107
99 Sayfada dizisi, kamuoyunun ilgisini çekebilecek konulardaki bilgi varlığını özet ve kolay okunur bir şekilde aktarmayı amaçlayan, konulu bir söyleşi dizisidir. İncelenen konunun önde gelen bir uzmanıyla söyleşi gerçekleştirilmekte, elde edilen bilgi ve görüşler, kolay okunur ve kolay anlaşılır bir şekilde iletilmektedir. Söyleşiler, söyleşi tekniğine hakim, ele alman konuda bilgi sahibi ve karmaşık konuları kolay anlaşılır şekilde ifade etme becerisine sahip kişilerce gerçekleştirilmektedir. Dizide ele alınan konu,

99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Embed Size (px)

DESCRIPTION

www.zihindili.com

Citation preview

Page 1: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

99 Sayfada dizisi, kamuoyunun ilgisini çekebilecek konulardaki bilgi varlığını özet ve kolay okunur bir şekilde aktarmayı amaçlayan, konulu bir söyleşi dizisidir. İncelenen konunun önde gelen bir uzmanıyla söyleşi gerçekleştirilmekte, elde edilen bilgi ve görüşler, kolay okunur ve kolay anlaşılır bir şekilde iletilmektedir. Söyleşiler, söyleşi

Page 2: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

SAYFADAD İ Z İ S İ

2ir99 SAYFADA

ERGENLİKTEN GENÇLİĞE

PROF. DR. YANKI YAZGAN'

SÖYLEŞİ DİDEM ÜNSAL

© TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, ZOO7

EDİTÖR LEVENT CİNEMRE

GÖRSEL YÖNETMEN BİROL BAYRAM

GRAFİK TASARIM UYGULAMATÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

I. BASKI: 2000 ADET, MAYIS ZOOJ

ISBN 978-9944-88-079-4

BASKI

•SENA OFSET (0212) 613 38 46

LİTROS YOLU 2. MATBAACILAR SİTESİ B BLOK 6. KAT NO: 4NB7-9-II TOPKAPI 34OIO

İSTANBUL .

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIİSTİKLAL CADDESİ, NO: 300/4 BEYOĞLU 34430 İSTANBUL

91 Fax. (0212) 252

39 95

www.iskultutcom.

tx

Page 3: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

TÜRKİYE ^ BANKASI

Kültür Yayınları

ergenlikten gençli

PROF. DR. YANKI YAZGAN Söyleşi Didem

Ünsal

99 Sayfada

Page 4: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

T

Page 5: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Prof. Dr. Yankı Yazgan ÖZGEÇMİŞ

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak sürdürdüğü bilimsel araştırma ve eğitim çalışmalarının yanı sıra, psikiyatri alanında serbest uzman hekim olarak çalışmaktadır. Bilimsel yayınlarının ve araştırmalarının odağım, beyin işleyişi, davranışlarımız ve genetik yapımız arasındaki ilişki oluşturmaktadır

îş hayatına dönük uygulamalar: Profesyonel konuş- macılık ve danışmanlık yaptığı yönetişim, sezgisel anlama ve karar verme alanlarında, beyin bilimleri ile düşünce bilimlerini bütünleştiren bir yaklaşımı uygulamaktadır.

Topluma dönük uygulamalar: Çocuk ve gençlerin ruh sağlığını korumaya yönelik toplumsal çalışmalar yürüt-mektedir. Bu kapsamda özellikle

Page 6: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Ödüller/yayınlar: Tıp ve psikiyatri alanında yayımladığı çok sayıda makalesinin yanı sıra Tourette Syndrome As-sociation Research AwardYale-Berger Fellowship Award Roche-Turkey Ttp Başarı Ödülü, International OCD Co- uncil Award gibi uluslarası ödüllere değer görülmüş; bilim-sel ve toplumsal projeleri TÜBİTAK, Eczactbaşt Bilimsel Destek Fonu; JDC, AJWS ve Jülich (Almanya) Araştırma Merkezi gibi ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından desteklenmiştir.Prof. Dr. Yankı Yazgan, klinik

çalışmaları ve bilimsel araşürmalarını ağırlıklı olarak çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında yürütüyor.Meslek alanıyla sınırlı yayınları

dışında aşağıdaki kitapları yayınlamıştır:

Labirent Yolculukları (Remzi, 1991)Hiperaktif Çocuk Okulda (Evrim, 2001)Devlet Baba, Tabiat Ana (Evrim, 2002)Düşe Kalka Büyümek (Epsilon, 2004)

Page 7: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Didem Ünsal

ÖZGEÇMİŞ

1966 doğumlu. Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan 1987’de mezun oldu. Aym yıl, Ankara’da, Ulus gazetesinde çalışmaya başladı. 1989’dan beri İstanbul’da gazetecilik yapıyor. Bugüne kadar Ulus, Sabah, Yeni Yüzyıl, Milliyet,

Hürriyet gazeteleri, BRT ve Türki-ye’nin ilk sağlık televizyonu “Medical Channel” ve artı Haber dergisi başta olmak üzere çeşitli basm yaym kuruluşlarında muhabir ve sağlık editörü olarak çalıştı. Mesleğinde sağlık haberleri konusunda

Page 8: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
Page 9: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

BİRİNCİ BÖLÜM

Ergenliğe

Giriş

Didem Ünsal # Hocam, ergenlik nedir? Şu meşhur”er- genlik dönemi” ne zaman başlıyor?Prof. Dr. Yankı Yazgan — Ergenlik birçok açıdan, değişik şekillerde tanımlanabilir. Bu bile onu meşhur etmeye yetebilir. En sağlamı psikolojik, biyolojik ve sosyal tanımlar arasındaki örtüşmeyi bulmak. Psikolojik gelişim açısından yaptığımız tanım ile biyolojik gelişim açısından yaptığımız tanım arasında bir'örtüşme var. Psikolojik geUşimimiz, beynimizin bize her yaş dönemimizde sağladığı olanaklara dayanarak gerçekleşiyor. Bu sebeple ergenlik, insan beynindeki en önemli gelişim aşamalarından birinin gerçekleştiği 11 ile 14 yaş arasındaki bir dönemde, çocuktan

Page 10: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

yeniden yapılanma dönemini de başlatmaktadır. Sonuç itibariyle çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş döneminin bütününe, yaş ve biyoloji sınırlarını koymaksızın ergenlik diyebiliriz.

• Ergenlik gerçekten çocukluktan yetişkinliğe geçişin ta kendisi mi?— Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki dönemi dememizin sebeplerinden başlıcası şu: Gelişmiş beyinsel ve psikolojik özellikleri açısından bir çocuk gibi korunma ve esirgenme ihtiyacı var. Öte yandan, bir yetişkin kadar yetkin ve bağımsızlaşma eğilimi ve kısmen de potansiyeli olan bir bireyi tanımlıyor olmamız. Ergenin en belirleyici yanı, geçiş dönemini temsil ediyor olması. Ülkemiz gibi, ergenliği uzamışların çok olduğu ülkelere bakarak durumu daha iyi anlayabiliriz.

@ O zaman ergenlik başlangıcı ve bitişi itibariyle uzun bir dönem. 1 î yaşında başlayıp 14 yaşında bitmiyor...— Hayır! 11 ile 14 arasında bir dönemde başlar. Bazı çocuklarda biraz daha geç başlayabiliyor. Bir kere başladıktan sonra kesintisiz bir şekilde genç adıyla yetişkin yaşamın içinde eriyerek devam eder.

Page 11: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

oluşturur. Çok hızlı bir değişim ve hızlı değişimin getirdiği sarsıntılar sebebiyle herkesin gözünde büyüttüğü ve hani anlı şanlı bir dönemdir. Gençlik ise, ergenlikten kazanılmış olan bu değişimden gelen yeni yetilerin, becerilerin ve özelliklerin pekiştirildiği, kullanıma daha çok girdiği ve yerini bulduğu bir devam dönemidir. Ondan sonra da tabii ki olgunlaşma yolunda ilerlemeye başlarız. Bu kadar tanım yeter herhalde.

# Ergenliği anlatırken “gelişim” dediniz. İnişleri çıkışları olan bir dönem sanırım...

— Herkesin, “Aman ergenlik geldi, geliyor” diye korktuğu bir dönem.

Ergenlik yıkım, mı, gelişim mi?

@ Ergenlik dönemi hep sorunlarla anılıyor. Siz ne düşü-nüyorsunuz?— Ergenlik eşittir sorun, demek doğru olmaz. Birçok araştırma sonucuna göre ergenlerin büyük çoğunluğunun ergenlik dönemini, daha önceki veya daha sonraki dönemlere göre, daha az sorunlu geçirebildiklerini biliyoruz. O ne-denle ergenlik dönemine, “Yine ne sorun çıkacak” şüphesiyle bakmak

3

Page 12: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

lir Çünkü çocukları kontrol etmekte ciddi sorunlar yaşıyoruz. Gücümüzün sınırlarım da hissediyoruz. Onların olası riskler karşısında hazırlıksız yakalanmalarından en-dişe ediyoruz. Olası riskler uzun bir liste oluşturuyor.

• Listenin başında ne var?— Listenin başmda cinsellik var. Söylediklerim büyük kent gençliği için daha çok geçerli olabilir Madde bağımlılığı, alkol düşkünlüğü gibi sorunlar da sırada. Diğer yandan bu tür olası sorunlarla ilgili hazırlık çocukluk döneminde iyi kötü yapıldığında, çocuğun kendini kontrol becerileri ve özdisipüni geliştirildiğinde ergenlik sahici anlamda bir sorun değil. Madde kullanan veya “erken cinsellik” diye tabir edilen soranları yaşayanlarda ise, kendini kontrol, duygularım ifade edebilme ve kendi değerim bilebilme yetilerinin çok iyi gelişme fırsatı bulamadığım görebiliyoruz. Me-seleler genellikle, birdenbire ve ansızın, ergenlikle başlamıyor. Ergenlik öncesinde, gerek arkadaş uyumu, gerek toplumsal kuralların gereğini yapabilme hususunda zorluk çeken çocukların ergenlik dönemi de

4

Page 13: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

nebilirsiniz. Burada insan beyninin bu dönemdeki gelişimini çok ciddi bir inşaat faaliyetinin yürütüldüğü, herkesin arı gibi çalıştığı bir şantiyeye benzetirsek, bu dönemin belki biraz tozlu, çamurlu, ufak tefek kazalı bir dönem olmasını da bekleyebiliriz. Diğer yandan, bu dönemin elde- kinin daha da mükemmelini ve iyisini yapmak amaçlı bazı yıkımlar içermesi, yıkıcı bir durum olduğu anlamına gelmez. Süreç yapıcıdır fakat ufak tefek yıkımlar olmaktadır; olan biten beynin bazı bölgelerinin işlevsizleşmesi, bunların yerine yepyeni hücrelerin, yepyeni alanların oluşturulması, yeni dönemin, yani ergenlikle başlayan, gençlikle devam eden bu kesintisiz-, neredeyse 10 yılı bulacak olan dönemin ihtiyaçları için gereken hazırlıkların yapılmasıdır.

Ergenlik çok özel bir dönem

• Hakikaten söylendiği kadar var. Demek ki ergenlikle ilgili bu kadar araştırma boşuna yapılmıyor değil mi?— Çok özel bir zaman dilimi. Tabii hayatrn her anı özeldir ama ergenlik ve gençlik çok özel bir

5

Page 14: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

tanımlıyorum. Hazır hissediyorlar aileden uzak ve bağların kendi dilediklerince gevşek olmasını istiyorlar. Bağımsızlık yönünde, yani geride bıraktığımız ailemizden uzaklaşmaya (kopma değil bu, yanlış anlaşılmaması gerekiyor), birazcık onun dışında da var olmaya ihtiyaç duyduğumuz bir zaman. Öte yandan, gelecek için hazırlıklarım tamam-lamakla geçirmeleri gereken bir dönem olduğu için, aileyle bağların kuvvetli, sağlam olmasına en çok ihtiyaç duyulan bir zamandır. Bir bakıma, henüz göbek bağımızı kesmediğimiz, sadece göbek bağımızın ana-babamızla, yuvamızla, kendimizle daha uzun tutulduğu, bağımızın biraz uzun olduğu, o yüzden de hareket kabiHyetimizin biraz daha fazla olduğu bir zamandır. Ama hazırlıklar henüz tamamlanmadan tamam deyip, kendimizi hazır hissedip yapağımız hareketler daha çok ailelerin veya okulların, büyüklerin ergenlik problemi olarak gördüğü durumlara yol açar. Orada da zaten ergen, genellikle boyunun ölçüsünü alarak oturup tekrar hazırlıklarım gözden geçirir daha iyi hazırlanıp bir kere daha dener.

6

Page 15: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

kalkışanlar araşma katılmaya yeltendiğimde, öyle diyeyim, başarısız oldum, başarısızlığa ortak oldum. Ergenlik ve gençlik kendimizi tanıdığımız, gerçekten kendi “boyumuzun ölçüsünü almaya çalıştığımız” da bir dönemdir. Öğrenmeye çalıştığım birçok şey vardı diye düşünüyorum. Örneğin, ben ne yapabilirim? Hayat üzerinde bir etkim olabilecek mi? Gelecek o kadar uzak gözükür ki kişiye bu dönemde. Hiçbir şey görmediğiniz bir geleceğe doğru bir an evvel ulaşmak için, atılmak istersiniz. Bir yandan da geride bıraktığınız, bir daha gelmeyecek olan çocukluğunuzdan ve onun simgesi olan ana-babanın, yuvanın sıcaklığından kopuyor olmanın üzüntüsünü yaşarsınız. Böyle çeliş-kili bir dönemdir. Bir yanda coşku, bir yanda hüzün, bir yanda korku, gelecekle ilgili, ne olacak ne bitecek merakı. Şöyle böyle bir zaman değildir. Bu temaya tekrar tekrar geleceğiz. Ergenlik aynı meselelerin tekrar tekrar ısıtılıp ele alındığı bir dönemdir, kitabımız da biraz öyle olabilir, okurlarımız şaşırmasınlar.

Page 16: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ergenin neredeyse bir genç yetişkin kadar gelişmiş, bazı açılardan da küçücük bir çocuk gibi olabildiğini görürüz. Şöyle alalım, basit bir örnek; ergenlik doğurganlık ve ço-cuk yapabilme becerisini kazandığımız bir dönem, ama anne ve baba olmak için hiç de uygun bir zaman değil. Bazı becerilerimiz var bu dönemde, birçok şeyi bir yetişkin kadar yapabilecek biyolojik, bedensel ve zihinsel becerilere sahibiz. Duygusal gelişimimiz ise bu becerileri henüz hakkıyla, gereken sorumluluğu alacak düzeyde kullanmaya elvermez. Gençlikle; 16 ile 18 yaşları arasında başlayan dönemde, ergenlikteki kazanmalarımızı bir yetişkin olarak kullanabilecek noktaya gelmeye ve gerçek hayatin provasını, daha çok bu gençlik döneminde yapmaya başlarız.

# Yani bir prova dönemi var. Yeni bir tanım daha çıktı

karşımıza.,.— Elbette, tam bir prova, hatta provanın provası. Ergenlik provanın provası, gençlik prova ve ondan sonrası... Burada ülkemizin gerçeklerini ya da birçok ülkenin gerçeğini hatırlamak da lazım.

Page 17: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Ergenlik çok kritik bir dönem. İnsanın gelişimi açısından tabii ki her dakika, her saniye çok kıymetli. Yaşamın her anı bizi geliştirici ve ilerletici olabiliyor fakat bu anların en yoğun olduğu dönemlerden biri 0-3 yaş ise, diğeri de 11-14 arasında başlayıp 16-18’e kadar süren ergenlik dönemidir.

Ergenlikte bedenin önemi

• Az önce üreme yetimizden bahsettiniz. Ergenlik döne-minde anne-baba olabilmek mümkün mü?— Cinsel faaliyette bulunabiliriz, anne-baba olabiliriz, ama annelik, babalık yapmak mümkün olur mu, siz ne dersiniz?

• Ergenlik döneminde kız olsun erkek olsun birtakım fi-ziksel değişiklikler oluyor, örneğin yüzü sivilceler basıyor... Hepimiz yaşadık zamanında. Ergenin hissettikleri (beden imgesi) ile anne-babanın ergene bakışında, farklılıklar var mı? Yani kişi kendini, bedenini farklı hissederken, ona dı-şarıdan bakanlar ne görüyorlar? Çünkü ergen anne-baba-nın gözünde hâlâ bir çocuk sanırım...— Güzel bir noktaya değindiniz. Bir yetişkin açısından da aslında, yani ana-baba açısından da çocuğunun bu çarpıcı değişimine tanık olmak birden çok anlam taşır. Bir tanesi; hani şarkıda olduğu gibi, “Daha dün

r 9

Page 18: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

hanın hayatım ve davranışlarım etkileyebilir. Hatta istemeden, fark etmeksizin, bu büyüme ve gelişme hamlesini kös- teklemeye, çocuklarındaki bebeksi, anne-babaya, yani kendilerine muhtaç yanları ve eğilimleri adeta teşvik etmeye başlayabilirler. Tabii ki bunu, “Aman böyle yapalım” diye karar vererek değil, gayri ihtiyari, kendi üzüntülerinin tesiriyle yaptıklarını bir kere daha söylemek lazım. Bir başka konu da tabii ki, çocuklarımızın büyümesi, biz anne- babalar için de yaşımızın ilerlediğini, bizim de genç ebeveynler olmaktan çıkıp, orta yaşlı ebeveynler olma grubuna geçtiğimizi hatırlatan önemli sinyallerdir. Kendi hayatımızla ilgili doğal sorgulamaları yaptığımız bir dönem (orta yaşa doğru ilerleme) ile çocuklarımızın ergenleşip onların da hayattaki rollerini kurcaladıkları, irdeledikleri bir dönem bir araya gelir. Bu yüzden, hem ana-babamn hem ergenin kafalarının, sırf birbirleri yüzünden değil, kendi ha- yadarınm akışı gereği, biraz karışık olduğu bir dönemdir.

# Anne-babaların kafası karışık. Çocukların da karışık mı?

10

Page 19: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Nasıl göründüğümüzün en önemli olduğu dönemlerden biridir. İlkokul çocuklarına baktığımız zaman, çoğu sümüklü, eli yüzü kirli, pasaklı (özellikle erkek çocuklar)... Kızlar deseniz, yine görünüşlerine o denli önem vermeyen bir hal içindedirler. Bu dönemin hemen ardından, ergenlikle birlikte dış görünüş, başkaları tarafından nasıl algılandığımız, bizi nasıl gördükleri neredeyse her şeyi belirleyici bir önem kazanır Ergenliğin aynı zamanda toplum yaşamına katılma yolundaki önemli bir istasyon olduğunun bir başka kanıtı, başkalarıyla ilişkimizdeki değişimde bulunabilir. Özellikle nasıl göründüğümüzden nasıl algı-landığımıza (güçlü, ezik gibi) kadar başkalarının görüşleri-: ni önemsemekte epeyce ileri gideriz.

# “Nasıl bakıyor, beni beğeniyor mu, nasıl görünüyorum ” gibi düşünceler önem kazanıyor...— “Nasıl algılamyorum”u sadece beğenilmek olarak da düşünmeyin, örneğin kısalık ve uzunluk bile beğenilmek kadar güçlü algılanmakla ilgili. Zayıf algılanmamak, hır-palanmamak... Hayat içerisindeki darbelere dayanıklı mıyız, çürük müyüz, hemen yıkılıp gidecek miyiz, yoksa “hayat mücadelesi” için yeterince “fit” miyiz? Bu

Page 20: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Ergenlik belirtilen

# Kız ve erkek çocuklarındaki ergenlik belirtileri nelerdir?— Biyolojik belirtilerle ilgili birçok ölçüt var, ama ergenlikle ilgili dönüm noktası sayılan işaretleri kızlarda daha net görebiliyorsunuz. Âdet görme, (menstruasyon) özellikle kız çocuklarında ergenliğin “ben artık buradayım” ıdır. Kız çocuklarında vücutta görülen diğer cinsel değişiklikler ise şöyle: Memelerin gelişmesi, kalçanın genişleyerek kadınsı, doğurganlık özelliklerini taşıması, boyun uzaması, genital bölgelerde tüylenmenin başlaması.Kızlar birazcık daha erken yola

çıkıp, bir süre erkeklerden bu konularda önde gidebiliyorlar. Erkek çocuklarında ise dışarıdan bakanlar için en tipik belirti, sesin değişmesidir. Klasik tıbbi ölçüt ise testislerin büyümeye baş-lamasıdır. Ama tabii, devamlı testis çapı ölçmediğimiz için, (ölçenler olsa da, azınlıktalar) genellikle tüylenme, sesin çatallanması gibi değişikliklere odaklanırız. Her iki cins için de cildin yağlanması, sivilcelerin çıkması bu konuda formel bilgi sahibi olmayan insanda bile,

12

Page 21: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

şam koşulları, kazalar ve travmalarla karşılaştıklarında, bu büyüme ve değişme döneminin beyinsel karmaşıklığı, ciddi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına zemin oluşturabilir. Ergenlik yalnızca yeni sorunların ortaya çıktığı ya da var olanların iyice şiddetlendiği bir dönem değil; bazı sorunların da ortadan kalktığı bir dönem. Sorunlar rahatsızlığın niteliğine göre ileri yaşlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor (bazı tip “hiperaktivite”lerin yaklaşık yüzde 30’u bu yaşlarda kaybolabilir). Saldırganlık o güne kadar ön planda olduysa, bu sorunun ergenlik döneminde silinme olasılığı pek yok, hatta şiddetlenebilir. 7-8 yaşlarına kadar yaşananlardan giderek, ergenlik döneminin ne biçimde geleceğini tahmin etmek mümkün. Tahmin, aynı zamanda hata demektir, bunu da elbette unutmamak gerekir. Öte yandan zor da olsa, kolay da olsa bir şekilde bu dönem geçiyor. Ömür boyu süreceğini sandığımız dostluklarımızın bir kısmı kaybolabiliyor, ideallerimize bağlılığımız zayıflıyor başka idealler gençlik ideallerinin

Page 22: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

söyleyebiliriz. Ama moral bozukluğu demişken, hiçbir zaman bütün ergenlerin aslında bir çeşit depresyonda olduğu veya birtakım taşkın ya da uygunsuz davranışlar yapmalarının kaçınılmaz olduğu yönündeki yorumlara pek katılmadığımı, bu tezleri desteksiz bulduğumu vur- gulamalıyım. Ergenlik her ne kadar karmaşık ve zorlayıcı bir dönem olsa da, psikolojik açıdan aynı zamanda bu zorlanmaların oldukça sağlıklı bir şekilde aşılabildiği bir dönemdir. Ergenlik, kategorik olarak bir bunalım dönemi değildir, ama zorluklar sebebiyle öyle algılana-bilir ve yaşanabilir. Bir genelleme yapıp, 'ergenliğin can sıkıcılığını, bazen kasvetini depresyona eşdeğer saymak yanlış olur.

9 Çoğunluk için ailenin rolü ne olabilir?— Büyük çoğunluğu düşünürsek... Korunmaktan, esirgenmekten ziyade aile ortamı içerisinde karar almayı öğrenmesi, karar alma süreçlerine katılması, sorumluluklara ortak edilmeye başlanması ergenin gelişimine esas katkıyı sağlar. Birçok çocuk kendi hayatının kalanıyla ilgili önemli kararları

14

Page 23: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Sonuçta, yetişkinler nihai karar alma yetkisine sahipler (çünkü sorumluluk onlarda), ancak aile (yöneticilerinin dışındaki) bireylerinin de sesinin duyulduğu aile ortamlarında, istenmeyen davranışların çok daha iyi idare edildiğini biliyoruz.

Ergenlik freni iyi tutmayan araba gibidir

O Ergenlikte bilişsel gelişim ya da zihinsel. gelişim sür-mekte mi? Sürmekte ise gelişim, zekayı da. etkiliyor mu? Çünkü siz, Bebeklikten Çocukluğa kitabımızın söyleşisinde, anne-babaların çocuklarının zekalarını geliştirmeye dair ikinci bir şansı ergenlik döneminde yakaladıklarım söylemiştiniz.— Zekadan ziyade muhakemenin, akıl yürütmenin, bir durum hakkında doğru karar verme, doğru tercih yapma becerisinin öğrenildiği, geliştiği bir dönem. Bu öğrenme, kimisinde daha hızlı gerçekleşip kimisinde ise daha uzun zaman alabilir. O yüzden bu yaşta, bu vücut yapısmda, birçok açıdan olduğu gibi zihinsel olarak da yetişkine yalan gelişmişlikte olan çocuklarda, zaman zaman davramş kontrolünü sağlayan, davranışlarımızı, duygularımızı da-ha iyi denedememizi, yönetmemizi sağlayan sistemler henüz yeterince

15

Page 24: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

onunla karşılıklı iyi bir iletişim ve etkileşim fırsatı yaratma geliyor. Bütün bunlar için ergenlik döneminin mükemmel bir zaman olduğunu düşünüyorum. Aynı sebeple, ilkokul çağında yaşanan büyük krizle^ zayıflayan ana- baba-çocuk iletişimi, ergenlik dönemindeki bu inşaat sürecine bağlı olarak biraz “tozlanıp çamurlanabilir”, sarsı-labilir. Bu dönemi iyi idare etmemiz, çocuğumuzla ilişkimizin güçlü kalmasını, onun bir yandan bağımsızlığım kazanırken, bir yandan kendisi için önemli olan aile bağlarım sürdürebilmesini sağlamak, bize 0-3 yaş grubunda- kinden de daha büyük bir açılım sağlar. Şans kapımızı ergenlik döneminde ikinci kez çalar. Anne-baba bu şansı ya kullanır ya da kullanamaz.

# O zaman ergenlik daha çok duygusallığın ağır bastığı bir dönem mi? Yani zihinsel gelişimden daha çok duygusal gelişim mi ön plana çıkıyor ergenlik çağında?— Duygu ve dürtülerimizin adeta patladığı, diğer yandan bunları denetleyecek diğer zihin mekanizmalarının aynı süratte gelişmediği bir dönem. Aradaki bu eşitsizlik sebebiyle bazı özelliklerimiz, çok sivri bir

16

Page 25: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Korkuyla beklenen bir dönem, fakat bu korku sadece, “Olacaklardan korkmaktır” demek, her şeyi çok basite indirgemek olur. Olacaklardan korkmak nedir? “Sınava nasıl hazırlayacağız? İyi bir liseyi ya da üniversiteyi nasıl kazandıracağız? Kötü alışkanlıklar edinmesini nasıl önleyeceğiz?” gibi, tabii ki çok önemli olan somut konulardan ibaret görme eğilimi yaygındır anne ve babalarda. Ama burada korkumuz, sadece bunları nasıl yapacağı-mızdan, becereceğimizden ibaret değildir. Bebeğimizi ve çocuğumuzu sanki yitiriyor olmanın, gidenin yerine gelecek olanın nasıl biri olduğunu tam anlayamamanın verdiği bir korku, belirsizliğin yarattığı bir kaygı hakimdir. Oysa biliyoruz ki, ergen pek bir sürpriz yapmaz. Bir gecede bambaşka biri de olmaz. Anne-babaların ergenlikten korkmalarının önüne geçebilmeleri için, öncelikle ergenlik ve çocukları hakkında genel bir fikir sahibi olmaları gerekiyor. Çocukları hakkında fikir sahibi olmak için gereken de, onun nasıl biri olduğunu, duygularım, düşünce-lerini, tutumlarım,

17

Page 26: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Çocuklarının özelliklerini yakından tanımalarını öneriyorum. Nasıl bir çocuk bu? Ne ister? Ne düşünür? Yani sadece dersleriyle, yediği içtiğiyle ilgilenmenin ötesine geçmek için çocuğun bir sinyal vermesini, davranış bozukluklarıyla ya da saldırgan veya üzgün, içekapanık olma gibi birtakım tutumlarla sinyal vermesini beklemeyin. Psikolojik değişiklikler ve sorunlar, iç dünyamızda bazı şeylerin yolunda gitmediğinin dışavurumudur; baş ağrısı gibidir yani. Nasıl ba-şımızın içinde bir sorun varsa, bir baş ağrımız olur Psikolojik sorunlar da ruhumuzun, iç dünyamızın “ağrılarını” yansıtırlar. Bu ağrıların artmasını beklemeksizin hareket etmenin yolu nedir? Çocuklarımızla ilişkimizin bir düzeni olması; bir arada olma zamanlarının, beraber zaman geçirme alışkanlığınm, bir arada konuşma, birbirini dinleme alışkanlığının olması, önemli bulduğum şeyler...Anne-baba arasındaki iHşkinin

çocuklara model teşkil ettiğini biliyoruz. Hele ergenlik döneminde anne-baba arasındaki ilişkideki gerilimler, zorlanmalar kopuklukla^

18

Page 27: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Ergenlik eşittir bunalım, demek yaygın ama yanlış bir formülasyondur. Ergenlik dönemi bunalım demek değildir; ama ergenlik döneminde, diğer dönemlerdekinden daha fazla bunalabilir insan. Sadece çocuk olarak da düşünmeyin, anne-baba, diğer kardeşler ve herkes için bu-naltıcı anlar olabilir. Bunu bire bir bunalım beklentisiyle eşleştirmesek daha rahat ederiz. Rahat etmek önemli, soluğu idareli kullanmak da.

# “Anne-baba arasındaki ilişkiyi çocuklar model alıyor" dediniz. O zaman ebeveynlerin, “Eyvah! Çocuğumuz ergenlik döneminde. Biz ne yapacağız” diye düşünmeye başlamaları gerekir mi? Yoksa her şeyi doğal akışına mı bıraksınlar?— Aile ortamının, çocuğun kurtulmaya can attığı kasvetli, çatışmah bir ortam olmasının önüne geçmenin yolunu düşünmeleri gerekiyor. Hiç olmazsa, çocukları vesilesiyle kendi hayatlarım gözden geçirmiş, kendilerine de daha yakından bakmış olurlar.

Olumlu düşünebilme becerisini taşıyan ailelerin çocuklarının. da genellikle olumlu düşünme becerilerine sahip olduklarım biliyoruz. Burada olumlu düşünmeden

19

Page 28: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

değişik yöntemlerle yapılan psikososyal çalışmalar gençlere ve çocuklara çok şey kazandırabilir. Ülkemizde ne yazık ki, sadece olanakların kısıtlılığı sebebiyle değil, kültürel faktörlerin etkisiyle de sporun ve sanatm bireylerin hayatında pek az yeri var. Spor deyince, mutlaka re-kortmen milli atlet adayı veya basket takımına girecek boy pos ve teknikte adam olmak akla geliveriyor. “Benim sporcum”, iki adım yürümekten üşenmeyen, asansör yerine merdiveni tercih eden, 1 km uzaktaki okuluna gitmek için taksiye atlamak yerine, 5 dakikacık otobüste ayakta durmaya katlanan çocuk... Hareketin hayatın bir parçası, bedenimiz ve zihnimiz üzerindeki egemenliğimizin ana araçlarından biri olduğunu her fırsatta hatırlamak iyi oluyor.

Ergenliğe hazırlıkta sporun ve sanatın önemi

• O zaman, galiba çocukları biraz da bu hale getiren bir kültür var...— Bizim de içinde büyüdüğümüz kültür öyle. Çocuğun kişisel gelişimi ile aileninkini bir arada görmekte zorlanan, doğallık ile

20

Page 29: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

• Tam burada anne-babalara ve öğretmenlere de çok iş düşüyor...— Tabii ki kesinlikle! Okullarda spora ve sanata ayrılan zaman, hatta onlar için ayrılmış dersler kolayca harcanır: Ne lüzumu var sorusunun, o pek lüzumsuz sorunun, ilk hedefi “kültür” dersleri olur. Bizim çocukluğumuzda da böyleydi, şimdi de böyle, resim dersi yerine matematik yapmak mesela. Çünkü malum sınavlarda resimden soru çıkmaz, spordan da. Soru çıkmayacaksa, niye öğreneyim, niye ilgileneyim? Bir işi düşmedikçe dostunu aramayan insanlardan şikayetçi olmayanımız yoktur. Ama hayata bakış açımız, aktardığımız model, ne olduğu belirsiz bir “işe yarar/yaramaz” eksenindeyse, ergen ne yapsm? Her ders ve her faaliyet kendi içinde önemli. Vur deyince öldüren bir anlayışa sahip olduğumuz için, 7. sınıf öğrenci-sine, ömür boyu öğreneceği matematik kadarını, 7. sınıf süresinde kazandırmaya çalışabiliyoruz.Çocuklar yine taşıyamayacakları

yüklerin altma sokulmakta. Taşıyamayacakları yükün altma soktuğumuzda, hem zaten yük taşıma

21

Page 30: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Benim aklıma gelenler, spor, sanat ve geçindirme amaçlı olmayan çalışma.

Ergenlik ve olumlu düşünce

# Hocam, anne ve babalardan bahsederken, “Olumlu bakabilmek ve duygularımızı tanımak önemli” dediniz. Bu konuda gözlemleriniz vardır diye düşünüyorum. Biz çocuklarımıza ve dünyaya olumlu bakabilme konusunda ne kadar başarılıyız?— Tabii kendimiz olumlu bakmayınca, çocuklarımızın bakması da zor. Örneğin biz kliniğimizde yaptığımız ça-lışmaların yanı sura Türkiye’nin değişik kentlerinde birçok okulda çalışmalar yürütüp, çocukların, ergenlerin, gençlerin psikolojik nabızlarım tutuyoruz. Buradan elde ettiğimiz sonuçları sizinle paylaşacağım. Baktığımız zaman, ergenlerden, gençlerden ve çocuklardan üzüntü ve mutsuzluğa ilişkin ifadeleri çok sık duyuyoruz. Diğer yandan, günlük hayatlarına baktığımızda, bunun depresyona işaret edecek yoğunlukta olmadığım, fakat olumsuz düşünce, karamsarlık diyebileceğimiz, depresyona yol açma potansiyeli yüksek düşünme alışkanlıklarının yaygın olduğunu görüyoruz. Ve çok enteresan, aslında bu sadece

22

Page 31: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

başka bir ruhsal rahatsızlık görülmese bile, genel psikolojik durumları yeterince iyi değil.

# “Yeterince iyi değil” derken...— Hayattaki durumunu, insan ilişkilerini, kendi kapasitesini, yapabileceklerini veya yapamayacaklarım, kendi şuurlarım, arzularım, heveslerini doğru değerlendirmek ve doğru izlemek konusunda yeterince iyi değiller.

# Olumlu düşünmeyi engelleyen düşünme hataları çok yaygın mı?— Evet! Hepimizin düştüğü türden, ama ergenlik döneminde bu hatalara çok daha sık düşülüyor. Bunlardan bir tanesi, özellikle olan biten olumsuz olayların hep kendisiyle ilgili olduğunu düşünmek. Örneğin, “ben Ali’yle ar~ kadaşım, (arkadaşlık bu yaş döneminin en önemli konusu olduğu için oradan bir örnek vereyim) Ali, Ahmet’le arkadaş oldu ve bu arada benimle daha az beraber olmaya başladı...”

# Farklı cinsler değil, değil mi hocam?— Farklı cins arkadaşlığı bu yaşta herkesin tahayyül ettiği düzeyde belirleyici rol oynamıyor. Daha çok ergenlikten gençliğe geçiş döneminde belirleyiciliğe sahip. Bu sebeple özellikle ortaokul çağı çocuklarında kendi cinsiyle

23

Page 32: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Buna “kişiselleştirme hatası” diyebiliriz. Yani her şeyi kendinden bilme.

# Ya da, “Bende bata var” gibi...— “Mutlaka ben bir şey yaptım.” Yani başarısızlık ve olumsuzluğu kendinden bilmek. Diğer yandan aym hata, olumlu olaylardaki kendi rolünü önemsememek şeklinde de tezahür edebilir. Örneğin, “Matematik sınavına çalışıp girdim, 100 üzerinden 90 aldım, sınav kolaydı. Zaten öğretmen herkese bol not vermiş.”

# Genelde bunu bütün ergenler yapıyor mu?— Tabii bu, bütün ergenlerin yaptığı bir şey değil, ama hepimizin yapmaya yatkın olduğu bir düşünce hatası. Çocuklukta, ergenlik döneminde bu düşünce hatalarının üzerine gitmeyi, bunları değiştirmeyi daha iyi öğrenebiliyoruz. O yüzden çocuklarımızla ergenlik döneminde yaşadıkları olumlu ve olumsuz olayları tartışabilmek, onlar üzerine birlikte kafa yormak, çok önemli.

# Hocam, bunların kalıcı bir noktaya geldiğini düşü-nebiliyor musunuz? Kendinde suç arama, kendini kıyas-

24

Page 33: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

• Bu arada onları değiştirmeye çalışmak ne kadar mümkün?— Onları değiştirmiyoruz, onların düşünce alışkanlıklarını değiştiriyoruz.

Ebeveyn, düşünce alışkanlığını değiştirmeli

# Acaba anne-baba kendi düşünce alışkanlıklarım da değiştirebilir mi?— Çok güzel bir nokta. Çocuklarımız vesilesiyle biz de birçok şey öğreniyoruz. Hayatımızdaki çocuklaş kendi çocuklarımız olsun, diğer çocuklar olsun, biz yetişkinlerin birçok şeyi daha derin düşünmemizi, alışkanlıklarımıza daha alıcı gözle bakmamızı sağlıyor. Tabii ki, bir çocukta veya ergende bu değişimi sağlamak daha kolay, bir yetişkinde bu daha zoç ama yine de çocuklarımıza bu gözle baktığımızda, kendimizle de ilgili birçok olumlu değişiklik sağlamak mümkün.

# O zaman belki anne-baba için de bir fırsattır...— Zaten biliyorsunuz, bu tür çocuklara yönelik eğitim çalışmalarında anne-rbaba olmadan hiçbir şey yapılamaz. Sadece çocuğu bir kenara alıp, ona birtakım psikolojik yöntemler uygulamanın çocuğun hayatında çok az değişiklik yapabildiğini biliyoruz.

25

Page 34: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

dönemde çoğu genç ve ailesinin kişisel gelişimi için kaçınılmaz ve gerilimli bir fırsat yaratır. Çeşitli sebeplerden bu gerilimi kaldıramayanlar için ise gerginlik sürgit bir çatışmaya dönüşebilir. Çekişme yaygın ve genel, çatışma ise daha seyrek ve genellikle savuşturulabilir cinstendir.

# Aileler psikolojik yardım alma konusunda istekliler, mi?

Sizin bu konudaki görüşleriniz olumlu mu?— Bir çekişme ya da çatışma gencin gelişiminin önüne geçiyorsa, ailer ile genç arasındaki gerilimin kasveti, anne-baba ve kardeşlerin hayatlarmı dayamlmazlaştırıyor- sa bir başkasından yardım isteyebiliriz. Bazen aileye daha çok yol göstermek için, bazen de ergenin hayatla başa çıkmasını zorlaştıran sorun her neyse (ya bir ruhsal bozukluk ya da hayata hazırlıksız yakalanmasından kaynaklanan bir kriz) onunla uğraşmak için ihtiyaç olabilir. Psikolojik yardım, ihtiyacın boyutuna göre birçok şekilde, birçok kişi tarafından verilebilir. Burada; devreye öğretmenle^ aile büyükleri, antrenörler, ustalar, psikiyatrlar, psikologlar veya danışmanlar girer. Bence önemli olan özel ilgi gereğini hissetmek

Page 35: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Kentlerde ve üst sosyoekonomik sınıflarda ergenliğin daha uzun sürdüğünü söyleyebiliriz. Yetkinliklerin ve becerilerin hızlı geliştiğini öte yandan tecrübe birikiminin çok daha yavaş olduğunu biliyoruz. Ergenlik, hayata “hazır ama hazırlıksız” olunan bir dönem. Hazır olmak ile hazırlıksız olmak arasındaki fark şu; gençler zi-hinsel yetkinlikler, muhakeme ve pratik problem çözebilme becerisi açısından 12 yaşından sonra biz yetişkinlerden daha iyi performansa sahip. Fakat performanslarım değerlendirecek tecrübe birikimi ise henüz oluşmaya başlıyor. Ergenlik döneminde, beden ve beyin bir dönüm noktasından geçer. Ergen beyni daha ziyade öğrenen bir beyindir. Ergenler iyi gelişmiş yeteneklerinin hızlı ve etkin kullanımından yoksunlar. Beyin doğumdan başlayarak 11-12. yaşlara kadar sürekli “büyüyen” bir yapı. Ergenlikle birlikte (11-12 yaş civarı) beyin yapısı henüz gri madde ağırlıkhdır; bu yeni bilginin depolanmasına temel oluşturan yapısal bir özelliktir. Zaman içe-risinde yetişkin beynine doğru dönüşürken hücre bağlantılarım

Page 36: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Ergenliğin gencin ruhsal gelişimi açısından önemi

• Ergenlik döneminin gencin ruhsal gelişimi açısından önemi nedir? Bu dönemi rahat geçirmek ile sancılı şekilde geçirmek arasında fark var mı?— Ergenlik birçok ruhsal bozuklukla iç içe geçebiliyor. Depresyon, şizofreni, değişik kaygı reaksiyonları gibi psikiyatrik bozuklukların başladığı dönem. Çünkü ergenlik, insan beyninin doğumu takip eden ilk üç yıldan sonraki en büyük yenilenmeyi ve restorasyonu geçirdiği dönem. Bu sebeple genetik yatkınlıkları olan gençler olumsuz yaşam koşullarıyla, bazı problemlerle, kazalar ve sarsıntılarla karşılaştıklarında ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabi-liyor. Bunlar bozukluğun niteliğine göre ileri yaşlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor. Aym şekilde çocuklukta başlayan bazı problemler de ergenlik döneminde son bulabiliyor. Ergenlik yalnızca sorunların ortaya çıktığı bir dönem değil, bazı sorunların ortadan kalktığı da bir dönem.

Çocuk henüz 7-8 yaşındayken bu dönemin nasıl geleceğini tahmin etmek mümkün. Ama bu dönem bir şekilde geçiyor. Bir sonraki döneme

28

Page 37: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

le, kültürle ve başarıyla çıkarsak, geleceğimiz o kadar (bir talihsizlik olmadığı sürece) doyurucu oluyor. Hayatı anlayabiliyor; yaşantımızı anlamlandırabiliyoruz.

Ergenlikteki depresyon oranı yüzde 10

• Peki, ergenlik ile depresyon arasında doğrudan bir ilişki var mıdır?— Depresyonun sık görüldüğü dönemlerden bir tanesi, ergenlik ve bilhassa gençlik dönemidir. Özellikle kız çocuklarında, daha belirgin olmak üzere ergenlikten gençliğe geçişle birlikte, 16 ila 18 yaş civarında depresyon görülme oranlarının yükseldiğini biliyoruz. Ergenlik dönemi ile çocukluk dönemi arasında da görülme sıklığı açı-sından bir artış vardır, ama bu oranların ulaştığı maksimum değerler yüzde 10’u ancak bulur. Yüzde 90’ı ergenlik dönemini bitirip, örneğin üniversite öğrencisi olduğunda, “henüz” depresyon geçirmemiş olacaktır. Burada bir hatırlatmada bulunmalıyım; depresyon tehlikeli bir psikiyatrik sorun olmakla birlikte tedavi edilebilir bir so-rundur. Üstelik bir kişinin,

29

Page 38: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

® Geriye kalan 9 çocuk bayağı büyük bir çoğunluk oluşturuyor. Duyulan korku ve- kaygının ebeveynler ta-rafından deneyimlendiğini söylemiştinizy Çocuk, hiç.panik yaşar mı bu dönemde? Kaygısı ya da panik bozukluğu olur mu, yoksa bunlar her ergenin yaşayacağı kaygılar mıdır? Bazı ergenlerde depresif bir eğilimin yanı sıra kaygı ve panik de ön plana çıkabiliyor mu?— Geleceğin net gözükmemesi bazen çocukları telaşa ve kaygıya düşürebiliyor. Bu durum özellikle yatkınlığı olan bazı bireylerde, takıntılara, ne bileyim birtakım evham ve endişelere yol açabilir. O yüzden hem depresyon hem de kaygı düzeyi açısmdan riskin arttığı bir dönem.

# Artabiliyor demek ki...— Tabii, olabilir!

# Tabii ki onlar artabildiği gibi kaygı bozukluğu da...— Bütün riskler artıyor. Çocukluk dönemine göre psikolojik sorunlar açısmdan risklerin arttığı bir dönem.

# Hepsi artıyor mu?— Hepsinde genel bir artış oluyor. Şantiye örneğini düşünelim: Şantiyede sol ayağınızdaki ayakkabı kirlenirken, sağ ayağmızdakinin kirlenmemesi mümkün olmaz. Beyin ve ruhsal yapı yeniden yapılanma sürecinden geçiyor ve bu süreçte,

30

Page 39: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

özelliği olanların bir bölümü depresyona giriyorken, bir bölümü girmiyor. Depresyon ağırlaşmadan da hayatı etkiler, depresyona girmeden de hayat kalitemiz bozulabilir, sorunlarımız çok ağırlaşmadan da kendimizi kötü hissedebiliriz; yani yüzünüzde 5 sivilce olması ile 50 sivilce olması arasında fark olmayabilir. Anlatabiliyor muyum? 5

31

Page 40: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
Page 41: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

İKİNCİ BÖLÜM Ergen ve Arkadaşlık

# Hocam, model alma konusuyla ilgili, “Her zaman an- ne-baba olmaz, bakkal amcadan tutun öğretmene kadar herkes model alınabilir” dediniz. . . .— Çok doğru! Geniş bir ömek repertuvarımız olması çok daha iyi.

# Ergenin modeli ya da modelleri kimlerdir genelde?— Dediğimiz gibi, öncelikle yetişkinler var. Yaşça büyük ergen ve gençler de olabilir bazen. Örneğin bir ortaokul öğrencisiyseniz, lisedeki bir ağabeyi model alabilirsiniz. Tabii bizim açımızdan ikisi de aynı yaş grubunda sayılsa da, ağabey adeta bir kuşak büyüktür. Kendisinden daha fazla deneyim yaşamış ve daha güçlü olanlar, çocuklar açısından model ve ömek teşkil edebiliyor. Bazen yaşıt gruplarında model

33

Page 42: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

nemlerine girdiklerinde, hani bıyıkları terlediğinde (özellikle erkek çocuklar için söylüyorum) zorbalıkla yaşamım sürdüren gruplar içerisinde yer bulup, farklı bir karaktere bürünebiliyorlar. Bazlar arasında fiili zorbalıktan ziyade, sözel zorbalık, dışlama, ilişkilere katmama, arkasından konuşma, hakkında laf çıkarma şeklinde benzer davranışlar mevcuttur. Her iki tip yaklaşım da hedef alman çocuklar için acı verici boyudara ulaşır. Çünkü toplumdan dışlanmak, ergenler arasındaki hiyerarşinin alt basamaklarına itilmek, ergenlere çok acı verir. Bir kısmı bu role alışır, hatta bunu kanıksar. “înek” rolünü veya “çatlak” rolünü bir şekilde benimser. Bir kısım çocuk ise, bu itilip kakılmanın, toplumsal hiyerarşide alt basamaklara doğru bastırılmanın telafisi için kendisini ezenlere benzemeye, kendisi de ezenler araşma girmeye çalışır. Kimisi de küçük çocukları haraca kesmeye, hayvanlara eziyet etmeye, dişini geçirebildiğine kabadayılık taslamaya çalışabilir. Özellikle bu çocukların daha çok yardıma ihtiyacı olduğunu görmekte-

34

Page 43: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Şimdi grup olarak arkadaşlıkta, gruba kabul edilmek, grubun içinde kalabilmek, işleyişinde yer almak, ergeni geliştirici, ergenin ihtiyaç duyduğu bir durumdur Anne-ba- bayla çatışmaların .önemli bölümünün arkadaşlarla bir arada olma arzusunun çok kuvvetli olması nedeniyle ortaya çıktığım hatırlayalım. Kabadayılıkla ilgili verdiğimiz örnekte olduğu gibi grubun içerisinde kendini kabul ettirmek için bazen başkalarım ezmek değil, başkalarına koşulsuz olarak verici olmak da ergenler arasında sık gördüğümüz şeylerden bir tanesi. Kendini, ancak özveride bulunursa kabul edeceklerine inanma, aksi takdirde kendisinde değerli bir. şey olmadığım düşünme, özgün kişiliğiyle orada bulunduğunda kendini arkadaşlık etmeye değer görmeme, yine bir kısım çocukta rastladığımız sorunlar. Hepsiyle iyi ilişkiler içinde olabiliriz, ama herkesle yakın arkadaş olmamız zaten fiilen mümkün değildir; Bu yüzden,, iyi geçinmek ile iyi arkadaş olmak arasındaki farkı unutmamak lazım. İyi geçinmek önemli bir şart, ama arkadaşlık biraz daha yakın,

35

Page 44: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

gazete ve dergilerde, gerekse birçok tercüme kitapta sanki hayat sadece İstanbul’da, Nişantaşı’nda veya Beyoğlu’nda cereyan ediyormuş izleniminin olması beni düşündürüyor, Oysa ülkemizin önemli bir çoğunluğu, hem yaşlıları hem gençleri, bu alanların dışında yaşıyor Belki okur kitlesinin çoğu için aynı şeyi söyleyemesek de okurlarımız arasında büyük kent dışı insanlar daha az sayıda da olsa var. Onlar toplumumuzun dokusunu oluşturan insanlar aslında. Bu yüzden temelde, ergenler ve gençler hakkında konuşurken, tablonun hem maddi olanakları, hem de inanç sis-temleri; toplumsal konum, önyargılar, değerler açısından büyük farklılıklar gösterebildiğini biliyoruz. Bu çevre koşullarının, çevredeki bakış açısının tıpkı kadına bakışta olduğu gibi genç ve ergene bakışta da psikolojik durumu çok etkileyici olabildiğini görüyoruz. Buna uç bir örnek vermek gerekirse, Güneydoğu Anadolu’da yaşanan genç kız intiharlarım veya töre cinayetlerini hatırlamak yeterli. Bu, belki okurlarımızın bir kısmına, sanki çok uzak bir

Page 45: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

şuyorum), çevremizdekilerin hakkımızda ne düşündüğüne çok önem veriyoruz. Hayatımızda başkaları tarafından hoş karşılanmak, hoş görülmek, toplumsal değer yargılarına ters düşmemek, (içimizde ne kadar muhalif bir yan olsa da) davranışlarımızı güdüleyebiHyor.

“Herkes” var, ama “hiç kimse” yok ~

# Şehirde, kentli, köylü, Anadolulu, taşralı gibi bir ayırım hâlâ var mı bilemiyorum. Bu şehirdeki gençler sadece İstanbul’la sınırlı değil hiç kuşkusuz. Hele hele bu yaz çok konuşulan Göltürkbükü gençliğiyle hiç değil...— Tabii ki! İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i, hatta Bursa, Adana, Eskişehir Mersin, Antalya gibi modem sayılan daha az muhafazakar kentleri işin içine kattığınızda bile durum değişmiyor. Bu arada çok güzel bir yer olan Göl- türkbükü’nün Göl Köy ve Türkbükü zamanındaki halini hatırlayan biri olarak Göltürkbükü başlığı altında bütünleşen gençliğin açıkçası hiç kimseyi temsil etmediğim söy-leyebilirim. Hiç kimseyi temsil etmemekle birlikte, bu kadar ilgi çekmesi, içinde bulunduğu koşullardan bunalmış, ne yapacağım bilmeyen, kendisine hiçbir yol

37

Page 46: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

# Ama herkesin değil mi?— Evet, herkesin. Fakat, burada “herkes” kelimesine vurgunuz önemli. Herkes sizi tanıyor ve biliyor ama sizin kimseyle aslında bir ilişkiniz yok, yani hiç kimse yok. Yani “herkes var ama hiç kimse yok”.

Ergenliğe, gökten zembille inmiyoruz

# Bu kimsesizlik hali yavaş yavaş mı başlıyor?— Elbette. Çünkü ergenliğe de biz, gökten zembille inmiyoruz.. Bir çocukluğumuz, bebekliğimiz var. O dönemde adam yerine konma, ciddiye alınma ihtiyacımız karşılan- dıysa, ergenlikte de zaten annemizin ve bahamızın (başlarına taş düşmedikçe) bu alışkanlıkları değişmeyecektir. O yüzden, daha az sorun yaşayacaklardır. Şimdi buraya bir dipnot, belki Bebeklikten Çocukluğa kitabını okumamış olanlar açısından iyi olabilir. “Biz çocuğumuzu ciddiye alıyoruz” deyince, insanlar genellikle, “Biz, o ne derse, onu yapıyoruz” demek istiyorlar. Aslında birini ciddiye almak, onun her istediğini yapmak anlamına gelmez. Ben doktorum, hastalarınım isteklerini ciddiye alırım, ama bana ne yapacağımı onlar söylese ben de onu yapıyor olsam, onların aradığı ve ihtiyaç duyduğu kişi ben olmam. Çünkü, bir bilirkişiden

38

Page 47: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

aldım. O yüzden işte haftada birkaç kere uyuşturucu kullanma isteği vardı. Yapıyorum...” diyemezsiniz.

# Sizin daha önceki röportajlarınızdan biliyorum. Bir ör-nek vermiştiniz, “Bana Porche araba almazsan, ‘bilmem ne üniversitesine’ gitmem ” diye...— Bravo! Bu pazarlık cesareti nereden kaynaklanıyor dersiniz?

# Yani o cümleyi kurabilecek gençler türedi, öyle mi?— Evet, hem de çok sayıda. En az 15-20’sini ben tanıyorum. Gerisini siz düşünün. Bu arada, bir kısmının istese de böyle bir araba alma şansı yok. Hatta bir kısmı, otomobil kullanmayı ancak bir Porche’si olursa öğreneceğini söyler.

# Ve tabii bu gençlerin istediğini yapabilen anne-babalar da türemiştir herhalde...— Çünkü bu anne-babalar o çocuklara böyle bir teklifte bulunulabileceği duygusunu veriyorlar. Şimdi, Allah aşkına; siz ya da ben, annemizden ya da babamızdan Porche isteyemezdik belki ama, “Bu yaz bana bisiklet almazsan, ben okula gitmeyeceğim” demeyi de düşünmedik, çünkü bunu düşünmemiz için bir sebep yoktu. Çünkü böyle saçma bir istekle karşı karşıya

39

Page 48: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

# Şimdi o genç bunları mı söylüyor?— Tabii. “Bunlar beni böyle alıştırdı. Çocukluğumdan itibaren, ‘Tabii oğlum nasıl istersen’ dediler. Ben o sırada, ‘Aaaa! Ne güzel her istediğimi yapıyorlar’ diye düşünüyordum. Ama şimdi dönüp baktığımda, kendileri için kolay olanı yaptıklarım fark ediyorum Yankı Abi” diyor. Çünkü onlar için kolay olan bu, “E, tamam. Oğlumuz istedi yapıyoruz”. Halbuki, “Oğlumuz istedi, ama biz bunun uygun olmadığım düşünüyoruz ve bunu oğlumuzla karşılıklı oturup tartışıyoruz. Onun bize karşı çıkıp sinirlenmesini göze alıyoruz ve birbirimizi hırpalamadan tartışmayı becermeye çalışıyoruz” diyemediler.

# Bu, •onlara zor geldiği için...— Zor geldi. Kolay gelen, çocuk ne istediyse yapmak. Kolay geldiği için öyle yaptılar.

% O da istemiş...— Evet! “Ben de alıştım” diyor.

# Alışabiliyor mu hocam?— E tabii, insan rahata kolay alışır. Siz de alışmaz mısınız, babanız size her yaz bir Porche alırsa, bu yaz da almaşım beklersiniz. Yani her yaz tatil yapan biri, bir yaz tatile gi-

40

Page 49: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ama çok farklı bir şey: “Ben isteğini ciddiye alıyorum, yani eğer ikna olursam Porche araba da alırım.” Anlatabiliyor muyum? Karşılıklı oturup konuştuğunuzda, eğer kafanız yatarsa, sizi ikna edebilirse alınır, yani ben Porche alınmaz diye bir şey demiyorum.

Zor olanı başarın: Onunla konuşun

• Aile büyükleri ne yapmalı?— Konuşmak için zaman ayırmak çok önemli. Ama bu, aslında anne-babanın, ailenin yöneticisi, lideri olmasıyla ilgili bir durum. Çocukla, gençle, ergenle yüzleşmekten kaçınmayı, birçok durumda görüyoruz: “Nasıl söyleriz? Nasıl ederiz? Aman ters düşmeyelim, çatışmayalım.” Tamamen iyi niyetlerle söylenen şeyler bunlar yani burada anne-babanın ilişkisi her zaman iyi niyetle haraket ediyor. Ama anne-babaların bu kitaptan hatırlamalarım istediğim şeylerden bir tanesi şu: “Acaba çocuğumuzla iHşkimizde yeterince cesur, yürekli davranıyor muyuz? Yoksa işin kolayına mı kaçıyoruz. Zahmet çıkmasın, başımız ağrımasın, şöyle güzel güzel maçımı seyredeyim televizyonda ve rahatsız olmadan idare edilsin. Çocuklar da köşede,

41

Page 50: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

adım atıyor. O yüzden ben, geçmişte bu adımları atmamış olmakla birlikte, artık o cesur adımı atmaya karar veren insanlarla çalışmış oluyorum.

# 18 yaşına kadar olanların doktora başvurusu anne-ba-

balarının inisiyatifinde, değil mi?— Doğru. Bir sorunumuz var diyerek adım atan anne-ba- baların çoğu yürekli, çocukları için bir şeyler yapmak isteyen, geçmiş yanlışlarım onarmak, geleceğe dönük hazır-lıkları tamamlamak, eksiksiz yapmak isteyen insanlar. Ama bunu başka ortamlarda; örneğin 30-40 yaşma gelip de gençliğini hatırlayan yetişkin insanlarla konuştuğumda, bazen anne-babalarının bu adımı atmak akıllarına bile gelmediği için ya da öyle bir kaynak ve imkanları olmadığı için yapamadıklarım, “keşke yapsalardı”larını dinliyorum.

# Birçok insanın bu durumda olduğunu düşünüyorum...— Tabii, hepimizin hayatmda bu tip şeyler var. Bereket versin ki hayatta özellikle yaşımız büyüdükçe en önemli şanslardan biri, çevremizdeki insan sayısının artması. Çevremizdeki öğretmenler, antrenörler, mahalledeki büyükler

42

Page 51: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

“Çocuklarımızın içinde büyüdüğü çevre” derken, özellikle ergenler ve gençlerde “çevre nedir”in cevabım vermek gerekir. Çevre, artık sadece anne-baba değildir. O yüzden, bazen anne-baba bana, “Oğlumuzu/kızımızı, ideal yetiştirmemiz için ne yapmamız lazım” diye sorduğunda, “Artık sadece sizinle, sizin yapabileceklerinizle yetinenleyiz. Çünkü sizin dışınızdakilerin etkisinin giderek arttığı bir dönemdeyiz” diye verdiğim cevap, biraz şaşırtıcı gelebiliyor. Ergenlerin ve gençlerin üzerinde arkadaşlarının etkisi de çok büyüktür.

Ergenlik, arkadaşlık demek

# Evet arkadaşlar çok önemli...— Arkadaşla^ gruplar... Aslında “ergenlik” demek, en çok “arkadaşlık” demek. Hepimizin en güzel duygularla hatırladığı arkadaşlar ergenlik, gençlik dönemimizden olan arkadaşlarımız; yetişkin hayatın alavere dalaverelerini çok fazla barındırmayan, masumiyede bağdaştırdığımız bir dönem. Gerçek anlamda bize masumiyet duygusu his-

Page 52: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Ben küçükken, 2000 yılım hesaplıyordum. O kadar uzaktı ki benim için. Ulaşılmaz bir şeydi...— 2000 yılını, çok özel bir zaman sayıyorduk. 2000 geldi, geçti bile.

— Geçti, hocani...— Dolayısıyla, gençlerin gelecek hesapları, çok belirgin olmadığı için daha çok ütopik gelecekler üzerine düşünürler. Gençler sorumluluk aldıkları ölçüde, gelecek perspektifleri ne abartılı bir rahatlıktan ne de aşırı bir endişeden uzaklaşır. Daha doğru ölçüp biçebilen, yaşma uygun yükleri ve sorumlulukları taşıyabilen bir genci veya ergeni, talihi ölçüsünde parlak ve güzel bir gelecek bekler.

— İlk kitabımızda anlatmıştınız. Talihe inanıyorsunuz

hocam, değil mi?

— Kesinlikle. Ama talih tümüyle bizim dışımızda cereyan eden bir şey değil.

— Yani kişi talihini kendi belirleyebilir mi?— Talihimizi yönlendirici etkilerimiz var Tabii, burada derin felsefe yapmak istemiyorum, ancak talihli olduğuna inanmak bile, talihinizi etkileyici şeylerden biri. Mesela şanslı olduğunuza

44

Page 53: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ceği belli olmayan bir rüzgar gibi düşünebilirsiniz, ama rüzgarın estiği yöne göre yelkeninizi açma, dümeninizi kır - ma kabiliyetinizi geliştirmişseniz; belki hesapta olmayan şeyler hayatınızda gerçekleştiğinde bunları göğüsleyebilir - siniz. Birçok beklenmedik şey olabilip ama sonuçları kötü olmayabilir ya da size zarar verici, hayâtınız için olumsuz, yıkıcı olmayabilir.

Varoş gençliği

# Hocam şanstan. bahsettiniz ya, aklıma şehirdeki varoş gençliği geldi. İstanbul’daki Şirinevler-Ataköy örneği. Bir caddeyle birbirinden ayrılan tamamen farklı iki mahalle...— Fiziki ayırımla^ erişilebilirlik, ulaşılabilirlik, sınırların kalkması gibi kavramları düşündürüyor. Bir mahalleden kalkan ve ötekine giden otobüse binmek sınırların kalkma - sını kolaylaştırır mı? Örneğin tiyatro ve sanatı bir varoş gencine sevdirmeyi düşündünüğüzü varsayalım. Varoştan Taksim’e bir otobüs koyduğunuz zaman, o otobüse binen - lerin sayısı çok fazla olmayacaktın Caddenin öbür tarafına geçmek için, salt erişim yetmiyor çoğumuzun aklımızın al - madığı kadar bir cesaret gerekiyor: Taksim’e gelebilen va - roş genci o cesareti gösteren, risk sever biraz daha gözü kara bitirim delikanlılar... Sahici varoş gencini bir şekilde Taksim’e ulaşmış akıncı pozisyonundaki bitirimler temsil etmiyor. Aynı A-B sınıfı gencini, Göltürkbükü’ndekilerin temsil etmediği gibi. Biz burada gördüklerimizle yetindiği - miz takdirde, aldanmaya mahkumuz. Varoş gencini gör - mek isteyen varoşun kendisine gider. Kent merkezindeki varoş delikanlılarına bakarak, varoş gençliği hakkında hü - küm verilemez. O sebeple, ne yapılacaksa, örneğin, tiyatro seyrettirmek istiyorsanız ya da tiyatro kültürünü aşılamak istiyorsanız, bunu varoşun içinde yapmak zorundasınız.

45

Page 54: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

# Yani otobüslere bindirip bindirip, tiyatroya götürmekle olmuyor...— Evet, aynen öyle! Çünkü o zaman bir bağ oluşamıyor.

# “Varoş” kelimesi ne kadar doğru sizce...— Varoştan, yoksulluğu kastediyorum. Yoksulluktan da kastım, tabii ki memur ailesi vesaire de yoksul durumda, ancak yoksulluk ve göçmenliğin bir araya geldiği grupları daha çok kastediyorum. Çünkü bugün bir öğretmen çocu - ğu da yoksul durumda, ama göçmenlik ruhu içinde değil. O yüzden, Anadolu’nun birçok yerinde bir devlet memuru olmak, çok, çok kıymetli sayılan, imrenilen bir durum ol - maya devam ediyor. Kazanılan paranın küçüklüğü bir ya - na, kalıcılık, bir yere bağlanmışlık, hayatın önünde sürük - lenip gitme duygusundan kurtulmuşluk hissini kazanmak için memuriyet, bir anlamda ruhun olumlu bir etki göste - riyor diyebiliriz.

9 O da bir güç...— Evet. Özellikle varoş kesimlerinde .işsizliğin de çok yo - ğun olduğunu düşünürsek. İşsizliğin bir işe yaramama duygusunu, bir şey yapamamazlık, duygusunu pekiştirdi - ğini düşünün. Özellikle varoş ergeni ve genci temel zorun - lu eğitimi tamamlamış ve dolayısıyla toplumda üretici bir yer alması beklenen biriyken, bunların hiçbirini yapama - dan, bütün giinünü boş boş geçirdiğinde, içinde doğan duyguyu düşünün. Bu gençlerin enerjisini yönelteceği top - lumsal anlamlı kanalları oluşturmadığımız takdirde, gide - cekleri yer belli.

# Neresi hocam?— Öfkesini, yani bu durumdan dolayı duyduğu öfkesini, bir şekilde kullanabilecek gruplaşmalar içerisinde kendini

46

Page 55: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

bulabilir. Hele bu gruplar kendisini kabul eden, ona değer

veriyor gözüken gruplar olduğunda...

# Adam yerine konmak ergenlikte bu kadar önemli mi?— Evet. . Bu gençleri adam yerine koyan olduğunda, ne ya zık ki geleceklerini tehlikeye sokacak yerlere doğru gittik lerini görebiliriz. Ama şöyle düşünün: Aynı genç köyde ol duğunda, en azından çapaya, tarlaya, traktöre, bir yere koşuyor ve bir işe yararlılık duygusunu daha derinden his sediyor.

# Peki, ergenin kardeşiyle ya da kardeşleriyle

ilişkisi nasıldır?— Kardeşler genelde ergenin pek umurunda değildir. Ba - zen hele kendi yaşıtı olmayan biriyse, bir yük ya da bir pa - razit olarak algılaması ihtimali yüksektir. Diğer yandan bizler, anne-baba olarak ergeni kardeşiyle ilgili sorumlu - luklarımızda bir ortak gibi görmeye de eğilimliyizdir. Artık büyümüştür ya. Özellikle sosyoekonomik seviyede aşağıya doğru indikçe, ergenlerin çocuk bakımında ve çocuk yetiş - tirmesinde bilhassa kız ergenlerin, yaşlarıyla uygun olma - yan ağır sorumluluklar altına girdiklerini, evle ilgili birçok sorumluluğun bu çocukların sırtına yüklendiğini görmek - teyiz. Ergenlerin ellerinde fırsat olanları, biraz kendilerini toparlayana, kendilerini bulana kadar genellikle kardeşle - riyle belli bir mesafeyi korumayı tercih ederler. Ergenler yaşları yakın kardeşler olduğunda, burada belli bir yol yok, bazen rekabet ilişkisi ön plana çıkabiliyor bazen de yakınlık ve hatta “suç ortaklıkları” görülebiliyor.

47

Page 56: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
Page 57: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Ergenin Okul ve “İş” Hayatı

# Ergenin okuldaki durumu nasıldır? Okulda ne yapar? Öğretmenleri, arkadaşları ve otoriteyle ilişkisi nasıldır?— Okulda arkadaşlar var öğretmenler var ve akademik içerik var. Öğrenme ve dikkat sorunu olan çocukların du - rumuna değineyim önce. Yaklaşık 1/3’ünün dikkat soru - nunda ergenlik döneminde hafifleme görüyoruz. Diğer yandan, ilkokuldan itibaren dikkat ve öğrenme sorunla - rıyla gelen çocukların önemli bir kısmında, ergenlikte okul yükünün artmasıyla, diğer sosyal sorumlulukların, arka - daşlık, otoriteyle uygun ilişki kurma gibi birtakım yeni gö - revlerin eklenmesiyle dikkat ve öğrenme sorunları iyice ayyuka çıkabilir. Bilhassa ülkemizdeki eleyici, ayıklayıcı eğitim sistemim düşündüğümüzde, akademik başarının gi derek daha da önem kazandığı ve okul hayatının biraz da ha ciddileştiği 6. sınıftan üniversite yıllarına kadar bilhas sa ilkokul çağında dikkat ve öğrenmeyle ilgili aksaklık sin yali vermiş çocuklar kendileri için pek kolay olmayan bir döneme girmektedirler. Özellikle ilkokul çağında dikkat ve öğrenme sorunları tespit edilmiş çocukların ergenlik ve gençlik dönemlerini daha az pürüzle geçirebilmeleri için,

49

Page 58: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ailelerine kendilerine o döneme kadar yardım etmiş kişi - lerle daha yakın temas içinde olmalarım tavsiye ederim. Diğer yandan bazı dikkat ve öğrenme sorunu olan çocuk - laş o zamana kadar zekalarıyla idare ettikleri akademik performanslarında, ortaokul ve lise çağlarında sistemin sı- kılaşması, ölçütlerin daha keskinleşmesi ve öğrenilecek malzemenin çoğalması sebebiyle daha önce hiç sorun ya - şamadıkları halde bu dönemde zorlanabilirler. Akademik başarıdaki düşüşün en sık görülen sebeplerinden biri dik - kat ve öğrenme bozukluklarıdır diğeri de, belki daha sık rasdanam, duygusal dürümdaki aşırı oynamalar ve bunla - rın en ağır biçimi olan depresyondur. Bu yüzden, notlar bizim için önemli olmayabilir ama çocuğun psikolojik ge - lişiminde aksaklıklar olup olmadığıyla ilgili bir gösterge olarak kullanılabilir.

Lisede herkes kendini hayta gösterir

# Hocam aklıma geldi. En son ÖSS’de başarılı çocuklara baktığımızda, birçoğunun “hayta” diye tabir ettiğimiz, okuldaki disiplin görüntüsü tasdikname alma boyutuna kadar gelmiş öğrenciler olduğunu görüyoruz...— Gördüm. Türkiye’deki eğitim sisteminde yükseköğre - nim şansının son bir sınava ve kimilerine göre acımasız bir smava dayandığı kısmen doğru. Ancak bir yandan da gü - nümüzdeki ÖSS sistemi giderek ezberlenmiş, kahp bilginin ortaya dökülmesinden çok, bilgiden bilgi üreten ve hatta sınav sırasında bilgiyi bulan, öğrenen öğrencileri seçmeyi hedefliyor. Ne kadar yapabiliyor o başka. Bilgiyi yorum - lama ve muhakeme, en önemli bilişsel yetiler arasında. Standart tesderle “zeki” bulduğumuz çocuklar da sıklıkla daha iyi düzeyde. Smavda başarı göstermiş öğrenciler ara sından elbette “haytalar” da çıkacaktır. Ama başarılıların

50

Page 59: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

büyük çoğunluğunun, muhakeme gücü gelişmiş olması se bebiyle, haytalık dışındaki erdemlere sahip olanların çok ça olmasını beklerim.

Bir de lisede herkes kendini hayta ya da haylaz göster - mekten zevk alır, ben haytayım diyenlere kanıtla diyecek halimiz yok, ama inanmakta acele etmem.

# Yani burada bir çelişki yok mu? Zeka kapasitesi ile haylazlık, doğru orantılı olarak görülebiliyor mu?”Yara- maz ise akıllıdır” yaklaşımı da vardır ya toplumumuzda..— Pek doğru bir yaklaşım değil bu. Kurnazlık ile akıllılığı karıştırmakla ilgili bir şey. Türkiye’deki teste dayalı ayık - lama sistemi, derinlemesine bilgi sahibi olmayanların ba - şarılı olmasına fırsat veriyor. Bu yüzden, belki sevimli, haylaz ve zeki çocuklar, hani okuldaki başarı daha ziyade bilgi derinliğini ölçerken, eleme sınavları biraz daha kur - nazca yaklaşımlara daha çok pirim verdiğinden ötürü bn tip sınavlarda başarılı olabiliyorlar Bu tür seçme sınavla - rında başarılı olanların içerisinde dediğiniz özellikte olan çocuk sayısının, 2-3 taneyle sınırlı olduğunu tahmin edi - yorum. Kalıcı ve sürekli başarıyı sağlayanların önemli bir bölümünün; başkalarına, içinde yaşadıkları topluma say - gılı, başkalarıyla ilişkilerinde karşısındakini de düşünen, sadece kendi öncelikleri veya kendi keyiflerini düşünme - yen insanlardan çıktığını görüyoruz.

# Hocam, “inek” olarak tabir edilen çocukların çok iyi bir ergenlik dönemi geçirmeleri mümkün mü? Çok çalışan, çok okuyan, derslerinde çok ama çok başarılı bir çocuk, çok iyi bir ergendir, çok yaramaz bir çocuk, çok'kötü bir ergendir diyebilir miyiz?— Bu tür ayrımlar yok tabii. “înek olmak” yapacağınız tanıma göre değişir. Ödevini zamanında yapmak “inek

51

Page 60: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

lik” midir? Kendime cevap vereyim. Her ne kadar bir söz - lük tanımı olmasa da inek öğrenci deyince toplumda akla gelen muhtemel özellikler şunlar: Çok çalışan; sosyal ha - yatta yetersiz, başarısız, katılımcı olmayan; aslında kapasi - tesiz. Bu tanımlama derslerde gerçek anlamda başarıyı içermiyor. Çalışkan olmak her zaman değerli bir özellik. Diğer ikisi ise olumsuz özellikler. Yukarıda tarif edilen “inek öğrenci”nin hayatta toplam başarı için sosyal ilişki düzleminde de hiç olmazsa ortalamaya ulaşması gereklidir diye düşünüyorum. Çok çalışmanın altında yatabilecek muhtemel sebepler konusunda size katılıyorum. Diğer bir önemli konuysa bir öğrenciye “inek” lakabım takanların sıklıkla zorba, korkutucu talebeler arasından çıkıyor ol ması. Bu öğrenciler sıklıkla sosyal olarak girgin, ama ente lektüel kapasitesi ne olursa olsun çalışmaya isteksiz ve ders başarısı düşük çocuklar. Onlardaki eksik parçaların bir kısmı ineklerde var. Ama “inek” bile “ineğim” demez, öyle değil mi?

# “İnekler” sosyallikten uzak mı?— Sosyallikten kastımız şu: Sosyallik, sadece bütün okulla “arkadaş” olmaktan geceyarılarma kadar eğlenmekten ya da MSN’de hiç “susmamak”tan ibaret olmamalı. Lisede yaptığım tanımı hatırlarsam, 2 çeşit “inek” var: Biri, bir türlü öğrenemediği için daha çok çalışması gerekenler. Di - ğeri ise, düşük verimle çalışanlar; ama çalışmayı değerli bularak bunu devam ettirenler Ama arkadaş ilişkisi kur - makta zorlanıyorsanız, “inek” olsanız da olmasanız da, mutsuz olursunuz. Bir de, “antiinek” ve çok sosyal olarak tanımlanan çocukların okul arkadaşlarıyla kurduğu ilişki ye yalandan baktığınızda, daha çok korkutma, ürkütme, ezme, küçümseme, değersizleştirme üzerine kurulu oldu - ğunu görürsünüz. Okulun haytaları daha sevimlidirler

52

Page 61: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

zorbalar diyelim bunlara. Bu çocukların başkalarım küçük düşürerek, kendilerini iyi hissetmelerinin anlamı üzerinde durmak gerekir belki de.

# Bir bozukluk mu var?— Evet. Ama bu çocukların çoğu, okulda çok popüler olabilirler. Güçlü görülen, hayranlık duyulan çocuklar ola - bilirler ama görünen o ki toplumsal yaşamda bu rol, on lar açısından uzun vadede pek hayırlı olmuyor.

Okulda zorbalık ve şiddet

# Okulda etraflarına korku salanlar var. Zorbalık tam olarak nedir ?— Birçok çocuk için okulda gördüğü kötü muamele sebe - biyle okula gitmek günden güne zorlaşabilir Okula git mek istemeyen bir ergen ya da gençle karşılaştığımda, se bep olarak en hafifinden en ağırına birçok ruhsal sorun aklıma gelir. Bazı psikozlar kuşkuculuk, takıntılar ya da depresyon... Ama bunlardan da sık görülen bir durum, bazı çocukların okulda özellikle arkadaşlarından kötü muamele görmesi. Bu kötü muamelenin, sözlü aşağılama ve itip kakmayla başlayıp, ağır taciz, dışlama ve hırpala - maya kadar uzandığım biliyoruz. Özellikle ortaokul döne - minde tırmanışa geçen bir “uygulama”. Birbiri üzerinde üstünlük kurma çabasındaki genç erkekler topluluğunun, kaba kuvvete dayalı hiyerarşisi, altta kalanın canının çıktı - ğı bir düzen doğurur. Özellikle, meydanın yetişkinlerce boş bırakıldığı koşullarda, kaba kuvvet kullananlar okulu (tıpkı toplumu, kenderi bugün ele geçirdikleri gibi) ele ge çirir. Okul yöneticilerinin şiddetin uygulayıcılarından ol ması, ayrımcılık yapması, yönetim içinde farklı üslupların birbiriyle çatışması, öğretmenlerin sindirilmesi okuldaki

53

Page 62: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

zorbalığa çanak tutar. Okulun yönetici kadrosunun, özel - likle okul müdürünün demokratik uygulamayı ne ölçüde hayata geçirebildiğine bağlı olarak sorunlar artar veya azalır. Zorbalığın sadece yoksul kesimlerde ya da varoş okullarında olmadığım da belirteyim. Zayıf görülen ço - cukların ve değişik sebeplerle yadırganan ya da tuhaf bu - lunanların üstüne topluca gidilmesini organize edenler tek tek uğraşmaktan da yüksünmezler.

# Zorbaların psikolojisi bozuk mu? Zorbalığın

tedavisi mümkün mü?— Zorbaların psikolojik yapısı üzerine yapılan çalışmalar, okul zorbalarının büyük bölümünün tedavi edilebilecek tipte bir ruhsal bozukluğu olmadığım göstermekte. “Git sin, tedavi olsun” beklentisiyle pek uyuşmayan bu duru mun bir başka anlamı daha var: Zorbalar ne o zaman, ne de ileride “kaybedenler” arasında pek olmazlar. Zorbala rın hedef seçtikleri çocukların psikolojik durumlarında depresyon ve travmatdk stres bozukluğu başta olmak üze re birçok sorun görülebilmektedir. Psikolojik durumu pek parlak olmayan bir diğer grup ise, kendisi bir dönem zor baların hedefi olmuş, sonra da zorbalar kesimine adamış çocuklardan oluşur. Arada kalmışlığın yükünden midir bilmem, ama eski kurban, yeni zorba çocuklar ve gençler ruhsal durumlarındaki bozulmadan sıyrılmakta zorlanır lar. En kahcı sıkıntıları, kişilik bütünlüğü ve kendine gü ven alanlarında yaşarlar.

# Bu durumda yetişkinlere düşen görevler nelerdir?— En önemlisi zorbahğa hoşgörü göstermemek. Okullar - da ezilen çocukların diğerlerim tahrik edici davrandığın dan söz edilir. Bazılarının gerçekten “gıcık”, “garip” ve “rahatsız edici” olduğundan bahisle, adeta kötü muamele

54

Page 63: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

yi hak ettikleri ima edilir. Derinlemesine baktığınızda, farklı ya da aykırı olandan rahatsızlık duyanların saldırma özgürlüğü olduğu anlamına gelebilecek yorumlar şiddet kültürünün, televizyondan, filmlerden ya da oyunlardan daha önce, yetişkinlerin bizzat zorbalarca ezilen çocuklara yönelik tutumlarından beslendiğini adeta doğrular. Okul yöneticilerinin ya da aile büyüklerinin tutumları değiştik - çe, zorbalığın denetlenebildiğim ve bu gençlerin kendileri - ni bir biçimde dizginleyebildilderini görüyoruz.

# Sıra çalışma bayatına geldi. Çalışmak zorunda kalanlar olduğu gibi bir de gerçekten belki de anlattığınız gibi çalışmasının aslında çok da iyi olabileceği bir kesim var...— “Boş zamanda çalışma”dan biraz farklı bir şeyi kaste - diyorum: Boş zamanda çalışmanın zaten çok yapıcı bir et - kisi olduğunu biliyoruz. Boş zamanı değerlendirme faali - yeti olarak işe yaradığı gibi, bir şeyler yapmanın anlamı da çoktur. Diğer yandan, işçi genç için konuşursak, evet, ev geçindirmek zorunda kalan, evin ekonomisini ayakta tut - mak zorunda kalan kişi olmak, bir ergen için, hele 18 ya - şın altında biri için çok büyük bir sorumluluktur Müm kün olduğunca uzak duralabilse keşke. Ve hayatin zorluk ları nedeniyle birçok insanın, çok erken yaşta hayata atıl dığını biliyoruz. Bu onları geliştiriyor. Yine aynı noktaya geliyoruz. Taşımaya henüz hazır olmadığı, hazırlıklarını aşan bir sorumluluğu yüklediğinizde genç, zorlanabilir Bu onu geliştirmez, ona bir şey katmaz. Onu biraz zorlar. Bir çocuğun boş zamanlarında çalışmasının ötesinde, düzenli çalışıp aile ekonomisine katkıda bulunması dediğiniz gibi yaşanan ortama, çevreye, hatta ülkeye çok bağlı ve kesin bir doğrusu olmayan bir konu. Köyde çocuğun okula gitse de, gitmese de tarlaya gitmesi normal ve kesinken, şehirli çocuğun okul sonrası çıraklığı çocuğun üzerinde bir yük

55

Page 64: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

gibi geliyor insana. Bunun yanında geçtiğimiz yüzyıllar içinde çocukların erişkinler gibi çalıştığı ve aynı sorumlu - luklara sahip olduğu zamanlardan korumaya muhtaç ol - duğunun düşünüldüğü dönemlere geldik. Çocuğun geli - şimsel, biyolojik ve psikolojik yapısı çalışma hayatında üs - tüne konacak yüke olan direncini belirliyor. Ve küçüklük dönemlerinden itibaren çahşan ve zorluklara göğüs gören, belki hiç okumamış çocukların, “iyi aile çocuğu, hanım evladı, sorunlarım ebeveynlerinin çözdüğü ve yalnızca ders çahşan” günümüz başardı çocuk imajına göre hayata çok daha dirençli olması düşündürücü bir gözlem. “Beni öldürmeyen güçlendirir” sözünde olduğu gibi, kimimiz güçlüklerden besleniriz. Beslenemeyenlerin başma ne gel - diğini ise hiç görmüyor olabiliriz.

Çalışmanın dozu ve ayan önemli

# Birazcık çalışma dediniz, nasıl ayarlayacağız o

“birazcığı”?— Birazcık; bütün yaz çalışması, eve ekmek getirmesi gibi bir beklenti hiçbir zaman olmaksızın. Ona hem birçok ço - cuk gibi dinlenme ve tatil hakkı hem de bir işe yarama hakkı ve görevi verdiğimiz takdirde, bunun çocuk açısın - dan geliştirici bir etkisi oluyor.

# Peki, Anadolu’da çalışan çocuğun durumu

hakkında neler söyleyeceksiniz?— Anadolu’daki çocukların ya da taşradaki, varoştaki çocukların çok büyük bir bölümü ya evin gelirine katkı da bulunmak ya da gelecekte bir meslek sahibi olabil mek için çalışıyor. Bunun negatif bir etkisi olacaktır de mek zor. Hatta bu gençlerin önemli bir bölümünün hani ana kuzusu sayılan çocuklara göre daha özgüvenli, daha

56

Page 65: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

becerikli, daha hayatın içinde olduklarını görebiliriz. Bu - rada taşıdıkları yükü en iyi şekilde taşımalarının ölçüsü nü nasıl koyacağız? Yani anne-babanın çalışmayıp da, sadece çocuğun çalıştığı bir aile ortamında, bu olumlu etkiyi çok beklemiyorum. Daha somut bir örnek vere yim; örneğin saçlarımı kestirdiğim berberdeki, saçlarımı yıkayan 12 yaşındaki delikanlı, hem ailesine katkı hem de gelecekte yapabileceği bir işi olsun, bir sanat edinsin diye orada. Ama bundan dolayı en ufak bir üzüntü ya da sıkıntı duymadığı gibi aksine gurur duyduğu, zevk aldığı, üstelik para da kazandığı bir iş yapıyor. Şimdi burada bu gencin durumu, bütün gün televizyon başında ve inter nette kol bacak kesme oyunu oynayan bir gençle kıyasla - namayacak derecede pozitif bir ruh halini temsil ediyor. Çocuğun taşıyabileceği, taşırken çok az zorlanacağı ve kapasitesini geliştirebileceği, yeni. beceriler kazanacağı tipteki bir çalışma hayatının, psikolojik olarak olumlu etkileri çok büyük.

# Çalışma hayatı, okula rağmen mi?— Bunu okula alternatif olarak söylemiyorum. Çünkü bi - liyoruz ki ülkemizde adına “temel eğitim” denen 8 yıllık eğitim, daha yıllar boyunca insanların gündelik hayatla - rında aktif, hayatın tadım alabilen, sunulan fırsatlardan tam yararlanabilen bireyler olmalarına yetmeyecek.

Ancak gençlerin, özellikle lise eğitimini tamamlamış gençlerin, üniversite eğitimi almak yerine, kendilerini mes leklerine hazırlayacak tipte bir eğitim programı çerçevesin de hayata atılmayı tercih etme hakları olduğunu düşünü yorum. Bazı gençleş “Ben artık hayata atılacağım” dedi ğinde, önlerini kesmemek bazen daha iyi oluyor.

• Yani ille de üniversite...

57

Page 66: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Hayata atılmanın bildiğimiz yollarından bir tanesi, üni - versite okumak. Bu aslında birçok kişi için hayata atılma yı değil de, hayata atılmayı ertelemeyi temsil ediyor. Çün kü üniversitede ne okuyacağı tercihini birçok kişi vakitli yapmıyor. Ben 18, hatta 17, 5 yaşında üp fakültesine gi - derken, beyinle ve psikolojiyle uğraşmak, bunu da bir doktor olarak yapmak arzusundaydrm. Ama ben, çok faz la okuyan bir çocuk olduğum için bu tercihin erkence net - leşmesi normal. Çok kişinin böyle olmasını beklememe miz için bir sebep yok. Bu kadar net tercihler olmasının iyi bir şey olup olmadığım da bilmiyorum. Sadece insanların gelecekleri hakkında karar vermek için değişik zamanlar da değişik fırsatları olmasını bekliyoruz. Örneğin Ameri kan yüksek eğitim sistemine baktığınızda, değişik seviye lerde eğitim imkanları olduğunu, 2 yıllık, 4 yıllık üniversi te eğitimine denk gelen eğitimlerden sonra olduğunu, ha yata çok daha kesin yön çizebilecek, doktorluk, avukatlık gibi mesleklerin ise, bu 4 yıllık temel eğitim sürecinin so nunda girilen okullar olduğunu görüyoruz. Örneğin, Yale Üniversitesi Hastanesi’nde 1. sınıf tıp öğrencilerinin yaş ortalaması, 24 civarındaydı.

# 24 yaşında 1. sınıf öğrencisi mi?— Evet, çünkü bunların hepsi daha önce 4 yıl tarih, psi - koloji, biyoloji, ekonomi, genetik gibi alanlarda bir lisans eğitimi yapmış, soma da tıp.okumak için gerekli ön ders - leri de alma zahmetine katlanmış kişilerdi. Bu yüzden ül - kemizdeki sistemi, herkesi aynı kalıba sokma eğilimini çok hissettiren bir sistem olarak görüyorum. Türkiye’ye özgü bir yanlışlık olarak söylemiyorum bunu; Avrupa ül keleri de Türkiye’ye benziyor ama gençlerin hayata ha zırlık sürelerinin giderek uzaması, onların akademik ge lişmeye cesaretlerim bazen kırabiliyor. Üniversite smavma

58

Page 67: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

giriliyor. Gençler “Herkes giriyor, biz de giriyoruz” di yorlar. İşletme bölümünü yazıyorlar ama neyi işleteceği ni, ne amaçla yaptığını bilmeden: “İşte, kolaymış, çok pa ra varmış” gibi gerekçelerle tercihler yapıyorlar. Üniversi te eğitimine giden yolda, ülkemizdeki eğitim sistemi aslın da son anda bir adalet dağıtma, son smav bazında başarı lıya hakkını verme eğiliminde. Çocuğun 17 yaşma kadar yakından izlendiği, ilgi alanlarının ve başarılı olduğu alanların tespit edilip yönlendirildiği, ama her zaman yan yola ve geriye gidiş imkanının da olduğu, daha zor ve zahmetli yoldan kolay. Sizin de söylediğiniz -gibi üniversi - te seçiminde talebeler ve aileleri gittikçe daha az zahmete, daha bol para ve unvana, yani somut olarak güce yöneli- yorlar. Çünkü zihinlerde, güçlü olursan' sen yenersin, de ğilsen yok olursun, toplumda, devlette merhamet yoktur inancı var. Yani devamlı bir savaş var ve savunma halin deyiz. Örneğin, doktorluğu düşünün. Günümüzde tıp fa külteleri başardı öğrenciler arasında 70’li, 80’li yıllarda olduğu kadar rağbet görmüyor. Sanırım bunda 80’lerden itibaren başlayan kolay yoldan, zahmete girmeden zengin olma düşlerinin etkisi büyük.

Ergen, okula gitmenin anlamım sorgular

• Gençler kolay yoldan zengin olmayı hayal ediyorlar, öyle mi? Bu dönemde, “Okumasam da olur” anlayışı mı öne çıkıyor?— “Okuyup da ne olacağım” sorusunu sorduklarında verdiğimiz cevaplar “Adam olacaksın. İş güç sahibi ola - caksın. Kendi işin olacak. Para kazanacaksın” gibi gerek - çeler. Bunlar çok uzun, uzak bir zamana ertelenmiş, yüzyıl önceki ergenlerin rahat rahat ulaştığı birtakım hedeflerdir. O sebeple, bu yaşta somut hedef ihtiyacı açısından çocuk

59

Page 68: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

lara daha çok benzeyen ergenleş bir yandan bazı özellikle - ri sebebiyle daha bağımsız davranmaya da sürüklendikle ri, yöneldikleri için anne-babalarının onlar için koyduğu hedeflerle ters düşmeleri daha kolaylaşır. Burada anne-ba - ba ve ergen arasındaki çatışmanın ana kaynaklarından bi - ri, iki tarafın önünde görebildikleri mesafenin farklı olma - sıyla da açıklanabilir. Anne-baba çok uzak bir geleceği bir yaşanmışlığın tecrübesiyle değerlendirerek çocukla konu - şurken, çocuk, kendini bir sis bulutunun arkasında, hani Kafdağı’nın arkasında olduğu söylenen bir hedefe varmak istermişçesine upuzun bir yolculuğun başmda hissetmekte dir. Upuzun bir yolculuğun başmda olduğunuzda da yola çıkmaktan vazgeçip nispeten daha kısa vadeli hedeflere yönelmeyi tercih edebilirsiniz. Sizi o bitmek bilmeyen uzun yola çıkmaya zorlayanlarla da bu sefer çatışmaya başlayabilirsiniz.

• Eğitim sistemi bu dönemdeki gençleri nasıl etkiliyor?— Eğitim sistemini eleştirmek işin kolay tarafı. Bizim ha - yatı anlamamızı, hayatla ilişkimizi kurmamızı, bu dünya nın bir bireyi olduğumuzu hissettiren her türlü bilgi an lamlıdır. Eğitim yoluyla aldığımız bilgiyi hemen kullanıp kullanmamamız, bilginin hayatımızda o sırada ne işe yara - dığı, ne kadar önemlidir? Önemli olan bilginin yararı ka- da t, anlamlı olması, içinde yaşadığımız; dünyayı ve toplu - mu tanımamıza, bizim onun içerisindeki yerimizin farkına varmamıza yardım edip etmediği. Genel olarak baktığı - mızda yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesin - deki eğitim sisteminin başarısızlığı konusunda da bir fikir birliği var. Peki, o zaman bütün bu sistem nasıl yürüyor? Benim izlenimim, çalıştığım ülkelerde gözlediğim, bu işe gönül vermiş yürekli öğretmenle^ eğitimciler, danışmanlar eğitim sisteminin açıklarım tamponlayarak işlerin müm

Page 69: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

kün olduğunca düzgün yürümesini sağlıyorlar. Eğitim sis - temi belki berbat, ama eğitimciler berbat değil. Bu sebeple sonuçta ortaya çıkan “ürünler” iyi olabiliyor. Eğitim siste mini ve eğitimcileri birbirinden ayrı tutmak lazım. Eğitim sistemine yüklenmek, ergen sorunları açısından şeytan taş lamaktan başka bir şey değil. Yarışmacılığın adaletsizce yapıldığı, altta kalanın canının çıktığı, çocukları adam ye rine koymanın pek makbul görülmediği bir sistemin yeri ne ne koyacağımız sanırım bir başka kitabın konusu.

61

Page 70: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
Page 71: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ergen ve Cinsellik

# Cinsellik 14-15 yaşında mı başlıyor, yoksa 11 yaşında ergenlikle birlikte birdenbire bayatımıza mı giriyor?— Cinsellik, her zaman çok tartışılan, sadece psikolojinin değil, ahlak, inançlar yasalar sosyal gelişim düzeyi, sosyo - ekonomik durum, etnisite (ırk, sınıf, kültür) gibi birçok et - kenle ilişkili bir kavram; bir insanlık hali. Bu konuda bire yin kendisi dışında söz sahibi olan binlerce kurum, kural ve sistem var. Ama biz bunların dışında, bireyin kendi psi - kolojisi açısından bakarak düşünmeye çalışalım. Ve özel - likle 11-14 yaş civarında, yani cinsel gelişimi alıp başım gitmiş, ama cinsel hayata kesinlikle hazır olmayan genç - lerden bahsedelim. “Cinsel hayat” derken başka biriyle gerçek bir ilişkiyi içeren cinselliği kastediyorum. Anne-ba- balar bu konuda neler yapabilirler? Birincisi, çocukların bu yaşa gelene kadar genel olarak başkalarıyla anlandı ilişkiler kurmak, karşısındakine önem vermek, değer ver - mek, kendisine önem verildiğini ve değer verüdiğini hisset mek gibi temel ihtiyaçlarının karşdanmış olması, cinsellik eğitiminin temel bir unsuru, bir önkoşuludur.

63

Page 72: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Aktif cinsel hayat için alt sınır 16 yaş

# Aslında, alakasız gibi görünüyor...— Cinsel eğitim, cinsel eğitim paketlerinde, kurslarında, ne nerededir, cinsel ilişki nasıl kurulur gibi teknik ve me - kanik bilgilerden ibaret olarak düşünülür. Oysa, cinselli ğin hayattaki etkisini belirleyen şey, çocuğun “başka biriy le yakın olma”, “başka biriyle yakın bir ilişki kurma” de - neyimidir. Bu deneyimin “kalitesi” en başta, anne-babası, kardeşleri ve arkadaşlarıyla o zamana kadar kurduğu iliş - kilerden geçer. Çünkü görüyoruz ki çocukluğunda sevme ve sevilme, yakınlık kurma konusunda ciddi sorunlar ya - şamış, gerçek anlamda kalıcı ilişkiler kurmakta çok ciddi zorluklarla karşılaşmış çocuklar, ergenliğe girmekle birlik te cinsel hayata hızla dalmakta ve dolayısıyla “kaza”ya açık olmaktadırlar.

# Peki hocam, “dalmak” ile “ balıklama dalmak” arasında bir fark var mı?— Var tabii.

# Yani herkes bir şekilde dalıyor, ama balıklama dalanlar herhalde pek de iyi bir şey yapmıyorlar...— Bir kere 14 yaşından önce cinsel ilişkinin akla bile geti - rilmemesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. 14- 16 yaş arası, kültürden kültüre çok fark ediyor, ama ülke - mizde yasalar cinsel ilişkide rızanın yeterli olma yaşım 18 yaş üstü olarak belirlemiştir. 14 ile 18 yaş arası flu bir böl - gedir. Ama biliyoruz ki bu ülkede birçok genç, bilhassa kırsal, varoş denen kesimde, 14-18 yaş arasında, evlilik şeklinde meşruiyet kazandırılarak da olsa bir şekilde cinsel hayata dahil olmaktadır. Birçok insan 18 yaşmdan önce, bırakın cinsel hayata “atılmayı”, anne-baba olmaktadır.

Page 73: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Eğer okurlarımızın çoğunun kentli A-B grubu okurları grubu olduğunu varsayarsak, yasal ve hukuki koşullar bir yana, benim kişisel görüşüm alt sınır olarak 16 yaştır 16 yaşmdan önce aktif cinsel hayatı desteklemiyorum. Mev - cut yasalara göre, 18 yaş önemli bir sınırdır, onu da hatır - latmalıyım.

# Burada ailelere de görev düşüyor, değil mi?— Çünkü anne-babanın bu durumu kabullenici olması çocuğun cinsel hayata girmesinde hızlandırıcı olmakta. Mesela 7-8 yaşmda bir kız çocuğunuz varsa ve siz onun daimi bir sevgilisi olması gibi bir kavramı, biraz da değişik bir şekilde hoşunuza giderek vurguladığınızda (tabii ço - cukların arasında olan masumane, “Ben ona aşığım... Sen ona âşıksın” konuşmalarını kastetmiyorum), aslında ço - cuğa cinsel hayata erken atılma yönünde bir mesaj vermiş olursunuz.

Bunu giyim tarzında bile görmek mümkün; mesela bir insanın çekici ve hoş bir şekilde giyinmesi ile karşısındaki ni baştan çıkarmak amaçlı giyinmesi arasındaki farkı he pimiz gayet iyi biliriz. Çocuklarımıza davranışlarımızın ne anlama geldiğini, başkalarına güzel, hoş ve cazip görünme ile başkalarım baştan çıkarıcı davranma arasındaki farkı öğretmekle yükümlü olduğumuzu düşünüyorum. Tabii ki eğer tercihimiz, özellikle baştan çıkarıcı davranışlar ve giy - siler yönündeyse bunun üzerinde durulması gerekir; çün kü bu, çocuğu yine hazır olmadığı bir yükün altına sokan bir durumdur. Çocuğa, erken yaşta cinsel kimlik kazan ması gibi ağır bir yükü vermek doğru değildir

# Anne-babalar bu hataya düşüyor mu hocam?— Bu özellikle kentli, üst sınıf, iyi eğitim görmüş ailelerde sıklıkla gördüğümüz davranışlardan bir tanesi.

Page 74: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Vakitsiz cinsellik

# Yani desteklemek mi?— Elbette. “Aaa! Ne güzel işte sevgilisi var. Şimdi onunla ayrıldılar”. Kimden bahsediyorsunuz? 9 yaşmda bir kız çocuğundan. El ele tutuşanla^ öpüşenler vesaire. Ama bu - nu, hani böyle, kazara bir oyun gibi yapmaktan bahsetmi - yorum. Rutin bir eğilim olarak yapmaktan bahsediyorum, öyle bir fantazi gibi değil. Açıkçası bunun gençleri ve er - genleri cinsel hayata vakitsizce sokma gibi bir riski olduğu kesin. Vakitsiz, yani prematüre, prematüre bebek gibi, “prematüre cinsellik” de oldukça riskli bir iştir.

# Ülkemizdeki, ergenler için böyle bir gerçeklik var, aileler bunu ne yazık ki teşvik ediyorlar...— Ne yazık ki istemeden bunu yapabiliriz. Tabii kimse nin, “Ay, çocuğum öyle olsun” diye düşündüğünü sanmı yorum. Ama istemeden bu mesajı verebiliriz. O yüzden çocuğun çocuk kıyafederiyle gezmesini ve çocuksu arka daşlıklar kurmasını, kadınsı elbiseler giymesine, “sevgili” değiştirmesine tercih ediyorum. Öyle öneriyorum. Elbette ebeveynlerin denetimi vaç bu başka bir konu. Ama bura da “denetim” derken, bekçilikten bahsetmiyorum; kastet - tiğim anne-babanın ne olup bittiğiyle ilgilenmesi. Ebeveyn olarak her dakikayı, her am kontrol edemeyiz. Ama ço - cukların bizim onların hayatındaki değişikliklerle, yaşa - dıklarıyla ilgili olduğumuzu, bir onay mercii olmasak bile, görüşü değerli biri olduğumuzu düşünmeleri, ergenlik dö - neminde, özellikle cinsel hayatın çocuk açısından tehlike - sizce yaşanmasını getiriyor. “Ne tehlikesi” diyebilirsiniz. Örneğin erken yaşta cinsel ilişkiye girmenin başh başına psikolojik bir tehlike olduğumu düşünüyorum. Âdet gör - meniz veya ejakülasyon (erkeğin boşalması) olması cinsel hayata hazır olduğunuz anlamına gelmiyor.

66

Page 75: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

# Cinsellik önlenemezse ne olacak?— Bir kere cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusu var. HIV, yani AIDS veya Herpes adı verilen cinsel uçuklar. Bunlar önemli sorunlar. Hepatit B ve C var. Bir insanın ta bii Herpes’i olabilir, ama Herpes gibi enfeksiyonlar özel likle doğurmamış bir genç kızda; örneğin doğumda çok ciddi riskler yaratıyor. Dahası bu enfeksiyonların başka sistemlere (örneğin beyne) yayılıp çeşitli organlarda hasara neden olma riski var. Rahim ağzı kanserinin, erken yaşta cinsel ilişkiye başlayanlarda ve dolayısıyla da papilloma virüsüyle daha erken karşılaşanlarda, büyük olasılıkla, da ha erken ve daha hızlı geliştiğini biliyoruz. Peki ama, genç lerin birbirlerine dair cinsel yaklaşımlarının dozu ne olma lıdır? Mesela 13 yaşmda bir kız öpüşebilir mi, sevişebilir mi? Açıkçası bu standartları koymak benim işim değil, ha ni isteyen istediğini yapsm da diyebiliriz rahatlıkla. Ama burada anne-baba olarak bizlerin, çocuğumuzda neye izin vereceğimize, ne kadar yakınlığa müsade edeceğimize, hu kuki kurallar gibi bakmamamız gerekir. Çocuğumuzun o ilişkide nerede olduğunu, ne yaşadığım yakından takip edebildiğimiz ölçüde etkiliyizdir. “Öpüşmek yok!” Ama tabii ki biliyoruz ki, cinsel yakınlık ve cinsel çekim, kural lara uymayabilir

# Anne-baba bu konuda çocuklarım denetlemeli mi?— Anne-baba bu konuyla kesinlikle ilgilenmeli. Bu sadece annenin işi de değil, hem annenin hem babanın işi. Ayrıca, kızlara daha sıkı, erkeklere daha gevşek olunması gereken bir konu da değil. Genellikle bu konular açıldığında, özel - likle kızların denedenmesi gerektiği ağırlık basıyor ve de - netim temelde bekaret meselesi üzerine endeksleniyor. Ço cukların, gençlerin, sadece, henüz hazır olmamalarının, hazırlıklarım tamamlamamalarının, bedensel olarak hazır olsalar bile beyinsel olarak kendilerini hazır hissetmemele

67

Page 76: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

rinin ergenlik döneminde gelişim açısmdan olumsuz etki ler yaratabileceğini düşündüğüm için bunu belirtiyorum. Kızların yanı sıra, özellikle küçük yaşlarda cinsel deneyim yaşayan erkek çocukları da kendi (erkeklik) “kariyerle- ri”yle ilgili çok ciddi zorluklar yaşamaktadırlar. Çünkü er - kek çocuklarda kendini gösterme, performans, erkek ol ma, yoğun bir iktidar göstergesidir. Genellikle, genç erkek ler her ne kadar bedensel olarak çok taze ve güçlü olsalar da, cinsel faaliyet sırasında bu güçlerini tam olarak kulla- namayabilirlen Bu sebeple, bir gencin özellikle de yakınlık içerisinde olduğu biriyle yaşadığı cinsel ilişki sırasındaki “başarısızlık”, o ergenin neredeyse tüm cinsel hayatım ipotek altına alabilmektedir. Gençlerin psikolojik gelişimi ni koruma amaçlı bir bakış açısı taşımanın en fazla yararı getireceği kanısındayım.

Cinsel temelli yakınlaşma

# Hocam, cinsel temelli yakınlaşmalar ile cinsel birlikteliği ayırdınız...— Evet, ikisi bambaşka. Cinsel temelli yakınlaşmalar yani birinden hoşlanma, elini tutma, uzaktan bakma gibi şeyler ile cinsel birlikteliği birbirinden ayırıyorum. Biliyoruz ki ergenlik döneminde, birini yakışıldı ya da güzel bulma, bi - rini akıllı ya da çekici bulma ile o kişiye karşı cinsel arzu duyma arasında incecik bir çizgi var. Ergen kolayca bir ta - raftan öbür tarafa geçebilir. Bunun en klasik örneği, hoca - sına âşık olan öğrencilerdir. Hayranlık duyduğunuz birine kolayca cinsel ilgi de duyabilirsiniz o yaşta.

# Yani mahalledeki yakışıklı delikanlıya ya da kendinden yaşça büyük birine ilgi duyulabilir...— Aynen öyle.

68

Page 77: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

® Belki âşık da olunabilir...— Olabilir. Çünkü-orada, hayranlık ile cinsel çekim bire bir örtüşür. Birini çok sevme ile birini çok arzulama ara sındaki fark bazen kaybolabilir.

S Aslında çok farklı şeyler değil mi?— Oldukça farklı şeyler. Olgun davranmasını, deneyim gerektiren bir sürecin genç tarafından tam kavranmasını, ergenin bu ayırımı yapabilmesini beklemiyoruz. Sadece bu ayırımı yapamamasından ötürü istismara uğramasını iste - miyoruz. Örneğin kendinden yaşça büyük birisiyle ilişkisi olduğunda, yani 14 yaşmda bir kız, 20 yaşmda bir erkekle flört etmeye başladığında, burada çok ciddi risklerle karşı karşıyayız. Ayrıca biliyorsunuz, bunun yasal olarak bir suç olarak kabul edilmesi de, genci koruyucu bir işlev taşı - maktadır.

# O zaman bu yasal düzenlemeyi destekliyorsunuz...— Evet, destekliyorum.

# 14 yaşında bir çocuğun, 20 yaşındaki bir gence hayranlıkla karışık âşık olması ile onunla cinsel birliktelik yaşaması arasında fark var, değil mi?— Çok büyük bir fark var. Riskler açısından var: “Efen dim 14 yaşmda biri âşık olamaz mı? Diğerini arzulayamaz mı?” Ya da “Her 18 yaşmdan büyük erkek ya da kadın 18 yaşm altındaki birine tecavüz etmeye hazır bir canavar mı?” Bu tür klişelerden uzak duruyoruz. Ergenin korun ması açısından bazı konularda toplumsal alışkanlıkları ya da yasaları her zaman negatif, muhafazakar olarak gör - mekten ziyade, riskleri azaltıcı ve esirgeyici görebiliriz. Bu arada, gençlerin hayatı, özel hayatı, aşk hayatı, cin sel hayatı konusunda hepimiz konuşuyoruz; gençler dışın

69

Page 78: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

daki herkes konuşuyor. Psikiyatrinin ve psikolojinin bura - daki bakış açısı toplumsal düzeni korumaktan daha çok gencin, ergenin sağlıklı kişisel geUşimini önde tutmaktır.

# Bir örnek vereceğim. Yakın bir arkadaşımınlS yaşında bir kızı, 12 yaşında bir oğlu var. Kızının iki yıldan beri bir erkek arkadaşı var. Kız lisede ama dersleri oldukça kötü. Tek şansı atletizmle uğraşması. Lisanslı olarak hem de. Fakat geçen dönem, bir yıl kaybetti. Tüm derslerden kaldı. Şimdi size sormak istiyorum. 16 yaşındaki bu genç kız, 20 yaşındaki sevgilisiyle evlilik hayalleri kuruyor. Çocuk Kapa- lıçarşida kuyumcu kalfası. Ciddi bir ilişki yaşıyorlar kendilerine göre. Bu yaşta bir ergen evlenmeyi düşünebilir mi?— Düşünür tabii. Çünkü bu bahsettiğiniz kız ayrılmak is - temiyor. Serbestçe birlikte olmak istiyor kimse karışma - dan, hem cinsel olarak hem de yaşamı paylaşma anlamın - da. Oğlan evlenmek istiyor mu?

# Erkek arkadaşı, “Evlenelim, ama önce sen bir

okulunu bitir. Üniversiteye git" diyormuş. Ama ne

kavgalar, ne gürültüler, kıskançlıklar, aldatmalar, o

onu kıskanıyor, o onu kıskanıyor...— Şimdi genellikle gençlerin erken evlenme arzusu,- aslın da “kopmaz bir bağ kurma isteği”. Yani, hep bir arada kalalım, hiç ayrılmayalım, hep beraber olalım, istiyorlar.

# “Âşığım" diyor.— Bırakmak istemiyor. Aslında aşkı bir anlamda kopmaz bir bağ kurma arzusu olarak da düşünebiliriz. Evlilik, kopmayacak cinsten bir bağ kurma yollarından bir tanesi, en azından gençler öyle sanıyorlar ya datoplumsal kural lar o yönde güdülüyon Evlendiklerinde bunun kalıcı, hiç kopmayacak bir bağ olacağım düşündüklerinden böyle

70

Page 79: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

yapıyorlar. Diğer yandan tabii aşk, âşık olmak, bir doğa olayı. Çünkü aşkın ilk formunu ya da aşkta olan bitene benzeyen biyolojik ve psikolojik değişikliklerin bir formu - nu, bizler bebekliğimizde annemizle olan ilişkimizde yaşı - yoruz. Özellikle annemiz ya da bize en yakın ilişkide olan biriyle. Ama bu genellikle anne oluyor. Bu ilişkide hissetti - ğimiz bağlanma, “başka hiçbir şeyin olmadığı, sadece an - nenizin ve sizin olduğu” bir bağlanma ve ilişki şekli. Bu çok özel ilişkiyi, tekrar tekrar yaşama arzusu hissediyoruz ve bir doğa olayı dediğimiz bu durum tümüyle bizim kon - trolümüzde olan bir olay da değil. Yani kime âşık olacağı - mızı, nasıl âşık olacağımızı, ne zaman âşık olacağımızı, bi - zim kararlarımız tayin etmiyor yani aşk siparişle gelmiyor. Bu, aslında ergende de böyle, gençte de böyle, ihtiyarda da böyle. Yani burada yaştan bağımsız bir fenomenden bah sediyoruz. Sadece ergen ile daha büyük yaşta âşık olan in san arasındaki farklardan bir tanesi, ergenin henüz aşk acısı yaşamamış olması. Tabii, aşk acısını yaşamış olabilin Annesiyle ilişkisi eğer travmatik, ihmal edilmişlik duygusu veren, ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir ilişki ise, daha ilk ilişkisinden aşk acısı yaşamış çocukların, biraz önceki ver diğimiz örnekteki gibi terk edilmiş, yeterince bakılmamış çocukların bu anlamda biraz farklı olduklarını, en azın dan acı yaşamış olduklarım düşünebiliriz.

îlk aşk

• Ergen aşkının farkı ne?— Ergenlerin aşkım farklı kılan, daha önce aşk acısı yaşa - madıkları için bu aşkın ilelebet hep böyle kalacağım san - maları. Aslında, bütün aşklarda insanlar böyle düşünür. Ama ergenin aşkı farklıdır, o yüzden ilk aşk denir ya erge - nin aşkına. Ama ben ilk değil, ikinci aşk diyorum. İlk aşk,

/

71

Page 80: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

bebeklikteki aşkımız, ikinci aşkımız ise işte bu ergenlikte yaşanan aşklardır. Genellikle de, hemen hemen her za - man, biter. Bütün aşklar gibi. Ama biz bitmemesi için sizin arkadaşınızın kızının da yaptığı gibi olağanüstü yollara başvurabiliriz. Olağanüstü yollar derken; 16 yaşında ev - lenmek, çocuk sahibi olmak, ondan kopmamak için evden kaçmak gibi şeyleri kastediyorum. Tabii burada aynı du - ruma birçok yorum getirilebilir. Evlenmek, bazı çocuklaş ergenler ve gençler için ev ortamından uzaklaşmanın tek çıkış yoludur. Başka birine sığınmanın, başka biriyle bir - likte olmanın, evden dışarı kapağı atmanın yollarından bir tanesidir. Tabii bu evden çıkışın başka yolları da var, me - sela bir örgüte katılmak, askere gitmek, başka ülkeye ya da kente göçmek gibi muteberlikleri değişen düzeylerde, evden kaçıp kurtulma yöntemleri var. Çünkü ergenlikte, aşkı ya da dışımızdaki birtakım nesnelere bağlanmayı hız - landıran şeylerden bir tanesi de ev ortamının insana hafif - ten kasvet verici, sıkıcı, bunaltıcı gelmeye başlamasıdır. Hani o çok bayıldığımız, kucağından inmediğimiz baba mız, nefret etiğimiz adam haline geliş çünkü bizim yolu muzu kesmektedir ya da en azından öyle düşünüyoruzdur. Aynı şekilde annemiz, ikili oynamakta, bize başka, baba mıza başka konuşmaktadır. Bu sebeple, ev ortamı bir an evvel kaçılıp kurtulunması gereken bir yer haline dönüşü- verir. Za^en, anne-babamızın,. bizim için olumlu ve iyi şey ler söylemesi çok da umurumuzda değildir. Çünkü onlar zaten annemiz ve babamızdır. Biz şişman da olsak, ince de olsak, çirkin de olsak, güzel de olsak onların güzel kızı, yakışıklı oğlu, akıllı ve aslan çocuklarıyızdır. Bizim için önemli olan onay mercii, artık anne-babamız olmaktan çıkmıştır. Önem verdiğimiz, onay mercii olarak gördüğü - müz bundan böyle toplum, dünya, özellikle de toplum içindeki bizden büyükler değil, bizim yaşıdarımızdır.

72

Page 81: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

# Arkadaşlarımız bu dönemde çok önemli, değil mi?— Arkadaşla^ bu dönemde arkadaşlık ilişkilerini kalıcı ve unutulmaz kılan etkenlerden bir tanesi, hayatımızda yaptı - ğımız en önemli duygusal yatırımları, ergenlik döneminde arkadaşlarımıza yaparız. Onların gözündeki yerimiz bizim için o kadar önemlidir ki, hiçbir masraftan kaçınmayız.

# Aşklarımızdan da önce gelirler, değil mi?— Tabii ki! Arkadaşlıklarımıza da aşkla bağlanırız zaten. O yüzden unutulmazlar. Dün görüp tanıştığınız bir ada mın adım unutabilirsiniz, ama ortaokulda yan yana otur - duğunuz kişinin adını hiçbir zaman unutmazsınız. Çünkü farklı bir duygusal yatırım yapmışızdır, ergenlik dönemin - de. O yüzden, ergenlik döneminde aşk, hem cinsel ilgi duyduğumuz insanlara, hem hayranlık duyduğumuz kişi - lere, hem de yakın ilişki kurduğumuz insanlara yöneliktir. Burada belki şöyle de diyebiliriz: Ergenlik, aşkla yaşanan bir dönem; bütün bağların, bir aşkmışçasına yoğun kurul - duğu bir devredir. Evet, bağların tutkuyla oluştuğu bir dö - nemdir. Ama o dönemin, o ölçüde her tutkulu ilişkide, her tutkulu dönemde olduğu gibi yorucu, yıpratıcı yanları ol - duğunu da akılda tutmak lazım.

Dikkat etmemiz gerekn bir konu da 14-15 yaşın altın - daki çocuklarda, özellikle her iki cinsiyet grubuyla da ar - kadaşlıklar kurmayı teşvik etmektir. Bu, bilhassa daha ileri yaşlarda, hani çiftlerin yaşamında gördüğümüz ve ilişkiyi seksten öteye taşıyamayan eş tipinin oluşmasını ve önemli ölçüde gerçek payı taşıyan şikayederi azaltmak açısından önemli. Öncelikle eğer erkek çocuğunun bir kız çocuğuyla seks dışında paylaşacağı şeyler hakkında bir fikri yoksa ta bii ki, seksten başka bir şey düşünmesi biraz zor olacaktır. Takımlar, sanat gruplan, karma eğitim kuramları farklı cinsiyederi zorunlu olarak bir araya getirmektedir. Bu zo

73

Page 82: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

runlu, hatta başlarda isteksizce bir araya gelişleş. kafamız - daki karşı cinsle ilgili mitleri ortadan kaldırmakta, böylece sadece ergenlik dönemi için değil, bütün hayatımız boyun - ca işimize yarayabilecek diğer cinse ilişkin daha gerçekçi, ötekinin ihtiyaçlarım, düşüncelerini daha iyi takdir edebi len bir zihin yapımızın gelişmesini sağlamaktadır.

Cinsel kimlik kaygısı

# Bu dönemde cinsel kimlik ve yönelim konusu ergenlerin kafasını karıştırıyor mu?— Kendi cinsimizden ya da öteki cinsiyetten biriyle, her - hangi bir yakınlaşmanın, bir cinsel ilgiyle karışacak tipte bir cinsel heyecan oluşturma ihtimali az değildir Cinsel kimliği ve yönelimi hakkında gençlerin kuşkularım besle yen bu hisler, cinsel hayati ya da cinsel kimliği sadece cin sel eylemden ibaret sanmayla birleşince kafalar karışabilir.

# Aynı soru ailelerin kafasını da karıştırıyor mu?— Cinsel kimliğe ilişkin kaygılar bitmez. Özellikle erkek çocuklarda daha ağır basmak üzere, diğer cinse özgü kimi giyim, kuşam, davranış kalıplarını gösteren çocukların ai - lelerinde kaygılar oluşur.

# Bu konuyu soranlar oluyor mu hocam?— Çok sık, çok sık oluyor. Tabii burada iki önemli nok - tadan biri, cinsel davranış biçimlerinin ak ve kara şeklin de birbirinden ayrılacağım sanmamız. Diğeri ise, erkek deyince, ilk aklımıza gelenin asıp kesen, sert erkek tipinin olması. Erkek cinsiyetinde olanların önemli bir bölümü nün, gerçekteki davranışları erkek cinsiyeti için varsayılan kahp davranışına, aslında uymaz. O yüzden özellikle bu yaş grubunda, özellikle erkek çocuklarının seslerini kalın-

74

Page 83: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

laştırdıklarım, genelde duruşlarını horozlanma pozisyo - nuna getirdiklerini, çokça görmekteyiz.

Bu gençleri daha yakından dinlediğinizde, zaman za - man kendi cinslerine, demin bahsettiğim tarzda heyecan - lar duyabildiklerini ve bu heyecandan kaygıya kapıldıkları için erkeklik rolünü abartılı olarak yaşadıklarım görebili - yoruz.

Okurlarımız açısından vurgulamak istediklerimi şöyle özedeyeyim: Ergenlerin ve gençlerin önemli davranışsal özelliklerinden birincisi deneycilik, İkincisi maceracılık, üçüncüsü ise belirsizlik karşısındaki zorlanmalarıdır Ha - yatlarının her alanına etkisini vuran ve kendi aralarında da her zaman uyuşmayan bu 3 özellik, cinsel deneyim tarzları ve cinsel kimliklerinin belirleniş sürecinde de rol oynayacaktır. Çocuğumuzun cinsel yönelimi hakkında en - dişelendiğimizde ya da bu konuda düşünürken, bu davra - nışsal eğilimleri düşünerek hareket etmemiz gerekir. Eğer kaygılarımız gerçekten bizi zorluyorsa, cinsel kimlik gelişi - mi ve ergenlik konusunda uzmanlaşmış birinden görüş al - mayı öneririm. Bunu özellikle vurguluyorum. Çünkü ba zen meslektaşlarımız çocuğun anlaşılması, bireyin gelişimi, ailenin desteklenmesinden ziyade, sadece ahlaki yargılara göre bir değerlendirme yapmakta. Bu da özellikle ergenin ve gencin, cinsel yönelimi ne yönde olursa olsun, psikolo - jik ihtiyaçlarının karşılanması gereğini, kimi zaman unut - turmaktadır.

Gençlere hoşgörülü olmaya gayret edelim. Çünkü hoşgörüsüzlük, hiçbir şeyi çözmüyor. Çocuklarımızda ol - masını hiç arzu etmediğimiz özellikler konusunda kesin fikirlerimiz, düşüncelerimiz olabilir. Ama kendi istekleri miz ve istemediklerimizle, çocuğumuzun gelişimi ve onun psikolojik ihtiyaçları arasındaki dengeyi iyi kura bilmemiz gerekiyor.

75

Page 84: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

İnternet: Kısıtlı özgürlük

# İnternet konusu bence çok önemli. Gençler arasında çok yaygın ve tıpkı televizyon gibi suça da teşvik edebiliyor insanı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?— Yaş büyüdükçe, çocuğun hareket alanı genişlediği ve bağımsızlığı arttığı için bazı konularda çocuğu denedemek giderek daha zorlaşabiliyor. Çocuğun, bizim uygun gör - mediğimiz ya da arzulamadığımız içerikteki, özellikle şid - det ve cinsellik içeren malzemeyle karşılaşması, bunu seç - me hakkı ve fırsatı, yaşı büyüdükçe giderek artmaktadır. Şimdi burada beni düşündüren şeylerden biri, internet ve oyunlar konusu. Aslında internet, hatta oyun oynamak gi bi alışkanlıkların insanı eğlendirici, zenginleştirici etkileri nin olduğunu düşünüyorum. Burada bütün sorun, aslında birçok alışkanlıkta olduğu gibi ölçünün nerede olacağım, davranışların nasıl kontrol edileceğini, nerede ve nasıl du - rulacağım bilebilmekle ilgili. Nerede çekiyoruz çizgiyi? Öl - çünün kaçtığı durumlarda; örneğin bir gencin günün 8-10 saatini, yaz sıcağında arkadaşları sokakta ya da sağda sol - da gezinirken, bir oyunun başmda geçirmesi, onun kişisel gelişimi açısından ne kadar önemli olabilir? Çünkü bir gencin, bir ergenin temel ihtiyacı eğer sosyalleşmeyse, sos yalleşmeyi bire, bir ilişki kurarak, duyularımızı tam kulla narak yapmasının en kestirme, hayatla en uyumlu yol ol-, duğunu düşünüyorum.

# Arkadaşlık üzerinden olabilir tabii ki bu. Yüz yüze...— Tabii. Grup halinde. MSN’de veya chat ortamlarında veya internetten dünyada binlerce kişinin aynı anda oyna - dığı ortamlarda, bir tür sosyal temas var mı? Ehh, var. Di - ğer yandan, bu sosyal temas, gerçek hayatin içerdiği bir - çok öğeyi taşımıyor. Oysa gerçek hayat bazen sanal hayat-

Page 85: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

tan çok daha riskli. Bunu biliyoruz. Ama internet ve oyun - lar hayatımızdaki yegane kendini geliştirme ve sosyalleşme alanı haline indirgendiğinde, bunun kesinlikle bireyin geli şimine zararlı olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan oyunların, internetin, gençlerin birbirleriyle alışverişinde, iletişiminde, yepyeni bir çağın parçası olduğunu da kabul etmek zorundayız. Gençlerin kafasının, zihinlerinin işleyi şinin birkaç önceki kuşağa göre daha farklı biçimde oldu ğunu kabul etmek durumundayız. Bugün seyrettiğimiz di zi filmler bile, 24 ya da Lost gibi karmaşık konulu ve çap raşık akışlı Amerikan dizileri, neredeyse tutku yaratacak kadar sürükleyici. Aym zamanda DVD’lerle defalarca, tekrar tekrar seyredilen bu dizilerdeki karmaşık öyküleri takip edebildiklerini, entrikaları olayların içerisinden izle yebildiklerini, bir anlamda belki gençlerin bizden ve bir kaç önceki kuşaktan daha usta olduklarını görmemiz, bu durumun birazcık da bü farklı geli°en ve pek beğenmedi ğimiz, “hızlı” medya kültürünün olumlu sonuçlarından biri olduğunu da kabul etmemiz lazım. O yüzden, internet ve medya kullanımından zarar görme olasılığı olan çocuk ların, risktekilerin kim olduğunu saptayabilmek daha önemli olacak. Hayatınızın ne kadarım sanal dünyada ge - çiriyorsunuz? Hayatınızdaki diğer işlere, diğer görevlere, arkadaşlık, ev ahalisine karşı sorumluluklarınızı, kendi vü - cudunuzun bakımım ne kadar yerine getiriyorsunuz? Bir tutkunluk, bir bağımlılık düzeyinde sayılabilir mi, bunlara bakarak karar vermek, en uygunu olabilir. Burada, toptan yasakçılıktan yana olmadığımı herhalde anlıyorsunuz.

• Internet hayatımızda nasıl etkili oluyor?— İnternet gençlerin aslında her zaman klasik olarak yap - tıkları aylaklık aküvitelerini daha da kolay yapmaları ve bazen de, aylaklığın suyunu çıkarmaları için bir vesile.

77

Page 86: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Genç, aylaklık olarak ne yapar? Tipik genç erkek, diyelim, bir genelleme yaparak yine... Kahvede, laklak eder: MSN. Kâğıt oynar: Kumar siteleri. Açık saçık dergi okur: Pornog - rafi siteleri. Artık sinemaya gitmeye gerek yok, evinizde seyredebilirsiniz. Biz eskiden utana sıkıla öyle dergileri ga - zetecilerden isterdik, şimdi hiç öyle şeylere gerek kalmadı. Yani, sınırsızlığı getirdi. Sınırsızlık da, kolaylıkla beraber, aslında bir yandan internetteki ortama mahkumiyeti getir - di. Sınırlanmamışlık, özgürlüğü kısıdadı. Çünkü internette ki ortam çeşitlendirilemiyor. Şimdi efendim yüz bin çeşit şey var orada... Yüz bin çeşit var, ama belirli çeşit var O çeşitlerden, sen kendine özgü bir şey çıkartamıyorsun. Yani fantezin bile, cinsel fantezin bile, oradaki fantezi. Geçmiş yılların klasik fantezi nesnesi Fahriye Abla, komşu teyzedir, komşu kızıdır “fingirdek bir kadın”dır, ama bu en azından olabilecek gerçek veya hayali bir insandır Halbuki şimdi pornografik fanteziyle, orada sunulan fanteziyle idare edi yorsunuz. Bu yüzden oradaki çeşitlilik aslında dükkandaki malların çeşitliliği ölçüsünde bir çeşitlilik. Yapımcının sun duğuyla sınırlısınız, kendi oluşturduğunuzla yoksunuz.

Alkol ve uyuşturucu

• Çocuklarını alkolden ve uyuşturucu maddelerden korumak isteyen ailelelere tavsiyeleriniz var mı?— Alkol ve madde bağımlılığını önlemek için neler yapıla - bileceği, nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında inter - nette ve kitap olarak yayımlanmış, buraya sıkıştıramaya- cağımız birçok bilgiyi yansıtan kaynaklar mevcut. Okurla - rın öncelikle bu kitaplara başvurmalarım öneriyorum. Gençler ve alkol konusunda, “Alkole taraftarız... Karşı yız... Şu yaşta içilmelidir... Bu yaşta içilmemelidir” gibi, belki daha çok devlet kurumlarının ya da başka kurumla-

78

Page 87: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

rın yapacağı bir tartışmayı yapmaktan uzak durmak iste - rim. Zaten bu konuda yasal düzenlemeler açık: “18 yaşın altındaki gençlere sigara ve içki satışı yasaktır.” Birinci ku - ral bu. Çok da makul. Devlet bunu uygulamakla yüküm lü. Onun için geceyarısı barlarda, kulüplerde 18 yaşm al - tındaki çocukların içki vesaire içmesi gibi yasalara aykırı durumları önleyerek, riskler azaltılabilir. Belki, psikolojik özellikleri risk taşıyan ergenlerin kimler olduğunu düşüne - rek devam edebiliriz. Örneğin, dikkat eksikliği ya da hipe- raktivitesi olan çocukların ya da depresyon geçirmiş ço - cukların, eğer ergenlik ve gençlik yıllarında tedavisiz veya psikolojik desteksiz kalırlarsa, madde ya da alkolü kötüye kullanma, bağımlı olma riskleri çok daha yüksek. Şimdi, hem çocuğun bu tür ihtiyaçlarım karşılamayıp hem de, “Biz onu yapmasın... Bunu yapmasm istiyoruz” demek olmaz. Yine aynı şekilde o çocuklar genellikle, aileyle bağ - larının gevşek olduğunu, kendisinin önemsenmediğim, kendine güvenilmediğini, aile içerisinde yeri olmadığım düşünen; kendini güçlü hissetmeyen çocuklardır. Aile dı - şındaki ortamlara kendini daha fazla atma ihtiyacındadır- lar. Bir ailenin anlatımından şu örneği vermek istiyorum: “Kızımız 15 yaşında, her akşam eve sarhoş geliyor. Fazla içki içip, uyuşturucu madde kullandığından şüphe ediyoruz.”

“Peki, hangi parayla bunları yapıyor? “Harçlığıyla.” (Miktarı telaffuz etmeye çekiniyorum.)

“Nereye gidiyor?” “İşte bilmem ne barına.” “E, o bara nasıl giriyor?” “İşte kapıda alıyorlar çocukları, gençleri.” “Siz ne yapıyorsunuz?” “Cepten arıyoruz, telefonu suratımıza kapatıyor ya da

hiç açmıyor.”

79

Page 88: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Şimdi burada bunları dinlediğiniz zaman, hani “Porche almazsan okula gitmem” diyen çocuk vardı ya, ona ben zer şekilde genellikle ailelerin aciz kaldıklarım, çocukların da ebeveynlerinden değil, bu acizlikten nefret ettiklerini görüyoruz. Çocuklar ailelerinin kendilerine sahip çıkama - dıklarım düşünüyorlar (bu sahipsizlikten bir an için rahat etseler de), aileler ise bunu bir “özgür bırakma, çocuğun dilediğini yapmasını sağlama” olarak görüyorlar. Bana bu yakınmayı getiren annenin: “Canım ne olacak! Biz de 12- 13 yaşımızda evde oturup babamızla şunu yapardık, içer - dik. Dışarıda şunu yapardık” diyerek, bilerek veya bilme - yerek, bu tür davranışları teşvik edici olabildiğini görüyo - ruz. Peki, teşvik ettiğimiz davranış gerçekleştiğinde niçin şikayetçi oluyoruz? îyi bir davranışsa niye şikayet ediyo - ruz? Kötü bir davranışsa niye teşvik edici olduk? Çoğu - muzun 18 yaşından önce bu tür yasal sayılmayan davra - nışları olmuştur, sonuçta pek bir zarar görmediğimizi de düşünebiliriz. Kendimizi norm kabul ettiğimizde, çocuğu - muzun içinde olabileceği farklı bağlamı gözden kaçırabilir onun açısından doğacak somut sonuçları hesap edemeye - biliriz. Bu aileye, benim önerdiğim şeylerden bir tanesi bu. Bebek civarındaki barlardan birinde olan bir durum. 15 yaşındaki ergen genç kız geceleyin 02:00’de eve gelmiyor. Ben şöyle yaklaştım meseleye:

“Peki, siz ne yaptınız?” “Evden telefonla arıyoruz.” “Niye o bara gidip, ‘Hadi gel kızım eve gidiyoruz’ de -

miyorsunuz.” “İşte çok yorgun oluyoruz. îşte yani bunlar genç, ne bi -

leyim çocuğu orada etrafına mahcup etmek istemiyoruz. Orada bizim tanıdıklarımız da var biz de şey olmayalım” vesaire. Bu hesapları yaptığınızda, tabii ki çocuğunuzu izle - me, ona gerektiğinde müdahale etme, gerektiğinde kurtar-

80

Page 89: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ma veya esirgeme gücünüz zayıflamış olur. Benim önerim şuydu: “Peki, saçından sürükleyip çıkaracak haliniz yok. O zaman gidin, siz de oturun o barda. O ayrılana kadar hiç olmazsa, orada tecavüze uğramaktan, dayak yemekten ya da diğer uç sorunlardan korumuş olursunuz. Kolundan tu tup dışarı çıkartacak gücü hissedemiyorsanız, bunu yapabi lirsiniz. O barda harcadığı parayı, eğer sizden alıyorsa, siz onun içkisinin, eğer kullanıyorsa uyuşturucusunun sponso ru oluyorsunuz.” Dediğim gibi, bu sorunu çözmek, ikilem den çıkmak isteyen, ama nasıl çıkacağım bilmeyen ailelerle oturup, konuştuğumuzda, kafa kafaya verdiğimizde, bu şe kilde karşılıklı tartışarak çocuğu da işin içerisine kattığı mızda, çıkış yollan genellikle bulunuyor

# Peki, şimdi durum nedir?— Şu anda, en azından gece 02:00’lere kadar barlarda ka fayı çekmiyor bizimki.

Merak etmeyi ihmal etmeyin

# Bundan on yıl sonrasını nasıl görüyorsunuz? Ne olacak?— Ben bazı durumlarda karamsar bir adamım. Bazen de çok iyimserimdir. Biraz dengesiz olduğumu söyleyebilirsi-- niz. Bazı toplumlarm hayatlarında hep güçlü dalgalanma - lar var. Biz böyle bir toplumda yaşıyor sayılırız. Böyle bir dalgalanmanın hangi noktasma denk geldiğimiz önemli. Yükselen dalgaya binip çıkmamızın şans eseri olacağını düşünüyorum. Ama Türkiye talihli bir ülkedir. Buranın usulü bu, bir aşağı bir yukarı gitmek, dalgalanmak. Benim yaşıtlarımın gençliğine denk gelen, dalganın aşağı inen kıs mıydı, 1970’lerdeki dönem önce biraz çıktı, sonra 1977’de keskin bir inişle çakıldı.

81

Page 90: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

• O ivmeyi nasıl kazanacağız?— Unutmayın, inen, çıkar. Böyle bir durum var. İnen çıkı - yor çıkıyor; tekrar iniyor. Bazı toplumların tabiatı, kader leri bu iniş-çıkış birazcık da. Bu toprakların tarzı bu yani, öyle diyelim. Bir dalganın yükselip alçalması gibi. Kestiri- lemezliği bizi zorlayan kısmı. Yoksa her toplum dalgalanır. Fakat bu kadar şaşırtıcı dalgalanma pek az yerde oluyor.

# Sanki genetik kodlarımızda gizli birtakım şeyler. Sizin genetik kodlarınız ne diyor? Gençlerle, ergenlik dönemindeki insanlarla nasıl iletişim kuruyorsunuz? Başarılı buluyor musunuz kendinizi?— Aslında başarıh mıyım, değil miyim, bunu başkalarına sormak gerekir.

Ama anlamaya çalışıyorum, anlamak için ciddi bir ça ba harcıyorum. Bunu hissedenlerle iyi bir ilişkim, doğal olarak, oluyor. Profesyonel bir ilişki içerisindeysem zaten görevimin önemli bir parçası, anlamaya çalışmak. Ama çoğunlukla bu durum görevin ötesinde, içimden gelen bir çaba, keyifle yapılan bir faaliyet oluyor.

# Ne yapıyorsunuz mesela, somut bir formülünüz var mı?— İlgilenmek, merak etmek. Gençlerin ne yaptıklarını, ne düşündüklerini sahiden merak ederim, ne olduğunu, ne bittiğini, nasıl gittiğini.

• Gerçekten de merak ettiğinizi hissediyorlar...— Herhalde. Merak edilmek adam yerine konmanın bir ön adımı. Tanınmayla ilgili. “Öğlen ne yediniz?” diye sor - duğum zaman size, ya zevkinizi ya da aç olup olmadığınızı merak ediyorumdur. Bu tür bir şeydir. “Nerde oturuyorsu - nuz” diye sorduğumda, gidip onunla komşu olacağımdan

82

Page 91: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

değil, yolu uzun muydu, buraya gelmek onun için zor ol du mu, bunu merak ederim mesela. Anne-baba meraklan - masının da genç için rahatsız edici de olsa, aranan bir et - kinlik olduğunu düşünürüm. Anne-baba merak ettiğinde, vıdı vıdılandığmda çocuklarını değil, kendilerini rahatlat - mak için yaptıkları düşüncesi gençleri çıldırtabiliyor, me rak ve ilginin sahici ve sahiden kendilerine dönük olduğu na inanabilmek istiyorlar. Ben sahici bir ilgi gösterebilme min, gerçekten merak etmemden, önem vermemden kay - naklandığım düşünüyorum. Gençlerle olmanın bana bir katkısı oluyor, yaşadıklarım görüp duydukça, kendi genç - liğimi hatırlayıp, bugünümle bütünleştiriyorum. Bu sebep - le, biraz kendimi geliştirici bir yanı da var.

83

Page 92: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
Page 93: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

BEŞİNCÎ BÖLÜM Ergenlik Sonrası Gerçek Dünya

# Mesela siz gençken nelerden etkilendiniz? Sizin kuşağınızı hangi olaylar şekillendirdi?— Buna genel bir cevap verirsem, bir kere, herkesin etki - lendiği şeylerden etkilendim. Genç olmak demek, sizinle birlikte olan herkesi ne etkiliyorsa, sizi de aynı şeylerin et - kilemesi demek. Çünkü gençlik iki uçta davranışı içerir. Herkesle bir arada hareket etme arzusu, bir grubun parça - sı olma, bir kümenin, aidiyetin, takımın, partinin, örgü - tün... Bir yandan da, herkesten farklı olma arzusunu içe rir. Ama zaten herkes, herkesten farklı olma arzusunu taşı dığı için, sonuçta herkes birbirine çok benzer. Bu yüzden “farklılık hissi” veren şeyler (modalar, markalar gibi), da ha çok gençleri etkilemekte. '

Gençliğimde, herkesi etkileyen şeyler neydi diye bak - mak lazım. Benim genç olarak tanımlanabilecek yaşlarımı 16 ile 24 arası düşünürseniz, 70’lerin ikinci yarısı bu. 70’lerin ikinci yarısı Türkiye’nin çok kasvetli olduğu bir dönem. Türkiye’nin geleceğinin karanlık gözüktüğü (Tür - kiye’de gelecek hep karanlık gibi gözükmekle beraber ba - zen gerçekten “daha da karanlık” gözüktüğü zamanlar var) zamanlardan biriydi. Herkesi etkileyen kasvet beni de

85

Page 94: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

etkiledi. Ben bu zamanın bir bölümünü İzmir’de, bir bölü - münü Ankara’da geçirdim. Ankara’yı sonraki yıllarda zi - yaret ettiğimde, biraz Ankara’nın tabiatından da ileri gele - bilir, ama gençken gezindiğim yerlerde, değişmeden kala - bilmiş köşelerde sinip kalmış aynı kasvet duygusunu hâlâ hissediyorum.

“Delikanlılık” böyle bir şey!

® Kuşaktan kuşağa değişmeyen genci tanımlar mısınız?— Hayatı kontrol edemediğinizde kontrol edebileceğiniz tek şey kendi, canınız. 18-25 yaş arasında tıbbi sorunu ol - maz insanın. Hastalık yoktur. Gençlerin ölüm sebeplerine bakalım: Kazalar, cinayetler, intiharlar... Bu kadar... Bu üç sebepten ölüyor gençler. Hastalanıp ölen o kadar az ki... Çünkü hastalanılmayan bir yaş, çok sağlıkh olunan bir dönem. O yüzden bu dönemde kontrol kendi canınız üzerinde ve canınızı tehlikeye atabiliyorsunuz.

• Delikanlılık dediğimiz şey...— Çünkü tehlikeye atabileceğiniz ve sahip olduğunuzu düşünebildiğiniz, bir tek canınız var ve bu size bir kontrol duygusu veriyor. Bu yüzden kahraman olmak için en uy - gun zaman, çünkü ondan sonra kahraman olmak için teh - likeye atabileceğiniz şeyler oluyor, tehlikeye atma eğilimi - niz azalıyor, canınız kıymetlenmeye başlıyor.

• Ergenlik ve gençlikte hüzün ve neşe bir arada yaşanıyor değil mi?.— Evet kesinlikle öyle. Hayattan memnuniyetsizlik ve hü - zünle gençliğe egemen olan, onu simgeleyen neşe bir arada nasd duruyor? Yapay bir neşe demeyeyim, ama gayretle oluşturulan bir neşe aslında, hüznü örtme gayreti, “Hadi

Page 95: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

eğlenelim” demek gibi bir şey. Hani liselilerin- partisinde ortamı kızıştırmak gerekir, bu konuda içki gibi bir ivme- lendiriciye gerek hissedenler olur. O hüznü ortadan kaldır - mak, neşelenmek için bir şeylere ihtiyaç duyulur. Hüznün çok ağır bastığı gençler, hayattan ya da canından vazgeç- meyip, sadece, yaşamın gereklerini yerine getirmekten vaz geçtiğinde, depresyon ortaya çıkıyor. Depresyon gördüğü müzde, biraz daha farklı bir modelle çalışıyoruz. Bazen daha doktorca, daha dayatmacı oluyoruz. Genelde genç, “Yok ben böyle kalayım, düzelmek istemem” dediğinde bile bu depresyondan çıkma gereksinimini bir yanıyla his settiğinden ötürü ya da zor dönemlerde anne- babanın per formansı her zamankinden daha iyi olduğundan depres yon tedavisi birçok durumdakinden daha etkili olabiliyor.

# Sizin gençlerde gördüğünüz genel bir

davranışsal eğilim var mı f— Hayata yeterince asılmama, diyebilirim. Bunun birçok sebebi var. Bazen gencin hayata asılmak için gerekli dona nımı yeterince gelişmemiş oluyor. Dikkat eksildiğinden şi kayetçi, hiperaktif çocuklar, ergenliklerinde böyledir. Ge reken donanım tam değil; o yüzden giderek hayat zorlaş maya başlıyor onlar için. Başa çıkılması zor bir süreç hali ne geliyor, o noktada vazgeçiş ve ardından depresyon sö kün edebiliyor. Vazgeçişe depresyon diyebiliriz. Başa çıka- mama hali, kendini hayat karşısında yetersiz ve aciz his setmeye yol açtığında, kızgınlık ve öfke hemen olaya eşlik eder. Bazen hiperaktif bir ergen psikiyatra o noktada baş vurabiliyor. Hayatın gereklerini yerine getirmede ve haya ta asılmakta güçlük o kadar fazla oluyor ki, artık bıkmış ve bırakmış oluyorlar. Depresyon bir ergeni psikiyatra ge tiriyor bazen de. Doktor olarak aynı sürecin değişik nok talarında, gençlerle karşdaşabiliyoruz.

87

Page 96: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Çocuk toplum muyuz?

# Biz “çocuk” bir toplum muyuz, yoksa “ergen” bir

toplum mu?— Şöyle diyelim: Olgunlaşmanın geç geldiği bir toplumsal yapımız olduğunu düşünüyorum. O yüzden' birçoğumuz yaşımızdan bağımsız olarak, genç yaşın aklıyla hareket ediyoruz. Gençlerin olumlu yanlarını da taşıyor bu. Hani dışarıdan bakanlar Türkiye’deki dinamizmden bahseder ler ya, işte budur. Diğer yandan onu sonucuna vardırmay la ilgili bir zorluk da var. Müthiş bir enerjiyle aynı zaman da bir kişisel enerji israfı; olağanüstü fikirler, ama sıradan- hğa yenik düşmek... Gerçekten de genç bir toplumuz. Türkiye’nin yaş ortalaması 27,5. „Genç kalmak” deyimi olumluluk ifade ediyor. Yani gençliği seven bir yanımız var. Peki yaşlılığı sevmiyor muyuz? Muhtar ve ihtiyarlar heyeti, aksakalh bilgeler de, öteki yanımız bu arada.

• Gençler kendilerini nasıl görüyorlar, dışarıdan

nasıl görünmek istiyorlar? Bunu nasıl yansıtıyorlar?— Bazen gençlerin söyledikleri, istediklerini yansıtmayabi - lir. Tabii ki gençlerin içi dışı birdir. Sadece kimi zaman iç-- lerinde olanları takip etmekte pek ustalaşmış olmadıkları için, algılanmak istedikleri tavırları takınamayabiliyorlar. Örneğin, öfkeli ve size kötü kötü bakan bir genç, sizin onun hakkında kötü düşünmenizi istediğinden öyle yapı - yor olabilir. Sadece ona zarar verme olasılığınızı azaltmak için size pis pis bakıyordun “Şimdi böyle bakayım ki son - radan bana bir şey yapmasın, benden ürksiin, benden çe - kinsin, zarar vermesin.” Gençlerin davranışlarının önemli bir bölümünü “zarar görmeme arzusu” şekillendiriyor. Özellikle de, ülkede belirsizlik, karışıklık, gelecekle ilgili tedirginlik verici şeyler olduğu zaman, zarar görmemekle

Page 97: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ilgili zihinsel mekanizmalarımız çok alevlenir. Bu, toplum - sal olarak da böyle, bir aile içinde de böyle. Zarar görme - mek için bazen öfkeli ve sert görünmek “uygun” olabilir. Şiddeti yüceltici ve olağanlaştırıcı dizi filmlerdeki maço karakterinin, temelde zarar görmemek için zarar veren olarak algılandığı için kolayca benimsendiğini, özdeşleşile- bildiğini düşünüyorum. Hayat size tehlikeli geliyorsa, sal - dırmak en iyi korunma biçimi olabilir. Gençlerin bir kıs mı, zarar görmemek için zarar görebileceği durumlardan kaçman, eski deyimle „disko çocuğu”, şimdiki deyimle „alışveriş merkezi çocukları” olarak tanımlananlar. Kapa lı, korunaklı yerlerde çelişkilerden kaçmamasalar da ger çek hayatın içine girmekten çok korkarlar. O yüzden de daha kapalı, izole ortamlarda kalırlar. Bir zamanların yaz lık sitelerindekine benzeyen bu korunaklı alanın giderek daraldığı, yapaylâştığı, ama anne-babaların ne yapacakla - rım bilemediği birtakım “etkileşim” ortamları. Burada mesele, alışveriş yapılıyor olması değil. Kasabalarda da pazar kurulan gün, kasaba bir tür alışveriş merkezine dö - nüşür; sokaklarda turlayan ergen ve gençlerin psikolojik gündemleri, özünde, büyük kentlerin alışveriş merkezle - rinde salınanlardan pek farklı değildir. Bu kitabın okurları Türkiye’nin yüzde 10’u içinden çıkıyor örnekler onlara daha yalan geliyor olabilir ama ihtiyaçların ve tutumların büyük bir ortaklık gösterdiğini vurgulamalıyım.

© Şu anda hakim olan ve gençlerin gelişimine engel olduğunu düşündüğünüz bir şeyler var mı?— Kendileriyle ilgili sınırları oluşturmakta zorlanıyorlar. Şu anlamda söylüyorum, “Ben kimim, benim sınırım nerde başlıyor, başkasınınki nerde bitiyor, toplum nerede başlıyor” sorularıyla ilgili henüz netleşmemişliğin ege men olduğunu görüyorum. Bu bir gelişim gecikmesi sa

89

Page 98: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

yılmalı. Kentli orta ve üst sınıfta gözleme dayalı olarak bunu söyleyebilirim. Burada bazı ebeveynlik tarzlarının da bir parça rolü olduğunu söyleyebilirim. Şuurlardan çok hoşlanmayan bir kuşağın çocukları, şu andaki genç ler. Ve sınırlardan hoşlanmayan kuşak anne-baba oldu ğunda, sınırsızlığı çocukların bir ihtiyacı sanarak çocuk larına kendisi ve başkası arasındaki sınırı, sadece kendi sine yontarak yorumlamayı öğretti. Sınırsızlık, yetişkin ler için, durabilmeyi biraz olsun bilenler için daha keyifli olabilecek bir şey. Yani, “Canın istiyorsa yapabilirsin”, “Canın ne isterse onu yap”, “Başkasının senin davranış larından nasıl etkilendiği onun meselesidir, seni ilgilen dirmez” tarzı düşüncenin özellikle aydm, orta ve üst sı nıflarda yaygın olduğunu görüyoruz. Bu ne yazık ki, dü şüncede sınırsızlığı değil, davranışta sınırsızlığı getirdi. Çünkü düşüncede sınırsız olmak, özgür olmak, davranış larınızda belli sınırların olmasından geçiyor. Davranışla rınız sınırsız olduğu zaman düşünmeye fırsat kalmıyor. O yüzden hiçbir şey düşünmeyeni hiçbir şeyi umursama yan, “Bana Porche almazsan üniversiteye gitmem” sözü nü hiç de çekinmeden sarf eden gençler türedi. Bu, üst sı nıf İstanbul gençliğinden bir örnek gibi gelebilip ama üst ve orta sınıfların tavrının, giderek daha çok oranda, alt sınıflar tarafından taklit edildiğini unutmayalım. Yani her ne kadar bunun yüzde 5’in davramşı olduğunu söy lesek de, bu yüzde 5’in davranışı toplumun geri kalanin- ca örnek alınıyor.

Kendini sınırlayan, hedefine odaklanabilir

• Kendini sınırlayabilmeyi çok önemsiyorsunuz, söyledikleriniz, “Kontrolsüz güç, güç değildir” reklam sloganını çağrıştırdı bana...

90

Page 99: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

— Kendini sınırlayabilmek; kendim tutabilmeyi, kendini dizginlemeyi ve arzuladıklarımıza ya da hedeflerimize odaklanmayı getirir. Sınırlar, yoğunlaşmayı, yapabileceği - mizi tam yapmayı sağlar. Böyle olmadığında gençleş aynı zamanda özgürlük arzusu, ihtiyacı varken davramşsal ola - rak kendilerini sınırlayamadıklarında o sınırı dışsal otori - telere havale etme eğiliminde oluyorlar. Faşizm bu ihtiyacı karşdamak için çıkıyor ve yaygın kabul görüyor. Gençler özgürlük isterler, ama aynı zamanda özgürlüklerine bir sı - nır koyulmasını da isterler, küçük çocuklar gibi. O sınırlar olmadığında, kendini nasıl kontrol edeceğim bilemediği için dışsal kontrolü davet eder.

Gençler hakkında klişelerle mi düşünüyoruz, yanılsama larla mı, fantezilerle mi? İnsanlar, “Ah gençlik” dediklerin de, gençliğin nesini özlüyorlar? Ne özlüyorsunuz gençliği nizle ilgili? Mesela ben, 18 yaşındaki kendimi çok özlüyor muyum? Hayır. Yani bu sadece o dönemin iyiliği, kötülü ğüyle ilgili bir şey değil. İnsanın çok güzel bir zamanı, ama özlenen, tekrar yaşanması arzulanan bir zamanı olduğun dan şüphem var. Özlemesi güzel olabilir, ama o zamanı tek rar yaşamayı ister misiniz? Yahu, sadece o sınavlar yeteri

• Şu anki alt sınıflar neyin eksikliğini daha çok hissediyor?— Önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde alt sınıftan psiko - lojik olarak da kopacak bir kesim olacak. Hırpalanmışh- ğın etkisiyle yükselme arzusu keskinleşmiş, girişimciliği tahrik edilmiş olanlara, göçle geldiği kentin en alt basama ğından yukarıya doğru tırmananları katmalıyız.

Şöyle bir anlam da çıkabilir: Şu andaki orta ve üst sı- mftakilerin bir bölümü hırpalanmamışlığın, zora gelme- mişliğin sıkıntısını çekiyorlar. Böyle diyen birçok anne-ba - ba var. Kendi çektiklerini çocuklarına anlatarak onlara il - ham kaynağı olacaklarım düşünen. Ama zorluk çekmenin

91

Page 100: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

• Zora gelmeyi de önemsediğiniz kavramlar listesine ekleyelim mi hocam?— Liste çok mu uzadı? Zora gelmek şu bakımdan önemli: Mesela spoş kendimizi zora getirmektir. “Ne lüzum var şimdi durduk yerde o eziyeti çekmeye” diyebiliriz. Çok da amaçlı olmayan, oyun anlamındaki halı saha maçından tutun, sabahleyin çıkıp koşmaya kadar. Ağırlık kaldırmak bile dahil edilebilir, ama orada somut kazanımlar var, gö - bek eritmek, pazı şişirmek gibi. Koşmak ya da yüzmek gi bi havalı olmayan, insanın kendini zora koştuğu durumla rın geliştirici etkisidir, sporla sağlanan psikolojik yarar. “Zengin çocuğu” hatta “zengin bebesi” diye tanımlanan gençlere “bir işe girip çalışmak”, kendini biraz zora koş - mak müthiş bir değişim fırsatı olabilir.

9 Yetişkin beyni ile ergen beyni arasında çok fark var mı?— Ergen beyni daha ziyade öğrenen, öğrendiğini pekişti - ren beyindir. Öğrendiklerini süratle uygulamaya geçirebil - mek ise, yetişkin beynine mahsus bir kazammdır. Yeniyet- me ile tecrübeli arasındaki fark, beyin yapışma da yansır. Beyin doğumdan başlayarak 11-12. yaşlara kadar sürekli “büyüyen” bir yapıdır. Beyin hücreleri arasındaki bağlan - tılar, bilhassa hayatm 4. ve 7. yıllarında belirgin “atı- lım”lar yaparak gitgide çoğalır. Ergenlikle birlikte (11-12 yaş civarı), beyin yapısının kullanılmadığından ötürü lü - zumsuz muamelesi gören bağlantılarından arındırılma za - manı gelip çatar. Baştaki büyümenin bir anlamda tersine döndüğü ve “budanma” adıyla bilinen bu süreç, ilk kez anne karnındaki dönemde, sonra da ergenlikte gerçekle - şir. Beyin, artık bir yetişkinin beynine doğru dönüşürken, hücre bağlantılarım içeren gri maddenin toplamı azalır; akmadde ise artar. Yaş 20’lerin sonuna yaklaştıkça yeni bilgi ve beceri öğrenme kapasitesi yavaşça azalır (gri

Page 101: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

madde). Diğer yandan, eldeki bilginin kullanımı kıvrakla - şır ve süratlenir (akmadde).

• Ergenlik döneminde beyinde gerçekleşen

değişiklikler genetik etkenlere mi bağlı?— Hücre budanmasının miktarım ya da zamanlamasını genetik etkenler kadar, ergenin yaşam koşullarının da be - lirlediğini biliyoruz. Genetik etkiler, budanmanın erken ya da geç olmasını sağlar. Ama yaşam koşulları, hayat tarzı, beyin üzerindeki dönüştürücü etkisini hormonlar aracılı - ğıyla yapar Stres hormonu diye bilinen kortizol, ACTH gibi hormonların yanı sıra ergenlikte sular seller gibi akan testosteron ve östrojen beyin yapılarındaki değişikliklerin tetiğini çeker. Zor hayat şartları ile genetik yatkınlık bir araya geldiğinde,-bu hormonların salgılanma düzeni bozu - lur. Ardından, beyin hücrelerindeki budanma vakitsiz baş - layabilir veya aşırıya kaçabilir. Hormonlar beyin ile yaşan tı arasındaki aracılık görevini yürütürler. Biraz konferans verir gibi oldu bu cümleler, ama anlaşılır olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

# Bu araştırmalardan elde edilen bilgiler doktorlara ve/veya ebeveynlere nasıl bir fayda sağlar?— Olgunlaşmanın tam olmadığı bir dönemde, kafası karı - şık yeniyetmelerden, gençlerden ne bekleyeceğimizi saptar ken, bu bilgiler bize ışık tutabilir. Hiç olmazsa, çocuklar dan beklentilerimizde ölçüyü kaçırmayız. Ruhsal duru mun bozulmasını önleyici projelerin dayanacağı noktalar dan biri de, yine bu yaşta henüz gelişimini tamamlamamış beyin bölgelerini bilerek, gençlerin hangi alanlarda zorla nabileceklerini kestirmemizi sağlayabilir En azından, ez bere ya da varsayımlara dayalı öneriler vermek yerine er genlik dönemindeki duygusal gelişimin altyapısı olan bey

Page 102: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ni tanıyarak, ayağı yere basan yönlendirmeler yapabiliriz

anne-babalara.

# Beyin görüntülerine bakıldığında, beynin bir

işlem sırasında nasıl çalıştığı anlaşılabiliyor. Bunun

anlamı nedir?— Beyin bölgelerinin fazla çalışması, o kişinin aynı du - rumdaki bir başkasına göre daha fazla gayrede aynı sonu - cu elde ettiğini gösterir. Örneğin dikkat dağınıklığı olan çocukların ve gençlerin beyin görüntülemesi sırasında çöz - dükleri tesderde herkesle aynı sonuca ulaşırken beyin akti- vitelerinin birkaç kat artması, sonrasındaki yorgunluk ve sinirlilik haliyle üişkilendirilebilir. Okuldan ya da işten eve yorgun gelip, sağa sola çatan bir kişiyi düşünün. Gündelik hayatın talepleriyle başa çıkarken kaynaklarım bolca tü - kettiğinden, akşam evde tahammül gücü sıfırlanmış olu - yor. Anlayacağınız, beynin fazla çahşması bazen bir ak - saklık işareti de sayılabilir.

# Ergenlerdeki duygusal durumu beyin mi belirliyor?— Sadece ergenlerde değil, hepimizdeki duyguların beşiği beyindir, ama beşiği sallayan birçok etken olduğunu hatır - latayım. Hayatın kendisi duyguları tetikleyicidir; başımıza gelen her olayın kaydı beynimizde tutulur. Öte yandan ya - şadıklarımızı ne kadar doğru değerlendirdiğimiz beynimiz - deki geçmiş yaşantıların kayıtlarından da etkilenir. Örne - ğin hepimiz için kaybetmek korkutucudur hayatımızdan biri eksilecek gibi olduğunda yüreğimiz ağzımıza gelir. Be - yindeki kimyasal değişimin formülü, ne kaybettiğimize, neden korktuğumuza göre pek farklılık göstermeyebilir. Kalem de kaybetsek, sevdiğimiz birini de kaybetsek, ka - yıpla beyinde harekete geçen mekanizma, nerdeyse aynı olabilir. Bu anlamı beyin görüntüsünde saptamak şu anda çok mümkün görünmüyor. Ama önemsiz bir kalemin kay

94

Page 103: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

bındaki beyinsel aktivite değişikliğinin aşırı yoğunlukta ve uzun süreli olması, en ufak bir kayba bile duyarlı olduğu - muzu düşündürebilir.

Ergenliğin sim: 25 yaş

• Ergenliğin sırrını çözmek niye bu kadar önemli?— Hayatın sayısız sırrından biri, her birimizin nasıl olup da kendimiz olduğudur Hem her birimizin kişisel sırrı, hem de ortak sırrımız. Beynimiz kişisel tarihimizin gerekli gereksiz bütün ayrıntılarım barındıran, ayrıntıların değişik ciltlerde bir arada saklandığı, kitapların içeriğinin sürekli yenilendiği bir kitaplık gibidir Beyni tanıdıkça, kendi geç - mişimizin nasıl olup da bugünümüzü belirler hale geldiği - ni, yıllar içinde hem değişip, hem de nasıl aynı kişi olarak kalabildiğimizi daha iyi anlayabiliriz, diye düşünüyorum. Değişimin sırrım anlamak için de ergenlik dönemi anahtar görevi görüyor.

• Ergenlik 25 yaşa kadar süren bir dönem insan hayatında. Siz buna katılıyor musunuz?— Beyin gelişiminin özellikleri açısından 25 yaş bir dönüm noktası; öğrenmenin pekiştiği, bilgi ve yaşantıların tecrübe olarak kullanılmaya başladığı bir dönem. Beyindeki gri maddenin gereksizliklerden arındırılıp, süratli ve verimli iş - lemeye başladığı bir dönem. Gündelik hayat açısından ba - karsanız, özellikle ülkemizde evlenene kadar gençlerin pek evlerini terk etmediklerini görebilirsiniz. Çoğu öğrenci, ça lışma hayatına okuldan önce atılmaz. Toplumun gözünde, evlatların eli ekmek tutana kadar ergenlik bitmez. Görü nüşte genç adam/kadın muamelesi yapsak bile, yaşama so rumluluklarım kendileri tam üstlenmemiş gençlerin, hayat karşısında ergenliği tamamlamış kabul edilmeleri zordur

95

Page 104: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Belki bu toplumsal durum ile beyin gelişimi.arasındaki pa - ralellik, bilmeden, kabullerimizi etkiliyordur.

• Ergenlik dönemindeki olumsuz kimlikler konusuna gelelim mi?— Kimlik konusu, ergenlik hakkında okuyacağınız birçok kitabın ana konusudur Ben, sayfalarımızda bu önemli hu - susun ana çizgilerine değineceğim. Ergenler, gençliğe doğ - ru ilerlerken, kim olduklarım “anlamaya” başlarken, kim olduklarım “saptama”ya, “belirlemeye” de gayret ederler. Hayatın kendilerine biçtiği rolü kabullenmektense, kendi hayallerindekini, kendilerine yakıştırdıklarını gerçekleştir - meyi denerler. En talihliler ya da en tatminliler, her iki rolü (biçilen ve hayal edilen) bir biçimde örtüştürenlerdir. En talihliler, aynı zamanda azınlıkta olanlardır. Toplumla ça - tışmayı kolaylaştıran bu rol karışıklıklarından kimler yıp - ranmadan ve yıpratmadan çıkabilir? İyi bir çocukluk dö - nemi geçirenlerin güven duygularının daha sağlam, daha zor sarsılan cinsten olduklarım hatırlayalım. Bu genellikle ergenlikte ve gençlikte devam eden bir iyilik halidir. İyi bir çocukluktan kastımızı tekrarlayayım: Yaptıklarıyla, varlı - ğıyla değerli bulunan, bu değer net biçimde hissettirilen çocukların iyi bir çocukluk geçirdiklerini varsayabiliriz. O zaman şimdiye odaklanalım. Bir işe yarama arzusunun en güçlü olduğu bu yıllarda, gencin hayatı üzerinde kontrol kazanmasına destek olmak, ona “kurtarılmış hayat alan - ları” açmak yeterli olabilir. Buna hazırdır. Hazırlıksızlığını da, adım adım ilerleyerek telafi edebiliriz. Evdeki yemek listesinin belirlenmesinde söz sahibi olmaktan tutun, tatil yerini belirlemeye katkıda bulunmaya değin bir dizi de - mokratik sorumluluk, ergenin gençliğe doğru ilerleyişinde tutunacağı güç ve güven kazanma noktaları olacaktır. Kimlik oluşturabilmek, kendimize ait bir kimlik edinebil mek için güven ve. güç duygularına ihtiyacımız vardır.

96

Page 105: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

• Bunun için ergene, gence güvenmek gerekmez mi? Toplum gencine güveniyor mu? Aile güveniyor mu?— Gencin kendine güvenmesinden bahsederken, herkes gencin özgüvenli olmasını arzu ederken, bunun bir “iğ nesi, ilacı” olmadığım unutuveriyoruz. Güvenilen ço cuk, kendine güvenir. Beğenilen çocuk, kendini beğenir. Kendinden memnun olabilmeyi başarır. Sınırlarım, ek - siklerini bilen, bunlardan, rahatsızlık duymak ya da yok - muş gibi davranmak yerine, düzeltmek, telafi etmek ve ya kabullenmek gibi seçenekleri kullanabilen bir “ken dini beğenme”yi ve “kendinden memnuniyet”i kastedi yorum. Bu dönemin hakkım vererek büyümediğinizde, hep size .güvenecek, hep sizi beğenecek birilerini bekler ya da ararsınız. Bu arayışınızı hisseden birçok kişi, ihti yacınızı karşdama vaadiyle yaklaşmaktan geri durmaz. Gençlerin “kötü yola sapması” diye tanımalanagelen hal, gencin ihtiyacım anne-baba ya da başka bir yakın yetişkinin karşılamadığı durumlarda, bu durumdan gen cin gelişimi aleyhine “yararlanmak isteyenin” ihtiyacı karşılamayı üstlenmesidir. Bu istifadeciler, fanatik örgüt lerden cinsel istismarcılara ve uyuşturucu satıcılarına kadar uzanan bir grubu oluştururlar. Hemen hemen bü tün anne-babaların korkulu rüyası olan bu durumdan kaçınmanın yolu, güvenin oluşmasındaki sorumluluğu muzu yerine getirmekten ibaret. Sonuçtan elbette tek başma anne ya da baba sorumlu olamaz. Her durumda, çocuğun bireysel yatkınlıkları, kırılganlıkları, yaşam ko şulları ve belki de en önemlisi, o ailenin, o bireyin başı na gelenler, başmdan geçenler, gencin psikolojik gelişi mine katkıda bulunur. Anne-baba olarak her etkeni kontrol edemeyebileceğimizi sık sık hatırlamak iyi olur. Yoksa hep bir şeyleri eksik yapmış olma duygusunun et kisine girmek çok kolay.

97

Page 106: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

Ergene güven duygusu aşılamak

# Ergene güven duygusu aşılamak için formüller var mı?— Bu özgüven reçetelerine benim pek itimat etmediğimi biliyorsunuz. Ama çocuklarımızın aldığı eğitimin ezbercili - ğinden şikayet eden bizler de aynı alışkanlıkları taşığıdı- mız için, sınavda çıkacak soruları önceden öğrenmek isti - yoruz. Ama bir kısmımızın reçetelere ihtiyacı vaç beğen - mesek de... Belki başlıca ilkelerden söz etmeyi deneyebili - rim:

Onu birey olarak görün: Her çocuğa huyuna suyuna göre muamele ederek, ona özel davranışlarımızla bunu hissettirebiliriz. Herkese eşit davranarak, bunu sağlayama - yacağımız aşikar.

Ona gerçekten zaman ayırın: Bunu hayatınızı çocuğu - nuza göre ayarlama zahmetine katlanarak yapabilirsiniz. Kendisi için ayırdığınız zamanı o dilediği gibi' kullanır ve ya kullanmaz. Ergen kendisine sunduğunuz her imkanı değerlendirmeye mecbur değildiş unutmayın.

Ona örnek oluşturun: iletişim tarzınızla, aile içindeki bireyler arasında duygu alışverişinin yoğunluğu ve içtenli - ğiyle ergene en uygun mesajı verebilirsiniz.

Size mutluluk verdiği her anı ona bir şekilde duyurma yı unutmayın: Yaptıklarının sonuçlarından bir şeyler öğ - renmek ergence bir tarzdır. Ne şekilde devam edeceğini anlayabilmesi için sizden ideal bir geri bildirim, kaynağı yoktur.

Diğer ana-babalarla bağlantılı olun: Herkesin birbirin - den öğreneceği çok şey var. Deneyimlerinizi paylaşabilip çocuklarınıza fırsat yaratmak için güç birliği yapabilirsi niz. Olası tehlikelere karşı ortaklaşa hazırlanabilirsiniz.

Onun hayata bakış açısını anlamaya çalışın: Dünya bir gencin gözünden nasıl görünür? Kendi gençliğinizde dün

98

Page 107: 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

ya nasıl görünüyordu? Bu kitabı alıp okumanızın bile bu yönde bir çaba olduğunu düşünüyorum. Sınırlarınızı kesin ve açık biçimde belirleyin. Ergen, gençliğe, doğru yaklaş - tıkça arzu ettiğinizden daha fazla maceracı, deneyci olabi - lir. Sizin sınırlarınızı görebilmek için, deneylerin dozunu artırabilir. Sizin esneme noktalarınızı önce kendinizin bil - mesi, ergene gerek gördüğünüzde onu durdurabileceğiniz mesajım vermenizi kolaylaştırır.

Sınırlarınızı tasarruflu, ama etkin biçimde koyun: Ko - rumanız gereken kuralların ye sınırların bolluğu, sizin ba şa çıkamayacağınız, ergeni de bunaltacak bir izdiham ya - ratabilir.

# Bir uzmana ihtiyaç duyduğumuzda kimden

yardım almalıyız?— Çok sıkıştığınızda, doğru davrandığınızdan emin olma - dığınızda bir uzmana başvurun. Ergenler konusunda uz - manlaşmış bir çocuk ve ergen psikiyatrı, gençlik dönemi sorunlarına aşina bir psikiyatr, ergenlerle çalışma deneyimi olan bir psikoterapist/psikolog olabilir. Bu uzmanlara eriş me şansınız yoksa ailenizi tanıyan bir doktorla, çocuğunu zun okulunun psikolojik danışmanıyla, güvendiğiniz bir öğretmenle ya da okul yöneticisiyle gidip konuşabilirsiniz. Aklına güvendiğiniz bir aile büyüğüne veya başka bir an- ne-babaya da danışabilirsiniz.

• Kendim ve okurlarımız adına teşekkür ediyorum.

Ve tabii tüm ergenler adına da...— Umarım faydalı olabilmişizdir. Ergenliğin korkulu bir yolculuk olmadığım tekrar hatırlatmak istiyorum. Tam tersine ergenlik, gençliğin ve sonrasındaki hayatın anahta - rı olduğu için oldukça önemlidir.

99