43
Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Güftâ* Özet: Yüksek ahlâkî ve insanî vasıflar bakımından müstesnâ bir yere sahip olan Hz. Ali, Divan şiirinde kahramanlık, cömertlik, ilim, irfan ve velayet timsâli” olarak ele alınmış ve bu seçkin nitelikleriyle de hemen hemen her kesimden şaire ilham kaynağı olmuştur. Özellikle ilminden ve velîliğinden bahsetmek Türk şiirinde bir gelenek hâlini almıştır. Hz. Ali, ilme, ilmin üstünlüğüne ve ilim tahsiline çok önem vermiş, sahip olduğu ilmin enginliğinden dolayı da bir hadîs-i şerîfte “ilim şehrinin kapısı” olarak nitelendirilmiştir. Divan şairleri, Hz. Ali‟nin ilme ve ilim tahsiline verdiği değeri takdir etmişler ve bundan dolayı onu şiirlerinde ilim ve irfan âbidesi olarak tasvir etmişlerdir. İşte bu çalışma, Hz. Ali‟nin ilme vukufunun Divan şiirindeki yansımalarını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Ali As a Great Example of Knowledge and Wisdom in Classical Ottoman Poetry Abstract: Ali, an exceptional figure revered for his excellent ethical and humanly qualities, has been portrayed in classical Ottoman Poetry as an “example of heroism, generosity, knowledge, wisdom, and sanctitiy”, and these distinguished qualities of his has inspired poets from different sections of society. It has become a tradition in Turkish poetry to mention particularly his knowledge and sanctity. Ali paid much importance to knowledge, to the superiority of learnedness, and to acquiring knowledge. Having mastered a vast body of knowledge, he has been described in a holy hadith as “ the gate to the city of knowledge”. Ottoman Poets recognized and appreciated the great value Ali attached to knowledge and acquiring knowledge, and therefore, depicted him in their poems as a monument of knowledge and wisdom. This study has been conducted in order to determine Classical Ottoman Poetry reflections of Ali‟s possessing knowledge of thelogy. Ebü‟l-Hasan Alî b. Ebû Tâlib, M. 598 yılında Mekke‟de doğdu. Ebû Tâlib‟in en küçük oğludur. Babası, Hz. Muhammed‟in amcası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma bint Esed b. Hâşim‟dir. Hz. Peygamber, Mekke‟de baş gösteren kıtlık üzerine amcası Ebû Tâlib‟in yükünü hafifletmek için Hz. Ali‟yi himayesine almış ve onu yanında büyütüp yetiştirmiştir. Hicretin ikinci yılında onu kızı Fâtıma ile evlendirmiştir. Hz. Hasan ve Hüseyin bu evlilikten dünyaya gelmişlerdir. Rivayetlere göre Hz. Ali, geniş omuzlu, ortaya yakın kısa boylu, güzel yüzlü, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü, kalın pazu ve kalın baldırlı, sık ve geniş sakallı biridir. Hz. Ali, dört büyük halifenin sonuncusudur. M. 656-661 yılları arasındaki halifeliği döneminde İslâmiyetin yayılması için büyük hizmetler ifa etmiştir. M. 661‟de şehit edilmiştir(Hasan İbrahim Hasan, 1987:I, 340-350; Ahmet Cevdet, 1985:III, 158-165; Fığlalı, 1989:II, 371-374; Huart, 1997:I, 306-309; Bayoğlu, 1986:152; Tulum, 2001: 273-276). Hz. Ali, yüksek insanî ve ahlâkî vasıflarıyla İslâmiyetin örnek şahsiyetlerinden biridir. İslâm tarihi boyunca Hz. Muhammed‟den sonra adından en çok bahsedilen İslâm büyüğüdür. Hz. Peygamber‟e olan yakınlığı, dinî ve tarihî kişiliği, faziletleri, cesareti, yiğitliği, ilmi, irfanı ve velîliği ile Şark-İslam edebiyatlarındaki her mezhep, tarikat ve meşrepten şairlerin sevgisi ve ilgisine mazhar olmuştur. Türk edebiyatında da ona geniş yer verilmiş, onun kahramanlığını, faziletlerini, ilmini, irfanını ve velîliğini en iyi ifade edenler Divan şairleri olmuştur. Divan şairlerinde Hz. Ali‟ye karşı derin bir sevgi ve içten bir bağlılık sezilmektedir. Şairler, müstakil ve müşterek olmak üzere onun hakkında birçok na„t yazmışlardır. Divan şiirinde Hz. Ali, bazen ilk üç halifeyle veya oniki imamla birlikte, bazen sadece kendisi için

Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Güftâ*

Özet: Yüksek ahlâkî ve insanî vasıflar bakımından müstesnâ bir yere sahip olan Hz. Ali, Divan şiirinde

“kahramanlık, cömertlik, ilim, irfan ve velayet timsâli” olarak ele alınmış ve bu seçkin nitelikleriyle de hemen

hemen her kesimden şaire ilham kaynağı olmuştur. Özellikle ilminden ve velîliğinden bahsetmek Türk şiirinde

bir gelenek hâlini almıştır. Hz. Ali, ilme, ilmin üstünlüğüne ve ilim tahsiline çok önem vermiş, sahip olduğu

ilmin enginliğinden dolayı da bir hadîs-i şerîfte “ilim şehrinin kapısı” olarak nitelendirilmiştir. Divan şairleri,

Hz. Ali‟nin ilme ve ilim tahsiline verdiği değeri takdir etmişler ve bundan dolayı onu şiirlerinde ilim ve irfan

âbidesi olarak tasvir etmişlerdir. İşte bu çalışma, Hz. Ali‟nin ilme vukufunun Divan şiirindeki yansımalarını

tespit etmek amacıyla yapılmıştır.

Ali As a Great Example of Knowledge and Wisdom in Classical Ottoman Poetry

Abstract: Ali, an exceptional figure revered for his excellent ethical and humanly qualities, has been portrayed

in classical Ottoman Poetry as an “example of heroism, generosity, knowledge, wisdom, and sanctitiy”, and these

distinguished qualities of his has inspired poets from different sections of society. It has become a tradition in

Turkish poetry to mention particularly his knowledge and sanctity.

Ali paid much importance to knowledge, to the superiority of learnedness, and to acquiring knowledge.

Having mastered a vast body of knowledge, he has been described in a holy hadith as “the gate to the city of

knowledge”. Ottoman Poets recognized and appreciated the great value Ali attached to knowledge and acquiring

knowledge, and therefore, depicted him in their poems as a monument of knowledge and wisdom. This study has

been conducted in order to determine Classical Ottoman Poetry reflections of Ali‟s possessing knowledge of

thelogy.

Ebü‟l-Hasan Alî b. Ebû Tâlib, M. 598 yılında Mekke‟de doğdu. Ebû Tâlib‟in en küçük

oğludur. Babası, Hz. Muhammed‟in amcası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma bint Esed b. Hâşim‟dir.

Hz. Peygamber, Mekke‟de baş gösteren kıtlık üzerine amcası Ebû Tâlib‟in yükünü

hafifletmek için Hz. Ali‟yi himayesine almış ve onu yanında büyütüp yetiştirmiştir. Hicretin

ikinci yılında onu kızı Fâtıma ile evlendirmiştir. Hz. Hasan ve Hüseyin bu evlilikten dünyaya

gelmişlerdir.

Rivayetlere göre Hz. Ali, geniş omuzlu, ortaya yakın kısa boylu, güzel yüzlü, koyu esmer

tenli, iri siyah gözlü, kalın pazu ve kalın baldırlı, sık ve geniş sakallı biridir.

Hz. Ali, dört büyük halifenin sonuncusudur. M. 656-661 yılları arasındaki halifeliği

döneminde İslâmiyetin yayılması için büyük hizmetler ifa etmiştir. M. 661‟de şehit

edilmiştir(Hasan İbrahim Hasan, 1987:I, 340-350; Ahmet Cevdet, 1985:III, 158-165; Fığlalı,

1989:II, 371-374; Huart, 1997:I, 306-309; Bayoğlu, 1986:152; Tulum, 2001: 273-276).

Hz. Ali, yüksek insanî ve ahlâkî vasıflarıyla İslâmiyetin örnek şahsiyetlerinden biridir.

İslâm tarihi boyunca Hz. Muhammed‟den sonra adından en çok bahsedilen İslâm büyüğüdür.

Hz. Peygamber‟e olan yakınlığı, dinî ve tarihî kişiliği, faziletleri, cesareti, yiğitliği, ilmi, irfanı

ve velîliği ile Şark-İslam edebiyatlarındaki her mezhep, tarikat ve meşrepten şairlerin sevgisi

ve ilgisine mazhar olmuştur. Türk edebiyatında da ona geniş yer verilmiş, onun

kahramanlığını, faziletlerini, ilmini, irfanını ve velîliğini en iyi ifade edenler Divan şairleri

olmuştur.

Divan şairlerinde Hz. Ali‟ye karşı derin bir sevgi ve içten bir bağlılık sezilmektedir.

Şairler, müstakil ve müşterek olmak üzere onun hakkında birçok na„t yazmışlardır. Divan

şiirinde Hz. Ali, bazen ilk üç halifeyle veya oniki imamla birlikte, bazen sadece kendisi için

Page 2: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

müstakil yazılan na„tlarda, bazen Hz. Peygamber‟e yazılan na„tların son bölümlerinde, bazen

de kaside ve gazellerin münferit beyitlerinde “kahramanlık, cömertlik, ilim, irfan ve velayet

timsâli” olarak anılmış, bu seçkin vasıflarıyla çeşitli teşbih, telmih ve mukayeselere konu

edilerek övülmüştür.

Divan şiirinde Hz. Ali‟nin ilme vukufundan ve irfana mazhariyetinden övgüyle

bahsedilmiştir. Divan şairleri, Hz. Ali‟nin ilim sahibi olmasını, sözlerinde ve uygulamalarında

ilmi üstün tutmasını ve ilim tahsiline önem vermesini takdir etmişler, bu özelliklerinden

dolayı onu ilim ve irfan âbidesi olarak tavsif etmişlerdir. Onun ilme ve irfana vukufuna dair

Divan şiirindeki övgü dolu beyitlerin çokluğu bizi de etkilemiş ve bu konuda araştırma

yapmaya sevketmiştir.

İşte bu çalışmayı, Hz. Ali‟nin ilme ve irfana vukufunun Divan şiirindeki yansımalarını

tespit etmek amacıyla yaptık. Burada Hz. Ali‟nin hayatı, kişiliği ve hilafeti etrafında cereyan

eden tarihî hadiseleri araştırmak ve bunlar hakkında hüküm vermek gibi bir gayret içerisinde

olmadık. Bu araştırmamızın muhtevasını, Divan şiirine yansıyan Hz. Ali‟nin fazileti, onun

ilim, irfan ve velayet sahibi oluşu, ilminin kaynakları, kapsamı ve tesirleri, “ilim şehrinin

kapısı” olduğunu bildiren hadîs-i şerîfe mazhariyeti ve kendisinin söylediği rivayet edilen ilim

muhtevalı hikmetli sözleri teşkil etmektedir. Bu vasıfları, “Fazileti”, “İlminin Kaynakları,

Kapsamı ve Tesirleri”, “İlim Şehrinin Kapısı”, “İlim Muhtevalı Hikmetli Sözleri”, “İrfan” ve

“Velayet” olmak üzere altı başlık altında topladık. Şimdi Hz. Ali‟nin sahip olduğu bu

vasıfların Divan şiirine nasıl yansıdığını tespit etmeye ve örneklendirmeye çalışacağız.

1. Fazileti

Hz. Ali, çocukluğundan itibaren İslâm dini hükümlerine göre yetişmiş, ömrünü Kur‟ân‟ın

tebliğine hizmet etmek, İslâmiyeti yaymak ve yüceltmek için çalışmakla geçirmiş örnek bir

sahabîdir. O, Hak yolunda candan ve maldan geçmiş, sevgisini ve ilgisini sadece Allah

rızasına yöneltmiş, ömrü boyunca Kur‟ân‟ın hükümlerine itaat etmiş ve sünnete uymuş bir

velîdir. Sahabî, halife, gazi, âlim, fazıl, velî ve mürşit gibi manevî mertebelere ve seçkin

vasıflara sahip olmakla, Divan şairlerinin gönüllerinde müstesnâ bir yer edinmiş, divanlarında

da övgülerine mazhar olmuştur.

Hz. Ali, esasını İslâm dininin ilke ve kurallarından alan yüksek ahlâka sahip seçkin bir

kişidir. Divan şairleri, onun her konuda örnek gösterilebilecek kişiliğine, yüksek insanî ve

ahlâkî faziletlerine “güzîn-i âlem, hulk-ı azîm, Aliyy-i zü‟l-efdâl” gibi terkiplerle işaret

etmişler ve onu övmüşlerdir:

İmâm-ı mutlak u şâh-ı şecâ„at

Güzîn-i âlem ü mîr-i mürüvvet

Cem Sultan(CH.289)

Çehâr sâhibi kim çâr-rükn-i âlemdir

Atîk ü âdil ü Osmân Aliyy-i zü‟l-efdâl

Şeyhî(

D.34)

Page 3: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hz. Ali‟nin faziletleri ve bilgisi çoktur(Bayoğlu, 1986:157). Zâtı da âdeta bütün güzel

vasıfları ihtiva eden bir mecmuadır. O, fazilet ve kemâl göğünün güneşidir; yüce mertebelere

sahip olan ilim ve fazilet ehlinin önde gelenlerinden biridir. Divan şiirinde “fâzıl u allâme,

âftâb-ı sipihr-i fazl u kemâl, ser-defter-i cem„at-i erbâb-ı fazl u ilm, Kevser-i ilm ü fazla sâkî,

fazlıyla hâbil ilmiyle kâmil” gibi sıfatlarla, onun ilim ve fazilette kemâl mertebesinde

oluşundan övgüyle bahsedilmiştir:

Âftâb-ı sipihr-i fazl u kemâl

Nev-bahâr-ı riyâz-ı câh u celâl

Fuzûlî(HS.I.156)

Ya„nî Aliyyü âlî-merâtîb

Fazlıyla hâbil ilmiyle kâmil

Râmî(D.92)

Ser-defter-i cemâ„at-i erbâb-ı fazl u ilm

Mecmû„a-i cemî„-i kemâlât-i asfiyâ

Sinan Paşa(TN.275)

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi Hz. Ali, yüksek ahlâkî faziletlere sahip olan

ilim ehli bir şahsiyettir. İman, takva, salih amel, Kur‟ân ve sünnete bağlılık, güzel huylar,

karamanlık, cömertlik, ilim, irfan ve velayet, onun faziletinin esaslarını teşkil etmektedir.

Hz. Ali, kâmil imana sahip samimî bir mümindir. İslâmiyeti kabul eden ilk çocuk olma

şerefiyle onurlanmıştır(Hasan İbrahim Hasan, 1987:I, 347; Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân, 246).

Yüzünü hiçbir zaman puta döndürmediği için “kerremallâhu vechehu” dua cümlesiyle tazim

edilmektedir(Ahmet Cevdet, 1985:III, 159-160; Tulum, 2001:275; Fığlalı, 1989:II, 374):

Büt-perest olmadan oldı ma„sûm

Ki sabâvetde mutahhar Haydar

Enderunlu Fâzıl(D.27)

Hz. Ali, iman, takva ve sâlih amelde eşsiz bir kişidir. İman ile marifetullaha, takva ile de

üstün ahlâka ulaşmıştır. Her türlü haramdan ve şüpheli şeyden sakınmıştır. Dinin

emrettiklerini yapan, yasakladıklarından da uzak durmuş olan Hz. Ali, henüz hayatta iken Hz.

Peygamber tarafından cennete girecekleri müjdelenen on sahabîden biridir(Aydınlı ve Çakan,

1991:III, 547):

Var idi on sahâbe adı meşhûr

Mübeşşerlerdi cennet birle menşûr

Page 4: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Ebû Bekr ü Ömer Osmân Alîydi

Mukarreblerdi bu dördi aliydi

Yazıcıoğlu Mehmed(M.II.308)

Hz. Ali, takva ehlinin önderidir. Üstün takvası dolayısıyla Divan şiirinde “sultân-ı etkıyâ,

imâm-ı etkiyâ, imâmü‟l-müttakîn” gibi manevî mertebelere layık görülmüş ve bunlarla

yüceltilmiştir:

Serdâr-ı dîn-i Ahmed ü ümmîd-i cem„-i fazl

Sâlâr-ı ehl-i millet ü sultân-ı etkıyâ

Sinan

Paşa(TN.274)

Hz. Ali, Kur‟ân‟a ve sünnete bağlıdır. Onun, Kur‟ân‟a ve sünnete muhalif bir tek sözü,

fiili ve itikadı olmamıştır. Ömrü boyunca Kur‟ân‟ın hükümlerine uymuş ve hayatını Hz.

Peygamber‟in sünnetine göre düzenlemiştir. Güzel ahlâkının kaynağını Kur‟ân ve özünü

Kur‟ân‟dan alan sünnet oluşturmuştur.

Hz. Ali, vahiy kâtiplerindendir ve Allah kelâmından nice sırları sinesinde taşımıştır. İlâhî

sırlarla şereflenmesi, onu Kur‟ân ahlâkıyla ahlâklandırmış, sözlerinin ve uygulamalarının

Kur‟ân esaslı olmasını sağlamıştır:

Kâtib-i nakş-ı nâme-i Tenzîl

Hâzin-i genc-i hâne-i te‟vîl

Fuzûlî(HS.I.156)

Me‟âl-i vasfını tefsîre âlem âcizdir

Kelâm-ı Hakk ile hem-nüktedir makâl-i Alî

Esrâr Dede(D.175)

Hz. Ali‟nin sahip olduğu güzel ahlâkın teşekkülüne tesir eden en önemli şahsiyet Hz.

Muhammed‟dir. Hz. Peygamber, sözleri ve uygulamalarıyla Hz. Ali ve ilk üç halifeye örnek

olmuştur. Dört büyük halife, yüce ahlâk üzere yaratılan, beşerî ve ilâhî ilimlere mazhar olan

Hz. Peygamber‟in sınırsız ilmi ve kusursuz ahlâkıyla şereflenmekle kâmil ahlâka erişmiş,

ömürleri boyunca onun izinden yürümüş ve ahlâkı üzere amel etmişlerdir. Sadakatte Hz. Ebu

Bekir, adalette Hz. Ömer, hilm ve hayada Hz. Osman, ilim ve irfanda da Hz. Ali timsâl olmuş,

onlar bu üstün vasıflarıyla Hz. Peygamber‟in sadakati, adaleti, hilmi ve ilminin delili ve

mümessili olmuşlardır. Dört büyük halife hakkında kullanılmış olan “Çâr-yâr-ı

kâmil”(Doğan, 1996:50) sıfatı da onların ilim ve ahlâkta kemâl mertebesinde oluşlarına

apaçık bir delildir:

Makâm-ı sıdk u adâlet hayâ vü ilm ü amel

Page 5: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Kemâliyile buların bulupdur istikmâl

Şeyhî(D.34)

Sıdk u adl ü hilm ü ilm-i zâtına mazhar edip

Verdi çâr-erkâna fer hakkâ Habîb-i Kibriyâ

Yahyâ

Nazîm(TEN.43)

Sıdkına Bû Bekr şâhid şâhid-i adlin Ömer

Hilmine Osmân şâhid şâhid-i ilmin Alî

Yahyâ

Nazîm(DŞN.339)

Hz. Ali, çocukluk döneminden itibaren Hz. Peygamber‟i bir gölge gibi takip etmiş, onun

hâne-i saâdetinde büyümüş ve her yönüyle kâinatın efendisini kendine örnek almıştır. Hz.

Peygamber‟in evinde ve onun terbiyesi altında geçen dönemde Hz. Ali, ruhî yönden eğitilmiş

ve onun yüce şahsiyeti şekillenmiştir. O eşsiz terbiyenin eseri olarak Hz. Ali, ahlâk

bakımından üstün bir seviyeye ulaşmıştır. Hz. Muhammed ile nesep yakınlığı olması,

çocukluğundan itibaren onun yanında şefkatiyle büyümesi ve terbiyesiyle yetişmesi, Hz.

Ali‟nin yüksek ahlâka sahip olmasında çok önemli sebeplerdir. Hatta nesepte Hz.

Peygamber‟in amcasının oğlu ve damadı olması, kızı Fâtıma ile evlenerek Hz. Peygamber‟in

soyunu devam ettirmesi Hz. Ali hakkında Divan şairleri için övgü konuları arasında yer

almıştır:

İbni ammîsidir o şâh-ı güzîn

Hazret-i Ahmedin be-râh-ı yakîn

Erzurumlu Zihnî(D.120)

Hazret-i bint-i Resûlün zevcidir

Şâhsâr-ı nesl-i pâk-i Mustafâ

Âdile Sultan(D.225)

Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in ehl-i beytindendir. Bu sebeple Hz. Peygamber, onu can ve

gönülden severdi. Çocukluğundan itibaren Hz. Peygamber‟in ona olan şefkati, yakın ilgi ve

sevgisi, aralarındaki nesep yakınlığına kalbî mahabbeti de eklemiştir. Hz. Ali, Hz.

Muhammed‟in göz nuru, Hz. Muhammed de Hz. Ali için ahlâkı üzere amel edilecek örnek bir

şahsiyet ve uğrunda can feda edilecek bir dost olmuştur:

Çü ehl-i beyti olmışdı Resûlün

Page 6: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Ol idi hem dahi zevci Betûlün

Severdi cân u dilden anı Ahmed

Anınçün buldı rahmetler mü‟ebbed

Cem Sultan(CH.290)

Hz. Ali, ömrü boyunca Hz. Peygamber‟in sözünü tutmuş ve onun emrettiklerini harfiyen

yerine getirmiştir. Hz. Peygamber‟e itaat etmekle Hz. Ali, ehl-i beytin yüce kişisi olmuştur:

Resûlün dâ‟imâ sözin tutardı

Ne kim hükm etse ol anı ederdi

Resûlullâhın olmışdı mutî„i

Anınçün ehl-i beytindir refî„i

Cem Sultan(CH.290)

Hz. Ali, Hz. Muhammed‟in feyzinin nuruyla kemâle ermiştir. Çocukluğunda Hz.

Peygamber‟in terbiyesi ve şefkatiyle yetişmesi sonucunda Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in yüce

ahlâkının ve mükemmel terbiyesinin tam bir numunesi olmuş, her kemâlin ekmeli ve her

sıfatın efdali onda toplanmıştır(Tulum, 2001:275):

Olınca “rûhike rûhi” cenâb-ı unvânı

Kemâl-i Ahmed-i Muhtârdır kemâl-i Alî

Esrâr

Dede(D.175)

Câmi„-i hulk-ı Mustafâdır Alî

Ma„ni-i hâs-ı “lâ-fetâ”dır Alî

Esrâr Dede(AÜSBED.FE.120)

Hz. Muhammed, muhtelif vesilelerle ashabına iltifatlarda bulunmuştur. Bu sözler,

sahabîler için hem büyük bir onur, hem de onların faziletlerine apaçık birer delil olmuştur.

Hz. Peygamber, sözleriyle Hz. Ali‟yi de onurlandırmıştır. Bir hadisinde, kendisi için sevdiği

şeyi Hz. Ali için de sevdiğini ve kendisi için hoşlanmadığı şeyden Ali için de hoşlanmadığını

buyurmuştur(Kütüb-i Sitte, VIII, 46, hadis no:2602). Buna ilave olarak Hz. Peygamber‟in

Hicret‟in ilk aylarında Mekke‟den göçenlerle Medineliler arasında yakınlık ve dayanışma

sağlamak amacıyla kurduğu kardeşlik akdi sırasında “Sen dünyada ve âhirette benim

kardeşimsin” buyurarak Hz. Ali‟yi kendisine kardeş kabul etmesi, “Ben kimin dostu(mevlâsı)

isem, Ali de onun dostudur” buyurması, Hz. Ali ile aralarındaki münasebeti, nübüvvet

yakınlığı hariç, Hz. Musa ile Hârûn yakınlığına benzetmesi, Hayber Kalesi‟nin kuşatması

sırasında sancağı Hz. Ali‟ye vermesi ve fethin onun eliyle müyesser olması, Hz. Ali‟yi ancak

Page 7: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

müminlerin seveceğini ve münafıkların buğzedeceğini bildirmesi, Taif Seferi sırasında Hz.

Ali ile yaptığı uzun görüşmeye sitem edenlere “Onunla hususî görüşmeyi ben kendi arzumla

yapmadım, Allah‟ın emri ile Resûlü yaptı” açıklamasında bulunması(Kütüb-i Sitte, XII, 288,

289, 292 hadis no:4404, 4405, 4406, 4407, 4408, 4409), Hz. Ali‟nin faziletine ve onun Hz.

Peygamber‟e olan yakınlığına dair çok önemli delillerdir:

Buyurdı ona bir gün ol seyyidü‟l-mürselîn

Diler bildire ol durur seyyidü‟l-evliyâ

Ki Mûsâya Hârûn gibisin bana yâ Alî

Velî şöyle bil kim benim hâtimü‟l-enbiyâ

Yazıcıoğlu Mehmed(M.II.302)

Hz. Ali, faziletli tutum ve davranışlarıyla güzel huylar kaynağı bir şahsiyet olarak tavsif

edilmiştir. Kaynak eserlerin ve Divan şairlerinin belirttiklerine göre Hz. Ali, hem âbid, zâhid,

mütevekkil, hayırsever, yumuşak huylu, kanaatkâr, mütevazı, doğru, dürüst, adaletli, sabırlı,

fedakâr, cömert, merhametli, vefalı, hünerli, akıllı, dirayetli ve bilgili bir kişi, hem de cesur,

yiğit, gazâlarda en ön safta dövüşen ve varlığıyla düşmana korku salan bir

kahramandır(Hasan İbrahim Hasan, 1987:I, 349; Ahmet Cevdet, 1985:III, 159; Bayoğlu,

1986:157-158):

Biri de mihr-i felek-i adl ü dâd

Ya„ni Alî sâhib-i rüşd ü sedâd

Şîr-i Hudâ ma„den-i cûd u kerem

Mâh-ı fürûzende-i burc-ı himem

Şîr-i gazâ pâdişeh-i nâm-dâr

Tîg-i güşâyende-i Düldül-süvâr

Menba„-ı hilm idi o sâhib-sehâ

Mihr-i ziyâ-dâde-i burc-ı vefâ

Fâzıl u allâme o sâhib-hüner

Fahr-ı cihân bendesi âlî-nazar

Subhî-zâde Feyzî(HF.316)

Hz. Ali, heybeti, cesareti, yiğitliği, mertliği, savaş tekniğini iyi bilmesi ve Zülfikar adlı

kılıcı kullanma kudretiyle İslâm tarihinde yüksek mevkie sahip bir kahramandır. Yiğitlik ve

mertlikte onun benzeri yoktur. Bu sebeple “şâh-ı şecâ„at” payesine layık görülmüştür. Gücü,

Page 8: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

yiğitliği ve heybetiyle düşmanlarının yüreğine korku salmış, kamışlığa düşüp orayı yakıp

mahveden bir ateş gibi, savaş meydanlarında düşmanlarını helâk etmiştir:

Çü pâk idi anın evvelden aslı

Şecâ„atde yoğ idi hîç misli

Cem Sultan(CH.290)

Haydar durur biri ki adû leşkerinde ol

Bir âteş idi düşdi neyistâna gûyiyâ

Hamdullah Hamdî(D.114)

O, büyük fedakârlıklar ve kahramanlıklar göstererek canı pahasına Hz. Peygamber‟i

korumuş, İslâm dininin yayılmasında ona yardım edenlerin başında yer almıştır. Müşriklerin,

Hz. Peygamber‟i öldürme kararı verdikleri Hicret gecesinde hayatını tehlikeye atarak geceyi

onun yatağında geçirmiş, müşrikleri oyalayarak Hz. Peygamber‟e zaman kazandırmıştır.

Uhud‟da ve Huneyn‟de çeşitli yerlerinden yaralanmasına rağmen var gücüyle Hz.

Peygamber‟i korumuştur. Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber‟de Hz. Peygamber‟in yanında

savaşa katılmış, onun sancaktarlığını yapmış ve büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Fedakârlığı, kuvveti, cesareti, heybeti, yiğitliği ve düşmanlarının yüreğine saldığı korkuyla

Divan şiirinde “Fâtih-i Hayber, Hayber Fatihi, Fâtih-i Kal„e-i Hayber, Şîr-i Hayber, Şîr-i

Gâlib, Şîr-i Hak, Şîr-i Hudâ, Şîr-i Yezdân, Şîr-i Ner, Haydar, Haydar-ı Hudâ, Haydar-i

Kerrâr, Esedullâh, Gazanfer, Gazanfer-i Bârî, Şâh-ı Merdân” gibi ona mahsus birçok isim,

sıfat, lâkap ve unvanla anılmıştır:

Alem-efrâz-ı Peyamber Haydar

Fâtih-i Kal„e-i Hayber Haydar

Enderunlu Fâzıl(D.27)

Şâh-ı Merdân Şîr-i Yezdân pîşvâ-yı ehl-i dîn

Kâşif-i sırr-ı velâyet Haydar-i Kerrâr mest

Nesîmî(D.86)

Hz. Ali, hayırsever ve cömert biridir. Onun işi gücü kerem ve cömertliktir. Bollukta ve

darlıkta malını ve parasını esirgememiş, bunları hep Allah rızası için sarfetmiştir. Bütün varını

sadaka olarak fakirlere dağıtmış, mahzun ve muhtaçlarla dert ortağı olup mümkün olduğu

kadar onlara yardım etmiştir. Dünyayı hor görmüş ve çok defa “Dünya bir leştir, ondan bir

parça arzu eden, köpeklere arkadaş olsun” demiştir(Huart, 1997:I, 308). Bu özellikleriyle Hz.

Ali, Divan şiirinde cömertliğin, lütuf, kerem ve bağışın kaynağı olarak kabul edilmiştir:

Sahâvetle kerem idi ana iş

Page 9: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Ol işden gayra kılmaz cünbiş

Cem Sultan(CH.290)

Ey kân-ı cûd u lutf u kerem menba„-ı sehâ

V‟ey ma„den-i mürüvvet ü ihsân yâ Alî

Hayretî(D.7)

Hz. Ali, cesaret ve kahramanlığının yanı sıra ilmi ve irfanı ile de tanınmıştır. İlmi ve

irfanı, güzel ahlâkı ve faziletine dair yukarıda ifade edilen bütün üstün vasıflarının varlık

sebebidir. O, ilmiyle âmil bir şahsiyettir; ömrü boyunca ilmi yaymaya gayret etmiş, hatta bu

uğurda şehit olmuştur:

Neşr-i ulûm eyler iken subh u şâm

Ana nasîb oldı husûl-i merâm

Hilmî(BK.32)

Divan şiirinde Hz. Ali hakkındaki övgü unsurlarının başında onun ilmi ve irfanı

gelmektedir. Divan şairleri, diğer meziyetleriyle birlikte onu ilmiyle de övmüşler ve

yüceltmişlerdir. Hz. Ali, Kutadgu Bilig‟de “cesur, yiğit, kahraman, cömert, temiz kalpli, takva

sahibi, akıllı ve bilgili”(Arat, 1995:16), Süheyl ü Nev-bahâr‟da ise “Özü alp, eli açık ve ilmi

çok” bir kişi olarak tarif edilmiştir:

Özi alp u eli açık ilmi çok

Ne kim var yavuzluk biri anda yok

Hoca Mes„ûd(SN.205)

2. İlminin Kaynakları, Kapsamı ve Tesirleri

Hz. Ali, ilim ehlidir. O, sözlerinde ve uygulamalarında ilmi üstün tutmuş, mal ve mülkün

geçici, ilmin ise kalıcı olduğunu belirtmiştir. İlim tahsiline çok önem vermiş, âlim ile cahili

birbirinden ayırt etmiştir. İlmi öğretenlere saygı duymuş ve bu uğurda köle olmayı kabul

etmiştir. Hilafet dönemi iç karışıklıklarla dolu olmasına rağmen İslâm dininin öğretilmesi ve

öğrenilmesine onun büyük katkıları olmuştur.

Hz. Ali‟nin rızkı ilimdir. Rızık takdir ve taksim edilirken, ona bolca ilim lütfedilmiştir. O,

Arapça iki beytinde, kendisine ebedî rızık olarak ilmin ihsan edildiğini şiir diliyle veciz bir

şekilde dile getirmiştir:

“Allah‟ın hakkımızdaki taksimatına razı olduk. O, bize bilgi, düşmanlarımıza mal verdi.

Mal çok kısa sürede yok olur, bilgi ise hiçbir zaman yok olmaz.”

Page 10: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Divan şiirinde Hz. Ali‟nin bilgisinden bahsedilirken söz konusu edilen ilim şer„î

ilimlerdir. Nitekim Hz. Peygamber, “Ben ilim şehriyim, Ali kapısıdır”(el-Aclûnî, 2000:I, 235

no:618; Yılmaz, 1992:40) buyururken Hz. Ali‟nin ilminin niteliğini de belirtmiştir. Sinan Paşa

da Hz. Ali‟nin ahlâkı ve ilminden söz ederken “Hulkı, hulk-ı Rahmânî idi ve ilmi, ilm-i

Sübhânî idi.”(Tulum, 2001:275) demek suretiyle de onun ilme vukufunu, ilminin kaynağını

ve niteliğini beyan etmiştir. Zaten Hz. Ali, vahiy kâtibiydi, hâfız, müfessir ve muhaddisti. Hz.

Peygamber‟in nezdindeki özel konumu dolayısıyla, tefsir, hadis ve fıkıhta sahabîlerin ileri

gelenlerinden biriydi.

Hz. Ali‟nin ilminin ana kaynakları Kur‟ân ve sünnettir. Onun, Kur‟ân‟ı ve sünneti en iyi

bilenlerden biri olduğunu hemen hemen bütün Sünnî ve Şiî kaynaklar ittifakla

belirtmişlerdir(Fığlalı, 1989:II, 374). Kur‟ân‟a ve sünnete bağlılığı, hem kâmil ahlâk sahibi,

hem de dinî ilimlerde bilgisiyle kendisini kabul ettiren, isabetli hükümler veren ve daima

fikirlerine başvurulan bir otorite olmasını sağlamıştır.

Hz. Ali, Kur‟ân‟ın ince ve derin manalarına vâkıftır. O, “Sorunuz, bana Allah‟ın

kitabından sorunuz! Vallahi, Allah‟ın kitabından hiçbir âyet yoktur ki, ben onun gece mi

gündüz mü, ovada mı, dağda mı inmiş olduğunu bilmeyeyim” demiştir(Hasan İbrahim Hasan,

1987:I, 348-349). Böylece Hz. Ali, âyetlerin nerede ve ne zaman nâzil olduğunu çok iyi

bildiğini söylemiş, Kur‟ân hakkındaki derin bilgisinden faydalanmak isteyenleri kendisine

soru sormaya teşvik etmiştir. Zira o, Hz. Peygamber daha hayatta iken Kur‟ân‟ın tamamını

ezberlemiş bulunan ve onun meselelerine vâkıf olan sayılı sahabîlerden biriydi(Kandemir,

1989:II, 375). Divan şiirinde de “nukûd-ı dekâyık-ı vahye mahzen, muttali„-i zevâhir-i nusûs-ı

Kur‟ân, mühtedî-i bevâtın-i füsûs-ı Furkân, menba„-ı tefsîr-i Kur‟ân-ı azîm(Tulum, 2001:274-

275) ve ârif-i me„ânî-i Kur‟ân” gibi sıfatlarla, onun vahyin sırlarına, Kur‟ân‟a ve Kur‟ânî

ilimlere vukufuna, ilâhî emir ve hükümlerin zâhir manaları gibi, naslardan çıkarılan bilgilere

muktedir oluşuna işaret edilmiştir:

Ey vâkıf-ı hakîkat-i esrâr-ı kâyinât

V‟ey ârif-i ma„âni-i Kur‟ân yâ Alî

Hayretî

(D.7)

Hz. Ali, vahiy kâtibi olarak diğer üç büyük halifeyle birlikte Kur‟ân‟ın nüzûlüne tanıklık

etmiş, ilâhî sırlar hazinesi olan vahye, emin, emanetçi ve koruyucu olmuştur. Kur‟ân‟ın

korunması ve tahrif edilmeden daha sonraki nesillere ulaştırılmasında büyük hizmetler ifa

etmiştir:

Anlardır ehl-i hıbre-i silkü‟l-le‟âl-i vahy

Esrâr-ı genc-i vahye emîndir çehâr-yâr

Nâbî(D.I.32)

Hz. Peygamber‟e vahiy kâtipliği yapmak ve ilâhî sırları ezberlemekle Hz. Ali‟nin kalbi,

ilâhî hükümlerin bir nüshası olmuştur:

Page 11: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Bütün esrâr-ı dil-i lâhûtî

Eylemiş sînede ezber Haydar

Kalbidir nüsha-i ahkâm-ı Hudâ

Münşi-i şer„-i münevver Haydar

Enderunlu Fâzıl(D.27)

Hz. Ali, devamlı yanında bulunması sebebiyle, Hz. Peygamber‟e vahyedilen ilâhî emir ve

hükümlerle ilk onurlananlardan biri olmuş ve Kur‟ân‟ı en iyi bilenler arasında yer almıştır.

İlâhî emirlere vukufla birlikte Hz. Ali‟nin özü, harf harf, âyet âyet, sûre sûre Hak ilmi,

meramı Kur‟ân meramı, kelâmı ise Kur‟ân kelâmı olmuştur. Bu hâliyle Hz. Ali, Kur‟ân‟a

lisan ve sırlarına da beyan olmuştur. Hakikate ermiş bir insân-ı kâmil olarak o, “konuşan

Kur‟ân” anlamında “Kur‟ân-ı nâtık” unvanıyla da anılmıştır:

Muhammed ilme kân oldı Alî nutk-ı beyân oldı

Ana her sır ayân oldı Alîdir hâce-i Kanber

Nesîmî(D.117)

Veliyyullahdır ol Kur‟ân-ı nâtık

Anı Hak bilmeyen işi hatâdır

Nesîmî(D.110)

Hz. Ali‟nin vâkıf olduğu ilmin bir diğer önemli kaynağı da Hz. Muhammed‟dir. Hz. Ali,

ilim ve hikmeti vasıtasız olarak Hz. Peygamber‟in ilmi ve sırlarının hazinesinden almıştır.

Çünkü o, Hz. Peygamber‟e en yakın olan sahabîlerinden biridir. Çocukluğunda, gençliğinde,

iyi ve kötü günde, mecliste, savaşta ve barışta Hz. Muhammed‟in yanında bulunmuş, onun

sözleri ve uygulamalarını kendine örnek almıştır:

Ebû Bekrin safâ vü sıdkı senden

Alînin ilm ü irfânı Muhammed

Şeyh İbrahim-i Tennûrî(PŞ.51)

Alîdir cümlenin cânı Muhammeddir Alî kânı

Hakîkatdir Alî şânı Alîdir yâr-ı peygamber

Nesîmî(D.117

Page 12: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in sünnetine hakkıyla vâkıf olan ve bu hususta kendisine en çok

başvurulan kişilerin başında yer almıştır. Çünkü o, Hz. Peygamber‟in sırlarından haberdârdı.

Hz. Peygamber‟in amcasının oğlu, damadı ve ehl-i beytinden olması, yanında büyüyüp

yetişmesi, ona özel kâtiplik ve vahiy kâtipliği yapması, onu Hz. Peygamber‟e ve sırlarına en

yakın kişilerden biri yapmıştır:

Ol idi mahrem-i Resûlullâh

Sırr-ı zât ü sıfâtından âgâh

Fuzûlî(HS.156)

Vücûd-ı pâk-i Muhammedle hem-hakîkatdir

O sırra cümleden akrebdir ittisâl-i Alî

Esrâr Dede(D.175)

Hz. Ali, Hz. Peygamber‟de ilim ve güzel ahlâk adına gördüğü güzel her şeyi almış, ilâhî

emir ve hükümlerle ilgili olarak ondan duyduğu hiçbir şeyi unutmamış, çoğu fıkha dair

konulara olmak üzere ondan 586 hadis rivayet etmiştir(Kandemir, 1989:II, 375). Hz. Ali, Hz.

Peygamber‟in sözlerini en doğru şekilde rivayet eden ve onlardaki sırları en iyi bilen

sahabîlerden olmuştur. Rivayete göre, Hz. Peygamber‟in ona “Sen benim ilmimi belleyen,

unutmayan kulaksın” buyurduğu bildirilmiştir(Gölpınarlı, 2000:IV, 446). Bir diğer rivayette

de Hz. Peygamber‟in “Allahım, Ali‟nin kulağını belleyip unutmayan kulak kıl” buyurduğu,

Hz. Ali‟nin de “Resûlullahtan duyduğum hiçbir sözü unutmadım” dediği

belirtilmiştir(Gölpınarlı, 2000:V, 262). Hz. Peygamber‟in duası kabul olmuş, Hz. Ali de

kâinatın efendisinden duyduğu ve öğrendiği hiçbir şeyi unutmamıştır:

Ey âlim-i dekâyık-ı nutk-ı Muhammedî

V‟ey âlem-i hakâyıka sultân yâ Alî

Hayretî

(D.7)

Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in vefatından sonra onun ilminin koruyucusu ve güvenilir bir

mercii olmuştur. Hatta Divan şairlerine göre Hz. Ali, Hz. Muhammed‟in ilminin vârisi

kılınmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı(öl.1982) da şair ve edib Şerîf er-Radî(öl.969)‟nin, Hz.

Ali‟ye ait olduğu ileri sürülen hutbelerden, mektuplardan ve muhtelif konulardaki

vecizelerden derlediği Nehcü‟l-Belâğa adlı eserin “Takdîm”inde Hz. Ali‟nin sınırsız bilgi

kudretini Hz. Muhammed‟den tevarüs ettiğini belirtmiştir(Nehcü‟l-Belâğa, 1972:5):

Haydar ki ilm ü hikmetine vâris etdi Hak

Mahbûb-ı evliyâyidi mahsûs-ı “lâ fetâ”

Şeyhî(

HŞ.20)

Page 13: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Şîr-i Hudâ vâris-i ilm-i Resûl

Gül-bin-i nev-bâve-i zevc-i Betûl

Hilmî(BK.31)

Hz. Ali‟nin ilminin kaynaklarına dair tespit ettiklerimizi örnekleriyle birlikte verdikten

sonra şimdi onun ilim âlemindeki yerini, ilminin derinliğini ve kapsamını belirtmeye ve

örneklendirmeye geçebiliriz.

Âlimlerin ittifakına göre Hz. Ali, sahabîlerin en bilgili olanı ve en isabetli hüküm

verenidir(Kütüb-i Sitte, XII, 248 hadis no:4370; Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân, 323). Kur‟ân-ı

Kerîm‟in tefsiri ve hadis rivayetinde, dinî meseleler, miras ile ilgili konular ve müşkil

davalarda Hz. Ali‟ye müracaat edilirdi. Onun hukuk bilgisi ve hüküm vermedeki başarısı Hz.

Ömer tarafından, “En isabetli hüküm verenimiz Ali idi” şeklinde ortaya konulmuştur. Bu

sebeple ilk üç halife önemli meselelerde Hz. Ali‟nin fikrini almayı ihmal etmemiştir. Diğer

sahabîler de, görüşlerinin doğruluğuna inandıkları için, hakkında fikir beyan ettiği dinî bir

meseleyi başkalarına sorma ihtiyacı duymamışlardır(Hasan İbrahim Hasan, 1987:I, 348;

Kandemir, 1989:II, 375).

Divan şiirinde de Hz. Ali‟nin dinî ilimlere vukufu ve irfana mazhariyeti ittifakla

belirtilmiştir. Divan şairleri, ona hârikulâde bir zekâ, keskin bir kavrama kabiliyeti, yüksek bir

sezgi gücü ve en çetin meseleleri halledebilecek nisbette ilim ve irfan bağışlandığını teslim

etmişler ve onu ilim ve irfan timsâli olarak tavsif etmişlerdir.

Divan şairlerine göre Hz. Ali, ilmin babasıdır. O, çok bilgilidir ve ilimde müstesnâ bir

mevkie sahiptir. “Ben ilim şehriyim, Ali kapısıdır” hadisine telmihte bulunulan bir beyitte

onun ilimdeki konumu, “ilimler kapısına kilit” şeklinde ifade edilmiştir:

Şehr-i ilmim dedi Resûl-i mecîd

Murtazâdır der-i ulûma kilîd

Erzurumlu Zihnî(D.120)

Hz. Ali‟ye, insanların karşılaşabilecekleri en güç meseleleri halledebilecek ilim kudreti

ihsan edilmiştir. Divan şairleri, ilim kudretinden bahsederken, marifet çeşmeleri menbaının

onda olduğunu, ilim hazinelerinin anahtarının elinde bulunduğunu, onun “hallâl-i müşkilât-i

cihân” pâyesine lâyık görüldüğünü, en derin ilim deryalarına dalabilen aklın bile onun zâtının

cevherini tasavvur ettiğinde hayran olup kendinden geçtiğini ifade etmişlerdir:

Etmiş seni Hudâ-yı cihân ilm ü fazl ile

Müşkil-güşâ-yı zümre-i insân yâ Alî

Hayretî

(D.8)

Akl kim gavvâs-ı deryâ-yı kemâl-i ilmdir

Page 14: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Cevher-i zâtın tasavvur eylese hayrân olur

Fuzûlî(D.41)

Divan şairlerinin Hz. Ali hakkında kullandıkları “âlim, allâme, a„lem ve a„ref” gibi

mübâlağa ve tafdil isimlerinden, onun derin bilgiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yazıcıoğlu

Mehmed(öl.1451) “kamudan a„lem ve a„ref”, Muallim Nâcî(öl.1893) “a„lem-i ashâb-ı şâh-ı

râst-gûyân” gibi sıfatlarla onun sahabîlerin en bilgilisi olduğuna dair rivayetleri teyit

etmişlerdir:

Alî bindi hilâfet tahtına pes

Kamudan a„lem idi a„ref ahmâ

Yazıcıoğlu Mehmed(M.II.4)

Şeh-süvâr-ı arsa-i pehnâ-yı irfândır Alî

A„lem-i ashâb-ı şâh-ı râst-gûyândır Alî

Muallim

Nâcî(MNŞ.265)

XIV. yüzyıl şairlerinden Hoca Mes„ûd “ilmi çok” ve “gösterdi âlemde dürlü hüner”, Sinan

Paşa(öl.1486) “ser-defter-i cemâ„at-i erbâb-ı fazl u ilm”, Cem Sultan(öl.1495) “cihân-ı

ma„rifet”, Hamdullah Hamdî(öl.1503) “ehl-i fünûn”, Abdurrahman Râmî(öl.1640) “ilmiyle

kâmil”, Subhî-zâde Feyzî(öl.1739) “fâzıl u allâme” ve “sâhib-hüner” gibi sıfatlarla onun ilim,

fazilet ve hüner erbabının önde gelenlerinden biri oluşunu, muhtelif alanlardaki ilimlere

vukufunu ve bilgisinin derinliğini beyan etmişlerdir:

Aliyy ibn Ebû Tâlib ol şîr-i ner

Ki gösterdi âlemde dürlü hüner

Özi alp u eli açık ilmi çok

Ne kim var yavuzluk biri anda yok

Hoca Mes„ûd(SN.204-205)

Fâzıl u allâme o sâhib-hüner

Fahr-ı cihân bendesi âlî-nazar

Subhî-zâde Feyzî(HF.316)

Divan şairleri, Hz. Ali‟nin ilimde eşsiz ve benzersiz biri olduğunu belirtmek, vâkıf olduğu

ilmin derinliğini ve kapsamını somutlaştırmak için de “âfitâb, pâdişâh, gencîne, dür, güher,

deryâ, bahr, katre” gibi kelimeleri benzetme ve tezatlarda kullanmışlardır.

Page 15: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Divan şairlerine göre Hz. Ali, ilmin güneşi ve ilim memleketinin padişahıdır. Bursalı

Lâmi„î Çelebi(öl.1532) “âfitâb-ı ilm”, Fuzûlî(öl.1556) ise “pâdişâh-ı kişver-i ilm”

terkipleriyle Hz. Ali‟yi ilmin zirvesine yüceltmişlerdir. Şairler, Hz. Ali‟nin derin bilgisiyle

eşyanın sırlarına vâkıf eşsiz ve benzersiz bir âlim olduğunu belirtirken, onu en parlak yıldız

olan göğün sultanı güneşe ve o dönem için bir memlekette mutlak hüküm sahibi padişaha

benzetmişlerdir:

Kân-ı sehâ vü bahr-ı vefâ âfitâb-ı ilm

Cüft-i Betûl ü şîr-i Hudâ kutb-ı evliyâ

Lâmi„î Çelebi(DS.40)

Meger meded kıla ol pâdişâh-ı kişver-i ilm

Ki ilmidir kamu eşyâya vâkıf-ı esrâr

Fuzûlî(D.38)

Hz. Ali, bir ilim hazinesidir. Muallim Nâcî, bir rübâ„îsinde, dört büyük halifeyi temayüz

ettikleri vasıflarıyla tarif ederken, “gencîne-i ilm” terkibiyle Hz. Ali‟nin dinî ilimlerdeki

vukufunu ve bu ilimlerde eşsiz oluşunu belirtmiştir:

Yenbu„-ı hayâ ve hilmdir Zü‟n-nûreyn

Gencîne-i ilm Hazret-i Haydardır

Muallim Nâcî(MNŞ.316)

Hz. Ali, hikmet deryasının dalgıcıdır. Lâmi„î Çelebi, derya diplerinde sedefte inci

oluşumundan faydalanarak onun ilim kudretini belirtmiş ve “iki güher” ile de oğulları Hz.

Hasan ile Hüseyin‟e telmihte bulunmuştur. Denizlerin diplerindeki incileri dalıp çıkarmak her

dalgıcın kârı değildir. Oysa Hz. Ali, hikmet denizlerinin en derin noktalarına dalıp mana

incilerini çıkarabilen bir hikmet dalgıcıdır:

Gavvâs-ı bahr-ı hikmet idi eyle ol vücûd

Kim bir sadefden iki güher verdi Hak ana

Lâmi„î Çelebi(DS.40)

O, ilimler denizinde eşsiz bir incidir. Subhî-zâde Feyzî, denizlerin enginliği ve inciyi

barındırmaları ile incinin kıymetli bir mücevher oluşu ilgileri üzerine kurduğu bir beytinde

“ilm-bahr” benzetmesini kullanmış; ilimleri engin denize, Hz. Ali‟yi de bu denizdeki eşsiz

kıymette olan inciye benzetmiştir. Buna göre Hz. Ali, denizler kadar engin ilimlerde şahlara

layık inci gibi kıymetli bir âlimdir:

Bahr-i ulûmun dür-i yek-dânesi

Page 16: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Oldı sa„âdetle vasiyy-i Nebî

Subhî-zâde Feyzî(HF.316)

Hz. Ali, dinî ilimlerin yanı sıra yiğitlik ilminde de eşsizdir. “Sâhib-i ilm ü şecâ„at ve

sâhib-i ilm-i şecâ„at” tavsiflerinden onun ilmi ve yiğitliği şahsında toplayan yiğit bir âlim

olduğu anlaşılmaktadır. “Sâhib-i esrâr-ı lâ-fetâ, mazhar-ı mazmûn-ı lâ-fetâ, mahsûs-ı lâ-fetâ

ve ma„ni-i hâs-ı lâ-fetâdır Alî” terkiplerinde belirtildiği gibi o, “Ali gibi bir kahraman, onun

kılıcı gibi bir kılıç da yoktur”(Yılmaz, 1992:100) sırrına mazhar olmuştur. Divan şairleri,

onun ilmi ve yiğitliğine dair vasıflarını, bazen ayrı, bazen de aynı beyitte anmışlar, her iki

durumda da onu, hem mertlik ve yiğitlik, hem de ilim ve irfan timsâli kabul etmişlerdir. Onun

mertliği ve yiğitliğiyle de, ilmi ve irfanıyla da iftihar etmişlerdir:

Haydar-ı Kerrâr-ı gâlib şîr-i Yezdândır Alî

Sâhib-i ilm-i şecâ‟at şâh-ı merdândır Alî

Âdile

Sultan(D.222)

Zâtı degil mi mazhar-ı mazmûn-ı “lâ-fetâ”

“Lâ-seyfe Zülfikâr”ını tîgi beyân eder

Hâzık(

D.145)

Divan şairleri, Hz. Ali‟nin ilminin derinliği ve kapsamından bahsederlerken daha çok

“ilm-bahr” benzetmesinden faydalanmışlardır. Onlara göre Hz. Ali‟nin ilmi o denli derin ve

geniş kapsamlıdır ki, yalnızca bir damlası bütün kâinatı gark edebilecek enginliktedir.

Hayretî(öl.1535) bir beytinde derinlik ve kapsam itibariyle Hz. Ali‟nin ilmini hakikî aşk için

teşbih ve mukayese unsuru olarak kullanmıştır:

Gark olur bir katresiyle kâyinât

Bahr-i ilm-i Murtazâdır aşk-ı pâk

Hayretî(D.255)

Hayretî, Hz. Ali‟nin deryalar kadar engin bir ilme sahip olduğunu belirtmek için bir

beytinde “deryâ-yı ilm” terkibiyle “ilm-deryâ” benzetmesinden, Hz. Peygamber‟e ve Hz.

Ali‟ye bağlılık ve mahabbetini ifade ettiği diğer bir beytinde ise “deryâ-katre” tezatından

faydalanmıştır. Şair, ilk beyitte bir benzetme ile Hz. Ali‟nin ilim deryası olduğunu teslim

etmiş, ikinci beyitte ise ilim deryası olan Hz. Ali karşısında kendi ilmini katre kabul ederek

onun ilminin kapsamını somutlaştırmıştır:

Deryâ-yı ilm biri Aliyyün velî idi

Hurşîd-i “hel etâ” vü meh-i burc-ı “lâ fetâ”

Page 17: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hayretî(D.6)

Zerreyiz kim Mustafânın mihr-i ser-gerdânıyız

Katreyiz kim Murtazânın ilmi deryâsındayız

Hayretî(D.13)

Hz. Ali, derin bilgisiyle yüreğinde ilim ve irfan nuru olan herkesi etkilemiştir. Divan

şairleri, onun derin ilmi ve geniş kültürünün tesiri altında kalmışlar, ilmini kaside sundukları

din ve devlet adamları için benzetme unsuru olarak kullanmışlardır. Bâkî(öl.1600), Kanunî

Sultan Süleyman(salt.1520-1566)‟ı “ilm ü irfân-ı Alî”, Nef„î(öl.1635) Şeyhülislam

Muhammed Efendi‟yi “Alî-ilm”, Hâzık(öl.1763) ise Çıldır Valisi Yusuf Paşa‟yı “Bû Hasan-

dâniş” sıfatlarıyla ilim ve irfan deryası Hz. Ali‟ye benzetmişler, memduhlarının Hz. Ali gibi

ilim ve irfana sahip olduklarını belirtmişler ve onları övmüşlerdir:

Adl ü dâd-ı Ömer ü sıdk u safâ-yı Sıddîk

İlm ü irfân-ı Alî hilm ü hayâ-yı Osmân

Bâkî(D.9)

Ey Ömer-adl ü Alî-ilm ü Aristo-hikmet

V‟ey Hızır-dâniş ü Ahmed-reviş ü Îsâ-dem

Nef„î(D.221)

Bû Bekir-sıdk u Ömer-ma„delet Osmân-hayâ

Bû Hasan-dâniş Aristo gibi sâhib-tedbîr

Hâzık(D.154)

Divan şairleri, Hz. Ali ile adaş olan devlet adamlarını överken de isim benzerliğinden

faydalanmışlar, onun yiğitliği, ilmi ve irfanını memduhları için benzetme unsuru olarak

kullanmışlardır. Haşmet(öl.1768) isim benzerliğini vasıta kılarak, Sadrazam Hekîmpaşa-zâde

Ali Paşa‟yı Hz. Ali gibi yiğit ve irfan sahibi olarak göstermiş ve onu övmüştür:

Alî Paşa-yı esed-savlet ü Kerrâr-sıfat

Haydar-ı devr-i zamân âsaf-ı sâhib-irfân

Haşmet

(HK.165)

Page 18: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

3. İlim Şehrinin Kapısı

Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in ilminin kapısı olma şerefiyle onurlanmış, bu özelliğiyle de onun

ilmi ve sünnetinin en iyi öğrenileceği sahabî olmuştur.

Divan şiirinde, onun ilimde müstesnâ bir yere sahip oluşu, dinî ilimlere vukufu ve şer‟î

hükümlerdeki yetkinliği dolayısıyla, “Ben ilim şehriyim, Ali kapısıdır”(el-Aclûnî, 2000:I, 235

no:618; Yılmaz, 1992:40) hadîs-i şerîfindeki “ilim şehrinin kapısı” iltifatına mazhar olduğu

kanaati hâkimdir. Hadis âlimlerince sıhhat derecesi tartışılan bu hadiste, Hz. Peygamber‟den

sonra ilim ve hikmet kaynağının Hz. Ali olduğu bildirilmektedir:

Dedi iki cihânın sevgilisi

Benim şehr-i ulûm oldur kapısı

Tebrizli Ahmedî(EN.10)

Dil ü cândan deyip durur peyamber

Ki şehr-i ilm ben oldum Alî der

Cem Sultan(CH.290)

Divan şairlerinin, sıhhat derecesini mesele etmeden bu hadisi Hz. Ali‟nin dinî ilimlerdeki

vukufuna bir vesika kabul ettikleri görülmektedir. Şairler, Hz. Ali‟nin dinî ilimlerdeki derin

bilgisini örneklendirirken genellikle bu hadisi zikretmişler, ilim şehrinin kapısı olarak onu da

“şehr-i ulûma kapu, bâb-ı şehr-i ulûm-ı Rabbânî, bâb-ı şehr-i ilm-i Hudâ, bâb-ı ilm ve bâb-ı

şehr-i ilm ü idrâk, der-i ilm-i ledünnî, der-i irfân” gibi terkiplerle tavsif etmişlerdir:

Biri şermende-meşreb hem kerem-nâk

Birisi bâb-ı şehr-i ilm ü idrâk

Enderunlu

Fâzıl(D.29)

Divan şairleri, bu hadisten ilhamla, ilim şehrini dileyenlerin veya ilim talep edenlerin, bu

şehrin kapısı olan Hz. Ali‟ye gelmeleri ve bu kapıdan girmeleri gerektiği telkininde

bulunmuşlardır. Buna göre, ilim ve hikmet kaynağı olan Hz. Ali, Hz. Peygamber‟e ulaşmanın

âdeta bir ruhsat kapısı olarak görülmüştür. Hz. Peygamber‟in yaşadığı yıllarda veya daha

sonraki devirlerde dinî ilimleri öğretecek birçok sahabî mevcuttu; ancak ilim şehrine

ulaşmanın bu şehrin kapısı Hz. Ali‟den geçme şartına bağlanması onun için büyük bir şereftir,

faziletine ve şanının yüceliğine büyük bir delildir. Buna göre, ilim talep edip de ilim şehrinin

kapısı olan Hz. Ali‟ye gelmeyenler gerçek ilme vâkıf olamazlar. Çünkü bu hadiste bildirilen

ilim; fazilet ve kemâl ehlinin sahip oldukları, itibar ettikleri, öğrenilmesini ve amel edilmesini

arzu ettikleri ilmin niteliği için bir göstergedir:

Çün ilm evine ol kapudan etmedi duhûl

Her hâricî bilir mi nedir ilm ile kitâb

Page 19: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Nev„î(D.185)

Fazl u kemâl-i ma„rifet ehli şu ilmedir

Kim şehri Mustafâ ola vü bâbı Bü‟l-Hasan

Şeyhî(D.47)

İlm-i ledün, kalp kaynaklı bir ilimdir. Bu ilim aynı zamanda marifettir, irfandır, keşftir.

Sûfîler arasında yaygın olan “Ben ilim şehriyim, Ali kapısıdır” hadisinde geçen şehir bir eve,

kapı ise marifet ilmine benzetilmiştir(Kara, 1995:76). Nev„î(öl.1599)‟nin “der-i irfân”,

Sünbülzâde Vehbî(öl.1809)‟nin “der-i ilm-i ledünnî” terkiplerindeki “kapı” ile kastedilen

ilim, marifettir:

Şeh-i saf-der Aliyy-i âlî-şân

Oldı ol dâr içün der-i irfân

Nev„î(TEN.31)

Süvâr-ı Düldül ü zû-Zülfikâr ol sihr-i mümtâzın

Der-i ilm-i ledünnî Murtazâdır yâ Resûlallâh

Sünbülz

âde Vehbî(DS.81)

Bu hadisteki “ilim şehrinin kapısı”, Divan şiirinde nasihatlere, birçok benzetme, telmih ve

tasavvura ilham kaynağı olmuştur. Nâbî(öl.1712), Hayriyye adlı eserinin “Matlab-ı Dâniş-i

Envâ„-ı Ulûm” bölümünde ilmin fazileti ve ilim tahsilinin önemi hakkında oğluna öğüt

verirken, yukarıda anılan hadise telmihte bulunmuş ve ona peygamberin damadı Hz. Ali‟nin

kapısı olduğu bir ilim şehri arayıp bulmasını tavsiye etmiştir:

Bulagör öyle medîneye vusûl

Ki kapusı ola dâmâd-ı Resûl

Nâbî(H.56)

Dânişî(öl.1683) bir beytinde Hz. Peygamber‟i tevhid surlarıyla çevrilmiş ve ilimle imar

edilmiş bir şehre, Hz. Ali‟yi de bu şehrin kapısına benzetmiştir. Nev„î ise bina tasavvuru

içinde Hz. Peygamber‟i İslâm dini binasının mimarı, Hz. Ebu Bekr‟i temel direği, Hz. Ömer‟i

güvenilir bir gözetleyicisi, Hz. Osman‟ı penceresi, “der-i irfân” terkibiyle de Hz. Ali‟yi bu

binanın “irfan kapısı” olarak tasvir etmiştir:

Bir mu„azzam şehrsin kim bâbı anın Murtazâ

İlm ile ma„mûrsın tevhîd ile mahsûrsun

Page 20: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Dânişî(

DŞN.148)

Karamanlı Aynî(öl.1494), Hayâlî(öl.1557) ve Nev„î, din büyüklerini yücelten ve onların

kapısında beklemeyi şeref sayan bir anlayışı ifade etmek için de aynı hadise telmihte

bulunmuşlardır. Hz. Peygamber‟in ilim şehri, Hz. Ali‟nin de o şehrin kapısı olduğu yerde,

Karamanlı Aynî kendini o kapının eşiğinde ikamet eden biri, Hayâlî ise o kapıya sadakatle

hizmet eden bir kapıcı ve bir it olarak kabul etmiştir. Nev„î ise böyle bir kapıda muradına

ermiş nice sultanın dahi bir köpek sadakatiyle beklemeyi ve hizmet etmeyi kendilerine şeref

sayacaklarını ifade etmiştir:

Dâr-ı hikmet Mustafâdır Murtazâ bâbı anın

Ol kapıda ben mukîm-i âstânem yâ kimem

Karamanlı

Aynî(D.265)

Nebî medîne-i ilm oldı bâbı şâh-ı Necef

O dergehin itiyem ol kapıda derbânem

Hayâlî(

D.208)

İlme Nebî medîne Alî oldı ana bâb

Ol kapuya seg oldı niçe şâh-ı kâm-yâb

Nev„î(

D.185)

Sâbit(öl.1712), Şeyhülislam Paşmakçı-zâde Seyyid Ali Efendi‟nin dinî ilimlere vukufu ve

müşkil davaları halletmedeki ilim kudretini överken aynı hadise telmihte bulunmuştur. Şair,

isim benzerliğinden faydalanmış, Şeyhülislamı ilmiyle Hz. Ali‟ye benzetmiş ve övmüştür:

Hallâl-i müşkilât ki tahkîk-ı bahsde

Ceddi gibi medîne-i her ilme bâb olur

Sâbit(D

.205)

4. İlim Muhtevalı Hikmetli Sözleri

Hz. Ali, ilim ve hikmet kaynağıdır, onun sözleri de hikmetlidir ve her sözü binlerce

hikmeti ihtiva etmektedir(Tulum, 2001:275). İlmin fazileti ve ilim tahsilinin önemi hakkında

birçok hikmetli söz irad etmiştir. Divan şairleri, duruma göre bu sözleri iktibas etmişler veya

bunlara meâlen telmihte bulunmuşlardır.

Page 21: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hz. Ali‟nin hikmetli sözleri arasında en çok bilineni, “Bana bir harf öğretenin kölesi

olurum.”(Yılmaz, 1992:122) özlü sözüdür. Hz. Ali, bu sözüyle ilim öğrenmenin ve

öğretmenin önemine işaret etmiş, İslâm dininin ilme ve irfana verdiği değeri en güzel şekilde

belirtmiştir. Sünbülzâde Vehbî, Lutfiyye adlı eserinin “Der Ta„zîm-i Üstâd” başlıklı

bölümünde ilmi öğretene karşı saygılı olmak gerektiğini oğluna öğütlerken, ince manalar

ihtiva ettiğine inandığı Hz. Ali‟nin bu vecizesini kısmî iktibasla sözlerine delil olarak

göstermiştir:

Harf-i pür-nükte-i “men allemenî”

Anlatır kıldığını bende seni

Sünbülzâde Vehbî(LV.27)

Nâbî de Divanındaki “Târîh-i Berây-ı Kırâ„at-ı Nahv Mahdûm-ı Hod” başlıklı tarih

kıtasında bazı kelime değişiklikleriyle aynı sözü iktibas etmiş, oğlu Ebülhayr Mehmed

Çelebi‟yi nahiv okutmaya başlamasına onun dilinden tarih mısraı düşürmüştür:

Nahv okudıcak Nâbî mahdûmı Ebü‟l-hayra

Feyyâz bu ma„nâyı etdi diline ilkâ

Âdâb-ı teşekkürle Bü‟l-hayr dedi târîh

“Men allemenî harfen kad sayereni abdâ”

Nâbî(D.

I.293)

Hz. Ali‟nin, yakın dostlarından Kûfeli Kümeyl bin Ziyâd‟a söylediği rivayet edilen:

“Kümeyl, ilim maldan hayırlıdır. Çünkü ilim seni, sen ise malı korursun. İlim hâkim, mal

mahkumdur. Mal harcanmakla eksilir, ilim sarfiyatla artar.”(Gazâlî, 1998:I, 17) sözünün

Sünbülzâde Vehbî‟nin Lutfiyye adlı eserindeki “Der Fezâ‟il-i İlm-i Şerîf” başlığı altında ifade

ettiği aşağıdaki beyitlere ilham kaynağı olabileceğini düşünmekteyiz. Hz. Ali‟nin sözünde

olduğu gibi Vehbî‟nin beyitlerinde de ilim ile mal mukayese edilmiş ve bunların hiçbir zaman

birbirine eşit olamayacakları vurgulanmıştır:

Mâl ile ilmi müsâvî sanma

Mâla rağbetle varup aldanma

Ağniyâ müflis olur bir demde

Görmüşüz nicesini âlemde

Mâl bir nesne ki çok düşmeni var

Yolını bekleyici reh-zeni var

Ulemâ çekse de farzâ hüsrân

Page 22: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

İlm ser-mâyesi bulmaz noksân

Cebr ile hâkim ü vâlî alamaz

Kalsa da meydânda hırsız çalamaz

Kesr ü noksân veremez bezl ü seref

Yokdur anda hatar-ı mahv u telef

Sünbülzâde Vehbî(LV.24-25)

Nehcü‟l-Belâğa adlı eserin “Akıl ve Bilgi” bölümünde de âlimin cahile üstünlüğünü, ilmin

sonuna varılamayacağını, ilimle amel etmenin önemini, ilimle dirilenin ebedî yaşayacağını

belirten sözlerin de Hz. Ali‟ye ait olduğu rivayet edilmiştir(Nehcü‟l-Belâğa, 1972:412-420):

“Âlim ölü olsa bile diridir, cahil diri olsa ölüdür.”

“İki şey vardır ki, sonu bulunmaz: Bilgi ve akıl”

“Az ilmi olup da onunla amel eden, çok ilmi olup da amel etmeyenden hayırlıdır.”

“Bilgiyle dirilen ölmez.”

5. İrfan

Hz. Ali, zâhirî ilimlere vukufunun yanı sıra, bâtınî bilgiye de mazhar olmuştur. Sinan

Paşa, “âlim-i zâhir-i şerî„at ve ârif-i bâtın-ı hakîkat”(Tulum, 2001:275) tavsifiyle onun dinî

ilimlerde âlim, hakikat bilgisinde de ârif ve velî olduğunu veciz bir şekilde dile getirmiştir.

Sûfîler metot olarak zâhir ilminin eğitim ve öğretimle, bâtın ilminin ise mistik sezgi(keşf)

ile elde edildiğini ifade etmişlerdir. Bu şekilde belli bir silsile ile Hz. Peygamber‟den gelen

veya özel bir yolla naslardan çıkarılan bilgiler gibi ilham ve keşf yoluyla vasıtasız olarak

Allah‟tan alınan bilgilere de “bâtın ilmi” denmektedir. Nitekim İbnü‟l-Arabî(öl.1240),

“Velîler, bilgileri peygambere getiren meleğin aldığı kaynaktan alırlar” derken bu hususu

belirtmiştir(Uludağ, 1992:V, 188).

Divan şiirinde, Hz. Ali‟nin Allah‟tan vasıtasız gelen bilgilere mazhar olmuş bir ârif, irfan

ve müşahedenin en üst seviyedeki hâline ermiş ve kendisinden keramet zuhur etmiş bir velî

olduğu hâkim bir düşüncedir. Divan şairleri, onun ilâhî sırlara mazhariyetinden, irfan ehli

oluşundan, velîliğinden, erdiği manevî hâl ve mertebelerden bahsederken “esrâr-ı ilâhîye

mazhar, mahrem-i sırr-ı ilâh, mazhar-ı envâr-ı celî, mevrid-i vâridât-ı Sübhânî, esrâr-ı

ceberûtîye mecma„, mugayyebât-ı eşyâya vâkıf, vâkıf-ı esrâr, vâkıf-ı hakîkat-i esrâr-ı kâyinât,

râz-dâr-ı illet-i îcâd-ı ekvân, vâkıf-ı hakîkat-i esrâr-ı kâyinât, ser-i ârifân-ı dekâyık-ı rumûz-ı

ulûhiyyet, server-i kâşifân-ı hakâyık-ı esrâr-ı Rubûbiyyet, server-i erbâb-ı irfân, şeh-süvâr-

ı arsa-i pehnâ-yı irfân, der-i irfân, mahzen-i ma„ârif-i irfân, ma„rifet güherlerine kân, ârif-i

ma„ânî-i Kur‟ân, kâşif-i remz-i hakîkat, kâşif-i ilm-i ledün, der-i ilm-i ledünnî, ârifin bürhânı,

kâmil, kâmil-i ilm-i ledünnî, çâr-yâr-ı kâmil, velî, veliyyullâh ve kutb” gibi birçok isim ve

sıfatı delil olarak kullanmışlardır.

Page 23: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Divan şairlerine göre Hz. Ali, ilâhî sırlara mazhar olmuştur. Sinan Paşa, “esrâr-ı ilâhîye

mazhar”, Hamdullah Hamdî “mevrid-i vâridât-ı Sübhânî”, Hâkânî(öl.1606), “mazhar-ı envâr-

ı celî”, Hâşimî(öl.1630?) “sırr-ı Sübhân u velî” ve Hilmî “mahrem-i sırr-ı ilâh” sıfatlarıyla

Hz. Ali‟nin ilâhî sırlara mazhariyetini belirtmişler, aynı zamanda bu sıfatları onun ârifliğine

ve velîliğine delil göstermişlerdir:

Bâb-ı şehr-i ulûm-ı Rabbânî

Mevrid-i vâridât-ı Sübhânî

Hamdullah Hamdî(YZ.47)

Dedi ol mazhar-ı envâr-ı celî

Esedullâh-ı velî ya„ni Alî

Hâkânî(HH.31)

Sinan Paşa, “ser-i ârifân-ı dekâyık-ı rumûz-ı ulûhiyyet, server-i kâşifân-ı hakâyık-ı esrâr-ı

Rubûbiyyet” tavsifleriyle Hz. Ali‟yi ilâhî sırlara mazhariyette zirveye taşımış ve insân-ı kâmil

mertebesine yüceltmiştir. Hayretî “vâkıf-ı hakîkat-i esrâr-ı kâyinât”, Fuzûlî “vâkıf-ı esrâr”,

Muallim Nâcî de “râz-dâr-ı illet-i îcâd-ı ekvân” ifadeleriyle de onun kâinatın yaratılış

sırlarının hakikatine vukufunu ifade etmişler ve Sinan Paşa‟nın düşüncesini teyit etmişlerdir:

Câh-ı vâlâ-yı şeh-i merdâna vârisdir Hasan

Râz-dâr-ı illet-i îcâd-ı ekvândır Alî

Muallim

Nâcî(MNŞ.265)

Divan şairleri, Hz. Ali‟nin Allah‟tan vasıtasız gelen bilgiye mazhariyetini belirtip

örneklendirirken, “ilm-i ledün, irfan ve marifet” gibi eşanlamlı tasavvufî terimleri

kullanmışlardır(Kara, 1995:76, 129; M. Kemal Atik vd., 1997:387). Bilindiği gibi ledün ilmi,

irfan ve marifet, kalp kaynaklı ve vehbî bilgidir. Bu bilgi, eğitim öğretimle veya insanî bir

kabiliyetle elde edilemez; ancak Allah tarafından bağışlanır. Buna nail olmak için, dünyevî

güzellik ve zenginliklere önem vermemek, nefsi tezkiye etmek, Allah‟ın rızasına tâlib olmak

ve O‟nun dostluğunu kazanmak gerekir. Bu aşamalardan geçen kişiye, Allah, ilâhî ilham

yoluyla takdir ettiği nisbette kendi hakkındaki bilgiyi ihsan eder. İşte vehbedilen bilgi irfandır,

buna mazhar olan kişi de ârif, ârif-i billâh veya velîdir.

Hz. Ali‟nin ledün ilmine mazhar olduğu hem meşhur mutasavvıflar, hem de Divan şairleri

tarafından birçok kez beyan edilmiştir. İlk devir sûfîliğinin en güçlü temsilcilerinden olan

Cüneyd-i Bağdâdî(öl.909), Hz. Musa‟nın Hızır‟dan öğrendiği “ledün ilmi” ile Hz. Ali‟nin

bildiği bâtın ilminin aynı şey olduğunu söylemiştir(Uludağ, 1992:V, 188). Karamanlı Aynî,

Hz. Ali hakkında kullandığı “ledün ilminde Hızr-ı a„lem” sıfatıyla Cüneyd-i Bağdâdî‟yi teyit

etmiştir. Ayrıca Sinan Paşa “kâmil-i ilm-i ledünnî”, Necâtî(öl.1509) “kâşif-i ilm-i ledün” ve

Sünbülzâde Vehbî “der-i ilm-i ledünnî” nitelendirmeleri ile Hz. Ali‟nin ledün ilmine mazhar

olduğunu belirtmişler ve onun bu ilimde kemâl mertebesinde olduğunu ifade etmişlerdir.

Page 24: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Buna göre Hz. Ali, ledün ilmine mazhar olmuş kalp gözü açık yüksek sezgiye sahip keşf

ehlinden bir ermiştir:

Ledün ilminde Hızr-ı a„lem ol var

Bu ilmi Mûsevî sanma echelidir

Karamanlı Aynî(D.94)

E‟s-selâm ey kâşif-i ilm-i ledün

E‟s-selâm ey cümle bürhân e‟s-selâm

Necâtî(

D.48)

Divan şairleri, Hz. Ali‟ye Allah‟tan vasıtasız gelen ilâhî ilhamı, ilm-i ledünün yanı sıra,

irfan ve marifet ile de belirtmişlerdir. Şairlere göre Hz. Ali, irfana mazhar olmuş ve marifet

ummanı bir ârif olmuştur(Tulum, 2001:275). Kâinat sırlarının hakikatini keşfetmiş, marifet

mücevherlerinin kaynağı, hidayet rehberi ve irfan hazinesi olmuştur:

Ey vâkıf-ı hakîkat-i esrâr-ı kâyinât

V‟ey ârif-i ma„âni-i Kur‟ân yâ Alî

Ey bâb-ı şehr-i ilm-i Hudâ hâdi-i Hüdâ

V‟ey mahzen-i ma„ârif-i irfân yâ Alî

Hem ma„delet dürerlerine bahr-i bî-kerân

Hem ma„rifet güherlerine kân yâ Alî

Hayretî

(D.7)

Hz. Ali, irfan kapısıdır ve marifetiyle âriflere delil olmuştur. O, âşıkların sultanı ve

âriflerin mahbubudur(Tulum, 2001:275). Onun sevgisi âriflerin kalplerini aydınlatmıştır:

Ârifin kalbine hubbün gün gibi verdi ziyâ

Fâsıkın gönline zulmet ü nifâkat Murtazâ

Sen şeh-i merdân-ı âlem ârifin bürhânısın

Sâki-i Kevser ü ebrâr-ı cemâ„at Murtazâ

Ümmî

Sinan(D.22)

Page 25: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hz. Ali, âşıkların göz nuru ve âriflerin sultanıdır. O, irfan meydanının en iyi at binicisidir:

Server-i erbâb-ı irfân nûr-ı çeşm-i âşıkân

Zevc-i pâk-i Fâtıma binti Nebiyy-i pür-safâ

Âdile

Sultan(D.220)

Şeh-süvâr-ı arsa-i pehnâ-yı irfândır Alî

A„lem-i ashâb-ı şâh-ı râst-gûyândır Alî

Muallim

Nâcî(MNŞ.265)

Hz. Ali, Türk tasavvuf edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir. Ana kaynaklarından biri

tasavvuf olan Divan edebiyatında da “ayn-ı hidâyet, kân-ı hidâyet, nûr-ı hidâyet, hâdî-i Hüdâ,

rehber, reh-nümâ, reh-nümâ-yı müsâfirân-ı râh-ı riyâzât” gibi sıfatlarla Hz. Ali‟ye irşad etme

özelliği isnat edildiği görülmektedir. Buna göre Hz. Ali, hidayet nuru ve kaynağıdır, tasavvuf

yolunun rehberi ve doğru yolun kılavuzudur.

Hz. Ali, Tazarrunâme‟de yüce himmet sahibi bir mürşit olarak tavsif edilmiş ve tarikat

şeyhleri silsilesinin Hz. Peygamber‟den bir önceki halkası kabul edilmiştir. Esere göre,

şeyhlerin intisabı hep Hz. Ali‟yedir ve velîlerin meşrepleri hep ondandır. Her şeyhin irşadı

onun yüce himmetiyledir ve sâlikin doğru yola girmesi onun terbiyesiyledir(Tulum, 2001:274,

276).

Hz. Ali, bir tarikat kurucusu olmadığı hâlde, tasavvuf yolunun imamı veya sultanı kabul

edildiği için, tarikatların çoğu silsilelerini ona ulaştırmışlardır. Tasavvufun tarikatlar şeklinde

teşkilâtlanmasından sonra, tarikatlar, silsilelerini o günkü şeyhten geriye giderek bazen Hz.

Ebu Bekir‟e ve Ali‟ye, bazen de sadece Hz. Ali‟ye, oradan da Hz. Peygamber‟e

dayandırmışlardır(Kara, 1995:234; İz, 1997:171, 175; Onay, 1992:37; Pala, 1995:33;

Çavuşoğlu ve Tanyeri, 1981:7; Tarlan, 1992:34). Tasavvufî bilgi olan marifet de bu yolla

telakki edilmektedir. Hz. Ebu Bekir ve Ali‟nin Hz. Peygamber‟den öğrendikleri ilm-i bâtın,

sırlar ve marifet, halkalar hâlinde şeyhler vasıtasıyla bugüne kadar ulaşmış olmaktadır(Kara,

1995:234).

Halvetiyye tarikatına bağlı bir mürşit olan Ümmî Sinan(öl.1657), müntesibi olduğu

tarikatın silsilesini saymaya Hz. Muhammed ile başlamış, Hz. Ali ile devam etmiş, ondan

sonra da kendi zamanına kadar gelen bütün şeyhlerin adlarını vermiştir. Hasan-ı

Basrî(öl.728), Habîb el-Acemî(öl.747-48), Dâvûd et-Tâî(öl.781?), Ma„rûf-ı Kerhî(öl.815),

Seriyy-i Sakatî(öl.870) ve Cüneyd-i Bağdâdî(öl.909) gibi meşhur mutasavvıflar yoluyla bu

silsileyi Ömer el-Halvetî(öl.1397-98)‟ye kadar ulaştırmıştır:

Mâye evvel Mustafâya Hâlıkın ihsânıdır

Cibri‟il etdi edâ çün kim ezelden cânıdır

O dahı bil Haydar-ı Kerrâra telkîn eyledi

Page 26: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Evliyânın ser-firâzı hem şîr-i Yezdânıdır

Ol dahı bil Hasan-ı Basrîye telkîn eyledi

Zâhiri bâtını ma„mûr pîrlerin bürhânıdır

Ol dahı çün Habîb-i Acemîye telkîn eyledi

Anın içün dem-be-dem zikr etdügi Sübhânıdır

Ol dahı bil Hâce-i Dâvûda telkîn eyledi

Anın içün cânı başı Hâlıkın fermânıdır

Ol dahı çün Ma„ruf-ı Kerhîye telkîn eyledi

Anın içün bî-nişân u lâ-mekân seyrânıdır

..........

Ol dahi Halvetî Pîr Ömere telkîn eyledi

Anın içün “küntü kenz”in sırrile mihmânıdır

Ümmî

Sinân(D.39-41)

Tasavvufun İslâmî kaynaklı olduğunu iddia edenler, Hz. Ali‟nin söylediğini ileri

sürdükleri “bâ‟da vücut zâhir oldu, ondan başlar ve ona avdet eder. Allah‟ın kitabında olan

her şey kitabın fâtihasındadır, kitabın fâtihasında olan her şey bismillâhtadır; bismillâhta

olan her şey bâ‟dadır, bâ‟da olan her şey bâ‟nın noktasındadır; bâ‟nın altındaki nokta

benim.” sözünü delil göstererek tasavvufî ilk kelimelerin de Hz. Ali‟den çıktığını rivayet

etmişlerdir(Levend, 1984:41):

Alî aydur ne kim var idi esrâr

Kodı yüz dört kitâbda anı Gaffâr

Cemî„in kodı uşbu dörtde Sübhân

Ki Tevrâtdır Zebûr İncîl ü Furkân

Bu dördini kodı Furkân içinde

Ne kim vardır geri Kur‟ân içinde

Kodı hem Fâtiha içinde anı

Bulunur anda mecmû„-ı me‟ânî

Page 27: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Ne kim var Fâtiha içinde esrâr

Bulunur cümle Bismillâhda hep var

Ne kim var cümle Bismillâh içinde

Bulunur bâ-i Bismillâh içinde

Ne kim var bâ-i Bismillâhda mahzûn

Anın bir noktasında oldı meknûn

Ben ol bir noktayım tahtında bâ‟nın

Ki remz-i vahdetim tahtında anın

Yazıcıoğlu Mehmed(M.II.228)

Nokta, hakikî birliktir ve tüm çokluğun aslıdır. Dairenin merkezi ve vahdetin sembolüdür.

İnsan da âleme nisbetle bir noktadır; ancak bu nokta âleme dair bütün sırları kendinde

gizlemektedir. Hz. Ali‟nin söylediği ileri sürülen “İlim bir noktadır, cahiller onu çoğalttı.”(el-

Aclûnî, 2000:II, 87, no:1760) sözünde de belirtildiği gibi ilmin aslı bir noktadır:

Kamu bir noktadır ilm ancak ey dost

Çoğaldıkça dolar kalbe hem ü gam

Niyâzî-i Mısrî(D.149)

Her noktası numûne-i “el-ilmü noktatün”

Ser-mâye-i tekessür-i kevn ü mekân verir

Hâzık(

D.140)

Bâ‟nın altındaki nokta ise Kur‟ân‟ın özü ve özetidir, kâinata dair bütün sırların

merkezidir. Bir ile çok‟un ortasında yer alan bâ‟nın noktası varlık âlemine ve

mevcûdâta(eşyaya) işaret etmektedir. Bu noktanın bâ‟nın altında yer alması varlıkların ilk

taayyuna tâbi olmalarını göstermektedir. İlk taayyundan maksat da insân-ı kâmildir.

Vücud(varoluş) bâ ile meydana çıkmış, nokta ile ibadet eden ile edilen yek-diğerinden

ayrılmıştır. İlk mutasavvıflardan Şiblî(öl.945)‟nin “Ben bâ‟nın altındaki noktayım” sözü, “Ben

insân-ı kâmilim” veya “Ben izzetle nitelenen âbidden zilletle ayrılan (abd ve) kulum”

anlamına gelir. “Besmeledeki bâ‟nın altında bulunan nokta benim” diyen Hz. Ali de bu

sözüyle ilk taayyuna işaret etmiştir(Uludağ, 1977:79).

Divan şairleri, hem Allah‟tan vasıtasız gelen bilgiye mazhariyetlerini ve gönüllerinin bu

bilgiye mahzen oluşunu, hem de hakikate erdiklerini ve insân-ı kâmil mertebesine

ulaştıklarını belirtirlerken “bâ‟nın altındaki nokta benim” sözüne telmihte bulunmuşlardır.

Page 28: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Mutasavvıf şairlerden Niyâzî-i Mısrî(öl.1694), Hz. Ali‟nin sözünde belirttiği vahdet sırrına

mahrem olmakla insân-ı kâmil mertebesine erdiğini beyan etmiştir:

Niyâzî taht-ı bâ‟da nokta oldı

Alînin sırrına olalı mahrem

Niyâzî-i Mısrî(D.149)

Nâbî, kalbi, Hakk‟ın tecellî mahalli ve nazargâhı olmuş bir ârifin, vahdete erdiğinin bir

işareti olarak “bâ‟nın altındaki nokta benim” sözünü söyleyebileceğini ifade etmiştir:

Anınçün kalb-i mü‟min oldı arş-ı a„zam-ı Bârî

Dedi ârif benim ol nokta-i mevzû„a tahte‟l-bâ

Nâbî(D.

I.6)

6. Velayet

Mutasavvıflar, velî kelimesindeki umumîliği hususîleştirerek, tasavvuf yoluyla Allah‟ın

dostu ve O‟nun sevdiği bir kul olmayı anlamışlardır(Kara, 1995:153). Buna göre velî, Hakk‟ın

dostu ve sevgili kulu(Uludağ, 1977:566), velayet ise velînin bu dostluktan kaynaklanan hâli ve

sıfatıdır, yani velîliktir(Devellioğlu,1982:1376; Kara, 1995:153). Buradaki dostluktan maksat,

Allah‟a yakınlık sağlamaktır.

Kur‟ân-ı Kerîm‟de velîler, iman etmiş ve Allah‟a karşı gelmekten sakınmış Allah dostları

kişiler olarak tavsif edilmiş; onlara korku ve hüzün olmadığı, dünya ve âhiret hayatında

müjdeler bulunduğu buyurulmuştur(Yûnus, 10/62-64). Hz. Peygamber‟e velîlerin kimler

olduğu sorulduğunda “Görülüvermelerinden dolayı Allah hatırlanır” cevabını

vermiştir(Yazır, IV, 494-495).

Velî ve velayet hakkındaki bu kısa bilgiden sonra şimdi Hz. Ali‟nin velayeti hakkında

Divan şiirinde tespit ettiklerimizi örneklerle sunalım.

Şiîlere göre Hz. Ali, her şeyden evvel Allah‟ın muhibbi, dostu(veliyyullâh)dur, ulûhiyete

velayet(yakın dostluk) bağları ile bağlanmış bir insandır. Çok geçmeden buradaki velâyet

kelimesine evliyâlık manası verilmiştir. Ehl-i sünnete göre ise Hz. Ali, tam manasıyla bir

velîdir(Huart, 1997:I, 308).

Divan şairleri, yüksek ahlâkî ve insanî vasıflara sahip olması, Allah rızasına muhalif

hâlinin bulunmaması, tam bir imanla ilâhî emir ve hükümleri yerine getirmeye çalışması, yüce

himmet sahibi olması ve himmetini yalnızca Allah rızasına yöneltmesi, dünya malına ve

dünyevî kazanç yollarına sevgi ve düşkünlüğünün olmaması, her türlü haramdan ve şüpheli

şeylerden sakınması, ömrü boyunca Hz. Muhammed‟e ve sünnetine sadık kalması, ilâhî

sırlara mazhar olması, kendisinden keramet zuhur etmesi gibi hâllerin Hz. Ali‟de mevcudiyeti

dolayısıyla birçok beyitte onu “velî, veliyyullâh ve Alî veliyyullâh” şeklinde anmışlardır.

Page 29: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hulefâ-yı râşidîn velîdirler. Dört büyük halife, Allah‟ın sevgili kulu olan Hz.

Muhammed‟in dostluğuyla şereflenmekle Allah‟ın rızasına ermişler ve Hak dostu

olmuşlardır. Allah ve resûlünün dostluğuna nail olmak dört büyük halifenin velîliğine apaçık

bir delildir:

Anın ashâbı kim cümle velîdir

Ebû Bekr ü Ömer Osmân Alîdir

Bulardan râzı olmışdır ol Allâh

Buları çün kabûl etmişdir ol Şâh

Abdülvâsi Çelebi(HN.49)

Mahbûb-ı Hakkın olmağ ile hem-nişînleri

Hüsn-i rızâ-yı Hakka karîndir çehâr-yâr

Nâbî(D.

I.32)

Hz. Ali‟nin velayetinin sırrı, şahsında risalet, nübüvvet ve velayeti toplayan Hz.

Muhammed‟dir. Hz. Peygamber‟in sırlarına mahrem olan Hz. Ali, velayet sırrıyla

şereflenince, peygamberliğin bir cüzü olan velayet hâlini taşımış ve temsil etmiştır. Bir

velînin velayetinin sırrı, peygamberine bağlılığıyla ilgilidir ve ona beslediği sevgi ile

orantılıdır. Bağlılığı ve sevgisi nisbetinde peygamberinden nur alır, bu nur vasıtasıyla da

hakikat sırlarını keşfeder(Gündoğdu, 2000:390-391; Horata, 1998:175). Hz. Ali, Hz.

Muhammed‟e karşı sınırsız bir sevgi beslemektedir ve onun sünnetine samimiyetle bağlıdır.

Bu sevgi ve bağlılık, onu Hz. Peygamber‟e ve sırlarına en yakın kişilerden biri yapmış,

velayet sırlarıyla şereflenmesine vesile olmuştur:

Ebû Bekir Ömer Osmân şerî„at mülkine sultân

Velâkin ol Alî arslan olup her sırrına hem-râh

Velâyet sâhibi Haydar kerâmet bahrıdır yek-ser

Hakîkat sırrına esrâr anı kıldın hoş âlî-râh

Ümmî

Sinân(D.198)

Divan şairlerine göre Hz. Ali velayet sahibidir. Şairler, “velâyet-i Ali”yi tasdik etmişler ve

onun velayet sahibi oluşunu “sâhib-velâyet Murtazâ, velâyet sâhibi Haydar, zî-velâyet” gibi

ifadelerle beyan etmişlerdir. Hz. Ali‟nin Ka„be‟nin hareminde doğmasına(Bayoğlu, 1986:147,

149) telmihte bulunarak, onu, sedefi Ka„be‟nin haremi olan velayet deryasının eşsiz bir incisi

olarak tavsif etmişlerdir: :

Zîrâ ki velâyet-i Alîye

Page 30: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Münkir degiliz imâmımızdır

Ahmed Paşa(D.34)

Ey mürüvvet ma„deni sâhib-velâyet Murtazâ

V‟ey Hudânın arslanı ayn-ı hidâyet Murtazâ

Ümmî

Sinân(D.21)

Murtazâ bir dür-i deryâ-yı velâyetdir kim

Harem-i Ka„bedir ol dürr-i yetîmin sadefi

Fuzûlî(

HS.I.149)

Divan şairlerine göre Hz. Ali, velayet sırlarına mazhar olmuş bir velîdir ve hakikate

ermekle bu sırlar onda zuhur etmiştir:

Mazhar-ı sırr-ı velâyet Alîdir

Haydar-ı Kerrârdır hem velîdir

Tecellî eyledi ana hakîkat

Zuhûra geldi esrâr-ı velâyet

Sırrî(D.18)

Hz. Ali‟nin ilâhî sırlara mahrem oluşunda ve velîliğinde şüphe yoktur. O, velayet sahibidir.

Velayet âlemi içinde eşsiz benzersiz bir velîdir ve velîlerin gören gözüdür(Beytur, 1965:3).

Olmış idi mahrem-i sırr-ı ilâh

Kılma velî olduğına iştibâh

Hilmî(BK.31)

Hîç âlem-i velâyet içinde nazîrini

Görmedi dahi dîde-i devrân yâ Alî

Hayretî

(D.8)

Hz. Ali, Allah‟ın isim, sıfat ve sırlarının mazharı olmuş, her hâli ve davranışlarıyla Allah‟ı

hatırlatacak nitelik ve olgunluğa ulaşmış bir velîdir. “Ali gibi er gerek” ifadesi de Hak eri olan

Page 31: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hz. Ali‟nin ermişliğine Yunusça bir delildir. İlâhî sırlarla şereflenmenin herkese müyesser

olamayacağı kesindir; bu sırlara erişmek için Hz. Ali mertebesinde bir ermiş olmak gerekir:

Yüri var epsem ola ne simsarlık satarsın

Alî gibi er gerek iş bu sırra eresi

Yunus

Emre(D.II.381)

Divan şiirinde “kâşif-i sırr-ı velâyet” tavsifiyle Hz. Ali‟nin velayet sırrını keşfettiği ifade

edilmiş; “menba„-ı sırr-ı velâyet, velâyet kânı, velâyet meskeni, ser-çeşme-i velâyet, ser-mâye-

i velâyet, asl-ı şecere-i velâyet” gibi birçok sıfatla da onun velayet kaynağı olduğu

belirtilmiştir:

Ol velâyet kânı vü sultân-ı dîn şâh-ı Necef

Tâc-dâr-ı enbiyâ vü ser-firâz-ı evliyâ

Nesîmî(

D.75)

Hz. Ali, velîlerin efendisi, mahbubu ve yüz suyudur. O, velayet mertebesinin ekmelidir.

Cenâb-ı Hakk‟ın rızasını elde etmekle velayet yolunda en yüksek derecelere ulaşmış ve

velîlerin şahı mertebesine nail olmuştur:

Kemâl âli Alîden iste tâlib

Ki ol zümre velâyet ekmelidir

Karamanlı Aynî(D.93)

Çün rızâ-yı Hakk hâsıl kıldı ol

Oldı kevneyn içre şâh-ı evliyâ

Cem Sultan(CH.291)

Hz. Ali, tarikatların, silsilelerini ona ulaştırmalarına, onun ilk imam olması ve nübüvvet

sırrının velayet oluşu inancına dayanılarak “şâh-ı velâyet” şeklinde de anılmıştır(Güner,

1991:57; Pala, 1995:560). Divan şairleri, onun hilafetteki liyâkatı, iktidarı ve hârikulâde

zekâsından daha çok, manevî saltanatı olan “şâh-ı velâyet”ten bahsetmişlerdir. Hz. Ali‟nin

layık görüldüğü velîliğin ve velîlerin sultanı mertebesini, “şeh-i serîr-i velâyet, şeh-i sadr-ı

velâyet, şehriyâr-ı velâyet, husrev-i mülk-i velâyet, sultân-ı evliyâ, şâh-ı evliyâ, ser-firâz-ı

evliyâ, evliyânın ser-firâzı, evliyâlar serveri, velîler serverî, pîşvâ-yı evliyâ, kıdve-i evliyâ,

muktedâ-yı zümre-i evliyâ-yı evvelîn ü âhirîn” gibi birçok sıfatla dile getirmişler ve bu

sıfatlarla onu yüceltmişlerdir:

Hazret-i şâh-ı velâyetdir kim

Page 32: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Lâ-mekân semtine rehber Haydar

Enderunlu Fâzıl(D.27)

Hz. Ali, en büyük velî anlamında “kutb-ı dîn ve kutb-ı evliyâ” olarak da zikredilmiş ve

hakîkat-i Muhammedî‟ye mazhar olduğu belirtilmiştir:

Âkıl ü kâmil muhakkık kutb-ı dîn

Sâki-i Kevser sa„âdetlü emîn

Yazıcı Sâlih(ETEA.Ş.60)

Hz. Ali‟nin evliyâ arasındaki yeri, Hz. Muhammed‟in enbiyâ içindeki konumuna

benzemektedir. Hz. Muhammed, nebiyyullahtır, Hz. Ali veliyyullahtır. Hz. Muhammed, son

peygamberdir, Hz. Ali ise dört büyük halifenin sonuncusudur. Hz. Muhammed,

peygamberlerin serveri, Hz. Ali ise velîlerin rehberidir. Hz. Muhammed, peygamberlerin

efendisi seyyidü‟l-mürselîn, Hz. Alî ise velîlerin efendisi seyyidü‟l-evliyâdır. Hz. Peygamber,

fahr-ı enbiyâ, Hz. Ali ise tâc-ı evliyâdır:

Serveridir enbiyânın Mustafâ

Reh-beridir evliyânın Murtazâ

Karamanlı Aynî(D.82)

Hz. Ali‟nin soyu da velayet nuruyla onurlanmıştır. Hz. Ali‟nin torunlarından onuncu

imam Alî en-Nakî el-Hâdî(öl.868)‟den bahsedilen bir bölümde onuncu imamın velayet ehli,

irfan ve keramet kaynağı, kutb-ı cihân olduğu ve ceddi Hz. Ali‟ye benzediği belirtilmiştir:

Silsile-i zübde-i nesl-i Alî

Nûr-ı velâyetle olur müncelî

Hilmî(BK.308)

Nûr-ı velâyetle o nesl-i Alî

Rif„at ile olsa n‟ola müncelî

Hilmî(BK.311)

Keramet, velî ve salih kullara Allah‟ın teveccühü ve ikramıdır. Allah‟ın dostluğunu

kazanmayı ve duası makbul olan ideal bir mümin olmayı amaçlamış biri, ibadetini ve taatini

eksiksiz yapar, nefsini tezkiye eder, yüksek bir ahlâka ve kâmil bir imana sahip olunca Allah

da ona keramet ihsan ederek dostluğunu gösterir. Divan şairlerine göre Hz. Ali de birtakım

üstün vasıflar kazanmış harikulâde şeyler izhar edebilen bir velîdir. Divan şiirinde “sâhib-

kerâmet, cûy-bâr-ı bâğ-ı kerâmet, acâyib-i kerâmete menba„, kerâmet bahrı, mazhar-ı

kerâmet-i külliyye” gibi genel ifadelerle onun Allah‟ın keramet lütfuna nail olduğu belirtilmiş,

ancak kerametlerine örnek verilmemiştir. Cesareti, yiğitliği ve velîliği dolayısıyla,

Page 33: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

cenknâmelerde ve Şiîler arasında Hz. Ali‟nin ismi etrafında menkıbeler oluşturulmuş, onun

birçok kerametinden bahsedilmiştir:

Himmetin peymânesidir âlemi hayrân eden

Ey velîler serveri sâhib-kerâmet Murtazâ

Ümmî

Sinan(D.22)

Velîler, Allah‟ın ilgi, himâye ve yardımına mazhar olmuş ermişlerdir. Bir ordunun

komutanı velîlerin sultanı Hz. Ali olursa, o ordu nereye giderse şüphesiz zafer kazanır, inancı

hâkimdir. Çünkü velîler sultanı olan bir zât keramet sahibidir, her an ve her durumda Allah‟ın

yardımına nail olacağından ve fetihle müjdeleneceğinden şüphe edilmez:

Her sipâhın kim olur serdârı şâh-ı evliyâ

Hîç şek yok kim ne yana azm ede mansûr olur

Fuzûlî(HS.I.164)

Hz. Ali, Divan şiirinde imamlığı ile de anılmış ve övülmüştür. Şiîler, peygambere halife

ve vâris olduğuna inandıkları oniki imamın ilki olarak Hz. Ali‟yi kabul etmişlerdir. Onlar,

Allah‟ın emri, peygamberin tayini ve vasiyeti ile halifeliğin Hz. Ali‟ye ve onun soyuna ait

olduğunu iddia etmişler, ilk imam olan Hz. Ali‟nin faziletlerinden, velîliğinden ve

kerametlerinden alabildiğince bahsetmişlerdir. Divan şairleri de oniki imam hakkında birçok

manzume kaleme almışlardır. Bu manzumelerde Hz. Ali, ilk imam kabul edilmekle birlikte

ehl-i sünnet çizgisinde ve mutedil bir üslupla methedilmiş, Allah‟ın isim, sıfat ve sırlarının

mazharı olan, her hâli ve hareketiyle bunları açığa vuran insân-ı kâmil bir imam olarak tavsif

edilmiştir:

Ey mazhar u hem muzhir-i esrâr Alî

İsnâ aşerin hayline serdâr Alî

Şeyh Gâlib(D.443)

Hz. Ali, Hz. Muhammed‟e nesep yakınlığı ve velîliği ile manevî kuvveti, fizik gücü ile de

maddî kuvveti şahsında toplamış, sarsılmaz bir iman sahibi ve yılmaz bir mücadele adamı

olarak İslâm tarihinde yerini almıştır. Mezhep, tarikat ve meşrep ayrımı olmaksızın bütün

Divan şairleri, Hz. Ali‟nin kahramanlığı, ilmi ve velîliğine büyük değer vermişler, ona derin

bir sevgi ve saygı beslemişler, esaret derecesinde bağlanmışlardır. Onun irfan nuruyla

gönüllerini aydınlatmışlar, onu kendilerine imam, mürşit ve rehber olarak kabul etmişlerdir:

Âzâdelik vilâyetinin pâdişâhıyız

Biz hânedân-ı şâh-ı velâyet esîriyiz

Hayretî(D.213)

Page 34: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Cânı bin olsa fedâdır yoluna Ümmî Sinân

Mürvetin hakkı anı kılma firâkat Murtazâ

Ümmî

Sinan(D.23)

Sonuç

Hz. Ali‟nin faziletlerinin, ilmi, irfanı ve velayetinin Divan şiirine nasıl yansıdığını, onun

hangi vasıflarıyla şairlere ilham kaynağı olduğunu tespit edip örneklendirirken elde ettiğimiz

sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

1. Hz. Ali, İslâmiyeti kabul eden ilk çocuk olma şerefiyle onurlanmıştır. Çocukluğundan

itibaren İslâm dini hükümlerine göre yetişmiş, ömrünü İslâmiyeti yaymak ve yüceltmek için

çalışmakla geçirmiş örnek bir sahabîdir. Dinin emrettiklerini yapmış, yasakladıklarından da

uzak durmuş olan Hz. Ali, henüz hayatta iken Hz. Peygamber tarafından cennete girecekleri

müjdelenen on sahabîden biridir.

2. Hz. Ali, hem yüksek insanî ve ahlâkî vasıflara sahip olan örnek bir İslâm büyüğü, hem

de savaş tekniğini iyi bilen, gazâlarda en ön safta dövüşen ve varlığıyla düşmana korku salan

bir kahramandır.

3. Hz. Ali, yüksek ahlâkî faziletlere sahip olan ilim ehli bir şahsiyettir. İman, takva, salih

amel, Kur‟ân ve sünnete bağlılık, güzel huylar, yiğitlik, cömertlik, ilim, irfan, velayet, onun

faziletlerinin esaslarını teşkil etmiştir. Bu üstün vasıfları, her devirdeki şairleri etkilemiş, onun

kahramanlığını, faziletlerini, ilmi ve irfanını en iyi ifade edenler Divan şairleri olmuştur.

Divan şairleri, müstakil ve müşterek olmak üzere Hz. Ali hakkında birçok na„t kaleme

almışlar, onu “kahramanlık, cömertlik, ilim, irfan ve velayet timsâli” anmışlar ve övmüşlerdir.

4. Hz. Ali, Kur‟ân‟ı ve sünneti en iyi bilenlerden biridir. Kur‟ân‟ın hükümlerine uymuş ve

hayatını Hz. Peygamber‟in sünnetine göre düzenlemiştir. Onun, ömrü boyunca Kur‟ân‟a ve

sünnete muhalif bir tek sözü, fiili ve itikadı olmamıştır. Kur‟ân‟a ve sünnete bağlılığı, hem

kâmil bir ahlâk sahibi, hem de dinî ilimlerde bilgisiyle kendini kabul ettiren, isabetli hükümler

veren ve daima fikirlerine başvurulan bir otorite olmasını sağlamıştır.

5. Hz. Ali, Rahmânî ahlâka ve Sübhânî ilme sahiptir. Hz. Peygamber‟e vahiy kâtibi olması

dolayısıyla, vahyin inceliklerini öğrenmiş, kalbi de ilâhî hükümlerin nüshası olmuştur. Bu

özelliği, onun Kur‟ân ahlâkıyla ahlâklanmasına, sözleri ve uygulamalarını da Kur‟ân

hükümlerine göre düzenlemesine vesile olmuştur. Kur‟ân‟ın hem nüzûlüne tanıklık etmesi,

hem de onun tahrif edilmeden korunmasına katkıda bulunması dolayısıyla, onun dinî

ilimlerde derin bir bilgiye ve geniş bir kültüre sahip olmuştur.

6. Hz. Ali, Hz. Peygamber‟in sünnetine hakkıyla vâkıf olan ve bu hususta kendisine en

çok başvurulan kişilerin başında yer almıştır. Çünkü o, Hz. Peygamber‟in sırlarından

haberdârdı. Hz. Peygamber‟in amcasının oğlu, damadı ve ehl-i beytinden olması, yanında

büyüyüp yetişmesi, ona özel kâtiplik ve vahiy kâtipliği yapması, onu Hz. Peygamber‟e ve

sırlarına en yakın kişilerden biri yapmıştır.

Page 35: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

7. Hz. Ali, her konuda Hz. Muhammed‟i kendine örnek almıştır. Hz. Peygamber‟in sözleri

ve uygulamaları ona dinî bir eğitim vasıtası olmuştur. Hz. Peygamber‟in, Hz. Ali‟yi

çocukluğunda himaye etmesi, şefkati ve terbiyesiyle yetiştirmesi, aralarındaki nesep ve

sıhriyet yakınlığı, sarsılmaz sevgi, dostluk, dayanışma ve paylaşma bağları, Hz. Ali‟nin, ömrü

boyunca Hz. Peygamber‟in sünnetine bağlı kalmasına, ahlâkı üzere amel etmesine, feyzinin

nuruyla her kemâlin ekmelinin ve her sıfatın efdalinin onda toplanmasına vesile olmuştur.

Böylece Hz. Ali, ilmiyle Hz. Peygamber‟in ilmine delil ve mümessil olmuş, ahlâkıyla da

Muhammedî terbiyeye tam bir örnek teşkil etmiştir.

8. Hz. Ali, sahabîlerin en bilgili olanı ve en isabetli hüküm verenidir. Divan şairleri de

onun dinî ilimlere vukufu ve irfana mazhariyeti hususunda ittifak etmişler, ona hârikulâde bir

zekâ, keskin bir kavrama kabiliyeti, yüksek bir sezgi gücü ve en çetin meseleleri

halledebilecek nisbette ilim ve irfan ihsan edildiğini belirtmişlerdir. Hz. Ali, bu özellikleriyle

Divan şiirinde geniş bir şekilde işlenmiş, ilim ve irfan timsâli kabul edilmiştir.

9. Hz. Ali, ilimlere vukufuyla eşsiz ve benzersiz biridir. Divan şairleri, onun vâkıf olduğu

ilmin derinliğini ve kapsamını belirtmek için “âfitâb, pâdişâh, gencîne, dür, güher, deryâ,

bahr, katre” gibi kelimeleri benzetme ve tezatlarda kullanmışlar, onu, “ilmin güneşi, ilim

memleketinin padişahı, ilim hazinesi, ilimler denizinde eşsiz bir inci, hikmet deryasının

dalgıcı ve ilim deryası” olarak tavsif etmişlerdir.

10. Hz. Ali, yiğitlik ilminde de eşsizdir. O, yiğitliği ve ilmi şahsında toplayan yiğit bir

âlimdir. İlmi ve yiğitliği, Divan şiirinde bazen aynı, bazen de ayrı beyitlerde anılmıştır. Her

iki durumda o, mertlik ve yiğitlik, ilim ve irfan timsâli gösterilmiş, onun mertliği ve

yiğitliğiyle de, ilmi ve irfanıyla da iftihar edilmiştir.

11. Hz. Ali, derin ilmi ve geniş kültürüyle kendilerine kaside sunulan din ve devlet

adamları için de benzetme unsuru olarak kullanılmıştır. Şairler, ilme vukufları itibariyle

memduhlarını ilim ve irfan timsâli olan Hz. Ali‟ye benzetmişler ve onları övmüşlerdir.

12. Hz. Ali, dinî ilimlere vukufu ve şer„î hükümlerdeki yetkinliği dolayısıyla, “Ben ilim

şehriyim, Ali kapısıdır” hadîs-i şerîfindeki “ilim şehrinin kapısı” iltifatına mazhar olmuştur.

Divan şairleri, Hz. Ali‟nin dinî ilimlerdeki derin bilgisini örneklendirirken genellikle bu

hadisi zikretmişler, ilim isteyenlerin, ilim şehrinin kapısı olan Hz. Ali‟ye gelmesi gerektiği

telkininde bulunmuşlardır. Buna göre Hz. Ali, dinî ilimlere vukufuyla Hz. Peygamber‟e

ulaşmanın ruhsat kapısı olmuştur.

13. Hz. Ali, ilim ve hikmet kaynağıdır. O, ilmin fazileti ve ilim tahsilinin önemi hakkında

birçok hikmetli söz irad etmiştir. Bunlar arasında en çok bilineni, ilim öğrenmenin ve

öğretmenin önemine işaret ettiği “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” özlü sözüdür.

14. Hz. Ali, Türk tasavvuf edebiyatında da çok önemli bir yere sahiptir. Ana

kaynaklarından biri tasavvuf olan Divan şiirinde de ona irşad etme özelliği isnat edilmiştir.

Tarikat kurucusu olmadığı hâlde tasavvuf yolunun imamı ve sultanı kabul edilmesi

dolayısıyla tarikatların çoğu silsilelerini o günkü şeyhten geriye giderek Hz. Ali‟ye, oradan da

Hz. Peygamber‟e dayandırmışlardır. Onun söylediği iddia edilen “bâ‟nın altındaki nokta

benim” sözü delil gösterilerek tasavvufî ilk kelimelerin de ondan çıktığı rivayet edilmiştir.

15. Hz. Ali, Allah‟tan vasıtasız gelen bilgilere mazhar olmuş bir ârif, irfan ve

müşahedenin en üst seviyedeki hâline ermiş ve kendisinden keramet zuhur etmiş bir velîdir.

Page 36: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Divan şiirinde onun Allah‟tan vasıtasız gelen bilgiye mazhariyetinden bahsedilirken “ilm-i

ledün, irfan ve marifet” gibi eşanlamlı tasavvufî terimler kullanılmış, kendisi de “âriflerin

delili, âriflerin mahbubu, âriflerin sultanı, irfan meydanının en iyi at binicisi, irfan kapısı,

marifet mücevherlerinin kaynağı, irfan hazinesi, marifet ummanı bir ârif, ledün ilmine mazhar

olmuş kalp gözü açık yüksek sezgiye sahip keşf ehlinden bir ermiş” olarak nitelendirilmiştir.

16. Hz. Ali velayet sahibidir. Divan şairleri “velâyet-i Ali”yi tasdik etmişler ve onu velâyet

sırlarına mazhar olmuş bir velî olarak tavsif etmişlerdir. Buna göre o, velayet sahibi ve

kaynağıdır. Velayet âlemi içinde benzeri olmayan bir velîdir; hatta velîlerin gören gözüdür.

Eşyanın hakikatine ermiş, Allah‟ın isim ve sıfatlarını izhar eden, her hâl ve hareketiyle

bunları açığa vuran insân-ı kâmil bir Hak eridir.

17. Hz. Ali‟nin velayetinin sırrı, şahsında risalet, nübüvvet ve velayeti toplayan Hz.

Muhammed‟dir. Hz. Peygamber‟in sırlarına mahrem olan Hz. Ali, velayet sırrıyla

şereflenince, peygamberliğin bir cüzü olan velayet hâlini taşımış ve temsil etmiştır.

18. Hz. Ali, velâyet mertebesinin ekmelidir. Velîlerin efendisi, mahbubu ve yüz suyudur.

Hz. Ali‟nin velîler zümresindeki mevkii, Hz. Muhammed‟in peygamberler içindeki

konumuna benzemektedir.

19. Hz. Ali, birtakım üstün vasıflar kazanmış hârikulâde şeyler izhar edebilen bir velîdir.

Divan şiirinde birçok sıfatla onun Allah‟ın keramet lütfuna nail olduğu ifade edilmiş, ancak

kerametlerinden örnek verilmemiştir.

20. Dinî ve tarihî kişiliğine, faziletlerine ve velîliğine dair rivayet ve iddiaların çokluğu,

bunların farklı mezhep, tarikat ve meşrepteki şairler tarafından sıhhat dereceleri

araştırılmadan Divan şiirine aksettirilmiş olması Hz. Ali hakkında yapılan çalışmalarda

araştırmacıların işini zorlaştırmaktadır.

* MKÜ Eğitim Fakültesi

Hoca Mes„ûd SN.204; Yazıcıoğlu Mehmed M.II.3; Sinan Paşa TN.266; Ahmed Paşa D.34;

Aşkî DS.23; Nâbî D.I.31; Şeyh Gâlib D.443; Âdile Sultan D.219, 221; Rahmî-i Harputî D.33;

Muallim Nâcî MNŞ.316; Enderunlu Fâzıl D.28 vs.

Hayretî D.12, 14; Fuzûlî D.42; Nev„î D.184; Râmî D.88; Dânişî Alî Dede TŞM.185; Dervîş

Ahmed TŞM.38; Âdile Sultan D.224 vs.

Nesîmî D.116, 434(2 adet); Yazıcıoğlu Mehmed M.II.302; Sinan Paşa.TN.273; Karamanlı

Aynî D.88, 93; Cem Sultan CH.289, 291; Necâtî D.48; Hamdullah Hamdî YZ.47; Hilmî

BK.31; Hayretî D.7; Fuzûlî D.37, 40; Râmî D.245; Ümmî Sinan D.21; Nâ‟ilî D.39; Subhî-

zâde Feyzî HF.316; Esrâr Dede D.171, 174; Şeyh Gâlib D.443; Enderunlu Fâzıl D.26-28 vs.

Şeyhî HŞ.20; Şeyh İbrahim-i Tennurî PŞ.51; Hamdullah Hamdî D.114; Necâtî D.46;

Erzurumlu Zihnî D.120; Şeyh Gâlib D.51; Sünbülzâde Vehbî DS.81

Ümmî Sinân D.23

Subhî-zâde Feyzî HF.316; Hamdullah Hamdî YZ.47

Page 37: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Nesîmî D.75; Cem Sultan CH.290

Sinan Paşa TN.273; Karamanlı Aynî D.82; Cem Sultan CH.290; Lâmi„î Çelebi DS.40; Hilmî

BK.31; Râmî D.245; Nâbî H.56; Subhî-zâde Feyzî HF.316; Hâzık D.144; Dervîş Ahmed

TŞM.39; Esrâr Dede AÜSBED.FE.119; Enderunlu Fâzıl D.27; Muallim Nâcî MNŞ.265;

Âdile Sultan D.220, 225 vs.

Esrâr Dede D.173; Muallim Nâcî MNŞ.265

Yazıcı Sâlih ETEA.Ş.60; Hoca Mes„ûd SN.204; Nesîmî D.69; Sinan Paşa TN.273-276;

Karamanlı Aynî D.82; Cem Sultan CH.289-290; Hamdullah Hamdî YZ.47; Necâtî D.48;

Hayretî D.7; Lâmi„î Çelebi DS.40; Fuzûlî D.37, 41; Fuzûlî LM.50; Nev„î D.185; Hilmî

BK.31-32; Râmî D.92-93; Ümmî Sinan D.21-23; Nâ‟ilî D.41; Dervîş Ahmed TŞM.39; Esrâr

Dede AÜSBD.FE.119; Rahmî-i Harputî D.34; Muallim Nâcî MNŞ.265 vs.

Cem Sultan CH.289

Nesîmî D.117; Hoca Mes„ûd SN.204; Karamanlı Aynî D.82, 95; Cem Sultan CH.289-290;

Hamdullah Hamdî D.114; Necâtî D.46; Hilmî BK.31; Hayretî D.9; Fuzûlî D.40; Hâkânî

HH.31; Hâşimî BTK.V.94; Nâ‟ilî D.41; Subhî-zâde Feyzî HF.316; Hâzık D.144; Dervîş

Ahmed TŞM.38; Enderunlu Fâzıl D.27, 28; Âdile Sultan D.225; Sırrî D.18 vs.

Sinan Paşa TN.275; Nesîmî D.117; Hayretî D.7; Hilmî BK.31; Ümmî Sinan D.198

Karamanlı Aynî D.95

Hayretî D.8; Sinan Paşa TN.275

Yazıcıoğlu Mehmed M.II.4; Sinan Paşa TN.274; Hayretî D.7; Subhî-zâde Feyzî HF.316;

Muallim Nâcî MNŞ.265

Sinan Paşa TN.275; Cem Sultan CH.289; Hamdullah Hamdî YZ.47; Râmî D.92

Âdile Sultan D.220

Şeyhî HŞ.20; Hayretî D.6; Dervîş Ahmed TŞM.39; Esrâr Dede AÜSBED.FE.120

“Lâ-fetâ illâ Alî lâ-seyfe illâ Zülfikar”

Mevlânâ MŞ.I.335, 622; Nesîmî D.75; Şeyhî D.47; Karamanlı Aynî D.93, 265; Cem Sultan

CH.290; Hamdullah Hamdî YZ.47; Hayretî D.7; Hayâlî D.208; Nev„î D.185; Nev„î TEN.31;

Dânişî DŞN.148; Ümmî Sinan D.21; Dervîş Ahmed TŞM.39; Nâbî H.56; Erzurumlu Zihnî

D.120; Sünbülzâde Vehbî DS.81; Enderunlu Fâzıl D.27, 29 vs.

Hamdullah Hamdî YZ.47; Hayretî D.7; Nev„î TEN.31; Dervîş Ahmed TŞM.39; Enderunlu

Fâzıl D.27; Sünbülzâde Vehbî DS.81

Nev„î TEN.31

Page 38: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Yazıcı Sâlih ETEA.Ş.60; Nesîmî D.110, 117; Sinan Paşa TN.274, 275; Karamanlı Aynî D.82,

93; Cem Sultan CH.290; Necâtî D.48; Hamdullah Hamdî YZ.47; Hayretî D.7, 407; Hilmî

BK.31; Fuzûlî D.38; Fuzûlî LM.50; Nev„î TEN.31; Hâkânî HH.31; Hâşimî BTK.V.94; Ümmî

Sinan D.22; Halvetî Sûzî TT.244; Nâ‟ilî D.41; Esrâr Dede D.171, 173; Sünbülzâde Vehbî

DS.81; Muallim Nâcî MNŞ.265; Âdile Sultan D.220, 225; Sırrî D.18 vs.

Sinan Paşa TN.275; Hamdullah Hamdî YZ.47; Hilmî BK.31; Hâşimî. BTK.V.94

Sinan Paşa TN.274, 275; Hayretî D.7; Fuzûlî D.38

Sinan Paşa TN.274; Sünbülzâde Vehbî DS..81

Nev„î TEN.31

Nesîmî D.117; Sinan Paşa TN.274; Karamanlı Aynî D.82; Hayretî D.7; Ümmî Sinan D.21,

23; Râmî D.92; Enderunlu Fâzıl D.27

Nesîmî D.110, 117; Karamanlı Aynî D.82, 84, 93, 94; Cem Sultan CH.290; Hayretî D.407;

Hâkânî HH.31; Hâşimî BTK.V.94; Nâ‟ilî D.41; Esrâr Dede D.171, 173; Âdile Sultan D.225;

Sırrî D.18 vs.

Hâşimî BTK.V.94; Ümmî Sinan D.198

Nesîmî D.86

Nesîmî D.69; Sinan Paşa TN.274; Hamdullah Hamdî YZ.47; Nev„î D.184; Halvetî Sûzî

TT.244

Yazıcıoğlu Mehmed M.II.302; Şeyhî HŞ.20; Hâşimî BTK.V.94

Nesîmî D.256; Karamanlı Aynî D.95; Hayretî D.212, 213; Fuzûlî D.37, 40, 42, 176; Râmî

D.92, 238; Enderunlu Fâzıl D.29; Esrâr Dede 171, 478

Nesîmî D.75; Sinan Paşa TN.274; Karamanlı Aynî D.82; Cem Sultan CH.291; Necâtî D.48;

Hayretî D.70, 242, 407; Fuzûlî HS.I.169; Râmî D.245; Ümmî Sinan D.21, 22, 39, 150;

Rahmî-i Harputî D.34

Lâmi„î Çelebi DS.40

Yazıcıoğlu Mehmed M.II.302; Cem Sultan CH.290; Dânişî Ali Dede TŞM.186

Sinan Paşa TN.274-275; Nev„î D.185; Hâşimî BTK.V.94; Ümmî Sinan D.198; Nâ‟ilî D.41

Bkz. Çetin, İsmet (1997). Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknâmeleri. Ankara: Kültür Bak. Yay.

s.375; Bayoğlu, Servet (1986). Fuzûlî, Hadîkatü‟s-Su„edâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bak.

Yay. s.158; Huart, C. L. (1997). İslâm Ansiklopedisi “Ali”. I, Eskişehir: Millî Eğitim Bak.

Yay. s.309

Hayretî D.12, 14; Fuzûlî D.42; Nev„î D.184; Râmî D.88; Dânişî Alî Dede TŞM.185; Dervîş

Ahmed TŞM.38; Âdile Sultan D.224 vs.

Page 39: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Yunus Emre D.II.381; Nesîmî D.117; Karamanlı Aynî D.95, 284; Ahmed Paşa D.34; Fuzûlî

D.39, 44; Râmî D.425, 503; Ağa-zâde Muhammed Dede TŞM.18

Kaynaklar

el-Aclûnî, Şeyh İsmail bin Muhammed (2000). Keşfü‟l-Hafâ ve Muzîlü‟l-İlbâs. I-II, Beyrut:

Müessesetü‟r-Risâle

Ahmet Cevdet (1985). Kısâs-ı Enbiyâ. (haz. İz, Mahir), III, ?: Kültür ve Turizm Bak. Yay.

Akkuş, Metin (1993). Nef„î Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Akyüz, Kenan vd. (1990). Fuzûlî Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Arat, Reşit Rahmeti(1995). Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig. Ankara: Türk Tarih Kurumu

Yay.

Arslan, Mehmet (1999). Subhî-zâde Feyzî, Hamse. Sivas

Arslan, Mehmet; Aksoyak, İ. Hakkı (1994). Haşmet Külliyâtı. Sivas

Atik, M. Kemal vd (1997). İslamî Kavramlar. Ankara: S. Yazar Gençlik Vakfı Yay.

Ayan, Gönül (1996). Tebrizli Ahmedî, Esrâr-nâme. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay.

Ayan, Hüseyin (1990). Nesîmî Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Aydınlı, Abdullah; Çakar, İsmail L. (1991). İslâm Ansiklopedisi “Aşere-i Mübeşşere”. III,

İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Bayoğlu, Servet (1986). Fuzûlî, Hadîkatü‟s-Su„edâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bak. Yay.

Beytur, Midhat Baharî (1965). Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Dîvân-ı Kebîr‟den Seçmeler.

İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yay.

Beyzâdeoğlu, Süreyya (1993). Sünbülzâde Vehbî. İstanbul: İklim Yay.

Beyzâdeoğlu, Süreyya (1994). Sünbülzâde Vehbî, Lutfiyye. İstanbul: Bedir Yay.

Bilgin, A. Azmi (2000). Ümmî Sinan Divanı. İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yay.

Bilkan, Ali Fuat (1997). Nâbî Dîvânı. I, İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yay.

Burmaoğlu, H. Bilen (1989). Bursalı Lâmi„î Çelebi Divanı‟ndan Seçmeler. Ankara: Kültür

Bak. Yay.

Büyük Türk Klâsikleri (1987). V, İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay.

Cengiz, Halil Erdoğan; Eren, Gönül Hatay (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: Kültür

Bak. Yay.

Page 40: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Çavuşoğlu, Mehmed; Tanyeri, M. Ali (1981). Hayretî, Dîvân. İstanbul: İst. Üniv. Yay.

Çelebioğlu, Âmil (1996). Yazıcıoğlu Mehmed, Muhammediye. II, İstanbul: Millî Eğitim Bak.

Yay.

Çelebioğlu, Âmil (1998). “Yazıcı Salih ve Şemsiyyesi”, Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları.

İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yay.

Devellioğlu, Ferit (1982). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat. Ankara: Aydın Kitabevi

Dilçin, Cem (1991). Mes„ûd bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahâr. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi

Yay.

Doğan, Muhammed Nur(1996). Fuzûlî, Leylâ ve Mecnûn. İstanbul: Çantay Kitabevi

Enderunlu Fâzıl (1258). Dîvân-ı Fâzıl Beg Enderûnî. Bulak

Erdoğan, Kenan (1998). Niyâzî-i Mısrî Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay.

Fığlalı, Ethem Ruhi (1989). İslâm Ansiklopedisi “Ali”. II, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı

Yay.

Gazâlî (1998). İhyâu Ulûmi‟d-dîn (çev. Sıtkı Gülle). I, İstanbul: Huzur Yay.

Genç, İlhan (2000). Esrâr Dede, Tezkire-i Şu„arâ-yı Mevleviyye. Ankara: Atatürk Kültür

Merkezi

Gölpınarlı, Abdülbakî (2000). Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî ve Şerhi. IV, Ankara:

Kültür Bak. Yay.

Güftâ, Hüseyin (2001). Erzurumlu Şair Hâzık, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. İstanbul:

Erzurum Kitaplığı Yay.

Güldaş, Ayhan (1996). Abdülvasi Çelebi, Halilnâme. Ankara: Kültür Bak. Yay.

Gündoğdu, Cengiz (2000). Bir Türk Mutasavvıfı Abdülmecîd-i Sivâsî. Ankara: Kültür Bak.

Yay.

Güner, Ahmet (1991). Tarikatlar Ansiklopedisi. İstanbul: Milliyet Yay.

Hacı Muharrem Hilmî Efendi (Tarihsiz). Dîvân-ı Sırrî. (neşr. Ateş, Süleyman) İstanbul: Yeni

Ufuklar Neşriyat

Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte (Tarihsiz). (haz. İbrahim Canan), VIII, XII, Akçağ-Zaman

Yay.

Hamami, Erdal (2001). Râmî Divanı. Ankara: Kültür ve Turizm Bak. Yay.

Hasan İbrahim Hasan (1987). İslâm Tarihi. (çev. Yiğit, İsmail; Gümüş, Sadreddin), I,

İstanbul: Kayıhan Yay.

Page 41: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Hayber, Abdülkadir; Özbay, Hüseyin (1997). Muallim Nâcî‟nin Şiirleri. İstanbul: Millî

Eğitim Bak. Yay.

Horata, Osman (1998). Esrâr Dede, Hayatı, Eserleri, Şiir Dünyası ve Dîvânı. Ankara: Kültür

Bak. Yay.

Huart, C. L. (1997). İslâm Ansiklopedisi “Ali”. I, Eskişehir: Millî Eğitim Bak. Yay.

İpekten, Haluk (1990). Nâ‟ilî Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

İsen, Mustafa; Kurnaz, Cemâl (1990). Şeyhî Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

İz, Mahir (1997). Tasavvuf. İstanbul: Kitabevi

Kalkışım, Muhsin (1994). Şeyh Gâlib Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Kandemir, M. Yaşar (1989). İslâm Ansiklopedisi “Ali (İlmî Şahsiyeti)”. II, İstanbul: Türkiye

Diyanet Vakfı Yay.

Kara, Mustafa (1995). Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi. İstanbul: Dergâh Yay.

Karacan, Turgut (1991). Bosnalı Alâeddîn Sâbit, Divan. Sivas: Cumhuriyet Üniv. Yay.

Kasır, Hasan Ali (1993). “Türk Edebiyatında Fütüvvet-nâmeler ve Esrâr Dede Fütüvvet-

nâmesi” , Atatürk Üniv. SBE Dergisi, 1: 107-130

Kasır, Hasan Ali (1998). Peygamber Şiirleri. İstanbul: Denge Yay.

Kur‟ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli (1993). (haz. Özek, Ali; Karaman, Hayrettin; Turgut,

Ali; Çağrıcı, Mustafa; Dönmez, İbrahim Kâfi; Gümüş, Sadrettin). Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı Yay.

Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Dîvânı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.

Külekçi, Numan(1988). Hâkânî Mehmed Bey, Hilye. Erzurum: Atatürk Üniv. Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1984). Divan Edebiyatı, Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve

Mefhumlar. İstanbul: Enderun Yay.

Macit, Muhsin (2001). Erzurumlu Zihnî Divanı. Ankara: Kültür Bak. Yay.

Mermer, Ahmet (1997). Karamanlı Aynî ve Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Nehcü‟l-Belâğa (1972). (haz. Şerîf er-Radî, çev. Gölpınarlı, Abdülbakî ) İstanbul

Okur Meriç, Münevver. (1997). Cem Sultan, Cemşîd ü Hurşîd. Ankara: Atatürk Kültür

Merkezi Yay.

Okuyucu, Cihan (1995). Hilmî, Bahrü‟l-Kemâl. Kayseri: Erciyes Üniv. Yay.

Page 42: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

Onay, Ahmet Talât (1992). Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar. Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı Yay.

Onur, M. Naci (1991). Hamdullah Hamdî, Yusuf u Züleyhâ. Ankara: Akçağ Yay.

Özdemir, Hikmet (1996). Âdile Sultan Divanı. Ankara: Kültür Bak. Yay.

Özyıldırım, Ali Emre (1999). Hamdullah Hamdî ve Divanı. Ankara: Kültür Bak. Yay.

Pala, İskender (1988). Aşkî ve Divanından Örnekler. Ankara: Kültür ve Turizm Bak. Yay.

Pala, İskender (1989). Nâbî, Hayriyye. İstanbul: Bedir Yay.

Pala, İskender (1995). Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü. Ankara: Akçağ Yay.

Tarlan, Ali Nihat (1992). Ahmed Paşa Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Tarlan, Ali Nihat (1992). Hayâlî Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Tarlan, Ali Nihat (1992). Necâtî Beg Divanı. Ankara: Akçağ Yay.

Tatçı, Mustafa (1990). Yunus Emre Divanı. II, Ankara: Kültür Bak. Yay.

Timurtaş, Faruk Kadri (1980). Şeyhî ve Hüsrev ü Şîrîn‟i. İstanbul: İst. Üniv. Edebiyat Fak.

Yay.

Tulum, A. Mertol (2001). Sinan Paşa, Tazarrunâme. Ankara: Millî Eğitim Bak. Yay.

Tulum, A. Mertol; Tanyeri, M. Ali (1977). Nev„î, Dîvân. İstanbul: İst. Üniv. Yay.

Uludağ, Süleyman (1977). Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Marifet Yay.

Uludağ, Süleyman (1992). İslâm Ansiklopedisi “Bâtın İlmi”. V, İstanbul: Türkiye Diyanet

Vakfı Yay.

Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân (Tarihsiz). Envârü‟l-âşıkîn. (sad. Serdaroğlu, H. Mahmud; Aydın,

A. Lütfi) İstanbul: Çelik Yay.

Yazır, Elmalılı M. Hamdî (Tarihsiz). Hak Dini Kur‟ân Dili. IV, İstanbul: Azim-Zaman Yay.

Yeniterzi, Emine (1993). Divan Şiirinde Na„t. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Yeniterzi, Emine (1993). Türk Edebiyatında Na„tlar(Antoloji). Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı Yay.

Yılmaz, Mehmet (1992). Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler. İstanbul: Enderun Yay.

Kısaltmalar

Page 43: Divan Şiirinde İlim ve İrfan Timsâli Hz. Ali Yrd. Doç. Dr ...tasavvufkitapligi.com/i/uploads/622831divan-siirinde-ilim-ve-irfan... · Having mastered a vast body of knowledge,

AÜSBED.FE: Atatürk Üniv. Sos. Bil. Ens. Der. Fütüvvetnâme-i Esrâr; BK: Bahrü‟l-kemâl; CH: Cemşîd ü

Hurşîd; D: Divan; DS: Divan(ın)dan Seçmeler; DŞN: Divan Şiirinde Na„t; ETEA.Ş: Eski Türk Edebiyatı

Araştırmaları, Şemsiye; EN: Esrâr-nâme; H: Hayriyye; HF: Hamse, Subhî-zâde Feyzî; HH: Hilye, Hâkânî; HK:

Haşmet Külliyâtı; HS: Hadîkatü‟s-Su„edâ; HN: Halîl-nâme; HŞ: Hüsrev ü Şîrîn; LV: Lutfiyye, Sünbülzâde

Vehbî; M: Muhammediye; MNŞ: Muallim Nâcî‟nin Şiirleri; MŞ: Mesnevi ve Şerhi; PŞ: Peygamber Şiirleri; SN:

Süheyl ü Nev-bahâr; TEN: Türk Edebiyatında Na„tlar; TN: Tazarrunâme; TŞM: Tezkire-i Şu„arâ-yı Mevleviyye;

TT: Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi; YZ: Yûsuf u Züleyhâ.