182
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ Beyza TANGÜLÜ CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Sosyoloji Anabilim Dalı Sosyometri Bilim Dalı İçin Öngördüğü YÜKSEK LİSANS TEZİ Olarak hazırlanmıştır. TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Ali ERKUL SİVAS – 2006

BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

Beyza TANGÜLÜ

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Sosyoloji Anabilim Dalı

Sosyometri Bilim Dalı İçin Öngördüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Olarak hazırlanmıştır.

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. Ali ERKUL

SİVAS – 2006

Page 2: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

Beyza TANGÜLÜ tarafından hazırlanan bu çalışma jürimiz tarafından Sosyoloji

Anabilim Dalı / Sosyometri Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul

edilmiştir.

Başkan Prof. Dr. Ali ERKUL

Üye Doç. Dr. Metin EROL

Üye Yrd. Doç. Dr. Ziynet BAHADIR

Onay

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

30 / 06 / 2006

Enstitü Müdürü

Doç. Dr. Nevzat GÜLDİKEN

Page 3: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

I

ÖZET

Bu çalışmada, Yeni Dünya Düzen’ini kurmak isteyen ABD’nin yeni

yüzyıldaki küresel egemenlik arayışı ve bu çerçevede ortaya atmış olduğu “Büyük

Ortadoğu Projesi’” ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, Amerika Birleşik

Devletleri’nin, Ortadoğu’ya yeni bakış açısını yansıtan Büyük Ortadoğu Projesi’nin

gerçek hedeflerini, stratejik ve tarihi arka planını, hangi ülkeleri kapsadığını,

AB;NATO ve İsrail ilişkisini ve Türkiye’ye etkilerini incelemektir..

ABD’nin güvenlik anlayışı doğrultusunda tehdit algılaması 21.yy’ın başında

“terör”’ olmuştu. El Kaide Örgütü tarafından gerçekleştirildiği açıklanan 11 Eylül

saldırıları, ABD’nin ve müttefiklerinin tehdit algılamasını değiştirmiş ve yeni

yüzyılın ilk savaşının ‘’terörle savaş’’ olarak ilan edilmesine yol açmıştı. Bunun

yerine terörle mücadele kapsamında, El Kaide eylemcilerinin bulunduğu

Afganistan’ı işgal etmişti.

ABD Haziran 2004’te G-8 toplantısında ve NATO’nun İstanbul Doruğunda

yeni Ortadoğu perspektifini içeren Büyük Ortadoğu Projesini ilan etmiştir. Terörün

kaynağı olarak gördüğü Ortadoğu’da köhnemiş yönetimlerin değişmesi, kadın

haklarının geliştirilmesi, okuryazarlık oranının yükseltilmesi, bölgeye demokrasinin

götürülmesi, insan hakları ihlallerinin önlenmesi gibi söylemlerle ortaya attığı

“Büyük Ortadoğu Projesi” ile Ortadoğu’da Batı standartlarında demokrasiler

kuracağını ve özgürlük yayacağını dile getirmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Soğuk Savaş

sonrasına tek kutuplu olan dünya üzerinde egemenliğinin ve Pax Americana’nın

sürmesini sağlamak üzerine kurulmuş bir projedir.

Bölgede ‘Terör ve Kitle İmha Silahları’nın Engellenmesi’ ile ‘demokrasi ve

özgürlük götürme’ gibi amaçlar, ana hedef değil araç hedeflerdir.

Çalışmada, ABD’nin yeni küresel güvenlik vizyonu ışığında, küresel güç

kompozisyonu içindeki etkileşimi temelinde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin arka

planında yer alan enerji, din, güvenlik boyutlarına yer verilecektir. Stratejik boyutu

itibarı ile büyük bir aktör olan Türkiye’ye etkileri de tartışılacaktır.

Page 4: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

II

ABSTRACT

The fall of the Berlin Wall in 1990 signified the end of the Cold War. 15

years later, the world saw Israel erect a wall in the West Bank in the name of

preventing terrorism. The BerlinWall was a monument that paid tribnle to the

ideological conflict between communism and capitalism. The wall erected by Israel

in the West Bank was a monument that signifed the anti- terrorism sentiments in the

Middle East after the September 11 th attacks in the USA.

At the beginning of the 21st century, the United States perceived terroism to

be the primary threat to its security interests. The attacks of September 11 th coused

the US and its allies to declare “war on terror” as the first major war of the 21 st

century. As a result,the US invended Afghanistan ,where Al Qaida militants were

located.

In the post- september -11 th era, the US started advocaling the docrine of

“preemptive strike” in order the prevent the spread of terrorism and weagens of mass

destruction (WMDS). This doctrine is also reflected in the “National Security

Strategy“ outline in 2002 by President George W. Bush.

After the end of the Cold War,all efferts were directed towards the estab

lishment of the “New World Order“ (Novus Ordo Seclorum) . This study concerns

the “Great Middle East Project”, a new effort advocated by the US in the pursnit of

global superiority. The “Great Middle East Project“ reflects the new Outlook of the

United States towards the Middle East. The goal of study is to outline the real goals

of the “Great Middle East Project”, its historical backdrop,and its impacts on Turkey.

In june 2004, the US openly declared its own perspective on the Middle East

during the G-8 Summit and NATO Summit in İstanbul. The primary goals of the US

are to establish Western Style democracies and the spread of freedoms in the Middle

East.

The Great Midlle East Project is an effort by the United States to maintain its

global supremacy and the principle of “Pax Americana” in the post- Cold-War era.

Page 5: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

III

The US strategy in the post- Cold-war era is based on the 1992 Defense

Planning Guide, Project New American Century (PNAC) formulated in 1995,as well

as the National Security Strategy document fermulated in 2002. The Great Middle

East Project is a natural extension of these documents. Goals such as prevention of

terrorism and weapons of man destruction (WMDS) and “Spread of freedom and

democracy” are not end goals in themselves, but rather means to other goals.

This thesis also explores the religious, security and energy dimensiom of the

“Great Middle East Project”. Its impact on Turkey, a major strategic player in the

region, is also studied.

Page 6: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

IV

İÇİNDEKİLER

ÖZET ………………………………………………………………………………….

ABSTRACT……………………………………………………………………………

İÇİNDEKİLER ……………………………………………………………………….

ÖNSÖZ ………………………………………………………………………………..

GİRİŞ…………………………………………………………………………………..

I.BÖLÜM

TARİHSEL PERSPEKTİF İÇİNDE ORTADOĞU ÜLKELERİ VE SON

YÜZYILLARDA İZLENEN BAZI GELİŞMELER

A-) ORTADOĞU KAVRAMINA BİR BAKIŞ……………………………………..

B-) ORTADOĞU’NUN COĞRAFİ KONUMU…………………………………….

C-) ORTADOĞU’NUN KÜLTÜRÜ ………………………………………………...

D-) ORTADOĞU’NUN DİNİ BOYUTU…………………………………………….

E-) ORTADOĞU’NUN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ………….

F-) ORTADOĞU’NUN TARİHİ ve SİYASİ GELİŞMELERİ…………………….

1-) Suriye – Lübnan ……………………………………………………………

2-) Irak………………………………………………………………………….

3-) Ürdün……………………………………………………………………….

4-) Mısır………………………………………………………………………..

5-) Suudi Arabistan……………………………………………………………..

6-) Yemen………………………………………………………………………

7-) İran………………………………………………………………………….

8-) Osmanlı Dönemi’nde Filistin’e Yahudi Göçü……………………………...

9-) Haçlı Seferleri………………………………………………………………

10-) Arap - Yahudi Mücadelesi………………………………………………...

Siyonizm………………………………………………………………….

11-) 1950-1960 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ………

a) Ortadoğu’ya Silah Ambargosu ……………………………………..

b) İngiliz-İran Petrol Anlaşmazlığı……………………………..............

I

II

III

IV

1

5

6

7

9

12

14

16

18

19

20

21

21

21

22

23

24

24

30

30

31

Page 7: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

V

12-) 1960-1973 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ……..

a) 1967 Arap-İsrail Savaşı……………………………………………..

13-) 1973-1980YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ……… a) 1973 Arap-İsrail Savaşı……………………………………………...

b) 1973 Petrol Krizi…………………………………………………….

c) Lübnan İç Savaşı…………………………………………………….

d) Camp David Antlaşmaları…………………………………………..

e) İran İslam Devrimi…………………………………………………...

14-) 1980-1990 YILLARI ARASINDA ORTADOĞUGELİŞMELERİ…...

a) İran-Irak Savaşı………………………………………………………

15-) 1990-2000 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ…..

a) Kuveyt’in İşgali ve 1990 Körfez Savaşı……………………………..

16-) 2000-2003 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ ….

a) Afganistan Müdahalesi………………………………………………

b) Irak İşgali ve Ortadoğu’da Yeni Yapılanma ………………………..

II. BÖLÜM

KÜRESELLEŞME VE TERÖR

A-) KÜRESELLEŞME SÜRECİ VE TERÖR………………………………………

1-) Küreselleşmenin Anlamı ve Görüşler………………………………………

2-) Yeni Dünya Düzeninin Aracı Olarak Küreselleşme………………………..

B-) 11 EYLÜL VE TERÖRİZM……………………………………………………..

1-) Terörizmin Tanımı………………………………………………………….

2-) Küresel Terör ve Kitle İmha Silahları………………………………………

3-) İslami Terör…………………………………………………………………

4-) 11 Eylül Saldırıları………………………………………………………….

5-) 7 Ekim 2001 Afganistan Operasyonu……………………………………...

6-) 20 Mart 2003 Irak Savaşı…………………………………………………...

31

31

32

32

33

33

34

35

35

35

37

37

40

40

42

44

44

51

52

52

53

56

58

63

64

Page 8: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

VI

III. BÖLÜM

ABD’NİN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

A) YENİ AMERİKAN YÜZYILINDA AMERİKA BİRLEŞİK

DEVLETLERİ’NİN KÜRESEL GÜVENLİK VİZYONU VE

BÜYÜK ORTADOĞU STRATEJİSİ……………………………………………

1-) Amerika Birleşik Devletlerinin Küresel Egemenlik Arayışının Teorik

Zemini……………………………………………………………………….

2-) Soğuk Savaş Sonrasında Amerikan Diplomasisi…………………………...

3-) Amerika Birleşik Devletlerinin Yeni Güvenlik Anlayışı…………………..

4-) İdeolojik Çatışmadan Kültürel Çatışmaya: Uygarlık Çatışması……………

5-) Bush Doktrini-2002 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ve Amerika

Birleşik Devletlerinin Dış Politikasında YeniYönelimler…………………..

B) AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN SÖYLEMİNDE BÜYÜK

ORTADOĞU PROJESİ ………………………………………………………….

1-) Büyük Ortadoğu Projesinin Ne’liği ve Amacı……………………………...

2-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Kapsadığı Alan ve Bu Alanın, Coğrafik,

Demografik, Ekonomik ve Politik Durumu………………………………..

3-) Büyük Ortadoğu Projesi ve Demokrasi Söylemi…………………………...

4-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Dini Boyutu …………………………………

5-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Enerji Boyutu ……………………………….

6-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Tarihsel ve Stratejik Arka Planı……………..

7-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin İlk Yankıları ve Sahneye Konması…………..

a) Irak’ta Direnişin Başlaması………………………………………….

b) Irak’ta Türkiye’nin İstemediği Gelişmeler…………………………..

c) Irak’ta Şii İsyanı……………………………………………………

d) Irak İşgali’nin Gerekçesi Konusundaki Görüşler……………………

e) Irak’taki Direniş Ne Kadar Sürecek? ………………………………..

f) Afganistan……………………………………………………………

66

66

69

71

72

74

78

78

84

86

88

93

96

105

108

112

115

115

116

119

Page 9: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

VII

IV. BÖLÜM

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKİYE

A-)Büyük Ortadoğu Projesi ve Bazı Partilerin Görüşleri

………………………………………………………………………………………….

1-)Adalet ve Kalkınma Partisi…………………………………………………

2-)Cumhuriyet Halk Partisi……………………………………………………

B-) Büyük Ortadoğu Projesi ve Genel Kurmay……………………………...

C-)Türkiye Açısından Çözüm Önerileri………………………………………

V.BÖLÜM

KÜRESEL VE BÖLGESEL ÜLKELERİN BÜYÜK ORTADOĞU

PROJESİ’NE BAKIŞLARI

A-)NATO ve Büyük Ortadoğu Projesi……………………………………….

B-)Büyük Ortadoğu Projesi ve AB ………………………………………….

C-)Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail…………………………………………

V.BÖLÜM

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME……………………………………………….

KAYNAKÇA…………………………………………………………………………..

EK1: BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NE BAZI

AYDINLARININ BAKIŞI

1-) Attila İLHAN………………………………………………………………

2-) Anıl ÇEÇEN ……………………………………………………………….

3-) Özcan BUZE……………………………………………………………….

4-) Suat PARLAR……………………………………………………………...

5-)MustafaSıtkı BİLGİN……………………………………………………….

6-) Alpaslan IŞIKLI …………………………………………………………...

129

129

130

130

131

133

137

139

141

144

153

160

164

166

168

171

Page 10: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

VIII

ÖNSÖZ

Bu araştırmanın temel konusu Büyük Ortadoğu Projesi’ni birçok yönüyle

ortaya koymak ve projenin söz konusu bölgeye etkilerini incelemektir.

Öncelikle bu çalışmanın ortaya çıkmasında desteğini esirgemeyen yapıcı

tavrıyla ve birikimiyle beni çalışmaya teşvik eden, birlikte çalışmaktan onur

duyduğum değerli hocam Prof. Dr. Ali ERKUL’ a teşekkür ederim.

Bu çalışmada desteklerini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Ziynet BAHADIR’ a ,

Doç. Dr. Metin EROL’ a , yorumlarıyla ve olumlu tavırlarıyla bana her zaman azim

ve şevk veren Prof. Dr. M. Beşir AŞAN’a teşekkür ederim. Ailem ve dostlarıma

desteklerinden ve ilgilerinden dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Page 11: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

1

GİRİŞ

Bu çalışmada, ABD’nin Büyük Ortadoğu perspektifi olan Büyük Ortadoğu

Projesi’nin ne olduğu, amacı, tarihsel ve stratejik arka planı, dini ve enerji boyutu,

Türkiye’ye etkileri tartışılacaktır.

Ortadoğu kavramı batı merkezli subjektif bir kavramlaştırmanın ürünü

olduğu için bu bakış açısına göre; Avrupa kendini dünyanın merkezi olarak kabul

etmesi nedeniyle dünyanın diğer bölgelerini kendine olan uzaklığına

göre,yakın,uzak,orta şeklinde kategorize etmiştir.Bu kavram hem Uzakdoğu hem de

Batı kavramıyla karşıtlaşan bir coğrafi kavramdır.Yakındoğu kavramını da

kapsamaktadır.

Ortadoğu, büyük medeniyetlerin doğduğu yer olması, medeniyetlerin mirası

üzerine üç büyük semavi dinin şekillendiği ve doğduğu yer olması, dünya petrol

rezervinin %60’ının, doğalgaz rezervinin %33’ünün bölgede bulunması ve bölgenin

jeostratejik ve jeopolitik açıdan konumu nedeniyle egemen güçlerin ilgi odağı

olagelmiştir.

Bölgedeki çatışmaların kaynağı olan etnik yapı bazı Ortadoğu ülkelerinde

şöyledir1:

Irak (%70-72 Arap, %17-19 Kürt, %10-12 Türkmen, %3 diğer - %97

Müslüman (%64 Şii, %36 Sünni), %3 Hıristiyan ve diğerleri), İran (%61 Pers, %24

Azeri, %7 Kürt, %3 Arap, %2 Türkmen, %3 diğer - %99 Müslüman (%89 Şii, %10

Sünni), %1 Bahai , Hıristiyan ve diğer ) , Suriye (%90 Arap, %10 Kürt, Ermeni ve

diğer - %74 Sünni Müslüman, %16 Dürzi, Alevi ve diğer, %10 Hıristiyan) , Mısır (

%91 Arap, %8 Bedevi, Berberi, Mısırlı, %1 Avrupalı - %94 Müslüman, %6

Hıristiyan ) , Bahreyn (%63 Bahreynli Arap, %19 Asyalı, %10 diğer Arap, %8 İranlı

- %70 Şii Müslüman ,%30 Sünni Müslüman ) , İsrail ( %32 Avrupa-Amerika, %21

İsrail, %14,5 Afrikalı, %12,5 Asyalı , %20 Arap - %80 Musevi, %14 Sünni

Müslüman, %2 Hristiyan , %3 diğer ) , Ürdün ( %98 Arap, %1 Çerkez, %1 Ermeni -

1 Bu bilgiler www.pbs.org/wgbh/global connections/mideast/maps/demotext.html’den aktarılmıştır.

Page 12: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

2

%92 Sünni Müslüman, %6 Hıristiyan, %2 Şii Müslüman ve Dürzi ) , Kuveyt ( %45

Kuveytli, %35 Arap, %9 Güney Asyalı, %4 İranlı, %7 diğer - %85 Müslüman( %45

Sünni, %40 Şii), %58 Hıristiyan, Hindu ve diğer ) , Lübnan ( %95 Arap, %4

Ermeni, %1 diğer - %70 Müslüman, %30 Hıristiyan ) , Suudi Arabistan ( %90 Arap

, %10 Asyalı - %100 Müslüman )

Bölgedeki bu etnik ve dini farklılıklar tarihte çatışmaların en önemli

sebeplerinden birisi olmuştur.

BOP, son zamanlarda çok sık tartışılan güncel bir projedir. Proje Ortadoğu

bölgenin de siyasal, ekonomik, kültürel dönüşüm hedeflemektedir.Bu hedefleri ABD

görünen amaç olarak dile getirse de , ABD Ortadoğu ‘ da ekonomik olarak bölgede

enerji kaynaklarının denetimini sağlamak ve yeni pazar alanları oluşturmayı

hedeflemektedir. Yine İsrail’ in bölgedeki güvenliğini sağlamak ve büyük bölümü

Müslüman olan coğrafyada ılımlı İslamı yaymak asıl amaçtır. Bu dönüşümlerle

ABD dünya üzerindeki hakimiyetinin devamlılığını sağlayacak ve olası rakiplerini de

kontrol altına almış olacaktı.

ABD , bu projeye gereksinim duyma sebeplerini şu şekilde sıralamaktadır.

Dünya enerji kaynaklarının istikrarsız veya totaliter ülkeler elinde olmasının dünya

ekonomisine zarar vermesi, bu bölgelerin teröre kaynaklık etmesi, bölge halkının

gelir ve eğitim düzeyinin çok düşük olması, insan hakları yetersizliği, kadın

haklarının olmaması, bölgede demokrasi ve özgürlüğün olmamasının altını

çizmektedir.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de stratejistlerin belirttiği gibi bu bölgeye

hakim olan dünyaya da egemen olur. ABD, ekonomik ve stratejik amaçlardan dolayı

bu bölgeye bu projeyle yönelmiştir.Ortadoğu geçmişte de tüm devletlerin ilgi

odağıydı, günümüzde de bu durum böyledir. Ortadoğu’ya müdahaleler ne ilktir ne de

son olacaktır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin tarihsel arka planına baktığımızda

konuyu Sovyet sisteminin yıkılışına kadar götürmek mümkündür. İlk haliyle de 1995

tarihli National Force Quarterly isimli dergide “Büyük Ortadoğu” başlıklı yazıda

formüle edilmiştir. Daha sonra birçok yerde dile getirilen projenin tarihsel arka

planına daha ayrıntılı bir şekilde üçüncü bölümde yer verilecektir.

Page 13: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

3

Projenin kapsamına ilişkin olarak Condoleezza Rice, 2003’ün son

aylarında Washington Post ‘ta yayınlanan ‘Ortadoğu’yu Değiştirmek’ başlıklı

yazısında ‘Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da 22 ülkede değişimin ön

görüldüğünden bahsetmiştir.

Projenin amacı olarak Bush; Ortadoğu’da yoksulluğun derinleşmesi, kadın

haklarının olmaması, eğitimin eksikliği, bölgenin teröre kaynaklık etmesi gibi

sebepleri saymaktadır. Ortadoğu özgürlüğün yeşermediği bir bölge olarak kaldığı

müddetçe de bölgede bu durgunluk sürecek ve bölge şiddet ihraç edecektir. Proje ile

ekonomik olarak bölgede serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak

hedeflenirken, siyasi olarak da bölgeye demokrasi getirilmesi, İsrail’in güvenliği,

Çin ve Rusya’nın muhtemel gelişimini engellenmesi amaçlanmaktadır. Bir diğer

hedef ise; kültürel olarak Batılı hayat normlarını yaşama geçirmek ve tüketim

kültürünün oluşturulmasını sağlamaktır. Tüm bu hedeflerin temelinde aslında

ABD’nin küresel hegemonyasının devamlılığı çabası vardır.

Öne sürülen sebepler ise ; bölgede terörün kurutulması, demokrasi ve

özgürlüğün götürülmesidir. Ortadoğu’ya demokrasi götürme çabaları ilk defa o

bölgeye uygulanan bir dudum değildir.Yıldırım’ın da belirttiği gibi dünyanın birçok

yerinde bu “Project Democracy” operasyonu yürütülmektedir. Demokrasi söyleminin

ne anlama geldiğini iyi irdelemek gerekmektedir. Demokrasi ile bölgede ülkelerin iç

işlerine daha rahat müdahale ederek serbest piyasa ekonomisi ve Amerikan

çıkarlarının korunması sağlanmış olacaktır. Yıldırım’a göre;…Böylelikle egemenler,

demokrasiye geçiş sürecini de, kendileri örgütleme olanağına kavuşuyorlardı.

Diktatörlerin açık egemenliği yerine , akılları liberal-enternasyonale yatmış olan

siyasi partilerin ve ikna edilmiş seçkinlerin demokratik (!) egemenliğini pekiştirme

yöntemiydi artık geçerli olan2.

Ülkeleri dışarıdan kuşatan ve içeriden ele geçirerek doğal kaynaklarına , iç

pazarlarına, ekonomilerine el koyan devletler demokrasi ve özgürlük cilasıyla

2 YILDIRIM, Mustafa ;Project Democracy ‘Sivil Örümceğin Ağında, Ulus Dağı Yayınları, 8. Baskı,Ankara,2005,s:24

Page 14: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

4

amaçlarına ulaşmaktadırlar. ABD , Ortadoğu’da da bu demokrasi ihracıyla tüm

dünyada amaçladığı gibi bölgeyi kontrolüne almak istemektedir.

Geçmişte de bölge Osmanlı hakimiyetindeyken bölge ülkeleri Osmanlı çatısı

altında refah içerisinde, baskıdan uzak, hem dinsel olarak hem de kültürel yaşantı

olarak özgürlerdi. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra kurulan

Türkiye Cumhuriyeti dış politikada II. Dünya Savaşına kadar daha istikrarlı bir

çizgide ilerlerken, II. Dünya Savaşı’ndan sonra dış politikada edilgen bir konuma

gelmiştir. Günümüzde ise askeri bağlamda NATO’ya, ekonomik anlamda da IMF ve

Dünya Bankası’na olan bağlılığı söz konusudur. Çalışmada IV. bölümde de projenin

Türkiye’ye olası etkileri ve rolüne kısaca değinelim. Bu projede Türkiye istese de

istemese de yer alacaktır. Proje bağlamında Türkiye örnek ülke olarak

gösterilmektedir.Büyük Ortadoğu Projesi ile Türkiye’ye yüklenmek istenen rol ,

çoğunluğu Müslüman nüfusun oluşturduğu bu coğrafyada gerçekleştirilecek olan

dönüştürme sürecinde liderlik misyonudur.

Dünyanın en duyarlı ve istikrarsız kavşak noktalarının birinde yer alan

Türkiye tarihsel büyük güç refleksini gösterebilecek potansiyele sahiptir. Ulusal gücü

doğru yönlendirilmelidir. Bunun içinde ilk yapılacak şey özgüven oluşturmaktadır.

Bu çalışmada ilk bölümde Ortadoğu kavramının tarihsel perspektif içinde

coğrafi konumuna, kültürüne, dini boyutuna, jeopolitik ve jeostratejik önemine yer

verilecektir. İkinci bölümde küreselleşme ve terörden bahsedilecek, üçüncü bölümde

Büyük Ortadoğu Projesi’nin ne olduğuna, amacına , kapsamına, projenin dini ve

enerji boyutuna, projenin tarisel ve stratejik arka planına yer verilecektir. Dördüncü

bölümde ise Türkiye bölümüne yer verilecek, beşinci bölümde Büyük Ortadoğu

Projesi ile NATO , Avrupa Birliği ve İsrail ilişkilerine değinilecektir. Ayrıca bazı

Türk aydınlarının da projeye yönelik görüşleri yer alacaktır.

Page 15: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

5

I. BÖLÜM

TARİHSEL PERSPEKTİF İÇİNDE ORTADOĞU ÜLKELERİ VE SON

YÜZYILLARDA İZLENEN BAZI GELİŞMELER

Bu bölümde tarihi gelişim süreci içerisinde Ortadoğu’nun coğrafi

konumundan, kültüründen, dini boyutundan ve jeo-stratejik öneminden

bahsedilecektir.

Ortadoğu bölgesi, geniş anlamda Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Türkiye,

Mısır, Ürdün, Lübnan, İsrail, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman,

Yemen, Afganistan, Filistin, Libya, Fas, Tunus, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi

gibi geniş bir coğrafyayı kapsamakla birlikte sınırları kesin değildir.

Bölgeyi sadece coğrafi olarak değerlendirmemek gerekir. Yeraltı ve yerüstü

zengin kaynaklara sahip olan Ortadoğu,aynı zamanda egemen güçlerin dünya

hegemonyasında merkezi konumda bulunmaktadır.Ortadoğu’ya egemen olan sadece

bölge hakimiyetini ele geçirmiş olmakla kalmaz, aynı zamanda Kafkaslara, Uzak

Doğu’ya, Afrika’ya ve hatta Balkanlara kadar genişleyen bir bölgeye egemen

olabilmektedir.

Böylesine jeo-stratejik , jeo-politik, askeri, ekonomik ve kutsal toprak olma

özelliğine sahip bölgenin kısa bir tarihsel geçmişine bakmak ve bölge ülkeleri

hakkında kısa bilgiler aktarma yararlı olacaktır.

A-) ORTADOĞU KAVRAMINA BİR BAKIŞ:

Ortadoğu kavramının kapsamı konusunda farklı görüşler vardır. Kimilerine

göre bu kavram daraltılırken, kimine göre genişletilmektedir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bilimsel çalışmalarda ve uluslararası

siyasette giderek kullanımı yaygınlaşan ‘Ortadoğu” (Middle East; Moyen Orient; eş-

Şarku’l-Evsat) kavramı ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçesi ve stratejisti

Alfred Thayer Mahan’ın, National Rewiew’de yayınlanan Basra Körfezi’nin önemini

Page 16: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

6

ele aldığı ‘The Persion Gulf and International Relations’ başlıklı yazısında Arabistan

ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanılmıştır3.

Yüzyılın başlarında Basra Körfezi’nin stratejik önemi ve bu bölgede Alman

İmparatorluğu, İngiltere ve Rusya’nın nüfuz mücadelelerini anlatmaya çalışan A.T.

Mahan, Jeostratejik bir konsept dahilinde kullandığı ‘Ortadoğu’ (Middle East)

kavramı ile, Süveyş’ten Singapur’a kadar uzanan deniz yolunun bir bölümünü

koruyan ve kesin şekilde sınırlarını belirtmediği bir bölgeyi anlatmaktaydı4.

Ortadoğu kavramı Yakındoğu, Uzakdoğu, şark gibi batı merkezli subjektif bir

kavramlaştırmanın ürünüdür. Bu kavramlaştırmadaki bakış açısı, Avrupa’nın kendini

dünyanın merkezi olarak kabul etmesi ve dünyanın diğer bölgelerinde kendine yeni

bir merkeze olan uzaklıklarına göre yakın, uzak, orta gibi kategorize etmesi

şeklindedir. Batı dünyasında doğu (şark, orient) veya Yakındoğu olarak ifade edilen

bu kavramlaştırma sadece coğrafik ifadelendirme değildir, kültürel, dini motiflerle

beslenen ve farklı olan ‘öteki’ni ifade eden kavramlaştırmadır.

Ortadoğu, hem Uzakdoğu ve hem Batı kavramıyla karşıtlaşan bir coğrafi

kavram. Ayrıca aynı ülkeler için kullanılan ve içeriği açık seçik belirlenmemiş olan

Yakındoğu kavramını da rahat rahat kapsar. Böylece Ortadoğu terimi, Doğu

Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri, Türkiye’yi verimli hilal ülkelerini (Suriye, Lübnan,

İsrail, Ürdün, Irak), Mısır’ı Arabistan Yarımadası’nı ve genellikle Afganistan’ı içine

alır. Ama bazen Libya’yı, Sudan’ı ve hatta Hindistan Yarımadası ülkelerini (özellikle

Pakistan) kapsayacak biçimde de genişletilir5.

B-)ORTADOĞU’NUN COĞRAFİ KONUMU

ORTADOĞU Bölgesi toplam 24 ülkeden oluşan Eski Dünya (Avrupa-Asya-

Afrika) karaların birleştiği orta bölümü oluşturmaktadır. ORTADOĞU ülkelerini

3 LEWİS, Bernard; Orta Şarkın Tarihi Hüviyeti, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII, 1964, s.75. 4 BUHEİRY, Marwan R.; The Formatian and Perception of the Modern Arab World, The Darwin Pres, Princeton, New Jersey, 1989, s.160-162’den (Akt; DURSUN, Davut; Ortadoğu Neresi? Subjektif Bir Kavramın Anlam Çerçevesi ve Tarihi, F.Y. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Birinci Ortadoğu Semineri, Elazığ, 2-31 Mayıs 2003, s: 21). 5 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, İstanbul, c.17, s:8903.

Page 17: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

7

oluşturan Malta, Libya, Sudan, Eritre, Habeşistan (Etiyopya) ve Somali, daha

sonraları bölge sınırları dışına çıkarıldı. Bugün için Malta, Libya, Sudan, Eritre,

Habeşistan, Somali, Afganistan ve Pakistan gibi ülkeler ORTADOĞU bölgesinin

yakın çevresi olarak kabul edilmekte ve zaman zaman siyasi bakımdan bu ülkelerden

biri veya bir kaçı bölge içinde sayılabilmektedir6.

Türkiye, İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, KKTC ve Rum Yönetiminin yer

aldığı Kıbrıs Adası, Mısır, Ürdün, Lübnan, İsrail, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap

Emirlikleri, Umman, Yemen, Ortadoğu devleti sayılmakla birlikte sınırlar kesin

değildir. Bugün için Ortadoğu denilince; kuzeyde Türkiye, batıda Mısır, doğuda İran

ve güneyde Yemen’in çerçevelediği kabaca bir dikdörtgeni içine alan bölge akla

gelmektedir7.

Yıldız’ın da belirttiği gibi; bugün artık “Büyük Ortadoğu” [Greater Middle

East] tanımlaması ile Cebelitarık’tan Kırgızistan’a, Kazakistan’a, Kafkasya’ya,

Yemen’e ve Sudan’a kadar uzanan bölge bir bütün olarak ele alınmaktadır8.

C-) ORTADOĞU’NUN KÜLTÜRÜ

Ortadoğu; büyük medeniyetlerin doğduğu ve kaybolduğu yer. Ortadoğu;

medeniyetlerin mirası üzerinde bütün büyük semavi dinlerin şekillendiği manevi

toprak.9 Tarihte damgasını vuran büyük medeniyetlerin burada doğması, üç kıtanın

(Asya-Avrupa-Afrika) bu coğrafyada buluşması, bölgenin üç tek tanrılı dine

kaynaklık etmesi, Akdeniz-Kızıldeniz-Hint Okyanusu’nun bu coğrafyada birleşmesi

Ortadoğu’nun jeopolitik, coğrafi, dini ve kültürel bakımdan önemini ortaya

koymaktadır.

6 TÜREL, Yılmaz; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akçağ Yay., Ankara, 2004, s:13-14. 7 TÜREL, Yılmaz; y.a.g.e., s:14-15. 8 YILDIZ, Yavuz Gökalp; Oyun İçinde Oyun ‘Büyük Ortadoğu’, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004, 3. baskı, s:22. 9 AKAR, Atilla; Büyük Ortadoğu Kuşatması, Yeni Dünya Düzeninin Ortadoğu Ayağı, Timaş Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2004, s:17.

Page 18: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

8

Eski Mezopotamya ve Mısır’dan sonra İbrani egemenlerinin kültürü,

bölgenin asıl kültürüdür. Bu kültürün, devlet, ticaret ve hukuk kodları, Ortadoğu’nun

egemenlik sisteminde kalıcı izler bırakmıştır10.

Batıyı eksen alan bir yaklaşımın tanım güzergahında uygarlık dışı

oluşumların odağıdır Ortadoğu. Batı merkezci sosyo-ekonomik formasyonlar

doğması, köleci- feodal toplum yapıları sıralamasında bir hamlede Helenistik

Dünyayı tüm değerleriyle Batı’ya ilhak etmiştir. Helen dünyasının Mısır,

Mezopotamya, Suriye, İran’la bağları koparılmış, felsefi birikimi, siyasi yöntemleri,

kent kültürü ile ‘demokratik’ Atina, ‘barbar’ Doğu’nun karşısına konulmuştur. Doğu

kökenli Hristiyanlık da, İslamiyet’in karşısına dikilerek XIX. Yüzyılın sonlarından

itibaren Ortadoğu halısı, emperyalizmin tezgahında dokunmaya başlanmıştır. Oysa

uygarlık adına ortaya konulan ve insan emeği ile onun tarihin öznesi olmasıyla

biçimlenen miras bu bölgede oluşmuştur11.

M.Ö. 3000 yıllarından sonra Sümer’de öyküler, anlaşmalar yazıya

dökülebiliyordu. Sümer güçlü bir egemenlik sistemini de miras bıraktı. Sümerler’den

sonra Babiller’de, sınıflı toplum hukukunun en önemli kodlarını oluşturdular.

Bürokrasi, hukuk ve pazar fiyatları düzenini Babillerde görmekteyiz.

Pers İmparatorluğu ise; kendilerinden sonraki büyük devlet geleneklerinin

oluşumunda derin izler yaratmışlardır. Devlet, ticaret, savaş örgütlenmesi ile

oluşmaya başlayan sınıflı toplum Ortadoğu’da uygarlıklar merkezinde ortaya

çıkmıştır.

Sınıflı toplum gerçekliğinin mekanı olan kentler, Irak ırmaklarıyla ‘Kızıl

Deniz’ adlı şimdiki Acem Körfezi’nin kavuştukları noktada ortaya çıktı. Üretici

güçlerin gelişme sürecinde maden ağırlıklı örgütlenme, ilk sınıflı toplumların

omurgasını oluşturmuştur. Sınıflı toplumların egemenlik sistemleri, stratejik

10 PARLAR, Suat; Ortadoğu Vaadedilmiş Topraklar, Yar Yayınları, 2. Baskı, Mayıs 2002, İstanbul, s.31. 11 y.a.g.e., s:12.

Page 19: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

9

hammaddelerin kontrolünü varlık koşulu saymışlardır. İnsanlığın ilk büyük savaşları,

Ortadoğu’da hammaddelerin kontrolüne yönelik olarak çıkmıştır12.

D-) ORTADOĞU’NUN DİNİ BOYUTU

Ortadoğu, tarih boyunca kültürlerin buluşma yeri olmuş, bu sayede muazzam

bir kültürel birikimin oluştuğu yeryüzünün en çarpıcı noktası olma özelliğini

kazanmıştır. İnsanlığın en dayanıklı ideolojileri sayılan büyük dinlerin beşiğinin

Ortadoğu olması, bu nedenle, bir rastlantı değildir13.

Ortadoğu, bugün dünyada insanlığın tamamına yakınını kapsayan üç büyük

dinin doğduğu yer olması bakımından önemlidir. İlk kurulan Yahudi Devletinin

başkentinin Kudüs olması ve Hz. Süleyman Mabedi’nin burada bulunması gibi

nedenlerden dolayı Kudüs Yahudiler için önemlidir. Yine İsrailoğulları kendi tarihsel

kökenlerini buraya bağlamaktadırlar. Beytüllahim’de doğan Hz. İsa da

Peygamberliğinin başlamasından çarmıha gerildiğine inanıldığı M.S. 30 yılına kadar

Kudüs’te yaşamıştır. Miraç olayının Kudüs’te gerçekleşmesi de Müslümanlar

açısından ayrı bir öneme sahip olmasına neden olmaktadır. Ayrıca Kudüs Hicretten

sonra iki yıl Müslümanlar için kıble işlevi de görmüştür. Kur’an’da geçen bir çok

Peygamberde yine Kudüs’te yaşamıştır.

Kitabı Mukaddes’in ‘Eski Ahit’ bölümünün Tekvin kısmında anlatıldığı

kadarıyla ki bu kısımda daha ziyade İsrail tarihinin başlangıcı ve Kenan’a

yerleştikleri ana kadar olan kısmı anlatır. M.Ö. yaklaşık 1750’lerde ya da 18.

yüzyılın ikinci yarısında Kaldelilerin (Keldeniler ya da Babiller) Ur kentinde

(Irak’ta) Harran bölgesine göç eden, İbrahim’e Tevrat’a göre bir gece rüyasında

Allah (Rab, Yahova) Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeyi kendine ve nesline verdiğini,

kavmini çoğaltılacağını ve onu bir millet yapacağını, dolayısıyla buradan Kenan

12 y.a.g.e. s:26-27. 13 ERSİN, Nihat; Ortadoğu Savaşlarının Perde Arkası, Gündem Yayınları, Nisan 2003, İstanbul, s:21.

Page 20: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

10

olarak da bilinen El Halil’e (Hebran, Halilürrahman) göç etmesinin doğru olacağını

bildirir14.

Hz. Davut zamanında yaklaşık M.Ö. 1030 yılında ilk Yahudi devleti kuruldu.

Hz. Davut’un ölümünden sonra kavmin başına geçen Hz. Süleyman zamanında

ağlama duvarı olarak bilinen ve Yahudilerce kutsal sayılan (Mescid-i Aksa’nın

bulunduğu yerde) mabet yaptırılmıştır15.

Arap Yarımadasının Müslümanlar açısından önem kazanmasının asıl tarihi

Mekke’de yaşayan köklü ailelerden Kureyş ailesine mensup Abdülmuttalip’in torunu

olan Hz. Muhammed’in 571’de dünyaya gelmesi ile başlar. Kervancılık ve ticaretle

uğraşan Hz. Muhammed 40 yaşına geldiği sıralarda sık sık tek başına kalmak için

gittiği Hira dağında 610’da Cebrail aracılığıyla Allah tarafından kendisine

Peygamberliği bildirilmiştir.

Hz. İbrahim’e Tevrat’a göre bir gece Kenan’a göç etmesinin doğru olacağının

bildirilmesi üzerine Hz. İbrahim, karısı Sara ve yeğeni Lut ile birlikte Kenan’a gider

ve yerleşir. Kenan’da kısa bir süre sonra kıtlık olmasından dolayı tekrar Mısır’a

geçen Hz. İbrahim burada Firavun tarafından kötü muamele görür.

Bunun üzerine kendi ve karısı tekrar Kenan’a geri döner, yeğeni Lut ise Lut

gölü civarına yerleşir. Hz. İbrahim ile Sara’nın uzun süre çocuklarının olmaması

üzerine Sara, hizmetçileri Hacer ile Hz. İbrahim’in evlenmesine izin verir. Hz.

İbrahim’in Hacer’den İsmail adında erkek çocuğu olur. Hz. İbrahim ve Sara’nın da

ileriki yıllarda çok yaşlanmış olmalarına rağmen İshak adında bir erkek çocuğu olur.

Araplar İsmail’in, Yahudiler ise İshak’ın soyundan devam eder. Her ikisi de Sami

ırkından olan Arapların ve Yahudilerin ayrılıkları böyle başlar.

Müslümanların Kabesi de Hz. İbrahim tarafından yapılmıştır. Yahudiler Hz.

İshak’ı kendi ataları olduğunu söyleseler de İsrailoğullarının tüm peygamberlerine

Müslümanlar da inanmaktadırlar.

14 BULLİET, Richard W.; “The Future of the İslamic Movement”, Foreign Affairs, Vol.72, No:5 (November, December 1993), s.40-41’den (Akt: ARI, T.; a.g.e., s.33.) 15 ARI, Tayyar; a.g.e, s.36.

Page 21: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

11

Hz. İshak’ın oğlu Yakub’un 12 oğlu arasından en çok sevdiği Yusuf’un

Firavun’un vezirine satılması ve akabindeki olaylar Tevrat’ta ve Kur’an’da benzer

şekilde ifade edilmiştir. Hz. Yusuf çok iyi rüya yorumlayabilmekteydi. Mısır’da

kuraklık döneminde dışarıdan gelen kafileler arasında Yusuf kardeşlerini tanır ve

hem babasının hem kardeşlerinin Mısır’da yerleşmesini sağlar. Mısır’a yerleşen

İsrailoğullarının sayıca artması, Firavun’u rahatsız eder ve bunun üzerine İbrani

kadınlardan doğan tüm erkek çocukların öldürülmesini emreder. Bunun üzerine Hz.

Yakub’un oğullarından Levi’nin sülalesinden bir kadın, dünyaya getirdiği erkek

çocuğunu sepete koyar ve Nil’e bırakır. Bu çocuk Hz. Musa’dır. Firavun’un (II.

Ramses) karısı tarafından bulunur ve büyütülür. Daha sonra Hz. Musa’nın

peygamberlik iddiası Firavun (III. Ramses) ile Musa’yı karşı karşıya getirir ve Allah

Hz. Musa’dan Mısır’ı terk etmesini ister. Hz. Musa da kavmini de alır ve Mısır’dan

çıkar. Yahudilerin Mısır’dan çıkarılması olayına Exodus denir. M.Ö. 1136’da

Kenan’a gelen Musa kavminin başına Hz. Musa’nın ölümü üzerine Yuça geçmiştir.

Yuça’dan sonra da Hz. Davut geçmiştir.

Bölgede 227 milyonluk nüfuslarıyla Müslümanlar %92’lik bir çoğunluk

oluşturuyorlar. Ancak bu topluluğun hepsinin İslam anlayışı aynı değildir. Sünnilerin

oranı yaklaşık üçte iki, Şiilerin ise üçte birdir. Bölgede 13,5 milyon da Hristiyan

yaşamaktadır. Sayıları daha az olan Hristiyanlar, Müslümanlara göre çok daha fazla

bölünmüşlerdir. Doğu kiliseleri başlığı altında toplanabilecek Hristiyan mezhepler

üçe ayrılır. İlk gruba, İstanbul ile merkezi Halep’te bulunan Antakya, Kudüs ve

İskenderiye Ortodoks Patrikliğine bağlı olanlar girmektedir. Kalabalık olan ikinci

gruba 4. ve 5. yüzyıllarda Ortodoks kilisesinden ayrılanlar girmektedir. Bunların en

ünlüsü, Gregoryan Ermeni Kilisesidir. En kalabalığı ise, Mısır’daki Kıpti Kilisesidir.

Üçüncü grupta ise, Roma’ya bağlanmayı seçen ve bu nedenle ‘Rum Katolik’ olarak

adlandırılan Kiliseler bulunmaktadır16.

Lindholm’da bölgenin çeşitlilik gösteren yapısını şu cümlelerle dile

getiriyor:Burası açıktır ki ,devasa ,kadim,son derece karmaşık ve çeşitlenmiş bir

bölgedir. Geçmişine binlerce yıllık insan tarihinin olayları damgasını vurur; ilk

16 PARLAR, Suat; a.g.e. s:360-361.

Page 22: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

12

okuryazar kültürün yurdudur ve içinde yalnızca üç büyük dil grubunu-

Arapça,Farsça ve Türki-değil , aynı zamanda Kürtçe ,Peştü ve Berberi gibi daha

küçük ,ama ayrı dilsel birimleri de barındırır.Şimdi başat olan,kendisi egemen

Sünniler ve Şii tarikatları arasında bölünmüş olan ve çok sayıda daha küçük

tarikat,dal ve Rafızi akım barındıran İslam dininin yanı sıra Yahudilik Hristiyanlık

ve Zerdüştiliğin ana vatanıdır17 .

E-) ORTADOĞU’NUN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ

Ortadoğu tarih boyunca, devletlerin ve medeniyetlerin ilgi odağı olmuş ve

paylaşılamayan bölge olarak tarihe geçmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılışından

günümüze kadar Ortadoğu’da savaş hiç bitmemiş, savaşan ülkeler değişmiştir.

Ortadoğu, Dünya’da jeopolitik ve jeostratejik açıdan en önemli bölgedir. Bu bölgeyi

kontrol eden dünyayı da kontrol eder.

Ortadoğu günümüzde de, sanayileşme ve makineleşme sürecinin vazgeçilmez

hammaddesi olan petrolü topraklarında barındırması, doğalgaz rezervleri ve su

potansiyeli ile dünya gündeminden düşmeyen, gözlerin üzerinde olduğu bir bölgedir.

Bugün dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin yarıdan çok fazlası iç Asya ve

Ortadoğu olarak adlandırılan bu bölgededir. Bu kaynakların üzerinde Araplar,

İranlılar ve Türkler yani Müslümanlar oturmaktadır. Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar

ve Doğu Akdeniz dörtgeni içinde kalan bu bölge aynı zamanda Asya, Avrupa ve

Afrika kıtalarının birleştiği bir alandır. Ulaşım yolları, ticaret yolları, su alanları

bakımından enerji boyutu ile bütünleşen bir özellik gösterir18. Sahip olduğu enerji

kaynakları sebebiyle büyük devletlerin ilgisini sürekli üzerine çekmiştir.

Dünya’nın petrol rezervlerinin %60’ının; doğal gaz rezervlerinin yaklaşık

%33’ünün Basra Körfezi’nde olduğu bilinmektedir. Bunun sonucunda, dünya

ekonomisinin istikrarında büyük rol oynayan bu bölgeleri kontrol eden, dünya

ekonomisinin yanı sıra enerji kaynaklarının da düzenli akışını sağlayacaktır. Bu bakış

17 LİNDHOLM,Charles ;İslami Ortadoğu ,Tarihsel Antropoloji, Çev:Balkı Şafak ,İmge Kitabevi ,Mart 2004,Ankara,s.331. 18 MANİSALI, Erol; Ulusal Cephede Vuruşanlar, Derin Yayınları, İstanbul, 2004, s:43.

Page 23: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

13

açısıyla, çok yönlü kullanımının yanı sıra, tek enerji kaynağı olan petrol, alternatifi

bulunmadığı müddetçe, dünyanın en stratejik maddesi olma özelliğini koruyacaktır19.

Brzezinski ise; Ortadoğu’nun önemini şöyle açıklamaktadır: Avrasya, yer

kürenin en büyük kıtasıdır ve jeopolitik olarak bir eksendir. Avrasya’ya egemen olan

bir güç dünyanın en ileri ve ekonomik olarak en verimli olan üç bölgesinden ikisini

kontrol edebilir. Dünya nüfusunun yaklaşık %75’i Avrasya’da yaşamaktadır ve hem

ekonomik girişimler ve hem de yer altı zenginliklerinin çoğu oradadır. Avrasya,

dünya GSMH’nın %60’ına ve bilinen enerji kaynaklarının ¾’üne sahiptir. Avrasya

aynı zamanda siyasal olarak en iddialı ve dinamik devletlerin bulunduğu yerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en büyük altı ekonomi ve en büyük silah

alıcısı Avrasya’da bulunmaktadır. Dünya’nın biri hariç resmi olarak bilinen tüm

nükleer güçleri ve de gizli nükleer güçlerin tümü Avrasya’da bulunmaktadır.

Bölgesel hegemonya ve küresel etki heveslisi olan dünyanın en kalabalık nüfuslu iki

devleti, yani ABD’nin potansiyel rakipleri Avrasya’dadır. Avrasya’nın gücü büyük

ölçüde ABD’yi gölgede bırakmaktadır. Bereket versin ki, Avrasya siyasi olarak bir

bütün oluşturmak için fazla büyüktür20.

Ortadoğu’yu kontrol edemeyen devlet ya da devletler dünya siyasetinde etkin

olamaz, dünyanın büyük gücü olamaz. Ortadoğu’yu kontrol eden güç te dünyayı

kontrol eder. Dolayısıyla bu bölgeyi kontrol etmek hayati önemdedir. Ortadoğu’ya

yerleşecek bölgesel bir güç dünyada stratejik üstünlüğü tehdit eder.

Sonuç olarak ABD için Avrasya;21

- Ekonomik-politik egemenliğin mekansal odağıdır.

- Soğuk savaş sonrasının jeopolitik merkezidir.

- ABD’nin muhtemel rakiplerinin topraklarıdır.

19 KAZANCI, Hicran; “Irak’ta Sona Eren Amerika Rüyası”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:5, 02.08.2004, s:6. 20 BRZEINSKI, Zbigniev; Büyük Satranç Tahtası, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998, (Akt: SERDAROĞLU, Rıfat; Yeni Dünya Düzeni Büyük Ortadoğu ve Türkiye, s.206-207.) 21 HACISALİHOĞLU, İ. Yaşar; Avrasya Jeopolitiği, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, Tarihte Doğu Batı Çatışması, Derleyenler: U. Özcan, E. Eğribol, Kızılelma Yayıncılık, İstanbul, 2005, s:558.

Page 24: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

14

- Dünya’nın en zengin enerji/doğal kaynakların ana vatanıdır.

- Yeni ve geniş pazar alanıdır.

- Yeni mücadele sahasıdır.

Geçmişte önemli bir konuma sahip olan Ortadoğu, günümüzde de uluslararası

arenada devletlerin gündeminde jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemini

korumaktadır.

F-) ORTADOĞU’NUN TARİHİ ve SİYASİ GELİŞMELERİ

Bu bölümde Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen ve

İran hakkında genel bilgiler verildikten sonra bölgedeki siyasi ve askeri gelişmeler

ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Bölge ülkelerinin yakın tarihi daha ileriki bölümlerde

dönemselleştirilerek ele alınacak olup ,1950’lere kadar olan dönemde ülkeler tek tek

ele alınarak incelenecektir.Çünkü;1900’lü yılların başı nda Ortadoğu’daki devletler

bağımsızlıklarını yeni ilan ettikleri için ikili ilişkileri henüz gelişmemişti.Bu

dönemde bir ülkeyi anlamak için sadece o ülkenin iç dinamiklerini incelemek

yeterken ,1950’lerden sonra bölge ülkelerinin ikili ilişkilerinin gelişmesiyle bir

ülkenin tarihini anlayabilmek için bölge ülkelerinin tümünü incelemek

gerekmektedir.Bu nedenle 1950’lerden sonra tarih dönemselleştirilerek incelenmiştir.

Tarihin hemen her döneminde dünyanın merkezi konumunda yer alan

Ortadoğu, gerek jeo-stratejik gerek yer altı zenginlikleri ve gerekse üç büyük dinin

kutsal mekanları açısından bu merkezilik işlevini günümüzde de sürdürmektedir.

1900’lerin başından itibaren Ortadoğu üzerine emperyal güçler tarafından

sürekli planlar yapılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve bölge

üzerindeki hâkimiyetinin bitmesi bölge üzerine planları olanlar için istediği ortamı

doğurmuştur. Bölgede dengeler değişmiştir. Bölgede denge gücü olan Osmanlı

İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte bölgede anarşik bir yapı oluşmaya

başlamıştır. Görünürde yapay bir denge olsa da gerçekte anarşik bir yapı bölgeye

yerleşmiştir. Bölgede günümüze kadar dönem dönem egemen güçler değişse de, hep

onların doğrultusunda ve inisiyatifinde hareket etmişlerdir. Varlıklarını korumaya

çalışmışlardır.

Page 25: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

15

Sanayi devrimini gerçekleştirmiş olan Batılı ülkeler, önemli bir sanayi

hammaddesi ve girdisi olan petrolüne, en bol miktarda olduğunu tespit edince

gözlerini bu bölgeye çevirmişlerdir. Ortadoğu’da bölgesinin bu denli öneminin

artmasından dolayı, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra iki sömürgeci devlet

Ortadoğu’ya hakim oldu; İngiltere ve Fransa. Bu iki Batılı devlet Arap

Ortadoğu’sunun daha Birinci Dünya Savaşı sırasında paylaşmışlardı. Daha sonra bu

paylaşım savaşı sona erince 1920 Nisan ayında yapılan San Remo Konferansında

‘manda rejimi’ adı altında teyit edildi. Bundan sonra söz konusu Arap ülkeleri,

bağımsızlık için İngiltere ve Fransa ile mücadele etmek zorunda kaldılar22. İkinci

Dünya Savaşı’ndan sonra ise bölgeye, soğuk savaş yıllarının iki süper gücü, ABD ve

Sovyetler Birliği’nin nüfuz mücadelesi hakim oldu. “1956 İran Musaddık

Harekâtı’nın petrol kuyularını İngilizlere kapatması ve Musaddık rejiminin Batı

himayesinde bastırılması, Ortadoğu’da Amerika’nın yavaş yavaş güç dengesi

oluşturmasına ve buna karşın SSCB’nin de Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde (Irak,

Musul) kendisi için yeni müttefik oluşturmaya çalışması, bölgenin çatışma alanı

olarak gelişim ve değişim sürecinde dikkat çekmektedir23. Uluslararası platformda

tek süper güç olarak ABD’nin kalması, bölgede ABD politikalarının etkinlik

kazanmasına neden olmuştur.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu bölgesinde iki önemli gelişmeden söz

edilebilir. Bunlardan biri Ortadoğu ülkelerinin mandater devletlere karşı verdikleri

bağımsızlık mücadeleleri, ikincisi de Filistin’deki Arap-Yahudi mücadelesidir.

I. Dünya Savaşı’nda İtifat Devletleri tarafından tam bağımsızlık vaadiyle

Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılan Araplar savaş sonrası bu vaadin yerine

getirilmediğini gördüler. Mekke Şerifi Hüseyin oğlu Faysal’ı savaş sonrası düzeni

kurmak için 18 Ocak 1919’da başlayan Paris Barış Konferansı’na göndermişti.

Faysal Arap bağımsızlığını savunmasına rağmen, İngiltere ve Fransa, Arap

22 YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay. Ankara, 2004, s:15-16. 23 NİRAY, Basır; Bölgesel Ve Küresel Ve Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Oluşan Siyasal Gelişmeler Ve Türkiye’nin Yeri, T.C. Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yay., No:5, Elazığ. 2004, s.10

Page 26: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

16

ülkelerinde manda rejiminin kurulmasına karar verdiler. Bunu 1920 Nisan ayında

San Remo Konferansında da teyit ettiler.

Şimdi Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Yemen’le ilgili

kısa bilgiler verilip, daha sonraki gelişmeler dönemselleştirilerek anlatılacaktır.

1-) Suriye – Lübnan:

Fransa, ülke üzerinde kendi yönetimini kurmakla kalmamış aynı zamanda

Büyük Suriye’yi parçalara ayırmıştır. Toprakları Osmanlı Devleti zamanındakine

göre iki misli artırılan Lübnan Devleti, Şam Devleti, Halep Devleti (İskenderun

Sancağı özel bir statü ile bu devlete bağlıdır), Lazkiye çevresinde Alevi Bölgesi ve

bugünkü Ürdün sınırındaki Cebel-i Dürzi Dağı çevresinde Dürzi Bölgesi. 1922

yılında Alevi Bölgesi, Alevi Devleti adını aldı. Bunun ardından Dürzi Bölgesi de

bağımsızlığını ilan etti. 5 Aralık 1924’te Şam ve Halep Devletleri, İskenderun

Sancağının kısmi özerkliği saklı kalarak, Suriye Devleti adı altında birleştiler. Suriye

sınırını belirleyen antlaşma, 1930 yılında sonuçlandırıldı. Beka Vadisi Suriye’den

kopartılarak Lübnan’a eklendi. Şam ve Halep Devletleri’nin birleşmesiyle oluşan

Suriye Devleti’ne 1936’da Alevi ve Dürzi Devletleri de katıldılar24.

Japonya’nın Mançurya’yı işgali, Almanya’da Hitler’in iktidara gelmesi ve tek

tek Versay Antlaşması’nın Almanya’yı sınırlayıcı hükümlerini ortadan kaldırmaya

başlaması ve nihayet Mussoli’nin liderliğindeki Faşist İtalya’nın Habeşistan’ı işgal

ve ilhakı ve Akdeniz’de büyük bir tehdit olarak ortaya çıkması, Batılı ülkeleri

endişelendirmeye başlamıştı. Üstelik Avrupa’nın yarattığı bu iki lider, yani Hitler ve

Mussolini, Ortadoğu ülkelerinde İngiltere ve Fransa aleyhine yoğun bir propaganda

başlatmışlardı. Bu propaganda, Suriye ve Lübnan’da milliyetçileri daha da tahrik

etmiş ve mücadelelerini yoğunlaştırmalarına neden olmuştu25.

2 Temmuz 1919’da Şam’da yapılan Genel Suriye Kongresi’nde Mekke Şerifi

Hüseyin’in oğlu Faysal’ı Suriye Krallığı’na diğer oğlu Emir Abdullah’ı da Irak

Krallığı’na aday gösterildi. Bu mümkün olmayınca 1920’de Mart ayında Şam’da

24 ÇANDAR, Cengiz; Ortadoğu Çıkmazı, Seçkin Yayıncılık, 4.B, İstanbul, 1988, s.114-115’den (Aktaran; YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay., Ankara, 2004, s.18-19. 25 YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay., Ankara, 2004, s.19.

Page 27: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

17

yapılan bir Eşraf Kongresi’nde Filistin ve Lübnan’ı içine alan bir Suriye Krallığı ilan

edildi. Bu Krallığın başına da Faysal getirildi. Daha sonra 1920’de Nisan ayında

yapılan San Remo Konferansı’nda bu Suriye Krallığı kabul edilmedi ve Filistin’i

Suriye’den ayırdı. Aynı yıl Temmuz ayında Fransız Kuvvetleri Kral Faysal’ı

tahtından uzaklaştırdılar ve ülkeyi yönetimleri altına aldılar.

Fransa 1936 yılının Eylül ayında Suriye ile, Kasım ayında da Lübnan ile

ittifak anlaşmaları yaptı. Her ülkeden de çekilmeyi ve manda rejiminin de üç yıl

sonra sona ermesini kabul etti. Ayrıca Suriye’ye Dürzi ve Alevi Devletleri dahil

edilecekti. Ancak Fransa adına antlaşmayı imzalayan Halk Cephesi Hükümeti’nin

düşmesiyle yerine muhafazakâr bir hükümet geldi. Bu hükümette antlaşmayı meclise

sevk etmedi. Dolayısıyla Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlık mücadeleleri devam etti.

1940’da savaşta Fransa Almanya’ya yenilince, Suriye ve Lübnan üzerindeki

kontrolü zayıfladı. 1941’de Suriye ve Lübnan bağımsızlıklarını resmen ilan ettiler.

1946’da Fransa her iki ülkeden çekilmek zorunda kaldılar.

Lübnan İç Savaşı:

Bölgede 1947’de kurulan İsrail Devleti Cezayir İç Savaşı dışında

Ortadoğu’daki yakın dönemde yaşanan tüm iç savaşların temel etkeni ve başlıca

aktörü olmuştur.

Lübnan’ın oldukça karışık toplumsal yapısına 1960’lardan itibaren

Filistinliler de dahil olmuşsa da bunların Lübnan politikasının bir aktörü haline

gelmeleri aslında 1964’te FKÖ’nün kurulmasından sonra söz konusu olmuştur.

Filistinlilerin Lübnan’ı kullanarak İsrail’i müttefik olarak görmelerine neden olurken,

hem Müslümanların kendi aralarında hem de Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında

bölünmeleri ve Hristiyan topluluğun blok halinde hareket etmelerini de beraberinde

getirmiştir26.

Olayların olgunlaştığı ve Lübnan’ın hassas dengelerini bozan gelişmelerin

yol açtığı iç savaşa giderken hem Şiiler hem de Dürziler nüfus yapısının değişmiş

olmasından dolayı 1943 Ulusal Uzlaşma koşullarının değiştiğini ileri sürerek

26 ARI, Tayyar; Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Alfa Yay., Ekim 2004, s:428-429.

Page 28: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

18

iktidardan daha fazla pay almak istediklerini açıkça dile getirmekteydiler. İç savaşın

patlak vermesi, ülke balıkçılığının ve özellikle de Soyda’da balık avlanma

imtiyazının Chamaun’un sahip olduğu bir şirket tekeline verilmesine geçimlerini

balıkçılıkla kazanan Soyda Müslümanların karşı çıkması yüzünden 1975 Şubatında

çıkan olaylarda balıkçıların liderliğini yapan bir Müslüman’ın askerlerin açtığı ateş

sonucu ölmesi ile söz konusu oldu27.

Ortadoğu’daki iç savaşların çoğunda İsrail’in temel aktör olduğunu

belirtmiştir.. İsrail’i bir yana bırakırsak, Ortadoğu’daki iç savaşların iki kaynağı

vardır. Birincisi, Ortadoğu ülkelerinin çoğunda bağımsızlığın dış siyasal güçlerin

yönlendirmesiyle kazanılmış olmasıdır. Cetvelle çizilen sınırlar boyunca oluşan

devletlerde siyasal iktidar ilk anda köklü ve siyasal gücü olan ailelerin eğitim görmüş

bireylerine ya da icat edilmiş kraliyet hanedanlarına teslim edildi28. Bu kişiler

yönettikleri toplumların bütününü temsil etmedikleri gibi kendilerinin ve çevrelerinin

çıkarlarını koruyan siyaset izlediler. Bu durumda rakiplerinin bu yapay ulus devlete

yabancılaşmalarına neden oldu.

İkinci neden yapay devletleri birleştirmeyi amaçlayan bir Arap

ulusçuluğunun yükselişidir. Bu ulusçuluk, 1950 ve 1960’larda Suriye, Lübnan,

Ürdün ve Irak gibi ülkeleri ve bütün Arap yarımadasını etkileyen Baas harekâtında

en yüksek noktaya ulaştı. Ulusçu iktidar yapısı, Suriye’de Müslüman kardeşlerle,

Irak’ta ise Kürtler ve Şiilerle neredeyse sürekli bir iç savaş ortamına yol açtı29.

2-) Irak:

San Remo Konferansı sırasında Irak, İngiliz askeri kuvvetlerinin elinde

bulunuyordu. Faysal, Suriye Krallığından indirilince, Irak halkının isteğiyle Irak

tahtına geçti. Bu olay şöyle gerçekleşmiştir: San Remo Konferansından sonra Irak

İngiltere’nin manda yönetimine geçince, İngiliz sömürgeler Bakanı, Irak’ta

kendilerini tatmin edecek bir istikrarın çarelerini araştırmak üzere 12 Mart 1921’de

Kahire’de Irak’taki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Herbert Samuel’in de katıldıkları bir

27 y.a.g.e., s:434. 28 ALAGON, Yavuz; www.cagridogan/içsavaş.htm., s.9. 29 ALAGON, Yavuz; www.cagridogan/içsavaş.htm., s.10.

Page 29: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

19

konferans topladı ve bu konferansta, Irak’ta bir Krallık kurulması ve önceden kendi

rızası da alınmış olarak Emir Faysal’ın Irak Krallığı’na getirilmesi kararı alındı. 11

Temmuz 1921’de Devlet Şurası toplanarak, Emir Faysal’ı, yetkileri kanunla

sınırlandırılacak meşruti, temsili ve demokratik bir hükümet kurmak kaydıyla

oybirliğiyle Irak Kralı ilan etti30.

İngiltere, Irak’taki siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlarını korumak için 10

Ekim 1922’de Irak ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile İngiltere, Irak’ta

milliyetçilik bastırılamayınca 14 Aralık 1927’de İngiltere’nin Irak’taki kontrolünü

azaltan ikinci bir antlaşma yapıldı. 30 Haziran 1930’da yapılan bu anlaşmaya göre;

Irak’a tam bağımsızlık veriliyor ancak İngiltere ve Irak dış politika ile ilgili

konularda birbiriyle sürekli görüşme halinde olacaklardı ve herhangi bir savaş ya da

saldırı durumunda İngiltere Irak’a yardım edecekti.

Irak’la ilgili diğer gelişmelere ileri bölümlerde yer verilecektir.

3-) Ürdün:

Milletler Cemiyeti Konseyi 24 Temmuz 1922’de aldığı 28 maddelik bir

kararla, Filistin’deki İngiliz manda yönetiminin esaslarını belirler. Buna göre; Akabe

Körfezinde, Akabe şehrinin 2 mil batısında başlayıp, Araba Vadisi ve Ölü Denizden

geçip, Şeria Nehrinin Yarmuk Nehri ile birleştiği noktaya uzanan ve oradan Suriye

sınırına varan çizgi sınır teşkil etmekteydi. Bu çizginin doğusu Ürdün toprakları

oluyordu. Filistin’in batı sınırı da Mısır ile Filistin arasında esasında mevcut olan

sınır idi31.

Böylece ayrı bir Ürdün Devleti kurularak başına Faysal’ın kardeşi yani

Mekke Şerifi Hüseyin’in diğer oğlu Abdullah getirildi. Ürdün’ün siyasi hayatı hemen

hemen olaysız geçti. Çünkü Ürdün’ün ekonomik kaynaklarının yetersizliği bu ülkeyi

İngiltere’ye bağımlı hale getirmişti. Ürdün, 22 Mart 1946’da İngiltere ile yaptığı bir

ittifak antlaşması ile bağımsızlığını kazandı. Bu antlaşma ile Ürdün Emirliği, Ürdün

30 YILMAZ, Türel; a.g.e., s.21. 31 ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları, (1948-1988), Türkiye İş Bankası Yay., Ank., s.36-37 (Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23).

Page 30: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

20

Krallığı adını aldı. 15 Mart 1948’de yapılan ikinci bir antlaşma ile de ülkelerin adı

Haşimi Ürdün Krallığı oldu32.

Ürdün ile ilgili gelişmelere ileriki bölümlerde yer verilecektir.

4-) Mısır:

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılınca

İngiltere’nin ilk tepkisi 17 Kasım 1914’te Mısır’ı ilhak etmeye kalkışmak oldu.

Ancak bundan vazgeçilerek yerine 18 Aralık 1914’te Mısır üzerinde bir himaye

rejimi kuruldu33.

İngiltere’nin 28 Şubat 1922’de yayınladığı deklarasyon sonucunda da bir

mücadele başladı. Kral Fuad’ın bu deklarasyonu kabul etmesi, Vafd Partisi liderleri

ile arasının açılmasına neden oldu. Bundan sonra milliyetçilerin mücadeleleri sadece

İngiltere’ye değil, Kral Fuad’a da yöneldi. Bu mücadelede Mısır halkının Vafd

Partisini desteklemesi nedeniyle, Fuad 1930’da parlamentoyu feshedip, Mısır’da

monarşik diktatörlük kurdu34.

1935 yılı sonunda Kral Fuad, 1923 Anayasasını tekrar yürürlüğe koydu.

Ancak, henüz seçimlere gidilmeden öldü. Yerine oğlu I. Faruk geçti. 1936 yılında

gerçekleştirilen seçimlerde Vafd Partisi ezici bir üstünlük sağladı. Vafd Partisinin

seçimlerdeki başarısından sonra İngiltere ve Vafd arasında tekrar görüşmeler başladı

e bu görüşmeler 26 Ağustos 1936’da Rüchanlı İttifak Antlaşması adı verilen bir

antlaşmasının imzalanması ile sonuçlandı35.

İngiltere’nin Mısır üzerinde 1914 Aralık ayında himaye rejimi kurması, Mısır

milliyetçiliğini arttırdı. Kendi topraklarının savaş sırasında üs haline gelmiş olması

gibi olaylar neticesinde de Said Zaglül öncülüğünde ayaklanma meydana geldi.

Zaglül’ün 1919’da Mısır’ın bağımsızlığı için kurduğu Vafd Partisi, İngiltere’ye karşı

milliyetçi bir hareket başlattı. Bunun üzerine Zaglül ve arkadaşları Malta adasına

32 ARMAOĞLU, Fahir; 20. Yüzyıl Siyası Tarihi (1914-1980), Türkiye İş Bankası, Kültür Yay., Ank., 1994, s.203-204 (Akt., YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23) 33 KAMURAN, Gürün; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yay., 1. B., Ank., 1986, s.203. (Akt; YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23.) 34 ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s.204-205, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.25) 35 YILMAZ, Türel; a.g.e., s.25.

Page 31: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

21

sürüldü. Ayaklanmalar bütün ülkede devam edince Zaglül ve arkadaşları serbest

bırakıldı. Nitekim 1922’de ayaklanmaların tekrar başlamasıyla İngiltere 28 Şubat

1922’de deklarasyon ilan etti ancak Süveyş Kanalı, Mısır’daki yabancıların

haklarının savunması ve Sudan üzerindeki kontrolünü elinde tutuyordu.

Mısır ile ilgili gelişmeler ileriki bölümlerde ele alınacaktır

5-) Suudi Arabistan:

Birinci Dünya Savaşı içinde Necd Sultanı Abdülaziz ile Mekke Şerifi

Hüseyin arasında bir mücadele başladı. Durum böyleyken, Şerif Hüseyin’in, 1916

Ekim ayında kendisi Arap ülkelerinin kralı ilan etmesi bu mücadeleyi daha da

şiddetlendirdi. Savaştan sonra ise Hüseyin’in oğullarından Faysal’ın Irak,

Abdullah’ın Ürdün ve kendisinin de Hicaz Kralı olması, Haşimi ailesinin Arap

dünyasında durumu oldukça güçlendiriyordu. Abdülaziz, bu gelişmelerden hiç

hoşlanmadı. Bu gelişmelere bir de 3 Mart 1924’de Türkiye’de Hilafetin kaldırılması

ve Şerif Hüseyin’in kendisini 5 Mart 1924’te halife ilan etmesi eklenince, Abdülaziz

1924 Ağustos ayında Hicaz’a savaş açtı.36 Bu savaşın sonucunda da bölge Suudların

eline geçti ve Abdülaziz İbni Suud 1926’da kendini Hicaz Kralı ve Necd Sultanı ilan

etti. Bu topraklar 1932’de de Suudi Arabistan Krallığı adını aldı.

Suudi Arabistan ile ilgile bilgilere daha sonraki bölemlerde yer

verilecektir.

6-) Yemen.

Osmanlı Devleti’nin Yemen üzerindeki kontrolü zayıftı. Yemen, 1517’de

Türk egemenliği altına girmekle birlikte Osmanlı Devleti, Yemen üzerinde tam bir

kontrol kuramamıştır. 18. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle kıyı kesimleri farklı

kabilelerin kontrolünde fiilen bağımsızlığını sürdürmüştür37.

7-) İran:

36 GÜRÜN, Kamuran; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yay; s.190-191 (Akt;YILMAZ, Türel; a.g.e., s:27). 37 ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s:174-175, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:27)

Page 32: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

22

1907 yılında İngiltere ile Çarlık Rusyası arasında imzalanan bir anlaşma ile

İran, iki ülke arasında nüfuz bölgelerine ayrılmıştı. 1917 Bolşevik ihtilali ile Çarlık

Rusyasının yıkılmasından sonra İngiltere, İran üzerinde tek başına nüfuz kurma

yoluna gitti. Bu amaçla İran ile 9 Ağustos 1919’da bir antlaşma imzaladı. Söz konusu

antlaşma ile İngiltere, İran’ın idari ve askeri teşkilatını düzenleme görevini üzerine

alıyor ve İran’a teknik ve mali alanlarda yardım vaat ediyordu. Ancak, İran

milliyetçilerinin itirazı üzerine İran Meclisi bu antlaşmayı onaylamadı. İran, 26 Şubat

1921’de Sovyetler Birliği ile bir Dostluk antlaşması imzaladı.Bu antlaşmayla

Sovyetler Birliği, İran’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi

taahhüt ediyordu38.

1923 yılında İran Savaş Bakanı Ahmet Rıza Han, bir hükümet darbesi

yaparak başbakanlığı ele geçirdi. 1925 Ekim ayında da Şah Ahmet’i tahttan indirerek

İran’da Kaçar Hanedanlığının egemenliğine son verdi ve kendi hanedanlığını

oluşturdu. İran Meclisi, Aralık 1925’te Ahmet Rıza Han’ı İran Şerinşahı ilan etti.

Sovyetleri Birliği’nin 1921-1923 yılları arasında İran dış ticaretinde en geniş yeri

işgal etmesine rağmen, özellikle Sovyetlerin İran’daki komünist faaliyetleri İran’da

bir güvensizlik doğurmuş ve siyasal ilişkilerin daha fazla gelişmesine engel olmuştur.

1933 yılında Almanya’da Hitler’in iktidara geçmesiyle İran’da politikasını

Almanya’ya yöneltmiştir. Özellikle dış ticarette Almanya, Sovyetler Birliği’nin

yerini almıştır. Ancak Almanya’nın 1941 Sovyetler Birliğine saldırması üzerine İran,

İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin işgaline uğramıştır39.

İran ile ilgili gelişmelere daha sonraki bölümlerde yer verilecektir.

8-) OSMANLI DÖNEMİNDE FİLİSTİN’E YAHUDİ GÖÇÜ

1517 yılında Osmanlı Devleti Filistin’i yönetimi altına aldığında Kudüs

çevresinde az bir Yahudi topluluğu mevcuttu. Ancak Türklerin Yahudilerle temasa

geçişi bundan çok öncelere dayanır. 11. y.y.’da Avrupa’da ve Bizans’ta kötü

38 ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s:208-209, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:30-31) 39 ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s.208-209, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.29-30)

Page 33: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

23

muamele gören Yahudiler, Türklerin Anadolu’ya gelişiyle Türklerle yakın ilişkiler

kurdular. Osmanlı Devleti aralıklarla gelen Yahudi göçlerine maruz kalmıştır.

Bunlardan en önemlileri 15. y.y.’da İspanya’dan kaçan Yahudiler ve 93 Harbi

nedeniyle Rusya’dan gelen Yahudilerdir.

Bu göçler Osmanlı‘da Yahudi nüfusunu hızla arttırdı. Ancak son döneme

kadar Yahudiler Osmanlı içerisinde sorun çıkarmadan yaşayan azınlık bir grup

olarak kaldılar. 1800’lerin sonlarında Avrupa ve Rusya’da Yahudilere karşı artan

baskılar, Yahudi gruplar içerisinde bir Yahudi Devleti kurma fikrini yaygınlaştırdı.

Yahudiler bu dönemden sonra Osmanlı içerisinde özellikle Filistin’e göç etmek

istediler. “O dönemde Filistin’deki nüfusun büyük çoğunluğu her ne kadar

Müslüman Araplardan oluşuyor idi ise de buradaki diğer dini cemaatler arasında

hassas bir denge vardı.40 Bu nedenle devrin Padişahı II. Abdulhamid bölgedeki bu

hassas dengeleri bozmak istemedi. Ve tahta kaldığı sürece Yahudilerin Filistin’e

yerleşmelerine karşı çıktı. Ancak Abdülhamid’in yurt dışından gerçekleşen Yahudi

göçüne karşı çıktığı söylenemez. Abdülhamid yurt dışından gelen Yahudilerin 5–6

şar aile grupları halinde devletin belirlediği yerlere yerleşmelerinde hiçbir sakınca

görmedi.

Osmanlı devleti’nin Yahudilerin Filistin’e göçünün yasaklamasına rağmen

Yahudiler resmi olmayan yollardan aralıklı olarak Filistin’e gelip yerleşmişlerdir.

1908 itibariyle Filistin’deki Yahudi nüfusu 70 – 80 Bin’i bulmuştur. Bu arada

Filistin’de bölge halkının Yahudi göçüne tepkisi giderek artmaktaydı. Yüzyıllardan

beri topraklarında Yahudileri barış içinde barıştıran Kudüs Müslümanları 19. y.y.’ın

son çeyreğinden itibaren Filistin’e akın etmeye başlayan Yahudilerin kendilerine

zararlı olacakları anlamakta gecikmediler41.

Nitekim çok geçmeden Filistin’de Yahudiler ve Müslüman Araplar arasında

çatışmalar meydana geldi. Arap Yahudi çatışmalarının ilk başlangıcı bu döneme

rastlar.

40 BUZPINAR, Ş. Turfan; “Abdülhamid Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi (1878 – 1908)”, Türkler Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998, Ankara, s. 79 41 BUZPINAR,Ş.Tufan;”II.Abdülhamit Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi,Türkler Ansiklopedisi,Külür Bakanlığı Yayınları,Ank.,s:84

Page 34: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

24

9-) HAÇLI SEFERLERİ

Haçlı seferleri Avrupa dünyasının kutsal toprakları ve Kudüs’ü kurtarma

sloganıyla Anadolu ve Ortadoğu’ya yaptığı seferlerdir.

Bu seferler 1096 yılında başlamıştır ve 1921’de haçlı ordularının Akka’dan

çıkarılmasıyla sona ermiştir. Avrupa toplumunu bu seferleri düzenlemeye iten esas

sebepler siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerdir. Çünkü o dönemde Avrupa’da kıtlık,

yoksulluk kolonizatör bir taşma hareketi başlamıştır.

Kutsal toprakları kurtarma söylemi ise Haçlı Seferleri için ancak itici bir

güçtü. Çünkü Kudüs 638 yılından beri Müslümanların hâkimiyetindeydi. Batı

Hıristiyanları 1096 yılına gelene kadar bu olaya hiçbir tepki vermediler. Eğer esas

amaç kutsal toprakları kurtarmak olsaydı bu seferlerin 1906 yılından çok daha önce

gerçekleştirilmiş olması gerekirdi.

1096 yılında başlayan ve 1291 yılında sona eren 9. Haçlı seferinin sebebi her

ne olursa olsun Avrupa ve Ortadoğu toplumları için etkileri büyük olmuştur.

Doğu Hıristiyanlarına yardım amacıyla yapılan bu seferler Doğu

Hıristiyanlarına faydadan çok zarar getirmiştir. Haçlı orduları aldıkları topraklarda

Doğu Hıristiyanlarına kötü davranmış ve onların dini geleneklerine saygılı

olmamışlardır. Bu davranış tarzı 4. Haçlı Seferinde doruğa ulaşmış ve İstanbul Haçlı

ordularına zapt edilmiştir.

Haçlı Seferleri’nin Avrupa’daki etkileri çok çeşitli olmuştur. Avrupa’da

otoritelerini sağlamakta zorlanan kral ve feodal beyliklerin otoritelerini güçlenmiştir.

Avrupalılar bu seferlerde değişik savaş stratejileriyle karşılaşmışlar ve bu stratejileri

öğrenmişlerdir.

Haçlı seferlerinin başlangıçta başarılı olması Vatikan’nın prestijini arttırmış

ancak daha sonra alınan başarısız sonuçlar kilisenin toplum üstündeki etkisini

sarsmıştır. Bu durum Avrupa’daki kralların ve feodal beylerinin toplum üzerindeki

etki alanlarını genişletmiştir.

Page 35: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

25

10-) Arap - Yahudi Mücadelesi:

Siyonizm:

637’de Yermuk Savaşı’nda Hz. Ömer’in Bizanslıları yenmesi ile birlikte

Filistin Müslümanların egemenliğine girdi ve bölgeye Yahudilerin yerleşmelerine

izin verildi. 1099’da Haçlıların bölgeyi işgal ederek Kudüs Latin Krallığı kurmasıyla

Yahudilerin çoğunluğu tekrar bölgeyi terk etti. Nitekim 1187’de Selahattin

Eyyubi’nin Haçlıları yenmesiyle Filistin tekrar Müslümanların egemenliğine girdi ve

Yahudiler tekrar Filistin’e dönmeye başladı. Aynı zamanda Suriye, Mezopotamya,

Mısır, İngiltere, Fransa ve bir çok Avrupa devletlerinden de Yahudiler Kudüs’e göç

etmişlerdir. Daha sonra Memlükler döneminde de Yahudiler için sıkıntılı dönem

başlasa da 1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi egemenliği altına almasıyla

tekrar Avrupa ülkelerinden Kudüs’e göçler başlamıştır.

Yahudilerin siyasal olarak örgütlenmesinde ve Kudüs’e göç etmesinde

dünyadaki antisemitik hareketin etkisi büyüktür. Antisemitizmin gelişmesinde ise

özellikle Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan milliyetçi duygular, ortaya çıkan

yeni ulusal burjuvazi ile Yahudiler arasındaki ekonomik rekabet olmuştur42. Fakat

Antisemitizm Fransız Devrimiyle ya da Sanayi devrimiyle başlamamıştır. Çok daha

önceleri ortaya çıkmış bir harekettir.

Gerek İlkçağda ve gerekse Ortaçağda Yahudilerin aleyhine takınılan

tutumlar, Yahudi düşmanlığı Yahudileri göçe zorlamıştır. Bunların bir kısmı Doğu

Avrupa ülkelerine yerleşirken bir kısmı da Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir.

Topraklarını Yahudilere açan Osmanlı İmparatorluğu onların Filistin’e yerleşmesini

de engellememiştir.

Fransız Devrimi sonrası Yahudiler kitleler halinde bulundukları ülkeleri terk

etmek zorunda kalmışlardır. Çeşitli yerlere göç eden Yahudilerin milli bir şuur

altında toplanmalarına, örgütlenmelerine ve yurt aramalarına bir anlamda sebep

olmuştur bu durum. Kısacası; Yahudilerin Filistin’i yurt edinmeye yönelik milli bir

şuur etrafında örgütlenmeleri anlamına gelen Siyonizm doğuşunda özellikle Fransız

42 ARI, Tayyar; a.g.e., s.113.

Page 36: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

26

Devrimi’nin yaydığı milliyetçilik fikirlerinin Avrupa ülkelerinde yerleşmeye

başlamasıyla ortaya çıkan yabancı düşmanlığının etkisi yadsınamaz43.

Yahudilerin örgütlenmesindeki ilk girişim 1881’de ‘Zion’u Sevenler’ adıyla

kurulan bir örgüt çatısı altında bir araya gelmeleriyle söz konusu olsa da başarılı

olamamıştır. Daha sonra asıl gelişme Theodor Herzl’in öncülüğünde olmuştur. Herzl

Avrupa’ya yayılan Antisemitizmin önyargıyla ilgili olduğunu ve bundan dolayı da

yasayla ortadan kalkmasının imkânsız olduğunu düşünüyordu. Herzl, 1896’da

görüşlerini politik siyonizmin ideolojik temellerini oluşturan Yahudi Devleti (Der Ju

denstaat: The Jewish State) adındaki kitabında toplanmıştır.

Herzl’e göre ortada bir Yahudi ulusu bulunduğuna göre, bir Yahudi

devletinin de olması gerekirdi ve Yahudilerin kendi devletlerini kurmaları

antisemitizm için de en iyi çözümdü44.

Theodor Herzl 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde toplanan I. Dünya Yahudi

Kongresi’nde kurulan Dünya Siyonist Teşkilatı’nın başına getirilmiştir. Basel

Kongresi, Siyonizm’in hedefinin Filistin’de Yahudi halka bir yurt yaratmak

olduğunu kabul etmişti. Basel Kongresinde Siyonizm’in amacının Yahudi Halk için

Filistin’de kamu hukuku ile güvence altına alınmış bir yurt yaratmak olduğu

belirtilerek bu amaca varmak için bir takım adımların atılması kararlaştırılmıştır45.

Herzl, 1901 ve 1902 yıllarında ilk defa Abdülhamit nezdinde girişimde

bulunmuş ve bu görüşmelerde Filistin’de Yahudilere bir yurt verilmesi halinde

Osmanlı borçlarının Avrupa’daki Yahudi bankerler tarafından ödeneceği teklifinde

bulunmuştur. Fakat bu teklifler kabul edilmemiştir.

Yahudilerin Filistin’de yurt edinme istekleri 1904’de Herzl’in ölümünden

sonra da devam etti. Osmanlı Devleti nezdindeki teşebbüsleri sonucu 1908’de İttihat

ve Terakki Partisi ve liderleri hac için Filistin’e gidecek Yahudilere uygulanan

43 ARI, Tayyar; a.g.e., s.114. 44 ARI, Tayyar, a.g.e., s.115. 45 ARI, Tayyar, a.g.e., s.116-117.

Page 37: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

27

kısıtlamaları (Kırmızı Tezkere) kaldırdılar ve Yahudilerin Filistin’de toprak satın

almaları serbest bırakıldı46.

Filistin’de Yahudilerin sahip oldukları toprakların genişlemesi ve Yahudilerin

toprağa bağımlı hale gelmeleriyle ilk Arap-Yahudi çatışmaları başladı. Bu

çatışmalar, başlangıçta Siyonizm’e karşı organize bir direnme şeklinden ziyade,

toprağın kullanımında, Yahudilerin Arap toprak geleneğine ters uygulamaları

neticesinde ortaya çıktı. Söz konusu çatışma sebeplerinden bir tanesi hayvan otlatma

meselesidir. Çatışma sebeplerinden bir diğeri ise, su kaynakların kullanılmasına

ilişkindi. Başlangıçta ekonomik mahiyetli olarak ortaya çıkan Arap-Yahudi

çatışmaları, Filistin’in Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin manda

yönetimi altına girmesiyle Siyonizm’e karşı Arap milliyetçiliğinin direnme

mücadelesine dönüşecektir47.

İngiltere, Filistin’de manda yönetimini şu esasa dayandırmak istedi.

Filistin’de Araplarla Yahudiler arasında bir işbirliği kurarak manda yönetimini

geliştirmek ve Filistin’i bağımsız bir devlet olarak hazırlamak.

Amerikan Kongresi, 21 Eylül 1922’de aldığı bir kararla, Filistin’de bir

Yahudi yurdu kurulmasını kabul etti. Amerikan Kongresinde alınan bu karardan

sonra İngiltere ve ABD 3 Aralık 1924’te bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma ile; 1)

ABD, İngiltere’nin Filistin üzerindeki mandasını tanımış ve; 2) Filistin’de Amerikan

vatandaşları için bir takım haklar elde etmiştir48.

A.J. Balfour’un 2 Kasım 1917 yılında Balfour Bildirisi olarak yayınlandığı

bildiri 1922’de Milletler Cemiyeti tarafından İngiltere’ye verilen Filistin mandası ile

ilgili metne eklendi. Bu bildiri Filistin’de Yahudi ulusuna bir yurt kurulması

konusundaki önemli bir belgedir. Aynı zamanda bu bildiri ilanı sürecinde

Yahudilerin İngiltere üzerinde etkili olmasında hem bölgedeki İngiliz çıkarlarını

46 ÖKE, Mim, Kemal; “Siyonistlerin İttihatçılar Nezdindeki Başarısız Girişimleri:” 1908-9, İ.Ü., Siyasal Bilimler Fak., Prof. Dr. Ümit Doğanay’ın Anısına Armağan, C.II., İst., 1982, s.121-132. (Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s.35) 47 YILMAZ, Türel; a.g.e., s.37. 48 y.a.g.e., s:41-42.

Page 38: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

28

korumada hem de savaş sırasında bu belge sayesinde ABD’nin savaşa girmesinin

sağlanabilmesi açısından önemli rol oynamıştır.

Filistin Araplarının, Balfour Deklarasyonunun ne anlama geldiğini İngiliz

manda yönetimi başlar başlamaz anlamaları üzerine, ilk günden itibaren çatışmalar

başlamış ve günümüze kadar süren bir Arap-Yahudi çatışmasının başlangıcını teşkil

etmiştir49.

1920-1930 yılları arasındaki dönemde Arap-Yahudi çatışmaları iki farklı

seyir takip etmiştir 1920-1930 döneminde Arap-Yahudi çatışmaları genellikle

mahalli çapta ve dağınık olmuştur. Ancak Arap-Yahudi çatışmasında 1933 yılı bir

dönüm noktası olmuştur. 1933’te Yahudi aleyhtarlığı siyasi çizgisinin önemli bir

unsuru olan Hitler, Almanya’da iktidara gelmişi ve panikleyen Yahudiler Filistin’e

göçmeye başlamışlardır. Diğer bir deyişle 1933’ten itibaren Filistin’de Arap-Yahudi

çatışması şiddetini arttırmıştır50.

Daha önceleri İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda kurulmaya çalışılan

Yahudi Devleti 1933’den sonra Yahudiler için tek çıkar nokta haline geldi. Artık

Filistin’deki Arap-Yahudi çatışması ölüm kalım savaşına dönüştü. Bu şiddetli

çatışmalar günümüzü de etkileyecek şekilde Ortadoğu’daki güç dengelerini

temelinden sarstı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde de ABD Filistin meselesine uzak

değildi. Fakat esasına bakılırsa, meselenin içine aktif olarak girmesi İkinci Dünya

Savaşından sonradır. İngiltere, 2 Nisan 1947’de Birleşmiş Milletlere resmen

başvurarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun meseleyi ele almasını istedi.

İngiltere’nin isteği üzerine 28 Nisan’da toplanan Genel Kurul 15 Mayıs’ta 70 oya

karşı 45 oyla Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi’nin kurulmasına ilişkin

kararını aldı. Özel Komite raporunu 31 Ağustos’ta tamamladı ve 1 Eylül 1947’de

Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine teslim etti. Komite iki rapor ortaya çıkardı.

Kanada, Çekoslovakya, Guatemala, Hollanda, Peru, İsveç ve Uruguay tarafından

49 y.a.g.e., s:42. 50 ELPELEC, Zui; Filistin Ulusal Hareketinin Kurucusu Hacı Emin El-Hüseyni, Çev: Dilek Şendil, İletişim Yay., 1.B., İst., 1999, s:73-101’den (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:43.)

Page 39: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

29

desteklenen ‘Çoğunluk Raporu’ ve Hindistan, İran ve Yugoslavya tarafından sunulan

‘Azınlık Raporu’ Avustralya, her iki plana da çekimser kaldı51.

Çoğunluk Raporuna Göre;

1. Filistin; Arap Devletleri, Yahudi Devletleri ve Kudüs Bölgesi olmak üzere

üçe taksim edilmekteydi;

2. Arap ve Yahudi Devletleri iki yıllık bir geçiş döneminden sonra bağımsız

olacaklardı,

3. Bu iki devlet arasında ‘ekonomik birlik’ olacaktı;

4. Kudüs için ayrı bir statü tayin ediliyor ve Birleşmiş Milletlerin vesayeti

altına konuluyordu;

5. Çizilen sınırlara göre, Arap Devleti, Filistin topraklarının yüzde 42,88’ini,

Yahudi Devleti ise yüzde 56,47’sini teşkil etmekteydi.

Azınlık Raporuna göre de Filistin, Araplar ve Yahudiler arasında taksim

edilmekteydi. Ancak raporun öngördüğü Kudüs’ün başkent olduğu bağımsız Arap ve

Yahudi devletlerinden meydana gelen bağımsız bir Filistin Federal Devleti idi52.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 29 Kasım 1947’de yapılan oylamada

Çoğunluk Raporu (Planı) 13 red 10 çekimser oya karşılık 33 oyla 181 sayılı karar

olarak kabul edildi. Taksim kararı Filistin’i iyice karıştırdı. Karardan sonra İngiltere

bir açıklama yaparak 15 Mayıs 1948’den itibaren Filistin’den tamamen çekileceğini

bildirdi. İngiltere’nin Filistin üzerindeki manda yönetiminin sona ermesinden birkaç

saat önce 14 Mayıs 1948’de Tel – Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi bir

deklarasyon yayınlayarak; İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti53.

İsrail’in kurulmasından birkaç saat sonra Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve

Irak birlikleri Filistin’e girmeye başladılar. I. Arap-İsrail Savaşı böylece başlamış

oldu. Bu savaşta sadece Ürdün, Batı Şeria topraklarını ve Kudüs’ün yarısını ele

51 YILMAZ, Türel; a.g.e., s:56. 52 ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası Yay., Ank., s:85-86 ‘den (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:57). 53 YILMAZ, Türel; a.g.e., s:57-58.

Page 40: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

30

geçirdi. İsrail çok toprak kazandı. Ürdün dışındaki Arap ülkelerini İsrail mağlup

etmişti. 10 Haziran 1948’de 30 günlük ateşkes sağlandı. Bu yılın sonuna kadar ancak

çatışmalar yer yer devam etti.

Bu yıllar arasında Ortadoğu’nun stratejik yapısını değiştirecek bir takım

değişmeler oldu. Bunlar kronolojik olarak şöyle sıralanabilir:

1) Ortadoğu’ya Silah Ambargosu

2) İngiliz-İran Petrol Anlaşmazlığı

3) Süveyş Anlaşmazlığı ve Mısır’da Monarşinin Yıkılması

4) Bağdat Paktı

5) Süveyş Savaşı

6) Eisenhower Doktrini

7) Suriye Krizi

8) Lübnan Krizi

9) Irak’ta Monarşinin Yıkılması

11-) 1950-60 YILLARI ARSINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ:

a) Ortadoğu’ya Silah Ambargosu

İsrail Devletinin ortaya çıkmasından ve Birinci Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra

üç büyük devlet, yani ABD, İngiltere ve Fransa Ortadoğu’daki dengelerin çok hassas

hale geldiğini gördüler54.

ABD, İngiltere ve Fransa, her iki taraf da silahlanmadıkça, söz konusu

ülkelerin bir çatışmayı göze alamayacaklarını düşünmüşlerdir. Batının silah verip

vermemesi, Ortadoğu’da barış düzeninin korunması bakımından hayati bir noktaydı.

İşte Ortadoğu bölgesine uygulanmak istenen silah ambargosunun mantığı buydu55.

54 y.a.g.e., s:65. 55 ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası Yay., Ank., s.28 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:65).

Page 41: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

31

Ortadoğu’ya silah ambargosunu öngören deklarasyon 25 Mayıs 1950’de

yayımlandı. Bu deklarasyona göre; İngiltere, ABD ve Fransa Arap ülkelerine ve

İsrail’e iç güvenliklerini ve meşru müdafaalarının gerektirdiği ölçüde silah

satacaklar, bölge ülkelerinin silahlanma yarışının karşısında olacaklar, satacakları

silahları saldırgan amaçla kullanmayacaklarına dair ülkelerden taahhütte

bulunmalarını isteyecekler ve bölgede sınır anlaşmalarının belirledikleri hususları

ihlal eden herhangi bir devlete karşı gereken tedbirleri alacaklardır. Bu deklarasyon

üç devletin kendi arasında yayımlanmıştır.

Sonuç olarak bu ambargoyu ilk delenler Batılı Devletler olmuştur. Çeşitli

yollarla bölgedeki ülkelere silahları satmışlardır. Bu silahlarıda saldırgan amaçlarla

değil, iç düzenleri için kullanacaklarını gerekçe göstermişlerdir.

b) İngiliz-İran Petrol Anlaşmazlığı:

28 Mayıs 1901’de bir İngiliz vatandaşı olan William Knox D’Arcy, İran’dan

altmış yıl süreli bir ayrıcalık almıştır. Bu ayrıcalık, D’Arcy’e yalnızca beş kuzey

vilayeti dışarıda kalmak üzere tüm İran toprakları üzerinde, doğal kaynakların

aranması, çıkartılması, işletmesi, üretilmesi, ticarete elverişli duruma getirilmesi,

başka yerlere taşınması hakkını vermekteydi. Bu antlaşmadan sonra D’Arcy,

finansman kaynakları aramış ve 1905 Mayıs ayında İngiliz Hükümetinin aracılığıyla

İngiliz Burmah Petrol Şirketi ile birleşerek Concesslons Syndicate Ltd. Şirketini

kurmuştur56.

1908 yılının Nisan ayında şirket Anglo-İranian Petrol Şirketi adı altında 1901

ayrıcalığından faydalanmaya başladı. 1914’de de İngiliz hükümeti bu şirketin

paylarından satın aldı.

12-) 1960-1973 Yılları Arasında Ortadoğu Gelişmeleri:

1960 yılından itibaren Orta Doğu’da Arap-İsrail çatışmaları yeniden

şiddetlendi. Çatışmalar ve bunlara bağlı olarak gelişen olaylar, 1967 yılında Üçüncü

56 GÜREL; Şükrü, S.; Ortadoğu Petrolün Uluslararası Politikadaki Yeri, A.Ü., SBF. Yay., Ank., 1979, s.48-49 ‘den (Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s:69).

Page 42: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

32

Arap-İsrail Savaşı ( Altı Gün Savaşı)’nın çıkmasına neden oldu. Bu savaşa giden

yolda üç faktör önemli rol oynamıştır:

- Yemen İç Savaşı

- BAAS faktörü

- FKÖ faktörü57

a)1967 Arap-İsrail Savaşı:

1967 Arap-İsrail Savaşı, 5 Haziran sabahı İsrail uçaklarının Mısır

havaalanlarına yaptığı saldırı ile başladı.

Bu şekilde gerçekleşen İsrail hava saldırısı yaklaşık 3 saat devam etmiş ve

Mısır’ın 280 uçağı yerde ve 20 uçağı da havada tahrip edilmiştir. Aynı şekilde Suriye

ve Ürdün’e de yönetilen saldırılarda 50 Suriye ve 20 Ürdün uçağı tahrip edilmiştir.

Böylece, daha savaşın başında savaşan Arap ülkelerinin hava gücü yok edilmiş ve

İsrail havada büyük bir üstünlük sağlamıştır58.

Kara Cephesine gelince; İsrail için iki cephe oldukça önemliydi. Sina Cephesi

ve Ürdün Cephesi. Mısır Kuvvetleri, Sina’da üç ana yolu kontrol altında tutacak

şekilde yayılmış bulunuyordu. İsrail, ateşkes için bir uluslararası baskının hemen

geleceğini bildiği için taarruz planlarını sürat unsuruna dayandırmış ve Sina’nın üç

anayolunu ele geçirmeyi planlamıştır. Gerçekten de bunu başarmıştır. Savaş, 10

Haziran 1967’de tarafların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ateşkes

çağırısına uymaları ile sona erdi. Altı gün sürdüğü için aynı zamanda “Altı Gün

Savaşı” olarak da tarihe geçen savaş sonunda İsrail 8.000 mil kare olan topraklarına

26.474 mil karelik daha toprak ekleyerek oldukça kazançlı çıktı. Mısır, dört gün

içinde Sina’da ağır bir yenilgiye uğrayarak bütün Sina Yarımadasını kaybetti59.

1967 Arap-İsrail Savaşı, Arap-İsrail mücadelesinde bir dönüm noktası teşkil

etmiştir. Araplar, 1947 taksim kararından bu tarihe kadar İsrail’in ortadan

kaldırılmasını savunmuşlardır. 1967 Savaşının kaybedilmesinden sonra ise temel

57 YILMAZ, a.g.e., s:125. 58 ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası Yay., Ank., s:248-250’d2n ,(Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:152) 59 ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.250 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.152).

Page 43: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

33

politika İsrail’in ortadan kaldırılması değil, bu savaşın sonunda kaybedilen

toprakların geri alınması olmuştur.

1967 Savaşından sonra İsrail bölgede daha büyük bir güç haline geldi.

İsrail’in bu güçlenişi bölgedeki güç dengelerini etkilediği gibi dünyada giderek

gücünü artıran ABD’nin bölgede önemli bir müttefiki haline geldi.

13-) 1973-1980 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ:

a) 1973 Arap-İsrail Savaşı:

1973 Arap-İsrail Savaşının (Yom Kippur) diğer Arap-İsrail Savaşlarından

bazı farklılıkları vardır. Bunlar:

1) Mısır tarafından başlatılan bu savaşın temel amacı; İsrail’in haritalardan

silinmesi değil, savaşa katılan bütün Arap ülkeleri için 1967 Savaşında kaybedilen

toprakların geri alınmasıdır.

2) İkinci farklılık; İsrail’in değil, Mısır ve Suriye’nin ‘sürpriz saldırı’ ile

başlatmalarıdır.

3) Son bir husus ise; kesin bir Arap yenilgisinin olmaması ve hatta Mısır’ın

bu savaşta bir hayli başarılı olmasıdır. Bundan önceki savaşlarda büyük kayıplara

uğrayan taraf sadece Araplar iken, bu savaşta İsrail de büyük kayıplara uğramıştır60.

b) 1973 Petrol Krizi:

Meydana gelen ilk petrol krizi, 1973 Arap-İsrail Savaşının bir sonucu olarak

görünse de gerçekte geçmişi daha eskiye dayanmaktadır. 1950’li yıllardan itibaren

Orta Doğu’da petrole ilişkin iki mesele ortaya çıkmıştır:

1) Petrolün çıktığı Ortadoğu ülkeleri ile petrolü çıkaran ve işleten petrol

şirketleri arasındaki ilişkiler;

2) Özellikle 1967 Savaşı ile birlikte ortaya çıkan ve 1973 yılında son

aşamasına gelen petrolün ‘siyasi araç’ olarak kullanılması61.

60 ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.320-321 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.178).

Page 44: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

34

Petrolün siyasi bir araca dönüşmesi ve İsrail’in Ortadoğu’da güvenlik endişesi

yaşaması İsrail’in en önemli müttefiki olan ABD’yi bölgede denge politikası

oluşturmaya zorladı. 1973 Arap-İsrail Savaşı İsrail’in güvenlik endişelerini

artırırken, ABD’yi bölgede güç dengelerini yeniden düzenlemeye itti. 1973’teki bu

savaşın etkileri güç dengelerini düzenlemesi açısından günümüzü de etkilemektedir.

c) Lübnan İç Savaşı:

Lübnan iç savaşı bir takım gelişmeler sonucu ortaya çıkmıştır. Bunlardan en

önemlileri, Lübnan’ın iç yapısında değişmeler ve Lübnan’a göç eden Filistinlilerdir.

Lübnan bağımsızlığına kavuştuktan sonra ekonomisinin ilerlemesi yaşam standartları

ve eğitim yükselmiştir. Ekonomik gelişme bazı sorunları da beraberinde getirmiştir.

Gelir dağılımı bozulmuştur ve ekonomik gelişmeden daha çok Hristiyanların istifade

ettiğinin gözlenmesi, Müslümanların da yoksullaşması Hristiyanlarla Müslümanlar

arasında çatışmayı körüklemiştir. Diğer bir gelişme ise Filistinlilerin Lübnan’daki

faaliyetleridir. Bu olaylar neticesinde Lübnan iç savaşı çıkmıştır.

d) Camp David Antlaşmaları:

Camp David Antlaşmaları ile başlayan ve İsrail-Mısır Antlaşmaları ile

sonuçlanan süreç, Ortadoğu’da yeni barış umutlarını artırırken, gerçekte yeni bir

düzensizliğe gidildiğinin işareti olmuştur.

Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat 9 Kasım 1977 yılında halk meclisinde

yaptığı konuşmada İsrail ile barış konusunda kararlı olduğunu söyledikten sonra 19

Kasım 1977’de İsrail’de parlamentoda bir konuşma yaptı. Konuşmasında kalıcı bir

barış istediğini ancak bu barışın adalete dayanması gerektiğini söyledi. İsrail

Başbakanı Begin de İsrail’in de bölgede huzur ve barış istediğini dile getirdi.

Enver Sedat’ın İsrail’i bu ani ziyareti tüm dünyada hayretle karşılanırken

Arap dünyasında tepkiyle karşılaştı.

Ancak bu ılımlı hava çok uzun sürmedi. İsrail’in Batı Şeria’da yeni yerleşim

yerleri açması İsrail ile hem Mısır’ın hem de ABD’nin arasını açtı. Barış

girişimlerinin sekteye uğradığını gören ABD insiyatifi üzerine alarak Begin ve

61 ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.355-356 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:190).

Page 45: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

35

Enver Sedat’ı Washington yakınlarındaki Camp David’e davet etti. Camp

David’de yapılan müzakereler sonucunda 17 Eylül 1978’de Mısır, İsrail, ABD

Camp David anlaşmasını imzaladılar.

Camp David Antlaşmaları ile başlayan ve İsrail-Mısır Antlaşmaları ile

sonuçlanan süreç, Ortadoğu’da yeni barış umutlarını artırırken, gerçekte yeni bir

düzensizliğe gidildiğinin işareti olmuştur. Çünkü bu anlaşmaya Arap dünyasından

büyük tepkiler gelmişti. Ayrıca anlaşmada Kudüs’ün belirsizliği ve İsrail’in

anlaşmayı uygulaya koymaktaki isteksizliği de gelen tepkileri artırmıştı.

e) İran İslam Devrimi:

1979 yılında Humeyni liderliğindeki gerçekleşen İran Devrimi, Şah Rıza

Pehlevi’nin iktidarındaki monarşik bir rejimi yıkarak ,yerine tümüyle şeriata dayalı

bir rejim kurdu ve bu özellik doğal olarak onu, daha önce gerçekleşen devrimlerden

ayırdı62.

İran Devriminin önemli bir özelliği de uluslararası bir olay olmasıdır. Batı

Asya’da hem Batıya doğru Irak ve Körfez ülkelerinde yöneticileri tehdit eder gibi

görünmüştür. Hem de doğuya doğru, 1978’de iktidara gelen Afgan hükümetine karşı

savaşan İslami güçlere cesaret vermiştir.

Devrim, batının ve özellikle ABD’nin siyasi, ekonomik ve kültürel etkilerine

karşı milliyetçi bir hareket olarak ta görülüyordu.

15-) 1980-1990 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ

a) İran-Irak Savaşı:

İki ülke arasında en ciddi sorunlardan biri de yıllardır devam eden Şatt’-ül

Arap üzerindeki egemenlik sorunu ya da kısa sınır sorunuydu. Zira iki ülke arasında

1975 Mart’ında imzalanan Cezayir Antlaşması ile başta Kürt sorunu ve su yolunun

denetimi sorunu olmak üzere pek çok sorun çözüme kavuşturulmuş olsa da Saddam

zorunlu şartlar altında imzaladığını iddia ettiği bu antlaşmadan memnun kalmamıştı. 62 ATAY, Mehmet, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları,” Avrasya Dosyası, C.3, s.2, YAZ 1996, S.130.

Page 46: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

36

Dolayısıyla Irak, İran’da 1979 Şubat’ında gerçekleşen devrimden sonra ortaya çıkan

kargaşa ortamından yararlanarak 18 Eylül 1980’de Cezayir Antlaşması’nı

tanımadığını açıkladı.63

Saddam, İran’ı kesin bir yenilgiye uğratarak bölgede hakim güç haline

gelirken, Şatt’-ül Arap üzerinde mutlak egemenliği tesis etmeyi, bunu yaparken de

Kürtler yapılan İran desteğini Kuzistan Araplarıyla dengelemeyi düşünüyordu. Bu

arada zaten İran’ın 1979 Haziranında kuzey sınırında Cezayir Antlaşması

doğrultusunda yerini getirmesi gereken devriye görevini terk etmesi üzerine,

Kürdistan Demokratik Partisi’ne bağlı peşmergeler Irak hükümetine yönelik

saldırılara başlamışlardı64.

Yukarıda da bahsedildiği gibi Irak-İran arasındaki gerginliğin görünen sebebi

Şatt’-ül Arap üzerindeki egemenlik sorunuydu. Ama bu gerginliğin altında yatan

diğer sebepler şunlardır:

-1979 İran Devrimi’nin Irak içindeki Şii grupları etkileyebileceği şüphesi,

- İran’ın Irak içindeki kürt gruplara verdiği destek,

Saddam Hüseyin 17 Eylül 1980’de olağanüstü toplanan parlamentoda yaptığı

konuşmadan beş gün sonra 22 Eylül 1980’de İran’a savaş ilan etti. Savaş ilanının

gerçeklerini ise şu şekilde sıraladı:

“1- İran, 1975 Antlaşma ile yüklendiği taahhütlerini yerine getirmediği gibi,

Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)ne yardıma yeniden başlamıştır.

2- İran, sınır çatışmalarını tahrik etmektedir.

3- İran, 1975 Cezayir Antlaşmasına göre Irak’a vermesi gereken bazı sınır

bölgelerini vermemiştir”65.

Arı’ya göre; Saddam’ın amacı, İran’daki Şii kökenli İslam Devriminin

ülkesindeki etkilerini sınırlamak, 1975 Cezayir Antlaşması ile İran’a bırakmak

63 ARI, T.; a.g.e. s.555. 64 y.a.g.e., s.557. 65 BÖLÜKBAŞI, Süha; Türkiye ve Yakınındaki Ortadoğu, Dış Politika Enstitüsü Yay., Ank., 1992, s.19.

Page 47: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

37

zorunda kaldığı toprakları geri almak, Şatt’-ül Arap üzerindeki denetimi ele

geçirmek, Kürtler üzerinde kesin hakimiyet kurmak, Kuzistan Araplarının

özgürlüklerini kazanmalarına yardım ederek İran’ın bu bölgede sahip olduğu petrol

alanlarından mahrum kalmasına yol açmak, ulusal birliği sağlamak ve hepsinden

önemlisi bölgede egemen güç haline gelmekti66.

Nitekim Irak’ın 22 Eylül 1980 günü baskın şeklinde 700 km’lik bir cephede

saldırıya geçmesiyle birlikte sekiz yıl sürecek savaş başlamış oldu. 1982 Mayıs’ının

ortalarına gelindiğinde Irak’ın İran’daki kuvvetlerinin merkezle bağları kesilmişti.

Hürremşehr’in İran tarafından geri alınması üzerine Saddam, Irak kuvvetlerinin İran

topraklarından geri çekileceğini açıkladı. Tarihler 18 Temmuz’u gösterirken sekiz yıl

süren savaş da sona ermişti67.

1979’da İran’da Şah’ın devrilmesiyle yerine geçen Humeyni’nin Şii rejimi,

Irak’ın güvenliği açısından tehdit unsuruydu. %90’ı Şii olan İran’daki devrim

bölgedeki diğer Şii toplumlarını da harekete geçirmişti. Irak’ın %60-65’ini oluşturan

Şiiler arasında da hareketlenmeler başlamıştır. 1979 Şubatında 1980’in başında

Necef, Kerbela ve Bağdat’ta bir takım olaylar çıkmıştır.

Irak, İran karşısında Arap devletlerinin desteğini alacağını, Humeyni karşıtı

muhalif grupların ve etnik grupların ayaklanacağını düşünmüştü. Fakat Irak

beklediği desteği bulamadı. Savaşın başında Sovyetler Birliği de tarafsızlığını

açıkladı ve Irak’a silah vermede isteksiz davrandı.

Anlamsız bir şekilde sekiz yıl süren savaş sonunda milyonlarca kişi yaralandı,

yüzbinlerce kişi öldü. İki ülkenin de ekonomisi kötüleşti. Saddam Hüseyin 15

Ağustos 1990’da İran Yönetimine, 1975 Cezayir Antlaşmasını kabul ettiğine dair

mesaj gönderdi. Bu da savaşın kayıptan başka bir şey olmadığının göstergesidir.

16-)1990-2000 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ:

a)Kuveyt’in İşgali ve 1990 Körfez Savaşı: 66 ARI, Tayyar, a.g.e., s.559. 67 y.a.g.e., s.563.

Page 48: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

38

Irak’ın Kuveyt’i işgalinde Saddam’ın kendine göre nedenleri vardı.

“Öncelikle Bağdat yönetimi Kuveyt’i kendi toprakları üzerinde (Kuveyt’in Osmanlı

döneminde Basra’nın bir kazası olarak görülmesinden hareketle) İngiltere tarafından

oluşturulmuş yapay bir devlet olarak görmekteydi ve bu tarihsel hatanın düzeltilmesi

gerekirdi ki bunun da tek yolu iki ülkenin birleşmesinden geçmekteydi. Irak’ın

Kuveyt’i ilhak etmek istemesinin arkasında yatan diğer nedenler petrol üretimini

artırmaya başladığı 1970’lerin başlarında ortaya çıkmıştır. Bubiyan Adasının derin

sularının petrol terminali kurmak için oldukça elverişli olmasının yanı sıra Irak,

Kuveyt’e ait olan Bubiyan ve Varba Adalarına sahip olarak bu adaların karasuları ve

kıta sahanlığı alanlarındaki petrol yataklarına ulaşmak istiyordu68.

Irak’ın Basra Körfezine iki yoldan çıkışı vardır. Bunlardan birincisi Şatt’-ül

Arap su yolu üzerindeki limandır. Fakat bu liman, İran ile yapılan sekiz yıllık savaşta

batık gemi enkazları ile tıkanmış durumdaydı. İkincisi de Irak’ın Körfezde işlek

durumda olan tek limanı Umm-ı Kasr’dı ve bu limanın giriş ve çıkışını kontrol eden

iki ada, Verbe ve Bubiyan Kuveyt’e aitti. Dolayısıyla Irak için Kuveyt önemliydi.

Irak Basra Körfezine daha rahat açılmasını sağlayacak olan bu iki adanın denetimini

ele geçirmek istiyordu. Aynı zamanda Kuveyt’i topraklarına kattığı takdirde bölgede

ikinci büyük petrol rezervine sahip ülke olacaktı.

2 Ağustos 1990’da Irak, Kuveyt’i işgal etmiş ve bir süre sonra da 19. ili

olduğunu açıklayarak Kuveyt’i ilhak etmişti. Nihayet Kuveyt’in işgal ve ilhakı ile

birlikte hem Basra Körfezi’nde hem de genel olarak Ortadoğu’da güç dengesi bir

anda Irak lehine bozulduğu gibi, bu durum, gerek petrolün güvenliğini gerekse

ABD’nin ve Batılı devletlerin bölgedeki ekonomik çıkarlarını tehlikeye sokmuştu69.

Krizin başlamasıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bir dizi kararlar

aldı. İşgalin gerçekleştiği gün yani 2 Ağustos’ta 660 sayılı kararı ile Irak’ın Kuveyt’i

işgalini kınayarak, bu ülkeden tamamen ve kayıtsız-şartsız 1 Ağustos 1990’daki

sınırlarına çekilmesini talep etti. Irak’ın Kuveyt’ten çekilmeyeceğinin anlaşılması

üzerine Güvenlik Konseyi 6 Ağustos 1990’da 661 sayılı kararı kabul etti. Karar,

68 y.a.g.e., s.574. 69 y.a.g.e., s.570.

Page 49: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

39

yasal Kuveyt Hükümetinin otoritesini yeniden tesis etmek ve Irak’ın Kuveyt’ten

çıkmasını sağlamak için bütün devletlerin Irak ve Kuveyt’te üretilen bütün mal ve

ürünlerin ülkelerine ithal edilmesine izin vermemelerini hükme bağlarken, Irak’a

ekonomik ambargo koyuyordu. Nihayetinde Güvenlik Konseyi, Irak’ın Kuveyt’ten

çekilmemesi üzerine 29 kasım 1990’da 678 sayılı kararı kabul ederek, Irak’a

Kuveyt’ten çekilmesi konusunda 15 Ocak 1991 tarihine kadar zaman verdi. Ayrıca,

söz konusu kararla, eğer bu karara uymazsa, Irak’ın bir savaşla karşı karşıya kalacağı

ilan edildi. Irak, 678 sayılı karara da uymayınca kriz bir savaşa dönüştü. ABD’nin

önderliğini yaptığı otuz ülkenin fiilen bu savaşa katılması ve Birleşmiş Milletlerin bir

blok halinde Irak’a cephe alması, söz konusu savaşa uluslar arası boyutlar

kazandırdı70.

Irak’a karşı yürütülen askeri harekatın amacı, dünya kamuoyuna Kuveyt’in

özgürlüğüne kavuşturulması ve eski sahiplerine iadesi olarak açıklansa da, gerçek

amaç Irak’ın artan askeri gücünü kırmak ve bölgeye tehdit oluşturan Irak liderini

zayıflatmaktı. Çünkü İran-Irak Savaşında cömert bir şekilde Batı ve Körfez

ülkelerinin silahlandırdıkları Irak Ortadoğu’da büyük bir güç haline geldi ve bu

durumda başta ABD olmak üzere batının aleyhinde bir durum yaratmaktaydı. Ayrıca,

bölge ülkelerinin birçoğu Irak’ın yeni gücünden rahatsız olmaya başlamışlardı.

Saddam Hüseyin güneye doğru ilerlemeye devam ederse Arap Yarımadası

onun eline geçer ve güçlü bir Arap lideri olarak ortaya çıkardı. ABD eğer bu

durumda Irak’a ders verebilirse petrol sevkiyatına yönelik tehdit de bir süre bertaraf

edilmiş olacaktı.

Bütün bu nedenlerden dolayı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 678

sayılı kararı ile Irak’a verilen sürenin 15 Ocak 1991’de dolması ile Körfezde

ABD’nin öncülüğünde Irak’a karşı bir savaş başladı. Hava Harekatı (Çöl Fırtınası)

ile 17 Ocak’ta başlayan savaş, Washington açısından oldukça iyi sonuçlandı.

Saddam, ABD ve koalisyon kuvvetleri karşısında fazla dayanamadı. Irak, havadan

bombardıman edilerek, bazı kesimleri yerle bir edildi. Hava harekatında elde edilen

70 YILMAZ, Türel; a.g.e.., s.276-277.

Page 50: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

40

başarı, 22 Şubat’ta başlatılan kara harekatında da sağlandı. Nihayet ABD Başkanı

George Bush 27 Şubat 1991’de ateşkes ilan etti ve böylece savaş sona erdi71.

17-)2000-2003 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ

a)Afganistan Müdahalesi

ABD Başkanı George Bush operasyonun uluslararası meşrutiyetini

sağladıktan sonra yaklaşık 40 ülkenin de işbirliğini sağlayarak 7 Ekim 2001 tarihinde

Afganistan’a yönelik sonsuz özgürlük operasyonunun başlatılması talimatını

vermiştir.

Afganistan’da barışın tesisi amacıyla BM’nin girişimiyle başlatılan, bu ülke

üzerinde nüfuzu olan 21 devlet temsilcisinin katıldığı Temmuz 2001’de Berlin’de

yapılan toplantıda, ABD temsilcisi T. Simons, Ekim 2000’de USS COLE

Destroyerine Aden’de düzenlenen saldırının El-Kaide ile ilişkilendirilmesi ve Usame

Bin Ladin’in iade edilmemesi halinde Afganistan’a yönelik askeri operasyon

opsiyonunun tamamıyla açık olduğunu ilan etmiş ve bu ülkeye müdahale için

hazırlıkların ikmal edilmekte olduğunu dile getirmiştir72.

7 Ekim 2001 tarihinde başlayan askeri harekâtta ABD yoğun füze ve hava

saldırılarıyla Taliban’ın savunma hatlarına ve ülkenin alt yapısına ciddi zararlar

verdi. Taliban savunma hatlarındaki bu kayıbın sonucu olarak askerlerini geri çekme

zorunda kaldı. Taliban askerlerini dağlık alanlara çekerek ve sivil halkın arasına

karıştırarak uzun vadede başlayacak olan gerilla savaşına hazırlanmaya çalışıyordu.

71 DOĞANAY, Zekai-ALTUN, Fikret A.; Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan Değerlendirilmesi: Körfez Harbi ve Alınan Dersler, Nurol Matbaası, Ankara, 1994. 72 Le Monde dislomiti que, Jonvier 2002 ‘den (Akt: USLUBAŞ, Fevzi, Küresel Terör, Afganistan, BOP ve ABD, İmparatorlukların Bataklığı, SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı?, Toplumsal Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart 2005, s:236)

Page 51: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

41

Yaklaşık 4.000 askerini kaybeden ve 7.000 civarında askeri de esir düşen

Taliban Amerikan ordusunun hava üstünlüğü karşısında kuvvetlerini hızla dağıtarak

daha fazla kayıp vermeden gerilla savaşı başlatmak üzere ülke sathına yayılmıştır.

Taliban’ın çekilmesiyle, 10 Ekim 2001 günü Kabil düşmüştür.73 Taliban

kuvvetlerinin bu çekilişiyle boşalan otoriteyi Kuzey İttifakı Kuvvetleri yerel liderler

ve aşiret reisleri doldurmakta gecikmediler.

Taliban güçlerinin dağılması ve bir çok bölgede otoritesini kaybetmesiyle

sonuçlanan sonsuz özgürlük operasyonunda, Taliban’ın 3-4 bin civarında asker

kaybettiği ve El-Kaide’nin 22 kişilik lider kadrosundan 8’inin öldürüldüğü

açıklanmakla birlikte, El-Kaide’nin çekirdek kadrosundan sadece askeri komite

sorumlusu M.ATEŞ’in operasyonda öldüğü ve Taliban ile El-Kaide’nin ileri gelen

yöneticilerinin kaçmayı başardığı Koalisyon yetkililerince bilahare kabul edilmiştir.

El-Kaide’nin lider kadrosu kaçmayı başardığı gibi eylem yapabilme kapasitesini de

korumuştur. Ayrıca operasyon sırasında “arı kovanı” imha edilmediğinden ve

içerideki arıların kırılan kapıdan tüm dünya sathına yayılması suretiyle tehditin

boyutu da genişlemiştir. Bu bağlamda mahalli düzeydeki bir tehditin küresel

boyutlara taşınmasına sebebiyet verdiğinde ve bölgesel istikrarsızlığın uluslararası

bir hüviyete bürünmesine nedensel istikrarsızlığın uluslararası bir hüviyete

bürünmesine neden olduğundan operasyonun zararlı olduğu da ileri sürülmektedir74.

ABD’nin sonsuz özgürlük operasyonuyla sadece askeri boyutu planlaması ve

Taliban rejiminin devrilmesinden sonra ülkenin yeniden yapılandırılması için

kapsamlı bir plan hazırlanmamış olması bölgeyi daha da istikrarsız hale getirmiştir.

ABD her ne kadar 5 Aralık 2001 tarihinde imzalanan Bonn mutabakatıyla H.

Karzai’yi destekleyerek Ocak 2002’de geçici idarenin başbakanı olarak seçilmesini

desteklediyse de ABD’nin bu isteği dünya çapında büyük tartışmalara yol açmıştır.

H. Karzai Haziran 2002’de yapılan olağanüstü L.Jirga toplantısından sonra

doğrudan geçici devlet başkanı olarak görevi üstlenmiştir. 4 Ocak 2004’de kabul

edilen anayasa uyarınca Haziran ve Eylül’de yapılamayan başkanlık seçimleri ise

73 USLUBAŞ, Fevzi; Küresel Terör, Afganistan, BOP ve ABD, İmparatorlukların Bataklığı, SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı? Toplumsal Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart 2005, s.243. 74 y.a.g.e., s.237.

Page 52: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

42

nihayet 9 Ekim 2004’te gerçekleştirilmiştir. Karzai’nin Aralık 2004’te kabinesini

kurmasından sonra 2005 yılı ilkbaharında genel seçimlerin yapılmasıyla siyasi

yapılanma sürecinin ikmali hedeflenmektedir75.

Afganistan Müdahalesinin Taliban rejimini devirdikten başka birkaç hedefi

daha vardır. Afganistan’a müdahale ile teröre destek veren ülkelere ve haydut

devletlere göz dağı verilmesi hedeflerden bir diğeridir. Ayrıca Asya’nın gözetleme

kulesi olan Afganistan’ın hakimiyet altına alınması Rusya’yı doğudan ve güneyden

Çin’i ise batıdan kuşatmaktadır. Ekonomik olarak ise ABD’nin Hazar havzasının

zengin enerji kaynaklarını kontrol etmesini de sağlamıştır. Son dönemde ekonomik

olarak gelişme gösteren Hindistan’ın da bölgedeki Pazar alanını sınırladı.

b)Irak İşgali ve Ortadoğu’da Yeniden Yapılanma:

ABD ve İngiltere tarafından düzenlenen ve Irak’a Özgürlük Operasyonu

(Operation Iraqi Freedam) adıyla bilinen Amerika-İngiliz işgal operasyonu 20 Mart

sabahı başlamıştı. ABD’nin Irak’a saldırısına karşı BM Güvenlik Konseyi’nde uzun

süredir tepkilerini ortaya koyan Fransa, Almanya, Rusya ve Çin gelişmelerden derin

endişe duyduklarını belirterek, Irak’a yönelik saldırıların durdurulması çağrısında

bulunmakla yetinirken, Belçika’dan yapılan açıklamada da, ABD’nin hukuk

düzeninden ayrıldığı ifade edilmekteydi. Diğer taraftan, ABD ve İngiliz kuvvetleri

Irak’ın özellikle Şiilerin yoğun olarak yaşadıkları güney bölgelerinde şiddetli bir

direnişle karşılaşmışlardı76.

Amerikan Başkanı 1 Mayıs’ta savaşın resmen bittiğini açıklarken bunun

oldukça erken yapılmış bir açıklama olduğu zamanla anlaşılacaktı. Çünkü işgalin

üzerinden 18 ay geçmesine rağmen (2004 Ekiminde) Irak’ın yarısında direniş bütün

şiddetiyle devam etmekteydi. Bu arada BM’in Irak ile ilgili Silah Denetim

Komisyonu’nun (UNMOVIC) İsveçli Başkanı Hans Blix, 27 Mart’ta Avusturya

dergisi News’e, BM’nin New York’taki merkezinde verdiği demeçte, ABD’nin,

Irak’taki çatışmalarından hiçbir zaman hoşnut olmadığını, çalışmaya henüz 3,5 aydır

75 USLUBAŞ, Fevzi; a.g.e., s.239. 76 ARI, T.; s:607-608.

Page 53: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

43

başlamış olduklarını ve yeterli süreyi kullanmadıklarını, ayrıca Irak Devlet Başkanı

Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına başvurma ihtimalinin söz konusu

olmadığını söyleyerek, bu şartlarda yapılmış olan saldırıyı eleştirmekte, ABD’nin

BM hukukunu tanımaz siyasetinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını belirtmekte

ve 8 Kasım 2002 tarihli 1441 Sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’nın da ABD’nin

giriştiği savaş için asla meşru zemin oluşturmadığını kaydetmekteydi77.

Kitle imha silahları meselesinin, savaş nedenleri sıralamasında ABD ve

İngiltere tarafından gerilere itildiğini söyleyen Blix, Saddam rejiminin devrilmesinin

savaşın asıl gerekçesini oluşturduğunu belirtmekteydi78.

ABD, Irak savaşı sonucunda Irak’ta istikrarsız bir yapı oluşturdu. Bir tarafta

Şiiler, bir tarafta Sünniler ve diğer tarafta Kürtler. Bu ayrışma bölgedeki çatışmayı

zaten tetikleyecektir. Şu anda da Irak’ta bağımsızlık mücadelesine değil, etnik ve dini

tarafların kendi içi çatışmalarına tanık oluyoruz.

Haziran 2006 Irak’ta tartışmalı seçimlerin arkasından hükümet kurulmuş

olmasına rağmen hala iç çatışmalar devam etmektedir.

Ortadoğu’da barış sürecinin başlamasına ilişkin şunları söyleyebiliriz:

- Soğuk Savaşın sona ermesi ile Araplar artık Sovyetler Birliğinin desteğine

sahip değillerdi. Bu durum da İsrail’in yararına oldu. ABD’nin tek süper güç olarak

ortaya çıkması, Arap ülkelerini İsrail’in kabulünü de içeren Amerikan tercihlerine

uyumlu hale getirdi.

- Arap ülkeleri arasında dayanışmanın kırılmasıdır. 1975-1990 yılları

arasındaki Lübnan iç savaşı, İsrail ile barış yapmış olmasından dolayı Mısır’ın Arap

dünyasından izole edilmesi, 1980-1988’deki İran-Irak Savaşı’nda Suriye’nin Arap

olmayan İran’ı desteklemesi, 1982’de İsrail’in Lübnan’da FKÖ ve Suriye ile

mücadelesinde Arapların tepkisiz kalmaları ve 1990 Ağustosunda Irak’ın kardeş

Arap Devleti Kuveyt’i işgal ve ilhakı gibi bir dizi olaylar Araplar arasında

dayanışmanın kırılmasına neden olmuştur.

77 y.a.g.e., s.609. 78 y.a.g.e., s.609-610.

Page 54: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

44

II. BÖLÜM

KÜRESELLEŞME VE TERÖR

Bu bölümde Küreselleşme süreci ve 11 Eylül incelenmektedir. Küreselleşme

sürecinin uluslararası güçler tarafından gerçekleştirilecek dönüşümlere olanak

sağladığı ve ABD’nin dünya egemenliğini devam ettirmek için bir araç olarak

kullanıldığına değinilecektir.

Küreselleşme süreci içerisinde dönüm noktası olan 11 Eylül saldırılarından

bahsedilecektir.

A-) KÜRESELLEŞME SÜRECİ VE TERÖR

Bu bölümde, küreselleşme sürecinin oluşturduğu Yeni Dünya Düzeni ve

ABD’nin uluslararası stratejik girişimlerindeki önemi ele alınmaktadır. Bu sürecin,

uluslar arası güçler tarafından yeni yüzyılda kaosa yol açacak dönüşümlere sebep

olduğu ve bu güç oluşumunu da etkilediğinin üzerinde de durulacaktır.

Küreselleşmenin, ABD’nin dünyanın üzerindeki hegomonyasını sürdürme arayışının

bir aracı olarak kullanıldığı anlatılacaktır.

1.) Küreselleşmenin Anlamı ve Görüşler:

Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra, aslında çok eski bir kod olan ‘Yeni Dünya

Düzeni’nin (Novus Orda Seclonum) kurulması çabalarına hız verildi. İyimser

olanlara göre ‘Yeni Dünya Düzeni’ , ‘Küreselleşme’ aracılığıyla özgürlüğün ve

gönencin dünya yüzeyine yayılmasını sağlayacak ve barış içinde yaşayan bir dünya

anlamına geliyor. Kötümser olanlar arasında da görüş ayrılıkları var. Birçoğuna göre

bu düzen, ABD’nin tek kutuplu kaldığı dünyada egemenliğini pekiştirmek için

kurmak istediği, kimliklerin göre de tüm dünyada egemen olan uluslararası

unsurların istediği bir düzendir. Bazılarına göre ise, ‘Yeni Dünya Düzeni’ yaşanacak

küresel bir kaostan sonra bina edilecek yeni bir sistemin adıdır79.

79 EVCİOĞLU, Kemal; Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Yay., Eylül 2005, İzmir, s.14-15.

Page 55: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

45

T.C. Dışişleri Bakanlığı İnternet Sitesinde yer alan uluslararası ilişkiler

sözlüğünün yaptığı tanıma göre küreselleşme (glabalization); küresel bağlantılar,

yurtseverlik, ulusalcılık ya da bireysellikten çok ‘değer’ unsuruna dayanmaktadır80.

Küreselleşme kavramına ilişkin tam ve net bir tanım yapılmamaktadır. Bunun

nedeni de hem bu konudaki farklı bakış açılarının olması hem de küreselleşme

kavramlarının yeni dünya düzeni, post-modernizm, yerelleşme ve neo-liberalizm gibi

kavramlarla birlikte tartışılmaya başlamasıdır. Bu kavramlar birbirleriyle ilişkili olup

ve Kapitalizm bağlamında açıklanabilir. Yeni dünya düzeni post-modernizm,

yerelleşme, neo-liberalizm gibi kavramlar düşün dünyasında moda gibidir. Biri

gözden düşünce aynı içeriği taşıyan başka bir kavram ortaya çıkarılır.

Kongar’a göre Küreselleşme; Tarım ve Endüstri Devrimi’nden sonra ortaya

çıkan üçüncü büyük devrimin, iletişim-bilişim devriminin görüntülerinden biridir.

Küreselleşmenin birinci ayağı siyasal, ikinci ayağı ekonomik ve üçüncü ayağı da

kültüreldir. Küreselleşmenin siyasal ayağı çok kısaca, ABD’nin siyasal liderliği ve

dünya jandarmalığıdır81.

Küreselleşme, kapitalist modernlikle doğrudan bağlantılıdır ve onun

görünümüdür. Yani kapitalist modernliğin dünyaya yayılmasını ve kuşatmasını

sağlamaktadır. Bu bağlamda kapitalizmin şekillendirdiği modernliğin batıdan tüm

dünyaya yayılmasıdır küreselleşme.

Kapitalizm, dünya pazarının yaratılmasını amaçlayan, tüm dünyaya

yayılmayı esas alan ve dünyayı kuşatmaya yönelik bir sistemdir. 19. yüzyıldaki

kapitalizmin temel özelliği dünya piyasası üzerinde denetimiydi82. Kapitalizm gibi

küreselleşme de bir piyasa toplumu inşa etmeyi amaçlamaktadır. Özellikle, ulaşım ve

iletişim olanaklarını genişlemesi dünyada yeni Pazar alanları yaratmaktadır.

80 www.mfa.gov.tr.,T.C. Dışişleri Bakanlığı İnternet Şubesi, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, 15 Mayıs 2004. (Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s:29). 81 KONGAR, Emre; Küresel Terör ve Türkiye, Küreselleşme, Huntington, 11 Eylül, Remzi Kitabevi, 2. basım, Aralık 2001, s.18-23. 82 MARX, Karl ve ENGELS, Friedrich; Komünist Parti Manifestosu, Çev. Sol. Yayınları Yayın Kurulu, Sol Yayınları, Ankara, 1998, s.13.

Page 56: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

46

Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında çok sayıda etmenin etkisi

olmuştur. Bu etmenleri ana başlıklarıyla üç grupta toplamak olanaklıdır. Bunlardan

birincisini teknolojik, ikincisini ideolojik, üçüncüsünü ise ekonomik etmenler

oluşturmaktadır. Dünyanın yaşadığı tarım ve endüstri devrimlerinden sonra ortaya

çıkan üçüncü büyük devrim olduğu öne sürülen küreselleşme, bu yaklaşıma göre

iletişim/bilgi devriminin kazanımlarını kendisinde toplama çabasıdır. İletişim ve

bilişim, küreselleşme devriminin en önemli dinamiklerini oluşturmaktadır. 21’inci

yüzyılın aşında hızlı bir değişim sürecinin içine girilmiştir. Milyonlarca insanı

birbirine bağlayan bilgisayarlar, internet ve iletişim alanında devrim yaratmıştır.

Bundan yararlanan küreselleşme, bir çok alanda mesafeleri ve sınırları anlamsız

kılmış kısacası dünya küresel bir köy durumuna gelmiştir83.

Bugün finans piyasalarındaki paralar sürekli bir ülkeden diğerine akmaktadır.

Çok uluslu firmaların üretimi bütün yerküreye yayılmıştır. Ekonomik yönden bu

bütünleşmeden dolayı dünyanın herhangi bir yerinde başlayan kriz diğer yerleri de

etkilemektedir. Böyle olunca ülkeler kendi politikaları dışında diğer ülkelerin de

politikalarını izlemek zorundalardır.

Küreselleşmenin gelişmesi için en önemli etken uluslararası sermayedir.

Uluslararası sermaye de ticaretin serbestleşmesini hedeflemektedir.

Küreselleşme sürecinde üç ayrı alandan bahsedebiliriz:

a) Siyasal ve askeri alanda; ABD’nin egemenliği ve dünya jandarmalığı

rolüne soyunmasıdır.

b) Ekonomik alanda; uluslararası sermayenin egemenliği.

c) Kültürel alanda ise; iki nitelik taşımaktadır:

- Tüketim kültürü oluşturmak: Bu oluşumda da uluslararası sermayenin gücü

ve kitle iletişim araçlarının rolü çok önemlidir.

- Farklı kimlik oluşumlarını destekleyecek mikro milliyetçilik akımlarını

büyük ölçüde güçlendirmek.

83 EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e., s.30.

Page 57: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

47

Dikkat edildiği gibi küreselleşmenin kültürel alandaki iki etkisi birbirine zıt

nitelik taşımaktadır. Farklı kimliklerin kabul edilmesi insanların tüketim kültürü

konusunda daha kolay ikna edilmelerini sağlayacaktır ve yine farklı kimliklerin ön

plana çıkması mikro milliyetçilik akımlarını güçlendireceğinden ulus-devletin

gücünü de sınırlayacaktır. Bu da dünyanın tek merkezden yönetilmesini

kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla zıt gibi görünen bu iki nitelik birbirini beslemektedir.

Küresel sermaye kendi amaçlarını gerçekleştirmek için sınırsız özgürlük ve

hareket serbestine ihtiyaçları vardır. Bunun için de dünyanın siyasal parçalanması

gerekmektedir. Küreselleşen dünyada da kimlikler ön plana çıkmaktadır. Bu farklı

kimlik oluşumları yani yerellikler de küresel olarak kurumsallaşır. Farklılıkların

olduğu bir dünyada artık farklılıklar önemini yitiriyor, bilincini yitiriyor.

Küreselleşme sürecinin en önemli sonuçlarından biri kaos ve istikrarsızlık

olup, bu olgu ‘Yeni Dünya Düzeni’ söylemleri içinde de gündeme taşınmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi olarak bilinen ‘Pandora’nın Kutusu’ açıldıkça, küreselleşme

sürecinin projeden etkileneceği ve ‘Yeni Dünya Düzeni”nde de belirginleşeceği

beklenmektedir84.

Küreselleşmeyle ilgili olarak olumlu ve olumsuz olmak üzere iki görüş vardır.

Küreselleşmeye olumlu bakan görüşe göre; küreselleşme çağdaşlaşmaktır,

değişim ve gelişmedir. Şu an gelişmiş ülkelerin yararına olsa da ileride herkese

yararlı olacaktır. Demokrasi, insan hakları küreselleşme yoluyla az gelişmiş ülkelere

taşınabilmektedir.

Olumsuz bakan görüşe göre ise; emperyalizmin 21. yy.’daki adıdır. Yoksul

ülkeler daha da yoksullaştırılmıştır. Sömürgeciliğin yeni yüzyıldaki aracıdır. Gelir

dağılımı bozulmuştur. Sermaye tek elde toplanmış ve finans kapital teknoloji ve

iletişim ağı ile yayılıp her ülkeyi yönetmektedir.

Küreselleşme yanlılarının görüşlerine göre küreselleşme; bilginin dolaşımını,

bilimin ve teknolojinin dünyanın her yerine ulaşmasını, kültürel duyarlılığın ortaya

çıkmasını sağlamaktadır. Küreselleşme demokrasi, insan hakları, özgürlük yönünden

84 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.32.

Page 58: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

48

olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu kavramlar küreselleşme yoluyla gündemde yer

almıştır. Çevre duyarlılığının artması da bir başka olumlu katkıdır küreselleşme

yanlılarına göre. Dolayısıyla küreselleşme olumlu yönde geliştirilirse sosyal adaleti,

barışı sağlayacağını düşünenler vardır. Olumlu geliştirilirse olağanüstü getirileri

olacağına inanılan küreselleşmeden uzak kalmanın da yıkıcı etkileri olabileceğine de

inanmaktadırlar.

Bilginin dolanım hızının artması ve bilgi erişim süratinin artması da

küreselleşmenin bir sonucudur. Bilgi artık sadece zenginlerin değil, yoksulların da

ulaşabileceği konumdadır. Bilgi kimsenin tekelinde değildir artık. Bilgini kontrolü,

teknolojiyi yaratan bilginin egemenliği de güç mücadelesinin özünü oluşturmaktadır.

Üstünlük getirecek bilgiye ulaşmak gelişmişlikle ilgili bir konu olarak durmaktadır

tabi.

Küreselleşme süreci tüm bu küreselleşme yanlılarının savundukları

getirilerine rağmen güçlülerin akarları doğrultusunda kullanılan süreçtir.

Küreselleşme karşıtlarının görüşlerine göre; küreselleşme demokrasi, insan

hakları, özgürlük, sosyal adalet, barış söylemlerine karşın, bu söylemleri diğer

ülkelerin iç işlerine karışmak için kullanmaktadır.

Bu tezin konusu olan Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, ABD

Ortadoğu’ya insan hakları ve demokrasi götüreceğini söylemektedir. Ortadoğu’daki

şu ana kadar hangi rejim olursa olsun ABD’nin çıkarlarıyla örtüştüğü sürece iyidir.

Başka ülkelerin iç işlerine insan hakları, demokrasi vb. sebeplerle karışmak barışı

değil, çatışmayı getirmiştir. Küreselleşmeyle beraber insan hakları ihlallerinde

azalma görülmemiştir, eşitsizlikler artmıştır. 11 Eylül saldırıları da bu bağlamda

ortaya çıkmıştır.

Büyük Ortadoğu Projesi ile Küreselleşme arasında sıkı bir ilişki vardır.

Çünkü Küreselleşme ABD’nin dünya hegomanyası için bir araç konumundadır.

Batı’da Doğu’ya ve özellikle İslam Dünyası’na “öteki” olarak bakan toplum

aslında ‘bunalımlı insan’ların oluşturduğu ‘mutsuz toplum’ olmuştur. Batı, 21’inci

Page 59: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

49

yüzyılı taşıyacak güce sahip değildir. Bu nedenle, Dünyayı ‘kaos’ yerine ‘kosmosa’

götürecek olan yeni bir uygarlık anlayışı Doğu’dan beklenir olmuştur85.

Küreselleşmenin siyasal boyutu ikilem yüklüdür. Bir yandan devletlerin birlik

oluşturarak bir araya gelmesi sağlanırken diğer yandan bu yapılar içindeki

yerelleşme eğilimleri arttırılmakta, parçalanmaktadır.

Yerelleşmeyle birlikte yerel otoritelere yetki verilmesi ulus devleti

yıpranmasına ve acınmasına neden olmuştur. Yerel kültürler ulusal kültüre alternatif

olarak diriltilmektedir. Etnik farklılaşmanın olmasıyla birlikte, kültürel saldırı

yoluyla insanlar kültürel değerler sisteminden uzaklaştırılmaktadır. Tüm bunlar için

yasal meşrutiyet te insan haklarıdır.

Küreselleşme sürecinde diğer bir eğilim, ulus devlet yapılarını zorlayan mikro

milliyetçilik akımlarıdır... Büyük devletler; Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar da ve

dünyanın diğer bölgelerinde mikro milliyetçilik akımlarını körükleyerek ulus

devletleri etkisiz daha küçük topluluklar durumuna getirmeye çalışmaktadırlar...

Uluslararası şirketlerin dünya pazarlarına egemen olmasıyla, ulus devletler içinde

güçlenen yerel tepkiler arasında bulunan köktendincilik de, etnik ayrımcılık gibi

küreselleşmeden güçlü destek görmektedir. Bir yandan küreselleşmeye karşı tepki

göstererek din siyasallaştırılmakta, diğer yandan bu eğilim güç kazandıkça değişik

hak beklentileri canlandırılarak, ulus devlet yapısı bölünmek ve parçalanmak

istenmektedir. 86

Küreselleşmenin ekonomik boyutunda ulus devletler üzerine olumsuz etkileri

bulunmaktadır. Dünyadaki büyük şirketler toplam ticaretin büyük bir bölümünü

kendi tekellerinde bulundurmaktadırlar. Yapılan özelleştirmelerle büyük şirketlerin

ulusal şirketlerde pay sahibi olmalarına yol açmakta ve bu da büyük çok uluslu

şirketlerin ulus devletler üzerinde etkilerini arttırmaktadır.

Üçüncü Dünya ülkelerinde, küreselleşme ile birlikte post-modern sömürü ve

asimilasyonla karşı karşıyadır. Gelir dağılımı bozulmuştur, gelir dağılımındaki

uçurumlar büyümüştür. İşsizlik artmaktadır.

85 y a.g.e., s:37. 86 y.a.g.e.., s: 43

Page 60: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

50

Küreselleşme ile birlikte iletişim ve teknolojideki gelişmelerin etkisiyle

sermayenin ülkeler arasında dolanım hızı artmıştır. Ancak iş gücünün dolanımı ise

aynı hızda gerçekleşmemiştir. Ülkelerin ekonomileri birbirine bağımlı hale gelmiştir.

Bilginin, iletişimin ve teknolojinin süratli dolanımı nedeniyle, ulus devletler

artık ekonomik eylemlerde kontrolü yitirme noktasına gelmişlerdir. Özelleştirme,

sosyal haklar, insan hakları, devlet korumacılığının kaldırılması, serbest ticaret gibi

küreselleşmeye ait dinamikler birçok yönden harekete geçmiş, görünüşte insani

değerlerle hareket ederek küresel kuruluşlar bir araç olarak kullanılmaya

başlanmışlardır87.

Küreselleşmenin bir diğer yönü de kültürsüzleştirmedir. Bu da kitle iletişim

araçları yoluyla olmaktadır. T.V., radyo, yazılı basın v.b. yoluyla Amerika’nın

çıkarlarına uygun filmler gösterilmekte ve bu filmler gişe rekorları kırmaktadır.

İnsanlara sınırsız özgürlük sunulmaktadır, gerçek olmayan hiper gerçeklikler

yaratılmaktadır. Rock müzikle kölelik, ölüm sürekli yüceltilmektedir. Küreselleşme

bireylerin özgür, sorumsuz, kural tanımayan bireylere dönüştürme çabası vardır.

Ülkelerin kendi içlerinde etnik, dini farklılıkları tahrik edilmeye ve alt kimliği ile

ortaya çıkan bireylerin aidiyet duyguları ortadan kaldırılmak istenmektedir.

Küreselleşmeye uyumlu hale getirilmeye, dünya vatandaşlığı eğilimini arttırılmaya

çalışılmaktadır. ABD değerleri empoze edilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde küreselleşme neticesinde ortaya çıkan kimlik ve kültür

bozulması, nüfusun azalması ve sosyal dokunun göçlerle zarar görmesi, ırkçılığın

yeniden ortaya çıkması gibi tehlike işaretleri dünyada kaosa gidişin önemli

belirtileridir88. Amerika’nın sömürü sistemini sürdürmesi, dünyayı karışıklıklara

götürmektedir.

ABD, dünya konjonktüründe süper güç olarak önderliğini dünya çıkarları

doğrultusunda kullanmaması nedeniyle, eski itibarını ve inandırıcılığını zedelemiştir.

87 y.a.g.e. s . 44. 88 COSSUDOVSKY, Michel; Yoksulluğun Küreselleşmesi—IMF ve Dünya Bankası reformlarının iç yüzü, Çev. Neşenur Domaniç, 1. Basım, İst. Çivi yazıları, 1999, s. 42.

Page 61: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

51

Bu durumda dünyadaki yeni güç odakları arasında kutuplaşmalara ve sorunlara yol

açabilir.

2.) Yeni Dünya Düzeninin Aracı Olarak Küreselleşme:

Soğuk savaşın sona ermesinin ardından, ABD Başkanı George Bush,

küreselleşmenin ‘Yeni Dünya Düzeni’nin en önemli aracı olacağını açıklamıştı. Bu

kapsamda, Başkan Wilson’un Amerikan halkını Birinci Dünya Savaşına girmek için

ikna etmekte temel argüman olarak kullandığı Amerikan değerleri, demokrasi, piyasa

ekonomisi, özgürlükler, temel insan hakları gibi moral değerler tüm dünyaya

yayılacaktı89.

ABD’nin Ulusal Güvenlik stratejisinde küreselleşme sürecinin önemi

vurgulanmıştır.

Kürselleşmeye neden bu denli değer verildiği kavramın ABD yönetimi

tarafından yapılan tanımından anlaşılmaktadır. Bu tanıma göre; Küreselleşme,

ekonomik, teknolojik, kültürel ve sosyal bütünleşmeyi hızlandıran, tüm kıtalardan

insanları birbirine yakınlaştıran, fikirlerini, mallarını ve bilgilerini paylaşmalarına

olanak sağlayan bir süreçtir90. Bu süreçte ABD’ye göre tüm dünyada demokrasi,

insan hakları, serbest piyasa ekonomisi gibi ABD değerleri paylaşılmaktadır. Yine bu

süreçte dünyanın birçok yerinde çatışmaların bölgesel gelişmeyi ve düzeni tehdit

ettiği, kitle imha silahları, terörizm gibi suçların tüm devletler için tehdit ve endişe

kaynağı olduğu düşünülmektedir.

Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme ve hegemonya arayışı kavramları arasında

sıkı bir ilişki vardır. Yeni Dünya Düzeni olarak açıklanan küresel hegemonyanın

sağlanması için küreselleşmenin sürmesi risklerin karşılanması gerekmektedir.

Risklerin başında terörizme destek veren ve kitle imha silahlarını elinde bulunduran

’ötekiler’ gelmektedir. Uluslararası kurumlar ve oluşumlar bu bakış açısına destek

vermelidirler91. Bu kurumlardan biri olan Avrupa Birliği, insan hakları hukukuna

dünyada en çok değer veren kurumlardan biridir. Ancak Avrupa İnsan Hakları 89 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 48 90 y.a.g.e. s . 49 91 y.a.g.e. s . 49

Page 62: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

52

anlayışına rağmen temelindeki ‘öteki’ anlayışı ABD’nin kendi içindeki sorun ve

önündeki engel teşkil etmektedir.

AB ve Batının başta İslam Dünyası olmak üzere Doğuya ‘öteki’ gözlüğü ile

bakması aslında etki alanının küresel olarak yayılmasını, dolayısıyla gücünü ve

genişlemesini kendiliğinden sınırlayacaktır.

Bu anlamda ‘öteki’ algılamanın doğuracağı tepkiler ve kutuplaşma, Batı

ülkelerini ve Batı da oluşan büyük birlikleri de yakın gelecekte tehdit edebilecek

potansiyeli harekete geçirebilecek ve diyalektik olarak oluşması beklenen karşıt güç

‘küresel otoriteyi ele geçirmek’ için gerekirse çatışmayı göze alacaktır... Bu nedenle

bugün ‘Batı ve öteki’ arasında varolan güç dengesizliği de yanıltıcıdır. Kısa sürecek

bir dönemin resmi gibidir92.

Küreselleşme sürecinde rekabet ederken ve kendi olanaklarıyla kendi iç

pazarını sağlam tutmayı başaran devletler dışında rekabet edemeyen ve

küreselleşmenin yıkıcı etkilerine maruz kalan devletlerde iç karışıkların ortaya

çıkması ve kaos tehlikesi vardır.

B-) 11 EYLÜL VE TERÖRİZM:

1.) Terörizmin Tanımı:

Terörizm kavramının ne Türkiye de ne dünyada kabul görmüş bir tanımı

bulunmamaktadır. Her nevi şiddet eylemini terörizm olarak ele alan görüşler olduğu

gibi, bu tür eylemleri terörizm dışında tutan görüşlerde bulunmaktadır. Bu durumun

nedeni de bir milletin özgürlük savaşçısı diye nitelendirdiğini diğer tarafın terörist

olarak nitelendirmesidir. Ortadoğu da yaşanan şiddet olaylarında da aynı kargaşayı

görmekteyiz. Bu şiddet içeren olaylar ve hareketler kimileri için terör eylemi olarak

kabul edilirken, bir kısım insanlar ve uzmanlar içinde bağımsızlık mücadelesinden

ibarettir. Ama kim nasıl tanımlarsa tanımlasın siyasi anlamda, hakim gücün tanımı

kabul görmektedir.

92 y.a.g.e. s . 51

Page 63: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

53

Ülkemizin, 12. 04. 1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda

terör şöyle tanımlanmaktadır:

Terör, baskı, cebir, şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit

yöntemlerinden biriyle anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, sosyal,

laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye

düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel

hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya

genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından

girişilecek her türlü eylemdir93.

2.) Küresel Terör ve Kitle İmha Silahları:

İletişim imkânlarının artması, dünyayı küçücük küresel bir köye

dönüştürmüştür. Bilgiye ulaşmak hiç de zor değildir94. Teknolojinin insanı göz ardı

etmesi hem doğal çevreyi tahrip ederken hem de silahlanma yarışının her şeyin

önüne geçmesine sebep olmuştur. İnsanoğlu kendini, insanı insan yapan temel

değerlerini unutmanın ya da ihmal etmenin bedelini ağır ödemektedir.

Terör yeni bir olgu değildir, pek çok ülke uzun yıllardır terör eylemleriyle

karşı karşıyadır. Dünyada ve Türkiye de terör son yıllarda öncelikli sorunlardan biri

haline gelmiştir. 1948’de İsrail devletinin kuruluşunun ardından İsrail ve Filistin için

terör hep sürmektedir.

Terörün dünyadaki algılanışının değişmesi ve terör karşıtı hareketlerin

başlatılmasında 11 Eylül bir dönüm noktası olmuştur. 11 Eylül saldırılarıyla birlikte

ABD terörün soğuk ve gerçek yüzüyle karşılaşmıştır. ABD artık terörün küresel

boyutundan bahsetmeye başlamıştır. Bunun temel nedeni de, 11 Eylül saldırılarının

soğuk savaş galibi, dünyanın süper gücü konumundaki ABD’ye yönelik

gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu saldırı ABD’nin kurduğu düzene ve gücüne bir

başkaldırı niteliği taşımaktadır. Bu saldırılarla ABD’nin gücü ve prestiji sarsılmıştır. 93 www. mevzuat. adalet. gov. tr. Terörle Mücadele Kanunu, Kanun No:3715 Kabul tarihi:12/04/1991, resmi Gazete Sayısı:20843 Mükerrer, s. 1 94 ONAT, Hasan; “Küresel Şiddet ve Terör Köklü Çözüm: İnsan olmanın kök değerleri üzerine yeniden düşünmek ve Yüksek Güven Kültürü Yaratmak”, 2023 Dergisi, Sayı:42 Ekim 2004

Page 64: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

54

Yılmaz ALTUĞ a göre terörizm;

—Yabancılara veya yabancılara ait hedeflere yöneltilirse,

—Hükümetler veya birden fazla devlet tarafından beslenen unsurlarca

yapılırsa,

—Bir yabancı hükümetin veya uluslararası örgütlerin siyasi mekanizmalarını

etkilemek için yapılırsa uluslararası nitelik kazanmaktadır95.

Bazı devletler ekonomik ve siyasi çıkarları gereği terörizmi bir araç olarak

kullanmaktadırlar. Bunun sonucunda da terörizmin boyutları genişlemiş ve küresel

bir nitelik kazanmıştır.

Terör, güç dengelerinde üstünlük elde etmek amacıyla manipüle edilen

tehlikeli bir araç durumuna gelmiştir. Çünkü karşıtın durumuna bağlı olarak

yaşayabilen emperyalizm düşman algılamasını, bu kez ‘terör’ kavramı üzerine

kurmuş ve onu stratejik bir araç olarak kullanma seçeneğine yönelmiştir. Bu nedenle

bazen manipülasyon yapmakta bazen de bizzat kendisi ‘terörist’ olarak sahneye

çıkmaktadır96.

ABD, bütün dünyada terörü ‘küresel tehdit’ yani ‘ortak düşman’ şeklinde

sunmuştur. Teröre karşı toplu bir savaş ilan etmiştir. Bu teröre karşı mücadelesinde

de terörist eylemin arkasındaki İslam olduğuna inanılan El Kaide örgütünden

başlamıştır.

11 Eylül saldırılarından sonraki dönemde ABD terörle mücadeleye

Afganistan müdahalesi ve Irak savaşıyla başlamıştır.

Soğuk savaş döneminde nükleer silahların oluşturduğu caydırıcılık, SSCB ve

ABD’yi sıcak çatışmadan uzak tutmuştur. Dolayısıyla terörizm ve devletlerin

birbirlerini kontrol etmede kullandıkları birer araç haline gelmiştir. Bu dönemde de

terör örgütleri güçlenmiştir.

95 ALTUĞ, Yılmaz; Terörün Anatomisi, Altın Kitaplar Basımevi, 1. basım, Mart 1995, İstanbul, s. 23. 96 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 55

Page 65: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

55

ABD, dünyadaki terör hareketlerine çoğu zaman tepkisiz ve sessiz kalmıştır.

Terörle mücadele eden ülkeleri de insan hakları ve demokrasiyi ihlal ettikleri

gerekçesiyle eleştirmiştir. ABD’de hakim olan düşünce terörizmin sadece sorunun

muhataplarını ilgilendiren bir olgu olduğudur. Fakat ABD kendi saldırıya uğradıktan

sonra terörle mücadeleye kamu düzeni ve güvenliğini koruma gibi değerler

bağlamında bakmaya başlamıştır. Ve 11 Eylülden sonra, Ulusal güvenliği temel araç

olarak belirleyen ve amacı gerçekleştirmek için temel hak ve özgürlüklere

dokunulabileceğini söyleyen yeni terörle mücadele yasası çıkarılmıştır. Bu yasayla

birlikte terörist yabancılar için özel mahkemeler oluşturulmuş, yargılama usulleri

geliştirilmiştir. Bunlarda temel hak ve özgürlüklerden verilen ciddi tavizlerdir.

ABD’nin IRA’ya verdiği destek bilinmektedir. Yine ABD’nin Adana

Protokolüyle protokolün imza tarihi Ekim 1998’e kadar, PKK’ya desteğini ilan eden

Suriye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne üye seçilmesine veto yetkisi almasına rağmen

tepki vermemesi düşündürücüdür.

11 Eylül öncesine kadar teröre destek veren göz yuman ABD, şimdi teröre

savaş açtığı gibi destekçilerini de hedef seçmektedir.

Bush’a göre; Terörizmle savaş, terörün kaynaklarını kurutmayı

gerektirmektedir. Bu kapsamda yalnızca askeri önlem almak yeterli değildir. Terörle

savaşın ekonomik, sosyal ve siyasal boyutları vardır. Yoksulluk, eğitimsizlik, yanlış

yönetim, batıl ve çürük inanışların yaygın olduğu, özgürlüğün demokrasi ve insan

haklarının ve özelde de kadın haklarının bulunmadığı Ortadoğu ‘terör’ü besleyen en

önemli bölgedir... Ortadoğu’yu zehirleyen ve sömürgeci güçlerden kalma ‘etnik

ayrımcılık’ başta olmak üzere bölgenin bu sorunlardan ayıklanarak küresel sisteme

uyulması gerekmektedir. Bu yaklaşıma göre, bölge halklarına özgürlük ve gönenci

ulaştırmak, demokrasinin nimetlerinden bölgenin yararlanmasını sağlamak için,

ABD’nin gerekirse tek başına gerekirse askeri yöntem kullanarak girişim yapması

gerekliydi. Bütün bu eksiklikleri gidermek için bir proje ortaya atıldı. Büyük Orta

Doğu Projesi. 97.

97 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 16

Page 66: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

56

ABD terör konusunda kendisine yapılan saldırıyı genel ve kaynağı belirsiz bir

güvenlik sorunu haline getirmiştir. Şu anda El Kaide saldırıyı yaptı ama Irak halkı

bedelini ödüyor. O zaman insanın aklına şu soru geliyor: ABD’nin izlediği politika

terörle mücadele amaçlı mıdır?

Batı tarafından tehdit algılanmasında terörizmle birlikte ele alınan diğer

önemli tehdit ‘kitle imha silahları’ dır. Emperyal güçlere göre, teknolojideki baş

döndürücü gelişme ‘terör’ ağlarının dünya çapında iş birliği ve koordinasyon

yapmasına olanak sağlamış olduğundan, kitle imha silahlarını (KİS) kontrolü de

zorlaşmıştır98.Bu durum da KİS’lerin yayılmasının doğurduğu tehditin boyutlarını

büyütmektedir. Bu silahların kullanılması durumunda etkisi büyük ve yıkıcı

olacaktır. Bu silahlara sahip olmak için çabalayan çok fazla ülke olduğu tahmin

edilmektedir. Bu silahların geliştirilmesi de var olan tehdit durumunu arttırmaktadır.

Bu silahlara sahip olan ülkeler, bu silahları tek taraflı üstünlük ve caydırıcılık için

ellerinde bulundurduklarını söylemektedir.

ABD, terör ve kitle imha silahı önceliğini genişletilmiş Ortadoğu’ya

vermektedir… Ortadoğu deyince akla; petrol, terörizm ve KİS gelmektedir. Bu

üçgen, Ortadoğu üzerindeki büyük rekabet ve ortaya çıkan çatışmalara da özet

açıklama getirmektedir99.

3.) İslami Terör:

1990’lı yıllardan beri İslam dini, şiddet ve terörle birlikte düşünülür hale

gelmiştir. Ortadoğu’da şiddet eylemlerine katılanların Müslüman olmaları ve İslami

söylem geliştirmeleri terörün başına İslam ibaresinin koyulmasına neden olmuştur.

Müslümanların yaşadıkları bölgeler, şiddetin ve terörün kaynağı olan yerler olarak

görülmektedir.

İslami terör, militan İslam gibi kavramlar dünya siyasi literatürüne 1980’li

yıllardan sonra soğuk savaşın sona ermesinden sonra girmiştir. Fakat terörist

kavramıyla Müslüman kimliğinin özdeşleştirilmesi, 11 Eylül saldırıları sonrasında 98 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 56 99 ERDURMAZ, A. Serdar; Ortadoğu’daki Kitle İmha Silahları, Silahların Kontrolü ve Türkiye, 1. Basım, Ümit yayınları, Şubat 2003, Ankara. s. 21

Page 67: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

57

ABD Afganistan’a ve Irak a terörün kaynağını kurutmak amacıyla girdiğini

söylemektedir. Bu duruma her ne sebep gösterilirse gösterilsin asıl sebep

Amerika’nın bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek istemesi ve dünya

üzerindeki konumunu koruyarak varlığını sürdürme arayışıdır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana insanın olduğu her yerde, şiddet ve

terörün bir şekilde mevcut olduğunu görmekteyiz... Ancak şiddet ve terörün küresel

bir boyut kazanması çağımıza özgü bir durumdur. İslam gibi bir buçuk milyara yakın

insanın inanç dünyasını biçimlendiren bir dinin, şiddet ve terörle birlikte bu kadar

yaygın bir biçimde anılması da geçmişe uzanan kökleri olsa bile oldukça yenidir. İşin

ilginç yanı, Müslümanların geçmişinde şiddet ve terörün uç noktası diyebileceğimiz

soykırım örneklerinin izine asla rastlanmamasıdır. Amerika’daki yerlilerin maruz

kaldıkları acı tecrübe henüz akıllardan çıkmamıştır. Ermenilerin soykırım iddialarına

rağmen çıkan toplu mezarların Türklere ait olması düşündürücü bir gerçektir... Bütün

bu gerçeklere rağmen, İslam dünyası şiddet ve terörün kaynağı olarak

görülmektedir100.

Bu anlayışın yerleşmesinde çağdaş oryantalistlerin katkısı büyüktür.

Oryantalist gelenekte var olan doğu ile ilgili ön yargılı ve emperyal güce yol gösteren

ve onun tahakkümünü meşrulaştırmaya yönelik bilgi akışı ve akademik alt yapı

hazırlama olgusu günümüz modern oryantalizmde de devam ettirilmektedir.

Ortadoğu’daki herhangi bir çatışma ya da İslami terörden bahsederken camide namaz

kılan insanların görüntülerinin ya da ezan seslerinin görsel medyaya taşınması bu

denklemi dünya kamuoyu nezdinde kuvvetlendiren unsurlar olmuştur101.

Müslüman toplumların yaşadıkları bölgeler terör ve şiddet için en elverişli

bölgelerdir. Okuma yazma oranı gelişmiş ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar

küçüktür. Kadın-erkek eşitliği konusunda sorunlar vardır. İnsan hakları ihlalleri

maalesef bir türlü önlenememektedir. Hukukun üstünlüğünün bir değer olarak kabul

edildiğinin göstergelerini bulmak biraz zordur. Müslümanların önemli bir kısmı,

100 ONAT, Hasan; a.g.e. s . 57 101 SEVDİ, Süleyman; “Ortadoğu, İslami Terör ve Batı”, T. C. Fırat Üniversitesi ORTA DOĞU ARAŞTIRMALARI MERKEZİ YAY. NO:5, Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar Kaynaklar ve Metodoloji) (Elazığ, 29-31 Mayıs 2003) Bildiriler Elazığ 2004, s. 328.

Page 68: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

58

Osmanlı şemsiyesinin kırılmasından sonra harita üzerinde cetvelle çizilen sınırlar

içerisinde, batılıların kuklası diktatörler tarafından yönetilmektedir… İslam dünyası,

özellikle son iki asırdır ‘yüksek güven kültürü’ yaratacak konumdan uzaktır102. Bu

güvensizlik ortamında Müslüman toplumlar hem kendi içinde hem de çevre ülkelerle

çatışma durumundadır. Özellikle 11 Eylül sonrasında ABD ve AB ülkeleri

Müslüman ülkeleri kendi güvenlikleri açısından tehdit olarak görmeye başladı,

tavırlarını sertleştirdiler. Ve bu bölgelere şiddet ve terörün kaynağı olduğu

gerekçesiyle müdahale etmeye başladı. Zaten son iki asırdır Avrupa ülkeleri çeşitli

nedenlerle bu bölgelere müdahale etmekteydiler. Dolayısıyla bu bölgeleri kendi

gerçeklerini tehdit eden şiddet ve terörün kaynağı olarak görmeleri gerçekleri tam

anlamıyla yansıtmamaktadır.

İkinci dünya savaşından sonra küresel güç olan ABD, soğuk savaş boyunca

küresel egemenliğini daha çok SSCB’nin kapitalist ülkeler üzerine oluşturduğu

askeri tehdite dayandırmıştır... Soğuk savaş sonrası tek süper güç olan ABD’nin bu

kabiliyetini devam ettirebilmesi için işaret ettiği tehdit İslami terörizmdir. ABD’nin

21. yy’ da tek süper güç olma yetisine meydan okuyabilecek potansiyel meydan

okuyucuların hepsi, Avrupa-Asya kıta bloğunda konumlanmışlardır. 11 Eylül

sonrasında ABD, terörü ve terörün arkasındaki güçleri sebep göstererek istediği

bölgeler saldırma yetkisini kendinde görmektedir103.

4.) 11 Eylül Saldırıları:

11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi New York’taki

Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerini, diğeri de Washington D. C de Pentagon a

çarpmıştır. Sonuncu uçak ise düşürüldü. ABD tarihinin en büyük kanlı saldırılarını

yaşadı. 11 Eylül saldırıları ABD’nin kurduğu düzene ve hegemonyasına açık bir

başkaldırı niteliği taşımaktadır. Bu durum da terörü ABD’nin ve dünyanın

gündemine taşımıştır.

Noam Chomsky 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak şunları söylemektedir:

Salı günü korkunç terörist saldırılar dünya işlerinde oldukça yeni bir şey; kapsamı ve

102 ONAT, Hasan; a.g.e. s . 57 103 SEVDİ, Süleyman a.g.e. s 334

Page 69: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

59

niteliği değil, fakat hedefi bakımından ABD açısından bakıldığında, 1812 savaşından

bu yana ilk defa ulusal toprakları saldırıya uğruyor, hatta tehdit ediyor.

Sömürgelerine saldırılar yapılmıştı, ama kendisine değil104.

Bu saldırılara verilecek tepki, ABD’nin saldırılar sonucunda sarsılan gücünün

ve prestijinin tamir edilmesi için önemlidir. Saldırılardan sonra kim tarafından

gerçekleştirildiği komplo teorileri ve fikirler ortaya atıldı. Kimileri bu olayın

medyanın üzerine giden görüntüleri saklayarak bir şeyleri gizlediğini öne

sürmüşlerdir, kimileri kulelerin yıkış şeklinin planlanmış yıkım olduğunu veya

hasarın uçak çarpması için çok küçük olduğu şeklinde olduğu yorumlanmıştır.

11 Eylül saldırılarının New York saat dilimine göre kronolojisi şöyledir:

8:45: Boston Massachusetts den kalkan ve kaçırılmış olan 11 sefer sayılı

Amerikan Hava Yolları uçağı Dünya Ticaret Merkezinin kuzey kulesine çarparak

binada büyük bir delik açtı ve binada yangın çıktı.

9:03: Kaçırılmış olan 2. uçak Boston’dan gelen ve 175 sefer sayılı Amerikan

Hava Yolları uçağıydı ve Dünya Ticaret Merkezinin güney kulesine çarptı ve patladı.

Her iki binada yanıyordu...

9:30: Başkan Bush, Florida Sarosota’da, ülkenin ‘Açıkça terörist saldırıya’

uğradığını söyledi...

9:43: Amerikan Havayollarının 77 sefer sayılı uçuşu Pentagon a düştü. Büyük

bir duman bulutu havayı kapladı. Tahliyeler hızlandırıldı.

9:45: Beyaz Saray boşaltıldı.

9:57: Bush Florida dan ayrıldı.

10:05: Dünya Ticaret Merkezinin kuzey kulesi çöktü ve çevresindeki

sokaklara aniden yıkıldı. Büyük bir toz bulutu enkaz oluştu ve yavaşça binadan etrafa

sürüklenmeye başladı.

10:10: Pentagon un bir bölümü çöktü.

104 CHOMSKY, Noam; 11 Eylül ve sonrası; Dünya nereye gidiyor?Türkçesi: Taylan Doğan-Nuri Ersoy-Mehmet Kara-Ali Kerem-Aram Yayıncılık, İstanbul, 2002, s: 20-21

Page 70: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

60

10:10: Kaçırılmış olan 93 sefer sayılı Amerikan Hava Yolları uçuşu,

Pittsburgh un kuzeydoğusundaki Pennsylvania-Somerset iline düştü.

10:13: Merkez binadan 4. 700 kişi, UNİCEF ve Birleşmiş Milletler kalkınma

programlarından toplamda 7. 000 kişi olmak üzere Birleşmiş Milletler binası

kuşatıldı.

10:22: Washington D. C. de Adalet ve Dış İşleri Bakanlığı, Dünya Bankası

boşaltıldı.

10:24: Federal Havacılık İdaresi ABD’ye Atlantik üzerinden gelen tüm

uçuşların Kanada ya çevrildiğini açıkladı.

10:28: Dünya Ticaret Merkezinin kuzey kulesi kabuğu soyulurmuşcasına, çok

büyük bir enkaz ve duman bulutu bırakarak yukarıdan başlayarak çöktü...

10:46:ABD Dışişleri sekreteri Colin Powell Latin Amerika’ya olan gezisini

yarıda kesti ve Amerika’ ya döndü.

10:53: Salı günü yapılacak olan New York ön seçimleri ertelendi.

10:54: İsrail tüm diplomatik görevlileri tahliye etti.

11:16: CNN, Hastalık kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) acil yardım

takımlarının tedbir olarak hazırlandığını açıkladı.

11:18: Amerikan Hava yolları iki uçağını kaybettiğini açıkladı. İçinde 81

yolcu ve mürettebat ile Boston dan Los Angeles e uçan, 11 sefer sayılı ve Boeing

767 ve 58 yolcu ve 6 mürettebat ile Washington Dalles Uluslararası Havaalanından

Los Angeles’ e uçan, 77 sefer sayılı bir boeing 757 11 sefer sayılı uçak Dünya

Ticaret Merkezinin kuzey kulesine çarptı. 77. sefer sayılı uçak ise Pentagon’ a çarptı.

11:26: Amerikan Hava yolları New York, New Jersey’ den San Francisco,

California’ ya giden 93 sefer sayılı uçağın Pennsylvania’dan düştüğünü açıkladı...

11:59: Amerikan Hava yolları Boston’dan Los Angeles e giden 175 sefer

sayılı uçağın içindeki 57 yolcu ve 9 mürettebat ile düştüğünü açıkladı. Uçak Dünya

Ticaret Merkezinin güney kulesine çarpmıştı...

Page 71: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

61

13:04:Bush Loyisianadaki Barksdak Hava Kuvvetleri üssünde yaptığı

açıklamada, Amerikan ordusunun dünya çapında üst seviyede alarma geçirilmesi de

dahil olmak üzere tüm uygun güvenlik önlemlerinin alındığını söyledi. Saldırıda ölen

ya da yaralananlar için dua istedi ve ‘Amerika Birleşik Devletleri bu korkakça

hareketin sorumlularını bulacak ve cezalandıracaktır’ dedi.

13:27: Washington D. C. de acil durum ilan edildi.

16:00: CNN Ulusal Güvenlik muhabiri David Ensor Amerikan Polisinin

saldırıdan sonra elde ettiği ‘yeni ve özel’ bazı bilgilere dayanarak; 1998 de iki

Amerikan Büyük Elçiliğinin bombalanması olayının şüphelisi olan Suudi militan

Usame Bin Laden in saldırıyla ilişkisi olduğuna dair güvenilir kanıtlar elde ettiğini

bildirdi...

17:20: Dünya Ticaret Merkezi Kompleksinin 47 katlı, 7 numaralı binası

çöktü. Günün erken saatlerinde caddenin karşısındaki ikiz kuleler çöktüğünde söz

konusu bina hasar görmüştü...

18:00: Terörist saldırı Amerikanın mali ve askeri merkezi hedef alındıktan

saatler sonra patlamalar Kabil ve Afganistan da duyuldu. Saldırılar yerel saatle

2:30’da meydana geldi. Afganistan, Amerikan polisinin Salı günkü ölümcül

saldırının arkasında olduğunu söylediği Bin Laden’ in Amerika’ da olduğuna

inanıyor. Amerikan polisi daha sonra ABD’nin olaylar ile hiçbir alakası olmadığını

söyledi. Saldırı ülkenin devam eden sivil savaşında taliban ile çatışan bir grup olan

Kuzey ittifakı tarafından üstlenildi...

18:45: Bush Marine One ile Beyaz Saray’ a geri döndü ve ulusa hitap etmek

için saat 20:30 belirlendi...

20:30: Başkan Bush ulusa seslenişinde, ’binlerce yaşam aniden kötülük

tarafından sonlandırıldı’ dedi ve salı gününün kurbanlarına ailesi ve arkadaşları için

dua edilmesini istedi. ’Bu eylem çelikleri eritmiştir, ama Amerikanın çelik gibi sert

azmini ve kararlılığını bozamayacaktır ’ dedi. Başkan Amerikan Hükümetinin

saldırıyı gerçekleştiren teröristler ile onları barındıranlar arasında ayrım

yapmayacağını söyledi.

Page 72: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

62

11 Eylül saldırıları ile birlikte ABD’nin başta Ortadoğu politikası olmak

üzere dünya politikası değişti. Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı gibi sloganlar

söylendi.

Cirhinlioğlu’nun da belirttiği gibi, saldırıdan hemen sonra özellikle ülkemizde

de vurgulandığı gibi dünya ve dünya siyaseti iki parçaya bölünecekti; birinci

kısmında şiddet olaylarını destekleyenler ya da bunlara sempatizan olanlar,

ikincisinde de bu eylemlerin karşısında olanlar yer alacaktı105.

ABD yönetimi, saldırıların sorumlusunu Usame Bin Ladin ve El Kaide

örgütü olarak göstermiştir. Bush yönetimi 11 Eylül saldırılarını demokrasi, özgürlük

gibi değerlere bir saldırı olarak tanımlamıştır. Terörle mücadelede bu değerleri

korumak ve tüm dünya halklarının huzurunu korumayı amaçladığını gerekçe

göstermektedir. Beyaz Saray dünyayı adeta ‘ya bizden yanasınız ya da

düşmanımızsınız’ ibaresiyle ‘bizden yana olanlar ve olmayanlar ‘diye ikiye

ayırıyordu.

Amerika’ da elde edilen bulgulara göre; 11 Eylül eylemlerini

gerçekleştirenler, kendi hayatlarını da kolaylıkla feda ederek suçsuz insanları

öldürmeye koşullanmış ve bu eylemler için çok iyi hazırlanmış militanlardı. Bu

eylemlerin ABD ve Avrupa Üniversiteleri’nde eğitim görmüş yeni teknolojilere aşina

ve 11 Eylül’ deki eylemi planlayıp koordine edebilecek kadar bilgili ve yetenekli

kişiler olduğu anlaşılıyordu. Amerika’ da kurs görüp uçak kullanmasını öğrenerek bu

korkunç eylemi gerçekleştirmişlerdi106.

11 Eylül saldırıları sonucunda radikal İslamcılar suçlu görülmüştü ve

İslamcılık sorgulanmaya başlamıştır.

Saldırılar sonucunda ABD terör tehdidine karşı yönetimde ve vatandaşlarında

psikolojik bir travmaya yol açmıştır. Bu travma sonucunda da teröristlerle aynı etnik

kimliği taşıyan Müslümanlara ve o coğrafyada olanlara karşı ayrımcılık politikaları

başlamıştır.

105 CİRHİNLİOĞLU, Zafer; Terör veToplum; Gündoğan Yayınları, 2004, İstanbul s. 9 106 ULAGAY, Osman; Hedefteki Amerika ‘11 Eylül şoku’ ,Tımaş Yayınları, 2002, İstanbul, s:25-26

Page 73: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

63

Eylül 2002 de yayınlanan ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi başlıklı metin

ABD güvenlik anlayışındaki değişimi gösteren ayrıntılı bir belgedir. Bu strateji

temelinde mevcut düzene karşı çıkanlara, terörle mücadele adı altında askeri bir

mücadeleyi ön görmektedir. Stratejiyi de yeni yüzyılda insan hakları, ekonomik ve

siyasal özgürlüklere sahip ülkelerin galip gelmesi gerektiği ve bunun için

mücadelenin önemi vurgulanmıştır. Bu noktada dünyanın geleceği, diğer bir deyişle

Amerikan tarzı düzenin devamı için ne tür rejime sahip ulusların koruyucu rolünde

savaşacakları belirtilmiş ama hangi ulus veya rejimlerle mücadele edileceği netliğine

kavuşturulmamıştır... ABD, belgede düşmanın adının terörizm olduğunu açıkça ifade

etmekte ancak bir terörist tanımlaması yapmamakta sadece birtakım ipuçları

vermekle yetinmektedir. Buna göre terörist:

— Kız çocuklarını okutmayanlar (Müslüman toplumlar)

— Totaliter rejimler (belirli bir ideoloji çerçevesinde örgütlenmiş tek parti

rejimleri)

— Tehlikeli teknoloji kullananlar (kim için tehlike oluşturduğu bilinmese de

burada kastedilen kitle imha silahları bulunduran bazı kişi ve devletlerdir)

— Radikal topluluklar

— Tüm bunlara yardım edip kolaylık sağlayanlardır107.

11 Eylül saldırıları uluslararası sistemde köklü değişmelere yol açmış, küresel

barış ve terör gibi olgular yeniden değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu saldırılar bütün

batılı ülkelerde, özellikle ABD’de büyük korkuya neden olmuştur. ABD, bu

saldırılardan ders çıkarmış ve yeni bir ‘Terörle Mücadele Konsepti’ ortaya

koymuştur108. Bush yönetimi önceliği güvenliğe vermiştir. Bunun sonucunda da

Ortadoğu’ ya yöneldi. Önce Afganistan operasyonu daha sonra 20 Mart 2003’de

Irak’a savaş açtı. ABD’nin yürüttüğü terör operasyonları, Afganistan’ da Taliban,

Irak’ ta Baas rejiminin yıkılmasına neden oldu.

107 DEDEOĞLU, Beril; “ABD’nin 21. yüzyıl stratejisi ve olası küresel etkileri”, 2023 dergisi, Kasım 2002, s. 26-32. 108 ERSOY, Ertan;”11 Eylül saldırıları sonrası Kafkaslar, Hazar Havzası ve Orta Asya da Değişen dengelerin Petrol ve Doğalgaz Politikalarına yansımaları”, Jeopolitik, Sayı:1, Kış 2002 s. 151

Page 74: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

64

5.) 7 Ekim 2001 Afganistan Operasyonu:

11 Eylül saldırılarından sonra 7 Ekim 2001’ de İngiltere ile birlikte

Afganistan’ da saklandığına inanılan Usame Bin Ladin; lideri olduğu El kaide örgütü

ve Taliban rejimine karşı operasyon başlattı. Taliban askeri hedeflerine ve

Afganistan’ da Bin Ladin in eğitim kamplarına füze saldırılarına başladı. Bu

operasyon sonucunda El Kaide örgütünün faaliyetlerine destek veren Taliban rejimi

devrildi.

ABD, 11 Eylül sonrası, terörle mücadele kapsamında gerçekleştirdiği

Afganistan müdahalesi ile Rusya ve Çin in etkili olmamasından da istifade ederek

bölgeye yerleşme ve etkili olma fırsatını yakalamıştır… Afganistan da bir taraftan

yeniden yapılanma sürecinin gerektirdiği faaliyetler olurken, diğer taraftan düşük

yoğunluklu çatışma ortamı da devam etmekte ve bu çatışmalar bazen daha büyük

boyutlara ulaşmaktadır... Afganistan müdahalesi belli bir aşamaya geldikten sonra

ABD Irak konusunu ön plana çıkartmıştır. ABD, Irak a yapacağı müdahale de kolay

başarı sağlayacağını, Irak’a müdahale etmek ve burada güç bulundurmak suretiyle,

İran’ı ve Suriye’yi baskı altına alacağını, bu ASAM Jeopolitik ve Strateji

Araştırmaları Başkanı ülkelerdeki rejimlerin değişmesini sağlayacağını, Orta Doğu

Barış sürecini arzu ettiği şekilde yönlendirebileceğini, hatta Suudi Arabistan’daki

rejime de gözdağı verebileceğini planlamıştır109.

Afganistan müdahalesinde gerekçe gösterilen demokrasi ve özgürlük vaadi,

hedeflenen yapısal değişim hala gerçekleştirilemedi.

6.) 20 Mart 2003 Irak Savaşı:

ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra terörle mücadele çerçevesinde

Afganistan müdahalesinin devamında sonra 20 Mart 2003’te Irak a savaş açtı. Irak ta

kitle imha silahları bulunduğu gerekçesiyle girdiği Irak savaşında başta Fransa ve

Almanya’nın tepkisini aldı. Binlerce Iraklının ölümüyle savaşın 1 Mayıs 2003’te

resmen sona erdiği duyuruldu. Saddam rejimi devrildi, ABD öncülüğünde yeniden

109 www. avsam. org. tr. analizler. asp?I D =31 KULOĞLU, Armağan; Afganistan Tuzağına Dikkat! 1 Haziran 2004 s. 1

Page 75: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

65

yapılandırma dönemi başlatıldı. Irak’ ta güvenlik hala sorun olarak devam ediyor ve

Irak büyük bir kaosun içine sürüklendi. Savaş gerekçesi olan kitle imha silahlarına da

hala ulaşılamadı. 30 Ocak 2005’te yapılan genel seçimler sonucunda Kürtler

seçimlerde ikinci oldu. Şii lideri El Caferi’nin başkanlığında kurulan kabine

güvenoyu almayı başardı. Ancak Sünni öfkesi ve saldırılar halen devam ediyor.

11 Eylül 2001, küreselleşme ile iyice belirginleşen eşitsizliklerin daha da

derinleştirilmesinin doğru olmadığını göstermiştir. Eşitsizliklerin eninde sonunda

küreselleşmenin lideri konumundaki ülkeleri de doğrudan ve olumsuz

etkileyebileceği açıkça görülmüştür. Buna karşın Batının bugün için bu gerçeği ne

ölçüde algıladığı kuşkuludur.

Batı bu algılamayı geliştirmek yerine ‘uygarlık çatışması’ndan etkilenmiştir.

11 Eylül sonucunda, aslında küreselleşmenin kültürel boyutuna daha fazla duyarlı

olunması ve farklı kültürlere karşı daha hoşgörülü olan bir yaklaşımın gerekliliği

ortaya çıkmışken, Batı da kimi zaman Berlusconi gibi siyasetçilerin demeçlerinde,

kendini açıkça ele veren islam düşmanlığı gözlemlenmektedir... 11 Eylül sonrasında

batı basınında çıkan ‘Amerikanın Afganistan’ ı bombalamasının aslında İslam

nedeniyle uygarlığın dışına düşmüş bir topluma uygarlık götürmek’ olduğu şeklinde

yapılan bir yorum, saldırganın gerçek amacını gizleyen iyi bir kanıttır110.

Sonuç olarak; 11 Eylül’ e değin teröre siyasal köken atfetmeyen ABD, bu

tarihten itibaren, terörizmi ancak Arap dünyasını yeniden düzenleyerek alt

edebileceği görüşünü öne çıkardı. Büyük Ortadoğu Projesinin güncel bağlama

oturması da bu görüşle bağlantılı olarak, terör üreten Arap ülkelerinin bulunduğu

bölgelere demokrasi, istikrar ve serbest piyasa ekonomisi götürme çabasının

yoğunluk kazanmasından kaynaklanıyor111.

ABD, küresel terörle mücadele edeceğim derken, acaba kendisi de yeni bir

küresel devlet terörüne mi yöneldi? sorusu cevap beklemektedir. Dünya basını ve TV

kanalları gün yok ki, ABD ve destekçilerinin askerlerince terör uygulaması, işkence,

110 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 35-36 111 CINGI, Aydın; Ortadoğu “ABD’nin gücünü sınadığı bir labaratuar konumundadır”; Der:Atilla AKAR, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Yeni Dünya Düzeninin Ortadoğu Ayağı, Timaç Yay. 2. Baskı, Ekim 2004, İstanbul s: 2002

Page 76: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

66

cinayet yapmıyor olsun. Buna meşru müdafaa demek mümkün mü? Çoluk çocuk,

kadın-erkek, genç-yaşlı, suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan kitlesel imhaların adı terör

mü savaş mı? İlerleyen dönem de tarih bu hareketleri gerçek adıyla (terör) anacaktır.

III. BÖLÜM

ABD’NİN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

Bu bölümde Amerika Birleşik Devletlerinin küresel egemenlik arayışının

teorik zemininden bahsedilecektir. Çalışmanın konusu olan Büyük Ortadoğu

Projesinin açıklanmasında yararlanılan teorilere, ABD’nin Ulusal Güvenlik

Stratejisine, projenin ne anlama geldiğine, amacına, kapsamına, projenin ayaklarına

yer verilecektir. Ayrıca ABD’nin yeni Ortadoğu perspektifinde din boyutunun

ağırlığı, projeye bölgedeki enerji kaynaklarının etkisi ve BOP’un stratejik arka

planı ele alınacaktır.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında resmen açıkladığı Büyük

Ortadoğu’daki dönüşüm için projenin uygulamaya konulması doğrultusunda

Afganistan ve Irak müdahaleleri ele alınacaktır.

A-)YENİ AMERİKAN YÜZYILINDA AMERİKA BİRLEŞİK

DEVLETLERİ’NİN KÜRESEL GÜVENLİK VİZYONU VE BÜYÜK

ORTADOĞU STRATEJİSİ

1.) Amerika Birleşik Devletlerinin Küresel Egemenlik Arayışının Teorik

Zemini

ABD’nin siyasi tarihinde Realizm ve Liberalizmin önemi büyüktür.

Liberalizm çatışmayı önleyici özgürlükçü düşüncenin ideolojisi olmasına rağmen

Amerika Birleşik Devletlerinin soğuk savaş sonrası geliştirdiği küresel strateji

çatışmaya dayanmaktadır.

Gerçekçi (Realist) yaklaşım, çıkarların ve rekabetin olduğu bir dünyayı

çözümlemektedir. ‘ABD’nin yeni yüzyıldaki küresel egemenlik istemini yansıtan bir

Page 77: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

67

girişim olan ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin teorik zemininin uluslararası ilişkilerde

çatışmayı açıklayıcı teorilerden yararlandığı, Ortadoğu’ ya barış ve özgürlük

getirdiği söylemi ile ortaya atılan projenin gerçekçi bakış açısıyla aslında 21.

yüzyılda ABD’nin üstünlüğü için inşa ettiği bir anlayış olduğu

değerlendirilmektedir112.

Gerçekçi yaklaşıma göre; uluslararası arenada devletler uluslararası ilişkilerde

anarşinin dengelenmesi için ikna edici şey ‘güç’ tür. Ulusal güçteki iç unsurlar da,

devletin dış politikasına etki etmekte ve yönlendirmektedir.

Yalnız Amerika Birleşik Devletlerinin ‘Büyük Ortadoğu Projesinde yalnızca

çatışma teorilerinin realist yaklaşımı temel alması yetersizdir. Bunun nedeni ise

denkleminde zihniyet ve değer unsurunun yerini iyi belirleyememesi, stratejik

zihniyet unsurunu göz ardı etmesidir. Tayyar ARI, gerçekçi teorilerle ilgili olarak

şunu söylemektedir; Gücü uluslararası ilişkileri anlamada uluslar arası dengenin

sağlanması ve anlaşmazlıkların çözülmesinde en temel kavram gören, bu bağlamda

askeri ve güvenlik konularına öncelik veren gerçekçi teoriler devlet içi dinamikleri

göz ardı etmektedir.113 Çok uluslu şirketlerin ve uluslararası sermayenin uluslararası

ilişkiler alanına karıştığı bu ortamda realist yaklaşımlar yetersizdir. Örneğin,

Ukrayna’ da yaşanan renkli devrimde hükümet dışı kuruluşların ve uluslararası

kamuoyunun etkisinin olduğu yönünde görüşler vardır.

ARI’ya göre; siyasal gerçeklik adı verilen realist paradigmada gerek

uluslararası çatışmaların sonucunun belirlenmesinde gerekse devletin davranışlarını

etkileme konusunda devletlerin sahip oldukları kapasiteler büyük önem

taşımaktadır114.

Klasik realist teoriler bir anlamda çatışmaya başvurmayı

meşrulaştırdıklarından dolayı ABD’nin yeni yüzyıldaki stratejisine realist çatışma

teorisi zemin olmakta ve meşrulaştırılmaktadır. 11 Eylül saldırılarından sonra ulusal

112 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s. 64 113 ARI, Tayyar; Uluslararası İlişkiler Teorileri-Çatışma-Hegemonya işbirliği, 1. basım Alfa Basım Yayın Dağıtım Ltd. Şirketi, İstanbul, 2002, s: 121-125 114 y.a.g.e. s . 139

Page 78: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

68

güvenlik bölgesinde önleyici vuruş stratejisine yer veren Amerika Birleşik Devletleri

realist okulun görüşünü yaşama geçirmiştir. Bu doğrultuda Büyük Ortadoğu

Projesi’nin temeli ya da ilk yansımaları olarak terörizm ve kitle imha silahlarının

tehdidini ön olana çıkarması ve bu gerekçelerle Afganistan’ a müdahalesi ve Irak

savaşı da bu çerçevede açıklanabilir.

Realist anlayışta devletin çıkarı ön planda gelmektedir. İnsanlık, etik gibi

kavramlar çok önemli değildir. Kar, kazanç, çıkar ön plandadır.

Gücü merkeze alan realizmde uluslararası sistemin anarşik olduğu öne

sürülmektedir. Realist teorilerin öncülerinden Niebuhr da anarşik bir sistem olan

uluslararası alanda istikrarı güç dengesinin sağlandığına inanmaktadır. Niebuhr,

Adam Smith in ekonomi teorisinde piyasada var olduğunu öne sürdüğü görünmez ele

benzer şekilde bir elin düzeni sağlayıcı bir mekanizmanın güç dengesi olarak sanki

devletlerarası gizli bir kontrol varmışçasına işlediğine inanmaktadır. Güç dengesi

uluslararası sistemde barışın korunmasına katkıda bulunmaktadır115.

Realizm 1990 sonrası dönemi açıklamakta tek başına yetersizdir.

Neorealistler ise; realizmin özünü benimsemişler ancak realizmi yeniden

yorumlamışlardır. Neorelistler, gücü başlıbaşına amaç olmaktan çok olanaklı

olduğunda ve gerektiğinde başvurulabilecek bir araç olarak görmektedirler. Zayıf

olmak güçlülerin saldırısına davet çıkarmakta ancak çok güçlü olmaya çalışmakta,

öte yandan diğer devletleri silahlanmaya ve güçlerini birleştirmeye itmektedir...

Olağanüstü durumlarda devletin son endişesi güç değil güvenliktir116.

Realistler ve neorealistler, devletin iç ve dış politikalarını birlikte ele

almaktadırlar. Ama ulusal sistem ile dış yani uluslararası sistem birbirinden ayrı ele

alınmalıdır. Bu sebeple uluslararası sistemi açıklamada yetersiz kalmaktadır.

Klasik realist teori 1990’lardan sonra uluslararası ilişkileri açıklamada

yetersiz kaldı. SSCB’nin çöküşünü ön görmedi ve uluslararası ilişkilerin realist

teorinin öngörmediği eksene kaydığı düşünüldü. Fakat realizmin özünü oluşturan

115 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 67 116 ARI, Tayyar; a.g.e. s. 149-159

Page 79: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

69

çıkarları en üst seviyeye çıkarma çabası zamana ve mekâna bağlı kalmayan bir

olgudur.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin açıklanmasında ulusal güç kavramını ve

çatışmaları açıklama anlamında realist teorilerden yararlanılmaktadır. Gücün

içeriğinin ve değişimin açıklanmasında jeopolitik teorilerin realist teorilerin

boşluğunu doldurduğu düşünülmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesinde de jeopolitik önemlidir. Çünkü soğuk savaş

döneminden sonra SSCB’nin dağılmasıyla birlikte enerji kaynaklarının bölgedeki

varlığı stratejik önemi nedeniyle bölgeyi ön plana çıkarmıştır.

EVCİOĞLU bu durumu şöyle dile getirmektedir: ABD’nin yeni Ortadoğu

perspektifini oluşturan görüşün teorik tabanında indirgemec vei determinist

açıklamalardan olabildiğince kaçınan çatışma ve rekabet teorilerinden yararlanan,

işbirliği arayışlarını dahi rekabet felsefesi çerçevesinde algılaya, güç konseptini

merkeze alan, realist jeopolitikçi bir yaklaşım bulunmaktadır. İlginç olan uluslararası

ilişkilerin Makyavelist yönüdür. Yalnızca ABD değil tüm aktörler ulusal

politikalarının özgürlükçü ve barışçı olduğunu, rakiplerin şer güçleri temsil ettiğini

ve insanlığa zarar verdiğini öne sürerek aslında işbirlikçi teorilere destek verdikleri

resmi söylemini kullanmaktadırlar117.

2.) Soğuk Savaş Sonrasında Amerikan Diplomasisi:

Amerika Birleşik Devletlerinin dış politikasını belirleyen iki strateji vardır. G.

John Ikenberry, bunlar ‘Realist Yönelimli Büyük Strateji’ ve ‘Liberal Yönelimli

Büyük Strateji’ olarak açıklamaktadır. Realist yönetimli strateji; çevreleme,

caydırma ve küresel güç dengesinin korunup sürdürülebilmesi üzerine kuruluyken,

Liberal yönelimli olan büyük strateji, piyasa ekonomisine bağlı demokrasileri örgütlü

ve kurumsallaşmış siyasal ilişkiler ağı içinde yaygınlaştırmayı, koruyup büyümeyi

amaç edinmiştir118.

117 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s. 71 118 KENBERRY, G. John; America’s İmperial Ambition, Foreign Affairs, September/Octaber 2002. s. 60(Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 75)

Page 80: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

70

Amerikan Diplomasisinin İkinci Dünya Savaşından sonra tek ulusal amacı

vardır. Komünizmi alt etmek. ABD, kendini demokratik ve özgür dünyanın lideri

olarak tanımlamıştır. Soğuk savaşı zaferle bitirmiştir. Dünyanın tek süper gücü

konumuna gelmiştir.

ABD, SSCB’ni alt ettikten sonra, kendisine düşman bulmakta gecikmemiştir.

Dünyadaki bazı devletler, insan haklarına, çok kimlikliliğe, çoğulculuğa,

katılımcılığa dayalı evrensel demokrasi dünyası ve dünya barışı ile istikrarı için

tehdit oluşturmaktadır. Bu devletler serseri veya haydut devletleri, yeni dünya

üzerine direnen devletler olarak görmektedir119.

Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı A. Lake ‘Haydut Devlet’ tanımını, milletler

topluluğunun dışında kalmayı yeğleyen ve uluslararası topluluğun üzerine direnç

gösteren uluslararası temel değerlere saldırıda bulunan devletler olarak tarif

etmiştir120.

Serseri devletler; Irak, İran, Suriye, Libya, Kuzey Kore’dir. Bu ülkeler kitle

imha silahlarına sahiptir ve terörü destekledikleri için, barışı bozan devletler olarak

ilan edilmişlerdir. Aday serseri devletler ise; Çin, Hindistan, Pakistan, Güney Kore,

Mısır, Tayvan ve Türkiye’dir. Bu devletler kitle imha silahlarına sahip olma

arzusundadırlar. Aday adayı serseri devletler ise; Arjantin, Meksika, Brezilya, Küba,

Endonezya ve İsrail’dir. Bunlarda KİS’lere sahip olma içindeydiler.

Soğuk savaş öncesinde ve sonrasında Amerika Birleşik Devletleri özgürlük

ve demokrasi kavramını söylemlerinde sürekli dile getirmektedir.

11 Eylül öncesi ‘1990’lar için savunma stratejisi’ yazan şahinlerden Cheney-

Wolfowitz ekibinin anlayışı zamanla ABD’nin politik anlayışı olmuştur. ABD’nin

21. yüzyıldaki küresel güvenlik perspektifi aynı şahinlerin perspektifine uygun

olarak hazırlanan’ Yeni Amerikan yüzyılı Belgesi-PNAC(Project New American

Century) ve 11 Eylül sonrası bu belgeye dayanarak bina edilen ve 2002 yılında

Başkan Bush tarafından açıklanan ‘Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi-National

119 BİLBİLİK, Erol; Küresel Dünya Politikaları ve Ulusal Seçenekler, Kaynak Yay:2. baskı. s. 105 120 TOPUR, Tuncer; Dipsiz Kuyu, Ortadoğu ve Türkiye, Kültür Sanat Yayıncılık, Ekim 2004 İstanbul. s, 313

Page 81: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

71

Security Stratregy ‘ne yön vermiştir. Bu belgelerde, ABD’nin terörizme karşı savaş

için önleyici müdahale konseptini benimsediğini, terörizmin bataklıklarını kurutmak

için demokrasiyi yaymak, özgürlük götürmek resmi söylemleriyle Ortadoğu ve

Avrasya’ ya yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca PNAC ve 1992 strateji belgesi bu

çalışmanın konusu olan Ortadoğu projesinin amaçları ve ABD’nin yeni Ortadoğu

perspektifi konusunda temel verileri içermektedir121.

Amerika Birleşik Devletleri soğuk savaşın sona ermesinden sonra politikasını

dünyanın tek süper gücü olarak devam ettirmesi üzerine kurmuş ve sürdürmüştür.

Demokratikleşme söylemini de tek süper güç olarak devamlılığı gerçeğini yaşama

geçirilebilmek için kullanmaktadır. Bugün Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında da

demokratikleşme ve terörizmin kurtulması gibi gerekçeler bu çerçevede dile

getirilmektedir.

3.)Amerika Birleşik Devletlerinin Yeni Güvenlik Anlayışı:

Mahir Kaynak‘ın da kitabında yer verdiği gibi Suudi Arabistan’ın tanınmış

Laden ailesinden bir dolar milyarderi olan Usame Bin Ladin ABD’de yaşanan 11

Eylül terör saldırısından sorumlu tutulmaktadır. Bin Ladin Rusların Afganistan’dan

atılması için yapılan savaşta militan bir İslamcı lideri olarak görev almıştı122.

Noam Chomsky’e göre; Ladin CIA ve Pakistan İstihbaratı içerisindeki

uzantıları tarafından hizmete alınan, silahlandırılan ve parasal olarak desteklenen pek

çok köktenci aşırıdan biridir. Ancak 1990’da ABD’nin Irak a karşı savaş başlattığı

zamandan itibaren Suudi Arabistan’ da üsler kurmasıyla beraber Afganiler ABD’yi

karşılarına almışlardır. Bin Ladin’e göre, bu olay SSCB’nin Afganistan işgalinin bir

benzeriydi. Ama çok daha önemliydi. Çünkü Suudi Arabistan’ın kutsal yerleri

koruyucusu olmak gibi özel bir konumu vardır123.

Chomsky’e göre, Usame Bin Ladin İslam dışı olarak gördüğü bölgelerin

baskıcı ve köhne rejimlerine muhalefet etmektedir. Bölgedeki bu rejimleri

121 Rebuilding America’s Defenses; Strategy, Forces and Resources For a New Century a report of the Project for a new American Century, September 2000. 122 KAYNAK, Mahir; Amerika, 11 Eylül, Afganistan, Irak, İlk yay; 1. Basım, Ekim 2003. s. 78 123 CHOMSKY, Noam; 11 Eylül ve sonrası Dünya nereye gidiyor?Aram Yay. Haziran 2002. s. 16

Page 82: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

72

desteklediği için de ABD’den de nefret etmektedir. Sadece bu değil, İsrail’in

Filistin’e uyguladığı politika, müslümanların karşı karşıya kaldığı aşağılanma,

Cenevre Antlaşmalarının büyük ölçüde ihlal edilmesi, Washington un diplomatik,

askeri ve ekonomik müdahaleleriyle desteklenmektedir. Dolayısıyla tüm bu

eylemlerden Ladin’e göre ABD sorumludur.

Tüm bu tepkiler, 11 Eylül saldırılarında su yüzüne çıkmıştır. 11 Eylül olayı

dönüm noktası olmuştur. ABD, bu saldırıların doğudan kendisini hedef almadığını,

uygarlığın merkezine yapılmış olmasından dolayı tüm uygar ve özgür toplumlara

yönelik olduğunu söylemiştir.

ABD Başkanı Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra dünyaya terörizmle

savaşta ya bizimlesiniz ya da karşı taraftasınız şeklinde bir seçenek sunmuştur. Batılı

devletler ABD’yi seçmiş ve ülkelerinde yaşayan Müslüman Araplara ya da

kendilerinden saymadıkları insanlara karşı ezici, sindirici eylemlerde

bulunulmuştur124.

G. Bush yönetiminin 1992 tarihli ’Savunma Planlama Kılavuzu’ adlı

dökümanında da açıkladığı üzere ABD’nin yeni güvenlik stratejisi eski Sovyet

coğrafyasında ya da başka bir yerde yeni bir rakip gücün ortaya çıkarak, küresel bir

güç olmasına yardım olabilecek değerdeki kaynakların bulunduğu bölgeyi kontrol

altına almasının engellenmesinin gerekliği üzerine kurulmuştur125. Büyük Ortadoğu

Projesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. ABD’nin 21. yüzyılda önde gelen

hedefi Pax Amerikana’ın devamlılığını sağlamaktır. Bu PNAC’ta resmi olarak yer

almaktadır.

4.)İdeolojik Çatışmadan Kültürel Çatışmaya :Uygarlık Çatışması:

Huntington’a göre soğuk savaşın sona ermesi, Amerikan halkı ile yönetimi

arasında oluşan ortak kimliğin de erozyona uğraması ile sonuçlanacaktı. Bu nedenle;

heterojen, çok kültürlü, etnik ve ırksal farklılığı olan iç dinamikleriyle ABD,

bütünlüğünü koruyabilmek için diğer ülkelerden daha fazla düşmana gereksinim

124 CHOMSKY, Noam; a. g. e. s. 17 125 ŞİMŞEK, Ayhan; “ABD’nin Yeni Küresel Savunma Stratejisi”, Cumhuriyet Strateji, Temmuz, 2004 s. 10-12

Page 83: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

73

duymaktaydı126. Bu doğrultuda Batı şu an kızları okutmayan İslam ülkelerini üstü

kapalı bir şekilde öteki olarak tanımlamıştır. Batı dışındaki toplumlar öteki şeklinde

nitelendirilmiştir. 11 Eylül saldırıları, medeniyetler çatışması için bir başlangıç

olmuştur. Neocon’lar tarafından da uygulamaya konmuştur.

Samuel Huntington’ın ‘Uygarlıklar Çatışması’, Francis Fukuyama’nın

‘Tarihin Sonu’ tezi ve Robert Kaplan’ın ‘Yükselen Anarşi’ adlı yazıları bu açıdan

önemlidir.

Fukuyama, Tarihin Sonu adlı makalesinde şunları söylemektedir: Tanık

olduğumuz yalnızca soğuk savaşın sonu veya savaş sonrası kendine özgü bir

dönemin geçip gitmesi değil, fakat şu anlamda tarihin sonu olabilir: Yani

insanoğlunun ideolojik evriminin son noktası ve Batı tarzı liberal demokrasinin insan

ırkının nihai yönetim biçimi olarak evrenselleşmesi127, diye söylenmektedir. Bu da

Amerika Birleşik Devletlerinin dünya egemenliğini meşrulaştırmaya yöneliktir. Tek

süper güç olarak kalacağını öne sürmektedir.

Huntington’un ‘Uygarlık Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması’

adlı yapıtında yeni dünyada artık mücadelenin kalmayacağı ideolojik ve ekonomik

değil, kültürler arası çatışmaların asıl kaynağı insanlar arasındaki farklı kültürler

arasında olacaktır. Savaşlar farklı uygarlıklar arasında gerçekleşecektir. Küresel

politikaya uygarlık çatışması egemen olacaktır. Bu medeniyetler arasındaki

mücadelede modern dünyadaki mücadele evriminde son evre olacaktır.

Huntington’a göre, İslam dünyası ile batı arasındaki etkileşim her iki tarafta

bir uygarlık çatışması olarak görülmektedir. Tehdit algılaması Konfüçyen uygarlığı

da içine almaktadır. Huntington Çin’i önemli silah ve teknolojisi ihracat’ cısı olarak

ele almakta ve Batı uygarlıklarına hem İslam dünyasının hem de Çin’in meydan

okuduğundan bahsetmektedir.

126 HUNTİNGTON, Samuel; Medeniyetler çatışması; ABD Ulusal Çıkarlarını Yitirirken, Çev. Murat Yılmaz, Vadi Yay. İstanbul, 1995. s. 159 127 FUKUYAMA, Francis; Tarihin sonumu?Der. :Mustafa Aydın, Ertam Özensel. Vadi Yay. Toplum Dizisi. 2. baskı. 2001, Ankara, s. 114

Page 84: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

74

Kongar’a göre de; Huntignton uygarlıkların çatışmasında kültürel motiflerden

bahsederken uluslararası ilişkilerde çıkarı göz ardı etmiştir. Körfez savaşından önce

aydın dinden olan iki ülke savaşmıştır. Daha sonra ABD, Kuveyt adına Irak a

müdahale etmiştir. Kültürler değil çıkarlar ön plana alınmıştır.

Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ ve Huntington’un ‘Uygarlıklar Çatışması’ adlı

çalışmalarının ortak yaklaşımından çıkarılan sonuçlara göre insanlığın geldiği son

aşama liberal demokrasi ve kapitalizmdir. Fakat bazı uygarlıklar tarihsel gelişimleri

doğrultusunda liberal kapitalist sistem kuramazlar. Bu liberal kapitalist olamayan

ülkelerin sonu da Batı Afrika ülkeleri gibi olacaktır.

1990’lı yıllar batı karşısında yeni tehdidin arandığı, stratejilerin oluşturduğu

ve batılıların Hıristiyanlığı ön plana çıkararak medeniyetler çatışmasının zemininin

oluşturulması için çalıştığı yıllardır. Graham E. Fuller tehdit arayışını şöyle

açıklamaktadır: Gerçekte soğuk savaş biteli beri, dünyada bir sonraki ideolojik

mücadelenin İslam ile batı arsında olacağı konusunda spekülasyona girişmek moda

durumuna gelmiş bulunuyor. Bu spekülasyonun temelinde ise, ille de batılı ülkelere

meydan okuyacak yeni bir ’İzm’ in ortaya çıkması gerektiği inancı yatıyor. Bu

önerme tümüyle temelsiz de değil: Batı’nın özellikle ABD’nin, kültürel, siyasal,

ekonomik ve askeri arenada ortaya koyduğu simgesel ve reel güç, ürkütücü ve

müdahaleci bir nitelik taşıyor. Batı’nın dünyadaki varlığı neredeyse tanım gereği bir

tür karşılık (düşman) yaratmaya mahkûm bulunuyor128.

Uygarlıklar çatışması ve öteki nitelemeleri 11 Eylül olayından sonra gündeme

gelse de aslında çok önceleri planlanmış ve başlatılmıştır.

5.)Bush Doktrini-2002 ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ve Amerika

Birleşik Devletlerinin Dış Politikasında Yeni Yönelimler:

17 Eylül 2002’de imzalanan ve 20 Eylül 2002’de kamuoyuna sunulan ‘ABD

Ulusal Güvenlik Stratejisi’, ABD’nin ‘soğuk savaş’ sonrası dünya düzeni için

yapılan tasarımı yansıtan önemli belgelerdendir.

128 BAYZAN,A. Rıza; Küresel Vaftiz-Misyoner Örgütlerin Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerini Hristiyanlaştırma opersasyonu, Kültürsanat yay. 2. baskı, Ağustos 2004, s. 325.

Page 85: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

75

‘National Securıty Strategy Belgesi’ yayınlanmadan 4 ay önce, West Point’in

(Kara Harp Okulu) mezuniyetinde Başkan Bush yeni doktrinle ilgili açıklamasında

terörle savaşın ilkelerini açıklamıştı: ABD’nin soğuk savaş boyunca izlenen

caydırıcılık (deterrence) ve çevreleme (contaimrent) doktrinleri; bazı durumlarda

hala uygulanabilir oldukları halde yeni tehditler karşısında yetersiz kalmıştır. Ancak

teröre karşı savaş savunmada kalarak kazanılmayacaktır. Savaşı düşmana

götürmeliyiz, planlarını bozmalıyız ve en vahim tehditler daha ortaya çıkmadan

önlerini kesmeliyiz. İçine girdiğimiz çağda, emniyete giden tek yol eylemlerin

yoludur129.

Evcioğlu; ulusal güvenlik stratejisi (National Securıty Strategy) bağlamında

Amerika Birleşik Devletlerinin uygulayacağı temel politikaların şöyle olacağını

söylemektedir:

—İnsanlık onurunun savunucusu olmak

—Küresel terörizmi yenmek için ortaklıklar kurmak

—ABD ve ortaklarına yönelen saldırıları önlemek

—Bölgesel çatışmaların uzlaştırılmasında diğer devletlerle işbirliği yapmak

—Kitle imha silahlarını(KİS) bir tehdit unsuru olarak kullananlara karşı savaş

vermek

—Serbest piyasa ve ticaret eliyle yeni bir küresel ekonomik büyüme atılımı

gerçekleştirmek

—Diğer küresel güç merkezleriyle işbirliğine dayalı eylemlerde bulunabilmek

için ortak planlar geliştirmek

—ABD’nin ulusal güvenli kurumlarını düzeltmek ve yeniden düzenlemek130.

Amerika Birleşik Devletlerinin küresel terörizme karşı ortaklıklar kurma

politikası kendi seçtiği düşmana karşı bir ittifak oluşturmaya yöneliktir. Bu politika

üst düzey politikacılar tarafından dile getirilmiş ve Bush tarafından da Ocak 2004’te

129 www. whitehause. goulnscl. pdf. The National Security Strategy of the united states of America, Washington, George W. Bush, D. C, September 2002 Akt. EVCİOĞLU 130 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 101-102

Page 86: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

76

Amerikan Kongresinde ‘ onlara ya bizdensiniz yada onlardansınız’ ibaresiyle

somutlaştırılmıştır. Bu tarihi açıklamada Amerika Birleşik Devletlerinin ezici

ekonomik ve askeri dünyaya meydan okumasıydı.

Amerika Birleşik Devletlerinin Ulusal Güvenlik Stratejisinde de yer aldığı

gibi ekonomik ve askeri gücünün stratejilerin birlikte uygulamaya konulması dikkat

çekicidir. ABD, terörün kaynağı gösterdiği bölgelere serbest piyasa ekonomisini,

demokrasiyi götürmeyi de amaçlamaktadır. Bu da ABD’nin ekonomik nüfuz

alanlarını genişletmektedir.

Belgenin üçüncü bölümünde, küresel terörizmle savaş ele alınmaktadır. Buna

göre düşmen tekbir siyasal rejim ya da kişilerden oluşmamaktadır. Belirli bir din

veya ideolojiye sahip değildir. Dünya küresel çapta bir terörizmle karşı karşıyadır131.

ABD dünyanın dört bir tarafında eş zamanlı bir operasyon yürüten bir güç. Bu

müdahaleleri aynı etnik ya da dini kimliğe sahip gruplara uygulamamıştır.

Dolayısıyla tek bir tehdit algılaması veya düşman tanımlaması mümkün

olmayacaktır. ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinde yaptığı düşman tanımlaması

kendi açısından gayet doğru ve akılcıdır. Ancak dünya ülkeleri arasında ABD ile

düşünsel olarak çatışacak devletlerin terörist ilan edilme riskini de taşımaktadır. Bu

risk dünya devletleri açısından bir tedirginlik unsuru olmakla birlikte, ABD açısından

da kurduğu ittifakı koruması için önemli bir avantajdır.

Evcioğlu, Ulusal Güvenlik Stratejisinde ABD’nin terörle mücadele de

yapacaklarının şöyle tanımlandığını söylemektedir132.

—Kitle imha silahlarına sahip olan veya bunlara sahip olmaya çalışan küresel

ölçütlerdeki terör örgütleriyle savaşmak amacıyla ulusal ve uluslararası gücün

olanaklarından doğrudan ve sürekli olarak yararlanmak

—Bir terörist tehdidi algılandığı anda onu yok etmek

—Teröristlere yönelik bu karşı eylemde tek başına da olsa eylem yapmaktan

kaçınmamak

131 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 102 132 y.a. g. e. s. 102-103

Page 87: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

77

—Diğer devletlerin de bu savaşa etkin biçimde kazanılmasını sağlamak.

Bunun için:

—Terörizmin yasal olmadığı gösterilecek

—Özellikle İslam ülkelerinde ılımlı ve çağdaş hükümetlerin desteklenmesi

sağlanacak

—Uluslararası topluluğun tüm dikkatinin konu üzerine yönlendirilmesine

çalışılacak

—Söz konusu eylemler için diplomasiden yaralanılacak

NNS Belgesinin ‘ Bölgesel Çatışmaların Çözümlenmesinde Diğerleriyle

işbirliği’ başlıklı dördüncü bölümde özellikle Ortadoğu’daki İsrail ve Filistin sorunu

ele alınmıştır. Bu sorunun kesinlikle çözülmesi gerektiği belirtilirken, Ortadoğu’nun

ABD’nin diğer küresel öncelikleri için çok önemli olduğu belirtilmiştir. NNS’te;

ABD’nin düşmanlarının ABD’yi, müttefiklerini ve dostlarını kitle imha silahlarıyla

tehdit etmesinin önlenmesi başlığını taşıyan beşinci bölümde KİS’e sahip olan veya

bu gibi silahları edinmeye çalışan örgüt ve devletlerle nasıl savaş verileceği ele

alınmıştır. Beşinci bölümde sözü edilen ülkelerin haydut devletlerin (rogue states),

ABD’ye oluşturduğu tehdidin algılanmasının 10 yıl sürdüğü gibi ilginç bir yaklaşım

da yer almaktadır. Açıklamaya göre ABD, haydut devletleri önlemek için önleyici

doktrinden yaralanacaktır133.

Amerikanın Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin küresel egemenlik

arayışının bir belgesidir. Bu belge ABD’nin çıkarları çerçevesindedir. Dünyada süper

güç konumundaki ABD’nin karşısına çıkabilecek bir oluşumun ortaya çıkmaması

stratejisindeki temel amaçtır. ABD, ulusal çıkarlarını savunmak için uluslararası

işbirliğine açık olduğu halde gerektiğinde tek başına tüm olanakları kullanabileceği

mesajını vermektedir.

ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinde bahsedildiği gibi terör konusu

devletlerin iç ve dış politikalarına karışmanın bir aracı olabilecektir. ABD terörü

133 y. a. g. e. s. 103

Page 88: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

78

desteklediği veya barındırdığı kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle her

hangi bir devleti veya kişiyi hedef alabilecektir. Irak müdahalesi buna iyi bir

örnektir. Ama KİS’lerin bulunamaması ABD’nin dünyadaki inandırıcılığını

yitirmesine sebep olmuştur. Fakat buradan anlaşılıyor ki, ABD gerekçe bulur ve

istediğini yapabilmektedir. ABD’nin bu ayrıcalığı sadece kendisine tanıması da

doğru görülmemektedir. Terör konusunda tüm bu belgelere rağmen ABD nesnel

davranmamaktadır. Örneğin; PKK kongra Gel, Irak’ın Kuzeyinde koalisyon

güçlerinin kontrolü altında eylemleri sürdürürken, ABD bu örgütü görmezden

gelmektedir.

ABD’nin yeni stratejisi çok kutupluluktan tek kutuplu dünyaya geçişin bir

sonucu olarak Amerikan üstünlük teorisini yansıtmayı sürdürmektedir. ABD Başkanı

Bush un 26 Şubat 2002’de yaptığı açıklama güzel bir örnektir. G. W. Bush; tarihin

geri kalanı tarafımızdan yazılacaktır demektedir. Tarihin geri kalanını yazacağını öne

süren ABD, birbirinden iki deniz aşırı alanda eş zamanlı olarak hareket yapabilecek

yetenektedir134.

Büyük Ortadoğu Projesi bu strateji çerçevesinde ele alınmalıdır. 11 Eylül ve

sonrası yeni dönemin tanımlanması, terörizm ve kitle imha silahları tehdidine

dayanan bir güvenlik yapılanmasına gidilmesinin günümüzle bağlantısının

anlaşılması için ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinin anlaşılması gerekmektedir.

B-)AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN SÖYLEMİNDE BÜYÜK

ORTADOĞU PROJESİ:

1.) Büyük Ortadoğu Projesinin Ne’liği ve Amacı:

Büyük Ortadoğu Stratejisi Bush yönetiminde ilk kez 2002 yılında Dışişleri

Bakanı Colin Powell tarafından gündeme getirildi. Powell Irak’ın yanı sıra tüm

Ortadoğu’ya demokrasi getirilmelidir dedi. Konuyu, 20 Ocak 2004 tarihinde yaptığı

‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında gündeme getiren ABD Başkanı Bush, ABD’nin,

Ortadoğu için ileriye dönük bir stratejiyi benimsediğini açıklamıştır. ABD Başkanı

134 y.a. g. e. s. 111-112

Page 89: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

79

Bush, T. C. Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’la Ocak 2004’te gerçekleşen

görüşmesinde; Bu tasarının Ortadoğu da barış ve demokrasiyi geliştirme temeline

dayandığı, bunun için de bölge ülkelerinde refahı tabana yayarken demokratik reform

çalışmalarına destek vereceğini belirtmiş, Türkiye’nin; Laik, Demokratik, Müslüman

yapısıyla bu tasarının model olduğunu ifade ederek ’destek’ talebinde

bulunmuştur135.

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Davos’taki Dünya Ekonomi Forumu

toplantısında Demokrasiyi Büyük Ortadoğu da geliştirmek için bütün dostlarımızın

kapısını çalacağız şeklinde açıklamada bulunmuştur.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Condoleezza Rice, 2003ün son

aylarında Washington Post’ta yayınlanan ‘Ortadoğu’yu Değiştirmek’ başlıklı

makalesinde; ‘Fas’tan Basra Körfezine kadar Ortadoğu’da 22 devletin

değiştirileceğini’ söyledi136.

Projenin; askeri, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, dinsel ve enerji boyutu

bulunmaktadır. ‘Terör ve Kitle imha silahlarının engellenmesi’ ile demokrasi ve

özgürlük götürme gibi amaçlar, ana hedefler değil, araç hedeflerdir.

BOP ile ABD bölgede;

a) Enerji kaynakları üzerinde denetimi sağlamak ve kendine yeni Pazar

alanları yaratmak istiyor.

b) Geleneksel ve radikal İslami saf dışı bırakıp yerine küresel sermayeyle

uyumlu, Hristiyan kültürüne olumlu bakan bir ılımlı İslam anlayışı getirmek

c) ABD, kendi küresel egemenliği kalıcılaştırma çabasında ve rakip ülkelerin

ilerleme kaygısını taşıyor.

d) Bölgede İsrail in güvenliği

e) Ulus devleti yıkıp yerine küçük, parça devletlerin olması yani federatif

yapının gelmesi.

135 BİLBİLİK, Erol; Nato-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, Otopsi Yay. 1. Basım İstanbul, Ağustos 2004 s. 111-112 136 İrfan ÜLKÜ; Y. Çağ, 16. 03. 2004.

Page 90: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

80

ABD Başkanı George W. Bush böyle bir proje ile Ortadoğu’ya

yönelmelerinin en önemli gerekçesini birçok Ortadoğu ülkesinde var olan

yoksulluğun derinleşmesinde görmektedir. Ona göre; bu ülkelerde kadın hakları

bulunmamaktadır... Bütün dünya ilerlemekteyken Ortadoğu toplumları yerinde

saymaktadır. Bu nedenle Başkan Bush’a göre; Ortadoğu özgürlüğün yeşermediği bir

yer olarak kaldığı sürece, bölgede durgunluk, gücenme sürecek ve şiddet ihraç

edilmek üzere her zaman var olacaktır137.

Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu da terörün sebebini insan haklarının

ihlaline, demokrasinin olmamasına ve ekonomik gelişmenin geri kalmasına

bağlamaktadır. Ancak bölgede özgürlük ve kişisel hakların korunmaya alınmadan

demokrasinin ne kadar uygulanabilir olduğu halen şüphe ile karşılanan bir konudur.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin mimarlarından olan Dick Cheney:BOP’un ana

fikrinin, bütün bölgeye demokrasiyi yayarak bölgede gelişmeyi ve barışı

garantilemek olduğunu söylemektedir. Ona göre; demokrasiye giden yol haritası

kesinlikle değerlidir. Proje kapsamında kadınların durumuna da eğilmek

gerekmektedir. Demokratik süreci kolaylaştırmak için bölgenin sorunları

çözülmelidir. Demokrasiye giden kilometre taşları şunlardır:

—Sınırlardaki hukuk ihlallerini önlemek

—Dinsel ve ulusal azınlıkların kendi yazgısını belirlemesini

—Bütün bölgeyi zehirleyen yanlış ideolojileri bastırmak için eğitimdeki

büyük ilerlemeyi sağlamak138.

Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu’da siyasal olarak demokratikleşmeyi,

ekonomik açıdan piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılmasını, sosyal olarak

bölgenin modernleşmesini ve dini açıdan da İslam’ın ılımlaştırılmasını

hedeflemektedir. Bölgede bu amaçlarını gerçekleştirmek te ABD’nin dünyadaki

hegemonyasını, tek süper güç olmasının devamlılığını sağlayacaktır.

137 www. freeworldacademy. com/globalleader/great. htm, 6 Şubat 2005 138 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 115-116

Page 91: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

81

Yani Büyük Ortadoğu Projesi, bölgede demokrasinin tesis edilmesi, insan

hakları ihlallerinin önlenmesi, serbest piyasa ekonomisinin işlerlik kazanmasını ve

toplumsal reformları amaçlamaktadır.

Kaynak BOP’un bölgeye demokrasi getirmesi söylemine ilişkin kendi

görüşlerini şöyle dile getiriyor:’..:bir ülkede demokrasi olması için rakip tarafların

olması lazımdır. Bu rekabet ekonomik güç ile ortaya çıkar. Amerika Birleşik

Devletlerinde çok sayıda ekonomik güç olduğu için, bunların arasındaki ekonomik

rekabet, siyasi partileri doğurur. Oysa ekonomik gücün tek olduğu ülkede demokrasi

olmaz. Çünkü bütün kaynaklar elindedir. Suudi Arabistan da herkes Oxford’dan

mezun olsa yine demokrasi olmaz. Çünkü ekonomik kaynak tektir. O da petroldür.

Petrol kimin elinde ise, bütün basın yayın organlarına, eğitim sistemine hakim

olacaktır... O halde ekonomik kaynaklar tek elde olunca, siyasette tek elde olmak

zorundadır. Bunu kimse bozamaz139. ’

Kaynak, bölgede demokrasi taleplerinin özgür bir yaşamı teşvik için

olmadığını söylemektedir. Demokrasi talebinin iki amaçla yapıldığını açıklıyor.

Birinci; her ülkede hakim olan bir tek sınıf olduğundan dolayı mevcut olan siyasi

kadroların değişmesi ya seçimle ya darbeyle değiştirilir. Bu değişme de kim kitle

iletişim araçlarını elinde tutuyor, paraya sahipse o seçilir. İkincisi ise demokrasinin

ideolojik farklılıklara değil din ve ırk temeline yakın zamanda dayanacağı ve bu

farklılığın batıda güç farklılaşmasına benzemeyeceğini söylemektedir. Dolayısıyla

bölgedeki bu ayrışma, lokal ve ülkeye has güçlerin oluşmasını engeller. Dışarının

ülke üzerinde manipülasyonu, dışarıdan etkiler daha kolay olmaktadır. ABD

farklılıkları tahrik ediyor ve bunu demokrasi adına yapmaktadır. Bu farklılaşma

ekonomik güç farklılaşması değil veya ideolojik farklılaşma değil, ırk ve din

temeline dayalı farklılaşmadır. Demokraside tarafların çatışma nedeni dini ve etnik

nedenler olacaktır. Yani farklı çözümler üreten siyasi partilerin ortaya çıkması söz

konusu değildir.

139 KAYNAK. M. GÜRSES, E; Büyük Ortadoğu Projesi, Röp. Faruk Bilgin, İlk Yay 8. baskı. Eylül 2004, s. 17-18. --

Page 92: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

82

Bilgin’ in de dediği gibi ‘BOP’un asıl hedefi, Ortadoğu da batıya ve özellikle

ABD’ye yönelik radikalizmin kökünü kazımaktır. Diğer bir deyişle ABD, bu proje

ile bölgedeki kontrolünü en az kayıpla ve en sağlam şekilde sağlamanın yollarını

aramaktadır. Dolayısıyla, BOP bölge halklarının eksiklik ve ihtiyaçlarından ziyade

Batı ve ABD’nin güvenlik, politik ve stratejik ihtiyaçlarından doğmuş bir plandır. Bu

temel hedefin gerçekleştirilmesi ise siyasi olarak bölgenin demokratikleştirilmesi,

ekonomik olarak liberalleştirilmesi, kültürel olarak da bölgedeki mevcut inanç ve

ideolojilerin ılımanlaştırılması yoluyla ön görülmüştür140.

Hacısalihoğlu, BOP’un uygulanmasına ilişkin şunları dile getiriyor. BOP’un

uygulanmasında özenli bir dil kullanılarak değişim statiko ikilemi basat çelişki

olarak sunulacak ve buna göre kitleler ‘Baskıcı rejimlerle’ özgürlük arasında tercih

yapma zorunda bırakılacaktır. Bunun için siyasal ve kültürel ‘reform paketleri’; her

şeyin o ülkenin halkının geleceği, refahı ve mutluluğu için yapıldığı izlenimi

yaratılacaktır... Oysa altyapı unsuru olarak ekonomik yapı değişmediği ve her alanda

üretim egemen kılınmadığı sürece üst yapıdaki hukuksal, kültürel değişimlerin bir

ülkeye kalıcı yarar sağlamayacağı gerçeği daima gizlenecektir141. Alt yapı temel

belirleyicidir. Alt yapıda yani ekonomik yapıda meydana gelen değişiklikler üst

yapıyı etkilemektedir. Dolayısıyla ekonomik yapı değişmediği sürece üst yapıdaki

değişmeler kalıcı olamaz.

BOP soğuk savaş sonrası dönem ve 11 Eylül saldırıları sonrası gelişen

olaylarla paralellik göstermektedir. Dünya üzerinde istikrarsız güvenliği tehdit eden

ülkelerin istikrara kavuşturulması amaçlanmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin ABD’nin açıklamalarına göre stratejik amaçları

şunlardır:

a) Doğal kaynaklara kesintisiz erişim

b) İsrail’in bekasının sağlanması

140 BİLGİN, Mustafa Sıtkı; “BOP ölü doğmuş bir plandır ve başarı şansı çok azdır”. Der; AKAR, Atilla ; a.g.e. s. 129-130. 141 HACISALİHOĞLU, Yaşar;AvrasyaJeopolitiği; Büyük Ortadoğu Projesi. Ve Türkiye ,Tarihte Doğu Batı Çatışması,Der.Ufuk Özcan,Ertan Eğribel,Kızılelma Yay.,İst.,s:560,

Page 93: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

83

c) Bölgenin demokratikleştirilmesi

d) Bölgede radikal, köktendinci terörün önlenmesi

e) Serbest piyasa ekonomisinin bölgede etkin kılınması ve yeni uluslararası

pazarların yaratılması

ABD’nin BOP’ a ilgili olarak bölgede gerçekleştirmek istediği bu stratejik

amaçlar için şunların sağlanması gerekmektedir.

a) Ortadoğu’daki ülkelerde kadın haklarının korunması, seçme ve seçilme

hakkının verilmesi

b) Basın ve yayın özgürlüğünün sağlanması

c) Demokrasi ve insan haklarının bölgeye getirilmesi için bu alanda çalışan

sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi

d) Okuma-yazma oranının yükseltilmesi

e) Büyük Ortadoğu finans merkezinin kurulması

Sosyal ve ekonomik ağırlıklı değişimin, siyasi değişimi beraberinde

getireceği düşünülmektedir.

İslam kültürünün hakim olduğu bu geniş coğrafyada yeniden yapılanmayı

gerçekleştirmeyi amaçlayan projenin basın ve yayın organlarında hedefleri ilk ilgili

olarak;

a)Enerji kaynaklarının denetlenmesi ve ulaşım koridorlarının güvence altına

alınması suretiyle, Hazar Havzası, Basra Körfezi, Doğu Akdeniz, Kızıl Deniz ve

Malaka Boğazının ‘Emin Ellere’ geçmesi suretiyle siyasi ve ekonomik reformların

bu stratejik noktaların çevresinde başlatılması142.

142 KARAGÜL, İbrahim; “Büyük Ortadoğu’nun Başkenti İstanbul mu?” Yeni Şafak Gazetesi, 12 Şubat 2004. s. 11

Page 94: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

84

b)Bölge ülkesinin askeri gücünün zayıflatılması, kitle imha silahlarına sahip

olan veya olmaya niyetlenen ülkelerin engellenmesi ayrıca Pakistan, İran, Endonezya

ve Türkiye’nin askeri gücünün sınırlandırılması143.

c)Terörle mücadele sloganı ile İslami hareketlerin tasviyesinin sürdürülmesi

ve söylemleri ile ABD’yi rahatsız eden oluşumları dağıtılması144.

d)ABD-İsrail karşıtlığını besleyebilecek eğitim müfredatlarının

değiştirilmesi(Filipinlerde, Medreselerde, CIA uzmanları ders verirken, Mısır, Suudi

Arabistan ve Endonezya’da eğitim müfredatı değiştirildi’

e)Anılan bölgede ABD yardımlarının başlatılması, buna paralel olarak

Amerikan nüfusunun yaygınlaştırılması145.

f)Bölgede batı karşıtlığını besleyen anlaşmazlıkların çözümünün sağlanması,

bazı anlaşmazlıkların Afganistan; Irak ve Filistin’de denendiği gibi ‘ Karzai modeli’

şeklinde ve ABD çıkarlarını önceleyen yönetimlerin iş başına getirilerek

dondurulması146.

g)Batının askeri ve ekonomik kontrolünün önünü açacak yönetici

kadrolarının oluşturulması, güçlendirilmesi, iş başına getirilmesi147.

h)Ortadoğu da Türkiye öncülüğünde ılımlı İslam anlayışının getirilmesi ve

bölgenin bu yönde yapılandırılması.

I)Ekonomik gelişme sloganıyla, bölge ülkelerin askeri ve siyasi gücünün

zayıflatılması

2.)Büyük Ortadoğu Projesi’nin Kapsadığı Alan ve Bu Alanın, Coğrafya,

Nüfus, Ekonomi, Politik Durumu

143 KARAGÜL, İbrahim; a.g.m.s. 11 144 YILDIZ, Yavuz G. ; “Nedir Şu Büyük Ortadoğu’”Akşam Gazetesi, 14 Şubat 2004 s. 17. 145 EL-GAMERİ, Atıf; ’Ortadoğu’ya Sahip Çıkalım’ Radikal gazetesi, 24 Ocak 2004. s. 6. 146 ESLEN, Nejat, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye. Akşam gazetesi 23 Şubat 2004. s. 12 147 BAŞARAN,Nuray; “Türkiye’nin aktörleri ve Büyük Ortadoğu Projesi Dönüşüm hedefleri”,Akşam gazetesi,5 Mart 2004,s:12

Page 95: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

85

Büyük Ortadoğu Projesinin kapsadığı alanda Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus,

Libya, Mısır, Sudan, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, Yemen, Umman, Birleşik Arap

Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Irak, İran, Suriye, Lübnan, Afganistan, Pakistan

ve Türkiye olmak üzere 23 ülke vardır. Bölgede çöllerle birlikte, Nil Vadisi, Ürdün

Nehri, Dicle ve Fırat Nehirleri, İndu Vadisi ve Arap Yarımadasının güney batısı gibi

çok verimli alanlar olduğu gibi bölge petrol ve doğalgaz bakımından da zengindir.

Bölgede 575 milyon nüfus yaşamaktadır. Bölgede Müslüman nüfusu

çoğunluktadır. İslam dini; Şii ve Sünni olmak üzere ikiye bölünmüştür. İsrail,

Lübnan, Irak ve Suriye’de Hıristiyan ve Yahudi nüfusu bulunmaktadır.

İran’da; Arapça, Berberice, Farsça, Türkçe dilleri konuşulmakta, Pakistan da

Urduca, İsrail de İbranice konuşulmaktadır. Kuzey Afrika’da yaşayan elit tabaka ise

İngilizce ve Fransızca konuşmaktadır.

Ortadoğu’da petrol ve doğalgaz ekonominin ana unsurlarıdır. Suudi Arabistan

dahil Körfez Ülkeleri yalnız başına petrol yataklarının yüzde 65’ini

bulundurmaktadır. Bölge Hazar petrollerinin ihraç yolu üzerindedir... Bölgenin

GSMH’sı, 2001’de bölge olarak yalnızca 1. 058 milyon dolar olmuştur. (Fransa, 1.

460; Avrupa, 25 Ülkesi ile birlikte 8. 540; ABD, 10. 065) şüphesiz ki bölgedeki

dağılımda kuvvetli farklılıklar bulunmaktadır. Mısır, İran, İsrail, Suudi Arabistan,

GSMH olarak 100 milyar doların üstüne çıkmaktadır. Ancak kişi başına ortalama

gelir 1840 dolar civarındadır. Bölgede işsizlik oranı yüzde 30’dur148.

Ortadoğu bölgesine politik açıdan baktığımızda bölge ülkelerinde sadece

İsrail ve Türkiye’de demokrasinin bulunduğunu görüyoruz. Büyük Ortadoğu

Projesinin mimarlarından olan Dick Cheney, demokrasi eksikliğinin bölgedeki ikinci

büyük sorun olduğunu söylemektedir. Siyah Afrika ile birlikte en az demokratik

bölge Ortadoğu’dur. Soğuk savaşın bitiminden bu yana bölgede özgürlük adına

hiçbir gelişme olmamıştır.

148 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 117

Page 96: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

86

Ortadoğu’nun bu manzarası ABD’ye göre; kötü yönetilmesinden

kaynaklanmaktadır. Bölgedeki İsrail varlığı ise iyi olan tek örnektir. Bölgede 20 bin

km2 ve 6 milyon insanı olan İsrail GSMH’nın yüzde 10’unu oluşturmaktadır.

Cheney, Ortadoğu da seyahatleri sırasında kişisel olarak gözlediği gerçekleri

Ortadoğu’da yaşanması gereken ‘dönüşüm’ konusundaki görüşlere destek olarak

göstermektedir. Ona göre; Siyah Afrika’nın büyük şehirlerinde bile Avrupa ile

birçok ortak özellik görülebilmektedir. Latin Amerika ve Asya’da da aynı durum söz

konusudur. Bunun tersine Ortadoğu’da seyahat ederken hiçbir zaman kendinizi rahat

hissetmezsiniz. Nerede olursa olun, Fas’ta veya beşbin kilometre uzakta Suudi

Arabistan’da kendinizi gerçekten bir yabancı olarak hissedersiniz. Çünkü İslam çok

garip bir uygarlık yaratmıştır149. Cheney’in bu gözlemi sonucundaki görüşleri kendi

paradigması içinde tutarlı kabul edilebilir. Ancak, İslam konusundaki verilen bilgi

subjektif (öznel) bir bilgidir. Dolayısıyla bu Cheney’in görüşüdür ve tartışmaya

açıktır.

Dick Cheney’in ziyaret ettiği 16 ülkede gözlemlediği garip gerçekler arasında

en önemlisi kadınların konumudur. Cheney’e göre; kadın haklarındaki geriliğin

nedeni dindir. Ortadoğu’daki sorunların çözümü için Batı değerleri ve ahlaki değerler

çerçevesindeki Ortadoğu’daki kadının durumunu ele almak gerekmektedir150.

Cheney’in İslam dinine karşı tek taraflı bir yaklaşımı vardır. Ortadoğu da dönüşüm

gereksinimi olsa da, bu dönüşüm dışarıdan değil, içeriden kendi haklarıyla olmalıdır.

Bu dönüşümün kendiliğinden olması gerekmektedir.

Cheney, Ortadoğu’da dini alışkanlıkların tüm diğer kıtalardan daha fazla

olduğunu, günde beş kez dua edildiğini, alkol ve domuzun birçok ülkede yasak

olduğunu belirtmektedir151.

Büyük Ortadoğu Projesinin kapsadığı alan yeni dönemin ekonomik gelişme

bölgesidir. Bu bölge başta enerji olmak üzere, batı’ ya ekonomik değerler ihraç

edebilir ve onun eksikliklerini tamamlayabilir. Bunun yanında dünya egemenliği

149 y. a. g. e. s. 120 150 y. a. g. e. s. 120 151 y. a. g. e. s. 120

Page 97: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

87

açısından stratejik bir konumdadır. burayı kontrol etmek hayati önem taşır. Burada

oluşacak bölgesel bir güç hem ekonomik çıkarları hem de stratejik üstünlüğü tehdit

eder. Bunun sonucu olarak bölgesel hiçbir anlamlı gücün oluşumuna izin

verilemez152.

3.)Büyük Ortadoğu Projesi ve Demokrasi Söylemi:

ABD, Büyük Ortadoğu olarak, tanımlanan bölgede birçok ülkenin

demokrasiye gereksinim duyduğunu savunmaktadır. Bunlardan biri de Pakistan’dır.

Cheney, Pakistan’ın da ABD tarafından yeterince demokratik görülmediğini öne

sürmektedir. Bununla birlikte Pakistan, ABD için aynı zamanda iyi bir müttefiktir.

Bununla birlikte var olan çelişkinin, BOP kapsamında demokrasi uygulaması ile

çözüleceğini söylemektedir153. Demokrasi içinde öncelikle iyi ve kötü devletlerin

ayrılması, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi, eğitimin geliştirilmesi, halkın

kendi kendini yönetme ilkesini yeniden dikkat edilmesi gerektiğini söylemektedir.

Afganistan’da Taliban ve Irak’ta Saddam’ın döneminde olduğu gibi bazı

yöneticiler, Batı’yı düşman olarak görmektedirler... Bu rejimlerin askeri yöntemlerle

(Suriye) veya devrimle (İran) ortadan kaldırılması gerekmektedir. Chenny, bu

amaçla, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi öncelikle demokrasiye hazırlık için geçici

hükümetler kurmayı önermektedir... Bu rejimler; Sudan, Moritanya, Suudi Arabistan

ve Libya dır. Bazı yöneticilerde gelişmenin özgürlük ve demokratik yönetim demek

olduğunu bilmektedirler. Bunlar Batı’ya katılmak için arzuludurlar. Ancak

ülkelerindeki İslamcı karşıtlık tarafından tehdit edilmektedirler. Bu kategorideki

ülkeler arasında; Fas, Tunus, Mısır, Ürdün, Küçük Körfez Ülkeleri ve Pakistan

bulunmaktadır. Bazı ülkelerde İsrail ve Türkiye gibi hâlihazırda demokratik

ülkelerdir. Bunlarda ABD’ni ortaklarıdır154.

152 KAYNAK, Mahir; Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye üzerine stratejik Analizler, Truva Yay, Mart 2005, İstanbul. s. 83 153 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 133 154 EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 134

Page 98: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

88

Cheney’e göre Batı’yı düşman olarak gören ülkelere diplomatik antlaşmalara

dayanarak ikinci kategorideki ülkelere de demokratik süreçler içinde yardımcı

olunmalıdır.

Ortadoğu’da demokrasi uygulaması hedeflenmekle birlikte, sonucunda

iktidara İslamcı iktidarların gelme olasılığı bulunmaktadır. Bu yüzden bu risk göz

önünde bulundurularak Batılı güçlerin bu süreci dikkatle hazırlanması gerektiği

söylenmektedir. Bu görüşe dayanarak da; İslam demokratikleşmenin katılımcısı

olamaz, şeriat da hukukun kaynağı olamaz düşüncesi hâkimdir. Demokrasi oyunu

evrensel oyundur. Aynı şekilde demokrasi oyunun oynayan diğer insanların da

değerlerinden gelen etkiler vardır. Cheney’e göre , bu değerlerin, İslam, Hristiyan

veya Yahudi değerleri olabilir. Oyunun kuralı gereği dinlerden uzakta kalınması

gerektiğini söylemektedir.

Bush yönetimi, Ortadoğu’da terörizmi kaynağında kurutmayı amaçladığını

söylemektedir. Bu doğrultuda da Ortadoğu’da demokrasi inşa etmenin önemli rol

oynayacağı söylenmektedir Ortadoğu’da demokrasiyi geliştirmekle terörizmle savaş

kazanılacağı düşünülmektedir. 3 Kasım 2003’te Powell, Ortadoğu’da özgürlüğün

geliştirilmesi için; hukuk, devlet gücünün sınırlandırılması, düşüncenin özgürce

açıklanması, inanç özgürlüğü, kadınlara saygı, adaletin eşit dağılımı, dinsel ve etnik

hoşgörü ve özel mülkiyete saygı olmak üzere sekiz ilkeden bahsetmiştir. Bu ilkelerin

uygulanmasında Ortadoğu’da ABD’nin diktatörlerle ilişkisini bitirdiği ve bu

rejimlerin sonunun geldiği şeklinde yorumlanmıştır. ABD, ilk hedef olarak da

Saddam Hüseyin’i seçmiştir. Irak’a özgürlük operasyonu başladıktan sonra da, Bush

ABD’nin yanında olanlar ve karşısında olanlar diye kategorileştirmiştir. ABD’nin

karşısında olanlara bu hem gözdağı gibidir hem de bu devletler ‘haydut devlet”

kategorisine düşebileceklerdir.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’yle Büyük Ortadoğu’ya özgürlük getirmeyi ve

bölgeyi demokratikleştirmeyi hedeflemektedir.

Irak işgalinin ikinci yılında Başkan Bush yaptığı açıklamada ‘Irak Saldırısı’nı

savunmuştur. Bizim topraklarımızda özgürlüğün sürmesi öteki ülkelerdeki

özgürlüklere bağlıdır. Bu yüzden, iki yıl önce Irak’ı özgürleştirme operasyonunu

Page 99: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

89

başlattık’ diyen Başkan Bush: ‘ABD’ye yönelik tehditlere, gerçekleşmeden karşı

koymalıyız’ şeklindeki açıklamasıyla ABD’nin yeni doktrinini dile getirmiştir155.

ABD’nin Irak müdahalesinde Irak’ı özgürleştirmek ve kitle imha silahlarını bulup

yok etmek bu doktrin yani ‘Önleyici Vuruş’ çerçevesindedir.

4.) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Dini Boyutu

Soğuk Savaş öncesi ideolojik çatışmaların yaşandığı dönemin kapanmasından

sonra küresel dünyada dinlere olan ilgi artmıştır. Huntington’un ‘Uygarlıklar

Çatışması’ tezi de bu bağlamdadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin şu anki

muhafazakâr yönetiminin de din anlayışıyla olan sıkı ilişkisi ve dünya politikasında

etkileri Bush’un demeçlerinde görülmektedir. “G.W. Bush’a göre, tarihin çağırısıyla

Tanrı’nın hediyesi olan demokrasinin Ortadoğu için sağlanması yolunda önünde

hiçbir engel tanımayacaktır156”. ABD Başkanı Bush ve yönetimin radikal Hristiyan

kimliğine dayalı söylemleri ve politikası ortadadır. Resmi söyleminde de ‘demokrasi

ve özgürlük’ gerekçesiyle hareket eden Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’ni

etkilememesi zor görülmektedir.

ABD’nin yönetimi üzerinde ve iç ve dış politikalarında evanjelizmin etkileri

büyüktür. Evanjelizm ‘kutsal kitaba yönelmek’ anlamına gelmektedir. Evanjelikler

protestandır ve Amerika Birleşik Devletlerini nüfusunun üçte birini oluşturmaktadır.

Birçoğu İsa’nın kendi günahları için öldüğünü düşünerek, kendilerini günahkâr

saymakta ve kurtuluş içinde O’na ihtiyaçları olduğuna inanmaktadır. Önemli olan bir

diğer inançları da; Nil’den Fırat’a kadar olan yerlerin yeni Kutsal Topraklar’ın

Yahudilere ait olduğuna dair inançtır. Kendilerini onlara destek vermekle yükümlü

görmektedirler ve tanrının insanları ‘Yahudi Olanlar ve Olmayanlar olarak iki

kategoride yarattığını düşünmektedirler. Tanrı’nın bir uhrevi bir de dünyevi planı

olduğuna; dünyevi planın Yahudiler için, uhrevi planın da yeniden doğmuş

Protestanlar için olduğuna inanmaktadırlar.

155 LORDESMAN, Anthony H.; Director, CSIS Middle East, Dynamic Net Assesment Project, us Policity, the southern Guf States, and the Changing Strategic belonce in the Gulf, Speach to the Middle East Petrdeum and Gas Conference, Dubai, 16 Mart 1998 (Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.148-149) 156 BİLGENOĞLU, Ali, “Evanjelizmin ABD Yönetimine Etkileri”, Cumhuriyet Strateji, s.12-13.

Page 100: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

90

Yahudiler için olan plan, kutsal topraklarda egemenlik kurmayı, bu yolla

dünya egemenliğine ulaşmayı hedeflemektedir. Uhrevi planda, Evanjelikler,

Yahudilerin dünyada bu amaçlarına ulaşmalarına yardım etmeyi Ahiret’te kurtuluşun

bir vasıtası olarak görmektedirler157.

ABD’nin son yıllarda uyguladığı politika ‘özgürlük ve demokrasi’ söylemiyle

Ortadoğu’daki Afganistan ve Irak Müdahaleleri dünyada tepkiler uyandırırken

evanjelikler tarafından destek bulmaktadır. Dünya’ya ABD’nin ‘özgürlük ve

demokrasi’ getireceğini, Bush’un ilahi bir misyona sahip olduğunu

düşünmektedirler. Evanjelikler 500 milyonu bulmaktadır. Bush’un arkasındaki

toplum desteğinin de varlığı ortaya çıkmaktadır.

George W. Bush, ABD tarihinde dinci Hristiyan kimliğini ulusal ve

uluslararası politikaya açıkça yansıtan ilk Amerikan Başkanı olduğu gibi dini

yatırımlara en çok yatırım yapan başkan ünvanı olmuştur. Bush’un dış politikasında

dinin etkisi, Amerikan Misyoner Medyası’nın da sık sık gündemine gelmektedir158.

1980’lerde Amerikan Hristiyan Sağı Yükselirken politik alanlarda en etkili

gruplardan biri olan ‘Ahlaki Çoğunluk’ lideri Jerriy Fawell’de yönetim üzerinde

etkili adlardan biridir. Reagan başkanlık seçimleri kampanyasında, ‘Ahlaki

Çoğunluk’ lideri Jerry Falwell’in aktif desteğinden yararlanmıştır. Aslında,

Hıristiyan sağının hemen hemen bütün kesimleri her zaman İsrail’e destekçi

olmalarına karşın bu kuruluşun belirgin ideolojisi, İsrail’in ve ABD’nin ‘dünyanın

kurtuluşu’ adına rollerini yüceltmek olmuştur159.

Başkan Bush’ın başkanlık töreninin duasını yapan Billy Graham ise, İslam’ı

günahkâr bir din ilan etmişti. Yine Pentagon’un anti terör ve istihbarattan sorumlu

generali William Boykin Bush’u Tanrı’nın Başkan yaptığını söylemektedir. Oregan

Kilisesi’ndeki konuşmasında, Boyiın, ‘Düşman Bin Ladin değil!, Düşmanımız

ruhani, çünkü biz inançlılar milleti inanç üstüne kurulduk. Düşman adı Şeytan.

Şeytan’ın gerçek olmadığını sanıyorsanız, İncil’in Tanrı için söylediklerini de boş

157 VURAL, İsmail; Evanjelizm, Beyaz Saray’ın Gizli Dini, Karakutu Yay., İstanbul 2003, s.15. 158 www.csmonitor.com/2003/0317/po1s01_uspo.html.(Akt:EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.216. 159 www.jefflarsen.com/portralts/image/reagon.jpg.(Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.s.217.

Page 101: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

91

veriyorsunuz demektir. Ben savaşçıyım. Üniformayı çıkardığımda da savaşçı

kalacağım. Sizi Tanrı’nın Krallığı’nın askerleri olmaya çağırıyorum. Bizden nefret

ediyorlar, çünkü köklerimiz Yahudi-Hristiyandır. Yahudi-Hristiyan mı dedim? Evet,

İsrail’e adanmışlığımız var. Bunu asla terk edemeyiz. Köklerimiz orada. Dinimiz

Musevilikten geliyor, o yüzden nefret ediyorlar bizden’160 diyordu.

Bu tür dinsel yaklaşımlardan bahsettik. Bu görüşler ABD kamuoyunun ve

Hıristiyanların tamamının görüşüdür demek doğru değildir. Ancak bu düşüncelere

sahip insanlar Amerika’nın askerlerinin ve üst din adamlarının arasında

bulunmaktadır. Bu durum da ABD karşıtlığını doğurmak için yeterlidir.

Başkan Bush’un dinsel öğütçüsü olan Baptist Rahip Jerry Falwall Kıyametle

ilgili olarak şunları dile getirmiştir: ‘Armagedon bir gerçektir, acı bir gerçek. Biz son

neslin bir parçasıyız. Bütün tarih doruğa ulaşıyor. Çocuklarımın ömrünün sonuna

kadar yaşayacağını sanmıyorum. Armagedon’da son çatışma olacak ve sonra Tanrı

evreni yok edecek. Milyarlarca insan topyekün yok alacaktır’161 .

Evagelistler kendilerini seçilmiş, Yahudileri daha seçilmiş görmektedirler.

ABD’nin kendine yüklediği bu yeni misyon ve İsrail’in politikalarının örtüşmesinin

sebeplerinden biri dinseldir. Stratejik ve güvenlik kaygılarından öte ABD’nin İsrail’e

yakınlığı dinsel bağlar içermektedir.

Bayzan’ın kitabında da belirttiği gibi; aşırı dinci Hristiyanlar, Dünya

Krallığının Kurulması için İsrail’in Filistin’e askeri operasyonlarını

desteklemektedir. Güneyli Baptistlerin İncil yorumuna göre Hz. İsa’nın yeniden gelip

dünyada krallığını kurması için İsrail’in Ortadoğu’ya egemen olması

gerekmektedir162. Protestanlar’a göre; Kitab-ı Mukaddes’te Armagedon Savaşı’nın

ikibinli yıllarda olacağına dair işaretler vardır. Bu savaşta inanca göre Hz. İsa

(Mesih) gökyüzünden inecek ve deccal’ı öldürecek ve yıllar süren barış dönemi

başlayacaktır. Bu inanç göz önünde bulundurulursa ABD’nin Ortadoğu’ya

160 www.cnn.tr/2003/us/10/20/boykın.statement.(Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.s.218,219. 161 BAYZAN, A.Rıza; a.g.e., s.249. 162 y.a.g.e., s.286.

Page 102: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

92

müdahalesi anlamlı olabilecektir. Mesih’in yeryüzüne inmesi içinde yaygın inanışa

göre üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Birincisi; Yahudilerin dünyanın dört

bir tarafına dağılması, İkincisi; Yahudilerin Kudüs merkez olmak üzere kendi

devletlerini kurması, Üçüncüsü ise; Hz. Süleyman’ın yaptırdığı tapınağın yeniden

inşa edilmesidir. Fakat kısmen de olsa onun arsası üzerine inşa edilmiş olan Mescid-i

Aksa’nın ve Kubbetu’s Sahra Cami’nin yıkılması gerekmektedir. Hz. Muhammed’in

Mirac’a çıktığına inandıkları Mescid-i Aksa’nın yıkılmasının da Müslümanlar

açısından sorun teşkil edeceği kesindir.

Dinsel olarak birlikte hareket eden Hristıyan Siyonistler ve Yahudiler son

amaç olarak ayrılmaktadırlar. Çünkü Yahudiler Mesih’in gelmesinden sonra tek

egemen gücün kendileri olacağına ve Tanrı’nın Oğulları Krallığı’nın kurulacağını

düşünürken, Protestan Hristiyanlar’a göre ise; Mesih geldikten sonra birinci gelişinde

ona inanmayan Yahudiler ikinci geldiğinde inanacaklar ve Hristiyan olacaklardır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nde dinin etkisinin bu yönde olduğunu

söyleyebiliriz. Ama Projenin arka planında sadece din yoktur, başka etmenlerde

vardır.

Dini boyutta şunu da vurgulamakta fayda var. Ekonomik olarak da İslamiyet,

Ortodoksluk, Katoliklik kapitalizmin içine gelmez. Gürses; katoliklikle ilgili olarak

şunları söylüyor: Katolikler de tüketim konusunda, kültür konusunda, gelenek

konusunda Müslümanlara benzerler. Bazı Avrupa ülkelerinde Katolikler davranışları

ile sanki isim değiştirmiş Müslümanlar gibi bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. İşte bu

yaşam tarzı uluslararası kapitalizmin işine gelmez. Batı kapitalizmi iyi Hristiyanlık

derken, Protestanlığı anlar, Ortodoksluk ve Katoliklik işine gelmez. Bunu nerede

öğreniyoruz, Türkiye’den devşirmek için götürüyorlar öğrencileri, bizden de bazı

öğrenicileri götürdüler. İngiltere’de bir kampa. Güney Amerika’dan, Türkiye’den,

Orta Asya’dan… her yerden öğrenciler getiriyorlar. Orada ders anlatan öğretmen

şunu söylüyor, Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk hepsi aynıdır. Gerçek din

İsa’nın dini Protestanlıktır163.

163 KAYNAK,M-GÜRSES, E.; Büyük Ortadoğu Projesi, Röp,. F. Bilgin, İlk Yay., 8. Baskı, Eylül 2004, s.49.

Page 103: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

93

Burada amaç insanları Protestan yapmaktır. Çünkü Protestan felsefe

kapitalizmin hizmetindedir. BOP ile birlikte bölgede hedeflenen ekonomik ve

toplumsal dönüşüm bölgeye demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi getirmeyi

amaçlamaktadır. Kapitalizm için serbest piyasa ekonomisi gereklidir.

Hristiyan kültürüne olumsuz bakmayan ılımlı İslam inşa etme anlayışı, diğer

hedeflerin gerçekleştirilmesi için bir ölçüde temel teşkil etmektedir, çünkü küresel

sermayenin Ortadoğu’daki etkinliğinin artması, bölgeye ABD’nin ve misyonerlerin

tepki görmeden çöreklemesi, radikal İslamcıların yarattığı terör eylemlerini

durdurulması ve İsrail Devleti’nin varlığının korunması ve sürekliliğinin sağlanması

için ılımlı İslam zorunludur164.

Ilımlı İslam; demokrasiyle uyumlu, ötekini ve ötekinin ürettiklerini kabul

eden-açık olan, diyaloga açık, tüketim kültürü gelişmiş, laikliği din ve vicdan

özgürlüğü olarak ele alan, misyoner hareketlere karşı olmayan, insan hakları, kadın

hakları vs. gibi söylemleri önemli gören, şiddet karşıtı bir anlayıştır.

Ilımlı İslam ile İslam dini serbest piyasa ekonomisine, kapitalizme ılımlı

bakacak, küresel sermayenin önü açılacaktır.

Ilımlı İslam, BOP’un siyasal dönüşüm araçları arasındadır. Amaç İslam’ı,

Washington kontrolüne alarak üniter yapıların çözümlemesinde araç olarak

kullanmaktır.

5.) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Enerji Boyutu

Sanayi devrimiyle birlikte savaş malzemeleri makineleşmiş ve ulusal güç

savaşta ve barışta hammadde kaynaklarını kontrol altına almayı gerekli kılmıştır.

Böylece batılı güçler, başta ABD ve Sovyetler olmak üzere, önce kendi ülkelerinden

yeterli ölçüde çıkaramadıkları hammaddeleri kendi kontrolleri altında bulunduracak

şekilde bu hammaddelerin bulundukları bölgeleri nüfuzları altında bulundurmaya

çalışmışlardır165.

164 AYDIN, Hasan;” ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Müslüman İdeologları”, Bilim ve Gelecek Dergisi, 4 Haz. 2004, s.14. 165 KOCAOĞLU, Mehmet; Uluslararası İlişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi, .Ankara 1995, s.

Page 104: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

94

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaş silah araç ve gereçlerinin çoğunun

petrol ve yan ürünleriyle çalışması nedeniyle petrolün önemi artmıştır. Petrol

yataklarına sahip olan ülkelerin de bu sebeple uluslararası ilişkilerde önemi ve

etkinliği artmıştır.

1928’de yapılan Kırmızı Hat Antlaşması ile; Türk Petrolleri Şirketi hisseleri

yeniden düzenlenerek yeni bölüşüm koşullarını yansıtan bir bilişim kazanmış ve yeni

koşullar çerçevesinde Amerikan Petrol şirketleri ilk kez bölge petrolleri üzerinde

kalıcı ve yoğun ayrıcalık hakları elde ederek bölgeye girmiştir166.

Bölgedeki diğer önemli ayrıcalık California ayrıcalığı olarak anılan ve

sonuçları itibariyle bölgede bugünkü siyasi ilişkilerin temelini oluşturan

düzenlemelerdir. Kral Abdülaziz tarafından 1933’de verilen bu ayrıcalık ABD petrol

şirketlerini Standart Dil ayrıcalığıyla bölgede kalıcı olarak yerleşmelerini

sağlamıştır167.

Bu durumda bölgede kendi şirketleri aracılığıyla işletilen petrolle, global

çerçevede, büyük devletler kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmeyi amaçlamışlardır.

Bölgedeki genel siyasete büyük devletlerin yön vermeleri de petrolü amaç olmaktan

çıkarmış, siyasi durumun belirlenmesinde bir araç durumuna getirmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her şeyden önce bu stratejik unsur, önce

nükleer şemsiye adı altında belirlenmiş iki kutuplu bir ortam doğmuştur. Bu ortamda

daha önce Ortadoğu petrollerinde söz sahibi olan Fransa tümüyle sahneden

çekilirken, İngiltere de uygulamada etkinliğini yitirmiş Batı dünyasının bölgedeki tek

ve etkili siyasi denetim kolu ABD olmuştur168.

GÜREL’in de belirttiği gibi; Ortadoğu’da yabancı sermayeye ilk petrol

ayrıcalığını veren, Osmanlı İmparatorluğu ile İran’dır. bu devletler dıştan gelen

166 ÖZEY, Ramazan; Dünya Denkleminde Ortadoğu Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar; Öz Eğitim Basın Yayın, İstanbul1996, s.83. 167 ARI, Tayyar; Basra Körfezinde ve Ortadoğu’da Güç Dengesi, Alfa Yayınları, İstanbul 1998, s.60. 168 NİRAY, Nasır; “Bölgesel ve Küresel Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Oluşan Siyasi Gelişmeler ve Türkiye’nin Yeri”, T.C. Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yay. No:5, Birinci Ortadoğu Semineri, Bildiriler, Elazığ 2004.

Page 105: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

95

siyasal baskılara karşı dirençsiz oldukları bir dönemde petrol anlaşmaları

yapmışlardır169.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki petrolü kontrol etmesi uygun

fiyatta petrol almak değil, Avrupa ve Asya’nın enerjisini denetlemektir. Petrol

ABD’nin Güvenlik stratejisinde de önemli yer tutmaktadır.

Petrol ihtiyacının giderek arttığı günümüzde ABD’nin bu gidişata seyirci

kalacağı düşünülemez. Gerek petrolün üretimi, gerekse dağıtımı ve fiyatının

belirlenmesi ABD ekonomisi için hayati önem taşımaktadır. Bu yönüyle

baktığımızda Büyük Ortadoğu Projesi petro-politiğin stratejik bir ifadesidir.

Davutluoğlu’nun değerlendirmesine göre de: 11 Eylül terör saldırıları ile

başlayan savaş 21 inci yüzyılın ilk petrol savaşıdır170. 11 Eylül saldırıları Amerika

Birleşik Devletleri’nin, Doğu Hazar Bölgesi’ne Pakistan-Afganistan için uygun fırsat

yaratmıştır.

Petropolitik, ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalelerini enerji boyutunun

olmadığını söylemek zordur.

Tablo 1 Çeşitli Bölgelerin Dünya Petrol ve Doğalgaz Rezervlerindeki Payı171

(% olarak)

Bölgeler Petroldeki

Payı (%)

Doğalgazdaki

Payı (%)

Kuzey Amerika 5,44 5,16

(ABD) 2,19 3,25

Orta ve Güney Amerika 6,72 4,30

169 GÜREL, Ş. Sina; Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1979, s.47. 170 DAVUTOĞLU, Ahmet;” İntikam Gölgesinde Strateji Savaşı; Latin Bahane Hedef Şangay” Aksiyon Ekim 2003, s.14. 171 eiç.doe.gov/emeu (Akt: ULUĞBAY; İmparatorluktan Cumhuriyet Petropolitik Ayraç Yayınevi, Tarih /07, Ankara, 2003, s.477).

Page 106: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

96

Batı Avrupa 1,75 2,75

Eski SSCB 5,41 31,10

Afrika 8,60 7,59

(Libya) 3,00 0,85

(Nijerya) 2,40 2,29

Asya ve Okyanusya 5,70 8,11

Ortadoğu 65,19 36,43

Tablo 1’de de görüldüğü gibi dünyanın bilinen petrol yataklarının yüzde 65’i

Ortadoğu Bölgesi’nde bulunmaktadır. Doğalgaz rezervlerinin yüzde 36’sı

Ortadoğu’da bulunmaktadır. Bu oranlar da Büyük Ortadoğu Projesi’nin

kapsamındaki Ortadoğu’nun önemini artırmaktadır. Enerji ve enerji yollarının

kontrolü ABD’nin küresel egemenliği için önemlidir. Dolayısıyla Büyük Ortadoğu

Projesi ile enerji kaynakları arasında sıkı ilişki vardır.

6.) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Tarihsel ve Stratejik Arka Planı

Büyük Ortadoğu Projesi’nin arka planına baktığımızda aslında konuyu 1991

yılında Sovyet sistemini yıkılışına kadar götürmek mümkün. Proje, Sovyet nüfuz

alanından boşalan yerleri ve ortaya çıkan dengeleri ya da dengesizlikleri yeniden

tanımlamak ve bir strateji geliştirmek ihtiyacından doğdu. Dünyada tek başına bir

süper güç olarak kalan ABD, geleceğe kendi çıkarları doğrultusunda şekil vermek

için daha da cesaretlenmişti. İşte tam bu noktada ‘Greater Middle East’ (Genişleyen

Ortadoğu) kavramı yavaş yavaş doğdu ve belli bir bölgeyi kapsayan türde strateji

geliştirildi… O günden beri gelişen Amerikan kaynaklı bütün raporlarda ‘Büyük

Ortadoğu’ kavramı daha ziyade bir tehdit algısına endeksli olarak tarif edilirken, asıl

Page 107: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

97

kastedilen ‘Radikal İslam’ın’ gelişmesini veya bölgedeki hakimiyetini kırmak

yönündeydi172.

BOP, ABD resmi belgelerinde görülmemekte, plan kendini daha ziyade

ABD’de derin devlet CIA hesabına çalışan Fikir Üretme Merkezlerinin raporlarında

ve ABD resmi ağızlarının gayrı resmi toplantılarında dile getirilen beyanlarında belli

etmektedir.

Proje rüseym haliyle 1995 tarihli Institute For National Strategic Studies

(ABD Ulusal Stratejik İncelemeler Enstitüsü) ve National Defence University

(Ulusal Savunma Üniversitesi) tarafından çıkarılan National Force Quarterly (IFW)

isimli derginin 1995 tarihli sonbahar sayısındaki ‘The Greater Middle East’

(Büyüyen Ortadoğu) başlıklı yazıda formüle edilmiştir173.

Bush BOP’un işaretlerini ilk olarak ABD Harp Okulu Mezuniyet Töreninde 1

Haziran 2002’de yaptığı konuşmasında ‘İslam ülkelerinin de demokrasi ve

özgürlüklere layık olduğunun altını çizerek dile getirmiştir.

George W. Bush bu konuya birçok konuşmasında değinmiştir. Bunlardan ilki

Amerikan Girişim Enstitüsü isimli muhafazakâr bir kuruluşta 26 Şubat 2003

tarihinde yaptığı konuşmadır. Bush burada ‘Ortadoğu’da demokratik değerlerin

yerleşmesinin önemine değinirken 9 Mayıs 2003’teki konuşmasında da ‘Ortadoğu’da

Serbest Ticaret Bölgesi kurulması gereğinden söz etmiştir. 6 Kasım 2003’teki

‘Ulusal Demokrasi Vakfı’nda yaptığı üçüncü konuşmasında da ‘Ortadoğu’yu

Özgürleştirme Stratejisi’nden bahsetmiştir. Ocak 2004’te yaptığı ‘Birliğin Durumu’

başlıklı son konuşmasında ise niyetini daha açık ortaya koymuştur174.

Aynı konuda bildirilen ABD Başkanı’nın Güvenlik Danışmanı Condolcezza

Rice ise, 7 Ağustos 2003 tarihinde The Washington Post’ta yayınlanan

‘Transforming the Middle East’ (Ortadoğu’yu dönüştürmek) başlıklı yazısında,

Bush’un söylediklerini bir kere daha teyit ediyor ve projenin 22 ülkeyi kapsayacağını

ifade ediyordu… Projenin ciddiyeti ise Londra’da çıkan El Hayat Gazetesinin 13 172 AKAR, Atilla; Büyük Ortadoğu Kuşatması ‘Yeni Dünya Düzeni’nin Ortadoğu Ayağı’ Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s.21. 173 y.a.g.e., 21-22. 174 AKAR, Atilla; a.g.e.,, 22-23.

Page 108: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

98

Şubat 2004 tarihli sayısında, ABD’nin bu konuda G-8 Zirvesi için üye ülkelere

dağıttığı taslak metni dünya kamuoyuna duyururdu175.

Cıngı’ya göre de; BOP, onlarca yıl önceden bu yana tasarlanıp katarılmış bir

ABD dış politika doğrultusudur. Konjenktürden etkilenerek değiştirilip rötüşlanarak

bugün uygulama aşamasına geçilmiştir176.

Büyük Ortadoğu Projesi yeni bir proje olmayıp, ABD’nin son dönemde

uygulamaya koyduğu bir projedir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin stratejik arka planına baktığımızda Ortadoğu’nun

dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 65’ine sahip olması ve ABD, Avrupa ve

Japonya’nın petrol ihtiyaçlarını bu bölgeden sağlıyor olması bu sanayileşmiş

ülkelerin bu bölge ile ilgilenmelerinin gerekçelerinden birini ortaya koymaktadır.

11 Eylül saldırıları ‘Büyük Ortadoğu’ya yönelmek için dönüm noktası kabul

edilmiştir. ABD’yi bu projeye yönlendiren önemli etmenlerden birinin de İsrail

olduğu söylenmekte ve hatta İsrail’in Vaad Edilmiş Topraklara ulaşması için

tasarlandığı öne sürülmektedir. Bu görüşü savunanlara göre de İsrail’in güvenliği ile

ABD’nin güvenliğini eş tutan Amerikan Stratejisi’nin arka planında askeri oldu

kadar dinsel gerekçeler de bulunmaktadır.

Öyleyse Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedeflerine ya da boyutlarına bakmak

gerekmektedir. BOP’un ekonomik, kültürel, siyasal ve askeri boyutu bulunmaktadır.

Bu boyutları yeni dünya düzeninin hedeflerine yöneliktir. Küreselleşme ABD’nin

egemenliğinin sürmesinde önemli bir araçtır. Dolayısıyla Küreselleşme ile BOP

arasında sıkı bir ilişki vardır.

Buze Büyük Ortadoğu Projesi’nin ayakları olarak ya da uygulamada

yaratılacak mekanizmaların üç düzlemde olacağından bahsetmektedir. Bunlar;

siyasal, askeri ve ekonomik düzlem. Siyasal düzlemde, tıpkı Helsinki Süreci’yle

AGİT’in kurulması gibi, İstanbul Süreci’yle bir ‘Ortadoğu Güvenlik ve İşbirliği

Teşkilatı’ (OGİT) kurulacak… Askeri düzlemde, Ortadoğu NATO’su

175 y.a.g.e., 23-24. 176 CINGI, Aydın;”Ortadoğu, ABD’nin gücünü sınadığı bir laboratuar konumundadır”. Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, 2. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s.210.

Page 109: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

99

diyebileceğimiz bir örgüt kurulabilir…. Ekonomik düzlemde ise, Ortadoğu Ortak

Pazarı türünde bir yapılanmaya gidilecek. Bölgesel kalkınma bankaları ağı

genişleyecek. Bölge ülkeleri Dünya Ticaret Örgütü’ne alınacak, ABD ile serbest

ticaret anlaşmaları imzalanacak ve Ortadoğu için kurulacak finans merkezlerine üye

yapılacak. Bölgenin ulaşım alt yapısı geliştirilecek177.

Bu durumda Buze’ye göre bir bütünleştirme bölge halklarının, ülkelerinin

yararına değil, emperyalizmin parçalayarak kendi egemenliği altında oluşturduğu bir

bütünleştirme olacaktır.

Akar Projenin şu ayaklardan meydana geldiğini söylemektedir178:

a) Ortadoğu’da Siyasal Dönüşüm: Mevcut coğrafyadaki yönetimlerin Batı

standartlarına göre yeniden formatlanması ve demokrasinin bölgeye hakim kılınması.

b) Ortadoğu’da Ekonomik Dönüşüm: Söz konusu coğrafyada serbest piyasa

ekonomisinin teşviki, liberal ekonomik sistemin yerleştirilmesi, devlet denetimindeki

alanların özel teşebbüse açılmasının hızlandırılmazı. Uzun vadede bölge

ekonomilerinin Batı ekonomik sistemine entegrasyonunun sağlanması.

c) Ortadoğu’da Toplumsal/Kültürel Dönüşüm: Klasik-din eksenli eğitim

veren kurumların reformasyonu veya tasfiyesi, batı kültürünü teşvik eden eğitim,

medya ve benzeri kültür araçlarının teşviki. Batılı hayat normlarının ve yaşama

tarzının bölge insanının gündelik yaşamına nüfuz etmesinin sağlanması.

d) Ortadoğu’da Stratejik Dönüşüm: Batı’nın tehdit olarak kabul ettiği ve öne

sürdüğü (terörizm, kitle imha silahları vb.) odakların yok edilmesi ve bölgenin Batılı

güvenlik norm ve konseptlerine uygun hale getirilmesi.

ABD, bölgeye demokrasi götüreceğini, İslam dünyasındaki köktendinci

oluşumları hedef seçtiğini ve ‘Büyük Ortadoğu’yu özgürleştireceğini söylemektedir.

Günümüzdeki askeri süreçler, enerji kaynaklarının ve pazarların kontrolü stratejisi

177 BUZE, Özcan;” BOP, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin tek başına dünya hâkimiyetini öngören en can alıcı bileşimidir”, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaç Yay., 2. Baskı, İstanbul, 2004, s.167-168. 178 AKAR, Atilla; a.g.e. s.25-26.

Page 110: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

100

Amerika’nın dünya konjonktüründe süper güç konumunun devamı için yaşama

geçirilmektedir. BOP projesi ile amaçlanan dönüştürme projesi ekonomik, siyasi,

kültürel bir çok hedefi amaçlamaktadır. ABD bölgeyi özgürleştireceği söylemiyle

hareket etmesine rağmın Irak Savaşı ile Irak’a nasıl bir özgürlük getirdiği ortadadır.

Irak’ı işgali terörizmi engelleme ya da kitle imha silahlarını gerekçe olarak

gösterildiği bir süreç değil, soğuk savaş sonrası dönemin stratejilerinin sonucudur.

ABD, Büyük Ortadoğu’da dönüşümü 11 Eylül’den sonra uygulamaya

koymuştur:

Uluslararası ilişkilerde, her zaman ön planda nedensel bir zincir varken, arka

planda da yine başka bir nedensel zincir vardır. ABD 21. yy.’da ‘Pax Amerikana’nın

sürmesini sağlamak, bölgedeki enerji kaynaklarını ve bu kaynakların taşıma yollarını

kontrol etmek, dünyada kendine rakip olacak ülkelerin gelişimini kontrol etmek

ABD’nin izlediği stratejinin arka planında yer alan nedenlerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Coğrafyasını hedef alarak

seçmesinin nedenlerini BOP resmi söyleminde şöyle dile getirmektedir. Geri kalmış

Ortadoğu ülkelerine demokrasi, özgürlük getirmek, bölgenin radikal İslamcılara ve

teröre kaynaklık etmesinden ötürü bunları yerinde kurutmak. Ancak ABD bu

ülkelerin gerçek özgürlüğü için gerekli olan ‘ekonomik bağımsızlığı’na nasıl katkıda

bulunacağına dair projede açıklamamıştır. Bu sebeple ABD yukarıda da saydığımız

nedenleri öne sürerek ve Ortadoğu’daki hedeflerini açıklayarak bölgeyi kendi

çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek istediği ve bu coğrafyadaki zenginliklere

fiilen el koymak istemediği şeklinde yorumlanmaktadır. Bu hedeflerine ulaşmak

içinde görünen hedef olarak dile getirdiği demokrasi, insan hakları, özgürlük, serbest

piyasa ekonomisi, ülke yönetimleri için sınırlı bir iktidarı öngörüyor ve Batı

değerlerini Ortadoğu’ya ihraç etmek istiyor.

Uslubaş’a göre projenin asıl hedefi; İslam coğrafyasının yeniden şekillenmesi

yoluyla ‘muti bir İslam dünyası’ yaratılması ve bölgedeki Amerikan çıkarlarının

korunması179 görüşünü savunur. ABD’nin bölgede denetim kurması, bölgedeki enerji

179 USLUBAŞ, Fevzi; Küresel Terör; Afganistan, BOP ve ABD, İmparatorluklarının Bataklığı, SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı? Toplumsal Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart, 2005, s.223.

Page 111: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

101

kaynaklarını denetimi altına alması sonucu hem kendi enerji ihtiyacını karşılamasını

sağlayacak ama bundan da önemlisi Rusya ve Çin’i de etkileyecektir.

Bilbilik’te Geniş Ortadoğu Stratejisi’nin -başında bu yana- iki temel hedefi

olduğunu iddia etmektedir. Bunlar180:

1. Amerikan emperyalist imparatorluğu’nun kendisine rakip olacak bir gücün

yükselmesinin önlenmesi.

2. Amerikan emperyalist imparatorluğu’nun rakipsiz süper askeri teknolojik

gücüne dayanarak Geniş Ortadoğu bölgesindeki petrol, doğalgaz kaynakları ve

ekonomik üzerinde denetim kurması.

ABD, bölgeyi denetim altına almak istemesinde, kendi ihtiyacını

karşılayabileceği gibi, dünya üzerindeki rakiplerinin büyük ölçüde bu enerji

kaynaklarına bağımlı olmasından dolayı bu ülkeleri de denetimi altında

tutabilecektir.

Bu geniş coğrafyayı kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendiren ABD’nin

bölgedeki öncelikleri şunlardır181:

- Enerji havzalarının ve kaynaklarının kontrolü ve güvenliği,

- ABD’nin bölgede hegemonyasını kontrol altında tutma,

- Bölgenin Batı ile ekonomik entegrasyonu, bölge ülkelerinin ‘dolar alanı’

içinde tutulması ve bunu güvence altına alacak istikrar ve dengenin oluşturulması,

- İsrail’in güvenliğini sağlama ve barış sürecini sürdürme,

- ABD çıkarlarını tehdit edecek ‘terör’ faaliyetlerini kontrolü,

180 BİLBİLİK, Erol; NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, Otopsi Yay., İstanbul 2004, s.113. 181 http://www. kitapgazetesi.com.//konu.asp_id=1932.htm.

Page 112: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

102

İslam Dünyası’ndaki bir kısım yorumlara göre ise: BOP, İslam

Coğrafyası’nın sömürülmesini içermektedir. Soğuk savaş sonrası kazanılmış bir

zaferin ardından SSCB’nin ortadan kalkması Zbigniew Brezinski’nin de işaret ettiği

gibi ‘Kontrolden çıkmış bir dünya’ yaratmıştır. Bu koşullar içinde de Amerikan

Stratejileri yeni bir düşman arayışında zengin kaynakların üzerinde bulunan İslam

ülkelerini hedef seçmiştir. Amerika’nın yeni yüzyılda Güvenlik Stratejisi

‘Uygarlıklar Çatışması’na dayanmaktadır.

SSCB’ni güneyden hapsetmek amacıyla, yeşil kuşak stratejisini uygulayarak

Türkiye dahil birçok ülkede köktendinci unsurunu çıkışını destekleyen, daha sonra da

bunları tehdit olarak gösteren Amerika Stratejisi’ndeki dönüşüm, aslında ‘Pax

Americana’nın sürmesini hedeflemektedir. AGSK ile hızlanan süreçte, NATO’nun

zaten sorgulanan anlamının azalmasına yol açacağı açık olduğundan, söz konusu

yeni tehdit algılaması hızla oluşturulmuştur. Yeni tehditler ‘terörizm’ ve ‘kitle imha

silahları’dır182.

ABD’nin Afganistan Operasyonu ve Irak’a müdahalesi de bu tehdit algıları

gerekçe gösterilerek yapılmıştır.

Ali Rıza Bayzan’a göre; İslam’ı terörizm ile özdeşleştirme çabasının

arkasında yatan neden şunlardır183:

- Temelinde Yahudilik ve Hıristiyanlık olan küresel sistemin tek ciddi rakibi

İslam’dır.

- 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle

birlikte ABD’nin yeni bir düşmana gereksinimi doğmuştur. ABD doğrudan gücü

zayıf görünen İslam ülkeleri yerine ‘İslamcı Fundamentalizm’ adı altında ‘Yeni

Dünya Düzeni’ne boyun eğmek istemeyen oluşumları hedef göstermektedir.

- İslamcı Fundamentalizm fobisi yapay olarak oluşturulmaktadır.

- 11 Eylül’le bu fobiyi paranoyaya dönüştürmüş ve İslam terörizmle

özdeşleştirilmiştir.

182 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.188. 183 BAYZAN, A.Rıza; a.g.e., s.305.

Page 113: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

103

- Hristiyan ve Yahudi kökenli köktendincilik ve terörizm özellikle gözlerden

uzak tutulmaktadır.

- İslam ve terörizm arasında ‘dehşet’ koşullandırması (Pavlov) ile bir bağ

kurulmaktadır.

- 11 Eylül’le geçmişinde CIA ile bağlantısı olan Bin Ladin’e sorumluluk

yıkılırken terörizme yönelik nefret İslam’a yönlendirilmiştir.

Fakat ABD bu proje ile İslam’ı değil köktendincileri hedef seçtiğini

açıklamaktadır.

Şahin’e göre ise; Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefleri şunlardır184:

- Amerikan dış politikasının değişmez stratejisi olan petrol ve enerji

kaynaklarını kontrol etmek,

- Bu ülkelerin ‘liberal ekonomi’ye (serbest piyasa) geçmeleri ile kendi Pazar

şansını artırmak,

- Her yıl 21 milyar dolar yardımda bulunduğu öne sürülen İsrail’in bu proje

ile bölge ülkelerinin demokrasiye geçmeleriyle güvenliğinin sağlanması,

- Irak Savaşı sonrası, dünya kamuoyunda yükselen Anti-Amerikancı

söylemleri demokrasi söylemiyle bertaraf etmek,

- Radikal İslamcı örgütlerle, demokratik söylemlerin sık sık kullanılarak

bölge ülkelerinin mücadele etmesini sağlamak.

BOP ile bölgede ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek temeller atılmakta ve

bunlar demokratikleşme, ekonomik gelişme, özgürlük, laiklik, insan hakları gibi

söylemlerle yapılmaktadır.

Kızılçelik’in de belirttiği gibi, Amerika’nın dünyanın mazlum toplumlarını

sözde özgürleştirmek için kanlı saldırısının adını özgürleştirme operasyonu olarak

belirlemesi dünyada eşi görülmemiş bir saçmalıktır… Eğer, Amerika’nın, diktatöryal

yapıları özgürleştirmek gibi bir misyonu olsaydı, işgal ettiği Irak’tan daha anti-

demokratik olduğu bilinen Kuveyt ve Katar gibi ülkelere saldırırdı. Ancak, buna 184 ŞAHİN, Abdullah; Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, Truva Yayınları, 2004, s.99.

Page 114: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

104

gerek yoktur. Çünkü söz konusu diktatörlükle yönetilen ülkeler zaten fiilen

denetimindedir185.

Yıldız da ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu’ Stratejisi’nin temel dayanaklarını şöyle

sıralamaktadır186:

- Yeni askeri teknolojiler ve stratejilerin oluşturulması,

- Güvenliğin ekonomik boyutunu kapsayan bölgesel jeopolitiğin

oluşturulması,

- Bölgesel güvenliğin geleneksel yapısının değiştiğinin dikkate alınması,

- Sınırların değişmesi olasılığı ve çözülmeyen bölgesel sürtüşmelere göre

politikaların tespiti,

- Bölge dışı güçlerin faaliyetlerini kontrolü oluşturulmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin oluşumunda, şekillenmesinde ve

uygulanmasında etkili olan ve bu işi üstlenen Neo-Cons (Yeni Muhafazakarlar),

1980’li yıllarda düşünce kuruluşlarında (think-tank) kendilerini göstermişlerdir.

Ronald Reagan’ın savunma politikalarını yönlendirmede ve Dick Cheney’in

Savunma Bakanı olduğu yıllarda birçok önemli mevkilerde görev almışlardır. Bunlar

Yahudi, Hıristiyan, Protestan-Evangelist ve az sayıda Hıristiyan-Katoliklerdir.

Neo cons’ların fikir babasının, düşünsel temelinin Leo Strauss olduğu

vurgulanmaktadır. Siyaset felsefesinin oluştururken öne çıkardığı vurgular arasında,

siyasetin ihtiyaçlarını idrak etmesi mümkün olmayan kitlelere ‘asil yalanlar’

söylemekten kaçınmayacak bir elitler iktidarı fikri merkezi yer tutmaktadır.

Siyasetçilerin başarıya ulaşmak için güç kullanma ve sahtekârlık yapmaya mecbur

olabilecekleri düşüncesini de savunan Strauss’un Platon-Makyavel kolajı, aslında

ABD emperyalizminin saldırgan politikalarını gerçekleştirebilmek için bulunmaz

değerde pragmatist çerçeve sunmaktadır. Böylesi bir milliyetçiliğin geliştirilmesi için

185 KIZILÇELİK, Sezgin; Zalimler ve Mazlumlar; Küreselleşmenin İnsani Olmayan Doğası, Anı Yayıncılık, Ankara, 2004, s.104. 186 YILDIZ, Y. Gökalp; Oyun İçinde Oyun, Büyük Ortadoğu, Kültür-Sanat Yayıncılık, Mart, 2004, 2. Hamur, İstanbul, s.20.

Page 115: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

105

ise, bir ‘dış tehdit’ gerekmektedir. Strauss’a göre; dış tehdit, eğer mevcut değilse

yaratılmalıdır187.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya sokabilmek için her türlü

zemini hazırlamıştır. ABD’nin Ortadoğu ile ilgili yönetimi ne ilk ne de sondur.

Yaşar Hacısalihoğlu “Büyük Ortadoğu Projesi”nin stratejik arka planını şöyle

özetlemektedir: ABD için Avrasya, ekonomi-politik egemenliğin mekansal odağıdır.

Soğuk savaş sonrasının jeopolitik merkezidir. ABD’nin olası rakiplerinin

topraklarıdır. Dünya’nın en zengin enerji doğal kaynakların anavatanıdır. Yeni pazar

alanıdır. Yeni mücadele sahasıdır.188

ABD, bölgede siyasal, kültürel ve ekonomik dönüşümler hedeflerken bölgede

ekonomik özgürlüğün sağlanması ve bağımlılığın kaldırılması için bir çözümden

bahsetmemektedir. Oysa alt yapı unsuru olarak ekonomik yapı değişmediği sürece

üst yapıdaki hukuksal, kültürel değişimler kalıcı olamaz ve yarar sağlayamaz. Bu

yönü şu anda gizlenmektedir. Bu eksiklikler varken bu projenin zorla nasıl başarı

sağlayacağı tartışma konusudur.

7.) Büyük Ortadoğu Projesi’nin İlk Yankıları ve Sahneye Konması

Türkiye’de Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili konuşmalar Başbakan Recep

Tayip Erdoğan’ın 2004 yılının başlarında Washington ziyaretinden sonra yoğun bir

şekilde konuşulmaya başlanmıştır. Başkan Bush’un Haziran 2004’te NATO Zirvesi

için İstanbul’a gelmesi ve Ankara’ya resmi ziyaret yapma kararı ile Türk tarafına

verilen yazılı metinde “stratejik ortaklık” sıfatı resmen kullanılmıştır. Birçok yapılan

yoruma göre de ABD ile Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır.

Attikan, Soğuk Savaş yılları ve sonrasında, ABD-Türkiye ilişkilerini

incelediği yazısında sürekli gündeme getirilen ve “stratejik ortaklık” olarak ifade

edilen işbirliğinin, gerçekte söz konusu olmadığını ve ABD’nin yeni bir ilişki biçimi

kurmaya çalıştığını keşfedenlerdendir. Buna göre “ABD, Türkiye’yi Müslüman ama

187 ERBİL, Gamze; “Bush Doktrini:Emperyalist Pragmatizm-Günü Gelmiş Neocon Fikirleri”Çev. ELÇİ, H. İbrahim, Der. Erbil, G.Ş., Ali; Necan Yeni Muhafazakarlık Temel Belgeler ve Eleştiriler, Yenihayat Kütüphanesi Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.9. 188 HACISALİHOĞLU, : Yaşar; BOP Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yaşam Alanını Daraltıyor, ABD’nin Kalıcı Egemenlik Arayışı, Cumhuriyet Strateji, 8 Kasım 2004, s. 6-7.

Page 116: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

106

demokrat karakterini ön plana çıkartarak kendi istediği gibi tanımlamaktadır. Dün,

Afganistan’ı Sovyetlere karşı kullanan ABD, bugün de radikal İslam’a karşı

Türkiye’yi örnek göstermeye çalışıyor” diyen Attikan, Washington’un bol bol din ve

İslam konuştuğunu söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin, 80 yıllık modernleşme

mücadelesinin unutulduğundan şikayet etmektedir. Buna göre, “Büyük Ortadoğu

Projesi’nde Türkiye merkez konumda olacak, Ortadoğu’ya din adamları gönderecek,

ayrıca demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine özendirme sağlanacaktır.189

Ortadoğu’da Irak sorunuyla ilgili olarak Özcan’ın da belirttiği gibi, Başbakan

Erdoğan’ın ziyaretinin ardından Irak sorununun öngörülmeyen gelişmesi olan direniş

konusu ve önümüzdeki süreçte Türkiye-ABD ilişkileri üzerinde olası etkileri ele

alınıyordu.190 Buna göre de ABD’nin Irak’la ilgili olarak iki korkusu vardır.

Bunlardan birincisi; Irak’taki direniştir. Sünni Arapların direnişi ve Şii lider

Ayetullah Sistani’nin egemenliği Iraklılara verilmesine dair ABD planlarına itirazı

ABD’lileri rahatsız etmektedir. İkinci korkuları ise; Kerkük’te olabilecek Sünni

Arap, Türkmenlerle Kürtlerin arasında çıkabilecek çatışmadır. Bu durumda

Türkmenlerin yarısının Şii olması nedeniyle böyle bir çatışma tarafların sayısını

artıracak ve Irak’ı etnik-dini sorunların bitmek bilmediği, şiddetin kontrol

edilemediği bir iç savaşa sürükleyebilecektir. Irak’taki bir diğer önemli konu ise;

ABD ile ortak olan Kürtlerin Arapların öfkesinin hedefi olmaları ve Kürtlerin, Şii ve

Sünni birleşik cephesinin tehdidinin altında olmalarıdır. Böyle bir durumda

Ortadoğu’nun yabancı unsurlardan arındırılması konusunda bölge ülkeleri arasında

başta İran ve Suriye olmak üzere işbirliği ve desteğin önemi anlaşılmıştır. Türkiye

açısından da bölgedeki gelişmeler ve özellikle Irak’taki Kürt oluşumu ve diğer

gelişmeler takip edilmelidir.

Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu’da bir dönüşüm hedeflenmektedir.

Ancak gerçek bir dönüşüm için iç dinamikler kullanılmalıdır. Dışarıdan değişim

zorlanmamalıdır.

189 EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e. , s. 153-154. 190 ÖZCAN, Nihat Ali; Erdoğan- Bush Görüşmesinin Dış Politikamıza Etkisi, Zaman Gazetesi, 2 Şubat 2004.

Page 117: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

107

BOP’nin projesinin ortaya atılması öncesinde “Irak’a Komşu Ülkeler”

Dışişleri Bakanlarının Kuveyt toplantısı ile proje arasında ilginç koşutluklar vardır.

Buna göre, AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Gül’e göre, Araplar da Ortadoğu’da

dönüşüme inanmaktadır. Ancak harekete geçmemektedirler… Kuveyt toplantısında

Türkiye’nin kişilikli bir politikayla bölgeye ağırlık koymaya aday olduğunu söyleyen

Mahalli’ye göre, Türkiye, Suriye, İran, S. Arabistan, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Irak ve

Kuveyt’in katıldığı toplantıda görüşlerde ciddi farklılıklar olmuştur… Türkiye,

yalnız Irak sorununa değil, aynı zamanda bölgenin içinde bulunduğu olumsuzluklara

dikkat çekerek, bu sorunlara, birlikte çözüm aramanın gerekliliğini vurgulamıştır.191

Mahalli’ye göre; bölgenin kendi dinamikleri ile demokratikleşmesinden ve kendi

kaynaklarıyla ve olanaklarıyla kalkınmasından yana olanlar bu girişime sahip

çıkmalıdır.

Ortadoğu’da İsrail Hükümeti’nin 2002 yılında aldığı kararla Haziran 2002’de

Batı Şeria’da inşa etmeye başladığı kendi deyimiyle güvenlik duvarı bir başka

sorundur. İsrail Hükümeti’nin açıklamalarına göre, bu duvar kesin çözümden sonra

yıkılacaktır. Yücel Aker’e göre, toplumları ve hatta ülkeleri ayıran duvarların

yıkılmaya başlandığı bir dönemde İsrail’in, kendisi ile Filistinliler arasında beton

bariyer kurmasının siyasal ve insani açıdan söylediği apaçık ortadadır.192 Bu duvar

720 km uzunluğunda , 5 m. yüksekliğinde ve elektronik destekli bir yapıdadır. Bu

duvardan birçok ülke rahatsızlık duyduğu gibi İsrail içinde bile bazı çevreler karşı

çıkmaktadır. Bu çevrelere göre; bu duvar ile İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin

bütün kötü yönlerinin somut bir göstergesidir ve İsrail- Filistin arasında olası bir

barışı da engellemektedir. Bu durum bölgede terörizmi de körüklemektedir. İsrail’in

bu politikası karşıtlarını da beslemektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgedeki gerçekleştirilmek istenen dönüşümün

barışçıl ve istekle gerçekleştirilmesi gerekirken, ABD’nin gerekirse zorla

gerçekleştirmek istemesi temel yanlışlardan biridir. Dönüşüm içsel bir süreç olmalı

ve özgün, hukuksal, evrensel ve barışçı yöntemlerle olmalıdır.

191 EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e. , s. 162-163. 192 AKER, Yücel; İsrail Duvarı Hukuka Uygun mu? Zaman gazetesi, 19 Şubat 2004.

Page 118: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

108

ABD’nin Afganistan ve Irak müdahaleleri sonucu ortaya çıkan eylemsel

direnç önemli boyuttadır. İslam Dünyası’na post-modern Haçlı seferleri diye

başlatılan (daha sonra yanlış olduğu her ne kadar söylense de) bu süreç İslam

coğrafyasında ABD’ye karşı yoğun tepkiler yaratmıştır. ABD, Müslümanların

gözünde “öteki” olarak algılanmaya, Batı kamuoyunda da İslam Dünyası “terörist”

olarak görülmeye konuşlandırılmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin sahneye konması 11 Eylül’den sonra olmuştur.

Daha sonra Afganistan müdahalesi ve Irak Harekatı gerçekleşmiştir.

ABD, Irak müdahalesinden önce kitle iletişim kanalları aracılığıyla yoğun bir

şekilde dünyaya Irak’ın “Kitle İmha Silahları”na sahip olduğunu duyurmuştur.

Colin Powell, 2003’ün 3 Şubat’ında The Wall Street Journal’da yayınlanan

makalesinde; “Eğer Irak’ı kitle imha silahlarından arındırmanın tek yolu savaşsa

savaştan kaçınmayacağız” diyordu.193 Powell, uzaydan çekilen ve nükleer

kurumların yerlerini gösteren fotoğraflarla Birleşmiş Milletler’de açıklama yapmış

ve Irak’ı uyarmıştır. Irak Harekatı sonrası Kitle İmha Silahları’nın olmadığı ortaya

çıktı. Yani bu gerekçe Irak Harekatının görünen bahane sebebiydi.

Kasım 2004’de Cumhuriyetçi yeni hükümet, kurulurken istifa etmiştir. ABD

ve İngiltere; Irak Harekâtında gerekçe gösterdikleri KİS’lerin daha sonra olmadığının

kanıtlanması üzerine, bu yanlış gerekçenin sorumlusu olarak istihbarat örgütlerini

göstermişlerdir.

a) Irak’ta Direnişin Başlaması

Irak’ta 9 Nisan 2003’te, Saddam’ın devrilmesinden sonra saldırılar, rehin

almalar arttı.

İsrail Savunma Bakanı Shaul Mofoz, Nisan 2004 ayı başında Yediof

Aharonat gazetesine ilginç bir açıklama yaptı. Buna göre; “Parmaklarımızı Irak’taki

Amerikalıların dünya barışı için yaşamsal olan başarıları için kenetledik” diyen

193 POWELL, L. Colin; We Will Not Shrink From War, The Wall Street Journal, February 3, 2003 (Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 315).

Page 119: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

109

Mofoz’a göre; Irak’taki durumun kontrol altına alınmasının bütün Ortadoğu, petrol

piyasası ve uluslar arası toplumun otoritesi üzerinde olumlu bir etkisi olacaktı.194

Bir yıl sonra Irak’ta direnişler devam etmekteydi. Bağdat’ın Batı’sında Ebu

Garip yakınlarında, Amerikan askerlerine ve araçlarına saldırı düzenledi. Bush, 1

Mayıs 2003’te savaşın bittiğini açıklamasına rağmen saldırılar bitmedi. Irak’a kaos

ve istikrarsızlık hakim oldu.

Irak savaşında, ABD Genelkurmay Başkanı Myers’in Nisan 2003’te itiraf

ettiği gibi, misket bombaları kullanılmıştı. Kullanılan 1500 adet bombanın 26

tanesinin de sivil yerleşim bölgelerine isabet ettiği ve Irak’ta hala patlamayan

binlerce misket bombasının tehdit oluşturduğu açıklanmıştı. Savaşın ardından Irak’ta

gidecek artan bir kaos içinde, 23 Nisan 2004’te Irak ordusuna ait füzeleri imha eden

işgal güçleri Bağdat’ta 40 kişinin ölümüne, 100’den fazla kişinin yaralanmasına

neden oldu.195 Irak’ta bu durum bölge halkı için demokrasi söylemine göre pek iyi

bir örnek değildi. Bölgede başkaldıran her güce terörist gözüyle bakılıyor ve

insanlara ya emperyal güçlerle işbirliği ya da radikal güçlerle işbirliği seçeneği

bırakılmıştı.

Bir diğer dikkat çekici nokta olarak Ayşe Önal şunların üzerinde durmuştur:

Birinci Körfez Savaşı’na katılan her elli askerden biri özel şirketlere yollanırken,

İkinci Körfez Savaşı’na katılan her on askerden birinin paralı olması ve

Pentagon’dan sonra en fazla askeri malzemenin özel şirketlerce sağlanması için

ilginç bir boyutudur.196 Irak savaşı ve Afganistan Müdahalesi’nde ABD’nin

harcadığı 87 milyar doların 30 milyarını savaş ihtiyaçlarını karşılayan özel şirketler

ödemiştir ve özelleşen savaş ticareti pastasının en büyük dilimini İngiliz firmalar

almıştır.

Irak’ta bir yandan çatışmaların sürerken, diğer yandan da yoksulluk artmıştır.

Bu durumda da ABD’nin hem bölge ülkeleri nezdinde hem de tüm dünyanın

194 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 317. 195 y.a.g.e. , s. 318. 196 ÖNAL, Ayşe,”Kiralık Askerler” Akşam Gazetesi, 15 Nisan 2004.

Page 120: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

110

nezdinde özgürlüğün ve demokrasinin nasıl getirildiğini görmektedir. ABD dünya

kamuoyunda kendine karşı güven kaybına yol açmıştır.

BM Güvenlik Konseyi, 1546 Sayılı Kararla, egemenliğin Iraklılara devrini,

Irak’ta güven ve istikrarın sağlanmasını, kalkınmayı, altyapının geliştirilmesini ve

serbest genel seçimleri hedefleyen ABD’nin planladığı geçiş takvimini onaylamıştı.

Buna göre, önce 30 Haziran 2004’te işgalin sona ermesi söz konusuyken, İstanbul’da

yapılan NATO Doruğu sırasında, bir sürpriz yapılarak, Irak’ta 29 Haziran 2004’de

sivil yönetime devir gerçekleştirildi. Kurucu meclisin hazırlayacağı anayasaya göre,

31 Aralık 2005’te Irak yönetiminin işbaşına gelmesi planlanmaktaydı. Ancak alınan

karara karşın, 150000 kişilik işgal kuvveti Irak’ı terk etmeyecekti.197 Bu durumda da

mutlak egemenlik Iraklılarda olmayacaktı.

Irak’ta ABD’nin düşündüğünün aksine direniş artmıştır. Bölgede sadece

Amerikan askerleri değil İngiliz ve İtalyan askerleri de öldürülmüştür. Direnişin ve

kaosun artmasından dolayı ABD 2004’ün ilkbaharında Irak’taki asker sayısını

düşürmeyi planlarken 140 bine çıkarmıştır.

Sünnilerin yaşadığı Felluce’de de çatışmalar oldu. ABD uçakların çocukları

dahi hedef alması ve ölümüne sebep olması, helikopterin camilere füze saldırıları

yapıp Irak halkını öldürmesi gibi girişimler Irak’ta isyanı daha da arttırmıştır.

Saddam Hüseyin’in yakalanmasından sonra Irak’ta direniş ve isyan daha da

artmıştır. Bu direnişi bastırmak için ABD havadan bombalama yöntemini kullanıyor

ve ölenlerin cesetleri sokaklarda kalıyordu. Irak’taki bu direniş Bush’a göre ABD’yi

Irak’tan çıkarmayacaktı. Bush; Irak’ın demokratik bir ülke olmasını istediklerini,

yoksa şiddetin ve terörün kaynağı olan bir ülke olacağını ve bu şekilde de ABD için

tehdit oluşturmaya devam edeceğini söylemekteydi.

ABD, Irak’taki bu tavır ve müdahaleleriyle Irak’taki tarihi ve kültürel

değerleride yok etmekteydi. Otorite boşluğunun olması bölgede yağmalara neden

olmuştu. Bağdat Müzesi’nden bile birçok tarihi eserlerin çalındığı söyleniyordu.

197 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 319-320.

Page 121: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

111

Şii lider Mukteda el Sadr’ın bulunduğu Necef Kenti’ne yönelik kuşatmaya

karşılık Haziran 2004’de Sadr ile ateşkes yapıldı. Şii direnişçilere karşı İran’dan

arabulucu olmaları istendi. Sadr’ın teslim olması istenmesine karşın Sadr ölümünden

sonra da direniş için yol gösterecek açıklamada bulundu. Bu durumda yine Irak’taki

direnişin boyutunu göstermek açısından önemlidir.

4 Nisan 2004’ten itibaren ABD Felluce’de yoğun bir katliama başladı.

Camiler bombalandı, Felluce ve Musul’da birçok insan Şii-Sünni ayrımı

yapmaksızın “İslam Birliği” sloganıyla ayaklandılar. Ancak Ekim 2004’te yapılan

saldırılarda işbirlikçi olarak nitelenen Irak Ordusu içinde Şii askerlerinde bulunması

ve Felluce Saldırısına katılması ABD’nin mezhep ayrılığını kullanmada başarılı

olduğunu göstermekteydi. Amerika bölgeye baskı, kan ve gözyaşı getirmiştir.

21 Haziran 2004 günü, ABD Başkanı Bush’un, “Irak halkının yerinde olsam

bende işgal güçlerine karşı direnirim” gibi bir açıklamasını ekranlardan seyredenler

için anlaşılmaz bir durumdu bu Saddam’ın yakalanma öyküsü de uydurma çıktı.

Lübnan kökenli eski deniz piyade Nedim Ebu Rabah, Suudi Arabistan’ın El Medine

Gazetesi’ne 13 Aralık 2003’te değil 12 Aralık 2003 günü bir köy evinde sert bir

direniş sonrası ele geçirildiği öne sürmüştür.198

Irak Müdahalesinin bilançosu çok yüksek olmuştu. 10 binden fazla insanın

katledildiği, 15 bin Irak’lının tutuklandığı, işkence gördüğü, kadınların tecavüzlere

uğradığı, söylenmektedir. Camilere füze saldırılarının yapılması, sivillerin

öldürülmesi ABD’nin kontrolünün kaybettiğini gösteriyordu. Yine hem Şiiler hem de

tüm Müslümanlar için kutsal sayılan İslam’ın dördüncü halifesi Hz. Ali’nin

Necef’teki türbesine yapılan saldırı da dünyada kargaşa yaratmıştı.

Irak’ta ABD tarafından kurulan Irak Milis gücüne bağlı askerlerden

operasyonlara katılmak istemeyenlerin olduğu ve bunların tutuklandığı

belirtilmektedir. Yine Felluce kentine yapılan saldırıya katılmak istemeyenlerin

rozetlerinin söküldüğü, yemeklerinin günde bir öğünle sınırlandırıldığı, firar

edenlerin olduğu belirtilmektedir. Irak’ta bu direnişlerin olması ABD yönetimindeki

eksikliği de su yüzüne çıkarıyordu. 198 y.a.g.e. , s. 323.

Page 122: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

112

W. Safire, Irak’ta Pentagon, CIA ve Dışişleri Bakanlığı’nın çatıştığını ve aynı

görüşte olmadığını yazıyordu. Bu çözümleme, Yıldız’a göre, yanıltmaca ve kirli bir

oyundu. Yıldız, Irak Ulusal Konseyi’nin lideri Ahmet Çelebi’ye yapılan harekatı

örnek gösteriyordu. Amerikan yandaşı olan Çelebi, İran ile işbirliği yaptığı iddiasıyla

önce suçlanıyordu. Çelebi operasyonunun ardından Irak işgalinin fiyasko olduğunu,

İran için casusluk yaptığı iddialarının ise, daha sonra istifa eden CIA Başkanı George

Tenet tarafından güvenirliliği sarsmak için ortaya atıldığını savunuyordu. Safire ve

Çelebi’nin CIA’yi doğrudan hedef göstermesi, Yıldız’a göre psikolojik harbin ince

bir oyunuydu. Yıldız, “kötü CIA, iyi Amerika oyunu oynandığını” belirtiyordu. Buna

göre; “Amerika’nın adamı Çelebi’ye yapılan operasyon şaibeli bir adamı aklama ve

yükseltme operasyonundan başka bir şey değildi. Çelebi’nin laik Şii kimliği ve İran

ile ilişkisinin olmadığı öne çıkartıldığı gibi, ABD’ye karşı açıklamalarıyla da ABD

yanlılığı silinmiş oluyordu.199

ABD, bölgeye demokrasi ve özgürlük söylemiyle zulüm, kan ve gözyaşı

getirmiştir. Evcioğlu’nun dediği gibi; güç hukukunu öne alan bu anlayış; aslında

yüksek uygarlığın yalnızca Antik Yunan ve Roma’da olduğuna inanan milyarlarca

insanın da bilinçaltına roketle saldırmıştır. Doğu uygarlığının dorukta olduğu

çağlarında aman dileyene, kadın ve çocuklara kılıç çekilmezken, Batılılar,

“Uygarlıklar Kutuplaşması’nda” gerçek anlamda “Şeytanın (lucifer)” temsilcisini

oynuyorlardı. Bu aynı zamanda Batı uygarlık paradigmasının çöküş döngüsüne

girdiğini gösteriyordu.200

Ebu Gureyb hapishanesinde yapılan işkenceler kısa bir süre sonra basına

yansıdı. Bu skandalı ortaya çıkaran Seymour Hersh, İsrail askeri yetkililerinin Irak’ın

kuzeyinde ayrılıkçı Kürtlerle işbirliği içinde olduğunu ve bazı operasyonlar için

Irak’ın Kuzeyine girdiğini ve Kürtlere askeri eğitim verdiğini iddia ediyordu.

Necef’te olay çıktığı günde, Sadr şehrinde yapılan protestolara karşı

koalisyon güçleri tarafından eğitilen Irak askerleri müdahale ediyordu. Kendi halkına

ateş ediyordu. Burada ABD, Mukteda El Sadr’a karşı savaş veriyordu.

199 y.a.g.e. , s. 325. 200 y.a.g.e. , s. 325.

Page 123: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

113

Sadr, Ayetullah Sistani’nin genç ve radikal bir rakibi olup destekçileri

tarafından, Ayetullah Humeyni ve Che Guevere arasında bir yerde hayal ediliyordu.

Sadr, kendisini Hamas ve Hizbullah yanında konumlandırmaktaydı. Sistani’nin

işgale karşı savaşmak yerine, BM’de lobi arayışına karşın, pek çok Şii, Sadr’ın

taktiklerini izlemişti. “Mehdi” olarak adlandırılan, yüzbinlerce üyesi olduğu öne

sürülen siyah örtülü ordusu olan Sadr’ı, önce görmezden gelmek isteyen Paul

Bremer, provokatif taktiklerle, önce barışçıl gösteri dalgasını kışkırtıp Sadr’ın

gazetesini kapatıyordu. Daha sonra, koalisyon güçlerinin Sadr’ın Necef’teki evini

kuşatmasını ve onun kıta muharebe subayını tutuklanmasını sağlıyordu.201

b) Irak’ta Türkiye’nin İstemediği Gelişmeler

İsrail’in bölgede Kürtleri eğittiği ve Irak’ın kuzeyine yerleştiği ve bu bölgede

Yerli Arap halkta dahil olmak üzere topraklarına ve mallarına Kürtler tarafından el

koyularak boşaltıldığı öne sürülmekteydi. Kürtlerin bu tutumları Türkmenlerinde

güvenliği tehlikeye düşürüyordu. Bu durum da Türkiye’yi endişelendiriyordu.

Türkmenlerin bulunduğu Tel Afer’e ABD askerleri operasyon yaptı. Tel Aferde 6

ABD askerinin ölmesi üzerine Irak Ulusal Muhafızlarıyla birlikte operasyon başlattı.

200 Türkmen tutsak alındı, daha sonra 130 kişi serbest bırakılırken 70’inin

direnişçilerle bağlantılı olduğu gerekçesiyle sorgulandığı söylendi.

Evcioğlu’nun da belirttiği gibi: çoğunluğu Müslüman olan Türklerin; dinine,

diline, tarihine, kültürüne, ahlakına, ekonomisine, özetle tüm unsurlarına sinsi ve

yoğun bir psikolojik saldırı başlatılmış durumdadır. Türklere, kısır gündemlerle

zaman kaybettirilmektedir. Ilımlı İslam hedefiyle yetiştirilenler seferber edilirken,

öte yandan yangın evin içini sarmaktadır. Türkiye’de, Kürt ve İrtica meselesiyle

istenen kutuplaşma sağlanmıştır. Bu kutuplaşma ve kopuşmalar yoluyla Türkiye’nin

enerji yitirmesi sağlanacaktır.202

Bölge tarihine baktığımızda, Ortadoğu’ya yapılan müdahalelerde Arap

halkının tepkisi hep bölge dışı güçlere direnmek şeklinde olmuştur.

201 y.a.g.e. , s. 327. 202 y.a.g.e. , s. 329.

Page 124: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

114

Irak’ta Geçici Yönetim Konseyi ABD tarafından seçildi. Bu konsey de Irak

Devlet Başkanlığı’na 81 yaşındaki ABD’nin de öncelik verdiği Adnan Paçacı atandı.

Ama kısa bir süre sonra görevi reddetti. Daha sonra yeni başkan olarak Gazi Meşal

Acil El Yaver seçildi. Devlet Başkanlığı Yardımcılıklarına’da BM temsilcisi Lahdar

İbrahimi, Şii İslami Deva Partisi üyesi Ravş Şiveys atandı.

Irak’taki direnişin uzun süreceği tahmin edilmektedir. Bu direnişe bölgedeki

Arap ülkelerinden Mısır ve Sudan’dan birçok gencin katıldığı söylenmektedir.

Irak’taki direnişin ayakta tutulması için diğer ülkelerinde direnişe katılmasına

rağmen ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Amerikan Birlikleri’nin Irak’ta

kontrolü ellerinde tuttuklarını dile getirmektedir. BM Silah denetçilerinin eski şefi

Hans Blix’e göre, Irak bir iç savaşın eşiğindedir. Ve Iraklılar Saddam Hüseyin’den

kurtulmalarından dolayı sevindiklerini ancak Irak’taki bu işgale karşı olduklarını

söylemektedirler.

Irak Savaşı’nın sebebi olarak sunulan “kitle imha silahları”nın bulunamaması

ve sunulan kanıtların yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Kanıtları bizzat sunan Colin

Powell bile bunu kabul etmiştir. Fakat durum böyle iken, dünya kamuoyunda

ABD’nin güvenirliliğini yitirmemesi ve otoritesini sağlamak için bu durumun

düzeltilmesi, ortadan kaldırılması gerekirken ABD yönetiminden böyle bir girişim ya

da adım görülmektedir.

ABD’de yayınlanan “Vanity Fair” dergisi, Irak’ta KİS bulunmadığı

konusundaki bilginin aylarca bekletildikten sonra Kongre’ye ve Amerikan halkına

sunulduğunu yazmıştır. CIA’nın KİS araştırması için Irak’a gönderdiği ABD’li silah

Denetçisi David Gay, aslında Tenet’e eski rejimin KİS üretmediğini bildirmiştir.

Gay’in raporundaki gerçeklerin neden aylar sonra kamuoyuna açıklandığın

sorgulanmaktadır.203

ABD eski dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 9 Nisan 2004’te Yabancı

Sermaye Derneği (YASED) tarafından Ankara’da düzenlenen toplantıda Irak’la ilgili

olarak şunları dile getirdi. Eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, ABD

olarak Irak’ta büyük bir hata yaptıklarını belirterek, bu hatanın düzeltilebilmesi için 203 y.a.g.e. , s. 332.

Page 125: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

115

şimdi uluslar arası desteğe ve BM’ye ihtiyaç olduğunu kaydetti… Albright, şu anda

Irak’ta büyük bir trajedi yaşandığına dikkati çekerek, ancak bunun en önemli

nedenlerinin Saddam Hüseyin Rejimi ve bu ülkenin geçmişte diktatörlük altında

yaşaması olduğunu kaydetti… Albright, “ancak çözüm ABD’nin bölgeyi terk etmesi

değil, diğer ülkelerinden gelerek ekonomik açıdan destek vermeleridir” diye

konuştu.204

Irak’ın bugünkü durumuna ilişkin olarak da Albright, bu durumu ABD’nin

yaratmadığını, bu durumda İngilizlerin etkili olduğunun altını çizdi. 1920’lerde

başlamış sorunların çözümünü aradıklarını, söyledi. Bölgede Kürtlerinde bir araya

gelerek demokratik bir yapı yaratacaklarını, modern Irak’ın yaratılmasında da federal

bir yapı altında Kürtlerin rol alması gerektiğini söylenmektedir. Ancak Kürtlerin

bağımsızlığını desteklemediklerini vurguluyor ve bunu Kürtlerin doğru anlamaları

gerektiğini söylüyordu.

BM silah denetçileri eski Başkanı Hans Blix, İtalyan da Stampa gazetesine

yaptığı açıklamada, 11 Eylül’den sonra ABD’nin Irak’ta başlattığı savaşın dünyada

terörizmi durdurmadığı açıktır. Tam tersine demir yumruğun sonucunda terör

canlanmıştır ifadesini kullandı… Blix, “ABD, 11 Eylül’den sonra İslam dünyasına

gücünü göstermek için, tek taraflı önleyici savaşla uluslararası ilkeleri ihlal etti ve

bunu yaparken BM’yi zayıflattı” diye konuştu.205

c) Irak’ta Şii İsyanı

Irak’ta Şii isyanı iki ayrı dönemde yoğunlaşmıştı. Sadr, ilk Şii isyanını 2004

Nisan ayının başlarında başlatmıştı. Bu isyan iç savaşa dönüşmese de bölgede kaos

yarattı. Bu hareketten sonra basına Irak’ın Vietnam’a dönüşeceği yönünde yorumlar

yapıldı. İsyanda 18 Amerikalı’nın öldüğü, 150 Iraklının şehit olduğu ve 500’ünün de

yaralandığı belirtilmişti.

İlk olarak Sadr’ın haftalık gazetesi Havza’nın Bremer tarafından kapatılması

üzerine yandaşları sokaklara döküldü ve Mukteda El Sadr’ın Necef temsilcisi

204 www.radikal.com.tr “Albright: Irak’ta büyük hata yaptık”, haber no: 112758, 09.04.2004. 205 www.yenimesaj.com.tr, “Hans Blix’ten ABD’ye: Irak Savaşı terörizmi canlandırdı”, haber no: 4003669, 15.03.2004.

Page 126: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

116

Mustafa El Yakubi’nin göz altına alınması ayaklanmaları daha da büyüttü. Irak’a

büyük bir kaos ortamı egemen oldu.

ABD’nin Irak’ta yarattığı bu kaos ortamını ABD’nin stratejik eksikliği olarak

yorumlayanlar bulunmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin ABD’nin yıpranması için tasarlandığı şeklinde

yorumlar da bulunmaktadır. Bu görüşe göre de ABD, Irak’ta yıpratılmak üzere

tuzağa düşürülmüştür.

d) Irak İşgalinin Gerekçesi Konusundaki Görüşler

Emekli bir bürokrat olan John Champman Guardion gazetesinde yazdığı

makalesinde Irak İşgali’nin petrol ve dolarla bağlantılı olduğundan bahsediyor.

Champman’a göre; Irak’ı işgal etmenin sadece iki geçerli gerekçesi vardı.

Petrolü kontrol etmek ve Amerikan dolarının dünyanın rezerv para birimi olarak

kalmasını sağlamak… Hükümetin ortaya attığı, Irak’ın elinde 45 dakikada

kullanabileceği kitle imha silahları olduğu iddiasının saçma olduğunu, ama petrol

gerekçesini kabul eden hükümet üyeleri ve üst düzey yetkililerin, bu tür iddiaları

kullanmakta sakınca görmediğini belirtiyor.206

Bölgenin dünyada ikinci büyük petrol kapasitesine sahip yer olduğu ve Irak

İşgali’nin gerekçesinden birinin Irak’ın petrol bakımından zengin olmasının üzerinde

duruyordu. Irak’ın yıl sonuna kadar üretimini 3 milyon varile çıkarmasının

beklendiğini, bu rakamı 6 milyona çıkardıklarında da ABD’nin OPEC (Petrol İhraç

eden ülkeler Teşkilatı)’e karşı saldırıya geçecek güce sahip olacağını söylüyordu.

Irak petrolünü kontrol edince de, hem ABD’nin hem İngiltere’nin petrol akışı

güvence altına alınacak hem de Saddam Hüseyin’in Rusya, Fransa, Hindistan, Çin ve

Endonezya’yla yaptığı sözleşme var ise göz ardı edilecektir.

Chapman’a göre, işgalin diğer gerekçesi Amerikan dolarının uluslararası

rezerv olma konumunu korumasıydı. Uluslar arası para transferinin yüzde 80’i hala

dolar üzerinden yapılsa da, Euro’nun gerçekçi bir alternatif olduğunu ve giderek

doların yerini almaya başlamasının Amerikan egemenliğini tehdit ettiğini öne

206 www.bbc.co.uk/turkish/pressreview/2004/07/040728 “28 Temmuz 2004 Basın Özeti.

Page 127: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

117

sürmektedir. Euro’yu kullanan ülkelerin OPEC ülkeleriyle ticaret hacminin

Amerika’nın OPEC ülkeleriyle yaptığı ticaretten daha büyük olduğunu vurguluyor.

1999’da İran, petrol ihracatında Euro’yu kullanmaya karar verdi. 2000 yılında

Saddam Hüseyin de Irak’ın ihracatını euroyla yapmaya başladı. 2002’de Bush, İran

ve Irak’ı şer ekseni ilan etti. OPEC’teki diğer ülkeler de İran ve Irak’ı takip etmiş

olsalardı Bush çok ağır zarar görebilirdi. Dolardan kaçış küresel hale gelseydi, zaten

muazzam dış ticaret açıklarıyla boğuşan Amerika Birleşik Devletleri’nin para birimi

de hızla düşecekti. Amerikan piyasalarından kaçış başlayacak, ülkenin ekonomisi alt

üst olacaktı.207

e) Irak’taki Direniş Ne Kadar Sürecek?

Felluce de ABD askerleri, halkın kontrolünü isyancılara bırakıyorlardı.

Sokaklarda devriye gezmiyordu, çünkü saldırıya uğruyorlardı. Ülkede yaşanan

saldırılar, adam kaçırmalar devam ediyordu ve bundan dolayı savaş sonrası

yapılanma durmuştu. İşsizlik artmıştı, lağım sularının içme sularına karışması

nedeniyle tifo, hepatit gibi hastalıklar artmıştı. Bu şartlarda hükümetin halk desteğini

kazanması zor görünüyordu.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Irak işgalinde tepkisiz kalmasına rağmen

BM adına Necef’te yaşananlar için ateşkes çağrısında bulundu. Sadr, Mehdi

ordusuna “ölünceye kadar savaş” emri vermişti. Bu direnişler ABD tarafından terörle

aynı kabul ediliyordu. ABD ordusunun direnişi kırması da gittikçe zorlaşıyordu.

Irak’taki bu durum dünyanın bakışını da ABD’ye karşı olumsuz etkiliyordu. Kasım

2004’te NATO’da bulunan ve adı açıklanmayan 10 ülke, Irak’a asker göndermeyi

reddetmiştir. Bununla birlikte, Irak’taki Amerikan askerlerinin de sabrı

tükenmektedir. Sürekli savaş ortamında yaşamak askerlerde psikolojik bozukluklara

yol açmaktadır.

Irak’ın kuzeyinde beklenen sorunlardan biri, İnsan Hakları İzleme Örgütü

tarafından dile getirilen bölgede Kürtler, Türkmenler, Asuriler ve Araplar arasındaki

207 y.a.g.e.,s:335

Page 128: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

118

mülkiyet sorunudur. Bu mülkiyet sorununun şiddete dönüşme tehlikesinin

olabileceği belirtilmektedir.

Irak’taki bu durum Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulanmasında

zorlaştıracaktır.

Pentagon, Irak’a gizlice yardım yapıldığı sürece, saldırıların süreceğini,

Irak’ta dört büyük grubun işgal güçlerine saldırılar düzenlediğini, bunların içinde

Saddam Hüseyin yandaşlarıyla, Sünni Araplar, ulusalcılar, Şiiler ve ülkeye gelen

yabancı direnişçilerin bulunduğunu, birbirine düşman grupların bile birbiriyle ittifaka

giriştiğini açıklamaktadır.208

Batı basını, ABD’nin Bağdat’taki kukla yönetiminin Irak’ın sadece bir

bölümünü kontrol edebildiğini, diğer yerlerin kontrolden çıktığını ifade ediyorlardı.

Bakuba, Samara, Mahmudiye, Kut, Felluce, Ramadi, Hilla gibi şehirlerde hükümet

kontrolü yoktu.

Başbakan İyad Allavi yeterince etkin değildi. Irak’tan asilere af önerisini

ortaya atmıştı ama Amerikalılar, kendi askerlerini öldüren asilerin aftan

yararlanmamasını söyleyince Allavi zor duruma düşmüştü.

ABD Başkanı Bush, televizyonlarda teröre karşı yapılan savaşın kazanıldığını

söylerken, Irak’taki işkence görüntüleri tüm dünya tarafından izleniyordu. Gerek

yabancı işçiler gerek inşaat firmaları birer birer Irak’tan çekiliyorlardı. Iraklılar lanet

yağdırıyorlardı. Petrol boru çizgilerindeki patlamalar artıyordu.

Irak’ta askeri iş yapan özel firmalar bulunuyordu ve 15 bin kadar asker

sahipti. Bu askerlerin gündelikleri 1000 dolar kadardı. Sokaklardan kendileri için

savaşıyor ve Iraklılara rastgele ateş açıyorlardı. Savaş dahi özelleştirilmişti. Bu

şirketlerin askerleriyle savaşanlar da terörist olarak nitelendiriliyordu. Bu şirketlerin

208 y.a.g.e. , s. 341.

Page 129: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

119

yöneticileri genellikle ABD ordusunun üst kademelerinden gelmekteydiler ve

savaşlardan, işgallerden, ölümlerden her geçen gün daha fazla para kazanıyorlardı.

Irak’taki direnişe manevi destek verilerek güçlenmesini sağlayan önemli bir

etken de Saddam’dan sonra ülkeye dönen ve 70’i aşkın bilim ve din adamını

toplayan Ulema Heyeti’ydi. “Heyetü’l-Ulema el-Müslimin”, tüm halkın etnik

unsurlarını, bilim adamlarını bir araya getirerek güç birliği oluşturma uğraşısı içinde

etkinliklerde bulunuyordu. Temsilcileri Müderris, “Amerikan işgal güçlerinin direniş

olmaksızın çekileceğine inanmadıklarını” söyleyerek, SSCB’nin dağılışına etki eden

Afganistan’a benzer olarak, ABD’nin uluslar arası hezimetinde de Irak direnişinin

belirleyici olacağını öne sürüyordu.209

Irak’ta direniş gittikçe güçleniyordu. Ömer Lütfi Mete’ye göre; kullanılan

tanklara haçlar çizmek, dini müziği kullanmak ve karşı taraf için özellikle anlamı

olan bir günü ve geceyi merkez almak; saldırının adına “Hayalet Öfkesi” adını

vermek bunun bir vahşet ayini şeklinde tasarlandığını kanıtlamaya kafidir. Yoksa

hangi kendini bilen devlet, “terörist yuvası” ilan ettiği bir direniş bölgesinde

düzenleyeceği Harekat’a böylesine hayasız bir isim verebilir…210

Felluce’deki işgalci ABD askerleri özellikle evanjeliklerden seçilmişlerdir. 14

Ekim 2004’te başlayan bombalamayla şehir yerle bir oldu, 60 günlük olağanüstü hal

ilan edildi.

Televizyonlara yansıyan, çocuk ölümleri, camideki ağır yaralı ve silahsız bir

Iraklının kameralar önünde başından vurularak öldürülmesi, masum insanların

öldürülmesi Siyonizm ve Emperyalizm için acınacak bir şey değildi. Ve tüm bunlar

demokrasi, insan hakları adına yapılıyordu.

f) Afganistan

11 Eylül Saldırıları ve El Kaide bağlantısının sorumluluğu üzerine ABD’nin

bölgeye müdahalesi ile Taliban yönetimine son verilmiştir. Afganistan’a da özgürlük

209 y.a.g.e. , s. 343. 210 METE, Ömer Lütfi; “Felluce’de Haçlı Sapıklığı”, www.sabah.com. 11/11/2004.

Page 130: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

120

ve demokrasi götürülmesi hedeflenirken bu hedefe ne kadar ulaşıldığı ortadadır. Ama

şu gerçektir ki Afganistan’da güvenlik sağlanamamıştır.

TUSAM Türkistan Araştırmalar Merkezi Masasından Gürol Kıraç,

Afganistan’ın önemli sorunlarını aşağıdaki şekilde sıralamaktaydı. Kıraç’a göre:211

- Haziran 2004 tarihinde yapılması hedeflenen seçimlerin iki defa ertelenmesi

ve kesin tarihin belli olmaması.

- ABD askerlerinin insan haklarına aykırı tutumları,

- Seçmen kayıtlarının istenilen düzeyde yapılamaması ve ülkede 11 milyon

dolayında olduğu belirtilen seçmenlerin 2,5 milyonunun kayıt olması,

- El Kaide ve Taliban’ın şimdiki durumda bölgede aktif olması.

Afganistan’da bu sorunların var olması ABD’nin bu ülkede sözlerini ne denli

yerine getirdiğinin göstergesidir.

Afganistan’da seçimlerin yapılmasının da Bush ve Washington’a sağladığı

yararlar Kıraç’a göre: hem Bush için ABD seçimleri öncesinde bir koz olmuştur,

hem ABD’nin uluslararası imajına olumlu etki yapmıştır. Irak’a model olma

bağlamında kullanılabilir hem de Türkistan politikalarında, Afganistan’ı kalıcı üs

olarak kullanacağı düşünülürse ABD’nin gerek NATO’nun konuşlandırılmasıyla

gerekse lojistik destek sağlamayı düşündüğü bölgelere ulaşımda kullanacağı

noktaları kazanması için somut girişimlerde bulunabilecektir. Kıraç, ABD’deki

seçimler için Usame Bin Ladin’in de önemli bir koz olduğunu söylüyordu. ABD El

Kaide Örgütü’nün ve terörizmin başı olarak dünyaya sunduğu Usame Bin Ladin

Bush için seçimler öncesi kullanacağı bir kozdu.

Sonuç olarak; Afganistan, Irak gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel

güvenlik stratejisinde kilit bir ülkedir.

211 KIRAÇ, Gürol; “Afganistan Seçimle Tanışmaya Hazırlanırken”, Cumhuriyet Strateji , TUSAM Türkistan Araştırmalar Masası, s. 8 (Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 346-347.

Page 131: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

121

IV. BÖLÜM

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKİYE

Bu bölümde, Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki yeri ve projenin

olası etkileri ele alınacaktır.

Osmanlı İmparatorluğundan sonra ortaya çıkan, Batı Emperyalizmine karşı

savaşarak 1923 Lozan Barış Antlaşması ile karşı savaşarak kurulmuş olan Türkiye

Cumhuriyeti kısa bir süre içinde ilerleme kaydederek dünya güçleri arasında yerini

almıştı. Tüm ülkelere örnek çağdaş bir devlet olarak tarih sahnesine çıkmıştır

İki Dünya Savaşı arasında dünya liderliği üstlenmeye hazır olmayan ABD ve

Avrupa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeli ve kararlı dış politikası karşısında her ne

kadar Türk Devrimleri üzerinde baskı yapsa da istediği sonucu alamamıştır. Böyle

bir dönemde dünya politikasına yön veren, sorunlarına rağmen Churchill

İngiltere’siydi.

Batı Emperyalizmi böyle bir durumda Türk Devrimi karşısında Ortadoğu ile

ilgili hedeflerini ertelemek zorunda kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Balkan Atlantı ve

Sadabat Paktı gibi açılımlarla ve Sovyetlerle olan dostluğu itibariyle bölgeyi

sahiplenip, komşularıyla birlikte emperyalizme karşı direnç oluşturmaya çalışmıştır.

Bu arada Musul Sorunu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin petrole uzanmasının önü

kesilmişti. Bu sorunun giderilmemesinde uluslararası arenada Türkiye

Cumhuriyeti’ni ‘Ortadoğu’dan Uzaklaştırma’ çabalarının rolü büyüktü.

Bu arada, Mezopotamya, Kuzey Afrika ve Arabistan yarımadasında

Osmanlı’dan boşalan topraklarda yeni sömürüler için yapay devletler kurulmuştu.

Cetvelle sınırları çizilen bu işbirlikçi ve yapay devletlerde bulunan azınlıklar kasıtlı

olarak komşu ülke sınırları içine bölünmüştü. Böylece sınırlar doğal olmayıp, başa

getirilen yöneticiler tarafından ikili sorunlar için zemin hazırlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Atatürk döneminde ne Batı’ya ne de Ortadoğu’ya sırtını

dönmemişti. Atatürk’ün vefatından sonra emperyalizmin çekim alanına giren

yöneticilerin ‘yurtta sulh cihanda sulh’ anlayışını statükocu bir pasiflikle ele almaları,

devletin ilgisini hem Ortadoğu’dan hem dünyadan uzaklaşmasına yol açmıştır.

Page 132: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

122

Ortadoğu için yazılan senaryolar her yıl emperyalizmin güdümünde olan

kişiler tarafından gözden geçirilir. Bölge ülkelerin sömürülmesinde geleceğin

yöneticileri adayları burslarla yetiştirilir, ülkelerde gereken propaganda,

dezenformasyon kullanılır. Dolayısıyla bu ülkeler gelişme ve güçlenme şansı

bulamadan mahkûm olurlar. Yine bu ülkeler ekonomik yardımlarla borçlandırılır.

Borçlar büyüdüğünde de etki altına alınırlar. Seçkin ve yönetici kadro ele

geçirilmiştir. İşler, küresel güçlere boyun eğerek, birbirlerinden haberdar, organize

bir uluslar arası şebekeye bağlı olarak yürütülmektedir. Ulus devletlerin altı

oyulmaya çalışılmıştır, ekonomileri ele geçirilmiştir.

Nerede gelişmeye giden iyi bir oluşum varsa türlü gerekçelerle büyümeden

söndürülmüştür.

Tüm bu süreçler küreselleşme aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Küreselleşmeyi anlamadan ABD’nin küresel stratejisini ve özelde de Ortadoğu

Perspektifini anlamak mümkün değildir. Küreselleşme dünyayı dönüştürmek için

kullanılmaktadır. Küreselleşmenin oluşturduğu yeni dalgalarla insan yaşamının

birçok alanında dönüşümlere, gelişim ve yıkımlara yol açtığı, ticaretin sınırları

zorlaması ve yeni dünya düzeninin ekonomik açılımlarıyla ucuz insan gücünü ileri

teknoloji ile birleştirdiği, önünde engel konması güç olan bir akış olarak

yaşanmaktadır. Zengin-fakir zıtlığını yaratmış ve Ortadoğu, Afrika, Güney Amerika,

Asya gibi bölgelerde insanların sefalet içinde kalmışlardır. Küreselleşme terör

bataklığını da yaratmıştır.

Küresel terörizm tehdidi, kendisini geniş çaplı olarak 11 Eylül saldırıları ile

ortaya koymuştur. Terörizm ve teröristler aslında bir anlamda “’Yeni Dünya

Düzeni’nin kurulmasını desteklemektedirler. Böylece ‘Uygarlıklar Çatışması’ da

sahneye koyulabilmektedir. Küreselleşme ve 11 Eylül süreçleriyle ivme kazanan

‘kaos’ en çok sermaye sahiplerinin işine yaramıştır sermaye, yüksek teknolojiye

sahip silahların satılarak yayılmasını desteklemiştir.

Yeni tehdit ‘Uygarlıklar Çatışması’ anlayışıyla kurgulanmıştır. Hedef artık

Ortadoğu’dur. Tehdit algılaması, 11 Eylül’den sonra kökten değiştirilmiştir.

Page 133: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

123

Müslüman ile terörist neredeyse bir anılmaya başlanmıştır. Böylece ‘Uygarlıklar

Çatışması’ ve ‘öteki’ ayrımı için zemin oluşturulmuştur.

Yeryüzünde yaşanan tüm güç mücadelelerinde ekonomik gerekçelerin önemi

yadsınamaz. Büyük Ortadoğu Projesi’ne yön veren etmenlerin başında ekonomik

boyut gelmektedir. Bu proje ekonomik boyutuyla bakıldığında bölgenin petrol,

doğalgaz ve alternatif enerji kaynaklarına sahip olması nedeniyle küresel güçlerin

çıkarlarını çatıştığı bir alandır. Dolayısıyla ‘küresel petropolitiğin dünyanın

geleceğini yönlendireceği’ yönünde görüşler ortaya çıkmaktadır. ABD, kendi siyasal

ve ekonomik çıkarlarının temsilcisi olarak Büyük Ortadoğu Projesi’ni ortaya

atmıştır. Bu proje ile Büyük Ortadoğu’da bulunan ülkelerde dönüşüm

hedeflenmektedir.

Evcioğlu’na göre; Osmanlı İmparatorluğu’ndan ve SSCB’den miras kalan

alanda enerji kaynaklarına ilgisi olan Çin ve Rusya Federasyonu önderliğindeki

Şangay İşbirliği Örgütü ve AB’nin önünün kesilmesi için ‘Terör ve Kitle İmha

Silahları” tehditleri gerekçe gösterilerek doğrudan önceden tanımlanmış olan bazı

stratejik noktalara yerleşme işlemi sürmekte olup, bu kamulanma ABD’nin okyanus

ötesi güç olarak, kendi askeri yapısını kurmaya çalışan AB’ni doğudan, Ortadoğu’yu

kuzeyden; Rusya Federasyonu, Çin ve İran’ı da Batı’dan kuşatmaya, onların yaşam

alanlarını daraltmaya olanak sağlamaktadır212.

BOP kimilerine göre, neo emperyalist düşüncenin bir uzantısıdır. Kimilerine

göre, Büyük İsrail hedefidir. İsrail’in 1948’de kurulduğu tarihten itibaren ABD’nin

hedefleri ile örtüşmektedir.

Dönüştürme sürecinde, bölgede ona hedef olarak Suriye ve İran yer

almaktadır. Türkiye’nin de bu projede üstleneceği rolünün, demokratik işlem

boyutunda olacağı ve Türkiye aracılığıyla bölge ülkelerin boyun eğemeye

çağırılacağı ve bu amaç doğrultusunda gerektiğinde askeri gücünden de

yararlanılacağı öne sürülmektedir. Soros’un da söylediği gibi Türkiye’nin en iyi ihraç

malı görülen yönü askeri gücüdür. Bu kez de Büyük Ortadoğu Projesi’nde böyle bir

misyon yüklenmek istemektedir. 212 EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.405.

Page 134: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

124

Evcioğlu’na göre; ABD ve AB, yeni Avrupa’da Rusya karşı cephe

istememektedir Rusya Federasyonu, Avrasya’da denge unsuru bir ülkedir. Ancak

Rusya Federasyonu ve BDT çevresindeki dönüşümlerden çok olumsuz

etkilenmektedir. Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan’daki

gelişmeler Rusya’yı sıkıştırmaktadır. Rus Komsomolskoya Pravda gazetesi, BDT’nin

parçalanabileceğini öngörmektedir. Bütün bunlar, gerek AB’nin gerekse Şangay

Beşlisi’nin başat ülkeleri olan Fransa-Almanya ve Rusya-Çin’in göreceli olarak

kararsız olduğu bir dönemde sahneye konmuştur.213 İşte Yeni Dünya Düzeni adı

altında sergilenen bu düzende dünya yeni bir kutuplaşma ve savaşa gitmektedir.

Türkiye’nin durumu işbirlikçi iktidarlar, yoluyla dış politikası ABD’ye iç

politikası AB’ye, ekonomisti ise IMF’ye bağlanmıştır. Her türlü değerlerinden

uzaklaştırılmak istenen Türkler, bu strateji ve ekonomik bunalımla giderek hızlanan

bir çöküntünün de baskısı altına alınmıştır.

ABD’nin eski güvenlik danışmanı Condelezza Rice’nin, 7 Ağustos 2003’te

The Washington Post’ta yayınlanan ve 22 ülkeyi hedef alan ‘Transforming the

Middle East’ yani ‘Ortadoğu’yu Dönüştürmek’ başlıklı yazısı, ABD Başkanı George

W. Bush’un 6 Kasım 2003’te açıkladığı ‘Ortadoğu’yu Özgürleştirme Stratejisi’,

Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Davos’ta açıkladığı ‘Büyük Ortadoğu’da Reform

Projesi’ düşün alanında da 10 yılı aşkın bir süredir tartışılmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın 28 Ocak 2004’ta Washington ziyareti sonrasında

düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili edindiği bilgilerle ilgili olarak şunları

söyledi: Sayın Bush ile görüşmede, ABD’nin global çerçevede büyük yeni kuvvet

yapılandırması, Büyük Ortadoğu ya da Genişletilmiş Ortadoğu vizyonu gibi

konulardaki yaklaşımlarını en etkili ağızdan dinleme imkanı bulduk, yaklaşımımızı

ifade ettik214. Erdoğan bu basın konuşmasıyla projeyi kamuoyuna duyurmuştur.

Büyük Ortadoğu Projesi’ne Türkiye’de ciddi farklı bakış açıları mevcuttur.

Kimi görüşlere göre örnek ülke olacağı söylenirken, kimi görüşlere göre de

213 y.a.g.e., s.407. 214 Radikal Gazetesi, 02.02.2004.

Page 135: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

125

Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde merkez ülke olduğunu ve birikimleri

Ortadoğu’daki ülkelere aktarması gerektiği yönündedir.

Cıngı’ya göre; Türkiye ‘model’ diye gösterilen ve ‘figüran’ konumunda olan

bir ülke değildir. Türkiye, kendisini, kendi içi dinamikleriyle bölgede bir çekim

merkezi konumuna getirmiştir. BOP sürecinde de pasif bir model değil baş

aktörlerden biridir215.

Mahir Kaynak’ta bu konudaki görüşlerini şöyle dile getirmektedir: Türkiye,

örnek gösterilse bile, dini temellere dayalı bir politikanın öncüsü değildir. Onun

öncülüğü bilimsel ve toplumsal ilişkiler düzeyinde olabilir ve böyle bir öncülüğü,

sadece bugünü ile değil tarihi ile de, hak etmiştir216.

Büyük Ortadoğu Projesi ile Türkiye’ye yüklenmek istenen rol, çoğunluğu

Müslüman nüfusun oluşturduğu bu coğrafyada gerçekleştirilecek olan dönüştürme

sürecinde liderlik misyonudur. Başkan Bush’un “Türkiye’nin başarısı Avrupa ve

Geniş Ortadoğu’nun ilerlemesi için hayati önemdedir”217 şeklindeki konuşması

Büyük Ortadoğu Projesi’nde Türkiye’nin kilit ülke olduğunun ve ne denli önemli

olduğunun göstergesidir.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi E. Edelman, projeye bakış açısını yansıttığı ve

Türkiye’ye biçilen rolü ifade ettiği bir açıklamasında ‘Büyük Ortadoğu Projesi’,

Başkan Bush’un ve bugünkü yönetimin projesi değil, ABD’nin uzun dönemli bir

projesidir. Önümüzdeki 20 yıl iktidara kim gelirse gelsin bu projeyi uygulayacaktır.

Bu projeden Türkiye’ye görev biçmek söz konusu olamaz. Türkiye, kendi

sorumluluk sınırlarını kendi belirleyecektir. Türkiye, Irak ve tüm Ortadoğu ülkeleri

için bir model değil, bir örnek ülkedir. ‘Model’ olamaz. Çünkü Türkiye’nin

gerisinde, altı yüz yıllık bir Osmanlı Devleti birikimi ve de Atatürk vardır.

Türkiye’yi model olarak, aynı sistemi başka ülkede bir günde kurmak imkânsızdır.

Ancak Türkiye ‘örnek’ olabilir. Türkiye örnek alınacak bir ülkedir218 diyerek

215 CINGI, Aydın; ‘Ortadoğu ABD’nin gücünü sınadığı bir laboratuar konumundadır’ Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaş Yay., s.211-212. 216 KAYNAK, Mahir, a.g.e.s.29. 217 Radikal Gazetesi, 30.06.2004. 218 Milliyet Gazetesi, 15.04.2004.

Page 136: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

126

Türkiye’nin projedeki öneminden ve Türkiye’nin önemli birikime sahip olduğunun

altını çizmektedir.

Edelman’ın, Türkiye’nin bölge için ancak örnek alınabilecek bir ülke

olduğunun ve diğer bölge ülkelerinden çok daha güçlü tarihsel birikime sahip

olduğunu söylemesinin altında yatan önemli nokta Türkiye’nin bu proje için

vazgeçilmez olduğudur. Edelman yukarıdaki sözlerinden Türkiye’ye iltifat ederken

aynı zamanda Türkiye’nin projede önemli rollerden birini oynayacağının sinyallerini

de veriyor. Burada şöyle bir soru aklımıza geliyor. Türkiye’yi bu projede kilit

konuma getiren nedenler nelerdir? Çıngı Türkiye’nin bu projede belirleyici

özelliğinin, ‘hem demokrasi ve çağdaşlık hem de güvenlik üretmesi ve bunu

ekonomik istikrar temelinde başarmaya aday olmasıdır’219 şeklinde

yorumlanmaktadır. Ancak demokrasi, çağdaşlık ve ekonomik istikrar sadece

Türkiye’ye özgü özellikler değildir. Bu özellikler Batı Avrupa Devletleri ve ABD’de

de olan özelliklerdir. O halde Türkiye’nin bu özelikler ve bölge ülkesi olması dışında

başka özelliklerinin de olması gerekmektedir. Bu özellikler bölgede en etkin askeri

güce sahip olması, laik devlet anlayışıyla Müslüman bir topluluğu yönetmesi, dış

politikasını ABD Dış Politikasına paralel olarak kurması ve İsrail ile yapıcı

diyaloglar kurması olarak sayılabilir.

Büyük Ortadoğu Projesi ile bağlantılı olarak ve Türkiye’yi de yakından

ilgilendiren diğer bir konu ‘Ilımlı İslam’dır. Şahin bu konuda görüşlerini şöyle dile

getiriyor. Gerek Ilımlı İslam, gerek Liberal İslam ve gerekse Light İslam gibi

kavramlar, İslamcıların Batı’yla uyum içerisinde olması ve demokrasinin kabulü

anlamına gelmektedir.220 Batı için demokrasi ile içselleştirilmiş ya da sulandırılmış

bir İslam anlayışı tehdit olmaktan çıkacaktır. Bilindiği gibi 11 Eylül’den sonra ABD

teröre olan bakış açısını değiştirerek, teröre küresel bir konum atfetmiş ve İslami

terör ya da terörist İslam gibi kavramlarla birlikte anılmaya başlanmıştır. Hatta

Bush’un ‘Tanrı’nın kendisini bu göreve getirdiğini’221 söylemesi de yapacağı

müdahaleleri meşrulaştıran söylemdir. İslam ile terörizm kavramının böyle bir arada

219 CINGI, Aydın; a.g.e., s.212. 220 ŞAHİN, Abdullah; Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye,Truva Yay. İstanbul s.42 221 BAYKAN, Ali Rıza; Küresel Vaftiz, IQ Kültür Sanat Yayınları, İst., 2004, s.284.

Page 137: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

127

kullanılması da terörizmle mücadele de özellikle İslam dünyasının ve İslam’ın hedef

alındığına dair yorumların yapılmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Şahin’de,

ABD’nin ‘Radikal İslam’a karşı Ilımlı İslamcılarla birlikte mücadele edeceğinin

altını çizmektedir.

Hacısalihoğlu, Ilımlı İslam için ‘dinsel değil, siyasal bir nitelemedir ve ABD

kaynaklıdır’222 şeklinde yorumda bulunuyor. Özbek’in de belirttiği gibi, ılımlı

kavramından amaç, İslam’ı daha laik bir çizgiye çekmek değil, aksine, İslam’ı

ABD’nin denetimi altına alarak üniter yapıların çözülmesinde araç olarak

kullanabilmektir223. Yani Ilımlı İslam’la amaç, İslam’ı ılımlaştırmak ve daha laik bir

çizgiye çekmek değil, İslam’ı üniter yapıların çözülmesinde bir araç olarak

kullanmaktır.

Kaynak’a göre; Müslüman toplumlarda geriliğin, ancak dinde reformla

mümkün olacağı ve Türkiye’nin bu yolda, hedefe ulaşamasa bile, önemli bir mesafe

kaydettiği ve başkalarına örnek olabileceği ima ediliyor. Yani Türkiye iddia ettiği

gibi laik bir ülke değil ama dini daha kabul edilebilir bir düzeyde algılıyor havası

hakim. Hıristiyanlığın ve Museviliğin tutucu olabileceği söylenmiyor ve onun her

türlü yorumu anlaşılabiliyor ama Büyük Ortadoğu Projesi’ne konu teşkil eden

ülkelerde Türkiye çizgisinde bir din anlayışı bekleniyor.224

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile İslam’ı hedef seçmesi tesadüf değildir.

Huntington’un İslam’ı “dinsel olanla seküler olan arasında herhangi bir ayrım

bulunmayan, militan bir dindir225” diye tanımlaması batıyı endişelendirdiğinin ve

tedbir almak için harekete geçiren söylem olduğunun göstergesidir. Ilımlı İslam’da

bu bağlamda hem yeni stratejik hedefleri için zemin hazırlamakta hem de kendisine

tehdit ya da alternatif olarak gördüğü İslam’ı kontrol altına alabilmeyi sağlayacaktır.

Batı’nın İslam’a olan yaklaşımını ve tavrını Graham Fuller’in şu sözleri ortaya

222 HACISALİHOĞLU, İ. Yaşar; Cumhuriyet Gazetesi, 24.06.2004. 223 ÖZBEK,Osman; İpotekli Türkiye,Ümit Yayıncılık,Ankara,Mart 2005, s.109. 224 KAYNAK, M; a.g.e.., s.29. 225 HUNTINGTON, P., Samuel; ‘Müslüman-Konfüçyusçu Bağlantısı’ Samuel Huntington’la Röportaj, NPQ Türkiye C.2, Sayı.7, s. 22-26 (Akt: ŞAHİN, A.; a.g.e., s.37).

Page 138: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

128

koymaktadır. “Batı’nın çıkarlarına karşı en büyük muhalefetin baş aktörü İslam

olacaktır226.”

Türkiye’de etnik ve dini farklılıkların ön plana çıkarılması Türkiye’nin

gücünü azaltır ve edilgen bir konuma getirir. Bununla birlikte farklılıklara dayanan

çatışmalara sahne olur. Türkiye bu kimliklerin üzerinde akılcı politikalar üretmelidir.

Amerika Birleşik Devletleri; bütünü kontrol edebilmek için parçaları elde

tutmak yani bütünü bozmak istemektedir. Kürt sorunu da bu sebeple ilgi odağıdır. Bu

nedenle Türkiye Kürt sorununa etnik bir mesele olarak bakmamalıdır. Siyasal boyutu

üzerinde durmalıdır ve bu konularda haklı haksız aramamalıdır.

Parlar, Ilımlı İslam konusunda sert bir tavır takınıyor ve İslam’ın proje ile şu

hale geleceğini söylüyor227: Müslüman olmayan İslam, rehabilite edilmiş İslam,

Neoliberal kodlarla uyum sağlanmış, onların tabiriyle ılımlaştırılmış, bütün tarihsel

birikiminden koparılmış ve kendi içinde ayrıştırılmış, birbiriyle çatışma içerine

sokulmuş İslam… Arzu ettikleri….İslam’ın mümkün olduğunca kendi içinde

ayrışmasıdır. Bu aynı zamanda bölgedeki İslamî toplumların yeni tür bir kökcilikle

karşı karşıya kalması anlamına gelmektedir.

ABD’nin hegemonya hesaplarında ve ekonomik çıkarları içindir ve etnik

ayrımlar araç olarak kullanılmaktadır. İslam, kapitalist zihniyetle çelişen bir inanç

sistemi olduğu için hedef seçilmiştir.

Ünaltay ise bu proje’de Türkiye’nin rolü için şunları dile getirmektedir:

Türkiye Batı’ya her yanaştığında bir ‘kenar’ (diplomatik dilde ‘perifer’) ülkesi olarak

görüldü… bu günde Türkiye’ye ikincil ama riskli görevlerin ötesinde bir rol

öngörüldüğünü sanmıyoruz… ABD globalizminin gayriresmi ağzı G. Soros

‘Türkiye’nin global ekonomide karşılaştırmalı üstünlüğünün güvenlik’ olduğu

tespitini yapmış ve ‘Türkiye güvenlik ihraç eder’ demiştir; ne kastettiği yeterince

226 FULLER, E.G – LESSER, O, Ian, Kuşatılanlar İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, Sabah Kitapları, İst., 1995, s.123’den (Akt. ŞAHİN, A., a.g.e.., s.40) 227 PARLAR, Suat; ‘BOP, Vahşet ve şiddet vaat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor’, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaş Yay., S.142.

Page 139: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

129

açıktır: Türk askeri, global efendilerin çıkarları için vatanından uzakta sonu belirsiz

maceralara atılmak istenmektedir228.

Türkiye örnek ülke yapılmaya çalışılacaktır. Ünaltay’a göre; Türkiye ya açık

kumarhane, kaçakçılık merkezi ve umumhane haline getirilmiş ‘Özgürlükler

Türkiye’si’ ya da bağımsız ve haysiyetli demokratik Türkiye mücadelesi ile

damgalanacaktır.

A.)Büyük Ortadoğu Projesi ve Bazı Partilerin görüşleri:

1.)Adalet ve Kalkınma Partisi:

AKP Hükümeti Büyük Ortadoğu Projesine destek verirken Ortadoğu’daki

devletlerinde tepkisini çekmek istememektedir. Bunun için Büyük Ortadoğu

Projesi’ne şartlı destek verdiğini dile getirmektedir. Çeşitli beyanatlarında Büyük

Ortadoğu Projesi’nin bölgesel iç dinamikleri de gözetmesi gerektiğini

vurgulamaktadır. Bu konuda Başbakan Erdoğan Esenboğa Havalimanında şu

mesajları vermiştir. ABD’de Büyük Ortadoğu Projesi’ne nasıl baktığımızı,

Türkiye’nin görüşlerini en etkili biçimde anlatacağız. Bölgede demokrasi ve refah

üretmeye yönelik bütün projeleri destekliyoruz. Bu destek şu ana prensibe dayanıyor:

Değişim dışarıdan empoze edilemez. Bizim için esas olan bölge halkının refah ve

esenliği. İç dinamikleri dışlayan her değişim projesi sağır kalır229. Bu beyanatın

yanında Erdoğan bölge halklarının sorunlarına değinen başka beyanatlarda dile

getirmiştir. Dışarıdan dayatma olarak algılanacak davranışlar, Ortadoğu’nun yorgun

halkları üzerine ters tepki yapar. Bu tür projelere katkı ve yardımı önemsiyoruz.

Ancak Ortadoğu insanlık adına acı gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyor. Ve ne

yazık ki, dünya etkili adımlar atmıyor… İsrail’in şiddet politikalarının müsamaha

gösterilir yanı yok. Öte yandan, Irak’ta da durum bir türlü normale dönmedi. Bu

durum, Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının tepkisini arttırıyor. Filistin’de şiddete

son verilmeli, Irak’ta bir an önce normale dönülmelidir. BOP, o zaman gerçek

228 ÜNALTAY, A. Altay; Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yay., s:187. 229 Hürriyet Gazetesi, 22.01.2004.

Page 140: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

130

anlamını kazanacaktır. Aksi halde vicdan ve akıllarda karşılık bulunmadan masa

başına kalacaktır230.

Hükümet aslında Büyük Ortadoğu Projesi’ne destek vererek birçok

platformda başarı elde etmeyi planlamaktadır. Bu anlamda projeye destek vererek

ABD ile olan ikili ilişkilerin ilerletecek ve bu ikili ilişkiler doğrultusunda ekonomide

daha istikrarlı bir zemine kavuşmayı; projeye destek verirken bölge ülkelerinin

sıkıntılarını dile getirerek Ortadoğu’da nüfuzunu arttırmış olacaktır.

2.)Cumhuriyet Halk Partisi:

Ana muhalefet partisi konumunda olan CHP Büyük Ortadoğu Projesine karşı

çıkmamakta ancak bazı endişeleri olduğunu dile getirmektedir.

3 Haziran 2004 ‘ de CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’ e göre;

Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgede 3 hedefi olmuştur, bunlardan biri İsrail’i

desteklemek, ikincisi ABD yanlısı Mısır ve Ürdün gibi ülkeleri desteklemek,

üçüncüsü ise enerji kaynakları üzerindeki etkinliğini, hükümranlığını sürdürmekti.

Şimdi bakıyoruz, özgürlük ve demokrasi ön plana çıkıyor231.Öymen bölgede

demokrasinin oluşabilmesi için öncelikle laikliğin bölgede uygulanması gerektiğinin

dile getirmiştir.

Powell’ ın Irak’ ta din devletine dayalı bir devletin kurulabileceği sözlerini

bir çelişki olarak gören Öymen, demokrasi için laikliği ön koşul olarak görmektedir.

Öymen; Türkiye’ nin BOP konusunda nasıl davranması gerektiği konusunda

Türkiye’ nin bu proje içinde Amerika’ nın temsilcisi gibi görünmesinin yanlış

olacağını ve Türkiye’nin milli politikalarını gözeterek projede yer alması gerektiğini

söylemektedir.

B.) Büyük Ortadoğu Projesi ve Genel Kurmay

Büyük Ortadoğu Projesi konusunda Genel Kurmay ile Hükümet arasında bazı

görüş ayrılıkları mevcuttur. Erdoğan’a Orgeneral İlker Başbuğ’un ‘Büyük Ortadoğu

Projesi’ne model olmak gibi bir iddianame yok’ sözlerinin hatırlatılması üzerine

230 Hürriyet Gazetesi, 22.01.2004. 231 www.chp.org.tr

Page 141: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

131

Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi’ne örnek bir ülke olacaktır. Örnek olmak bizi

küçültmez, büyültür232 demesi hükümetle Genel Kurmay arasındaki görüş ayrılığın,

dışa vuran bir beyanattır.

Genel Kurmay Büyük Ortadoğu Projesi’nde Türkiye’nin örnek

gösterilmesinden ve projenin ılımlı İslam’ı içermesinden rahatsız olmaktadır. Türk

Silahlı Kuvvetleri’nin NATO temsilcisi Korgeneral Ergun Saygun; ‘ABD’nin Büyük

Ortadoğu Projesi çerçevesinde Türkiye’nin hedef ülkelerle değil, Avrupa ülkeleriyle

gruplandırılması gerektiğini söylemiştir. Ortadoğu’da makul girişimi desteklemeye

istekliyiz. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi takdire şayan. Ancak, karanlık noktalar

aydınlatılmalıdır 233şeklinde açıklama yapmıştır.

Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök; Amerika’nın 22 Arap

ülkesiyle Pakistan ve Afganistan’ı içeren GOP stratejisi, temelinde, bu toplumlarda

demokratikleşmeyi hedeflemesi açısından Türkiye’nin yanındaydı, fakat, ‘Türkiye

Modeli’ni ‘Ilımlı İslam’ kavramıyla buluşturmaya çalışmak boşa çabaydı: ‘Türkiye

ne bir İslam devleti ne de İslam ülkesidir. Türkiye’yi model olarak göstererek,

nüfusunun büyük bir bölümü Müslüman olan ülkelerin kolaylıkla demokratik bir

yapıya dönüşebileceği sonucunu çıkarmak yanıltıcı olabilir. Burada unutulan veya

dikkatten kaçırılan husus, laikliğin Türk demokrasisini gelişmesinde ona itici güç

oluşudur. Laiklik sürecini yaşamayan, bu deneyime sahip olamayan ülkelerin

demokratik bir yapıya kolaylıkla ulaşabileceğini söylemek, bir iddiadan ileriye

geçemeyebilir234 şeklindeki açıklamaları Genel Kurmay’ın projedeki Ilımlı İslam

söyleminden ne kadar rahatsız olduğunun bir göstergesidir.

C.) Türkiye Açısından Çözüm Önerileri

Türkiye içerisinde bazı çevreler Türk dış politikasını durağan ve pasif

olmakla suçlamaktadırlar. Bu durağanlığın sonucu olarak Türkiye’nin Büyük

Ortadoğu Projesi’ne karşı alternatif açılımlar getirmediğini dile getirmektedirler.

Arı’ya göre; sonuç olarak, Türkiye bölge ülkeleriyle ilişkilerinde toptancı bir

232 Akşam Gazetesi, 28.05.2004. 233 Cumhuriyet Gazetesi, 07.04.2004. 234 ÖZKÖK, Hilmi; ‘Artık kimse tam egemen değil…’, Nokta Dergisi, Sayı:1138, 24/30 Nisan, s:12.

Page 142: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

132

yaklaşım yerine bu ülkeler arasındaki güç dengesi ilişkilerini, ideolojik farklılıkları,

tarihsel mücadeleleri, etnik rekabetleri dikkate almak durumundadır235.

Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya üye olmasında Sovyetler Birliği

tehdidinin büyük etkisi olmuştur. Bu dönemde Türkiye dış politikası batı paralelinde

geliştirilmiştir. Ancak Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve blokların ortadan kalkmasıyla

Türk Dış Politikasında ciddi değişiklikler geliştirme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Çünkü dünya artık tek kutupludur ve Sovyetler Birliği’nin otoritesinin kalkmasıyla

boşalan bölgelerde yeni bir güç mücadelesi başlayacaktır.

Dış politikadaki bu değişikliklerle birlikte Türkiye’nin tehditleri de

değişmiştir. Üstelik bu tehditler Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne yönelik olarak hızla

artarken, arkasında dost bildiği kimi NATO üyesi ülkelerinde olduğu bir ortaya

çıkmıştır. Bununla birlikte, Türkiye halen ittifakın bir üyesi olarak NATO’nun

alacağı yeni görevlerde düne değin sadece bir ‘kanat ülke’ iken şimdi bir ‘cephe

ülke’ işlevini görecektir. Bu ise Türkiye’nin bölge halkları aleyhine yeni askeri

maceralara sürüklenmesi anlamına gelecektir236. Akar, Türkiye’nin bölgedeki

rolünün Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra değiştiğini söylemektedir.

Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak ABD’ye bu kadar yakın dururken bu

projeye karşı çıkması ve yeni açılımlar geliştirebilmesi zor görünmektedir. Türkiye

kısa vadede; bölgesel güç dengelerini gözeterek projeyi zamana yaymalı, uzun

vadede ise; milli bir dış politika ve güçlü bir ekonomi oluşturarak bölgedeki

etkinliğini arttırmalıdır. Ekonomik olarak istikrarı yakalamadan projeye karşı çıkmak

veya projede değişiklik yapılmasını istemek Türkiye’yi ciddi ekonomik krizlere

sürükleyebilir.

235 ARI, Tayyar; a.g.e., s:658. 236 AKAR, Atilla; a.g.e., s:56.

Page 143: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

133

V. BÖLÜM

KÜRESEL VE BÖLGESEL ÜLKELERİN BÜYÜK ORTADOĞU

PROJESİ’NE BAKIŞLARI:

A.) NATO ve Büyük Ortadoğu Projesi

NATO yani Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty

Organization) 4 Nisan 1949’da kurulmuştur. Örgütün asıl amacı; ‘Batı Bloku’ olarak

tanımlanan kapitalist sistemin ‘Doğu Bloku’ olarak tanımlanan Sovyet Sosyalist

Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Sosyalist sistem karşısında ortaklaşa savunulması

olarak tanımlanmıştır. Böylelikle Batı, ‘Sovyet Tehdidi’ne karşı kendi

demokrasilerini koruma amacını ilan etmiştir237. Kurucu üyeleri; ABD, Danimarka,

Kanada, İtalya, Norveç, Hollanda, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, Fransa, Portekiz

ve İzlanda’dır. Daha sonra Batı Almanya (1955), Yunanistan (18 Şubat 1952),

Türkiye (18 Şubat 1952) ve İspanya (1982) katılmıştır. Günümüzde ise Çek

Cumhuriyeti, Polonya, Estonya, Macaristan, Litvanya, Romanya Slovakya,

Slovenya, Bulgaristan ve Letonya’nın da katılmasıyla toplum 26 üye olmuştur. Bu

ülkeler içinde en güçlü ve karar verici devlet ABD’dir.

Uğur Mumcu’ya göre; Türkiye, 1950 yılında TBMM kararı olmaksızın Kore

Savaşı’na girmiş ve bu savaşa girmenin ödülü olarak da NATO’ya alınmıştı238.

Bu ülkeleri bir araya getiren amaç, anlaşmanın 5. maddesinde gayet net

olarak tarif edilmiştir. Bu çerçevede üye devletler; Avrupa ya da Kuzey Amerika’da

aralarında bir ya da birkaçına karşı girişilecek silahlı bir saldırıyı, bütün üye

devletlere karşı bir saldırı sayacaklar ve böyle bir saldırı sayacaklar ve böyle bir

saldırı gerçekleştiğinde de Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesiyle tanına

tek başına ya da toplu olarak kendini savunma hakkı uyarınca tek tek ve öteki üye

devletlerle birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil, gerekli gördükleri bütün

önlemleri alarak saldırıya uğrayan üye devlete ya da devletlere yardım edeceklerdir.

Aynı anlaşmanın 3. maddesine göre ise, silahlı saldırıya tek başına ve toplu olarak

237 AKAR, Atilla; a.g.e., s:44. 238 MUMCU, Uğur; Bütün Yazılar 35; Petrol Bekçisi (26 Haziran- 30 Aralık 1990 Yazıları), Umap Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s:40.

Page 144: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

134

karşı koyabilmek için sürekli ve etkili çabalarla ve karşılıklı yardımlaşma yoluyla

savunma güçlerini korumaları ve geliştirmeleri hedeflenmiştir239.

14 Mayıs 1955’de de SSCB, Polonya, Doğu Almanya, Macaristan,

Çekoslovakya, Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan NATO’ya karşı Varşova

Paktı’nı kurdular240. Böylece Doğu ve Batı olmak üzere dünyada iki kutuplu cephe

oluşturuldu. II. Dünya Savaşı’nın bittiği 1945’ten SSCB’nin yıkılışına kadar geçen

bir soğuk savaş dönemi başlamış oldu. 1990’lı yıllarda Varşova Blok’unun

paralanmasından sonra, bu bloğun içinde bulunan ülkelerin de yeniden yapılanmaları

ve bölünmeleri sonucu birçok yeni devlet ortaya çıkmıştır.

NATO’nun tüm faaliyetleri ve organizasyonu içinde ABD etkisi belirgin

olmuştur. Masraflarını büyük bir bölümünün ABD tarafından karşılanması yani

ABD’nin bu etkinliği zaman zaman üyeler arasında huzursuzluk yaratmıştır. Böyle

bir tepki ilk olarak 1958’de Fransa’nın ABD’nin NATO içindeki ağırlığını

eleştirmesi ve hatta ABD’nin bazı tavırlarının Fransa egemenliğini çiğnediğini öne

sürmesiyle su yüzüne çıkmıştır. Cumhurbaşkanı De Gaulle, Fransa’nın başkalarını

kararlarına uymaya zorunlu olmadığını söylemiştir. Bununla da kalmayarak 1

Temmuz 1966’da NATO’nun askeri kanadından resmi çekilmiştir. Fransa sadece

‘açık ve kışkırtılmamış bir saldırı durumunda anlaşma maddelerine uyacağını’

bildirmiş ve bundan sonra sadece bilgi alışverişi düzeyinde ilişki kuracağını

belirtmiştir.

NATO, doğuşundan itibaren tümüyle Sovyetler Birliği ve ‘komünizm tehdidi’

üzerine kurul olduğunu ilan etmişti. Oysa bu tehdit fiilen ortadan kalktığına göre

NATO’nun bundan sonraki işlevi ne olacaktı. NATO’nun yeni durumu için alınan

kararların şekillenmesi “23-25 Nisan 1999’da Washington’da yapılan NATO

zirvesinde oldu…Çetin çatışmalar sonucu kabul edilen ‘Yeni NATO Konsepti’

ABD’nin ve küresel derin yapının çıkarlarına uygun olarak yeniden formatlanmıştır.

Buna göre:

239 AKAR, Atilla; a.g.e., s:44-45. 240 BİLBİLİK, Erol; NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi,Otopsi Yayınları,Ağustos,2004,İstanbul, s:26.

Page 145: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

135

- NATO, alan dışı harekâtlara yönlendirilecektir.

- NATO, başta terör olmak üzere uyuşturucu, insan kaçakçılığı, ırk ayrımı

v.b. sorunların çözümünde aktif rol oynayacaktır.

- NATO, Birleşmiş Milletler kararı olmaksızın savaş kararlarını kendi

içinde alacaktır.

- NATO, bünyesi içinde ‘Çok Uluslu Birleşik Görev Kuvvetleri’ ve bu

kuvvetlerin askeri harekâtlarda kullanımı sağlanacaktır.

- NATO, küresel boyutta, ekonomik, politik, demokratik ve stratejik

görevler üstlenecektir241…

Bunlardan NATO’nun ‘Dünya Jandarmalığı’ rolünü üstlendiğini

göstermektedir.

Soğuk Savaşın bitişiyle birlikte, NATO’nun varlığına anlam kazandırma

çabası içine girildi. İngiltere, bizzat ‘Demir Lady’ takma adlı Başbakanı, Thatcher,

İskoçya’da 7-8 Haziran 1990’da gerçekleştirilen dorukta, yeni düşmanın ‘İslam

Dünyası’ olacağının işaretini vermişti. NATO eski genel sekreteri Willy Claes,

komünizmin çöküşünden sonra en ciddi tehdidin İslam Dünyası olduğunu birçok kez

dile getirmişti242.

Yakın dönemde Avrupa’nın ve ABD’nin tehdit algılamalarını etkileyen iki

önemli olay vardır. Bunlardan birincisi 1989’da Soğuk Savaşın sona ermesi ve 11

Eylül saldırılarıdır. Aslında bu iki olay birbirinden çok farklı olmasına rağmen

doğurduğu sonuçlar olarak birbirine benzemektedir. Bu iki olayın sonucunda ABD

ve Avrupa’da İslam karşıtlığı yükselişe geçmiştir.

ABD, bu yeni tehdit algılamasından sonra önleyici taarruz olarak tanımladığı

tehdit gelişmesinden harekete geçme stratejisini geliştirmiştir. Bu strateji

doğrultusunda NATO’nun da görev alanı değişmeye başlamıştır. Soğuk Savaş

döneminde NATO içinde en önemli tartışma konularından birisi olan üyelerin

toprakları dışına müdahale edip etmeme tartışmaları geride kalmıştır. Mayıs 200’de

241 AKAR, Atilla; a.g.e., s:47-48-49. 242 EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e., s: 230-231.

Page 146: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

136

Reyjavik’te yapılan NATO Dış İşleri Bakanları toplantısında tehdide çıktığı yerde

müdahale kararı alınmıştır.

NATO’nun bu savunma stratejisindeki değişmeden başka görev aldığı

coğrafyada da şöyle açıklanmıştır: 1991 Roma Zirvesi’nde şekillenen ve 1999’da

Washington Doruğu’nda son şekline getirilen NATO’nun yeni stratejik Konsepti’nde

İttifak’ın kuruluş maksadı olan, üyelerin kollektif güvenliğini sağlama görevinde bir

değişiklik olmadığını vurgulamakta, güvenliğin askeri boyutu yanında politik

boyutuna ağırlık verilmekte, buna bağlı olarak istikrarın yaygınlaştırılması için

ittifakın hedeflerini paylaşan fakat üye olmayan çevre coğrafyalarda bulunan

ülkelerle yakın işbirliği öngörülmektedir243.

Bu coğrafi değişimin yanında NATO’nun Büyük Ortadoğu Projesi’ne rol

alması da ABD tarafından istenmektedir. Akar’a göre; Büyük Ortadoğu Projesi’nde

NATO’ya yoldaki çakıl taşlarını temizlemek için dönüşüm geçirtilmek

istenmektedir244. Akar’ın bu düşüncesi paralelinde Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen,

NATO’nun hem Avrupa’da askeri dengeyi sağladığını hem de ABD’nin küresel

çıkarlarına uygun zeminler yaratabildiğini ifade ederek ABD, Büyük Ortadoğu

Projesi’ni NATO’yu taşoran yapmak isteyeceğini245 söylemektedir.

NATO’ya yeni konseptinde Ortadoğu’ya müdahalenin bulunacağı bir misyon

yüklenecektir. ‘Bunun ipuçları 19 Ocak 2003 tarihinde Çekoslovakya-Prag’da

yapılan “Büyük Ortadoğu Üzerine Düşünceler Konferansı”nda ABD’nin NATO

nezdindeki Daimi Temsilcisi Nicholas Burns tarafından erilmiş oldu. ‘Yeni NATO

ve Büyük Ortadoğu’ başlığını taşıyan konuşmasında Burns, yeni tehdit

değerlendirmesi çerçevesinde, durumu Soğuk Savaş yıllarıyla kıyaslayarak ‘NATO,

Misyonunu değiştirmelidir ve bu misyon Ortadoğu’dadır’ demekteydi. NATO’nun

Yeni Genel Sekreteri Hoop’un ise; NATO’nun Büyük Ortadoğu’da rol almasına

bütünüyle taraftar olduğu’ yönündeki açıklamaları tabloyu tanımlamaktadır246.

243 DUMANLI, Cihangir; ‘NATO Zirvesi ve Türkiye’ye Etkileri’, Cumhuriyet Strateji,19 Temmuz 2004, s:14. 244 AKAR, Atilla; a.g.e., s:55. 245 ESLEN, Nejat; ‘ABD NATO’yu Büyük Ortadoğu Projesi’nin Taşeronu Yapmak İstiyor’, 2023 Dergisi, 15 Mayıs 2004, Say:37, s:24. 246 AKAR, Atilla; a.g.e., s:53-54.

Page 147: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

137

28-29 Haziran 2004’te İstanbul’da yapılan NATO zirvesinin ağırlıklı gündem

maddesini Büyük Ortadoğu Projesi’nin yönetimi ve öncelik Afganistan’da olmak

üzere NATO’nun Proje için görevlendirilmesi konusu teşkil etmiştir. Sonuçta

NATO, undan sonraki gündemine terörü sokması ile kendi misyonunun çerçevesini

de çizmiş bulunuyordu. Zirvede terörün küresel tehdit olarak tanımlanmasıyla

birlikte örgütün dönüşümündeki önemli sonuca varılmış oldu. NATO’nun bu amaçla

istihbarat birimi oluşturması, terörle mücadelede ittifakın askeri olanaklarının

kullanılacağının ve bu yönde operasyonlar düzenleneceğinin ilan edilmesi NATO

için en temel sonuçlar oldu.

B.) Büyük Ortadoğu Projesi ve AB

Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Avrupa Birliği ve ABD ilişkisine iki

yönlü bakmak gerekmektedir. Birincisi; konunun Avrupa Birliği tarafından görünen

yönü, ikincisi ise; ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi konusunda AB’den

beklentileridir.

AB içerisinde lokomotif rolünü üstlenmiş olan Almanya ve Fransa, ABD’nin

Ortadoğu’da tek güç sahibi olmasını istememektedir. Buze’ye göre, Almanya’nın

BOP’u ABD’nin Ortadoğu’ya tek başına hâkim olma projesi olarak gördüğü ve karşı

olduğu biliniyor… AB, Almanya-Fransa ikilisince hazırlanan ‘AB-Akdeniz Girişimi’

projesini daha 1995 yılında Barselona’da başlatmıştı. Bu AB projesine göre bölgede

ekonomik reformlar desteklenecek ve 2010 yılında bir Serbest Ticaret Bölgesi

kurulacak. Yani, Avrupa’nın ABD’ninkine karşı kendi ‘BOP’u bulunuyor. Bu

durumun bölgede güç savaşlarını başlatmaması mümkün değil247.

Fransa ve Almanya ABD’nin Ortadoğu’ya tek başına hâkim olmasını

istememekle beraber Ortadoğu’da başrolü oynayacak kadar da güçlü değildir.

Avrupa Birliği dünyada en fazla ihracat kapasitesine sahip birlik olmasına rağmen,

askeri açıdan büyük bir potansiyele sahip değildir. AB için bölgede sorumluluk

almanın ikinci bir tehlikesi de bölgeden kendi topraklarına sıçrayabilecek tehlikelere

247 BUZE, Özcan; ‘BOP, Yeni Amerikan Yüzyılı, Projesi’nin tek başına dünya hâkimiyetini öngören en önemli ve en can alıcı bileşenidir’,Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yay.s:173.

Page 148: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

138

karşı hazırlıkların tam olmamasıdır. Ayrıca bölgede verilecek askeri kayıplar iç

politikada hükümetleri bir hayli zorlayacaktır. Bu nedenlerden ötürü AB

Ortadoğu’da çıkarlarını savunabilmek için ABD ile işbirliği yapmak zorundadır.

Diğer yönden ABD’nin de ABD’den istekleri ve beklentileri bulunmaktadır.

ABD, Ortadoğu’ya hâkim olmak için girdiği sıcak çatışmalarda hem kendi

çıkarlarını, hem de AB’nin çıkarlarını böylece dünyanın dengesinin korunduğunu

vurgulamaktadır. Bu görüşü bölgesel ve dünya genelinde istikrarı sağlamak için

savaştıklarını söyleyerek dile getirmektedirler. Parlar’a göre; ABD’nin Ortadoğu’da

bulunma sebebini açıklaması şu şekildedir.”Biz tüm Batı’nın çıkarları adına petrol

ikmali aksamasın diye Ortadoğu’da bulunuyoruz. Buradaki mücadelemizin

temelinde böyle bir amaç var, yüklerimizi paylaşmalıyız. Almanya, hatta Japonya’da

bizim mali yüklerimizi paylaşmak durumundadır248.”

Aslında ABD’nin bu proje için bölgede işbirliği yapabileceği en iyi seçenek

AB’dir. Çünkü, AB, bölgedeki ülkelerle uzunca süredir iyi ilişkiler sürdürmektedir.

AB’nin aynı zamanda proje süresince oluşacak mali yükü karşılayacak istikrarlı bir

ekonomisi vardır. Ayrıca AB’nin bölgeden ciddi beklentileri ve çıkarları da

mevcuttur. Bu konuda Brzezinski; Amerika’nın bölgeyi yeniden yapılandırma

konusunda güvenebileceği tek aktörün AB olduğu tezini savunmaktadır249.

Sonuç olarak; proje her ne kadar ABD kaynaklı olsa da ABD’nin bu projeyi

uygulamayabilmesi için AB’nin desteğini alması gerekmektedir. Avrupa Birliği de

her ne kadar ABD ile fikir ayrılıkları yaşasa da Ortadoğu’da tek başına başrolü

oynayamayacağı için ve bölgede çıkarların bulunması nedeniyle projeye destek

verecek gibi görünmektedir.

C.) Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail

1950 Geri Dönme Yasası dünyanın neresinde olursa olsun tüm Yahudilere

İsrail’in kapısını açmakta, 1952’de çıkartılan vatandaşlık yasasıyla ise yeni

248 PARLAR, Suat; ‘BOP, Vahşet ve şiddet vaat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor’, Büyük Ortadoğu Kuşatması ,Timaş Yay.s:154. 249 BRZEZINSKI, Zbigniew; ‘Hegomonic Quiçksond’, The National Interest, Number 74, Winter, 04/2003, s.11.

Page 149: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

139

yerleşimcililere Yahudi (‘İsrail’ yerine bu kavramın tercih edilmesi ilginç) vatandaşı

olma hakkı tanınırken ülkede yaşayan Araplara da Arap oldukları için İsrail

vatandaşlık hakkı tanınmamaktaydı250. Bölgede bir Yahudi devletinin ortaya

çıkmasıyla Ortadoğu’da güç dengeleri bozulmuş ve yeni kurulan bu devletin ciddi

güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Büyük Ortadoğu Projesinin ortaya konmasının

tek sebebi İsrail olmasa da, İsrail’in bölgedeki güvenliği BOP’un amaçlarından

biridir.

CINGI’ya göre; BOP onlarca yıl önceden bu yana tasarlanmış katarılmış bir

ABD dış politika doğrultusudur. Konjonktürden etkilenerek değiştirilip rötuşlanarak

bugün uygulama aşamasına geçilmiştir. Bu biçimde oluşturulmuş bir ABD

çizgisinin, İsrail olgusuna şu ya da bu şekilde dikkate almamış, hatta ön planda

tutmamış olması düşünülemez. Ancak bu noktadan hareketle BOP’u bütünüyle İsrail

olgusuna endekslemek zordur251.

Aslında projenin İsrail’e, İsrail’in de projeye gereksinimi vardır. İsrail bu

projenin sonrasında emperyalizmin Ortadoğu’daki kırbaç rolünü oynarken, ABD ve

AB’yi de bölgede kendisi için tehdit olarak algıladığı Araplara karşı kullanmaktadır.

Bu konuda Yurtsever’in kitabında belirttiği gibi; Yahudi devleti, kendisi için en

büyük tehdit olarak gördüğü İslam dünyasını Batı ile çatıştırmak istemektedir. Ya da,

Kudüs İbrani Üniversitesi’nden İsrael Shahak’ın deyişiyle, ‘Anti-İslami bir Haçlı

Seferi’nin liderliğini yapmaya soyunmaktadır ve İslam’a karşı girişilecek olan

savaşta, Batı’nın öncülüğünü yapmak hedefindedir252.

İsrail’in, bölgede güvenliğini sağlayabilmek için Arap Devletleri’nin

içerisindeki etnik grupları ortaya çıkarma gayreti vardır. İsrael Shak’ın ‘1980’ler

İsrail için Bir Strateji’ makalesinde şimdiki Siyonist rejimin bütün Arap

Devletleri’nin küçük devletlere ayrıştırılıp parçalanması amacına yönelik bir planı

açıklamaktadır. Yılmaz Tezkan bunu şöyle aktarmaktadır. Bu makaleye göre; ‘Bütün

Arap Devletlerinin küçük parçalar bölünüp parçalanması fikri, İsrail stratejik

250 ARI, Tayyar; a.g.e., s.242. 251 CINGI, Aydın; a.g.e., s.211. 252 Washington Report on Middle East Affairs, Mart 1995 (Akt: YURTSEVER, Hasan; İsrail ve Büyük Ortadoğu Projesi, Düşünce Yay., 2. Baskı, Haziran 2004, s.39).

Page 150: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

140

düşüncesine yinelenip durulur. Örneğin, 6 Şubat 1982 tarihli Ha’aretz Gazetesi’nin,

alanında en bilgili olan askeri konular muhabiri Ze’ev Schiff, Irak’ta İsrail’in

çıkarların en uygun çözümün ‘Irak’ın Şii Arap, Sünni, Arap ve Kürt devletlerine

bölünüp dağılması olduğunu’ yazmaktaydı. Bugün, Shahak’ın düşünceleri ile

ABD’deki neocanların fikirleri arasındaki güçlü bir irtibat olduğu açıkça

görülmektedir253.

253 TEZKAN, Yılmaz; Bir Başka Açıdan İsrail, Ülke Kitapları, 1. Baskı, Ekim 2004, Ankara, s.91.

Page 151: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

141

VI. BÖLÜM

DEĞERLENDİRME ve SONUÇ

Bu çalışmalarda, Büyük Ortadoğu Projesi tartışılmaktadır. Amerika Birleşik

Devletleri’nin Ulusal Güvenlik stratejisi, Projenin dini, enerji boyutu, amacı ve

Türkiye’ye etkileri ele alınmıştır.

Basına deklare edilen ve kamuoyuna açıklanan şekliyle Ortadoğu denilen

bölgede yer alan ülkelerde batılı anlamda demokrasinin sağlanması, terörizmin

ortadan kaldırılması, serbest piyasa ekonomisinin bölgede işlerlik kazandırılması ve

bölgenin istikrara kavuşturulmasıdır.

Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili resmi ağızdan net bir açıklama yapılamadığı

için,çeşitli çevrelerden farklı yorumlar bulunmaktadır. Kimlerine göre ‘İslam’ı yok

etme girişimi’ olarak tanımlanırken, kimilerine göre ‘Medeniyetler Çatışması’nın

uygulama konulması, kimilerine göre ise; İsrail’i koruma stratejisidir.

Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu’da 22 ülkede dönüşüm

planlanmaktadır. Ekonomik, siyasal toplumsal/kültürel ve stratejik Dönüşüm

hedeflenmektedir.

• Ortadoğu’da siyasal dönüşüm ile mevcut coğrafyadaki yönetimlerin batı

standartlarına uygun bir biçim alması ve demokrasinin bölgeye

getirilmesi amaçlanmaktadır.

• Ortadoğu’da ekonomik dönüşüm ile bölgede serbest piyasa ekonomisin

teşvik edilmesi, liberal sistemin yerleştirilmesi ve uzun ve de bölge

ekonomilerinin batı ekonomik sistemine entegrasyonu ertelenmektedir

• Orta doğuda toplumsal kültürel dönüşüm ile bölge halklarında kültürel

dejenerasyonun olmasını sağlamak, tüketim kültürüne açık, Amerikan

kültürsüzlüğünün teşvik edilmesini sağlamak için eğitim, medya v.b

kültür araçlarını teşviki. Ayrıca bölgede İslamı ılımlaştırmak.

Page 152: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

142

• Orta doğuda stratejik dönüşüm ile de; batını tehdit olarak kabul ettiği

terörizmin kökünü kurutmak, kitle inha silahları yok etmek ve bölgenin

batılı güvenlik normlarına uygun hale getirmek

Bunlar ABD’nin büyük orta doğu projesi ile ilgili olarak öne sürdüğü

görünen sebeplerdir.

Bir olayın arka planında yatan sebepler zinciri vardır, birde görünen sebepler

zinciri vardır. Tabii ki; Büyük Ortadoğu Projesi’nde arka planda olan sebepler tek

değildir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefinde olan ülkelerde yaşanan karışıklıklar ve

olayların birbiriyle ilişkisine bu çalışmada yer verilmiştir. BOP’un sahneye

konmasıyla birlikte Irak’ta ve proje kapsamındaki çeşitli ülkelerde terör ve

istikrarsızlık görülmektedir.

21. y.y.’in Amerikan yüzyılı olarak sürmesi için küresel güç olmaya aday

olan; Avrupa Birliği, Rusya Federasyonu, Çin, Hindistan gibi devletlerin

gelişmelerinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu kontrol içinde; kültürel, siyasal,

ekonomik ve askeri boyutlardan yaşam alanına uygulanmaktadır. ABD, Büyük

Ortadoğu Projesi ile Büyük Ortadoğu’ya özgürlük ve demokrasi getirmeyi

amaçladığını ileri sürmektedir. Ancak bugüne kadar hiç önemsenmeyen bölge

ülkelerine şimdi birden değer verilmesi ilginçtir. Bu tutumu bölge ülkeleri de samimi

bulmamaktadır.

Irak Harekâtı, yeni “Önleyici Vuruş” doktrini uzantısında gerçekleştirilmiştir.

Bu savaşta da amaç, Irak’ı özgürleştirmek ve kitle imha silahlarını bulup yok etmek

olarak açıklanmıştır.

Başka bir perspektiften baktığımızda, projenin başta petrol olmak üzere enerji

kaynaklarıyla da ilişkisi olduğu görülmektedir. Enerji ve su kaynakları ile yolların

kontrolü ABD’nin küresel egemenliğini destekleyecek en önemli seçeneklerden

biridir. ABD’nin bu denetimi kurması ile Avrupa, Rusya, Japonya ve Çin’i kontrol

altında tutabilecektir. Samir Amir’in de vurguladığı gibi, ‘Washington’un Irak’taki

(Yarın başka bir yerdeki) hedefi, oraya Amerikan sermayesinin çıkarı için bir

Page 153: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

143

diktatörlük (demokrasi değil) yerleştirip, kaynaklarını yağmalamaktan başka bir şey

değildir’.254

Bu projenin dinsel boyutundan bakıldığında dünya barılına tehdit olarak

İslam görülmektedir. Ancak projenin arka planında yalnızca din yoktur.

11 Eylül’den sonra ortaya koyulan Uygarlıklar Kutuplaşması da giderek

hedefine ulaşmaktadır. ABD ve tüm Batı Ortadoğu coğrafyasını ötekilerle yaşadığı

bir bölge olarak yaşadığını düşünerek, sosyolojik yönden bir bütün olarak

görmektedirler. Bu da tehlikeli bir durumdur.

Bu çalışmada çıkan bir diğer sonuç da: Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni bir

proje olmayıp köklerinin eskilere dayandığıdır. Kimilerine göre 1900’lü yılların

başında ortaya çıktığı öne sürülürken, kimilerine göre de 1990’ların başında

tasarlandığı öne sürülmektedir.

1800 lü yıllarda Osmanlı idaresinde olan ve karmaşadan uzak, oldukça rahat

bir yaşam süren ancak Osmanlı’ nın yıkılışından sonra yani bölgeden çekilmesiyle

birlikte bölgede istikrarsızlık ve kaos ortamı egemen olmaya başlamıştır.

Türkiye ise; proje kapsamında örnek ülke olarak ele alınmakta ve “Ilımlı

İslam” ülkesi olarak görülmektedir. Bir zamanlar sahibi olduğu topraklara şimdi batı

bloku çıkarları adına örnek ülke misyonu verilen Türkiye projenin dışında istese de

istemese de kalamayacağı için projenin dahilindeki ülkeler içinde güç dengeleri

gözeterek bölgede daha etkin bir güç olmaya çalışması akılcı bir hareket olacaktır.

Sonuç olarak; Türkiye’nin konumu önemlidir ve projenin dışında kalması zordur.

254 AMİN, Samir; Liberal Virüs: Sürekli Savaş ve Dünyanın Amerikanlaştırılması, Editör: Fikret BAŞKAYA, Özgür Üniversitesi Kitaplığı, Ankara, 2004, s. 21.

Page 154: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

144

KAYNAKÇA

Kitaplar:

Akar, Atilla

2004

Büyük Ortadoğu Kuşatması, İstanbul: Timaş Yayınları,

2. Baskı.

ALTUĞ, Yılmaz

1995

Terörün Anatomisi, İstanbul: Altın Kitaplar Basımevi,

1. Basım, Mart.

AMİN, Samir;

2004

Liberal Virüs: Sürekli Savaş ve Dünya’nın

Amerikanlaştırılması, Editör: Fikret Başkaya, Özgür

Üniversitesi Kitaplığı, Ankara.

ARI, Tayyar

1998

Basra Körfezinde ve Ortadoğu’da Güç Dengesi,

İstanbul: Alfa Yayınları

2002 Uluslararası İlişkiler Teorileri-Çatışma Hegomanya

İşbirliği, İstanbul: Alfa Basım Yayın Dağıtım Ltd.

Şirketi, 1. Basım

2004 Geçmişten Günümüze Ortadoğu, İstanbul: Alfa

Yayınları

AYDIN, Hasan

2004

“ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Müslüman

İdeolojileri”, Bilim ve Gelecek Dergisi, 4 Haziran

ATAY, Mehmet

1996

“Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Bark Arayışları” Avrasya

Dosyası, C.3, Sayı:2, Yaz.

BAŞARAN, Nuray

2004

“Türkiye’nin Aktörleri ve Büyük Orta Doğu Projesi

Dönüşüm Hedefleri” Akşam Gazetesi: 5 Mart.

BAYZAN, A. Rıza

Page 155: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

145

2004 Küresel Vaftiz-Misyoner Örgütlerin Türkiye ve Türk

Cumhuriyetlerini Hıristiyanlaştırma Operasyonu,

İstanbul: IQ Sanat Yayıncılık, Güncelleştirilmiş 2. Baskı,

Ağustos.

2002 Küresel Dünya Politikaları ve Ulusal Seçenekler,

İstanbul: Kaynak Yayınları, 2. Baskı.

BİLBİLİK,Erol

2004

NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu

Stratejisi,İstanbul: Otopsi Yayınları, Ağustos

BİLGENOĞLU, Ali

2005

“Evanjelizmin ABD Yönetimine Etkileri”, Cumhuriyet

Stratejisi.

BÖLÜKBAŞI, Süha

1992

Türkiye ve Yakınındaki Ortadoğu, Ankara: Dış

Politika Enstitüsü Yayınları.

BRZEZİNSKİ, Zbigniew

2003

“Hegomonic Quicksand”, The National İnterest,

Number 74, Winter, 04/2003.

BUZE, Özcan

2004

“BOP, Yeni Amerikan Yüzyıl Projesi’nin Tek Başına

Dünya Hâkimiyetini Öngören En Can Alıcı Bileşimidir”

Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, İstanbul:

Timaç Yayınları, 2. Baskı.

BUZPINAR, Ş. Tufan

1998

“II. Abdülhamit Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü

Meselesi, (1878-1908)” Türkler Ansiklopedisi, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara

CHOMSKY, Ncom

2005

11 Eylül ve Sonrası: Dünya Nereye Gidiyor? Türkçesi:

Taylan Doğan-Nuri Ersoy-Mehmet Kara-Ali Kerem,

Page 156: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

146

İstanbul: Aram Yayıncılık.

CINGI, Aydın

2004

“Ortadoğu ABD’nin Gücünü Sınadığı Bir Laboratuar

Konumundadır” Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der.

Atilla AKAR, İstanbul: Timaş Yay., 2. Baskı, Ekim.

CİRHİNLİOĞLU, Zafer

2004

Terör ve Toplum, İstanbul: Gündoğan Yayınları.

DAVUTOĞLU, Ahmet

2003

İntikam Gölgesinde Strateji Savaşı: Ladin Bahane Hedef

Şangay, Aksiyon: Ekim.

DEDEOĞLU, Beril

20052

“ABD’nin 21. Yüzyıl Stratejisi ve Olası Küresel Etkileri”

2023 Dergisi, Ankara.

DOĞANAY, M. Sezai –

ALTAN, Fikret A

1994

Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan

Değerlendirilmesi: Körfez Harbi ve Alınan Dersler,

Ankara: Nurol Matbaası.

DUMANLI, Cihangir

2004

“NATO Zirvesi ve Türkiye’ye Etkileri”, Cumhuriyet

Strateji, 19 Temmuz.

EL-GAMERİ, Atıf

2004

“Orta Doğu’ya Sahip Çıkalım”, Radikal Gazetesi: 24

Ocak

ERDURMAZ, A, Serdar

2005

Ortadoğu’daki Kitle İmha Silahları, Silahların

Kontrolü ve Türkiye, Ankara. Ümit Yayınları, 1.

Basım, Şubat.

ERSİN, Nihat

2003

Ortadoğu Savaşlarının Perde Arkası, İstanbul:

Gündem Yayınları, Nisan.

ERSOY, Ertan

2003

“11 Eylül Saldırıları Sonrası Kafkaslar Hazar Havzası ve

Orta Asya’da Değişen Dengelerin Petrol ve Doğalgaz

Page 157: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

147

Politikalarına Yansımaları” Jeopolitik, Sayı:1, Kış.

ESLEN, Nejat

2004

“ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi ve Türkiye” Akşam

Gazetesi, 23 Şubat.

ESLEN, Nejat

2004

“ABD, NATO’yu Büyük Ortadoğu Projesi’nin Taşeronu

Yapmak İstiyor”, 2023 Dergisi, Sayı, 37, 15 Mayıs

EVCİOĞLU, Kemal

2005

Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu

Projesi, İzmir: Umay Yayınları, Eylül.

FUKUYAMA, Francis

2001

Tarihin Sonu mu? Der. Mustafa Aydın, Ertan Özensel,

Ankara: Vadi Yayınları, Toplum Dizisi, 2. Baskı.

GÜREL, Şükrü Sina

1979

Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri,

Ankara: Ankara Üniversite Basımevi.

HACISALİHOĞLU,İ.Yaşar

2004

“BOP Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yaşam Alanını

Daraltıyor, ABD’nin Kalıcı Egemenlik Arayışı”,

Cumhuriyet Strateji, 8 Kasım.

2005 “Avrasya Jeopolitiği, Büyük Ortadoğu Projesi ve

Türkiye” Tarihte Doğu-Batı Çatışması, Der. U. Özcan-

E. Eğribel, İstanbul: Kızılelma Yayıncılık.

HEYKEL, Muhammed

1993

3. Petrol Savaşı: Körfez Savaşının Perde Arkası, Çev:

N. Ahmed ASRAR, İstanbul: Pınar Yayıncılık, 1. Baskı.

HUNTINGTON, Samuel

1995

Medeniyetler Çatışması, Çev. Murat Yılmaz, İstanbul:

Vadi Yayınları.

KARAGÜL, İbrahim

2004

“Büyük Ortadoğu’nun Başkenti İstanbul mu? Yeni Şafak

Gazetesi, 12 Şubat.

KAYNAK, Mahir

Page 158: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

148

2003 Amerika; 11 Eylül, Afganistan, Irak, İstanbul: İlk

Yayınları, 1. Basım, Ekim.

KAYNAK, M-GÜRSES E.

2004

Büyük Ortadoğu Projesi, İstanbul: İlk Yayınları, Röp.

F. Bilgin, 8. Baskı, Eylül.

KAYNAR, Mahir

2005

Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye Üzerine Stratejik

Analizler, İstanbul: Truva Yayınları, Mart.

KAZANCI, Hicran

2004

“Irak’ta Sona Eren Amerika Rüyası”, Cumhuriyet

Strateji Dergisi, Sayı: 5, 02.08.2004.

KIZILÇELİK, Sezgin

2004

Zalimler ve Mazlumlar: Küreselleşmenin İnsani

Olmayan Doğası, Ankara: Anı Yayıncılık.

KOCAOĞLU, Mehmet

1995

Küresel Terör ve Türkiye, Küreselleşme, Huntington,

11 Eylül, Ankara. Remzi Kitabevi, 2. Basım, Aralık

LEWİS, Bernard

1964

Orta Şarkın Tarihi Hüviyeti: Ankara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII.

2005 Ortadoğu, Ankara: Arkadaş Yayınevi, Çev. Selen Y.

Köley.

LİNDHOLM, Charles

2004

İslami Ortadoğu, Tarihsel Antropoloji, Ankara: İmge

Kitabevi, Çev. Balkı Şafak, Mart.

MANİSALI, Erol

2004

Ulusal Cephede Vuruşanlar, İstanbul: Derin Yayıncılık.

MARX, Karl-ENGELS, F.

1998

Komünist Parti Manifestosu, Ankara. Sol Yayınları,

Çev. Sol Yayınları Yayın Kurulu.

METE, Ö. Lütfi

2004

“Felluce’de Haçlı Sapıklığı”, Sabah Gazetesi,

11.11.2004

Page 159: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

149

MUMCU, Uğur

1997

Bütün Yazıları 35: Petrol Bekçisi (26 Haziran-30

Aralık 1990 yazıları), um.ag. Vakfı Yayınları, Ankara.

2000

Ortadoğu’da Amerikan Bilardosu, Ankara. Uğur

Vakfı.

NİRAY, Nasır

2004

“Bölgesel ve Küresel Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da

Oluşan Siyasal Gelişmeler ve Türkiye’nin Yeri” T.C.

Fırat Üniversitesi ORTA-DOĞU ARAŞTIRMALARI

MERKEZİ: Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar

Kaynaklar ve Metodoloji), (Elazığ, 29-31 Mayası 2003

Bildiriler, Elazığ, Yay No: 5.

ONAT, Hasan

2004

“Küresel Şiddet ve Teröre Köklü Çözüm: İnsan Olmanın

Kök Derleri Üzerine Düşünmek ve Yüksek Güven

Kültürü Yaratmak”, 2023 Dergisi, Sayı: 42, Ekim.

ÖZBEK,Osman

2005

İpotekli Türkiye, Ankara: Ümit Yayıncılık, Mart

ÖZEY, Ramazan

1996

Dünya Denkleminde Ortadoğu: Ülkeler-İnsanlar-

Sorunlar, İstanbul: Öz Eğitim Yayınları.

PARLAR, Suat

2002

Ortadoğu Vaat edilmiş Topraklar, İstanbul: Yar

Yayınları, 2. Baskı, Mayıs.

SAYIN, Ümit

2006

Küresel Terörün Perde Arkası: Gizli Örgütler, 11

Eylül ve Büyük Ortadoğu Projesi, İstanbul: Neden

Kitap, 1. Baskı, Nisan.

SERDAROĞLU, Rıfat

Page 160: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

150

2004 Yeni Dünya Düzeni Büyük Ortadoğu ve Türkiye,

Ankara: Eda Matbaası.

SEVDİ, Süleyman

2005

Ortadoğu, İslami Terör ve Batı, T.C. Fırat Üniversitesi

ORTA DOĞU ARAŞTIRMALARI MERKEZİ YAY.

NO:5, Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar

Kaynaklar ve Metodoloji) (Elazığ, 29-31 Mayıs 2003),

Bildiriler, Elazığ.

ŞAHİN, Abdullah

2004

Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, İstanbul: Truva

Yayınları.

ŞİMŞEK, Ayhan

2004

“ABD’nin Yeni Küresel Savunma Stratejisi”,

Cumhuriyet Strateji, Temmuz.

TEZKAN, Yılmaz

2004

Bir Başka Açıdan İsrail, Ülke Kitapları, I. Baskı, Ekim,

Ankara

TOPUR, Tuncer

2004

Dipsiz Kuyu, Ortadoğu ve Türkiye, İstanbul: IQ

Yayıncılık, Ekim.

TUNÇ, Hakan

2004

Amerika’nın Irak Savaşı, İstanbul: Harmani Yayınevi,

ULUGAY, Osman

2002

Hedefteki Amerika, “11 Eylül Şoku”, İstanbul: Timaç

Yay.

ULUĞBAY, Hikmet

2003

İmparatorluk’tan Cumhuriyet Petropolitik, Ankara:

Ayraç Yayınevi, Temmuz.

USLUBAŞ, Fevzi

2005

Küresel Terör, Afganistan, BOP ve ABD,

İmparatorlukların Bataklığı, SSCB’den Sonra Sıra

Page 161: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

151

Rusya’da mı? İstanbul: Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart.

ÜLKÜ, İrfan

20074

Yeni Çağ Gazetesi, 16.03.2004.

VURAL, İsmail

2003

Evanjelizm, Beyaz Saray’ın Gizli Dini, İstanbul:

Karakutu Yayınevi.

YILDIZ, Yavuz. G.

2004

“Nedir Şu Büyük Ortadoğu”, Akşam Gazetesi, 14 Şubat

2004

2004 Oyun İçinde Oyun Büyük Ortadoğu, İstanbul, IQ

Kültür-Sanat Yayınları.

YILMAZ, Türel

2004

Uluslararası Politikada Ortadoğu, Ankara: Akdağ

Yayınları.

Ansiklopediler:

Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, İstanbul, C.17.

Page 162: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

152

İnternet Adresleri :

www.avsam.gorg/tr/analizler.asp?ID=31 E. Tümgeneral Armağan Kuloğlu.

www.bbc.co.uk/turkısh/pressreview/story/2004/07/04

www.cagridogan.com/içsavaş.htm (Yavuz Alogan).

www.freeworldacademy.com/globelleader.

www.kitapgazetesi.com/konu.asp_id=1932.htm.

www.kurtuluscephesi.com/kurecep/kc79-5.html.

www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/809.htm.

www.milliyet.com/2004/02/26/yazar/toruner.html.

www.mfa.gov.tr.T.C.Dışişleri Bakanlığı İnternet Sitesi

www.usak.org.uk/junetion.asp?docID=3458In=TR

www.wikipedia.org.

www.zaman.com.tr/02Şubat2004.

www.zaman.com.tr/19Şubat2004.

www.radikal.com.tr.; “Alb.right:Irak’ta Büyük Hata Yaptık” 09.04.2004.

www.yenimesaj.com.tr. “Hans Bliks’ten ABD’ye: Irak Savaşı Terörizmi Canlandırdı,

Haber No:4003669,15.03.2004.

Page 163: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

153

EK -1

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NE BAZI AYDINLARININ BAKIŞI

1.) Attila İLHAN

Atilla İlhan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eski bir proje olmakla birlikte bugün

birdenbire gündeme gelmesinin sebebini şöyle açıklamaktadır: Büyük Ortadoğu

Projesi’nin birdenbire gündeme gelmesinin sebebi, AB. Avrupa Birliği, çok belirgin

bir şekilde kendisini Birleşik Amerika’dan bağımsız telakki etmeye doğru gitmeye

başlayınca Amerikalılar birden uyandılar, hele de iş Kıbrıs’a taalluk edince büsbütün

uyandılar. İngilizler telaşa düştüler. Kıbrıs meselesinin gerisinde AB var, çünkü

Kıbrıs’ta üssü olmayan tek yer Avrupa. Yunanlılar vasıtasıyla oraya girmek

istiyorlar… Bu hesabı çok güzel götürürlerken birdenbire Amerika, tepeden inme bir

vaziyet yaratarak orada ağır bastı. Onların planlarına göre Kuzey, Amerika’nın üssü

olacak; Güney, İngiltere’nin üssü kalacak. Avrupa’ya yer yok. Onun için AKEL

‘Hayır’ dedi. AKEL Avrupa’dan kontrol edilen bir yer. Onun için işler karıştı.

Ortadoğu Projesi de bu sebeple önden gitti255.

İlhan, BOP için Kıbrıs’ın çok önemli olduğunu söylemektedir. Ortadoğu için

Kıbrıs çok gerekli. Kıbrıssız olmaz, çünkü Kıbrıs hem Süveyş’i kontrol ediyor, hem

Ortadoğu bölgesini olduğu gibi kontrol ediyor. Hem bizim Yumurtalık boru hatları

orada birikecek, onları da kontrol edecek… Her tarafı kontrol eden bir yer, onun için

orası önemli, orada olmak istiyorlar256. İlhan; Kıbrıs’ın öneminden bahsettikten sonra

ancak bir ikinci engelin varlığından söz ediyor. “Kıbrıs’ta birdenbire ilk defa olarak

hafif bir temas hissedildi. Tam olmadı tabii. Ortadoğu’da kimsenin dikkat etmediği

iki taraflı bir yayılma var. Bu yayılma birbirine dokunmaya doğru gidiyor.

Yunanistan yayılıyor bir yandan, İsrail yayılıyor diğer yandan. İsrail ile

Yunanistan’ın yayılması Kıbrıs’ta uç verebilecekleri gibi bir ihtimali ortaya çıkardı.

Kimse Yunanlılarla Musevilerin arasının iyi olmadığını düşünmüyor. Bunu en iyi biz

biliriz. Niçin biz biliriz? Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardan çekileceği sırada

255 İLHAN, Atilla; ‘Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi çektikleri filmlerde hep kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her yede öyle olacak, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Röp. Akar, Atilla, Timaş Yay., s.68-69. 256 y.a.g.e., s.69.

Page 164: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

154

Osmanlı’nın Balkanlar’ da kalmasını en çok isteyen Musevilerdi. Niye istiyorlardı?

Çünkü Museviler Osmanlılar kaldığı taktirde her şeye hakim olabileceklerdi…

Netice ne oldu? Selanik Rumlara geçer geçmez, Musevilerin hepsi buraya geldi257.”

Bir yandan İsrail’in genişleme çabası diğer yandan da Yunanistan’ın

genişleme çabası ikisinin birbirine doğru gelmelerine sebep olacaktır. Bu durumda

A.B.D’ nin hoşuna gitmediği söyleniyor. Dolayısıyla da hem Yunanistan ve İsrail’i

karşı karşıya getirmemek hem de bu durumdan istifade ederek Ortadoğu’da

hâkimiyet kurmak için A.B.D duruma el koydu diyor. “Bu hareket münhasıran

Ortadoğu için düşünülmüş değildir. Çünkü şöyle bir yanlışa düşülüyor kolaylıkla.

Bütün bunların gerisinde Huntington’un Medeniyetler Çatışması kitabı düşüncesinin

olduğunu ve bunun Amerika’nın yeni fikri olduğunu savunuyoruz. Madem öyle,

Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında savaş çıkacak. Hâlbuki hiç kimse

Huntington’un kitabının ikinci başlığını okumuyor! Huntington’un ikinci başlığı:

Dünya’nın yeniden Düzenlenmesi! Yeni dinler çatışacak da dünya yeniden

düzenlenecek, diyor. Doğrusu bende uyanmamıştım önce. Ben Alexander Dugin’i

okurken uyandım. Çünkü Dugin Ortodokslarla Katolikler arasındaki dünyayı anlayış

farkını çok güzel ele almış. Öyle bir şekilde anlatıyor ki o zaman onu da görüyorsun;

bunlar Rusya’yı da yola getirmek niyetindeler aslında. Çünkü Rusya kontrollerinden

çıktı… Birde orada Avrasya kuruluyor, bu çok tehlikeli, bunun çaresini arıyorlar.”

İlhan; Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” kitabında dünyada yeniden

düzenin sağlanması konusunda Rusya ve Türkiye’deki durumu ele alıyor. Rusya’da

Avrasya’nın kuruluyor olması ve Rusya’nın kontrollerinden çıkmasının tehlikeli

olduğunu ve çare aradıklarını söylüyor. “Bunun birinci çaresi Ortodoks nüfusu

üzerinde kontrol sağlayabilmek. Bunu da Rumlar Moskova Patriği sayesinde

yapacaklar. Rusya’da Ortodoks Patrikhanesi var, bütün Ortodoksların hamisi

olduğunu iddia ediyor. Diğer taraftan bizim burada bir tane var, bu da aynı şeyi iddia

ediyor. Şimdi bir incele, bizim bu patrikhanede son zamanlarda olan değişiklikleri.

Ben şöyle biraz baktım; ilk defa olarak bu patrikhanede yeni gelen patrik sension

meclisine dışarıdan üye aldı… Yavaş yavaş şu hazırlanıyor: Türkiyeli olmayan bir

257 y.g.e., s.69-70.

Page 165: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

155

Ortodoks patrik olacak ileride. Ve bu Patrikhane, Moskova’yla yarışmaya girecek.

Zaten şimdiden kendileri resmi yazışmalarında İstanbul Patriği demiyorlar,

Ekümenik diyorlar. Bunu demelerinin sebebi bu savaşa doğru hazırlanmalarıdır258.

Tüm bunlarda amaç; Amerika’nın tek başına dünya hâkim olması

meselesidir. Amerika her yerde, her zaman kendinin kazanacağını savunuyor. “Fakat

daha şimdiden bir taraftan Rusya Federasyonu, Çin ve diğer 22 ülke, Avrasya

Platformu buna tavır takınmış vaziyette. Öbür taraftan çok açık seçik ve net değilse

de Avrupa Birliği el altından karşı koymaya başladı. Yani daha şimdiden, dünya üç

kutuplu zaten. Ama Amerika hayal kuruyor, çünkü bu işi çok yapıyor”

“Dugin’ in söylediği bir gerçek var ki Dugin aslında bunu Ortodokslar için

söylenmiş bu, bütün Asyalılar için geçerli. Çünkü Dugin’ in söyledikleri üzerine ben

düşündüm, bizim siyasi hayatımda da durum aynı, Ruslarınkinden farklı değil. Bizim

imparatorluğumuza bakıyorsun, padişah aynı zamanda halife. Halife ama halifeliği

icra etmez, halifeliği Şeyhü’l-İslam’a bırakır ve Şeyhü’l-İslam onun emrindedir.

Yani bizde dinin devlete hâkim olması diye bir şey hiç olmamış. Bu Asya’da

olmuyor. Asya halkı başka… Ruslara bakıyorum onlarda da yok. Mesela bizde ırk

tefriki yoktur. Arap gelir, yanına oturur ya da zenci gelir oturur, hiç mesele değildir.

Rus da hiç aldırmıyor. Bakıyorsun Cengiz Han Moğol’dur ama orduları Türk. Şimdi

Mesela… Sovyetler Birliği Ortodoks Rus diye hesaplanıyor. İkinci Dünya

Savaşı’nda en iyi ordu onlarınkiydi, Kızılordu. Yarısından çoğu Türk’tü onların,

Türkler savaştılar… Bu Asya’ya mahsus bir şey, yani Asyalıların formasyonu

Avrupalılardan çok farklı259.

Atilla İlhan’ın da dediği gibi biz de dinin devlete hâkim olması söz konusu

değildir. Fakat batı’da veya Amerika’da, Avrupa’da v.s. din siyasi iktidara hâkimdir.

Aynı zamanda doğu Hıristiyanlığı il batı Hıristiyanlığı arasında da fark vardır. Doğu

Hıristiyanları daha mistiktirler, dünya ötesini düşünürler. Devlet yani siyasi iktidar

doğru Hıristiyanlığında kiliseye hâkimdir. Batı Hıristiyanlığında ise durum tam

258 y.a.g.e., s.70-71 259 y.a.g.e., s.72.

Page 166: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

156

tersinedir. Kilise siyasi iktidara hâkimdir. Dolayısıyla batı ile doğu arasında büyük

fark vardır.

Dolayısıyla İlhan sözlerine şöyle devam etmektedir: “Bu yüzden Amerikalılar

Ortadoğu’da tutunamayacaklar. Neden? Çünkü yargılarını önyargılara göre

veriyorlar. Bunlar geri, güçlü değil, kötü niyetli, gizli silah yapıyorlar, ben bunları

işgal edeceğim, yani ben seni yiyeceğim diyor. Gücü de var, geliyor oturuyor ama iş

ondan sonra başlıyor. Neden? Hesaba katmadıkları bir gerçek çıkıyor ortaya; o bir

Asya gerçeği; o da nedir? Asyalılar ölebilme kabiliyetine sahip. Hâlbuki Avrupalılar

ve Amerikalılar o kabiliyete sahip değil. Bir bakıyorsun, Asyalılar bomba haline

geliyor, gidip oraları uçuruyor, buraları patlatıyor. Ve sonunda batılıların büyük bir

cesaretle ve hâkimiyetle dünyaya ilan ettikleri bir gerçeğin aksini kanıtlıyorlar. ‘Milli

devlet bitti’ diyor Amerika. Oysa onlar milli devlet oluyorlar şimdi. Alevisi, Şiisi,

Sünnisi hepsi bir araya geldi260.”

Amerikalılar, planlarını yaparken karşılarında toplumların yapılarını göz

önünde bulundurmuyorlar. Kendileri için doğru olan ve uygun olanda başka

toplumlar için uygun olmuyor. Her sebep her yerde aynı sonucu maalesef vermiyor.

Çünkü her toplumun kendine özgü yapısı, ekonomisi, dinamikleri var. Fakat

Amerika bunu göz önünde bulundurmuyor sanırım.

“Biz bu işe yalnız Ortadoğu dolayısıyla değil, Rusya dolayısıyla da taraf

oluyoruz. Çünkü patrikhane burada, patrikhane burada olduğu için buradan Rusya’ya

yönelik de hareket yapıyorlar. Aynı planın iki kolu birden burada çalışıyor. İki türlü,

daha çetrefilli çalışıyorlar. Rusya tarafıyla ilgilenmiyoruz, çünkü Ortodokslarla

ilgilenmeme gibi bir yanlışımız var. Ortodokslar bizim en yakınımız aslında, kafa

olarak da bize en yakınlar. Çünkü onlar Hıristiyanlıkta öbürleriyle anlaşamıyorlar.

Bundan dolayı onlarla anlaşabiliriz ama biz uzak duruyoruz onlara. Çünkü

Amerika’nın tercih ettiği, Rusya’nın Ortodoksluğu değil ki, o mistik ve Asya’lı,

Amerika’nın tercih ettiği, Yunanlıların Ortodoksluğu, o ise mistik değil ve Avrupalı.

Çünkü Avrupalının mantığı, ticaret, kâr esası üzerine kurulmuştur261.”

260 y.a.g.e., s.72-73. 261 y.a.g.e., s.74-75.

Page 167: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

157

“Mesele şu: Zannediyorum ki Avrupa’nın devlet anlayışı ile Asya’nın devlet

anlayışındaki büyük farklılıktan doğuyor iş. Çünkü Avrupa’nın devlet anlayışına

baktığın zaman Roma’ya dayanıyor… Hepsi zamanında bir yerlerde Roma ismini

almışlar. Roma, oligarşik bir devlet, tamamen kâra, paraya, avantaja ve fethe

dayanıyor. Bunların demokrasisi var. O demokrasiye bakıyorsun, Yunan

Demokrasisi. Yunan Demokrasisine bakıyorsun; demokrasi yalnız zenginler için.

Diğer insanlar için demokrasi filan yok, köleye yok, kadına yok, çocuğa yok,

yabancılara yok. Sadece orada doğmuş erkekler için demokrasi var. Yani tam bir

oligarşi Yunanistan. Peki bunu nereden almış? Kurcaladığın zaman görüyorsun ki

Mezopotamya’dan almış. Mezopotamya neren almış? Eski Mısır’dan. Şimdi burada

bir kapalı devre var. Bu kapalı devre Avrupa’yı yapıyor. Bizim batı Avrupa

dediğimiz Allah’ın belası örgüt buradan geliyor, bunlar tam manasıyla oligarşik; bir

azınlık hakimiyeti üzerine kurulu ve tamamen her şeyi kâr açısından düşünen

kişiler… Halbuki Asya böyle değil. Asya ölümü üç bin sene evvel keşfetmiş.

Dünyanın asıl kralı ölümdür, diyor. Bir kere onu aşmış. İkincisi servet duygunu

aşmış…Asya için aslolan dünyadaki hayatını doğru dürüst yaşayıp, çekip gitmek…

Onun için Birleşik Amerika, Vietnam’da kaybediyor, onun için Pakistan’da,

Afganistan’da kaybediyor, onun için Irak’ta rezil oluyor. Netice tamamen

Amerika’nın aleyhine dönecek. Bir kere Asya’da henüz pekişmemiş, yerleşmemiş

olan üniteler devlet fikrini sağlamlaştıracaklar. Bu sayede taş gibi olacak. Asya,

çünkü biz de bile görünmeye başladı262.”

Irak’ın, Afganistan’ın, Pakistan’ın vs. kısacası Asya’nın kendine özgü bir

kültürü var. Hâlbuki Amerika’nın 250 yıllık geçmişinde bir kültürü olmamıştır.

Irak’ın işgalinde ilk yapılan işler müzelerin talan edilmesi, tapu ve sicil kayıtlarını

imha edilmesi v.b. şeylerdir. Halkın değer verdiği kıymetlerin hiçe sayılması, zorla

bazı şeylerin kabul ettirilmeye çalışılması Irak halkanın despotizmi dahi savunur ve

arar duruma gelmesine sebep olmuştur. Amerika’nın kendi ekseninde düşünmesi ve

planlarını yapması, karşısındaki ülkenin dinini, kültürünü, dünya görüşlerini

bilmeden hareket etmesi yaptığı girişimlerin kendi aleyhine dönmesine sebep

262 y.a.g.e., s.75-76.

Page 168: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

158

olmaktadır. Atilla İlhan’ın Amerikalıların bu tutumu hakkındaki bir esprisi var;

“Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi çektikleri filmlerde hep

kendileri kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her yerde öyle olacak263.”

“Roma’da politika, devlet yönetimi, din ve buna ait büyük işler bahsettiğiniz

bu küçük azınlığa ait. Yalnızca küçük bir azınlık bu işlerle ilgilenir. Peki halk? Halk

safahatla ilgilenirdi zengindiler, çünkü para vardı. Başka? Gladyatörlerle… Ve

ticaretli ilgilenirlerdi. Halka bunları bırakmışlardı. Halktan çok büyük bir kültür

beklenmezdi ve böyle bir şeye gerek yoktu… Avrupa’yı kendi haline bıraktığın

zaman Roma’nın bütün bu özellikleri olduğu gibi hepsinde var. Amerika’da,

tamamen var. Amerika’da politikayla uğraşanlar bir avuç azınlık, onlar da aslında

büyük sermaye patronların özel uçakları… Sistem aynı Roma gibi gidiyor. Roma

nasıl çalışıyorsa, Batı dediğimiz sistem aynen, aslında Mısır gibi demek daha doğru

olur. Orada başlamış. Yani köleler olacak, onların üzerinde halk olacak, onların

üzerinde asıl yönetici olacak.264”… Eski Mısır ve Roma sahnesi yeniden sahneye

koyuluyor. Senaryo önceden yazılmış, Amerika efendi yani asıl yönetici, Avrupa

Birliği Orta tabaka, Ortadoğu ve Asya ise köle konumunda görülmektedir.

Amerika kendi halkını özellikle cahil yetişiyor. Bir kısım azınlık ise ayrı bir

eğitime tabi tutuluyor, onlardan ayrı yerde yaşanıyor. Fransa’nın klasik manada laik,

demokratik olması Amerika’nın düşmanlığını kazanmalarına sebep olmuştur. İlhan

şöyle diyor: “Bunları istemedikleri için ne istiyorlar? Bunların hepsi kötü, bunların

kökünü kazımak lazım, diyorlar… Yani demokrasiyi kazıyacağız. Açıkça söylediği

bu. Bir oligarşi olacak, bir para oligarşi dünyaya hükmedecek, bunların mantığı bu.

Ama hataları oluyor. Hataları hep olur, çünkü bir şeyi hep unutuyorlar. Büyük

fatihlerden Asya’ya gidip de başarı kazanan yok. Ne İskender, ne Napolyon! Hiçbiri

başaramamıştır. Asya’ya girdin mi kayıpsın… Bu mantığı göremiyorlar. Asya’nın

çok başka bir kavim olduğunu, Asyalıların çok başka insanlar olduklarını, olaylara

başka türlü baktıklarını göremiyorlar. Hakikaten de öyle bakıyorlar265.”

263 y.a.g.e., s.76. 264 y.a.g.e., s.77-78. 265 y.a.g.e., s.78-79.

Page 169: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

159

İlhan’ın bu sözlerinde de görüyoruz ki karşımıza yine doğu-batı farkı çıkıyor.

Doğu ya da Asya Amerika için muğlâktır, bilinmeyendir. Ama onlar bunun farkında

değildir. “Doğu dünyevi şeyleri ciddiye almıyor, çünkü geçici olduğunu biliyor

hepsinin. Şöyle demiş Dugin….‘İstanbul Türklerin eline geçinceye kadar Roma ile

Konstantinopal iki ayrı ve farklı dünya idi. Yani Roma ile Bizans. Jeopolitik, siyasi,

iktisadi ve kültürel çıkarlarıyla olduğu kadar bütün entelektüel inanç mutlaklığı ve

mantıksal bağımlılığı ile de böyleydi bu. Böylece kiliselerin farklılığını önceden

yansıtan ve belirleyeni, tevile mahal bırakmayacak şekilde önceden tespit edilmiş iki

büyük Hıristiyan olan oluşuyordu’. Birbirlerinden ayırıyor. Bunlar birbirlerinden

farklı şeyler. ‘Batı, Thomas Aquinas’ın akılcı, rasyonel teolijisine dayanmaktadır.

Doğu ise Aziz Geregory Palemos’ın metinlerinde parıldayan mistik teoloji çizgisine

dayanmıştır. Palemos’a karşı Thomas Aquinos. İşte Hıristiyan Doğu ile Hıristiyan

Batının jeopolitik ikililiğini iç yüzünü yansıtan gerçek. Teolojik bir formül. Ortadoğu

ve yerel kiliselerin vaazlarındaki yorumlar ve buna karşılık Katolik yani rasyonel bir

teoloji… Çok net görünüyor, kendilerini katiyen onlardan saymıyorlar. ‘Böyle bir

alakamız yok, onlar çok başka’ diyorlar. Çünkü burada Roma ağır basıyor. AB,

aslında Roma-Germen İmparatorluğu… On iki tane de yıldızı koydular oraya. On iki

tane azizleri vardır. Yani neticede, nereden bakarsan bak, aynı yere geliyorsun. Batı

aslında bir kere laik değil. Esasında bir tek Fransa laik. İngiltere’de laik değil,

Almanya’da laik değil aslında. Bir tek Fransa sahiden laik266.” Bırakın Batı-Doğu

farkını, batı-doğu Hıristiyanlığında dahi taban tabana zıt dünya anlayışları var.

İlhan; Amerikalıların Asya’da hiçbir planların tutmayacağını söylüyor. Ona

göre; Amerikalılar tahminleri; gerçek olarak ele alıyorlar. Aynı sebepler her yerde

aynı sonuçları doğurur sanıyorlar. Batı’nın temel hatası bir başka zihniyeti, bir başka

gerçekliği getirip herhangi bir topluma monte etmeye çalışmasıdır. “Batı’nın genel

hatası budur. Doğu’nun akıllığı da budur. Biz büyük bir imparatorluk kurduk, kısa

bir zamanda nasıl kurduk? Çünkü Türkler girdikleri yerde kimsenin dinine,

diyanetine karışmadı. Ne isterlerse yapsın dedik. Baskı yapmadık, tepelerine

binmedik. Baskı yapmayınca onlar bir müddet sonra kendiliğinden bize sadakat

266 y.a.g.e., s.79-80.

Page 170: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

160

göstermeye başladılar… Halbuki Batı öyle değil, Batı bir yere girdiği zaman dinini

değiştirmeye kalkışıyor. Tabii o zaman da o halkın içerisinde şu kadarcık bir ulusal

bilinç varsa hemen sivriliyor267.” Batılı insan doğudaki insanları da kendileri gibi

düşünüyor ve öyle hareket ediyor. Doğu insanı batılı kültürden tamamen farklı. Batılı

insan paradan başka bir şey düşünmeyen, dünyevi şeylere önem veren insandır. Batılı

insan için maneviyat değil maddiyat ön plandadır. Ve hiçbir şey uğruna ölünür veya

hayatını feda edeceği bir şey değildir. Fakat doğu insanı ölümü tanır. İngiltere

Hindistan’ı asırlarca esir tuttu. Sonunda Hintliler kendilerini aç bırakarak, hiçbir

silah kullanmadan bağımsız oldular. Yani maddi hayatın bittiği yerler vardır. İşte

Batı insanı buna yabancıdır ve anlayamaz da.

Atilla İlhan 17. yy.’da başlayan batı hakimiyeti sonuna geldiğini

söylemektedir ve şöyle devam ediyor: “Bundan sonra artık Batı yeryüzüne hakim

olamayacaktır. Avrasya, uygarlığın yükselen beşiğidir, arkadan Afrika gelebilir. Ama

şimdi sıra Avrasya’dadır. Avrasya yükseliyor. Avrupa ülkeleri birer avuçluk

nüfuslardır. Küçük ülkelerdir hepsi, onun için birleşmeye kalkıyorlar. Amerika’da

kendinden ibarettir. Halbuki Çin’i bir düşün, üç tane Amerika eder. Bunlar bitmeyen

kaynaklara sahip çok güçlü ülkeler, kullanılmamış çok zenginliği var bu kıtanın…

Eskiden sadece Amerika nükleer güçken hadi korksunlar. Ama şimdi korkmuyorlar

ki onlarda da var. Sen fırlat bir füze bu defa o da sana atacak, iş tabi çok

zorlaşacak268.” Dünyada dengeler değişmektedir. Ve ABD tek güç değildir.

2.) Anıl ÇEÇEN

Ortadoğu’da yer alan bölgelerin bir bütün olarak görülmesi ve bu bölgede

otoriteyi sağlayacak bir siyasal yapılanmanın gerçekleştirilmesi doğrultusunda her

dönemde ve her siyasal güç tarafından Ortadoğu’yu genel olarak büyük sınırlar

içerisinde ele alan bazı yaklaşımlar ve projeler geliştirilmiştir.269

Ortadoğu ülkeleri daha da büyümek amacıyla Ortadoğu’yu kendi kontrolleri

altına almak ve sınırlarını genişletmek istemişlerdir. Tarihte de devletler dünyaya

267 y.a.g.e., s.82-83. 268 y.a.g.e., s.87. 269 ÇEÇEN, Anıl; “ABD ve ordusu İsrail lobilerinin taşeronu olarak bölgeye gelmiştir”. Büyük Ortadoğu Kuşatması, Röp. AKAR, Atilla; Timaç Yay., s.101.

Page 171: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

161

egemen olmak istediklerinde kendilerinin merkezinde oldu bir Ortadoğu hegemonya

alanı oluşturmaya çalışmışlardır.” Ortadoğu bölgesi konumu gereği böylesine büyük

siyasal yapılanmalar için elverişli olduğu için, büyümek isteyen devletler Ortadoğu

alanında daha büyük bir Ortadoğu arayışı içerisinde olmuşlardır. Bölge ülkeleri

bütün bölgeyi kendi kontrolleri altına alabilmek için böylesine bir projeyi her zaman

için kendi güvenlikleri açısından zorunlu görmüşlerdir270.”

Bölge ülkeleri kendi yayımları ve güçlenmeleri açısından Büyük Ortadoğu’ya

yönelirken, bölge dışı ülkelerde dünya egemenliği açısından Ortadoğu’yu kontrolleri

altına almak istemişlerdir.

Anıl Çeçen projenin açıkça yeniden gündeme gelmesini sebebini şöyle

açıklamaktadır: Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasındaki Anglosakson

ittifakının, dünya egemenliği projesi doğrultusunda dünyanın jeopolitik alanlarını

kendi yönetimleri altına almak istemeleridir271. Bu emperyalist amaçlı hareket Büyük

Ortadoğu Projesi görümü altında sunulmaktadır.

“Her proje bir yeni yapıyı gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bütün inşa

projelerinde yeni bir binanın yapılması hedeflendiğinde, önce arazinin durumuna

bakılır. Eğer arazide eski bir bina ya da gecekondu gibi inşaat kalıntısı varsa,

öncelikle bu eski yapıların yıkılmasına verilir. Siyasal yapılarda da benzer bir durum

vardır. Eğer bir ülke ya da bölge için yeni bir proje geliştirilmişse, bunun

gerçekleşme aşamasın gelebilmesi için öncelik, eski yapıların yıkılmasına verilir. Bir

anlamda yeni proje sahipleri eski devletlerin ya da siyasal yapıların yıkıcılığına

öncelik verirler272.” Yani Çeçen; projeni uygulanma sürecinde ve hedeflerin

gerçekleştirme aşamasında eski yapılara yer yoktur.

Avrupa Birliği süreci içerisinde Türkiye’den istenenlerde olduğu gibi, ABD

ve İsrail merkezli bir Büyük Ortadoğu Projesi içinde Türkiye’den sürekli olarak bir

şeyler istenmekte ve bunlar ülkemiz ile devletimizi hızlı bir tasfiye aşamasına

getirmektedir. Avrupa ya da Ortadoğu Birleşik Devletleri gerçekleştiği aşamada,

270 y.a.g.e., s.102. 271 y.a.g.e., s.102-103. 272 y.a.g.e., s.103.

Page 172: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

162

bugünkü Misak-ı Milli sınırları içerisinde var olan Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti

olamayacaktır. Her iki bölgesel konfederasyon projesinde de Türkiye Cumhuriyeti

diye bir devlet yoktur, ancak Türkiye’nin ülkesi üzerinde oluşturulmuş eyaletlerin

yer aldığı bir yeni federasyon yapılanması olacaktır273. Bu süreç, demokrasi insan

hakları, küreselleşme, özelleşme gibi bir takım cilalı sözlerin arkasına saklanarak

uygulanacaktır.

BOP, Çeçen’e göre; İsrail merkezli bir siyasal yapılanmayı hedeflemektedir.

Yahudi ve Hıristiyanlar kendi kutsal topraklarına dönebileceği, kozmopolit bir

yapının arayışı içerisindedir. Büyük Ortadoğu’nun eski Bizans İmparatorluğu gibi

kozmopolit ve gayrimüslim bir yapıda olması hedeflenmektedir. Bölgede Müslüman

olmayan topluluklar ön plana çıkarılmakta, Yahudilerin İslam dünyası içerisinde

egemen olması planlanmaktadır. İslamiyet’in bölgede egemenliğine son vermek için

de Ilımlı İslam gündeme getirilmekte ve olası İslami direnişi önlemek istenmektedir.

Çeçen; Türklerin ve Arapların bölgeden dışlanmasıyla Yeni Bizans’ın kurulacağını

söylemektedir. “Böylesine bir projenin gerçekleştirilme aşamasında Türkiye

öncelikle ortadan kaldırılması gereken bir ulus-devlettir. Türkiye ulusal ve üniter

devlet yapısı ile yeni projenin esasları ile çelişmektedir. Türkiye ile beraber Suriye,

İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi büyük üniter devletler de ortadan kaldırılacak ve

bunların İsrail boyunda küçük eyaletlere bölünmesiyle Ortadoğu’da Balkanizasyon

süreci gerçekleştirilecektir274.”

Çeçen BOP’un kolay kolay gerçekleştirilemeyeceğini söylemektedir. Proje

bölge koşullarıyla uyum sağlamayan bir girişimdir. “Gerçekçi bir girişim değildir,

çünkü bütün bölge ülkelerini ve dünya güçlerini karşısına alan bir projedir. Bu hali

ile gerçekleşme şansı hiç yoktur275.” Bölge ülkeleri ve bölgenin Müslüman ve Arap

halkları bu girişime karşı durdular. Sadece Türkiye tavrını net olarak ortaya

koyamadı. Çünkü ABD ve İsrail baskısı altında zorlanmakta. Çeçen; ABD-İsrail

ittifakının elindeki en büyük kozunda Türkiye’yi bölgede kullanmak olduğunun

anlaşıldığını söylemektedir. Bölge ülkelerinin tepkileri de BOP’un gerçekleşme

273 y.a.g.e., s.103-104. 274 y.a.g.e., s.104. 275 y.a.g.e., s.105.

Page 173: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

163

şansını azaltmaktadır. Hiçbir devlet ya da uluslararası kuruluş proje için ABD ve

İsrail’i desteklememektedirler. ABD’nin dünya ülkelerinin desteğini anlamamasını

sebebini ise dünya karşısındaki imajını yitirmesine bağlamaktadır. İnsan hakları

konusunu sürekli dile getiren ve başka ülkelere karşı baskı araç olarak kullanan

ABD’nin, Vietnam’daki işkence ve insan hakları ihlâlleri şimdi ise Irak’taki

sergilediği tutum dünya gözünde sabıkalı görünmesine neden olmuştur.

ABD’nin Ortadoğu seferinin birinci yıldönümünde bütün sonuçlar her açıdan

olumsuz görünmektedir. Olaylar hiç de okyanus ötesinde hesaplandığı gibi

gelişmemiştir. Evdeki hesap çarşıya uymayınca, bu kez olumsuz gelişmeler birbirini

izlemeye başlamış, bölgeye demokrasi götürdüğünü iddia eden ABD tam bir insan

hakları katledicisi durumuna düşmüştür. Teknolojik, ekonomik ve askeri olarak

dünyanın en büyük süper gücü konumundaki ABD en büyük dış dinamik olarak

projeyi bölgede zorlamaktadır, ne var ki, bölgenin zor koşulları bütün diğer

emperyalistleri olduğu gibi yeni saldırgan ABD’yi bölgenin dışına itmektedir276.

Bölgedeki ülkeler açısından BOP’a bakılırsa, durumun pek de olumlu oldu

söylenemez, çünkü var olan bütün ülke yapılarının yıkılması ve Balkanizasyon

sürecindeki gibi ortaya çıkacak küçük eyaletlerin devletleştirilmesi düşünülmektedir.

Var olan bölge devletleri statülerini korumak istemektedirler… Her rejim ve de her

devlet tehdit algılamaları doğrultusunda kendisini korumak ister. Büyük Ortadoğu

Projesi, taşıdığı Balkanizasyon eğilimi ile bütün bölge ülkeleri için tehdittir… ABD

ile bölge ülkeleri şimdiki koşullarda bu tür bir karşı karşıyalık içerisindedirler277.

ABD, bölgedeki rejimlerin demokratik süreçlere sokularak değiştirilmesini

teşvik ediyor gibi görünüyor. Fakat son zamanlarda da gördüğümüz gibi ABD’nin

adımları demokratik değil, askeri-savaşçı ve yıkıcı. Bu tutumuna ilişkin olarak Çeçen

şunları dile getiriyor: ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinden önce, küreselleşme

dönemindeki demokrasi anlayışını ele almakta yarar vardır. çünkü ABD, BOP ile

bölgeye demokrasi götüreceğini ileri sürmektedir. Bu iddia gerçek dışıdır.

Amerikalıların küreselleşme için öngördüğü demokrasi anlayışı, yeni demokrasi

276 y.a.g.e., s.107. 277 y.a.g.e., s.108.

Page 174: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

164

olarak anlaşılmaktadır. Eskisi gibi çoğunluğun egemen olduğu bir klasik demokrasi

değildir, dışarıdan kullanılan yeni bir demokrasi anlayışı gündeme getirilmektedir.

ABD, yıllardır Türkiye’ye yaptığı gibi nasıl Güneydoğu insanlarını ayrı bir etnik

grup olarak Türkiye’ye kabul ettirmek istiyorsa, Irak, Suriye, İran ve Mısır’da da

yeni azınlık grupları oluşturarak bu toplumları bölmeyi ve azınlıklar aracılığı ile

çoğunlukların, emperyalizmin etkisi altına girmesini gündeme getirmek istemektedir.

Demokrasi ile halkın ya da ulusun egemenliği değil, azınlıkların kullanılmasıyla

halkların ve ulusların emperyalist hegemonya altına alınması hedeflenmektedir. ABD

Büyük Ortadoğu Projesi ile bu yöntemi bütün bölgeye yaymanın çabası içindedir.

Böylece var olan devletleri devre dışı bırakmanın ve halkları kullanarak küçük

eyaletler yaratması politikalarını geliştirmektedir. Demokrasi bölge ülkeleri için

değil, İsrail ve ABD’nin kendi güdümlerinde bölgesel konfederasyon kurabilmelerini

yöntemi olarak gündeme getirilmektedir278.

Savaşçı yöntemlerle, şiddetle hiçbir ülkede demokrasi kurulamaz, ancak işgal

gerçekleştirilebilir. ABD’de bu tavrı ve yöntemleriyle Çeçen’e göre Ortadoğu’da

ilerleyemez ve bölgeye egemen olamaz. ABD, bölge devletlerini yönetimlerini

tercihlerini dikkate almamaktadır. İran ve Türkiye gibi bin yıllık devlet geleneğine

sahip ülkelerin bulunduğu bölgede, elli yıllık ABD ve İsrail daha dikkatli olmalıdır.

3.) Özcan BUZE

Buze, projenin iki önemli yönünden bahsetmektedir: “Bunlardan biri,

ABD’nin Fas’tan Pakistan’a kadar 22 ülkeyi kapsayan ‘Büyük Ortadoğu’

coğrafyasının siyasal, askeri ve ekonomik yapısını kendi çıkarları doğrultusunda

yeniden belirlemesi, ikincisi de, ABD’nin kendi müttefiklerini denetleme aracı olarak

yeni bir tehdit kavramına göre yeniden yapılandırılacak olan NATO’nun devamının

sağlanması279 (No:2, s.165) Birinci yönü açarsak ABD’nin rakiplerine karşı stratejik

üstünlüğünü sağlaması için hem Ortadoğu’nun denetimin elinde bulundurması hem

de komşu bölgelerdeki enerji kaynaklarını denetim altında tutması gerekiyor. Buze,

ikinci yönü ile ilgili olarak ta şunları söylüyor: “İkinci Dünya Savaşı sonrasının iki

278 y.a.g.e., s.109. 279 BUZE, Özcan; a.g.e., s.165.

Page 175: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

165

kutuplu Dünya nizamında, ABD’nin müttefiklerini denetim altında tutabilmesi çok

önemliydi. NATO bir yönüyle, hatta öncelikli olarak bunun için kurulmuştu…

SSCB’de ve onun tarafından denetlenen alanlarda rejim değişikliğine gidilmesi ve

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, o zamana kadar müttefikleri denetim altında

tutmaya ‘komünizm tehdidi’ de ortadan kalkmış sayıldı… Bu durumda ‘komünizm

tehdidi’nin ortadan kalktığı ilan edildiğinde ya yeni bir tehdit bulunacaktı ya da

NATO Avrupa ve Atlantik kanatlarından ayrışarak ortadan kalkacaktı…Bu durumda

ABD, tek Kutuplu Dünya iddiasını sürdürecekse, kendi belirlediği yeni bir ‘ortak

tehdit’i eski müttefiklerine kabul ettirmek zorunda olduğu görünüyor…ABD böylece

yeni ‘ortak tehdit’ sayesinde bir yandan Ortadoğu’yu denetlerken, öte yandan

rakiplerini de kendi dünya egemenliği projesine katarak ayrı baş çekmelerini

engelleyecek ve dizginleyecek280.”

1975 yılında Helsinki Nihaî Senedi’nin imzalanmasıyla başlayan süreç, Doğu

Bloğu’nun darmadağın olmasıyla sonuçlandı. Varşova Paktı, tek kurşun atılmadan

yenilgiye uğratıldı; SSCB ve öteki Doğu Avrupa ülkelerinde rejim değişti. Kimileri

parçalandı. Büyük kısmı Batı dünyasına entegre edildi. Şimdi BOP ile Ortadoğu

ülkelerinde de aynı şey yapılmalı diye düşünüyorlar. Helsinki Süreciyle nasıl SSCB

dağıtılmış, Çekoslovakya barışçıl yoldan, Yugoslavya da savaşla dağıtılmış ve öteki

Doğu Avrupa ülkeleri sisteme entegre edilmişse, aynı şekilde BOP ile de, kâh zorla

kâh güzellikle, Ortadoğu’daki büyük ülkeler (Türkiye, İran, Suriye, Mısır, Suudi

Arabistan) dağıtılacak, diğer küçük ülkelerle birlikte sisteme dahil edilecek. Ancak

bunun için, öncelikle varolan ulus-devletlerin bölünmesi ve kalıntılarının etnik ve

mezhepsel site devletlerine dönüştürülmesi gerekiyor281.

4.) Suat PARLAR

Parlar; Amerika’nın Ortadoğu’ya yönelmesinin hegemonya kriziyle bağlantılı

bir durum olduğunu söylemektedir. ABD’nin hegemonya krizi siyasi, ekonomik ve

ideolojik açıdan Ortadoğu’yu gösterdi. Şu anda dünya enerji kaynaklarının önemli

bir bölümünün Ortadoğu’da bulunması, dünyanın en önemli yer altı sularının burada

280 y.a.g.e., s.166-167. 281 y.a.g.e., s.172

Page 176: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

166

bulunuyor olması gerekçelerden biridir. Bir diğer noktada insanlığın en önemli

kültürel birikimlerinin Ortadoğu kökenli olmasıdır. Gerek semavi dinler açısından

gerekse ideolojik renklilik açısından Ortadoğu, tarihin ve ideolojilerin sonunu ilan

eden Amerika’nın bir bakıma yenilgiyi kabul etmek mecburiyetinde kaldığı bir siyasi

coğrafyadır. “Dünyanın en önemli su yolları buradan geçer ve Amerika’nın

jeopolitiği buna dayalı bir jeopolitiktir. ABD’nin stratejisi mavi su

stratejsidir…Avrasyacılık nasıl karasal bir hareket ise Anglo- Sakson ve Anglo-

Amerikan çözümlemeye göre de, jeopolitiğin Amerikanlaşmış şekli esas olarak su

yollarını ve deniz yollarını temel alır. Böyle baktığımız zamanda Ortadoğu,

limanlarıyla, su yollarıyla, Avrasya’yı kuşatan kenar topraktır282.” Bunlara hakim

olamayanda dünyaya hakim olamaz. Bu bağlamda da BOP, ABD’nin stratejik

çıkarlarına, ihtiyaçlarına cevap veren bir projedir.

Parlar; ABD’nin birçok alanda Japonya ve Avrupa Birliği karşısında geride

olduğunun da altını çiziyor. Bir de bunun dünyanın en borçlu ülkesi olması gerçeğini

ekleyebiliriz. “Şu anda ABD’nin 9 trilyon dolarlık muazzam bir borcu var. Bütçe

açıkları her yıl 500 milyar dolarla istikrar kazanmış vaziyette. Sosyal dokusunda

müthiş bir çürüme yaşanıyor… ABD açısından bunu çözmenin bir yolu var; krizi

dışarıya yansıtmak, krizi küreselleştirmek. Krizi ihraç etmek. Bunun askeri,

ideolojik, hukuki ve sosyal ayakları var. Ortadoğu tüm bu ayakların birleştiği alan.”

ABD’nin bu bölgede doğrudan denetimi, rakiplerine karşı kendisine büyük

bir veto gücü verecek.

Parlar; Projeyi Amerika’nın sunduğu biçimde değil de arka planına bakarak

değerlendirmeliyiz diyor. “Bir kere bu proje, Washington mutabakatıyla açılan neo-

liberal kodların Liberal kodların Ortadoğu’ya dayatılmasıdır. Demokrasi, insan

hakları ve serbest piyasa; baba, oğul, kutsal ruh üçlemesi! Kutsallaştırılmış ve bir

misyona bağlanmış bir yaklaşım283.” Bu üçlünün küreselleşme adı altında Amerikan

nasyonalizminin saldırısı anlamına geldiğini söylemektedir.

282 PARLAR, Suat; “BOP, Vahşet ve şiddet vat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor” Büyük Ortadoğu Kuşatması, Röp: AKAR, Atilla, Timaş Yay., s.139. 283 y.a.g.e., s.140.

Page 177: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

167

Parlar; bu üçlünün aslında tam tersi bir anlam ve amaç içerdiğini söylüyor.

Demokrasi ile; düşük yoğunluklu çatışma denilen süreçler sonucunda ezilmiş

kitlelere kabul ettirilen tekeller demokrasisi, insan hakları ile; uluslar arası firmaların

yatırımları ve uluslar arası hukukun çiğnenerek yatırımlarının güvence altına

alınması, serbest piyasacılık ile de; dünyanın kaynaklarını kontrol altında tutan en

tepedeki 500 şirketin çıkarlarının savunulması kastedilmektedir. Dolayısıyla proje

bölgeye vahşet demokrasisi getirecektir diyor.

“İslam’da şu hale getirilecek; Müslüman olmayan İslam, rehabilite edilmiş

İslam. Neo-liberal kodlarla uyum sağlamış, onların tabiriyle ılımlaştırılmış, bütün

tarihsel birikiminden koparılmış ve kendi içinde ayrıştırılmış, birbiriyle çatışma

içerisine sokulmuş bir İslam… Bu aynı zamanda bölgedeki İslamî toplumların yeni

tür bir kölecilikle karşı karşıya kalması anlamına gelecektir284.”

Parlar’a göre ABD bölgede birincisi, İsrail’in askeri varlığına güveniyor.

İkincisi, İsrail’e göre çevre ülkeler olarak tabir edilen Türkiye, Ürdün ve Hindistan’a

güveniyor. Ürdün ve İsrail mutlak olarak ABD ile ortak hareket edeceklerdir diyor.

Mısır’da da şu anda rejimin bir meşrutiyeti yok ve İsrail’den sonra ABD’den en fazla

yardımı olan ikinci ülke konumunda. Türkiye’nin durumununsa şimdilik belirsiz

olduğunu söylüyor.

“Bu stratejik ayaklar aynı zamanda stratejik hedeflerle de uyum içerisinde.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin şu anda en önemli amacı, bölgede İsrail’in

yaşatılması ve İsrail’le hiçbir bölge gücü arasında askeri bir paritenin

olmaması…Aynı zamanda İsrail’in, bölgede planlanan yeni ekonomik oluşumlarda

merkezi bir role sahip olması isteniyor285.”

“ABD, hiçbir projesini bu bölgede işletebilecek durumda değil. Birincisi,

halkların nezdinde inandırıcılığını yitirmiştir. İkincisi; ‘İslam’ın ehlileştirilmesi’

projesinde Türkiye gibi bir ülkenin model olarak sunulması son derece gülünç olur…

Çok büyük kurumlar yoktur. Türkiye’de ikincisi, ‘İslam Türkiye’de yıllarca Soğuk

284 y.a.g.e., s.142. 285 y.a.g.e., s.143.

Page 178: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

168

Savaş’ın hizmetinde olmuştur. Üçüncüsü, Türkiye’deki İslami bilinç, Kur’an

kurslarında öğretilenlerden ibarettir. Büyük bir İslami merkezler yoktur286.”

Parlar’a göre; bu proje tutmaz ama Ortadoğu ülkelerindeki anti-Amerikancı,

anti-emperyalist güçlere darbe vurabilir. Bunun bir ayağı da suikast politikalarıdır.

Bu anlamda mevzi kazanabilirler. “Amerika, şu anda çürümekte olan bir küresel

hegemonyayı temsil ediyor. Hegemonya krizi o kadar açık ve rakamlara dökülecek

boyutlarda ki! 500 milyar dolar bütçe açığı, 9,5 trilyon dolar dış borcu olan bir

ülkenin Ortadoğu gibi inanılmaz ölçüde karmaşık çelişkilere sahip bir bölgede,

üstelik de haritayı genişleterek başarılı olması mümkün değil. Bir nedeni daha var

bunun; Büyük Ortadoğu Projesi aynı zamanda Rusya ve Çin’e yönelik meydan

okumadır287.”

“Türkiye’nin BOP içerisinde bütünlüğünü koruma ihtimali yoktur. Çünkü bu

aynı zamanda Türkiye’de milli devletin parçalanması projesidir ve Şark Mesele’sinin

ikinci perdesidir. Birinci perde, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıdır. Yirmi

altı devlet çıkardılar Osmanlı’dan. Şimdiyse Osmanlı’nın bakiyesi olan ve yârin ne

yapacağı belirsiz olan bir gücün parçalanması söz konusudur. BOP, Şark

Meselesi’nin ikinci perdesidir288.”

5.) Mustafa Sıtkı BİLGİN

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kökleri İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanan

bir geçmişe sahiptir… Yeni Dünya Düzeni’nde Ortadoğu bölgesi sahip olduğu

kültürel, dini ve tarihi özellik ve farklılıkları nedeniyle ne Doğu Bloku ve ne de

ABD’nin lideri olduğu Batı Bloku’ nun kültürel ve siyasi yapısıyla benzerlik

gösterdiğinden dolayı iki blok arasında bir tampon ve geçiş bölgesi olarak yerini

almıştı. Ancak, her iki blok da, sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik konumu ve

petrol kaynakları nedeniyle Ortadoğu bölgesini kontrol etme yarışına ve

286 y.a.g.e., s.145. 287 y.a.g.e., s.146. 288 y.a.g.e., s.161.

Page 179: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

169

mücadelesine girmişlerdir.289 Ve Bilgin’e göre; Ortadoğu coğrafyasına sahip

olunmadan, hakim olunmadan büyük güç olunmazdı, olunsa dahi uzun sürmezdi.

Bilgin; soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra SSCB’nin

yıkılmasından sonra Ortadoğu’da bir güç boşluğunun oluştuğunu söylemektedir. Bu

güç boşluğunu da küreselleşme doldurmuştur. Bu yeni düzene de bölge ülkelerin

ayak uydurmaması ve bölgenin adeta batının ekonomik, siyasi, kültürel istilasına

uğraması Ortadoğu’da Batı karşıtlığını, düşmanlığını körüklemiştir. Yine bölgede

ekonomik ve sosyal refahın sağlanamaması, insan hakları ihlalleri, sosyal sorunların

büyümesi ve bunlar için çözüm üretilmemesi bölge haklarının ABD’ye karşı

olumsuz düşüncelerini arttıran bir diğer etkenlerdi. Bilgin; siyasi sebep olarak da

başlıca nedenin, ABD’nin Arap-İsrail meselesindeki yanlı politikasının olduğunun

altını çizmektedir. Bunun dışında yine siyasi sebeplerle ABD’nin Ortadoğu’da yeni

üsler kurması, yeni kuvvetler sevk etmesinin bölge halkının kin ve nefretini

artırdığını söylemektedir. Soğuk savaş sonrası bölgede oluşan bu durum radikal

örgütlerin ortaya çıkmasına ve bu örgütlerin tüm bu durumlardan sorumlu tuttukları

ABD ve Batı’ya savaş açmalarına sebep olmuştur. Bilgin’e göre; Artık batı dünyası

yeni bir savaşın içindedir. Komünizmle soğuk savaş bitmiştir, radikal İslam’la soğuk

savaş başlamıştır.

“Özellikle 11 Eylül hadisesinden sonra ABD, yaptığı bazı yanlışların farkına

vararak Ortadoğu’daki çürümüş ve modası geçmiş rejimlerin Amerikan düşmanı

ürettiğin fark etmiş ve kendisine karşı yükselen radikalizmi kırmanı çaresini bölgeye

demokratikleştirmede bulmuştur. Bu çözüm planı, ismi malum cismi meçhul olan

BOP çerçevesinde ortaya atılmıştır290.”

Bilgin’e göre; BOP’un asıl hedefi, Ortadoğu’da ABD’ye yönelen

radikalizmin, karşıtlığını kökünü kazımaktır. Ve bölgedeki kontrolü sağlayabilmedir.

Projenin gerçekleştirilmesi siyasi olarak bölgenin demokratikleştirilmesi, ekonomik

olarak liberalleştirilmesi, kültürel olarak da inanç ve ideolojilerin ılımanlaştırılması

şeklinde öngörülmüştür.

289 BİLGİN, M. Sıtkı; ‘BOP ölü doğmuş, bir plandır ve başarı şansı çok azdır” Büyük Ortadoğu Kuşatması, Röp. AKAR, Atilla, Timaş Yay., s.128. 290 y.a.g.e., s.129.

Page 180: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

170

Bilgin’e göre; “netice olarak projeyi ortaya atanlar ile projeden etkilenenler

arasında ortak bir hedef birliğinin olmaması ve proje mimarlarının bölge halkları

nezdinde iyi bir sicile sahip olmaması gibi temel etkenler sebebiyle BOP ölü doğmuş

bir plandır ve başarı şansı çok azdır291.”

Bilgin projenin önündeki handikap olarak ABD’nin özellikle 11 Eylül

olayından sonra güvenlik ve askeri boyutlu cebir ve şiddete dayanan İsrail veri

yöntemler ve stratejiler takip etmiş olmasını dile getirmektedir. Bu metotta

Ortadoğu’daki sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi sorunları ağırlaştırmıştır.

Geleneksel yapıya sahip bölgede belli bir sosyal, kültürel ve ekonomik seviyeye

erişilmeden yeni bir bölgesel düzenin kurulması mümkün olmayacaktır. Gerekli alt

yapı olmadığı için, Filistin meselesi de ortada dururken BOP gibi proje Ortadoğu’ya

uyum sağlayamaz.

“BOP mevcut ABD stratejisi çerçevesinde zorla uygulamaya konması

durumunda şiddetli bir karşı tepkiye neden olacaktır. Şu anda başta ABD olmak

üzere Batı tarafından İslam radikalizme karşı başlatılan ikinci ‘Soğuk Savaş’ dönemi

devam ettirilmektedir. Bu savaşın ılımlılar da dahil tüm İslam dünyasına sıçrayıp

sıçramayacağı Batı’nın ve ABD’nin bölgede takip edeceği politikalarla yakından

ilgili olacaktır. Proje eğer Ortadoğu halklarının ihtiyaçları göz önüne alınarak tanzim

edilirse ve doğru bir metot takip edilerek uygulamaya konulur ise elbette bölge için

çok faydalı bir plan olacaktır. Ancak, BOP mevcut haliyle bu asgari şartları

taşımamaktadır292.”

Bilgin’e göre; genelde İslam dünyasının, özelde Arap dünyasının kanayan

yarası olan İsrail-Filistin sorununa çözüm getirilmeden BOP’ta dahil Ortadoğu’da

hiçbir projenin uygulanma şansı yoktur.

6.) Alpaslan IŞIKLI

Işıklı’ya göre BOP; geniş kapsamlı ve kökleri derinlerde olan tarihsel bir

sürecin bütünleyicisi olarak ortaya çıkmıştır. Bu sürecin gerçek boyutlarıyla açıklık

291 y.a.g.e., s.130. 292 y.a.g.e., s.131-132.

Page 181: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

171

kazanması BOP’un da anlaşılmasını mümkün kılacaktır. Öncelikle görmemiz

gereken, neoliberalizmin evrensel ve alternatifsiz bir ideoloji olarak dünyaya egemen

kılınmak istendiği bir zaman diliminde yaşadığımızdır. Bunun anlamı, 19. yüzyıl

vahşi kapitalizminin küresel ölçekte ve yeniden diriltilmesi çabasından ibarettir. Bu

çerçevede, sosyal devletin ve genel olarak tüm demokratik kazanımların tarihe

gömülmek istendiğine tanık olmaktayız. İnsanların ve ulusların iradelerini hiçe

sayan, uluslararası laşmış bulunan sermayenin uluslarüstü iktidarı altında yeni bir

dünya düzeninin kurulması amaçlanmaktadır… Bu nedenledir ki gerçek anlamda

ulus devletlerin varlığı da tehdit altındadır.293

Işıklı’ya göre 19.yy. liberalizmi insanlığı nelere götürdüyse neoliberalizmde

benzer sonuçlar doğuracaktır. Liberalizm, ekonomik ve sosyal bunalımlar, faşizm,

ırkçılık, şiddet ve dünya savaşlarını doğurmuştur. Neoliberalizm de daha şimdiden

pek çoğunu doğurmuştur.

Bu süreçte 11 Eylül olaylarını dönüm noktası olduğunu söylüyor ve

geçmişteki Reichstop yangınıyla olayları ilişkilendirmektedir. Reichstop yangını

geçmişte Hitler’in yükselişine nasıl zemin hazırladıysa günümüzde de Bush küresel

kapitalizmi küresel faşizme dönüştürme yolunda, İkiz Kuleler ve Pentagon

saldırılarından azami istifadeyi sağlamış görünüyor demektedir. Irak işgalinin de, bu

saldırının hemen ardından gerçekleştirildiğine dikkati çekiyor.

“İzleyebildiğim kadarıyla BOP’da bu saldırının ardından, ilk kez Ekim 2//3’te

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Marc Grossman tarafından, daha sonra 2004 yılı

aşlarında Davos’ta, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından dile

getirilmiştir. Olayların kronolojik sıralamasının gözlemi de ortaya koymaktadır ki

ABD’nin küresel hegemonya niyetleriyle BOP arasında doğrudan bir ilişki

bulunmaktadır294.”

Işıklı’ya göre dünde bugünde sorunların asıl kaynağını gözlerden gizlemek

için ırkçılık ele alınmaktadır. “Küresel faşizm” kitlelere dayatmak açısından da

vazgeçilmez bir bahane oluşturan ırkçılık olgusunun ve ‘Medeniyet Çatışması’

293 IŞIKLI, Alpaslan; a.g.e., s.116. 294 IŞIKLI, Alpaslan; a.g.e., s.117.

Page 182: BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · BÜYÜK ORTADO ĞU PROJES İ Beyza TANGÜLÜ CUMHUR İYET ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER

172

safsatasının temel öğesi olarak ‘terörist İslam’ın icat edilmiş olması da hegemonyacı

niyetlerin ve planların Ortadoğu üzerinde odaklanmış bulunmasıyla bağlantılı

görünmektedir.