9
Mustafa Bekir Berat Özipek ÖmerÇaba Murat M. Okutan Ahmet H. Emrah Türk Tane! Demirel F. A. von Hayek Sam Roggeven Owen Harries ÖmerÇaba Selcen Kök Bilal Sambur Mehmet Özden Erol Kuyurtar Keser Seyhan Bedri Polat Tuncer Birol Akgün 1 i eral Üç Dergi 34, Bahar 2004 3-4 Takdim 5- 10 11-14 15-24 25-32 33-40 41-48 49-58 59-66 67-72 73-84 85-90 91-100 101-116 11 7-120 121-128 129-140 141-154 155-162 163-174 175-186 187-214 115-231 233-244 Ana Temalar Muhafazakar Siyasetin Temelleri Muhafazakar Toplum Türk Kültürel ve Siyasi imkan ve "Müfrit Dinciler" ile "Müfrit Orta Yolu: Türk 1950'1er AK "Yeni Muhafazakar Türkiye Siyasetinde Kemalist Devrimden Muhafazakar Kemalizme Bahçelerinde Bir Huzur(suzluk)u: A. H. ve Türk Türkiye'de ve Neden Muhafazakar Neden Liberal Taha Akyol ile ve Muhafazakar Olmak Üzerine Darülfiinundan Üniversiteye: Üniversite Reformu ( 1933) Bir Boyutu mudur? Atatürk Döneminde Kemalist Metinler Hakianna Deontolojik"Bir Haklar Araçlan Olarak Kitap Kapaklan Ülkeler ve Türkiye Suç Önleme Stratejileri Cavid Bey 28 Mart Yerel Seçimleri ve . Türkiye'de Siyasetin

düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

Mustafa Erdoğan

Bekir Berat Özipek

ÖmerÇaba

Murat Yılmaz

M. Çağatay Okutan

Ahmet Yıldız

H. Emrah Beriş

Babadır Türk

Tane! Demirel

F. A. von Hayek

Sam Roggeven

Owen Harries

ÖmerÇaba

Selcen Kök

İlyas Söğütlll

Bilal Sambur

Mehmet Özden

Şebabettin Yalçın

Erol Kuyurtar

İnan Keser

Kazım Seyhan Bedri Eryılmaz.

Polat Tuncer

Birol Akgün

1 i eral düşünce

Üç Aylık Dergi Yıl9, Sayı 34, Bahar 2004

İçindekiler

3-4 Takdim

5-10

11-14

15-24

25-32

33-40

41-48

49-58

59-66

67-72

73-84

85-90

91-100

101-116

117-120

121-128

129-140

141-154

155-162

163-174

175-186

187-214

115-231

233-244

Muhafazakarlık: Ana Temalar

Muhafazakar Siyasetin Temelleri

Muhafazakar Düşüncede Toplum

Türk Muhafazakarlığının Kültürel ve Siyasi imkan ve Sınırlılıklan

"Müfrit Dinciler" ile "Müfrit De~mciler"in Orta Yolu: Türk Muhafazakarlığında 1950'1er

AK Parti'niıİ "Yeni Muhafazakar Demokratlığı": Türkiye Siyasetinde Adiandırma Proble~i

Kemalist Devrimden Muhafazakar Kemalizme

Doğu Bahçelerinde Batılı Bir Balaşın Huzur(suzluk)u: A. H. Tanpınar ve Türk Muhafazakarlığı

Türkiye'de ıyıerkez Sağ ve Muhafazakarlık

Neden Muhafazakar Değilim?

Neden Liberal Değilim?

Muhafazakarlığın Anlamı

Taha Akyol ile Muhafazakarlık ve Muhafazakar Olmak Üzerine

Muhafazakarlık

Darülfiinundan Üniversiteye: CumlıuriyetTOrkiyesi'nde lık Üniversite Reformu ( 1933)

Şiddet Dindarlığımızın Doğal Bir Boyutu mudur?

Atatürk Döneminde Kemalist Metinler

İnsan Hakianna Deontolojik"Bir Bakış

Haklar

İnanç Bakımından Ötekileştirme Araçlan Olarak Kitap Kapaklan

Gelişmiş Ülkeler ve Türkiye Uygulamasında Suç Önleme Stratejileri

İttihatçı Cavid Bey

28 Mart Yerel Seçimleri ve . Türkiye'de Siyasetin Geleceği

Page 2: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

--- --:::::::-

"Müfrit Dinciler" ile ''Müfrit -Devrimciler"in Orta Yolu: Türlt Muhafazaltarlığında l950'ler

M. Çağatay Okutan"

Türkiye'de, çok partili siyasal yaşama geçil­dikten sonra yaşanan sosyo-politik değişinı­lerin itici gücünün, tek parti dönemiyle bağ­lanosı vardır. Hatta, Demokrat Parti'yi 1950'de iktidara taşıyan unsurlar~ da, söz konusu dönem koşullarının bir ürünü qlduğunu söy­lemek abartılı olmayacaktır. En kestirme ifa­deyle, otoriter yönetim pratiği süresince gör­mezden gelinen veya bastırılan her türden düşüncenin, siy~al ve toplumsal muhalef~t odaklarını şekillendireceği çok açıktı ve öyle de oldu.

Kemalist modernleşme projesi, Kemalizm dışındaki izm'leri reddetti veya kendine yö­nelen destek kadar yaşamasına izin verdi. Solcuların, liberallerin, İslamcıların veya mu­hafazakarların, söz konusu projeye düşünsel destek sağlamaları uygun görülmedi. Örne­ğin Mustafa Şekip Tunç'un Bergsonculuğu Türkiye'ye tanıtma gayretleri etkisiz kaldı.

Yeni Tür/e Mecmuası'nda yayımlanan bir makalesinde, modern ilmin metafiziğiili yapan

Yrd. Doç. D~·., I<iıradeııiz Teknik Üııivmitesi, IVımıı Yö­netimi Böliimii. Öğmim Üyesi. ·

bir düşünür olarak tanıttığı Descartes'in "ira­de-i cüz'iye"sinden övgüyle bahsetmekteydi. 1

Tunç'un· Descartes'e ilgisinin kaynağı ise Henri Bergson'du. Nitelcim Bergson, 1914 yılında yayımlanan Creative Evolutimı adlı

eserinde, evrensel mekanikçiliğinin yanında, insanın özgür iradesine de inanan Desear­tes'in nihayetinde, bilim. ile metafıziği buluş­turduğunu öne sürmekteydi.2 )3ergson'un Des­cartes anlatısı ve "süre" kavramı, Tunç'un Kemalist modernleşmeye dönük eleştirilerini şekillendiriyordu. Bergson, l889'da yayım­lanan Time and Free Wıll adlı eserinde "sü­re"yi, <<gerçek" ve «matematiksel" olmak üze­re iki şekilde kavramsallaştırmaktaydı. "Ger­çek süre", matematiksel analize tabi tutulma­sı mümkün olmayan, devam eden ve bölü­ne~eyendi. 3 İşte Tunç da, Bergson'un «süre" kavramından hareketle, geçmişle bağların

koparılmaması gerektiğiiıi anlatmaya çalışı-

1 Mustafa Şekip, "Dekarres ve Felsefesi," Yeııi Ttiı-ll Mcc­ıımn.sı, sayı: 8, Mayıs 1933, s. 716. 2 Henri Bergson, Crı:ntive Eı'Olutioıı, hrtp://sparuın.ac.brod-u.ca 3 Henri B~iı, Tıme andFree Wil~ hap://sparıan.ac.brod-u.ca

33

Page 3: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

bahar 2004

yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin savunuculuğtınu ya­pan ve Kadro dergisinin kurucularından olan Şevket Süreyya tarafından dikkate alındı. Bu bile, Tunç'un Kadro'ya yönelttiği eleştiriler­den4 beslenmekteydi. İsmayıl Hakkı Baltacı­oğlu da, kendi yayınıladığı YeniAdam dergi­sinde, Fransız Devrimi ve ilkelerine cephe a­lan ve bunların öncüsü kabul edilen Edmund Burke'un, ccinanın bana, yol hala muğlak, ka­rışıklık.larla dolu ve karanlık''5 ifadesiyle. adeta formüle ettiği hızlı modernleşme karşıtı bir duruşu temsil etmekte ve bu bağlarnda da toplumsal sorunlara işaret etrnekteydi. Ancak Baltacıoğlu da, Tunç'a gibi, Kemalist mo­dernleşme projesi içinde yer edinemedi. ccKö­kü mazide olan atiyim" diyen6 Yahya Kemal ise, kabuğuna çekildi. Dolayısıyla, Cumhuri­yet sonrasının ilk muhafazakarları, Kemalist inkılaplara alternatif bir duruş sergilernede cidd.l sancılar yaşadı.

Muhafazakar düşüncenin her yönüyle tar­oşılabilmesi için 1940'ları beklemek gereke­cekti. Nitekim, Biiyü/ı Doğu ve Serdengeçti dergilerinde ilk tartışmalar yapıldı, Tür/ı Dü­;üncesi dergisi etrafında da ccaıternatif'ler su­nulmaya başlandı. N ecip Fazıl'ın Büyü/ı Do­ğu'su ve Osman Yüksel'in SerdengeÇti'si, u-zun bir süredir sözü ·edilemeyen İslam-milli­yetçilik ilişkisini tekrar gündeme getirdi. Os­manlı son döneminden Cumhuriyet'in ilk yıl­larına kadar varolan, örneğin Ziya Gökalp'in de belirgin bir şekilde üzerinde durduğu bu sentez, milliyetçi-muhafazakar bir çizgiyi ve bu çizgide muhafazakarlığın ağır basacağı

düşünsel bir ratayı besledi. Öyle ki, 1939'da

~ ' Mustafa Şekip, "Kadro'ya Açık Mektup," Yeııi Tiiı·k Mze~mtnsı, sayı: l , Teşrinievvc:ll932, s. 70-74. 5 Edmwıd Burke, "The Tn.ıth About Civil Libeny,n The Portnh/e Coııse111ntive &mkr, ed. Russel Kitk, Penguin Books, New York, 1982, s. 3. 6 Yahya Kem~ "Ezarı ve Kur'an," SebiliiıreJnd, sayı: 102, Mayıs 1951, s. l.

1

34

Tür/ı İnlzıldbına Balıı;lar adli eserini yayınla­yarak Cumhuriyet inkılaplarına cidcü bir mu­hafazakar tepki gösteren Peyami Safa'nın

1953'te çıkarmaya başladığı Tür/ı Dü;üncesi dergisinde, artık muhafazakar düşüncenin te­mel öngörüleri rahatlıkla dile getirilebiliyor­du. Bu arada, Serdengeçti, Büyü/ı Doğu, Sebi­lürre;ad gibi dergilerin yanı sıra~ muhafaza- . karların kitap düzeyindeki yayınları da, söz konusu tartışmalara ivme kazandırmaktaydı. Mustafa Şekip Tunç,· Remzi Oğuz Arık, Pe­yami Safa, Mümtaz Turhan, Ali Fuat Başgil, Hilmi Ziya Ülken gibi isimlerle ve 1950'le­rin sonuna doğru Osman Turap ve Nurettin Topçu'nun katılımıyla Türk muhafazakarlığı, Tek Parti dönemi çekingenliğinden tarna­men uzaklaştı.

. . Türk muhafazakarlığında 1950'lerde göz-

lernlenen gelişirnin itici faktörleri arasında,

kuşkusuz dönemin siyasal ve toplumsal dina­miklerinin de etkisi vardı. Demokrat Par­ti'nin ccsağ"a dönük ılırnlı tavrı, söz konusu düşünce yarılılarının serbestçe hareket edebil­melerine imkan sağladı. Bunun yanında Ke­malist milliyetçiliğin laik, materyalist ve eli­tist yönü, Türkiye halkında taraftar bulma­mıştı, hatta tam tersi yönde, toplumsal dina­mikler İslam referanslı yaşatılmaya devarn edilmişti. Dolayisıyla 1950'lerin muhafaza­karları, hem siyasal hem de toplumsal bir ta­banın üzerinde fikir üretrnede zorlanmadılar.

Türk muhafazakarlığı 1950'lerde en saf dönemini yaşadı. Daha doğrusu, milliyetçi­muhafazakar düşünce çizgisinde muhafaza­karlığın hakim olduğu neredeyse tek dönem 1950-1960 arasıydı. İlerleyen yıllarda söz konusu çizginin hakim belirleyicisi, 1960'lar­da milliyetçilik, 1970'lerde de İslamcıiık ola­caktı. 1980'den sonra ise Türk ınuhafaza­karlığı, daha Çok siyasal bir eklernlenme yaşa­yacak, Anavatan Partisi'nin süzgecinden ge­çirildikten sonra, Adalet ve Kalkıruna Parti-

Page 4: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

liberal düşünce ----si'ri.in "muhafazakar demokratlığı"nda vücut bulacaktı.

Türk muhafazakarlığı açısından 1950'ler-, bir başka açıdan da önemliydi. Muhafazakar düşürıcenin başar ·fikir yapıcıları 1960'larda artık hayatta olmayacaklardı, ama 1950'lerde muhafazakarlık adına söylenebilecek aşağı

yukarı her konuyu tartacaklardı. Ki bunların en önemli olanları, muhafazakar teorinin de üzerinde durduğu, ''din" ve "ilerleme" konu­larıydı.

"Din, Nasıl Bir Gerçektir?"

Baltacıoğlu'nun bir makalesinden alınulanan bu sorunun, yani dinin nasıl bir gerçek oldu­ğunun, şüphesiz muhafazakar düşünce açı­sından . özel bir yeri vardır. Dolayısıyla. Türk

muhafazakarlığında da, söz konusu unsur açısından, cidcü bir duyarWık oluşmuştur.

Bu duyarWığın yüksek sesle ifade edildiği . yılların 1940'lar olduğu yukarıda söylendi. İslam-milliyetçilik bağlarnlı tartışmaların ya­nı sıra, ilk muhafazakar çıkışı yapanlardan bi­ri, 1940'larda muhtelif dergi ve gazetelerde yayımlanmış makalelerini 1955'te İdeal ve . İdeoloJi ve 1974'te deMeseleler adlı eserde top­layan Remzi Oğuz Arı.IÇtı. Aslında ArılÇın ilk çalışmalarında daha çok sentezci yaklaşırnın izlerini bulmak mümkündür. Bu yönüyle Arık, 1940'ların İslam-milliyetçilik sentezine dönük düşürısel bir çabanın müdafıi gibi gö­rürıür. Ancak onun çabalan bununla. sınırlı değildi. Nitekim Millet dergisinin Temmuz ve Ağustos 1942 tarihli sayılarında yayımla­nan "Güzel Türkçerniz" ve "Ahla.kın Çerçe­vesi" başlıklı makalelerinin ilkinde Arık, Sel­çuklular'ı, Türkler'in "Asya'daki kalıntılarını, belli bir siyaset çerçevesinde İslfunlıkla dam­galayarak, büsbütürı yok olmaktan" kurta­ranlar olarak görmekte, Osmanlı İmparator­luğu'nu da "bugünkü yekpare millet''in te-

meli olarak değerlendirmekteydi? Bütün Türk tarihini kesintisiz kabullenen bu yaklaşımıyla Arık, hem tarihsel kesinti tezini reddederek muhafazakar düşüncenin bir savunucusu ha­line gelmekte hem de dönemin İslam-milli­yetçilik sentezcilerine eklemlenmekteydi. An­cak ArılÇı özgün kılan, söz konusu sentez.e getirdiği yeni boyuttti. İsmail Hami Daniş­mend'de açıkça görülen8 ve hatta 1960'larda milliyetçi-muhafazakar söylernde hllim dü­şünce olan ve Türk milliyetçiliği ile İslam a­rasında benzerlik kurmaya çalışan, bu doğ­rultuda da benzeşirni genellikle tek Tanrı i­nancında ya da İslam teorisi içindeki milli­yetçi motiflerde arayan çabaların ötesinde Arık'ın zihninde İslam, Türkler'in can simi­didir, Asya kalıntılarını yok olmaktan lcurta­randır. H atta din, toplumları ayakta tutmaya devam edecek olandır. Nitekim "Ahla.kın

Çerçevesi" başlıklı makalesinde, ahiakın sos­yal bünye içindeki önemirıi anlattıktan sonr_a konuyu dinle bağlantılı kapatma.ktaydı. ~'Ah­laklılığı koruyan'' dindi veya dindar in~anın "ahlaklı kalması" mümkündü. Böyle olmakla birlikte, kendi çağında dinin bu fonksiyonu yüklenebilmesinde sorunlar yaşadığını dü­şürımekteydi. "Hangi peygan:ıber bir Ebu Cehil dine sokabildi? Yirminci asır adamı ise baştan başa bir Ebu Cehil değil midir?"9 di­yen Arık, dinin sosyal bünye içindeki fonksi­yonu konusuna temkinli yanaşmaktaydı.

Arık'ın üzerinde durduğu ana tema, "ma- . nevi çöküntü" ve bunun önüne geçilmesi ge­reğiydi. Sorunu çözmede, daha doğrusu din konusundaki temkinli duruşunda, dönemin muhafazakarlarııiın düşünsel izlerini bulmak

7 Remzi Oguz Arık, Mescleler, Hareket Yayınlan, İstanbul, 1974, s. 77-78. 8 Bkz. İsmail Hami Dani~mend, "Türkler Niçin Müslü· man Oldular?," Tiirk Diijiiı1ceri, sayı: 52, 15 Aralık 1958, s.-4 vd. 9 Remzi oguz Arık, İdeal ve İtkoloji, Burhan Kitabevi, is­tanbul, 1955, s. 9-10.

35

Page 5: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

bahar 2004

mümkündü. Muhafazakarların neredeyse hepsinde söz konusu tema öne çıkmaktaydı ve kurtuluş formülleri de adeta, Arık'ın te­reddütlerini giderecek şekilde, bir "orta yol"a işaret eunelcteydi.

Ali Fuat ".!3aşgil, "dünyamız bağucu bir bulıran içindedir, milletler muzdarip, mi~­letler içindeki fertler ml)Zdarip" diyordu ve bu sorunların kaynağında iktisacü unsurların aranmasım anlamsız buluyordu. Başgil'e gö­re sorun, "maneviyat buhranı" idi:

Tabip dilıllat et! İçimin sızısı) lıaybettiğim irna~ımın bo; lıalmı )'e?inden geliyor. Mukte­dirsen bana imanımı ver ve beni, mahrımı ol­dıtğımı iç disiplinine lıavıtftU1'1 Ba;lıa ilaç iste­mem!10

Peyami Safa'nın, milli varlığı tehdit edici unsur olarak algıladığı "manevi problem"le­rin11 ilacı, "Türk kültütünün belirsiz istika­mette sürüklendiği"ne· inanarı Osman Tu­rarı'ınkinden12 veya ''Türlc'ün Müslümarı ol­masını, madcü hayattan ruh! hayata geçiş" .olaralc algılayan Nurettin Topçu'nunkinden13

farklı değildi . Baltacıoğlu, Tunç ve Safa ise, söz konusu problemler üzerinde en çok du~ ranlar ve aslında "orta yol''u bulanlardı.

Baltacıoğlu din!n, birey ve toplwİı bazın­da önemini, siyasal uzarıtısını, Cumhuriyet sonrası konumunu ve olması gerektiği yeri açıkça ifade edenlerden biriydi. "Din N asıl Bir Gerçektir?" başlıldı _ makalesinde misri­sizmin kapılarını aralayarı Baltacıoğlu, dinsel . pratilderle egoizminden soyurlanan insanın 'Tanrı'ya daha çok yaklaşarak "beşer üstü bir

10 Ali Fuat Başgil, "Maneviy:ıt Buhraiiı," Scbiliin·ejnd, Sa)'l: 113, Ekim ı95ı, s. 203-204. 11 Peyami Safa, "Nereye Gidiyoruz?," Tiirll DfiJiiııcesi, sa­yı: 27, ı Şubat ı956, s. 130. 12 Osman Turan, "Tekrar İntişar Ederken," Tiirll.Yımiu, sayı: ı, Mart 1959, s. ı. 13 Nurettin Topçu, "Manevi Kalkınma," Tiirll Yurdı~, sa­yı: l, Nisan 1960, s. 21.

i

36

oluşa" yöneldiğini savunmaktaydı. Bunun yarıında din sosyal bir gerçekti14 ve hatta dinsiz bir toplumun, milletin olması düşünü­lemezdi. Milliyet, dil, din ve sanattan müte­şekkildi, ·a halde dini dışarıda bırakacalc bir anlayışın yöneleceği amaç da milliyeri orta­dan kaldırmalctı.15

Baltacıoğlu'nun bu ifadeleriyle dini, Durk­heim sosyolojisindeki sıradarılığından kurtar­maya çalıştığı çok.açıktır. Türkiye'nin dinle kalkınacağına inann::ıasındalci temel itici fak­tör de buydu. «Günün birinde, laiklik diye ne adını kolayca söyleyebildiğiiniz ne de im­tasını doğruca yazabildiğimiz bir prensibi or­taya atıyoruz, din ile devleti ~yınyoruz, okul­larda din derslerini kaldınyoruz" diyen 16 Bal­tacıoğlu, Türkiye gerçeklerine uygun, kaliteli bir din eğitimi verilmesi konusu üzerinde hep durdu. Örneğin bir makalesinde, din eğitiminin ve bu eğitimi veren kurumların hurafelerden kurtartlarale seviyelerinin yük­seltilmesinin Türlciye'nin kalkınınasına sağla­yacağı katkıyı enine boyuna tartışmaktaydı. 17

Üstelik bu tezinin, Kemalist inlcılaplara halel getireceğine de inarımarnalctaydı. Bu düşün­cesini de, inkılapların yanlış anlaşıldığı, aslın­da hedefın din değil, «sofralık" olduğunu ile­ri sürerek desteklemekteydi. 18

"Bir toplumda din coşkusu ne kadar çok­sa, o toplumun sağlam ve temiz kaynaldan­nın da o kadar çok" olduğunu düşünen Bal­

_ tacıoğlu'na göre, "anormal olandinin kendi­si değil, din yaşayışının anormal şekli"ydi .

ı-ı İsmayı.l Hakkı Balracıoğlu, "Din Nasıl Bir Ge'rçektir? ," Tiirk DiiJiinccsi, sayı: 15, Şubat 1955, s. 162. 15 İsmayıl Hakkı Balracıoğlu, ''Diıısiz Milliyet Olur mu?," Türfl Yurdıı, sap: 7, Ekim 1959, s. 12. 16 İs~ayıl Hakkı Balracıoğlu, ''Türkiye Dinle Kalkınacak­nr," Tiiı'lı Diip&nccsi, sayı: 35, 1 Ocak 1957, s. l-2. 17 Bkz. İsmayıl Hakkı Balı::ı.cıoğlu, ''Türkiye Dinle Nasıl Kal­kınacak?," Tiiı-k DiiJI&ııcesi, sayı: 37, l.Marr ı957, s. l-7. 18 İsmayı.l Hakkı Balracıoğlu, "Aydınlar! Din Gerçeğini Ne Zaman Göreceksiniz?," Tiir!ı Diip'inccsi, sayı: i,3, l Ekim 1955, s. 259.

Page 6: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

liberal düşünce

Yani din, sosyal fonksiyonunu ifa edeceği yerde, hukuk, sanat, iktisat ve siyaset gibi a­lanlara nüfuz ederek arnacından uzaklaş­

malctaydı . Hatta bu noktada, "din softaları" ve "bilim softaları"nıiı acze düştüklerine ina­n'an Baltacıoğlu, "orta yol»u da göstermek­teydi. Buna göre din, ne "din softaları»nın iddia ettiği gibi her şeydi ne de «bilim softa­ları,nın ileri sürdügü gibi hiçbir şeydi. 19

Mustafa Şekip Tunç'un da dediği gibi, "saa­det devrinde" din her şeyi açLklıyordu, ama bilim gelişcikçe açıklama misyonu da el de­ğiştirmekteydi. Buna rağmen bilim, dünya­nın başlangıcı ve sonu halekında tatmin edici bilgiler sunarnarnaktaydı. Din, bu zor sorula­rın cevabıru verendi. Daha doğrusu, içinde yaşadığı dünyaya bilimle, teknikle meydan okuyan insanın, "başlangıç>' ve «son"u merak etmemesi mümkün değildi. Din, bu merak.ı giderece~ metafizi.kle buluşmayı, kısaca ma­nev! tatmini sağlayacak tek unsurdu. 20 Berg­son'un da ifade ettiği gibi, bilimsel ilkeler ak­la, metafizik ilkeler ise sezgiye dayanmaktay­dı. Üstelik, bilim ile felsefe, bilgiyi üretmek için bir araya getirilebilirdi.21

·

Baltacıoğlu ve Tunç'talci "orta yol" çaba­larına Peyarnİ Safa da, "müfrit devrimciler"­"müfrit dinciler" aynmıyla katılmaktaydı:

Müfrit dincilerimiz/e mii.frit devrimcileri­miz aym zihniyete sahipti'rle1' ve aynı hataya düpnelıtedirler: Din yobaz/arı) Müslümanlığın muazzam bi1' İstan-ı medeniyeti yrwatacak lza­dar meden~ J)e mitsamahalı bi1· din oldıt,ğıtnu

anlamıyor) Batı medmiyetini1ı ve modem dii1ı­J'anm icapla1"tnı 1'eddediyorlar; deminı yobaz­ları) Batı medeniyetini J'aratan ve yafatan a-

19 İsmayıl Hakkı Balrnooğlu, "Din Sofuı.lan, Bilim Sofra­ları," Tiirl~ Dii;iiııccsi, sayı: 1, Aralık 1953, s. 17-18. 20 Must:ıf:ı Şekip Tunç, Biı· Diıı Fclscftsiııe Doğm, Türkiye Yayınevi, İsrnnbul, ı959, s. ıs. 21 Hcnri Bc:rgson, T!Je Cı·crıtiı•e Mi11d: Aıı Iım·odııction to Mctnpbysics, www .angelfire.com

nıille1· arasmda dini1ı J'e manevt değerleri1ı ro­lünü anlamıyOt) bunıt gerili/ı sayıyorlar. Bı1- ilzi yobaz tipi) savımdıt!darı Müslümanlığın veya Avrıtpalıltifm mahiyetinden habeniz) ikisi de bi1·bi1i lmdcwgeri i1ıançların lzazılliarına bfljla-

. · rmı bağlamtf) birbirlerine ircaı mıtmlzihı olma­yan illi taassup lmtbıt halinde) tehlilıeli bi1' ihti­laf ve mücadeleye giripniJlerdir. 21

Safa'ruİl "orta yol, tarifi, dönemin muha­fazakarlarınca en çok taraşılan konulardan birine de işaret etmekteydi. ''İlerleme, nasıl olmalıydı ya da "gerici, kimdi?

"İlerleme" Nasıl Olmalı?

İlericililc-gericilik tartışmaları, 1950'lerde si­yasal hayatın, bir -başka ifadeyle, iktidar ile muhalefetin mücadele zemini oldu. Türki­ye'yi kısır siyasal çelcişmelerin içme iten bu zeminde ilerici veya gerici olarak nitelenrnek için ya Kemalizm yanlısı olmak ya da karşı­sında durmak gerekiyordu veya en azından, Kemalist ilkelere sıcak bakmamak yeterli o­labiliyordu. Aslında, söz konusu tartışmanın raraflarıru Kemalizm'e mesafeleri bağlamın­da değerlendirmek de çok doğru değildir. Ne, siyasal iktidarı 1950'de Demokrat Par­ti'ye kaptırmadan önce Altı Ok'un anaya­sadan çılcarılabileceğini ifade eden İsmet İnö­nü'nün23 partisi ne de Atatürk ve ilkelerini

- korumak için gösterdiği gayrete rağmen po­pülizm rüzgarına kapılarak Kemalist ilkeleri tartışmaya açan DP, Kemalizm'in savunucu­su olabildiler. Her ikisi için de söz konusu olan «söylem Atatürkçülügü" idi ve Kema­lizm konus~daki bu "sapma,, Türk siyasal hayatında günümüze kadar sürecek olan kısır çekişınderin önünü açacaktı.

22 Peyami Safa, "Bao'yı Niçin Yanlış Anlıyoruz?," Tiirfl Dii}iiııcesi, sayı: 53, ı Şubat ı959, s. 2. . 23 Cıımlmı-iyet Aıısiklopcdisi 1941-1960, 3.B., Yapı Kredi Yayınları, İsrnnbul, 2002, s. 178.

37

Page 7: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

bahar 2004

l950'lerde şiddeti artan ile~icilik-gericilik .tartışmaları,_ dönernin rnuhafazald.rlarına, Tek Parti döneminde yapamadıklarını yapma, y~ Kemalist inkılaplara alternatifler üretme imkc1nı sağladı. İnkılapların pratiğine dönük eleştirilerle yola çıkan muhafa.zalclrlar, "ink.ı­lap" kavrarnından ''ilerleme"nin dinamikleri­ni tespit etmeye, "eski" ile "yeni" arasındaki mücadelenin içinden de ''irtica" kavramına dönük eleştirilerini dile getirmeye çalıştılar. ·

~ Fuat Başgil, Osmanlı İmparatorlu­ğu'nun son dönemlerinden itibaren başlayan inkıl~p hareketlerinin, "ısliliatçı ve inkılapçı geçinenler"in elinde "verimsizleştiğini", Batı hayranlığını körüklerken, mazi ile inibatı ko­parılınış nesiller yarattığını düşünrnekteydi. 24

Mümtaz Turhan ise, mazi ile irtibat konusu­nu dil devrimi açısından irdelemekteydi. Turhan'a göre dil, bir kültürün asü unsuru ve başlıca ifade aracıydı. Farklı kültürlerin et­kileşimi sonucu dilin saflığında meydana ge­lebilecek bozulrnafı olağan bulan Turhan asıl sorunu sadeleştirrne kisvesi altında uydu­rukçaya zernin hazırlanması olduğunu değer­lendirrnekteydi. Meşrutiyet devrinden itiba­ren uygulanagelen sadeleştirme çabaları da zengin bir dilin kendini ifadeden yoksun b~ haie düşürülmesinden başka bir amaca hiz­met etmernekteydi..25 Böylece Turhan, dil a­r~cılığı~la ve tepeden inmecilikle gerçekleşti­rilmek ıstenen bir kültürel değişimin yarata­cağı sorunlara işaret ederken, Başgil'in kaygı­larına katılıyordu. Benzer bir yaklaşımı Pe­yami Safa'da da bulmak mümkündü. Safa ~türe! değişmenin Osmanlı son dönemi

_ dilck_ate alındığında, zorunlu olduğun!-! vur­gularnakta, ama bu değişirnin "yukarı"dan

24 Ali Fuar Ba.şgil, "inıclaplarunıza Dair," Sehiliirrqad, sa- · yı: 126, Mayıs 1952, s. 5-6. . · 25 Mümtaz T~han, Mtuırifimiziıı Ana Davalaıı ve Bazı Hal Çrıreleri, İstanbul Yayınevi, İstanbul, 1954, s. 53-55.

i

38

· yapılmak isterimesinin doğurduğU sorunlara da işaret etmekteydi:26

Konağı yılıtılı. Falıat onım sağlam kalmı; malzemesinden yeni bir binada nasıl faydalana­cağınıızı bilmediğimiz için~ onun yerine bir aparıman çıllamadık Osmanlı llültüriinün ha-1:abeleri iinünde~ fajllın~ birbirimize balnyoruz. Içinde bulunduğumuz kiiltür buhranının sebe­bi budur. İnlzıltJ-bın çaçaron ve demagoglarına değil~ yülıselz mimarlq,rma ihtiyacımız var.

"İnkı.labın dernagogları"run, inkılap kav­ranuru anlamadıkları da düşünülüyordu. Ni­tekim, Tür/ı Düfiitıcesi dergisinde, .söz konu-

. su kavramı tanımlamaya dönük çok sayıda makale bulmak mümkündü. Hepsinde ifade edilen ana tema, Edrnund Burke'un muhafa­zakar tepkisiyle örtüşmekteydi. Nitekim, her toplumun siyasal ve toplumsal koşullarının farklılığına vurgu yapan27 Burke, ataların mi­rasına · verdiği önemi Magna Carta'ya atıfla açıklarnış/8 devlet adamını da, sosyal kuru­luşları reforme etmekle birlikte aynı zamanda korumakla görevlendirrnişti.29 Burke'un, yık­ma!ian . değişme düşüncesi, Türk muhafaza­karlarının da en ~ok üzerinde durduğu konu­lardan biriydi. Orneğin Hilmi Ziya Ülken "inkılap, her şeyi temelinden yıkmak ve ash ile ilişiği olmay;:ı.cak derecede değiştirrnek de­rnek olsaydı gelenek denen şeye imkan kal­maz, cemiyerlerin asırlar boyunca sürüp gi­den. ten: el değ:rle:i, sürekliliği olmaz ve böy­le bır hal cemıyetın canlı ve şuurlu bir varlık olarak devamına rnani olur" diyordu. Ül-

26 Peyruni Safa, "İnkılabın Mimarisi," Tiirll Dii;ihıce;i, sa­

yı: 20, 1 Temmuz 1955, s. 1. 27 Edm~d Burke, "Libercy and Power," Tb; Portab/e Conscı-vrıtıve &ader, ed. Russel Ki.rk, Penguin Books New York, 1982, s. 7. ' 28 Edmwıd Burke, "Change and Conservarion," The Por­tab/e Conservative &ader, ed. Russel Ki.rk, Penguin Books New York, 1982, s. ll. , 29 Edmwıd Burke, "Preserving and Reforming," The Por­tab/e Coııservative &ader, ed. Russel Ki.rk, Penguin Books New York, 1982, s. 36. " ,

Page 8: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

liberal düşünce

ken'e göre, inkılap kavramının içinden top­lumun kökten değişmesi, sosyal kurumların yıkılınası anlamı çıkarılamazdı. İnkılap, sos­yal gerginliklerin dengeyi s'arsacak boyutlara

- ulaştığı durumlarda, değişmenin yeni bir dü­zen meydana getirecek derecede şiddetlen­ınesi demekti. O halde, yeni bir devrin başla­ması ile sosyal kurumlar ortadan kalkınıyor, aksine, söz. konusu yeni düzenin içinde varlı­ğını sürdürüyordu.30 Böylece Ülken de, inkı­labı değişimin bir türü olarak değerlendirerek, m~afazalcar düşüneeye eklemleniyordu.

Peyami Safa'nın konu hakkındaki düşün­celeri de Ülken'inkinden farklı değildi. Safa'ya göre inkılap, gelenek düşmanı olmayan, taklit edilemeyen v~ tarihin ürünü olan bir değişme

. hamlesiydi.31 Dolayısıyla, gelenek düşmanlığı olarak algılarıdığında, toplum kültürünü dik­kate almadan kurgularıdığında ve tarihsel ke­sinti iddiasıyla örie sürüldüğünde inkılap kav­ramı, "eski" ile ''yeni" arasındaki çatışmala­rın32 odağında yer alabiliyordu. Muhafaz.akar­~ara göre, inkılabı bu şekilde algılamak, irtica tartışmaianna yol açarı temel etkendi.

Muhafazakarlığın tarihçi ve gelenekçi yö­nüni,i öne çıkararı Safa, toplumların kendini ''kaybetme" ve "unutma" tehlikesine karşı di­renmelerini haklı görmekteydi. Ancak irtica­yı, ''ölçüsüz bir muhafaz.akarlık" ve "ölçüsüz inkılap hareketlerinin cevabı" olarak değer­lendiriyordu. 33 Bu değerlendirme aslında, "inkılap''la muhafaz.akarlığı uzlaştırma gayre­tiydi. Nitekim Safa, "mürteci" ile ''yobaz''ı

30 Hilmi Ziya Ülken, "İçrimai Degişm~ ve İ.rlıcı lap," Ttırk. DiiJiincesi, sayı: 57, Haziran-Temmuz 1959, s. 6. 31 Peyami Safa, "İnkılap Anlayışunızdaki Hatalar," Tiiı·k DiiJiiııcesi, sayı: 57, Temmuz-Haziran 1959, s. 2-3.

· 32 Safa'nın "eski" ile "yeni" arasında kurduğu ilişkiye bir örnek için bkz. Peyami Safa, "Eski-Yeni Kavgası," Tiirk DiiJiiııcesi, sayı: 31, Haziran 1956, s. 48-51. 33 Pcyaıni Safa, "İrtica Nedir?," Tiiı·ll Düp'iııccsi, sayı: 56, ı Mayıs 1959, s. 2.

birbirinden ayınrken de aynı gayretin ipuçla­rını vermekteydi:

Mürteci1 bugünlzii.nden evvelki hali iade et-me/ı isteyen samimt bir gerili/ı taraftarıdır .. . Tarihe ve geleneğe a;!ı derecesinde bağlıdır .. . Yobaz) samimt değildir. Eweltt1 bartlamasını

ister gm·ündüğü geçmi;in1 tarihin1 din veya milliyetçiM esaslarının ne olduğunu bilmez .. . Çiinlzii onun gayesi1 muhafazaMr/ar gibi geç­nıi;e ait değerleri muhafaza etme/ı veya mürte­ciler gibi C171Jellzi hali iade etmelz değildir. M1ı­hafazalzttrlılz veya irtica temayüllerini istisniar edere/ı lzar,ga;alık çılzarmalı1 ra!ziplerini ezrnelz1

geçici bir nüfuzla bazı dünya nimetlerini elde etmelıtir. 34

Baltacıoğlu da, mürteciyi sa.m.i.ml bulmak­ta, Safa'nın ''yobaz" dediğine, ccsofta" yakış­tırması yapmaktaydı. 35 Başgil ise, cc ortada ir­rica diye bir şey yok! Y alruz cahilane bir taas­sup ve körlükle bu milletin diline, dinine, ta­rihine, manevi ve ahiili kıymetlerine vuruları tekınelerin haklı reaksiyonları ve acı tenkitle­ri var" diyordu.36 Kısaca, muhafaz.akarlar bir kez daha ccorta yol"u göstermekteydiler: De­ğişime evet, ama yıkıcı pratiklere hayır.

"Orta Yol" un Mimarları Hayatta Değil Ama •.•

1960'ların sonuna gelindiğinde, 1950'lerde düşünce üreten muhafazakarların çoğu öl­müştü. Zaten Türk muhafazakarlığı da aynı tarihlerde kendini milliyetçilik içinden ifade etmeye çalışıyordu. Türklük ve İslamiyet'in, bir bütünün ayrılmaz parçaları oldukları o kadar çok ifade ediliyordu ki, 1950'lerin saf muhafazakarlığına katkısıyla bilinen Osman

~ A.g.m., s. 2-3. 35 İsmayıl Hakkı Ba1taooğlu, "Sofra ve Müneci," Tiirk Diifiiııcesi, sayı: 56, ı Mayıs 1959, s. 12. 36 Ali Fuar Başgil, "Türkiye'de İrtica Var mı?," Tiirll Dü­Jii1ıcesi, sayı: 56, ı Mayıs 1959, s. 4.

39

Page 9: düşünce - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01754/2004_34/2004_34_OKUTANMC.pdf · 2018-07-25 · bahar 2004 yordu, ancak bu çırpınışları sadece, tarn~en muhahl bir qüşüncenin

bahar 2004

Turan'ı bu düşüncenin bir parçası,37 anti-ko­münizm teyakkuz hllinin neredeyse tüm Türk sağını birleştirici işlevinden etkilenen . Nuretin Topçu'yu da, Hristiyan alemirıi ko­münizm karşısında birlikte harekete çağıran38

bir muhafazakar olarak görmek mümkündü. Dolayısıyla, l950'lerin derinlikli ~artışmaları artık yoktu. "Orta yol" çabası çok az dile g~­tirildiği gibi, tam tersi, yolların ayrılacağı, sı­yasal ve toplumsal kutuplaşmanın . had saf­haya ulaşacağı bir döneme girildi. l970'lerin kargaşa ortarnında çabalayan J(ubbealtı Afza~ demi Mecmıtası'nın muhafazakar temayüllerı de etkisiz kaldı. Üstelik, muhafazakar duyar­lılığa sahip olan çevrelerin büyük bir bölümü hızla mukaddesatçılığa doğru yol almaya başladı. Büyük ölçüde Necip Fazıl'ın ivme kazandırdığı bu eğilim, "Mukaddesatçı Genç­lik! Sana Sesleniyorum!" başlıklı makalesiyle de «seferberlik" çağrısına dönüştü. Necip Fazıl'a CTÖre "bütün ·şubeleriyle .küfrün, bo-o ) . ğazlamak üzere her an bıçağını bilediği" b~ dönemde, «ne şu, ne bu birlik, dernek, ocalc, Süleymancı, ne Nurcu, ne imam hatipli vadır; sadece Müslüman vardır, Müslümanlık

37 Bkz. Osman Turan, "Türklük ve İslfuniyct," Büyiill Do-ğıı, sayı: 9, 13 Eylü11967, s. 9. -38 Bkz. Nurettin Topçu, "Komünizmc: Karşı Hrisriyan A­lc:miylc: Elele Vermc:liyiz," Olm, sayı: 70, Ekim 1967, s. 12.

ve Müslüman!"39 İslamcılığın ağır . basacağı bu tarihleriri ardından, ANAP'ta somutlaşan sentezci çizgide yeniden yer bulan muhafa­zakarlık, 2oOO'lerde AKP'nin söylemleriyle "bağımsız" bir siyasal harekete dönüştü.

l950'1erde düşünce üreten muhafazakar­ları özgürı kılan, çalışmanın başından beri i­fade edilmek istenen, "orta yol" çabalarıydı. Dini, toplumsallığın içinde belirleyici bir falc­tör olarak algılıyQrlardı, ama siyasal ve hu­kuksal alanlardaki etkisine karşı çıkıyorlardı. Değişimi onaylıyorlardı, ama kültürel kopu­şa sıcak bakmıyorlardı. O ha.Ide, "değişim" iddiasıyla yola çıkıp, Türk muhafazakarlığını "muhafazakar demokrat" bir kisveyle Türk

· siyasal hayatına eklemleme gayretinin temel dinanıik.l.eri nelerdi? l950'lerde ortaya konan düşünceler ile AKP'nin çizgisi arasında ben­zerlikler bulmak hiç de zor değildir ve so­rulması gereken şudur: AKP'nin, üzerinde ısrarla durduğu "değişirrı"in mahiyeti nedir? Bu "Müslüman demokrasi" kavramını veya

' İslamcı bir siyasal kimlikten kopuşun temel sebeplerini irdelemeyi gerektirir ve elbette ayrı bir çalışmaya zemin hazırlayacak kadar da bol malzeme ihtiva eder.

39 Necip Fazlı Kısak"iirek, "Mukaddesatçı Geçlik! Sana Sesleniyorum!," İJii.yiik Doğıı, sayı: 4, 27 Ocak 1971, s. 3.

ı 88'10 · Modern ·Siyaset Teorisi

40

N orman Barry

L.-iBeR.t~ kitaplığmızda özgürlüğe yer açın.' ..