Citation preview
tahlili bir ndeksle yaymlayan
Dr; Orhan F. KÖPRÜLÜ
Ct oken
Otuken Neynyat A
Klodfarer Cad 40/7 Dvanyolu - stanbul Kapak Düzen) Nur ve
Olcay Okan
Kapak Bask«: Tu Matbaas Dizgi-Tertip-Bask: Ünal
Matbaas
Cilt: Yedi gün Mucellthanes STANBUL
1983
Ç N D E K L E R
ÖNSÖZ (VII—VIII)
UMÛM MESELELER
( 1- 101)
Hukukundan Ayr Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur? (3-35)
(Belleten, nr. 19, stanbul, 1941, s. 319—
334. — Eylül 1938‘de Zunch'de topla nan Târihî limler Kongresi'ne
verilen franszca muhtramn türkçe tercü mesidir.)
Ortazaman Türk D evi eti enn de
Hukukî Senboll erdeki Motifler
(51-70)
(Türk Hukuk ve ktisat Târihi Mecmuas, c. ü , stanbul, 1938, s
33—
52)
Türk
Dökme Memnuyet (71-79)
(Türk Hukuk Tanh Dergisi, say: 1. stanbul, 1938, s 1— 9-,
talyancas: La
probzone d versare l sangue nell'
esecuzone d'un membre della dnasta
presso Turch ed Mongol, Annal del R nsttuto Süperi ar e
Onantale d Napoli, Nuova Serle, I , 1940, s 15— 23
Proto-Bulgar Hukukuna Dâir Notlar
(Türk Hukuk ve ktisat Tarihi Mecmuas, c
II, stanbul, 1938, s 1—6, Fran- szcasi: Notes sur le drot
proto-bulgar, Revue
ntemahonale des etudes bal- kanques,......... c II)
Eski Türk Unvanlarna Ait Notlar (87— 101)
(Türk Hukuk ve ktisat Tanh Mecmuas, c II, stanbul, 1038, s 17— 31,
Al-
mancas Körös csoma Archvum, 1.4.1938, S. 327— 344)
ISLÂM ve TÜRK HUKUK TARHNE ATT
UNVAN ve ISTILAHLAR
Ayân/159, Azab/160, Azâd/162, Baba/164, Bâc/167, Bahâdr/173, Bay-
ak/177, Bcrîd/215, Btey/231, Çavu/235, Daruga/247, Fkh/253,
Hâce/
280, Hâcib/287, Hâdin/300, Hü'at/303. (Bu maddeler slâm
Ansklopedsl'mn ait olduu ciltlerinde, 1041— 1050 yllan
arasnda neredilmitir)
Tarihi Eheniyeti! (311—310)
(Vakflar Dergisi, say I, stanbul, 1038, s. 1— 6, fran size as
L'Insttuton de
Vakf et l'mportence bstonque documents de Vakf, Ankara, 1938
)
Vakfa Ait Tarihî Istlahlar Meselesi
(320—331) (Vakflar
Vakfa Ait Tarihi Istlahlar: Ribât
(332— 350) (Vakflar
Vak f Müessesesnn Hukukî Mâhiyeti ve
Tanhi Tekâmülü
Sultan Baybars'a snad Edilen Bir Vakfiye
(400— 420)
ÖNSÖZ
Merhum babamn çok çeitli yerlerde çkm ve dank bir halde bulunan
ilmi
makalelerinin bir külliyat hâlinde baslmas Türk Tarih Kurumu Yemça
Kolu'nun
22 kasm 1058 tarihinde yapt bir toplantda karara balanmt Bu
karar
üzerine Köprülü, bu külliyatta yer alacak makalelerini, mevzularma
göre dört
ksmda mütalâann yerinde olacam. Edebiyat tanh ile alâkal ilmi
tetkiklerim
bir araya toplayan ve sayn F A Tan-sel'n yardmyla vefatndan az önce
1966'da
yaymlanm olan. Edebiyat Aratrmalarnda belirtmiti O, ayn önsözde
dört
ciltten birisinin de Hukuk tanh aratrmalarna aynlacan açklamt1 Ne
yazk
k bu ciltte yer alacak makalelenn seçimi ve bunlann nasl bir tasmfe
tâbi tutulaca hakknda herhangi bir hazrlkta bulunmamt.
Uzun yllar sonra Ötüken Nenyat A 'mn himmetiyle imdi kaln bir kitap
halinde okuyuculann istifâdesine sunduumuz bu ciltte, hukuk tanhyle
alâkal makaleler kronolojik bir sraya konulmayarak, babamn
Edebiyat Aratrmalannda
tuttuu yol takp edilmee çallmtr. Onun, Türk hukuk tarihi ile alâkal
umûmi mâhiyetteki arahrmalan Türk Hukuk ve iktisat Tarihi
Mecmuas, Belleten, ve
Türk Hukuk Tanh Dergisi gibi yerlerde çkm olup, bu çeit
incelemeleri1 bnnc
bölümde «Umûmî Meseleler» ad altnda bir araya getnlm t r123
1 Prof. Dr. Fuad Köprülü, Edebiyat Aratrmalan (TTK, Ankara. 1066),
s
XI. 2 Köprülü'nün Türk Hukuk tanh ile alâkal ilk büyük
aratrmasn tekil eden
Bizans Muesseselennn Osmanl Müesseselerine Tesn Hakknda Bâz
Mülahazalar, Türk Hukuk ve iktisat Tanh Mecmuas (stanbul, 1031,1,
s. 165-
313)'nda yaymlanm olup, uzun yllar sonra tarafmzdan kitap hâlinde
(Bizans Müesseselennn Osmanl Müesseselenne Tesn, stanbul, 1081,
Ötüken
Nenyat A ) neredilen incelemesi tabatiyle bu cilde alnmamtr. 3 Fuad
Köprülü'nün Hayat Mecmuas (Ankara, 7 nisan 1927, say: 19, s 377-
378)'nda çkm olup Türk Hukuk Tanh adm tayan makalesi ila bunu
takiben
yine ayn mecmuada nerolunan yazlan çok umûmi mâhiyette olduklar
için
buraya alnmamtr
VTH/islâm ve Türk. Hukuk Tanh
slâm ve Türk hukuk tarihine ait «Unvan ve Istlahlar» iso esenn
ikinci
bölümünü tekil etmektedir. Buradaki makalelerin hepsi 1941-1950
yllan
arasnda slâm Ansiklopedisinde nerolunmutur Bunlardan küçük bir
ksmnn
hukuk tanh ile alâkas ya hemen hiç yok veya pek azdr. Ancak vahdeti
bozmamak için bu mahzuruna ramen unvan ve stlahlara ait makaleler
bir
bütün hâlinde burada bir araya toplanmtr Bu makaleler külliyatnn
üçüncü ksmm ise, merhum babamn Vakf
müesseses hakknda Vakflar Dergs'ne yazm olduu makaleler meydana
getirmektedir Bu ksmdaki aratrmalar arasnda bulunan Rbat makalesine
bu
ciltte yer venp vermemek hususunda epeyce tereddütlenm olmusa
da
bütünlüe halel getirmemek için hu inceleme de kitaba alnmtr. Bu
külliyattaki son makalede ee, sahte vakfiyelerin tarih ilminin
kulland
metodlarla nasl açkça anlalabileceinin müahhas bir misâli gözler
önüne
serilmektedir. Köprülü, dier kitap ve makalelerinde olduu gibi,
burada yer alan
incelemelerinde de genç aratrclara hangi mevzular hakknda ve hangi
esaslara riayet ederek çalmalar gerektiim gayet açk bir ekilde gös
termektedir Onun üzerinde uratm söyledii birçok,, konu4 ise
yetiecek
gençler tarafndan yemden ele alnacaklar zaman beklemektedir. Ancak
üzülerek belirtmek stenz ki, bugün saylarnn 27'yi bulmas iftihar
vesilesi olan
üniversitelerimizden sâdece Ankara üniversitesi'mn Hukuk
Fakültesinde Türk
Hukuk Tanh, okutulmakta ise de, bunun daha çok ekli olduunu kolayca
söyleyebilirle.' stanbul Üniversitesi ise, 1926‘da ihdas edilen ve
bir müddet
sonra da kaldnlan Türk Hukuk Tanh kürsüsünü mazisinde brakmtr.
Köprülû'nün Fkh makalesinin sonundaki «Türkiye'de kanunnaslar deil,
fakat hakiki hukuk âlmlen yetitii ve imdiye kadar tamamiyle ihmal
edilmi
bulunan Türk hukuk tarihinin tesisi yolunda ciddi gayretler
sarfedldi takdirde
Ifkhl memleketimizde de çok zengin bir tetkik sahas olarak tekrar
lâyk
olduu ehemmiyet ve kymeti kazanacaktm eklindeki temennisi ne yazk k
bugün de bütün tazeliim köomaktadr. Babam hayatta olsayd bu kitaba
«Türk Hukuk Tanh» adm m venr, yoksa
benim koyduum ismi m seçerdi, bunu bilemiyorum Ancak, kitabn
içindeki
makalelerin muhtevas düünülecek olursa, bu cilde «slâm ve Türk
Hukuk
Tanh Aratrmalan ve Vakf Müesseses» adnn daha uygun
dütüü
söylenebilir Kitabn sonuna eklediimiz gem indeks hem yazar, nair ve
mütercmlen,
hem de istifâde edilen kitap, makale ve mecmualar içine almaktadr.
Bir takm
arapça ve farsça kitaplar ayn zamanda yabanc dillerde de yaymland
cihetle,
bu gibi eserlerin orijinal ad yannda, yabanc dildeki yazllarna da
ndeks'te
yer venlmtr. Ancak deiik imlânn okuyanlan artmamasn ve irtibat
salamak için bu hususlar gerekli atflarla
belirtilmitir
Dr Orhan F Köprülü Indana
üniversitesi Osmanl Tanh 1'j£. Eski Assoc Profesörü-
U M Û M MESELELER
HUKUKU YOK MUDUR?
L Ob asrdan fazla bir zaoaadaulbcri, Türkler, slâm âlemi dediimiz
dini ve kültürel camia (commnnat) imi içinde, onu en mühim
unsurlarndan biri olarak, bulunuyorlar. XL asrda Büyük
Selçuklu
tmparatoiuu'nun kuruluundan sonra bu âlemin siyâsi
hegemonyasn ellerinde tutan Tüflder'i tarihi, imdiye kadar,
yalnz askeri ve siyâsi bakmdan tetkik olunduu için, onlan bu
husustaki hâkim rolleri azçok
tebarüz etmi bulunuyor. Fakat, kültür tarihi bakmndan, Türklein
slâm
medeniyeti'nin teekkülündeki rollerinin mahiyeti daha
anlalmam
yahut, yeni yeni anlaümya balamtr. Müesseseler tarihi ve bilhassa
al (mevzulunuzu tekil eden hukuki müesseseler tarili'ne
gelince, bu hususta
ortazaman müslüma hukukçularnn dar re ematik nazariy el
erinden
d an çkümam, yâni, Türkler de dâhil olmak üzere bütün müslüman
kavimi erde müterek ve — meneini dinden ald cihetle— de iemez
bir
slâm hukuku telâkkisinden ileri gidilememitir. Bu dogmatik telâkki
çerçevesinden çkamyanlar için, slâm hukuku dairesinde fakat
ondan ayr bir ortazaman Türk hükuku'n-dan bahsetmee, Türk
hukuki vicdannn
dourduu hukukî müesseselerin mevcudiyetini kabul etmee
imkân
yoktur. te hukukçulannz arasnda u son senelere kadar hâkim olan
kanâat, bundan ibaretti
Ilnmaa mecbur olan bâz tarihçilerin bu husustaki kanâatleri de,
netice
itibariyle, bundan hemen hemen faiksz gibidir. Türk hukuku
hakknda
Avrupa ilim âleminde yerlemi olan bu menfi telâkkiyi, meselâ en
yeni bir
hukuk ansiklopedisinde Türk hukuku maddesini yazm olan P.
Bsoukdes'r bu hülâsasnda açkça görebiliriz: ona göre
Türk milletinin
hayatndan ve Türk örf ve âdetlerinden domu bir Türk bu-' kuku
yoktur; slâm kadrosu içinde yaya Türklcr’in hususi hukuku
(drotpnvâ), slâm
hukukundan ibarettir; amme hukukuna (drotpub-iic) gelince, bu
hususta
müellif üç büyük devre ayryor. Vn. asrdan XIX. asr ortalarna yâni
Tanzimat'a kadar gelen ilk devirlerde, stanbul fethine
kadar, Türklcr,
slâm hukukunun sünn - hacfi mezhebi ahkâmna tâbi
olmulardr;
stanbul'un fethiyle Türklerin Bizans'tan birtakm amme
müesseseleri aldklar görülür; ve nihayet Kanuni Süleyman
devlinde, hayatî zaruretler
sebebiyle, dini hukuktan — nazari deilse bile liç olmazsa fiH
olarak—
biraz ayrlmak icap etmi, yeni birtakm kanunlar ortaya çkmtr ki,
bunlar,
dala fazla, amme hukuku sâhasdadr. Ancak bu devrede yâni
Süleyma'm
te'si-saü devresindedir ki, Osmal TürkJeri'ne has bir hukuktan
bahsedi lebilir.1te P. Bsokdes'n, ksmen alisi
düüncelerinin mahsulü olmakla
beraber daha ziyâde, bu mes'ele halikndaki müterek kanâatlerin bir
ifadesi olarak vard netice, bundan ibarettir.
TU. Maksadmz burada bu veya u müellifin yanllklann düzelt,
nek veya tefem at ne s'el el erinin tenkidine girimek deildir.
Esasen
burada P. Bsokdes’n makalesinden b al etmemiz, onun
ortazaan Türk
hukuku hakkndak müterek fikirlere tercüman olmasndan dolaydr.
Yoksa, dala birçok müsterik, hukukçu ve tarihçilerin eserlerinde
ayn esasi fikirlere tesadüf ederiz: meselâ Osmal
împaratorluu'u stanbul fethinden soua Bizans'n birçok
uücsseselerini aynen ald, uzun
zamanlardanken birçok garp — hâttâ muahhar Türk — müellifleri
tarafndan tekrar edilip durmutur; bunun gibi, yalnz husûsi
hukuk
sahasnda deil amme hukukunda da Türkler’in hiçbir
hususiyet
göstemüyerek yalnz taklit ve iktibas ile iktifa ettikleri dâima
iddia edilip
durmutur. stanbul fethinden sonra Osmal müesseselerine
Bizans
müesscseleriin te'siri iddiasn tetkik için vaktiyle neretmi
olduumuz
eserde, ilmi tahlillere deil, prAjuoA‘lere ve evvelce edinilmi
fikirlere
(des prâconçues) istinad eden bu gibi menfi kanâatla
1 Frtz Ster-Somlo un d Alexander Elfter, Hadurörterbuch der
R.echts- wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
Unutun Meselcler/5
uzun uzun izah ve tenkit etmitik2. Binada ayn eyleri tekrarlamay
zait
görüyoruz. Ancak, Türkler'i kültür tarihine ait birçok mes'cleler
gibi, bu
mes'elede de garp âlimlerini yanl ve menfî neticelere evke-den
balca
sebepleri ksaca izah edebiliriz:
adamlarnn bile — isteniyerck — esiri olduklan bu prejugelee
göre, Türkler hertürlü medenî tekilâttan mahrum ve göçebe
an'aneleriden
kurtulamam basit askerlerdir, idari ve siyasî tekilâtlann bile
bakalandan
almlar, ve malûp ettikleri kavimlere mensup f er d er sayesinde bu
tekilât tatbik edebilmilerdir (Nöldeke, Hodsma,
Ram-bai'td ve sairlerinin nokta-i nazarlan). Bu
noktadan hareket eden bir tarihçi veya hukukçu için, slâm
kültürü dairesinde Hususî bir Türk hukuku aramya imkân yoktur 34.
Esasen
bütün bu gibi âlimler, Türklcrin daha slâmiyet dâiresine gitmeden
evvel husisî bir kültür sahibi olduklarm da, tabiatiyle
hatrlarndan
geçilmemilerdir.1
hukuku talihiyle, dorudan doruya veya dolaysiyle, azçok uram
olanlar, ya metinlerin filolojik tenkit ve izahndan ileri
geçemiye mahdut görülü
filologlar, yahut, bilhassa slâm hukuk sisteminin tet-kikiylc uraan
hukukçulardr. Geni manisiyle tarihi ve sosyolojik kültürden mahrum
olan
bu gibi aratrclar, ortazaman slâm hukuku çerçevesinde bir
Türk
hukukunun mevcut olup olmadm aramak için nasd hareket lâzm geldiim
üphesiz düünemezlerdi. Sahalar itibariyle liç olmazsa siyasî ve
idari
müesseseleîe (yâni amme hukukiyle) azçok itigâl etmeleri icap eden
tarihçilere gelince, bunlar tarihin daha fazla askeri ve diplomatik
hadiseleriyle
— dier tâbir ile nsttutonnel deil accdentel vakalarla —
megul
olduklarndan, içtimai tarih tetki-katma girimek için icap eden
hazrlktan, yâni bugünkü geni manisiyle tarihi ve sosyolojik
kültürden mahrumdurlar. Ortazaman ark ta-rihi'ne ait
tetkiklerin — meselâ ortazaman garp talihine ait tetkiklere
isbetle — henüz nekadar geri bir safhada bulunduunu birkaç
yl
evvel
2 M Fuad Köprülü, Bizans Müesseselenmn Osmanl Muesseselenne
Te' sr Hakknda Bâz Mülâhazalar, Türk Hukuk ve iktisat
Tarihi'Mecmuas, c
1 1931 [ikinci basks, Orhan F Köprulü'nün önsöz'üylo ve
bibliyografyasna
yaplan bir ilâve ile geni? bir indeks de eklenerek Otuken Neriyat
tarafndan 1981 ‘de
neredilmitir! 3 Aym eser, s 177-178
çkan bir eserimde açkça göstennitim*. Bu devrin birçok büyük ve
esasl mes'eleleri, halledilmek öyle dursun, henüz bir problem
halinde
ortaya konmamtr. Bütün bu artlar içinde, gaip tarihçi ve hukukçulan
arasnda «bir Türk hukuku mevcut olmad» tarznda menfi bir
kanâatin
ne sebeple yerlemi olduu kolayca anlalr.
H Usûl Mes'elesi
IV. Ortazaman Türk hukukuu tetkik için, umumiyetle hukuk
tarili tetkiklerinde ittibâ edilen usûle ve tarihi-filolojik
muhtelif yardmc disiplinlere müracaat tabiidir. Bu çalna için
sistematik hukuk
bilgisi nekadar zaruri ise, muhtelif mâhiyette tarili kaynaklanl sa
lam bir tarzda kullanlabilmesi için, filoloji ile beraber tarihin
yar
dmc ilimleri dediimiz talî ubelerin bilinmesi de o kadar
zaruridir. Bilhassa otazama Türk tarihi gibi henüz en belli
bal kaynaklanu
mâhiyet ve kymeti lâykiyle tesbit edilmemi, büyük bir ksm henüz
yazma halinde kalm, tenkidh basmalanna balanmam yâni
mdtîm
mesâisi henüz pek geri bir saha için bu zanret büsbütün kendini
gös
teri. Her tarihî çalmann ilk adm analyhqe safha için zanrî
olan
bu hazrlklardan sonra, synthetque mesâi için de, bütün içtimâ
nst-
iutiemlar talihini kucaklya geni bir tarihi kültür"e ihtiyaç vardr:
bu
arada, ortazaman'da Türklerle maddî ve manevî sk
münâsebetlerde
bl iman muhtelif kavimi erin — geni nânâsiyle— tarihini ve bilhassa
hukukî müesscsclcri tarihini bilmek büyük bir ehemmiyeti hâizdir
kül tür tarihinde esasi bir ehemmiyeti olan' mütekabil
te'sirler mes'elesini
anlamak baka suretle kabil olamaz.
V. Maamafih bütün bu bilgiler kuvvetli bir sosyoloji kültürüne
yâni hukukî sosyolojiye dayaunadkça, dâima eksik kalmya
mahkûm
dur. Bir taraftan tarih'e, dier taraftan hukukî etnografyaya
daya
arak, umumiyetle hukukî müesseselerin mâhiyetini ve
tekâmülünü
izaha çalan bu ilim ubesi, sosyolojinin âir ubeleri gibi, henüz
ba
langç hâlinde bulunmakla beraber, imdiye kadar elde ettii
neticeler, hukuk tarihiyle uraauarca asla ihmâl ohuamyâcak
kadar mülin-5
5 M. Fuad Köprülü, Les Ongnes de lEmpre ottoman, Pans 1035, p 31-32
[Bu esenn yân bir türkçe basm, Kitap ve Köprülü hakknda O
F.Koprülü'nun
bir yazs, bâz notlara ilâveler ve indekslerle birlikte ve
Koprülü'nün «Osmanl
mparatorluumun Etnik Menei Mes'eleleri» «Kay Kabilesi Hakknda
Yeni Notlar» isimli tarihi tetkikleriyle beraber «Osmanl
mparatorluunun
Kuruluu» ad altnda Otuken Neriyat tarafndan 1081 'de
neredilmitir]
Umûmi Mesel el er/7
di. âir bütün tarilî tetkiklerde olduu gibi hukuk tarihi tetkiki
etinde de, vesikalarn eksik veya mübhen brakt birtakm
cihetleri ikmâl etmek, yahut, herhangi bir metnin ifâde ettii
nüessesenin hakikî mâhiyetini anlayabilmek ancak bu sayede
kabil olur. Bilhassa ortazama Türk hukukî müessesclcri
üzerinde çalanlar, bu husustaki vesikalarn azl ve
mübhemlii karsmda hukuki jjsyolojiniu yardmna
fevkal'âdc
muhtaçtrlar. Hukukî etnografyaya gelince, ortazama Türk tarihinin
lusîsî tekâmülü neticesi olarak, bu ubenin, Türk hukuku
tarihini te’sis
bakmndan husûsî bir ehemmiyeti vardr: malûmdur ki Türkler
ortazama esnasnda büyük uisbette slâm dinini kabul etmekle
beraber, biribirleiden
çok uzak sahalarda ve maddî ve manevî çok farkl artlar
dairesinde
yaanuiardr; hattâ bâz zak sahalarda, mütecerrit kalm bâz küçük
Türk
ubeleri, son zamanlara kadar, eski paganizt’i ve onunla
müterahk
nüesseseleri, kabile an’a-nelcrini muhafaza etmilerdir. Bugüne
kadar
devan eden bu vaziyet, yâni muhtelif Türk ubeleri arasnda
çtimaî tekâmülün muhtelif safhalarn temsil edenlerin
mevcudiyeti Türk hukukî nüesseseleri, n tekâmülünü
takip hususunda Türk etnografyasna çok
ehemmiyet vermitir. Bu sayede, tarihî vesikalarn lâykile tesbit
edemedii herhangi bir hukukî müesseseyi anlamak ve tekâmül
safhalarm takip etmek
kabil olduu gibi, hârici te’sirler meselelerinin tetkikinde de sk
bir kontrol ikâm elde edilmi oluyor. Dem ek oluyor ki Türk
hukuk tarihini te'sis
için, geni mânâda hukukî etnografya'mn yardmndan baka, bilhassa
Türk
hukukî etnografyasnn donneelerinden azamî nisbetle istifade
imkân vardr. Bu artlar içinde, comparatif metod'u — "bâz
sosyologlar gibi mübhen ve üpheli bir ekilde— , tarihçi
zihiyetine uygun olarak, yâni muhtelif Türk ubelerinin
muhtelif zaman ve mekanlardaki müesseselerini birbiriyle
karlatrmak için, dar fakat salam bir ekilde kullanmak
ikâm da kolaylkla tahakkuk edebilir. Aadaki mâ'ruzatuzm kolay
anlalmas içn, bu aratrmalarda ne gibi «nüdî fikirler:
des
drectrîces»e tebaiyet ettiimizi böyle en ksa bir ekilde
hülâsay zarurî gördük.
m . Geriye Bir Bak
hukuku yaratp yaratmadklar es'elesinin tetkikine girimeden evvel,
ona
tekaddiim eden dier bir mes'elein aydnlatlmas zaruridir:
Türkler
Islâniyeti kabul etmezden evvel, kendilerine has lnku-
8Aslâm ve Türk Hukuk Tarihi
kî uüesseselere mâlik deiller miydi? Hukuk tarihini yalnz kanm
metinlerinin erhinden çkarmak isteyen bâz gaip müelliflerine göre,
Tiirkler ancak müslüman olduktan soma hukukî bil' kültüre mâlik
oknulardu' ki, bu da slâm hukukundan baka bir ey deildir. Biraz
evvel bu menfi kanâatlari ve bunu douran balca sebepleri ksaca izah
etmitik (Paragraf: UT). En basit bir sosyoloji bilgisiyle mücehhez
olan bir kafa bile, iptidaî cemiyetlerin dahi kendi bilyeleriyle
mütenâsip hukukî uüesseselere mâlik olduunu bilil*. Tiirkler gibi
eski zamalardanberi büyük siyasî hey’etle- kunu bir milletin ise,
yalnz hususî hukuk deil bilhassa amme hukuku baknnudan da kendine
has müesseseler vücûda getirmi olmas gayet tabiîdir. Sosyolojik
donnâeîere dayanan bu mantkî istidlali, tarihî vesikalarla
teyit aksadiyle — mevzulunuzun dna çkmamak için yalnz ortaza-an
çerçevesine münhasr kalmak îârere — Tükler’i slâmiyet’ten evvelki
hulakî kültürlerine ve bilhassa amme lukuklana umûmî bir göz
atalm:
vTJ. Ortazaan Tükleri’nde bahseden tarihçiler, hemen umumi yetle,
Türklein göçebe hayat geçirdiklerini ve ancak slâmiyet’ten sonra
yava yava yerleik hayat ekline geçtiklerini bir mütearfe gibi
kabul ederler. Hâlbuki bu devirdeki bütün Tiirkleri göçebe telâkki
etmek tamâmiyle yanlhr: Eftalitler, Bulgarlar, Cenubî Uy gurlar
gibi Türk ubelerinin sâdentare olduklarm bütün kaynaklar
tasrih eder. Hayat tarzlar itibariyle ortazama’da göçebe veya yan
göçebe Tük zümreleri de mevcut olmakla beraber, mmadsme ’
slâmiyetken ev velki Türk cemiyetleri için esaî bi* karakter gibi
telâkki etmiye im kân yoktur». Mâamafîh, corafî artlar ve ktisadî
zaruretlerle sk s kya alâkal olan ve birbirinden çok farkl ekilleri
bulunan notnadsme' in, çtimaî tekâmül bakmmdan, geri
bir safha olduunu ve göçebe kavimlerin maddî ve manevî yüksek bir
kültürden hukuk ve tekilât tan mahrum bulunduklanm
zannetmemelidir67. Taril ve sosyoloji tetkik -
6 Eftalflertn ehirlerde yaadklar, Men an dr e ve Procope'un
eserlerinde
açkça söylenir (E. Droun, Memore sur les Huns Ephtaltes 1805, p 0)
Bulgar hakknda (fbn Fadlân'n ehâd&t, Uygurlar için ise
tarihi vesikalardan baka u aon otuz krk senedenber yaplan
kazlarn neticelen zkrolu-nabhr Hyung-Nu ve Tu-kelenn
ekincilikle itigâl ettikleri ve ehrlen olduu, o devre ait
tarihî kaynaklarda açkça görülür
~m JL lpl“ *“ n"1bakmndan birbirinden çok farkl göçebelik
ekillen olduunu unutoamahdn- Onun ban ilen ekillerinin,
ekincilikten daha yuk-tarafa v teM merhalesi olduu, u son
yllarda birtakm âlimler tarafndan kuvvetle müdafaa
olunmaktadr.
olunmaktadr.
1 eli bugünkü neticeleri, bu yaay tarznda da yüksek bir kültür
seviyesine erimek mümkün olduunu meydana koymu", hattâ, yukan-
ortazaman'da Avrupa'nn yerlemi kalknn, kültür bakmndan, Eura-
sia'nn göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduunu göster
mitir*. Bilhassa askeri tekilât, harp âletleri ve teknii gibi
hususlar da fâikiyetleri, kendilerine düman kavinlerin kronikçileri
tarafndan bile itiraf edilmi8910111213, bâz göçebe Türk
zümrelerinin, bu fatih ve istilâc atl göçebelerin, dahili tekilât
yâni idari ve siyasi müesseseler bakmmdan da ileri bir
derecede olmalar gayet tabiidir. Biraz aada, hukuk tarihi bakunudan
bunun ehemmiyetini tebarüz ettireceiz. Yalnz burada müphem bir
meseleyi aydulatmak istiyorazî türlü isimler altndaki Türk ubeleri
tarafndan yaplm istilâ hareketlerini hikâye eden Avrupa
kronikçileri, onlarn hayat tarzlarn ve kültür seviyelerini,
raltye tamâmiyle aykr olarak, çok geri bir ekilde gös-termiye
çalmlar11, hattâ bu sebeple çok defa kendi kendileriyle tenakuza
dümülerdir. Ayn hâli, Tüklere mlasm Çin analcilerinde aynen
gördüümüz gibi0, Cengiz istilâsndan bahseden muasr islâ ve
Hnistiyan kaynaklarnda da müahede etmekteyiz". Balkanlardaki maddî,
manevî büyük kültürel te'sirleri ciddî Balkan âlimleri
tarafn-
8 A Pvasovkj (Les Comans et Byzance, Bulletn de Ilnsttut
archeolog-que
bulgare tome IX. 1935, p. 346-354), bunu, Komanlar'dan bahsederken
çok y tebarüz
ettirmektedir. Asrlardanben Karadeniz imalindeki geni bozkrlardan
geçen Türk
ubelen hakknda tetkiklerde bulunan âlimler bu hakikati te^d
etmektedirler (meselâ: Bulletn of the International Commttee
of Hstoncal Sciences, nr 35, 1936,
P 529)
9 Buna ait en son ve mühim tetkiklerden Andre-G Hudrcourt'un,
De Toriine de l’attelage modeme adl mühim makalesiyle, Marc
Bloch'un buna medhâl olarak yazd sahfelen zikredebiliriz
(Annales d'Hstore econom-que et socale, vol VHI,
nr 42. 1936, p 513-522)
10 Ortazaman kaynaklarnn sath bir tetkiki bile bu hükmü vermee
kâfidir A
Rasovskj'nn yukardak makalesine baknz
11 Yunan, Lâtin ve Pas kaynaklar, birbirini takld ederek, Hunlar,
Pe-çenekler,
Komanlar hakknda hemen hemen aym eylen tekrar ederler Târihî
hakikate
uymayan bu' tavsiflerin, Karanzn gibi eski tarihçiler deil
Vasl-evskj, Uspenskj,
Marquart gibi ciddî âlimler tarafndan nasl tenktszce kullanldn, A
Rasovskj, çok doru Ur görüle anlatyor (ayn eser, s.
346-347)
12 Bunlarn en sathî 'bir tetkiki, birçok tenakuz örneklen
gösterebilir
13 Nesevî ve Ibnü'l-Esr'n ifadeleriyle, Kragos ve Vartan gibi
Ermem
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
da açkça itiraf edilen Osmal mparatorluumu**, hiçbir iz brakmadan
geçen bir göçebe seli gibi tasvir eden birtakm muasr tarihçileri
de
gördükten sonra1415**, malup kavinlere mensup ortazama
kronikçüe-rini Tükler hakkdaki ifâdelerini nasl büyük bir
ihtiyatla kullanmak lâzm
geldiini daha iyi anlyabilihz.
vm. Yka ortazama'da Asya ve Cenub- arkî Avnpa'nu
multelif salalada Tkiie, Uygur, Hu, Eftalit, Hazar,
Avar, Bulgar v.s. gibi türiü
isimler altnda gördüümüz Türk devletlerinin hukukî
müesseselcri hakknda henüz liçbir ciddî tetkik yaplm deildir.
Fakat, imdiye kadar
malûm kaynaklarda bu hususa dair parça parça tesadüf edilen dank ve
kifayetsiz malûmat dahi, bunlarn hiç de iptidaî say-lamyacak bir
hukukî tekâmül merhalesinde bulunduklarn gösteniye
kâfidir. Bazlar büyük
imparatorluklar halinde inkiaf eden bu siyasî uzviyetlerin
amme
müesseseleri, iyi tanzim edilmi ve muntazam iler bir mâhiyette idi.
Daha
eski zanalardaberi tekilâtçlkla ve devlet kuruculukla taranm olan
Tükler'in vücde getirdiklei bu devletlerin hukukî müesseseleri
birbiiyle
mukayese edilince, aralarnda birçok benzeyiler, hattâ ayniyetler
olduu
derhâl görünüyor: amme hukukuna ait birtakm
concepton'lar ve onlarla
Ibal birtakm hukukî ekiller, soua bir takm rütbe (dgnte)
veya
mc'muiyet (foncUon pnblque) isimleri, bâza asrlarla fasla
ile,
birbirlerinden çok uzak sahalardaki Türk devletlerinde göze
çarpyor. Bundan asrlarca sonra birtakun müslüma Türk
devletlerinin — Islâm
hukuk kültürü çerçevesindeki — mümasil müesseselerinde de ay
hukukî telâkkilerin ve ekillerin, ay idari a'anelerin,
ay unvanlarn yaadm
göüyonz. Küçük fakat çok dikkate lâyk bir iki misâl üe bunu
gözönüne
koyalm:
IX. Hiyug - Nu tekilâtnda on ikisi sa on ikisi sol olmak üzre yirmi
dört büyük me'muriyet vard; memuriyetlerin böyle sa ve sol
diye fidye
ayrlm Tu-kiielerde gördüümüz gibi, sonradan meselâ
Ouzlar'in
çtimaî tekilâtnda, Moollar'da, Hârizmâhlar'da, Mcnüûkler’-de, Ak-
Koyulula'da, Safevîler’de de görüyoruz18. Macar âlimi
A}id-râs Alföld,
Çin serhâdlcinde Cenubî Rusya bozkrlarna kadar nuh-
14 J. vaoff, La Ouestion macedonieme, Paris 1020. p. 224; Revuc
iter-
uatioale des fhdes balkanimes’de bu mes’elc baklanda mühim yazdaa
tesa düf olunuTi bilhassa: P. Skok, Bestes de la Iague turtpie dans
les Balkas. 1 ere amee, p. 247-260. *IS M. Fuad Köprülü, Bizans
Müesseselerinin Osanl Müesseselerie Te'siri Hakknda Bâz
Mülâlazalar, s. 284. 16 Ay eser, s. 193-194.
te lif s allarda kurulmu muhtelif Türk devletlerinde mevcudiyetini
iddia
ettii Çifte Hükümdar müesscsesini de bununla alâkal
bulmaktadr". Onun
slâmiyet'ten evvel birçok Türk devletlerinde varlm gösterdii bu
hukuki telâkkinin devamn, daha asrlarca sonra, müslüma Türk
devletlerinde de
takip etmek kabildir". Yine eski Türk-ler'deki hâkimiyet
telâkkisi'yle bal bir
âdeti, <dükümda bir kilim üzerinde yuka kaldrarak cülusunu ilân
etmek»
eklindeki merasimi, M.S. 532 de, o srada Çin'de hükümran olan ve
Türklüklerinden liç üphe edilmiye Toba sülâlesinde gördüümüz gibi,
V. - VII. asrlarda Cenubî Moolistan'n Tarbagatay nntakasndaki
Tükler’de ve
bunlardan çok sonra Cengiz Çocuklarnda, Keman Karalitayian'nda.
Öz- bekle'de ve daha soma Kasm hanlar ile Kazak - Krgz
kalan'nn cülus
nerâsimi'nde görüyoruz1*. Bir rütbe veya me'muriyet ifâde eden
Türk
unvanlarm da, ayn suretle, birbirinden çok uzak saltalarda teekkül
etmi
Türk devletlerinde asrlarca fasla ile müahede etmek kabildir. XI.
asrda
müslüman Karahahlar devleti'nde, XH. - XTTT asrlarda da Hindistan
Türk
devi eti eh'nde mevcut ola ygn unvann, Avarlar'da da
görüyoruz; demek
oluyor ki bu unvan muhtelif Türk ubeleri arasnda daha Avalar'n
Cenub- arkî Avrupa'ya muhaceretlerinden evvel mevcuttu ve
slâmiyet'ten sonra da
devan etti**. Tu - kiielerde ve Uygur'lardaki bâz protocolare
unvanlara
Karahahlar, Selçuklular, Artuklular, lhanllar gibi muahhar
sülâlelerde tesa düf edilmesi de amme hukuku saltasnda eski
an'aneleri devamna bir
delildir. Hukuki contmte'y gösteren bu gibi daha birçok
misâller zikretmek
kabilse de, bu küçük tetkikin dar çerçevesinden çkmamak için
onlardan
bahsetmiyoruz. Husûsî hukuk saltasna gelince, gerçi 17181920
17 A kettös kralysag a nomadokal, (Göçebelerde ikiz hükümdarlk).
Budapet 1933. Deel âlimin «Hükiimdahk Müessesesii imalî Asya
Ad Kavinilerinde Teekkülüne Ait Tetkikler» adl mühim
aratmalanmn kinci sini tekil eden bu makaledeki bâz mütalâalarn,
düüdüklerimize uygun
olmadn kaydedelim. Buulan «Tiirklerde Hâkimiyet (soverainetel
Telâkki sinin Tekâmülü» hakknda hazrladmz bir eserde etrafiyie izan
frsatm
bulacaz. [Bu etüd nere dilmemi tirl.
18 Bu husustaki tafsilât o eserdedir. 19 Alföldi Andrâs, Ayn eser,
p. 36 da da Tobalardaki bu âdetten bahsedi
yor. Sonraki Türk devletlerinde bu âdetin devam hakknda tafsilât,
biraz
evvel bahsettiimiz eserimizdedir.
20 Fazla tafsilât için u makalemize baknz: Eski Türk Titülature'üne
12/tsl am ve Türk Hukuk Tanh
buna ait tarihi malzeme amme hukukuna ait malzeme ite
mukayese edilemiyecek kadar az olmakla beraber, Trkler'in hukukî
etnografya- sua ait bilgilerin yarduniyle, bu hususta da azçok vazh
neticelere varmak kaabil olacaktr ümidindeyiz.
X. Ortazaman Tülle devletleini billassa amme müesseseleri lak-
kmdaveilen bu izahattan sonra, bir sual kendiliinden hatra gelil-:
hukuk tarihinin müteârifeleridendir ki iktibaslar ve
taklitler husûsî hukuk'ta ziyâde amme hukuku'nda daha
fazla göze çarpar. Acaba Türkler, daha yukan-ortazaman'da mütekâmil
bir hâlde gör düümüz hukukî müesseselerii, dahilî hayatlarmu bir
tekâmülü neti cesi olarak m, yoksa, daha fazla, münâsebette
bulunduklar muhtelif kültür dâirelerinden iktibas ve taklit
suretiyle mi vücûda getirmiler dir? Gerçi herhangi bir iktibas ve
taklit imkân' için de muayyen bir- taku artlarn vücudu lâzundr; ve
birbirleriyle temasta bulunan ka vimler, kültür seviyeleri ne kadar
yüksek olursa olsun, dier sahalarda olduu gibi hukuk ve bilhassa
amme hukuku sahasmda da birbirlerin den dâima iktibaslarda
bulunmulardr; bu itibar ile, otazama'da birbirlerinden çok
uzak corafî muhitlerde, çok faikl maddî ve manevî artlar içinde
tekâmül eden Türk hukukî müesseselerii, Türklerce münâsebette
bulunan muhtelif kavhleri mümasil miiesseseleriyle karlkl te'sir ve
aksi te'sirlerde bulunmalar pek tabiidir. Fakat, ler- türh
depreconçue’demoak olan bu iinî telâkki ile, Türkler 'i
«her türlü hukukî kültürden mahrum, ve bütün müesseselerini lâiçten
alya mecbur» addeden menfî telâkki arasuda ne bariz bir tezat
vardr. Tiirkler'de bulunan bütün uevkî ve vazife isimlerinin
mutlaka baka kavimlerden alndn jsbat için zoraki etimoloji
oyunlarna müracâat eden bâz âlimler, srf bu
gibi prjiigeerm kurban olmulardr*1. imdi biz,
tamâniyle objektif olarak, mevcudiyetlerini tebarüz ettirdiimiz
ortazaman Türk hukukî müesseseleriin ne dereceye kadar dahilî bir
tekâmül neticesi veya bir iktibas mahsulü olduklarn ve bnlan Türk
ler'e komu kavimler üzerinde bir te'sir brakp braknadklann ksaca
aratmln.
XI. Yukar - ortazaan'daki Türk devletlerinden meselâ Tu-kiie*
terden bahseden Çin amaUeri, bunlarn kendöerie mahsus Öf ve
âdetleri ve kanunlar olduunu kaydederler. Yunan, Lâtin ve slâm
kaynaklarnda da muhtelif Türk ubelerinden ve devletlerinden
bahsedilirken buute’yid eden kaytlara, ve gerek amme
hukuku21
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
Umumi Meseleler/13
gerek hususi hukuk bakunlarudan mühim malûmata tesadüf olunur.
Bütün bu dauk malzeme, basit bir amalist göziyle deil, yukanda
ksaca izahna, çaltmz usûl ile (Paragraf: IV - V) tetkik edilince,
Tflrk devletçiliinin hukukî cephesini ve umûmî karakterlerini
kavraya bilmek kabil olacaktr. Devlet kurmak, amme
nüesseseleri yaratmak demek olduuna göre, büyük Türk
imparatorluklarnn kuvvetli tekilât yâni salam hukukî müesseseler
vücde getirmi olmas pek tabiîdir. Yukan - ortazaman'u en muntazam
ve salam tekilâta mâlik bir impa ratorluu olan Sâsânîler'in,
komular olan Tük imparatorluklannu idari ve askeri tekilât hakknda
büyük bir takdir besledikleri buna bir delil olarak zikredilebilir3
Hakikaten, muayyen kaideler ve formüllere mâlik bir
chancellene sahibi olduunu bildiimiz Tu - kiie
imparatorlu-u’nu bu takdire lâyk olduu çok açktr22232425.
Yirminci asrda arkî Türkistan kazlaruda meydana çkan malzeme
arasndaki birtakm hukukî vesikalar, büyük bir ksmmu hangi as ulara
ait olduu — çünkü içle rinde XIV. hattâ dala muahhar asrlara ait
olanlar da vardr — taay yün edememekte beraber, heialde oldukça
eski hukukî an’aneterin ba- kiyyesi gibi de telâkki olunabilir34.
KezâiiTk, Proto - Bulgarlar'u yâni Türk Bulgarlar’u parçalar
halinde intikal eden bâz kanunlar9’, hukuk
22 El-Ikdl-Ferîd, c. I, s 101-106, baka Arap kaynaklarnda da bunu
tey d
eden kaytlar vardr.
23 Cha-po-lo Han'n 584'de Çn imparatoruna yollad bir mektubun
cince
tercemes mevcuttur ki, P Pellot, bunun, türkçe aslndan sadâkatle
terceme
edildiini, zira yazl, tarznda Çn usûllenne muhalif olarak târihin
bata olduunu ehemmiyetle kaydediyor ve cince transknpsondan
Hanin turkçe unvanlarm istidlal
ediyor (Neuf notes sur des questions d'Ase Cent-rale, p 209-2111 Bu
mes'eleler
hakknda tafsilât, yukarda bahsettiimiz eserdedir
24 Bu hukuki Uygur vesikalar balca R.a<floff, Le Coq, Malov
taraflarndan neredilmitir Bu hususta malûmat için: A
Caferolu, Uygurlarda Hukuk ve Mâliye
Istlahlar, Türkiyat Mecmuas, c IV s 1-3, bu aratrmadan baka, Hennch
Herrfahrdt'm Das Formular der ugunschen Schuldurkunden, Zeltschnft
für
verglelchende Pvechtwssenschaft, Band XI VIH a. 93-103. Bu sonuncu
müellif bu
vesikalar X OGH. asrlara ait saymakta ise de, vesikalarda 'bunu
gösterecek hiçbir kayt yoktur Ancak, XH asrdan evvele irca
ed-lemyen bu vesikalarda, dala eski
devirlerin hukuki an'anelernden bakyye-ler bulunmas pek tabiidir Bu
vesikalar en
toplu olarak u eserde bulmak kabildir W. P,adloff, Ugunsche
Sprachdenkmaeler,
Leningrad 1928 Bu vesikalar arasnda XTV asr ortalarna ait bnn
Rahmeti Arat (Türk Tarih Arkeologyave Etnografya Dergisi,
1936, say Di, s 101-112) daha doru
olarak neretmtr
25 Proto-Bulgar ham Kurum'un Kanunlan'ndan 5 madde, Bzansl
leksikograf
14/lslâ ve Türk Hukuk Tarihi
târihi bakmndan da mühim bir vesika olan Kök-Türk kitabeleri, bütün
bu
mahdut ve nâdir bakiyyeler, ykan-ortazaman Türklci'ni hukukî hayâtm
ve bilhassa amme müesseseleim anlatmya yarayan mühim
vesikalardr. te bütün bu müesseselein bibiriyle ve aa
-ortazaman'daki mümasil Türk müesseseleiyle mukayesesi, biraz
evvel bâz misâllerle gösterdiimiz
veçhile (Paragraf: IX), bunlarn herhangi bir taklit ve iktibas
eseri
olmaktan ziyâde Türklcre has bir hukukî hayâtn mahsulleri
olduunu
meydana koymaktadr.
Xn. Bunu t e y i d eden en kuvvetti bir delil olarak, Türklerle kom
u
yaam muhtelif kavinleri amme hukuku üzerindeki Türk nüfuzunu
zikredebiliriz. Ruslar'n, Srplartn, Macarlarn siyasî ve hukuki
tarihleri hakknda tetkikatta bulunan âlimler, bunu açkça
göstermilerdir. Savlar
üzerindeki Türk te'siri hakknda Peisfcer'in azariyesini çok müfrit
bulanlar
bile, meselâ Slav hukukunun mâruf tarihçisi Karel Kadlec gibi,
Avarlar'dan
Ibalyaak Bulgarlar’n, Hazarlar', Pe çenek ve Komalar'n S
avlar
üzerindeki kültürel ve hukukî te'sirlerini kabul ediyorlar50- Prof.
Iorga
Balkanlarda iki asr hükümran olan (VI. - VTJI.)
Avarlar'm
tâbiy eti erindeki kavimler ve bilhassa Slavlar üzerindeki
nüfrzmdan
bahsettii gibi27 bu devri e' iyi bilenlerden M. Alfold
de Avar
müesseseleriin te'sirii tesfoit etmektedir28. Poto - Bulgarlar’daki
bütün
Türklerle müterek birtakm müesseselein, Balkan Slavlar üzerinde mü
essir olduu malûmdur. Türk amme müesseseleriin Cengiz i stil
âsnda
Karel Kadlec, ntroduction â 1'etüde comparative de llnstoire du
droit public
des peuples slaves, Paris 1033, p. 75. 36 Ayn eser, p. 20-21. Çek
alimi J. Peiskecin mehur nazaiyesie göre,
eski Slavlar devlet kunak kabiliyetinden mahrumdular. Onlar iptida
Tiirk- Tatar esareti altrnda kalmlardr. K. Kadlec, Slavlari
henüz birbiri erinden
ayrlmam olduktan en eski devirler için Türk te'sirii kabul
etmemekle bera ber, ayrldktan sonra, bu te'siri kabul ediyor; ve en
bata Avar nüfuzunu zikre diyor. Vareg-Pslar'daki Koga unvannn
Hazarlar'daki Kagan-Hakan'dan
alndn, Peisker ve âir slavisderle beraber W. Bartlold de kabul
etmek tedir (Olta Asya Türk Târihi Hakkuda Dersler, 1827, s. 55).
Ekser slavistierce
kabul edilen bu gibi misâlleri daha çoaltmak kabildir. 27 N. Iorga,
le Caractere conunun des institutions du Sud - Est de I'
Euro-
pe, Paris 1929, p. 63-69. Slavlar'daÜ Bolyar=Boyra, Ban, Zupan
unvanla da
Avarlar'dan gehnedir, fakat Boyarin Bolad'dan geldii lakkuda Iorga
tara fndan büyük bir kat'iyetle ileri sürülen iddiann ne tarihi ne
de filolojik biç
Ur mas yoktur. 28 Bulletin of the International Comuittee o f
historical Sciences, nr. 32.
1836 p. 384. Attöldiye göre Avariar'n siyasi müesseseleriin nkiaf,'
Slavlar
içi büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutu
içi a büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutur.
sonra Rusya'da vc Cenubi ark Avrupa'daki mühür, tehirlerinden ise
biraz
sonra bahsedeceiz. Macar hukuk tarihçileri, ilk Macar
krallnn
teekkülünü tetkik ederken, Macar devlet doctnne' üzerinde
Türk huku kunun te'sirini açkça göstermilerdir ki23, Slav hukuku
tarihçileri, ayn telâkkileri Proto - Bulgarlar'da da
bulmaktadrlar*9. te, ksaca iaret
ettiimiz bütün bu vakalar, yukar ortazama'da, köklerini maziden
alan
kuvvetli Türk hukukî müesseselerini mevcudiyetini, vc bunlarn âir
komu
ve tâbi kavimler üzerindeki te’sirini anlatmaa kâfidir sanrz.
imdiye kadar
hemen tamâiyle ihmâl edilmi olan Türk hukuk târihi hakknda
ciddî tetkiklere balanlrsa, bu miiessesclerin mâhiyeti
ve icra ettikleri te'siri derecesi daha sarih olarak
anlalacaktr. Ancak, daha imdiden, bu
sraladmz târihi ahadetlere ve yabanc hukuk târihleri
tetkikatmdan
çkan, neticelere dayanarak kafiyyetle söy-liyebiliriz ki, Türklcr,
slâmiyet
dairesine girdikleri zaman, eski ve kuvvetli bir hukukî kültüre
mâliktirler.
IV. Müslüman Türk Devletlerinde Amme Hukuku
Xin. Daha yukar - ortazama'da kuvvetli amme müesseselerine mâlik
olduklarm gördüümüz Türkler, Islâiyeti kabulden sonra
müs-lünan
hukuku esaslan üzerinde muhtelif devletler kurdular. Acaba bunlarn
amme
müessescleri, umumiyetle iddia edildii gibi, münhasran islâ amme
hukuku esasla üzerine imi dayanmaktadr? Dier bir ifâde ile, bu Türk
devletleri, kendilerinden evvelki veya muasrlan olan slâm
devletlerinin
mümasil müesseselerini sâdece taklit ile i iktifa etmilerdir? Bu
suâlin
cevabn verebilmek için iptida slâ hukuki müesseselerinin ve
bilhassa
slâ amme hukukunun mâhiyet ve inkiâfna târihî bakmdan sür'atli
bir
göz atmak zanridir.28*30
28 Josepl Deer, 1'Ancienc- Royautö hogoise, P. Nouvclle Rcvue
de
Hongrie, Juillet 1834, p. 138-146. Bu mühim makale, müellifin
1934'de Sze- ged'de nerettii Heidnischcs und Christliche in der
altungarischen Monarchic
eserinin güzel bir hülasasdr. O, mukayese metodu ile ilk Macar
krallnn
esasnda, Türk kültürü dairesindeki bütün kavilerde müterek olan
otorite
presibi'ni meydana çkarmtr (aynca bakiniz: Revue historique, toe
CLXXVm. nr. 363, 1836, p. 51-52), Bu hususta tafsilât, yukarda
bahsedilen
eserinizdcdh*. 30 Proto-Bulgalar'da memleketin hanedan âzas arasnda
taksim edil
mediini kaydeden K. Kadlec, aksi takdirde bunun bütün Türk
ubelerinde
müterek bir kaide olan «Hükümdarlk kuvvetinin temerküz
ettirilmesi»
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s.
641.
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s.
641.
Ffctl denilen slâm hukuku sistemi, meneini dinden almakla
beraber, slâmiyet'i» yayld ve yerletii yeni sahalardaki
mahallî hukuk
an'acleiin de te'airleri altrnda muhitinjçtimaî-ktisadî
zaruretlerine tetâbuk
ederek teekkül etmitir. Emevîler zananmda balya bu nazari
Ortodoks
sistematizasyon, bilhassa Abbasîlcr zamannda, onlann sünî
mezhebini kuvvetlendirmeyi istihdaf eden siyasi gayelerle
yaptklar tevikler ve onu
nazari sahadan adlî tatbikat sahasna geçirmeleri sayesinde,
tamamland. Âmme hukuku sahasnda da, filî vaziyeti dinî
esaslara balamak gayretiyle,
ilk nazar' constmcton'lar yine bu zaman, da vücûda
getirildi. Muahhar
compilateurleri tarihi realiteye liç uy-myan srf nazari ve
sistomatik
eserlerinden alnarak Osmanl împa-ratorluu'u son gününe
kadar
memleketimizde hukuk tedrisahnu mukaddes esasn tekil eden
Fkh'm31
târihî teekkülü, Odokuzuncu asr sonunda bilhassa Schnouck -
Hurgaronje
ve Goldzher gibi iki büyük islâmiyatç tarafndan liç
olmazsa umumi batiaiyle izah olunmutur31. Onlan takip eden
dier âlimlerin mesâisi sayesinde bu târihî inkiâfn mâhiyeti
ve bunda müessir olan yabanc hukuk
sistemlerinin
31 Cumhuriyet devrinden evvel, hukuk fakültelerimizle mülkiye
inekte, binde’ bu fikh tedrisat (Usûl-i Fkl, Mecelle, Vesâyâ
vc Fârâiz, Alkâm- Arazi ve Evkaf Dersleri) tamâiyle ortazana
zihniyetiyle, dogmatik ye
teolojik bir ekilde yaplm , muahhar sünnî-hanefi kompil ahirlerin
ematik
kadrolarndan kurtularak daha eski hukuki ve târihi kaynaklara kadar
çkmak
hatra gelmemi, slâm hukukunun da — âir bu gibi sistemler gibi—
târihi bir
teekkül olduu düünülmemi, garptabu* ait yaplan tetkikler, o devrin
en
mehur ve modemist hukuk üstad saylanlar arasnda bile tamâiyle
meçhul kalmtr. Sawa Paa'nn Etüde sur Is thöorie du doit
musulmas, (II vol., Paris 1891 - 98) adl eseri, bu dogmatik,
ortodoks zihniyetin bir mahsûlüdür ki, Goldziher vc
Sclnouck-Hurgronje'in haldi tenkitlerine uramtr. Tahsilleri
itibariyle garp hukuk telâkkileriyle istinas etmeleri icap eden
daha sonraki hukukçulanz eserlerinde slâm hukukuna dâir ara
sra verilen malûmatn
ve ileri sürülen fikirlerin, eski teolojik medrese telâkkilerinden
da çkamamas, anlalamaz bir garibedir M, muahhar Osmanl
hukukçuluunun
iflâsna bundan açk bir misal olamaz. te, memleketimizde bir «milli
hukuk
meslei» teessüs edememesinin balca âmillerinden biri de budur. 32
Bu hususta umûmî malûmat ve bibliyografya için Ecyclopedie
de
I'tslâm'da Goldziher tarafndan yazlan Fkl maddesine (bu kitabn
ikinci bölümüne) baknz. Bu âlim ve ondan evvel
Schnouck-Hurgroje, slâm nikli kli kayualdann eski ve salam
vesikalara istinad ettirdikleri halde, Sawa
Paa, XI.-XV. asrlarda tesbit edilmi ananelere tâbi olmutur. E.
Lambert, Roma hukuku tarihinin kaynaklan hakknda bunlarla
mukayese edilecek ma hiyette arahnnalar mevcut olmadm iddia
etmektedir. (La Fonotion du
droit civil compare, Paris 1903, p. 393-396).
1
Umûui Meseleler/17
te'sir dereceleri yava yava daha iyi anlalmakla beraber, tetkiki
icap eden
mes’elcler daha çoktr. Amme hukku sahasnda ise bu tet-kikat henüz
pek
iptidaî bir mâhiyette bulunuyor. C. H. Becker'n bâz parlak
tecrübelerinden
sonra33, son zamanlarda A. Mez’n Abbâsîler'in ilk
asrlanna, G. Demombynes
ve Lv - Provençal'm Endülüs ve imali Afrika slâm
devletleriyle Menlkler
împaratoiuu’nun amme müesseselerine ait nerettikleri
monografiler34
ehemmiyetle zikre lâyk olmakla beraber, müesseseler târihine ait bu
cins
salam travaylar henüz pek azdr35. Maamafil bu mahdut
tetkiklerden
çkarlabilecek neticelerden de haberi olnyan, ve târihi realiteyi
gösteren târihî kaynaklara deil, sâdece ideal
konstrüksiyonlar ifâde eden hukuki metinlere
dayanan bâz müellifler, îslâ hukuku'nun, Atlas kylarndan Çin
hudutlarna
kadar, bütün müslüman memleketi erinde hâkim ve deimez bir
sistem
olduunu iddia etmektedirler. Bu dar telâkkiye göre, muhtelif slâm
devletlerinin amme müesseseleri, ay esaslar üzerine kurutmu olmak
icap
eder; çünkü bunlarn lgslaton faaliyeti slâmî prensiplerle sk
skya tahdit
edilmitir; gerçi Hanefî mezhebindeki sthsân (approbation ve
Mâliki
mezhebindeki stslâh prensipleri, devletin legislatif
otoritesine nazari olarak da
azçok bir serbesti temin eder; ve devlet bu preusipe dayanarak,
amme menfaati bahis mevzuu olduu zaman fakîhlerin fcyâs
(analogie methodique)ine muhalif
harekette bulunabilir; fakat dini mâliyette yâni tekemmül edemez
(imperfeetible) bir lgslaton için bu serbestinin ne kadar
mahdut olaca
meydandadr. te, ekser hukukçularda hâkim olan
bu formaliste telâkkiye göre,
îslâ amme müesseseleri bütün, müslüman
33 Onun iki ciltte toplanan muhtelif yazlarna baknz. 34 G.
Demombynes, La Syrie & l'öpotjue des mameouks, Paris 1923;
Ma-
sâlik el Absâr fi Mamâlik el Amsâr I. rAfriqu3, nois TEgypte, Paris
1927. LeVi - Provençal, I'Espagne musulmane au X eme siecle,
institution et vie so-
ciale, Paris, 1932. 35 Muhammed Nâzm'm The life and tines o f
Sultan Mahmd o f Gaza
adl eseri, Mahnud devri tekilât hakknda oldukça salam, malûmat
verebilir. lshwai Prasad'n A Histoy of tie Qaraunah Turks in
ndia, (1936) sm-da da bu
devir amme- hukukunu alâkadar eden ksmlar bulunur. Agha Mal-di
Husain'in
Le Gouvemeent du Sultanat de Delili, (Paris 1936) adl kitab çok
sathidir. Kimi azçok kymetli ve büyük bir ksm kymetsiz olmak
üzre böyle birçok eser
zikroluabilir. Bu mevzulara ait ve daha fazla hukuki mâhiyetteki
—Avrupa
hukuk fakültelerinde yaplm — bâz doktora tezleri, her bakmdan çok
sathi îr . Meselâ M. Chayga'n, Essai sur llistoie du droit
public musulman, (Parts
1984) adl tezi, bu husustaki en mühim tetkikler bile biç
bilinmeksizin
yazlmtr.
yazlmtr.
18/islam v» Tiik Hkk Taili
devletlerinde, ayn mene'de çkm yâni birbirinden farksz — yahut pek
az
farkl— olmak cab eder ki, bu takdirde nüslüman Türk devletlerinin
amine
hukukundaki hususiyetleri aramak mânâsz olur. Yukarda söylediimiz
veçhile (paragraf II) Bsoukdes'm stanbul fethine ve
Kanunî Süleyman
zamanna kadar Osmak amme hukukunda liç yenilik olmadn
iddia
etmesi, ite böyle bir lojik istidlal mahsûlüdür.
XTV. Târihî zihniyetin asla kabul edeniyecci bu formalist telâkki,
slâm
hukukunun tarihî teekkülü hakknda — hattâ imdiye kadar — elde
edilmi
neticelerle de liç bir suretle telif edilemez. slâm hu. kuku târihi
hakknda
yukarda zikrettiimiz âlimlerin mesâisi sayesinde biliyoruz ki,
meneini
Kitap ve'Sibmet'ten — yâni iptidaî Arap örfiyle Hz.
Muhammed'in kanun
koyucu alsiyetinden — almakla beraber, bu hukuk, muhtelif yabanc
hukuk
sistemlerinden müteessir ol-mu.ve bilhassa Jurspmdence'm
yaratc faaliyeti
— slâm hukukundaki tabiriyle içtihâd — sayesinde, o devirlerin
ktisadî ve
çtimaî zaruretlerini karlayan geni bir sistem hâlini almtr. Bu
sistemi
vücûde getiren unsurlar içinde Kitap ve Sünnet'i hissesi Van
Kremer'm çok
zaman evvel söyledii veçhile, ancak yüzde birdir. Buna ramen nazarî
sistem
olarak, Fkh, dinî mâhiyetini asla kaybetmemitir. Tatbikata
gelince,
Schnock - Hurgronje ve Goldziher târihi delillerle
gösterdiler ki slâm' m ilk
patriyarkal devri istisna edilecek olursa, bu nazari ve ideal
sistem liçbir'zama
tam olarak tatbik edilememi, Emevî ve Abbasî hükümdarlar birçok
defalar
devletçe görülen zaruret karsnda Peygam-ber'in vaz'ettii ahkâma
mugayir
hükümler isdânua mecbur kalmlardr. Biz bunu te*yid için, daha
patriyarkal
devirde büc, içtimai veya siyasî zaruretler hâsl olduu zaman meselâ
Ömer
gibi bir devlet reisinin bile — amme hukukuna ait mes'elelerde —
buna
mümasil hareketlerde bulunduunu ilâve edelim36. Emevî hükümdarlar,
II.
Ömer' in ksa zaman istisna edilecek olursa,' hareketlerini (fin
ahkâiyic
36 Müesseseleri mukayeseli târihi sahasnda XIX. asm en
tannm
Mimlerinden saylan Joseph Koliler ile Schouck - Hurgronje ve
Goldziher
arasnda slâm hukuk sisteminin tekâmül prosesii hakknda cereyan
eden
verg. R. W. 1889 p. 405-423. Bu münâkaalar hakknda izahat için, E.
La-
bert'i yukarda zikredilen eserine baknz (p. 378-380). Hakikaten H.
Lan n es de söyledii gibi. Man, mevzuu ideal bir hukuk olan
speculatif bir
ilim, tanâmiylc skolastik bir Çonstnction haline gelmitir ülslâ,
croyaces
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
Umnni Mesel eler/19
te lif eteyi biç düünmemilerdir; ve fkh, onlarn devrinde asla
bir misbet
hukuk (droit positiv) kymetini alamyarak daha fada
teolo-jik bir spekülasyon
mâhiyetinde kalmtr. Açktan aça teokratik bir ruh ile mücehhez olan
Abbasî devrindedir ki bu nazar hukuk, yava yava geiliyerek ve
muhitin
artlarna tetâbuk ederek, resmen «hukukî hayat kaidesi» olarak
tannmtr.
Fakat bu devrede bile, sistematik tikh kitaplarnda gördüümüz bütün
ahkâmn
fîlen tatbik olunduu zanna dümemelidir. çtimai ve ktisadî
zaruretler, iki türlü jurtdcton'un teekkülünü
icap etmiti: slâm lukukmu tatbiki ile
mükellef ve devletçe mausup kadlarn er'î kaza
(jüridic-tion eclesiasticjue ou
rcligieuse)'sndan baka, yine devletçe masup selâliyettar memurlarn
örfî
kaza (juidiction laique)s vard ki, devletin yüksek
otoritesinden çkyordu3738.
Ortazaman müsliiman devletlerinde biri cismâî dieri ruhanî
mâhiyette olan
bu juridictionlarm s el ahiye t sahalar, birbiriyle münâsebetleri,
bunlar tatbika
memur tekilâtlanl mâhiyetleri, muhtelif zaman ve mekânlarda türlü
türlü
ekiller alntr ki, burada, müstakil bir tetkik mevzuu olan bu
mes’eleden
bahsetniye imkân ve lüzum yoktur. slâm memleketlerinde XIX. asrda —
birbirinden faildi âmiller le'siriyle— Avrupa hukuku te'siri
balamadan evvel
de bu iki cins kazâ'nn birbirinin yauda devam ettiini
görürüz3*.
XV. Makûs fikirlere ramen, slâm devletlerinin daha ilk
asrlar-daberi
oldukça geni bir legislaton faaliyeti gösterdikleri, yukanki
izahattan
anlalyor. Hârici tesirlere daha çok mâruz olan ve devlet irâdesinin
daha çok
istimalini icap ettiren amme hukuku sahasnda ise bu faaliyetin daha
kuvvetli
olmas pek tabiîdir. Küçük slâm cemaati (communaute) Eevî
sülâlesinin
idaresi altnda geni bir imparatorluk eklinde inkiaf ettikten sonra,
bedevi
an'anelerinin imparatorluk müesseselerii kuracak bir hukukî
kifayet
göstereyecei muhakkakt. Sukutuna kadar trbal mâhiyetini
muhafaza eden
bu devlet, merkezî idaresini, Suriye'deki Bizans hukukî
an'anelerine göre
tanzim etmi, daha dorusu, eski idare makinesini ayc alp kullanmt.
Msr, Mezopotamya, Iran gibi eski bir kültüre mâlik sahalarda da,
Islâm
futîhatn-
37 E. Labert, Ayn eser, s. 387. -Goldziler'in Ecycl. de rtslam'dakl
Fkl maddesi - A. Mez, Die Renaissance des slâm, 1922, kadlk
hakkndaki bahse baknz.
38 E. Lanbert, Ayn eser, p. 357-358. -Seyyed Tagl Nasr, Essal sûr
Ilistoire du droit persa, Paris 1933, p. 227. - Joscph Karst, Codc
geogien du
Rol Vokhtag VI, Strasbourg 1934, p. 49.
dan evvelki müesseseler devam ediyordu. Meselâ vergiler, mahallî
idare
tekilât, fetihten evvelki gibi idi39, slâm ordulan, husûsî
karargâhlarnda,
dahilî.ve haricî emniyeti muhafaza ediyor, ve merkezî idare
mümessili,
vergileri am'a göndermekle iktifa eyliyordu. Ancak Abbasi
imparatorluu'nm kuruluundan sonradr ki, Sâsâî an'aneleinin de büyük
te’sii altnda, îslâm amme müesseselerini salam bir tarzda teekküle
baladm görüyoruz. Merkezî idare ve vilâyetler tekilât, askerî
tekilât, adlî
tekilât, mâlî tekilât viicûde getiriliyor.; amme hizmetlerinin
vazife ve
salâhiyetleri tesbit olunuyor; hulâsa idare makinesi muntazam bir
tarzda
kuruluyor. Badad saray, Sâsâî ve Bizans saraylar önck tutularak,
bütii
debdebe ve ihtiâmiyle, en ince noktalara kadar düünülmü
teifat
kaideleriyle, hukukî, sebolleriyle teessüs ediyor. îslâm dinî
hukukunun —
tabii sümi eklinin — sste-matzasyonyle henzamâ olan bu
lejislasyon
faaliyeti, Abbasî hükümdarlarm, onlara menyyet verdirmek
— amme
üesseselerini liç olmazsa nazarî olarak dinî hukuk ile te li f
etmek — için
hukukçular tc-vka sevkediyor: Ebû
YCsf, Hâriinü'r-Reid'ta,
El-Hassâf ise
El-Mel-di'ni eniriyle amme hukukuna dâir eserlerini yazyorlar: ve
bu cins
eserler yava yava çoalyor. Abbasî hüküdarlannn bu gayretini
tabii görmek icap eder: çünkü onlar kendilerini yalnz bir
imparatorluun
cisnânî hükümdar deil, islâ ümmetinin (Eglse) ruhanî reisi,
yâni bir
souverampontfe addetmektedirler ki, asl îslâm zihniyetine
yabanc olan çifte
hâkimiyet mefhumunun Bizans ve îra müesscsclerindcn uursuz bir
ekilde
alndn G. Demombynes hakl olarak söylemektedir4041.
Muahharc
Mdverdi'in El - Ahkâm 's - Sdtânvyye adl mehur eserinde
sistemaüze
edilmi olan îslâm amme hukuku da, o ematik ekli altnda, tamâmiyle
nazari
ve ideal bir constncton'dm baka bir ey deildir; ve târihî
realite ile alâkas da, zamanndaki filî vaziyeti er! esaslarla
telife çalmasna ramen, çok
azdr”. Nitekim
39 Corci Zeydân'm Medeniyyet-i Islâiyye Târilfhe baknz. 40
Gaudefroy-Dcnombynes, Les hstitutions musulmanes, Paris 1921,
t».
168. 41 M. 1058'dc Mâverdi, slâm Ümmetini, siyasi bakmdan da bir5
vahdet
gibj telâkki ederek bu ideal devletin idare çailanm, faaliyet
tarzm, varidat ve
masarifinin tahsil ve sarf ekillerini izaha çalmaktadtf. Hâlbuki o
srada
slâm âlemi muhtelif devletlere aynlm, ve daha asrlardanbert siyas
bir
Umûmî Mcseleler/21
îbn Haldun gibi nafiz görülü bâz mütefekkirler, daha asrlarca
evvel, bütün bu
gibi gayretlere ramen, bir takm Abbasî müesseselerinin, hukuk
nazariyecileiin göstermek istedikleri gibi dinî mene’dcn deil,
yabanc
kültürler'de geldiini görmülerdi0. Maamafih, menei 11e olursa
olsun, bu
büyük imparatorluun amme müesseseleri mühim bir inkiaf göstermi ve
ondan ayrlan parçalar üzerinde kurulan muhtelif devletler için de
bir iptidaî
kadro vazifesi görmütür. Bundan dolay, ortazaan müslünan
Türk
devletlerinin amme müessesclcrini' tetkik ederken, Abbasîlerin
mümasil
müesseselerini dâima göz önünde bulundurmak, aradaki benzeyi ve
ayrllar
tebarüz ettirmek için, bjr zannettir. Yalnz, bu tetkiki yaparken,
Abbasî mü esseselerinin târihî teekkülünü ve ileyi tarzn, târihî
usûl ile, reali-te'de
olduu gibi tesbit etmek ve hukukî mebâlann ideâl ve
nazari
konstruksiyonlana aldanmamak lâzmgeldiini asla unutmamaldr.
XVI. slâm hukuku ve bilhassa amme müesseseleri haklundaki bu
umûmî
mülâhazalardan sonra, müslünan Türk devletlerinin erî hukuk
halicindeki legislatif faaliyetleri ve bilhassa, siyasî ve
idari müesselerini knarken
Müslümanlktan evvelki hukukî an'anclcrden ne dereceye kadar
müteessir
olduklarn en umûmî latlariyle aataabi-liriz. Abbâsîlerin ilk
devirlerinde
imparatorluun en yüksek mevkilerine yükselen bâz Türk eflerinin ve
daha
sonra Türk emîrül-ümerâlanmn, erî hukuktan ziyâde devletin
hâkim
otoritesinden doan lâik hukuk'a kymet verdiklerini gösteren bâz
deliller
vardr: Msr'da Tolunlular sülâlesinin müessisi olan Alued b. Tolun
zamannda, cismaî mahkemeler, ikame edilen dâvalar o kadar âdilâne
hallederdi ki, kadca liç kimse müracaat etmezdi; bu suretle Msr'a
yedi sene
kad tâyin olunmamt4'. Bunu, Türk devlet adamlarnn psikolojik bir
hususiyeti addedebiliriz. Bu itibar ile manâl olmakla beraber ferdî
mâhiyette
kalan bu hâdiseleri bir tarafa brakarak, slâm imparatorluumun ark
saha
larnda kurulan devletlerin müesseselcindeki Türk te'sirlerini en
umûmî bir
ekilde ve hiç tafsilâta girmeksizin gözden geçirelim.
verdlîi bu nazari ve ideal sistemiyle anlamaa ve izaha çalmak,
târihi
zihniyetle taban tabana zd bir hareket olur. Bu devirdeki slâm
devletlerinin
dier devletlerle ve teb'alariyle münâsebetlerini tanzim eden nüsbet
hukuk
kaidelerini dorudan doruya târihi vesikalardan çkarmak
lâzmdr. Mâvcrdiîin bu nazari ve ideal sistemi, dini
prensiplere dayand cihetle, o
devir ve daha somaki devirler legislateurîeri için sâdece mânevi
bir nüfuza
mâlikdi. 42 îb Haldûn.Mukaddime, Arabca metin, c. I, s.' 208. 43 A.
M Die Renaissance des Islâms, 1922 Kadlar hakk daki ksm.
Eski Türk idare a'anelerinin te’siierini, Sâmânîler'ûe ve
bilhassa onlarn
ordu tekilâtnda gömlekteyiz; lâkin bu da son hükümdarlar zamauuda
yâni orduda Türk unsurunun ehemmiyeti sttktan sonra
olmutur’1"*'. slâm
fütuhatndan evvel asrlarca Kök-Türk hâkimiyeti altnda kalan
Mâverâü'a- Nelr'de, onlan idâi a'ailelerinden birtakm
bakiyyeler kalmas tabiî olmakla beraber, Sâmâî
tekilâtnda bu izlere pek tesadüf olunmuyor.
Sâmânîler'i ksmen Tâbiri ve Saffârîlcr vâs-tasiyle ve ksmen de
dorudan
doruya Abbasî tekilâtn iktibas ve taklit etmeleri bu hususta
müessir
olmutur. Gazneller'e gelince, iptida Sânânîler'e tâbi bir
devlet olarak
kurulmakla beraber, vaktiyle asrlarca Eftalit împaratorluu'nun
hâkimiyeti
altnda kalm kesif Tiik m-surlariylc meskûn sahalan da kendisine
ilhak
suretiyle inkiâf eden bu împaratorhk’ta, Türk hükümet
ananelerinin
te'sirlerini daha kuvvetli olarak görmek mümkündür. Gerçi, mutaassp
bir
Sünnîlik siyâseti takip eden ve Badad saray ile çok
samimî münâsebetlerde bulunan bu devlet, amme
müesseselerini Abbasî - Sâmâî
modeline göre, tanzim etmekle beraber, ordu tekilâtnda, rütbe ve
meinuriyet adlarnda, bilhassa Türk kabileleriyle olan
hukukî
münâsebetlerinde, Kök-Türk ve Eftalit hukukî an’anelerinden de
müteessir
olmutur. O devre ait Arap ve Fars diliyle yazlm mebâlarda,
ekseriyetle
arapça ve far s çay a mütercem ekiller altnda büe, eski Türk
Ttnlature'üniln
bakiyy el erini görmek kabildir; bu menbâlann, imdiye kadar
hiç
düünülmemi olan bil bakmdan sk bir tetkiki, bu hususda, tam
olmamakla beraber az çok müspet neticeler verebilir’*'5.
Gazeli hükümdarlarnn, slâmî siyâsetlerine ramen, devlet
otoritesini ve
lâgstlatf 'kuvvetlerini dâima kullandklar, mâlî
siyâsetlerinde fkh'm
tahdidi hükümlerine liç ald-myarak örfi tekâlif koyduklar, kadlann
dmî jundcton'u hâricinde devlet organlarnn
örfî jüri dtctioul anm mevcudiyeti, Türk
kabileleri arasnda er*! deil örfî hukukun hâkim
olduu, hülâsa, nazarî slâm hukukunun liç bir suretle tecviz
edeiyecei birçok eylerin Gazeli mparatorluumda kuvvetle yaad
muhakkaktr’*"'.444546
44 M. Fuad Köprülü, Türkiye Târihi, 1922, s. 86. 45 Birkaç misâl :
Gaznelilere ait fârisi metinlerde bir takm me'muri-
yet isimlerinin banda geçen farsca buzurg kelimesi, Türk
unvanlarnda
çok geçen ulug tâbirinin karldr, yine farsoa Sipebsâlâr, tiirkçe
Sii-ba mukabilidir- Eftalitler'deki Tgin gibi eski Türk
unvanlar bunlarda da var dr. Bu devre âit târihî kaynaklarla edebî
eserlerin sk bir tetkiki daha bu
gibi birçok misâller verebilir. 46 Sonraki slâm müelliflerinin
«ideal bir müslüman hiikümdan» gibi
gösterdikleri ve eriate riâyatkârh baklanda türlü efsâneler rivayet
et-
Umumi Meselcler/23
XVII. Eski Türk hükümet a'acl erinin te'sirini, en açk ve kuvvetli
ekilde, Kardhanhlar devletinin amme müesscseleide görmek
kabildir, tik
kurulu safhalar hakknda tâilü kaynaklanl hiçbir sail malumat
vermedikleri bu devlet, dorudan doruya Kök-Türk ve Uygur siyâsî ve
idari an'anelerini devam ettiren bir teekküldür ki,
muahha-ren hükümdarn ve
tebeasmn slâm dinini kabul etmeleri üzerine, yava yava amine
müesseselerin de slâm prensiplerine uydurmaya ve ve bir slâmî
devlet
mâhiyetini almaya çalmtr. Karalanllar devletinin amme
müesseselerine
ait elimizde bulunan vesikalar, ancak XI. asm son yarna yâni bu
devletin
Mâverâü'n-Nclr'i zaptettikten ve en arkî sahalarna kadar kuvvetli
bir slâm
te'siri altnda kaldktan sonraki devresine aittir*7. Fakat buna
ramen, amme
hukukuna ait birtakm esasî prensiplerde, saray tekilâti'nda, orduda
ve
idâre'de, vergilerde ve me'muriyet isinlerin'de, adlî mekaizma'da,
baz hukukî senboller’de, hülâsa hukuki hayâtn bütün
tezahürlerinde Kök-Türk
ve Uygur devletlerinden kalm hukuki müesseseler’in — ksmen muahhar
devirlerinde slâm dini te'siri altnda bâz tahavvüllere uramakla
beraber —
devam edip gittiini görüyoruz48. Dmîjndcton
tikleri Sultan Malmud, üphesiz büyük bir devlet adam ve bir
legislateur idi;
vergi vaz' ve tahsili hususunda tamâmiyle örfî hareket ettii gibi,
devlet
otoritesini asla- dini kaidelerle tahdid ettirmiyor, dini, sâdece,
emperyalist
siyâsetine bir vâsta olarak kullanyordu. Gazneli târihinde buna ait
bir çok
misâller vardr. Devletin resmî kronikcileri olmakla beraber Utbî ve
Beyhakî bu gibi.eyleri yazmakta bar mahzur görmemii
erdir.
47 Bu devre âtiye en mühim iki menba, Kutadgu Bilig ile Dîvânü-
Liigâti't-Türk'dür ki, her ikisi de XI. asn ikinci yansnda yazlmtr;
ve her
ikisinde de kuvvetli îslân te’siri göze çarpar. Sâdece bir malzeme
kitab olan
birinci eser için bu bir kusur tekil etmez; fakat, srf ideolojik
bir eser olan
Kutadgu Bilig'i o devrin —ve lattâ slâm'dan evvelki devirlerin—
hukukî telâkkilerini gösteren bir kaynak gibi mütalâa
edenler tamâmiyle
yanlmaktadrlar. Bir bn Sina akirdi tarafndan Aristo felsefesine
göre
yazlm olan bu eserde Tiirklere has ahlâki ve hukuki telâkkiler çok
azdr:
orada kadn hakkmdaki telâkkinin asl Türk telâkkisine ne kadar zd
oldu unu vaktiyle göstermitim. (Türk Edebiyat Tarihi, 1928 s. 197).
Bu eserden, yalnz, rütbe ve memuriyet isimleri ile o devir
Kâgar Türk cemiyetinin iç timai tekâmül derecesini yâni muhtelif
çtimaî tabakalan anlamak bakmn dan, büyük nikyasda istifâde
olunabilir. Yoksa bu ideolojik edebî eserden o
devir Türklerine hâs hukuki telâkkiler -çkanaa çalmak, eserin
hakikî mâhiyetini anlamamak demektir, ve târihi
zihniyete tamâmiyle mugayirdir.
48 Buna ait misâller o kadar çok ve o kadar barizdir ki, burada
onlardan
bahse lüzum gönüyouz. Karalanllar devri - Türk müesseseleri
hakknda
hazrladmz bir tetkikte bütün bu nes'eleler tahlili bir surette izah
edilmitir.
edilmitir.
hâricinde, devletin örfi juridcton'u bunlarda da mevcuttu.
XI. asrda bu
devletin — Tiyeua dalanln ötesindeki — arkî ksmlanda
bulunan
iktisadi - kültürel I büyük merkezlerinde tslâm dillinin kuvvetle
yerlemi
olduu, buralardaki medreselerin büyük faaliyetle îslâm
kültürünü
yaymaya çalt malûmdur; fakat buna ramen, kuvvetli köklere
mâlik
olan eski amme müesseselerinin — liç olmazsa büyük bir ksnnmn —
yeni din tarafndan birdenbire sökülüp at-lamad, ve olann
ancak dâhili bir
tekâmül neticesinde yava yava îslâni nazariyelerle te li f
edilebildii göze
çarpmaktadr. Karahan-hlarTn Semerkad’ payitaht edinen
Garp
ûbesi’ndc, corafî artlanl dourduu kültürel münâsebetler,
Islâm
hukukunun burada daha çabuk ve kuvvetli bir te'sirini intâc
etmitir, fakat Kâgar ve Balasa-gu'daki ark ubesi'nde, bu
Îslâî te'sir, üphesiz daha
tedricî olmutur ki, yine bunu da corafi artlarn kültürel
neticeleriyle izah
edebiliriz. slâmiyet! kabul etmemi arkî-Asya kavimi erine kar îslâ
âleminin ark hudutlam müdafaa eden arkî Karahahlar'da, dinî
hislerin
çok samimî, çok canl ve kuvvetli olduu malûmdur; fakat buna
ramen, slâmî bir cila altmda, eski hukukî ariahelerin devam
edip gitmesi de pek
tabiî idi. te bundan dolay bu devir, bu transtton devri,
ortazama Türk
hukuku târilinin her bakmdan çok mühim bir safhasn tekil
eder.
XVII. Maamâfih Türk müesseseleri târihiiih en mühim devri,
bu
müesseselerin slâm kültürü dairesindeki kavimler üzerinde bariz
te'-sirler
brakmas bakmndan da, üphesiz, Büyük Selçuklu imparatorluu
devlidir. Karahanllar, corafi mevkilerinin de
tesiriyle, ortazama saik târihinde
siyâsi bakmdan büyük bir rol oynayamadklar gibi, Türk hükümet
an'anelerini baka müslüman kavimi ere vermek hususunda da pek
müessir
olmamlard. Hâlbuki, Abbasî halifelerini maddî hâkimiyetleri
altna
aldktan sonra, Msr ve Suriye gibi û Fâttmî hahfelerinin
nüfuz sahalan
ve imalî Afrika müstesna olmak üzere, Ya-kra-ark tslâ
dünyâsnn
hegemonyasn ele geçirmi olan Selçuklu mparatorluu, siyâsî
te'siriyle
mütenâsip olarak, hukuki kültür bakmndan da geni ve devaml bir
nüfuz
icrasma muvaffak oldu. XL asr sonlarnda muntazam bir
hükümet cihazna, idari ve mâlî mütekemmil tekilâta, ve
muntazam bir askerî kuvvete mâlik
olarak gördüümüz bu büyük imparatorluun hukukî estifeyralantoy men
e Terinden balyarak muhtelif tekâmül safhalannda - yâni
imparatorluun
merkezî nüfuzu mahvolduktan senra ona vâris olan muhtelif
devletlerde
nasl devam ettiklerini - takip edecek olursak, bunu ol-.
dukça açk olarak görebiliriz. Bu mulâk, mes'elelcr hakknda imdiden
kati hükümler kabil olmamakla beraber, Selçuklu
müesseselerinin muhtelif hukukî menelerden geldii
muhakkaktr: Gazncliler tekilât vâstasiylc
intikal eden Abbâsî-Sâmânî an'anelcri, Gazncliler ve Karal
anllar1dan intikal eden Ef tolit, Kök - Türk ve Uygur
an'aneleri, ve nihayet imparatorluun asl
kurucusu olan Ouzlar'm kabile an'aneleri; ite bütün bu
muhtelif hukukî unsurlarn birbiriyle katmasdr ki,
Selçuklu müesseseleri dediimiz
complexus'\ vücûdc getirmitir. Bu müesseselerden herhangi
birinin
mene'inde nasl bir unsurun daha hâkim bulunduu ve muahhar
tekâmül safhalarnda — u veya bu artlar altnda — daha baka ne
gibi unsurlarn
müessir olduu, ancak uzun tahlil ve mukayeseler neticesinde tespit
olunabilir; fakat imdiden söyliyebiliriz ki, Selçuklu
mparatorluu'nm ilk
devirlerinde Türk hususiyetleri pek barizdir hâkimiyet
telâkklsi'nde4' ve
senbolleri'nde50, hükümdarlar tarafndan verilmesi ûtad umûmî
ziyafetler
gibi dinî mee'den gelip hukukî bir mâhiyet aln bâz âdetlerde",
rütbe ve
mc'murfyet isîmleri'nde, askerî tekilât'ta Kar ahardlar'da
gördüümüz
hükümet an’aneleriylc, tnbal mâhiyette Ouz
aria-40***********
40 Selçuklularda hâkimiyet telâkkisinin daha Turul Bey zamannda
geçirdii sür'atl tekamül, birdenbire kurulan devletin çok çabuk bir
imparatorluk haline
geçmesinden ilan gelmitir TürM bakmlardan büyük bir ehemmiyeti olan
bu
mes’ele, Türkler'de Hâkimiyet Telâkkisinin Tekâmülü hakkmdak
esenmzdedr [Bu
kitap yaynlanmamtr. 1 50 imdiye kadar ne tarihi, ne hukuki
bakmlardan tetkik edilmi olan bu
hukukî senboller mes'elesnin, hukuk tarihi bakmndan büyük bir
ehemmiyeti, vardr Selçuklular1da gördüümüz hâkimiyet senbollernn
büyük bir