28
tasavvuf· ve Akademik Dergisi Ankara 2004

16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

tasavvuf· İlrrli ve Akademik Araştırma Dergisi

Ankara 2004

Page 2: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

19. Yüzyıl Başlannda Osmanlı'da Nakşi-Müceddidilik

Bmrus Abu MANNEH•

Çev. Hür Mahmut YÜCER

Dr. (hurmahı[email protected]ın)

Haliclilik, Nakşi-Müceddidl tarlkarınm bir koludur. Hindistan'dan Batı As­ya'daki Osmanlı topraklarına ve lik defa 18. asrın sonJannda kendisjnden sonra "Halidflik'' adıyla meşhur olan Mevlana Halid Şehrazfırl'nin eliyle İstanbu l 'a ka­dar yayılmışur. I-Hilidlliğin 18. yüzyılda İstanbu l 'da yayılan ilk dalga Nakşi-Mü­

ceddicliliğin etki alanında, sosyal ve politik hayat üzerinde, belki de ulaşılması

imkansız bir etki bıraktığına inanılır. Araştırmada bu etkiyi tayin etmeye çalışa­cağız. Yine İstanbul'daki merkez! hükümetorganları üzerinde etkis i olup olma­dığını ya da toplu.m ve devletin Sünni-İslami karakteri üzerine yeni bir katkı sağ­

layıp sağiamaclığını araştırınayı deneyeceğiz.

Birinci Bölüm: Şeyh Halid ve Halidilik Kolu

ı. Mevlana Halid'in ilk Dönem Hayatı

Mevlana Halid'in (1190/1776-1242/1827) ilk biyografisi 1233/1817-18'de mü­rldi Bağdat'lı Mulıammed İbn Süleyman tarafmetan yazılmıştır. 1 I-Hilid'in ilk dö-

• Buırus Abu Manneh: Aslen Filistin asıllı bir Arap olup israil vatandaşıdır. Doktorasını 1971 yı­

lı nd;ı Oxford Üniversitesinde tamamladı . U:t.un süre Hayfa Üniversitesinde bulundu, şu anda Ku­düs'teki Hebrew Üniversitesinde çalışmakt~dır. Çal ışına alanı Ona Doğu, özellikle de Tanzimat Dö­nemi Osmanlı Tarihidir.

Yayınlanmış çok sayıda makalesi bulunan yazar halen Nakşibendl- Halidilik ü:t.erine çalışmala­

rını sürdürmektedir. Eserlerinden bazıları ~öyledir; ı. Soıne aspects of Ottoman ru le in Syri;ı in the second half of the nineteenth century: reforms Islam and caliphate (1971). (Yazarın Doktora çalış­ınasıdır) 2. Studies on Islam and the Otıoman Ernpire in the 19th century: (1826-1876) İstanbul : isis

Yayımcılık, İstanbul 2001. ı Eserin adı: ''ei-Hqdfkatü 'n -n.ediyye.fl iidabi 't-tarfkati'n-iVa~ibend~YJ>e ııe'l-bebçetü '1-Hiilidiy­

ye"dir. Bu kitabın iki yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Halidi li­teratürü üzerine ilk eser olan bu kitap AY 24o4 num:ırada vr. 83b-I26a'da bulunmaktadır. Dört yıl

Page 3: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

266 ıasavvı~/

nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından yazdu-ılınış olabileceğine dair kanıtlar vardır. l En azından onun oldu­ğu kanıtlanınaktadır:' Bu b iyografinin Mevlana Halid'in hayatıyla ilgili diğer bi­yografilere kaynaklık ettiği görülmektedir. Yine bütün biyografilerin kendi hali­feleri, müridieri veya tankat mulıipleri tarafından yazıldığı da eklennıelidir:

Ziyaeeldin Hfllid, Irak Kürdistan'ında Şehrazur bölgesindeki Karadağ kasaba­sında doğdu . Ailenin II . Halife Osman'ın neslinden gelen kabileye mensup oldu­ğu iddia edi l miştir. Kü nyesine bazen "el-Osrnlin.f" nisbesi ele eklenmiştir. Eğitimi­

ni Kürdistan'da aldı. Kur'an-ı Kerlm'i de içeren ilk eğitim hasanıağını Şafii fı khı ve Arap grameri oluşturmaktadır. İkinci sırada matematik, geometri, mantık ve astro­nomi derslerini aldı. Kürdistan dı:~ındaki eğilimi, yalnızca bir yaz mevsimi gittiği Bağdat'da Şafii fıkıh kitabı "ei-Münteha 'yı okumasıci ır. Şeyh olmadan önce ''Ma­

kanıa.tü 'l-Harfrf" üzerine trtmaınlanmamış bir şerh yazmaya teşebbüs edecek ka­

dar Arapça bi lgisi vardı. Yine Farsça şiirler yazacak kadar da Farsça biliyordu.' Hazırlıklarını tamamlayan Halid, B:ıban Prensliği 'nin bulunduğu Süleymani­

ye'de hocalık yapmak için harekete geçti. Vebadan ölen Abclulkeriın Berzend' rıin

yerine hoca olarak atandı. Bir müddet sonra o günlerin geleneğine uyarak bir tari­kattan manevi eğitimini tamamlamayı arzuladı. Fakat gariptir ki Irak Kürdistanı'nda

sonı~ı 1237'de orjinalinden Seyyid Ali Ratib tar;ıfından istin~ah edilmiştir. İkinci ııüsha ise bundan iki

yıl sonra 1239'd;ı yapılnıı~ olup 109 v;ıraktır. AY 5467 mımarad:ı bulunmaktadır. iki yazma d:ı aynı­

dır. Bu çalı~mad:ı, AY 2404'te bulun;ın ilk y;ızmaya ml'ıra<:aaL .:d ilecek tir. Kitap üç bölümden oluş­

makt:ıdır. ilk iki bölümü Osman b. Sened en-Necdi'nin 11.~/l.ı 'l-meviirid m in silsileti Clhıiil-i Imanı Hill id adlı eserin in kenannda bası lnıı~tır. (K alı i re 131:$) ss. 1-45. Tarik:ıt adabından bahseden üçün­

cü bölüm h:ıleıı formalar halindedir. Basıhın bölümler ise hayat hikayesini hicri 1233'.: kadar getir­

mektedir. Bir müddet sonra ilm Süleyman vd;u etti. M:ımafllı Şeyh Mevl:1n:1 H:ilid'in biyogr:ıfisi

1890'ın b~l:ırında yeğeni Es\ıd Sfılıib tarafından tanı:uıılandı ve bu Hadfkatü 'n-nediyye'nin lxıskısı­

n;ı eklendi o tl:ı A4'a'l-tııeı·tlridi n kenuında (s. 45'ten sonr:ı ) yayınlandı. (Bütün bu escder tıpkı ba­

sını olarak yeniden yay ınlandı (İstanbu l 198(ı l. Çev)

2 ibn Süleyman Mevlana Hfılid' in biyogr:ıfisinin ik inci bölümüne "bir tm·ikat kardeşime göre ... "

cümlesiyle başlamaktadır. (bkz.vr. 981>). Yine ''min im/aibf"ifadesinden dikte eıtirildiğine dair bk.

(AY ')467'deki yazınada vr. ';:ı)

3 ei-Harlfkcıtü'n-nediy)'e. vr. IOOa- lOl:ı.

4 Şeyh Hillid ve Halidilik üzerine di{(er biyografiler; Muhaııınıed d -H:inl. Bebçetii 's-seniyvc(Ka­

hire 1303) ss. 82-99; ibr:ıhim H:'lsih ei-H;ıyd:ırl. Mecdfi 'r-rillidjtni(Jllclkıh- ı Şcyb Ha/id(isr:ınbul 1292)

Bu k itap tarikatın Bağd:ıı kolu hakkında diğer biyo~r:ıtllerden c..laha fazla bilgi ihtiva etmektedir.

Bundan sonr..ı Mecdü ·ı-til/id; Ab<.lulmed d el-Hani, Hculaikıt '1-verdlyye jf hakilik-ı ecillai 's-siicüiti'n­

Nakşilxmdiı:ı>e <Kah i re 1:'\0Sl s~ . 32(ı. Şeyh 1-Hilic..l'in daha kısa hayat h ikayeleri, biyogr:ıfik sözlükle­

ri n 13. yüzyıl Mü~lüın:ml:ı rı :ı r:ısıııd:ı zikred ilnıektedir. Hakkındaki son dönem ç:ılışması ise A. H.

Hour:ıni , "Sufhın and Modern l:;laın: Mev15na K hal id and rhe Naqslıb:ındi Order", nıe Eınergence C!f

tbe Modern Middle F.ast ( LOndon 1981 ı ss. 75-89. (Hal idi lik ve kaynakları için bk. Abdurrahman Mc­

mi~. !ltllid-i BaiJ,dcldf ve Anadolu'da Hiilidflik, istanbul2000. Çev. }

5 Hadfkmii 'll · lled iyyf.!. vr. 99ab ve 104a. Mecdü '1-tillid. ss.27-28 ve 37. Farsça şiirlerinden olu~an

kcleksiyonu 1260/ 1S44'de istanbul'da "Diuiiıı-ı MeıAtıntı Ziyaetidin Hillid"başlığı altında yayı nlan­dı. Ru kitap yeni baskısı 195'>'te istanbul'da yapı lnıı~tı r. (1977'de Sadreddin Yüksel mrafınd;ı n Türk­

çe'ye çevrilerek yenitkn yayınlanmıştır. Çev.J

Page 4: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

btıtrus ;ıbu manneh/ 19. yüzyıl haşlaı·ında osmanlı 'da nakşf-nıüceddidilik 267

ve Bağdat merkezinde yaygın olan Kadiriliği6 bağlanmak için yeterli görmedi. 1220/1805-6'da Hac vazifesini yapmaya niyetlendi, yolculuğunda Güneydo­

ğu Suriye ve Şam güzergahını tercih etti. 1806'cla Mckke'de Emir Şerif Galib onu orada bulunan Vehhab'ilerle görüştürdü .7 K~ıynakbrda onun üzerinde Vehhabi­liğin ne gibi etki bırJktığın ı gösteren kanıt bulunmamaktadır. Fakat muhtemelen Hindismn'da aldığı eğitimin etkisiyle bu harekete karşı olumsuz tavır takınmış olduğunu söylenmektedir.s Sonuçta kendisini tatmin edecek ne Mekke'de ne de diğer Batı Asya şehirlerinde m:ınev'i bu· rehber bulabildi.

Hindistan'a gitmeelen 2-3 yıl önce Süleymaniye'ye Mirza Rahimullah Bey adında Hindistanlı Müslüman bir şeyh gelmişti. Halid onunla karşılaştıktan son­ra onun da hocası olan Delhi'de Nakş!-Müceddicl! şeyh i Şah Gulaın Ali (Araplaı· arasında Şeyh Abdullah Dehlevl olarak söylenir)'nin yardımıyla ınanevi bir reh­ber bulmak ümidiyle ona arkadaşlık etmeye karar verdi. 1224/ 1809'da İran ve Afganistan üzerinden Hindistan'a gittiler. Yolculuk birkaç ay sümıüş olmalıdır.

Şah Gulam Ali (ö.1824) hakkında bilinenler çok azdır. Hani'nin Hadiiiku'l­verdiyyesı'nde kısa bir biyografi ve C. W. Trells'un ''Sayyid Abmad Khan ·~ adlı -kitabında bir kısım görüşleri mevcuttur. Öğrendiğimiz kadarıyla o, Şah Veliyyul­lah Dehlevl'nin oğlu Şah Abdtılaziz (ö.1824) ile çağdaştı ve onun gibi üstün bir dini şahsiyere sahipti. ı" Manevi silsilesi ikinci bin yılın müceddidi olarak bilinen Şeyh Ahmed Sirhindl (ö.l624)'ye ulaşmaktadır. ıı Nakşibencll tarikatının Hindis­tan kolu kendisinden sonra Nak.şibendf-MıtceddidiTarikatı olarak bilinir. Gulam Ali'nin tarikat şeyhi Nakşi-Müceddidlliğin Sirbindi'den sonra belki de en önemli figürlerinden birisi olan Şeyh Malızar Can- ı Canan 0699-1781) dı r. ı ı

Cin-ı Canan Hindistanlı Şiiler tarafından öldürülünce yerine Şah Gubm Ali Delhi'deki Müceddicli hankahının şeyhi oldu. Bu makamcia kırk yıldan fazla kal-

6 1220-21 'deki H;ı<.: yolcuiUj:,'lı esnasında Şam'd:ı bir hadis alimi olan Şeyh Mustafa ei-Kürdi ona

Kildiri tarik:ııından idlı:et verdi . Fakat o Kadirili~in hiç bir ı::ım:ın bir hallfesi olmadı veya onu yay­

gınla~tırrnak için çal ışmnclı.

7 A. ihn Zeyni Dahl:ln, Hııllisatii 'l-kelônı F beyc/n ümerc?i 'l-bel.edi'l-baranı (Kahire 1305). ss. 291-92. ı-ı. St..John Plıbly, Süudl Arcı!Jia (New lınpre:>sion Beyrut 19()8) s.10S.

8 İbn Süleyman, Şeyh Hülid'den nakletmektedir lbkE.. Hadfkaıü 'n-•ıediyye, vr. lOOb.)

Hadfkatı1'1-ı~erdiyye, s. 210. ·'Onun peygamber t:ır.ıfı nd.uı v:ızifelendirildiği" söylenmektedir.

/1-fecdii 't-liilid; Mekke'de karşılaştığı bir adamın ona Süleymaniye'ye vardığında bir başka :.ıda m ile

görüşeceği ni, ona arkadaşlık ederek 1-lindistan';ı k;ıd;ır gitmesini ~öylediği ni n;ıkletmektedir. Yine bu

arkada~ı nın onu Ş;th Gulaın Ali'ye götüreceğini de ilave etınekteu ir. <bk. s. 29) Fakat diğer kaynak­

larda bu iddi:ıy ı destekleyen herhangi bir k:ınıt buhınınamaktadır.

9 Şah Gulam Al i için bk. Nadfkl:ıtıı ·t~verdö'Jle, ~. 209: C. \V. Trol , Sc{ı~yid Abmad Kban (New Del­

hi 197!-\) S'5. 122-133. 10 Troll, s. 30; H;ınzi\de onu, 13. asrın müceddidi olar;ık nitelendirınektedi r.

1 ı Sihrindt için bk. Yhannan Friedman n. Sbay~ıb Abmad Sibrindf. <Monıreal 1971) ve

Hadfkatü.'l-verd~yye, s . 178-191; Hourani. ss . 79.

12 Ciin-ı Ci nan için bk. Had/~?ali1'1-oerdiY.)'C, s. 201; Y. Freidman.n, Mudieoal Muslim vieıvs of 111-

dian Religions. V.A.O.S içerisinde c. 95/ 2 0975) ~s. 214-221; Anneınaria Schimınel . Pain a11cl Gm­

ce (Leiden 1976), ss. 18-20.

Page 5: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

268 t~savvu.f

dı.'' Bu hankah Sünni toplumun ileri gelenlerince tercih edilen ilahiyat eğitimi ve manevi ilimierin merkezi olarak ayrıcalıklı bir konuma sahipti.'' Gulam Ali 'nin yayınlanan 123 mektubundan C. W. Troll'un bulduğu 12 adedi şeyh Sirhindi'nin savunmasına yöneliktir. Mektuplardaki genel eğilim teoriden ziyade tasavvufı uygulamalara yöneliktir. Troll, "tasavvuf günhik bayatın tamamında peygam­ber ve ashabına tabi olmaktır'' sonucunu çıkarımıkladır. "

Hani, Cana n gibi Şah Gulam Ali'nin de tarikara Irak, Hicaz, Şam gibi Osman­lı topraklarından ve Horasan, Semerkand özellikle de Çin'den Batı 'ya doğru yay­gınlaşan birçok prensibi aldığını iddia etmektedir. 11

' Hallfeleıine bakınca bu iddi­anın doğruluğu daha çok görülür. Belki de ondan önce hiçbir Nakşi-Müceddidl şeyh i onun kadar bir çok bölgede tarikatın yayılınasında etkili olan halifeler ta­yin etmemiştjr. Bu yönüyle belki de yalnızca Şeyh Halid ve halifeleri ona denk olabilir. 17

Anlarılana göre Gulam Ali'nin peygambere derinden bağlı oJduğLJ ve bü tün hadis kitaplarını okuduğu şeklindedir. '8 Aynı şey, Can- ı Canan ve Hindistan'da­ki diğer çağdaşları için de geçerlidir. Belki de bu 18. yüzyıl Hindisran'ındaki Müslümanlar için genel bir eğilimdir.'9 Hana Gul:.ıın Ali'nin peygamberin nesiin­den geldiği de iddia edilmiştir. Hfilidl öğretisi ve özelliklerinin arka planını daha iyi anlamak için bazı deraylarda Şah Gulam Ali 'ye daha yakından bakmak gerek­mektedir. 20

İbn Süleyman Şeyh Halid'in Delhi'de Gulam Ali'nin hankahında bir yıl kaldı­ğını, bu sürede onun vasıtas ıyla Nakşi-Müceddidilik, Kadiıilik, Sühreverdilik, Kübrevllik, Çiştilik gibi Hindistan genelinde yaygın olan tarikatlara bağianelığını söylemektedir. Dahası onu diğer halifelerinden oldukça farklı bir şekilde halife yaptı. Bize anlatıldığına göre diğer hallfelere vermekten iıntina ettiği halfle-i tamme-i mutlakarütbesini ona verdi.z' Bu belki de Mevlana Halid'in kendi adıy­

la anılmasını sağlayan kolu kuracak yapıda bir halife olduğunu açıklaınaktadır.21

13 Cantın'ın ölüm tarihi olan 178I 'den kendi ölümü olan 1824 yılına kadar zii.viyenin postni{ıni olarak k~ıldı.

14 Troll , ss. 30·31.

ıs Aynı yer. 16 Hadfkatü'l-verdiyye, s. 210.

17 bk. ,Heudil 't-til/id, s. 36. 18 Hadfkatü'l-vcrd~yye, s. 212.

19 Sdıimmel. ss. 18.

20 Hadfkatü 'l-u•wçliyye, s. 209. "w büvc mine't-beyti'l-kiram"

2 ı B k. Ms. AY 2404, vr. 87b. Ve vr. l03a; yine b k. M ecd ıl. ·ı-tat id, s. 32 ve özellikle s. 33 ''HaJife"

kelimesi için Nak~ibendi literatüründe kullanılan bir çok kdinıe vardır. Bazen "Halife-i amm" veya

ona denk olar..ık "irşiidıl 'l-thnm.", bnen de "halffe-i mıl.tluka"veya "irştid-ı mııtlaka" denilir. Diğer

ıerinılerle ar.:ılarında f;ırk olup olmadığı görülmektedir. 22 Nakşibendl tarlk:ıtı'nın ismi çağl:ır boyunca değişmişti r. Bunu söyleyen İbn Süleyman o gün­

lerde "ztikirler arasında Halidiyye olarak anıldığın ı" ekiernektedir. Bu, ı 233'ıe yani Mevlana Halid halen hayatta iken söylenmiştir. bk. vr. 91b-92a.

Page 6: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

Innrus abu m:ınneh/ 79. yüzyıl başltmrıdaosmanlı 'da nakşf-nıüceddidilik 269

Bundan da ötesi kendini Nakşibendi-Müceddicliliği Barı Asya bölgesinde yaygın­laştıran kişi olarak ranıtmaktadır. ~ Şeyh I-Hilid deniz ve kara yoluyla 1226/ lRll'de Süleymaniye'ye döndii.

Görev duygusuyla dolu olarak 35 yaşındaki Şeyh Halid, slıfi rehber olarak on altı yıl süren görevine başladı. Oldukça kısa olan bu zaman diliminde Nakşi-Mü­ceddidl öğreti ve ayinlerini Batı Asya'dakj Osmanlı topraklarında, İstanbul'da ve diğer bölgelerde icra etti. Bu çalışmada tarikatın Şam ve İstanbul'da yayılışı üze­rine odaklanacağız. Kürdistan, Anadolu ve Bağdat'ta yayılışı ise ayrı bir çalışına gerektirmektedir.

2. Süleymaniye'den Şam'a Daha önce bölgeye yerleşen Mtiruf en-Nocle gibi Kadirl şeyhlerinin bulundu­

ğu Süleymaniye, aralarında küçük rekabetierin çıkacağı ikinci bir tar1kat şeyhi­nin, özellikle ele azimli ve gayretli Mevlana Halid gibi birisinin yerleşemeyeceği kadar küçükti.i. Sonuçta Şeyh Halid Süleymaniye'ye gelmesinden kısa bir müd­det sonra beş ay kalacağı Kadirl Tarikatı'nın merkez zaviyesi olan Abdulkadir Gl­lani zaviyesinin bulunduğu Bağdat'a hareket etti. ı•

19. yüzyılın ilk yarısında Bağdat'ın en güçlü ailelerinden birisi olan Küıt asıl­lı Haydar! ailesinin~~ baskılan sonucu Bağdat'tan ayrıldı. İkinci defa Bağdat'a git­mek için 1228/1813 tarihinde Süleymaniye'den ayrıldı. Bağdat'ın Hanefi Müftü­sü olan Es'ad Sadreeldin de dahil ailenin bir çok üyesi onun müridi oldu!" Bir çok alim ve şehrin ileri geleni onun vasıtasıyla tarikata girdi. Bu arada, Haydar'l­Iere ait olmakla birlikte Vali Said Paşa'nın ve Bağdat'ın önde gelenlerinden olan Kasım Bey eş-Şav'i'nin maddi katkılarıyla tamir edilerek faaliyete geçirilen Ahsa­iyye Medresesi'nde ikamet etti. ı:

Bu medrese, şehirdeki Nakşibendl merkezi oldu. işte bu Nakşibendi-Müced­didl Tarikatı'nın trak'taki ilk yayılmasıyclı.ZI< Bağdat'ın ve kuzey Irak'taki Kürt şe­hirlerinin bir çok ::lliıni Şeyh Maruf ile olan ihtilafında şeyh Halid'in tarafını tuttu .ı9

Bunu takiben Süleymaniye'nin Baban iclarecisi Mahmud Paşa onu şehre geri da­vet etti ve Süleymaniye'de uzun yıllar Nakşl ın<:rkezi ol<ıcak bir zaviye kurdu. ,ıo

Takip eden birkaç yıl belki de Halid'in hayaLındaki en veriml.i yıllar olarak geçti. Irak Kürdistanı şehirlerindeki bir çok insan onun müridi oldu. kendisinden

23 Hadfkatü'n-rıediyye, vr. 101a-103rı.

24 Hadfkatü'n-rıediyye, vr. 103h. 25 Aynı yer vr. 103b-104a; i. F:ısih d -Haydar'i, Ünviinu'l-mecdfl tiiı·lb-i Bağdar ı•e 'I-Basra ve'n-

Necd (Bağd:ıı 1962) s. 35. 26 Mecdtı't-ıalid. (İsıanbul1292) ss. 34-35 ve 37.

27 Aynı yer. 28 Bk. K:ısım Kufralı, Nak.ş-iberıdfliğin Kuruluş 11e Yayı/ışı, (B;ısılmanıış Doktora Tezi, İÜ. Türki­

y;ıl Enstitüsü Nr. 337! <Bundan sonra KufralıJ. s. 102.

29 Mec:dü'ı-ıalid, s. 624. 30 M. Amin Zeki. Tiirihı.i 's-Süleynıan~ıte(Bağd:ıt 1951 ı ss. 226.

Page 7: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

270 ıasa1JV1~(

ders aldı. Kürdistan'da, Orta Anadolu ile Doğu Anadolu'da hatta daha ilerisinde tarika tı yayacak olan bir çok hallfe yetişti. 3ı

Nakşibendilik için önemli o lan şey şehirli tarikatı olması ve öncelikle toplu­mun eğitimli üst katmanlan arasında yaygınlaşmasıdır. Halid, halifelerine "taT-f­

kata ulema dışında kimseyi bağlamamataıın.ı" yazdı. ~2 Diğer bir deyimle, ge­nelde tasavvufun doğası ve kırsal küçük kasabalardan oluşan Kürt bölgesinin karakterinin aksini söylüyordu . Bu bakımdan Süleymaniye, Şeyh Halid için en iyi koşullan sunuyor görünmekteydi. Bölgedeki tarikat müntesiplerinin büyük bir çoğunluğu Kürtler arasından gelmekteydi. O ise diğer bölgelerde de tarikatı yaymaya istekli göıiinmektedir. Sonuçta Şeyh Marüf ile arasında sıkıntılar başla­yınca ansızın Süleymaniye'den ayrıldı ve Bağdat'a gitti (Ekim 1820). Bir daha oraya dönmedi. B

Bağdat'ta göreceğimiz ·üzere Halid'in çok sayıda muhibbi vardı. Fakat bazı nedenlerden dolayı orada kalması uzun süm1edi. Bağdat'ın onun için rahatsız edici olup olmadığı sonısu daha önce olduğu gibi yükselmeye başladı.~•

Şam'a gitmeden bir müddet önce güvendiği halifesi Abdurrahman'ı gönder­di.1' Ondan bir müddet sonra da yine bir çok muvaffakiyeder kazanmış görünen hallfesi Ahmed Hatib Erbill'yi gönderdi .36 Bütün kaynakların ittifak ettiği üzere aralarında Hanefi müftü Hüseyin Muradl'nin de bulunduğu şehrin bir çok ileri ge­leni tarikata onun vasıtasıyla girdi. Bunu takiben Erbill, belki de Müftü M tıradi'den güç alarak Şeyh Wilid'i Şam'a davet etti.37 Daveti ertelemeksizin kabul eden l-HIIicl yanında kırktan fazla hallfesi olduğu halde 1238/1823'te Şam'a ulaştı..ııı

Nitekim ileride siyasi ve sosyal şartlan bakımından Şam'ın tarıkatını yaymak için doğru bir seçim olduğunu göreceğiz. Bütün kanıdar Şeyh Halid'in ulema ve şehrin ileri gelenlerini rahatlıkla tarikata bağladığını göstermektedir. Fakat oraya ulaşmasından bir müddet önce şehrin önde gelen bir grup alimi iki defa onunla toplantı yaptı, dln'i meselelerdeki vuküfiyetini anlamak amacıyla tartıştı.39

31 Halifelerinin kıs:ı bir listesi iç in bk. Hadfkatü'n -ned~')Jye, 105a-107b. Daha geniş bir liste için

bk. Hadfkatü 'l-verdiyye, s. 262 ve Mecdü 'ı-ıtilid, s. 50 32 Es'ad Silhib, IJuğyetü'l-vticid )i' mekıubiit-ı Hazr-et-i Mevlancl Halid, <Şam 1334/ 1915-16) s.

231. Yine bk. Mec:dü 'ı-talid, s. 55. 33 Bu seyahat i~in bk. C.]. Rich, Narrative Q( a Residence in Koordisıan (London 1836) !, ss.

l40-14l'den nakleden A. H. Hourani, "Sufısm and Modern Islam Mawlana Klıiilid and the Naqshban­di or-der", TheEmeYJŞence of tlıe Modem Middle East (London 1981) ss. 75-90, s. 84.

34 Bağdaı'ı::.ı bazı :ı:orluklarla karşılaşmış olabileceğine dair belirtiler için halifelerine gönderdiği

mektuplarına bakınız, Buğyeıü 'l-viicid, s. Il 1-11 6; yine bk. Mecdii't-ıalid, s. 39.

35 Hadaiku ·t-verdiyye, ı;. 259.

36 M. J. M- Salih. A '/amu dımaşk el-kami 1-sillise aşar ve'l-kami'/-rabi aşaı; 2nd. Ed. (Şam 1972)

s. 30 yine bk. Hadaiku 'l·verdiyye, s. 242

37 Aynı yerler. 38 Bu halifelerine ilaveten diğerleri için bk. Es'ad Siihib, Hadikatil 'n -nediyye, ss. 46-47 (İbn Se­

ned ı::.ır-.ıfından yapılan yeni baskısı) Yine bk. IJuğyeıü 'l-vacid, s. 251.

39 Es'ad Silhib, Hadfkaıü 'rı-nediyye, ss. 48. Bu al imierin bir listesini sunmaktadır.

Page 8: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus abu manneh/ 19. yüzyıl başlarmda ustrumlı 'da nakşf-müceddidillk 271

Bundan sonra daha da rahat etti. Büyük ailelerden Gazz'iler onu himayeleri­ne aldılar. Kabile reisi İsmail kız kardeşiyle onu evlendirdi.40 Daha sonra Şeyh Halid şehrin ileri gelenlerinin oturduğu Kanavar bölgesinde geniş bir ev satın al­dı. Evin bir kısmını ikametgah olarak kullanırken diğer kısmmı tarikat merkezi ve zaviye olarak kullandı. Birlikte getirdiği halifeleri de bir çok camide göreve başladı, oraları tarikatın eğitim merkezine dönüştürdüler.4 1 Gerçekren Şam uzun bir süredir böyle bir bayram yaşamamıştı.

Bu dönemde Şam'a şöyle bir göz atmca insanlar, hayatlan, onurları veya var­lıkları hususunda güven içinde değillerdi .. Bu güvensizlik belki de toplumun üst seviyesindekiler arasında daha da fazlaydı. Biyografi ve tarih literatürü çok sayı­daki olayda , valilerin ve yarduncılarının despot tutumuna, ya da yeriiierin güç­süzlükleriyle bQyüyen despotizme karşı kendilerini savunmak amacında olduk­larını göstermektedir.'2

Hepsinden öte Şam, Osmanlı tarihi boyunca daha önce görmediği oranda teh­like içine düştü . 1810 tarihinde şehre vali olarak Lübnan Dürz1 ve MarOnilerinin önderi Beşir U tarafından desteklenen Süleyman Paşa atandı.43 Gerçekten de Be­şir'in desreği olmadan SüJeyman Paşa kendi kuvvetleriyle şehre giremezciL Ha­lid'in geı'mesinden iki sene önce Beşir ve kabilesi 1821 'de tekrar Şam'ın kapıları önünde zafer kazandı. Fakat oraya yerleşmeyip münasip bir tarzda geri çekildi.44

Şüphe yok ki Şam'ın azameti kırılmış, yerli heteredoks ve gayri müslim güçlerin etkisiyle gururu incitilmişti . J830'un başlarında Şam kadısı İbn Abidin tarafından yazılan Reddü '1-muhtar'da gücenme izleri görülmektedir.'5 Aklıma gelmişken he­men söyleyeyim İbn Abidln, Şeyh Halid'in müridi ve ona yakın bir kimseydi. 46

Bütün bunlara ilaveten 182l'de Yunan isyanının patlak vermesi İsranbul ve diğer Osmanlı şehirlerindeki resml-sivil her iki kesimde duygusal. reaksiyonun ortaya çıkmasına sebep olmuştur ki bu çalışınanın ikinci bölümünde göreceğiz.47

Bu belki de Şeyh Halid'in Şam'a geldiğinde hoş karşılanma sebebini açık la-

40 Hadfkatü. 'l -wrdiyye, s. 242. Es'ad Siibib, Hadfkatıl 'n-ned(Jrye'de Gazzi ailesiyle ilişkisinden bahsetınemektedi r.

41 Hani, Hadikatü'l-uerdiyye, s .244; Kufnılı, ss. 107-lOR

42 Lois M-Maa (ed), Tarihıt havadisü's-Şam ı;e'l-Lülman(Beyrutl912) ss. 12-13, ss. 30 ve 36. yine bk. G. T. Kourty. 7be province qf Damascus 1783-1832. (Ph. D. University of Michigan, 1970, s. 72 . .

43 ibrJhim el-Avre, Tarfhu Süleyman Başa el-Adil (Sayda 1936), ss. 128.; Es'ad Rüstem, Beşir beyne's-sultan ve'l-aziz, 2. basım (Beyrut 1966) c. 1, s. 29.

44 Aynı yer, s. 33. 45 M. ibn Abidin, Redclü 'l-mıthtar ale'd-dürri'l-mııhttJr, 5 cilt (Kahire 1271-2/1854-55), lll, 253

ve 275. Bu kaynağa dikkatimi çeken Berlin Üniversitesinden Prof. Dr. B. Johansen'e teşekkürlerimi

sunuyorum. 46 İbn Abidin'in ıtalidiyye idızemfınıesi bizı:;.ıl Mevl:lnfı Halid tarafından yazılmıştır. bk.

Bulfyetü'l-vacid, s. 157. ibn Abidin. Müftü Hüseyin ei-Muddl'nin yanında Fetvii Emini idi. Yetkileri müftünün idaresinin üzerinde idi. Halid' i savunmaya yönelik eseri Sellü 't-hısiim el-hindf lf mısret-i

Hillicl en-Nakşilxmdidstanbull301) adıyhı yazmıştı r.

47 Aşağıdaki bölüme bakınız.

Page 9: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

272 ıa.~awuf

_ makradı r. Sünni Müslüman inançlannı güçlendirecek dini bir hareket, şeriat uy­gulamalarında ısrar, şehir halkı özellikle de üst sınıt1ar arasında uzun zamandır beklenen bir ihtiyacı karşılamaktadır .

Şeyh Halid'in Şam'ı ilk ziyareti olmamasına rağmen oraya ulaşmadan önce Koy Sancak'taki hallfesi Abdurrahman Cell'ye yazdığı mektupta "buradaki çok az insanın sünnete tabi olduğu " görüşünde olduğu göıülmektedir!" Sonuçta kendisi ve hallfelerl, tarikat öğretilerini yaymak için zor bir işe koyuldular ve uy­gun bir karşılık ta buldular.

İbn Abidin bize çok sayıda alimin ve ileri gelenlerin Halidlliğe bağlandığını , küçük veya büyük rütbeli devlet ileri gelenlerinin de şeyh Halicl'e inandığını söylemektedir.49 Bunlara ilaveren İbn Abidin; "0, Şam 'da yıkılan, ihmal edilen bir çok camiyi namaz ve zikirle canlandı·rdı '# ' demektedir.

19. yüzyıl tarih literatürüne bakan hiç kimse. gerçekten Halid ve halifelerinin şehir nüfusu arasında d1n1 duyguları yükseluiğini görmezlikten gelemez.3

' Açık­

ça görülebilir ki geniş bir bölge, Şeyh Halid'in hocası Şah Gulanı AJi'den aldığı Nakşi-Müceddicll öğretisinden etkilenmişti. Fakat Halid'in kendisi çalışmalarının sonucundan çok da memnun olmuş gözükmemektedir. Cell'ye yazdığı bir mek­tupta "çok iyi durıımdayım, fakat hid'atlerin çokhtğu yüzünden üzgünüm .. . Dostlarnn benim gelmem/e on taneden sadece bir tane kaldığını söylese de .. . ,;,ı

Halid, Şam'da olabildiği kadar son derece saygı gördü. Bir çok şair ve yazar ta­

rafından hicri 13. asır Müslümanlarının mücedclidi olarak anıldı. 53 Mevhina U:ilid, 1827'de vebadan beklenmedik bir zamanda vefat ettiğinde "sünneti ibyii eden, ya da sünneti bid'atlardan. arındmm " şeklinde övülclüğü göze çarpmaktadır. 54

Şeyh Halid'in bu tarzda anı lmasına rağmen, Şam yerlilerinden herhangi bir halife tayin ettiğine dair kanıt bulunmamaktadır. Bilebildiğimiz kadarıyla Suriye­li halife olarak ondan ders alan iki kişiden başkası yoktur. Birincisi Han Şey­

hun'dan Şeyh Muhammed ei-Winl'dir. Mevlana 1223 yıl ında Şam'a giderken Ha­mat mevkiinele onunla karşılaşm ış, o da Şam'a kadar onu takip etmiş,~' daha son­ra Şam'a yerleşmiştir. Hani daha sonra göreceğimiz üzere Şam kolunun başında durması için görevlendirmiştir. İkincisi Tripolili Şeyh Alımeel Ervacli'dir. O, Şeyh Halid'in yanında yetişmiş olup en son halifesi olarak göziikmektedir.~

48 iswnbııl Üniver.;itesi Kıp, A Y728. vr.20b-21a. Bu ko!eks!yon Halid'in mektupl:ırıyl a ilgilidir. bk. dip noı: 61.

49 İbn Abidin, Mecmfiatıl Res61i4 ll. 2RS.

50 Aynı yer, s. 324. Hadili/m 'l-verd{yye, s. 244.

5 ı L. EI-Mfılııl , (ed) , s. 48 ve s. 49.

52 AY72R, vr. 20b-21a.

53 Hcıddiku 'l-verdiyye, s. 223 ve s. 243; Bilar, Hi(yetıl'l-beşet·, ı, 585. 54 Httdiiiku'l-verdiyye, s. 250-252.

55 Haddi~u'l-wrdiyye, s. 250-252.

56 Onun için bk. Muhammed ~ahiivl, ei-Ensiirıı 'I-Kt4dsiyye.fi meniikıb-ı Siidiiti'n -Nakşiberıdiy­

y e. (Kalıire 1344) ss .263-264; yine bk. Es'au Sahib, Hadfkıltü'n-ned(yye, s. 77.

Page 10: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus ;ı bu m;ınnelı/19. yüzyıl başlamıda osmanlı 'da nakşf-müceddidillk 273

Suriye'de bunlardan başka tarikatı yayan etkenleri bilmeınekreyiz . O Kudüs'e tankatına kabul ettiği göriilen şehir müftüsü Şeyh Tahir ei-Hüseyn'i'yi halife ola­rak57 görevlendirdi. Müftü Tahir'in şeybinden aldığı bir mektupta kendisini "sa­dık müridim" olarak nitelendirdiği görülmektedir.'" Yine Tripali Naklbüleşr1ifı

Halil er-Tamin'i ele halife olarak gönderdi.59 Fakat Şeyh Halid'in vefaundan son­ra Suriye'de yayılmaya başlayan tankatın başka hallfesi bulunduğunu gösteren kanıt yoktur. Bundan sonra Nakşi-Hiilid1 hareketliliği sadece Şam ve Tripali'de sınırlı kalmış görünmektedir.

Bu bölümün sonunda şunu anlamaktayız ki Şeyh Halid; Süleymaniye ve Bağ­dat'ın aksine Şam'da bir çok alim ve şehir ileri geleni tarafından desteklendiği için oldukça rahat etmiş gözükmektedir. Gerçekten Şam'da, uygulamada kontrol edi­lemeyen büyük ideallerle motive edilmiş bir hareketle karşılaştığında kıskanan Süleymaniye ve Bağdat idarecileri gibi idareciler bulunmamaktaydı. Maınafih

Şeyh Halid'in Şam'da birçok mürid bırakmasına rağmen zamansız vefatı , Suriye şehirlerinde tarikatın genişlemesini sınırladı. Tarikatı destekleyen Şam'ın dikkat çeken yönü, son yıllarda kuşatılmış olan yerli güçlerle eşit oranda güçlenmiş gö­zükmektedir. Onların Şeyh Halid'in öğretilerini kabul etmeleri için bir çok neden­leri vardı. Fakat bir sonuç olarak öngörülerinin olup olmadığı netleşmiş değildir.

3. Nakşi-Halidl Öğretileri

Hemen kaydedilmelidir ki Şeyh Halid halife olmadan önce Delhi'cle Şah Gu­laır. Ali'nin hankahmda bir yıl kalmıştı.60 Diğer hallfeterin aynı şeyhten bu eğiti­mi almak için ne kadar kaldıklarını bilmemekreyiz. Fakat oldukça kısa bir süre olmasına rağmen Şeyh Halid'in yoğun eğitim aldığı ve sıkı eğitimden geçliği açı­

ğa çıkmaktadır. Onun görevi hudutsuz olarak, 19. yüzyılda Bat! Asya'daki Os­manlı topraklarında Nakşi-Müceddidl tari'katının esas etkisini hasıl etmekti. Ritü­elleri ve uygulamalarıyla tarikatı diğerlerinden ayıran farkları konuşmak, diğer

tarikatlardan ayıran hareket türlerini anlamak demektir. Nakş1-Müceddidiye ruhi eğitimin sadece kendine mahsus uygulamalarıyla kesin prensipiere ve diğer ta­rlkatlardan ayıran, genişlemesini sağlayan inançlarına vurgu yapmıştır.

Her şeyden önce Halidllik, Sünnlliğe vurgu yapan şenata yönelik tutumuyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Buna ilaveten bağlılarının hayatlarını peygamberin sünnetine götüren rehberlikle ilgilidir.

Şeyh Halid hakkında söylenilenlerin çoğu , tasavvulla ilgili vurgulamaların bulunduğu eserleri üzerine odaklarunıştır. Fakat buna girmeden önce Halid'in yazdıklarıyla diğerlerinden tefrik edilerneyeceği vurgulanmalıdır. O Sirhindl'nin yaptığı gibi ilahiyat ve tasavvufla ilgili yazdıklanndan ziyade halife ve mürirleri-

57 Hadtiiku 'l-verdiyye, s. 245.

58 Buğyetü 'l-uticid, s. 219. 59 Aynı yer, s. 268.

60 Yukarıda bu mevzu geçti.

Page 11: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

274 tasavvuf

nin eğitimiyle ilgi lenmiş gözükmektedir. Bir tasavvuf şeyhi olarak bunların da üzerinde dinamizm ve kararlığı, dahası organizasyon kabiliyetiyle temayüz et­mektedir. Mamatlh elimizde bulunan en önemli çalışmalardan birisi halifelerine ve müritlerine yazdığı, yeğeni tarafından hazırlanarak yayınlanan 106 mektuptan oluşan koleksiyondur." ' Bu mektupların bir veya ikisi dışındakiler iHihiyattan zi­yade tarikat işleriyle ilgilidir. Onlann bir çoğuncb Halidi öğretisine ait göıiişleri fonnüle etmemize yardım edecek nasihatler ve tanımlamalar bulmaktayız. Bu görüşler biyograficilerin görüşleriyle daha da geliştirilebilir.

Sirhindi'ye göre Nakşibendl yolu ''kesinlikle peygamber ashabının yoluyla aynı şeydir ve aynı şekildedir. •M Bu söylem sık sık Nakşlliteratüıi.inde tekrarla­

nır. Peygamberin ashabı gibi bir Nakşibencll de sıkı sıkıya sünnete uymalı, bid'at­lerden sakınmalı ve kesinlikle azimedere yapışmalıdır.6.' Halid'in halifelerine yaz­dığına göre Nakşibendl yolu, şenari yüceltmeye ve sünneti ihyaya tevessüldür. ı..ı

İstanbul'daki halife ve ınüritlerine, Kur'an'a ve Sünnete karşı gelenlerin, Pey­gamberin ve ashabının yolunu takip etmeyenlerin tevbe etmelerini yazdı.6' Di­ğer halifelerine de ehl-i sünnet inancına göre tashlh-i irik~1d etmelerini tavsiye et­ti.ro6 Şam'daki temsilcisine ise kendisinin sünneti ihyiiya ve bid'atleri tedk!ke ko­yulınak zorunda olduğunu bildirdi.67

Şeyh Halid'in çok sayıdaki benzer sözlerinden ümmetin yanlış yola gittiği inancında olduğu anlaşılmakt.aclır. Sonuçta Hak yola göre, tashih için sünni Müs­lümanlar tarafından yeniden gerçekleştirilmesi gereken bir ideal olarak Peygam­ber ve ashabırun dönemi ilk sıray;ı alınmalıdır.

Gerçekten de İslam'ın ilk dönemine dönmek, Nakş'i-Müceddidi düşüncesinin temel prensiplerinden birisidir. Bu bakımdan Halid inancını "tamamen Selef inancı, ash:1b ve tabiOnun yolu, "tarfkat-ı sıddfkiyye" şeklinde açıkladı.6~

Halid'in vurguladığı ikinci şey, tamamen şeriata yapışmanın gereklil iğidir. Sih­rlndl, kıyamet gününde insanların tasavvufluygulamabrından değil şeriata bağlı­lığından sorgulanacağını yazdı.'19 Bunlara ilaveten 18. yüzyılda Hindistan Müslü­manlarının öncüsü iki büyük Nakşl alimi Şeyh Malızar Can-ı Canan ve Şah Veliy-

61 Es'ad Sahib. Buğyetıı'l-ı;Uçid, yine yukarıdaki 32 nolu dipnota bak ını:.: . Ayrıt<ı Es'ad Sahib'in koleksiyonunda yer :ı lmayan elli civarında el y:ı:cına Arap~·;ı mektubu daha bulunmaktadır. (bk. İst. Ün i. Ktp., AY728 vr.l-52) Hemen hatıriatıimaiıdır ki bu Ar:ıpça mektupları aynı yerde Halid'in Farsça mek­tupbın takip etmektedi r. (bk. vr. 53· 192). Bu çalışmada yalnızca Arapça mektuplar kullanılmıştı.r.

62 Friedmann, s. 68; İbn Süleyman, Hadikatü 'rı-nediyye, vr. 90b.

63 A:timetin tanımı için b k. EF. 1. , 822b. yine b k. Abdulmecid Hani, Saadetü 'l·ebediyye jT m ii ciie bihi 'n-Nak.şiben.diyye (Şam 13D) s. 8·9

64 BuiiJ!etü '/-ı.;iicid, s. 79. 65 Ayn ı yer. 66 Ayoı yer, s. 159-160. 67 Aynı y~r. 267. 68 M. Halid, Risiiletünji' ta/JkiJ..ıi mQs 'eieı ii '1-itiidetil'l· cüz'iyye, (Buğyetı'i '1-vckid içerisinde s. AA·

104, bk. s. %) yine bk. lı.tecdt1't·liifitl, s. 38.

69 Friedmann. s. 41; Hadfkatü 'l ·verd(yye, 18.3.

Page 12: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butnıs :ı bu mannelı/ J 9. yüzyıl başlarında osmanlı 'da nakşf-müceddtdilik 275

yullah, şerlatin Müslüman'ın hayatının ınihverindeki önemini vurguladılar.7° Fakat şerlaca uymanın gereği sadece Müslüman'ın şahsi' hayatında bir zonınluluk değil­di. İdarecilerin vazifesi de şeriata göre kanun yapınaktı. Sonuçta Şeyh Halid'in Bağdat valisi Davut Paşa (1817-1831)'ya "A1üslüman idarecilerin emirlerine şe-rf-. ata ay/;,>ırı olmadıkça uymanın zorunlu olduğımu" yazdığını görmekteyiz." Yi­ne Halid'in duasını isteyen bölge valisi Abdullah Paşa (1819-1832)'ya da "şeriat

uygulamalarını merkez aldığı sürece dua edeceği" cevabını verdi.72 İdarecilerin

şeriata uymaları zonınluydu . Çünkü Halid, Davut Paşa'ya yazdığı mektupta Sir­bindi'nin söylediği "Kralların fazileti teb 'asının jaziletidit·. Onların çünlmesi idaresi altında bulunan herkesin çü.rümesidir. "sözünü tekrar etmektedir. 7~

Diğer bir deyimle, ümmetin bozulması idarecilerin bozulması yüzündendir. Sirhindi'yi takip eden Halid'in, idarecileri etkilerneyi ve onları şeriat çizgisine ge­tirmeyi amaçlayan Nakşi-Müceddidl şeyhlerinin en başta gelen şahsı olarak saygı gördüğü anlaşılmaktadır. Asıl görevi, şeriatın )rüceliğini toplum ve devlet hayatın­da göstermek olduğu için saygı görmüş gözükmektedtr. İslam toplumunda yan­lışları ve haksızlıkları düzeltmek yalnızca idarecilerin ve yardımcılarının işleridir.

Bu şüphesiz ki Nakş1-Müceddidl tankatının temel prensiplerinin bir yonıınu­dur.Bir toplumun Sünni inançlarına göre yaşaması için ölçülü bir çağrıdır. Te­melde bu ahlaki ve dini bir çağııclır. Müslümanlar ne zaman dinlerinin gerçek prensiplerine dönederse o vakit daha erdemli ve güçlü olacakJardır.

Şayet Şeyh Halid ideallerinde ve Sünniliğinele daha kuşatıcı olsaydı, 19. yüz­yıl Osmanlı topraklarındaki sosyal tarihin açılımı şaşırtıcı olabilirdi. Fakat bir gö­

rüşe göre o bu örgüyü sıyırmıştır. Onu, Hatın-i haceganın sonunda müıitlerine nasihat ederken, Hristiyan, Yahudi, Mecusi ve Rafizileri kahretmesi için Allah'a dua ederken bulunız.7•

Güneydoğu Anadolu'da Diyarbakır'da bulunan müriderine yazdığı mektup­ta Sünnet-i seniyeye göre onıç tutınalarını. bid'atlerden sakınmalarını, Müslü­manların başarısı, Hristiyan , Yahudi ve Mecusilerin başarısızlıkları için dua etme­lerini tavsiye etti." Şeyh Halid Rabıra risalesini ınüritlerine; "İ'slam 'a bağlı olan Osmanlı devletinin üstü.rılü-..qünü sürdürmesi, lanetl·i Hr'istiyan ve adi Ra(ıziler­den oluşan düşmaniarına karşı galip gelmesi için dua etmelerini" tavsiye ede­rek bitirmektedir.71

'

70 A. S<:himmel. Pain and Grace, (Leiden 1976) s. 20.

71 Buğyetü'/-v,kid. s. 109.

72 Aynı eser. s . 245. 73 Aynı eser. s. 188 ve Hadaiku 'l-ı-'l!rdiyye. s. 255. 741-J:ılifelerinden ihrahim Efendi 'ye yazdığı nıektupran, AY728, vr. 52a. Aynı mektup A. S~1lıib'in

Buğyetü 1-vikidde ya ırınlan mıştır. (s.ı66.) Fakat aJ..ıarıl:ın cü nı le dü:lenJeyen tarafından ;ıtlanınıştır.

Benzer dualar kesinlikle Halid'in eserle ri içerisinde tekr.ırbnmaktadır. AY2404, vr. 153a.

75 A Y728. Vf. t9b. 76 Aynı yer, vr. 7a. Hisille li lıakkı'r-Hiibıta benzer bir versiyonu ibn Süleyman'ın Ristll-i fi btık­

kı 's-sülılk ue'r-rtibıta eşerinin kenarında basılmıştır. (yer ve tarih yok) s. 27. Bu nsalenin Es'ad

Page 13: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

276 ıasavvuf

Hatırlatıldığı üzere her zikirden sonra yapılan bu duada Halid; sadece Hristi­yan güçleri değil Osmanlı topraklarında yaşayan zımmlleri de kastetmektedir. Toplum ve devlet hayatında şerlatin üstünlüğünü yeniden sağlama talebi bu dö­nemdeki Osmanlı topraklarındaki zirnınller üzerinde özel dini hayata ilişkin ye­niden düzenlemeler anlamında tamamen içselleştirilmiş görülmektedir. Fakat genel toplum hayatında yükselebilen ilave hak talebi Sünni İsiama ait değildir.

Gerçekten Osmanlı İmparatorluğu gibi çok mezhepli devletlerde Batı As­ya'da İstanbul sonralan Avnıpa vilayetlerinde yaygınlaşan tarikatlar tarafından şeraltin üstünlüğünü yeniden sağlama gibi hak taleplerinin çoğalması bölgedeki çok uluslu ilişkiler üzerinde arzulanınayan akislerdir.

Şeyh Halid'i bu gibi taleplere iten şeylerin ne olduğunu cevaplamak zordur. Şah Gulam Ali ve Delhi'deki çevresinin Hindistan genelinde yaygınlaşan İngiliz sömürgesine karşı tavırları mıydı? Burada Şa h Ahdulaziz'in Hindistan'da muhte­melen kendi Darulharp düşüncesini yayan me~hur söylemi ve I-Iristiyan dünya­sına karşı Sünru Hindistan Müslümanlarının tutumu muydu?77

Şüphesiz ki; Şiilik karşıtı duygular en azından kısmen Şah Gulam Ali'nin ban­kahınclan kaynaklanmakraydı. Bilindiği gibi Ali 'nin şeyhi Can-ı Canan'a fanatik Şiiler tarafından suikast düzenlenmişti . 7~ Aynı dönemde Irak Kürdistan'ında da benzer duyguların İranltiara karşı da takınıldığı görülebiJiyordu. Bu tür söylem­lerin kaynağı her ne olursa olsun bütün kanıtiara göre bu durum görevini gölge­lernekte belirleyici ve etkindi.

Bu bölümü kaparınadan önce Halid'in kendisiyle alakalı bir görüşe atıfta bu­lunmak uygtın düşer. Burada Şam'daki hayatının son yıllarında ona fazlasıyla ya­km olan Şeyh Muhammed Hani'nin söyledikleri üzerine verilecektir. Zikrettiğl­miz üzere Halid, peygamberin nesiine alışılagelenden fazla hürmet göstennek­tedir. Hani onları övdüğünü çok senii eniğini eklemektedir. Şeyhi Halid'in "Ke­sinlikle yasaklama olmasaydı, on/ann faziletlerini sayan bir çalışma yapmış olurdum" dediğini rivayet etmektedir . ., Nakşi-Müceddidiyye'nin ehl-i beyte bü­yük saygı göstermesi nedeniyle bu tutum onların nesline, doğal olarak da muh­temelen Mevlana Halid'den halife ve müritlerine geçmiştir.

Burada Şeyh Halid'in temel görüşleıinin bir özeti vardır. Süleymaniye'ye son gidişinde siyasi hırsa sahip düşmanları tarafından · suçlandı.110 Süleyman Faik

Sahib'in Buğyetii'l-vi'lcid içerinde (ss. 72-79) yayınlad ığ ı ;ıeldindı: Hristiyan ve Rafiziler hakkındaki bölümü atlanmıştır. bk. s.79.

77 Aziz Ahmed, Studies in Jslcmıic Cullure in the lndia.n. Enınronmenı (Oxford 1964) s. 215; yine bk. Hadaiku '1-uerdiyye, s. 210.

78 Bk. Yukarıdaki k:ıynak, s. 4. 79 Hadiii ku 'l-verdiyye, s. 249. 80 Hillid Süleymaniye'deki muhalifi Maruf Berı~end'ye gönderdiği mektupta onun niyeLinin

"bölgeyi genişletmek" (hııcceıü 'l-isıila ale'l-hekii) olduğunu söyleyerek suç.larnıştır. Elbette bu suç­lama reddedilmiştir. Buğyetü 'l-vlicid. s. 209; yine bk. A. H. Hourani, s. 84; Benzer bir suçlamayı Rich de nakleLmektedir.

Page 14: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

bumıs abu manneh/ 19. yüzyıl br.ışkınnda osmanlı 'da nakşi-müceddidillk 277

(ö.l838) İstanbul'daki küçük bir gnıp Halidi muhalifinin Şeyh H~Hid'i "sabib-i

zubur" (güç e lde etme heveslisi) olmakla suçladığını söyler."1 Bu gibi suçlama­lar doğru olmayabilir. Fakat bu görüşle ri ve öğreti şekJini alan kişi onlardaki güç­lü tarzı veya usulü göremez. Sonuçta oların Kürdistan , Doğu Anadolu ve bazı Arap şehirlerinde yayılması aktif çabalarla yanın asırdan daha kısa bir zamanda gerçekleşti. Tarikat İstanbu l 'a ulaştığında padişah ve bazı vezirleri aşağıda göre­ceğimiz üzere endişeye kapıldı.

İkinci Bölüm: Nakşi-Müceddidilik ve İstanbul'da Halidilik

ı. Şeyh Mehmed Emin Efendi ve Halifeleri Şeyh Halid İstanbul'a hiç gitmedi, fakat Süleymaniye hayatının son dönemin­

de hallfelerinden biri Osmanlı'nın başkentine ulaştı."2 Bu Nakş!-Müceddidlliğin İstanbul 'a ilk gelişi değildi. Bildiğimiz kacbrıyla Halldilikten önce iki dalga daha gelmişti. Bir asır önce 1092/ l681'de Sirhindl'nin oğlu Muhammed Masum'un (ö.1097/1685-6) hallfesi Şeyh Muhammed Buhar! tarikatı Şam'dan İstanbul'a ge­tirmiş, şehrin üst sınıt1arı arasında kendine yer bulmuştu. ı-\nlatılana göre meşhur ve etkili Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin dikkatini çekmiş, Sultan, Şam yakınla­rındaki malikhanesini ona tahsis etmişti."' Vefaundan sonra tartkat Osmanlı baş­kentinde varlığını devam enirdi.""

İstanbul'a Nakşi-Müceddiöıliğin ikinci dalgası 18. asrın başlarında Yekdest olarak bilinen Ahmed Cüryanl tarafından ulaştırıldı. Yekdest, Buhara yakınların­daki "Cüryan"şehrinde doğdu, Hindistan'a gitti ve Şeyh Muhammed Masum'un hizmetine girdi . 12/ 18. asır tarihçilerinden Halil el-Murfıdl "o ve dedem heraber

idiler" diye rivayet etmektedir.ıı:ı Yekdest, Muhammed Murad'dan halifelik a ldık­tan sonra vefatma kadar (ö.l119/1707-8) kaldığı Mekke'ye yerleşti.~

Eğitim amacıyla gelen ve İslam dünyasının her tarafından üstün şahsiyetlerin toplandığı Mekke, tarikatı yaymak için çok iyi seçilmiş bir yerdi. Sonuçta tarikat kısa zamanda İstanbul'a ulaştı. Mamafih sadece 18. asrın ortalarına doğru Yek­dest'in silsilesindeki hallfelerin şehirde aktif oldukları görülmektedir. Bu zincirin en meşhur ınuakkıbı MOstakimzade olarak bilinen (ö.l202/1787-8) tarihçi Süley­man Sadedclin Efendidir.111 O, Şeyh Ahmed Sirhindl'nin mektuplarının meşhur bir

81 Bk. Süleyman Faik Mecmuası, 1Y9577, vr. 4a. 82 Aynı yer, vr. 4a.; yine bk. Buğyetü '1-viicid, s. 123; yine bk. Abdulbaki Gölpınarlı, 100 Soruda

Türkiye'de Mezhepler ve Tarlk,aı/ar(İsıanbull969) ss. 220-22 1. 83 Halil ei-Muradi. Silkü'd-dü.ı-er jf a)'ani'l-kami 's-stiııi aşar. 4 ci lı. (Kahire 1291-1301) IV, 130.

84 M. Tevtlk, Mecınli,atü't-teracim, ist. Ünv. Ktp, TYI92, vr. 76a-b; M Tevfik için bk. Osmanlı Müellifleri, ı . 246 (bundan sonra OM)

85 Mur-Jdi, Silkü 'd-durer, ı, 107-108. 86 M. Tevfik, TY192. vr. 70a. 87 Onun için bk. OM, 1, 168-169 ve Tezkire-i Fatin, s .. 194-195.

Page 15: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

278 tasawuf

koleksiyonu olan Mektubatı Osmanlı Türkçesi'ne çevirdi. Böylece Sirhindl, ge­niş bir Osmanlı okuyucu kitlesine tanıtı lmış oldu.

Belki de İstanbul'daki Yekdest silsilesindeki en meşhur şeyh, üst kademeli devlet görevlilerine büyük etkisi olan ve genelde Bu.rsalı naıruyla bilinen Şeyh Mehmecl Emin bin tsmaildir!'" Mehıned Emin Efend i Kerkük'teki bir Kürt aileele (muhtemelen 1140/1727-8) doğdu. Aıncası Urfa valisi Abdullah Paşa'nın yanın­

da yetişti. 89 Oradayken Nakş1-Müceddid1 Şeyh Nebih Efendi ile göıiişrü . Öyle gö­rünüyor ki o Emin Efendi'yi ilk defa tarikata bağlayan şahıstır.90 Amcası Halep'e atanınca beraberinde oraya gitti.9

' Bir müdder sonra bu şehirden ayrılarak İstan­

bul'a geçti, Sadrazam Ragıb Paşa'nın hizmetine girdi.92 Bu dönemde Farsça okur­ınaya başladı.

Yekdesr silsilesinden gelen İstanbul halifelerinin bazıları Mevlevl idiler ve Mevlana Celaleddin Rtııni'nin sözlerini ihtiva eden meşhur Mesneui'yi okı.ıyorlar­dı. Bir müddet sonra Nakşi-Mücecldidi oldular. Mevlevlliğe olan bağlarını koru­dular, özellikle Mesnevl okutınaya devam ettiler. Bu gelenek Beşiktaş'ta Neccar­zade (ö.ll59/ 1746) olarak bilinen Şeyh Mustafa Rıza ile başladı.93 Müridi ve ha­llfesi İstanbulltı Mehıned Agah Efendi (ö. 1184/ 1770-1) de bir Mesnevlhan ola­rak bağını sürdürdü.!>ı

Mehmed Emin Efendi'nin Farsça bilgisi onu Mesnevlhanlar çevresine yaklaş­

tırmış olmalıdır. Herhalde Şeyh Mehmed Agah'ın müridi ve hallt'esi oldu. Vefa­tından sonra da çift yönlü Nakşi-.Müceddidi şeyhi ve Mesnevl hocası olarak yeri­ne geçti. İki tarafta ve sOfi muhitlerde saygı gördüğü anlaşılmaktadır. Fakat İstan­bul'daki rnisafirliği kısa sürd(i. 1193/1779'da şehirden ayrılıp Bursa'ya yerleşti .

Ulema ve muhibbanı tarafından da vet edildiği 1209/ 1794 tarihinden önce bir da-ha İstanbul'a dönınedi.9' ·

Sultan llL Selim (1789-1807) dönemi idi. Takip eden on üç yılda Sultan 'ın

tahtran indirilişine kadar Şeyh Mehmecl Emin şehirde "özellikle BclbztUf, k üttab ve kendisine inanan, saygı besleyen devlet görevliler'i arasında" çok sa yı da mu­hibban kazandı.96 Bunlar bir müddet sonra vakanüvislik görevine getirilen, o lay-

88 Mehıned Emin Efendi için bk. M. Şemseddin , Yiidigılr-ı Şemsi'(Bursa 1332/1913·14 ) ı;,, 172-

177. M. Tevfik, TY192, vr. 140a; Kasını Kufralı, Nakşibenditiğin Kuruluş ıJe Yayılışı, (İst . Ü. Türkiyat Enstitüsü dr. Te:li 337) s. 194.

89 Yadigtlr-ı Şemsf, s. 173.

90 Bu Melı ınc::J Emin Efendi'nin lıalifesi Ali Helıçet Efendinin RlsiUe-i Ubeydiyye-i Nakşihen­

d(ye'slne (İstanbul 1260) göredir. s. 10. Yine o . Nebih Efendi hakkında MLihaınmed Masum'un

ınanevi silsilesinden gelen Alimullalı Sindi'niri h;tl i fesi olduğu bilgisini ili\ ve eder. 91 Muhtemelen 1170-71/1756-57 Halep valisi Çeteci Abdullah Paşadır. bk . SO, lll, 3Sl-S2.

92 Yiidigiir-ı Şemsf. s. 174. Mehrned Riigıb Paşa 1757-63 arasında saclraı~ımlık yapmı:ıtır. bk. SO.

n, 35&-59. 93 M. Tevtlk, TY192, vr. 97a.

94 Yadiglir-ı Şemsi, s. 174; Kasım Kufnılı, s . 1'93.

95 Yadigtlr-ı Şems~ s. 176. 96 Alımed Asım , Tarih, n, 92.

Page 16: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus :ı bu mannelı/19. yrlZ)-11 başlamıck1 osmanlı 'da liakşf-müceddidilik 279

ların bir şahidi, aynı zamanda Nakşi-Müceddid! olmayan ancak Mehmed Emin

Efendi'yi tanıyan bir is im tarafından kaydedilmiştir. Diğer bir kaynağa göre "çok

sayıda hükümet görevlisi .. . sarayla ilgili" Şeyh Mehıned Emin Efendi'nin müri­

di oldu.9' Asım, şeyhe bağlananlar arasındaki birkaç katibin ismini vermektedir.

Onlardan birisi yıllarca Saclrazama Kethüdalık yapan, sultanın çevresindekiler

arasında çok etkili ve ateşli bir reformcu İbrahim Nesim Efendidir.98 Diğerleri Tahsin Efendi,99 Mektupçu Refik Efendi'ill' ve büyük ailelerin oğullarıdır. 10' Bilin­

diği üzere katipler paclişahın oldukça yakın yardımcılan. politikalarına ve re­formlarına kendilerini adamış kimselerdi.

Nakşi-Müceddidi şeyhlerle üst makamlardaki katipierin reformcu düşüncele­

ri arasını nasıl telif edebiliriz? Bu belki de kendisinin aynı zamanda küttaplığa ya­

ni Babtali memuriyetine mensup olduğunu söyleyen Mehmed Emin Efendi tara­

fından açıklanabilirdi. Birincisi o , onlara olabildiğince yakın idi. İkincisi onun

aynı dönemde çok yaygın olan Farsça hocası ve Mesnevlhan olduğu hatırlanına­

lıdır. Her iki yönden de Osmanlı idaresinde çalışan ve edeb1 yönü bulunan me­

murların ilgisini çekmişti. Fakat hepsinin üstünde Nakşi-Müceddidl geleneğin­

deki şeyhler, vazifelerinin bir gereği olarak idarecileri etkileıneye çalışınaktan

hoşlanıyorlardı. 102 Şeyh Emin Efendi'nin küttab ve EnderGn üzerindeki etkisini

arurarak yaptığı şey açıkça buydu. · Öyle görünüyor ki onun etkisi, 1807'cle Sulran m. Selim'e karşı isyan oldu­

ğunda rejim muhaliflerini çok kızclırmış, müritleri büyük açılar yaşamıştır. Tarih­

çi Cevdet "On/ann çoğunun isyancılar tarajindan 6ldürüldüğünü" söyler.103

Şeyh Bursa'ya sürülmüş, birkaç yıl sonra da orada vefat etmiştir. ı<l< Fakat onun

ölümü ve reformcu bürohat kuşağın dağ.ılması, Müceddidiye ile İstanbuJ bürok­

rat çevreleri arasındaki ilişkiyi sona erdirınedi . Sultan II. Malmıud'un (1808-

1839) idaresinin ilk yıllarında Mehıned Emin Efendi'nin halifelerinden Ali Beh­

çet Efendi 'nin (ö.l238/1822) Bursa'dan İstanbul'a geçtiğini görmekteyiz. ı())

Ali Behçet, Üsküdar Selimiye'de III. Selim tarafından yaptınlan ve adını taşıyan askeri kışianın y~ınındaki Nakşi-Müceddidiye'ye tahsis edilen zaviyeye şeyh ola­rak atandı.'')ii Bu dönemde ne Ali Behçet Efendi ne de Emin Efendi'nin yolunu de-

97 YiidigaN Şemsf, S. 176. 98 SO, ı, 148; ve S. Shaw, l3eııveerı Oki and Ni?UJ(J-larvard 1971) s. 90 ve s. 381.

99 SO, IT, 48 100 SO, ll , 414.

ıoı Asım, ll, 83. 102 Houmni, s. 79;]. P. Brown, 7be Derwishes, ed. By. H. A. Rose, (London 1927) s. 446.

103 Ahmed Cevdet, Tarih, VIII , 201. 104 Asım, ll, 81: M. Tevfik, TY192, vr. 140a.

105 Ali Behçet Efendi için bk. OM, 1, 47; SO, Il, 31; ve Tezkire-i Fa<in, s . 306. T:ısavvuf silsilesi

için bk. Risale-i Ubeydiyye-i Nakşibendtvye, s. 7-8. 106 Kony:ılı, Üsküdat· Tarih~ 2 eilt (İst.anbull976) 1, 268-9 ve ll, 190.

Page 17: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

280 tasavvuf

vam ettiren diğer şeylıler, bariz bir harekerlilik içerisinde oldular.107 Fakat bütün

bunlara rağmen bazı devlet görevlileri onunla bağ kurdu ve etki alanına girdi. Bunlardan birisi Pertev Efendi '~)<~ (sonradan paşa) dir. II. Mahmud idaresinin

ikinci döneminde padişah tarafından 1837'de öldürülmesine kadar yüksek dere­

celi bir memur ve etkili bir şahıstı. Kırımlı bir aileye mensup çok sayıdaki bürok­

ranan biri olan Peıtev Paşa, hakkında yazılanlardan ::ınlaşıkLğı kadarıyla Nakşi­

Müceddidiye'nin güçlü bir bağiısı olarak görülmektedir.")<) Yardımları arasında

Selimiye z5viyesinin genişletilmesi, kütüphane ve harem dairesi yanında derviş odaları ekienirmesi de vardır."" (1835)

Bir kanıta göre Şeyh Ali Behçer'e bağlı ikinci şahıs yine Kırım lı bir aileden ge­

len M. S. Halet Efendidir'" Halet, Sultan Mahmud'a yakın bir danışınan ve son

on yılda (1812-1822) İstanbul'da siyasi arenada baskın bir şahsiyetti. O, daha çok

Mevlevl olarak bilinmektediL Fak<H onu etkileyen Nakşi-Müceddidl öğeler bu

bölümün sonunda görülecektir.

Bu tarikata sempatiyle yaklaşan üçüncü baskın figür Hüsrev Paşa 'dır. Pertev

Paşa 'nın Selimiye Zfıviyesini genişletip tamir ettirdiği yıllarda o da Edirne vilaye­

ti içerisindeki Nakşl z5viyesi o larak bilinen Koca Mustafa Paşa tekkesini tamir et­

tirdi. 0250/1834-5) Vakfiyesinde dervişlere gelir tahsis ettirdi. 112 Tarikata bağla­nan yada sempatiyle yaklaşan üç büyük devlet adamı ve bürokrat gerçeği, tari­

kat öğretilerinin ne derece nüfuz ettiğinin göstergesidir. Fakat 1807'de Sulran III.

Selim'e karşı yapılan isyandan sonra Şeyh Emin Efendi'nin müririerine zulmedil­

di. Nice şahıslar tarikat hal'ifeleri ile bağ kurmaktan ve haklarında görüş açıkla­

maktan sakınmış görünmektedir. 1821 Baharında Yunan İsyanı'nın patlak ver­

mesi onlara çalışma ve görüşleıiyle halkı e tkileme fırsatı verdi.

Sultanın isyanın çıkışını takiben içeriği bize N:ıkşi-Müceddidl öğretil erini ha­

tırlatan ciddi bir fermanı (İn1desi) yayınlandı. Kriz dönemlerinde fermanların ya­

yınlanması yeni bir uygulama değildi . Napolyon'un Mısır ve Filistin'i işgali sı ra­

sında III. Selim'in Mısır ve Filisrin'deki halkı Fransızlara karşı birlik olmaya çağı­

ran fermanlar yayınhıdığını bilmekteyiz. 113

107 Mehmed Emin Efendi'den vefatından önce lıilfi.fet alan diğer bir hallfesi Hoca Hüsanıeddin Efendi (ö . 1864) dir. Önce Eyüp bölgesine yerleşmi~tir. Tanzimat döneminde çok iyi tanı ndıji,ı ve et­

kili olduğu göri.ilmcktcdir. Riyografısi için bk . H:ı~lri;:ilde El if, Tenşftü '1-mubibbin bi meniiksb-ı Hdce

Hı'isiimeddin (İstanbul 1342) Bu kaynağa dikkatlerimi çeken M ünehen'den Prof. K. Kreiser'e teşek­

kür ederim.

108 l'ertev Paşa içiıı bk. M. K. İn:ıl , Son Asır Türk Şairlf.!ri, 12 bölüm. dsıanbul 1930-1942) ss.

1301 -9; El', lV, !066; i. Parmaksı;::o~lu, Türk Ansiklopedisi. c. XXVI (Ankara 1977) ss. 477-8.

109 Aşağıdaki Yeniçeriliğin k;ıldırılınasını ilan ed<::n fenııan<ı bakınız.

110 Ahmed Lütfi. Ta.rib, V, 21.

ı ıı Bk. o,\1, u, 31. 112 H. inalcık, (İlgili md) iA, V, 615; A. Ata, Eııderun Tarihi, III, 120 ve SO, ll, 276.

113 H. A. Şilı:ıb. Tiirih-i Ahmed Paşa el-Cezziir, (ed. Şibll ve Ha:ıhta) (Beyrut 1955), ss. 124-129

ve yine Mardin, s. 171.

Page 18: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus abu manneh/ 19. yüzyıl başlannda osmanlı'da nakşf-müceddidilik 281

Fakat 182l'deki fermanlar daha geniş kapsamlıydı. Onlar sadece İslami du­yarlılığı yükselrmeyi amaçlarnıyor, aynı zamanda bir mesaj taşıyordu . Yunanlılar

Müslümanlara karşı birleştiği için "yaşlı ve genç Müslümantari haydi İslam kar­deşliğine görehir ve beraber olalım " deniliyordu. '"

Padişah tarafından 24 Nisan 1821'de ihtilalin başlamasından kısa bir süre ö n­ce İstanbul kadısı ve yardımcıianna fermanlar gönderildi. Onlardan Müslüman­ların kalplerini birbirine bağlayacak, haklara riayet edecek , şerlerden sakınacak,

günlük beş vakit namaza dikkat edecek çağrı lar yapmaları istendi."~ Mayıs 'ta "ilk Müslümanlar dönemine bakmaya işaret eden" başka bir irade yayınlandı; İsla­mın doğuşunu müteakiben şeriate uyulduğundan cihad uygulanmış, dindarların imanları pekişmiş, Müslümanlar zafer kazanmıştı. Sonunda bu emirler ve görev­ler unutuldu. Müslümanlar rabata ve zevke daldı , şeriata ehemmiyet verilmeme­ye başlandı. Fakat şimdi onlar inanmayanların niyetinin farkına varmakradır. ''Öyleyse birlik olalım, islamf duyarlılıkla beraberce kalplerimizi birbirine rap­ıedelim ve Allah 'ın adını yüceltelim'ııı;

Fermanlarda görülen benzer reşvikler, atanan yeni sadrazam tarafından uy­gulandı. Sonuçta Salih Paşa'ya verilen (27 R 1236/ 30Nisan 1821 tarihli) ferman­da "katılmak ve vezMerim ulem/1, devlet görevlileri, ağa/ur, mernu1·Zanm, yüce kararda bi?iik olmak ... Allah'ın adını yüceltmek, peygamberin sünnetini ihya göreui" emredilcli. m

Nakşi-Müceddidl öğretileri ile bu ifadeler arasında dikkat çeken oranda ben­zerlik vardır. İslamın ilk ytllarına dönmek b ir idealdir. ŞerJ:ara uyma ve peygam­berin sünnetine tabi o lma çağrısı , hepsi bize bu öğretileri hanrlatrnaktadır. Cev­det bu inidelerin ardından Halet'in yaptıklarını görmüştür. m Şeyh Ali Behçet'in bir inanın olması gerçeği muhtemelen bu benzerliği açıklar.

Söz buraya gelmişken 1820'lerde olaylar, toplum ve devlet. hayatında Sünni İslam ideallerine doğnı olan bu eğilimin belki de oldukça üst sınıf insanlar ara­sında güçlendiği sonucunu çıkaıtabiliriz. Yunan isyanı bu trende son on beş yıl ­da olduğundan daha fazla açılarak kendini ifade etme fırsatı vermiş gözükmek­tedir. Bu isyanın bir süre önce İstanbul' ulaşınaya başlayan Halidi şeyhlerinin ba­şarısına katkı sağlad ığı açığa çıkmaktadır.

114 Cevdet, Tarih, 2 baskı (İstanbul 1309) Xl, 143.

115 Cevdet, Tarih, Xl, 167. 116 Şarıizade, Tarih, IV. 78; Cevdet, Tarih, Xl. 217; İlk müslümanlar dönemine yapılan bu atıf­

lar bir kanaat ve halk israfı olmayan bir ınesele olarak görünmektedir. Heyd Ulema and \.ll'ester­ııizatiorı (UJeına ve Batılılaşma) üı:ı::rine olan makalesinde, Ağustos 1821 tarihl i Rus elçisinin bir

naruna dikkat çekmektedir; "Osmanlı Devleti, Osman, Mehmed If ueya Süleyman'ın değil, JX.>ygam­ber ıaraJiı-ıdarı 622de Medirıe 'de kurnlan dwlethı uarisi ve mirasçısı okıra~ı saygı gördü .. , s. 91.

Büıün referanslar için bu makalenin 136. notuna bakınız.

ı 17 Şanizfıde, Ta.ı·ih, IV. 43; Cevdet, TaTih, XI, 267.

118 Cevdet, Tar·ih, XI, 201.

Page 19: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

282 tasawı4

2. Halidiliğin İstanbul'da yayılışı Halidi halifeleri ilk defa şehrin üst sınıtbn arasında İstanbul'a ulaştığında

(1819 dolaylarında) son birkaç kuşaktır özellikle birinci bölümde görclüğfımüz

üzere III. Selim döneminele şehirde bulunan Nakşi-Müceddidl öğretileriyle kar­

şılaştılar. Yunan isyanının neden olduğu kızgınlık ve korku ile katianan bu fak­tör, zikredilen hallfelerin karşılaştığı hızlı başanya katkı sağlayabildi. Olayiann

bir şahidi olarak tarihçi Süleyman Faik Efendi (ö.1254/1838), 1235/ 1819-20'den

1242/1826-Tye kadar Şeyh I-Ialid'in çok sayıda dervişinin İsranbul'a ulaştığını söyler."'' Faik, onların harekederini pek tasvip etmemesine rağmen "çok sayıda

yüksek rütbeli insan ve zamanımızdaki rica! ile ulema arasında iyi konumda bu­

lunanlar" onlara katıldı diye bildirmektedir. '2"

Dönemin resmi tarihçisi Ahmed Lütfi, tarih inde benzer bilgiler vermektedir.

"Çok sayıdaki derviş ve İstanbul ulemlisı bu halfjelere katıldı, ihvan sayısında artış haşladı 'm Bu verilerin güvenilirliği hususunda herhangi bir şüphe olma­

masına rağmen modern Türk tasavvuf tarihçileri İstanbul'da Halidiliğin "özellik­

le Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Şajifler arasında yayıldığını"söylemekte­

dir.m Bu muhtemelen İstanbul 'a göçen Kürtler arasından çıktığı aniamma gel­

mektedir. Kürdistan'daki Hal idiliğin karakteıine bakıldığında· bu iddia yine ol­

dukça doğru olabilir. Bu ifadeleri kanıtlayan çok fazla müridin ismine sahip değiliz. Osmanlı kay­

nakları ya da biyografik sözlükler u lema ve bürokratların tasavvufi yönlerine na­diren temas etmektedir. Çeşitli kaynaklardan başta M ek kizade Asım Efendi, • z~ ya

da Keçecizade İzzet Molla'2' gibi önde gelen alimierin Halidi müridi olduğu öğ­renilmektedir. Birincisi birkaç defa şeyhülislam olmuş, diğeri ise İstanbul Kadısı

ve meşhur bir şairdi. Keza Gürcü Necib Paşa'2' ya da Musa Safveti'26 gibi bürok­

ratlar da Halidi müntesibi olarak bilinmektedir.

Fakat Halidi şeyhleri İstanbul 'da rahat değillerdi . OnJarın hızlı başansı muha­

lif oranını artırmış gözükmektedir. 1828'de bir ferman yayınlandı. Tarikatlll İstan­bul'da yayılmaya baş ladığı ilk yıllarda yaşanan bazı şeyler hatıriatı lmaktadır. ı-ıa ­

lid'in müritleri tasavvuf adabına aykm olarak insan ları tarikata sürüklemek ve ir-

119 Süleymaıı Faik Mecmuası, vr. 4a.; Süleyman Faik iç in bk. SO, ll l, 9S. ı 20 Aynı eser, vr. a-b. ı 2 1 Ahmed Liittl , Tarih, 1, 286; yine Mecdü't-talid, .~ . 71 ve AlımedErbill ei-Hatlb, Nıtru 'I-Hüdii

fi iziihiiti's-subb ve:~-sada, ( İst. Ünv. Ktp nr. AY2404) vr. 8b. Yazar, İstanbul'daki müderrislerin

çoğunun H:llidi müridi olduğunu söylemektedir.

ı22 A. Gölpınaıi ı, lOO Smuda. TU.ı·kiye 'de Mezhepter ve Tarfkaılar, (istanbull%9) ss. 220-1.

123 Buğyatü'l-vacid, s . 105 ve s. 252. ıı4 Bk. Hasan Şükrü , Mendkıb-ı Şemsü's-şumııs ( istanbul ırs.) s. 147; İnal, Sorı Asır Tiirk Şaiı·­

leıi, s. 741 ve A. H. Tanpınar, On Dokuzuncu Asır Türk Şairleı·i, 3. baskı (İstanbul 1967) ss. 57· 58.

ı25 Necib Paşa iç in bk. SO, IV, 545-6; Buğyatii 'l-viicid, ss. 119, 128, 181. 126 Safveti Paşa için bk. SO, lll, 229-30.

Page 20: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus abu manneh/ 19. yazyıl başlamıda osmanlı'da nakşf-müceddldilik 283

şad h ilesiyle sürekli bağlamakLa suçlandılar. Gerçekte onlar "toplum içerisinde

dervişlerini artırıyorlardı". m

Şayet bu iddialar doğruysa görev duygusu ve hevesle dolu Halidi şeyhleri

başka tarikat şeyhlerin in kıskançlığın ı ve kızgınlığını artırmış görünmektedir. S. Faik' e göre bu şeyhleri n bazıl arı, şehirdeki Halid! halifelerinin sürülmesi amacıy­la şiddet kokan çareler hazırladılar. ,,~

Halidlliğin yayılınası sadece diğer tarikat şeyhlerin i rahatsız etmedi. Sultan'ın kendisi de açıkça endişeye kapı ldı. Sultan n. Mahmud Şeyh Mehmed Emin'in ha­llfelerinden bazı! anna tolerans göstermiş olsaydı muhtemelen Mevlevilik ile olan bağı nedeniyle kendisine iyilik yapmış olurdu'ı9 ya da onlar yaln12ca sınırlı hare­

ket alanı gösterirle rdi. Fakat o şehirdeki Halid!. varlığından memnun olmuş gö­zükmemektedİr. Onlar gerçekte n all Sünni ideallerle morive edilmiş, uzak vila­yetlerden gelen nıeçhul zümrelerdi. Keskin bir idareci o larak II. Mah mud kont­

rol edilemeyen her türlü halk hareketinden hoşlanmıyordu .

Bize anlatıldığına göre o dönemde Sultan, Halidi dervişi kılığına girip toplan­rıianna gitti ı .ıo İki gizli ajanı nı da Halidilik hakkındaki iddiaları doğnılamak ve Şeyh Halid hakkında rapor hazırlamak amacıyla Şam'a gönderdi. 131 1820'nin baş­

larında çok sayıda müridin İstanbul'dan sürüldüğünü ' 32 ve Halid! halifelerinin birkaç defa uzaklaş[JrıJdığını biliyonız. •sJ

İlk halifelerinden Abdulvahhab SCısi kendi adına tankat kolu kurmaya teşeb­

büs etti. Bu teşebbüs Gürcü Necib Paşa tarafından desteklenmiş görünmekte­dir. 134 Şayet bu hareket başarılı olmuş olsaydı tarikann bölünmesine neden olmuş olurdu. Fakat Şam Müftüsü ve tıleması tarafından desteklenen Şeyh Halid' ~5 SCı­

sl'nin bu teşebbüsünü kontrol altına a lmayı başardı ve bir müddet daha tarikatın bütünlüğünü korudu.

Fakat bu ve benzeri manialara rağmen hatırlanacağı üzere HalidJIJk 1820'lerde çok sayıd-a mürit kazanmayı başardı. Önceki bölümde dikkat çektiğimiz üzere Şeyh Emin Efendi ve hallt'elerin in çalışmalarını takiben toplumun üs.t katmanları arasında Sünni İslam inançlarına doğru bir eğilim bulunmaktaydı. Halidlliğin ge­liş i ve beklentileri karşılaması doğal olarak bu trendi Sultan'ın aldığı önlemlere rağmen güçlendirdi . Mamafıh toplumun üst kesimleri arasında Halidi ya da Mü-

127 Bu fennan için bk. Başbakanlık Ar~ivi , Mılbimme Dejtet'letı', nr. 24~, ss. 41-42.

128 Bk. Sil/eyman Faik Mecmuası, vr. 4b.

ı 29 A. Gölpınarh, Mevlana 'dan Sonra Mevlevüik. (İstanbul 1953) ss. 254, 259. ı 30 Süleyman Faik Mecmuası, vr. 4b.

13 ı Hadiliku 'l-ı/erdiyye, s. 233.

ı32 Lütfi, Tmib, 1, 287. 133 Süleyman Faik Mecmuôsı'nda Halidi ha lifderinin şehi rden beş defa si.irüldi.iğünü iddia et­

mektedir. Yine ferman için bk. Mühimme ~(ter/eri, nr. 243, s. 41-2.

ı34 Süsi'nin bu teşebbüsü için bk. 13ıtğ}>etü '1-vilcid, Es' ad Sahib'in tefsiriyle, s. 124. Yine Halid'in

Gürcü Necib Pa~a'ya gönderd iği mektup, s. 10. 135 Flu olay için ilm Abidin'in çalışmasına bk. Se/Jü 't-Hısilm, nor. 46. yine bk. Lütfi, Taıih, ı, 285.

Page 21: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

284 ıasavvu.f

ceddidllerin Sünni inançlarının genişleme aHimeti, sosyal ve siyasi görüntülerini özellikle keskin reform önlemlerine karşı tutumlarını etkilediği tahmin edilebilir.

U. Heyd "The Ottoman Uleına and Westernization '~ 36 adlı makalesinde re­formlara karşı önde gelen u lemanın tutumunu "ilerici" olarak tanımlamaktadır. H?

O, bu tutumu; hükümetin bir parçası oldukları, sultandan korktukları , Yeniçeri ve Bektaşilere kızmaları sebeplerini göstererek açıklaınaktadır. 13• Yine o , "onların

Batıh/aşma ·reform/anna destekleri ya da kabul/eri ... katılan ulemanın ve tari­katların zoruy!adır" diye eklemektedir. Bu sözleri müteakiben İstanbul elitleri tarafından desteklenen iki tar'lkatı Nakşl ve MevleVıliği kaynak gösterınektedir.139

Heyd şuna dikkat etmemiştir ki; iki tarikatın ulema ile birlikte Sultan'ın re­form önerilerini desteklediği inancında olduğu anlaşılmaktadır. Dahası o ulema­nın takındığı "Fıkıbtan. alman argümanlar ve ilk İslam tarihi yada nedenlere dayalı " tutumu savunmak amacında olduğunu eklemektedir. ı 4<> Bunlar belki de üzerindeki Nakşi-Müceddidl etkilerin izlerini gösterrnektedir. Diğer bir deyimle şayet uleına Sultan Il. Mahmud'un reform gayretlerini bir nedenle desteklerse aynı anda tasavvufi hareketler tarafından an latılan Sünni inançların moüve ettiği diğer şeylerin katkısıyla olmaktadır.

Sünni hareketin desteklerneyi önerdiği reformların ilk büyük işi Yeniçeri Or­dusu'nun kaldırılması ve Bektaşi Tankatı'nın yasaklanmasıdır.

Yeniçeri ordusunun kaldırıldığını duyuran fermanı kaleme alan Pertev Efen­didir. ı.ı Olay günü Sultan Ahmed Camii kürsüsünden okuyan da zamanın resmi wdhçisi Sahaflar Şeyh.izade M. Es'ad Efendidir.'42 Ferman Sultan'ın değil ulema ve devlet adan:ılarının (din u devlet) kararı olarak sunulclu.'4·~ 1821 'de uygulanan

fennan bize İslam! renninolojiyi hatırlatmaktadır. Yeniçeriler, İslam miHetini za­yıflatıp bölen din düşmanların ın yardımıyla devletin küçülmesi ve çökmesinden

sorumlu tutuluyordu. Yeniçeriler, şerlatin hükümlerine karşı gelmek, fetvalarla onurlandınlmak, yüce devlete ve millete itaat etınemek gibi şeylerle tanışınışlar­

dı. Onlar dlne ve devlete tasallut eden eşkıya idi. Sonuçta "şeriate g6re din ve devlet arasındaki bir anlaşmayla " orduyu kaldırmak yerine "düşman/ara gaza ve cihatta karşılık vermek" için eğitimli bir ordu kunıldu. "Bu işin temel ve ger­çek arnacı " cliye süren fennan "Allah 'ın adını yükseltmek ... ve dfni ihya etmek,

136 U. Heyd, "Tlıe Ottoınan Ulema :ınd Westernization in the ıirne of Selim lll and Mahmud W , (ed. U. Heyd ) Studies in Jslarnic Hisloıy and Civilization (Jerusalem 1961) ss. 63-%.

137 Aynı yer. S. 73, yine bk. 64. "Ondeı· ulemd, yenilikleri sadece te'yfd edip desıeklt:mıedi .. . on­lardan bazılan Avrupalllaşma yolunda roformlan tasavvıif, oneıi t·'e planlamada esaslı rol oy­nadı/tır. "

138 A_rte., s . 77.

139 Age., s. 68. 140 Age., s. 74.

14·1 Ş. Mardin, Tbe Genesis of You.ng Oflomcm Thoııp,ht, ( Princeıon 1962) s. 174.

ı 42 Mehıncd Es'ad , Üss-i Zc(/er, 2 b;ıskı, (istanbul ı 293) s . J l l, Ferman iç in b k. s. 111· 117.

143 Age. s. ı ıs.

Page 22: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butnıs abu manneh/ 19. yüzyıl başlarmda osmanlı 'da nakşf-müceddidilik 285

yüce peygamberin şerlatin i . .. " "O yalnızca dfnf canlandırmak, Mubammedf devleti ibya etmek ve Müslüman milietin ahvalini lS lah etmek" için idi.'"

Bu halka yönelil< bir i.islub (belagat) değildi . Arka planı analiz edildiğinde Osmanlı elitinden çok sayıda insanın paylaştığı inançların ifadesi olarak anlaşı l ­

malıdır. Ulema ve bürokratların önderlik ettiği geniş bir gnıbun derin kanaatleri olmaksızın işlerin nasıl başarılı olabileceğini görmek zordur.14s

Bir ay sonra Bektaşilik yasaklandı. Devlet görevlileri yüksek ulema ve tarikat şeyhleri tarafından saray meydanındaki camide yapılan istişarl mahiyetteki top­lantıyı müteakiben'46 Bektaşileri Sünnlliğe ve şeriat esasianna saygı gösterıne­mek, Müslümanların ahlaki dejenerasyonuna sebep olmakla suçlayan ferman uyulamaya konuldu . ''Namazlarını ihmal ettikleri, şerfat tarafından yasakla­nan işleri yaptık/cm" söylendi. Onlar Yeniçerilere itaatsizlik yolunu gösterdiler. Sonuçta şeriat ve devlete göre "şer' an ve siyaseten" Osmanlı topraklarından si­linmeleıi zonınluydu. ' 4

'

Nakşl şeyhinin Kırşehir yakınlarındaki Hacı Bektaş zaviyesinin başına şeyh olarak atanınası gerçeği' '18 genelde iki tarikatın manevi atalarının aynı olduğu gerçeğiyle açıklanır. Mamafih çoğu Bektaşi Babalannın Nakşiliğe dönme vakı­

ası "9 Nakşi-Müceddidi tankafının bu işi yapmada öncü rolünün işareti olabilir. Yeniçeriliği kaldırmak, Bektaşlliği yasaklamak, çürüme, zayıflama ve İslam

devleti ile toplumunun dejernerasyonu iddialarıyla ispatlandı. İşi, bütün·azameriyle sultan, hürokrat, uleına ve askeri gruplar üzerine yük­

tenebilecek kadar basit bir seçim değildi. Sulran Mahmud'un kendisi bu işi iste­miş olabilir. Fakat üst sınıflar dini destekierin dışında tamamen sultan tarafından ikna edilmiş ve yapılması hak yola eşit önemde görünmüş olmasındandır. Bu III. Selim'in başarısız olduğu yerde, II. Mahmud'un niçin başarılı olduğunu açıkla­

ınaktadır. III. Selim, İstanbul 'daki çeşitli gnıpları saf dışı etmede kendi gücü ve yeteneğine dayanınaktaydı. Aynı zamanda üst katmanlar, kendi arasında bölün­müş, yeterince motive edilmemiş, yaklaşan tehJikenüı farkına iyice varmamıştı. Mahmud döneminde maınafih bu sınıflar çok daha fazla kenetlenmiş, inançla güçlendirilmiş, şeriat kurallarının uygulandığını görme kararlılığı içerisindedir. Yine onlar kendilerinin İslam devleti ve toplumunu yeniden teşekkül ettirebile­ceklerine inanıyorlardı.

144 Mücerred-i ibyii-f dfn u dev!et~i u./(y_ye Mubanmıediyye w ısli.ih-ı abıtii/-i millet-i İs/dm(yye

içıln .. . s. 117.

145 Li.lrfl, IT, 94. 146 Meluned Es' ad, üss-i Z(l{er. s. 207. Seyhler Nakş'i, Kadift, Mevlev[,Halvetl ve Sadl tarikatlerin­

den idi. Aynı yer. Yine bk. Cevdet, Xl!, 181. D:ıha fazla bilgi için bk. İrfan Gündü:.:, Gümıl.şhiınevf Abmed Ziyiieddirı ve Hiilldiyye Tarfkatı, bı:ınbul Doktora tezi, 1981; s. 119.

ı47 Fermanın bir kopyası için bk. Mehmed Es'ad, Oss-i Zafer, s. 213-221. 148 O K;ıyserili Mehmed Said EfentJjdir. Bk. Olvf, ı, 89. 149 A. Gölpınari ı, Mevlana 'dan Sonra Mevlevilik, (lstanbuJ 1953), s. 321.

Page 23: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

286 tasavvı!f

3. Padişah ve Sünni Eğilim Yeniçeri Ordusu'nun kaldınlnıası ve Bektaşi Tarikatı'nın yasaklanması, Sün­

ni eğilimin toplum ve Osmanlı elitleri arasında güçlü bir yer edindiğini göster­mektedir. Gerçekten bu olaylardan sonra İstanbul'da İslam hukukunun ve Sün­ni ritüellerin galip geleceği yeni dönem için büyük bir arzu oluşmuş gözükmek­tedir. Sultan II. Mahmud , "İstam bukukunun Xl!. asırdaki müceddidi " ve dini yenileyen, Müslüman !::ırın yardımcısı"150 (Müceddidin-i kavanin-i İslfhn ... Mü­

ceddidfn-i din ve nıuin-i müslimfn) olarak övülmüştür. Öyle görünüyor ki o, bu ününü sürdürmeyi ummuştur.

Bir müddet padişah bu gibi şeyleri yapmış gözükmektedir. Bektaş! Tarika­tı'nın yasaklanması ve tekkclerinin kapatılmasını takiben İslam tarafından yasak­lanan başka şeyler arasında oyun ve eğlenceden de sakındıran (ıneHihl ve me­nahl) bir ferman yayınladı. Onlardan beş vakit namazı cemaatle kılmaya gayret etmeleri ve dinin gereklerini yapmada, sünneti ihya etmede aziın ve gayret gös­termeleri istendi. Dahası mahalle imaıniarına bu gerekleri ve uygulamaları ınü'minlere öğretmeleri gerekmektedir.ı;ı

Bu eğilimin etkisinin diğer b ir işareti de; eyaler valileri veya diğer idarecilerin Müslüman olsun veya olmasın herhangi birini Kadı'nın yargılaması veya Kazas­ker önünde savunmasını yapmadan idam e tmelerini yasaklayan 1827 başlarında

yayınlanan ferınanda görülebilir."1 Bu karar, kuvvetin valiler tarafından kötüye kullanılmasını sona erdirme amacını taşıyordu. Şayet uygulanabilirse son üç ku­şaktı( valiler karşısında gücü azalan Kadı ve yarduncılarının yetkisinin artmasına yardım etmiş olacaktı.

Bu trend üzerindeki etkiye işaret eden başka idari yöntemler de vardır.'~~ Fa­kat belki de farklı tutum sahibi diğer ulemaya zulmetnıe teşebbüsünden daha bariz bir kanıt yoktur. Kısaca ifade e tmek gerekirse Bektaş! tarikatının yasaklan­masından sonm çok sayıdaki alim ve edebiyat adamı Bektaşilik suçlamasıyla İs­tanbul'dan sürüldü.

Gerçekten bu grup, Bektaşi çevrelerinde "cemiyet-i ilrniye" olarak tanımlanı­

yor, felsefe, edebiyat, matematik ve astronomi gibi kendi branşlarında özel tar­tışmalar düzenliyorlardı. Üzerlerinde Avrupa kültürünün etkisi açıkça görülü­yordu.154 Grubun lideri İsmail Ferruh Efendi Sultan III. Selim döneminde Lond­ra'da bir müddet Osmanlı Büyükelçisi olarak hizmet etmişti. 155 Diğer üye, aynı

150 Mehmed Es' ad , Oss-·i Za.fer. s . 177. ı; ı idem, Tarib. iü.Küıüph:ınesi, nr. TY6005. vr. 179b·I HOa.

152 Heyd. s. 93: Ata, Tarib, lll , 138: )'ine bk. Charleo< M:ı cF:ı riane. Constantinople in 1828, 1 cilı,

(London 1828) ll. 138 . . 153 Bk., Levy, "The Ortoma n Ulema a nd Military Reform" Asian. an<l African Studies, Vll (1971)

ss. 1:3· 39; bk. s. 31· 32. Dr. Levy 1242 tarihli Başbakanlık Atşivi, Kanımname-i Aske1f Defter/eri. c. 1 '58-62'den rivay<:!t etmektedir.

154 Bu grup için bk. Lütfi. 1, 168·9; Cevdet, (1301), XH, 212-214 ve Mardin, s. 229.

155 S. Shaw, Beıween Old and Neu;, (H;ırv:ırd 1971), s. 84, SO, lll, 479·80.

Page 24: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus abu manneh/ 19. yiizyıl haşla11nda osmanlı 'da nakşf-müceddidilik 287

dönemde devletin resmi tarihçiliğini yapan, geleneksel eğitim yanında birçok Avnıpa dilini bildiği anlaşılan, çok sayıda ubb1 eseri Osmanlıca'ya çevirmekle görevlendirilen Şfınizadedir. "(• Onların sürgün edilmeleri muhtemelen non-con­formise (ınodernist) eğilimlerin sindirilmeleri anlamına gelmektedir. Dahası mo­dern Türk sosyal bilimcileri 19. yüzyıl boyunca İstanbul'un çeşitli tercüme faali­yetlerine, İslamın klasik kaynaklannın Osmanlı Türkçesi'ne aktanlclığına şahit

olduğunu gözleınlemiştir. ıli

Aynı dönemde çok sayıda teknik ve bilimsel k itabın Avrupa dillerinden ter­cüme edilmiş olmasına rağmen İslam literatüründeki birçok kaynağın Türkçe'ye çevrilmesi, kültürel alt yapının klasik öğretiyi göstereceğinden şüphe yoktur. Bu bölümde hareketin Osmanlı düşüncesi üzerindeki Sünni eğilime katkı sağladığı gerçeğinden uzak duramayacağız.

Sultan'ın ulema ve devlet erkanı arasındaki İslami düşüneeye (icleallere)

uzun süre müsaadesi olmasaydı devlete bakış açılarını etkileyecek idealler neler olabilirdi? Mademki padişah yeniçerilerden kurtulmuştu, zorlanmadan otokratik bir idare tarzı da geliştirebilirdi . Aslında niçin atalarından farklı bir idare tarzı ge­

liştirmişti? Ellerindeki idari gücü saklama düşüncesinden kaçmarak şeriata kim saygı duyabilircli''"'

Bazı alimler farklı şekillerde islam geleneğinde padişahın iddia ettiği otokra­tik tavrı bulmakl:ı ona yardım ederek tavırlarını desteklemeye hazır idiler. So­nunda saray siyasetine mensup olan Şeyhülislam Yasincizade Abdulvahhab Efendi'nin "9 1831 'ele Hulfisatü '1-bürharı fi itaati's-sultarı•w adında küçük bir ki­tap yazdığını görmekteyiz. Bu kitapta Yasinclzade, sultanın otoritesine boytın eğmeyi emreden ve peygambere izafe edilen yirmi beş rivayerin şerhini topladı. Ahmed Rasim, eser içerisinde ''sultan benzeri despor bir düşünce şeklini bul­

maktayız" deınekredir. '6' Diğer bir anlatımla yeniçeril iğin kaldırılmasından sonra İstanbul'da , şerlatin emirlerini ve Sünni ideallerin üstün gelmesini isteyenlerle paclişahın yada devlet otoritesi tarafını tutanlar arasında iki göıiiş ortaya çıktı. Bu

ikilik 19. yüzyılda Osmanlı imparatorluğunda siy:lsl ve enrelektüel bölünmüşlü­

ğü belirtmektedir. Bu dunıın Türkiye'de belki ele birçok Ortadoğu ülkelerinde hala canlı olarak sürmektedir.

Sünni eğilinıe karşı çıkan sultan sadece ideolojik yönelen değil aynı zamanda İstanbul ve diğer eyaletlerdeki yönelişlerin etkisini kıran tedbirler aldı. 1820'ler­de Halidi kolunun yayılmasını kontrol altına almayı nasıl denediğini görmüş-

156 Bk. B. Lewi$, Emergence of Modem Tııt-I,"'Y (London 1%1) .ss. 84; SO. III. 479-80.

157 Mardin, s. 203; H. Zi)'a Ülken. Tanzimattan Sonı-a Fikir Hareketleri, (Tanzimat içt:ri~inde)

ist:ınbul1940. ss. 757-775. hk. s. 763 ve 7i7. 158 Bk. Halil inakık, Tbıt Olloman Empire: 17Je Classical /l,tW 1300- 1600. (London 1973> ~~. 65.

159 At{ı. Tm"ib. ll. 186-189.

160 OM. ll, 57; Heyd, s. 81; Mardin. s. 149. 161 A. R:ısi ın, istilxlattcın Hakimiyet-i Mill~yeye, 2 cilı dsı:ınbul 1342/ 1923) I. 172.

Page 25: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

288 tasavvuf

tük.'62 Bu kafes içinde padişahın yukarıda on yıldır kendisine müşavirlik yapa'n ve Üsküdar'da Nakşi-Müceddiöı şeyhine bağlı olduğu anlatılan Halet Efendi'den şüpheleri inkıraza uğramıştır. H<:ilet, Yunan isyanının patlak vermesini takiben 1821 ilkbabarı ve yazında fermanı ilk defa uygulayandı . 'li~ İslam toplumunun da­yanışması obrak adlandırılan ve İslami iştiyakın artmasını amaçlayan bu iddialar su ltan ı rahatsız etmiş gözükmektedir. Sıkıntı zamanlarında Müslüman hatkın gö­rüşlerinin harekete geçmesi Osmanlı İmparatorluğunda yeni bir şey deği l di. Fa­kar Halet'in takip ettiği tarz yenilik olarak görülmektedir.

Cevdet "bit· cumhüriyet şeklinde" halkın adım adını birleşmekte olduğu söy­lendiğinde padişahuı zihnine "siyah bir leke'h in girdiğin i söylemektedir. '().! Ha­ler aradan fazla zaman geçmeden s~ıf dışı edildi. Sultan Mahmud bu olayın üze­

rinden on yıl geçmeden bu defa Halidilerin karşısına geçti. 1828 Nisanında Şeyh Halid'in vefatından bir yıl geçmeden ve Rusya ile savaşın arifesinde Şam valisi­ne bir ferman gönderdi. '65

Bu ferrnanda , Şam'daki Şeyh Halid'in son kaim-i makamı Abdullah Here­vi'nin tarikatı yaymak için İstanbul'a iki hallfesini gönderdiği söylenmiştir. Fakat geçmişte olduğu gibi müriderini ıslah metodu nizam- ı mülkü yaralamış ve padi­şahm zevkine karışmıştır. Sonunda onlar Sivas'a sürülmüştür.

Ferman Şam Valisi'ne, Herevi ile bi!likte Bağdat ve Süleymaniye'de bulunan taı:Ikat bağlılarını arkada hiçbir şey bırakmadan sürülmeleri talimatın ı veriyordu Bağdat Valisi'ne ele gelenleri geri çevirmemesi yada hiçbir halifeyi İstanbul'a ve­ya başka bir yere gitmesine müsaade etmemesini cınrediyordu.

Aynı dönemde meşhur bir şair ve büyük bir alim olan Keçecizade izzet Mol­la padişaha 1818'de Rusya ile savaşa girmemesi için tavsiyeele bulununca Il. Mahmud , birkaç ay sonra öleceği Doğu Anadolu'nun merkezi Sivas'a sürgüne göndermek için büyük b ir fı rsat yakalamış oldu.'66 İzzet Molla'nın Halidi bağiısı olduğu gerçeği 167 o günkü başkentten çıkartılıp o kadar uzağa sürülmesi karan­na katkı sağlamış oldu.

Sünni eğilime karşı bu baskı 1830'l ı yıllarda yavaşlam1ş gözükmektedir. So­nunda 1833 Şubatında padişahın Mekkizade Mustafa Asım Efendi'yi Şeyhülis­lamlık makamına getirdiğini anlamaktayız'M Hatırlanacağı üzere Asım Efen­di'nin selefi yıllarca II. Mahmud'un en sadık yakını Yasincizade yaşlılık bahane­siyle bu görevden alınmıştı. w> Asım Efendi bu evrede (1818-9 ve 1823-5) göreve ikinci defa tayin edild i. İslami ilimlerdeki gücü bilinmemesine rağmen II. Mah-

162 A. Rasim, islibt/attan Hakimiyeı-i Milliyeye, s. 24.

163 Age., s. 23. 164 Cevdet, Xl, 201 . 165 Mühitnme Drijierleri, nr. 243, ss. 41-42.

166 SO, lll, 458; Mardin, s. 172. , 167 Age., s. 24. 168 Mustafa Asım için bk. ilmi)/(! Saln!imesi. s. 580. Rıf'at, Devhatü'l-Meşilylh, ss. 124. 169 Yasincizade için bk. Aynı eser, ss. 126; SO, III, 405; görevden alınması için bl<. Lütfi, fV, 77.

Page 26: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

butrus abu manneh/ 79. yüzyıl başlamıda osm~nlı'da nakşf-mace.ddidilik 289

mud'tan daha fazla yaşadı ve 1846'da ölümüne kadar 14 yıl bu görevde çal ıştı. ""

Dahası 1830'1u yıllarda II. Mahmud'un imajını iyi ve ·hayırlı Müslüman olarak geliştirmek için özel önlemler aldığını görmekteyiz.. Gerçekte o olabildiğince ik­

ridarını göstermeyi denedi. Fakat asla bu iınaja HBO'da yaptığından daha· fazla

vurgu yapmadı. Tarihçi Lütfi 'ye göre İstanbul ve çeşitli vilayetlerdeki çok sayıda cami ve tek­

keleri ihya ya da tamir ettirdi.0833-1835)"' Yine 1252/1836-Tde bütün müslü­manları beş vakit namaza ınüdavemetlerini emreden fermanı yeniden bulmakra­yız. ın İsteklerinden biri de eyaletlerdeki kadı ve nakiplere yapılan adli müraca­

atlarda şerlatin aksine yapılan hükümlerde uyarıldıklarını görmektir. m Padişahın

huzurunda önde gelen ulema arasında Kur'an ayetleri üzerinde yapı lan tartışma

olan "Sudur Dersi'; terkedildikten uzun bir süre sonra 1836'da yeniden yapılma­

ya başlandı. '74 Nihayet 1835'de Selimiye zaviyesinin Pertev Paşa tarafından geniş­letilmesi ve restorasyonunun tamamlanınas ı nedeniyle yeniden açılışına bizzat

padişahın kendisi de katıldı.(l833Y7' Dahası Sultanın en büyük oğlu Prens Abclulmecid akranları gibi Kur'an-ı Ke­

rim'i öğrenip ha tınetti ( 1253/1837-8). Bu olay üzerine kutlamalar düzenlendi olayın anısına çok sayıda hediye clağıtıldı. '7~ Benzer bir kutlama da paclişahın

ikinci oğlu Abdulaziz Kur'an-ı Kerlm'i okı.ımayı öğrenince (1253/1837-8)'de dü­zenlendi. Çok sayıda ulema, tarikat şeyhj ve devlet adaını katıldı, çok sayıda he­

diye dağıtıldı. m

Mamafih dindarlık gösterileri sı.ıltanın temel tutumunu değiştirdiği aniamma

gelmemektedir. Çünkü bu işle r Mehmed Ali Paşa ile olan mücadelesinde Sünni ideallerle beslenen üst sınıtlan pasifize etmeye wrl:.ıdığını göstermekle alakalı­

dır. Bunlar belki de sadece sempati ve popülari1e bzandır..ın taktik ha reketler­

di . Fakat s::ıdece geçiciydi. Gerçekten ikilem yüksek Osmanlı toplumunda de­vam etti ve asla aralarında köpıii kurulmadı, belki bugün de sürmektedir.

Son Söz

Şeyh Halid'in vefatından sonra Halidi Tarikatının kaderi üzerine birkaç paragraf bu çalışmayı soniandırmak için muhtemelen yeterli olacaktır. Hatırlatıldığı üzere

Şeyh H;;!Ud önde gelen birçok hallfesiyle birlikte vebadan vefat etti. Şam'da kalan

170 Abdurrahman Şeref. Tarih Mubaseheleri, ss. 300-:;01.

171 Lütti,IY, 720249), 160, 166 (1250'>; V, 10-11, 2 l ll 2)JJ. Yine bk. Heyd, s. 93; Gölpınarlı,

Mevltlna'darı Sorıra Mevlevflik, ss. 175-176.

172 Lütfı. V. 65-66. 173 Lüttl, V, 94.

174 Heyd, s. 94.

175 Lü tfi, V , 21 -22 ( 1251/ 1835-36>

ı76 Lütfi, lV. 102 ( 1249/1833) 177 A. Rasim, Osmanlı Ta·ribi, lV, 1857; Lü tfi, V, 4.

Page 27: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

290 ıasawuf

halifeleri tarikat liderliği için kendi aralarında bölünclüler. Hiçbirisi lider olarak öne çıkarnadı ve kendi başianna çalıştılar. Sonunda Şam'da Halid'in halifelerinden yeri­ne geçmeye karar verenlerden birisi İsmail Gazi! dir.'nı Fakat onun atadığı Şeyh Ab­

dullah Herevi (veya Herarn (Afganistan'ın Herat kemindendir) Şam dışında sınırlı bir otorite ile yerinmiş gözükmektedir.'?'> İki yıl sonra vefat edince yerine Suriye ha­lifesi Muhammed el-Hani geçti. ',., Fakat Hani'nin ta rikat üzerindeki otoritesi Şam dı­

şında pek hissedilmedi. Buna ilaveten Şam'a yeni gelmiş birisi olarak Gazii ailesi­nin etkisinde k<ılan seldleri gibi idi. Bu ilişki Gazzl'nin eşi tarafından Şeyh Halid'in kızı Fatımı ile evlendirilen oğlu ve adaşı Muhammed tarafından da güçlendirildi.'"'

Tarikat geleneği dışında hareket eden şeyh I-Hilid ve tarikatın İstanbul'da ya­

yılması devlet tarafından kontrol altına alınıp etkisi zayıtbt1lmaya çalışıldı. So­nunda Şeyh H:1lid devletten ekonomik bağımsızlığını kazanmış, bağlıları iJe var­

lıklı kimselerden gelen yardımlarta tarikatını destekiemiş gözükmektedir.1112 Şam

zaviyesinin başında bulunan Muhammed ei-Hanl'ye devlet taratindan yıllık ma­aş bağlanarak desteklendiğini görmekteyiz.'"5 Aynı desteğin benzer bir şekilele

başka şehirlerdeki Hfılidl zfıviyeleıine verilip verilmediğini bilmemekteyiz. Marnafih Şam'da ikinci bir l-Ialidl merkezi kurma teşebbüsü daha az önemli

değildir. Sonunda Halid'in vefatından beş yıl sonra "es-Sahib" olarak bilinen kü­çük kardeşi Mahmud, Şam'a hicret etti. (1247)'"• Bu döneme kadar Irak Kürdis­

tanı'nda ki Süleymaniye Halieli zfıviyesinin başında bulunuyordu. Kendi kasaba­sından ayrılıp niçin Şam'a geldiği açık değildir. Halid'in hukuki varisi olmakla buradaki Nakş!-Halidl rehberliğine koyuldu . '~' Pek te açık olmayan nedenlerle

bir süre sont'n Şam'dan ayrılıp yedi yıldan fazla kalacağı Mekke'ye gitti.',... Sonra

tekrar Şam'a döndü. Bir müddet sonra da 1259/1843'te hükümet tarafından Sü­leymaniye tekkesine şeyh arandı.'"7 Bu şekilde 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süley­

man mrafınclan yaptırılan meşhur tekke Şanı'cb Muh:ınınıed el-Hani'nin idare­sindeki zaviyenin rakibi olarak ikinci Nakşi-HJlidl merkezi oldu.

Aynı dönemlerde çok geniş bir ~1viye Sult~ın Abdulınecid'in emriyle Şam'da­ki Şeyh H:llid'in türbesi yanına inşa edildi. OH42-1844 arasında) Vakfıyeter dü-

ı78 S~ylı (2. baskı) :; 99: yine b k. E..~'ad Siihib, Hadlkatü 'n -nediyye, ss. 53-54 ve 63-65; Bu,i{yetü '1-viicid, ss. 259-261.

179 Herevi için bk. 13ilar, lll, 1016-17; 1-fcıdlkatü'/-ı'(.'l"diyve. ı;. 261. ıso Muhammed ei -Hflnl'rı in hayatı için oğlu tarafınd;ırı yazılan biyogr:ıflye bakınıı. Age.,~. 261 -

272: yine bk. Bil:ır lll. 1016-17 v~ ll. 1038.

un Haclaikıı '1-~.;-erd~vye. s. 258.

182 Mecdıl'ı-ttilid, s. 39. 183 Bilar ll. 1027. 184 Hadiiiku 'n -ned{YJo·e, ss , 73; yine bk. E.~'<ıd S:1!ıih, Puınl:ditü "l-1-üilidivye ue'I-Merıiikıbi's-

Siibihivye, a. ınlf. , Nı/nt ·t-bidiiye t>(! '/-ilfihı (Kah i r~ 131 ı \ s . (ıO kenarında .

185 Hadl:ii/.nı 'n-ned{n>e . . ~s. Tj.

ıs6 Aynı yer: Bu dön~ın Mulıaııııned Ali'nin Suriye'ye yerleştiği zamana tekabül eder.

ı87 Aynı yer; v~ Fuyfiziitü '1-Halidiyye, s.61.

Page 28: 16 19 YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLIDA NAKŞÎ MÜCEDDİDİLİK · 266 ıasavvı~/ nem hayatı vefatından on yıl kadar önce k:.ıleme alınmıştır. Yine bizzat kendisi tarafından

bulrus abu mannelı/79. yüzyıl başlcm11du usmanlı'cla nakşf-miiceddidilik 291

zenlendi,'811 Halid'in halifesi Şeyh M. EI-Firakl zaviyenin başına getirildi. '89 Aynı

tarzda Şam'da hükümet tarafından clesteklendiği iddia edilen ve birbirleriyle re­kabet eden üç Nakşi-Halidl merkezi daha oluştu.

Sonuç olarak Şeyh H[llid'in vefatından sonra Nakşibendiye-i Halidiyye devle­tin kontrolü altına girdi. Halid'in gayretleriyle oluştuıulan kuvvet kaybed il miş ol­masına rağmen bilinmeyen yerlere ve yetkin olmayan eller vasıtasıyla yayılına­

ya devam etti. Bundan sonraki ta.rikatın tarihi ve etkileri başka bir çalışınanın ko­nusu olmalıdır. •

188 Bil:ır, 1, )86; [-fudiiiku 'n-nediyye, ss. 80-fll : Başhakanlık Arşivi, Ayniyılı Deftel'leri, nr. 902

giriş ıarilı i 20 Kecep 1286; Hadaiku'n-rıed~v.ve, ss. 80-81.

189 Aynı yer; Hudı1iku 'l-verd~y.)if?, " · 260. • Bu çalıŞ,m:.t, Oxford Ün iversiteı;i'nde .l\lr.A. A. J-iourani gözetiminde yazılan doktora tezinin bir

böliinıüdür. Te~ekkürleıimi Mr. Hourani'ye, Federal Almanya'dan katkı sa~layan Alexander-von­

Hunıboldt-Stifwng'n. çalı~m:ı boyı.ınça desteklerini esi rgemeyen ist.'lnbul Üniversitesi Kütüphfınesi

memur ve idareçileline ıeşekkürle riıni sunuyorum. (Butrus Abu Manneh'in bu makalesi "The Naqsh­

b:.ınd iyy:ı-Muj;~dclidiyya in the Ottoman L:ınds in the Early 19tlı Century" adıyla Die Well Des fslams,

c. XXII, (Leiden 1982) s.l -36'da y;ıyınlanmı;ıtır. Bu araşttrnıa eı;nasında "Nakşibend'i" kelimesi oriji­

nal şekliyle kuUanılmış olmasın:ı rağmen çeviri eşna.sında g:ılm-ı nıeşhLir olarak dile kolay gelen şek ­

liyle ''Nakş'i' ' ramnda yazınayı tercih edeceğiz. Çev.)