231
Türkiye’nin katılım yönünde ilerlemesi üzerine 2003 İlerleme Raporu /home/website/convert/temp/convert_html/5e2c8cfdd355cf6b974adc73/document.doc S.L. 1

Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye’ninkatılım yönünde ilerlemesi

üzerine2003

İlerleme Raporu

/tt/file_convert/5e2c8cfdd355cf6b974adc73/document.docS.L.

1

Page 2: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

A. GİRİŞ........................................................................................................... 5

1. Önsöz.................................................................................................. 5

2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler.......................................................6

Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili ticaret dahil, son gelişmeler....9

Topluluk yardımları..........................................................................9

Ayrıntılı mevzuat taraması..............................................................12

Eşleştirme.......................................................................................12

B. ÜYELİK KRİTERLERİ.............................................................................13

1. Güçlendirilmiş siyasi diyalog ve siyasi kriterler................................13

1.1 Son gelişmeler.....................................................................16

1.2 Demokrasi ve hukukun üstünlüğü........................................17

Parlamento...................................................................................... 17

Yürütme.......................................................................................... 18

Milli Güvenlik Kurulu....................................................................19

Yargı sistemi...................................................................................20

Yolsuzluğa karşı tedbirler...............................................................23

1.3 İnsan hakları ve azınlıkların korunması...............................24

Medeni ve siyasi haklar...................................................................26

2

Page 3: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar...............................................37

Azınlık hakları ve azınlıkların korunması.......................................39

1.4 Kıbrıs..................................................................................41

1.5 Sınır anlaşmazlıklarının barışçıl çözümü.............................42

1.6 Genel değerlendirme............................................................43

2. Ekonomik kriterler............................................................................45

2.1 Giriş....................................................................................45

2.2 Ekonomik gelişmeler...........................................................46

2.3 Kopenhag kriterleri açısından değerlendirme.......................48

2.4 Genel değerlendirme............................................................56

3. Üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneği..........58

3.1 Müktesebat başlıkları...........................................................61

Başlık 1: Malların serbest dolaşımı..................................................62

Başlık 2: Kişilerin serbest dolaşımı..................................................66

Başlık 3: Hizmet sunma özgürlüğü..................................................67

Başlık 4: Sermayenin serbest dolaşımı.............................................70

Başlık 5: Şirketler hukuku...............................................................71

Başlık 6: Rekabet Politikası.............................................................73

Başlık 7: Tarım................................................................................75

Başlık 8: Balıkçılık..........................................................................79

Başlık 9: Ulaştırma..........................................................................81

Başlık 10: Vergilendirme.................................................................83

Başlık 11: Ekonomik ve Parasal Birlik............................................85

Başlık 12: İstatistikler......................................................................86

Başlık 13: Sosyal Politika ve İstihdam.............................................883

Page 4: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 14: Enerji..............................................................................91

Başlık 15: Sanayi politikası.............................................................95

Başlık 16: Küçük ve Orta Boy İşletmeler.........................................96

Başlık 17: Bilim ve Araştırma.........................................................98

Başlık 18: Eğitim ve Mesleki Eğitim...............................................99

Başlık 19: Telekomünikasyon ve Bilgi Teknolojileri.....................101

Başlık 20: Kültürel ve Görsel-İşitsel Politika.................................103

Başlık 21: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu.105

Başlık 22: Çevre................................................................. ...........106

Başlık 23: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması...............................109

Başlık 24: Adalet ve İçişleri Alanında İşbirliği..............................111

Başlık 25: Gümrük Birliği.............................................................119

Başlık 26: Dış İlişkiler..................................................... ..............121

Başlık 27: Ortak Dış ve Güvenlik Politikası..................................123

Başlık 28: Mali Kontrol.................................................................125

Başlık 29: Mali ve Bütçesel Hükümler..........................................127

3.2. Genel Değerlendirme............................................. ....................130

C. SONUÇ...................................................................................... ..................133

D. KATILIM ORTAKLIĞI: TOPLU DEĞERLENDİRME.......................... 139

EKLER............................................................................................................ ................142

Aday Ülkeler Tarafından Onaylanan İnsan Hakları Sözleşmeleri.......................143

İstatistiki Veriler.................................................................................................. 144

4

Page 5: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

5

Page 6: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

A. GİRİŞ

1. Önsöz

Haziran 1998’de toplanan Cardiff AB Konseyi, Komisyon’un, Ortaklık Anlaşması’nın 28. maddesine ve Aralık 1997 Lüksemburg AB Konseyi’nin sonuçlarına dayalı olarak, Türkiye üzerine bir rapor sunacağını kaydetti. Komisyon, öteki aday ülkelere ait İlerleme Raporları ile beraber, Türkiye üzerine ilk İlerleme Raporu’nu Ekim 1998’de sundu.

Aralık 1999’da toplanan Helsinki AB Konseyi şu karara vardı:

"Türkiye, öteki aday devletlere uygulananlar ile aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday devlettir. Var olan Avrupa Stratejisi’ne dayanılarak, Türkiye, öteki aday devletler gibi, reformlarını teşvik etmeye ve desteklemeye yönelik bir katılım öncesi stratejiden yararlanacaktır."

Katılım öncesi strateji çerçevesinde, Komisyon, aday ülkelerce üyeliğe hazırlanmada kaydedilen ilerleme konusunda Avrupa Birliği Konseyi’ne düzenli olarak raporlar sunmaktadır. Böylece, Komisyon, Türkiye üzerine 1998-2002 yıllarını kapsayan bir dizi yıllık İlerleme Raporları yayımlamıştır.

Dolayısıyla, daha önceki yıllarla aynı esasta, Türkiye’nin katılım yönünde ilerlemesi üzerine bu yıl bir İlerleme Raporu hazırlanması uygundur.

Bu İlerleme Raporu için izlenen yöntem, önceki yıllarda kullanılmış olanın esas olarak aynısıdır. Bu rapor:

- özellikle Ortaklık Anlaşması çerçevesinde, Türkiye ile Birlik arasındaki ilişkileri anlatmakta;

- 1993 Kopenhag AB Konseyi tarafından belirlenen siyasi kriterler (demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması) açısından durumu analiz etmekte;

- Kopenhag AB Konseyi tarafından belirlenen ekonomik kriterler (işleyen bir piyasa ekonomisi ve Birlik içindeki rekabet baskıları ve piyasa güçleri ile başa çıkma kapasitesi) açısından Türkiye’nin durumunu ve gelişme olasılıklarını değerlendirmekte;

- Türkiye’nin üyelik gereklerini, yani Antlaşmalarda, ikincil mevzuatta ve Birlik politikalarında ifade edilen müktesebatı üstlenme kapasitesi konusunu ele almaktadır. Bu bölümde, Köln ve Helsinki AB Konseyleri tarafından vurgulanmış olan nükleer güvenlik standartlarına özel dikkat gösterilmektedir. Bu bölüm, yalnızca mevzuatın

/tt/file_convert/5e2c8cfdd355cf6b974adc73/document.docS.L.

6

Page 7: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

uyumlu hale getirilmesini değil, aynı zamanda, müktesebatı uygulamak ve icra etmek için gereken adli ve idari kapasitenin geliştirilmesini de kapsamaktadır. AB Konseyi, 1995’te Madrid’deki toplantısında ve daha sonra birkaç kez daha, en son olarak Aralık 2002’de Kopenhag’da, bu ikinci konunun önemini vurguladı. Madrid’de, AB Konseyi, aday ülkelerin uyumlu bütünleşmesinin koşullarını yaratmak üzere, bu ülkelerin kendi idari yapılarını uyarlamaları gerektiğini vurguladı. Kopenhag AB Konseyi, aday ülkelerde adli ve idari reformun öneminin bir kez daha altını çizerek, bunun söz konusu ülkelerin üyelik için genel hazırlıklarını ilerletmekte yardımcı olacağını belirtti.

Bu Rapor, 2002 yılına ilişkin İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen ilerlemeyi dikkate almaktadır. 30 Eylül 2003 tarihine kadar olan dönemi kapsamaktadır. Ancak, kimi özel durumlarda, söz konusu tarihten sonra alınan tedbirler de belirtilmiş olabilir. Bu Rapor, 2002 İlerleme Raporunda bahsi geçen planlanan reformların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini incelemekte ve yeni girişimleri gözden geçirmektedir. Ayrıca, incelenen hususların her biriyle ilgili durumun genel bir değerlendirmesini sunmaktadır.

Rapor’da, Türkiye’nin Katılım Ortaklığı önceliklerini ne ölçüde ele almış olduğunu kısaca gözden geçiren ayrı bir bölüm vardır.

Daha önceki raporlarda olduğu gibi, “ilerleme”, fiilen alınan kararlar, fiilen kabul edilen mevzuat, fiilen onaylanan uluslararası sözleşmeler (uygulama konusuna da gereken dikkat gösterilerek) ve fiilen uygulanan tedbirler temelinde ölçülmüştür. İlke olarak, hazırlık veya parlamento onayı sürecinin değişik aşamalarında bulunan mevzuat veya tedbirler dikkate alınmamıştır. Bu yaklaşım, tüm aday ülkeler için eşit muamele sağlamakta ve her ülkenin, katılım için hazırlanmada kaydettiği somut ilerleme açısından, nesnel bir değerlendirmesine olanak vermektedir.

Rapor çeşitli bilgi kaynaklarına dayanmaktadır. Türkiye, son İlerleme Raporunun yayımlanmasından bu yana üyeliğe hazırlık açısından gerçekleştirdiği ilerleme hakkında bilgi vermeye davet edilmiştir. Türkiye’nin Ortaklık Anlaşması çerçevesinde sağladığı bilgi, Müktesebatın Kabulü İçin Ulusal Program ve çeşitli alanlarda ülkenin idari kapasitesini değerlendirmek için yapılmış olan değişik emsal taramaları, ilave kaynak görevi görmüşlerdir. Raporun hazırlanmasında, Konsey tartışmaları ve Avrupa Parlamentosu raporları ve kararları dikkate alınmıştır. Komisyon, değişik uluslararası kuruluşlarca yapılan değerlendirmelerden ve özellikle Avrupa Konseyi, AGİT, uluslararası mali kurumlar ve sivil toplum örgütlerinin katkılarından da yararlanmıştır.

2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler

Ekim 2002’de Brüksel AB Konseyi aşağıdaki sonuca vardı:

"Türkiye, Komisyon’un İlerleme Raporunda kaydedildiği gibi, Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamaya yönelik önemli adımlar atmış, ekonomik kriterlerde ve müktesebata uyum konusunda ilerlemiştir. Bu durum, Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlatılmasını yakınlaştırmıştır. Birlik, Türkiye’yi, reform sürecini izlemeye ve uygulama yönünde yeni somut adımlar atmaya teşvik eder. Türkiye’nin katılımı, böylece, öteki aday ülkelere uygulanan aynı ilkeler ve kriterler uyarınca ilerleme gösterecektir."

Aralık 2002 Kopenhag AB Konseyi:

7

Page 8: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

"Türkiye’nin, öteki aday devletlere uygulananlar ile aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday devlet olduğu yolunda 1999’da Helsinki’de aldığı kararı anımsatır. Özellikle, son yasama paketleri yoluyla ve Katılım Ortaklığında belirtilen çok sayıdaki kilit öncelikleri kapsayan müteakip uygulama tedbirleri yoluyla, Kopenhag kriterlerini karşılamaya yönelik olarak Türkiye tarafından atılmış olan adımları büyük bir memnuniyetle karşılar. Birlik, yeni Türk hükümetinin reform yolunda yeni adımlar atma kararlılığını görmekte ve, yalnızca mevzuat yönünden değil, fakat özellikle uygulama yönünden de, siyasi kriterler sahasındaki geri kalan bütün eksikleri hızla gidermesi için özellikle hükümete çağrıda bulunmaktadır. Birlik; 1993’te Kopenhag’da kararlaştırılan siyasi kriterlere göre, üyeliğin aday ülkenin, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklara saygı gösterilmesi ve korunmasını güvence altına alan kurumların istikrarını sağlamış olmasını gerektirdiğini hatırlatır.

Birlik, Türkiye’yi, reform sürecini enerjik biçimde izlemeye teşvik eder. Aralık 2004’teki AB Konseyi, Komisyon’un bir raporu ve bir tavsiyesi temelinde, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verirse, Avrupa Birliği, gecikmeksizin Türkiye ile katılım müzakerelerini başlatacaktır.

Türkiye’nin AB üyeliği yönünde ilerlemesine yardım etmek amacıyla, Türkiye için katılım stratejisi güçlendirilecektir. Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı için bir teklif sunmaya ve mevzuat inceleme sürecini yoğunlaştırmaya davet edilmektedir. Buna paralel olarak, AT-Türkiye Gümrük Birliği genişletilmeli ve derinleştirilmelidir. Birlik, Türkiye için katılım öncesi mali yardımlarını önemli derecede çoğaltacaktır. Bu yardımlar, 2004’ten itibaren, ‘katılım öncesi harcamalar’ bütçe başlığı kapsamında finanse edilecektir.”

Haziran 2003 Selanik AB Konseyi:

"Türk hükümetinin, reform sürecini ilerletme, özellikle de geri kalan yasal düzenlemeleri 2003 sonuna kadar tamamlama kararlılığını memnuniyetle karşılar ve Birlik ile katılım müzakerelerinin açılması amacıyla Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmeye yönelik devam eden çabalarını destekler. Sağlanan ilerleme dikkate alındığında, bu amaca yönelik önemli yeni çabalar hâlâ gereklidir. Türkiye’nin bu hedefe ulaşmasına yardım etmek üzere, Konsey, kısa bir zaman önce, Türkiye’nin izlemesi gereken öncelikleri ortaya koyan, önemli derecede artırılmış katılım öncesi mali yardımla desteklenen, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı Belgesini kabul etti. Helsinki sonuçları uyarınca, bu önceliklerin yerine getirilmesi, Türkiye’nin AB üyeliği yönünde ilerlemesine yardım edecektir. Katılım Ortaklığı, özellikle Aralık 2004’te AB Konseyi tarafından alınacak karar yönünden, AB-Türkiye ilişkilerinin köşe taşını oluşturmaktadır."

Katılım öncesi stratejinin uygulanmasına devam edildi. Özet olarak, raporlama dönemi için aşağıdaki sonuçlar belirtilebilir:

- Danimarka, Yunan ve İtalyan dönem başkanlıkları altında, güçlendirilmiş siyasi diyalog devam etti. Tartışılan konular arasında, Türkiye’deki siyasi reformlar, insan hakları, Kıbrıs ve anlaşmazlıkların barışçıl çözümü bulunuyordu. Irak, Kafkaslar, Batı Balkanlar, Orta Doğu ve Afganistan gibi daha geniş uluslararası konularda da görüş teatisi yapıldı.

8

Page 9: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

- Eylül 2003’te, güçlendirilmiş ekonomik diyalog alanında ilk toplantı yapıldı. Bu toplantı, Türkiye’de ekonomik durum ve ekonomik reformların gidişi hakkında bilgi alışverişi için özellikle yararlı oldu.

- Brüksel ve Ankara’da dönüşümlü olarak, siyasi kriterlerin düzenli izlenmesi alanında üç toplantı gerçekleşti. Bu toplantılara, Dönem Başkanlığı’ndan bir temsilcinin de katılımıyla, Komisyon başkanlık etti..

- Gümrük Birliği Ortak Komitesi, Aralık 2002’de Brüksel’de toplandı.

- Gümrük birliğini derinleştirmek düşüncesiyle, Komisyon, malların tam serbest dolaşımını sağlamaya yönelik bir eylem planı üzerinde Türkiye ile çalışmaktadır. Gümrük birliğinin genişletilmesiyle ilgili olarak, müzakerelerin yeniden başlatılması amacıyla, hizmetlerin ve kamu alımlarının serbestleştirilmesi üzerinde çalışmalar devam etmiştir.

- 26 Şubat 2002’de Türkiye ile imza edilen Çerçeve Anlaşma temelinde, Türkiye’nin bazı Topluluk programları ve ajanslarına fiilen katılması 2003’te başladı. Türkiye halen aşağıdaki Topluluk programlarına katılmaktadır: Girişim ve Girişimcilik, e-İçerik, Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılığa Karşı Mücadele, Toplumsal Dışlamaya Karşı Mücadele, İstihdam alanında Teşvik Tedbirleri, yeni Halk Sağlığı Programı ve Altıncı Çerçeve Araştırma Programı. Katılım öncesi mali yardım programı, bu programlara ve ajanslara katılma maliyetinin kısmen karşılanmasına yardım etmektedir. Türkiye’nin başka bazı programlara da katılmasına olanak vermek için hazırlıklar sürmektedir: Akıllı Enerjiler, IDA, Fiscalis 2007 ve Gümrük 2007.

- Türkiye, artık Avrupa Çevre Ajansı’nın üyesidir. Bununla ilgili anlaşma 23 Ocak 2003’te imza edildi. Lizbon’daki Avrupa Uyuşturucu Maddeler ve Madde Bağımlılığı İzleme Merkezi’ne Türkiye’nin katılması için de hazırlık yapılmaktadır.

- Aralık 2002’deki Kopenhag AB Konseyi’nin sonuçları uyarınca Komisyon, Mart 2003’te “Türkiye için Katılım Stratejisinin Güçlendirilmesi” üzerine bir Tebliğ sundu. Bu tebliğde, Komisyon 2004-2006 dönemi için mali yardımlarda büyük bir artış önermekteydi. Katılım öncesi mali yardım, 2004’te 250 milyon €, 2005’te 300 milyon € ve 2006’da 500 milyon € tutarına ulaşmalıdır. Bütün aday ülkeler için izlenen yaklaşıma uygun olarak mali yardım, Katılım Ortaklığında ortaya konulan önceliklere bağlanacaktır. Komisyon, bundan başka, siyasi diyalog, ekonomik diyalog, adalet ve içişleri, deniz güvenliği, mevzuat tarama süreci, gümrük birliğinin kapsamının genişletilmesi ve ticaret ilişkilerinin derinleştirilmesi gibi başka alanlarda, güçlendirilmiş işbirliği de önermekteydi.

Konsey tarafından, 19 Mayıs 2003’te, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı kabul edildi. Bu enstrüman hakkında daha fazla bilgi, bu raporun D bölümünde bulunabilir.

Müktesebatın Kabulü için gözden geçirilmiş bir Ulusal Program, 24 Temmuz 2003’te kabul edildi. Bu belge, Türkiye’nin Katılım Ortaklığı ile ilgili olarak neler yapmayı öngördüğünü, Ortaklığın önceliklerinin uygulanmasına yönelik takvimi ve insan ve mali kaynaklar açısından sonuçları ortaya koymaktadır. Hem Katılım Ortaklığı, hem de Müktesebatın Kabulü İçin Ulusal Program, kaydedilen ilerlemeyi dikkate almak ve yeni öncelikler belirlenmesine olanak vermek için düzenli olarak gözden geçirilir.

AB’ye katılım için bir aday ülke olarak, Türkiye, Birliğin gelecekteki kurumsal mimarisi üzerine Hükümetler arası Konferans’a bir gözlemci olarak katılmaya davet edildi.

9

Page 10: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili ticaret dahil, son gelişmeler

Ortaklık Konseyi 15 Nisan 2003’te Lüksemburg’da toplandı. 15 Mart 2003’te Brüksel’de bir Ortaklık Komitesi toplantısı düzenlendi. Alt-komiteler sistemi, teknik görüşmeler için bir forum olarak işlemeye devam etmektedir.

Türkiye ve Avrupa Parlamentosu temsilcilerinden oluşan Ortak Parlamenter Komite, Haziran 2003’te İstanbul’da toplandı. 5 Haziran 2003’te, Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu üzerine bir karar kabul etti.1 Ekonomik ve Sosyal Komite ile Ortak Danışma Komitesi, Nisan 2003’te İstanbul’da toplandı.

Türkiye’nin dış ticaretinde Avrupa Topluluğu’nun payı, 2000 ve 2001 yıllarında azaldıktan sonra, 2002’de arttı. AT ile ticaret hacmi, 2002 yılında önceki yıla göre %13,4 oranında büyüdü ve Türkiye’nin toplam dış ticaretinin %47,9’unu oluşturdu. 2002’de, AT’ye ihracat, Türkiye’nin toplam ihracatının %51,4’üne (19,1 milyar €) ulaşarak, 2001’e göre %6,1 oranında arttı. Türkiye’nin AT’ye başlıca sanayi ihracatı, giyim, tekstil, taşıtlar ve otomotiv parçalarıydı. 2002’de AT’den ithalat, 2001’e göre %19,8 artarak, Türkiye’nin toplam ithalatının %45,5’ini (24,5 milyar €) oluşturdu. Başlıca sanayi ithalatı, makine ve demir-çelik oldu.

Türkiye’nin Topluluğa yaptığı tarımsal ihracat 2002’de azalırken, AB’den ithalatı arttı. Böylece, söz konusu sektörde Türkiye’nin hacimli ticaret fazlasında bir küçülme meydana geldi. Tarımsal ticaretteki fazla, esas olarak, Türkiye’nin meyve ve fındık ihracatına bağlıdır; ithal edilen başlıca tarımsal ürünler ise, tahıllardır. AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 1/98 sayılı Kararı uyarınca tarımsal ticaretin daha da serbestleştirilmesine, Türkiye’nin AB’den birçok canlı hayvan ve et ürünü ithalatı üzerine koyduğu yasak engel olmaktadır.

Eylül 2002’de, AB, bazı çelik ürünlerinin ithalatında erga omnes (karşı çıkılamaz) etkiyle uygulanacak belirli koruma tedbirlerini kabul etti. Bu tedbirler, Mart 2002’de kabul edilen koruma tedbirleriyle zirveye çıkan ABD korumacılığından dolayı hızla artan ithalata bağlı ciddi zararlardan AB çelik üreticilerini korumak için gereken mutlak asgari niteliktedir.

Ekim 2002’de, boş profil ithalatı üzerine yeni bir anti-damping soruşturması başlatıldı ve Temmuz 2003’te geçici tedbirler kabul edildi.

Topluluk yardımları

Türkiye’ye yardım etmek için özel olarak tasarlanmış bir katılım öncesi enstrüman vardır: Aralık 2001’de Konsey tarafından kabul edilmiş olan katılım öncesi mali yardım programı. Bu programın düzenlenmesi ve uygulanmasına yönelik prosedürler, şimdi esas olarak Phare programının prosedürleriyle aynıdır. Katılım öncesi mali yardım programıyla sağlanan destek, Türkiye’nin üyelik kriterlerine uymasını kolaylaştırmak için tasarlanmış olan Katılım Ortaklığı öncelikleri üzerinde odaklanmıştır.

Türkiye, ilk başta Meda programı kapsamında ve daha sonra, gümrük birliğini ve ekonomik ve sosyal gelişmeyi desteklemek için iki “Avrupa Stratejisi” yönetmeliği yoluyla destek aldı. Helsinki AB Konseyi’nin sonuçları uyarınca bu programlar içinde Türkiye için bir “katılım öncesi” odak oluşturuldu.

1 Avrupa Parlamentosu için raportör, Arie Oostlander’dir.10

Page 11: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Katılım öncesi mali yardım yönetmeliği, 2002 yılından itibaren, yukarıdaki yönetmeliklerin yerine geçti. Phare programı gibi, bu yönetmelik de, kurumsallaşma, müktesebat ile uyum sağlamak için gereken düzenleyici altyapıyı güçlendirmeye yönelik yatırım ve ekonomik ve sosyal kaynaşma alanında yatırım için destek sağlamaktadır. Bu destek, Türkiye’nin müktesebatı benimseme ve onun uygulanması ve icra edilmesi için gereken kurumları güçlendirme çabalarına yardım etmek üzere, teknik yardım için ortak finansman, eşleştirme (bkz. aşağıda) ve yatırım desteği projelerinden oluşmaktadır. Katılım öncesi mali yardım programının bir başka amacı, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kaynaşmayı ilerletme mekanizmalarını ve kurumlarını geliştirmesine yardım etmektir; bu program, bölgesel veya tematik odaklı az sayıda bazı düzenlemeler (yatırım ve hibe programları) ile desteklenmektedir. Ayrıca, öteki aday ülkelerde ISPA veya SAPARD yoluyla finanse edilecek olan faaliyetleri de destekleyebilir.

Türkiye ile devam eden bütün işbirliği programlarının yönetiminin Ankara’daki Komisyon Temsilciliği’ne devredilmesi verimli olmayı sürdürmüştür. 2002 yılı, Komisyon’un Türkiye’ye mali yardım programları için bugüne kadar en başarılı yıl olmuştur; sözleşmesi yapılan projelerin değeri, yeni taahhütlerin değerini önemli derecede aşmıştır. 2003 yılı da, benzer bir sonuç verecek şekilde ilerlemektedir. Böylece 1996-2001 döneminden kalma bitmemiş yardım projelerinde önemli bir azalma sağlanacaktır.

Ayrıca Komisyon, Türkiye’de yerinden yönetilen bir uygulama sistemi kurulması için 2001’de alınan karar uyarınca, sistemi oluşturan kurumları görevlendirdi. (Ulusal Yardım Koordinatörü, Merkezi Finans ve Sözleşme Birimi, Ulusal Fon). Daha sonra, katılım öncesi mali yardım programlarını uygulama sorumluluğunu Türk hükümetine aktarmak için resmi bir karar alındı.

1995 ve 2002 arasında, Türkiye’deki çeşitli programlar için 954 milyon € taahhüt edildi. 2000-2003 yılları için, Türkiye’ye mali yardım yılda ortalama 177 milyon € tutarındadır. 2003’te, katılım öncesi mali yardım ulusal programı, 144 milyon € toplam tutarındadır. Bu program, aşağıdaki öncelikler üzerinde odaklanmıştır:

Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirilmesi: ulusal polis için eşleştirme ve teknik yardım sağlanacak, okullarda insan hakları, demokrasi ve yurttaşlık eğitimi verilecek, hükümet-sivil toplum diyalogu iyileştirilecektir. Ayrıca, Türkiye, Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Girişimi kapsamında bir odak ülkedir.

Müktesebata yakınlaşma: piyasa gözetimi ve uygunluk değerlendirmesi sistemlerini iyileştirmek, içme suyu, hava kalitesi, kimyasallar ve atık yönetimi alanlarında AB çevre standartlarını benimsemek, sigorta mevzuatını ve mali kontrol uygulamalarını AB standartlarıyla yaklaştırmak ve kamu alımları sistemini güçlendirmek için eşleştirme, teknik yardım ve yatırım; vize politikası ve uygulamasını iyileştirmek, adli tıp kapasitesini güçlendirmek ve kara para aklamaya ve insan ticaretine karşı mücadelede yardımcı olmak için, adalet ve içişleri sahasında eşleştirme, teknik yardım ve yatırım.

Kamu yönetiminin güçlendirilmesi: programın bu bölümü, gümrük idaresinin kapasitesini, balıkçılığın yönetimini, enerji piyasasını, ulaştırmayı ve yabancı dolaysız yatırımları güçlendirmeye yönelik projeler içermektedir.

Ekonomik ve sosyal kaynaşma: bu amaç, Samsun, Kastamonu ve Erzurum’un azgelişmiş bölgelerini hedeflemekte ve Türk makamlarının bölgesel ekonomik kalkınmaya yönelik AB yaklaşımları geliştirme kapasitesini arttırmayı hedef

11

Page 12: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

almaktadır. Bundan başka, İstanbul çevresinde KOBİ öbekleri oluşturmayı amaçlamakta ve Bulgaristan ile bir sınır-ötesi işbirliği programına kılavuzluk etmektedir.

Program kapsamında, (esas olarak proje hazırlanmasında, katılım öncesi yardım programları tasarlama kapasitesini arttırmak için) Ulusal Yardım Koordinatörü sekreterliği için kapasite oluşturulması ve Türkiye’nin bazı AT programları ve ajanslarına katılım için katkısının ortaklaşa finanse edilmesi de bulunmaktadır.

Türkiye, Phare Yönetmeliği kapsamında bir yararlanıcı ülke olmasa da, ülkenin TAIEX gibi çok-ülkeli Phare programlarına katılması, onun kendi katılım öncesi mali yardım zarfı yoluyla, olabildiğince sağlanmaya çalışılmaktadır. TAIEX faaliyetleri, Türkiye’nin yararlanmasına daha da açılmıştır. Mevzuat taramasına destek vermek için bazı seminerler, çalıştaylar ve iki-taraflı toplantılar yapılmıştır. 2003 yılı için başka TAIEX faaliyetleri de planlanmıştır.

Genel olarak, Türkiye’ye Topluluk yardımlarının etkisi, artan ölçüde olumludur. Yardım programlarının yönetiminin Türk makamlarına bırakılmasının ardından, 2002-3 yıllarında gözlenmiş olan hızlanmanın süreceği ve desteğin anlamlı bir etki yapmaya başlayabileceği umulmaktadır.

Temel öğretim, eğitim, çevresel altyapı, üreme sağlığı, makroekonomik intibak gibi önemli bazı alanlarda, AB anlamlı kaynak sağlamıştır. Daha yakın zamanlarda, yerel yönetim reformu, istatistikler ve Türkiye’nin en yoksul bölgelerine yatırım gibi önemli bazı sahalarda teknik bilgi, donanım ve mali kaynak aktarımı başlamıştır. 2002 yılında müktesebat ile ilgili çok çeşitli alanlarda kurumsallaşma için verilen ilk destek, müktesebatın benimsenmesi ve uygulanmasına ilişkin yasal ve kurumsal gereklilikler üzerinde çabaların odaklanmasını sağlamalıdır. 2002 programının uygulanması, Türkiye’nin yerinden yönetim sistemini kurması şartına bağlıydı ve dolayısıyla, bu raporun yazıldığı sırada, henüz yeni başlamaktaydı. Komisyon, bundan başka, öğretim, düzenleyici reform ve kamu alımları gibi alanlarda, katılım öncesi mali yardım programı ile (başta Dünya Bankası) uluslararası mali kurumlarca desteklenen halen devam eden reform programları arasında yüksek bir derecede tamamlayıcılık olmasını da arzu etmiştir.

**Türkiye, aynı zamanda, Avrupa Yatırım Bankası (AYB) yardımlarından da büyük ölçüde yararlanmaktadır. Ülke beş farklı kolaylık ve görev talimatından yararlanabilir: Akdeniz ülkeleri için EuroMed II Ödünç Verme Yetkisi, Akdeniz Ortaklığı Kolaylığı, Türkiye için Özel Eylem Yetkisi, Türkiye Deprem Yeniden İnşa ve Islah Yardımı Kolaylığı ve Katılım Öncesi Kolaylığı. Toplam olarak, Türkiye 1992-2001 arasında 1395 € tutarında kredi finansmanı aldı. 2002 yılında, Katılım Öncesi Kolaylığı çerçevesinde Türkiye’ye verilen ilk kredi dahil, büyük yatırım projeleri için AYB tarafından 560 milyon € civarında finansman sağlandı.

Ayrıntılı mevzuat taraması

Ortaklık Anlaşması’nın alt-komiteleri çerçevesinde yürütülen mevzuat taraması süreci, Kopenhag AB Konseyi’nin sonuçları uyarınca devam etmiş ve yoğunlaşmıştır. Bu süreç, belirli sektör konuları üzerinde odaklanmıştır. Bunun amacı, idari kapasite ve icra dahil, müktesebatın uygulanmasına ilişkin gerekliliklerde Türkiye’ye yol göstermektedir. Komisyon, katılım stratejisinin güçlendirilmesine dair Tebliğ’inde, alt-komitelerin çalışmalarını belirli konular üzerine çalıştaylar ile bütünleyen, TAIEX seminerleri ve

12

Page 13: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

teknik toplantılar içeren, güçlendirilmiş bir program yoluyla bu süreci daha da geliştirmiştir.

Eşleştirme

Aday ülkelerin önünde durmaya devam eden başlıca işlerden biri, müktesebatı uygulamak ve icra etmek için idari ve adli kapasitelerini güçlendirmektir. 1998’de Avrupa Komisyonu, idareleri ve kurumları eşleştirme mekanizmasını kullanarak, bu süreçte onlara yardım etmek için önemli beşeri ve mali kaynaklar harekete geçirmeye başladı.

Eşleştirme süreci, devlet memurlarının uzun süreli olarak geçici görev yoluyla gönderilmesi ve kısa süreli uzman heyetleri ve eğitim sağlanması ile, üye devletlerin büyük miktardaki uzmanlık birikimlerini aday ülkelerin yararlanmasına sunmaktadır.

Türkiye için eşleştirme projeleri, ilk defa 2002 ulusal programında öngörüldü. Programda 13 eşleştirme projesi bulunuyordu. 2003 programı kapsamında da, eşleştirme, 17 projenin sonuçlarına katkıda bulunarak, yine önemli bir unsur olacaktır. Söz konusu projeler geniş bir sektörler yelpazesine yayılmış olup, adalet ve içişleri alanında ve mali sektörde sayıca en fazladırlar. İç pazar, çevre, balıkçılık, enerji, ulaştırma ve bölgesel politika alanlarında da eşleştirme projeleri planlanmıştır.

13

Page 14: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

B. ÜYELİK KRİTERLERİ

1. Güçlendirilmiş siyasi diyalog ve siyasi kriterler

Haziran 1993’te Kopenhag AB Konseyi tarafından belirlenen, aday ülkelerce katılım için yerine getirilmesi gereken siyasi kriterler, bu ülkelerin “demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıkların sayılmasını ve korunmasını güvence altına alan kurumların istikrarını” sağlamış olmasını öngörmektedir.2

Türkiye üzerine 1998 İlerleme Raporunda, Komisyon aşağıdaki sonuca varıyordu:

“Siyasi açıdan değerlendirme, kamu otoritelerinin işleyişinde bazı aykırılıklar olduğunu, insan hakları ihlallerinin devam ettiğini ve azınlıklara muamele konusunda önemli eksikler bulunduğunu göstermektedir. Ordunun sivil denetiminin olmayışı, kaygı vericidir. Milli Güvenlik Kurulu kanalıyla ordunun siyasi hayatta oynadığı rol, bunu yansıtmaktadır. Güneydoğu Türkiye’deki duruma, askeri olmayan, sivil bir çözüm bulunmalıdır, zira ülkede gözlenen medeni ve siyasi hak ihlallerinin pek çoğu şu veya bu şekilde bu konuyla bağlantılıdır. Komisyon, Türk hükümetinin ülkedeki insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmede kararlılığını görmektedir, fakat bunun şimdiye kadar pratikte önemli herhangi bir sonucu olmamıştır. Türkiye’nin 1995’te içine girdiği demokratik reform süreci devam etmelidir.

Bu sorunların çözülmesine ek olarak, Türkiye, muhtelif komşu ülkelerle tüm anlaşmazlıkların uluslararası hukuka uygun olarak barışçı yollardan çözüme bağlanmasına yapıcı bir katkıda bulunmalıdır."

2002 İlerleme Raporunda, Komisyon şu saptamaları yapıyordu:

“Helsinki’de 1999 yılında Türkiye’nin adaylığı üzerine verilen karar, Türkiye’yi, bir dizi temel reformlar çıkarmaya teşvik etmiştir. Ekim 2001’de, insan hakları ve temel özgürlükler alanındaki güvenceleri sağlamlaştıran ve ölüm cezası nedenlerini kısıtlayan büyük bir anayasal reform kabul edildi. Kasım 2001’de yeni bir Medeni Kanun çıkarıldı. Şubat, Mart ve Ağustos 2002’de üç reform paketi kabul edildi. Barış zamanında ölüm cezası kaldırılmıştır. Olağanüstü hal, güneydoğudaki iki ilde kaldırılmış olup, hâlâ geçerli olduğu iki ilde de bu yılın sonuna kadar kaldırılmasına karar verilmiştir.

Bu reformların kabul edilmesi, Türkiye’nin siyasi liderlerinin çoğunluğunun, Avrupa Birliği değerleri ve standartlarıyla daha fazla uyumlaşma yönünde ilerlemeye kararlı olduklarının önemli bir işaretidir. Ağustos reformları, zor siyasi ve ekonomik koşullar altında kabul edilmiş olup, geleneksel olarak duyarlı konuları etkilediklerinden özellikle anlamlıdır.

Cezaevi sisteminde reform devam etti ve fiziksel koşulların iyileştirilmesinde ilerleme sağlandı. İzleme Kurulları ve yeni infaz hakimleri sistemi artık faaliyete

2 Bu arada, Mayıs 1999’da Amsterdam Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle, Kopenhag’da tanımlanmış olan siyasi kriterler, Avrupa Birliği Antlaşması’nın içinde bir anayasal ilke olarak esaslı biçimde yerleştirilmiştir. Avrupa Birliği üzerine pekiştirilmiş Antlaşmanın 6(1) sayılı maddesi şöyledir: “Birliğin kurucu ilkeleri, özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleridir.” Böylece, pekiştirilmiş Antlaşmanın 49. maddesinde “Madde 6(1)’de ortaya konulan ilkelere saygılı olan herhangi bir Avrupa devletinin Birliğe üye olmak için başvurabileceği” öngörülmektedir. Bu ilkeler, Aralık 2000’de Nice AB Konseyinde ilan edilen Avrupa Birliği Temel Haklar Belgesinde vurgulanmıştır.

14

Page 15: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

geçmişlerdir. İşkenceyi Önleme Avrupa Komitesi’nin (CPT) tavsiyeleri uygulanmaktadır. Ancak, ilerlemeye karşın, F tipi cezaevlerinde bazı problemler sürmektedir.

Yargılama öncesi tutuklama (polis gözaltı) süresinin azaltılması, işkenceye karşı mücadele bağlamında olumlu bir gelişmedir. Ancak, bir avukata derhal erişme olanağının yokluğu nedeniyle, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kapsamında mahkum edilen tutuklular için kapalı hapislik devam etmektedir. Olağanüstü hal yönetiminde olan bölgelerde daha uzun gözaltı süreleri hâlâ geçerlidir. İşkence ve kötü muamele iddiaları devam etmiş ve bu türden ihlaller ile suçlanan kişilerin yargılanmasında pek az ilerleme olmuştur.

Ağustos reform paketi, mahkumiyetleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi’ne aykırı bulunmuş olan kişilerin yeniden yargılanmasını öngörmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun 159. maddesinde yapılan değişikliğin anlamı, devlet kurumlarını “tahkir” etmek “maksadı” olmaksızın görüş açıklanmasının bundan böyle cezai yaptırıma tabi olmamasıdır. Ceza Kanunu’nun 312. maddesinde, Terörle Mücadele Kanununda, Basın Kanununda, Siyasi Partiler Kanununda ve Dernekler Kanununda yapılan değişiklikler, ifade, örgütlenme, basın ve yayın özgürlüğü üzerindeki bazı kısıtlamaları hafifletmiştir.

Ağustos paketi, Cumhurbaşkanı’nın vetosundan sonra Mayıs ayında Parlamento tarafından yeniden kabul edilmiş olan radyo ve televizyon yayınları kanunundaki bazı kısıtlamaları kaldırmıştır. Ancak, yazarlar, gazeteciler ve yayıncılara karşı davalar açılmaya devam edilmiştir.

Örgütlenme özgürlüğü alanında ilerleme kaydedilmiş, dernekler kanununda değişiklik yapılmış ve bazı kısıtlamalar kaldırılmıştır. Ancak, derneklerin yasaklanması için çeşitli gerekçeler sürmektedir.

Dernekler Kanunu’nun genel olarak kısıtlayıcı niteliği, önceden izin alma sistemi dahil, devam etmektedir. Türkiye’de yabancı dernekler, birtakım sınırlamalara ve katı denetimlere tabidir.

Ağustos paketi kapsamında, Türkçe’den başka dillerde yayın ve öğretim yapılmasına artık müsaade verilmiştir. Dernekler Kanunu değiştirilmiş olmakla beraber, dinsel azınlıklar, tüzel kişilik, mülkiyet hakları, din adamlarının eğitilmesi ve öğrenim konularında sınırlamalarla karşı karşıya olmaya devam etmektedirler.

Yeni Medeni Kanun, cinsiyet eşitliğini geliştirmeyi ve çocuğun korunması ve haklarıyla ilgili güvenceleri sağlamlaştırmayı amaçlayan hükümler içermektedir. Türkiye, Irk Ayrımcılığının Bütün Biçimlerinin Kaldırılmasına Dair 1969 BM Sözleşmesi’ni onaylamıştır. Ancak, sendikalar kısıtlamalara tabi olmaya devam etmekte ve çocuk emeği sürmektedir. “Namus cinayetleri” için ceza indirimleri öngören mevzuat hâlâ geçerlidir.

Yargı sisteminde reform devam etmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yetkisi daraltılmış ve yargılama öncesi gözaltı süresi azaltılmıştır. Ancak, bu mahkemelerin işleyişi hâlâ uluslararası standartlar ile uyumlu değildir. Yargının her zaman bağımsız ve tutarlı bir biçimde davranmadığı yolunda haberler devam etmektedir.

15

Page 16: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Hâkimler ve güvenlik güçleri için insan hakları konusunda eğitim kursları düzenlenmiştir.

Geçen yıl içinde, Türkiye’nin kamu yaşamında daha fazla saydamlık amacıyla birtakım girişimler yapılmıştır. Buna karşın, yolsuzluk ciddi bir problem olmaya devam etmektedir. Avrupa Konseyi’nin bu konuya ilişkin Sözleşmeleri henüz onaylanmamıştır.

Güneydoğunun iki ilinde olağanüstü halin kaldırılması, orada günlük yaşam koşullarında bir iyileşmeye yol açmıştır. Bölgede insan haklarının korunması güçlendirilmelidir.

Milli Güvenlik Kurulu’nun bileşimi ve rolünde yenilikler getiren Anayasa değişikliği uygulamaya konulmuştur. Ancak, bu yenilikler, Milli Güvenlik Kurulu’nun pratikteki işleyiş tarzını değiştirmiş gibi görünmüyor.

Türkiye, Kıbrıs probleminin kapsamlı bir çözümüne ulaşmak için Kıbrıs’taki iki toplumun liderleri arasında dolaysız görüşmelere desteğini ifade etmeyi sürdürmüştür. AB, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yapılan açıklamalar uyarınca, Kıbrıs Türk liderliğini, katılım müzakerelerinin bitmesinden önce bir uzlaşmaya varılması yönünde çalışmaya teşvik etmek için Türkiye’nin yeni adımlar atması gereğini vurgulamıştır.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler, gelişmeye devam etmiştir. Yeni güven arttırıcı tedbirlerin uygulamaya konulmasına yönelik çabalar devam etmektedir. İki ülkenin dışişleri bakanları arasında Ege Denizi üzerine araştırıcı temaslar Mart 2002’de başladı.

Genel olarak, Türkiye, Komisyon’un 1998’de yayımladığı rapordan bu yana ve özellikle geçen yıl içinde, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek yönünde önemli ilerleme kaydetmiştir. Ağustos 2002’de kabul edilen reformlar çok kapsamlıdır. Hep birlikte ele alındığında, bu reformlar, Türkiye’de demokrasinin güçlendirilmesi ve insan haklarının korunması için altyapının büyük kısmını sağlamaktadır. Türk yurttaşlarının Avrupa Birliğinde geçerli olan haklar ve özgürlükler ile uyumlu olan haklar ve özgürlüklerden gitgide daha çok yararlanmasına olanak verecek yeni değişmelerin yolunu açmaktadırlar.

Bununla birlikte, Türkiye siyasi kriterleri tam olarak yerine getirmemiştir. İlk olarak, reformlar, temel hak ve özgürlüklerin bütünüyle kullanımı üzerinde, bu raporda gösterilen önemli birtakım sınırlamalar içermektedir. Yazılı basın ve yayıncılık, barışçıl toplantı özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, din özgürlüğü ve hukuki tamir ve tazmin hakkı başta olmak üzere, özellikle ifade özgürlüğü alanında, önemli kısıtlamalar devam etmektedir.

İkinci olarak, reformların birçoğu, Avrupa standartlarıyla uyumlu olması gereken yönetmelikler veya başka idari düzenlemeler kabul edilmesini gerektirmektedir. Bunlardan bazıları kabul edilip uygulamaya konulmuş, bazıları ise oluşturulmaktadır. Etkili olmak için, reformların, ülke çapında farklı düzeylerde yürütme ve yargı organları tarafından pratikte uygulanması gerekli olacaktır.

Komisyon’un görüşünde, Yüksek Seçim Kurulu’nun önemli bir siyasi partinin başkanının 3 Kasım genel seçimlerine katılmasına izin vermeme kararı, reformların ruhunu yansıtmamaktadır.

16

Page 17: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Üçüncü olarak, siyasi kriterler kapsamında ortaya çıkan birtakım önemli konular henüz yeterli biçimde çözülmemiştir. Bunlar arasında, işkence ve kötü muameleye karşı mücadele, ordunun sivil denetimi, şiddet içermeyen görüşler ifade etmekten dolayı hapsedilen kişilerin durumu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyulması vardır.

Son yıllarda kaydedilen önemli ilerlemenin ve daha fazla dikkat isteyen geri kalan konuların ışığında, Türkiye, hukukta ve uygulamada demokrasiyi ve insan haklarının korunmasını güçlendirmek için reform sürecini izlemeye teşvik edilmektedir. Bunun yapılmasıyla, Türkiye, siyasi kriterlere tam uyumun önündeki geri kalan engelleri aşabilecektir.”

Aşağıdaki bölüm, ülkenin yürütme ve yargı organlarının genel işleyişi dahil, Kopenhag siyasi kriterleri perspektifinden, Türkiye’deki gelişmelerin genel bir değerlendirmesini sunmaktadır. Bu gelişmeler, özellikle adalet ve içişleri sahasında, ülkenin müktesebatı uygulama yeteneğine ilişkin gelişmeler ile birçok bakımdan sıkıca bağlantılıdır. Türkiye’nin adalet ve içişleri sahasındaki müktesebatı uygulama yeteneğinin gelişimi üzerine spesifik bilgiler, bu Rapor’un ilgili bölümünde (Başlık 24 - Adalet ve içişleri sahasında işbirliği) bulunabilir.

1.1. Son gelişmeler

Son bir yıl içinde, farklı mevzuat konularında değişiklikler getiren dört önemli siyasi reform paketi kabul edilmiştir. Reformlardan bazıları, ifade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü, kültürel haklar ve ordunun sivil denetimi gibi Türkiye bağlamında duyarlı konularla ilgili olduklarından, büyük siyasi anlam taşırlar. Bu bağlamda, Temmuz 2003’te kabul edilen yedinci reform paketi özellikle önemliydi. 3 Kasım 2002’de seçilen yeni Parlamento, bu “reform paketleri”ni çok büyük çoğunluklarla kabul etti. Bu süreç boyunca, genel olarak Türk halkı, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin değerlerine ve standartlarına yaklaştırmayı amaçlayan değişikliklere tam desteğini gösterdi.

Hükümet de, reformların etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için, bir Reform İzleme Grubu kurulması gibi adımlar atmıştır. Ayrıca, hükümet işkenceye karşı bir sıfır hoşgörü politikası ilan etti. Güneydoğu’nun geri kalan bütün illerinde olağanüstü hal, 30 Kasım 2002’de kaldırıldı.

Ancak, bazı olumlu gelişmelere karşın, reformların pratikte getirdiği sonuçlar sınırlı kalmıştır. Şimdiye dek, uygulama yavaş ve düzensiz olmuştur.

Türk hükümeti birçok defa ifade etmiştir ki onun ana hedefi, gelecek yıl Avrupa Komisyonu’nun olumlu bir değerlendirme yapabilmesi ve böylece Aralık 2004’te AB Konseyi’nin Türkiye ile katılım müzakereleri açmak için bir karar almasına zemin hazırlamak üzere Kopenhag siyasi kriterlerini o tarihe kadar yerine getirmektir.

Buna paralel olarak, Uluslararası Para Fonu’nun talepleri uyarınca önemli ekonomik reformlar devam etmiştir. Bu reformlar, Türk ekonomisinin istikrar kazanmasına ve gitgide canlanmasına katkıda bulunmuşlardır.

Aralık 2002’de AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin AGSP’ye katılması konusunda varılan kapsamlı uzlaşmanın Türkiye tarafından kabul edilmesi, AB ve NATO arasındaki kalıcı düzenlemelerin kesinleştirilmesine ve daha sonra Berlin Artı gündeminin uygulanmasına zemin hazırladı.

17

Page 18: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili ilişkiler, olumlu yönde gelişmeye devam etmekte olup, her iki ülkenin hükümetleri yakınlaşmanın sürdürülmesi için en yüksek düzeyde açık taahhütlerde bulunmuşlardır. İki ülkenin dışişleri bakanları arasında çeşitli ilave güven arttırıcı tedbirler kararlaştırılmıştır.

Türk siyaset manzarası, 3 Kasım 2002 parlamento seçimleriyle değişikliğe uğramıştır. Uzun süre koalisyon hükümetlerince yönetildikten sonra ilk defa, Türkiye, parlamentoda büyük bir çoğunluğa sahip AK Parti (Adalet ve Kalkınma Partisi) tarafından kurulan bir tek-parti hükümetine kavuşmuştur.

Mart ayında, güneydoğudaki Bingöl şehrinde meydana gelen bir deprem, 70 çocuğun ölmesi dahil, birçok can kaybına yol açmış ve önemli maddi hasar yaratmıştır.

Anayasa Mahkemesi, Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) kapatmaya karar vermiş ve başsavcı Demokratik Halkın Partisi (DEHAP) aleyhine kapatma talebiyle dava açmıştır. Ayrıca, Yargıtay, DEHAP’ın Kasım 2002 seçimlerine katılmak için sahte belgeler vermekten sorumlu olduğuna karar vermiştir.

1.2. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü

Parlamento

3 Kasım 2002’de parlamento seçimleri yapıldı. Seçimlerin sonucunda, katılan 18 partiden yalnızca ikisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmektedir: Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP). AKP oyların üçte birden fazlasını alarak 363 sandalye kazandı. Bu sayı, Anayasa’da değişiklik yapmak için gereken üçte iki çoğunluktan sadece 4 sandalye eksiktir. CHP 178 sandalye elde ederek ana muhalefet partisi oldu. Ayrıca, 9 bağımsız milletvekili seçildi.

Seçimler bazı illerde Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi üyelerince izlendi. Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları AGİT Bürosu (ODIHR) Seçim Değerlendirme Heyeti, kurulmuş demokrasilerde ve geçiş halindeki ülkelerde seçim uygulamalarını değerlendirme programı uyarınca, 29 Ekim - 4 Kasım 2002 arasında Türkiye’yi ziyaret etti. AGİT/ODIHR, seçimlerin uluslararası standartlara uygun şekilde yapıldığı ve geçen iki yılda tesis edilmiş olan önemli anayasal ve yasal reformlar sonucunda seçimlere ilişkin genel yasal çerçevenin daha da iyileşmiş olduğu görüşüne vardı.

Raporlama döneminde, Parlamento, seçilme hakkıyla ilgili Anayasa’nın 76. maddesini tadil eden bir Anayasa değişikliği kabul ederek, seçimlere katılma yasağının kapsamını terörist eylemlere katılmış olmakla sınırlandırdı. Cumhurbaşkanı’nın veto etmesinden sonra, bu anayasa değişikliği, Parlamento tarafından aynen ikinci defa kabul edildi. Parlamento, bundan başka, genel seçimlerde adaylar için yaş sınırının 25’e indirilmesine yönelik bir anayasa değişikliğini de kabul etti.

Siyasi reform paketleri dışında (bkz. Bölüm B.1.3-İnsan hakları ve azınlıkların korunması) Parlamento 143 yeni yasa kabul etti ve Medeni ve Siyasi Haklar Üzerine Uluslararası Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Üzerine Uluslararası Sözleşme gibi bazı uluslararası ve Avrupa sözleşmelerini ve İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşme’ye (AİHS) ek 6 numaralı protokolü onayladı.

18

Page 19: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Birkaç yıl tartışıldıktan sonra, 15 Nisan 2003 tarihinde, AB Uyum Komisyonu denilen bir Parlamento Komisyonu kuruldu. Bu danışma komisyonu, Türkiye’nin katılım öncesi süreciyle ilgili gelişmelerin izlenmesinden ve müktesebat ile uygunluğu denetlemek için yasa tasarılarının incelenmesinden sorumludur.

Anayasa değişiklikleri konusunda bir Parlamento Komisyonu, Anayasa’nın başka maddelerinin de değiştirilmesi amacıyla çalışmaya devam etmiştir.

Parlamento İnsan Hakları Komisyonu, hükümete belirli tavsiyeler ile, olağanüstü halin kaldırılması ışığında güneydoğudaki insan hakları durumu üzerine özel raporlar hazırladı. Komisyon, insan hakları ihlalleri konusunda halkın şikayetlerini toplamış ve ilgili makamlardan, gerekli olduğunda, durumu izleyip düzeltmelerini talep etmiştir. Komisyon üyeleri, eski Demokrasi Partisi (DEP) ile ilgili Sadak, Zana, Dicle ve Doğan davasında yeniden yargılama dahil, birtakım davaları da yakından izlemişlerdir.

1 Mart 2003’te, Parlamento, Türkiye’nin güneydoğusunda ABD birlikleri konuşlandırılmasını ve Irak’ta Türk birlikleri konuşlandırılmasını öngören bir hükümet tezkeresini reddetti. Hükümet tezkereyi bir kez daha sundu ve 7 Ekim tarihinde tezkere Parlamento tarafından kabul edildi.

Anayasa Mahkemesi, yasa çıkarılmasını hızlandırmak için Şubat 2001’de kabul edilen Parlamento içtüzüğünün bazı maddelerini iptal etti. Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir komisyon raporunun genel kurulda okunup okunmayacağı konusunda oylama yapılması hakkına sahiptir.

Yürütme

1987’den beri ilk defa, genel seçimlerden sonra Kasım ayında, AKP’li Başbakan Abdullah Gül’ün önderliğinde bir tek-parti hükümeti görev aldı.

İlgili anayasa değişikliğinin kabul edilmesi üzerine Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinden sonra, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Erdoğan’ın kurduğu hükümet, 23 Mart 2003’te Parlamento’dan güvenoyu aldı. Hükümetin programı, özellikle siyasi partiler kanunu, seçim kanunu ve ceza kanunu üzerinde durularak, kapsamlı siyasi reformlar gerçekleştirme niyetini açıklamaktaydı. Program, aynı zamanda, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik devlet ilkelerini kutsayan ve temel özgürlükleri garanti eden yeni bir Anayasa oluşturma planlarından söz etmekteydi. Bu planların bazıları kısmen uygulanmıştır.

AB’ye katılım hedefi, hükümetin başlıca öncelikleri arasında olmuştur. Hükümet, çeşitli vesileler ile, 2004 sonuna kadar Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirme taahhüdünü yinelemiştir. Temmuz ayında, hükümet, Müktesebatın Benimsenmesi için gözden geçirilmiş bir Ulusal Program (MBUP) kabul etmiş, siyasi partilere ve STK’lara tartışma için sunmuştur.

Hükümet, reformların etkili biçimde uygulanmasını sağlamak amacıyla, Eylül ayında bir Reform İzleme Grubu kurmuştur. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Gül’ün başkanlığında bu Grup her hafta toplanmaktadır. Bu grubun görev kapsamı, reformların pratikte uygulanması alanında karşılaşılan güçlükleri belirlemek amacıyla araştırma gezileri yapılmasını içermektedir.

19

Page 20: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Raporlama döneminde, Cumhurbaşkanı, devlete ait ormanların satılması olanağına ilişkin anayasa değişikliği ve Temmuz 2003’te Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesinin (“devletin bölünmezliği aleyhine propaganda”) kaldırılmasına ilişkin yasa dahil, Parlamento tarafından kabul edilen bazı yasal düzenlemeleri veto etti. Söz konusu yasa, Parlamento tarafından yeniden kabul edildi ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı.

Ocak ayında hükümet, kamu yönetiminin ve idarenin işleyişini ıslah etmek, kamu hizmetinde insan kaynaklarının daha saydam bir yönetimini sağlamak ve yolsuzluğa karşı mücadeleyi güçlendirmek amaçlarına yönelik bir eylem planı açıkladı. Bu plan kapsamındaki düzenlemelerden biri, bakanlıkların sayısını 36’dan 23’e indirmek olmuştur. Eylem planının gerçekleştirilmesini koordine etmek için hükümetçe kurulan bir bakanlıklar arası komite, Mart ayında Başbakan tarafından oluşturuldu.

Bazı durumlarda, Parlamento’nun kabul ettiği siyasi reformların belirli unsurlarının uygulanmasından sorumlu yürütme organlarınca hazırlanan düzenlemeler, çok katı şartlar koymak suretiyle, bu reformların kapsamını önemli ölçüde daraltmıştır. Aralık 2002’de Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu tarafından kabul edilen, Türkçe dışındaki dillerde radyo ve TV yayınlarına ilişkin yönetmelik, Ocak 2003’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kabul edilen, cemaat vakıflarınca taşınmaz mal edinilmesine ilişkin yönetmelik ve çocuklara ana-babaları tarafından verilen, siyasi açıdan “incitici” olmayan adların tescil edilmesine izin veren genelge ile ilgili olarak durum özellikle böyle olmuştur.

Milli Güvenlik Kurulu

Sivil ve askeri makamlar arasındaki ilişkileri AB üyesi devletlerdeki uygulama ile aynı çizgiye getirmek amacıyla, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) hukuki çerçevesinde önemli birtakım değişiklikler yapılmıştır.

MGK’daki sivillerin sayısını da arttıran, Anayasa’nın 118. maddesiyle ilgili Ekim 2001’de yapılan değişikliği uygulamaya koyan bir yasayla, MGK’nın danışma organı niteliği teyit edilmiştir. Milli Güvenlik Kurulu Kanununda yapılan bir değişiklik ile, “MGK vardığı görüşleri ve tavsiyelerini Bakanlar Kurulu’na bildirir” şeklindeki hüküm kaldırılmıştır.

Sinema, Video ve Müzik Eserleri Denetleme Kurulundaki MGK temsilcisi, ilgili yasada yapılan bir değişiklik yoluyla, Kurul’dan çıkarılmıştır. Ancak, Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) gibi başka sivil kurullarda Milli Güvenlik Kurulu’nun bir temsilcisi bulunmaya devam etmektedir.

Temmuz ayında kabul edilen yedinci “reform paketi”, MGK’nın görevleri, işleyişi ve bileşiminde temel bazı değişiklikler getirdi. Milli Güvenlik Kurulu Kanununda yapılan bir değişiklik, MGK Genel Sekreteri’nin geniş yürütme ve denetim yetkilerini kaldırmıştır. Özellikle, MGK Genel Sekreterini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan adına, MGK tavsiyelerinin uygulanmasını izlemeye yetkili kılan hüküm iptal edilmiştir. MGK’nın herhangi bir sivil kuruma sınırsız erişimine izin veren başka hükümler de iptal edilmiştir. Genel Sekreterliğin yeni görevlerini tanımlamak için yeni bir yönetmelik çıkarılacaktır.

Bir başka değişiklik, Genel Sekreterlik görevinin bundan böyle yalnızca askeri bir kişi tarafından üstlenilmeyeceğini öngörmektedir. Ağustos ayında, görev süresi dolan Genel

20

Page 21: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Sekreter’in yerine bir yıl süreyle bir askeri aday tayin edilmesine karar verildi. MGK toplantılarının sıklığı da değiştirilmiş olup, MGK bundan böyle, ayda bir defa yerine, normal olarak iki ayda bir toplanacaktır.

Savunma harcamalarının saydamlığını arttırmak amacıyla yeni hükümler kabul edilmiştir. Parlamento’nun talebi üzerine, Sayıştay, silahlı kuvvetlere ait devlet mülkleri dahil, bütün kurumların hesaplarını ve işlemlerini denetlemeye yetkili olacaktır. Sayıştay denetimi, ulusal savunma gizliliği öngören Anayasa’nın 160. maddesi kapsamındaki kısıtlamalara tabi olmaya devam etmektedir.

Sayıştay’ın yetkisi ulusal savunmayı da içine alacak şekilde genişletildiği halde, Silahlı Kuvvetler, savunma bütçesinin hazırlanması ve oluşturulmasında ve savunmayla ilgili konulardaki kamu alımlarında çok büyük bir özerkliğe sahip olmaya devam etmektedir. Hâlâ, askeriye tarafından kullanılan iki bütçe-dışı fon vardır. Bu fonlardan biri, savunmaya ayrılan başlıca bütçe kaynaklarının yer aldığı savunma sanayini destekleme fonudur. Resmi verilere göre, ulusal savunma bütçesi, konsolide devlet bütçesinin %7’si tutarındadır.

MGK’dan başka, Türkiye’de silahlı kuvvetler, bir dizi gayrı resmi mekanizmalar yoluyla etkili olmaktadır. MGK’nın askeri üyeleri, çeşitli vesileler ile, konuşmalarında, medya açıklamalarında ve bildirilerinde, siyasi, sosyal ve dış politika konuları hakkında görüşlerini ifade etmişlerdir.

Genel olarak, yukarıda belirtilen değişiklikler, Milli Güvenlik Kurulu’nun işleyişini önemli ölçüde değiştirebilir. Askeriyenin sivil denetimi konusunda AB ülkelerindeki uygulamalar ile aynı çizgiye gelmek için, bu reformların etkili biçimde uygulanması, sivil kurullardan askeri temsilcilerin çekilmesi ve Parlamento’nun savunma bütçesi üzerinde tam kontrol sağlaması önemlidir.

Yargı sistemi

Türk yargı sistemi, bir Anayasa Mahkemesi, bir Danıştay, bir Yargıtay, bir Uyuşmazlık Mahkemesi ve ilk derece mahkemeler sisteminden oluşur. Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Askeri Mahkemeler de vardır.

Yargının etkinliğini güçlendirmeye katkıda bulunmuş olan birtakım yapısal değişiklikler yapılmıştır.

Aile mahkemelerinin kurulmasına dair yasanın kabulüyle mahkeme sistemi güçlendirilmiştir. Ocak ayından beri, 114 aile mahkemesi kurulmuş olup 63 tanesi faaliyete geçmiştir. Bu mahkemeler, aile hukukuyla ilgili davalara bakmaya yetkilidir. Bu mahkemelerin görevi, ailenin mali açıdan korunması dahil, çocuklar ve yetişkinler için koruyucu, eğitimsel ve toplumsal tedbirler almaktır. Bu mahkemeler, 100.000’den fazla nüfusu olan bütün şehirlerde kurulacaktır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) AİHS ve onun Ek Protokolleri’nin ihlal edilmiş olduğuna karar verdiği bütün hukuk ve ceza davalarında yeniden yargılamaya olanak vermek için Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu tadil edilmiştir. Yapılan tadiller, yeniden yargılama talebinde bulunmak için AİHM kararından sonra bir yıl içinde başvurulmasını öngörmektedir. (Bkz. Bölüm B.1.3. – İnsan hakları ve azınlıkların korunması – “Medeni ve Siyasi Haklar”)

21

Page 22: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Adli kayıtlar sistemi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesiyle uyumlulaştırılmıştır. Artık, 18 yaşından küçük çocukların cezai kayıtları, sıkı koşullar altında yalnızca savcılara gösterilebilecektir.

Çocuk mahkemeleri yasasında da değişiklik yapılarak, gençlerin çocuk mahkemelerinde yargılanma yaşı 15’ten 18’e çıkarılmıştır.

Sanıklar veya hükümlülere usulünce bildirim yapılmasını sağlamak amacıyla adli işlem ve kararların tebliğ edilmesi sistemi güçlendirilmiştir.

Adli Tıp Kurumu Yasası, adli işlemlerin hızlandırılması amacıyla tadil edilmiştir. Adli Tıp Kurumu’nun bir işlevi, iddiaların doğruluğunu saptamak amacıyla, gözaltında kötü muameleye uğramış olduklarını iddia eden kişilerin tıbbi muayenelerini yapmaktır. Bu alanda idari kapasite güçlendirilmiş ve ilave personel alımı için bütçede kaynak ayrılmıştır. Yapılan değişiklikler, bütün ceza mahkemesi bölgelerinde adli tıp müdürlükleri kurulmasını da öngörmektedir. Ayrıca, üç yeni Adli Tıp Müdürlüğü kurulmuş ve adli tıp teşkilatı yeni teknik ekipmanlar ile donatılmıştır. Ancak, mahkemelerdeki birçok adli tıp muayene odasında koşullar yetersiz durumda olmaya devam etmektedir.

Siviller üzerindeki askeri yargı yetkisini sona erdirmek ve askeri ceza usul yasasının hükümlerini ifade özgürlüğü konusunda daha önceki paketlerle kabul edilen reformlara uygun hale getirmek amacıyla, Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Muhakeme Usulleri Kanunu tadil edilmiştir. Dolayısıyla, bundan böyle, askeri mahkemeler, Ceza Kanunu’nun 58. maddesi kapsamında “askerleri isyana ve itaatsizliğe tahrik etmek, halkı askerlikten soğutmak ve milli savunmayı zayıflatmak” ile suçlanan gençler dahil, sivil kişileri yargılamayacaktır.

Yargının işleyişi konusunda, hem hâkimler, hem de savcılar, büyük bir iş yükü altındadır. Devlet Güvenlik Mahkemelerinde davaların süresi hafifçe artmıştır. Çocuk mahkemelerinde ortalama dava süresi, öteki ceza mahkemelerine kıyasla hâlâ daha uzun olsa da, azalmıştır. Mahkemelerin karşı karşıya oldukları muazzam iş yükü, duruşmalar için yeterli zaman bırakmamakta ve dava dosyalarının yeterince incelenememesine yol açmaktadır. Savunma hakları yönünden bu durumun belirli sonuçları söz konusudur.

Raporlama döneminde, Türkiye’de hâkim ve savcıların sayısı 9.020’den 9.162’ye çıkmıştır. Bir bilgi teknolojisi programı geliştirmeye yönelik Ulusal Yargı Ağı Projesi ilerlemeye devam etmiştir. Ülkedeki taşra birimlerinin çoğunda altyapı ve yazılımın kurulması tamamlanmış olup, söz konusu birimler Ankara’daki merkezi bakanlığa bağlanmıştır. Projenin hedefi, bütün taşra birimlerinin 2003 sonuna kadar bilgisayarlaşmasını tamamlamaktır.

Resmi rakamlara göre, 2002 ve 2003 yıllarında, Kasım 2001’de kabul edilen yeni Medeni Kanun’un uygulanması konusunda 1.132, yasaların AB hukukuyla uyumlulaştırılması konusunda 731, insan hakları alanında 4.594, adli tıp uygulamaları alanında 350, cezai konular ve insan hakları alanında 519 hâkim ve savcı eğitilmiş, ayrıca uluslararası mülteci hukuku gibi başka uzmanlık konularında çok sayıda daha küçük eğitim faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Hâkimleri ve savcıları, ayrıca noterler gibi başka adli görevlileri eğitmek için bir Adalet Akademisi kurulmuştur.

Ekim 2002’den bu yana, yaklaşık 1 100 hâkim ve savcının katılımıyla, değişik şehirlerde, “reform paketleri”nin uygulanması üzerine altı eğitim oturumu düzenlenmiştir.

22

Page 23: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Adalet Bakanlığı, AİHM içtihatlarının Türkçe çevirisini içeren bir kılavuz kitap hazırlayıp hâkimlere ve savcılara dağıtmıştır. Bundan başka, Adalet Bakanlığı’nın resmi İnternet sitesinde, AİHM’nin bütün kararları yayımlanmaktadır.

Yargı, siyasi reformların uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Mahkemeler reformları uygulamaya başlamışlardır. Madde 312 (sınıf, milliyet, din ve ırk düşmanlığına tahrik) ve Madde 159 (devlet kurumlarını tahkir) uyarınca bireylere karşı açılan davalar genelde beraat ile sonuçlanmıştır. Mahkemeler, terörle mücadele yasasının 8. maddesi kapsamında mahkum edilen kişilerin mahkumiyetlerini incelemeye ve bu kişilerin tahliye edilmesine karar vermeye başlamışlardır. Mahkemeler, Türk Ceza Kanunu’nun değiştirilmiş olan 169. maddesi kapsamında mahkum edilen kişilerin mahkumiyetlerini incelemeye ve, uygun hallerde, tahliye kararları vermeye de başlamışlardır.

Ancak, Ceza Kanunu’nun 312. ve 169. maddelerinin ve ayrıca terörle mücadele yasasının 7. maddesinin geniş biçimde kullanılmasından görüldüğü gibi, ifade özgürlüğüne ilişkin davalarda Ceza Kanunu maddelerinin tutarsız olarak kullanılmaya devam edildiğinin işaretleri vardır (Bkz. Bölüm B.1.3 – İnsan hakları ve azınlıkların korunması – Medeni ve siyasi haklar).

Geçen yıl olduğu gibi, yasal düzenleme hazırlıkları başlamış olmakla birlikte, istinaf mahkemeleri kurulmasında ilerleme kaydedilmemiştir. Yargıtay, ikinci derece mahkeme işlevlerini yerine getirmeye devam etmektedir. Yargıtay, her yıl aslında istinaf (ara kademe temyiz) mahkemelerince bakılması gereken ortalama 500.000 davaya bakmaktadır. İstinaf mahkemeleri kurulması, yargının hızını ve etkinliğini arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda, adil yargılama hakkının sağlanmasında önemli bir ileri adım olacaktır. Aynı zamanda, istinaf mahkemeleri kurulması, Yargıtay’ı aşırı iş yükünden kurtaracak ve esas işlevi olan Türk içtihadını birleştirme ve açıklığa kavuşturma üzerinde yoğunlaşmasına olanak verecektir.

Yargının her zaman tarafsız ve tutarlı biçimde davranmadığı yolunda haberler gelmeye devam etmektedir. Yargının bağımsızlığı ilkesi, Türk Anayasasında yer verilen bir ilkedir. Pratikte ise, yargı ve yürütme arasında organik bir bağlantı kuran başka anayasal hükümler, yargının bağımsızlığını zayıflatmaktadır. Anayasa, hâkimler ve savcıların, idari işlevleri bakımından, Adalet Bakanlığı’na bağlı olmalarını öngörmektedir.

Bundan başka, Türkiye’de bütün hâkimler ve savcıların tayin, terfi ve disiplin işlemleri ve genel olarak kariyerleri, Adalet Bakanı’nın başkanlık ettiği ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın da üye olduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenmektedir. Yüksek Kurulca görevden alınma ve Türkiye’nin daha az cazip bölgelerine tayin edilme olasılığı, hâkimlerin tutumlarını ve kararlarını etkileyebilir. Kurul’un bileşiminden başka, Yüksek Kurul’un kendi sekreteryasının olmayışı ve Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışması, yürütmenin etkisini daha da arttırmaktadır. Kurul, idari işleri yönünden, Adalet Bakanlığı’nın personel dairesine ve müfettiş kuruluna tamamen bağımlıdır.

Türk yargı sisteminin bir başka güçlüğü, delillerin işlenmesi alanındadır. Ceza takibatının bütün aşamalarına nezaret edilmesinden hukuken savcılar sorumlu olmakla birlikte, her günkü uygulamalar göstermektedir ki güvenlik kuvvetleri, gözaltına ilişkin olgular hakkında savcılara her zaman yeterince bilgi vermemektedir. Savcıların yargılama öncesi soruşturma aşamasında güvenlik kuvvetleri üzerinde niçin yeterli nezaret icra etmediklerinin ve birçok olayın niçin yetersiz hazırlıkla dava aşamasına geldiğinin de açıklaması, ağır iş yükü olarak görünmektedir. Dolayısıyla, savcılar,

23

Page 24: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

olayların soruşturulması ve davaların hazırlanması üzerinde daha yakın kontrol icra etmelidirler.

Gözaltına alınan kişinin haklarının iyileştirilmesi konusunda bir miktar ilerlemeye ve “incommunicado gözaltı”nın (incommunicado-dışarıdakilerle görüştürülmeyen) kaldırılmasına rağmen (bkz. Bölüm B.1.3. – İnsan hakları ve azınlıkların korunması – “Medeni ve siyasi haklar”), Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yetkilerini, sorumluluklarını ve işleyişini, özellikle savunma hakları yönünden, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması alanındaki Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirme ihtiyacı devam etmektedir. Bu mahkemelerin kaldırılması, yargının yüksek düzeydeki üyeleri tarafından açıkça talep edilmiş ve hatta Türk Hükümeti’nin üyelerince ilan edilmiştir.

Yolsuzluğa karşı tedbirler

Yolsuzluğa karşı tedbirler alınmasında belli bir ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, araştırmalar göstermeye devam etmektedir ki yolsuzluk Türkiye’de çok ciddi bir problem olarak sürmektedir. Yolsuzluğa daha açık olan sektörlerin medya, hükümet, inşaat ve sağlık olduğu bildirilmektedir. Ayrıca, işadamlarının %80’i, yabancı yatırımları önleyen başlıca engelin yolsuzluk olduğuna inanmaktadır.

Parlamento, geçen Nisan ayında, Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluk Üzerine Medeni Hukuk Sözleşmesi’ni onaylayarak, Avrupa yolsuzlukla mücadele standartlarına uyulmasını izleyen Yolsuzluğa Karşı Devletler Topluluğu’na (GRECO) Türkiye’nin katılması için yolu açmıştır.

Ocak ayında, Parlamento, Türkiye’nin 2000 yılında taraf olduğu ilgili OECD Sözleşmesi’ni uygulamaya geçirmek amacıyla, uluslararası ticari işlemlerde yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesiyle mücadele konusunda mevzuat değişikliği yaptı. Söz konusu yasa, bir yabancı kamu görevlisine rüşvet verilmesini Türk Ceza Kanunu çerçevesinde bir suç olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, rüşvet gelirlerinin aklanmasını da Türk ceza sisteminde bir suç haline getirmektedir.

Adli sicil sistemi de, kayıtların tutulma süresi yönünden değiştirilmiştir. Bu süre, mali suçlar (rüşvet, zimmet, sahtecilik, vs.) ile ilgili mahkumiyetlerde beş yıldan on yıla, hapis cezalarında beş yılın üstüne çıkarılmıştır.

Ocak ayında, yolsuzluğun ekonomik ve sosyal boyutlarını analiz etmek ve gerekli tedbirleri belirlemek için bir meclis araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon, Temmuz ayında raporunu yayınladı. Raporda, kamu ihaleleri, özelleştirme işlemleri ve başka konularda bir dizi yolsuzluktan dolayı bir başbakan dahil çok sayıda siyasetçi ve eski bakanları soruşturmak için alt-komisyonlar kurulması önerilmekteydi. Ayrıca, dokunulmazlıkların sınırlandırılması ve eski bakanlar ve başbakanların yeniden yargılanmasının kolaylaştırılması teklif edilmekteydi.

Ocak ayında kabul edilen eylem planında, Hükümet, yolsuzluğa karşı mücadeleyi güçlendirmeyi hedefleyen çeşitli tedbirler ve girişimlere yer verdi. Bu tedbirler arasında, kamu yaşamında saydamlığı arttırmaya yönelik bir Toplumsal Bilgilendirme Yasası ve bir Devlet Memuriyeti Davranış Tüzüğü bulunmaktadır.

Ancak, planda öngörülen kurumsal mekanizmaların birçoğu henüz kurulmamıştır: dokuz bakanlık ve daireden oluşan Bakanlıklar arası Komisyon ilan edilmiş fakat henüz

24

Page 25: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

toplanmamıştır; (Daire Başkanları gibi) yüksek düzeyde memurlardan oluşacak olan Yönlendirme Komitesi kurulmamıştır.

Mayıs 2002 ve Mayıs 2003 arasında, Gümrük Müfettişleri, savcılara 170 soruşturma raporu sundular. Aynı dönemde, Gümrük Kontrolörleri 457 soruşturma raporu hazırladılar ve savcılara sundular.

1.3. İnsan hakları ve azınlıkların korunması

Yukarıda belirtildiği gibi, Ağustos 2002’den beri dört yeni reform paketi kabul edilmiştir. Bunlar, 4778 sayılı yasa (dördüncü paket) ile Ocak 2003’te, 4793 sayılı yasa (beşinci paket) ile Şubat ayında, 4928 sayılı yasa (altıncı paket) ile Temmuz ayında ve 4963 sayılı yasa (yedinci paket) ile Ağustos ayında kabul edildiler. Reform paketleri, insan haklarıyla ve azınlıkların korunmasıyla ilgili çeşitli konulara yöneliktir. Bunlar arasında, işkenceye karşı mücadelenin güçlendirilmesi, ifade, örgütlenme, gösteri ve barışçıl toplantı özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin kapsamının genişletilmesi, hukuki tazmin ve telafi yollarının ıslah edilmesi ve kültürel hakların iyileştirilmesi vardır. 2002 ve 2003 reform paketlerindeki düzenlemeleri uygulamak için, yeterli makamlarca bazı yönetmelikler ve genelgeler de çıkarılmıştır. Söz konusu mevzuatın ayrıntılı değerlendirmesi aşağıda verilmektedir.

Türkiye, insan hakları üzerine uluslararası sözleşmeler yönünde ilerleme kaydetmiştir. Parlamento, Haziran 2003’te, Medeni ve Siyasi Haklar Üzerine BM Uluslararası Sözleşmesi’ni ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Üzerine BM Uluslararası Sözleşmesi’ni onayladı. Ancak, Türkiye eğitim hakkı ve azınlıkların hakları yönünden bu Sözleşmelere çekinceler koydu. Haziran 2003’te, Parlamento, savaş zamanı ve yakın savaş tehlikesi dışında ölüm cezasının kaldırılması üzerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 6 numaralı protokolü de onayladı. Bununla birlikte, Türkiye ilgili onay belgelerini BM’ye ve Avrupa Konseyine henüz tevdi etmiş değildir.

Türkiye, Medeni ve Siyasi Haklar Üzerine BM Uluslararası Sözleşmesi’ne ek Seçimlik Protokolü, Ulusal Azınlıkların Korunması için Avrupa Konseyi Çerçeve Sözleşmesi’ni, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Belgesi’ni ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü’nü imza etmemiştir.

Ekim 2002’den bu yana, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye ile ilgili 92 karar vermiştir. Mahkeme, bunların 43’ünde, Türkiye’nin AİHS’yi ihlal ettiğini saptadı (sadece bir davada Türkiye’nin Sözleşmeyi ihlal etmediğine karar verildi) ve 47 dostane çözüme varıldı – bunların birçoğunda, bir miktar para ödenmesinden öteye, bireysel ve genel tedbirler almaya yönelik taahhütler söz konusuydu. Bu dönemde, AİHM’ye Türkiye ile ilgili 2614 yeni başvuru yapıldı.

Türkiye, hâlâ AİHM kararlarının icrasıyla ilgili problemlerle karşı karşıyadır.

Türkiye, ifade özgürlüğü hakkının bazı ihlallerini düzeltmek için – Mahkeme tarafından 1999’da emredilmiş olan – bütün gerekli tedbirleri, yani haksız biçimde verilen cezai mahkumiyetlerin iptal edilmesi ve medeni hakların iade edilmesini henüz gerçekleştirmemiştir. Türkiye, 2000-2002 döneminde adil tazminat ödenmesindeki bazı hataların neden olduğu sorunları da tam olarak düzeltmiş değildir.

25

Page 26: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ekim 2003’te, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Institut de Prêtres français (Asompsiyon Rahipler Topluluğu) davasında3 (2000) varılan bir dostane çözüm sonrasında yapmış olduğu taahhütlere Türkiye tarafından uyulmaması konusunda bir Ara Karar kabul etti (bkz. aşağıda “Medeni ve siyasi haklar” altında). Komite, bundan başka, Türkiye’ye karşı Kıbrıs davasında öğrenim hakkıyla ilgili hükümlere Türkiye’nin uymaması konusunda da bir Ara Karar kabul etti (2001).4

Başvuranların mülkiyet hakkının ihlal edilmesine ilişkin Loizidou davasında5, Haziran 2003’te Türkiye, 1998 yılında Mahkeme tarafından emredilen maddi tazminatı Ekim 2003’e kadar ödeyeceğini taahhüt etti. Bu raporun yazıldığı sırada, söz konusu ödeme yapılmamıştı.

Öte yandan, Komite, güvenlik kuvvetlerince yapılan ihlallere ilişkin 48 kararın6 ve ifade özgürlüğü hakkına müdahale konusunda 34 kararın7 icrasıyla ilgili olarak daha fazla ilerleme sağlanmış olduğunu kabul etti. Yine de, Komite gerekli bütün tedbirlerin alınmamış olduğunu saptadı ve Türkiye tarafından tam icra konusunda somut delil gösterilinceye kadar izleme rolünü oynamaya devam edeceğini kararlaştırdı.

Beşinci reform paketi kapsamında, AİHM kararları ışığında yeniden yargılamaya olanak veren düzenlemeler kabul edildi. Şimdi, AİHM tarafından 4 Şubat 2003 öncesinde kesinleştirilmiş olan bütün kararlar için ve ayrıca o tarihten sonra yapılmış başvurular için yeniden yargılama olanağı geçerlidir. Ancak, dostane çözümlerde ve 4 Şubat öncesinde henüz kesin karara bağlanmamış olan davalarda yeniden yargılama olanağı geçerli değildir. Öcalan davası da8, 4 Şubat öncesinde kesin karara bağlanmamış olan davalar arasındadır. Yapılan değişiklikler sonucunda, 28 Mart 2003 tarihinde açılmış ve halen devam etmekte olan eski Demokrasi Partisi’ne (DEP) üye milletvekillerinin (Sadak, Zana, Dicle ve Doğan9) yeniden yargılanması dahil olmak üzere, adli makamlara 16 yeniden yargılama başvurusu yapılmıştır. Ancak, özellikle savunmanın hakları konusunda, duruşmaların adil yargılamaya ilişkin AİHS hükümlerine uygunluğu yönünden ciddi kaygılar vardır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Ekim 2003’te, bu kaygıları Türk makamlarına resmen bildirmeye karar verdi. Altıncı reform paketiyle, ceza ve hukuk davaları yanında idari davalar da, yeniden yargılama konusundaki hükümlerin kapsamına girmektedir.

İnsan haklarının korunması ile ilgili olarak, geçen iki yılda kurulmuş olan resmi insan hakları kurulları ve komitelerinin kompleks yapısı güçlendirilmiştir. Yerel düzeyde, ilçe İnsan Hakları Kurullarının sayısı, 2002 yılında 831’den 2003 yılında 859’a yükselmiştir.

Hükümetin insan hakları teşkilatının bir temsilcisini de içeren Reform İzleme Grubu, bütün insan hakları ihlal iddialarının araştırılmasını sağlamakla görevlidir.

3 Institut de Pretres français – Türkiye davası (Başvuru No. 26308/95)

4 Kıbrıs-Türkiye davası (Başvuru No.25781/94)

5 Loizidou – Türkiye davası (Başvuru No. 15318/89)

6 Bkz. Int Res DH (2002) 98

7 Bkz. Int Res DH (2001) 106

8 Öcalan-Türkiye davası (Başvuru No.46221/99)

9 Sadak, Zana, Dicle, Doğan-Türkiye davası (Başvuru No. 29900/96 ile 29903-96)26

Page 27: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Nisan 2003’te Jandarma Komutanlığı bünyesinde bir İnsan Hakları İhlalleri Soruşturma ve Değerlendirme Merkezi kuruldu. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, iddia edilen insan hakları ihlallerini araştırdı ve ilgili kurumlara gönderilen raporlar hazırladı. Komisyon, örnek olarak, eski olağanüstü hal illerinde hayatın normalleşmesi yönünden güneydoğuda incelemeler yaptı ve ülkenin birçok yerinde polis karakollarına (önceden haber verilmeden) çok sayıda ziyaretlerde bulundu.

İnsan hakları eğitiminde, ortak Avrupa Komisyonu-Avrupa Konseyi girişimine ek olarak, bazı özel projeler gerçekleşmiştir. Söz konusu ortak girişimin kapsamında, yargı başta olmak üzere devlet memurları için insan hakları eğitimi, toplum içinde insan hakları konusunda bilinçlenme ve hukuk reformu konusunda destek bulunmaktadır. Bu bağlamda, Mayıs 2003’te yargı için AİHM içtihatları konusunda bir eğitim programı başladı.

Ayrımcılığa karşı mücadele ile ilgili olarak, 2001 yılında imza edilmiş olan, kamu makamlarınca ayrımcılığın genel olarak yasaklanması hakkında AİHS’ye ek 12 sayılı protokol henüz onaylanmamıştır. Türkiye, ayrımcılığa karşı kapsamlı bir stratejiye veya yasal ve yönetsel hükümlere hâlâ sahip değildir. Ayrıca, etnik köken, din veya dil gibi, bütün yasaklanmış gerekçeler temelinde herhangi bir ayrımcılığın türünü ve kapsamını gösterecek istatistiksel verilerden de yoksundur. Türkiye, AT Antlaşması’nın 13. maddesi temelinde ayrımcılığa karşı AB müktesebatını kendi hukuk sistemine aktarmalı ve uygulamalıdır (ayrıca bkz. Başlık 13 – Sosyal politika ve istihdam).

Medeni ve siyasi haklar

Yukarıda belirtildiği gibi, Ağustos 2002’te ölüm cezasının kaldırılmasının ardından, Haziran 2003’te Parlamento, savaş zamanı ve yakın savaş tehdidi dışında ölüm cezasını yasaklayan AİHS’ye ek 6 numaralı protokolü onayladı.

Altıncı reform paketi, bütün ölüm cezalarını (savaş zamanı ve yakın savaş tehdidi dışında) müebbet hapis cezalarına çevirerek, var olan mevzuatı ölüm cezasının kaldırılmasıyla uyumlaştırmaya yönelik bir düzenleme içerir.

Öcalan davasıyla ilgili olarak, AİHM, Mart 2003’te, Türkiye’nin özellikle ölüm cezası yönünden ve başvuranın tutuklanması ve yargılanması noktasında başvuranın şikayetleriyle ilgili olarak AİHS’nin 3, 5 ve 6 sayılı maddelerini ihlal etmiş olduğuna karar verdi. Ancak, Temmuz 2003’te, hem Öcalan hem de Türk Hükümeti, Büyük Daire önünde bu davayı izlemek amacıyla yeni adımlar attılar.

İşkence ve kötü muamelenin önlenmesiyle ilgili olarak, Hükümet işkenceye karşı bir “sıfır hoşgörü” politikası benimsemiştir. Bu konudaki mevzuat önemli derecede güçlendirilmiştir. Uygulama bazı somut sonuçlar getirmiş olmakla birlikte, durum düzensizdir ve işkence vakaları sürmektedir.

İşkence ve kötü muamele suçları için verilen mahkumiyetlerin ertelenmesini veya para cezalarına çevrilmesini önlemek için dördüncü reform paketi kapsamında Ceza Kanunu’nun 243. (işkence) ve 245. (kötü muamele) maddeleri değiştirilmiştir.

Ocak 2003’te, Devlet Memurları ve Öteki Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına ilişkin Yasa ve Ceza Usul Kanunu’nun 154. maddesi değiştirilerek, işkence ve kötü muamele vakalarında kamu görevlileri hakkında soruşturma açmak için amirlerden izin alma gerekliliği kaldırıldı. Ancak, yargısız infazlar, kaybolma vakaları ve mülkiyete zarar

27

Page 28: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

verilmesi gibi başka bazı suçların iddia olunduğu hallerde soruşturma açmak için izin alınması hâlâ gereklidir.

Dördüncü reform paketi kapsamında, olağanüstü hal altındaki illerde tutukluların hapishaneden alınıp soruşturma amacıyla on güne kadar polis nezaretine gönderilmesini olanaklı kılan 430 sayılı Kanun Hükmünde değişiklik yapıldı. Bu süre, bir tutuklunun polis nezaretine her gönderilişinde on günden dört güne indirilmiştir. Ancak, olağanüstü halin 30 Kasım 2002’de bütün illerde kaldırılmış olduğu not edilmelidir. Şimdi, tutuklular sorgulama amacıyla hapishaneden alındığında, avukata erişim ve sağlık muayenesi garanti edilmiştir. Kişilerin hapishaneden veya tevkifhaneden alınması için izin verilmeden önce, söz konusu tutukluyu görmesi gereken bir hâkimin kararı gereklidir.

Dördüncü reform paketi, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kurulması ve Yargılama Usulleri Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasını kaldırdı. Reformlar, devlet güvenlik mahkemelerinde yargılanan sanıklara, bütün öteki sanıklar gibi, tutuklama halinin başlamasından itibaren avukata erişim hakkını vermektedir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yetkisi altında yargılanmakta olan kişileri savunan avukatların ifade alma esnasında hazır bulunmalarına izin vermeyen hükümler, altıncı reform paketi kapsamında iptal edilmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin usul kurallarında yapılan değişiklikler, kapalı gözaltı uygulamasını ortadan kaldırmıştır (ayrıca bkz. Bölüm B.1.2. – Demokrasi ve hukukun üstünlüğü – Yargı sistemi). Yedinci reform paketi, mahkemelerce acil vakalar olarak ele alınacak olan, işkence ve kötü muamele vakalarına öncelik verilerek Ceza Usul Kanunu’nu daha da değiştirmiştir. Cezasız kalma riskini azaltmak için, duruşmalar adli tatil esnasında da yapılacak ve, zorunlu nedenler olmadıkça, 30 günden fazla ertelenemeyecektir.

İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, ilgili makamlara genelgeler yollayarak, onları mevzuatta yapılan değişiklikler hakkında bilgilendirmiş ve bunların uygulanmasını istemiştir.

İşkence ve kötü muamele konusunda önemli yargı kararları verilmiştir. On polis memurunun 16 gence işkence yapmakla suçlandığı ve, Yargıtay’ın polislere verilen 60 ve 130 ay arasındaki hapis cezalarını onaylamasıyla, Nisan 2003’te sona eren Manisa davası da bunların içinde yer almaktadır. Daha genel olarak, Yargıtay – 2002 sonunda bir işkence davasında vermiş olduğu bir karar bağlamında – işkence ve kötü muameleyi insanlığa karşı bir suç olarak nitelendirmiştir.

Türkiye, 1990-2003 dönemini kapsayan ikinci raporunu BM İşkenceyle Mücadele Komitesi’ne (İMK) Mayıs 2003’te sundu.

Ancak, işkence ve kötü muamele faillerinin cezalandırılmasına ilişkin kaygılar ifade edilmeye devam etmektedir. Zamanaşımı nedeniyle yargılamalar sona erip davaların düşmesi devam etmektedir. BM İMK, çok sayıda şikayete karşın, güvenlik kuvvetleri mensuplarının işkence ve kötü muameleden dolayı takip edilip cezalandırılmasının nadir olduğunu, davaların genellikle uzun sürdüğünü, ceza davalarında itiraflara çok fazla önem verildiğini ve mahkumiyetlerin suçun ciddiyetiyle orantılı olmadıklarını belirtmiştir. Bu durum, işkence ve kötü muamele davalarında güvenlik kuvvetleri için bir tür dokunulmazlık olarak nitelendirilmiştir. İMK, aynı zamanda, işkence ve kötü muamele iddialarının çokluğu ve birbirini doğrular nitelikte olması, yetersiz kayıt, yetersiz tıbbi yardım ve polis nezaretinde tutulan kişilerin aile üyelerine derhal haber verilmeyişi konularında endişesini de ifade etmiştir. Ayrıca, İMK, işkence ve kötü muamele iddiaları konusunda hızlı, tarafsız ve eksiksiz soruşturma yapılmasını garanti

28

Page 29: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

etmek için tedbirler alınmasını ve işkence suçları için zamanaşımının kaldırılmasını tavsiye etmiştir.

Haziran 2003’te, Avrupa Konseyi’nin İşkenceyi Önleme Komitesi (İÖK) raporu, Türk Hükümeti’nin cevabıyla birlikte yayımlandı. Bu rapor, Mart ve Eylül 2002’de İÖK heyetlerinin Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlere dayalıdır. Gözaltıyla ilgili son yasal reformların uygulanması konusunda, İÖK, yakalama zamanının düzgün şekilde kaydedilmediği tek tük örnekler olmakla beraber, kısaltılmış gözaltı sürelerine uyulmakta olduğu sonucuna varmıştır.

Ancak, İÖK heyeti, gözaltında tutulan kişilerin bir avukata erişme olanağından yoksun bırakıldıklarını, bunu yapmaktan caydırıldıklarını veya bu konuda bilgilendirilmediklerini, ayrıca avukatların da gözaltındaki kişilerle özel olarak görüşmelerine ve onlara yeterli hukuki tavsiye vermelerine engel olduğunu gösteren kanıtlar bulmuştur. Resmi kaynaklar göstermektedir ki 1 Ocak ve 31 Mart 2003 arasında Devlet Güvenlik Mahkemeleriyle ilgili suçlarla itham edilen 2.725 kişiden 1.954’ü avukatlarıyla konuşmayı talep etmemişlerdir. Bazı yerlerde avukatlık hizmetinin mevcut olmadığı da kaydedilmelidir.

Gözaltındaki kişilerin sağlık muayeneleri konusunda, aynı rapor, sistemin her zaman için işkence veya kötü muameleye karşı bir güvence olarak işlemediğini ve gözaltındaki kişinin muayene esnasında güvenlik güçlerinin hazır bulunmasını talep etmesine olanak veren hükmün, kişi üzerinde baskı yapılabileceğinden, sistemi suiistimale açık bıraktığını saptamıştır. Cezaevleriyle ilgili olarak, rapor, sadece cezaevine giriş zamanında yapılanlar değil, bütün sağlık muayenelerinin işitme menzili dışında ve – ilgili doktor aksini talep etmedikçe – gözaltı personelinin görüş alanının ötesinde yapılması gerektiğini tekrarlamıştır.

Bazı kaynaklar, işkence vakalarının doktor raporlarıyla belgelenmemesi için doktorlara baskı uygulandığını ve bazı durumlarda doktorun değerlendirmesinden memnun olmayan polis memurlarınca belgelerin yok edildiğini veya belgelere el konulduğunu ileri sürmektedir.

Kaybolma vakaları, kaçırmalar, keyfi tutuklamalar ve göstericilere karşı aşırı kuvvet kullanımı dahil, kötü muamele haberleri sürmektedir. Kadınlara karşı şiddet, özellikle kaygı vericidir: yakın zamanlarda bir örnek 14 Haziran 2003’te meydana geldi; o tarihte, DEHAP’ın İstanbul’daki bir kadın temsilcisi, Bayan Gülbahar Gündüz, polis memurları olduklarını iddia eden kişilerce kaçırılmış, gözleri bağlanmış, tecavüze uğramış ve işkenceden geçirilmiştir.

Silopi’de bir polis karakoluna uğradıktan sonra 2001 yılında kaybolan iki HADEP yöneticisi olayı konusunda, AİHM bir araştırma yapmak üzere Nisan 2003’te Ankara’ya bir heyet gönderdi.

Cezaevi sistemi reformuyla ilgili olarak, genel durum önemli derecede iyileşmiştir.

Ceza Kanunu yenilenmiştir. Şubat 2003’te, cezaevlerinde güvenliği arttırmak ve açlık grevlerini önlemek amacıyla iki yeni suç ihdas edildi. Ceza Kanunu’nun 307/a maddesi, cezaevlerine silah veya bazı haberleşme cihazları sokmak veya kullanmaktan mahkum edilen kişiler için iki ve beş yıl arasında hapis cezaları öngörmektedir. Madde 307/b ise, tutukluların ve hükümlülerin bir avukatla veya arkadaşlarıyla görüşmelerine engel olmak gibi suçlardan mahkum olan kişiler için bir ve üç yıl arasında hapis cezaları öngörmektedir. Aynı madde, tutuklu ve hükümlerinin beslenmesine engel olmayı da bir

29

Page 30: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

suç olarak belirlemiştir. Bu suçu işleyenler, iki ve dört yıl arasında veya, kötü beslenme nedeniyle herhangi bir ölüm meydana gelmiş ise, 10 ve 20 yıl arasında hapse mahkum edileceklerdir.

Cezaevleri ve Tutukevlerinin İdaresine ilişkin Yasa’nın bazı maddeleri de, beslenme ve cezaevlerine giriş ile ilgili olarak, Şubat 2003’te değiştirildi. Madde 4’te yapılan bir değişiklik, “ölüm orucunda” olan ve gıda almayı reddeden tutuklu ve hükümlüler ile ilgilidir. Yasa, bu kişilerin, cezaevi doktoru tarafından, eylemlerinin fiziksel ve psikolojik sonuçları hakkında bilgilendirilmesini öngörmektedir. Ciddi herhangi bir sağlık tehlikesi ortaya çıkarsa, bu kişiler, gerektiğinde kendi iradelerine karşı, hastaneye götürülecektir.

Tek tük “ölüm orucu” vakaları olduğuna dair haberler gelmeye devam etmekle beraber, bunların sayısı epeyce azalmıştır. Resmi kaynaklara göre, beş mahkum hastanede “ölüm orucu”na devam etmekle beraber, halen cezaevlerinde “ölüm oruççuları” yoktur. Cumhurbaşkanı, “ölüm oruçları”na katılan 171 mahkumu affetmiş, 391 mahkumun cezaları ertelenmiş ve 80 mahkum sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmiştir. Raporlama döneminde, 9 mahkum “ölüm orucunda” ölmüş ve böylece ölümlerin toplam sayısı 66’ya yükselmiştir.

Ocak 2003’te, Adalet Bakanlığı tarafından, özellikle insan hakları ve kötü muameleyle mücadele konuları üzerinde odaklanan, cezaevi ve tutukevi personelinin hizmet içi eğitimiyle ilgili yeni bir program kabul edildi.

Resmi kaynaklara göre, 30 Nisan 2003 itibariyle, cezaevleri ve tutukevlerinde 64.173 kişi bulunmakta olup, bunların 32.624’ü hükümlü, 31.549’u ise tutuklu kişilerdir.

Ekim 2002’de Adalet Bakanlığınca yayınlanan bir genelge, İÖK’nin tavsiyelerine uygun olarak, ortak sosyal faaliyetlere katılmaya bağlanmış bütün şartları kaldırdı. Ancak, yüksek güvenlikli F tipi cezaevlerinde, bazı gruplar arasında, kendi kararlarıyla olsun veya olmasın, tecridin devam ettiği yolunda haberler alınmaktadır. Telefonlara erişim (her hafta on dakikalık telefon konuşmaları) ve açık ziyaret hakkı F tipi cezaevlerinde önemli derecede iyileşmiştir.

Avukatlar ve ziyaretçilerin, mahpuslarla görüşmekte zorluk çektikleri ve mahpusların yeterli tedavi almadıkları bildirilmektedir. Aralık 2000’de mahpusların Bayrampaşa Cezaevinden yeni F tipi cezaevlerine aktarılması operasyonunda yer alan 1 600 jandarma görevlisinin ve Eylül 1999’da Ulucanlar Kapalı Cezaevinde 10 mahpusun ölümünden sorumlu oldukları iddia edilen 161 güvenlik personelinin yargılanması devam etmektedir.

Cezaevlerinin fiziksel altyapısının ıslah edilmesiyle ilgili olarak, resmi kaynaklar, koğuş sisteminden hücre sistemine geçişin tamamlanmak üzere olduğunu belirtiyorlar. Dört yeni F tipi cezaevi inşa edilmiş olup, bu tip cezaevlerinin sayısı böylece 10’a çıkmıştır. Bakırköy-İstanbul’da yeni bir kadın cezaevi inşa edilmektedir.

Ankara’da cezaevi personelinin eğitimi için yeni bir okul faaliyete geçmiş olup, İstanbul ve Erzurum’da iki yeni okulun kısa bir zamanda faaliyete geçmeleri beklenmektedir.

2001 yılında kurulan 129 Cezaevi İzleme Kurulu, ceza infaz kurumlarındaki yaşam koşulları, nakiller ve disiplin tedbirleri üzerine araştırma yapmaya devam ediyorlar. Cezaevi İzleme Kurulları, mahpusların yaşam koşulları, sağlığı, beslenmesi, eğitilmesi ve topluma kazandırılması üzerinde odaklanan, çok sayıda tavsiyelerde bulunmuşlardır.

30

Page 31: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Kurulların çalışmaları sonucunda, bu alanlarda mahpusların koşullarında bazı iyileşmeler olduğu bildirilmektedir. Kötü muamele ve tecrit gibi daha hassas konular ise, Cezaevi İzleme Kurullarınca ele alınmamaktadır.

2001 yılında “infaz hakimliği” sisteminin kurulmasından beri, 140 infaz hakimine, tutuklu ve hükümlülere yönelik işlemler konusunda 8 998 şikayet iletilmiştir. İnfaz hakimlerince, başvuruların 2 644’ü kabul edilmiş ve işleme konulmuş, 244’ü kısmen kabul edilmiş ve işleme konulmuş, 610’u reddedilmiştir. Başvuruların büyük bir kısmı (3 794) disiplin cezalarıyla ilgiliydi.

İnfaz hakimlerinin kararlarının her zaman için gereğince takip edilmediği ve başvuruların bazen keyfi olarak reddedildiği yolunda kaygılar vardır. Şikayetlerin infaz hakimlerine iletilmesinde gizliliğe uyulmadığı ve başvuruların cezaevi idarelerince elemeden geçirildiği yolunda belirtiler de vardır. Bu nedenle, bütün başvuruların değerlendirilmemesi şeklinde bir risk vardır.

İfade özgürlüğü konusunda, mevcut kısıtlamaların bazıları kaldırılmıştır. Bu durum, hem beraatlara, hem de şiddet içermeyen görüş ifade etmekten mahkum edilen bazı kişilerin tahliyesine yol açmıştır. Ancak, yasal değişikliklere karşın, bazı problemler sürmektedir.

Altıncı reform paketi kapsamında, Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesi (“devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda”) kaldırıldı.

Yedinci reform paketi kapsamında, Ceza Kanunu’nun 159. maddesi (“devleti ve devlet kurumlarını tahkir etmek ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü tehdit etmek”) uyarınca verilecek asgari hapis cezası, bir yıldan altı aya indirilmiştir. Bu değişiklik, aynı maddede Ağustos 2002’de yapılan ve söz konusu kurumları “tahkir” ve “tezyif” amaçlı olmayıp sadece eleştiriye yönelik görüşler ifade edilmesini cezadan muaf kılan değişikliği teyit etmektedir.

Yedinci paket, “terörist örgütlerin faaliyetini her ne surette olursa olsun kolaylaştıran eylemleri” cezalandıran hükmü kaldırmak yoluyla, Ceza Kanunu’nun 169. maddesinin (“terörist örgütlere yardım ve yataklık etme”) kapsamını da daralttı. Ayrıca, yedinci paket, “terörist metotlar kullanılmasını teşvik edecek şekilde (terörist) örgütle ilgili propaganda” kavramını getirmiş olan Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinde geçen yıl yapılan değişiklikleri, “terörist metotlar” ifadesi yerine “şiddete veya başka terörist araçlara başvurma” ifadesini koymak suretiyle, takviye etmektedir. Para cezaları on kat arttırılmıştır ve, geçen yıl arttırılan, hapis cezalarının süresi bir ve beş yıl arasında olmaya devam etmektedir.

Altıncı reform paketi kapsamında, Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasasında değişiklikler yapılmıştır. Bu alanlardaki eserleri durdurma veya yasaklamanın kapsamı, yalnızca, Cumhuriyet’in temel niteliklerini ve devletin bölünmez bütünlüğünü zayıflatacağı düşünülen suçları içerecek şekilde daraltılmıştır. Bu alanlardaki bir eseri durdurmaya yönelik herhangi bir idari karar, şimdi 24 saat içinde bir hakim tarafından onaylanmalıdır. Bundan böyle, Milli Güvenlik Kurulu’nun bir temsilcisi, denetleme kurulunda yer almayacaktır (bkz. Bölüm B.1.2. – Demokrasi ve hukukun üstünlüğü – Milli Güvenlik Kurulu ile ilgili olarak).

Ancak, Türk hükümetince ilan edildiği gibi, bu alandaki mevcut yasal kısıtlamaların gözden geçirilmesi süreci henüz tamamlanmış değildir. 3 Kasım 2002 seçimlerini değerlendiren bir raporda, AGİT/ODIHR, genel yasal çerçeve ve onun uygulanmasının

31

Page 32: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye’de siyasi tartışmanın kapsamı üzerine kesin sınırlar koyduğu sonucuna varmaktaydı. Bu sınırların ötesinde, şiddet içermeyen siyasi görüş ifadeleri, hâlâ birçok yasayla kısıtlanmakta ve sert biçimde cezalandırılmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi, savcılar hâlâ, ifade özgürlüğünü sınırlamak için Ceza Kanunu’nun (312. ve 169. maddeler) ve Terörle Mücadele Kanunu’nun (7. madde) alternatif hükümlerini kullanma eğilimindedir. Ayrıca, muhtelif durumlarda, değiştirilmiş mevzuata göre beraat etmiş olan kişiler aleyhine dava açmak için alternatif hükümler kullanılmıştır. Değiştirilmiş mevzuat uyarınca mahkumiyetler bozulduğunda bile, tam hukuki düzeltme kendiliğinden temin edilmemektedir.

Şiddet içermeyen görüş ifadesinden dolayı dava edilen ve hüküm giyen bütün kişilerin durumlarını düzeltmek için, değiştirilmiş mevzuatın yorumlanma ve uygulanma süreci tutarlı ve sistemli bir biçimde devam ettirilmelidir.

Basın özgürlüğü konusunda, bazı yasal değişikliklere karşın, durum kaygı vermeye devam etmektedir. Dördüncü reform paketi, Basın Kanunu’nun 15. maddesini değiştirmiştir. Bu değişiklik, süreli yayınların sahiplerini, yayıncıları ve yazarları kaynaklarını açıklamaya zorlanmaktan koruyan hükümler içermektedir.

Yedinci reform paketi kapsamında, 765 sayılı Kanun’un 426. ve 427. maddeleri değiştirilmiştir. Bilim ve sanat eserlerini ve “edebi değer taşıyan eserleri”, ahlaki ilkeler temelinde yayınların yasaklanmasını öngören 426. maddenin kapsamından muaf tutmak için, söz konusu maddeye bir fıkra eklenmiştir. Madde 427 çerçevesinde, müsadere edilen yayınlar, bundan böyle, “halkın duygularını incitmek” veya “insanların cinsel arzularını istismar etmek” gerekçesiyle imha edilemeyecek veya yakılamayacaktır.

Reformların pratikteki etkisiyle ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu’nun değişik 159. ve 312. maddelerinin ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin uygulanması tekdüze değildir. Alınan bilgilere göre, devlet kurumlarını ve politikalarını eleştiren veya bazı siyasi grupların açıklamalarını yayımlayan gazeteciler, yazarlar ve yayıncılara zaman zaman hapis cezaları verilmektedir.

Resmi veriler, Basın Kanunu çerçevesinde takibatın azaldığını göstermektedir. Ancak, alınan bilgilere göre, yayınların ve matbaa aletlerinin müsadere edilmesi, yayınevlerinin kapatılması, yayıncılar ve matbaacılara ağır cezalar verilmesi devam etmektedir. Ayrıca, İnternet içeriği katı bir sansüre tabidir.

Basın özgürlüğüne ilişkin mevzuatın gözden geçirilmesi süreci, basın özgürlüğü üzerinde etkisi olan bütün mevzuatı kapsayarak, geniş bir biçimde sürdürülmelidir.

Yayıncılık alanında, Türkçe dışında dillerde radyo ve TV yayınlarına izin veren reformlar, henüz herhangi bir somut sonuç getirmemiştir.

Ağustos 2002’de kabul edilen değişiklikleri uygulamaya geçirmek için, Aralık 2002’de Radyo ve TV Yayınlarının Dili üzerine bir Yönetmelik çıkarıldı. Bu Yönetmelik, devlet yayıncılık kurumu TRT’nin Türk vatandaşlarınca geleneksel olarak kullanılan dillerde ve lehçelerde yayın yapmasına izin vermektedir.

Yönetmelik, bu dillerde yapılacak yayınların, radyoda haftada dört saat, televizyonda haftada iki saat olabileceğini ve programların yalnızca haber, kültür ve müzik konularında yetişkinlere yönelik olabileceğini belirtmektedir. Yayınların Cumhuriyet’in temel niteliklerine ve devletin bölünmez bütünlüğüne aykırı olamayacağını belirten

32

Page 33: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Yönetmelik, radyo programının ardından tam bir Türkçe çevirisinin verilmesi gerektiğini, televizyon yayınlarının Türkçe altyazılı olmasını ve televizyon yayınlarındaki kişilerin çağdaş kıyafetler giymelerini de öngörmektedir.

Ancak, TRT’nin özerk statüsüyle ilgili hukuksal nedenlerle, Yönetmelik uygulanamamıştır.

Altıncı reform paketiyle, Türk vatandaşları tarafından gündelik hayatlarında geleneksel olarak kullanılan dillerde ve lehçelerde yayın yapma olanağını TRT yanında özel istasyonlara genişleten bir yasal değişiklik getirildi. Bu değişikliğin usulleri ve esasları, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından Kasım 2003’e kadar çıkarılması gereken bir yönetmelik yoluyla belirlenecektir. Değişiklik, seçim propagandası yayınları üzerindeki kısıtlamaların seçimden önceki bir haftadan yirmi dört saate indirilmesini de öngörmektedir.

Dolayısıyla, Türk vatandaşları tarafından gündelik hayatlarında geleneksel olarak kullanılan Türkçe dışındaki dillerde ve lehçelerde herhangi bir yayın olmamıştır.

RTÜK, örneğin bölücü propaganda ve nefrete tahrik ile ilgili bazı devlet ilkelerini çiğnemekle suçlanan özel radyo ve televizyon istasyonlarına (yayın lisansının askıya alınması veya iptal edilmesi dahil) ağır cezalar vermeye devam etmiştir. Örnek olarak, Van’da buluna Çınar Televizyonu, Van ziyareti esnasında Haklar ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Başkanı’nın yapmış olduğu konuşmayı yayınlaması nedeniyle bir ay süreyle kapatılmıştır. TRT, aynı konuşmayı, herhangi bir güçlükle karşılaşmadan yayınlamıştır.

Örgütlenme özgürlüğü konusunda, dördüncü ve yedinci reform paketleri kapsamında yapılan değişiklikler uyarınca kısıtlamalar gevşetilmiştir. Ancak, ırk, etnisite, din, mezhep, bölge, veya başka herhangi bir azınlık temelinde dernekler kurulmasıyla ilgili sınırlamalar dahil, önemli bazı sınırlamalar devam etmektedir. Yapılan değişiklikler, derneklerce karşılaşılan başlıca sorunlara yönelik net bir çerçevenin kabul edilmesine yol açmış değildir.

Dördüncü reform paketi kapsamında, Dernekler Kanunu tadil edilerek, derneklerin resmi olmayan yazışmalarında herhangi bir dili kullanmaları ve (bireyler yanında) tüzel kişilerin de derneklere üye olmaları olanağı getirilmiştir. Duyurular yapılması veya yayınlar dağıtılması üzerindeki kısıtlamalar hafifletilmiştir. Bu belgelerin nüshalarını, dağıtım öncesinde, savcı dahil ilgili makamlara gönderme mecburiyeti kaldırılmıştır.

Derneklerin açıklama, duyuru ve başka yayınlarının müsaderesi hakkında mülki idare makamlarınca verilen herhangi bir karar, bundan böyle, 48 saat içinde bir hâkim tarafından onaylanmalıdır. Bu süre içinde onay verilmemesi durumunda, karar geçersiz olacaktır.

Yedinci paket, bazı suçlardan mahkum edilen kişilerce veya mahkeme kararıyla kapatılmış bir derneğin veya siyasi partinin üyeleri arasında bulunan kişilerce dernek kurulması üzerindeki kısıtlamaları da hafifletmiştir. Yüksek öğrenimdeki öğrenciler, bundan böyle, sadece eğitim ve rekreasyon amacıyla değil, aynı zamanda sanat, kültür ve bilimle de ilgili dernekler kurma hakkına sahiptirler.

Medeni Kanun ve Vakıflar Kanunu değişiklikleri uyarınca, Türk dernekleri ve vakıfları, bundan böyle, yurt dışında şubeler açabilecek ve uluslararası veya yabancı kuruluşlara üye olabileceklerdir. Uluslararası veya yabancı kuruluşlar da, Dışişleri Bakanlığı’nın

33

Page 34: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı’nın izniyle Türkiye’de faaliyet gösterebilecek ve şube açabileceklerdir.

Ağustos 2002 reform paketinde öngörüldüğü gibi, bugüne kadar Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait olan görevleri yerine getirmek üzere, Ağustos 2003’te bir Dernekler Dairesi kuruldu.

“Ülkenin ulusal birliğine ve laik yapısına karşı faaliyetlere karışmak” iddiasıyla Alman vakıfları ve STK temsilcileri aleyhine açılan davada sanıkları aklayan Mart 2003 tarihli Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi kararı, olumlu bir gelişmedir.

Ancak, dernekler, büro ve şubelerin kapatılması ve faaliyetlerin durdurulması açısından problemlerle karşı karşıyadır. Pratikte, finansman alınması dahil, yabancı dernekler ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliğinde önemli zorluklar yaşamaya devam etmektedirler.

İnsan hakları kuruluşları ve savunucuları aleyhine çok sayıda davalar açılmıştır. Davaların çoğunluğu, beraat ile veya hapis cezasının para cezasına çevrilmesi veya ertelenmesi ile sonuçlanmış olsa da, insan hakları savunucuları, davaların sayısının yetkililerce taciz edilme boyutunda olduğu duygusu içindedirler. Halen, insan hakları savunucularına karşı devam etmekte olan 500 dava olduğu tahmin edilmektedir.

Mayıs 2003’te, söylendiğine göre Ceza Kanunu’nun 169. maddesine dayanarak, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin verdiği bir izinle, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele Şubesi, İnsan Hakları Derneği’nin Ankara’daki genel merkezi ve bürosunda arama yaptı. Arama esnasında, bilgisayarların hard disklerine, video kasetlerine, CD’lere, belgelere ve kayıt defterlerine el konuldu. Henüz dava açılmış değildir.

Barışçıl toplantı özgürlüğü konusunda, mevcut kısıtlamalar gevşetilmiştir.

Üçüncü reform paketi kapsamında yapılan değişiklikler uyarınca, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun uygulanması hakkında Ekim 2002’de çıkarılan Yönetmelik, bir gösteri yapmak için izin isteme süresinin planlanan gösterinin 72 saat öncesinden 48 saat öncesine indirilmesini teyit etmiştir. Bir gösteri düzenlemek için yaş sınırı 21’den 18’e indirilmiştir.

Yedinci reform paketi, valilerin toplantıları erteleme yetkisini sınırlamaktadır. Toplantılar, yalnızca “açık ve yakın bir suç işlenme tehdidi”nin olduğu durumlarda yasaklanabilecektir. Resmi rakamlar, 2001 yılında yasaklanan veya ertelenen 141 gösteriye karşılık, 2002’de 95 gösterinin yasaklanmış veya ertelenmiş olduğunu göstermektedir.

Yerel yetkililerin protestoculara karşı aşırı kuvvet kullandığı durumlar olmuştur. Buna bir örnek, Mayıs 2003’teki Bingöl depreminden sonra gösteri yapmak için toplanan bir kalabalığın ortasından bir polis arabasıyla geçen ve havaya ateş eden polislerdir.

Siyasi partiler ile ilgili olarak, dördüncü reform paketi kapsamında, Siyasi Partiler Kanunu’nda, esas olarak bu kanunu Ekim 2001’deki anayasa değişikliği ile uyumlu hale getirmek için, birtakım değişiklikler yapıldı. Bunlar arasında, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran hükümler bulunmaktadır. Bir siyasi partiyi kapatmak için, Anayasa Mahkemesi’nde bundan böyle “beşte üçlük bir çoğunluk” gereklidir.

34

Page 35: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Aynı kanunun 100. maddesinde yapılan bir değişiklik uyarınca, bir siyasi partinin kapatılmasına yönelik bir dava, yalnızca “Anayasa’da öngörülen nedenler” ile açılabilecektir. Yargıtay Başsavcısı’nın bir partinin kapatılması talebine karşı bir itiraz hakkı sağlamak üzere, kanunun 102. maddesi de değiştirilmiştir. Madde 104’te yapılan bir değişiklik, siyasi partilere karşı kapatmadan başka yaptırımlar uygulanabilmesini öngörmektedir. Değiştirilen maddeye göre, siyasi partiler “devlet yardımından kısmen veya tamamen” yoksun bırakılabilirler. Ayrıca, kanunun ihlalleri için asgari hapis cezalarını üç yıldan beş yıla çıkarmak üzere, kanunun 11. maddesi de değiştirilmiştir.

Birkaç siyasi parti, onların kapatılması amacıyla açılan davalara maruz kalmıştır. Mart 2003’te, Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) kapatmaya karar verdi. Yetkili makamlara göre, HADEP devlet yardımından yararlanmak için gereken %10’luk seçim barajına ulaşamadığı için, devlet yardımından yoksun bırakmaya ilişkin yeni düzenlemeler HADEP yönünden uygulanabilir değildi. HADEP, Ceza Kanunu’nun 169. maddesi uyarınca kapatıldı ve 46 parti üyesi beş yıl süreyle siyasi faaliyetlere girmekten yasaklandı. Anayasa Mahkemesi’nde, Demokratik Halkın Partisi (DEHAP), Haklar ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin kapatılması için de davalar açılmıştır. Eylül ayında, Yargıtay, DEHAP’ın Kasım 2002 seçimlerine katılmak amacıyla sahte belgeler sunmaktan suçlu olduğuna karar verdi. Yüksek Seçim Kurulu, bunun seçimlerin geçerliliğini etkilemeyeceği yönünde bir karar aldı.

Şubat 2003’te, AİHM, 1998’de Refah Partisi’nin kapatılmasının AİHS’ye aykırı olmadığı yolunda Temmuz 2001’de verdiği kararı teyit etti.10

Din özgürlüğü ile ilgili olarak, mülkiyet hakları ve ibadet yerleri inşa edilmesi konularında düzenlemeler kabul edilmiştir. Ancak, bunların etkisi sınırlı olmuştur. Gayrı Müslim dinsel azınlıklar, tüzel kişilik, mülkiyet hakları, içsel yönetim, ve ruhban eğitiminin yasaklanması açısından ciddi engellerle karşı karşıya olmaya devam etmektedirler.

Eylül 2003’te, dört büyük gayrı Müslim dinsel azınlığın (Rum-Ortodoks, Katolik, Ermeni ve Süryani) temsilcileri, Türk resmi makamlarına ortak bir başvuru yaparak, onları, mevcut bütün sorunları çözmeye çağırdılar.

Mülkiyet haklarıyla ilgili olarak, Vakıflar Kanunu dördüncü reform paketi kapsamında tadil edildi ve Ocak 2003’te bir Yönetmelik çıkarıldı. Bu Yönetmelik, (Ekim 2002’de çıkarılan daha önceki bir yönetmelikte öngörüldüğü gibi) taşınmaz mal edinmek, tasarruf etmek ve tescil ettirmek için vakıfların Bakanlar Kurulundan izin alması mecburiyetini kaldırdı. Bundan böyle, Yönetmelik “gerekli görüldüğünde” ilgili bakanlıkların ve kamu kurumlarının görüşlerinin alınmasını da öngörmekle birlikte, Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin alınması gereklidir. Altıncı reform paketi, azınlık vakıflarının taşınmaz mallarının tescil edilme süresini altı aydan on sekiz aya çıkarmıştır.

Ocak Yönetmeliği, hâlâ yalnızca gayrı Müslim vakıflarına atıf yapmaktadır. Katolik ve Protestan cemaatleri dahil, vakıf kuramayan bütün dinsel cemaatler bunun dışında bırakılmıştır. Ayrıca, Yönetmeliğe ilişik 160 azınlık vakfını içeren bir listede bulunmayan vakıflar, taşınmaz mal tescil ettirme hakkına sahip değildir.

Gayrı Müslim dinsel cemaatlerin önemli bir meselesi olan müsadere edilmiş mallar konusu hâlâ bir çözüme bağlanmış değildir. Bu cemaatlerin hukuki statüden yoksun 1 0 Refah Partisi ve ötekiler ile Türkiye arasındaki dava (Başvuru sayfaları 41340/98, 41342/98,

41343/98 ve 41344/98)35

Page 36: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

olmaları dikkate alındığında, bunların malları devamlı olarak müsadere tehlikesi altındadır ve adli yollardan malları geri almaya yönelik girişimler birçok engellerle karşılaşmaktadır. Özellikle Rum Ortodoks cemaati, müsadere edilmiş mallarının bir bölümünü geri almak için, kısa bir zaman önce AİHM’ye başvurmuştur.

Taşınmazların tescili konusunda, vakıflar önemli zorluklarla karşılaşmıştır. Resmi kaynaklara göre, 116 vakıf, toplam 2 234 başvuru yapmış olup, bunların çoğu, ilgili taşınmazların kamu kurumları veya özel bireyler adına tescil edilmiş oldukları gerekçesiyle reddedilmiş (622) veya “eksiklerin tamamlanması için başvurana iade edilmiştir” (910). Yukarıda belirtildiği gibi, Türk makamları, Aralık 2000’de AİHM’de varılmış olan ve Institut de Prêtres français’e (Asompsiyon Rahipler Topluluğu) bir arsa ve onun üzerindeki binaların intifa hakkının ve arsayı kâr amacıyla kiraya verme hakkının verilmesini öngören uzlaşmayı uygulamamışlardır.

Dinsel vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün müdahalesine tabi olmaya devam etmekte ve bu durum onların özerkliğini ciddi biçimde sınırlamaktadır. Bunun kapsamında, onların mütevellilerini azletme ve onların malvarlıkları ve muhasebe işlerinin yönetimine müdahale etme imkanı da vardır.

Resmi kaynaklar, 2001 ve 2003 arasında 406 vakfın feshedilmiş olduğunu belirtmektedir. Vakıfların kurulları, seçimler konusunda özel sorunlarla karşı karşıya olup, seçimlerin yapılmaması onların varlığını tehdit edebilmektedir. Kurullar, vakıf çevresindeki alanda bir seçmen topluluğunu gerektirdiği ve seçmenler, zaman içinde, bu alandan taşınıp başka bir yere gitmiş olabilecekleri için, seçimlerin yapılması her zaman olanaklı değildir. Seçimler zamanında yapılmadığı takdirde, bunun sonucu, emlak müsaderesi olabilmektedir. Bu sorunu çözmek için seçmen alanlarında genişleme yapılmasının birkaç örneği vardır, fakat vakıfların büyük çoğunluğu bu değişimlerden yararlanamamıştır.

İbadet yerleri inşasına izin verilmesiyle ilgili olarak, İmar Kanunu altıncı reform paketi kapsamında değiştirilmiş ve bunun ardından, Eylül 2003’te bir genelge yayınlanarak, “cami” sözcüğü yerine “ibadet yerleri” ifadesi konulmuştur. Bunun anlamı, kiliseler ve sinagogların da artık kanunun kapsamı içinde olmasıdır. Özellikle Protestan cemaati, ibadet etmek için yer bulmakta zorluklar yaşamıştır. Diyarbakır’daki Protestan kilisesi, Nisan 2003’ten beri ibadete açık olduğu halde, hâlâ hukuki statüden yoksundur.

Dinsel azınlıklar için din adamları yetiştirilmesi üzerindeki yasak sürmektedir. Kiliselerindeki rahiplerin azalan sayıları dikkate alınırsa, bazı dinsel azınlık cemaatleri bu yasağın kendilerini tehdit ettiği duygusu içindedirler. Defalarca talep edilmesine karşın, Halki (Heybeliada) ruhban okulu halen kapalıdır. Öte yandan, Ağustos 2003’te, yetkili makamlar bu konu üzerinde yeniden düşünmeyi taahhüt ettiler. Kaynakların sınırlı olması, dinsel azınlık cemaatlerinin büyük çoğunluğunu, kendi din adamlarını yurt dışında yetiştirme imkanından yoksun bırakmaktadır. Vatandaşlık kriteri ise, örneğin Süryani ve Keldani Kiliseleri bakımından, Türk olmayan din adamlarının çalışabilmesine veya Ekümenik Patrik sıfatının kullanılmasına olanak vermemektedir. Ayrıca, Türk olmayan din adamları, vize ve oturma müsaadeleri verilmesi ve yenilenmesi bakımından zorluk çekmeye devam etmektedir. Roma Katolik cemaati için bu önemli bir meseledir.

Ekümenik Patrik sıfatının kullanılması, bir gerilim sebebiydi. Örneğin, Ocak 2003’te, tören davetiyesinde Patrik’ten Ekümenik diye söz edilmesi gerekçesiyle, Türk kamu görevlilerine, Ortodoks Patriği I Bartholomeos tarafından yapılacak bir konuşmaya katılmamaları talimatı verildi.

36

Page 37: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Din eğitimi ders kitaplarında Hıristiyan mezhepleriyle ilgili anlatımları yeniden yazma çalışmasının sonuçlandırılması olumlu bir gelişmedir. Söz konusu anlatımlar, birçok dinsel azınlık tarafından, öznel ve yanlış olmakla eleştirilmişti. Cemaatler, ders kitaplarının buna göre tadil edilmesini bekliyorlar. Onaylanmamış dinî ders kitaplarının yayınlanması ve ithal edilmesi üzerinde bir yasak vardır ve kitapların gümrük memurlarınca müsadere edildiği durumlar olmuştur.

Dinsel azınlık okullarında müdür yardımcısının, müdürden daha fazla yetkiyle, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atanan bir (Müslüman) kişi olması nedeniyle güçlükler yaşanmaktadır. İlahiyat kolejleri mezunlarının ve din adamlarının okullarda öğretmenlik yapmalarına izin verilmemesi, azınlık dinlerinin öğretilmesine ilişkin zorluklar yaratmıştır.

Temmuz 2003’te Ankara’da, din özgürlüğü konusunda, Türk makamları ve Avrupa Komisyonu tarafından ortaklaşa düzenlenen bir uzmanlar grubu toplantısı yapıldı. AB üyesi devletlerden ve Türkiye’den uzmanlar, AB üye devletlerinde din özgürlüğü standartları ve uygulamaları konusunda bilgi alışverişinde bulundular. Şimdiye kadar kabul edilmiş olan hukuki reformların yetersiz oldukları, bu alandaki mevzuatın genel kabul gören işbirliği, eşitlik ve ayrımcılık yapmama ilkeleri temelinde gözden geçirilmesi gerektiği ve AB standartları temelinde, AİHM içtihatlarını da dikkate alarak, dernekler ve vakıflar mevzuatında kapsamlı bir yenilemenin gerekli olduğu sonucuna vardılar.

Sünni olmayan Müslüman cemaatlerin durumuyla ilgili olarak, Aleviler yönünden bir değişme olmuştur. Daha önce yasaklanmış olan Alevi ve Bektaşi Kuruluşları Birliği’ne Nisan 2003’te hukuki statü tanınmış ve böylece söz konusu Birlik faaliyetlerine devam edebilmiştir. Ancak, Diyanet İşleri Genel Müdürlüğünde temsil konusuyla ve okullarda Alevi kimliğini tanımayan zorunlu din eğitimiyle bağlantılı olarak sorunlar devam etmektedir.

Edirne’de bir ibadethane olarak kullanılan bir taşınmazın kamulaştırılması ile ilgili olarak Bahai cemaatine karşı devam eden bir dava vardır.

İltica talep edenler ve insan kaçaklığı konuları, Başlık 24’te ele alınmaktadır – Adalet ve içişleri sahasında işbirliği.

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar

Cinsiyet eşitliği konusunda, altıncı reform paketinin bir parçası olarak, “namus cinayetleri” işlenmesiyle ilgili sorunları çözmek amacıyla Ceza Kanununda değişiklik yapılmıştır. Ceza Kanunu’nun “namus cinayetleri” için ceza indirimleri öngören 462. maddesi kaldırılmıştır. Ancak, “aşırı tahrik” altında işlenen suçlarla ilgili 51. maddenin daha genel hükümleri, geleneksel olarak “namus” aleyhine olarak görülen suçlar için geçerli olmaya devam etmektedir. Evlilik dışında doğan çocuklara karşı işlenen “namus cinayetleri” için yaptırımları arttırmak üzere Ceza Kanunu’nun 453. maddesi tadil edilmiştir.

Türkiye’de kadınlara karşı şiddet hâlâ yaygındır. Farklı raporlara göre, kadın nüfusun yarıdan çoğu, aile ortamı içinde fiziksel ve psikolojik şiddet biçimlerine tabidir.

Mayıs 2003’te kabul edilen yeni Çalışma Kanunu, ırk ve etnik köken, din ve ideoloji yanında, cinsiyet yönünde de kişiler arasında çalışma hayatında eşit muamele ilkesini

37

Page 38: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

tanımaktadır. Ancak, mevzuat, istihdamda ayrımcılığın etkili biçimde yasaklanmasını henüz garanti etmemekte olup, AB mevzuatında öngörüldüğü ve Avrupa Sosyal Belgesi’nin 1 (2) ve 20 sayılı maddelerinde ima edildiği gibi, cinsiyet eşitliğini arttırmak için yeni çabalara gereksinme vardır. Türkiye, istihdam edilen kadınların analığın korunması hakkına dair Avrupa Sosyal Belgesi’nin 8. maddesini henüz kabul etmemiştir.

Medeni Kanun’un, evlilik içinde edinilen malların (Ocak 2002’den sonra yapılan evlilikler bakımından özel beyan üzerine) eşler arasında eşit paylaşılmasını öngören hükümlerinin uygulanması çok sınırlı olmuştur. Seçilmiş kurullarda ve yönetimde kadınların temsil edilmesi düşük olmaya devam ediyor. 550 milletvekilinden 24’ü kadındır.

Meclis içtüzüğü, bayan memurlarca pantolon giyilmesi üzerindeki yasağı kaldıran düzenlemeyle uyumlulaştırılmamıştır.

Mart 2003’te, Hükümet içinde ilk defa olarak kadınlarla ilgili konulara yönelik bir bakanlık makamı kuruldu.

Türkiye, Avrupa Sosyal Belgesi’nin özürlülerin haklarına dair 15. maddesini henüz kabul etmemiştir. Ancak, yeni Çalışma Yasası, 50’den fazla çalışanı olan bir işyerinde, her yıl belirlenen bir orana uygun olarak, belli sayıda özürlü istihdam edilmesini gerektirmektedir.

Çocuk hakları konusunda, çocuk işçilerin yaş sınırı, 1971’den bu yana 12’den 15’e çıkmış olmakla birlikte, özellikle küçük işletmelerde ve tarımda, 15 yaşından küçük önemli sayıda çocuk hâlâ istihdam edilmektedir. Bu çocuklar, Avrupa Sosyal Belgesi’nin 7. maddesinde öngörülen eğitim hakkından yoksundurlar. Daha önce belirtildiği gibi, Çocuk Mahkemelerinin Kurulması, Görevleri ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinde bir değişiklik yapılarak, gençlerin Çocuk Mahkemelerinde yargılanma yaşı 15’ten 18’e çıkarılmıştır.

Çocuk Haklarının Kullanılması Üzerine Avrupa Sözleşmesi’ni Haziran 2002’de onaylamak suretiyle, Türkiye, çocukların korunmasına yönelik taahhüdünü göstermiştir. Ancak, Avrupa Sosyal Belgesi’nin 7. maddesini (“çocukların ve gençlerin korunma hakkı”) ve 17. maddesini (“annelerin ve çocukların sosyal ve ekonomik yönden korunma hakkı”) hâlâ kabul etmemiştir.

Sendikalar ile ilgili olarak, Avrupa Sosyal Belgesi’nin 5. maddesi (“örgütlenme hakkı”) ve 6. maddesinin (grev hakkı dahil “toplu pazarlık hakkı”) kabul edilmesi yönünden ilerleme olmamıştır. Kamu sektöründe, örgütlenme hakkı üzerinde önemli kısıtlamalar içeren ve grev hakkıyla toplu pazarlık hakkını dışlayan Haziran 2001 tarihli yasa, değiştirilmiş değildir.

Türkiye, 1996 yılında gözden geçirilen Avrupa Sosyal Belgesi’ni imzalamamıştır. (Ayrıca bkz. Başlık 13 – Sosyal politika ve istihdam).

Kültürel haklar ile ilgili olarak, altıncı reform paketi birtakım değişiklikler getirdi. Daha önce belirtildiği gibi (bkz. Bölüm B.1.3. – İnsan hakları ve azınlıkların korunması – Medeni ve siyasi haklar, yayıncılık üzerine), söz konusu paket, kamu yayıncılık kurumu tarafından olduğu gibi, özel televizyon ve radyo istasyonlarında da, Türk vatandaşlarınca geleneksel olarak kullanılan diller ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınları yapılabilmesini öngörmekteydi. Nüfus Sicil Kanunu değiştirilerek, anne ve babaların, “ahlaki değerlere” aykırı olmamak ve kamuyu incitici nitelikte olmamak koşuluyla,

38

Page 39: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

çocuklarına istedikleri adları verme olanağı sağlandı. “Siyasi bakımdan” incitici adlara yapılan atıf kanundan çıkarılmıştır. Ancak, Eylül 2003’te yayınlanan bir genelgeyle, Kürtçede yaygın olarak kullanılan q, w ve x harflerini içeren adların kullanımı yasaklanarak bu değişikliğin kapsamı sınırlandı.

Dördüncü reform paketi, derneklerin gayrı resmi yazışmalarında yabancı diller kullanmalarına olanak verilerek, Dernekler Kanunu’nun 6. maddesini değiştirdi (bkz. Bölüm B.1.3. – İnsan hakları ve azınlıkların korunması – Medeni ve siyasi haklar örgütlenme özgürlüğü üzerine).

Film, sanatlar, festivaller, kültürel etkinlikler ve radyo yayınları alanlarında Türkçe’den başka diller ve lehçelerin kullanılması, yine de hâlâ yasal kısıtlamalara ve adli kovuşturmaya tabidir. Ancak, bir derece gevşeme olmuştur: üniversite düzeyinde seçimlik Kürtçe dil dersleri için dilekçe verenlere karşı adli kovuşturmalar ve idari yaptırımlar durdurulmuş; Kürt müzik gruplarının katılımıyla çeşitli kültürel şenlikler düzenlenmiş; ve yayıncılık şirketleri tarafından çok çeşitli Kürtçe dinsel kitaplar ve kasetler çıkarılmıştır.

Türk vatandaşlarınca günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullanılan farklı diller ve lehçelerin öğrenilmesine ilişkin Ağustos 2002 reform paketinin uygulanmasında ilerleme olmamıştır. Bu türden dil kursları açmak için yapılan başvurular, müfredatın dil öğretimi değil kültür ve tarih üzerinde odaklanması gerekçesiyle, yetkili makamlarca geri çevrilmiştir. Ayrıca, pratikte kursların açılmasına engel olan bazı katı yönetmelik şartları vardır. Bunlar, özellikle, öğretmenlerin milliyeti ve sahip olmaları gereken nitelikler ve öğrencilerde aranan eğitim düzeyi ile ilgilidirler.

Yedinci reform paketi, öğretim kurumlarının yeri üzerindeki kısıtlamaları gevşetmiştir. Ayrıca, hangi dillerin öğretileceğini (Milli Güvenlik Kurulu’nun onayını almak zorunda olmaksızın) yalnızca Bakanlar Kurulu’nun düzenleyeceği ve tespit edeceğini öngörmek suretiyle, yabancı dillerin öğretilmesi ve farklı diller ve lehçelerin öğrenilmesine ilişkin mevzuatı da tadil etmiştir. Tadil edilen yasayı uygulamak için bir yönetmelik çıkarılacaktır.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Üzerine BM Sözleşmesi’ni onaylarken, Türkiye, eğitim hakkıyla ilgili 13. maddenin 3. ve 4. fıkralarına bir çekince koymuştur. Bu nedenle, anne ve babaların, çocukları için (resmi makamlarca kurulmuş olanlardan başka) okullar seçme ve (kendi inançlarına uygun olarak) çocuklarının dinsel ve ahlaksal eğitimini sağlama hakkının kapsamı sınırlandırılmıştır.

Azınlık hakları ve azınlıkların korunması

Ocak 2003’te, AGİT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri’nin, ilk defa olarak, ulusal azınlıkların durumu üzerine bir diyalog başlatmak amacıyla Türkiye’yi ziyaret etmesine izin verildi. Ancak, bu ilk toplantının ardından böyle bir diyalog başlamış değildir.

Medeni ve Siyasi Haklar Üzerine BM Sözleşmesi’ni onaylarken, Türkiye, 27. maddeye bir çekince koymuştur. Bu nedenle, etnik, dinsel veya dilsel azınlıkların, kendi kültürlerini yaşama, kendi dinlerini açıklama ve icra etme, veya kendi dillerini kullanma hakkının kapsamı sınırlanmıştır. Ayrıca, söz konusu çekince, bu hakkın Türk Anayasası ve 1923 Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri uyarınca yorumlanması ve uygulanmasını öngörmektedir.

39

Page 40: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Seçim sistemi, azınlıkların Parlamento’da temsil edilmelerini zorlaştırmaktadır. Örneğin, Kasım 2002 seçimlerinde, Demokratik Halkın Partisi (DEHAP), Türkiye’nin 81 vilayetinin beşinde oyların %45’ten çoğunu almasına rağmen, %10 barajını geçemedi.

Azınlıklar, resmi makamların bazı ayrımcı uygulamalarına tabi olmuşlardır. Devletçe çıkarılan tarih ders kitaplarının azınlık gruplara karşı düşmanlık duygularına yol açtıkları şeklinde yakınmalar olmuştur. Ayrıca, Nisan 2003’te Eğitim Bakanlığı, okullarda Ermeniler, Pontus Rumları ve Süryaniler ile ilgili tartışmalı tarihsel olaylar üzerine konferanslar ve kompozisyon yarışmaları düzenlenmesini isteyen bir genelge yayınlamıştır.

Rum okulları, öğretmenlerin işe alınmasında ve öğretim malzemelerinin onaylanmasında kısıtlamalar ile karşılaşmış olup, bu durum dilin öğretilmesini olumsuz etkilemiştir. Lozan Antlaşmasında adı geçmeyen dinsel azınlıklar (Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar dışındaki dinsel azınlıklar) hâlâ kendi okullarını açma olanağına sahip değildirler. Bu durum, özellikle Süryani cemaati için bir sorundur.

Farklı dinsel azınlıklara mensup anne ve babalar, çocuklarını dinsel azınlık okullarına yazdırmakta zorluklar ile karşılaşmışlardır. Bir çocuğun böyle bir okula gidebilmesi, babanın o dinsel azınlığa mensup olduğunun tescil edilmiş olması şartına bağlıdır.

Romanlar konusunda, göçebe çingenelerin Türkiye’ye göçmen olarak kabul edilmeyen beş insan kategorisi arasında olduklarını belirten mevzuat hâlâ yürürlüktedir. Bazı Roman cemaatleri, toplumsal dışlanmaya yol açan güçlü önyargı var olduğunu bildirmektedir.

Olağanüstü halin geçerli olduğu son iki vilayet olan Diyarbakır ve Şırnak’ta olağanüstü halin 30 Kasım 2002’de kaldırılmasıyla, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde neredeyse 15 yıl süren olağanüstü hal yönetimi sona erdi. Olağanüstü halin kaldırılmasından sonra, İdare’nin bütçeleri, kaynakları ve personeli valiliklere devredildi. Şubat 2003’te çıkarılan bir hükümet kararnamesiyle, bölgede yeni valiler tayin edildi.

Nisan ayında, Anayasa Mahkemesi, olağanüstü hal bölge valisinin kararlarına karşı yargı yoluna başvurulmasını önleyen Olağanüstü Hal İdaresi hakkında 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi iptal etti.

Olağanüstü halin kaldırılması, Irak sınırında askeri birlikler konuşlandırılmasıyla ve terörizmin yeniden başlayabileceği kaygısıyla Irak savaşına ilişkin olayların yol açtığı artan gerilime rağmen, bölgede olumlu bir psikolojik etki yaptı. Son aylarda güvenlik durumu iyileşmeye devam etmiş olmakla birlikte, ölümler dahil zayiata yol açan birtakım silahlı çatışmalar olmuştur. Bölgede kontrol noktaları hâlâ vardır fakat kontroller geçmişe kıyasla daha seyrektir ve askeri mevcudiyet daha az belirgindir.

Bölgede toplumsal barışı güçlendirmek için, Parlamento bir “topluma kazandırma” yasasını kabul etti. 6 Ağustos 2003’te yürürlüğe giren bu yasa, illegal bir örgütün faaliyetlerine karışmış kişiler için kısmi bir af ve ceza indirimi öngörmektedir. Örgütün liderleri ve suç işlemiş olanlar yasanın kapsamına girmez. Eylül 2003 tarihli resmi rakamlara göre, başvuruda bulunan 2067 mahkumdan 524’ü tahliye edilmiştir. Aynı kaynaklara göre, illegal örgütlerden yaklaşık iki yüz militan teslim olmuştur.

Durumun tedricen normale dönmekte olduğu Mardin ve, Mayıs’taki depremin vurduğu, binaların zarar gördüğü, toplumsal kargaşanın yaşandığı Bingöl veya durumun pek az değişmiş göründüğü Şırnak gibi iller arasında önemli farklar vardır.

40

Page 41: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

İyileşen güvenlik durumu sayesinde, artan sayıda kültürel faaliyetlere izin verildi ve bunlar yüksek düzeylerde halk katılımıyla gerçekleşti. Diyarbakır, Hakkari ve Tunceli Festivalleri’nin kutlanması özellikle dikkat çekiciydi. Ancak, bir kaç durumda, etkinlikler yasaklandı ve güvenlik güçleriyle olaylar meydana geldi. Şimdi daha sınırlı bir kapsamda olsa da, temel özgürlüklerin ihlaline dair haberler devam etmektedir.

Yurt içinde yerlerinden edilmiş kişilerin durumu hâlâ kritiktir. Bu kişilerin birçoğu, şehirlerin çevresinde ve daha büyük köylerde son derece sefil şartlar içinde yaşamaktadır. Sosyal ve ekonomik problemler had safhada olmaya devam etmekte olup, işsizlik oranları çok yüksektir. İlgi gösterilmesi gereken konular arasında, konut şartlarının iyileştirilmesi, eğitim ve sağlık olanaklarına daha fazla erişim sağlanması ve kadınlar ile çocuklar için psikolojik hizmet verilmesi bulunmaktadır. Çocuklar, polis zalimliğinden başka, fiziksel, cinsel ve madde istismarına özellikle maruzdurlar. Diyarbakır bölgesinde 10 000 “sokak çocuğu” olduğu tahmin edilmektedir.

Bazı bölgelerin ötekilerden daha hızlı ilerlemesiyle, düzensiz bir biçimde ve çok yavaş bir tempoda olmakla birlikte, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi’nin uygulanmasına devam edilmiştir. Resmi kaynaklara göre, Ocak 2000 ve Ocak 2003 arasındaki dönemde, 82 000 kişinin köylerine dönmelerine izin verilmiştir. Ancak, bu projenin geliştirilmesinde yeterli istişare ve şeffaflık olmayışına dair endişe ve proje hedeflerini, kapsamını ve mali sonuçlarını açıklayan net bir stratejinin olmaması hakkında rahatsızlık vardır. Girmenin hâlâ yasak olduğu yerlerin sayısı azaltılmıştır, fakat dönüş izni almak hâlâ zordur. Geri dönen bazı kişilere sınırlı mali yardım sağlanmış olmakla beraber, köylere dönüşü desteklemek, evlerin veya konutların tahrip edilmesinden dolayı köylüleri tazmin etmek ve daha önce silahlı çatışmalara maruz kalmış yerlerde temel altyapıyı geliştirmek için mali kaynakların genel bir yetersizliği söz konusudur.

Bildirildiğine göre, bölgede birçok mayın vardır ve bunlar yaralanma ve ölümlere yol açmıştır.

Köy korucuları sistemi daha bir çözüme bağlanmamıştır. Köylerine dönmelerine izin verilmiş olan bazı kişilerin ölümleri dahil, zayiatla sonuçlanan bazı olaylar meydana gelmiştir. Cinayetlere karışmış bazı köy korucuları aleyhine adli takibat açılmıştır. Resmi rakamlar, 58 551 köy korucusunun hâlâ görevde olduklarını belirtiyor.

25 Aralık 2002’de alınan bir karar uyarınca, İnsan Hakları Araştırma Komisyonu, altı şehirdeki insan hakları durumu dahil, olağanüstü halin kaldırılmasından sonra bölgedeki durumu incelemek üzere güneydoğudaki bazı illeri ziyaret etti. Komisyon, 17 ve 20 Ocak 2003 arasında yapılan saha ziyaretleri temelinde, bu iller üzerine raporlar ve tavsiyeler yayımladı.

Önemli güçlükler devam etmekte olsa da, olağanüstü halin kaldırılması, bölgedeki genel şartlarda göreli bir iyileşmeye yol açmıştır. Mayıs 2002’deki Türkiye ziyareti üzerine rapor veren, BM Genel Sekreteri’nin Yerlerinden Edilmiş Kişiler Özel Temsilcisi, uluslararası topluluğun yerlerinden edilmiş kişilerle ilgili problemler konusunda Türk hükümetiyle birlikte çalışması için bir fırsat var olduğunu kaydetmiştir. Söz konusu raporda, konu üzerine daha kapsamlı bir yaklaşım için temel oluşturabilecek bir dizi tavsiyeler ifade edilmektedir. Türk hükümeti, uluslararası partnerleri ve STK’leri içine alacak bazı ümit verici girişimler yoluyla bu tavsiyeleri izlemeye başlamıştır.

41

Page 42: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1.4. Kıbrıs

Türk hükümeti, muhtelif vesileler ile, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonunun devam etmesi ve onun önerileri temelinde müzakereler yoluyla Kıbrıs problemine kapsamlı bir çözüm bulma çabaları için desteğini teyit etmiştir. Türkiye ile güçlendirilmiş siyasi diyalog sürecinde ve BM nezareti altında Lahey’deki görüşmelerin başarısızlığa uğramasından kısa bir zaman sonra, Nisan 2003’teki AT-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısında, Türk hükümeti, Mayıs 2004 öncesinde bir çözüme varılması ümidini ifade etmiştir.

19-20 Haziran 2003 tarihlerinde Selanik’te toplanan AB Konseyi, ilgili bütün tarafları, özellikle de Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliğini, BM Genel Sekreteri’nin çabalarını güçlü biçimde desteklemeye davet etti ve onun önerileri temelinde görüşmelerin erken bir tarihte yeniden başlatılması için çağrıda bulundu.

8 Ağustos’ta, Türkiye, Kıbrıs’ın kuzey kesimiyle bir gümrük birliği kurmayı amaçlayan bir çerçeve anlaşmayı imza etti. Uluslararası hukukta hiçbir geçerliliği olmayan böyle bir anlaşma, Türkiye’nin AT ile gümrük birliğindeki taahhütlerine aykırı olurdu. Türk hükümeti, daha sonra, bu anlaşmanın onaylanmayacağını ve yürürlüğe girmeyeceğini belirtti.

Başvuranın mülkiyet hakkıyla ve Mahkeme tarafından kararlaştırılan adil tazminatın ödenmemesiyle ilgili Loizidou davasında, Türkiye, Haziran 2003’te, AİHM’nin 1998 yılındaki kararına Ekim 2003’e kadar uymaya niyetli olduğunu beyan etti (ayrıca bkz. Bölüm B.1.3. – İnsan hakları ve azınlıkların korunması).

1.5. Sınır anlaşmazlıklarının barışçıl çözümü

Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler olumlu yönde gelişmeye devam etmekte olup, her iki hükümet yakınlaşma sürecinin devam etmesi için en yüksek düzeyde açık taahhütlerde bulunmuşlardır. İki ülke arasındaki işbirliğini derinleştirmeyi hedefleyen iki taraflı anlaşmaların imzalanmasında da ilerleme olmuştur.

Ege Denizi konusunda araştırıcı müzakereler çerçevesinde, özellikle de kıta sahanlığının belirlenmesi konusunda, iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları arasında, yüksek memurlar düzeyinde çeşitli toplantılar yapılmıştır. Gelecek yıl Aralık ayında toplanacak olan AB Konseyi, çözülmemiş anlaşmazlıklar ile ilgili durumu gözden geçirecektir.

26 Mayıs’ta Girit’te yaptıkları görüşmede, Gül ve Papandreu, askeri akademiler ve askeri hastaneler arasında değişimler dahil, birtakım güven arttırıcı tedbirler üzerinde anlaştılar. Temmuz ayında, her iki ülkenin Barış İçin Ortaklık eğitim merkezleri arasında personel teati etme kararıyla, başka bazı güven arttırıcı tedbirler kararlaştırıldı. Güneydoğu Avrupa’daki hava koridorları, her iki ülke tarafından iyileştirilmiştir. İki ülke, 2003 sonbaharı için planlanmış olan askeri tatbikatları iptal etmeye de karar vermişlerdir. Anti-personel mayınlar konusunda Ottawa Sözleşmesi’nin ve Olimpik mütarekenin imzalanması da gerçekleşmiştir.

Ticari ve ekonomik bağlar derinleşmeye devam etmektedir. Şubat 2003’te, iki ülke, Türkiye’den Yunanistan’a doğal gaz tedarik edilmesi konusunda bir anlaşmayı imza ettiler. Aralık 2002’de, iki ülkenin ticari ilişkileri arttırmak için araştırma yapmalarını öngören bir anlaşma imza edildi. Ayrıca, çifte vergileme konusunda iki taraflı bir anlaşma imzalandı.

42

Page 43: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Bir Yunan görev kuvveti, müktesebat ile ilgili konularda Türkiye’ye teknik uzmanlık sunmaya devam etmektedir.

43

Page 44: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1.6. Genel değerlendirme

Geçen bir yılda, Türk hükümeti, siyasi ve hukuki düzende kapsamlı değişimler getirmiş olan reformların temposunu hızlandırmada büyük kararlılık göstermiştir. Ayrıca, Türk vatandaşlarının Avrupa standartlarına uygun olarak temel özgürlüklerden ve insan haklarından yararlanmalarına olanak vermek için, bu reformların etkili şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla önemli adımlar atmıştır. Farklı mevzuat konularında değişiklikler getiren dört önemli reform paketi kabul edilmiştir. Reformlardan bazıları, ifade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü, kültürel haklar ve ordunun sivil denetimi gibi Türkiye bağlamında duyarlı konularla ilgili olduklarından, büyük siyasi anlam taşırlar.

Kamu yönetiminin ve idarenin işleyişini ıslah etme yönünde ilerleme kaydedilmektedir. Hükümet, kamu hizmetinde insan kaynaklarının daha saydam bir yönetimini sağlamak amacıyla reformlar başlatmıştır. Bu, yolsuzluğa karşı mücadelenin güçlendirilmesine de hizmet etmektedir.

Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) görevleri, yetkileri ve işleyişi, önemli derecede değiştirilmiş olup, sivil-asker ilişkilerinin çerçevesi AB üye devletlerindeki uygulamaya daha fazla yaklaştırılmıştır. MGK Genel Sekreteri’nin rolünde değişiklik yapılmış ve icra yetkileri kaldırılmıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) gibi sivil kurullarda hâlâ MGK temsilcileri vardır. Hem bütçenin onaylanması, hem de denetim yönünden, askeri harcamalar üzerinde tam parlamento kontrolü sağlanmalıdır.

Yargının etkinliğini ve bağımsızlığını arttırmak için daha fazla gayret gereklidir. Şimdiden, yeni bir aile mahkemeleri sisteminin kurulmasıyla, yargı sistemi güçlendirilmiştir. Askeri mahkemelerin sivilleri yargılama yetkisi kaldırılmıştır. Kapalı gözaltının kaldırılması başta olmak üzere, Devlet Güvenlik Mahkemeleri sisteminde olumlu değişiklikler yapılmıştır. Ancak, bu mahkemelerin işleyişi, özellikle savunmanın hakları ve adil yargılama ilkesi yönünden, Avrupa standartlarıyla tam olarak uyumlu hale getirilmelidir.

Pratikte, reformların uygulanması düzensizdir. Bazı durumlarda, temel özgürlüklerle ilgili olarak Parlamento tarafından kabul edilen siyasi reformların uygulanmasıyla görevli yürütme ve yargı makamları, kısıtlayıcı şartlar koyarak bu reformların kapsamını daraltmışlardır. Böylece, ilk başta izlenen amaçlar engellenmiştir. Hükümet, reformların sistemli biçimde uygulanmadıklarını fark etmiş ve bunların uygulanmasını sağlamak için bir Reform İzleme Grubu kurmuştur.

Yolsuzluğa ilişkin Medeni Hukuk Sözleşmesi’ni onaylamış olan Türkiye, 1 Ocak 2004’te yolsuzluğa karşı Avrupa Konseyi Devletler Grubu’nun (GRECO) üyesi olacaktır. Ancak, çeşitli girişimlere karşın, yolsuzluk sürekli olarak yüksek bir düzeyde kalmakta ve kamu hayatının birçok alanını etkilemektedir.

Türkiye, Medeni ve Siyasi Haklar Üzerine Uluslararası Sözleşme, Sosyal ve Ekonomik Haklar Üzerine Uluslararası Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 6 numaralı protokol gibi önemli uluslararası ve Avrupa sözleşmelerini onaylamıştır.

Bununla birlikte, Türkiye, adil tazminat ödenmesini sağlayarak veya AİHS’ye aykırı kararları iptal ederek AİHM’nin birçok kararını icra etmiş değildir. Bunun bir örneği Loizidou davasıdır. AİHM’nin bu konuda karar vermesinden bu yana beş yıl geçmiştir.

44

Page 45: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

İşkence ve kötü muameleye karşı mücadele güçlendirilmiş ve Türk hukuk sistemi bu yönden Avrupa standartlarına daha fazla yaklaşmıştır. İşkencenin ölçeği azalmıştır, fakat spesifik olgular hakkında haberler devam etmekte olup bu durum kaygı vermektedir.

Cezaevi sisteminde reform devam etmiş ve tutukluların hakları iyileştirilmiştir. Pratikte, avukata erişim hakkı her zaman sağlanmamaktadır.

Yeniden yargılama olanağı getirilmiştir fakat pratikte pek az dava yeniden yargılamaya tabi olmuştur. Zana ve ötekiler davasında, yeniden yargılama esas olarak önceki yargılamanın tekrarlanması sonucunu vermiş olup, savunmanın haklarına saygı konusunda devam eden kaygılara yol açmıştır.

Reform paketlerinin kabul edilmesi, ifade özgürlüğünün kullanımı üzerindeki birtakım yasal kısıtlamaların kaldırılmasına yol açmıştır. Ceza Kanunu’nun değiştirilen hükümlerinin uygulanması birçok beraat getirmiştir, ancak şiddet içermeyen görüş ifade eden kişilere karşı davalar açılmaya devam etmektedir. Şimdi kaldırılmış olan hükümler uyarınca, şiddet içermeyen görüş ifade ettikleri için hapsedilen bazı kişiler tahliye edilmiştir.

Gösteri ve barışçıl toplantı özgürlüğü alanında önemli ilerleme kaydedilmiş, bu konudaki bazı kısıtlamalar kaldırılmıştır. Yine de, kimi barışçıl gösteri hallerinde, yetkililer aşırı güç kullanmışlardır.

Örgütlenme özgürlüğü konusunda, bazı kısıtlamalar gevşetilmiştir, fakat dernekler hâlâ zahmetli prosedürler ile karşı karşıyadırlar. Derneklere ve özellikle insan hakları savunucularına karşı davalar açılmaya devam etmektedir.

Siyasi partiler yasası değiştirilmiş, siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılmıştır. Bununla birlikte, HADEP Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış olup, DEHAP onun kapatılmasına yönelik bir davayla karşı karşıyadır.

Din özgürlüğü ile ilgili olarak, reform paketleriyle getirilen değişiklikler henüz arzu edilen sonuçları vermemiştir. Yürütme organları, ilgili hükümleri çok kısıtlayıcı bir biçimde yorumlamaya devam etmektedir. Bu nedenle, din özgürlüğü, Avrupa standartlarına kıyasla ciddi sınırlamalara tabidir. Özellikle, tüzel kişiliğin olmaması, ruhani personelin eğitim ve öğretimi, ve dinsel cemaatlerce mülkiyet haklarının kullanımı açılarından durum böyledir.

Türkçe’den başka dillerde radyo ve TV yayıncılığı ve öğrenim üzerindeki yasağı kaldırmak için düzenlemeler yapılmıştır. Bugüne kadar, bu alanlarda kabul edilen reformlar, pek fazla pratik sonuç vermemiştir.

Güneydoğuda olağanüstü halin kaldırılması, genel olarak, halk arasındaki gerilimleri azaltmıştır. Kültürel etkinliklere daha çok hoşgörü gösterilmiştir. Köylere dönüş programı, çok yavaş bir tempoda ilerlemektedir. Yerlerinden edilmiş kişilerin problemlerini ve bölgenin sosyo-ekonomik gelişmesini kapsamlı bir biçimde çözmek ve genel olarak kültürel haklar konusunu halletmek için ciddi çabalar gereklidir.

Selanik AB Konseyi’nin sonuçlarında ve Katılım Ortaklığında, Türkiye, Kıbrıs probleminin çözülmesine yönelik BM Genel Sekreteri’nin çabalarını güçlü bir biçimde desteklemeye teşvik edilmektedir. Türkiye, çeşitli vesileler ile, Kıbrıs probleminin çözülmesine desteğini ifade etmiştir. Türkiye, Kıbrıs’ın kuzey kesimiyle bir gümrük birliği kurmayı hedefleyen bir anlaşmanın yürürlüğe girmeyeceğini belirtmiştir.

45

Page 46: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler düzelmeye devam etmiştir. Yeni güven arttırıcı tedbirler yürürlüğe koymak için çabalar sürmektedir. İki dışişleri bakanı arasında Ege üzerine araştırıcı temaslar da devam etmiştir.

Türkiye, bir NATO üyesi olarak, NATO varlıklarını kullanan AB öncülüğünde operasyonlara AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin katılma tarzlarına mutabakatını vermeyi kararlaştırmıştır. Böylece, şimdiye kadar Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın fiilen başlatılmasını engellemiş olan bir problem çözülmüştür.

Genel olarak, son 12 ayda, Türkiye, Kopenhag siyasi kriterlerine uyum sağlanması yönünde anlamlı ilerleme oluşturan, etkileyici yeni yasal düzenleme çalışmaları yapmıştır. Türkiye, yargının bağımsızlığı ve işleyişinin güçlendirilmesi, temel özgürlüklerin (örgütlenme, ifade ve din özgürlükleri) kullanılmasına ilişkin genel çerçeve, asker-sivil ilişkilerinin Avrupa’daki uygulama ile daha fazla uyumlulaştırılması, güneydoğudaki durum ve kültürel haklar konularına özel dikkat göstererek, bu raporda vurgulanan çözülmemiş konuları çözüme bağlamalıdır. Türkiye, Türk vatandaşlarının Avrupa standartlarına uygun olarak insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanabilmesini sağlamak için reformların tam ve etkili biçimde uygulanmasını sağlamalıdır.

Ayrıca, Türkiye, Kıbrıs probleminin kapsamlı bir çözümüne yönelik çabalara kararlı destek vermelidir.

46

Page 47: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

2. Ekonomik kriterler

2.1. Giriş

Türkiye’nin AB üyeliği başvurusu üzerine 1989’da verdiği Görüş’te, Komisyon aşağıdaki sonuca varıyordu:

“Türkiye’nin ekonomik ve politik durumu, ....., Topluluk’a katılırsa Türkiye’nin karşılaşacağı intibak sorunlarının orta vadede aşılabileceğine Komisyon’u ikna etmemektedir.”

2002 İlerleme Raporunda, Komisyon aşağıdaki saptamayı yapıyordu:

"Türkiye, onun piyasa ekonomisinin işleyişinde ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerleme, Türkiye’nin Birlik içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesini iyileştirecektir. Fakat ülke, derin istikrarsızlık yaratan iki mali krizin sonuçlarını hâlâ yaşamaktadır."

İlk İlerleme Raporundan bu yana Türkiye’deki ekonomik gelişmelerin incelenmesinde, Komisyon’un yaklaşımına, Haziran 1993’te yapılan Kopenhag AB Konseyi’nin sonuçları yön vermiştir. Bu sonuçlarda, Birlik üyeliğinin şunları gerekli kıldığı belirtiliyordu:

işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı;

Birlik içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesi.

Aşağıdaki analizde, Komisyon, daha önceki yıllık İlerleme Raporlarında uygulanan metodolojiyi izlemiştir. Bu yılın İlerleme Raporundaki analiz, 1997’den bu yana olan gelişmeleri dikkate almaktadır.

2.2. Ekonomik gelişmeler

Ekonomik çıktı, kriz öncesi düzeyleri aşmış ve enflasyonist baskılar azalmıştır. Canlanma, esas olarak ihracata ve stok yenilemesine dayalı olmuştur. Yurtiçi talep ise, ancak son zamanlarda hızlanmaya başlamıştır. 2002 yılında ve 2003’ün başlarında, ekonomi 2001’deki keskin ekonomik durgunluktan çıkmaya başlamıştır. Şimdiye kadar, ihracat ve stok yenilemesi, büyümenin başlıca kaynakları olmuştur. Son zamanlarda, yurtiçi talep güçlenmiş görünmektedir. Bu durum, dış dengede bir bozulmaya yol açmıştır. Enflasyonist baskılar gerilemiştir. Ancak, reel faiz oranları yüksek düzeylerde kalmış ve işsizlik artmaya devam etmiştir. Dolaysız yabancı yatırım girişleri ihmal edilebilir düzeylerde kalmıştır. 2002 genel hükümet açığı, hâlâ, GSYH’nin %10’u düzeyinde olmakla birlikte, kamu maliyesinin durumu iyileşmektedir. Reel efektif döviz kuru geçen bir yılda değerlenmiş olup, bu durum yüksek faiz oranlarını ve aynı zamanda artan piyasa güvenini yansıtmaktadır.

47

Page 48: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Temel Ekonomik Eğilimler (30 Eylül 2003 itibariyle)

Türkiye 1998 1999 2000 2001 2002 2003 son durum

Reel GSYH büyüme oranı yüzde 3,1 -4,7 7,4 -7,5 7,8 5,8 ilk yarı

Enflasyon oranı a

-  yıllık ortalama yüzde 84,6 64,9 54,9 54,4 45,0 28,1 Ocak-Ağus.-  Aralık’tan Aralık’a yüzde 69,7 68,8 39,0 68,5 29,7 24,9 Ağus.-Ağus.

İşsizlik oranı-  LFS tanımı

yüzde 6,8 7,7 6,6 8,5 10,4

Genel hükümet bütçe dengesi

GSYH’nin yüzdesi -12,0 -19,0 -6,0 -28,0 -10.0 g

Cari hesap dengesi GSYH’nin yüzdesi 1,0 -0,7 -4,9 2,3 -0,8 gmilyon ECU/Euro 1770 -1276 -10631 3792 -1566 b -3621 Oc.-Haz. b

Tüm ekonominin brüt dış borcu -  borç ihracat oranı mal ve hizmet

ihracatının yüzdesi161,7 204,8 201,0 204,4 :

milyon ECU/Euro 69 994 82 283 104 760 111 516 :

Dolaysız yabancı yatırım girişi

GSYH’nin yüzdesi 0,5 0,4 0,5 2,3 0,6 g

-  ödemeler dengesi verileri milyon ECU/Euro 838 763 1064 3647 1097 b 219 Oc.-Haz. ba Henüz uyumlulaştırılmamış indeks. b Kaynak: Merkez Bankası’nın İnternet sitesi.G= geçici rakamlarKaynak: Aksi belirtilmedikçe Eurostat

Yapısal reformlarda ilerleme yavaş olmuştur, fakat 2001 ve 2002 yıllarında alınan tedbirlerin uygulanması umut verici işaretler göstermektedir. Yakın zamanlarda kurulan bağımsız düzenleme ve denetim kurumları işlemeye başlamışlardır. Geçen bir yılda, bankacılık sektörünü güçlendirmeye yönelik tedbirler gibi, önemli yapısal reformların uygulanmasına devam edilmiştir. DYY konusunda bir çerçeve yasanın kabul edilmesi, dolaysız vergi yasasında reform yapılması, bir istihdam kurumunun oluşturulması ve bir çalışma yasasının kabul edilmesi, önemli yeni düzenlemelerdi. Enerji piyasasının serbestleştirilmesinde önemli ilerleme sağlanmıştır. Kamu sektörü borç yönetiminin etkinliği arttırılmıştır.

Toplumsal ve bölgesel dengesizlikler büyüktür. Satın alma gücü standartlarıyla kişi başına GSYH hafifçe artarak, 2001 yılında AB ortalamasının %22’sinden 2002’de %23’üne yükselmiştir. Ancak, gelir eşitsizlikleri hâlâ çok belirgindir. Emek piyasası dengesizlikleri daha da kötüleşmiştir. İşsizlik artmaya devam etmiş, bir yıl öncesinde %9,3’ten 2003’ün ikinci çeyreğinde %10,0 düzeyine ulaşmıştır. İşsizlik oranları, kentsel alanlarda %13,2 ile kırsal alanlarda %6,3 arasında önemli ölçüde değişmektedir. Gençler arasında işsizlik, %20’nin üstüne çıkmıştır. Gizli işsizliğin görece yüksek bir pay aldığı düşünülürse, emek arzı ve emek talebi arasındaki gerçek dengesizlik, büyük bir olasılıkla, resmi emek piyasası istatistiklerinin gösterdiğinden epeyce daha yüksektir. Son yıllarda gelir eşitsizliklerinde önemli bir bozulma olmasına karşın, mutlak yoksulluğun oluşması önlenmiştir. Geleneksel olarak güçlü aile bağları ve kayıt dışı geçici çalışmanın yaygın varlığı, bu konuda önemli etmenlerdir. İhracata bağlı canlanma sonucunda, bölgesel büyüme farkları ihracat yapılan bölgeler lehine artmıştır.

48

Page 49: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

2.3. Kopenhag kriterleri açısından değerlendirme

İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı

İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı, ticaretin ve fiyatların serbest olmasını ve, mülkiyet hakları dahil, icra edilebilen bir hukuki sistemin var olmasını gerektirir. Makroekonomik istikrar ve ekonomi politikası üzerinde uzlaşma, bir piyasa ekonomisinin performansını arttırırlar. Gelişmiş bir mali sektör ve piyasaya giriş ve piyasadan çıkış önünde herhangi bir önemli engelin bulunmaması, ekonominin verimliliğini iyileştirir.

İlk başta bir tereddütten sonra, yeni hükümet, mevcut reform programını sürdürmeye karar verdi. Kasım 2002’de, erken genel seçimler sonucunda, parlamentoda güçlü bir çoğunluğa sahip bir tek parti hükümeti kuruldu. Yeni hükümet gerekli yapısal reformlar için geniş destek beyan etmiş olmakla birlikte, gerekli reform düzenlemelerinin kabul edilmesi belirgin bir şekilde yavaşladı. Bu yavaşlamanın başlıca nedenleri, siyasi reformlar üzerinde güçlü biçimde odaklanılması ve komşu Irak’taki kriz idi. Yavaş ilerlemeye karşın, yeni hükümet, ondan önceki hükümetin tasarlamış olduğu mevcut reform programını uygulamaya devam etmektedir. Türk reform çabaları, IMF ve Dünya Bankasından teknik ve mali destek almakta olup, verilen IMF ve Dünya Bankası kredileri GSYH’nin %10’undan daha fazladır. 25 Temmuz tarihinde, hükümet yeni bir niyet mektubu sundu. Bu mektupta, hükümet, mevcut reform programının kısa vadedeki uygulanmasını anlatmaktaydı. 1 Ağustos’ta, IMF yönetim kurulu, mevcut IMF Stand-By Düzenlemesi’nin (yaklaşık 420 milyon EUR tutarındaki) beşinci diliminin ödenmesini onayladı. 2003 Katılım Öncesi Ekonomik Programı, hükümetin reform gündemine bağlılığını teyit etmektedir.

49

Page 50: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

2001 krizinden sonraki canlanma, esas olarak ihracat ve stok yenilemesi temelinde, güçlü olmuştur. Irak krizinin Türk ekonomisi üzerindeki etkisi sınırlı kalmıştır. Bu durum, ekonominin şoklara direncinde iyileşme olduğunu ve piyasa güveninin arttığını gösterir. Reel GSYH, 2002 yılında %7,8 oranında büyüdü ve yılın sonunda kriz öncesi düzeylere ulaştı. 2003’ün ilk yarısında, çıktı büyümesi %5,8 oldu. Büyümenin başlıca kaynakları, ihracat ve stok yenilemesi olmuştur. Sabit yatırım 2002’de %0,8 oranında azalmış fakat 2003’ün ilk yarısında %7,1 oranında artmıştır. Yatırım/GSYH oranı, 2002’de %16,7’ye, 2003’ün ilk yarısında %16’ya inmiş, fakat 2003 ortasında %18,5’e yükselmiştir. 2002’nin ikinci yarısında seçimle ilgili harcama artışının bir yansıması olarak, kamu tüketimi 2002 yılında %5,4 yükselmiştir. 2003’ün ilk yarısında ise, %3 oranında azalmıştır. Petrol fiyatlarında ve faiz oranlarında geçici bir artışa rağmen, Irak krizinin Türkiye ekonomisi üzerindeki genel etkisi sınırlı kalmıştır. Bu olay, Türk ekonomisinin şoklara direncindeki iyileşmenin ve piyasa güvenindeki artışın pozitif bir göstergesidir.

Büyük ölçüde ekonomideki canlanmanın bir sonucu olarak, dış hesaplar bozulmaya başladı. 2001 yılında GSYH’nin %2,3’ü oranında bir cari hesap fazlasından sonra, canlanan ithalat 2002 yılında GSYH’nin %0,8’i oranında küçük bir cari hesap açığına neden oldu. Bu eğilim, 2003’ün başlarında da sürdü ve 2003 ortasında GSYH’nin %2’si kadar bir cari hesap açığına neden oldu. İthalat artışına yol açan başlıca etmenler, stok yenilemesi, Türk parasının güçlenmesi ve Irak savaşı boyunca daha yüksek bir petrol faturasıydı. İhracat tarafında, gelişmeler olumluydu. Mal ihracatı 2002 yılında %13 arttı ve turizm gelirleri GSYH’nin %4,7’si oranında rekor bir düzeye ulaştı. Ancak, yurtdışındaki Türk işçilerin gönderdiği dövizler azalmaya devam ederek GSYH’nin yaklaşık %1’ine geriledi. 2002’de dolaysız yabancı yatırım girişleri ihmal edilebilir düzeyde kaldı: GSYH’nin %0,6’sı.

İstihdam artışı, işgücündeki artışı soğuramadı ve böylece işsizlikteki büyüme devam etti. 2001’de emek piyasası koşullarında belirgin bir bozulmanın ardından, canlanan ekonomi, emek piyasası üzerinde olumlu bir etki göstermeye devam etti. 2002 boyunca ve 2003’ün ilk yarısında, ortalama istihdam %1,4 oranında (yaklaşık 300 000 kişi) arttı. Öte yandan, kayıtlı işsizliklerin sayısı 450 000 kadar artış gösterdi ve böylece işsizlik oranı 2002 ortasında %9,3’ten 2003 ortasında %10’a yükseldi. İstihdam edilen veya iş arayan insan sayısındaki bu artış, emek talebinin arttığını gösterir. Ancak, aynı zamanda, çalışma çağındaki nüfusun da artması, emek talebindeki bu artıştan daha fazla oldu. Böylece, işgücüne katılım oranı, 2002 ortasında %50,6’dan 2003 ortasında %49,4’e hafifçe geriledi. Gençler arasında işsizlik, 2002’nin ikinci çeyreğinde %16,9’dan 2003’ün ikinci çeyreğinde %19,6’ya çıktı. 12-17 yaş grubundaki çalışan çocukların sayısı, önemli ölçüde azalarak, 2002 ortasında 1 milyondan 2003 ortasında 770 000’e geriledi.

Enflasyonist baskılar, tarihsel olarak düşük bir düzeye ulaştı. 2002’de ortalama tüketici fiyatları enflasyonu %45 oldu. Önceki yıl, %54 oranındaydı. Yıl sonu tüketici fiyatları enflasyonu ise, %35’lik hedefin bir hayli altına inerek, %29,8 oldu. 2003’ün ilk sekiz ayında, ortalama enflasyon, bir yıl önceki %53’ten %28’e geriledi. Enflasyonist baskıların azalmasında ana etmenler, katı bir maliye ve para politikası, zayıf yurtiçi talep, Türk parasının değerlenmesi ve iddialı yıl sonu hedeflerine bağlanan kamu sektörü ücret anlaşmaları olmuştur. Çekirdek enflasyon için bir gösterge olan özel sektör imalat fiyat indeksi, benzer bir azalış eğilimi göstermektedir. Ancak, mali hedeflere ulaşmak için kamu işletmelerinin fiyat artışları ve idari fiyatlardaki artışlar, bu azalış eğilimine zarar verebilir. Bu risklere karşın, %20 oranında tüketici fiyat enflasyonu öngören resmi yıl sonu hedefine ulaşılması şimdi olanaklı görünmektedir.

50

Page 51: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Para politikası kesin olarak enflasyonun düşürülmesine yönelik olup, döviz kuru serbestçe dalgalanmaktadır. Dövizde sabit kur rejiminin uygulanmasından 21 Şubat 2001’de vazgeçilmesinden bu yana, para tabanı para politikasının başlıca çapası olmuştur. Para tabanı ve brüt uluslararası rezervlerin büyümesi üzerine enflasyon hedeflerine uygun kesin sınırlar konulmuştur. Yılın ilk yarısında, geniş parasal büyüklük M3, nominal olarak %31, reel olarak %2,4 artmıştır. Enflasyonist baskılar yeterince azaldığında ve enflasyonist beklentiler durgunlaştığında, Merkez Bankası enflasyon hedeflemesine geçmeyi planlamaktadır. Böyle bir sisteme geçiş hazırlıkları büyük ölçüde tamamlanmıştır. Şimdiye kadar, Merkez Bankası’nın artan bağımsızlığı, güvenilirliğin geri kazanılmasına yardım etmiştir. Enflasyonist beklentilerin, gittikçe artan bir ölçüde, %20 TÜFE artış oranı yıl sonu hedefine yaklaşması bunun bir işaretidir. Yeni hükümetin politika yaklaşımına ilişkin başlangıçtaki belirsizliklerin ve sığ yurtiçi sermaye piyasalarının bir yansıması olarak, reel faiz oranları neredeyse %20 oranında yüksek olmaya devam etmiştir. Merkez Bankası, gecelik borçlanma faiz oranını birkaç aşamada %46’dan %29’a, gecelik kredi faiz oranını ise %53’ten %35’e indirmiştir. Sabit döviz kuru sisteminin bırakılmasından hemen sonra meydana gelen yüksek oranlı değersizleşme nedeniyle, Türk parasının değeri şimdi kriz öncesi düzeyinin %50’si civarındadır. Ancak, serbestçe dalgalanan döviz kuru, piyasa hissiyatına karşı son derece duyarlıdır. Yeni hükümetin kurulmasından sonraki ilk 2 ayda döviz kuru %10 değerlendi. Komşu Irak’taki krizle bağlantılı olarak artan bölgesel gerilimler, paranın değer kaybetmesine yol açtı. Bu değer kaybı, Irak savaşının başlamasından birkaç gün sonra, 26 Mart’ta zirvesine ulaştı. Bu dönemde, döviz kuru, Euro karşısında %21 oranında değer kaybetti. O zamandan beri, azalan jeopolitik belirsizlik ve yüksek faiz oranları, yine %12 civarında bir değerlenmeye yol açmıştır.

2002 sonuna doğru mali politika gevşedi ve 2003 ilkbahar ve yaz aylarında düzeltici tedbirler alındı. Mali disiplin, mevcut ekonomik reform programının temel unsurudur. Enflasyonist beklentilerin azaltılmasında kilit bir rol oynamaktadır, fakat aynı zamanda, reform sürecinin devam ettirilmesinde Türkiye’nin kararlılığı hakkında mali piyasalara fikir veren önemli bir sinyal görevi de görmektedir. Kısa vadeli borçların yüksek payı nedeniyle, piyasaya duyulan güven Türkiye’nin ağır borç yükünün finansman maliyetlerini derhal etkilemektedir. Kamu maliyesinin sağlamlaştırılması Ağustos 2002’ye kadar yolunda gitmişti, fakat seçimler nedeniyle yapılan ek harcamalar, mali politikada belirgin bir gevşeme yarattı. Bunun bir sonucu olarak, 2002 yılında GSYH’nin %6,5’i oranında net fazla hedefi, %2,5 ile kaçırıldı; fakat genel hükümet bütçe açığı (AB standartlarına göre) 2001’de GSYH’nin %28,0’inden 2002’de %10’una geriledi. Ne yazık ki, yeni hükümetin, düzeltici tedbirler dahil ve borç sürdürülebilirliğini sağlama ihtiyacı uyarınca 2003 için bir bütçe üzerinde karara varması Mart 2003’ü buldu. 2003 bütçesi, kamu sektöründe GSYH’nin %6,5’i oranında bir net fazla hedefine göre hazırlanmıştır ve yılın başındaki eksikleri düzeltmeye yönelik bir dizi tedbir içermektedir. En önemli tedbirler, alkol ve tütün vergilerinde ve motorlu taşıt ve emlak vergilerinde artışlardır. Yapısal tedbirler alanında, kamu yatırım programlarını rasyonelleştirmek, kamu istihdamını sınırlamak, kamu sektöründe sıkı bir ücret politikası uygulamak ve sağlık hizmeti sektöründe harcama artışını geriletmek için çabalar sarf edilmiştir. Ayrıca, bir kamu ihale kurumu ile borç ve risk yönetimi için bir Hazine bürosu oluşturmak suretiyle kurumsal yapı iyileştirilmiştir. Ancak, 2003 bütçesinde, bir defaya mahsus alınan birçok tedbire yer verilmiştir. 2003 başlarında bir vergi affı, kısa vadeli nakit girişleri yaratılmasına yardım etti. Birçok durumda, bu türden vergi afları, vergi ödeyenlerin disiplini üzerinde olumsuz bir etkiye yol açmaktadır.

Hükümet borç oranı azalmıştır fakat kamu sektörünün işleyişi ve bir bütün olarak ekonomi üzerinde ciddi bir yüktür. 2001 bankacılık krizi, kamu sektörü borç oranında

51

Page 52: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

yüzde 50’ye yakın oranda keskin bir artışa yol açtıktan sonra, borç oranı azalmaya başlamıştır (2001’de %105,4’ten 2002’de %95’e). Önemli bir net fazla, güçlü GSYH büyümesi ve azalan faiz oranları, başlıca etmenler olmuştur. Bu borç yükünün finansman maliyetleri, GSYH’nin neredeyse %20’si düzeyindedir. Kısa vadeli bir borç yapısıyla ve yurtiçi borçların %70’den çoğunun kısa vadeli faiz oranlarına veya döviz kuru dalgalanmalarına bağlı olmasıyla, borç servisi dinamikleri piyasa güveniyle sıkıca bağlantılıdır.

Mali saydamlığı arttırmaya yönelik tedbirler devam etmiştir. Geçen bir yılda, 2001’de ve 2002 başlarında kabul edilen mevzuatın uygulanması üzerinde ve bunların uygulanmasını güçlendirecek değişiklikler kabul edilmesi üzerinde durulmuştur. Bu konuda önemli bir adım, çeşitli kamu sektörü kurumları arasında sorumlulukları açıklığa kavuşturacak olan Mali Yönetim ve Mali Kontrol Yasası’nın hazırlanması olmuştur. Ayrıca, şartlı yükümlülükleri daha iyi muhasebeleştirmek, harcama taahhütlerini daha yakından izlemek ve sosyal güvenlik kurumlarının saydamlığını arttırmak için tedbirler alınmıştır. Temmuz ve Ağustos aylarında kabul edilen sosyal güvenlik kurumları üzerine yasalar, bu alanda önemli başarılardır. İdari yapıları ve prosedürleri basitleştirmek için, hükümete ilişkin bir fonksiyonel değerlendirme yapılmıştır. Dolaysız vergileme reformu, vergi sisteminin basitleştirilmesine ve vergi toplamada verimliliğin arttırılmasına katkıda bulunmuştur. 1 Ocak 2003’te yürürlüğe giren yeni bir Kamu İhale Yasası bu alanda saydamlığın arttırılmasına ve yolsuzlukla mücadele edilmesine yardım edecektir. Ayrıca, yeni bir Kamu Maliye ve Borç Yönetimi Yasası, kamu borç yönetiminin verimlilik ve saydamlığını arttırmaya katkıda bulunacaktır.

Piyasa güçlerinin serbest etkileşimi gelişmeye devam etmiştir. İlk başta bir belirsizliğin ardından, yeni hükümet, sektör düzenleme ve denetim organlarının bağımsızlığını teyit etmiştir. Devlet işletmelerindeki personelin azaltılması üzerindeki yasal kısıtlamalar kaldırılmıştır ve fiyatlar şimdi piyasa koşullarına daha yakındır. Elektrik sektöründe, enerji dağıtımı ve üretimi yeniden düzenlenmiştir ve şimdi bağımsız Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından ruhsatlandırılmaktadır. Enerji dağıtım ve üretim tesislerinin özelleştirilmesi için hazırlık yapılmaktadır. Devlet işletmeleri, bankacılık gibi bazı sektörlerde hâlâ çok önemli olmakla birlikte, bu kurumların yönetimi piyasa koşullarına yaklaşmaktadır. Devlet ekonomik işletmeleri, GSYH’nin yaklaşık %5’ini ve imalat sektöründeki katma değerin yaklaşık %19’unu oluşturmaktadır. Devlet bankaları, GSYH’nin yaklaşık %1’ini yaratmakta, fakat sadece bankacılık sektöründe katma değerin neredeyse üçte birini oluşturmaktadır. İstihdam açısından, devlet işletmeleri ve devlet bankalarındaki personel adedi, yaklaşık 450 000 kişidir (toplam istihdamın %2,5’i). Bu işletmelerdeki personel, son bir yılda %10’a yakın oranda azalmıştır.

Kamu mali desteğinin geri çekilmesi sonucunda fiyat çarpıklıkları azalmaktadır. Tarım sektöründe, destekleme fiyatları sistemi yerine, bir dolaysız gelir desteği (DGD) sistemi kurulmuştur. Elektrik fiyatları şimdi bağımsız bir kurul tarafından düzenlenmektedir. TÜFE sepetinde idari fiyatların payı, toplam 747 kalem mal ve hizmetin yaklaşık %17’sine gerilemiştir.

Özelleştirmeyi hızlandırmak için yeni bir girişim başlatılmış, fakat özelleştirme gelirleri bugüne kadar çok sınırlı kalmıştır. Genel olarak, özel sektör katma değerin yaklaşık %80’ini yaratmakta olup, devlet ekonomik faaliyetleri bankacılık, enerji ve temel sanayiler gibi bazı kilit alanlarda yoğunlaşmıştır. Pek az ilerlemenin olduğu on yıllardan sonra, yeni hükümet, tütün ve içki tekeli (TEKEL) ve telekomünikasyon sağlayıcısı (Türk Telekom) gibi bazı kilit devlet işletmelerini özelleştirmek için yeni bir girişim başlatmıştır. Bu uzun vadeli özelleştirme projeleri yanında, İstanbul Menkul Kıymetler

52

Page 53: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Borsası ve Milli Piyango gibi başka bazı şirketler de, özelleştirme idaresinin portföyüne ilave edilmiştir. Özelleştirme programında, en az %50’lik bir devlet hissesiyle toplam 30 şirket vardır. 2003 yılı için nakit gelir hedefi 1,9 milyar EUR (2,1 milyar ABD Doları veya GSYH’nin yaklaşık %1’i) düzeyindedir. 2003 ortasına kadar, özelleştirme gelirleri 24 milyon EUR civarında gerçekleşmiştir. 1 Eylül’de, ilk yapılan ihalede en iyi teklifi veren katılımcının peşin ödemeyi yapmaması üzerine, PETKİM Petrol Rafinerisi’nin %88,9’u için yeni bir ihale açılmıştır.

Piyasaya giriş ve piyasadan çıkış önündeki engeller daha da azalmıştır. Yeni kurulan şirketlerin görece yüksek oranı (mevcut şirketlerin yaklaşık %10’u) piyasaya giriş engellerinin yüksek olmadığının ve dinamik bir girişim sektörünün var olduğunun işaretidir. Ancak, KOBİ’ler mali sektörden sermaye temin etmede ciddi zorluklarla karşı karşıyadırlar ve ağır bürokrasi gerekli yasal prosedürlerin hızlı biçimde tamamlanmasına engel olmaktadır. Yabancı şirketler, çoğu zaman, uzun ve karmaşık bürokratik prosedürler nedeniyle zorluk çekmektedir. Yatırım önündeki engeller ile ilgili araştırmalar temelinde, geçen bir yılda giriş ve çıkış engellerini azaltmak için birtakım tedbirler alınmıştır. Şirket tescil usulleri basitleştirilmiş ve düzeltilmiş, yurt dışından personel çalıştırılması kolaylaştırılmıştır. 17 Haziran’da kabul edilen dolaysız yabancı yatırım üzerine bir çerçeve yasa, bürokratik işlemleri basitleştirmekte ve yeni bir şirketin kurulması için gereken işlemlerin sayısını üçe indirmektedir. Bütün işlemler bir günde tamamlanabilir. Kârlı olmayan şirketlerin kapatılmasını kolaylaştırmak için, Temmuz ayında İcra ve İflas Kanunu kabul edildi. Halen, bir şirketin piyasadan çıkması 1-2 yıl sürmektedir.

Mülkiyet haklarının düzenlenmesi dahil, hukuk sistemi yerleşmiştir. Ancak, yasaların ve sözleşmelerin uygulanmasını iyileştirme gereksinmesi sürmektedir. Yasama süreci göreli olarak yavaştır ve çerçeve mevzuat kabul edilmesi ile uygulama yönetmelikleri çıkarılması arasındaki zaman süresi bazen çok uzun olmaktadır. Adli personelin kadrolaşması ve eğitilmesi her zaman yeterli değildir ve bu durum ticari davaların hızla sonuçlandırılması üzerinde olumsuz bir etki yapmaktadır. Fikri mülkiyet haklarına saygı yeterli değildir.

Bankacılık sektörü güçlendirilmiştir, fakat yeniden yapılandırma ve sağlamlaştırma süreci henüz tamamlanmış değildir. Türk bankacılık sektörünün aktifleri, GSYH’nin %70’inden biraz daha fazlaydı. Özel sektöre verilen banka kredileri son yıllarda GSYH’nin yaklaşık %17’sine gerilemiş, menkul kıymetlerin payı ise GSYH’nin yaklaşık %30’una ulaşmıştır. Menkul kıymet portföyünün %90 kadarı, devletin çıkardığı menkul kıymetlerden oluşmaktadır. Bankacılık sektöründe halen 50 kadar banka vardır, fakat sektör gerçekte toplam aktiflerin yaklaşık üçte birine sahip olan iki devlet bankasıyla birkaç özel bankanın hakimiyeti altındadır. Devlet bankalarını özelleştirmeye hazırlamak için, siyasi müdahale azaltılmış ve şubelerin sayısında indirim yapılmıştır. Ancak, bugüne kadar, herhangi bir özelleştirme olmamıştır. Bankacılık sektöründe konsolidasyonu hızlandırmak amacıyla, birleşmeler ve edinmeler ile ilgili yasal çerçevede değişiklik yapılmıştır. Geçen bir yılda, bankacılık sektörünün şoklara direncini arttırma süreci devam etmiştir. Bankacılık sektörü denetimini güçlendirmek için, 2000 sonbaharında bağımsız Bankacılık Düzenleme ve Denetim Kurulu (BDDK) oluşturuldu. Geçen bir yılda, BDDK’nın yetkisi arttırılmış ve daha sıkı ihtiyat standartları uygulanmıştır. Ancak, yetersiz insan kaynakları ve hukuki işlemlerin yavaşlığı, bazen bankacılık sektörü denetiminin etkinliğine engel olmaktadır. Bankacılık sektörünün sermaye tabanı güçlendirilmiş ve döviz kurlarından kaynaklanan risklere fazlasıyla maruz kalma gibi bütün sistemi etkileyen zaaflar düzeltilmiştir. Tasarruf ve Mevduat Sigorta Fonu (TMSF) yönetimine devredilmiş olan verimsiz bankaların çoğu tasfiye

53

Page 54: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

edilmiştir. Temmuz ayında, BDDK daha küçük bir özel bankanın ruhsatını iptal etti ve bankayı TMSF yönetimine devretti. Ancak, etkili konglomeralardan birine ait olan bir bankanın kapatılmasına dair tartışma, bankacılık sektörünün denetimiyle ilgili hukuksal ve kurumsal çerçeveyi daha da güçlendirmek ve belirginleştirmek gereksinmesini kanıtlamaktadır. Bankacılık gelirinin esas kaynağı, toplam gelirin yaklaşık %50’sini oluşturan devlet tahvillerine ilişkin faiz kazançlarında yoğunlaşmıştır. Çok kârlı olan ve düşük risk taşıyan kamu sektörü borçlanmasının bir sonucu olarak, özel sektöre kredi sağlanması çok düşük seviyede olmuştur. Devlet bankalarına yeni sermaye konulması, verimsiz bankaların tasfiye edilmesi ve “İstanbul Yaklaşımı” biçiminde yeniden yapılanma desteği, sektörün sermaye yapısının düzelmesine yardım etmiştir. Ancak, birçok bankanın aktifleri, onların kredi portföyündeki bir bozulmanın getireceği risklere açık olmaya devam etmektedir. 2001 krizinden sonra, bankacılık sektörünün kârlılığı düzelmiştir. 2002 sonbaharından bu yana, yerli para ödünçleme marjları %11 civarında kalmış, yabancı para ödünçleme marjları ise Eylül 2002’de %4,7’den Nisan 2003’te %3,6’ya gerilemiştir.

Banka-dışı mali sektörün rolü çok sınırlı kalmıştır. Bu sektör, 70 kadar sigorta şirketinden oluşur. Bunların aktifleri, GSYH’nin %4’ü civarındadır. 30 kadar yatırım şirketi ve 270 fon, GSMH’nin %1,5’i civarında net aktiflere sahiptirler. Son zamanlarda ıslah edilen yasal çerçevenin uygulanması, uluslararası denetim ve ihtiyat standartlarıyla daha çok uyumlaşma getirmiştir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB), 300’e yakın şirketin hisseleri alınıp satılmaktadır. İMKB’nin cari piyasa fiyatlarıyla tüm menkul kıymetlerinin değeri, son yıllarda, GSYH’nin %30’undan fazla olmuş, ancak 2002’de %19’a gerilemiştir. Banka-dışı mali sektör, Hazine ve 1981’de kurulan Sermaye Piyasası Kurulu gibi uzmanlaşmış kurullar tarafından veya sigorta denetim kurulu tarafından denetlenmektedir.

Birlik içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesi

Bu kriteri yerine getirebilmek, ekonomik aktörlerin ileriyi görebilecekleri bir ortamda karar almalarına olanak veren istikrarlı bir makroekonomik çerçevenin ve bir piyasa ekonomisinin varlığına bağlıdır. Bu, ayrıca, altyapı dahil yeterli miktarda beşeri ve maddi sermayeyi gerektirir. Devlet işletmeleri yeniden yapılandırılmalı ve tüm işletmeler daha yüksek verimlilik için yatırım yapmalıdırlar. Bundan başka, işletmeler dış finansman olanaklarına ne kadar fazla erişebilirlerse ve yeniden yapılanma ve yenilenme konusunda ne kadar başarılı olurlarsa, adaptasyon kapasiteleri de o kadar büyük olacaktır. Genelde, bir ekonominin katılım öncesinde Birlik ile gerçekleştirdiği ekonomik bütünleşme derecesi ne kadar yüksek olursa, o ekonomi üyelik gereklerini o kadar daha rahat bir biçimde üstlenebilecektir. AB üye devletleriyle ticarete konu olan ürünlerin hem hacmi, hem de çeşitliliği, bunun kanıtını oluşturur.

Türkiye, piyasaların işleyişinin iyileştirilmesinde ve tam olarak işleyen bir piyasa ekonomisi için kurumsal çerçevenin güçlendirilmesinde ilerleme sağlamıştır. Ancak, makroekonomik istikrar ve öngörülebilirlik henüz yeterli bir derecede temin edilmemiştir. Enflasyonist baskılar, ekonomik aktörlerin orta vadeli planlama yapabilmeleri için yeterli ölçüde gerilemiş değildir. Yüksek reel faiz oranları, üretken yatırımı engellemektedir. Bankacılık sektörü, özel sektöre ancak sınırlı bir ölçüde finansman sağlamaktadır ve sektörün konsolidasyon süreci henüz tamamlanmış değildir. Çok büyük kamu borcunun servis maliyetleri, ağır bir yük oluşturmakta, Türkiye’nin ekonomik potansiyelinin büyük bir kısmını yutmaktadır. Bu sorunları çözmeye yönelik çabalar sürdürülmelidir.

54

Page 55: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Beşeri sermayeyi iyileştirme çabaları devam etmiştir, ama genel eğitim düzeyinin yükseltilmesi de çok önemli bir gereklilik olmaya devam etmektedir. Eğitim ve beşeri sermaye gelişimi üzerine on yıllarca yetersiz harcama yapılmasının bir sonucu olarak, Türk işgücünün genel eğitim düzeyi nispeten düşüktür. 15 yaşından büyük kişilerin ancak %86’sı UNDP’nin okuryazarlık kriterini karşılamaktadır. Sıkışık mali duruma karşın, harcama düzeyleri korunmuştur, fakat beşeri sermaye üzerine harcamalar GSYH’nin ancak %3,5-4’ü civarındadır. Geçen bir yılda, temel eğitimi iyileştirme çabaları devam etmiştir. Eğitim ve sağlık için bütçe ödenekleri, harcama dondurucu tedbirlerden ayrı tutulmuş ve, Dünya Bankası ve AB ile işbirliği edilerek, genel olarak eğitim altyapısının ve özellikle de geri kalmış bölgelerdeki eğitim altyapısının kalitesini düzeltmek için çeşitli projeler uygulanmıştır. Cinsiyet eşitliğini arttırmak için çabalara girişilmiştir. Ancak, sadece temel eğitimde değil, aynı zamanda öğrenim ve mesleki eğitimin bütün düzeylerinde kaliteyi yükseltme gerekliliği göz önünde bulundurulduğunda, toplam fon temini çok sınırlıdır. Kamu sektörü borcunu servis etmek için faiz ödemeleri gibi üretken olmayan harcamalar yoluyla kamu sektörü kaynaklarının emilmesi, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli büyüme potansiyelini gerçekleştirme ve orta vadede rekabet baskılarına direnme yeteneği üzerinde ciddi bir olumsuz etki yapmaktadır.

İşgücü piyasası politikaları uluslararası standartlara yakınlaştırılmıştır, fakat işgücü piyasasının sorunlarına gösterilen ilgi yeterli olmaktan uzaktır. Haziran 2003’te çalışma yasasının kabul edilmesi, bu alandaki uluslararası standartlara uyulması yönünde önemli bir adımdır. Çalışanların yasal durumu iyileştirilmiş ve tatiller, sosyal koruma, esnek çalışma saatleri, işten çıkarma tazminatları ve haksız işten çıkarmaya karşı koruma gibi önemli işçi hakları resmen tesis edilmiştir. Kayıtlı istihdam için özendiriciler arttırılmıştır. Ancak, bu mevzuattan yararlanan çalışanların sayısı hâlâ oldukça azdır. Emek piyasasında arz ile talep arasındaki eşleşmeyi arttırmak üzere, bir istihdam kurumu tesis edilmiştir.

Fiziksel sermaye stokunun büyümesine, ekonomik istikrarsızlık ve borç finansmanı engel olmaya devam etmektedir. Belirsiz yatırım perspektifleri, ve kamu sektörü finansman gereksinmeleri yüzünden kullanılabilir fonların devletçe emilmesi, üretken yatırımlarda azalmaya yol açmıştır. Böylece, toplam üretken yatırımların (brüt sabit sermaye oluşumu) GSYH içindeki payı gerilemeye devam etmiş, 2001 yılında %18,2’den 2002’de %16,7’ye inmiştir. Ekipman yatırımlarının GSYH içindeki payı, 2001 yılında %13,4’ten 2003’ün ilk yarısında %12’ye gerilemiştir. Yurt içi yatırım sermayesinin ve dolaysız yabancı yatırımın azlığı, şirketleri, yatırımlarını dağıtılmayan kârlar yoluyla finanse etmeye zorlamaktadır. Uluslararası ölçekte çalışan şirketler, uluslararası sermaye piyasalarını kullanmaya gayret ederlerken, orta ve küçük işletmeler, sermaye piyasasına erişmekte hâlâ ciddi güçlüklerle karşılaşmaktadır. Araştırma ve geliştirme yatırımları çok düşük kalmış, GSYH’nin %1’ini geçmemiştir.

Dolaysız yabancı yatırım girişleri ihmal edilebilir düzeyde kalmıştır. Hâlâ yüksek derecede olan ekonomik belirsizlik ve bürokratik prosedürler nedeniyle, yıllık dolaysız yabancı yatırım girişi GSHY’nin %1’inden hayli daha düşük olmaya devam etmiştir. Toplam dolaysız yabancı yatırım stoku, GSYH’nin ancak %9’u kadardır. Bu yabancı yatırım azlığı, Türk sermaye stokunun yenilenmesine engel olmakta, uluslararası ihracat pazarlarına erişimi zorlaştırmakta ve böylece Türkiye’nin ekonomik potansiyelinin gerçekleştirilmesi önünde ciddi bir köstek oluşturmaktadır. Ancak, geçen bir yılda, hukuki çerçeveyi iyileştirmek ve idari prosedürleri basitleştirmek için önemli adımlar atılmıştır. DYY üzerine yeni çerçeve yasa, dolaysız yabancı yatırım girişlerini serbestleştirmeye yönelik yeni düzenlemeler için bir temel oluşturmaktadır. Bundan

55

Page 56: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

başka, bürokratik işlemler basitleştirilmiş ve yatırımların teşvik edilmesi için özel bir kurum tesis edilmiştir. 2002 yılında, toplam DYY girişleri yaklaşık olarak 1,1 milyar EUR (GSYH’nin %0,6’sı) düzeyinde gerçekleşti. 2003’ün ilk yarısında, DYY girişlerinin miktarı 0,2 milyar EUR (GSYH’nin %0,1’i) oldu. Dolaysız yabancı yatırımların yaklaşık olarak yarısı, sanayi sektöründe olmakta, %45’iyse hizmet sektörüne yönelmektedir.

Altyapı yatırımları, bütçe kısıtlamalarından olumsuz etkilendi. Bütçe kısıtlamaları ve sermaye yetersizliği sonucunda, altyapı yatırımları geçen bir yılda gerilemeye devam etti. Bugün için, Türkiye’nin karayolu altyapısı ve enerji şebekeleri nispeten yeterli durumdadır. Ancak, elektrik şebekesi yeterince bakımlı değildir ve dolayısıyla enerji kayıpları çok fazladır. Demiryolu sistemi eskimiş olup büyük çapta yenileme gerektirmektedir. Modernizasyonun devamlı ertelenmesi nedeniyle, devlet demiryolları şirketi, bütçe üzerinde önemli bir yük oluşturan büyük faaliyet zararları vermektedir.

İşletmelerin yeniden yapılanması hızlanmıştır. Bankacılık krizi ve keskin ekonomik durgunluk sonucunda, işletmelerin yeniden yapılanması hızlanmıştır. Özellikle, bankacılık sektöründe, faal durumdaki bankaların sayısı gerilemiş, personel ve şube sayılarında büyük azalış olmuştur. Kamu sektörü finansman gereksinmelerinde beklenen gerileme sonucunda, artık çok kârlı ve risksiz iş fırsatları kalmadığında, bu sürecin devam etmesi olasıdır. Sanayi sektöründe, zayıf yurtiçi talebin ve daha sıkı piyasa gözetiminin bir yansıması olarak, tasfiye edilen işletmelerin sayısında keskin bir artış meydana gelmiştir. Daha büyük işletmeler, ihracat pazarlarına erişim olanakları sayesinde, orta boy şirketlere kıyasla krizden daha az etkilenmiş görünmektedir.

Tarımsal bir ekonomiden hizmet ağırlıklı bir ekonomiye uzun vadeli geçiş devam etmiştir. 2002 yılında, tarımın istihdamdaki payı, 2001 yılındaki %35,4’ten %33,2’ye gerilerken, sanayi ve hizmet sektörlerinin payları, sırasıyla, %23,8’e ve %43’e yükseldi. Katma değer ve istihdam payındaki önemli bir gerilemeye karşın, tarım hâlâ temel bir rol oynamaktadır. İşsizler için geleneksel bir sığınak olarak, tarım sektörü geçen bir yılda keskin ekonomik krizin toplumsal maliyetlerinin soğurulmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu sektörü modernleştirmeye yönelik reform çabaları, düşük hızda da olsa, devam etmiştir. Türk makamları, halen Dünya Bankasınca desteklenen bir tarımsal reform programı uyguluyorlar. Yeni dolaysız gelir desteği sistemi, ilerlemekte olup, tarımsal fiyatların çarpıklığını azaltmaya yardım etmektedir. Aynı zamanda, üretim yapısının iyileştirilmesi ve üretim metotlarının modernleştirilmesi için bir program uygulanmaktadır.

Orta, küçük ve çok küçük işletmeler, Türk ekonomisinin istikrar sağlayan çekirdeği olduklarını göstermişlerdir. İhracata yönelik büyük şirketlerin ve devlet işletmelerinin önemine karşın, 250’den az işçi çalıştıran küçük ve çok küçük işletmeler Türk ekonomisinin çekirdeğidir. Kayıt dışı ekonomiden gelen ucuz girdilerden yararlanan bu işletmeler, son derece değişken olan Türk ekonomisi için önemli bir genel istikrar sağlıyorlar. Bu işletmeler 2002 yılında sanayi sektöründeki katma değerin sadece %30 kadarını yaratmış oldukları halde, istihdamın yaklaşık %60’ını oluştururlar. Sanayi sektöründeki KOBİ’lerde istihdamın yaklaşık olarak yarısı, 10’dan az işçi çalıştıran mikro-işletmelerdedir. Esas olarak aile mülkiyetindeki bu işletmeler, Türkiye ekonomisi için önemli bir şok emicilik fonksiyonu yerine getirmektedir, zira küçük ölçekli olmaları sayesinde, değişen iş ortamına uyum sağlamada son derece esnektirler. Dar bir sermaye piyasasından ve kamu sektörü finansman gereksinmesinin özel yatırımlar için kaynak bırakmamasından dolayı, özel işletmelerin krediden yararlanma olanağı sınırlıdır.

56

Page 57: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ekonomide devlet müdahalesinin azaltılması devam etmiştir. Bazı tereddütlerden sonra, yeni piyasa düzenleme ve denetim kurumlarının bağımsızlığı teyit edilmiş ve düzenleyici çerçeve güçlendirilmiştir. Ancak, yeni hükümet, seçim kampanyasında yapılmış olan vaatlere uymak için, birkaç defa müdahale etmiştir. Devlet sübvansiyonları ve devlet yardımı azalmaktadır. Devlet işletmelerindeki çalışanların sayısı (devlet işletmeleri ve bankalarında yaklaşık 450.000 kişi) toplam istihdamın ancak %2,5’i düzeyinde olmakla birlikte, bu işletmeler kimi sektörlerde hâlâ çok etkilidir. Bankacılık sektöründe, sektör aktiflerinin üçte biri, devlet kontrolündeki bankaların elindedir. Sanayi sektöründe, tamamen devlet mülkiyetindeki işletmeler, sektör katma değerinin yaklaşık dörtte birini ve istihdamın yaklaşık %12’sini oluştururlar. Birçok durumda, bu işletmelerde personel fazlalığı ve verimsizlik söz konusudur. Fiyatlar maliyeti tam olarak yansıtmamaktadır. Bu işletmeler esas olarak sanayi sektörü için girdi ürettiklerinden, fiyat çarpıklıkları bütün ekonomiye yayılmaktadır.

AB ile ticaret bütünleşmesi istikrarını korumuş, ihracatın mal yapısı düzelmeye devam etmiştir. Mal ve hizmet ticareti anlamında genel ticaret bütünleşmesi 2002’de azalmış, ihracatın GSYH içindeki payı 2001’de %33,7’den 2002’de %28,8’e, ithalatın payı ise %31,3’ten %30,5’e gerilemiştir. Aralık 1995’te Gümrük Birliği’nin kurulması ticaret düzeyinde keskin bir yükselişe yol açtıktan sonra, AB ile ticaret bütünleşmesi nispeten istikrarlı olmuştur. Türkiye’nin AB’ye ihracatı, toplam ihracatın %50’sinden biraz daha yüksek bir düzeyde kalmış; AB’den yaptığı ithalat ise, yurtiçi talepteki geniş daralma ve büyüme hareketlerinin bir yansıması olarak, daha büyük bir dalgalanma göstermiştir. 2002 yılında, Türkiye’nin toplam mal ihracatı ve AB’ye ihracatı, nominal olarak %6 civarında büyüdü. AB’den ithalatı ise, toplam ihracata kıyasla önemli oranda daha hızlı artış gösterdi (%16,3’e karşılık %19,8). 2003’ün ilk yarısında, bu eğilim devam etti. Önceki yıllarda olduğu gibi, ihracat yapısı iyileşmiştir. İleri sanayi mallarının payı artarken, tarımsal ürünlerin payı azalmaya devam etmiştir. Geçen yıl içinde, özellikle motorlu taşıt ihracatı belirgin bir artış kaydetmiştir.

Türk lirasının önemli oranda değerlenmesine karşın, Türk ihracatının fiyat bakımından rekabet gücü korunmuştur. Reel efektif döviz kuru son İlerleme Raporundan bu yana %14 kadar değerlendiği halde, Türk mallarının ihracat performansı son derece dayanıklı olmuştur. İhracata yönelik işletmeler, 2002 yılında gerçek ücretlerde %6,4 oranında bir gerilemeden istifade etmişlerdir. Böylece, ihracata yönelik şirketlerin kârlılığı ve rekabet gücü korunmuştur.

2.4. Genel değerlendirme

Türkiye, onun piyasa ekonomisinin işleyişini önemli ölçüde iyileştirmiş olmakla birlikte, makroekonomik dengesizlikler sürmektedir. Makroekonomik istikrar ve yapısal reformlar yönünde ilave kararlı adımlar, Türkiye’nin Birlik içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesini de arttıracaktır.

Hâlâ yüksek olsalar da enflasyonist baskılarda gerilemenin devam etmesiyle ve Türkiye’nin piyasa düzenlemeleri ve kurumlarının modernleşmesiyle, ekonomik istikrar ve öngörülebilirlik artmıştır. Kabul edilen ve tedricen uygulanan yapısal reformların olumlu etkileri, büyük bir ekonomik gerileme olmaksızın Irak krizinin atlatılmasına yardım etmiştir. Bağımsız düzenleme ve denetim kurumları bu açıdan önemli bir rol oynamışlardır. Mali sektörün gözetimi sağlamlaştırılmış ve modern bir dolaysız yabancı yatırım mevzuatının temeli atılmıştır. Kamu mali yönetiminin saydamlığı ve etkinliği daha da geliştirilmiştir.

57

Page 58: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Mevcut reform sürecine devam edilmelidir. Mali disiplin ve istikrara yönelik bir ekonomi politikası, piyasa güvenini ve sürdürülebilir kamu maliyesini güçlendirmek için temel taşlarıdır. Dengeli ve sağlıklı bir ekonomiye ulaşmak için, enflasyonu azaltma süreci korunmalıdır. Bankacılık sektöründe yeniden yapılanma yeterince ilerlemiş değildir ve sektördeki gözetim ve ihtiyat standartlarını uluslararası normlar ile uyumlaştırma süreci tamamlanmalıdır. Kamu banka ve işletmelerinin özelleştirilmesi ile piyasaların serbestleştirilmesi hızlandırılmalı ve yapısal çarpıklıklar düzeltilmelidir. Üretken amaçlara yönelik yeterli kamusal ve özel yatırım yapılması ve eğitime özel dikkat gösterilmesi, ekonominin rekabet gücünü ve büyüme potansiyelini arttırmak için önemlidir. Geri kalan engelleri kaldırmak suretiyle, dolaysız yabancı yatırım girişleri teşvik edilmelidir.

58

Page 59: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

3. Üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneği

Raporun bu bölümü, Türkiye’nin üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneği konusunu ele almaktadır. Bu yükümlülükler, müktesebat olarak bilinen ve Birliğin amaçlarının uygulanabilmesi için kullanılan hukuki ve kurumsal çerçeveyi ifade etmektedir. Bu bölümde, 2002 İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişmelerin değerlendirmesinin yanı sıra, Türkiye’nin üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneğinin ve diğer yapılması gerekenlerin genel bir değerlendirmesinin verilmesi amaçlanmaktadır.

Bu bölüm, 29 müktesebat başlığı içeren listeye uygun olarak düzenlenmiştir ve Türkiye’nin müktesebatı çeşitli yönleriyle uygulamaya yönelik idari kapasitesinin değerlendirmesini kapsamaktadır.

Aralık 1995’te gerçekleştirilen Madrid Zirvesinde, aday ülkelerin, özellikle idari yapılarının düzenlenmesi yoluyla, aşamalı ve uyumlu bir entegrasyon için koşulların oluşturulması gereğine işaret edilmiştir. Bu çerçevede Komisyon, Gündem 2000 Raporunda, Topluluk mevzuatının ulusal mevzuata etkili bir şekilde aktarılmasının önemini vurgulamış ve aktarılan mevzuatın idari ve adli kurumlar vasıtasıyla gerektiği gibi uygulanmasının daha da önemli olduğunu belirtmiştir. Bu husus, gelecekteki üyelik bakımından karşılıklı güven oluşturmanın vazgeçilmez bir ön koşuludur.

Aralık 2002’de Kopenhag’da gerçekleştirilen Zirvede, aday ülkelerde adli ve idari reformun önemi yeniden vurgulanmış, bunun üyelik hazırlıklarını ilerletmeye yardım edeceği belirtilmiştir. Türkiye’nin idari kapasitesi hakkında 2002 İlerleme Raporunda sunulan değerlendirmeyi geliştiren bu Rapor, çeşitli yönleriyle müktesebatı uygulamak için gereken temel idari yapılar üzerinde odaklanarak, daha fazla derinlik ve ayrıntı getirmeyi hedefliyor.

1998 yılı İlerleme Raporunda, Komisyon şu sonuçlara varmıştır:

“Türkiye, Gümrük Birliği Kararında öngörülen mevzuatın büyük kısmını gerekli süreler içinde kabul etme ve uygulama yeteneğini göstermiştir. Şimdi de, yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmemiş olduğu sektörlerde benzer bir kararlılık göstermelidir. Kamu ihaleleri dahil iç pazar, tarım ve çevre konuları başta olmak üzere, yapılacak daha pek çok şey olmakla beraber, Türkiye, Avrupa stratejisinde belirlenen alanların çoğunda Topluluk mevzuatına uyum sürecini başlatmış durumdadır. Gümrük birliği ve Avrupa stratejisi kapsamına girmeyen sektörlerde ise, müktesebatın kabul edilmesi bakımından Türkiye’nin önünde hâlâ uzun bir yol bulunmaktadır.

Türkiye, gümrük birliği bağlamında müktesebatı uygulamak için gerekli idari ve hukuki kapasiteye sahip olduğunu tartışmasız şekilde göstermiş olduğu halde, bu aşamada, müktesebat uyumunun henüz sağlanamadığı diğer alanlarla ilgili gelecekteki kapasitesi hakkında bir görüş bildirmek mümkün değildir.”

2002 yılı İlerleme Raporunda, Komisyon şu sonuçlara varmıştır:

“1998 raporundan bu yana, Türkiye, Gümrük Birliğinin kapsamına giren alanlarda mevzuat uyumu açısından ilerleme kaydetmiştir. Bankacılık sektörü, telekomünikasyon, enerji ve tarım gibi alanlarda da ilerleme sağlanmıştır. Mali sektör yeniden yapılandırılmış ve bu alandaki idari kapasite geliştirilmiştir. Başka alanlarda ise pek az ilerleme olmuştur.

59

Page 60: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Geçen bir yılda, Türkiye, iç pazarla ilgili alanlarda, özellikle kamu alımları sahasında, ayrıca enerji ve adalet ve içişleri alanlarında daha da ileriye gitmiştir. Müktesebatı uygulamaya yönelik idari kapasiteyi güçlendirme yolunda kaydedilen ilerleme sınırlı kalmıştır.

Genel olarak, Türkiye, Gümrük Birliğinin kapsamına giren alanlarda mevzuatın uyumu bakımından iyi bir düzeye ulaşmıştır, fakat başka alanlarda bu uyum aynı ölçüde ilerlememiştir. Türk mevzuatı ile müktesebat arasında büyük farklılıklar sürmektedir. İdari kapasite güçlendirilmiştir. Önemli ilave çabalara gerek vardır.

İç pazarla ilgili olarak, malların serbest dolaşımı alanında, 2001 yılında kabul edilen ürünlerin serbest dolaşımına ilişkin çerçeve yasa yürürlüğe girmiştir. Çok çeşitli sektörlerde uygulamaya yönelik muhtelif yasal düzenlemeler kabul edilmiştir. Ticaretin önünde esaslı teknik engeller sürmektedir. Besin maddeleri, ecza malzemeleri ve kozmetikler gibi sektörlerde uyumlaşma faaliyetleri devam etmelidir. Çeşitli kurumların (standardizasyon, akreditasyon ve uygunluk değerlendirmesi) işleyişini kurmak ve iyileştirmek için de yapılması gereken esaslı çalışmalar vardır. Uygun bir piyasa gözetim sistemi kurulmalıdır. Çerçeve Yasa’nın kabul edilmesine karşın, piyasa öncesi gözetim hâlâ yürürlüktedir. Şimdiki çabalar, personelin eğitilmesi ve ilgili kurumların donanım kapasitesinin iyileştirilmesi üzerinde odaklanmaktadır. Kamu alımları konusunda, Mayıs ayında yeni bir yasa kabul edildi ve Haziran 2002’de bu yasada değişiklik yapıldı. Bu yasa, Türkiye’nin kamu alım kurallarının Topluluk müktesebatına uyumu yönünde önemli bir adımdır. Yeni yasa ile müktesebat arasındaki esaslı farklılıkları gidermek için daha fazla çabalara gerek vardır. Kişilerin serbest dolaşımı alanında bildirilebilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

Sermayenin serbest dolaşımı alanında, çeşitli sektörlerde yabancı yatırım üzerinde önemli kısıtlamalar devam etmiştir. Kara paranın aklanması alanında mevzuatın uygulanmasına daha çok dikkat gösterilmelidir. Türkiye’nin mali hizmetler konusunda uyumu bir hayli ileri düzeyde olup, 2001 yılında, mali sektörün yeniden yapılanması çerçevesinde yeni ilerlemeler sağlanmıştır. Mali olmayan hizmetler alanında ilerleme olmamıştır ve Türk mevzuatının ilgili müktesebat ile uyumu için daha yapılması gereken birçok çalışma vardır. Şirketler hukuku alanında, korsanlığa ve sahteciliğe karşı mücadeleyle ilgili çabalar gösterilmiştir. Mevzuatın uygulanmasına daha çok dikkat edilmeli ve Türk Patent Enstitüsü tamamıyla bağımsız olmalıdır. Rekabet politikası alanında, anti-tröst hükümlerinin uygulanması tatmin edici olmaya devam etmektedir. Türkiye’nin devlet yardımları politikasının müktesebat ile uyumunda ilerleme olmamıştır ve bir devlet yardımları otoritesi öncelikli olarak kurulmalıdır.

Tarım konusunda, Türkiye arazilerin ve canlı büyükbaş hayvanların tesciline başlamıştır. Bir bitki pasaport sistemi için hazırlıklar başlamış değildir. Katılım Ortaklığı’nın ilgili önceliği kapsamındaki başka unsurlara yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Hayvan ve bitki sağlığı konusunda, bir uyum stratejisi hazırlanmaktadır. İcra kapasitesinde artış olmamıştır. Türkiye, hayvan ve bitki sağlığı sektörlerindeki AT mevzuatının aktarılması, uygulanması ve icra edilmesi üzerine odaklanmalıdır. Genelde, tarım alanındaki müktesebat ile uyumlaşma yönünde ilerleme sınırlı olmuştur.

Balıkçılık konusunda, Ortak Balıkçılık Politikası ile uyumlaşma yönünde ilerleme kaydedilmemiştir. Modernize edilmiş bir filo tescil sisteminin kurulması gerekir.

60

Page 61: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Özellikle kaynak yönetimi, denetim, kontrol, piyasa politikaları ve yapısal politikalarda, AT’nin balıkçılık politikasının ana unsurlarıyla önemli farklar devam etmektedir.

Ulaştırma politikası ile ilgili olarak, Türkiye ulaştırma müktesebatını kabul etmek için gereken mevzuat çalışmalarına hız vermelidir. Bütün sektörlerde ilgili mevzuatı uygulamaya ve tatbik etmeye yönelik idari kapasite geliştirilmelidir. Birçok sektörde (özelikle karayolu ve denizyolu ulaşımında) uyum son derece kısmi olup, esas olarak uluslararası sözleşmelerin aktarılmasından ileri gelmiştir.

Vergileme konusunda, tüketim vergileri ve KDV yönünden uyum başlamış, oranlar ve başka muafiyetler ile ilgili olarak ilerleme sağlanmıştır. Dolaylı vergileme alanında, önemli ilave çabalar gereklidir. Dolaysız vergileme yönünden ise, Türkiye dolaysız vergi tahsilatını iyileştirmeli ve ayrımcı düzenlemeleri kaldırmalıdır. Genelde, dolaysız ve dolaylı vergileme alanında müktesebat ile uyum kısmidir. Gümrük Birliği yönünden, kağıt üzerinde büyük ölçüde uyum söz konusudur, fakat uygulamaların gerçekten uyumu pek fazla değildir.

Çoğu alanlarda, Türkiye’nin istatistiksel altyapısı, AB’ninkinden hâlâ çok farklıdır. Türk makamları ve Eurostat arasında işbirliği kısa bir zaman önce başlamıştır. Müktesebat ile uyum başlamıştır ve esaslı çabalar gereklidir.

Sosyal politika ve istihdam sahasında adımlar atılmıştır, fakat bunlar her zaman için müktesebat ile uyumlu değildir. Bütün düzeylerde gerçek bir sosyal diyalog için koşulları geliştirmek ve güçlendirmek ivedi olarak gereklidir. Bir miktar ilerleme kaydedilmiş olsa da, çoğu alanlarda Türk mevzuatı müktesebat ile uyumun hâlâ çok uzağındadır.

Enerji konusunda, elektrik ve gaz sektörlerinde esaslı ilerleme sağlanmıştır. Geçen yıl kabul edilen iki büyük yasa daha çok uygulanmış, elektrik ve gaz sektörleri için bağımsız bir düzenleyici otorite kurulmasında ilerleme kaydedilmiştir. Müktesebat ile uyum epeyce ilerlemiştir. Ancak, yeni çabalara gerek vardır.

Telekomünikasyon sektöründe, seyyar ve sabit piyasaların serbestleştirilmesinde ve dominant operatörler ile ilgili olarak yasal çerçevenin uygulanmasında ilerleme olmamıştır. Lisanslama, ara bağlantı ve, bir ölçüye kadar, evrensel hizmet konularında yeni mevzuat kabul edilmesinde ilerleme sağlanmıştır. Özellikle insan kaynakları ve eğitim yönünden, Telekom Kurumu’nun idari kapasitesini iyileştirmek için ilave çabalara gerek vardır. Genelde, müktesebat ile uyum sınırlı olmaya devam etmektedir.

Kültür ve görsel-işitsel politika konusunda, yayıncılık üzerine yeni yasa müktesebat ile uyumlu değildir. Genelde, müktesebat ile uyum sınırlı olmaya devam etmektedir.

Bölgesel politika konusunda, NUTS sınıflamasına göre bölgesel kalkınma amacına yönelik bir geçici haritanın Türkiye tarafından tanımlanması tamamlanmış ve EUROSTAT tarafından onaylanmıştır.

Ancak, bu sınıflamanın planlama ve bölgesel politikalar için kullanılması henüz başlamamıştır. AB standartlarıyla uyumlu bir etkin bölgesel politika geliştirilmiş değildir. Genelde, müktesebat ile uyum sınırlı olmaya devam etmektedir.

61

Page 62: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Çevre alanında, Çevresel Etki Değerlendirme Yönergesi ile uyumu sağlamak amacıyla mevzuat kabul edilmiştir. Yatırımların finanse edilmesine yönelik bir plan geliştirmek için adımlar atılmıştır. Çevresel Denetim üzerine yeni bir yönetmeliğin kabul edilmesi, müktesebatı uygulamaya yönelik Türk idari kapasitesini arttırmak yönünde olumlu bir adımdır. Genelde, müktesebat ile uyum sınırlı olmaya devam etmektedir.

Tüketiciler ve sağlığın korunması ile ilgili olarak, uyum sınırlıdır ve mevzuatın uyumunu sağlamak ve idari kapasiteyi ve tüketici bilinçlenmesini güçlendirmek için esaslı çabalar gereklidir.

Adalet ve içişleri sahasında, özellikle iltica ve yasal olmayan göç gibi konularda, AB mevzuatı ve uygulamaları hakkında bilinçlenme sağlamak için çabalar gösterilmiştir. Örgütlü suç, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve yolsuzluk ile mücadeleyi güçlendirmek için yeni adımlar atılmıştır. İnsan kaçaklığına karşı mücadelenin hukuki temeli kurulmuştur. Özellikle vize politikasında, müktesebat ile uyum başlamıştır, fakat esaslı yeni çabalara gerek vardır. Yasal olmayan göçe karşı mücadele büyük ölçüde güçlendirilmelidir.

Dış ilişkiler konusunda, Genelleştirilmiş Tercihler Sisteminin kabul edilmesi sürdürülmelidir.

Mali kontrol konusunda, Türk idaresindeki bütçe ve mali kontrol mekanizmaları iyileştirilmelidir. Genelde, müktesebat ile uyum başlamıştır ve esaslı yeni çabalar gereklidir.

Müktesebatın etkili biçimde uygulanmasını ve icra edilmesini sağlamak için farklı alanlarda idari kapasite güçlendirilmelidir. İdarenin bütün düzeylerinde önemli reform gereklidir. Kimi durumlarda, bunun için, örneğin devlet yardımı ve bölgesel kalkınma alanında yeni yapılar kurulması gerekli olacaktır. Bazı alanlarda, yeni düzenleyici kurumlar oluşturulmuştur. Bunların özerkliği sağlanmalı ve aynı zamanda yeterli personel ve mali kaynaklar tahsis edilmelidir.”

3.1. Müktesebat başlıkları

Belirtildiği gibi, Türkiye’nin üyelik gereklerini üstlenme yeteneğine ilişkin aşağıdaki değerlendirme, 29 müktesebat başlığını içeren listeye uygun biçimde düzenlenmiştir. Dolayısıyla, bu bölüm, “dört özgürlük” olarak bilinen iç pazarın köşe taşlarıyla ilgili ilerlemenin bir değerlendirmesi ile başlamakta ve, sektörel politikalar, ekonomik ve mali işler, bölgesel politika, çevre, adalet ve içişleri, dış politikalar ve mali konular dahil, müktesebatın bütün yönlerini içine alarak, başlıkların her birindeki ilerleme konusunda sistematik bir incelemeyle devam etmektedir.

62

Page 63: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 1: Malların serbest dolaşımı

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Yatay ve prosedüre yönelik düzenlemeler konusunda, Türkiye, yeni ve global yaklaşımın ilkelerini uygulamaya sokmak için, temel mevzuatı kabul etmiştir.

Test ve belgelendirme alanında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Telekomünikasyon Kurumu ve Denizcilik Müsteşarlığı, sorumlulukları altındaki bazı sektörlerde uygunluk değerlendirmesi kuruluşlarının atanması için kılavuz ilkeler yayımlamışlardır.

Ancak, henüz onaylanmış kuruluşlar atanmış değildir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Telekomünikasyon Kurumu, uygunluk değerlendirmesi kuruluşu başvurularının değerlendirilmesi için Türk Akreditasyon Kurumu TÜRKAK ile protokoller imza etmişlerdir.

Standardizasyon alanında, Türk Standartlar Enstitüsü CEN, CENELEC ve ETSI standartlarını kabul etmeye devam etmiştir.

Akreditasyon alanında, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) Aralık 2002’de Avrupa Akreditasyon İşbirliği’ne (EA) üye olmuştur. Ancak, TÜRKAK henüz EA çok-taraflı anlaşmasını imza etmemiştir. Bu demektir ki TÜRKAK akreditasyonu AB’de tanınmamaktadır. Kuruluşların akreditasyonu başlamıştır.

Sektörlere özgü mevzuat ile ilgili olarak, eski yaklaşımın kapsamına giren alanlarda, motorlu taşıtlar ve onların römorkları konusunda 15 yönerge daha aktarılmıştır. Tarım ve ormancılık traktörleriyle ilgili olarak, üç yönerge daha aktarılmıştır.

Yeni yaklaşımın kapsamına giren alanlarda, son İlerleme Raporundan bu yana, radyo ve telekomünikasyon terminal cihazları, inşaat ürünleri, hane halkı buzdolaplarının enerji verimliliği, asansörler, sivil patlayıcılar ve potansiyel olarak patlayıcı atmosferler konularında AT yönergeleri aktarılmıştır. Bugüne kadar, toplam 20 yeni yaklaşım yönergesinin aktarılması sağlanmıştır. Ancak, uygunluk değerlendirmesi ve piyasa gözetimi konusunda pratik uygulama için gerekli altyapı henüz kurulmuş değildir.

Gıda güvenliği konusu ve gıda maddeleri mevzuatı ile ilgili olarak (ayrıca bkz. Başlık 7 - Tarım), özellikle katkı maddeleri, etiketleme ve ısı vererek işleme tabi tutma konularında müktesebatın aktarılması devam etmiştir. Türkiye, müktesebatı uygulamak için idari kapasitenin arttırılmasında bazı ilk adımlar atmıştır; örneğin Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemini (BYHUS) kurmaya başlamıştır. Sistemi tamamlamak ve iyileştirmek için yeni çabalar gereklidir.

Ecza maddelerinin genel ticaret rejimi sorunlu olmaya devam etmektedir. Özellikle, son İlerleme Raporundan bu yana, veri korumayla ilgili hiçbir ilerleme olmamıştır; Türkiye, AT-Türkiye Gümrük Birliğinden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak, herhangi bir veri koruma düzenlemesi kabul etmiş değildir.

Alkollü içkiler hakkında ithalat rejimiyle ilgili olarak, 2001 Alkol Kanunu’nu uygulamak üzere bir kararname çıkarıldı. Bu kararnamenin Tütün ve Alkollü İçki Piyasaları Kurulu tarafından yorumlanmasının piyasaya erişimde artışa yol açması umulmaktadır, fakat var olan mevzuat, dökme ithalat üzerinde bir yasak, hazır içecekler üzerinde kısıtlamalar,

63

Page 64: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

zahmetli ithalat müsaadesi işlemleri, ve serbest fiyatlama ve dağıtım için bir hacim eşiği ile, ithalat kısıtlamalarını sürdürmektedir.

Uyumlaştırılmamış alan ile ilgili olarak bildirilebilecek herhangi bir ilerleme yoktur. Malların serbest dolaşımı ilkesinden sapan ulusal düzenlemeler konusunda bilgi alışverişi hakkında mevzuat henüz yürürlüğe girmemiştir. Karşılıklı tanımanın uygulanması konusunda belirtilebilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

Kamu alımları yönünden, Ocak 2002’de kabul edilen yeni Türk kamu alımları yasası Ocak 2003’te yürürlüğe girdi. Ancak, bu yasa müktesebat ile uyumlu değildir. Daha sonra, Ağustos 2003’te kamu alımları yasasında değişiklikler yapıldı ve yeni kısıtlayıcı şartlar getirildi. Sonuçta, yeni yasa, sistemi müktesebata yaklaştırmaktan ziyade, farklılıkları genişletmiştir.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, yasayla kurulmuş olan, bağımsız çalışan bir Kamu İhale Kurumu, Nisan 2002’den beri varlığını sürdürmektedir ve işlevlerini yerine getirmeye başlamıştır. Son İlerleme Raporundan bu yana, yeni personel alınmış olup, kurum ihale makamları için eğitim seminerleri yürütmüştür.

Genel değerlendirme

Gümrük Birliği’nin son aşamasını uygulamaya koyan AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı çerçevesinde, Türkiye, ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin Topluluk mevzuatını 2000 sonuna değin kabul etmeyi yüklenmişti, fakat bu yükümlülüğü yerine getirmemiştir.

Alkollü içki ithalatı için yerine getirilmesi gereken koşullar, bu sektörde ciddi ticaret engelleri oluşturmaktadır. Bundan başka, Türkiye ikinci el arabalarla ilgili ithalat rejimi hükümlerini farklı ürünlere keyfi bir şekilde uygulamaktadır. AB ile bu çözülmemiş ticaret anlaşmazlıkları, onları çözmek için AB’nin yaptığı birtakım girişimlere karşın, raporlama döneminde devam etmiştir.

Türkiye, mevzuat ve düzenleme açısından, uygunluk değerlendirmesi ve piyasa gözetimi altyapılarını kurmak için önemli adımlar atmıştır. Bu adımların ardından, şimdi, yeni ve global yaklaşım yönergelerinin gerçekten uygulanması için ilgili hükümet kurumlarının idari bakımdan güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması gelmelidir.

Standardizasyon ile ilgili olarak, Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) tarafından uygulanan zorunlu standartlar rejimi, sınırda piyasa-öncesi kontrol içeren ticaret engelleri yaratmaya devam etmektedir. Şimdiki halde, yurtiçi piyasa için ve Türkiye’ye ithalat için 1 150 kadar zorunlu standart vardır. CE işaretini ve AB belgesini taşıyan ürünlerin ilke olarak serbestçe dolaşmasına müsaade edilmekle beraber, belgelendirme için zaman alıcı ve gereksiz talepler, aşırı test prosedürleri ve onayda gecikmeler hâlâ vardır. Genelde, TSE zorunlu rejimi raporlama döneminde saydam olmayan bir biçimde uygulamaya devam etmiştir. Zorunlu standartlar, olabildiğince erken bir zamanda ve, en geç, aktarılan yeni yaklaşım yönergeleri yürürlüğe girdikleri zaman geri çekilmelidir.

TSE, standartların hazırlanması ve yayımlanmasından, endüstriyel ağırlıkların ve uzunlukların incelenmesi ve ölçümden, uygunluk değerlendirmesi ve belgelendirme işlerinden sorumludur. Hem CEN’in, hem de CENELEC’in ortak üyesidir. TSE’nin CEN ve CENELEC üyeliğine başvurusu, Türkiye’de zorunlu standartların aşırı kullanımıyla ilgili ataleti nedeniyle dondurulmuştur. TSE, standardizasyon faaliyetlerini,

64

Page 65: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

belgelendirme ve test işlemleri gibi başka faaliyetlerden elde ettiği gelirler ile desteklemektedir. TSE’nin ikincil faaliyetlere mali bağımlılığı, işlevlerin açıkça ayrılmasına olanak vermiyor. TSE, Avrupa standardizasyon kurumlarıyla aynı özelliklere uygun olmalıdır: bağımsızlık, açıklık, saydamlık ve uzlaşma.

Akreditasyon alanında, 2000 yılında kurulan Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) şimdi faal olup akreditasyon işlemlerini gerçekleştirmektedir. Ancak, bu kurumun Avrupa Akreditasyon İşbirliği konusunda çok-taraflı anlaşmaya imzacı olmaması ve onun akreditasyonunun AB’de henüz tanınmaması, uygunluk değerlendirmesi kullanıcıları için TÜRKAK’ın cazibesini azaltmaktadır. Uygunluk değerlendirmesi kullanıcıları, bunun yerine, AB kurumlarından akreditasyon alma yoluna gitmektedirler. Ayrıca, yasayla öngörülen ağır teşkilat yapısı TÜRKAK’ın verimli işleyişine engel olmaktadır.

Büyük bir kısmı yakında yürürlüğe girecek olan yeni yaklaşım mevzuatının uygulanmasına başlamak için, uygunluk değerlendirmesi kuruluşlarının belirlenmesine yönelik çalışma hızlandırılmalıdır.

Metroloji (ağırlıkların ve uzunlukların bilimsel incelenmesi) alanında, bilimsel ve endüstriyel metroloji, esas olarak Ulusal Metroloji Enstitüsü yoluyla, iyice örgütlenmiş ve verimli şekilde işlemekte olduğu halde, yasal metrolojinin çerçevesi belirgin değildir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bu alanda daha fazla eğitime ve teknik danışmanlığa gereksinmesi vardır.

Sektörel mevzuata dönülürse, müktesebatın aktarılmış olduğu sektörlerin sayısı geçen yıldan bu yana daha da çoğalmıştır. Ancak, Türkiye hâlâ Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmiş değildir. Bunların 2000 sonuna dek yerine getirilmiş olması gerekiyordu.

Eski yaklaşım kapsamındaki sektörlerde, motorlu taşıtlar ve tarım ve ormancılık traktörleri alanında mevzuat çıkarılmasıyla daha çok ilerleme kaydedilmiştir. Ecza maddeleri, kozmetikler ve kimyasallar konusunda ise hâlâ ilerleme yoktur. Yeni yaklaşım kapsamındaki sektörlerde, kişisel koruyucu donanım, in vitro (tüp içinde) tanı cihazları, ambalaj ve ambalaj atıkları ve teleferik tesisleri ile ilgili yönergelerin aktarılması hâlâ yapılmamıştır ve aktarılmış olan mevzuatın müktesebat ile uyumu henüz teyit edilmemiştir.

Genel olarak, fikri mülkiyet hakları, piyasa müsaadesi, fiyatlama politikası, geri ödeme düzenlemesi ve yerli ürünler lehine ayrımcılık konularında, ecza maddeleri rejimi problemli olmaya devam etmektedir.

Türkiye, esas olarak Türk Gıda Kodeksi kapsamında, besin güvenliği mevzuatı kabul edilmesinde bir miktar ilerleme kaydetmiştir. Türkiye, müktesebat ile tam bir uyumlaşma sağlamaya ve besin güvenliğine ilişkin bütün alanlarda, özellikle Tehlike Analizi Kritik Kontrol Noktaları (HACCP) ve iyi üretim uygulaması kontrollerinde, mevzuatın uygulanmasını icra etmeye yönelik çabalarını sürdürmelidir. Tarım ve Sağlık Bakanlıkları’nın gıda güvenliği faaliyetlerinin daha iyi eşgüdümü de sağlanmalıdır. Türkiye’de gıda güvenliği kontrollerinin büyük ölçüde güçlendirilmesi gerekir.

Türkiye, idareyi ve gıda işletmecilerini yeni kurallar için kademeli olarak hazırlamalıdır. Türkiye, gıdaları ısıya tabi tutarak işlemden geçirme tesislerini iyileştirmeli ve böylesi gıda maddelerine ilişkin mevzuatını AT hukukuyla uyumlaştırmalıdır; fındıklar ve kuru

65

Page 66: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

incirlerde aflatoksin bulaşmasını önlemek için uygun tedbirler almalıdır; ve laboratuarların akreditasyonunu hızlandırmalı ve depolama koşullarını iyileştirmelidir. Bölgesel teftiş hizmetlerinin uygun bilgi teknolojisiyle güçlendirilmesi devam ettirilmelidir. Genetik olarak değiştirilmiş ve yeni gıdalarla ilgilenen bir kontrol ve analiz kapasitesi oluşturulmalıdır.

Uyumlaştırılmamış alanda, malların serbest dolaşımı önündeki engellerin belirlenmesi, karşılıklı tanıma ilkesinin uygulanması ve bu alanda eşlik eden araçları uygulamaya koymak için mevzuat çıkarılması bakımından yapılması gereken önemli miktarda çalışma vardır.

Kamu alımları konusunda, uyumlaşmayı sağlamak için, hem çerçeve mevzuat, hem de uygulama mevzuatı yönünden, önemli çabalar ve mevzuat değişiklikleri gerekli olmaya devam etmektedir. Türk olmayan teklif sahipleri aleyhine birtakım ayrımcı hükümler sürmektedir. Ağustos 2003’te yayımlanan değişiklik yoluyla, çok sayıda kurum yasanın kapsamından muaf tutulmuş ve teklif verme süreleri epeyce kısaltılmıştır. Bu durum, rekabeti ve tam bir saydamlığı sınırlamaktadır. Türkiye, çelişen şartları gecikmeksizin müktesebat ile uyumlaştırmalıdır.

İdari kapasite yönünden, Kamu İhale Kurumu’nun 170 kadar personeli vardır. Ocak 2003’ten bu yana, yeni yasaya uygun biçimde ve onun öngördüğü usuller kullanılarak, yaklaşık 5 000 yeni ihale ilan edilmiştir. Haziran 2003 itibariyle, Kamu İhale Kurumu 233 şikayet (140 hizmet, 74 tedarik, 19 yapım işleri) almıştı. Bunların 144’ü işlemden geçirilmiştir. Türkiye’deki yeni kamu alımları rejiminin saydam biçimde uygulanmasını sağlamak için, ihale kurumunun ve ihale açan kamu kuruluşlarının idari kapasitelerine önemli miktarda yeni yatırım gereklidir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye, özellikle sektörlere özgü mevzuat yönünden, müktesebatın aktarılmasında ilerleme kaydetmiştir. Ancak, uygunluk değerlendirmesi ve piyasa gözetimi mekanizmaları ve kurumlarının tesis edilmesinde sınırlı bir ilerleme olmuştur. Kamu alımları konusunda, Türkiye, kamu ihale yasasında yapılan değişiklikler yoluyla, müktesebat uyumunda gerilemiştir. Dolayısıyla, malların serbest dolaşımı alanında ilerleme sınırlı kalmaktadır.

Genel olarak, Türkiye’nin müktesebatı aktarması ileri bir düzeydedir fakat tam uyumlaşmayı ve özellikle mevzuatın düzgün şekilde uygulanmasını sağlamak için esaslı çabalara gerek vardır. Kısa vadede, Türkiye ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılmasına yönelik araçlar kabul edilmesi üzerinde daha çok çaba harcamalıdır. Müktesebatın düzgün biçimde uygulanmasını ve 31 Aralık 2000 vadesiyle Gümrük Birliği kararından doğan yükümlülüklere uyulmasını sağlamak için daha yapılması gereken çok şey vardır. Kabul edilen mevzuatın icrasını en iyi şekilde sağlamak için, Türkiye, ürünlerin piyasa öncesi kontrolü uygulamasını bırakmalı ve uygun bir piyasa gözetim sistemi geliştirmelidir. Bu amaçla, uygun kurumlar oluşturulmalı veya geliştirilmelidir. Gıda güvenliği alanında uyumlaşmayı ve idari kapasiteyi iyileştirmek için yeni çabalar gereklidir. Yasal metroloji sistemi güçlendirilmelidir. Türkiye, AB’nin teknik şartnamelerden farklılaşan yeni teknik şartnameler koymaktan sakınmalıdır. Türkiye, saydam olmayan ve ayrımcı kamu ihale usullerinden sakınmalı ve ihale rejimini müktesebat ile uyumlaştırmalıdır.

66

Page 67: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 2: Kişilerin serbest dolaşımı

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Mesleki niteliklerin karşılıklı tanınması, vatandaşın hakları veya sosyal güvenlik sistemlerinin gelecekte koordinasyonu alanında bildirilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

İşçilerin serbest dolaşımı konusunda, Şubat 2003’te yabancı işçilerin çalışma izinleri üzerine bir yasa kabul edildi. Bu yasa, yabancılar için (farklı sürelere ve koşullara tabi olan) farklı türlerde çalışma izinleri öngörmektedir. Yasa, bu sürelerin, AB vatandaşları ve (AB kökenli olsunlar veya olmasınlar) onların eşleri ve çocukları için geçerli olmadıklarını belirtmektedir.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, bildirilecek gelişmeler yoktur.

Genel değerlendirme

Mesleki niteliklerin karşılıklı tanınması alanında, bir ulusal mesleki standartlar kurumu henüz tesis edilmemiştir. 250 Türk mesleği için asgari eğitim gereklerinde tadilat yapan mevzuat henüz çıkarılmamıştır.

Mesleklere girişe izin verilmesinden, kısmen özel sektör kuruluşları ve meslek örgütleri, kısmen de Yüksek Öğrenim Kurulu gibi devlet kuruluşları olmak üzere, farklı kurumlar sorumludur. Diplomaların ve mesleki niteliklerin karşılıklı olarak tanınması için henüz bir ulusal eşgüdümcü yoktur. Akademik ve mesleki tanıma arasında bir ayrım sağlamak ve hizmet sunulmasına olanak veren daha basit usuller koymak için mevzuatın izlenmesi gerekir. Yabancılar için çalışma izinlerine dair yasa, işçilerin serbest dolaşımıyla ilgili önemli bir gelişmedir.

Türkiye, yabancı işçilerin serbest dolaşımı üzerindeki kısıtlamaları kaldırmak için çeşitli yasaları ve meslek örgütlerinin rolünü gözden geçirmelidir.

Sosyal güvenlik sistemlerinin eşgüdümüyle ilgili olarak, sosyal güvenlik sisteminin düzgün işlemesini ve mali bakımdan sürdürülebilirliğini sağlamak için, var olan mevzuatta değişiklikler yapılması gerekir. Emeklilik sistemi ve sosyal güvenlik kurumlarındaki verimsizlikler ve usulsüzlükler, geçen yılın İlerleme Raporunda belirtildiği gibi, kısmen yasalardaki eksiklere, kısmen de idari kapasitenin yetersiz olmasına bağlıdır. Türkiye, sosyal güvenlik sisteminde istikrar sağlamak için çabalarını sürdürmelidir.

Sonuç

Raporlama döneminde, özellikle işçilerin serbest dolaşımı alanında, ilerleme olmuştur.

Türkiye’nin bu alandaki müktesebat ile uyumlaşması sınırlı kalmaya devam etmektedir. Türkiye, özellikle niteliklerin karşılıklı tanınması ve uyumlulaştırılmış müfredatın ve eğitim gereklerinin yürürlüğe konulması yönünden, bu alandaki müktesebatın bütün ilgili yönleriyle mevzuatın uyumlulaştırılması üzerinde odaklanmalıdır. Gerekli idari yapıları geliştirmek için düzenlemeler yapılmasına hâlâ gereksinme vardır. Sosyal güvenlik

67

Page 68: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

sistemleriyle ilgili olarak, mali istikrarı sağlamak ve idari kapasiteyi güçlendirmek için daha fazla kurumsal reformlar gereklidir.

Başlık 3: Hizmet sunma özgürlüğü

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Kuruluş hakkı veya mali olmayan hizmetler sunma özgürlüğü alanında bazı gelişmeler olmuştur. Şubat 2003’te yabancı işçilerin çalışma izinleri hakkında bir yasa kabul edilmiştir. Bu yasa, serbest çalışan kişiler ve yabancı yatırımcılarca istihdam edilen yabancılar dahil, çeşitli kategorilerde çalışanlar için çalışma izinleri verilmesi hakkında kurallar koymaktadır.

Mali hizmetler alanında, bankacılık ve menkul kıymet sektörlerinde esaslı ilerleme kaydedilmiştir. 2001 ve 2002’deki önemli gelişmelerin ardından, uluslararası muhasebe standartlarının bankacılık sektöründe Türk muhasebe ilkelerine aktarılması ile ilgili olarak yeni çabalar sarf edilmiştir. Haziran 2002’de kabul edilen yeni muhasebe standartları Ekim 2003’te yürürlüğe girmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), bankaların kurulması ve işleyişine dair kurallar ile ilgili bir dizi değişiklik ve bankaların denetlenmesi ve risk yönetim sistemleri üzerine uygulama kuralları kabul etmiştir. BDDK, ayrıca bankaların risklerinin değerlendirilmesi konusunda bir tebliğ yayımlamıştır. BDDK, özel finans kurumlarının tablolarına ilişkin uygulama mevzuatında da değişiklik yapmıştır.

Bunların yanı sıra, bankacılık sektörü, Banka Sermayesi Güçlendirme programı çerçevesinde yeniden yapılanmasına devam etmektedir.

Menkul kıymetler ile ilgili olarak, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Aralık 2002’de sermaye piyasası araçlarının Merkezi Kayıt tarafından kaydedilmesine ilişkin usul ve esasları kabul etti.

SPK, portföy yönetim şirketlerinin kurulması ve faaliyetleri hakkında kurallar kabul etti. Ayrıca, yatırım performansı standartlarıyla ilgili bir tebliğ kabul etti ve sermaye piyasası kanununa tabi olan şirketlerin genel kurul toplantılarında kümülatif oylama için kurallar ve ilkeler belirledi. Raporlama döneminde, oy verme hakkına sahip olmayan hisseler ile kâr ve zarara iştirak eden hisselerin tescil edilmesinin esaslarına ilişkin iki ayrı mevzuat kabul etti. Ayrıca, Mart 2003’te girişim sermayesi yatırım şirketlerinin kurulmasına ilişkin esaslar belirledi.

Şubat 2003’te sermaye piyasası araçlarının halka arzıyla ilgili uygulama mevzuatında bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik yoluyla, açıklama gereklerine ilişkin esaslar belirlendi ve yatırım gruplarının tanımları yapıldı. Ayrıca, hisselerin kaydedilmesi ve satılması hakkında ilkeler üzerine tebliğde bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik ile, hisseleri alınıp satılacak olan şirketlerin taahhüt edilmiş sermaye miktarlarına göre asgari halka arz oranlarında bir artış yapıldı ve bir kayıt sistemi getirildi. Bunun yanında, şirketler, önalım haklarının kısıtlanması durumunda önerilen ihraç fiyatlarının gerekçelerini belirten yazılı bir rapor sunmakla yükümlü tutuldular.

SPK, Mart 2003’te borsalardan başka menkul kıymet piyasalarını kurulması ve çalışmasına ilişkin esaslar üzerine bir uygulama yönetmeliği kabul etti. Bu yönetmelik ile, SPK, KOBİ’lerin finansman temin edebilecekleri menkul kıymet piyasalarının kurulmasına ilişkin gerekli kuralları koymaya yetkili oldu.

68

Page 69: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

SPK, bundan başka, bağımsız izleme, yüksek enflasyon dönemlerinde mali tablolar, aracılık ve aracı kurumlar ile ilgili tebliğlerde değişiklikler yaptı.

Sigortacılık ve bilgi toplumu yönetmelikleri konularında, bildirilecek gelişmeler yoktur. Kişisel verilerin korunması alanında, yasal düzenleme hazırlıkları başlatılmış olmakla birlikte, belirtilebilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

Genel değerlendirme

Yabancılar için çalışma izinleri üzerine yasanın kabul edilmesi, profesyonel hizmetler sunma özgürlüğünü kolaylaştırma yönünde olumlu bir adımdır. Ancak, farklı sektörlerde çeşitli mevzuat parçaları, yabancıları piyasadan dışlayan bazı kısıtlamalar içermeye devam etmektedir. Türk mevzuatını bu konuda müktesebat ile uyumlaştırmak için hâlâ önemli bir çabaya gerek vardır.

Sigorta hizmetleri hariç mali hizmetler alanında, uyumlaşma bir hayli ileri düzeyde olup, piyasa yabancı operatörlerin girişine büyük ölçüde açıktır. Bankacılık sektöründeki reformlar da, olumlu adımlardır.

2001 mali krizinden sonra, Türkiye bankacılık sektörünü önemli derecede yeniden yapılandırdı ve mevzuatını müktesebat ve uluslararası standartlar ile uyumlulaştırdı. Ancak, özellikle mevduatlar için devlet garantisi ve mevduat garanti programıyla ilgili mevzuatın uyumlulaştırılması konularında, daha fazla çabalar gerekli olmaya devam etmektedir. Mevzuatın önemli bir kesimi, ilgili müktesebat ve uluslararası standartlar ile uyumludur, fakat kabul edilen mevzuatın ve ihtiyat standartlarının etkili biçimde uygulanması daha fazla dikkat istemektedir. Bu açıdan, BDDK’nın dış baskılardan bağımsızlığının korunması çok önemli olmaya devam etmektedir.

İdari kapasite ile ilgili olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) personeli, halen 70 yönetici ve 181 uzmandan oluşmaktadır. BDDK’nın harcamaları, bankalar tarafından önceki yıla ait bilançoları temelinde Kurul’a ödenen katkılar yoluyla finanse edilmektedir. BDDK, Türkiye’deki her banka için yıllık teftişler yapmaktadır. Raporlama döneminde, toplam 76 adet yerinde teftiş yapıldı. Raporlar BDDK’nın İnternet sitesinde yayımlanmaktadır. BDDK’nın müdahalesi sonucunda 13 bankanın lisansları geri alındı. İki yabancı banka dahil, toplam 6 lisans, bankaların talepleri üzerine BDDK tarafından geri çekildi.

Yatırım hizmetleri alanında, Türk mevzuatını ilgili müktesebat ve uluslararası standartlar ile uyumlaştırmak için önemli çalışmalar yapıldı.

Sermaye piyasası araçlarının kayıt standartları ve ilkelerinin belirlenmesi ve merkezi kaydı tam olarak etkin duruma getirmeye yönelik çabalar, önemli olumlu gelişmelerdir. Ancak, yatırımcı koruma sisteminin kapsamı, ilgili müktesebat ile uyumsuz olmaya devam etmektedir.

Halka arzlar konusunda, toplam kayıtlı sermayenin bir yüzdesi olarak ifade edilen, asgari bir halka arz eşiğinin getirilmesi bir ilerlemedir. Ancak, ilgili müktesebat ile uyumlaşmak için yeni çabalara gerek vardır. Toplu yatırımlar konusunda da ilerleme kaydedilmiş olup, bu türden yatırımlarla ilgili önceki kısıtlamalar kaldırılmıştır.

Raporlama döneminde, SPK, toplu oy verme ve oydan yoksun hisse senetleri, yatarım araçları performansı ile ilgili bilgi verilmesi üzerine ilkeler kabul ederek, borsada kayıtlı

69

Page 70: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

şirketlerin saydamlık gereklerine ve hissedar haklarını güvence altına alan kurallara ilişkin bir ilerleme sağlamıştır. Ancak, bu alanda daha çok uyumlaşmaya yönelik önemli çabalar gösterilmesi gereği sürmektedir. Devredilebilir menkul kıymetler alanında toplu yatırımlara yönelik işletmeler konusunda, yatırım fonları kurabilecek kişilerin kısıtlanması, saklayıcıların sorumlulukları ve yatırım araçlarının türleri, ilgili müktesebat ile uyumlu hale getirilmelidir. İzahname standartlarını AB ile uyumlaştırmak için daha fazla çabalar gereklidir. Mali aracılık konusunda, borsada menkul kıymet ticaretine girmek isteyen bankalar, bunu ancak kendilerine bağlı aracılık firmalarıyla yapabilmektedir.

İdari kapasite yönünden, SPK yedi üyeli bir Kurul’dan oluşmaktadır ve toplam 427 personel arasında 197 profesyonel uzmana sahiptir. SPK 1 463 kurumu düzenlemekte ve denetlemektedir. SPK, Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Teşkilatının (IOSCO) üyesidir ve Mayıs 2002’den bu yana IOSCO’nun Yükselen Piyasalar Komitesi’nin başkanıdır. SPK, aynı zamanda, Sermaye Piyasası Düzenleme ve Denetleme Danışma Grubu’nun da üyesidir.

Sigortacılık alanında, müktesebat ile uyumlaşma düzeyi, özellikle başka mali hizmetlere kıyasla, düşüktür. Yabancıları piyasadan dışlayan bazı kısıtlamalar var olmaya devam etmektedir. Sigorta şirketlerinden toplanan mali veriler ve sigorta muhasebesi üzerine ilkeler, bu konuyla ilgili müktesebata uygun değildir. Ayrıca, ihtiyat standartları, müktesebat ve uluslararası standartlar ile uyumlulaştırılmalıdır. Sigorta işletmelerinin borç ödeme kabiliyetine ilişkin gerekler konusunda AB mevzuatı ile Türk mevzuatı arasında farklar vardır. Türk mevzuatı, sigorta yönergelerinde konulan asgari borç ödeme kabiliyeti marjıyla ilgili gerekleri uygulamıyor. Sigorta Murakabe Kurulu, işletme açısından bağımsız değildir ve sigorta sektöründe izleme kalitesi düşüktür, zira ilgili yönetmelikler müktesebat ile tam olarak uyumlu değildir. Devam eden reasürans tekeli, müktesebat ile önemli bir çelişki olmayı sürdürmektedir. Hâlâ var olan ve müktesebat ile uyum sağlamak için kaldırılması gereken, önceden tarife kontrolü bakımından da aynı husus söylenebilir.

Sigortacılık sektörü, Türkiye’de Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlenir ve denetlenir. Sigorta Genel Müdürlüğü (SGM), mevzuatın hazırlanması ve uygulanmasından ve ayrıca uzaktan denetim yapılmasından sorumludur. Sigorta Denetleme Kurulu ise, yerinde denetim faaliyetleri yapar. SGM’nin toplam personeli 34’tür. Sigorta Denetleme Kurulu ise toplam 56 personelden oluşur. Genelde, sigorta denetleme organlarının idari kapasitesi büyük ölçüde arttırılmalıdır.

Türkiye, tam olarak bağımsız bir veri koruma denetimi otoritesinin kurulması dahil, veri koruma alanında müktesebat ile uyumlu mevzuat çıkarmaya yönelik bugünkü çabalarını sürdürmeye teşvik edilir.

Bilgi toplumu hizmetleri alanında, müktesebat ile uyumlaşma düzeyi nispeten düşük olup, daha fazla çabalar gereklidir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye bu alanda, özellikle bankacılık sektörüyle ve yatırım hizmetleri ve menkul kıymet piyasalarıyla ilgili olarak, ilerleme kaydetmiştir.

Profesyonel hizmetler alanında, uyumlaşma yetersizdir ve mevzuatı ilgili müktesebat ile uyumlaştırmak için önemli bir çaba gereklidir. Mali hizmetler alanında, bankacılık ve

70

Page 71: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

menkul kıymet sektörlerinde genel uyumlaşma düzeyi yüksektir. Ancak, sigorta mevzuatını ilgili müktesebat ile uyumlaştırmak için esaslı çaba gereklidir. Ayrıca, sigorta denetim organlarının idari kapasitesi güçlendirilmelidir. Veri korumaya ilişkin müktesebat ile uyumlu mevzuat kabul etmeye yönelik bugünkü çabalar, tam olarak bağımsız bir denetim otoritesine olan gereksinme dahil, devam ettirilmelidir. Müktesebat ile uyumlu olarak, bilgi toplumu hizmetleri alanında daha çok mevzuat kabul edilmelidir.

Başlık 4: Sermayenin serbest dolaşımı

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Sermaye hareketleri ve ödemeler alanında, yatırımlara ilişkin yasal, düzenleyici ve idari çerçevenin modernleştirilmesini, serbestleştirilmesini ve düzgünleştirilmesini hedefleyen Aralık 2001’de kabul edilmiş olan kapsamlı reform programının bir parçası olarak, Haziran 2003’te yeni bir yabancı dolaysız yatırım kanunu çıkarıldı. Yeni dolaysız yabancı yatırım kanunu, 1954’te kabul edilmiş olan yabancı sermayenin teşvikine dair önceki kanunun yerine geçmiştir.

Kanunun başlıca amacı, yabancı yatırımcıların haklarını koruyarak, Türk vatandaşlarının haklarıyla uyumlu biçimde yabancı tüzel kişilerce taşınmaz mal edinilmesini serbestleştirerek ve dolaysız yabancı yatırımlar için - müsaadeye değil - bildirime dayalı bir sistem kabul ederek Türkiye’de dolaysız yabancı yatırımları teşvik etmektir.

Portföy yönetim şirketleri ve standartları (yabancı kolektif işletmeler) ile ilgili olarak, bunların kurulması ve menkul kıymetler piyasasında faaliyetleri hakkında Ocak 2003’te bir yönetmelik kabul edildi. Bu yönetmelik, herhangi bir ülkeden gerçek ve tüzel kişilerin, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından verilen bir lisansı haiz olmak ve asgari sermaye gereklerini karşılamak şartıyla, Türkiye’de portföy yönetim şirketleri kurmalarına olanak vermektedir. Geçmişte, sadece bankaların, sigorta şirketlerinin, aracı kurumların, emeklilik fonlarının ve personel fonlarının Türkiye’de menkul kıymetler alanında kolektif yatırımlara yönelik işletmeler kurmalarına izin verilmekteydi (Ayrıca bkz. Başlık 3 – Hizmetlerin serbest dolaşımı).

Ödeme sistemleri ile ilgili olarak, bu yıl bildirilecek herhangi bir gelişme yoktur.

Kara para aklamaya karşı mücadele sahasında, daha fazla ilerleme olmuştur. Mali Suçları Araştırma Kurulu tarafından kabul edilen bir karar, Kasım 2002’de yürürlüğe girdi. Bu karar, bankaların ve özel finans kurumlarının, usulsüzlüklerin bildirilmesinden sorumlu bir kişiyi görevlendirmesini öngörmektedir.

Genel değerlendirme

Yeni Dolaysız Yabancı Yatırım Kanunu ve ona ilişkin uygulama mevzuatı, düzenleyici yatırım çerçevesini iyileştirmeye yönelik olumlu adımlar teşkil etmektedir.

Sivil havacılık, deniz taşımacılığı, liman işletmeleri, radyo ve televizyon yayıncılığı, telekomünikasyon, madencilik ve enerji gibi birçok sektörde yabancı mülkiyet üzerindeki kısıtlamalar ise, yasalarda yer aldıklarından, hâlâ devam etmektedir. Ayrıca, yabancı kontrolündeki işletmelerin gayrimenkul sektöründe faaliyet göstermesi yasaktır.

71

Page 72: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Kurumsal yatırımcılar ile ilgili olarak, yabancı varlıklara yatırım konusunda sigorta yasası ve uygulama mevzuatında hukuken kısıtlamalar öngörülmemiştir. Ancak, bu varlıklar zorunlu yedekleri oluşturmakta kullanılamaz.

İdari kapasite yönünden, Hazine Müsteşarlığı bünyesindeki Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, DYY konularından sorumlu olan başlıca devlet organıdır. YSGM’nin 75 personeli vardır ve sorumlulukları arasında, (yabancı şirketlerin ve yabancı personelin) yetkilendirilmesi ve tescil edilmesi, ilgili mevzuatın hazırlanması, devlet yardımlarının tahsis edilmesi, ülkeye yönelik DYY’nin teşvik edilmesi, ülkeye yönelik DYY istatistiklerinin tutulması ve yabancı yatırımcılar için danışma hizmetleri verilmesi bulunmaktadır.

Ödeme sistemleri ile ilgili olarak, (sınır ötesi kredi transferleri ve hesap kesme üzerine) bütün yönergeler ve elektronik ödeme araçları üzerine tavsiye, henüz Türk mevzuatına aktarılmamıştır. Türkiye, bankalar ile onların müşterileri arasındaki uyuşmazlıkların çözülmesi için bir mahkeme-dışı düzeltme mekanizması da kurmalıdır.

Kara para aklamaya karşı mücadele sahasında, Türkiye, toplam personel sayısı 1000’den fazla olan, işleyen bir mali istihbarat birimine de sahiptir. Mali Suçları Araştırma Kurulu adındaki bu birim, evrak tabanlı bilgi sistemi ve araştırma usullerini güncelleştirip ıslah etmelidir. Bir mali istihbarat veri tabanının kurulması tavsiye edilir (ayrıca bkz. Başlık 24 – Adalet ve içişleri).

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, özellikle sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ile ilgili olarak, mevzuatın müktesebat ile daha da uyumlulaştırılmasında bazı gelişmeler olmuştur.

Genel olarak, müktesebat ile uyumlaşma ilerlemektedir, fakat yeni çabalar gereklidir. Özellikle, yabancı yatırımcılar üzerinde mevcut sınırlamalar kaldırılmalı ve yatırımla ilgili yasal, düzenleyici ve idari çerçeveyi modernleştirme, serbestleştirme ve düzgünleştirme çabalarına devam edilmelidir. Ödeme sistemleri ve kara para aklamaya karşı mücadele konularındaki müktesebat, ülke hukukuna aktarılmalıdır.

Başlık 5: Şirketler hukuku

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Şirketler hukukuyla ilgili bildirilecek herhangi bir özel ilerleme yoktur. Türkiye’de şirket kurma usullerini basitleştirmeyi amaçlayan yeni bir Şirketler Yasası parlamentoda beklemektedir. Kabul edildiği takdirde, bu yasa, şirket kurmak için gereken işlemlerin sayısını 19’dan 3’e indirecektir.

Muhasebe konusunda, Sermaye Piyasası Kurulu, denetim şirketlerinin işleyişi ve bağımsızlığı konusunda tebliğler çıkarmış ve emeklilik fonları için denetim esasları kabul etmiştir.

2002 başından bu yana, fikri ve sınai mülkiyet hakları sahasında belirgin gelişmeler olmamıştır.

72

Page 73: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ecza maddeleri alanında, raporlama dönemi boyunca FMH sorunları devam etmiştir. Sınai mülkiyet hakları konusunda belirtilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

Raporlama döneminde, özellikle Sermaye Piyasası Kurulu yoluyla, idari kapasite gelişmeye devam etmiş ve FMH konularında yargıçların eğitimine devam edilmiştir. Ancak, (İstanbul ve Ankara’da) iki mevcut mahkemeye ek olarak yeni uzmanlık mahkemeleri kurulmuş değildir.

Brüksel Sözleşmesi’nin yerine geçen Tüzük ve Roma Sözleşmesi konusunda gelişme olmamıştır.

Genel değerlendirme

Türk hükümeti, bu amaçla kurulan bir özel komisyon ile, Ticaret Kanunu’nu, Şirketler Hukuku Birinci Yönergesindeki en son değişiklikler dahil müktesebat ile uyumlaştırmak amacıyla gözden geçirmektedir. Şirketler hukukuyla ilgili olarak, mevzuatta ve uygulamada sonuçlar elde etmek için, uzun zamandır bekleyen uyum çalışması hızlandırılmalıdır.

Fikri mülkiyet hakları alanında, bilgi toplumunda telif hakkı, kendine özgü veritabanı koruması, kamuya ödünç verme, sanatçıların yeniden satış hakları ve kiralama hakları yönünden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda daha fazla değişiklik yapılmalıdır. Geçen bir yılda, bu konuda herhangi bir çalışma gözlenmemiştir.

WIPO Telif Hakları Anlaşması’na, WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşması’na, Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tesciline İlişkin Lahey Anlaşması’nın Cenevre Metnine ve WIPO Marka Hukuku Antlaşması’na katılım süreci hâlâ tamamlanmış değildir. Aynı durum, 1996’da onaylanmış olan fakat Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazetesinde yayınlanmamış olan Roma ve Bern Anlaşmaları yönünden de geçerlidir.

Korsanlık ve sahtecilik Türkiye’de ciddi bir problem olmaya devam etmektedir. Sektöre göre, İngilizce ders kitaplarında korsanlık düzeyi %90 kadar yüksek olabilmektedir. Öteki yaygın korsanlık biçimleri arasında, telif hakkı konusu optik diskler (filmler, müzik, yazılım, referans malzemeleri, vs.) bulunmaktadır. İnternet korsanlığı da (basılı medyanın dağıtımı ve görsel-işitsel eserlerin izinsiz olarak yayınlanması) yaygın olarak karşılaşılan bir durumdur.

Sınai mülkiyet hakları alanında, 1995’te kabul edilen yasalar, AT yönergeleriyle uyumlu hale getirilmelidir. Yürürlükteki tasarım mevzuatı da, tasarımların korunmasına ilişkin AT müktesebatı ile uygunluk sağlayacak biçimde değiştirilmelidir.

Patentler konusunda, Türkiye 2000 yılında Avrupa Patent Sözleşmesi’ni (APS) onaylamış ve APS’ye taraf olmuştur. Ancak, Türkiye kendi mevzuatını AB ve uluslararası gerekler ile daha fazla uyumlaştırmalı ve etkili uygulamayı sağlamalıdır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2002 yılında Türkiye’nin bütün illerinde uygulama komiteleri kurmuştur. Bakanlık, 2003’ün ilk iki ayında sinema ve müzik eserlerinden oluşan 15.000 adet korsan eşyanın ve 1.505 korsan basılı yayının tespit edildiğini ve 19 kişi aleyhine kanuni takibat başlatıldığını bildirmiştir.

İhlal sayısının yüksekliğinin ve buna karşılık faillere karşı açılan davaların ve uygulanan yaptırımların azlığının ortaya koyduğu gibi, korsanlığa karşı mücadele hâlâ etkili

73

Page 74: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

değildir. Polis, gümrük makamları ve yargı arasında daha fazla kurumlar arası işbirliğiyle ve eğitimle idari kapasite güçlendirilmelidir. Daha önce bildirilen bilinçlendirme kampanyaları, önemli herhangi bir görünürlüğe veya etkiye yol açmamıştır. Korsanlığın yasa dışılığı konusunda halkın bilinç düzeyi artırılmalıdır.

Bugün için, İstanbul ve Ankara’daki iki uzmanlık mahkemesinden başka, FMH davalarına ceza ve hukuk mahkemeleri bakmakta ve mahkemelerin karar varma sürecinde aşırı gecikmeler olmaktadır. Türkiye, ayrıca telif hakkı ve bağlantılı hakların ihlali hallerinde uygun hukuksal yolların ve yaptırımların uygulanmasını sağlamalıdır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, çok sınırlı gelişme kaydedilebilmiştir.

Önceki yıllarda alınan tedbirlere karşın, şirketler hukuku ve fikri ve sınai mülkiyet hakları sahasında genel ilerleme çok sınırlı kalmaya devam etmektedir. Fikri ve sınai mülkiyet hakkı ihlallerine ve korsanlığa karşı daha etkili biçimde mücadele etmek için, hem yasal düzenlemeler, hem de uygulama tedbirleri gereklidir.

Başlık 6: Rekabet Politikası

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Anti-tröst kurallarıyla ilgili olarak, Rekabet Kurulu, AR-GE anlaşmalarında grup muafiyetine ilişkin uygulama mevzuatı kabul etmiştir. Söz konusu tebliğ, ortak AR-GE faaliyetleri yürüten işletmeler için rekabet kurallarının uygulanmasını açıklığa kavuşturma ve bu sahada işletmeler arasında işbirliğini teşvik etme amacına yöneliktir.

Rekabet Kurulu, Ağustos 2003’te “Dikey anlaşmalarda grup muafiyetinin uygulanması üzerine esasları” da yayımladı. Seçici dağıtım, rakipler arasında anlaşmalar, fikri mülkiyet haklarına ilişkin anlaşmalar ve temsilcilik anlaşmaları gibi konular da, bu Esaslarda ele alınmaktadır.

2002 yılında, Rekabet Kurulu, sonuçlandırılan 128 olayın 16’sında 13,2 milyon € tutarında cezalar verdi. Rekabet Kurulu, 2002 yılında onaylanan toplam 60 birleşme içinde 6 birleşme ve edinme üzerine koşullar koydu. Ayrıca, Haziran 2003 itibariyle sonuçlandırılmış olan toplam 52 olayın 4’ünde 18,2 milyon € tutarında cezalar verdi. Rekabet Kurulu Mayıs 2003’te, mobil telekom operatörleri Turkcell ve Telsim’e, ulusal “roaming” (kapsama alanı) sağlamayı reddederek üstün konumlarını kötüye kullandıkları gerekçesiyle, 17,8 milyon € tutarında bir rekor para cezası verdi.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, Rekabet Kurulu’nun denetim yetkileri güçlendirilmiştir. Kurul, şimdi, soruşturulmakta olan şirketlerden bilgi ve belge almak amacıyla, mahkeme kararıyla yerinde denetimler yapma yetkisine sahiptir. Bundan başka, Parlamento’nun kabul ettiği bir yasayla Rekabet Kanununda değişiklik yapılarak, Rekabet Kurulunca verilen para cezalarının Yargıtay kararı beklenmeksizin derhal tahsil edilmesi olanağı getirildi. Bu hüküm, Rekabet Kurulu kararlarının daha etkili biçimde uygulanmasını sağlamaktadır. Ayrıca, Kurul bundan böyle verilen para cezalarının %25’ini kendi elinde tutamayacaktır. Tahsil edilen bütün para cezaları Hazine’ye ödenmektedir. Bu hüküm, çıkar çatışması risklerini ortadan kaldırmaktadır.

74

Page 75: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

2003 yılında, yargı denetimi sürecinde, 116 davadan ancak 17’si Yargıtay’ca sonuca bağlandı.

Devlet yardımları mevzuatı çıkarılmasında veya bir devlet yardımları izleme otoritesinin kurulmasında ilerleme kaydedilmemiştir.

Devlet tekellerinin uyumlaştırılması ile ilgili olarak, olumlu adımlar not edilebilir. Bunlar, alkollü içkiler sektöründeki düzenleme yetkilerinin TEKEL’den Tütün ve Alkollü İçkiler Kurulu’na aktarılması ve 2001’de kabul edilen Alkol Kanunu için, kanun henüz tam olarak uyumlulaştırılmış olmasa da uygulama yönetmeliğinin söz konusu Kurul tarafından yayımlanmasıdır.

Genel değerlendirme

Müktesebat yoluyla konulan kurallara uygun yeni uygulama mevzuatı, dikey kısıtlamalar üzerine modernleştirilmiş kurallar, ve basitleştirilmiş usuller kabul edilmiştir. Bu mevzuat uyarınca, Rekabet Kurulu, inhisari dağıtım, inhisari satın alım, motorlu taşıt ve imtiyaz anlaşmaları konusunda ayrı grup muafiyet yönetmelikleri uygulanmasını iptal etmiştir. Ayrıca, AR-GE anlaşmaları üzerine grup muafiyet yönetmeliğinin kabul edilmesi olumlu bir adımdır.

Grup muafiyetlerine ilişkin uygulama mevzuatının büyük bir kısmı müktesebat ile uyumlu olsa da, tali önemdeki anlaşmalar ve yatay kısıtlamalar için kurallar üzerine uygulama mevzuatı hâlâ yoktur.

Bağımsız Rekabet Kurumu, on bir üyeli bir kuruldan ve toplam 317 personelden oluşur (24 yönetici, 84 uzman, 15 hukukçu ve 194 yardımcı personel).

Kamu işletmeleri, devlet tekelleri ve özel haklara sahip şirketler yönünden rekabet kuralları hâlâ etkili biçimde uygulanmamaktadır. Sektörel mevzuattan sorumlu olan resmi makamlar, müktesebat ile uyumu öncelikli olarak tamamlamalıdır. Rekabet Kurulu, bu uyumlaşma sürecinde tam olarak yer almalıdır.

Ayrıca, özelleştirme sürecinde, rekabetin geliştirilmesi dikkate alınmalıdır. Başta telekomünikasyon olmak üzere, düzenlenen sektörlerde rekabet kurallarının icra edilmesiyle ilgili bazı iyileşmeler kaydedilmiş olsa da, Rekabet Kurulu, özelleştirme sürecinde olduğu gibi, düzenlenen altyapı sektörlerinde de daha fazla rekabet sağlanmasında daha aktif olmalıdır. Bu açıdan, Rekabet Kurumu ve Telekomünikasyon Kurumu arasında bir protokol kabul edilmesi olumlu bir adımdır. Rekabet Kurumu ile başka sektörel düzenleyici makamlar arasında eşgüdüm sağlamak için, bu uygulama devam ettirilmelidir.

Devlet yardımları alanında, devlet yardımlarının izlenmesi mevzuatı, müktesebat ile uyumlu değildir ve bir devlet yardımları izleme otoritesi kurulmalıdır. Gümrük Birliği kapsamında, Türkiye, mevzuatını uyumlaştırmak ve bir devlet yardımları izleme otoritesi kurmakla yükümlü olduğu halde, rekabet kurallarının uygulanması üzerine bir Ortaklık Konseyi kararı alınmasını geciktiren en önemli etken bu olmuştur.

Bu durum, rekabet kurallarının gereğince uygulanmasına engel olmakta, kamu kaynaklarının tahsis edilmesi yoluyla piyasalarda potansiyel rekabet ihlallerine yol açmaktadır. Ayrıca, devlet yardımları konusunda AT standartlarına dayanan bir açıklama

75

Page 76: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

sisteminin olmaması, devlet ile işletmeler arasındaki mali işlemlerin saydamlığını azaltmaktadır.

Özel veya inhisari haklara sahip işletmeler ile ilgili olarak, uygulama yönetmeliğinin çıkarılması, alkollü içkiler sektöründe rekabet koşullarının düzeltilmesine katkı yapmıştır. Ancak, 2001’de kabul edilen birincil mevzuat, eşit bir yarışma ortamı için bir temel sağlamıyor. Bu nedenle, birincil mevzuatta değişik yapılması gerekir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, anti-tröst alanında bir miktar gelişme sağlanmıştır.

Genelde, anti-tröst kuralları sahasında müktesebatla ve Gümrük Birliğini kuran Ortaklık Konseyi kararından ileri gelen yükümlülüklerle uyumlaşma yüksek düzeydedir. Ancak, grup muafiyetlerinde ve devlet tekelleri ile inhisari ve özel haklara sahip şirketlerin intibakı konusunda uyuma yönelik ilave çabalar gereklidir. Türkiye, ivedi bir biçimde, devlet yardımlarının izlenmesi ile ilgili mevzuat kabul etmeli ve bir devlet yardımları izleme otoritesi kurmalıdır.

Başlık 7: Tarım

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Türkiye’de tarım, 2001 yılında %12,1’e karşılık, 2002 yılında gayrı safi katma değerin %11,5’ini oluşturdu.11 2002 yılında, Türk işgücünün üçte biri (%33,2) tarım sektöründe çalıştı.12 Bu rakam, önceki yılın rakamıyla benzer düzeydedir.

2002 yılında, Türkiye ve AT arasındaki tarımsal ticaretin13 genel düzeyi istikrarlı kaldı. Türkiye’nin AB’ye ihracatı bir miktar azalarak, 2001’de 2,192 milyon € tutarından 1,992 € tutarına inerken Topluluktan yaptığı ithalat ise, 773 milyon € düzeyinden 941 milyon € düzeyine çıktı. AB ithalatında en önemli ürünler (önceki yıla kıyasla azalmış olsa da) yine meyveler ve kabuklu yemişler oldu. Bunları, işlenmiş sebze ve meyveler takip etti. AB gıda ihracatında en fazla artış gösteren ürünler, hububat, yağlı tohumlar ve süt ürünleri oldu. Türk Hükümeti, 2000 yılında kabul edilen yeni tarım politikasını uygulamaya devam etti. Bu politikanın başlıca öğeleri, çiftçilere doğrudan gelir ödemeleri, bazı tarımsal ve işlenmiş tarımsal ürünler için ihracat geri ödemeleri, girdi ve kredi sübvansiyonlarının kademeli olarak kaldırılması ve tütün, çay ve fındık için bir alternatif ürün programıdır. Ayçiçeği gibi bazı ürünlere, hâlâ yüksek fiyat desteği verilmektedir. Politikanın öteki tamamlayıcı düzenlemeleri, tarım satış kooperatiflerinin ve kooperatif birliklerinin yeniden yapılandırılması ve devlet mülkiyetindeki gıda işletmelerinin özelleştirilmesidir.

1 1 Bütün tarımsal istatistiklerin kaynağı, aksi belirtilmedikçe, EUROSTAT’tır.

1 2 AT’nin LFS’siyle henüz uyumlaştırılmamış olan Ulusal İşgücü Anketi (LFS) verileri. Tarımsal istihdam, LFS çerçevesinde, gelirlerinin önemli bir kısmını tarımdan kazanan ekonomik bakımdan faal kişiler olarak tanımlanır.

1 3 Ticaret rakamlarının kaynağı; tarımsal ürünlerin DTÖ tanımlaması, rakamlar EUROSTAT COMEXT’ten (bkz. U.E. 12.15: Commerce des produits agricoles 1998-2000, 1 Partie D.G. AGRI/G.2 Analyses quantitatives, prévisions, statistiques, études, 2001, pp. 10-57 et 86-89)

76

Page 77: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Doğrudan gelir desteği programına çiftçilerin %62’si katılmış olup, 2002 yılında çiftçilere toplam 1,28 milyar € ödeme yapılmıştır (ürün cinsinden bağımsız olarak hektar başına yaklaşık olarak 68,4 €). 2002 sonuna gelindiğinde, reformun ana öğelerinin uygulanması, girdiler için verilen yapay teşvikleri ve belirli ürünlerin üretim miktarlarını önemli derecede azaltmış ve yıllık bütçe sübvansiyonlarını 1999’daki 5,13 milyar € düzeyinden 0,94 milyar € (GSYH’nin %0,5’i) düzeyine indirmiştir.

Kırsal kalkınma dahil, tarıma verilen devlet desteği 2002 yılında devlet bütçesinin yaklaşık olarak yüzde 1,3’üne eşitti.

Hükümet, ülke çapında bir çiftçi ve arazi kayıt sistemini uygulamaya koymaktadır. Yaklaşık olarak 2,5 milyon çiftçi (toplamın %62’si) ve 16,4 milyon hektar arazi (toplamın %74’ü) kayıt altına alınmıştır.

Yatay konular

Ödeme ajansı, Entegre İdare ve Kontrol Sistemi (EİKS), kalite politikası, organik tarım, Çiftçilik Muhasebe Veri Ağı ve ticaret mekanizmaları gibi alanları içeren yatay konularda müktesebatın aktarılması ve uygulanması genel olarak başlamamıştır.

Ancak yeni tarım politikası, AB doğrudan ödeme ve EİKS sistemlerinin kurulmasında temel taşları olarak hizmet edebilecek olan politika ve yapıları desteklemekte ve geliştirmektedir. Çiftçiler için doğrudan gelir ödemelerinin başlatılması, çiftçiler ve arazi kayıtları üzerinde önemle durulması ve büyükbaş hayvanların tanımlama ve kayıt altına alınması konularında durum böyledir.

Organik tarım konusunda, olumlu bir adım olmakla birlikte müktesebatın bütün hükümlerini içermeyen bir uygulama yönetmeliği 2002 yılında yayımlandı. Tarım Bakanlığı bünyesinde bir organik tarım komisyonu kurulmuştur, fakat idari kapasite ve prosedürler daha fazla geliştirilmelidir.

Ortak Piyasa Düzenleri

Ortak piyasa düzenleri konusunda müktesebatın aktarılması ve uygulanması genel olarak başlamamıştır. Tarım satış kooperatiflerinin ve kooperatif birliklerinin yeniden yapılanması, özellikle meyve ve sebzeler bakımından ortak piyasa düzenlerinin bazılarındaki müktesebat gereklerinin üstlenilmesi için önemli bir temel oluşturabilir. Tarımsal üretici kuruluşları üzerine bir yasa tasarısı onaylanmayı beklemektedir.

Kırsal kalkınma, tarımsal-çevre düzenlemeleri ve ormancılık

Kırsal kalkınma, tarımsal-çevre düzenlemeleri ve ormancılık konularında müktesebatın aktarılması ve uygulanması genel olarak başlamamıştır.

Gıda güvenliği dahil, hayvan ve bitki sağlığı konuları

Hayvan sağlığı alanında müktesebatın aktarılması ve uygulanması genel olarak erken bir aşamadadır. Ekim 2002’de yürürlüğe girmiş olan, büyükbaş hayvanların belirlenmesi, tescil edilmesi ve izlenmesi hakkında müktesebatla uyumlu yeni yönetmelik başta olmak üzere, belirli alanlarda bir miktar ilerleme kaydedilmiştir. Eski ve yeni mevzuat kapsamında, Haziran 2003’e kadar, yaklaşık olarak 7 milyon büyükbaş hayvan tanımlanmış ve bir veri tabanına kaydedilmiştir. Kayıt altına alınan işletmelerin sayısı 1,2 milyondur. Diğer gelişmeler arasında, hayvan hastalıklarının zorunlu olarak

77

Page 78: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

bildirilmesi hakkında bir tebliğ (Kasım 2002) ve kümes hayvanlarında Salmonella spp. ve Bulaşabilen Süngersi Ansefalopati ve keçi/koyun uyuz hastalığı konularında iki hayvan sağlığı yönetmeliğinin yayımlanması (Mayıs 2003) bulunmaktadır.

Hayvan sağlığı, ciddi bir endişe konusu olmaya devam etmektedir (şap hastalığı, mavi dil hastalığı, koyun/keçi çiçeği ve bruselloz). Ancak, hayvan hastalıklarının kontrolünü güçlendirmeye yönelik çabalar devam etmektedir. Geçen yıl sınır bölgelerinde başlatılan izleme programları ve ayrıca hayvan ve hayvansal ürün hareketlerinin kontrol edilmesi de sürdürülmektedir. Hastalıklar üzerine özel bilgi elkitapları hazırlanıp dağıtılmış ve eğitim seminerleri uygulanmıştır. Türkiye’de geçen yıl başlatılan güçlendirilmiş BSE denetim sistemi devam etmektedir. Haziran 2003’e kadar, yaklaşık olarak 1.500 farklı BSE teşhis testleri yapılmıştır Mayıs 2003’de, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün (OIE) Türkiye’yi sığır vebası bulunmayan ülkeler listesine koymasıyla olumlu bir gelişme yaşandı. Yapay ve doğal döllenme ile yumurta ve embriyo nakli (Kasım 2002) ve arıcılık (Mayıs 2003) konularında iki yönetmelik kabul edildi.

Halk sağlığının korunması alanında, uygulamaya yönelik bazı yasal düzenlemeler yapıldı. Bunlar, tavuk eti ve et ürünü işletmelerinin faaliyetleri ve denetlenmesi konusunda (Nisan 2003’te yayımlanan) bir yönetmelik; veterinerlik ecza ürünleri ve müstahzarları için lisans üzerine bir yönetmelik (Nisan 2002) ve gıda değeri olan hayvanlar için yasak maddeler üzerine bir yönetmeliktir (Aralık 2002).

Hayvan sağlığı hakkındaki bir yasa tasarısı, halen parlamentodadır.

Hayvan besleme konusunda, Aralık 2002 ve Ocak 2003’te katkı maddelerinin üretimini, ithalatını, ihracatını, satılmasını ve yemlerde ve karışımlarda kullanılmasını kapsayan iki parça mevzuat kabul edildi.

Bitki sağlığı sektörüyle ilgili olarak, müktesebatın aktarılması ve uygulanması genel olarak erken bir aşamadadır. Belirli alanlarda, örneğin (halka hastalığı, kist nematodları, patates hastalığı ve kahverengi çürüğünün kontrol edilmesi üzerine) dört patates tebliğinin Eylül 2002 sonunda yürürlüğe girmiş olduğu bitki sağlığı (zararlı organizmalar) alanında, bir miktar ilerleme kaydedilmiştir. Bu yönetmelikler, ilgili müktesebat ile uyumludur.

Tohumlar, üretme materyalleri ve bitki çeşidi hakları ile ilgili olarak, Mayıs 2003’te, yeni tohum çeşitlerinin dahil edilmesine ilişkin uygulama mevzuatı ve bitki çeşitlerinin tescil edilmesi konusunda bir değişiklik kabul edildi. Bu mevzuat, müktesebat ile kısmen uyumludur. Tür Koruma Yasası, Bitki Türlerinin Korunması İçin Uluslararası Birlik (UPOV) tarafından onaylanmış olup, bu onay Türkiye’nin UPOV Sözleşmesi’ne imzacı olması için önemli bir adımdır.

Bitki koruma ürünleri sektöründe, ürünlerin piyasaya sürülmesine ilişkin yeni mevzuat, müktesebatın bazı kısımlarının aktarılmasına yol açmıştır.

Türkiye bakımından özel bir önem taşıyan bitki hijyeni alanında, fındık, fıstık ve kuru incirde aflatoksin ile mücadele etmeye yönelik bir eylem planı uygulanmaktadır. 2003 yılında, gıda maddelerinde mikotoksinler ve toksikoloji konusunda, aflatoksinler ve okratoksin-A için örnekleme metotları konusunda ve Kritik Kontrol Noktalarında Tehlike Analizi (KKNTA) mevzuatı ve uygulaması üzerine 90 kadar resmi gıda denetçisi eğitilmiştir. Özellikle aflatoksin analizi bakımından önemli olan iller için, numune alma cihazları ve büyük kapasiteli öğütücüler satın alınmıştır.

78

Page 79: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Gıda güvenliği denetim ve kontrol kapasitesiyle ilgili olarak (ayrıca bkz. Başlık 1 - Malların Serbest Dolaşımı), bir miktar ilerleme kaydedilmiştir. Yeni laboratuar cihazları satın alınmış ve laboratuar kaynaklarının verimli kullanılmasını amaçlayan yeni bir strateji kabul edilmiştir. Resmi gıda kontrolü için denetimlerin sayısı farklı illerde değişmekte olup, farklı taşra makamları arasında denetim için standart bir yaklaşım yoktur.

Genel değerlendirme

Özellikle, çiftçiler için doğrudan gelir ödemeleri, arazi ve çiftçilerin kayıt altına alınması ve büyükbaş hayvanların tanımlanması ve kayıt altına alınması konularında, yeni tarım politikası daha fazla uygulanmalıdır. Bu düzenlemeler, Türk tarımının modernleşmesine yardım edecek ve, ödeme ajansı, EİKS ve ortak piyasa düzenleri başta olmak üzere, Ortak Tarım Politikası’nın kurulmasında temel taşları olabilecektir. Ancak, yatay konular, ortak piyasa düzenleri ve kırsal kalkınma ile ilgili olarak, müktesebatın uygulanması başlamamıştır. Türkiye, bu süreci başlatmaya ve böylece Ortak Tarım Politikası ile ilgili görevleri üstlenmek için gerekli olacak idari kapasiteyi oluşturmaya teşvik edilmelidir. Bu konuda ilk öncelik, tarımsal-çevresel tedbirlerin yürürlüğe sokulması dahil, tarımsal ve kırsal sektörlerin yeniden yapılanması ve kalkınmasına yönelik bir kırsal kalkınma stratejisinin hazırlanması olmalıdır. Tarım sektörünün yeniden yapılandırılması, spesifik OTP mekanizmalarının benimsenmesi ve uygulanmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin doğrudan ödemeler ulusal sistemini desteklemeye hizmet edecek olan bir başka yararlı adım, EİKS ve Ödeme Ajansı yapısının temel taşları üzerinde çalışmaya başlamak olacaktır. Son olarak, Türkiye, organik tarımla ilgili müktesebatı aktarma çalışmasını ve ilgili kontrol ve belgelendirme organlarını güçlendirmeyi sürdürmeye teşvik edilmelidir.

Hayvan sağlığı alanıyla ilgili olarak, Türkiye, çabalarını AB müktesebatı çizgisinde idari ve kontrol kapasitesi oluşturulması üzerinde yoğunlaştırmalı ve hayvan hastalıklarının kontrol edilmesiyle ilgili durumu iyileştirme çabalarını sürdürmelidir. Özellikle, teşhis ve test metotlarında OIE standartlarını yerleştirmek, veterinerlik laboratuarlarının analiz kapasitesini arttırmak ve bunların akreditasyonunu sağlamak gereklidir. Aşı kalitesi kontrolü ve üretim ve sunum mekanizmaları güçlendirilmelidir. OIE Liste A hastalıkları için olasılık planlarına ilişkin çalışmalar tamamlanmalı ve test edilmelidir. Cihazların yenilenmesi ve veterinerler ile öteki personelin eğitilmesi yoluyla, hastalık gözetim ve eradikasyon programları ve epidemiyolojik kapasite güçlendirilmeli ve bunların kapsamı genişletilmelidir.

Türkiye, ilgili müktesebat çizgisinde tarımsal gıda işletmelerinin yenilenmesi için bir ulusal plan geliştirmeye teşvik edilir.

Temel veterinerlik yapısı tatmin edicidir. Ancak, modern bilgi sistemlerini içine alacak şekilde uyarlanmalı ve daha çok kaynak tahsis edilmelidir. Sistemlerin ve araştırmaların izlenmesi, hastalık eradikasyon planları geliştirilmesi ve risk analizleri yürütülmesi için, merkezde güçlü bir epidemiyoloji ve bilgi teknolojisi birimi kurulmalıdır. Türkiye’de sınırlardaki uzun süreli veterinerlik sınır muayene istasyonları, tesisler, cihazlar ve eğitimli veteriner personel bakımından modernize edilmelidir.

Bitki sağlığı sektöründe Türkiye, çabalarını, AB müktesebatı çizgisinde idari ve kontrol kapasitesinin oluşturulması üzerinde yoğunlaştırmalı ve zararlı organizmalar ile bitki koruma ürünlerinin kullanımı konusunda çabalarını sürdürmelidir. Bu amaca ulaşmak için, insan ve sermaye kaynaklarında bir artış gerekli görünmektedir. Tarımsal ürünler

79

Page 80: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

için yeterince donatılmış sınır muayene istasyonları yanında, yeni bitki sağlığı laboratuarları kurulması veya var olanların yenilenmesi önerilir. Bitki koruma ürünlerinin kalıntı izlemesi ve kontrolüne yönelik laboratuar kapasitesi geliştirilmelidir.

Türkiye, esas olarak Türk Gıda Kodeksi ile ilgili olarak, gıda güvenliği mevzuatı çıkarılmasında bir miktar ilerleme sağlamıştır. Personelin yeterince eğitilmesi ve numune alma ve test prosedürlerinin standartlaştırılması gereklidir. Türkiye, gıda işleme kuruluşlarında hızlı alarm sistemleri, risk değerlendirmesi, teknik ve hijyenik iyileşme tesis etmeye ve uygulamaya teşvik edilir. Tarım ve Sağlık Bakanlıkları tarafından yürütülen gıda güvenliği faaliyetlerinin koordinasyonu sürdürülmelidir.

Sonuç

Çiftçilere doğrudan ödemeler, arazi ve çiftçilerin kayıt altına alınması ve ayrıca büyükbaş hayvanların tanımlanması ve kayıt altına alınması ilgili olarak sürdürülen çabalar, EİKS ve Ödeme Ajansı yapısı için yararlı temel taşları sağlamaktadır, fakat bu adımların devamı getirilmelidir. Genel olarak, yatay konular, ortak piyasa düzenleri ve kırsal kalkınma konularındaki müktesebatı uygulamaya geçirme çalışması henüz başlamamıştır. Dolayısıyla, bu yöndeki çabalar arttırılmalı; en önemlisi de, tarımsal ve kırsal sektörleri yeniden yapılandırmaya ve modernleştirmeye yönelik bir kırsal kalkınma stratejisi oluşturulmalıdır.

Hayvan ve bitki sağlığı alanlarının belirli kesimlerinde, özellikle de hayvan hastalıklarının kontrol edilmesi, büyükbaş hayvanların tanımlanması ve kayıt altına alınması ve patatesle ilgili zararlı organizmalar bakımından, ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, bu alanlardaki müktesebatın aktarılması ve uygulanması erken bir aşamadadır ve dolayısıyla bu sektörlerde tam uyum sağlamak esaslı çabalar gerektirecektir. İdari kapasitenin arttırılmasına, kontrol ve denetim sistemlerinin geliştirilmesine ve tarımsal gıda işletmelerinin yenilenmesine yönelik özel çabalar gösterilmelidir.

Başlık 8: Balıkçılık

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Son rapordan bu yana, 1995 yılına ait balıkçılık yönetmeliğinde yapılan (Kasım 2002’de yayımlanan) değişiklik dahil olmak üzere, kaynak ve filo yönetimi ve denetim ve kontrol alanında çok az ilerleme olmuştur. Yapılan düzenlemeler, mikrobiyolojik, kimyasal, toksikolojik ve organoleptik parametrelerin ve tolerans düzeylerinin AB kriterleriyle uyumlu duruma getirilmesine yöneliktir. Türkiye, kendi mevzuatını ve kurumlarını müktesebat ile uyumlaştırmak için hazırlayıcı tedbirler alınmasında ilerlemiştir.

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sahil Muhafaza Komutanlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve ilgili diğer tarafların temsilcilerini içeren Balıkçılık Çalışma Grubu tarafından, yasal, kurumsal ve yapısal politika reformları üzerinde odaklanan, balıkçılık sektörü için üç yıllık bir zaman ufkunu kapsayan AB ile uyum stratejisi sonuçlandırılmıştır. Bu strateji, Ortak Balıkçılık Politikası kapsamında kabul edilmesi gereken bütün düzenlemelerin genel bir taslağını veren, Temmuz 2003 tarihli Müktesebatın Kabul Edilmesi İçin Ulusal Program’da yansıtılmıştır.

Piyasa politikasıyla ilgili olarak, balıkçılık ürünleri için toptan ve perakende piyasalar üzerine bir uygulama yönetmeliği kabul edilmiştir. Mart 2003’te ton balığı avlanması ve

80

Page 81: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

ton balığı üretimi konusunda bir tebliğ yayımlandı. Şubat 2003’te, denizlerde ve iç sularda ticari balıkçılık üzerine mevzuatta değişiklik yapan bir tebliğ yürürlüğe girdi. Kasım 2002 ve Mart 2003’te, su ürünleriyle ilgili yönetmeliği tadil eden iki yönetmelik çıkarıldı.

Yapısal eylemler ve devlet yardımları alanında not edilebilecek gelişmeler yoktur.

Uluslararası balıkçılık anlaşmaları ile ilgili olarak, Türkiye, Akdeniz İçin Genel Balıkçılık Komisyonu’nun (GFCM) üyesidir ve Karadeniz Bölgesi için bir Bölgesel Balıkçılık Komisyonu kurulmasına destek vermektedir.

Genel değerlendirme

Kaynak ve filo yönetimi ile denetim ve kontrol alanında, Türkiye, denetim ve kontrol organlarında reform yapmaya, insan kaynaklarını eğitmeye, tesis ve donanımlarını geliştirmeye yönelik çabalarına hız vermelidir. Balıkçı Tekneleri Kayıtlarını modernleştirip müktesebat ile uyumlu hale getirmelidir. Kurumsal açıdan, balıkçılık ile ilgili yetkiler, çeşitli kurumlar arasında dağılmıştır. Bu durum, koordinasyon eksikliğine ve kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açmaktadır ve kurumsal reform yoluyla ve yeterli mali ve teknik olanakların sağlanmasıyla düzeltilmelidir.

Piyasa politikası alanında, Türkiye, üretici örgütleri kurulmasına yönelik çabalarını arttırmalı, balıkçılık ve kültür balıkçılığı faaliyetlerinin ruhsatlandırılması ve tescil edilmesini iyileştirmeli ve işletmelerin, balık elden geçirme, balık piyasaları ve balık işleme konularında, Kritik Kontrol Noktalarında Tehlike Analizi (KKNTA) sistemine uymalarını sağlamalıdır. Deniz biyolojisi verileri yanında, uyumlulaştırılmış balıkçılık istatistikleri ve (fiyat dahil) piyasa bilgileri toplamak gereği vardır.

Uluslararası balıkçılık anlaşmaları konusunda, Türkiye’nin Atlantik Ton Balığının Korunması İçin Uluslararası Komisyon’a üyelik başvurusu henüz sonuçlanmamıştır. Ancak, balıkçılık yönetimi konusunda bu Komisyon’un tavsiyelerine uyulmaktadır.

Sonuç

Türkiye, balıkçılık alanında sınırlı ilerleme kaydetmiştir. Özellikle denetim ve kontrol alanında, birtakım hazırlık çalışmaları sonuçlandırılmıştır.

Balıkçılık sektöründe müktesebat ile uyuma yönelik bir strateji kabul edilmiş olmakla birlikte, özellikle kaynak yönetimi ve denetim ile ilgili alanlarda, AT balıkçılık politikasının ana unsurlarıyla önemli farklar devam etmektedir. Belli başlı mevzuatın müktesebat ile uyumlulaştırılmasına ve organik kurumsal reforma henüz girişilmiş değildir. Kurumsal konularla ilgili olarak, balıkçılık için, Bakanlık bünyesinde veya onun kontrolünde, (kültür balıkçılığı dahil), sorumlulukları kapsamlı ve açıkça belirlenmiş ayrı bir müdürlük veya ajans kurulması üzerinde düşünülmelidir.

Başlık 9: Ulaştırma

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

81

Page 82: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Trans-Avrupa Ulaştırma Şebekeleri konusunda birtakım ilk gelişmeler olmuştur. Eylül 2002’de, Türkiye, Pan-Avrupa Ulaştırma Koridoru VIII ülkeleri ve AB ile, bu koridor içinde altyapının geliştirilmesi hakkında bir Mutabakat Muhtırası imzaladı.

Karayolu ulaşımı konusunda, Temmuz 2003 bir Karayolu Ulaştırma Yasası kabul edildi. Bu yasa, hem ulusal hem de uluslararası karayolu ulaştırma piyasası faaliyetleri için genel bir çerçeve sunma amacına yöneliktir. Yasa, gerekli ikincil mevzuatın kabul edilmesini gerektirmektedir.

Demiryolları konusunda, ilgili müktesebat ile uyum açısından bildirilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

Havayolu ulaşımı alanında belirgin gelişmeler olmamıştır.

Deniz ulaşımı alanında müktesebatı aktaran mevzuat çıkarılması bakımından, çok sınırlı bir ilerleme olmuştur.

Paris Mutabakat Zaptı kapsamında 2002 istatistiklerine göre, Liman Devleti kontrolünden sonra alıkonulan Türk bayraklı gemilerin yüzdesi 2002’de %18,8 oldu. Bu oran, 2001 ve 2000 yıllarındaki oranlara kıyasla (sırasıyla, %24,5 ve %23,8) bir azalmayı temsil etmektedir. Ancak, Türkiye kara listede, en yüksek risk kategorisinde olmaya devam etmektedir. AB bayraklı gemilerin alıkonulma oranı 2002 yılında %3,5 idi. Türk bayrağının Paris Mutabakat Zaptı’nın kara listesinden çıkarılmasını sağlamak için çabalar gösterilmelidir.

Ulaştırma sektörlerinin tamamında idari kapasiteyle ilgili olarak bildirilecek önemli gelişmeler olmamıştır.

Genel değerlendirme

Trans-Avrupa Ulaştırma Şebekeleriyle ilgili olarak, Türkiye, TEN-Ulaştırma kılavuz ilkelerine uygun biçimde, ülkedeki başlıca ulaştırma altyapısı gereksinmelerini ve ilgili ulaştırma şebekesi projelerini belirlemek amacıyla bir program hazırlamaya başlamalıdır.

Deniz güvenliği ve havacılık güvenliği ve emniyeti üzerinde özellikle durularak, bütün ulaştırma tarzları dahil, ulaştırma müktesebatının aktarılması ve uygulanması için hükümet tarafından tam bir program kabul edilmelidir. Türkiye, kendi deniz ulaştırma ve yurtiçi karayolu ulaştırma filolarının AB standartlarına uyarlanması için de bir program kabul etmelidir.

Karayolu ulaşımında, Türk mevzuatındaki yasal ve idari boşlukların belirlenmesi ve, net bir takvimle beraber, buna ilişkin eylem planının kabul edilmesi en yüksek öncelikte olmaya devam etmektedir. Türkiye, değişik uluslararası sözleşmeleri yalnızca onaylamıştır, fakat ilgili karayolu ulaştırma müktesebatının yeterince aktarılması ve uygulanması buna eşlik etmemiştir.

Uluslararası ve yurtiçi ulaştırma faaliyetleriyle ilgili olarak hâlâ önemli derecede farklı koşullar geçerlidir. Uluslararası ulaştırma faaliyetleri için geçerli olan yasal düzenlemeler, müktesebat gereklerine uygun şekilde, ulaştırma faaliyetlerinin yurtiçi kesimini de içine almak üzere genişletilmelidir.

Türkiye’de karayolu ulaştırma sektörü için genel düzenleyici çerçeve, yalnızca piyasaya erişim üzerinde ve mesleğe kabul kuralları üzerinde odaklanmaya devam etmekte fakat

82

Page 83: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

öteki sosyal kurallar ile mali ve teknik kurallar dahil, karayolu ulaşımının çok önemli başka yönlerini içermemektedir. Teknik ve güvenlik standartları üzerine AT gerekleri, yurtiçi filoya da uygulanmalıdır. Özellikle yol kenarında teknik muayeneler, ağırlık ve boyutlar, hız sınırlama cihazları, taşıt tescil belgeleri, sürücü ehliyetleri, tehlikeli madde taşınması ve güvenlik danışmanları konularında, teknik müktesebat henüz aktarılmamıştır.

Sosyal mevzuat yönünden, Türk ve AT mevzuatları arasında, sürüş zamanları ve dinlenme süreleri ile ilgili farklar hâlâ devam etmektedir. Uluslararası taşıma faaliyetlerinde kullanılan taşıtlar yukarıda belirtilen kuralların kapsamına girdikleri halde, yurtiçi taşıma/ulaştırma sektörü hâlâ bunların kapsamında değildir.

Karayolu ulaşımının mali yönleriyle ilgili olarak, yol kullanma ücretleri, taşıt vergileri ve ayrıca devlet yardımları konusundaki mevzuat, ilgili müktesebat ile uyumlu hale getirilmelidir.

Demiryolu sektöründe, Türkiye, hükümetçe kabul edilecek bir eylem planı uyarınca, kendi mevzuatını değiştirilmiş demiryolları müktesebatıyla uyumlaştırmaya başlamalıdır. Demiryolları idaresinin müktesebat ile uyumlu olarak yeniden düzenlenmesi dahil, bütün demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılmasına öncelik verilmelidir. Böyle bir yeniden yapılandırma, Türk demiryolu operatörünün (TCDD) mali durumunun güçlendirilmesine katkıda bulunacaktır. Demiryolu operasyonlarına ödenen sübvansiyonlar, bir kamu sektörü yükümlülüğü olarak tanımlanmalı ve bir kamu sektörü sözleşmesinin kapsamına alınmalıdır. Hükümetin, bu hizmetleri sunarken TCDD tarafından yerine getirilmesini beklediği rol ve hedefler, belirgin ve açık olmalıdır.

Hava ulaşımıyla ilgili olarak, uyumlaşma özellikle hava güvenliği ve hava trafik yönetimi üzerinde odaklanmalıdır. Ortak Havacılık Gerekleri kararlı biçimde uygulamaya konulmalıdır. Türkiye, Nisan 2001’den bu yana Ortak Havacılık Otoriteleri’nin tam üyesidir.

Deniz güvenliği konusunda, müktesebatın başlıca kısımlarının aktarılması için kapsamlı bir eylem planı hazırlanmalı ve uygulama iyileştirilmelidir. Bunun kapsamına, sınıflandırma derneklerinin daha etkili olarak izlenmesi de girmelidir.

Türkiye’nin Liman Devleti Kontrolüne İlişkin Paris Mutabakat Muhtırası Sekreteryası’nın Kara Listesinde olmaya devam ettiği dikkate alınarak, Türk filosunun bayrak devleti performansının iyileştirilmesi öncelikli bir konudur. Muayene edilen gemilerin alıkonulma oranlarını azaltmak için önemli çabalar gereklidir. Yeni Avrupa deniz güvenliği kuralları çerçevesinde yasaklanması gereken gemiler hakkında Komisyon’un hazırladığı listeye göre, potansiyel olarak yasaklanacak gemilerin üçte biri, Türk bayraklı gemiler olacaktır. Liman Devleti Kontrol işlemlerinin niteliği ve niceliği de iyileştirilmelidir.

Kıbrıs bayraklı gemilere ve Kıbrıs’ın ticaretinde hizmet gören gemilere uygulanan mevcut kısıtlamaların kaldırılması ile ilgili olarak bildirilecek gelişmeler yoktur. Kıyı işletmeciliği piyasasına giriş, Türk bayraklı gemilerle sınırlı olmaya devam etmektedir. Türkiye, Kıbrıs bayraklı gemilere ve Kıbrıs’ın ticaretinde hizmet gören gemilere uygulanan mevcut kısıtlamaları kaldırmalıdır.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, bütün ulaştırma sektörlerinde, fakat özellikle deniz güvenliği ve karayolu ulaşımı alanında, Denizcilik Müsteşarlığı’nın ve Ulaştırma

83

Page 84: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Bakanlığı’nın kapasitelerinin güçlendirilmesi üzerinde özel olarak durmak suretiyle, ilgili idarelerin kapasitelerini geliştirmeye dikkat gösterilmelidir. Bu husus, ulaştırma mevzuatının etkili biçimde uygulanmasını ve icra edilmesini sağlamak için çok gereklidir. Ayrıca, Bakanlık bünyesindeki demiryolu ulaştırması birimi önemli derecede güçlendirilmelidir. Şimdiki halde, Bakanlığın personeli ve kapasitesi, demiryolu ulaştırması alanında müktesebatla uyum çalışmasını yürütmek için yetersizdir.

Karayolu ulaşımının değişik yönlerinden sorumlu olan değişik Türk idareleri arasında işbirliğinin güçlendirilmesi konusunda herhangi bir iyileşme kaydedilmiş değildir. Bu açıdan, Ulaştırma Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Trafik Hizmetleri Dairesi arasında daha etkili işbirliği çok gereklidir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye ulaştırma müktesebatının aktarılmasında sınırlı gelişme kaydetmiştir. Hem uluslararası, hem de ulusal karayolu piyasası faaliyetlerinin çerçevesini sağlayan bir karayolu ulaştırma yasası kabul edilmiştir. Ayrıca, karayolu sektöründe teknik mevzuat çıkarılmasında ilerleme kaydedilmiştir.

Topluluk ulaştırma müktesebatıyla uyumlaşma çok sınırlı olmaya devam etmekte ve eylem planları kabul edilmesine yönelik çağrılar yanıtsız kalmaktadır. Deniz güvenliği konusunda ve ayrıca karayolu ve demiryolu ulaştırması alanında, müktesebat ile yasal uyum başlatılmalıdır. Deniz güvenliği ve karayolu ulaştırma standartlarının uygulanması ve icra edilmesi iyileştirilmeli ve uygulayıcı idarelerin kapasitelerini geliştirmeye gereken dikkat gösterilmelidir. Ulaştırma müktesebatının aktarılması ve uygulanması için, belirgin bir takvim ile, kapsamlı bir eylem planı kabul edilmelidir.

Başlık 10: Vergilendirme

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Dolaylı vergilendirme konusunda, gelişmeler çok sınırlıdır. Bu gelişmeler, yalnızca tüketim vergileri alanı ile ilgili olup, Türkiye, sigaralar üzerindeki toplam tüketim vergisi oranını (KDV hariç) perakende fiyatın %55,3’üne çıkarmış, böylece AB müktesebatında belirlenen %57 düzeyine yaklaştırmıştır. Türkiye’de kayıtlı olan tekneler tarafından Türk sularında ticari seyir amacıyla kullanılan yakıt ve belirli amaçlar için kullanılan yakıtlar, tüketim vergisinden muaf tutulmuştur.

Dolaysız vergileme alanında bildirilecek herhangi bir ilerleme yoktur.

İdari kapasite ve karşılıklı yardım alanında sınırlı bir ilerleme olmuştur. İdari kapasiteyle ilgili olarak, kişisel vergi numaralarının kullanımı, vergi mükelleflerinin büyük bir kısmını içine alacak şekilde genişletilmiştir. Vergi idaresinin ve vergi tahsilatının etkinliğini ve verimliliğini arttırmaya yönelik bir IT projesi (Vergi İdaresi Otomasyon Projesi) uygulanmaya başlamıştır. Bütün vergi daireleri arasında elektronik bağlantı sağlayacak olan proje, 22 ilde ve 10 ilçede uygulamaya konulmuş olup, vergi mükelleflerinin %50’si ve tahsil edilen vergilerin %90’ı kapsanmıştır.

Genel değerlendirme

84

Page 85: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Dolaylı vergileme alanında, 1985’te KDV’nin yürürlüğe sokulmasıyla, KDV yapısı halen mevcuttur. Bununla birlikte, uyum tam değildir ve, muaf tutulan işlemlerin kapsamı, uygulanan indirimli oranların kapsamı ve düzeyi ve ayrıca özel düzenlemelerin kapsamı başta olmak üzere, birtakım alanlarda ilave çabalar gereklidir.

Tüketim vergileri konusunda, bu vergilerin yapısı ve muafiyetler ile ilgili olarak kısmi bir uyum sağlanmıştır. Ancak, bu alanda daha fazla uyum gereklidir. Türkiye, sigaralar üzerinde spesifik vergiyi uygulamaya koymalı ve alkollü içkiler üzerindeki vergiyi, ürün miktarı üzerinden hesaplanan spesifik bir vergiye dönüştürmelidir. Vergilerin düzeyleri, purolar, ince sigaralar, içimlik tütün ve öteki bütün mamulleri için AB’nin asgari gerekleriyle uyumludur. Ancak, sigaralara ve alkollü içkilere uygulanan düzeyler, AB asgarilerinin hâlâ epeyce altındadır ve vergiden muafiyetler, özellikle alkollü ürünler ve mineral yağlar bakımından, AB müktesebatıyla ancak kısmen uyumludur. Vergi erteleme sistemi ve özellikle vergi antrepoları üzerine hükümler kabul edilmelidir. 1986’dan beri yürürlükte olan, ithal tütün ve sigaralardan özel bir vergi tahsil edilmesini öngören Tütün Fonu ayrımcıdır ve kaldırılmalıdır. Ticari gemicilik için kullanılan yakıt konusunda son zamanlarda yapılan değişiklikler ile ilgili olarak, Türkiye, müktesebatın köken üzerine dayanan farklı vergileme düzeylerine izin vermediğini ve muafiyetin Türk sularında işleyen bütün teknelere yaygınlaştırılması gerektiğini dikkate almalıdır.

Dolaysız vergileme konusunda, müktesebat ile uyumu sağlamak için ilave çabalar gereklidir. Türkiye, işletmelerin vergilendirilmesi için Davranış Kuralları üzerinde de odaklanmalıdır.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, vergi idaresinin vergi tahakkukunu, vergi tahsilatını ve mükellefler sicilinde yer alan mükelleflerin vergi durumunu izleyebilmesi için IT kapasitesi oluşturmak suretiyle, vergi dairelerinin etkinliğini arttırmak amacıyla bazı çalışmalar yapılmış olmakla birlikte, Türkiye, vergi mükelleflerinin riayetini arttırmak ve AB müktesebatını uygulayabilmek ve icra edebilmek için, vergi idaresini modernleştirme ve güçlendirme çabalarını sürdürmelidir. Ayrıca, özellikle elektronik veri transferi ve veri işlenmesi konularında, ilave çabalar gereklidir. Bundan başka, otomasyon projesinin coğrafi kapsamı genişletilmelidir.

2003’te yürürlüğe konulan, vergi mükelleflerinin, ödenecek vergi miktarları üzerinden esaslı indirimler ile, vergi daireleri karşısında durumlarını düzeltmelerine olanak veren, öte yandan da, tahsil edilmemiş vergi stokunda azalma sağlayan “vergi barışı” mevzuatı, vergi mükelleflerinin riayetini teşvik edecek gerekli yasal belirginlikten yoksundur.

Sonuç

Önceki İlerleme Raporundan bu yana, hem mevzuat alanında, hem de idari kapasite yönünden, sınırlı gelişme kaydedilmiştir.

Mevzuat alanında, uygulanan muafiyetlerin ve indirimli oranların kapsamına özellikle dikkat edilerek, KDV konusunda daha fazla uyum gereklidir. Tüketim vergileri konusunda ise, özellikle alkol ve tütün ürünleri üzerindeki verginin yapısında ve muafiyetlerin kapsamında, uyum gereklidir. Ayrıca, bir miktar yakınlaşma sağlanmış olsa da, uygulanan vergi oranları, alkollü ürünler ve sigaralar için AB’deki asgari oranlardan hâlâ daha düşüktür. Türkiye, vergi ertelemesi içeren dolaşım rejimini de uygulamaya koymalıdır. Bundan başka, Türkiye dolaysız vergilendirme alanında uyum sağlamak için daha çok çaba göstermeli ve İşletmelerin Vergilendirilmesi üzerine Davranış Kuralları’na dikkat etmelidir. İdari kapasiteyle ilgili olarak, bazı çalışmalar

85

Page 86: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

yapılmakla birlikte, Türkiye, vergi tahsilatını ve vergi mükelleflerinin riayetini arttırmak için, vergi idaresini modernleştirmeye devam etmeli ve idari kapasitesini güçlendirmelidir.

Başlık 11: Ekonomik ve Parasal Birlik

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Yukarıda, ekonomik kriterlerin tartışıldığı bölümde, Türkiye’nin ekonomi politikasının değişik yönlerinin ayrıntılı bir değerlendirmesi verilmiştir. Dolayısıyla, bu bölüm, AT Antlaşması Madde VII’de ve öteki ilgili metinlerde tanımlandığı biçimiyle, Ekonomik ve Parasal Birlik müktesebatının aday ülkelerce katılım öncesinde uygulamaya konulması gereken yönleri, yani, merkez bankasınca kamu sektörünün dolaysız biçimde finanse edilmesinin yasaklanması, kamu sektörünün mali kurumlara imtiyazlı erişiminin yasaklanması ve ulusal merkez bankasının bağımsızlığı konularının tartışılmasıyla sınırlı tutulmuştur. EPB müktesebatına uymak için tamamlanması gereken, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi süreci ise, yukarıda, Sermayenin serbest dolaşımıyla ilgili Başlık 4’te ele alınmıştır.

Son İlerleme Raporundan bu yana, merkez bankasınca kamu sektörünün dolaysız biçimde finanse edilmesi konusunda herhangi bir yeni gelişme olmamıştır.

Kamu sektörünün mali kurumlara imtiyazlı erişiminin yasaklanması konusunda, son İlerleme Raporundan bu yana bildirilecek herhangi bir gelişme yoktur.

Merkez bankasının bağımsızlığı konusunda, müktesebat ile uyum yönünde ilave gelişme kaydedilmiş değildir.

Genel değerlendirme

Katılım üzerine, Türkiye, Euro’yu bir para birimi olarak kabul etmeksizin EPB’ye iştirak edecektir.

Türkiye, TC Merkez Bankası’na daha fazla bağımsızlık veren ve önemli bir ileri adım olarak görülebilecek olan Merkez Bankası Kanunu’nu uygulamaya koymaktadır. Ancak, enflasyon hedefi hâlâ Hükümet ile mutabakat içinde belirlenmektedir. Kişisel ve kurumsal bağımsızlık konusunda, özellikle de Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması ve yönetim kurulunun görev süresi bakımından, müktesebat ile tam uyum sağlamak için değişiklikler hâlâ gereklidir. Ayrıca, yönetim kurulu üyelerini görevden alma kararını yargı denetimine tabi kılma seçeneği üzerinde düşünülmelidir. Merkez Bankası Kanunu, kamu sektörünün merkez bankasınca dolaysız biçimde finanse edilmesini yasaklıyor. Ancak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan bankaların kurtarılmasında devletin yaptığı harcamaların finanse edilmesi gibi bazı istisnalar devam etmektedir.

Kamu sektörünün mali kurumlara imtiyazlı erişiminin yasaklanması konusunda, sigorta şirketleri, tahsil edilen primlerin hacmiyle orantılı olarak zorunlu yedekler ayırmakla yükümlüdürler. Ancak, yabancı varlıklar bu yedekler içinde sayılamaz. Dolayısıyla, sigorta şirketleri, varlıklarını yurt dışına yatırmaktan caydırılmaktadır. Bu durum, kamu sektörünün mali kurumlara imtiyazlı erişiminin bir yolunu oluşturur, çünkü Türkiye’de yurtiçi mali piyasalar kamu borçlanma kağıtlarının hakimiyeti altındadır.

86

Page 87: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye, EPB ile ilgili müktesebatın üstlenilmesinde gelişme kaydetmiş değildir.

Türkiye’nin yasal çerçevesi müktesebatla uyumlu değildir. Merkez Bankası Kanunu’nu, enflasyon hedefinin belirlenmesi yönünden, müktesebat ile daha uyumlu hale getirmek suretiyle merkez bankasının bağımsızlığına özel dikkat gösterilmelidir. Ayrıca, kişisel ve kurumsal bağımsızlık konusunda, başka değişiklikler yapılmalıdır. Merkez bankası tarafından bütçenin dolaysız finansmanına olanak veren hükümler kaldırılmalıdır.

Başlık 12: İstatistikler

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

İstatistik altyapısı alanında, her NUTS 2 bölgesi için bir müdürlük olması amacıyla Bölgesel İstatistik Müdürlüklerinin sayısını 23’ten 26’ya çıkarma kararıyla, idari kapasite güçlendirilmiştir.

Sınıflamalar konusunda, NACE Rev. 1.1’in (Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetler) Türk versiyonu, artık mevcuttur ve Mart 2003’te başlamış olan 2003 Genel İşyerleri Sayımı için kullanılmaktadır. CPA 2002’nin uyarlanması, ürünlerin faaliyet itibariyle sınıflanması ve İnşaat Tiplerinin Sınıflanması devam etmektedir. PRODCOM anketinin uygulanması, 2003 yılında başlamıştır.

Farklı sektör istatistikleri yönünden, ilerleme durumu şöyle anlatılabilir.

Demografik ve sosyal istatistikler konusunda, nüfus projeksiyonları, 2000 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre revize edilmiştir. Göç istatistiklerinde, Türkiye’deki yabancılar hakkında bilgi edinmek için İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir proje devam etmektedir. İşgücü Anketi soru formunun revizyonu da sürmektedir. 2003 İşçilik Maliyeti Anketi’nin soru formu test edilmiştir.

Bölgesel istatistikler alanında, raporlama döneminde esaslı gelişmeler olmuş değildir.

Makro-ekonomik istatistikler alanında, Mali Hesapların derlenmesi için kaynakların tanımlanmasında belli bir ilerleme sağlanmıştır. 2003 Genel İşyerleri Sayımı ve yeni hane halkı gelir ve tüketim harcamaları anketi gibi yeni istatistik kaynaklarının kullanılması ve Avrupa Hesap Sisteminin (ESA 95) uygulanması için Milli Hesaplarda hazırlık çalışmaları sürmektedir.

İşletme istatistikleri konusunda, 2003 Genel İşyerleri Sayımı öncesinde, kayıtların İşletme Sicilleri’nin gerekleriyle uygunluğunu incelemek amacıyla pilot testler yapıldı. Türk İşletme Sicili hâlâ hazırlanma sürecindedir.

Ulaştırma istatistikleri alanında, raporlama döneminde esaslı gelişmeler olmuş değildir.

Dış ticaret istatistikleriyle ilgili olarak, Haziran 2003’te Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından, üye devletler arasındaki mal ticaretini ölçen Intrastat sisteminin uygulanmasına ilişkin bir inceleme yapılmasına karar verildi.

87

Page 88: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Tarımsal istatistiklerde, 2001 Genel Tarım Sayımı temelinde Tarımsal İşletmeler Sicili oluşturulmaktadır. Tarım Arazileri Listesi’ne veri girişinin Eylül 2003’te tamamlanması planlanmıştır.

Genel değerlendirme

İstatistik altyapısı yönünden, var olan mevzuat revizyondan geçirilmekte olup, AT müktesebatının gereklerine uygun olarak yasal çerçevede iyileşme olması beklenmektedir. DİE, personel sayısını önemli oranda arttırmalıdır. İdari kapasitenin daha da güçlendirilmesi gerekir. IT donanımının kalitesi iyidir.

Sınıflamalar ile ilgili olarak, ekonomik faaliyetlerin sınıflamasının (NACE) ve ürünlerin faaliyet itibariyle sınıflamasının (CPA) uygulamaya konulması öncelikli olmaya devam ediyor. DİE, inşaat tiplerini sınıflandırma (CC), ulaştırma istatistikleri için standart mal sınıflandırması (NTS) ve hükümet işlevlerini sınıflandırma (COFOG) çabalarına devam etmelidir. Bir sınıflama hizmet sunucusu geliştirilmesi de gereklidir.

Makro-ekonomik istatistikler alanında, DİE’nin önünde duran başlıca görev, BM Milli Hesaplar Sisteminden (SNA 1968) Avrupa Hesaplar Sistemine (ESA 95) geçiştir. Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı ve DİE arasında daha iyi işbirliği, hükümet finans istatistiklerini iyileştirmenin bir önkoşuludur. Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları Endeksinin (HICP) ağırlıklandırılması ve kapsamı daha da geliştirilmelidir.

Türkiye, bazı alanlarda, Avrupa İstatistik Sistemi’nin veri toplama mekanizmalarına dahil edilmiştir. DİE, resmi istatistikleri Avrupa Topluluğu gerekleriyle uyumlu hale getirmek için ilgili araçları kurmaktadır. Ancak, demografik ve sosyal, bölgesel, işletme, ulaştırma, dış ticaret ve tarım istatistikleri alanlarında, müktesebatın gereklerini karşılamak için esaslı çabalar hâlâ gereklidir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye bütün istatistik alanlarında belli bir gelişme kaydetmiştir.

Türkiye müktesebat ile uyumlaşmaya başlamış olsa da, farklı alanlardaki temel gerekliliklerin karşılanması amacıyla ilave çabalara gerek vardır. Verilerin tarafsızlığı ve güvenilirliği, istatistiklerin saydamlığı ve kişisel verilerin gizliliği temel ilkelerini uygulamak için, var olan mevzuat müktesebatla uyumlulaştırılmalıdır. Ayrıca, verilerin üretilmesi ve yayılmasına ilişkin metodolojik konular, teknikler ve usullerde, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) tam bağımsızlığı ve özerkliği de sağlanmalıdır.

Başlık 13: Sosyal Politika ve İstihdam

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Çalışma hukuku alanında, müktesebatın aktarılmasına yönelik bazı adımlar atılmıştır. Mayıs 2003’te Parlamento, çalışma süresi, kısmi zamanlı ve sabit süreli çalışma, toplu işten çıkarmalar ve iflas halinde çalışanların korunması gibi alanlarda müktesebatın en azından kısmen aktarılmasına yönelik yeni bir Çalışma Yasası’nı kabul etti. Çocuk emeği konusunda, çocuk emeğinin tanımı değiştirildi. Yaş sınırı, 12’den 15’e çıkarıldı. Çocuk Haklarının Kullanılması Üzerine Avrupa Sözleşmesi, Ekim 2002’de yürürlüğe girdi.

88

Page 89: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

ILO/IPEC projesi çerçevesinde, üç ilde sokak çocuklarını ıslah etmek için çocuk ve gençlik merkezleri kuruldu.

Kadınlar ve erkekler için eşit muamele konusunda, yeni Çalışma Yasası, eşit ücret, istihdamda eşit muamele ve kanıtlama yükü konularındaki Yönergeler ile kısmen uyumlu olan bazı hükümler getirmiştir. Cinsiyet, ırk, etnik köken, din ve ideoloji farkı gözetilmeksizin, insanlar arasında eşit muamele ilkesini kabul etmiştir. Ayrıca, analık izniyle ilgili hükümler içermektedir.

İşyerinde sağlık ve güvenlik alanında, Çalışma Yasası’na göre, 50’den çok insan çalıştıran işyerlerinde, hekimler ve mühendisler bulundurulması ve işyerinde sağlık ve güvenlik için sağlık birimleri kurulması zorunludur.

Sosyal diyalog konusunda, yeni Çalışma Yasası, sosyal işler ve istihdam alanında mevzuat taslakları hazırlamak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde, işveren ve çalışan temsilcileri içeren, kalıcı üç-taraflı yapılar kurulmasını öngörmektedir. Raporlama döneminde, Ekonomik ve Sosyal Konsey ilk defa toplanmıştır.

Halk sağlığı alanında, tütün mamulleriyle ilgili olarak müktesebatın aktarılmasında sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Sağlık Bakanlığı, Kasım 2002’de bu alandaki sorumluluğunu yeni kurulan Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu’na devretti. Sağlık Bakanlığı, 2003 yılında %2,42 ile, genel devlet bütçesinden küçük bir pay almaya devam etti. Çocuk felcinin kökü kazındıktan sonra, Sağlık Bakanlığı ülkedeki bulaşıcı hastalıkların kontrol edilmesi bağlamında kızamığı yok etme programı başlattı. HIV/AIDS ile mücadele için, bu hastalığa yakalanmış insanlara danışma hizmetleri sunmak amacıyla vilayet düzeyinde merkezler kurulmaktadır.

İstihdam politikası ile ilgili olarak, ortalama işsizlik 2001’de %8,5, 2002’de %10,6’ya yükseldi. 2002 yılında, kadın işsizliği %9,9, erkek işsizliği %10,9 oldu. 2001’de genel istihdam oranı %48,9 idi. Kadın istihdam oranı hafifçe artarak %26,3’ye ulaştı. Erkek istihdam oranıysa %67 oldu. Türk İstihdam Kurumu’nun (İŞKUR) kuruluş yasası Haziran 2003’te kabul edildi. İŞKUR, sosyal partnerler ile işbirliği halinde, Ulusal Gözlemevi Raporu’nu tamamladı. Yayımlanan rapor, Türkiye’deki mesleki eğitim sisteminin ayrıntılı bir analizidir ve her yıl güncelleştirilecektir. İŞKUR, İstihdam Politikası Değerlendirmesi için bir arka plan incelemesi de yaptı. Bu inceleme, Avrupa Komisyonu ile birlikte hazırlanacak olan bir Ortak Değerlendirme Belgesi için temel oluşturacaktır.

Sosyal içerme ile ilgili olarak, son İlerleme Raporundan bu yana gelişme olmamıştır. Özürlü kişiler hakkında, çalışma yasası, 50’den fazla insan çalıştıran işverenlerin özürlü kişiler istihdam etmelerini gerekli kılmaktadır.

Sosyal koruma ile ilgili olarak, bildirilecek gelişme yoktur.

Ayrımcılığa karşı mücadele konusunda, yeni Çalışma Yasası, ırksal veya etnik köken, cinsiyet, din ve ideoloji farkı gözetilmeksizin insanlar arasında eşit muamele ilkesini vurgulamaktadır. Ağustos 2002’de kabul edilen İş Güvencesi Yasası, iş akitlerinin, cinsiyet, ırk, medeni durum, aile yükümlülükleri, hamilelik, din, siyasi görüş, etnisite ve sosyal kökler ile ilgili nedenlere dayanarak feshedilemeyeceği yolunda bir hüküm içermektedir. Mayıs 2003’te yasada bir değişiklik yapılarak, yasanın kapsamı, 30’dan fazla çalışanı olan işyerleri ve altı aydan daha uzun bir zamandır istihdam edilen kişiler ile sınırlanmıştır.

89

Page 90: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Genel değerlendirme

Çalışma hukuku sahasında, ilgili müktesebatla uyumlaşmaya yönelik ilave çabalar gereklidir. Bu sahadaki Yönergeler ile tam uyum için bütün konularda daha ayrıntılı mevzuat çıkarılmalıdır. Bu husus, özellikle, işletmelerin devredilmesi, işçilerin başka yerde görevlendirilmesi, işyerinde çalışan gençler, sabit süreli ve kalıcı istihdamda sağlık ve güvenlik, Avrupa İşyeri Konseyleri, işçilerin Avrupa Şirketi’ne katılması, işçilere bilgi verilmesi ve danışılması, ve işçilere sözleşme koşulları veya istihdam ilişkileri konusunda bilgi verme yükümlülüğü üzerine Yönergeler bakımından geçerlidir. Yeni çalışma yasasının etkili biçimde uygulanması sağlanmalıdır.

Çalışan çocukların sayısı, 2001’de 893.000’den 2002’de 749.000’e geriledi14. Bununla birlikte, Türkiye çocuk emeğiyle ilgili reform çabalarını hızlandırmalıdır. Çocuk Bürosu’nun kurumsal ve idari kapasitesi, ona verilen görevleri yerine getirebilmesi için güçlendirilmelidir. İşyerinde gençlerin korunması üzerine Topluluk müktesebatının kısmen aktarılmasına yönelik olan, çocuk emeği üzerine yasa tasarısı kabul edilmeli ve uygulanmalıdır.

Türkiye, Çalışma Bakanlığı’nın, Türk İstihdam Kurumu’nun ve Çocuk Bürosu’nun idari kapasitesini arttırmak için gerekli tedbirleri incelemeli ve almalıdır.

Kadınlar ve erkekler için eşit muamele konusunda, 2002 yılında kabul edilen yeni Medeni Kanun, raporlama dönemi boyunca uygulanmıştır. Özellikle eşit ücret, istihdamda eşit muamele, analık izni, zorunlu ve mesleki sosyal güvenlik programlarında eşit muamele konularında daha fazla uyum gerekli olacaktır.

İşyerinde sağlık ve güvenlik alanında, Türkiye, kendi mevzuatını bu alandaki müktesebat ile uyumlu hale getirmek için çerçeve mevzuat ve ilgili uygulama yönetmeliklerini çıkarmalıdır.

Sosyal diyalog konusunda, müktesebat uyarınca bütün düzeylerde özgür ve sahici iki-taraflı ve üç-taraflı sosyal diyalog koşullarını yaratmak için öncelikli bir konu olarak ilerleme kaydetme gereği devam etmektedir. 2002’de belirtildiği gibi, Türkiye, bir sendika şubesi kurmak için kısıtlayıcı barajların kaldırılması ve bir sendikanın şirket düzeyinde toplu pazarlık yapabilmek için %10’luk baraj şartının kaldırılması dahil, tam sendikal hakların tesis edilmesi yönünde ilerlemelidir. Özellikle, kamu sektörü çalışanları başta olmak üzere, grev ve toplu pazarlık hakkıyla ilgili kısıtlayıcı hükümler vardır. Toplu sözleşmelerin kapsamında olan işgücünün yüzdesi son derece küçüktür: %15’ten az olduğu tahmin edilmektedir. Özel işletmelerin çoğunda, sosyal diyalog mevcut değildir. Bu durum, işletme düzeyinde müktesebatın gereğince uygulanmasını sınırlayabilir. Özel işletmelerde sosyal diyalog teşvik edilmelidir.

Ulusal düzeyde, Ekonomik ve Sosyal Konsey, ulusal düzeyde sosyal partnerlere danışılmasının yetersiz işlediğini gösteriyor. Konsey’in yapısal kusurları, örneğin hükümetin başat bir konumda olması, Konsey’in değerini azaltmaktadır ve bütün sosyal partnerler ile birlikte gözden geçirilmelidir. Özel sektör, kamu makamları ve sosyal partnerler, sosyal diyaloga bağlı olduklarını göstermeli ve engelleri kaldırmak için gerekli tedbirleri almalıdırlar.

1 4 Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü, Hane halkı Anketi90

Page 91: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye, personel ve kaynaklar, ulusal üç-taraflı ve çok-taraflı süreçler için sekreterya olanakları, ve toplu sözleşmelerin kayıt ve tahlil edilmesi yönünden, idari kapasitesini güçlendirmelidir.

Halk sağlığı alanında yeni kaynakların harekete geçirilmesi yanında, bölgesel, kentsel/kırsal ve sosyo-ekonomik özelliklere göre kilit sağlık göstergelerindeki eşitsizlikleri dengeleyerek, nüfusun sağlık durumunu iyileştirmek için, kullanılabilir kaynakların verimli ve etkin olarak tahsis edilmesi gerekir. Bulaşıcı hastalıkların epidemiyolojik gözetim ve kontrolü için bir şebekenin kurulmasına ilişkin müktesebatla uyum ve bununla ilgili kapasite geliştirme çalışması hızlandırılmalıdır. Tütün müktesebatıyla ilgili olarak da ilerleme gereklidir.

Türkiye, Avrupa İstihdam Stratejisiyle uyumlu bir ulusal istihdam politikası geliştirmeye yönelik çabalarına hız vermelidir. Özellikle kadınlar arasında düşük istihdam oranları ile gençler ve kadınlar arasında yüksek işsizlik düzeyleri, başlıca sorunlardır. Resmi işsizlik problemi yanında, kayıt dışı ekonominin kapsamı da bir sorun olmaya devam etmektedir. İŞKUR kuruluş yasasının kabul edilmesi, olumlu bir adımdır. Ancak, yeterli beşeri ve mali kaynakların olmaması, İŞKUR’un görevlerini etkili biçimde yerine getirmesine olanak vermiyor. Öncelikli bir konu olarak, ülkedeki yüksek işsizlik düzeyine karşı aktif emek piyasası girişimleri oluşturmaya yönelik İŞKUR kapasitesi güçlendirilmelidir.

AB hedeflerini dikkate alan, sosyal içermenin geliştirilmesi üzerine bir ulusal bütünleşik strateji oluşturulmalıdır. Yoksulluk ve sosyal dışlanma çok-boyutlu nitelikte olduklarından, süreçteki bütün ilgili tarafları ve değişik devlet kuruluşlarını harekete geçiren bütünsel bir yaklaşım geliştirmek önemlidir. Aynı zamanda, sosyal içerme konusunda ortaklaşa kabul edilmiş AB göstergelerine uygun biçimde yoksulluk ve sosyal dışlanma üzerine sosyal istatistik sistemlerini iyileştirmek ve geliştirmek için yapılması gereken işler bulunmaktadır. Özellikle, bedensel özürlü çocuklar için eğitim olanaklarına erişimin arttırılması yönünden, Özürlü İnsanlar Genel Müdürlüğü’nün idari kapasitesinin güçlendirilmesine daha çok önem verilmelidir.

2002’de olduğu gibi, sosyal koruma alanında yapılacak çok iş vardır. Sosyal güvenlik sistemi için en ivedi problemler, genel makro-ekonomik dengesizlikler nedeniyle mali istikrarın olmayışı, bir kayıt dışı sektörün varlığı ve bunlarla birlikte idare ve yönetim problemleridir. Türkiye, sosyal güvenlik sisteminin mali istikrarını ve farklı sosyal güvenlik kurumları arasında etkili eşgüdümü sağlamak için gerekli tedbirleri almaya teşvik edilir. Sosyal güvenlik kurumlarının idari kapasitesi arttırılmalıdır.

Ayrımcılık ile ilgili olarak, ırksal veya etnik köken farkı gözetmeksizin eşit muamele ve, yaş, bedensel özür, cinsel yönelim, din veya inanç farkı gözetmeksizin, istihdamda ve meslekte eşit muamele üzerine Yönergeler aktarılmalıdır. Irk eşitliği yönergesinde öngörüldüğü gibi bir Eşitlik Komisyonu kurmak için adımlar atılmalıdır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye bir miktar gelişme kaydetmiştir.

Çalışma hukukuyla ilgili alanlar başta olmak üzere, müktesebat ile uyum süreci başlamış olmakla birlikte, özellikle sosyal diyalog, sosyal koruma ve sosyal içermenin geliştirilmesi ile ilgili alanlarda yapılması gereken birçok iş vardır. Yeni çalışma yasasının uygulanması sağlanmalıdır. Özellikle sosyal diyalog ve halk sağlığı alanlarında, ilgili müktesebat ile ulusal mevzuatın uyumlulaştırılmasına daha çok çaba

91

Page 92: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

gösterilmelidir. Sosyal içermenin geliştirilmesi ve Avrupa İstihdam Stratejisi’ne uygun bir ulusal istihdam stratejisi oluşturulması, öncelikli olmaya devam etmektedir. Bütün sektörlerde idari kapasitenin güçlendirilmesi gerekir.

Başlık 14: Enerji

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Arz güvenliği ve petrol stokları üzerine müktesebat ile uyumlaşma konusunda bildirilecek herhangi bir gelişme yoktur. Enerji Bakanlığı içinde, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, stok tutma politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasından ve ayrıca olağanüstü durum tedbirlerinin genel olarak planlanmasından sorumludur.

Enerji arz güvenliğini arttırmaya yönelik bir başka adım olarak, Türkiye kaynakların ve güzergahların çeşitlendirilmesi çabalarına devam etti. Türkiye’yi Karadeniz yoluyla Rusya’ya bağlayan Mavi Akım boruhattı, Aralık 2002’de işletmeye sokuldu. Hazar-Türkiye gaz arabağlantısı hakkında mühendislik çalışmaları sürmektedir. Türkiye’nin bir transit ülkesi olarak konumu, hem petrolün hem de gazın Doğu-Batı nakliyesi için artan önemdedir. Türkiye ve Yunanistan, Şubat 2003’te, iki ülke arasında bir gaz bağlantısının inşa edilmesi için bir anlaşma imzaladılar. Ekim 2002’de, bölgesel bağlantıların geliştirilmesi amacıyla, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’nın gaz iletim şirketleri tarafından bir Mutabakat Muhtırası imza edildi. Petrol ile ilgili olarak, 2005 yılında işletmeye alınması planlanan Hazar-Akdeniz boru hattının inşa edilmesine başlandı.

Türk enerji sisteminin gelecekte Batı Avrupa elektrik şebekeleri (UCTE) ile senkronize enterkonneksiyonu amacıyla, Türk ve Yunan iletim sistemi operatörleri, Nisan 2003’te, 2006 sonunda faaliyete girmesi planlanan Babaeski-Filippi bağlantısının inşa edilmesine yönelik bir anlaşma imza ettiler.

Rekabet gücü ve iç enerji pazarı ile ilgili olarak, raporlama döneminde önemli ilerleme kaydedildi. Eylül 2002’de, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) değişik elektrik faaliyetleri için lisanslar vermeye başladı.

Raporlama döneminde, bir şebeke yönetmeliği, bir dağıtım yönetmeliği, gelir ve tarifeler üzerine yönetmelikler ve EPDK’nin denetleme ve ön-soruşturma usullerinin kabul edilmesiyle, yasal uyumlaşma devam etti.

Mart 2003’ten bu yana, gereken koşulları taşıyan tüketiciler, kendi tedarikçilerini seçmekte serbesttir. Piyasanın rekabete açılma düzeyi %23 olup, önceki raporlama dönemindeki düzeyin aynısıdır.

Aralık 2002’de, Türkiye, güneydoğu Avrupa’da Bölgesel Elektrik Piyasası’nın yaratılması amacına yönelik bir Mutabakat Muhtırası imzaladı. Devlet mülkiyetindeki toptancı şirket olan TETAŞ, yine devlet mülkiyetindeki elektrik üretim şirketi olan EÜAŞ ve ayrıca, sabit fiyatlı uzun süreli enerji alım anlaşmaları kapsamında, özel üreticiler tarafından üretilen elektriği satın almaya devam etmektedir. TETAŞ, sattığı bütün elektrik için geçerli olan tek bir toptan fiyat tespit etmektedir. Hükümet, Mart ve Nisan 2003’te, elektrik tarife yapısını revize etmiştir. Elektrik faturalarından devlet radyo ve televizyon kurumuna (TRT) ayrılan paylar, %3,5’ten %2’ye indirilmiştir. Tarifelerin enerji bedeli unsuru kaldırılmıştır. Daha yüksek tüketim için uygulanan aşırı

92

Page 93: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

tarife rejimi de kaldırılmıştır. Nisan 2003 itibariyle, EPDK, bütün dağıtım şirketlerince uygulanan tek bir perakende tarife sistemini uygulamaya koymuştur.

Dağıtımdaki kayıplar (teknik kayıplar vekaçak kullanım) çok yüksek olmaya devam etmekte olup, üretilen elektriğin %22’si veya 2002 yılında 1,7 milyar € tutarındadır. Elektrik dağıtım şirketi (TEDAŞ), ödenmeyen faturalar problemini çözmek için bir girişim başlatmıştır. Bu girişim, ödenmesi gecikmiş elektrik borçlarının (faiz işletilmeksizin) taksitle ödenmesini öngörmekte, böylece borç miktarlarını fiilen azaltmaktaydı.

Gaz sektöründe piyasanın açılması Kasım 2002’de gerçekleşti. Şimdi, yıllık gaz tüketim miktarları en az 1 milyon m3 olan tüketiciler ve iletim sistemine dolaysızca bağlı olan tüketiciler için, piyasa rekabete açık olmakla birlikte, BOTAŞ (uluslararası) ticaret, iletim ve depolama faaliyetlerini yürütmeye devam etmektedir ve yurtiçi gaz piyasasında tek tedarikçidir.

Uygulama mevzuatı çıkarılmasında önemli ilerleme kaydedildi. Eylül 2002’de, lisanslama yönetmeliği kabul edildi. Tarifeler, iletim ve dağıtım şebekeleri, tesisler, tüketici hizmetleri, denetim ve ön-soruşturma ve dahili tesisat konularında da mevzuat kabul edildi.

İdari kapasiteyle ilgili olarak, EPDK güçlendirilmiştir. 18 uzman yardımcısı işe alınmış ve çeşitli düzenleyici konular üzerine kapsamlı bir eğitim programından geçmişlerdir. Ayrıca, bir yıl süreli yenilenebilir sözleşmeler temelinde 40 uzman işe alınmıştır. Değişik kamu idarelerinden Kurum’a ilave personel transfer edilmiştir. Destek personeli dahil, toplam personel sayısı 2003 ortasında 282’ye ulaşmıştır. Düzenleyici dışında, iletim sistemi operatörünün (TEİAŞ) güçlendirilmesinde belli bir ilerleme olmuştur. Sözleşmeler piyasasının düzgün işleyişinde çok önemli bir görevi olan bir mali hesaplaşma birimi kurulmuştur.

Enerji verimliliği konusunda, buzdolapları/dondurucuların enerji etiketlemesi ve floresan aydınlatma için balast üzerine yönetmelikler çıkarılması yoluyla, müktesebat ile uyumlaşmada ilerleme kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaları ile ilgili olarak, 2002 yılında çıkarılan elektrik lisanslama yönetmeliğine göre, TEİAŞ ve/veya dağıtım lisansı sahipleri, yenilenebilir kaynaklara dayalı üretim tesislerinin sisteme bağlanmasına öncelik vermekle yükümlüdürler. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı enerji üretenler, avantajlı lisans ücretlerinden yararlanacaktır.

Katı yakıtlar konusunda bildirilecek özel gelişmeler yoktur.

Nükleer enerji sahasında, geçen bir yıl içinde özel herhangi bir gelişme olmamıştır. Türkiye herhangi bir nükleer enerji santrali işletmiyor.

Genel değerlendirme

Arz güvenliği yönünden, Türkiye, müktesebatın gerekli kıldığı gibi, 90 günlük petrol stokları bulundurmaktadır, fakat bu konudaki mevzuatın uyumlulaştırılması gerekli olmaya devam etmektedir.

Gerekli koşulları taşıyan müşterilerin Türkiye’nin dışındaki üreticilerden ithalat yapabilmesi ve üreticilerin de Türkiye’nin dışındaki müşterilere enerji ihraç edebilmesi üzerindeki sınırlamalar hâlâ kaldırılmamıştır.

93

Page 94: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Uygulama mevzuatı çıkarılmasında önemli ilerleme, elektrik piyasasında gerekli düzenleyici çerçevenin tamamlanmasına yumuşak bir geçişi temsil etmektedir. Piyasada gerçek rekabeti sağlamak için ilave çabalar gereklidir. Bu bağlamda, toptan piyasada devlet ticaret şirketinin hâkim konumu ve enerji alım anlaşmaları hususları ele alınmalıdır. Toptan satış ve elektrik dengeleme piyasasında rekabete aykırı davranmasını kısıtlamak için, devlet üretim ve ticaret şirketi, EPDK tarafından sıkı bir şekilde düzenlenmeye devam etmektedir. Elektrik sektöründe çapraz sübvansiyonlar lisanslama yönetmeliği ile yasaklanmış olmakla beraber, bu yönetmeliğin uygulanması güçlendirilmelidir. Çapraz sübvansiyonların kademeli olarak kaldırılması için bir takvim belirlenmesi de buna dahildir.

İç Elektrik Piyasası ile tam bütünleşme, sadece yasal uyumlaşmayı değil, aynı zamanda, Türk enerji sisteminin Batı Avrupa elektrik iletim şebekelerine (UCTE) eşzamanlı fiziksel bağlantısını da gerektirir. Sınır ötesi elektrik ticareti üzerindeki mevcut kısıtlamalar kaldırılmalıdır.

Tartışmalı yap-işlet-devret ve işletme hakkı sözleşmelerinin (üretim ve dağıtım) çoğuyla ilgili sorunlar çözülmelidir. Bazı yatırımcılar, konuyu uluslararası tahkime götürmüşlerdir. Bu problemin çözülmesinde gecikme, potansiyel yatrıımcıları, Türk elektrik sektörüne yatırım yapmaktan caydırmaktadır.

Sınırlı ilerlemeye karşın, elektrik faturalarında yetersiz tahsilat problemi, ciddi bir şekilde ele alınmalıdır. Gaz piyasasıyla ilgili olarak, uygulama mevzuatı çıkarılmasında önemli ilerleme olmuştur. Piyasanın %80 oranında rekabete açılması iddialı bir hedeftir; gazın ilk defa sunulacağı değişik kentlerin imtiyazlı muameleye tabi tutulması kuşkulara neden olmaktadır, çünkü değişik kentlerin dağıtım ihalelerinde asgari gaz tüketimi yılda 15 milyon m3 düzeyine çıkarılmıştır.

Gaz Piyasası Kanunu’na göre, BOTAŞ, öngörülen gaz sunma programının ilk aşamasını gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu programda, BOTAŞ’ın mevcut uzun vadeli ithalat sözleşmelerinin en az %10’u iptal edilecektir. Ancak, bu programın uygulanmasına ilişkin herhangi bir stratejik karar henüz alınmış değildir. İletim sisteminin işletimi konusunda, EPDK, BOTAŞ’ın işlettiği şebekeye erişimin yakından düzenlenmesine gerekli dikkati göstermelidir.

BOTAŞ’ta hesapların ayrılması hızla gerçekleşmelidir. BOTAŞ’a sağlanan çapraz sübvansiyonlar bir endişe konusu olmaya devam etmektedir. Bunların kaldırılması için belirli bir takvim hazırlanmış değildir.

İletim faaliyetlerinin düzgün bir şekilde yürütülmesinin rekabetçi elektrik ve gaz piyasaları yaratılmasında temel önem taşıdığı dikkate alınarak, EPDK, iletim sistemi operatörlerinin adil ve saydam işleyişine gerekli dikkati göstermelidir.

Geçen bir yılda EPDK’nin idari kapasitesi iyileşmiş olsa da, daha fazla güçlendirilmesi gereklidir. Bütçe, personel ve maaş düzeylerine gerekli dikkat gösterilmelidir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın enerji piyasasında değişen rolünü hızla üstlenmesini sağlamak için, Bakanlığın bazı birimlerinde teşkilat yönünden revizyonlar gereklidir. Söz konusu rol, genel enerji politikaları ve stratejilerinin belirlenmesi ve uygulamaya konulması ile sınırlıdır. Özellikle enerji sektöründe, temel altyapı girdileri sağlayan kuruluşların mali disiplininde daha fazla iyileşme gereklidir.

94

Page 95: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Taşkömürü işletmelerine verilen devlet yardımlarının düzeyine sürekli dikkat göstermek gerekecektir. İlgili devlet yardımları müktesebatıyla uyum sağlanmalıdır.

Enerji verimliliği konusunda, Türkiye, özellikle enerji etiketlemesi ve enerji verimliliği gerekleri yönünden, mevzuatın yakınlaştırılmasında ilerlemiştir. Ancak, müktesebat ile tam uyum sağlamak için daha fazla çaba gereklidir. Hükümet kapsamlı bir enerji verimliliği stratejisi kabul etmelidir. Bu strateji, belirgin bir takvim ile, geri kalan enerji verimliliği müktesebatıyla uyumlaşmaya yönelik bir program ortaya koymalıdır. Yapı sektörüne daha büyük önem verilmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılmasını sağlamak için, genel bir yenilenebilir enerji stratejisi ortaya konulmalıdır.

Enerji Bakanlığı’nın sorumluluğu altındaki Ulusal Enerji Verimliliği Koruma Merkezi, enerji verimliliği tedbirleri ve faaliyetleri ile aktif biçimde uğraşmaktadır. İlgili bakanlıkların ve Başbakanlığın temsilcilerinden oluşan Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu tarafından ilgili devlet kurumlarıyla diyalog ve işbirliği düzenlenmesi beklenmektedir. Enerji, inşaat, ulaştırma, sanayi ve çevre gibi çeşitli sektörlerde enerji verimliliğinin bütün yatay unsurlarının düzgün biçimde ele alınmasını sağlamak için, gerekli idari ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Uyumlu enerji verimliliği tedbirlerinin etkili eşgüdümü ve uygulamasını sağlamak için, enerji verimliliği konusunda bir çerçeve yasa tavsiye edilir.

Nükleer enerji alanında, Türkiye, Euratom gerekleri ve prosedürleriyle uyum sağlamalıdır. Bu konuda, üniversiteler, hastaneler ve sağlık kurumları gibi, nükleer tesisler işleten veya nükleer malzeme depolayan kişiler veya kurumlar tarafından Euratom güvenlik önlemlerinin uygulanması için hazırlıklar yapılmasına gereken dikkat gösterilmelidir.

Sonuç

Türkiye, geçen bir yıl boyunca uygulama mevzuatı çıkarmak yoluyla, kendi mevzuatını Topluluk enerji müktesebatıyla uyumlaştırmada daha çok ilerleme kaydetmiştir. Gaz piyasasının rekabete açılması dahil, iç enerji piyasasında rekabet yeteneği açısından durum özellikle böyledir. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları alanında da bir miktar ilerleme sağlanmıştır. Enerji sektöründe idari kapasite güçlendirilmiştir.

Ancak, mevzuatın uyumlulaştırılmasını tamamlamak ve etkili biçimde uygulanmasını ve icra edilmesini sağlamak için, bütün alanlarda daha çok çalışma yapılması gerekir. Etkili uygulamayı sağlamak için, uygulayıcı makamların kapasitesini daha da geliştirmek çok önemlidir.

95

Page 96: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 15: Sanayi politikası15

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Son İlerleme Raporunun kabul edilmesinden bu yana, bir sanayi stratejisi geliştirilmesinde ilerleme olmamıştır, çünkü Türk Hükümeti, Eylül sonu itibariyle, ilk başta planlandığı gibi bir Sanayi Politikası belgesini kabul etmiş değildir.

Kamu sektörü reformuyla ilgili olarak, Hükümet, Mart 2003’te, mevcut IMF programına uygun şekilde, kamu sektörü işçilerinin emekliye ayrılması üzerindeki kısıtlamaları kaldıran, böylece devlet ekonomik işletmelerinin fazla işgücü problemini çözmelerine olanak veren bir yönetmeliği kabul etti.

Yeniden yapılandırma ve özelleştirme alanında, özel olarak da kamu sektörü reformu bakımından, ilave çabalar sarf edildi. Esas olarak gönüllü emeklilik düzenlemeleri yoluyla, devlet işletmelerinde personel azaltımları gerçekleştirildi.

Zor uluslararası şartlar ve Kasım 2002’deki hükümet değişikliği nedeniyle, hükümetin özelleştirme hedeflerine 2002’de ulaşılamadı. Toplam satışlar 500 milyon € olarak gerçekleşti.

Hükümet, 2003 yılı için iddialı bir özelleştirme programı ilan etmiştir. Gıda, çimento, demir ve çelik, kağıt, elektronik, otomotiv, tekstil ve ağaç ürünleri sektörlerinde özelleştirme faaliyetleri yapılmıştır. Madencilik, şeker, tütün ve içkiler, tekstil, kağıt, gübre, petrol arıtma, petrokimya, temel metaller ve makine sektörlerindeki fabrikalar ve işletmeler, hâlâ özelleştirme programındadır. Ayrıca, Özelleştirme İdaresi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı, İstanbul Altın Borsası’nı, Milli Piyango kurumunu ve Halkbankası’nı portföyüne dahil etmek için ilgili mevzuatı incelemektedir. Yeni program, geniş bir yatırımcılar yelpazesini çekmeyi amaçlıyor ve 2003 yılında 4 milyar € getirmesi bekleniyor. Hükümet, büyük kamu şirketlerinin özelleştirilmesi üzerine odaklanacak, fakat bazı orta ve küçük boy kamu varlıklarını da satacaktır.

Türk çelik sanayisinin yeniden yapılandırılması alanında bildirilecek özel gelişmeler yoktur.

2003’te yeni bir dolaysız yabancı yatırım kanunu çıkarıldı. Bu kanunun temel amacı, yabancı yatırımcıların haklarını koruyarak, Türk vatandaşlarının haklarıyla aynı çizgide yabancı tüzel kişilerce gayrımenkul edinilmesini serbestleştirerek ve dolaysız yabancı yatırımlar için, izne dayalı değil, bildirime dayalı bir sistem kabul ederek, Türkiye’de dolaysız yabancı yatırımları teşvik etmektir.

Genel değerlendirme

1 5 Sanayi politikasıyla ilgili gelişmeler, KOBİ politikası dahil, genel işletme politikası açısından görülmelidir (bkz. Başlık 16 - Küçük ve orta boy işletmeler).

96

Page 97: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türk sanayi politikası, AT sanayi politikasının ilkeleriyle esas olarak uyumludur. Ancak, son yıllarda Türkiye’deki zor makroekonomik duruma da bağlı olarak, uygulama ve ölçütler (“benchmarks”) dahil, bu ilkelerin etkili bir sanayi stratejisine aktarılması zayıf kalmaktadır.

Dolaysız yabancı yatırım (DYY), ülkenin küresel pazardaki rekabet yeteneğini arttırarak ve böylece ekonomik büyümeyi ve gelir yaratılmasını uyararak, hükümetin genel makroekonomik istikrar programında çok önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, esas olarak makroekonomik istikrarsızlık yüzünden, ama aynı zamanda, karmaşık mevzuat prosedürleri ve yabancı yatırımcıların bazı şirketlerde çoğunluk hissesi edinmelerinin olanaksız olması nedeniyle, DYY çok düşük olmaya devam etmektedir. Haziran 2003’te kabul edilen yeni Dolaysız Yabancı Yatırım Kanunu, yeni yatırımcılar çekilmesine yardım edebilir.

Sermaye Piyasaları Kurulu, Rekabet Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Tütün Kurulu ve Kamu İhale Kurulu gibi bağımsız düzenleyici kurullar hükümetçe destekleniyor. Bağımsız kurullar, ekonominin stratejik sektörlerinde yatırımcılar için eşit koşullar ve saydam kurallar oluşturarak ve tüketicilerin korunmasını sağlayarak, Türkiye’de ekonominin yönetilmesine siyasi müdahaleyi sınırlamakta yardımcı olmuşlardır. Ayrıca, kamu harcamalarının yönetimine ve daha etkili yönetişime katkıda bulunmuşlardır.

Türk çelik sanayisi, hem ülke düzeyinde, hem de bireysel işletme düzeyinde, önceki yeniden yapılanma programlarıyla tam olarak çözülememiş olan yapısal sorunlar içindedir. Bu nedenle, Türk makamları, AB’den, daha fazla yeniden yapılanmaya olanak vermek üzere, çelik şirketlerine devlet yardımı verebilme süresinin uzatılmasını istemişlerdir. Bunun üzerine, AB, Türk makamlarının bireysel işletme planları ve bir ulusal yeniden yapılanma planı hazırlamalarını talep etmiştir. Belli başlı Türk çelik şirketlerinin uzun vadeli ayakta durabilirliği, Türk makamlarınca geliştirilmekte olan tutarlı, açık ve rasyonel bir yeniden yapılandırma programına bağlı olacaktır. Herhangi bir sanayi politikasının önemli bir öğesinin, devlet yardımlarının kontrol edilmesi ve destek düzenlemelerinin AB kurallarıyla uyumlu olması olduğu da kaydedilmelidir. AB kurallarıyla uyumun incelenmesi gerekecektir. (Ayrıca bkz. Başlık 6 - Rekabet politikası.)

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye, kamu sektörü reformunda belli bir ilerleme sağlamış, ayrıca yeni bir dolaysız yabancı yatırım kanunu çıkarmıştır.

Özelleştirme dahil, devlet işletmelerini yeniden yapılandırmak için yeni çabalar gereklidir. Çelik sanayisinin yeniden yapılandırılması, yüksek bir öncelik olmaya devam etmektedir.

Başlık 16: Küçük ve Orta Boy İşletmeler

Son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişme

Avrupa Küçük İşletmeler Belgesi (ECSE), girişim ve girişimcilik için Çok Yıllı Program (MAP) gibi AB KOBİ politikaları ile uyumlu bir ulusal KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı

97

Page 98: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Temmuz 2003’te kesinleştirilmiş olsa da, Eylül 2003 sonu itibariyle, bu belge hükümetçe resmi olarak onaylanmış değildir. Uygulama sistematik bir biçimde yürütülmelidir.

İş ortamının basitleştirilmesi ile bilgi ve hizmetlere elektronik erişim konularında sınırlı ilerleme vardır. Türkiye, bilgiye dayalı ekonomi alanında gerekli altyapıyı kurmak ve İnternet kullanımını teşvik etmek için “e-Türkiye” girişimine başlamıştır. Bu konuda, Gelirler Genel Müdürlüğü “İnternet Vergi Dairesi”ni kurmuştur. Başlıca özel ticari bankalar, özellikle KOBİ’lerin İnternet bankacılığını arttırmak için, önemli hizmetler geliştirmişlerdir. Bazı Ticaret ve Sanayi Odaları, İnternet üzerinde KOBİ’ler için her türlü bilgileri sunmak amacıyla kendi portallarını kurmuşlardır.

KOBİ’ler için tescil süresi azaltılmış ve şirketlerin tescil edilmesiyle ilgili prosedür önemli derecede basitleştirilmiştir.

Üniversitelerin, özel sektörün ve kamu sektörünün bilimsel ve teknolojik altyapılarını bütünleştirmek ve güçlendirmek, KOBİ’leri yeni ve ileri teknolojilere uyarlamak ve yeni ürünler ve üretim süreçleri geliştirmek amacıyla, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Merkezleri (teknoparklar) kurulmuştur.

KOBİ’ler için finans olanaklarına erişim, hâlâ yeterince gelişmiş değildir ve Türk KOBİ’leri için önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Mevcut reel faiz oranları, KOBİ’lerin, yatırımlar bir yana, gündelik ticari faaliyetlerini bile finanse etmeleri için aşırı yüksek düzeylerde olmaya devam etmektedir. Tohumluk sermaye, iş melekleri ve mikro-kredi gibi, KOBİ’ler için alternatif finansman biçimleri Türkiye’de kolayca bulunabilir değildir. Sermaye Piyasası Kurulu, risk sermayesi şirketlerinin yatırım ortaklığı şeklinde kurulmalarına izin vermiştir.

Henüz müktesebat ile uyumlu olmayan KOBİ tanımı konusunda yeni gelişmeler yoktur.

Genel değerlendirme

KOBİ sektörüyle ilgili mevzuat karmaşıktır ve eşgüdümden yoksundur. KOBİ’lerin devlet desteği almak için değişik kamu kurumlarına yaptıkları başvuruların işlemden geçirilmesi uzun zaman almaktadır ve usuller zahmetlidir. KOBİ’lere destek sağlayan kamu kurumlarının bütçelerinin %50’den fazlası kullanılmadan kalmaktadır. Söz konusu kurumlar, bu durumu talep eksikliğine bağlarken, KOBİ’ler desteğin yetersiz oluşundan yakınmaktadır.

Türk makamları, iş ortamının basitleştirilmesi üzerinde çalışıyorlar. “Yatırım ortamının iyileştirilmesi için reform programı” kapsamında, “şirket kurmak” için gereken hukuki işlemlerin sayısı ondokuzdan üçe indirilmiş olup, şimdi bütün bu işlemler tek bir merkezde (ticaret odası) toplanmıştır. Bir komite, iş ortamını basitleştirmek için, sektör lisansları, izinler, arazi, arsa edinimi, geliştirimi ve kullanımı, teşvikler ve vergiler, ithalat, ihracat, gümrükler, standardizasyon, fikri mülkiyet hakları, vs. üzerinde çalışmaktadır. İşletmeler için “tek-duraklı bilgi noktaları” kurulması yönünde ilerleme çok sınırlı kalmıştır. Öte yandan, şirket kurmak için resmi işlemlerin maliyetleri hâlâ çok yüksektir.

“KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı”nı uygulamak için devamlı siyasi taahhüt ve destek gereklidir. Halen, özel sektör ile kamu kurumları arasında biçimsel ve düzenli diyalog yoktur. Strateji ve planı izlemek ve gözden geçirmek için KOBİ görev kuvveti yoluyla özel sektörün etkin katılımı tavsiye edilir.

98

Page 99: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Program hakkında bilinçlenme sağlamak için, başta MAP olmak üzere, Topluluk programlarının yararları ve olanakları etkili biçimde ve açıkça anlatılmalıdır.

Türkiye, okullarda girişimciliği teşvik etme çabalarını arttırmalıdır. KOBİ destek düzenlemeleri, sadece üretimi değil, ticaret, hizmetler ve turizm dahil, bütün sektörleri kapsayacak şekilde gözden geçirilmelidir. Destek düzenlemelerini yürüten kurumlar daha etkili olmalıdır.

Özellikle son ekonomik krizin ardından, KOBİ’lerin iş ortamını iyileştirmek için daha fazla çaba gösterilmelidir. Azalan yurtiçi talep, yüksek enerji maliyeti, işletme sermayesi yetersizliği, yüksek faiz oranları, vs. Türk KOBİ’leri için önemli engeller olmaya devam ediyorlar.

Karmaşık idari usuller, Türk KOBİ’lerinin gelişmesi önünde bir engel oluşturmayı sürdürüyor. Hükümetin iş ortamını basitleştirmeye yönelik düzenlemelere hız vermesi çok önemlidir. Özel sektörle işbirliği halinde, KOBİ’ler için hukuki, idari ve teknik engellerin sistematik bir analizi yapılmalıdır.

Yüksek faiz oranları ve yatırım sermayesine yetersiz erişim, KOBİ’ler için ciddi kısıtlamalar olmaya devam ediyorlar. Elverişli finansman düzenlemeleri başlatılmıştır, fakat hükümetçe tahsis edilen fonlar finansman gereksinmelerini karşılamak için yetersizdir.

Türkiye, kendi KOBİ tanımını, ilgili Komisyon tavsiyesiyle uyumlu hale getirmelidir.

Sonuç

Türkiye, son İlerleme Raporundan bu yana, AB KOBİ politikasının yaklaşımını izlemekte bir miktar ilerleme kaydetmiştir.

Şirket kurmak ve tescil etmek için öngörülen usullerin basitleştirilmesi, olumlu bir gelişmedir. Teknoloji geliştirme bölgeleri ve merkezleri açısından da Türkiye gayet iyi durumdadır. KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı resmen kabul edilip uygulamaya konulmalıdır. KOBİ’ler için iş ortamını ve finans olanaklarına erişimi iyileştirmek amacıyla ilave çabalar gereklidir. Türkiye, kendi KOBİ tanımını AB’ninkiyle uyumlaştırmalıdır.

Başlık 17: Bilim ve Araştırma

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Türkiye Ocak 2003 itibariyle Altıncı AB Araştırma ve Teknolojik Gelişme için Çerçeve Programı’na dahil olmuştur.

Ocak 2002’de Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) program hakkında bilgilendirme, programın potansiyel katılımcılarına tavsiyelerde bulunma, yardımcı olma ve eğitim verme konularından sorumlu ulusal temas noktası olarak belirlenmiştir. Bir ulusal koordinatör, Altıncı Çerçeve Programı’nın çeşitli alanlarına yönelik 11 ulusal temas noktası, bir destek birimi ve çeşitli kamu ve özel kuruluşlar da dahil olmak üzere bir dizi kurumsal Ulusal Sözleşme Noktası’ndan oluşan bir ulusal ağ

99

Page 100: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

kurulmuştur. Ekim 2002’den bu yana Türkiye, program komitelerinde gözlemci olarak yer almaktadır. Buna ilaveten, Mart 2003’ten bu yana Türkiye, Ortak Araştırma Merkezi’nin Guvernörler Kurulu’nda yer almaktadır.

Altıncı Çerçeve Programı kapsamındaki gelişmeleri daha yakından izlemek, Avrupa Komisyonu ve diğer ülkelerin araştırma ve teknoloji geliştirme ofisleriyle daha yakın ilişkiler kurmak, Türk şirketlerine ve araştırmacılarına fuar olanakları yaratmak, Türkiye adına lobi faaliyetlerinde bulunmak ve Türkiye Ulusal Sözleşme Noktaları Ağı’nın bir parçası olarak Ulusal Koordinatör’le bağlantıları sürdürmek amacıyla Brüksel’de Türkiye Araştırma ve İş Bürosu kurulmuştur. Ofis bir kamu-özel sektör ortaklığıdır ve ortakları, Türkiye Odalar ve Borsalar birliği, TÜBİTAK, KOSGEB ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odası’dır.

TÜBİTAK, Türk bilim ve araştırma dünyasını ortaklık lideri ya da konsorsiyum ortağı olmaya özendirmek üzere bir program başlatmıştır. Öneri geliştirilmesini desteklemek üzere Program dahilinde 2.000 €’dan 12.000 €’ya kadar hibeler verilmektedir. Ayrıca, inceleme gezileri ve yurtdışında toplantılara katılımı desteklemeyi amaçlayan bir program da rapor süresince devam etmiştir.

Genel Değerlendirme

Mevcut rakamlar gayrı safi yurtiçi araştırma ve geliştirme harcamalarının GSYH içindeki payının hâlâ çok düşük olduğunu göstermektedir. Türkiye’deki araştırmacı sayısı bir önceki rapordan bu yana artmamıştır ve hâlâ AB ortalamasının onda biri düzeyindedir.

Türkiye, araştırma ve geliştirmeye yönelik harcamalarını yükseltme ve özel sektör ile KOBİ’lerin araştırma ve teknoloji faaliyetlerindeki rolünü artırma doğrultusundaki çabalarını sürdürmelidir. Altıncı Çerçeve Programı’na katılım bu alanlardaki ilerlemeye katkıda bulunmalıdır.

Sonuç

Türkiye’nin Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı olumlu bir gelişme ve Türkiye’nin, ulusal bilim ve teknoloji politikasını AB’nin bilim ve teknoloji politikasıyla uyumlu kılma sürecini hızlandırmaya hazır olduğunun bir kanıtı olarak görülebilir.

Türkiye’nin Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı ileriye doğru atılmış önemli bir adım olmakla birlikte, sonuçlarının hâlâ bir değerlendirmeye tabi tutulmaya ihtiyacı vardır. Genel olarak bakıldığında Türkiye’nin, gelecekteki ekonomik rekabet gücünün temellerini atmak ve iş alanlarının açılmasına hızla katkıda bulunmak için bilim ve araştırma alanına yaptığı yatırım miktarını artırmaya ihtiyacı vardır.

Başlık 18: Eğitim ve Mesleki Eğitim

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Ocak 2002’de Devlet Planlama Teşkilatı’nda Türkiye’nin ilgili Topluluk programlarına katılımından sorumlu bir departmanın oluşturulmasının ardından, bu departmana değişik bakanlıklardan 32 yeni personel görevlendirilmiştir. Geleceğin Socrates, Leonardo da Vinci ve Gençlik programlarından sorumlu Ulusal Ajans olarak faaliyet gösteren bu

100

Page 101: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

departman, Komisyon’la işbirliği içinde iş planlarını oluşturmuş ve geniş bir alana yayılan önlemlerin uygulamasına başlamıştır. Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluşu ve görevlerine ilişkin yasada bu departmanın Türkiye Ulusal Ajansı olarak hukuki statüsü, mali ve idari özerkliğini belirten değişiklik Temmuz 2003’te TBMM tarafından onaylanmıştır.

Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimine ilişkin direktifi ulusal hukuka aktarmayı amaçlayan yasa da Kasım 2002’de kabul edilmiştir.

Eğitim ve öğretim sisteminin reformuna ilişkin olarak, bir önceki hükümet, zorunlu eğitimi 2005 yılına kadar sekiz yıldan on iki yıla, orta öğretimi de 2002-2003 ders yılına kadar üç yıldan dört yıla çıkarmak üzere adımlar atmaya başlamıştı. Kasım 2002 seçimlerinde göreve gelen yeni hükümet de zorunlu eğitimi 2005 yılına kadar on iki yıla çıkarmayı benimsemiş, ancak orta öğretimi dört yıla çıkarma yönündeki adımları durdurmuştur. Hükümet meslek okullarını daha cazip hale getirmek ve yoksul ailelerinin çocuklarının okula gitme oranını yükseltmek için çalışmalar yürütmektedir.

Türkiye’de, engelli çocukların zorunlu okul öncesi eğitimini geliştirme konusunda bir önceki rapordan bu yana bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Genel değerlendirme

Personel alımı ve gelecekteki Ulusal Ajans’a hukuki statü kazandıracak yasanın kabul edilmesi konusunda önemli gecikmelere rağmen, Topluluk programlarına katılma konusunda kayda değer ilerleme sağlanmıştır. Şu anda yasa kabul edilmiş, ancak uygulamaya yönelik yönetmelikler henüz yürürlüğe girmemiştir. Söz konusu departmana alınan çalışan sayısı makul bir seviyeye ulaşmış olmakla birlikte, henüz yetersizdir. Türkiye’nin 2004 yılında programlara tam katılımı, her üç program için de hazırlık çalışmalarının tatminkâr düzeyde gerçekleştirilmesine bağlıdır.

Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimi konusunda ise, direktifin tam anlamıyla ulusal hukuka aktarıldığının teyit edilmesi gerekmektedir.

Yüksek Öğretim Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren Türk eğitim ve üniversite sistemi yüksek düzeyde merkezi bir yapıya sahiptir. Eğitim programlarının Yüksek Öğretim Kanunu’nun temel ilkelerine uygunluğunu denetlemekten sorumlu olan, rektör ve öğretim üyeleri üzerinde geniş disiplin yetkilerine sahip, güçlü bir Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) varlığı nedeniyle yüksek öğretim sistemi akademik, idari ve mali özerklikten yoksundur.

Her yıl YÖK’ün bütçesini belirleyen TBMM, Kurum’un harcamalarını denetleme yetkisine sahip değildir. TBMM’de yüksek öğretimi temsil eden ve YÖK toplantılarına başkanlık edebilen Milli Eğitim Bakanı’nın Kurul’da oy hakkı bulunmamaktadır. Ayrıca Kurul’un ve üniversitelerin aldığı kararlar Bakanlığın onayına tabi değildir. YÖK Yönetim Kurulu’nda Milli Güvenlik Kurulu’nun da bir temsilcisi bulunmaktadır. Bu yapı üniversitelerin işgücü pazarına daha fazla odaklı olmalarını engellemektedir. . Üniversite mezunları arasında yüksek işsizlik oranı bu gözlemi desteklemektedir. Eğitim sisteminde üniversitelerin arzın belirlediği bir yapıdan, işgücü piyasası talebinin belirlediği bir yapıya geçmesi sağlanmalıdır.

101

Page 102: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Engelli çocuklar için zorunlu okul öncesi eğitimini öngören 1997 tarihli bir yasa bulunmakla birlikte Türkiye’nin bunu gerçekleştirecek olanakları yetersizdir. 2002-2003 ders yılında yalnızca 61 çocuk okul öncesi eğitim almıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı yoksul ailelerinin çocuklarını okula göndermelerini sağlamak amacıyla temel eğitimde 2003-2004 ders yılında ücretsiz ders kitabı dağıtmaya karar vermiştir. Bu önemli adımın özellikle kız çocuklarının okula devam oranını yükseltmesi beklenmektedir.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, orta öğretimde okullaşma oranını yükseltme konusunda başarılı olmakla birlikte, genel liselere giden öğrenci sayısında mesleki teknik liseler lehine bir azalma gerçekleştirmeyi başaramamıştır.

Genel olarak bakıldığında orta öğretimde iki ana sorun varlığını korumaktadır. Birincisi orta öğretime olan talep beklendiğinden çok daha yüksektir. İkinci olarak, planlandığından az sayıda öğrenci mesleki ve teknik liselere yönlendirilebilmiştir. Bu, arz cephesindeki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Üniversiteye giriş sınavlarında genel liselerden mezun olanlar lehine ayrımcılık yapılmaktadır.

Türkiye 1970’lerden bu yana mesleki ve teknik eğitim veren orta öğrenime ağırlık verme planlarını sürdürmektedir. Her ne kadar, orta öğretim sonrası meslek yüksek okullarına sınavsız giriş de dahil olmak üzere orta öğretimde mesleki ve teknik liseleri güçlendirmeye yönelik çok sayıda hukuki adım atılmış olsa da, bu adımlar genel eğitim yönündeki tercihi tersine döndürememiştir.

Sonuç

Genel olarak bakıldığında eğitim ve öğretimde bir miktar ilerleme sağlanmıştır.

Türkiye üç Topluluk programına katılım doğrultusundaki çalışmalarını sürdürmeli ve tamamlamalıdır. Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimi konusunda illerde yürütülen uygulamalar izlenmelidir. Üniversitelerin daha fazla işgücü piyasasına yönelik olmasını sağlamak için YÖK’ün koordinasyon rolü yeniden ele alınmalıdır. Türkiye özel eğitim ihtiyacı olan çocukların erken yaşta belirlenmesi için gerekli önlemleri almalı ve bu çocuklara okul öncesi eğitim olanakları sağlama konusunda gerekli özeni göstermelidir. Türkiye’den, orta öğretime ilişkin planladığı hedef ve stratejileri gözden geçirmesi ve orta öğretimin yüksek öğretim üzerindeki baskısını hafifletmesi beklenmektedir.

Başlık 19: Telekomünikasyon ve bilgi teknolojileri

Son Düzenli Rapor’dan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Telekomünikasyon alanında, sabit telefon pazarına Ocak 2004’te rekabetin getirilmesi için hukuki uyum süreci devam etmektedir. Telekomünikasyon Kurulu Mayıs ayında piyasada önemli bir güce sahip operatörlerin tespit edilmesi ve bu durumda bunlara uygulanabilecek gerek erişim, gerekse ara bağlantı yükümlülüklerinin belirlenmesini öngören bir yönetmelik yayınlamıştır.

Mobil hizmetlerde pazara giriş (penetrasyon) oranı yüzde 34’e yükselmiştir. Mevcut dört GSM operatörden, piyasaya en son giren ikisi Mayıs ayında birleşmişlerdir. 23.4 milyon aboneden 15.7 milyonuna sahip olan Turkcell, pazardaki egemen konumunu 2002

102

Page 103: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

yılında da korumuştur. Sabit telefonda penetrasyon yüzde 28’dir. İnternet erişiminde ve kablolu televizyon bağlantısında penetrasyon oranları hâlâ düşüktür (her ikisinde de yüzde 6).

GSM operatörleri arasında ulusal dolaşım (roaming) anlaşmaları hâlâ yapılamamıştır. Konu operatörler arasında uzun zamandır uyuşmazlık konusudur ve uluslararası tahkim kararı beklenmektedir. Haziran’da Rekabet Kurulu, ulusal dolaşım altyapıları bağlamında GSM piyasasındaki hakim konumlarını kötüye kullandıkları gerekçesiyle Turkcell’e 12.8 milyon € tutarında, bir başka operatöre 5 milyon € para cezası vermiştir.

Hukuki çerçeve konusunda ise Telekomünikasyon Kurumu, hukuki statü olarak bakanlıktan bağımsızdır ve artırılması planlanan büyük boyutlu bütçe ve personel olanağına sahiptir. Kurum, ikinci tip telekomünikasyon lisansı vermeye devam etmektedir. Bugüne kadar uydu aracılığıyla küresel mobil kişisel iletişim için 5, İnternet servis sağlayıcıları için 86, uydu platform hizmetleri için 2 ve uydu telekomünikasyon hizmetleri için 19 lisans verilmiştir.

GSM aboneliklerinin iptalinde kural ve usullere ilişkin bir yönetmelik Eylül 2002’de yürürlüğe girmiştir. Mobil telefon sektöründe etkin piyasa gücüne sahip operatörler Eylül 2003’te belirlenmiştir. Mevcut mevzuat evrensel hizmet yükümlülüğünün Türk Telekom tarafından üstlenilmesini öngörmektedir.

“E-Dönüşüm Türkiye“ adı verilen, enformasyon toplumuna yönelik bir girişim Mayıs 2003’te başlatılmıştır. Toplam bütçesi 765 milyon € olan bu proje e-Europe+ programında belirlenen hedeflere ulaşılmasına katkıda bulunacaktır.

Posta hizmetlerine ilişkin bir ilerleme sağlanamamıştır.

Genel Değerlendirme

Türk yetkililerin ulusal dolaşım politikasının uygulanması konusunda devam eden uyuşmazlık Türkiye pazarındaki mevcut ve potansiyel yatırım koşullarını olumsuz etkileyebilir. Güvenli yatırım için gerekli olan en önemli faktör hukuki istikrar ve geleceğin öngörülebilir olmasının yanı sıra, bazı durumlarda, rekabet kurallarının etkili bir şekilde uygulanmasıdır.

Telekomünikasyon sektöründe rekabet kurallarının uygulanması konusunda, Rekabet Kurumu ile Telekomünikasyon Kurumu arasında bir işbirliği protokolünün imzalanması olumlu bir gelişmedir. Türkiye’de sabit telefon ve uydu hizmetleri piyasasında bugün de, devlet kontrolünde ve tekel konumunda olan bir işletmeci şirketin egemenliği sürmektedir. Sektörün bu ve diğer alanlarındaki serbestleşmenin hızı ve başarısı büyük ölçüde bu işletmeci şirketin, hükümetin serbestleşme politikası ile ne derece işbirliği yapacağına bağlıdır.

Türkiye’nin telekomünikasyon sektöründe topluluk normlarını iç hukuka aktarma programı, piyasa olgunlaşma belirtileri gösterdiği zaman, her durumda, katılımdan önce 2002 yılı müktesebatını dikkate almalıdır. Lisans verme konusundaki yönetmelik bireysel lisansların asgari düzeyde tutulmasını sağlamak ve böylece piyasaya yeni girişlerin önündeki engelleri azaltmak üzere, etkin bir şekilde uygulanmalıdır.

Tarifelere ilişkin mevzuat, önemli bir piyasa gücüne sahip olan operatörlerin en yeni maliyet muhasebesi sistemlerini ve maliyet odaklı tarifeleri uygulamaya koymalarını

103

Page 104: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

sağlayacak şekilde etkin bir biçimde yürütülmelidir. Yönetmelik getirilmesi gereken alanlar şunlardır: Kiralık hatlar, numaralandırma, taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön-seçimi, numara taşınabilirliği, yerel ağın kullanıma açılması ve evrensel hizmet. Avrupa’nın tek acil çağrı numarası olan 112, hâlâ sadece kamuya ait hastaneleri aramak için kullanılmaktadır. 2004 yılı başında piyasanın tam serbestleşmesine hazır olabilmesi için Telekomünikasyon Kurumu’nun idari kapasitesinin hâlâ güçlendirilmeye ihtiyacı vardır.

Hâlâ posta hizmetlerinin serbestleştirmesine yönelik bir plan bulunmamaktadır. Posta piyasası için bağımsız bir ulusal düzenleyici kurumun kurulması gerekmektedir. Müktesebatla tam uyum için bu alanda büyük çabaların gösterilmesi gerekir.

Sonuç

Son ilerleme Raporundan bu yana Türkiye sabit ses telefon hizmetlerinin serbestleştirilmesine hazırlık doğrultusunda, özellikle erişim ve ara bağlantı konusundaki yönetmeliği yürürlüğe koyarak, ilerleme kaydetmeye devam etmiştir. Posta hizmetleri konusunda bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Telekomünikasyon müktesebatıyla hukuki uyum hâlâ yetersizdir ve özellikle etkin uygulama konusunda daha fazla çaba harcamak gerekmektedir. Evrensel hizmet, numaralandırma, kiralık hatlar ve veri güvenliği alanlarına daha fazla dikkat gösterilmelidir. Özellikle lisans verme ve tarifeler konusunda mevzuatın, uygulanması ve etkin icrası geliştirilmelidir. Ulusal dolaşım konusunda hâlâ çözümlenmemiş olan uyuşmazlık, Türk yetkililerinin bu alandaki etkinliğine gölge düşürmektedir. Posta hizmetleri alanındaki müktesebatla uyum hâlâ sınırlıdır. Posta hizmetleri piyasasının serbestleştirilmesi için önemli ölçüde çaba harcanmalıdır.

Başlık 20: Kültürel ve Görsel-İşitsel Politika

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Görsel-işitsel politikaya ilişkin olarak, Ağustos 2002’de kabul edilen yasanın ardından Eylül 2002’de “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili” hakkında bir yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yeni yönetmeliğe göre, Türk vatandaşlarının geleneksel olarak konuştuğu farklı dil ve lehçelerde yalnızca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu yayın yapabilecektir. Yönetmelik Radyo Televizyon Üst Kurumu ve TRT arasında farklı dillerde yayın konusunda bir protokolün imzalanmasını öngörmektedir. Yönetmeliğe göre farklı toplulukların talep ve ihtiyaçlarını belirlemek üzere TRT tarafından ülke ölçeğinde piyasa araştırması yapılacaktır.

Daha sonra TRT bu yönetmeliğin uygulanması ile ilgili olarak Danıştay’da yürütmeyi durdurma davası açmıştır. TRT, kendisini farklı dillerde yayın yapmakla yükümlü kılan yönetmeliğin özerk yapısıyla çeliştiğini ve devlet televizyon yayınlarını düzenleyen yasanın, yeni yönetmelik doğrultusunda değiştirilmemiş olduğunu öne sürmüştür. Danıştay Temmuz 2003’te, TRT’nin bu konuda bir tasarrufta bulunmasının ancak RTÜK Yasası’nda değişiklik yapılmasıyla mümkün olduğuna karar vermiştir. TRT’nin yerel dillerde yayını bu nedenle askıya alınmıştır.

Konu Haziran 2003’te Altıncı Reform Paketi kapsamında ele alınmış ve Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4. ve 32. maddeleri değiştirilmiştir. 4. maddede yapılan değişiklik, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında

104

Page 105: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

kullandıkları dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınını, TRT’ye ek olarak özel istasyonları da kapsayacak şekilde genişletmektedir. Söz konusu değişikliğe ilişkin usul ve esasların, Kasım 2003’te RTÜK tarafından yayınlanması gereken bir yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.

32. maddede yapılan değişikliğe göre de seçim propagandalarının yayın yasağı süresi kısaltılarak, seçimlerden önce bir haftadan 24 saate indirilmiştir.

Henüz Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında konuştukları Türkçe dışındaki dillerde yayın yapılmamaktadır. Resmi kaynaklar, kurumun eleman alımında zorluk yaşadığını, bunun kısmen, Türk vatandaşlarının kullandığı Türkçe dışındaki çok sayıdaki lehçe ve dilden kaynaklandığını, bunların sayısının 50’yi aştığını belirtmişlerdir.

Cumhurbaşkanı Sezer’in başvurusu üzerine Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un Ağustos 2002’de Üçüncü Reform Paketi çerçevesinde değiştirilen bazı maddeleri konusunda yürütmeyi durduran Anayasa Mahkemesi, Rapor yılı içinde bu konuda herhangi bir karar vermemiştir.

Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle Sinema, Video ve Müzik Eserleri Denetleme Kurulu’ndan Milli Güvenlik Kurulu temsilcileri çıkarılmıştır.

Genel Değerlendirme

Ağustos 2002’de yürürlüğe giren radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin değişiklikler uygulamaya konulmamıştır. İdari organın (RTÜK) yürürlüğe koyduğu önlemler, son derece sıkı koşullar koyduğu için reformların kapsamını daraltmıştır; bu da reformun amacına ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Haziran 2003’te kabul edilen Türkiye dışındaki dillerde de devlet ve özel televizyon yayınlarını mümkün kılan yeni yasa, ilerleme için bir zemin sağlamaktadır.

Türkiye, mevzuatın televizyon konusundaki müktesebata uyumunu henüz sağlayamamıştır. RTÜK yeni uygulama yönetmelikleri üzerinde çalışmaktadır. Resmi kaynaklar Avrupa Komisyonu Sınırsız Televizyon Direktifi ve Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi’nin, uyum sürecinin ana referansları olarak dikkate alınacağını öngörmektedirler. Bu özellikle, çocukların korunması, tele-alışveriş, reklam ve Avrupa kaynaklı görsel-işitsel eserlerin yaygınlaştırılması gibi henüz yeterince üzerine eğilinmemiş konular açısından önem taşımaktadır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana Türkiye, ağırlıklı olarak Türkçe dışındaki dillerin yayınına izin verilmesi konusunda olmak üzere, mevzuat alanında yeni ilerleme kaydetmiştir.

Ancak Türkiye’nin bu bölüm başlığı altında müktesebata uyum düzeyi sınırlıdır. Türk mevzuatını ve uygulamasını müktesebatla uyumlu duruma getirmek için büyük ölçekli ek çabalar gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin, özellikle Türkçe dışındaki dillerde radyo ve televizyon yayını konusunda, kabul edilen mevzuatın uygulanmasına yönelik adımlar atması beklenmektedir.

105

Page 106: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 21: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Bölge sınıflandırmasına ilişkin olarak, NUTS 2 düzeyinde geçici sınıflandırma kapsamında 26 yeni bölge belirleyen yasa, Eylül 2002’de TBMM’den geçmiştir. Yeni geçici NUTS bölgeleri 81 ili coğrafi ya da ekonomik benzerliklerine göre gruplandırmaktadır.

Yasal çerçeve konusunda kabul edilen yeni mevzuat bulunmamaktadır. Mali denetim alanında yasal çerçeve ve diğer Topluluk politikalarına uyum konuları diğer başlıklar altında ele alınmaktadır.

Kurumsal yapılara ilişkin olarak 2002 yılının sonlarından Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) diğer görevlerinin yanı sıra, özellikle katılım öncesi AB kalkınma programları konusunda çalışacak yeni bir departman kurmuştur. DPT, Bölgesel Kalkınma Birimleri kuruluncaya ve tam faaliyete geçinceye kadar bazı bölgelerde, geçici NUTS 2 birimi oluşturan iller arasında hizmet birlikleri kurmuştur.

Bu birliklerden dördü, yerel girişimlerin önceden oluşturduklarına ek olarak, 2003 yılında kurulmuştur. Yeterli finansman ve hizmet birliklerinin sorumlulukları henüz belirlenmemiştir. Ayrıca bölgesel politika konusunda Türk mevzuatının müktesebat açısından durumunu sistematik olarak gözden geçirmek üzere, AB Genel Sekreterliği’nin desteğinde, DPT ve diğer ilgili bakanlıkların temsilcilerinden oluşan bir çalışma grubu kurulmuştur.

Programlamaya ilişkin olarak DPT 2004-2006 dönemini kapsayacak ve 2003 yılı sonunda Komisyon’a sunulacak bir Ulusal Kalkınma Planı (UKP) hazırlamaktadır.

İzleme ve değerlendirme alanında da, mali yönetim ve kontrol alanında da herhangi bir gelişme bildirilmemiştir.

İstatistik alanında, yeni NUTS 2 şubesinin kurulmasından sonra DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü ile Devlet İstatistik Enstitüsü, söz konusu seviyede istatistikleri bir araya getirmeye başlamış, DPT ilk göstergeler dizisini 2003 baharında yayınlamıştır.

Genel Değerlendirme

NUTS 2 düzeyinde 26 bölgeyi içeren bir geçici NUTS sınıflandırması gerçekleştirilmiş ve Komisyon’la mutabakata varılmıştır.

Kurumsal yapılara ilişkin olarak Türkiye’nin bölgesel politikası hukuken DPT’nin sorumlu olduğu merkezi bir planlama sistemi çerçevesinde yürütülmektedir. Güneydoğu’da bölgesel ofisi bulunan ve Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) yürütülmesinden sorumlu kurum haricinde, Ankara dışında planlayıcı ve uygulamacı bir birim bulunmamaktadır. GAP İdaresi’nin gelecekteki varlığı ve statüsü de tartışmalıdır.

Bölgesel politikanın uygulanması için merkezi ve bölgesel düzeyde yeterli kapasitenin kurulması gerekmektedir. Bölgesel düzeyde hizmet birlikleri özel olarak yapısal fonların uygulanmasına yönelik birimlerin yerini alamaz. İzleme ve değerlendirmenin yanı sıra

106

Page 107: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

mali yönetim ve kontrol için de kurumsal yapıların oluşturulması ve faaliyete geçirilmesi gerekir.

Programlamaya ilişkin olarak, hazırlanmakta olan 2004-2006 Ulusal Kalkınma Planı, bölgeler arası artan farklılıkları azaltmayı hedefleyen daha uzun vadeli ve iç tutarlılığı olan bir bölgesel kalkınma politikasının temellerini atmalıdır. İlgili bütün paydaşların (bölgesel ve yerel, toplumsal ve ekonomik ortaklar) katılımı sağlanmalıdır. Bu bağlamda, halihazırda mevcut bütün bölgesel kalkınma planları daha geniş bölgesel birimler temelinde hazırlandığı ve Yapısal Fon ihtiyaçlarını karşılamadığı için, her bir 26 geçici NUTS 2 bölgesi için bölgesel kalkınma planı hazırlanabilir. Tek tek bölgeler için hazırlanan planlar, bölgelerin kalkınmasına yönelik ulusal plan stratejisiyle bir bütün oluşturmalıdır.

Türkiye bölgesel politika geliştirme çalışmalarının, ekonomik faaliyet alanına giren bütün sektörlerle gerçekten bütünleşmesini sağlamak için, yalnızca merkez ve il düzeyindeki yetkililer arasında değil, diğer bakanlıklarla da koordinasyonu gerçekleştirecek yapılara ihtiyaç duyacaktır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, AB yapısal politikaları doğrultusunda bölgesel politikanın uygulanmasına yönelik temellerin atılması açısından, özellikle de bölgesel organizasyon ve Ulusal Kalkınma Planı’nın hazırlanması konularında, bazı gelişmeler sağlanmıştır.

Bölgesel politika ve yapısal araçların kullanımı konularında AB ile uyum sağlayabilmek için Türkiye’nin ele alması gereken geniş bir alan vardır. Bölgesel politikanın uygulanmasına yönelik merkezi ve bölgesel düzeyde yeterli kapasite geliştirmek için oldukça büyük çabaların harcanması gerekmekte, bunun için ihtiyaç duyulan kurumların oluşturulması, bunların yeterli insan ve finans kaynaklarıyla donatılması gerekmektedir.

Başlık 22: Çevre

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Çevre korumanın diğer politikalarla bütünleştirilmesi konusunda herhangi bir gelişme gerçekleşmemiştir.

Yatay mevzuat konusunda sınırlı bir gelişme kaydedilmiştir. Çevresel Etki Değerlendirmeye ilişkin kamu danışmanlık mekanizmalarının artık büyük ölçüde AB gerekleriyle uyum içinde olduğu görülmektedir; ancak sınır ötesi konularda daha fazla çabaya ihtiyaç vardır. Uygulama hâlâ kaygı konusundur. 1 Mart 2003'ten itibaren kararların uygulanmasını denetleme sorumluluğu tümüyle Yerel Çevre Kurullarına verilmiştir.

Atık yönetimine ilişkin olarak, tehlikeli atıkların sınır ötesi hareketlerinin kontrolüne ve bunların bertarafına ilişkin Basel Sözleşmesi'nde yapılan değişikliklerin onaylanmasına ilişkin yasa Haziran 2003'te kabul edilmiştir.

Su kalitesine ilişkin bir gelişme sağlanmamıştır.

107

Page 108: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye, hava kalitesi konusunda, karayolu amaçlı olmayan hareketli makinelerin emisyonuna ilişkin bir hukuki düzenlemeyi kabul etmiştir.

Doğanın korunmasına ilişkin, Şubat 2003'te nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin ithalatı ve ihracatı konusunda (CITES Sözleşmesi) bir bakanlık genelgesi yayınlanmış ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesi Haziran 2003'te onaylanmıştır.

Endüstriyel kirlilik ve risk yönetimi konularında müktesebatın ulusal hukuka aktarılması konusunda bir ilerleme sağlanamamıştır.

Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar alanında biyo-güvenlik (Biyoçeşitlilik Sözleşmesi) hakkında Cartagena Protokolü Haziran 2003'te onaylanmıştır.

Kimyasallar alanında, ozon tabakasını yok eden maddelere ilişkin (Montreal Protokolü) iki yasa Haziran 2003'te kabul edilmiştir.

Gürültüye ilişkin olarak, açık havada kullanılan donanımın ve ev aletlerinin gürültü üretimine ilişkin mevzuat Ocak ve Şubat 2003'te kabul edilmiştir.

Nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma alanında, radyolojik bir acil durumun ortaya çıkması halinde halka bilgi verilmesine ilişkin bir yönetmelik yürürlüğe konulmuştur (bkz. Başlık 14: Enerji).

Türkiye idari kapasitesini güçlendirmeye yönelik bazı önlemler almıştır. Mayıs 2003'te kabul edilen Çevre ve Orman Bakanlığı'nın kurulmasına ilişkin yasa, iki bakanlığı birleştirmektedir. Yeni yasa Çevre ve Orman Bakanlığı'nın görev ve sorumluluklarını eski kuruluş yasalarının temelinde tanımlamakta, iki bakanlığın çakışan sorumluluk ve uygulamalarını azaltmaktadır. Yasa eski Çevre Bakanlığı personel sayısının üç kat artırılmasını öngörmektedir. Ancak bu personelin ne şekilde kullanılacağının gözlenmesi gerekmektedir.

Yeni görev tanımları belirleyerek müfettişlerin vasıflarını yükseltmek üzere Çevre Denetimi Yönetmeliği'ne yapılan bir ek Ocak 2003'te yürürlüğe girmiştir.

Genel Değerlendirme

Mevzuatın yürürlüğe girmesi ve idari kapasitenin güçlendirilmesi amacıyla, hava kalitesi, doğanın korunması, kimyasallar, gürültü ve nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma konularında bazı sınırlı adımlar atılmıştır. Ancak gerek hukuki uyum, gerekse bu bölümdeki bütün alt-başlıklarda uygulama açısından Türkiye'nin daha büyük çaba harcamasına ihtiyaç vardır.

Türkiye henüz Kyoto Protokolü’nü onaylamamıştır.

Hava kalitesi konusunda, mevzuatın müktesebatla uyumu ve hava kalitesi gözlem sisteminin geliştirilmesi de dahil olmak üzere uygulamayı sağlayacak adımların atılması gerekmektedir.

Atık yönetimi alanındaki mevzuat belirli ölçüde müktesebatla uyum içinde olmakla birlikte, iç hukuka aktarım ve uygulama konusunda daha fazla çaba harcanmalıdır. Bu alana yeterli mali kaynak ayrılmasına ihtiyaç vardır.

108

Page 109: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Su kalitesine ilişkin olarak müktesebatın uyumlaştırılması ve uygulanması konusunda, su kaynaklarına ilişkin yeni bir çerçeve kanunun benimsenmesinin yanı sıra, içme suyu ve atık su deşarj standartlarının müktesebatla uyumlu hale getirilmesini de içerecek ek çaba gerekmektedir.

Doğanın korunması konusunda bir dizi yönetmeliğin yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, yasal uyum düzeyi düşük kalmaya devam etmektedir. Doğanın korunmasına ilişkin bir çerçeve kanun kabul edilmeli, kuşlar ve habitata ilişkin müktesebat hükümlerini iç hukuka aktaracak uygulama mevzuatı çıkarılmalıdır. Uygulamayı sağlayacak adımlar atılmalıdır. Doğal Sit konusunda öngörülen yasa değişiklikleri ve yeni maden yasası doğanın korunması konusundaki ilerleme önünde ciddi engel oluşturabilir.

Endüstriyel kirlilik ve risk yönetimi konularında tam uyum ve uygulama için daha fazla çaba harcanmalıdır.

Kimyasallar ve genetik olarak değiştirilmiş organizmalara ilişkin olarak uyumun gerçekleştirilmesi için daha fazla çaba harcanmalıdır. Uygulamaya yönelik adımlar geliştirilmelidir. Örneğin, kimyasal maddelerin genel envanteri henüz çıkarılmamıştır.

Nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma alanında, mevzuat konusunda bazı ilerlemelere rağmen tam hukuki uyumu sağlayabilmek için daha fazla çalışma gerekmektedir. Uygulamayı etkin kılmak için düzeyini adımlar atılmalıdır.

Türkiye, çevre koruma gereklerini, sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirecek şekilde bütün diğer politikaların tanımına ve uygulamasına dahil etme çabalarını sürdürmelidir.

Birleşik bir Çevre ve Ormanlık Bakanlığı'nın oluşturulması, idari kapasitenin güçlendirilmesi doğrultusunda değerli bir adım olmuştur. Ancak yeniden yapılandırmaya yönelik bu adımın uygulama ve çevre mevzuatının yürütülmesi üzerindeki etkilerini değerlendirmek için henüz çok erkendir. Çevreye ilişkin kuralların etkin bir şekilde uygulanması, özellikle de uzman personelin işe alımı ve eğitimi ile donanımın satın alımı konularında çaba harcanması gerekmektedir.

Çevre müktesebatının uygulanmasını orta vadede de sağlamak üzere önemli mali kaynak sağlanması gerekmektedir.

Sonuç

Geçen yılın İlerleme Raporundan bu yana Türkiye çevre müktesebatının uyumlaştırılması ve idari kapasitenin geliştirilmesi yönünde sınırlı ilerleme sağlayabilmiştir. Hava kalitesi, atık yönetimi, doğanın korunması, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, kimyasallar, gürültü ve nükleer güvenlik gibi bazı alanlarda, bir miktar sınırlı ilerleme rapor edilebilir. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılması bir gelişmedir.

Genel olarak müktesebatın uyumlaştırılması düzeyi birçok sektörde düşüktür. Özellikle yatay mevzuat, hava kalitesi, atık yönetimi, su kalitesi, doğanın korunması, endüstriyel kirlilik ve risk yönetimi alanlarında daha fazla çaba harcanması ve veri toplama sistemi dahil olmak üzere Avrupa Çevre Ajansı'na üyelik koşullarının yerine getirilmesi gerekmektedir.

109

Page 110: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 23: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Mevcut “Tüketiciyi Koruma Yasası”nda değişiklik yapan bir Çerçeve Kanun, Mart 2003’te kabul edilmiş ve Haziran 2003’te yürürlüğe girmiştir. Kanun, taksitle satışlar, tüketici kredisi ve yasakları, tehlikeli taklide ilişkin kurallar, tehlikeli mal ve hizmetler, ayıplı hizmetlerde sorumluluk gibi güvenirliğe ilişkin olan ve olmayan konularda geçerli olacak kuralları belirlemektedir.

Güvenirlikle ilgili önlemler konusunda, bazı topluluk direktiflerini iç hukuka aktarmak üzere bir uygulama yönetmeliği kabul edilmiştir. Ayıplı mallarda ürün sorumluluğuna ilişkin direktifin iç hukuka aktarımı konusunda Türkiye ilerleme kaydetmemiştir. Genel ürün güvenirliği konusundaki revize direktif henüz iç hukuka aktarılmamıştır.

Piyasa gözetimi konusunda, ürünlerin çoğundan sorumlu olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ürünlere ilişkin teknik mevzuatın hazırlanması ve uygulanmasına ilişkin kanun ile piyasa gözetimi ve ürünlerin kontrolüne ilişkin uygulama yönetmeliği çerçevesinde bir piyasa gözetim stratejisi benimsemiştir (ayrıca bkz. Bölüm 1 – Malların Serbest Dolaşımı).

Ayrıca, güvenirliğe ilişkin olmayan konulardaki önlemler alanında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Haziran ve Ağustos 2003’te 16 uygulama mevzuatı yayınlamıştır. Bu yönetmelikler kapıdan ve mesafeli satışlar, paket turlar, tüketici sözleşmelerinde haksız şartlar, devre mülk, etiketlendirme, tüketici kredileri ve garantiler konularında kuralları belirlemektedir. Ancak bunların ilgili direktiflerle uyumunun tamamlanması gerekmektedir. Tüketicilere yönelik finansal hizmetlerin uzak mesafeden pazarlanması konusundaki yeni direktifin de iç hukuka aktarımı gerekmektedir.

Uyuşmazlıkların çözümü konusunda, rapora konu olan dönem içinde tüketicilere yönelik yeni ihtisas mahkemesi kurulmamıştır ve 300 € ‘nun üzerindeki uyuşmazlıklara İstanbul, Ankara ve İzmir’deki dört tüketici mahkemesi bakmaktadır. Mahkeme dışı çözümlere ilişkin olarak ise, Türk tüketici sorunları hakem heyetleri, tüketiciler ve tedarikçiler arasındaki uyuşmazlıklara bakmaya devam etmişlerdir. Tüketici sorunları hakem heyetlerinin kuruluşu ve faaliyetlerine ilişkin kurallar Ağustos 2003’te yayınlanmıştır.

İdari kapasite ve icra alanında, Tüketicileri Koruma Genel Müdürlüğü’nde 77 personel çalışmaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, mal depolanan ya da satılan, ya da hizmet verilen fabrika, mağaza, dükkan, ticari işletme, depo ya da antrepolarda inceleme, denetleme ve araştırma yapmaktan sorumlu, 15 müfettiş ve denetçinin görev yaptığı bir birim kurulmuştur. Bakanlık müfettişleri ve denetçilerinin yanı sıra belediyelerin de personellerini gerektiği zaman denetime gönderme hakları bulunmaktadır. Rapora konu olan dönem içinde 652.173 ürün denetlenmiş ve Bakanlık 101 şirket aleyhine dava açmıştır.

Aldatıcı ve karşılaştırmalı reklamlara ilişkin yönetmelik çerçevesinde Reklam Kurulu, reklamları izleme ve tüketici şikayetlerini inceleme faaliyetlerini sürdürmüştür. Kurallara uymayan reklamların basımı ya da yayımının yasaklanması için işlem yapılmıştır. Rapor döneminde yaklaşık 2.5 milyon € tutarında ceza verilmiştir. Kurul kamu kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları ve tüketici örgütlerini temsil eden 25 üyeden oluşmaktadır ve ayda en az bir kez toplanmaktadır. Kurulun organizasyonu ve

110

Page 111: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

faaliyetlerine ilişkin kurallar Ağustos 2003’te yayınlanmıştır. İstişari yapıya ilişkin olarak, Tüketici Konseyi yılda bir kez toplanmaya devam etmiş, son toplantısını Kasım 2002’de gerçekleştirmiştir.

Tüketici yasası, Türkiye’deki tüketici örgütlerine mali destek verilmesini öngörmektedir. Ancak Türkiye’de etkin bir tüketici hareketinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Tüketicilerin ve iş dünyasının hakları ve sorumluluklarına ilişkin bilinç düzeyinin yükseltilmesi için çaba harcanması gerekmektedir.

Genel Değerlendirme

Türkiye güvenirliğe ilişkin olan ve olmayan önlemler ile ilgili müktesebatla uyum konusunda, kapsamlı bir mevzuat çerçevesini yürürlüğe koyarak önemli adımlar atmıştır.

Ancak Türkiye revize edilmiş genel ürün güvenirliği konusundaki direktifi de iç hukuka aktararak müktesebatla uyumu tamamlamalıdır. Bu yasaları Türkiye’nin bütününde etkin bir şekilde uygulamak ve yürütmek için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın sorumluluğundaki alanlarda piyasa gözetimine ilişkin kapsamlı bir mevzuat çerçevesi kabul edilmiştir. Ancak uygulama, yürütme ve eğitime yönelik önlemlerin büyük ölçüde güçlendirilmesi gerekmektedir. Tüketicilerin yeterli düzeyde korunabilmesi için, ürünlerin güvenilirliğini kontrol edecek etkili bir piyasa gözetim yapısı kurulmalı ve yeterli kaynak tahsisi gerçekleştirilmelidir. Türkiye’nin ayrıca mümkün olur olmaz RAPEX sistemine katılım konusunda hazırlıklı olabilmesi için TRAPEX’e (tehlikeli ürünlerin kullanımından doğan tehlikelere ilişkin bilgilerin Geçici Hızlı Değişimi) üye olması teşvik edilmektedir.

Uyuşmazlıkların çözümüne yönelik olarak Türkiye’nin daha fazla sayıda tüketici ihtisas mahkemeleri kurması gerekmektedir.

Tüketici politikasını geliştirmek ve uygulamak, tüketici ürünleri güvenirlik standartlarının geliştirilmesine daha etkin bir katılımı teşvik etmek için tüketici örgütlerinin rolleri artırılmalıdır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana önemli gelişme kaydedilmiştir. Müktesebatla uyuma yönelik çerçeve kanun ve belirli mevzuatlar kabul edilmiş ve çerçeve kanunun yürürlüğe girmesiyle, bir dizi direktif Türkiye’nin içi hukukuna aktarılmıştır.

Özellikle çerçeve kanunun kabul edilmesinden sonra tüketicilerin ve sağlığın korunmasına yönelik genel uyum konusunda oldukça büyük bir mesafe kat edilmiştir. Türkiye, topluluk mevzuatının iç hukuka aktarımını tamamlamalı ve tüketici koruma mevzuatının uygulanması ve icrası için çaba harcamaya devam etmelidir. Ürün güvenilirliği konusunda denetimi sağlayacak etkin bir piyasa gözetimi kurulmalı ve tüketicilerin yüksek düzeyde korunması için yeterli kaynaklar tahsis edilmelidir. Etkili bir tüketici hareketinin gelişimi daha fazla teşvik edilmelidir.

111

Page 112: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Başlık 24: Adalet ve İç İşleri Alanında İşbirliği

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Vize politikasına ilişkin olarak, Türkiye, AB negatif vize listesiyle uyum çalışmalarına devam etmiş ve Nisan 2003’te şu 13 ülke yurttaşlarına koyduğu vize muafiyetini kaldırmıştır: Endonezya, Güney Afrika, Kenya, Maldiv Adaları, Seyşel Adaları, Grenada, Saint Lucia, Bahama Adaları, Barbados, Belize, Jamaica, Fiji Adaları ve Mauritius. Böylece AB ile Türkiye’nin vize yükümlülüğü listeleri arasındaki fark 7 ülkeye düşmüştür.

Geçen yıla benzer Bazı bilinçlendirme ve eğitim aktivitelerinin dışında, polis işbirliğine ilişkin Schengen şartları alanında kayda değer bir gelişme olmamıştır.

Dış sınırlara ilişkin olarak, sınırların yönetimi alanında AB müktesebatıyla uyum konusunda genel stratejinin hazırlanmasından sorumlu Görev Gücü çalışmalarını tamamlamıştır. Oluşturulan strateji benimsenmiştir. AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Revize Ulusal Programın bir parçası olarak bu strateji, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, sınır korumaya ilişkin sahil muhafaza dahil bütün konulara bakacak, askeri olmayan, profesyonel kolluk kuvvetlerinden oluşacak yeni bir kurumun kurulmasını öngörmektedir. Türkiye ayrıca sınır kapılarında altyapısını ve sahte ve tahrif edilmiş belgelerin tespiti için optik okuyucular gibi teknik donanımını artırmaya ve geliştirmeye devam etmiştir.

Göç ve iltica alanlarında, yukarıda sözü edilen bakanlıklar arası Görev Gücü bu iki alanda da AB müktesebatıyla uyum için bir strateji geliştirmiştir. Orta vadede bundan sonraki yasal ve kurumsal çalışmalarda yol gösterici nitelikteki strateji, İçişleri Bakanlığı bünyesinde göç ve iltica konularına bakmak üzere, yabancılardan gelen oturma izinleri ve iltica başvurularını ilk elde karara bağlayacak uzmanlaşmış sivil bir birimin kurulmasını öngörmektedir.

Strateji ayrıca uzman birimin iltica kararlarına karşı itirazları değerlendirmek üzere ayrı ve bağımsız bir yüksek kurulun (“İtiraz Kurulu”) oluşturulmasını öngörmektedir.

Şubat 2003’te TBMM yabancıların çalışma izinlerine ilişkin bir yasayı kabul etmiştir. Yasa, Türkiye’ye yasal yollardan giren yabancı uyrukluların çalışma izinleri için merkezi bir sistem öngörmektedir. Yeni yasa ayrıca, yabancıların ev işlerinde çalışmalarına izin vermektedir. Eski yasa buna olanak tanımamaktaydı. Yeni yasa ayrıca, diğerlerinin yanı sıra, Cenevre Sözleşmesi’nin sığınmacıların işe alınmasına ilişkin hükümlerine uyumun sağlanmasını amaçlamaktadır (ayrıca bkz. Başlık 13 – Sosyal Politika ve İstihdam). Yasanın uygulanması için ikincil mevzuat Şubat 2003’te kabul edilmiştir.

Türk Vatandaşlığı Yasası, anlaşmalı evlilikleri engellemek amacıyla Haziran 2003’te değiştirilmiştir. Yasada yapılan değişiklik, Türk vatandaşlarıyla evlenen yabancılara, Türk vatandaşlığına geçme başvurusunu yapmak için üç yıl bekleme zorunluluğu getirmektedir. Türk vatandaşlığına geçme başvuruları, eğer eşler birlikte yaşıyorlarsa ve evlilik bağı devam ediyorsa, ülke içinde valiliklere, yurt dışında ise Türk diplomatik temsilciliklerine yapılacaktır.

Türkiye yasadışı göç akımları için önemli bir transit geçiş ve hedef ülkesi olmaya devam etmekle birlikte, Türkiye yoluyla yasadışı göç eğiliminde bir düşüş kaydedilmektedir. Yetkililer, 2001 yılında 92.362 yasadışı göçmene karşılık, 2002 yılında 82.825 yasadışı

112

Page 113: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

göçmenin yakalandığını bildirmişlerdir. 2003’ün ilk altı ayında 23.208 yasadışı göçmen yakalanmıştır.

Yetkililer, yasadışı göçü hedef alan çalışmaları ve girişimleri yoğunlaştırmaları sonucunda uluslararası göç yollarının 2002 ve 2003 yıllarında Türkiye’den uzaklaştığını bildirmektedirler.

Türkiye, Yunanistan ile arasındaki Geri Kabul Protokolü’nün hükümlerini uygulamakta hâlâ zorluk çekmekte, bu nedenle söz konusu Protokol’e ilişkin uygulamayı önemli ölçüde geliştirmesi gerekmektedir. Türk yetkililerin bildirdiği talep sayısı ve kabul edilen talep sayısı ile Yunan yetkililerin bildirdikleri arasında büyük bir fark vardır. Bu yüzden kıyaslamalı veritabanlarının kurulması gerekmektedir.

Üçüncü ülkelerle geri kabul anlaşmalarının imzalanması konusunda bazı ilerlemelerden söz edilebilir. Türkiye Mayıs 2003’te Kırgızistan’la iki ülke vatandaşlarının geri kabulü konusunda bir geri kabul anlaşması imzalamıştır. Bulgaristan’la görüşmelerde yol alınmış, Romanya ile anlaşma parafe edilmiştir. Türkiye halihazırda Özbekistan’la da bir geri kabul anlaşmasının imzalanması için görüşmeler yürütmektedir. Suriye ile Eylül 2001’de imzalanan anlaşma Türkiye tarafından Haziran 2003’de onaylanmıştır. AB, Türk yetkililerden AB-Türkiye arasında geri kabul anlaşmasına yönelik görüşmelerin başlatılmasını talep etmiştir. Şu ana kadar Türkiye resmi bir cevap vermemiştir.

Bir dizi Üye Ülke ile Türkiye arasında 2002 yılında anlaşmaya varılan, iltica talebi reddedilen Iraklıların gönüllü olarak geri dönüşüne ilişkin transit geçiş düzenlemesine, Irak savaşı ve savaş sonrasında Irak’ta yeni bir yönetimin kurulması üzerine son verilmiştir.

Türkiye, Göç ve Sınır İhlalleri Konusunda Bilgi Değişim ve Paylaşım Merkezi (CIREFI) ve bu merkezin Erken Uyarı Sistemi çerçevesindeki etkinliklere katılmayı sürdürmüştür. Yasadışı göçe karşı erken uyarı amaçlı Avrupa Sivil Havacılık Konferansı’nın Üye Ülkeler Arasında Kolaylaştırmaya Yönelik Bilgi Sistemi’ne katılım uygulaması havaalanlarında başlatılmıştır. Türk ulusal polis teşkilatı, personeline sahte evrak ve tahrifata karşı mücadele konusunda eğitim vermeye devam etmiştir. Özellikle sahteciliğe karşı verilen eğitimler sonucunda sınırda polis tarafından tespit edilen sahte evrak sayısının, dolayısıyla da Türkiye’ye girişine izin verilmeyen kişi sayısının, 1999’da 6.069’dan 2002’de 11.084’e yükseldiği bildirilmiştir. Nisan 2003 itibariyle sahte evrak taşıyan 1.989 kişinin Türkiye’ye girişine izin verilmemiştir. AB ile Türkiye arasında Yasadışı Göçe İlişkin Ortak Eylem Programı’nın kabulü konusundaki görüşmeler devam etmektedir.

Mültecilere ve iltica talebinde bulunanlara sosyal destek konusunda, 2002 yılında 1224 kişiye, valiliklerin koordinasyonunda Kızılay, devlet hastaneleri, belediyeler ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından nakit para, yiyecek, giyecek, sağlık hizmeti ve yakacak şeklinde doğrudan yardımda bulunulmuştur. Mültecilerin ve iltica talebinde bulunanların çocuklarının okullaşma oranında iyileşme kaydedilmiştir. Halen Türkiye’de mülteci ve iltica başvurusunda bulunan 11.635 kişiden, 3.235’i 18 yaşının altındadır; bunlardan 591’i geçen ders yılında ilk ve orta öğretim okullarına devam etmişlerdir. İçişleri Bakanlığı, 2003-2004 ders yılında okullaşma oranını %100’e çıkarmak amacıyla valiliklerle işbirliği içinde çabalarını yoğunlaştırmıştır.

Irak savaşından önce Türkiye kitle halinde mülteci akını ihtimaline karşı geniş kapsamlı hazırlıklar yapmıştır. Başbakanlık bünyesinde bakanlıklar arası bir kriz masası kurulmuş

113

Page 114: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

ve mülteciler için Irak sınır boyunda geçici barınaklar kurulmuştur. Irak-Türkiye sınırını geçerek Türkiye’ye sığınma girişiminde bulunan kişiler olmuş, ancak beklenen kitlesel giriş gerçekleşmemiştir.

Türkiye mültecilerle ilgili olarak UNHCR ile işbirliği içinde yargı mensupları ve kolluk kuvvetlerine yönelik geniş kapsamlı eğitim çalışmalarını sürdürmüştür. Bu konuda en son benimsenen strateji, yukarıda sözü geçen uzmanlaşmış birime yönelik daimi eğitim yapılarının kurulmasını öngörmektedir.

Polis işbirliği ve organize suça karşı mücadele kapsamında, Türkiye 2000 Sınırlar Ötesi Organize Suçlara Karşı Sözleşmeyi (Palermo Sözleşmesi) ve Sözleşme’ye bağlı İnsan Kaçakçılığının, Özellikle Kadın ve Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi, Bastırılması ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol ile Göçmenlerin Kara, Hava ve Deniz Yoluyla Kaçakçılığına Karşı Protokolü, Mart 2003’te onaylamıştır. Palermo Sözleşmesi’nin iki Protokolüyle uyum sağlamak amacıyla Türk Ceza Kanunu daha önceden (Ağustos 2002) değiştirilmiş bulunuyordu. Ateşli silahlara ilişkin üçüncü Protokol ise henüz onaylanmamıştır.

Mal Kaçakçılığıyla Mücadele konusunda yeni bir yasa Haziran 2003’te kabul edilmiştir. Yasa, kaçakçılık tanımına açıklık getirmekte, hafif suçlarda para cezaları ve genellikle yalnızca organize kaçakçılık suçlarında ise hapis cezası öngörmektedir.

Geçen yıl rapor edilen, insan kaçakçılığını yasaklayan ve ağırlaştırıcı durumlarda yükseltilen ağır cezalar getiren Ağustos 2002 tarihli mevzuat değişikliklerinin uygulanması sonucunda, insan kaçakçılığıyla bağlantılı daha çok sayıda tutuklamalar gerçekleşmiştir. Türk yetkililer 2002’de organize insan kaçakçılığı yapan çetelerin 1.157 üyesini tutuklamışlardır. 2003’ün ilk üç ayında bu sayı 169 olarak gerçekleşmiştir. Tutuklananlardan 676 kişi aleyhine Ceza Kanunu’nun 201(a) maddesini (kaçakçılık suçu) ihlalden, 32 kişi aleyhine de 201 (b) maddesini (insan kaçakçılığı suçu) ihlalden dava açılmıştır; her iki madde de Ağustos 2002’de değiştirilmiş maddelerdendir.

Ayrıca Türk mahkemelerinde 14 mağdurla ilgili olarak, 17 sanıklı altı insan kaçakçılığı davası açılmıştır. Bunlardan ikisinde mahkeme, üç sanığın suçsuz olduğunu ve mağdur olduğu iddia edilen iki kişinin yasadışı yollardan taşınmadığını tespit etmiş ve beraat kararı vermiştir. Diğer dört dava devam etmektedir. Bu davalarda da 12 kişinin hakkında şikayette bulunduğu 14 sanık yargılanmaktadır.

Adalet ve İçişleri Bakanlıkları insan kaçakçılığına karşı yeni mevzuat konusunda eğitimler vermişlerdir. Bunların sonucunda 2003 yılında İçişleri Bakanlığı’nın 75 memuru ile 600 hakim ve savcı insan kaçakçılığıyla mücadele konusunda eğitim görmüştür. 2003 ve 2004 yılları için yeni eğitimler öngörülmektedir.

Bunların yanı sıra Ekim 2002’de Dışişleri Bakanlığı’nın koordinasyonunda, insan kaçakçılığına karşı mücadeleyi amaçlayan bakanlıklar arası bir Görev Gücü kurulmuştur.

Görev Gücü, sonradan, Mart 2003’te ilgili bakanlıklar tarafından uygulanmak üzere Başbakanlığın Ulusal Eylem Planı olarak kabul ettiği tavsiyelerde bulunmuştur. Tavsiyeler, insan kaçakçılığı kurbanlarının, özellikle kadınların acil durumlarda kullanabilecekleri ücretsiz telefon hatlarının hizmete girmesi, bir dizi ilde insan kaçakçılığı mağdurları için barınakların açılması, tanıkların korunması için önlemler, mağdurların geri dönmesi ve topluma kazandırılması, mağdurlara sağlık ve diğer sosyal hizmetlerin sağlanması, insani nedenlerle oturma izni verilmesi ve mağdurlara yönelik

114

Page 115: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

çalışmalar yürüten STK’ların desteklenmesini içermektedir. Bu tavsiyeler doğrultusunda bir dizi kentte mağdurların kullanımına yönelik potansiyel barınaklar belirlenmiştir. Yukarıda sözü geçen önlemler henüz tam olarak uygulamaya konulamamış olsa da, Ağustos 2003 itibariyle insan kaçakçılığına maruz kalmış 16 yabancı ülke vatandaşına insani vize (bir aylık geçici oturma izni) verilmiştir. Diğerleri, insani vize önerisini geri çevirmişler ve Türkiye’yi terk etmek istemişlerdir.

Uyuşturucu ticaretiyle mücadele konusunda kolluk kuvvetleri tarafından, kısmen bazı AB üye ülkelerini de içeren uluslararası işbirliği sonucu, bir dizi başarılı operasyon gerçekleştirilmiştir. Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi (TADOC), kolluk kuvvetlerine yönelik eğitim programlarını sürdürmüştür. Kurulduğu 2000 yılından bu yana TADOC Türkiye’den ve yurtdışından 5.224 kişiye eğitim vermiştir.

Organize suçla mücadelede idari kapasiteye ilişkin olarak, Şubat 2003’te, Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda, kuruluşun görevlerini genişletecek ve yapısını güçlendirecek şekilde değişiklik yapılmıştır. Kurumun uzmanlık dallarının sayısı artırılmıştır. Ayrıca incelemelerin yalnızca kağıt üzerinde değil, olay mahallinde de yapılacağına ilişkin açık bir hüküm getirilerek, kanıta dayalı kovuşturmayı güçlendirmede Kurum’un etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır (ayrıca bkz. Politik Kriterler).

Terörizmle mücadeleye ilişkin olarak, Türkiye, Terörizmle Mücadele Konusunda Avrupa Sözleşmesi’nde değişiklik yapan Protokol’ü Mayıs 2003’te imzalamış ve Terörizmin Finanse Edilmesinin Önlenmesine İlişkin BM Kararı uyarınca Aralık 2001’den bu yana yayınlanmış olan kararnameleri uygulamaya devam etmiştir.

Dolandırıcılık ve yolsuzluğa karşı mücadele alanında, Türkiye Ocak 2003’te 1997 OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi’ni uygulamaya yönelik yeni bir mevzuat kabul etmiştir. Buna göre Türk Ceza Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Karşı Kanun, Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun, Maliye Bakanlığının Kuruluşu ve Görevlerine İlişkin Kanun, Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler esas olarak Türk mevzuatına iki yeni suç kavramını getirmişlerdir. Birincisi, Ceza Kanunu’nun 211. maddesine ilave edilen yabancı bir kamu görevlisine rüşvet verme suçudur. İkincisi, Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun’un 2. maddesine ilave edilen, yabancı bir kamu görevlisine verilen rüşvet de dahil olmak üzere rüşvetten elde edilen ya da rüşvetin kaynaklık ettiği gelir ve mülkün aklanması suçudur. Ayrıca, yukarıda belirtilen yasa değişiklikleri çerçevesinde tüzel kişilikler de rüşvetle ilgili olarak cezai sorumluluğa tabi tutulmuşlardır.

Türkiye, Şubat ayında OECD’nin Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvete Karşı Çalışma Grubu’na, 1997 Sözleşmesi’nin uygulanmasını sağlayacak mevzuatın tam olarak yürürlükte olduğunu ve Türkiye’nin OECD denetçilerini kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiştir.

Ocak 2003’te Türk hükümeti, yolsuzlukla ilgili bir bölümün yer aldığı bir “Acil Eylem Planı” ilan etmiştir. Söz konusu yolsuzlukla ilgili bölüm, Ocak 2002’de kabul edilen, “Kamu Sektöründe Şeffaflığı ve İyi Yönetişimi Artırmaya Yönelik Eylem Planı”na yeni unsurlar ilave etmektedir. Bu unsurlar, Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Ceza ve Hukuk Sözleşmeleri’nin onay sürecinin hızlandırılması, Ceza Kanunu’nda yolsuzluk suçlarına verilen cezaların artırılması, siyasi partilerin finansmanında şeffaflığın

115

Page 116: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

artırılması, gizlilik hükümlerinin gözden geçirilerek bilgiye ulaşım olanaklarının artırılması ve hükümet, kamu yönetimi ve sivil toplum arasında daha fazla diyalogdur.

Buna ilaveten yolsuzluğun nedenleri, ekonomik ve sosyal boyutlarını analiz etmek ve yolsuzluğa karşı etkin bir mücadele yürütmek için gerekli önlemleri belirlemek üzere Meclis kararıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur.

Sonuç olarak, Acil Eylem Planı uyarınca Türkiye Eylül 2003’te Avrupa Konseyi Medeni Hukuk Sözleşmesi’ni onaylamıştır.

Elde edilen en son rakamlara göre, yetkililer 2001 yılında yolsuzluk bağlantılı 18.958 davanın mahkemelere sevk edildiğini bildirmişlerdir. Aynı yıl mahkemeler 18.282 davayı sonuçlandırmışlar, bu davalara ilişkin olarak 6.362 mahkumiyet, 6.126 beraat, 426 cezada indirim ve 5.278 ceza erteleme kararı verilmiştir.

Uyuşturuculara karşı mücadele alanında, Türkiye ile AB arasında Şubat 2003’te Uyuşturucu Yapımında Kullanılan Baz Maddelere İlişkin Anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmanın amacı, bilgi alışverişi ve ticaretin izlenmesi yoluyla uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı imalatında kullanılan baz ve kimyasal maddelerin üretimi ve ticaretine karşı uluslararası mücadeleyi güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Anlaşma halen Türkiye’nin onayını beklemektedir. AB Uyuşturucu Eylem Planı’nın bütün aday ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmesi hakkında 28 Şubat 2002 tarihli Ortak Konsey Deklarasyonu ışığında, 2002-2004 AB Uyuşturucu Stratejisi ile uyumlu ulusal uyuşturucu stratejisinin tamamlanmasına ilişkin herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir. Şu ana kadar Türkiye’nin Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Alışkanlığı İzleme Merkezine (EMCDDA) üyeliği konusundaki görüşmeler sonuçlanmamıştır.

Kara paranın aklanması alanında, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Kasım 2002’de müşteri kimlik tespiti zorunluluğu ve bütün yükümlülerce şüpheli işlemlerin bildirilmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında bir yönetmelik kabul etmiştir. Bu yönetmeliğe göre müşteri kimlik tespitinde işlemlerin kapsamı, meblağ sınırlaması olmaksızın genişletilmiş, müşteri kimlik tespitine ilişkin usul ve esaslar tanımlanmış, yükümlülerce uyum görevlisi atanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş, yükümlülere harici denetim dışında “iç denetim” gerçekleştirme ve çalışanlarına eğitim verme zorunluluğu getirilmiştir (ayrıca bkz. Başlık 4 – Sermayenin Serbest Dolaşımı).

MASAK’a bildirilen ve Kurul’un soruşturma yürüttüğü olay sayısı 2002 yılında önemli bir artış göstermiştir. 1997-2001 yılları arasında bildirilen 882 olaya karşılık, 2002 yılında MASAK’a, kamu, özel ve uluslararası kaynaklarca 393 olay bildirilmiştir. MASAK’a bildirilen şüpheli işlem sayısı önceki beş yıl içinde 688 iken, bu rakam 2002 yılında 194 olarak gerçekleşmiştir. MASAK 258 dosya üzerinde hazırlık soruşturması yürütmüş ve bunların sonucunda 4 dava yargıya intikal ettirilmiştir. 2001 yılına kadar ise 279 soruşturma yürütülmüş ve 30 dava açılmıştır. Davaların çoğu uyuşturucu ticareti, evrakta tahrifat, sahtecilik ve iflasla bağlantılıdır.

Uluslararası işbirliği alanında, MASAK 1997’deki kuruluşundan bu yana bilgi değişimine yönelik olarak yurtdışından 138 talep almış ve yurtdışına 108 talepte bulunmuştur.

Türkiye, Gümrük işbirliği konusunda gümrük kapılarında, özellikle Yunanistan ve İran sınırında tesislerini ve altyapısını güçlendirmeye devam etmiştir. Gümrük Müsteşarlığı başta uyuşturucu ve mazot olmak üzere kaçak mallara el koyma konusunda başarılı

116

Page 117: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

operasyonlar düzenlemiş ve Güneydoğu Avrupa İşbirliği Girişimi (SECI) tarafından yürütülen faaliyetlere katılımını yoğunlaştırmıştır. Ayrıca 2002 yılında 765 ve 2003’ün ilk beş ayında 180 yasadışı göçmen sınır kapılarında gümrük görevlilerince yakalanmıştır.

Cezai ve hukuki konularda adli işbirliği alanında, Türkiye, cezai konularda adli işbirliğine ilişkin müktesebatın benimsenmesi ve uygulanmasına yönelik bir Ulusal Eylem Planı (UEP) benimsemiştir. UEP karşılıklı hukuki yardım, suçluların iadesi ve mallar üzerinde tedbir konulması ve müsaderesi alanlarında mevzuatın ve uygulamanın iyileştirilmesi konularını içermektedir. Aynı zamanda 47 hakim ve savcı bu konularda eğitici olarak eğitilmişlerdir

Adli işbirliği konusunda ayrıca Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerince ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerince Verilen Ceza Mahkumiyetlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Ocak ayında değiştirilmiştir. Buna göre Türk mahkemelerinin yabancı uyruklular hakkında ve yabancı mahkemelerin Türk vatandaşları hakkında verdikleri kararların infazına ilişkin sorumluluk tamamen Türkiye Adalet Bakanlığı’na verilmiştir. Bu değişiklikten önce söz konusu kararların infazı için Bakanlar Kurulu kararı gerekmekte ve mahkumiyet almış kişilerin aleyhine gecikmeler meydana gelmekteydi.

Adalet Bakanlığı, bakanlık tarafından sağlanan çevirilerin kalitesindeki iyileşme sonucunda davaların daha iyi anlaşıldığı ve ele alındığı, bu nedenle Avrupa Birliği ile cezai konularda adli işbirliğinin geliştiğini bildirmiştir. Verilen bilgiye göre bu alanda Üye Ülkelerle temaslar, kısmen AB Cezai Konularda Adli İşbirliğini Geliştirme Programı’nın başarılı uygulaması sonucunda önemli ölçüde artmıştır.

Temmuz’da Adalet Akademisi Kanunu kabul edilmiştir. Kanun, Adalet Bakanlığı’nın yetkisi altında hakim, savcı ve diğer hukuk görevlilerin eğitimine yönelik bir kurumun oluşturulmasını amaçlamaktadır. Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde mevcut Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi’nin, yargı mensuplarının hizmet öncesi ve hizmet içi eğitiminden sorumlu Eğitim Merkezi’ne dönüştürülmesi öngörülmektedir. Kanuna göre ayrıca, yürürlüğe girdiği yıl sonundan önce, başka bir deyişle Resmi Gazete'de yayınlanmasından üç ay sonra kısa ve uzun vadeli eğitim planlarının hazırlanması gerekmektedir. Akademi’nin yürütme gücüne sıkı sıkıya bağlı olmasını öngörmekte olduğundan, yeni kanunun, Yargıçların Statüsüne İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne ters düştüğü ileri sürülebilir. Söz konusu Sözleşme’ye göre ilk ve devam eden eğitim programlarının yürütülmesinden sorumlu olan kurumun yürütme ve yasama güçlerinden bağımsız bir yetkili organa bağlı olarak faaliyet göstermesi, bu organda görev yapan hakimlerin en azından yarısının, aynı seviyedeki çalışma arkadaşları tarafından seçilmiş kişilerden oluşması, seçimlerde yargı mensuplarının en geniş bir şekilde temsilini güvence altına alan yöntemlerin kullanılması gerekmektedir.

Çocuk mahkemeleri yasasında değişiklik yapılmış, çocuk mahkemelerinde yargılanma yaşı 15’ten 18’e çıkarılmıştır. 7. Reform Paketi, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son vermiştir.

İnsan hakları belgelerine ilişkin olarak TBMM Haziran ayında, Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ni kabul etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin idam cezasına ilişkin 6. Protokol’ü de Haziran 2003’te TBMM tarafından kabul edilmiştir.

117

Page 118: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Genel Değerlendirme

Veri koruması alanında (bkz. ayrıca Başlık 3 – Hizmet Sunumu Serbestisi), Türkiye kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir yasa çıkarma çalışmalarını ve Türkiye tarafından imzalanan, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesine İlişkin Olarak Bireylerin Korunması Hakkındaki 1981 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin onay sürecini hızlandırmaya davet edilmektedir. Geçen yılki raporda da belirtildiği gibi Türkiye’nin, yukarıda sözü geçen hukuki çerçeve temelinde, kişisel verilerin korunmasına yönelik bağımsız bir denetleme kurumu oluşturması gerekmektedir.

Vize politikasına ilişkin olarak Türkiye, AB vize listeleriyle uyum sağlama çalışmalarını sürdürme ve vize verme uygulamalarını AB standartlarıyla uyumlu kılma yönünde teşvik edilmektedir. İdari kapasite açısından Türkiye yurtdışındaki konsolosluk hizmetlerini evrak sahteciliğini tespit konusunda yetkinleştirmelidir.

Dış sınırlara ilişkin olarak, AB müktesebatı ve en iyi uygulamalarla uyuma yönelik olarak Sınır Yönetim Stratejisinin benimsenmiş olması ileri doğru atılmış önemli bir adımdır. Strateji, 2002 İlerleme Raporu’nda yer alan tavsiyeye uygun olarak, en iyi uygulamalara ilişkin Şubat 2002 Schengen Katalogu’nu dikkate almıştır. Türkiye, bu stratejinin gecikmeksizin uygulamaya konulması yönünde teşvik edilmektedir.

Göç ve iltica alanında, AB müktesebatı ile uyuma yönelik olarak Göç ve İltica Stratejilerinin benimsenmiş olması bir diğer önemli adımdır. Benzer şekilde, Türkiye, söz konusu stratejileri uygulaması ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde göç ve iltica konularına yönelik uzman, sivil bir birim kurması ve eğitmesi konusunda teşvik edilmektedir. AB ile Türkiye arasında Yasadışı Göçe ilişkin Ortak Eylem Programı konusunda mümkün olan en kısa zamanda anlaşmaya varılmalıdır. Üçüncü ülke vatandaşlarının çalışma ve okuma amaçlı olarak kabulü, Türkiye’de uzun süreli ikamet eden üçüncü ülke vatandaşlarının statüsü ve ailelerin birleştirilmesi konularını da içeren göçe ilişkin yasal çerçeve, müktesebatla uyumlaştırılacak şekilde iyileştirilmelidir.

İdari kapasite ile ilgili olarak, Türkiye, gerek yetkililer arasında, gerekse Üye Ülkeler ve üçüncü ülkeler arasında gelişkin işbirliği sayesinde yasadışı göçle mücadele etkinliğini artırma konusunda önemli ilerleme kaydetmiştir ve bu etkin yaklaşımı sürdürmelidir. İnsan kaçakçılığına son verilmesine ilişkin minimum standartları yakalayabilmesi için Türkiye’nin Görev Gücü’nün tavsiyelerini, özellikle mağdurların korunmasına ilişkin olanları yürürlüğe koyması gerekmektedir. Geri kabul ve sınır dışı etme konularında, Türkiye her iki alanda da kapasitesini geliştirmelidir. 2002 yılında 42.232 yabancı Türk kanunlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle sınır dışı edilmiştir. Uzak ülkelerden gelenlerin sınır dışı edilmesi ise ele alınması gereken bir konu olmaya devam etmektedir. AB, Türkiye ile AB arasında bir geri kabul anlaşmasının imzalanmasını çok büyük öneme sahip bir konu olarak kabul ettiğinden, bir geri kabul anlaşmasının imzalanmasına yönelik görüşmelerin başlatılması talebi Mart 2003’te Türkiye’ye iletilmiştir. Şu ana kadar Türkiye resmi bir cevap vermemiştir. Türkiye ayrıca geri kabul anlaşmalarının imzasına yönelik çabalarını devam ettirmeli, özellikle Yunanistan’la Geri Kabul Protokolü’nün uygulanmasını iyileştirmelidir. İlticaya ilişkin yasal çerçevenin, 1951 Sözleşmesi ve AB müktesebatının tam anlamıyla uygulanmasını sağlayacak şekilde revize edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 1951 Sözleşmesi üzerindeki coğrafi kısıtlamanın kaldırılması son derece önemli bir konu olarak varlığını korumaktadır. Gözaltına alınan yasadışı göçmenler arasından iltica talebinde bulunanların tespitine yönelik ülke çapında bir tarama mekanizmasının kurulması ve iltica işlemlerine erişimin kolaylaştırılması konuları önemini korumaktadır. İdari kapasiteye ilişkin olarak,

118

Page 119: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

mültecilerin durumlarını belirleme kapasitesinin geliştirilmesi ve bağımsız bir itiraz usulünün oluşturulması ele alınması gereken konular olmaya devam etmektedir.

Polis işbirliği ve organize suçla mücadele alanında, kolluk hizmeti ifa eden farklı kurumlar arasında işbirliğinin artırılması ve cezai soruşturma yöntemleri ve soruşturmalarda adli tıp kapasitesinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Terörizmle mücadele konusunda Türkiye’nin terörist varlıklarının dondurulması ve el konulması önündeki yasal ve pratik zorlukları ortadan kaldırması, teröristlerin finanse edilmesine ilişkin soruşturmalarda diğer ülkelerin kolluk kuvvetlerine ve yasal mercilerine mümkün olan en geniş kapsamda yardım sağlaması ve kuruluşların, özellikle kâr amacı gütmeyen örgütlerin terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılmamasını sağlaması gerekmektedir. Terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik Kara paranın Aklanmasıyla İlgili Mali Eylem Görev Gücü’nün sekiz özel tavsiyesine uygunluk konusunda, Türkiye tavsiyelerin çoğuna tam uyum, varlıkların dondurulması ve el konulmasına ilişkin tavsiyelere kısmi uyum sağlamıştır.

Sahtecilik ve yolsuzlukla mücadele konusunda, farklı kuruluşların farklı yasalara tabi olduğu parçalanmış bir kamu yönetim yapısı, görev ve sorumlulukların açık olarak tanımlanmamış olması, kamu kuruluşları arasında yetersiz koordinasyon ve iletişim ve idari prosedürlerin işleme konulmasının uzun zaman alması hükümetin yolsuzluğu önleme ve kontrol altına alma yeteneğini büyük ölçüde etkilemektedir. Kamu görevlilerinin eğitilmesi, yolsuzlukla mücadele konusunda bilinçlendirme çalışmaları, kamu yönetiminde davranış kuralları ve etik kurallarının sistematik olarak uygulanması tavsiye edilmektedir. Türkiye, Avrupa Konseyi 1999 Ceza Hukuku Sözleşmesi’ni onaylama yönünde teşvik edilmektedir. Avrupa topluluklarının mali çıkarlarının korunması alanında müktesebata uyumlaştırmanın başlanmasına ilişkin olarak, sahteciliğin öncül suç olarak mevzuata dahil edilmesi gerekmektedir (bkz. ayrıca Başlık 28 – Mali Kontrol).

Uyuşturucu ile mücadele alanında, Türkiye geçen yıl 1995 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı Kaçakçılığı Hakkında BM Viyana Sözleşmesi’nin 17’nci Maddesini Uygulayan Deniz Yoluyla Yasadışı Kaçakçılık Hakkında 1995 tarihli Avrupa Konseyi Anlaşması’nı imzalamaya davet edilmiştir. Türkiye Uyuşturucu Yapımında Kullanılan Baz Madde üzerine AB Anlaşması’nı da onaylamalıdır. Ayrıca Türkiye’den bir Ulusal Uyuşturucu Koordinatörü ataması beklenmektedir. Uyuşturucularla ilgili olarak Ankara’da bir mini Dublin Grubu’nun oluşturulması bir kez daha tavsiye edilmektedir.

Kara paranın aklanması alanında Türkiye’nin, geçen yılki raporda belirtildiği şekilde, kara paranın aklanması suçlarını müktesebatla uyumlu bir şekilde tanımlaması gerekmektedir (bkz. ayrıca Başlık 4 – Sermayenin serbest dolaşımı). Ayrıca Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına Dair Sözleşmesinin de onaylanması gerekmektedir.

Gümrük işbirliği alanında, kurumlar arası işbirliği geliştirilmedir. Gezici devriye birimlerinin hizmete girmesi, komşu ve diğer ülkelerle mevcut gümrük işbirliği anlaşmalarından yararlanarak risk analizinin geliştirilmesi üzerinde durulmalıdır.

Hukuki ve cezai konularda adli işbirliği alanında, bu konuyla ilgili Türkiye’nin dahil olduğu uluslararası sözleşmelerin ve ikili anlaşmaların yeterli bir şekilde uygulanması için, yargı mensuplarının daha fazla eğitimi ve insan kaynaklarının geliştirilmesi

119

Page 120: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

gereklidir. Türkiye’ye bir İstinaf Mahkemesi’nin kurulması için gerekli hukuki ve kurumsal çerçeveyi oluşturması ve yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını güçlendirmesi tavsiye edilmektedir.

İnsan hakları alanındaki hukuki dokümanlar konusunda, Türkiye, Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulmasına İlişkin Olarak Bireylerin Korunması Hakkındaki 1981 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Hürriyetlerin Korunması Hakkındaki Sözleşme’nin 4, 7 ve 12 No’lu Protokollerini ve ölüm cezasına ilişkin 6 No’lu Protokolü hâlâ onaylamamıştır.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana Türkiye Adalet ve İçişleri konusundaki AB müktesebatı ve uygulamalarıyla uyuma yönelik ilk stratejileri benimseme yolunda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Türkiye, yasadışı göç ve organize suça karşı mücadele gibi birçok alanda Avrupa Birliği ve Üye Ülkelerle işbirliğini geliştirmiş ve yoğunlaştırmıştır. Genelde Türkiye benimsediği stratejilerin uygulamasına geçmeli ve hukuki ve kurumsal çerçevesini uyumlaştırma çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Adalet ve içişleri alanındaki kurumlar arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi, yargının reformu, Avrupa Birliği ile yasadışı göç konusunda daha yoğun aktif işbirliği (Yasadışı Göçe İlişkin Ortak Eylem Programı’nın sonuçlandırılması da dahil olmak üzere) ve mültecilere ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi üzerindeki coğrafi kısıtlamanın kaldırılması ve insan kaçakçılığı konusunda AB ile işbirliği, daha somut adım atılması gereken konulardır. Türkiye ayrıca AB ile geri kabul anlaşması görüşmelerini başlatmalıdır.

Başlık 25: Gümrük Birliği

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Türkiye’nin mevzuatını gümrük müktesebatına uyumlaştırma konusunda topluluk dahilinde serbest dolaşımına izin verilen bazı tekstil ürünlerinin menşeinin kanıtlanması ve menşein kanıtlanması koşulları (Nisan 2003) konularında yeni ilerlemeler sağlanmıştır. Ayrıca Türkiye, Topluluğun Gümrük Yasası’nda yapılan değişiklik nedeniyle malların dışarıda işlenmesine ilişkin gümrük yasasında uyarlama yapmıştır. Haziran 2003’te, transit gümrük konusunda, Türkiye’nin nihai olarak Ortak Transit sistemine ilişkin EC-EFTA Sözleşmesi’ne katılımına hazırlık olarak tanımlanan ulusal bir mevzuat kabul edilmiştir.

Topluluk ile Türkiye arasında Şubat 2003’de uyuşturucu yapımında kullanılan baz maddelerin kontrolü üzerine bir anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmanın gerek Türkiye, gerekse AT tarafından onaylanmasına yönelik hukuki süreç ilerlemektedir ve sürecin bu yıl sonuna kadar tamamlanması beklenmektedir.

Mart 2003’te Türk hükümeti Norveç, İsviçre ve İzlanda ile gümrük konularında karşılıklı idari yardımlaşmayı geliştirme kararı almıştır.

Son İlerleme Raporundan bu yana serbest bölgeler ve ekonomik etkisi olan gümrük işlemleri, uyumu sağlanmış gümrük işlemleri ile çelişen gümrük-dışı mevzuat ve tercihli tarifeleriyle Topluluğunkilerin uyumu konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir

120

Page 121: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

(Kıbrıs’la gümrük birliği çerçeve anlaşmasının imzasıyla ilgili olarak bkz. ayrıca bu raporun B.1.4 bölümü).

Türkiye idari kapasitesini güçlendirmeye devam etmiştir. Gümrüklerin modernizasyonu ve bilgisayara geçilmesinin ardından gümrük ve bölge müdürlükleri sayılarında konsolidasyona gidilmiştir. Gümrük noktalarında, diğerlerinin yanı sıra, motorlu araçların ve kültürel malların ticaretinin kontrolünü ve nükleer malzemelerin tespitine yönelik donanımın iyileştirilmesini amaçlayan GÜMSİS (Gümrük Kontrol Noktalarında Güvenlik Sistemi) projesi kısmen tamamlanmış bulunmaktadır. Türk gümrüklerinin modernizasyonunu amaçlayan projenin birinci aşamasında kurulan araç tarama sistemleri hizmete girmiştir. 7 radyoaktif ve nükleer madde detektörleri kurulmuş ve bu tür maddelerin ele geçirilmesine yardımcı olmadaki başarıları şimdiden görülmüştür.

Büyük miktarlarda ton balığı ihracatının yapıldığı iki gümrük bölge müdürlüğünde, kontrollerde iyileşme sağlamak amacıyla menşe birimleri kurulmuş ve bitmiş ürünlerin, kullanılan malzemeye göre menşelerinin belirlenmesine yardımcı olmak üzere yeni bir doküman (menşe takip formu) geliştirilmiştir.

Türkiye’nin gümrük modernizasyon projesi kapsamında, bilgisayarlı ithalat, ihracat ve milli transit giriş işlem sisteminin (BİLGE) hizmete girmesinden sonra Elektronik Veri Değişimi (EDI) aracılığıyla işleme tabi tutulmuş gümrük beyannamelerinin yüzdesinde artış olmuştur. Ancak bu sistem henüz AT sistemleriyle, örneğin entegre tarife ya da yeni bilgisayarlı transit sistemle uyumlu değildir.

Hong Kong ve Çin, Sırbistan ve Karadağ, Letonya, Fas ve Kazakistan’la gümrük işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır.

Genel Değerlendirme

Gümrük Birliği’nin kurulmasına ilişkin Karar, Türkiye’nin ticari ve gümrük politikalarını Toplulukla uyumlaştırmasını gerektirmektedir. Türkiye Ortak Gümrük Tarifeleri’nin uyumunu hemen hemen tamamlamış durumdadır, ancak Topluluğun tercihli tarife düzenlemeleriyle uyumu henüz sağlanamamıştır. Türkiye’nin gümrük mevzuatı, 1999’daki haliyle Topluluk Gümrük Yasası ve daha sonraki hükümleriyle, örneğin dışarıda işlemeye ilişkin olanlarla hemen hemen tam olarak uyumlaştırılmıştır.

Serbest bölgeler ve ekonomik etkiye sahip gümrük işlemlerine ilişkin sorunların çözümünde bir ilerleme kaydedilmemiştir. Bu alanlarda gümrük mevzuatı dışındaki hükümlerle uyum hâlâ sağlanamadığından gümrüğe ilişkin hükümlerin uygulanmasında zorluklar yaşanmaktadır. Ayrıca taklit/korsan mallar ve kültürel malların gümrük kontrolüne ilişkin mevzuat ve WCO/ECE Sözleşmeleri’yle uyum konularında somut ilerlemeler kaydedilmesi gerekmektedir. Bu alanlarda Türkiye daha fazla çaba sarf etmelidir.

Gümrük idaresinin idari ve operasyonel kapasitesi sürekli olarak geliştirilmektedir. Bilsiyarlı sisteme geçiş konusundaki başarılı çalışmalar ve bu alandaki yeni projeler gümrük işlemlerinin etkinliğini ve verimliliğine katkıda bulunmaktadır. Bu çabalara rağmen tarım ve balıkçılık ürünlerinin menşe kontrollerinde hâlâ yetersizlikler bulunmaktadır. Bu yetersizlikler tarım ürünlerinin pan-Avrupa menşe kümülasyon sistemine dahil olması önünde bir engeldir. Menşe kontrollerini geliştirme yönünde daha fazla çaba harcanmalıdır.

121

Page 122: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Taklit ve kültürel mallar alanında Kültür Bakanlığı’nın yetki alanının dışına kalan mevzuatın uygulanması yetersiz olmaya devam etmektedir. Bu alandaki mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması için idari yeniden yapılanma ve polis, gümrük memurları ve mahkemeler arasında daha fazla işbirliği gerekmektedir.

Türkiye idari yapıları geliştirme ve gümrük hizmetlerini modernleştirme çalışmalarını sürdürmeli ve sınır yönetimi ve gümrükleme sonrası kontrolleri geliştirme çalışmalarına hız vermelidir. Diğer yasa uygulayıcı mercilerle koordinasyonu ve Üye Ülkelerin yetkilileriyle işbirliğini artırarak, gümrük idaresi içindeki yolsuzluğa, gümrük sahteciliğine ve ekonomik suçlara karşı mücadele için daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana Türk gümrük mevzuatının müktesebatla uyumlaştırılması konusunda çok sınırlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye idari kapasiteyi güçlendirme, bu kapsamda bilgisayarlı sisteme geçiş çalışmalarını sürdürmüştür.

Türkiye, mevzuatının 1999 ve daha sonraki müktesebatla neredeyse tam uyumunu sağlamış olmakla birlikte bazı önemli konularda sorunlar bulunmaktadır. Bunlar, taklit ve korsan mallarla kültürel malların kontrolünde gümrükle bağlantılı mevzuatın uyumlaştırılması, gümrük hükümlerinin serbest bölgelere uygulanmasına ilişkin gümrük-dışı mevzuatın uyumlaştırılması ve ekonomik etkiye sahip gümrük işlemleri alanlarındadır. Türkiye, uyumlaştırılmış mevzuatın tatminkâr bir şekilde uygulanması ve yürütülmesini sağlamak için kurumlar arası işbirliğini, gümrükleme sonrası denetimleri ve sınır kontrolünü güçlendirme çalışmalarını sürdürmelidir. Bilgisayarlı sistemlerin geliştirilmesine ve Topluluk sistemleriyle ara bağlantıya geçiş hazırlıklarına devam etmelidir.

Başlık 26: Dış İlişkiler

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Türkiye, ticaret politikasını AT’nin ortak ticaret politikasıyla büyük ölçüde uyumlaştırmıştır. Bu, AT-Türkiye gümrük birliği yükümlülüklerinin bir sonucudur. Gümrük Birliği, Türkiye’nin 1995’ten başlayarak beş yıl içinde, serbest ticaret anlaşmaları ve otonom rejimleri içerecek şekilde AT tercihli ticaret rejimine aşamalı olarak uyum sağlamasını öngörmektedir. Ancak ticari politikasının bu alanında Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmemiş, özellikle ithalat rejiminin AT’nin Genelleştirilmiş Tercih Sistemi’ne uyumunu sağlamamıştır. Son İlerleme Raporundan bu yana bu konuda bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bünyesindeki tutum ve politikalarının AB ile koordinasyonunu yeterli ölçüde sağlamamıştır. Ancak Türkiye’nin coğrafi endikasyonlar konusundaki yakın koordinasyonu tatminkâr düzeyde olmuştur.

Türkiye ayrıca, esas olarak GATS taahhütlerinin ve MFN muafiyetlerinin, katılım sonucu kesinleşecek AB yükümlülükleriyle uyumunu sağlamak için GATS görüşmelerinde Komisyon’la koordinasyon ve işbirliğini geliştirmelidir.

122

Page 123: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Üçüncü ülkelerle ikili anlaşmalar alanında, Türkiye’nin Bosna-Hersek ve Hırvatistan’la imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları 1 Temmuz 2003 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Türkiye; Fas, Mısır, Filistin Yönetimi, Faroe Adaları, Lübnan ve Arnavutluk’la serbest ticari anlaşmalara yönelik görüşmelerini sürdürmektedir. Güney Afrika ile serbest ticaret anlaşması olanaklarını arama amaçlı görüşmeler yapılmıştır. Türkiye Ürdün, Cezayir, Suriye, Tunus, Meksika ve Şili ile resmi görüşmeler başlatmak için çaba harcamayı sürdürmektedir. Ancak Türkiye ile Kıbrıs arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalamaya yönelik hiçbir gelişme bildirilmemiştir (Kıbrıs’ın kuzey bölümü ile gümrük birliği çerçeve anlaşmasının imzalanmasına ilişkin bkz. ayrıca bölüm B.1.4).

Şirketlere orta ve uzun vadeli ihracat kredisi verilmesi ve çifte kullanımlı mallar konusunda bir ilerleme sağlanmamıştır.

Kalkınma yardımı ve insani yardım konusunda yeni rakamlar elde edilmemiştir. Ancak Türkiye bir miktar insani yardımda bulunmuştur.

Genel Değerlendirme

Esas olarak, gümrük birliğinin kuruluşuyla ilgili Ortaklık Konseyi Kararı’nda belirtilen yükümlülükler sonucunda Türkiye’nin dış ticaret politikası AB ile uyumludur. Ancak tercihli tarife rejimlerinin Topluluğunkilerle uyumunda hâlâ eksiklikler bulunmaktadır.

Türkiye Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi’nin (GTS) uyumlaştırılması konusunda bir ilerleme sağlamamıştır. 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’ndan doğan yükümlülüklere rağmen Türkiye’nin ithalat rejimi AT’nin GTS rejimiyle hâlâ uyumlaştırılmamıştır. Bu konuya ilişkin Türk yönetmeliği müktesebatla uyumlu değildir ve köklü bir revizyona ihtiyaç göstermektedir. GTS rejimine dahil malların kapsamında küçük bir iyileşme sağlanmış olmakla birlikte, ürün kapsamı ve teşvik mekanizmalarında büyük farklılıklar bulunmaktadır.

Serbest ticaret anlaşması imzalama amaçlı olarak bazı üçüncü ülkelerle sürdürdüğü görüşmelerde Türkiye’nin sağladığı ilerleme yavaştır. Bazı durumlarda Türkiye’nin çabalarına rağmen bu görüşmeler hâlâ başlamamıştır.

Türkiye, DTÖ ile ilgili konularda işbirliğini artırmalı ve geliştirmelidir.

Türkiye şimdiye kadar EFTA ülkeleri, İsrail, Macaristan, Romanya, Litvanya, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Bulgaristan, Polonya, Makedonya Cumhuriyeti, Bosna-Hersek ve Hırvatistan’la serbest ticaret anlaşmaları yapmıştır. Ancak AB’ye katılacak 8 ülkeyle anlaşmalar Mayıs 2004’te yürürlükten kalkacaktır. AT ve Türkiye arasında ticaret politikasına ve bu politikanın düzgün işleyişine ilişkin bir danışma mekanizması kurulmuştur. Türkiye, şirketlere ihracat kredileri ile ilgili mevzuatını henüz AT müktesebatı ile uyumlaştırmamıştır.

Çifte kullanımlı mallar alanında, çifte kullanımlı malların ihracatının kontrolünü amaçlayan AB’nin taraf olduğu, ihracat denetimine yönelik uluslararası düzenleme ve rejimlere Türkiye de taraftır. Ancak bu alandaki mevzuatı uygulama yetkisi ayrı yasalara tabi olan farklı kurumlar arasında dağılmış durumdadır. Türkiye çifte kullanımlı malların denetimine ilişkin sistemini müktesebatla uyumlaştırmalıdır. Bu, özellikle, denetim listelerinin, Türkiye’nin de üyesi olduğu ihracat denetim rejimince alınan kararlara uygun olarak güncellenmesini içermektedir.

123

Page 124: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye’nin gümrük hizmetlerine ilişkin idari kapasitesi konusu Gümrük Birliği bölümünde ele alınmıştır (bkz. ayrıca Başlık 25 – Gümrük Birliği).

Sonuç

Türkiye’nin AB ile gümrük birliği çerçevesindeki yükümlülüklerini yalnızca kısmen yerine getirmeye devam etmesi nedeniyle ticaret politikası alanında gelişme çok sınırlı olmuştur.

Genelde Türkiye iyi bir uyum düzeyine ulaşmıştır. Ancak, özellikle GTS alanında, uzun süredir yürürlükte olan yükümlülükleri hâlâ yerine getirilmemiştir. Üçüncü ülkelerle ikili anlaşmalar konusunda Türkiye serbest ticaret anlaşmaları imzalama yönündeki çabalarını sürdürmelidir.

Başlık 27 – Ortak Dış ve Güvenlik Politikası

Türkiye dış ve güvenlik politikasını Avrupa Birliği’nin dış ve güvenlik politikasıyla uyumlu konumda tutmayı sürdürmüştür.

Türkiye’yle ilgili olarak katılım stratejisinin bir parçası olan düzenli güçlendirilmiş politik diyalog, İlerleme Raporu döneminde sürdürülmüştür. Türkiye, Siyasi Direktörler seviyesinde gerçekleştirilen toplantılar dahil olmak üzere, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) çerçevesinde yapıcı bir rol oynamıştır.

AB yaptırımları ve kısıtlayıcı önlemleri, açıklamaları, bildirimleri ve diplomatik adımları konusunda Türkiye kendi politikasını AB’nin kararları, ilke kararları ve bildirimleriyle uyumlaştırmış ve Birliğin ortak tutum ve eylemleriyle bağdaştırmıştır. Türkiye özellikle Iran hükümetini nükleer silahlanmaya karşı ve silahsızlanmaya ilişkin uluslararası rejimlere derhal ve koşulsuz olarak katılmaya ve bunları uygulamaya çağıran AB deklarasyonuyla uyumlu tutum almıştır.

Türkiye’nin Aralık 2002’de, AB-NATO ilişkileri üzerine varılan geniş kapsamlı anlaşmayı kabul etmesi, askeri kriz yönetiminde işbirliğini olanaklı kılmış, böylece Berlin Plus gündeminin uygulanması önündeki engeller kalkmıştır.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili ilişkiler, yumuşamanın süreceğine ilişkin her iki ülke hükümetinin en üst düzeyde açık taahhütleriyle olumlu yönde gelişmeye devam etmiştir. Ege denizine ilişkin çözüm arayışına yönelik görüşmeler çerçevesinde iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları arasında Siyasi Direktörler düzeyinde 12 toplantı gerçekleşmiştir. İki ülkenin Dışişleri Bakanları arasında bir dizi ek güven artırıcı önlemler üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu önlemler, askeri akademiler ve askeri hastaneler arasında değişime ilişkindir. İki ülke ayrıca daha önce Ağustos 2003’te planlanan deniz manevralarını iptal etmeye karar vermişlerdir.

Türkiye-Yunanistan Gaz Boru hattı Projesine ilişkin Şubat 2003’te Selanik’te imzalanan bir anlaşma da dahil olmak üzere, iki ülke arasındaki işbirliğini derinleştirmeyi amaçlayan ikili anlaşmalar konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Eylül 2003’de de Ege üzerinde sivil hava trafiğine ilişkin bir anlaşma imzalanmıştır.

Türkiye Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu’da istikrar ve güvenliğe yönelik çok olumlu bir rol oynamaya devam etmiştir. Türkiye Haziran 2003’de AB-Balkanlar Zirvesi’ne katılmıştır. Türkiye, Bosna’da SFOR ve AB Polis Misyonu’na, Kosova’da KFOR ve

124

Page 125: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

UNMIK’e ve Makedonya Cumhuriyeti’nde AB liderliğindeki operasyona katılmıştır. Türk silahlı kuvvetleri Haziran 2003’te iki yıllığına Güney Doğu Avrupa Barış Gücü’nün komutanlığını devralmıştır. Türkiye ayrıca iki yıllığına Güney Doğu Savunma Bakanları Koordinasyon Komitesi (GDSB-KK) başkanlığını da üstlenmiştir.

Türkiye Güney Doğu Avrupa İstikrar Paktı’nda yer almaya devam etmiş ve I ve II numaralı Çalışma Masaları’na başkanlık etmiştir. Türkiye, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve BLACKSEAFOR da dahil olmak üzere Karadeniz çevresinde işbirliğini geliştirmektedir. Türkiye Ortadoğu barış sürecinin yol haritasını desteklemektedir ve İsrail ile Filistinliler arasında bir barış konferansına ev sahipliği yapmayı önermiştir.

Suriye ve Iran ile ikili ilişkiler olumlu bir şekilde gelişmiş ve bakanlık düzeyinde bir dizi ziyaret gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin Ermenistan’la sınırı hâlâ kapalıdır. Ancak, son olarak Eylül 2003’te New York’ta gerçekleştirilen bir toplantının ardından, Türkiye’nin bu konuyu Nagorno Karabağ sorunu ile bağlantılandırmayı gözden geçirme ihtimalinin yanı sıra, sınırın diplomatlara ve yabancı turistlere tekrar açılması gündeme gelmiştir. özellikle Türkiye Ermenistan İş Geliştirme Konseyi’nin (TEİGK) öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının Türkiye ile Ermenistan arasında daha yakın işbirliğini geliştirmeye yönelik girişimleri devam etmiştir. Türk Havayollarının haftada iki kez İstanbul’dan Erivan’a uçak seferleri düzenlemesi konusunda anlaşmaya varılmıştır.

Rapor döneminde Türkiye terörizme karşı mücadele konusunda sürdürülen uluslararası kampanyada önemli bir rol oynamıştır. Türkiye, Terörizmin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nde değişiklik yapan Protokol’ü imzalamış, Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü’nü imzalamamıştır.

Türkiye Irak krizine barışçı çözüm bulma konusunda çok taraflı düzeyde sürekli diplomatik çaba harcamıştır. Irak’ın bütün komşularını bir araya getiren bir toplantı Ocak 2003’te İstanbul’da toplanmış ve bu toplantıda ortak bir bildiri benimsenmiştir.

Türkiye, Aralık 2002’ye kadar Afganistan’da Uluslararası İstikrar Gücü’nün (AUİG) komutasını üstlenmiştir ve Afganistan’ın yeniden inşası için yürütülen Bonn sürecinde yer almaktadır.

İslam Konferansı Örgütü’nün Tahran’daki zirvesinde söz alan Türk Dışişleri Bakanı, diğer Müslüman ülkelerden meslektaşlarına, politik sistemlerine daha fazla demokrasi ve saydamlık getirmeleri yönünde çağrıda bulunmuştur.

Genel Değerlendirme

Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak, AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin AB liderliğinde yürütülen operasyonlara NATO olanaklarını kullanarak katılmalarına onay vermesi, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın başarılı bir şekilde uygulamaya konulmasına katkıda bulunmuştur.

Bölgesel politik diyalog konusunda, Türkiye, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi örneğinde olduğu gibi bölgesel işbirliği forumlarına aktif olarak katılmaya devam etmiştir. Türkiye bölgesinde (Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu) istikrar ve güvenliğin geliştirilmesinde önemli bir aktördür ve bu çerçevede bir dizi girişimde bulunmuştur.

125

Page 126: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye komşu ülkelerle ikili ilişkilerini geliştirme yönünde çaba göstermiştir. Yunanistan’la ilişkiler, dışişleri bakanları seviyesindeki bir dizi temasla birlikte gelişmeye devam etmiştir. Ermenistan’la üst düzey siyasi temaslar gerçekleşmiştir. Iran ve Suriye ile ikili ilişkiler gelişmeye devam etmiştir.

Türkiye, Irak krizine barışçı bir çözüm bulmaya yönelik diplomatik temaslarla önemli bir rol oynamıştır. Kuzey Irak’a tek taraflı müdahaleden kaçınarak uluslararası topluluğun çağrısına olumlu cevap vermiştir. Irak’ın istikrara kavuşması ve yeniden yapılanmasında Türkiye önemli bir rol oynayabilir.

ODGP ile ilgili hükümlerin uygulanmasındaki idari kapasite konusunda, Türkiye personel açısından donanımlı ve düzgün işleyen bir Dışişleri Bakanlığı’na sahiptir. Dışişleri Bakanlığı, AB’nin ODGP içerisindeki ortak partnerleri ile temas kurduğu Ortak Temas Noktaları Ağı bilgi sistemine dahildir.

Sonuç

Genel olarak Türkiye’nin dış politikası Avrupa Birliği’nin dış politikasıyla uyumlu konumunu sürdürmüştür. Türkiye, kendi dış politikasının AB’nin gelişen dış ve güvenlik politikası ile uyumlu kalmasını sağlamak ve gerekli idari yapıyı geliştirmeyi tamamlamak için daha fazla çaba göstermelidir. Türkiye’nin özellikle kendi ulusal politikalarının ve uygulamalarının AB’nin ortak tutumları ile uyumlu olmasını sağlaması, bu tutumları uluslararası ortamlarda savunması ve tüm yaptırımların ve kısıtlayıcı tedbirlerin tamamen uygulanmasını temin etmesi gerekmektedir. Türkiye ayrıca kendi bölgesinde, yani Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da istikrar ve güvenliği geliştirmeye devam etmelidir. Bu bağlamda komşularıyla ilişkilerini sürekli olarak geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye ayrıca Irak’ın istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayabilir.

Başlık 28: Mali Kontrol

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Kamu İç Mali Kontrolü (KİMK) ile ilgili olarak, bütçe yönetimi ve kontrolüne ilişkin yeni bir kanun (Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu) TBMM’ye sevk edilmiş, ancak henüz kabul edilmemiştir.

Bu kanun dış denetimi, geri kalan bütçe dışı fonları da kapsayacak şekilde genişletmektedir. Yüksek Denetim Organları hakkındaki Lima Bildirisi’nde belirtilen ilkelerle uyumlu olarak Sayıştay’ın yeniden yapılandırılması için çaba gösterilmektedir.

Türkiye, katılım öncesi fonların yönetimine yönelik idari yapıları kurarak yapısal harcamaların denetimi alanında ilerleme kaydetmiştir.

AT mali çıkarlarını korumayla ilgili başka gelişme olmamıştır.

Genel Değerlendirme

Türkiye’nin geleneksel kamu yönetimi ve kontrol yapıları ile AB’nin uyguladığı kriterler arasında önemli ölçüde farklılıklar varlığını korumaktadır. Bu farklılık, özellikle yöneticilerin hesap verebilirliğinin ve modern iç denetimin olmamasında ve Maliye

126

Page 127: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Bakanlığı ile Sayıştay’ın çoğu zaman örtüşen ve çatışan işlevlerinde daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Maliye Bakanlığı ile Sayıştay, kapsamlı ex ante denetim yapmaktadır.

2002 yılı İlerleme Raporundan bu yana kamu iç mali kontrol sisteminde yapısal veya hukuki bir değişiklik olmamıştır. Ancak Komisyon ile Maliye Bakanlığı arasında yakın bir işbirliği bulunmaktadır. Konu hakkında bir politika belgesi onaylanmış ve Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanun tasarısı TBMM’ye sevk edilmiştir. Türkiye bu kanunun, 2002-2004 dönemi ekonomik programı kapsayan IMF ile stand-by anlaşmasının bir parçası olarak meclisten geçmesi konusunda kararlıdır. Kanun tasarısı önceki İlerleme Raporlarında ifade edilen bir dizi endişeyi göz önüne alarak mevcut sisteme değişiklikler getirmektedir. Ancak söz konusu değişikliklerin yakın bir zamanda uygulanması mümkün görülmemektedir. Teftiş birimlerinin sayısındaki hızlı artışın devam etmesine ve Maliye Bakanlığı’nın son derece merkezi ex ante denetimlerine rağmen, sayısı nispeten yüksek olan mevcut bozuklukların kısa sürede etkili ve sistemli bir şekilde ele alınması mümkün görülmemektedir.

Türk Hükümetinin, mali kontrol sistemindeki reformu yürütürken, AT standartlarına uyum sağlamak amacıyla bir dizi önemli asgari şartı göz önüne alması gerekmektedir. Kamu harcamaları yapan birimlerin, tüm gelir, gider, aktif ve pasifleri tek bir ulusal bütçede birleştirilmelidir. Bütçe dışı fonlar ve borç yönetimine ilişkin reform sonucunda mali kontrol alanında ilerleme sağlanmıştır. Sayıştay’ın sorumlulukları (dış denetim faaliyetlerine odaklanarak) özerk kurumlar da dahil olmak üzere, tüm genel kamu harcamalarını içine alacak şekilde genişletilmeye devam edilmelidir. Bütçenin tamamının yönetimi ve denetimine ilişkin (kamu iç mali kontrol ve dış denetim) tek bir yaklaşımın olması gereklidir. Bu tedbirlerin yanı sıra tüm kamu harcamalarında yöneticilerin hesap verebilirliği de sağlanmalıdır.

Bunlara ek olarak, tüm bütçe birimlerinde (ilgili bakanlıklar ve kamu kurumları), kendi kurumlarının denetimini yapmakla ve kurumlarının mali yönetimi ve kontrol sistemlerini değerlendirmekle sorumlu, işlevsel açıdan bağımsız iç denetim birimleri kurulmalıdır. Kurumların iç denetim usulleri, uluslararası standartlarla uyumlu olarak, sistem tabanlı ve performans denetimli işlevlere odaklı olmalıdır. Bütçe birimleri, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’ın denetim görevleri arasında açık bir ayırımın yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Mevcut durumda Sayıştay, bütün bütçe ödeme taleplerinin ex ante kontrollerini yaptığı için, bütçe harcamalarının dış denetimine ilişkin görevlerini hâlâ yerine getirememektedir. Sayıştay yaptığı denetimlere INTOSAJ standartlarını getirmelidir. Kamu iç mali kontrolü ve dış denetim sistemine yönelik reformların gerçekleştirilebilmesi için bunlara uygun yasal değişikliklere ihtiyaç vardır. Bunlar, faaliyet ve işlevlerinde bağımsızlığının sağlanması zorunlu olan Sayıştay’ın kuruluş kanununda değişiklikleri de kapsamalıdır. Sayıştay’ın denetim faaliyetlerinin değeri, raporlama ve bu rapor sonuçlarının ilgili Bakanlıklar ve TBMM ile birlikte takibi usullerinin geliştirilmesi ve bu raporların yayımlanması yoluyla da artırılabilir. Bu tavsiyeler 2002 yılı İlerleme Raporu’nda da yer almış olmasına rağmen, bugüne kadar bu konularda herhangi bir somut ilerleme kaydedilmemiştir.

Yapısal harcamaların kontrolü konusunda, katılım öncesi yardım alanındaki düzensizliklerin giderilmesi için idari kapasitenin artırılmasına yönelik önlemler, Ulusal Fon ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin (MFİB) dokümanlarının yanı sıra Ulusal Fon ile MFİB arasında ve MFİB ile uygulayıcı organlar arasında bu yıl imzalanan anlaşmalara dahil edilmiştir. Eylül 2003’te Komisyon, AT’nin Türkiye’ye yönelik mali

127

Page 128: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

yardım programının yönetim yetkisini kısmen merkeziyetçi olmayan esaslar dahilinde MFİB’ye verilmesi konusunda bir karar almıştır.

Ancak, Türkiye, gelecekte yapısal harcamaları etkili bir şekilde yönetebilmek üzere, özellikle kamu iç denetimi kural ve usullerini açıkça belirlemek ve bu alandaki idari kapasiteyi önemli ölçüde güçlendirmek yoluyla, mevcut mali kontrol sistemini yeniden yapılandırmalıdır.

Avrupa Topluluğu’nun mali çıkarlarını yeterli şekilde korunabilmesi için Türkiye’nin, sahtecilik ve katılım öncesi yardımı etkileyen diğer usulsüzlüklerden kuşkulanıldığı durumlarda, söz konusu usulsüzlükleri Komisyon’a etkin bir şekilde iletmek de dahil olmak üzere, konu hakkında işlem yapacak idari kapasiteyi güçlendirmesi gerekmektedir.

Sonuç

Kamu Maliye Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kabulünün gecikmesi nedeniyle son İlerleme Raporundan bu yana bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Türk idari sistemi içinde mali kontrol mekanizmaları gerek hukuki temelleri, gerekse uygulama açısından geliştirilmelidir. Türkiye Kamu Maliye Yönetimi ve Kontrol Kanun tasarısının kabulü, Sayıştay’ın kuruluş kanunun değiştirilmesi ve sonrasında bunların etkin bir şekilde uygulanması için çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Ayrıca AB’nin mali çıkarlarını korumaya yönelik hukuki çerçeveyi ve idari kapasitesini güçlendirmelidir.

Başlık 29: Mali ve Bütçesel Hükümler

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Ulusal bütçe hazırlanması ve uygulanması konusunda yeni ilerlemeler kaydedilmiştir. Yeni uygulama mevzuatı, verilen net borçların ödenek olarak bütçeye dahil edilmesini, muhasebe ve kod yapısına ilişkin reformların bütün konsolide bütçe organlarını ve pilot uygulama olarak genel kamu yönetimi birimlerini kapsayacak şekilde genişletilmesi anlamına gelmektedir.

Öz kaynaklar açısından gelişme kaydedilmemiştir.

Genel Değerlendirme

Türk bütçe uygulamaları, genel olarak AB’de uygulanan standartlarla birçok açıdan uyumlu değildir. Hâlâ çok sayıda bütçe standartlarına uymayan, bütçeleri TBMM’ye sunulmayan ve bütçe dışı faaliyetlerle bulunan döner sermayeli fon ve özel bütçeli kuruluş bulunmaktadır. Ancak bu fonların sayısı azaltılmıştır.

Mali yönetim sorumlulukları, hâlâ farklı bakanlıklara bağlı farklı idari birimler arasında dağıtılmış durumdadır. Bunun sonucunda genel olarak kamu sektörü bütçesinin sahibinin kim olduğu açık değildir. Bütçenin hazırlanması aşamasındaki bütçe gereksinmelerinin değerlendirilmesinde de iyileştirmelere ihtiyaç bulunmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi, bütçenin kapsamı geliştirilmeli, bütçe şeffaflığının, muhasebe standartlarının ve politika oluşturma ile bütçeleme süreci arasındaki bağlantının geliştirilmesi, devam eden reformun öncelikli alanlarını oluşturmalıdır.

128

Page 129: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Bununla beraber, söz konusu durumda gelişme sağlanmıştır. Bütçenin güçlendirilmesi süreci tamamlanmak üzeredir ve devam etmekte olan kapsamlı kamu sektörü reform programı etkin bir şekilde yürütülmelidir. Sermaye harcamaları bütçesinin hazırlanması ve onaylanması usulleri devirli harcamalara ilişkin usullerle tam anlamıyla bütünleştirilmelidir. Yerel yönetim harcamaları muhasebe açısından kamu sektörü harcamaları tanımı içine dahil edilmelidir.

Mali raporlama, zamanında, kapsamlı ve güvenilir olmalı ve bütçeden sapmaları teşhis etmelidir. 2003 yılında Maliye Bakanlığı muhasebe veritabanını merkezileştiren ve bütün konsolide bütçe kuruluşlarını kapsayan yeni muhasebe sistemi otomasyonunu tamamlamıştır. Bu sistemle Bakanlık taahhütlerini düzenli ve zamanında yerine getirebilecek, ödenekleri aşan taahhütlere ilişkin araştırmalar yapabilecek ve yeni bütçe kod yapısının açılmasıyla birlikte analitik raporlar üretebilecektir.

Hükümet 2003 yılında vergiye yönelik idari operasyonlarını güçlendirmiştir. 2003 bütçesi, ek vergi denetçilerinin istihdamına yönelik kaynakları içermektedir ve Ocak’ta yeni denetim koordinasyon birimi, denetim kaynaklarını riski yüksek alanlara yönlendiren bir denetim koordinasyon planını tamamlamıştır. Türkiye bu süreci devam ettirmek ve OECD deneyiminden yararlanarak 2002-2004 ekonomik programını içeren IMF ile stand-by anlaşması kapsamında vergi yönetiminde köklü bir reform gerçekleştirmeye kararlıdır. Gelirler Genel Müdürlüğü’nün yeniden yapılandırma çalışması devam etmektedir.

Öz kaynaklar sistemini etkileyen temel politika alanları konusunda, öz kaynaklar sistemini uygulamak için gerekli kurumlar halihazırda mevcuttur ve gümrük vergilerinin toplanması, GSMH ve KDV kaynaklı hesaplamalar için istatistik sisteminin ve KDV toplama sisteminin yönetimi gibi ilgili faaliyetleri yerine getirmektedir. KDV ve GSMH kaynaklarının gereği gibi hesaplanması için ilave uyumlaştırma gereklidir. Bu bağlamda Türkiye, AB standartlarıyla uyumlu yeni bir istatistik yasasını kabul etmeli, ESA95 sisteminin gereğince uygulanması için ulusal muhasebe metodolojisini revize etmeli ve makroekonomik istatistiklerini, özellikle GSMH hesaplamaları, uyumlaştırılmış tüketici fiyat endeksleri, kısa vadeli göstergeler, ödemeler dengesi ve toplumsal istatistikler konularında, müktesebatla daha uyumlu hale getirmelidir.

Geleneksel öz kaynaklar konusunda Türk gümrük mevzuatı 1999 müktesebatı ile büyük ölçüde uyumludur ancak mevzuatın uyumlaştırılması ve uygulanması için daha fazla çaba gerekmektedir. Gelecekteki AT öz kaynaklarının kontrolü açısından Türkiye KDV ve gümrük vergisi sahteciliğine karşı mücadeleye yönelik araçlarını güçlendirmelidir.

AT bütçesine ödenecek fonların usulünce tahsilatı, takibi, ödenmesi ve kontrolünde merkezi koordinasyona duyulan ihtiyaca ek olarak, bu raporun diğer bölümlerinde belirtilen tarım, gümrükler, vergilendirme, istatistik ve mali kontrol gibi ilgili politika alanlarında idari kapasitenin güçlendirilmesine devam edilmelidir.

Sonuç

Son İlerleme Raporundan bu yana, uygulamaya yönelik yeni mevzuatın benimsenmesiyle bazı gelişmeler kaydedilmiş ve kamu sektörü reform programı bütçe uygulamalarını iyileştirmiştir.

Türkiye Kamu Maliye Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nu hızla kabul etmeli ve başta yeni bütçe kod yapısının uygulanması olmak üzere bütçe şeffaflığı ve muhasebe standartlarını iyileştirmeye devam etmek için daha fazla çaba harcamaya odaklanmalıdır. Türkiye

129

Page 130: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

ayrıca AB standartlarıyla uyumlu yeni bir istatistik yasası kabul etmeli ve çabalarını vergi yönetiminin reorganizasyonu üzerinde yoğunlaştırmalıdır. Ayrıca Gelirler Genel Müdürlüğü’nün reorganizasyonunu tamamlamak ve bu yapıyı yerel düzeyde yaygınlaştırmaya başlamak için çaba harcanmalıdır.

130

Page 131: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

3.2. GENEL DEĞERLENDİRME

Türkiye uyum sürecinde çoğu alanda ilerleme kaydetmiştir; ancak birçok konuda henüz sürecin başlarındadır. Türkiye’nin uyumu en çok AT-Türkiye Gümrük Birliği’ne ilişkin alanlarda sağlanmış ancak burada da yükümlülüklerini tam olarak yerine getirememiştir. Uyum, ayrıca, müktesebatla benzerlik gösteren diğer uluslararası yükümlülüklerin söz konusu olduğu alanlarda da daha ileri bir noktadadır. Bütün alanlarda mevzuatla ilgili daha fazla çalışma yürütülmeli ve Türkiye, müktesebatın kabulüne ilişkin Ulusal Program’ın, Katılım Ortaklığı’nın önceliklerine uygun olarak bütün alanlarda daha tutarlı bir şekilde uygulanmasına odaklanmalıdır. Ayrıca yeni kabul edilen yasa ve yönetmelikler de müktesebattan uzaklaşmamalıdır.

Malların serbest dolaşımı konusunda Türkiye, özellikle sektörlere özel mevzuat alanında ilerleme kaydetmiştir; ancak ürün güvenilirliğini de içerecek şekilde, endüstriyel ve işlenmiş gıda ürünleri açısından ürün güvenirliği ve ürün şartnamelerine ilişkin Yeni ve Eski Yaklaşım kapsamındaki alanlara ilişkin mevzuatın uyumlaştırılması ve uygulanması konusunda daha fazla çaba harcamalıdır. Uygunluk değerlendirme ve piyasa gözetim mekanizmaları ve kuruluşlarının oluşturulması konusunda sınırlı bir gelişme kaydedilmiştir ve yasal metroloji sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Kamu ihale yasasında yapılan değişikliklerle Türkiye müktesebatla uyum düzeyini düşürmüştür. Kısa vadede Türkiye ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak araçlar benimsemenin yollarını aramalıdır. Müktesebatın doğru uygulanması ve 31 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Kararı’ndan kaynaklanan yükümlülüklerle uyumun sağlanması için yapılması gereken çok iş vardır.

Kişilerin serbest dolaşımı alanında rapor döneminde ağırlıklı olarak işçilerin serbest dolaşımı konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir; buna rağmen Türkiye’nin uyumu sınırlı seviyede kalmıştır. Hizmetlerin serbest dolaşımıyla ilgili olarak Türkiye bankacılık sektörü, yatırım hizmetleri ve hisse senedi piyasaları alanlarında bazı ilerlemeler kaydetmiştir. Profesyonel hizmetlere ilişkin olarak sınırlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Sigortacılık sektöründe mevzuatın müktesebatla uyumlaştırılması ve idari kapasitenin güçlendirilmesi için önemli ölçüde çaba harcanması gerekmektedir. Verilerin korunması ile ilgili mevzuatın kabulü ile ilgili çabalar sürdürülmelidir ve bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin müktesebatla uyumlu yeni hukuki düzenlemeler kabul edilmelidir. Sermayenin serbest dolaşımı alanında, özellikle sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine ilişkin müktesebatla uyum süreci ilerlemekte, ancak daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Geçen yıllarda atılan adımlara rağmen fikri ve sınai mülkiyet hakları da dahil olmak üzere şirketler hukuku alanında uyum sınırlı kalmıştır. Korsanlıkla ve fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlaliyle mücadele edebilmek için gerek mevzuata, gerekse uygulamaya ilişkin önlemler alınmalıdır. Rekabet konusunda devlet yardımını izlemeye yönelik hükümlerin güçlendirilmesi ve devlet yardımı izleme kurumunun oluşturulması gerekmektedir.

Tarıma ilişkin olarak, bitki ve hayvan sağlığı konularında özellikle hayvan hastalıklarının kontrolü, büyükbaş hayvanların tespiti ve kayda geçirilmesi ve patatesle ilgili zararlı organizmalar alanında bazı ilerlemeler sağlanmıştır. İdari kapasitenin artırılmasına ve kontrol ve teftiş sistemlerinin geliştirilmesine yönelik daha çok çaba harcanmalıdır ve bu alanlarda tam uyum sağlanması için gıda işleme kuruluşlarının geliştirilmesi gerekecektir. Kırsal kalkınma konusunda bir stratejinin benimsenmesi

131

Page 132: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

gerekmektedir. Balıkçılık alanında sınırlı bir gelişme kaydedilmiş, ancak özellikle teftiş ve kontrol alanlarına ilişkin bazı hazırlık çalışmaları tamamlanmıştır. Ne var ki ana mevzuatın müktesebatla uyumlaştırılması ve kurumsal reform henüz gerçekleşmemiştir.

Ulaştırma konusunda ilerleme çok sınırlıdır. Belirli sektörlerde, özellikle karayolu taşımacılığı ve deniz güvenliği alanlarında elde edilen uyum seviyesi, çeşitli uluslararası sözleşmelerin iç hukuka aktarımının bir sonucudur. Deniz güvenliği ile karayolu ve demiryolu taşımacılığı alanlarında önemli çabaların harcanması gerekmektedir. Vergilendirme konusunda, gerek mevzuat, gerekse idari kapasite açısından sınırlı ilerleme kaydedilebilmiştir. Mevzuata ilişkin olarak KDV konusunda uyum düzeyi yükseltilmeli, bu kapsamda muafiyetler ve düşürülmüş oran uygulamasının kapsamı konusuna gerekli dikkat gösterilmelidir. Dolaylı vergiler konusunda, alkol ve tütün üzerindeki vergilerde bir miktar yaklaşma sağlanmış olsa da, uygulanan vergiler AB dahilindeki en düşük oranların bile altındadır. Türkiye’nin ayrıca gümrük vergisi askıya alınmış malların hareketi rejimini uygulamaya koymalıdır.

Türkiye bütün istatistik alanlarında bazı ilerlemeler kaydetmiştir, ancak uyuma yönelik ana gereklilikleri yerine getirmek için daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Verilerin tarafsızlığı ve güvenilirliği, istatistiklerin şeffaflığı ve kişisel verilerin gizliliği konularındaki temel ilkelerin uygulanması açısından mevcut mevzuatın müktesebatla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Sosyal politika ve istihdam açısından Türkiye bazı ilerlemeler kaydetmiştir. İdari kapasite güçlendirilmiş, İş Kanunu’nda ve istihdam politikasında kadın ile erkek arasındaki eşitliği geliştirmeye yönelik önlemler alınmıştır. Sosyal diyalog, sağlık ve güvenlik konularında daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Elektrik ve gaz piyasalarına ilişkin çerçeve yasalarının uygulanmasına yönelik çeşitli hükümlerin kabulü sonucunda enerji alanında önemli ilerleme kaydedilmiştir. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik uyum konusunda da ilerleme sağlanmıştır. Bütün enerji alanlarında uyumun tamamlanması için daha fazla çabanın harcanması gerekmektedir.

Sanayi politikasına ilişkin olarak Türkiye, kamu sektörü reformunun yanı sıra yeni bir doğrudan yabancı yatırım yasasını kabul ederek ilerleme sağlamıştır. Devlet mülkiyetindeki işletmelerin yeniden yapılandırmasına yönelik olarak daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Çelik endüstrisinin yeniden yapılandırılması büyük önceliğini korumaktadır. Türkiye KOBİ politikasında bazı ilerlemeler sağlamıştır. Şirket kuruluşu ve tescil için gerekli işlemlerin basitleştirilmesi olumlu bir gelişmedir. Türkiye teknoloji geliştirme merkezleri açısından oldukça iyi donanımlıdır. Türkiye’nin AB programlarına katılımı henüz yeni başlamış olmakla birlikte, Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı bilim ve araştırma alanındaki kesin taahhüdünü göstermektedir. Türkiye bilim ve araştırma alanına yaptığı yatırımları artırmalıdır. Eğitim ve mesleki eğitim alanında bir miktar ilerleme sağlanmıştır. Türkiye üç Topluluk programına katılım hazırlıklarını tamamlama konusundaki çalışmalarını artırmalı ve gereken önlemleri uygulamaya koymalıdır.

Bazı ilerlemelere rağmen telekomünikasyon konusundaki müktesebata hukuki uyum hâlâ yetersizdir ve özellikle evrensel hizmet, numaralandırma, kiralık hatlar ve verilerin korunması alanında daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Mevcut mevzuatın uygulanması ve yürütülmesi iyileştirilmelidir. Posta hizmetleri piyasasının serbestleştirilmesi için büyük çaba harcanmalıdır. Türkiye kültür ve görsel-işitsel politika konusunda, özellikle Türkçe dışındaki dillerde yayına izin vererek, mevzuat alanında ilerleme sağlamıştır. Ancak müktesebatla uyum konusunda daha fazla çaba

132

Page 133: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

harcanmalıdır ve Türkiye diğer dillerde yayına ilişkin uygulamaya yönelik adımlar atma doğrultusunda teşvik edilmektedir.

Bölgesel politika alanında son İlerleme Raporundan bu yana bazı ilerlemeler kaydedilmiştir, ancak bölgesel politikanın merkezi ve yerel düzeyde uygulanmasını sağlamak için önemli ölçüde çaba harcanması gerekmektedir. Buna uygun kurumların oluşturulması ve yeterli insan ve finans kaynaklarıyla donatılması gerekmektedir. Çevreye ilişkin olarak Türkiye bir dizi alanda sınırlı ilerleme sağlamıştır ve birçok alanda müktesebatla genel uyum düzeyi düşük kalmıştır. Çevre politikasına ilişkin bütün alanlarda gerek mevzuat, gerekse uygulama açısından daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Tüketicilerin ve sağlığın korunması alanında, esas olarak bir çerçeve yasasının kabulü sonucunda ilerleme sağlanmıştır. Ancak etkili bir denetim rejimi kurulmalıdır ve tüketicilerin yüksek düzeyde korunması için yeterli kaynaklara ihtiyaç vardır. Adalet ve içişleri alanında uyuma yönelik ilk aşamadaki stratejilerin benimsenmesinde Türkiye önemli bir ilerleme sağlamıştır. Birçok alanda, örneğin yasadışı göç ve organize suçla mücadelede işbirliği geliştirilmiştir. Türkiye, halihazırda benimsenmiş durumda olan stratejileri uygulamaya geçirmeli ve hukuki ve kurumsal çerçevesini uyumlaştırma çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Türkiye, AB ile bir geri kabul anlaşmasına yönelik görüşmeleri başlatmalıdır.

Gümrük Birliği başlığı altında beklemekte olan şu konulara öncelik verilmelidir: gümrük kontrol mevzuatı; taklit ve korsan mallar; kültürel mallar ve gümrüklerle ilgili hükümlerin serbest bölgeler üzerindeki uygulamalarını ve ekonomik etkiye sahip gümrük usullerini etkileyecek gümrük-dışı mevzuat. İdari kapasite geliştirilmiştir, ancak Türkiye uyumlaştırılmış mevzuatının tatminkâr bir şekilde uygulanması ve yürütülmesini sağlamak için kurumlar arası işbirliğini, gümrükleme sonrası denetimleri ve sınır kontrollerini güçlendirmeye devam etmelidir.

Türkiye, özellikle Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi alanında uzun süredir bekleyen yükümlülüklerinin bulunduğu dış ilişkiler kapsamında çok sınırlı bir ilerleme kaydetmiştir. İkili anlaşmalar bağlamında Türkiye AB’nin bu türden anlaşmalarının bulunduğu partnerleriyle serbest ticaret anlaşmaları yapma çabalarını sürdürmelidir. Ortak dış ve güvenlik politikası alanında Türkiye büyük ölçüde AB ortak dış ve güvenlik politikasıyla uyumlu konumunu sürdürmüştür. Türkiye ulusal politikalarını ve uygulamalarını AB’nin ortak tutumlarıyla uyumlu olmasını ve bütün yaptırım ve kısıtlayıcı önlemlerin gereğince uygulanmasını sağlamalıdır.

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kabulünün gecikmesi nedeniyle mali kontrol alanında az bir ilerleme sağlanmıştır. Türkiye bu kanunu kabul etmeli, bütçe şeffaflığının ve muhasebe standartlarının iyileştirilmesine ve yeni bütçe kod yapısını uygulamaya odaklanmalıdır.

Birçok alanda uygulama zayıftır. Müktesebatın etkili bir şekilde uygulanması ve yürütülmesini sağlamak için çeşitli alanlardaki idari kapasitenin güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. İdari reform bazı durumlarda, örneğin devlet yardımı ve bölgesel kalkınma alanlarında, yeni kurumların oluşturulmasını gerektirmektedir. Yeni düzenleyici organların kurulduğu durumlarda, bu organların özerklikleri güvence altına alınmalı ve yeterli personel ve mali kaynakla donatılmalıdır.

133

Page 134: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

C. SONUÇ

Son bir yıl içinde Türk hükümeti, politik ve hukuki sistemde kapsamlı değişimlere yol açan reformların ilerleme sürecini hızlandırmada büyük bir kararlılık göstermiştir. Hükümet aynı zamanda Türk vatandaşlarının AB standartlarına uygun temel özgürlükler ve insan haklarından yararlanmasını sağlamak amacıyla reformların uygulanması yönünde önemli adımlar atmıştır. Mevzuata farklı alanlarda değişiklikler getiren 4 ana siyasi reform paketi kabul edilmiştir. Reformlardan bazıları, ifade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü, kültürel haklar ve askeri gücün sivil denetimi gibi Türkiye açısından hassas konular üzerindeki etkileri nedeniyle, büyük siyasi önem taşımaktaydı. Gözden geçirilmiş Ortaklık Belgesi’nde yer alan siyasi kriterlerin içerdiği birçok öncelik ele alınmıştır.

Kamu yönetimi ve devletin işleyişini yalınlaştırmada ilerleme kaydedilmiştir. Hükümet özellikle kamu hizmetlerindeki insan kaynaklarının daha şeffaf yönetimi amacıyla reformlar başlatmıştır. Bu ayrıca, yolsuzluğa karşı mücadelenin güçlenmesine hizmet etmiştir.

Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) görevleri, yetkileri ve işleyişinde önemli değişiklikler yapılmış, sivil-asker ilişkilerinin çerçevesini AB üye ülkelerdeki uygulamaya yaklaştırmıştır. MGK Genel Sekreterinin rolü gözden geçirilmiş ve yürütme yetkileri kaldırılmıştır. Hâlâ MGK temsilcilerinin bulunduğu, RTÜK ve YÖK gibi sivil kurullar vardır. Askeri harcamalar üzerinde, gerek bütçenin onaylanması, gerekse kontrolü açısından parlamentonun tam denetimi sağlanmalıdır.

Yargının etkinliği ve bağımsızlığını artırmak için daha fazla çaba harcanmalıdır. Aile mahkemelerinin kurulmasıyla yargı sistemi halihazırda güçlendirilmiş bulunmaktadır. Askeri mahkemelerin sivilleri yargılama yetkisi kaldırılmıştır. Devlet Güvenlik Mahkemeleri sistemine olumlu değişiklikler gerçekleştirilmiş, özellikle tutukluluk sırasında kimseyle görüştürülmeme uygulamasını kaldırılmıştır. Ancak bu mahkemelerin işleyişinin Avrupa standartlarıyla, özellikle savunma hakları ve adil yargılanma ilkesiyle uyumlu hale getirilmeye hâlâ ihtiyacı vardır.

Reformlar pratikte aynı düzeyde uygulanmamaktadır. Bazı durumlarda parlamentonun benimsediği temel özgürlüklere ilişkin siyasi reformları uygulamakla görevlendirilmiş yürütme ve yargı organları kısıtlayıcı koşullar koyarak reformların kapsamını daraltmış, böylece yola çıkarken amaçlanan hedeflere ulaşılmasını zorlaştırmıştır. Hükümet reformların sistematik bir şekilde uygulamaya konulamadığını kabul ederek, uygulamayı sağlamak için bir Reform İzleme Grubu oluşturmuştur.

Türkiye Yolsuzluğa İlişkin Medeni Hukuk Sözleşmesi’ni onaylamıştır ve böylece 1 Ocak 2004’te Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun bir üyesi haline gelecektir. Ancak bir dizi girişime rağmen yolsuzluk ısrarlı bir şekilde yüksek düzeyini korumakta ve kamu yaşamının birçok alanını etkilemektedir.

Türkiye önemli uluslararası sözleşmelerin yanı sıra Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Sosyal ve Ekonomik Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 No’lu Protokolü gibi Avrupa Sözleşmeleri’ni onaylamıştır. AİHM’nin beş yıl önce karara bağladığı Loizidou davası bu duruma örnektir.

İşkence ve kötü muameleyle mücadeleye hız verilmiş ve Türk hukuk sistemi bu alanda Avrupa standartlarına yaklaşmıştır. İşkencenin yaygınlığında düşüş kaydedilmiş olmakla

134

Page 135: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

birlikte, hâlâ belirli vakalara ilişkin duyumlar alınmakta ve bu bir kaygı konusu olmaya devam etmektedir.

Cezaevi sisteminin reformu devam etmiş ve tutuklu ve mahkum haklarında iyileşme sağlanmıştır. Uygulamada avukat edinme hakkı her zaman sağlanmamaktadır.

Yeniden yargılanma olanağı getirilmiş ancak pratikte çok az sayıda davada yeniden yargılanma uygulanmıştır. Zana ve arkadaşlarının davasında, yeniden yargılama bugüne kadar daha önceki yargılamaların bir tekrarı olarak gerçekleşmiş ve savunmanın haklarına saygı gösterilmesi konusunda kaygıların devam etmesine neden olmuştur.

Reform paketlerinin kabulü, ifade özgürlüğünün kullanılması üzerindeki bir dizi kısıtlamanın kaldırılmasına neden olmuştur. Ceza Kanunu’nun değişen hükümlerinin uygulamaya konulması birçok davanın beraatla sonuçlanmasına yol açmıştır; öte yandan şiddet içermeyen düşüncelerini açıklayan kişiler aleyhine hâlâ dava açılabilmektedir. Şiddet içermeyen görüşleri nedeniyle cezaevinde olan bazı kişiler ceza aldıkları hükümlerin yürürlükten kaldırılması sonucunda salıverilmişlerdir.

Gösteri özgürlüğü ve barışçı toplanma alanında bazı kısıtlamalar kaldırılmış ve bu alanda önemli ilerleme sağlanmıştır. Yine de bazı barışçı gösterilerde yetkililer oransız güç kullanımına başvurmuşlardır.

Dernek kurma özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalar gevşetilmiştir; ancak dernekler hâlâ külfetli prosedürlere uymak zorundadır. Dernekler, özellikle insan hakları savunucuları aleyhine dava açılmaya devam edilmektedir.

Siyasi Partiler Yasası’nda, parti kapatmayı zorlaştırıcı değişiklikler yapılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi HADEP’i kapatmıştır ve DEHAP’a karşı kapatma istemiyle dava açılmıştır.

Din özgürlüğü konusunda reform paketiyle getirilen değişiklikler henüz istenen sonuçları vermemiştir. Yürütme organları ilgili hükümleri çok kısıtlayıcı bir şekilde yorumlamaya devam etmekte, bunun sonucunda din özgürlüğü Avrupa standartlarına kıyasla ciddi sınırlamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu, özellikle tüzel kişilik yokluğu, dini personel eğitimi ve mesleki eğitimi ve dini cemaatlerin mülk edinme haklarının tam olarak kullanamamaları durumu için geçerlidir.

Türkçe dışındaki dillerde radyo ve TV yayını ve eğitim üzerindeki yasağın kaldırılmasına yönelik adımlar atılmıştır. Bugüne kadar bu alanlarda kabul edilen reformların pratik etkisi az olmuştur.

Güneydoğu Anadolu’da olağanüstü halin kaldırılması genel olarak halkın üzerindeki gerilimi düşürmüştür. Kültürel etkinliklere karşı daha fazla tolerans gösterilmektedir. Köye dönüş programı çok yavaş bir şekilde ilerlemektedir. Yurtiçinde yerlerinden olan insanların sorunlarının çözümü, bölgenin geniş kapsamlı bir şekilde sosyo-ekonomik kalkınması ve genel olarak kültürel haklar konusunda ciddi ölçüde çaba harcanmasına ihtiyaç vardır.

Selanik Avrupa Konseyi ve Katılım Ortaklığı sonuç belgelerinde Türkiye Kıbrıs sorununun çözümü için BM Genel Sekreteri’nin çabalarına güçlü destek vermeye davet edilmiştir. Türkiye çeşitli vesilelerle Kıbrıs sorununun çözümünden yana olduğunu ifade etmiştir. Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyi ile bir gümrük birliği anlaşmasının yürürlüğe girmeyeceğini de belirtmiştir.

135

Page 136: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde iyileşme devam etmiştir. Yeni güven artırıcı adımların atılması için çabalar devam etmektedir. İki ülkenin Dışişleri Bakanları arasında Ege Denizine ilişkin çözüm arayışına yönelik temaslar da devam etmiştir.

Türkiye, NATO üyesi olarak AB üyesi olmayan müttefiklerin AB liderliğinde NATO olanaklarıyla yürütülen operasyonlara çeşitli biçimlerde katılımına onay verme kararını almıştır. Bu adım, şimdiye kadar Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın etkili bir şekilde hayata geçirilmesini engelleyen bir sorunu çözmüştür.

Genel olarak son 12 ayda Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerine uyum sağlama yolunda önemli bir ilerleme oluşturan hukuk alanındaki dikkate değer çabalarını daha da geliştirerek sürdürmüştür. Türkiye, yargının bağımsızlığını ve işleyişini güçlendirme, temel özgürlüklerin (örgütlenme, ifade ve din) kullanımına ilişkin genel çerçeve, asker-sivil ilişkilerinin Avrupa’daki uygulamayla daha uyumlu hale getirilmesi, Güneydoğu Anadolu’nun durumu ve kültürel haklar başta olmak üzere bu raporda altı çizilen belli başlı konuları ele almalıdır. Türkiye, Türk vatandaşlarının insan hakları ve temel özgürlükleri Avrupa standartlarıyla uyumlu bir şekilde kullanabilmeleri için reformların tam ve etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamalıdır.

Ayrıca Türkiye Kıbrıs sorununun kapsamlı bir çözüme kavuşturulmasına yönelik çabalara kararlı bir şekilde destek vermelidir.

Türkiye piyasa ekonomisinin işleyişini önemli ölçüde geliştirmiştir, ancak makroekonomik dengesizlikler devam etmektedir. Makroekonomik istikrar ve yapısal reformlar doğrultusunda atılacak yeni kararlı adımlar, ayrıca, Türkiye’nin rekabet baskıları ve Birlik içindeki piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesini artıracaktır.

Her ne kadar hâlâ yüksek olsa da, enflasyonist baskının düşmeye devam etmesi ve Türkiye’nin piyasa mevzuatı ve kurumlarının modernleşmesi sonucunda ekonomik istikrar ve öngörülebilirlikte artış olmuştur. Benimsenen ve aşamalı olarak uygulamaya konulan yapısal reformlar, Irak krizinin etkilerine büyük bir ekonomik hasar olmaksızın direnç gösterilebilmesinde yardımcı olmuştur. Bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumların bunda büyük rolü olmuştur. Finans sektörünün gözetimi güçlendirilmiş ve modern bir doğrudan yabancı yatırım mevzuatının temeli atılmıştır. Kamu maliye yönetiminin şeffaflığı ve etkinliği geliştirilmiştir.

Mevcut reform sürecine devam edilmelidir. Mali disiplin ve istikrara yönelik ekonomik politika, piyasanın güvenirliği ve sürdürülebilir bir kamu maliyesinin köşe taşlarını oluşturmaktadır. İyi dengelenmiş ve güçlü bir ekonomi için enflasyonun düşürülme süreci devam etmelidir. Bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma henüz yeterince ilerlemiş değildir ve sektörün gözetimi ve ihtiyati standartlarının uluslararası normlarla uyumlaştırılması süreci tamamlanmalıdır. Devlet mülkiyetindeki banka ve işletmelerin özelleştirilmesi ve piyasanın serbestleştirilmesi hızlandırılmalı ve yapısal çarpıklıklar ele alınmalıdır. Üretken alanlara yönelik yeterli kamu ve özel sektör yatırımı ve eğitime özel önem verilmesi, ekonominin rekabet gücünü ve büyüme potansiyelini artırmak açısından önemlidir. Doğrudan yabancı sermaye girişi, bu alanda varlığını sürdüren engeller de kaldırılarak teşvik edilmelidir.

Türkiye’nin uyum süreci çoğu alanda ilerlemiştir ancak birçok başlık altında henüz sürecin erken evrelerinde kalmaya devam etmektedir. Türkiye’nin uyumu en çok AT-Türkiye Gümrük Birliği’ne ilişkin alanlarda sağlanmış ancak burada da yükümlülüklerini tam olarak yerine getirememiştir. Uyum, ayrıca, müktesebatla benzerlik gösteren diğer

136

Page 137: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

uluslararası yükümlülüklerin söz konusu olduğu alanlarda da daha ileri bir noktadadır. Bütün alanlarda mevzuatla ilgili daha fazla çalışma yürütülmeli ve Türkiye, müktesebatın kabulüne ilişkin Ulusal Program’ın, Katılım Ortaklığı’nın önceliklerine uygun olarak bütün alanlarda daha tutarlı bir şekilde uygulanmasına odaklanmalıdır. Ayrıca yeni kabul edilen yasa ve yönetmelikler de müktesebattan uzaklaşmamalıdır.

Malların serbest dolaşımı konusunda Türkiye, özellikle sektörlere özel mevzuat alanında ilerleme kaydetmiştir; ancak ürün güvenilirliğini de içerecek şekilde, endüstriyel ve işlenmiş gıda ürünleri açısından ürün güvenirliği ve ürün şartnamelerine ilişkin Yeni ve Eski Yaklaşım kapsamındaki alanlara ilişkin mevzuatın uyumlaştırılması ve uygulanması konusunda daha fazla çaba harcamalıdır. Uygunluk değerlendirme ve piyasa gözetim mekanizmaları ve kuruluşlarının oluşturulması konusunda sınırlı bir gelişme kaydedilmiştir ve yasal metroloji sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Kamu ihale yasasında yapılan değişikliklerle Türkiye müktesebatla uyum düzeyini düşürmüştür. Kısa vadede Türkiye ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak araçlar benimsemenin yollarını aramalıdır. Müktesebatın doğru uygulanması ve 31 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Kararı’ndan kaynaklanan yükümlülüklerle uyumun sağlanması için yapılması gereken çok iş vardır.

Kişilerin serbest dolaşımı alanında rapor döneminde ağırlıklı olarak işçilerin serbest dolaşımı konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir; buna rağmen Türkiye’nin uyumu sınırlı seviyede kalmıştır. Hizmetlerin serbest dolaşımıyla ilgili olarak Türkiye bankacılık sektörü, yatırım hizmetleri ve hisse senedi piyasaları alanlarında bazı ilerlemeler kaydetmiştir. Profesyonel hizmetlere ilişkin olarak sınırlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Sigortacılık sektöründe mevzuatın müktesebatla uyumlaştırılması ve idari kapasitenin güçlendirilmesi için önemli ölçüde çaba harcanması gerekmektedir. Verilerin korunmasına yönelik mevzuatın kabulü ile ilgili çabalar sürdürülmelidir ve bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin müktesebatla uyumlu yeni hukuki düzenlemeler kabul edilmelidir. Sermayenin serbest dolaşımı alanında, özellikle sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine ilişkin müktesebatla uyum süreci ilerlemekte, ancak daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Geçen yıllarda atılan adımlara rağmen fikri ve sınai mülkiyet hakları da dahil olmak üzere şirketler hukuku alanında uyum sınırlı kalmıştır. Korsanlıkla ve fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlaliyle mücadele edebilmek için gerek mevzuata, gerekse uygulamaya ilişkin önlemler alınmalıdır. Rekabet konusunda devlet yardımını izlemeye yönelik hükümlerin güçlendirilmesi ve devlet yardımı izleme kurumunun oluşturulması gerekmektedir.

Tarıma ilişkin olarak, bitki ve hayvan sağlığı konularında özellikle hayvan hastalıklarının kontrolü, büyükbaş hayvanların tespiti ve kayda geçirilmesi ve patatesle ilgili zararlı organizmalar alanında bazı ilerlemeler sağlanmıştır. İdari kapasitenin artırılmasına ve kontrol ve teftiş sistemlerinin geliştirilmesine yönelik daha çok çaba harcanmalıdır ve bu alanlarda tam uyum sağlanması için gıda işleme kuruluşlarının geliştirilmesi gerekecektir. Kırsal kalkınma konusunda bir stratejinin benimsenmesi gerekmektedir. Balıkçılık alanında sınırlı bir gelişme kaydedilmiş, ancak özellikle teftiş ve kontrol alanlarına ilişkin bazı hazırlık çalışmaları tamamlanmıştır. Ne var ki ana mevzuatın müktesebatla uyumlaştırılması ve kurumsal reform henüz gerçekleşmemiştir.

Ulaştırma konusunda ilerleme çok sınırlıdır. Belirli sektörlerde, özellikle karayolu taşımacılığı ve deniz güvenliği alanlarında elde edilen uyum seviyesi, çeşitli uluslararası sözleşmelerin iç hukuka aktarımının bir sonucudur. Deniz güvenliği ile karayolu ve

137

Page 138: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

demiryolu taşımacılığı alanlarında önemli çabaların harcanması gerekmektedir. Vergilendirme konusunda, gerek mevzuat, gerekse idari kapasite açısından sınırlı ilerleme kaydedilebilmiştir. Mevzuata ilişkin olarak KDV konusunda uyum düzeyi yükseltilmeli, bu kapsamda muafiyetler ve düşürülmüş oran uygulamasının kapsamı konusuna gerekli dikkat gösterilmelidir. Dolaylı vergiler konusunda, alkol ve tütün üzerindeki vergilerde bir miktar yaklaşma sağlanmış olsa da, uygulanan vergiler AB dahilindeki en düşük oranların bile altındadır. Türkiye’nin ayrıca gümrük vergisi askıya alınmış malların hareketi rejimini uygulamaya koymalıdır.

Türkiye bütün istatistik alanlarında bazı ilerlemeler kaydetmiştir, ancak uyuma yönelik ana gereklilikleri yerine getirmek için daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Verilerin tarafsızlığı ve güvenilirliği, istatistiklerin şeffaflığı ve kişisel verilerin gizliliği konularındaki temel ilkelerin uygulanması açısından mevcut mevzuatın müktesebatla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Sosyal politika ve istihdam açısından Türkiye bazı ilerlemeler kaydetmiştir. İdari kapasite güçlendirilmiş, İş Kanunu’nda ve istihdam politikasında kadın ile erkek arasındaki eşitliği geliştirmeye yönelik önlemler alınmıştır. Sosyal diyalog, sağlık ve güvenlik konularında daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Elektrik ve gaz piyasalarına ilişkin çerçeve yasalarının uygulanmasına yönelik çeşitli hükümlerin kabulü sonucunda enerji alanında önemli ilerleme kaydedilmiştir. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik uyum konusunda da ilerleme sağlanmıştır. Bütün enerji alanlarında uyumun tamamlanması için daha fazla çabanın harcanması gerekmektedir.

Sanayi politikasına ilişkin olarak Türkiye, kamu sektörü reformunun yanı sıra yeni bir doğrudan yabancı yatırım yasasını kabul ederek ilerleme sağlamıştır. Devlet mülkiyetindeki işletmelerin yeniden yapılandırmasına yönelik olarak daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Çelik endüstrisinin yeniden yapılandırılması büyük önceliğini korumaktadır. Türkiye KOBİ politikasında bazı ilerlemeler sağlamıştır. Şirket kuruluşu ve tescil için gerekli işlemlerin basitleştirilmesi olumlu bir gelişmedir. Türkiye teknoloji geliştirme merkezleri açısından oldukça iyi donanımlıdır. Türkiye’nin AB programlarına katılımı henüz yeni başlamış olmakla birlikte, Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı bilim ve araştırma alanındaki kesin taahhüdünü göstermektedir. Türkiye bilim ve araştırma alanına yaptığı yatırımları artırmalıdır. Eğitim ve mesleki eğitim alanında bir miktar ilerleme sağlanmıştır. Türkiye üç Topluluk programına katılım hazırlıklarını tamamlama konusundaki çalışmalarını artırmalı ve gereken önlemleri uygulamaya koymalıdır.

Bazı ilerlemelere rağmen telekomünikasyon konusundaki müktesebata hukuki uyum hâlâ yetersizdir ve özellikle evrensel hizmet, numaralandırma, kiralık hatlar ve verilerin korunması alanında daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Mevcut mevzuatın uygulanması ve yürütülmesi iyileştirilmelidir. Posta hizmetleri piyasasının serbestleştirilmesi için büyük çaba harcanmalıdır. Türkiye kültürel ve görsel-işitsel politika konusunda, özellikle Türkçe dışındaki dillerde yayına izin vererek, mevzuat alanında ilerleme sağlamıştır. Ancak müktesebatla uyum konusunda daha fazla çaba harcanmalıdır ve Türkiye diğer dillerde yayına ilişkin uygulamaya yönelik adımlar atma doğrultusunda teşvik edilmektedir.

Bölgesel politika alanında son İlerleme Raporundan bu yana bazı ilerlemeler kaydedilmiştir, ancak bölgesel politikanın merkezi ve yerel düzeyde uygulanmasını sağlamak için önemli ölçüde çaba harcanması gerekmektedir. Buna uygun kurumların oluşturulması ve yeterli insan ve finans kaynaklarıyla donatılması gerekmektedir. Çevreye ilişkin olarak Türkiye bir dizi alanda sınırlı ilerleme sağlamıştır ve birçok alanda

138

Page 139: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

müktesebatla genel uyum düzeyi düşük kalmıştır. Çevre politikasına ilişkin bütün alanlarda gerek mevzuat, gerekse uygulama açısından daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Tüketicilerin ve sağlığın korunması alanında, esas olarak bir çerçeve yasasının kabulü sonucunda ilerleme sağlanmıştır. Ancak etkili bir denetim rejimi kurulmalıdır ve tüketicilerin yüksek düzeyde korunması için yeterli kaynaklara ihtiyaç vardır. Adalet ve içişleri alanında uyuma yönelik ilk aşamadaki stratejilerin benimsenmesinde Türkiye önemli bir ilerleme sağlamıştır. Birçok alanda, örneğin yasadışı göç ve organize suçla mücadelede işbirliği geliştirilmiştir. Türkiye, halihazırda benimsenmiş durumda olan stratejileri uygulamaya geçirmeli ve hukuki ve kurumsal çerçevesini uyumlaştırma çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Türkiye, AB ile bir geri kabul anlaşmasına yönelik görüşmeleri başlatmalıdır.

Gümrük Birliği başlığı altında beklemekte olan şu konulara öncelik verilmelidir: gümrük kontrol mevzuatı; taklit ve korsan mallar; kültürel mallar ve gümrüklerle ilgili hükümlerin serbest bölgeler üzerindeki uygulamalarını ve ekonomik etkiye sahip gümrük usullerini etkileyecek gümrük-dışı mevzuat. İdari kapasite geliştirilmiştir, ancak Türkiye uyumlaştırılmış mevzuatının tatminkâr bir şekilde uygulanması ve yürütülmesini sağlamak için kurumlar arası işbirliğini, gümrükleme sonrası denetimleri ve sınır kontrollerini güçlendirmeye devam etmelidir.

Türkiye, özellikle Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi alanında uzun süredir bekleyen yükümlülüklerinin bulunduğu dış ilişkiler kapsamında çok sınırlı bir ilerleme kaydetmiştir. İkili anlaşmalar bağlamında Türkiye AB’nin bu türden anlaşmalarının bulunduğu partnerleriyle serbest ticaret anlaşmaları yapma çabalarını sürdürmelidir. Ortak dış ve güvenlik politikası alanında Türkiye büyük ölçüde AB ortak dış ve güvenlik politikasıyla uyumlu konumunu sürdürmüştür. Türkiye ulusal politikalarını ve uygulamalarını AB’nin ortak tutumlarıyla uyumlu olmasını ve bütün yaptırım ve kısıtlayıcı önlemlerin gereğince uygulanmasını sağlamalıdır.

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kabulünün gecikmesi nedeniyle mali kontrol alanında az bir ilerleme sağlanmıştır. Türkiye bu kanunu kabul etmeli, bütçe şeffaflığının ve muhasebe standartlarının iyileştirilmesine ve yeni bütçe kod yapısını uygulamaya odaklanmalıdır.

Birçok alanda uygulama zayıftır. Müktesebatın etkili bir şekilde uygulanması ve yürütülmesini sağlamak için çeşitli alanlardaki idari kapasitenin güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. İdari reform bazı durumlarda, örneğin devlet yardımı ve bölgesel kalkınma alanlarında, yeni kurumların oluşturulmasını gerektirmektedir. Yeni düzenleyici organların kurulduğu durumlarda, bu organların özerklikleri güvence altına alınmalı ve yeterli personel ve mali kaynakla donatılmalıdır.

139

Page 140: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

D. KATILIM ORTAKLIĞI: TOPLU DEĞERLENDİRME

Türkiye’nin Kopenhag kriterleri açısından sağladığı ilerleme ve genel hazırlık durumu yukarıda incelenmiş ve sonuçlar çıkarılmıştır. Bu bölüm Katılım Ortaklığı’nın ortaya koyduğu önceliklerin ne derece yerine getirildiğini kısaca değerlendirmektedir.

Konsey Mayıs 2003’te gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı’nı kabul etmiştir.16 Katılım Ortaklığı’nın amacı, katılım kriterlerini, özellikle siyasi kriterleri yerine getirmelerinde Türk yetkililerine yardımcı olmaktır. Katılım Ortaklığı, başta müktesebatın uygulanması olmak üzere katılıma hazırlıkta öncelikleri ayrıntılı olarak içermekte ve Topluluk fonlarından sağlanacak katılım öncesi yardımın programlanmasına bir temel oluşturmaktır.

Türkiye gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı’nda tanımlanan öncelikleri yerine getirmeye başlamıştır. Genel olarak ilerleme sağlanmıştır, ancak 2003-2004 dönemi için öngörülen görevlerin tamamlanması için büyük çaba harcanması gerekmektedir. Hükümet bu önceliklerden büyük bir bölümü için, bunlarla doğrudan bağlantılı olan projelerin 2003 yılı ulusal programa dahil edilmiş olması nedeniyle, AB yardımından yararlanacaktır (daha fazla ayrıntı için bkz. bu raporda yer alan bölüm A.2.)

Güçlendirmiş siyasi diyalog ve siyasi kriterlerle bağlantılı kısa-vadeli öncelikler konusunda, bunların yerine getirilmesi yönünde önemli ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle, ilgili mevzuatı AB standartlarıyla uyumlu bir duruma getirme amacıyla hukuk alanında istikrarlı bir çaba harcanmıştır. Bazı alanlarda yeni mevzuat getirilmesi gereği doğmuştur. Genel olarak pratikteki uygulama farklılıklar göstermiş ve henüz reformların somut sonuçları alınamamıştır.

Türkiye, Kıbrıs sorununun kapsamlı bir çözüme ulaştırılması için iki topluluğun liderleri arasında varolan doğrudan görüşme sürecine verdiği desteği dile getirmeye devam etmiştir.17 Sınır anlaşmazlıklarının barışçı çözümü konusunda Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerdeki iyileşme devam etmiştir. Güven artırıcı yeni önlemler yürürlüğe koyma çabaları devam etmektedir.

İki uluslararası sözleşme, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi onaylanmıştır. Türkiye bu sözleşmelerle ilgili önemli muhalefet şerhleri koymuştur.

İşkenceye karşı mücadeleyi güçlendirmek amacıyla hukuki mevzuat güçlendirilmiştir. Hükümet işkenceye karşı sıfır tolerans politikası benimsemiştir. Tutukluların avukatlarıyla özel görüşme yapma hakkının güvence altına alınması ve işkence suçlularının cezalandırılması amacıyla gerekli hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Ancak avukatla özel görüşme hakkına her zaman uyulmamıştır. Kolluk kuvvetlerinin insan hakları konusunda eğitilmesi devam etmiş ve yeni adımlar atılmıştır.

İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Bu amaçla Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Kişiler aleyhine açılan davaların çoğu beraatla sonuçlanmıştır. Şiddet içermeyen görüş ifade ettiği için hapse atılan kişilerin durumları ele alınmış ve bazı kişiler salıverilmiştir. Bazı davalara tekrar bakılmış, ancak şu ana kadar pratikte bir 1 6 Türkiye ile Katılım Ortaklığı’nın içerdiği ilkeler, öncelikler, ara hedef ve koşullara ilişkin 19 Mayıs

2003 tarihli, 2003/398/EC sayılı Konsey kararı (OJ L 145, 12.6.2003, s 40).

1 7 Atıfta bulunma kolaylığı açısından Katılım Ortaklığı’ndan alınan alıntılar italikle verilmiştir.140

Page 141: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

sonuç alınamamıştır. Dernek kurma ve toplanma özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların tümü değil ama bazıları kaldırılmıştır. Din özgürlüğü alanında az bir ilerleme olmuştur. Gayrı Müslim cemaatler pratikte ciddi kısıtlamalarla karşı karşıyadır.

Yargının etkinliğini artırmak üzere girişimlerde bulunulmuştur. Bir Adalet Akademisi kurulmuştur. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yetki alanında yeni değişiklik yapılmıştır. Ancak, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yetkileri ve işleyişi hâlâ Avrupa standartları ve uygulamalarıyla uyumlu değildir. Temmuz’da benimsenen reform paketi Milli Güvenlik Kurulu’nun görevleri, yapısı ve işleyişinde önemli değişiklikler yapmıştır.

Türkçe’den başka dillerde radyo ve TV yayınları konusunda yeni hukuki ve düzenleyici önlemler alınmış, ancak bu değişiklikler henüz pratikte bu dillerde yayın yapılması sonucunu doğurmamıştır. Güneydoğu’da olağanüstü hal kaldırılmış, bu, olumlu bir psikolojik etkiye ve güvenlik durumunda iyileşmeye yol açmıştır. Bölgeler arası farklılıkların azaltılmasına yönelik olarak henüz kapsamlı bir yaklaşım bulunmamaktadır ve ülke içinde yerlerinden olmuş insanlar sorununa henüz bir çözüm bulunamamıştır. Ancak Türk tarafı son zamanlarda, uluslararası partnerle birlikte bazı umut verici girişimler başlatmıştır.

Katılım Ortaklığı’nın ekonomik kriterlerle ilgili kısa dönemli öncelikleri kısmen yerine getirilmiştir. Kamu maliyesinin iyileştirilmesine yönelik yapısal reformlar ile maliye ve para politikalarını içeren – hükümetin Mart 2001’de hazırladığı – mali ve ekonomik program IMF gerekleri doğrultusunda uygulanmaya devam etmektedir. Finans sektörünün yeniden yapılanması konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Yeni bankalar kanununun uygulanması bankacılık sektörünün güçlenmesine katkıda bulunmuş, ihtiyati kurallarda iyileşme sağlanmıştır. Merkez Bankası Kanunu, bankanın hükümetten bağımsızlığını güçlendirecek şekilde değiştirilmiştir. Türkiye, mali durumun yıllık bildirimini içeren katılım öncesi mali izleme sürecine katılmaktadır.

Hükümet yapısal tarım reformlarını uygulamaya devam etmektedir. Toprak ve canlı büyükbaş hayvanların kaydına başlanmıştır. Sanayi ve tarım sektörlerinde özelleştirme alanında ilerleme sınırlı olmuştur. Alkollü içecekler ve tütünün üretimi, ithalatı, fiyatlandırılması ve dağıtımı üzerindeki devlet tekeli kaygı konusu olmaya devam etmektedir. Doğrudan yabancı yatırımı kolaylaştırıcı bir yasa yürürlüğe konmuş, ancak henüz somut etkisi görülmemiştir. Vergi tahsilatı sistemindeki iyileştirmelere rağmen kayıt dışı ekonominin boyutlarından kaynaklanan sorunların üzerinden henüz yeterince gelinememiştir.

Her ne kadar Türkiye, üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneğine ilişkin öncelikleri yerine getirmeye başlamışsa da, müktesebatın birçok konusuna ilişkin kısa vadeli öncelikler henüz dikkate değer bir şekilde gerçekleştirilebilmiş değildir. Hizmet verme özgürlüğü, istatistik, sosyal politika ve istihdam, enerji, sanayi politikası, KOBİ’ler, tüketicilerin ve sağlığın korunması, adalet ve içişleri, gümrük birliği ve dış ilişkiler konularında müktesebat kısmen gerçekleştirilmiştir. Sermayenin serbest dolaşımına ilişkin öncelikler büyük ölçüde yerine getirilmiştir.

2003 Katılım Ortaklığı’nda belirlenen orta vadeli öncelikler konusunda Türkiye ekonomik kriterlere ilişkin bazı konularda, sermayenin serbest dolaşımı, vergilendirme, ekonomik ve parasal birlik, enerji, adalet ve içişlerinde çalışmalara başlamıştır.

141

Page 142: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Katılım Ortaklığı’nda öncelikler olarak belirlenen konulardaki ilerleme, bu raporun diğer başlıkları altında, özellikle bölüm B.3: Üyelikten Kaynaklanan Yükümlülükleri Üstelenebilme Yeteneği başlığı altında açıklanmıştır. Gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı, İlerleme Raporu ile aynı yapıyı takip etmektedir.

Gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı, Türkiye’nin 2003-2004 döneminde AB’ye katılım hazırlığına yönelik çalışmalarına rehberlik edecek başlıca araç olmaya devam etmektedir. Katılım Ortaklığı’nın uygulanmaya devam edilmesi gerekmektedir. Ona gerekli siyasi dikkat gösterilmeli ve hukuki ve kurumsal yapılanma gündemini belirlemesinde Türkiye’ye yardımcı olmalıdır.

142

Page 143: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

EKLER

143

Page 144: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Aday Ülkeler Tarafından Onaylanan İnsan Hakları Sözleşmeleri

(Ekim 2003 itibariyle)

Aşağıdaki sözleşme ve protokollere katılım Bulgaristan Romanya Türkiye

ECHR (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi)

1 no.lu Protokol (mülkiyet hakkı)

4 no.lu Protokol (serbest dolaşım ve diğer konular)

6 no.lu Protokol (ölüm cezası) 1

7 no.lu Protokol (aynı suçtan iki kez yargılanmama - ne bis in idem)

Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi

Avrupa Sosyal Şartı Geçerli değil Geçerli değil

Revize Edilmiş Avrupa Sosyal Şartı

Ulusal Azınlıklara Dair Çerçeve Sözleşme

ICCPR (Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme)

ICCPR’ye İlişkin İhtiyari Protokol (bireysel haberleşme hakkı)

ICCPR’ye İlişkin İkinci İhtiyari Protokol (ölüm cezası)

ICESCR (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme)

CAT (İşkenceye Karşı Sözleşme)

CERD (Her Türlü Irk Ayrımının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme)

CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme)

CEDAW’a İlişkin İhtiyari Protokol

CRC (Çocuk Hakları Sözleşmesi)

1 Henüz Avrupa Konseyi’ne bildirilmemiştir.

144

Page 145: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

İstatistiki Veriler

1998 1999 2000 2001 2002

Temel Veriler 1000 kişi

Nüfus (ortalama) 65.157T 66.293T 67.420T 68.529T 69.626T

km²

Toplam Alan 769.604 769.604 769.604 769.604 769.604

Ulusal Hesaplar 1000 Milyon Türk Lirası

Cari fiyatlarla GSYİH 52.224.945 77.415.272 124.583.458 178.412.438 276.002.988

1000 milyon ECU/Euro

Cari fiyatlarla GSYİH 177.8 173.1 216.7 161.8 191.7

ECU/Euro

Kişi başına GSYİH a) cari fiyatlarla 2.800 2.700 3.200 2l400 2.800

Bir önceki yıla göre (%) değişim

Sabit fiyatlarla GSYİH (ulusal para birimi) 3,1 -4,7 7,4 -7,5 7,8

İstihdam artışı 2,4 2,5 -3,8 -1,0 :

İşgücü verimliliği artışı : : : -6,5 7,6

Birim başına işgücü maliyeti artışı : : : -4,6 :

Satın alma gücü standartlarına göre

Kişi başına GSYİH a) cari fiyatlarla 6.100 5.600 5.700 5.200 5.500

AB –15 ortalaması (%)

SGP (1) olarak Kişi başına GSYİH a) cari fiyatlarla 30 26 25 22 23

İşgücü verimliliği (SGP olarak kişi başına GSYİH) 37,8 33,4 34,1 31,8 36,3

Üretim Yapısı Brüt katma değer (%) (b)

- Tarım 16,5 14,5 13,6 11,3 11,5

-Sanayi (inşaat hariç) 21,7 22,0 22,6 24,2 24,5

- İnşaat 5,7 5,3 5,0 4,9 4,0

- Hizmetler 56,2 58,2 58,8 59,7 60,0

Harcama Yapısı GSYİH’ye oranı (%)

- Nihai tüketim harcamaları 81,9 87,4 85,6 86,3 80,7

- Hane halkı ve NPISH 69,2 72,3 71,5 72,0 66,7

- Genel kamu harcamaları 12,7 15,2 14,1 14,2 14,0

- Gayri safi sabit sermaye 24,6 21,9 22,4 18,2 16,7

- Stok değişimi (c) -0,4 1,5 2,2 -1,4 4,7

- Mal ve hizmet ihracatı 24,3 23,2 24,1 33,7 28,8

145

Page 146: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

- Mal ve hizmet ithalatı 27,9 26,9 31,5 31,3 30,5

(1) SGP = Satın alma Gücü Paritesi

146

Page 147: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1998 1999 2000 2001 2002

Enflasyon Oranı Bir önceki yıla göre değişim (%)

Tüketici fiyat endeksi (c) 84.6 64.9 54.9 54.4 45.0

Ödemeler dengesi ECU/Euro (Milyon)

-Cari işlemler 1.770 -1.276 -10.631 3.792 -1.566 (g)

-Ticaret dengesi -12.684 -9.837 -24.263 -5.066 :

Mal ihracatı 27.848 27.062 33.262 38.385 :

Mal ithalatı 40.532 36.899 57.525 43.451 :

-Net hizmetler 12.007 7.024 12.308 10.194 :

-Net gelir -2.663 -3.319 -4.333 -5.583 :

-Net cari transferler 5.108 4.856 5.657 4.246 :

- Kamu transferleri 142 340 232 231 :

- Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (net) giriş 838 763 1.064 3.647 1.097 (g)

Kamu finansmanı GSYİH’ye oranı (%)

Genel kamu açık/fazlası -12,0 -19,0 -6,0 -28,0 -10,0p

Genel kamu borçları 50,0 67,0 58,0 105,0 95,0p

Mali Göstergeler GSYİH’ye oranı (%)

Ekonominin brüt dış borcu 39,4 47,5 48,3 68,9 :

İhracata oranı (%)

Ekonominin brüt dış borcu 161,7 204,8 201,0 204,4 :

Parasal büyüklükler (d) ECU/Euro (1000 Milyon)

- M1 7.0 8.6 12.1 9.0 9.7

- M2 55.3 74.5 91.1 83.9 82.3

- M3 56.9 76.1 93.7 85.7 86.2

Toplam kredi (d) 30.8 30.7 44.1 26.9 20.8

Kısa vadeli ortalama faiz oranları Yıllık (%)

- Günlük faiz oranı 74,6 73,5 56,7 89,7 49,5

- Borçlanma faiz oranı 79,5 86,1 51,2 78,7 53,6

- Mevduat faiz oranı 80,1 78,4 47,1 74,6 50,4

ECU/EUR döviz kurları (1ECU/Euro=… Türk Lirası )

- Dönem ortalaması 293.736 447.237 574.816 1.102.430 1.439.680

- Dönem sonu 365.748 544.641 624.267 1.269.500 1.738.000

147

Page 148: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1994=100

- Efektif döviz kuru endeksi 15,4 9,9 7,1 3,8 2,8

Rezervler ECU/Euro (Milyon)

-Rezervler (altın dahil) 17.879 24.280 25.077 22.652 26.744

-Rezervler (altın hariç) 16.941 23.225 23.986 21.483 25.562

Dış Ticaret ECU/Euro (Milyon)

Ticaret dengesi -17.019 -13.387 -29.262 -11.172 -15.239

İhracat 24.130 24.964 30.182 35.071 37.864

İthalat 41.149 38.351 59.444 46.243 53.103

Önceki yıl = 100

Ticaret oranları 100.0 98.8 91.4 97.7 99.4

Toplam içindeki pay (%)

AB-15’e ihracat 50.0 54.0 52.2 51.4 51.5

AB-15’den ithalat 52.4 52.6 48.8 44.2 45.5

148

Page 149: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1998 1999 2000 2001 2002

Nüfus Her 1000 kişide

Doğal büyüme oranı 16,0T 15,5T 15,1T 14,6T 14,2T

Net göç oranı (düzeltmeler dahil) 1,5T 1,5T 1,5T 1,5T 1,4T

Her 1000 canlı doğumda

Bebek ölüm oranı 44,7T 43,3T 41,9T 40,6T 39,4T

Ortalama yaşam süresi: Doğumda

Erkekler: 65,4T 65,6T 65,8T 66T 66,2T

Kadınlar: 69,9T 70,2T 70,4T 70,6T 70,9T

İşgücü Piyasası (İşgücü Anketi) (e) Nüfusu oranı (%)

Ekonomik faaliyet oranı (15-64) 54,9 55,4 51,8 51,3 51,5

İstihdam oranı (15-64), toplam 51,1 51,0 48,2 46,8 45,8

İstihdam oranı (15-64), erkek 74,1 72,8 71,0 68,4 66,0

İstihdam oranı (15-64), kadın 27,9 29,1 25,3 25,0 25,6

Aynı yaş grubundan toplam nüfusa oranı (%)

Yaşlı çalışanların istihdam oranı (55-64) 40,4 40,6 35,4 34,7 34,1

NACE sınıflamasına göre ortalama istihdam Toplam içinde oranı

- Tarım ve ormancılık 40,5 41,5 34,5 35,4 33,2

- Sanayi (inşaat hariç) 17,5 16,8 18,2 18,3 19,2

- İnşaat 6,2 6,1 6,4 5,3 4,6

- Hizmetler 35,9 35,8 40,9 41,0 43,0

İşgücüne oranı (%)

İşsizlik oranı, toplam 6,8 7,7 6,6 8,5 10,4

İşsizlik oranı, erkekler 6,8 7,7 6,6 8,8 10,7

İşsizlik oranı, kadınlar 6,9 7,5 6,5 7,9 9,4

25 yaşın altında işsizlik oranı 14,2 15,3 13,2 16,6 19,5

Uzun vadeli işsizlik oranı 2,7 2,1 1,4 2,4 3,0

Toplumsal kaynaşma En üst beşte birlik kesimin en alt beşte birlik kesime oranı

Gelir dağılımında eşitsizlik : : : : :

18-24 yaş nüfusa oranı (%)

Okulun erken terk edilmesi : : : : :

149

Page 150: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

0-65 yaş nüfusa oranı (%)

İşsiz hane halkı nüfusu (0-65 yaş arası kişiler) : : : : :

Yaşam Standardı Her 1000 kişi başına

Araba sayısı 58,9 61,4 65,5 66,1 66,1

Ana telefon hatları 260,3 272,3 272,6 275,5 271,7

Cep telefonu hizmetleri abone sayısı 51,9 114,1 221,9 284,2 298,5

Altyapı 1000 km² başına km

Demiryolu ağı 11,2 11,3 11,3 11,3 11,3

Km

Otoyollarının uzunluğu 1,726 1,749 1,773 1,851 1,851

Sanayi ve Tarım Önceki yıl =100

Sanayi üretimi miktarı endeksleri 101,3 96,2 106,1 91,3 109,5

Brüt tarım üretimi miktar endeksleri 110,6 94,7 104,2 93,3 108,5

150

Page 151: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

1998 1999 2000 2001 2002

Yenilikçilik ve Araştırma GSYİH’ye oranı (%)

İnsan Kaynaklarına harcama (eğitim için yapılan kamu harcaması)

3,00 4,00 3,46 : :

GSYİH’ye oranı (%)

Araştırma ve Geliştirmeye yapılan gayrı safi yurtiçi harcama

0,5 0,6 : : :

1000 kişi başına

İnternet erişim seviyesi – hane sayısı : : : : :

Çevre Kişi başına CO2 eşdeğeri

Toplam sera gazı emisyonları 139ps 144ps 153ps : :

GSYİH’de 1000 Euro başına Kg petrol eşdeğeri

Ekonominin enerji yoğunluğu 413,8 488,4 494,9 : :

Toplam elektrik tüketimine oranı (%)

Yenilenebilir enerjinin payı 37,3 29,5 24,3 : :

Toplam yük ulaşımına oranı (%)

Yük taşımacılığında modal bölünme 94,8 94,8 94,3 95,3 :

P=Geçici Rakamlar

T=Tahmini veriler

s=EUROSTAT tahminleri

a) Rakamlar, Ulusal Hesaplarda yer alan nüfus rakamları kullanılarak hesaplanmıştır ve nüfus istatistiklerinde kullanılanlardan farklılık gösterebilir.

b) Veriler ISIC Rev, 2’ye göredir

c) Türkiye için, ara HICP’lere tam olarak uymayan ulusal tüketici fiyat endeksi verilmiştir.

d) 2002 için, Kasım sonu değeri

e) İkinci çeyrek araştırması

f) 2001 ve 2002 verileri geçicidir, 2000 yılına ait veriler, 2000 yılı nüfus sayımı geçici verilerinden hesaplanmıştır.

g) Kaynak: Merkez Bankası İnternet sayfası

Metodolojik Notlar

Mali Göstergeler

Kamu maliyesi: Genel kamu açığı/fazlası, ulusal hesaplara ilişkin olarak ESA95 sisteminin konsolide genel net kamu borcu/alacağına (EDP B,9) tekabül etmektedir. Genel kamu borcu, yıl sonu nominal değer üzerinden konsolide brüt borç olarak tanımlanmıştır.

151

Page 152: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Brüt yabancı borç: bütün ekonomiye ilişkindir ve gerek kısa, gerekse uzun vadeli borçları kapsamakta, ancak hisse senedi yatırımları ve para piyasası unsurlarını kapsamamaktadır. Mevcut borç stoku için OECD, GSYİH için ise Eurostat kaynak olarak alınmıştır. Brüt dış borcun ihracata oranı için, ulusal hesaplamalardaki mal ve hizmet ihracatı tanımı kullanılmaktadır (Kaynak: Eurostat).

Parasal büyüklükler: Eurostat’a bildirildiği üzere, yıl sonu stok verileridir. Genel olarak M1, tedavülde olan kağıt ve madeni paralar ile vadesiz banka mevduatlarını ifade eder. M2, M1 artı tasarruf mevduatları ve bankalardan diğer kısa vadeli alacakları ( Türkiye’de M2Y rakamlarına tekabül eden) ifade eder. M3, M2 artı daha az likit ya da daha uzun vadeli (Türkiye’de M3Y rakamlarına tekabül eder) plasmanları ifade eder. Toplam kredi yerli parasal mali kurumların, yerli olmayan parasal mali kurumlara verdiği borçları içerir.

Faiz oranları: Yıllık ortalama oranlar, Eurostat’a bildirilen aylık serilere dayandırılmıştır. Kredi faiz oranları, bankalar tarafından işletmelere verilen bir yılın üzerindeki kredilerin faiz oranlarıdır. Mevduat faiz oranları, vadesi bir yılı aşmayan banka mevduat faiz oranlarıdır. Günlük faiz oranları, gecelik İnterbank faiz oranlarıdır.

Döviz kurlar: ECU döviz kurları ECU’nün yerine Euro’nun benimsendiği 1 Ocak 1999 tarihinde DG ECFIN’ye resmen bildirilen oranlardır. Euro döviz kurları Avrupa Merkez Bankası’nın referans oranlarıdır. Efektif döviz kuru endeksi (nominal), Eurostat’a bildirildiği gibi, başlıca ticari ortaklara göre ağırlıklandırılmıştır.

Rezerv varlıklar: Eurostat’a bildirilen yıl sonu stok verileridir. Bu varlıklar, Merkez Bankalarının altın ve döviz varlıkları, Özel Çekme Hakları, uluslararası Para Fonu rezerv pozisyonları ve ülkede yerleşik olmayanlardan diğer alacakların toplamı olarak tanımlanmıştır. Altın, yıl sonu piyasa fiyatından hesaplanmaktadır.

Dış Ticaret

İthalat ve ihracat (cari fiyatlarla): Veriler “özel ticaret” sistemine dayandırılmakta olup, dış ticaret, ülkenin gümrük sınırlarını geçen mallarından oluşmaktadır. Dış ticaret cirosu değeri, malların Pazar değeri ile ek maliyetleri (taşımacılık, sigorta, vs.) içerir.

Ticari Sınıflandırma: Mal ticareti akımlarında, Birleşik Nomenklatür (CN) mal sınıflandırması kullanılmalıdır.

FOB: Gümrük sınırına kadar taşıma masraflarının tamamının satıcıya ait olduğu anlamına gelmektedir. CIF, ek masrafların alıcıya ait olduğunu belirtir.

İhracat CIF, ithalat FOB olarak hesaplanır.

AB-15 ithalat ve ihracat: Türkiye Cumhuriyeti tarafından açıklanan veriler.

İşgücü Piyasası

Ekonomik faaliyet oranı (ILO Metodolojisi): İşgücünün 15-64 yaş arası nüfusa oranı. Bu oran, İLO’nun aşağıdaki tanım ve tavsiyeleri çerçevesinde Hane halkı İşgücü Anketleri verilerine göre hesaplanmıştır.

İşgücü: Aşağıda belirtilen ILO tanımlarına göre istihdam edilmiş kişiler ve işsiz kişiler.

İstihdam edilmiş kişiler: Referans döneminde, ücretli, girişimci, kooperatif üyesi olarak veya aile çalışanlarına katkı için, maaş veya bir ücret veya herhangi başka bir gelir karşılığı en az 1 saat çalışmış 15-64 yaş arasındaki tüm kişiler. Silahlı kuvvetler personeli (kışlalarda ikamet edenler hariç) ve analık izninde olan kadınlar da bu kategoriye dahil edilmişlerdir.

İşsizler: İLO’nun işsiz tanımının bütün şartlarına uyan 15 yaş üstü herkes: (i) işi olmayan; (ii) aktif bir şekilde iş aramayan; (iii) en az 2 hafta sonra çalışmaya başlayacak olanlar.

İşsizlik oranı (ILO metodolojisine göre): Toplam işgücü içindeki işsizlik oranı. Bu oran, İLO’nun tanım ve tavsiyeleri çerçevesinde İşgücü Anketi Verilerine göre hesaplanmıştır (ILO’nun yukarıdaki tanımlamalarına bakınız).

152

Page 153: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

NACE sınıflandırmasına göre ortalama istihdam: Bu gösterge, ILO’nun tanım ve tavsiyelerine dayanılarak oluşturulmuştur.

Türkiye’de İşgücü Anketi henüz AB’ninkiyle uyumlaştırılmamıştır.

Kaynak: Uzun vadeli işsizlik oranı: Eurostat; İşsizlik oranı – toplam, erkekler, kadınlar: 1998-1999 ulusal İşgücü Anketi, 2000-2002 Eurostat, bütün diğer göstergeler: Ulusal İşgücü Anketi.

Yaşam standardı

Araba sayısı: Söz konusu araçlar, binek arabalarıdır, yani yolcu taşımacılığına yönelik ve en fazla 9 kişinin taşınabileceği (sürücü dahil) motorlu araçlardır (motosikletler hariç).

Bu çerçevede “binek araba” ifadesi, mikro-arabaları (sürmek için ehliyet gerekmeyen), 10 kişiden az yeri olması kaydıyla, taksileri ve kiralık arabaları içerir. Pikaplar da bu kategoriye dahil edilebilir.

Telefon abone sayısı: Mobil ve el telefonu abonelerini içermemektedir.

Altyapı

Demiryolu ağı: Belirli bir bölgedeki tüm demiryolları. Bu tanım üzerinde tekerlekli vagon taşısa dahi, kara ve su yolunu (örneğin vagon taşıyıcı treyler veya feribotlar) kapsamamaktadır. Sadece turistik amaçla sezonda kullanılan hatlar, demiryolu ağına dahil değildir; aynı şekilde madenlere, ormanlara veya diğer sanayi ve tarımsal işletmelere hizmet vermek için inşa edilmiş ve kamu hizmetine açık olmayan demir yolları da bu ağa dahil değildir. Veriler, demir yollarının inşa edilmiş uzunluğunu dikkate almaktadır.

Otoyol uzunluğu: Özellikle motorlu taşıt trafiğine yönelik olarak tasarımlanmış ve inşa edilmiş karayoludur. Yola sınır olan mülkiyetlere hizmet vermez ve:

(a) (özel noktalar veya geçici durumlar dışında) bir bantla ya da zaman zaman başka bir şekilde trafiğin iki yönü için ayrı şeritlere bölünmüştür;

(b) Başka bir karayolu, demir yolu, tramvay yolu veya yaya yoluyla zemin kesişmesi yoktur;

(c) Özellikle otoyol olarak işaretlenmiş ve belirli karayolu motorlu araç kategorileri için ayrılmıştır.

Otoyol giriş ve çıkış şeritleri de, sinyal tabelalarının yeri dikkate alınmaksızın dahil edilmiştir. Şehir içi otoyollar da dahil edilmiştir.

Sanayi ve tarım

Sanayi üretim miktar endeksleri: Sınai üretim, madencilik, imalat faaliyetleri ve elektrik, gaz, buhar ve su arzını kapsamaktadır (ISIC Rev.3’ün C, D ve E bölümlerinin sınıflandırmasına göre).

Brüt tarım üretim miktar endeksleri: 1993’ün sabit fiyatlarıyla hesaplanmıştır. Üç aylık endeksler, bir önceki üç aylık dönem baz alınarak oluşturulmuştur.

Yenilikçilik ve araştırma

Eğitime yapılan toplam kamu harcaması: Eğitim kuruluşlarına yapılan doğrudan kamu harcamalarını, diğer özel kuruluşlara eğitim konularında sağlanan devlet sübvansiyonunu (örneğin çıraklık programları yürüten şirketlere ya da işgücü piyasası kuruluşlarına sağlanan devlet sübvansiyonu) ve burs olarak ya da okul harçları ve öğrencinin geçim harcamalarına yönelik kredi olarak hanelere verilen devlet sübvansiyonunu içerir. Eğitim kuruluşları, bireylere eğitsel hizmetler ya da eğitimle bağlantılı hizmetler veren kuruluşları ve diğer eğitim kuruluşlarını tanımlamaktadır.

Veriler UNESCO-OECD-EUROSTAT’ın eğitim finansmanı konusundaki ortak veri toplama (UOE) anketlerinden alınmıştır.

153

Page 154: Aibb.gov.tr/sites/Avrupa-Birligi/Documents/TrveABarasinda... · Web viewA. Giriş 5 1. Önsöz 5 2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler 6 Ortaklık Anlaşması kapsamında, ikili

Ar-Ge’ye yapılan brüt yurtiçi harcama (GERD): Ticari kuruluşların Ar-Ge (BERD), Yüksek Öğrenim kurumlarının Ar-Ge (HERD), kamu kuruluşlarının Ar-Ge (GOVERD) ve Kâr Amacı Gütmeyen Özel Kuruluşların Ar-Ge (PNRD) harcamalarından oluşmaktadır.

Ayrıntılar için lütfen bkz. Eurostat İnternet sitesinin aşağıdaki linkleri:

http://europa,eu,int/newcronos/suite/info/notmeth/en/theme1/strind/innore_exp,htm

Hanelerin İnternet erişimi: Hane anketleri (telefonla yapılan görüşmeler) aracılığıyla toplanan, İnternet erişimine sahip hanelerin yüzdesine ilişkin yıllık veriler.

Çevre

Toplam sera gazı emisyonları: Bu gösterge sera gazlarının antropogenik emisyonunu belirtmektedir. Bu gazlar, Küresel ısınma potansiyellerine (GWP) göre ağırlıklandırılan, karbon dioksit (CO2), azot gazı (N2O), metan (CH4) ve üç halokarbonlar, hidroflorokarbon (HFCs), perflorokarbon (PFCs) ve sülfür heksaflorid (SF6)’dir. GWP, farklı gazların 100 yıllık bir zaman ufku içinde küresel ısınmaya katkıda bulunma yeteneğini ifade eder. GWP’ler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nden elde edilmiştir. Rakamlar CO2 eşdeğeri olarak verilmiştir.

Ekonominin enerji yoğunluğu: Gayri Safi Yurtiçi Tüketim’in GSYİH’ye bölünmesiyle elde edilir. Gayri Safi Yurtiçi Tüketim kgoe (petrol kg eşdeğeri) ile, GSYİH ise 1000 EUR ile ölçüldüğünden bu oran 1000 EUR başına kgoe olarak ifade edilmektedir.

Daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki Eurostat İnternet sitesi linklerine bakınız.

http://europa,eu,int/newcronos/suite/info/notmeth/en/theme1/strind/enviro_ei,htm

Yenilenebilir enerjinin payı: Yenilenebilir enerjiden üretilmiş elektriğin gayrı safi elektrik tüketimi içindeki payını ifade eder. Yenilenebilir enerji kaynaklardan elde edilen elektrikle, bir yıl içinde hesaplanan gayrı safi elektrik tüketimi arasındaki orandır.

Daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki Eurostat İnternet sitesi linklerine bakınız.

http://europa,eu,int/newcronos/suite/info/notmeth/en/theme1/strind/enviro_ei,htm

Yük taşımacılığında modal bölünme: Toplam yurtiçi yük taşımacılığında (karayolu, demiryolu ve yurtiçi suyolları) karayolunun yüzdesi, ton-km.

Kaynaklar:

Toplam yüzölçümü, dış ticaret, nüfus, yaşam standardı, altyapı, sanayi ve tarım: Ulusal kaynaklar.

Ulusal hesaplar, enflasyon oranı, ödemeler dengesi, kamu maliyesi, mali göstergeler, işgücü piyasası, toplumsal kaynaşma, yenilikçilik ve araştırma, çevre: Eurostat.

154