Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Aylık Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Kasım 2007
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dininin üzerinde sabit eyle!”
(Bir Hadis)
(Bir Ayet)
Tezhip: Betül OKKA
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
“Onlara Allah’ın günlerini hatırlat/ Allah’ın günleriyle öğüt ver. Doğrusu bunda çokça
sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır.”
İbrahim Suresi, 5. Ayet
Tirmizi, Daavat, 3522
Musa Tektaş
Kâinat dört mevsim yaşıyor. Küçük dünya olan insan hayatının bölümleri de dört mevsim geçiriyor. Küçük bir bebek; dünyaya gözlerini açtığında cennet ko-kusuyla, melek simasıyla, çiçeklerden daha taze ve zarif haliyle sanki bir ilkbahar müjdesi. İlk gençlik yılları ve heyecanları yazın hareketliliğini getiriyor akla. Orta yaş ve ilerisi sonbahar. Yaprak dökümü başlıyor artık. Saçlara düşen aklar kış belirtileri ve kar taneleri. Her yaş kendi içinde güzel ve kendi mevsimine özel. Yeter ki kıymeti bilinsin. Yeter ki hak ettiği gibi değerlendirilsin.
Şu anda sonbahar mevsimini yaşıyoruz. Kış kapıyı çalacak. Davet etmesek de gelecek. Kış mevsimi ilk bakışta yalnızlık, soğukluk ve hüzün hissi verir insana. Fakat sevenlerimiz de çoktur. Soğuk havalarda evde oturmak, sobanın veya şö-minenin karşısında sıcak bir kahve içmek, kavrulmuş kestaneler, patlamış mısırlar, fındık-fıstık–çerezler kış akşamları daha bir zevkle yenir.
Sonbahar mevsiminde gündüzler kısalır, geceler uzar. Güneş geç doğar erken batar. Daha az ısı ve ışık verir. Serin, yağmurlu ve rüzgârlı günlerin sayısı artar. Kış mevsiminin habercisidir.
Sonbaharın gelmesiyle ormanlar yeşilden sarı ve kahverengi renklere dönüşür. Ağaçların yaprakları sararmaya ve dökülmeye başlar. Sivri yapraklı ağaçlar (Çam,
ardıç, zeytin vb.) yapraklarını dökmezler. Çiçeklerdeki çiçek sayısı azalır. Etraftaki otlar ve çimenler kurur.
Göçmen kuşlar (Leylek, kırlangıç, vb.) sıcak bölgelere göç ederler. Bazı hayvanlar da (Ayı, yılan, karınca vb.)
kış uykusuna yatmak için hazırlanırlar.
Soğuklar başladığı için yazlık giysiler çıkarılır, ka-lın ve kapalı giysiler (yağmurluk, bot, şapka, ceket, şemsiye, kazak vb.) giyilir.
Sonbahar, bir yıl sonraki mahsül için ekim ya-pıldığı mevsimdir. Yağmurlar bol bol yağar.
Özellikle sonbaharda artan bazı hastalıklar ço-cukları etkiliyor. Doktorlar üst solunum yolları hasta-
lıklarının mevsim geçişlerinde ısı farklarının çok oldu-ğu sonbahar aylarında daha da arttığını söylüyorlar.
Sevgili Arkadaşlar!
Sağlığımıza dikkat edelim, derslerimize çok çalışalım. Her mevsimin kendi güzelliğini yaşayarak mutlu bir hayat
geçirelim.
Editör’den Merhaba
“Sonbahar mevsiminde
gündüzler kısalır, geceler uzar.
Güneş geç doğar erken batar.
Daha az ısı ve ışık verir. Serin,
yağmurlu ve rüzgârlı günlerin
sayısı artar. Kış mevsiminin
habercisidir.”
24
İçindekilerSomuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi
Sebahaddin ATEŞ
Basım Tarihi: Kasım 2007
Genel Yayın Yönetmeniİsmail PALAKOĞLU
Yazı İşleri MüdürüHulûsi YAYLA
Yayın EditörüMusa TEKTAŞ
Tanıtım ve Halkla İlişkilerMelek ATALAY
Sanat YönetmeniSerkan ÖZTÜRK
Grafik / Tasarım ve UygulamaMuharrem AKIN Emre AYDOĞAN
Samet ŞAHİNASLAN
Kapak ÇizimHamit YÜKSEK
Dağıtım K.D.D
CTcP - Kalıp Çıkış Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21
Baskı & ÜretimAjans Türk Basın ve Basım Sanayi A.Ş
İstanbul Yolu 7. Km.Necdet Evliyagil Cad. No: 24
Batıkent/ANKARA Tel: 0 (312) 278 08 24
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]
Somuncu Baba Çocuk Dergisi / Kasım 2007 Yıl: 1 Sayı: 11
Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
Dört Mevsim Yaşamak ....................4
Hidayet BEYZA
Dünya Masalları .............................6
Ahmet EFE
Halka Hizmet, Hakk’a Hizmet ..........8
Yaşar ÖZKAN
Mutlu Bir Haber .............................10
İbrahim ŞAHİN
Elifin Duası .....................................12
Bestami YAZGAN
Camgöz ve Van Kedisi ....................13
Raziye SAĞLAM
Alıç ...............................................................14
M. Aybike SİNAN
Somuncu Baba ve Gül Çocuk .........16
Musa TEKTAŞ
Şiirler .............................................18
4
10
14
20
Yeşil Ovaya Dönüş ...........................20
Kadriye BAYRAKTAR
Yaş Kavgası .....................................22
Mehmet NEVRUZ
Dargünler Masalı ............................23
Sadık YALSIZUÇANLAR
Güzün Resmini Yapsaydık
Neler Yapardık? ..............................24
Mikail ÇOLAK
Siz Bilirsiniz ....................................26
Güvercin Postası .............................28
Bunları Biliyor musunuz? ................29
Tayyar Bulmaca ..............................30
Çocukca Bulmaca ...........................31
Hediyeli Çengel Bulmaca ...............32
4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Her mevsimin kendine göre özel ve güzel yanları vardır. Kimimiz yazın sıcak günlerini
severken, kimimiz baharın güzel kokulu çiçeklerini ve kuş cıvıltılarını; kimimiz sonbaharın
dökülen yapraklarını seyretmeyi, kimimiz kışın soğuk da olsa beyaz örtüsünü severiz.
Dünyanın yaratılışından bu yana mevsimlerin sıralaması hiç değişmemiştir. İlkbahar-
yaz, sonbahar–kış. Bu mevsimlerin nasıl oluştuğunu ve dünyamızın nasıl olup da farklı
zamanlarda farklı sıcaklıklara sahip olabildiğini düşündünüz mü hiç? Gece ve gündüzün
yıl içerisinde niçin değişiklik gösterdiğini; kuzey ve güney yarım kürelerde niçin aynı za-
manda birbirlerinin zıddı mevsimlerin yaşandığını merak ettiniz mi? Hâlbuki Dünya kuzey
ve güney yarım küresiyle, ayları ve günleriyle, gecesi ve gündüzüyle aynı Dünya değil
mi? Bütün bunların sırrı ve temel sebebi: eksen eğikliği ve Dünya’nın Güneş çevresindeki
hareketidir.
Eksen eğikliği ve Dünya’nın yıllık hareketine bağlı olarak dört önemli gün ortaya çıkar.
Bu günler mevsim başlangıcıdır. 21 Mart ve 23 Eylül Ekinoks tarihleri, 21 Aralık ve 21
Haziran gündönümü (solstis) tarihleridir.
Gündönümü tarihleri gündüz sürelerinin uzamaya veya kısalmaya başladığı tarihler-
dir. Ekinoks tarihleri ise güneş ışınlarının ekvatora dik düştüğü ve bütün dünyada gece ve
gündüz sürelerinin eşit olduğu tarihlerdir.
Eğer eksen eğikliği olmasaydı; Dünya Güneş etrafında dolanırken, güneş ışınlarının
yere düşme açısı değişmeyecek, sıcaklık, gece-gündüz değişmeyecek, mevsimler de oluş-
mayacaktı. Örneğin; sürekli sıcak olan yerlerde yaşayan insanlar; kış şartlarına uygun
ortamlarda yetişen portakal, ayva, elma, armut gibi meyvelerden, sürekli soğuk olan yer-
Hidayet BEYZA
Dört MevsimDört MevsimYaşamakYaşamak
5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
lerde yaşayan insanlar ise, sıcak ortamlar-
da yetişen kavun, karpuz, kiraz, çilek gibi
meyvelerden mahrum kalacaklardı. Ne
mutlu bize ki, yüce Mevla’nın bizim lehimi-
ze milimetrik ölçülerle donattığı mükemmel
bir gezegende yaşıyoruz.
Kış mevsiminin güzelliklerini yaşamak
için önceden hazırlıklı olmak gerekir. Neler
mi yapabiliriz? Yaz aylarından başlanır kış
hazırlıklarına. Salçalar, tarhanalar yapılır.
Kuruluk dediğimiz biber, kabak, patlıcan,
bamya v.b. kurutulur. Derin dondurucu-
lara tazeliğin tadını vereceğini düşündüğü-
müz sebzeler yerleştirilir. Bazı yörelerimizde
buram buram kokan yufka ekmekler yapı-
lır. Karşısında kahve içerken ısınacağımız
sobaları yakmak için odun-kömür alınması
zorunlu elbet. Kaloriferli dairelerde otu-
ruyorsanız alınan yakıt karşılığı yöneticiler
para isteyeceklerdir. Isınmak için tezek ya-
pan aileler olacak. Uzun bir kış hazırlığı bu
kadarla bitmiyor elbet.
Annelerimiz kış temizliği yapacaklar.
Yatak- yorgan, nevresimler yıkanıp hava-
landırılacak. Halılar temizlenecek. Bazıları-
mızın evindeki yazlık halılar yerini kışlıklara
bırakacak. Dolapların içi-dışı temizlenip;
yazlık kıyafetlerimiz dolapların içine yer-
leşecek, kışlık kıyafetler boy gösterecek.
Elbet bunlara en çok çocuklar sevinecek.
Çünkü kardan adam yapıp, kızak kayma-
nın, kartopu oynamanın zamanı geliyor.
Tabi bunların hepsi kışın tadının çıkarıla-
bileceği kadar kar yağarsa olacak. İnsan;
ömrünün kış mevsimindeyse hazırlığında
daha dikkatli olması gerekiyor.
Soğuğun değeri sıcakla, sıcağın değeri
soğukla anlaşılır.
Soğuk günlerde sıcak ve sağlıklı yaşam
dileklerimizle.
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
6Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Yazan ve Çizen: Yaşar ÖZKAN
8Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
yaşlar akıyordu. Bir saat sonra evlerinin önündeydiler. Onları Şücaaddin Efendi karşıladı. Bu muhterem kişi de senelerce gönüllü olarak Hamid-i
Veli’nin evine bakmış, oturmaya hazır halde bulundurmuştu. Allah(c.c) dostu Hamid-i Veli ve eşi evlerine yerleştiler. Akçakaya köyü, diğer Anadolu köyleri gibi, Moğol sürülerinin istilasından çok olumsuz
Hamid-i Veli ve eşi Necmiye Hanım, on günlük bir yolculuğun sonunda Kayseri’nin Akçakaya köyüne ulaşmışlardı. İlk uğradıkları yer sevgili anne ve babalarının kabirleri olmuştu. Hüzün bulutları dolu gözlerden
9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
ve çuvallar aldılar. Çalışma başlamıştı. Bu çalışma, her gün sabah namaz sonrası başlıyor, akşam namazına kadar sürüyordu. Onların camide yoklukları hissediliyordu. Beş altı gün sonra merak içinde meraya gelen köylüler donup kaldılar. Her yer temizlenmiş, taşlar ayıklanmış, geniş tarlalar ekilmeye hazır hale gelmişti. Bu arada cins atlarını satan Hamid-i Veli inekler almış, bunları da fakir ailelere dağıtmıştı. Köye bahar gelmişti. Artık her şey yolundaydı. Köylü üzerindeki ümitsizlik elbisesini çıkarmış, yarınlara güvenle bakmaya başlamıştı. Geçimini muska yazarak temin eden Zollu Hoca, Şeyh Hamid-i Veli’ye düşman olmuştu. O’ndan kurtulmanın hesapları içindeydi. Yine böyle art niyetli düşünceler içinde
etkilenmişti. Hamid-i Veli bu duruma çok üzülmüştü. Gün durma günü değildi. Ertesi gün erkenden, O’nu çok seven Şücaaddin Efendi ile birlikte bakımsız meranın yolunu tutmuşlardı. Yanlarına kazma, kürek, bel, tırmık
yürürken ayağı bir taşa takılmıştı. Yandaki uçuruma yuvarlanmak üzereydi. Kurtulması da imkânsızdı. O anda bir el uzandı. Zollu Hoca son anda kurtulmuştu. Bu el; mübarek insan Hamid-i Veli’nin eliydi...
İbrahim ŞAHİN
10Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Resim
: Vah
ap D
EMİR
BAŞ
11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Mutlu Bir HaberYaz mevsiminin kırlara veda ettiği, sonbaharın hüzün yağmur-
ları ile merhaba dediği günler gelip çatmıştı. Sonbaharın sara-ran yapraklarına inat, Ömer’in kalbindeki renk renk hayaller onu hayata bağlıyordu. İlköğretimi bu sene bitirmişti. İleride köyüne, memleketine, vatanına hizmet etmek için okuyup doktor olmak istiyordu. O kadar büyüktü ki hayalleri kırlarda kuzularını otlatır-ken bazen dalar gider, kuzular uzaklaşırdı. Babasının onu okuta-mayacak kadar yoksul olması Ömer’i çok düşündürüyordu.
Yine bir gün kuzularını alıp türküler söyleyerek kırlara giderken kırmızı renkli lüks bir otomobilin yanında durduğunu fark etti. Otomobilin camını indiren bir kişi; ‘evladım, muhtarın evi neresi, bize gösterir misin?’ dedi, gür bir sesle. Ömer nazik bir şekilde, sordukları sorulara cevap vererek onları uğurladı. ‘Çok önem-li birisi olmalı’ diye geçirdi içinden. Kuzularla beraber kırların yolunu tuttu. Aklı kırmızı renkli otomobildeki adamda kalmıştı. Sesi kulaklarından gitmiyordu. O sesin sahibinin büyük bir ha-yır kurumunun başkanı olduğunu kısa süre sonra öğrenecekti. Akşam eve geldiğinde muhtar babasıyla oturmuş sohbet ediyor-lardı. Zavallı babasının, çektiği sıkıntılardan kırışmış yüzü o gün gülüyordu. Mutlu haberi Ömer’e babası verdi:
- Oğlum şehirdeki fen lisesinde burslu olarak okuyacaksın.
Ömer sevinçle babasına sarıldı. Kulaklarında çınlayan o sesin sahibi artık bir ömür kalbinde yaşayacaktı.
Ey yüceler yücesiSevip sevindir bizi.Geldi gufran gecesiSevip sevindir bizi.
Belki kırıp dökmüşüz,Boynumuzu bükmüşüz,Say ki bir çocukmuşuz,Sevip sevindir bizi.
Tutunarak ipineGeldik rahmet kapına,Sığınmışız yapınaSevip sevindir bizi.
Bestami YAZGAN
12Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Korku yanar bir yanda,Ümit çırpınır canda,N’olur iki cihandaSevip sevindir bizi.
İsminin elifiyleBaşlayanı affeyle,Kulluğun şerefiyleSevip sevindir bizi.
Dillerde niyâzımız,Gönüllerde nazımız,Kabul eyle azımız,Sev bizi, sevdir bizi,Sevip sevindir bizi.
Camgöz ve Van Kedisi
Kedi Camgöz’ün Günlügü
13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Raziye SAĞLAM
Sevgili Çocuk Dostlarım,Her sene olduğu gibi bu sene de Ramazan
Bayramı çok güzel ve hareketli geçti. Soka-ğın köşesinde oturan Bekirler’e bayram günü misafir geldi. Gelenlerin ellerinde bir de kedi sepeti görünce Sarı ile merak ettik ve nasıl biri olduğunu görmek için kapının önünde bekle-meye başladık.
Her bayram Narlıbahçe Parkı’na küçük bir dönmedolap kurulur, renk renk macunlarıyla Macuncu Dede, pamuk helvalarıyla Arif Dayı ve Baloncu Hayri gelir. Çocuklar bayramlık-larını giyip büyükleriyle bayramlaştıktan son-ra harçlıklarını kaptıkları gibi parka koşarlar. Onların aralarında dolaşırken biz de çok mut-lu oluruz. Çünkü bazıları bizimle oynar ve al-dıkları yiyeceklerden verirler.
Biz beklemekten sıkılınca, parktaki eğlen-ceyi de kaçırmamak için Bekirler’in kapısın-dan ayrıldık. Henüz parka varmıştık ki Bekir ile adının Ali olduğunu öğrendiğimiz misafir çocuk göründü. Ali’nin kucağında beyaz uzun tüylü kocaman bir kedi vardı. Bir gözü yeşil, bir gözü mavi olan bu kedi, kalabalığa öyle şaşkın bakıyordu ki, Sarı alaylı:
- Ev kedisi, n’olacak, dedi.Sonradan öğrendik ki adı Pamuk olan kedi
Van Kedisi imiş. Biraz sonra Ali dönme dolaba binmek istedi. Bekir Pamuk’u kucağına alır-ken, bir çocuk çarptı ve Pamuk dört ayağının üzerine yere düştü. Nasıl oldu anlamadık. Bir anda gözden kayboldu.
Bekir ile Ali peşine düştüler. Biz de arka-larından.
Bekir birkaç defa:- Pamuk! Nerdesin! diye ba-
ğırınca Ali:- Boşuna bağırma, Pamuk
sağır, dedi.- Nasıl yani? Hiç duymuyor
mu?- Yok. Beyaz kedilerin çoğu
hiç duymaz. Çok şaşırdık. Sarı:- Camgöz, bak o kadar gü-
zel değiliz ama hiç değilse kula-ğımız duyuyor, dedi. Birlikte güldük.
Biliyorsunuz bizim bıyık, kaş, yanak ve kulaklarımızdaki tüyler titreşimlere hassastır. Bi-raz aradıktan sonra Pamuk’u korkudan sinmiş olarak bir ağacın arkasında bulduk. Bizi gö-rünce çok sevindi. Bekir ile Ali de onu görünce
çok sevindi ve bize yiyecek vererek teşekkür ettiler. Her gününüzün bayram se-
vinciyle geçmesi dileğiyle… Hoşçakalın.
M. Aybike SİNAN
14Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Sonbahar yaklaşmış, bütün ağaçların yaprakları mevsime yenik düşmüştü. Her şey eskimişti. Sonbahar rüzgârları tozum tozum savuruyordu yerlere dökülmüş ga-zelleri. Yağmurların da önü açılmıştı. Yakında ipil ipil yağmurlar ıslatacaktı bağrı susuzluktan çatlamış toprağın üstünü.
Mürsel Bey, pencereden çok ötelere bakıyordu. Okul bahçesinde toplanan öğ-renciler ne kadar da şen ve bahtiyar görünüyorlardı. Her biri umuttu, gelecekti bu ülke için. Onları en güzel şekilde yetiştirmek için çok çalışmalıydı. İçi sızlıyordu. Arzu ettiği şeyleri yapamamanın verdiği bir acı kol geziyordu yüreğinde. Kapının çalınmasıyla düşlerinden sıyrıldı. Gelen, okula yeni kaydolan Gökhan idi. Gök-han çekingen adımlarla masasına yaklaştı. Mahçup bir edayla:
- Şey Müdür Bey, bugün için sizden izin isteyecektim, dedi.
Mürsel Bey, her zamanki tatlı gülümsemesiyle:
- Dur bakalım, dedi. Daha okula gelmen kaç gün oldu Gökhan, böyle nereye gideceksin? diye sordu.
Gökhan duraksadı. Önce sıkıldı, kızardı. Anlatmak istemedi belki de. Mürsel Bey bu garip davranan çocuğa inan, diyen içinin sesine kulak
verdi ve:
ALIÇALIÇ
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
- Hadi öyleyse git o zaman.
Gökhan’ın yüzü aydınlandı birden. Teşekkür edip hızla odadan çıktı. Mür-sel Bey aklına gelen parlak fikri uygula-maya karar verdi. Bu gizem dolu çocu-ğu takip edecekti. Ne de olsa ailesi bu çocuğu kendilerine emanet etmişti. Bu yaşlarda tehlikeli ve yanlış işlere karış-ma çok sık başa gelen bir durumdu.
Gökhan’a fark ettirmeden peşine düş-tü. Arabasıyla uzaktan uzaktan takip edi-yordu. Yeni nesle akıl sır erdirmek müm-kün değildi. Hepsi başka bambaşka bir âlemdi. İçine bir garip korku yığılmıştı. Bu maceranın sonu iyi olur inşallah dedi içinden. Gökhan, önüne gelen ilk oto-büse atladı. Arkadan otobüsü takip edi-yordu. Heyecanlı idi. Bu çocuk bu saatte nereye gidiyordu acaba?
Gökhan şehrin göbeğinde indi ve doğruca şehrin şıra pazarına doğru yü-rüdü. Mürsel Bey’in daha da merakı art-mıştı. Şıra pazarı Malatya’nın tüm kuru meyve ve çerezlerinin, çeşit çeşit pestille-rinin göz doldurduğu bir çarşı idi. Bu şe-hirde zaten her şeyin bir de çarşısı vardı. Ayakkabıcılar çarşısı, kuyumcular çarşısı, bakırcılar çarşısı vs...
Gökhan seyyar arabası tepeleme alıç dolu olan bir seyyar satıcının önünde durdu. Koskoca bir poşete alıç doldur-duktan sonra satıcıya alelacele parasını verdikten sonra şehre tekrar geri döndü ve hızla yürümeye başladı. Mürsel Bey çok şaşkındı. Bu öğrenci bu kadar alı-
cı ne yapacaktı acaba? Bu telaş neyin nesiydi?
Arabasını bir kenarda park ettikten sonra onun arkasından yürümeye baş-ladı. Gökhan huzurevine doğru yürü-yordu. Huzur evinin kapısından kaybo-lunca hemen kapıdaki görevliye gidip Gökhan’ı tanıyıp tanımadığını sordu. Adam bir iki saniye düşündükten son-ra:
- Ha o çocuk mu? Bir komşusunu zi-yarete gelir sık sık. Özellikle bu mevsim-de ona alıç getirir. Teyze çok yaşlı. Hiç kimsesi yok. Her sonbahar geldiğinde bu çocuk başka bir şey değil ona hep alıç getirir nedense.
-Hocam?
Mürsel Bey, Gökhan’ın sesiyle irkil-di ve çok utandı. Hiçbir şey soramadı. Gökhan:
-Hocam, dün gece rüyamda gördüm. Benden alıç istiyordu. Bu son alıç mev-simi olacak benim için diyordu. Ben de dayanamadım, geldim. Özür dilerim.
Gökhan daha sözlerini bitirmemişti ki bakıcı kadın koşarak geldi ve:
-Delikanlı maalesef, babaannen şim-di rahmetli oldu. Ama alıçları yedikten sonra. Çok sağ ol delikanlı. Allah sen-den razı olsun.
Mürsel Bey, dalından düşen bir ga-zele gözleri dolu dolu baktı....
16Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Hac YolculuğuHac Yolculuğu
Okullar açılmıştı, Gül Çocuk dersleri-
ne devam ediyordu. Bir hafta sonu
Somuncu Baba ile buluþtular. Konu
gelip Hac Ziyaretine dayanmıştı.
Gül Çocuk Somuncu Baba’ya sordu.
Siz Hacca gittiniz mi?
O da cevap verdi.
Allah nasip etti gittim.
Gül Çocuk: Hac yolculuğunda hangi şehirleri gördünüz diye sordu
Somuncu Baba :
Eskiden yaya ve binek hayvanlarla gidilirdi. Birçok şehirden
geçilirdi ama Şam ayrı bir duraktır.
İlim tahsili için de şehir şehir dolaşarakoraya gitmiştim. Beyazidiyye medresesindeders görmüştüm. İlim ve kültür merkezidir. Ben ilim için yollara düştüğüm zaman ana-
cığım: “Yüce Mevlam seni sözü dinlenir, insanların gönlünde yeri olan bir gönül
sultanı yapar inşallah” diye dua etmişti dedi.
17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Gül Çocuk Şam şehrinde hangi
ziyaret yerleri var? diye sordu.Somuncu Baba:
Emeviye Camii’nde Yahya Peygamberin kabri var. Ayrıca
bu cami çok tarihi bir yerdir, dedi.
Gül Çocuk Şam’da Peygamberimizin soh-
betine katılmış sahabe efendilerimizden
kimlerin kabri var? diye sordu.
Somuncu Baba: Peygamberimizin
müezzinleri Hazret-i Bilali Habeşi, Ümmi
Mektum, Ebu Derda Hazretlerinin kabirleri
de Şam’da. Yine Peygamberimizin temiz
aile fertlerinden bazı yakınlarının
mezarları Şam şehrindedir. .
Büyük Allah dostlarının yaşadıkları önemli bir şehirdir.
Şam’da hacıların konaklaması için tesisler vardır. Bu-
radan geçen hac yolcuları başka şehirler de görerek
Medine-i Münevvere’ye ulaşırlar.
18Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Münire AKSARAY
Bülent ÖZCAN
Çocuklar olmasaydıBöylesine sevmezdim yaşamıBöylesine umutlanmazdımBöylesine sevinç sarmazdı yüreğimiBöylesine dayanmazdım acıyaBöylesine şiirler yazmazdım...
Çocuklar olmasaydı,Analar bu kadar güzel olmazdı...
19Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Hırkam, berem, yeleğim,Pantolonum, eteğim,Hepsini siz aldınızTeşekkürler anneciğim Çoraplarım olmasa,Parmaklarım üşürdü.Ayakkabım olmasa,Soğuktan büzüşürdü. Yazın şapka takmazsam,Sıcaktan başım ağrır.Hastalanır yatarım,Aklım oyunda kalır. Okuluma giderken,Önlüğümü giyerim.Kurdelemi takınca,Ben küçük bir meleğim Dişlerimi fırçalar,Saçlarımı tararım.Ortalığa fırlatmaz,Giysimi hep asarım.
Fatma PEKŞEN
Boynumu bükerek ağladığımı, Sormayın ne olur, beni anlayın!Ne şeker isterim, ne de oyuncak,Vermeyin ne olur, beni anlayın!
Söyleyin, gösterin, ben kimim, neyim? Değnek atım olsun verin bineyim.Tutun da elimden kendim ineyim. Durmayın ne olur, beni anlayın!
Yalnız köşelerde kaldığım zaman;Sustuğum, küstüğüm, daldığım zaman.Kandırdığım zaman, çaldığım zaman;Vurmayın ne olur, beni anlayın!
Ben çocuk; yuvada yeşeren çiçek, Varlığın umudu, geçmiş, gelecek. Aç kalsam kim beni nerden bilecek? Görmeyin ne olur, beni anlayın!
Herkes kendi için beni söylemiş; Beni örselemiş, beni paylamış. Güldemir, gönlünü çocuk eylemiş Kırmayın ne olur, beni anlayın!
Yunus GÜLDEMİR
Giysilerim
Kadriye BAYRAKTAR
Çiz
im: A
yşeg
ül C
OŞK
UN
20Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
YeşilYeşilOvaya DönüşOvaya Dönüş
Amca Topkanat yapmış olduğu ticaret yolculuğundan oldukça gelir elde etmiş, yolculuk boyunca pek çok zorluklar yaşamışlar. Topkanat yeşil ovaya bütün ticaret kervanlarından önce dönmüş. Küçük Şehzade amcası yolda bir yerde konaklamak istemişler. Çünkü çok yorgunlarmış. O sırada küçük Şehzade yolda bir güvercinle karşılaşmış. Az ileride topal bir karınca görmüş. Tıngır mındır yürüyormuş. Sırtında yükü kendisinden daha büyükmüş. Bir dere kıyısında menekşenin yanına oturmuş. Bu zar zor yürüyen güvercin onun dikkatini çekmiş. Derken güvercinle menekşe ko-nuşmaya başlamış. Menekşe topal karıncaya neden bu kadar yük taşıyorsun diye sorunca topal karınca açmış ağzını yummuş gözünü.
Topal karınca elini beline koyup: “Menekşe kardeş, benim gibi yiyecek aramak zorunda kalmıyorsun. Suyun ayağına geliyor toprak annen de bütün gıdanı veriyor.” deyince Menekşe: “Öyle deme karınca kardeş. Hepimizi Allah (c.c) bir görev için yaratmış. Mesela biz de her an ölümle karşı karşıyayız. Biri gelip bizi ayaklarının al-tında ezebilir…” cevabını vermiş.
Menekşe ile karıncanın konuşmasını yan tarafta ağacın dalında dinlenmekte olan Şehzade duymuş. Bu iki arkadaşın konuşmalarına kulak misafiri olmuş. O sırada to-pal karıncanın karnı çok acıkmış olacak ki yiyecek torbasını çıkarmış. Peçetesini serip yemeğine başlamış. Menekşe de meyve suyu ikram etmiş. Şehzadeyi de görünce onu da davet etmiş sofrasına. Şehzade bu şirin arkadaşlara eşlik etmiş. Bir de güzel sohbete dalmışlar. Yemekleri biter bitmez, Şehzade dereden ağzını yıkamış. Hemen dişlerini fırçalamış. Etrafa düşen ekmek kırıntılarını da bir bir toplamış. Bu güzel hareketler menekşenin gözünden kaçmamış. Şehzadenin temizliğine hayran kalmış ve ona: “ Ne güzel, sizin gibi çevresini temiz tutan birini görmedim. Oysa bir çok insan geliyor buraya dereden su içiyor yeşil çimenlerde piknik yapıyorlar. Yemekten
21Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
önce ve sonra ne ellerini yıkıyor ne de çöplerini topluyorlar. Sizi tebrik ederim demiş. Şehzade teşekkür ettikten sonra şöyle demiş: “Bu dünya bizim evimiz. Nasıl evimizi, odamızı temiz tutmamız gerekiyorsa çevremizi de öyle temiz tutmalıyız. Yoksa he-pimiz pislenir, etrafımızı mikroplar ve kötü kokular sarar. İşte o zaman hayat bizim için çekilmez olur.” Böylece topal karınca menekşe ve Şehzade sohbet ederek güzel bir vakit geçirmişler. O sırada Topkanat’ın sesini duymuşlar. Topkanat Şehzede’yi çağırıyormuş. Bir an önce yeşil ovanın yolunu tutmak için…
Şehzade yeşil ovaya gelene kadar amcasına yeni arkadaşlarından bahsetmiş. Neşe içinde ormana varmışlar. Varmışlar varmasına da yeşil ovayı uzaktan görünce şaşırmışlar. Sanki yeşil ova gitmiş de yerine bir başka ova kurulmuş.
Nasreddin Hoca’dan
Tebessüm İncileri
Hoca, bahçesindeki ağacın altına oturmuş, kuş seslerini dinlemekte, bir yan-dan da namaz vaktini beklemektedir. Derken sokak kapısının tokmağı hızlı hızlı çalınmaya başlar. Kapıyı açan Hoca karşısında komşusunu görür. Adam çok telâşlıdır.
-Hayrola komşum, ne oldu böyle?-Sorma Hocam, karımla kız kardeşi kapıştılar. Saç saça, baş başa kavga ediyorlar.-Ayırsaydın a efendi!..-Ne mümkün Hocam, ne mümkün; ayıramadım.-Peki, bu hatunlar niçin kavga ediyorlar, biliyor musun?
-Hayır Hocam, bilmiyorum.-Sakın yaş konusunda kavga ediyor olmasınlar!-Hayır Hocam, başka bir konu olmalı.
-Eh, öyleyse hiç telâşlanma komşum, konu yaş değilse kolay barışırlar. Belki de barışmışlardır bile...»
Mehmet NEVRUZ
Yaş Kavgası
(Bir ata sözü vardır: “Kadının yaşı, erkeğin maaşı sorulmaz” diye. Hanımlar yaşlarını pek söylemezler. Onun için sormamak lazım. “Maşallah gençsiniz” deyip geçmeli.)
22Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Sadık YALSIZUÇANLAR
Yaşlı karı koca çok yoksuldu. Yiyecek alacak paraları bile yoktu.
Adam bir gün evden çıkıp gitti ve iş bulmadan dönmeyeceğini söyledi.
Bir zaman sonra döndüğünde kesesi dolmuştu.
Eşine, ‘bu’ dedi, ‘dargünler için bize gerekebilir’
Deri bir mahfazaya sakladı kadın.
Pencereden, haylaz bir genç gizlice dinlemişti onları.
Yaşlı adam evden çıkar çıkmaz çaldı kapıyı.
Kadın açınca, ‘iyi günler’ dedi.
Kadın, ‘buyur evladım’ dedi.
Delikanlı, ‘teyzecim’ dedi, ‘benim adım Dargünler, paramı istiyorum’
Kadın, ‘bekle evladım, getireyim’
Genç parayı alıp kayboldu.
Akşam, yaşlı adam evine döndüğünde, eşi,
‘bey’ dedi, ‘sözünü ettiğin dargünler geldi, parasını
istedi verdim, alıp gitti’.
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
Mikail ÇOLAK
24Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Yazın nefis meyveleriyle Allah’ımızın
emrini yerine getirerek insana hizmet
eden ağaçlar elbiselerini çıkarır gibi yap-
raklarından sıyrılır güz vaktinde.
Sonbahar, kültürümüzde kışın haber-
cisi olarak bilinir. Ya da eski dedeleri-
mizin anneanne ve babaannelerimizin
tabiriyle sert kış anlamında kullandıkları
karakışa hazırlık için bir fırsattır.
Anneleri, teyzeleri, ablaları alır bir
telaş sonbaharda. Kış hazırlık-
ları yapılacaktır. Karakış fırsat vermeye-
cektir iş yapmaya ya da karda kışta bu-
lunmayacak yiyecekler daha bahardan
hazırlanmaya başlar. Bu anlamda son-
bahar iplere dizilmiş ve doğranmış patlı-
canların, kabakların, dolmalık biberlerin
balkonlara damlara kurutulup kışın yen-
mesi için asıldığı mevsimdir.
Pastırmalar, sucuklar pamuk eller-
de yapılmış, kurutulmak için asılmış ve
afacanlar kışın soğuk sabahlarında kah-
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
25Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
valtıda yemek için sabırsızlanmaya baş-
lamışlardır. Okula giden çocuklar sabah
kahvaltıda sucuk yerlerse ağızlarına koy-
mak üzere karanfilleri de çoktan hazır-
lanmıştır.
Annelerimiz teyzelerimiz imece dediği-
miz geleneksel bir işbirliği ile bütün güz
boyunca sırasıyla birbirlerinin yufka ek-
meklerini yapmışlar, erişte makarnalarını
kesmişler, çorbalık makarnalarını hazır-
lamışlardır.
Bağlar bozulmuş, üzümler kesilmiş,
küfelere doldurulmuş, şıra hanelerde çu-
vallara konulup ezilmiş ve suyu çıkarıl-
mıştır. Çıkan su koskoca leğenler içinde
kaynayıp pekmez olacak kışın soğuklar-
da içimizi ısıtacaktır.
Üzümlerin hepsi pekmez yapılmaz.
Üzümler tasnif edilmiştir. Pekmezlikler bit-
miş asmalık üzümler çatı katta iple bağ-
lanarak çivilerle duvara asılmıştır. Kışın
taze üzüm yeme zevki için emsalsiz bir
pratik zekânın ürünüdür asmalık üzümler.
Bazı üzümler güz güneşinde kurutulacak,
kuru üzüm olacak, eskiden hoşaf dediği-
miz şimdilerde komposto dediğimiz içecek
haline gelecektir. Ayrıca hoşaflık elmalar,
ayvalar, erikler de çoktan kurutulmuş bez
bohçalara sarılmıştır. Çalışkan Anadolu
insanı, çalışkan karıncalar girmeden, ayaz
düşmeden toprağa, kar yolları kapama-
dan, topyekûn seferberlik ilan etmiş gibi
bütün hızlarıyla kışa hazırlanırlar güzün.
Yazın iyice dinlenen çocuklar için okul-
lar açılmış yeni arkadaşlar, yeni bir sınıf,
belki yeni bir öğretmenle okul heyecanı
sarmıştır.
Özledikleri arkadaşlarına yeniden ka-
vuşmuşlar heyecanla bütün yaz yaptıkla-
rını anlatmışlardır.
Okuma bilenlerimiz için en sadık okul
arkadaşımız olan ve aramızdan ayrılan
Cin Ali’nin yerine Tonton Ali gelmiş, o da
gitmiş ünite dergilerimizde yeni yeni ar-
kadaşlar edinmeye başlamışızdır.
Müthiş bir kitap seferberliği başlatıp
kitabı olmayanlara kitaplarımızdan kul-
lanmadıklarımızı vermişizdir. Abaküsler-
de rakamlar, fiş defterimizde kelimeler
bizi zorlamaya başlamıştır. İçimizi acayip
bir okuma merakı sarmıştır. Bir an önce
okumayı sökmemiz lazım. Kış girmeden
okumayı çözersek ninemiz bize harçlık
verecektir.
Kışlıklarımız temin edilmiş söküklerimiz
dikilmiş ya da yeni cici cici elbiseler alın-
mış, kabanlarımız gözden geçirilmiştir.
Artık herkes gibi çocuklar da kışa hazır-
lanmıştır. Artık kışa hazırız demektir.
Öğretmenizin verdiği güz resmi öde-
vinde yaptığımız resimlerde işte bunlar
vardı. Ne dersiniz siz de bir güz resmi
yapsanız bunlardan hangileri olurdu res-
minizde?
Beni tanımayanınızın olacağını zannetmiyorum. Ben, 1881’de Selanik’te dünyaya gel-dim. Annemin adı Zübeyde, babamın adı ise Ali Rıza’dır.
Balkanların Türk-İslam yurdu olarak vatanlaştırılmasına katkı sunan evlad-ı fatihandan bir aileye mensup olmak benim hayatımdaki en önemli şeylerden biridir.
1893 yılında babam öldüğünde henüz ilköğrenimim devam ediyordu. Bir ara kız kar-deşimle birlikte dayımın çiftliğinde kaldığımızı, burada kargaları kovaladığımı hatırlatmak istiyorum. Çünkü o günlerde Rum eşkıyalarının azdığını, Balkanlarda Müslüman ve Türk-lerin zor günler yaşadığını, zulmün ve yokluğun kol gezdiğini bilmenizi istiyorum. Osman-lı atalarımızın getirdiği huzur ve güven ortamının yerinde yeller esiyordu artık.
Selanik’te doğduğum ev, hali hazırda müze olarak kullanılıyor. Bu evin bir benzerini Ankara’da Orman Çiftliği içerisinde inşa ederek ziyarete açmış olmanıza çok sevindim. Keşke diyorum baba tarafımdan dede köyüm olan Kocacık’ta da bir ev yapılabilse. Bu satırların yazarı Zeki Gürel de Makedonya’daki Kocacık köyünü birkaç kere ziyaret etti;
o da şahittir ki bu köy hâlâ Müslüman bir Türk köyüdür. Gidip görseniz, sizi nasıl candan karşılayacak kar-
deşleriniz yaşıyor orada.Yüzbaşı Mustafa Bey, benim Selanik Askeri
Rüştiyesi’nde matematik öğretmenimdi. Bende-ki yeteneği sezdi ve adlarımız karışmasın diye kendi adıyla aynı olan isminin yanına bir de “Kemal” adını verdi. Ben bu adı çok sevdim ve ölene kadar da kullandım. Bunu anlatmamda-
ki maksadım öğretmenlik mesleğinin kutsallığını vurgulamak içindir. Sizin de öğretmenlerinizi çok
ama çok sevmenizi istiyorum, onların sözlerinden dışarı çıkmayın. Çünkü yeni nesli yetiştirecek olanlar
ancak öğretmenlerdir. Cumhuriyet Türkiyesinin yöneticileri anlamlı bir iş
yapmışlar; benim millet mektepleri başöğretmenliği yaptığım günün anısına 24 Kasım’ı öğretmenler günü ilan etmişler. Beni ve atalarınızı seviyorsanız öğret-
BilirsinizSizZeki GÜREL
menlerinizi sadece 24 Kasımlarda değil her zaman hatırlamalısınız.
Milletimin çocuklarını çok sevmiştim. Onlara Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının yıldönümlerinde kutlanmasını is-tediğim Milli Egemenlik bayramını hediye ettim.
Her sene 23 Nisan’da kutladığınız bay-ramın nasıl bir mücadele sonucunda çıktığı-nı araştırıp öğrenmek her Türk çocuğunun boynunun borcudur diye düşünüyorum… Ve sizin vatansever insan-lar olarak yetiştirildiğinize inanıyorum.
Dinimiz de “Vatan sev-gisi imandandır!” demiyor mu?
“Bizim dinimiz akla uy-gun ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayı son din olmuştur. Bir di-nin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim di-nimiz bunlara tamamen uyar.
Türk milleti daha din-dar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile din-dar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam öyle ina-nıyorum.” (Şubat 1924)
Geleceğimizin kurucuları sevgili çocuk-lar, sizden dinimizi ve dilimizi doğru öğren-menizi ve onlara ne pahasına olursa olsun sahip çıkmanızı istiyorum. Bunun için söz veriyor musunuz?
Benimle ilgili pek çok kitap, şiir yazıldı. Size bunlardan bazılarını ezberletiyorlar. Sizden istediğim beni doğru tanımanızdır. Benim hayatım ve mücadelem, kitaplarım
ve okuduğum kitaplar ortada. Onlara mü-racaat ediniz.
“Sanatsız kalan bir milletin hayat da-marlarından biri kopmuş demektir.” Sanatı ve edebiyatı çok sevdim ve daima bu işle uğraşanlara destek oldum. Eski fotoğrafla-ra bir bakın, ne zaman bir masanın etrafın-da toplanmışsak, yanımdakilerin ekseriyeti kültür ve sanat adamlarıdır. İsterim ki, bun-dan sonra da devlet adamları bu manada beni takip etsinler.
“Türk Tarih Kurumu”-nu, “Türk Dil Kurumu”nu kuran ben, diyorum ki, “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük iş-ler yapmak için kendinde güç bulacaktır.” Sevgi-li çocuklar, sizi her Türk büyüğü gibi ben de çok seviyorum… Ve sizden ecdadınızı tanımanızı, ec-dadı tanıtan kitapları oku-manızı, filmleri seyretme-nizi istiyorum… Tabii ki, büyüklerinizden de sizlere ecdadınızı tanıtacak çizgi
filmler, kitaplar… En önemlisi de bilgisayar oyunları yapmalarını istiyorum…
“Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” di-yen ve adaleti mülkün temeli olarak kabul eden, hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin ol-ması gerektiğine inanan, İstiklâl Harbi’nde başkomutan, Türkiye Cumhuriyeti ilk cum-hurbaşkanı olan beni tanıdınız herhalde… Farkında mısınız, her 10 Kasım’da yeniden doğuyorum…
Sizleri seviyorum, size inanıyorum ve size güveniyorum…
Ne mutlu Türk’üm diyene!..
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 200727
M. Akif BAŞER / İSTANBUL - Batuhan NAMUSLU / İZMİR - Beyza MÜFTÜOĞLU / SİVAS - Burak DiNDAR / İSTANBUL
Burak KÜTÜK / ZONGULDAK - Maidenur ŞAHİNASLAN / TEKİRDAĞ - Fatih ŞAHİNASLAN / TEKİRDAĞ - Eda DEMYEN / MANİSA
Emirhan GÖY / MALATYA - Erkan ÇANKAYA / ANKARA - Furkan DOĞAN / HATAY - Gökçen BAKIRCI / ERZURUM - Hümeyra KESKİN / GAZİANTEP
Kübra KÖKALP / KARABÜK - Mustafa ÇELİK / KASTAMONU - Muhammed Berat DOĞAN / HATAY - Mustafa ÖZYILMAZ / KARABÜK
/ MALATYA
• İbni Sina’nın göz ameliyatı yaptığını...• Deve kuşunun gözünün beyninden
büyük olduğunu...• Erkeklere yıldırım çarpması olasılığı
nın kadınlara göre 6 kat daha fazla ol-duğunu...
• 0(sıfır)’ı müslümanların bulduğunu...• Dünyaya her yıl düşen yağış miktarı-
nın eşit olduğunu...• Amerikan halkının %60’ının ülkeleri-
ni, dünya haritasında bulamadıklarını...• Osmanlı sultanlarının ve bazı alim-
lerin başlarındaki kavukların, kefenlerin-den oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öl-dükleri zaman hemen başlarındaki ke-fenle defnedildiklerini...
Bunları Biliyor musunuz?
M. Akif BAŞER / İSTANBUL
Ya Gırtlağıma Sarılırsa
Bir anne çocuğuna:-”Geceleyin mezarlıkta yahut da korkulu
bir yerden geçerken gözüne bir hayal gö-rünürse sakın korkma. Yüreğini sağlam tut, üstüne saldır. O zaman onun kaçtığını göre-ceksin.”dedi.
Çocuk düşünmeden şöyle söylendi.-”Sevgili anneciğim güzel söylüyorsun da
ya o hayaletin annesi de senin söyledikleri-ni ona söylemişse, ben ona saldırınca o da gırtlağıma sarılırsa ben o zaman ne yapaca-ğım.” dedi.
Ahmet ALUÇ / İSTANBUL
Abdülbaki ÖZTÜRK / KIRŞEHİR
Ebû Hanife’nin yanına gelen bir adam “Ya İmam! Namazda aklıma hep sahip olduğum servet geliyor, develerimi hayal ediyorum. Siz biz-den daha fazla mala ve mülke sahip olduğunuz halde ibadet zevkini nasıl bulabiliyorsunuz?” diye sorar. O ör-nek insan şu harika cevabı verir: “Ben develerimi ahıra bağlarım, kalbime değil!”
Harika Cevap
Maidenur ŞAHİNASLAN / TEKİRDAĞ
Bir çömlekçi sabahtan akşama ka-dar kan ter içinde çömlekler, testiler yapıyor. Sonra kurutmak için bunları güneşe diziyordu. Ama hemen arka-sından yağmur başlıyor, zavallının bü-tün emekleri boşa gidiyordu. Bir de-nedi, iki denedi, üç denedi, hep aynı sonuçla karşılaşınca Allah’a yalvardı: “Ey Allah’ım! Adım Eyüp olmasına Eyüp ama ben çömlekçiyim; peygam-ber değilim. Eyüp peygamber gibi beni sabırla imtihana tabi tutma.
Adım Eyüp Ama
Fuat YILDIRIM / MALATYA
29Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
BunlarıBiliyor musunuz ?
Türkler, ilk önceleri Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.
8. yüzyıldan itibaren, İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte Uygur alfabesi bıra-kılarak Arap alfabesine geçilmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği baş-latmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.
Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.
24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri’nde, yaşlı, genç, çocuk, ka-dın... herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.
Millet Mektepleri’nin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
24 Kasım Öğretmenler Günü
Önemli Günler ve Haftalar
Türk Harf DevrimiHaftası
1-7 Kasım
Atatürk’ün Ölüm Günü10 Kasım
Öğretmenler Günü24 Kasım
30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Kasım 2007
Tayyar Bulmaca
Ekim Ayı Çengel BulmacaHediye Kazananlar
1- Hatice KURUM / KONYA
2- Fahri Can YILMAZ / MERSİN
3- Firdevs KAYACI / SİVAS
4- Tuncay ÖZKURT / İSTANBUL
5- Burcu KAN / KAYSERİ
6- Ayten ARSLAN / ANKARA
7- Rumeysa ERGÜVEN / BOLU
8- Berkay SARI / KARABÜK
9- Ahmet Hakan BAŞER / İSTANBUL
10- Hümeyra SOYBİR / BURSA
Ekim Ayı Çengel Bulmacanın Çözümü
Hazırlayan: Çağrı CEBECİ
Şifre: SOMUNCU BABA
31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Hazırlayan: Yusuf HALICI
Çocukca Bulmaca...
Sevgili Çocuklar, abdest alırken takip etmemiz gereken sıra aşağıda karışık olarak verilmiştir. Sizden istediğimiz, aşağıdaki kutucuğa doğru sıralamanın numaralarını yazmanız… Bakalım
ne kadar sürede bu sıralamayı doğru bir şekilde yapabileceksiniz.
1- Ellerimizin dışıyla boynumuzu mesh ederiz.2- Sağ elimizin içini ıslatıp başımızı mesh ederiz.3- Sağ elimizle üç defa ağzımıza su alıp veririz.4- Önce sağ sonra sol ayağımızı üçer defa yıkar, parmak aralarını temizleriz.5- Üç defa sağ avucumuzla burnumuza su veririz, suyu genzimize kadar çeker ve her çekişle sol
elimizle temizleriz. 6- Ellerimizi bileklerimize kadar yıkarız. Parmaklarımızın arasını ovarız.7- İki avucumuza su alıp saçlarımızın dibinden kulaklarımıza ve çene altımıza kadar yüzümüzü
üç defa yıkarız.8- Abdest almaya niyet eder Eûzü –Besmele çekeriz.9- Önce sağ sonra sol kolumuzu dirseklerde dâhil olmak üzere üçer defa yıkarız.10- Yine ellerimizi ıslatıp parmaklarımızla kulaklarımızın içini ve arkasını ovarız.
Sevgili Arkadaşlar, Peygamberimizin çocuklarının isimleriniaşağıdaki çengelli bulmacaya yerleştiriniz.
32Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2007
Bulmacayı çözdükten sonra, rakamların bulunduğu karelerdeki harfleri aşağıdaki kutucuklara yazarak şifreyi bulun.
Sevgili arkadaşlar, yukarıdaki bulduğunuz şifreyi yazarak fotoğrafınız ile birlikte aşağıdaki adresimize gönderen İlk 10 kişiye Nasihat Yayınları tarafından Somuncu Baba Hz.’nin hayatını anlatan “Gülşenin Solmayan Gülü” adlı kitap hediye edilecektir.Şifre (Kasım):.............................................................................................................................Adı Soyadı:...............................................................................................................................Adresi:......................................................................................................................................E-posta:..........................................................................Tel:....................................................
Hazırlayan: Emre AYDOĞAN - Samet ŞAHİNASLANÇengel Bulmaca KasımHediyeli
1 2 3 4 5 6 4 5 7 8 9 7 3 10 11 12 2 1 2
Ulu Önderimiz
Galip GelmekYenmek
Gerçekleşmiş Olmuş
“Matador” Sessiz
Harfleri
Resimdeki Cami
Köpek
Alev, AteşKöz
Alfabemizin28. harfi
Millet Ulus (ing)
Bağımsız Özgür
“Tadında” Sessiz Harfler
DüşmanlıkHusumet,
Garaz (tersi)
Boru Sesi
Arzu, Dilekİstek
Kuzu sesi
Çöp, Pis
Cet, Ecdad
Gibi, Olarak (ing. ters)
Bir Erkek İsmi
Çoğul Eki
Bir Peygamber İsmi
Soluk, Soluk Alma
Kışlık Ayakkabı Türü
Suat (tersi)
Türkçede “Ma”
Bir Pasta Çeşidi
Damar (ing)
Anadan doğma elbisesiz
Irz, Namus
Bir Ülke 1
2
45
6
7
8
En Kısa Zaman
Ululaşma Yücelme
Bir Telli Müzik Aleti
Kabaca Evet (tersi)
Bir İyelik Eki
Yankı
Saçı Olmayan
Bir İlimiz
Belirti Simge
Bir Binek Hayvanı
Turizm,Gezinme, Sefer
Eksiksiz, Noksansız
Sucu’nun Son İki Harfi
3
9
10 12
11
Adres: Somuncubaba Çocuk Dergisi “Çengel Bulmaca Kasım”
Zaviye Mah. Hulusi Efendi Cad. No:71 (44700) Darende / MALATYA
Albümü
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Som
uncu
Bab
a D
ergi
si’ni
n Ü
cret
siz E
ki’d
ir.
“Bilmiş olunuz ki, her iyiliğin başı Allah düşüncesi, Allah sevgisi ve Allah korkusudur. Her iyilik bundan doğar, dünya ve
ahiret saâdetinin anahtarı budur. Allah (c.c)’ın büyüklüğünü daima hatırından çıkarmayan, nerede bulunursa bulunsun, Allah (c.c)’ın kendisini gördüğüne, yaptıklarını ve gönlünden geçirdiklerini bildiğine iman eden bir insan, Allah (c.c)’ın yap
dediğini yapar, yapma dediğini yapmaz. Onun kalbinde Allah korkusu ve Allah sevgisi yerleşir. Allah (c.c)’ı seven ve Allah’tan
korkanların elinden ve dilinden kötülük gelmez.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)