857

“Bu kanunun amacı, “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışın-daki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun,

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • CİLT: 88 · SAYI: 2014/6 ISSN 1304-737XKASIM - ARALIK 2014

  • Dergide yayımlanan yazılar yazarların, kişisel görüşünü yansıtır. Gönderilen yazının hiçbir yerde yayımlanmamış olması gereklidir.

    Yazılar yayımlansın ya da yayımlanmasın geri verilmez.Yayımlanmayan yazılar için, gerekçe gösterme zorunluluğu yoktur. Gönderilen yazılarda, Yayın Kurulu’nun saptadığı

    yayın ilkeleri doğrultusunda biçimsel düzeltmeler yapılabilir.

    Dergi'de yayımlanan tüm yazılarda (12 Eylül Cuntası tarafından kapatılan)

    Türk Dil Kurumu’nun yayımladığı Yazım Kılavuzu esas alınır.

    ABONELİK KOŞULLARI

    Yıllık Abonelik Ederi 100.00 TL’dir.Abonelik bedelinin, İstanbul Barosu’nun Vakıflar Bankası Beyoğlu Şubesi nezdindeki

    TR 510001 5001 5800 7286 2874 96 no’lu hesabına yatırılması, dekontun Derginin gönderileceği

    adres eklenerek 0212 245 63 52‘ye fakslanması gerekmektedir.

    Bilgi için: [email protected] 0212 251 63 25-179(Dergi, İstanbul Barosu üyelerine ücretsizdir.)

    Dergimizin bu sayısı İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Kararı ile 12.000 adet basılmıştır.

  • İSTANBUL BAROSU DERGİSİ

    Yerel Süreli Yayınİki Ayda Bir Yayımlanır.

    •Sahibi

    İstanbul Barosu Adına Baro BaşkanıAv. Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL

    •Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

    Av. Hüseyin ÖZBEK•

    Yayından SorumluYönetim Kurulu Üyeleri

    Av. Şahin EROLAv. Süreyya TURAN

    •YAYIN KURULU

    BaşkanAv. Yörük KABALAK

    •Genel Yazman

    Av. A.Coşkun ONGUN•

    ÜyelerAv. Osman KUNTMANAv. N. Ateş ATAYAKULAv. İsmail GÖMLEKLİ

    Av. Ali Turan HÜRAv. M. Şeref KISACIK

    Av. Çiğdem KORKMAZAv. Hakan MURAN

    •Yönetim Yeri

    Şahkulu Mah. Serdar-ı Ekrem Cad. No:7 Galata-Beyoğlu-İst.Tel: (0212) 251 63 25 / Faks: (0212) 293 89 60

    Yayın Kurulu: (0216) 427 37 22www.istanbulbarosu.org.tr

    [email protected]

    Yayıncı Sertifika No: 12457•

    BaskıEge Reklam ve Basım Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.

    Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No: 4 / 1 347047 Ataşehir - İSTANBULTel: (0216) 470 44 70 Fax: (0216) 472 84 05

    www.egebasim.com.tr

    •Baskı: Aralık 2014

  • İÇERİK DİZİNİ

    Yayın Kurulu’ndan ...........................................................................................................96306 Sayılı Kanun ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarına İlişkin DüşüncelerProf. Dr. Ergun ÖZSUNAY ...............................................................................................15

    Banka Suçlarında 4969 Sayılı Kanun’un Geçici 2/2. Maddesi Uyarınca Uygulanan Elkoyma Tedbirine İlişkin Bir DeğerlendirmeProf. Dr. Kayıhan İÇEL.....................................................................................................52

    Geçici Koruma Yönetmeliği Uyarınca Geçici Korumanın Şartları, Geçici Koruma Usulü, Sağlanan Haklar Ve Geçici Korumanın Sona ErmesiProf. Dr. Nuray EKŞİ ........................................................................................................65

    Torba Kanun AnaforuAv. Ömer Lütfi ÇOŞAR .....................................................................................................90

    İzin Ücretinden SGK Primi Kesilmeli Midir ?Av. Yörük KABALAK....................................................................................................... 101

    4857 Sayılı İş Kanunu’nun 22. Maddesi Çerçevesinde Çalışma Şartlarında Esaslı Değişiklik Ve Değişiklik FeshiAv. Zafer TUNA ............................................................................................................. 105

    6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Uyarınca Haksız ŞartlarOktay ÖZER ................................................................................................................... 132

    Türkiye Elektrik Piyasası Kanunu Kapsamında Lisans Esasları Ve TürleriAv. Duygu SÜMERTAŞ .................................................................................................. 152

    Karabekir Paşa ve Açılım – Saçılım SüreciOsman Selim KOCAHANOğLU ...................................................................................... 168

    Tapu İptal Davası Olarak Yanlış Adlandırma İle Açılan Davalar (Tescili İsteme Davası/ Yolsuz Tescilin Düzeltilmesi Davası)Prof. Dr. Etem Sabâ ÖZMEN/ Arş. Gör. Gülşah Sinem AYDIN ....................................... 179

    Tehdit SuçuAv. Murat YILMAZ .......................................................................................................... 216

    Ceza Hukukunda Varsayılan Rıza Osman Ali USAL ........................................................................................................... 236

    Serbest BölgelerAv. Hakan KARAKURT ................................................................................................... 248

    İpotek Finansmanı Kuruluşlarına Dair EsaslarYavuz AKBULAK ........................................................................................................... 253

    Anayasa Mahkemesine Bireysel BaşvuruGülnur Seçil ULUDİL - Cemile AÇIKCA ......................................................................... 270

    Marka Kullanım Zorunluluğu Ve Kullanmama Halinin SonuçlarıMehmet KILINÇ .............................................................................................................289

    Türk Hukukunda BirleşmeKerim BÖLTEN .............................................................................................................305

    Malvarlığının Terki Suretiyle KonkordatoYrd. Doç. Dr. Yasemin DURAK ......................................................................................337

  • Sıvı Ve Gaz Halindeki Enerji Hakkında Hırsızlık SuçuAv. H. Onur ÖZDENİZ...................................................................................................364

    İcra Hukukunda «Şikayet Sebepleri (İİK. M.16)Av.Talih UYAR ..............................................................................................................369

    Siyasi Parti Tüzüklerinde Kadın Kotası Av. Nesrin YILDIZ .........................................................................................................538

    Önce Rehne Başvurma KuralıNurettin Emre BİLGİNOğLU .........................................................................................554

    YARGITAY KARARLARIYargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları .................................................................. 570Yargıtay 1. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 633Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 641Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 645Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 647Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 649Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 667Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ....................................................................................... 669Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 704Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 709Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 720Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 722Yargıtay 14. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 726Yargıtay 15. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 729Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 730Yargıtay 18. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 743Yargıtay 21. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 754Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ..................................................................................... 760Yargıtay Ceza Dairesi Kararları ............................................................................... 767Yargıtay 7. Ceza Dairesi .......................................................................................... 767Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları ..................................................................... 774

    UYGULAMADAN DOSYALAR

    Dosyalar ................................................................................................................ 793

    Yararlı BilgilerTablo ve Çizelgeler .................................................................................................. 803

    YİTİRDİKLERİMİZ, NAKİLLER ve AYRILMALAR

    Yitirdiklerimiz ......................................................................................................... 839Nakiller .................................................................................................................. 844Ayrılmalar ............................................................................................................... 845

    Kavram Dizini Kavramlara Göre Arama Dizini ..................................................................................... 851

  • YAYIN KURULU’NDAN

  • BİR YILIN DAHA SONU

    2014’ün son sayısıyla karşı-nızdayız. Her zaman ifade ettiği-miz üzere, İstanbul Barosu Der-gisi doğrudan bir avukat dergisi olup, Adliye koridorlarında koş-turma içerisinde mesleği yürüt-mek adına büyük ve zorlu çaba harcayan meslektaşlarımıza yardımcı olma, bilgilendirme ve süreçte işlerini en pratik anlam-da kolaylaştırma amacıyla 1911 yılından bu yana sürdürüyor ya-yın hayatını...

    Neredeyse bir asrı bulacak ömrü bulunan İstanbul Barosu Dergisi, bugüne kadar olan içe-riğine avukatların dayanışması ve katkılarıyla ulaştı. Bu des-tek ve yardımların etkisi geride bıraktığımız 2014 yılında da oldukça büyüktü. Dayanışma anlayışı yalnız İstanbul Barosu üyesi avukatlarla da sınırlı de-ğildi üstelik, İzmir Barosu’ndan Tunceli Barosu’na dek yurdun birçok yerinde görev yapan ve başka il Barolarına üye meslek-taşlarımızın da desteklerini al-dık yoğun biçimde…

    Yazı ve Yargı kararları başta olmak üzere bize her tür katkı-yı sunan avukatlar başta olmak

    üzere tüm uygulama hukukçula-rına gönül dolusu teşekkürleri-mizi sunuyoruz.

    Bu yayında da önemli maka-leler ve dikkat çekici Yargı ka-rarlarıyla karşınızdayız. Kentsel dönüşüm konusu bir bilinmez olarak kafalarda dolaşan soru işareti olarak kaldı bugüne de-ğin.

    İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana-bilim Dalı Öğretim üyeliğinden emekli değerli bilim adamı Prof. Dr. Ergun Özsunay hocamızın hazırladığı konuya dair çalışma akıllardaki bilinmezliklere ışık tutacak nitelikte…

    Yine bu sayımızda yer ver-diğimiz bir Yargı kararı da tra-fik cezalarına ilişkin gizli radar uygulamalarının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı tespitini içeriyor.

    Meslektaşlarımız için verimli bir çalışma olmasını umut eder-ken, yeni yayınlarda buluşmayı umut ediyoruz.

    Yayın Kurulu

  • YAZILAR

  • 6306 SAYILI KANUN ve KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARINA

    İLİŞKİN DÜŞÜNCELER

    KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AMACI VE ORGANİZASYONU•

    “KANUNUN AMACI SAPTIRILARAK” YAPILAN UYGULAMALAR•

    “HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI” GÖZARDI EDİLEREK GERÇEKLEŞTİRİLEN HUKUKA AYKIRILIKLAR

    Prof. Dr. Ergun ÖZSUNAY*

    BİRİNCİ BÖLÜM

    İNCELEMENİN AMACI

    Bu incelemenin amacı, medyada ve halk arasında “kentsel dönüşüm kanunu” adı verilen 16.05.2012 tarihli ve 6306 sayılı “Afet Riski Altın-daki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”un T.C. Anayasa’sı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’n-da öngörülen ilkelerin, kuralların ve çözümlerin ışığında incelenmesi ve uygulamada “çıkarılmasındaki amaç”a ve “varlık nedeni”ne (ratio legis) nasıl aykırı olarak kullanıldığının ve “hakların dürüstlük kurallarına uygun olarak kullanılması” ilkesine aykırı olarak (TMK m. 2), bazı kötü niyetli yurttaşların bu kanundan doğan hakları resmi makamların ve Türk toplumunun gözü önünde nasıl kötüye kullanmakta oldukları-nın ortaya konulmasıdır.

    Bilindiği gibi, çağdaş hukukun temel hukuk ilkelerinden biri, her ka-nunun “belirli bir amaç”ın gerçekleştirilmesi için çıkarıldığı ve hukuk kurallarının da belirli amaçlara yönelik olarak öngörüldüğü ilkesidir. Ka-nunlar, her devletin “hukuk politikası” doğrultusunda, “belirli amaçların gerçekleştirilmesi” için çıkarılır; hukuk kuralları da belirli bir hukuk po-litikasının izlenmesi amacına yöneliktir. Bu nedenle, her kanunun ve her “hukuk kuralı”nın (norm) bir “varlık nedeni”nden (ratio legis) söz edilir. Belirli bir amacın veya belirli amaçların gerçekleştirilmesine yönelik ol-

    * İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Em.) İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi Medeni Hukuk ve Mukayeseli Hukuk Profesörü, Avukat, İstanbul Barosu üyesi.

  • 16 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    mayan kanunların çıkarılması ya da kuralların konulması halinde, “yasa koyucunun abesle iştigal etmiş” olması söz konusudur.

    Çağdaş hukukların ikinci önemli hukuk ilkesi de, hakların dürüstlük kurallarına göre kullanılmasıdır (Treu und Glauben; règles de la bonne foi). Roma hukukundan bu yana hukuk düzenlerinde bir hakkın kötüye kullanılmasına izin verilmemiştir. Bu ilkeye “hakkın kötüye kullanıl-ması yasağı” (Rechtsmissbrauch; abus de droit) adı verilir. Herkes hakla-rını kullanırken “dürüstlük kuralları”na göre hareket etmek zorundadır. Bir hakkın, “başkasına zarar vermek amacı”yla ya da “açıkça kötüye kullanılması” kullanılması yasak olduğu gibi; “varlık nedeni”ne (ratio legis) uygun olmayacak şekilde kullanılması da, onun “kötüye kullanıl-ması”dır. Roma hukukunun “bonus pater familias” (hakları iyi bir aile babasının kullanacağı şekilde kullanma) ilkesi, bugün tüm uygar uluslar-ca benimsenmiş temel bir hukuk ilkesidir. Bu ilke Alman hukuku çevre-sinde “Treu-und- Glauben” (dürüstlük ve sadakat) kavramıyla; Fransız hukuku çevresinde “iyi niyet kuralları” (règles de la bonne foi); İngiliz ve Amerikan hukukunun oluşturduğu “common law” hukuk çevresinde ise “reasonable man” (hakların kullanılmasında “makul insan” ölçütü) kavramıyla ifade edilmektedir.

    Söz konusu ilkeler 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu’nun 2. mad-desinde “Dürüst Davranma” başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre, “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst-lük kurallarına uymak zorundadır”. Gerek öğretide; gerekse Yargıtay kararlarında bu maddenin “doğruluk ve dürüstlük kuralları”na ilişkin genel ilkeyi ortaya koyduğu kabul edilmektedir.1

    Hakların “dürüstlük kuralları”na göre kullanılması ve “hakkın kö-tüye kullanılması yasağı”, değişik görünümlerde Alman MK §157 ve 242’de; Fransız MK m. 1134’de; İtalyan MK m. 1374 vd.’nda; Avusturya MK § 1295.2’de; İsviçre MK m. 2’de yer almaktadır.2

    1 Bkz. TMK m. 2’nin Gerekçesi. “Dürüstlük Kuralları”, hukukun temel değerlerine da-yalı olup; insanlar arasında dayanışmayı sağlamaya ve güçlendirmeyi amaçlamaktadır. “Doğruluk Kuralları”na ilişkin olarak bkz. Hans Merz, Berner Kommentar zum Schwei-zerisches ZGB, Einleitungsband, Bern, 1962, Art. 2, Nr. 15-20; Theo Mayer-Maly, Kom-mentar zum Schweizerischen Privatrecht, Schweizerisches ZGB I; Art. 1-359 ZGB (Hrsg. Honsell/Vogt/Geisen), Helbing & Lichtenhahn, Basel und Frankfurt/M, 1996, Art. 2, Nr. 3 vd.Zahit İmre, Medeni Hukuka Giriş, 3. Bası, İstanbul, 1980, s. 286 vd.; Ergun Özsu-nay, Medeni Hukuka Giriş, 5. Bası, İstanbul, 1986, s. 305 vd.

    2 Ayrıntı için bkz. A.B. Schwarz, Das Schweizerische Zivilgesetzbuch in der auslaendsic-hen Entwicklung, Zurich, 1950, s. 33 vd.; Theo Mayer-Maly, Kommentar zum Schweize-rischen Privatrecht, Schweizerisches ZGB I; Art. 1-359 ZGB, Art. 2, Nr. 8; Ch. N. Fragis-tas, Yunan Medeni Kanunu’nda Hakkın Kötüye Kullanılması, İHFM, C. XXIII, Sayı: 3-4, 1957, s. 468-486; Eugen Bucher, Der Rechtsmissbrauch bei Formvorschriften, 5ème

  • 176306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    “Hakkın kötüye kullanılması yasağı”yla ilgili olarak Türk Medeni Ka-nunu’nun 2. maddesinde çok açık bir şekilde şu hüküm öngörülmüştür: “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”.3

    İKİNCİ BÖLÜM

    6306 SAYILI KANUNDA ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEMENİN ANA ÇİZGİLERİYLE AÇIKLANMASI

    I. 6306 SAYILI KANUN’UN “AMACI” VE “VARLIK NEDENİ” (RA-TIO LEGIS)

    6306 Sayılı Kanun’un 1. maddesi, bu kanunun “çıkarılmasının nede-ni”ni şöyle ifade etmektedir:

    “Bu kanunun amacı, “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışın-daki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.”

    6306 Sayılı Kanun’un Anayasamıza ve Türkiye’nin taraf olduğu ulus-lararası temel hukuk ilkelerine aykırı olan bazı hükümleri sonradan Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş; iptal kararı da (27 Şubat 2014 ta-rihli karar) 26 Temmuz 2014 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

    İptal edilen hükümler içinde özellikle, riskli tespit kararlarına kar-şı ilgili yurttaşın idari yargı yerine başvurması halinde yargı yerinden “yürütmenin durdurulmasının istenemeyeceği”ne ilişkin hüküm önem taşımaktadır. Mağdur yurttaşın anayasal güvence altındaki “hak arama özgürlüğü”nü (AY, m. 36) göz göre kısıtlamaya yönelik hüküm, Anayasa Mahkemesinin 27 Şubat 2014 tarihli kararıyla hükümsüz kılınmıştır.

    6306 Sayılı Kanun’un AY’mıza ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı hü-kümlerine ilişkin çözümler, aşağıda, ilgili konularda ele alınacaktır.

    Semaine juridique turco-suisse, Journées d’Istanbul, 1975, s. 123 vd.; Feyzi Feyzioğlu, Medeni Kanunun 50. Yılında Hakların Kötüye Kullanılması, MK 50. Yıl Sempozyumu (1976), İstanbul, 1978, s. 147 vd.; Ergun Özsunay, Medeni Hukuka Giriş, 5. Bası, s. 316 vd. “Hakkın kötüye kullanılması yasağı” evrensel bir ilke olduğundan sosyalist hu-kuk çevresince de benimsenmiştir. Örnek olarak bkz. 14. Haziran. 2004 tarihli Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Medeni Kanunu (Civil Code of the Socialist Republic of Vietnam) m. 2’de hakların kurulması ve kullanılmasında iyi niyet ve doğruluk ilkelerine uyulması ve bireylerin birbirlerini aldatmamaları vurgulanmıştır.

    3 Türk hukukunda “hakkın kötüye kullanılması yasağı” ve hakkın kötüye kullanılması halinde uygulanacak yaptırımlarla ilgili ayrıntı için bkz. Ergun Özsunay, Medeni Hu-kuka Giriş, 5. Bası, s. 327 vd. Hakkın kötüye kullanılması halinde, önleme, sakınma, giderme (izale), tazminat ve tespit davaları açılabilir.

  • 18 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    6306 sayılı Kanunun uygulanması amacıyla bir Uygulama Yönetmeli-ği de çıkarılmıştır.4

    II. 6306 sayılı KANUN’UN UYGULANMASINA İLİŞKİN EN ÖNEMLİ KAVRAMLAR

    6306 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak “riskli alan”, “rezerv yapı alanı” ve “riskli yapı” kavramları odak noktaları olarak belirlenmiştir.

    1. Riskli Alan

    6306 sayılı Kanun’a göre, “riskli alan”, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alandır (m. 2/ç; Uygulama Yönetmeliği, m. 3/f).

    2. Rezerv Yapı Alanı

    a) Tanımı

    “Rezerv yapı alanı” ise şu şekilde tanımlanmıştır: Rezerv yapı alanı, “bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı ola-rak veya resmen Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak (Çevre ve Şehircilik) Bakanlığı tarafından belirlenen alanlar”dır (m. 2/c; Uygulama Yönetmeliği, m. 3/e).5

    b) Rezerv Yapı Alanının Tespitine İlişkin Koşullar

    Rezerv yapı alanı, (i) alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı hali hazır haritasını; (ii) alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını; (iii) alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini içeren bir dosyaya da-yanılarak ve Maliye Bakanlığının da uygun görüşü alınarak Çevre ve Şe-hircilik Bakanlığı tarafından tespit edilir

    c) Rezerv Yapı Alanlarını Tespit Yetkisi

    Rezerv yapı alanlarını tespit yetkisi (i) Bakanlığa (re’sen); (ii) TOKİ veya İdare’ye ve

    4 Bkz. RG 15.12.2012. Bu Yönetmelikte önce 2 Temmuz 2013 tarihinde (bkz. RG 2. Tem-muz. 2013; Sayı: 28965); daha sonra 25 Temmuz 2014 tarihinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Bkz. RG 25 Temmuz 2014; Sayı: 29071.

    5 Uygulama Yönetmeliğinde İkinci Bölümün başlığında “rezerv yapı alanı ile riskli alanın tespiti”nden söz edilmekte; 4. Maddenin başlığında yine “rezerv yapı alanının tespiti” deyimi yinelenmekte; buna karşı, 4. Maddenin metninde ise, “reserv yapı alanının be-lirlenmesi” deyimi kullanılmaktadır. Yönetmeliğin 5. maddenin başlığı ve metninde ise, “riskli alan” bakımından “tespit” sözcüğü benimsenmiştir. Görüldüğü gibi, Uygulama Yönetmeliğini hazırlayanlar duruma göre “tespit”; duruma göre “belirleme” sözcüklerini kullanmış; her iki sözcüğü (“tespit” ve “belirleme”) özdeş olarak kabul etmişlerdir. Oysa, bu gibi önemli düzenlemelerde, kavramları açıklayan terimler büyük önem taşırlar. Bi-zim açıklamalarımızda, terminoloji uyumu bakımından “rezerv yapı alanları”nın belir-lenmesinde de, “riskli alanların tespiti”nde olduğu gibi, “tespit” sözcüğü kullanılmıştır.

  • 196306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    (iii) gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerine tanınmıştır.

    “Gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince rezerv yapı alanı tespiti talebinde bulunulabilmesi için, bu talebin, talebe konu olan taşınmazların maliklerinin tamamının muvafakatıyla yapılması ve bu taşınmazların yü-zölçümlerinin yüzde yirmi beşinin mülkiyetinin, geliri dönüşüm projeleri özel hesabına gelir olarak kaydedilmek üzere, Bakanlığın uygun gördüğü, bağlı veya ilgili kuruluşuna ya da İdareye veya TOKİ’ye devrine muvafakat edilmesi gerekir” (Uygulama Yönetmeliği, m. 42/c).

    d) Rezerv Yapı Alanlarının Kullanım Amaçları

    Rezerv yapı alanlarının kullanım amaçları, Uygulama Yönetmeliğinde şöyle açıklanmaktadır: “Rezerv yapı alanlarında, Kanun’un amacı çerçeve-sinde fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşa-ma çevrelerini teşkil etmek ve Kanun’da öngörülen amaçlar çerçevesinde kullanılmak üzere; (i) riskli alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapı-larda ikamet edenlerin nakledileceği rezerv konut ve işyerleri; (ii) riskli alanlarda ve bu alanlar dışındaki riskli yapılarda ikamet etmeyen kişilere satışı yapılabilecek her türlü yapı ile gelir ve hasılat getirecek her tür-lü uygulama yapılabilir ve bu alanlar yerleşim yeri olarak kullanılabilir” (m. 4.4/a-b).

    3. Riskli Yapı

    “Riskli yapı” ya gelince, 6306 sayılı Kanun, bu kavramı şöyle tanım-lamaktadır: “riskli alan içinde veya dışında olup, ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapılardır” (m. 2/d; Uygulama Yönetmeliği, m. 3/g).6

    Bu araştırma 6306 sayılı Kanun’un özellikle “riskli yapılar” bakımın-dan uygulanmasına ilişkin sorunlara yönelik olduğundan, “riskli yapı tes-piti” ve riskli yapılara ilişkin uygulamanın durumu aşağıda ele alınacaktır.

    III. 6306 sayılı KANUNUN “RİSKLİ ALANLAR” BAKIMINDAN UY-GULANMASI

    A. Riskli Alanların Tespiti: Bakanlar Kurulu Kararı

    1. Bakanlığın Önerisi ve Bakanlar Kurulunun Kararı

    6306 sayılı Kanuna göre “riskli alan, (i) alanın zemin yapısı veya üze-

    6 6306 sayılı Kanun’da “İdare” kavramıyla, “belediye ve mücavir alan sınırları içinde be-lediyeleri; bu sınırlar dışında, il özel idarelerini; büyük şehirlerde Büyükşehir beledi-yelerini ve Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerini” ifade etmektedir (m. 2/b; Uygulama Yönetmeliği, m. 3/b).

  • 20 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    rindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu; (ii) alanda daha önce meydana gelmiş afetler varsa, bunlara ilişkin bilgileri; (iii) alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sı-nıflandırma haritasını, varsa uygulama imar planını; (iv) alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini; (v) alanın uydu görüntüsünü veya or-tofoto haritasını; (vi) zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edil-mek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu; (vii) alanın özelliğine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca istenilecek sair bilgileri ve belgeleri” içerecek şekilde hazırlanmış olan bir dosyaya dayanılarak; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak (Çevre ve Şehircilik) Bakanlıkça belirlenir ve Bakanlık teklifi olarak Bakanlar Kuruluna sunu-lur (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.1).7

    Bir alanın riskli olarak tespit edilebilmesi için, alanın büyüklüğünün asgari 15.000 m2 olması gerekir. Ancak, Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde, parsel veya parsellerin büyüklüğüne bakılmaksızın ve 15.000 m2 şartı aranmaksızın riskli alan tespiti yapılabilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.4).

    2. Riskli Alanların Tespitini İsteme Yetkisi

    a) Bakanlık (re’sen)

    6306 sayılı Kanun’a göre, riskli alan tespiti Çevre ve Şehircilik Bakan-lığınca re’sen yapılabilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.2).

    b) TOKİ veya İdare

    TOKİ veya İdare de Bakanlıktan riskli alan tespiti isteminde bulunabi-lir (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.2).

    c) Gerçek Kişiler ve Özel Hukuk Tüzel Kişileri

    Ayrıca, gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin de (örneğin der-nekler, vakıflar vb.) Bakanlıktan riskli alan tespiti isteminde bulunabil-meleri mümkündür (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.3).

    B. Uygulama

    1. Tasarrufların Kısıtlanması

    6306 sayılı Kanun’a göre, Bakanlığın talebi üzerine riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında olup da, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan, (a) kamu idarelerine tahsisli olanlar, ilgili kamu idaresi-nin görüşü alınarak, 189 ve 2565 sayılı Kanunların kapsamında bulunan yerler, Milli Savunma Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Maliye Bakan-lığının teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla; (b) kamu idarelerine tah-sisli olmayanlar, ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak Maliye Bakanlı-

    7 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının, riskli alana ilişkin görüşünü 5 gün içinde bildirmesi öngörülmüştür (Uygulama Yönetmeliği, m. 5.5).

  • 216306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    ğınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tahsis edilecek veya bu Bakanlığın istemi üzerine TOKİ’ye ve idareye bedelsiz olarak devredilebilecektir.8

    2. Taşınmazların Değerlerinin Tespiti

    6306 sayılı Kanun’a göre, riskli alanların tespitinden sonra, aşağıdaki işlerin ve işlemlerin yapılması gerekmektedir:

    a) İlk olarak, ilgili kurumlara (yani Bakanlık, İdare ve TOKİ Başkanlı-ğı), Kanun’un uygulama alanındaki taşınmazların sınırını, yüzölçümünü ve cinsini gösteren bir harita ya da kroki yapmak veya yaptırmak yüküm-lülüğü öngörülmüştür. İlgili kurumun, riskli alandaki taşınmazların ma-liklerini ve bunların adreslerini tespit etmesi veya ettirmesi gerekir (Uygu-lama Yönetmeliği, m. 12.1)

    b) Taşınmazların değeri, ilgili kurum içinden en az üç kişiden oluştu-rulacak “kıymet takdir komisyonları” vasıtasıyla veya hizmet satın alın-mak suretiyle tespit edilir. Taşınmazların değeri, taşınmaz değerleme konusunda uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan bilgi alınarak ve ma-hallin emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilerden de yararlanıla-rak 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11. mad-desindeki esaslara göre tespit edilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 12.2 ve 3).

    3. Uygulama Alanındaki Taşınmaz Maliklerinin Hakları ve Tapuya Tescil İşlemleri

    a) Uygulama Alanındaki Maliklerle Sözleşme Yapılması

    Yönetmeliğe göre, uygulama alanında yapılacak konut ve işyerlerinin niteliği ve büyüklüğü ilgili kurumca belirlenmek kaydıyla, uygulama ala-nındaki taşınmaz maliklerine öncelikle uygulama alanında yapılacak ko-nut ve işyerlerinden verilmek üzere bunlarla bir sözleşme yapılır.

    b) Bedele İlişkin Sorunlar

    Yönetmeliğe göre, uygulama alanındaki taşınmazın değerinin, malike verilecek konut veya işyerinin inşaat maliyet bedelinden düşülmesi ge-rekmektedir.9

    (i) Yapılacak hesaplama sonucunda, taşınmaz malikinin ilgili ku-rumdan alacağı olursa, alacağa konu olan meblağ, taraflar arasında yapılacak bir sözleşme uyarınca ödenecektir. Ödeme, nakit olarak yapı-

    8 189 sayılı Kanun, 28.12.1960 tarihli “Milli Savunma Bakanlığı İskan İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrımenkullerden Lüzumu kalmayan-ların Satılmasına Salahiyet Verilmesi Hakkında Kanun”dur. 2565 sayılı Kanun ise, 18.12.1981 tarihli “Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu”dur.

    9 İnşaat maliyet bedeli, uygulama alanında gerçekleştirilecek yapım ihaleleri sonrası gerçekleşen ihale bedeli, arsa edinim bedeli, proje giderleri, yıkım ve nakliye giderleri, taşınmaz değerinin tespiti masrafları, zemin iyileştirme giderleri ve müşavirlik giderleri gibi giderler dikkate alınarak hesap edilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 13.3).

  • 22 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    labileceği gibi; “ilgili kurumun kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan ta-şınmazlarından taşınmaz verilerek ya da imar hakkının başka bir alana aktarılması suretiyle” de yapılabilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 13.2/a).

    (ii) Yapılacak hesaplama sonucunda, taşınmaz malikinin ilgili ku-ruma borçlu olması halinde ise, borcu konu olan meblağ, taşınmaz ma-likince taksitler halinde ödenebilir. Taksitle ödemenin esasları, proje ba-zında ilgili kurumca belirlenecektir (Uygulama Yönetmeliği, m. 13.2).

    (iii) Birden çok konut veya işyeri alma hakkının olması halinde, birden fazla konut veya işyeri verilmek üzere sözleşme yapılabilir. Böyle bir durumda, taşınmaz malikinin ilgili kuruma borçlanması söz konusu olursa, ödemeler, verilecek konut veya işyerinin tespitine yönelik olarak gerçekleştirilecek noter kurası sonucunda ilgili kurumca belirlenecek tak-vime göre peşin olarak yapılacaktır (Uygulama Yönetmeliği, m. 13.2/c).

    (iv) Taşınmaz maliklerinden kendisine işyeri verileceklere müsta-kil işyeri yerine “işyeri hissesi” de verilebilir (Uygulama Yönetmeliği, m. 13.4).

    4. Uygulama Alanında Kiracı veya Sınırlı Nesnel Hak Sahibi Olan-lara Konut veya İşyeri Verilmesi

    a) Uygulama Alanındaki Taşınmazların Maliklerine Konut veya İş-yeri Verilmesinden Sonra, Arta Kalan Konut veya İşyerlerinin Bulun-ması

    Uygulama Yönetmeliğine göre, ilgili kurumca, uygulama alanındaki ta-şınmazların maliklerine konut veya işyeri verilmesinden sonra, arta kalan konut veya işyerlerinin bulunması halinde, belirtilen yapılarda kiracı veya sınırlı nesnel hak sahibi olarak en az bir yıldan beri ikamet edenlere, işye-ri işletenlere ve bu Kanun uyarınca taşınmazları kamulaştırılanlara kalan konut veya işyerlerinden verilmek üzere sözleşme yapılabilir (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 14.1).

    b) Kiracı veya Sınırlı Nesnel Hak Sahibi Olanlardan ya da Taşın-mazları Kamulaştırılanlardan Konut veya İşyeri Verilmesi İsteyenle-rin Sayısının Artan Konut veya İşyeri Sayısında Fazla Olması

    Böyle bir durumda, Uygulama Yönetmeliği, konut veya işyeri verilecek kişilerin noter huzurunda kura çekilerek belirlenmesini öngörmektedir (Uygulama Yönetmeliği, m. 14.2).

    IV. 6306 sayılı KANUNUN “RİSKLİ YAPILAR” BAKIMINDAN UY-GULANMASI

    A. Riskli Yapı Tespitine Konu Olacak Yapılar

    Kentsel dönüşüm bakımından, “riskli yapı tespiti”ne konu olacak ya-pılar,

  • 236306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    1. kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü insanların içine girebi-lecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan yapılar ile

    2. hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.

    İnşaat halinde olup, ikamet edilmeyen yapılar ile metruk olması veya bir kısmının yıkılması nedenleriyle yapı bütünlüğü bozulmuş olan yapılar riskli yapı tespitine konu edilemez (Uygulama Yönetmeliği, deği-şik m. 7.1)

    6306 sayılı Kanun, riskli yapıların tespitini isteme yetkisini öncelikle “yapı malikleri veya kanuni temsilcileri”ne bırakmış; ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da, “riskli yapıların tespitini süre vererek malikle-rinden veya kanuni temsilcileri”nden isteyebilme yetkisini vermiştir (m. 3).

    B. Riskli Yapı Tespitini İsteme Yetkisi: “Yapı Maliki” ve “Bakanlık”

    6306 sayılı Kanun (m. 3) ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin Uygu-lama Yönetmeliği, riskli yapı tespitini isteme yetkisini “öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri”ne vermiş (6306 sayılı Kanun, m. 3.1 ve Uygulama Yönetmeliği, m. 7.2.a); tespitin yapılmasına ilişkin koşulları ve formaliteleri belirlemiş; riskli yapı tespitinin ancak Bakanlıkça lisan verilmiş kamu kurum veya kuruluşlarına; üniversitelere ya da belir-li niteliklere sahip firmalara (şirketler) yaptırılabileceğini belirtmiştir (6306 sayılı Kanun, m. 3.1 ve Uygulama Yönetmeliği, m. 6.1).10

    Riskli yapı tespitini isteme bakımından “odak kavram” olan “yapı ma-liki” kavramı aşağıda analiz edilecektir.11

    C. Riskli Yapı Tespitini Yapmaya Yetkili Kılınmış Kurumlar ve Ku-ruluşlar

    1. Yetkili Kurum ve Kuruluşlar

    Riskli yapı tespitleri Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşa yaptırılabilir (6306 sayılı Kanun, m. 3.1). Söz konusu kurum ve kuru-luşlar, Bakanlıkça lisanslandırılmış (i) kamu kurum ve kuruluşları; (ii) üniversiteler; (iii) sermayesinin en az yüzde kırkı kamu kurum ve kuru-luşlarına ait olan şirketler; (iv) depremden korunma, deprem zararları-nın azaltılması ve deprem mühendisliğin gelişmesine katkıda bulunmak gibi konularda etkinlikte bulunan sivil toplum kuruluşları; (v) 29 Haziran 2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’a göre Bakan-lıktan izin belgesi almış bulunan yapı denetim kuruluşları ve laboratuvar-

    10 Bkz. Nafi Pakel, Kentsel Dönüşüm Yasası, İst.BD., Ocak/Şubat2013, s. 275 - 279; 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart/Nisan, 2014, s.77- 88.

    11 Bkz. aşağıda Üçüncü Bölüm IV

  • 24 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    lar ve (vi) 27 Ocak 1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca inşaat, jeoloji ve jeofizik mühendisleri odalarına büro tescili yaptırmış kurum ve kuruluşlardır (Uygulama Yö-netmeliği, m. 6.1).

    Lisanslı kurum, kuruluş ve şirketler, ülke genelinde riskli yapı tespiti yapabilmeye yetkilidir (m. 6.1).

    Uygulamada, sadece çeşitli üniversitelere değil; fakat bir çok belediye-ye ve büyük bölümü limited şirket olan sayısız firmaya riskli yapı tespiti yapma yetkisinin verildiği görülmektedir.12

    2. Lisans Alabilme Koşulları

    Lisans alabilmek için iki koşulun varlığı aranmıştır. Birinci koşul, ince-lemeyi yapacak mühendislerin niteliklerine ilişkindir. Buna göre, üniver-siteler hariç olmak üzere, lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespiti raporunun hazırlanmasında görev alacak mühendislerin ilgili meslek odalarına üyeliklerinin devam ediyor olması, mesleklerinde en az 5 yıl çalışmış olmaları, Bakanlıkça ya da Bakanlıkça uygun görülen kurum ve kuruluşlarca düzenlenecek eğitim programlarına katılmaları gerekir. Uygulama Yönetmeliğinin, 25 Temmuz 2014 tarihinde değişiklik yapılan 6. maddesinin 2. fıkrası). Eğitim programlarına katılıp, katılım belgesi almayan mühendisler riskli yapı tespitinde görev alamazlar (m. 6.5).13

    İkinci koşul da, riskli yapı tespit raporunun hazırlanmasında görev ala-cak en az bir inşaat mühendisinin yukarıda sözü edilen belgeleri sunması ve “riskli yapı tespitinin Kanuna ve Yönetmeliğe uygun olarak yapılacağına ilişkin bir taahütname vermesidir (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 6.2).

    Lisans başvurusunda, bu belgelerden başka herhangi bir belge istenmez.

    Lisanslar 5 yıl için geçerli olup, bu sürenin sonunda vize edilmeyen lisans belgesinin kullanılması mümkün değildir (m. 6.2).

    3. Lisansın İptali

    Lisan başvurusunda (i) gerçeğe aykırı bilgi verilmesi veya belge sunul-

    12 Üniversiteler içinde İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Kül-tür Üniversitesi, Aydın Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Gelişim Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi sayılabilir. İstanbul’daki ilçe belediyelerinin büyük bölümüne de bu yetki verilmiş bulunmaktadır. Riskli yapı tespiti yapmaya yet-kili firmaların ise küçük bir bölümünün “anonim şirket”; büyük çoğunluğunun ise “li-mited şirket” olduğu görülmektedir. Ayrıntılı bir liste için bkz.

    13 Üniversiteler hariç olmak üzere, lisanslı kurum ve kuruluşlarda görev alacak mühen-dislerin eğitim ve sınavı Bakanlığın belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlıkça yapılır veya yaptırılır (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 6.5).

  • 256306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    muş olduğunun tespiti; (ii) lisanslandırma koşullarının yitirilmesi; (iii) taahüde aykırı olarak risksiz bir yapının riskli; riskli bir yapının da ris-ksiz olarak tespit edilmesi; (iv) riskli yapı tespiti sonucunu etkilemeye yönelik olarak yapıya ilişkin verilerin eksik ve yanlış alınarak hesaplama yapılması nedeniyle daha önce yazılı olarak uyarıda bulunması; (v) riskli yapı tespitini sürüncemede bırakacak şekilde 30 günlük süre içinde riskli yapı tespiti raporundaki eksikliklerin düzeltilerek, raporun Müdürlüğe sunulmaması hallerinde lisans iptal edilir (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 6.3).

    Lisansı iptal edilen kurum ve kuruluşlara 5 yıl süre için yeni bir lisans verilmez (m. 6.3).14

    D. Sadece Tek Bir Riskli Yapı Tespiti Raporunun Düzenlenebilmesi

    Uygulama Yönetmeliği, “her yapı için de sadece bir adet riskli yapı tespiti raporu düzenlenebileceğini” öngörmektedir (!).

    Uygulama Yönetmeliği, birden fazla risk incelemesi yaptırılmasını ön-lemek amacıyla, lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlara, riskli yapı tespi-ti talebi üzerine, o yapı hakkında daha önce riskli yapı tespit raporunun düzenlenip düzenlenmediğini elektronik yazılım sistemi ile kontrol etme yükümlüğü öngörmüştür (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 7.3).15

    Bu çözümün, amaca uygunluğu şüphelidir. Bir kişiye ait bir yapıda “yapı maliki”nin veya “kat mülkiyeti”nde “kat malikleri”nin ya da bunların bir bölümünün, riskli yapı tespitinden kuşku duydukları durumlarda, sa-dece Teknik Heyete itirazda bulunabilme seçeneğiyle yetindirilmesi; buna karşı, ulusal veya yabancı başka bir güvenilir kurum veya kuruluşa ya da inşaat ve deprem mühendisliği alanlarındaki uzmanlara ya da jeoloji veya jeofizik konularının uzmanlarına deprem riski incelemesi yaptırılamama-sı, kanımca anayasal güvence altında olan (AY m. 35) ve Türkiye’nin ta-raf olduğu uluslararası belgelerce de (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, m. 17 ve Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Protokol, m. 1) korunmakta bulunan “mülkiyet hakkı”nın “kamu yararı”nın gerektirdiğinden fazla ve “makul olmayan” bir şekilde kısıtlanmasıdır.

    14 Ayrıca, lisansın iptaline neden olan mühendisin durumu ilgili meslek odasına bildirilir ve 5 yıl süre ile başka bir lisanslı kurum ve kuruluşta görev alabilmesine izin verilmez. Lisansın iptaline ilişkin nedenlerle ilgili ceza yaptırımları için de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bu-lunulur (Uygulama Yönetmeliği, m. 6.3).

    15 Elektronik yazılım sistemi üzerinden yapı kaydı oluşturulduktan sonra 2 ay içinde risk-li yapı tespitinin yapılmaması halinde, oluşturulan yapı kaydının sistemden silinmesi gerekir (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 7.3).

  • 26 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    E. RİSKLİ YAPI TESPİTİ RAPORUNA KARŞI İTİRAZ YOLU: TEK-NİK HEYETİN İNCELEMESİ

    1. Raporun Kentsel Dönüşüm Müdürlüğüne Sunulması

    6306 sayılı Kanuna göre, riskli yapı tespiti raporunun belirli süreler içinde Kentsel Dönüşüm Müdürlüğüne sunulması öngörülmüştür.

    Uygulama Yönetmeliğine göre, “riskli yapı tespitine ilişkin raporların bir örneği, tespit tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde, tespiti yapan İdarece ya da lisanslandırılmış kurum, kuruluş veya şirket tarafından tespite konu olan yapının bulunduğu ildeki Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğüne gönderilecektir”.

    Raporların, sözü geçen Müdürlük tarafından incelenmesi öngörülmüş-tür (Uygulama Yönetmeliği değişik m. 7.4).

    2. Raporun Yetersiz Olduğunun ya da Tespitte Eksiklik Bulundu-ğunun Anlaşılması

    Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü, raporda bir eksiklik görürse, gerekli düzeltmelerin yapılması için raporu, incelemeyi yapan kurum veya kuruluşa iade etmekle yükümlüdür. Bu gibi durumlarda, raporu düzen-leyen kurum, kuruluş veya şirketin bildirimi aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde gerekli düzeltmenin yapılması ve ilgili Müdürlüğe sunulması gerekmektedir. (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 7.4).

    3. Raporun Yapı Malikine veya Maliklerine Tebliği Edilmesi Yapı-nın Riskli Olduğunun Tapu Kütüğünün Beyanlar Sütununda Gösteril-mesi

    Raporda herhangi bir eksiklik bulunmadığı takdirde ise sürecin aşağı-daki şekilde sürdürülmesi gerekmektedir: Riskli yapılar, tespit tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde Bakanlık veya İdare tarafından yapının tescil edilmiş olduğu ilgili tapu müdürlüğüne bildirilecek; tapu müdür-lüğü de “tapu kütüğünün beyanlar hanesine yapının riskli” olduğuna ilişkin bir “belirtme” (!) koyduktan sonra; durumu yapının malikine ya da maliklerini bildirecektir (6306 sayılı Kanun, m. 3.2). Buradaki, “bildir-me”den maksat, yapının riskli olduğunun; yıktırılması gerektiğinin ve bu amaçla da tapu kütüğünün beyanlar hanesinde durumun belirtildiğinin “yapı maliki veya malikleri”ne tebliğ edilmesidir.16 16 Tapu kütüğünün “Beyanlar” sütununa yapılacak “beyanlar”la (Anmeldung; réquisition),

    bazı hususların tapu kütüğünde gösterilmesi amaçlanır. Örneğin, malikin istemi üzerine “bir taşınmazın eklentileri”nin veya “taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtla-maları”nın beyanlar sütununa yazılması mümkündür (TMK m. 1012; Tapu Sicili Tüzü-ğü, m. 60-64. Karş. İsviçre MK m. 963). Böylece, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kapsamı ve hakla ilgili kısıtlamalar bakımından ilgililerin bilgilendirilmesi sağlanmış olur. Kentsel dönüşüm bakımından, tapu kütüğünde, yapının riskli olduğuna ilişkin “be-yan”la, riskli bir yapının edinilmesi bakımından iyi inançlı üçüncü kişilerin korunması-

  • 276306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    Tebligat, 11 Şubat 1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre yapılır. Tebligatların, yazılı olarak ve elektronik ortamda Kentsel Dönü-şüm Müdürlüğüne bildirilmesi öngörülmüştür (6306 sayılı Kanun, m. 3.2; Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 7. 4). Uygulamada riskli yapı tespi-ti raporuna ilişkin tebligatlar Tapu Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır.

    Riskli yapı tespiti kararının tebliğ edilmesine ilişkin somut bir tebligat örneği aşağıda yer almaktadır (yapının tapu kütüğündeki kayıtları ve teb-ligatın yapıldığı kişiler gösterilmemiştir). Bu yazıda, “belirtmenin (beyan) tesisi”nden sözedilmesi yanlıştır.

    “T.C. _____________Kaymakamlığı

    Tapu Müdürlüğü

    Yevmiye No.__________________ Tarih___________

    Konu: 6306 sayılı Kanun Gereğince Riskli Yapının Belirtilmesinin Tesisi

    Sayın______________________

    Adres

    İlgi: Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 20.03.2014 tarih ve_____sayılı yazısı

    ________.mahallesi_____ada_____parseldeki tüm bağımsız bölüm nu-maralı taşınmazlar üzerine T.C. İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğünün ilgi yazılı talebi üzerine “6306 sayılı Kanun gereğince riskli yapıdır” belirtmesi konulmuştur. Riskli yapı tespitine karşı, tara-fınıza yapılan bu tebligat tarihinden itibaren bizzat veya kanuni tem-silcinizce 15 gün içinde, riskli yapı tespitine karar veren T.C. İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğüne bir dilekçe ile itiraz etme hakkınız bulunmaktadır. İtiraz edilmediği takdirde elinize geçen bu tebligat tarihinden itibaren idare (Belediye, il özel idaresi, büyükşehir belediyesi, büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyesi) tarafından 60 günden az olmamak üzere belirlenecek süre içinde yapınızın yıktırıl-ması gerekmektedir.

    Bilgilerinize rica olunur.

    Yetkilinin İmzası/Mühürü

    _______________Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğü

    nın amaçlandığı söylenebilir (Karş. TMK m. 1020 ve 1023). Teknik bir hukuk kavramı olan ve 1926 tarihli eski TMK’nda olduğu gibi; yeni TMK tarafından da benimsenmiş bulunan “beyan” sözcüğü yerine, “belirtme” sözcüğünün kullanılması kentsel dönüşüm-le ilgili düzenlemeyi hazırlayanların “özensizliği”nin tipik bir görünümlerinden biridir.

  • 28 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    4. Tespit Raporuna Karşı Teknik Heyete Yapılacak İtiraz

    a) İtirazda Bulunma Yetkilisi

    6306 sayılı Kanuna göre, riskli yapı tespiti raporuna karşı tebliğ tari-hinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz üzerine 7 kişilik bir Teknik Heyetin raporu incelemesi öngörülmüştür.

    b) Teknik Heyetin Yapısı

    Teknik Heyet, Bakanlığın talebi üzerine üniversiteler tarafından ilgi-li meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek 4 öğretim elemanı ile Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli olan 3 kişinin görevlendiril-mesi suretiyle 7 kişiden oluşur (6306 sayılı Kanun, m. 3.1; Uygulama Yönetmeliği, m. 9.4).

    c) Teknik Heyetin Yapılan İtirazı ve Raporu İncelemesi

    Teknik Heyetin çalışma usulü ve esasları Uygulama Yönetmeliğinde be-lirtilmiştir (m. 10) Teknik Heyet en az beş üyenin katılımıyla toplanır. Ka-rarlar, toplantıya katılanların oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde, Başkanın taraf olduğu görüş çoğunlukta sayılır (Uygulama Yönetmeliği, m. 10.4).

    Teknik Heyet, “itiraz dilekçesinde gösterilen itiraz sebebiyle bağlı ol-maksızın riskli yapı tespiti raporunun Kanuna ve Yönetmeliğe uygun ola-rak hazırlanıp hazırlanmadığını” incelemekle yükümlüdür (m. 10.7).

    Teknik Heyetin kararlarının gerekçeli olması gerekir.

    Uygulama Yönetmeliğinin önceki şeklinde, kararın, “dayanakları ve ilmi gerekçeleri belirtilerek” yazılması öngörülmüş iken, 25 Temmuz 2014 tarihli değişiklikte sadece “gerekçeli olma gereği”nden söz edilmiş; nedense “bilimsel gerekçe”den vazgeçilmiştir.

    Uygulama Yönetmeliğinde Teknik Heyetçe yapılacak incelemenin, dos-ya üzerinden mi; yoksa riskli olduğu belirtilen yapıya gelinerek yerinde inceleme yapmak suretiyle mi yapılacağı belirtilmemiştir. Uygulamada, Teknik Heyetlerin dosya içeriğine göre inceleme yapmakta oldukları söy-lenmektedir. Kanımca, Teknik Heyetin, istem halinde, yerinde inceleme yapması sağlanabilir. Zira 6306 sayılı Kanun, Teknik Heyete, “itiraz se-bebiyle bağlı olmaksızın inceleme yapma” yükümlülüğünü öngörmek-tedir (m. 10.7).

    Ayrıca, riskli yapı incelemelerinde özellikle paylı mülkiyete, elbirliği mülkiyetine ve kat mülkiyetine tabi olan yapılarda mülkiyet hakkına ilişkin çeşitli sorunların ve uyuşmazlıkların varlığına karşın, Teknik He-

  • 296306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    yette, hiçbir hukukçunun yer almaması yerinde değildir. Oysa, 6306 sayılı Kanun, Teknik Heyete, “raporun kanuna ve Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığını inceleme” görevini vermiştir. “Ka-nuna göre hazırlanma” kavramı, “başvurunun 6306 sayılı Kanuna göre başvuru yapabilme yetkisine sahip kişi veya kişilerce yapılması” koşulunu da içerir.17

    d) İncelemenin Sonucu ve İlgiliye Tebliğ Edilmesi

    İnceleme sonucunda, Teknik Heyet, ya itirazı ret edip raporu onayla-yacak ya da itirazı kabul ederek eksiklik veya yanlışlıkları belirtecek-tir.

    Teknik Heyetin kararları, başkan ve üyeler tarafından imzalanır; daha sonra karar, Bakanlığa, tespiti yapan veya yaptıran İdareye ve itiraz ede-ne bildirilir. (Uygulama Yönetmeliği, m. 10. 7).

    Müdürlüğün veya Teknik Heyetin, “riskli yapı tespiti raporu”nda ek-siklikler bulunduğunu saptaması halinde, rapor, tespiti yapan kurum ya da kuruluşa geri gönderilir. Tespiti yapan kurum ya da kuruluşun, söz konusu bildirimi aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde gerekli düzeltme-yi yaparak, Kentsel Dönüşüm Müdürlüğüne sunması zorunludur. (Uygu-lama Yönetmeliği, değişik m. 7.4).

    F. İTİRAZIN TEKNİK HEYETÇE RET EDİLMESİ: İDARİ YARGI YE-RİNE BAŞVURU

    1. İptal Davası İçin Süre

    6306 sayılı Kanun, “bu kanun uyarınca tesis edilen idari işlemler”e karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde 2577 sayılı “İdari Yargıla-ma Usulü Kanunu” uyarınca dava açılabileceğini belirtmektedir (6306 sayılı Kanun, m. 6.9). Bu nedenle, Teknik Heyetçe verilen itirazın reddi kararının idare tarafından itirazda bulunanlara tebliği tarihinde itibaren 30 gün içinde idari yargıya başvurulabilir.18

    Uygulama Yönetmeliği m. 6.1’de, “riskli yapı tespitine karşı yapılan itirazın reddedilmesi (veya riskli yapı tespitine itiraz edilmemesi suretiy-le), riskli yapı tespitinin kesinleşmesi halinde Müdürlük (Altyapı ve Kent-sel Dönüşüm Müdürlüğü olan illerde bu Müdürlük; diğer illerde ise Çevre

    17 Bkz. Nafi Pakel, 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart/Nisan, 2014, s.78.18 6306 sayılı Kanun, idare mahkemesinde açılacak davalarla ilgili olarak 2577 sayılı İdari

    Yargılama Usulü Kanunu’nda öngörülen 60 günlük dava açma süresini (m. 7.1) 30 güne indirmiştir. Binanın yıktırılması sonucunu doğuran bir işlemle ilgili olarak doğru-dan doğruya yurttaşların mülkiyet hakkını etkileyen bir konuda dava süresinin yarıya indirilmesi amaca uygun değildir.

  • 30 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    ve Şehircilik Müdürlüğü) gerekli tebligatların yapılmasını ve riskli yapının yıktırılmasını “idare”den ister” denilmektedir. Burada söz konusu olan “idare”, “belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri; bu sınırlar dışında il özel idarelerini; büyük şehirlerde büyük şehir belediyelerini; Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde Büyükşehir belediyesi sı-nırları içindeki ilçe belediyeleri”ni ifade eder (6306 sayılı Kanun, m. 2.1 ve Uygulama Yönetmeliği, m. 3.1).

    Teknik Heyetçe verilecek itirazın reddi kararlarına karşı açılacak dava-larda, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yöneltilmesi gerekir.

    2. Yetkili İdare Mahkemesi

    Teknik Heyetin itirazın reddi kararına karşı idari yargı yerinde açıla-cak davada yetkili mahkeme, taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir (m. 34.1).

    3. Yürütmenin Durdurulması İstemi

    İdari davanın açılması idari işlemin yürütülmesini durdurmayacağın-dan (2577 sayılı Kanun, m. 27.1), binanın yıktırılması sürecinin devam etmesi nedeniyle, telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşme-sinin söz konusu olduğu durumlarda, idari yargı kararının anlamsız bir belge haline dönüşmemesi için, idare mahkemesinden “yürütmenin dur-durulması”na karar verilmesinin istenebilmesi mümkündür (m. 27.2).19 İdare mahkemesi, duruma göre, başka bir riskli yapı incelemesi yaptıra-bilir. Bu amaçla, raporu düzenleyen kuruluştan başka bir riskli yapı tes-piti yapma lisansı bulunan kuruluşa inceleme yaptırılabilir. Ayrıca, İdare mahkemesine, “uzmanlara hazırlatılmış bilimsel görüşler” içeren “bilirki-şi raporları” sunulabilir.

    19 6306 sayılı Kanun, ilk şeklinde idari yargı yerinden “yürütmenin durdurulmasının iste-nemeyeceğini” belirtmiş ve Türk yurttaşından yargısal korumayı esirgemiştir. Yurttaşın “hak arama özgürlüğü”nü (AY, m. 36) anlaşılmaz bir nedenle yok etmeye yönelik bu çözüm, AY Mahkemesinin 27 Şubat 2014 tarihli kararıyla hükümsüz kılınmıştır. (Ana-yasa Mahkemesinin 27 Şubat 2014 tarihli iptal kararı için bkz. RG 26.Temmuz.2014; Sayı: 29072). Bu bakımdan, AY Mahkemesinin iptal kararı ve iptal kararının yürürlüğe girmesinden sonra, idarenin, idari yargı yerlerince verilecek “yürütmenin durdurulma-sı” ve “iptal kararları” doğrultusunda malikler tarafından açılacak “tazminat davaları” ile “iptal kararının yerine getirilmemesinden kaynaklanacak ceza davaları”yla karşı karşıya kalması söz konusudur. Bu gibi durumlarda, AY Mahkemesinin - özelleştirme davalarında olduğu gibi- idari yargı kararlarının “imkansızlık” nedeniyle yerine getirile-meyeceğine ilişkin davalı idare savunusunu kabul etmediğini de belirtmek yerinde olur. Bkz. AY Mahkemesinin 3.10.2013 tarihli ve E 2012/73; K 2013/107 sayılı kararı. (Araş-tırmanın idare hukukuna ilişkin sorunlarında yardımlarını esirgemeyen meslektaşım Prof. Dr. Tayfun Akgüner ile Prof. Dr. Zehredin Aslan’a teşekkür ederim.)

  • 316306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    Yürütmenin durdurulmasına ilişkin karara karşı, kararın tebliğini iz-leyen günden itibaren 7 gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Bölge İdare Mahkemesinde itirazda bulunulabilir (m. 27.7).

    4. İdare Mahkemesinin Kararı

    İdari yargı yeri tarafından verilecek karara karşı, 2577 sayılı İdari Yar-gılama Usulü Kanunu’na göre, kararın tebliğinden itibaren 30 gün için-de, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine istinaf yoluyla başvurulabilir (m. 45.1). Ancak, istinaf usulü henüz uygu-lanmadığından, idare mahkemesinin kararına karşı, Bölge İdare Mahke-mesine itiraz yoluyla başvuruda bulunulması gerekmektedir.

    5. Temyiz

    Bölge idare mahkemesinin kararına karşı da, kararın tebliğinden iti-baren 30 gün içinde temyiz yoluyla Danıştay’a başvurabilmek mümkün-dür. (2577 sayılı kanun, m. 46).

    G. TEKNİK HEYETİN KARARINA KARŞI İTİRAZDA BULUNULMA-MASI DURUMUNDA SÜRECİN SÜRDÜRÜLMESİ

    1. Yıkım İçin Süre Verilmesi

    Yurttaşların isteyerek ya da hukuk bilgilerinin eksikliği nedeniyle riskli yapı tespitine itiraz etmemeleri (veya yapılan itirazın ret edilmesi) halinde riskli yapı tespiti kesinleşecek ve yapının yıktırılması için Mü-dürlükçe, yapı malikine 60 günden az olmamak üzere bir süre veri-lecektir. Maliklere yapılacak tebligatta, riskli yapıyı kiracı veya sınırlı bir nesnel hak sahibi (örneğin oturma hakkı gibi) olarak kullananlara yapıyı boşaltmaları (tahliye) için bildirimde bulunma yükümlülüğü de öngörül-müştür. (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 8.2 a).

    Hiç şüphe yok ki, idarenin yıkım kararına karşı da, tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde idari yargı yoluna başvurulabilir. (6306 sayılı Ka-nun, m. 6.9).

    2. Yapının Arsa Haline Dönüşmesi Üzerine Yapılacak İşlemler

    Kat mülkiyeti rejimine tabi yapılarda, “üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlardaki kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakati aran-maksızın Bakanlığın talebi üzerine tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malikle yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilecektir” (m. 6.1).

  • 32 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    3. Yeniden Yapı Yaptırılması Konusunda Yapı Maliklerinin Üçte İki Çoğunlukla Karar Vermesi

    a) 6306 sayılı Kanun, yıkım halinde de, arsa haline gelen taşınmazda “yeniden bina yaptırılması” konusundaki inisiyatifi yapı maliklerine ta-nımıştır. Bu gibi durumlarda, yeniden bina yaptırılmasına sahip olduk-ları paylar oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğunun vereceği karar esas alınacaktır (m. 6. 1).

    b) Uygulama Yönetmeliği, riskli yapıların bulunduğu parsellerde yapı-lacak uygulamalarla ilgili olarak daha ayrıntılı bir düzenleme yapmıştı. Uygulama Yönetmeliğine göre, “riskli yapılarda Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrası uyarınca parsellerin tevhid edilmesine; münferit veya bir-leştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına; yeniden bina yaptırılmasına; payların satışına; kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine bütün maliklerce oybirliğiyle karar verilmemiş ise, riskli yapının değeri Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilir ve maliklerden birinin istemi üzerine bütün malikler toplantıya çağrılır.20

    Toplantıda, yürütülecek uygulamalar konusunda riskli yapının değeri de gözetilerek bütün maliklerce oybirliğiyle anlaşmaya çalışılır. Oybirli-ğiyle anlaşmanın sağlanamaması halinde, yapılacak uygulamaya sahip ol-dukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karar tutanağa bağlanır ve karara katılan maliklerce imzalanır.

    Bu karar, karara katılmayanlara ve toplantıya iştirak etmeyenlere noter vasıtasıyla tebliğ edilir. Bu tebliğde, onbeş gün içinde bu kararın kabul edilmemesi halinde, bağımsız bölümlerine ilişkin arsa paylarının Bakanlıkça tespit edilecek veya ettirilecek rayiç değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık arttırma usulüyle satılaca-ğı; paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu payların rayiç be-deli Bakanlıkça ödenmek kaydıyla tapuda Hazine adına tescil edileceği bildirilir”. (Uygulama Yönetmeliği, m. 15.2).

    Görüldüğü gibi, Yönetmelik “2/3’nin karar vermesi”nden söz etmek-tedir. Karar, çok taraflı bir “hukuksal işlem” olup, 2/3’ün karar alabilmesi için, daire ya da kat maliklerinin usulüne uygun olarak bir toplantı yap-maları; konuyu görüşmeleri ve durumun açıklığa kavuşturulmasından

    20 Uygulama Yönetmeliğinin son değişiklikten önceki metninde, maliklerden birinin istemi üzerine diğer maliklere noter vasıtasıyla tebligat yapılması öngörülmüş iken, anlaşıl-dığına göre, işleri hızlandırmak amacıyla, tebligatın “noter vasıtası”yla yapılmasından vazgeçilmiştir (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 15.2)

  • 336306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    sonra karar almaları gerekir. Ayaküzeri alınan kararlar, hukuka aykırı olduğu gibi; bazı durumlarda TBK’nın “aldatma” (hile, m. 36 vd.) veya “korkutma”ya (tehdit, m. 37) hükümlerinin uygulanması da söz konusu olabilir.21

    4. Üçte İki Çoğunluğun Vereceği Karara Katılmayan Paydaşların Hukuksal Durumu

    a) Payların Anlaşma Sağlayan Diğer Paydaşlara Açık Arttırma Usu-lü ile Satılması

    Yukarıda açıklandığı gibi, üçte iki çoğunluğun vereceği karara katıl-mayan bağımsız bölümlere ilişkin arsa payları Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık arttırma usulü satılacaktır (m. 6.1; Uygulama Yönetmeliği, m. 15.3).22 “Üzerindeki riskli yapının yıkılmasından sonra, arsa haline gelen taşınmazın satışına karar verilmesi halinde, bu satışın öncelikle Bakanlığa veya Bakanlıpğın öngör-düğü bağlı veya ilgili kuruluşuna veya İdareye veya TOKİ’ye teklif edilmesi gerekir” (m. 15.5).23

    b) Satışın Gerçekleşmemesi Halinde Payların Hazine Adına Tescili ve TOKİ’ye Tahsisi

    Böyle bir satışın gerçekleştirilememesi halinde ise, bu paylar, rayiç be-del hazineden ödenerek tapuda hazine adına tescil edilecek ve Bakanlı-ğa tahsis edilmiş sayılacaktır. Bakanlıkça uygun görülenlerin de TOKİ’ye veya idareye (belediyelere) devredilebilmesi mümkündür” (6306 sayılı Kanun, m. 6.1; Uygulama Yönetmeliği, m. 15.3).

    21 Karş. Nafi Pakel’i verdiği bilgilere göre, “uygulamada toplantı davetini yapan 2/3 çoğun-luğa sahip bir inşaat şirketinin, bu konuda ikinci bir teklif dahi olmaksızın inşaatın kendisi tarafından yapılmasına, imar mevzuatının ileride değişmesi ve yeni inşaat hakkı kazanılması halinde diğer paydaşların bu haklarından [yani kazandıkları yeni haklar-dan] peşinen feragat etmiş sayılacaklarına ilişkin bir kararı, paylarının satılması teh-didiyle azınlıkta kalan paydaşlara zorla kabul ettirme istemine kadar varan örneklere rastlanılmaktadır”. Bkz. 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart/Nisan 2014, C. 88, Sayı: 2014/2, s. 83. Esaslı yanılma (TBK m. 31), aldatma (m. 36) veya korkutma (m. 37) durumları söz konusu olduğunda, “irade bozukluğu”na karşı TBK m. 39 hükmü uygulanacaktır. Hukuka aykırı 2/3 çoğunluk kararlarında ise, gerek şekil; gerekse içerik bakımından kararın iptali için yargı yerine başvurulabilir (iptal davası).

    22 Uygulama Yönetmeliğine göre, satış işlemi tamamlanıp komisyonca karara bağlanmadan önce, üçte iki çoğunluk kararına katılmayan maliklerin, üçte iki çoğunluk ile alınan kararı kabul etmeleri veya üçte iki çoğunlukla alınan karar doğrultusunda yapılan söz-leşmeyi komisyonca verilen süre içinde imzalayarak Müdürlüğe vermeleri halinde açık arttırmayla satış işlemi geçersiz sayılacaktır. (Bkz. Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 15/A. 11).

    23 Nafi Pakel, bu düzenlemeye karşı, kanımca da yerinde olarak şu soruyu yöneltmekte-dir: “satışın öncelikle Bakanlığa, İdareye veya TOKİ’ye teklif edilmesi”nin mantıklı bir gerekçesi yoktur. Ayrıca, mülkiyet hakkının serbestçe değerlendirilmesine getirilen bu sınırlamaya uyulmamasının sonucu da belli değildir. (Bkz. 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart/Nisan 2014, C. 88, Sayı: 2014/2, s. 81).

  • 34 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    c) Üçte İki Anlaşmanın Sağlanamaması Halinde Acele Kamulaştır-ma Yoluna Başvurulabilmesi

    Ayrıca, üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan teb-ligatı izleyen 30 gün içinde en az üçte iki çoğunlukla anlaşma sağla-namadığı takdirde, başka bir girişim de, Bakanlık, TOKİ veya idarece acele kamulaştırma yoluna gidilebilmesidir (m. 6.2).

    d) Diğer Durumlar

    Uygulama Yönetmeliği, bir parselde birden fazla yapının bulunması ve bu yapıların tamamının riskli olarak tespit edilmesi hali ile bazıla-rının riskli olduğunun tespit edilmesi halinde yapılacak uygulamalar bakımından da çözümler öngörmektedir:

    aa- Bir parselde birden fazla yapının bulunması ve bu yapıların tamamının riskli olarak tespit edilmesi halinde, bu yapıların birlikte değerlendirilmesi ve yapılacak uygulamaya, sahip oldukları hisseler ora-nında maliklerin en az üçte iki çoğunluğunun karar vermesi gerekir (Uy-gulama Yönetmeliği, m. 15.7).

    Uygulama Yönetmeliğine göre, “üzerindeki yapıların tamamının riskli yapı olarak tespit edilmiş olması şartıyla, tevhidi mümkün olan birden fazla parselin tevhid edilmesi ile terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine üzerindeki riskli yapıların yıktırılmasından sonra, her parselde ayrı ayrı sahip oldukları hisseler oranında maliklerin en az üçte iki çoğunluğuyla karar verilir. Bu parsel veya parsellerin arasında veya bitişiğinde bulunan yapılaşmamış boş parsellerin, riskli yapıların bulunduğu parsellerle tev-hid edilmek suretiyle değerlendirilebilmesi için, boş parsellerdeki bütün maliklerin oybirliğiyle karar alması gerekir. Tevhidden sonra yapılacak uygulamaya tevhid ile oluşan parselde sahip oldukları hisseler oranında maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir”. (Uygulama Yönetme-liği, değişik m. 15.9)

    bb- Bir parselde birden fazla yapının bulunması ve bu yapıların bazılarının riskli olarak tespit edilmesi halinde ise, “ilgili tapu müdür-lüğünce, parsel üzerinde bulunan bütün yapıların değil; sadece riskli ola-rak tespit edilen yapıların tapu kütüğüne (“tapu kütüğündeki kaydına” olacak) riskli yapıdır belirtmesi (!) (beyan) işlenecektir.24

    24 Riskli olarak tespit edilen yapıların birlikte değerlendirilebilmesi için, bu yapıların bu-lunduğu alanın, risksiz yapıların bulunduğu alandan ifrazı mümkün ise, ifraz, terk, ih-das ve tapuya tescil işlemleri (Altyapı ve Kentsel Dönüşüm) Müdürlük tarafından re’sen yapılacak veya yaptırılacaktır” (Uygulama Yönetmeliği, değişik m. 15.8/b).

  • 356306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    H. KAT MÜLKİYETİ REJİMİNDE YAPININ YIKTIRILMASINDAN VE 2/3 ÇOĞUNLUĞUN VERECEĞİ KARARDAN ÖNCE YAPILMASI GE-REKLİ VE YARARLI GİRİŞİMLER

    1. Delil Tespiti Davasıyla Dairelerin ya da Bağımsız Bölümlerin Mevcut Durumların Tespiti

    Anayapının yıktırılması durumunda daireler (katlar ya da bağımsız bölümler) fiziksel olarak ortadan kalkacağı ve daire malikleri arasındaki ilişkiler belirli bir arsa üzerinde (anataşınmaz; anagayrımenkul) arsa payları oranında bir “paylı mülkiyet” (eski TMK’da “müşterek mülki-yet”) rejimine (TMK m. 688 vd.) dönüşeceği için, arsa üzerinde yapılacak yeni yapıda (anayapı) dairelerin fiziksel durumları çeşitli nedenlerle (yeni imar planı vb.) aynı olamayacağından, daire malikleri arasındaki müs-takbel ilişkilerin belirlenmesi ve “ileride açılacak davalar bakımından delil sağlanması” amacıyla, her dairenin (kat, bağımsız bölüm) yıkımdan önceki durumunu tespit ettirmede çok önemli bir menfaati bulunmak-tadır. Bu nedenle de, bir delil tespiti davasıyla her dairenin fiziksel du-rumunu ve görünümünü (manzara, yerleşim düzeni vb.) tespit ettirmesi amaca uygun olacaktır. Esasen uygulamada da, sözünü ettiğimiz amaçlar-la delil tespiti davalarının açıldığı görülmektedir (HMK m. 400 vd.). Delil tespiti davaları mahkemelerce genel olarak kabul edilmekte ve yargı yer-lerince uzman bilirkişilere gerekli incelemeler yaptırılmaktadır. Bununla beraber, bazı mahkemeler, “hukuki yarar (menfaat) şartı”nın gerçekleş-memesi ve “müstakbel davaların kime karşı açılacağının belirtilme-miş olması” gibi gerekçelerle delil tespiti davalarını ret etmektedir. Bu uygulamanın yanlış olduğu kesindir. Anayapının yıkılmasından sonra ne olacağı belli olmadığından her daire malikinin yeni düzende haklarını ko-ruyabilmesi için delil tespiti davası açılmasında “çok önemli menfaati” bulunmaktadır. Daire malikleri arasındaki ilişkilerde, anayapının yıktı-rılmasından sonra kimin kimden ne talep edebileceğini önceden kestire-bilmek mümkün değildir. HMK m. 400(1)’e göre, bir kimsenin “ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla bilirkişi in-celemesi yaptırabilmesi” mümkündür. HMK m. 400(2)’ye göre, “delilin hemen tespit edilmemesi halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesi-nin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dahilinde bulunuyorsa, hukuki yarar var sayılır”. Anayapının yıktırılmasından sonra dairelerin fiziksel durumlarının kanıtlanabilmesi mümkün olamayacağından, ortada tipik bir “delillerin kaybolması” durumu söz konusudur. Bu bakımdan, “hu-kuki yarar şartı”nın gerçekleşmiş olmaması gerekçesiyle tespit davasının ret edilmesi ve daire maliklerinin böylece “delillerin tespitinden yoksun bırakılması”, yurttaşın anayasal “hak arama özgürlüğü”nün (AY m. 36)

  • 36 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    inkar edilmesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca, “kime karşı dava açılaca-ğı”nın belirtilmemiş olması nedeniyle, delil tespiti isteminin red edilmesi HMK’na da aykırıdır. Zira, HMK m. 401/c.2’ye göre, “tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkan vermemesi nedeniyle aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa, talebi geçerli sayılır”.25

    2. Arsa Paylarının Düzeltilmesi Davası

    Türkiye’de kat mülkiyeti rejiminde arsa paylarının bağımsız bölüm-lerin değerleriyle oranlı olarak tahsis edilmediği bilinen uygulamalardan biridir. Genel olarak arsa payları inşaat firmaları ya da yükleniciler (mü-teahitler) tarafından belirlenmekte; paylar belirlenirken de genel olarak anayapının durumu ile anayapının içinde yer alan bireysel dairelerin fi-ziksel durumları (manzara; dairenin iç düzenlemesi vb.) objektif ölçüt-lere göre değil; fakat kazanç sağlamaya yönelik sübjektif ölçütlere göre değerlendirilmektedir. İnşaat firmaları genellikle kendilerine bırakılan ya da daha sonra satışa sunulmak üzere anayapıda kendileri tarafından alı-konulan dairelere daha fazla pay vermekte; böylece, dükkan, galeri veya mağaza olarak satılması düşünülen zemin katlardaki daireler ya da genel dam teraslarında çatı katı olarak inşa edilen bağımsız bölümlerin arsa paylarıyla diğer dairelerin arsa payları arasında açıklanması çok güç olan farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

    Bu nedenledir ki, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3. maddesinde 2814 sa-

    25 Kat ya da dairelerin fiziksel durumlarının tespit edilebilmesi için başvurulabilecek başka bir yol da, tespitin noterlere yaptırılmasıdır. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’na göre, “noterler, bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini tespit edebilirler” (m. 61). Ancak no-terlerin, adliyeye intikal eden olaylarda tespit işleri yapamayacakları belirtilmektedir. (Ayrıntı için bkz. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C. I, İstanbul, 2001, s. 867-868; C. IV, İstanbul, 2001, s. 4477- 4481; Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Mu-hammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin, Ankara, 2013, s. 644). Ay-rıca bkz. Türkiye Noterler Birliğinin noterlerce yapılacak tespitler konusunda 26 Mayıs 2003 tarihli; 22 sayılı ve 09 Temmuz 2004 tarihli;27 sayılı Genelgeleri). Kural olarak, noterlerce yapılan tespitlerin, delil tespiti davalarından farkı şudur: Delil tespiti dava-larında, sonradan açılacak “asıl davanın taraflarından her biri iddia ve savunmasını ispat için delil tespiti dosyasındaki tutanak ya da rapora dayanabilir” (HMK m. 405). Oysa, Noterlik Kanunu’nun 61. maddesine dayanılarak yaptırılmış noter tespitlerine delil değerinin tanınıp tanınmayacağı ve mahkeme hükmüne esas teşkil edip etmeyeceği yargıcın takdirine ilişin bir husustur. (Karş. Yargıtay HGK’nun 14 Mart 1990 tarihli ve 2-31/169 sayılı kararı (YKD 1990/7, s. 970-971). Kural olarak, hukuk yargılamasında, “kanuni istisnalar dışında hakim delilleri serbestçe değerlendirir” (HMK m. 198). An-cak, delillerin serbestçe değerlendirilmesi “keyfilik” anlamına gelmeyip; yargıcın delille-rin değerlendirilmesinde göstereceği gerekçelerin objektif, somut ve mantık kurallarına uygun olması gerekir. Bu nedenle, objektif ilkelere ve maddi olgulara açıkça aykırılık oluşturmayan noter tespitlerinin somut delil olarak bir davada hükme esas alınabilmesi mümkün olabilir. Bkz. Ahmet Başözen, Noter Tespitlerinin Delil Değeri, e-Akademi- Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık Internet Dergisi, Temmuz 2007, Sayı: 65, Paragraf 33 vd.

  • 376306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    yılı Kanunla 13 Nisan 1982 yılında yapılan bir değişiklikle, “arsa pay-larının, bağımsız bölümlerin değerleriyle oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat malikine arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilme” imkanı tanınmıştır.

    Arsa payları bu şekilde gelişigüzel belirlenmiş anayapılarla ilgili olarak 6306 sayılı Kanuna ilişkin uygulamada da, genellikle, üçte iki çoğunluk-la karar alınmasından önce “arsa paylarının yeniden düzenlenmesi” davalarının açıldığı görülmektedir. Aslında, tüm daire (kat) maliklerinin oybirliğiyle bu gibi gelişigüzel belirlenmiş arsa paylarının yargı yerine baş-vurulmadan düzenlenebilmesi mümkün ve daha kolay bir çözüm ise de, çeşitli psikolojik (duygusal) ve sosyolojik (kat mülkiyeti rejimine alışama-ma) nedenlerle bu çözümün işlemediği görülmektedir. Bu nedenle, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi davalarında da yargı yerlerinin daire maliklerine hukuksal yardımı esirgememeleri gerekir.

    J. KİRA YARDIMI

    6306 sayılı Kanun, riskli alanlarda bulunan ya da riskli alanlar dışın-da kalan ancak riskli yapı raporu verilen yapıların maliklerine belirli süreler için kira yardımı yapılabileceğini belirtmektedir. Kira yardımına ilişkin ayrıntılar Uygulama Yönetmeliği, m. 16.1-4’de açıklanmıştır.

    Anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanındaki yapıların maliklerine tahliye tarihinden itibaren 600, - TL aylık kira yardımı yapılabilir. Yardım süresi, riskli alan dışındaki yapılarda 18 ay; Kanun kapsamında anlaş-ma yoluyla kamulaştırılan yapılarda 5 aydır. Riskli alanlarda kira yardı-mı süresi en çok 36 ay olarak belirlenmiştir. Yapılacak kira yardımının 5 aylık tutarı, taşınma masrafları da dikkate alınarak, def’aten ödenebilir. Kira yardımı, sadece maliklere özgü olmayıp, kiracılar ile sınırlı nesnel hak sahiplerinin de (örneğin TMK m. 823 vd. uyarınca yıkılacak yapıda “oturma hakkı” sahipleri) kira yardımdan yararlanabilmeleri mümkün-dür. (Uygulama Yönetmeliği, m. 16, 1-4).

    K. HARÇ VE ÜCRETLERDEN BAĞIŞIKLIK

    Kanuna göre, uygulama alanındaki yapıların dönüşüme tabi tutulma-dan önce ilk satışı, devri ve tescili işlemleri ile Kanun kapsamında yapı-lacak yeni yapıların ilk satış, devri ve tescili işlemlerinde noterler, tapu ve kadastro müdürlükleri, belediyeler ve diğer kurum ve kuruluşlarda belirli harç ve ücret bağışıklıklarından yararlanabilmek mümkün ola-caktır. Uygulama Yönetmeliğinde, tamamen kendi kaynaklarını kullana-rak, uygulama alanında veya uygulama alanı dışındaki parsellerde yeni bir yapı yapılması halinde de aynı bağışıklıklardan yararlanılabileceği be-

  • 38 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    lirtilmiştir. (Uygulama Yönetmeliği, m. 16.9/ç). Ancak, uygulamada, “risk-li yapının tapuya şerhi ve yıkım kararının kesinleşmesinden sonra yapı-lacak işlemler” harçsız olarak yapılmaktadır. Ayrıca, 2014 Yılı Noterlik Ücret Tarifesine göre harç, damga vergisi ve resimden muaf işlemlerde, noterlere, harç alınmış olsa idi alınması gereken harcın % 10’u oranında noter ücreti ödeneceği de gözden uzak tutulmamalıdır (m. 8).

    L RİSKLİ YAPININ YIKTIRILMASI YERİNE GÜÇLENDİRİLMESİ-NİN İSTENİLMESİ

    Riskli yapının yıktırılması yerine, KMK m. 19/II uyarınca yapının güçlen-dirilmesinin istenilmesi de mümkündür (Uygulama Yönetmeliği, m. 8.5).

    KMK m. 19/II’de yapılan değişiklikten önce, Yargıtay 18. HD’nin, anayapının olası bir depreme karşı güçlendirilmesinin zorunlu olması durumunda güçlendirme için tüm daire (kat) maliklerinin rızasının ge-rekmeyeceğine ilişkin birçok kararı bulunmaktaydı. 14.4.1983 tarihli ve 2814 sayılı Kanunla KMK m. 19/II’de yapılan değişiklik, 1999 depremi sonrasında yapılarını güçlendirmek isteyen daire (kat) maliklerinin yaşa-dıkları zorlukların ve çektikleri sıkıntıların giderilmesi amacıyla ve Yargı-tayın isabetli kararları sonucunda gerçekleşmiştir.26

    Uygulama Yönetmeliğine göre, güçlendirmenin yapılabilmesi için,

    a) yıktırılma için verilecek süre içinde, maliklerce güçlendirmenin tek-nik olarak mümkün olduğunun tespit ettirilmesi;

    b) Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca “güçlendirme kararı” alınması (4/5 çoğunluk koşulu: m. 19/II);

    c) güçlendirme projesinin hazırlatılması ve

    d) imar mevzuatı çerçevesinde ruhsat alınması gerekmektedir.27

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    6306 sayılı KANUN’UN UYGULANMASINDAKİ YANLIŞLIKLAR, “AMACIN SAPTIRILMASI” VE “HAKLARIN KÖTÜYE

    KULLANILMASI”NA İLİŞİKİN HUKUKA AYKIRILIKLAR

    I. SORUNUN ALGILANMASI

    Kentsel dönüşüm sistemiyle ilgili yukarıdaki kısa açıklamalardan son-ra, incelemenin “Üçüncü Bölüm”nde Kanunun uygulamada nasıl kötüye kullanıldığı ve ne kadar yanlış uygulandığı açıklanacaktır.

    26 Bkz. Germeç, Kat Mülkiyeti Kanunu, s. 349-350.27 Güçlendirme işi tamamlandıktan sonra, tabiatıyla, tapu sicilindeki riskli yapı belirtme-

    sinin (beyan) kaldırılması istenebilecektir (Uygulama Yönetmeliği, m. 8.5).

  • 396306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    6306 sayılı Kanunun “amacından saptırılarak uygulanmakta olduğu olgusu”, hem hukukçular; hem de medya tarafından çok çabuk fark edil-miş; zar zor bir daire edinen ve artık kendi birikimiyle başını sokacak bir yer alabilme şansı olmayan birçok kişiyi mağdur eden “kentsel dönüşüm sistemi”nin, “deprem” bahane edilerek nasıl bir “rantsal dönüşüm” siste-mine dönüştürüldüğü, bazı yazarlar tarafından örneklerle anlatılmış ve bu konuda çok ciddi uyarıcı yazılar kaleme alınmıştır.28

    II. 6306 sayılı KANUNUN KÖTÜYE KULLANIMA ELVERİŞLİ OL-MASININ NEDENİ

    6306 sayılı Kanun’un “kötüye kullanılması”nın başlıca nedeni, anla-yabildiğim kadarıyla, kentsel dönüşümün hukuksal mekanizmasını dü-zenleyenlerin, dönüşüme konu olacak yapıların kural olarak “bireysel mülkiyet” altında olduğu varsayımından hareket etmiş olmalarıdır. Kent-sel dönüşüm mevzuatında, paylı mülkiyet (TMK m. 688 vd.; 1926 tarih-li TMK’nda “müşterek mülkiyet”); elbirliği mülkiyeti (TMK m. 701 vd.; 1926 tarihli Kanunda “iştirak halinde mülkiyet”) ve kat mülkiyetine tabi yapılarla (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu) ilgili çözümler arada bir orta-ya çıkmaktadır.

    Yapı maliki tek kişi olduğu zaman, 6306 sayılı Kanunun uygulanması bakımından çok fazla sorun mevcut değildir. Bir yapının tek başına ma-liki (ya da “kanuni temsilcisi”, yani velisi veya vasisi) dilerse, her zaman riskli yapı tespiti yaptırabilir.

    Buna karşı “birlikte mülkiyet”in türleri olan paylı mülkiyet ve elbir-liği mülkiyeti ile “arsa payı ve anataşınmazdaki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet” türü olan kat mülkiyetinde durum farklıdır. 6306 sa-yılı Kanunun, “amacına ve çıkarılış nedeni”ne (ratio legis) aykırı ola-rak uygulanması ve “amacın saptırılması” da bu durumlarla ilgilidir. Bu uygulamanın, “bilinçli bir yanlış uygulama”ya dayandığı ve temel hukuk ilkelerinin nasıl göz ardı edildiği aşağıda IV Başlığı altında açıklanacaktır.

    28 Hukukçu Nafi Pakel’e göre, “uygulamada gözlemlenen durum, malikleri arasında uyum olan binalarda bu yasanın uygulanmasına başvurulmadığıdır. Bunun aksine, malikleri ihtilaflı olan veya 6306 uygulamasından beklentisi olan bir malikin bulunduğu bina-larda ise, yasanın uygulanmasına gidilmektedir” (Bkz. 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart-Nisan 2014, C. 2014/2, s. 77. Gazetelerde çıkan yazılar içinde özelikle aşağıdakiler dikkat çekmektedir: Ege Cansen: “Rant Avcılarının Bağdat Seferi”; “Alırım Bir Çürük Raporu, Yıktırırım Binayı” (Hürriyet, 11. Aralık. 2013); Gila Ben-mayor: “Kentsel Dönüşüm Mağdurlarıyla Hiç Konuştunuz mu ?” (Hürriyet, 15. Kasım. 2013); Mustafa Pamukoğlu: Cumhuriyet, 9. Mart. 2013 vd.;Yavuz Kahraman, Bağdat Caddesinde “Daireni Yık” Baskısı (Milliyet, 24. Kasım. 2012).

  • 40 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 88 • Sayı: 6 • Yıl: 2014

    III. KANUNUN AMACINDAN SAPTIRILMASININ SOMUT GÖRÜ-NÜMLERİ

    Uygulamada hukukçulara ve yargı yerlerine intikal eden “kötüye kul-lanma durumları”nın somut görünümleri şunlardır:

    1. Kat Mülkiyetinde Hesaplaşma İstekleri

    Kötüye kullanmanın bir görünümü, kat mülkiyetinde bazı kat (veya daire ya da bağımsız bölüm) maliklerinin hesaplaşma istekleriyle ilgili-dir. Örneğin ortak giderlere katılma payı konusunda veya kat mülkiyetiyle ilgili başka sorunların yaşandığı yapılarda, 6306 sayılı Kanun bazı daire maliklerinin “hesaplaşma” isteklerine alet edilmektedir. “Hesaplaşma” ar-zusunda olan kişi, “intikam” hırsıyla riskli yapı tespiti isteminde bulun-makta; binanın “Deprem Yönetmeliği’ne (RG 6 Mart 2007; Sayı: 26454) uygun olmadığını kolayca tespit ettirmekte ve bundan sonra da ilkel öç tutkularının tatmini için “pazarlıklar” başlamaktadır.29

    2. Dairesinde İmar Düzenlemelerine Aykırı İlaveler Yapan ya da Dairesini Tam Kata Dönüştürmek İsteyen Kat Maliklerinin İstekleri

    Kötüye kullanmanın ikinci görünümü, dairesinde imar mevzuatına aykırı ilaveler yapan daire malikleriyle ilgilidir. Örneğin ortak yer ol-masına karşın kullanımı kendisine bırakılan genel dam terasında kaçak inşaat yapan (ilaveler) kat maliki, dam terasını tam kata dönüştürmek istemekte; ancak bu konuda, diğer kat (daire) maliklerinden onam ala-mayınca da (Kat Mülkiyeti Kanunu, m. 44/I) 6306 sayılı Kanundan yarar-lanmak suretiyle yapının yıktırılmasını sağlayabilmektedir.3. Rant Elde Etmek İsteyen İnşaat Teşebbüsleri (Firmalar)

    6306 sayılı Kanun’un kötüye kullanılmasının oldukça yaygın olan bir görünümü de inşaat firmalarıyla ilgilidir. “Kentsel dönüşüm”ü, “rantsal dönüşüm”e dönüştürerek kazanç sağlamak isteyen bazı inşaat şirketleri (teşebüsler), kat mülkiyeti rejimine tabi yapılarda daire maliklerinden bi-rinin dairesini satın almakta; daha sonra da 6306 sayılı Kanundan yarar-lanarak bir riskli yapı tespitiyle, henüz ekonomik ömrünü doldurmamış bulunan yapıların yıktırılmasını sağlayabilmektedir.30

    29 Karş. Nafi Pakel, 6306 sayılı Yasa ve Riskli Yapı Uygulaması, İst.BD., Mart-Nisan 2014, C. 2014/2, s. 77.

    30 Bir köşe yazarının (Ege Cansen) “Rant Avcıları’nın Bağdat Seferi” ve “Alırım Bir Çü-rük Raporu, Yıktırırım Binanı” başlıkları altında dile getirdiği “kötüye kullanma” halleri bu görünümle ilgilidir. Kanunun amacından saptırılarak uygulanmasının bu görünümü özellikle Bağdat Caddesi, Nişantaşı ve benzeri bölgelerde görülmektedir. Cumhuriyet gazetesinin 11.Mayıs. 2014 tarihli sayısında “Etiler de Kentsel Dönüşüm Mağduru” baş-lığı altında verilen haber de, bu görünümün (çeşitli binaların bir firma tarafından satın alınması ve ardından da yıkım kararlarının alınması) başka bir örneğidir.

  • 416306 Sayılı Kanun • Prof. Dr. E. ÖZSUNAY

    Kentsel dönüşümün gerçek hedefi olan “riskli alanlar”daki çürük ça-rık ve ilkel görünüşlü yapıların yer aldığı gecekondu bölgelerini ve kent-lerimizde yoksul yurttaşların yaşadığı mahalleleri rantsal olarak cazip bulmayan; buna karşı, “iştah açıcı kupon binalar”ı (!) ve lüks semtleri gözüne kestiren inşaat firmaları yukarıda açıkladığım senaryoyu uygula-yarak, aslında ekonomik ömrünü doldurmamış yapıları yıktırabilmekte; ekonomik ve sosyal baskılarla zar zor bir daire edinebilmiş insanların hayatını zehir edebilmektedir.31

    IV. YAPI MALİKİ” KAVRAMI

    A. Genel Olarak

    Riskli yapı tespitine ilişkin düzenleme, bir kısım çevrelerin “bilinçli rant elde etme istekleri”nden ve bir kısım uygulayıcıların da “hukuk bilgisi eksiklikleri”nden dolayı, yanlış ve hukuka aykırı olarak uygulan-maktadır.