Upload
babylonboss
View
187
Download
6
Embed Size (px)
Citation preview
TEVHİDTEVHİD
ALLAH’IN VARLIĞI VE ALLAH’IN VARLIĞI VE BİRLİĞİNE İNANMAKBİRLİĞİNE İNANMAK
Allah’a imanın önemi
İslamda en önemli husus Allaha imandir.
Islam güzel ve büyük bir saraya benzer. Bu saraya
ancak Allah’a ve O’nun peygamberlerine iman
edenler girebilir.İmandan nasibi olmayanlar bu
sarayın dışında kalırlar.
Onun için inanmayanlarin inançsızlıktan kurtulması
için Allah’ı bilmeye ihtiyacı vardır. Mü’minlerin de
Allah’a kusursuz ve devamli ibadet edebilmeleri için
Allah’ı bilmeye ihtiyacı vardır.
Bundan dolayı herkes yaratıcıyı tanımalıdır. Çünkü, insan akıllı bır varlıktır, onun için kendi aklı ile yaratıcıyı bulabilir.
Beni bu dünyaya kim gönderdi?
Beni anne-babamı ve bütün insanları kim yarattı?
Ben öldükten sonra nereye gideceğim?
Bu gibi suallerin en doğru cevabını ancak İslam’da bulabiliriz.
Allah’ın varlığınınbazı delilleri
Biraz mantıkli düşündüğümüzde hiçbir canlının kendiliginden var olmasınin mümkün olmadigini goruruz?
Cansiz cok kucuk ve onemsiz bir igneyi bile yapan biri olmazsa kendi kendine olmasi imkansizdir.
Peki daha mukemmel olan ve yasamini surduren canli varliklar bir yaratici olmadan nasil var olabilirler?
Bir elmayı örnek verelim…
Sadece elmada bulunan tad, koku ve renk ile şekile bakınca bunun hayret bir sanat eseri oldugunu anlariz. Bir tane elmayi bile yapabilek icin dort seye ihtiyac vardir. Su, hava, toprak ve gunes. Bunlarin icinden birisi eksik olursa elma yapilamayacaktir.
Bu 4 unsurdan su, iki hidrojen ile bir oksijenin birlesmesinden meydana gelir. Hidrojen bombasi bildiginiz gibi patlama gucu cok yukek olan tehlikeli bir maddedir. Hidrojen yanici, oksijen ise yakicidir. Iste su boyle tehlikeli iki maddenin birlesmesiyle yaratilmis bir maddedir.
Suyun onemini şu ayetten ogrenebiliriz:
“Biz her canlıyı sudan yaptık, (yarattik) hala inanmayacaklar mi?” (Enbiya, 21-30)
Bu ayetten anliyoruz ki her canli sudan yapilmistir ve hayatin kaynagi sudur.
Dunyanin %75’i su ile kapli
oldugu gibi bizim vucudumuzun da %75’i sudur.
Susuz bir hayat dusunulemez bile.
Peki gokten yagmurun yagmasi acaba basit bir olay midir? Su sualleri hep beraber dusunelim.
1- Acaba yagmur hic yagmasaydi, olmus catlamis topraga kim hayat verecekti?
2- Acaba yagmur hic kesilmeden devamli yagsaydi yagmuru durdurmaya kim guc yetirebilirdi?
3-Yagmur damlalar halinde degilde birlesik halde yagsaydi halimiz ne olurdu?
Bu uc halde birer felakettir. Bizi 3 buyuk tehlikeden kim koruyor? Akilsiz tabiat mi? yoksa cok merhametli olan herseyin Rabbi Allah mi? Kuran da şöyle buyruluyor:
“Allah gökten yağmur indirip onunla ölmüş olan yeryüzüne hayat verir. Elbette bunda, gerceği kabul edecek kimseler için ibret ve deliller vardır.”
(En-Nahl,16-65)
Simdi de gunese bakalim.
Gunese yaklasmak imkansiz olduguna gore gokyuzune gunesi kim yerlestirmistir?
Yoksa, gunes karanlikta kalmis zavalli insanlari aydinlatmayi dusunerek kendiliginden mi su anki yorungesine yerlesmistir?
Dahasi gunes ile dunya arasindaki bu ahenkli mesafeyi kim olcup kim boyle kararlastirdi?
Bu mesafe yaklasik 149
milyon km’dir. Bu mesafe kisalsaydi dunyamiz yanacak, azalsaydi dunyamiz donacakti. Her iki halde de hicbir canli yasayamayacakti.
Boyle ince hesap gerektiren bir isin kendiliginden gerceklesmesi dusunulebilir mi?
Peki gunes bu enerjisini nasil temin ediyor?
Astronomiye gore dunyadaki butun agaclar odun, butun denizler gazyagi olsa ve hepsi tutusturularak yakilsa, gunesin 1 gunluk enerjisine ancak kafi gelebiliyor.
Oyleyse milyonlarca yildan beri gunes hic sonmeden nasil yaniyor? Daha dogrusu gunesi odunsuz, komursuz ve gazsiz yandiran, hikmetle donduren, Allah’tan baska kim olabilir ki?
Gunes cansiz bir ates kutlesi olduguna gore, butun canlilara hayat vermesini herhalde kendiliginden yapiyor olamaz.
Eskiden beri, güneşe tapanlar ola gelmiştir.Onun için bir ayette şöyle ikaz edilir:
“Gece, gündüz, Güneş, Ay, hepsi O’nun ayetlerindendir. O halde Güneşe ve Ay’a değil, onları öylece yaratana secde edin, eğer O’na ibadet ediyorsanız”
(Fussilet, 41-37)
Oyleyse Guneste emir ile hareket eden bir memur gibidir. Başka bir ayette şoyle buyurulur:
“Allah, Gunesi bir lamba yaptı”.
(Nuh, 71-16)
Bu ayette 2 nokta vardır:
1- Allah’in hazineleri o kadar coktur ki, su dunya misafirhanesini aydinlatacak bir lamba olarak kocaman bir gunes verildigi anlatiliyor.
2-Lamba cansiz olup, ibadete layik olmadigini guzel bir benzetmeyle ikaz eder.
Şayet, Güneş varsa muhakkak ki Allah da vardır.
Güneş bütün parlaklığıyla, su ise olanca berraklığıyla Allah’ın varlığını ve birliğini ispat ediyor.
Eğer Allah’ın varlığını inkar edersek, Güneş ve Su gibi harika varlıkların tesadüfen oluştuğu gibi bir saçmalığı kabul etmek zorunda kalırız.
Allah’ın varlığını ispat eden deliller sayılamayacak kadar çoktur. Daha doğrusu bu evrende ne varsa hepsi Allah’ın varlığını gösteren delillerdir.
Yeyip içtiğimiz şeylerin nasıl meydana geldiğini biraz düşünürsek, Yaratıcıyı bulabiliriz.
Önemli bir besin olan sütü örnek verelim;
Bebekler için zaruri bir gıda olan süt nasıl oluşuyor? Koyun, keçi ve inek gibi hayvanlar, acaba insanların süt ihtiyacı olduğunu nereden biliyorlar?
Acaba bu hayvanlar sütü kendi kendilerine mi yapıyorlar ? Yedikleri otları içlerinde süte dönüştüren sistemi kim yaratmıştır ?
Bu iş o kadar kolay olsaydı, insanlar sütü yapan fabrikalar kurarlardı.
Eğer süt yapabilen bir fabrika kurulsaydı, bir taraftan ot verip işlem tamamlandıktan sonra süt elde edilebilecekti.
Fakat, şu anda bilim dünyası, bir tek hayvanın yaptığı işi dahi yapamamaktadır. Bilim adamları, bir meyve ağacının meyvelerinden bir tanesini bile yapmakta başarılı olamamışlardır.
Şimdi bunları yaratan bir Yaratıcının varlığını kabul etmezsek, çok gülünç durumlara düşeriz.
Bütün bilim adamlarının yapamadıği bir şeyi, örneğin sütü bir inek veya keçi hergün yapıyor.
Şimdi bu kadar zeki bilim adamlarının aklı, acaba bir hayvanın aklı kadar yok mudur ? Veya bir keçi, bütün bilginlerden daha mı zekidir ?
Yoksa, insanı yoktan var eden ve bütün ihtiyaçlarını bilen bir zat, süt ihtiyacımız için bu hayvanları mı görevlendirmiştir ?
İşte, en mantıklı ve doğrusu bir Yaratıcının varlığını kabul etmektir. Allah’ın varlığını kabul etmeyenler ise, kendini hayvanlardan daha akılsız olarak kabul etmiş olurlar.
Kur’an da Allah(SWT) bizi ibret almaya çağırıyor: “Doğrusu, hayvanlarda da sizin için deliller vardır:
Zira size onların karınlarında ki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından afiyetle geçer.” (An-Nahl, 16-66)
Bu ayette koyun, keçi, deve gibi mübarek hayvanlardan
bahsediliyor. Sütün ilahi bir kudret mucizesi olarak bizlere hediye edildiği anlatılıyor
Bu hayvanların, kanı ile dışkısı torbası arasından saf, temiz ve bembeyaz süt gönderiliyor. Ve bu sütten, yoğurt, peynir ve tereyağı gibi önemli besinler elde ediliyor.
Elbette bütün bu nimetleri bize ikram eden Allah(SWT) tır. Ve bu nimetler, Allah’ın varlığının birer delilidir.
Diğer bir ayette de Allah (C.C.) şöyle buyuruyor:
“Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki hem de, güzel gıdalar elde edersiniz. Şüphesiz bunda aklını çalıştıran kimseler için alacak ibret vardır.“ (Nahl,16-67)
Bu ayette, meyvelere dikkatimiz çekiliyor. Meyve ağaçları bizim meyve ihtiyacımızı acaba nasıl biliyorlar ?
Bizim A vitaminine ihtiyacımız olduğunu elmaya, C vitaminine ihtiyacımızı portakala ve E vitaminine ihtiyacımızı üzüme acaba kim öğretti ?
Karpuz ve kavun sıcakta su ihtiyacımız olduğunu bildikleri için mi yazın çıkıyorlar ?
Portakal ve mandalina ise soğukta gribe tutulabileceğimizi nereden biliyorlar ki, kışın C vitamini ile yardımımıza koşuyorlar?
Halbuki hiç bir meyve, hangi vitamini taşıdığının farkında bile değildir.
Elmayı tek çeşit zannetmeyin. Belki yüze yakın elma çeşiti vardır. Ekşisi, tatlısı, kırmızısı, sarısı, farklı ağız ve damak tadlarına göre yaratılmıştır.
Peki bu meyveleri ağzımıza layık kim yarattı ? Her mevsimde çeşit çeşit meyveleri kim gönderiyor?
Bir üzüm salkımını örnek verelim;
Bir salkımda 80 civarında üzüm tanesi vardır.
Üzümün tatlanması için topraga su verirken suya şeker katan mı var?
Hiç bir kimse de limon ağacı dibine ekşi su veriyor değildir. Yanyana aynı toprak biri tatlı biri
ekşi iki meyveyi birbirine karıştırmadan nasıl yapıyor?
Toprağın aklı mı var? Yada toprağın altında akıllı bir makina mı var ki, bu işleri yapıyor?
Bu meyveleri toprak yapıyor derseniz güneşe haksızlık etmiş olursunuz. Güneş yapıyor derseniz, suya haksızlık etmiş olursunuz.
Ancak, herşeye gücü yeten Bir Yaratıcıya verirsek isabet ederiz.
Kant’a göre Allah’ın varlığını gösteren 4 önemli delil şunlardır;
1 – EVRENDE İNCE BİR DÜZEN VARDIR. Bu düzenin bir düzenleyicisi olması gerekir.
2 – Madem ki yaratıklar vardır,bunların bir yaratıcısı da vardır.
3 – Varlılar arasındaki düzen, eşyanın tabiatından ileri gelme değildir. Bir nizam bir çok sebep ve hikmetlerin etkisi altında meydana gelmektedir. Evreni oluşturan kısımlar arasındaki karşılıklı ilişkiler, Yüce varlığını gösterir.
4 – Yaratılmış olan bu kainat, ilk illete, onu meydana getiren bir sebebe, kudrete muhtaçtır. İşte bu kudret, Allah’tır.
ALLAH’INİÇİN GÖREMİYORUZ ?
Allah’in varligi hakkında ortaya atılan şüphelere en doyurucu cevaplari ancak Islam’dan öğrenebiliriz.
Allah’a inanmayanlarin, her yerde yillardan beri tekrar ettikleri bir fikir vardir: “ Biz gormedigimize inanmayiz” derler.
Aslinda bu sozun ilmi gerceklerle hicbir alakasi yoktur. Herseyden once sinirli bir varlik olan insan herseyi bilemez, herseyi duyamaz ve goremez.
Insan, bu dunyada var olan seylerin ancak milyonda
5’ ini gorebiliyor. Geri kalanlari ise tanimiyor bile.
Insanoglunun henuz teleskopla bile goremedigi, yerini bile bilemedigi binlerce gezegen vardir.
Bu dunyamiz butun evrene nispetle kucucuk bir top gibidir.
Iste bu haliyle, bir insan cikar derse ki,
ben Allah’ı goremiyorum, bu cehaletin en buyugudur.
Bir diğer onemli husus sudur:
Bir seyin gorulebilmesi icin o seyin ziddinin olmasi lazimdir. Eger karanlik olmasaydi biz isigi goremeyecektik.
Iste Allah’in (C.C.) misli ve benzeri olmadigi gibi ziddi da yoktur. Onun icin gorulmesi imkansizdir.
Bir de sanatkar sanatin icinde aranmaz.
Ressamı resmin içinde, mimari binanın içinde, yazari kitabin icinde ararsaniz elbette goremezsiniz. Halbuki yazarin varligina en buyuk delil, yazdigi eserlerdir. gerektirmez. Aynen oyle de:
Biz Allah’ı goremiyoruz ama, O’nun yarattigi hersey bize Allah’i gosteriyor.
Bu evrendeki hersey Allah’in varligini isbat ettigi icin ayrica Allah’in gorulmesine ihtiyac da yoktur.
Hem Allah’in gorulmesi imtihan sirrina uygun degildir. Bu dunya bir imtihan yeridir. Allah butun insanlari, bakalim iman edecekler mi diye imtihan etmektedir.
Henuz imtihan bitmeden suallerin cevaplari aciklanamaz. Eger o zaman kopya verilirse tenbelle - caliskan arasinda fark kalmazdi. Aynen oyle de, eger Allah’ı gorebilseydik, kafirler de iman etmeye mecbur kalacaklardi. Bu ise Allah’in adaletine ve imtihan ustunlugune aykiridir.
Bu konuda Hz. Ali (RA) nin guzel bir sozu var: “ Eger perde-i gayb acilsa, imanim ziyadelesmeyecek.” Evet biz muslumanlarin gormeden de inandiği gercekler
vardir. Ahiret, cennet cehennem,melekler ve Allah’in varligi gibi…
Evet O göruyor gibi inanıyordu. Demek ki, bizim inandığımız gercekler o kadar kesindir ki
bunlar hakkinda suphe ihtimali yoktur.
Hem insanin gormeden inandigi o kadar cok sey vardir ki.. Rontgen ve x isinlari gibi…
Zaten varlik sadece bu gorunen alemden ibaret degildir. Manevi seyler ise gorulmez ancak hissedilebilir. Dostluk, sevgi ve kardeslik gibi duygular elle tutulup, gozle gorulebilir mi? Ruh, akil, zeka, ilim ve ahlak gibi seyleri inkar etmek mumkun mudur?
Ben gormedigime inanmam diyenlere, cok basit bir sey sormak istiyoruz.
Senin aklin var mi? Varsa goster de herkes inansin! Gosteremeyince aklinin olmadigini kendisi de kabul etmis olacaktir. Iste imansizlik, insani boyle gulunc durumlara dusurur.
Kur’an da bu konu ile ilgili bir olay gecer: Musa peygamber (as) 40 gun oruc tutup, tek basina
ibadet ettikten sonar Allah’tan bir mujde (mukafat) alir: Allah, kelamini, melek vasitasiyla degilde dogrudan dinlemeyi vadeder. Bunu firsat bilen bu buyuk peygamber, dunyada oldugunu unutup, kendini cennette zannederek Allah’tan buyuk bir istekte bulunur.
Simdi olayi Kuran’dan dinleyelim:
“ Musa tayin ettigimiz vakitte (Tur Dagi’na) gelir. Rabbi O’nunla konusunca “ Rabbim! Bana (kendini) goster seni goreyim!” dedi.
Sen beni asla goremezsin! Fakat su daga bak, eger dag
yerinde durabilirse sen de beni goreceksin. Rabbi o daga tecelli edince onu paramparca etti. Musa
da baygin dustu. Ayilinca dedi ki: Seni noksan sifatlardan tenzih ederim, Sana tevbe ettim. Ben inananlarin ilkiyim”
(Araf, 7-143).
Musa (as) Allah sevgisinden dolayi O’nu gormeyi istemisti.
Allah (C.C.) bunun imkansiz oldugunu ifade buyurdu. Ve ikna icin, gorulmesini dagin yerinde kalmasi sartina bagladi. Fakat dag bile parcalaninca mesele anlasildi.
Demek ki dunya gozu ile Allah’ı gormek mumkun degildir. Islam alimlerine gore, ancak muslumanlar cennette Allah’in cemalini gormekle mukafatlandirilacaklardir.
Onun icin Allah’ı gercekten gormek isteyenler, cennete girme hazirligi yapmalidirlar.
Simdiden pasaport cikarip vize almalidir.
Cennete giris pasaportu imandir. Cunku imansiz cennete girilemez. Cennetin vizesi ise basta namaz gibi ibadetlerdir. Aylarca ugrasip Amerikan vizesi alsaniz bile orada yasayamiyorsunuz.
Cennette ebedi kalabilmek icin boyle bir hazirlik ise cok olmasa gerektir.
Kısaca özetlersek:
İnsan herşeyi göremez. Manevi şeyler ise ancak kalp gözü ile görülebilir. Bu dunyada Allah görülemez fakat herşey, Allah’ı varlığını gösterir.
Ben görmediğime inanmam demekle, ben gözlerimle düşünürüm demek arasında fark yoktur.
Bizde ünlü romancı Balzac gibi “Düşünmek görmektir” diyebilirsek konuyu çözmüş oluruz.
• Ben görmediğime inanmam demekle, ben gözlerimle düşünürüm demek arasında fark yoktur.
• Bizde ünlü romancı Balzac gibi “Düşünmek görmektir” diyebilirsek konuyu çözmüş oluruz.