tuuklu gazate2

Preview:

DESCRIPTION

tutuklu gazetecilerin gazetesinin 10 ocak 2012 tarihinde çıkan ikinci sayısı

Citation preview

1 S‹YAH

TERORIST DEGILGAZETECIYIZ

Burada dahaözgürüm!

“Vicdan” art›k bu ülkedehaks›z tutuklanma için gerekçeoluyorsa, geldi¤imiz noktan›nvahameti kendini bir kez dahahissettirir. Yalan, “do¤ru”nun yerine, “inkar” özü-rün yerine geçiyorsa, her fley çürümüfl demektir.

Ölüm tarlas›na dönmüfl bir ülkede yafl›yoruz,d›flarda olanlara selam olsun ve kolay gelsin!

‹çerde oldu¤um için çok mutluyum, binlerce in-san haks›z yere tutuklan›rken, d›flar›da olman›nyükünü tafl›yamazd›m art›k.

Çünkü 1980 faflist darbesinden beri, d›flarda ol-man›n ac›s›n› yaflad›m. Burada kendimi daha öz-gür hissediyorum!

RAGIP ZARAKOLUKand›ra 2 No’lu F Tipi Cezaevi, Kocaeli

H‹KMET Ç‹ÇEK

Türkiye’nin “VahfliBat›” y›llar›

Cezaevinde en uzun süre tutuklu olan gazeteciyim.Siz bu sat›rlar› okurken 46 ay, iki ay sonra 4 y›l dolmuflolacak. Ama Deniz Feneri’nde tutuklu kalmad›. Hiz-bullah’›n bütün yönetici kadrosu b›rak›ld›! “Neylesuçland›klar›n› bile bilmiyorlar” sözünden daha saç-ma bir fley yok! “Suçumuzu” biliyoruz: AKP’nin tem-sil etti¤i faflist diktatörlü¤e karfl› olmak. »7’DE

Susmak de¤il söylemek mecburiyetiDüflünce ve ifade özgürlü¤ünün

önündeki yasal duvarlar oldu¤u gibiduruyor. Ülkeyi darbe dönemindenbeter hale getiren ilgililer ise hamasinutuklar at›yor. Ya ülkenin “sivil, de-mokratik ve özgür” oldu¤unu ya dabizlerin “terörist” oldu¤unu söylü-yorlar. Onlar nutuk att›kça gazeteci-lik faaliyetleri ite kaka “terör faaliye-

ti” olarak yorumlan›p; muhalif gaze-tecilere, ö¤rencilere, akademisyenle-re, yay›nc›lara, Kürtlere, sosyalistlerevar›fl noktas› hapishaneler olan “teh-cir” uygulan›yor. Bugünlerde s›kçatart›fl›lan Ermeni soyk›r›m›n›n da birtehcirle bafllad›¤›n› bilmemiz muha-liflerin sonu hakk›nda fikir edinme-mizi sa¤l›yor. »5’TE

AHMET fiIK

HukukAç›lan davalarda ortaya konulan

deliller ve argümanlar art›k saçma-l›¤› komedi düzeyine ç›kar›yor. Tu-tuklamalara hakl›l›k kazand›rmakiçin, gizlilik karar› olan bu dosya-larda yer alanlar süslenip yorumla-narak, çarflaf çarflaf yay›mlan›yorhükümete yak›n gazetelerde. Dev-let tutuklama yaparken bile savun-mada… Öyle ki, yandafl gazeteler-de, tutuklanan insanlar›n etnikkimli¤i, iliflkileri, yak›nlar›n›n kim-lerle evli olduklar›, geçmiflleri di-dikleniyor ve en pespaye ›rkç›, geri-ci, ayr›mc› yorumlarla yay›mlan›-yor. Uzun tutukluluk süreleri, gizli-lik kararlar›, gizli tan›k uygulama-

lar›, gazetelerde kara çalmalar…Yani devlet demokratik mücadeleyenas›l karfl›l›k verece¤ini bilemiyor.Önce bir umac›, bir terör örgütüheyulas› oluflturuluyor, sonra dademokratik-siyasal mücadele verenherkes ilgisiz bir sürü gerekçeyletutuklan›yor, terör örgütü üyesi sa-y›l›yor. Bandrollü yasal kitaplar,dergiler, kapüflonlu gocuk, poflu,plastik bayrak sopas› ve daha onlar-ca fley delil diye dosyalara konulu-yor. Silahs›z terör örgütü gibi ab-sürt bir tan›m yasal literatüre soku-luyor. Tutuklanana, tutuklanma ge-rekçesini söylememeyi yasas›na al-m›fl bir devlet bu… »14’TE

EROL ZAVAR

Babalar gibi adalet deözelleflti!.. Netekim!..

Baz›lar›m›z “muhalefet” diye bir hastal›¤ayakaland›k. Bunun antibiyotik benzeri ilk te-davisi de “tutuklama”…

Buralarda sadece biz tedavi olmuyoruz;“hay›rs›z” evlâtlar yetifltirdi¤i için ana-baba-lar, “›slâha” muhtaç kiflilerle evlendikleri içinefller ve biz “kendini, haddini bilmez” insan-lar›n do¤urdu¤u çocuklar da dolayl› flekilde“tedavi” ediliyor. Böylece “ileri demokra-si”nin hazm› kolaylaflt›r›l›yor!. »4’TE

MÜYESSER U⁄UR YILDIZ

Düflünce haz›rolda durmaz

Kim ne derse desin hakl› bir davadanzindana t›k›lan insan, özgürlü¤e daha ya-k›nd›r. Hür düflünceli bir gazeteci ve ya-zar olman›n rüfltü, Türk yarg›s›n›n ge-diklisi ‹smail Beflikçi Hoca gibi, mahke-melerin ve kodesin yolunu arfl›nlamas›-na ba¤l›d›r. »15’TE

ERDAL SÜSEM

Kürt gazetecilerolarak hakk›m›z› ald›k!

Tepenizde duran “big brother”dan, geçenbirkaç saat içerisinde ne kadar s›k›ld›¤›n›z an-lafl›lm›fl olacak ki, bir süre sonra s›k›nt›n›z›gidermek için “sohbet” aflk›yla tutuflan birekipçe misafir ediliyorsunuz. “Sohbet evle-ri”nden geliyor olacaklar… “Breysel davran-may› düflünür müsünüz?” teklifi sizi gerçekli-¤inize döndürmeye yetiyor kolaycac›k. Espi-yonaj dünyas›nda tabii… »8’DE

Her yer iktidarkokusuyla doldu¤unda…

Bir iktidar kendi sesi d›fl›ndaki tüm sesleri yoketmeye bafllad›¤› gün kendi varl›¤› da tehlikeyegirmifl demektir.

Medyan›n susturulmas› do¤ada oksijeninbitmesi demektir. Böyle bir ortamda en güçlü canl›bile ayakta duramaz. Türkiye’de her yer ad›m ad›miktidar kokusuyla dolmaktad›r… »3’TE

ÖMER ÇEL‹K

Ergenekoncuuuluk!..Bu Ergenekon örgütünü bilen, duyan biri

varsa insaniyet nam›na ilk karakola bildirsin.Kanaltürk ve dolay›s›yla benimle iliflkilen-

dirdi¤iniz ADD, Atatürkçü Düflünce Derne¤ide¤ildir. Bizim 6 milyon dolar ödeme yapt›¤›-m›z ADD, flirkettir. Digitürk platformunun fi-nans flirketidir.

Ben gazeteci de¤ilmiflim; iktidara göre!Z›rva tevil götürmez.Gülmeyin yahu; dört y›ld›r zindanday›z;

Ergenekon olmasa ne yapar›z?...»11’DE

TUNCAY ÖZKAN

MUSTAFA BALBAY

Size bir s›rr›m›vereyim

Ko¤ufl arkadafllar›d›r; mahpusun iradesiniçelikten yapan; ve kararl›l›¤›n› y›k›lmaz eden.

Memleketimde mapusluktan geçer ayd›nolman›n yolu…

Ve ne yapay›m:Yanl›fl do¤ru buras› benim ülkem… »5’TE

SONER YALÇIN

Yaman çeliflki,hangimiz gazeteci?

Savc›l›k sorgusu s›ras›nda önüme ilkkonulan delil, “‹mral›’da sessizlik sürü-yor” bafll›kl› haberim oldu. Bizim için“onlar gazeteci de¤il, KCK üyesi” diyenmeslektafllar›m›za sormak istiyorum:Bu, bir “gazetecilik faaliyeti midir” yoksa“örgüt üyeli¤i” için yeterli bir delil midir?

Bu ülkede gerçekleri a盤a ç›kartmakisteyen gazeteciler “örgüt üyesi” ise ger-çek gazeteciler kim? »8’DE

ÇA⁄DAfi KAPLAN

Gazetecilik d›fl›ndafaaliyetimiz olmad›!

Hükümetin muhalif gazete-cilere uygulad›¤› bask› ve sin-dirme politikas›n› sizlere anla-tacak de¤ilim. Ancak arada ba-s›na yans›d›¤› kadar›yla baz›hükümet-devlet yetkililerinin,bu zulümlerini gizlemek için“bunlar gazetecilik faaliyetin-den dolay› tutuklanmam›fllar”gibi beyanatlar›n› duyuyor, görüyoruz.

Oysa ben ve Erdo¤an Altan, flu an 7 ayd›r BatmanKapal› Cezaevi’nde bulunuyoruz ve her ikimizin detutuklanma nedeni gazetecilik faaliyetidir. Baflka hiç-bir faaliyetimiz olmam›flt›r.

KADR‹ KAYABatman M Tipi Kapal› Cezaevi, BATMAN

Tutuklu Gazete’nin ilk say›s›n›n ç›kt›¤› 24Temmuz 2011 tarihinde cezaevlerinde 70gazeteci vard›. Geçen 6 ay içinde baz›

meslektafllar›m›z tahliye oldu, ancak yerlerine ye-nileri tutukland›.

Son bir ay içindeki kitlesel tutuklamalarla ce-zaevindeki gazeteci say›s› 97’ye yükseldi. Meslek-tafllar›m›z, “terör örgütü kamplar›nda” ya da “te-rör örgütlerinin eylem alanlar›nda” de¤il, meslekifaaliyetlerini yürüttükleri iflyerlerinde ve gündelikyaflamlar›n› sürdürdükleri evlerinde gözalt›na al›-n›yorlar. Poliste, savc›l›kta ve mahkemelerde yap›-lan sorgulamalarda, yazd›klar› haberler, telefongörüflmeleri, telefon rehberlerindeki isimler, ha-

ber amac›yla izledikleri toplumsal olaylar suç de-lili olarak gösteriliyor.

Tümüyle gazetecilik meslek ilkelerine uygunfaaliyetler, “hükümeti y›pratmaya” yönelikyay›nlar olarak de¤erlendiriliyor. Terörörgütlerinin amac›n›n “hükümeti fliddetkullanarak devirmek” oldu¤u, dolay›s›ylagazetecilerin de yapt›klar› yay›nlarla “terörörgütlerinin amac›na hizmet ettikleri” iddiaediliyor. Hukuku zorlayan bu yorumlarla,meslektafllar›m›z “terör örgütü mensubu”olmakla ya da “terör örgütü propagandas›”yapmakla suçlan›yorlar. ‹nsanlar› güldüren bu

trajikomik iddialar; ne yaz›k ki son derece ciddive vahim sonuçlar do¤uruyor. Bu iddialarla,meslektafllar›m›z 10-15 y›l hapis cezas› istemiyleyarg›lan›yorlar. Haklar›nda yüzlerce y›l hapiscezas› istenen gazeteciler var.

Bütün bu iddialar, Terörle Mücadele Kanunukapsam›nda “katalog suçlar” olaraknitelendirilerek, “özel görevli mahkemelerin”yetki alan›na sokulunca; meslektafllar›m›z “uzuntutukluluk süreleri” ve “yarg›s›z infaz”uygulamalar›yla karfl› karfl›ya kal›yorlar.

Temel insan haklar› aras›nda yer alan “bas›nve ifade özgürlü¤ü” üzerindeki bask›lar›n

ortadan kald›r›labilmesi için çözümün adresiparlamentodur.Baflta TCK ve TMK olmak üzere, ilgili tümkanunlardaki k›s›tlamalar›n kald›r›lmas› içinparlamentoyu göreve ça¤›r›yoruz.Gazetecilerin, yazarlar›n, ayd›nlar›n, tüm fikirsuçlular›n›n derhal serbest b›rak›lmas› içinyarg›çlar›n vicdanlar›na sesleniyoruz.Siyasi iktidar temsilcilerinin ve devletyöneticilerinin, meslektafllar›m›z› suçlu gösterenönyarg›l› ifadeler kullanmaktan vazgeçmeleriniistiyoruz.

Onlar terörist de¤il, onlar gazeteci!

En güçlü silah›m›zgerçeklerdir

D›flar›yla tek ba¤›m›z olan mektuplar›m›zve aile görüfllerimiz her f›rsatta gasp ediliyor.Haberleflme ve görüfllerden mahrum b›rak-ma cezalar› da sansürün bir baflka boyutu.Cezaevinde “V›z Gelir” adl› bir mizah dergi-si ç›kart›yoruz. Dergimizin hiçbir say›s› san-sürlenmeden ç›kart›lmad› d›flar›ya. »14’TE

MUSTAFA GÖK

10 OCAK 2012 SALI ÖZGÜR BASIN VARSA ÖZGÜR TOPLUM VARDIR

KONUK YAZARLARIMIZ

NEV‹N BERKTAfi »2’DE

ECE TEMELKURAN »9’DA

10 S‹YAH

TUTUKLU GAZETE10 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I

Akl›yla muhalefeteden insanlar›n,terör suçundan,

en düflü¤ü on befl y›ldanbafllayan ve a¤›rlaflt›r›l-m›fl müebbede kadar va-ran hapis istemleriyle,hem de tutuklu olarak,yarg›land›klar› bir ülke-de, “bas›n özgürlü¤ü”sorununun s›kça tart›fl›l-mas› son derece sevindi-ricidir. Ancak bazen, se-vindirici olan, ayn› za-manda aldat›c› olabili-yor. Sözgelimi, bas›n›nbask› alt›nda oldu¤u yö-nündeki yayg›n kanaat,büyük medyan›n, bask›ayg›t›n›n bir parças› ol-du¤u gerçe¤ini perdeliyorsa, aldat›c›d›r.

Bu durumu, somut bir örnekle izah etmek istiyo-rum. Hâlâ haf›zalardaki yerini korumaktad›r; geçti¤i-miz ekim ay›nda, PKK’n›n Çukurca sald›r›s›ndan he-men sonra, baflbakanl›k koltu¤unda oturan RecepTayyip Erdo¤an medya oligarklar›n›, büyük bas›n›nüst düzey yöneticileriyle birlikte, karfl›s›na dizmifltoplant› yap›yordu. Toplant›ya kat›lanlardan YaseminÇongar’›n izlenimlerini aktar›yorum: “Medyay› dahada ‘tektiplefltirecek’ yöndeki tekliflerin hükümettençok medyadan gelmesinde, insan›n nefesini kesenbir fley vard› hakikaten. Belki de oksijen azl›¤›, hava-land›rman›n yetersizli¤inden de¤il, ‘fiu Karay›lan rö-portajlar›n› yasaklamam›z gerekmez mi’ ve ‘Böylesald›r›lar sonras›nda bizden nas›l bir yay›n yapmam›-z› talep ediyorsunuz’ türünden sorular sormay› ken-disine reva görebilen meslektafllar›m›z›n toplant›da‘yeter say›’ya ulaflmas›ndand›.” Çongar’›n çizdi¤itabloya göre, büyük bas›n›n içinde bulundu¤u du-rum, en çok, Ortaça¤’daki vasallar›n durumuna ben-zemektedir. Ortaça¤’da insanlar, gönüllü olarak öz-gürlüklerinden vazgeçip bir lordun adam› oluyorlar-d›; vasallar›n tamam›, barbar istilalar›ndan korun-mak için bir efendiye s›¤›nan gönüllü kölelerdir. Bumodele göre, büyük bas›n›, ülkemizde ad›m ad›m in-fla edilen a¤›r bask› rejiminin ezdikleri aras›nda say-mak mümkün görünmemektedir; tam aksine, oligar-

flik yap›s› nedeniyle büyük bas›n, gönüllü olarak,ezen taraf›n yan›nda yer alm›fl ve bask› ayg›t›n›n birparças› olmay› kabul etmifltir.

P‹SL‹K TIRMALAYICILARBir soruyla devam etmek istiyorum. Gazetecili¤in“alt›n ça¤›” nerede ve ne zaman hüküm sürmüfltür;bu soruya verece¤im cevab›n, ülkemizdeki bas›nsorununun çözümü için anahtar ifllevi görece¤ineinan›yorum. Bu ba¤lamda, k›saca, yirminci yüzy›-l›n ilk on y›l›nda Amerika’da ortaya ç›kan, özelsektör ve siyaset dünyas›ndaki pislikleri toplumunbilgisine sunmay› sorumluluk edindikleri için“pislik t›rmalay›c›lar›”, “muckrakers”, ad› verilengazeteciler kufla¤›ndan söz etmek istiyorum.

Pislik t›rmalay›c›lar›; türlü hilelerle kârlar›na kârkatan petrol devlerini, bozuk ürün satarak halk›nsa¤l›¤›n› bozan g›da ve ilaç tekellerini, borsa spekü-latörlerini, ›rk ayr›mc›l›¤›n› teflhir etmeyi gazetecili-¤in “sine qua non”u, “olmazsa olmaz›”, olarak görü-yorlar ve Amerika’y› uzun süre çalkalayan haberleryaz›yorlar; gazetecilik, bu dönemde, en prestijli mes-lek konumundad›r. Emperyalist bir güç olabilmeningerekleri aras›nda ülke içindeki çeliflkileri yumuflat-man›n da bulundu¤una inanan “ilerici” baflkan TedRoosevelt, “muckraker” gazetecilerin gün ›fl›¤›na ç›-kard›klar› skandallara duyars›z kalam›yor ve tekelleridizginlemeye dönük düzenlemeleri yürürlü¤e koyu-yor. Pislik t›rmalay›c›lar döneminde bas›n, iktidar›frenleme ve ülke politikalar›n› biçimlendirme anla-m›nda, “dördüncü kuvvet” olarak ortaya ç›k›yor. De-mek ki, bas›n›n bir kuvvet olabilmesi için tekeller vesiyaset dünyas›ndaki pislikleri a盤a vurmas› ve hep-sinden önemlisi, muhalif olmas› zorunludur.

Bir ara sonuç yazmak mümkün: Patronun ihalele-rini takip etmekle yükümlü medya bürokratlar›yla,topluma karfl› sorumluluk duygusuyla dev tekellerinyolsuzluklar›n› haber yapan gazeteciler aras›nda ÇinSeddi bulunmaktad›r. Bu sonucu flu flekilde de ifadeedebilirim: Patronu fabrikas›n› kurdu¤u için cam fli-fle kullanman›n yararlar›n› saymakla bitiremeyen

medya kalemflorlar›yla, örne¤in, o dönemin en bü-yük petrol tekeli Standard Oil Company’nin çevirdi¤idolaplar› yazan Ida M. Tarbell’in meslektafl oldu¤unuhayal etmek bile mümkün de¤ildir.

“Muckraker” gazetecilerin sonu da oldukça ö¤-reticidir. ABD’nin ilk büyük emperyalist aç›l›m›olan Birinci Dünya Savafl›’na kat›lma karar›n› alan“muhafazakâr” Baflkan Woodrow Wilson, casus-luk ve fitne yasalar›n› yürürlü¤e koyuyor. ‹flçi ör-gütlerinden radikal gazetecilere, pasifistlere de¤insavafl-karfl›t› muhalefetin tamam› casusluk suçla-mas›yla ve astronomik ceza istemleriyle karfl› kar-fl›ya kal›yor. Tahmin edilece¤i üzere, casusluk suç-lamas› sadece bir örtüdür; gerçekte kriminalizeedilen savafla ve savafl› destekleyen tekellere karfl›yürütülen muhalefettir. Amerika’da tekellerin ikti-dar› pekiflirken, tekellerin skandallar›n› yazan ga-zeteciler kufla¤› casusluk suçlamalar›yla eziliyor vebir daha dirilmemek üzere ölüyor.

Amerikan tarihindeki bu epizotla, bugün Türki-ye’de yaflad›¤›m›z olaylar aras›ndaki benzerliklerçarp›c›d›r. Ülkemizde, bir yandan ayd›n muhalefe-ti terör yasalar›yla kriminalize edilirken; di¤er yan-dan bütün geleceklerini islamo-despotik rejimeba¤lam›fl büyük sermayedarlar›n özel mülkiyetin-deki bas›n, iktidar›n gönüllü kölesi olmaktan gayetmemnun görünmektedir. Ne ac›d›r; büyük bas›n›nözgürlük gibi bir sorunu bulunmamaktad›r.

Bizim için ac› olan, ABD Ankara eski Büyükelçi-si Morton Abromowitz için alay konusudur. Y›llar-ca bir büyük devletin diplomatl›¤›n› yapm›fl olma-n›n kibiriyle konuflan Abromowitz, Erdo¤an için“tiran” dedikten sonra, sarkastik bir gülümsemey-le ekliyor: “Türk bas›n› Erdo¤an’›n hastal›¤› konu-sunda çok sessiz, ABD’de olsa bu konunun çok üs-tüne giderlerdi. Türk bas›n› oldukça sayg›l›.”

Ne demeli; büyük bas›n, bir köle ahlak›yla, ger-çekleri ayd›nlatmaktan ziyade karartmay› ilkeedinmifltir.

Gazetecilik mesle¤i ise betondan bir mezardagömülü hâldedir.

Sait ÇAKIR

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi,

B-9-Alt Ko¤uflu‹STANBUL

Ben gazeteci de¤ilim. He-men, “Onlar gazeteci de¤il,terörist!” diyen hükümet

yetkililerinin hakl› oldu¤unu san-may›n sak›n! Benimki, profesyonelmesle¤imin gazetecilik de¤il, aka-demisyenlik olmas› yaln›zca…Yoksa sözcü¤ün sözlüklerdeki an-lam›yla al›nacak olursa, gazete tü-ründen yay›nlara yaz› yazan biriolarak, ben de “gazeteci” say›l›yo-rum. Buysa, esas mesle¤imin sa-dece bir yan›n› oluflturuyor. Sözünözü, esasen, müdahil olmak ve de-¤ifltirmek arzusuyla üniversiteyimesken tutup b›rakmayanlarda-n›m; müdahil olmak ve de¤ifltir-mek, anlayabilmekten ve anlaya-bilmekse, bilmekten geçiyor.

Y›llard›r, en çok yapt›¤›m ifl, kitap ve makale oku-mak oldu. Son dokuz y›lda ise, daha çok yabanc› dil-de yaz›lm›fl kitap, makale ve raporlar› okudum. Dün-yaya bak›p Türkiye’yi, Türkiye’ye bak›p dünyay› anla-mak, anlamland›rmak gibi büyük bir hevesle girdi-¤im Uluslararas› ‹liflkiler alan›nda, önüme en s›k ç›-kan bafll›klardan biri, “Türkiye-Avrupa Birli¤i iliflki-leri” ve dolay›s›yla “AB’ye tam üyelik süreci” oluyor-du. Türkiye’nin y›llar içinde ne kadar da demokratik-leflti¤i, fakat bu sürecin belli kimi musibetler sonucukâh yavafllad›¤› kâh engellendi¤i yönünde onlarca,belki de yüzlerce metin okuyup tart›flmalar, çal›flma-lar yap›yorduk. Bunlar aras›nda, yeri en sa¤lam olan-larsa, AB’nin yürütme organ› olan Avrupa Komisyo-nu taraf›ndan “tam üye aday›” statüsüne sahip ülke-lere dair haz›rlanan, “ilerleme raporlar›” oluyordu.Bunlardan Türkiye’ye dair olanlar›n›, ç›kar ç›kmaz vemuhakkak okuyorduk.

AB ‹LERLEME RAPORLARINDA TÜRK‹YEAvrupa Komisyonu bünyesindeki GenifllemedenSorumlu Komiserlik taraf›ndan Türkiye hakk›ndahaz›rlanan ilk rapor, zindanda teyit etme imkân›n-dan yoksun oldu¤umdan belle¤ime dayanarak yaz›-yorum, 1998 y›l›nda haz›rland›. AB, Yunanistan’›nve Güney K›br›s Rum Yönetimi’nin ›srarlar› karfl›-s›nda daha fazla nazlanmam›fl, sonuncusuna “tamüye aday›” statüsünü bahfledivermiflti. Türkiye tara-f›; Rum Yönetimi’nin, K›br›s’›n bütününü temsilen“üye aday›” yap›lmas› nedeniyle de; K›br›s üzerindeTürkiye’nin sahip oldu¤u “garantörlük” haklar› ge-re¤i, henüz Türkiye’nin üye olmad›¤› bir örgüte üyeyap›lmas›n›n Londra ve Zürih Antlaflmalar›’na aç›kayk›r›l›k teflkil edece¤i gerekçesiyle de fazlas›ylak›zg›nd›. Bu nedenle, Lüksemburg Zirvesi’nde Gü-ney K›br›s Rum Yönetimi’ne bahfledilen “tam üyeaday›” statüsü, daha “adayl›k” statüsü verilmemiflTürkiye için sanki adaym›flças›na, “Progress Re-port” denilen, ilerleme raporlar›n›n haz›rlanmayabafllamas›yla dengelenmeye çal›fl›ld›. Zaten bir y›lsonra, k›zg›n görünmeye devam eden, döneminBaflbakan› Bülent Ecevit, Helsinki Zirvesi’ne de ka-t›lmay›nca, bizzat Javier Solana’n›n Türkiye’ye gele-rek koluna tak›p götürmesiyle toplant›ya kat›lacakve Türkiye de “tam üye aday›” statüsünü elde ede-cekti. ‹flte ilki do¤rudan politik koflullar›n ve gelifl-melerin bir ürünü, hatta ‹ngilizce sözcükle bir “lip-service”, “sus pay›” da diyebiliriz, olarak yay›mlan-m›fl ilerleme raporlar›, o günlerden bu yana, her y›l

ç›kmaktad›r.AB ilerleme raporlar›n›n, y›llarca en te-

mel elefltiri konular›n› oluflturmufl kimibafll›klar vard› ki, bunlar zaman içinde, enaz›ndan fleklen, kald›r›lmak zorunda kal›-n›yordu. ‹lk akla gelenlerden biri, DevletGüvenlik Mahkemeleriydi. Ola¤anüstüyarg›lama usullerine sahip DGM’ler, üyeyap›lar›yla da elefltirilere konu oluyordu venihayet, önce DGM’lerdeki askerî yarg›çlarüyelikten ç›kar›ld› ve daha sonra, DGM’le-rin kendisi kald›r›ld›. Asl›nda, DGM’lerinyerlerine kurulan Özel Yetkili Mahkemeler,ayn› ola¤anüstü yarg›lama usullerini de-vam ettiriyorlard›. Bir di¤er kadim elefltiriise Hekimler ve Savc›lar Yüksek Kuru-lu’nun yap›s›na yönelikti ve Kurul’a, do¤-rudan bir hükümet yetkilisi olarak, AdaletBakan›’n›n baflkanl›k etmesi ve ayr›ca Ada-

let Bakanl›¤› Müsteflar›’n›n da kat›lmas›, yarg› ba-¤›ms›zl›¤›n› tahrip edece¤inden, yeriliyordu. Bunlar›de¤ifltirmek, dahas› Anayasa Mahkemesi ve di¤er ikiyüksek mahkemenin yap›lar›n›n de¤ifltirilmesi, AKPhükümetlerine nasip oldu.

BATI DESTEKL‹ & YEN‹ “HUKUK” REJ‹M‹Onuncu y›l›na girmifl bulunan AKP iktidar›, birtak›mpolitik nedenlerden dolay›, daha önce efline az rastla-n›r bir uluslararas› deste¤i de arkas›na alm›fl olaraktüm bu elefltiri konusu bafll›klarda, hayatî önemi haizde¤ifliklikler gerçeklefltirdi. Bu de¤ifliklikler; ülkedebenzerine ancak 12 Eylül öncesi rastlanabilecek bircepheleflmeyi büyütürken; di¤er yandan, yarg› erkibaflta olmak üzere tüm bir devlet ayg›t›n› AKP’nin ba-sit bir uzant›s› h?line getirdi ve bu yeni rejimin önün-de birer ayak ba¤› oldu¤u düflünülen kim varsa, art›kbirer “aparatçik” niteli¤indeki kolluk gücü ve yarg› va-s›tas›yla, cezaî soruflturmalara konu edilmesine vehatta zindanlara at›lmas›na neden oldu. Bir zamanlarHSYK toplant›lar›na Adalet Bakan› ve Bakanl›k Müste-flar›’n›n kat›l›m›n› bile elefltiri konusu eden AvrupaBirli¤i; söz konusu AKP iktidar› olunca; herhangi birde¤iflikli¤e u¤ramam›fl bu durumu elefltirmek flöyledursun; yüksek mahkemelere do¤rudan parlamentoço¤unlu¤u taraf›ndan üye atanmas› (*) ; atanan hükü-mete yak›n üyelerin, mahkeme baflkan› seçimlerinde“blok oy” kullanarak bir parti gibi hareket etmeleri vetüm bunlar sayesinde kurulan yeni “hukuk” düzenin-de, hiçbir suçu olmayan insanlar›n, telefonlar› dinle-nerek ve önce konulup ard›ndan bulunan sahte birta-k›m dijital dosyalar “delil” gösterilerek, y›llarca hapis-lerde tutulmas› gibi pek çok vahim geliflme karfl›s›ndabile herhangi bir ses ç›karmam›flt›r. En son, bu y›l ya-y›mlanan ilerleme raporunda bile, “Ergenekon ve Bal-yoz davalar›n›n bir f›rsat oldu¤u” yollu yorumlar›n bu-lundu¤unu gazetelerden okumufl bulunuyoruz. Kol-luk gücü ve yarg›n›n AKP’nin birer uzant›s› h?line ge-tirilmesine herhangi bir itiraz› bulunmayan AvrupaBirli¤i’nin, bu yeni “hukuk” düzeni taraf›ndan kurgu-lanan ve sözcü¤ün bütün anlam›yla birer “kurgu” olanbu davalara da esasl› bir itiraz› bulunmuyor.

BATI’NIN ESASTAN UZAK ELEfiT‹R‹LER‹Bu yaz›y› kaleme ald›¤›m günlerde, önce AvrupaParlamentosu Baflkan› Jerry Buzek ve bundan birhafta kadar sonra da ABD Baflkan Yard›mc›s› JosephBiden, Türkiye’ye birer ziyarette bulundular. Buzek,yeni rejim ve onun “hukuk” düzeniyle ilgili genel

sorunu, daha zarars›z gördü¤ü “tutuklu gazeteci-ler” meselesine indirgemeyi tercih ederken, Bidenise yaln›zca bas›na kapal› görüflmelerinde dile getir-meye dikkat etti¤i elefltirilerini “tutuklu milletvekil-leri ve gazeteciler” ile s›n›rland›rma yoluna gitti. Buelefltiri ise yüksek “özgürlük” veya “adalet” duygu-lar›ndan de¤il, politik nedenlerden ötürü sonsuzkredi açt›klar› AKP iktidar› eliyle yürütülen rejim de-¤iflikli¤i hamlesinin ve en çok yeni AKP rejimi eliyleuygulamaya koyduklar› bölgesel projelerinin, fazla-ca göze batan vakalar nedeniyle sekteye u¤ramama-s› için dillendiriyorlar. Bir di¤er etkense, daha dünekadar bu davalara gözü kapal› destek olmufl kesim-lerden insanlar›n bile, yeni politik konjonktür elve-rir elvermez, oluflturulan çuval davalara dahil edile-rek hapse at›lmalar› oldu. “Derin devletin tasfiyesi-ne giriflildi¤ini” düflünüp elefltirileri yaln›zca “dava-n›n yanl›fl yöne sapm›fl olmas›” ile s›n›rl› olan Ah-met fi›k gibi gazetecilerin do¤rudan “Ergenekon”çuval›na at›l›vermesi veya Öcalan’›n avukatlar›ndan,“Ergenekon” davas› ilk bafllad›¤›nda Kürtler ad›naderhal “müdahil” olmufl Ayfle Batumlu’nun “KCK”soruflturmas› üzerinden “Ergenekon” ile iliflkilen-dirilmesi, yeni despotik rejimimizin karakterine da-ir ö¤retici, fakat fazlas›yla trajik birer örnek oldular.

M‹LYONLAR “BAHARI” BEKL‹YOROysa rejimin karakteri daha 2007 y›l›nda sokaklaradökülmüfl milyonlar taraf›ndan, hakl› oldu¤u art›kiyice anlafl›lm›fl bulunan bir önyarg›yla haber verili-yor, adeta hayk›r›l›yordu. Türlü çiçek isimleriyle be-zedikleri Renkli Devrimler’inden, Arap Bahar’lar›-na koflturup duranlar›n, süreç teklemeye bafllay›n-ca, dostlar al›flveriflte görsün kabilinden yükseltme-ye bafllad›klar› elefltiricikleri, Silivri’de y›llard›r na-hak yere özgürlüklerinden yoksun yatanlar› geçtim,o milyonlara kabul ettirebilir misiniz? Yan›t› basit-tir: fiimdi susmufl görünen o milyonlar, renk körüde de¤il, mevsimlere de aldanm›yor. Zira iktidarda-ki onuncu y›l›n› doldurmak üzere olan AKP yöneti-mi; intikam hisleriyle dolu oldu¤u laik ordununmensuplar›ndan akademisyenlere, politikac›lardangazetecilere, muhalif partilerin yönetimindeki bele-diyelerin idarecilerinden yeterince avucuna alama-d›¤› spor kulüplerinin yöneticilerine ve protestocugençler ile ö¤rencilerden Kürt aktivistlere kadar;kendi “Yahudisi” sayd›¤› binlerce kifliyi hapislerde“toplayarak” cumhuriyetçi milyonlar› yeterincehakl› ç›karm›fl bulunuyor. Cumhuriyetçi milyonlar,bu tehlikeyi çok önceden meydanlarda hayk›rarakhaber verirken, kendi bafllar›nayd›lar. Dahas›, dün-ya bas›n› taraf›ndan da “kendi ayr›cal›kl› konumla-r›n› kaybetmekten korkan laik elitler olmak ve dar-be peflinde koflmak” ile itham ediliyorlard›. As›ldarbenin kimler taraf›ndan ve kimlere karfl› yap›l-m›fl oldu¤u ise art›k meydandad›r. Dolay›s›yla, flim-dilik susan milyonlar, yürümeleri gerekti¤i gün, yi-ne kendi bafllar›na ve Bat›’ya hiç güvenmeksizin yü-rüyeceklerinin fark›ndalar. Türkiye’nin modern bi-rikimi, kendi bahar›n› yine bizzat kendi elleriyle ge-tirece¤i güne haz›rlan›yor. (*) “Milli iradenin yarg›ya yans›-mas›” slogan›yla savunulan, yüksek mahkemelere parlamento taraf›n-dan üye seçilmesi yöntemi, “Bat› ülkelerinde de uygulan›yor,” çarp›tma-s›yla birlikte tedavüle sokulmufltu. Bu çarp›tmaya en hararetli biçimdebaflvuranlar, Bat› parlamentolar›nda bu tür seçimlerin, bizdeki gibi “ba-sit ço¤unluk” ile de¤il, “nitelikli ço¤unluk” ile yap›ld›¤› gerçe¤ini ise sak-lamay› seçtiler. Bu yolla, meclis ço¤unlu¤una sahip AKP, meclis konten-jan›ndan seçilen yüksek yarg› mensuplar›n› da bizzat belirledi.

Coflkun MUSLUK

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi B-9-Alt Ko¤uflu

‹STANBUL

Türkiye kendi ‘bahar›n›’ bekliyor

Bask›c› bas›n

Küçük Solin’in an›s›na…

Y›llard›r bu ül-kenin geçmifli-

ni ve gelece¤ini ya-k›ndan ilgilendirenhatta kaderini tayineden Kürt sorunu-na yaklafl›m art›kinsani tahammül-leri zorlayan birboyuta ulaflm›flt›r.Özellikle son bir-kaç y›ld›r yandaflmedya ve üç may-munlar› oynayanbaz› medya organ-lar›n›n eliyle ger-çekler çarp›t›l›yor. Her gün Kürtsorunu üzerine çarp›t›lm›fl, yalandolan ve düzmece haberler yay›m-lan›yor. Onlar›n bu düzmece ha-berleri ortaya ç›kmas›na ra¤menhiç kimse onlara dokunam›yor.Bunlara dokunulmaz ve elefltirile-mez statüsü verilmifl. Bu ülkedemilletvekillerine dokunuluyor amaonlara dokunulam›yor. Dokunul-maz olanlara dokunuluyor amadokunulanlara hiç kimse dokuna-m›yor. ‹flte böyle gariplikler ülke-sinde yafl›yoruz.

Yandafl medyaya inat, y›llard›rçarp›t›lan veya görmemezlikten ge-linen baz› haberlere “Haberiniz varm›?” sorusuyla dokunaca¤›m. Busoruyla duymayan kulaklara f›s›lda-yaca¤›m, görmeyen gözlere ayd›nl›-¤› serpece¤im. Ben tafl gibi sertlefl-mifl vicdanlar›n› yumuflataca¤›m.

Haberiniz var m›? Son 9 y›l içe-risinde 159 çocuk bu kirli politika-n›n küçük kurbanlar› oldu. Birkaç›d›fl›nda hiçbirinin öldürülmesi ha-ber konusu bile yap›lmad›. Yandaflmedya taraf›ndan haber de¤eri ta-fl›mayanlar›n aras›nda biri var kiinsan onun hikâyesini duyunca in-sanl›¤›ndan utanas› geliyor. Bu ço-cuk onlar›n en küçü¤üydü ve enac›mas›zca öldürüleniydi. Onunismi Solin idi. O henüz 6 ayl›k idi.Do¤mam›fl kardefliyle birlikte, ai-lesiyle beraber arabalar›na binmiflve yolculuk ediyordu. Günlerdenbir yaz günü, takvimler 21 A¤ustos2011’i gösteriyordu. Arabalar› havasald›r›s›n›n yap›ld›¤› bölgeden ge-çiyordu. Henüz ne oldu¤unu anla-madan, Solin, daha do¤mam›flkardefli, annesi, babas› ve 4 çocukile birlikte paramparça oldular.Parçalanan bedenleri dört bir yanasavruldu. Dünyalar güzeli küçükSolin tan›nmayacak bir durumday-d›. Bu olay yandafl medyada “terö-ristler öldürüldü” fleklinde verildi.Bir anda onlar “terörist” oluver-mifllerdi. Gelece¤imiz olan çocuk-lara verilen de¤er budur.

Haberiniz var m›? Bu ülkedegencecik fidanlar topra¤a düflü-yorlar. Hem de gözlerimizin önün-de yitip gitmektedirler. Bu ölümle-rin sona ermesi için “Êdi Bese (Ye-ter Art›k)” diyen anneler var. Buanne yürekleri y›llard›r büyük birdirayetle kaybedilen çocuklar›n›

ar›yorlar. Hem de onlarayap›lan bunca zulmera¤men yine de yaz k›fl,gece gündüz demedenar›yorlar. fiimdi de aske-riyeye ait çöplüklerde ço-cuklar›n›n kemikleriniar›yorlar. Çünkü o çöp-lüklerde toplu mezarlarbulunuyor. Düflünebili-yor musunuz, çöplükler-de insan kemikleri ç›k›-yor. Her fleye ra¤men buac›l› anneler her gün zi-yaret edebilecekleri ço-cuklar›n›n bir mezar ta-fl›n›n olmas›n› istiyorlar.Acaba bu ac›l› anneler

çok mu fley istiyorlar?Haberiniz var m›? Bu ülkede

hasta tutsaklar ölüme terk edil-mifller. Neredeyse her gün birölüm haberini al›yoruz. En son Er-zurum Cezaevi’nde bulunan Meh-met Aras yetkililerin duyars›zl›¤›sonucunda yaflam›n› yitirdi. Onunson iste¤i, son günlerini ailesininyan›nda geçirmekti. Onun bu soniste¤i yerine getirilmedi. Bari b›ra-k›n di¤er hasta tutsaklar son gün-lerini ailelerinin yan›nda geçirsin-ler. Ölüm döfle¤inde olanlar›n soniste¤ini yerine getiremeyen bir si-yasal iktidarla karfl› karfl›yay›z.

Haberiniz var m›? Bu ülkedegerçekleri yazan ve dile getiren ga-zeteci, yazar, akademisyen, avu-kat, siyasetçi vs. k›sacas› toplu-mun tüm kesiminden herkes hu-kuk d›fl› bir flekilde tutuklan›yor.En çok Kürtler bundan nasibinial›yor. Neredeyse bas›lmad›k ve ta-lan edilmeyen Kürtlere ait kurumkalmad›. En son Kürt bas›n›n›nkurumlar› bask›nlara maruz kald›.Yap›lan bask›nlarda onlarca Kürtgazeteci ve sosyalist bas›n emekçi-leri tutukland›. Bu siyasal iktidarve onun yandafl bas›n› flunu çok iyibilmelidir ki biz ölümü göze alm›-fl›z. Eninde sonunda boyun e¤ecekolan biz de¤il onlar olacakt›r.

Böyle bir gerçeklikle karfl› karfl›-ya oldu¤umuz bir ülkede kim de-mokrasiden söz edebilir? Demok-rasiyi bir tarafa b›rak›n, bu ülkedeinsan hayat› hiçe say›l›yor. Yaflamhakk›n›n tart›fl›ld›¤› bir ülkede de-mokrasiden söz etmek aptall›kolur. Yaflanan bunca fleye ra¤menhâlâ baz› kesimler ç›k›p ileri de-mokrasiden söz etmektedirler.Onlar›n demokrasi anlay›fl› gücüellerinde bulundurmad›r.

Son olarak üç maymunlar› oy-nayan baz› medya organlar›na birçift sözüm olacak. Belki bedel ver-mekten çekinebilirler. Bunu birdereceye kadar anlay›flla karfl›laya-biliriz. Onlardan ricam, e¤er budüzene karfl› duram›yorlarsa, baribizim önümüzde engel olmas›n-lar. Onlar›n suç orta¤› olmas›nlar.Bunun için gelin hep beraber gele-ce¤imizi karartmaya çal›flanlarakarfl› ortak tav›r alal›m. Onlar›kendi yaratt›klar› karanl›¤a mah-kûm edelim.

Vedat KURfiUN

Diyarbak›r D Tipi CezaeviL-5 Ko¤uflu

Haberiniz var m›?

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir.

B‹RGUN 11 S‹YAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 11

Mehmet Aras’› (*)sayg›yla an›yorum…

A= {Kürtler,Sosyalistler,Demokrat-

lar}B = {Zanl›lar, Sa-

n›klar, Teröristler}f: Terörle Müca-

dele Kanunu(TMK) (Buna Top-lumla MücadeleKanunu da diyebi-liriz.)

g: Polis Vazife veSelahiyet Kanunu(Buna da KCK’yle,Devrimci Karar-gah’la ilintilendir-me zanaat› diyebiliriz.)

r: f ve g fonksiyonlar›n uyum içinde çal›flt›¤›bileflke bir fonksiyondur.

f, g ve r, A’dan B’ye birer fonksiyondurlar.r bileflke fonksiyonuna ‘devlet güvenlik düze-

ne¤i’ de diyece¤iz bu yaz›da.fiimdi bu düzene¤imizin nas›l çal›flt›¤›n› göste-

relim. Bunun için önce A’dan bir eleman seçece¤iz.Bu eleman, Hatip Dicle olsun.

r (Hatip Dicle) = terör suçlusuAd›m ad›m gösterecek olursak;1. Ad›m: g (Hatip Dicle) = terör zanl›s›(Burada polis devrededir. Polis, Hatip Dic-

le’yi gözalt›na al›r ve “KCK’yle ilintilendirmezanaat›n›” icra etmeye bafllar.)

2. Ad›m: f (terör zanl›s› Hatip Dicle) = san›k(Bu kez devrede hâkim ve savc›lar vard›r ve

toplumla mücadele bafllar. Derken yerel mahke-me hükmünü aç›klar, yüksek mahkeme de bu hükmüyasaya, hukuka uygun bulur. Böylece Hatip Dicle, ar-t›k “terör suçlusu”dur.)

3. Ad›m: Bu uygun bulma durumundan Yüksek Se-çim Kurulu’nun bir vazife ç›karmas› icap eder ve 12Haziran 2011’deki genel seçimlerde 80 bin civar›ndaoy alan Hatip Dicle’nin milletvekilli¤i düflürülür. (Ha-tip Dicle OUT, Oya Eronat IN yani)

• • •fiimdi de A’dan baflka bir x eleman› seçelim. Bu x

eleman›, Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi MatematikBölümü ö¤rencisi Sinan Kaplan (**) olsun.

r kural›na göre;r (ö¤renci Sinan Kaplan) = terörist olur.r fonksiyonunun resmi iflleyifli, temyiz davas›n›n

sonucuna kadar, g (Sinan) = zanl›; sonra f (zanl› Si-nan) = san›k; temyiz davas›n›n sonucuna göre ise ge-nellikle r (ö¤renci Sinan) = terör suçlusudur.

Ancak biz bu resmi iflleyifle itibar etmeyece¤iz…Çünkü bu iflleyifl, hukuki, yasal k›l›f uydurmak mari-fetiyle bofl bir meflrulaflt›rma çabas›ndan öte bir fleyde¤ildir ve biz biliyoruz ki, hukuki olan, yasal olanher zaman (Türkiye’de, özellikle mevzubahis TMKise, ço¤u zaman) meflru de¤ildir.

Yan› s›ra Sinan Kaplan, Kürt, Gewerli (Yüksekova-l›) bir ö¤rencidir ve kat›ld›¤› protesto eylemi Anka-ra’da de¤il -yarg›lanmas› da Ankara’da de¤il-Amed’dedir (Diyarbak›r).

Hâl böyleyken ne olacakt› baflka? “Tetörist” etiketiyleyaftalanan Sinan tutuklanmay›p, Cumhurbaflkanl›¤›na

aday m› gösterilseydi? Daha neler, de¤il mi?

• • •A kümesinden seçti¤imiz her eleman için; bir bafl-

ka BDP’li, bir SDP’li, baflka bir ö¤renci veya bir gaze-teci için ifllem, ayn› ifllemdir:

r (x) = terörist yani r (devlet güvenlik düzene¤i), tut-tu¤unu “terörist”likle yaftalar ve hapishaneye t›kar. Çar-k›na çomak sokulmad›kça da, t›k›r t›k›r çal›fl›r…

Bu düzenek neye benziyor biliyor musunuz?Koca bir dev(let) düflünün. Upuzun kollar›, büsbü-

yük elleri var. Önünde içi siyah boya dolu kocaman birkazan duruyor. Hemen arkas›nda da genifl, derincebir kuyu var.

Bu koca dev iflaret edilenleri tutup tutup kazanadald›r›yor ve bafl›n›n üstünden arkas›ndaki kuyuya ar-t›yor.

r düzene¤i, afla¤› yukar› böyle çal›fl›yor iflte.Ancak korkulmas›n bu devden ve bu devi kumanda

edenlerden. Çünkü zulüm, zalimin korkusudur, esa-s›nda…

Korkaklardan korkulur mu hiç?YAZININ ÖYKÜSÜ:16 Aral›k 2011’de, Mavi Ring ile Analitik Geometri

ve Matematiksel ‹statistik derslerinin s›navlar›na gir-mek üzere Dicle Üniversitesi’ne götürüldüm. (Kaçö¤renciye nasip olur ‘özel araç’la ve bafllar›nda ko-mutanlar›, onlarca askerin korumas› alt›nda okulagötürülmek, s›nava girmek ve geri getirilmek, de¤il

mi? Hatta iyimser bak›p, Mavi Ring’i“okul servisi”ne de sayabiliriz.) Mate-matik Bölümü’ne 2005’te kay›t yapt›r-d›m. (Gerçi ben soranlara 7. s›n›fta-y›m, diyorum. Böylesi, “Tembel! Yediy›ld›r bitirememifl okulu!” sözlerini duy-mam› önlüyor bazen.) Sonra; iki y›ld›r

da tutukluyum. Baz› derslerin s›nav soru-lar› hakk›nda hiç fikrim olmuyor, yani ce-vaplayam›yorum sorular›. Cevaplayama-

y›nca da, tutuklu ö¤rencilerin yapt›¤› gibi,bazen hocaya mektup yaz›yorum, bazen

de niçin tutukland›¤›m› (hocalar›m›zmerak edebilir bunu. Nitekim merak,

bilim insanlar› için önemli bir dürtü) an-lat›yorum. 16 Aral›k 2011’deki s›navlardada, Terörle Mücadele Kanunu’nu mate-

matiksel olarak izah ettim ve elefltirdim.“(fog) (x) = terörist” bafll›kl› yaz› da ora-dan ç›kt›. S›nav bitti ve asker ald› ka¤›d›-

m›, flöyle bir bakt› ve di¤er askere uzat›p,“Bir bak, alâkas›z fleyler yaz›lm›flsa, gü-venlikçiye ver, (hocalar›m›z bafl›m›zdadurma zahmetine katlanam›yorlar; kâ-

¤›tlar› verip, askerlere “bitince güvenlik-çiye teslim edersiniz,” diyorlar. Hepsiöyle de¤il tabii. Ço¤u, diyebiliriz ama…)

o da imha eder, hocayla öyle konufltuk,”dedi. Daha önceki bir s›navda, birlikte s›-nava girdi¤imiz arkadafl›m (o da matema-

tik ö¤rencisi, 2008 giriflli, ‹smet Akan) kâ-¤›tlar›m›z›n hocaya teslim edilmedi¤in-den flüphelenmiflti; ancak emin olama-

m›flt›k. Sordu¤umda “k⤛tlar›n›z› ver-dik,” deyip, kestirip atm›flt› asker. Yaln›z ogün, aç›kça imha edilece¤ini söyledi asker.

Tepki gösterdim, “Bu iflgüzarl›kt›r, hakk›-n›z, yetkiniz yok buna,” dedim. Bakt›m

dinletemiyorum, kendim y›rtt›m k⤛d› ve di¤ers›nav k⤛d›yla birlikte, o esnada s›n›fa giren di¤er der-sin hocas›na verdim. Asker, tart›flmam›z s›ras›nda,“ad›n› söyleyip, istersen flikâyet edebilirsin, ben görevi-mi yap›yorum,” deyince, ben de, “siz böyle mi hizmetediyorsunuz vatana? S›nav k⤛d›n› -üzerine her ne ya-z›lm›fl olursa olsun- imha etmek midir vatana hizmet?Yaz›k! ‹nsanlar “tanr› parçac›¤›”yla u¤rafl›yor, siz benimk⤛d›mla…” dedim ve karfl›l›¤›nda “Ben böyle hizmetedildi¤ine inan›yorum,” cevab›n› ald›m. Askere en son,“o s›nav k⤛tlar›na yazd›klar›m› sadece hocalar›m oku-yacakt›, engellediniz. Bu defa o yazd›klar›m› gazeteyegönderece¤im, binlerce insan okuyacak; iflte bunu en-gelleyemeyeceksiniz,” dedim. Sonuç: ‹flte yaz›“(fog)(x)=terörist” ve yaz›n›n öyküsü. Hocamdan ri-cam, lütfen de¤erlendirsin yazd›klar›m› (k⤛d› y›rtm›fl-t›m ya, okuyamam›flt›r.)…

Derken, sabah D‹HA’ya bask›n haberiyle uyand›m(20 Aral›k 2011). Muhabirler gözalt›na al›nm›fl. Ölüm,gözalt›, tutuklamalarla iflte 90’l› y›llar, iflte Çiller…

(*) Mehmet Aras, “Hayata Dönüfl” katliam›n›n 11. y›ldönü-münde, Erzurum H Tipi Cezaevi’nde, tahliye edilmeyip, teda-visi engellenerek katledildi. Aras, kanser hastas›yd› ve 63yafl›ndayd›.

(**) Dicle Üniversitesi’nin 50’yi aflk›n ö¤rencisi, baz›lar›,mesela Sinan üç y›ld›r tutuklu ve “ana ak›m” medyadan ne-redeyse hiç kimse, Hopa davas›ndan tutuklu ö¤rencilere gös-terilen ilginin yar›s› kadar bile ilgi göstermemifltir bu ö¤ren-cilere.

Bedri ADANIR

Diyarbak›r D Tipi CezaeviI-6 Ko¤uflu

D‹YARBAKIR

(fog) (x) = terörist = r (x)

Polis kap›mda, 23 Eylül 2008. “Nevar?” dedim. “Arama yapaca¤›z”dediler. “‹zin var m›?” dedim;

“var” dediler ve gösterdiler. “Suç ney-mifl?” dedim. Bir bayan polis vard›. Hanineredeyse üstüme atlayacakt›. Öyle yerin-de duram›yor. Amirinden önce at›ld›. A¤-z›n› büzdü, kas›ld›, kas›ld›:

- Ergenekoncuuuluk!...Gidinin dünyas›… fiimdi hepiniz böyle

bir suç olmad›¤›n› biliyorsunuz. Ama“Ergenekon” denince neyin ne oldu¤unuda biliyorsunuz. Leb deyince, “leblebi”yibiliriz biz.

Ben dördüncü y›l›mda hâlâ bu örgütüar›yorum. Yani Ergenekonculu¤a ad›n›veren “Ergenekon Terör Örgütü”nü…Bunun gibi bir örgüt yeryüzünde yok.2007 y›l›ndan bu yana bu örgütle ilgili iki bineyak›n insan sorguland›. Aralar›nda 17 yafl›ndan80 yafl›na pek çok mevki makam sahibinden, sa-hipsizlere kadar herkes vard›. Önce polis bu ikibin kifliye sordu:

- Ergenekon Terör Örgütü?...Yan›t tek oldu:- Ben böyle bir örgüt bilmiyorum.Ayn› soruyu savc› sordu; yan›t de¤iflmedi. Ay-

n› soruyu yarg›ç sordu, gene ayn› yan›t. Ayn› so-ru tutuklu tutuksuz yarg›lanan 500’ü aflk›n insa-na soruldu. Bir tekinden de¤iflik yan›t ç›kmad›:

- Ben böyle bir örgüt bilmiyorum.“Karakolda do¤ru söyler mahkemede flaflar”

terimi; bizde polisin maharetini anlat›yor. Polissorgusunda bunca insandan bir Allah’›n kulu,“evet, ben biliyorum” demez mi? Dememifl. Ör-gütü kimseler bilmiyor. Kurgulayanlar hariç!

Mahkeme; Emniyet Genel Müdürlü¤ü’ne,Jandarma Genel Komutanl›¤›’na, M‹T’e, Genel-kurmay Baflkanl›¤›’na sordu: “Ey, Devlet-i Âli;söyle bana Ergenekon ne ola?” diye. Devlet-i Âliyan›t verdi:

- Biz böyle bir örgütü bilmiyoruz!Al sana kaya… Dünyada böyle bir örgüt var

m›?Taraf yazar› dedi ya:- Bu, öyle bir örgüt ki; üyeleri dahi üye olduk-

lar›n› bilmiyorlar.Peki, kim biliyor?H›nz›r h›nz›r gülmeyin:

“Dünyan›n en gizli örgütübu!” Duruflmada 22 ay son-ra ifadeye ç›kt›m:

- Ey yücelerin yücesi yar-g›çlar, ey savc›lar, ey SilivriTanr›lar›; bana suçumusöyleyin savunma yapaca-¤›m; çünkü dilekçe de yaz-

d›m; iddianameye yazmam›fls›n›z!Yüce savc›l›k makam›; yar› beline kadar ma-

kam› devletinden üzerime sark›p ve de parma¤›-n› sallayarak (Tabii bunu yücelerin yücesi SilivriMahkemesi’nin yarg›çlar›n›n; “söyleyin savc›bey” demesi üzerine yapt›):

“Efendim, san›k suçunu en iyi kendisi bil-mektedir…” dedi. Hatta; mahkemenin ›srar›üzerine; “suçumun söylenmesi için mehil” (ya-ni süre) talep etti.

Tan›yanlar bilir (bilirsiniz) biraz inatç› ve ›s-rarc›y›md›r. Savc›l›k makam› bu tür dayatmamsonunda; “suçunun söylenmesi ihsas› rey (kara-r›n söylenmesi) olaca¤›ndan, suçunun söylen-memesine” dedi. Yüce Silivri Mahkemesi’ninyüce yarg›çlar› da “evet, evet ihsas› rey olur” di-yerek bu görüfle uydular.

“Oldu mu can›m flimdi” deyince de bana;“oldu da bitti” denildi. Dedim ki; “yeminle söy-lüyorum; muhalifsin ondan, deyin bir daha du-ruflmaya gelmeyece¤im. Suçumu kabullenece-¤im.” Sustular.

fiimdi ben bu yaz›yla kamuoyuna sesleniyo-rum. Kimsenin bilmedi¤i, kimsenin kabullen-medi¤i, devlet denilen organ›n dahi belle¤i dâ-hil hiçbir yerinde kendisiyle ilgili bilgiye rastla-mad›¤› bu Ergenekon örgütünü bilen, duyan bi-ri varsa insaniyet nam›na ilk karakola bildirsin.

Bu örgüt nerdedir? Ne yer? Ne içer? Lideri kim?Kimler yönetir? Bilenler savc›ya koflsun. Çünkümadara ç›kt›. 10 bin sayfa iddianamede, bir mil-yondan fazla ek dokümanda bunlar yok. Hatta;“biz itirafç› olaca¤›z” diye mahpustan y›rtmakiçin gizli tan›k olanlar dahi; “biz örgütü bilmi-yoruz ama, duyduk ki…” diyorlar.

Ben de diyorum ki; benim örgütlerim belli!Üyesi oldu¤um Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,Türkiye Gazeteciler Sendikas›, Ça¤dafl Gazete-ciler Derne¤i, Bas›n Konseyi, Uluslararas› Gaze-teciler Federasyonu (FIJ)…

Ben bir örgüte üye olaca¤›m da onu savun-mayaca¤›m! Ben bir eylemde bulunaca¤›m daonu savunmayaca¤›m! Ben, Ergenekon denenhayali z›rvay› bilmiyorum. Mahkemede söyle-dim; buradan da ilan ediyorum: Beni bu örgütealan kimdir? Yöneticim kimdir? Ne zaman al-m›flt›r? Bunlar kim? Her kim bilip de söylemi-yor, ihbar etmiyor, gizli tan›k olmuyorsa fleref-sizdir. Ben yapt›klar›m› biliyorum: Cumhuriyetmitingleri mi? Ben yapt›m. Buraday›m. Söyleyinsuç ne? Neden bana bunu sormuyorsunuz? Mu-halifim; neden sormuyorsunuz? ‹ddianamedekiiddialar› neden sormuyorsunuz?

- Tuncay Özkan’›n; Kanaltürk ile ADD aras›n-daki para iliflkileri, flaibeli…

Önceleri sustum. Güya ben ADD’ye (Atatürk-çü Düflünce Derne¤i) 6 milyon dolar ödemiflim.Son ana kadar bekledim. Sabrettim. Sonundasorgumda bir yarg›ç sordu:

- ADD ile Kanaltürk aras›nda 6 milyon dolar-l›k bir para iliflkisi var! Ne diyeceksiniz?

- Bu soruflturman›n ne hukukla ne yarg›la-mayla ne gerçekle bir alakas› vard›r. ADD; Ata-türkçü Düflünce Derne¤i’dir. Siz o derne¤i bas-t›n›z. Hesaplar›na bakt›n›z. Benimle, Kanaltürkflirketiyle onlar›n aras›nda bir tek kurufl gördü-nüz mü? Buna bakmad›n›z, de¤il mi? Böyle so-

ruflturma olurmu? Kanaltürkve dolay›s›ylabenimle iliflki-lendirdi¤inizADD, AtatürkçüDüflünce Derne-

¤i de¤ildir. Bizim 6 milyon dolar ödeme yapt›¤›-m›z ADD, flirkettir. Digitürk platformunun fi-nans flirketidir. Ödemeler, y›ll›k 500 bin dolarolan Digitürk üzerinden yay›n yapman›n bedeli-dir. Bunu nas›l araflt›rmazs›n›z? Savc›l›k hakk›n-da suç duyurusunda bulunuyorum.

Herkes sustu. O günden beri konuflan yok.Ama internete girince; “Tuncay Özkan, Kanal-türk Televizyonunun baz› para iliflkilerini aç›kla-yamamakla suçlan›yor” diye yaz›yor!...

Rüzgârl› Sokak’ta 16 yafl›mda, gazeteciydim.Ankara’n›n gazetelerinin bulundu¤u soka¤›nad›yd›. Orada küçük bir gazetede her ifli yapar-d›k; kal›p ba¤lamadan, takvimden günün ye-mek tarifini yazmaya kadar. Akflamüzeri gazete-ler ç›kard›. Çocuklar al›r; “yaz›yor, yaz›yor” diyeba¤›rarak satard›. ‹ddianame ç›k›nca, ba¤›ras›mgeldi; “yaz›yorrr… Tuncay Özkan’›n CHP’yi na-s›l ele geçirece¤ini yaz›yor…” Sabrettim; g›k›m›ç›karmad›m. Tam 22 ay sustum. Sonra ifadem-de; iddianamenin benimle ilgili bölümünün ne-redeyse dörtte üçünü kaplayan bu olayla ilgili birtek soru bekledim. Sormad›lar. Ne savc›lar, nede yarg›çlar. “Bunu nas›l sormazs›n›z?” dedim.Sustular. ‹ddianameye göre ben CHP’yi ele ge-çirmek için çal›fl›yordum. Genel Kurula gitmifl-tim. Alk›fllanm›flt›m. Sorular› kendim sordumyan›tlad›m.

- Evet, gittim: Gazeteci olarak. Üç gün ora-dan canl› yay›n yapt›m. Bu, Yarg›tay CumhuriyetBaflsavc›l›¤›’n›n CHP’yle ilgili biriminden al›nanbelge… Bu, CHP Genel Merkezi’nden al›nanbelge. Ben hiç CHP üyesi olmad›m. ‹ddianame,benim CHP’ye genel baflkan olaca¤›m› yaz›yor.Oysa CHP tüzü¤ü burada… Size veriyorum.CHP üyesi olmayanlar, CHP’de kap›c› bile ola-mazlar. Ben CHP üyesi de¤ilim. Her üye Yarg›-tay Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’na bildirilmek zo-rundad›r. Siyasi Partiler Kanunu böyle diyor.

Yoksa parti kapat›l›r. Savc›lar, Yarg›tay’a sorma-m›fllar. ‹flte belgeler… Ben CHP üyesi de¤ilim,dolay›s›yla CHP’yi ele geçiremem. Üstelik be-nim CHP’de olmamdan, orada siyaset yapmam-dan savc›l›k neden korkuyor? Bu anayasal birhak... Buna suç isnat eden savc›l›k hakk›nda suçduyurusunda bulunuyorum.

Onlar, o yüce Silivri Tanr›lar›, bana Cumhuri-yet mitinglerini de sormad›lar.

‹ddianameye yazm›fllar ama sormad›lar. Benanlatt›m flanla, flerefle…

fiimdi bunlar› niye mi yazd›m? Dört y›l geçtiaradan. Hat›rlay›n diye.

Ben Tuncay Özkan, bunlara ek olarak, bir deSusurluk raporunun bende bulunmas› ile MGKtutanaklar›n›n -ki en erken tarihlisi 1986- arfli-vimde yer almas›n›n nedenlerine yan›t verdim.

‹flte bunlardan dolay› T-E-R-Ö-R-‹-S-T-‹-M.Hatta: E-R-G-E-N-E-K-O-N-C-U-Y-U-M.Arflivim, gazetecilik belgelerim suç say›l›yor.

Evet, ben gazetecilik suçunu hep iflledim. ‹flle-meye de devam edece¤im.

Susurluk yarg›lamalar›nda; benim ortaya ç›-kard›¤›m belgeler nedeniyle 6 y›l hapis cezas›alan ‹brahim fiahin ile ayn› örgütteyim. fiahin de“ben böyle bir örgüt bilmiyorum” dedi ve ekledi:“Ama Tuncay Özkan benim yaflam boyunca düfl-man›md›r!”

Ve ben Susurluk Raporu arflivimden ç›kt›¤›için suçluyum…

Duruflma salonu çok renkli... Hepimiz ayn›kazanda; yalanlarla kaynay›p gidiyoruz iflte.

Ben gazeteci de¤ilmiflim; iktidara göre!Z›rva tevil götürmez.Evet, ben hiç iktidar gazetecisi olmad›m.

Gün gelince bunu diyenleri de karfl›ma al›r,“Hodri Medya” yapar›z. Konuflur, hallefliriz.

fiimdi benim derdim; bu cami avlusu örgütüErgenekon’u bulmak.

Öyle h›nz›r h›nz›r gülmeyin. Siz de yard›medin. Ciddi ciddi ar›yoruz. Devlet ifli gücü b›rak-t› bu iflin üstünde. Haydi, bofl durmay›n, sorunsoruflturun; Ergenekon Terör Örgütü’nü; bilen-lerin, tan›yanlar›n, insaniyet nam›na…

Gülmeyin yahu; dört y›ld›r zindanday›z; Er-genekon olmasa ne yapar›z?...

Tuncay ÖZKAN

Silivri 1 No’lu L TipiCezaevi

B-3-Alt Tecrit Hücresi‹STANBUL

Ergenekoncuuuluk! .

2010 y›l› Aral›kay›nda Yü-

rüyüfl dergisinin teknik ha-z›rl›klar›n›n yap›ld›¤› OzanYay›nc›l›k’›n bas›l›p talanedilmesi sonras› gözalt›naal›n›p tutuklanmam›z›nüzerinden bir y›l geçti. Yürü-yüfl dergisine yönelik bubask›n bas›n ve ifade özgür-lü¤üne yönelik sald›r›lardansadece biridir.

Yürüyüfl, temsil etti¤i ge-lene¤in temsilcisi olarak si-yasi iktidar›n halk düflman›politikalar›, demagojilerini,iflbirlikçili¤ini teflhir eden,adaletsizliklerine, zulmüne,yolsuzluklar›na karfl› halk›n,emekçilerin sesiydi. Siyasiiktidar›n bask›s›, tehditlerikarfl›s›nda sinecek, geri çeki-lecek durumu yoktu. Bunuhazmedemeyen siyasi iktidardergimizi hedef ald›, komp-loyla bizleri tutuklatt›. Gö-zalt›n›n ilk günü al›nan gizli-lik karar› nedeniyle hakk›-m›zdaki “suçlamalar›”, ne-den tutukland›¤›m›z› bilme-den iddianamenin haz›rlan-mas›n› bekledik. Yaklafl›k biry›l sonra iddianame haz›rla-n›p bizlere verildi¤inde gör-dük ki tutuklanmam›z s›ra-s›nda yaflanan hukuksuzluk,keyfiyet iddianamede de ayn›flekilde devam etmektedir.‹ddianame bafltan sona dü-flünce-ifade özgürlü¤ü he-deflenerek haz›rlanm›fl. Der-gi-yay›nc›l›k çal›flmalar› “ya-sad›fl› örgüt üyeli¤i, yasad›fl›örgüt faaliyeti” olarak de¤er-lendirilip, aleyhimize kan›t-lar olarak dosyaya konul-mufl. Haberlerini haz›rlay›pyay›mlad›¤›m›z demokratikeylemlere, yürüyüfllere, mi-tinglere kat›lmakla suçlan›-yoruz. Dergi arflivimiz, kü-tüphanedeki kitaplar›m›z,haber foto¤raflar›, haber gö-rüntüleri aleyhimizdeki “engüçlü kan›tlar”.

“Güler Zere – Hasta Tut-saklar Serbest B›rak›ls›n”eylemlerini; Türkan Albay-rak’›n ifline dönmek içinsürdürdü¤ü direniflini; Te-kel iflçilerinin, yoksul gece-kondu halk›n›n y›k›mlara

karfl› mücadelelerini; hapis-hanelerdeki tecrit zulmünüyay›mlad›¤›m›z için, ba¤›m-s›zl›k, demokrasi, sosyalizmmücadelesinde ölümsüzle-flenleri sayfalar›m›zda tan›t-t›¤›m›z için “örgütsel faali-yette bulunmak”la suçlan›-yoruz.

De¤erlerimizden, düflün-celerimizden, halk›n haberalma özgürlü¤ünden tavizvermemenin bedeli olarak20 y›la varan hapis cezalar›ile cezaland›r›lmak isteniyo-ruz. Bu komplonun bozul-mas›, halklar›m›za gerçekle-rin ulaflmas›, haber alma öz-gürlü¤ünü savunmak içinduruflma gününü bekliyo-ruz. Siyasi iktidar›n muha-liflerini sindirme, etkisizlefl-tirme, tasfiye etme arac›nadönüflen “yarg›” karfl›s›nda,bedeli ne olursa olsun bas›nve ifade özgürlü¤ünü savun-maya devam edece¤iz.

Siyasi iktidar, “ifade ve ba-s›n özgürlü¤ü”, “hukuk-ada-let”, “akademik-bilimselözerklik” gibi kavramlara, sa-dece kendi yandafllar› kullan-d›¤› sürece tahammül ediyor.Muhaliflerine, halka, emekçi-lere kulland›rmayaca¤›n› ale-nen ilan edip, devrimcilere,ö¤renci gençli¤ine, sendikala-ra, yazarlara, ö¤retim görevli-lerinden avukatlara kadar,halktan yana tav›r alan kesimesald›r›yor, tutuklat›yor.

‹ktidar›n bu pervas›z sald›-r›lar›na yaflam›n her alan›ndabirlikte mücadele ederek, da-yan›flmam›z› güçlendirerekkarfl› koyabiliriz. Haks›z, key-fi gözalt›lara, tutuklama terö-rüne karfl› bas›n emekçileriolarak hep birlikte tav›r ala-bilmeliyiz. Mesleki dayan›fl-mam›z›, örgütlenmemizi ge-lifltirerek bo¤ulmak istenenmuhalif seslere, düflünce-ifa-de özgürlü¤üne titizlikle sa-hip ç›kmal›y›z.

“Tutuklu Gazete”ye ihti-yaç duymayaca¤›m›z günle-re olan inanc›mla, tüm bas›nemekçilerini, bas›n›n özgür-leflme mücadelesinde dahacüretli davranmaya ça¤›r›yo-rum.

Kaan ÜNSALSincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi B2-3-57 Ko¤uflu ANKARA

Daha güçlüdavranmal›y›z

B‹RGUN 12 S‹YAH

TUTUKLU GAZETE12 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I

Öncelikle, Sincan Hapisha-nesi’ndeki tüm özgür tut-saklar›n selamlar›n› yollu-

yorum. ‹lk mektubumda tutukla-n›fl›m›zdaki hukuksuzlu¤a ve si-yasi teröre de¤inmifltim. Siyasiiktidar›n her türlü muhalif dü-flünceye yönelik terörü sürüyor.Bu yaz›mda, bu sald›r›lara ve ayn›zamanda bize burada tutukluluk-ta yap›lan sald›r›lara de¤inmekistiyorum.

Kimi olaylar vard›r, baz› konu-lardaki fikir ayr›l›klar›n› sonlan-d›r›r. Her fleyi görmek isteyenle-rin önüne gerçe¤i net olarak ko-yar. Görmek istemeyenlere gös-termek zaten mümkün de¤ildir.Van depremi sonras›nda ihtiyaçlar›n karfl›-lanmamas›na olan tepkilerin cop ve gazlakarfl›lanmas›, böyle olaylardand›.

Depremden sonra birçok ülkeden gelenyard›m önerileri reddedilmiflti. BaflbakanYard›mc›s› Beflir Atalay; “Müdahale gücü-müzü görmek istiyorduk” diyordu. AKP ik-tidar› deneme yaps›n diye fazladan yüzlerceinsan öldü. On binlerce insan so¤ukla, aç-l›kla bafl bafla b›rak›ld›. Kimse nankörlüketmesindi, “‹lk gün hariç gerekli yard›mlarulaflt›”yd›. Böyle buyurdu Baflbakan. ‹ki ay-dan fazla zaman geçti¤i hâlde bölgenin ih-tiyaçlar›n› karfl›lamayan Baflbakan.

Siyasi iktidar›n karakterini görmek iste-yen gözlere bat›rarak sokan olaylar sadecebunlar de¤ildi tabii ki… KCK operasyonlar›ad› alt›nda binlerce insan›n komplolarlatutuklanmas› da öyledir. Nitekim, bizzatBaflbakan’›n a¤z›ndan itiraf edilen, bir listeçerçevesinde tutuklamalar›n oldu¤udur.Tutuklama, iktidar›n elinde bir terör ara-c›yd›. Onlarca gazeteciye yenileri eklendi.Ö¤retim görevlileri, yurtseverler, devrimci-

ler tutuklanmaya devam edi-liyor.

Tutuklaman›n kendisi birterör arac› diyoruz. Bizim veonlarca gazetecinin, binlercedevrimcinin bafl›na geldi¤igibi, hiçbir hukuki de¤eri ol-mayan gerekçelerle tutukla-mak terörü… Amaç korkut-mak, sindirmek, susturmak.

Ancak tutukluluk koflulla-r› da farkl› bir terör alan›.

Depremzedesine copu,gaz› reva gören devlet, tutuk-lusuna nas›l davran›r?

Hukuk d›fl› tutuklad›¤›na,devlet, tutukluluk sürecindenas›l davran›r?

Kuflkusuz hepsi birbirini tamamlayanbask› ve zulüm süreçleri oluyor. Nitekim,hapishaneleri, sindirmenin en önemliaraçlar›ndan biri olarak görüyor siyasi ikti-dar. Ancak hapsetmekle de yetinmiyor. Dü-flünce de¤iflikli¤i dayat›yor. Daha da ilerigidiyor, insanl›ktan ç›karmaya çal›fl›yor.Bunun için elindeki en fliddetli araç tecrit.

Bugün 90’dan fazla gazeteci hapiste.Ama sadece hapiste de¤il, tecritte… Bir k›s-m› aylard›r tek bafl›na tutuluyorlar. Bir k›s-m› ise üç kiflilik grup tecritte. Tecride karfl›mücadelede 122 insan can verdi. Yüzlerceinsan sakat kald›. Binlerce insan gözalt›naal›nd›, tutukland›. 11 y›ld›r süren bir müca-dele…

2007 y›l›nda Adalet Bakanl›¤› “sohbetgenelgesi” diye bilinen bir genelge yay›m-lad›. Genelgeye göre 10 kifli, haftada 10 sa-at bir araya gelebilecekti. Tek kiflilik veyagrup tecridini hafifleten bir yan› oldu¤un-dan, bu önemli bir ad›md›. 7 y›ld›r sürdü-rülen ölüm orucu bu genelgeden sonra bi-tirildi. Ancak neredeyse hiçbir hapishane-

de “sohbet hakk›” tam uygulanm›yor. Ha-pishane idareleri, tutuklu-hükümlü ayr›m›gibi suni ayr›mlar getiriyorlar. Ya da “yeryok, personel yok” diyerekten sohbet hak-k›n› yaln›zca 3-5 saat uyguluyorlar. Bunlaraitiraz edildi¤inde ise, genellikle al›nan ce-vap “elimizde de¤il” oluyor. Direkt iktida-r›n emriyle bu hak gasplar›n› yapt›klar›n›söylüyorlar.

Hapis de, tecrit de yetmiyor siyasi iktida-ra. Tecrit içinde tecrit yaflat›yor. Cezalar ençok baflvurduklar› araçlardan. Tutuklan-madan önce anlat›lanlar› dinler, hapishaneiçinde ayr›ca “ceza” nas›l oluyormufl diyemerak ederdim. Hapishanede gördüm. Te-mel her hak bir tehdit arac›.

Bir y›ll›k tutuklulu¤umuz süresince, heray en az bir disiplin cezas› verildi. “‹letiflimaraçlar›ndan faydaland›rmama cezas›” di-yor örne¤in. Aylarca mektup al›p verilemi-yor, telefon açt›r›lm›yor. Dayan›flma ama-c›yla d›flar›dan gönderilen kartlar aylarcabekletildikten sonra veriliyor.

fiunu düflünmeden edemiyor insan: Tele-vizyonda cep telefonu, sms, internet rek-lamlar›… Belgesel filmlerde, tart›flmalarda,ça¤›m›z›n iletiflim ça¤› oldu¤u söyleniyor.Ancak bir mektubun bize ulaflmas› aylar al›-yor. Göndermek de öyle… Dünya haberlefl-me ve iletiflimde tafl devrinde yafl›yor diyedüflündü¤üm çok oluyor. Van’da depremze-delere reva görülen yaflam› görünce, sizcehangi ça¤da yafl›yoruz? Ve tabii, mesele tak-vimlerin gösterdi¤i tarih de¤il, iktidarlar›nsiyasi karakteri..

Bugün iktidarda AKP var. Biz hapishane-de on kitaptan fazla kitap bulunduram›yo-ruz. Baz› hapishanelerde s›n›r befl kitap. Veyüzlerce kitab›n hapishaneye girmesi ya-sak. Yasal haftal›k dergilerin bize verilmesiaylar› buluyor. Bu uygulamalar› yapan siya-si iktidar›n karakteri nedir acaba? Yak›n ve

uzak tarihte k›sa bir yolculuk bize benzerle-rini gösterir. Kenan Evren’in bu uygulama-lar› gördükçe eseriyle övündü¤ünden eminolabilirsiniz.

Ya Hitler? Evet Hitler de “soyum kuruma-d›” diye seviniyordur. Zira 19-22 Aral›k2000’de insanlar hapishanelerde diri diriyak›ld›. Bilinmeyen gazlarla… Hitler bu ga-za sahip olmak isterdi kuflkusuz… Ama 10y›ld›r katilleri koruyan bir iktidara ne derdiHitler? Tecridi bu kadar ›srarla uygulayanbir hükümete ne derdi? Yakanlar› koruyan…‹nsanl›k suçu tecridi ›srarla uygulayan…ama yine de “demokrat”l›¤› kimseye b›rak-mayan bugünkü iktidar› görse ne yapard›acaba Hitler?

Ancak tahminde bulunabiliriz. Muhte-melen Goering’i, Goebbels’i iflinden edipAKP’den bir seçme yapmak isterdi.

Dedik ya, bu bir tahmin… Ama bu tah-minleri b›rak›p kaç›n›lmaz, bilimsel gerçek-lerle u¤raflal›m. Bilimsel gerçek o ki, isterAKP, ister baflka bir ceberut iktidar, hakl› birmücadelenin karfl›s›nda duramaz. Yani?

Biz gazeteciler hakl›y› dile getirmeli, kor-kusuz ve radikal olmal›y›z. Meflru olan hak-l›lard›r, bizi tecride atanlar de¤il.

Siyasi iktidar›n “demokratiklefliyoruz”yalanlar›n› elimizin tersiyle itmeliyiz. Art›kbiliyoruz ki, AKP “insani” dedi mi yeni birsald›r› haz›rl›yordur. Kanmayaca¤›z.

Bizim kanmam›z, halk›n daha kolay kan-mas› demektir. Sorumlulu¤umuz daha bü-yük. ‹çeride veya d›flar›da, bütün “yarat›c›”sald›r›lar›na karfl›n, onurlu gazetecilerinsolu¤unu kesemiyorlar. Bilimsel gerçek bu.Bu gerçek tüm bas›n emekçilerin gerçe¤i-dir. Zulme hay›r diyenlerin gerçe¤idir.

Yani?Tarihi, zulüm, tecrit, keyfilikler, hukuk-

suzluklar yazm›yor. Tarihi direnenler yaz›-yor.

Cihan GÜN

Sincan 1 No’lu F TipiCezaevi B2-3-61 Ko¤uflu

ANKARA

Tarihi direnenler yaz›yor

Duruflmam›zabekliyoruz

Son süreçte bask›lar, gözalt›lar, tutuklama-lar hiç eksik olmuyor. Bask›n›n, fliddetin

oldu¤u yerde ise direniflin olmas› kaç›n›lmaz-d›r. Direniflin olmad›¤›, bu düflüncenin hayatbulmad›¤› noktada onun yerini korku doldura-cakt›r ki zulmedip bask› uygulayanlar›n amac›da budur. Yani bask› ve zor ile halk›, halk›n ay-d›nlar›n›, sanatç›lar›n›, öncülerini korkutupsindirmek istemekteler. Bu amaçla gözalt›naal›p tutukluyor; yaz›lar›m›z›, kitaplar›m›z› san-sürleyip toplat›yorlar, bunun için delilsiz kan›t-s›z y›llarca hücrede tutsak ediyorlar.

Evet, onlar tüm bunlar› hatta daha da fazlas›-n› yapabilirler. Ama bizleri korkutup sindire-mezler. De¤erlerimizin, savundu¤umuz dü-flüncelerimizin do¤rulu¤u bize güç veriyor. Bugüçle, inançla egemenlerin bask›lar› karfl›s›ndadirençli oluyor, korkmuyoruz.

Osmanl›lar nas›l ki Bedreddinler’e, Pir Sul-tanlar’a zulmedip düflüncelerinden vazgeçirme-ye çal›flt›ysa, bugünkü Osmanl› torunlar› da ay-n›s›n› yapmaya çal›fl›yor. Ama bizler de Bedret-tinler’in, Pir Sultanlar’›n soyundan›z ve onlar gi-bi direnmeye kofluluyuz zalim karfl›s›nda. PirSultan nas›l dara¤ac›nda kendi ipini çekme cü-reti gösterdiyse biz de Osmanl› zulmünün hü-küm sürdü¤ü günümüzde; düflüncelerimizindo¤rulu¤unu, inand›¤›m›z de¤erlerimizi savu-nup “KORKMUYORUZ” diyece¤iz zalimlere.

Evet, korkmuyoruz ama bu korkusuzlu¤u-muz salt gözü kara oluflumuzdan de¤il. Do¤ru-lu¤umuza inanc›m›zdan, örgütlü oluflumuz-dan, olaylara, geliflmelere s›n›fsal temelde ba-kabilmemizdendir.

12 Eylül’ü aratmayan günler yafl›yoruz. Sivil-leflme, demokrasi maskesi alt›nda bugün de sü-rüyor 12 Eylül zihniyeti. Ve buna karfl› durabil-menin tek yolu birlik olmak, örgütlü olup di-renmektir. Ezilenlerin birbirini sahiplenmesi,egemen karfl›s›nda bir güç olmas›d›r. Birliktehareket etmeyip tek tek bireyler olarak kald›¤›-m›zda egemenlerin ifli çok kolay olacakt›r. On-lar bunu bildikleri için terör propagandas› ya-p›p, örgüt fobisi yaratarak, bizlerin yani halk›nörgütlenmesini engelliyorlar. Ve en çok güç al-d›klar› nokta da halk›n örgütsüz olufludur.“Böl, parçala, yönet” y›llard›r uygulad›klar› birpolitikad›r. Onlar›n bu politikas›n› örgütlenipbirleflerek yenebiliriz. Örgütsüz, tek tek insan-lar kolayca korkar, siner, yaln›zl›k ve güçsüzlükduygusuna kap›l›r. Yaln›z insan korkar, kendiniçaresiz güçsüz hisseder. Oysa güçsüz de¤iliz.Birlik oldu¤umuzda egemenlerden daha güçlü-yüz biz.

Ve egemenlerin karfl›s›na örgütlü bir güçolarak ç›kt›¤›m›zda ancak bu sald›r›lar amac›naulaflamayacakt›r. Bu nedenle örgütlenmektenkorkmadan her alanda kendi örgütlenmeleri-mizi yaratmal› büyütmeliyiz.

Bugün AKP iktidar› en küçük muhalif sesebile tahammülsüz. Bu nedenle herkese sald›r›-yor. Hapishaneler ö¤renciler, gazeteciler, avu-katlar, ö¤retim görevlileri, ayd›n-sanatç› ile do-lu. Ve hepsinde ayn› gerekçe: “Onlar ö¤rencide¤il terör örgütü üyesi, onlar gazeteci de¤il te-rörist…”

Hay›r, bizler “terörist” de¤iliz. Devrimci,sosyalist gazetecileriz. As›l terörist bask›, flid-det ile korku da¤lar› yaratmak isteyen ve bununiçin bizleri hapishanelere atan bu iktidard›r.

‹flte, bu terörlerinin sonucudur ki YürüyüflDergisi çal›flanlar› olarak 13 ay sonra ilk defamahkemeye ç›kaca¤›z. Sorgusuz, sualsiz, delil-siz, kan›ts›z 13 ay tecrit hücrelerinde tutulduk-tan sonra ilk defa mahkemeye ç›kaca¤›z ve ora-da da adaletin uygulanmayaca¤›n› biliyoruz.

Son söz olarak diyorum ki; tüm bu zulme veadaletsizli¤e ra¤men korkmuyoruz ve düflünce-lerimizden vazgeçmeyece¤iz. Gücümüzü hakl›-l›¤›m›zdan ve birlikteli¤imizden al›yoruz.

Ve bu duygularla tüm dostlar›, adaletten,hakl›dan yana olanlar› 20 Ocak 2012 tarihindeAnkara 11 A¤›r Ceza Mahkemesi’ndeki durufl-mam›za bekliyoruz.

O mahkeme salonlar›nda sahiplenmeningücünü gösterelim diyoruz.

Naciye YAVUZSincan Kad›n Kapal› Cezaevi J-3 Ko¤uflu ANKARA

Gazeteciler tutuklu ve gazetemizin ad›da “Tutuklu Gazete”. Ancak düfl ve

düflünce tutuksuz. Çünkü ona kelepçe vu-ram›yorlar. Hatta tek kiflilik hücrelerdebile düflünce tutuksuz ve özgür dolafl›yor.Hiçbir iktidar›n kudreti düflünceyi esir al-maya yetmedi. Ne engizisyon mahkeme-leri ne mollalar›n konseyi ne de tek tipçitotaliter rejimler. Düflünce ak›flkand›r. Ençok bask›land›¤›, kurutulmaya çal›fl›ld›¤›anda dahi filizlenecek bir çatlak bulmak-tad›r. Bugünkü AKP iktidar› düflünceleri-mize, saçlar›m›za, k›l›k k›yafetimize bi-çim vermek istese de özgür düflüncede ›s-rar eden irade; farkl›, özgün ve güzel du-ruyor. Ve hep adalet, özgürlük peflinde…

Neden AKP tüm anti-demokratik zor-lama rejimler gibi muhalif fikirleri hedefal›yor? Totaliter iktidarlar›n ortak kudret-leri, alternatiflerini, zor gücüyle ortadankald›rmakt›r. Bu özellik, kat› iktidarlar›nkök hücrelerinde bulunmaktad›r. AKP dekendinden emin ad›mlarla h›zl› h›zl› bumecrada yürümekte... Bu tür tespitlerdenAKP’nin “özgür gazetecileri” alabildi¤inerahats›z oluyorlar. fiimdi, kimi benzerlik-lere bakmak laz›m.

Hitler, Alman ulusunun ma¤duriyetpsikolojisini kullanarak iktidara gelmiflti.Müthifl bir hitabet yetene¤ine sahipti. Öy-le ki, bu yetene¤iyle hem kitleleri peflin-den sürüklüyor hem de partisinin oylar›n›sürekli art›r›yordu. ‹ktidara tamamen yer-leflince kendisine tehdit olarak gördü¤übütün muhaliflere yöneldi. Baflta Yahudi-ler olmak üzere, komünistleri, sosyal de-mokratlar›, sendikalar› ve tüm toplumsaldinamikleri ezdi geçti. Bugün insanl›konun yapt›klar›n› lanetliyor. Hitler’inma¤duriyet edebiyat› ve kulland›¤› taktik-ler bugün AKP ve T. Erdo¤an’›n icraatlar›ile paralellik arz ediyor. Tüm ayr›ks› dü-flünceler kriminalize edilip derdest edili-yor. Bu co¤rafyada kelimenin tam anla-m›yla bir ak›l tutulmas› yaflan›yor.

AKP iktidar› her f›rsatta Türkiye’de “ile-ri demokrasi var” demagojisini yapmakta.Baflta gazeteciler olmak üzere hiç kimse-nin nedensiz yere tutuklanmad›¤›n› iddiaediyorlar. Siyasi operasyonlarla toplumsalmuhalefetin diline kilit vurulmaya çal›fl›l›-yor. Biz gazeteciler de yani kalem tutan el-ler “terörist” ilan ediliyorlar. Yap›lan tümoperasyonlar› TMK’ya (Terörle MücadeleKanunu) dayand›r›yorlar. Yaz› yazana, rö-portaj yapana, haber peflinde koflana, saç›-n› kaz›tana, pufli takana, z›lg›t çekene,“a¤z› kapal› slogan atana” zindan› reva gö-rüp, a¤›r cezalar veriyorlar.

Ben Kürtçe yay›n yapan tek gazete olanAzadiya Welat gazetesi Dersim eski tem-silcisi olarak, bu kanunun kurban›y›m veiki y›ld›r tutukluyum. “Tetöristli¤im” ga-zeteci meslektafllar›mla yapt›¤›m meslekigörüflmeler… MSN üzerinden yapt›¤›mgörüflmeler ile her fleyden önce kurumsaltemsiliyetimden dolay› kat›ld›¤›m bas›naç›klamalar› ve haberini yapt›¤›m benzeretkinliklere dayand›r›l›yor. Polis, savc› vemahkeme heyetinin (özel yetkili mahke-me) oluflturdu¤u tiyatro havas›na bürü-nen bir yarg›lama ile karfl› karfl›ya kald›m.Üyesi oldu¤umu iddia ettikleri silahl› ör-güt ise bir hayli ilginç... Kapat›lan DTP(Demokratik Toplum Partisi)’nin gençlikkollar› olan YDGM (Yurtsever DemokratikGençlik Meclisi) üyesi oldu¤um iddia edi-liyor. Bir legal partinin gençlik kollar› si-lahl› örgüt olarak de¤erlendiriliyor. ‹flteAKP’nin ileri demokrasisi budur.

Bu, ne kadar muhalif düflünce varsaKCK, Devrimci Karargâh vb. yap›lanmala-ra dâhil edilerek susturulmaya çal›fl›l›yor.Biz gazeteciler de böylesi operasyonlar›nkurbanlar›y›z. “Onlar asl›nda gazeteci de-¤il terörist” diyor, AKP’nin etkili, yetkili

kiflileri... Bu hukuksuzlu¤u maalesefuluslararas› kamuoyu da görmezden geli-yor. Gereken tepki gösterilmiyor. Özellik-le demokrasi havarisi geçinen Bat›’n›nsessizli¤i ve duyars›zl›¤› oldukça mani-dar. Bat›, tüm bu anti-demokratik uygula-malara kör, sa¤›r ve dilsiz... Yani üç may-munlar› oynamay› tercih ediyor... Ya ülke-mizdeki bas›na ne demeli? Özgür medyasusturuldu… Birkaç yazar ve gazete d›fl›n-da konuyu dile getiren, kamuoyunu ay-d›nlatmaya çal›flan kimse yok… Bir nevikuzular›n sessizli¤i... Asl›nda mesnetsizoperasyonlar› hakl› ve meflru göstermeyeçal›flan olabildi¤ince manipülatif birmedya gerçekli¤i var. Özellikle de yandaflmedya iktidar›n borazan› olmaktan öteyebir anlam ifade etmiyor. ‹ktidardan çokkendi kendini sansürleyen ç›kar ve rantiliflkileri ile iktidara göbekten ba¤lanm›flbu medya parselli¤i AKP’nin sözcülü¤ü-nü yapmaktad›r. Bu durum karfl›s›nda suçortakl›¤› da diyebiliriz.

Unutmamal› ki bir ulusun onuru,onun muhalefetidir. Muhalifi olmayanülkeler renksizleflerek mat haline gelir.Tek tip insan tipolojisi ve tek tip düflünce

yap›lanmas› bafll› bafl›na bir çölleflme vetoplumsal fakirleflmeyi iflaret etmektedir.‹ktidar›n sesi toplumun sesini bast›rm›fl;devlet, halk›n enerjisini emerek fliflmifltir.Geriye iradesini yitirmifl, bilincini çarp›t-m›fl bir toplum kalm›flt›r. Vicdan›n›n sesibo¤ulan bir toplum ne kadar kendisi ola-bilir ki?

Ayn›laflt›rma, total hâle getirme fafli-zan uygulamalard›r. Bir toplumda faflizm,hakikati ters yüz hatta onu yok etme fiili-yat›d›r. Toplumun ba¤r›na saplanan buhançer onu nefessiz b›rak›r. Koca bir top-lumu iktidar›n nesnesi hâline getirir.

Bilge gazeteci Musa Anter, 49’lar Dava-s›na atfen, Yön Dergisi’nde, “Kürtlerinönde gelenleri ve ayd›nlar› tutuklan›rsa,Kürt mücadelesi en az 15-20 y›l geriler”diye yazm›flt›. Ermeni soyk›r›m› ilkin Er-meni ayd›nlar› ve öncüleriyle bafllat›lm›fl-t›r. Ayn› fley Dersim soyk›r›m›nda da ya-flanmad› m›? Önce pirler, seyitler ve afliretliderleri idam edilip toplumun manevi da-mar› kesildi. ‹flte anti-demokratik genleryine iflbas›nda. Tüm bu tutuklama furya-s›n›n bir anlam› olmal›. Devlet akl›, top-lumsal muhalefetin verdi¤i mücadeleyi veonu a盤a ç›karan özgür bas›n› 15-20 y›lgeriletmeye çal›fl›yor. Ama bu defa tutmazbu politika. Çünkü 1960’larda yaflam›yo-ruz. ‹çinde yaflad›¤›m›z toplumun bilinçdüzeyi bu uygulamalar› kabul etmeyecekkadar ilerlemifltir. Nihayetinde bir toplu-mun bilinç düzeyi, o toplumun özgürlük-lerde alaca¤› mesafeyi belirler.

Sonuç olarak, geçmiflin fiziki katliam-lar›n›n yerini bugün TMK denilen neofa-flist yöntemler alm›flt›r. Son dört y›l içeri-sinde ülke nüfusu yüzde 4 artarken, ceza-evlerindeki tutuklu-hükümlü say›s› yüzde250 artm›flsa bu veriyi ciddiyetle ele almakgerekiyor. TMK ve onun uygulay›c›lar›,baflta biz gazetecileri ve demokratlar› ce-zaevine atmak için elinden geleni ard›nakoymuyor. Cezaevi, vicdan sahibi insanla-r›n ikinci adresi haline getirildi. Amaçteslim almak ve susturmak... Oysa ki, zin-dan daha bir k›flk›rt›yor özgürlük tutku-sunu ve düflüncesini.

Foucault, “ceza, bedenden çok ruhayönelik olmal›d›r” diyerek, cezaevi sis-temlerinin amac›n› deflifre ediyor. Ruhu-muza yönelik bu sald›r›lara karfl› biz ga-zeteciler bu mekânlarda irade savafl› veri-yoruz. Asla irademizi teslim etmeyece¤iz.

(Not: Bu yaz›y› kaleme ald›ktan sonra on-larca Kürt gazetecinin gözalt›na al›nd›¤›n› ba-s›ndan ö¤rendim. Ne diyelim? Baz› liberal ay-

d›n gazetecilerin gözü ayd›n olsun! Yaratt›klar›bu canavar, her gün ad›m ad›m ifade özgürlü-

¤ünü ortadan kald›r›yor. Daha nereye kadar buzulme ortak olacaklar?)

TMK FaflizmiNuri YEfi‹L

Elbistan E Tipi Kapal› Cezaevi C-5 Ko¤uflu KAHRAMANMARAfi

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir.

13 SIYAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 13

Ülkedeki ileri demokrasi iflleyifli sayesin-de her gün kadrosu artan, utanç tablo-

sunun göstergesi olan cezaevlerinde, tutuklugazeteciler taraf›ndan haz›rlanan “TutukluGazete”nin ikinci say›s›yla yine zindanda dü-¤ümlenen 盤l›¤›m›z› sizlerle paylaflmaya ça-l›fl›yoruz.

Türkiye’de bas›n ve ifade özgürlü¤ününolmamas›ndan ve uzun tutukluluk süresindendolay› cezaevinde 20. ay›ma girdi¤im bu gün-lerde, bizim için çok özel olan 10 Ocak Çal›flanGazeteciler Günü’nde; bizi çal›flt›rmamaya, et-kisizlefltirmeye yönelik tüm uygulamalara ra¤-men bedenimiz hapiste, tutsak yüreklerimizlesizinle birlikteyiz. Yaflad›¤›m›z ülkede muhalifolmak bafll› bafl›na bir sorun hâlindeyken, Kürtve muhalif olmak ne kadar zordur, tahminedersiniz. fiimdi uzun uzad›ya muhalifli¤i an-latmay› düflünmüyorum. Ancak yaflant›mdank›sa bir paylafl›mla muhalif bas›na de¤inmekistiyorum.

Henüz gazetecili¤e ilk bafllad›¤›mda, yerelgazetelerle çekirdekten yetiflmeye bafllad›m,sonra bir sene kadar devletin resmi ajans› olanAnadolu Ajans›’nda Hakkari ve Çukurca muha-birli¤i yapt›m. Buraya kadar her fley yolunda... Ozamana kadar hep “iyi gazeteciydim” ; bütünkap›lar›n ard›na kadar aç›ld›¤› bir gazeteci, iste-nilen haberi istendi¤i gibi yap›yordum.

Ta ki aradan geçen bir y›ll›k süreyle Kürtve muhalif olan Dicle Haber Ajans›’na (D‹-HA) geçmemle, bütün dengeler birden de-¤iflti ve bir anda “kötü gazeteci” oluverdim.Kürt bas›n›na geçti¤im ilk aylardan itibarenbirçok meslektafl›m gibi tehdit, bask›, gözal-t›, kaçakl›k ve en son tutuklanmayla karfl›karfl›ya kald›m.

Bu ülkede iktidar› elefltirme, karfl›t haber-ler yapma, yaz›lar yazman›n bedeli hep çoka¤›r oluyor. 90’larda gazeteciler öldürülür vebombalan›rken, flimdi öldürmek yerine ke-lepçeyle, tamam›yla yok edilmekle karfl› kar-fl›ya kal›yoruz.

Bu nedenle 90’dan fazla gazeteci halen ce-zaevlerinde. Birço¤unun yarg›lama sürecidevam etmesine ra¤men, oluflan tepkilerdendolay› Adalet Bakanl›¤›’n›n yapt›¤› resmiaç›klamada bu gazeteciler kamuoyuna “si-lahl› terör örgütü üyesi” olarak ilan edildi.

Adalet Bakanl›¤› yarg›lamas› devam edenkiflilere farkl› farkl› k›l›flar giydirip, yarg›lamasürecini nas›l olumsuz etkiledi¤ini bilmezdengelerek kendi yasalar›n› kendi çiziyor.

Sormak gerekir; silah›m›z, tank›m›z, to-pumuz varsa nerde? Tabii kitap bomba, ka-lem kurflun, foto¤raf makinesi tank gibi gö-rülüyorsa bilemem. ‹ktidar›n görmek iste-dikleri belirleyici rol oynuyor.

Burada yaklafl›k 7 ay önce belki ülkemizdebir fley de¤iflir diye ayn› bu sayfalardan sesi-mizi dünyaya yans›tmaya çal›flm›flt›k. Birfleyler de¤iflti mi? “Hay›r” dedi¤inizi duyargibiyim, ama bizler umutla bu ülkede birfleylerin de¤iflmesi için, sizlerin de destekle-riyle mücadele edece¤iz.

Türkiye’de AKP sistemi sayesinde ço¤un-lu¤u muhalif hemen her kesimden kifliler ce-zaevlerinde a¤›rlan›nca, ne yaz›k ki de¤er-lendirilecek çok konu oluyor. Bugün bu sa-t›rlarda bu ülkede çal›flan gazeteci olman›nözgürlüklerini, güzelliklerini paylaflmak is-terdim. Ancak gazeteci olmak ülkede korku-lu bir rüyaya dönüfltü. Bizler esaretin kolla-r›nda, üzerimize kilitler tak›lsa bilemesle¤imizi her flartta yapmaya devamedece¤iz. fiu anda yaflam alan›m›z cezaevi ol-du¤u için, bu mekânlarda geliflen mevcut so-runlar› paylaflmadan geçmeyi do¤ru bulmu-yorum.

Genel olarak cezaevleri hakk›nda bilgivermeye çal›fl›rsam asl›nda görmezden geli-nen gerçeklikleri tekrarlam›fl olaca¤›m. Bukadar çok kiflinin yaflam alan› haline gelencezaevlerindeki sorunlar›n hiçbir flekildeyans›t›l›p, gündemlefltirilmemesi tek bafl›naayr› bir sorun iken, kifliyi yok etmeye yönelikgelifltirilen uygulamalarla dün oldu¤u gibibugün de; uzun tutukluluk süreleri, hastatutsaklar›n tahliye edilmemeleri, Kürtçe sa-vunma krizi, olumsuz yaflam koflullar›, bas-k›lar, tecritler ve bütün bunlara karfl› açl›kgrevleriyle birlikte eylemsellik süreci hâlâ çö-züm bekleyen sorunlar y›¤›n› hâlinde s›cakl›-¤›n› koruyor.

Bütün bu sorunlar yaflan›rken deprembölgesinde, yaflanan en küçük bir sars›nt›y›bile cezaevinde karfl›layan biri olarak, Vandepremine k›sa bile olsa de¤inmek istiyo-rum. Aralar›nda gazeteci arkadafllar›m›zCem Emir ve Sebahattin Y›lmaz’›n bulundu-¤u 650’ye yak›n kiflinin yaflam›n› yitirdi¤ideprem sonras›nda kent boflalt›larak, haya-let bir kente dönüfltürüldü. Binlerce kiflininma¤dur oldu¤u depremde kuflkusuz herke-sin yüre¤i yand›. Ama as›l yüre¤imizi yakanfley deprem sonras›nda k›fl›n ortas›nda yard›-ma muhtaç depremzedeler aras›nda ayr›mc›-l›k yap›lmas›, gelen yard›mlarda tafl, sopa,bayrak vb. ürünlerin gönderilmesiyle bera-ber baz› gazetecilerin ; “onlar hak etmifl” gi-bi ›rkç› söylemleri oldu. 7.2’lik depremdençok daha a¤›r gelip kanatt› yüre¤imizi…

Deprem döneminde devletin bütün zirvesiorada olmas›na ra¤men aradan aylar geçmiflolsa da halen yaralar kabuk ba¤lamad›. Bukonuda birçok gazeteci, yazar düflüncelerinipaylaflt›. Gerçekten bu deprem Van’da de¤ilde baflka bir yerde olmufl olsayd›, sonuç böy-le olmayacakt›.

Bölgede yaflanan ac›lar› kapatmak içinherkes tek yürek olurken; ayn› bölgenin da¤-lar›nda askeri operasyonlar bütün hare-ketlili¤iyle devam ediyor. En son bas›na yan-s›d›¤› flekilde 36 HPG’linin Çukurca’da kim-yasallarla katledilmesi gündemde tart›flmakonusu olurken; ayn› dönemde yine birçokilde efl zamanl› yap›lan KCK operasyonlar›y-la binlerce siyasi parti çal›flan›, yay›nc›, gaze-teci, yazar, avukat, akademisyen, ö¤renci veçocuklar›n gözalt›na al›nmas›yla tutuklama-lar devam ediyor.

Bölgede yaflayan herkes flaflk›n, yorgun veac›l›. Bir yandan deprem yaralar›n› sarmayaçal›fl›rken, bir yandan kimyasallarla eritilme,öte yandan da tutuklamalarla yok edilmeyeçal›fl›lmakta. 90’larda faili meçhuller yafla-n›rken flimdi yarg› k›skac›yla, diri diri meza-ra koyma uygulamalar› yaflamsallaflt›r›l›yor.

Bunca fley yaflan›rken görmeyen, duyma-yan, söylemeyen üç maymunu oynaman›nbir anlam› yoktur. E¤er ülkemizin gerçektendemokratikleflmesini istiyorsak; her aç›danbakabilmeyi, elefltirmeyi ve sorunun özünedokunmaya cesaret etmemiz gerekir. Yoksahep yerinde sayan, hatta gerileyen, AB’ninnasihatlerinden pay›n› alan, kendini kand›-ran bir ülkeden baflka bir fley olmayaca¤›z.

Bunun için yeni anayasa haz›rl›¤›yla f›rsatdo¤muflken özgürlükçü, eflit ve demokratikbir anayasayla, Türkiye halklar›n›n haklar›güvence alt›na al›nmal›d›r.

(Baflta bizleri hiç yaln›z b›rakmayan TGS’yeve bize destek veren tüm meslektafllar›m›za, si-yasetçilere, kurumlara teflekkür ediyor, 90’lar-dan bu yana katledilen 70 bas›n flehidini ve Vandepreminde mesleklerini yaparken enkaz al-t›nda kal›p yaflamlar›n› yitiren Cem Emir ve Se-bahattin Y›lmaz’› sayg›yla an›yoruz. )

Hamdiye Ç‹FTÇ‹

Y›llar önceydi… Gündem Gazetesi’ninKad›rga’daki bürosu yerle bir edildi-¤inde üniversitenin merkez kampu-

sunda “Bize Gücünüz Yetmez” diye hayk›r-m›flt›k. O günlerde çarm›ha gerilmifl bir ülke-nin çocuklar› olarak yüre¤imizin gözüylebakmaya bafllam›flt›k dünyaya. Gerçekler as-la moloz y›¤›nlar›n›n ya da hapishane duvar-lar›n›n ard›nda kalmayacakt› ki, hakikatin buinatç›l›¤› ad›mlar›m›z› h›zland›rm›flt›, gazetebürolar›na do¤ru. Y›llar sonra At›l›m Gazete-si’nde çal›flmaya bafllad›¤›mda, umuda do¤-ru kofluflun bu kadar kolay olmad›¤›n› göre-cektim. Gösterilerde objektiflerimize, ka-lemlerimize uzanan hunhar ellerin gölgesin-de, inatç› ama olmas› gereken bir yürüyüfltübizimkisi. Arkadafllar›m›z sömürgeci kirlisavafl baronlar›n›n namlular›yla katledilecek-ti sokak ortas›nda. Birbirimize yaslanarak,dayan›flarak büyütecektik, yüre¤imizin ob-jektiflerini.

90’l› y›llarda, yasalar›n özgür bas›n› sustu-ramad›¤› yerde, bin bir türlü kontrgerillayöntemlerini devreye soktular. Gerçe¤in ›fl›-¤›n› tafl›yanlar, bu vahflet dolu tarihin b›kt›r›-c›, y›ld›r›c› yöntemlerine ald›rmadan kofltularen zorlu haberlerin peflinden. Da¤lar› t›r-mand›lar, sokak savafllar›n›n aras›ndan ulafl-t›lar kayna¤a. Hükümetlerin ‘medya toplant›-lar›’, ‘sabah kahvalt›lar›’ ad› alt›nda medyay›hizaya soktu¤u ya da teflvik kredileriyle sö-mürgeci kirli savafl arabas›na ba¤lad›¤› herdönemde; dimdik, onurlu duruflumuzu ko-ruduk. Bugün böyle bir tarihin yap›c›lar› ola-rak yine buraday›z.

AKP iktidar›, ucube bir demokrasiyle butopraklar› toplama kamp›na çevirmeye de-vam ediyor. Türkiye’nin partiler mezarl›¤› ol-du¤u söylenir. Buna bir de gazeteler, gazete-ciler mezarl›¤› eklenmek isteniyor. Böyle birmezarl›¤›n üzerinde tepinerek savafl tam-taml›¤› yapanlar›n unuttu¤u çok önemli birfley var: gerçekler asla topra¤›n alt›nda kal-maz. Filiz filiz büyüyüp koskoca, köklü birhakikat a¤ac›na dönüflür. Ne hemen her günkan, zulüm kusarak kimlerin gözalt›na al›n›ptutuklanaca¤›n› liste liste jurnalleyen, flata-fatl› ama bir o kadar fosseptik çukurunu an-d›ran bas›n›n›z›n gücü yeter bu hakikat a¤a-c›n› devirmeye; ne de katilin ve katledilenin,ezenin ve ezilenin birbirine kar›flt›r›larak kor-kunç bir manipülasyon örne¤iyle kendini vareden medyan›z›n gücü yeter bizi yok etmeye.AKP iktidar›na secde etmifl ‘haber’ kuflaklar›-n›n içinden f›rlayan A¤›r Ceza Mahkemeleri,savc›lar› ve FBI özentili polislerinizin de gücügerçekleri karartmaya yetmez. Belli ki, med-ya-polis-yarg› üçgeninde sesimizi tabutlukla-ra gömmeye yeminlisiniz. Ama D‹HA’n›n,Özgür Gündem’in, Etik Haber Ajans›’n›n,Demokratik Modernite’nin, Azadîya We-lat’›n, Etkin Haber Ajans›’n›n çal›flanlar›n›nevleri ve bürolar› bas›l›p darmada¤›n edildik-ten sonra nas›l bir dayan›flma halesiyle sar›l-d›¤›n› görmüyor musunuz? Siz sald›rd›kçasosyalist, demokrat birçok gazeteci, ayd›n,sanatç› ve akademisyen Özgür Gündem Ga-zetesi’ni ç›kararak dayan›flman›n güzel birörne¤ini sunmad›lar m›? Özgür bas›n çal›-flanlar› gece gündüz demeden ‹stanbul Em-niyet Müdürlü¤ü binas› önünde nöbete dur-mad›lar m›? Bizim gücümüzün azalaca¤›n›düflünmüfltünüz ama, flimdi dayan›flma a¤›y-la korkusuzca kap›n›za dayan›yoruz. Evet, ça-

resizsiniz ve flimdi bizden daha çok korku-yorsunuz.

Zorlu zamanlar›n her an›nda objektifleri-mizi, kalemlerimizi hakikatin umutlu bahar-lar›ndan dam›tmaya devam edece¤iz. Do¤-mam›fl çocuklar›n ana rahminden bak›fl›n›hunharca karartman›za izin vermeyece¤iz.Kazan Vadisi’nde çocuklu¤umun doyumsuzelma kokusunu kana bulayarak gerçeklerinkayal›klar alt›nda saklanmayaca¤›n› art›k bil-melisiniz. Bilmelisiniz ki, bin y›ld›r üzerinezulüm kustu¤unuz halk›n çocuklar› ve onla-r›n emekçi kardeflleri; inkarc›, sömürgeci dü-zeninizin kodlar›n› deflifre ederek tüm dünyahalklar›na duyuracaklard›r. Y›llar önce ölümtarlalar›na çevirdi¤iniz topraklar›n üstüneflimdi toplama kamplar› infla ederek sesimizikilitlemeyi baflaramayacaks›n›z. Ve korkuylaaçamad›¤›n›z asit kuyular›nda çürüyen bizimbedenimiz de¤il, sizinki olacak. Gazeteleri-mizi barut kokusunun, F-16’lar›n delici sesi-nin gölgesinde en ücra köflelere tafl›yan ço-cuklar›m›z›n gülüflündeki umudu anlaman›z›hiç beklemedik. Ama görmelisiniz ki, o ço-cuklar flimdi büyüdü ve Befliktafl’taki polisotosunun cam›ndan hâlâ uslanmaz gülüfller-le zaferin resmini çiziyorlard› bize. Size ise ay-n› kare içinde yüzünüzü kapatarak, bir utançderyas›nda yok olman›n temsiliyeti düfltü. ‹fl-te flimdi nereye kadar bask›, iflkence, asimi-lasyon, inkâr iklimi… Nereye kadar gözalt›merkezleriniz, hapishaneleriniz… ‹flte biz bu-raday›z, yüre¤imizdeki objektiflerle dünyay›görüyor ve her gün gerçe¤e dokunuyoruz.Haydi bunu da gözalt›na al›p toplama kamp-lar›na t›k›n, t›kayabiliyorsan›z! Hakikat a¤ac›-n› buduyorsunuz. Ancak unutmay›n ki, a¤aç-lar budand›kça gürleflir, dallan›r, budaklan›r.Onun için “Bize Gücünüz Yetmez!”

Bitlis E Tipi Kapal›Cezaevi B-8 Ko¤uflu

B‹TL‹S

Hatice DUMANGebze M Tipi Kapal› Cezaevi A-8 Ko¤uflu KOCAEL‹

!!

“Orman›n k›y›-s›ndaki bir

çay›rda öküzler ya-fl›yor, hemen yan›bafl›ndaki orman›niçinde ise aslanlar.Çay›r›n yeflili ve su-yu bol oldu¤u içinöküzler refah için-de. Fakat aslanlariçin ayn› durumsöz konusu de¤il.Onlar etle besleni-yorlar. F›rsat bul-

dukça da öküzlere sald›r›yorlar.Gelin görün ki, öküzler kalabal›k ve hep bir

aradalar. Aslanlar ne zaman sald›rsa, birliktekarfl› koyup püskürtüyorlar aslanlar›. Askerleryine aç kal›yorlar.

Bir gün, aslanlar öküzlerin yan›na geliyor vediyorlar ki: Bizim asl›nda sizle bir sorunumuzyok. Ama flu sar› öküz var ya! Sar› sar› ifltah›m›-z› kabart›yor, dayanam›yoruz. Onu bize verin,bu savafl bitsin. Öküzler de bu teklifi olumlugörüyor ve savafl›n bitmesi için sar› öküzü veri-yorlar. Bir zaman sonra aslanlar yine geliyor vebir sar› öküz daha gösteriyorlar. Zamanla birtane daha ve bir tane daha… Öküzlerin say›s›iyice azal›nca, aslanlar yine sald›rmaya bafll›-yorlar. Say›s› azalan öküzler karfl› koyam›yor-lar. Aslanlar istediklerini parçalay›p yiyorlar.

Öküzler anl›yorlar ki savafl› kaybetmifller!‹çlerinden bir tanesi soruyor : Biz savafl› ne

zaman kaybettik?Lider öküz cevap veriyor : ‹lk sar› öküzü ver-

di¤imizde savafl› kaybettik…”Yaklafl›k alt› ay oldu Tutuklu Gazete’nin ilk

say›s› ç›kal›. O zaman bir merhaba demifltik FTipi hücrelerinden. ‹kincisi ise flimdiye k›smet-mifl. Bu süre içerisinde fazla bir de¤ifliklik ol-mad›. Tutuklu gazetecilerden ilk duruflmalar›-na ç›kanlar oldu. Yine say›m›zda bir azalma ol-mad› ama…

Bizim duruflma tarihimiz de belli oldu so-nunda. 20 Ocak 2012’de ilk mahkememizeç›km›fl olaca¤›z. Yani tutukland›ktan 13 aysonra. Ayr›ca hakk›mda aç›lan ve ceza ald›-

¤›m bas›n dosyalar›ndan biri Yarg›tay taraf›n-dan onand›. Böylece dergimde ç›kan yaz›dandolay› art›k hükümlü durumunday›m. Ald›-¤›m ceza 1 y›l 3 ay, yataca¤›m süre 11 ay 6gün. Bu yaz› yay›mland›¤›nda, tutsakl›¤›m›n13’üncü ay› olacak ve ben daha ilk duruflma-ma ç›kmam›fl olaca¤›m. Yani dosyam aç›l›pda ilk duruflmama ç›kana kadar, fiili olarakbir ceza yatm›fl durumday›m.

Yaz›ya bu hikâye ile bafllamak istedim. Ge-çen say›da gazeteciler aras›ndaki dayan›flma-n›n önemli ve gecikmifl oldu¤unu söylemifl-tim. Ama yine de bizim hikâyede oldu¤u gibikaybedilmifl bir mücadelemiz yok. Yenilgiyikabullenmifl de¤iliz. Yenilmeyece¤iz de.

Bu bir mücadele: Demokrasi, adalet müca-delesi! Ço¤umuz da zaten d›flar›dayken bumücadelenin içinde oldu¤umuz, yaz›lar›m›z-da buna yer verdi¤imiz için hapisteyiz. Hermücadelenin ödenmesi gereken bedelleri var-d›r. Bu bedeli ödüyoruz. Düflüncelerimizdenvazgeçmedi¤imiz, kalemlerimizi sat›p iktida-r›n istediklerini yazmad›¤›m›z için yola geti-rilmeye çal›fl›l›yoruz. Bir anlamda: “Burnu-muz sürtülüyor!”

Malum, bu sald›r›lar toplumda muhalifolan her kesime yönelik, muhalif olan herkessald›r›lardan bir flekilde pay›n› al›yor. Bu duru-ma göre de¤ifliyor; bazen cop, biber gaz› flek-linde; bazen iflten atma, okuldan uzaklaflt›rmafleklinde, bazen de bizim gibi F Tipi hücreleri-ne atma fleklinde oluyor.

‹ktidar sald›r›lar›n› meflrulaflt›rman›n kola-y›n› da bulmufl: “Bunlar›n amac› baflka!”, “Ga-zetecilikten de¤il, örgüt üyeli¤inden içerde-ler!!!” En büyük silahlar› “Demagoji!” Bunu,‹çiflleri Bakan› ‹dris Naim fiahin’in, Prof. Büfl-ra Ersanl› için; “80’de yarg›land›¤› davalara ba-k›n, enifltesine bak›n” gibi sözlerinde net birflekilde görüyoruz. “Bunun konumuzla ne ala-kas› var?” diye soracak gazeteciler de hapseat›lma riskiyle karfl› karfl›ya.

Gerekçe belli: “Gazeteci de¤il, ÖRGÜTÜYES‹” Keza, benim de sahibi ve yaz›iflleri mü-dürü oldu¤um Yürüyüfl Dergisi’nin 180 say›s›ile ilgili 168 dava aç›lm›fl olmas›, bunlar›n birk›sm›ndan ceza alm›fl olmam ve flimdilik bir

tanesinin Yarg›tay taraf›ndan onanm›fl olmas›iktidara yetmemifl! fiimdi ben de “ÖRGÜTÜYES‹” olarak yarg›lan›yorum.

Bu demagoji, asl›nda bize çözüm yolunuda gösteriyor: ÖRGÜT! Bütün yalanlar›nda vedemagojilerinde “örgüt” geçiyor. Çünkü enkorktuklar› fleydir ÖRGÜTLÜ MÜCADELE. 12Eylül’le birlikte bu yüzden halk›n gözünde bir“örgüt umac›s›” yaratt›lar. “Örgütse kötüdür”düflüncesini afl›lad›lar! Aslanlara karfl› birle-flen öküzler gibi: Nas›l aslanlar birleflen“öküzlerle” bafl edemiyorsa, örgütlü halklabafl edemeyeceklerini biliyorlar. Bu yüzden de“sar› öküzleri” alarak örgütlülü¤ü zay›flatma-ya, yok etmeye çal›fl›yorlar.

Bu “örgüt umac›s›” öyle bir hâle gelmiflki, haks›zl›¤a u¤rayan baz› meslektafllar›-m›z, meflrululuklar›n› savunacaklar›na,“Biz örgüte üye de¤iliz” diyorlar. Oysa so-run zaten örgütlü olmamaktan kaynaklan›-yor. Örgütlü olmadan ciddi, sonuç al›c› birmuhalefet yap›lamaz. Demokratik bir ülkedeyaflam›yoruz. “‹leri demokrasi” dedikleri fle-yin de ne oldu¤unu her geçen gün daha iyi an-l›yoruz! Mahkemelere ç›kar›l›p, yasalara da-yand›r›larak tutuklan›yoruz. Gazetecilik faali-yetlerimizi, bas›n özgürlü¤ünü k›s›tlayan ya-salarla karfl› karfl›yay›z. Bu yasalara karfl› sesi-mizi daha gür ç›karmal›y›z.

Örgütten, örgütlenmeden korkmamal›y›z.Bütün bu bask›lara, tutuklamalara, anti-de-mokratik yasa maddelerine karfl› en büyük gü-cümüz ÖRGÜTLÜLÜKTÜR. Sesimizin dahagür ç›kmas›n›n yolu, daha fazla kifliyle hayk›r-makt›r. Bu sayede duymazl›ktan gelenlerin ku-laklar›n› y›rtar, bakmayanlar›n dönüp bakma-lar›n› sa¤lar›z. Halk›n her kesiminin oldu¤ugibi; biz gazetecilerin de haklar›m›z› almam›-z›n, var olan haklar›m›z› koruyabilmemizintek yoludur örgütlü mücadele.

Unutmayal›m ki; karfl›m›zdaki, mücadeleetti¤imiz güç de kendi içerisinde çok iyi ör-gütlenmifl durumda. Aslanlara tek tek yemolmaman›n yolu dayan›flmadan; mesleki ör-gütlerimizi, derneklerimizi güçlendirmek-ten, düflünce ve ifade özgürlü¤ünü tavizsizsavunmaktan geçiyor.

Halit GÜDENO⁄LU

Sincan 1 No’lu F TipiCezaevi B2-3-57 Ko¤uflu

ANKARA

Örgütlenmeliyiz

B u yaz›y› tam yazmaya bafllarken televizyondason dakika haberi olarak D‹HA, ETHA, Etik

Ajans ve Azadiya Welat gazetesine bask›n yap›ld›-¤›, 48 gazeteci arkadafl›m›z›n gözalt›na al›nd›¤› vedaha sonra bunlardan 35’inin tutukland›¤› bilgisiveriliyordu.

Ayr›ca ben de Tutuklu Gazete için Kürtçe olarakbir yaz› haz›rlam›flt›m… Fakat Kürtçe mektuplar›nsavc›l›¤a gönderilece¤i, orada da en az 1-2 ay bek-leyebilece¤i ve daha sonra tercüme edilip yollana-ca¤› söylendi. Bu nedenle yeninden Türkçe yaz-mak zorunda kald›m.

AKP hükümeti her f›rsat buldu¤unda demokra-tik aç›l›m yapt›¤›n› söylüyor. Art›k Kürtçenin heryerde serbestçe kullan›ld›¤›n› ve hiçbir engelleme-

nin olmad›¤›n› ifade ediyorlar. Daha da ileri gidip“biz Kürtçe kanal açt›k, TRT6 (fiefl), hatta üniver-sitelerde okunmas›n› da sa¤lad›k” diyorlar. Öteyandan, Kürtçe yazd›¤›m mektubun gönderilme-mesi, mahkemelerde anadilde savunmaya izin ve-rilmemesi ve halen birçok cezaevine Kürtçe mek-tup ve gazetenin al›nmamas›, bu aç›l›m›n bofl biraç›l›m oldu¤unu ortaya ç›kar›yor.

Yine hükümet yetkilileri, kat›ld›klar› her tele-vizyon program›nda, “medyaya bask›, sansür an-cak monarflik rejimlerde, muz cumhuriyetlerin-de olur. Bas›n özgürdür, sansür ve engellemeolamaz” diyorlar. Fakat bunlar sadece söylemdekal›yor.

Gerçekleri yazd›¤›ndan dolay› onlarca arkada-

fl›m›z tutukland›. Sadece yapt›¤› haber ve yaz›laryüzünden birçok arkadafl›m›z yarg›lan›yor. Bas›nözgürlü¤ünden bahsedilirken, her yazd›¤› suç sa-y›lan Kürt bas›n›na yönelik bask›lar da giderek ar-t›yor. Kürt bas›n›n› sessizlefltirip, gerçekleri yaz-mas›n› engellemek için Kürt gazeteci ve yazarlar›tutuklan›yor.

Burada flunu belirtmek gerekir ki, AKP hükü-meti kendi yandafl bas›n› ile bir psikolojik savaflyürütmekte; karfl›s›nda duran ve gerçekleri yans›-tan Kürt bas›n›n› da susturmak için her fleyi yap-maktad›r. 90’l› y›llarda Kürt bas›n›na yönelik failimeçhul cinayetler ifllenirken, flimdi tutuklamalar-la Kürt bas›n›n› susturmak ve gerçeklerin halkayans›t›lmas›n› engellemek istiyorlar.

Kürt bas›n›, özgür bas›n gelene¤i ile yoluna herzaman devam edecektir. Her ne kadar tutuklama-lar olsa da, özgür bas›n ve gerçekleri halka iletmemücadelemiz her zaman daha güçlü bir flekildesürecektir. Her tutuklama, bize daha çok moral vecoflku verecek. ‹çeriden de bu mücadelemizi sür-dürece¤iz. D‹HA’n›n, “Gerçeklerden asla tavizvermeyece¤iz” (Rastiyan tu car tawîz nadîn) slo-gan›yla çal›flmalar›m›za her zaman devam edece-¤iz. Hep gerçe¤in sesi olup, hakl›n›n yan›nda,haks›z›n karfl›s›nda duraca¤›z.

(Tayip Temel arkadafl›m›z da Tutuklu Gazeteiçin Kürtçe yazd›¤›ndan dolay› yaz›s› gönderilme-di. Kendisi de art›k Türkçe yazmad›¤›ndan duru-mu belirtmemi istedi.)

Ozan KILINÇ

Diyarbak›r D Tipi Kapal›Cezaevi

F-7 Ko¤ufluD‹YARBAKIR

‘Gerçeklerden asla taviz vermeyece¤iz’

Bize gücünüz yetmez Türkiye’deçal›flt›r›lmayan gazeteci olmak

B‹RGUN 14 S‹YAH

“Sorunun bir yan›n› veya yüzeyini görür‹nsan›n gözleri.Bu nedenle, daha derin gözlemler içingelifltirdi felsefeyi.”

Biz tutsa¤›z; elbette içindekelebeklerin bile eksik ol-

mad›¤› “özgürlük cennetleri”düflleyecek, ama gerçekli¤in ta-n›m›n› da ihmal etmeyece¤iz.

Biz tutsa¤›z; kendi flahs›m›zdabütün halk tutsakt›r. Bu nedenle,özgürlük ve demokrasiyi de bütünbir halk›n sorunlar›na de¤en nok-talardan tarif etmek, öncelikli so-rumluluklar›m›zdand›r.

Biz tutsa¤›z; tutsakl›k dili ev-renseldir; iletiflimin en önlene-mez yolu da empatidir. Böyle birempati, tutsak Ortado¤u halklar›ile de yap›labilmelidir.

Biz tutsak gazeteciyiz; özgür-lük, ekmek-su kadar hakk›m›zd›r. Ancak,bilinir ki, demokratikleflmenin tepeden t›r-na¤a bir ihtiyaç halinde oldu¤u yer ve koflul-larda, tek bir sorunun (di¤erleri yok say›la-rak) öne ç›kar›lmas›, gelifltirici de¤il, t›kay›-c›d›r.

Ne çaresizliktir tan›mlad›¤›m, ne de fela-ket tellall›¤›d›r yapt›¤›m. Madem gazeteci-yiz, tutsakl›kta da olsa, bireysel de¤il, top-lumsal bir aral›ktan konuflmal› dilimiz. Bunedenle ben, ‹çiflleri Bakan›’n›n Büflra Er-sanl› için yapt›¤› “efl ve geçmifl tahlili” gibi,Adalet Bakan›’n›n (hukukçu kimli¤ini çi¤-nemeyi göze alarak) bana dönük olarak yap-t›¤›, 1980’e dek uzanan “eski dava/dosyatahlilleri”ni yaz›ma konu etmeyece¤im.

Bilinir ki sorunlar›n varl›¤›n› kabul et-mek; çözümün, dolay›s›yla da mücadele et-

menin zorunlu kofluldur. ‹flte tam da bu ne-denle ben, demokratikleflme-nin bütünlüklü bir programdahilinde gündeme getirilme-sini önemsiyorum.

Gazetenin ilk say›s›nda,AKP’den neden demokratiklefl-me beklenmemesi gerekti¤inedair yapt›¤›m özet, bu sorununfikri altyap›s›na iflaret ediyordu.Gerçi o yaz›n›n üzerinden uzunzaman geçti ama yaflam ayn› di-yalektik ba¤lam içinde ö¤ret-meye devam ediyor. Bu nedenlebugün, sistem karfl›tlar›n›n veözelde muhalif gazetecilerinönceliklerinden biri de olgununfoto¤raf›n› çekmekle yetinme-mek, aynay› öze/nedene do¤rututmak olmal›d›r.

Sistemin sahipleri bir bü-tün halinde “orman”› dizayn

ederken, hem bu niyetlerini gizlemek, hemde ilgi ve enerjisini meflgul etmek için hal-k›n önüne bir “a¤aç” koyar. “Bir a¤aç gibitek ve hür ve bir orman gibi kardeflçesine”olabildi¤imiz günlerde bu, önemli bir sorunteflkil etmiyordu. Ama bugün art›k, içsel ve-ya d›flsal pek çok nedenle, arka plandan çokgörüngüler, gerçek gündemden çok “siyasaldedikodu” ça¤r›fl›m› yapan tekil olgular öneç›kar hale geldi. Yani, iflin kolay›na kaçmae¤ilimi yayg›nlafl›yor. Diyalekti¤in dörtmaddesini ö¤renip, hayata bu ba¤lamlar›tafl›ma egzersizi yapt›¤›m›z günlerden kal-ma, sol akl›n ortaklaflt›¤› en genel do¤rula-r›m›z›n üzerinde bile kuflku ve belirsizlikrüzgârlar› dolafl›yor.

Ço¤u kez, “iktidar mecliste de¤ildir” de-memize bile gerek kalmaz; bu genel do¤ru,

tüm fikri üretimlere bir önkabul olarak girer-di. Böyle düflünmemek, solun genel-geçernormlar›n›n d›fl›nda kalanlar için geçerliydi.

ABD’nin politikalar›n› nas›l Baflkan’›n ni-yet ve tercihleri belirlemiyorsa, bir baflka ül-kede ve Türkiye’de de, Baflbakan veya ba-kanlar›n kimli¤i/tercihleri ile egemen politi-ka aras›nda do¤rudan ba¤ kurulmazd›. Ye-nisömürge iliflkileri, iktisadi zorunlulukla-r›n üzerinden atlanmadan okunurdu.

Bugün gelinen aflamada sistem, yüzy›l›nen büyük kriziyle sars›l›rken ve hemen tümpolitikalarda iktisadi zorunluluk, en kal›n venet çizgilerle öne ç›km›flken; geliflmeler darba¤laml› niyetlerle iliflkilendirilebilmekteveya hükümet ve baflbakanlardan, bu zorun-luluklar›n d›fl›nda niyet ve davran›fllar bekle-nebilmektedir.

Fikri alanda bütünlük (sistemli düflünce)yitirildi¤i oranda, geliflmeleri do¤ru oku-yup, bir ad›m sonras›n› görebilmek güçle-flir. Analiz olgusundan haberdar herkes bilirki öngörü, “fal” veya “tahmin toto” de¤ildir.Bunun için, “büyük resmin” nitelikleriniokuyabilmek, zorunlu bir gerekliliktir. Buba¤lamda, 24 saat “Anayasa” laf› etse dahi,AKP’nin gerçek gündeminin anayasa olma-d›¤›n›; yaz›l› ve görsel medyan›n yemin kri-ziyle ilgili “ha imzalad›lar, ha imzalayacak-lar” diye haber yapt›¤› dönemde, AKP’ninne CHP ile ne de BDP ile bir protokol imza-lamayaca¤›n› öngörmek, falc›l›k de¤il, diya-lektik düflünmenin gerektirdi¤i bir “gör-me/okuma” yöntemidir. Bu yöntem, hükü-metçe ortaya at›lan gündemin peflinde sü-rüklenmek yerine, gizlenmek isteneni a盤aç›karma ve halklar›n ihtiyaçlar› eksenindegündem oluflturma flans› verir.

Dikkat edilirse, iktidar neyin tart›fl›lmas›-n› istiyorsa, onu tart›fl›yoruz. Örne¤in 14

Temmuz Silvan çat›flmas›ndan sonra, “flap-kadan ç›kar›lm›fl tavflan” gibi birdenbirekendimizi “terörle mücadelede polis-askeroran›” tart›flmas›n›n ortas›nda bulduk. Vehemen her konuda oldu¤u gibi, neresindenönümüze servis edildiyse, oradan tart›flma-ya bafllad›k. Gerçekten mesele “terör” müy-dü ve bu karar, 14 Temmuz sonras›nda m›al›nd›? E¤er olgular›, bu gösterilen s›n›rl›-l›kta okursak, ne yaz›k ki bundan sonra tekbir olguda dahi, sistemin gündem yap›c›la-r›n›n önüne geçip öncelikli politika üretme,yol gösterme flans›m›z olmaz.

Elbette karfl›m›zda, ülkedeki sorunlar›, ya-p›sal niteli¤i gere¤i demokratik biçimde çöz-meyecek, dolay›s›yla bask›-zor-tasfiye ekse-ninde hareket edecek olan bir yap› oldu¤uiçin, “güvenli¤e” dair at›lan hemen her ad›m,bir yan›yla da Kürt sorunu ba¤laml›d›r. Ne varki, ABD’nin 2001 11 Eylül’ünden bugüne uy-gulad›¤› politikalar›n global özetinden, yeniNATO konsepti için meflruiyet süzdü¤ü veAKP’nin yaklafl›k 10 y›ld›r, “Yeni bir Türki-ye”nin siyasal iradesi olarak biçimlendirildi¤idüflünüldü¤ünde; polis-asker olgusundaki ye-ni düzenin, Kürt sorununa s›¤mayan nedenle-re de uzand›¤› görülür.

Karfl›m›zda, tepeden t›rna¤a donanm›flve yeni sürece göre kendini güncellemifl, fa-flist bir kurumlaflma var. Buna ra¤men de-mokrasi/demokratikleflme söylemlerinin el-den b›rak›lmamas› ise, Obama’n›n sürecedenk biçimde tercih edilen, derisinin rengikadar anlaml›d›r.

Sonuç olarak, bütünüyle ilgi ve alan d›fl›b›rak›labilirse, pragmatizmin ö¤retilmifltüm biçimleri ve gündemin ana ekseni hali-ne getirilebilirse, s›n›flar mücadelesi; bizle-ri etkileme flans› kalmaz, egemenin yapayiçerikli hiçbir çekimi.

Mehmet YEfi‹LTEPE

Tekirda¤ 1 No’lu F TipiCezaevi

TEK‹RDA⁄

14 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I TUTUKLU GAZETE

AKP iktidar› kendisine muhalif tüm ke-simlere yönelik bask›lar›n› her gün bi-

raz daha art›r›yor. Birçok kesimi sindiripsusturdu. Kendi politikalar›na yedekledi…Bu sald›r›larda en etkili kulland›¤› araç ba-s›n. Art›k saklama, gizleme ihtiyac› dahiduymadan, medya patronlar›n› hizaya çekip,neyi, nas›l, ne kadar yazacaklar›na, kimi ifl-ten ç›kar›p kimi alacaklar›na kadar belirli-yorlar. Bas›n üzerindeki sansürün, gazeteci-ler üzerindeki bask›n›n en yo¤un oldu¤u dö-nemlerden biri yaflan›yor.

Ele geçirdikleri onlarca gazete, televizyonkanal› arac›l›¤›yla, yalanlarla halk›n gözünüboyay›p bilinçlerini buland›r›yorlar. Görengöze yalan kâr etmez. Ama bunlar gözümü-zün içine baka baka gerçekleri çarp›t›yor-lar… Her gün on binlerce gazetelerini beda-va da¤›t›yorlar. Çünkü halk›n gerçekleri gör-mesini, bilmesini istemiyorlar. Kör, sa¤›r vedilsiz olsun, dostunu düflman›n› bilmesinistiyorlar… Baflka türlü ülkemizin emperya-list tekellere parsel parsel sat›lmas›n›; mil-yonlarca iflsizi, açl›¤a-yoksullu¤a mahkûmedilenleri; Deniz Feneri yolsuzluklar›n›;depremlerde enkaz alt›nda, so¤ukta binlerceinsan›m›z ölürken deprem yard›mlar›n›, y›l-lard›r deprem vergisi ad› alt›nda toplanan onmilyonlarca liray› nas›l iç ettiklerini anlata-mazlar… Ortado¤u halklar›n›n katledilip,ülkelerin iflgal edilmesinde oynad›klar› em-peryalizmin iflbirlikçi rolünü anlatamazlar…Libya’y›, Suriye’yi anlatamazlar. Yalanlar›,sansürleri bu yüzden…

Ellerindeki devasa medyan›n gücüyle herfleyi ters yüz edip istedi¤i gibi gösterebiliyor-lar. Paras›z e¤itim hakk›n› istemeyi, füzekalkan› de¤il demokratik lise istemeyi, hattaadalet istemeyi bile suç olarak görüp, gös-termeye çal›fl›yorlar.

Teslim al›p susturamad›klar› devrimci,sosyalist bas›na ise bask› ve terörün her türlü-sü meflru görülüyor. Sadece flu örnek bile bas-k›n›n, sansürün boyutlar›n› göstermeye yeter:Yürüyüfl dergisinin 180 say›s›n›n 168’ine davaaç›lm›fl; 88 yaz›ya örgüt propagandas› yap-maktan; 51 yaz›ya “suçu ve suçluyu övmek-ten”; 14 yaz›ya “örgüt aç›klamalar›n› yay›mla-maktan” dava aç›lm›fl. Yüzlerce y›l hapis ce-zas›, on binlerce lira para cezas› isteniyor.

Yürüyüfl dergisinin 6 çal›flan› bir y›ld›r tu-tuklu, halen mahkemeye bile ç›kar›lm›fl de-¤iller… Tek suçlar›; bask›lara, sansüre boyune¤meyip gerçekleri halka ulaflt›rmak... Bedel-siz mi olacak bu? Söyledi¤imiz, yazd›¤›m›zher fleyin bedellerini göze alarak söylüyor, ya-z›yoruz. Bedellerini de ödüyoruz zaten. Bizimen güçlü silah›m›z gerçeklerdir.

D›flar›da kendisine sunulan›; sorgusuz,tart›flmas›z, elefltirisiz do¤ru-gerçek olarakkabul eden bir halk yarat›lmaya çal›fl›l›yor.Hapishanelerde ise zaten “suçlusun, terörist-sin”; hiçbir hak ve özgürlü¤ün yok, verilenleyetin, itiraz etme, boyun e¤, otur oturdu¤unyerde deniliyor.

Sansürcü-yasakç› mant›k her yerde ayn›...D›flar›yla tek ba¤›m›z olan mektuplar›m›z veaile görüfllerimiz de her f›rsatta türlü gerek-çelerle gasp ediliyor. Haberleflme ve görüfl-lerden mahrum b›rakma cezalar› da sansü-rün bir baflka boyutu. fiu an “gereksiz yeremarfl söyleyip slogan att›¤›m›z” gerekçesiyleverilmifl olan “1 ay haberleflmeden men” ce-zas› nedeniyle bu yaz›y› Tutuklu Gazete’ninyay›mlanaca¤› 10 Ocak tarihine kadar ulaflt›-ramayaca¤›m kayg›s›n› yafl›yorum.

Mektuplar›m›z, makalelerimiz, araflt›rma-inceleme yaz›lar›m›z, kitap-roman, an›-öyküvs. çal›flmalar›m›z karalan›yor, sansürleniyor,hatta komple imha ediliyor… Yasal bir engel,toplatma-yasaklama karar› olmamas›na ra¤-men dergilerimiz, gazete ve kitaplar›m›z “sa-k›ncal›” denilerek verilmiyor… Bask›lar, teh-ditler, yasaklar, sansür ve cezalar “›slah” etmeamaçl› kullan›l›yor. D›flar›daki sansürcü-ya-sakç› anlay›fltan ne fark› var?

Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’ndeaç›ld›¤› günden bu yana “V›z Gelir” adl› ay-l›k mizah-karikatür dergisi ç›kart›yoruz.Tüm nüshalar› elle yaz›l›p, çizilen ve ço¤al-t›lan bu dergi, “özgür tutsaklar›n” yarat›c›-l›klar›n›n, azim, irade ve kolektivizminin engüzel örneklerinden birisi. Her say›s› orta-lama 100 sayfa olan V›z Gelir dergisinin buay 132’nci say›s› ç›kt›. Bu politik mizah der-gimizin neredeyse hiçbir say›s› sansürlen-meden ç›kart›lmad› d›flar›ya. Hemen her sa-y›s›nda onlarca sayfas› sansürleniyor. D›fla-r›dan ne fark› var?

Yasaklara, sansüre karfl› içeride-d›flar›dayine en güçlü silah›m›z gerçekler ve hakl›l›-¤›m›zd›r. Nerede olursak olal›m, gerçeklerianlatma suçunu ifllemeye devam edece¤iz…

Gerçeklere ayna tutmakt›r bizim iflimiz

Hukuksuzlu¤u art›k ayyu-ka ç›kan ve bunu kabagüçle olsun sürdürebilen

ancak elefltirileri susturamayansiyasi iktidar, elefltiriler karfl›s›n-da demagojik söylemler kullan-maktan da vazgeçmiyor. AB mü-zakerelerinden sorumlu BakanEgemen Ba¤›fl, “Türkiye’de sa-dece gazetecilik yapt›¤› için tu-tuklu olan tek bir kifli bile yok”dedi. Sonra da gazetecilerin suç-lu oldu¤unu kan›tlamak için,“bir dergiye yap›lan bask›nda,baflbakan ve eflinin yatak odas›konuflmalar›n›n kayd› bulundu,gizlice kaydedilmifl” diye ekledi.Durum vahim yani... O haldeat›n hapse gazetecileri; zatenonlar sadece gazeteci de¤il, hat-ta as›l olarak gazeteci de¤il; militan, teröristvb. vb. Art›k sizin için hangisi hapse gazete-ci att›rmak için ikna ediciyse… Postmoderngerekçe bol; seç be¤en al!!

Burjuva politikac›l›¤›n›n flantaj politika-c›l›¤› oldu¤u bir dönemde baflbakan›n yatakodas› da, oturma odas› da dinlenecek, göz-lenecek ve kaydedilecektir. “Men Dakkadukka!” (*) Rakip partinin liderlerindenmilletvekillerine, tek tek savc› ve hâkimler-den kurum yöneticilerine dek, tüm rakip vemuhaliflerin her hareketini izleyip kayde-dersen, seni de izleyip kaydederler. Bu iflipaparazzilerle meflrulaflt›rd›n›z. Baykal’›ngizlice çekilen görüntüleri için “özel hayatde¤il buuu!” diye ba¤›r›p bu iflin getirdi¤iranttan memnun memnun el ovuflturan biz-zat Baflbakan de¤il miydi? Sokaklar› kame-ralarla donat›p bütün halk› saniye saniye iz-leyen bu iktidar de¤il mi? Bu iflin oturmaodas›, yatak odas› yok. ‹zleme bir kez baflla-d› m›, b›rak›n odas›n› yata¤›n içine dek gi-der. Demek ki suçlu olan, flimdi baflbakan›nyatak odas›n› dinlemifller diye suçtan yak›-nan›n partisi ve kendisiymifl. Haks›zl›k art›kflirretli¤e dönüflmüfl; herkese yapt›klar› flan-taj, kendilerine dönünce ciyakl›yorlar. Hit-ler’in Nazi ordusuna benziyorlar. Direniflgörmeden ilerlemeye al›flk›n Nazi ordusu

Sovyetler’de çak›l›p ilerleye-mez olunca; “gözü dönmüflRuslar bir tümen askerimiziöldürdüler” diye ba¤›r›r ol-mufl; Almanya’y›, askerleri öl-düren “barbar k›z›llar” hikâ-yeleri kaplamaya bafllam›flt›…Oraya gelene dek milyona ya-k›n komünisti, Yahudi’yi, ço-luk çocuk demeden, iflgal yer-lerinde sivil halk› kiliselere ka-pat›p yakarak, gaz odalar›nda

zehirleyerek, 70 bin Yahudi’yi Ukrayna’daBabi Yar uçurumuna atarak katledenler san-ki kendileri de¤ilmifl gibi…

Varsayal›m, denilen konuflma kay›tlar›bir dergide bulunmufl olsun; sonuçta bunlargazeteci… Bir sürü belge, bilgi, bulgu gön-deren oluyordur. Belki daha bakmam›fllar-d›r bile. Yani nas›l ki, hükümet-savc›l›k ser-visi kay›tlar gönderiliyorsa yandafl bas›na,bunlar da d›flar›dan gönderilmifl olabilir. Budurumda konuflma kay›tlar› bulunmas› suçteflkil etmez. Kay›tlar› yapanlar onlarsa, busuçtur ya da özel hayata dair kay›tlar› yay›m-larlarsa.

Oysa bu ülkede bizzat Egemen Ba¤›fl’›nmensubu oldu¤u hükümetin gözetimindeözel hayat ayaklar alt›na al›n›yor. Savc›lar,KCK’den Devrimci Karargâh davas›na dekbütün davalarda kiflilerin özel hayatlar›nadair konuflma kay›tlar›n› hükümet flakflakç›-s› gazetelere servis ediyor ve bu gazeteler debunlar› basm›yor mu? Nerede Egemen Ba-¤›fl’›n duyarl›l›¤›? Yoksa Baflbakan ve AKP’li-ler d›fl›nda herkesin öze hayat›na tasallut et-mek hukuka uygun mu?

Hukuk tükenmifltir. Bunu yaln›zca AKPyönetimine ba¤lamak yan›lt›c› olur. fiu anmevcut hükümet o olsa da, kapitalizmin iç-sel dönüflümünün sonucudur bu. Sistem s›-

k›flt›kça hukuku oras›ndan buras›ndan k›rp-m›fl, yönetim krizini hafifleterek sürdürüle-bilir hale getirmifl, gelinen aflamada ise b›-rak›n hukuku, hukuka ayk›r›l›¤› aleni olanyasalarla dahi yönetemez oldu¤undan hu-kuku tamamen rafa kald›rm›flt›r. Son darbe-yi vurma ifli AKP’ye düflmüfltür. AKP di¤erdüzen partilerinin basit bir devam›ndan,benzerinden baflka bir fley de¤ildir. Ondanevi flahs›na münhas›r olan tek fley, bir top-lu i¤ne kazanabilmek u¤runa bütün ülkeyisatmakta beis görmeyen açl›k hissidir. Öyleki, bu yüzden, gerilemekte olan güce,ABD’ye kaderini ba¤lam›fl, onun ad›na Or-tado¤u’da komflular›na savafl açmay› bilegöze alm›flt›r. Hukuku bu kadar hevesle yoketmesinin nedeni de, sonsuz iktidar düflünegömülmesindendir.

Burjuvazi demokratik siyasal alandan ge-len mücadeleyle bafl edemez haldedir. Buyüzden sisteme dönük en küçük elefltiri yada demokratik tepki ve eylem karfl›s›ndadiktatörlüklere özgü bir panik gösteriyor.Demokratik mücadeleye karfl› herhangi birdonan›m› yok devletin. Aç›lan davalarda or-taya konulan deliller ve argümanlar art›ksaçmal›¤› komedi düzeyine ç›kar›yor. Bukomediyi gördükleri için, savc›lar, dosyalaragizlilik karar› koyuyorlar. Tutuklamalarahakl›l›k kazand›rmak için, gizlilik karar›olan bu dosyalarda yer alanlar süslenip yo-rumlanarak, çarflaf çarflaf yay›mlan›yor hü-kümete yak›n gazetelerde. Bu da yetmeyincekimi gazetelerde diyelim KCK’n›n antide-mokratikli¤i, siyaseti belirledi¤i (siyasalparti yasas›, seçim kanunlar›, seçim baraj›,valilerin atanmas› vb. onlarca fleyle siyasetburjuva devlet taraf›ndan belirlenmiyormuflgibi...) vb. yaz›larla tutuklamalara meflrulukalan› yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Devlet tutukla-ma yaparken bile savunmada… Öyle ki yan-

dafl gazetelerde, tutuklanan insanlar›n etnikkimli¤i, iliflkileri, yak›nlar›n›n kimlerle evliolduklar›, geçmiflleri didikleniyor ve en pes-paye ›rkç›, gerici, ayr›mc› yorumlarla yay›m-lan›yor.

Uzun tutukluluk süreleri, gizlilik kararla-r›, gizli tan›k uygulamalar›, gazetelerde karaçalmalar… Yani devlet demokratik mücade-leye nas›l karfl›l›k verece¤ini bilemiyor. Bil-di¤i tek yöntem olan öldür, tutukla, korkut,sindir yöntemini uyguluyor. Cihan K›rm›z›-gül davas›na, Hopa davas›na, KCK, Devrim-ci Karargâh davalar›na, son dönemde Odakdergisi çal›flanlar›na yönelik tutuklamalarabak›n… Önce bir umac›, bir terör örgütü he-yulas› oluflturuluyor, sonra da demokratik-siyasal mücadele veren herkes ilgisiz bir sü-rü gerekçeyle tutuklan›yor, terör örgütü üye-si say›l›yor. Bandrollü yasal kitaplar, dergi-ler, kapüflonlu gocuk, poflu, plastik bayraksopas›, bayrak, tef, zil ve daha onlarca fleydelil diye dosyalara konuluyor. Silahs›z terörörgütü gibi absürt bir tan›m yasal literatüresokuluyor. Tutuklanana, tutuklanma gerek-çesini söylememeyi yasas›na alm›fl bir devletbu… Devlet, demokratik mücadeleyi, haktaleplerini terörize ederek yok etmek yolunagidiyor. Çünkü yaflam kuracak iradesi tü-kenmifl halde. En iyi bildi¤i ifli yap›yor, teröruyguluyor. Burjuvazi art›k nüfuz etti¤i hiçbiralanda güvende hissedemiyor kendini.

Bafla dönersek… Tüm bu uygulamalarla“Türkiye’de sadece gazetecilik yapt›¤› içintutuklu olan tek bir kifli bile yok” elbette Ba-kan›n dedi¤i gibi... Yani tutuklu gazeteciyok... Onlar gazeteci de¤il, militan… fiu anelinizde tuttu¤unuz gazete mi? Ne için tu-tuklu oldu¤unu o da bilmiyor ama sadecegazete oldu¤u için tutuklu de¤il?!! Tek “bil-di¤imiz” bu. (8 Aral›k 2011)

(*) “Eden bulur”

HUKUKErol ZAVAR

Sincan 1 No’lu F TipiCezaevi

A5-13 Ko¤ufluANKARA

Mustafa GÖK

Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi B1-6-53 Ko¤uflu ANKARA

En güclüsilah›m›z

gerçeklerdir

15

S‹YAH MAV‹ KIRMIZI SARI

TUTUKLU GAZETE

Kalem meram›n› öz-gürce anlatabiliyormudur bu devirde?

Kaleme yön verip tesirli veözgür kelimeleri yazmas›-n› sa¤layan bilinci, dörtbafl› mahmur bir iktidarçepeçevre kuflat›p, düflün-ceyi prangalayan yasalar›itinayla hukuk metninegeçirip ve ha bire parma¤›-n› tehditkârca savururken,kalemin ve dilin özgür ke-limeleri yans›tmas› zor-dur.

Düflüncenin özgür ifa-desiyle, özgür düflünce vebizatihi özgürlük olgusubirbirini tamamlayan veba¤layan kavramlard›r. Toplumun özgürlük s›-n›rlar›yla, özgür düflünce ve ifadesi ayr›lmazkutuplard›r. Bunlar›n alt yap›s›n› oluflturan da,o dönemin s›n›f iktidar› ve onun egemenlik ara-c› devlettir.

Varl›¤› gere¤i her s›n›f iktidar›, bekas›n› de-vam ettirmek, toplumu ihtiyaçlar› do¤rultusun-da flekillendirmek ve yeniden üretimi de¤iflenkoflullara paralel örgütlemek gayesiyle kurum-sallaflt›rd›¤› üst yap› ö¤eleriyle ve de bunlar›nideolojik ayg›tlar›yla toplumun k›lcal damarla-r›na ideolojisini serpifltirir.

Düflünme yöntemimiz çocuklu¤umuzda ha-d›m edilir, ba¤›ms›z/özgür yetisini kaybeder.Merak›m›z›n ve sorgulama yetimizin en canl›oldu¤u çocukluk evresinde, iktidar›n devam›n›ve yeniden üretimini sa¤layan imgeler ve semi-yotik argümanlar bilince zerk edilir. Bilincimi-ze zerk edilen bu formlar, yasaklar, küresel mit-ler, ideolojik figürler, günahkâr kavramlar, kat›ahlak ve inanç kurallar›yla pekifltirilir. Böylelik-le imgelemleri kim belirleyip içeriklendiriyorsa,alg›m›za da onlar yön vermifl oluyor. Bir görmebiçimini alan bu düflün selinde, art›k ba¤›ms›zdüflün gücümüz ya yitirilmifl ya da körelmifl ol-du¤undan, bir olgu ve olay› duyumsad›¤›m›z-da, ön kabullerimizi oluflturan imgelemelerdevreye girer öncelikle. Böylelikle gerçe¤i de¤il,imgelemelerinizin buyurdu¤u alg›yla, almak is-tedi¤inizi al›rs›n›z. Zulmün gadrine u¤rayan birinsan› gördü¤ünüzde, imgelemeleriniz flove-nizmle muhtevaland›r›lm›flsa, insani hüma-nizmle o insana yard›mc› olup zulümkâr› lanet-lemek yerine “hak etmifltir” deyip s›rt çevrilebi-liniyor veya bir tekme de kendisi atabiliyor. Ha-f›zam›z› biraz yoklarsak, hakl› taleplerini dilegetiren Kürt yurtseverler polisin fliddetine ma-ruz kald›¤›nda, polisi alk›fllayan ya da polislebirlikte sald›ran insanlar›n özgürce düflündü-¤ünü söylemek zor olur.

Hemen hemen tüm s›n›fa dayal› iktidarlar-da, devlet, topluma karfl› görevlerinin aras›na,“fleytani ve tehlikeli düflüncelerden insan›n ak-l›n› korumay›” da al›r. Varl›¤›n› sorgulamaya,yönetimini ve siyasas›n› elefltirmeye, dayand›¤›ideolojik zemini ve argümanlar›n› sarsmaya,halk›n taleplerini dile getirmeye dönük etkileyi-ci bir kalkand›r bu düstur. Bilir ki, “fleytani vetehlikeli fikirler” bir kez toplumun topra¤›natohum olarak düflmeye görsün; düflmüflse filizverip gökçe gökçe büyür. “Y›lan›n bafl›n› küçük-ken ezmeli” sald›rganl›¤›yla tam tekmil dona-narak, soru soran ve sordurtan bilumum fikirsahiplerinin kellesini uçurur, fetva verip zinda-na atar. Fikrin kriti¤inden, yak›c› ve y›k›c› elefl-

tirisinden korktu¤u kadar hiçbir fleydenkorkmaz devletlûlar. Düflman ordular›n-dan daha çok, yönetti¤i halk›n akl›n›ngözeneklerinde boy atacak fikirlerdenkorkarlar.

Her toplumsal formasyon ve devlet si-yasas›na göre, fikir yasaklar› farkl› içerikve biçimlerde olmufltur, oluyor da. FeodalOsmanl›’da, sultan ve silsilesini ve dememurlar› elefltirmek, sömürgecili¤i di-

diklemek, gayrimüslimlerin haklar›n› savun-mak, boyunduruk alt›ndaki uluslar›n özgürlü-¤üne dair kalem oynatmak; tehlikeli sulara gir-mek ve kelleyi koltuk alt›na almakt›.

Osmanl›’n›n miras›na dayan›p, onu gününkoflullar›na uyarlayan “Türkiye Cumhuriyeti”siyasas›nda, dört bafl› mahmur fikir yasaklar›gani gani: Y›llar y›l›, M. Kemal tabusu yasalar›nz›rh›yla korundu. M. Kemal’in bir icraat›n› elefl-tirmek vatana ihanetle s›fatland›r›l›p yarg›lamamizanseninde defterler dürüldü. Yasal doku-nulmazl›k ve cezalarla pusatland›r›lm›fl M. Ke-mal tabusu, ayd›nlar›n ço¤unlu¤unun bilinciniesir ald›. Ayd›nlar›m›z›n ve devrimci cenah›nbir kesimi Kemalizm’le malûldüler. Ulusalc›l›kbu kesimleri sistem içine gömmüfl ve biraz in-celtilip sosyalizm sosuna bat›r›larak Kemalizmyeniden üretiliyordu. Bu, biraz suskunlarsa,ayaklar›n›n alt›ndaki topra¤›n kaymas›ndand›r.

‹stiklal Mahkemeleri’nden A¤›r Ceza Mah-kemeleri’ne uzanan tarih aral›¤›nda, T.C. klasi-¤inin yarg› organlar›; ayd›nlar›, bas›n›, muhalifve ilerici kesimleri nas›l “terbiye” edece¤iyle;devrimci ve sosyalistleri de hangi yöntemlerletasfiye edece¤iyle görevlendirilmiflti.

Kemalizm, resmi tarih, Kürt ulusunun ken-di kaderini tayin hakk›, komünizm, Ermenisoyk›r›m›, ulusal az›nl›k ve farkl› din/mezhep-lerin haklar›, orduyu elefltirmek kavramlar› dev-letin ideolojik ayg›t a¤lar›na tak›l›yor, bu fikirle-ri dillendiren ya da kaleme alanlar hakk›ndaivedilikle soruflturmalar aç›l›yor, apar topar yar-g›lan›p kodese at›l›yordu. Fikir üzerindeki busultan›n hâkimiyeti bertaraf edilmifl de¤il. Bu-gün bu kal›n çizgilerin baz›lar›n›n korundu¤u,baz›lar›n›n da inceltilerek farkl› veçhelerle içe-riklendirildi¤i aflikâr.

Fikir özgürlü¤ünü yaln›zca kendine kulla-nan, muhalif c›l›z bir sese dahi tahammül ede-meyen devletlûlar, varl›klar›n› güvence alt›na al-mak ve “gönüllü” biat ile sistemini yeniden üre-ten bilinci sa¤lamak yönelimiyle, ideolojik ay-g›tlar›yla toplumun öznelerinin bilincine kendifikirlerini zerk etti, ediyor da.

Karfl›m›za toplumun fikirleri ve bunun dahakat› ve de bask›c› bir biçimiyle ç›kan mahallebask›s›, esas›nda devletin ideolojik ayg›tlar› ta-raf›ndan örgütlenen dokudur.

Özgürce düflünemeyen, sorgulayamayan,araflt›ramayan, soru sorup tercihte bulunama-yan bir toplumun/toplulu¤un kendine has fikir-leri pek olanakl› olamaz. Merkezden periferiyeaç›l›p, devlet, toplum ve aile tedrisat›n tek yön-lü verileriyle alg›/bilinç infla eden bireyin özgür-ce düflünme yetisi zay›flar. Sunulup dikte edile-

ni al›r, hatmedip yaflar.Düflüncenin ifade özgürlü¤ü, özgürlük so-

runsal›na bire bir ba¤l›d›r. Varl›k direklerini;üçlü sacayaklar›; art›-de¤er sömürüsü, eflitsiz-lik ve s›n›f imtiyaz›/erki üzerine kurup üst yap›ayg›tlar›yla kurumsallaflt›ran bir sistemde; öz-gürlük ve bunun bir türevi olan düflüncenin ifa-de özgürlü¤ü; üretim tarz›na ve üretim tarz›natekabül eden üst yap›s›yla; dolay›s›yla da devletkarakteri ve siyasas›yla s›n›rl›d›r.

Toplumun ve bireyin, has düflüncelerininolabilmesi; tezin anti-tezini hiçbir beis olma-dan ö¤renmesine; muhakeme yapacak bilgiye;ilkeden gerçe¤e de¤il, gerçekten ilkeye yönte-mini bellemesine; yasak, kat› kural ve hapsedenaidiyetlerin gölgesinden kurtulmas›na ba¤l›d›r.Bunun neticesinde birçok fl›kk›n aras›nda ter-cih yapabiliyorsa ancak özgürce düflündü¤ünüsöyleyebiliriz.

Devlet, toplum ve ailenin kat› gölgeleri bilin-cimize çöreklendi¤inde, henüz oyun oynamaça¤›nda ö¤reniriz otosansürü: Ailede baban›nanti-demokratik uygulamalar›na ve otoritesinekarfl› ç›k›flta ya fliddetle (fiziki ve psikolojik) yada sevgisizlikle cezaland›r›l›r çocuk. Ço¤u za-man belki de fark›ndal›¤› duyumsamadan çocu-¤a söylenen, “uslu durmazsan seni sevmeyiz.Uslu durursan, severiz seni, lunaparka götürü-rüz” içerikli ifadeler inceltilmifl buyurganl›k içe-rir. E¤itim pedagojisinde, Pavlov’un köpeklerigibi ödül ve ceza olgular›yla koflulland›r›l›r›z.

Toplumda bize biçilen, dini, siyasi, kültürelkimlik ve formlar› sorgulad›¤›m›zda, günah,yasak, deli yaftalar›n›, ötekilefltirme ve aforoztehdidi perçinler.

Devlet erkân›n›n varl›¤›n›, yap›s›n›, siyasas›-n›, ald›¤› politik kararlar›, ideolojik alt yap›s›n›ve siyasi figürlerini, tarihini ve icraatlar›n› ma-saya yat›rmaya yeltendi¤imizde, soruflturmalar,para ve hapis cezalar›, Hrant Dink gibi deliklipabuçlarla hunharca öldürülme tehlikesi devre-ye girer. T›k›r t›k›r iflleyen bu çark bireye, neyinsisteme uyumlu neyin sistem d›fl› oldu¤unubelletmek gayesiyle tepeden t›rna¤a örgütlen-mifltir. Bütün bu kayg›, korku ve lanetlenme en-diflesi yaratan zapturapt ayg›tlar›, bireye, mer-kezkaç kuvvetlere uyumlu bir doku kazand›r-mak içindir. En bafl›ndan beri, günah, yasak veyasalarla çevrilen birey; laneti ve aforozu, bask›-y› ve hapis yatmay› göze alam›yorsa durmadanüretti¤i otosansürle kendini sistemin huzurunasunar. Otosansür; farkl›l›¤›, devinimi, nitelikselde¤iflimi, yarat›m› ve merak› köreltip öldürür.Oluflan karakter ve düflünce sistemati¤inin öz-gün özelli¤i pek kalmaz. Teflbihte hata olmaz,fabrika imalat› metalara dönüflür insan. ‹nsa-n›n bu nesneleflmesi paradoksal bir flekilde ça-t›flmalara dönüflür. Düflünsel bir agorafobiyehapsolur birey.

Ama tarihin tekeri bu tek yanl› fleritte sürgit-lenmiyor. Tik tak kurmal› saat de¤ildir hayat.Bütün kural, ilke, günah, yasak ve yasalardandaha güçlü, devingen ve dönüflümseldir.

Üretici güçlerdeki geliflimin belli bir evresin-de, yeni bir üretim tarz› basitten karmafl›¤a yol

alarak oluflur. Marx’›n da belirtti¤i üzere, nihaiolarak “ekonomik temelde meydana gelen de-¤iflme az ya da çok h›zl› bir flekilde bütün mu-azzam üst yap›y› sars›nt›ya u¤rat›r.”

Toplumun gözeneklerinde p›t›rak misali ye-ni fikirler boy atar. Eskiye ait ne varsa, miad›dolmufl olan ve tedavülden kald›r›lmaya muh-taç ne varsa onlarla amans›z bir savafl›ma giri-lir. Bu, insan›n otosansürünü parçalamas›, ka-bu¤undan ç›kmas› manas›na gelir. Bireyin ken-disiyle ve aileyle, bireyin toplumun geri özellik-leriyle ve bireyin devletle çat›flmas› özgürlükalan›nda yeni bir toplumsal harekete, siya-sal/sosyal niteliksel de¤iflim kulvar›na girer.Düflüncenin ifade özgürlü¤ü de, özgürlük so-runsal›n›n evrelerine göre, biçim ve içerik kaza-n›r.

Çeliflkilerin derinleflti¤i bu evrelerde, sert veamans›z mücadelelerle motiflenir. Tarihin hiç-bir evresinde kazan›mlar bu evrelerden geçme-den özgürlüklerini almam›fl ve geniflletileme-mifllerdir. Düflüncelerin özgürce ifade edilmeside ancak bu kulvarda yürüyerek olur. ‹stense deistenmese de tarihin zorunluluk yasas› mührü-nü basar.

Böylesi evrelerde Necip Mahfuz’un vurgula-d›¤› gibi; “E¤er bir yazar, toplumunun, kanun-lar›n›n ya da inançlar›n›n art›k geçerli olmad›¤›sonucuna varm›flsa konuflmak onun görevidir.Ama bu aç›k sözlülü¤ün bedelini ödemeye ha-z›r olmal›d›r. E¤er bedel ödemeyi istemiyorsasessizce kalmay› tercih edebilir.” Gerçe¤e secdeedip hürmet duydu¤umdan, susman›n onayla-mak oldu¤unu m›h gibi kaz›m›fl›m akl›ma. Ju-lius Fuçik’in betimledi¤i gibi “gerçe¤in düflün-cesi haz›r olda duramaz”; avaz› yetti¤i kadarhayk›r›r!

Bu hayk›rman›n bedeli de, amans›z sorufl-turmalar, üç ömür çal›flsak da asla ödeyemeye-ce¤imiz para cezalar›, sürgünler ve hapislikler-dir. Kim ne derse desin hakl› bir davadan zinda-na t›k›lan insan özgürlü¤e daha yak›nd›r. Hürdüflünceli bir gazeteci ve yazar olman›n rüfltü,Türk yarg›s›n›n gediklisi ‹smail Beflikçi hoca gi-bi, mahkemelerin ve kodesin yolunu arfl›nla-man›za ba¤l›d›r. Tesirli kelamlar ve eserler,kudretli karfl› koyufllar›n ba¤r›ndan ç›km›flt›r.

Elbette düflüncenin ifade özgürlü¤ü bunlar-la s›n›rl› de¤il: Paran›n metalik sesiyle kaleminioynatanlar, s›rt›n› iktidara ve medya tekellerinedayayanlar, zulümkâr›n diliyle yazanlar, dinseldogmalara kani olup baflka hakikat tan›mayan-lar, dogmatik siyasal görüfllerin batakl›¤›nasaplan›p bir kez bile olsun ö¤retisinden flüpheduyup elefltirmeyenler, kat›/fetiflçi aidiyetlerleörülen bilinçler ve resmi ideoloji mitini bayrakyapanlar; düflüncenin ifade özgürlü¤ünde ha-sarl› olup özgürce düflünemezler, konuflup ya-zamazlar.

Gazeteci, editör/yay›nc›, yazar kimliklerimbulunsa da, öncelikle sosyalist bir aktivistim.Di¤er üç kimli¤ime yön veren sosyalist kimli-¤imdir. Ezilenlerin saf›nda, onlarla ayn› sofra-day›m. Ahval bu olsa da, devrim-demokrasi bi-leflkelerinden oluflan sosyalist hareketin, dü-

flüncenin ifade özgürlü¤üyle s›nav› pek pürüz-süz de¤il. Ciddi handikaplar ihtiva etmekte.

‹stisnalar› ve yeni de olsa elefltirel sorgula-malar getirenleri d›flta tutarsak, ço¤unluk; di-yalektik materyalist felsefeyi feyz ald›¤›n›,Marksizm’in tamamlanm›fl bir retorik olmad›-¤›n›, fizikte ve toplumsal alandaki her de¤ifl-meyle geliflip s›çramal› bir nitelik kazanaca¤›n›dile getirseler de; sosyalizmi dinsel bir dogma-ya indirerek resmi ideoloji yaz›yorlar. Bu resmiideoloji e¤ilmez, bükülmez ve tart›fl›lamaz hali-ni al›yor.

Do¤a ve toplum (dolay›s›yla düflünce), hepçeliflme halindedir. Felsefi ba¤lamda da, her çe-liflme uzlaflmaz olup, devinimin ve geliflmenindinamosudur. Bu hakikate ra¤men, ço¤unlu-¤un sosyalizm tahayyülü çeliflmesiz (s›n›f veideolojik yans›lar›) sosyalist parti olgusu yekpa-redir/monolitiktir.

Ara toplum olan sosyalizm çeliflmesiz de¤il-dir. ‹lkesi, “herkes eme¤ine, herkes yetene¤inegöre”, emek ve yetenek farkl›l›klar›n› tafl›d›¤›n-dan, uzlafl›r karfl›tl›k kategorisinde bulunsa da,çeliflmedir. Her çeliflmenin, sosyal ve siyasal altyap›s› vard›r.

Sosyalist parti, sosyalizm özgülünde kurulupkomünizmle sönümlenecektir. Parti, s›n›fl› top-lumlar›n ba¤r›nda kuruldu¤undan, farkl› s›n›f-lar›n ve toplumsal tabakalar›n yans›malar›n› ih-tiva eder. Niyet de¤il, toplumsal zorunlulukturbu. Bu yans›malar partinin, homojen olmay›pheterojen oldu¤unu gösterir. Fakat ço¤unlu¤unparti alg›s› homojen oldu¤undan, egemen fikiryukardan afla¤›ya dikte edilir. Dikteye tâbi olma-yan ya da e¤itimle ikna olmayanlar, ya fiili tasfi-yeye ya da fiili ayr›l›¤a zorlan›r. Böylelikle farkl›fikirlere tahammül edilmez, ço¤unlu¤un sultas›uygulan›r. Bu, resmi ideolojiyi/görüflü yans›t›rki, bugün ve yar›n sosyalist demokraside, resmigörüfl d›fl›ndakilerin düflüncelerinin ifadeleri-nin özgürlü¤ü nas›l teminat alt›na al›nacak so-rusunu yeniden güncel k›l›yor.

Ayn› olgu sosyalist bas›n için de geçerli. Ga-zete ve dergilerde, resmi görüfl d›fl›nda fark-l›/muhalif bir fikir bulunmaz. Tek sesli bu ya-y›nc›l›k, Rosa’n›n “özgürlük ötekinin özgürlü-¤üdür” sözleriyle betimledi¤i ilkeyi d›fllamakta,az›nl›¤›n elefltiri ve ifade özgürlü¤ü içe yönelti-lerek kadüklefltirilmektedir.

Son sözü Rosa Luxemburg’a vererek bitire-lim: “Genel seçimler ve s›n›rs›z bas›n ve toplan-t› özgürlü¤ü, özgür fikir mücadelesi olmad›¤›sürece, hiçbir kamu kuruluflu varl›¤›n› koruya-maz, yaln›z bürokrasinin etkin öge oldu¤u birgörünüm ortaya ç›kar. Toplumun yavafl yavaflsesi solu¤u kesilirken, bitmez tükenmez bir gü-cü ve engin tecrübesi olan befl on parti lideri yö-netir ve egemenlik kurarlar. Gerçekte bu lider-ler aras›nda sivrilmifl, ancak birkaç kiflinin ka-fas› yönetimi yürütür, iflçi s›n›f›n›n seçkinleri li-derlerin konuflmalar›n› alk›fllay›p al›nan karar-lar› oybirli¤iyle onaylamak üzere zaman zamantoplant›lara ça¤r›l›r; buysa, temelde bir klik yö-netimi, bir diktatörlük, ama proletaryan›n ol-mad›¤› kesin bir diktatörlüktür, yaln›z bir avuçpolitikac›n›n diktatörlü¤ü, yani burjuva anlam-da bir diktatörlük.”

Sonun sonunu da Mao’ya b›rakal›m: “Han-gisi daha iyi; tek parti mi yoksa çok parti mi? fiuanda gördü¤ümüz gibi belki de çok partininolmas› daha iyi. Bu, geçmifl için oldu¤u kadargelecek için de do¤ru olabilir, uzun vadeli birarada yaflama ve karfl›l›kl› denetim anlam›nagelir.”

‹nsan sosyal birvarl›k olmas›n›n

yan›nda, ölümlüdürde. Hayallerimiz,korkular›m›z, öz-lemlerimiz ve ideal-

lerimiz vard›r. Onun bunun taraf› derken, berta-raf tehdidiyle büyük ço¤unlu¤umuz yanl›fl kulva-ra savrulup, her taraf› elbirli¤iyle mahvettik.

Yüzde 50 ile, z›lg›tla, alk›flla, bireysel ç›karlaru¤runa T tipi bir yanl›fl› tafl›d›k yaflam›n merke-zine. Toplumsal kolektif yaflam›n inanc› olan veiçinde enternasyonalizmi, antiemperyalizmi ba-r›nd›ran ‹slami F Tipine emanet ettik.

Sonuç; Muhammetsiz ‹slam, yoksulluk, bolbol kilise aç›l›m›, ‹srail ve ABD ç›karlar› do¤rul-tusunda bölünme anayasas› çal›flmas›, tutukla-malar, geleceklerin gasp›…

Bertaraf edilmeyen Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si,Sünni’siyle birlikte ve eflit flartlarda yaflayan, va-tansever tam ba¤›ms›z Türkiye’yi hayal ediyo-rum. Has›m cephenin olmad›¤›, politik çal›flma-lar›n küresel karanl›k güçlerin ç›karlar› için de-¤il, Türk ulusunun / milletinin ve vatan›n›n ç›-karlar› için yap›ld›¤›n› hayal ediyorum.

Haks›z, komplosuz, iftiras›z yaflam›, haks›ztutuklamalar›n olmad›¤›, kahvede tavla oynar-ken üç kiflinin örgütten tutuklanmad›¤›, cezaev-lerinin boflald›¤›, mutlu bir resmi hayal ediyo-rum. Cumhuriyetin savc›lar›n›, Cumhuriyetinhâkimlerini ve ba¤›ms›z yarg›y› hayal ediyorum.

Ne yaz›k ki hayalle kal›yorum. Hayal âlemin-den uyand›¤›mda dehflete düflüyorum. Karfl›devrimin azg›n ilerleyifliyle ürküyorum. Ceza-evindeki hücremde birfley yapamaman›n ruh ha-

liyle kendi kendimi yiyorum.Ben, F tipindeyim. Bedenim tutsak, ruhum

asla. F tipi cezaevi, Adana Kürkçüler köyünde.Etraf›m beton duvarlarla çevrili. Demir parmak-l›klar ve süper NATO telleri…

F tipinin ruhudur esaret ve tutsakl›k. Betonduvarlar›yla, süper NATO jiletli telleriyle, yafla-m›n vurulmas›n›n yan›nda, bizi yönetenlerin yü-reklerinin nas›l nas›rlaflt›¤›n›n resmidir de.

Her fleyimizi tüketiyorlar. Hayallerimizi, onu-rumuzu, insanl›¤›m›z›... Her fleyimizi sansürlü-yorlar. Dönem, bizim dönemimiz diyorlar.Emek, namus, vatan da neymifl ki? Pasifik öte-sindeki efendilerine flirin görünmek ve küreseltefeci kapitalizmin ç›karlar› için gözlerini karart-m›fllard›r. Vatan›n yüre¤ine hançeri sapl›yorlar.T tipi, F tipi, özel tip mahpus damlar›na vatanse-verleri, devrimcileri, ayd›nlar›, gazetecileri, ko-mutanlar›, Kemalistleri, Kürt’ü, Türk’ü, maz-lumlar› doldurdular.

Hukuksuzluklar› ölümler üretiyor, kan dam-lat›yor, gözyafllar› döktürüyor.

Kürkçüler köylülerinin evlerinin bacalar›ndaumutlar tütmekte. Tüten bu umutlardan korku-yorlar. Korkunun ecele faydas› yok.

Usta flair Enver Gökçe’nin dedi¤i gibi:Her fleyin bir vakti var / Döllemenin ve ölme-

nin / Dikmenin vakti var / Ve sökmenin / Öldür-menin ve flifan›n / Y›kman›n vakti var / A¤lama-n›n vakti var / Ve gülmenin.

BUNA KARGALAR B‹LE GÜLERBaflbakan Tayyip Erdo¤an, Suriye Devlet Baflkan›Beflar Esad’a kürsüde tutuklamalarla ilgili eleflti-riler yap›yor. Beflar Esad’›n cezaevlerini kendisi-ne muhalif olan insanlarla doldurdu¤undandem vurmakta. Suriye halk› için üzülmekte.

Ama ne yaz›k ki Suriye halk›na üzülen Baflba-kan, gözündeki merte¤i görmemekte ›srar et-mekte. Bu ne perhiz ne lahana? : ))

Türkiye’ye yüzümüzü çevirelim; Balyoz dava-s›nda 367 san›¤›n 247’si tutuklu. Milli devletin(flu an bitiriliyor) ordusunun generallerinin dört-te biri Hasdal’da tutuklu. Islak imza, internet an-d›c›, Poyrazköy, amirallere suikast, Odatv (Say›nKozino¤lu’nun flüpheli ölümüyle bir kifli eksil-di), Devrimci Karargah örgütü davalar›n›n büyükço¤unlu¤u Hasdal ve Silivri mahpuslu¤unda; bi-rinci, ikinci Ergenekon tertibi davas›nda vatan-severler Silivri mahpuslu¤unda tutuklular. fiikesoruflturmas›nda Türkiye’nin güzide kulüp yö-neticileri tutuklu.

‹flçi Partisi, Ulusal Kanal ve Ayd›nl›k gazetesi-ne yap›lan operasyonda siyasetçiler ve gazeteci-ler tutuklu.

Türkiye’de demokratik hak mücadelesi yürü-ten 500 ö¤renci, mevcut hükümete muhalif ol-du¤undan ve eylemlerinden dolay› tutuklu. Hid-roelektrik santraline karfl› ç›kan çevreciler tutuk-lu. Vatansever gazeteci olarak görev yapan sosya-list, Kürt, Türk, Kemalist 70’ten fazla gazetecitertip ve iftiralarla tutuklu. KCK davas›nda 3 bin868 kifli tutuklu. AKP’nin 2002 y›l›nda iktidaragelmesiyle 25 bin olan cezaevlerindeki tutuklusay›s›nda patlama olmufltur. fiu an cezaevlerin-deki tutuklu say›s› 70 bini aflm›flt›r. Hiçbir de-mokratik hukuk devletinde olmayan, sadece fa-flist diktatörlerce yönetilen devletlerde görülen,tutuklu say›s›n›n hükümlü say›s›n›n çok üstüneolma durumu Türkiye’de flu an yaflanmaktad›r,gerçekleflmifltir.

Muhalif olanlara bir flekilde solu¤u cezaevle-rinde ald›r›rlarken, M‹T mensubu Kaflif Kozi-no¤lu’nun flüpheli ölümü de, cezaevlerinin birölüm kamp›na dönüfltü¤ünün somut kan›t› ola-rak tarihe not düflmekte. Her an yeni ölümlerehaz›r olmak laz›m. Fakat ne hikmetse mevcuthükümete muhalif düflünenleri ac›mas›z ve su-dan sebeplerle, suni delillerle tutuklayan yarg›,Deniz Feneri talan›nda (ya¤mas›nda), Hizbullah

terör örgütünden neredeyse yönetici, lider kad-rosunun yüzde 80’ini sal›verdi.

TEK PART‹ YARGISI: ÖGM (ÖYM)Türkiye’de referandum sonras› yarg›; tek partiyarg›s›na dönüfltü. DGM’lerin yerini alan ÖzelYetkili Mahkemeler; toplumu, iktidar partisi le-hine dönüfltüren bir toplum mühendisli¤ine dö-nüfltü. Bunun kozmik kodunu “T” ve “F” tipi ör-gütlenmelerde bulabiliriz. Bu yarg›daki yap›lan-madan dolay› toplumu bir korku havas› kaplad›.Yarg› bizi tutuklar diye üç kifli kahvede tavla oy-nayamaz oldu. Özel Yetkili Mahkemeler, bir“partinin güvenli¤i mahkemesi” haline geldi /dönüfltürüldü.

DÜfiMAN VATANIN BA⁄RINA HANÇER‹N‹ DAYAMIfiBana yönelik tertip ve komplo yap›lmadan önceMersin ‹li’nde yafl›yordum. Mersinli bir gazete-ciydim. Mersin’de vatansever bir gazeteci olmakçok zordur. Çünkü Mersin yabanc› istihbaratservislerinin bir laboratuvar› gibidir. Küresel te-feci kapitalizmin ifltah›n› kabartan il.

Petrol dolum tesisleri bu ildedir. Ortado-¤u’daki bir ülkeye sald›r›da bu tesisler askeri lo-jistik anlamda bir de¤erdir.

Mersin, serbest bölgesi ve liman› ile BOP pro-jesi içinde Ortado¤u’nun kap›s› olarak alg›land›.K›br›s’›n tam karfl›s›ndad›r. Yunanistan k›ta sa-hanl›¤› önünde. S›cak sulara ulaflman›n anahta-r›, Ortado¤u co¤rafyas›na göre Mersin’dir.

Bu nedenle Ortado¤u’nun kaynaklar›n› sö-mürmek isteyen küresel karanl›k güçlerin, istih-barat servislerinin cirit att›¤› bir kent.

Bu yüzden bana göre, ihanete varan birçok fa-aliyet bu kentte yaflanm›flt›r.

Örne¤in; AB’nin diplomatik casusu KarenFogg, 1996 y›l›nda Mersin’de fink at›yor, kentinCumhuriyet dokusunu silme gayreti gösteriyor-du. Nevruz etkinli¤i bahanesiyle Amerika’n›n

Adana Konsolosu Mersin’i mesken tutmufl, ken-tin yerel yay›n yapan yönetici konumundaki baz›gazetecilerle gizli görüflmelerle dostluklar ku-rulmufltu.

2003 y›l›nda Güney Kore’nin uluslararas›misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Dagl›s ge-misi Mersin’e demir att›. Ard›ndan Güney Kore-li misyonerler arac›l›¤›yla özellikle yoksul Kürtgençleri imkânlarla Hristiyanlaflt›r›ld›. Dahado¤rusu Protestanlaflt›r›ld›. Bu gençlerin evlerikiliselere dönüfltürüldü. Ayinler yap›ld›. Protes-tanlaflt›r›lan bu gençler ad›na turizm flirketlerikurduruldu. Bu flirketler yabanc› istihbarat ser-vislerinin mekân› oldu. ‹kinci Cumhuriyetçiler,Mersinli gazetecilerin bir bölümü al›p, ilk faali-yetlerine Mersin’de bafllad›lar.

Mersin’in bir gazeteci cemiyeti bir Alman vak-f›yla mesleki çal›flma yapt›. Çal›flmaya kat›lan ye-rel gazetecilere belge verildi. Sorosçular konfe-rans ve atölye çal›flmalar›na bu kentte bafllad›.

Bayrak yakma provokasyonu bu kentte yaflan-d›. Yobaz zihniyet, Mersin’de k›z ve erkek ö¤ren-cinin aras›na 45 cm mesafe koydu.

Hizbullah’›n vahfli katliamlar› bu kentte ya-fland›. Mersin, Türkiye’nin kalbidir. Bu kente dü-flen ufak bir k›v›lc›m, tüm Türkiye’yi yakar.

Bu bilinçle gazetecilik yapt›m. Yaz›lar yazd›m.Ça¤r›ld›¤›m televizyon ve radyo programlar›ndakonufltum. Konferanslarda, panellerde bu konu-yu anlatt›m. Bizi bekleyen tehlikeleri aç›klad›m.

Bu çal›flmalar›m, aç›klamalar›m, konuflmala-r›m ve yaz›lar›mdan dolay›, gladyonun, yabanc›istihbarat servislerinin ve bunlar›n yerli iflbirlik-çilerinin hedefi oldum. Silahl› sald›r›ya u¤rad›m.Kaç›r›lmaya kalk›fl›ld›m. Tehditler ald›m.

Y›lmad›m. Vatansever yolumdan dönmedim.Mustafa Kemal Atatürk’ün ideallerine ölümüneba¤l›y›m. Gladyonun-mafyan›n ortaklafla banayaflatt›klar› zulüm bu nedenledir.

Her türlü diktatörlü¤e karfl› legal yollardandemokratik direniflimizi gösterelim. Sokak so-kak yürüyelim. Bask›ya, zulme, kanunsuzlu¤akarfl› hayk›ral›m. Bilmeyeni bilgi sahibi yapal›m.Uyuyan› uyand›ral›m. T›pk› Mustafa Kemal’indirenci gibi. Herkese ça¤r›da bulunal›m. Gençli-¤e Hitabe ve Bursa Nutku gibi! Daha çok demok-rasi, eflitlikçi hukuk, insanca yaflam ad›na!

Miktat ALGÜL

Kürkçüler F Tipi CezaeviB-61 Ko¤uflu

ADANA

‘Düflünce haz›r olda durmaz’Erdal SÜSEM

Edirne F Tipi CezaeviB1-38 Ko¤uflu

ED‹RNE

Trajik dönemin flifresi: T ve F tipi örgütlenmeAtatürk yolu için. Cumhuriyet için. Tam Ba¤›ms›z Türkiye içinYürüyüflümüz beyinleredir.

1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 15

16

SIYAH

TUTUKLU GAZETE16 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I

Y›llar önceydi…O¤lum sekizyafl›ndayd›…

At›l›m gazetesindeo¤lum Aktafl ve ak-ranlar› için “ÇocukKöflesi” ad›yla küçükbir yer açm›fllard› ozamanlar. Ako dakendince bir fleyler ya-z›yordu o köflede.

Her on y›lda birdevlet, gazetenin Ya-y›n Yönetmeni olan‹brahim (Çiçek)’i tu-tuklad›¤› için Akocanda çok erken tan›fl-m›flt› hapishanelerle.

Yine böyle bir sü-reçten geçiyordu çekirdek ailemiz…Ve nedense o günlerde Aktafl gaze-teye yazmay› b›rakm›flt›.

Önce yazmamas›na gerekçe ola-rak derslerini göstermiflti. Üzerinegidip, yazmas› için ›srar›m› sürdür-dü¤ümde ise, çocuk akl›yla öyle biryan›t vermiflti ki, flafl›r›p kalm›fl-t›m!..

O¤lumun “Gazeteye yazay›m da,beni de babam gibi tutuklas›nlarm›?” sözlerini, o yafltaki bir çocu-¤un anlayaca¤› dilden aç›klamakbana zor gelse de, o çoktan karar›n›vermiflti!

Küçük bir çocu¤un gözünde buülkede gazetecilik yapman›n çoktehlikeli oldu¤u gerçe¤ini silmemgerekmiyordu elbette.

Akocan’›n kafas›n› kar›flt›rmakyerine “Çocuk Köflesi”ne yazmama-s›n› kabullenmek daha do¤ru gel-miflti bana.

O¤lum ise, çok temel sorular›nakendince yan›t bulamasa da, yafla-d›klar›m›zdan yola ç›karak, bir do¤-ruya ulaflm›flt›.

Bu ülkede gerçekleri söyleyen veyazanlar›n yolu t›pk› baba ve annesigibi s›k s›k iflkenceli gözalt›lardanve sorgusuz sualsiz, hiçbir maddikan›ta dayanmadan y›llarca hapisyatmaktan geçiyordu.

Ö¤retmeninin istedi¤i otobiyog-rafide, babas›na dair kurdu¤u cüm-lelerde:

Onu çok sevdi¤iniama hapiste oldu¤unu…Ancak, babas›n›n h›rs›zya da katil olmad›¤›n›…Sadece insanlar›n mutluyaflamas›n› isteyen vebunu niçin çal›flan birgazeteci oldu¤unu… Ba-bas›n›n insanlar için gü-zel fleyler yapmas›nara¤men neden cezaevinekonuldu¤unu anlayama-d›¤›n› yazm›flt›.

1990’l› y›llarda, küçükbir çocu¤un gözünde bi-le (çocuk akl›yla özgürbas›nda çal›flmak ile birmedya tekelinde çal›fl-mak aras›ndaki büyük

fark› çözememifl olsa da) bu ülkedegazetecilik yapman›n her zamançok meflakkatli bir ifl oldu¤u gerçe-¤inin alt›n› çizmek istedim buan›mla…

Çocuklar o yafllarda genelliklebüyüdüklerinde anne ya da babala-r›n›n mesle¤ini tercih ettiklerinisöylerler ya!

Akocan’›n yaflad›¤› kaybetmekorkusu da, gözünü öyle korkut-mufltu ki!

Benim ve babas›n›n güzel fleyleryapt›¤›m›z› söylese de; ayr›l›klar,gözalt›, hapishane gerçe¤inden yolaç›karak, büyüyünce gazeteci olma-yaca¤›n› o günlerde ilan etmiflti…

1990’l› y›llar›n sansür-sürgün(SS) kararnameleri o y›llarda özgürbas›n› hedef tahtas›na oturtmufltu.

Gazeteler, kitaplar, dergiler koyubir sansüre tâbi tutulmufltu. Bu sal-d›r›dan matbaalar da nasibini al-m›flt›.

Yaz›iflleri müdürleri, haberi ya-pan muhabirler, köfle yazarlar› on-larca, hatta yüzlerce y›la varan hapiscezalar›yla…

Gazete, dergi, yay›nevi sahiplerimilyarlarca liraya varan para cezala-r›yla…

Onlarca gazeteci faili belli cina-yetlerde katledilerek y›ld›r›lmaya ça-l›fl›ld›!..

Her say›s›na toplatma ç›kar›lansosyalist bas›n›n bürolar›ndaki ya-

y›nlara el koymakla kalmay›p… Ba-s›n bürosu polisleri erinmeden mer-kezi yerlerdeki gazete bayilerini vekitapevlerini dolaflarak toplatmakarar› olan yay›nlara el koyup emni-yete götürüyorlard›.

1990’lar›n ikinci yar›ndan itiba-ren, muhalif radyo ve yerel televiz-yonlara üst üste aylarca, y›llarca ka-patma cezas› verip; bir de sahip, ya-y›n yönetmeni ve programc›lar›DGM’ye flikayet ediyordu RTÜK!...

Yine de bu koyu sansür ve hapiscezalar›na ra¤men, o y›llarda muha-lif, özgür bas›n çal›flan› gazetecilerolarak böylesine kitlesel bir k›y›mau¤ramam›flt›k!

Her ne kadar hükümetin bafl› vebakanlar›, Cumhurbaflkan› tutuklugazeteciler sorununda cümle kur-mak zorunda kald›klar›nda…

Bizleri “terörist”, “terör örgütümensubu” ilan etmekte hiçbir sa-k›nca görmeyip, gerçekleri inkaredip, katletmeye çal›flsalar da!..

Bizzat devlet terörüne u¤rayangazeteciler olarak; ucube, faflist Te-rörle Mücadele Yasalar› sayesindehapishanelerde ço¤almaya devametsek de; bafl›m›z dimdik gerçeklerisöylemeye ve yazmaya devam ettik /edece¤iz!...

Burada esas mesele 2006 y›l›n-dan beri yürürlü¤e koyduklar› TMYile bir gazeteci k›y›m›n›n AKP Hü-kümetince hayata geçiriliyor olma-s›d›r.

Bu k›y›m› iki biçimde gerçeklefl-tiriyorlar:

Özgür bas›na ve çal›flanlar›na yö-nelik sald›r› malum!

En kötüsü de AKP Hükümetineve Erdo¤an’a yönelik en küçük elefl-tiri yöneltenlerin bile tepesindeTMY’yi sallayarak daha beter bir k›-y›m gerçeklefltiriyor olmalar›d›r…

Yani tam bir kifliliksizlefltirme,yandafltan öte onursuz, yalaka birbas›n ve gazeteci tipi yarat›yorlar!...

Tutsakl›¤›m›n 6. y›l›nday›m… Vebenim gibi onlarca meslektafl›m ay-n› durumda.

Daha bu sabah saat 05.30’da AKPHükümeti’nin DGM’lerden bozmaözel yetkili a¤›r ceza mahkemeleri

bir rekora imza att›lar…Tam 35 arkadafl›m›z tutuklan-

d›!...Özgür Gündem, D‹HA baflta gel-

mek üzere, BirGün çal›flan› ve Kürtmedyas›na haber yapan muhabirle-rin, gazetecilerin, köfle yazarlar›n›naylarca, belki de y›llarca sürecek tut-sakl›klar› bafllad›…

Haftalarca önce, yine bir KCKoperasyonu ad› alt›nda yapt›klar›gözalt› ve tutuklama sald›r›s›na bi-naen Bianet’te “fiimdi s›ra herkes-te!” diye yazm›flt›m.

Sahiden sözün hükmünü yitirdi-¤i bir süreçten geçiyoruz…

Gazetecilere Özgürlük Platformuve platform bilefleni gazeteci mes-lek örgütleri ile sosyalist bas›n bafl-ta gelmek üzere…

Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i(ÇHD)’nin TMY ve özel yetkili a¤›rceza mahkemelerinin kald›r›lmas›için bafllatt›¤› kampanyay› sahiple-nerek büyütmenin, tek yürek, tekses olman›n, soka¤›n dilini konufl-man›n zaman› çoktan geldi… Hattageçti bile!...

Bunun için; bütün ilerici, demok-rat, yurtsever, sosyalist parti ve ör-gütleri, meslek odalar›, kitle örgüt-leri, sendika, konfederasyon ve plat-formlar› bu kampanyay› sahiplene-rek, büyütmeye ça¤›r›yorum.

Ancak böyle bir kampanya ile butopyekûn sald›r›ya dur diyebiliriz…TMY ve özel yetkili a¤›r ceza mahke-melerini tarihin çöp sepetine f›rla-t›p atabiliriz!...

Aksi takdirde, Alman Papaz Mar-tin Niemöller’in; “Naziler komü-nistleri götürdüklerinde sustum.Çünkü ben komünist de¤ildim.Sendikac›lar› götürdüklerinde sus-tum. Ben sendikac› da de¤ildim.Sosyalistleri içeri ald›klar›nda sesi-mi ç›karmad›m. Ben sosyalist de¤il-dim. Yahudileri tutuklad›klar›ndasustum. Çünkü ben Yahudi de¤il-dim. Beni götürdüklerinde, gerideart›k karfl› ç›kabilecek kimse kalma-m›flt›” sözlerini s›k s›k tekrar etmekzorunda kalaca¤›m›z› hat›rlatmamagerek var m›?!

(24 Aral›k 2011)

Füsun ERDO⁄AN

Kand›ra 2 No’lu T TipiKapal› Cezaevi

D-6 Ko¤ufluKOCAEL‹

TMY ve Özel Yetkili A¤›r Ceza Mahkemelerine dur demek için!..

Hepimiz ‘terörist gazeteci’ olmal›y›zSincan hapishanesi hücrelerin-

den selam ve sevgilerimi gön-deriyorum.

‹lk TUTUKLU GAZETE tecrübesiile ilgili sizleri tebrik ediyorum.‹kinci say›s›na da katk›da bulun-mak istedim.

Gazeteciler tutuklu… Ve say›lar›her geçen gün art›yor… Ülkemizidikensiz gül bahçesi gibi görmekisteyenler yeni hapishaneler inflaederken bizim hiç de masum olma-d›¤›m›z› fetva ediyorlar… Bomba-larla, silahlarla, illegal örgütlerleiliflkiliymifliz…

Çok s›k duyuyoruz bu sözleri de-¤il mi? Van’da ölüm kal›m savafl›veren, açl›kla bo¤uflan halk, ölüm-lere-ac›lar›na tepki gösterdi diye te-rörist ilan edildi. Gaz bombalar›yla, coplarla “ge-reken yap›ld›”, “bizi elefltirirsiniz ha…” dendi!

11 ay sonra neyle suçland›¤›m›z› ancak ö¤rene-bildik. Yeni belli olan iddianamede diyor ki...

TEKEL iflçilerinin eylemine kat›ld›. Suç!Paras›z e¤itim isteyen ö¤rencilerin eylemine ka-

t›ld›. Suç!Sendikalaflt›¤› için iflinden at›lan Türkan Albay-

rak’›n dayan›flma eylemine kat›ld›. Suç!Demokratik hak talebinde bulunmak suç… Kal-

d› ki, ben bu eylemlere gazeteci olarak kat›ld›m.Haberlefltirdim. ‹flte, o zaman daha büyük suç!Do¤ruyu yazmak, sorgulamak “terör eylemi yap-mak” olarak gösteriliyor.

Gazeteciler terörist, iflçi terörist, köylü terörist,ö¤renci terörist… Uzay›p gidiyor. Karfl› m› ç›kt›n,ezilenin-mazlumun yan›nda m› yer ald›n? Mesle-¤in ne olursa olsun hedefe konulursun!.. Ya biz-densin ya da…

‹flten kovmalar, tehditler, tutuklamalarla; sorgu-layan, gerçe¤i arayan ve buldu¤u gerçe¤i halkaulaflt›rmaya bir onur sorunu olarak bakan gazete-ciler “yeniden e¤itilmek” isteniyor.

Öyle ya, Tayyip Erdo¤an’›n flovlar›n› alk›fllamal›gazeteci, Ortado¤u’da sefere ç›kan “dünya lideri”neövgüler ya¤d›rmal›. Ya da memlekete demokrasi geli-yor, bütün çeteler tasfiye ediliyor diye alk›fl tutmal›.Her gün Kürt halk›n› hedef göstermeli. “Terörist-ler”in tutuklanmas›n› hakl› göstermeli.

Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da bombalardanönce yalan haberler ya¤d›r›ld› halklar›n üzerine.Gazeteci psikolojik savafl›n bir neferi olmal›!

Efendide olur da, uflaklar›nda olmaz m›? Ne deolsa AB’den, ABD’den ithal ettikleri “ileri demok-rasi”leri var.

“‹leri demokrasi”nin kurmay›ndan brifing al-maya gider medya patronlar›... Sonra bafll›klar›;“Obama’n›n Tayyip Erdo¤an’› y›lda bilmem kaçkez telefonla arad›¤›na” dair dev puntolar süsler!

Oysa ki; bu ülkenin tarihinde Hasan Tahsin-ler’den Sabahattin Aliler’e, R›fat Ilgazlar’dan, En-gin Çeberler’e uzanan bir bas›n gelene¤i de var. Vedayat›lan bu iki gelenekten birini seçmektir.

Kuflkusuz gazete patronlar›yla bas›n emekçileri-ni bir tutmuyoruz. Ancak “patronunun sesi” gaze-tecilik mi, halk›n sesi gazetecilik mi çat›flmas› birgerçektir.

Van’da on binlerce insan bilinçli olarak sürgünedilirken, Dersim operasyonlarla, barajlarla boflal-t›lmaya çal›fl›l›rken iktidar›n “Dersim Özrü”nüsorgusuz sualsiz tarihsel ak›fl olarak de¤erlendirenyazarlar›m›z var ki, iktidar›n baflka bir sald›r›s›ndahedef olmalar› da mümkün…

Tarihsel olarak flekillenen vicdan kriterlerinin,gerçeklere sad›k kalmak ve halka do¤rular› ulaflt›r-man›n sorumlulu¤unun yerini; “akreditasyon” kri-terleri ve patrona olan sorumluluklar alm›flsa otu-rup kara kara düflünülmeli.

Bak›n art›k gazete manfletlerini dahi polis artt›-r›yor. ANF’nin “polis haberi yapt›, gazeteciler KCKoperasyonlar›n› böyle yazacak” bafll›kl› haberin-den bir gün sonra gazetelerin sayfalar›n› bu haber-ler süslüyor…

Do¤ru haber almak bir haksa -ki hakt›r- gazete-ciler de haberi tüm gerçekli¤iyle verme sorumlulu-¤u tafl›mal›lar. Sorgulay›c›, halk›n sesi gazetecili-¤in, meslek onurunun gere¤idir bu.

Çok duymuflsunuzdur; “ben do¤ru yaz›yorumama merkez haberi yay›mlam›yor, de¤ifltiriyor…”der muhabirler. Bunu söylemek ne kadar hakl› ç›-kar›r, gerekçe olabilir mi bu tarz cümleler?

Haberine sahip ç›kmak, halka ulaflmas› için tar-t›flmak, bunun mücadelesini vermek mesle¤ine,onuruna sayg›n›n gere¤idir. Tersi durumda bununsonu yoktur…

Evet, yaflananlara bas›n emekçilerinin “yenidene¤itilmesi” denebilir. Sunulan tercihler keskin veköfleli… Ya patronun sesi, ya halk›n sesi… Ya sor-gulayan, ya onaylayan…

Ya geçmifli tart›fl›r görünüp bugünü aklama yada bugünü sorgulama…

Ya polisin sesi, ya gerçe¤in sesi…Ya emperyalist sald›r›lara “ilifltirilmifl” gazeteci-

lik, ya gerçeklerin y›lmaz savaflç›s›…Çuvald›z› baflkas›na bat›rmadan önce i¤neyi

kendine bat›rma cüreti göstermeli gazeteciler. Ba-s›na ve bas›n emekçilerine sald›r›lar›n bu kadarartmas›nda “konumumu kaybetmeyeyim” hesap-lar›n›n hiç pay› yok mu?

Devrimci sosyalist bas›na sald›r›lar sürerkensusman›n hiç pay› yok mu? Hatta bazen bu sald›r›-lar› polis a¤z›yla meflrulaflt›rman›n?

Yaflam ö¤retiyor. AKP’nin “yeniden e¤itimi”unutulan gazeteci özelliklerini yeniden hat›rlat›-yor. Sorgulayan, gerçe¤in y›lmaz savunucu, halk›nsesi, örgütlü gazetecili¤i…

Hiçbir zalimin kadri mutlak de¤ildir. Hiçbir zu-lüm, sonsuza kadar sürmez. Bugünün zulmünüteflhir etme onuru da bugünün gazetecilerinin ola-cak. Sorun “terörist gazeteci” olmakta. Gerisi ge-lir…

20 Ocak 2012’de Ankara 11. A¤›r Ceza Mahke-mesi’nde olaca¤›z. Foto¤raf makineleriniz, kalem-leriniz, k⤛tlar›n›zla sizleri bekliyor olaca¤›z. Els›k›flamayabiliriz ama gerçe¤e gönül verenlerinbuluflmas›na hangi zalim engel olabilmifl ki?

Musa KURT

Sincan 1 No’lu F TipiCezaevi

B2-3-57 Ko¤ufluANKARA

Sevgili Suzan, (*)

Günlerden Cumartesi… Hazanmevsiminin tam ortas›nda,

Ekim’in 15’indeyiz.D›flar›da griye kesmifl, as›k su-

ratl›, so¤uk bir hava hüküm sürü-yor. Bense her zamanki gibi pen-cerenin önünde, masamday›m…

Betonun o keskin so¤u¤u ayakparmaklar›mdan dizlerime do¤ruilerlerken; hüzün yüklü bu sonba-har gününde, bardaktan boflan›r-cas›na ya¤an ya¤murun flark›s›n›dinliyorum.

Beynimin k›vr›mlar›nda dolafl›-yorsun. Gazetedeki foto¤raf›ncanlan›yor gözümde. Öfke doluyüre¤im s›k›l› bir yumruk gibi, is-yan ediyor gidifline.

Ya¤murun betona çarparken ç›-kard›¤› ses, bir 盤l›k gibi kulakla-r›m› dolduruyor.

Bu haks›z, bu erken gidifle do-¤an›n isyan› da bu olsa gerek diyo-rum kendi kendime.

Radyodan tahliye haberini din-ledi¤imde çok sevinmifltim. Sev-diklerinin yan›nda olacakt›n art›k.Sevgileriyle seni sar›p sarmalaya-caklard›. Sa¤l›¤›na kavuflman içinhep yan›nda olacaklard›.

Her hastaneye gidiflinde, bir di-zi eziyeti çekmeyecektin.

Muayene s›ras›nda ›srarla içeri-de kalmak isteyen askerler olma-yacakt›. Hastane yolunda ringin ohavas›z, pis kokusunu solumakzorunda kalmayacakt›n.

Tutsakl›¤›n karfl›na ç›kard›¤›sorunlardan uzak olacakt›n.

Bütün bunlar› düflünüp tahliye-ne sevinirken; bilemezdim (bile-mezdik) bu tahliyenin seni sevdik-lerinin yan›nda ölüme göndermekoldu¤unu…

‹ki y›la varan tutsakl›¤›n boyun-ca sa¤l›k sorunlar›n›n iyice artt›-¤›ndan haberdard›m. Ama eminol, bu kadar›n›, ölümün o so¤ukyüzünü yan›na bile yaklaflt›rma-d›m hiç!

Bas›ndan takip ediyordum seni.Kat›ld›¤›n her etkinlikte ard›ndab›rakt›¤›n hasta tutsaklar›n sesi ol-maya çal›flt›n hep!

Kendini “flansl›” say›yordunbelki. Biz de öyle düflünmüfltüksenden yana.

Me¤er hepimiz yan›lm›fl›z. Kal-binin art›k son s›n›r›na geldi¤inianlayamam›fl›z.

Gidiflini Perflembe sabah› (13Ekim) duruflmada ö¤rendim.

Avukat Gülizar Tuncer savun-mas›nda yarg› sistemindeki ada-letsizli¤e ve keyfili¤e dair örneklerveriyordu. Söz senin yarg›land›¤›ndosyaya da geldi.

O anda sevdice¤im akflam yafla-m›n› yitirdi¤ini söyledi.

‹nanamad›m! ‹nanmak isteme-dim! Akl›m›n ve yüre¤imin isyan›-

na efllik eden gözyafllar›ma “dur”demek içimden gelmedi.

Bilirsin böyle yerlerde, an’lardaher zaman a¤lamamak gerekti¤isöylenir, telkin edilir.

Ne yaz›k ki, böyle bir kültür deyarat›lm›fl.

Ama oldum olas›, hiç sevmedimbu anlay›fl›.

A¤›z dolusu gülmek, flen kah-kahalar atmak ne kadar insaniyse,normalse… Ac›lar karfl›s›nda isya-na duran akl›m›z ve yüre¤imizegözyafllar›m›z›n efllik etmesi de okadar insani ve normal…

O sebepten, türkülerimize, fliir-lerimize ifllenmifl “ölen ölür kalansa¤lar bizimdir” söylemini de hiçbenimsemedim. ‹nsan› nesnelefl-tirdi¤ine inand›m bu bak›fl aç›s›-n›n. Bu nedenle ac›lar›m›z› da, se-vinçlerimiz gibi özgürce yaflama-m›z gerekti¤ine inand›m. Ve öyleyaflad›m, öyle yaflamaya gayret edi-yorum.

Sevgili Suzan; bilirsin bu ülkeyarg›l› ve yarg›s›z infazlar cenneti-dir. Sana yaflat›lanlar ve bu erkengidiflin de yarg› yoluyla ifllenmiflbir cinayet olarak tarihe geçecek.

Ve sen güzel kad›n… Kad›n yol-dafllar›n›n, dostlar›n›n omuzlar›n-da sonsuzlu¤a u¤urlan›rken… Ar-d›nda b›rakt›klar›nla, gelecek düfl-lerimizde hep yaflayacaks›n…

Hoflçakal sevgili arkadafl›m…Hoflçakal Sevgili Suzi!..

(15 Ekim 2011, Füsun Erdo¤an,Kand›ra 2 No’lu T Tipi Cezaevi)

(*) Özgür Gelecek ve Partizan dergi-lerinin Kartal muhabiri, gazeteci ve çe-virmen arkadafl›m›z Suzan Zengin 28A¤ustos 2009’da, ‹stanbul Terörle Mü-cadele fiubesi ekiplerince evine yap›lanbask›nla gözalt›na al›nm›fl ve TMY kap-sam›nda bir dosyaya monte edilerek, ikiy›la yak›n bir süre tutuklu kalm›flt›. Busüreçte var olan sa¤l›k sorunlar›n›n art-mas›n› dikkate almayan 10. A¤›r CezaMahkemesi’nce, 14 Haziran 2011’de tah-liye edildi. Eylül sonunda geçirdi¤i aç›kkalp ameliyat›ndan sonra bir dahauyanmad› Sevgili Suzan… Onu 12 Ekimakflam› kaybettik. Tutuklu Gazete’nin 1.say›s›nda Suzan da yazm›flt›. Yeni tahli-ye olmufl bir meslektafl›m›z olarak Su-zan’›n gidiflini ö¤rendi¤imde yazm›flt›mbu mektubu… ‹stedim ki, ikinci say›daSuzan da olsun…

SUZAN ZENG‹N’‹N ANISINA

02 S‹YAH S‹YAH

TUTUKLU GAZETE2 S A L I 1 0 O C A K 2 0 1 2

Elinizde tuttu¤unuz gazete Türkiye’debas›n özgürlü¤ünün halini gösteren

tarihi bir örnek. Hapishanedeki gazete-cilerin say›s› birkaç gazete ç›karabilecekkadar çok. Buna ra¤men hükümet üyele-ri gazetecilik faaliyeti nedeniyle kimse-nin tutuklu olmad›¤›n› söylüyor. Bas›nözgürlü¤üne dair elefltirileri ise onlarcatelevizyonu, her gün bayilere ulaflan ka-labal›k gazeteleri, hatta birkaç dilde ya-y›n yapan TRT’yi göstererek yan›tl›yor.

Oysaki medya özgürlü¤ü söz konusuoldu¤unda as›l mesele yay›nlar›n say›s› de-¤il, içeri¤inin çeflitlili¤i ve yaflayabilme te-minat›d›r. Bask›n›n tart›flmas›z var oldu¤uNazi Almanya’s›nda sekiz buçuk milyonradyo al›c›s› vard›. Medya devasa bir ayg›tgörüntüsündeydi. Mussolini döneminde‹talya Radyosu, BBC’den bile önce Arapçayay›na bafllam›flt›. Ancak hem Nazi Al-manya’s›nda hem Mussolini ‹talya’s›nda medyan›niçeri¤i tek renkteydi. Yeni ortaya ç›kan bu rejimlerbas›n› nicelik olarak büyütürken, niteli¤ini yok et-miflti.

ERDO⁄AN’IN “ÖTEK‹”S‹Bask› alt›ndaki medya, say›s› ne kadar çok olursaolsun her bahçede istilac› otlar›n bitti¤i bir medya-d›r. Özgür medyada ise çiçekler birbiriyle yar›fl›r.Bugün Türkiye’de gazetelerin manfletlerinin birbi-rinin kopyas› olacak kadar birbirine benzemesi-nin, neyin haber yap›lmayaca¤› konusunda ayn›refleksin gösterilmesinin en önemli sebebi kufl-kusuz siyasi iktidar›n bas›nda gerçeklefltirdi¤ioperasyondur. O iktidar›n kurulufl sürecine dairBaflbakan’›n sözleri san›r›m bas›na bak›fl›n› özet-liyor: “Biz, muhtar bile olamaz diyen medya ileçarp›fla çarp›fla iktidara geldik.” Türkiye’de kuru-lan yeni rejimin kuflkusuz tek adam› olan Baflba-kan Erdo¤an için bas›n, her daim karfl›s›nda flah-s›n› yüceltti¤i bir öfke nesnesi. Karfl›t› üzerindenkendi resmini çizdi¤i öteki… Erdo¤an’›n a¤z›n-dan duymaya al›flt›¤›m›z “namert”, “ben bu zih-niyetle savafl›r›m”, “bedelini ödeyecekler”, “bugazeteleri evinize sokmay›n” sözlerinin ard›ndakendisini elefltiren medyaya karfl› açt›¤› savafl›nizleri var.

Esas›nda Erdo¤an’›n bu tek yanl› savafl› hayalinde-ki bas›n›n nas›l oldu¤unu görmemizi sa¤l›yor. O, ga-zeteciyi bir devlet memuru, kurdu¤u yeni rejimin si-lahfloru gibi görmek istiyor. Onun idealindeki med-yan›n iktidarla iliflkisi, otuzlu y›llar›n Almanya’s›n-dan ya da ‹talya’s›ndan pek de farkl› de¤il. Bu konu-da o kadar ilerledi ki art›k gazetelerin yay›n yönet-menlerini toplayarak haberlerin nas›l verilmesi ge-rekti¤ini anlat›yor. Toplant›ya ça¤r›lan medya pat-ronlar› ise kurallara uymayan bas›n›n aflil topu¤ununne olaca¤›n› gazetecilere gösteriyor. Kat›lan baz› ya-y›n yönetmenleri de sansürün nas›l derinlefltirilebile-ce¤ine dair de¤erli fikirlerini Baflbakan’a sunarakhem meslektafllar›n› jurnalliyorlar, hem de yeni reji-min medya düzenine nas›l uyum sa¤lad›klar›n› Erdo-¤an’a ve patronlar›na kan›tl›yorlar. Görüntü Ru-bens’in meflhur tablosunu hat›rlat›yor. Yeni rejiminmemur gazetecisi “Pero”, bütün de¤erlerini bir kena-ra b›rak›p babas› “Cimon” yaflas›n diye onu sütüylebesliyor.

KAMU MESLE⁄‹ OLARAK GAZETEC‹L‹K15 Mart 1933’te iktidara gelen Hit-ler, 4 Ekim 1933’te bas›n kanununuç›karm›flt›. Kanuna göre gazetecilikart›k bir “kamu mesle¤i” idi. Gaze-teciler de devlet memuru. Yasan›n14. maddesi tüm editörlerden gaze-telerini “kamuyu yanl›fl yönlendire-cek; kamusal hedefler yerine birey-sel/bencil hedefler koyacak; Al-manya’y›, Alman halk›n›n ortak ira-desini, Alman savunmas›n›, ekono-misini ya da kültürü zay›flatacak”her tür yaklafl›mdan uzak tutmas›-n› istiyordu. (Paul Foot, Silencing TheNazi Threat). Her sabah yaz› ifllerimüdürleri Halk› Bilgilendirme vePropaganda Bakanl›¤›’ndaki Göze-tim ve Talimat Merkezi’nde topla-

n›yor, Propaganda Bakanl›¤›’n›n önerileriyle gaze-telerini haz›rlamaya bafll›yorlard›. Hitler’in kurdu-¤u yeni rejimin bas›n› böyleydi. Mussolini de fark-l› de¤ildi. ‹talyan bas›n›n›n ne kadar özgür oldu-¤unu flöyle tarif ediyordu: “Gazetecilik özgürdürçünkü tek bir davaya, tek bir rejime hizmet eder.(Carl T. Shmidt, The Corporate State in Action). Gazete-cilerin tümü bir disiplin organ› say›labilecek “Or-dinei dei Giornalisti” üyesi olmak zorundayd›. Ye-ni rejim bu derne¤e üye olmayanlar› “gazeteci” ka-bul etmiyordu.

Baflbakan Erdo¤an’›n bak›fl›nda da bu rejim gaze-tecili¤inin izlerini görmek mümkün. Baflbakan’a gö-re de bas›n özgürdür. Yeter ki yolsuzluklar›, d›fl poli-tika baflar›s›zl›klar›n›, hükümet üyelerinin mal varl›-¤›n›, s›navlardaki flaibeleri, hatta Erdo¤an’›n hastal›-¤›n› haber yapmas›n. Erdo¤an, YGS’deki flifre skan-dal›n› yazan Abbas Güçlü’ye “bedelini çok a¤›r öde-yecek” dememifl miydi? AKP’nin d›fl politikas›n› elefl-tiren Cüneyt Ülsever için “hain” ifadesini kullanma-m›fl m›yd›? Hava kirlili¤ini haber yapan gazeteninpatronuna “ya gazeteni kapatacaks›n ya da yalan yaz-mayacaks›n”, ekonomik sisteme dair endiflelerinimedya kurulufllar›n›n sahiplerine “herkes fikrini söy-lemekte serbesttir. Tabii serbest, söyle, do¤ru. Ama oinsanlara da kalemleri teslim edenler der ki ‘kusurabakma kardeflim bizim dükkânda sana yer yok’. Çün-kü herkes vitrinine lay›k olan›n› koyar. Çünkü her za-mankinden daha çok birli¤e, beraberli¤e ihtiyac›m›zvar” diyen Erdo¤an’›n sözlerinde de hayalindeki re-jim gazetecili¤inin izlerini görmek mümkün.

Baflbakan’›n dan›flmanlar› Erdo¤an’›n ‹srail po-litikas›n› elefltiren Tülin Dalo¤lu’nun üzerine “‹s-railli gazeteciler baflbakanlar›n› senin gibi elefltir-miyor” diyerek gitmiflti. ‹deal gazeteci kendi hükü-meti ile ayn› formay› giymifl bir oyuncudan baflkas›de¤ildi. S›rt›na formas›n› geçirip kâh Suriye’ylekâh Libya’yla kâh ‹srail’le savaflmal›yd›.

SANSÜRCÜ NE ‹STER?Ortaça¤’›n sorunsallar›ndan biridir. Engizisyonsansürüne ra¤men cinsel anlat›m› güçlü eserlernas›l yaflad›? Bu dönemin sansür politikas›na ilifl-kin yaz›lanlar sorunun yan›t›n› veriyor. Örne¤inmodern roman›n bafllang›c› say›labilecek Decame-ron’u eline alan mahkeme, müstehcen say›lan k›-s›mlar› de¤il; azizlerin ve rahiplerin isimlerini, bir

sorgucunun ikiyüzlülü¤ünü anlatan bölümü ma-kaslam›flt›. Mahkemenin Bocaccio’nun eserineiliflkin en büyük kayg›s› bizzat kendisinin elefltiril-mesiydi. Rabelais’in Gargantua ve Pantagruel gibieserleri müstehcenli¤inden dolay› de¤il, Kilise’yeyöneltti¤i elefltirilerden dolay› yasak listesindeydi.Dante’nin “Monarfli Üzerine” incelemesi Papa’yakarfl› ‹mparator’u övdü¤ü için kilisenin yasak liste-sine girmiflti (Medyan›n Toplumsal Tarihi, AsaBriggs/Peter Burke). K›sacas› sansürcüyü as›l kayg›-land›ran ifadenin biçimi de¤il, kurulu düzenin teh-dit edilmesiydi. Onun derdinin cinsellikle ya da bi-limle do¤rudan ilgisi yoktu. Galileo’yu mahkeme-ye ç›karan basit bir bilim tart›flmas› de¤ildi. Orta-ça¤›n dua edenlerinin, Galileo’nun tezleriyle ikti-darlar›n›n sallanaca¤›na iliflkin korkular›yd›. Orta-ça¤’dan bu yana sansürcünün, yasakç›n›n kafas›de¤iflmedi. O makas›n› hep kendi iktidar›n›n zay›f-l›¤›na vurdu. Yasaklad›¤› eserlerde kendi sonunugördü. Yazardan da hep kendi düzenini ebedi k›la-cak sat›rlar yazmas›n› bekledi. Kendi rejiminin öv-gücüsünü yaratmay› istedi. Yazara flekil verirkenhalk›na da flekil verece¤ine inand›.

Bizim tarihimizin sansürcüleri ve yasakç›lar› dafarkl› de¤il. Londra Kraliyet Derne¤i’nin ilk baflka-n› Henry Oldenburg, matbaan›n yoklu¤u ile despo-tizm aras›nda bir iliflki oldu¤unu düflünüyor, 1659y›l›nda Osmanl› padiflah› için flöyle söylüyordu:“Büyük Türk, tebaalar›na gelince bir bilgi düflman›kesilir, çünkü o cahilli¤inden yararlanabilece¤i birhalk› olmas›n› yarar›na görür.” Oldenburg’un sözetti¤i “Büyük Türk”, tarih içinde kimi zaman Ab-dülhamid istibdad›yla, kimi zaman Erdo¤an’›n ba-s›n politikalar›yla parma¤›n› gözümüze soktu.

Abdülhamid, iktidar›n›n bekas›n› bas›n› sansür-lemekte ve gazeteleri kapatmakta gördü. Yetmedibir ihya rejimi yaratt›. Saadet, Tercüman-› Ahval,Levant Herald gibi gazetelere devletin kesesini aç-t›. Dönemin Paris Büyükelçisi Salih Münir Pafla,Frans›z Bas›n›’n›n dahi rahats›z edici haberleryazmamas› için nas›l ödene¤e ba¤land›¤›n› “30gazetenin ayda 5000 frankl›k ödenekle tamamenele al›nmalar›n› sa¤lam›fl durumday›m” sözleriyleanlat›yordu (H›fz› Topuz, Türk Bas›n Tarihi). ‹hya edi-len bas›n, bozuk rejimi yüceltti, otokrasiyi övdü,yolsuzluklar› gizledi. Erdo¤an ise o günlerdendevrald›¤› miras› yeni usullerle sürdürdü. Vergimemurlar›, a¤›r ceza savc›lar›, devlet ihaleleri, ka-p› ard›ndaki tehditler yeni bir gazeteci türünün ge-liflimini sa¤lad›. ‹flsiz kalan, tutuklanan gazeteci-ler kalanlara ibret oldu. Kimi korkarak, kimi ev-rim teorisindeki gibi koflullara uyum sa¤layarakdönüfltü. “Yeni Türkiye”nin, “yeni rejim”ini se-lamlayan, hükümetin ses telleriyle konuflan bir türrejim gazetecisi ideallefltirildi. “Kriz Mriz Yok YolaDevam” gibi okuyan› bile utand›ran manfletlerleiktidara biat eden bu gazetecilik halen bas›n›m›zahâkim rengini veriyor.

Elinizde tuttu¤unuz gazete, her fleye ra¤men butür gazetecili¤in reddine gönüllü olanlar›n yaflad›-¤›n› ispatl›yor. Tarih gösteriyor ki yazar›n ›srar›sürdükçe her karanl›k tünelin sonunun gelmesikaç›n›lmaz. Nazi Propaganda Bakan› Goebbels“Bas›n›n bugünkü tekdüzeli¤i hükümetin ald›¤›önlemler sonucu de¤ildir, bizim istedi¤imiz bu de-¤ildi…” dedi¤inde bask›c› rejimin çöküflüne çok azkalm›flt›.

‘Yeni rejim’ gazetecili¤iBar›fl TERKO⁄LU

Silivri 1 No’lu L tipiCezaevi

F-12 Ko¤uflu ‹STANBUL

Özgürlükler için mücadelede birleflmek

‘KCK operasyo-nu’ ad› alt›n-

da binlerce insan tu-tukland›. Rag›p Za-rakolu ve Büflra Er-sanl›’n›n hapsedil-melerinin ard›ndan,bu furya avukatlarave gazetecilere dekuzand›. AKP, engüçlü örgütlülü¤eve kitleselli¤e sahipKürt ulusal hareke-tinin, a¤›r bedellerödeme pahas›na ka-zan›lm›fl olan yasalalan›n› yok etmeyeçal›fl›yor. Bütünbunlar, devrimci ve komünistlere,iflçi ve emekçilere sald›r›larla at bafl›gidiyor ve a¤›r hapis cezalar›yla so-nuçlanan tutuklamalar tüm h›z›ylasürüyor. Örgüt üyeli¤i iddias›ylayüzlerce ö¤rencinin hapsedilmesin-de oldu¤u gibi pervas›zl›kta s›n›r ta-n›m›yor. Oluflan tepkileri savufltur-mak için ise olmad›k iftiralar at›l›yorve daha, ne suçlananlar ne de avu-katlar› nas›l bir suçlama ile karfl›la-flacaklar›n› bilmezken, bu iftiralar›gazete sayfalar› ve ekranlar flafl ha-ber olarak geçiyor. Dahas› baflbaka-n›ndan adalet ve içiflleri bakan›na va-rana dek herkes yarg›lamalarla ilgilifikir yürütüyor, konufluyor.

Bizim ülkemizde oldu¤u gibi em-peryalizme ba¤›ml› ülkelerde iflbir-likçi tekeller aras›ndaki rekabetinfliddeti, en çok da, ekonomik kriztüm dünyay› sarm›flsa ve paylafl›malanlar› zor yoluyla yeniden paylafl›l›-yorsa artar. Bu durumda zaten hepvar olan rekabet tam bir düelloya dö-nüflür, k›l›çlar çekilir. Böyle bir dö-nemden geçiyoruz ve tüm bu gelifl-meler de yaflanan savafl ortam› ile ya-k›ndan alakal›. Türkiye’nin yeralt› veyerüstü zenginliklerinin birçok em-peryalist ülkenin ifltah›n› kabartt›¤›n›biliyoruz. Bu nedenle emperyalist te-kellerin iflbirlikçileri de son dereceçeflitli ve bunlar, polis teflkilat› veM‹T, ordu, meclis, medya vs. burjuvakurumlar içerisinde etkin olabilmekiçin her kirli yola baflvurmaktan ka-ç›nm›yorlar.

Çat›flma ve çeliflkiler aynen med-yaya yans›d›¤› için medya holdingle-ri aras›ndaki rekabet 2010 y›l›n›n so-nundan itibaren çok fazla keskinlefl-miflti. Çünkü her ülkedeki emperya-lizmin iflbirlikçileri hizmet ettikleriemperyalist güçlerin etkin hale gel-mesi için medyay› kullan›yor ve ken-

di ekranlar›n› ve sayfalar›-n› cay›r cay›r çal›flt›r›yor.Aksi halde, rakiplerinekarfl› üstünlük kurmalar›mümkün olmaz. Rakiple-rine karfl› üstünlük kur-mak ise, kitleleri kendipolitikalar›na yedekleme-lerine ba¤l›. Yani iflçi veemekçilerin sömürülme-sinin a¤›rlaflt›r›lmas› vetoplumun her kesimininsavafl uygulamalar›na ses-sizce onay vermesini isti-yorlar. Bu da ezilen ve sö-mürülenlerin gözüne çe-kilmek istenen perdeninkald›r›lmas›na çal›flanla-

r›n etkisizlefltirilmesi ile mümkünolur.

Dolay›s›yla, devrimci ve komü-nistlere, ilerici ve solcu güçlere, sa-vafl karfl›tlar›na karfl› son derece per-vas›zca sald›rmalar› karfl›s›nda fla-fl›rm›yoruz. Açl›k, yoksulluk, iflsiz-lik, düflük ücret ve a¤›r çal›flma flart-lar› alt›ndaki kitlelerin, savafl ve krizkoflullar› ve her türden hak gasplar›-n›n bo¤ucu ortam›na tepkilerinigösterece¤inden duyduklar› korku,onlar› daha çok sald›rganlaflt›r›yor.Kitleler düflünemez hale gelsin vegözleri aç›lmas›n istiyorlar. Bu yüz-den, halk›n›n ç›karlar›n› her fleyinüzerinde tutan, kitlelerin karfl›s›ndasusmay›p, do¤rular› söyleyen gaze-teci ve yazarlara karfl› öfke kusuyor-lar. Hrant Dink ve onlarca devrimci-demokrat gazetecinin katledilmesive hapishanelerde bu kadar çok ga-zetecinin olmas› da, gerçeklerden vegerçekleri yayanlardan duyduklar›korku nedeniyledir. Bütün bu bask›-larla, ayn› zamanda susmayanlaragözda¤› vermek istedikleri de aç›k.

‹çte ve d›flta, klik savafl›nda üstün-lü¤ü ele geçirmifl olman›n pervas›zl›-¤›yla sald›ran AKP, savafl haz›rl›¤›içinde. Suriye ve ‹ran örne¤inde ol-du¤u gibi komflu ülkelere karfl›ABD’nin borazanl›¤›n› üstlenmekteve füze kalkan› gibi tehlikeli bir silah-lanma plan›n›n göbe¤inde durmak-tad›r. Bu nedenle toplumun tüm ke-simleriyle savafla karfl› mücadeleyibirlefltirme ve özgürlükler için savafl›örgütleme büyük önem kazanmakta-d›r. Düflünce özgürlü¤ü için mücade-leyi de bu kapsam›n d›fl›nda ele ala-may›z ve (her tür örgütlenmemizinfliddetle ortadan kald›r›lmaya çal›fl›l-d›¤› bu ortamda) örgütlenme ve dire-nifle geçme özgürlü¤ünden ayr› dü-flünemeyiz.

Nevin BERKTAfi

KONUK YAZARProleter Devrimci

Durufl Dergisi

Murat ‹LHANDiyarbak›r D Tipi Kapal› Cezaevi K3-3 Ko¤uflu

HIfiARÊ

Hiflarê! Ji qeysê dîtina te, stûyêmin mîna qemçika pelên payî-

za zêrînî ye. Ez ji gilgiban filitîm, lêniha bayek nermikî jî dikare minraxe erdê. Yê herî zelûl ez im niha.

Ewilî bi çarpiyan, bi dûv re bi te-na tena… Nalet li wê meflê be ku terakir ser piyan û li kolana mirinê si-war kîr. Bi wî temenê biçûk de, li wîgundê wêran tu di nava tirabêlkê debû. Kes nemabû te biflo, kes tunebûkeziyên xwe kur bike. Li deverêndin nizanim lê teqez dibêjim; va yeli vir, li ber vî dîwarê kerpîçî xelîzîbi ser ket baflî mir. Heke qeder be,bila êdî qeder te di pêsîra xwe dehilkiflîne.

Hiflarê, sergeliya flêrînan! Xwezîdi destê min de bûya, xwezî. Min êher tifltên, nebafl avêtiba perekî din-yayê. Min ê koçberiya wir û koçberiyaji wir qedexe kiriba, da ku te bi-parêzim. Bila hevdû li wir florandiba-na, heya xirabî jî tebitîba. Gelek henedibêjin “Ger nebaflî tunebûya dê tuwateya qenciyê jî nemaba.” Naxêr, ezne qebûl im! “Çê”, “çêtirê” biwatedike, tifltê jê-çêtir jî çêtirê.

Hiflarê, mehrûma ji her tifltî! Di vî

flerî de te di kîjan alî de ref digirt? Tubû sedema lezîna kîjan fîflekan. Besi-mînek flermokî jî nebû para te. Îra liber vî dîwarê kerpîçî berdarî kufltinbêgunehî mir! Çi bibêjim cihê xwenagire. Jiyan çi eceb e ne wilo?

Min halê te dît. Îcar de wer û vêxwîskê daqurtin, de wer û vê bêhnêbistîn! Heta niha min ewletiya dîti-na sehera xwe dida. Lê îflev…!

Hiflarê! Wa ye wê roj hilê. Lêbayê sariya sibehê ber bi min ve tê.

EWKEK

Baranek bihemdê xwe tê,hema ne jixwe.Evînan dihêle,

hemû êflan dide ber cihokanû dibe.

Baranek bihemdê xwe tê,Tevî filan û bêvanan,

herka demê jî disekinîne.Agir ji min re dihêle,xweliyê dide ber xwe

û diçe.

Baranek bêhemdê xwe tê.Wer bi hînimîn.

Neyîniyan paqij dike,lê pir hêdî.

Lez bike baranê,Sebra min nemaye.

Türkiye Gazeteciler Sendikas› Ad›na Sahibi ve Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Er-can Sad›k ‹pekçi ‹sim Sahibi: Bedri Adan›r

Adres: Türkiye Gazeteciler Sendikas› Bas›n Saray› Türkoca¤› Caddesi No:1Kat:2 Ca¤alo¤lu/ ‹stanbul Bask›: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. fiti.

Yalç›n Korefl Cad. No:12/A Bodrum Kat Ba¤c›lar/‹STANBUL Tel: 0212 655 44 34 Bas›n Gazetesi’nin özel ekidir. Parayla sat›lamaz

D‹ZG‹: TUTUKLANMAMIfi BASIN EMEKÇ‹LER‹

TUTUKLU GAZETE 10 OCAK 2012 SAYI 2

S aatleri, günleri saym›yoruz ya da haf-talar›, aylar›. Y›llar, adaletin keskin

k›l›ç darbeleriyle birer birer yere seriliyor.Üstümüze kurflun ve demir parçalar› ya-¤ar, ci¤erlerimizi yakan ise gazd›r. So¤uk-kanl› cinayetlere kurban gitmezsek flayet,ölü insan konvoylar›na dönüfltürülmüfltoplumda, ömrümüzün yat›r›ld›¤› yer ha-pishanelerdir. Hayallerimiz bedenleri-mizde aç›lan çukurlarda yar›m kal›r. “Tek-sas’ta iflçi, / Cezayir’de bir hamal, / flai-rim... / Her yerdeyim ben! / Her yerde!”der Nikola Vaptsarov, kaderi ortaklaflm›flinsanlar için...

Ve iflte, biz de flafl›lacak derecede fark-l›l›klar› silinmifl, devlet zorunun hedefin-deki insanlar›z. Bazen on iki yafl›nda be-denimize on üç kurflun saplan›r; bazenhavan topuyla havaya uçuruluruz. Yafl›m›zon ikidir yine. Bazen s›n›rda “kaçakç›y›z”,

“terörist” addediliriz. Savafl uçaklar› üze-rimize bomba ya¤d›r›r. Yan yana dizilir-ken naafllar›m›z, “otuz befl” diye say›l›r›z.Bazen de k›l›ç darbelerinden kurtulmuflsayar›z kendimizi ama, tek s›ra halindedizilir, alfabetik harflerle an›lan F, L, E,M... tiplerine gönderiliriz. Geride kalanbir ömrün çak›ltafllar› olur. Yap›lan vaatle-re kanarak, hayat yeniden yeflerecek diyeegemen siyaset kulvar›na yat›rd›¤›m›zumut, tacirlerce iktidar çemberinde yer al-d›klar› konuma göre bozuk para gibi kul-lan›l›r. ‹ktidar›n ifltah aç›c› kokusu insanadair her fleyi yer yutar. Ortal›k retinan›n al-g› mesafesini kapatacak bir sisle buland›-r›l›r.

Art›k hepimizin üzerinde ayn› damga.Hedefteyiz ve her soluk al›fl veriflte ürkü-tücü derecede suç ifllemifl say›l›r›z. Suçla-r› tasnif edip ayr›msamak tuhaf gelir. Or-

tak payda; “terörist olmak” ya da bu bü-yük unvana sahip de¤ilsek “terörist gibidavranmak”tan suçlu olmakt›r! ‹ktidar›ndümen suyunda yürümüyor veya üzerimi-ze bas›lan damgan›n alt›nda eritilip kal›badökülmemiflsek yüksek mevki sahipleri-nin flefkatli atefl hatt›nday›z demektir. Bir-birini kovalayan y›llar içimiz, d›fl›m›z, çev-remizle söz konusu öldürücü afetin di-zanterik girdab›nda tutuldu¤umuzun res-midir. ‹ktidarlar itiraz edenleri sevmez.Ne var ki insanl›k da itiraz edenlerin saye-sinde statükoyu bozmufl ve ileriye s›çray›-fl›n kanallar›n› açm›flt›r. Bu büyük suçuinsanl›k tarihi boyunca iflledik ve öyle sa-n›yorum ki bundan sonra da ayn› suçu ifl-lemeyi sürdürece¤iz.

‹nsan›z ki, insanl›¤›m›zdan utand›rm›-yor, korkunun gerginli¤inde yaln›zlaflt›r›-lan hayata yenik düflmüyoruz. Gazetecide¤iliz yaln›zca; gerçeklerin içine e¤ipbükmeden düpedüz bakan insanlar›z. ‹fl-çi, hamal, flair ya da kad›n, eflcinsel, karaderili... kaderi ortak olanlar›n türkülerin-de s›k› s›k›ya birbirine ba¤lanm›fl büyükbir kardefllik toplulu¤u oluflturuyoruz. Otoplulukta hayallerimiz hiçbir zaman ya-r›m kalmaz. Yüzlerce kilometrelik mesa-fede mülkün temeline yat›r›lm›fl adaletinüst üste serdi¤i y›llar› süsleyen ac›, kan vegözyafl›ndan baflka fleyler, a¤›z dolusu gü-lüfllerimiz renklendirecektir düflledi¤imiztoplulu¤un yaflam öyküsünü...

Her fleye karfl›n umutluyuz yine de.Bilincimizi, tarihin karfl›m›za ç›kard›¤›tablodan; gücümüzü insanl›¤›n hakl›yürüyüflünden al›yoruz. Umudumuz vesevgimiz derin. Bu sevgide insan sakl›.‹nan›yorum ki sevgimiz sevgisizli¤inüzerini çizecektir.

Sevgimiz sevgisizli¤in üzerini çizecektirHasan COfiAR

Sincan 1 No’lu F TipiCezaevi’nden 8 Aral›k2011 tarihinde tahliye

oldu. Tutuksuzyarg›lanmas› sürüyor.

Sincan F TipiCezaevi'nde

ç›kar›lan V›z Gelirpolitik mizahdergisinden

al›nm›flt›r.

BIRGUN 03 SIYAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 3

Efendim, bizimmatbuat›m›zdanö¤renmek pek

mümkün olmuyor ama,“global Ergenekon”unkaranl›k mahfilerindenve Bat›’n›n münaf›k ba-s›n›ndan duydu¤umuzagöre ülkemiz medyas›n-da otosansür uygulan-maktaym›fl. Rivayet do¤-ruysa medya yönetimle-rinin bu iflle görevlendir-di¤i kiflilere belki bir ya-rar›m dokunur diye önce“geçmifle yolculuk” ya-p›p, sonra bugüne birotosansür uygulama k›-lavuzu ç›karmak iste-dim.

Abdülhamit sansürüdöneminde yasaklar›n s›n›r› jurnalcilerin insa-f›na kalm›flt›; “y›ld›z”, “burun”, “hürriyet” gi-bi sözcük ve kavramlar› kullananlar zindan›veya sürgünü boylay›nca geride kalanlar nele-re dokunmayacaklar›n› ö¤renmifl oluyorlard›.

Demokrat Parti’nin son dönemlerinde ga-zetelerin birinci sayfalar›nda birçok haberinyerinde beyaz boflluklar olurdu. Ortaokul ö¤-rencisiydim ve babama sormufltum, “sansür”demiflti, o sözcükle o zaman tan›flm›flt›m.Gazeteci amcalar herhalde neyin yasak oldu-¤unu bilmiyorlard› ki, haberlerinin, yaz›lar›-n›n yerleri bofl kal›yordu. Ama benim o yafltamerakl›s› oldu¤um spor sayfalar›na henüzdokunulmuyordu.

27 May›s’tan sonra baz› yasaklar kalkt›,baz›lar› devam etti. Örne¤in yeni Anayasaiçin dar bir kadro ile yap›lan bir toplant›dagazeteci ‹lhami Soysal “sosyalist” oldu¤unusöyleyince üst rütbeli subaylardan biri “es-ta¤furullah” demiflti! Sonraki y›llarda sosya-lizm kelimesinin kelepçesi biraz gevfletildiama “komünizm” her zaman yasakt›. ‹htilålsözcü¤ü 27 May›s’› nitelemek için kullan›la-biliyordu ama iflçi s›n›f›yla yan yana getiril-mesi zinhar yasakt›. Toprak devriminden,sosyalist devrimden söz etmek anarflistlikti.

12 Mart döneminde devlet otosansürcüye

hizmet sundu. Baz› konulara dokunula-mayaca¤› zaten s›k›yönetim bildirileriyleaç›klan›yordu. Bunlar›n d›fl›nda hangi ko-nulara dokunulamayaca¤›n› ö¤renmek is-teyenler ise S›k›yönetim Komutanl›klar›-na kadar gidip bilgi al›yorlard›. O dönemYeni Ortam gazetesinde yazan MustafaEkmekçi “miflli geçmifl” kulland›¤› birüslup icat etmiflti ve söylenti formundayazarak yasaklar labirentinde slalom ya-pabilmiflti. ‹ki darbe aras› di¤er yasaklar-la birlikte “Kürt” kelimesinin telaffuzedilmesi de riskliydi. ‹çinde Kürt sözcü-¤ünün geçti¤i her yaz›ma dava aç›lmas›n-dan b›k›nca bir deneme yapt›m, içinde“kükürt, kürdîlihicazkâr, kürtaj” gibibirçok kelime geçen bir yaz› yaz›p baka-l›m kaç kere asacaklar diye bekledim. Birkere ast›lar! TCK eski 125. maddedenidam iste¤iyle tutuksuz yarg›land›m, bir-kaç y›l sonra beraat ettim. 12 Eylül döne-

minde S›k›yönetim Komutanl›klar› otosan-sürcüleri ayn› hizmeti vermeyi sürdürdüler.Size sak›ncal› gibi görünen haberleri ‘yay›m-layal›m m›’ diye onlara gidip sorabiliyordu-nuz.

YASALARDA YER ALMAYAN “SUÇLARA” D‹KKATBugüne gelecek olursak, henüz böyle bir ka-mu hizmeti ihdas edilmedi¤inden otosansür-cünün maalesef o flans› yok. Gerçi devlet bü-yükleri zaman zaman medya büyüklerini top-lay›p hangi konulara dokunmamalar›n›nhaklar›nda hay›rl› olaca¤›na dair bilgilendir-me yap›yorlar. Ama bu da yetersiz kal›yor ta-bii, medya dedi¤in 24 saat haberle u¤rafl›r,hangi olay› görecek, hangisini görmeyecek?

O nedenle ben otosansürle u¤raflan arka-dafllara Odatv iddianamesinden birkaç ipucuvermek isterim. Siz yasalar› falan bofl verin,bizim davada “terör suçu” say›lan birkaç ör-ne¤i görün de ona göre hareket edin.

Bu yeni türde “suçlardan” biri “siyasetdünyas›na yön verme” “suçudur” (iddianamesayfa 22). Kapal› bulduysan›z açay›m, iktidarpartisine karfl› haber ve yorumlar›n›z istendi-¤i an “AKP’ye karfl› dezenformasyon faaliye-ti” say›larak “terör suçu” kapsam›na girebi-

lir. Üstelik bu suçun “bu kapsamda yo¤unçal›flma yürütme” ve “toplum mühendisli¤iyapma” gibi a¤›rlaflt›r›c› nedenleri de vard›r(ayn› sayfa). Örnek isterseniz, benim 17A¤ustos 2008’de yazd›¤›m “Demek RüflvetinDe Belgesi Olurmufl” bafll›kl› bir yaz›m “suçdelili” olarak 26 A¤ustos 2011 tarihli iddiana-menin ek 15. klasörünün 392. sayfas›ndaal›nm›flt›r. Konu, sonucu herkes taraf›ndanbilinen fiaban Diflli olay›d›r. Tahminimce,bafll›ktaki “rüflvet” sözcü¤ü radara yakalan-m›fl olmal›d›r!

‹cat edilmifl suçlara baflka bir örnek, “M›-s›r’da yaflanan olaylar örnek gösterilerek ül-kemizde de halk›n soka¤a dökülmesini tefl-vik eden haberler yapma” suçudur (iddiana-me, s.15, 68, 112). Bu “suçla” ilgili olaraközellikle liberal yazarlar› önemle uyar›yorum,“Arap bahar› Türk sonbahar› m›?” falan gibifleyler yazarken aman dikkat!

Baflka bir örnek ise “Ergenekon davas›n› iti-bars›zlaflma ve kamuoyundaki etkinli¤iniazaltma” suçudur. Sabahlar› Odatv’de MSN yo-luyla yapt›¤›m›z haber toplant›lar›ndan birinde“Ergenekon savc›lar› Mehmet A¤ar’› nedensorgulam›yor” denmesi zehir hafiyeler taraf›n-dan yakalanm›fl ve derhal bu “suça” delil göste-rilmifltir (iddianame, s.76, 112 ve 121). Otosan-sürcüleri uyar›yorum, özellikle Mehmet Ey-mür’ün sorgusundan sonra bu soru s›kça so-rulmaya bafllanm›flt›r, muhabir ve yazarlar›n›-z›n kulaklar›n› çekmenizi öneririm.

Ben flu Silivri’de yatt›¤›m yerden bile baz›sak›ncal› sözcüklerin otosansür süzgecindenkaç›r›labildi¤ini görüyorum, sizler uyuyorsu-nuz. Nedir o can›m sayfalarda, ekranlarda birsürü uygunsuz sözcük: “Yolsuzluk, rüflvet,s›nav flifresi, telekulak, Pensilvanya, fener,deniz, yumurta, ›sl›k, Hopa t›rafl›, poflu, sin-dirim sistemi, kolon, rektum, vaiz, Muhte-flem Yüzy›l, Hürrem”, falan?

Ben size sadece Odatv iddianamesindenbir-iki örnek verdim. Siz siz olun bütün siya-si davalar›n iddianamelerini taray›p dokuna-n› yakan konular›n ve sözcüklerin listesini ya-p›n ve yaz› ifllerinin duvar›na as›n. fiike dava-s›n›n iddianamesi ise, tam metin el kitab›olarak spor servisi masalar›n›n üstünde dur-mal›. Sonra demedi demeyin!

Do¤an YURDAKUL

Silivri 2 No’lu L TipiKapal› CezaeviB-9 Üst Ko¤ufl

‹STANBUL

Otosansürcüye tüyolar

Bir sabah gazetecileri al›p götürdüler.Sustuk! Sonra politikac›lar›… Sustuk!

Daha sonra da yazar ve bilim adamlar›n›…Yine sustuk! Gelecekler yine, bir yudum ze-hir gibi; daktilomuzu, foto¤raf makinemizi,ders notlar›m›z›, kitap nüshalar›m›z›… al›pda gidecekler. Yine gelecekler… ‹flte o an,“S›ra kimde” olacak?

O an, “S›ra kimde” sorusunun dehfletikarfl›s›nda hangi gazeteci, “Sadece gerçe¤isöyleyece¤ine yemin” edebilir? Hangi bilimadam›, gözalt›ya çeyrek varken, kürsüdenak›ll› tasar›m (Yarat›l›fl)›n k›l›na dokunupsonra da evrim teorisini cesurca anlatabilir?Hangi politikac›, “Özgürlüklerin de bir s›n›-r› var. 25 kurufla simit yok” anlay›fl›n›n oldu-¤u bir ülkede ulu orta fikirlerini anlatabilir?

Öyle bir ülkede yafl›yoruz ki, savc›lar iddi-aname haz›rlamadan, yandafl piyade gazetemangas›n›n yayl›m kurflun kalem at›fllar›ndacümle âleme, “terörist” diye – aln›m›z›n or-tas›ndan – damgalan›yoruz. Öyle bir hücumborusu ki, “Büyük Birader”in (Cumhuriyetintemel niteliklerini bozucu yaz›yorMUfium!Ülkeyi bölen ve y›kan cümleler kuruyorMU-fium! Halk› k›flk›rtan manfletler at›yorMU-fium!) söylediklerini dinleyen de¤il ahali,kendin bile flipflakÇIK inan›yorsun, “terö-rist” oldu¤una. Hemencecik de, yaz›-çizim

ve fikir beden ölçülerine uygun bir “terörist”örgüt de bulunuyor. Ve sonunda da, “Masu-miyetini ispatlayana kadar SUÇLUSUN” de-nilerek, dört duvar arkas›na at›l›yorsun.

Yani, “‹leri Demokrasi”nin – bolca soslu –oldu¤u ülkemizde, TMK’n›n o badem b›y›k-l› surat› yüzümüze kis kis güldü¤ü sürecegazeteciler, akademisyenler, avukatlar…“hücre” evlerinde k›sk›vrak yakalanmaya de-vam edeceklerdir. Ve her biri suç aletleri; fo-to¤raf makinesi, daktilo, ders notlar›… ylaÖZEL (Yetkili Mahkemeler)CE yarg›lan›p,GÜZELCE hapsedilecekler; Tekirda¤, Kan-d›ra, Sincan…a

Belli ki, “Büyük Birader” bizi gazetecidensaym›yor; insan› denizden kal›n çizgilerleay›ran duble yollar›n› över gibi haberlefltir-medi¤imizden. Yeflilin üstüne dökülen o de-vasa binalar›n foto¤raflar›n› sever gibi çekipde manfletlefltirmedi¤imizden. Kürsülerdenatt›klar› hamasi (Biz geliflmifl! Biz ça¤dafl!Biz…) nutuklar›n› alk›fllar gibi köflemizdenyazmad›¤›m›zdan.

Yani, “Emret, ‘Büyük Birader’ ” diyen –memur – gazeteci olmad›¤›m›zdand›r; izle-niyoruz, dinleniyoruz, hukukî olmayan iddi-alarla suçlan›yor – yarg›lan›yoruz!

“Büyük Birader”, gazetecileri, akademis-yenleri, yazarlar›… içeri atm›flken, “Hiçbir

fleyi de¤ifltirmemek için yap›lacak de¤iflik-likler” anayasas›n› haz›rlayabilir. Ne de olsa,ayk›r› renkler – fikir ve düflünceler ay›klan›pTEKLEfiT‹R‹LM‹fi bir toplumda “ço¤ulcu”anayasa haz›rlamak, her “Büyük Birader”enasip olmaz.

Bertaraf olmufl bir toplumda k›s›k atefltepiflirilmifl “ço¤ulcu” anayasay› da, “Yetmezama…” diyerek porsiyon porsiyon yerler, ar-t›k! Ne de olsa, “Ölümden korkup s›tmayaraz› olmak var ya!

Yani k›sacas›, 301. madde de¤ifltiriliyor-MUfi gibi yap›p… Kürt sorunu devasa “Aç›-l›m”larla çözülüyorMUfi gibi yap›p… Der-sim’de (1938’de) yaflanan ac›lardan özür di-liyorMUfi gibi yap›p… 12 Eylül’ün “Nete-kim” paflalar›ndan hesap soruluyorMUfi gibiyap›p… da “Bir arpa yol” almam›fl bir ülkedeKafka’n›n böcekleri gibiyiz!

Bir de, uykudan önce akflam haberlerineç›kan, “Büyük Birader”in; “içerde gazetecimesle¤inden dolay› gazeteci yok”MUfi, Bin-bir Gece Yalanlar›n› dinliyoruz. Dinledikçebu evvel zaman yalanlar›n› – ülkece – m›fl›lm›fl›l uyu(tulu)yoruz!

Velhas›l, “Bat› cephesinde de¤iflen bifleyyok” (02.12.2011)(*) 12 Aral›k 2011 tarihinde tahliye edildi. Tutuk-suz yarg›lanmas› sürüyor.

Kafka’n›nböceklerigibiyiz!

Bar›fl AÇIKEL (*)Kand›ra 2 No’lu F Tipi Cezaevi

C5-80 Ko¤uflu KOCAEL‹

N E Y E D O K U N M A Z S A K YA N M AY I Z ?

K›z›lderili reisiSeattle’›n, ya-flad›¤› toprak-

lar› ABD yönetimininsat›n almak istemesiüzerine 1885’te Ame-rikan Baflkan›’na yaz-d›¤› mektup küreselde¤erdedir. Aradanyüzy›llar geçmifl ol-mas›na karfl›n hâlâgüncelli¤ini koru-maktad›r.

O mektubun küçükbir bölümünü paylafl-mak isterim:

“Gökyüzünü, top-ra¤›n s›cakl›¤›n› nas›lsat›n alabilir ya da sa-tabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çokgüç. Bu topraklar›n her parças› halk›miçin kutsald›r. Çam a¤açlar›n›n p›r›ldayani¤neleri, v›z›ldayan böcekler, ak kumsall›k›y›lar, karanl›k ormanlar› ve çay›rlar› ör-ten bu¤u, halk›m›n an›lar›n›n ve yüzlercey›ll›k deneyimlerinin bir parças›d›r.

Ormanlardaki a¤açlar›n damarlar›ndadolaflan su, atalar›m›z›n an›lar›n› tafl›r.Biz buna inan›r›z…

Bir gün bakacaks›n›z ki, göklerdekikartallar, da¤lar› örten ormanlar yok ol-mufl… Her yer insan kokusuyla dolmufl.

‹flte o gün insano¤lu için yaflam›n›n

sonu ve varl›¤›n› sürdürebilme sa-vafl›m›n›n bafllang›c› gelip çatm›flolacak…”

K›z›lderili reisinin do¤an›n den-gesine, güzelli¤ine, bütün canl›la-r›n bir arada yaflamas›n›n insan içinönemine vurgu yapan bu mektubudemokrasiye de uyarlanabilir.

Demokrasinin ayakta kalmas› dat›pk› do¤ada oldu¤u gibi bütüncanl›lar›n birbirini tamamlayanvarl›¤›na ba¤l›d›r. Do¤adaki ›rmak-lar, a¤açlar, canl›lar gibi demokra-side her kurum ötekine hayat verir.Hiçbiri tek bafl›na bir önem ifadeetmez. Her bir kurum ötekiyle bir-likte vard›r.

E¤er bir iktidar, “demokrasinintek kurumu benim. Benden baflkas›

yoktur. Her kurum benimle birlikte var-d›r” derse, orada erozyon bafllam›fl, den-ge kaym›fl, pek çok kurum fiilen ölmüfldemektir.

Bugün Türkiye’de iktidar sahipleriböyle bir konumdad›r.

Bir iktidar kendi sesi d›fl›ndaki tümsesleri yok etmeye bafllad›¤› gün kendivarl›¤› da tehlikeye girmifl demektir.

Medyan›n susturulmas› do¤ada oksije-nin bitmesi demektir. Böyle bir ortamdaen güçlü canl› bile ayakta duramaz.

Türkiye’de her yer ad›m ad›m iktidarkokusuyla dolmaktad›r…

Mustafa BALBAY

Silivri 1 No’lu L TipiCezaevi

Tecrit Hücresi‹STANBUL

Her yer iktidar kokusuyla doldu¤unda…

Benim silah›m; kameram ve foto¤raf

makinemAyd›n YILDIZ

Gaziantep H Tipi Kapal› Cezaevi J-4 Ko¤uflu GAZ‹ANTEP

‹ki y›ld›r Dicle Haber Ajans› (D‹HA)muhabiriyim. Çeflitli yerlerde çal›flt›m:

fi›rnak, Diyarbak›r, Mardin, Van, Antep,Mersin,... Seçim sürecinde k›sa bir dö-nem Antep’te bulundum.

1 Ekim 2011 günü “KCK silahl› terör ör-gütü üyesi” oldu¤um iddias›yla tutuklan-d›m. Yaklafl›k 3 aydan beri cezaevindeyim.

Asl›nda duyan herkes flafl›rm›flt› tu-tuklanmama. Gerçekten ben de ilk gö-zalt›na al›nd›¤›mda flaflk›nl›k içerisin-deydim. Klasik olacak ama “Buras› Tür-kiye” demifltim…

Savc›l›¤›n flahs›ma yöneltti¤i sorulartamam›yla bir hayal ürünü. K›saca, po-lislerin yazd›¤› bir senaryo diyebiliriz.Beni de figüran olarak seçmek istediler.Kötü bir senaryo yazd›klar›n›n fark›nda-lar asl›nda. Onun için ben de oyunumufazla oynayamayaca¤›m.

Savc› bana 5 ya da 6 soru sormufltu.Size üç tanesini aktaray›m; savc› sordu-¤unda çok gülmüfltüm:»Soru 1: Neden tafl att›n?»Soru 2: Neden slogan att›n?»Soru 3: Nede pufli takm›flt›n?

Biliyorum, siz de flaflk›nl›k içerisinde-siniz… Savc›ya, “Ben bir gazeteciyim, neiflim olur taflla, sloganla, pufliyle… Ma-

dem böyle bir fley var, o zaman gösterinfoto¤raf, görüntü ya da parmak izi…”dedim. Gösteremediler… Çünkü böylebir fley yoktu.

Karar çoktan verilmiflti. Üst merciler-den tutuklanmam için çok çal›flt›lar vebaflard›lar. Bunun, Türkiye’ye ne gibifaydas› olacak, söyler misiniz?

Hakkaniyet duygusunun olmad›¤›yerde hukuksuzluk ve diktatörlük olur.Ahlak ve vicdan ilkelerinden uzak bir an-lay›flla karfl› karfl›yay›z. Türkiye’de90’dan fazla gazetecinin tutuklanmas›zaten her fleyi anlat›yor.

Benim, silahl› terör örgütüne üye ol-du¤um iddia ediliyor. Benim en büyüksilah›m; kameram ve foto¤raf maki-nem… Bunu da suç sayacaklarsa, vars›nsays›nlar.

Bu arada, a¤abeyim de gazeteci… Ya-k›n Do¤u Üniversitesi’nden mezun oldu.Alt› y›ld›r D‹HA muhabiri. 2009 y›l›nda,fi›rnak’›n ‹dil ‹lçesi’nde Özel Harekatpolisleri taraf›ndan feci flekilde dövüldü.Bu da yetmezmifl gibi 8 y›l ceza ald›. Da-va, Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne(A‹HM) tafl›nd›. Bekleyip, görece¤iz…

Bu flekilde bizi susturacaklar›n› zan-nediyorlar. Özgür bas›n susturulamaz.

B‹RGUN 04 S‹YAH

TUTUKLU GAZETE4 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I

Habur hukuku, DenizFeneri hukuku, Erge-nekon/Balyoz huku-

ku, yandafl/muhalif medya vebelediyeler hukuku… fiikehukuku, bedelli hukuku, ‹z-zet Y›ld›zhan hukuku!...

Ça¤› aflt›k. Bin ad›m öndehiç kimsenin yapamad›¤›n›yapt›k, hukuku bile babalargibi özellefltirdik. Hele bir deAnayasa Mahkemesi’ne bi-reysel baflvuruyu bafllat›p,A‹HM yolu fiilen veya res-men kapans›n, Türkiye’yeözgü nas›l bir flahesere kavu-flaca¤›z!...

Bugünlere kolay gelme-dik. Ne badireler atlat›p, nes›k›nt›l›, ne utanç verici dö-nemler yaflad›k. Ama ödenen bedeller, çekilen çi-leler heba olmad›. Bugün “demokrasi modeli”seçiliyorsak, sebebi budur!...

POL‹S DÜZMECE SUÇLAR YARATIROda Tiyatrosu’na hofl geldiniz efendim. Bu aykioyunumuzun konusu “adalet”… Hukuk ve inti-kam kardefl olunca bak›n neler yaflan›yormufl,hep birlikte seyredelim!...

Sahne 1919:‹flgâl kuvvetlerinin arzusu üzerine ola¤anüstüyetkili özel mahkemeler kurulur. Bizzat Vahdet-tin, bu mahkemelerin Anayasa’ya ayk›r› oldu¤u-nu tespit etti¤i halde. Mahkemelerde, iflgâlcilerin“Ermeni tehcirinden” sorumlu gördü¤ü isimleryarg›lanacakt›r. Listeyi takdim ederler. Bu listeye,Baflbakan Damat Ferit’le, partisi ve yandafl med-yan›n hazzetmedi¤i isimler de eklenir. Ve toplututuklamalar bafllar. Eski bakanlar, askerler, vali-ler, kaymakamlar, ayd›nlar, gazeteciler gece yar›-s› bask›nlar›yla topluca toplan›r. ‹fl “tehcir” diyebafllar, ama delil bulunamay›nca, milli mücade-leye destek, Damat Ferit’e suikast iddialar›ylakapsam geniflletilir. Hatta 600 y›ll›k Osmanl›’n›nperiflanl›¤›na yol açan hatalar›n hesab› sorulur.

Tutuklamalar furyaya dönüflünce önce mahke-melerin say›s› art›r›l›r; 1, 2, 3… Art›r›l›r, çünkü ifl-gâlciler yarg›lamalar›n bir an önce bitip, kurban-lar›n “ip veya kürek” ile buluflturulmas›n› arzula-maktad›r. Ama sap-saman öyle kar›fl›r ki, ifliniçinden ç›k›lamaz. ‹flgâl kuvvetlerinin ‹ngiliz Ko-mutan› Calthorpe dayanamaz ve “Maskaral›k bi-le bu yarg›lamalar›n yan›nda küçük kal›r” deyip,baba isimleri ald›¤› gibi Malta’ya götürür. Kalan-lar›n “adil yarg›lanmas›na” ‹stanbul’da devamedilir, yarg›n›n h›zland›r›lmas› için de tedbir üs-tüne tedbir al›n›r.

Mesela; avukatlara ve san›klara savunma yasa-¤› getirilir… Gazete ilân›yla flahit aran›r, sahte fla-hitler bulunur, imzas›z ihbar mektuplar› ifllemekonur… Kararlara itiraz ve temyiz imkân› veril-mez…

“…Sonunda ‹ngilizler Baflbakan Damat Fe-rit’in kap›s›na dayan›r: ‘Hâkimler karar vermekkonusunda isteksiz. Bu yüzden mahkûmiyet ka-rar› ç›km›yor’ diye flikâyette bulunurlar. DamatFerit de ayn› görüfltedir ve bilin bakal›m nas›l bir‘müjde’ verir?

‘Art›k güvenilir bir baflsavc› buldum. Zorlukla-r›n son bulaca¤›n› umuyorum’ der.

Unutmadan, Damat Ferit ve ‹çiflleri Bakan› Ce-mal Bey, soruflturmalar›n da flu yöntemle yap›l-mas›n› savunur:

‘Tersi ispatlanmad›kça san›klar›n toptan suçluoldu¤unu kabul etmek…’

Maalesef (!) Bakanlar Kurulu’na bu yöntemikabul ettiremezler.” (Bu bölüm, yazar›m›z›nMustafa Mutlu’ya yazd›¤› ve 30 Aral›k 2011 tarih-li Vatan gazetesinde yay›mlanan mektubundanal›narak eklenmifltir.)

Bitmedi; birbirini hiç tan›mayan, baflka flehir-lerde yaflayan kifliler, bir suçu bir semtte ayn› an-da ifllemifl gibi gösterilir… Polisler, tutuklanankifliler hakk›nda düzmece suçlar yarat›r ve budüzmece hiç fark edilmeyecek flekilde evrak tan-zim eder…

Polisler bunu niye mi yapar? Üstlerinin gözü-ne girmek, terfi etmek ve maddi ödül almak için.

Ne kadar suç ve suçlu yarat›rsa, o ölçüde he-define ulaflaca¤›n› keflfetmifltir zira.

San›klar mahkemede feryat eder; “Engi-zisyon mahkemeleri bile bu derece tarafl› vezalimâne davranmam›flt›r” derler… Hepsiyarg›laman›n da, verilecek hükmün de siya-si oldu¤u kanaatindedir. Bu feryatlar, mah-kemeleri zerre etkilemez.

Öte yandan, bakanlar, “bunlar caniler-dir” diye demeç verir. Yandafl medya, “inti-kam de¤il, adalet” bafll›klar› atarken, “suç-lar› belli, yarg›lamayla zaman kaybedilme-sin” tavsiyesinde bulunur!...

Bu arada cezaevinde ölümler, firarlar, in-tiharlar olur. Az›nl›klar› soydu¤u öne sürü-len birisinin yamal› pantolonunun cebin-den tek bir lira ç›kar… Asker, vali aileleri,çorap örüp satarak geçinmeye çal›fl›r, fa-lan…

Tüm bunlara ra¤men inan›lmaz fleyler deyaflan›r:

Mesela, san›klar, ihsas-› reyde bulunduklar›için baz› hâkimler hakk›nda reddi hâkim talebin-de bulunur ve tahmin edin ne olur? Kabul edi-lir!... Baz› hâkimler yolsuzluk yapt›¤› için azledi-lir hatta. Bu arada san›klar lehine konuflan baz›savc›lar da azledilir, o baflka…

Dahas› var; san›klar öyle feryat eder ki, Bakan-lar Kurulu bir komisyon kurup, yarg›lamalar›nniye gecikti¤ini enine-boyuna araflt›rmaya kararverir.

Mahkemeler, Adalet Bakanl›¤›’n›n içindedir…‹flgâl kuvvetleri s›k s›k mahkeme düzenini kon-trol eder… Cezaevinin d›fl güvenli¤ini de ‹ngiliz-Frans›z askerleri sa¤lar… Amma onlar bile tekbir kad›n ayd›n-yazar› gözalt›na al›p, tutuklat-maz. Oysa b›rak›n yaz› yazmay›, iflgâl kuvvetleri-ne karfl› ‹stanbul’da düzenlenen mitinglerin ba-fl›n› iki kad›n yazar, Halide Edip ve Nakiye Han›mçekmektedir. Halide Edip hakk›nda ancak Ana-dolu’ya geçtikten sonra, g›yab›nda idam karar›verilir!...

Yüzlerce insan neyle suçland›klar›n› bilmedenne kadar hapiste kal›r, davalar ne kadar sürer bi-liyor musunuz? Koca 2 y›l!... Ne büyük bir zulümde¤il mi?

Ve bak›n ne olur: ‹ktidar de¤iflir, yeni Baflba-kan hemen bir soruflturma komisyonu kurar, po-lis, mahkeme ve cezaevindeki hukuksuzluklarbir bir tespit edilir. Tutuklular›n tamam›na yak›-n› serbest kal›r. Onlar›n kondu¤u cezaevine budefa mahkeme baflkan ve üyeleri yollan›r. AmaPadiflah Vahdettin affeder, tahliye olunca da yurt-d›fl›na kaçarlar.

KARGA K‹M?Sahne 1960:

Hukuk profesörü Ali Fuat Baflgil, Demokrat Par-ti ve bunun devam› oldu¤unu söyleyenlerin ensevdi¤i isimlerden birisidir. 1960 darbesindensonra cumhurbaflkan› olmas›na kesin gözüylebak›l›rken, kendisini kodeste bulur. Önce neza-rete konur, sonra evinde arama yap›l›r. Kitap, ya-z›l› ka¤›t, mektup ne varsa al›n›r. Öyle eflinin iççamafl›r› çekmecelerine kadar bak›lmaz, sadecekütüphanesi taran›r!...

Baflgil, önce kendisini gözalt›na alan albay›nhuzuruna ç›kar ve flöyle der:

“Albay›m, bana tatbik edilen cezay›, isnat edi-len suçla mütenasip bulmad›m. Bana aç›kça, ‘ho-ca, sen art›k otur ve sus’ deseydiniz, bu ceza kâfigelirdi…”

Albay cevap verir: “Unutmay›n, ihtilâl devrin-deyiz!...”

Baflgil konuflur: “Evet, ihtilâl… Fakat anarflidevrinde de¤iliz san›yorum!...”

Baflgil, s›k›yönetimde sorgu hâkiminin odas›-na getirildi¤inde, hâkim, evde ele geçirilen ev-raklar üzerinden sorgu yap›laca¤›n› söyler ve sor-gu bafllar…

Hâkim: Bir k⤛t parças›nda eski yaz› var, si-zin mi, ne yaz›yor?

Baflgil: Benim… “Gülistan› kargalar istilâedince, bülbüller siner ve susar” yaz›yor. Mevlâ-na’n›n Mesnevi’sinden meflhur bir beytin tercü-mesidir.

Hâkim: Yaz›daki kargalardan kast›n›z kimler-dir? Milli Birlik Komitesi üyeleri midir?

Baflgil: Söz benim de¤il, arz ettim Mevla-

na’n›nd›r.Hâkim: K⤛da siz yazd›¤›n›za göre, herhalde

bir kast›n›z vard›r.Sorgu bu minvalde sürer gider. Okurlar›ndan,

taraftarlar›ndan gelen mektuplar tek tek sorulur.Baflgil askeri hapishaneye konur. Burada, ç›-

kard›¤› bir dergi yüzünden tutuklanan ‹lhan Bar-dakç› ile karfl›lafl›r ve “Buradan ç›k›nca art›k der-gi, gazete hayat›na elveda de¤il mi?” diye sorar.Bardakç›, “Ne münasebet hocam!... E¤er kanaat-ler zor ve fliddetle kopar›labilseydi, Roma’n›nNeron devrinde tek bir Hristiyan kalmazd›” ceva-b›n›n verdikten sonra, “Fikir ve kanaat, ›slak ke-çeye benzer; tepildikçe s›klafl›r ve sertleflir diyensiz de¤il miydiniz?” hat›rlatmas›nda bulunur.

Baflgil, bir veya ikinci duruflmas›nda askerisavc›n›n da olumlu görüfl bildirmesiyle tahliyeolur. Gözalt› dâhil bu süreç 3,5 ayda tamamlan›r.

1919’a göre ne kadar flansl› de¤il mi?‹lerliyoruz tabii!...Düflünün, öyle bir dönemde flu görüflü savu-

nabiliyor:“Milletlerin, zulmeden iktidara karfl› baflka ça-

re kalmay›nca, isyan etmeye ve ihtilâl ç›karmayahaklar› vard›r… Bu haktan Amerikan Ba¤›ms›zl›kBeyannamesi ac› ac› bahseder. Frans›zlar›n 1789Beyannamesinde de zulme direnme hakk›, insanhaklar›ndan biri olarak yer al›r…”

S‹L‹VR‹ REHAB‹L‹TASYON MERKEZ‹Gördünüz de¤il mi, ne hukuk ihlâlleri, ne adalet-intikam denklemleri yaflanm›fl… 21’inci yüzy›lda,“ileri demokrasi”de bunlar›n bir tekini tahayyüledebilir miyiz?!...

Silivri’de olanlar m› ne? Oyunumuzun bundansonras› için önemli uyar›!.... “Y›ld›z” ya da “Dol-mabahçe-Çankaya” sendromunun dikkate al›n-mas› rica olunur…

Toplama kamp›, s›¤›nma evi benzetmeleri…Savunma hakk› k›s›tlan›yor, avukatlar tutuklan›-yor… Tutukluluklar çok uzun, cezaya dönüfltü…Adil yarg›lama yok… Polisler düzmece belgelerlesuç ve suçlu yarat›yor… Reddi hâkim talepleri,savc›larla ilgili flikâyetler dikkate al›nm›yor… Ga-zeteciler yaz›lar›ndan, kitaplar›ndan dolay› tu-tuklan›yor…

Olur mu öyle fley, efendim? Tamamen tezvirat,halüsinasyon…

Olan sadece flu: Bir süredir baz›lar›m›z “mu-halefet” diye bir hastal›¤a yakaland›k. Bunun an-tibiyotik benzeri ilk tedavisi de “tutuklama”…Rehabilitasyon Merkezi’nden yararlanabilmekiçin bu flart!... Buralarda sadece biz tedavi olmu-yoruz; böyle “hay›rs›z” evlâtlar yetifltirdi¤i içinana-babalar, böyle “›slâha” muhtaç kiflilerle ev-lendikleri için efller ve biz “kendini, haddini bil-mez” insanlar›n do¤urdu¤u çocuklar da dolayl›flekilde “tedavi” ediliyor. Böylece önemli bir sa¤-l›k hizmeti, üstelik ücretsiz, tabana yay›lmak su-retiyle “ileri demokrasi”nin hazm› kolaylaflt›r›l›-yor!...

Bak›n geçenlerde hukukçu Baflbakan Yard›m-c›s› Bülent Ar›nç, “demokrasi düflmanlar›n›, yar-g› önüne ç›kard›k” diyerek, ne güzel izah etti. Birdi¤er hukukçu Bakan Hayati Yaz›c› da “Ergene-kon davas›, Türkiye’nin prestij davas›d›r. Yarg›biriminin kararl›l›kla ve çok cesurca yürüttü¤üdavalard›r” dedi.

Ülkenin “prestiji”ne halel getirmeye hakk›m›zyok, ama bunu hâlâ anlamayanlar var. Odatv’ninilk duruflmas›nda Nedim fiener’in avukat›, “iddi-anamede kitap kitap denirken, birden dokümandiye yaz›lmaya bafllanm›fl. Bu ne anlama geli-yor?” diye sorunca flaflt›m kald›m. Anlamayacakne var? fiimdi 21’inci yüzy›lda kitap tek bafl›na“tedavi” gerektiren bir hâl olabilir mi? Olsa bilevitamin hap› yeter. Ama “örgütsel doküman”denmeli ki, “tutukluluk” antibiyoti¤i verilip, Si-livri Rehabilitasyon Merkezi’nden yararland›r›la-bilsin!...

Bu gazetenin ç›kmas›n› organize eden, bizleriçin gösteriler yap›p, foto¤raflar›m›z› tafl›yan sizde¤erli dostlara da ufak bir uyar›m var: Siz siz olun,bu iflleri yapmay›n. Yar›n öbür gün “hasta ve hasta-l›¤› övmekten, tedaviyi etkilemekten, hastal›k pro-pagandas› yapmaktan” rehabilitasyon program›nadâhil edilebilirsiniz, aman dikkat!...

Netekim; yaflas›n “ileri demokrasi”…Yaflas›n özellefltirilmifl “hukuk”!...

Müyesser U⁄UR YILDIZ

Silivri 8 No’lu L TipiCezaevi

C-5 Ko¤uflu ‹STANBUL

Babalar gibi adalet de özelleflti... netekim!..

Tutuklu Gazete’ninyeni bir say›s›n›ndaha ç›k›yor olmas›

sevindirici. Gazetecilerinbizzat gözlediklerine veyatecrübe ettiklerine dayana-rak içeriden bildirmeleri-ne bir olanak da do¤mufloluyor böylelikle.

fiu devletin ifline ak›ls›r ermiyor do¤rusu. Ga-zeteciler içeride, ama nehikmetse gazeteleri içerib›rakm›yor.

Burada takip etti¤imizBirgün gazetesinin her aybirkaç say›s› al›konuyor,verilmiyor bize. Ayn› fleys›k s›k Gündem gazetesi-nin de bafl›na geliyor.Haftal›k ve ayl›k sosyalist bas›n›nda… Bazen de günlük bir gazeteyibirkaç gün sonra veriyorlar.

Engelleme karar›n› resmi birkararla bildiriyorlar. Elimdeki ör-neklerden birinden aynen aktara-y›m: “5275 say›l› Ceza ‹nfaz Gü-venlik Tedbirlerinin ‹nfaz› Hak-k›ndaki Kanunun 62. maddesinin3. bendinde belirtilen ‘kurum gü-venli¤ini tehlikeye düflüren veyamüstehcen haber, yaz›, foto¤raf veyorumlar› kapsayan hiçbir yay›n›nhükümlüye verilmeyece¤i’ belirtil-di¤inden…”

Bu karar Birgün gazetesinin birsay›s›yla ilgiliydi. Birgün’ü de sözü-nü etti¤im di¤er gazeteleri de bili-yorsunuz. Bizim gazetelerde müs-tehcen bir fley olmaz. Demek ki me-sele kurum güvenli¤i… Gazetelerço¤unlukla bu gerekçe ile engelleni-yor. Azadiya Welat gibi Kürtçe oldu-¤u için sistematik olarak geciktiri-len, engellenen yay›nlar da var.

Peki, bu gazeteler ne yay›ml›yorda kurum güvenli¤i tehlikeye dü-flüyor? Cezaevi krokileri mi, firaryollar› m›, tükenmez kalemden ta-banca yapmak gibi Zihni Sinir pro-jeleri mi? Tabii ki hiçbiri… Engel-lemeye konu olan haberlerin tümücezaevlerindeki hak gasplar›yla,keyfi uygulamalarla ilgili.

Bunlar›n duyulmas›n› engelle-mek, cezaevleri gerçe¤ini gözler-den gizleyip F tiplerini befl y›ld›zl›otelmifl gibi pazarlamak bir devletpolitikas›. Bunun çok örne¤ini bi-liyoruz. Daha geçenlerde çeflitli ce-zaevlerinden tutsaklar›n gazeteci-lere gönderdi¤i onlarca mektubuncezaevi idarelerince engellendi¤iortaya ç›km›flt›. ‹lginç olan flu ki,bu haberi yapan gazeteyi de yasak-lay›p bize vermediler.

Engelleme gerekçeleri bu haber-lerin “as›ls›z” oldu¤u, “kurum gö-revlilerini hedef gösterdi¤i” iddias›-na dayan›yor. Ancak flu dikkat çeki-ci: Bu haberlerle ilgili d›flar›da her-hangi bir ifllem yap›lm›yor. As›ls›z-sa, seni hedef gösteriyorsa flikâyetçiol, dava aç; öyle de¤il mi? Böylecehabere konu olan uygulamalar, hakgasplar› as›ls›z m› gerçek mi sorufl-turulsun. Ama yapm›yorlar. Belli kigürültü, pat›rt› ç›ks›n istemiyorlar.D›flar›da serbestçe bas›lan, bayilerdesat›lan bir gazete, cezaevine gelinceyasak… D›flar›da serbestçe okunanbir haber burada yasak… Ayr› bir FTipi cumhuriyeti var burada sanki.

‹yi de cezaevleri ile ilgili bir ha-beri bizden niye gizliyorlar ki? Biziçeridekiler bunlar› zaten biliyor,benzerleriniyafl›yor, du-yuyor de¤ilmiyiz?

Asl›ndaburada alt-tan altatecridindaha ince-likli bir

mekanizmas› iflli-yor. F tiplerinin vebugünün “cezalan-d›rma ve ›slah” an-lay›fl›n›n temelindetecrit var. Bu sade-ce tutsa¤› tek bafl›-na b›rakmaktan,di¤er tutsaklarlailetiflimini kopar›psosyal bak›mdankötürümlefltirmek-ten ibaret de¤il.

D›flar›yla olufla-cak düflünsel veduygusal ba¤› ola-bilecek en aza in-dirmek de tecridina m a ç l a r › n d a n .“Yaln›zs›n, çaresiz-

sin. Seni bir kuyuya att›m. Art›kanan, baban, eflin varsa üç befldostundan baflka kimse seniumursam›yor” düflüncesinin hervesileyle mahpusun kafas›na ifllen-mesi tecridin temel bir ö¤esi. Dev-let bunun için, nas›l bir yandan ce-zaevlerinde olan bitenin kamu-oyundan gizlenmesi için elindengeleni yap›yorsa, bir yandan da“cezaevleri sorunu” diye bir soru-nun d›flar›da olabildi¤i kadar›ylagündeme geldi¤ini, konufluldu¤u-nu içeridekilerden saklamaya çal›-fl›yor. Cezaevi haberlerinin oldu¤ugazetelerin engellenmesi bu yüz-den... Çünkü burada, gazetelerdegördü¤ümüz tedavisi engellenen,fliddete u¤rayan, haklar› gasp edil-mifl tutsaklarla ilgili haber, bizeayn› zamanda sesimizi on binlereulaflt›rabildi¤imizi söylüyor. Tecri-din yaln›zlaflt›rma, her daim çare-siz ve güvencesiz hissettirme ama-c›nda bir gedik de böylece aç›l›yor.

fiimdi anlafl›ld› bu haberlerinkurum güvenli¤ini nas›l tehlikeyedüflürdü¤ü. Bu kurumlar insaniolan her fleye o kadar tezat ki, tec-ridi k›ran en küçük insani ba¤ bilegüvenliklerini tehdit ediyor.

Cezaevleri bu ülkede hiçbir za-man marjinal bir olgu de¤ildi. fiim-dilerdeyse ülkenin en a¤›r gerçekle-rinden biri durumunda... Adalet Ba-kanl›¤›’na göre 127 bin tutuklu vehükümlü var. Cezaevlerinin kapasi-tesi yetmiyor, yenileri TOK‹’ye sipa-rifl edilmifl durumda. Keyfi tutukla-malar muhalifleri etkisizlefltirme-nin, cezaland›rman›n ola¤an birarac› haline geldi. Siyasi tutsaklar›nsay›s› katlanarak art›yor. Gazetecilikgörünmeyen, gözden ›rak tutulangerçe¤e objektif çevirmekse, iflte ce-zaevleri burada...

Ancak bu soruna e¤ilen, tutsak-lar›n derdiyle dertlenme duyarl›l›¤›gösteren gazeteciler, bu haberlereyer veren gazeteler o kadar az ki…

1970’lerde bir grup Frans›z ayd›-n› Hapishaneler Üzerine Çal›flmaGrubu’nu oluflturmufllar. Cezaevle-rinden gelen bilgilerle haz›rlad›kla-r› bas›n bültenleriyle, yapt›klar› ba-s›n toplant›lar›yla mahkûmlar›nsorunlar›n›n haber olmas›n› sa¤la-m›fllar. Bu çabalar›n, o güne kadaryasak olan günlük gazetelerin veradyonun cezaevlerine al›nmas›n›sa¤lamak gibi haklar›n elde edil-mesine büyük katk›s› olmufl. D›fla-r›yla kurulan bu ba¤ tutsaklar›nhaklar› için ortak hareketlerini ce-saretlendirmifl. Belki bizde de böylegiriflimin vaktidir. Bafllang›ç olarak,tutsaklardan gelen haberleri aktara-

cak, cezaevleri ve tecritleilgili araflt›r-malar yay›mla-yacak, yaz›l› ba-s›na servis ede-ce¤i bültenlerhaz›rlayacak birinternet sitesi ni-ye olmas›n?

Gazeteciler içeride gazeteler yasakl›

Baha OKAR

Tekirda¤ 1 No’lu F TipiCezaevi C-84 Ko¤uflu

TEK‹RDA⁄

E¤er sen de özgürsen, biz özgürüz her alanda. Rag›p Zarako-lu’nun tutuklu oldu¤u ülkede kitaplar; Büflra Ersanl›’n›n tu-

tuklu oldu¤u ülkede bilim tutukludur. 100 meslektafl›m tutuk-luysa, ben 100 kere tutukluyum. 100 gazeteci tutukluysa, gazete-cilik tutukludur.

Ben özgürlü¤ü, ifli, haberi tek kiflilik ya da yak›nlar›m için de-¤il hepimiz için istedim. Adaleti yaln›z Hrant Dink için de¤il,herkes için talep ettim. Neredeyse 11 ay boyunca hapishanedeflükretti¤im tek fley, bugün say›lar› 100’ü bulan meslektafllar›m›hapishanede yaln›z b›rakmam›fl olmakt›r. Nas›l a¤layanla a¤l›-yor, açla aç, ma¤dur ile ma¤dur hissediyorsam; hapisteki gaze-tecilerle hapis olurdum herhalde. Nitekim hapisteki gazetecileriçin yollara düflenler de bu duygularla mücadele ettiler.

Bu gazete; umudun, mücadelenin sesi oldu. fiimdi hapisha-nede 100 civar›nda gazeteci var. Asl›nda kelime söz çok amauzun yaz›p di¤er meslektafllar›ma az yer b›rakmak istemiyorum.K›sa yaz›p di¤er arkadafllara yer b›rakmak istiyorum bu kez.Ama ben özgürsem, sen özgürsen, biz hepimiz ancak o zamanözgür oluruz; yoksa hepimiz tutsak…

Nedim fiENER

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi

B-9-Üst Ko¤uflu‹STANBUL

Özgürüm, özgürsün,özgürüz

05 S‹YAH S‹YAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 5

Anlatmak is-tedi¤ininne anlama

geldi¤ini bilenleriçin, Roland Bart-hes’in çok güzelbir faflizm tarifivard›r : “Faflizm,susmak de¤il söy-lemek mecburiyeti-dir.”

Türkiye uzuny›llard›r söylemekmecburiyetinin ol-du¤u günlerdengeçip gitti. Gidi-yor... Ama söyle-menin, konuflma-n›n bu kadar mec-buri oldu¤u günleri sadece darbe dönem-lerinde yaflam›flt›. Son birkaç y›ld›r ne ka-dar “demokratikleflti¤imizi”, “sivilleflti¤i-mizi” anlat›p duruyor birileri. Son seçim-lerden sonra ortaya ç›kan tablodan dersal›nd›¤›ndan olsa gerek birkaç namuslu,vicdan sahibi d›fl›nda cunta döneminian›msatan bu bask› ortam›n› hat›rlatanyok bu “sivil demokratlara”.

Geçenlerde, Nuray Mert Milliyet gazete-sindeki köflesinden çok güzel anlatm›flt›“sivil demokrat” cenah›n hâlini... 1 Ocak2012 günü, “Yas Tutmay› Bilmeyenler”bafll›kl› yaz›s›nda flöyle diyordu Mert:“Geçmiflin hesab›n› sorarken mangaldakül b›rakmayan ‘çok bilmifl’lerin ço¤ununda sesi k›s›lm›fl. Nas›lsa geçmiflin hesab›n›sormak kolay, nas›lsa geçmiflin sorumlula-r›n›n gazab›na u¤ramak gibi bir tehlikeyok. Bugünün hesab›n› sormaktan kaç-mak için hesaplafl hesaplaflabildi¤in ka-dar, bugün olanlar karfl›nda susma hakk›-n› kullanmak için ba¤›r ba¤›rabildi¤in ka-dar. Korkakl›¤› örtbas etmek için ölmüflle-re meydan okuyan sahte cesaret, suskunlu-¤u gizlemek için kuru gürültü! Hepsi bu.Sonu bugünü hesaba çekmeye varmayangeçmiflle hesaplaflma ancak ahmaklar›oyalar…”

Nuray Mert’in tarif etti¤i “çok bilmifl-ler” de dâhil olmak üzere itiraz› olan varm› acaba bu söylenenlere? Benim yok. Bu

yaz›y› okuyan sizlerin de oldu¤unu sanm›-yorum. Hele son tutuklamalarla say›lar›100’e yaklaflan cezaevindeki meslektafllar›-m›n itiraz› olaca¤›n› düflünmem bile. ABDmerkezli Gazetecileri Koruma Komite-si’nin (CPJ) bir tak›m siyasi hesaplarla Tür-kiye’deki tutuklu gazeteci (sahi o listedenç›kmak istiyorum. GÖP bir iletse bu iste¤i-mi CPJ yetkililerine) say›s›n› 8 olarak gös-teren CPJ raporlar›n› ciddiye alan lümpen-ler itiraz edebilir. Onlar etsin. Yazd›klar›-n›n, söylediklerinin de¤eri yok zaten.

Asl›nda Tutuklu Gazete’nin bu say›s›nayazmak niyetinde de¤ildim. Hakk›m›, ara-m›za yeni kat›lanlara vermek daha do¤ruolacakt›. Sevgili Ercan ‹pekçi, duruflmala-r›m s›ras›nda da an›msat›nca yazmaya ko-yuldum. Birkaç an›msatmada bulunupnoktalayaca¤›m diyeceklerimi.

Deniz Feneri ad›yla an›lan h›rs›zl›k, do-land›r›c›l›k soruflturmas›n›n flüphelileri ileilgili olarak mahkeme kimsenin itiraz ede-meyece¤i bir karara imza atm›flt›. “Uzuntutukluluk hâli cezaya dönüflmesin” diyeözetleyece¤imiz bir gerekçeyle tahliye ka-

rar› vermiflti. “AKP+cemaat koalisyon ikti-dar›n›n” her iki bilefleniyle de siyasi akra-bal›¤› bulunan h›rs›zl›k, doland›r›c›l›kflüphelileri 3 ayda özgürlü¤üne kavuflmufl-tu böylece.

1990’lar›n devlet politikas› olarak uygu-lanan infazlar, iflkenceler, gözalt›nda ka-y›plarla ilgili o dönemin tetikçilerinden bi-risi de birkaç ayd›r konufluyor. Türkiye’ninkanl› ve karanl›k bir döneminin sorgulan-d›¤›na ikna olmam›z istenen bir dönemde,bir katil, suç ortaklar›n›n ad›n› veriyor.Hep birlikte kimleri nas›l infaz ettiklerini,dipsiz kuyularda adressiz mezarlarda nas›lkaybettiklerini anlat›yor. Emri verenleri desöylüyor. “Katil benim. Katil biziz. Katildevlettir” diyor. Ama bir de bak›yorsunuz,bu itiraflarla tutuklanan polisler birkaçhaftada özgürlüklerine kavufluyor. Suç or-ta¤› olan tetikçinin “itiraflar›n›n soyut ol-du¤u, kuvvetli suç flüphesinin bulunmad›-¤›” anlat›l›yor tahliye gerekçelerinde... Osoyut bulunan itiraflar› anlatan, kimli¤iaraflt›r›lmayan meçhul e-posta ihbarc›la-r›ndan birisi de¤il! ‹fadeleri ezberlettirilen

bir gizli tan›k da de¤il! Virüs yoluyla bilgi-sayara kaydedilmifl ne idü¤ü belirsiz bir“word doküman›” hiç de¤il! Kanl› canl› bir“insan”! T›rnak içinde insan yazmam›n ne-deni malum: Kan döken can alan bir tetik-çi o. Ama buna ra¤men itiraflar› “soyut”.Suç ortaklar›na iliflkin “kuvvetli suç flüphe-si oluflturamayan” birisi olup ç›kt› bu yar-g›n›n elinde…

fiaibeli bir soruflturmayla flike iddiala-r›yla tutuklu olanlar›n bir k›sm› da 6 ay ka-dar sonra serbest kald›lar yak›n zamanda.AKP, “koalisyon orta¤›n›n” itirazlar›nara¤men kendi yapt›¤› yasay› de¤ifltirdi butahliyeleri sa¤lamak için. Soruflturmac›lareliyle yarat›lan ma¤duriyet, siyasetçilerinç›kar hesaplar›yla giderilmifl oldu.

Düflünce ve ifade özgürlü¤ünün önün-deki yasal duvarlar ile bu duvarlar› yükselt-meye çal›flan “marangoz hatalar›” ise ol-du¤u gibi duruyor. Ülkeyi darbe dönemin-den beter hale getiren konunun ilgilileriise sadece hamasi nutuklar at›yor. Ya ülke-nin “sivil, demokratik ve özgür” oldu¤unuya da bizlerin “terörist” oldu¤unu söylü-yorlar. Onlar nutuk att›kça gazetecilik fa-aliyetleri ite kaka “terör faaliyeti” olarakyorumlan›p, polis ve savc›lar›n nezaretin-de, muhalif gazetecilere, ö¤rencilere, aka-demisyenlere, yay›nc›lara, Kürtlere, sosya-listlere var›fl noktas› hapishaneler olan“tehcir” uygulan›yor. Bugünlerde s›kçatart›flma konusu olan Ermeni soyk›r›m›n›nda bir tehcirle bafllad›¤›n› bilmemiz muha-liflerin sonu hakk›nda bir fikir edinmemi-zi sa¤l›yor.

Al›nt›n›n bol oldu¤u bir yaz› olacak an-cak Nuray Mert’in seslendi¤i güruha UmurTalu a¤abeyin ne dedi¤ini de aktar›p bitire-yim: “Bir gazetecinin bafl›na gelebilecek enbüyük kazalardan biri; dün birtak›m güçle-re kâtiplik yaparken bugün özgürlük neyinvaaz etmesidir. Baflka bir gazetecinin bafl›-na gelebilecek en büyük kazalardan biride; dün özgürlük neyin vaaz ederken bu-gün birtak›m güçlere kâtiplik yapmas›d›r.”

Bu kadar çok “kazazede”nin oldu¤umemleket medyas›n›n namuslular›n›n ba-fl›na bir “kaza” gelmez umar›m…

Umar›m, ayn› zamanda “davas›z” bir y›lgeçirirler…

Ahmet fiIK

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi B-9- Üst Ko¤ufl

‹STANBUL

‘Susmak de¤il söylemek mecburiyeti’

“‹lle görmek için mi bekler güzelgünler... Beklemek de güzel”

(Arif Damar)

Cezaevi yaln›zl›¤› yüceltir…‹nsan› ço¤alt›r…

Silivri Cezaevi yönetimiko¤uflta en fazla üç kifli-nin kalmas›na izin veri-

yor. Tam bir tecrit politikas› uy-guluyor; ortak kullan›m alanla-r›nda bile kimseyi göremiyo-ruz. Fakat…

Günde iki kez say›m yapsalarda, 24 saat ko¤uflu iki kameray-la takip etseler de gözlerindenkaçanlar var. ‹flte benim s›rr›mbu: Görülmeyen, dinlenilme-yen ko¤ufl arkadafllar›m› size tan›tmak, an-latmak istiyorum…

Kimler yok ki: Örne¤in Naz›m Hikmet.Bugün pazar, onu ilk kez günefle ç›kard›larve o, hayat›nda ilk kez gökyüzünün bu kadarondan uzak, bu kadar mavi ve bu kadar ge-nifl oldu¤una flafl›rarak k›m›ldamadan dur-du. Bahtiyard›. Yan›nda genellikle iki candostu var; Kemal Tahir ve Orhan Kemal.

Bir di¤er ko¤ufl arkadafl›m: SabahattinAli. Görmese de denizi, yüzü hep gökyüzün-de. Y›llard›r her mahpusa düflene moral ve-riyor, “Ald›rma Gönül” diyor.

Sabahattin Ali’nin yan›na “Kutsal ‹s-yankâr” Hasan ‹zzettin Dinamo geliyor.“Kürk Mantolu Madonna”y› ad›ndan dolay›sevmedi¤ini söylüyor: “Kürk gibi küçük bur-juva özentilerinden uzak durmak laz›m Yol-dafl!” Kuyucakl› Yusuf’u sevmifl. Nas›l sevme-sin, öksüzlü¤ün ne oldu¤unu iyi biliyor Dina-mo; kimsesizler yurdunda büyüdü. T›pk›,merkez komitedeki yoldafl David Nae gibi…

Ahmet Arif görüflmecisinin getirdi¤i yeflilso¤an› “komün”e teslim ediyor. Karanfilkokan cigaras›ndan bir tane yak›yor. En ses-sizimiz o…

Aç›k görüfller mahpusun bayram›d›r. En-ver Gökçe “dilekçe” yaz›yor: “izin olsun ha-pishane içinde/seni/senden sormalara daya-namam/yar›m döner cigaran›n atefli/gitmedayanamam…”

fiairimiz çok: iflte volta at›yor “FedailerMangas›”; bafllar›nda Atilla ‹lhan ve yan›n-da; Arif Damar, Nusret Otyam, Cahit Irgat…

Aziz Nesin havaland›rmaya, kimse kesipyemesin diye tavu¤uyla ç›k›yor sürekli. Nas›lyan›ndan ay›rs›n, günde iki yumurta veriyortavu¤u. Hapishanede yumurta alt›n de¤e-

rinde.Mihri Belli’nin, moralini hiçbir fley boza-

m›yor. Hep gür sesiyle konufluyor, bazen ocoflkusuyla marfl söylüyor. Ve isteyene boksö¤retiyor.

Bir köflede a¤abeyi Vartan ‹hmalyan’›ngetirdi¤i boyalardan resim yap›yor ressamJak ‹hmalyan. Silivri’de çiçek yasak, hiç yeflilyok. Hep çiçekler, a¤açlar resmediyor.

Ruhi Su ise beni k›rm›yor, o muhteflemsesiyle söylüyor:

“Mapushane içinde üç a¤aç incir/elimdekelepçe boynumda zincir/zincir de sallan-d›kça her yan›m incir…”

Uzaktan kad›nlar ko¤uflunun sesi geliyor,türküye efllik ediyorlar: Sabiha Sertel, BehiceBoran, Zehra Kosova, S›d›ka Su, Suat Dervifl,Azra Erhat, Sevgi Soysal…

Dr. Hikmet K›v›lc›ml› yine cezaevi müdü-rüne k›z›yor: “Size kaç kez söyleyece¤im,sadece yoksul köylüleri muayene ederim.”Hapishanedeki “Uzun Doktor”un para al-madan yoksullar› muayene etti¤ini ö¤renenköylüler her gün cezaevi kap›s›na y›¤›l›yor.Bazen köy a¤as› ya da eflraftan biri geliyor,Dr. K›v›lc›ml›’n›n k›zg›nl›¤› buna;

“A¤a Bey, tüccar muayene etmem!”Ko¤uflta doktorumuz çok, Hayk Aç›kgöz,

Müeyyet Boratav gibi… Ve Dr. fiefik Hüsnüyata¤›nda sürekli Frans›zca kitaplar okuyor;hava almaya ç›kt›¤›nda herkes susuyor, say-g›dan…

Reflat Fuat Baraner’e gardiyanlar inana-may›p sürekli soruyor, “Siz gerçekten Ata-türk’ün kuzeni misiniz?” fiafl›r›lan bir di¤erisim ise Can Yücel. Milli E¤itim Bakan› Ha-san Ali Yücel’in o¤lu oldu¤unu kabullene-miyorlar. “A¤z› bozuk bu flair nas›l bakan

o¤lu olabilir ki?” Üstelik “terörist”; iki kitapçevirdi¤i için toplam 15 y›l ceza yemifl!

Ya R›fat Ilgaz? “Devam” adl› fliir kitab›nedeniyle 5 y›l hapse mahkûm edildi. fiiirsuçtu. Ama ko¤ufltaki flairler; Hasan Hüse-yin Korkmazgil, fiükran Kurdakul, A. Kadirvb. inad›na m›sralar›yla yeni dünya kuru-yorlar.

Her gün yürüyüfle ç›kt›¤›m küçük hava-land›rma avlusu hep kalabal›k. ‹flte bir köfle-de Mustafa Suphi, Hasan Yalç›nkaya ile Si-birya’dan Kafkasya’ya K›z›l Ordu saflar›ndanas›l çarp›flt›klar›n› konufluyorlar. Yanlar›n-da ço¤u zaman birbirinden hiç ayr›lmayanmübadil tütüncüler var: Dramal› ‹bifl, DedeRamazan, Topal Hasan, Congo Ali, Kara Be-sim, Selanikli Remzi, Mavra Mustafa, BozMehmet…

Karabük Demir-Çelik iflçileri de burada;bafllar›nda Zihni Anadol var; “Truva At›”naan› dolduruyorlar. Kerim Korcan “Tatar Ra-mazan” oyununu düflünüyor bir köflede.

Ve bir baflka köflede Laz ‹smail (Bilen) ileAram Pehlivanyan hep f›s›lt›yla konufluyor-lar. Nedense? Zeki Baflt›mar orada ama me-safeli. Can› s›kk›n gibi.

Nail V.Çak›rhan efli Halet Çambel’e mek-tup yaz›yor; “Can›m Halet’ci¤im beni ro-mans›z b›rakma.”

En zenginimiz ve maalesef en cimrimizCazim Aktimur.

En flans›z olan›m›z ise, Hamdi fiamilof.Askerde erler isimlerinin sonuna do¤umyerleri konularak tan›n›rm›fl; fiamil, Of ’lu.Bu sebeple “fiamilof ” deniyor. Ancak polis“ad›ndan belli en tehlikeli komünist sensin”diye en a¤›r iflkenceleri fiamilof ’a yapt›!

Musa Anter de benimle; bir köflede Or-

han Do¤an’la Kürtçe sohbet ediyor.Y›lmaz Güney “Sürü” filminin çal›flmas›-

n› bitirdi; flimdi “Yol” filmi senaryosu üzeri-ne çal›fl›yor.

U¤ur Mumcu da burada; gazetecili¤i b›-rakm›yor; bir yolsuzluk dosyas›ndan notlarç›kar›yor. ‹lhan Selçuk, Kurtulufl Savafl› ga-zisi babas›ndan esinlenip “Yüzbafl› Selahat-tin’in Roman›”n› yaz›yor.

Sadun Aren gibi hocalar›m›z da yok de-¤il, Tar›k Zafer Tunaya bile ko¤uflta…

“Dara¤ac›nda Üç Fidan” Deniz, Yusuf veHüseyin havaland›rmada foto¤raf çektiri-yor. Ne kadar gençler ve ne kadar yak›fl›kl›-lar. Can dayanmaz…

“Adal›lar” cezaevi duvarlar›n›n v›z gelece-¤ini tarihe ispat etmek için planlar yap›yor.17 yafl›ndaki Erdal Eren o her daim sessizli-¤iyle a¤abeylerinin yan›nda.

Erdal Öz, nas›l olmuflsa cezaevi yöneti-minden izin kopar›yor; üç yafl›ndaki k›z› Se-nem’i ko¤ufla getiriyor. Senem ko¤uflu aske-ri okulun yatakhanesi san›yor. Hepimiz rolü-müzü oynuyoruz: Ceviz içi, kuru üzüm ikramediyoruz. Roberto Benigni’nin “Hayat Güzel-dir” filminin gerçe¤idir bu yaflanan…

Ustam Hasan Yalç›n, elinden Dostoyevs-ki, Kafka, Balzac’›n romanlar›n› düflürmü-yor. Muhabir olmak istedi¤imde ilk sorusu,“hangi romanlar› okudun” olmufltu. Öyle yaMaocu iflte! Uzun Yürüyüfl molalar›nda Ma-o, edebiyat üzerine konuflmaz m›yd›?

Kimlerle paylaflm›yorum ki ko¤uflumu;hepsi bir roman karakteri gibi: Patriyot Ha-yati; fioför ‹dris, T›bbiyeli Uzun Muzaffer,Komsomol Hasan, Bilge Kardefller, Paçal›Osman, Postac› Hikmet, Martel fiükrü,Baydar Cevdet, Sakall› Celal, Eczac› Vas›f,Pepe Recep, F›r›nc› Ahmet, Sar› Mustafa,Marangoz fierafettin, Tete Osman, Musoli-ni Ahmet, fiair Macit, Makinist Cemal, Es-mer Abbas, Bostanc› Fevzi, Tabelac› Ziya,Saatçi Niko… Hepsi de nas›l fedakâr, nas›lgözü pekler…

Ve ne çok yazar›m›z var ko¤uflta; en unu-tulmaz olan› “Vatan Yahut Silistre”nin yaza-r›; Nam›k Kemal. Ve Nam›k Kemal’i okudu-¤u için 2 ayl›¤›na ko¤uflumuza gelen Musta-fa Kemal…

Evet:Ko¤ufl arkadafllar›d›r; mahpusun iradesi-

ni çelikten yapan; ve kararl›l›¤›n› y›k›lmazeden.

Memleketimde mahpusluktan geçer ay-d›n olman›n yolu…

Ve ne yapay›m:Yanl›fl do¤ru buras› benim ülkem…

Soner YALÇIN

Silivri 1 No’lu L Tipi Cezaevi

F2 Ko¤uflu ‹STANBUL

Size bir s›rr›m› vereyim

Yenilginin itiraf› kara propaganda

ya da medya

Her ne kadar “itiraf ” sözcük anlam›yla bafl-kalar›nca bilinmesinde sak›nca görülen

gerçekleri gizlemekten vazgeçme söylemi ola-rak tan›mlansa da, bunun yeterli bir tan›m ol-du¤u söylenemez. Kimi durumlarda yaflan›lanpiflmanl›klardan; kimi zaman çaresizlikten yada mecburiyetten ya da uygulanan fiziki iflken-celere dayanamayarak itiraflarda bulunulur.Ancak bütün bu itiraflar›n ifade edildi¤i biçi-miyle olmad›¤›n› da belirtmek gerekir.

Tarih boyunca despotlar›n ve hükümranlar›npis, karanl›k dünyalar›nda yaflananlar›n ve olupbitenlerin itiraflar› hep benzer olmufltur. Kirliemellerini ve sahte yüzlerini gizlemek için ger-çekleri çarp›tarak yapm›fllard›r. Ancak, bunlarbeyhude çabalardan öteye gitmemifltir. Her de-fas›nda gerçe¤in çarp›t›lamayaca¤›n› tarih biz-lere göstermifltir. Tarihte bunlar›n say›s›z ör-neklerini görmek mümkündür. Ancak, bizimüzerinde durmam›z gereken günümüzde yafla-nan gerçekleri anlama yönünde olmal›d›r. Bu-nun daha faydal› olaca¤›n› düflünüyoruz.

‹letiflim teknolojisindeki geliflmenin bilgi ça¤›n›bafllatt›¤› do¤rudur. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda her-hangi bir sorun yoktur. Ancak, bunun kimin elindeve nas›l kullan›ld›¤›yla ilgilidir. Bundan dolay› as-l›nda yaflanan, gerçekte bir anlamda bir iletiflimsiz-liktir de. Bilgi ça¤›nda, bilgi, iktidar›n› ortaya ç›kar-makta ve güçlendirmektedir. Egemenin ideolojisive elbette onun yönlendirici terörüyle, ahlaks›zl›-¤›n yükselen kesintisinde, insani kriterlerin heralandan rafa kald›r›larak, her fleyin zincire vuruldu-¤u böylesi karanl›k tabloda; “neden?” diye soran,elefltiren, itiraz eden, “hay›r!” diyen insanlar tutuk-lanmakta ve namlunun ucunda olmaktad›r. Böyle-likle egemenlerin topluma ve bireye enjekte etti¤iöznel idealizmle, insanl›k, toplumsall›¤›n› yitirme-nin efli¤ine getirilmifltir. Michel Foucault’un deyi-miyle “Karanl›klara çekilen modern iktidar herkesibireysellefltirmek istemektedir. Bireysellefltirerekkontrol alt›nda tutmak ve cezaland›rarak da ege-men olmak istemektedir, iktidar her yerdedir vemodern iktidar büyük gözalt›d›r.”

Kapitalist iktidar›n bu büyük gözalt›s› ile ya-banc›laflt›r›lan milyonlar›n maymunlaflt›r›ld›¤›,kölelefltirildi¤i bir sistem ile yalan imparator-luklar› kurulmakta ve egemenliklerini her alan-da sürdürmektedirler.

Toplumun ve bireyin üzerinde uygulanan› sade-ce bu kültür emperyalizmi ile tan›mlamak, kuflku-suz yeterli olmayacakt›r. Kültür emperyalizmi kav-ram›n›n yan›na kültür endüstrisi ve onun asli un-suru olan “egemen medya düzeni”ni, bask›lar›n›da eklemek gerekir. Herbert Schiller’e göre, “med-ya iletiflim düzeni, uluslararas› sermaye gruplar›-n›n küresel hegemonyalar›n›n ifadesinden baflkabir fley de¤ildir.” Medya eliyle egemenler; kendiideolojilerini yayg›nlaflt›rmakla kalmay›p sömürü-lerini daha kolay ve kabul görecek bir tarzda sür-dürebilmek için gerçekleri sapt›rarak ve gizleyerekbütün insanl›k de¤erleriyle oynamakta, bu temeldebireylerin duygu, düflünce ve inançlar›n› etkileye-rek onlar› adeta “robotlaflt›rmaktad›rlar!” Ege-menlerin elinde bir “canavara”, bir savafl-sald›r›makinesine, bir yalan ve manipülasyon arac›na dö-nüfltürülen “medya”, bir kamu hizmeti olmaktanç›kar›l›p, tekelci sermaye iktidarlar›n›n do¤rudanbask› ayg›tlar› olarak kullan›lmaktad›r. Ça¤›m›zadamgas›n› vuran bir medya ve onun en etkili arac›olan görüntü kültürünün tiranl›¤› ile gerçek d›fl›bilgi verme ya da yalan› gerçek gibi gösterme sana-t›n›n uzman› olan kapitalist medya, bu anlamdakirolünün gere¤ini her zamankinden daha fazla yeri-ne getirmektedir. Bu egemen medya ile koflullan-d›r›lan insanlar “budalalaflt›r›larak”; manipülas-yon süreci tam istim çal›flarak insani de¤erlerinerozyonuna yol aç›larak; gerçe¤e ve yaflama dair nevarsa yasa d›fl› ilan ediliyor, terörize ediliyor ya dahiçlefltiriliyor. Özü itibariyle, sistematik bir biçim-de hiçlefltiriliyor; bencilli¤i, bireyselli¤i gelifltiri-yor… Tam da K.Marks’›n dedi¤i gibi; “Kapitalizm,sermaye birikimine tekabül eden bir sefalet biriki-mi yarat›r. Bu yüzden, bir kutupta servet birikimi;di¤er kutupta, yani kendi ürününü sermaye fleklin-de üreten s›n›f›n taraf›nda, sefaletin, yorgunlu¤unve bezginli¤in, köleli¤in, bilgisizli¤in, zalimli¤in,akli yozlaflman›n birikimi ile ayn› zamanda olur.”Günümüzde tüm ç›plakl›¤›yla yaflanan bu gerçek-li¤i ters-yüz etme çabalar› bütün araçlar› ve güçle-riyle egemenler taraf›ndan yürütülmektedir. Ama,“günefl balç›kla s›vanmaz!...”

Genelde dünya halklar›na, özelde ise Kürt hal-k›na karfl› uygulanan imha-inkâr ve asimilasyonpolitikalar› sonucu yaflanan 30 y›ll›k savafl, bugüntüm ç›plakl›¤›yla ortaya serilmifltir. 30 y›ll›k sür-dürülen amans›z bir mücadeleyle a盤a ç›kan güçve iradenin art›k öyle klasik yöntemlerle yok edi-lemeyece¤i a盤a ç›km›flt›r. Her ne kadar yaflananbu derin kriz, son birkaç hamleyle ve özellikle demedya ile afl›lmaya çal›fl›lsa da bunlar›n bir sonuçvermedi¤i ve veremeyece¤i de anlafl›lm›flt›r. Bugerçe¤i kendileri de (egemenler) görmekte. Bunedenle, hiçbir kural tan›madan, tüm insani de-¤erleri ayaklar alt›na alarak, hukuksuzca, barbar-ca sald›r›lar›n› sürdürmeye çal›fl›rlar. Ama nafile!Ne yöntemleri ve ne de bel ba¤lad›klar› “savaflmedyas›” onlar› kurtaracakt›r. Her zaman oldu¤ugibi yine insanl›k onuru ve iradesi kazanacakt›r.

Kenan KARAV‹LKürkçüler F Tipi Cezaevi A-17 Ko¤uflu ADANA

B‹RGUN 06 S‹YAH

TUTUKLU GAZETE6 S A L I 1 0 O C A K 2 0 1 2

Herhalde “Forum” ve “Akis”dergilerini birlikte düflünme-miz isabetlidir; Türk ayd›n,

üniversite ve matbuat tarihinde birs›çrama sayabiliriz; Forum teorik veAkis pratikti. Forum’un do¤ufl tarihi1954’tür; Akis’e ilk dava da, bas›ndavas›d›r, 1954 tarihlidir; “Metin To-ker-Mükerrem Sarol Davas›” diyebi-liriz. Forum’un ›fl›¤›n›n Ayd›n Yalç›nya da Turhan Feyzio¤lu oldu¤unutart›flabiliriz, ama Akis ile Toker öz-defltiler. Bir özdefllik de flurada idi,Akis’te yazmak, hele yaz› iflleri mü-dürü olmak ile Ankara Hilton’a gön-derilmek aras›ndaki mesafe çok k›-sad›r. Hücre’de bulunabilecek birkaynaktan aktar›yorum, “26 Ocaktarihli gazeteler, ‘Ankara Hilton’ ola-rak adland›r›lan Ankara Cezaevi’ndeki gazetecisay›s›n›n, Ankara Telgraf Gazetesi sahibi FethiGiray’la birlikte alt›ya ç›kt›¤›n› bildiriyordu”,bu 1959 tarihindedir. Demek ki, ayn› anda “ün-lü” ya da “ün” yolunda alt› gazeteci cezaevindeayn› ko¤ufltad›rlar. Müthifl bir tarihteyiz.

Bir markad›r, “jilet”, bir “jilet” diyoruz; “An-kara Hilton” da böyledir. Bir zaman var, gaze-teciler cezaevine konuyorlard›, Ankara Hil-ton’a gidiyorlard›; bir dönem oldu, ‹stanbul’daHilton’da de¤il kalmak, kahvalt› yapmak dahipek yükseklere ç›kmak anlam›na geliyordu; ad›buradan gelmektedir. “Ankara Hilton” gazete-cilik mesle¤inin yüksek locas›d›r. Ya yüksekteolanlar giriyordu ya da girenler yükselebiliyor-du; Metin Toker’i saym›yorum, Cüneyt Arcayü-rek, Kurtul Altu¤, Ülkü Arman, Beyhan Cenk-çi, sonradan daha sert bir yola sapan SüleymanEge, hep buradan s›çrad›lar. Bir ça¤›m›z var,gazetecili¤imizde Sorbonne’dur, diyebiliyo-rum.

Bir dönemimiz var, hapse girmeyene “sol-cu” veya “ayd›n” diyemiyorduk ve gazeteci deolmuyordu. Ellili y›llarda ne yazsan›z Hilton’uboylayabiliyordunuz. Ankara’ya ‹ran fiah› gel-mifl, 24 Nisan 1959 tarihinde; Akis’te Do¤anAvc›o¤lu, fiah aleyhine sert yazm›fl; 11 Kas›m1959 tarihinde ise Mahkeme, Avc›o¤lu ile bir-likte Yaz› ‹flleri Müdürü Kurtul Altu¤’u hapsemahkûm etmifl. O tarihte “toplu bas›n mahke-meleri” sanki Devlet Güvenlik Mahkemeleri yada Özel Yetkili Mahkemeler; Ankara Hilton ise,sanki Silivri ve Hasdal’d›r. Say›lar farkl›d›r,ama “nispet” ve a¤›rl›k, birbirine çok yak›nd›r.Bu nedenle bugünleri abartmamay› öneriyo-rum.

‹SYAN ‹fiARETLER‹Türkiye’de emperyalist hegemonyan›n üç sem-bolü oldu, birisi bize mahsustur. BirincisiAmerikan harp gemisi Missuri’dir; Türkiye’yegirifli, 1946 tarihindedir, ‹kinci Dünya Sava-fl›’n›n hemen sonu. Üçüncüsü Coca-Cola’d›r,her yerde iflarettir, altm›fll› y›llarda Avc›o¤-lu’nun Yön dergisi, “yar›s› zehirdir, içmeyiniz”kampanyas› açm›flt›. ‹kincisi ise ortadad›r veHilton Oteli’dir. Bizi emperyalizme ba¤layanConrad Hilton’undur, galiba Murat Belge’ninproto-mamisi Zsa Zsa Gabor’la evlendi, ParisHilton’un dedesi olabilir. Harbiye’de kuruldu,aç›l›fl› bir tür bayramd›r. Amerika’n›n ikinci s›-n›f sinemac›lar› geldi, bunlardan Terry Moo-re’un, dar bir yerde, fazla s›k›fl›k külotunu birfoto-muhabirimiz çekince çok sevinmifltik,ikinci kez onurland›k, görmüfl olduk ve görgü-

müzü artt›rd›k. Bunun da etki-si olabilir, “Ankara Hilton” ad›-n› bir isyan iflareti, bir “ti” sesiolarak ald›lar. En az›ndan benöyle yaz›yorum.

Adliye Anafartalar’da, An-kara Hilton ise çok yak›nda,Ulucanlar’da idi. fiimdi “mah-kûm kabul” diyorlar, eskiden“kap›-alt›” tabiri vard›. Bura-dan bir avluya geliniyor, birazyüksektir, önceleri idamlar›Hamam Önü’nde yaparlard›,Deniz Gezmifl, Hüseyin ‹nanve Yusuf Aslan’› burada idamettiler. Ko¤ufllara, dördüncü vebeflinci, giden yolda, yol üstün-de bir kap› var, idari bir yer ola-rak kullan›l›r, ünlüler gelince

“Ankara Hilton” olmaktad›r. Di¤er ko¤ufl halk-lar›ndan ayr›l›yorlar, daha rahatt›rlar. Ayr›ca-l›klar› var.

AK‹S OLAYIAkis dergisi ile lisede tan›flt›m, ‹stanbul’da Ka-batafl Lisesi’nde, yepyeni bir dergi, hiç görme-mifltik, 1954 y›l› olabilir. Sonradan karfl›laflt›ra-biliyoruz, Amerikan Newsweek, Frans›z Pointtürüdür; bu dergilerin eliptik, gazeteden ayr›bir dili var, Metin Toker’in iflidir. Metin ortahalli bir ailenin çocu¤u, Galatasaray’da ve son-ra Edebiyat Fakültesi’nde okumufl, bir süre Pa-ris’te devam etmifl, ‹stanbul’da Cumhuriyet’tek›sa süre çal›flm›fl olabilir; pek h›rsl›, ‹smet Pa-fla’n›n k›z› Özden ile evlenmeyi baflarm›flt›.“Pafla’n›n damad›” olmufltu, flöhret merdiven-lerinde yükselmesi art›k kolayd›r; parlak oldu-¤unda hiç kuflku yoktur, parlak ve charmingidi, “olay” adamlar›m›zdand›r.

Tabii, So¤uk Savafl y›llar›m›z›n en “olay”adam› ‹smet Pafla’d›r, cezaevi ziyaretleri hephadise olurdu. fiüphesiz Ankara Hilton’u s›ks›k ziyaret ederdi, 7 May›s 1958 tarihli gazete-lerde haberdir; Ankara Hilton’da gazeteciler,fiinasi Nahit Berker, Beyhan Cenkçi ve NihatSubafl›’na gitmiflti, hep bir hofl söz ederdi. Bi-zim gibi merakl›lar, ben lisedeydim, hep ez-berlerdik.

‹flte bir Hilton’umuz oldu, 1956 y›l›nda yüz-me havuzuna kavufltuk, bir balo ile aç›ld›, se-vindik, gurur duyduk, büyüdük. Art›k çok zen-ginlerimizin eflleri ve çocuklar› Hilton’a yüzmehavuzuna gidebiliyordu. Ama zaman içinde,1950 y›l›nda hükümete gelen Demokrat Par-ti’ye karfl› muhalefet artm›flt›; Adnan Menderesde, Bas›n Kanununu 1954 y›l›nda de¤ifltirdi vebu sayede Ankara Hilton’un müflterileri artt›.“Damat” Metin Toker de birden çok AnkaraHilton’a ç›k›yordu, ne de olsa Pafla damad› vePafla’n›n ziyaretlerinin artt›¤› istatistiklerde ka-y›tl›d›r.

Yaz› iflleri müdürleri girmeye bafllad›lar, tipobas›md›, da¤›t›m› zordu, ama yine de Akis haf-tada otuz befl bin tiraj› buluyordu. Forum dahaüst seviyede, üniversite içinde ve d›fl›nda iktida-r› bombal›yor ve yeni bir iktidar haz›rl›yordu.Turhan Feyzio¤lu, Ayd›n Yalç›n, Muammer Ak-soy, Münci Kapani arkadan Coflkun K›rca, Bü-lent Ecevit, müthifltiler. Metin Toker burada ya-z›lanlar› al›yor, hap yap›yordu; çok cazip birüslup ile, çok zaman muktedirleri ›s›rarak, ya-y›yordu. At›lgan insanlar, Akis’e yaz› iflleri mü-dürü olmaya bafllad›lar; güzel, yaln›z yaz› ifllerimüdürü olanlar, hemen Hilton’a ç›k›yorlard›.

Cüneyt Arcayürek, Yusuf Ademhan, ZiyaAdemhan, Süleyman Ege, Kurtul Altu¤ bunlararas›ndad›r.

Bu “aslan” yaz› iflleri s›raya dizilince, MetinToker’in hapislik dönemi sona erdi; eskidenhem yazar, hem yaz› iflleri müdürü hapse giri-yordu, k›sa bir yol buldular. Daha do¤rusu bi-zim gibi merakl› liseliler öyle düflündük, MetinToker’in yerine de Kurtul’un, Cüneyt’in girdik-lerine hükmederdik. Do¤ru mu, Kurtul ve Cü-neyt gazetecili¤e devam ediyorlar, yanl›flsa dü-zeltirler. ‹yi olur, nihayet burada yapt›¤›m birtür bas›n tarihidir. Güzel yaz›l›rsa, moral ve se-vinç buluyoruz.

GAZETEC‹L‹K OKULLARIOl tarihte hem bizim liseler harika idi, hem ga-zetecilik bir meslek, kendi içinde yetifltirirdi,kültürlü olmak esast›. “‹yi” liseler vard›, Kaba-tafl, ‹stanbul Erkek, Galatasaray; buralardanç›kmak, gazeteci olmak için yetiyordu; dolay›-s›yla lise, tahsilin en yüksek aflamas› oluyordu.Bizden, Kabatafl’tan, Hasan Pulur, Feyyaz To-ker, Y›lmaz Çetiner; Galatasaray’dan Abdi ‹pek-çi, üniversiteye gitme gere¤i duymad›lar. Meh-met Ali Birand da öyledir, “ailem fakirdi, gide-medim” diyorsa da, inand›r›c› saym›yorum; ih-tiyaç yoktu, usul budur. Usulün böyle olmas›nara¤men, Güneri Civao¤lu, Oktay Ekfli, MehmetAli K›fllal› hem gazeteci idiler, hem de fakülte-lerde okudular. Gazetecilikte okul oldular.

Çok kültürlü, bilgili çocuklar gazeteci olur-du, bir meclis muhabiri, meclis baflkan›ndançok hukuk ve iç tüzük; bir “Beyo¤lu Muhabiri”d›fl politika, büyükelçi kadar d›fl iliflkiler; biradliye muhabiri, usta avukat misli ceza ve usûlbilirdi. fiimdi bofl tenekedirler, içlerinde tesa-düfen imambay›ld› olan gazeteciler varsa, h›z-la patl›cana dönüflüyorlar. Akl›ma, Cumhuri-yet’te beraber oldu¤umuz, arkadafl›m OkayGönensin geliyor. Okay, kolejden ve iyi bir fa-külteden mezun olup gazeteci olan türün ilkörneklerinden birisidir. Ama zaman içinde pat-l›can çeflidini seçti; böylece hem Ankara Hil-ton’a u¤ramad›, hem de Silivri’nin yolunu ö¤-renmedi. Okay, ayr›ca Silivri’ye gidenleri azbulmakta ve hiç ç›kmamalar›n› istemektedir.Hofl, Darwin’de yok, ancak bizde böyle bir türvar. Gazetecili¤in meslek olmaktan ç›k›fl›n› ha-ber vermektedir. Son haberleridir.

BASIN TAR‹H‹Tabii, Metin Toker’in kurdu¤u Akis Ekolü gençkuflaktan olufluyordu, ama hapse at›lanlarbunlardan ibaret de¤ildir, çoktular. 1954-Martve 1958-May›s› aras›ndaki dört y›lda, 1161 gaze-teci yarg›land› ve bunlardan 238 gazeteci mah-kum olup hapse girdi. Demek, y›lda elli ve haf-tada nerede ise bir gazeteci hapse giriyordu. Okadar öyle ki, 14 Kas›m 1958 tarihinde, BüyükHukukçular›m›zdan Profesör Rag›p Sar›ca Ho-cam›z, bu kadar çok gazeteci hapse giriyorsademokrasi yoktur, demiflti; ba¤›rd›¤›n› hat›rl›-yorum. Çok hofl ve çok ac›, bu döneme flimdi“demokrasi” diyenler dahi var; halbuki 27 Ma-y›s demokrasi olmad›¤› için yap›lm›flt›r. Zamanzaman “yapt›k” diyorum.

Bas›n tarihimizde “Pulliam Davalar›” ayr›bir bapt›r, Amerikal› tan›nm›fl gazeteci EugenePulliam, 1958 y›l›nda Türkiye’ye gelmifl ve ba-s›n hürriyetsizli¤ini, “On ‹kiye Çeyrek Var”bafll›¤›yla ‹ndianapolis Star’da yazm›flt›, syndi-cated bir gazeteciydi, baflka gazetelerde de ç›k-t› ve Türkçeye çevrildi, yay›mland›. Baflbakan

Menderes’in takip memurlar› hepsine dava aç-t›lar, Kim dergisinden fiahap Balc›o¤lu, Va-tan’dan Ahmet Emin Yalman, Naim Tiral›,Ulus’tan Ülkü Arman, Deniz Arman’›n babas›ve benim dostumdu, ve pek çoklar› hapse mah-kum oldular. Ulus’tan Yakup Kadri Karaosma-no¤lu ve Demokrat ‹zmir’den fieref Bakfl›k dahapis cezas› alanlar aras›ndad›r, eklemekle bi-tiremiyorum.

‹lk tenkitlerle bafllad›, sadece yazd›klar›nabakmazd›m, verdikleri kültüre ve daha önemli-si üsluplar›na bakard›m; gazete bizim içinmektepti. Hep söylerim, daha okuma yazmaça¤›na gelmemifltim, Babam, Hüseyin CahitYalç›n, Falih R›fk›, Cihat Baban’›n gazetelerinigetirir, kendisi daha önce okur, biz iki kardefli,mukayeseli olarak imtihan ederdi. Falih R›f-k›’y› ve ayn› gazeteden Bedii Faik’in minnac›kf›kralar›n› çok severdim, biraz da onlar ile ye-tifltim. Bedii Faik çok çok parlakt›; f›krada, Çe-tin Altan eline su dökemezdi; 1954 y›l›nda hap-se girdi. 1958 y›l›nda, Falih R›fk› ile Bedii Fa-ik’in Dünya’s›, Menderes’e yaklaflt›lar ve Pulli-am Davalar›’ndan kurtuldular. ‹ktidara do¤rumanevra yap›nca, Ankara Hilton yerine, ‹stan-bul’da Hilton kap›lar›n› aç›yor. Dün ve bugünyoldur; bana ters düflüyor.

POLEM‹K HOCALARIMPolemi¤i bir ölçüde de Hüseyin Cahit Yal-ç›n’dan ö¤rendim, ‹ttihat ve Terakki’den gelmebu müthifl kalemflor, ‹stiklal Mahkemeleri’ndede yarg›lanm›flt›. 1 Aral›k 1954 tarihinde, Top-tafl› Cezaevi’ne girdi, 3 Aral›k 1954 günü, ‹s-met Pafla kap›da idi, ziyaret ediyordu. Ziyaretihiç ihmal etmezdi, Hüseyin Cahit, galiba 1957y›l›nda, art›k hastayd›, bu defa hapishanedede¤il, hastanede Pafla yine ziyaretçisi olmufltu.Hep nüktedand›, “ziyaretçiler çok mu, sen ka-p›ya bir not yaz, gelmesinler; ama flunu da ek-sik etme, akrabalar bu notu kendilerine say-mazlar, as›l akrabalarad›r, de”; flaka yapar, di-renç ve sa¤l›k verirdi. Hüseyin Cahit hapisha-neden ç›kt›, hastal›ktan ç›kamad›; benim pole-mik hocalar›mdand›r. Çokturlar, birisi deTrotsky’dir, müthifltir müthifl, her polemikte,rakiplerini önce tuza¤a çekerler, sevindirirlerve sonra vururlar. fiimdi yoklar.

Onlara “Forumcular” diyoruz ve sonra bafl-ka oldular, hepsi de¤il, Muammer Aksoy Ho-cam hiç baflkalaflmad›; bize panelleri, tart›fl-may›, çok yüksek kültür ile günlük yazmay› ö¤-rettiler. Tekrarl›yorum, bütün Forumcular’a,Turhan Feyzio¤lu, Ayd›n Yalç›n, Muammer Ak-soy, Coflkun K›rca, bunlara ç›rak oldum, benhep ç›rak yaflad›m, ilk üçünün evlerine de gi-der, yard›m ederdim. Gazete kesmeye, kupüryapmaya Muammer Aksoy’un evinde baflla-d›m, çocuktum. Forum’da okuyucu mektubuyaz› demekti, ilk yaz›m Forum’dad›r. ‹çlerin-den bir k›sm›na sonra “hain” dedik, ama be-nim için hâlâ tepededirler. Alçaktaki halleriylede¤il, yüksekte yapt›klar›yla hat›rl›yorum. Okadar de¤il, Forum toptanc›yd›; Akis peraken-decidir; birlikte mükemmeldiler. Güzel amaeksik kalmak istemiyorum, Muammer Hocamdik durdu; hapsettiler ve katlettiler. fiimdi iseilerliyoruz, katletmiyor, hapsediyorlar, hapisteöldürüyorlar.

Metin Toker ile yak›nl›¤›m olmad›, BüyükKurtar›c›’n›n “Musul’u al›n” vasiyetini ortayaç›karm›flt›m; Mustafa Kemal ‹smet Pafla’ya; Pa-fla, Bülent Ecevit’e b›rakm›flt›. Ben ilan ettim;Bülent Ecevit “do¤rudur” dedi, “Yalç›n Küçük,

Metin Toker’den alm›flt›r”, bunu ekledi. Hay›r,Metin’e uzak durdum, Bülent Ecevit’e Was-hington’dan, 1999 y›l› olabilir, “Musul’u al›n”teklifi gelmiflti, Ecevit, “Amerika’ya güvensem,hemen” demiflti; kime, iflte o benim s›rr›md›r.Aç›klamaya ihtiyac›m yok. Akis, Rüzgarl›’da,Ove Han’da idi, ö¤renci idim, Cumartesi gün-leri Do¤an Avc›o¤lu’na giderdim, tek bafl›nabir Akis yapard›. Bazen haber yazard›m, çokaktiftim, ö¤renci hareketlerini ç›kar›yoruz veyönetiyordum; Do¤an isterdi, yazard›m. De-mek, Akis’te baflta kendimi haber yapard›m,tekrarlam›fl oluyorum. Yaln›z o tarihte de me-rak uyand›r›yordum; Metin Toker’le de konu-flurduk, çok haval›yd›, kabul ediyordum amahavalar›m›z uymuyordu.

HAP‹SHANE KOLEKS‹YONUMNe güzel insanlard›lar, Ankara Hilton’un müfl-terilerinden söz ediyorum, bir zamanlar, bugüzel insanlarla ayn› havay› içti¤im için pek se-vinç duyuyorum. Bir demler vard›, Ulucanlarmekan›m olmufltu, kap› alt›ndan ç›k›p, dörtveya befl no’lu ko¤ufllara giderken, ayr› ayr› yat-m›flt›m, Ankara Hilton’un kap›s›n›n önündengeçerken, onlar› düflünüyorum. Düflünmek be-nim iflimdir.

Ama yaln›zca düflünmek mi, bir koleksiyon-culu¤um var; bir k›sm› pul koleksiyonu, birk›sm› para, flimdi görgüsüzler otomobil vehayvanlar, sevgili koleksiyonu yap›yorlar; benSinop’u koleksiyonuma alamad›¤›m için üzü-lüyorum. Ne mi, hapishane koleksiyonu yap›-yorum; Sinop Cezaevi’ne yetiflemedim, yafl›mtutmad›, kaç›rd›m. Ama Edirne güzeldir, eskibir k›flla olabilir, çok güzel üniversite yeridir,neden yapm›yorlar, bilemiyorum.

Sinop’ta diyorlar ki, ko¤ufllar›n üzerindedalgalar oynafl›rm›fl, ko¤ufllar›n üzerinde dal-galar›n oynaflmas› herhalde çok güzeldir. An-cak dalga olmasa da olur, ko¤ufllar›n üstündeoynas›n da, ne oynarsa oynas›n, pek güzeldir.Yeter ki oynas›n, eminim çok güzeldir. Ama ka-pand›, art›k göremem ki…

Yalç›n KÜÇÜK

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi

B-9-Alt Ko¤uflu‹STANBUL

Akis dönemi: Ankara Hilton’da gazeteciler

S evgili meslektafl›m, sen bumektubu okudu¤unda ben öl-

müfl olaca¤›m. Seni tan›m›yorum;nas›l bir dünyada yaflad›¤›n›, nas›lbir gazeteci oldu¤unu bilmiyorum.

Ama sen “bil” diye yaz›yorum;senden bir as›r önce gazeteciler ne-ler yaflam›fl…

“Gül” diye yaz›yorum; 2012 Tür-kiye’sinde cezaevinde olmak ne ka-dar kolaym›fl…

11 ayd›r tutukluyum. Bu mektu-bu da cezaevindeki ko¤uflumda ka-leme al›yorum.

“Vard›r bir suçun mutlaka” de-me, unut kendi zaman›ndaki hu-kuk kurallar›n›.

Devlet bana “terörist” diyor, ne-den biliyor musun? Çal›flt›¤›m inter-net haber sitesinin bilgisayar›ndaword sayfalar› bulunmufl, bunlar de-lilmifl! Evet, yanl›fl okumad›n. Bizim zaman›m›zda birword sayfas› insanlar› özgürlü¤ünden mahrum etme-ye yetiyordu. O word sayfalar› 4 y›ld›r varl›¤› hâlâ ka-n›tlanamayan bir örgütünmüfl. 3 ayr› üniversite, birABD’li biliflim flirketi ayr› ayr› teknik rapor haz›rlad›.Hepsine göre; o word sayfalar› bize ait de¤ildi. Virüsyoluyla, uzaktan bilgisayar›m›za yüklenmiflti.

Anlayaca¤›n; gözalt›na al›nd›¤›m›z günden beri de-falarca söyledi¤imiz, biliflim uzmanlar› taraf›ndan dakan›tland›. Ama gel gör ki; sesimizi herkes duydu, bi-zi yarg›layanlar duymad›. Öyle ki; hâkim “ben teknolo-

jiden anlamam” diyerek tutuklad›.Dava dosyas›nda bu sahte dokümanlardan bafl-

ka ne var, biliyor musun?Yapt›¤›m›z yüzlerce haber, gazetecilik notla-

r›m›z, kitaplar…Diyebilirsin ki; “yalan haber yapm›fls›n›zd›r!”

Yok, “suç delili” dedikleri haberlerimizin hepsido¤ru. Zaten savc›l›k da “yalan” demiyor; “ör-güt ad›na yapt›n›z bu haberleri” diyor.

Ne mi o “suç delili” haberlerin konusu?Yolsuzluklar, milletvekillerinin demeçleri,

ekonomi analizleri, Türkiye’nin tart›flt›¤› dava-lar›n duruflmalar›nda yaflananlar vs.

Telefon defterim bile “suç delili” say›ld›! Hiçflafl›rma, dedim ya gülmen için de yazm›yorumbu gerçekleri…

Sözün özü; gazetecilik yapt›m, “terörist” diyedemir parmakl›klar›n arkas›na at›ld›m. Ama neac› ki yaln›z de¤ilim… Onlarca gazeteci flu an ben-zer nedenlerle hapiste. Bu mektubun yay›mland›¤›gazeteyi de cezaevindeki gazeteciler haz›rlad›.

Sevgili meslektafl›m,Son y›llarda özellikle gazetecilerin telefonlar› eskisi

kadar s›k çalm›yor. Çünkü arayan da biliyor ki; dinle-meye tak›lacak. Sadece gazeteci de de¤il; manav, bak-kal, kasap bile telefonunun dinlendi¤ini düflünüyor.Bu yüzden efl-dost bile aramaya korkuyor birbirini…

Anlayaca¤›n; George Orwell’›n 1984’ünü yaflad›¤›-m›z bir süreç bu. “1984” demiflken akl›ma geldi: Seninzaman›nda da meslektafllar›n›n tutuklanmas›, özgür-lü¤ünden mahrum kalmas› için ç›rp›nan; yalanlarlamuhbirlik yapan sözde gazeteciler var m›?

Bizim zaman›m›zda sayamad›¤›m›z kadar mevcut. Büyük ihtimalle onlar›n adlar›n› ya bilmiyorsundur

ya da “kara bir leke” olarak duymuflsundur. Onlar›ninsanl›k tarihine hiç katk›lar› olmad›, gazetecili¤i zen-ginleflmenin arac› olarak kulland›lar.

Sevgili meslektafl›m,Ben bugün cezaevinde benden önce gazetecilerin

neler yaflad›klar›n› okudum.Gördüm ki; de¤iflen bir fley yok…Düflünce, yaz›, haber, kitap hep “sak›ncal›” mu-

amelesi görmüfl, fikir iflçileri ne zaman ki “sürüden ay-r›lm›fl”; iflte o zaman ya iflten at›lm›fl, ya cezaevinekonmufl, ya da öldürülmüfl…

Onlar ki; toprakta kar›nca, suda bal›k, havada kuflkadar çoktular…

Umuyorum; 2112 y›l›nda art›k bu zulüm yoktur,“Tutuklu Gazete” sadece bir nostaljidir sizin için…

Sevgili meslektafl›m,Hâlimiz ahvalimiz özetle bu.Seninle hiç tan›flmasak da, birbirimizi hiç görme-

sek de bu mektubu yazmak istedim.Laf aram›zda; böylesi bir mektup bile bugün “ör-

gütsel irtibat” sa¤lamak için yetiyor. Yani sen bugünyaflasayd›n ve bu mektubum sende bulunsayd›, deme-ye de hiç dilim varm›yor ama seni de “teröristsin” diyeburaya atabilirlerdi!

Neyse…Umar›m içini çok daraltmam›fl›md›r.Baflta dedim ya; sadece “bil” diye, “gül” diye yaz-

d›m. Gazetecilik yapt›¤›n için özgürlü¤ünden mah-rum kalmaman dile¤iyle…

Sevgiler.

Bar›fl PEHL‹VAN

Silivri 1 No’lu L tipiCezaevi

F-2 Ko¤uflu‹STANBUL

“Bafl›n öne e¤ilmesinAld›rma gönül ald›rmaA¤lad›¤›n duyulmas›n

Ald›rma gönül, ald›rma

D›flarda deli dalgalarGelip duvarlar› yalarSeni bu sesler oyalar

Ald›rma gönül, ald›rma

Görmesen bile deniziYukar›ya çevir gözü

Deniz gibidir gökyüzüAld›rma gönül, ald›rma

Dertlerin kalk›nca flahaBir sitem yolla Allah’a

Görecek günler var dahaAld›rma gönül, ald›rma

Kurflun ata ata biterYollar gide gide biterCeza yata yata biter

Ald›rma gönül, ald›rma”

2112’de yaflayan meslektafl›ma mektup

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir.

BIRGUN 07 SIYAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I7

Y ap›lan resimde, yaz›lan fliirde,üniversite kürsüsünde terör

arayan 50 y›ll›k bir zihniyet.1950’lerde Bahar sigaras› paketindekomünizm propagandas› arayan-lar, Altan Öymen’i uçak kaç›rmaklayarg›layanlar flimdi de haberlerinarkas›ndan bir terör ve örgüt ç›kar-ma peflinde.

‘Alg›da suçlu yaratmak’ flu anpsikolojik savafl›n en etkili yöntemiolarak öne ç›k›yor. Bu yolla önce‘terörist’ denerek tutuklananlar,sonra itibars›zlaflt›rma operasyon-lar›n›n hedefi oluyor. Sonuç olarakmuhalifi susturmak taktik hedefhaline geliyor.

Psikolojik savafl ise bir kontrge-rilla yöntemidir. E¤itim ve uygula-ma merkezleri vard›r. Son y›llar›nTürk Gladyosu nerede? Henüz mer-kezi olarak deflifre edilememifltir. Ancak ÖzelYetkili Mahkemelerde gazetecilerin, ayd›nlar›n,siyasi parti yöneticilerinin hatta subaylar›n ne-den yarg›land›¤›na bak›nca bunun iflaretleri gö-rülmektedir. Bu çetelerin üzerine gidenler Siliv-ri ve di¤er cezaevlerine gönderilmifl ve yukar›dasay›lan yöntemler bir bir uygulanm›flt›r.

‹K‹ TAKT‹K!AKP bu çerçevede, “iktidar›” boyunca medyan›nüzerinden ‘havuç’ ve ‘sopay›’ eksik etmedi. Ha-luk fiahin bunu ‘Son Notlar’ kitab›nda ‘adamadama markaj, tam saha pres’ diye vurguluyor.Bu çerçevede iki yönlü bir iktidar takti¤i hayatageçiriliyor. Birincisi Emre Kongar’›n ‘Yem Boru-su’ dedi¤i ‘özgürlük havucu’; ikincisi, söyleme-ye art›k b›kt›¤›m›z ‘örgüt üyeli¤i’ saçmal›¤›.

En son söyleyece¤imizi bafltan söyleyelim:Mafya-tarikat sisteminin ve emperyalizmin ha-vucunu da sopas›n› da yemeye hiç niyetimiz yok.

EN HIZLI GAZETEC‹YE ÖZGÜRLÜKSAVUNUCUSUBir tür ‘bas›n özgürlü¤ü hokkabazl›¤›’ kurul-mufl durumda. AB yetkilileri bir yandan yürüyen

davalar› ‘demokratikleflmenin iler-lemesi’ olarak görürken, bu davala-r› adeta ‘reform’ gibi gösterirken,‘hak ihlallerinin önündeki engelle-rin kald›r›lmas›nda al›nan mesa-fe’den memnuniyetlerini bildirir-ken, bir yandan tutuklu gazeteciyeözgürlük istemek komik hâle geli-yor.

Tayyip Erdo¤an’›n en büyük dos-tu Obama’n›n yönetimi Silivri ve di-¤er özel yetkili mahkemelerdeki da-valar›n arkas›nda oldu¤unu defalar-ca ilan etti. Özetle tablo flöyle oluyor:Tutuklatan Ricciardone’nin küreseldiktatörlü¤ü ama en h›zl› gazeteciyeözgürlük savunucusu yine o. Ayn›flekilde Biden da ‘ifade özgürlü¤ükonusunda’ hiç taviz vermiyor.

KÜRESEL ÇETEN‹N BASINA ÖZGÜRLÜK UYDURMASIAmerikal› gazeteciler flimdi özelefltiri yap›yor-lar. Irak’ta ‘kitle imha silahlar› var’ diyerek ABDkamuoyunu savafla ikna eden ilifltirilmifl (em-bedded) gazeteciler; “gerçekleri yazsayd›k Bushböyle pervas›z sald›ramazd›”, “ABD halk› busendromu yaflamazd›” diyorlar. Ço¤u Amerikal›gazeteci de “acaba bana El Kaideci derler mi?’diyerek kendilerine otosansür uygulad›¤›n› iti-raf ediyor. Maalesef günün birinde memleketi-mizde de böyle bir özelefltiri verilecek.

‹K‹NC‹ CUMHUR‹YET’‹N BABIÂL‹’S‹Dün askerin emriyle ‘haz›r ol’a geçen gazetecik›l›kl›lar, bugün de cemaatin talimat›yla hizayagiriyor. Yani aktör de¤iflse de figüranlar ve izle-yiciler iflini iyi yap›yor. ‹kinci Cumhuriyet’in Ba-b›âli’si böyle bir zeminde kuruluyor.

Haber yazman›n kahramanl›k say›ld›¤› birdönemden geçiyoruz. Bu gazetecilerden çok,sistem için bir kriz durumudur. Çünkü gerçek-ler hâkim s›n›flar›n düflman› haline geldiyse, osistemin sonu gözükmüfl demektir.

Demokrat Parti iktidar›n›n sekiz y›l›nda 811gazetecinin tutuklanmas› da böyle bir olguydu.

Deniz YILDIRIM

Silivri 1 No’lu F TipiCezaevi

F-7 Ko¤uflu‹STANBUL

‘68Kufla¤›’n›n temel slo-gan›, “Tam Ba¤›m-

s›z, Gerçekten Demokratik Tür-kiye” idi. Türkiye’de ba¤›ms›zl›kve demokrasi mücadelesinin ta-rihi eskilere dayan›r. Ülkemizayd›nlar›, devrimcileri neredeyse150 y›ld›r, Türkiye’nin milli de-mokratik devriminin tamamlan-mas› için mücadele etmektedir-ler. Bu mücadelenin tarihi, ayn›zamanda bir tevkifat tarihidir.Zincirlikuyu Mezarl›¤›’n›n kap›-s›nda “Her canl› ölümü tadacak-t›r” diye yaz›l›d›r. Biz de, “Hersosyalist, devrimci ve yurtseverbir gün cezaevlerini tadacakt›r”dersek yanl›fl olmaz. Cezaevlerineredeyse 150 y›ld›r Türkiyelidevrimcilerin, ayd›nlar›n “ol-mazsa olmaz” mekânlar›ndan biri olmufl-tur ve hâlâ öyledir. Türkiye’nin ayd›nlanmatarihi, Adalet Bakanl›¤›’n›n adli sicil y›ll›k-lar›na dayanarak bile yaz›labilir!

B‹LD‹KLER‹N‹Z‹ UNUTUNGençli¤inde Red Kit okuyanlar bilir. Bu ün-lü çizgi roman›n kahramanlar›ndan biri Yar-g›ç Roy Bean’dir. Yarg›ç Bean, yarg›lamalar›kasaban›n “Saloon”unda yapar. “Önce asa-l›m, sonra yarg›lar›z” diyen bir “hukuk” an-lay›fl›n› temsil eder. “Saloon”un kap›s›ndacenaze levaz›matç›s› ellerini ovuflturarakyarg›laman›n sonunu beklerken, sehpan›nüzerinde akbabalar uçuflur. Red Kit, Ameri-ka’n›n “Vahfli Bat›” y›llar›n›n hukukunu çokgüzel hicveder.

“Art›k o zamanlar geride kald›, flimdi ‘ev-

rensel hukuk kurallar›’, ‘ma-sumiyet karinesi’, ‘yarg›n›nba¤›ms›zl›¤›’, ‘hukukun üs-tünlü¤ü’, ‘adil yarg›lama’ vb.gibi hukuk de¤erleri var” diyedüflünüyorsan›z yan›l›yorsu-nuz.

Yok, öyle bir fley!Yarg› ve hukuk ad›na size

ö¤retilenleri unutun. “Özelgörevli” mahkemelerde bu de-¤erlerin hiçbiri yoktur. Bu de-¤erler bu mahkemelerin kap›-s›ndan içeri bile giremez.Kendinizi kand›rmay›n. Siliv-ri’de hukuk, adalet, vicdan,merhamet, vb. gibi de¤erlereyer yoktur. AKP iktidar› alt›n-da Türkiye “Vahfli Bat›” y›llar›-n› yaflamaktad›r. ‹ktidar söz-

cüleri ve yandafllar›n›n uzun tutukluluk sü-resinden yak›nmalar› tam bir ikiyüzlülüktür.

‘‹LER‹ DEMOKRAS‹’N‹N B‹LANÇOSUCezaevinde en uzun süredir tutuklu olan ga-zeteciyim. Siz bu sat›rlar› okurken 46 ay, ikiay sonra da 4 y›l dolmufl olacak. Gelin fluAKP’nin 9 y›ll›k “ileri demokrasi” iktidar›-n›n bir bilançosunu ç›karal›m.

Cezaevlerinde ölen tutuklu ve hükümlüsay›s› bine yaklaflt›. Son örne¤i Odatv san›k-lar›ndan Kaflif Kozino¤lu’nun ölümüdür.Cezaevlerinde ileri derecede hasta olan tu-tuklu ve hükümlülerin sa¤l›k durumlar› kor-kutucu boyutlardad›r. Halen ileri derecedesa¤l›k durumu kötü olan tutuklu ve hüküm-lü say›s› 240’t›r.

Kanser bafllang›c› teflhisine ra¤men, Er-

genekon davas›nda tutuklulu¤u devam edeneski Malatya ‹nönü Üniversitesi rektö-rü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu bunlardansadece biridir. Gene Ergenekon davas›san›klar›ndan emekli Albay Hasan Atil-la U¤ur ölümcül derecede a¤›r hastad›r.Silivri mahkemeleri, Hilmio¤lu, U¤urve benzerlerine “Ölürsen öl” demek-tedir. “Ergenekon’un kasas›” KuddusiOkk›r’› unuttunuz mu?

Yaln›zca “Balyoz” davas›nda yarg›la-nan san›k say›s› 367’dir ve bunlar›n247’si tutukludur. Türk ordusundaki gene-rallerin neredeyse beflte biri tutuklu durum-dad›r.

Birinci ve ikinci Ergenekon davalar›ndaönceleri yüzden fazla tutuklu say›s› flimdi 50civar›ndad›r. “Islak ‹mza / ‹nternet And›c›”,“Poyrazköy”, “Amirallere Suikast”, “Odatv”(O da “Ergenekon’un medya yap›lanmas›”say›l›yor), “Devrimci Karargâh Örgütü” da-valar› san›klar›n›n ço¤u tutukludur. Son KCKoperasyonu ile birlikte içlerinde halk›n seçti-¤i milletvekilleri, belediye baflkanlar›, bele-diye meclis üyeleri ve gazeteciler olmak üze-re sadece bu soruflturmada halen 4 bindenfazla tutuklu bulunmaktad›r. ‹flçi Partisi,Ulusal Kanal ve Ayd›nl›k’a yönelik 2011 a¤us-tosunda yaflad›¤›m›z tertiple tutuklananlar›ndaha iddianamesi bile yaz›lmam›flt›r.

Halen tutuklu bulunan gazetecilerin say›-s›, sendikam›z TGS’nin rakamlar›na göre95’tir. Bas›n özgürlü¤ünde ülke s›ralamas›-n›n en altlar›nday›z ve utanmadan “onlargazeteci kimliklerinden dolay› de¤il, teröristfaaliyetlerden dolay› yarg›lanmaktad›rlar”denilebilmektedir.

Ülkemizin birçok bölgesinde HES karfl›t›

gösteriler nedeniyle tutuklananlar›n say›s›belli de¤ildir.

Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i’nin (ÇHD)verilerine göre Türkiye’de halen 500’e yak›nö¤renci tutuklu durumundad›r. Tutuklu ö¤-rencilerin 281’i d›fl›nda di¤erlerinin isimleridahi saptanamamaktad›r. 20 ö¤renci bir y›l-dan fazla tutukludur. Paras›z e¤itim talebi,harç ücretlerini protesto vb. gibi ö¤renci ey-lemleri, özel yetkili savc› ve hâkimler tara-f›ndan kolayl›kla “Terörle Mücadele Yasas›”kapsam›na sokulabilmekte ve s›radan birgösteri yürüyüflü “örgüt suçu” olarak nitele-nebilmektedir. 19 ay tutuklu kalan Berna Y›l-maz ile Ferhat Tüzer sadece bir örnektir.Hopa san›klar› daha yeni tahliye olabildi.

Bütün bu tabloya karfl›n Deniz Feneri’ndetutuklu kalmam›flt›r. Hizbullah’›n bütün yö-netici kadrosu b›rak›lm›flt›r!

AKP’nin iktidara geldi¤i 2002 y›l›nda ce-zaevlerindeki tutuklu say›s› 25 bin 203 iken

2010 y›l›nda bu say› 59 bin 365’e ulaflt›. Tür-kiye cezaevlerinin tarihinde ilk kez tutuklusay›s› hükümlü say›s›na eflitlendi. fiu andacezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sa-y›s› 128 bin civar›ndad›r ve bunun yar›ya ya-k›n› tutukludur.

B‹R MERKEZ SAHTE DEL‹L ‹MAL ED‹YORAKP, kendisine muhalif bütün kurum ve ki-flilere, asker-sivil demeden ayn› yöntemikullanmaktad›r. Bir merkezden imal edil-mifl sözde belgeler, hedef kiflinin evine veyaiflyerine yerlefltirilen CD, flash bellek, vs.ler,sahte ihbar e-postalar›, yalanc› tan›klar vebunlara dayanarak özel görevli savc›lar›nak›l ve hukuk d›fl› iddialar›.

“Neyle suçland›klar›n› bile bilmiyorlar”gibi bir sözden daha saçma bir fley yoktur!

“Suçumuzu” biliyoruz: AKP’nin temsiletti¤i faflist diktatörlü¤e karfl› olmak. Gerisiteferruatt›r.

Hikmet Ç‹ÇEK

Silivri 1 No’lu L TipiCezaevi

F-7 Ko¤uflu‹STANBUL

Türkiye’nin ‘Vahfli Bat›’ y›llar›

Silivri bozk›r›ndatoplama kam-

p›nday›z.Hâlâ bilmeyenler

varsa ö¤rensin! Siliv-ri’de bir yarg›lamayap›lm›yor.

Hapishane içindenumaral› Özel Gö-revli Mahkemelervar. Ama hukuk yok.

Ucu aç›k davalarbitmemek üzere kur-gulanm›fl. Çöplükler-den toplanm›fl gizli-yalanc› tan›klar ve uy-durma belgelerle birtertipler zinciri ku-rulmufltur. Türkiyeart›k “hukuk”la vu-rulmaktad›r.

“YARGI ÇÖZER” HAYALLER‹ B‹TT‹Neyse ki geçen 4 y›l›n ard›ndan gerçek-ler çok genifl çevrelerce görülebiliyor.‹ktidar›n Özel Görevli Mahkemeleriflimdiden kamuoyu vicdan›nda mah-kûm olmufltur. Daha yarg› safhas›ndahukukun bu denli ayaklar alt›nda çi¤-nendi¤i ÖGM’lerden kimse bir adaletbeklemiyor. Verebilirlerse, günün bi-rindeki kararlar› bugünden “yok hük-münde”dir.

OPERASYON ÖNCE MEDYAYA YAPILDIÖzel Görevli Mahkemeler gibi ÖzelGörevli Medya da gerekliydi. Bu neden-le Ergenekon’dan da önce operasyonmedyaya yap›ld›. Hikâyesini yaflayanlarbiliyor.

Art›k manfletlerin iktidar eliyle belir-lendi¤i dönemdeyiz.

fiimdi gazeteci olarak görmüyorlarama Ekim 2010’da Dolmabahçe’deBaflbakan’›n genel yay›n yönetmenle-riyle düzenledi¤i toplant›ya Ulusal Ka-nal ad›na davetliydim. Erdo¤an, herke-sin gözlerinin içine baka baka “medyade¤iflecek” buyurmufltu. 2010’a kadaryapt›klar› yeterli görülmüyordu.

“Medya de¤iflecek!” Toplant›n›n anatemas›yd›.

Baflbakan, gazetelerden geçmifl dö-neme ait bir dizi manfletleri yüksek ses-le okudu. “411 el kaosa kalkt›” gibi bafl-l›klar› nas›l atars›n›z diye ç›k›flt›. Kocakoca gazetecilerimiz bafllar› önde din-lediler. Tek bir itiraz yap›lmad›.

O toplant›dan sonra medya da, man-fletler de de¤iflti.

Ama hâlâ çatlak sesler vard›.‹lerleyen günlerde Baflbakan ve Hü-

kümet yetkilileri, medya patronlar› ve

yöneticileriyle bir dizi toplant›-lar yapt›lar. Karanl›k mahfiller-deki özel buluflmalar› anm›yo-ruz.

Küçültülen terör haberleri,ekonomideki AKP mucizeleri,Suriye ve Anayasa üzerine ayn›kalemden ç›km›fl haberler yeniayarlamalarla sa¤land›.

Sonuçta medya, Bas›n Yay›nGenel Müdürlü¤ü bünyesindebir daire konumuna getirildi.‹ktidara yaranma üzerine adetabir yar›fla girdiler.

Sürece direnenler, teslimal›namayanlar ise Silivri’yiboylad›.

U⁄UR MUMCU’LAR GEL‹YORYaz›lanlar resmin bir yan›.Holding veya yandafl damgal›medyan›n büyük açmaz› da ay-

n› resmin içindedir.Gazetecilik alan› d›fl›na düflmüfller,

gereksiz ve ifllevsiz hâle gelmifllerdir.Oluflan bofllukta medyam›z seçene-

¤ini de yaratmaktad›r. Önümüzdeki ya-k›n dönemde daha iyi görece¤iz; ger-çekleri gürül gürül halka ulaflt›ran Ay-d›nl›k Gazetesi bu yeni dönemin haber-cisidir. Türk bas›n› 150 y›ll›k tarihiyleistibdada karfl› hürriyet mücadelesiiçinde do¤mufltur. Nam›k Kemal’ler-den U¤ur Mumcu’lara ve günümüzeuzanan güçlü gelenek yaflamaktad›r.

Süreci belirleyen, fliflirilmifl tirajla-r›yla iktidar medyas› de¤il, halk›n öz-lemlerine ve gerçe¤e ba¤l› gür seslimedya olacakt›r. O birikim Türkiye’devar ve yafl›yor.

GÜNÜN GÖREV‹: TGS’Y‹ BÜYÜTMEK, ÜYE OLMAKBas›n meslek kurulufllar›m›z›n güçlen-mesi ve mücadele kararl›l›klar› da buyeni döneme iflaret ediyor.

Baflta TGS olmak üzere TGC, TGFgibi meslek örgütlerimiz sahiplenme-nin, dayan›flman›n en güzel örnekleriniveriyorlar. Sald›r›lara ve gazete k›y›m›-na karfl› siper oldular.

“Örgüt” ün de¤eri Silivri duvarlar›ard›nda, zor günlerde anlafl›l›yor. ‹yi kivarlar! Y›llard›r Silivri zindanlar›ndatutsak üniversite kurucusu profesörü-müz, gözalt›na al›nan veya hâlâ tutuklurektörlerimiz var. Onlar sahipsiz. Çün-kü üniversitelerimiz sindirilmifl ve sus-kun. Çünkü bir örgütleri yok.

Ayn› flekilde tutuklu yüzlerce Türksubay› var; muvazzaf›yla, emeklisiyle.Onlar da sahipsiz. Ortada b›rak›lm›fl-lar.

TGS Genel Baflkan›m›z Say›n Ercan

‹pekçi’yi, TGF Genel Baflkan› Say›nAtilla Sertel’i ve tüm yöneticilerimizikutluyoruz.

Tüm meslektafllar›m›z› TGS’ye üyeolmaya ça¤›r›yoruz.

‘DAVALAR SULANDIRILIYOR’ TELAfiIAKP mevcut iktidar›n› ancak yeni ter-tiplerle sürdürebilir. Öylesine büyüksuçlar ifllediler ki, art›k geriye dönüflle-ri yok. Üstlendikleri görevler de bunuzorluyor: 90 y›ll›k büyük hesaplaflmay-la ilgilidir.

Ergenekon, Balyoz vb. davalar çök-müfltür. Bir flekilde örtülmesi veya ta-zelenmesi gerekiyor. Bu koflullardaTürkiye yeni tutuklama dalgalar›na dahaz›r olmal›d›r. Bunlardan her kötü-lük beklenir.

Asl›nda yapt›klar› her hamleyle so-runlar› daha da büyüyor. Açmazdaolan AKP’dir. Silivri’ye ellerini kapt›r-m›fllar, kurduklar› tezgâh›n alt›ndakalm›fllard›r.

“Davalar› suland›rmay›n” kampan-yas› bu telafl›n ifadesidir. Özel görevliköfle yazarlar› harekete geçirilmifltir.Yanl›fl hesab›n Silivri’den dönmekteoldu¤unu görüyorlar.

TÜM YURTSEVERLERE ÖZGÜRLÜKBu zorlu koflullarda mücadelenin do¤-ru bir çizgide yürütülmesi büyük önemkazanm›flt›r.

“Kurunun yan›nda yafl yanmas›n”söylemiyle gazetecileri bu davalardanay›klama veya kurtarma tavr›n› hiçbironurlu meslektafl›m›z kabul etmez.Gazetecileri kurtarmada bir yarar› ol-mad›¤› da görülmüfl olmal›d›r.

Bu söylemin “kurular yanabilir” de-mekten öte bir anlam› yok. Tertipçile-rin elini güçlendirmektedir.

ABD-AB merkezlerince dillendirilen“gazetecilere özgürlük” ça¤r›lar› isetam bir ikiyüzlülüktür. Tüm AB rapor-lar› Ergenekon-Balyoz davalar› “f›rsat”olarak görüyor ve “sonuna kadar” gö-türülmesini dayat›yor.

Silivri mücadelesi, gazetecisiyle, ko-mutanlar›, ayd›nlar› ve siyasetçileriyleherkesi sahiplenmeyi ve dayan›flmay›gerektiriyor.

Unutmayal›m, esir tutulanlar ne dar-be giriflimcileridir, ne de faili meçhul-lerle ilgilidirler. Tersine darbe ma¤dur-lar›d›r. Darbelerin kanunlar› var: ABD-NATO patentlidir ve adresi Gladyo’dur.

Hapishanede Gladyo olur mu?Darbeciler iktidardad›r.Gazetecilere özgürlük mücadelesi

“tüm yurtseverlere özgürlük” “Silivri veHasdal’a özgürlük” fliarlar›yla birliktebaflar› kazanabilir.

Turhan ÖZLÜ

Silivri 2 No’lu L TipiCezaevi

F–6 Ko¤uflu‹STANBUL

Silivri toplama kamp›‘Özgürlük’havucu ve ‘örgüt’sopas›

Sincan F TipiCezaevi'nde

ç›kar›lan V›z Gelir

politik mizahdergisinden

al›nm›flt›r.

08 SIYAH

TUTUKLU GAZETE8 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I

Failleri belli in-fazlar›n mira-s›nda yürüyen

Kürt bas›n gelene¤i-nin gazeteci bireyleriolarak, öncelikle tümnamuslu dostlara de-nir parmakl›klar›n ar-d›ndan tüm arkadaflla-r›n ad›na selam ve say-g›lar›m› iletiyorum.

Yeni bir y›la “tutuk-lu” olarak girdik. Biz-ler gibi cezaevlerine t›-k›lan, say›yla ifade edi-len onlarca meslekta-fl›m›z gibi… Hakikatinpeflinde koflarken bizde güzel günlerin ad›-na yatt›¤›m›z rüyalar›m›zdan bir sa-bah vakti uyand›r›l›p, hukuksuzluklabir kez daha tan›flt›r›ld›k. Asl›ndauzunca bir süredir kap›m›z› çalmas›-n› bekledi¤imiz muhalif olma suçla-malar›yla önce zanl›, sonra san›k,pefli s›ra tutuklu olduk.

Derdest edildikten sonra bizi bek-leyen F tipi flartlara ne kadar haz›rolup olmad›¤›m›z›n anlafl›lmas› içinönce sa¤l›k kontrolünden geçirildik,hani daha gözlerimizdeki çapaklar›y›kamadan. Dönüfltürülmüfl sa¤l›ksistemi içerisinde kelle bafl› 75 TL’yedevlete fatura ediliyoruz. Sonra dili-nizde “karakolda ayna var” türküsüy-

le vatan, millet, emniyetyollar›… Evden, iflten, bü-roya dönüfltürülmüfl dep-rem çad›r›ndan sizinlebenzer bafllang›çlara hâ-s›l olmufl gazeteci arka-dafllar›n›zla t›k›flt›r›ld›¤›-n›z hücrelerde yan yanabuluyorsunuz kendinizibir anda...

Tepenizde duran “bigbrother”dan, geçen birkaçsaat içerisinde ne kadar s›-k›ld›¤›n›z anlafl›lm›fl ola-cak ki, bir süre sonra s›-k›nt›n›z› gidermek için“sohbet” aflk›yla tutuflanbir ekipçe misafir ediliyor-sunuz. “Sohbet evle-

ri”nden geliyor olacaklar… Suç etiketiyap›flt›r›lan düflüncelerinizi ifade ön-cesi can kula¤›yla dinlemeye haz›r gö-rünen can›m polislerin bu yaklafl›mla-r›na gayriihtiyari flafl›r›p, a¤z›n›zda›s›rmak için küçük dilinizi ararken;“asl›nda sizin masum oldu¤unuzu bizbiliyoruz” fleklinde dökülen kelimelerkarfl›s›nda içinizden “o zaman niyeburaday›m, kardeflim” diye geçirirken;“bireysel davranmay› düflünür müsü-nüz?” teklifi sizi gerçekli¤inize dön-dürmeye yetiyor kolaycac›k. Espiyonajdünyas›nda tabii…

Bu teklifin aç›k izahat›; “biraderbiz bir etiket haz›rlad›k, ama bir fiyat

vermeniz laz›m. Piyasada bu kaça gi-der?” anlam›na geliyor. Ne oldu¤unubile bilmedi¤iniz suçlamalar örgüt-sel, çözüm bireysel… Pefline düfltü¤ü-nüz gerçeklerin ve adaletin, önünüzekonulmas› muhtemel birtak›m k⤛t-lar› çiziktirerek heba etme onursuzlu-¤unu kabul etmekte direniyorsan›zflayet, iflin içine biraz felsefe serpiflti-riliyor. Yine flafl›r›yorsunuz. “Felsefe-niz, düflüncelerinizdir” yarg›s›ndanbilmukabele “Hele sen bize biraz ha-yat felsefeni anlat da, etiketi ona göreyap›flt›ral›m” tutumu…

Do¤rusunu söylemek gerekirse,henüz 10 yafl›nda elifbay› yanl›fl oku-du¤um için att›¤› tokad›n üç gün ku-la¤›m› ç›nlatt›¤› imam efendinin bileasl›nda saf bir çocuk olarak do¤du¤u-nu Socrates’e do¤rulatt›¤›mdan buyana; dini bütün, sohbetsever arka-dafllar›n iyi ve kötü olarak do¤anlar-dan, kötü olan›n kellesinin vurulmas›gerekti¤i fleklindeki dini taassuplar›,ifade tutana¤›nda de¤ilse de, zihin tu-tanaklar›mda yer buldu.

Felsefenin ayaklar alt›na düflme-sine engel olmaya kalkt›¤›n›zdadevreye bu kez ekonomi giriyor. Siztam ayaklar› yere basan bir “sohbet”bafll›yor diye beklerken, “ekonomikkriz somut de¤il, soyuttur” tezi kar-fl›s›nda bir dönem ödenek yoklu¤unedeniyle h›rs›zlar›n peflinde ben-zinsiz kalan polis otolar› görüntüle-

rini akl›n›za getirip, gülümsemeklekal›yorsunuz: “Soyut kardeflim so-yut, de¤ilse bile te¤et geçer.”

Bu ilk sohbetin bilinç dünyan›zakatt›¤› tad›n, açl›k grevine tutufltu-¤unuz hücrenizde keyfine var›rken,sizinle sohbet etmek isteyen biravuç polis daha karfl›n›zda bitiveri-yor. Pardon, bu seferkiler “Araflt›r-mac› Sohbet Uzman›”. Üstelik sizide tan›yorlar!

‹çinde oldu¤unuzun iddia edildi¤iyatay, dikey, matris örgütüne sizi itenpsikolojik, sosyal, ekonomik, siyasivb. nedenleri araflt›r›yorlar sadece. Sa-n›rs›n›z ki, Pennsylvania Üniversite-si’nde mast›r yapan ö¤renciler, emni-yetin deste¤iyle sözlü tarih çal›flmas›yap›yor. Buyur buradan yak…

Geçirdi¤iniz tüm bu buhran kriz-lerinin ard›ndan size bir otobüsünoturma plan›n› and›ran bir flemadacam kenar›ndaki yeriniz gösterile-rek, hukuku orada araman›z temen-nisiyle cezaevine yollan›yorsunuz.Biletiniz mi? O da, pasaportunuz ol-mamas›na ra¤men, yapm›fl oldu¤u-nuz yurt d›fl› ziyaretleri ya da bir giz-li tan›k hezeyanlar›.

fiimdi ise, karfl›mdaki duvardaadaletinden sual olunmaz adalete sa-hip bir devlet bayra¤› ve onun yan du-var›nda kendisinden boflalan yata¤auzand›¤›m Rag›p Zarakolu hocam›ngeride unuttu¤u siyah kasketi…

Ömer ÇEL‹K

Kand›ra 2 No’lu F TipiCezaevi

A-12-34 Ko¤ufluKOCAEL‹

Kürt gazeteciler olarak hakk›m›z› ald›k!

‹STANBUL (ETHA)- 24 Aral›k 2011 -

Geçti¤imiz Sal› gü-nü sabah›n erken sa-atlerinde evimizinkap›s› çal›nd›¤›ndagelenleri öncedentahmin etmek hiç dezor olmad›. “ArzuDemir siz misiniz?”sorusuna verilen“Evet, ne vard›?” ya-n›t›n›n ard›ndanbekledi¤im sözüd u y m u fl t u m :“PKK/KCK terör ör-gütüne yönelik so-ruflturma kapsam›n-da hakk›n›zda ara-ma, yakalama, soruflturma karar› bu-lunuyor.”

Bekliyor olmam›n nedeni, gözalt›ve tutuklamalar›n yaratt›¤› paranoyahali de¤ildi elbette. Adeta iki y›ld›rdepartman departman devam edenoperasyonlarda s›ran›n bas›nda oldu-¤u izlenimiydi. Bu operasyonun be-nimle olan k›sm› ise, sosyalist bir ga-zeteci olarak Roj Tv ve F›rat HaberAjans› ile kurdu¤um iliflkiydi.

Sonunda kendimi Vatan Cadde-si'ndeki ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤üTerörle Mücadele fiubesi'nin (TMfi)hücrelerinden birinde buldum. Yal-n›z olmayaca¤›m› da biliyordum. Kiöyle oldu. Hücreler bir anda flenlendi!D‹HA, ANF ve Gündem Gazete-si'nden meslektafllar›mla buluflmufl-tuk! Bu buluflmaya bizden birazuzaktaki nezarethanede, kitaplar›-m›z, dergilerimiz, haber notlar›m›z,foto¤raf makinelerimizin haf›za kart-lar› da kat›lm›flt›.

G‹ZL‹ SORGUTMfi günleri üç gün sürdü. Bu s›radabizi gözalt›nda tutan TMfi polisleri-nin en büyük arzusu, “sohbet” et-mekti. Baflka bir ifade ile gizli sorgu.Emniyette art›k “ileri demokrasi” ne-deniyle sorgu gündemden ç›km›fl,“sohbet” ad› alt›nda gizli sorgular ye-rini alm›flt›. “Sohbet” jargonu da dö-neme gayet uygundu: Okyanus öte-sinden bir esintiyi tafl›yordu.

Bütün siyasi davalarda rutin halinegelen “k›s›tlama, gizlilik” karar› budavada da karfl›m›za ç›kar›ld› ve hak-k›m›zda haz›rlanan dosyaya iliflkinne biz ne de avukatlar›m›z herhangibir bilgi alabildi.

Perflembeyi cumaya ba¤layan geceadliye yolculu¤umuz bafllad›. Saat03.30 gibi Adli T›p Kurumu tabipli-¤inden raporlar›m›z al›nd›ktan son-ra, Befliktafl'taki ‹stanbul Adliyesi'nevard›¤›m›zda saatlerimiz 05.00'i gös-teriyordu. Savc›l›k sorgular›m›z isesaat 10.30 gibi bafllad›.

ALMANYA NERE, KAND‹L NERE!Avukatlar›m›z›n büyük çaba göstere-rek bir parça aralayabildi¤i dosyadanedindi¤i çok k›smi bilgilerin ard›n-dan sorgulama bafllad›. Önce 2002y›l›n›n flubat ay›nda Ba¤›ms›z ‹letiflimA¤›'n›n Henrich Böll Vakf› ile birlikteorganize etti¤i çal›flma kapsam›nda10 meslektafl›m ile birlikte yapt›¤›mAlmanya ziyareti, karfl›ma Kuzey Irakziyareti olarak ç›kar›ld›.

Ben asl›nda Almanya'ya de¤il de,Kuzey Irak'taki PKK'nin bir toplant›-s›na gitmifltim! Çünkü dosyada Al-manya'ya gitti¤imden hiç bahsedil-miyor, “Yurt d›fl›na ç›kt›” denilerek,Kuzey Irak imas› yarat›lmak isteni-yordu. Ancak sahte delil uydurmaamac› tafl›d›¤› her halinden belli olanplan bir anda bozuldu. ÖncelikleKandil'de yap›ld›¤› söylenen konfe-rans›n tarihi, benim Almanya ziyare-timden bir buçuk y›l kadar sonrayd›.

Sadece benimle ilgili delillerde de-¤il, meslektafllar›ma yönelik iddiala-r›n tüm delilleri de benzer özelliklertafl›yordu. Haber notlar›m›z örgütseldoküman, haberlerimiz ise, örgüt ta-limat›yla yap›lan haberler olmufltu.

Haberlerde görevimizin ba-fl›ndayken polis taraf›ndangizlice çekilen foto¤raflar bi-le deliller aras›na al›nm›flt›.

B‹Z GAZETEC‹Y‹ZEn büyük deliller ise, bir ga-zeteci olarak Roj TV ile yap›-lan canl› yay›n görüflmeleriy-di. En büyük soru ise nedenRoj Tv'ye ba¤land›n? Büyükanlamlar yüklenen bu soru-nun cevab› son derece basit-ti: Biz gazeteciyiz.

Arkadafl›m D‹HA muha-biri Ça¤dafl Kaplan’›n dosya-s›ndaki delillerden biri, poflutakt›¤› için 22 ayd›r tutuklubulunan Cihan K›rm›z›-

gül’ün telefon defterinde numaras›-n›n bulunmas›yd›. Dosyada, K›rm›z›-gül’ün “KCK üyesi” oldu¤u iddia edi-lirken, Kaplan da “aralar›nda örgüt-sel ba¤ olabilece¤i” gerekçesiyle gö-zalt›na al›nd› ve ard›ndan da tutuk-land›.

Arkadafl›m D‹HA muhabiri EvrimKepenek ise, “Rizeli senin gibi birineden D‹HA’da çal›fl›yor?” sorusu ilekarfl›laflt›. Buna benzer örnekleri ço-¤altmak mümkün.

‹ddialar› güçlendirecek deliller or-tada olmad›¤› için olsa gerek, dosya-ya gizli tan›klar eklendi. Bu tan›klarüzerinden meslektafllar›m›z çeflitli it-hamlarla karfl›laflt›.

Savc›l›k sorgusunun ard›ndan yedimeslektafl›m›z serbest b›rak›l›rken,42 kifli mahkemeye sevk edildik. Sor-gu hakimli¤indeki ifadelerin ard›n-dan beklemeye bafllad›k. Sadece o an-da de¤il, gün boyu ve gözalt› boyuncaen büyük deste¤imiz arkadafllar›m›-z›n, meslektafllar›m›z›n bizler içinyapt›¤› dayan›flma eylemleri oldu.

‹lk ald›¤›m›z haber, ‹stanbul Em-niyet Müdürlü¤ü’nün karfl›s›na birçad›r kurularak nöbet tutulaca¤›yd›.Haber sevindiriciydi. D‹HA ve ÖzgürGündem çal›flmas›n›n bask›n günüAt›l›m Gazetesi ve ajans›m›zda yap›l-mas›, Gündem Gazetesi’nin ziyaretedilmesi, Taksim’de kitlesel yürüyüfl,milletvekillerinin muhabir olarak ha-bere ç›kmas›... Hepsinin haberi birazgeç de olsa parça parça bize geldi¤in-de yüre¤imiz ayd›nland›.

Adliye binas›nda ise en büyük des-tekçimiz, her f›rsat› de¤erlendirerekpolis engelini afl›p bize bir selam ver-meye çal›flan meslektafllar›m›zd›. Birselam›, bir gülüflü bekleyiflimizi ko-laylaflt›rd›.

YOLUMUZ CEZAEV‹NE ÇIKTI!Beklerken, adliye binas›ndan ç›kt›¤›-m›zda yollar›m›z›n evlerimizden çok,Bak›rköy ve Metris taraf›na do¤ru yö-nelece¤ini biliyorduk. Son iki y›ld›ryap›lan siyasi operasyonlar›n temelözelli¤i buydu.

Mahkeme sonucu ise bizi flafl›rt-mad›. Savc›l›ktan 7, tutuklama tale-biyle sevk edildi¤imiz mahkemedensadece 6 kifli serbest b›rak›l›rken, 36arkadafl›m›z ise tutuklanarak cezaevi-ne gönderildi. Onlar, k›sa bir vedalafl-man›n ard›ndan uzun süre tutulacak-lar› cezaevine gönderilmek üzere po-lis araçlar›na bindirildiler ve “Özgürbas›n susturulamaz” slogan›yla adli-ye binas›ndan u¤urland›lar.

Ramazan, Mazlum, Fatma, Kenan,Sad›k, Semiha, Ça¤dafl, Ömer, Zuhal, Per-vin, Nilgün, Zeynep, Nahide, Ömer, Da-vut, Hüseyin, ‹smail, Dilek, Sibel, Ertufl,Ça¤dafl, Nevin, Nurettin, Ayfle, Yüksel, Ok-tay, Ziya, Haydar, Safiye, Selahattin, ‹r-fan, Ali, Mehmet Emin, Çi¤dem, Cihan veSaffet. ‹ddianamelerinin yaz›l›p ilkmahkemeye ç›kart›lmak için aylarcabekleyecekler.

Onlar, herkese selamlar›n› gön-derdi. Bir de “Bizi unutmay›n” dedi.Unutmamak boynumuzun borcu!Bunun için de, meslektafllar›m›z ser-best kal›ncaya kadar, eylemli bir da-yan›flma göstermek için hepimiz iflbafl›na! Kolayl›klar.

Arzu DEM‹R

Etkin Haber Ajans› (ETHA) editörü

KCK ad› alt›nda yü-rütülen ve 35 ga-

zetecinin tutuklanma-s› ile sonuçlanan ope-rasyonun ard›ndanyayg›n medyan›n gün-deminde en çok tart›-fl›lan konular›n bafl›n-da “tutuklu gazeteci-ler” geliyor.

Aralar›nda TGS vebirçok uluslararas›gazeteci meslek örgü-tünün verilerine göreson operasyonun ar-d›ndan tutuklu gaze-tecilerin say›s› yüzeyaklaflm›flken, AdaletBakanl›¤›’n›n Türkiyecezaevlerinde tutuklu bulunan ga-zetecilerin say›s› ile ilgili yapt›¤›aç›klamadaki ›srar› flafl›rtmaya de-vam ediyor.

Medyada, tutuklu gazetecilereiliflkin yürütülen tart›flmalarda orta-ya ç›kan di¤er bir flafl›rt›c› nokta isedeneyimli meslektafllar›m›z›n,“acaba gazetecilik faaliyetlerindendolay› m› tutukland›lar yoksa örgütüyeli¤i suçu mu ifllediler?” çizgisin-deki ifadeleriydi. Bir gazetecininyapt›¤› haberin, haber için izledi¤itoplumsal bir olay›n bile örgüt üye-li¤i için yeterli delil say›ld›¤› Türki-ye’de, birçok deneyimli meslektafl›-m›z›n, tart›flmay› bu ikileme s›k›fl-t›rmas› biz tutuklu gazetecileri yara-l›yor. Bazen akl›ma flu soru tak›l›-

yor: “Acaba ben gazetecimiyim yoksa örgüt üyesimiyim?”

“ACABA GAZETEC‹M‹Y‹Z?”Tabii bu sorunun cevab›,polis taraf›ndan haz›rla-narak yarg›çlara sunulansoruflturma dosyalar›n›nayr›nt›lar›nda gizli. Ge-lin flimdi, sorunun ceva-b›n›, soruflturman›n ay-r›nt›lar›ndan birliktebulmaya çal›flal›m.

KCK ad› alt›nda yürü-tülen soruflturma kapsa-m›nda gözalt›na al›nma-m›n ard›ndan savc›l›k

sorgusu s›ras›nda önüme ilk konulandelil bir ay önce kaleme ald›¤›m “‹m-ral›’da sessizlik sürüyor” bafll›kl› ha-berim oldu. M‹T yetkilileri ile PKK yö-neticilerinin görüflmesinin bas›nayans›mas›n›n ard›ndan birçok tart›fl-man›n yürütüldü¤ü bir süreçte Öca-lan’›n avukatlar› ile yüz günü aflk›nd›rçeflitli gerekçelerle görüflmesinin ne-den engellendi¤ine dair soru soranbir haber.

fiimdi medyada yürütülen tart›fl-malarda bizim için “onlar gazetecide¤il, KCK üyesi” diyen meslektaflla-r›m›za sormak istiyorum: Bu, bir “ga-zetecilik faaliyeti” midir, yoksa “örgütüyeli¤i” için yeterli bir delil midir?

Soruflturma dosyas›nda karfl›maç›kan ikinci ilginç delil ise telefon

numaram›n, hakk›nda birçok haberde kaleme ald›¤›m, kamuoyunda“pufli davas›” olarak bilinen davadayarg›lanan Galatasaray Üniversitesiö¤rencisi Cihan K›rm›z›gül’e ait ceptelefonunun rehberinde kay›tl› bu-lunmas›... Galatasaray Üniversite-si’nde birçok panele, seminere ka-t›lm›fl bir gazeteci olarak telefon nu-maram› haber kaynaklar›m› çeflit-lendirmek amac›yla ö¤rencilere ver-mek acaba gazetecilik faaliyeti mi-dir yoksa örgüt üyeli¤i midir? (Ayr›-ca K›rm›z›gül’ü de y›llard›r tan›r›m.Tan›d›¤›m en de¤erli arkadafllar›m-dan birisidir.)

Bana yöneltilen en komik iddialar-dan birisi ise Taksim’de sivil toplumörgütleri ve siyasi partiler taraf›ndandüzenlenen bir protesto gösterisinde,haber takibi yapt›¤›m s›rada, yan›m-da birçok meslektafl›m›n da bulundu-¤u bir ortamda, elimde foto¤raf ma-kinem oldu¤u halde polis taraf›ndançekilmifl bir foto¤raf karesi. Yine sor-mak istiyorum acaba haber merkezitaraf›ndan bir gazetecinin haber izle-mek üzere bir toplumsal olaya gönde-rilmesi ve o gazetecinin de o haberitakip etmesi “örgüt üyeli¤i” midiryoksa “gazetecilik faaliyeti” mi?

Di¤er iddiay› soracak olursan›z, ozaten tam bir fecaat. Adliyede KCKad› alt›nda yürütülen soruflturmay› ta-kip etti¤im s›rada, gazeteci ErdalEr’in sundu¤u televizyon program›nacanl› yay›nda ba¤lanarak haber aktar-mak. T›pk› benimle birlikte tutukla-

nan gazeteci arkadafl›m Ömer Çe-lik’in Van depreminin ard›ndan aile-sini yitiren bir çocu¤un mektubunuhaberlefltirmesinin delil say›lmas› gi-bi trajikomik bir durum.

fiimdi tutuklanmam›z›n ard›n-dan bizimle ilgili “press-terör” bafl-l›kl› haberler yapan, televizyonprogramlar›nda “onlar örgüt üyesi”diyen meslektafllar›ma tekrar soru-yorum: “Biz örgüt üyesi miymifliz,yoksa gazeteci mi?”

YOKSA ‘ONLAR’ MI GAZETEC‹?Tart›flmalara bir de flu aç›dan bakmakgerekmez mi acaba? fi›rnak’ta katlia-m› and›ran ve 35 sivil yurttafl›m›z›nyaflam›n› yitirdi¤i olay›n ard›ndanmeslektafllar›m›z 20 saat neden sus-tu? Tamam, varsayal›m ki, bizler “ör-güt üyesiyiz”; peki, ya bu vahim ola-y›n ard›ndan köflelerinde, ç›kt›klar›televizyon programlar›nda haberinnas›l verilece¤ine iliflkin hükümettentalimat bekleyerek susan kiflilere “ga-zeteci” denilebilir mi?

Ya da flöyle soral›m, bu ülkedegerçekleri a盤a ç›kartmak isteyengazeteciler “örgüt üyesi” ise gerçekgazeteciler kim?

Her zamanki gibi Türk medyas›vahfleti görmezden gelirken, onlar-ca muhabiri tutuklanan ajans›m›zD‹HA’n›n katliam›n ilk an›ndan iti-baren susmayarak yapt›¤› haberler,bir gün karfl›m›za “örgüt faaliyetiyürütmek” suçlamas›na delil olarakç›kabilir mi?

Ça¤dafl KAPLAN

Kand›ra 2 No’lu F TipiCezaevi

A-12-34 Ko¤ufluKOCAEL‹

Yaman çeliflki, hangimiz gazeteci?

Bir gazeteci nezaman devletinhedefi haline

gelir? Gerçekleri ifflaetti¤i zaman… Laf› do-land›rmadan, kafalar›buland›rmadan, ka-ranl›klar› yaran bir okgibi eline ald›¤› kalemihakikat mürekkebinedald›r›p körelmifl yü-rekleri on ikiden vur-du¤u zaman en büyüktehlikedir gazeteci.Hele bir de “gerçeklerkaranl›kta kalmaya-cak” slogan› ile yolaç›km›flsan›z. Karanl›klarda yaflayanakbabalar› ürkütmüfl, hedef halinegelmiflsiniz demektir. Uzun ve me-flakkatli bir yolculuk bekler art›k sizi.Bu yol bazen BOTAfi kuyular›nda sonbulur, bazen de gerçeklerin hapsedil-di¤i karanl›k gecelerde ensenize s›k›-lan tek kurflunla. Bilge bafl›n›z, aksaçlar›n›z k›z›la boyan›r.

Bayra¤› baflkalar› devral›r. Habere

giderken ölüme gider gi-bi helalleflirsiniz arka-dafllar›n›zla. Toplu me-zarlardan geçer yolunuz.Sar›l›p a¤layacaklar› me-zarlar› olsun isteyen kay›pyak›nlar› haber bekler siz-den. Emekçilerin grev da-vulu çalmaz siz yetiflme-den. Nerede bir hak ihlalivarsa solu¤u orada al›rs›-n›z. Boynunuza as›p fo-to¤raf makinenizi duyu-rursunuz dünyaya parça-lanm›fl cesetleri, dökülengözyafllar›n›, dinmeyenferyatlar›... ‹flte o zaman

devletin hedefi olursunuz. Korku sa-rar bacay›. Devreye girer akbabalar,elde tafl›nan resim olursunuz. Her vu-rulup düfltü¤ünüzde topra¤a bir y›l-d›z daha parlar karanl›kta. Gerçeklery›ld›z ya¤muru gibi düfler yeryüzüne.Görünmeyen gözler aç›l›r, duymayankulaklar iflitir, nas›rlaflm›fl yüreklerekan akar. Coflku sarar benli¤i.

Karanl›klara aç›lan bir savaflt› Öz-

gür Gündem’in hikâyesi. 70’in üze-rinde çal›flan› katledildi, binalar›bombaland›. Say›s›z kez kapat›ld›.Yüzlerce dava aç›ld›, çal›flanlar›nabinlerce y›l hapis cezalar› istendi, pa-ra cezalar› kesildi. Bayilerden korka-rak istedi okurlar. Saklamak için ka-ranl›k gazetelere sard›. Yoluna devametti Özgür Gündem. Her seferindeAnka kuflu misali küllerinden yeni-den do¤du. Bir bayrak açt›, bir gele-nek yaratt›. Kervana D‹HA ve AzadiyaWelat da kat›ld›. Özgür bas›n›n sars›l-maz temsilcileri oldular.

4 Nisan’da yay›n hayat›na bafllayanÖzgür Gündem’e devlet sekiz ay ta-hammül edebildi. 20 Aral›k’ta ÖzgürGündem, D‹HA, Demokratik Moder-nite ve Özgür Halk, Etik Ajans, Azadi-ya Welat, Gün Matbaas› ve F›rat Da¤›-t›m’a yap›lan polis bask›nlar›nda 36çal›flma arkadafl›m›z tutukland›. Hemde mesnetsiz iddialarla. Yapt›klar› ha-berler delil say›ld›. Ayd›nl›k kalemlerkaranl›k hücrelere hapsedildi. Ger-çekler karanl›¤a gömülmek istendi.

Ama olmad›. 1994’te binam›z

bombaland›¤›nda dostlar›m›z›n evsahipli¤inde dört sayfa olarak “Buatefl sizi de yakar” manfleti ile ç›kangazetemiz, 20 Aral›k’taki polis bask›-n›nda da dostlar›m›z›n yard›m› iledört sayfa olarak “Susturamayacaks›-n›z” manfleti ile ç›kt›. Tarihin önemlibir kesitine alt›n harflerle not düfltü.

Yüzlerce gönüllü muhabir a¤› ileçal›flmalar›n› sürdüren D‹HA gerçek-leri duyurmaya devam etti. fi›rnak’takatledilen 35 kaçakç› olay›n› bütündünyaya dakika dakika duyurdu. Ka-ranl›ktan korkanlar, onlara ortakolanlar ise ertesi gün yar›m a¤›zla ha-beri verdi. Özgür bas›n birçoklar› gibikaçakç›lar›n tafl›d›¤› mallar›n sigaraya da silah olmas›na bakmad›. Öldü-rülenler her fleyden önce insand›. Nekat›rlar›n s›rt›nda tafl›nanlar tuval vef›rçayd›, ne de cesetlerin üzerinden fli-ir ve makaleler ç›kt›. Keflfe ç›kan bi-lim insanlar› da de¤illerdi. Geçimdertleri vard›. Katledildiler. Yal›n ger-çek buydu. Fakats›z ve amas›z.

Özgür bas›n susmad›, gerçeklerbir kez daha karanl›kta kalmad›.

Kaz›m fiEKER

Kand›ra 2 No’lu F TipiCezaevi B2-4-60 Ko¤uflu

KOCAEL‹

Asit kuyular›ndan kör hücrelere

‘Gözalt›’ Süreci

09 SIYAH

TUTUKLU GAZETE 1 0 O C A K 2 0 1 2 S A L I 9

Yay›mlad›¤› raporda, Tür-kiye’deki cezaevlerinde

“gazetecilik faaliyetinden do-lay›” 8 kiflinin bulundu¤unadair ifadeler nedeniyle, Türki-ye’deki meslek örgütleri veGazetecilere Özgürlük Platfor-mu (GÖP) taraf›ndan elefltiri-len ABD merkezli GazetecileriKoruma Komitesi (CPJ), Bafl-bakan Recep Tayyip Erdo¤an’asert içerikli bir mektup gön-derdi.

Mektupta, “Say›n Baflba-kan, hükümetinizin, CPJ’ninsekiz gazetecinin mesleklerin-den dolay› hapiste olduklar›karar›na varm›fl olmas›ndandolay› herhangi bir flekilde te-selli bulmas› ters olur. Bur-ma’n›n gerisinde ve Etiyop-ya’n›n ilerisinde olan bu say›,Türkiye’yi kesinlikle dünyan›nen bask›c› ülkelerinin aras›nakat›yor ve hükümetinizin de-mokrasi ile hukukun egemen-li¤ine dair taahhütlerine bü-yük ölçüde gölge düflürüyor.Sekiz gazetecinin hapsedildi-

¤ine dair listemiz sicilinizdekara bir leke ve bir utanç kay-na¤› olarak görülmeli” ifadele-rine yer verildi.

CPJ raporundaki 8 say›s›n›n“minimum” oldu¤u kaydedi-len mektupta, flöyle denildi:

“CPJ’nin araflt›rmac›lar›, 1Aral›k itibariyle 64 kifli olduk-lar› tahmin edilen, ülkenizde-ki hapsedilmifl gazetecilerinher birine dair hapsedilme ne-denlerini belirlemeye yöneliksistematik araflt›rmalar yapt›-lar. Sekiz davada iddialar›n ga-zetecilikle ilgisini kesin olarakbelirlemifl olmakla beraber,yayg›n kanuni prosedür ihlal-lerinden hapsedilen her gaze-tecinin içinde bulundu¤u du-rumu k›n›yoruz. CPJ’nin arafl-t›rd›¤› pek çok davada yarg›salsüreç fleffaf de¤ildi ve iddialarispatlanmam›flt›. Araflt›rma-m›z sürüyor ve 2012 dâhilindeöne ç›kan davalar› daha yak›n-dan incelemek üzere Türki-ye’ye bir heyet göndermek ni-yetindeyiz.”

Gazetecilerin hapsi; sicilinizde kara leke

CPJ’DEN BAfiBAKAN’A SERT MEKTUP:

BRÜKSEL28 Aral›k 2011

Avrupa Gazeteciler Federasyonu Baflka-n› Arne König, Türkiye’de demir par-makl›klar›n arkas›ndaki onlarca gaze-

teci hakk›nda aç›lm›fl son davalar›n ard›ndanverdi¤i mesajda; Terörle Mücadele Kanu-nu’nun, gazetecileri susturmak amac›yla kul-lan›lmas› durdurulmadan Türkiye’de ba¤›m-s›z gazetecili¤in yaflam›n› sürdüre-meyece¤ini bildirdi.

Arne König, ‹stanbul’da 26 Ara-l›k 2011’de, 10 gazetecinin terörizmsuçlamas›yla yarg›land›¤› durufl-maya kat›ld›ktan sonra yapt›¤› aç›k-lamada, Türkiye’de bas›n özgürlü-¤ünü garanti alt›na alacak icraatla-r›n gerçeklefltirilmesi ça¤r›s›ndabulunarak, “fiimdi, tutuklamalarave cezai takibatlara son verme zaman›d›r. Tür-kiye, gazeteciler için adeta bir hapishane hâli-ne dönüflmüfl durumdad›r” dedi.

Arne König, “Terörizm ile gazetecilik ara-s›nda hiçbir fark gözetilmiyor. Yetkililer, gaze-tecilerin ba¤›ms›zl›k haklar› oldu¤unu tan›-mak zorunda. Yetkililer, o kadar genifl bir terö-rizm tan›m› yap›yorlar ki, yaz› yazan herkeskendisini zan alt›nda buluyor. Bu, gazetecile-rin kendi görevlerini yapabilmesi ya da medya-

n›n ba¤›ms›z habercilik konusunda kendisiniözgür hissedebilmesi için uygun bir ortam de-¤ildir” dedi.

Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), ‹çifl-leri Bakan› ‹dris Naim fiahin taraf›ndan 26Aral›k’ta yap›lan aç›klamay› da “derin endifley-le” karfl›lad›¤›n› bildirdi. ‹dris Naim fiener’in,“Sadece silahl› terör de¤il. Bunun bir baflkaaya¤› daha var. Psikolojik terör var” sözlerinedikkati çeken EFJ; Bakan›n, terörizme destek

verilen alanlar aras›nda sanat, fli-ir, gazetecilik ve akademik çevre-leri saymas›na vurgu yapt›.

EFJ aç›klamas›nda, halen90’dan fazla gazetecinin, ço¤uzaman terörist faaliyetlerde bu-lunduklar› iddias› bahane edile-rek, cezaevinde yarg›lanmay›bekledi¤i belirtildi.

EFJ aç›klamas›nda, TürkiyeGazeteciler Sendikas› (TGS) Genel Baflkan› veAvrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Yöne-tim Kurulu Üyesi Ercan ‹pekçi’nin görüfllerinede yer verildi. ‹pekçi, flunlar› kaydetti:

“Türkiye’de korkunç bir durumla karfl› kar-fl›yay›z. Bas›n ve ifade özgürlü¤ünden söz ede-bilmemiz mümkün de¤il. Son tutuklamalarla,cezaevlerindeki gazeteci say›s› 95’e yükseldi.Bu koflullar alt›nda, hükümet üyelerinin yap-t›klar› aç›klamalardan endifle duyuyoruz. Ga-

zetecilerin hedef al›nd›¤›n› hâlâ inkâr ediyor-lar ve hâlâ Terörle Mücadele Kanunu’nu gaze-tecilik faaliyetlerine uygulaman›n yollar›n› ar›-yorlar. Bakanlar taraf›ndan yap›lan resmi aç›k-lamalar, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Müca-dele Kanunu’nu de¤ifltirme niyetlerine yönelikumutlar›m›z› yok ediyor. Parlamentoyu, duru-mun ciddiyetinin fark›na varmaya ve kanunla-r›n de¤ifltirilmesi için gerekli tüm ad›mlar› at-maya ça¤›r›yoruz. Yasama sürecinde her türlükatk›y› vermeye de haz›r›z.”

Kas›m 2011’de EFJ, Türkiye’de görevleri ne-deniyle cezaevinde olan tüm gazetecilerin der-hal serbest b›rak›lmas› için desteklerini gös-termek ve incelemelerde bulunmak amac›yla,di¤er bas›n özgürlü¤ü gruplar›yla iflbirli¤i içe-risinde, Türkiye’ye gelen bir uluslararas› heye-te baflkanl›k yapt›.

Heyet, cezaevindeki baz› gazetecilerin Ka-s›m ay›ndaki duruflmalar›n› izledi. Bu durufl-ma 26 Aral›k’a ertelenmiflti ve EFJ Baflkan› Ar-ne König, bu duruflman›n devam›na da tan›k-l›k etti.

Arne König, “Avrupa Gazeteciler Federas-yonu olarak, sadece gazeteci s›fat›yla görevle-rini yapt›klar› için demir parmakl›klar›n arka-s›na konulan meslektafllar›m›zla dayan›flma-m›z› göstermeye devam edece¤iz. Türkiye’deolup bitenler hakk›nda dünyay› haberdar et-mek görevimizdir” dedi.

EFJ: Türkiye, gazeteciler için hapishaneye dönüfltü

V‹YANA, 28 Aral›k 2011 - Uluslararas› Bas›nEnstitüsü’nün (IPI) 2011 y›l› sonu itibar›yla ha-z›rlad›¤› “Bat›’n›n dostlar›, bas›n özgürlü¤ü-nün düflmanlar›” bafll›kl› raporda, “bas›n öz-gürlü¤ünü ihlal eden bat›n›n stratejik destek-çisi 10 ülke” aras›nda Türkiye’ye de yer verildi.

Raporda, herhangi bir özel s›ralama ya-p›lmad›¤› belirtilerek “bas›n özgürlü¤ü düfl-man›” ilan edilen 10 ülke flöyle say›ld›:

Türkiye, Azerbaycan, Etiyopya, Suudi Ara-bistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakis-tan, Afganistan, Pakistan ve Macaristan.

Her ülkenin bat›yla nas›l dost ve müttefikoldu¤unun anlat›ld›¤› raporda, ard›ndan buülkelerin nas›l “bas›n özgürlü¤ü düflman›”hâline geldikleri anlat›ld›.

120 ülkede üyesi bulunan IPI’n›n rapo-runda; Türkiye’nin 1952’den beri NATO üye-si oldu¤una iflaret edildi; son y›llarda don-mufl durumda olsa da teorik olarak AvrupaBirli¤i üyeli¤ine aday ülke oldu¤u belirtildi;ABD Savunma Bakan› Leon Panetta’n›n Ara-l›k ay›n›n ilk günlerinde Türkiye’yi ziyaret et-ti¤i an›msat›larak, “Türkiye hâlâ kilit önem-de bir müttefik” denildi.

Raporda, Bat›l› güçlerin; Suriye ve‹ran’daki rejimlere karfl› koyarken; Irak, M›-s›r ve Libya’da demokrasiye geçifli destekler-ken yard›mc› oldu¤u için, bat› ile ‹slam dün-yas› aras›nda köprü hizmeti gören Türki-ye’ye s›k s›k yüzünü döndü¤ü vurguland›.

KORKU ORTAMI BÜYÜDÜRaporun, Türkiye ilgili “bas›n özgürlü¤üdüflman›” bölümü ise flöyle:

“Kas›m ay›nda bir Avrupa ‹nsan Haklar›

Mahkemesi yarg›c›n›n, Avrupa Konseyi üye-leri içinde bas›n özgürlü¤ü dâhil ifade öz-gürlü¤ünü en çok ihlal eden ülke oldu¤unusöyledi¤i Türkiye, Avrupa’da bas›n özgürlü-¤ünde en kötü resmi veren ülke oldu.

Türkiye’deki 94 ulusal ve yerel meslek ör-gütünün oluflturdu¤u flemsiye örgüt olanGazetecilere Özgürlük Platformu, Aral›k ay›bafl› itibariyle Türkiye’de hükümetin 64 ga-zeteciyi hapiste tuttu¤unu aç›klam›flt›. Ge-çen hafta 29 Kürt gazetecinin ülke çap›nda-ki bask›nlarla tutuklanmas›yla bu say›n›ndaha da artmas› süregiden korku ortam›n›büyüttü.

Hapisteki gazetecilerin ço¤u terörle ilgilisuçlarla itham ediliyor, genelde bu kiflilerinpropaganda yapt›¤› iddia ediliyor. Ço¤unlu-¤u yasakl› Kürt ve Marksist gruplarla ba¤lar›nedeniyle suçlan›rken; hükümet, laiklerin veafl›r› milliyetçilerin yer ald›¤› savunulan vehâlâ süren Ergenekon komplosu sorufltur-mas› kapsam›nda tutuklanan ciddi say›dakiflinin, iktidardaki Adalet ve Kalk›nma Par-tisi’ni (AKP) terörizmi kullanarak devirmeyiplanlad›¤›n› savunuyor.”

IPI: Türkiye bas›n özgürlü¤ünündüflmanlar›ndan

Her fleyi geçiyorum. Ama her fleyi...Oda TV davas›na gelmeyen meslek-

tafllar›m›z› mesela, geçiyorum. Tutuklugazetecilerin haberini yapamayan mes-lektafllar›m›z› geçiyorum sonra. Ellerinde"terrörist gazetecilerle" ilgili hep çokönemli bilgiler olan ama niyeyse bu bilgi-leri bizimle hiç paylaflmayan meslektafl-lar›m›z› da geçiyorum. Hatta tutukland›-¤›m›z, iflten at›ld›¤›m›z gün "Dur tökez-lemiflken fluna bir tekme de..." deyip ne-relerden koflup, bir telafl yetiflip gelenmeslektafllar›m›z›... Bak›n, onlar› da ge-çiyorum. Ama flunu geçemiyorum:

Zalimli¤in meflrulaflt›r›lmas› nas›lböylesine sofistike bir meslek erbabl›¤›-na dönüfltü?

"Onlar›n tutuklanmas›na seviniyo-rum çünkü..." diye bafllayan cümlelerihiçbir haya duygusu tafl›madan televiz-yon ekranlar›ndan anlatmak nedir? Se-vincini teorize etmek, bu alçakl›¤a poli-tik gerekçeler bulma çabas› nedir? Onugeçemiyorum.

Günün birinde "Siz ne zaman bu kadarzalim oldunuz?" diye sormufltum. San›-r›m art›k o soru fazlas›yla naif. Art›k flunusormak gerekiyor:

Siz ne zaman bu kadar profesyonel za-limler oldunuz?

Nerede e¤itim ald›n›z?Sizi kimler yetifltirdi?Siz nerede yetifltiniz?Siz bu ülkeden misiniz?Bizimle ayn› okullara m› gittiniz?Bizimle ayn› kantinlerde mi oturdunuz?Ayn› gazetelerde mi çal›flt›k sizinle?Ve en çok sormak istedi¤im soru flu el-

bette:Arkadafl siz nereden ç›kt›n›z?Siz bugüne kadar nas›l sakland›n›z?

Hangi delikte kin biriktirmekteydiniz?Siz nas›l silik insanlard›n›z ki biz sizi

fark edemedik?Kimileri diyor ki bugünlerde "Sap dö-

ner, keser döner". Ben de diyorum ki "Sa-k›n o laf›n devam› flöyle gelmesin: “Et dö-ner, tavuk döner!”

Çünkü biz kendimizi toparlamazsak olaf›n sonu böyle bitecek. Et dönecek, tavukdönecek ama hesap dönmeyecek. Hesapkendi kendine dönmez çünkü. Biri ç›kar, oçark› durdurur, tersine çevirmeye bafllar.Çark›n aras›na parmaklar›m›z s›k›fl›r, can›-m›z yanar ama gün gelir o çark ifllemezolur. Onun için iflte, yani hesab›n dönmesiiçin, bizim bu çark› zulmü ezecek yönedo¤ru çevirmemiz gerekiyor.

Ben buraday›m arkadafl!Ben burada bana bu iflte düflecek göre-

vi beklemekteyim.Sen neredesin arkadafl?Sen neredesin?

Fransa ve Belçika bas›n›ndanAVRUPA Gazeteciler Federasyonu (EFJ),Türkiye’de cezaevlerindeki gazetecilersorununu Avrupa kamuoyunun günde-mine tafl›yabilmek amac›yla, her bir ülkebas›n›n›n cezaevindeki bir gazeteciyi “sa-hiplenmesi” (adopt) önerisini tüm üyesendikalara tavsiye etme karar› ald›.

Bu çerçevede, Türkiye’deki bas›n öz-gürlü¤ü kampanyas›, EFJ Baflkan Yard›m-c›s› ve Belçika Gazeteciler Sendikas›(l'Association Générale des JournalistesProfessionnels de Belgique AGJPB) tem-silcisi Philippe Leruth’un giriflimiyle, Ba-r›fl Terko¤lu özelinde, Belçika bas›n› ta-raf›ndan izleniyor.

Ayn› flekilde, EFJ Yönetim Kurulu Üye-si ve Frans›z Gazeteciler Sendikas›(Syndicat National des Journalistes SNJ-CGT) temsilcisi Patrick Kamenka’n›n ça-balar›yla, Türkiye’deki bas›n özgürlü¤ühaberleri Do¤an Yurdakul özelinde Fran-sa bas›n›n›n gündemine girmeye bafllad›.Önümüzdeki aylarda di¤er Avrupa ülke-lerinde de bas›n›n Türkiye’deki cezaevle-rinden birer gazeteciyi sahiplenmesi içingiriflimler yap›l›yor.

‘Bas›n özgürlü¤ü büyük tehlikede’

Uluslararas› ga-zeteci örgüt-

lerinin temsilcile-rinden oluflan he-yetin 22-24 Kas›m2011 tarihlerindeTürkiye’deki temasve incelemeleri so-nunda haz›rlad›¤›rapor yay›mland›.Raporda, “Sonuçolumlu de¤il. Tür-kiye’de bas›n öz-gürlü¤ü daha önceolmad›¤› kadar tehlikede” denildi.

Rapor, Avrupa Gazeteciler Fede-rasyonu (EFJ - European Federationof Journalists) S›n›r Tan›mayan Ga-zeteciler (RSF - Reporters WithoutBorders), Uluslararas› Bas›n Enstitü-sü (IPI - International Press Institu-te), Avrupa Gazeteciler Birli¤i (AEJ -Association of European Journalists)ve Türkiye Gazeteciler Sendikas›(TGS) ile birlikte haz›rlad›.

Raporda, heyetin Odatv davas›öncesi yapt›¤› dayan›flma eylemine,dava sürecine iliflkin bilgilere, tu-tuklu gazeteci yak›nlar›yla gerçek-lefltirilen buluflmaya, iktidar ve mu-halefetteki dört siyasi parti temsil-cileriyle parlamentoda yap›lan gö-rüflmelere yer verildi.

Gazetecililik faaliyetinden dolay›tutuklu bulunan tüm gazetecilerinderhal serbest b›rak›lmas› gerekti¤i

ifade edilen raporun so-nuç bölümünde flöyledenildi: “‹zlenen durufl-man›n ve siyasetçilerleyap›lan görüflmelerinard›ndan heyetin vard›¤›sonuç olumlu de¤il. Tür-kiye’de bas›n özgürlü¤üdaha önce olmad›¤› ka-dar tehlikede.

Tüm Avrupa’da tu-tuklu gazeteci say›s›n›nen yüksek oldu¤u ülke-

nin Türkiye olmas›ndan duydu¤u-muz endifleleri tekrarl›yoruz. Gaze-teciler aleyhine aç›lan davalardakullan›lan Terörle Mücadele Kanu-nu ve Türk Ceza Kanunu’nu hü-kümlerinin de¤ifltirilmesini talepediyoruz. Cezaevlerindeki gazeteci-lerin acilen serbest b›rak›lmas› isti-yoruz.”

Uluslararas› Türkiye Heyeti’ninBas›n Özgürlü¤ü Raporu; AG‹TMedya Özgürlü¤ü Temsilcisi Dun-ja Mijatovic, Avrupa ParlamentosuBaflkan› Jerzy Buzek, Avrupa Ko-misyonu Baflkan› Jose-Manuel Ba-rosu, Avrupa Komisyonu Geniflle-meden Sorumlu Komiseri StefanFüle, Avrupa Konseyi ‹nsan Hakla-r› Komiseri Thomas Hammar-berg, Avrupa Konseyi Parlamen-terler Meclisi Baflkan› Mevlüt Ça-vuflo¤lu baflta olmak üzere ilgilitüm kifli ve kurulufllara gönderildi.

Evime yap›lan bask›nla tüm belge ve ça-l›flmalar›ma el konuldu. Üzerinde ça-

l›flt›¤›m sendikal süreç ve 12 Eylül ile ilgiliçal›flmam flu anda yok. Yine ailemdeki di-¤er insanlar›n da bilgisayarlar›na el konu-larak tüm yaz›flmalar›, belgeleri yani özelbilgileri, baflka bir söylemle “mahremiye-ti” flu anda polisin elinde… Evdeki tüm bil-gisayarlara el konuldu¤undan, benim d›-fl›mda ailemdeki tüm insanlar›n teknik ha-berleflme ve iletiflim olanaklar› ile bilgi vebelgeleri de elinden al›nm›fl oldu. Bütünbunlar nereden bak›l›rsa bak›ls›n pek çokaç›dan hak ihlali ancak bu ihlali sorgulaya-cak ya da baflvuracak hiçbir makam yok.Sadece kabul etmek durumunday›z.

Bana/bize isnat edilen “suç” her aç›dantemelsizdir. Daha do¤rusu bir suç oluflturul-maya çal›fl›l›yor. Ben/biz sadece ve sadecegazetecilik yapt›k. Bunu yapmaya da devamedece¤im elbette. Bu bir inatlaflmadan çok,hayattaki -zorunlu ya da gönüllü olsun- se-çimlerimizdir. Bu ifli yaparken de yapmamgerekti¤i flekilde yapmaya çal›flt›m. Olmamgerekti¤i yerde ve yönde, do¤ru oldu¤unudüflündü¤üm flekilde yapmay› seçtim. On al-t› y›ld›r bu flekilde yapt›m. Di¤er arkadafllar›-m›n da böyle oldu¤unu biliyorum.

Bizler daha büyük ve derin suskunlukla-r› yaratmak için seçildik. Bu seçim tesadü-fi de¤ildir. Bizim de bunda durdu¤umuzyer itibariyle bir tuzumuz vard›r. Sonuçolarak Kürt olmak ve/veya Kürt sorunu ileilgilenmek, ya da s›n›fsal olarak yoksulla-r›n yan›nda yer almak, güçsüzlefltirilmiflle-rin sesine arac›l›k etmek gibi tehlikeli birifl üstlenerek bu durumu “hak ettik”.

Bana karfl› kan›t olarak sunulan suçlama-hem birey hem de mesleki aç›dan- seyahatve haber toplama özgürlü¤ümü kullan-mamd›r. Bir gazeteci haber toplamak içinseyahat etmek durumundad›r. Mesleki ola-rak böyle çal›flabilir. Bu dolafl›m› da tama-

men kendi mesleki ve özgür iradesi ile be-lirler. Ancak galiba gazetecilerin de dolafl-mas› ve dolaflmamas› gereken alanlar var-m›fl. Daha do¤rusu bu alanlar kiflilere görebelirlenmektedir galiba. Ben, bana çizilenbir alan›n varl›¤›n› bilmemek gibi bir suç ifl-lemiflim. Bunun yan›nda, son günlerde tu-tuklamalar için baflka bir zemin yoksa “giz-li tan›k” jokerinin kullan›ld›¤›n› naklen gö-rüyor ve yafl›yoruz. Bu ülkede ne kadar çokgizli tan›k varm›fl. Gerçek tan›klar›n ifle ya-ramad›¤› yerde, gizli tan›klar›n çok ifle yara-d›klar›n› yaflayarak görüyoruz. Neredeysekurumlaflm›fl bir gizli tan›kl›k oluflturul-mufl durumda. Bu kurumlaflm›fl gizli tan›k-lar›n ifadeleri (!) üzerinden, hem kendi öz-gürlü¤ümüzden hem de kamunun haberalma özgürlü¤ünden mahrum edilmifl ol-duk. Bizim yazd›¤›m›z veya düflündükleri-miz üzerinden de¤il, bizim hakk›m›zda dü-flünülenler üzerinden özgürlü¤ümüzdenmahrum edilmifl durumday›z. Her bir gü-nümüzün, özgürlü¤ümüzün her saniyesiönemlidir. Bir insan›n ömür süresi gözönüne al›nd›¤›nda, bu duvarlar aras›na ko-nan bedenlerimiz ve ruhlar›m›zdan, kaçmislinin hayatlar›m›zdan gasp edildi¤initahmin etmek zor de¤il. Ayr›ca bizim haya-t›m›zda olanlar›n ve bizlerin de hayat›ndaoldu¤u insanlar›n hayat›ndan ve enerjisin-den de bu gasp›n yap›ld›¤›n› unutmadan.Bunun hesab› bu ülkede yoktur. ‹nsan haya-t›n›n bir ehemmiyeti olmad›¤› yerde, öz-gürlü¤ünün de k›ymetiharbiyesi olmaya-cakt›r haliyle. Bizim hayat›m›z da böyle biriklimde tedavüldedir. Bu yüzden bugün bu-raday›z. Sonuç olarak bugün birbirimizesahip ç›kman›n, “fikrine zerre kadar kat›l-masam da fikrini savunman için her fleyi fe-da ederim” anlay›fl›n›n zaman›d›r. Özgürbas›n, her bir bireyin hayat›n›n güvencesi-dir. Bas›n›n özgür olmad›¤› yerde adaletinvarl›¤›n› hissetmek mümkün olmayacakt›r.Oysa hem özgür bas›n, hem de adalet her-kese bir gün laz›m olacakt›r. ‹flte, tam bura-day›z. Selamlar, sevgiler.

Derin bir suskunluk için seçildikHüseyin DEN‹Z

Kand›ra 1 No’lu F tipi Cezaevi Kocaeli

Ece TEMELKURANKONUK YAZAR

Zalimli¤in meflrulu¤u