Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ERCİYES ÜNİVERSİTESt GEVHER NESİBE TIP TARİHİ ENST-İTÜSÜ
\
YAYINNO : 7
EBU HAMiD MUHAMMED EL- GAZALİ
(1058 · 1111).
' 14. MART. 1988 - ~YSERt
GAZALt'NİN TOPLUM; GÖRÜŞÜ
Prof. Dr. Ünver GÜNAY*
Topl~arın ve orada meydana gelen sosyal olayların objektif ve ekzakt bilimi olarak sosyoloji ancak ·modern döneı;:n~e ve modem ·toplumsal düzen konusunda karşılaşılan sorunlara sıkı
sıkıya bağlı olarak doğmuş bir )Jilim dalıdır. Böyle olduğu için de sosyoloji, bağımsız ve sistematik bir n:iüsbet bilimsel disiplin ol_a:-rak oldukça yeniclir. ·
Bununla birlikte, :toplumsal olayların varlığı, insanlık tarihinin başlangıç dönemine uzanır. Aynı şekilde, toplumsal olaylar üzerirtde düşünmenin _tarihi de oldukça eskidir. ·Esasen, insan .toplumlarında, hemen her çağda, özellikle toplumsal bunalım dönemleri~ insanların ve 'Qilhassa düşünüiletin dikkatlerini toplum meseleleri üzerine çekmiş; bu bakımdan da bu konularda en orijinal görüşler bu tür kriz dönemlerinde ortaya .kbnmuştur. Mamafih, . topll,illl mesel~leri hakkında fikir ~ütmek· içiri, ortada mutlaka
· bir krizin olması da · şart değildir. Çünkü, olağan haliyle bile top-: lum ve özellikle d~ orada işlenmiş bir ent~iıektüel çevrenin varlığı toplumsal &.;runlar .hakkında düşünmek ve hatta onlarla ilgili yeni görüşler ortaya . atmak için elverişli bir ortam oluşturmaktadır (1). Nitekim, etnolojik araştırfu.alar, bir çok ilkel ve t~rih· öncesi - toplumların dahi, kendilerine mahsus birer toplum görüşleri
.. nin bulunduğunu bize öğretmekteclirler. Esasen, hemen her toplumun, zımni bii toplum görüşü mevcuttur; ancak, özellikle ilkel ve arkaik toplumlarda, bu görüş nadiren şistemli bir şekilde ifade edilm~tir. Bunllİlla birlikte, bir çok in~nç sistemleıi ve· toplumsal kurumıar içeriı3inde ·bu görüşü yakalamak mümkündür. öte yandan, kültürel bakımdan dapa ileri merhalelere erişen toplumlar
. da bu görüşlerin, düşün~ler tarafından sistemli bir şekilde ifade· edilc:likıeri görülmektedir.
(1' ) Erciyes Üniversitesi İlahiyat ı,:akültesi Öğretim Üyesi
167
Bununla beraber, bütün bu görüşleri, modern sosyolojinin müsbet bilimsel verileri· ile birbirlerine karıştırmamak gerekir. Bu arıl!;iında, SIJsyoloji tarih içinde, deneysel ve müsbet sosyoloji
. dönemi ile sosyoloji öncesi dönemi birbirinden ayırdetmek gerekınektedir ve sosyolojik .dönem, m~bet SQ>syolojinin klll'uluşuna hazırlık teşkil etinesi b~kımından bilimsel bir öneme sahiptir. Gerçekten de, mesela, Antik Yunan dünyası f~ozof ve düşünürlerinin toplum konuları ile ilgili görüşleri, bu anlamda sosyolojik bir kıymeti haizdir. Bu. cümleden olarak, mesela Aristo'nun, .insanın· topluınsal bir varlık oldugunu üade eden İneşhur <~AnthriJpos zoon politikonıı görüşünü zikredebiliriz. Hakikaten bu görüş, bütün. Orta Çağ boyunca, İslam bilginlerinden pek çoğunun eserl~rinin hemen başmda : «İnsan tabiatı icabı -fıtratensosyaldirıı şeklindeki bir. veeize halinde yer aldığı gibi, modern sosyoloji bilimi de temeline insanın toplumsallığını bir postülat olarak yerleştirmiştir. ·
öte ·yandan, ·· Antik Yunan dünyasının yam sıra, Orta Çağ isiarn dünyası da, modern sosyoloji biliminin kuruluşuna hazırlık · teşkil etmek .bakımından çok büyük bir önem t~rmaktadır. Öyle ki, toplumsal . olaylarm deneysel ve objektif bilimi olarak sosyolojiyi ayrı bir bilimsel disiplin şe~de ilk defa düşüiunek şerefi de, XIV. yüzyılda yaşamış bulunan bir İslam bilgini . olan . İbn Halduri'a aittir. Haki.katen İbn Hal~uiı, kendisine gelinceye . kadar, toplum meseleleri ile ilgili görüşler, belli bir fels~fi spekülasyon düzeyini aşamadıklan gibi, genel felsefi görüşlerden ayrı bir disiplini de oluşturmadıklarJ, halde, (<yeni bilimıı şeklinde zi.krettiği ııilm'ül-Ümranıı'a Mukaddime'sinde, modern sosyolojinin konusunu oluşturan toplum meselelerinin jncelenmesi görevııu
yüklerken, bu ·konuda, sosyoloji biliminin adım koyan A. Comte'a yaklaşık beş asırlık bir zaman aralığmçlan öncülük etmek başarısını gösteı:ıniş bulunmaktadır. X. yüzyılın Müslüman Türk düşünürü Farabi'nin «el-Medine't~-Fazılaıi ve cıes-Siyaset'ül-Medeniyye» adlı eserlerinde topladığı toplum felsefesi ile ilgili görüşleri ise, İbn. Haldun'unkine nisbetle tecrübeye daha az yönelmiş olmakla, . daha spekülatü bir toplum anlayışıİlı temsil etmektedir. Aynı kategoride yer alan.bir başka müslüman Türk düşünürü de, XL yüzyılda yaşamış bulun~n Ebu Haınid Muhammed el-G_azalidir.
Gerçi Gazali, yukarıda İslam dünyasmda sosyal felsefeniıi ,.. en önemli teınsilcilerinden biri olarak zikredilen Farabi'den farklı ·
168
olarak, tamamen toplum felsefesine ayrılmış bağımsız bir eser bıralmuş değildir. Toplumsal realitenin deneysel, objektif ve Gisteınatik incelemesini konu alan ba.ğı.ıru;ız bir disiplin olarak sosyoloji düşüncesine ise, İbn Haldun'a nisbetle Gazali, gerçekten de oldukça yabancıdır. Bunun1a birlikte, bütün bunlar Gazali'nin, toplum felsefesi alanında İslam dünyasında paGiJ gözlemlerle desteklenmiş önemli nazari görüşlere sahip düşünürlerin en başta g~lenl~rinden birisi olmasın~ engel teşkil etmemektedir. Zira, gerek en büyük e6eri sayılabilecek olan ccihya))sı, gerekse siyasetname tarzında kaleme aldığı !cNasilıat'ül-Mülukııu ve nihayet öteki tüm eserleri inedendiğinde Gazali'nin bir bakıma kendisin~en önceki düşünürlerin toplum görüşlerine tabi olmakla birlikte, .başka bir çok bakımlardan ·da dikkate değer orijinal bir hüViyet taşıyai1 görüşlerinin, id~al bir fazıl t<Jplum an1ayışı etrafında sistenileştirdiği' an1aşılmaktadır.
Esasen Gazali gibi, <tHüccet'ill-İslamıı ünvanına layık görülen ve devrinin ıcmüceddid»'i sayıJ.an bir büyük bilginin eserlerinde toplum felsefesile ilgili ön~mli görüşlerin yer alınaşından daha tabii bir şey olamazdı. Kaldı ki Gazali, İslam dünyasının çalkantılı bir döneminde yaşaİnış bir büyük bilim ada~ ve düşünürüdür ve yukarıda işaret edildiği üzere bu tür toplumsal bunalım ortamları, özellikle büyük düşünür ve dahilerin ori~inal sosyal ve sosyqlojik görüşler ortaya atmaları. ·için ideal sosyal. çevrelerdir {2).
Hakikaten; Gazali'nin yaşadığı dönem olan XI. yüzyılda islam dünyası siyasi bakımdan özellikle Abbasiİer, Selçuklular ve Fatiıfıilerin çetin nüfUz ve hakimiyet mücadelelerine sahne olan ve giderek oraya sunni müslüman Türklerin hakim' olmiiya başladıkları ve bu arada iktidarın, hilifenin elinden çıkarak sultanların elinde toplandığı bir çı;ı.lkantı ve intikal dönemi olarak -kendini göstermektedir. Fikri bakımdan, kelam ve felsefe ekolleri ·teşekkül etmiş, an€ak halk da ikiye ayrılmıştı. ·Mutaassıplar bütün felsefi ilimleri re~dediyorlar; taklitçiler iıse filozofların bütün de: diklerini olduğu gibi kabili yoluna gidiyorlardı. Tasavvuf ile s~ni akideler arasında uzlaşmaz bir ikilik baş · göstermi§ti. Mısır'da hakim olan Fatimilerden aldığı destekle, Hasan b. Sabbah tarafından. teşkilatıandırılan Batıniler ise Alamut kalesinde üslenmişler ve bu zatın ihd.as ettiği _ ciavete ~alkı celbetmeye çalışıyorlar; ması1.m .bir inıamdan dini esasları öğrenmek ve onun talimatına tabi olmak şeklinde özetlenebilecek olan akidelerini yaymak amacıyla h~r· çeşit propaganda ve te:ı:ör girişimlepni sürdürüyorlardı. Sün-
169
-rı..i Selçuklular tarafından Nişabur ve Bağdat'ta krirulan Nizarniye medreselerini, siyasi ve fıkri bir tehlike oluştuı-an bu. Batıni-Şü hs.rckete karşı Ehli Sünnet fıkhı ve kelanunı e\3as alan bir öğre.tim vasıtasıyla önunl~ mücadele yolunu tutmuştu. Nitekim, şahsiyetinin gelişip olgunlaşması. ve bilgisinin derinleşınesi açısından gayet uygun ve önemli bir ortam oluşturan Bağdat'taki Nizaniiye Medı·esesincle Gazali'nin görev alması aynı eğitim politikası
çerçevesinde olmuştu. Bu bakımdan, adı geçen bu ınedresede
.Şafü fıklu okutmuş olmakla birlikte, kendini kelam ve tasavvuf meselelerine vermiş bulunan, ancak bu arada hadis, tefsir, ahlak, . eğitim, felsefe ve siya\3et bilimleri gibi dini ve akli bir çok bilim- · lerle yakından ilgilendiği bilinen ve_ e'sasen çok cepheli bir dü.şü-· . nüı· olan Gaiali'yi, devrinin pek çoğu dini karekterli olan veya en azından öyle bir renk altında kendilerinf sunan toplum meseleleri
. ve ozellikle de karıŞik bir toplumsal ortamın U.sul-ü . Fıkıh bilgini olarak, tüm benzerlerinde görüldüğü üzere meşru düzen meselesi yakından ilgilendirmi§; o zaman uzlaşmaz gibi görünen çeşitli
eğilimleri Gazali, Ehlü Sümıet ~kidesi · ve uygulaınalarım e~as
alan geniş bir dini-~aki sentez etrafında toplamış v.e bu sentezini sistematik bir topl.um felsefesi zeminine oturtm~ya ve bunu yaparken de pi,r meşru d~zen nazariyesi kurmaya çalışmıştır.
Esasen, bilindiği gibi Gazali, başta bilinısel faaliyetler olmak üzere, devrinin dini, sosyal ve kültürel yaşayış şeklin.i beğenmiyerek, bu durumun ıslahı için görüşler serdeden reformcu bir düşünüı·dür. Zira, Gazali'ye göre, içinde yaşadığı dönemin bilimsel hayatı gerilerniş; taklitçilik, ınal ve mevki hırsı, gurlır ve· yüzeysel bilgi gercek· bilimin -yerini almıştır. Ulemanın bu -durumu, düşü- · - . nürümüze· göre, yöneticilerin bozulmasına ve elelayısıyla da ya-şam biçimi itibariyle onlara tabi .ol.an halkı~ dini, ahiakl ve sos7 yai bakımdan dejenere olmasına sebebiyet. vermektedir (3) . Taklitçilik, genelenekçilik, iç karışıklıklar, kültürel ve ahlaki çökün-. ·tü . ve bilgisizlik sebebiyle bozulan veya en azından çöküntü halinde olan toplümu, başta Kur'an-ı Kerim ·ve Hz. Peygamber'in süp.netinde belirtilen e13aslar olinak üzere, Eh!.i Sünnet bilginlerinin gorüşleıini esas alan ve bu .arada oraya kendi sentezci esprisi ile özelliide tasavvufi unsurları yerleştirdiğı bir ideal kamil insan ve fazıl topiunı modeline g~re yeniden. şekillendirmek amacında olan Gazali, bu amacın gerçekleşmesini eserlerinde genel esaslarını verdiği ve ilk planda tamamen dini olan ancak oraya 'ahlaki, kültürel, . entellektüel, sosyal ıslahatın da; dahil olduğu bir reform §artma bağlanmaktadır. Gazali'ye göre bu tür bir reform, her şey~
170
den once herkeşin kendi l{end.i?i özellikle egitim yoluyla ıslah etmesiyle başlar. Bu bakımdan da ilk planda o ferdi bir reformdur. Daha sonra en yakın çevreıSi olan ailesinden başlayarak en uzak çevrelere kadar bu eğitirJı yoluyla ıslah işine devam etmek gerekir. Bu durumda da bahis konusu olan, reform aynı zamanda kollektif bir hüv_viyet taşımaktadır (4). Gazali'ye göre bu reform önce Allah'ı onuh istediği şekilde tanımak ve sonrada onun emirleri-ne uyup yasaklarından sakınmaıpa olur. . .
• 1 Ideal fazıl sitesi ile ilgili görüşlerini ortaya koyarken tarihi
metodu izleyen ve fikirlerini kabtti ettirebilmek içiİı Kur'an ve Hadis'in yanısıra tarihi örneklerden ve· özellikle de Hz. Peygamber, Ashab, Tablin .ve öteki · islam büyüklerinin misallerinden yararlanmayı tercih eden Gazali'_ni:n toplum felsefesi ile ilgUi olarak, tarafmuzdan yapılan en önemli tesbitlerden biri de · O'nun, uzyiyetçi bir . toplwn anlayışına sahip olduğudur ·(5). Bilindiği gibi, Antik Yunan dünyaGı düşünürlerinde ra8tıana11, İslam bilgin,ıerindem ise Gazali'den başka mesela İbn .Haldun' da ·da göri.lien ve XIX. yüzyılda sistemli bir sosyal felsefe şeklinde kendini gösteren uzViyetçi toplum görüşü, . ınsan topluluklarını canlı bir organizmaya benzetmekte ve hatta uzviyetçilerin en ileri gelenleri, biyoloji kanunlarının toplum hayatında da geçerli .siduğwıu öne
. sürmektedirler. Böylesine iddialı görüşlere sahip olma.makla· birlikte, yine ele . uzviyetçi toplum anlayışına meyyal bir düşünür o!ara.k Gazali de toplumu bir canlı varlığa benzetmekten hoşlanınak-
.. ta ve sosyal fonksiyonları canlıların organlarıyla karşılaştırma
lar yaparak açıklama yolunu tutmaktadır. İşte bu şekildedir ki, Gazall'ye göre, . canlı varlıkların o_rganlan gibi, toplum hayatında da organlar mevcuttur ve çeşitli meslek ·ve fonksiyonlar · aslında bu organıara tekabi\1 etme_kten başka bir şey yapamazlar. · Mesela, hükümdar toplumun kalbi ve sağduyusudur; kadı arzusu, polis de öfkesielir (6). Esasen, Gaz~li'ye göre, üyeleri arasu;ıda arzettiği inanç birlik ve bütüiılüğü, kardeşlik, karşılıklı yardımlaşma ve iyiliği emredip kötülükten sakındırma ve adalet pre.nsibi aracılığıyla sağladığı bütünleşme sayesinde, dayanışmalı :ve ahenkli bir bütünİük arzeden toplum, bu id~al haliyle canlı bir tek vücucl
' gibidir veya daha doğnısu öyle olmalıdır.
İnsanın toplumsallığı konusunda, Aristo'dan beri gelmekte olan kanaati, Gazali de paylaşmaktadır. Gerçi toplum haıfude ya§ayışı ifade etmek üzere, aile, cemaat, ümmet, medine gibi _ toplum şekillerini ifade eden terimierin ötesmde, insanın topluluk
171
halinde y~ama özelliğini anlatmak üzere mesela İbn Haldun'da görülen «ictimaıı tabiri henüz Gazali'de sosyoloji}{ bir terim olaı·ak kullanılmamaktadır. Bununla birlikte Gazali, buna yakın bir anlamda aynı kökten gelen ((ınecmaıı terimini kullanmakta (7) ve insaniann toplumsal bir mukavele ısonucu ictimai bir. hüviy,et kazandıklannı sa vıınaİı sözle§me nazariyesinin aksine, pek · çok islam bilgininde görülen . ve insanın toplumsallığını tabii ve · fıtri
bir özellik sayan natüralist nazariyeyi paylaşmaktadır. Bu nazariyeye göre insan o şekilde yaratılmıştır ki, yalrıız ·yaşayamaz. Her vakit başkalanna ihtiyac_ı vardır. Yiyecek ve giyeceklerin hazır-
, lanması, ç0cukların eğitimi ve yetiştirilmesi için insan başkalarına muhtaçtır. Neslin devaını da birlikte yaşamayı gerektirir. öte ya!ldai:ı insan, işinin tabii bir zarureti olarak, kendisi ile ayın işle meşgul olanlarla münasebe~ içinde bulunmak. durumundadır.
Mesela bir tüccar veya el işiyle uğraşan yahut toprağı işleyen bir çiftçinin başkalarından tamamen bağımsız kalınaşı mümkün de- · ğildir. Çiftçinin, ziraat aletlerini yapan marangoz veya denlirciye ihtiyacı vardır. Yiyecek ve giyeceklerin hazırlanması değirmencilik, aşçılık ve terzilik gibi çalışmalan zorunlu kılar. Bazı afetlere göğüs gerebilmek için evler yapmak lazımdır. Bu da. biraraya gelmeyi gerektirir. Müşterek düşmana karşı savaşabilmek için harp aletleri, surlar yapmak _lazımdır. Bıı ise, şehirlerin kurulma-· sım gerektirir. Birlikte yaşamak ise, insanlar arasındaki ilişkile
rin tanzimini ve anlaşmazlıkların çözümünü gerektiril'. Bütün bunlar ise, toplum halinde yaşayış ve teşkilatıanma ile mümkündür. .·
Şu halde, bir kere, Gazali'ye göre, insanın temel ihtiyaçlarımn karşılanması ancak toplum halinde yaşayışla ve toplum içe-· risinde meslek ve za.naatların çeşitlenip farklılaşması ile mümkün olmaktadır. Öte yandan, yine Gazali'ye göre, insanın temel bilgileri öğrenrriesi ve bunları kendine mal ederek şahsiyetini kemale erdirmeSi, ahiakım yüceltmesi ve aynı zamanda bu güzel haslet-: lerden başkalarım yararıandırması hep toplum halinde yaşayışı·
wrunlu kılmaktadır. Üzlet hayatı yaşama ile topluma katılma (ihtilat) nın avantajı ve dezavantajlarını tartışan Gazali, insanın huzur içinde ibadet ve tefekkür yoluyla Allah'ı arayıp O'nunla başbaşa ka~ak suretiyle yer, gök, dünya ve ~hiret hususunda ilahi sırları araştırmasmın dahi bir bakıma teşkilatlı bir toplumun varlıgını gerektirdiği ve esasen uzletin istisnai bir durun1 olduğu sonucuna varınaktadır (8). Bu amaçla, Gazali'ye göre, bir bakıma din de toplum halinde yaşayışı teşvik etmektedir. Her bü-
1,.. ,., ·-
yük peygamberin, teşkilatlı biı· topluluk olan biı·er ümmeti olınuştur. İslami ·ibadE~tlerin ekserisi toplu halde yapılır veya öyle yapılmaları tercih edilmektedir.
· Gerçi, Gazini'ye göre bir kısım ibadetler yalnızlığı gerektiı·ir. İnsanlardan uzaklaşara~ bazı günahlardan ve kötü alışkanlıklardan kurtulmak mümkündür . . Esasen Gazali'ye göre, i.nı3anın
Allah'ı tanıyıp ona teslim .olmak sur~t~yle dine bağlanması her şeyden önce ferdi bir fiildir. İnsan, Allah tarafından hayvanla melek arasında bir .ara mertebede yaratılmıştır. -Bu bakımdan da onda her iki komşu mertebe ile ilgili özellikleri öulmak mü~ündür.
Beslenen ve üreyen bir varlık olarak insan, bitkilerle ortaklaşa
özelliklere sahiptir. Hareket ve icİrak kabiliyetıerine sahip olmak· bakımından o, hayvanlarla· müşterektir. Burla karşılık akıl ve eşyanın özünü ~nlama yetenekleı'i insana· mahsustur. Butün bu yeteneklerini yerinde kullanabilen insan yücetip Allah'a yaklaşa
rak melekleşebilir. Buna karşılık, sadece bed~ni zevklerin ara-yışı içinde olan insan ise, kendinden daha alt mertebede olan yarlıklariri derekesine düşebilir. Esasen, Gazali'ye göre, yaratıkların me:ı;tebelenme düzeninele hayvanla meıek arasında yer alan insan, kendi şahsiyetinde bu ikili tabiatın mücadelesinin dramını yaşar. Zira o, insamn tabiatında yer a:ıan kötü eğilimler vasıtasıyla süfli derecelere çekilmeye çalışıl~ğı halde, Allah'ın bu dünyada yart.ttığı en asil ve kamil yaratık clmak itibariyle de yüceliklere yönelmek durumundadır. Çünkü insan, dünyada aklını ve gönlünü içlerinden seçilen ve kendilerine peygamber adı verilen elçiler var-ıtasıyla da i'.Jlah'ın varlığı ye, buyruklarından haberdar olabilmek şerefine ..mahzar olmaktadır. Bu anlamcia Gazali, Kur'an-ı Kerimele 4hzab Suresinin 72. ayetinde sözü edilen «emanetıı i, öteki yaratıklardan farklı olarak sadece insanın, yaratılışı icabı,
aklı ve kalbi ile Allah'ı tanıyabilme özelliğine sahip olması şeklinde · yorumlamaktadır. Bu bı:ikın:ıdan, Gazali'ye göre, dünya hayatı, insanın Alah'ı taruyarak gerçek hayata hazırlandığı bir mezra gibidir .ve şu hale göre bu dünya hayatı geçici 'olup; gerçek hayat ve saadet ahirettediı· · (9). Esasen Gazali'ye göre insan, elinin emirlerine uyup yasaklarmdan sakındığı sürece, hem geçici olan bu dünyada ve hemde _ebed.i· olan öbür dünyada saadete erişebilir. Ancak, bu mutluiuk bir bakıma feı:d.i biı· mutluluk olduğu gibi, insanın içtimal bir varlık olması sebebiyle, aynı zamanda toplum· 5aldır. Çünkü iİısan, yaratılışının ve dünya yüzündeki varlığının
' gereğini istisnai uzlet halleri dışmda ne toplumun ne de dinin dışında gerçP.kleştirebilir. Buna göre insanın toplurnşal b.ir varlık
173•
... ·. ·-:-
oluşu, elinin de s'Ctbjektif olduğu kadar ayın zamanda objektif bir gerçeklik olarak insan toplumlarında varlığını gerektirir. Şu halde, Gazali'ye göre, insanın eline bağlaınşının yukarıda işaret edilen sübjektif yönünün_ yanı sıra bir çle objektif tarafı mevcuttur. Esasen .. Gazali'ye göre din, hem insan hem de toplum hayatının temelini oluşturmaktadır ve devlet onun koruyucusudur. Bu· bakımdan GazaJi, devlet ortadan kalkarsa veya zayıflarsa, dinin oturduğu temeli· koruyan bir organizasyon· da kalmayacağından onunçla zayıflayacağı görüşündedir. Maınafih Gazali, kendi döneminde dinin zayıflaınasında, siyasi k~nşıkhkların yaın sıra, ila- -hiyat ve din meselelerinde aklın yanlış kullanılmasının büyük · payıinn bulunduğunu· öne sürmekte ve bu.. noktada özellikle eski Yunan filo~oflarının etkisinde bulunan islam filozoflarına şiddet-le çatmaktadır. · Gazali dini, orada akıl ve vahyin kendilerine gö-re birer yer işgal ettikleri bir sistem olarak görmekte ve .dünya hayatının geçiciliği ve canhlçı.rın sonluluğu sebebiyle, insan ve toplum hayatında Allah inancı ve Hz. Peygamber'in · risaletiniiı sahip oldukları önem üzerinde hassasiyetle durniaktadıı·. Bu ba- ~ kımdan Gazali'nin ana hedeff, Tevhid inancı ve ha.l{ Peygamber'in ri:Saleti etrafında bütün müslümanları bütünleştirlh"ek olmuş; bu amaçla o, fanatiznı; köı·ü körüne ve inatçılıkla taklit ve kendi -· mensup olduğu fırka veya mezhel;>in görüşlerini. taasupla savunma tutum ve eğilimlerine karşı eserlerinde ısrarlı bir mücadele vermiŞtir. Bu· noktada, eski Yuiıan filozoflarının yolundan yürüyen felsefecile.rfu yanı sıra Mutezile, Batınilik ve Şia Gazali'nin im çok hücfun ettiği fırkalarclır.
Mamafih · q.azali üzerine çalışan araştırıcıların üzerinde önemle durdukları meselelerden birisi, Gazali'nin ısrarla J:iücı1m ettiği bu ekollerden hangi ölçüde etkilendiği meselesidir. Mesela, kendi dönminin bozulrilaya yüztutan 'toplumu.İıu tenkit ederken realiteye yönelmeye çalışan Gazali, . olmasını arzu ettiği fazı! toplumu arıJatırken de idea~izme sürüklenme~te ve bu bakımdan
araştırıcılara ·göre, Gaza;li'nin, akıl ve vahiy ~rasında tatlı bir ahenk ve ferdi ve toplums.al ahlak ve fazilet esasları üzerine temellendirilen, mensuplarının geçici dünya ve ö~ellikle de ebedi ahiret saadetine · hazırlanmak üzere fiziki, dini ve ahlaki faaliyetlerini elbirliğiyle yürütecekleri; toplumsal fonksiyonları bakımından yöneticiler, ulema, halk ve onun içerisinde de tüccarlar, köy: lüler, askerler ve zanaatkarlar gibi sosyal kategoıilere ayrılmakla birlikte bunların ahenkli bir birlik ve bütünlük oluşturacakları ve bu bakımdan da Fransız müsteşriki H .. Laoust'un · adeta
174
uhuvvet veya geniş biT tarikat cemaatini andırdiğını ifade etti~i (10) ideai fazı! sitesi, bu haliyle, ütopik ideal toplumlarıru bu tür bir cemaat şeklinde tasarlayan Farabi'iıin «fazıl niedine»si ·ve
·· hatta daha da çok İhvan-ı Safa'nın ideal toplum m0dellı;ıe ·benzemekteclir (ll). Mamafih, Gazali'İı}n ideal sit_esinin temel bir çok özellikleri itibariyle onl~rdan ayrıldığına da i.şa~·et etmeliyiz. ŞüpheBiz, bu konuda: yapılacak karşılaştırmalı mol).ografik çalışmalar, bu üç ideal fazıl toplum mod~linin benzerlik ve farklılıklarını çlaha yakından tammaya imkan sağlayacaklardır.
DiPNOTLAR
ı. G. Bouthoul, Histoire de la Socilogie Paris, PUF, 1967, s. 5-6. 2. Gazall'nin şabsiyeti ile. yaşadı~ tarihi ve sosyal çevre ilişkisi konusun
da bk.; W. ·M. Watt, Islam and the Integration of society, London, 1961, . . H. Laoust, La Politiqlie Gazali, Paris, Geuthner, 1970.
3. Gazaü, İhya, İst. 1978, C. II, s. 821-865; H. Laoust, a.g.e., s. 103.
4. s.
H. Laoust, a.g.e., s. 105; Gazaü, a.g.e., c.' II, s. 834. Krş. M. Taplaınaçıoğlu, «Bazı İslam Bilginlerinin: Toplum İlalı.iyat Fak. Dergisi, Ankara 1964, C. XII, s. 89. . ·
6. Q. M.; Gaziili, a.g.e., C. I, s. 40. 7. H. Laoust, a.g.e., s. 191. .8. Gazili, a.g.e:; c: II, s. 56S-618. ·
- 9. a.e., C. IV, s. 7, v.d. 21-22; C. III, s. 451-509. 10. H. Laoust, a.g.e., s. 281. ll. a.e., s. 68, 195, 378.
....
' Görüşleri»,
175