H2O biokimya

Preview:

Citation preview

SU

• Canlılığın devamı için meydana gelen bütün biyokimyasal olaylar sulu ortamda gerçekleşir

Canlılığın devamı için organizmanın gereksinim duyduğu vazgeçilmez faktördür.

• Bir çok organizmanın %70’den fazlası sudan oluşur.

• Su ve onun iyonlaşma ürünleri olan H ve OH;

proteinlerin

nükleik asitlerin,

lipidlerin,membranların ve birçok diğer hücre bileşenlerinin yapı ve biyolojik özelliklerini tayin eder

SUYUN CANLIDA

• Hücrenin içinde• Hücrenin dışında (hücreler arasında veya

damar ve kanalların içinde)

Pek çok madde sulu bir ortam olan sitozolde çözünür.

Hücredışı vücut sıvıları da K+, Cl-, Mg+2 gibi serbest iyonlar ve iyonize

olabilen gruplara sahip moleküller ve makromoleküller içerir.

İKİ FORMU VARDIR:

BAĞLI SU SERBEST SU

HİDRAT SUYU

İyonlara, proteinlere, karbohidratlara vb. Makromoleküllere H köprüleriyle bağlı su

İNTERMOLEKÜLER SU

Lifler, zarlar arasında kalmış, akıcılığını yitirmiş su

Kan, lenf, omurilik sıvısı vb. vücut sıvılarındaki akışkan su

Organizma gereksinimi olan suyun çok büyük bir kısmını dışarıdan alır:

EKSOJEN SU !!!!!Suyun bir kısmı da metabolik

reaksiyonlar sırasında(özellikle organik moleküllerdeki H2 nin Oksitlenmesiyle)

üretilir:ENDOJEN SU !!!!!

(METABOLİZMA SUYU)

Endojen su yenilen gıda maddelerinin özelliğine bağlıdır.

Örneğin,

100 g proteinin oksidasyonundan ~34 g,

100 g karbohidrattan ~56 g,

100 g yağdan ise ~109 g su açığa çıkar.

Ortalama bir hesapla organizmadaki oksidasyonlar sırasında her 100 kaloriye karşılık 10-15 ml endojen su elde edildiği hesaplanmıştır.  

Suyun fiziksel özellikleri

• Katı fazdan sıvı faza geçmesi için yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç vardır

• Sıvı fazdan katı faza geçmesi için yüksek miktarda enerji kaybetmesi gerekir.

• Suyun buharlaşması için yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç vardır .44 kJ mol-1

• Bilinen diğer sıvılara kıyasla erime ve kaynama noktası yüksektir

• Bu özellikler su molekülleri arasında kuvvetli bir çekim olduğunu göstermektedir

• Bu çekim molekülün dipolar özelliğinden ileri gelir

• Polar :Yüklü grup

• Dipol :Polar molekül

• Hidrofilik: Suyu seven

• Hidrofilik bileşik : Suda çözünebilen madde

• Hidrofobik : Sudan kaçan

• Hidrofobik bileşik : Suda çözünemeyen madde

Su, bir dipoldür. Oksijenin 6 dış elektronundan ikisi hidrojen ile kovalent bağ oluşturur. Diğer dört elektron bağ oluşturmaz ve iki çift oluşturur. Bu çiftler kısmi negatif yükün bir odağıdırlar ve hidrojen atomları kısmen pozitif yüklü hale gelir. Pozitif ve negatif yükler birbiriyle hidrojen bağları oluşturur

Dipol • Ametal atomları arasında elektron ortaklaşması

ile oluşan bağa ‘’kovalent bağ’’ denir.Bu bağ aynı atomlar arasında ise tam kovalent bağ,farklı ametal atomları arasında ise polar kovalent bağ denir.

• Polar moleküllere “dipol” denir. Elektrik yükü (q) ile yüklerin ağırlık merkezleri arasındaki uzaklığın (r) çarpımı “dipol moment”ini verir. Birimi, elekrostatik yük birimi x santimetre yâni debyedir.

Su polar bir moleküldür

Dipol moment polarite kavraminin kantitatif olcumudür,Kimyada, elektrikçe kutuplu olan moleküllerin kutupları arasındaki elektrik yükünü ifâde etmede kullanılan bir terimdir

Kantitatif değer büyüdükçe sudaçözünürlük artar.Bazı moleküllerin dipol momentleri;

HF=1,19HCl=1,08HBr=0,80HI=0,42CO=0,12ClF=0,88NaCl=9,00CsCl=10,42su=1,85amonyak=1,47

Carbon Dioxide

P-Dichlorobenzene

Carbon monoxide

Water

O-Dichlorobenzene

Glycine

O=C=ODipole moment

0

0

C O

OH

H1.83

ClCl

Cl

Cl

0.12

Dipole moment of some molecules

NH3+-CH2-COO-

2.59

16.7

• Su molekülünün dipolar yapısı ,su molekülleri arasında çekim kuvveti oluşmasına neden olur

• Bu tip elekrostatik çekim kuvvetine Hidrojen bağı denir

• Su tetrahedral konfigürasyonda olmasından dolayı ,herbir su molekülü dört komşu su molekülü ile H bağı yapar

• H bağları kovalent olmayan zayıf etkileşimler arasındadır

Donor Acceptor Bond length

- O - H O 0.28 + 0.01H

- O - H O = C 0.28 + 0.01

N - H O H

0.29 + 0.01

N - H N 0.31 + 0.01

N - H S 0.37

N - H O = C 0.29 + 0.01

Water-water

Water-organic molecules

Proteins,Nucleic acids

Hydrogen Bondings in Biomolecules

SUYUN VE HİDROJEN BAĞININ SUYUN VE HİDROJEN BAĞININ ÖZELLİKLERİÖZELLİKLERİ

Suyun katı sıvı ve gaz hallerine dönüşümünde

Çözücü olarak olarak görevinde önemlidir

Suyun katı sıvı gaz halleri

Sıvı fazda moleküllerin yerleşimi H-

bağlarının rastgele olması nedeniyle

düzensizdir. Su donduğunda H-bağları

kafes şeklinde su molekülleri oluşturur.

Su molekülleri arasında oluşan hidrojen bağları, oda sıcaklığında suyun sıvı halde bulunmasını ve kristal su (buz) için karakteristik olan aşırı düzenli moleküllerin oluşmasını sağlar.

Buz içinde her bir su molekülü

maksimum 4 hidrojen bağı

oluşturur. Böylece düzenli bir kristal

kafes şekli oluşur. Oysa oda

sıcaklığı ya da atmosferik basınç

altındaki sıvı fazda her bir su

molekülü ortalama 3,4 H bağı

oluşturur. Buzdaki kristal kafes

yapısı, sıvı sudaki aynı sayıda su

moleküllerinden daha fazla yer

kapladığı için buz, sıvı haldeki

sudan daha az yoğundur ve bu

nedenle suyun üzerinde kalmaktadır

Yoğunluk sıcaklığa bağlıdır: Katı su (buz) sıvı sudan daha az yoğundur. Bu özellik göllerin üstten itibaren donmasına neden olur, böylece balıkların yaşamasına olanak sağlar.

• Buz su üzerinde bir

örtü oluşturarak

sucul yaşamın

devamlılığını sağlar

Sıvıların çoğu donduklarında

, yapılarında bulunan

moleküller birbirine daha çok

yakınlaşır . Su donduğunda

ise moleküller birbirinden

uzaklaşır ve sıvı haldekine

göre daha fazla yer kaplar .

Bu nedenle buzun

yoğunluğu , yani ağırlığı sıvı

haldeki suya göre azalır ve

buz suda yüzer.

Buzda su molekülleri hidrojen bağları aracılığı ile rijit durumdadır

Su molekülleri hareket ederken hidrojen bağları sürekli olarak yıkılır

Gaz durumunda su hidrojen bağı oluşturmaz

Katı su (buz) Sıvı su Gaz su

Bir çözücü olarak su

Önemli bir çözücüdür .Hücre sitoplazmasında metabolik olayların gerçekleşmesini sağlar

• Hidroksi ve sülfidril grubu içeren bileşikler ile aminler esterler ve ketonlar H bağları oluşturarak suda çözünürler

Suda kolaylıkla çözülen bileşenlere hidrofilik denir. Bunun tersine, kloroform ve benzen gibi nonpolar çözücülerde çözülen bileşenlere hidrofobik adı verilir. Amfipatik bileşenler polar (ya da yüklü) ve nonpolar bölgeler içerirler. Amfipatik bileşenler su ile karıştırıldığında iki zıt durumla karşılaşır: polar ya da yüklü hidrofilik bölge solventle etkileşir ve çözülmeye gider, ancak nonpolar hidrofobik bölge tam tersi bir davranışla su ile etkileşmekten kaçınır.

• Su birçok organik çözücünün aksine iyonik bileşikler için de önemli bir çözücüdür.Bunda suyun yüksek dielektrik sabitesi önemli rol oynar.

• Anyon ve katyonlar adeta su mantosu giyerler

Tuzun suda çözünmesi

Na+

....

....

.. ..

....

....

....

.. .. ....

....

......

..

Cl-..

..

....

....

.. ..

....

....

....

.. ..

....

....

Na+

....

....

.. ..

....

....

....

.. .. ....

....

......

..Cl-

....

....

....

.. ..

....

....

....

.. ..

....

....

....

....

....

....

....

Su, solusyonları veya çözeltileri oluşturur

• Bir solüsyon iki ya da daha fazla bileşenin homojen olarak

karışımından meydana gelir.

• Solvent + Solute Solusyon

• Çözücü + Çözen Çözelti

• Şekerli su, tuzlu su, Cola

Solvent

• Çözücü ajan (çözgen)

• Su

• Metan

Solüt

• Çözünen bileşen

• Tuzlu sudaki tuz

• Şekerli sudaki şeker

Bazı gazlarda suda çözünebilir

• Alifatik ve aromatik hidrokarbonlar ile onların türevleri su ile H bağları oluşturamadığı için suda çözünmezler Örneğin Sıvı ve katı yağlar ile mumlar suda çözünmez.Bunlara hidrofobik bileşikler denir

Non-polar biyomoleküller su-su etkileşimlerine engel olurlar, ancak su-solut etkileşimi oluşturamazlar. Bunun sonucu olarak da nonpolar moleküller suda çözülmezler. Sıvı solüsyonlarda nonpolar moleküller birlikte kümeler oluştururlar.

Fatty acidDetergent

Phospholipid

Hydrophylic groups

WATER

liposome

Micelles

WATER

SUYUN BİYOLOJİK GÖREVLERİ

• Hücre içi ve hücre dışı sıvılarda İyi bir çözücü

• Hidrolazlar gibi enzimler için substrat

SU İLE İLGİLİ İKİ REAKSİYON TİPİ

• Isı düzenleyici görevi vardır

Vücut Sıcaklığının Ayarlanması

Glikozoksidasyonu

ısı

Deri yüzeyiter, buharlaşma

kan – sıcak su

Kan – ılık suAkciğerler

Isı

Soluk alıpverme

• Su sıcaklık değişimine dirençlidir – yavaş yavaş ısınır ve yavaş yavaş ısı kaybeder

• 4.184 J g-1 C-1

• Bu olay vücut sıcaklığının belirli bir sıcaklık aralığında tutulmasını sağlar

• Metabolik artıkların ve toksik maddelerin atılımı için taşıyıcı

• Besin maddelerinin taşınması kimyasal enerjinin oluşumu

• Kaslarda ve eklemlerde kayganlık sağlar (göz kırpmak)

• O2 ve CO2 in dokularda ve akciğerlerde değişimi

• Göze şekil ve esneklik verir

• Görme olayında yansıtıcı ortam olarak rol oynar

• İnce barsak ta emilim

• Böbreklerde emilim

• Vücut bölgeleri arası taşıma

• Bazı salgıların üretiminde – sindirim

• Hormonların hedef dokuya iletilmesi

• Vücut sıcaklığının korunmasında

• Belirli oranda proton ve hidroksit iyonlarına ayrılır

• Bu olay pH sisteminin oluşmasına neden olur

• Biyolojik sistemler pHya duyarlıdır (kan pHsı 7.4)

• Tampon sistemler kullanılır (bicarbonate tampon sistemi)

ASİTLER BAZLAR

Proton vericiler Proton alıcılar

Kuvvetli bir asitin dissosiyasyonu (ör. HCl):

HCl H+ + Cl-

Tamamen iyonlarına ayrışır. Dolayısıyla:

[H+] ≅ [HCl]

Kuvvetli bir bazın dissosiyasyonu (ör. NaOH):

NaOH Na+ + OH-

Tamamen iyonlarına ayrışır. Dolayısıyla:

[OH-] ≅ [NaOH]

Oysa biyokimyada temel moleküllerin çoğu

ZAYIF ASİT veya ZAYIF BAZdır.

Zayıf asitlerde, asit ile konjuge bazı (tekrar asit oluşturmak için proton kabul

eden iyon) arasında sabit bir denge vardır.

HCOOH H+ + HCOO-

Asit

(Formik asit)

konjuge baz

Konjuge bazların –OH içermesi gerekmez. Bu maddeler sudaki H+’ları

bağlayarak OH- konsantrasyonunu artırırlar.

Bir asit ne kadar kuvvetliyse, konjuge bazı o kadar zayıftır. Yani, bir asit proton

vermeye ne kadar eğilimli ise, onun konjuge bazı proton alıp yeniden asit

oluşturmaya o denli az eğilimlidir.

Bazı zayıf asitler ve konjuge bazları

NÖTRAL BİR MOLEKÜL

Ancak su da kısmen iyonlaşır ve hem zayıf bir asit hem de zayıf

bir baz gibi davranır:

H2O + H2O H3O+ + OH-

hidronyum hidroksil

Proton verici

Proton alıcı

Sudaki H+ lar çok hareketlidir. 10-15 saniyede bir başka bir su

molekülüne atlarlar ve sulu çözeltide asla serbest

dolaşmazlar.

BASİT GÖSTERİLİŞ:

H2O H+ + OH-

Aslında bu proton hidrate durumdadır, yani 1 veya daha fazla sayıda su ile ilişkidedir:

H3O+, H5O2+ , H7O3

+

Kdenge =

[H+] [OH-]

[H2O]

Saf suyun 25 oC’daki konsantrasyonu 55.5 M’dır.

Kdenge x 55.5 = [H+] [OH-]

Suyun iyonlarına ayrışma oranı çok az olduğu için sabit kabul edilir.

Saf suyun 25 oC’daki Kdenge = 1.8 x 10-16

Ksu = 1.8 x 10-16 x 55.5 = 1 x 10-14 = [H+] [OH-]

Ksu = 10-14 M2 = [H+][OH-]

Suyun dissosiyasyon

sabiti

M = Molar konsantrasyon (mol/l)

Saf su için:

[H+] = [OH-] = 10-7 M

(İnsan vücudunun sıcaklığında (37oC) nötral çözeltide H+] = [OH-] = 1.6 x 10-7 M

Ksu = Suyun disosiyasyon (iyonlaşma) sabiti

(Ka = Asitlik sabiti de denir)

[H+] = 10-7 ⇒ pH = -log10-7 = 7NÖTRAL ÇÖZELTİ

[H+][OH-] = 10-14

[OH-] = 10-7 ⇒

pOH = -log10-7 = 7

[H+]>[OH-]VEYApH<pOH

10-7 gibi çok küçük konsantrasyon terimlerinden

kurtulmak için Sörensen’in pH ve pOH kavramını

kullanıyoruz:

M<1 olan asit ve baz çözeltilerinde:

pH = -log[H+] ve pOH = -log[OH-]

[H+] ne kadar küçükse pH o kadar büyüktür.

Bir asitin dissosiyasyonu farklı düzeylerde olabilir:

HA+ H+ + A

HA H+ + A-

HA- H+ + A-2

Konjuge bazlar. Yükleri daima asitin yükünden bir eksik.

Hepsini HA H+ + A- şeklinde göstereceğiz.

Asitin Dissosiyasyon Sabiti:

Ka=[H+] [A-]

[HA]

Ka ne kadar büyükse, asitin iyonlaşma eğilimi o kadar fazladır; yani, asit o kadar

kuvvetlidir.

pKa = -logKa

pKa ne kadar küçükse,

asit o kadar kuvvetlidir.

pKa veya Ka değerlerini incelediğimizde:

Hangi asidin daha zayıf, hangisinin daha kuvvetli olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Vücut sıvılarının çoğu için pH

6.5-8.0 arasında değişir.

FİZYOLOJİK pH ARALIĞI !!!

Biyolojik açıdan önemli pek çok molekül zayıf asidik ve

bazik gruplar içerir.

Örneğin, büyük protein molekülleri yüzeylerinde hem asidik (ör. karboksilat) hem de bazik (ör. amino) gruplar taşır.

Bu grupların fizyolojik pH aralığında veya çok yakınında

pH değişimlerine verdiği cevap İŞLEV açısından çok

büyük önem taşır.

Ör. pekçok enzimin katalitik etkinliği belli grupların

iyonizasyonuna bağlıdır.

Çok sayıda iyonize olabilen Çok sayıda iyonize olabilen gruba sahip moleküllergruba sahip moleküller

AMFOLİTLER

POLİAMFOLİTLER

POLİELEKTROLİTLER

Hem asidik hem de bazik pKa değerlerine sahip gruplar içeren bir

moleküle AMFOLİT denir.Örnek:

Glisin Proteinlerin yapısında yer alan bir

α-amino asittir:

Karboksilat grubunun pKa’sı 2.3

Amino grubunun pKa’sı 9.6’dır.

Glisini çok asidik bir çözeltide (ör. pH 1.0) çözündürürsek

hem amino hem de karboksilat grubu protonlanır

ve molekül net +1 yük kazanır:

pH artırılırsa aşağıdaki gibi proton ayrışımı olur:

pH 1.0 6.0 14.0

Net yük

+1 0 -1

Aynı sayıda pozitif ve negatif yüklü grup içeren amfolite

ZWİTTERİYON denir.

Net yükün 0 olduğu pH değeri İZOELEKTRİK NOKTA (pI)

olarak adlandırılır.

Proteinler gibi büyük moleküllerde çok sayıda asidik

ve bazik grup bulunur.Böyle moleküllere

POLİAMFOLİT

Asidik gruplar baskınsa pI düşüktür.Bazik gruplar baskınsa pI yüksektir.

Kimyasal bir olayın gerçekleşmesi için öncelikle reaksiyona girecek moleküllerin karşılaşması ve belli bir süre birarada tutulması gerekir. İşte bu etkileşimi sağlayan en önemli faktör difüzyondifüzyon olayıdır.

DİFÜZYONDİFÜZYON

SULU ORTAMDA MOLEKÜLLERİN HAREKETİSULU ORTAMDA MOLEKÜLLERİN HAREKETİ

Atomlar ve moleküller hızlı hareket eden enerjili

partiküllerdir. Titreşim ve dönüm hareketleri yaptıklarından kinetik enerjiye, taşıdıkları elektronlar

nedeniyle de potansiyel enerjiye sahiptirler.

Atomların ve moleküllerin bu rastgele hareketleri sırasında meydana gelen çok önemli olaylardan biri de difüzyondur. İki molekül bağlanmadan önce, birbirlerine değecek kadar yakınlaşmalı, adeta birbirleriyle çakışmalıdırlar. Bu yakınlaşma moleküllerin termal hareketlerinin bir sonucu olan difüzyondifüzyon ile sağlanır.

Sıvı ortamda rastgele hareket eden belli bir molekül için difüzyon, başlangıç noktasından belli bir

uzaklığa hareket edebilme anlamını taşır.

Yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru rastgele bir hareketle DAĞILMA DAĞILMA da denilebilir.

Dağılma tamamlandığında dinamik denge kurulmuş olur.

Küçük moleküllerin sitoplazma içindeki difüzyon hızları, sudaki difüzyon hızlarına yakındır. Örneğin ATP vb. büyüklükteki moleküller 0.2 saniyede, bulundukları

noktadan 10 µm (küçük bir hayvan hücresinin çapına eşdeğer) uzağa

difüzlenebilmektedirler.

Oysa makromoleküller çok daha ağır hareket ederler. Bu moleküllerin

hareket kısıtlılığı, sadece difüzyon hızlarının düşük olmasından değil, aynı zamanda sitoplazmadaki diğer

makromoleküllerin sterik (yerleşimsel) engellemesinden de

kaynaklanmaktadır.

Sitoplazmada makromoleküllerin genel görünümü

Eğer iki sulu çözelti, sadece su moleküllerinin geçişine izin veren bir membran (zar) ile birbirinden ayrılmışsa, su molekülleri, kendi konsantrasyonlarının düşük olduğu yere (katı molekül konsantrasyonunun yüksek olduğu çözeltiye) doğru hareket eder. Bu olaya osmoz denir. Su moleküllerinin yoğun tarafa geçebilmesi, buna karşılık katı moleküllerin aksi tarafa geçemeyişi bir süre sonra zar üzerinde bir basınç yaratır. Zardan geçemeyen moleküllerin zar üzerinde yarattığı bu basınca osmotik basınç denir ve bu basınç nedeniyle zar suyun bulunduğu yöne doğru genişler.

OSMOZ OSMOZ (suyun pasif difüzyonu)

Sitoplazmadaki osmotik basınç 6-7.7 atm arasındadır.Bu basıncı yaratan çözünmüş madde konsantrasyonuna sahip çözeltilere İZOTONİK ÇÖZELTİİZOTONİK ÇÖZELTİ denir.

0.155 M (veya % 0.8-0.9) NaCl (SERUM FİZYOLOJİK)

0.155 M NaH2PO4

0.3 M glukoz

0.3 M üre

Hipotonik çözelti:Hipotonik çözelti: Normal vücut hücreleri ve kandan daha düşük konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti.

İzotonik çözelti :İzotonik çözelti : Normal vücut hücreleri ve kan ile aynı konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti.

Hipertonik Hipertonik çözelti :çözelti : Normal vücut hücreleri ve kandan daha yüksek konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti.

Suyun Ozmotik Basıncı

• Ozmotik basınç hayvan ve bitki hücrelerinin şekil ve entegrasyonunu sağlar

• Hücre sitoplazmasının bir ozmotik basıncı vardır.

• Bu basınç hücre çevresindeki (dışı) değişimlerden etkilenir

Bitki ve Hayvan Hücresinde Ozmatik Basınç

Kırmızı Kan Hücreleri ve Ozmotik Basınç

VÜCUT SIVISININ KAYBIVÜCUT SIVISININ KAYBI

1. İdrar

2. Feçes

3. Ter

4. Fizyolojik (laktasyon, gebelik)

En önemli su metabolizması bozuklukları, su kayıpları (dehidratasyonlar), fazla su alımının yarattığı su zehirlenmeleri ve suyun çeşitli sıvı kompartımanları arasında paylaşılmasının bozukluğu sonucu ortaya çıkan ödem ve şok gibi olaylardır.

Hayatınızı bir düşünün: Yemek yemeden 6 hafta yaşayabilirsiniz ama su içmeden bir haftadan fazla yaşamanız mümkün değildir. İnsanlar vücut suyunun % 10’unu kaybettiklerinde yaşamları tehlikeye girer, % 20’sini kaybettiklerinde ise ölüm kaçınılmazdır. Ortalama insan vücudunda 38-46 litre kadar su bulunur.

Sağlıklı yaşam için ne kadar su? Sağlıklı bireyler günde belirli yollarla vücuda aldıkları sıvıları kaybederler.Deriden terleme yoluyla 500 ml, akciğerlerle solunum yoluyla 300 ml, böbreklerden idrarla 1500 ml ve barsaklardan 200 ml

olarak kayıptır.Topladığınızda 2500 ml yani ortalama 8-10 su bardağı sıvı

anlamına gelir.

TOPLAM VÜCUT TOPLAM VÜCUT SIVISISIVISI

İNTRASELLÜLER SIVI (ISS)İNTRASELLÜLER SIVI (ISS)

Toplam vücut sıvısının 2/3’sini oluşturur.

Major katyonu K+’dur.

EKSTRASELLÜLER SIVI (ESS)EKSTRASELLÜLER SIVI (ESS)

Toplam vücut sıvısının 1/3’ünü oluşturur.

Major katyonu Na+2dur

İnterstisyel sıvıİnterstisyel sıvı

ESS’nin ¾’ünü oluşturur

PlazmaPlazma

ESS’nin ¼’ünü oluşturur

Ortalama ağırlıkta (70 kg) bir kişide toplam su miktarı yaklaşık 40 litre (vücut ağırlığının %57’si) kadardır. Vücut sıvıları su ve su içinde çözünmüş maddeleri içerir.

İnterstisyel sıvı

Ekstrasellüler sıvı

İntrasellüler İntrasellüler sıvısıvı

İntrasellüler:İntrasellüler: hücre içindeki sıvıhücre içindeki sıvıEkstrasellüler: hücre dışındaki sıvıEkstrasellüler: hücre dışındaki sıvıİnterstisyel: doku hücrelerini çevreleyen sıvıİnterstisyel: doku hücrelerini çevreleyen sıvıPlazma: kanın sıvı kısmıPlazma: kanın sıvı kısmı

Plazma

Hücre içerisinde potasyum ve fosfat

İnterstisyel sıvıda sodyum ve klorür

Plazmada sodyum ve klorür

VÜCUT SIVILARINDAKİ İYONLAR

İntrasellüler

Sitoplazma

EkstrasellülerPlazmaLenfatik sıvıSerebrospinal sıvıİdrar

Sindirim sıvıları

Yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli reaksiyonlar

Destek ürünlerinin, atıkların ve bilginin taşınması

Besinlerin yıkımı

VÜCUT SIVILARI

Vucut sıvıları arasındaki ilişkiler kapillerde olur

İnterstisyel sıvı ile plazma İnterstisyel sıvı ile plazma arasındaki değişimler arasındaki değişimler hidrostatik ve onkotik hidrostatik ve onkotik (osmotik) basınca (osmotik) basınca bağlıdır. Hidrostatik bağlıdır. Hidrostatik basınç ve osmotik basınç basınç ve osmotik basınç ters yönde etkilidir. ters yönde etkilidir. Hidrostatik basınç etkin Hidrostatik basınç etkin olduğunda sıvıyı zarın olduğunda sıvıyı zarın öteki tarafına iter, öteki tarafına iter, osmotik basınç ise zarın osmotik basınç ise zarın öteki tarafından sıvıyı öteki tarafından sıvıyı kendi tarafına çeker. kendi tarafına çeker. Normalde kanın hidrostatik ve onkotik Normalde kanın hidrostatik ve onkotik

basıncı interstisyel sıvınınkinden çok basıncı interstisyel sıvınınkinden çok

daha yüksek olduğu için madde ve gaz daha yüksek olduğu için madde ve gaz

alışverişinde önem kazanırlar.alışverişinde önem kazanırlar.

Herhangi bir su kitlesinde, suyun yüzeyindeki basınç atmosfer basıncına

eşittir, fakat yüzeyden aşağıya doğru her 13.6 mm mesafede basınç 1 mm Hg

yükselir. Suyun ağırlığından kaynaklanan bu basınca hidrostatik basınç denir.

Kapiller yatağının artere yakın bölümünde hidrostatik basınç yüksektir (35

mmHg), sıvı damardan dokuya geçer. Venüle yakın kapiller bölümünde

osmotik basınç ön plana geçer ve doku sıvısını damara çeker. Bu arada doku

sıvısının elektrolitleri ve küçük moleküllü proteinleri de damara girer.

Ekstrasellüler ve intrasellüler sıvıların normal hacim ve

bileşimlerinin devamlılığı yaşamın sürdürülebilirliği

açısından büyük önem taşır.

Bu sürdürülebilirlikte rol alan üç tip homeostasis bulunur:

Hacim=Sıvı dengesi (ödem, dehidratasyon,

hiperemi)

Elektrolit dengesi (hipo-hipernatremi, hipo-

hiperkalemi, hipo-hiperkalsemi ….)

Asit-baz dengesi (asidoz, alkaloz)

Vücut sıvılarının bu özelliklerindeki bozukluklar

sonucunda çeşitli patolojik tablolar ortaya çıkar

ÖDEM:ÖDEM: Hücre içi sıvının artışı ve seröz boşluklarda sıvı

birikimi

DEHİDRATASYON:DEHİDRATASYON: Vücuttaki su miktarının normalin

altına düşmesi

hiperemi

ödemödem