Upload
others
View
19
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
A.OSMANLI DEVLETĠNDE YÖNETĠM ANLAYIġI
l. Osmanlı Devleti‟nde Hükümranlık AnlayıĢı
Osmanlı Devletinde Hükümranlık anlayıĢının
temelinde Ģu üç unsur görülmektedir;
a. Ġslam Hukuku,
b. Eski Türk gelenekleri,
c. Fethettikleri yerlerin geleneksel
uygulamalarına dayanıyordu.
a. İslâm hukukuna göre;
Ġslam Hukukuna göre; Hâkimiyet Allah‟a aittir.
Hükümdar Allah‟ın vekili olarak halkı, adaletle
yönetmek, yönetilenler ise hükümdara boyun
eğmek zorundadır. Aynı zamanda Ġslam‟ı yaymak
için faaliyet yürütmek amacını savunmaktadır.
Osmanlı Devletinde de Ġslamiyet‟i yaymak ve bu
amaç uğruna gaza ve cihatta bulunmak anlayıĢı
vardır.
b. Eski Türk geleneklerine göre;
Hükümdara devleti yönetme yetkisinin Tanrı
tarafından verildiğine inanılıyordu (Kut anlayıĢı). Bu
anlayıĢ Cihan hâkimiyetine uzanan felsefenin
temelini oluĢturmuĢtur.
c. Fethettikleri yerlerin geleneksel uygulamalarına göre;
Osmanlı Devleti Çok uluslu bir yapıya sahip
olmakla beraber hiçbir zaman Türkler dıĢındaki
unsurlara baskı yapıp onların dinlerini ve
milliyetlerini değiĢtirme yoluna gitmemiĢ, aksine her
milleti ve dini kendi yaĢayıĢlarında serbest
bırakmıĢtır.
ll. Hükümdarın (PadiĢahın) Görevleri
Ġslâm inancına göre halk (tebaa) padiĢaha
bırakılmıĢ kutsal bir emanettir. PadiĢah, Allah‟ın
emaneti olarak kabul edilen halka;
Adaletli davranmak, onları korumak
Kanunlara uygun olarak devleti yönetmek,
Sınırları güvenlik altına almak,
Yeni fetihlere çıkarak halkın refahını arttırmak ve
Ġslâmiyet‟i yaymakla yükümlüdür.
lll. Osmanlı Devletinin zaman Ġçerisinde ki
Yönetimsel Yapısı;
Mutlak MonarĢi
Tek kiĢinin egemenliğine dayalı yönetim anlayıĢına
Mutlak MonarĢi denilmektedir. Osmanlı Devleti
kuruluĢundan 1876 MeĢrutiyetin ilan edilmesine kadar
geçen süre içerisinde Mutlak MonarĢi anlayıĢıyla idare
edilmiĢtir.
NOT
Osmanlı hükümdarları Bey, Gazi,
Hüdavendigar, PadiĢah, Sultan, Han,
Hakan, Hünkâr ünvanlarını
kullanmıĢlardır.
Teokrasi
Devletin din kurallarına göre idare edilmesine
denilmektedir.
Osmanlı Devletinin temeli dini kurallara dayalıdır.
1517‟de Halifeliğin Osmanlı‟ya geçmesiyle teokratik
yapı güçlenmiĢtir.
Saltanatlık
Hükümdarlığın babadan oğula geçmesi Ģekline
denilmektedir.
Osmanlı Devleti her ne kadar Müslüman bir devlet
olsa da devletin kurulmasındaki temel esas, eski
Türk devlet geleneği olan Kut anlayıĢıdır. Bu
anlayıĢa bağlı olarak, devlet hükümdar ve ailesinin
ortak malıdır. Bu anlayıĢ, Türk devletlerinde sık sık
taht kavgasının yaĢamasına neden olmuĢ,
kendinden önceki birçok Türk devletinin merkezi
otoritesinin zayıflamasına ve yıkılmasına neden
olmuĢtur. Osmanlı Devleti, merkezi otoritesini
arttırmak için bu anlayıĢta çeĢitli dönemlerde
değiĢikliğe gitmiĢtir. l. Murat zamanında “Devlet
padiĢah ve oğullarının malıdır.” anlayıĢı getirilmiĢtir.
Bu anlayıĢ saltanatın sülaleden aileye geçiĢini
sağlamıĢ sistem daraltılmıĢtır.
I. Murat‟ın bu anlayıĢı Fatih Sultan Mehmet
tarafından tekrar değiĢtirilmiĢtir. Fatih
Kanunnamesinde „‟Devlet hükümdarın malıdır.‟‟
anlayıĢı benimsenmiĢtir. Ayrıca en güçlü
Ģehzadenin tahta çıkmasını sağlamak içinde,
kardeĢ katlini caiz hale getirilmiĢtir.
l. Ahmet zamanında Ekber ve ErĢad sistemi
uygulanmaya baĢlandı. Böylece Osmanlı hanedanı
içerisinde en bilgili ve en yaĢlı olanının tahta
çıkmasını sağlamıĢtır. KardeĢ katlinin önüne
geçmek için uygulamaya sokulan bu anlayıĢ, birçok
sorunu da beraberinde getirmiĢtir. Bu sistemden
önce ġehzadelerin devlet yönetiminde tecrübe
kazanmasını sağlamak için sancaklara vali olarak
gönderilirlerdi. Ancak Ekber ve ErĢad sistemiyle
birlikte, bu uygulamadan vazgeçilmiĢ, Ģehzadeler
kontrol altında tutmak için sarayda bir odada
tutulmaya baĢlanmıĢtır. Bu sisteme ise Kafes Usulü
denilmiĢtir.
Merkeziyetçilik
Osmanlı Devleti tam merkeziyetçi bir devlettir. Yönetim
ve denetim tamamen merkezde (baĢkent = payitaht)
toplanmıĢtır.
Ġmparatorluk
Osmanlı Devleti; Osman Bey zamanında AĢiretten
beyliğe, Orhan Bey zamanı da Beylikten Devlet‟e, Fatih
zamanında imparatorluğa geçiĢ yapmıĢtır.
MeĢrutiyet
Hükümdar ve halkın ortak yönetim anlayıĢına
MeĢrutiyet denilmektedir. Osmanlı Devleti 1876‟da II.
Abdülhamit döneminde l. MeĢrutiyet‟i ilan ederek rejim
değiĢikliğine gitmiĢtir. MeĢrutiyetle birlikte Osmanlı
tarihinde bir ilk olarak Kanun- i Esasi ilan edilmiĢ ülke
genelinde seçimlere gidilerek Osmanlı Mebusan
Meclisi açılmıĢtır.
PadiĢah
Devletin mutlak hakimi olan PadiĢah Yasama, yürütme
ve yargı yetkilerini kendisinde toplamıĢtır.
Devlet adamlarının padiĢaha bağlılıklarını
bildirirlerdi. Buna biat etmek denilmiĢtir.
PadiĢahların tahta geçiĢ törenlerine Kılıç Alayı veya
Cülus denmiĢtir.
PadiĢah tahta çıktığında askere Cülus BahĢiĢi
dağıtırdı.
PadiĢah emir ve buyruklarına ferman denilmiĢtir.
(berat - Kanunname‟de denir.)
Osmanlı‟da Hükümdarlık Sembolleri
Hutbe okutmak,
Sikke (para) bastırmak,
Davul çaldırmak, (Mehter - Nevbet - Bando)
Sancak ve Tuğ diktirmek,
Devlet adamlarının biat (bağlılık) bildirmesi,
Eyüp Sultan türbesinde Kılıç kuĢanması,
B. MERKEZ TEŞKİLATI (DEVLET YÖNETİMİ)
I. Saray
Saray; devlet yönetiminin merkezi, hem de
padiĢahın özel hayatının geçtiği yerdir. Ġlk saray
Bursa‟da yapılmıĢtır. Daha sonra baĢkent Edirne‟ye
taĢınınca Edirne‟de de saray inĢa edilmiĢtir.
Ġstanbul‟un fethi ve baĢkent yapılmasıyla Fatih
Sultan Mehmet tarafından Topkapı sarayı inĢa
edilmiĢtir. Topkapı sarayı XlX. yüzyıla kadar
padiĢahların yaĢadığı ve devletin yönetildiği yer
olmuĢtur. Lale dönemi ve sonrasında Ġstanbul‟da
birçok saray ve köĢk inĢa edilmiĢse de bunlar
içerisinde en önemlisi Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız
Sarayı olmuĢtur.
Topkapı Sarayı kendi içinde üç bölümden
oluĢmaktadır. Bu bölümler; Enderun, Birun ve
Harem‟dir.
Saray Görevlileri;
Yeniçeriağası: Yeniçeri ordusunun komutanıdır.
Müteferrika: Saray hizmetlisidir. Enderun‟dan çıkma iç
oğlanlardan oluĢmaktadır. PadiĢahın çeĢitli iĢlerini
gören görevlilerdir.
ÇeĢnigir: Sarayın mutfağında görev yapan aĢçılardan
oluĢmaktadır. (Mutfak iĢleri) Kiler odası görevlisi
ÇavuĢlar ve Kapıcılar: Elçilik ve haberleĢmeden
sorumludurlar.
Seyisler: Saray binek hayvanlarından sorumlu olan
kiĢilerdir.
Darphane emiri: Para basımından sorumlu olan
görevlidir.
HasodabaĢı: PadiĢahın giyim kuĢamından sorumlu
olan devlet görevlisidir.
Silahtar: Silahlar ve cephanelikten sorumludur.
Yeniçeriler: Birun‟daki en önemli grubu yeniçeriler
oluĢturmaktadırlar. Doğrudan padiĢaha bağlı olup,
yeniçeriağası‟nın yönetimindeki bu grup padiĢah ve
sarayın güvenliğinden sorumludur.
Atlı bölük halkı: Yeniçeri ocağının süvari kısmıdır.
Sipahiler, silahtarlar, sağ - sol garipler, sağ - sol
ulufeciler bu gruptandır.
Sipahiler - Silahtarlar: PadiĢahın yakın korumalığını
yapan görevlilerdir.
Sağ - sol garipler: Bayrağı ve sancağı korurlar.
Sağ - sol Ulufeciler: Hazinenin güvenliğinden sorumlu
olan askeri birliktir.
Haremağası: Harem görevlisidir.
Kadın efendi: PadiĢahtan erkek çocuğu olan
hanımlarına verilen isimdir. 16. yy‟da ise Haseki
denilirdi.
Valide Sultanı: PadiĢahın annesine verilen isimdir.
NOT
Saray devletin yönetildiği, padiĢah ve
ailesinin yaĢadığı aynı zamanda
eğitim - öğretim verilen yerdir.
ll. Ġstanbul‟un Yönetimi
Osmanlı Devleti için baĢkentlerin (payitaht) ayrı bir
önemi vardır. Osmanlı Devleti‟ne baĢkentlik yapan
Ģehirler Ġznik, Bursa, Edirne ve Ġstanbul‟dur.
Osmanlı Devleti bu Ģehirlere ayrı bir önem vererek
birçok yatırımlar yapmıĢ, imar iĢlerine önem
vermiĢlerdir.
Payitaht olan Ġstanbul devletin yönetim merkezidir.
Devlet merkezi olan Ġstanbul‟un yönetimi diğer
illerden ayrı tutulmuĢtur.
Ġstanbul‟un disiplin ve güvenliği Veziriazamın
sorumluluğundadır.
Ġstanbul‟un en yüksek mülki amiri ise (Vali) Taht
Kadısı‟dır. (Ġstanbul Kadısı)
Ġstanbul Ģehrinin güvenliğinden Yeniçeri Ağası
(SubaĢı) sorumludur.
Belediye iĢlerinde Ģehremiri (belediye baĢkanı =
ġehremini), imar iĢlerinden mimarbaĢı, çarĢı
pazar ticaret iĢlerinden Muhtesip sorumludur.
lll. Divan-ı Hümayun
Her türlü devlet iĢlerinin görüĢülüp karara
bağlandığı yerdir. Bugünkü Bakanlar Kurulu
niteliğindedir.
Divan aynı zamanda Yüksek Yargı Organı‟dır. Aynı
zamanda DanıĢtay, Yargıtay ve SayıĢtay‟ın görevini
üstlenmiĢtir.
Sarayın Kubbealtı denilen bölümünde toplanırdı.
Burada görev yapan vezirlere bu sebepten dolayı
Kubbealtı vezirleri de denilirdi.
Devletin birinci derecedeki siyasi, idari, adli, askeri,
örfi ve mali bütün iĢler burada görüĢülür ve karara
bağlanırdı.
Divan-ı Hümayun DanıĢma organıdır. Son söz
padiĢahındır.
Divan-ı Hümayun‟un Dört temel görevi vardır.
Bunlar Siyasi Yetkileri, Hukuki yetkileri, idari
yetkileri, Ekonomik ve Mali yetkileridir.
NOT
Divan-ı Hümayun dıĢında veziriazam
konağında toplanan; Ġkindi, ÇarĢamba
ve Cuma Divanları, Veziriazamın
sefere çıkarken topladığı; Sefer
Divanı, Yeniçeri maaĢlarının
dağıtması için toplanan; Ulufe Divanı,
PadiĢahın yabancı elçileri topladığı;
Galebe Divanı, olağanüstü hallerde
toplanan divana ise Ayak Divanı
denilirdi.
NOT
Divan Orhan Bey zamanında
kurulmuĢ, ll. Mahmut zamanında
kaldırılmıĢtır.
Siyasi Yetkileri
Devletin idaresi, Devlete karĢı iĢlenen suçların ortadan
kaldırılması, suçluların cezalandırılması, nüfus
hareketlerinin kontrolü, Gayr-i Müslimlerin olduğu
yerlerde, Osmanlı hukukunun uygulanması gibi iĢer
gerçekleĢtirilirdi.
Hukuki Yetkileri
PadiĢahın ferman ve buyrukları dıĢında kanun
hazırlamak, kadı ve naipleri teftiĢ etmek, örf-i davalarda
ilk yargılamayı yaparak hüküm vermek, yüksek yargı
organı görevini yapmaktır.
Ġdari Yetkileri
Vakıf, eğitim ve tüm idari hizmetlerin denetimini yapar.
Bu kurumlarda görev yapacak olan kiĢilerin ataması ve
bunların teftiĢi iĢleri yapılırdı. Fethedilen bölgelerin
tahririni yapar. Mahkeme sayısını ihtiyaca göre artırırdı.
Ekonomik ve Mali Yetkileri
Hazineden para çıkartmak, para bastırmak ve vergi
iĢlerini düzenlemek divanın görevlerindendir.
UYARI
Divan-ı Hümayun aynı zamanda
halkın Ģikâyetlerini iletebildiği, padiĢah
tarafından durumun incelendiği ve
kararın verildiği bir organıdır.
DĠVAN-I HÜMAYUN
Div
an
-ı
Hü
mayun
Seyfiye
(ehl-i örf)
sınıfı
Yönetim ve Askerlik iĢleri
Veziriazam (sadrazam)
Vezirler (Kubbealtı vezirleri)
Kaptan-ı Derya
Yeniçeri Ağası
Ġlmiye
(ehl-i ġer‟i
sınıfı
Adalet ve eğitim iĢleri
Kazasker
Kalemiye
(ehl-i Kalem)
sınıfı
Maliye, yazıĢma ve dıĢ
iĢleri
Defterdar
NiĢancı
a. Seyfiye Sınıfı
Yönetim ve askeri iĢlerinden sorumlu sınıftır.
Veziriazam: PadiĢahtan sonra devletin en yetkili
kiĢisidir. Veziriazam padiĢah adına tam yetkilidir ve
padiĢahın mührünü taĢırdı.
PadiĢah adına divan toplantılarına önemli davalara
baĢkanlık ederdi.
Fatih kanunnamesi ile Divana veziriazam baĢkanlık
etmeye baĢlamıĢtır.
PadiĢah sefere çıkmadığında Serdar-ı Ekrem
ünvanıyla orduya veziriazam komuta ederdi.
Fatih dönemine kadar köklü ailelerden gelenler
veziriazam olurken bundan sonra devĢirme
kökenliler bu göreve getirilmiĢtir.
Veziriazama ait kendi divanı vardır. Bu divana Ġkindi
Divanı denilirdi. Özellikle büyük divanda bitmeyen
ve acelesi olan iĢlerin halli için Veziriazamın
konağında toplanan divana denilirdi.
Vezirler (Kubbealtı vezirleri): Veziriazam‟ın
yardımcılarıdır. Orhan Bey döneminde divan teĢkilatı
ve vezirlik makamı oluĢturulmuĢtur. Ancak zaman
içinde devlet meselelerinin artması ile birlikte vezir
sayısında içinde artıĢ olmuĢtur. Fatih kanunnamesi ile
vezir sayısı artmıĢtır.
Kaptan-ı Derya: Donanmanın genel komutanıdır.
Önceden divana gerektiğinde çağrılarak fikri alınırken
Kanuni Sultan Süleyman zamanında daimi üye
olmuĢtur.
Yeniçeri Ağası: Yeniçeri ordusunun komutanıdır.
UYARI
Seyfiye kolu, divandaki bu temsilcilerle
birlikte Beylerbeyi, Sancak Beyi,
Kapıkulu Zabitleri ve Tımarlı
Sipahilerden oluĢur.
b. Ġlmiye Sınıfı
Adalet ve eğitim iĢlerinden sorumlu olan sınıftır.
Eğitim, öğretim, fetva, yargı ve bunların yönetim
görevi ilmiye sınıfınındır.
UYARI
ġeyhülislam, Kazasker, Müderris ve
Kadılar bu sınıfın üyeleridir. Eğitim -
öğretim iĢlerini müderrisler, yargı
görevini - Kadılar, fetva görevini -
müftüler ve Ģeyhülislam, yönetim
görevini de Ģeyhülislam ve Kazasker
yapardı.
Kazasker (Kadıasker)
Kazaskerlik makamı l. Murat zamanında kurulmuĢtur.
Fatih zamanında Rumeli Kazaskeri ve Anadolu
Kazaskeri olarak iki kuruma bölünmüĢtür.
Kazasker Ģeyhülislamın yardımcılarıdır.
Adalet iĢlerinden sorumlu olup divana gelen
davaları inceler ve karar verirlerdi.
Kadı, müderris ve müftülerin atamasını yapar,
terfilerini yapardı.
Medreselerden mezun olan kiĢilerin atamaları da
Kazasker tarafından gerçekleĢtirilirdi.
Ulemanın iĢlemleri ruznamçe adı verilen kayıt
defterlerinde tutulurdu.
ġeyhülislam
Kazaskerle birlikte, din iĢleri, vakıf idaresi, eğitim
kurumları ve mahkemelerin denetimi iĢine bakardı.
ġeyhülislam görevinden alınır veya emekli olursa
Rumeli Kazaskeri ġeyhülislamlık makamına getirilirdi.
Yapılan iĢlerin, divan kararlarının dine uygun olup
olmadığına dair verilen karara fetva denir. Fetva
veren kiĢiye Müftü veya ġeyhülislam denir. Fetva
verme yetkisine ise Ġfta denirdi.
UYARI ġeyhülislam protokol açısından
Veziriazamla eĢittir.
c. Kalemiye Sınıfı
Mali ve idari iĢlerde görevli olan memurlar sınıfıdır. En
üst düzey temsilcileri ise NiĢancı ve Defterdar‟dır.
Nişancı: Devletin bütün yazıĢmalarını yapan kiĢidir.
DıĢ ülke hükümdarlarına yazılacak nameleri yazar.
Vezirlerin menĢur ve beratlarını yazar ve inceler.
Name, menĢur ve beratlara, padiĢahın tuğrasını
çeker.
Fethedilen yeni toprakların kayıtlarını tutmak,
bunları tahrir defterlerine kaydetmek görevlerinden
en önemlileridir.
Deftername-i Amire denilen Osmanlı defterhanesi,
niĢancının sorumluluğundadır.
Reis‟ül Küttap
NiĢancı‟nın yardımcısıdır.
Reis‟ül Küttap dıĢ iĢlerinden sorumludur, dıĢ
devletlerle yapılacak olan yazıĢmalardan
sorumludur.
Reis‟ül Küttap baĢkanlığında oluĢturulan kalemler
(bürolar) aracılığı ile yazıĢmalar yürütülürdü. Bütün
kalemlerin baĢındaki kiĢiye beylikçi denirdi.
Defterdar
Mali iĢlerden sorumlu en üst rütbeli kiĢidir. Divan
toplantılarının daimi üyesi padiĢah malının vekili ve
temsilcisidir.
PadiĢahın Ģahsına ait özel servetine iç hazine,
devlet gelirlerinin toplandığı ülke harcamalarının
yapıldığı hazineye ise dıĢ hazine denilirdi.
Defterdarın emrinde bulunan mali iĢleri yürüten
bürolar (kalemler); Ruznamçe Kalemi, Maliye
Emirleri Kalemi, Tarihçi Kalemi olarak görevliler
bulunurdu.
Devletin bütün gelirlerini yazan Ruznamçe Kalemi,
Maliye ile ilgili fermanları yazan Maliye Emirleri
Kalemi, diğer kalemlerin hazırladığı belgelere tarih
koyan Tarihçi Kalemi‟dir.
C. MEMLEKET YÖNETĠMĠ (TAġRA TEġKĠLATI)
Osmanlı Devleti tam merkeziyetçi bir yapıya
sahiptir. Fetih hareketlerine bağlı olarak sınırların
her geçen gün geniĢlemesi ülke yönetiminin
giderek zorlaĢmasına neden olmuĢtur.
Osmanlı Devleti yönetimi kolaylaĢtırmak için ülke
topraklarını yönetim birimlerine ayırmıĢtır. Bu
birimler; eyalet, sancak, kaza ve köylerden
oluĢmaktadır.
l. Eyaletler
Osmanlı Devleti‟nde yönetim birimleri içinde en büyüğü
eyaletlerdir.
I. Murat Döneminde Rumeli‟de ki sınırlarının
geniĢlemesi üzerine Rumeli Beylerbeyliği, Yıldırım
Bayezid Döneminde ise Anadolu‟da sınırların
geniĢlemesi üzerine, Anadolu Beylerbeyliği
oluĢturulmuĢtur. Yükselme dönemine gelindiğinde
sınırların üç kıtaya hakim olmasıyla eyalet sayısı
arttırılmıĢtır. Osmanlı Devleti bu eyaletlerin idaresi
için merkezden Beylerbeyi adıyla devlet yöneticisi
göndermiĢtir. Beylerbeyleri Seyfiye sınıfından
olmakla beraber üst düzey memur sıfatındadırlar.
Sancak, kaza ve köy yöneticileri beylerbeyliğine
bağlıdır.
Sefer sırasında Beylerbeyi kendine bağlı olan
sancak beyleri, zeamet ve tımar beyleri ile bunlara
bağlı askerlerin baĢında orduya katılırdı.
Eyaletlerin güvenliği subaĢı tarafından sağlanır,
yargı iĢleri ise eyalet kadısı tarafından yürütülürdü.
Eyaletlerde beylerbeyinin baĢkanlık ettiği Eyalet
divanı bulunurdu.
Eyaletler üçe ayrılmıĢtır.
Merkeze Bağlı
Eyaletler
(Saliyanesiz)
Özel yönetimi
Olan Eyaletler
(Saliyaneli)
Özerk
Yönetimi olan
Eyaletler
Anadolu, Rumeli,
Trabzon, Van,
Kars, Kefe,
Erzurum,
Diyarbakır, Halep,
ġam
Tunus, Cezayir,
Mısır, Basra,
Yemen, HabeĢ,
Trablusgarp ve
Bağdat
Kırım Hanlığı,
Eflâk Boğdan
ve Hicaz
emirliği gibi
Merkeze Bağlı Eyaletler (Saliyanesiz)
Merkeze yakın eyaletlerdir. Tımar sisteminin
uygulandığı bu eyaletlere yıllıksız eyaletler
(Saliyanesiz) denirdi. Topraklar has, zeamet ve
tımarlara ayrılmıĢtır.
Saliyanesiz Eyalet: Toplanan yıllık vergilerin hazineye
değil de devlette görev yapan devlet memurlarına
rütbesi oranınca bırakılan topraklara denilir.
NOT
Rumeli beylerbeyliğinin merkezi
Manastır, Anadolu Beylerbeyliğinin
merkezi Kütahya‟dır.
Özel Yönetimi Olan Eyaletler (Saliyaneli)
Merkezden uzak eyaletlerdir. Tunus, Cezayir, Mısır,
Basra, Yemen, HabeĢ, Trablusgarp ve Bağdat bu
eyaletlerdendir. Tımar sisteminin uygulanmadığı
eyaletlerdir. Bu eyaletlerin gelirleri doğrudan devlet
hazinesine giderdi. Bu eyaletlerden iltizam yoluyla vergi
toplanırdı.
Ġltizam Sistemi
Bu sistem ile merkezin belirlediği yıllık vergi mültezim
denilen zengin kiĢi tarafından devlete peĢin ödenir.
Mültezim kâr payı koyarak halktan bu vergileri toplardı.
Mültezim dirlik sahibinin haklarına sahiptir.
UYARI: Ġltizam Sitemi ilk olarak Fatih Sultan Mehmet
dönemi itibariyle uygulanmaya baĢlanmıĢ, II. Mahmut
dönemi itibariyle kaldırılmıĢtır.
Özerk Yönetimi Olan Eyaletler (ayrıcalıklı)
Ġç iĢlerinde serbest, dıĢ iĢlerinde Osmanlı Devletine
bağlı eyaletlerdir. Yöneticilerini Osmanlı padiĢahı
atardı. Bunlar Kırım Hanlığı, Eflak, Boğdan ve Hicaz
Emirliği‟dir. Her yıl Osmanlı‟ya vergi verirler, savaĢ
zamanı asker gönderirlerdi.
UYARI
Hicaz kutsal topraklar olduğundan bu
bölgeden vergi alınmaz asker
istenmezdi.
Mısır beylerbeyine - Hıdiv, Eflak
beylerbeyine - Voyvoda, Kırım
beylerbeyine - Giray denirdi.
ll. Sancaklar
Kazaların birleĢmesi ile oluĢan yönetim birimine
sancak adı verilmiĢtir. Osmanlı Devleti Sancakların
yönetimini gerçekleĢtirmek için merkezden, Sancak
Beyi adıyla idareci atamıĢtır. Sancak Beyleri seyfiye
sınıfından seçilirdi. Sancakların asayiĢinden
Sancak SubaĢı‟sı sorumlu olup, adalet iĢlerine ise
Sancak Kadısı bakardı.
lll. Kazalar
Kazaların baĢında kadılar idareci olarak görev
yapardı.
Kadılar, kazaların yöneticisi, yargıcı ve belediye
baĢkanıdır.
Kazaların güvenliğinden ise Kaza SubaĢı‟sı
sorumludur.
TaĢra Yönetimindeki Diğer Görevliler
Muhtesip
Osmanlı Devletinde çarĢı ve pazarlarda Esnafı, üretimi,
ürünün kalitesini ve ürünlerin fiyatlarını denetler. Aynı
zamanda çarĢı ve pazarlarda tartı ve ölçülerin
denetiminden de sorumludurlar.
Kapan Eminleri
Köylüden tarım ürünlerini toptan alınması, satılması
sırasında ürünlerin kapanlarda (büyük tartı) tartılmasını
ve ürünün adil bir Ģekilde vergilendirmesini yapıp
dağıtımını sağlayan görevlidir.
Beytülmal Emini
Kamu haklarını ve devlet çıkarlarının korunmasını
sağlayan görevlidir.
Gümrük ve Bâc Eminleri
ġehir ve kasabalarda zanaat ve ticaret faaliyetlerinde
bulunanlardan vergi toplayan ve genel düzeni sağlayan
kiĢidir
lV. Mahalle ve Köy TeĢkilatı
Toplumun en küçük yerleĢim birimlerini mahalle ve
köyler oluĢtururdu.
Her mahalle ve köyde cami ve okul bulunurdu.
Köy yöneticisine Köy kethüdası (kizir, muhtar)
denirdi.
Köyün güvenliğini yiğitbaĢı sağlardı.
D. TOPRAK SĠSTEMĠ
Osmanlı toprak düzeni Selçuklu Devletinin toprak
düzeninin bir devamıdır.
Osmanlı Devleti‟nde ekonomi tarıma dayalıdır.
Bundan dolayı toprak sistemine büyük önem
verilmiĢtir.
TO
PR
AK
Mü
lk
Ara
zi
ÖĢür Topraklar (ÖĢiriye)
Haraç Topraklar (Haraciye)
Mir
i A
razi
Mukataa, Malikâne, PaĢmaklık, Yurtluk,
Ocaklık, Havas-ı Hümayun ve Dirlik
Topraklardır.
Va
kıf
Ara
zi
Geliri sosyal hizmetlere ayrılan topraklar
l. Mülk Arazi
KiĢilere ait olan topraklardır.
Mülk arazi sahipleri topraklarını miras olarak
bırakabilir, satabilir, vakıflara hibe edebilirdi.
Mülk araziler ÖĢiriye ve Haraciye olarak ikiye
ayrılırdı.
ÖĢiriye (ÖĢür Topraklar)
Müslümanlara ait mülk topraklardır. Bu topraklar
fethedildiği zaman Müslümanlara verilmiĢ ya da
fethedildiğinde Müslümanlara ait topraklardır. Her yıl
devlete ürün üzerinden ÖĢür Vergisi verirlerdi. ÖĢür,
ürünün onda biri kadarıdır.
Haraciye (Haraç Topraklar)
Gayri Müslimlere ait mülk topraklardı. Ürünün beĢte
birini Haraç vergisi olarak devlete verirlerdi.
ll. Vakıf Arazi
Geliri sosyal hizmetlere ayrılan topraklardır.
Ġslâmiyet‟e gönülden bağlanmıĢ varlıklı
Müslümanların hayır için alın teri ile kazanılmıĢ mal
varlıklarının bir bölümünü, insanlık yararına olacak
Ģekilde sonsuza kadar hizmete sunmasıdır.
Devletin temel görevleri arasında bulunan Sosyal
Hizmetlerin yerine getirilmesinde vakıfların katkısı
çok büyük olmuĢtur.
Vakıflar sağlık ve eğitim alanında devletin vermesi
gereken hizmetleri üstlenmiĢtir.
Vakıf hizmetleri hukuksal bir sözleĢme ile
belgelendirilmiĢtir.
Malını vakfeden kiĢiye vâkıf denirdi.
Bir kiĢinin malını vakfedebilmesi için yetiĢkin ve
özgür olması, vakfedilen malın kendisine ait olması
ya da kullanma hakkına sahip olması gerekiyordu.
Vakıf‟a bırakılan mala mevkuf denilirdi.
TaĢınır ve taĢınmaz mallarını vakfeden kiĢinin ve
tanıkların huzurunda imzalanan belgeye vakfiye
denirdi.
Vakıf yöneticisine mütevelli denilmiĢtir.
Vakfedilen mal satılamaz, devredilemez, Devletin
korumasında olan vakıfların iĢleyiĢine padiĢahlar
bile karıĢamazdı.
Osmanlı Devleti‟nde vakıflardan Ģu alanlarda
yararlanılmıĢtır;
KuruluĢtan itibaren yapılan fetihler sonucu
Anadolu ve Balkanlar‟da uygulanan iskan
(TürkleĢtirme) faaliyetlerinde,
Köy, kasaba, kaza ve Ģehirlerin sosyal ve
kültürel ihtiyaçlarının karĢılanması ve belediye
hizmetlerinin sağlanmasında,
Yollar ve yollar üzerindeki kervansarayların
yapılmasında,
Sağlık, eğitim, öğretim alanlarındaki hizmetlerin
karĢılanmasında,
vakıflarda toplanan Avarız akçesi sayesinde
Mahalle ve köylerin ortak giderlerin
karĢılanmasında,
Vakıflarda biriken paraların kredi olarak
tüccarlara verilmesi, ticaretin geliĢmesinde etkili
olmuĢtur.
Medreseler eğitim ve öğretim görevlerini vakıflar
sayesinde gerçekleĢtirmiĢtir.
Sakatlanan uçamayan kuĢlar için bile barınak
yapılmıĢtır.
Vakıf kuruluĢları ġer-i Hukuk kurallarına göre
yönetilmiĢtir. Vakıfların genel idaresine Kazasker ve
ġeyhülislam bakardı.
NOT
Vakıflar eğitim, din, sağlık, bayındırlık
gibi sosyal ve kültürel alanlarda
hizmet vermiĢlerdir.
Kervansaraylarda üç gün her Ģey
bedavadır. Bunların giderleri
vakıflardan karĢılanmıĢtır.
lll. Miri (Emir-i) Arazi
Mülkiyeti devlete ait olup, kullanım hakkı köylüye
verilen arazidir. Köylü bu toprakları satamaz ve
devredemezdi.
Üretimin devamlılığını sağlamak için üç yıl toprağı
iĢlemeyen köylüden toprağın kullanım hakkı geri
alınırdı.
UYARI
Osmanlı Devleti‟nde feodal sistemin
ortaya çıkmamasında en önemli faktör
toprağın büyük bölümünün devlete ait
olmasıdır.
Miri Araziler
Havas-ı Hümayun Topraklar
Geliri doğrudan padiĢaha ayrılan topraklardır.
Mukataa Topraklar
Geliri doğrudan hazineye giden, iltizam sisteminin
uygulandığı topraklardır.
Malikâne Topraklar
Üstün hizmet gösteren komutan ve devlet adamlarına
geliri ayrılan topraklardır.
PaĢmaklık Topraklar
Geliri padiĢahın ailesine ve kızlarına ayrılan
topraklardır.
Yurtluk Topraklar
Geliri sınır boylarını koruyanlara ayrılan topraklardır.
Bunlar gönüllü Türkmen beyleridir. Bu sistem
Balkanlarda uygulanmıĢtır.
Ocaklık Topraklar
Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan
topraklardır.
Dirlik Topraklar
Gelirleri devlet memuruna ve askere maaĢ karĢılığı
olarak ayrılan topraklardır.
Bu toprağı ekip biçme hakkı üzerinde yaĢayan
köylüye aittir.
Köylü devletin belirlediği vergiyi dirlik sahibine
verirdi.
Dirlik sahipleri elde ettikleri gelirleri oranında
Cebellü denilen atlı asker yetiĢtirirlerdi.
Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılmıĢtır.
Dir
lik T
op
rakla
r
Has Divan üyelerine, beylerbeyi ve
sancak beylerine verilirdi.
Zeamet
Kadı, SubaĢı, Kale komutanları,
divan kâtipleri ve orta dereceli
memurlara verilirdi.
Tımar Kılıç hakkı olarak baĢarılı
askerlere ayrılan topraklardır.
Dirlikler devlet memurlarının gelirlerine göre
dağıtılmıĢtır. Bu dağılımı yapan devlet adamı
NiĢancı‟dır.
NOT
Has ve zeametler memurun görevi
devam ettiği sürece, Tımar ise ömür
boyu verilirdi. Suç iĢlerse Tımar
sahibinden alınırdı. Tımar sahibi ölünce
aynı koĢullarda mirasçılarına verilirdi.
l. Murat zamanında gerçek anlamıyla uygulanan
Dirlik (Tımar) sistemi sınırların geniĢlemesiyle
yaygınlaĢtı.
Dirlik sistemi XVI. yüzyıl sonlarında bozulmaya
baĢladı. Tımarların rüĢvet karĢılığı verilmesiyle bu
sistem çökmeye baĢlamıĢtır.
Dirlik (Tımar) Sistemi ile
Üretimin devamlılığı sağlanmıĢtır.
Hazineden para çıkmadan her an savaĢa hazır
büyük bir atlı askeri birlik elde edilmiĢtir. Dirlik
sahiplerinin vergi karĢılığı yetiĢtirdiği Cebellü
askerlerden oluĢan orduya Eyalet Ordusu veya
Tımarlı Sipahiler denmiĢtir.
Aynı toprak üzerinden köylü, Dirlik sahibi ve
Cebellü askerlerin ihtiyaçları karĢılanmıĢtır.
Hazineden para çıkmadan memurun maaĢı
ödenmiĢtir.
Tımarlı sipahiler bölgede huzur ve güveni
sağlayarak, jandarma görevini üstlenmiĢlerdir.
Dirlik sistemi sayesinde merkezi otorite, ülkenin en
uç noktalarına kadar sağlanabilmiĢtir.
Vergilerin tam ve zamanında toplanması
sağlanmıĢtır.
Dirlik sahipleri bulundukları köylerde imar iĢlerini
yaptırmak zorundadır. Bu sayede en ücra köylere
kadar imar iĢleri götürülmüĢtür.
NOT
Dirlik sisteminde toprağın mülkiyeti
devlete aitti. Köylü kullanılmasından
sorumluydu. Köylü belirli Ģartları
yerine getirmek, toprağı iĢlemek
zorundaydı. Toprağı üç yıl iĢlemezse
toprağın kullanma hakkı elinden
alınırdı. Devlet köylünün güvenliğini,
ihtiyacını karĢılamak zorundaydı.
Dirlik (Tımar) sistemi ll. Mahmut
zamanında kaldırıldı. Devlet
memuruna hazineden maaĢ
ödenmeye baĢlandı.
Osmanlı Devleti‟nde 1858 Arazi
kanunnamesi ile Miri arazilerin bir
bölümü belirli koĢullarda özel
mülkiyete geçmesine izin verildi.
E. ORDU VE DONANMA
Osman Bey zamanında düzenli bir ordu yoktu.
Cihat yapma amacıyla toplanan alperenler ve
gaziler mücadele ediyordu. Konur Alp, Samsa
ÇavuĢ, Aykut Alp, Akçakoca ve Abdurrahman Gazi
cihat yapma amacıyla Osmanlı‟ya katılan Türkmen
beyleridir.
Orhan Bey zamanında Yaya ve müsellemler ordusu
kuruldu. Bu ordu Osmanlı Devleti‟nin ilk düzenli
ordusu‟dur.
l. Murat döneminde Kapıkulu Ordusu (Yeniçeri
Ocağı) kuruldu.
Osm
an
lı O
rdusu
Kapıkulu
Ordusu
Atlı
Süva
ri
Sipahiler
Silahtarlar
Sağ Ulufeciler
Sol Ulufeciler
Sağ Garipler
Sol Garipler
Ya
ya
(p
iyade
) Acemioğlanlar (Pencik)
Yeniçeri ocağı
Topçu ocağı
Top arabaları ocağı
Cebeciler
Humbaracılar
Lağımcılar
Sakalar
Eyalet Ordusu Tımarlı sipahiler
Yardımcı
Kuvvetler
Bağlı beylikler ve devletlerden
gerektiğinde gelen askerler
Gönüllüler, Akıncılar, Azaplar,
Deliler, Yörüklerdir.
Eyalet ordusunun öncü kuvvetleri
Donanma
I. Kapıkulu Ordusu (Hassa Ordusu)
PadiĢaha bağlı merkez ordusudur.
l. Murat zamanında kuruldu. (1363) Usulsüz
alımlarla lll. Murat zamanında bozulmaya baĢladı.
ll. Mahmut zamanında kaldırıldı. (1826)
KıĢlalarda bulunurlar, evlenmezler ve devamlı
askerdirler.
Üç ayda bir ulufe denilen maaĢ alırlar, her padiĢah
değiĢiminde cülus bahĢiĢi alırlardı.
DevĢirme ordusudur.
NOT
Pencik Kanunu ile oluĢturulan bu
sisteme göre esir alınan Hristiyan
çocukların beĢte biri devlete aitti.
Pencik oğlanlar, Müslüman Türk gibi
yetiĢtirilir ve Kapıkulu ordusunun
temelini oluĢtururlardı.
Osmanlı Devleti‟nde fetihlerin
yavaĢlamasıyla esir Hristiyan
çocukların sayısı azalınca,
Osmanlı‟da yaĢayan birden fazla
erkek çocuğu olan gayri Müslim
ailelerin sağlıklı ve gürbüz erkek
çocuklarından birisi alınır oldu.
DevĢirilen Türk Ġslâm kimliği
kazandırılan çocuklar acemi oğlanlar
kıĢlasına gönderilir, askeri eğitim
baĢlamadan seçime tabi tutulurlar
yetenekli ve zeki olanlar Enderun‟a
diğerleri Kapıkulu ocaklarına
gönderilirdi.
a. Kapıkulu Süvarileri
Sipahiler ve Silahtarlar; padiĢahı ve padiĢah
çadırını korumakla görevli askeri birliktir.
Ulufeciler; Saltanat sancaklarını ve savaĢ
ganimetlerini koruyan askeri birliktir.
Garipler; Hazineyi ve ordu ağırlıklarını korurlardı.
b. Kapıkulu Piyadeleri
Acemi Ocağı: DevĢirilen çocukların ilk defa askeri
eğitim aldığı bölümdür.
Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu piyadelerinin en
önemlisidir. SavaĢ sırasında ordunun merkezinde
bulunarak padiĢahın koruyuculuğunu üstlenirlerdi.
SavaĢ sonrası Divan muhafızlığı ve Ġstanbul‟un
güvenliğini yeniçerililer sağlardı.
Topçu Ocağı: Osmanlı ordusunda gerekli topları
dökmek, geliĢtirmek ve kullanmak bu ocağın
görevidir.
Top Arabaları Ocağı: Ağır topların savaĢ
alanlarına ya da gerekli yerlere götürülmesini
sağlardı.
Cebeciler: Yeniçeri ordusunun silahlarının yapımı,
bakımı ve onarımı bu ocağın görevidir.
Humbaracılar: Havan denilen el topunu ve
Humbara denilen el bombalarını yapan kullanan
sınıftır.
Lağımcılar: Kale kuĢatmalarında tünel kazarak, fitil
döĢeyerek kale duvarlarını yıkma iĢini
gerçekleĢtiren teknik bir ocaktır.
Sakalar: Kapıkulu ordusunun su ihtiyacını
karĢılayan ocaktır.
UYARI
Yeniçerililer askerliğin dıĢında hiçbir
iĢle ilgilenmezlerdi ve emekli olana
kadar evlenemezlerdi.
ll. Eyalet Ordusu
Eyalet ordusunun temelini Tımarlı Sipahiler
oluĢtururdu. Tımarlı sipahiler dirlik sahiplerinin
yetiĢtiği Cebellü askerlerden oluĢan ordudur.
Cebellü askerlerin tüm ihtiyaçlarını Dirlik sahipleri
karĢılardı. Hazineden para çıkmadan oluĢan bir
ordu olup tamamen Türkmenlerden oluĢurdu.
Bu askerler aynı zamanda üretici durumundadır.
barıĢ zamanları köylü ile birlikte toprağı ekip biçer
ve tarımla uğraĢırlar, bulundukları yerin güvenliğini
sağlarlardı.
Tımarlı sipahiler mazeretsiz savaĢa
katılmadıklarında dirlikleri ellerinden alınırdı.
Tımarlı sipahiler, atlı ve hafif silahlı askeri
birliklerdir.
Eyalet Ordusuna katılan diğer Kuvvetler de
Ģunlardır: Geri Hizmet kıtaları, Öncü kuvvetler ve
Kale Kuvvetleridir.
Geri Hizmet Kıtaları ordunun ihtiyaçlarını
karĢılayan yayalar, yörükler ve müsellemlerdir. Yol
açmak, siper kazmak, ordunun geçeceği yolları
temizlemek, köprüler yapmak, askere yiyecek
taĢımak, kaleleri onarmak bunların iĢidir.
Öncü Kuvvetler; savaĢ sırasında ordunun önünde
yer alan kuvvetlerdir. Bunlar akıncılar, beĢliler ve
delilerdir. Akıncılar, düĢman içine sızarak bilgi
toplarlar. Ġlk yıpratma saldırısını yaparlar, Deliler ve
BeĢlilerde ülke sınırlarını korurlardı.
UYARI
Eyalet Ordusu savaĢ sırasında
toplanırdı. SavaĢ zamanında Cebellü
askerleri, bağlı bulundukları Tımar
beyiyle, sancak beyinin emrine
katılırlardı. Sancak beyleri de
beylerbeyinin emrine girerlerdi.
Toplanan bu ordunun baĢında
padiĢah bulunurdu. PadiĢah sefere
çıkmadığında onun yerine Serdar-ı
Ekrem ünvanıyla Veziriazam orduyu
komuta ederdi.
Kale kuvvetleri, Azaplar; gönüllülerden oluĢurdu.
Azaplar, halk arasından seçilen gönüllü askerlerdir.
Kale korumalarında görevlendirilirlerdi.
lll. Yardımcı Kuvvetler
Anadolu beylikleri, Kırım Hanlığı, Eflâk ve
Boğdan Beyliği gibi Osmanlı Devleti‟ne bağlı
devlet ve beyliklerin gönderdiği destek kuvvetlerdir.
lV. Donanma
Karesioğulları beyliğinin alınmasıyla Osmanlı‟nın ilk
donanması oluĢmuĢtur.
Aydınoğulları‟nın da Osmanlı‟ya katılması deniz
gücünün artmasını sağladı.
Osmanlı Devleti‟nin yaptığı ilk tersane Orhan Bey
Döneminde, Karamürsel de yapılan tersanedir.
Yıldırım Bayezid zamanında ise Gelibolu Tersanesi
yapılmıĢtır.
Fatih Sultan Mehmet zamanında, Ġstanbul‟un Fethi
için 400 parçalık donanma oluĢturulmuĢtur.
ll. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim zamanlarında
tersanecilik oldukça geliĢmiĢ, Yavuz Haliç‟e büyük
bir tersane kurdurmuĢtur.
Kanuni Döneminde ise Türk denizciliği Barbaros
Hayrettin PaĢa‟nın Kaptan-ı Deryalığı ile en güçlü
durumuna gelmiĢtir.
Donanma komutanına Kaptan-ı Derya, donanma
askerine levent veya bahriyeli denilmiĢtir.
Barbaros Hayrettin PaĢa (Hızır Reis) Salih Reis,
Piri Reis, Seydi Ali Reis, Murat Reis, Turgut Reis,
Osmanlı‟nın ünlü denizcileri ve Kaptan- ı
Deryalarıdır.
UYARI
XVII. yüzyılda tüm kurumlarda
yaĢanan gerileme Osmanlı
donanmasında ve denizciliğinde de
yaĢanmıĢtır. Donanmanın baĢına ehil
kiĢilerin getirilmeyiĢi nedeniyle
Osmanlı donanması üstünlüğünü
yitirmiĢ ve gerilemiĢtir.
F. HUKUK
Osmanlı Devleti‟nin ilk yıllarında yazılı bir hukuk
sistemi yoktur. Osmanlı Devletinde hukuk
sisteminin temel ilk olarak Orhan Bey döneminde
atılmıĢ, devlet adli teĢkilat yapılanmasını
baĢlatmıĢtır. Orhan Bey Bursa‟yı aldıktan sonra
buraya ilk kadıyı atamıĢtır. Osmanlı Devletinin ilk
atadığı kadı ise Davut‟el Kayseri‟dir
Osmanlı Devletinde Hukuk birliği yoktur. Hukuk
sistemi iki bölümden oluĢumaktadır.
Hukuk
ġer-i Hukuk Örf-i Hukuk
Kur‟an ve hadislere göre
düzenlenen hukuktur.
Esasları Fıkıh
kitaplarında toplanmıĢtır.
XV. ve XVl. yüzyıllarda
Ģer-i hukuk geliĢmiĢtir.
Din alimlerinin baĢkanı
olan ġeyhülislam‟ın
yargılama yetkisi yoktur.
ġer-i hukuku “Ġfta” (görüĢ
bildirme” yetkisini
kullanarak fetva verirdi.
Geleneklerden oluĢan
hukuktur.
Kanunname-i Ali
Osman ve Kanuni
Sultan Süleyman
kanunnamesi ilk yazılı
örnekleridir.
ÇeĢitli anlaĢmazlıklara
çözüm olarak
hazırlanan padiĢah
fermanlarıdır. ġer-i
hukuka ters
düĢmemesine özen
gösterilmiĢtir.
Osmanlı Devleti‟nde Müslüman olmayanların
davalarına cemaat mahkemelerinde bakılır, kendi
hukuk kuralları uygulanırdı.
Osmanlı‟da Örf-i hukuk ve ġer-i hukuk tek tip
mahkemelerde uygulanıyordu. Mahkemelerde
hakim olarak görev yapan Kadı, davaları ġer-i ve
Örf-i hukuk kurallarına göre çözerlerdi. Davaları
ġerii‟ye siciline kaydederdi.
Kadılar Ģer-i hukuk konularında karar verdiklerinde
Müftü‟den fetva alırlardı.
Mahkemeler herkese açık yapılır, Kararlarda
Ģüphesi olanlar üst mahkeme olan Divan-ı
Hümayun‟a müracaat ederlerdi.
Mahkemelerde Naib‟ler kadılar adına çeĢitli
görevleri yürütürlerdi.
“Toprak Kadılığı” adıyla gezici kadılar bulunurdu.
Toprak yönetimiyle ilgili davalara bakarlardı.
Hukuk iĢlerinin baĢ yöneticisi Kazasker‟di.
Kazaskerler kadıların tayin ve terfi iĢlerinden
sorumluydu.
XlX. Yüzyıl ve Sonrası Hukuk Alanında Yapılan
ÇalıĢmalar
XlX. yüzyılda Avrupa hukuk kurallarından
yararlanılarak yeni düzenlemeler yapılmıĢtır.
Bunlar:
XlX. yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde ġer-i
Mahkemeler, Nizamiye medreseleri, Konsolosluk
mahkemeler ve gayri Müslim Cemaat
Mahkemeleri bulunuyordu.
ll. Mahmut zamanında adalet iĢlerine bakmak
üzere kurulan Davalar Nezareti 1870‟te Nezaret-
i Adliye adını almıĢtır.
Avrupa hukukunun incelenmesi için tecrübeli
hukukçulardan oluĢan Meclis-i Valay-ı Akam-ı
Adliye kuruldu. 1840 Ceza kanunu, 1850 Ticari
kanunu ve 1863 Deniz Ticareti kanunu çıkarıldı.
ll. Mahmut ġuray-ı Devlet‟in temellerini atmıĢ,
1868 yılında bu kurum DanıĢtay‟a dönüĢmüĢtür.
1865 çıkan kanunların yayınlandığı Düstur
Dergisi çıkarılmaya baĢlanmıĢtır.
Ahmet Cevdet PaĢa baĢkanlığında bir kurul
Mecelle‟yi hazırladı.
1874 Galatasaray Sultanisi‟nde Hukuk Mektebi
açıldı. (Tanzimat dönemi)
Ġstanbul mahkemeleri için Avukatlık Kanunu
kabul edildi.
1876 ilk anayasa Kanun-i Esasi hazırlandı.
UYARI
ġuray-ı Devlet (DanıĢtay) Ġslam
hukukundan laik hukuk sistemine
doğru önemli bir adımdır.
Mecelle Ġslâm hukukuna dayalı
medeni kanundur. Türkiye
Cumhuriyeti bu kanunu 1926‟ya kadar
kullanmıĢtır.
G. OSMANLI TOPLUM YAPISI
Fetihçi politikayla sınırları geniĢleyen Osmanlı
Devleti birçok etnik ve dini unsuru içinde
barındırıyordu.
Osmanlı Devleti‟nde Türklerden baĢka Rumlar,
Ermeniler, Yahudiler, Romenler, Sırplar, Slavlar,
Arnavutlar, BoĢnaklar, Gürcüler ve Araplar
bulunuyordu.
Toplum Müslüman, gayri Müslim diye dini esaslara
göre ayrılmıĢtır.
Osmanlı Devlet düzeni Müslümanların
hakimiyetine göre düzenlenmiĢtir.
Osmanlı Toplumu ise yönetenler ve yönetilenler
diye ikiye ayrılmıĢtır.
Osm
an
lı T
op
lum
u
Yö
ne
ten
ler
(Aske
ri)
Ġlmiye Sınıfı
(Ulema)
Kazasker
ġeyhülislam
Seyfiye Sınıfı
(Ümera)
Veziriazam
Vezirler
Beylerbeyi
Sancakbeyi
Kalemiye Sınıfı Defterdar
NiĢancı
Yö
ne
tile
nle
r
Yöneten sınıf dıĢındaki köylüler,
Ģehirliler, göçebeler, Müslümanlar gayri
Müslimlerin tamamı yönetilenlerdir.
– Reaya mesleklerine göre çiftçiler,
esnaf ve göçebeler diye bölümlere
ayrılır ve devlete belli oranda vergi
öderdi.
UYARI
1856 Islahat Fermanı‟na kadar
Osmanlı Devleti‟nde memur olmanın
ön koĢulu Müslüman olmak ve Türkçe
konuĢmaktı. Islahat Fermanıyla
azınlıklarda devlet memuru
olabilmiĢlerdir.
Osmanlı Devleti‟nin etnik ve dini
çeĢitliliği hukuk birliğinin
oluĢamamasında etkilidir. Hukuk
birliğini sağlayamayan Osmanlı,
Fransız Ġhtilalinin milliyetçilik
akımından olumsuz etkilenmiĢtir.
H. OSMANLI EKONOMĠSĠ
Osmanlı Devletinin maliyesinden sorumlu en yetkili
devlet adamı defterdar‟dır.
Osmanlı‟da ilk bütçe l. Murat zamanında
oluĢturulmuĢ, Ġlk denk bütçe ise lV. Mehmet
zamanında Tarhuncu Ahmet PaĢa tarafından
yapılmıĢtır.
l. Osmanlı Devleti‟nin BaĢlıca Gelirleri;
SavaĢ ganimetleri,
Gümrük vergileri,
Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler,
Gelen hediyeler,
Maden, tuzla, orman gelirleri,
Halktan alınan vergiler,
NOT
Osmanlı Devleti‟nin en önemli geliri
savaĢ ganimetleriydi. XVll. yüzyıldan
itibaren bu gelir azalmaya baĢlamıĢtır
Birçok devlete verilen kapitülasyonlar
ve coğrafi keĢiflerle ticaret yolları yön
değiĢtirince gümrük vergileri
düĢmüĢtür.
Halktan alınan vergiler diğer gelirler
azaldıkça artmıĢtır.
ġer-i Vergiler
ÖĢür: Müslüman toprak sahiplerinden alınan ürün
vergisidir.
Haraç: Gayri Müslim toprak sahiplerinden alınan
vergidir
Cizye: Gayri Müslim gençlerden, askere gitmedikleri
için alınan vergidir. (Kafa vergisi)
Örf-i Vergiler
PadiĢah iradesiyle konan vergilerdir.
Avarız: Olağanüstü hallerde halktan toplanan vergi
Ağnam: Hayyam üzerinden alınan vergi
Çiftbozan: Toprağını üç yıl ekmeyenden alınır.
Derbent: Sarp geçitlerden, köprülerden alınır.
Çiftresmi: Müslümanlara ait arazilerden nakdi para
olarak alınır.
Bennak: evlenenlerden alınır.
Mücerret: Bekâr gençlerden alınır.
Ġspenç: Tarımla uğraĢan Hristiyan reayadan alınan
vergi, çiftresmi karĢılığıdır.
Bac: Pazar yeri vergisi ve gümrük vergisi
Gümrük resmi: Ticaret mallarına uygulanan vergidir.
Niyabet Rüsumu: Yöneticilerin, yönetim sırasında
halktan aldığı vergi
NOT
Osmanlı‟da bir bölge fethedildikten
sonra en önemli iĢ vergi kaynaklarını
tespit etmek olurdu, tahrir (yazma)
iĢlemine baĢlanırdı.
Devlet hazinesine ayrılan vergileri ya
memurlar vasıtasıyla toplar veya
toplama hakkını açık arttırma yoluyla
mültezimlere satardı. Bu uygulamaya
iltizam deniliyordu.
1840 yılı baĢlarında eyalet ve
sancaklara vergi memuru gönderildi.
Mal mülk sayımı yapıldı. Herkesin
gelirine göre vergi alınacaktı, baĢarılı
olmayınca yeniden iltizam sistemine
dönüldü.
ll. Osmanlı Devleti‟nin BaĢlıca Giderleri;
Kapıkulu askerlerine verilen ulufeler,
PadiĢah değiĢiminde yeniçeri verilen cülus bahĢiĢi,
Donanma ve ordunun ihtiyaçları,
Bayındırlık hizmetleri için yapılan masraflar,
Halktan Alınan Vergiler
ġer-i Vergiler Örf-i Vergiler
Saray masrafları,
III. Osmanlı Devletinde Para Politikası
Ġlk Osmanlı parası Osman Bey zamanında
bastırıldı.
1327 Orhan Bey zamanında akçe denilen ilk gümüĢ
para bastırıldı.
Ġlk Osmanlı darphanesi Bursa‟da açıldı.
Darphanede paradaki altın ve gümüĢ miktarını
Vezzan adı verilen görevli kontrol ederdi.
Ġlk altın para Fatih Sultan Mehmet zamanında
bastırıldı.
Osmanlı ilk para ayarlamasını (devalüasyon)
1580‟de yaptı. (lll. Murat)
Tanzimat döneminde ilk kâğıt para olan Kaime
çıkartıldı. (Abdülmecit)
Sahte paraların piyasaya sürülmesiyle
kullanılamadı yerine 20 kuruĢ değerindeki mecidiye
parası çıkartıldı.
lV. Osmanlı‟da Bankalar
Osmanlı‟da ilk kredi kurumu ll. Selim (Sarı)
zamanında Portekizli Yahudi Mendes ailesi
tarafından Ġstanbul‟da açılmıĢtır.
Gerçek anlamda bankacılığa geçiĢ Tanzimat
Dönemi‟nde olmuĢtur.
Osmanlı Devleti‟nde ilk banka 1874 Bank-ı
Dersaadet adıyla kuruldu. Bu banka Kırım SavaĢı
sırasında iflas etti.
1856 yılında da Ġngiliz giriĢimi sonucu Bank-ı
Osmanî (Osmanlı Bankası) açıldı. 1863‟te bu
bankanın adı Bank-ı Osmanî-i ġahane‟ye çevrildi.
Bu bankaya para basma yetkisi verildi.
Bankacılıkta ilk milli adım Mithat PaĢa tarafından
atıldı. Köylüye kredi sağlamak amacıyla Memleket
Sandıkları kuruldu (NiĢ‟te). Ġstanbul‟a dönünce
Ġstanbul Emniyet Sandığı‟nı kurdu. 1883‟te kurulan
Menafi Sandıkları geliĢtirilerek 1888‟de Ziraat
Bankası adını aldı.
Türkçülük duyguları sonucu Osmanlı para
politikasını denetleyen Bank-ı Osmanî-i Ģahaneye
tepki olarak 1905 yılında Osmanlı Ġtibarı Milli
Bankası kuruldu. Ticari faaliyetleri desteklemek milli
Ģirketlerin kurulmasını sağlamak istedi ancak 1911
yılını takip eden savaĢlar bankanın geliĢmesine
fırsat vermedi.
Osmanlı Devleti‟ndeki Yabancı Yatırımları
Avrupalı Osmanlı sanayisinin geliĢmesine izin
vermedi.
Kapitülasyonları kullanarak Osmanlı ülkesinden
daha fazla gelir elde etmek için yatırımlar yaptılar.
UlaĢım, tarım ürünlerine dayalı sanayi kolları ve
madencilik alanında yatırımlar yaptılar. Ġngiliz,
Fransız ve Ġsveçli giriĢimciler bu yatırımları yapmıĢtır.
Yabancılar Bursa‟da Ġpek ipliği fabrikası, Ġstanbul‟da
Konserve Fabrikası, kâğıt ve cam fabrikaları,
Adana ve Tarsus‟ta çırçır fabrikaları kurdular.
Yabancılar Osmanlı‟da posta Ģirketleri de kurdular.
1856 Islahat fermanı ile azınlıklar istediği iĢyerini
kurumu açmaya baĢladılar. (Hastane, okul, banka
gibi)
Özel yatırımcıları destekleme kanunundan en fazla
gayri Müslimler yararlandı. Kurulan yeni Ģirketlerde
yabancılar Osmanlı kaynaklarını sömürüye devam
ettiler.
Ġki Ermeni kardeĢin kurduğu Sarraf cemiyeti, Ġzmir ve
Konya‟daki halı fabrikaları bu Ģirketler arasındadır.
Ġngiliz sermayesi ile Beykoz kâğıt, Ġngiliz - Ġsveç
sermayesi ile Kartal mum ve konserve fabrikaları
kuruldu.
1883‟te Reji (Regie) adı ile bilinen Alman - Fransız
Ģirketi ülkedeki tüm tütünleri satın alıp iĢletme
hakkına sahip oldu.
Osmanlı‟da ilk demiryolu Aydın -
Turgutlu arasında yapıldı. Osmanlı
demiryolları sayesinde, devlet
mekanizmasının iĢlemesinin
kolaylaĢacağını, ulaĢım maliyetinin
düĢmesiyle tarım üretiminin artacağını
düĢünüyordu. Ayrıca savaĢ
zamanında asker ve malzeme taĢıma
kolaylaĢacaktı.
Yabancı sermayeler demiryolu
sayesinde ham maddeleri iĢlek
limanlara daha kolay
taĢıyabileceklerdi. 1861 yılında
Maden Kanunu ile Maden iĢletmeciliği
devlet tekelinden çıktı. Yabancılar
maden iĢletmeciliğine baĢladı.
Ülkelerine götürdükleri madenlerle
sanayilerini beslediler.
Vl. Osmanlı‟da Ticaret
Osmanlı Devleti ticaretin geliĢmesine önem verdi.
Ticaret için en önemli olan yollardır. Osmanlı yol
yapımına ve güvenliğine önem vermiĢtir.
Esnaf ve zanaatkâr‟ın ürettiği malları tüccarlar iç
piyasada ve dıĢ piyasada satmıĢlardır.
Menzil teĢkilatı kurularak taĢımacılığın en hızlı
Ģekilde yapılması sağlanmıĢtır. Osmanlı ülkesinde
haberleĢme de menzil teĢkilatı sayesinde olmuĢtur.
Menzil örgütü konaklama noktası olan köy ve
kasabalarda kervanın ve habercilerin her türlü
ihtiyaçlarını karĢılamıĢlardır.
Devlet bu görevlerine karĢılık bu köy ve kasabaları
bazı vergilerden muaf tutmuĢtur.
Derbentçilerde ticaret yollarının güvenliğini
sağlamıĢlardır. Ticaret yolları üzerinde bulunan köy
kasabalar derbentçilik görevini yapar vergiden muaf
olurlardı.
Mekkari Taifesi Ticaret yolları üzerinde taĢımacılığı
meslek edinen insanlardı.
Osmanlı‟da transit ticaretin konusu olan mallar ve
bu malların üretimi daha da önem kazanmıĢtı.
Bunlar;
Tekstil ve halıcılık alanlarında kullanılan ipek,
Ġran‟dan ham olarak alınıp, Bursa‟da kumaĢ
haline getirilip dünya pazarlarına gidiyordu.
Keçi tiftiğinden dokunan Sof adı verilen kumaĢ
sayesinde Ankara uluslar arası, ticaret
merkezlerinden biri olmuĢtur.
Pamuklu dokuma, çuha, halıcılık ile bunların
boyanmasında kullanılan boyalar, deri ve deri
ürünleri, madeni eĢyalar yurt dıĢına satılıyordu.
Bazı dönemlerde fiyatların yükselmesini
engellemek için iç piyasa ihtiyaçları göz önüne
alınarak buğday, zeytinyağı, silah, at, balmumu
ve deri gibi mallara ihraç yasağı getirilmiĢtir.
Yabancı ülkelerden de baharat, çivit, keten, pirinç,
Ģeker, sabun, ayna ve saat gibi mallar alınmıĢtır.
XVll. yüzyıldan itibaren her alanda olduğu gibi
ticarette olumsuz etkilendi.
Ticaret yollarının önemini yitirmesi ve
kapitülasyonlar sayesinde ticaret azınlıklar ve
yabancı devletlerin kontrolüne geçmeye baĢladı.
Yerli tüccarlar, ticari ayrıcalıklar verilen yabancı
tüccarlarla rekabet edemedi.
Tanzimat Dönemi‟nde amediye (ithalat vergisi)
reftiye (ihracat vergisi) ve müruriye (transit
ticaretten alınan vergiler) yeni bir düzenlemeye tabi
tutuldu.
1838 Ġngiltere‟yle yapılan Balta Limanı
AntlaĢması’ndan sonra dıĢ ülkelerle ticaret
anlaĢmaları çoğaldı. Osmanlı‟nın ham madde
kaynakları, tek yanlı olarak Avrupa‟nın çıkarlarına
hizmet eder oldu.
1861 yılında yapılan yeni ticari anlaĢmalarla
Avrupalı Devletler iç ve dıĢ ticarette tam serbestlik
kazandılar.
1861 Maden Kanunu ile madenler bile yabancı
yatırımcılara açıldı.
NOT
XlX. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen
mallar, Ģeker, kahve pirinç, iplik, fes,
battaniye, kereste, kömür, ilaç, kâğıt,
cam, saat, kibrit gibi mamul
maddelerdi. Yurt dıĢına ihraç edilen
mallar ise tarım ürünleri ve
hammaddelerdi.
UlaĢım ve HaberleĢme
Avrupalıların yatırımları sonucu demiryolu
kurulmaya baĢlandı.
Osmanlı merkezi otoriteyi etkin hale getirme, daha
kolay haberleĢme, ticaret yapma ve vergi toplama
amacı ile kara yolları yaptı.
Kara ve demiryollarındaki geliĢmeler deniz yolunda
da yaĢandı. ll. Mahmut döneminde buharlı gemiler
kullanılmaya baĢlandı. 1844‟ten sonra bu gemiler
ĢirketleĢtirildi.
Ġstanbul ve Ġzmir arasında Ġlk posta hizmetleri
baĢlandı. 1841 Posta TeĢkilatı kuruldu. Yabancı
posta Ģirketleriyle rekabet edemedi ve kapandı.
1873‟de yeniden Osmanlı Posta Ġdaresi kuruldu.
Ġlk telefon hattı 1881 Galata ve Eminönü arasında
kuruldu.
Telgraf ilk defa 1854 Kırım SavaĢı sırasında
kullanıldı.
1859‟da Telgraf Nizamnamesi çıkartıldı.
Ġ. OSMANLI‟DA EĞĠTĠM VE ÖĞRETĠM
Kla
sik
Dö
ne
m E
ğitim
ve
Öğ
retim
Sıbyan
Mektepleri Çocuk okulları
Enderun
Mektebi
Saray okulu
Yönetenci (askeri) sınıfının
eğitimi
Askeri Eğitim Acemi Oğlanlar Ocağı
Yeniçeri Ocağı
Medreseler
Ġlmiye
sınıfının
eğitimi
Hariç
Dahil
Sahn
Dini ve Sosyal
Kurumların
Eğitim
Öğretim
Fonksiyonları
Esnaf örgütleri (Loncalar)
Camiler
Tekke ve zaviyeler
Sıbyan Mektepleri
Osmanlı Devleti‟nde eğitimin ilk basamağı Sıbyan
mektepleridir. (Mahalle mektebi)
Her mahallede caminin yanında bulunan bu
mekteplerde, Kız erkek ayrımı olamadan herkes
istifade ederdi.
Öğretmenler özel eğitim gören kiĢilerden olmayıp,
okuma yazma bilen ve bu iĢe uygun olduğu kabul
edilen kiĢiler arasından seçilirdi. Çocuklar istediği
bilgiyi alana kadar mektebe devam ederlerdi.
Mektebe gitmenin zorunluluğu yoktu.
Bu okullarda Arap alfabesi, sureler, dini bilgiler,
okuma ve dört iĢlem öğretilirdi.
Geleneksel Amin Alayı ile çocuklar eğitime
baĢlardı.
NOT
ll. Mahmut zamanında ilköğretim
zorunlu oldu. Tanzimat Dönemi‟ne
kadar Sıbyan mektepleri görevlerini
devam ettirdi. 1839 Sıbyan
mekteplerine dokunulmadan Ġptidai
denilen ilkokullar açılmaya baĢlandı.
ll. MeĢrutiyet Döneminde Sıbyan
mekteplerinde iyileĢtirme yapıldı.
Maarif Nezareti kendine bağlı
ilkokulların sayısını arttırmaya
baĢladı.
1869 Maarif-i Umumiye
Nizamnamesi‟ne göre ilköğretim 12
yaĢına kadar bütün çocuklar için
zorunlu oldu. Tanzimat Dönemi‟nde
açılmaya baĢlayan bu yeni okullarda
ders veren erkek öğretmenlere
muallim, bayan öğretmenlere de
muallime denildi.
Enderun Mektebi
Saray içi okulu olaraktan da geçmektedir. Bu
okulun temel amacı devlet bünyesinde istihdam
edilmek üzere yönetici sınıfı yetiĢtirmektir.
Bu okula ilk dönemler devĢirme sistemine bağlı
olarak yetiĢtirilmiĢ olan gençler alınırken daha
sonraki zamanlarda Türk ve Müslüman çocuklarda
alınmaya baĢlanmıĢtır.
Ġlk defa ll. Murat zamanında Edirne Sarayında
kurulmuĢtur. Fatih Sultan Mehmet döneminde
Ġstanbul‟da Topkapı Sarayında açılmıĢ ve
geliĢtirilmiĢtir.
Ġslâmi ve pozitif ilimler yanında beden eğitimi, sanat
ve saray hizmetleri de öğretilirdi.
Enderun‟u bitirenler Kapıkulu Süvarisi olarak
göreve baĢlar, devletin çeĢitli kademelerinde aktif
görevler alırlardı. Zaman içinde tecrübe kazanarak
Beylerbeyi, Yeniçeri Ağası, Vezir ve Veziriazam
mertebelerine kadar ulaĢabilirlerdi.
Enderun Mektebi Osmanlı Devletinde 1909 yılına
kadar görev yapmıĢtır. 1909‟da kapatılmıĢtır.
Sokullu Mehmet PaĢa, Mimar Sinan Enderun
çıkıĢlıdır.
Askeri Eğitim
SavaĢlarda esir alınan genç ve sağlıklı olanlardan
beĢte birini kapıkulu askeri olmak üzere alınıyordu.
Bu çocuklar Pençik adı verilen defterlere
kaydedildiğinden, bunlara Pençik oğlanı denirdi.
Ayrılan bu esirler Türk Müslüman ailelerinin
yanında Türk - Ġslâm kültürüne bağlı olarak
yetiĢtirilip TürkleĢtirilirlerdi.
DevĢirme iĢi tamamlanınca acemi oğlanlar ocağına
gönderilir. Ġlk askeri eğitimini aldıktan sonra
kapıkulu ocaklarına dağıtılırlardı.
Medreseler
Selçuklu medreseleri Osmanlı medreselerine
kaynak olmuĢ ve daha da geliĢtirilmiĢtir.
Osmanlı‟da eğitim ve öğretim etkinliğinin yapıldığı
en temel kurum medreselerdir.
Medreselerde yetiĢenler Ġlmiye Sınıfını
oluĢturuyordu. ġeyhülislam, Kazasker kadı ve
müderris medrese mezunlarıdırlar.
Orta (hariç), lise(dahi), üniversite (Sahn) ayarında
eğitim verilirdi.
Medrese öğretmenlerine Müderris, yardımcılarına
muid öğrencisine molla, softa, daniĢment
denilmiĢtir.
Medrese giderleri vakıflar tarafından karĢılanmıĢtır.
Ġlk Osmanlı Medresesi Orhan Bey zamanında
Ġznik‟te açılmıĢtır.
Ġlk medresenin müderrisliğine ünlü düĢünce ve bilim
adamı olan Davud-ı Kayseri getirilmiĢtir.
Fatih Sultan Mehmet zamanında Ġstanbul‟da Sahn-ı
Seman Medresesi, Kanuni sultan Süleyman
zamanında açılan Süleymaniye medreseleri
üniversite niteliğinde çağın en üst seviyesindeydi.
Me
dre
sele
rde
Eğ
itim
Po
zitif B
ilim
ler
(nakli
bili
mle
r)
Fizik, Kimya, Astronomi, Biyoloji,
Coğrafya, Tarih, Matematik, Tıp ve
Felsefe dersleri verilirdi.
XVll. yüzyıldan itibaren
medreselerdeki eğitim gerilemeye
baĢladı.
Pozitif bilimlerin ders
programından çıkartılması ve
medrese eğitimi almayanların
müderris olması. (BeĢik uleması)
medreselerin en önemli bozulma
sebepleridir.
Ġslâ
mi B
ilim
ler
(nakli
bili
mle
r) Kuran-ı Kerim, Hadis, Kelâm, Tefsir,
Fıkıh, Siyer ve Arapça temel derslerdi.
Fıkıh: Ġslam hukuku,
Hadis: Hazreti Muhammed‟in söz ve
davranıĢları,
Kelam: Ġslâm felsefesi,
Tefsir: Kuran-ı yorumlama,
Siyer: Peygamberlerin hayatı,
Kıraat: Kuran-ı Kerim‟i doğru okuma,
Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢundan Tanzimat
Dönemi‟ne kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim
iĢlerine yön veren kiĢilerin yetiĢtiği medreseler
batılılaĢma çalıĢmalarının önünü tıkayan kurumlar
haline geldi.
NOT
3 Mart 1924 Halifeliğin kaldırıldığı gün
çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile
medreseler kapatıldı. Milli Eğitim
Bakanlığına bağlı İmam Hatip
Okulları açıldı.
Dini ve Sosyal Kurumların Eğitim ve Öğretim
Fonksiyonları
Esnaf TeĢkilatı (Lonca)
Eğitimde önemli rol oynamıĢtır. Türkiye Selçuklu
Devleti‟nde esnaf teĢkilatı olan Ahilik, Osmanlı‟da
Lonca teĢkilatı olarak devam etti.
Ahilik veya lonca sanat okulu düzeyindedir. Usta -
çırak iliĢkisiyle meslek eğitimi verilirdi.
TeĢkilatın fütuuvetname adlı yasaları vardı.
Fütüvvet, yiğitlik, cömertlik, fedakarlık ve delikanlılık
gibi anlamlara gelmektedir.
Loncalar üyelerine mesleki bilgi ve eğitim verirdi.
TeĢkilata alınanlar, teĢkilatın eğitim öğretim
kurallarına uyarak çıraklıktan ustalığa kadar
yükselirdi. Ustalık belgesini almaya icazet denirdi.
NOT
Lonca teĢkilatındaki bozulmalarla,
sanat ve ticarette tekel uygulaması
anlamına gelen Gedik Usulüne
geçildi. Gedik sahiplerinin yapacakları
iĢi ve satacakları malı baĢkaları
yapamaz satamazdı. Bu sisteme
1861‟de son verildi. 1912‟de Lonca
teĢkilatı tamamen kaldırıldı.
ll. Osmanlı‟da Azınlık ve Yabancı Okullar
Osmanlı egemenliğinde yaĢaya milletler dinlerinde
olduğu gibi eğitim konusunda da özgürdürler.
Kurdukları okullarda Osmanlı‟nın hiçbir denetimi
yoktu.
XlX. yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Ġngiltere, Fransa,
Almanya, Ġtalya, Avusturya, Amerika BirleĢik
Devletleri ve Rusya çeĢitli bölgelerde okullar açtılar.
Bu okullar aracılığıyla kendi dil, din ve kültürlerini
yayarak siyasi nüfuslarını arttırmak istediler.
lll Darülfünun
1845 yılında Mustafa ReĢit PaĢa ve diğer aydınlar
üniversite kurmak istediler. Bu amaçla düĢünülen
okullara öğretim elemanı yetiĢtirmek için Dar‟ûl
Maarif adında okul açıldı. Üniversitede okutulacak
kitapların çeviri ve yazımlarıyla ilgili olarak
Encümeni DaniĢ (1851) (Bilimler akademisi)
kuruldu.
1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile Darülfünun
kurulmasına karar verildi. 1870‟de Ġstanbul‟da
resmen açıldı.
1900 yılına kadar üç defa açılıp kapatılan
Darülfünun medreselerin muhalefeti sonucu tam bir
faaliyet gösteremedi.
1900 yılında Darülfünunu ġahane açıldı. 1933
Üniversiteler kanunu ile Ġstanbul üniversitesi oldu.
J. YAZI DĠL VE EDEBĠYAT
I. Yazı, Dil ve Edebiyat
Osmanlı‟nın kuruluĢta resmi dili Türkçe, bilim dili
Arapça, edebiyat dili Farsça idi. Zamanla bu üç
dilden Osmanlıca denilen karma bir dil ortaya çıktı.
Abdülmecit ve Abdülaziz zamanlarında (Tanzimat)
Türkçenin sadeleĢtirilmesi konusunda çalıĢmalar
yapıldı. Encümen-i DaniĢ Akademisi Türkçenin
sadeleĢtirilmesi için çalıĢmalar yaptı. Abdülaziz
zamanında Ali Süavi bu alanda çalıĢmalar yaptı.
Osm
an
lı‟d
a E
deb
iya
t
Halk Edebiyatı
Tasavvuf Edebiyatı
Divan Edebiyatı
Tanzimat Edebiyatı
Servet-i Fünun Edebiyatı
Fecr-i Ati Edebiyatı
Milli Edebiyat
ll. Basın ve Yayın
Osmanlı Devleti‟nde ilk matbaa 1727 Sait Efendi ve
Ġbrahim Müteferrika tarafından Ġstanbul‟da
kurulmuĢtur.
ilk basılan eserler;
Matbaada ilk deneme olarak Marmara Denizi
Haritası ve Bahriye-i Bahr-ı Siyah adlı iki harita
basıldı.
Matbaada ilk basılan eser Vanlı Mehmet‟in
Sihah-i Cevheri (Vankulu Lügati) adındaki
sözlüğüdür.
Ġkinci basılan eser Katip Çelebi‟nin Tuhfet-ül
Kibar Fi Esfar-ül Bihar adlı eserdi.
Yayın hayatına giren ilk gazete ll. Mahmut
zamanında çıkartılan, Takvim-i Vakayi’dir. (1831)
Osmanlı‟da ikinci gazete Ceride-i Havadis‟dir.
(1840)Bu Ġngiliz gazeteci ve muhabir olan William
Churchill tarafından kuruldu. 1860 yılına kadar
devam etti.
1860‟ta ġinasi ve Agâh Efendi tarafından ilk özel
gazete olan Tercüman-ı Ahvâl kuruldu. 1866 yılına
kadar yayın yaptı.
1862‟de ġinasi, ġehzade Murat (V. Murat) ve
Mısırlı Prens Mustafa Fazıl‟ın yardımıyla Tasvir-i
Efkâr gazetesi kuruldu. Yeni edebi akımların ve
siyasi fikirlerin tartıĢma yeri durumuna geldi. ġinasi
Paris‟e gönderilince Namık Kemal baĢyazarlığını
yürüttü.
NOT
Ġlk Türk matbaasının açılması,
Osmanlı toplumun gözlerini dünyaya
açması bakımından önemlidir.
Ġbrahim Müteferrika‟nın ölümüyle uzun
süre iĢletilmeyen matbaa l.
Abdülhamit zamanında, Sadrazam
Halit Hamit PaĢa‟nın giriĢimleriyle
yeniden faaliyete geçti.
lll. Selim zamanında Ġlk Devlet
Matbaası (Resmi yayınevi) kuruldu.
1835‟te Osmanlı matbaacılığı büyük
bir geliĢme gösterdi.
1866‟da Muhbir gazetesi Genç Osmanlılar
tarafından kuruldu. MeĢrutiyet yönetimi ile ilgili
düĢüncelerini yayınladılar.
1867‟de Muhbir ve Tasvir-i Efkâr gazeteleri
kapatıldı.
ll. Abdülhamit döneminde baĢına sansür getirildi.
Bu dönemde Sabah, Vakit, Tercüman-ı Hakikat
gazeteleri çıkartıldı (Ahmet Mithad).
Mizancı Murat, ll. Abdülhamit‟e karĢı Mizan
dergisini yayınladı.
1895‟te Ahmet Rıza, Türkçe ve Fransızca
yayınlanan MeĢveret dergisini çıkardı. MeĢveret
ittihat ve Terakkilerin yayın organıdır.
ll. MeĢrutiyet döneminde Volkan, Seday-ı Millet,
Tanin, Mizan gazeteleri kuruldu.
l. Dünya SavaĢı sonrasında Peyami Sabah, Yeni
Gün, Ġkdam, AkĢam, Güleryüz gazeteleri
yayınlandı.
1862 Münif PaĢa Mecmua-i Fünun, Mustafa Refik,
Mir‟at dergilerini çıkarttılar.
Mizah dergisi olan Diyojen, Hayal, Çıngıraklı Tatar
çıkarıldı (1869).
l. Dünya SavaĢından sonra Refik Halit Karay
Aydede adlı mizah dergisini çıkarttı.
K. DÜġÜNCE HAYATI VE BĠLĠM
l. DüĢünce Hayatı
Osmanlı Devleti‟nde bilginin temelini Ġslâmiyet
öncesi Türk gelenekleri, Ġslâm dini ve yaĢadıkları
yerlerin özelliklerini oluĢturmuĢtur.
Osmanlı düĢünce hayatının oluĢmasında etkin
kiĢiler büyük Ġslam bilim ve fikir adamlarıdır.
Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢ yıllarında din adamları
ve düĢünürler halkın düĢünce hayatını etkilemiĢtir.
Bunlar ġeyh Edebali, Emir Sultan, Yunus Emre,
Hacı BektaĢ Veli, Mevlana gibi
XVl. yüzyılda deney, gözlem ve araĢtırmalara önem
veren medreseler düĢünce hayatını sürekli
geliĢtirdiler.
XVll. yüzyılda medreseler bozulmaya baĢlayınca
düĢünce hayatı da olumsuz etkilendi.
XVlll. yüzyılda Batı tarzı ıslahatlar baĢladı. Ġlk elçi
olan Paris‟e giden Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi
Avrupa‟da gördüklerini Sefaretname adlı eserinde
topladı.
Matbaanın kurulması düĢünce hayatının
geliĢmesinde etkili oldu. Lale devrinde Tercüme
Encümenliği kuruldu. Çeviriler kültür hayatının
canlanmasını sağladı.
ll. Mahmut zamanında Avrupa‟ya ilk kez öğrenci
gönderildi. Eğitimlerini tamamlayan bu gençler
(Genç Osmanlılar) Osmanlı devletinin siyasi ve
düĢünce hayatını etkilediler.
Tanzimat Dönemi aydınları yazdıkları yazılarında
akla ve bilime büyük önem verdiler, köklü
değiĢikliklerin yapılması için harekete geçtiler.
Tanzimat Dönemi düĢünce hayatını etkileyen
aydınlar Ģunlardır:
ġinasi, Namık Kemal, Cevdet PaĢa, Ali Süavi,
Yusuf Akçura, Mizancı Murat, Cemalettin Afgani
UYARI
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi‟nin
Sefaretname adlı eseri Osmanlı‟nın
batıya açılan ilk penceresi olarak
değerlendirilmektedir.
Tanzimat Dönemi Osmanlı‟sında
düĢünce hayatında değiĢiklikler oldu.
Farklı düĢünceler ortaya çıktı, bu
düĢünceler Osmanlı siyasetinde ve
düĢünce hayatında etkili olmuĢtur.
Tanzimat Dönemi aydınlarınca savunulan yeni
görüĢler bir süre sonra Batıcılık, Osmanlıcılık,
Ümmetçilik, Türkçülük gibi düĢünce akımlarının
ortaya çıkmasına neden oldu.
L. GÜZEL SANATLAR
l. Süsleme Sanatları
Hattatlık
Güzel yazı yazma sanatına “Hat” güzel yazı
yazanlara da Hattat denilmiĢtir.
Hat yazı türleri Ģekillerine göre; Sülüs, Kûfi, nesih,
rıka gibi isimlerle alırdı.
Fatih zamanının en ünlü hat ustası Amasyalı ġeyh
Hamdullah‟tır. Ayrıca yükselme döneminde
Süleymaniye Camisi kubbesinin etrafındaki yazılar
Ahmet AkĢemseddin Karahisari‟ye aittir. Selimiye
Camisi‟nin bütün yazılarını Karahisari‟nin oğlu
Hasan Çelebi yazmıĢtır.
XVll. yüzyılda ünlü usta Hafız Osman, XVlll.
yüzyılda Mustafa Rakım Efendi, Mehmet Esat
Yesari, XlX. Yüzyılın en ünlü hattatı Kazasker
Mustafa Ġzzet Efendi‟dir.
Tezhip
El yazması kitapları süsleme sanatıdır. (Kenar
süslemeciliği) Bu iĢin sanatçılarına müzehhip
denirdi.
Osmanlı‟da iz bırakan tezhip ustası Kara
Mehmet‟tir.
Minyatür
Ġslâmi anlayıĢ gereği Osmanlılarda resim sanatı
yerine minyatür sanatı geliĢmiĢtir.
Minyatür, ıĢık ve gölge düzenlemesi, perspektifi
olmayan bir tür resimdir. Siyasi, sosyal olayları
anlatır. Fatih zamanında Sinan Bey ve Seyyid
Lokman, XVl. yüzyılda Nigari ve NakkaĢ Osman,
XVlll. yüzyılın en ünlü minyatür ustası ile Levni’dir.
Önemli bir minyatürcü Bursalı Firdevs’idir. En ünlü
eseri Süleymaniye‟dir.
Ġslâmi minyatür ekollerin etkisiyle kitap süsleme
sanatı ön plana çıkmıĢtır.
Matrakçı Nasuh‟un tarihi tasvirleri önemlidir. Kanuni
Sultan Süleyman‟ın seferleriyle, Barbaros Hayrettin
PaĢa‟nın Akdeniz seferlerini konu etmiĢtir.
Minyatür sanatıyla portre çizimi de yapılmıĢtır,
bunlardan en ünlüsü NakkaĢ Osman‟ın çizdiği ll.
Mehmet portresidir.
Çinicilik
Dünya‟da porselen tekniği Çin‟den yayıldığı için
çinicilik denmiĢtir. Çini kırmızı toprağın iĢlenerek
yüksek ateĢte piĢirilmesiyle elde edilir.
Selçuklu çini sanatının Osmanlı sır tekniği ile
birleĢmesiyle Osmanlı Çini sanatı oluĢmuĢtur.
Geometrik desenler ve bitki motifleri kullanılmıĢtır.
(Karanfil, lale)
Önce Ġznik sonra Kütahya, Diyarbakır, Bursa ve
Ġstanbul‟da atölyeler açıldı.
Bursa YeĢil cami, YeĢil Türbe, Topkapı Sarayı,
Çinili köĢk, Süleymaniye cami, Selimiye cami,
Sultan Ahmet Cami, Bağdat ve Revan köĢkü çini
sanatının en güzel örnekleridir.
XVlll. yüzyılda çini gerilemeye baĢlayınca NevĢehirli
Damat Ġbrahim PaĢa yeniden canlandırmak için
Çini imalathaneleri açtırdı.
Oymacılık
TaĢ ve ahĢap oymacılığı olarak geliĢmiĢtir. Bu
sanat dalında yapıların taĢ ve ahĢap kısımları çeĢitli
oyma Ģekilleriyle süslenirdi. Camilerin mihrap,
mimber, kapı, pencere kanatları kuran rahleleri,
sandıklar oymalarla süslenmiĢtir.
Kakmacılık
Metal ahĢap ve taĢ üzerine açılan yuvalara altın,
gümüĢ, sedef, fildiĢi gibi taĢları gömerek yapılan
süsleme sanatıdır. Ayna kenarları, miğfer, Kılıç,
kalkan, tabanca ve tüfek kabzaları, minberler ve
rahlelerde uygulanmıĢtır.
NakkaĢlık
Minyatür ve tezhip sanatkârlarına NakkaĢ
denilmiĢtir. Fatih döneminde sarayda
nakkaĢhaneler kurulmuĢtur. NakkaĢlar yapıların
duvarlarını tavanlarını yağlı boya ve suluboya
motifleriyle süslemiĢlerdir.
Vitray
Renkli camların kurĢunla birleĢtirilerek yapılan
sanattır. Cami ıĢıklandırılmasında kullanılmıĢtır.
II. Müzik ve Resim
Türkler tarih boyunca müzik geleneğini devam
ettirmiĢtir.
Hükümdarlık sembollerinden olan mehter her gün
ikindi vaktinde sarayın kapısında çalınmıĢtır.
Mehteran yerine ll. Mahmut zamanında Mızıka-i
Hümayun okulu açılmıĢtır.
XVlll. yüzyılın sonuna kadar resimde minyatür
tekniği devam etti, ancak Avrupalı ressamların
etkisiyle resim sanatı baĢladı.
Mühendishane-i Berr-i Hümayun okulunda resim
kurallarının resim dersi programa alınmıĢtır.
NOT Fatih Sultan Mehmet Ġtalyan ressam
Ç. Belinliye portresini yaptırmıĢtır.
Sultan Abdülüziz‟in emriyle Avrupa‟ya gönderilen ilk
sanatçılar, askeri okul öğrencileridir. Bunlar için
1855‟te Paris‟te Mekteb-i Osmani adıyla bir okul
açılmıĢtır.
ġeker Ahmet PaĢa, Süleyman Seyit Bey Paris‟te
aldıkları resim eğitimi ile birçok eserler verdiler,
Hüseyin Zekai PaĢa‟da onlara katıldı. Bu üç sanatçı
Türk resim sanatının yolunu açtılar.
Şeker Ahmet Paşa (1841 - 1907) Osmanlı‟da ilk
resim sergisini açmıĢtır. Türk sanatında ilk kez
çıplak insan figürü çalıĢan sanatçıdır.
Osman Hamdi Bey (1842 - 1910) Ressam,
arkeolog ve müzecidir. Suriye‟de kazılar yaptı, ünlü
Ġskender Lahidini ortaya çıkarttı. Bulduğu eserleri
çinili köĢkte toplayarak, eserlerin özelliklerini içeren
bir liste çıkarmıĢtır. Bu müzecilik konusunda ilk
bilimsel çalıĢmadır. (ilk müzeyi kurdu) ilk resim
okulu Sanayi-i Nefise (Güzel sanatlar Akademisini)
açtı. (1883)
lll. Mimari
Osmanlı dönemi mimarisinde Ġslâm uygarlığının
mimari özellikleriyle Selçuklu mimari özellikleri
birleĢerek özgün bir duruma gelmiĢtir.
Osm
an
lı‟d
a
Mim
ari
Dö
ne
m
leri Ġlk Dönem
(KuruluĢ)
Osmanlı mimarisinin ilk
örnekleri
Klasik Yükselme - Duraklama)
Dönem Evrensel boyutlara ulaĢıldığı
dönem
Geç Dönem
(Gerileme - ÇöküĢ)
Batının izlerinin baĢladığı
dönem Lale devri ile baĢlar.
Osm
an
lı M
imari
Ala
nla
rı
Dini Mimari Cami, Türbe, Medrese
Sivil Mimari
ÇeĢme, Saray, Kervansaray,
Külliye, Bedesten, Han, Su
yolları, Köprü, Hamam, Bent
gibi.
Askeri
Mimari Hisar, Sur ve KıĢlalar
Mimari alanda en doruk noktaya Mimar Sinan
(1489 - 1588) ile ulaĢılmıĢtır. Yavuz ve Kanuni‟nin
yanında seferlere katılarak gidilen yerlerdeki mimari
eserleri incelemiĢ kendi tekniğini geliĢtirmiĢtir.
NOT
Mimar Sinan Eserlerini çıraklık,
kalfalık ve ustalık eserim diye
ayırmıĢtır.
ġehzade cami (Ġstanbul),
Süleymaniye cami, Selimiye cami
(Edirne)
Mimar Sinan dini, askeri sivil alanda yüzlerce eser
vermiĢtir. Klasik Dönem mimarisine damgasını
vurmuĢtur.
Külliye: Yapı topluluğudur. Cami etrafında yapılır. Ġçinde
medrese, imarethane, darüĢĢifa, Tabhane, han, yatır,
Ģadırvan, bedesten, kütüphane bulunan yapılara külliye
denir.
Ġmarethane: AĢevidir, garibanlara yemek dağıtılan
yerdir.
DarüĢĢifa (Bimarhane): Hastane
Tabhane: Hastaneden çıkan kimsesizlerin bakıldığı
yer.
ġadırvan: Abdest alınan çeĢmeler topluluğu
Bedesten: Kapalı çarĢı
Kervansaray: Tüccarların konaklaması için yollar
üzerindeki konaklama yeridir. YaklaĢık kırk kilometrede
bir yapılmıĢtır. Üç gün ücretsizdir. Kervansaray
içerisinde Mescit, Han, Hamam, Ahır, imarethane
bulunur. Ġçinde kütüphane, Ģifahane, bedesten bulunan
kervansaraylar da vardır.
Dürül Ģafaka: Kimsesiz çocukların barındığı yer.
Dürül Aceze: Aciz yaĢlıların barındığı yer.
Hilal-i Ahmer; Kızılay
OSMANLI DEVLETĠ‟NE AĠT MĠMARĠ ESERLER
DĠNĠ MĠMARĠ (Cami, Medrese, Türbe)
Ġlk D
ön
em
(K
uru
luĢ)
İznik Hacı Özbek Cami Osmanlı dini
mimarisinin ilk örneğidir.
Bursa Orhan Bey Cami
İznik Yeşil Cami Çandarlı Halil PaĢa
tarafından yaptırılmıĢtır.
Hüdavendigar Cami l. Murat
Bursa Ulu Cami Y. Bayezid
Edirne Eski Cami (Çelebi Mehmet)
Muradiye Cami ve Medresesi (ll. Murat)
(Bursa)
Edirne üç şerefeli Cami (ll. Murat) Klasik
Osmanlı mimarisine geçiĢin ilk örneği)
İznik Süleyman Paşa Medresesi Orhan
gazinin oğlu Süleyman paĢa)
Bursa YeĢil Medrese ve Türbesi (Çelebi
Mehmet)
Manastır Medresesi Bursa (l. Murat)
Kla
sik
Dö
ne
m (
Yükse
lme
- D
ura
kla
ma
)
İstanbul Fatih Külliyesi ve Cami (Fatih)
İstanbul Beyazıt Cami (ll. Bayezit)
Edirne Bayezit Külliyesi (Mimar Hayrettin)
İstanbul Şehzade Cami (Kanuni) Mimar
Sinan‟ın çıraklık eseri
İstanbul Süleymaniye Cami (Kanuni)
Mimar Sinan‟ın kalfalık eseri
Edirne Selimiye Cami (ll. Selim) Mimar
Sinan‟ın ustalık eseri
Rüstem paşa cami, Mihrimah Sultan Cami,
Sokullu Mehmet Paşa Cami, Van’da Hüsrev
Paşa cami, Hatay’daki Sokullu cami,
Erzurum’daki Lala Paşa Cami, bunlar da
Mimar Sinan‟ın eserleridir.
Şehzade Mehmet Medresesi (Kanuni)
Mimar Sinan (türbe)
Lüleburgaz Sokullu Medresesi Mimar
Sinan
Kanuni Sultan Süleyman Türbesi Mimar
Sinan
Hürrem Sultan Türbesi Mimar Sinan
İstanbul Yeni Cami ve Külliyesi Mimar
Davut, Mimar Mustafa
İstanbul Sultan Ahmet Cami (l. Ahmet)
Ayasofya mimarisi örnek alınmıĢtır.
Haseki Külliyesi - Mimar Sinan
Sahn-ı Seman Medresesi - Ġstanbul (fatih)
Ge
ç D
öne
m (
Geri
lem
e -
Çö
küĢ)
Ba
tı E
tkis
i
Nuru Osmaniye Cami (l. Mahmut - lll.
Osman) Batı mimarisinde ilk cami
Laleli Cami, Valide Cami, Ġstanbul Eyüp
Sultan
İstanbul Nusretiye Cami (ll. Mahmut)
İstanbul Ortaköy Cami (Sultan
Abdülmecit)
Dolmabahçe Cami ll. Mahmut Türbesi
İstanbul Hamidiye Camisi (ll. Abdülhamit)
İstanbul Aksaray Valide Cami (Sultan
Abdülaziz)
SĠVĠL MĠMARĠ (Kervansaray, Han, Bedesten, Saray,
ÇeĢme, Kule, Külliye)
Ġlk D
ön
em
(K
uru
luĢ)
Osmanlı‟nın ilk sarayı Bursa‟da yapılmıĢtır.
Edirne alındı, baĢkent oldu. Burada da Edirne
Sarayı yapılmıĢtır.
Bu dönemde yapılan mimari eserlerin hemen
hemen tamamı kamu yararı göz önüne
tutularak yapılmıĢtır.
Ġstanbul‟da Kürkçü Han
Tokat - Sivas yolu üzerinde Yeni Han
yapılmıĢtır.
Kla
sik
Dö
ne
m (
Yükse
lme
- D
ura
kla
ma
) Fatih Külliyesi Cami ve çevresindeki
yapılardan oluĢur.
Topkapı Sarayı (Fatih) Sivil mimarinin
en güzel örneklerindendir. Daire ve
köĢklerden oluĢan yapı topluluğudur.
Fatih‟ten sonra da yeni köĢk ve daireler
ilave edilmiĢtir. Avlusundaki Revan ve
Bağdat köĢkleri sonradan ilave edilmiĢtir.
(lV. Murat)
Edirne’de Bayezid Külliyesi Mimar
Hayrettin
Süleymaniye Külliyesi Mimar Sinan
Osmanlı‟daki en büyük külliyedir.
Edirne Rüstem Paşa Kervansaray
Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa
Kervansarayı
KuĢadası Öküz Mehmet Paşa
Kervansarayı
Mısır Çarşısı, Edirne Ali Paşa Bedesteni,
İstanbul Sandal Bedesteni
Ankara Mahmut Paşa Bedesteni
Günümüzde Ankara Anadolu medeniyetleri
müzesi
Büyük Çekmece Köprüsü Mimar Sinan
Mağlova Kemeri - Ġstanbul Mimar Sinan
tarafından
Ge
ç D
öne
m (
Geri
lem
e -
Çö
küĢ)
lll. Ahmet Çeşmesi ve Kitaplığı Ġlk
Avrupa mimari etkisi
İbrahim Külliyesi – Lale Devri
Alay köşkü - Esat Efendi Kütüphanesi
Ağrı Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı (l.
Abdülhamit) Vali Ġshak PaĢa yaptırmıĢtır.
1784
Yıldız Sarayı: lll. Selim‟in annesi MihriĢah
Sultan için yapıldı. ll. Mahmut zamanında
yenilendi. ll. Abdülhamit zamanında yeni
bölümler yapıldı.
Beylerbeyi Sarayı: ll. Mahmut zamanında
ahĢap yapıldı, bunun yerine Sultan
Abdülaziz yeniden yaptırdı. ll. Abdülhamit
bu sarayda öldü.
Çırağan sarayı Sultan Abdülaziz
İzmir Saat Kulesi ll. Abdülhamit
Dolmabahçe Saat Kulesi (ll. Abdülhamit)
Haydarpaşa İskelesi, Haydarpaşa Tren
istasyonu, Numune Hastanesi (ll.
Abdülhamit) Alman mimari örneği
ASKERİ MİMARİ (Kale, Sur, Kışla)
Ġlk D
ön
em
Gelibolu Tersanesi (Yıldırım Bayezid)
Anadolu Hisarı veya Güzelce Hisar denir.
(Yıldırım Bayezid) Ġstanbul kuĢatması için.
Kla
sik
Dö
ne
m Rumeli Hisarı veya Boğazkesen Hisarı
(Fatih) Ġstanbul kuĢatması için
Topkapı Surları (Fatih)
Haliç Tersanesi (Fatih Yavuz)
Kilitbahir Kalesi - Çanakkale (Fatih)
Seddülbahir Kalesi - (lV. Mehmet)
Ge
ç D
öne
m
Selimiye Kışlası (lll. Selim) - Nizam-ı Cedit
Ordusunun kıĢlası