View
245
Download
9
Category
Preview:
DESCRIPTION
Bolu, 16-19 Eylül 2010
Citation preview
n
. . . öyle bir şehir düşleyin ki özgür, demokratik ve kamusal bir üniversite için: başlıyoruz! gönüllülük kavramını yeniden düşünmek özgür ve demokratik üniversite “tema”sına sorular söyleşiler
prof. dr. fatma gök prof. dr. burhan şenatalar
program, atölyeler, teknik bilgi ücretsiz ek: konsey katılımcıları
TOG 16. GENÇLİK KONSEYİ
ÖN KİTAP
16-19 EYLÜL
2010
Ön Kitap TOG 16.GK
2
ÖZET
başlarken ................................................................ 3
öyle bir şehir düşleyin ki... ...................................... 4
özgür, demokratik ve kamusal bir üniversite için
başlıyoruz! ............................................................. 5
gönüllülük kavramını yeniden düşünmek ...................... 7
özgür ve demokratik üniversite “tema”sına sorular .... 9
eğitim sistemi, adaletsiz kapitalizmi yeniden üretiyor 11
artık yök’ü değil, dünyayla rekabet edebilir bir
sistemi tartışmalıyız .............................................. 15
konsey programı .................................................... 20
atölyeler ............................................................... 21
p.e.k.fuarı ............................................................ 35
konsey katılımcıları ............................................... 36
teknik bilgiler ...................................................... 44
Ön Kitap TOG 16.GK 3
3
başlarken KĠTAPÇIĞI OKURKEN Emrah Gürsel Saha Departmanı Yöneticisi
Elinizde tuttuğunuz bu kitapçık TOG örgütlenmelerinden ve diğer sivil toplum örgütlerinden gençlerin ve gençlerle çalışanların katıldığı Toplum Gönüllüleri Vakfı‟nın (TOG) 16. Gençlik Konseyi buluşmasının kitapçığıdır. Gençlik Konseyi adını verdiğimiz buluşmalarda gençler kendilerini ve çevrelerini ilgilendiren toplumsal konuları tartışmakla kalmaz; çevrelerini ve kendilerini dönüştürmeye yönelik etkinlik, proje, eğitim, kampanya ve atölyelerini paylaşır ve planlarlar. Bu seferki buluşmamız Bolu‟da gerçekleşi yor. 16 – 19 Eylül 2010 tarihleri arasında Abant İzzet Baysal Üniversitesi‟nde gerçekleşecek konseye “korsan” katılımcılarla beraber 400 gencin katılımı bekleniyor. İşte bu yayın da katılımcıların etkinlik sırasında yolunu-yönünü bulmasına mütevazı bir katkı yapmayı amaçlamıştır. Kitapçık sadece konsey sırasında işimizi kolaylaştırmakla kalmayacak, konsey sonrasında da elimizde tarihi değeri olan bir malzeme olarak kalacaktır.
Bu kitap tabi ki yukarıda da belirttiğimiz gibi mütevazı bir katkı. Sanırız, asıl paylaşım konsey esnasında ve sonrasında gençler tarafından yaratılacak alanlarda olacaktır. İyi okumalar!
Kitapçık dediğin
nedir ki… İki
saniyede
hazırlanır.
Ön Kitap TOG 16.GK
4
öyle bir şehir
düşleyin ki... “HOġGELDĠNĠZ” YAZISI Organizasyon Ekibi
Yarısından fazlası yemyeşil ormanlarla, masmavi göllerle, çağlayan sularla, buz mavisi bir gökyüzüyle kaplı...
Evrenin cennetinden bir parça düşleyin, sarp dağların çevrelediği...
Doğanın insanlığa bir tutam hediyesi...
Britanya Krallığı döneminde „Bithyn‟, Romalılar döneminde „Claudio Polis‟, Osmanlı döneminde ise „Bol Uluğ‟ adıyla anılan zamanla yöre tarafından „Bolu‟ ismiyle nitelendirilen; termal kaplıcaları, doğa sporları ve tarihi dokusuyla aslında kocaman ama bir o kadar da minicik bir turizm kenti düşleyin...
Bir de böyle bir şehirde, bir darülfünun hayal edin...
Rakımın 800‟ü bulduğu bir yerleşke...
Orada bir sürü kalp düşünün, „sizleri burada görmeyi hayal etmeye‟ günler günler öncesinden başlayan...
Bunun için uyku, tatil, dinlence, eğlence gibi şeyleri birazcık hayatlarından öteleyen…
Heyecanlılar...
Hayal ettikçe uyuyamıyor, uyuyamadıkça hayal ediyorlar... Siz de hayal edin… Kapatın gözlerinizi…
Irk ayrımı, din ve mezhep ayrımı olmayan, toplumsal cinsiyet kutuplaşması yaşanmayan, hiçbir bireyin dışlanmadığı, gençlerin örgütlenmelerinin önündeki engellerin tamamen kalktığı ve gençlerin üniversitelerinde karar alma mekanizmalarında etkin rol aldığı, toplumsal sorunlara karşı duyarlı bireylerin yetiştiği, insan haklarına bağlı, dünyadan
haberdar ve tepkisini sakınmadan, korkmadan ortaya koyabilen bireylerin yaşadığı, bilim ve sanata değer verilen, bir üniversite, bir Türkiye, bir Dünya hayal edin…
Hayal edin…
Ufuk çizgisine bakın bu sabah güneş doğarken, doğanın sesini dinleyin...
Bugün farklı bir gün…
Gençlerin kendi haklarını konuşmaya başladığı, katılımcı demokrasiyle birlikte güçlendiği, ekip halinde çalışılarak aktif vatandaşlık fikrinin gün ışığı gibi yayıldığı, bilim ve sanat meşalesini karanlığa doğru inatla tutan gençlerin olduğu, ayrımların yapılmadığı ve Dünya ile barışmış, devamlı ilerleyen insanların olduğu bir gün…
Etrafınızdaki eşsiz güzelliğin, soluğunuz havanın temizliğinin, hemen yanıbaşınızda kanat çırpan minicik bir kelebeğin farkına vardıysanız eğer?
Evet! Bugün! Burada!
Tam da sizin için, tam da sizinle beraber…
Özgürlüğe demokrasiye ve ille de „barıĢ‟a uzanan, içinden biraz sanat, biraz kültür, biraz aktivizm, biraz dinamizm ve tabii ki gençliğin geçtiği 4 kocaman günlük yolculuğumuzu başlatıyoruz.
16.Gençlik Konseyi Organizasyon Ekibi olarak hayatınızda gerçekleştirdiğiniz en konforlu, en eğlenceli, en unutulmaz yolculuğun bu yolculuk olmasını temenni ederek; her birinizi kucaklıyor ve „Hoşgeldiniz‟ diyoruz.
Ön Kitap TOG 16.GK 5
5
özgür, demokratik
ve kamusal bir
üniversite için
başlıyoruz!
Adnan Çelik Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Toplum Gönüllüleri Hareketi, gençlerin öncülüğü ve yetişkinlerin rehberliğinde toplumsal barış idealine ulaşmak için emin adımlarla ilerliyor, etki çemberini genişletiyor ve yaygınlaşıyor. Farklılıklarla bir arada yaşamayı şiar edinen bu hareketin öznesi olan biz gençler, yerelimizde çeşitli sosyal sorumluluk projeleri üreterek, ulusal düzeyde gerçekleşen hareketlilik çalışmalarına dâhil olarak; bir yandan sosyal sermayemizi toplumsal hizmet çalışmaları için kullanıyor, diğer yandan da kişisel gelişimimiz için yeni fırsatlarla buluşuyoruz. İşte TOG‟un ulusal düzeydeki en büyük hareketlilik projesi olan Gençlik Konseyi, en büyük ve aynı zamanda en heterojen katılımlı etkinliği olarak da karşımıza çıkıyor. Gençlerin ulusal düzeydeki sosyal hareketlilikleri ile ortaya çıkan böylesi güçlü bir katılım örneği; doğal olarak beraberinde çok büyük bir sosyal sermaye paylaşım alanı da yaratıyor.
Üniversiteler tanımı gereği farklı düşüncelerin, inançların ve yaşam biçimlerinin kendini serbestçe ifade edebildiği yerlerdir. Toplum gönüllüsü gençlerin çok büyük bir kısmını üniversite öğrencileri oluşturmaktadır. Bu nedenle gençler bir yandan toplumsal barış ideali için sosyal sorumluluk çalışmaları ortaya koyarken, bir yandan da zamanlarının çok büyük bir kısmını geçirdikleri kampus alanlarını daha yaşanılabilir hale getirmek için de çaba harcamaktadır. İşte “Gençlerin Katılımı”ndan sonra biz gençlerin demokratik katılımı sonucunda TOG‟un ikinci ulusal teması olarak seçilen “Özgür ve Demokratik Üniversite” teması tam da; YÖK gibi katı ve hiyerarşik bir yapılanmanın adeta Demokles‟in Kılıcı misali öğrencileri sindirdiği, örgütlenme özgürlüğü yönünde ciddi engellerin olduğu, akademik etiğin neredeyse hiç işlemediği ve üniversitedeki öğretim üyelerinin öğrenciler üzerinde hiyerarşi üreterek eleştirel düşünmeyi ketlediği, kampus alanlarındaki sosyal mekanların öğrenci dostu bir şekilde düzenlenmediği, üniversitelerdeki karar alma mekanizmalarına dahil olunamadığı…bir ortamda, gençlerin en önemli yaşam alanlarından birisi olan üniversiteleri dönüştürmekle ilgili müthiş bir fırsat sunuyor bizlere.
Eğitim temel bir kamusal hizmet ve temel bir toplumsal haktır. Yükseköğrenim düzeyindeki biz gençlerin, yaşamımızın en önemli aralıklarından birisini geçirdiğimiz üniversitelerin özgür ve demokratik bir yapıya kavuşturulması için mücadele etme hakkı ve sorumluluğu var. İşte yeni temamız bize tam da bu hak ve
Ön Kitap TOG 16.GK
6
sorumluluğu hatırlatıyor ve harekete geçmemizi öğütlüyor.
Gençlerin toplumsal düzeydeki katılımı ile ilgili iki yıl boyunca çok ciddi çalışmalar yürüttük. Katılımın önemine dair oluşturduğumuz duyarlılık ve farkındalıkla birlikte, bu defa daha özgür ve demokratik bir üniversite için harekete geçme zamanı. Bir yıl boyunca Türkiye genelindeki 94 Toplum Gönüllüleri örgütlenmesi, bütün etkinliklerimizin odağına “özgür ve demokratik üniversite” temasını alarak çalışmalar yürüteceğiz. Yalnız bu çalışmaları yürütürken, aslında ülkemiz toplumsal hafızasında çok hassas ve manipülasyona açık bir alanda hareket ettiğimizin de farkında olarak şu temel ilkeler doğrultusunda hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sivil Aktivizm: Toplum Gönüllüleri
Hareketinin ilkeleri ve felsefesi
ışığında ortaya koyacağımız bütün
çalışmalar, şiddet ve militarizmden
bağımsız olmalı ve diyalog temelli sivil
bir aktivizm üretmelidir.
Demokratik Katılım: Tema
kapsamında gerçekleştireceğimiz
bütün uygulamalar gençlerin eşit ve
demokratik katılımını sağlamaya
yönelik olmalıdır. Üniversite
bünyesindeki katılım ve karar alma
mekanizmalarına dahil olmak için
çalışmalar yürütülmeli, özellikle
Öğrenci Konseyleri bu anlamda
demokratik bir yapıya
kavuşturulmalıdır.
ĠĢbirliği ve DayanıĢma: Özgür ve
demokratik bir üniversitenin inşası
için, çalışma yürüteceğimiz
üniversitelerdeki diğer kulüp ve
topluluklarla birlikte işbirliği ve
dayanışma içerisinde etkinlikler
yürütmeliyiz. Bu işbirliklerinin TOG
ilkeleri ve vizyonu ile uyumlu olmasına
dikkat etmeliyiz.
Çözüme Odaklanma: Daha özgür ve
demokratik bir üniversite için engel
oluşturan bütün yapı, unsur ve
bileşenleri ortaya koyarken, bunlara
yönelik çözüm önerileri de
geliştirmeliyiz. Sadece sorunları
betimsel düzeyde ortaya koymakla
yetinmemeli, çözümün bir parçası
olmaya dönük çalışmalar yürütmeliyiz.
Bolu‟da gerçekleşecek olan 16. Gençlik Konseyi‟nin de daha önceki konsey tecrübeleri üzerine inşa edilecek büyük bir demokratik katılım ve paylaşım alanı olacağından hiç şüphem yok. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Kulübü öncülüğünde organize edilen ve büyük emekler harcanarak bugüne gelinen süreçte emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Ön Kitap TOG 16.GK 7
7
gönüllülük
kavramını yeniden
düşünmek Yörük Kurtaran Genel Müdür
TOG Gençlik Konseyleri, gençlerin hem kurumsal hem de toplumsal katılım araçlarından biri. Benim ilk Konsey deneyimim 2003 yılı Eylül‟ünde Bandırma‟daki II. Gençlik Konseyi‟dir. O zamandan beri bazı şeyler aynen devam ediyor – ki bu gençlerle çalışan bir STK için gayet doğal bir durum. Tabi bir çok gelişme de var – ki bu da öğrenen bir kurumun başına gelebilecek en iyi olaylardan biri.
Bu açıdan bir “geri dönüş metni” olarak (biliyorsunuz bu benim uzun aradan sonra ilk “resmi” Konseyim) uzun uzadıya burası şöyle önemli, siz aslansınız, bu sene de şöyle başarılara imza atacağız edebiyatı yapmadan nasıl bir yazı yazabileceğimi düşündüm. Kendi kafamda da çevirdiğim önemli bir konuyu paylaşmaya karar verdim:
Toplum Gönüllüleri etraflarındaki sorunların çözümüne yönelik fikirlerini projeler haline getiriyorlar ve bunları hayata geçiriyorlar. Toplum Gönüllüleri Vakfı da gençlerin bu girişimlerini destekliyor. Bu ilişkinin temel çıktısı gönüllülük aracılığıyla gençlerin toplumsal katılımının gelişmesidir. TOG bu yüzden var.
Peki, TOG bünyesindeki gençlerin etraflarındaki sorunlar “kendileriyle” ilgiliyse bu sorunların çözümüne yönelik yapılacak çalışmalar gönüllülükten sayılır mı?
Çok basit bir örnek vereyim:
Biz bir TOG grubu olarak kendi şehrimizde, bir ilk öğretim okulundaki çocukların çocuk haklarını benimsemelerine yönelik bir tiyatro oyunu oynamalarına destek oluyoruz. 6 ay boyunca her hafta düzenli olarak toplanıp 10 yaşlarındaki çocukların bu oyunu
oynarken kendi haklarını nasıl öğrendiklerini gözlemleyebildik. Çocukların bu konudaki gelişimlerini desteklemek için sadece tiyatro oyununa odaklanmadık. Tiyatroyu bir araç olarak kullanarak farklı biçimlerde çocukların bu konuları tartışmasını da sağladık. Mayıs ayındaki performansla da okuldaki diğer çocuklarla çok önemli bir paylaşım yapmış oldular. Sonuçta hem oynayanlar hem de oyunu seyredenlerde bu konuda bir öğrenme gerçekleşti. Bizler de Toplum Gönüllüleri olarak hiçbir maddi çıkar beklemeden zaman ve emeğimizi bu işe verdik. Gönüllü olduk.
Bu yukarıdaki senaryonun benzeri, herhalde her TOG örgütlenmesinde her sene en az bir kere – farklı biçimlerde – hayata geçiyordur. Peki, şimdi diğer örnek geliyor:
Biz bir TOG grubu olarak kendi şehrimizde, üniversitedeki gençlerin kendi haklarını öğrenmelerine yönelik bir tiyatro oyunu için prova yapıyoruz. 6 ay boyunca her hafta düzenli olarak toplanıp üniversitedeki arkadaşlarla bu oyunu oynarken kendi haklarımızı nasıl öğrendiğimizi gözlemleyebildik. Bizlerin bu konudaki gelişimimizi desteklemek için sadece tiyatro oyununa odaklanmadık. Tiyatroyu bir araç olarak kullanarak farklı biçimlerde bizlerin bu konuları tartışmasını da sağladık. Mayıs ayındaki performansla da üniversitedeki diğer gençlerle çok önemli bir paylaşım yapmış olduk. Sonuçta hem oynayanlar hem de oyunu seyredenlerde bu konuda bir öğrenme gerçekleşti. Bizler de Toplum Gönüllüleri olarak hiçbir maddi çıkar beklemeden zaman ve emeğimizi bu işe verdik. Gönüllü olduk.
Uzman sorumuz şu: Her ikisine de TOG‟da yer var mıdır? Eğer varsa bugüne kadar ilk
Ön Kitap TOG 16.GK
8
vakanın ağırlıklı olarak uygulanmasının nedenleri ne olabilir? Toplum Gönüllüsü gençlerin internet üzerinden demokratik bir süreçle seçtikleri temanın konusunun “Özgür ve Demokratik Üniversite” olarak belirlenmesi ikinci vaka gibi çalışmaların TOG bünyesinde bu sene daha çoğalacağı anlamına mı gelir?
2010 Türkiye‟sinde gençlerin kendi ihtiyaçlarına yönelik etkinlikleri de TOG
bünyesinde düzenlemeye başlaması daha önemlisi bunu yaparken yenilikçi yaklaşımlarla gerçekten kafa patlatarak kampüslerdeki herkesin takdirini toplaması ve tam da bunun için bir tema belirlemiş olması bir tesadüf müdür? Haziran 2011‟de bir daha konuşalım. Çok merak ediyorum
Ön Kitap TOG 16.GK 9
9
özgür ve
demokratik
üniversite
“tema”sına sorular
Mahmut Orhun Cellek Kırıkkale Üniversitesi Toplum Gönüllüleri
Can Gökçe Kırıkkale Üniversitesi Toplum Gönüllüleri
Temanın Amacı nedir?
Türkiye‟deki gençlik politikalarının bütüncül olmaması ve yükseköğretim kurumlarında; sosyal-kültürel faaliyetlerinin yetersizliği, gençlerin örgütlenmesi önündeki engeller, eğitimle alakalı yetersiz çalışmalar, karar alma mekanizmalarına öğrencilerin sembolik katılımı ve çoğu konuda dışarıda bırakılması, gençlerin üzerine uygulanan katı kurallar ve beraberinde bugün dışarıda bırakılmış bir gençlik profili çizilmektedir. Biz bu tema ile üniversitede gençlerin söz hakkı olmasını ve kendi yaşam alanlarında özgürce hareket edebilme haklarını dile getirmeyi amaçlamaktayız.
Peki Ya Gerekçesi?
Yüksek öğretim kurumlarında görülen;
• Sosyal-Kültürel faaliyetlerin yetersizliği: Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Sabancı Üniversitesi tarafından 2009 yılında yayınlanmış olan, “Üniversite Gençliğinin İhtiyaçları Araştırması” raporunda belirtilmiştir.
• Gençlerin Örgütlenmesi önündeki engeller: Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı(TÜSEV) tarafından 2010 yılında yayınlanan, “Türkiye‟de Derneklerin Örgütlenme Özgürlüğü Önündeki Engeller” raporunda ve KAOS GL Derneği Tarafından yapılan “Eğitimde Cinsel Kimlik Ayrımcılığına Son” raporunda belirtilmiştir.
• Eğitim olgusu üzerine yapılan yetersiz çalışmalar: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan “Türkiye 2008 İnsani Gelişme Raporu; Türkiye‟de Gençlik bölümünde yer almaktadır.
• Karar alma mekanizmalarına öğrencilerin sembolik katılımı ve çoğu konuda dışarıda bırakılması: Yüksek Öğretim Kurumu Üniversite Öğrenci Konseyi Yönetmeliği,
Bologna Süreci‟nin Sosyal Boyutu ve Yüksek Öğretim yönetimine öğrencilerin katılımı.
• Gençlerin üzerine uygulanan katı kurallar: Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği.
• Tüm bunların yanısıra ülkemizde her dilden, her etnik kimlikten, her inançtan farklı bireyler çeşitli zorluklar yaşamaktadır.
Örneğin;
Ülkemizde üniversitelere türbanlı öğrencilerin girişine izin verilmemektedir.
Üniversitelerde sivil toplum kuruluşlarının faaliyetine izin verilmemesi.
Gençlerin biraraya gelmesi için yeterli fiziki mekanların bulunmayışı.
Ortak gündem belirleyen öğrencilerin sorumlu akademisyen bulamamaları sonucunda örgütlenememeleri.
Bu sorunların farkında olan biz gençlerin, sorunların çözümü sürecine yeterince dahil olmaması ya da olamaması..
Önerdiğiniz tema doğrultusunda etkinlikler yapmak topluma, gençlere ve Toplum Gönüllüleri Vakfı’na neler katabilir?
Bu sorunun cevaplandırılmasından önce neden örgütlenmek? Diye kendi kendimize soruyoruz. Toplumun önemli bir kısmında örgütlenme kelimesinin bir önyargı yarattığından dolayı öncelikle bu kelimenin açıklanması gerektiğini düşündük…
Bizce örgütlenmek; Bireylerin ihtiyaçları ve ortak amaçları doğrultusunda biraraya gelmeleridir. Toplum Gönüllüsü gençlerin özgür ve demokratik bir üniversite oluşması ile ilgili talepleri ancak karar vericilerle temasa
Ön Kitap TOG 16.GK
10
geçmekle mümkün olacaktır. Kendi yaşam alanlarında üstlendikleri bu sorumluluk toplum gönüllüsü gençlerin aktif yurttaş olma süreçlerine katkı sağlayacaktır.
Toplum Gönüllüleri Vakfı gençlik alanında çalışan 92 örgütlenmesi bulunan yaygın bir sivil toplum örgütüdür.Alternatif Gençlik Haftası gibi büyük bir sivil harekete öncülük etmiş Toplum Gönüllüsü gençler donanımları ve farklı bakış açılarıyla özgür ve demokratik üniversitelerin yaratılması sürecine büyük katkı sağlayacaklardır.
Toplum Gönüllüsü gençler sahada bir çok alanda gençlik projeleri yürütmektedirler. Fakat gençler bu projelerini yaparken, örgütlenmeleri önündeki engelleri aşmakta büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar(TÜSEV nisan 2010 raporu). Diğer taraftan, üniversitelerdeki bilimsel ve sanatsal faaliyetlerin azlığı(ya da yokluğu) tektipçi zihniyetin bir ürünü olup, insanların sanattan ve bilimden kazanacağı evrensel bakıştan uzaklaşmalarını sağlamaktadır.
Gençlerin, kendi haklarını kazanacağı bu süreç, demokrasiye olan inancı arttıracak ve katılımcı demokrasinin yolunda büyük bir yol alınmış olunacaktır.
-Örgütlenmek, farklı insanlarla bir araya gelip farklı fikirler edinmeyi ve ekip çalışmasını mümkün kılacaktır.
-Gençlerin toplumsal faydaya dönüştüreceği projeler, girişimciliğinin önünü açacak, dolayısıyla aktif yurttaşlığı destekleyecektir.
-Üniversite yönetimine katılım, öğrencilerin gözünde daha şeffaf bir üniversite yaratacak ve üniversite yönetimi öğrencilerin gözünde daha meşru bir yapıya kavuşacaktır.
Tüm bunlar aslında Toplum Gönüllüleri Vakfı ilkelerinin derinleşmesi için atılmış adımlar olacaktır.
Tema kapsamında 2011’de ne gibi etkinlikler yapılabilir?
Üniversitelerin örgütlenmeler önünde yarattığı engelleri aşmak için ulusal imza kampanyası (internet üzerinden, TOG ağındaki örgütlenmelerin elinden)
Bilimsel, sanatsal ve katılımın eksikliği konusunda Üniversite öğrenci konseyleri aracılığıyla üniversite Rektörlüklerine etki etmek ve Ulusal Öğrenci Konseyi ile yapılacak görüşmelerle yıl için ortak hareket planı çıkarmak.
Öğrenci Konseyinin yapısının sahaya aktarımı
„‟Bir Kampüs Çiz‟‟ etkinliği (gençlerin kampüslerini hayal edecekleri bir atölye)
YÖK‟e yürüyüş, toplanan imzaların teslimi, taleplerimizi dile getiriş.
YÖK ve Bakanlıklar düzeyinde özgür ve demokratik üniversite talebimizi dile getirmek, karar verici bu kurumlarla sürekli iletişimde olarak bu süreci birlikte şekillendirmek Toplum Gönüllüleri Vakfının sosyal partner olma sürecini destekleyecektir.
Not:Ulusal Öğrenci Konseyi ulusal toplantısını yılda 2 kez yapar.
Sürdürülebilirlik?
-Gençlerin örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılması sağlanacak.
-Gençler üniversitelerinde karar alma mekanizmalarına dahil olup etkin söz söyleme hakkı elde edebilecek.
-Öğrenim hayatlarından sonra toplumsal sorunlara duyarlı sosyalleşebilen bireyler olabileceklerdir.
-Gençlerin hayatlarına dokunan platformlarda daha demokratik ve özgür paylaşımların yapılabileceği bir alan yaratılabilecektir.
-Birlikte çalışmak, farklılıklara saygı ilkesini destekleyecek bir süreci doğuracaktır. Örgütlenme modelinde cinsiyet eşitliğini ön plana çıkaran Toplum Gönüllüsü gençlerin daha fazla yaygın çalışma alanı bulması, toplumda sorun olarak görülen, anadil hakkı, mezhep ayrımı, ırk ayrımı, toplumsal cinsiyet, LGBTT bireylerin dışlanmaları, heteroseksist yaklaşımlara maruz kalmaları ve nefret cinayetlerine uğramalarına engel oluşturacaktır. (İstanbul Gençliği –STK Üyeliği bir Fark Yaratıyor mu? Gençlik Çalışmaları Birimi Araştırma Raporu No 1 - Şubat 2006)
Bu temayı uygulamak için kaynak geliştirilebilir mi? Geliştirilebilirse nerelerden? Toplum Gönüllüleri Vakfı gönüllüleri olarak yerel katılımı desteklemek ve yerel kaynakları aktif hale getirmek alışkanlık haline getirdiğimiz bir uygulama,bu alanda kaynak yaratabiliriz.
Özgür ve demokratik üniversiteler yaratmak gibi bir talep ve bu doğrultuda yapacağımız projeler katılımı vurgulayan UNDP ve AB tarafından desteklenebilir.
Bu temanın uygulanması sürecinde iletişim halinde olacağımız YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu),GSGM ve diğer kamu kurumları çalışmalarımızı destekleyebilirler.
Ön Kitap TOG 16.GK 11
11
eğitim sistemi,
adaletsiz
kapitalizmi yeniden
üretiyor
Prof. Dr. Fatma Gök Hakan Tahmaz‟ın söyleşisi Birgün Gazetesi - 29 Eylül 2009
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi BaĢkanı Fatma Gök, "Eğitim, sivil kesim içinde ideolojik olarak katı Ģekillenen bir yapı olduğu için, değiĢmesi çok büyük yatırım, gayret, plan gerekiyor. Bu da zor görünüyor" dedi.
Bu hafta Türkiye'nin en köklü sorunlarından eğitim sorunu ele aldık. Eğitimin aktüel sorunlarına boğulmadan, eğitim sistemimizin fotoğrafını çekmeye, temelini sorgulama çalıştık. Eğitimin sorunlarını meslek örgütlenmesi ve akademik çalışmanın deneyimine sahip bir eğitim emekçisi Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök ile konuştuk. Gök, 2009-2010 dönemine, her düzeyde öğrencilerin ve eğitimcileri ne türden sorunlarla girdiğini, kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin ve öğretimin nasıl piyasanın insafına terk edildiği söyledi.
Hocam, her düzeyde yeni bir eğitim ve öğretim yılı baĢladı. Eğitim sistemimizin sorunlarını bir sıralamaya kalksak oldukça uzun bir liste tutacağı kesin. Bu sorunların genel olarak nasıl tanımlamak gerek?
Bu üzerinde günlerce konuşulabilecek bir sorun ve konu. Fakültede yüksek lisans dersi olarak bir dönemde bitiremiyoruz. Genel olarak baktığımızda eğitimin toplumla ilişkisinin çok yönlü olduğunu görürüz. Eğitim, toplumdaki diğer sistemlerden çok farklı bir yapı. Çünkü bir taraftan toplumun bütün sorunları eğitimin içinde görülüyor ve doğrudan ilişkisi var. Diğer taraftan ise eğitim sisteminin kendisi bizzat sorun üretiyor. Eğitim almış olan öğrenciler, olumlu ve olumsuz bütün donanımlarıyla topluma katılıyor. Yani sistem nasıl işliyorsa ona paralel sonuç orta çıkıyor. Eğitim sistemine getirdiğimiz en temel eleştirilerden biri sınıfsal, toplumsal cinsiyet, etnik ve diğer ayrıcalıkları barındıran adaletsiz, eşitsiz kapitalist sistemi yeniden üretiyor olmasıdır. Bu
genel olarak doğru ama iş bu kadar düz ve basit değil. Eğitim sisteminin ürettiği hem insan yapısı, genel kültürel atmosferi ve okulların işleyişi hem de okullarda üretilen entelektüel birikim toplumu etkileme potansiyeline sahip. Bu ilişki bazen çok yavaş bazen çok hızlı ve anında olabiliyor.
Eğitim Sisteminin sorunlarının kaynağı nedir?
Türkiye‟deki ekonomik, sosyal tüm eşitsizliklerin derinliği, gelir dağılımının son derece bozuk olması ve demokrasinin güdük kalması, toplumsal adaletsizliğin çok yaygın olmasından dolayı üreyen ya da bu toplumsal sorunların eğitime yansımasıyla oluşan sorunlar diye tanımlayabiliriz.
Bunu biraz açabilir misiniz?
Bir kez eğitim sisteminde herkesin durumu aynı değil. Eğitim alma durumunda olanlar, eğitim sisteminde aynı biçimde yer almıyorlar, aynı konumda değiller. Eğitimin sorunlarının toplumun sorunlarına ne zaman açık olur, ne zaman kendini geri çeker bunu toplumsal durum tayin eder. Ancak Türkiye‟de eğitim sisteminde çok basit, çok kolay her kesin görebileceği yüzlerce sorun var. Bunların bir kısmı düzgün ve daha insani bir sistemde çözülebilir.
Bunu örneklemek mümkün mü?
Mesela eğitimin en temel alanlarından biri olan öğretmen yetiştirmek konusu çok sorunlu, çok karmaşık ve ideolojik, ekonomik müdahalelere açık bir alandılr. Ama alt yapı sorunu, fiziki mekan sorunları aşılabilir. Bugün dünyanın her yerinde nitelikli bir eğitim için gerekli okul yapısı, estetik olarak çok iyi düzenlenmiş, temiz, sıcak ve düzgün mekânlar nasıl yaratılabilir bilinmektedir. Türkiye‟deki okulların
Ön Kitap TOG 16.GK
12
çoğunluğunda böyle düzenlenmemiştir. Bu şartlarla, bugünkü ekonomik olanaklarla bunların yapılmaması için ise hiçbir neden yok.
Neden yapılamıyor?
Sendikamız Eğitim-Sen‟de de sürekli bunları konuşuyor ve tartışıyoruz. Genel bütçeden eğitime ayrılan pay çok yetersiz. Türkiye genç nüfusu yoğun olan bir toplum; dolayısıyla öğrenci sayısı sürekli artıyor ama aynı oranda eğitim bütçesi artmıyor. Aksine bütçeden öğrenci başına ayrılan pay azalıyor. Türkiye, genel bütçeden öğrenci başına, OECD ülkeleri Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti‟nin yarası kadar, Fransa‟nın dörtte biri kadar para ayırıyor. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Türkiye‟de eğitim bütçesi hazırlanırken her yıl artan öğrenci sayısı dikkate alınmıyor. Mesela bu yıl eğitim sistemine bir milyon üç yüz bin yeni öğrenci girdi. Bu gerçekten çok yüksek bir rakam. Şu anda Türkiye‟de on sekiz bin öğrenci var. Ayrıca çok önemli bir konu ilk okula başlayamayan veya ilk öğretimden sonra ya da orta öğretimden sonra eğitimden dışlanan öğrenci sayısının çok fazla olmasıdır. Bunları da hesaba katarsak eğitime ayrılan kaynak çok daha az olur. Kamu okullarına ayrılan kaynak azaldıkça eğitimin niteliği azalıyor. Halbuki herkesin nitelikli, parasız ve demokratik eğitim ilkelerine göre düzenlenmiş eğitim alma hakkı anayasal bir zorunluluktur. Hak söylemi beraberinde toplumsal bir sorumluluğu gerektirir.
Eğitim Sistemin ürettiği sorunlar nelerdir?
Kompartıman ya da adalar olarak toplumdan kaynaklan, eğitimden kaynaklanan sorunlar ayrımını kesin çizgilerle yapabilmek mümkün değil. Bunlar çoğu zaman üst üste geliyor. Eğitim sistemimizden kaynaklanan sorunlar böyle bir toplumun eğitim sistemi olduğu için ürüyor. Ayrıca eğitim sistemleri genellikle tutucu sistemlerdir. Değişmeleri zordu. Yepyeni bir öğretmen yetiştirmek nesiller boyu yatırım, nesiller boyu eğitimin yeniden şekillendirilmesi demek. Eğitimin sistemi de bürokrasisi de zor değişir. Eğitim sivil kesim içinde ideolojik olarak çok katı şekillenen ve şekillendirilen yapı olduğu için değişmesi için de çok büyük yatırım, gayret ve büyük planlama gerekiyor. Eğitim sisteminden kaynaklan sorunların başında demokratik kültürü ve iklimin yerleşememesi geliyor. Toplumlarda eğitime verilen bir rol var. Türkiye‟de askeri darbeler sonrasında üniversiteler anarşi yuvası ve onları yetiştiren kumlar
olarak değerlendirildiği için büyük bir korku ve baskı altında kalan kurumlar oldular.
12 Eylül sonrası yaratılan bu ortam hala değiĢmedi mi?
On sene öncesine göre kısmen bir kıpırdanma var. Ama özünde değişmedi. Yirmi iki sene önce eğitim sosyolojisinde uluslararası bir kitabı okutuyordum. Toplumda ne türdün ayrımcılıklar var ve bunlarla nasıl baş edebiliriz konuşuyorduk. Ben “anadil temel haktır. İnsanların temek hakkıdır” dedim. Beni çok seven bir öğrencim ders bitiminde yanıma gelerek” hocam çok korkuyorum böyle konuşmayın başınıza bir şey gelir” diye beni uyarma ihtiyacı duydu. Bu benim hiç unutamadığım bir anımdır. Hâlbuki en temel insan haklarını ve evrensel hakkı konuşuyorduk. Eğitimin aslında, siyasal, sosyal sistemlerden bağımsız, özgürleştirici bir sistem olması ütopyası hep gündemdedir. Toplum eğitim sistemi yoluyla yeni nesillerin nasıl bir vatandaş olacağına müdahale ediyor, belirliyor. Althusser‟in söylediği gibi, eğitim sisteminin devletin ideolojik aygıtı olma konumu vardır. Ama eğitimle toplum arasındaki ilişki tam da düz ve basit değildir. Bu ilişki toplumsal, ekonomik, politik yapının dinamiklerine ve toplumun kültürel iklimi ile de şekillenen özgün konumlar alabilir.
Bizim üniversitelerin ya da üniversite öncesi eğitimin kendilerine ait özgüm bir alanları var mı?
Türkiye‟de sistem buna müsait değil. Ancak sistemi zorlamak bizim sorumluluğumuz. Kapitalist eşitsizliğin üretildiği yerlerden biri olan okulların dönüştürülmesi için çalışmak gerekir.
Bu 12 Eylül rejimin yarattığı üniversite sisteminden mi kaynaklanıyor?
Tabi ki. 12 Eylül üniversitelerin toplumla ilişki alanlarını tamamen daralttı. 12 Eylül zihniyeti eğitimin toplumsal değişim kapasitesini gördü ve bunu engelleyecek bir sistem icat etti. Edward Said‟in de vurguladığı gibi entelektüel olmak aykırı olmaktır. 12 Eylül bunu ortadan kaldırdı.
12 Eylül neyi baĢardı?
Ben 12 Eylül sonrası üniversiteye döndüğümde inanamadım. Doktorasını bitirmiş genç arkadaşlar, işlerini iyi yapmak için çok çalışıyorlar ama toplumda ne oluyor hiç
Ön Kitap TOG 16.GK 13
13
ilgilenmiyordu. Bizim eğitim fakültelerinde uğraştığımız alan çok toplumsal bir iş ama bu yönüyle ilgilenmiyorlar. “Riski” en az eylem ve etkinliklere dahi katılmıyorlardı. Üniversiteler ciddi korku cumhuriyeti olmuştu. Tabi tersi çok örnekl var. Ama ana eğilim böyleydi. Bizim bir kamusal geleneğimiz vardı. Bu içinde tamamen değişti. Geçmişte yaşanan önemli kamusal deneylerimizi bugüne taşıma sorumluluğumuz var. Okula yeni gelmiş öğrencilerimize. Bu durumun ortaya çıkmasında üniversitelere giriĢ sınavını etkisi var mı?
Bence Türkiye‟de yaşattığımız sınav sistemi bu topluma ve gençlere karşı yapılan en büyük kötülük ve haksızlık. Sınav sisteminin eğitim alanında ortaya çıkardığı dünyanın en yoz kurumları özel dershanelerdir. Üniversiteye girmek artık dershaneden geçiyor. Oysa buna hiç gerek yok. Ben bir kez sınıfta kaç kişi dershaneye gitti diye sordum. Bir genç parmak kaldırmadı. Diğerleri gitmiş. O gençte doğudan gelmiş, dershaneye gitmek olanağı yokmuş. Sınavlar her gecen gün zorlaşıyor. Çünkü sınava giren öğrenci sayısı arttıkça, sınavlar da zorlaştırılıyor. Sınavlar zorlaştırıldıkça da dershanelere gitme ihtiyacı çoğalıyor. Gerek üniversitelerde gerekse de üniversite öncesi eğitimde ciddi bir eğitimci açığı var. Bu nereden kaynaklanıyor?
Çok genel olarak, bu kadar seçkinci yapının olması ve genç nüfusa oranla genel bütçeden eğitime ayrılan payın çok az olmasıdır. On yıl sonra kaç öğrencinin liseyi bitireceğini bilecek imkânlara sahibiz. Buna göre bütçe ayarlaması ve planlama yapılmıyor. Şimdi bazıları üniversiteden mezun olanlarda iş bulamıyor diyor. İş olanağı yaratmak başka bir sorun ve konu. Ama ben işsiz bir liseliye, işsiz bir üniversiteliyi tercih ederim. Nitelikli öğretim üyesi yetiştirebilirsek ki bunu yapmamızın önünde hiçbir engel yok, bu sorun aşılabilir. Son yıllarda çok sayıda üniversite açıldı. Ama birçoğunda öğretim üyesi açığı olduğu gibi aynı zamanda eğitimin kalitesinin de hızla düĢüyor olması bir eleĢtiri konusu, ama diğer taraftan atama bekleyenler var. Bu duruma nasıl yaklaĢıyorsunuz?
Eğitimin sosyal politikası alanına giren birkaç sorun var burada. Bunlardan biri 1980 sonrasının neo-liberal küresel kapitalist sistemde eğitime verilen rolden kaynaklanıyor. Küresel düzeyde egemenler eğitim sistemini toplumsal bir sorumluluk alanı olarak
tanımamaya başladılar. Ayrıca aynı iktidar odaklarına eğitim alanında çok ciddi bir ticari potansiyelin olduğunu keşfettiler. Dünya Bankası, İMF ve Dünya Ticaret Örgütü‟nün bu potansiyel piyasaya açma çabasına girdiler. Avrupa Birliği Lizbon Deklarasyonu‟yla “Avrupa Yüksel Öğretim Alanı”nı tanımladı. Bu Avrupa ülkelerinin eğitim alanında dünya ile rekabet edebilmesini sağlamaya dönük bir tanımlama ve anlaşma. Yüksek öğretim sistemi hantal, piyasanın ihtiyaçlarına açık ve girişimci olmayan, rekabet kapalı bir yapı olarak değerlendirildi. Rekabete kapılı olmaktan kastınız, piyasa ekonomisi mi?
Evet, tamamen öyledir. Zaten entelektüel rekabet, onların meselesi değil, bizim meselemiz ve işimiz. Gerçekten taraflar, ideolojik saflar çok net. Herkes ideolojik duruşuna göre eğitim sorununu ele alıyor. Bir tarafta eğitime seksen sonrası biçilen rol var. Yani herkesin nitelikli eğitim alması gereksiz görülüyor. Piyasanın ihtiyaçları önemlidir deniyor. Örneğin bir önceki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ankara‟da Eğitimde Küreselleşme konferansındaki konuşmasında, “Biz Avrupa‟nın ihtiyacı olan mesleki teknik elemanları yetiştireceğiz,” dedi. Bu söz nasıl söylenir anlayamadım. Bakan, böylece küreselleşmede Türkiye‟ye biçilen rolü açıkça söylemiş oldu. Bu yaklaşım Avrupa ülkelerinin önlerine koydukları hedeflere dönük sınırda bir vizyon ve tahayyül. Türkiye’nin bu politikasını nasıl tanımlamak gerek?
Küresel dünyanın neo liberal politikaları ekseninde şekillenen bir politikadır. AKP, şimdiye kadar gördüğüm en acımasız piyasacı eğitim politikası izliyor. AKP ilköğretim öğrencilerine ders kitaplarını ve defteri bedava vermesini bu politikanın neresine oturtuyorsunuz?
Tamamen popülist politikadır. Bir de bütün bu dağıtım işinden kimler yararlanıyor buna bakmak gerek. İlköğretim kitaplarında Başbakan Erdoğan‟ın resimleri var. Bütün iktidarlar ilköğretimde ideolojik şekillenmeyi kontrol etmek ister. AKP‟de bunu yapıyor. AKP kitap, defter dağıtımına ideolojik yaklaşıyor. Yani sosyal devlet gereği bu yapılmıyor. Piyasaya endeksli eğitim sisteminde sosyal politikalara dayalı dayanışma örgütlenmez. Ancak yoksulluğun çok çıplak olduğu dönemlerde bu türden popülist politikalarla
Ön Kitap TOG 16.GK
14
geçiştiriliyor. Piyasanın ihtiyaçları ile eğitimin amacı hiçbir biçimde örtüşmez. Eğitim alanına güvenlik perspektifiyle yaklaşmak kabul edilemez.
PerĢembe günü Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu bu ders yılını ayrımcılığa karĢı ders vererek baĢlattı. Ancak kitaplar baĢtan aĢağı cinsel, dinsel ve etkin ayrımcılıkla dolu. Bu da popülist politikalarının bir ürünümü, yoksa Ģuursuzluk mu?
Bakan Çubukçu cins ayrımcılığında gerçekten rahatsız olmuştur diye düşünüyorum. Ama diğer taraftan her türlü ayrımcılık sistemin merkezinde duruyor. Sosyal ayrımcılık üzerine oturan bir eğitim sisteminin yürütücüsüdür. Eğitim sisteminde “paran kadar oku” anlayışı gittikçe yaygınlık kazanmıştır, eğitim sisteminin kendisi ayrımcıdır. En iyi okullarda, en nitelikli sayılan üniversitelerde, genellikle ekonomik, kültürel ve sosyal sermayesi statüsü yüksek sınıfların ve kesimlerin çocukları okuyor. Birde “haydi kızlar okula” gibi kampanyalar var.
Bunlar iyi niyetli girişimler olabilir ama eğitim kamusal bir sorumluluktur. Kamunun yerine getirmesi gereken görevleri sivil toplum örgütlerinin üstlenmesi doğru değil. Göz boyayan ve tehlikeli kampanyalar. Neden tehlikeli?
Bu tür çalışmalar eğitimin kamusal bir sorumluluk olduğu ilkesini göz aradı ediyor, çeşitli ayrımcılıkları meşrulaştırıyor. Haydi kızlar okula kampanyasının asimilasyon projesi olduğu yönündeki eleĢtirileri nasıl karĢılıyorsunuz?
Ben bu projesinin özüne karşıyım. İyi niyetle çalışanlara bir şey demem. Ama sivil toplum örgütleri “eğitim toplumsal bir haktır ve kamunun görevidir” kampanyası yapmalarını daha doğru bulurum. Doğrudan asimilasyon projesidir diyemem. Güney Doğu‟daki yatılı bölge okullarının asimilasyoncu niteliği üzerine bilgiler çoktur. Okullarda okutulan antlarla baĢlamıyor mu ayrımcılık?
İlköğretimde okutulan ant ciddi ayrımcı bir ant. Çok ciddi bir sorun. Bu kadar çok kültürlü bir toprakta o ant çok ciddi bir problem. Totaliter bir zihniyetin yansımasıdır. Son günlerde en çok tartıĢılan ve sendikanızı da kapanma tehlikesiyle karĢı karĢıya getiren anadilde eğitim sorununa nasıl yaklaĢmak gerek?
Bu ülke öyle bir ülke ki, bizim eğitimci olarak mesleğimizin gereğini yerine getirmemiz ve ifade etmemiz suç olarak telakki edilebiliyor. Anadilde eğitim hakkı tartışılmaz en temel haklardan biridir. Bunun engellenmesi çocuğun bütün eğitim hayatını pedagojik olarak ciddi biçimde etkiler. Çünkü çocuğun psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesini etkilemektedir ve engellemektedir. Sorumlu devlet bu hakkı tartışmaz ve engellemez. Güvenlik sorunlarıyla pedagojik sorunları bir birine karıştırmak çok tehlikelidir. Esas sorun bu ayrım yapıldıktan sonra, anadilde eğitim verme kararı aldığımızda başlayacak. Çünkü çok dilli eğitimin nasıl uygulanacağını belirlemek gerek. Dünyada tek bir uygulama yöntemi yok, çok değişik yöntemler var. Bir diğer tartıĢma konusu turban konusu. Bu soruna nasıl yaklaĢıyorsunuz?
Burada özgürlükçü laiklikle baskıcı laikçilik, toplumda gericiliği üreten sistemle, üniversiteye gelen öğrenci bir birine karıştırılıyor. Ben üniversiteye gelmiş öğrenciyi içerde istiyorum. Kapıda bekletilmesini istemiyorum. Başı örtülümü açık mı ilgilenmiyorum. Toplumun dincileştirilmesine karşı mücadele ederim ama öğrencinin eğitiminin engellenmesini istemem. Şapka takılarak üniversitelere girilmesi tam anlamıyla iki yüzlülüktür. Bu takanın değil, taktıranın sorunudur. Bu yasaklar nereden kaynaklanıyor?
Tamamen siyasal süreçle ilgili bu yasaklar. Türkiye‟nin içinde bulunduğu politik karmaşık sorunların bir yansıması oluyor.
* Hakan Tahmaz'ın Fatma Gök'le söyleşisi, Birgün gazetesinde 28 Eylül 2009'da yayımlandı.
Ön Kitap TOG 16.GK 15
15
artık yök’ü değil,
dünyayla rekabet
edebilir bir
sistemi tartışmalıyız
Prof. Dr. Burhan ġenatalar Dila Özsoy‟un söyleşisi www.habervesaire.com, 6 Kasım 2009
YÖK eski üyesi Burhan ġenatalar'a göre bu kurum, sahip olduğu yetkilerin fazlalığına rağmen Türkiye'deki üniversiteleri ve eğitim sistemini bütünsel değerlendirebilecek kabiliyete sahip değil.
YÖK’ün kurulmasından sonra YÖK sistemini en fazla eleştiren Prof. Dr. Burhan Şenatalar, 1980 sonrasında öğretim üyelerinin örgütlenmesinin ilk adımı olarak kabul edilen Öğretim Üyeleri Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in döneminde YÖK üyeliğine seçildi ve mücadelesini bu kez kurum içinde sürdürdü. Üniversitelerin özgürleşmesinden ve üniversite içi demokrasiden yana görüşleriyle tanınan Prof. Şenatalar, YÖK’ü hem uygulamalarıyla dışarıdan, hem de YÖK üyeliğiyle içeriden tanıyan bir isim. 28’inci kuruluş yıldanömünde YÖK’ü ve Türkiye üniversitelerinin geleceğini Prof. Dr. Burhan Şenatalar’la konuştuk… YÖK neden kuruldu? Amaçlanan neydi? Herhalde bunu yanıtlamak için iki şeye bakabiliriz. Birincisi ne zaman kuruldu, bir de ne kuruldu? Kasım 1981‟de kuruldu. 12 Eylül 1980‟den 14 ay sonra. 82 anayasasının kabulünden de bir sene kadar önce. Demek ki, 12 Eylül askeri yönetiminin en katı ve en güçlü olduğu dönemde kurulmuş. Dolayısıyla bu, askeri rejim mantığıyla kurulduğunu açıkça gösteriyor. İkincisi kurulan nasıl bir sistemdi? Kurulan sistem son derece merkeziyetçi bir sistemdi. Bunu daha önceki yüksek öğretim sistemiyle karşılaştırarak rahatlıkla anlayabiliriz.
Bugün Türkiye‟de 140 kadar üniversite var. Yüksek Öğretim Kurulu dediğimiz zaman üniversiteleri, fakülteleri bir de meslek yüksek okullarını anlıyoruz. Hâlbuki 1981 YÖK yasasından önceki sistemimizde 2547 sayılı kanun vardı. Bir kere üniversite sayısı çok
daha azdı. Bir de üniversiteler yanında akademiler vardı. İktisadi ticari ilimler akademileri, mühendislik, mimarlık akademileri. Bugün bizim Yıldız Teknik Üniversitesi diye bildiğimiz kurum o zaman mimarlık, mühendislik akademisiydi, Marmara Üniversitesi diye bildiğimiz kurum o zaman iktisadi ticari ilimler akademisiydi. Aynı şekilde İzmir‟de Ankara‟da benzer akademiler vardı. Dolayısıyla önceki sistemimizde yüksek öğretim kurumları içinde üniversiteler ve akademiler vardı. İkinci önemli fark; üniversitelerde üniversite öğretim üyeleri rektörlerini kendileri seçiyordu dekanı da fakültenin öğretim üyeleri kendisi seçiyordu. Şimdi ondan önce 1973 yılında daha merkezi bir yapı getirilmek istenmişti. O zaman 1973 yılında bu gerçekleşemedi. Orada da bir yüksek öğretim kurulu oluşturulmak istenmişti.
Peki bir yüksek öğretim kurulu oluşturmanın amacı ne olabilir? Çok iyimser bakarsak bir koordinasyon amacıyla olabilir ama 1981‟deki YÖK yasasının amacı sadece bir koordinasyon değildi. Esas itibariyle 80 öncesinde yaşanan siyasal olaylara bir reaksiyondu. Şimdi 1980 öncesinde yaşanan olayların bir kısmı üniversite içinde veya üniversite çevresinde yaşandı ve gençlik olayları diye başladı. Bir dereceden sonra hem provokasyonlarla şiddetlendi hem de kendi dinamiğiyle olaylar giderek ağırlaştı ve bu tablo bir bahane olarak kullanıldı. Yani dendi ki; üniversitelere bir disiplin, bir kontrol getirmek lazım. Yani esas amaç üniversitelerin özgürlük alanını daraltmak, tepeden aşağıya doğru giden bir sistem kurmaktı. Bunu yaparken de bir Yüksek Öğretim Kurulu, 21 kişilik bir genel kurul onun içinden de 9 kişilik bir yürütme kurulu oluşturuldu. Üniversitelerin rektörlerini artık YÖK belirler hale geldi. Yani seçim sisteminden tamamen öbür uca gidildi. Artık seçim yapılmayacak YÖK oturacak. her üniversite için üç tane aday belirleyecek ve cumhurbaşkanına sunacak. O dönemde tabi
Ön Kitap TOG 16.GK
16
esas itibariyle cumhurbaşkanı pozisyonunda oturan da Kenan Evren olduğu için bir anlamda her şey sonunda askeri yönetimin başındaki Kenan Evren‟in iki dudağının arasından çıkacak. Dolayısıyla tamamen siyasi kaygılarla kurulmuş bir sistem. Akademik kaygılarla kurulmuş bir sistem değil. Tabii henüz vakıf üniversiteleri hiç yok o tarihte. Akademileri üniversite yaparak üniversite sayısı birdenbire artırıldı. Bütün akademiler üniversite statüsüne geçirildi. Üniversite sayısı birden arttı ve dendi ki böyle bir sistemde bir koordinasyon lazım ama koordinasyonu çok aşan bir merkeziyetçi yapı kuruldu. O yapı içinde başlangıçta üniversitelere standart programlar gönderildi. Dendi ki şu bölümlerin şu dersleri olacak. Bu bölümlerin de bu dersleri olacak. Bu elbette özerkliğe aykırı bir adımdı. Aynı şekilde yasak kitap listesi gönderildi. Şu şu şu yayınlar katiyen okuma listelerinde olmayacak diye. Nihayet bir de 1983 yılında ünlü 1402 sayılı yasa kullanılarak bazı öğretim üyeleri görevden uzaklaştırıldı. Onlara da herhangi bir şekilde gerekçe bildirilmedi.
1402 sayılı sıkıyönetim yasası, sıkıyönetim komutanlarına belli bir yetki vermişti. Bu yasaya dayanarak sıkıyönetim komutanı üniversitenin rektörlüğüne bir yazı gönderiyor, o yazıda diyor ki: “sıkıyönetim komutanlığı olarak X adlı profesörü görevden alıyoruz siz gerekeni yapın”. Rektör de o kişiye bir yazı gönderiyor “görevden alındınız” diye. İtiraz hakkı yok. O aşamada herhangi bir şekilde yargıya başvurma hakkı da yok. Bu bir tasfiyeydi. Çoğunluğu solcu olan öğretim üyeleri. –çok az sayıda muhafazakâr öğretim üyesi vardı- üniversiteden çıkartıldı. Başka bir şekilde, diğer bir kanaldan da bir tasfiye yapıldı. O da şu; yeni kanunla daha önce olmayan “yardımcı doçentlik” statüsü getirildi. 80‟den önce yardımcı doçentlik yoktu, doktor-asistanlık vardı. Yeni kanun yardımcı doçentliği getirdi. Bu olumlu bir adımdı; insanların genç yaşta doktoradan sonra öğretim üyesi olmasını mümkün kılıyordu. Ancak yardımcı doçent olmak istiyorum diye başvuruda bulunan insanın dosyası Ankara‟ya güvenlik soruşturmasına gidiyordu. Güvenlik soruşturması olumsuz gelirse, o kişi sadece yardımcı doçent olamamakla kalmıyor, anında üniversiteyle ilişiği de kesiliyordu. Yani olumlu bir adım bile bir tasfiye kanalı haline getirildi. Toparlarsak YÖK, rektör seçimini değiştirdi, dekan seçimini değiştirdi. Yasak yayın listesi gönderdi. Çeşitli kanallardan, çeşitli yöntemlerle tasfiye yaptı. Buna reaksiyon olarak; bazı öğretim üyeleri protesto için istifalarını verdiler. Sonuçta yeni kurulan yapıda üniversitelerin çok kuvvetli bir rektörü
var. Ona bağlı olan ve aşağıya karşı kuvvetli dekanlar var. Öğretim üyelerinin sesi ise giderek cılızlaştı. Dolayısıyla neden kurulduğunun cevabını biz ne zaman kuruldu sorusuyla birlikte Yanıtlayabiliriz. YÖK, üniversiteleri olabildiği kadar güçsüzleştirmek, teslim almak, siyasi iktidarın karşısında durabilecek bir kurum olmaktan çıkartmak olmak amacıyla kuruldu. Zaman içinde nasıl bir değiĢim geçirdi? Veya sizce geçirdi mi?
Zaman içinde değişti mi? Tabii ki 1981‟den 2009‟a kadar çok uzun bir süre geçti. Hiç değişmemesi mümkün değil. Türkiye de değişti o süre içinde. Bu değişim maalesef çok yavaş oldu. Çok daha hızlı olmasını dilerdi gönül ama çok yavaş oldu. Örneğin, artık yasak kitap listesi göndermek diye bir şey düşünmüyor YÖK. Ama bu 28 yıl içinde üniversitelere pek anlamlı olmayan bir sürü müdahalede bulundu, hâlâ da öyle bir yetkisi var. Çünkü kanun bütünüyle değişmedi. Kanunda bir sürü değişiklik yapıldı ama özü, ruhu aynen duruyor.
Bir örnek vereyim; 80 öncesinde örneğin öğretim üyelerinin ve asistanların derneği vardı. Bunlar ses çıkartabiliyorlardı, tartışmalara girebiliyorlardı ve hükümeti eleştirebiliyorlardı. 80 sonrasında bunlar kapatılınca uzun bir süre üniversitelerden ses seda çıkmaz oldu. İstanbul‟da öğretim üyeleri derneği ancak 1990‟da kurulabildi. Bir sene kadar hazırlık çalışması yapıldı. Kanunun o zaman 59‟uncu maddesi vardı. O 59‟uncu madde diyordu ki; öğretim üyeleri herhangi bir derneğe üye olmak istiyorsa rektörden izin almaları gerekir. Şimdi bunların hepsi özgürlüğe, demokrasiye aykırı inanılmaz şeyler, ama o zaman insanlar kanuna aykırı bir şey yapmamak için rektörden gidip yazılı izin alıyorlardı veya almak için başvuruda bulunuyorlardı.
Şimdi 1990‟da biz İstanbul‟da Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği‟ni kurduktan sonra YÖK‟ü eleştiren çalışmalar yapmaya başladık. Paneller, konferanslar, raporlar hazırladık , sempozyumlar düzenledik. O arada rektör ve dekan seçimiyle ilgili değişiklikler talep ettik. 1991‟de DYP-SHP koalisyon hükümeti kurulmuştu. O zaman Süleyman Demirel başbakan. Erdal İnönü de başbakan yardımcısıydı. Her iki parti de YÖK‟ü kaldıracaklarını vaat etmişlerdi seçimden önce. Biz de kaldırmaları için aktif olarak çaba gösteriyorduk ama aynı zamanda YÖK‟ün kalmasını isteyen öğretim üyeleri de vardı. Yani YÖK sadece YÖK üyelerinin veya askeri
Ön Kitap TOG 16.GK 17
17
yönetimin başındakilerin savunduğu bir kurum değildi. Oldukça tutucu, akademik özgürlüklere inanmayan öğretim üyeleri de vardı. Dolayısıyla onlar da kalmasını savunuyorlardı ve sonunda en azından rektör seçimiyle ilgili bir değişiklik yapıldı. Fakat o değişiklik de fazla bir işe yaramadı, bugün uygulanmakta olan sistemi getirdi. Bugün üniversite bir seçim yapıyor ama o seçim sonucunda rektörü belirlemiş olmuyor sadece en çok oy alan 6 adayı belirlemiş oluyor. 6 isim YÖK‟e veriliyor. YÖK onları 3‟e indiriyor. 3 isim yine cumhurbaşkanına gidiyor. YÖK kendi siyasi tercihlerine göre bir eleme yapıyor, ondan sonra cumhurbaşkanı kendi siyasi tercihine göre bir atama yapıyor. Bunların hepsi aslında çok anlamsız siyasi müdahaleler. Yani 90‟lı yılların başında, o zamana kadar YÖK‟le ilgili çıkmış tepkilere bir anlamda ödün vererek bir değişiklik yaptılar rektör seçiminde. Ama getirdikleri sistem de aslında akıllı, mantıklı bir sistem değil. Dolayısıyla YÖK‟ün ruhu ve özü devam ediyor.
YÖK son derece merkeziyetçi bir yapıya sahip. Rektörlerin elinde çok büyük bir güç var. Tabi bu arada özellikle 90‟ların ortasından itibaren çok sayıda vakıf üniversitesi açıldı. Vakıf üniversiteleri bir dereceye kadar YÖK sistemine uymak zorundalar. Ama örneğin rektörlerini farklı seçiyorlar, dekanlarını farklı belirliyorlar. Dolayısıyla devlet üniversitelerine göre daha rahatlar. YÖK’ün bugüne kadarki tarihini hangi aĢamalara ayırabiliriz? Bugün hangi noktada? Tarihsel sürecini şöyle düşünebiliriz; bir kere 80-83 dönemi askeri rejimin herşeye hâkim olduğu bir dönem. Ondan sonra zaten bir süre daha Kenan Evren‟in devlet başkanlığı devam ediyor. YÖK ile ilgili yasal düzeyde bir değişiklik yok. 90‟ların başında artık tepkilerin belli bir düzeye gelmiş olmasından sonra rektör seçimi ile ilgili değişiklik yapılınca YÖK‟ün ilk başkanı İhsan Doğramacı istifa etti. Yani YÖK sisteminin sulanmaya başladığını düşünerek istifa etti. Dolayısıyla bir askeri dönem ve İhsan Doğramacı‟nın başkanlığı bir dönemdir. Onun da askeri dönem kısmı özellikle okuma listeleri yasak vb. 1402‟lik tasfiyesi meseleleri var ama 1402 ile tasfiye edilen arkadaşlarımız 1989‟ da Danıştay kararıyla geri geldiler. Yani o hukuk dışı müdahale ancak 6–7 yıl sonra düzeltildi. Dolayısıyla mesela onların geri dönmeleri bir anlamda yeni bir dönemdir. Rektör seçiminin değişmesi bir anlamda yeni bir dönem ama özü ve ruhu devam ediyor. Şimdi tabii bir başka dönem Ahmet Necdet Sezer
cumhurbaşkanı seçildikten sonra ki o da YÖK‟ü eleştiriyordu. Anayasa Mahkemesi başkanı olarak görev yaptığı tarihte YÖK‟ü çok eleştiriyordu. Onun YÖK eleştirilerinden de o zamanki YÖK başkanı Kemal Gürüz çok rahatsızdı. Dolayısıyla Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı olduktan sonra YÖK‟e YÖK‟ü eleştiren insanları atamaya başladı. O dönemde YÖK üyeliğine rahmetli Türkan Saylan, Aysel Çelikel, Ülkü Azrak, ben, Ankara Üniversitesi rektör yardımcısı Ramazan Aslan,ODTÜ‟den Fikret Şenses gibi isimler girdiler. Dolayısıyla YÖK‟te hava değişti ama sistemin kendisi olduğu gibi ayakta durduğu için yapılabilecekler her şeye rağmen kısıtlı. Ondan sonraki dönemde Ahmet Necdet Sezer‟in cumhurbaşkanlığı bittikten sonra Abdullah Gül cumhurbaşkanı olup aynı zamanda AKP de iktidar olunca bu sefer yeni bir dönem başladı YÖK için. Bu yeni dönemde siyasi tercihlerin açık ve güçlü biçimde rol oynadığını söyleyebilirim. Aynı zamanda örneğin daha evvelki dönemlerde üniversite açma konusunda YÖK daha titiz davranıyordu. Bu son dönemde daha gevşek davranıyor. Yani son dönemde siyasi iktidarın yeni üniversite açılması arzusuna tamamen uyum gösteriyor YÖK. Dolayısıyla birçok yerde açılan üniversitelerde öğretim üyesi bulmak ve kaliteli bir öğretim vermek mümkün değil. Çok ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum bunun. YÖK’ün Ģu anda kuruluĢ amacından farklı bir misyonu var mı sizce?
Farklı bir misyonu yok bence. Yani YÖK‟ün kuruluş amacı üniversitelerin zapturapt altına alınması, denetlenmesi, baskılanması ve siyasi tercihlere göre yönlendirilmesi. Bugün de aynı şekilde. Tabii hem cumhurbaşkanı, hem iktidardaki parti belli bir dünya görüşüne sahip olduğu için YÖK‟e de ona uygun insanlar atadılar. Şimdi bu vesile ile şunu söyleyeyim. YÖK‟ün 21 kişilik yapısı aslında 3 kanaldan gelen üyelerden oluşuyor. 7 üyeyi cumhurbaşkanı seçiyor. 7 üyeyi bakanlar kurulu seçiyor. 7 üyeyi de üniversitelerarası kurul seçiyor. Şimdi bu, şu anlama geliyor; bakanlar kurulu AKP‟li, cumhurbaşkanı da en azından AKP kökenli -dünya görüşünü değiştirmiş olamaz tabii ki. Dolayısıyla YÖK‟ün çoğunluğu şu anda AKP‟nin tercih ettiği insanlardan oluşuyor. Bu da ister istemez siyasi bir etki yaratıyor YÖK‟ün davranışlarında. Temmuz ayında düzenlenen Yükseköğretim ÇalıĢtayı sırasında Prof. Ahmet Ġnsel “YÖK de üniversitelerin MGK’sıdır” demiĢti, siz de bu görüĢte misiniz?
Ön Kitap TOG 16.GK
18
Şimdi bu tür benzetmeleri çok dikkatli kullanmak lazım. Burada esas mesele böyle bir kuruma veya böyle bir kurula ihtiyaç var mı? Yok mu? Yani tam bir uca giderek deriz ki, YÖK‟ü tamamen kaldıralım her üniversite kendi bildiği gibi yaşasın. Şimdi bu çok gerçekçi bir şey değil. Şundan dolayı gerçekçi bir şey değil; her üniversiteyi kendi haline bırakırsak koordinasyon sıfırlansın anlamına gelir bu. Sıfır koordinasyonla 70 milyon nüfuslu bir memleketin üniversite sisteminin ayakta durması mümkün değil. Dolayısıyla YÖK‟ün yetkilerinin çok daraltılması lazım. Üniversiteler üzerindeki baskısının azaltılması lazım. Hatta baskı anlamında hiçbir hakkının olmaması lazım. Yani dolayısıyla bir eşgüdüm kurulu olabilir. Uzun vadeli planlama yapan, uzun vadeli iş gücü planlaması yapan, uzun vadeli strateji saptayan bir kuruluş olabilir. Yeni üniversitelerin açılmasıyla ilgili kararlar alınırken bütünsel olarak bakacak bir kuruluşa ihtiyaç var. Ama bugünkü yetkileriyle YÖK‟ün elinde o kadar fazla yetki var ki YÖK, bu söylediğim fonksiyonu görmeye zaten gelemiyor. Bir yazınızda Anayasanın değiĢmesi gerektiğinden söz etmiĢsiniz. Anayasa değiĢikliği bu konuda bir çözüm olabilir mi? O da ayrı mesele tabii. Şimdi anayasanın 130. ve 131. maddelerine dayanıyor zaten Yükseköğretim yasası. Dolayısıyla anayasanın değişmesi lazım. Anayasa değiştikten sonra Yükseköğretim yasasının değişmesi lazım. Aynı zamanda üniversitelerdeki kültürün de değişmesi lazım. Yani bu merkeziyetçi yapıdan eğer bazı insanlar mutlu iseler, orada kültür ile ilgili bir sorunumuz var. Yani bugün hükümetin dünya görüşüne yakın öğretim üyeleri var şüphesiz ve onlar eğer “YÖK nihayet bizim kontrolümüzde. Şimdi de bizim devrimiz geldi” diye düşünüyorlarsa, bu çok yanlış bir bakış açısı. Şimdi YÖK‟ün aslında daha teknik bir kurul olması lazım. Yani siyasete bu kadar karışmaması lazım hatta mümkün mertebe siyasetten uzaklaşması lazım. Türkiye‟de başarılı, verimli, etkin bir yükseköğretim sistemi nasıl olabilir? Onun için çalışması lazım ve bunun olabilmesi için de üniversiteler arasında çeşitliliğe, farklılığa izin verilmesi lazım. Üniversiteler farklılaşabilmeli. Kimi belli bir alanda uzmanlaşır, odaklanır. Kimi başka bir alanda odaklanır. Şimdi zaman zaman konuşuluyor “Dünyanın ilk 200 üniversitesinde Türk üniversitesi var mı, İlk 500 üniversitesinde Türk üniversitesi var mı?” diye, o konulardaki sıralamalar tartışmaya, eleştiriye çok açıktır. Hiç birini mutlaklaştırmamak lazım ama şöyle bir tablo var. Mesela İngiltere‟de yayınlanan bir
200 üniversitelik bir sıralama vardır. Times Higher Education tarafından yaptırılır. Binlerce akademisyene danışılarak yapılan bir şey. Bu 200 üniversiteyle ilgili mesela son yayınlanan listede yine Türkiye‟den hiçbir üniversite yok. Ama Hong Kong‟dan var. Malezya‟dan var. Güney Kore‟den var. Dolayısıyla Türkiye‟de biz probleme sadece YÖK‟ü kaldırmak diye bakmamalıyız. Biz YÖK‟ün yetkilerini daraltmalıyız ama ondan sonra problem kendiliğinden çözülmüyor. Yani esas sormamız gereken çok iyi bir yükseköğretim sistemi nasıl olur? Hangi özellikleri taşır? Onun koordinasyonunu yapacak bir kurumun da sınırları ne olmalıdır? Üniversitelerde özgürlük hâkim olmalı, kalite hakim olmalı,üretkenlik hakim olmalı. Daha saydam, katılımcı bir yönetim anlayışına daha açık bir üniversite sistemi olması lazım. Hesap verebilir bir üniversite sistemi olması lazım. Sosyal adalet bakımından nasıl güçlendiririz bu sistemi sorusu üzerinden bakmak lazım. Yani çok ciddi bölgesel, sosyal eşitsizlikler var. Üniversiteye gelebilmek için belli bölgelerde doğmuş olmak gerekiyor. Aynı şekilde ailenin belli bir ekonomik sosyal statüye sahip olması gerekiyor. Çok az sayıda istisnası olabilir bunun ama büyük sayılara baktığımız zaman böyle problemler var. Bunların nasıl çözüleceğine kafa yormak lazım. Siyasi irade -YÖK iliĢkileri üniversiteleri nereye götürüyor? Üniversitelerin kurum olarak bir dereceden fazla siyasileşmesi doğru bir şey değil. Çok iyi bir hukuk fakültesi evrensel hukuk normlarının özgürce tartışıldığı, öğrenildiği, öğretildiği bir yerdir. Yani bir devletin resmi ideolojisinin enjekte edildiği, şırınga edildiği bir yer değildir. Üniversitelere ne kadar endoktrinasyon amacıyla bakarsak üniversite olmaktan o kadar çıkarlar. Onun içindir ki örneğin; Sovyetler Birliği çöktükten sonra, Doğu Bloku çöktükten sonra gördük ki oradan çok iyi müzisyenler çıkıyor. Çok iyi matematikçiler çıkıyor. Çok iyi fizikçiler çıkıyor. Ama çok iyi iktisatçılar ve çok iyi tarihçiler çok iyi sosyologlar pek çıkamadı. Şimdi dolayısıyla siz üniversite sisteminizi siyaset odaklı yaparsanız, belli siyasi tercihlerin ele geçirmeye çalıştığı kurumlar olarak görürseniz, o siyasi tercihler üniversiteyi ele geçirebilir ama üniversiteler üniversite olmaktan çıkar. O nedenle üniversitelerde akademik özgürlüğü savunmak gerekir. Üretkenliği ve kaliteyi savunmak gerekir. YÖK bunlara hizmet edecek bir rol oynamış olsaydı o zaman daha iyi bir yerde bulunurdu Türkiye‟nin üniversiteleri. Ama YÖK esas itibariyle bir siyasi polis rolü
Ön Kitap TOG 16.GK 19
19
oynadıysa, belli üniversitelerde, şu görüştekiler akademik yükseltmeden yararlanamaz şu görüşlerdekiler atanamaz vs. gibi durumlara yol açtıysa o zaman demek ki üniversiteyi engellemiş. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz soru bizim “YÖK kalksın mı?” sorusu değil. YÖK‟ün mutlaka değişmesi lazım. Onu artık herkes biliyor. Ama yerine ne koyacağımız tartışmasını çok daha derinlemesine yapmamız lazım. 140‟a yaklaştı üniversite sayısı herkesi aynı tip yapacaksak, o zaman yanlış yapmış oluruz. Çeşitlenmeye, farklılığa açık olmalıyız. Üniversitelerin performansını bir şekilde ölçecek, değerlendirecek bir sistem kurmamız lazım. 2002 yılından beri hükümet YÖK’e karĢı çıkarken YÖK baĢkanını Abdullah Gül’ün atamasıyla toplumda YÖK tartıĢması sona erdi. ġu anda neden YÖK neredeyse tartıĢılmaz bir kurum olarak varlığını sürdürüyor? YÖK‟ün tartışılması sona erdi çünkü, YÖK değişsin diyen insanların bir kısmı „”AKP değiştirecekse o zaman hiç değişmesi daha iyi “ diye düşünmeye başladılar. AKP‟ye yakın olanlar da “zaten YÖK bizim elimize geçti değiştirmeye ihtiyaç yok” diye düşünmeye başladılar. Bence “YÖK değişsin mi değişmesin mi?” sorusunu artık terk etmeliyiz, daha doğrusu aşmalıyız. Yani yükseköğretimde YÖK sisteminin değişmesi lazım ama tartışmaya oradan başlamayalım diyorum. YÖK sisteminin özü ruhu aynı duruyor zaten. Kanundaki değişikliklere, uygulamadaki gelişmelere rağmen özü, ruhu duruyor. Bizim tartışmamız gereken soru şu; Türkiye yüksek öğretim sistemi gelişmiş ülkelerin üniversite sistemleriyle rekabet edebilir bir duruma nasıl gelir? Yani Türkiye‟de bütün üniversitelerimiz Avrupa çapında iddialı olamaz, ama en azından ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, Bilkent, Sabancı gibi üniversitelerimizin sayısını nasıl arttırırız? Buna kafa yormamız lazım. Yani Türkiye‟de üniversite sistemi nasıl uluslararası düzeyde rekabet edebilir ve performansı yüksek bir sistem olur? Şimdi böyle baktığımız zaman tartışmanın zeminini genişletmiş oluyoruz. YÖK kalksın kalkmasın dediğimiz zaman bu çok kısır bir soru aslında. Yani bu soru yanlış demiyorum ama kısır bir soru. Dolayısıyla hemen saflar da belli oluyor. Şu anda kanun değişmesin diyen birçok insan var. Çünkü AKP kanunu değiştirirse o daha da beter yapar. Olabilir. Bir grup insan da AKP‟ye yakın hissettiği için niye değiştirsin diyor.
Eskiden sizin elinizdeydi şimdi bizim elimizde diye düşünüyor. Bizim bunun içinden bir çıkış yolu bulmamız kolay değil. Yapmamız gereken tartışma daha geniş bir tartışma. Akademik özgürlük nedir? Özerklik nedir? Performans ölçme ne demektir? Kalite ne demektir? Yayın performansı ne demektir? Üniversitenin toplumla ilişkisi nasıl olmalıdır? Üniversitenin sanayi ile ilişkisi nasıl olmalıdır? Bir üniversitede öğrencinin yaşam koşulları nasıl olmalıdır? Yurttan tutun yemekhanelere kadar, ders dışı aktivitelere kadar özgürlüğü nasıl olmalıdır? Üniversitelerin mali özerkliği nasıl arttırılır? Farklılaşma ve çeşitlenme nasıl sağlanır? Bu tartışmaları yapmamız lazım ve o zaman diyeceğiz ki bize yepyeni bir sistem lazım. Ciddi bir reform gerekli. O reformun bir parçası olacak YÖK. Yoksa biz sadece YÖK kalksın deyip 6 Kasımlarda onu protesto ettikçe bir vizyon getirmiş olmuyoruz. Bu ciddi bir ev ödevi gerektiriyor. Yani buna öğrenciler de öğretim elemanları da dahil. Bu konu üzerinde çok ciddi toplantılar yapmak, tartışmalar yapmak,araştırmalar yapmak ve Avrupa2daki ve dünyadaki gelişmeleri izlemek gerekiyor. Mesela özellikle Bilgi Üniversitesi için söyleyeyim, Bilgi Üniversitesi Yayınları‟ndan çok değerli kitaplar çıktı yükseköğretimle ilgili olarak. Bunların bazılarının yazarları yabancı, bazılarının Türk. Dolayısıyla bu kitapları da okuyup tartışmayı yapmak lazım. Veya çok değerli raporlar yayınlandı. Bunlardan bir tanesi Yükseköğretim Strateji Raporu. Benzer bir şekilde Antalya Akdeniz Üniversitesi‟nin yaptığı bir sempozyumun kitabı çıktı. Atılım Üniversitesi‟nin yaptığı iki tane sempozyumun kitabı çıktı. Bizim üniversitenin geçen sene yaptığı Mayıs toplantısının kitabı çıktı. Yani gazete havadisinin ötesinde bir tartışma yapmamız lazım. Bu tartışmaya öğrenciler de katılmalı, öğretim elemanları da katılmalı, dışarıdaki paydaşlar da katılmalı, mezunlar dernekleri de katılmalı. Birçok vakıf üniversitesi 10 yılını doldurdu, mezunlar verdi. Bunlar arasında yüksek öğretimle ilgili yayın yapan veya toplantı yapan çok fazla değil. Halbuki yapılması lazım. Devlet üniversiteleri için de aynı şey geçerli. Özgür bir ortamda üniversite sistemini alabildiğine tartışmamız lazım. Başka ülkelerin başarılarına bakmamız lazım. Başarısızlıklarına bakmamız lazım ve hep hedefimiz çok iyi üniversiteler oluşturmak olmalı. 6 Kasım bunu tartışmak için bir vesile ama seneden seneye sadece 6 Kasım‟da tartışırsak o zaman çözüm bulmamız da mümkün olmaz.
Ön Kitap TOG 16.GK
20
konsey programı
16.9.2010 17.9.2010 18.9.2010 19.9.2010
10:00 -
11:30
10:00 -
11:00
Özgür ve
Demokratik
Üniversite
10:00 -
11:30 Atölyeler Proje Fuarı
11:30 -
12:00
11:00 -
11:30ARA
11:30 -
12:00ARA ARA
12:00 -
13:30
11:30 -
13:00
Panel (Özgür ve
Demokratik
Üniversite)Nurhan Yentürk
Burhan ġenatalar
Fatma Gök
12:00 -
13:30
Sivil Toplum
KuruluĢları
Sunum ve
Atölyeleri
Proje Fuarı
13:30 -
15:00ÖĞLE YEMEĞĠ
13:00 -
14:30ÖĞLE YEMEĞĠ
13:30 -
15:00ÖĞLE YEMEĞĠ ÖĞLE YEMEĞĠ
14:30 -
15:30
Ritm Atölyesi
(Azize)
15:30 -
16:30
Gençliğin
Ġhtiyaçları ve TOG
Etki AraĢtırması
sunumları Ekrem
Düzen
16:30 -
17:00ARA
16:30 -
17:00ARA
16:30 -
17:00ARA
17:00 -
18:00Gençlerin Katılımı
18:00 -
18:30
Genel Müdür -
Saha BuluĢması18:30 -
20:00AKġAM YEMEĞĠ
18:30 -
20:00AKġAM YEMEĞĠ
18:30 -
20:00AKġAM YEMEĞĠ
20:00 -
00:30 Eğlence20:00 -
00:30
Alt Grup
ÇalıĢmaları
(ÖvDÜ)
20:00 -
00:30 Açık Alan
KapanıĢ
GidiĢler
17:00 -
18:30 Atölyeler17:00 -
18:30
Yönetim Kurulu -
Saha BuluĢması
GeliĢler
Sosyal Komite
Adım Adım
KoĢucular
Pekin Paris
HoĢgeldiniz
AçılıĢ
KonuĢmaları
Teknik
Bilgilendirme
Program
Sunumu
15:00 -
16:30
15:00 -
16:30
Ön Kitap TOG 16.GK 21
21
atölyeler
tog ailesinden tartışmasız herkesin duyduğu ve ne zaman aklımıza bir fikir gelse onu ne şekilde uygulayacağımızla ilgili hiç düşünmeden adını "atölye" koyduğumuz şey...
(azadrenas, 04.02.2010 23:50)
birinin fikrim geldi diyerek diğerlerini gazladığı çalışma...
(shamrock, 05.02.2010 14:48)
belli bir konu ve bu konuya dair hazırlanmış bir program çerçevesinde planlanmış, konuyla ilgili öğrenme, bilgi&deneyim paylaşımı ve farklı yöntem ve metotların uygulandığı önceden belirlenmiş bir çıktıyı katılımcılarla birlikte oluşturan, yoğunlaştırılmış bir toplantı veya eğitim olarak düşünülebilir.
(mbahadir, 05.02.2010 18:14)
ingilizcesi workshop olan ve benim kulagima cok hos gelen bi sozcuk. darphane, demirhane, dokumhane, fabrika, isletme, islik, kombina, kurulus, muessese, studyo, sirket, tamirhane, tersane, tesis, tesekkul, tezgah mimarlar pek sever :)
(athena, 03.02.2000 04:29
atelye de denir. (flint fireforge, 24.05.2004 19:34)
(bkz: çalıştay) (gandy phoebus, 17.03.2005 23:41)
TOG
SÖZLÜK
Ön Kitap TOG 16.GK
22
Ön Kitap TOG 16.GK 23
23
Ön Kitap TOG 16.GK
24
Ön Kitap TOG 16.GK 25
25
Ön Kitap TOG 16.GK
26
Ön Kitap TOG 16.GK 27
27
Ön Kitap TOG 16.GK
28
Ön Kitap TOG 16.GK 29
29
Ön Kitap TOG 16.GK
30
Ön Kitap TOG 16.GK 31
31
Ön Kitap TOG 16.GK
32
Ön Kitap TOG 16.GK 33
33
Ön Kitap TOG 16.GK
34
KISA DALGA FOTOĞRAF SERGĠSĠ
18-19 Eylül 2010, Pembe Salon
Kısa Dalga Gençlik Merkezi'nin 2009 yılı Kasım ayında Cemre Yeşil'in eğitmenliğinde başlayan fotoğraf atölyesi 2010'nun Haziran ayında kapanışını bir sergiyle gerçekleştirdi. Atölye sürecinde sergilerini ''Ayrımcılık'' temasında yapmaya karar veren fotoğraf atölyesi katılımcıları
tema altında konularını seçerek fotoğraflarını bu doğrultuda çektiler.
Ön Kitap TOG 16.GK 35
35
p.e.k.fuarı PROJELER, ETKĠNLĠKLER ve KAMPANYALAR
Atık Yag Projesi
TOG Bolu
Beyaz Şapkalar
EskiĢehir YaĢayan Kütüphane
Anadolu TOG & Osmangazi TOG
Mesleki Kütüphane
TOG Kocaeli
Aynı Gökyüzüne Bakıyoruz
Yıldız TOG
Beslenme Çantamda
Yonca Var
Ankara Üniversitesi
Yeniden Doğuş
Maraş TOG
Hasankeyf Yok Olmasın
Doğa Derneği
Gençlik
Kumpanyası
TOG Bilkent
Topluklu Çizmeler
TOG Avcılar
Haklar Sahnesi
Muğla TOG
19 Eylül 2010
10.00 – 13.30
Fuaye
Yeşil Adımlar
Sakarya TOG
Okulum Geleceğim
Mimar Sinan GSÜ TOG
Ön Kitap TOG 16.GK
36
konsey
katılımcıları
Üniversite- Örgütlenme Ġsim Soyadı E-posta
1 Abant İzzet Baysal Üniversitesi Burak Bilen burakbilen-@hotmail.com
2 Abant İzzet Baysal Üniversitesi Burcu Çağlayan bburcag@hotmail.com
3 Adıyaman Üniversitesi Yusuf Töngüç y_tonguc@hotmail.com
4 Adıyaman Üniversitesi Elvan Erdem dejavu_elvan1981@hotmail.com
5 Adnan Menderes Üniversitesi / Kuşadası Seval Korkmaz swl-bjk-@hotmail.com
6 Adnan Menderes Üniversitesi / Kuşadası Erdi Karabulut erdi_karabulut@windowslive.com
7 Adnan Menderes Üniversitesi / Nazilli Gonca Ersoy gncersoy@hotmail.com
8 Adnan Menderes Üniversitesi / Nazilli Mehmet Harun Karadağ Beyoglu_1071@hotmail.com
9 Afyon Kocatepe Üniversitesi Burak Ayer burak.ayer@gmail.com
10 Ahi Evran Üniversitesi Mehtap Aydıncı tavsan_1832@hotmail.com
11 Ahi Evran Üniversitesi Rüstem Sakarya rustemsakarya@hotmail.com
12 Akdeniz Üniversitesi Fırat Çağlar Çelik caglar0909@hotmail.com
13 Aksaray Üniversitesi Oğuzhan Göktaş oguzhangoktas@windowslive.com
14 Aksaray Üniversitesi Zulal Tirpan zulaltirpan@hotmail.com
15 Amasya Üniversitesi İbrahim Karakılıç delal_76@hotmail.com
16 Anadolu Üniversitesi Arzu Piral zambak_1365@hotmail.com
17 Anadolu Üniversitesi Özhan Batçıoğlu ozhanbat@hotmail.com
18 Ankara Üniversitesi Begüm Güdül be_guuum@hotmail.com
19 Ankara Üniversitesi Murat Kuru maximumjazz@hotmail.com
20 Atatürk Üniversitesi Mutlu Tuncer mutlutuncer@msn.com
21 Atatürk Üniversitesi Gülyar Akkaya gulayr_gulyar@hotmail.com
22 Bahçelievler Üniversitesi İsrafil Akdere iso1907@hotmail.com
23 Balıkesir Üniversitesi Onur Kalender onurkalenderbau@gmail.com
24 Balıkesir Üniversitesi Meltem Ürkmez meltemurkmez@windowslive.com
25 Balıkesir Üniversitesi / Bandırma Atamert Çalışkan caliskanatamert@yahoo.com.tr
26 Balıkesir Üniversitesi / Bandırma Büşra Dirsek busradirsek@hotmail.com
27 Bartın Üniversitesi Uğur Yazımcı ugur_gfb@hotmail.de
28 Başkent Üniversitesi Ayşe Durukan durukan35@hotmail.com
29 Başkent Üniversitesi Emre Karahanoğlu emre__karahanoglu@hotmail.com
30 Bilecik Üniversitesi Oğuz Aykenar oaykenar@mynet.com
31 Bilkent Üniversitesi Semih Dölek semihdolek@gmail.com
32 Celal Bayar Üniversitesi Bahriye Fidan seni.seviyorum-20@hotmail.com
33 Cumhuriyet Üniversitesi Esra Çelikoğlu zeynep.esra.can@gmail.com
34 Cumhuriyet Üniversitesi Abdulkadir Bayraktaroğlu abdulkadirbayraktaroglu@gmail.com
35 Çağ Üniversitesi Damla Yürek damlayurek@gmail.com
36 Çağ Üniversitesi Selçuk Esmen selcukesmen@gmail.com
37 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlhan Derdiyok lhn.derdiyok@gmail.com
38 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dilhan Dinçkol dilhandinckol@hotmail.com
39 ÇOMÜ / Biga Ahmet Kutsi Topaloğlu topaloglu_kutsi@windowslive.com
Ön Kitap TOG 16.GK 37
37
40 ÇOMÜ / Biga Melis Akın akın__melis@hotmail.com
41 ÇOMÜ / Gökçeada Döndü Doğan Döndü_dogan@hotmail.com
42 ÇOMÜ / Gökçeada Fatih Kocatürk fatihkocatrk@yahoo.com
43 Çankaya Üniversitesi Kıvanç Telkes kivanc.telkes@gmail.com
44 Çankırı Karatekin Üniversitesi Elif Bekiroğlu elfbekroglu@hotmail.com
45 Çankırı Karatekin Üniversitesi Kübra Enki Kubra_enki@hotmail.com
46 Çukurova Üniversitesi Behice Karayılan a_behice@hotmail.com
47 Çukurova Üniversitesi Muratcan Temel murat.temel.06@hotmail.com
48 Dicle Üniversitesi Suat Koçhan suat_kochan@hotmail.com
49 Dicle Üniversitesi Fatma Erel fatos.tuba@hotmail.com
50 Doğu Akdeniz Üniversitesi Gürhan Kemal Şensoy gurhansensoy@hotmail.com
51 Doğu Akdeniz Üniversitesi Deren Fırat deren.firat@gmail.com
52 Dokuz Eylül Üniversitesi Gizem Tiryaki gizemtiryaki89@hotmail.com
53 Dokuz Eylül Üniversitesi Halis Yaşar Kaya halisyasarkaya@yahoo.com
54 Dumlupınar Üniversitesi Merve Beloğlu merfe1905@hotmail.com
55 Dumlupınar Üniversitesi Emine Acar emineacar_16@hotmail.com
56 Düzce Üniversitesi Hülya Yaprak hulya_yarpak@hotmail.com
57 Düzce Üniversitesi Güven Yazıcı byguven@windowslive.com
58 Ege Üniversitesi Gamze Ağartıoğlu gamzeagarti@hotmail.com
59 Ege Üniversitesi Hüseyin Küçük medyunhavba@gmail.com
60 Ege Üniversitesi / Çeşme Ali Peynirci exalted_89@hotmail.com
61 Erciyes Üniversitesi Nuran Tuğrul special.21.me@gmail.com
62 Erciyes Üniversitesi Fatih Diken fatih_tog_38@hotmail.com
63 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Anıl Çetintoprak anil0619@hotmail.com
64 Fırat Üniversitesi Ozan Deniz ozandeniz1989@hotmail.com
65 Fırat Üniversitesi Sedef Tümer hercai_02_1989@hotmail.com
66 Galatasaray Üniversitesi Hazal Tutkan hazaltutkan@gmail.com
67 Galatasaray Üniversitesi Gökhan Yay gyay_k@hotmail.com
68 Gazi Üniversitesi Naz Artunç nazartunc@hotmail.com
69 Gazi Üniversitesi Kemal Özgen Çetinkol kemal_ozgen10@hotmail.com
70 Gaziantep Üniversitesi Esra Güler jazz_jack_rabbitt@hotmail.com
71 Gaziantep Üniversitesi Mustafa Yalçın mustafayalcin444@gmail.com
72 Hacettepe Üniversitesi Buket Özkan buketozkan35@gmail.com
73 Hacettepe Üniversitesi Halime Yolcu halimeyolcu@live.com
74 Hakkari Üniversitesi Özer Ercik miksa_ozer@hotmail.com
75 Harran Üniversitesi Bilal Yüksektepe bilal_y.tepe@hotmail.com
76 Işık Üniversitesi Meltem Dönmez melt.dnmez@gmail.com
77 Işık Üniversitesi Müne Esim münesim@gmail.com
78 İğne Deliği GEM Cansu Özel cansuozl55@hotmail.com
79 İğne Deliği GEM Huriye Türkmen huriyeturkmen93@hotmail.com
80 İğne Deliği GEM Seda Yeşim Afşar piyanor_1987@hotmail.com
81 İnönü Üniversitesi Kübra Gülhas kubra_gulhas@hotmail.com
82 İnönü Üniversitesi Mustafa Ak devran_1473@hotmail.com
83 İstanbul Bilgi Üniversitesi Burcu Vardar vardar.burcu@gmail.com
84 İstanbul Teknik Üniversitesi Özgecan Sağıroğlu ozge1302@gmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK
38
85 İstanbul Teknik Üniversitesi Deniz Taş gezmistas@gmail.com
86 İstanbul Üniversitesi / Avcılar Hatice Kızılarslan hatice.kzlrsln@gmail.com
87 İstanbul Üniversitesi / Avcılar Berkay Orbay karel_brky@hotmail.com
88 İstanbul Üniversitesi / Beyazit Murat Karakuş muratkarakus01@hotmail.com
89 İstanbul Üniversitesi / Beyazit Bilge Didem Öztürk bilgedidemozturk@hotmail.com
90 İzmir Ekonomi Üniversitesi Ufuk Bozkurt bozkurtufo@hotmail.com
91 İzmir Ekonomi Üniversitesi Çağla Türk caglaturk@windowslive.com
92 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Vildan Başar vildanbasar@gmail.com
93 İzmir YüksekTeknoloji Enstitüsü Kayhan Özmen kayhanozmen1990@hotmail.com
94 Kafkas Üniversitesi Deniz Özer denizozer01@hotmail.com
95 K.maraş Sütçü İmam Üniversitesi Şeyda Çiftçi seyda_a66@hotmail.com
96 K.maraş Sütçü İmam Üniversitesi Melahat Tosun cavresima@hotmail.com
97 Karabük Üniversitesi Aybüke Bilgen bademirbademiros@hotmail.com
98 Karabük Üniversitesi Faruk Çakmaklı frk_ckmkl@hotmail.com
99 Karadeniz Teknik Üniversitesi Eray Demirel erry@hotmail.com
100 Karadeniz Teknik Üniversitesi Aşkın Kilis askin__kilis@hotmail.com
101 Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Uğur Kaşık ugurkasik@gmail.com
102 Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Esra Yüksel esra_-yuksel@hotmail.com
103 Kastamonu Üniversitesi Merve Ayvalık shugi_shugi@hotmail.com
104 Kastamonu Üniversitesi Aziz Ertuğrul Özkan aeozkan@gmail.com
105 Kilis Yedi Aralık Üniversitesi Adnan Turan bater_giz@hotmail.com
106 Kilis Yedi Aralık Üniversitesi Burçin Özdemir brcn.121@hotmail.com
107 Kocaeli Üniversitesi Onur Demirel onurdemire911@hotmail.com
108 Kulp / Diyarbakır Zehra Yazıcı zehra_21221@hotmail.com
109 Kulp / Diyarbakır Engin Zengin missbellegoss35pasur-engin@hotmail.com
110 Maltepe Üniversitesi Nisan Su Tablacı nisansutablaci@hotmail.com
111 Maltepe Üniversitesi Nurcan Aydoğdu nurcanaydogdu47@hotmail.com
112 Mardin Artuklu Üniversitesi Ömer Yalçınkara ejder214712@hotmail.com
113 Marmara Üniversitesi / Anadolu Mesut Uysal mesut-uysal@hotmail.com
114 Marmara Üniversitesi / Anadolu Melike Kuru melike-kuru@hotmail.com
115 Mersin Üniversitesi Birsen Şeb birsenseb@hotmail.com
116 Mersin Üniversitesi Hamdullah Çelik laves0258@hotmail.com
117 Mimar Sinan Üniversitesi Ufuk Kalay ufukkalay@windowslive.com
118 Mimar Sinan Üniversitesi Tuğba Özkul cirkinkiz_06@hotmail.com
119 Muğla Üniversitesi Volkan Barış Yazımcı bluejaws_@hotmail.com
120 Mustafa Kemal Üniversitesi Hasan Demirtaş hasan47_@hotmail.com
121 Mustafa Kemal Üniversitesi Dilay Duman dilay_duman@hotmail.com
122 Namık Kemal Üniversitesi Apo Arslan serseri_3309@hotmail.com
123 Namık Kemal Üniversitesi Mehtap Özkan nkzpthm@hotmail.com
124 Nevşehir Üniversitesi Melike Yörük cikey_1987@hotmail.com
125 Nevşehir Üniversitesi Cemal Kutlar cmlkutlar@hotmail.com
126 On Dokuz Mayıs GEM Melisa Erel melissaerel@hotmail.com
127 On Dokuz Mayıs GEM Serdar Çalışkan serdarfb_55@hotmail.com
128 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Mustafa Ersin Özkan mustafaeozkan@gmail.com
129 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Merve Taşan mervetasanomu@hotmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK 39
39
130 Ordu Üniversitesi / Ünye Zehra Comruk zeho_7311@hotmail.com
131 Ordu Üniversitesi / Ünye Kübra Sever nihaha_muhaha17@hotmail.com
132 Orta Doğu Teknik Üniversitesi Gökhan Köker gkhnkoker@yahoo.com
133 Orta Doğu Teknik Üniversitesi Selin Özokçu stigma375@yahoo.com
134 Pamukkale Üniversitesi Özgün Kırmızıoğlu oz.lk@hotmail.com
135 Pembe Ev GEM Engin Arsuman enginarsuman@gmail.com
136 Pembe Ev GEM Gizem Erçel gizemercel@gmail.com
137 Pembe Ev GEM Hüseyin Karacak hsynkrck@gmail.com
138 Sakarya Üniversitesi Didem Kılıç didem_k.r.a.l@hotmail.com
139 Sakarya Üniversitesi Özenç Eşli ozzy_siyah@hotmail.com
140 Sakarya Üniversitesi / Hendek Özge Sezen sezen_ozge@hotmail.com
141 Sakarya Üniversitesi / Hendek Özcan Keleş ozcan.774@msn.com
142 Selçuk Üniversitesi Bahadır Fidan bafidr@hotmail.com
143 Selçuk Üniversitesi Esra Karakılıç black_sra@hotmail.com
144 Siirt Üniversitesi Duran Özek tezne21@hotmail.com
145 Süleyman Demirel Üniversitesi Pelin Güntekin bonus21_07@hotmail.com
146 Süleyman Demirel Üniversitesi Meriç Özşeker mericozseker123@windowslive.com
147 Trakya Üniversitesi Tuğçe Petek Yıldız tug_cepetek@hotmail.com
148 Trakya Üniversitesi Ali Mazılıgüney crazy_king_ali@hotmail.com
149 Uludağ Üniversitesi Tuğba Gürbüz momentomori_17@hotmail.com
150 Uludağ Üniversitesi Nisa İlayda Dursun sperisi_nisa@hotmail.com
151 Uşak Üniversitesi Mehmet Akif Makas makifmakas@gmail.com
152 Uşak Üniversitesi Sinem Taşdemir demir.sinem_16@hotmail.com
153 Yalova Üniversitesi İbrahim Tarihçi ibrahimtarihci@gmail.com
154 Yalova Üniversitesi Seynan Dagüloğlu seynan.daguloglu@hotmail.com
155 Yıldız Teknik Üniversitesi Melek Şenyurt mlk7.ytu@gmail.com
156 Yıldız Teknik Üniversitesi Halil Baştuğ halil.bastug@yahoo.com
157 Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mesut Bayezit mesut339@hotmail.com
158 Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rabia Gül Kırıkçılar rabiagul_1034@hotmail.com
159 Atölye Uygulayıcısı Emine Keser eminem.keser@gmail.com
160 Atölye Uygulayıcısı Ertan Bakar ertanbakar@hotmail.com
161 Atölye Uygulayıcısı Başar Kaya basarkaya23@hotmail.com
162 Atölye Uygulayıcısı Volkan Ağır Volkan.agir@yahoo.com
163 Atölye Uygulayıcısı Ayşe Gül Danacı ayse.guldanaci@hotmail.com
164 Atölye Uygulayıcısı Serkan Dündar serkandundar1@gmail.com
165 Atölye Uygulayıcısı Bulut Öncü bulutoncu@mynet.com
166 Atölye Uygulayıcısı Lokman Ecer cocostar330@hotmail.com
167 Atölye Uygulayıcısı Ersin Seven seven.ersin@yahoo.com
168 Atölye Uygulayıcısı İbrahim Elmas zalim@msn.com
169 Atölye Uygulayıcısı Ceren Beşirli besirli_ceren@hotmail.com
170 Atölye Uygulayıcısı Büke Çetin bukecetin@hotmail.com
171 Atölye Uygulayıcısı Berfin Azdal berfinazdal@gmail.com
172 Atölye Uygulayıcısı Sevtap Telek Sevtap.telek@gmail.com
173 Atölye Uygulayıcısı Benay Gavazoğlu benaygvzoglu@gmail.com
174 Atölye Uygulayıcısı Mehmet Sinan Bakırcı mehmetsinan@hotmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK
40
175 Atölye Uygulayıcısı Nagihan Gürakar hnagihan@gmail.com
176 Atölye Uygulayıcısı Murat Oğuz deliler_cumhuriyet34@hotmail.com
177 Atölye Uygulayıcısı Mustafa Ekinci xcakal_55@hotmail.com
178 Atölye Uygulayıcısı Seda Yeşim piyanor_1987@hotmail.com
179 Atölye Uygulayıcısı Umur Çakmak umurcakmak@gmail.com
180 Atölye Uygulayıcısı Pelin Doğrucan pelindogrucan@hotmail.com
181 Atölye Uygulayıcısı Hakan Ünal greenpeaceesk@gmail.com
182 Atölye Uygulayıcısı Kamile Kuzu wakanwicina@yahoo.com
183 Atölye Uygulayıcısı Ebru Ekinci ebrudeja_vu@hotmail.com
184 Atölye Uygulayıcısı Derya Yılmaz deria_ylmz@hotmail.com
185 Erzurum Adrese Büyüteç M. Emre Yücedal m_emre_31@hotmail.com
186 Erzurum Adrese Büyüteç Çetin Bitmez rqasnm16@hotmail.com
187 Brookings Hakan Altınay haltinay@brookings.edu
188 Doğa Derneği Dicle Tuba Kılıç tuba.kilic@dogadernegi.org
189 Doğa Derneği Derya Engin derya.engin@dogadernegi.org.
190 Hevjin Diyarbakır LGBTT Oluşumu Murat Özpamuk muroozpa@gmail.com
191 Hevjin Diyarbakır LGBTT Oluşumu Fatih Kocatürk fatihkocatrk@yahoo.com
192 İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Zeynep Başaran z.basarann@gmail.com
193 İstanbul 2010 AKB Ajansı Murat Alemdar murat.alemdar@istanbul2010.org
194 İstanbul 2010 AKB Ajansı Kenan Dursun gonullu.saha2@istanbul2010.org
195 Kaos GL Seçin Tuncel secin@KaosGL.org
196 Kaos GL Sinan Elitemiz onurs_aslan@hotmail.com
197 Sosyal Değişim Derneği Cengiz Alğan cengiz.algan@gmail.com
198 Sosyal Değişim Derneği Ahmet Yıldırım ugurahmetyildirim@gmail.com
199 Sulukule Gönüllüleri Derneği Cem Avcı cem.avci@gmail.com
200 Sulukule Gönüllüleri Derneği Aysun Koca aysunkoca@gmail.com
201 Türkiye Küçük Millet Meclisleri Yakup Kadri Karabacak yakupkarabacak@gmail.com
202 Yaratıcı Deli Kızlar Grubu Ayşecan Hizmet ydkg2010@yahoo.com
203 Yaratıcı Deli Kızlar Grubu Şerife Gamze Ökte ydkg2010@yahoo.com
204 YASED Koza Projesi Abdüssamed Yağır samet5552@hotmail.com
205 Tema Koordinasyon Ertuğ Volkan Bakır ertugvolkan@hotmail.com
206 Tema Koordinasyon Orhun Cellek orhun_cellek@hotmail.com
207 Tema Koordinasyon Rengin Ergül rengin.1186@hotmail.com
208 Tema Koordinasyon Nazlı Kalpaklıoğlu nzlkalpaklioglu@gmail.com
209 Tema Koordinasyon Aynur Özlem bluemoon_aynur@hotmail.com
210 Tema Koordinasyon Simge Sönmez simge.sonmez@windowslive.com
211 Tema Koordinasyon Gamze Yaşar gamze_yasar38@hotmail.com
212 Tema Koordinasyon Oğuzhan Yıldırım cafedesocius@gmail.com
213 Saha Sorumluları Mehmet Zana Adıyaman Mehmed_ad@hotmail.com
214 Saha Sorumluları Mennan Aylan duzcetog@hotmail.com
215 Saha Sorumluları Burcu Bektaş burcubekdas@gmail.com
216 Saha Sorumluları Ozan Çetin ozan.cetn@gmail.com
217 Saha Sorumluları Ali Çır ali.cir@hotmail.com
218 Saha Sorumluları Erman Demirel ermandemirel61@hotmail.com
219 Saha Sorumluları Mustafa Dikbıyık m.dikbiyik@gmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK 41
41
220 Saha Sorumluları Emrah Doğan emrahd2@mynet.com
221 Saha Sorumluları Tuğberk Erarslan t.berkk@hotmail.com
222 Saha Sorumluları Ersoy Erdoğan ersoy_erdogan@hotmail.com
223 Saha Sorumluları Hamit Levent Evci levent.evci@gmail.com
224 Saha Sorumluları Çiğdem Fak cigdemfak@gmail.com
225 Saha Sorumluları Nevin Genç meggie1635@hotmail.com
226 Saha Sorumluları Can Gökçe justeriniandbrooks@yahoo.com
227 Saha Sorumluları Hüseyin Can Gülyaşar h.cangulyasar@gmail.com
228 Saha Sorumluları Mustafa Güzel muis021@hotmail.com
229 Saha Sorumluları Aslı Karataş aslikaratas87@gmail.com
230 Saha Sorumluları Mesut Keklik mstkklk@hotmail.com
231 Saha Sorumluları Samet Kesen samettim@hotmail.com
232 Saha Sorumluları Recep Küçük recepkucuk1@gmail.com
233 Saha Sorumluları Gamze Mandik gamze.mandik@yahoo.com.tr
234 Saha Sorumluları Hatice Özcan mavi.karanlik@hotmail.com
235 Saha Sorumluları Ceyda Özdemir ceydaozdemir5@yahoo.com
236 Saha Sorumluları Kevser Pehlivan kevser.p@gmail.com
237 Saha Sorumluları Süleyman Seven suleyman.seven@gmail.com
238 Saha Sorumluları Azime Burcu Solak burcu_solak88@hotmail.com
239 Saha Sorumluları Mehmet Bahadır
Teke mehmetbahadirteke@gmail.com
240 Saha Sorumluları Esra Ulusoy esraulusoy@ksu.edu.tr
241 Saha Sorumluları Billur Uyanık crazy_angel_gs@yahoo.com
242 Saha Sorumluları Seçkin Yanık seckin_yanik@hotmail.com
243 Saha Sorumluları Atilla Yılmaz atilla_yilmaz130@hotmail.com
244 Bilişim Departmanı Ercan Kaplan ercan.kaplan@tog.org.tr
245 Eğitim Departmanı Evren Sener Ünal sener.unal@tog.org.tr
246 Eğitim Departmanı Özge Sönmez ozge.sonmez@tog.org.tr
247 Eğitim Departmanı Alper Şentürk alper.senturk@tog.org.tr
248 Eğitim Departmanı Başak Tuğsavul basak.tugsavul@tog.org.tr
249 Eğitim Departmanı Duygu Güner duygu.guner@tog.org.tr
250 Eğitim Departmanı Cengiz Kayhan cengiz.kayhan@tog.org.tr
251 Eğitim Departmanı Hakan Kahraman hakan.kahraman@tog.org.tr
252 Eğitim Departmanı Gülcan Aktay gulcan.aktay@tog.org.tr
253 Gençlik Çalışmaları Departmanı Özlem Çolak ozlem.colak@tog.org.tr
254 Gençlik Araştırmaları ve Sosyal İlişkiler D. Özlem Ezgin ozlem.ezgin@tog.org.tr
255 Gençlik Araştırmaları ve Sosyal İlişkiler D. Gökdağ Göktepe gokdag.goktepe@tog.org.tr
256 Genel Müdür Yörük Kurtaran yoruk.kurtaran@tog.org.tr
257 İdari ve Mali İşler Dep. Nazan Tarakçı nazan.tarakcı@tog.org.tr
258 İdari ve Mali İşler Dep. Okan Özkan
259 İdari ve Mali İşler Departmanı Lütfiye Orge lutfiye.orge@tog.org.tr
260 Kaynak ve İletişim Departmanı Burcu Haylaz burcu.haylaz@tog.org.tr
261 Kaynak ve İletişim Departmanı Fatih Akdan fatih.akdan@tog.org.tr
262 Kaynak ve İletişim Departmanı Kayhan Karabulut kayhan.karabulut@tog.org.tr
263 Projeler Departmanı Jülide Erdoğan julide.erdogan@tog.org.tr
Ön Kitap TOG 16.GK
42
264 Projeler Departmanı Derya Kılıçalp derya.kilicalp@tog.org.tr
265 Projeler Departmanı Umut Karapeçe umut.karapece@tog.org.tr
266 Projeler Departmanı Duygu Başaran duygu.basaran@tog.org.tr
267 Saha Departmanı Özge Konuralp ozge.konuralp@tog.org.tr
268 Saha Departmanı Ece Milli ece.milli@tog.org.tr
269 Saha Departmanı Sevcan Koç sevcan.koc@tog.org.tr
270 Saha Departmanı Abdurrahman Abay abdurrahman.abay@tog.org.tr
271 Saha Departmanı Emrah Gürsel emrah.gursel@tog.org.tr
272 Saha Departmanı Can Ercebe can.ercebe@tog.org.tr
273 Saha Departmanı Müge Kılınç muge.kilinc@tog.org.tr
274 Saha Departmanı Seval Yılmaz seval.yilmaz@tog.org.tr
275 Saha Departmanı Volkan Pirinççi volkan.pirincci@tog.org.tr
276 Uluslararası İlişkiler Departmanı Evren Ergeç evren.ergec@tog.org.tr
277 Uluslararası İlişkiler Departmanı Levent Yücel levent.yucel@tog.org.tr
278 Avrupa Gönüllülük Hizmeti Eliza Jaka eliza.jaka@inbox.lv
279 Avrupa Gönüllülük Hizmeti Katrine Lynge Egholm
katykrebs@hotmail.com
280 Avrupa Gönüllülük Hizmeti Angeles Lucas angeleslucas@gmail.com
281 Avrupa Gönüllülük Hizmeti Katrine Lynge Egholm
katykrebs@hotmail.com
282 Avrupa Gönüllülük Hizmeti Angeles Lucas angeleslucas@gmail.com
283 Yönetim Kurulu İbrahim Betil ibrahim.betil@tog.org.tr
284 Yönetim Kurulu Oğuzhan Cacamer oguzhan.cacamer@tog.org.tr
285 Yönetim Kurulu Adnan Çelik adnan.celik@tog.org.tr
286 Yönetim Kurulu Emre Demirel emre.demirel@tog.org.tr
287 Yönetim Kurulu Turgut Derman turgut.derman@tog.org.tr
288 Yönetim Kurulu Nilufer Duna nilufer.duna@tog.org.tr
289 Yönetim Kurulu Hülya Eltemur hulya.eltemur@tog.org.tr
290 Yönetim Kurulu Seda Işıkal seda.işikal@tog.org.tr
291 Yönetim Kurulu Tuğba Jabban tugba.jabban@tog.org.tr
292 Yönetim Kurulu Kerim Paker kerim.paker@tog.org.tr
293 Yönetim Kurulu Meliha Sunay meliha.sunay@tog.org.tr
294 Yönetim Kurulu Mutlu Şen mutlu.sen@tog.org.tr
295 Yönetim Kurulu Aykut Erdim Tütüncü aykut.tutuncu@tog.org.tr
296 Yönetim Kurulu Nurhan Yentürk nurhan.yenturk@tog.org.tr
297 Yönetim Kurulu Kamil Yücel kamil.yucel@tog.org.tr
298 Yönetim Kurulu Kamil Yücel kamil.yucel@tog.org.tr
299 Organizasyon Ekibi Evrim Acar benimewrim@hotmail.com
300 Organizasyon Ekibi Burcu Akcı azurmavisi_90@hotmail.com
301 Organizasyon Ekibi Nazan Avcı nn.avci@gmail.com
302 Organizasyon Ekibi Emre Çalışkan em-ca@hotmail.com
303 Organizasyon Ekibi Görkem Durak grkm-07@hotmail.com
304 Organizasyon Ekibi Harun Erol haruneroll@gmail.com
305 Organizasyon Ekibi Serkan Gülen gulenserkan14@gmail.com
306 Organizasyon Ekibi Onur Güven onur190786@hotmail.com
307 Organizasyon Ekibi Mahir Horozoğlu mahir_kal@hotmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK 43
43
308 Organizasyon Ekibi Selma Karakış selmakarakis@hotmail.com
309 Organizasyon Ekibi Neslihan Kaymak neslish1905@hotmail.com
310 Organizasyon Ekibi Mete Burak Kocayıldız metee_burak@hotmail.com
311 Organizasyon Ekibi Gamze Kondakçı gamzekondakci@gmail.com
312 Organizasyon Ekibi Zeynep Burcu Şahiner zeynep@burcusahiner.com
313 Organizasyon Ekibi Murat Şimşek murat_smsk@hotmail.com
314 Organizasyon Ekibi Ömercan Ünüvar omercanunuvar@hotmail.com
315 Organizasyon Ekibi Murat Şimşek murat_smsk@hotmail.com
316 Organizasyon Ekibi Ömercan Ünüvar omercanunuvar@hotmail.com
Ön Kitap TOG 16.GK
44
teknik bilgiler Son 3, 2, 1!
Vınnnn!
Başlıyoruuuzzz
Büyük bir heyecanla beklediğimiz 16.Gençlik Konseyi başlamakta, bizler de burada harıl harıl son hazırlıkları yapmaktayız!
Sizleri de dört gözle beklemekteyiz
Şimdi konseyi daha keyifli geçirebilmeniz açısından işinize yarayacak hayati bilgilendirmeyi yapmanın tam zamanıdır!
Bolu‟daki 4 günlük tahmini hava durumu raporu şu şekilde…
16/09/2010, Perşembe
Güneşli 28°C 12°C
17/09/2010, Cuma
Bulutlu 25°C 13°C
18/09/2010, Cumartesi
Genelde Güneşli, Sıcak 26°C 10°C
19/09/2010, Pazar
Güneşli 28°C 9°C
Ama hava durumuna çok aldanmayalım..Yanınıza soğuğa ve yağmura dayanıklı kıyafetler getirmeyi ihmal etmeyin..Çünkü Bolu‟ da hava sıcaklığı çok değişken olabiliyor!
Birçoğunuzun bildiği üzere Kredi ve Yurtlar Kurumu‟nda konaklayacağız. KYK öğrencisi olanlar yanında yurt kimliklerini muhakkak getirmeliler
Kişisel bakım ihtiyaçlarınızı ( şampuan, havlu, terlik, pijama vb. ) getirmeyi sakın ha unutmayın, yoksa Şirinler‟i göremeyebilirsiniz
Süreç içerisinde üniversiteniz SKS birimlerine yolladığımız fakslara olumlu yanıt alan katılımcılarımız teslim aldıkları ücretleri konsey esnasında saha koordinatörlerine teslim etmeyi unutmamalılar aksi takdirde onlara Gargamel‟i gösterebiliriz
Bolu‟ya ulaşım biletlerini kendileri temin eden katılımcılarımızın avans kapamalarını (yaptıkları harcamaların bedelini alabilmelerini) gerçekleştirebilmemiz için biletlerini kesinlikle saklamaları, muhafaza etmeleri, kaybetmemeleri (ya da bu anlama gelen tüm eylemleri gerçekleştirmeleri) gerek
Ön Kitap TOG 16.GK 45
45
not etmek istedikleriniz
Ön Kitap TOG 16.GK
46
not etmek istedikleriniz
Ön Kitap TOG 16.GK 47
47
not etmek istedikleriniz
Konsey Ana Destekçisi
Abant İzzet BaysalÜniversitesi
Konsey Destekçileri
Ak Piliç Beypiliç
Bolca Hindi
Erpiliç Filiz Makarna
Bolu Belediyesi
Abant Su
Bolu Bağışçılar Vakfı
TOG 16. Gençlik Konseyi Destekçileri
Recommended