100
Başbakan Yardımcısı Milquet: Çeşitlilik toplum için bir güçtür ve kesinlikle bir sorun teşkil etmiyor Prenses Stéphanie: Batı’nın Doğu’yla buluşmaya daha fazla ihtiyacı var Kadın ve Toplum Platformu Küresel sorunları AP’de masaya yatırdı Brüksel’den Ebru geçti Act!o Üç Aylık Bülten Nisan 2011 | Sayı: 1 Belçika’nın tüm renkleri bir araya geldi Diller farklı, renkler farklı, duygular ortak Belgique-België P.P.- P.B. 1030 SCHAERBEEK BC 33464

ACT!O üç aylık bülten

Embed Size (px)

DESCRIPTION

ACT!O Belçika Aktif Dernekler Federasyonu'nun üç aylık resmi bültenidir

Citation preview

Page 1: ACT!O üç aylık bülten

Başbakan Yardımcısı Milquet: Çeşitlilik toplum için bir güçtür ve kesinlikle bir

sorun teşkil etmiyor

Prenses Stéphanie: Batı’nın Doğu’yla buluşmaya daha fazla ihtiyacı var

Kadın ve Toplum Platformu Küresel sorunları AP’de masaya yatırdı

Brüksel’den Ebru geçtiAct!o

Üç Aylık BültenNisan 2011 | Sayı: 1

Belçika’nın tüm renkleri bir araya geldiDiller farklı, renkler farklı, duygular ortak

Belgique-BelgiëP.P.- P.B.

1030 SCHAERBEEKBC 33464

Page 2: ACT!O üç aylık bülten

Resimlerle Act!o

BİRLİKTE YAŞAMA SANATIFederasyonumuz, Kuzey Brüksel Polis Bölgesi’yle yürüttüğü kurumsal diyalog çerçevesinde geçtiğimiz aylarda amirinden memuruna kadar onlarca polis teşkilatı mensubunu ağırladı. Halkla diyalogunu derinleştirmek isteyen polis yetkilileri, Fedactio’nun “Birlikte Yaşama Sanatı Projesi” çerçevesinde yaptığı işbirliği teklifini memnuniyetle kabul ederek, ikili görüşmeleri sıklaştırdılar.Fotoğraf: Yusuf Altıntaş

Page 3: ACT!O üç aylık bülten
Page 4: ACT!O üç aylık bülten

Batı’nın Doğu’yla buluşmaya daha fazla ihtiyacı var

Yabancı öğrencilerin yoğunlukta olduğu okullardaki eğitim sorunlarına ciddi biçimde el atıyoruz

6 SözeBaşlarken| Lütfen siz buyurun; bu ülkeye hangi şekilde katkıda bulunabiliriz?

8 Editoryal|Dergi tadında bülten

12 Çeşitlilik toplum için bir güçtür ve kesinlikle bir sorun teşkil etmiyor

14 Faaliyetlerinizi ne kadar arttırırsanız, toplum da o ölçüde iyileşir

16 Karşılığında bir şey istemeden topluma hİzmetsunuyorsunuz; Bu bizim işimizi kolaylaştırıyor

19 TırnakArası| Türk lokumu tadında

20 Önemli olan ortak paydalarda dayanışma ve işbirliği içerisinde olabilmektir

21 Hedefimiz, kültürlerarası saygıyı ve uyumu teşvik etmektir

22 Bizler yeni nesil Belçikalılarız

24 Dosya | Şimdi Gönüllülük Zamanı

31 Fedactio’dan gönüllülere gönüllülük ajandası

32 Deneme | Avrupalı Türkler: Konuk İşçilikten vatandaşlığa

36 Farklı dünya görüşleri etkilerini zamanla yitirdi

38 Ecole des Etoiles, mükemmeli arzulayan ve çok özel hedefler seçmiş bir okuldur

40 Eğitimi tekrar siyasetin ana gündemleri arasına taşımak istiyoruz

10

34

İnsight

EğitimveGençlik

İÇİnDEKİlEr | Sayı 1

Diller farklı, renkler farklı, duygular ortak

48 Diyalogla karşılıklı gerginlikleri azaltabilirsek, bu başlı başına bir ilerlemedİr

44ToplumsalUyumveDiyalog

Page 5: ACT!O üç aylık bülten

Göçmen girişimciler bir sorun değil, umut

Kadınlar birçok problemi aynı anda ele alabilme yeteneğine sahipler

Brüksel’den “Ebru” geçti

Gönüllülüğün Gücü |EvaHambach

68 Avrupa’nın vazgeçilmez ekonomik aktörlerisiniz

70 Bu buluşma, tanıştığımız işadamlarıyla kurulacak olan iş bağlantılarına zemin hazırladı

72 30 bin euro’luk çek Pakistan Büyükelçisi’ne takdim edildi

80 Ebru ziyaretçilerinden bir demet

84 Röportaj | Elif Alduman

92 Brüksel’de velilerin “kanıtlanabilir şekilde” Flamanca bilme mecburiyeti ve eğitim|Prof.Dr.JohanLeman

94 Avrupa’da Artan Boşanma Oranları ve Sosyal Dışlanma |İhsanİkizer

96 Ajanda

54 Kendisini gönüllü faaliyetlere adayan insanın kabiliyetleri gelişir

57 Yakınlık Polisi, meşruiyetini ve başarısını defaatle ispat etmiştir

58 Bilinçli bir kadın sağlıklı bİr toplumun inşasına büyük katkı sağlıyor

60 Kadınların karar noktalarında daha fazla yer almaları gerekİyor

63 Kadınlar Çin toplumunun dengesini sağlıyor

71

64

76

90

GirişimciveProfesyoneller

KadınveToplum

KültürveSanat

Yorum

Page 6: ACT!O üç aylık bülten

6 Act!o

SözE BAşlArKEn

“30 Mayıs 2010”, üye derneklerimizle temel ilkeler etrafında bir araya gelerek, kuruluş tüzüğümüze imza attığımız gün...

Uzun ve yorucu, ancak bir o kadar da heyecan verici bu yola çıkarken prensipli olma konusunda son derece kararlıydık. Bir yıl içerisinde beraber olduğumuz bütün

dernekler ve onların gönüllüleriyle sadece o ilkeler etrafında bir araya gelmenin, birlikte yürümenin azmiyle oturup kalkıp, gönül bağları kurduk.

İnsana saygı, belki bir ötesi bütün insanlığa gönülden sevgi, yapıcı hareket, fikir ve ifade hürriyeti, hukukun üstünlüğü, temel

hak ve özgürlükler ve daha nice evrensel değerlerin yanında; Kültürel çoğulculuk, içinde neşet ettiğimiz, doğup-büyüdüğümüz toplumu ve değerlerini idrak, empati kültürü ve şeffafiyet gibi ilkelerdi bunlar. Her daim vazgeçemeyeceğimiz, bu son derece önemli olmazsa-olmazlarımızın yanında bir de

bunları söylemde bırakmama, aksiyona dönüştürüp hayat geçirme ve sadece ama sadece hizmet üretme ilkesiyle yürüdük, yürüyoruz.

Güzellikler paylaştıkça çoğalır ve anlam kazanır. Biz de binlerce gönüllünün ön ayak olduğu üye derneklerimizin proje ve

İSmAİl Cİngöz | Yönetim Kurulu Başkanı

LüTfeN Sİz BuYuruN;Bu üLKeYe haNgİ şeKİLde KaTKıda BuLuNaBİLİrİz?

DEğERLİ BİR İŞADAmı DOSTumun, RAnDEvu TALEP ETTİğİ BAKAnın KABuLLERİ SıRASınDA, “BuYuRun, BİZDEn nE İSTİYORSunuZ?” SORuSunA,

“LüTFEn SİZ BuYuRun, İŞİmİZ vE AŞımıZ vAR, BuRADA ÇOK muTLu vE HuZuRLuYuZ. Bu üLKEYE nASıL, HAnGİ ŞEKİLDE KATKıDA BuLunABİLİR, nE

YAPABİLİRİZ ?” ŞEKLİnDE vERDİğİ CEvABı ÇOK SıRLı BuLuYORum

Page 7: ACT!O üç aylık bülten

Act!o

aktivitelerini sizlerle paylaşmanın yollarını arıyor, büyük-küçük demeden yapılan her faaliyeti ilgili herkese azami ölçüde duyurmaya çalışıyoruz. Birçok matbu araçların yanında, web sitelerimizle proje ve faaliyetler etrafında muhabbetler ediyor, gönül bağları kuruyoruz. Federasyonumuzun temel iştigal alanları olan “Eğitim ve Gençlik, Toplumsal Uyum ve Diyalog, Kadın ve Toplum, Girişimci ve Profesyoneller ile Kütür ve Sanat” alanlarında ürettiğimiz bütün proje ve aktivitelerimizi bundan böyle üç aylık bültenler şeklinde sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu bültenlerde faaliyet alanlarımızı ilgilendiren her konuya yer vermek, etrafımızdaki güzellikleri yansıtmak, Belçika toplumunun bütününü alakadar eden konuları dosya ve makalelerle irdeleyip bir mum yakmak, bir kıvılcım olmak arzusundayız.

Komşu ülkelerimizden birinde yaşayan değerli bir işadamı dostumun, randevu talep ettiği bakanın kabulleri sırasında, “Buyurun, bizden ne istiyorsunuz ?” sorusuna, “Lütfen siz buyurun, işimiz ve aşımız var, burada çok mutlu ve huzurluyuz. Bu ülkeye nasıl, hangi şekilde katkıda bulunabilir, ne yapabiliriz?” şeklinde verdiği cevabı çok sırlı buluyorum.

Bütün üye dernek ve gönül verenleriyle beraber neler yapmalıyız, daha neler yapabiliriz sorusunun cevabını arayacağız. Bu toplumu oluşturan her bir ferdin ve her kurumun fikir ve projelerinden istifade etmek istiyoruz. Bir şeyler yapmaya, yaparak hayatını kıymetlendirmeye kilitlenmiş hizmetlerle dolu bir yıl geçirmemiz temennisiyle.

İSMAİL CİNGÖZ fedactio Yönetim Kurulu Başkanı

Belçika aktif dernekler federasyonu

genel MerkezRue des Palais 271030 Schaerbeek

Tel: +32 (02) 21 21 900Faks: +32 (02) 21 21 909

mail: [email protected]

fedactio anversnoordersingel 9/22140 Antwerpen

İrt: Yakup uzunTel: +32 (03) 669 86 00

Faks: +32 (03) 669 86 00mail: [email protected]

fedactio Limburgmartelarenlaan 46

3500 Hasseltİrt: Özkan Yılmaz

Tel: +32 (011) 43 64 05Faks: +32 (011) 43.65.40

mail: [email protected]

fedactio CharleroiPlace Charles ıı 25/1

6000 Charleroiİrt: Ertuğrul Demir

Tel: + 32 (071) 701.777mail: [email protected]

www.fedactio.be

Page 8: ACT!O üç aylık bülten

8 Act!o

EDİTOrYAl | Alper Uyanık

dergİ TadıNda BüLTeN

Fedactio olarak faaliyetlerimizi ve düşünce ufkumuzu geniş kitlelerle paylaşacak bir bülten yayınlamaya karar verdiğimizde, bunun adına dergi deme konusunda epey tereddüt ettik. Evet, çıkaracağımız yayın, bugüne kadar yapılmış olanların en kalitelisi olmalıydı; zira Fedactio, kurulduğu günden bu yana geçen kısa zaman diliminde ortaya koyduklarıyla yükselttiği çıtayı yayınlarında da korumalıydı. Fakat bir dergi çıkarma iddiasında da olmaması gerektiği kanaatindeydik.

Bundan dolayı şu an elinizde bulunan bültene, amaç ile aracın karıştırılmaması adına bilinçli bir tercihle “dergi” demiyoruz. Bunun adına, Fedactio’nun, platformlarının

ve üye derneklerinin faaliyetlerinin içerisinde yer aldığı; bunun yanında da, Fedactio’nun projesini şekillendiren platformların faaliyet alanlarını da kapsayan haber, dosya, deneme, röportaj ve makalelerin yer aldığı bir bülten demek daha doğru olur. Dergi tadı alacağınız bir bülten...

Üç ayda bir sizlerle ulaştırmayı düşündüğümüz bu bültenin adını Latince hareket ve aksiyon manasına gelen “Actio” koyduk. Zira Actio vasıtasıyla bilgi sahibi olacağınız her aktivite, ülkemizin değerlerine değer katmaya ve toplumsal insicama en yüksek derecede katkı yapmaya azmetmiş proaktif insanların inisiyatifleriyle meydana bir faaliyettir. Bu sivil toplum hareketinin gönüllüleri, bu uğurda gecesini gündüzüne

katan ve yeri geldiğinde gönüllü faaliyetlerine profesyonel mesleklerinden daha fazla ehemmiyet veren insanlardır. Bu müthiş hareketliliği resmedip kayıt altına almayı amaçlayan bültenimizi bundan daha güzel tanımlayan bir kelime olmasa gerek.

Actio’nun içeriğinin, üst satırlarda da arz ettiğimiz gibi Fedactio’yu şekillendiren platformların faaliyet alanlarıyla birebir örtüştüğünü söyleyebiliriz. “Insight” bölümünde Fedactio’nun doğrudan düzenlediği faaliyetleri ve kendisine ziyarete gelen önemli şahsiyetlerin mesajlarını bulabileceksiniz. “Eğitim ve Gençlik”, “Toplumsal Uyum ve Diyalog”, “Kadın ve Toplum”, “Girişimci ve Profesyoneller” ile

“Kültür ve Sanat” bölümleriyle, o alanlarda yapılan çalışmaları sizlere aktarmaya gayretinde olacağız. Yorum bölümümüzde, akademisyenlerin ve alanında uzman insanların sizlere özel yazmış oldukları makaleleri paylaşacağız. Bunun yanında özel araştırma dosyaları, denemeler ve röportajlarla Actio’yu olabildiğince renklendirmeye çalışacağız.

Actio’nun bu sayısında Federal Başbakan Yardımcısı Joëlle Milquet’nin, Federal Devlet Bakanı Bernard Clerfayt’nin, Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet’in, Windisch-Graetz Prensesi Stéphanie’nin ve daha bir çok önemli şahsiyetin mesajlarını okuyabileceksiniz. Bunun yanında Avrupalı Türklerin göç serüvenini tahlil eden bir deneme ve hepsi

ACTİO vASıTASıYLA BİLGİ SAHİBİ OLACAğınıZ HER AKTİvİTE, üLKEmİZİn DEğERLERİnE DEğER KATmAYA vE TOPLumSAL İnSİCAmA En YüKSEK

DERECEDE KATKı YAPmAYA AZmETmİŞ PROAKTİF İnSAnLARın İnİSİYATİFLERİYLE mEYDAnA GELEn FAALİYETLERDİR

EDİTOrYAl

Page 9: ACT!O üç aylık bülten

birbirinden değerli insanların yazmış oldukları makaleler sizlerle buluşmayı bekliyorlar.

Veilkdosyamız...Hepinizin çok iyi bildiği gibi sivil

toplum kuruluşlarının faaliyetleri, gecesini gündüzüne katan, başkasının huzuru için kendi rahatından feragat eden, vaktini, emeğini ve enerjisini davası uğruna sarf etmekten çekinmeyen, maddi-manevi her türlü fedakârlığı göze alan ve bunları yaparken de hayalperestlikten uzak durarak, ayaklarını yere sağlam basan idealist gönüllüler tarafından taşınmaktadır. Avrupa Birliği bu sivil toplum kuruluşlarının üç yıl süren ısrarlı taleplerine 2009 yılında cevap vererek, içerisinde bulunduğumuz 2011 yılını Avrupa Gönüllülük Yılı ilan etti. Bu karar, gönüllülüğün faziletlerinin ve topluma olan muazzam faydalarının hatırlanması için güzel bir vesile oldu. Avrupa çapında yüzbinlerce vakıf ve dernek, hem kendini daha iyi tanıtma fırsatı bularak gönüllü ağlarını genişletme imkanı elde ediyor, hem de bu yıl için ayrılan özel bütçe sayesinde faaliyetlerinin sayısını katlayarak, sivil toplumun ürettiği katma değerin artmasına vesile oluyor. Bütün bunları tekrar hatırlamak için ilk dosyamızı gönüllülüğe ayırmaya karar verdik. Hayatın içinden farklı kulvarlarda gönüllü olarak koşturmaya karar vermiş insanların başarılı hikâyeleri; herkesin severek ve şevkle koşturabileceği bir alan bulabileceğini ispat ediyor. Marc Bouteiller’in dediği gibi, gönüllü adayının bu konuda kişisel bir çalışma yapması ve kendisini gönüllülüğe yönlendirecek dinamikleri tespit etmesi çok önemli. Bunun yanında -Profesör Leman’dan alıntı yapacak olursak- gönüllünün yeteneklerini değerlendirebileceği bir kurum bulması ve o kurumun gönüllüyü, aldığı hizmetten azami bir şekilde istifade edecek şekilde istihdam etmesi ilişkinin sağlığı açısından bir o kadar ehemmiyetli.

Bu ve buna benzer dosyaları bundan böyle Actio vasıtasıyla sizlerle paylaşma azmindeyiz. Görüş ve önerilerinizi bizlere iletmeniz, Actio’yu istenen seviyeye getirmemiz adına büyük ehemmiyet arz ediyor. İlk sayımız olması hasebiyle, sürçülisanlarımızı hoş görmenizi sizlerden istirham ediyoruz.

Actio’yu keyifle okumanız dileği ile...

ALPER UYANIKeditör

fedactio adınaİmtiyaz Sahibi

İsmail Cingöz

editörAlper uyanık

Konsept Tasarımıİsa Özler

Sayfa SekreteriYusuf Altıntaş

redaksiyon ekibiÖzkan Yılmaz, Seval Kayman,

Salih Türkel, mevlüt Akgüngör, Yakup uzun, Sümeyra marmara, Savaş metin, Elif Alduman, melih

Erdem Koçtepe, Kader ırbik

Kapak fotoğrafıYusuf Sinan Göregen

reklam ve [email protected]

[email protected]

görüş ve önerileriniz içinFedactio İletişim merkezi

Rue des Palais 271030 Bruxelles

Tel: +32 (02) 212 19 03Faks: +32 (02) 212 19 09

[email protected]

BaskıFSF Print House

[email protected]

Act!o

Page 10: ACT!O üç aylık bülten

10 Act!o

WinDiSCh-grAETz PrEnSESİ STéPhAnİE:

BaTı’NıN doğu'YLa BuLuşMaYa daha fazLa İhTİYaCı var

“ÖZELLıKLE DOğu-BATı DİYORum, ÇünKü BATı’nın DOğu’YLA

BuLuŞmAYA DAHA FAZLA İHTıYACı vAR.”

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

Federasyonumuz, 28 Ocak Cuma günü Windisch-Graetz Prensesi Stéphanie’yi ağırladı. 2. Leopold münasebetiyle Belçika Kraliyet Ailesi’yle, dedesi Mısırlı Nubar Paşa vasıtasıyla Osmanlı’yla bağları bulunan Prenses Stéphanie, Kültür ve Sanat Platformumuzun Belçikalı sanatseverlerle buluşturduğu “Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” isimli fotoğraf sergisini ziyaret ederek, Attila Durak’ın eserlerini büyük bir beğeniyle inceledi.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın ziyareti nedeniyle misafirlerimiz arasında bulunan Brüksel Büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı ve Başkan Yardımcımız Seval Kayman ile Unitee Başkanı Adem Kumcu’nun karşıladığı Prenses, Ersavcı’ya “Bu şekilde ağırlanmaktan büyük şeref duydum. Osmanlı’yla olan bağlarım nedeniyle sizin karşılamanız beni duygulandırdı” derken, Büyükelçi’yi Doğu ve Batı kültürlerini buluşturmayı amaçladığı ve kendi vakfına bağlı olan “Tchaïkhana” isimli merkeze davet etti.

Türkiye’yle olan bağlarını koruduğunu Haziran ayında tekrar ziyaret ederek gösteren ve kendisi de bir resim ve fotoğraf sanatçısı olan Prenses Stéphanie, sergi hakkındaki düşüncelerini, “Kesinlikle olağanüstü buluyorum. Sanatçının birinci sınıf bir fotoğrafçı olduğunu ve büyük bir duyarlılığa

sahip olduğunu düşünüyorum. Bütün bu farklı etnik grupları, farklı dinleri bir araya getirme fikrinin yarının dünyasında hâkim olmasını umuyorum.” şeklindeki sözlerle açıklarken, serginin kendisine yaşattığı duyguları ise şu şekilde tarif etti: “Küçük bir kızken dayılarımın ve anneannemin bana anlattıklarının bir kısmını burada tekrar buldum. Annem tarafından Osmanlı’ya ait idik. Bu bir nevi kaynaklarıma yeniden dönmek gibi oldu. Geçmişi alır, ânı yaşarız ama,

bununla geleceğinizi de inşa etmeliyiz. Bu çok önemlidir. Burada yapmayı başardığınız şey bu ve bütün kalbimle bunun devam etmesini, gelişmesini ve her geçen gün daha iyiye gitmesini temenni ediyorum.”

Sergi ziyareti sonrasında Yönetim Kurulumuzla bir Türk kahvesi içen Prenses Stéphanie, federasyonumuzun

çalışmalarını ilgiyle dinledi. Özellikle Ecole des Etoiles’in başarılarını ve serüvenini ilginç bulan Prenses, öğrencilerin özel üniforma giydiklerini öğrenince, “Bu çok önemli bir hadise. Günümüzde maalesef zenginlerle fakirlerin arasındaki uçurum felaket boyutuna ulaştı ve çocuklara çokça tesir etmeye başladı. Bunun yanında bence öğretmenlere de kravat takmak zorunlu hale getirilmeli. Hem kendilerine olan saygılarından, hem de öğrencilerinin saygısını tekrar kazanmak için bunu yapmaları gerekir.” şeklinde konuştu.

Tam bir Doğu ve Doğu felsefeleri hayranı

İnSİghT

Page 11: ACT!O üç aylık bülten

11Act!o

Windisch-GraetzPrensesiStéphanieWindisch-Graetz Prensesi 1889’da

mayerling’de vefat eden Hapsburg Arşidükü Rodolphe’un torunudur.

Ecdadı arasında hem Avusturya İmparatoru François-Joseph ve İmparatoriçesi Elisabeth, hem de Belçika Krallarından 2.Leopold vardır.

Prenses Stéphanie aynı zamanda Arschot-Schoonhoven Kontesi Ghilaine’nin kızı ve mısırlı nubar Paşa’nın torunudur. Bu itibarla Belçika Kraliyet Ailesi ve Osmanlı’yla bağı mevcuttur olan ve bu denli bir kültür mirasına sahip olmasıyla sıradışı bir prensestir.

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

olan Prenses Stéphanie, Unitee Başkanı Dr. Adem Kumcu’nun “Babamın bana bir öğüdü vardı. (Ya bir yol yap, ya bir yol bul, ya da yoldan çekil. Dördüncüsü olma) derdi.” sözlerine mukabil, “Biz de buraya gelirken tam bunu konuşuyorduk. Doğunun insanlarında bilgelik hakim.” dedi. Prenses ayrıca sergideki dini çeşitlilik bölümünden çok etkilendiğini söyleyerek, “Ailemizde dört farklı dine mensup insanlar var. Bunun bir kavga ve ayrışma meselesi olduğuna hiç şahit olmadım. İnsanlar neden birbirleriyle anlaşmakta zorlanıyorlar anlamıyorum.” şeklinde konuştu.

2006 yılında vakfı aracılığı ile kurduğu “Tchaïkhana” isimli Doğu-Batı buluşma mekânına Fedactio ekibini de davet eden Prenses Stéphanie, “Özellikle Doğu-Batı diyorum, çünkü Batı’nın Doğu’yla buluşmaya daha fazla ihtiyacı var. Geçtiğimiz aylarda Tchaïkana’da birbirini hiç tanımayan farklı kültürlerden onlarca insanı bir yemekte buluşturduk. Öyle güzel bir muhabbet ortamı oluştu ki sabah dörde kadar birbirimizden ayrılamadık.” diye konuştu. Tchaïkhana’nın hedefini “İnsanların muhakemesini, bütün insanlıkla irtibatı olan bir yardımlaşma krallığının oluşması amacıyla geliştirmek” şeklinde açıklayan Prenses, felsefelerinin “Geçmişiyle barışmak, kökleriyle nostalji duygusu olmaksızın doğru bilgiye ulaşarak tekrar buluşmak ve yarının sunacağı yollara inanmak” olduğunu söyledi.

Buluşma sonunda kendisine takdim edilen Paşabahçe’nin özel sayılı üretim koleksiyonundan Ayasofya Cam Vazo’yu kabul eden ve bundan dolayı çok duygulandığını ifade eden Prenses, Yönetim Kurulu üyelerimizle içtikleri kahvenin gerçekten de 40 yıllık bir hatır ve dostluk getirmesini temenni ettiğini söyledi.

Page 12: ACT!O üç aylık bülten

12 Act!o

FEDErAl BAşBAKAn YArDimCiSi JOëllE milqUET:

ÇeşİTLİLİK ToPLuM İÇİN Bİr güÇTür ve KeSİNLİKLe Bİr SoruN TeşKİL eTMİYor

İnSİghT

BAŞBAKAn YARDımCıSı mİLquET vE BERABERİnDEKİ CDH HEYETİ,

ECOLE DES ETOİLES'İn ORTAOKuL PROJESİnE OLAn İLGİLERİnİ

GÖSTEREREK, YEmEKTE BuLunAn YÖnETİm KuRuLu BAŞKAnı

ABDuRRAHmAn DEmİR’E, DOSYAYı DAHA YAKınDAn İnCELEYECEKLERİnİ

SÖYLEDİLER

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

Federasyonumuz, Federal Başbakan Yardımcısı Sayın Joëlle Milquet ve beraberindeki Hümanist Demokrat Merkezi (cdH) heyetini ağırladı. Sergi salonunumuzda sanatseverlerle buluşan "Ebru: kültürel çeşitlilik üzerine yansımalar isimli fotoğraf sergisini ziyaret eden heyet, daha sonra yönetim kurulumuzla birlikte bir akşam yemeği yedi.

cdH Başkanı Joëlle Milquet’nin yanı sıra, Brüksel Frankofon Parlamentosu Başkanı Julie de Groote, Brüksel Parlamentosu cdH Grup Başkanı Céline Fremault ve Brüksel Parlamentosu Milletvekilleri Pierre Migisha ile Mahinur Özdemir konuklarımız arasındaydı.

Başbakan Yardımcısı Joëlle Milquet, serginin hem sanatsal manada, hem de taşıdığı değerler yönünden göz kamaştırıcı olduğunu, zira Türkiye’nin bütün dini, kültürel ve coğrafi çeşitliliğinin bir yansıması olduğunu ve bunun ötesinde, dünyadaki

çeşitliliğin de bir tanıtımı olduğunu ifade etti. Milquet, Ebru’nun iyi bir hayat ve sanat dersi verdiğini vurgulayarak, herkese sergiyi görmeyi tavsiye ettiğini de ekledi. Başbakan Yardımcısı, “Belçika’da birlikte yaşama konusunda buradan çıkacak dersler var mı?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Biliyorsunuz ben Belçika’da olsun, başka bir yerde olsun, toplumlarda hoşgörüyü, karşılıklı saygıyı, farklılığın kabulünü, ayrımcılığın dışlanmasını destekliyorum.

Çeşitlilik benim açımdan toplum için bir güçtür ve

Page 13: ACT!O üç aylık bülten

13Act!o

Federasyonumuz, Federal Başbakan Yardımcısı Sayın Joëlle Milquet ve beraberindekiHümanist Demokrat merkezi (cdH) heyetini ağırladı. Sergi salonunumuzda sanatseverlerle buluşan "Ebru: kültürel çeşitlilik üzerine yansımalar isimli fotoğraf sergisini ziyaret eden heyet, daha sonra yönetim kurulumuzla birlikte bir akşam yemeği yedi. FOTOĞrAF: YUSUF AlTinTAş

kesinlikle bir sorun teşkil etmiyor. O halde bunu Belçika toplumunda -ister Flamanlarla Frankofonlar arasında olsun, isterse Türk, Fas veya başka orijinli insanlarla Belçika asıllılar arasında olsun- uygulayabilirsek, aynı çeşitliliği destekleyebileceğimize inanıyorum.”

Brüksel Frankofon Meclisi Başkanı

Julie De Groote ise serginin kendisini duygulandırdığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: “Bu birikim, bu aidiyetlerin çokluğu bazen dişsiz bir tebessümde, bazen de göz kamaştırıcı simaların kırışıklarında tecessüm ediyor. Bu çok duygulandırıcı bir şey. Bunlar fazlasıyla etkiliyeci resimler.” De Groote, sanatçının projeyi gerçekleştirirken kullandığı yöntemi de överek, “Fotoğrafını çektiği insanları -fotoğraf sanatçılarının her zaman yapageldikleri gibi- kendisi tanımlamamış.

Fotoğrafı çekilen insanın -Türkiye gibi mazisi olan bir ülkede bazen çok karmaşık da olabilen- kendi tanımını kullanmasını çok olağanüstü buluyorum.” şeklinde konuştu.

Misafirlerimiz daha sonra onurlarına verilen akşam yemeğinde yönetim kurulu üyelerimizle Fedactio Resepsiyon Salonu’nda bir araya geldiler. Şu an sadece ilkokul

olarak hizmet veren Ecole des Etoiles’in ortaokul projesi yemeğin ana gündem maddesi oldu. Brüksel ve Charleroi’da iki şubesi bulunan okul, Eğitim Bakanı Marie-Dominique Simonet’den projenin onayını bekliyor. Başbakan Yardımcısı Milquet ve beraberindeki cdH heyeti, projeye olan ilgilerini göstererek, yemekte bulunan Ecole des Etoiles Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Demir’e, dosyayı daha yakından inceleyeceklerini söylediler.

Page 14: ACT!O üç aylık bülten

14 Act!o

FEDErAl DEVlET BAKAni BErnArD ClErFAYT:

faaLİYeTLerİNİzİ Ne Kadar arTTırırSaNız, ToPLuM da o öLÇüde İYİLeşİr

Federasyonumuz Federal Devlet Bakanı Başkanı Bernard Clerfayt’yi ağırladı. Sergi salonumuzda bulunan Attila Durak imzalı “Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” fotoğraf sergisini Ocak ayı içerisinde ziyaret eden Bakan, 24 Şubat Perşembe günü Fedactio’yu tekrar teşrif ederek faaliyetlerimiz hakkında detaylı bilgi aldı.

Aynı zamanda Genel Merkezimiz’in içerisinde bulunduğu Schaerbeek Belediye Başkanı da olan Bernard Clerfayt, bazı üye derneklerimizi yakından tanıyor ve faaliyetlerine uzun yıllardır destek veriyor. Bununla birlikte Federasyonumuzun ve platformlarının yapısı hakkında genel bir bakış arz etmek için kendisini tekrar davet ettik. Federal Devlet Bakanı, davetimize Schaerbeek Belediyesi’nde nüfus, gençlik ve spordan sorumlu encümen üyeliği görevini yürüten Sait Köse’yle birlikte katıldı. Konuklarımızı federasyonumuz adına Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz, Başkan Yardımcımız Seval Kayman, Platform Başkanlarımız Yakup Uzun, Sümeyra Marmara, Savaş Metin ve Elif Alduman, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Abdurrahman Demir ve Alper Uyanık’la birlikte bazı üye derneklerimizin temsilcileri ağırladı.

Faaliyetlerimizi ve planladığımız

projeleri dikkatle dinleyen Bakan Clerfayt, merkezimizin bulunduğu binayı kastederek, “Bu binayı bir cevhere dönüştürdüğünüz için teşekkür ederim” dedi. Fedactio’nun yeni açtığı sergi salonunu Schaerbeek’te ağırlamaktan çok memnun olduğunu ifade eden Clerfayt, şunları kaydetti: ”Sergi salonunuz ve projelerinizle bu mahalledeki haklı yerinizi aldınız. Hayatlarında başarılı olmuş ve sosyal sorumluluk konusunda yerini almak isteyen bireyler haline gelme girişiminin çok güçlü ve mutlaka desteklenmesi gereken evrensel

bir fikir olduğu kanaatindeyim.”

Kültürlerarası diyalog alanında yaptığımız çalışmalarla yakından ilgilenen Clerfayt, “Ötekine açılma, bilgisini ve elindekileri paylaşma ve başkasının sözlerine değer verme iradesinin muhteşem bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu, herkesin hak ettiği yerde olmasını ve değerinde kabul edilmesini savunan Schaerbeek belediyesinin de

politik projesiyle örtüşmektedir. Toplulukların birbirleriyle paylaşımda bulunması ve böylelikle zenginlik kazanmaları gerekiyor.”

Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz, siyasetçilerden genellikle projelere destek vermelerinin rica edildiğini, buna mukabil Fedactio’nun bu konudaki felsefesinin tamamen farklı olduğunu vurgulayarak,

”muHTEŞEm BıR İYİLİK GERÇEKLEŞTİREn SORumLu

vATAnDAŞLARSınıZ. Bu ŞEKİLDE DEvAm EDİn.”

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

İnSİghT

Page 15: ACT!O üç aylık bülten

15Act!o

eğitim yoluyla bilginin paylaşılması, kadının toplumdaki yeri, fakirlikle mücadele gibi farklı temaları kapsayan projesinin neredeyse eksiksiz bir siyasi proje olduğunu da kaydetti. Sözlerine, “Bunlar bizi kolektif olarak daha güçlü hale getiriyor. Size ‘bir ortaokul açın’ demek benim vazifem değil. Buna ihtiyaç duyuyorsanız sizin arkanızdayım. Aynı

şekilde size ‘bir bayan derneği kurun' da diyemem. İhtiyaç hâsıl olursa, Golden Rose örneğinde olduğu gibi, geç de kalsam açılışına koşmayı bir görev addederim.” şeklinde devam eden Bakan Clerfayt, ”Muheşem bir iyilik gerçekleştiren sorumlu vatandaşlarsınız. Bu şekilde devam edin.” diye konuştu.

Konuklarımız, Prisma Eğitim Merkezi’nin binamızın birinci ve ikinci katında bulunan sınıflarını gezdikten sonra Federasyonumuzdan ayrıldılar.

Bakan Clerfayt’ye şu soruyu yöneltti: “Yapımızla, imkanlarımızla ve projelerimizle buradayız. Bu ülke için buna ilaveten neler yapabiliriz?”

Bakan Clerfayt bu soruya, siyasetçilerin rolünün vatandaşlara kendi sorumluluklarını üzerine almalarını ve hayatlarını kendi tercihlerine göre şekillendirmelerini

sağlayacak genel toplumsal şartları hazırlamak olduğunu hatırlatarak cevap verdi. “Yapageldiğiniz işleri yapmaya devam edin. Çok iyi çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz. Bütün vatandaş toplulukları sizin gibi olsaydı, çok daha ileri bir durumda olurduk. Size sadece iki şey söyleyebilirim. Birincisi, sizler faaliyetlerinizi ne kadar arttırırsanız, toplum da o ölçüde iyileşir. İkincisi ise, sizinle birlikte proje geliştirmek için her zaman ayıracak vaktimiz vardır.” şeklinde konuşan konuğumuz, Fedactio’nun sosyal sorumluluk,

GenelSekreterimizÖzkanYılmaz,siyasetçilerdengenellikleprojeleredestekvermelerinin rica edildiğini, buna mukabil Fedactio’nun bu konudaki felsefesinin tamamen farklı olduğunu vurgulayarak, Bakan Clerfayt’ye şu soruyu yöneltti: “Yapımızla, imkanlarımızla ve projelerimizle buradayız. Bu ülke için buna ilaveten neler yapabiliriz?” FOTOĞrAF: YUSUF AlTinTAş

Page 16: ACT!O üç aylık bülten

16 Act!o

Flaman liberallerden (Open Vld) oluşan üst düzey bir heyet federasyonumuzu ziyaret etti. Partinin Flaman Parlamentosu Grup Başkanı Sven Gatz, Eski Flaman Uyum Bakanı Marino Keulen, Open Vld Senato Grup Başkanı Bart Tommelein, Milletvekili Marnic Meulemeester, Grup Sekreteri Herman Fox ve parti yekilisi Peter Jaegher ziyaret heyetinde yer aldılar. Heyette ayrıca Kral 2. Albert’in onursal Devlet Bakanı unvanıyla şereflendirdiği Open Vld’nin sembol siması Federal Meclis Grup Başkanı Herman De Croo da yer aldı.

Heyet, Başkan Yardımcımız Seval Kayman, Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz ve Platform başkanlarımız Elif Alduman ile Mevlüt Akgüngör tarafından karşılanarak ziyarete Federasyonumuzun sergi salonunda bulunan “Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” fotoğraf sergisini gezerek başladı. Misafirlerimiz Attila Durak’ın mana yüklü resimlerini seyrederken takdir ve hayranlıklarını gizleyemediler. Bu ziyaret, Marino Keulen’in kapsamlı tarih bilgisini da ortaya çıkardı.

Misafirlerimiz daha sonra Fedactio Toplantı Salonu’na geçerek, Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve bazı üye dernek temsilcileri ile bir toplantı gerçekleştirdiler. Kısa bir tanışma faslıyla başlayan toplantıda ilk olarak söz alan Genel sekreterimiz Özkan Yılmaz, heyete, ziyaret ve ilgileri için teşekkür etti. Fedactio’yu anlatan bir sunum gerçekleştiren Yılmaz,

Federasyonumuzun kuruluş hikâyesini, faaliyetlerini ve hedeflerini anlattı.

Bunun ardından Eğitim ve Gençlik Platformu adına yapılan faaliyetlerin tanıtılması amacıyla Mevlüt Akgüngör söz alarak, Ecole des Etoiles’in ve öğrenci derneklerinin gerçekleştirdikleri çeşitli projeleri anlattı. Prisma Eğitim Merkezi Müdürü Mücteba Akgüngör ve Academie Eğitim Merkezi Müdürü İbrahim Anaz da bünyelerinde yaptıkları çalışmalardan bahsetme imkânı buldular. Mevlüt Akgüngör bu yapılan çalışmaların yanı sıra her ay bizzat platformun inisiyatifiyle yapılan eğitim söyleşileri serilerinden ve aktif vatandaşlık bağlamında gerçekleştirilen seminerlerden kısaca bahsetti.

Anvers Diyalog ve Anlayış Merkezi (CEDİBA) Müdürü Cüneyt Er, Toplumsal Uyum

ve Diyalog Platformumuz adına söz alarak, faaliyetlerinde, “Diyalog

yoluyla nasıl huzurlu bir toplum oluşturabiliriz?”

sorusuna cevap aradıklarını açıkladı. Başkan Yardımcımız Seval Kayman ise “Birlikte Yaşama Sanatı” ismini verdiğimiz toplumsal uyum projemizden bahsetti. Kuzey Brüksel Polis Bölgesi (Polbruno) gibi çeşitli kurumlarla işbirliği içerisinde olduklarını

söyleyen Kayman, bu projeyle

OPEn VlD hEYETİ KOnUĞUmUz OlDU

KarşıLığıNda Bİr şeY İSTeMedeN ToPLuMa hİzMeT SuNuYorSuNuz; Bu BİzİM İşİMİzİ KoLaYLaşTırıYor

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

İnSİghT

Page 17: ACT!O üç aylık bülten

17Act!o

yukarıda zikredilen soruya cevap bulmaya çalıştıklarını vurguladı.

Kayman, “Birlikte Yaşama Sanatı” projesinin, birlikte yapılan çeşitli programlar vasıtası ile yerli ve yabancı asıllı vatandaşlar arasında güzel bir bağ kurmayı hedeflediğinin altına çizdi. Marino Keulen bunun üzerine bu tarz gayri resmi ve samimi ilişkilerin çok daha büyük bir tesir ve sonuç verdiğine katıldığını ifade etti.

Toplantıda Golden Rose Genel Sekreteri Arzu Güney de söz alarak, kadınların topluma aktif katılımlarını güçlendirmeyi hedefleyen projelerinden bahsetti. Güney, çeşitli kültürlerden insanların kaynaşması adına yapılan kültür geceleri ve gönüllülük paneli gibi gerçekleştirdikleri farklı etkinliklerden örnekler verdi.

Betiad Anvers Şubesi (önceki ismiyle Aktif Girişimciler Birliği, Unaco) Başkanı Ali Anaz işadamları olarak hangi şekilde organize olduklarını ve girişimcilere sundukları hizmetleri anlattı. Eski Uyum Bakanı Marino Keulen, Unaco’yu uzun yıllardır tanıdığını ve her zaman iyi ilişkiler içerisinde olduklarını vurgulayarak, derneğin bu şekilde ilerleme gösterdiğini görmenin kendisini

Misafirlerimiz Fedactio Toplantı Salonu’na geçerek, Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve bazıdernek temsilcileri ile bir toplantı gerçekleştirdiler. Kısa bir tanışma faslıyla başlayan toplantıda ilk olarak söz alan Genel sekreterimiz Özkan Yılmaz, heyete, ziyaret ve ilgileri için teşekkür etti. FOTOĞrAF: YUSUF AlTinTAş

çok keyiflendirdiğini söyledi. Ali Anaz ise “Çeşitlilik Yöneticileri” programı kapsamında Uyum Bakanı olarak verdiği destek için Marino Keulen’a teşekkür etme fırsatı buldu. Keulen, Flaman bölgesinde girişimciliğin geleceğinin çok parlak olmadığına işaret etti ve kurumsal olmayan birçok aile şirketinin kendilerini nasıl bir geleceğin beklediğini ve şirketlerini kime teslim edeceklerini bilemediklerini söyledi. Çok sayıda iş örgütünün yönünü Türk

girişimcilere çevirdiğinin altını çizen Keulen, “Türk girişimcilerin Flaman bölgesinin geleceği olduklarını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Sunum Elif Alduman’ın Kültür ve Sanat Platformu’nu tanıtmasıyla sona erdi. Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz, Fedactio’nun topluma hizmet için var olduğunu ve bu bağlamda siyasi görüş ayrımı gözetmeksizin karar mekanizmaları ile işbirliği yapmak istediklerini belirtti.

Sven Gatz Fedactio ekibine yaptıkları çalışmaları sunmalarından dolayı teşekkür ederek sözlerine şu dikkat çekici ifadeleri kullandı: “ Size bakınca ne istediğini ve ne yaptığını iyi bilen ve yaptıklarını ileriye taşımak isterken kaliteden ödün vermeyen

Page 18: ACT!O üç aylık bülten

18 Act!o

sağlam temelli insanlar görüyorum. Siyasetçiler olarak birçok dernekle görüşüyoruz ve bunlar genellikle her türlü şeyi talep etme konumunda oluyorlar. Sizler bu açıdan bakıldığında da çok farklısınız. Karşılığında bir şey istemeden topluma hizmet sunuyorsunuz. Bu bizim işimizi kolaylaştırıyor. Sizde gördüğümüz ve beni en çok etkileyen özelliklerden biri de, hikâyenizin bir şey yapmadan yerinde oturup, klasik eşit hak talebinde olan azınlık öykülerinden değil. Aksine karşımda bir şeyler yapmak için heyecan duyan bir kitle görüyorum.”

Marino Keulen de söz alarak Fedactio’nun misafirperverliği ve karşılıklı tanışma fırsatı için teşekkür etti ve şunları ekledi: “Yabancı asıllıların oluşturdukları birçok kurum, iyi niyetli olsalar da içe dönük faaliyetler gerçekleştiriyorlar ve genelde yerli derneklerle iletişime geçmiyorlar. Bunun tam tersi de söz konusu tabii. Bu şekildeki ayrı yapılanmalar toplum içinde adacıklar oluşmasına neden oluyor. Kendi adanızda yaşadığınız ve ötekinin sizi rahatsız etmediği sürece her şey yolundaymış gibi gözüküyor. Bu kesinlikle doğru bir şey değil. İnsanlar kökenleri ne olursa olsun sağlıklı bir toplum için bir arada yaşamaya çalışmalıdır ve bu noktada

sizin önemli bir köprü rolü üstlendiğinizi düşünüyorum. Toplumumuzun buna çok ihtiyacı var. Bu köprü vazifesini daha ileriye taşımanız ve çok daha fazla insana ulaşmanızı bütün kalbimle temenni ediyorum.”

Bart Tommelein ise Fedactio’nun Belçika’da bulunan diğer yabancı asıllılara örnek teşkil edebileceğini belirterek, seçim bölgesi Oostende’de Çek ve Polonya asılıı iletişime geçmenin zor olmasını buna örnek gösterdi.

Aynı zamanda Oudenaarde Belediye Başkan Yardımcısı olan Milletvekili Marnic Meulemeester çalışmalarımız için övgüsünü dile getirdi ve bulunduğu şehre bizi davet etti.

Devlet Bakanı Herman De Croo, farklı bir programı olduğu için erken ayrılmak zorunda kaldı. Genel Merkezimizin tasarımını çok beğendiğini ifade eden De Croo, özellikle de toplantı odamızın güzelliğinin etkisinde kaldığını sözlerine ekledi. De Croo, fotoğraf sergisinin de kendisine büyük keyif verdiğini aktararak, Türk insanının estetik ve kalite anlayışına hayran kaldığını belirtti.

Misafirlerimiz toplantı sonunda şeref defterimize duygularını aktardı. Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz ise günü hatırasını heyete el yapımı bir çini tabak takdim etti.

Genel Merkezimizin tasarımını çok beğendiğini ifade eden De Croo, özellikle de toplantıodamızın güzelliğinin etkisinde kaldığını sözlerine ekledi. De Croo, Fotoğraf sergisinin de kendisine büyük keyif verdiğini aktararak, Türk insanının estetik ve kalite anlayışına hayran kaldığını belirtti.FOTOĞrAF: YUSUF AlTinTAş

Page 19: ACT!O üç aylık bülten

19Act!o

Biz siyasiler, bizim şu bunaltıcı Wetstraat çanlarının dışında hayatın durmadığını, herkesin bizim gibi nefesini tutarak hükümeti kurma görevinin kime verileceğini beklemediğini ve bir kaç hafta boyunca hangi göğüs kabartıcı sıfatı taşıyacağını merak etmediğini neredeyse unutacaktık.

Open Vld olarak geçtiğimiz günlerde Belçika’nın genelinde faal olan Türk derneklerinin çatı kuruluşuna misafir olduğumuzda bunu bir kez daha derinden hissettik. İlk önce Türk yekpareliğindeki etnik çeşitliliği göz kamaştırıcı bir şekilde sergileyen ‘Ebru’ isimli etkileyici fotoğraf sergisinde ağırlandık.

Beş ekseni olan bir kubbe gibi çalışıyorlar: girişimcilik, eğitim, kültür, toplumsal uyum ve vatandaşlık ile kadınların konumu.

‘Türk’ dernekleri derken, şu ince çizgiyi hemen belirgin hale getirmemde fayda var: buradaki insanlar, büyük ölçüde ikinci veya üçüncü nesil Belçikalılar. Kendilerini o şekilde tanımlıyor ve öyle hissediyorlar; fakat aynı zamanda Türk kökenlerini bir köprü vazifesi olarak değerlendirmek arzusundalar.

Hikâyelerinde beni özellikle cezbeden, onların hedef kitlesini sübvansiyonlar, etüt sınıfları, spor faaliyetleri, Türk çay partileri

gibi faaliyetlerle oyalayan klasik göçmen derneği merhalesini çoktan aşmış olmaları. Yetkililerin kendilerini -en azından manevi olarak da olsa- desteklemelerini tabiî ki isterler. Fakat buna takılıp kalmadan başlarının çaresine bakıyorlar ve kaderlerini kendi ellerinde tutmak istiyorlar.

Mesela bir Flaman Osmanlısı, Anvers ağzıyla “Betiad gibi Türk girişimcilerden oluşan bir dernekleri olduğunu” kaydediyor. Fakat aynı zamanda UNIZO’ya da üyeler.

Veya onlardan biri, “Tecride karşı sosyal sorumluluk ve aktif vatandaşlık gibi konularda çok net bir vizyona sahip olduklarını” anlatıyor Gent şivesiyle.

Yerel bir Flamancaya Aalst aksanı katılarak, öğrenci ve velileri ile sıkı irtibatlı olarak, toplumda ilerlemenin gündemin en üst maddesine taşındığı ve kapının herkese açık olduğu seküler okullarının olduğu da anlatıldı mesela bizlere.

Bunlar ne istediklerini bilen, kendilerini edilgenliğe terk etmeyen, grup ve fert olarak kendilerini geliştirmek isteyen insanlar. Bu şevkle bizi daha iyi günler beklediğine inancım tam.

Federal hükümetin kurulmasına gelecek olursak şayet…

HıKâYELERİnDE BEnİ ÖZELLİKLE CEZBEDEn, OnLARın, HEDEF KİTLESİnİ SüBvAnSİYOnLAR, ETüT SınıFLARı, SPOR FAALİYETLERİ,

TüRK ÇAY PARTİLERİ GİBİ FAALİYETLERLE OYALAYAn KLASİK GÖÇmEn DERnEğİ mERHALESİnİ ÇOKTAn AŞmıŞ OLmALARı. YETKİLİLERİn KEnDİLERınİ DESTEKLEmELERİnİ TABİî Kİ İSTERLER. FAKAT BunA

TAKıLıP KALmADAn BAŞLARının ÇARESİnE BAKıYORLAR vE KADERLERİnİ KEnDİ ELLERİnDE TuTmAK İSTİYORLAR

FlAmAn PArlAmEnTOSU OPEn VlD grUP BAşKAni SVEn gATz

TürK LoKuMu TadıNda

TirnAK ArASi

Page 20: ACT!O üç aylık bülten

20 Act!o

26-29 Ocak tarihleri arasında gerçekleşen Bursa-Brüksel Günleri için ülkemize gelen Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Federasyonumuza konuk olarak, Yönetim Kurulu Başkanımız İsmail Cingöz tarafından onuruna verilen yemekte yönetim kurulu üyelerimizle buluştu.

Başkanımız İsmail Cingöz’den Fedactio’nun ve üye derneklerinin çalışmalarını ayrıntılı bir şekilde dinleyen Devlet Bakanı, yapılan faaliyetlerden duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi: “Başkanımızdan faaliyetleriniz hakkında çok güzel şeyler işittim. Zaten bizim de gönlümüzde bu var. Allah hepinizden razı olsun” dedi.

Egemen Bağış kendisinin de uzun yıllar Türkiye dışında bulunduğunu ve gurbet hayatı yaşadığını söyleyerek, yönetim kurulumuza hitaben “Başkanınız yaptığınız çalışmalardan

bahsetti. Memnuniyetle bilgi sahibi oldum. En çok hoşuma giden tarafı da açıkça söyleyeyim kendi aranızdaki dayanışma. Bu çok önemli.” diye konuştu.

Her yerde olduğu gibi Belçika’da da birbirinden farklı olan ve birbirinden farklı düşünen yapılanmaların olabileceğini söyleyen Bakan Bağış, “Önemli olan ortak paydalarda dayanışma ve işbirliği içerisinde olabilmektir” vurgusunu yaptı.

Yemekten sonra Fedactio Kültür ve Sanat Platformu’nun Belçikalı sanatseverlerle buluşturduğu "Ebru:

Kültürel Çeşitlilik üzerine Yansımalar" isimli fotoğraf sergisini de gezen Devlet Bakanı Egemen Bağış, Attila Durak’ın projesinden derlediği ve federasyonumuzun sergi salonunda bulunan 150’ye yakın fotoğrafı ayrıntılı bir şekilde inceledikten sonra başarılar dileyerek Federasyonumuzdan ayrıldı.

DEvLET BAKAnı EGEmEn BAğıŞ, ATTıLA DuRAK’ın EBRu İSİmLİ SERGİSİnİ AYRınTıLı BİR ŞEKİLDE İnCELEDİKTEn SOnRA BAŞARıLAR DİLEYEREK

FEDERASYOnumuZDAn AYRıLDı

T.C. DEVlET BAKAni EgEmEn BAĞiş:

öNeMLİ oLaN orTaK PaYdaLarda daYaNışMa ve İşBİrLİğİ İÇerİSİNde oLaBİLMeKTİr

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

İnSİghT

Page 21: ACT!O üç aylık bülten

BuRSA HEYETİ, KüLTüR vE SAnAT PLATFORmumuZun BRüKSEL’E TAŞıDığı ATTİLA

DuRAK İmZALı “EBRu: KüLTüREL ÇEŞİTLİLİK

üZERİnE YAnSımALAR” İSİmLİ FOTOğRAF SERGİSİnİ

DE ZİYARET ETTİ

BUrSA BElEDİYElEr BİrlİĞİ BAşKAni mUSTAFA DÜnDAr:

hedefİMİz, KüLTürLeraraSı SaYgıYı ve uYuMu TeşvİK eTMeKTİr

Bursa Belediyeler Birliği, Osmangazi Belediyesi ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlen “Brüksel’de Bursa Günleri” çerçevesinde başkentimize gelen 120 kişilik Bursa heyeti, temaslarının üçüncü gününde federasyonumuza konuk oldu. Onuruna verilen öğle yemeğinde Başkanımız İsmail Cingöz ve Yönetim Kurulu Üyelerimizle buluşan heyete Bursa Belediyeler Birliği ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar başkanlık etti.

Başkan Mustafa Dündar, Bursa Günleri çerçevesinde düzenledikleri etkinliklerin Bursa’ya büyük katkıları olacağını söyledi. “Bursa’yı marka şehir yapmak için çalışıyoruz. Hedefimiz, kültürler arası saygı ve uyumu teşvik etmek, bölgesel ve dünya çapında işbirliğine katkıda bulunmak.” diyen Dündar, barış ve istikrarın yaygınlaşmasına katkı sağlayıp, yenilikçi yaklaşımlarla hizmet kalitesini daha da artırmak istediklerini ifade etti.

Milletvekilleri, belediye başkanları, vilayet temsilcileri, bürokrat ve gazetecilerden oluşan heyet, Kültür ve Sanat Platformumuzun Brüksel’e taşıdığı

Attila Durak imzalı “Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” isimli fotoğraf sergisini de ziyaret etme fırsatını elde ettiler. Yemekten sonra misafirperverliğinden dolayı Fedactio’ya teşekkür eden Heyet Başkanı Mustafa Dündar, Başkanımız İsmail Cingöz’e Bursa’dan getirdikleri bir hat tablosu hediye etti.

Başkanımız, hediyeyi Federasyonumuz adına kabul ederken, Başkan Dündar’a teşekkür etti. “Sanatın bizim için ifade ettiği değer çok önemli. O dil çok önemli. Federasyonumuz içerisindeki platformlardan

bir tanesi de bu nedenle Kültür ve Sanat Platformu’dur” şeklinde konuşan Başkanımız, aldığı hat tablosunun kendisi için bütün hediyelerin üstünde bir kıymet ve değer ifade ettiğini söyledi.

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

FOTO

Ğr

AF:

Üm

İT V

UrE

l

İnSİghT

Page 22: ACT!O üç aylık bülten

22 Act!o

Mayıs 2010’da hizmet hayatına başlayan federasyonumuzun ilk Olağan Genel Kurul Toplantısı 8 Ocak Cumartesi günü Fedactio Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yaklaşık 110 üye dernek temsilcisinin katıldığı genel kurulda yönetim kurulu ibra edilirken, 2011 yılının bütçesi de üye dernekler tarafından onaylandı. Genel Kurul’da Hamit Andiç’tan boşalan Kültür ve Sanat Platformu Başkanlığı’na Elif Alduman, Dr. Erkan Toğuşlu’dan boşalan Toplumsal Uyum ve Diyalog Platformu Başkanlığı’na ise Yakup Uzun getirilirken, Ertuğrul Demir, İbrahim Ünver ve İbrahim Anaz Başkan Yardımcıları olarak seçildiler.

2011GönüllülükYılı’naözelvurgu

Genel Kurul’da ilk olarak söz alan Başkan Yardımcımız Salih Türkel, Avrupa Komisyonu’nun 2011 yılını “Gönüllülük Yılı” ilan ettiğini hatırlattı ve üye dernek temsilcilerinin bu vesileyi en iyi şekilde değerlendirme çağrısı yaparak, Fedactio olarak 2011 Gönüllülük Yılı’nın ruhuna uygun bütün faaliyetlerin sonuna kadar arkasında olduklarının altını çizdi.

Genel Kurul’da Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz da bir konuşma gerçekleştirdi. Üye dernek temsilcilerine yasalardan ve Federasyon tüzüğünden doğan yükümlülüklerini hatırlatan Yılmaz, Fedactio olarak her üye derneğin bu yükümlülükleri yerine getirmesine son derece ehemmiyet

verdiklerine vurgu yaptı.

“BizleryeninesilBelçikalılarız”Toplantıda son olarak söz alan Yönetim

Kurulu Başkanımız İsmail Cingöz, Fedactio’yu, bütün kişi ve kurullarıyla, üretmiş olduğu hizmetler ve projeleriyle ve her şeyden önce ortaya koyduğu anlayışıyla çok değerli bulduğunu ifade ederek, “Bidayetinde farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden gelmiş insanların ikinci, belki de üçüncü kuşak çocuklarıyız. Bize özel bu değerlerin

yanında bizler yeni nesil Belçikalılarız. Buradaki hayat bizim hayatımız, toplum bizim toplumumuz, devlet bizim devletimiz. Buradaki kamusal hayat ve kamu kültürü bizim için çok değerlidir.” şeklinde konuştu.

Sözlerine, “İkinci, hatta üçüncü kuşakların kurduğu dernekler, sivil toplum inisiyatifleri olarak sizlerden, hepinizden ve çalışmalarınıza destek veren bütün gönüllülerden özellikle istirhamım şudur ki; beklentisiz olun! Bu ülkeye ve bu ülke insanımıza sunacağımız hizmetlerde fedakarlık

vasfımız olsun. Küçük menfaatler ayağımıza engel olmasın.” şeklinde devam eden Başkan Cingöz, üye derneklere toplumsal uyuma önem verme çağrısı yaparak, “Bunun yolları çoktur. Kültürel çoğulculuk, eşit haklar ve hürriyetler, demokratik katılım, bir diğerine, kişiliğine, kültürüne, konumuna saygı, yaşadığımız ülkeyi ve değerlerini tanıma,

YAKLAŞıK 110 üYE DERnEK TEmSİLCİSİnİn KATıLDığı

GEnEL KuRuL’DA YÖnETİm KuRuLu İBRA EDİLİRKEn,

2011 YıLının BüTÇESİ DE üYE DERnEKLER

TARAFınDAn OnAYLAnDı

OlAĞAn gEnEl KUrUlUmUz TOPlAnDi

BİzLer YeNİ NeSİL BeLÇİKaLıLarız

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

İnSİghT

Page 23: ACT!O üç aylık bülten

23Act!o

anlama ve özümseme bizde tam karşılığını bulmak zorundadır.” dedi.

“Herkesegönlümüzüvefaaliyetlerimiziaçalım”

Başkanımız İsmail Cingöz, içinde yaşadıkları toplumun sorunlarına duyarlı

olmaları ve karşılaşılan sosyal, ekonomik, eğitim ve kültürel problemlere hep beraber çözümler üretmeleri gerektiğini de ekleyerek, bütün üye dernekleri yapıcı ve pozitif katkıda bulunmaya davet etti. “Yıllar önce bize kapılarını açan bu yeni vatanımızda yaşayan herkese gönlümüzü ve faaliyetlerimizi açalım. Toplumsal uyuma kazandırabileceğimiz en üst düzey katkıyı yapmayı bir vazife, bir borç addediyorum.” diyen Başkan Cingöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beraber yola çıktığımız bütün dernekler ve birlikte yapılandırdığımız Toplumsal Uyum ve Diyalog, Eğitim ve

Gençlik, Kadın ve Toplum, Kültür ve Sanat, Girişimci ve Profesyoneller Platformlarıyla temel ilke ve prensipler etrafında buluştuk. Bunların başında ise güvenilirlik ve şeffafiyet gelmektedir. Bunun için çalışmalarımızdan herkesi haberdar edin. Bütün sivil toplum kuruluşları, belediye ve diğer bütün

kuruluşlarla ortak projeler geliştirin. Paylaşımcı, açık düşünceli ve katılımcı olmayı önemseyin.”

Başkan Cingöz son olarak genel kurul vesilesiyle herkesin yeni yılını kutlayarak, bütün üye derneklerin gelecek çalışmalarında yürekten başarılar dilediğini söyledi. Federasyon bünyesinde görev alan arkadaşlarını da tebrik eden Başkan, temsil ettikleri derneklerin takdir ve teveccühlerine layık olacak çalışmalar yapmalarını temenni ettiğini kaydetti.

Genel Kurul’da Hamit Andiç’tan boşalan Kültür ve Sanat Platformu Başkanlığı’na ElifAldumanve Dr. Erkan Toğuşlu’dan boşalan Toplumsal uyum ve Diyalog Platformu Başkanlığı’na Yakup uzun getirilirken, Ertuğrul Demir, İbrahim ünver ve İbrahim Anaz Başkan Yardımcıları olarak seçildiler. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 24: ACT!O üç aylık bülten

DOSYA

Avrupa Komisyonu, sivil toplumun–ilk f ikrin ortaya atıldığı-2 0 0 6 y ı l ı n d a n b u y a n asür en ı s r ar l ar ına cevapvererek,2011yılınınAvrupaGönül lülük Yı l ı i lan ett i .AvrupaGönüllülükMerkezi,Dünya İzciHareketiÖrgütü,Social Platform, Kızılhaç,Avrupa Gençler Forumu,Avrupa Yaşlılar Platformuv e daha b i r ç ok ör güt übir araya getiren itt ifakseferber l ik i lan ederek ,Avrupa Birliği makamlarını

harekete geçir ip gönül lülüky ı l ı n ı n r e s m e n i l a n

edilmesini sağladılar.Avrupa Parlamentosu,b u y ı l a ö z e l

Dosya | Alper uyanık

Şimdi Gönüllülük Zamanı

Page 25: ACT!O üç aylık bülten

düzenlenecek faal iyet lere destekvermek amacıyla 11 milyon avrolukbir pakete onay verdi. Resmi adıyla“Akt if Vatandaşl ığ ı Gel işt irmeyeYönelik Avrupa Gönüllü FaaliyetlerYılı”, dört amaca hizmet ediyor:(1)AvrupaBirliği içerisindegönüllülüğeu y g u n ş a r t l a r ı n o l u ş m a s ı i ç i nçal ışmak; (2) Gönüllülüğe adanmışörgütlerihareketegeçirecek imkânlarıtanıyarak kalitelerinin yükselmesinisağlamak: (3)Gönüllülük faaliyetlerininmü k t e s e b a t ı n ı t a k d i r v e t a l t i fetmek; (4) Gönüllülüğün kıymeti vefaydası gibi konularda kamuoyununduyarlılığınıartırmak.Bizdebu fırsatıdeğerlendirerekprojektörlerimizi 1,5milyonu ülkemizde faaliyet gösteren100milyonuaşkınAvrupalıgönüllüdenbazılarına doğrulttuk.

İllÜ

STr

AS

YOn

: nEC

İP ş

Ah

İn

Şimdi Gönüllülük Zamanı

Page 26: ACT!O üç aylık bülten

26 Act!o

koşturuyorum. Sahiplenilmeyi bekleyen çeşit çeşit iş var burada.” şeklindeki ifadeleriyle de, yaşlılığında sosyal hayatını bu şekilde muhafaza ettiğini ifade ediyor. “Gönüllülük sizi hangi ölçüde tatmin ediyor?” şeklindeki soruya ise şu cevabı veriyor Freddy: “Bir işe yaradığımı hissetmek beni hoşnut kılıyor. Eski iş arkadaşlarımı günlerini heba ederken görüyorum ya; bu faaliyet bana o pasifliğin çok fevkinde geliyor.”

“Bu restoranda üç yıldır gönüllü olarak çalışıyorum. Sabit bir görevim yok, hemen her işe koşturuyorum. Mutfak olsun, kahve servisi olsun, bulaşıktan tutun da yerlerin silinmesi ve çamaşır yıkamaya kadar birçok iş yapıyorum. Restorana bir parça toprak hibe edildi, aynı zamanda oraya zerzevat ekmekle meşgulüm.” diyor Nicole yüzünde tatminkar bir ifadeyle. “Bu restoranı sekiz senedir tanıyorum. Müşteri olarak geliyordum ve buradaki iş yükünü görünce yardım etmeye karar verdim. Eli boş oturabilecek yapıda bir insan değilim. Bu benim için eğlenceli bir iş. Birçok insanla tanışıp kaynaşmama vesile oluyor.” diye devam ediyor. Nicole, restoranın müdavimi birçok insanın boşlukta olduğunu ve kendisini bir büyükanne gibi kabul ettiklerini de vurgulayarak, “Küçük bir tebessüm, mütevazı bir ağırlama bile onlara

aint-Gilles Bariyeri’nin bir kaç sokak ötesinde, Brüksel’in popüler mahallelerinin birinde, Bosna sokağında bulunan halk lokantasının

sarımtırak duvarlarını Coluche’ün fotoğrafları ve karakalem portreleri süslüyor. Projenin mimarı merhum sanatçı, bütün ‘Restos du Coeur’lerde olduğu gibi, burada da restoranın müdavimleri tarafından hayırla yâd ediliyor. Nicole ve Freddy, emekliliklerinin tadını ihtiyaç sahiplerine gönüllü olarak yemek dağıtarak çıkarıyorlar. KULeuven’nin deneyimli antropologlarından olan Johan Leman’ın bize tarif ettiği kendine özgü gönüllü profillerinden birini temsil ediyor Nicole ve Freddy. Hani şu, “Çalışmayı bırakmak için daha çok gencim” diyen türden emekliler. Freddy 2004 yılından bu yana Restos du Coeur’ün gönüllü hizmetinde. “Dedem 86 yaşına kadar çalışmış. Babam da aynı şekilde. 70 yaşımdan bu yana emekliyim. Evde eli boş oturmaktansa, onların yolundan gitmeyi yeğledim. Bu aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin de bir yolu.” şeklindeki sözleriyle, gönüllülüğü fiziksel etkinliğini muhafaza etmenin bir yolu olarak gördüğünü anlatıyor adeta. “Kendimi meşgul etmek ve dört duvar arasında tecrit olmamak için yapıyorum bunu. Hemen hemen her işe

DOSYA

Sİl

lÜS

TrA

SYO

n: n

ECİP

şA

hİn

Page 27: ACT!O üç aylık bülten

27Act!o

keyif veriyor. Bu benim mutlu olmam için yeter.” şeklinde konuşuyor.

Bunun yanında Profesör Leman’ın “mevsimsel” diye tanımladığı gönüllüler de var. “Bazı belirli eylemler için kendilerine başvurulan” gönüllüler. Bilgisayar programcısı Veysel Türüt, Haren’de ve Marchienne-au-Pont’da iki şubesi bulunan bir ilkokul olan Ecole des Etoiles’in ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş bir dostluk derneğinin başında bulunuyor. Okul için yaptıkları gönüllü faaliyetler profesörün bu tanımıyla birebir örtüşüyor. “Mesela okulun duvarlarını boyamak için velilerin yardımına başvuruyoruz. Teknik meseleler için çoğu zaman bana başvuruluyor. Bunun yanında mevsimsel talepler de olmuyor değil. Örneğin kısa bir süre önce talebelerin bavullarını kampa gittikleri Arden bölgesine kadar götürdük.” şeklindeki ifadeler kullanan Türüt, okulun internet sitesini de yine bilgisayarcı bir arkadaşının yardımıyla yaptıklarının altını çiziyor. Motivasyon kaynağını güçlükle tarif ediyor Veysel Türüt. “Neden gönüllük?” sorusuna, bir süre duraksadıktan sonra “Bu

güzel bir soru! Benim için gönüllü olmak, karşılığını beklemeden kendinden bir şeyler verebilmektir. Bazen basit bir tebessüm bizleri mutlu ediyor. Bu, motive olmamız için bize yetiyor”. şeklinde bir cevap veriyor ve devam ediyor: “Sadece gönüllülük yaparak hayatımızı idame ettiremeyiz belki. Fakat bazen küçük bir jest, bir mimik tatmin olmamız için yeterli oluyor.” Türüt, okulun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için genellikle boş vakitlerinden fedâkarlık yaptığını anlatarak, “Bazen oğlumu okula bıraktığımda mesela bir ağ sorunu için bana başvuruluyor. Boş vaktim varsa hemen çözmeye çalışıyorum. Aksi takdirde çalışma saatlerimin dışında bir zaman öneriyorum.” şeklinde konuşuyor. Veysel Türüt ve arkadaşlarının yardımına koştuğu okul, önümüzdeki yaz döneminde büyük bir tadilata girmeye hazırlanıyor. Faaliyetlerini orta öğretime taşımak için Eğitim Bakanlığı’nın iznini bekleyen okul yönetimi, kararın her an çıkabilme ihtimaline karşılık işi sıkı tutmakta kararlı. Bu nedenle kış aylarını yeni aldığı ve zerzevat bahçesine dönüştürerek doğa içerisinde bir sınıf açmayı planladığı arsadaki

“Bu restoranda üç yıldır gönüllü olarakçalışıyorum. Sabit bir görevim yok, hemen her işe koşturuyorum. mutfak olsun, kahve servisi olsun, bulaşıktan tutun da yerlerin silinmesi ve çamaşır yıkamaya kadar birçok iş yapıyorum. Restorana bir parça toprak hibe edildi, aynı zamanda oraya zerzevat ekmekle meşgulüm.” diyor nicole yüzünde tatminkar bir ifadeyle. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Restos du Coeur gönüllüsü Freddy,“Dedem 86 yaşına kadar çalışmış. Babam da aynı şekilde. 70 yaşımdan bu yana emekliyim. Evde eli boş oturmaktansa, onların yolundan gitmeyi yeğledim. Bu aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin de bir yolu.” şeklindeki sözleriyle, gönüllülüğü fiziksel etkinliğini muhafaza etmenin bir yolu olarak gördüğünü anlatıyor adeta. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 28: ACT!O üç aylık bülten

28 Act!o

ağaçları velilerin yardımıyla budamakla geçirdi. Bütün bunlar, bu önemli projelerinin hayata geçirilmesine gönüllü katkı sağlamak isteyen veliler için bulunmaz birer “nimet”.

Leman’ın “yapısal gönüllüler” diye tanımladığı üçüncü bir zümre daha var. Profesör, bunların tepkisinin, “Belirli vasıflara sahibim ve bunlara ihtiyaç duyulabilecek bir yapı var. Neden bu niteliklerimi diğer insanların istifadesine de sunmayayım ki?” şeklinde olduğunu vurguluyor ve şunu ekliyor: “İnanın bana, bu insanlar gönüllü olduklarından dolayı hiçbir şekilde mutsuz olmuyorlar.”

Frédéric Defays, karşılaştığı bir trafik kazası sonucunda tesadüfen Belçika Kızılhaç’ında gönüllü olarak çalışmaya başlamış bir devlet memuru. 1993 yılından bu yana bu görevini kararlılıkla yürüten Defays üstteki tanımın işaret ettiği gönüllülerden biri. Karşılaştığı kazanın mağdurları için hiç bir şey yapamamış olmanın gönüllülük hayatının tetikleyici unsuru olduğunu söyleyen Defays, o süreci, “Kendimi elleri sallanır vaziyette ve kazazedelere yardım etmek için ne yapacağını bilemez halde

buldum. O olaydan sonra cankurtaranlık dersleri aldım. Cana yakın insanlarla tanıştım ve çok güzel bir ortam buldum. Adım atmam gerektiğine karar verdim ve Kızılhaç’a gönüllü olarak girdim.” şeklindeki sözlerle anlatıyor ve ekliyor: “Bunlar feragat isteyen şeyler. Günümüzde iş hayatıyla özel hayatı birlikte götürebilmek, birçok insana zaten karmaşık geliyor. Fakat başkaları için ayıracak vaktimiz her zaman vardır ve kendimizi buna göre organize ediyoruz. Dayanışma değerleri içinde büyütüldüm. Bugün başkalarına bir şey verebileceğimi biliyorum. Onlara yardım edebiliyorum ve bazen bir hastanın basit bir teşekkürü bile muazzam bir hoşnutluk veriyor.”

Belçika Kızılhaç’ı neredeyse yirmi yıldır Frédéric Defays’e güvenebileceğini biliyor. Gönüllüyü “gerçekten itimat edilebilecek” bir insan olarak tanımlayan Profesör Leman’ın gözünde bu nitelik olmazsa olmaz vasıflardan biri. “İyi bir gönüllü, gönüllülüğünü profesyonelce yapan biridir. Bunun için maaş alıyormuşçasına, profesyonel mesleğini icra ederken gösterdiği hassasiyeti, şevki ve motivasyonu gönüllülükten esirgememesi

DOSYA

Karşılaştığıkazanınmağdurlarıiçinhiçbiryapamamışolmanıngönüllülükhayatınıntetikleyici unsuru olduğunu söyleyen Defays, o süreci, “Kendimi elleri sallanır vaziyette ve kazazedelere yardım etmek için ne yapacağını bilemez halde buldum. O olaydan sonra cankurtaranlık dersleri aldım. ” şeklindeki sözlerle anlatıyor.FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Motivasyon kaynağını güçlükle tarifediyor Veysel Türüt. “Neden gönüllük?”sorusuna, bir süre duraksadıktan sonra “Bu güzel bir soru! Benim için gönüllü olmak, karşılığını beklemeden kendinden bir şeyler verebilmektir. Bazen basit bir tebessüm bizleri mutlu ediyor. Bu, motive olmamız için bize yetiyor”. şeklinde bir cevap veriyor FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 29: ACT!O üç aylık bülten

29Act!o

gerekiyor.” diye konuşuyor Leman ve buradaki ince çizgiyi şu şekilde belirtiyor: “Mesleğini iyi icra eden birisi, yaptığı işi sevmeden bunu yapamaz”. Dolayısıyla, gönüllülüğün hakkını vermek için, gönüllü olarak yapılan faaliyetlerin benimsenmesi ve sevilmesi gerekiyor. Kendisi de yıllardır yönettiği Foyer bölgesel entegrasyon merkezinde gönüllü olan Profesör Leman, gönüllünün yararlı olduğunu hissetmesinin olmazsa olmaz şartlardan biri olduğunu düşünüyor. Diğer bir önemli nokta ise gönüllünün yeteneklerini değerlendirebileceği ve gönüllü hizmet verdiği kurumun azami istifadesine sunabileceği işlerde istihdam edilmesi. İnsanın iş hayatıyla gönüllülüğü bir arada yürütebilmek için hayatını ne şekilde değerlendirmek istediği konusunda kararlı olması gerektiğini düşünen deneyimli antropolog, kendisinin bireysel bir tercih yaptığını ve haftada birkaç saatini gönüllü faaliyetlere adamaya karar verdiğini söyledi. Bunun sebebini, “Bir mesleğe sahibim ve benim bu mesleği icra etmemi sağlayan bazı vasıflarım var. Neden bunları çalışma alanımla çok alakasız olmayan bir merkezde değerlendirmeyeyim ki? Ben bir

antropoloğum. Çok kültürlülük ve göç gibi konularla çok içli dışlıyım. Burası bu alanlarda faaliyet gösteren, Brüksel merkezli ve daha da önemlisi Molenbeek’te bulunan bir kurum. Bir antropoloji profesörü için sahayla irtibatı koparmamak çok önemli. Burada öğrendiğim çok şey var. Gençlerle irtibatı koparmıyorum, genç kalıyorum, hareket halindeyim ve bir antropolog olarak Molenbeek’te neler olup bittiğini öğreniyorum. Ve bu durumdan son derece memnunum.” şeklindeki sözlerle açıklayan Profesör Leman, sözlerini, akademik dünyada iş hayatının yanında gönüllü hizmetlerde koşturan yeterince insan olmayışından yakınarak tamamlıyor: “Etrafıma baktığımda yeteri kadar gönüllü göremiyorum. Sanki sayıları daha fazla olabilirdi gibi geliyor bana...”

Gönüllüyü“gerçektenitimatedilebilecek”bir insan olarak tanımlayan ProfesörLeman’ıngözünde bu nitelik olmazsa olmaz vasıflardan biri. İyi bir gönüllü, gönüllülüğünü profesyonelce yapan biridir. Bunun için maaş alıyormuşçasına, profesyonel mesleğini icra ederken gösterdiği hassasiyeti, şevki ve motivasyonu gönüllülükten esirgememesi gerekiyor.” diye konuşuyor Leman ve buradaki ince çizgiyi şu şekilde belirtiyor: “mesleğini iyi icra eden birisi, yaptığı işi sevmeden bunu yapamaz”.

İllÜ

STr

AS

YOn

: nEC

İP ş

Ah

İn

Page 30: ACT!O üç aylık bülten

30 Act!o

DOSYA

İşhayatınıgönüllülükleyürütmekzorzanaat!marc Bouteiller, Belçika Kızılhaç’ında iki yıldır gönüllülük danışmanı olarak çalışıyor.

Acil yardım ve sosyal eylem alanlarının dışında kan bağışı ve mültecilerin ağırlanması gibi konularda da hizmet veriyorlar. Sayıları 9 bini bulan gönüllüleri için herkese hitap edebilecek bir faaliyet yelpazaleri mevcut. Kızılhaç gönüllülerinin çoğunluğu ya 30 yaşın altında, ya da 50 yaşın üzerinde. Bouteiller, bunun sebebini “ulaşılması zor bir zümre var. Son derece hareketli bir özel hayatları olan, evlatlarını yetiştirme yükümlülüğü altında bulunan ve iş hayatlarında yükselmekte olan insanlar bunlar. İki ağır sorumluluğun yanında bir üçüncüsünün altına girmek istemiyorlar.” şeklinde izah ediyor. Fakat ona göre, bunların arasında gönüllülük faaliyetlerine zaman ayıranlar, vazifelerinin büyük bir verimlilikle tamamlıyorlar. Sözlerine, “Bu iki sınırlama onları kaliteli bir sonuca odakladığından dolayı daha verimli oluyorlar. Bu olgu, iş hayatları yoğun olanlarda özellikle hissediliyor.” şeklinde açıklık getiren Bouteiller, profesyonel hayatla gönüllülüğü bir arada yürütmek için insanın ne istediğine tam olarak açıklık getirmesi gerektiğine işaret ederek, sözlerini, “Bazıları bir eğitim vasıtasıyla, bazıları ise dayanışma derdiyle veya iş hayatlarında bulamadıkları manayı burada bulup günlerine değer katmak amacıyla geliyorlar. Dolayısıyla, gönüllü olma kararını vermeye birçok etkenin sebebiyet verebildiğini görüyoruz. Zannediyorum insanların ilk olarak kişisel bir çalışma yapması ve kendisini gönüllü olmaya ikna edecek sebebi belirlemesi gerekiyor. Çünkü gönüllülükte başarılı olmanın yolu buradan geçiyor.” şeklinde tamamlıyor. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 31: ACT!O üç aylık bülten

31Act!o

gönÜllÜlÜK AJAnDASi | Son nüshalar sahiplerini bekliyor

fedaCTıo'daN göNüLLüLere göNüLLüLüK aJaNdaSı

Günümüzde 100 milyondan fazla Avrupa vatandaşı gönüllü faaliyetlere katılarak, dayanışma ruhunu pratiğe döküp, topluma kayda değer bir katkıda bulunmaktadır. Avrupa Komisyonu, 3 Haziran 2009 tarihinde 2011 yılını “Avrupa Gönüllülük Yılı” (EYv 2011) ilan etmiştir. Bu Avrupa yılının global hedefi; üye devletler ile yerel ve bölgesel yetkililer arasında tecrübe ve pozitif uygulama paylaşımını sağlayarak ve sivil toplumun bu manada çabalarını destekleyerek, Avrupa Birliği içerisinde gönüllülüğün artmasına vesile olacak şartları oluşturmaktır.

Belçika Aktif Dernekler Federasyonu, gönüllülüğün ehemmiyetinin farkında olarak, gönüllülük duygu ve düşüncesini sonuna kadar desteklemekte ve bu yolla herkesin topluma müspet katkıda bulunmasını sağlayamayı amaçlamaktadır. “2011 Gönüllü’nün Ajandası”, gönüllü faaliyetleri teşvik arzusundan doğmuş bir Fedactio resmi yayınıdır. İçerisinde bulunan 54 haftanın her biri, gönüllülük sevdalılarının sahip olduğu sayısız niteliklerden derlediğimiz birer hasletle süslenmiştir. Bu 54 nitelikli liste eksiksiz olma ve gönüllüyü bütün detayıyla anlatma iddiasından uzak olmamakla birlikte, gönüllülük faaliyetlerini kolaylaştırdığını düşündüğümüz hasletlerin bir hülâsasını vermektedir.

Ajandanın haftalık planları ayrıca bu hasletleri süsleyen özlü sözlerle birlikte, kullanıcılarının gönüllü vazifelerini yazabileceği ve böylelikle elinde ajandayı bulunduranlara günlük meşgalenin yanında gönüllü faaliyetlere de sahip olmanın önemini hatırlatan özel bir bölüm de içermektedir.

Kalan az sayıdaki ajandadan bir nüsha temin etmek için, [email protected] adresine isminizi ve adresinizi içeren bir e-posta göndermeniz yeterlidir.

YAYin

Page 32: ACT!O üç aylık bülten

32 Act!o

Şiire konu olan Erzurumlu Duran’ın, Ankaralı Burhan’ın ve daha nicelerinin Tuna’nın ötesine gidişi ikinci dünya savaşını takip eden yıllarda yerle yeksan olan Avrupa’nın, yeniden yapılanmak üzere baş gösteren işçi açığının giderilmesi için Türkiye ile aralarında 1960’larda imzaladıkları ikili antlaşmalara rastlamaktaydı. Türklerin başta Almanya olmak üzere, bir çok Batı Avrupa ülkesine gerçekleştirdikleri ve Sirkeci Garında başlayan uzun soluklu göç yolculuğu, bugün artık 50 yılı geride bıraktı. Başlangıçta ne Erzurumlu Duran’ın, ne Ankaralı Burhan’ın bir ismi vardı ve her biri yalnızca birer “gastarbeiter”, yani konuk işçi idiler. Gastarbeiter sözcüğü konuk işçi anlamına geliyordu ama ne işçiler konuktu, ne de ev sahibi yeteri kadar uzayıp giden bu misafirliği kaldıracak kadar misafirperverdi. Hesaba katılmayan, yalnızca işçilerin kalıcı olabilecekleri ihtimali değil, çok daha vahimi, gelenlerin her şeyden önce ve en önemli olarak “insan” oldukları gerçeğiydi. İsviçreli yazar Max Frisch’in, “Biz işçi istemiştik Türkler insan gönderdi” sözleri, aldıkları işçilerin fiziksel olduğu kadar psikolojik bir varlık da olduklarını unutmalarını örneklendirmesi açısından oldukça manidardır.

60’larda başlayan göç dalgası 1974’te baş gösteren petrol kriziyle beraber Avrupa’nın

daha önce açtığı kapılarını bu defa yeni göçmenlere kapatacağını duyurmasının ardından yavaşlamaya başlasa da, göçler aile birleşimi yoluyla devam etti. Avrupalı Türklerin bir kısmı ülkelerine dönme yolunda yapılan teşvikler sonucu dönse de aile birleşimleri nüfus artmasını sağladı. Artan nüfusa bağlı olarak yeni ihtiyaçlar, yeni sorunlar baş gösterdi.

Hasretinleyandıgönlüm…Avrupalı Türklerin bitmeyen göç

hikayesi, gurbet öyküleri yalnızca şiirlere değil Türkiye’de beyaz perdeye de yansıdı. Önceleri ilk kuşağın dramını, gurbet özlemini anlatan öyküler zamanla yerini ikinci üçüncü kuşağın problemlerine, kimlik arayışları ve bunalımlarına bıraktı. Töre, ithal evlilikler, namus, kimlik bunalımı, kuşaklar arası farklılıklar en çok işlenen temalar arasındaydı. BABA (1971) – Yılmaz Güney , OTOBÜS (1975) – Tunç Okan, ALMANYA ACI VATAN (1979) - Şerif Gören KARAKAFA (1980) – Korhan Yurtsever, KIRKMETRE KARE ALMANYA (1986) – Tevfik Başer, POLİZEİ (1988) – Şerif Gören, BERLİN İN BERLİN – (1992) Sinan Çetin, SARI MERSEDES (1993) - Tunç Okan

En az filmler kadar filmlerde kullanılan aksesuarlar, dekorlar ve hatta replikler bile hafızalarımıza kazındı, kafalarında fötr şapkaları, ellerinde radyoları ve bindikleri Mercedes’leriyle köylerine “izne” gelen bu insanlar, gittikleri yer ne olursa olsun Türkiye’de artık hepsi “Alamancı” idi.

Seha Okus’un Hasretinle Yandı Gönlüm şarkısı eşliğinde adeta biz de bekledik köyünden Almanya’ya işçi olmak için giden ama bir türlü geriye dönmeyen İbrahim’i (Kadir İnanır) bekleyen gözü yaşlı karısıyla (Türkan Şoray) beraber...

Kimisi geriye döndü ama pek çoğu işçi olarak

SİRKECİ’DEn TREn GİDERvAGOn GİDER, DERDİm GİDER

GuRBET ELDE BİR BAŞımAvARım YOğum ALıR GİDERSİRKECİ’DEn TREn GİDER

ERZuRumLu DuRAnAnKARALı BuRHAn GİDER

ESmA mETİn

avruPaLı TürKLer: KoNuK İşÇİLİKTeN vaTaNdaşLığa

DEnEmE

Page 33: ACT!O üç aylık bülten

33Act!o

“İKİ TüRK BıR ARAYA GELıRSE nE YAPAR?

CEvAP: DERnEK KuRAR”

geldikleri ülkeleri vatan edindiler. Filmler boşuna çekilmiyordu. Gurbet, dil bilmeme, bulundukları ülkelerin dinine ve kültüre yabancı olma, ana vatana ve sevdiklerine özlem gibi bir dizi sıkıntılarla doluydu. Üstelik bir zamanlar gelmeleri için onları davet edenler şimdi gitmelerini istiyor, onları uyumsuz olmakla itham ediyordu. Filmlere konu oldukları gibi şimdi bilimsel çalışmalarda da yer alıyorlardı. Acaba gittikleri yerlerde Avrupalı Türkler, Türkiye ve Avrupa arasında bir köprü mü yoksa bir gedikler miydi? Bazıları bir gedik gibi lanse etseler de aslında iyi şeyler de olmuyor değildi...

İyişeylerdeolmuyordeğil...Aradan geçen 50 yıllık süre zarfında

neredeyse her on senede bir adları değişse de (gasterbeid, immigrant, allochtone...), Türkler çoktan bulundukları ülkelerin vatandaşı olmuşlar, “gasterbeid” durumundan “citizen”liğe, yani vatandaşlığa geçmişlerdi bile. Bardağın boş tarafına bakmaya ne kadar istekli olunursa olunsun dolu taraf gerçeğini görmeyi ıskalamamak gerekiyor. Bugün bulundukları ülkelerin vatandaşları olarak halen süregelen tüm sorunlarına rağmen Türkler topluma katılım ve uyum sağlama yolunda ciddi adımlar atabilmiştir. Avrupalı Türklerin hemen her alanda teşkilatlanma, dernek kurabilme yetenekleri neredeyse

fıkralara konu olmuştur: “İki Türk bir araya gelirse ne yapar? Cevap: Dernek kurar”. Dahası bugün pek çok Avrupalı Türk atalarının işçi olarak geldikleri yerlerde doktor, avukat, mühendis, mimar, politikacı, işveren vs. olarak

entegre olmaktan çok daha öte, artık katkı sağlama (contribution) aşamasında olduklarını göstermişlerdir. Avrupa’daki iş adamlarının yalnızca Almanya’da bile son 10-15 yıllık dönemde 75

bin civarında iş yeri kurmaları ve sayılarının her sene %10 oranında artıyor oluşu bu durumun kanıtı gibi.

‘’Yetmezamaevet!’’yada‘’eğitimşart’’

Elbette ki her şey güllük gülistanlık değil, Türk toplumunun artık Avrupa’nın yadsınamaz gerçeği olduklarını geçici değil, kalıcı; Yük değil her alanda olumlu katkısı ve hizmetleri olduğunu Avrupa’ya kanıtlaması adına halen yapılması gereken onlarca şey var. Gerek yaygın gerekse örgün eğitim 7 sinden 70’ine bu durumda halen sorunların aşılmasında hepimiz için şart gibi görünüyor. Bu ise büyüğünden küçüğüne herkesin özverisi ve çabasını gerektiren bir süreçte olduğumuz manasına geliyor. 50. yılını geride bırakmış Avrupa Türk toplumu kültürel çeşitliliği, zenginliği, ailevi ve manevi değerleri ve çalışkanlığıyla bunu yapabilecek güçtedir...

FOTO

Ğr

AF:

SA

lİh

KA

rA

CA

Page 34: ACT!O üç aylık bülten

34 Act!o

Flaman Eğitim, Gençlik ve Eşit Haklar Bakanı Pascal Smet ve Schaarbeek Belediye Meclisi Üyesi Bernadette Vriamont 26 Şubat Cumartesi günü konuklarımız oldular. Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz, Başkan Yardımcımız Seval Kayman ve Platform Başkanlarımız Mevlüt Akgüngör ile Elif Alduman tarafından karşılanan misafirlerimiz, ilk olarak “Ebru: Kültürlerarası Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” isimli sergimizi gezdiler. Serginin hikayesini Başkan Yardımcımız Seval Kayman’dan dinleyen

siyasetçiler, Attila Durak’ın eserlerini dikkatle inceleyerek hayranlıklarını dile getirdiler.

Bakan Smet daha sonra kendisini Yönetim Kurulu Salonu’nda bekleyen Fedactio ve bazı üye dernek yöneticileriyle bir araya geldi. Kısa bir tanışma faslından sonra kendilerine federasyonumuz ve gerçekleştirdiği projeler hakkında ayrıntılı bir sunum takdim edildi.

Eğitim merkezlerimiz Pascal Smet’in özellikle ilgisini çekti. Prisma Eğitim ve Gençlik Merkezi Müdürü Mücteba Akgüngör,

eğitim merkezlerinin çalışma şeklini ayrıntılı bir şekilde anlatırken, faaliyetlerinin altı eksen etrafında şekillendiğini ifade etti ve bunları, “Ev ödevi ve ders yardımı, kabiliyet geliştirme, vatandaşlık şuuru, veli katılımı, dil politikası ve sosyo kültürel faaliyetler ” şeklinde sıraladı. Akgüngör bu sene yaklaşık 230 öğrencinin bünyelerine katıldığını ve bunların Brüksel’in 77 farklı okulunda okuduklarını da ekledi.

Mücteba Akgüngör’den sonra söz alan Ecole des Etoiles Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Demir, Bakan Smet’e Eğitim

projeleri hakkında bilgi vererek, önümüzdeki dönem ortaokul açmak istediklerini bildirdi. Projeyi dikkatle dinleyen Bakanımız, frankofon mevkidaşı ile beraber bir çalışma grubu oluşturduklarını ve düzenli istişarelerle Brüksel’deki temel eğitim sorunlarına çözüm aradıklarını ifade etti. Bu sorunlardan birinin kapasite problemi olduğunu kaydeden Bakan Smet, bunun için ek binalar yapılması ve yeni okullar açılması gerektiğine işaret etti.

Pascal Smet, yabancı öğrencilerin

BAKAn SmET KEnDİSİnİ YÖnETİm KuRuLu SALOnunDA BEKLEYEn FEDACTİO vE BAZı üYE DERnEK YÖnETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

FlAmAn EĞİTİm BAKAni PASCAl SmET:

YaBaNCı öğreNCİLerİN YoğuNLuKTa oLduğu oKuLLardaKİ eğİTİM SoruNLarıNa Cİddİ BİÇİMde eL aTıYoruz

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iKEĞİTİm VE gEnÇlİK

Page 35: ACT!O üç aylık bülten

35Act!o

yoğunlukta olduğu okullardaki eğitim sorunlarına ciddi biçimde el attıklarına dikkat çekerek, yönetim kurulu üyelerimize Anvers’te başlatmayı düşündükleri pilot proje hakkında da bilgi verdi. Eğitim ve Gençlik Platformu Başkanımız Mevlüt Akgüngör, öğrencilerin dünyasına yakın ve sosyal çevreleriyle uyumlu hareket eden öğretmenlerin taşıyacağı bir eğitim modeli sunan bu projeye, tecrübe ve birikimleri ile destek verebileceklerini söyledi.

Daha sonra Golden Rose Derneği Genel Sekreteri Arzu Güney söz alarak, kadınların topluma aktif katılımları adına gerçekleştirdikleri faaliyetleri anlattı. Bakan Smet bunun üzerine yanında bulunan Schaarbeek Belediye Meclisi Üyesi Bernadette Vriamont’a dönerek, Golden Rose’u da ziyaret edebileceklerini belirtti.

Son olarak söz alan Başkan Yardımcımız Seval Kayman, Fedactio ve üye derneklerinin toplumsal uyuma en yüksek katkıyı yapmayı hedeflediklerini söyleyerek, bu manada

geliştirilen projelere ve partnerliklere vurgu yaptı. “Birlikte Yaşama Sanatı” projesi ve Kuzey Brüksel Polis Bölgesi (Polbruno)’yle sürdürülen yakın işbirliği Bakan Smet’in özellikle ilgilisini çekti.

Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz, toplantı sonunda Bakan Pascal Smet’e ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, kendisine bir hatıra takdim etti.

Bakanımız,frankofonmevkidaşlarıileberaberbirçalışmagrubuoluşturduklarınıvedüzenli istişarelerle Brüksel’deki temel eğitim sorunlarına çözüm aradıklarını ifade etti. Bu sorunlardan birinin kapasite sorunu olduğunu kaydeden Bakan Smet, bunun için ek binalar yapılması ve yeni okullar açılması gerektiğine işaret etti. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

Page 36: ACT!O üç aylık bülten

36 Act!o

Eğitim ve Gençlik Platformumuz, Sosyal Uyum ve Diyalog Platformu ve Oxygene Plus derneği ile birlikte Belçika siyaset tarihi seminerleri dizisi başlattı. Topluma aktif katılım sağlayabilmek ve gündemi yakından takip ederek, ülkemizin karmaşık yapısını ve toplumumuzu oluşturan değerleri anlayabilmek amacıyla Brüksel Serbest Üniversitesi (VUB) ile işbirliği içerisinde düzenlenen seminerler dizisinin ilki 5 Şubat Cumartesi günü gerçekleşti. VUB’nin onursal rektörü Prof. Dr. Els Witte, ilk seminerde “Belçika’nın dünya görüşü farklılıklarına dayalı kırılma noktaları” konusunu işleyerek, katılımcılara Belçika tarihinde kalıcı etki bırakan bu dönüm noktalarını anlattı.

Kuruluş yıllarından itibaren Belçika siyasetinin gündemini katolikler ve laikler arasındaki “kilise ve dinin toplumdaki yeri ve etkisi” bağlamındaki zıtlaşmanın belirlediğini anlatan profesör, ilk dönemlerde katolik zümre ile sosyalistler ve liberallerden oluşan laik zümre arasında ideolojik bir savaş olduğunu belirtti. Witte, özellikle mezarlıklar ve eğitim konularında şiddetli tartışmaların yaşandığını ifade etti. Eğitimin başlangıçta katoliklerin elinde olduğunu ve buna mukabil laiklerin, kilisenin eğitimdeki etkisinin azaltılarak, tarafsız olan devlet okullarının sayısının artırılmasını

savunduklarını anlatan profesör, bir tarafın isteği kabul edilince, diğerlerinin taleplerinin de dikkate alınmak durumunda kaldığını ve böylelikle Belçika toplumunun sütunlara

bölündüğünü kaydetti.Witte, sanayileşmiş

Valon bölgesinin laiklerin yönetiminde olduğunu, buna karşılık daha kırsal olan Flaman bölgesinde ise özellikle eğitim ve kültür alanlarında katoliklerin daha etkili olduğunu söyledi. Konuşmacı, katoliklerin mücadelelerini kiliseler, piskoposluklar, okullar ve hayır kurumlarının çekirdeğini oluşturduğu ve diğer sosyo-kültürel kurumları ile beraber güçlü ve organize bir sütunun yardımı ile yaptıklarını belirterek, Katolik Parti’nin sütunun temel taşını oluşturduğunu ekledi. Buna mukabil liberal ve sosyalist sütunların, daha az gelişmiş olduklarından

vuB’nİn OnuRSAL REKTÖRü PROF. DR. ELS WİTTE, İLK SEmİnERDE “BELÇİKA’nın DünYA

GÖRüŞü FARKLıLıKLARınA DAYALı KıRıLmA

nOKTALARı” KOnuSunu İŞLEYEREK, KATıLımCıLARA BELÇİKA TARİHİnDE KALıCı ETKİ BıRAKAn Bu DÖnüm

nOKTALARını AnLATTı

VUB OnUrSAl rEKTörÜ PrOF. Dr. ElS WiTTE:

farKLı düNYa görüşLerİeTKİLerİNİ zaMaNLa YİTİrdİ

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

EĞİTİm VE gEnÇlİK

Page 37: ACT!O üç aylık bülten

37Act!o

güç birliğine gittiklerini ifade eden profesör Witte, tarafların hararetli ve çekişmeli bir dönemden sonra “Okul Barış Anlaşması”na imza attıklarını ifade etti. Bu anlaşma serbest okul seçimini, yeni okulların açılmasının kolaylaşmasını ve katolik okulların da sübvansiyon alarak ücretsiz hale geritirilmesini beraberinde getirdi. Profesör Witte bu anlaşmanın siyaseti de etkilediğini, siyasi mücadelenin ve tartışmaların yerini müzakereye ve uzlaşmaya bıraktığını ifade etti.

Farklı dünya görüşlerinin etkilerini zamanla yitirdiğini söyleyen profesör Els Witte, bunun sosyo ekonomik gündemlerin artmasından ve topluluklar arasındaki farklılıkların siyaset etme şeklini değiştirmesinden kaynaklandığını söyledi. 60’lı yıllarda teknolojijn gelişmesi, refah ve tüketimin artması ve basının gelişmesi nedeniyle toplumdaki sekürleşmenin zirveye çıktığını söyleyen Witte, bu gelişmelerin katolik sütunu zayıflattığını savundu. Dindarlığın ve dini hassasiyetin azalmasına rağmen katolik sütuna rağbetin zamanla arttığına işaret eden Witte, bu fenomeni

sosyo–kültürel katoliklik tanımıyla açıkladı. Konuşmacı 68 kuşağıyla birlikte kürtaj, ötanazi, evlilik dışı birlikte yaşama ve doğum kontrolü gibi birçok farklı gündemin siyasi ajandaya taşındığı söyledi ve feminizmin de artmasıyla toplumun daha da sekülerleştiğini savundu. Seminerin sonunda katılımcıların sorularını cevaplayan profesör Witte’ye Eğitim ve Gençlik Platformu Başkanımız tarafından bir hediye takdim edildi.

Katılımcılar, Prof. Eva Schandevyl tarafından yapılacak ikinci oturum öncesi

verilen arada Ebru sergisini ziyaret etme fırsatını elde ettiler. Genel Sekreterimiz Özkan Yılmaz ve Başkan Yardımcımız İbrahim Anaz’la birlikte bir öğle yemeği yiyen Prof. Dr. Els Witte, yemek sonrasında Eğitim ve Gençlik Platformu Başkanımız Mevlüt Akgüngör’le birlikte sergiyi gezdi. Prof. Witte, Fedactio’yu tebrik ederek, programdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve gelecek faaliyetler için her türlü desteği vermeye hazır olduğunu beyan etti.

Kuruluş yıllarından itibaren Belçika siyasetinin gündemini katolikler ve laikler arasındaki“kilise ve dinin toplumdaki yeri ve etkisi” bağlamındaki zıtlaşmanın belirlediğini anlatan profesör, ilk dönemlerde katolik zümre ile sosyalistler ve liberallerden oluşan laik zümre arasında ideolojik bir savaş olduğunu belirtti. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 38: ACT!O üç aylık bülten

38 Act!o

FrAnSiz TOPlUlUĞU mEClİSİ mr grUP BAşKAni FrAnÇOİSE BErTİEAUX:

eCoLe deS eToİLeS, MüKeMMeLİ arzuLaYaN ve ÇoK özeL hedefLer SeÇMİş Bİr oKuLdur

EĞİTİm VE gEnÇlİK

Valon ve Brüksel Bölgelerinin ikinci büyük partisi olan Reformcu Hareket (MR)’in Fransız Topluluğu Milletvekilleri, 1 Aralık Çarşamba günü gerçekleştirdikleri grup toplantısında Fedactio Eğitim ve Gençlik Platformu Üyesi Ecole des Etoiles’i ağırladı. Sabah mecliste buluşarak grup toplantılarını gerçekleştiren milletvekilleri, öğleden sonra toplanacak olan genel kurul öncesi Fedactio ve Ecole des Etoiles yetkililerini ağırlayarak okul hakkında bilgi aldılar. Fransız Topluluğu Meclisi MR Grup Başkanı Françoise Bertieaux, Brüksel Adalet Sarayı karşısında bulunan Cercle de Lorraine’de gerçekleşen buluşma sonrasında Fedactio ve Ecole des Etoiles yetkililerinin onuruna yemek verdi. Buluşmaya Ecole des Etoiles Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Demir ve Brüksel Şubesi Müdiresi Sarah Dehaut katılırken, Fedactio adına Başkan Yardımcısı Seval Kayman ve İletişim Sorumlusu Alper Uyanık hazır bulundular.

94 sandalyeli mecliste 25 üyesi bulunan MR grubundan toplam 17 kişi ağırlama ekibinde yer aldı. Buluşmada Fransız Topluluğu MR Grup Başkanı ve MR Brüksel Şubesi Başkanı Françoise Bertieaux’nun yanı sıra, Valon Parlamentosu MR Grup Başkanı Willy Borsus, Brüksel Frankofon Meclisi MR Grup Başkanı Françoise Schepmans ve Eğitim Komisyonu Başkanı Jean-Luc Crucke gibi partinin ağır topları da bulunuyordu. Toplantıda

ilk olarak söz alan Grup Başkanı Françoise Bertieaux, Ecole des Etoiles ismini ilk olarak Mayıs 2009 ayında ziyaret ettiği Belçika Aktif Girişimciler Federasyonu (Betiad)’nda duyduğunu ve merakını gidermek için de aynı yılın Haziran ayında okulu ziyaret ettiğini ifade etti. “Kampanya döneminde olduğumuz için bu ziyaretimi sizlerle paylaşma

imkânım olmamıştı. Fakat gördüğüm manzara karşısında çok etkilendim. Zira, siz de göreceksiniz ki özel bir okul olmayan ve Fransız Topluluğu’nun ağlarından birine üye olan Ecole des Etoiles, -parti programımızla da uyumlu- mükemmeli arzulayan ve çok özel hedefler seçmiş olan bir okuldur.” şeklinde konuşan Bertieaux, okulun çok mütevazı imkanlarla öğrenciler üzerinde nasıl bireysel takip gerçekleştirilebileceğinin çok güzel bir örneği olduğunu vurguladı. Geçtiğimiz ay Eğitim Danışmanı Nicolas Sonville ile Ecole des Etoiles’i

tekrar ziyaret ederek derinlemesine inceleme fırsatı elde ettiklerini anlatan Françoise Bertieaux, elde ettiği bilgilerin bütün grupla paylaşılması gerektiğine inandığı için okul yetkililerini grup toplantısına davet ettiğini belirtti. Bertieaux, okulda azimli, farklı eğitim kriterlerinden ilham alacak kadar zeki ve nerede olursa olsun en iyiyi bulup okullarında uygulamaya koyan insanlarla karşılaştığını söyleyerek, “Bunun yanında, sadece okullarla sınırlı olmayan çeşitli derneklerle birlikte

BERTİEAux, OKuLun ÇOK müTEvAZı İmKânLARLA ÖğREnCİLER üZERİnDE nASıL BİREYSEL TAKİP GERÇEKLEŞTİRİLEBİLE-CEğİnİn ÇOK GüZEL

BİR ÖRnEğİ OLDuğunu vuRGuLADı

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

Page 39: ACT!O üç aylık bülten

39Act!o

aktif bir çalışma içerisinde olan ve çok profesyonelce ve zekice yapılanmış insanlarla da tanışma fırsatım oldu.” diyerek Fedactio’ya övgülerde bulundu.

Programda Başkan Yardımcımız Seval Kayman da söz alarak, federasyonumuzun faaliyetlerinden kısaca bahsetti. Kendilerini ağırladıkları için MR Grubu milletvekillerine teşekkürlerini ileten Kayman, buluşmanın amacının Ecole des Etoiles’i tanıtmak olduğunu ve bu nedenle lafı uzatmak istemediğini ifade ederek sözü Ecole des Etoiles Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Demir’e bıraktı.

Demir milletvekillerine ilk önce Avrupa’da göçmen asıllı gençlerin eğitim sorununu irdeleyen bir Arte belgeselinden bazı kesitler seyrettirdi. Belgeselde, birkaç yıl içerisinde Avrupa’da okul çağında olan çocukların yarısının göçmen asıllı olacağı ve bugünkü düşük başarı oranlarının sürmesi halinde Avrupa’da eğitimin çok büyük bir yara alacağı hususları üzerinde özellikle duruldu. Video gösterimi sonrasında göçmen asıllı öğrencilerin başarısızlık sebepleri üzerinde duran Demir, kültürel engeller, dile bağlı engeller, okul ayrımı ve öğretmenlerin eğitimi gibi bazı temel sorunların öğrencilerin başarısızlıklarında büyük rol oynadığı savundu. “Belçika öğretmenlerin eğitiminin 3 yılla sınırlandırıldağı ender Avrupa ülkelerinden bir tanesi. Başarılarıyla ön plana çıkan Finlandiya’da ilkokul öğretmenliği yapabilmek için 5 yıl okumak gerekiyor ve öğretmenlik birinci sınıf bir meslek olarak algılanıyor.” şeklinde konuşan Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğretmenlik eğitiminin içeriğiyle alakalı da sorunlar var.

Çok kültürlü grupları idare etmeye eğitimli değiller. Küçük bir kasabada büyümüş ve homojen bir yapıda yetişmiş genç öğretmenler, Brüksel’e çalışmaya geldiklerinde kendilerini birden bire tamamen farklı, heterojen ve zorluk derecesi yüksesk bir yapının içerisinde buluyorlar. Bu da her iki tarafta da bir hayalkırıklığı meydana getiriyor. Meslekten beklentileri tamamen farklı olan öğretmenler ve onlar tarafından anlaşılmayan öğrenciler büyük bir yıkım yaşıyorlar.”

Öğretmenlik eğitimi alan gençlerin Fransızca’ya tamamen hâkim bir kitleye ders vermek üzere eğitildiğini vurgulayan Demir, birçok ilkokul talebesinin anadilinin Fransızca olmadığını, dolayısıyla öğretmenlerinin aktardığı meseleleri kavramakta güçlük çektiklerini ve bu nedenle genç yaşta bir kopukluk yaşadıklarını söyledi. Bunun çözümü olarak en azından gönüllü bir öğretmen adayı kitlesinin Fransızcayı yabancı dil öğretiyormuş gibi öğretmeye eğitilmelerini gösteren Demir, eğitim fakültelerinde bu tür gruplara eğitim vermeyi öğreten seçmeli bölümler geliştirilmesini teklif etti. “Okulun öğrenciye, ailesine ve çevresine olan bakış da başarısızlık nedenlerinden bir tanesi. Velilerin çoğu dile bağlı veya kültürel bir mesafe gördükleri için okulla diyaloga girmekten çekiniyorlar. Okullar için de aynı şey söz konusu.” diyen Demir, Ecole des Etoiles projesinin bu eksiklikleri gören ikinci nesil göçmen asıllı Belçikalılar tarafından geliştirildiğini ifade etti.

Abdurrahman Demir’in sunumunu büyük ilgiyle dinleyen MR grubu milletvekilleri, okul yetkililerinin onuruna bir öğle yemeği verdi.

VideogösterimisonrasındagöçmenasıllıöğrencilerinbaşarısızlıksebepleriüzerindeduranDemir, kültürel engeller, dile bağlı engeller, okul ayrımı ve öğretmenlerin eğitimi gibi bazı temel sorunların öğrencilerin başarısızlıklarında büyük rol oynadığı savundu. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 40: ACT!O üç aylık bülten

40 Act!o

EgP FlAmAn EĞİTİm KOmİSYOnU ÜYESİ ElİSABETh mEUlEmAn İlE SöYlEşİ DÜzEnlEDİ

eğİTİMİ TeKrar SİYaSeTİN aNa güNdeMLerİ araSıNa TaşıMaK İSTİYoruz

EĞİTİm VE gEnÇlİK

Eğitim ve Gençlik Platformumuz, Şubat ayı eğitim söyleşisini 4 Şubat Cuma günü Flaman milletvekili ve Meclis Eğitim Komisyonu üyesi Elisabeth Meuleman ile gerçekleştirdi. Milletvekili, “Geleceğin eğitim modeli: sosyal, geniş katılımlı ve çevresiyle uyumlu” başlığını taşıyan bir sunum gerçekleştirdi. Bunun yanında, Groen! partisinin yakında düzenleyeceği Eğitim Kongresi’nde görüşelecek teklif ve maddeleri de anlatma fırsatı buldu. Bir grup öğretmen, üniversite öğrencisi, idareci ve STK temsilcilerinden oluşan katılımcılar sorularıyla interaktif bir söyleşi oluşmasına katkı sağladılar.

Elisabeth Meuleman, eğitimi tekrar siyasetin ana gündemleri arasına taşımak istediklerini ve eğitime daha fazla yatırım yapılmasını hedeflediklerini söyleyerek, bunun altını ünlü eğitimci ve çocuk psikiyatri Peter Adriaenssens’in şu sözleri ile çizdi : “Sınıfların küçültülmesi için ekstra öğretmenlere yatırım, geleceğe yatırımdır ve bu yatırım uzun vadede devlete tasarruf sağlar. Çünkü hapse giren bir gencin yılda devlete 250 bin euro maliyeti olurken ve ilk altı ay ayda tekrar suça bulaşma ihtimali üçte ikiyken, bir ilkokul öğretmeninin yıllık maliyeti 20 bin euro’dur.”

Eğitim kapasitesinin, büyük şehirlerde hızla artan nüfusu karşılamaması (örneğin 2020 yılında Brüksel’de ilkokul öğrenci sayısı bugüne göre yüzde 35 oranında artmış olacak), fakirlik içerisinde büyüyen çocukların

sayısının her geçen gün artması, öğrenme ve davranış bozukluklarının gittikçe sıklaşması, onca önleme rağmen herhangi bir diploma alamadan okulu bırakan gençlerin sayısının artması (şu anki oran yüzde 16), yeni başlayan öğretmenlerin 5 yıl içerisinde demotive olmuş bir şekilde öğretmenliği bırakmaları, vb. gibi sorunların eğitim sistemini tehdit ettiğini

ifade eden konuşmacı, acil bir şekilde yeni arayışlara girilmesi gerektiğini savundu.

Bunun için partisinin bir eğitim kongresi düzenleyeceğini belirten Meulemans, kongrede 5 ana başlığa ayrılmış toplam 38 teklifin görüşüleceğini söyledi.

Birinci başlıkta her bir öğrenciye ne tür fırsatlar sunulması gerektiği konusu ele alındı. Mevcut durumda yüksek tahsilli ailelerin çocuklarının genel lise eğitimi (ASO) alma ihtimali yüzde 95

iken, düşük tahsilli ailelerin çocuklarının yüzde 80’i meslek okullarına (BSO) gidiyor. Her 10 göçmen asıllı öğrenciden 7’si meslek okullarında okuyor ve yüzde 40’ı diplomasını elde edemeden bırakıyor. Okullar, davranış ve öğrenme bozukluğu olan öğrencilerle gittikçe daha fazla muhatap olmalarına rağmen, kadrolarındaki yetersizliklerden dolayı öğretmenler ve CLB’ler boğuluyor. Böylece kısır döngü devam ediyor ve okullar toplumsal kalkınma hedefini gerçekleştiremiyor. Bu yüzden özellikle ana okullarına ve ilk öğretime yatırım yapılmasını savunduklarını belirten Meuleman, Flaman bölgesinde

mEuLEmAn, SÖYLEŞİnİn SOnunDA BüTün KATıLımCıLARLA

SOHBET EDEREK, 19 mART’TA YAPıLAn EğİTİm

KOnGRELERİnE DAvET ETTİ

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

Page 41: ACT!O üç aylık bülten

41Act!o

eğitime ayrılan bütçe payının 1998’de yüzde 44 iken (6,11/14,06 milyar euro) 2009’da yüzde 37% ‘ye (8,26/21,8 milyar euro) düştüğünü ve tekrar artırılmasını talep etiklerini söyledi. Meuleman ayırca Belçika’nın nüfus oranına göre eğitime ayrılan bütçe konusunda OECD ülkeleri arasında en geride olduğunu da aktardı.

Meuleman’a göre ayrıca kreşten anaokula geçişlere de daha fazla ilgi gösterilmesi gerekiyor. Buna çözüm önerisi olaraksa uyku sınıflarının çoğaltılmasını öneriyor. Eğitim mecburiyeti yaşının 6’dan 3’e inmesi, 5 yaşına kadar senenin en az 3’te 2’sinde devam mecburiyeti olması ve 5 yaşından itibaren de her gün devam zorunluluğu getirilmesi gerektiğini düşündüklerini de söyledi. Fakat bunun yanında, orta öğrenim finans kriterlerinin ilkokullara da uyarlanması gerektiğini ve dolayısıyla ilkokulların bütçesinde ciddi bir artış sağlanmasının şart olduğunu ifade etti.

Meuleman’ın değindiği bir diğer teklif ise ekolojik yönleri de olan ‘brede school’ (geniş okul) konsepti. Milletvekiline göre bu konseptteki okullar çevresindeki dernekler, yerel idareler ve kurumlar ile ortak projeler üretmeli, okul saatleri dışında da öğrenci ve velilere çevresindekiler ile beraber aktiviteler düzenlemeli. Bunun yanında kültür ve çevre alanında da çeşitli projeler üretmeli. Bu okulların işbirliği yapabileceği dernek ve kurum networkunu ise Hollanda örneğindeki gibi devletin atadığı yerel koordinatörler vasıtasıyla oluşturulabileceğin işaret etti.

Milletvekilinin temas ettiği bir diğer konu ise okullardaki sosyal çeşitlilik meselesi. 2002 yılında yürürlüğe giren Eğitimde Fırsat

Eşitliği yasasının bunu gerçekleştiremediğini savunan Meuleman, hala yabancıların ağırlıkta olduğu “siyah” okullar ve yerlilerin ağırlıkta olduğu “beyaz” okulların varlığını sürdürdüğünü vurguladı. Meuleman, velilerin okul seçme hürriyetinin kontrol altına alınması durumunda bu mevzunun çözülebileceğine inandığını ifade etti.

Konuşmacı bunun ardından kongrede teklif edecekleri ilk ve orta öğretimi kapsayan ikinci başlığı anlattı. Meulemans ilk olarak mevcut “6 yıl ilkokul 6 yıl ortaokul” sisteminin yerine “4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise” şeklinde bir düzenlemenin yapılmasının daha uygun olduğunu düşündüklerini söyledi. Bu yapıda, 4 yıllık ortaokullarda daha az branş öğretmeni bulundurulacağını ve sınıf ögretmenliğine yakın bir sistemle ilkokuldan liseye geçişin kolaylaşacağını savundu. Bu şekilde ilkokulun, “öğrencilerin öğretmenleri ile daha iyi bir ilişki kurabilmesi, velilerin daha fazla katılım sağlaması gibi” avantajların da ortaokulda devam etmesi sağlanmış olacak ve daha da önemlisi öğrenciler 12 yaş yerine 14 yaşında bölümlerini tercih edecek. Bu şekilde daha sağlıklı tercihler yapılabilmesi ve hatalı tercihlerin ile erken motivasyon kaybının azaltılmazı hedefleniyor.

Konuşmacı, ortaokullarda mecburi tutalacak ve çeşitlilik ile diyalog konusunu içeren “vatandaşlık, felsefe ve dünya görüşü” isimli ders, yeni okul açılmasında kolaylık sağlanması meselesi ve ekolojik okul binalarının yapımı gibi diğer başlıklara da kısaca değindi.

Meuleman, söyleşinin sonunda bütün katılımcılarla sohbet ederek, 19 Mart’ta yapılan eğitim kongrelerine davet etti.

Meuleman, eğitim mecburiyeti yaşının 6’dan 3’e inmesi, 5 yaşına kadar senenin en az3’te 2’sinde devam mecburiyeti olması ve 5 yaşından itibaren de her gün devam zorunluluğu getirilmesi gerektiğini düşündüklerini söyledi. FOTOĞrAF: Y. SİnAn görEgEn

Page 42: ACT!O üç aylık bülten

42 Act!o

Resimlerle Act!o

Page 43: ACT!O üç aylık bülten

43Act!o

PERGELEcole des Etoiles’in Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Demir, Reform Hareketi (mR)’nin Fransız Topluluğu meclis Grubu üyelerine yönelik yaptığı sunumda, eğitim anlayışlarını pergel metaforuyla anlattı. Demir, öğrencilerin farklı kültürlere sorunsuz açılabilmeleri için bir ayaklarının mutlak suretle kendi kültürlerinde sağlam ve sabit durması gerektiğini hareketli bir şekilde izah etti. Fotoğraf: Alper Uyanık

Page 44: ACT!O üç aylık bülten

Federasyonumuzun güzide üyelerinden Belçika-Türkiye Diyalog ve Dostluk Derneği (Beltüd) ile Prisma Eğitim Merkezi’nin düzenledikleri “Belçika’nın Renkleri” isimli şarkı ve şiir yarışmasının ödül töreni 26 Mart Cumartesi günü Brüksel’de gerçekleşti. Brussels 44 Center’de saat 20’de başlayan törende Belçikalı çocuklar Türkçe, Türk çocukları ise Fransızca ve Flamanca şarkılar söyleyip şiirler okudular. Programda ayrıca anadil Türkçe şiir ve yabancı dil Türkçe şarkı ve şiir yarışmalarının finalleri da yapıldı.

Ödül törenine Belçika-Türkiye Diyalog ve Dostluk Derneği adına Başkan

Seval Kayman ve Prisma Eğitim Merkezi adına Müdür Mücteba

Akgüngör ev sahipliği yaptılar. Bunun yanında başta Brüksel Hükümeti

Devlet Bakanı Emir Kır olmak üzere, T.C. Brüksel Başkonsolosu Mehmet Poroy ve Eşi Ayşegül Poroy,

Schaerbeek Belediye Başkan Yardımcısı Sait Köse, T.C. Brüksel Eğitim Müşaviri Saliha Eker, Belçika Aktif Dernekler Federasyonu Başkanı İsmail Cingöz, Avrupa

Birleşik Türk İşadamları Konfederasyonu Başkanı Dr. Adem Kumcu, Belçika Müslüman Temsil Kurulu Başkanı Şemsettin Uğurlu ve çok sayıda STK temsilcisinin de aralarında bulunduğu yaklaşık bin kişilik seçkin bir davetli topluluğu ödül törenine iştirak etti. Programın düzenlendiği salon hınca hınç dolarken, yoğun ilgi nedeniyle onlarca davetli ödül törenini ayakta izlemek durumunda kaldılar.

Beltüd ve Prisma bu yarışma ile farklı kültürlere mensup ve farklı

diller konuşan onlarca öğrenciyi bir araya getirdi. Daha önceden finalleri yapılan Flamanca ve Fransızca şarkı ve şiir yarışmalarıyla anadil Türkçe şarkı yarışmalarının birincileri ödül töreninde sahne aldı. Anadil Türkçe şiir ve Yabancı dil Türkçe şarkı ve şiir yarışmasında finale kalan altı öğrenci ise jürinin ve çok seçkin davetlilerden oluşan seyircilerin önünce hünerlerini sergilediler.

muSTAFA ERDOğAn vE SOnGüL YüRüKOğLu’nun

SunumLARıYLA REnKLEnEn ÖDüL

TÖREnİ BELTüD BAŞKAnı SEvAL KAYmAn’ın KıSA KOnuŞmASıYLA AÇıLDı

BElÇİKA’nin TÜm rEnKlErİ Bİr ArAYA gElDİ

dİLLer farKLı, reNKLer farKLı, duYguLar orTaK

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

TOPlUmSAl UYUm VE DİYAlOg

Page 45: ACT!O üç aylık bülten

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F S

İnA

n g

örE

gEn

Page 46: ACT!O üç aylık bülten

46 Act!o

Gecede ayrıca çocuklardan oluşan bir Kafkas dans grubu sahne alırken, üç öğrencinin hazırladığı pandomim gösterisi büyük alkış topladı.

Mustafa Erdoğan ve Songül Yürükoğlu’nun sunumlarıyla renklenen ödül töreni

Beltüd Başkanı Seval Kayman’ın kısa konuşmasıyla açıldı. Başkan Kayman Belçika ile Türk hakları arasında kalıcı dostluklar

tesis etmek istediklerini belirterek, bu amaçla sanatın yakınlaştırıcı ve birleştirici yönünden

faydalanarak, kültürler arası iletişimi kolaylaştırmayı amaçladıklarını ifade etti. Açılış konuşmasının ardından Fedactio İletişim Merkezi’nin hazırlamış

olduğu “Ortak Duygular” isimli video klip yayına sokuldu. Gecede

toplam 16 çocuk sahne alırken, bunlardan 9’u kendi kategorilerinin

birincisi olmak için

Farklı kültürlere mensup 8 ila 16 yaş arasındaki çocuklar, yarışma sayesinde bir arayagelerek, ayrılık, sevgi, hasret ve arkadaşlık gibi ortak duyguları farklı dillerde şiir ve şarkılarla paylaştılar. Kendi dillerinden farklı dillerde şarkılar söyleyip şiirler okuyarak, toplumsal uyum, barış ve diyalog tartışmalarına kendi usullerince bir cevap verdiler. FOTOĞrAF: Y. SİnAn görEgEn

Ses Sanatçısı Bülent Gök, Sanatçı Aykut Durşen, T.C. Brüksel Eğitim Müşaviri Saliha Eker, UNITEE Başkanı Dr. Adem Kumcu, FEDACTİO Başkan Yardımcısı Salih Türkel, Zaman Benelux Genel Yayın Müdürü Tercan Ali Baştürk ve Gent Belediye Meclisi Üyesi İlknur Cengiz’den oluşan jüri önünde ter döktüler. Düzenlenen finallerin sonucunda Jeffrey Vandendriessche “Unutamadım” isimli şarkıyla Yabancı Dil Türkçe kategorisinin, Mikail Kurt “Gel” isimli şiirle Anadil Türkçe Şiir kategorisinin ve Diane Merseli “Anne Özlemi” isimli şiirle Yabancı Dil Türkçe Şiir kategorisinin birincileri oldular.

“Farklı Diller, Ortak Duygular” sloganıyla gerçekleştirilen yarışmanın ilki geçtiğimiz yıl düzenlenmişti. Ödüller ise yine çok seçkin bir davetli topluluğunun katıldığı ve Belçika Kraliyet Konservatuarı’nda düzenlenen muhteşem bir törenle sahiplerini bulmuştu. Farklı kültürlere mensup 8 ila 16 yaş arasındaki çocuklar, yarışma sayesinde bir araya gelerek, ayrılık, sevgi, hasret ve arkadaşlık gibi ortak duyguları farklı dillerde şiir ve şarkılarla paylaştılar. Kendi dillerinden farklı dillerde şarkılar söyleyip şiirler okuyarak, toplumsal uyum, barış ve diyalog tartışmalarına kendi usullerince bir cevap verdiler.

FOTO

Ğr

AF:

Y. S

İnA

n g

örE

gEn

TOPlUmSAl UYUm VE DİYAlOg

Page 47: ACT!O üç aylık bülten

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F S

İnA

n g

örE

gEn

Page 48: ACT!O üç aylık bülten

48 Act!o

TOPlUmSAl UYUm VE DİYAlOg

Toplumsal Uyum, Diyalog ve Aktif Vatandaşlık gibi değerler çerçevesinde hem kurumsal, hem de kişisel diyalog çalışmaları başlatan federasyonumuz, bunun ilk somut meyvelerini Kuzey Brüksel Polis Bölgesi (Polbruno) ile sağlam temellere dayalı bir işbirliği içerisine girerek elde etti.

Bu partnerlik, ilk olarak Schaerbeek, Evere ve Saint-Josse belediyelerine hizmet veren Polbruno Şefi Komiser David Yansenne ve Yakınlık Polisi (Police de Proximité) Müdürü Komiser Theo Van Gasse’nin Federasyonumuza konuk olmasıyla başladı. Başkan Yardımcımız Seval Kayman tarafından bir öğle yemeğine davet edilen Yansenne ve Van Gasse’a Fedactio detaylı bir şekilde anlatıldı.

Seval Kayman, konuk komiserlere ilk önce federasyonumuzun genel yapısını ve platformların faaliyet alanlarını anlattı. Fedactio’nun geniş hizmet yelpazesiyle toplumu ilgilendiren her meselede söyleyecek bir sözü olduğunu ifade eden Kayman, Belçika sivil toplumunu güçlendirme ve bilinçlendirme adına birçok faaliyet gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. “Bu

çerçevede, genel merkezimizin içerisinde bulunduğu Polbruno’nun polis şefleri olan sizlerle tanışmak ve birlikte geliştireceğimiz projeleri konuşmak istedik.” şeklinde konuşan Kayman, sivil toplumun polisle olan bağını kuvvetlendirecek ve ona olan güveni artıracak faaliyetler gerçekleştirmek istediklerini ifade etti. Başkan Yardımcımız Seval Kayman ile birlikte komiserleri ağırlayan Eğitim ve Gençlik Platformu Başkanı Mevlüt Akgüngör ise platformun amaçlarını ve üye derneklerin faaliyet alanlarını ayrıntılı bir şekilde anlattı.

Polbruno Şefi Komiser Yansenne, federasyonumuzun davetinden büyük mutluluk duyduklarını kaydederek, her türlü işbirliği teklifine açık olduklarını söyledi. Komiser Theo Van Gasse’ın Fedactio üyesi Golden Rose Derneği ile bir dizi seminer gerçekleştirdiğini hatırlatan Yansenne, buna benzer faaliyetlerin eğitim ve gençlik platformunun üyesi olan okullarla, eğitim merkezleriyle ve Oxygene Plus Derneği ile gerçekleştirebileceklerini vurguladı. “Polis bölgemizde çeşitliliğe çok önem veriyoruz. Bu çerçevede, içerisinde Türklerin de bulunduğu birçok yabancı asıllı Belçikalıyı istihdam ediyoruz. Fakat onlara ulaşmakta ve polis teşkilatı içerisinde kariyer yapmaya teşvik etmekte zorlandığımız oluyor.” diyen Komiser Yansenne, Oxygene Plus üyesi öğrencilerle bu amaçla görüşüp, teşkilat içerisindeki istihdam fırsatlarının anlatmak istediklerini belirtti.

Hepimiztarihteşuveyabugüngerçekleşmişbirgöçünürünleriyiz

David Yansenne, Brükselli olmayan ve hem Flaman Bölgesi’nin, hem de Valon Bölgesi’nin ücra köşelerinden buraya çalışmaya gelen polis memurlarının ciddi uyum sorunu yaşadıklarını ve halkla sorunlu bir iletişim kurabildiklerini söyleyerek, buna çözüm

KUzEY BrÜKSEl EmnİYET mÜDÜrÜ DAViD YAnSEnnE:

dİYaLogLa KarşıLıKLı gergİNLİKLerİ azaLTaBİLİrSeK, Bu BaşLı BaşıNa Bİr İLerLeMedİr

FOTO

Ğr

AF:

FED

AC

TiO

Page 49: ACT!O üç aylık bülten

49Act!o

olarak Brüksel realitesini daha iyi tanıyan ve halkın kendisine daha yakın göreceği polis memurlarına ihtiyaç duyduklarını anlattı. Yansenne, “Bölgemiz içerisinde müfettişliğe kadar yükselmiş Türk asıllı memurlarımız var. Özellikle zorlu bölgelerde polis teşkilatının halkın genelini temsil eden çoğulcu bir yapıya bürünmesi gerekiyor.” diyerek, halkın kendisini polise yakın hissetmesi için bunun gerekli olduğunu ve yabancı asıllı polis memurların kendi topluluklarıyla çok daha sağlıklı iletişim kurabildiklerini savundu.

Annesinin de bir göçmen olduğunu hatırlatan Komiser Yansenne, özellikle Türk asıllı göçmenlerde son yıllarda büyük bir değişim yaşandığını, sorumluluk bilincinin arttığını ve eskisi kadar taşkınlıkların yaşanmadığını ifade ederek, Türklerin kendilerini her geçen gün daha fazla Belçika’ya ait hissettiklerini vurguladı. David Yansenne, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi söyleminin bile geliştiğini “Geçenlerde Almanya’ya gelen bir bakanınız (Hepiniz ilk önce Alman, sonra Türksünüz) demişti” şeklindeki sözlerle

savundu ve şöyle devam etti: “Sonuçta, (Toprak kime aittir?) sorusuna hiç kimse cevap vermez. Hepimiz tarihte şu veya bu gün gerçekleşmiş bir göçün ürünleriyiz.”

Son derece samimi bir ortamda gerçekleşen ziyaret sırasında somut bazı projeler üzerinde de duruldu. Actio projesini ilgiyle dinleyen David Yansenne ve Theo Van Gasse, “Bu konuda gelecek her teklife sonuna kadar açığız” mesajını verdi. Yansenne, “Geçtiğimiz yıl burada yayın yapan yerel bir Türk radyosuna kapılarımızı açmıştık ve kanal bütün gün merkezimizdeki gelişmeleri canlı yayında aktarmıştı. Buna benzer bir projeyi hayata geçirebiliriz.” şeklinde bir teklifte bulundu. Kendilerinin de Polbruno Match isimli bir dergi çıkardıklarını ifade eden Yansenne, karşılıklı tecrübe ve haber paylaşımını kolaylaştıran bir çözüm üzerinde de durulabileceğinin de işaretini verdi.

Aynı zamanda Belçika-Türk Dostluk ve Diyalog Derneği Başkanı olan Başkan Yardımcımız Seval Kayman, bu sene dünya hoşgörü günüyle aynı tarihe denk düşen kurban bayramı vesilesiyle düşündükleri bir projeyi de komiserlere açarak, polis teşkilatını

SOnuÇTA, “TOPRAK KİmE AİTTİR?” SORuSunA HİÇ KİmSE CEvAP vEREmEZ. HEPİmİZ TARİHTE Şu vEYA Bu Gün GERÇEKLEŞmİŞ BİR GÖÇün üRünLERİYİZ

bu projeye katılmaya davet etti. “Karşılıklı anlayışı ve hoşgörüyü pekiştiren projeler üretiyoruz. Yeni projemizde, Belçikalı ve Türk aileler birbirlerinin bayramlarında karşılıklı ziyaretlerde bulunacaklar.” şeklinde konuşan Kayman, polis memurlarının da Komiser Yansenne’nin şahsında bu projeye dahil olmasından büyük mutluluk duyacaklarının altını çizdi. David Yansenne teklife, “Polbruno ailesi olarak mutlulukla kabul ediyoruz.” şeklinde cevap verdi. Karşılıklı ziyaretlerin özellikle polis memurları için çok önemli olduğunu vurgulayan Komiser Yansenne, böyle bir projeyi kendilerine teklif ettiği için Fedactio’ya teşekkür etti. Geçtiğimiz Ramazan ayını bu açıdan bakıldığında yeterince değerlendiremediklerinden yakınan Yansenne, bir Türk ailesine ziyarete giden toy bir polis memurunun İslam’la ve göçmenlerle alakalı bütün algısının değiştiğini anlattı. “Geçtiğimiz dönemlerde sık sık ev soygunlarının yaşandığı ve Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Gaucheret mahallesine sabit ekipler yerleştirdik. Başta büyük

çekinceyle giden memurlarımız, Türk ailelerin mahallelerinin güvenliğini sağladıkları için gösterdikleri alaka ve ikramlar karşısında şaşkına döndüler ve çok güzel bir diyalog ortamı oluştu.” diyen Yansenne, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyalogla karşılıklı gerginlikleri azaltabilirsek, bu başlı başına bir ilerlemedir. Karşılıklı ziyaretlere çok açığız. Bu mükemmel bir proje.”

İlkiade-iziyaretİki komiserin ziyaretinin ardından arayı

soğutmadan Fedactio olarak iade-i ziyarette bulunarak projenin ilk adımını atmış olduk. Başkan Yardımcımız Seval Kayman, Eğitim ve Gençlik Platformu Başkanı Mevlüt Akgüngör, Toplumsal Uyum ve Diyalog Platformu Başkanı Dr. Erkan Toğuşlu, İletişim sorumlusu Alper Uyanık, Prisma Eğitim Merkezi Müdürü Mücteba Akgüngör ve Oxygene Plus Başkanı Fatih Gözen’den oluşan altı kişilik heyetimiz, Evere’de bulunan şube merkezinde çok geniş bir ekip tarafından karşılandı. Karşılama heyetinde başta bölge şefi Komiser Yansenne ve Yakınlık Polisi Müdürü Van Gasse olmak üzere, Yakınlık Polisi Müdür

Page 50: ACT!O üç aylık bülten

50 Act!o

Yardımcısı Komiser Dominique Louis, Trafik Şubesi Müdür Yardımcısı Komiser Willem Verbruggen, Personel Müdürü Komiser Yvan Ausloos, Sevk Şubesi Müdürü Komiser Frank Dauchy, Köpek Tugayı Şefi Komiser Daniel Henri ve Kabine Şefi Mariem Ermilate’ın yanı sıra memur, müfettiş ve komiser rütbelerinde çok sayıda görevli hazır bulundu.

Ziyaret Seval Kayman’ın federasyonumuzu anlatmasıyla açıldı. Fedactio’yu oluşturan

beş platformun ve sayıları 50’yi aşkın üye derneklerin hep aynı soruyu kendisine sorduğunu ifade eden Kayman, bunun “Toplumsal uyuma nasıl katkıda bulunabiliriz?” sorusu olduğunu söyledi. “Kuzey Brüksel Polis Şubesi’nin vatandaşlarla yakınlaşmak ve daha yakın bir diyalog içerisinde olmak istediğini biliyoruz. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde bizi ziyarete gelen Sayın Yansenne ve Sayın Van Gasse’a karşılıklı ziyaret projemizi açmıştık. Bu proje sayesinde vatandaşların ve polis memurlarının birbirlerini ziyaret edip ikramda bulunmalarını sağlamayı umuyoruz.” şeklinde konuşan Kayman, bunun ilk adımını Fedactio olarak Polbruno ailesini ziyaret ederek gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Kuzey Brüksel Polis Bölgesi Şefi David Yansenne ise bütün arkadaşları adına Fedactio heyetine teşekkürlerini iletti. “Sizleri büyük bir dostluk duygusuyla ağırlıyoruz. Hepimiz burada sizlerle birlikte olmaktan çok memnunuz.” diyen Komiser Yansenne, ekip arkadaşlarını bu buluşmaya katılma konusunda mecbur kılmamalarına rağmen çok kalabalık bir grubun geldiğini ve bunun polis memurlarının diyalog konusunda

ne kadar istekli olduklarını gösterdiğini vurguladı.

Kayman ve Yansenne’in konuşmalarının ardından buluşmaya katılan herkes kendisini tanıttı. Sonrasında Fedactio heyeti Polbruno ekibine ve şubeyle toplantı halinde olan bazı Afrikalı dernek yetkililerine tatlı ikram etti.

KaymanveYansenne’inkonuşmalarınınardındanbuluşmayakatılanherkeskendisinitanıttı. Sonrasında Fedactio heyeti Polbruno ekibine ve şubeyle toplantı halinde olan bazı Afrikalı dernek yetkililerine tatlı ikram etti. Buluşma bir Türk’le evli olan Sevk Şubesi müdürü Frank Dauchy’nin Türk usulü demlediği çayla renklendi. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

TOPlUmSAl UYUm VE DİYAlOg

Page 51: ACT!O üç aylık bülten

51Act!o

Buluşma bir Türk’le evli olan Sevk Şubesi Müdürü Frank Dauchy’nin Türk usulü demlediği çayla renklendi. Tatlı ikramı sırasında birbirleriyle sohbet eden iki grup arasında sıcak bir diyalog ortamı oluşurken, polis memurları ziyarete gelen Prisma Eğitim Merkezi ve Oxygene Plus Derneği yetkilileri bazı somut projeler geliştirme imkanı elde ettiler. Kesinleşen ilk proje çerçevesinde bir polis memuru, Prisma’nın talebelerine

hamilik yaparak onları belirli aralıklarla güvenlik konusunda bilgilendirecek. İkinci proje sayesinde ise Oxygene Plus Derneği’nde düzenlenecek olan seminerde polis teşkilatındaki istihdam olanakları anlatılacak. Polbruno Yakınlık Polisi’nin daha önce Golden Rose Derneği ile bir işbirliği bulunuyordu. Bu işbirliği çerçevesinde her ay belirli bir konuda annelere seminer veriliyor.

Polbruno Ekibi, tatlı ikramından sonra federasyon heyetine şube merkezini gezdirerek değişik departmanlar hakkında bilgi verdi.

SonrakiadımlarKarşılıklı ziyaretlerle bir dostluk bağı

kurulmasına kapı aralayan Polbruno ve Fedactio ekipleri, Kültür ve Sanat

Platformumuzun Brüksel’e taşıdığı Ebru fotoğraf sergisini de vesile bilerek temaslarını sıklaştırdılar. Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Kuzey Brüksel’de görevli polis memurlarından ve farklı rütbelerdeki yöneticilerden oluşan iki ayrı heyet, Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini anlatan sergiyi ziyaret ettiler. Heyetlerin ilkinde yaklaşık 20 kişi yer alırken, ikincisinde 30’un üzerinde polis memuru federasyonumuzu

ziyaret etti. Ziyaretlerde Bölge Emniyet Amiri David Yansenne ve Yakınlık Polisi Amiri Theo Van Gasse’da yer aldılar. Konuk polis memurları, Ebru sergisini gezdikten sonra federasyonumuzun yönetim kurulu üyeleriyle ve üye derneklerimizin bazı temsilcileriyle öğle yemeği yediler. Yemekte ilk önce herkes birbirini tanıtırken, kurulan bu dostluk bağlarının uzun soluklu olması temennisinde bulunuldu. Buluşma sırasında polis memurlarının halkla zaman zaman yaşadıkları iletişim sorunları da masaya yatırıldı. Diğer bütün ziyaretlerden olduğu gibi bu son iki ziyaretten de çıkan mesaj aynıydı. Yani Polbruno Şefi’nin ifadesiyle anlatacak olursak; “Diyalogla karşılıklı gerginlikleri azaltabilirsek, bu başlı başına bir ilerlemedir.”

Buluşma sırasında polis memurlarının halkla zaman zaman yaşadıkları iletişim sorunlarıda masaya yatırıldı. Diğer bütün ziyaretlerden olduğu gibi bu son iki ziyaretten de çıkan mesaj aynıydı: diyalogla karşılıklı gerginlikleri azaltabilirsek bu başlı başına bir ilerlemedir.FOTOĞrAF: YUSUF AlTinTAş

Page 52: ACT!O üç aylık bülten

52 Act!o

Resimlerle Act!o

Page 53: ACT!O üç aylık bülten

53Act!o

DOSTLUK SEMBOLÜJeffrey vandendriessche, Beltüd ve Prisma’nın ortaklaşa düzenledikleri “Belçika’nın Renkleri” programında Yabancı Dil Türkçe Şarkı Kategorisi’nin birinciliğini merhum Barış manço’nun unutulmaz eseri “unutamadım” isimli şarkıyla elde etti. Hayatının önemli bir kısmını Belçika’nın Liège kentinde geçirmiş bu amblematik sanatçı, bu vesileyle bizlere Belçika ile Türkiye’nin dostluğunu simgeleyen mümtaz bir şahsiyet olduğunu bir kez daha hatırlattı. Fotoğraf: Yusuf Sinan göregen

Page 54: ACT!O üç aylık bülten

54 Act!o

Federasyonumuzun önde gelen üyelerinden Golden Rose Derneği, Avrupa Komisyonu tarafından “Gönüllülük Yılı” ilan edilen 2011 yılını Federal Parlamento’da düzenlediği bir panelle açtı. “Gönüllük ile profesyonel hayat nasıl birlikte yürütülür?” başlığını taşıyan panele, Frankofon Yeşiller (Ecolo) Milletvekili Zoé Genot ev sahipliği yaptı. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun yetkililerinin ve yaklaşık 100 gönüllünün hazır olduğu programa, Avrupa Gönüllülük Merkezi (CEV) ve Flaman Gönüllülük Destek Merkezi Başkanı Eva Hambach, bir özel şirketin hukuk departmanını yöneten Hukukçu Fatma Keskin ve özel bir bankada şirket analisti olarak çalışan İşletme Mühendisi Hüseyin Mercimek panelist olarak katıldılar.

Golden Rose adına açılış konuşmasını yapan Genel Sekreter Arzu Güney, dernek olarak 2011 Avrupa Gönüllülük Yılını bir fırsat olarak gördüklerini, bünyelerinde zaten var olan gönüllülük faaliyetlerinin artması ve gönüllülüğün toplumun bütün katmanlarına yayılması amacıyla bu yılı en iyi şekilde değerlendirmek istediklerini söyledi. Güney, Zoé Genot’ya, panelistlere, Fedactio’ya ve katılımcılara teşekkür ederek, Fedactio İletişim Merkezi’nin panel için özel olarak hazırladığı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak vazife alanlarla yapılan röportajları kapsayan video klibi yayına soktu. Daha sonra söz alan moderatör

Zoé Genot, Federal Parlamento’da 2011 Avrupa Gönüllülük yılı çerçevesinde düzenlenen ilk programa ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti. Golden Rose’a ve panelistlere teşekkür eden Genot, kendilerine izlettirilen videoyla konuya güzel bir giriş yapıldığını ve panelistlerin kendi tecrübelerini paylaşmasıyla “Gönüllük ile profesyonel hayat nasıl birlikte yürütülür?”sorusunun cevabını bulacağını söyledi.

“Kendisinigönüllüfaaliyetlereadayanferdinkabiliyetlerigelişir”

Avrupa Gönüllülük Merkezi Başkanı Eva Hambach söz hakkı verilen ilk panelist oldu. Avrupa’da 1,6 milyonu ülkemizde olmak üzere 100 milyon civarı aktif gönüllünün olduğunu söyleyen Hambach, 30 farklı gönüllü ağından oluşan Avrupa Gönüllülük Merkezi’nin iki yıllık çalışması sonucu 2011 yılının Avrupa Gönüllülük Yılı ilan edildiğini vurguladı. Gönüllülük yılının dört ana hedefini “Gönüllü faaliyetlere yatkın bir iklim oluşturmak, bu faaliyetleri örgütleyen yapıları güçlendirmek, gönüllü

çalışmaların itibar görmesini sağlamak ve öneminin altını çizmek.” şeklinde açıklayan Hambach, gönüllülüğün ferde, kuruma ve topluma sağladığı katkıyı ise şu sözlerle anlattı: “Kendisini gönüllü faaliyetlere adayan ferdin kabiliyetleri gelişir ve sosyal iletişimi

“GÖnüLLüK İLE PROFESYOnEL HAYAT nASıL

BİRLİKTE YüRüTüLüR?” BAŞLığını TAŞıYAn

PAnELE, FRAnKOFOn YEŞİLLER

(ECOLO) mİLLETvEKİLİ ZOé GEnOT Ev SAHİPLİğİ YAPTı

gOlDEn rOSE gönÜllÜlÜK Yilini FEDErAl PArlAmEnTO’DA AÇTi

KeNdİSİNİ göNüLLü faaLİYeTLere adaYaN ferdİN KaBİLİYeTLerİ geLİşİr

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

KADin VE TOPlUm

Page 55: ACT!O üç aylık bülten

55Act!o

kuvvetlenir. Gönüllü çalıştığı kurumun daha geniş ve daha az maliyetli hizmet sunmasını sağlar. Topluma ise toplumsal uyum, birlikte çalışma ve karşılıklı güvenin gelişmesi gibi manevi katkıların yanı sıra hatırı sayılır bir ekonomik katkı da sağlamaktadır.”

“Gönüllülüktoplumunoluşturduğuçalışmavetüketmebaskısınakarşıverilenbirdengemücadelesidir”

İkinci konuşmacı Fatma Keskin, şartların çok güç olduğu bir sektörde ağır bir tempoda hukukçu olarak çalışmasının yanı sıra, iki çocuklu bir anne olduğunu, buna rağmen gönüllü faaliyetlere zaman ayırmayı ihmal etmemeye çalıştığını söyledi. “Golden Rose’da gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yanı sıra, topluma yararlı faaliyetler gerçekleştiren farklı derneklerde, okul aile birliğinde ve bazı öğrencilere okul ve kariyer rehberliği konusunda gönüllü çalışmalarda bulunmaya gayret gösteriyorum.” şeklinde konuşan Keskin, gönüllü faaliyetleri, toplumun oluşturduğu müthiş çalışma ve tüketme baskısına karşı verilen bir denge mücadelesi olarak gördüğünü ifade etti. Gönüllük hayatıyla iş hayatını birlikte yürütebilmek için çok güçlü bir organizasyon, disiplin ve düzene sahip olmak gerektiğini de ekleyen Fatma Keskin, özel hayatına ve iş hayatına

Çoksayıdasiviltoplumkuruluşununyetkililerininveyaklaşık100gönüllününhazırolduğuprograma, Avrupa Gönüllülük merkezi (CEv) ve Flaman Gönüllülük Destek merkezi Başkanı Eva Hambach, bir özel şirketin hukuk departmanını yöneten Hukukçu Fatma Keskin ve özel bir bankada şirket analisti olarak çalışan İşletme mühendisi Hüseyin mercimek panelist olarak katıldılar. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

uyarlayabileceği gönüllü icraatları, mutlaka oralara da taşıyarak götürmeye çalıştığını söyledi. Buna örnek olarak ise Golden Rose’da düzenledikleri bir çevre dostu yemek sonrası özellikle tüketim konusunda alışkanlıklarını değiştirmeye başlamasını ve işyerinde çok daha az kağıt tüketmeye başlamasını gösterdi.

“Kainataaldığımızdandahafazlasınıvermemizgerekiyor.”

Panelde son olarak söz alan Hüseyin Mercimek, konuşmasına hazırlanırken gönüllülüğü tarif eden onlarca kaynak araştırdığını belirterek, “Yıllardır yaptığım gönüllülük faaliyetlerinin tarifini araştırmak bende garip bir duygu oluşturdu. Bazı lügat ve ansiklopedilerde araştırma yaptım ama tam olarak benim bunları yaparken hissettiğim duyguları anlatan bir şeye rastlamadım. Ta ki ‘beklentisiz olma’ mealindeki tarifle karşılaşana kadar.” diye konuştu. Kendilerine izlettirilen videoda, “Neden gönüllülük?” şeklindeki soruya “Güzel bir soru” şeklinde cevap verdikten sonra bir süre sükût eden gönüllünün halinin bu konuyu çok iyi anlattığını vurgulayan Mercimek, gönüllünün gayret gösterirken yaşadığı hazzın ve motivasyonun, örnekte olduğu gibi anlatılması zor bir duygu olduğunu kaydetti. Mercimek, gönüllü faaliyetlerin

Page 56: ACT!O üç aylık bülten

56 Act!o

hem iş hayatıyla, hem de aile hayatıyla birlikte yürütülmesinin zor olduğunu, fakat bu zorluğu aşmanın gönüllü olarak yaptığı şeyleri sevmekten geçtiğini anlattı. Çalıştığı kuruma gidebilmek için her gün saatlerce yol kat ettiğini, bunları da hesaba kattığında gününün yarısını profesyonel hayatına ayırdığını söyleyen Hüseyin Mercimek, kalan saatlerden bir kısmını da Charleroi sorumlusu olduğu bir diyalog derneğinin gönüllü faaliyetlerine adadığını, fakat eşinin başlarda bunu anlamakta zorluk çektiğini ifade etti. “Evliliğimizin ilk zamanlarında, ‘Sabah çıkıyorsun, geç saatlerde geliyorsun, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum’ diyen eşim, yaptığım işten mutlu olduğumu görünce kendisi de çocuğumuzun okulunda gönüllü olarak vazifeler almaya başladı” diyen Mercimek, konuşmasını “Kainata aldığımızdan daha fazlasını vermemiz gerekiyor” şeklinde bitirdi.

Belçika Federal Parlamentosu’nda 2011 Avrupa Gönüllülük Yılı çerçevesinde yapılan ilk program hüviyetini taşıyan panel, soru-cevap faslının ardından federasyonumuzun yayın departmanının çıkarmış olduğu 2011 gönüllülük ajandalarının misafirlere dağıtılmasıyla son buldu.

Belçika Federal Parlamentosu’nda 2011Avrupa Gönüllülük Yılı çerçevesinde yapılan ilk program hüviyetini taşıyan panel, soru-cevap faslının ardından federasyonumuzun yayın departmanının çıkarmış olduğu 2011 gönüllülük ajandalarının misafirlere dağıtılmasıyla son buldu. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

BugününöneminebinâenGoldenRosegönüllüsüoldum

Panelden sonra Golden Rose yöneticileriyle sohbet eden Avrupa Gönüllülük merkezi Başkanı Eva Hambach, karşısında bu kadar genç ve dinamik bir gönüllü grubunu bulmayı ummadığını söyledi. “Çok donanımlı ve profesyonel çalışıyorsunuz.” diyen Hambach, Golden Rose Başkanı’nın eşinin de programın organizasyonunda yardımcı olduğunu görünce, “Bu işi eşlerinizle birlikte yürütmeniz çok güzel.” şeklinde konuştu. Başkan’ın eşinin, “Bu günün önemine binâen Golden Rose gönüllüsü oldum” şeklinde cevap vermesi gülüşmelere neden oldu. Golden Rose yöneticileri bunun üzerine Hambach’a kadın hakları savunucusu bir dernek olmadıklarını, yaptıkları bütün faaliyetlerde erkeklerin de yardımını aldıklarını ve toplumda ideal dengenin sağlanması adına kadın-erkek el ele verip gayret göstermeleri gerektiğine inandıklarını söylediler.

Page 57: ACT!O üç aylık bülten

57Act!o

Geçtiğimiz aylarda Schaerbeek, Evere ve Saint-Josse belediyelerine hizmet veren Kuzey Brüksel Polis Bölgesi (Polbruno) ile güvenlik ve kadın teması çerçevesinde bir dizi seminer verilmesi konusunda mutabakata varan Federasyonumuz üyesi Golden Rose Derneği, bu seminerlerden ilkini gerçekleştirdi. “Polis Teşkilatının Yapılanması” başlığını taşıyan ilk seminer Toplum Destekli Polis Birimi Müdür Komiser Theo Van Gasse tarafından verildi.

Golden Rose Genel Sekreteri Arzu Güney, Polbruno’yla gerçekleştirdikleri işbirliğiyle alakalı şu açıklamayı yaptı: “Kuzey Brüksel Polis Bölgesi’yle işbiriliği halinde güvenlik ve kadın teması etrafında bir dizi seminer projelendirdik. Güvenlik teması karşımıza sıkça çıkan ve bazen ayrımcılığa çanak tutan bir temadır. Bu nedenle, bu tema çerçevesinde seminerler düzenleyerek polis ve vatandaşlar arasındaki diyalogu güçlendirmeyi ve halkımızın kafasına takılan sorulara cevap bulmayı amaçladık. Maalesef aile içi ve dışı şiddete maruz kalabilen kadınlar için güvenlik önemli bir mesele haline geldi.” Genel Sekreter Güney, bu tür projelerle insanları aktif vatandaşlığa ve sosyal uyuma teşvik etmeyi amaçladıklarını da sözlerine ekledi.

“Yakınlık Polisi meşruiyetini ve başarısını defaatle ispat etmiştir”

Belçika’da ‘Yakınlık Polisi’ ismi verilen ve Türkiye’deki Toplum Destekli Polis Birimi’ne benzer bir yapısı olan birimin müdürü Komiser Theo Van Gasse, kendisini dinlemeye gelen dernek üyelerine Belçika polis teşkilatının yapılanmasını detaylı bir şekilde anlattı. Tecrübeli komiser, konuşmasında

somut örnekler kullanarak ve esprilerle süsleyerek teşkilatın karmaşık yapısını daha anlaşılır hale getirmeye çalıştı. İlk önce 2001 yılında gerçekleştirilen polis yasası refomuna kadar olan değişik yapılanmalardan bahseden Van Gasse, yasa değişikliliği ile jandarmanın fesh edildiğini ve ‘Yerel Polis’ ile ‘Federal Polis’ olmak üzere iki teşkilatlı bir yapıya geçtiklerini söyledi. Kendisinin -jandarma kökenli olmasına rağmen- yerel polis içerisinde bulunan ‘yakınlık polisi’ biriminde vazifeli olduğunu kaydeden Komiser Van Gasse, bu birimin bir kurumdan çok bir önleme aracı gibi çalıştığını şu sözlerle vurguladı: “Yakınlık Polisi, kendine has felsefesiyle

daha çok gerçek bir önleme politikası geliştiren bir yapıya sahip. Mesruiyetini ve başarısını defaatle ispat etmiştir.”

TüRKİYE’DEKİ TOPLum DESTEKLİ POLİS BİRİmİnE BEnZER BİR YAPıSı OLAn

BİRİmİn müDüRü KOmİSER THEO vAn GASSE,

KEnDİSİnİ DİnLEmEYE GELEn DERnEK

üYELERİnE BELÇİKA POLİS TEŞKİLATının

YAPıLAnmASını DETAYLı BıR ŞEKİLDE AnLATTı

KUzEY BrÜKSEl POlİS BölgESİ YAKinliK POlİSİ mÜDÜrÜ ThEO VAn gASSE:

YaKıNLıK PoLİSİ, MeşruİYeTİNİ ve BaşarıSıNıdefaaTLe İSPaT eTMİşTİr

KADin VE TOPlUm

Page 58: ACT!O üç aylık bülten

58 Act!o

Federasyon üyelerimizden European Professional Network (EPN)’un Genç EPN’liler kulübünün geçtiğimiz aylarda üniversite son sınıf öğrencileriyle gerçekleştirdiği tanışma kahvaltısı ilk meyvelerini verdi. Golden Rose Derneği ile birlikte üniversite son sınıf öğrencilerine yönelik “Profesyonel Hayatta Kadın” isimli bir panel düzenleyen Genç EPN’liler, Diş Hekimi Dr. Semiha Özdemir, Brüksel Bölge Parlamentosu Milletvekili Mahinur Özdemir ve Fedactio Başkan Yardımcısı Seval Kayman’ı konuşmacı olarak davet etti.

Belçika’nın farklı bölgelerinden gelen üniversite öğrencileri, “Mezun olduğumuzda nasıl bir profesyonel hayat bizi bekliyor?” sorusun cevabını panelistlerin ağzından dinlediler. Panelde ilk olarak söz alan Başkan Yardımcımız Seval Kayman, istatistiklerle süslediği konuşmasında, Belçika’da kadının profesyonel hayattaki yerini anlattı. Diş Hekimi Dr. Semiha Özdemir ise “Güçlü, profesyonel ve bilinçli bir kadının topluma katkısı” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Son olarak söz alan Brüksel Parlamentosu Milletvekili Mahinur Özdemir, konuşmasında “Kadın başarılı olmak için erkekleşmeli mi?” sorusunun cevabını vermeye çalıştı.

Başkan Yardımcımız Seval Kayman, Belçika’da bazı mesleklerde erkek-kadın oranının çok farklı olduğunu ve kadınların çoğunlukla part-time çalıştıklarını

vurgulayarak, bazı kadınların tercihinin de bu yönde olduğunu ifade etti. Kadınların ev ve çocuklarına zaman ayırmak istemelerinin bunda etkili olduğunu belirten Kayman, bu durumun 80’li yıllaran bu yana artarak devam ettiğini rakamlarla gösterdi. Kayman, “Hizmet ve eğitim sektörlerinde kadınların bir egemenliği söz konusu. Erkekler ise daha çok teknik bilgi gerektiren meslekler icra ediyorlar.” diyerek, kadın çalışan sayısının erkeklere oranla çok daha düşük olduğunu sözlerine ekledi.

Dr. Semiha Özdemir ise bilinçli bir kadının sağlıklı bir toplumun oluşmasına büyük katkılar sağladığını ifade ederek, toplumu oluşturan fertlerin bunun farkında olması ve doğru yönlendirme yapması gerektiğini kaydetti. Kadının yaratılış itibariyle

şefkat, sevgi, merhamet, disiplin, özveri, sadakat ve kolay iletişim kurabilme gibi özelliklere sahip olduğunu hatırlatan Doktor Özdemir, “Toplumun sağlıklı inşasında pay sahibi olmak istiyorsak, öncelikle kadınların eğitiminin ve ögretiminin çok önemli

GOLDEn ROSE DERnEğİ İLE BİRLİKTE ünİvERSİTE

SOn SınF ÖğREnCİLERİnE YÖnELİK “PROFESYOnEL

HAYATTA KADın “ İSİmLİ BİR PAnEL DüZEnLEYEn GEnÇ EPn’LİLER, DİŞ HEKİmİ DR.

SEmİHA ÖZDEmİR, BRüKSEL PARLAmEnTOSu

mİLLETvEKİLİ mAHİnuR ÖZDEmİR vE FEDACTİO

BAŞKAn YARDımCıSı SEvAL KAYmAn’ı KOnuŞmACı

OLARAK DAvET ETTİ

EPn VE gOlDEn rOSE’DAn PrOFESYOnEl hAYATTA KADin PAnElİ

BİLİNÇLİ Bİr KadıN SağLıKLı Bİr ToPLuMuN İNşaSıNa BüYüK KaTKı SağLıYor

FOTO

Ğr

AF:

hAT

İCE

AVC

i

KADin VE TOPlUm

Page 59: ACT!O üç aylık bülten

59Act!o

alanda var olmak için mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.” diye devam eden Özdemir, üniversite ögrencilerine başarıya ulaşmak ve onu korumak icin hedefe kilitlenmelerini telkin ederek, okudukları alanlarda uzmanlaşmalarının çok mühim olduğunu belirtti ve herkesle diyalog içerisinde bir sosyal çevre edinmenin önemine değindi.

Program sonrası panelle alakalı bir anket dolduran öğrenciler, programın çok verimli

geçtiğini ve bu tür aktiviteler sayesinde hem bilgi edindiklerini, hem de sosyal çevrelerinin genişlediğini ifade ettiler.

Öğrenciler, bu tarz programların kendilerini motive ettiğini ve sık sık tekrarlanması gerektiğini söyleyerek, bu tür rol modeller sayesinde gelecekleri ve profesyonel hayatla alakalı endişelerinin azaldığını vurguladılar.

olduguğunun bilincinde olmamız gerekiyor. Aynı zamanda yeni nesillerin yetişmesinde en büyük sorumluluğa sahip kadınların da aynı bilince sahip olmalarını sağlamalıyız” dedi. Semiha Özdemir, kadının sadece anne, eğitimci veya eş olarak düşünülmemesi gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle bitirdi: “Kadınlarımız, sahip oldukları potansiyelin farkına vararak ve kendilerine sunulan imkânları en iyi şekilde kullanarak,

sağlıklı ve sağlam bir toplumun oluşmasına katkı sağlamanın yanında, o topluma yön veren bireyler haline gelebilmektedirler.”

Panelde son olarak söz alan Brüksel Parlamentosu’nun en genç üyesi Mahinur Özdemir, bir kadının başarısında aile desteğinin çok mühim olduğunu vurgulayarak, her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğu gibi, her başarılı kadının arkasında da bir erkek olduğunu söyledi ve “Bu destek olmazsa, Çok zor ilerler, belki de hiç ilerleyemezsiniz.” diye konuştu. Konuşmasına, “Erkekleşmeyerek, kendi ruh ve düşüncelerimizi koruyup gözeterek, her

Brüksel Parlamentosu’nun en genç üyesi Mahinur Özdemir, bir kadının başarısında ailedesteğinin çok mühim olduğunu vurgulayarak, her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğu gibi, her başarılı kadının arkasında da bir erkek olduğunu söyledi ve “Bu destek olmazsa, Çok zor ilerler, belki de hiç ilerleyemezsiniz.” diye konuştu. FOTOĞrAF: hATİCE AVCi

Page 60: ACT!O üç aylık bülten

60 Act!o

Golden Rose Derneği, Diamant Conference & Business Centre’de düzenlediği “Demokratikleşme sürecinde kadın” başlıklı panelle büyük ses getirdi. Brüksel Bölgesi Maliye Bakanı Jean-Luc Vanraes’ın açılışını gerçekleştirdiği programın moderatörlüğünü eski senatör Meryem Kaçar üstlendi. Panelde Belçika Federal Milletvekili ve insan hakları aktivisti Prof. Dr. Eva Brems “İnsan Hakları açısından Kadın Hakları”, Brüksel Bölgesi Ulaştırma Bakanı Brigitte Grouwels “Kadınların siyasetteki rolü”, Foyer Bölgesel Entegrasyon Merkezi Müdiresi Loredana Marchi ise “Kadın derneklerinin kadınların entegrasyonlarının daha iyi sağlanması ve güçlendirilmelerindeki rolünün önemi” başlıklı birer konuşma yaptılar.

Toplam 150 seçkin davetlinin katıldığı panelde kadın hakları konusunda dünya genelinde mesafe alındığına fakat bunun bir çok yerde hala istenen düzeyde olmadığına dikkat çekildi. Gecede ilk olarak söz alan Golden Rose Genel Sekreteri Arzu Güney, derneği kısaca tanıttıktan sonra paneli düzenlemekteki amaçlarını anlattı. “Demokrasi bugün devlet idaresi sistemleri arasında insanlığın ulaştığı doruk nokta olmasına rağmen, henüz gelişimini tamamlamamış ve kemale ermemiş bir sistemdir. Ve bu sistem içerisinde kadın hala belirli ayrımcılıklara uğrayıp bazı mağduriyetler yaşayabilmektedir.” şeklinde

konuşan Güney, Golden Rose olarak kadının bu demokratikleşme süreci içerisinde bulunduğu yeri tespit etmek istediklerini ve paneli bu nedenle düzenleme ihtiyacı hissettiklerini belirtti. Akabinde panelistlere, projeye başından beri büyük destek veren Jean-Luc Vanraes’a ve salonu dolduran davetlilere teşekkürlerini ileten Güney mikrofonu açılış konuşması için Bakan Vanraes’a devretti.

“Kadınlarınkararnoktalarındadahafazlayeralmalarıgerekiyor”

Brüksel Hükümeti Maliye Bakanı Jean-Luc Vanraes konuşmasında insanların kişilikleriyle ele alınması gerektiğinin altını çizerek, dil, ırk, meşrep, din, cinsiyet, yaşam tarzı gibi etkenlerin insanların kimliklerinin bir parçasını oluşturduğunu ve bunlardan bir tanesini tecrit etmek suretiyle yapılacak değerlendirmelerin yanlış sonuçlar doğuracağını ifade etti. Brüksel’de 187 farklı milletten insanın yaşadığına dikkat çeken Bakan, zaten çokkültürlü bir kimliğe sahip olan başkentin giderek kozmopolit bir yapıya büründüğünü söyledi.

Bunun yanında Brüksel’de kadınların her geçen yıl artan oranda bir temsil hüviyetine kavuştuklarını da ekledi. Brüksel Hükümeti’nin kabine üyelerinin yarısının bayanlardan oluştuğunu, aynı şekilde Brüksel’deki avukatların da yüzde 50’sinin

BAKAn JEAn-LuC vAnRAES, HERKESE İnSAn

GÖZüYLE BAKmAK GEREKTİğİnİ vE HİÇ KİmSEYİ KüLTüRüYLE vE GELDİğİ TOPLumu BAZ ALARAK YARGıLAnmAmASı

GEREKTİğİnİ BELİRTTİ

BrÜKSEl BölgESİ mAlİYE BAKAni JEAn-lUC VAnrAES:

KadıNLarıN Karar NoKTaLarıNda daha fazLa Yer aLMaLarı gereKİYor

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

KADin VE TOPlUm

Page 61: ACT!O üç aylık bülten

61Act!o

Kadınların siyaset sahnesindeki yerinden tarihten örneklerle anlatan Bakan Grouwels“Belçika’da kadınların seçme ve seçilme hakkı çok geç tanınmıştır. Tarihsel süreçte ancak 1949 yılında kadınlara seçme hakkı tanınırken, 1974’te daha çok kadının siyasete atıldığını görüyoruz.” şeklinde konuştu. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

kadın olduğunu aktaran Bakan, kadınların yüksek yargıda yüzde 70’lik ezici bir çoğunluk yakaladıklarını da hatırlatarak, toplumdaki temsil keyfiyetlerinin artarak devam ettiğini belirtti. Bakan Vanraes, buna rağmen her meslekte aynı eşitliğin yakalanamadığını vurgulayarak, iş hayatında kadına hak ettiği yerin verilmemesinden şikayet etti. Kadınların karar noktalarında daha fazla rol alması gerektiğini de kaydeden Jean-Luc Vanraes, herkese insan gözüyle bakmak gerektiğini ve hiç kimsenin kültürüyle ve geldiği toplum baz

alınarak yargılanmaması gerektiğini belirtti.Panelistlerden ilk söz alan Federal

Milletvekili Prof. Eva Brems, Belçika’daki kadınların henüz istenen yerlerde olmadığının altını çizdi. Erkek hegemonyasında olan bir dünyadan söz eden Prof. Brems, Belçika’daki kadınlara seçim hakkının Türkiye’den yıllar sonra verildiğine dikkat çekti. Kadınlara karşı halen ayrımcılıkların yapıldığını savunan Brems, bunun sebebi olarak kanunları gösterdi. Mevcut kanunların erkekler tarafından yapıldığını, kadınların kanun yapmadan da öte oy verme hakkının dahi çok geç gelmesinin sonuçlarını halen yaşadıklarını

aktardı. Siyasette kadınların sayısının gittikçe arttığını ancak bunun sebebinin de yasalarca koyulan kotaların olduğunu da ifade eden Brems, bu kotaların diğer bütün iş alanlarında da konulması gerektiğini savundu.

İkinci konuşmacı Brüksel Hükümeti Bakanı Brigitte Grouwels ise kadının siyasetteki yerinden söz etti. Bunu tarihten örneklerle anlatan Bakan Grouwels, “Belçika’da kadınların seçme ve seçilme hakkı çok geç tanınmıştır. Tarihsel süreçte ancak 1949 yılında kadınlara seçme hakkı tanınırken,

1974’te daha çok kadının siyasete atıldığını görüyoruz. 1921 yılında Meclis’e ilk kez bir bayan vekil seçilirken, bu bayanın sadece erkekler tarafından seçildiğini hatırlatmak lazım. 1965 yılında ise ilk kadın bakana sahip olan Belçika henüz kadın bir başbakan çıkartabilmiş değil.” şeklinde konuştu. Grouwels Belçika’da kadınların topluma katılımları noktasında ilerleme olduğunu fakat bu ilerlemenin yeterli olmadığını ifade etti.

Foyer Bölgesel Entegrasyon Merkezi Müdiresi Loredana Marchi ise konuşmasında kadın sivil toplum kuruluşlarının göçmen

Page 62: ACT!O üç aylık bülten

62 Act!o

asıllı kadınların eğitiminde oynadığı rolden bahsederek, yaşanan birçok problemin çözümünün eğitimden geçtiğini belirtti. “Kadın derneklerinin de yardımıyla göçmen asıllı kadınların durumu son on yılda inanılmaz derecede değişti. Bugün hatırı sayılır bir oranı yüksek tahsilli olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuşan Marchi, bunun karşılığında göçmen asıllı erkeklerde aynı derece bir ilerlemeden söz edilemeyeceğini ileri sürerek, “Kadınlar maalesef denkleri olan yüksek tahsilli bir partner bulmakta zorluk çekebiliyorlar” iddiasında bulundu.

“Toplumsalsorunlaranumuneçözümyolları üretecek ortamlar oluşturmayaçalışıyoruz”

Fedactio Kadın ve Toplum Platformu ve Golden Rose Derneği Başkanı Sümeyra marmara, panelle alakalı görüşünü şu sözlerle açıkladı: “Biz başta yola çıkarken ‘Kadın toplumun merkezindedir’ diyerek, toplumsal sorunlarda kadınca bakışa olan ihtiyaca dikkat çekip bu sorunlara numune çözüm yolları üretecek ortamları oluşturmaya çalışacağımızı ifade etmiştik. Bu paneldeki amacımız, daha henüz gelişimini tamamlamamış demokrasimizde kadının bulunduğu konumu görmek ve bu konumu iyileştirecek çözüm önerileri geliştirmekti. Bu akşam konunun kendi alanlarındaki uzmanlarının ifadeleriyle de gördük ki, ileri demokrasinin kök saldığı bu topraklarlarda dahi kadının toplumsal hayattaki yeri istenen yerin çok gerisindedir. Fakat bu konuda hızlı ilerlemelerin olduğunu somut verilerle öğrenmek panelin güzelliklerinden biri oldu.”

marmara, Fedactio Kadın ve Toplum Platformu olarak yüksek kaliteli, toplumsal sorunları tespit ve çözüm odaklı programlar düzenlemeye devam edeceklerinin altını çizerek, kapılarının herkese açık olduğunu, her türlü fikri desteğe önem verdiklerini ve bunu büyük bir zenginlik olarak gördüklerini sözlerine ekledi.

Toplam 150 seçkin davetlinin katıldığıpanelde kadın hakları konusunda dünya genelinde mesafe alındığını fakat bunun bir çok yerde hala istenen düzeyde olmadığına dikkat çekildi. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 63: ACT!O üç aylık bülten

63Act!o

Düzenlediği kültür geceleriyle her ay farklı bir kültürü tanıtan Golden Rose Derneği’nin geçen ayki konuğu Çin kültürü oldu. Derneğin daha önce düzenlediği gecelerde Fas ve İtalyan kültürleri tanıtılmıştı. China Belgium Art & Culture Society ile birlikte düzenlenen gecede Golden Rose resepsiyon salonu tıka basa doldu. Konuk derneğin yetkilileri, Çin tarihi ve coğrafyasından, kadının Çin toplumundaki yerine kadar birçok konuda bilgi verdiler. Çay seremonisi konukların özellikle ilgisini çekerken, sunumu yapan Liu Beijia ülkede ciddi bir çay kültürünün var olduğunu söyleyerek güne çay ile başlayıp ve çay ile sonlandırdıklarını anlattı. Gün içerisinde de yaklaşık dört beş defa ayrı çay seansları yaptıklarını belirten Beijia yemek esnasında da yine çay tüketildiğini ifade etti. Beijia ayrıca Çinlilerin yemeklerde bol acı kullandıklarını da ekledi.

Programda Çin müziğiyle alakalı da bilgi verildi. Çin’e has müzik aletlerini tanıtan Beijia, misafirlere bazı aletlerin seslerini de dinletti. Liu Beijia, Pekin, Şanghay, Kanton ve Çengdu gibi şehirlerin mimarisi ve tarihi ile ilgili bilgiler de sundu. Beijia, özellikle Şanghay’ın Avrupalılar için bir cazibe merkezi olduğunu vurguladı. Pandalar için de özel bir parantez açan Beijia, Çin’de olduğu kadar dünyada da çok sevilen sevimli hayvanları korumak adına

Çengdu şehrinde özel bir merkezin faaliyete geçirildiğini aktardı.

Liu Beijia’dan sonra söz alan Zhengyi Zhao ise Çin toplumunda kadının rolüne değinerek, “Kadınlar toplumun dengesini sağlıyor.” dedi. Ülkelerinde kadının her zaman bir erkeğe bağlı olduğunun altını çizen Zhao, “Kadın; evlenmeden önce babaya, evlendikten sonra eşine, boşandıktan veya eşi öldükten sonra ise oğlu varsa oğluna bağlıdır.” dedi. Böylece Çin toplumunun erkeklere endeksli olduğunu vurgulayan Zhao, kadının aile içerisindeki rolünün çok önemli olduğunu söyledi. Zhao, çin alfabesinde “barış” kelimesinin bir ev çatısını ve altında bir kadını simgelediğini söyleyerek, kadının toplumdaki yerini anlatmak için bu örneğin

yeterli olduğunu söyledi.Davetliler gecenin sonunda Çin yemek

kültüründen bazı örnekleri de tatma fırsatı elde ettiler ve yemek esnasında China Belgium Art & Culture Society yetkilileriyle sohbet ederek Çin kültürünü daha yakından tanımaya çalıştılar.

Çİn KÜlTÜrÜ gOlDEn rOSE’A KOnUK OlDU

KadıNLar ÇİN ToPLuMuNuNdeNgeSİNİ SağLıYor

DAvETLİLER GECEnİn SOnunDA Çİn YEmEK KüLTüRünDEn BAZı

ÖRnEKLERİ DE TATmA FıRSATı ELDE ETTİLER vE YEmEK ESnASınDA CHİnA BELGıum ART & CuLTuRE SOCİETY

YETKİLİLERİYLE SOHBET EDEREK, Çİn KüLTüRünü

DAHA YAKınDAn TAnımAYA ÇALıŞTıLAR

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

FOTO

Ğr

Ah

: AlP

Er U

YAn

iK

Page 64: ACT!O üç aylık bülten

64 Act!o

Federasyonumuzun Kadın ve Toplum Platformu, insanlığın karşı karşıya bulunduğu küresel sorunları ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşları arasına giren Golden Rose Derneği’nin öncülüğünde Avrupa Parlamentosu’nda masaya yatırdı. “Global sorunlara kadınca bakış” isimli bir panel düzenleyen platform, ırkçılık, fakirlik, eğitim ve çevre sorunlarına getirilebilecek pratik çözümleri ele aldı. Panelin moderatörlüğünü Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve

Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Raportörü Emine Bozkurt üstlenirken, Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Isabelle Durant, Fakirlikle Mücadele Merkezi Koordinatörü Françoise De Boe ve Federasyonumuzun Başkan Yardımcısı Seval Kayman panele konuşmacı olarak katıldılar. Isabelle Durant çevre, Françoise De Boe fakirlik, Seval Kayman ise eğitim konularını ele alırken, ırkçılık sorununu ele alması gereken Irkçılıkla Mücadele Merkezi Hukuk Danışmanı Fatima Hanine rahatsızlandığı için o konu da Françoise De

Boe tarafından işlendi.Panelin takdimini gerçekleştiren Emine

Bozkurt, konuşmacıları katılımcılara tanıttıktan sonra sözü açılış konuşmasını yapmak üzere Golden Rose Derneği Genel Sekreteri Arzu Güney’e bıraktı. Güney, kadınların topluma kayda değer bir katkı sağlaması gerektiğini anlatarak, paneli organize etme sebeplerini anlattı. “Bu panelle geleceğe güzel bir adım daha atmış olacağız” diyen Güney, küresel sorunların çözümü

adına karar mekanizmalarında kadınların sayısının artması gerektiğini söyledi.

Belçika’nın Frankofon Yeşiller Partisi (Ecolo)’nden Avrupa Parlamentosu’na seçilen ve yeşiller grubu tarafından AP Başkan Yardımcılığı’na getirilen İsabelle Durant ise kadınların toplu halde dünyaya neler katabileceğine bakılması gerektiğini belirtti. Çevre meselelerine kadınların daha duyarlı olduklarını savunan Durant, bu iddasına şöyle bir açıklama getirdi: «Siyasete atılmaya karar verdiğimde aklıma Ecolo’dan başka bir

PAnELİn TAKDİmİnİ GERÇEKLEŞTİREn EmİnE BOZKuRT, KOnuŞmACıLARı KATıLımCıLARA TAnıTTıKTAn SOnRA SÖZü AÇıLıŞ KOnuŞmASını YAPmAK üZERE GOLDEn ROSE DERnEğİ GEnEL SEKRETERİ ARZu GünEY’E BıRAKTı

KADin VE TOPlUm PlATFOrmU KÜrESEl SOrUnlAri AP’DE mASAYA YATirDi

KadıNLar BİrÇoK ProBLeMİ aYNı aNda eLe aLaBİLMe YeTeNeğİNe SahİPLer

FOTO

Ğr

AF:

İS

A ö

zlEr

KADin VE TOPlUm

Page 65: ACT!O üç aylık bülten

65Act!o

parti gelmedi. Çünkü benim gözümde çevre duyarlılığı kadınların en doğal özelliklerinden birisiydi.» Kadınların birçok farklı problemi aynı anda ele alabilme yeteneğine sahip olduğunu ve erkeklerde bu özelliğin nadir görüldüğünü da aktaran Durant, kadınların bundan dolayı daha çok alanda ön plana çıkması gerektiğini savundu. Durant ayrıca kadınların anne olma özelliğinden dolayı olaylara daha farklı yaklaşabileceğini ve farklı açılardan değerlendirme yapabileceğini ekleyerek, bu özelliklerin kendilerine artı puan kazandırdığını aktardı. Geleceğin toplumunda kadına yer açmak için herkesin hazır olması gerektiğini de belirten Durant, kendi partisinin yüzde 60’ının bayanlardan oluştuğunu hatırlattı. Durant konuşmasını: “Geleceğimizi erkeklerin belirlemesine izin vermeyelim” diyerek noktaladı.

Fakirlikle Mücadele Kurumu Koordinatörü Françoise De Boe ise Fatima Hanine adına ırkçılıktan ve bayanlara uygulanan ayrımcılıktan söz ederken, kendi adına ise fakirliği masaya yatırdı. De Boe, göçmen kadınların yaşadıkları zorluklardan bahsederek, yabancı asıllı bayanların her alanda zorluklarla karşılaştıklarını ve bunlarla mücadelede yetersiz kaldıklarını belirtti. De Boe ayrıca göçmen asıllı kadınların özellikle iş alanında zorluklar yaşadıklarını ve önyargılarla mücadele ettiklerini ifade etti. Françoise De Boe, kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın sosyal-ekonomik tabanlı olduğunu ve bunun yanında zoraki evliliklerin

FederasyonumuzunKadınveToplumPlatformu,insanlığınkarşıkarşıyabulunduğuküreselsorunları ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşları arasına giren Golden Rose Derneği’nin öncülüğünde Avrupa Parlamentosu’nda masaya yatırdı. “Global sorunlara kadınca bakış” isimli bir panel düzenleyen platform, ırkçılık, fakirlik, eğitim ve çevre sorunlarına getirilebilecek pratik çözümleri ele aldı. FOTOĞrAF: İSA özlEr

de kadınların yaşadığı problemlerden olduğunu ifade etti. Belçika’nın fakirlikle ilgili güzel bir mücadele sergilediğini de aktaran De Boe, yardım kuruluşlarının oldukça fazla olduğunu ifade etti. De Boe buna rağmen eşit hakların olmayışından kaynaklanan bir fakirliğin halen mevcut olduğunu söyledi. Herkese eşit fırsat verilmemesinden yakınan De Boe, “Herkese eşit sağlık imkânları verilmiyor. Kadınlar kültürel problemler de yaşıyor. Dil ile ilgili problemler de yaşanıyor. Bu sorunlar gittikçe büyüyor. Eğitimi düşük olanlar ilerde de sorun yaşıyorlar.” diyerek, tespit ettiği problemleri dile getirdi.

Başkan Yardımcımız Seval Kayman ise yaşadığı tecrübelerden bahsederek, günümüzde kadınlara olan ihtiyacın gittikçe büyüdüğünü aktardı. Bunun yanında Belçika’daki eğitim sisteminin çarpıklığından da bahseden Kayman, “Okullara girebilme alanında sorunlar yaşanıyor. Girdikten sonra başarıya ulaşmak için engeller çıkıyor. Belçika eğitimin Pisa araştırmalarına göre olumsuz not aldığını biliyoruz. Yabancı ve yerli öğrenciler arasında büyük uçurumlar var. Bu uçurumun en büyük sebeplerinin başında dil yetersizliği ve ailenin sosyo-ekonomik problemleri yer alıyor. Bu sorunların Belçika dışındaki ülkelerde de olduğunu görüyoruz ancak, oradaki yabancılar öğrencilerin aynı ciddiyette sorunlarla karşılaşmadıklarını görüyoruz.” diyerek eğitim sistemindeki sorunlara dikkat çekti.

Page 66: ACT!O üç aylık bülten

66 Act!o

Resimlerle Act!o

Page 67: ACT!O üç aylık bülten

67Act!o

“BİR SORU SORABİLİR MİYİM ?”Kadın ve Toplum Platformumuzun Golden Rose öncülüğünde Avrupa Parlamentosu’nda düzenlediği “Global Sorunlara Kadınca Bakış” paneli, platformun her programında olduğu gibi katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Öyle ki bu panelde, soru-cevap faslı ana konuşmalardan daha uzun sürdü. Bazı katılımcılar ise soru sorabilmek için yoğun bir çaba harcadılar. Fotoğraf: İsa özler

Page 68: ACT!O üç aylık bülten

68 Act!o

Federasyonumuz üyesi Belçika Aktif Dernekler Federasyonu (Betiad) ve Hollanda Genç İşadamları Federasyonu (Hogiaf), ortaklaşa düzenledikleri sektörel buluşma programında Türkiye Cumhuriyeti Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ı ağırladılar. Anvers Hilton Hotel’de gerçekleşen buluşmaya yaklaşık 400 işadamı katılırken, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı ve Anvers Başkonsolosu Deniz Çakar da konuklar arasındaki yerlerini aldılar.

Betiad ve Hogiaf, Belçika’nın Anvers kentinde düzenledikleri “II. Sektörler Arası İş Dünyası Buluşması” isimli programda iki ülke işadamlarını bir araya getirdi. Yaptıkları çalışmalarla üyelerinin iş dünyasında karşılaktıkları sorunların çözümü için çabalayan ve işadamlarının önlerini açıcı faaliyetler düzenleyen partner federasyonlar, iki ülke işadamlarını sektörlerinde aktif olan meslektaşlarıyla buluşturarak yeni birliktelikler kurulmasına öncülük ettiler. Yuvarlak masa toplantısı şeklinde düzenlenen buluşmada sektörel bazda karşılaşılan sorunlar ele alınırken, inşaat, gıda, mobilya vb. gibi

farklı alanlarda iş yapan girişimciler bu fırsatla karşılıklı fikir alış verişinde bulundular. Belçika ve Hollanda’dan gelen girişimciler karşılaştıkları sorunları tespit edip çözüm yolları bulmanın yanı sıra, gerçekleştirebilecekleri ortak projeler konusunda da ilk teması kurma imkânı elde ettiler.

Buluşmanın açılış konuşmasını gerçekleştiren Federasyonumuzun Girişimciler ve Profesyoneller Platformu Başkanı Savaş Metin, yapılan bu toplantıların

veriminden bahsederken, Betiad ve Hogiaf gibi federasyonlara üye işadamlarının krizleri fırsata dönüştürmesini sağladıklarını aktardı. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi de yaptığı kısa konuşmada, Türkiye’deki gelişmelerden bahsederek, “Türkiye dünyanın yakından takip ettiği bir ülke haline

gelmiştir. Siyasi istikrarın ve güven ortamının oluşması Türkiye’nin ilerlemesine büyük katkı sağlamıştır.” dedi.

Programda Betiad ve Hogiaf gibi Avrupa

AnvERS HıLTOn HOTEL’DE GERÇEKLEŞEn BuLuŞmAYA

YAKLAŞıK 400 İŞADAmı KATıLDı

T.C. DEVlET BAKAni zAFEr ÇAĞlAYAn:

avruPa’NıN vazgeÇİLMez eKoNoMİK aKTörLerİSİNİz

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

gİrİşİmCİ VE PrOFESYOnEllEr

Page 69: ACT!O üç aylık bülten

69Act!o

çapında 50’nin üzerinde iş örgütünün çatı kuruluşu olan Birleşmiş Avrupalı Türk Girişimciler ve Profesyoneller Konfederasyonu (Unitee) Başkanı Dr. Adem Kumcu da kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Salondaki işadamlarına dönen Kumcu, Unitee’yi kastederek, “Bugün 10 bin’in üzerinde girişimciyi ve 2 bin’in üzerinde üniversite mezununu temsil eden bir yapının üyesisiniz.” dedi. Konfederasyonun hedeflerini, “Unitee bundan böyle sizin haklarınızı ilim, iktisat ve ittifakla savunacak, bu birincisi. Unitee Avrupa’da Türk İş Dünyası’nın gerçek potansiyelinin yeni ufuklara açılmasını teşvik edecektir, bu da ikincisi. Üçüncüsü ise, bu global kriz döneminde, hem Avrupa ekonomisinin, hem Türk ekonomisinin dünyaya açılmasını kuvvetlendirecek; başka bir deyimle global Türk diasporasının uluslararası ticaretteki önemini hissettirecektir.” şeklinde açıklayan Dr. Adem Kumcu, sözlerini şöyle bitirdi: “Bu gördüğüm muhteşem tablo, görülmemiş bir başarı öyküsüdür. Mevlam birlikteliğimizi bereketli ve daim eylesin, Unitee ekibini de utandırmasın.”

Programın onur konuğu olan Türkiye Cumhuriyeti Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan yaklaşık bir saat süren konuşmasında Betiad ve Hogiaf ’a teşekkür

Belçika’dakiTürkişadamlarınınBelçikamilligelirineyıllık2.1milyarDolarlıkgetirisiolduğunu,Hollanda’daki Türk işadamlarının da Hollanda’ya yıllık 8.1 milyar Dolarlık katkısı olduğunu belirten Çağlayan, işadamlarının artık Avrupa’nın vazgeçilmez ekonomik aktörleri olduğunu ifade etti. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

ederek organize edilen bu toplantıların önemini vurguladı. Bakan Çağlayan Türkiye’de gerçekleşen son yapısal değişiklikleri ve ekonomik gelişmeleri anlatarak, “Türkiye dünyaya model haline gelmiştir.” dedi. Bakan Çağlayan, Hollanda ve Belçika işadamlarını kastederek, “Türkiye’yi Avrupa’ya tanıtan kişilersiniz.” dedi.

Belçika’daki Türk işadamlarının Belçika milli gelirine yıllık 2.1 milyar Dolarlık getirisi olduğunu, Hollanda’daki Türk işadamlarının da Hollanda’ya yıllık 8.1 milyar Dolarlık katkısı olduğunu belirten Çağlayan, Türk asıllı işadamlarının artık Avrupa’nın vazgeçilmez ekonomik aktörleri olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkilerinden de bahseden Çağlayan, Türkiye’nin Avrupa ile ekonomik entegrasyonu sağladığını ve artık 28. fiili ortağı olduğunu belirtti. Türkiye’de gerçekleşen reformlardan da bahseden Bakan, reformları Avrupa istediği için değil; Türk halkının bunları hak ettiği için yaptıklarını vurguladı.

Konuşma sonunda Betiad Brüksel Başkanı Kenan Sezer ve Hogiaf Başkanı Mehmet Kabakyer Bakan Zafer Çağlayan’a birer hediye takdim ederken, verilen kısa bir aranın ardından sektörel yuvarlak masa toplantılarına devam edildi.

Page 70: ACT!O üç aylık bülten

70 Act!o

Federasyonumuzun İşadamları ve Profesyoneller Platformu, Anadolu’nun hızla gelişen şehirlerinden Aksaray’da faaliyetlerini sürdüren Aksaray Genç İşadamları Derneği (Agiad) üyelerini Fedactio Genel Merkezi’nde ağırladı. 28 kişilik bir grupla Almanya’nın Münih şehrinde düzenlenen inşaat fuarını ziyaret eden Agiad, bazı temaslarda ve iş görüşmelerinde bulunmak üzere Belçika’ya geldi.

Fedactio Resepsiyon Salonu’nda onurlarına verilen yemekte İşadamları ve Profesyoneller Platformu’na bağlı işadamlarıyla buluşan heyeti Platform adına Başkan Savaş Metin ağırladı. Misafirlere yönelik bir hoşgeldiniz

konuşması yapan Metin, platformun faaliyetleri

hakkında bilgi verdikten sonra, Belçika daki

Türk toplumunun tarihsel süreçte ekonomik gelişimini aktararak, bu süreçte Platform üyesi

derneklerin üstlendiği misyonu anlattı.

Daha

sonra kürsüye gelen Platform üyesi derneklerden Betiad Başkanı Kenan Sezer, derneğin kuruluşu, gelişim süreci ve planladığı programlar hakkında bilgi verdi. Programda son olarak söz alan konuk Aksaray Genç İşadamları Derneği Başkanı Reha Güven ise Belçika nın önde gelen işadamlarıyla tanışma firsatı buldukları için mutlu olduklarını dile getirerek, Agiad ın tarihçesini ve faaliyetlerini anlattı.

Kartvizit değişimi yapan Platform üyesi girişimciler ve Aksaraylı işadamları, Aksaray´dan hediye olarak getirdikleri Anadolu desenleriyle bezeli

kilimi Betiad Başkanı Kenan Sezer e verdi. Hediyeyi Agiad adına takdim eden Başkan Reha Güven, “Fedactio’ya bu misafirperverliği için çok teşekkür ediyoruz. Bu buluşmanın, tanıştığımız işadamlarıyla kurulacak olan iş bağlantılarına zemin hazırladığını düşünüyorum. Belçika’daki Türk asıllı girişimcilerimizi de Aksaray’da ağırlayıp, oradaki networkumuzu paylaşarak, karşılıklı iş hacmimizi geliştirmeyi çok istiyoruz. Bu konuyla ilgili proje geliştirebiliriz. Karşılıklı fikir alışverişimizin çok faydalı olduğunu düşünüyorum.“ dedi.

Fedactio İşadamları ve Profesyoneller Platformu Başkanı Savaş Metin ise Agiad üyesi misafirleri ağırlamaktan zevk duyduklarını ve bağlantılarını geliştireceklerini dile getirdi.

FEDACTİO RESEPSİYOn SALOnu’nDA OnuRLARınA

vERİLEn YEmEKTE İŞADAmLARı vE

PROFESYOnELLER PLATFORmu’nA BAğLı

İŞADAmLARıYLA BuLuŞAn HEYET, PLATFORm ADınA BAŞKAn SAvAŞ mETİn

TARAFınDAn AğıRLAnDı

AKSArAY gEnÇ İşADAmlAri DErnEĞİ BAşKAni rEhA gÜVEn:

Bu BuLuşMa, TaNışTığıMız İşadaMLarıYLa KuruLaCaK oLaN BağLaNTıLara zeMİN hazırLadı

FOTO

Ğr

AF:

nU

h K

iliÇ

FOTO

Ğr

AF:

nU

h K

iliÇ

gİrİşİmCİ VE PrOFESYOnEllEr

Page 71: ACT!O üç aylık bülten

71Act!o

BRüKSEL BÖLGESİ EKOnOmİ BAKAnı BEnOîT

CERExHE, BRüKSEL HüKümETİ DEvLET BAKAnı EmİR KıR ıLE İRFAm AvRuPA

POLİTİKALARı SORumLuSu PASCALE

CHARHOn PAnELİn KOnuŞmACıLARı OLDuLAR

BETİAD göÇmEn İşADAmlArinin EKOnOmİK KATKilArini mASAYA YATirDi

göÇMeN gİrİşİMCİLer Bİr SoruN değİL, uMuT

FOTO

Ğr

AF:

nU

h K

iliÇ

FOTO

Ğr

AF:

nU

h K

iliÇ

İşadamları ve Profesyoneller Platformu’nun düzenlediği ve Brüksel Bölgesi Ekonomi Bakanı Benoît Cerexhe ve Devlet Bakanı Emir Kır ile IRFAM Avrupa Politikaları Sorumlusu Pascale Charhon’un konuşmacı olarak katıldığı panele 100’ün üzerinde seçkin davetli katıldı. Göçmen asıllı müteşebbislerin Belçika ekonomisine sağladığı katkıların tartışıldığı akşamın moderatörlüğünü Unitee Başkanı Dr. Adem Kumcu yaptı.

Açılış konuşmasına ‘Göçmen girişimciler bir sorun değil, umut’ sözleri ile başlayan Unitee Başkanı Adem Kumcu, Unitee olarak çalışmalarına 15 farklı ülkede faaliyet gösteren 50 işadamı derneği ile başladıkları bilgisini verdikten sonra, göçmen işadamlarının uluslararası ticaretin önemli oyuncularından birisi haline geldiğini soyledi. Kumcu ayrıca ekonomiye yapılan olumlu katkının artarak devam etmesi için, göçmen işadamlarının önlerini açıcı çalışmaların devletler tarafından desteklenmesinin önemine işaret etti.

Açılış konuşmasının ardından ilk konuşmayı Brüksel Bölge Bakanı Emir Kır yaptı. Brüksel’de işsizliğin azaltılması için mesleki eğitimin önemine vurgu yapan Kır, okulda başarısız olmuş öğrencilere ikinci bir şans tanınmasının gerekliliğinin üzerinde özellikle durdu. Kır, mesleki eğitimin kalitesinin artırılmasının bu projeye olumlu katkıda bulunacağının da altını çizdi.

Bruksel Ekonomi Bakanı Cerexhe Brüksel’de yeni açılan işyerlerinin yarısının yabancı girişimciler tarafından işletildiği bilgisini verirken, Avrupa’nın bir çok ülkesinde göçmen girişimcilerin aktif olarak ekonomik hayata destek verdiklerini ve yeni istihdam alanları oluşturarak bunu net bir şekilde gösterdiklerini ifade etti. IRFAM Avrupa politikaları Sorumlusu Pascale Charhon ise konuşmasında sivil insiyatif olarak BETİAD’ın sürecin ilerlemesine yapacağı olumlu katkılar uzerinde dururken, çok kültürlülüğün bir kazanç

olarak görülmesi gerektiğinin altını çizdi.

Page 72: ACT!O üç aylık bülten

72 Act!o

Federasyonumuzun Girişimciler ve Profesyoneller Platformu Üyesi Betiad, yıllardır gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerinden birine daha imza atarak, Pakistan’da meydana gelen sel felaketi mağdurları yararına bir yardım yemeği düzenledi. Geceye T.C. Brüksel Büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı, Pakistan’ın Brüksel Büyükelçisi Jalil Abbas Jilani, Flaman Parlamentosu Milletvekili Veli Yüksel, Brüksel Parlamentosu Milletvekili Mahinur Özdemir, Büyükelçilik Müsteşarı Korkut Tufan, Ticaret Müşaviri Dr. Tulu Gürakan ve Schaerbeek Belediye Meclis Üyesi Derya Aliç katıldı.

Ev sahibi Betiad adına Başkan Kenan Sezer’in misafirleri ağırladığı programa ayrıca Fedactio Başkan Yardımcıları Salih Türkel ve Ahmet Tanrıkulu, Girişimciler ve Profesyoneller Platformu Başkanı Savaş Metin, Aseha Başkanı Ertuğrul Demir, Uniekon Başkanı Salih Kızıltepe, Unaco Başkanı Ali Anaz ve Pakistan Büyükelçilik çalışanları da iştirak ettiler. Fedactio Resepsiyon Salonu’nda gerçekleşen yardım yemeğinde bir araya gelen 100’den fazla işadamı, yaptıkları bağışlarla Pakistan’daki sel felaketinin yaralarını sarmaya yardımcı oldular.

Sıcak bir ortamda gerçekleşen yardım gecesinde yenen yemeklerin ardından konuşmalara geçildi. Açılış konuşmasını Betiad Başkanı Kenan Sezer’in yaptığı gecede söz alan Türkiye Cumhuriyeti Brüksel

Büyükelçisi N. Murat Ersavcı, dost ve kardeş ülke Pakistan’a yaptıkları yardımdan dolayı

iş adamlarına teşekkür ederek, “Bu akşam burada bulunmaktan büyük bir keyif aldım. Bu yardım gecesinin bir parçası olmak aynı zamanda bir gurur kaynağı. Allah ne kendi ülkemize ne de dost ülkelere bir daha böyle acılar vermesin.’’ şeklinde konuştu.

Daha sonra kürsüye gelen Pakistan’ın Brüksel Büyükelçisi Jalil Abbas Jilani, “Türk halkının Pakistan halkına gösterdiği sevgi ve destek asla unutulmaz. Pakistan ne zaman sıkıntıya düşse Türk halkını yanımızda

gördük.’’ şeklinde konuştu. Yaşanan sel felaketi sırasında Pakistan’da bulunan Türk okullarının gösterdiği çabadan da övgü ile söz eden Büyükelçi Jilani, “Biz daha fazla Pak-Türk Koleji görmek istiyoruz.’’ dedi.

Gecenin sonunda toplanan yardımlardan oluşan 30 bin Euro’luk çek Betiad Başkanı Kenan Sezer tarafından Pakistan Büyükelçisi Jilani’ye takdim edildi.

TOPLAnAn YARDımLARDAn OLuŞAn 30 Bİn EuRO’LuK

ÇEK BETİAD BAŞKAnı KEnAn SEZER TARAFınDAn

PAKİSTAn BüYüKELÇİSİ JİLAnİ’YE TAKDİm EDİLDİ

BETİAD SOSYAl SOrUmlUlUK PrOJElErİnDEn Bİrİnİ DAhA hAYATA gEÇİrDİ

30 BİN euro’LuK ÇeK BüYüKeLÇİYe TaKdİM edİLdİ

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

gİrİşİmCİ VE PrOFESYOnEllEr

Page 73: ACT!O üç aylık bülten

BETİAD İŞ KATALOğunDAKi

YERİnİZi AYıRTTınıZ mı?

www.businesscatalogue.bewww.betiad.be

Page 74: ACT!O üç aylık bülten

Resimlerle Act!o

Page 75: ACT!O üç aylık bülten

“SİZİ BİRAZ DİNLENDİREYİM”Betiad ve Hogiaf’ın ortaklaşa düzenledikleri Belçika-Hollanda Sektörel Buluşma Toplantısı’na katılan T.C. Dış Ticaret’ten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, bir saati aşan konuşması sırasında bir ara, “Sizi biraz dinlendireyim” diyerek, katılımcılara bir fıkra anlattı. misafirlerin simalarına ise tebessüm hâkim oldu. Fotoğraf: Alper Uyanık

Page 76: ACT!O üç aylık bülten

76 Act!o

KÜlTÜr VE SAnAT PlATFOrmU EBrU’YlA BİnlErCE mİSAFİr AĞirlADi

BrüKSeL’deN “eBru” geÇTİ

Federasyonumuzun Kültür ve Sanat Platformu’nun Belçika-Türkiye Diyalog ve Dostluk Derneği (Beltud) ile birlikte Brüksel’e taşıdığı «Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar» isimli fotoğraf sergisi, açıldığı 12 Ocak tarihinden kapandığı 13 Mart tarihine kadar binlerce seçkin misafir ağırladı. Ünlü Fotoğraf Sanatçısı Attila Durak’ın Türkiye’nin kültürel çeşitliliği üzerinden bütün dünyaya barış, diyalog ve birlikte yaşama mesajı veren sergisi, sanatçının yedi yıllık bir emeğinin ürünü. Binlerce fotoğraf karesinin arasından seçilen projede 300’ü aşkın fotoğraf yer alıyor. Bunlardan 143’si Fedactio Sergi Salonu’nda Belçikalı sanatseverlerle buluştu.

Serginin açılışı 11 Ocak günü sanatçının ve seçkin bir davetli grubunun katılımıyla gerçekleşti. Açılış programı, siyasetçisinden sanatçısına, öğrencisinden sivil toplum kuruluş liderlerine kadar farklı alanlardaki insanları bir araya getirdi. Serginin açılışına katılanlar, fotoğraf sergisinde resmedilen çeşitliliğin bir yansıması gibiydi adeta. Brüksel Bölge Hükümeti Devlet Bakanı Emir Kır, Senatör Bert Anciaux, VGC Kurulu Başkanı ve Brüksel Milletvekili Carla Dejonghe, Brüksel Milletvekili Mahinur Özdemir, Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Başkonsolosu Mehmet Poroy ve ressam eşi Ayşegül Poroy, Eğitim Müşaviri Saliha Eker, Schaerbeek Belediye Başkan Yardımcısı Sait Köse, Betiad Başkanı

Kenan Sezer, Eyad Başkanı Metin Edeer gibi toplumun önde gelen şahsiyetleri serginin açılışına katılırken, çok sayıda basın mensubu da Ebru’yu haberleştirmek için oradaydılar.Açılış merasimi, bundan önce Türkiye’de 11, Amerika’da 2 ve Avrupa’da 5 farklı mekanda sanatseverlerle buluşan serginin Belçika’da

göreceği ilginin habercisi oldu. Türkiye’de yaşayan farklı etnik, kültürel ve dini toplululukarın resmedildiği sergi, Anadolu’nun kültürel çeşitliliğini belgeliyor. Ebru projesi, fotoğrafı çekilen insanların tanımlarının yapılma şekliyle de son derece özgün bir örnek teşkil ediyor. Sanatçı, resmettiği insanların evlerine misafir olarak, kendilerini ne şekilde tanımladıklarını sormuş. Fotoğrafların etiketlerini de aldığı cevaba göre şekillendirmiş. Bu yönüyle fotoğrafçıların klasik tanım metodundan sıyrılan sanatçı, modern dünyanın

yaftalama hastalığından uzaklaşarak, «Sen kendini nasıl tanımlıyorsan, ben de seni o şekilde kabul ediyorum.» mesajı veriyor.

Sanatçı Attila Durak, uzun yıllar emek verdiği projesinde “ebru” metaforu üzerinde durulmasını, şu şekilde anlatıyor : “Metafor olarak ebru, 21’inci yüzyıl başlarında kültürel politikanın yeni ve eski ikilemleri üzerinde düşünmek için sıkça kullanılan “mozaik” kelimesinden daha anlamlı bir alternatiftir. Mozaikte kültürler kendi içlerinde homojen, diğer kültürlerden net farklılıklarla ayrılan

TüRKİYE’DE YAŞAYAn FARKLı ETnİK, KüLTüREL

vE Dİnİ TOPLuLuLuKLARın RESmEDİLDİğİ SERGİ,

AnADOLu’nun KüLTüREL ÇEŞİTLİLİğİnİ BELGELİYOR

FOTO

Ğr

AF:

AT

TİlA

DU

rA

K

KÜlTÜr VE SAnAT

Page 77: ACT!O üç aylık bülten

77Act!o

katı, sabit birimler olara ele alınır. Su temelli ebruda ise kültürel kimlikler sabit değildir. Ebru, Türkiye’deki kültürel çeşitliliği görünür ve anlaşılır kılacak yeni bir dil arayışıdır.”

“Farklılıklarınkıymetinigeçdeolsaanladık”

Açılış merasiminde bir konuşma gerçekleştiren Attila Durak, sergilenen 143 adet fotoğrafın her birisinin bir hikâye anlattığını ve hepsinin “Biz buradayız, dilimiz, dinimiz, kültürümüz farklı, bir tek

ortak özelliğimiz var, o da insan olmamız.” dediğini belirtti. Fotoğrafların farklılıklarla mutluluğun nasıl yakalandığını, şu sıralarda bu konuda sorunlar yaşayan Belçika’ya da örnek olabileceğini belirten Attila Durak, sergide özellikle politikacıların alması gereken çok mesajlar olduğunu ifade etti. “Bizler farklılıklarımızla güzeliz” diyen sanatçı, Türkiye’nin yaşadığı değişimi şu sözlerle anlattı : “Türkiye hatalarını düzeltiyor ve büyük bir değişim geçirerek yola devam ediyor. Farklılıkların kıymetini geç de olsa anladık.”

“Farklılıklarınatlındahepimizinortakdeğeri,insanolmamızdır”

Açılış töreninin davetlileri arasında yer alan Eski Flaman Kültür Bakanı ve Senatör Bert Anciaux, serginin çok büyük bir anlam taşıdığını ve Belçika’nın da serginin taşıdığı mesajı alarak, farklılıkları kabul etmesi gerektiğini belirtti. Yıllar önce Valon topluluğunun Flaman toplumunu hakir gördüğünü, ancak şimdi bunun tersinin yaşandığını ve Flamanların Valonları küçümsediğini anlatan Anciaux, aynı

problemin toplumun içindeki farklı kesimlerde de yaşandığını belirterek, Türkiye’nin bu konuda büyük ilerleme kaydettiğini ve Belçika’nın da bunu örnek alması gerektiğini ifade etti. Anciaux, “Ben siyasi hayatımda her zaman çeşitlilik teması üzerinde çalışmalar yaptım. Bu konuda Türkiye’yi de yakından takip ediyordum zaten ve Türkiye’nin inanılmaz bir yol kat ettiğini söylemem lazım. Bir ay önce İstanbul’u ziyaret ettim ve inanılmaz olaylarla, inanılmaz insanlarla karşılaştım. Siyasi ve toplumsal değişim kendisini açık ve net bir biçimde gösteriyor.”

Açılışprogramı,siyasetçisindensanatçısına,öğrencisindensiviltoplumkuruluşliderlerinekadar farklı alanlardaki insanları bir araya getirdi. Serginin açılışına katılanlar, fotoğraf sergisinde resmedilen çeşitliliğin bir yansıması gibiydi adeta. Brüksel Bölge Hükümeti Devlet Bakanı Emir Kır, Senatör Bert Anciaux, vGC Kurulu Başkanı ve Brüksel milletvekili Carla Dejonghe ve Brüksel milletvekili mahinur Özdemir açılışa katılanlar arasındaydı. FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

Page 78: ACT!O üç aylık bülten

78 Act!o

dedi. Anciaux açıklamasının devamında, “Farklılıkların ötesinde hepimizin ortak değeri, insan olmamızdır.” diyerek ayrımcı yaklaşımların artık son bulması gerektiğini vurguladı. Anciaux, “Belçika’da da farklı toplumlar var; ancak biz de Türkiye gibi birlikte hareket etmeliyiz.” dedi. Karşılıklı saygının kimlikleri tanımaktan geçtiğini belirten Anciaux Fedactio’ya ve sanatçı Attila Durak’a da teşekkür etti.

Brüksel Bölge Hükümeti Devlet Bakanı Emir Kır ise sergiden duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi: “Tek kelimeyle mükemmel. Fedactio ve sanatçı Attila Durak, birkaç fotoğrafla bizlere Türkiye’nin bütün renklerini sundular. Bu serginin bize verdiği mesajın anlamı çok büyük. Farklılıklar bizim zenginliklerimizdir; hoşgörüye dayalı bir yaşam zihniyetimiz olmalı.”

İkiayboyunca5bin’inüzerindeziyaretçi

Fedactio Kültür ve Sanat Platformu Başkanı Elif Alduman, platformun ilk

projesiyle 5 bin’in üzerinde ziyaretçi ağırladığını söyledi. Özellikle siyasetçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını ifade eden Alduman, «Federal Başbakan Yardımcısı Joëlle Milquet, Entegrasyondan sorumlu Federal Devlet Bakanı Philippe Courard, Maliye’den Sorumlu Federal Devlet Bakanı Bernard Clerfayt, Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet, Brüksel Hükümeti Ulaştırma Bakanı Brigitte Grouwels ve Devlet Bakanı Emir Kır, Brüksel

Parlamentosu Başkan Yardımcısı Céline Delforge ve daha nice seçkin siyasetçi sergimizi ziyaret ettiler.» şeklinde konuştu. Alduman, Türkiye’den de Devlet Bakanı Egemen Bağış ve AP-Türkiye Karma Parlamento Heyeti gibi önemli misafirler ağırladıklarını belirterek, serginin namını duyup da Türkiye’de ziyaret edemeyen bazı insanlara bunun Brüksel’de nasip olduğunu kaydetti. Windisch-Graetz Prensesi Stéphanie’nin de sergiyi ziyaretiyle şereflendirdiğini söyleyen Elif Alduman, hem Belçika Kraliyet Ailesi’yle, hem de dedesi Nubar Paşa vasıtasıyla Osmanlı ile bağları bulunan prensesin Doğu ile Batı

Fotoğraflarınfarklılıklarlamutluluğunnasılyakalandığını,şusıralardabukonudasorunlaryaşayan Belçika’ya da örnek olabileceğini belirten Attila Durak, sergide özellikle politikacıların alması gereken çok mesajlar olduğunu ifade etti. “Bizler farklılıklarımızla güzeliz” diyen sanatçı, Türkiye’nin yaşadığı değişimi şu sözlerle anlattı : “Türkiye hatalarını düzeltiyor ve büyük bir değişim geçirerek yola devam ediyor. Farklılıkların kıymetini geç de olsa anladık.” FOTOĞrAF: AlPEr UYAniK

KÜlTÜr VE SAnAT

Page 79: ACT!O üç aylık bülten

79Act!o

medeniyetlerinin buluşmasının çok güzel bir sembolü olduğunu vurguladı. «Bütün bunların ötesinde komşularımızla, Schaerbeek’li sanatseverlerle bütünleşmek muazzam bir duygu.» diyen Elif Alduman, sözlerini şöyle sürdürdü: «Brüksel’in merkezinde, Kral’ın her iki sarayını birleştiren Saraylar Caddesi’nde sanata ve sanatçılarımızı büyük katkısı olacağını düşündüğümüz bir sergi merkezi açmış olmanın büyük mutluluğunu yaşıyoruz. Platformumuz, kültür ve sanat faaliyetlerinin ayrıcalıklı bir zümreye mahsus olmadığı inancından yola çıkarak, göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı bu bölgeye yatırım yaptı ve Brükselli sanatseverlere yeni bir sergi salonu kazandırdı.» Alduman Ebru projesiyle kültürel çeşitlilik tartışmalarına yapıcı bir katkıda bulunmaya çalıştıklarını da aktardı. «Sanatçı Attila Durak’ın benimsediği Ebru metaforu, Belçika ve Avrupa için yeni bir kavram. Kültürel çeşitliliği anlatmak için yıllarca mozaik kavramı kullanıldı bu coğrafyada. Bir arada yaşamayı, toplumsal uyumu, kültürlerarası paylaşımı ve etkileşimi daha iyi anlattığını düşündüğümüz Ebru metaforuyla zannediyorum daha sık karşılaşacağız bundan sonra.» diyen Platform Başkanı, hedef ve projelerini ise şu şekilde sıraladı: «Belçikalı bayan sanatçıların karma eserlerinden oluşan bir sergimiz var. Belçika’nın kültürel mirasını ve güzelliklerini anlatacak olan sergilerimiz de olacak. Faaliyetlerimiz tabii ki sergilerle sınırlı değil. Batı enstrümanları ile Doğu Müziği Konseri, Doğu enstrümanları ile Batı Müziği Konseri projelerimiz var. Bunun yanında Bozar ile işbirliği içerisinde Eylül ayı içerisinde düzenleyeceğimiz bir etkinlik haftası var. Ayrıca farklı sanatçı ve edebiyatçılarla okur buluşmaları, söylesi ve imza günleri düşünüyoruz.»

Alduman son olarak Avrupa Parlamentosu’ndan ve Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Saint-Josse ve Gent belediyelerinden Ebru sergisini ağırlamak için teklif aldıklarını ve sergiyi 2012 yılından sonra tekrar programlarına almayı düşünebileceklerini de ekleyerek, «Ebru, şu an Ermenistan ve Hollanda’da planlanmış olan sergilerden sonra büyük bir ihtimalle 2012 yılı sonunda Belçikalı sanatseverlerle tekrar buluşacak.» şeklinde konuştu.

Ebru’nun ziyaretçi defterine yansıyanlardan bir demet:

• Dinamizminiz, projeleriniz ve sosyal katkılarınız için yeniden binlerce teşekkürler.

Joëlle MILQUET | Federal Başbakan Yardımcısı ve cdH Başkanı

• Canlı renkler, güzel simalar, muhteşem manzaralar... Bizi Türkiye’nin kültürel çeşitliliğine daldırıp çıkaran bir sergi. Bu muazzam klişelerle bu ülkenin kültürel zenginliğini bu kadar güzel yansıtmayı başaran Attila Durak’a kocaman tebrikler !Emir KIR | Brüksel Hükümeti Devlet Bakanı

• Bu muazzam sergiyi gezerken bize rehberlik etmeye vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum. Tekrar birlikte çalışmak zevkiyle. Faaliyetlerinizin devamı için bol şanslar.

Kattrin JADIN | Federal Milletvekili ve MR Başkan Vekili

• Ders ve gelecek dolu, birlikte yaşama ve çeşitlilik timsali bu muhteşem sergi için tebrikler.

Céline FREMAULT | Brüksel Parlamentosu cdH Grup Başkanı

• Çok büyük bir ülke olan Türkiye’nin hem estetik güzelliğinin, hem de kültürel zenginliğinin görülmesini sağlayan bu sergi için sizi kutlarım. Tebrikler!

David CLARINVAL | Federal Milletvekili ve Bièvre Belediye Başkanı

• Çok güzel ve sürükleyici bir sergi... Sanatın nasıl birleştirdiğinin ve farklılıkların ötesinde insanların birbirlerini gerçekten görebilmesini sağladığının güzel bir örneği.

Elisabeth Meuleman | Flaman Milletvekili

• Aldığınız inisiyatifler için sizi kutlarım. Çok farklı ve ilginç projelerinizde size başarılar dilerim! Davetiniz için teşekkürler ve fotoğraf sergisi için tebrikler. Sağlıcakla kalın.

Pierre MIGISHA | Brüksel Milletvekili

Page 80: ACT!O üç aylık bülten

Act!o

Ebru ziyaretçilerinden birdemet

Federal Başbakan Yardımcısı JoëlleMilquetvecdHEkibi

Devlet Bakanı HermanDeCrooFlaman milletvekili SvenGatz

maliye’nin modernleştirilmesinden Sorumlu Federal Devlet Bakanı BernardClerfayt

uyum’dan Sorumlu Federal Devlet Bakanı PhilippeCourard

Avrupa Parlamentosu Başkan YardımcısıIsabelleDurant

Windiszch-Graetz PrensesiStéphanie

T.C. Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi EgemenBağış

Flaman Eğitim, Eşit Haklar ve Gençlik Bakanı PascalSmet

80

Page 81: ACT!O üç aylık bülten

Act!o

Brüksel Bölgesi ulaştırma BakanıBrigitteGrouwels

Brüksel Hükümeti Devlet Bakanı EmirKırvGC Kurulu Başkanı CarlaDejonghe

Senatör BertAnciauxBrüksel milletvekili MahinurÖzdemir

Flaman milletvekili MarinoKeulenSenatör MarnicdeMeulemeester

Federal milletvekili KattrinJadinFederal milletvekili DavidClarinval

Brüksel millevekili CélineDelforgeBrüksel millevekili DominiqueBraeckman

Flaman milletvekili FatmaPehlivan

Brüksel Hükümeti Devlet Bakanı EmirKırSenatör BertAnciaux

vuB Öğretim GörevlisiDr.GuyRedigBrüksel milletvekili FouadAhidar

valon Parlamentosu Başkan Yardımcısı SophiePécriaux

81

Page 82: ACT!O üç aylık bülten

Ebru ziyaretçilerinden birdemet

Avrupa Parlamentosu - TürkiyeKarmaParlamentoHeyeti

Schaerbeek Belediyesi BaşkanvekiliCécileJodogne

Schaerbeek Belediye Başkan Yardımcısı SaitKöse

Schaerbeek Belediyesi Encümen AzasıDominiqueDecoux

T.C. Brüksel Büyükelçisi N.MuratErsavcıPakistan Brüksel Büyükelçisi J.AbbasJilani

T.C. Brüksel Başkonsolosu MehmetPoroyRessam AyşegülPoroy

Fotoğraf Sanatçısı AttilaDurak

Kuzey Brüksel Emniyet müdürü DavidYansenneKuzey Brüksel Yakınlık Polisi müdürü TheoVanGasse

AB Genişleme Komisyonu Türkiye masası Şefi ChristosMakridis

82 Act!o

Page 83: ACT!O üç aylık bülten

vuB Onursal RektörüEm.Prof.Dr.ElsWitte

Yapımcı RabiaKaçarT.C. Brüksel Eğitim müşaviri SalihaEker

Eski SenatörAv.MeryemKaçarT.C. Sosyal İşler ve Din Hizmetleri

müşaviri Prof.Dr.HalifeKeskin

ıRFAm Bilimsel Direktörü Dr.AltayMançoıRFAm AB Politikaları Direktörü PascaleCharhon

AB - Bursa Günleri çerçevesinde Brüksel’e gelen BursaHeyeti

Lucerna Koleji SonSınıfÖğrencileri

Fedactio Başkanı İsmailCingözıTC Europa Genel müdürü Ümitİdil

TüBİSAD Brüksel Temsilcisi OnurEryüce

Sanatçı MuratYağan

83Act!o

Page 84: ACT!O üç aylık bülten

Act!o

KÜlTÜr VE SAnAT

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

84

röPOrTAJ | Kültür ve Sanat Platformu Başkanı Elif Alduman

Ziyaretçi, bu kadar çeşitliliği ve farklı kimlikleri yapboz misali birleştirip güzel bir resim haline getirebilen insanları görünce derin bir şaşkınlık yaşadı

Röportaj | Alper uyanık

Page 85: ACT!O üç aylık bülten

Kültür ve Sanat Platformumuz, Schaerbeek’te açtığı yeni sergi salonuyla kültürel

ve sanatsal faaliyetleri bölge halkına taşıdı. Açılışı Attila Durak’ın Ebru projesiyle

gerçekleştiren platformun projeleri ve faaliyetleri bununla sınırlı değil. Biz de

Act!o olarak Kültür ve Sanat Platformu Başkanı Elif Alduman’la buluşarak, hem

Ebru projesinin değerlendirmesini aldık, hem de platformun gündemine aldığı yeni

projeleri konuştuk.

Act!o 85

Sayın Alduman, Kültür ve Sanat Platformu’nun açılışını Attila Durak’ın Ebru projesiyle yaptınız. Belçikalı sanatseverlerin sergiye olan ilgisinden memnun musunuz?

Oldukça memnun olduğumu söyleyebilirim. Hem sayı açısından hem de gelen ziyaretçilerin profili açısından tatmin edici ötesi. Beklediğimizden fazla ziyaretçimiz oldu.

31 Ocak’ta toplanması hedeflenen sergi iki defa uzatılarak 13 Mart’a kadar Fedactio sergi salonunda ziyaretçilere açık kaldı. Bu kadar yoğun bir ilgiyi beklemiyordunuz galiba.

Sergi kendi başına başarılı bir çalışma. O yüzden öncelikle bu ilgiyi hak ediyor. Ancak bulunduğumuz yer bu tarz çalışmalar için yeni bir bölge, bu nedenle insanlar bu tarz sanatsal aktivitelere çok fazla ilgi göstermeyebilir diye bir kaygımız oldu başta. Belçika çapında mümkün olduğunca çok kültür merkezi, kütüphane, sanatçı ve sanatsevere sergimizi çeşitli yollarla duyurmaya çalıştık. Bu yoğun çalışma neticesini verdi diye düşünüyorum. Hiçbir emek zayi olmuyor. Bir şey için ne kadar uğraşırsanız o kadar netice elde ediyorsunuz; hattâ daha fazlasını da. Burada da buna benzer bir sonuçla karşılaştık. Bu ilgiden dolayı da herkese teşekkür ediyoruz.

Serginin hazırlanma aşamasından son gününe kadar yoğun bir şekilde çalıştınız. Bu süre zarfında karşılaştığınız ilginç olayları bizimle paylaşır mısınız?

Sergiyi ziyaret edenler genellikle bizim haber vermemizle gelen ziyaretçilerdi. Ancak yoldan geçen insanların da ilgisini çekmedi değil. Serginin önünden geçerken tesadüfen gören insanların tekrar tekrar kafalarını çevirerek fotoğrafları incelemeleri ve sokakta

sergi izlemeleri bana ilginç geldi. Bakmadan geçen olmadı diyebilirim. Haberi olmayan ve sokaktan geçerken görüp de daha yakından incelemek için gelen oldukça fazla ziyaretçi oldu. Sergiye bir de yanlışlıkla gelen bir grup vardı. Farklı bir derneğin açtığı sergiyi ararken sokakta birine sergi soruyorlar. Etraftaki insanlar da sergiye çok aşina olduklarından hemen bizim sergiyi tarif ediyorlar. Gelen grup başka bir sergi beklerken bizim fotoğraf sergisi ile karsılaşıyor. Başta birbirimizi anlamakta zorluk çektik ama güzel insanlarlatanışmamıza vesile oldu. Bütün bu anekdotların yanında bir de şöyle bir hadise gelişti. Serginin hazırlık aşaması sırasında bir telefon aldık ve hattaki ses, «Annemin resmini davetiyenizde gördüm, size bu fotoğraf nasıl ulaştı?» şeklinde bir soru yöneltti. Meğer davetiyede resmini kullandığımız Süryani teyzenin oğlu Belçika’da yaşıyormuş

SERGİnİn HAZıRLıK AŞAmASı SıRASınDA BİR TELEFOn ALDıK vE HATTAKİ SES, «AnnEmİn RESmİnİ DAvETİYEnİZDE GÖRDüm, SİZE Bu FOTOğRAF

nASıL uLAŞTı?» ŞEKLİnDE BİR SORu YÖnELTTİ. mEğER DAvETİYEDE RESmİnİ KuLLAnDığımıZ SüRYAnİ TEYZEnİn OğLu BELÇİKA’DA YAŞıYORmuŞ

vE AnnESİnİn FOTOğRAFının ÇEKİLDİğİnDEn HABERDAR DEğİLmİŞ

Page 86: ACT!O üç aylık bülten

86 Act!o

ve annesinin fotoğrafının çekildiğinden haberdar değilmiş. Böyle bir güzelliği de oldu serginin.

Ebru tahminen ne kadar ziyaretçi ağırladı?

Günlük ortalama 100 kişi geldi diyebiliriz, ama Fedactio’da yapılan programlar vesilesi ile bazen bir anda 150 kişinin üzerinde de

ağırladığımız oldu. Toplamda bu sayı 5 bin’in altında değildir.

Ziyaretçilerin genel profilini tarif eder misiniz?

Sergi Windisch-Graetz Prensesi Stéphanie’den tutun da Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Isabelle Durant’a, Federal Başbakan Yardımcısı Joëlle Milquet’den farklı partilerin grup başkanları ve sokaktan gecen vatandaşlara kadar çok renkli ve kaliteli bir ziyaretçi kitlesine sahipti. Ziyaretçilere burada sergi ve fotoğraflar hakkında oldukça geniş bilgi verildi ve bunun neticesinde Anadolu topraklarında bilmedikleri bir sürü farklı etnik kökene sahip insan ve yaşayışları hakkında bilgi sahibi oldular. Bu konuda oldukça ilgili bir ziyaretçi profili vardı karşımızda. Genelde ziyaretçilerin en yoğun yaşadıkları duygu şaşkınlık oldu. Çünkü Türk halkı buradaki insanların çoğu tarafından yekpare bir millet gibi algılanıyordu. Bu kadar çeşitliliği ve farklı kimlikleri yapboz misali birleştirip güzel bir resim haline getirebilen insanları görünce derin bir şaşkınlık yaşadılar. Ziyaretçilerimiz arasında bulunan Türkler bile Anadolu’da bu kadar farklı kimliğin bir arada yaşadığını bilmediklerini itiraf ettiler. Gerisini varın siz düşünün!

Ziyaretçi defteri misafirlerin nabzını tutan ve buna benzer duygularını ölçen önemli bir araç. Defterde sizi en çok etkileyen veya en fazla ilginizi çeken mesaj ne oldu?

Deftere genel olarak bakınca, onun da sergi gibi çok farklı insanlarla buluştuğunu görüyoruz. Her yaştan, her kesimden ve çeşitli milletlerden ziyaretçi geldiğini, duygularını anlatmak için kullanılan dillerden ve alfabelerden anlıyoruz. Yazılanları okurken, sergimizin küçük yaştaki ziyaretçilerin bile ilgisini ve takdirini toplamış olduğunu gördük. Beni en çok etkileyen minik ellerle

GEnELDE ZİYARETÇİLERİn En YOğun YAŞADıKLARı DuYGu ŞAŞKınLıK OLDu. ÇünKü TüRK HALKı BuRADAKİ İnSAnLARın ÇOğu TARAFınDAn YEKPARE BİR

mİLLET GİBİ ALGıLAnıYORDu. Bu KADAR ÇEŞİTLİLİğİ vE FARKLı KİmLİKLERİ YAPBOZ mİSALİ BİRLEŞTİRİP GüZEL BıR RESİm HALİnE GETİREBİLEn

İnSAnLARı GÖRünCE DERİn BİR ŞAŞKınLıK YAŞADıLAR. ZİYARETÇİLERİmİZ ARASınDA BuLunAn TüRKLER BİLE AnADOLu’DA Bu KADAR FARKLı KİmLİğİn

BİR ARADA YAŞADığını BİLmEDİKLERİnİ İTİRAF ETTİLER

FOTO

Ğr

AF:

YU

SU

F A

lTin

TAş

KÜlTÜr VE SAnAT

Page 87: ACT!O üç aylık bülten

87Act!o

ve kırık dökük harflerle Flamanca olarak yazılmış “sergi çok güzel olmuş” yazısıydı. Bu yazı beni geleceğimiz adına umutlandırdı. Bu mahallede sanatsever bir nesil yetişiyor diye sevindim.

Sanatçının Ebru metaforunu Mozaik metaforuna tercih etmesinin ardındaki felsefe Belçikalı sanatseverler tarafından nasıl karşılandı?

Çok güzel ve anlamlı karşılandı tabiî ki. Ebru sanatında birbirine çok farklı renklerin iç içe girişi ve birbirleriyle olan etkileşimi insanların ilgisini çekti. Tabii şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Ebru, sanat olarak olmasa da metafor olarak özellikle Batı medeniyetlerinde çok yeni bir kavram. Bu topraklarda çok kültürlülüğü anlatmak için yıllarca mozaik metaforu kullanıldı. Renklerin birbirleriyle olan uyumu, karışımı ve oluşturdukları bütünlük açısından kültürlerarası diyalogu ve paylaşımı çok daha güzel bir şekilde anlatan Ebru, zanediyorum zamanla mozaik kavramının ve diğer metaforların yerini alacaktır.

Türkiye’nin kültürel çeşitliliğinden yola çıkarak dünyaya bir çok kültürlülük mesajı veren bir sergi Ebru. Gelen ziyaretçiler bu mesajı nasıl karşıladılar?

Sergiye farklı siyasi düşünceye sahip, farklı yaşam biçimi olan, farklı hayat görüşü olan insanlar geldiler ve hepsi bu çok kültürlülük mesajından etkilendi. Bazı ziyaretçiler oldukça duygusal mesajlar aldıklarını söylediler. “İnsan olma temelinde çok ortak yönümüz var. Farklı kültürlere ve yaşam biçimlerine sahip olmamız bunu unutturmamalı” şeklinde açıklamalarda bulundular. Bunun yanında biliyorsunuz ülkemiz siyasi olarak sıkıntılı günler geçiriyor. Ebru’yu görmeye gelen birçok siyasetçi bunun Belçika’ya örnek olması temennisinde bulundular. Bu da sanatın, ifade ettiği mananın ve kulanılan

BİLİYORSunuZ üLKEmİZ SİYASİ OLARAK SıKınTıLı GünLER GEÇİRİYOR. EBRu’Yu GÖRmEYE GELEn BİRÇOK SİYASETÇİ Bunun BELÇİKA’YA ÖRnEK OLmASı TEmEnnİSİnDE BuLunDuLAR. Bu DA SAnATın,

İFADE ETTİğİ mAnAnın vE KuLAnıLAn DİLİn nE KADAR EvREnSEL OLDuğunu GÖSTERİYOR. ÖnEmLı OLAn PEŞİn

HüKümLE YAKLAŞmAYıP O mESAJı ALABİLmEKTıR. BELÇİKALı SAnATSEvELER DE Bunu FAZLASıYLA YERİnE GETİRDİLER

dilin ne kadar evrensel olduğunu gösteriyor. Önemli olan peşin hükümle yaklaşmayıp o mesajı alabilmektir. Belçikalı sanatseverler de bunu fazlasıyla yerine getirdiler.

Ebru’nun Brüksel macerası oldukça başarılı bir proje olarak ortaya çıkıyor. Bu başarıyı neye borçlusunuz?

Bu yoğun çalışma bir ekip işiydi ve sanatçıyla bağlantıya geçildiği günden serginin son gününe kadar bu işe inanmış bir ekip bu işin arkasında durdu. Dolayısıyla ortada bir başarıdan söz edilecekse, bu başarı bu ekibin başarısıdır.

Kültür ve Sanat Platformu’nun sonraki projeleri hakkında bilgi verir misiniz?

Kısa vadede Belçika’da farklı sanatseverlerin ilgisini çekecek konserler, sergiler, edebi aktiviteler ve yarışmalar yapmayı düşünüyoruz. Uzun vadede uluslararası faaliyetler yapıp daha geniş yelpazede insanları sanat ve farklı kültürlerle buluşturmayı planlıyoruz. Bir sonraki programımız Belçika’da yaşayan ve farklı kültür ortamlarında yetişmiş bayan sanatçıların eserlerinden oluşan karma bir sergi. Bunun yanında Doğu ile Batı ezgilerini buluşturacak bir konser organize etmeyi düşünüyoruz. Bu çerçevede Batı enstrümanları ile Doğu müziğinden örnekler ve Doğu enstrümanları ile Batı müziğinden esintiler sunulacak. Bir diğer projemiz ilk ve orta öğrenim çocuklarına yönelik. Belçika’yı anlatan bir resim yarışması organize edip başarılı çocukları ödüllendirmek suretiyle onları sanata teşvik etmek istiyoruz. Bir başka yarışma projemiz ise ismini duyuramamış genç yeteneklere fırsat oluşturması bakımından dört mevsim Brüksel konulu, Brüksel’in dört mevsim farklı görüntülerinin resmedileceği bir yarışma. Bu çerçevede en güzel Brüksel fotoğraflarını seçerek amatör fotoğrafçıları ödüllendirip insanların seyrine sunmak istiyoruz.

Page 88: ACT!O üç aylık bülten

88 Act!o

Resimlerle Act!o

Page 89: ACT!O üç aylık bülten

89Act!o

DERSİMİZ SANATAttila Durak’ın Ebru Sergisi, Brüksel’de kaldığı süre içerisinde belki de en anlamlı ziyaretini Ecole des Etoiles talebelerinden aldı. Okulun Charleroi şubesinde okuyan öğrenciler, aradaki mesafeye aldırmadan Brüksel’e kadar gelerek, kültürel çeşitliğin fotoğraf sanatı vasıtasıyla ne kadar güzel anlatılabildiğine şahitlik ettiler. Fotoğraf: Alper Uyanık

Page 90: ACT!O üç aylık bülten

90 Act!o

YOrUm

EVA hAmBAChAvrupa gönüllülük merkezi Başkanı

göNüLLüLüğüN güCü

2011 Avrupa Gönüllülük Yılı, gönüllülüğün önemini ve değerini vurgulamak için sunulan bir fırsattır. Mevcut bilgilere göre yaklaşık 100 milyon Avrupalı aktif olarak gönüllülük faaliyetlerine katılmaktadırlar. Bu ilk bakışta muazzam bir rakam gibi algılanabilir. Fakat bunu farklı bir şekilde yorumlamak ve daha fazla insanı bu konuda bilinçlendirmeye yönelik düzenlenen duyarlılık kampanyalarını birer lüks olarak görmekten uzaklaşmak gerekiyor.

Günümüzde her on Avrupalıdan üçü aktif olarak gönüllülük faaliyetlerinde bulunuyor.

Avrupa Birliği Kurumları, Gönüllülük Yılı sayesinde toplumu gönüllülüğe teşvik etmeyi planlıyor. Bunun yanında bu yıl gönüllü çalışmaların karşısındaki engelleri tespit etmek adına da çok iyi değerlendirilmeli. Bir toplumda yapılan gönüllü çalışmaların artmasını sağlayacak zeminin oluşturulması, ancak karşısındaki engellerin kaldırılmasıyla sağlanabilir.

2011AvrupaGönüllülükYılı’nındörtanahedefi

Birinci hedef gönüllü faaliyetler için müsait bir ortam oluşturmaktır. Yani; hukukun gönüllülük taraftarı olduğu ve bu yöndeki engelleri kaldırmak için uğraş verdiği, toplumun gönüllü faaliyetlerin içeriği hakkında bilgilendirildiği, desteklendiği, yasaların her zaman gönüllülerin ve Gönüllü Kuruluşların ihtiyaçları doğrultusunda işlediği bir atmosfer oluşturmaktan

bahsedebilmeliyiz.Halihazırdaki gönüllü kurumların

iyileştirilmesi ve iyi yönetilmelerini sağlamak, bu yılın ikinci ana hedefi. İyi bir destek, idare ve yapılanma ile Gönüllü Kuruluşların yönetim kalitesinin geliştirilmesine yardımcı olunabilir.

Üçüncü hedef, gönüllülerin sürekli bilgilendirilmelerini, onları heyecanlandıracak görevlerle donatılmalarını, başarıların tanınmasını ve gelişim fırsatları oluşturulmasını içeriyor. Gönüllülerin farklı sektörlerde çalışıyor olmalarından

dolayı bilgi birikimleri farklı boyutlarda beslenebilmektedir.

Avrupa Komisyonu daha fazla insanı cezbetmeyi ve bu şekilde gönüllülerin sayısını artırmayı umuyor. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Reding’in de söylediği gibi Gönüllü sayısının katlanması şimdilik çok uzak bir hayal gibi görünüyor, fakat az da olsa bir artış kaydetmekle, bu sosyal hareketin olumlu bir şekilde ilerleyebildiğini gösterebiliriz.

Gönüllülüğü profesyonel bir kariyerle bir arada yürütmek kesinlikle mümkün olan bir şey. Elimizdeki veriler çalışan insanların gönüllülüğe de vakit ayırdıklarını çok açık bir şekilde gösteriyor. “Eğer bir işin olumlu sonuçlanmasını arzu ediyorsanız, bunu sürekli bir meşguliyet içerisinde olan bir kişiden talep etmelisiniz” nüktesi, her alanda pasif kalan insanların hayatta başarıya ulaşmalarının ne kadar güç olduğunu hatırlatıyor.

Ekonomik ve sosyal statüleri düşük

ELİmİZDEKİ vERİLER ÇALıŞAn ınSAnLARın GÖnüLLüLüğE DE vAKİT AYıRDıKLARını ÇOK AÇıK BİR ŞEKİLDE GÖSTERİYOR. “EğER BİR İŞİn

OLumLu SOnuÇLAnmASını ARZu EDİYORSAnıZ, Bunu SüREKLİ BıR mEŞGuLİYET İÇERİSİnDE OLAn BıR KİŞİDEn TALEP ETmELİSİnİZ” nüKTESİ,

HER ALAnDA PASİF KALAn İnSAnLARın HAYATTA BAŞARıYA uLAŞmALARının nE KADAR GüÇ OLDuğunu HATıRLATıYOR

Page 91: ACT!O üç aylık bülten

91Act!o

olan insanların gönüllülüğe yeterince vakit ayırmadıkları görülüyor.

Brüksel Serbest Üniversitesi (VUB)’nin bir araştırmasında, hem okuyan hem de çalışan öğrencilerin, bunun yanında gönüllü çalışmalara da vakit ayırdıkları ve her şeye rağmen bu ek çalışmalardan vazgeçmedikleri ortaya çıktı.

Gönüllülük faaliyetlerini günlük aktivitelerimizle birlikte yürütmeye çalıştığımızda olumsuz sonuçların doğmasına mani olmak elbette zor.

Gönüllülükte zaman kavramı ehemmiyet arz eden faktörlerden. Gönüllüler zamanlarını daha iyi yönetmenin yollarını arıyorlar ve bu sebeple taahhüt edilen çalışmaları sadece kendilerine uyan vakitlerde gerçekleştirmeleri mümkün olabiliyor. Kurumların bu konuda hassasiyet göstermeleri gerekiyor.

Üstelik her şeyi aynı anda yürütmek kolay bir şey değil. Çoğu kadınlar bu yoğunluğa dayanamayıp pes ediyorlar. Mevcut verilere göre genç yaştaki çalışan annelerin gönüllü çalışmalara olan katılımları çok düşük oranda. Bu durumda, çalışan annelerin önünde duran engelleri kaldırmak şart (kreş imkanı sağlamak, gönüllülük aktivitelerini okul saatlerinde gerçekleştirmek gibi).

Cam tavan sendromu, yani bir organizasyonda kadınların üst yönetim basamaklarına çıkmasını engelleyen görünmeyen duvar, ne yazık ki gönüllü hizmetlerde de karşımıza çıkıyor. Kadınlar hala büyük ölçüde danışmanlık ve sağlık hizmetleri sunmaya devam ediyor. Bu yadırganması gereken bir durum değil ama, kadınların daha farklı konumlarda aktif olabilmeleri kolay gibi görünmüyor.

Kabiliyetgelişimi2011 Gönüllülük Yılı belki de

gönüllü kadınların önlerinde duran engellerin kalkmasına ve bu engellere çözüm üretmemize yardımcı olabilir. Kendisini gönüllü faaliyetlere adayan ferdin bilgi ve yeteneği artar, kabiliyetleri gelişir ve sosyal iletişimi kuvvetlenir. Ve bu anlamda gönüllülük, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasına büyük katkıda bulunur. Bu kabiliyet gelişimi ve bilgi birikimi bireylerin toplumda elde

edecekleri konumu de etkiler.Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde bu konu

çok büyük ehemmiyet kazandı. İnsanların gönüllü hizmet sayesinde edindikleri bilgi ve becerileri toplumun da faydalanacağı bir şekilde aktarabilmek gerekir. Gönüllü hizmet bireye çok fazla imkân sunuyor. Kendi yeteneklerini keşfedebileceği, tecrübe edineceği, rahatlayabileceği ve insanlara faydalı olabileceği bir ortam oluşturuyor. Kurumlar da en az bireyler kadar bu durumdan pay çıkarıyorlar. Zira gönüllü hizmetin yardımıyla, amaçlarına daha ucuz bir maliyet karşılığında ulaşmış oluyorlar. Karşılıklı güven, toplumsal uyum, dayanışma gibi unsurların toplumda kalıcı yer edinmeleri gönüllülük sayesinde kolaylaşıyor.

Her gönüllü ferdin sunduğu hizmet çok değerlidir. Fedakârlığınız için teşekkürler.

İllÜ

STr

AS

YOn

: İS

A ö

zlEr

Page 92: ACT!O üç aylık bülten

92 Act!o

Fransız Topluluğu Eğitim bakanı Marie-Dominique Simonet ve Fransız topluluğu hükümeti, Brüksel’de Flamanca eğitim veren okullarda çocukların eğitim alabilmeleri için ebeveynlerden en az birinin “kanıtlanabilir şekilde” Flamanca bilmesi gerektiğini öngören kanun tasarısının iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptılar. Fransız topluluğu hükümeti bu durumun kendi çıkarlarına ters düşeceğini belirtti ve Flamanca bildiğine dair yemin belgesinin yeterli olduğu önceki sisteme geri dönülmesini talep ettiler.

Gelin, bu sorunun çözümüne duygusal yaklaşmadan bakmaya çalışalım:

1. Fransızca eğitim veren okulların da aynı şekilde bir uygulama başlattıklarını ve aynı şekilde ebeveynlerin yeterli derecede Fransızca bilmesini zorunlu tuttuklarını düşünelim. Bu, şu an Brüksel’de ikamet eden ailelerin çoğunun çocukları için herhangi bir okul bulamayacağı manasına geliyor. Çünkü bir çok ailenin ne Flamanca ne de Fransızca bilgileri istenen seviyede değil.

2. Brüksel’deki Flaman Eğitimi’nin bu uygulaması için üç argümanı ön plana çıkabilir:

a. Brüksel’de sokakta ağırlıkla konuşulan dil Fransızca’dır, Flamanca değildir. Yani mağazalarda ve sokakta ilk

iletişim çoğunlukla -İngilizce, Türkçe veya Arapça değilse- Flamanca’dan ziyade Fransızca’dır. Bu yüzden, Fransızca dilinin okul dışı ortamlarda pratik imkânı ve öğrenimi Flamanca’ya göre çok daha fazladır.

b. Brüksel’deki Flaman okullarında Flamanca dilinin en iyi şekilde öğretilmesini temin etmek adına okullarda Flamanca’nın daha fazla hâkim olması gerekmektedir.

c. Topluluk olarak veliler için Flamanca dil kursu hizmeti sunuyoruz. Bunu aynı şekilde Fransız topluluğu da Fransızca için yapabilir.

3. Frankofon Eğitimi bütün bunlara

rağmen Fransızca veya Flamanca bilmeyen öğrencilerin yükünün sadece kendilerince taşınmaması gerektiğini öne sürebilir.

Kanaatimce, bu konudaki objektif

BRüKSEL’DE SOKAKTA AğıRLıKLA KOnuŞuLAn DİL FRAnSıZCA’DıR,

FLAmAnCA DEğİLDİR. YAnİ mAğAZALARDA vE

SOKAKTA İLK İLETİŞİm ÇOğunLuKLA -İnGİLİZCE, TüRKÇE vEYA

ARAPÇA DEğİLSE- FLAmAnCA’DAn ZİYADE FRAnSıZCA’DıR. Bu YüZDEn,

FRAnSıZCA DİLİnİn OKuL DıŞı ORTAmLARDA PRATİK İmKAnı vE

ÖğREnİmİ FLAmAnCA’YA GÖRE ÇOK DAHA FAZLADıR

JOhAn lEmAnleuven Katolik Üniversitesi Antropoloji Profesörü

BrüKSeL’de veLİLerİN fLaMaNCa BİLdİKLerİNİ İSPaT eTMe zoruNLuLuğu ve eğİTİM

YOrUm

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

Page 93: ACT!O üç aylık bülten

93Act!o

FLAmAn TOPLuLuğu’nun ÖnE SüRDüğü İKİ SEBEP ASLınDA REEL SEBEPLER AmA YuKARDAn BAKıLDığınDA FRAnSıZ TOPLuLuğu’nun

mEnFAATLERİnİ DE KESİnLİKLE HESABA KATmıYOR. BİR BAŞKA İFADEYLE, “FLAmAn TOPLuLuğu SADECE KEnDİ ÇıKARını GÖZETİYOR” ŞüPHESİnİ

uYAnDıRıYOR.

yükünü sadece Fransızca eğitim yüklenmek zorunda kalıyor? Flaman Topluluğu’nun öne sürdüğü iki sebep aslında reel sebepler ama yukardan bakıldığında Fransız Topluluğu’nun da menfaatlerini kesinlikle hesaba katmıyor. Bir başka ifadeyle, “Flaman Topluluğu sadece kendi çıkarını gözetiyor” şüphesini uyandırıyor.

Bu durum devam ederse korkarım Anayasa Mahkemesi Flaman Topluluğu’nun doğru davranmadığını tespit edecek ve bu da uluslarası boyutta itibarımızı zedeleyecektir.

Bu sonuçtan biz ne çıkarabiliriz? Bu, Brüksel konusunda Flaman ve Fransız Topluluklarının her zaman bir ön görüşme yapmalarını zorunlu kılan tipik bir tartışma konusudur. En azından Brüksel’de okul çağında çocukları olan ve Fransızca eğitim almayan ne kadar yabancı kökenli insanın olduğu ile alakalı bir hesaplama yapılabilir ve böylece yüklerin daha adil bir şekilde paylaşılması temin edilebilir. Tersi düşünüldüğünde, Fransız Topluluğu da doğrudan Anayasa mahkemesine gitmeden önce Flaman topluluğuyla bir görüşme yapabilirdi. Bu tartışma her iki toplum için, veya en azından Flaman topluluğu için, Brüksel gibi temelde çok dilli bir şehirde öteki dilliliğin daha pozitif bir şekilde yönetilmesi konusunda teşvik edici bir rol üstlenebilir.

argümanlar bu şekilde özetlenebilir. Dikkat çeken en önemli husus, hem Frankofonların hem de Flamanların “öteki dili konuşuyor olmayı” bir yük olarak görmeleri. Bu durumda her iki toplum da birbirine karşı son derece mesafeli duruyor ve gerek mantıken gerekse politik açıdan öteki dilli olmayı bir koz ve fırsat olarak göremiyorlar. Bu çok üzücü bir durum ama şu an Brüksel’deki durum aynen bu şekilde.

Altı ay önce Foyer’in sitesindeki bir yorum yazımızda (13 Haziran 2010: Brüksel’deki Flamanca eğitimde büyüyen ayrımcılık), Flaman okullarına kayıt için önceliğin kardeşleri aynı okulda okuyan öğrencilere verilmesinin yanında, yüzde 55’lik kontenjanın ebeveynlerinden en az birinin iyi Flamanca konuşan talebelere ayrılmasını öngören bir eğitim yasasının yürürlüğe sokulmasının çok gereksiz ve tahrik edici olduğunu belirtmiştik. Daha önceki yüzde 45’lik oran ile çok mükemmel bir şekilde çalışılıyordu. Bazıları maalesef dibine darı ekmeyi tercih ediyorlar. Yüzde 55’lik bir oran öngören yeni sistem açıkçası Frankofon Bakan’a çok aşırı geldi. Ve bunun da bir haklı bir sebebi var: Bu yeni uygulamanın -sadece açık bi şekilde Flaman menfaatlerini gözetmenin dışında- objektif bir sebebi var mıdır ve neden göçlerden oluşan öteki dillilik sorununun

FOTO

Ğr

AF:

AlP

Er U

YAn

iK

Page 94: ACT!O üç aylık bülten

94 Act!o

İhSAn İKİzErKatolik leuven Üniversitesi Sosyolojik Araştırma merkezi

avruPa’da arTaN BoşaNMa oraNLarı ve SoSYaL dışLaNMa

Eğer farklı bilimlerdeki vakalar birbirleriyle kıyas edilecek olsaydı, toplumun çekirdeğini oluşturan ailede meydana gelen bölünmeler, sonuçları itibariyle bir atom çekirdeğinin parçalanmasına benzetilebilirdi. Aile kurumu son onyıllarda özellikle Avrupa’da derinden sarsılmış ve Belçika gibi kimi batılı ülkelerde bir yıl içerisinde boşananların sayısı evlenenlerin sayısını geçmiştir. Her ne kadar boşanma olgusu, sadece evlilik akdine imza koyan iki şahsı ilgilendirirmiş gibi görünse

de gerçekte durum bundan çok daha farklıdır. Parçalanan ailelerde çocuk bulunması halinde, boşanma sadece iki yetişkini değil koca bir toplumu ilgilendirir hale gelir. İşte tam bu noktada karşımıza sosyolojinin önemli bir sahası olan sosyal dışlanmadaki bir risk grubu ortaya çıkar: Tek ebeveynli ailelerde yetişen çocuklar.

Akademik dünyada son zamanlarda büyük ilgi gören sosyal dışlanma, Avrupa Birliği tarafından şu şekilde tanımlanmıştır: “Fakirlik, temel becerilerden ve yaşam boyu öğrenme fırsatlarından yoksunluk ya da dışlanma neticesinde belli bireylerin toplumun dışına itildikleri süreç”. Sosyal dışlanmaya maruz kalan en önemli risk grubu ise tek ebeveynli (lone parent) çocukların barındığı hanehalklarıdır. “Avrupa Birliği Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi” verilerine göre, bu tür hanehalklarında yaşayan çocuklar ve yetişkinlerin % 42’si, fakirlik

kıskacındadır. Tek ebeveynli hanehalkları, eşlerden birinin ölümü, hiç evlenmemiş çiftlerin ayrılması, ergin hamileliği gibi nedenler neticesinde meydana gelebilse de, başat faktör boşanmadır. Peki neden tek ebeveynli çocukların sosyal dışlanmaya maruz kalma ihtimalleri yüksektir? Tek ebeveynler genellikle, çocuklarının bakım ve görümlerini üstlenen ve çalışmak ile evde çocuk bakmak arasında mütereddit olan annelerdir. Bu gruptaki annelerin çalışma oranları da

oldukça düşüktür. Örneğin, Britanya’da, yaklaşık olarak 1 milyon 700 bin tek ebeveynin ancak %56.5’i çalışmaktadır. Avrupa’daki refah devletlerinin sunmuş olduğu “tek ebeveyn yardımları” ise çoğunlukla yetersiz kalmaktadır.

Tek ebeveynli ailelerin sayısı Avrupa’da hızla artmaktadır. AB Komisyonu verilerine göre, AB üyesi ülkelerdeki çocukların yaklaşık olarak % 20’si tek ebeveynli hanehalklarında yaşamaktadır. Örneğin, bu oran Glasgow’un kimi semtlerinde % 40’ları bulmaktadır. Bu gruptaki çocuklarda fakirlik, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, akli

YOrUm

TEK EBEvEYnLİ AİLELERİn SAYıSı AvRuPA’DA HıZLA ARTmAKTADıR. AvRuPA KOmİSYOnu vERİLERİnE GÖRE, AB üYESİ üLKELERDEKİ

ÇOCuKLARın YAKLAŞıK OLARAK YüZDE 20’Sİ TEK EBEvEYnLİ HAnEHALKLARınDA YAŞAmAKTADıR

Page 95: ACT!O üç aylık bülten

95Act!o

çocuklar görmektedir. Avrupa’da endişe verici boyutlara ulaşan boşanma oranları, sosyal dışlanmaya maruz kalan kitlenin sürekli artmasına yol açmaktadır ve bu devasa sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır. Toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumunun sağlıklı bir şekilde işlemesi için başta siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları yöneticileri olmak üzere, toplumun önde gelen kişi ve kurumlarına büyük görevler düşmektedir.

hastalıklar, intihar, eğitimde başarısızlık, ergin hamileliği ve adli suç işleme oranları çok daha yüksektir. Tek ebeveynli ailelerde yetişen çocukların sosyal dışlanmaya maruz kalma ihitmallerine ilişkin AB çapında yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır. Ancak, Britanya’da yapılan bir çalışmaya az ya da çok bütün Avrupa için geçerlidir gözüyle bakılabilir. Buna göre, tek ebeveynli bir ailede yetişen çocukların, çift ebeveynli bir ailede yetişen çocuklara göre:

• Okulda başarısız olma ihtimalleri % 75 daha fazladır.

• Uyuşturucu bağımlısı olma ihtimalleri % 70 daha fazladır.

• Alkol bağımlısı olma ihtimalleri % 50 daha fazladır.

• İşsizlik ve devletten yardım alma ihtimalleri % 35 daha fazladır.

Sosyal dışlanma ve tek ebeveynlilik arasındaki ilişkiyi açıkladıktan sonra, şimdi de Avrupa’daki boşanma istatistiklerine göz atalım. AB 25 içerisinde her 100 evlilikten 35’i boşanma ile neticelenmektedir ve bu oran 1960 yılındaki boşanma oranından dört kat fazladır. 1990’ların ortasından itibaren Belçika, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, İsveç ve Britanya’da kaydedilen evliliklerin yarıdan fazlası boşanma ile noktalanmıştır. Belçika, 2005 yılında, AB’nin boşanma oranı en yüksek ülkesi olmuştur. Almanya’da ise, 2005 yılında 375 bin çift evlenirken 225 bin çift boşanmıştır. Almanyanın nüfusuna yakın bir nüfusa sahip olan Türkiye’de ise, 640 bin çift evlenirken, 114 bin çift de boşanmıştır. Dolayısıyla evlenme/boşanma oranı Türkiye’de yaklaşık olarak 5.6/1 iken (yani bir sene içerisinde yaklaşık 6 evliliğe karşın 1 boşanma kaydedilmesi), Almanya’da bu oran 1.6/1’dir (yani bir sene içerisinde yaklaşık 2 evliliğe karşın 1 boşanma kaydedilmesi). AB 25 içerisinde 2004 yılında 2.2 milyon evlilik gerçekleşirken, aynı yıl yaklaşık olarak bir milyon evlilik mahkemede son bulmuştur. 2004 yılında, 2/1 olan evlenme/boşanma oranına mukabil, 1980 yılında AB üyesi ülkelerde bu oran 5/1 idi. AB içerisinde, 1990 ve 2005 yılları arasında toplam 13.7 milyon evlilik boşanmayla neticelenmiş ve 21 milyondan fazla çocuk tek ebeveynli evlerde yetişmek zorunda kalmıştır. Öte yandan, ABD’de durum Avrupa’dan hiç de farklı değildir. ABD’de 2008 yılındaki boşanma oranı yaklaşık olarak % 40’dır.

Sonuç olarak, ister kayıt altına alınan bir evlilik isterse birlikte yaşamak olsun, çiftlerin birliktelikleri sona erdiğinde, en büyük zararı

Dipnotlar

1. European Council, 2004. Joint Report on Social Inclusion. 7101/04

2. http://news.bbc.co.uk/2/hi/uk_news/6312127.stm

3. http://ec.europa.eu/social/main.jsp?langId=en&catId=89&newsId=833&furtherNews=yes

4. Centre for Social Justice, Report on Poverty in Glasgow : “Breakthrough Glasgow”, February 2008. http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/breakthroughglasgow_05_02_08.pdf

5. U.S. Department of Health and Human Services, National Center for Health Statistics, Survey on Child Health, Washington, DC, 1993.

6. Centre for Social Justice, “Breakdown Britain”, interim report:

7. http://www.centreforsocialjustice.org.uk/client/downloads/CSJ%20FINAL%20(2).pdf

8. Bulgaristan ve Romanya haricinde AB’yi oluşturan üye ülkeler

9. Eurostat, Population statistics10. Society at a Glance: OECD Social Indicators,

200111. Institute for Family Policies, Report on

Evaluation of the Family in Europe 2007, statistics of 2005 and 2006, drawn from Eurostat http://www.ipfe.org/

12. Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_PUBLIC/3-12052006-AP/EN/3-12052006-AP-EN.PDF

13. Institute for Family Policies, Report on Evaluation of the Family in Europe 2007, statistics of 2005 and 2006, drawn from Eurostat http://www.ipfe.org/

14. Ibid15. http://www.aboutdivorce.org/us_divorce_

rates.html

Page 96: ACT!O üç aylık bülten

96 Act!o

FEDACTiO | nisan - haziran 2011

aJaNda

Texas Gezisi

9-24 nisan 2011

Oxygene Plus üniversiteli Öğrenciler Derneği, nisan tati-

lini değerlendirerek Amerika Birleşik Devletleri’nin Texas

Eyaleti’ne bir gezi düzenliyor. üyelerinin ufuklarını genişlet-

mek için böyle bir karar alan dernek, geziye katılmak iste-

yen öğrencileri 9 ila 24 nisan tarihleri arasında seçecekleri

kafileye göre birer hafta Texas’ın Dallas, Austin, San An-

tonio ve Houston kentlerine götürerek, Rice university ve

nASA gibi kurumları gezdirecek.

Ayrıntılıbilgiiçin:http://www.oxygeneplus.be

Youth in Culture Canon

nisan-mayıs 2011

Oxygene Plus üniversiteli Öğrenciler Derneği’nin Avrupa

Birliği’nin gençlik projeleri çerçevesinde düzenlediği “Youth

in Culture Canon” isimli kültürlerarası kaynaşma progra-

mı dolu dizgin devam ediyor. Proje çerçevesinde ilk olarak

fotoğraf kursu alan öğrenciler, ikinci aşamada Brüksel’in

fotoğraflarını çekerek kursta öğrendiklerini uygulamaya

koyacaklar. üçüncü etapta Türkiye’nin Antalya kentine gi-

decek olan öğrenciler, partnerleri olan AGİD öğrenci der-

neğinin üyeleriyle tanışıp karşılıklı çektikleri fotoğrafları

paylaşacaklar. Youth in Culture Canon’un son aşamasında

ise proje çerçevesinde çekilen fotoğraflar Brüksel’de sergi-

lenecek.

Ayrıntılıbilgiiçin:http://www.oxygeneplus.be

Gelecek faaliyetlerimizin tamamı hakkında bilgi sahibi olmak için lütfen www.fedactio.be sitesini ziyaret ediniz

Page 97: ACT!O üç aylık bülten

97Act!o

Farklı Kültür ve Dinlerde Anne

2-12 mayıs 2011

Golden Rose Derneği, bu yılki anneler gününü daha geniş

bir konseptle ele alarak, bir hafta boyunca düzenleyece-

ği etkinliklerle kutlayacak. “Farklı Kültür ve Dinlerde Anne”

ana başlığını taşıyacak olan faaliyetler, 2 ila 12 mayıs tarih-

leri arasında düzenlenecek. Programda resim sergisi, film

gösterimi, yuvarlak masa toplantıları, huzurevi ve kanserli

çocuk anneleri ziyaretleri, resim ve şiir yarışmalarının yanı

sıra, “Farklı Dinlerde Annelik Kavramı” başlığını taşıyacak bir

panel de mevcut.

Ayrıntılıbilgiiçin:http://www.goldenrosebrussels.be

Sosyal Bilimler Olimpiyatları

EGP Eğitim Söyleşileri Serisi

21 mayıs 2011

28 nisan 20116 mayıs 2011

Flaman Olimpiyat Derneği’nin inisiyatifiyle düzenlenen ve

alanında bir ilk olma özelliğini taşıyan Sosyal Bilimler Olim-

piyatı için geri sayım başladı. Federasyonumuz’un da part-

ner olarak katkı sağladığı projenin diğer ortakları arasında

Leuven Katolik üniversitesi (KuLeuven), Brüksel Serbest

üniversitesi (vuB), Anvers üniversitesi, Gent üniversitesi,

Hasselt üniversitesi ve unizo gibi saygın kuruluşlar da var.

Ayrıntılıbilgiiçin:http://www.sowo.be

Fedactio Eğitim ve Gençlik Platformu, Eğitim Söyleşileri

serisine iki konferansla devam ediyor. ıRFAm Bilimsel Di-

rektörü Dr. Altay manço, 28 nisan günü saat 19.30’da

Fransızca yapılacak söyleşide göçmen asıllı öğrencilerin

eğitim sorunlarını masaya yatıracak. 6 mayıs günü saat

20’de Flamanca olarak programlanan diğer söyleşide ise

uLB Profesörü Dirk Jacobs PıSA araştırmasının sonuçlarını

tahlil ederek, eğitimdeki eşitsizliğin nedenlerini irdeleyecek.

Ayrıntılıbilgiiçin:http://www.fedactio.be

Page 98: ACT!O üç aylık bülten

Resimlerle Act!o

2011 AVRUPA GÖNÜLLÜLÜK YILIAvrupa Birliği sivil toplum kuruluşlarının ısrarlı taleplerine cevap vererek 2011 yılını Gönüllük Yılı ilan etti. Belçika Aktif Dernekler Federasyonu bu yıla özel bir ajanda çıkararak gönüllülük duygu ve düşüncesinin sonuna kadar arkasında olduğunu gösterdi. Gönüllülerin büyük ilgi gösterdiği ajandanın son nüshaları kaderin garip bir cilvesiyle Avrupa Parlamentosu’nda dağıtıldı. Bize de sadece bu anın fotoğrafını çekmek kaldı.Fotoğraf: İsa özler

Page 99: ACT!O üç aylık bülten

| Sponsorlarımız

pierre cardinMEUBEL

www.abcpierrecardin.be

[email protected]

Page 100: ACT!O üç aylık bülten

Act!o Fedactio’nun ücretsiz yayınıdır

ıSSn (1): 2034-1040ıSSn (2): 2034-1059