cin tabirinden maksat o vakit beynelavam, ilâhlarla insanlar beyninde hiç bir fenalık fikri olmıyarak vasıta oldukları farzedilen vücutlardır.

Page 32: Semiha cemal apoloji

17

— Hayır, yoktur. — Sen bu defa kerhen ve bu hâkimlerin icbarile de olsa cevap vermekle bana ne güzel hizmet etmiş oluyorsun ! Sen bu suretle benim cinlerin kudretine iman ettiğimi, ve onların ister yeni cin olsun ister eski cin olsun, mevcudiyetlerini tâlim ettiğimi beyan ediyorsun. Evet, ben cinlerin kudretine inanıyorum, bunu sen söyledin, hatta bunu şikayetinde yeminle tasdik ettin. Fakat ben eğer cinlerin kudretine iman edersem, şüphesiz cinlere de inanmak' lığım lâzım gelir, öyle değil mi ? Bu itiraz götürmez. Madem ki cevap vermiyorsun, o halde buna kani olduğunu kabul etmeliyim. Şimdi, biz cinleri ilâhlar veya ilâhların evlâtları gibi telekki etmiyor muyuz ? Ya evet de, ya hayır de ? — Evet, tabiî — Öyle ise ben eğer senin söylediğin gibi cinlerin mevcudiyetini kabul ediyorsam, ve eğer diğer cihetten cinler de her ne nam ile olursa olsun ilâh iseler, sana senin muam­ma tarzında konuştuğunu ve bizimle alay ettiğini söy­lemekte haklı değil miyim ? Sen peşin benim ilâhlara inanmadığımı dermeyan ediyorsun, sonra da mademki cinlere inandığımı kabul ediyorsun, öyle ise ilâhlara da inandığımı bu suretle tasdik etmiş oluyorsun !

işte bir başka faraziye daha: naklolunduğuna göre eğer cinler ilâhların, perilerden ve ya başka valideler­den doğmuş melez çocukları ise [1] ilâhların çocukla­rı olsun da kendileri olmasın, bunu kim kabul eder? bu tıpkı merkep ve kısraklardan zuhur etmiş katırlar olduğunu, fakat ne merkep ne de kısrak olmadığını söylemek gibi olmaz mı? Hayır Meletos sen şikâyet se~ bebinin nerede olduğunu bilmeyeydin ve bunu biz s hissettirmek istemiyeydin, şikâyetnameni kaleme almaz^ din. Akıldan bir az nasibi olan bir adama, aynı kim­senin hem cinlerin ve ilâhların kudretlerine inandığını,

[1] Misâl olarak Apollon ve peri Coronis'in oğlu Asclepios; Zeus ve Alcmene in oğlu Heracles yahut Zeus ve Semele' in oğlu Dionysos olduklarını hatırlatalım,

Apoloji— 3

Page 33: Semiha cemal apoloji

18

hem bilâkis ne cinlere ne ilâhlara, ne kahramanlara inanmadığını kabul ettirmiye gelince, işte bu, büsbütün gayri mümkün bir şeydir. Atinalılar, bu sabit olunca, Meletosun ittihamının hiç birşey üzerine istinat etme­diğini daha uzun isbata ihtiyacım olmadığını zannedi­yorum, bu hususta söylediğim yeter.

SOKRATIN ^ em*n kendime çok husumet celbettiği- VAZİFESİ m* hatırlatmıştım. Binaenaleyh bundan

doğru bir şey olmadığını iyi biliniz, ve eğer mahkûm olmam lâzımsa, beni mahvedecek ne Meletos, ne Anytos’tur. Belki buna sebep, bir sürü iftiralarla bedhahlıktır. Bunlar bir çok hayır adamları­nı mahvettikleri gibi, daha da edeceklerdir. Zira bun­dan muztarip olacak sonuncu kimse ben olmadığım mâlumdur. Belki bana diyecekler ki: «Bu ne hal, Sok- rat, sen kendini bugün ölüm tehlikesine koyan bir hayat sürmüş olmaktan utanmadın mı?» Buna şu ceva­bı vermek hakkım olacak: «Dostum, oldukça kıymet sahibi bir adamım yalnız yaptığı şeyin doğru olup olmadığını ve namuslu bir adam gibi mi, yoksa namus­suz bir adam gibi mi hareket ettiğini düşünecek yerde, senin yaptığın gibi hayat veya ölüm ihtimallerini hesap ettiğini ifade etmek fena bir şeydir. Senin hesa­bına göre, şerefsizliğe nisbetle tehlikeyi ehemmiyetsiz sayan Thetis’in oğlu gibi Troie önünde ölen ve ilâh zümresine geçirilmiş bu kahramanların az takdir edil­mesi lâzımgelecekti. Bir ilâhe olan validesi bunun Hector’u öldürmek için sabırsızlandığını gördüğü vakit, iyi hatırımda kaldisa, ona hemen şu sözleri söylemişti:

«Oğlum, eğer sen dostun Patrocle’ün ölümünün intikamını alıyor ve Hector ’u telef ettiriyorsan, sen de Hector'u müteakip öleceksin: hükmü kader böy- ledir.»

Fakat validesinin bu nasihatlerini alan Thetis, dostlarının intikamını almıyarak namussuzca yaşamak­tan korktuğundan, ölüm ve tehlikeyi istihfaf ederek:

Page 34: Semiha cemal apoloji

19

«bu istihzaya lâyık gemilerin yanında arzın lüzumsuz bir yükü halinde kalmaktansa, katili cezalandırayım ve derhal öleyim.» dedi. Sen onun ölüm ve tehlikeden endişe ettiğini mi zannediyorsun?

Atinalılar, doğru olan prensip işte budur. Bana göre, bir makam işgal eden her hangi bir kimsenin vazifesi- bunu gerek kendisi en şerefli olmak üzre bizzat intihap etmiş olsun, gerek bir şef tarafından oraya getirilmiş olsun- namusunu feda etmektense, ne muhtemel olan ölümü, ne de hiç bir tehlikeyi nazarı itibara almıyıp orada sabit kalmaktır.

/vtinalılar, binaenaleyh, ben başka türlü hareket etmekle çok mücrim olacaktım. Nasıl; Potide’ de, Am- phipolis’ te Delion’ da tarafınızdan intihap edilmiş bir vazifeye beni tayin ettikleri vakit, muayyen yerde ölümü istihfaf ederek, hiç bir kimse muvaffak olamadiğı halde ben sabit kaldım; ya bir ilâh beni, iman ettiğime göre felsefeden bahsederek, gerek kendim ve gerek baş­kaları hakkında derin tahkik ve teftişlerde bulunmak suretile yaşamak vazifesine tayin ederse, benim ölüm ve yahut her hangi bir korku yüzünden vazifemi terket- mem çok fena olmaz mıydı? işte o vakit haklı olarak beni adalete davet edeceklerdi ve ilâhlara itikat etme­mekle ittiham edeceklerdi. Çünkü bilmediğimi bilir zannederek ölüm korkusu ile hâtifi gayba itaatsizlik etmiş olacaktım. Hâkimler, ölümden korkmak, kendi­sinde asla mevcut olmıyan bir bilgiyi nefsine isnar ve hamletmekten başka nedir? Cahili olduğu şeyi bildiği­ni tahayyül etmek değil midir? Zira nihayet hiç kimse ölümün ne olduğunu ve belki insan için en büyük bir hayır olduğunu bilmiyor. Bunun için ondan fena ̂lıkların en büyüğü olduğunu biliyorlarmış gibi korku­yorlar. Bu hakikaten bilinmiyen bir şeyin bilindiğini zannetmek gibi şayanı tayip bir cehalet değilmidir? Hâkimler, belki diğer bir çoklarından bu mes’elede ayrılıyorum; ve eğer bilgice birine mütefevvik tanın­

Page 35: Semiha cemal apoloji

20

man lâzım gelseydi, bu, Hades’ te ne olup bittiğini kâfi derecede bilmediğim halde onu bildiğimi tahayyül etmem hususunda olacaktı. Bilâkis bildiğim bir şey varsa, oda gerek ilâh, gerek nisan için fenalık yapma­nın, ve kendinden daha iyisine itaatsizlik etmenin kötü ve hicabaver olduğudur. Binaenaleyh hiç bir vakit iyi veya kötü olduğunu bilmediğim bir şeyin korkusu ile kötü olduğunu bildiğim bir şeye muvafak at ev ondan ihtiraz etmiyeceğim. Esasen «ya Sokrat sizin huzurunuza çıkmamalı idi, yahut çıkınca da mutlaka ölmesi lâzımdı zira o eğer beraet ettirilmiş olsa onun tâlim ettiğini mevkii file koyacak olan evlâtlarınız tamamile kendilerini mahvetmekten geri kalmıyacak- lardır » sözlerini size söyliyen Anitos'un hilâfına beni tebriye ettirmiş olduğunuzu farzedelim. Buna rağmen sizin bana: « Sokrat biz Anitos<a inanmak istiyoruz; biz seni bir daha insanları bu suretle tetkik etmemek ve felsefeden bahsederek vaktini geçirmemek şartile tebriye edeceğiz. Eğer yakalanırsan öleceksin.» sözle­rini söylediğinizi kabul edelim. Hâkimler, eğer siz beni tebriye etmek için bu şartı dermeyan edecek olursanız ben size: Atinalılar, ben sizi severim ve sizden hazzederim; fakat size itaat edeceğime Allaha itaat ederim ve hayattan bende bir nefes kaldıkça, ben muktedir oldukça, emin olunuz ki felsefeden bahsetmekten, sizi iyiliğe teşvik etmekten ve tesadüf edeceğim her hangi birinize ders vermekten vazgeç­mem ve ona adetim olduğu veçhile: nasıl, aziz dost, sen Atinalısın, ilmi ve kudreti cihetile her bir şehirden daha büyük ve maruf olan bir şehrin vatandaşı olduğun halde servetini, iştihar ve şerefini mümkün olduğu kadar çoğaltmak için ihtimamlar­da bulunmaktan utanmıyorsun; fakat mütemadiyen İslahı lâzımgelen aklına, ruhuna ve hakikate gelince hiç bir endişe ve düşüncede bulunmuyorsun! derim, içinizden biri buna itiraz ederek, ona, ihtimam

Page 36: Semiha cemal apoloji

21

ettiğini beyan etsede, onu bırakıp derhal gideceğimi zannetmiyiniz; hayır onu isticvap ve imtihan edeceğim ve onunla derince münakaşa edeceğim. İşte o vakit fazilete malik olmadığı hakkında bana emniyet ge­lirse, fazileti ziyade olana az kıymet verip, fazileti az olana çok kıymet verdiğinden dolayı ne söylese kendisini tayip ve muahaza edeceğim. İhtiyar olsun genç olsun, yabancı olsun, vatandaş olsun, tesadüf edeceğim her kim için olursa olsun, bilhassa kan cihetile bana daha yakin olduğunuz için siz vatandaş­larım hakkında böyle hareket edeceğim. İyi dinleyiniz çünkü bunu bana Allah emrediyor, bence de belde için bu emri icra hususundaki gayretimden daha fay­dalı bir şey vaki olmadığını düşünüyorum.

Benim yegâne işim ruhunuzu mümkün olduğu kadar daha iyi bir hale getirmek hususunda gösterece­ğiniz aşk ve şevkle ne cisminiz ne servetiniz üzerinde meşgul olmamanız lâzımgeldiğine, genç ve ihtiyar, he­pinizi ikna için sokaklarda dolaşmaktır: evet, benim vazifem, servetin fazileti vücuda getirmediğini ve gerek ferdlere gerek hükümete faydalı olan bütün her şeyin ve servetin faziletten husule geldiğini size söylemektir. Eğer ben gençlerin ahlâkını bu lisanla bozuyorsam, o halde bunun muzır olması lâzım gelir. Benim söyledi­ğim bu olmadığı iddiasına gelince, bunu her kim tasdik ederse, faydalı bir şey söylemiş olmaz.

Binaenaleyh Atinalılar, Anytos’a ister inanın ister inanmıyın beni ister tebriye edin, ister etmiyin, fakat bunu da iyi biliniz ki, bin kere ölüme maruz kalsamda gene hattı hareketimi asla değiştirmiyeceğim.MEVZUU BAHS itinalılar, şimdi sözümü kesmiyiniz; OLAN ATİNA- her ne söylersem, sizden evvelce de ULARIN MEN- istediğim veçhile itiraz etmiyiniz, ve F A A T I D I R , beni lütfen dinleyiniz. Bundan istifade SOIDEĞİLr ^ edeceğinizi zannetmekte haklıyım. Şüp­

hesiz söyliyeceğim bazı şeylerin size

Page 37: Semiha cemal apoloji

itiraz arzusunu vermesi mümkündür. Lütfen hiç bir itirazda bulunmıyınız.

Size ilân ederim ki, eğer şu halimle beni ölüme mahkûm ederseniz, zararı daha çok bana değil, ken­dinize ika etmiş olacaksınız. Ne Meletos ne A nytos; velev azıcık ta olsa, beni izrar edemez. Çünkü be­nim fikrime göre kıymet sahibi bir adam değersiz bir adam tarafından izrar edilemez. Oh, şüpkesiz bir müttehime beni öldürtmek ve ya nefyettirmek yahut medenî haklarımdan mahrum ettirmek kabildir. Belki o, yahut her hangi bir adam bunların büyük bir fe­lâket olduğuna kani olur. Ben böyle düşünmüyo­rum ve onların şimdi yaptıkları gibi bir adamı hak­sız yere mahvettirmiye çalışmalarını daha müellim buluyorum. Bu anlaşılınca, bu esnada kendimi mü­dafaa eden zannedildiği gibi ben değilim; ne kadar uzak! Ben sizi müdafaa ediyorum; zira beni mahkûm etmekle ulûhiyetin size ihsan ettiği şeyi takdir etme­mekle kendinizi ittiham etmiş oluyorsunuz.

Düşününüz ki: - bunu güleceğinizi göze alarak söy- liyorum - büyük ve iyi cinsten fakat vücut cihetile bir az gayretsiz olan bir atın mehmuzla sevkedilmesi gibi, sizi de ilâhların iradesile sevk ve ikaz etmekle meş­gul olan bir adamı kolay bulamıyacaksınız, beni Alla­hım memleketinize bu vazife ile memur kıldı, ve işte bunun için sizi sevk ve ikaz etmekten, iyiliğe teşvik etmekten, ve sabahtan akşama kadar her birinize musallat olarak sizi tedip ve terbiye etmekten vaz­geçmiyorum. Hayır hâkimler, benim mislimi kolayca bulamıyacaksınız ve binaenaleyh eğer bana inansanız bana kıymet vererek beni muhafaza edeceksiniz. Yalnız, uyuklıyan kimseler uyandırıldıktan vakit gazebe uğra­dıkları gibi, sizin de bir hiddet anında sabırsızlanıp Anitos,u dinlemeniz ve beni teemmülsüzce öldürtme- niz mümkündür. Bundan sonra hayatınızın bakiye­sini uyumakla geçireceksiniz; elverir ki, Allah sizi

Page 38: Semiha cemal apoloji

ahide benim ulûhiyet tarafından şehre ihsan edilm iş bir adam olduğum dan m utm ain olabilirsiniz. K en d i­nize sorunuz, her birinize karşı bir baba, yahut bir ağabey rolü alarak daha iyi olm anıza dikkat ile sizi tazyik ederek, sırf sizinle meşgul olm ak için bir çok senelerden beri netayice intizarla, bütün şahsî m enfa­atlerini benim gibi insaniyet noktaî nazarından ihm al etmek m üm kün müdür? Oh! eğer bu hususta benim bir istifadem olsaydı, bu nasihatleri size ücret m uka­bilinde verirdim, hattı hareketimde anlaşılm ış olurdu. Fakat siz kendiniz de pek ala görüyorsunuz ki hakkım ­da esbabı şikâyeti bu kadar edepsizce toplam ış olan m üttehim lerim hiç bir vakit para aldığım a, yahut bu hususta bir talepte bulunduğum a dair buraya bir şahit çıkaram adılar. Ben ise doğru söylediğimi kâfi derecede ispat eden bir şahit ikam e edıyorum ki, o da fakrım dır.

Bununla beraber istiğrap edilecek bir SO K R A T UMU- şey var: herkese şurada burada şahsî MA AİT İŞLE- suret(:e ve bi,. az da her şeye karışa-

TAN^NİÇ^N^İH- ra^ n asihatlerim i ibzal ettiğim halde TİRAZ ETMİŞ- alenen m illete karşı söz söylemiye ve

T İR ? şeh re n asih atle r verm iye cesaret e tm e­m em n erden ileri geliyor?

Bende Meletos’un eğlenerek ittiham da bulunm asına sebep olan bu hal, size birçok yerlerde söylediğim ve birçok defalar işittiğiniz veçhile bir ilâhın, yahut İlâhî bir ruhun bende zuhurundan ileri geliyor. Bu bende çocukluğum dan beri başlam ış bir şeydir. B u ses, ken­dini işittirdiği vakit, beni asla harakete sevketmeksi- zin yapacağım şeyden daim a meneder. işte poletika- ya karışm am a m uhalefet eden de budur. M aam afih bu m üm anaatın çok hayırlı olduğunu zannediyorum . Zira Atinalılar, iyi biliniz k i : eğer ben kendim i evvelce poletikaya vermiş olaydım , çoktan ölm üş olacaktım , ve bu suretle ne size, ne de kendime faydalı olmıya-

mmm

Page 39: Semiha cemal apoloji

24

çaktım . Oh, hakikati söylediğim i işiterek gücenm eyi­n iz: gerek size ve gerekse halka m ahsus herhangi bir içtim ada ulüvvücenapla muhalefette bulunduğu ve beldesindeki haksızlıkları ve kanunsuzlukları m en’e çalştığı için m ahvolm aktan içtinap edebilecek hiçbir k im se yoktur. Evet, adalet için hakikaten m ücadele etmiyi bilen bir kim senin bir m üddet hayatını m uha­faza etmesi istenilirse o kim senin yalnız şahsî kal­m ası ve um um a karışm am ası lâzımgelir. Bu söyledi­ğim şeyler hakkında size şifahî değil, sizin de ehem ­m iyet vereceğimiz vak’alarla kuvvetli deliller vere­ceğim. Başım a ğeleni size nakletm em e m üsaade ediniz. Ben ölüm korkusundan dolayı haksız olarak bir şeye razı olacak bir adam olm adığım , ve bundan asla vazgeçmediğim için, m uhakkak surette kendim i m ahvet­m iş olacağım ı göreceksiniz. B urada m üdafi tarzında hazm ü ihtiyatsız, fakat ciddî sözler söyliyeceğim.

Atinalılar, ben sizin aranızda um um î tek bir va­zifeden başka hiçbir vazife icra etmedim. Ben meclis azasından id im [ l] ; A ntiochide kabilesi, bizim kabile, A tina hükümeti m eclisinin hâkim olduğu vakitti, bahrî m uharebeden [2] sonra ölm em iş olan rüesadan seçil­m iş on askerî kum andanı birden m uhakem e etmek isti­yordunuz. kendiniz de sonradan anladığınız veçhile bu gayri kanunî bir usulü m uhakem e idi. M aam afih o vakit bu azadan yalnız ben kanunu hetketmenize kafa tutm uştum ; arzunuz hilâfına reyveren yalnız ben­d im . H atipler, hakkım da beyhude şikâyet ederek beni tevkif ettirmiye m üheyya olduklarını biribirlerine

[1] On kabileden her birinin Beşyüzler meclisinde elli zaası vardı. Bunlar nöbetle Prıytanie de bulunurlardı. Aza, mec­lisin daimî komitasını teşkil ederbi. Sokratm zamanında cemiyetin reisi bunlar arasından seçilmiştir.

[21 Arginuse’lerin bahrî muharebesi (406) Kanun müttehem- lerin ayrı ayrı muhakeme olunmasını istilzam ediyordu. Bun­lar üzerine tehevvüre gelen millet, bunları birden mahkûm et­mek istiyordu.

■ ■ ü

Page 40: Semiha cemal apoloji

25söylüyorlardı. Siz de bağırıp çağırmanızla onları bu hususa davet ediyordunuz; ben hapis ve ölüm korkusu ile sizin haksız arzunuza iştirak etmekdense, kanun ve adaletle tehlikeye galebe etmek mecburiyetinde olduğum u takdir ediyordum .

Bu vak’a beldenin henüz dem okrat olduğu bir za­m anda cereyan ediyordu: O ligarşi teessüs edince Tren- te’ 1ar diğer dört kim se ile beraber beni Tholos’a getirt­tiler ve bize Salomirıe’ de Leon’ u öldürm ek için ara* mıyı emrettiler, bu türlü emirler ekseriya on lar tara­fından verilirdi; zira onlar m üm kün olduğu kadar vatandaşları kendi cinayetlerine iştirak ettirmek isterlerdi. B u halde kelim elerle değil, fakat ef'alim le- teklifsizce söylediğim den dolayı beni m azur görü­nüz - ölüm den hiçbir şey değilm iş gibi endişe etmediğimi, fakat haksız ve küfram iz her ne olursa olsun yapm ak istemediğimi ve her şeyden evel bundan endişe ettiğimi izhar ettim. H atta bu iktidar, çok kuvvetli olm akla beraber korkudan dolayı beni haksız bir işi yapm ak için icbara m uvaffak olam am ış­tır. T holos’ tan çıkdığımız vakit dört arkadaşım Saia- min’e gittiler ve oradan Leon,u getirdiler; ben ika­m etgâhım a avdet ettim. Eğer ( Otuzlar) hüküm eti kısa bir zamanda devrilm em iş olaydı, belki bu halim i ha­yatım la ödeyecektim. Bu vak’alar size birçok şahitlerle isbat ettirilecektir.

Ya şimdi, bana söyliyiniz: Ben eğer politikaya karışm ış ve nam uslu bir adam gibi her şeyin fevkinde olm ası lâzımgelen adaletin m üdafaa etmiş olay­dım , bu uzun hayatı yaşıyabileceğim i üm it eder- midiniz? N e kadar uzak! Atinalar, buna benden daha ziyade hiç kim se m uyaffak olam ıyacaktı. Zira bütün m üddeti hayatım da daim a tesadüfi olarak yap­m ış olduğum um um a ait vezaifte, benim böyle görün­düğüm ü ve şahsî hayatım da, hatta m üfterilerim in, benim m üridim ism ini verdikleri kim selerden hiç birine

Page 41: Semiha cemal apoloji

karşı adalete m ünafi bir imtiyaz ve m üsaadede bu lun­m adığım ı göreceklerdir.

Sözün doğrusu, ben hiçbir vakit tek SO KRATIN ID- k i r m ü r i d e m alik olm adım . Söz söyle- DIA VE FARZ- , . u. .r , . .r . . .OLUNAN MÜ- c*1Sım > vazifem olan şeyi ita ettiğim va-

RİTLER İ kit, 8enÇ veya ihtiyar herhangi bir kim se beni dinlem ek isterse bu hakkı ondan

reddetm edin!. Ben para verdikleri vakit söyliyen, ver­medikleri vakitte söylem iyen kim selerden değilim. H ayır ben zenginin olduğu kadar, fukaranın da em ri altındayım . Elverir ki benden bir şey sorsunlar ve eğer isterlerse ben onlara sorayım ve söyliyeceğim şeyi dinlesinler. Bunlardan bir kim se iyi veya kötü olursa, ben hiçbir kimseye ders verm em iş ve vermeği de vadet- m em iş olduğum halde ne hakla bunu benim ders­lerime isnat edeceklerdir? Ve eğer bir kim se hususî olarak başkalarının işitm ediği bir şeyi benden öğren­diğini veya işittiğini söyliyecek olursa, biliniz ki doğru söylemiyor. O halde, bazı sâm iler vakitlerinin çoğunu benimle geçirm ekten ne sebeple zevk alıyor­lar? B ana inanınız A tinalılar, size bunu ben olanca açıklığı ile söyledim; beni dinlerken kendilerinin âlim olduklarını veya olm adıklarını zanneden kim seleri im tihan ettiğimi görmek hoşlarına gidiyor da onun için. Bu da eğlencesiz birşey değil. Fakat benim için, bu vazifenin ulûhiyet tarafından hâtifi gayıplar, rüya­larla ve herhangi bir kudreti ilâhiyenin bir insana bir şey vermek için kulluandığı ve sizin bilmediğiniz bütün vasıtalarla bana emrettiği bir vazife olduğunu ikrar ederim. A tinalılar, benim bu söylediklerim doğru ve tahkiki kolay şeylerdir. Zira hakikaten eğer ben bazı gençlerin ahlâkını bozmakta isem, ve baş­kalarının ahlâkını da bozmuşsam, bunların içinde bazıları kemale geldiklerinden gençliklerinde kendile­rine kötü nasihatler verdiğim i öğrenecekler, ve bugün de beni cezalandırm ak için hazır bulunacaklardı. Yahut

26

Page 42: Semiha cemal apoloji

27

farredelim ki, bunu bizzat kendileri yapm ak istem e­sinler, eğer ben onların akribasına fenalık yapmışsam , babaları, kardeşleri veya akrıbalarm dan sair azalar bunu hatırlam aktan ve tam irini istemekten geri kaimi- yacaklardı. M aam afih , bunlardan bir çoğu buraya ge ld iler; görüyorum : Evvelâ benim nahiyem den ve çocukluk dostum Critobüle ün babası Criton bura­d ad ır; Esehine’nin pederei Spehettos’lu Lysan ias’ ta burada, Epigene’nin pederi K ephisia ’lı Antiphone ve Theodode* un kardeşi Thozotedis1 in oğlu N ikostratos- ki Theodode ö ldüğünden dolayı artık ricalarile size icrayı nüfuz ve tesir edemezdi - sonra D em odocos’un oğlu ve Theages’in kardeşi Paralos, Ariston'un oğlu ve burada mevcut olan Eflâtun’un kardeşi A dim ant ve yine burada bu lunan A pollodor’un kardeşi A'iantodor gibi daha tadat edebileceğim bir çokları da b u ra d a ! Meletos ittiham nam esinde bunların m eyanında şahit o larak birini zikredemez m idi? Eğer unutm uşsa, bunu şimdi yapm ası için kendisine m üsaade ederim. Evet, bu cinsten bir tek şahit yadedebilirse söylesin. Fakat bilâkis, hâkim ler, Meletos ve A nitos’un ifade­sine nazaran, akrıbasm ın ahlâkını bozan, onları ifsat ve ihlâl eden bana karşı hepsinin aynı suretle m ua­venet ettiklerini göreceksiniz. A hlâkı bozulmuş olan­ların bana isnadatta bulunm alarına bir sebep olabilir. Fakat ahlâkı bozulm uş olm ıyan bu kemale gelmiş adam ları ve bunların akrıbası, M eletos’un yalan ve benim doğru söylediğim i bildikleri için bana istika­met ve adaletten başka ne isnat edebilirler?

SO K R A T TA- H â k im ler , işte bu k ad ar ı k â f i ; m üda- Z A RR U V E İS- fa a m iç in sö y liy eb ilecek lerim h em en TİRHAM LAR - b u n la r la , yah u t b e lk i ay n ı c in sten DA BULUNMI- b u n a benzer m ü lâh a za la r la te lh is olu-

YA MIUYC»ROL" n a k ^ r * Y aln ız , b en im k in d en d ah a az ağ ır bazı şah sî v ak ’a la r tah ad d ü s ettiği

vak it ço c u k la r ın ı ve ak rıb a ve taa llu k a tın ı b ir çok

Page 43: Semiha cemal apoloji

28

dostlarile birlikte getirerek hâkim leri daha çok m er­hamete getirmek için bol göz yaşlarile onlara tazarru ve ricada bulunan kim seleri tahattur ederek benim zahiren en büyük tehlikeye maruz kaldığım halde bu hareketlerden hiç birini yapm am aklığım a aranızdan bazılarının canı sıkılm ış olabilir. Belki bu düşünce, be­nim aleyhim de onları m ünfeil edecek, ve onlar benim bu hattı hareketim den hiddete gelerek hakkım da gazu- bane rey vermiş olacaklardır, Eğer böyle ise - ki buna inanm ak istem iyorum - ona şüphesiz bu sözleri söylemi- ye hakkım olacaktır: «aziz dostum ; benim de akrıbam var; zirâ Homere in dediği gibi» ben ne bir m eşeden ve ne de bir kayadan doğm adım » Fakat insanlardan doğ­dum; binaenaleyh benim de akrıbam ve üç tane olm ak üzre evlâdım vardır ki bunlardan biri daha şim diden büyük bir oğlandır. Diğer ikisi de henüz pek küçüktür.» A tinalılar, buna rağmen beni tebriye etmeniz için ne onlardan birini buraya getireceğim ve ne de size tazarru ve ricada bulunacağım . Bunu niçin yapmıya- cağım l O h ! Atinalılar, tehditâmiz bir kavi ve fiilde bulunm uş olm ak veya istihfaf ve hakaret etmek için değil. Ben ölüm den korkıyım , korkm ıyım , o ayrı m es’ele. Fakat eğer ben bu yaşım da, haklı veya haksız olarak kazandığım bu şöhretle, bu tarzda hareket edersem , gerek kendişerefim in, gerek sizin ve belde­nin şerefinin muztarip olacağına zahip oluyurum . N e yapalım ? Socrate’m bir çok kim selerden bazı şeylerle temayüz ettiği kabul edilm iş bir fikirdir. Binaenaleyh gerek bilgi,gerek cesaret ve gerek başka bir liyakat hususunda içinizde temayüz edenler bu yolda hareket etseydiler, ayıp olacaktı. M aam af ih, ben kıymet adam ı diye telekki edilen ve ölm eleri icap ettiği halde garip b ir surette hareketle, m uhakem e huzurunda şiddetli şikâyette bulunm ıyı m uvafık görenleri çok gördüm. Bunlar, sanki siz öldürmezseniz, lâyemut olacaklarını farzediyorlar. Ben, bunların m em leketin şerefini payi-

Page 44: Semiha cemal apoloji

29m âl ettiklerini kabul ed iy oru m : bunlar, âdeta yaban­cılara, vatandaşları arasında itibar ile temayüz etmiş Atinalılar içinden hâkim lik ve şeref tevdi etmek üzre intihap ettikleri kim selerin, kadınlardan daha cessur olm adıkları zannını vereceklerdir, işte, Atinalılar, eğer azıcık olsun şeref sahibi isek bunu yapmam alıyız.

Eğer biz bunu yaparsak, siz buna m uvafakat etmek şöyle dursun, karşınızda bu ağlatıcı dram ları oynı- yanları, ve hüsnü suretle hareket edenlere m ukabil m em leketi gülünç bir hale koyanları, m ahkûm etmek hususunda daha kat’î karar vermiş görünmelisiniz» Zaten haysiyet m eselesi bertaraf, hâkim lerden vak ’ala- rın esbabı m ucibesile ve kendi kanaatlerile istihsal edilmesi lâzımgelen bir tebriyenin, ricalarla koparılm ası bana doğru gelmiyor.

H ahır, hâkim adaleti bir lütuf ve inayet haline koym ak için değil, doğru olana karar vermek için o mevkii işgal etmiştir. Filân ve filânı keyif ve heve­sine göre tesahüp için değil, kanunlara göre hükm et­mek için yemin etmiştir. H ulâsa, alışm am anız lâzım gelen yalan yere yemine sizi alıştırm am alıyız; çünkü o vakit her iki taraf ta ilâhlara karşı günah işlem iş olur.

İşte Atinalılar, burada hazır bulunan M eletos tarafından küfürle ittiham olunduğum halde ilâhlar ve bahusus Zeuz nam ına bana şerefli, doğru, hoş ve lâtif görünmiyen bir tarzda size karşı hareket etmemi istemiyiniz. Zira ricalarım kuvvetile sizi ikna edecek, ve yemininizi bozmanıza sebebiyet verecek olursam , o halde, ilâhların mevcut olm adığı itika­dında bulunm ıyı size talim etmiş olurum . K endim i bu tarzda m üdafaa etmekle, açikça ilâh lara in an m a­dığım a hükm ettirm iş olacağım. Fakat A tinalılar, buna m üttehim lerim den hiçbiri itikat etmediği halde, ben inanıyorum , işte bu sebeple gerek benim , gerek sizin hakkım ızda en m üsait kararı vermeniz için, ken­dimi size ve A llaha havale ediyorum.

Page 45: Semiha cemal apoloji

İKİNCİ KISIM

SO K R A T ’A T E R E T T Ü P ED EN CEZA

.. .. Atinalılar, beni m ahkûm ettiğiniz içinIIUKUM IIÂIC" t * « ı * i *K IN D A MÜ- m u£ber olm ayışım ın birçok sebeplenLÂH AZALA R *var* Esasen bunu beklemiyor da değil­

dim. En çok reylerin tevziindeki nispet beni hayrete düşürüyor. H akikaten aleyhim de rey vereceklerin bu kadar zayıf bir ekseriyet teşkil edece­ğini düşünm üyor ve çok daha kuvvetli olacağını zanne­diyordum . Eğer iyi sayabiliyorsam beraetim için otuz rey kâfi gelecekti . Bundan şu neticeyi çıkarıyorum , işte M eletos’a ait olan kısım da ben beraet ettim. Fazla olarak, Anytos ve Lycon beni ittiham etmek için buraya gelmemişlerse beşinci reyi kazanam adıkları için bin drahm i cezayı naktîye m ahkûm olacaklarından şüphe edilemez.

Şim di o beni, idam etmelerini teklif S J f t ı o n m ediyor, ö y le olsun. Atinalilar, ben de TELİF CEZA- Ebette istihkakım ı teklif edeceğim. Be- LA R H A KKIN- n im istihkakım nedir l m üsterih bir

DA MÜNAKAŞA hayattan, servet, şahsî m enfaat, askerî kum andanlıklar, hitabet kürsüsü m u­

vaffakiyetleri, hâkim likler, ittihatlar, politika işleri gibi birçok insanların candan istedikleri şeylerden vazgeçmek lâzımgeldiğini zannettiğimden ve vesvesele­rim le kendim i m ahvedeceğime kani olduğum dan, size ve bana hiç faydası olm ıyan bir yola girmiyi istem ediğim den, kendi şahsım ı kendim e ait olan şeyden ziyade düşünm iyerek âlâ ve şuurlu olm ak için beldeye ait olan şeyleri beldenin kendinden daha

Page 46: Semiha cemal apoloji

"31

az tefekkür ettiğimden ve hulâsa bütün bu ayni pren* sipler üzerinde çalışm ak için sizden herbirinize karşı ifa için kendim ce hizmetlerin en büyüğü telekki ettiğim hizmeti tercih etmiş olduğum dan dolayı ne muam ele ve ne gibi cezayı naktîye m üstahak oldum , soruyorum ? A tinalılar, eğer doğru olm ak istiyorsak, doğru m uam ele edelim . Ve bu, şüphesiz benin için m uvafık bir m uam ele olsun. Sizi iyiliğe teşvik için m üsait vakte m uhtaç olan benim gibi fakir bir hayır­haha yakışacak nedir? A tinalılar, böyle bir adam için Prytanee’de beslenm ekten daha m uvafık bir şey olamaz. Evet bu, bir koşum beygirile, iki yahut dört atlı araba ile olim piyatta galip gelen bir kim seden daha çok o hayırhaha yakışır. Böyle bir galibin sizde uyandırdığı m em nuniyet zahirîdir; benim hâsıl ettiğim memnuniyet ise, hakikîdir. Fazla olarak, onun beslen- miye ihtiyacı yok; benim ise, ihtiyacım var. Binaen- aeleyh bana haklı ve liyakatim e göre m uam ele etmek istiyorsanız, İşte size teklif ettiğim şu, beni Prytanee’de besliyiniz.

Belki kullandığım bu lisanı, gözyaşı ve ricalar hakkında kullandığım lisan gibi tehdidâmiz telekki edeceksiniz. H ayır, Atinalılar, hiç böyle değil; bakınız nasıl? Ben hiç kim seye karşı istiyerek bir kabahat yapm adığım a kaniim . Yalnız sizi ikna edem iyorum . Biribirim izle anlaşm ak için, pek az vaktim iz oldu. Ah, eğer başkalarında olduğu gibi sizde de bir idam davasının, bir günde bitirilm iyip uzun müzakerelerden sonra icrası usul olsaydı, sizi ikna edebilecektim. Burada, böyle az bir zam anda bu kadar muazzam iftiraları nasıl izale etmeli? Şüphesiz ki, ben kimseye karşı bir hata işlemiyorum . Nerede kaldı ki, kendim e bu hatayı iş ley im ; o halde bunun doğru olduğunu söylemiyeceğim. B an a bir ceza tâyinini teldif etmiye- ceğim. Nihayet korkacak nem var?

Meletos’un teklif ettiği şey başım a gelmesin diye-

Page 47: Semiha cemal apoloji

mi? Size bir az evel, bunun bir hayır mı, yoksa şer m i olduğunu bilm ediğim i söylem iştim . O halde, tercihan fena olduğunu bildiğim bir şeyi ve ona kendim i m ah­kûm ettirmeyi mi intihap etm eliyim ? Pıranga, yahut kalebentliği mi tercih edeyim? N için m ahbeste onbir- lerin beni sıra ile m uhafazaya m em ur edilm iş adam- larına esir olarak yaşıyım ? H epsini tediye edinciye kadar m ahbus olm ak şartile cezayı nakdiyi mi kabul edeyim ? Bu da aynı hesaba gelecek, size söyledim, kendim i tebriye ettirecek vesaite m alik değilim. O halde nefyim i mi teklif etmeliyim? Belki bunu kabul edecek­siniz. Fakat Atinalılar, eğer bu m ülâhazada bulunm ak için bu derece teem m ülsüzlük edersem, hakikaten hayata karşı büyük bir aşkım olm ak lâzım gelecek : siz benim vatandaşlarım olduğunuz halde, sohbetlerim e ve sözlerime taham m ül edemediniz; bunlar o kadar canınızı sıktı, sizi o kadar hiddetlendirdi ki, şim di artık kurtulm ak istiyorsunuz; ya başkaları buna kolayca taham m ül edecekler mi ? ne gezer, A tinalılar !

Benim yaşım da bir insan için m em leketi terkedip bir şehirden diğerine gitmek, ve her taraftan kovulm ak, ne şerefli bir hayat ! zira çok em inim ki, her nereye gitsem, burada olduğu gibi bütün gençler beni dinle- miye gelecek Eğer ben onları uzaklaştırırsam , o vakit daha yaşlı vatandaşlarını ikna edecekler, bu sefer de onlar beni kovacaklar. Eğer onları barıştırmazsam, bundan dolayı babaları ve akrıbaları kovacak.

İhtim al bana denecek k i; «Socrate, n asıl? Bizi huzurundan halâs edip, hitabette bulunmaksızın rahat yaşam an kabil değil mi ? » İşte bazılarınıza anlatm ası en güç olacak hakikat bence budur. Bu, A llaha karşı itaatsizlik olacağı için, bundan vaz geçmiyeceğim. Size söylesem, bana inanm ıyacaksınız ve istihza ettiğimi zannedeceksiniz. Diğer taraftan hem başkalarını, hem kendim i her gün tetkik ettiğim vakit, gerek fazilet ve gerek bahsettiğim diğer mevzular hakkında m üsahabede

Page 48: Semiha cemal apoloji

33bulunm anın bir insan için en büyük hayır olduğunu size söylesem, ve tetkiksiz bir hayatın yaşanm ıya değe­ri olm adığını ilâve etsem, bana itim adınız daha azala­cak. M am afih hâkim ler, bu, size kabul ettirilmesi kolay olm ıyan bir hakikattir. Lâyık olduğum her hangi bir cezaya kendim hükm etm em adetim değildir.

M aam afih, eğer param olaydı, verebile- SO K R A T UZ - ceğim bir cezayi nakdîyi bana bir zararı

LE K Ü Ç U K ^ R oIm ıYaca8l ^ in size tediVe etmiyi teklif NAKDİ CEZA edecektim . Fakat siz ne istiyorsunuz? VERMİYİ TEK- benim param olm adığı için servetime LİF ED İYO R göre bir nakdî cezayı kabul ediniz.

Belki size b irim ine [ 1]» tediye edebili­rim. İşte teklif ettiğim bir min !

Ah A tinalılar, burada hazır bulunan Eflâtun ve onunla beraber Criton ve Critobule, A pollodor da size otuz m inle beraber onların kefalet ve taahhüdünü teklif etmem için beni tazyik ediyorlar. Pekâlâ size bu m eblağı teklif ediyorum . B u söylediğim kim seler ara­sında her türlü emniyete layık kefiller de bulacaksınız.

[1] Eski Yunanistanda kullanılan yüz drahmilik sikkedir.A p olo ji—4

Page 49: Semiha cemal apoloji

ÜÇÜNCÜ KISIM

M A H K Û M U N H A K İM L E R İN E K A R ŞI K ISA N U T K U

S O K R A T ’ I N A tinalılar, işte bir az sabırsız davrandı- K END İ İDAMI- ğınuz için beldemizi rüsva, etmek isti- NA REY VEREN yenler ilm i ile müştehir olan Socrate’ı H A K İM L E R E idam ettirdiğinizden dolayı, sizi ittiham K A R ŞI HITA- ye tak b ih edeceklerdir. O nlar sizi zem­

m etm ekten zevk aldıkları için, âlim olm adığım halde olduğum u söyliyeceklerdir.M aam afih intizara lüzum yoktu ; ahvalin tabiî cereyanı sizi mem nun edebilir. Yaşım ı görüyorsunuz, hayatta ilerledim , son zam anlarım a yaklaşıyordum . Bu söyle­diğim şeyler sizin hepinize râci değildir, yalnız beni idam a m ahkûm edenlere aittir.

D aha onlara söyliyeceğim başka şeyler de var. Atinalılar, eğer sizin hükm ünüzden kurtulm ak için her şeyi sövlemek ve yapm ak lâzım geldiği zannında bu- lunsaydım belki sizi ikna edecek kim selerin parlak nutuklarından m ahrum olduğum u düşünebilirdiniz. H albuki bundan yanlış bir şey olmaz. Benim tebriyem için noksan olan şey, hitabeler değil, cür’et ve tedbir­sizlik ve Sokrate’ın ağlıyıp inliyerek ve kendime lâyık görmediğim şeyi yaparak ve söyliyerek sizin daha ziyade hoşunuza gidecek şeyleri size dinletm ek arzusu, hasılı diğer müttehem lerden işitmiye alıştığınız her şeyi yapm am am dır. Fakat hayır, ben dem in tehlikeden kurtulm ak için alçaklık ve korkaklık telekki edilebi­lecek hiç bir harekette bulunm ıyı kabul etmedim, ve şimdi ue kendim i bu tarzda m üdafaa ettiğim için nedam et etmiyorum .

Page 50: Semiha cemal apoloji

35

Ah, böyle değersizce yaşam aktansa, bu m üdafaa­dan sonra öim iyi ne kadar isterim ! N e ben, ne de benden başka hiç bir insan gerek m ahkem e huzurun­da, gerek m uharebede bütün vesaitile ölüm den kurtul- mıya çalışm am alıdır. M uharebelerde, silâh ları atmak, tazyik eden düşm andan am an talep etmekle ekseriya daha çok yaşam ak tâliine mazhar olunacağı aşikârdır, ve hatta, diğer bütün tehlikelerde her şeyi söylemiye ve yapmıya karar verilirse, ölüm den kurtulm ak için bir çok vasıtalar m evcuttur. Hâkim ler, yalnız şundan sakınınız ki, güçlük ölüm den değil, belki fena hareketten içtinaptadır. Görüyorsunuz ki, fenalık ölüm den daha sür’atle arkamızdan koşuyor. Bundan anlaşılıyor ki ben ihtiyar ve batiyim , iki koşucudan en ağırı tara­fından yakalanm ıya kendim i terkettim. H albuki, benim kavi ve çevik m üttehim lerim bu iki koşucudan en hızlı giden fenalık tarafından yakalan mışlardır.

Esasen buradan, ben sizin tarafınızdan ölüme mahkûm, onlar ise hakikat tarafından tezvir ve hak­sızca mücrim iyete m ahkûm olarak çıkacağız. Pekâlâ, ben kendi kanaatim i muhafaza ediyim, onlar da kendi kanaatlerini m uhafaza etsinler.

Şüphesiz böyle olm ak icap ederdi. Ahvalin lâzım geldiği gibi cereyan ettiğine kaniim . İstikbale gelince, size, beni m ahkûm eden sîzlere karşı bir kehanette bulunm ak istiyorum. Çünkü insanların istikbalde ola­cak şeyleri daha iyi söyledikleri hayatın şu saatinde, yani son nefesten bir az evvelki an içinde bulunuyorum .

Size, beni öldürten sizlere haber veriyorum ki, ben hayattan m ünkati olunca Zeus tarafından sizin bana tâ­yin ve hükmettiğiniz cezadan daha ağır bir cezaya m azhar

[ olacaksınız. Beni m ahkûm etmekle, hayatınız hakkin- da hiç bir teftişte bulunulm ıyacağını zannediyorsunuz; hayır, sizi temin ederim ki bunun aksi vaki olacaktır. Evet, siz hiç farkında olmadığınız halde benim önleri­ne geçtiğim bir takım anketcilerle uğraşmanız lâzım

Page 51: Semiha cemal apoloji

36

gelecektir. Bu anketciler, genç oldukları kadar muac- cizdirler, bunlar sizi daha ziyade iğzap edeceklerdir. Zira, insanları öldürm ekle fena surette yaşadığınızdan dolayi sizi muaheze edecek bir kim senin bulunm asına m ani olacağınızı farzediyorsanız aldanıyorsunuz. San ­sürlerden bu tarzda kurtulm ak, iyi biliniz ki, ne şâfi, ne de şereflidir. Yalnız şerefli ve bahusus kolay olan bir tarz varsa, oda: başkalarının ağzını kapam ak değil, fakat hakikî surette hayır adam ı olm aktır. İşte beni içinizden m ahkûm edenlerin istikbalde başlarına gele­cek şeyler hakkında söyliyeceğim bundan ibarettir. B u anlaşılınca onlardan artık m üsaaade istiyorum .

SO K R A TIN A ^ en* tebriye eden sizlere gelince, hâkim-DEMİ MES’ULİ- lerin m eşgu l o ld u k la r ı şu sırad a , veYETİNİ TECVİZ ben i ö leceğ im yere gö tü recek leri v ak te E D E N L E R E k ad ar, o lu p b iten şey h a k k ın d a siz in le

K A R ŞI SÖZLERİ konUşm aktan zevkiyap olacağım. Az bir m üddet daha lütfen benim yanım da bulunmanızı rica edeceğim. M ümkün olduğu kadar birlikte konuşm am ıza hiç bir m ani yoktur. Size, dostça başım a gelen şeyi na­sıl izah ettiğimi arzetmek isterim.

H âkim ler - size bu nam ı hakkınız olduğu için veri* yorum- bana vaki olan fevkalâde bir halden m alûm a- tınız olsun. A llah tarafından bana vaki olan m utat ses bu güne kadar kendini sık sık işittirir ve beni ehemmiyetsiz de olsa yapıcağım fena bir işten alıko- yardı. Binaenaleyh, şimdi, sizin de gördüğünüz veçhile en büyük felâket telekki edilebilecek bir şey başım a geldiği halde, bu İlâhî ses ne bu sabah evden çıkarken ne m uhakem e huzuruna çıkarken, ne de söz söyledi­ğim esnada söyliyeceğim şeyi evvelden haber vererek beni alıkoym adı. H albuki bu ses başka vakitler beni sözümün ortasında sustururdu. Fakat bu gün işin ce­reyanı esnasında ne olursa olsun söylemekten ve yap­m aktan bir saniye beni m enetmedi. Bunu neye ham ­letmem lâzım geldiğini size söyliyeceğim. İşte bu bana

Page 52: Semiha cemal apoloji

vaki olan şeyin hakkım da iyi olduğuna ve ölümün bir fenalık olduğunu tasavvur ettiğimiz vakit m uhak­kak surette aldandığım ıza işarettir. Evet bu benim için kat’î bir delildir. Eğer benin yapmış olduğum iyi olm ıyaydı, m utat olan işaretim in beni alıkoym am ası kabil olamazdı. H akikaten düşünelim : ölüm ün bir hayır olduğunu üm it ettirecek ne kadar sebepler var. Zira iki şeyden biri: ya ölen bir kimse artık hiç bir şey değildir, bu halde her hangi bir şey hakkında şuuru yoktur; yahut söylenildiğine nazaran ölüm, bir harekettir, ruhun bu m ahalden diğer m ahalle geçmesi dem ektir.

Eğer mevt şuurdan tam am ile m ahrumiyetse, eğer içinde hiç rüya görülm iyen bir uykuya benziyorsa, ölm ek ne büyük bir kârdır! Tam am ile ruyasız uyku ile geçen bir geceyi düşününüz; bunu hayatın diğer gece ve günlerile m ukayese ediniz; iyice düşündükten sonra söyliyiniz, bundan daha tatlı ve daha m es’ut kaç gün ve gece geçirdiniz. Em inim l i değil yalnız adî bir fert, hatta muazzam bir hüküm dar bile bunların diğerlerine nisbetle pek az olduğunu görecektir. Eğer mevt böyle bir uyku ise, tereddütsüz bu büyük bir m enfaattir derim, çünkü o vakit zam anım m ütebakisi bize tek bir gece gibi görünm üş olur.

Diğer cihetle, ölüm eğer bu m ahalden başka bir m ahalle bir azimet gibi ise, eğer hep ölenlerin orada toplu olduklarına dair söylenilen sözler doğru ise, hâ­kim ler, size soruyorum , bundan daha alâ ne tasavvur edebiliriz? Hadese’e vasıl olduğum uz vakit kendilerini hâkim ilân eden bu kim selerden halâs olm ıyı, ve ora­da söylendiğine göre adaleti icra eden M inos, Rha- damante, Eaque, Triptoleme gibi hakikî hâkim lerle, hayatlarında doğru olm uş bu yarım ilâhlarla beraber bulunulacağını farzediniz.

Bu seyahatin zahmete değmiyeceğini m i tasavvur

Page 53: Semiha cemal apoloji

ediyorsunuz? Ya orada Orphee, Musee [1], Hesiode ve Homere’le içtima edilecek olursa, buna mazhar olm ak için neler feda etmezdiniz? Bana gelince, eğer bu doğru ise, bir çok defalar ölmek isterdim. O rada Palamede ve Telamoriun oğlu Ajax’la. [2] ve yahut geçmiş zam a­na ait haksız bir hüküm neticesinde ölm üş bir başka kahram anla geçirilecek bir zaman, bilhassa benim için ne fevkalâde güzel bir zamandır. K endi tâliim i onların tâlilerile m ukayese benim için zevksiz olmı- yacağı gibi, orada bulunanlardan hangisinin âlim ol­duğunu ve hangisinin âlim olm adığı halde kendini âlim farzettğini anlam ak için burada yaptığım gibi, geniş geniş imtihan etmekle zevk duyacağım. Hâkim le, bu büyük orduyu T roieya karşı şevketmiş olan adam ı, yahut kadın ve erkekten tâdat edilebecek Ulysse ve Sisyphe gibilerini im tihan için neler feda edilmez ? O nlarla sohbet etmek, onların cemiyetinde yaşam ak, ne olduklarını tetkik etmek tarife gelmez bir saa­dettir.

Fazla olarak bu m uhitte bunun için ölüme ilka edilm ek tehlikesi de yoktur. Şayet söylenen doğru ise, orada bulunanlanların bize tefevvuk eden m enfaatle­rinden biri de, bâdem a lâyemut olm aktır. H âkim ler, hayır adam ı için ne bu hayatta, ne de orada bir fen a­lık olm adığını ve ilâhların bu kim senin m ukadderatı hakkında kayıtsız olm adıkları hakikatini idrak etseniz, benim gibi ölüm hakkında bu itim adı hissetmeniz lâzım gelirdi. Benim düşüncem de bir tesadüf eseri olm aktan çok uzaktır. Çünkü şim di benim için ölm e­nin ve bu suretle zahmetten halâs olm anın daha iyi olacağını beyandan m üstağni görürüm .

İşte bunun içindir ki, derunî sedam, beni tevkif[1] Orphee ve Musee, ye atfedilen şiirler o vakitler Orphee’

ye ait içtimaların dinî edebiyatını teşkil ediyordu.[2] Ajax, Aşil’in silâhlarından mahrum edildiği için intihar

etmişti; Palamede haksız olarak casuslukla mahkûm edilerek

D E M İR S Ö ZKİT APL ARI

Page 54: Semiha cemal apoloji

39etmedi, beni m ahkûm edenlere ve m üttehim lere gü­cenm emekliğim de bundan ileri geliyor. O nların beni m ahkûm ve ittiham ettikleri vakit, başka fikirde bu­lundukları doğrudur; yani bana zazar vereceklerini zannediyorlardı, bu cihetle onlar zemme lâyıktırlar.

M aam afih ben onlardan ancak bir şey istiyorum . Atinalılar, çocuklarım büyüdükleri vakit, pek cüz’î de olsa faziletten ziyade para veya her hengi bir şey hak­kında endişe ettiklerini görürüseniz, benim sizi iz’aç ettiğim gibi siz de onları iz’aç ediniz. Eğer onlar ken­dilerinin olm ıyan bir kıymeti nefiselerine atfederlerse benim sizi tedip ve terbiye ettiğim gibi, siz de onları terbiye ediniz, ve bu suretle aslı ihm al ederek, kandi- lerini hakikatte m ahrum oldukları bir ehliyete sahip zannettiklerinden dolayı onları muaheze ediniz, eğer bunu yaparsanız gerek benim ve gerekse evlâtlarım hakkında doğru hareket etmiş olacaksınız.

Fakat işte benim ölüme, sizin de hayata gideceği­miz zaman çattı.

H angim izin daha talihli olduğunu ise A llahtan başka kim se bilmez,

Page 55: Semiha cemal apoloji

KRİTONK R İT O N ’U N ŞA H SİY ETİ

B u dialogta Sokramın yegâne m uhatabı olan Kriton , bize Diogene Laerce nin bir tercümei halile tanıtılm ıştır. A polojisinde, bizzat Sokrat, şu ifadelerle bunu hâkilm lerine arzediyor: «işte evvelâ benim na­hiyem den ve m uasırım Critobule ün babası burada.» Criton, gene bir az daha ötede müttehem e tâyin o lu n a­bilecek naktî cezayi teklif edenler arasında zikrolunu- yor. İşte Sokrat’ın eski bir çocukluk dostu ve bütün hayatında ona m erbut kalm ış olan bu zengin ve nam uslu Atinalı, onun felsefesile şahsî surette alâkadar olm uş ve Critobule, Hermogerıe, Epigene ve Ctesippe isim lerindeki dört çocuğunu derslerinden istifade etme­leri için, ona getirm işti. H erkesten fazla o Sokrat’ın hikm etinden istifade ediyor, onun prensiplerini tasdik ediyor, sıkıntı ve mihnetlerde nasihatlerin i m em nu­niyetle kabul ediyordu.

Binaenaleyh biz Eflâtun ’un tanıyıp isticvap ede­bildiği tam ve hakikî bir şahısla meşgul oluyoruz. Sahnaya vazolunan m üsahabenin m evsuk olduğu ve m üellifinin sadece K riton ’un kendisine nakletttği şeyi ifade ettiği kabul edilebilir mi 1 H akikatin sadık suret­leri şeklinde gösterilmiş olan A palo ji ve Fedon telif­lerinin itibarî karekterleri ilk nazarda tabiî görünebi­lecek bir faraziye aleyhinde bulunabilm ekten bizi m en etm elid idir: değil ki oradaki fikri esasî bir icat gibi telekki edilebilsin.

Şüphesiz Sokrat kaçm ıya teşvik ed ilm iş; dostları

Page 56: Semiha cemal apoloji

41o n a vasıta gösterm işler; o reddetm işti. Eflâtun bunu icat edemezdi. H ocasına şeref vermek için bir roman tahayyül etmek ona yakışmazdı. Lâk in bir çok zatlar tarafından m uhtelif def’alar bu dostane ısrarlarda bulunduğundan ve bunların bir çok kereler ve m uh­telif şekiller altında tecdit olunduğundan nasıl şüphe edilebilir 1 Şüphe yok ki K riton bu ısrarlara iştirak etti. Bundan daha doğru görünen bir şey olmaz. Her kes nam ına teşebbüste bulunm ak için Sokrat’a karşı m eb’us olm asında, her iki taraftan derm eyan olunan sebeplerin bir m üsahabede teksif edilm iş o lm asında tereddüt edilebilir. H akikatin bu sadeliği san ’atm hassasıdır, ve m üsahabeyi m eydana getiren de budur. Eflâtun az çok değişen ve tekerrür eden m ünakaşalara, m ükâlem elere, ricalara sebep olan şeyleri, Sokrt’ı ikna etmiye çalışanların karakterlerine göre, hayalî bir sahnede ihtisar etmek istemiştir. E flâtun ’un kalem e aldığı bu m ünakaşa için, m ahkûm la eski dostu Critorı arasında sam im î bir m uhavere şeklini intihap etmiştir. B u sade şekil, kendi itiyatlarına m uvafıktı. İlerde Charmides, Lysis ve onu takip eden dialoglarda olduğu gibi sahneye bir çok şahıslar koym ıya çalışm am ıştı Esasen bu, hem mevzua, hem de kendi m aksadına m utabık geliyor. Sokrat bütün hayatının m ahrem i esrarı ve bütün efkârının şahidi ile m üsahabet etmekle nevam a kendi vicdanile m üsahabet etmiş gibi oluyordu. Sokrat’a dostlarına ve ailesine karşı yapm ıya m ecbur olduğu şeyi hatırlatm akta Critorı kadar hiç kim se salâ- hiyettar değildir. İhtiyat ve tedbirin en son haddine varıncıya kadar ısrar etmekte ondan ziyade kim senin hakkı olm adığı gibi, kalbini rikkate getirmekte de onun kadar kim se m uktedir değildi. Aynı zam anda Sokrat’m ölüm den kaçm ıyı reddetm ekle kendi pren­siplerine veyahut daha iyi söylemiş olm ak için kendi­lerinin müşterek prensiplerine sadık kalm aktan başka bir şey yapm adığını ondan ziyade bilen de yoktu. O,

Page 57: Semiha cemal apoloji

42

Sokrat’ın dostlarını ısrarlarına bütün kuvvetini vere­bilecek ve kezalik ifadelerindeki hulûsu niyyeti sebe- bile Sokrat’ın, bu dostun kendisine serddettiği sebepleri göstermek hususunda en iyi seçilm iş bir şahsiyetti* O nun tabiî hisleri, halis tabiatı, seciyesinin hâkim iyeti m üellifi haddi zatında kari üzerinde tesir yapacak unsurlar koym ıya ve mevzuun felsefî kıymetine dra­m atik bir hisse mezcetmiye teşvik ediyordu. Fflâtun bunları ihtiyat ve hakikatin ince hissile esere koym asını bildi.

Page 58: Semiha cemal apoloji

KRİTONSOKRAT — KRİTON

B A Ş L A N G IÇ

Sokrat — Seni böyle bir saatta buraya getiren hangi sebeptir, K riton? D aha çok erken değil mi?

Kriton — H ahikaten öyle.Sokrat — Saat kaç?Kriton — Güneş henüz doğuyor.Sokrat — M ahpes kapıcısının seni buraya bıraka

ışına hayret ediyorum.Kriton — Oh, ben buraya devam edelidenberi

onunla iyi tanışıyoruz Sokrat, benden bazı bahşışlar da aldı.

Sokrat - H em en şimdi mi geldin? Y oksa çoktan- beri mi buradasın?

K riton — H em en biraz evel.Sokrat — Beni neden daha evel uyandırm adın ya?

B ir şey söylem eden böyle durmak, niçin?Kriton — Zeus’e kasem ederim Sokrat, senin uzun

m üddet ve o kadar zahmetli bir uykusuzluğa kat­lanm anı istem ediğim den iyice rahat etmen için m ahsus uyandırm adım ; hakikaten senin sakin uykun çoktanberi beni taaccüpte bırakıyor. Esasen, bütün geçmiş hayatında neşenin ekseriyetle değişm ediğini hayretle gördüm. Fakat bu kadar sükûnet ve huzur ve bu kadar m ülâyem etle m ukavem et ettiğin bu şim diki felâketindeki kadar neş’eni görmedim.

Sokrat — Kriton, benim yaşım da bir adam için ölüm den m üteessir olm ak pek gülünç olurdu.

■ n p p -----w

Page 59: Semiha cemal apoloji

44

Kriton — Ah, aziz Sokratım , senden nekadar yaşlı kimseler böyle bir tecrübeye tâbi oldukları vakit, bu hususta yaşlarının tesiri olm ıyarak kaderle­rine karşı isyan etmişlerdir.

Sokrat — Bu doğrudur. Fakat bir kere daha soruyorum , bu kadar erken neye geldin?

Kriton — Sana acıklı ve taham m ülsüz bir havadis getirm ek için ; oh, senin için değil, bunu pek iyi görüyorum ; fakat benim ve bütün dostlarım için ; evet, benim için bundan ziyadesi olm ıyacak kadar acıklı ve taham m ülsüz.

Sokrat — N asıl havadis? Geldiği vakit ölm em m ukarrer olan geminin Delos’tan avdetini mi ihbar edeceksin? [1 ].

Kriton — Daha o burada değil; fakat, eğer aldan- m ıyorsam , bugün gelecek; Sonnion’dan gelen gemiyi orada bırakanlar söylüyorlar. Bunların şehadetlerinden anlaşıldığına göre bugün lim ana girecektir; ve bu itibarla Sokrat, tabiî yarın yaşam ıya nihayet vereceksin.

Sokrat — Pekâlâ, Kriton, hüsnü talih! Eğer ilâh­ların yazıları böyle ise, böyle olsun. M aam afih, geminin bugün geleceğini zannetmiyorum .

K riton — Bu fikir sana nereden geliyor?Sokrat — söyliyeyim : geminin geldiğinin ferdası

günü öleceğim.K riton — Esasen bu işle alâkadar olan kim seler

de böyle söylüyorlar.Sokrat — İşte ben de geminin bugün gelmivip

ykrm geleceğini tahm in ediyorum . B u gece, biraz evel gördüğüm bir rüyaya itikadım dan bu tahminde bulu­nuyorum . Ve bu sebeple, beni uyandırm adığına çok iyi ettin.

K riton — Bu rüya nasıldı?[1] Bu gemi her sene Minotaure’un galibi olan Thesee

tarafından bir kurban olmak üzere bir hediye götürürdü. Bu geminin azimet ve avdeti arasındaki zamanda hiçbir idam cezası vaki olmazdı.

Page 60: Semiha cemal apoloji

45

Sokrat — B ana ism im le hitap eden büyük ve güzel ve beyazlar giymiş bir kadın gördüm b a n a : «Sokrat, Phtie’ in m ebzul bağlarına öbürgün geleceksin» dedi.

K riton — İşte garip bir rüya, Sokrat.Sokrat — Zannım a göre pek m anidar bir rüya,

Kriton.Kriton — Evet, benin için de pek m anidar. Fakat,

benim asil dostum son defa olm ak üzere, nasihatim i tut ve selâm etini temin et. Zira görüyorsun ya, eğer sen ölürsen, hiçbir vakit m islini bülam ıyacağim a hiç şüphe etmediğim bir dosttan m ahrum olm akla kaimi- yacağım ; fazla olarak ikimizi de fena tanıyan birçok kim seler senin için lâzımgeien parayı tediye etmiye razı olsaydım , seni kurtarabileceğim i ve bunu yap­m adığım ı düşüneceklerdir. O nun için, bana söyle, dostlarından ziyade parayı sevmekten daha hicabaver bir şey var m ıdır. Görüyorsun ki halk, biz candan istediğimiz halde, senin buradan çıkm ıya reddettiğine inanm ıyacaklar.

Sokrat — Fakat hakikaten, benim güzel K ritonum , halkın rey ve fikrin in bizim için bu kadar ehemm iyet ve kıymeti var mıdır?

Bunların en iyileıi yani hüküm leri bizi alâkadar edenleri, hadisatın hakikatte geçmesi lâzımgeldiği gibi geçmiş olduğuna şüphe etmiyeceklerdir.

K riton Sokrat, hangi hususta halkın düşünce­lerinden m eraka düşmiye lüzum olm adığını kabul ediyorsun? Şu hâdise halkın çok fenalık yapmak iktidarını haiz olduğunu kâfi derecede ispat ediyor. Bunlara bir de iftira için meydan verilirse, bu fenalığı bir kere tasavvur et.

Sokrat — K riton, A llah verede bu adam lar çok fenalık yapmıya m uktedir oldukları gibi, çok iyilikler de yapabilsinler.

O vakit m ükem m el olur. Bu olm adığı takdirde

Page 61: Semiha cemal apoloji

46

ne buna, ne de ona m uktedir olacaklardır. Bunlar bir adam ı ne akıllı ve ne de akılsız yapmıya m ukte­dir değildir, bunlar tesadüfün istediğini yapıyorlar.

Kriton- Böyle anlıyorsan böyle olsun. Fakat bana söyle, Sokrat. Seni durduran şey, benim ve diğer ah­baplarının başımıza gelebilm esi m uhtem el felâketin endişesi değil midir? Eğer sen buradan çıkarsan, gam m azların seni kaçırm akla bizi ittiham ederek bazı fena işler ihdas etmesinden ve bu veçhile bütün servetimizi yahut hiç olm azsa bir çok paramızı kay­bedeceğimizden ve belki de bundan başka m eşakkat­lere maruz kalacağım ızdan korkuyorsun. Eğer korktuğun bu ise, bu endişeyi bırak. Zira, seni kurtarm ak için icabederse bu tehlikeye ve daha büyüğüne de maruz kalm ak bizim vazifemizdir. B ana inan ve senden istediğim i yap.

S o k ra t— İşte beni de durduran, bu ve bu gibi se­beplerdir K riton.

K riton — Böyle şeylerden korkma, rica ederim. Hakikatte, bazı kim seler ehemmiyetsiz bir m eblâğa m ukabil seni buradan kurtarm ıya, çıkarm ıya m ühey­yadırlar. Sonra da bu gammazları, görmüyor m usun ki bunlar pek ucuz elde ediliyor, ve bunlar için de sar- fedilecek çok bir şeye lüzum yok. B inaenaleyh sen benim servetimi kullanabilirsin ve zannederim ki bu hususta kifayet eder. Esasen sen bana dostluğun nam ı­na benim param ı sarfetmek, senin için bir kuruntu, bir vicdan a jab ı teşkil ediyorsa, burada fidye verecek ecnebiler de var. Bunlardan biri, Thebes’li Sim ias lâzım olan parayı getirmiş bile; Cebes ve daha bir çok ları da senin emirlerine tabidir. Binaenaleyh, sana tekrar ediyorum, selâm etini temin etmive m ani olan bu korkuyu at. Ve m ahkem e huzurunda söylemiş oldu­ğun gibi, m emleketi terkettiğin surette geçireceğin hayatın güçlüğü ile de meşgul olm a. Ecnebi m em le­kette ve gideceğin her yerde dostların olacaktır. B ahusus eğer gidecek olursan Tesalya’ da, seni

Page 62: Semiha cemal apoloji

çok muazzez tutacak ve kim se sana bir fenalıkta bu- lunm ıyacak surette emm niyet ve rahatını temin edecek zengin dostlarım var.

Sokrat, selâm etin elinde olduğu halde, kendi ken­dine hiyanetlik etmiş olm akla, bir hata işlemekte ol­duğunu görüyorum . B ir çok kim selerin seni im ha etmek için aleyhinde istedikleri ve istiyecekleri şeyi tahakkuk ettirmiye çalışıyorsun. Sade bu mu? Çocuk­larına da hiyanetlik ettiğine kani oluyorum . Sen on ları yetiştirecek, terbiyelerine tahsillerine bakabile­cek iken, onları terkediyorsun. Ve bu suretle sana, ait olanlar, işte tesadüfe bırakılm ış oluvor ve bunların tâlileri, tabiî olarak yetimlerin tâlii olacaktır. İki şey­d en biri: ya çocuk sahibi olm am alı, yahut onları yetiştirmek için eziyete katlanm alı. Fakat sen, az eziyet vereni intihap etmiş görünüyorsun. Bahusus bütün hayatta faziletten başka bir şeye ehemmiyet verm em iyi vazife itiyat edenler yapacakları işi nam uslu ve cessurb ir adam gibi intihap etmelidirler. B ana gelince, görüyorsun ya, gerek ikimiz, gerek dostların hesabına m ahcup oluyorum . Ve sana vâki olan her hangi bir şeyin bi­zim tarafım ızdan bir. nevi denaate ham ledilm esinden korkuyorum . Senin m ah ceme huzuruna çıkm am an kabil iken oraya çıkm an davanın olduğu gibi cereya­nı, nihayet gülünç bir netice olan bu son hadise, eğer faydalı bir şey yapm ıya m üstait olaydık seni kur­tarm ak m üm kün ve tahakkuku kabil bir netice olduğu halde ne bizim tarafım ızdan, ne de senin kendi tara­fından hiç bir şey yapılm ıyarak alçakça ve vicdansızca gizlendik zannını alem e verecektir. Sokrat, iyi düşün, böyle bir hareket eynı zam anda hem senin, hem de bizim için hicap aver ve töhm etliolm ıyacak mı? H aydi, düşün !— Hayır, hayır düşünecek vakit te değil, şimdiye kadar düşünm üş olm ak lâzım dı— işe yarıyacak yal­nız bir düşünce var. B u gece her şeyin bitm iş olm ası elzemdir; eğer daha gecikecek olursak, artık bir şey

Page 63: Semiha cemal apoloji

yapmak m üm kün olam ıyacaktır. H asılı Sokrat hiç tereddütsüz, benim nasihatim i tut ve söylediğimi yap.

Sokrat — Benim Aziz kritonum , bu gibiSO KRATIN

PREN SİPLER İ lsrarIar eSer vazifey le tev a fu k etm iş o l­sa, çok k ıy m ettar o lu rd u ; yok sa b u n la r

m ü b rem ve m ü stace l o ld u ğu n isb ette de, m ü e llim ve şay an ı teessü ftü r.

Binaenaleyh, hakikaten bu suretle hareket edip etmem ek lâzım geldiğini tetkik etmek bizim için bir mecburiyettir. Benim bu güne m ahsus değil, her vakit kabul ettiğim bir prensibim var ki, bu da tetkik neti­cesinde en alâ tanınan tek bir haktan başka hiç bir şeyle mülzem olm am aktır. Bu güne kadar kıymet ver­diğim ve itibar ettiğim delilleri, şimdi atam am ; hayır, elân bunların hissolunacak surette değişm ediklerini görüyorum . Dün bana hörm et telkin edenler, bugün benim için gene aynı nufuz ue itibarı haizdirler, Eğer biz şim diki vaziyetimizde söyliyecek daha güzel bir söz bulam ıyorsak, korkutucu şeyleri tezyit edilen, ce­zalara, m üsaderelere çarpılan çocuklar gibi halkın kudreti bizi tethiş ve tehdide de çalışsa, bilki gene sa- na m uvafakat göstermiyeceğim. Bakalım , bu tetkiki m üm kün olduğu kadar iyi bir şekilde nasıl yapacağız?

Evvelâ insanların hüküm leri hakkında ifade etti­ğin şeyden fikir alarak bu tetkiki yapacağız deği mi? Nazarı itibare alınacak veya alınm ıyacak hüküm ler olduğunu tekrar etmekte haklı mı idik, haksız mı idik? Yoksa, ölmek üzere bulunm adığım bir zamanda bana iyi görünen bu ifadeyi, şimdi bir natıka perdazlık da­vası, bayağı birçocuk oyuncağı ve havaî bir lâf olarak mı kabul edeceğiz? Hakikaten, bu ifade ve iddianın benim vaziyetime göre yeni bir şekil ve Suret alıp al- m ıyacağını ve yahut bunu reddettiğimiz veya onu kendimize ait kanun olarak kabul ettiğimiz surette o l­duğu gibi kalıp kalm ıyacağını beraberce tetkik etme­mizi isterim , Kriton. İşte eğer aldanm ıyorsam , bu hu­

48

Page 64: Semiha cemal apoloji

49susta benim ve sair benim gibi ciddî adam laım kabul ettiği şey hemen şunlardır: İnsanların hüküm leri arasın ­da, nazarı itibare alınacak ve alm m ıyacak hüküm ler m evcut olduğu gibi, iyi addedilecek veya edilm iyecek hüküm ler de m evcuttur. İlâhlar aşkına, K riton bu iddi­anın daim a m uvafık olduğunu görmiyor musunuz? Zira, bir insanın kaderi hernekadar evvelden hissedilebilecek olsa da, sen, yarın ölmiye m üheyya değilsin. B ununla beraber m uhakkak olan bir tehlikenin görünüşünün senin hakikati tan ım ana m ani olm asından korkulm az. Ö yle ise karar ver. Senin fikrine göre insanlara bütün hüküm lerinin nazarı itibare alınm ıya lâyık şeyler o l­m adığını ve bunlardan bazılarının nazarı itibare alın ıp diğerlerinin alınm adığını, ve bütün bunların içinde bazı kim selerinki nazarı itibare alınıp diğerlerinin alınm adığını söylemek doğru mıdır? B u hususta ne d i­yorsunuz? B u söylediğim doğru değil mi?

Kriton — H akikattir.Sokrat — Nazarı itibare alınm ıya lâyık olanlar iyi

olanlardır. Fenalar da lâyık olm ıyanlardır değil mi?K riton — Öyle.Sokrat — İyi hüküm lerin akıllı adam ların hüküm ­

leri olduğu, fena hüküm lerin de akılsızlara ait olduğu doğru d eğ ilm i!

K riton — Bu itiraz götürmez.Sokrat — ö y le ise bunu söylem ekle ne kastedil­

miş oluyordu ? Jim nastik vapan ve onun m üptelâsı olan kimse, her önüne gelenin m edihlerini, tenkitle­rini ve fik rin i nazarı itibara alırm ı, yoksa yalnız hâ­kim in, yahut pedotribe [1], inkine mi ehemmiyet verir.

K riton — Elbette yalnız bunlarınkine ehemm iyet verir.

Sokrat — Dem ek oluyor ki, bu kimse halkın değil, yalnız bir tek kim senin tenkitlerinden korkar, ve an­cak bunun meth ve sitayişini hüsnü kabul eder.

[1] Pedotribe, güreşte çocukların ve delikanlıların tâlimle­rini idare eden kimselerdir.

Apoloji— 5

Page 65: Semiha cemal apoloji

50

Kriton — Tabiî.Sokrat — B u suretle bu kim se jim nastik , yemek,

içm ek re jim i hususunda bütün ötekilerin hüküm lerine değil, yalnız kendine rehber edindiği, anlaştığı bir kişinin hükm üne göre hareket etmelidir.

K riton — K ab u l ediyorum.Sokrat — Alâ. Fakat o kim se eğer yalniz bu kim ­

seye itaatsizilik ederse, onun fikrini, m edihlerini istih­kar eder de, bir şeyden haberi olm ıyan halkın hüküm ­lerini nazarı itibare alırsa, hiç bir fenalık görmez mi?

K riton — Elbette görür.Sokrat Bu , ne gibi fenalıktır ve ona ne zarar

verecektir? H akkı dinlem iyen ne zarar görür?K riton — T abiî bu zararı vücudünü azar azar

tahrip etmiş o lm akla vucudunda görecektir.Sokrat — Çok alâ Kriton, bu zikrine hacet olmı-

yan diğer şeyler hakkında da doğru değilmidr? Demek oluyor ki, haklı veya haksıza, güzel ve çirkine, iyi ve kötüye ait bir şey vaki olduğu vakit ki - bizim m üna­kaşamızın da esası budur - korkum uzdan avam ın f ik ­rini m i takip edeceğiz? Yoksa bunları tanıyan tek bir hâkim varsa ona hörmet etmek ve bütün diğerlerinden ziyade ondan korkm ak m ı lâzım gelecktir? Evvelce dedi- miz gibi, fenalık vermeden, ızrar etmeden itaatsizlik edemiyeceğimiz bu kimse, doğrulukla düzelen kaksız- lıkla bozulan kim sedir.

Bu , bir boş fik ir m idir?K riton — Ben de senin gibi düşünüyorum , Sokrat.Sokrat — Pek alâ, sâlim bir rejim ile düzelen ve

gayri salim bir rejim ile bozulanı anlayışlı, dirayetli kim selere ait olm ıyan bir fikre itaat etmekte ısrar edecek olursak, bu harabî ile yaşayabilirm iyiz?

Bunun cisim le m ünasebeti vardır değilm ı ?K riton — Evet.Sokrat — Böyle harap olm uş sefil bir vücut ile

hayat kabilm idir?

Page 66: Semiha cemal apoloji

51Kriton — Hayır, şüphesiz.Sokrat — H aksızlıkla bozulmuş olanı tahrip etti­

ğimiz vakit, bunda doğruluğun mevcut olduğunu iddia idebilecek miyiz ? yoksa cisimden ziyade doğruluk ve haksızlığın m erbut olduğu lâalettâyin diğer bir k ısm ı­mıza mı kıymet atfedeceğiz [1],

Kriton — Elbette, hayır.8okrat — O daha kıym etli değil m idir ?K riton — T abiî pek çok.Sokrat — Binaenaleyh aziz dostum, halkın hüküm ­

lerine ehemmiyet verm ektense, haklı ve haksıza, hulâsa, yalnız asıl hakikate [2] vakıf olan, kim senin hükm üne ehem m iyet vermemiz lâzımdır. İşte böylece sen doğru, güzel, iyi ve onların akisleri olan şeyler varken bizi halkın düşündüğüne ehemm iyet vermiye davet etmekle evvelâ yanlış yola götürüyorsun. Belki onlar, diyeck- ler ki halk m ahv ve helak etmiye m uktedir dir.

K riton — Elbette, öyle diyecekler, Sokrat.Sokrat — Evet, benim mert dostum, fakat bizim

derm eyan ettiğimiz sebepler, bana olduğu gibi görünü­yor. Gayesi yaşam ak değil, iyi yaşam ak olan bir diğer prensip m evcut m udur, değil midir ?

K riton — H akikaten, mevcuttur.Sokrat — Ya iyi, güzel ve doğrunun bir olduğu

itikadı mevcut değil m idir?Kriton — Mevcuttur.Sokrat — ö y le ise m utabık kaldığımız bu fikirlere

nazaran, buradan A tm alıların m üsaadesi olm adan çıkm ak teşebbüsünde bulunm am ın doğru olup olm adı­ğını tetkik edelim . Eğer bunu doğru bulursak, tecrübe ed e lim ; yoksa, burada kalalım . Çocuklarım ın terbiye­sine, m asraf ve fikrine ait m ülahazalara gelince, Kriton, bunların insanları kolayca öldürtenlerin ve iktidarları

[1] Eflâtun ruhu ifade etmek için hu edebî lisanı kulla­narak, ruhun da cisim gibî zarar görebileceğini izhar etmek istiyor, demektir.

[2] Hakikattan maksat, Allah olması muhtemeldir.

Page 67: Semiha cemal apoloji

olsa, bunların hepsini tekrar düşünmeksizin diriltecek olanların işine yarıyacak m ülâhazalar olm asından ihtiraz ede lim ; halktan bahsetm ek istiyorum . M adem ­ki akıl bunu icap ediyor, bizim için tetkik olunacak yegâne m es’ele, bir az evel söylediğim değil m idir ? beni buradan götürecek kim seleri satın alarak kazan» mamız, ve bu suretle kaçm am ızı teshil etmemiz ve yahut kaçm am ız doğru m udur ? yahut açıkça söylem iş olm ak için, bu hattı hareket töhm etli olm ıyacak mıdır? eğer bu töhm etli görünecekse, m aksat fenalık yapm a­m ak olduğuna nazaran burada oturarak ve bir şey yapm ıyarak ölüm e ve yahut diğer m eşaka katlanm ak lüzum unu kendimizden istememiz iktiza etmez m i?

K riton — Senin sözlerin bana doğru görünüyor, Sokrat. İşte yapm am ız lazım gelen şey budur.

Sokrat — Onu birlikte tetkik edelim , d o stu m ; ve sonra eğer buna itiraz için her hangi bir haklı sebep bulursan, itiraz et ben sana tabı olacağım yoksa, A ti­nalIların adem i m uvafakatlerine rağmen buradan kaç- çm ak hakkındaki bu aynı nasihati bana tekrar etmek­ten vazgeç benim kâm il K riton ’um . Zira görüyorsun ya, sana hattı hareketim i tasdik ettirm ek ve sana mugayir hareket etmemek hususlarına çok dikkat ediyorum . Binaenaleyh bizim esas m utabakatlarım ızın seni m em ­nun edup etmediğini m ülahaza et, ve suallerim ize ke­m ali sam im iyetle cevap vermiyi tecrübe et.

Kriton Tecrübe edeceğim.Sokrat — İhtiyarî olarak hiç bir vakit fenalık ya­

pılm adığını mı, yoksa bunun bazı şeraitle yapılıp bazı şeraitle yapılamayacağını m ı kabul ediyoruz ? ve yahut fenalık yapanın bir az evel ve daha bir kaç defalar kani olduğum uz veçhile hiç bir vakit güzel o lm adığını mı kabul ediyoruz ? A caba bizim şimdiye kadar kani olduğum uz bütün bu prensipler, bu bir kaç gün içinde zailmi olm uş olacak ? H akikaten, K riton, şu ihtiyar yaşım ızda çok zam andan beri çocuklar gibi konuştu-

Page 68: Semiha cemal apoloji

53

ğum m uzun hiç farkında olm aksızın, ciddî surette m u­sahabe edebildik m i ? Bu ikrarlar halk tarafından kabul edilmiş ve ya edilm em iş te olsa, aynı şey olarak mevcut kalm ıyorlar m ı ? İster daha beter, ister daha ala bir talie intizar etmek lâzımgelsin, haksız olarak hareket etmek, bunu yapan için, daim a bir fenalık ve hicap değil m idir ? B u nu böyle kabul ediyor muyuz, yoksa etm iyorm uyuz;

Kriton — Böyle kabul ediyoruz.Sokrat — D em ek oluyor ki, hiç bir vakit haksız

olarak hareket etmem elidir.Kriton — H ayır, tabiî.Sokrat — H atta m adem ki hiç bir vakit haksız ol­

m am ak lâzımdır, avam gibi haksızlığa karşı haksızlıkla m uamele etmemelidir.

K riton — B u aşikârdır.Sokrat — Ya bir kimseye fenalık yapm alı m ıdır,

yapm am alı m ıdır, Kriton?Kriton — Şüphesiz yapm am alıdır Sokrat.Sokrat Fakat fenalığa karşı fenalık yapm ak

avam ın dediği gibi, doğru m udur, değil midir?Kriton — H ayır, bu doğru değildir.Sokrat — Çünkü bir kimseye fenalık yapm ak hak­

sız olm aktan başka bir şey değildir.K riton — Doğru söylüyorsun.Sokrat — Dm ek oluyor ki ne haksızlığa karşı haksız­

lık la cevap vermeli ne de kimseye hatta bize karşı fena lık yapanlara bile fenalık yapm am alıdır. K riton , buna razı olm akla kendi düşüncene m uvafakat etmem iş olduğuna iyi dikkat e t; çünkü bunu, az kim senin itiraf ve teslim ettiğini ve edeceğini biliyorum . B in a­enaleyh itiraf edilsin, edilmesin, iki hissin m üm essilleri kendi hattı hareketlerinin tarzı cihetile yekdiğerine itibar etmiyerek, m uhtelif tarzlarda karar verirler. Sen de benim fikrim de olduğunu benim le tam am ile m utabık kaldığını, kat’iyyen haksız hareket etmem ek

Page 69: Semiha cemal apoloji

54lâzım olduğunu, haksızlığa haksızlıkla cevap verme* miyi ve kötülüğe karşı kötülük yapm am ıyı her mü- n akaşadan evel prensip olarak vazedip etmediğimizi iyi düşün. Yoksa fikrin i değiştiriyor ve bu esas olan prensipi ret mi ediyorsun? B ana gelince, bunu çok eskiden olduğu gibi şim di de aynen m uhafaza ediyo- rum. Fakat sen, başka bir histe isen, onu söyle ve fikrin i izah et. Yoksa, ayni fikirde duruyorsan, bundan çıkacak neticeyi dinle.

K r i t o n — Ayni fikirde duruyoru ve senin fikrine iştirak ediyorum . Söyliyebilirsin.

Sokrat — Bu halde, bundan hâsıl olan şeyi sana söyliyeceğim. Evvelâ sana soruyorum : Birisile bir şeyin doğru olduğu hakkında m utabık kalın ırsa, bunu yap­m alı mı, yoksa sözünde durm am alı m ı?

K riton — sözünde durmalı.Sokrat — Şimdi, dikkat et. Eğer biz buradan bel­

denin rızasını tahsil etmeksizin çıkarsak, bir kimseye ve bahusus daha ziyade yapm am akla m ükellef oldu­ğumuz kim selere karşı kabahat işlemiş, hem de itiraf ve tasdik ettiğimiz şeyi düşünm üş olur muyuz, olm az mıyız?

K riton — Sualine cevap vermiyeceğim S o k ra t; çünkü anlam ıyorum .

tindesin? Tasaddi ettiğin şeye m uktedir olduğun surette, bu yaptığın, bizi ve kanunlarım ızı, bütün hüküm eti m ahvetm ekten başka bir şey midir? H ahikaten, verilen hüküm ler kuvvetsiz olur ve bunlar eşhas tarafından tay ve nüfuzları imha edilirse, hüküm etin devrilm eyip devam edebilm esine ihtim al veriyor m usun?» diye bizi bu suretle isticvap ettiğini far^et. B u ve bunun gibi suallere ne gibi cevap vereceğiz, K riton ? Bizim tarafı-

KANUN LARIN TECSİM V E

TEŞH İSİ

Sokrat — Pekâlâ şunu düşün. Kaçm ak üzere iken, kanunların ve hükümetin bizim karşım ıza gelip dikildiğini: «Sok- rat, bize söylesen e, ne yapm ak niye-

Page 70: Semiha cemal apoloji

55

]mızdan im ha edilm iş olan bu kanunun m üdafaası için, hüküm ler sadır olduğa vakit infazını istiyenler nekadar deliller derm eyan edebileceklerdir. Bahusus bu delilleri serdeden bir hatip olursa.. O vakit: «N e yapalım , hüküm et bize karşı kabahat etti, hakkım ızda yanlış hüküm verd i» m i diyeceğiz?

K riton — S ö y le Sokrat.Sokrat — Fakat o vakit kanunları bize: «Sokrat,

seninle bizim aram ızda kararlaştırılan bu mıydı? H ü­küm etin hüküm lerini ne olursa olsun, m uta olarak kabul etmiyecek m iydin?» dediğini farzedelim . Eğer biz bu sözlere taaccüp edecek olursak, onlar bize pekâlâ diyebilirler k i:

«Sokrat, m adem ki sual sorm ak ve cevap verm ek âdetindir, bizim sözlerimize taaccüp etme, cevap ver, böyle mahvımıza tasaddı etmek için bizi ve hüküm eti neyle muaheze ediyorsun? Söyle bakalım . Evvelâ, sen doğum unu bize borçlu değil m isin? B abanı anana biz tezviç etmedik mi? Ve bu sebeple seni tevlit etmelerine biz sebep olm adık mı? Söyle, onların izdivaçlarını tanzim eden bizlerden birimize yapılacak tenkidin var mı? O nları fena mı addediyorsun?»

Buna karşı ben « A s la » cevabını verirdim. O nlar gene: — «Y a çocuklar hakkm daki takayyüdatı ve bu m eyanda senin terbiyeni tanzim eden kanunlara ne dersin?

Bunlara ait olan ve sana m usiki ve jim n astik öğretmiyi babana emreden kanunlar fena mı id i?» deseler: « — İyi id i!» cevabını vereceğim. Ve gene:— «Â lâ . Sen dünyaya geldikten, beslendikten, yetiş­tirildikten sonra bizim olm adığını, bizden neş’et ve tevellüt etmediğini, senin aslü neslinin de bizim esirimiz olm adığını iddia edebilir m isin? Bu böyle olunca, bizimle hak cihetile m üsavi olduğunu ve sana yapm ak istediğim iz herşeyi, bize yapm akta haklı olduğunu mu düşünüyorsun? Sen, baban ve yahut üstadınla, eğer

Page 71: Semiha cemal apoloji

bunlardan birine m alik isen, hukukan m üsavi o lm ak­tan uzak olduğun için onların sana yaptığını sen on­lara yapm ıyacaksın, yani şetim lerine karşı şetimle, seni dövm elerine karşı dövm ekle m ukabelede buluna* m ıyacaksın. Ya vatanına, onun kanunlarına karşı, sa­na her şeyi yapm an için sana m üsaade mi olunacak, o suretle ki eğer bize haklı göründüğü için seni öl­dürm ek istesek, sen vesaitinin vüs’ati dahilinde, bizi ve bizimle beraber vatanını im haya mı yelteneceksin? Sen ki fazilete candan, m alik olduğun halde, bu suretle doğru mu hareket ettiğini söyleyeceksin? Senin hikm etin, irfanın, vatanını bir ana, bir babadan ve bütün ecdattan daha ziyade izaz ve tevkir etmek lâzım geldiğini ve vatanın onlardan daha m uvakkar, d aha m ukaddes ve ilâhlarla akıllı in sanların indinde en yüksek bir dereceyi haiz olduğunu tanım am ıya m üsait m idir? Evet, o gücendiği vakit bir babadan ziyade onu tevkir etmek, ona rıza vermek, cemile gösterm ek lâzımdır; ve yahut, onun fikrini değiştirmek, bu olm adığı surette emrettiğini icra etmek, ıztırap çek­tirmek istediği vakit ise buna sükûnetle katlanm ak, vurulm ak, zincirlenmek, yahut yaralanm ak, ölm ek için m uharebeye sevkedince de ona tâbi olm ak lâzım gelir; çünkü doğru olan budur; kaçm ak, geri dönm ek, vazi­feyi terketmek m uvafık değildir. Vazife, m uharebede, m uhakem ede, heryerde hükümetin ve vatanın emret­tiğini yapmaktır. Bu olmazsa, kanunî vasıtalarla onu fikrinden vazgeçirmektir. Şiddete gelince, bunun bir valideye, bir pedere ve fazla olarak vatana karşı ifası, ahlâk ve adalete m ugayir değil midir? B una ne diye­ceğiz, Kriton? K anunların hakkı var mı, yok mu?

K riton — H aklı olduklarını zannederim.Sokrat — O nlar sözlerine ilâve ederek deseler ki:

«Sokrat, bize ettiğin m uam ele tarzının pek haksız ol­duğunu itiraf etmek hakkım ız değilse, biz ki seni dün­yaya çıkardık, besledik, baktık ve bizim m alik olduğu­

Page 72: Semiha cemal apoloji

57

muz bütün iyiliklere diğer vatandaşlar gibi seni de iştirak ettirdik, her A tinalı, kendi medenî hukukuna m alik olduktan, um um î hayatı, bizi ve kanunları, öğ­rendikten sonra, biz eğer onun hoşuna gitm iyorsak A tinadan çıkabilir, kendine ait olanı beraber götüre­bilir ve nereye isterse gidebilir, diye ilân etsek ve biz­den hiç birimiz bizimle veya hükümetle m uvafakat üzere o lm am asından dolayı sîzlerden birinin bir müs- temlikeye gitmenize veyahut ecnebî bir mem lekette yerleşmenize ve uzağa istediğiniz yere sizin olan her şeyle gitmenize m ani olmaz. Fakat sizden biri burada kalıp adaleti nasıl icra ettiğimizi, hüküm eti nasıl idare ettiğimizi görürse bu kim se hakkında biz filen em irle­rimize itaati tekeffül ettiğini iddia ederiz. Bunu yap­m adığı surette o kim seyi üç kerre m ücrim addederiz; çünkü bu kim se bizlere, ve gününün am irlerine isyan ediyor. Onu yetiştiren bizlere itaati deruhte ettiği halde itaat etmiyor, ve eğer biz kendisince kabahatli isek bizi ikna ederek tashih te etmiye gayret etmiyor. M aam afih, biz şiddetle m uam ele edeceğimiz yerde, itiraz ve itaat beyninde intihap hakkını kendisine bıraka­rak emirlerimizi tetkik etsek ve bu kimse de ne m ünakaşayı ve ne de itaati kabul etmese, ne olur? İşte sokrat, senin duçar olacağın bütün m uahazeleri sana söyliyoruz. Eğer düşündüğünü yapacak olursan, her atinalıdan ziyade bilhassa, sen bu m uahezelere duçar olacaksın, ve eğer o vakit bunlara ben: «B un u n sebebi ne?» diye soracak olsam , belki bana haklı ola­rak şiddetle m uam ele edecekler ve benim daha hu­susî olarak bu m ecburiyet ve taahhüt altında bulu­n an A tinalılardan biri olduğum u hatırlatacaklardır. B ana diyeceklerdir k i: «Sokrat, gerek bizim ve gerek hüküm etin senin hoşuna gittiğimizi isbat eden kuv­vetli delillerim iz var. Eğer sen, yalnız Tarent boğa­zında icra olunan oyuna bir kere gitmekten başka bir şenliğe, asker sevkiyatı ile olandan başka da bir

...

Page 73: Semiha cemal apoloji

yabancı m em lekete gitmemek için bizden ve hükü­metten tam am ile hoşnut olduğun ve merbutiyetin- sence herkesten ziyade m ukarrer olm asaydı, başka­larının yaptığı gibi hiç bir yere seyahat etmeksizin ne başka bir m em leket ve başka kanunlar tanım ak arzusunu beslemeksizin, bu şehirde kapalı kalm azdın, bizi herkese tercih ettiğin için de bizim hüküm ve nü­fuzumuz altında yaşam ıyı da kat’i olarak tercih etmiş o ldun. Sen çocuklarını bu m em lekette vücuda getir­din ve bu suretle bize m uvafakatin i bununla da işhat ettin. Eğer sen istiyeydin çok evel hatta dava esna­sında bile kendini nefye hükm ettirirdin ve bu suretle bu gün m em leketin hilâfına olarak yapm ıyı düşün­düğünü o vakit onun rızasıla yapm ış olurdun. H al­buki, o vakit sen cesurluk taslıyor, ölüme karşı ka­yıtsız görünüyor ve onu nefye tercih ettiğini söyliyor- dun; bugün ise bu sözlerden kızarm ıyarak, bizi kanun­ları düşünm iyerek im ha etmek fikrinde bulunuyorsun; beynimizde olan ittifak ve vatandaş gibi yaşam ak için ettiğin taahhüt hilâfına kaçm ak fikrinde bulunm akla en alçak bir esir gibi hareket ediyorsun. Bize evvelâ cevap ver, bizim iddia ettiğimiz gibi, hâkimiyetim iz altında yaşam ak hususunda ettiğin taahhüdün kavlen olm ıyıp filen olduğunu bize söyle; bu teklifim iz doğ­ru değil mi?» K riton, buna ne cevap vermeli? Bunu tasdik ve kabul etm em ek kabil midir?

K riton — Teslim ve tasdik etmek tabiîdir, Sokrat.Sokrat — Bunlar gene devam ederek: «Eğer bizi

m uvafık bulm am ışsan, bizim vıfaklarım ız sana hoş gelmemişse, biz seni icbar ve iğfal etmeksizin ve süratle karar vermiye seni m ecbur etmeksizin başka yere git­m eni düşünm en için yetmiş senelik bir zam anın ol­duğu halde, seninle yaptığımız v ifak lan ve taahhü- datm ı şim di bozmakla nasıl bir harekette bulunm uş oluyorsun? D em ek oluyor ki, sen ne usulü hükümet ve teşekkülünü durm adan methettiğin Lacedemone u

58

Page 74: Semiha cemal apoloji

59

ne Giridi, ne de Y unan ve ya barbar hüküm etlerinden bir başkasını tercih etmiyerek; sakat ve kötürüm lerin ve m alullerin yaptıklarından daha ziyadesini yaparak uzaklaşmıya karar verdin . B u şehir ve binaenaleyh kanunları olan bizler, sair A tm alılardan ziyade senin hoşuna gidiyorduk, çünkü bir kim se kanunların ı sev- m ediği bir şehirden n asıl hoşlanır? Ya, şim di sen ta- ahhüdatını tutm ıyor musun? Eğer bize itim adın varsa, Sokrat sen bunu yapm ıyacaksın ve şehirden uzaklaş* m akla kendini gülünç bir mevkie koym ıyacaksın .»

«B ir az düşün; sen bizim vifaklarımızı hetkeder- sen, eğer bu hatayı işlersen, nefyolm ak, şehrin huku- kundan m ahrum olm ak, servetini kaybetmek, tehlike­sine maruz kalacak olan dostlarına ne iyilik etmiş olacaksın? Fakat sen evvelâ Tehebes yahut M egare gibi iyi kanunları olan en yakın şehirlerden birine gidecek olsan bile, onların usulü hiikûmet ve teşek­külüne düşm an olduğun halde gideceksin ve bütün orada kendi mem leketlerine ehemmiyet veren kim ­seler sana kanunları bozucu bir kimse nazarile baka­caklar, böylece sen, senin hâkim lerini tasdik edenlere hak verecek ve iyi hükm etm iş olduklarını görecek­sin. Filhakika kanunları im ha eden kim se, delikan lı­ları ve zaif fikirlileri şaşırtm ıya m uktedir bir kim se gibi telekki olunabilir.

O halde senin iyi kanunları ve iyi itiyatları olan adam lardan ihtiraz etmenmi lâzımgelecek ? B u şerait içinde, yaşam ak zahmetini ihtiyar etmiye ne lüzum var? Yoksa on lara gidip te ben açık alınla burada dediğim g ib i:« fazilet ve adaletin ve kanuniyet ile ka­nunların dünyada en m uteber şeyler olduğunu tekrar edbilecek m isin? Ya şim di Sokrat tarafından oynanı­lan bövle bir rolün hicap aver telekki olunm ıyacağını m ı düşünüyorsun? B undan kim şüphe eder?» «Fakat belki bu m em leketten Tesaliya’ya K riton ’un ahbabları nezdine gitmek için uzaklaşacaksınız; burası en ziyade

---------------------- —

Page 75: Semiha cemal apoloji

60intizamsız ve ahlâkı bozuk bir yerdir, orada belki senin ne gülünç surette hapsinden kaçtığını, bir deri kazağı giyerek, yahut firarı esirlere yakışacak surette ve bir başkasının tavrunu yalandan takınarak hangi te- nekkür altında kaçtığını nakletm eni dinliyerek eğlene­ceklerdir. İhtiyar olduğun ve burada geçireceğin az bir zam anın kaldığı halde en m ühim kanunların hilâfına bu türlü yaşam ıyı kabul etmekten korkm adın m ı? Bundan kim se bahsetm iyecek m idir? Belki kimseyi teşviş etm iyorsun yoksa Sokrat bir çok nalâyık sözler işitmen lâzım gelecek. Dem ek oluyor ki, herkese yal­taklanarak ve herkese esir olarak yaşıyacaksın ? Yoksa Tesalia ’da gûya bir ziyafete davet olunm uş gibi giderek cüm büş içinde mi yaşıyacaksın ? ö y le değil mi ? O vakit adalet, fazilet hakkındaki bizim güzel nutukla­rımız ne olacak? Fakat sen çocukların ve onların ter­biyeleri için yasam ak istediğini mi söylem ek istiyorsun? O nları Tesalya'ya götürüp orada yetiştirm ek, terbiye etmek, ecnebi yapm ak vasfını sana m edyun olm ala­rını mı düşünüyorsun? Yahut sen hayatta olduğun için yanlarında bulunm asan da onların burada yetişe­ceklerini, daha iyi bakılıp terbiye göreceklerini mi zannediyorsun ? O nlara dostların bakacak. Fakat dost­larının T esalya ’ya gidince bunlara bakıpta H ades’e gittiğin vakit bakm am aları ihtim âli varım dır, bize söyle. Eğer hakikaten sen senin dostun olduklarını söyliyenlerden bir şey beklem ek hakkını haiz isen, onların senin çocuklarına bakacaklarını da düşünm e­lisin.

«H aydi Sokrat, seni olduğun gibi yapan bu kanun­lara itim at et, ne çocuklarını, ne de hayatını ve hiç bir şeyi, doğru o lan ın fevkine koym a. T ak i H ades’e [1] gittiğin vakit kendini haklı çıkarm an için orada icrayı hüküm et edenlere bunları söyliyebilesin. Zira aşikârdır ki, burada bile bu hattı hareket ne senin ve ne

[il Hactes, ahret demektir.

Page 76: Semiha cemal apoloji

61

de seninkilerden hiçbiri için ala, doğru ve diyanetkâ- rane bir iş olamaz. Sen oraya gittiğin vakitte de gene bundan fazlası olm ıyacaktır.

Eğer bugün hayatı terkedersen, bizim bulunduğu­muz m evkideki kanunlar tarafından değil, fakat in san ­lar tarafından haksız hükm olunarak hayatı terketmiş olacaksın; eğer bilâkis sen bize karşı olan zatî m uva­fakat ve taahhütlerini kırarak ve az izrar etmen lâzım gelen kim seleri yaralıyarak, yani kendini, dostlarını ve nihayet bizi yaralıyarak haksızlığa karşı haksızlık, fen a­lığa karşı fenalıkla m ukabele ederek bu kadar hicap verici bir surette kaçarsan, o vakit bu hayatta sana gazepleneceğiz ve Haeds’te, oranın kanunları olan hemşirelerimiz, aksini yapm ak senin elinde olduğu halde bizi im ha ettiğini bilm ekle seni hüsnü istikbal etmiyeceklerdir. Hayır K riton tarafından ikna edilmiye razı olma, bize İtaat e t !»

İşte, b tn im aziz K ritonum bunu iyi bil ki, arz ila­hesi rahiplerinin esrarına m ahrem olup, flauta sesi işittiklerini zanneden kim seler gibi, ben de öyle işittiği­mi zannediyorum; evet, bu sözlerin tanini bende akse­diyor ve benim başka birşey dinlem em e m ani oluyor. O halde bu sözlerimin hilâfına derm eyan edeceğin her şeyin boş bir zahmet olacağını kendine söyle. M aam afih, m uvaffak olacağını, zannediyorsan; söyle.

Kriton — H ayır, Sokrat, söyliyecek bir şeyim yok.Sokrat — Ö yle ise bunu bırakalım K riton, ve

dediğim i yapalım , çünkü bu yol, bize A llahın göster­diği yoldur.