2
AHMED B. HANBEL VE AKİDESİ İmâm Ahmed b. Hanbel rahimehullahü teâlâ'ya gelince el-Hallâl, onun şöyle dediğini nakletmiştir: "Allah Teala Arş'a, kendisi için bir sınır söz konusu olmaksızın, sıfatsız (keyfiyetsiz) olarak, vasfedilmeyecek bir tarzda, dilediği gibi ve dilediği şekilde istiva etmiştir."[Bunu el-Kevserî, el- Hallâl'ın es-Sünne'sinden nakletmiştir.Bkz. İbnu'l-Cevzî'nin Def'u Şübehi't-Teşbîh'i, 28 -1 nolu dpnt). İmam Ahmed‟in gerçek akîdesi görüldüğü gibi çok basit, tutarlı ve esasen müteşabih nassların anlamları hakkında bilgi iddia etmeden, Allah‟a havale etmekten ibaret bir tutum olan “tefvid”den ibaretti. Bununla beraber Selefin te‟vil etmemesi onların müteşabihâtın manalarını bilmedikleri anlamına da gelmez.Şüpheciler ise Selefin çizdiği çerçeveyi aşmış, yeni bir çerçeve ortaya koymuştur. Bu nedenle müteahhir Selefîlik yeni bir okuldur.Özellikle İmam Ahmed rahimehullah'n mezhebine müntesip olduklarını iddia eden bazı aşırı kimselerin, teşbih ve tecsim ifade eden itikatlarını ona nisbet etmeleri, o büyük imama iftiradan başka birşey değildir. Meşruiyet kaygısı ile kurgulanmış bir söylemin ürünüdür. .İmam Ahmed rahimehullah'ın itikadî görüşleri ve bilhasse müteşabih ayet ve hadisler konusundaki kanaati, İbnu'l Cevzî'nin "Def'u Şübehi't-Teşbîh"inde ve Takiyyuddîn el-Hısnî-'nin "Def'u Şübehi Men şebbehe ve Temerred ve Nesebe Zâlike ile's-Seyyid el-İmâm Ahmed" isimli eserlerinde bütün netliği ile ortaya konmuştur. İmâm Beyhakî, Menâkıbu Ahmed İbni Hanbel‟de, Hâkim‟den, O, Amr b. Semmâk‟dan, O, Hanbel‟den rivayet etmiştir ki; Ahmed İbnü Hanbel ; َ اءَ جَ وَ ك بَ " =رRabbın geldi" (Fecr:22) ayetini "Rabbının sevâbı geldi" şeklinde te‟vîll etmiştir.Sonra Beyhakî ِ şöyle demiştir:Bu üzerinde toz bulunmayan, sağlam bir isnaddır.[İbnü Kesîr, el-Bidâye:10/327] Ahmed İbnü Hanbel Gelme fiilinin zahiri manasının ifade ettiği mekânlar arasında dolaşmayı görüldüğü gibi kabul etmemektedir.Ya da bazı şüpheciler gibi ''gelme hakikidir ama bizim gelmemize benzemez'' de dememiş bizatihi tevil etmiştir. İmâm Beyhakî, Menâkıbu Ahmed‟de senediyle beraber şöyle rivâyet etmiştir:-'' Hanbel İbnu İshak anlatıyor: Amcamı -Ebu Abdillah Ahmed İbnu Hanbel‟i kasdediyor- şöyle derken işittim: Emiru‟l- Mü'minîn'in sarayında münâzara edildiği zaman bana karşı hüccet ileri sürüldü ve dediler ki, Kıyamet Günü‟nde Bakara ve Tebâreke sûreleri gelecek. Onlara dedim ki; „Kıyamet Günü‟nde Bakara ve Tebâreke sûrelerinin gelmesi‟ demek, sadece „sevâbın gelmesi‟dir. Çünki Allah Teâla buyurduki ; َ اءَ جَ وَ ك بَ „/=رRabbın geldi‟ buyurdu. Burada sadece ve sadece „Rabbinin kudreti geldi, Kur‟ân ve benzeri şeyler, vaazlar ve nasîhatler geldi‟', demektir.''- İmâm Beyhakî şöyle dedi: -''Bunda delil vardır ki, Ahmed İbnu Hanbel, Kitâb‟da/Kur‟ân‟da gelen „Allâh‟n gelmesi‟ ve Sünnet‟le gelen „nüzûl‟/„Allah'n inmesi‟ ile murad edilenin intikal/„bir yerden bir yere gitmek‟, yani cisimlerin zâtlarnn intikâli gibi bir mekândan bir mekâna intikâl

Ahmed b. Hanbel Ve Aki̇desi̇

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Ahmed b. Hanbel Ve Aki̇desi̇

Citation preview

Page 1: Ahmed b. Hanbel Ve Aki̇desi̇

AHMED B. HANBEL VE AKİDESİ

İmâm Ahmed b. Hanbel rahimehullahü teâlâ'ya gelince el-Hallâl, onun şöyle dediğini

nakletmiştir:

"Allah Teala Arş'a, kendisi için bir sınır söz konusu olmaksızın, sıfatsız (keyfiyetsiz) olarak,

vasfedilmeyecek bir tarzda, dilediği gibi ve dilediği şekilde istiva etmiştir."[Bunu el-Kevserî, el-

Hallâl'ın es-Sünne'sinden nakletmiştir.Bkz. İbnu'l-Cevzî'nin Def'u Şübehi't-Teşbîh'i, 28 -1 nolu

dpnt).

İmam Ahmed‟in gerçek akîdesi görüldüğü gibi çok basit, tutarlı ve esasen müteşabih

nassların anlamları hakkında bilgi iddia etmeden, Allah‟a havale etmekten ibaret bir tutum

olan “tefvid”den ibaretti. Bununla beraber Selefin te‟vil etmemesi onların müteşabihâtın

manalarını bilmedikleri anlamına da gelmez.Şüpheciler ise Selefin çizdiği çerçeveyi aşmış,

yeni bir çerçeve ortaya koymuştur. Bu nedenle müteahhir Selefîlik yeni bir okuldur.Özellikle

İmam Ahmed rahimehullah'n mezhebine müntesip olduklarını iddia eden bazı aşırı kimselerin,

teşbih ve tecsim ifade eden itikatlarını ona nisbet etmeleri, o büyük imama iftiradan başka

birşey değildir. Meşruiyet kaygısı ile kurgulanmış bir söylemin ürünüdür. .İmam Ahmed

rahimehullah'ın itikadî görüşleri ve bilhasse müteşabih ayet ve hadisler konusundaki kanaati,

İbnu'l Cevzî'nin "Def'u Şübehi't-Teşbîh"inde ve Takiyyuddîn el-Hısnî-'nin "Def'u Şübehi Men

şebbehe ve Temerred ve Nesebe Zâlike ile's-Seyyid el-İmâm Ahmed" isimli eserlerinde bütün

netliği ile ortaya konmuştur.

İmâm Beyhakî, Menâkıbu Ahmed İbni Hanbel‟de, Hâkim‟den, O, Amr b. Semmâk‟dan, O,

Hanbel‟den rivayet etmiştir ki; Ahmed İbnü Hanbel ;ربك وجاء= "Rabbın geldi" (Fecr:22)

ayetini "Rabbının sevâbı geldi" şeklinde te‟vîll etmiştir.Sonra Beyhakî şöyle demiştir:Bu

üzerinde toz bulunmayan, sağlam bir isnaddır.[İbnü Kesîr, el-Bidâye:10/327]

Ahmed İbnü Hanbel Gelme fiilinin zahiri manasının ifade ettiği mekânlar arasında dolaşmayı

görüldüğü gibi kabul etmemektedir.Ya da bazı şüpheciler gibi ''gelme hakikidir ama bizim

gelmemize benzemez'' de dememiş bizatihi tevil etmiştir.

İmâm Beyhakî, Menâkıbu Ahmed‟de senediyle beraber şöyle rivâyet etmiştir:-'' Hanbel İbnu

İshak anlatıyor:

Amcamı -Ebu Abdillah Ahmed İbnu Hanbel‟i kasdediyor- şöyle derken işittim: Emiru‟l-

Mü'minîn'in sarayında münâzara edildiği zaman bana karşı hüccet ileri sürüldü ve dediler ki,

Kıyamet Günü‟nde Bakara ve Tebâreke sûreleri gelecek. Onlara dedim ki; „Kıyamet Günü‟nde

Bakara ve Tebâreke sûrelerinin gelmesi‟ demek, sadece „sevâbın gelmesi‟dir. Çünki Allah

Teâla buyurduki ;ربك وجاء=/„Rabbın geldi‟ buyurdu. Burada sadece ve sadece „Rabbinin

kudreti geldi, Kur‟ân ve benzeri şeyler, vaazlar ve nasîhatler geldi‟', demektir.''-

İmâm Beyhakî şöyle dedi: -''Bunda delil vardır ki, Ahmed İbnu Hanbel, Kitâb‟da/Kur‟ân‟da

gelen „Allâh‟n gelmesi‟ ve Sünnet‟le gelen „nüzûl‟/„Allah'n inmesi‟ ile murad edilenin intikal/„bir

yerden bir yere gitmek‟, yani cisimlerin zâtlarnn intikâli gibi bir mekândan bir mekâna intikâl

Page 2: Ahmed b. Hanbel Ve Aki̇desi̇

olmadığına inanmaktadr; O, Allah celle celâlühû‟nun âyetlerinin yani kudretinin alâmetlerinin

zuhûru ma‟nâsından ibârettir. Zira onlar (Bid‟at ehli), „Kur'ân Allah‟ın kelâmı olsaydı, Allah‟ın

zâtî sfatlarından bir sıfat olsaydı, gelmek onun içün düşünülemezdi‟ diyorlar. Ahmed ibnu

Hanbel de onlara şöyle dedi: „Okunmasının sevâbı gelecektirki, o gün bunu açıklamak

isteyecektir. işte bu sebeble, onu „ortaya çıkarma‟sını, „gelmek‟ kelimesiyle ifâde etti.''- (Nakil

Bitti.)

Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra ise, İmam İbn-i Teymiyye eserinde ''Rivayete göre inme,

görülme ve ayağı kayma ile ilgili hadisler hak¬kında görüşü sorulan Ahmed b. Hanbel (R.A.);

«Onlara inanır ve tasdik ederiz. Ama nasıl olduğuna ve ne manaya geldiğine ilişmeyiz»

cevabını vermiştir. Hallal ise Müsned'inde Ahmed b. Hanbel'e (R.A.) istiva hakkın¬da sual

sorulduğunu ve imamın buna «Allah (C.C.) Arş'a nasıl murad etti ise tarifsiz ve kimsenin

tavsif edemeyeceği bir şekilde istiva etti» ceva¬bını verdiğini rivayet etmiştir. Bu bîr tefviz ve

tenzihtir. Burada lâfzı ne zahir ve ne de mecaz manasında anlamak söz konusu değildir.Hatta

Ahmed b. Hanbei'in (R.A.) kardeşinin oğlu imamın şöyle dedi¬ğini duyduğunu rivayet

etmiştir: Münazara günü «ahirette Bakara suresi gelir, Tebareke, suresi gelir» gibi hadisleri

delil göstererek bana karşı çık¬tılar. Ben de bunların manası «sevapları gelir» tarzındadır,

diye cevaplan¬dırdım. Çünkü Allah Taalâ (C.C.) «Rabbin ve melek saflar halinde gelir»

buyurmuştur ki, «Rabbinin kudreti gelir», demektir. Burada Ahmed b. Han¬bel'in (R.A.)

mecaz yolunu esas 52alarak tefsir ettiği görülüyor. İbn-i Tey-miyye (R.A.) ise bunun manası

Allah'ın (C.C.) gelmesi tarzındadır, diyor.İbn-i Hazım da el-Fas! adil eserinde Ahmed b.

Hanbel'in (R.A.) «Rab¬bin gelir» âyetine «Rabbinin emri gelir» tarzında mana verdiğini

zikret¬miştir.Biz Seleften naklolunan rivayetlerde, onlardan bazılarının istiva hak¬kında

tevakkuf ettiğine (durduğunu), İbn-i Teymiyye'nin dediği gibi O'nu zahir manası ile tefsir

etmediğine meyletmekteyiz. Keza onlar «Rabbingelir>>ayetinde olduğu gibi, mecazın

bulunduğu açık olan yerlerde açık olan mecazı tefsire meylettiklerini biliyoruz.'' (Prof. Dr.

Muhammed Ebu Zehra, İmam İbn-i Teymiyye, İslamoğlu Yayınları: 257-259.

Sadece şu rivayetler İmâm Ahmed ibnu Hanbel hazretlerinin sıfat âyetleri ve sıfat hadîslerini

bir mekânda yer tutmak olarak anlamadığının delîlidir.