40
+ + + + + + + + Digraf Yayıncılık Şiir-antoloji Akasya Telaşı Genel Yayın Yönetmeni Dizi Editörü Redaktör: copyright ISBN Kapak Tasarım 1. Basım Baskı-Cilt Digraf irtibat Adres Derya Önder Metin Cengiz Yavuz Özdem Şenol Topcu Digraf Yayıncılık Savaş Çekiç Nisan 2008 Kenan Ofset Tel: İSTANBUL (0505) 412 83 01 (0537) 251 29 31 978-975-9056- 0212-613 3120 Samandıra Cad. Harmanlı Sokak, Özlem Ses Sitesi B Blok No:1 Yakacık, Kartal, İstanbul Şiirden ın bir yayın markasıdır. Digraf’ Akasya Telaşı Derya Önder 1973 doğumlu. 1989-1994 yılları arasında YTU Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde öğrencilik yaptı. Şiirleri ve yazıları milliyet sanat dergisi, ütopiya, kül, düşlük, la poéte travaille, öteki-siz, rüzgâr, üç nokta, sınırda, yaratım gibi dergilerde yayımlandı. öteki-siz şiir “derdi” ve öteki-siz yayınevi'nin kurucularından birisi. İlk şiir kitabı Ceza Defteri (2002) öteki-siz yayınevi'nden çıktı. İstanbul'da yaşıyor

Akasya Telasi_Derya Onder

Embed Size (px)

DESCRIPTION

2008 yilinda cikan ikinci siir kitabim

Citation preview

Page 1: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

Digraf Yayıncılık

Şiir-antoloji

Akasya Telaşı

Genel Yayın Yönetmeni

Dizi Editörü

Redaktör:

copyright

ISBN

Kapak Tasarım

1. Basım

Baskı-Cilt

Digraf irtibat

Adres

Derya Önder

Metin Cengiz

Yavuz Özdem

Şenol Topcu

Digraf Yayıncılık

Savaş Çekiç

Nisan 2008

Kenan Ofset

Tel:

İSTANBUL

(0505) 412 83 01

(0537) 251 29 31

978-975-9056-

0212-613 3120

Samandıra Cad. Harmanlı Sokak,

Özlem Ses Sitesi B Blok No:1

Yakacık, Kartal, İstanbul

Şiirden ın bir yayın markasıdır.Digraf’

Akasya TelaşıDerya Önder

1973 doğumlu. 1989-1994 yılları arasında YTU MimarlıkFakültesi Mimarlık Bölümü’nde öğrencilik yaptı. Şiirleri veyazıları milliyet sanat dergisi, ütopiya, kül, düşlük, la poétetravaille, öteki-siz, rüzgâr, üç nokta, sınırda, yaratım gibidergilerde yayımlandı. öteki-siz şiir “derdi” ve öteki-sizyayınevi'nin kurucularından birisi. İlk şiir kitabı Ceza Defteri(2002) öteki-siz yayınevi'nden çıktı. İstanbul'da yaşıyor

Page 2: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

Derya Önder

Akasya Telaşı

Page 3: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

İçindekiler

saint antuan 09ekim çocuklarına 16ağıt 18fotoğraf 20yoksayım 22harflerin kuyusu 27nefti 28savurkapı 30düşümdü gece 32büyük günaydın 36güneyas 41olmayan 42otuz yaş için 45lirika 46yolculuk 48bahçenin kalbi 50nisâ 52kıymık 53doğuya bakar çünkü üzgün kadınlar 54masal 56rivayet 5817:22 59alaturka 60yabanotu 64kalbim yağmurdan yana 66balkondaki güvercin 70tatavla 71eleni karaindrou için 72tek seferlik ölüm müziği: kandansAkasya telaşı 74

Page 4: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

“ ıhiçbir söz konuşulmad bu yaz. hiçbir isim söylenmedi."

Ingeborg Bachmann

Page 5: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

109

saint antuan

I.

saint antuan'da yorgun bir günahkârdımgeceden kalmıştı uyuyan gözlerimbedenimde diri dokunuşlarınisa kadar ben de gerilmiştim gözlerinin çarmıhınakilise kadınlarına bakıyordumavuç dolusu günahlarıyeni yetme pişmanlıklarıylakucak kucağa oturuyorlardı ahşap sıralarda

sözcükler seçiliyordu itiraflar için'devrik cümleler' diyordu rahip'yorar hayatlarınızıvazgeçin gizli öznelerdendua edin kardeşlerimkadınlarım siz desorulmuş soruları sormayın artıkbir cevap gibi yaşayın hayatınızı’

Page 6: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

1211

ne bağışlatılacak günahlarne yılgın pişmanlıklarhiçbiri için değildi gidişimşarap, ayin ve dua sarhoşluğu

'tanrım şükürler olsun bugün de verdiğin şarabave ağırladığın için bizi evinde’

II.

rahibin yüzünde tanrının gölgesiherkesin ağzında aynı duabir mesih bekleniyordu sankicehenneme dönen hayatlar içinbense yeni bir günah tasarlıyordumşeytan gezdiriyordum dudaklarımda

Page 7: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

1413

genç ve uysaldı rahipsesinde kilisenin kokusu vardıbir cennet umarken eğik başlarbir kadını düşlüyordu belkiya da geçemediği sokakları

ben seni saint antuan'da unutmaya gitmiştimunuttum ve karıştım kalabalığabir akşam daha koşuyordu geceyebirbirine dolaşıyordu ayaklarımkollarımı açıp bir sözcük gibidikilmek istiyordum şiirin tarlasına

Page 8: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

1615

III

çoktan kaybedilmiş bir savaştı aşksen girdin şimdi aşkla aramamecusilerin yaktığı ateşlerdengirdiğim gibi çıktımdirendim hata payı olmayan aşklarahadi beni bir yangına dönüştürnasılsa kutsallığı yitmiş bir mabed bu bedennasılsa bu aşkta yanmayacak kadar semenderim ben

ekim çocuklarına

közlerin üzerinden geçiyor kaza yapan kamyonlardüşlerin üzerinden geceler, çıplak bekleyişleryüzünün yabanlığına benziyor ağaç diplerindeki eğreltiotlarıgittikçe uzaklaştırdığın kendine

belki de hiçbir yerde sayılacak yaşından geçiyorsun şimdiorda mısın, herkesin bir buluta saklandığı göklerdesöylenmiş sözler, vazgeçilmiş sorulardan sonrahesabı ödenmeyecek günlerimizi çalıyorlarsenin beslediğin ateşleri ve benim bekleyişlerimi

Page 9: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

1817

kış gelecek, biliyoruz bunuparmaklarımı kesen ayaz, dudaklarımın yaralı susuşuve uçuklayan kalbim her kavgadan sonrahabercisi bunun... belki de bu, o yaşın seninhükümler giyeceğin tüm davalardan

ikinci kış, ikinci terleyişi soylu bir kısrağınkırgın mısın hâlâ kuşlara yalnız gittikleri içinve geceye, açık bıraktığı için üstünü

dünmüş çatlayışı bir rahmin

sen belki de öfkenin yaşındasıno 'hayırsız çocuk' olmanın

sana kalsın “iki şehrin hikâyesi” ve yarım şişe konyakannem susmaya çağırıyor beni

ağıt

sen gittintuhaf bir rüzgâr sıvazladı sırtımıben kürek seslerinde kaldımtoprağın şıkırtısında

bol ağaçlı bol yaşlı o ormandabir ağaç bir ağaca fısıldadı: “hoş geldi”bir ağaç yürüdü gövdenesarılıp sarılıp gölgesinesusacağımız başkası olmadı

ama açaldılar uzağımızı da

bir akşamüstü getirdiler muştunu(reva mı)

o tuhaf rüzgârla gelenne varsaincitiyor sesimizi(bu da mı reva)

oysa onyedi nisan akşamındabir adam bütün sökükleri dikmiştitemizlemişti yaban otlarınıo akşam ay da vardı

Page 10: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

2019

ta ki bülbülüm gülüne yol verenta ki göğsümün ucunda bir sızıiçimden insan geçtiiçimden nisan geçti

ve ey kisarılıp sarmalanmış her yaraakmaya meyilli, bulaşmayayaranı nereyeyaranı nereye diyemedensenden önce yürüyen suyun yarım

ben yarımzaman yarımay yarım

fotoğraf

ispinoz beslerdi babamahşap kafesinde yalnızlığıniçinde beslerdigidebilme isteğini

bilmezdi annem saçlarımı örerkenelleri yoksa bilesabah akşamsabah akşamneden ispinoz beslerdi babam

daha iyi diyorum buonun seyyad olmasından

kim bilir, çerçevesi olmasasöküp atacaktı belki desokağa bakan camlarıkaçabilme korkusundan

Page 11: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

2221

anladım bir günne ispinozdune yalnızlığı ahşabındüşüp kırılan kalbiydi babamınşıpşıpüstümüze damlayan

atıyorum bak havayakimin önüne düşersekafası kopmuş ispinozodur yaşamda kazanan

sazlığını özleyen ney gibiözlemek bilmez insantut hadi tuuut

yoksayım

döne döne ilerleyen gecenin ucundayızsayıklamalarımızdan oluşan köprünün kıyısındanasıl anlatılır top tüfek olmadan alınan yaranasıl söylenir bir çiçeği solduran derinsizlikyaşam bir top ibrişim yumağı renk renkyaşam ebemkuşağının altında üzgün gelinciklerbir erkeğin bir kadını susarak sevmesindeki sırbir kadının dillenmemiş aşkında çözülen sihiryağmurları topluyorum, yağmurlarını kentlerin yığılmışgüneşlerini topluyorum mavilerin, ellerimiz bir deri bir kemiksızısı taşınır hangi yaşa gitsen eksik sevmelerinsor bana, diyebilirsem söylerim kaç yıldızbir gecede yuvarlanır karanlıktan aydınlığa

Page 12: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

2423

ağzımız köpükler içinde, ağzımızda çiğnenip tükürülmüş aşkçiğnenip tükürülmüş merhabalar, günaydınlar, ne haberlerböyle olmaz biliyorum, ilerlenmez böyle geriaramızda ipince ipler gerili, ipince gözyaşı göllerinasıl dile gelir git denilen sevgililer, varılmamış baharlarsen ben olsak iyi o kadar kalabalık ki acının seyircisiçıplak ayakla geçmek gibi çakıltaşlı bahçeyikana kana batırmak topluiğnelerini diğerinesonra geçip seyretmek bu eşsiz yenilgiyi

döne döne ilerliyoruz, içindeyiz gecenino yüzden aynı yerdeyiz, apsis sıfır, ordinat sıfıryok gerilmiş kanadım, alınmamış öcümsana son kez sormakta beis yok biliyorumbeis'i yoktur bazı kadınlarınkederleri de olmaz kabuksuz kaldıysalarağrı yok içimde, gözlerim kuru, dolanıp durmasabir de keder yöremde…yok benden iyisi…

Page 13: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

2625

ağzımız köpükler içinde, bu neyin köpüğübu hangi mevsime ait gece, sen kimin senisingüle oynaya düşmek var hayata, aşka, acıyagüle oynaya ağlamak ölenin ardındandedim ya düşse düş yalansa yalansöylenmemiş düşleri nasıl yok ederse söylenmiş yalano kadarız… o kadar durgun, alınmış… susuz o kadar

şimdi dinlenmeliyiz gölgesinde büyüttüğümüz ağaçlarıntam da bugün söz etmeliyiz ikimizden, artık sennasıl istersen öyle geçen eylüllerden ekimlerdençocuklar da ölür çocukluklar daaç da bak dünyanın arka penceresindenumuttan yapılma şu çayır çimenşu karanfil, şu gül, şu sen söyledöne döne devrilen karanlığın üstüne düşenşu hayat mı çıkaracak bizi sokağa

gülüyorum.

Page 14: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

2827

harflerin kuyusu

sen yağmuru ne zannederdin kim bilirki sıcak akardı teninden sarısı yitmiş güz akşamlarıtaşkın bir nehirdin de ben mi bakmadım o pencerelerdenbelki de incinirdi gözlerin karşılaştıkça dünyaylabir tarafı yırtık ceketler gibi ya da yıpranmış kol ağızları

sen aşkı ne zannederdin kim bilirboğulurken bir çocuk su kuyusunda

genzinde harflerin hırıltısı

nefti

az geldimazdan geldim dibinin kıyısına

bu pas tutmuş yazma akşamlarındaartık sen yokçıkarıp koyuyorum seni dolaba

gümüş iyi geliyor nedensebir geminin hiç uğramadığı bu limandaiyiyim aslındazamanın salıncağındabir sana bir yarına

bak artık iklimlerden söz eder gibisöz ediyoruz aşktan ve ayrılıktan

Page 15: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

3029

kim bilir hatırlar belkikıyısına yanaşan sandalıbir adamuzun bir yolun nasıl geçildiğini

soğutmak ateşiküle su vermek gülün yerinebeslemek yaniamaçsız bir sarmaşık gibihayata dolanan yalnızlığı

az geldimazdan geldim dibinin kıyısınadurmaya

savurkapı

burası taşkent.çıbanları insan boyuyolları bir avuçkoysam cebime götürsem biraz istanbul'aburdan insanburdan toprakburdan hava

denize benzeyen ovalarında koşsamabbaralarından geçsem usul

ben öyle deniz görmedimdiöyle sancı anadan kızaerimeyen karyol bekleyen kıyımkırma bir acı

Page 16: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

3231

bir kadın bir avuç şeker serpti üzerimekoşup rüyama geldi aynı gecegeride kaldı bildiğim dünya

anladım10400 fitte sıcaklık eksi 58 derece

aşk da böyle dedi mor mihailaşkı biztoprağa gömeriz boy atsın diye

bir dağ cevap verdi içimde:öteki sustu.

düşümdü gece

biz üç kardeştik camlar kırılmadan önceavlusunda ağaç olmayan evlerde büyümüştükuğursuz bir kıştı. belki aralıkzemheri derdi, olaydı annem

görmemiştik daha önce evlere giren bir yağmurkızıl bir aşk. kızıl akşam. büyüyorduk usul usul

taşkın bir kederdi oysa yalandan dua ve gece

Page 17: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

3433

bir şey var, tutunup bırakmayanhem benim hem değilim benöyle ki güz deli gibiçarpıyor akşamlarıma

biraz daha düşünsemdiyebilirim kardeştik. düşümdü gecesonra ayrıldık şehirden

o adres de yitip gitti o sel de

gırtlağında iki ölü bir yaralı. bitti, diyordu küçüğübuz tutmuş göl kıyısında yırtık ev fotoğraflarıöyle hatırlıyorum beynimi zorladıkça

biz hiç tanışmadık belki desavaşa da gitmedikbilmedik nasıl akar, nasıl donar sıcak kanbirdenbire bir sus gibi ellerimiz ağzımızda

susmadık da

Page 18: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

3635

ne zaman devrilse bir ağaçzaman kırmızıya çalsa

biz üç kardeştik. öyleydi. yırtıldı karbon kağıdıvar mıydı çağrılacak bir adımız, bir rengimizbir şey işte. ne bileyim

uyandır beni ey hayat. içimde bir kuyu bulçünkü üç kardeştik biz. öyle hatırlıyorum

büyük günaydın

günaydın turgutgünlerden hafta ortası ve mevsim kış ardılıyoldayız, ilerliyoruz sıcacık bir ömürde, iki kişiyizherkesin unuttuğu sokaklardan geçiyoruzkuşları selamlayarakbalkonlar dışarı sarkmış ve kadınlargeceyi silkeliyor camlardan

günaydın turgut, 'hasan'a da günaydıngünlerin yaban bir geçişi var ömürdenkoşuyoruz yorulmak için yokuş yukarıve bırakmak için kendimizi hayattan aşağıya

Page 19: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

3837

cemal'in sabah kahvaltılarından geliyoruzistanbul boğazımızda bir lokmayakup'a gitmiyoruz kaç yazdırkaç yazdır yemiyoruz elmayı kabuğuylarakı kokuyoruz baştan ayağabaştan ayağa şiiri kuşanıyoruz her geceher sabahtan daha aydınlık geçen bu sabah içinbu güneş için içimize doğurduğunyaşattığın aşk için aşk'tan ötegünaydın turgut,dikkat et kendine

'her pazartesi' o 'büyük saat' çaldığındayeniden başlıyoruz aksak bir makamaminibüsler tıklım tıklımhalk otobüsleri ağır kokuyormetroda sevgili arıyoruz bütün bir şehirbütün bir şehir korkuyoruz depremin gölgesindenyine de akşamları ekmek götürüyoruz evlerimize

Page 20: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

39 40

gökyüzü üstümüze düşüyor her duraktaher binen yolcuyu sen sanıyoruzson durağa gelince anlıyoruzsen bu otobüse hiç binmedin aslındasen durakların yolcusuydun çünkübaşlamamış aşklarınki paslı bir çivi gibi batıyorkanatıyor benliğimizi hatırlattıkların

ve 'dünyanın en güzel arabistanı'na gidiyoruzseni bulmak içinve 'dünyanın en güzel çölü' oluyoruz unutuldukçabirisine saati sormanınYalnızlıkla ne ilgisi olduğunu düşünüyoruzneden bazı adreslerden mektupların hep geri döndüğünüuykusuz kaldıkça anlıyoruz: düşler ırmakları aklın ekinlerinindüşler dökülen yaprakları kalbin, biten aşklar gibi

tütünler hâlâ ıslak ve hâlâ şehirler kaldırılıyor dağlarave o büyük günaydın: 'hep bekleyenlerin günaydını'ylaesirgenmiş bütün zamanlariçilmemiş bütün içkiler kadar günaydıngidişinin on altısında turgut uyar'a...

Page 21: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

4241

güneyas

yaz bu.

hüznün gizemli bahçesi.

oysa sen, senin sesin, gözlerinkabına sığmayan sular gibi.

biliyorum dinecek susuzluğu çiçeklerin.kendi gölgesinde yok olacak erinç.varlık içinde varlıkyokluk içinde aynası kırılacak yazların.

biliyorum.uzun sürer dokunulmuş yerlerin sızısı.bir sabah uyanırız. bir şair ölür.cenazesine gideriz. dünya döner.döndükçe dünya bir şair daha ölür.şairi yaşayan ölü şiirler debuluruz istersek. bahçeye çıkarız.onlarca, yüzlerce. otururuz susarak.

sen oluruz bir gün.bir gün ben ölürüz.

olmayan

ve ölüler gülümsüyorlar yeryüzüne bakıpşenleniyor toprakbir salyangoz, kabuğunda ağırlıyor beni

ah diriler!.. ve çoktan yitirilmiş bellekleri onlarınBir heves uğruna yıkıp geçiyorlar bahçeyiyüzüme bakacak yüzleri olsa ya ağaçlarınbana da yer açılsa toprağın karnında

ah ölüler!.. tenimden koparılmış taze et yığınlarıyoruldum uzanmaktan ırmak boylarınave kaybetmekten girdiğim savaşlarısağaltsın şimdi ruhumu anılarçığlığıma tutunsun kendisini yok eden

Page 22: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

4443

ah ölüler!.. sizin için dinliyorum callas'ıve aralıyorum gövdemi gelişiniz içintoprağın çocuklarını selamlıyorumyazının küçük harfleriniölüyor iç bahçemiz ve ne lütuf ölmesi de ilk yazın

ah uyuyabilsem bir yaprağın ayasındadeğmeden yüzüme dirilerin gürültüsüyaşasam içinizde ey sevgililerimey sakat çocuklarım her biri başka aşktanbaştan başa küflüyüm, baştan başa yalan

duymadığım seslerine açıyorum kulaklarımı müziğingörmediğim renklerine yeryüzünün gözlerimidilimde yırtılmış gecelerin akıp giden sözleriaklım on dokuzundan beri düşmanı kalbiminrahmim öldürülmüş çocuklar mezarlığı

ah ölüler!.. mırıldanışı gibi hastalıklı dudaklarınıslak ve yapışkan dokunuşlarla sarılıyorlar birbirlerinetıkanmış damarlarıyla güz sancılarını bekliyor ölü şehirdoğurmak için kendinden ölümü... saatler geçiyor, dakikalar...tersine akan bir ırmağın sürükleyişi gibi yaban otlarını

ah aldanış!.. taşı taşa çarpan şiddeti suların ve savurgan aşkdağıtıyor her seferinde yüreğin kalelerinibozguna uğruyor benliğin kararlarıuğruna vazgeçilmiş nedenler kalıyor geriye

ve ölüler gülümsüyorlar yeryüzüne bakıpdilleniyor toprak

Page 23: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

4645

otuz yaş için

baharı müjdeliyor çocukların kuşdiliintizarla eğiliyor yaprak yüklü dallar

bir tek güneş kalıyor eskimiş kadifeleri okşayansıyrılıyor geceden gökyüzünün örtüsü

somon rengi bir gülle çiçekleniyor bardakyatağın telaşı ilksonsuza kapatmış gözlerini zaman

kadınlar bahçeye çıkıyorlar yarı uykuluçıplak bileklerinde sedef gürültüsü bileziklerinuğurluyorlar gideni ev yalnızlığıylayalınayak izleri ters dönmüş sıkıntının

otuz yaş birden çoğalıyor tekrarın üzüntüsü

lirika

yabandırbir olur bir daha olmasa

ıslak çimenlerin üstünde bir kadıneyler gönlünütıngır mıngır

işte düşüm! ağrıyan yerlerimden kalankalbini söküp atmışlarla, kalbi sökülmüşlerinbitmeyen kavgasında susan bir masakıyısında aşk. orda.

sen sarı sabırikircikli bakışolmamışı olduracaktıikimizin sıcağı

ben akşama en uzun yoldan gitmeyi severdimeskiden. kimsenin solmadığı odalarda büyütürdümellerimi. yağmur bizim komşumuzdu. sendenbenden onlardan. çoğalan

kimse günahını sevmiyor

Page 24: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

4847

hayata bakardı bizim evimizne zaman bir tabut geçse önümüzdenbütün gece kara rüya, omuz ağrısıbahçede muhakkak bir çiçek ölüsü

sanki yürürken bir şeyi düşürmüşüzhissiyle

....

yolculuk

yokkuşağıyız dünyanınasılıyoruz hayata yumuşak yerlerindenboyuna sevişmeler, enine ayrılıklararanan'larıyız modern masalların:çamur prenses, parmak aşık, çizmeli şairve sihirli kavalıyla zamanınupuzun bir î gibi inceltilmiş o şiirdudak büküyor hayatakoynuna alıyor küs oluşları

durma, kirini sil öğleden sonralarınakşam üstlerini çağır gelsinlernasılsa gideceğiz sıradan akşamlarayine yorgun düşecek bekleyecek gecelerhepimiz bir hayatın katili, bir sevişme artığıyok o pullu kuşların ıslığı aklımızdagideceğiz yokuşun sürdüğü şehirleredua ülkelerinden, tepelerden geçerekvaracağız intiharın billur nehirlerineherkese bir mağara, herkese biraynı ân o aşktan maverada

Page 25: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

5049

yokistan: başkenti düşülkelerininuzak mı, yok mu, ülke mi gerçektenbüyüsü mü yoksa dokunur gibi sanadokunmanın zamana ve sonsuzbir ân gibi başlamanın hayata

vazgeçtim, gidelim

iki kişilik yer bulson kuş kanatlarında

bahçenin kalbi

ne zaman dönüp gelsem bir yalnızlıktansözcükler var görüyorum beni bekleyen

kadınlarsuç işlerler yaşadıkçaoturur konuşurlarbilirler birlikte susmayıağlamayı mesela ölenin ardındanbildikleri gibi bir aşkın bittiğinianlarlar görmeden duymadan bile

işte burdayımdün yanı başımdayarın çok uzakyürüye yürüye geçtiğim yollaryaşasın diye dua edilen çiçekbenimle yine

işte susuyorumkonuşmalar çağındaşu saat susturuyorum dilimi

Page 26: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

5251

gelecekmişsin, severmişsinşiirde olur bunlaryalan söyler iki kelimeyi ayıran boşluk

bahçemi bahçene yaslayan yıkık duvarbahçemi bahçene çağıran rüzgârla birliktegitmiş dün gece

kökünden sökülen bir çiçek gibiyeri boşyeri sancı

nisâ

martılar düşse denize düşerkıvrak bir rüzgâr savurur her şeyi

belki de unutmaktan yapılır aşkunuta unuta derinleşir çizgiler

işte yazgının kesik ellerikanlı parmaklarıyla dokunuyor zamana

ah nisâ!nereye döner insan yalnız kalınca

sen aynanın kırılan parçasıolduğun yeri gösteriyor hayatbaşımı döndürüyor bensiz dönen dünya

uç veriyor sessizlik

yağması bu anıların!

yerle bir şimdi kalbimiki nisan arasında

Page 27: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

53 54

kıymık

varlığın varlığı acıttığı zamanlar vardırbir lâle nedense kış ortasında gelmek ister hayata

taşın taşa çarpa çarpa yaşlandığı sularbir kökün bir kökü ittiği topraklar vardır

ellerin unutmaya başlayınca anlarsınbir aşk da boyanır kana

benim de unutmayı öğrettiğim çiçekler vardır oysalimon ağacı, çürük sardunya, ölecek bir kaktüs

varlığın varlığa varlığını hatırlattığı zamanlardabir kıymık daha batar kalbin karasına

şimdi bilenler söylesinirinden başka ne döker bir yara

doğuya bakar çünkü üzgün kadınlar

çöldeyimgölgesinde kendiminhafızamda bir gazelisli ve kırıkmatemimde dolunayın gözyaşı

kavrulmuş acılar ve eski yağmurlardan sonraacısını nakşeden şairin dizelerindençekip çıkardım hayallerimiardımda medeniyetin oyunlarıgöçebe çadırları ve kervanlarınizlerine sürdüm yüzümü

çöldeyimkaç bin yıllık tarihin sahrasındalekeler topluyorum kumların arasındanbitimsiz bir uzaklık sarıyor zihnimiiçimin gediklerinde can çekişiyordüşürülmüş aşklarot bitmeyen yüreğimde hatıra bozkırlarkıraç şehirlerin kalabalıklarıgürültüsüz yürüyorumuyandırmamak için sevdiğim şehirleri

Page 28: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

55 56

kara gecelerinde hiç görmediğimçölü özledimsöktüm çadırlarını içimdengeç vakit… git!izler benim bulutsu gölgemnereye çöreklense acınerde olsa alır yanık kokusunubilir içinde çöl biten yürekleri

çöldeyimgölgesinde kendiminhafızamda bir gazelisli ve kırıkmatemimde dolunayın gözyaşı

doğuya bakar çünkü üzgün kadınlar

masal

bir vardımbir yok

kalbinden kan damlayan her şeye hayrandımyaşamak demekti bu

aştım uzaklığını dağların"bin beyaz turna" koydum resmin adınıdökük bir ev, yıkık bir masa

yüklendikçe yüklendimalnımın damarlarına

Page 29: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

57 58

bir de baktımtellal olmuş sevgilimdünyaya şarkı söylüyorben uyurken

uyudum uyandımaçtım yüreğimi sahraya

ben söyledim o yazdıo yazdı ben okudum

kırıldım yasırçaymışım…

rivayet

avcılar sokağıyla daha iyi avcılar sokağıbirbirine bakarkardeştir herkesorda başlar orda bitmeyen her şey

bir adam bir kadınıtanır nerede görse

bir adam bir kadınayaprak düşer gibi

bir adam bir kadındaengellerin olmadığı yer

bir adam bir kadındanusulca geçer sadece

bir adam ve bir kadınkarşılaşmamış komşuları gibigöğdelenleriniçinden geçerler deuğramazlar birbirlerine

bir adam ve bir kadınayak izlerinden kalan geriye

Page 30: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

59 60

17:22

beklerim çalsın akşamın zilleri, açılsın semaya kalbimpür telaş koşayım odadan odaya, ne gam!

aklımın çarşısında incik boncuk, göz sürmesi, maskaravarsın ben kadın oldum diye sevinsin dünya

boynumda mercandan kolye, alnımda el yazısı bir adamınşurdan alıp şuraya koysam kendimi, kime ne!

ben bilirim ne zaman çalıp kaçar çocuklar zillerimine zaman avluya bakan bir pencere olur yüzüm

bir yalan nasıl sırıtır dişlerin arasındandokununca büyütecek el kimdedir, nicedir…

alaturka

uzaklara sürdüğümüz atların ardındangöçebeler de çadırlarını toplayıp gittiler

yeni bir mevsimin eşiğindeyiz şimdi

dokunamadan geçip giden kışgölgesini kuytusunda saklayan ben

içimizden yeni bir iç çıkarmanınyaralı bir kuşa yuva olmanın sevincindeyiz

Page 31: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

61 62

uzaklara sürdüğümüz atların ardındaniplik olup dizilen gözyaşlarımız kurudu

sabah yola düşecek kadar aşığız uzaklarakaranlıktan korkmadan ve seğirterek gözlerimiziyeni olmayandan bir yeniâşık olmayandan bir aşk ister gibi

istedik doğunun getirdiği ne varsaistedik gelmeyecek olanları da

içimizde gri, köhne bir evçatısından akıp duruyor olmayan gece

“ah sevgilim” diyor, içimde bir sıkıntı var bu gecesanki toprağın nemi bulaşacak tenimesanki ıhlamur içsem yumuşayacak içimellerim yeniden bilecek dokunmayıyeniden bileceğiz ölümden dönülüp gelinen hayat nerededirkuşkunun çiçekleri nasıl açarkim sular onları yediveren olsun diye

Page 32: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

63 64

“ah sevgilim” diyordilimde tırpanlanmış sözcükler varsen varsın, bir yoksun, varsın belkihangi yaşın telaşında hep uzakta açan çiçekler

sonra şarkılar var, dinlesem kan oturacak gözlerime

biliyorum yaban bizim çocuğumuzdurbiz yıkılmış köprüsüyüz uzaklararasının

yabanotu

pınar'a'boş ev'in anısına,

bugün tabelasını kaldırdım boş ev'in

kim bilebilirdi oysabizden iyi sessizliği

“gitmek kolay değil' yazan tabelasını boş ev'inbugün kaldırdım

iz bırakmayan gidiş olmazdı çünkü

benim büyüyor sandığımyabanotuymuş meğer

yine de kesmedim suyunuvarsın kan gövdeyi götürürkenve hep dikenler içinde sevişirken bizyabanotu büyüsün evimizde

söz'ü düşer nasılsa bilgeliğin

Page 33: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

65 66

tabelasını diyorum kaldırdım“gitmek kolay değil” yazan evinsen sırtında kocaman bir hayatlaçıkarken kapıdanyine de sızamadı içeri yokluk

kalbimin çukurunda diyorumters dönmüş diyorumbir kaplumbağa gibisin

dokunamam

kalbim yağmurdan yana

annehüznümü de sen mi doğurdun

I.

gece bittiyorgun düştü kollarına günün sabahüstümde çivit mavi gökaynada kaldı yüzümüzgünüm

aynı yerden kanatıyor kaç keredir aynı bıçakaynı yerde bastırıyor aynı apansız yağmurkalbim taş baskı bir kitap...kalbim taş!.. kalbim baskı!..kalbim!.. yana yağmurdan...

Page 34: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

67 68

oysa daha dün,uzun yaz akşamlarından söz ediyordukkiren toplamaya giden kadınlardan,ıslak ot kokusundaki tazeliktenve bir yaranın nasıl yayıldığından...oysa henüz gitmemiştik sarımadam çaybahçesi'neoysa bitti gecegeri döndü sözyıkıldı içimin kondu'ları'her on yılda bir' mi diyordu lady lazarusçekip çıkarmalı acıyı içindensöker gibi topraktan bir ağacı

gece bittişiirin dışında kaldı hayatnasıl da yineliyor her şey kendiniöğrendik: yalancıdır aynalarçoğaltırlar yalnızlığıacı kir tutmaz

bunu da öğrendikgördük ayağı kesik adamın damarlarını

Page 35: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

69 70

II.

gece bittiüşüdü cam... öldü kuş...kanadında kaldı hayatın buğususoruyorum kendime: sabır benim neremdeneremde herkesin üzdüğü çocukkalbim kış uykusunda bir düşkalbim kış... kalbim düş...kalbim... ömrümün yarası...

gece bitti...

içinden geçen her rüzgâra yüz sürenbir tül sessizliği gibi kalacak bu aşk

gece bitti...

balkondaki güvercin

denizler burda, deniz gemilerigemi kaptanları, çocuklardeli gibi rüzgar yiyiprüzgar içen açbabalar

anlaşılır kılmak için zamanısaatimi asıyorum çamaşır iplerinehep gidişin damlıyor yollarayıkanınca çeken bir şey değil buya da çözülürken dolaşan örgü yumağı

bir ayağı yerde, yarılıp düşsek içinebir ayağı yolda, ama yol hazır değil

balkonu balkongüvercini güvercin yapanrüyada boşalan fren ve çarptığım ağaçne kadar uzak ona, bana, buraya

biz beklemeyi seçtikinsan güvercinlerinin çığlığınıyeraltı balkonlarında

ama bir ses kırıntısıkorkutup kaçırdıgüvercini de balkonu da!

Page 36: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

71 72

tatavla

kül de yanınca ne kalacak geriyeharf harf eskitilmiş ömürler mikaçıp saklandığımız o ev mibakıp da gülecek halimize

yokuşlarında çemberlerin sürüldüğü o yergümüş palyaçolar mı saklayacak parklarındaevli kederli ve taşkın gülüşleriylerum kadınlar mı anlatacak türkçe acılarımızıaheste sinerken yangının kokusu tatavla'ya

sonumuz olacaktı geceye taşan nehirisli bir gökyüzü taşıyacaktım sana, dumanlı bir sevişhiç öpmemiş gibi öpecektim, bir daha yanar gibiacıyan yerlerinden başlayacaktım ağlamaya

akarca yokuşu'nda salyalı bir köpekhavai fişeklerine bakıp gülümseyecekense kökünden ısıracaktı hayatıhiçbir şeyin olmasamkuruyup kalacaktım lacivert balkonlarda

ilmeği kaçırılmış bir aşkınikindi yorgunluğu çöküyorgünbatımının hiç gelmediği bu evezamana tutunarak ilerliyor akşamlarmühürlüyor tenimi gidişlerin zenginliği

kül de yanınca ne kalacak geriye

eleni karaindrou içintek seferlik ölüm müziği: kandans

ağır ağır sürüklenen zaman yol alıyor parmak ucundahırpalanmış gecenin üzerinden geçiyor ayaklarartık genç değil yalnızlık, biliniyoryeri değişmeyen her şey delili bunun

oysa öğrendim yangın çıkarmayıbiliyorum: ne zaman kanın artığıdır kızılne zaman bordoya dönüşür cesaretsiz kırmızırenksiz bir yaprak olabilir mi düşürdüğümişte başlıyor kandans:-bu dansı bana lütfeder misiniz?(yoksa vaz mı geçmeliyim gökcismi olmaktan)

tavandan sarkan ağlarıyla gurur duyuyor örümcekler

Page 37: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

7473

kandans başladı:söküğünü dikemeyen terziprovada sabırsız bir müşteri aynı zamandageleceği biçiyor hazır kalıplarla-kim teyellemiş sizi banahep kanatan iğne olmuş acı

kandans başlayıncane'yi yazacağını bilmiyor tarih

akasya telaşı

yaz geleceksonsuz gürültüsü dinecek kalplerin

acımasız bir kışın ardındangülümseyecek sokağa çıkan çocuk

biz, daha çok diyorduk avluyu dolaşan güneşin eve girmesinehenüz geç değil, kalbi üstünde taş kalmamış kadınlar için

ama şimdiüzgün ağaçlarının altında toprağa değerken ayaklarımbiliyorum, zaman keser incelmiş yerlerinden bir aşkıve tepinmek dünyanın üzerinde mızıkçı çocuklar gibi, nafile

Page 38: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

75

o yüzden anlıyorum cama düşen akasyanın telaşınıburkmuyor içimi artık yıkık duvar, savruk nehir

kalmanın da gitmeye eş olduğunu bilenler içinsarıdan çoktan geçmiş evlerin uykusuz sabahları içinartık hatırlanmaktan yorulmuş anıların cânı içinkâr etmez sabır, efsunsuz aşk,Armağan edilen baykuşun hakkı için

bozduğum yeminlerin tümünden çektiğim ellerimişimdi bir kez daha uzağa sürebilmek içintopluyorum senin denizlerine döktüğüm ağlarımı

biraz da huysuz bir toprakta büyüdüm diyeishak paşa sarayı'na karşı ağladım diyeannem üşüyen yerlerimi buza bağladı diye

bekliyorum buradaher şeyin her şeye karşılık geldiği yerdedilimde tüyden hafif sözcüklerle.

gelsingelsin ve dökecekse döksün âh'ını üstüme diye

gelsinbaşka türlüsü yok

bekliyorumtelaşlı bir akasyanın gölgesinde.

76

Page 39: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

Page 40: Akasya Telasi_Derya Onder

+ +

+ +

+ +

+ +

76