12
EKEV 7 16 (Yaz 2003)------- 211 EBU HAYYAN EL-MUKABESAT ADLI Mehmet ÇlKAR (*) Özet Ebu Hayyan et-Tevhidf'nin el-Mukabesat eseri,fe/seje ve dil olmak üzere, bir çok ilim alakal H. IV. dan önemli bir eserdir. ilgisi ve bu esere bir önem Bu bu söz konusu eserde olan dil ile ilgili konu- ve öne sürülen tasnif edip inceledik. -bu eser çerçevesinde- dil olgusuna hicri N. ortaya Anahtar Kelime/er: ei-Muk(ibesat, et-Tevhidt, es-Sicistanl, dil, nahiv, bela- laftz, mana, nesir. The Language in at-Tawhidi's al-Mukiibesat Abstract Abu Hayyan at-Tawhidi's al-Muk(ibesat, isa very important book because of trans- fering the accumulation of4/IOth century in many subjects ofsciences especially philo- sohpy and language. interest with subjects and his contributions, increase importance of the book. We classified and deal the discussions, subjects and opinions canceming with language. O ur aim is to put forward the approaches of 4/I Oth century on language. Key Words: al-Mukabesat, at-Tawhidi, es-Sicistani, language, grammer, logic, retho- ric, meaning, word, prose, poem. *) Dr., Yüzüncü Üniv., Fak., Arap Dili ve Anabilim (e-pos\ll: [email protected]) j i' i- -1-

EBU HAYYAN ET-TEVHİDI'NİN EL-MUKABESAT ADLI …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2003_16/2003_16_CIKARMS.pdfD01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 110 (1, 2) EBU HAYYAN ET-TEVHİDi'NİN

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 109 (1, 2)

EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 7 Sayı: 16 (Yaz 2003)------- 211

EBU HAYYAN ET-TEVHİDI'NİN EL-MUKABESAT ADLI ESERİNDE DİL

Mehmet Şirin ÇlKAR (*)

Özet

Ebu Hayyan et-Tevhidf'nin el-Mukabesat adlı eseri,fe/seje ve dil başta olmak üzere, bir çok ilim dalıyla alakal ı H. IV. yüzyılda yapılan bazı tartışmaları aklannası bakımın­dan önemli bir eserdir. et-Tevlıidf'nin ilgisi ve yön/endiriciliği bu esere ayrı bir önem kalmaktadır.

Bu bu çalışmamda, söz konusu eserde aktarılmış olan dil ile ilgili tartışmaları, konu­ları ve öne sürülen görüşleri bazı başlıklar altında tasnif edip inceledik. Amacımız, -bu eser çerçevesinde- dil olgusuna hicri N. yüzyıl yaklaşımlarını ortaya koymaktır.

Anahtar Kelime/er: ei-Muk(ibesat, et-Tevhidt, es-Sicistanl, dil, nahiv, mantık, bela­ğar, laftz, mana, nazım, nesir.

The Language in at-Tawhidi's al-Mukiibesat

Abstract

Abu Hayyan at-Tawhidi's al-Muk(ibesat, isa very important book because of trans­fering the accumulation of4/IOth century in many subjects ofsciences especially philo­sohpy and language. At-Tawlıidi's interest with subjects and his contributions, increase importance of the bo ok.

We classified and deal witlı the discussions, subjects and opinions canceming with language. O ur aim is to put forward the approaches of 4/I Oth century on language.

Key Words: al-Mukabesat, at-Tawhidi, es-Sicistani, language, grammer, logic, retho­ric, meaning, word, prose, poem.

*) Dr., Yüzüncü Yıl Üniv., İlahiyat Fak., Arap Dili ve BeHiğatı Anabilim Dalı (e-pos\ll: [email protected])

j i'

i-

-1-

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 110 (1, 1)

1

.! \ı

212 1 Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR -----------EKEVAKADENUDERG5İ

Giriş

el-Mukabesat'ın yazıldığı hicri IV. yüzyılda geniş bir alana yayılan İslam coğrarya­sında, bir çok devletler ortaya çıkmıştı; Batı İran'da Büveyhi'ler, Mezapotamya'da Hemdanller, Mısır ve Suriye'de İhşidller, Afrika'da Fatııniler, Endülüs'te Emeviler, Ho­rasan bölgesinde Samaniler. Abbasi Halifesi ise, sadece Bağdat ve Irak'ın bir bölümün­de etkiliydi. Pek çok küçük devletlere bölünen İslam coğrafyasında, devletler arasında çoğu zaman düşmanlık hakim olmuştur. Her devletin kendine ait hazinesi, askeri, idare­si, hukuku vardı. Bazıları Bağdat'taki halifeye bağlılıklarını dile getirnıişlerse de bu, sa­dece sözde kalmaktay dı I. Bu coğrafi alanda Akdeniz, Müslüman gölü haline gelmişti. Ancak bu döneme, -İslam toplumu içerisindeki ihtilafların da olumsuz etkisiyle- Rum­lar'ın İslam dünyasında kazandıklan zaferler hakimdi2. IV. yüzyılın sonlarına doğru, başkent Bağdat, can güvenliğinin kaybolmasından dolayı hayalet şehir görünrusüne bü­rünmüş, eski ilmi canlılık yerini, başta Kahire olmak üzere başka kentler almıştı.

Bu dönemde, el-Mu'tezz, er-Riidi, el-Muktedir, el-Kiihir, el-Muttakl, el-Mustak:fi, et­Tai, el-Muti' veel-Kadir gibi şahıslar tahta geçmişlerdir3. Dönemin en büyük özellikle­rinden birisi, halifeterin güçsüzlüğünden doğan boşluğun güçlü vezirler tarafından dal­durularak bürokratik bir yapının öne çıkmasıdır. Bu yapıda Türklerin de giderek güç ka­zanan bir etkinliği söz konusudur.

Bu yüzyılda, dini ilimlerde usGle yönelik çalışmalar ön plana çıkmış ve önemli kişi­ler yı::tişmişlir. Aynı şekilde fd::...:k aianıııda da buyük bilginierin yaşadığına tamk oluyo­ruz. Muhammed b. Zekeriyya er-Razi, (ö.320/925), Ebu Bişr Metta b. Yunus (ö.328/940}, Yahya b. Adi (ö. 364/974), Ebu'I-Hasen Muhammed b. Yusuf el-Amiri (ö.3811992) Ebu Süleyman es-Sicistani (ö.392/100l)'nin yanı sıra İslam Felsefesi'nin en büyük kurucularından Farabi (ö.339-950) döneme damgalaranı vuran şahsiyetlerdirler. Bu dönemde, nakil ve tercüme hareketi bitmiş, elde edilen bilgiler İslam düşüncesi süz­gecinden geçirilerek yeni bir çerçeveye konulmuştur.

Dil ile ilgili çalışmalara gelince, bu alanda IV. yüzyılda yapılmış olan çalışmalar, Arap dilbilim tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu dönemdeki uğraşlar, daha sonra yapılan çalışmalar için belirleyici olduğu gibi, daha önce yapılan çalışmaları da şerhedip belli bir metoda sokarak geleceğe taşımıştır.

Dil ilminde öne çıkan kişiler ise, İbnu's-Serrac, (ö. 316/928) Ebu'I-Kasım ez-Zecca­ci (ö.337/948), Ebu Said es-Sirafi (ö. 368/978), Ebu'I-Hasen b. İsa er-Rummanl (ö. 384/995), İbn Cinni (ö. 392/1002), Ahmed b. Faris (ö. 395/1005) gibi alimlerdirler. İb­nu's-Serrac, es-Sirafi ve er-Rummanl'nin Sibeveyh'in el-Kitab'ına şerh yazdıkları bilin­mektedir. Bu şerhlerin amacı el-Kitab'ı, dönemin dil ilminin geldiği noktadan yeniden yorumlamak ve daha iyi aniaşılmasını sağlamaktır. İbnu's-Serrac'tan İbn Cinnl'ye kadar olaıi süreç ve bu süreçte yaşayan dilciler göz önüne alındığında bu asnn Arap dil bilimi

I) Emin, Ahmed, Zulıru'l-islam, Daru'I-Kitabi'I-Arabl, Beyrut, 1945, I, 90 vd.

2) Mez, Adam, Onuncu Yiizyılda Islam Medeniyeti, Çev. Salih Şaban, insan Yayınlan, İstanbul, 2000, s. 14-15.

3) Bu şahıslar hakkında daha geniş bilgi için bkz. el-Mes'udi, Murücu'z-zelıeb, tah. M. Muhyiddin Ab­dulhamid, Danı'I-Fikr, Beyrut, 1988, IV, 312 vd.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 110 (1, 2)

EBU HAYYAN ET-TEVHİDi'NİN EL-MUKABESAT ADLI ESERiNDE DİL- 213

tarihinde bir dönüm noktası olduğu anlaşılacaktır. Nitekim İbnu's-Serril.c usule yönelik çalışma yapan ilk şahıs kabul edilir4. Onun başlattığı bu çalışma İbn Cinnt ile birlikte da-

.;ı ha sistemli bir şekil kazanmıştır. Ayrıca bu dönemde şerhler yazıldığı gibi mukkadime­ler de yazılmıştır5.

A. Ebu Hayyan et-Tevhidi'nin Hayatı ve Edebi Yönü Arap ya da Fars asıllı olduğu tartışmalı olan Ali b. Muhammed b. el-Abbas et-Tev­

hidt, nahiv ilmini Ebu Sa'id es-Sirafi ve Ebu'I-Hasen b. İsa er-Rummaru'den, felsefeyi ise Yahya b. Adi ve Ebu Süleyman el-Mantık! es-Sicistant ve Cafer b. Muhammed b. Na­sir el-Huldi'den almıştır. et-Tevhidi, SO yaşında iken arkadaşlarının teşvikiyle Yahya b. Adi'nin derslerine 361 yılında katılmaya başlamış ancak, Yahya b. Adi'yle herhangi bir diyaloga girmemiş ve sessizce dersleri dinlemiştir. Nitekim direkt olarak Yahya b. Adi'den her hangi bir alıntı yapmamıştır>. Diğer alimierin kendisinden bahsetmediği et­Tevhid17, 352/923 yılında zındıklık ithamıyla Bağdat'tan kovulmuş ve 367/977 yılında Rey şehrine gitmiştir. 414/1023 yılında Şiraz'da vefat etmişti:-&.

et-Tevhidi'nin bir filozof olmadığını, onun özellikle yaşadığı dönemdeki tartışılan konuları akıcı ve süslü ifadelerle aktaran bir yazar olduğunu söylemek mümkündür. An­cak burada şunun da belirtilmesi gerekir ki onun, sorduğu sorulara ve ilgilendiği konu­lara bakıldığında, sadece tartışmaları dinleyip aktaran bir yazardan ziyade, tartışılan ko­nularla yakından ilgilendiği ve bu konuları takip ettiği de anlaşılmaktadır. et-Tevhidi, sü­rekli olarak alim, şair ve vezirlerin meclislerinde bulunmuş, onlardan teveccüh görmüş olmasına rağmen bazı rivayetlere göre hayatını yoksulluk içinde geçirmiş ve karşılaştı­ğı zorluklar sonucu kötüınserliğe kapılmıştır. Ancak her şeye rağmen, tüm hayatını yaz­ma uğrunda mücadele vererek geçirmiştir. Bir çok ilimle uğraşması ve uzun bir ömür ya­şamış olması, meydana getirdiği eserlerin çok sayıda olmasını sağlamıştır. Tüm bunlara rağmen, yaşarken bulamadığı şöhreti ölümünden sonra bulınuştur9.

et-Tevhidi, eserlerindeki üslObuyla Arap Edebiyat tarihinde özellikle de nesir alanın­da önemli bir yer tutmakta ve Cahız'ın (ö.255/868) üslObu ile makamat üsiUbulO arasın-

4) İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, tah. İbrahim Ramazan, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 1994, s. 86. 5) Ahmed b. Faris, -iddia edildiği gibi- Yunan gramerine rağbetten değil, (Bkz. Mez, a.g.e., s. 280) ya­

pılan şerhlerin çok uzamasından ve öğrenirnin problemli bir durum almasından dolayı mukaddime yazmıştır. Ayrıca bu, ilk mukaddime de değildir. Zira ondan çok önce Halefu'l-Ahmer'in aynı adı taşıyan bir eseri vardır. (Halefu'l-Ahmer, el-Mukaddimefi'n-nalıv, tah. İzuddin et-Tenuhi, Daru İh­yai't-Turasi'l-Kadtm, Şam, 1961.)

6) ei-E'sem, Abdu'l-Emir, Ebu Hayyan et-TevlıidJfi kitabi'l-mukfıbesat, Daru'l-Endeh1s, Beyrut, 1983, s. 266-67.

7) el-Hamevl, Yakut, Mu'cemu'l-udebfi, Daru'l-Kutubi'l-'İlmiyye, Beyrut, 1991, IV, 288. 8) Furat, Ahmet Subhi, Arap Edebiyat Tarihi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1996, I, 294-295. 9) Bkz. el-Keylant, İbrahim, Ebu Hayyan et-Tevhidi, Darul- Mearif, Lübnan, 4. Baskı. ts a.g.e., s. 62;

Kaya, Mahmut, "Ebu Hayyan et-Tevlıidl", DİA, X, 154-55. 1 0) Arap Edebiyatında birnesir türü olan makfunat, Bedi'u'z-Zeman Ahmed el-Hemedant (ö. 398/1008)

zamanında çok ilerlemiştir. Daha sonra ise Ebu Muhammed el-Kasım b. Ali el-Hariri (ö. 515/1 121) zamanında zirveye ulaşmıştır. Bkz. Goldziher, İgnace, Klasik Arap Literatürü, çev. A. Yüksel, R. Er, imaj Yayınları, Ankara, 1993, s. 99; Hatta el-Harirt'nin et-Tevhidt'yi takib ettiği de iddia edilmiştir. Bkz. Katib Çelebi, Keşfu'z-zımun, tah. Ş. Yaltkaya, R. Bilge, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1971,

j

/.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 111 (1, 1)

214/ Dr. MehmetŞirin ÇIKAR -----------EKEVAKADENUDERG$İ

da bir yerde görülmektedir. Yaşadığı dönemin kültürüne vakıf bir ansik.lopedist ola.n et­Tevhidl'nin Cahız'ın takipçisi olduğu da iddia edilmiştir! I. Nitekim o, el-Cahız'ın Kita­bu'l-heyevan'nını istinsah etmiştirl2. Bütiin bunlara rağmen, onun soru-cevap metodunu kullanması, Cahız ile aralanndaki en büyük farkı oluşturmaktadırl3.

Edipterin filozofu ve filozofların edi bi olarak da anılan 14 Ebu Hayyan et-Tevhidl' nin iislfibunun en bariz özelliği, lafız ile mana arasındaki uygunluk ve fikirler arasında gü­zel bir ilişki kurmasıdır. Bu üslfibu kazanması, onun en-N ah vi lakabıyla da anılacak ka­dar dil ilimleriyle ilgili olmasına, bu ilimleri çok iyi bilmesine ve mu'tezile kelam eko­lüne mensup olmasına bağlanabilirl5.

Ebu Hayyan o dönemin önde gelen alimlerine soru sormakta ve cevap almaktadır. Ancak sorulan kendi üslfibuyla sormakta ve cevaplan da aynı şekilde kendi üslfibuyla yazmaktadır. et-Tevhidl'nin, süslii ibareler kullanma konusunda usta olduğu onun yazı­lannda kolayca görülebilir. Aslında aydın tabakaya özgü olan bu iislup IV.-X. yüzyılın özelliklerinden olup yaygın bir durumdaydıl6. Kısa, serbest ve canlı bir iislup kullanma­yı yeğlemiştir. Bu özelliğinden dolayı, Arap Edebiyatında ondan daha basit, heybetli ve ateşli bir üslup kullanan kimse olmadığı bile iddia edilmiştirl7.

et-Tevhidl, bir çok eser meydan getirmiş ancak bu eserlerini yakmıştır. Onun bu tav­n, bir anlık öfkeye, yaşamış olduğu olumsuzluk ve ümitsizliğe, etrafında hiç bir dostu­nun olmamasına bağlanmaktadırl8_ Buna rağmen günümüze ulaşmış bir çok eserleri var­dır. Bunlar; el-İmta' ve '1-muiiııese, Ahlaku '1-Vezireyn, Mesiilibu '1-Vezireyn, el-Basiiir ve'z-zehiiir, es-Sadaka ve's-sadfk., Kitabu'r-redd 'ala İbn Cinnifi şi'ri'l-Mutenebbi, Ki­tabu 'z-zulfe, Riyiidu '1- 'arifin, Takrizu '1-Ciihız, Kitabu '1-mulıiidariit ve' 1-müniizariit, el­İşariitu 'l-ilahhiye, er-Risaletu '1-Bağdadiyye, el-Heviimil ve 'ş-şeviimil.

H. el- Mukalıesat

Mukabesat, mukabese'nin çoğuludur, mukabese ise kiibese fiilinin ismi mef'ul kalı­bındandır ki bilindiği gibi muşareke ifade eder. Bu fıilin sülasi kökü ise kabese'dir ve meşale, ışık ve ateş almak, isternek anlarnındadır. Dolayısıyla kelimenin ismi faili olan kilhis ise, ateşi isteyen anlamına gelmektedir. İktebese el- 'i/me şeklinde bir kullanım, il­min nur, alev ve meşaleye benzetilmesinden dolayıdırl9.

Il, 1778; Ayrıca Makiimat hakkında geniş bilgi için bkz. Er, Rahmi, Bedi'uz- Zaman el-Hemeziinl ve Makameleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1994, s. 26-41.

I I) ei-Keylani, a.g.e., s, 77. ~

12) Furat, a.g.e., s. 295. 13) Bu yönüyle onun metodunu, Eflatun'un Diyaloglarına benzetenler de olmuştur. Bkz. Şalk, el-Mu­

kôbesiit'ın girişinde, (et-Tevhidl, Ebu Hayyan, el-Mukôbesiit, tah. Ali Şalk, Daru'l-Meda, Beyrut, 1986,) s. 30.

14) el-Hamevi, a.g.e., IV, 288. 15) el-Keylani, a.g.e., s. 61. 16) Cahen, Claude, isliimiyet, çev. Esat Nermi Erendor, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1990, s. 221. 17) Mez, a.g.e., s. 297. 18) el-Hamevl, a.g.e., IV, 295-297. 19) İbn Manzilr, Lisiinu'l- 'Arab, Daru İhyai't-Turasi'l-' Arabi-Müessesetu't-Tarihi'l' Arabl, Beyrut,

1993, 3. Baskı, (kabese maddesi) Xl, 1 I.

-~---------- -- >--~-,~·---~---

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 111 (1, 2)

EBU HA YY AN ET-TEVHİD!'NİN EL-MUKABESAT ADLI ESERİNDE DİL- 215

et-Tevhidl'nin dil ilimlerini çok iyi bilen ve kullanan bir şahıs olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla et-Tevhidi, el-mukabesiit kelimesini, çağrıştırdığı tüm anlamlan dikkate ala­rak kullanmış olduğu açıktır. İlim meclislerinde meydana gelen şeyi, aydınlanma ile olu­şan etkilenmeye benzetmiş ve akli değerinden dolayı da okuyucu ve dinleyicilerin zihin­lerini aydınlatmaya benzetmiştir20. Cem'i müennes sigasını seçme nedeni ise azlık bil­dirmesinden dolayıdır2I.

Arap Edebiyat ve düşünce tarihinde önemli bir yer tutan el-Mukabesat, emfilf ve me­ca/is kitabianndan farklılık arz eder. Çünkü emfilf, hocalarının anlattıklanndan, öğrenci­lerin tuttukları notlardan oluşurken22 mecfilis, yazarın müdahalesi olmaksızın tartışma meclislerinde söylenenlerin aktanlmasıdır23. Nitekim el-Mukabesat'ın içeriğine bakıldı­ğında da bu kitab, farklı bir üslup kullanılarak, ilimler/e ilgili konuları aktaran eser24 şeklinde de tanımlanmıştır.

el-Mukabesat, yazıldığı dönemin kültürünü, başta es-Sicistani olmak üzere önde ge­len bazı bilginierin diliyle aktarmaktadır. Bu nedenle aktanlan görüşlerin, zikredilen şa­hıslara ait olup olmadığı sorunu gündeme getirilmiştir. Ancak et-Tevhidi'nin güvenilir bir ravi olduğu, kitapta geçen görüşleri sahiplerinden aldığı ve kendi üslilbuna göre ak­tardığı sonucuna varılmıştır25. Bir aktarıcı olması hasebiyle et-Tevhidi'nin, bu aktarma esnasında, lafızlara müdahale etmiş olması kaçınılmazdır, dolayısıyla onun mana ve fi­kirlere de müdahale etmesi önünde her hangi bir engel yoktur. Ancak et-Tevhidl'nin ma­na ve fikirlere müdabak t:dip etmediğinin delillendirilmesi de pek mümkün görünme­mektedir.

et-Tevhidl, eserinde bir çok alimden alıntı yapmaktadır. Bunların çoğu o dönemin ön­de gelen simalarındandırlar. Yaptığı alıntıları duydum, sordum, bana yazdırıldı, bir grup tarafindan bana aktanldı şeklinde vermektedir.

et-Tevhidl'nin temel kaynağı olan Ebu Süleyman Muhammed b. Tahir b. Behram es­Sicistani el-Mantık! (ö. 392/1001), dönemin önde gelen mantık hocalarındandır. Bişr b. Metta ve Yahya b. Adi'nin öğrencisidir26. Yahya b. Adi de Farabi'nin öğrencisi olduğu­na göre es-Sicistanl'nin temel kaynağının Farabi olduğunu da söylemek mümkündür.

et-Tevhidl'nin yararlandığı veya soru sorduğu diğer başlıca alimlerden bazılarına ge­lince, onlardan birisi, Ebu Ali b. İshak b. Zur'a (ö. 398/IOOS)dır. İbnu Zur'a, mantık ve felsefe alanında dönemin önde gelenlerinden olup Yunanca'dan Arapça'ya tercümeler yapmış ve Yahya b. Adi'nin önde gelen öğrencilerindendir27. Bir diğer alim ise, İbnu'l­Hemmar (ö.4ll/1020)dır. Yahya b. Adi'den dersler almış ve yaşadığı döneminde man-

20) Şalk, el-Mukiibes/it'ın girişinde, s. 29 21) Eserde bulunan mukabese sayısı hakkında ihtilaf vardır. Bu sayı 103 ile 108 arasında değişmekte­

dir. Katip Çelebi bu sayının 103 olduğunu zikreder. Bkz. Çelebi, a.g.e., ll, 1778. 22) Çelebi, a.g.e., 1, 161. 23) Bkz. ez-Zecdici, Ebu'I-Kasım Abdurrahman İshak, Mec/ilisu'/- 'u/em/i, tah. Abdusselam M. Harun,

Mektebetu'l-Hanci- Daru'r-Rifa'e, Kahire- Riyad, 1983. 24) Çelebi, a.g.e., II, 1778. 25) el-E'sem, a.g.e., s. 224. 26) Rescher, Nicholas, Tatavvuru'/-mamıki'l-Arabi, çev. Muhammed Mihran, Daru'l-Me'arif, Kahire,

1985, s. 321. 27) Rescqer, a.g.e., s. 328; İbn Nedim, el-Filırist, Daru'l-Ma'ıife, Beyrut, 1994, s. 325.

/ .

. ı

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 112 (1, 1)

i ı

~-ı

216 1 Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR -----------EKEVAKADEMİDERG$İ

tıkçılann en önde gelenlerinden olup mantık ve felsefe ile ilgili eserleri vardır28. Diğer önemli bir kaynağı ise, İslam Ahlak Felsefesinin önde gelenlerinden olan Ebu Ali ·Ah­med b. Muhammed b. Ya'kub b. Miskeveyh (ö. 421/1030)dir. Bir diğer kaynak ise, Ebu'I-Kasım İsa b. Ali b. el-Cerrah (ö. 391/IOOl)dir. İbnu'l-Cerrah, meşhur bir mantık­çı olup Yahya b. Adi'nin mantık alanındaki öğrencisidir29. Yahya b. Adi'den mantık dersleri almış, Aristoya talikler yazmış, dönemin önde gelen filozof ve mantıkçısı olan Ebu Aliel-Hasen b. es-Semeh (ö. 418/1027)30 ve dönemin önde gelen filozoflanndan olan Ebu '1-Hasen Muhammed b. Yusuf el-Amir! (ö. 381/991 )31 de onun kaynaklanndan­dırlar.

et-Tevhidl'nin dil konusunda dayandığı iki temel kaynağı vardır ki bunlar; Ebu Sa'id es-Sirafi (ö. 384/ 994)32 ve Ebu'I-Hasen b. İsa er-Rummanl en-Nahvl (ö. 39111000)33•dir. Her iki şahıs da dönemin önde gelen dilcilerindendirler.

el-Mukabesat'tın bir kaç metni vardır; Hint baskısı (Mirza eş-Şiraz1, 1889)121 say­fa, es-Sendfibl'nin tahkiki (1929) 263 sayfa, Tefvik Huseyn'inki (1970) 429 sayfa, Da­niel Watrigant'ın metni (1974) 339 sayfa34, ve son tahkik olan Ali Şalk'ın (1986) metni ise 272 sayfadır. ·

C. el-Muklibesat ve Dil Dönemin bazı tartışmalarını kaydetmesi ve bunları günümüze aktarrnası bakımından

büyük önem taşıyan el-Mukabesat'ta ele alınan başlıca konular; tabiat, metafizik, ahlak. siyaset, din, ma 'rifet, ilimier, rasavvuf ve dil' dir35.

Biz ise bu çalışmamızda, el-Mukabesat'ta dil konusunun nasıl ele alındığını detaylı bir şekilde incelemeye çalışacağız. Öyle görünüyor ki, eserde aktarılan bilgiler, o dö­nemde Arap dilbiliminde gelinen noktayı göstereceği gibi, dile olan yönelimleri de açık bir şekilde gün yüzüne çıkaracaktır.

Eserde işlendiği şekliyle dil ile ilgili konuları şu şekilde tasnif edebiliriz; 1. Nahiv il­minin konusu ve faydaları, 2. Belağat ilminin konusu ve faydaları, 3. Nahiv-Mantık iliş­kisi, 4. Lafız-ınana ilişkisi, 5. Nazım ve nesir, 6. Diğer konular.

1. Nahiv İlıninin Konusu ve Faydaları el-Mukabesat'tın hemen başında, 2. mukabesede geçen tartışma, ilimierin faydaları

konusuna ayrılmıştır. İlimler faydalı ve faydasız diye ayrılmış, nahiv ilmi de faydalı ilimler arasında zikredilmiştir. Nahvin faydaları üzerindeki tartışmalara bakıldığında, bu ilme nasıl bakıldığını da görmek mümkün olmaktadır36.

28) İbn Nedim, a.g.e., s. 325. 29) Rescher, a.g.e., s. 327. 30) Rescher, a.g.e., s. 335. 31) el-Amiri hakkında geniş bilgi için için bkz. Turhan, Kasım, Amiri ve Felsefesi, İFAV Yayınları, İs­

tanbul, 1992. 32) es-Sirafi hakkında geniş bilgi için bkz. el-Hamevl, a.g.e., II, 505 vd. 33) es-Suyutl, Celaluddin, Buğyetu'l-vu'atfi tabakôti'/-lugaviyyin ve'n-nuh/it, tah. M. Ebu'l-Fadl İbra-

him, el-Mektebetu'l-Asriyye. Beyrut, ts., II. 180-181. 34) el-E'sem, a.g.e., s. 226. 35) el-E'sem, a.g.e., s. 279-81. 36) et-Tevhidl, e/-Muk/ibesôt, s. 55 vd.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 112 (1, 2)

EBU HAYYAN ET-TEVHİDl'NİN EL-MUKABESAT ADLI ESERİNDE DİL- 217

Bu tartışma meclisinde geçenleri, büyük bir sabırla kaydettiğini belirten et-Tevhidi, meclisin, her birinin kendi alanında önde gelen alimlerden kurulu olduğunu belirtir. Mecliste, fayda sağlamayan ilimler ve bunun sebepleri sorgulanır ve daha sonra da fay­da sağlayan ilimler sıralanır.

Belirtildiği gibi faydalı ilimlerden biri de nahiv ilmidir ki bu ilimle uğraşan kişi; Arapların tabiat ve mizaçiarı doğrultusunda, maniiiarı aÇık bir şekilde ortaya çıkarma­yı, lafızların ve i'rabın doğruluğunu ve bu doğruluğu sürekli alışkanlık haline getirmeyi ve hata yapınaktan kaçınınayı amaçlar37.

Burada zikredilen nahvin çerçevesi ve kaynağı o dönemde mantıkçı ve filozoflar ta­rafından dile getirilen fikirlerle örtüşmektedir38. Arap nahiv ilminin alanı, özellikle Arap mizac ve kullanımı çerçevesinde olduğu öne çıkınaktadır39.

23. mukabesede aktarılan bir rivayet göz önüne alındığında, o dönemdeki nahiv il­minin çerçevesi de anlaşılabilecektir. et-Tevhidl, Ebu Muhammed el-Fesevl en-N ah vi (ö. 347/958)'nin meclisinde, el-Endelusl'nin bir soru sorduğunu aktarır. Rivayete göre el­Endelusl, zaman zarfi mekan zarfindan niçin daha çoktur? sorusu karşısında biraz du­raklayan en-Nahvf, bilmiyorum, çünkü bu nahvin ilgilendiği bir durum değildir. Nahiv il­mi ::.arfi, mekan ve zaman zarfi şeklinde ikiye ayırdıktan sonra her birisiyle ilgili isimle­ri belirtir ve bununla ilgili durumlarm ve i' rabların üzerinde durur şeklinde bir cevap 1·.:rir. Bu uurumu öğrcııuiktcıı suıır:ı c:s-Sicist:lııi, cn-N:ılıvi'yc h:ık verir ve sorulan soru­nun nahvin değil felsefenin konusu olduğunu belirtir. Dolayısıyla, buradan hareketle de­nilebilir ki nahiv ilmi, teoriden ziyade pratikteki problemlerle ilgilenen ve bu problem­leri Arapların doğru kullanım şekline göre çözen bir ilimdir.

2. Belağat İlıninin Konusu ve Faydaları İliınierin faydalı ve faydasız şeklinde aynidığı 2. mukabesede, faydalı ilimler sınıfın­

dan zikredilen ilimlerden birisi de Belağat ilmidir40. Burada zikredildiğine göre belağat ilmiyle uğraşan kişi; lajzm derin aniamma ulaşmak, amacını süsleyerek dile getirmek, bilineni gizemli hale getirmek, delil getirmek, konuyu ortamma uygun olarak sunmak, şaşkın olam doğru yola getirmek, amaçsız dolaşana yol göstermek, fazla olanı yararlı hale getirmek, azarlamak için söylenen sözü güzelleştirmek, razı etmeyi kolaylaştırmak, sevinç içinde o/am sakinleştirmek, hüzünlü olanı teselli etmek, aşık olanı oyalamak, bir şeye aşırı istekli olamn bu isteğini kırmak, sunulan şeye cevap vermek ve yaygın durum­ları kapsamak, yaralı gönüllere şifa bulmak, birbirine zıt durumları uyum içine sokmak, geçmişte olan zararları düze/tmek ve tutuşan ateşi yatıştırmak için şartları değiştirmeyi amaçlar41.

37) et-Tevhidi, el-Mukfibesfıt, s. 55.

38) Bkz. et-Tevhidi, e/-İmta' ı• e '1-muônese, tah. A. Emin, A. Zeyn, el-Mektebetu'l-' Asriyye, Beyrut, ts., I, 105 vd.; Farabi, ei-İhsfıu'l-'ulıim, neşr., Osman M. Emin, Mektebetu'I-Hanci, Mısır, 1931, s. 18-19; Yahya b. Adi, Makalalll Yahya b. Adi el-Felsefi, tah. Sehban Hali fat, Amman, 1998, s. 416.

39) Bu durum 22. Mukabesede daha net bir şekilde görülmektedir.

40) et-Tevhidi, el-Mukfibesôr, s. 55 vd.

41) et-Tevbidi, el-Mukabesôt, s. 56. ı

/.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 113 (1, 1)

218 / Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR ------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Aktanlaniara göre, o dönemde Belağat ilminin çerçevesi çok geniş olarak çizilmek­te ve bu ilme çok fazla önem atfedilmektedir. 88. mukabesede aktanlanlar da, bu duru-mu daha açık bir şekilde görmek mümkündür. Bu mukabesede et-Tevihidi bizzat kendi- ~ si, es-Sicistfuıi'ye belağat ilminin ne olduğunu sorar. Bu soruyu sormasının sebebini de belağatçılann, filozoflar gibi hitabet kitaplarının olduğunu, mana ve kelimelerle uğraş-malannı gösterir. Hatta belağatçıların bu konularda söylediklerinin daha doğru olduğu-nu belirtir ve bu sorusuyla, belağat ilminin çerçevesini ve felsefeyle olan ilişkisini öğ-renmek iş_temektediı42.

es-Sicistani de, belağat, isim, fiil, ve harfleri bir araya getirmek, dili isabetli kullan­mak, benzerliklerden kurtulmak, kulağa hoş gelmeyen durumları reddetmek ve kullanı­mı zor olan durunılardan kaçınmakla birlikte mtmtidaki doğruluktur şeklinde bir Bela­ğat tanımı yapmaktadır. Mecliste bulunanlardan es-Saymen, bazen belağat sahibi birisi­nin belağat dairesinden çıkmadan yalan söylediğini dile getirince es-Sicistani, bu duru­mun doğru kisvesine bürünmüş bir yalan olduğunu ve bunun geçici olduğunu zikredeı43.

et-Tevhidl'nin, aynı mukabesede, yer yüzünde Arap Belağatından daha üstün bir be­lağatın olup olmadığını sorması üzerine es-Sicistan:t, bu konuda bir karar verebilmek için tüm dillerin belağatma vakıf olunması gerektiğini ve kendilerinden sonraki dönemlerde belki bunun gerçekleşebileceğini söyler.

Ayrıca başka bir mukabeseden, belağat ilminin normal bir anlama ve anlatmadan da­ha sonra geldiğini öğreniyoruz-ı-+. Yani belagal ilmi, normal bir düzey olan iletişimin sağ­lanmasından sonra gelen bir düzey için kullanılan bir ilimdir.

3. Nahiv-Mantık ilişkisi Hicri IV. yüzyılda ilimler arasında meydana gelen tartışmalann en önemli ayaklann­

dan birisini nahiv-mantık tartışması oluşturmaktadır. 22. mukabeseyi nahiv-mantık iliş­kisine ayıran ve bu mukabesede geçen fikirleri sorularıyla yönlendiren et-Tevhidi, aynı zamanda meşhur es-Sirafi- Metta tartışmasını45 da aktaran kişidir.

Büyük ihtimalle, es-Sirafi-Metta tartışmasından sonra meydana gelen bu mukabese­deki rivayetin kaynağı olan es-Sicistanl'nin aktardığı görüşler de karşılaştırma açısından çok önemli olacaktır. et-Tevhidl, nahiv ile mantık arasında yakın bir ilişki ve benzerlik gördüğünü aktardıktan sonra, bu iki ilim arasındaki fark ve benzeriikierin boyutlannı sormaktadıı46.

es-Sicistanl'nin aktardığı görüşler, o dönem mantıkçılann nahiv için dile getirdikleri yaygın görüşü sergilemektedir. es-Sicistanl nahiv-mantık ilişkisini kısaca şöyle özetle- ·..,ı

mektedir; N ah iv Arap mantığı' dır, mantık da aklf nahivdir. Mantıkçı/arın tüm ilgileri -araz niteliğindeki lafiziarı da incelemeleri kendilerine bir hale! getirmese de- manaya-dır, nahivcilerin tüm ilgileri de -cevher niteliğinde olan manô.ları incelemelerine bir ha-

42) et-Tevhidl, el-Muk.fibesô.t, s. 199.

43) et-Tevhidl, el-Mukfibesô.t, s. 199. 44) et-Tevhidi, el-Mukfibestu, s. 93.

45) et-Tevhidi, el-İmta', I, 105 vd; bu ve diğer tartışmalar için bkz. Mehmet Şirin Çıkar; Nahivciler lle Mantıkçı/ar Arasındaki Tartışmalar, Bası1mamış Doktora Tezi, İstanbul, 2001.

46) et-Tevhidl, el-Mukô.besô.t, s. 92.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 113 (1, 2)

EBU HAYYAN ET-TEVHİDi'NİN EL-MUKABESAT ADU ESERİNDE DİL- 219

!el getirmese de- laftzlaradır. Çünkü mantıkçının bakışı akil, nahivcinin ise laftf açıdan­dır41. Bu görüşlerin bilinen ve yaygın olduğunu da belirten es-Sicistani'ye göre, lafızda­ki eksiklik nasıl bir noksanlık ise milnildaki eksiklik de aynı şekilde bir noksanlıktır.

es-Sicistilnl'ye göre nahiv, Arap dili kullanımı çerçevesinde Arap kelanunı inceleyen ilimdir. Mantık ise, inanılan şeyde hak ve batılı, yapılan şeyde hayır ve şerri, dil ile söy­lenilen şeyde doğru ve yalanı, akıl ile iyi ve çirkin olduğu söylenilen şeyi birbirinden ay­nmaya yarayan bir alettir48. Bu tanımın aynısı dönemin önde gelenfilozofuel-Amiri ta­rafından da yapılmıştır49.

es-Sicistilıll'ye göre ideal ve kamil olan, nahiv ile mantığın birbirinden yararlandığı ve birleştiği bir durumdur; Nahiv, laftı, bilinen milnaya ve mevcut kullanıma götüren bir şeklide düzenler. Mantık ise, manayı, daha öncekilerin kullanımlarının aksine, itiraf edi­len hakka götürecek bir şekilde tertib eder. Mantıktaki delil akıldan alınmadır, nahivde­ki delil ise Araplardan almmadır. Nahvin delili tabifdir. Mantıkın delili ise aklfdir. Nahiv sınırlıdır mantık ise daha gen iştir. Nahiv, Arap tabiatından çıkar ve ihtilaftan yoksundur. Mantık ise nefislerdeki tabiata uyar ve uzlaşma ile devam eder. Nahve olan ihtiyaç, man­tık ilmine olan· ihtiyaçtan daha fazladır50.

Yine es-Sicistilnl'ye göre, ihtiyaç bakımından nahiv mantıktan önce gelir. Mantık ise, her insana doğuştan verilmiştir. Fakat kullanılmadığından bu meleke yitirilebilir. Nahiv ise, doğuştan insanlara verilmez bilakis çalışma ile elde edilir. Nahiv ilminde yapılan yanlışlık, hata!lahn olarak isimlendirilirken mantıktaki yanlışlık, tııtarsızlık/ihale olarak isimlendirilir51.

es-Sicitilnl'ye göre nahiv ile mantık arasındaki ilişki lafız ile milnil arasındaki ilişkiy­le orantılıdır. Nalıiv, manayı laftz ile talıkik eder, mantık ise manayı akıl ile tahkik eder. Bazen bir laftın yerini başka bir laftz alabilir ancak manii, aynı kalır ve değişmez. Eğer bir miina yok olursa o zaman ma'kul da değişir ve üzerinde anlaşılan öncekinden başka bir şeye döner. Nalıiv, mantık ilmine dahil olursa onu süsler ancak mantık, nahiv ilmine dahil olursa onun muhakkiki olur. Bazı arazlar, nahve uygun lafızlardan oluşmamışsa bi­le anlaşılabilir, fakat akıldan yoksun olduğunda hiç bir şey anlaşılamaz. Akıl, mantık için daha çok gereklidir. Nahiv ise, Arap tabiatma daha fazla dayalıdır. Nahiv sem 'f (duyu­ma dayalı) şekil iken mantık, aklf şekildir. Nahivde, şaz ve nadir kabul edilirken mantık ilminde kesinlikle kabul edilmez52.

IV. yüzyıl mantıkçılarının, nahiv ilminin sadece Araplara özgü olduğu, mantık ilmi­nin ise gramer ilminden faydalanmasına rağmen tüm dilleri kapsadığı şeklindeki ortak görüş53 es-Sicistilnt tarafından da dile getirilmiştir.

47) et-Tevhidi, el-Mukiibesat, s. 92. 48) et-Tevhidi, el-Mukabesat, s. 92-93. 49) et-Tevhidi, el-Mukiibesat, s. 215. 50) et-Tevhidi, el-Mukiibesat, s. 93. 51) et-Tevhidi, el-Mukiibesat, s. 93. 52) et-Tev.hidi, el-Mukiibesat, s. 93. 53) Bkz. ~i-Farabi,lhsau'l- 'u/um, s. 3 vd.; et-Tevhidi, el-lmta', ı, 115.

/.

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 114 (1, 1)

220 1 Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR -----------EKEVAKADEMUDERGmİ

4. Lafız - Mana ilişkisi 6. mukabesede aktanlan tartışma o dönemde var olan lafız-ınana ilişkisine yaklaşimı

güzel bir şekilde yansıtmaktadır54. Bu mukabese, et-Tevhidi'nin Ebu Bekr el-Kavmi­si'ye55 yönelttiği bir soruyla başlamaktadır. et-Tevhidi bazı filozoflann, lafız/ar duyma­da!kulakta meydana gelir ve ne kadar farklılık gösterirse o kadar iyi olur, manalar ise nefstelakılda meydana gelir ve ittifak ettiği ölçüde yüce olur dediklerini ve bunun ne an­lama geldiğini sorar. el-Kavmisi'nin verdiği cevap o dönem filozoflannın bakışını kısa­ca özetler mahiyettedir. Ona göre, lafzı belirleyen şey kulak/duyınadır ve bu da hissidir ki, bunda farlılık göstenne doğaldır. Manayı elde eden ise nefis/akıldır ki, bu durumda birlik esastır. Dolayısıyla lafızda ihtilaf, manada ise birlik gerekir. Lafız konuşan ile du­yan arasındaki bir iletişim aracıdır. Bu yüzden duruma göre lafızlann kullanılması bir üs­tünlüktür. Hatta ortama, muhatabın seviyesine göre farklı Iafızlar kullanmak, özellikle konuşan için büyük bir meziyyettir. Mana ise nefsin özüdür, aklın şehadetiyle doğrulu­ğu üzerinde ne kadar birleşme olursa, şekli de o kadar düzgün olur56. Bu fikirler, döne­min mantıkçı ve filozofları tarafından kabul edilen ortak fikirlerdir57.

91. mukabesede et-Tevhidi, el-Amiri'ye dayandırdığı, bir çok konu içeren bir riva­yeti kısaltarak aktarır. Ri vayetin sonunda ise bu durumu bir kaç kişiye ve es-Sicistanl'ye okuduğunu ve kimsenin karşı çıkmarlığını söyler. Ancak bir kısım nahivci, aktanlan şe­yi kelime kelime i'rab ve kalıp bakımından incelediklerini söyler. et-Tevhidl, bu durumu es-Sicistanl'ye aktardığında şöyle bir cevap alır; eğer anlam doğru bir şekilde oluşmuş­sa, bazı lafızları kısaltına i.ızerinde fazla düşünmemek gerekir. Zira hakiki manayı bul­mak, uygun olmayan bir lafzı kullanmaktan daha evladır58. Bu rivayet, nahivcilerin en az mana kadar lafızlara da önem verdikleri ortaya çıkarırken, filozoflann da manaya ver­dikleri önceliği vurgular görünmektedir.

Lafız-miina ilişkisi hakkında el-Mukabesat'taki aktannalardan, lafızlann geçici ma­nalann ise kalıcı olduğunu, lafızlarda meydana gelen hatanın ufak, manadaki hatanın ise büyük sonuçlar doğurduğunu59 öğrenmekteyiz. · .

5. Nazım ve Nesir 60. mukabesede, nazım ile nesir hakkında o dönemde var olan ve Ebu Süleyman es­

Sicistani'ye dayandırılan görüşler, o dönemin özelliklerini açık bir şekilde yansıtmakta­dır.

es-Sicistanl'ye göre, nazım mizaca, nesir ise akla daha uygundur ki bundan dolayı nazım şeklinde yazılanlar, nesir şeklinde yazılanlardan daha çok cazibelidir. Vezn, mizaç ve hissle alakaladır ve lafızdaki güzel olmayan durumlar hoş karşılanmaz. Akıl ise ına­nayı dikkate alır ve onun için lafızlar pek de önemli değildir. Çünkü aklın istediği şey, vezin halinde yazılmış lafızlar değil, manadır. Mana doğru bir şekilde yansıtılmışsa mak-

54) et-Tevhidi, el-Muktibesat, s. 72. 55) el-Kavmisi'yi et-Tevhidi kendisi tanıtmaktadır. Onun verdiği bilgilere göre ei-Kavmisl, Yahya b.

Adi'den dersler almış dönemin önde gelen filozoflarından biridir. Bkz. et-Tevhidi, el-Muktibesat, s. 72. 56) et-Tevhidl, el-Mukıibesat, s. 72. 57) Bkz. el-Farabt, İlısfiu'l-'uliim, s. 12; et-Tevhidi, el-İmta', I, I 14. 58) et-Tevhidi, el-Muktibesat, s. 219. 59) et-Tevhidl, el-Muktibesiit, s. 93.

ı ,j:•

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 114 (1, 2)

EBU HAYYAN ET-TEVHİD!'NİN EL-MUKABESA.T ADU ESERİNDE DİL- 221

sad da doğru bir şekilde gerçekleşmiş olur. Zira lafızlar mana için kılıf mahiyetindedir­ler. Doğru mana anlaşıldıktan sonra akıl, lafızlar arasında seçim yapar ve daha güzel ve­zinleri alabilir.

Buradaki temel vurgu; nazmda lafızlar ve lafızlara verilen önem ön plandadır. Buna karşılık nesir de isemana ön plandadır. Buna rağmen, nesir nazımla, nazım da nesirle ka­nşabilif60.

Eserin başka bir yerinde ise et-Tevhidi, nesrin nazımdan daha üstün olduğu yönünde bir nsalenin yazıldığını hatıriatınca es-Sicistan:i, bunun daha önce de kendisine soruldu­ğunu belirtir ve bu konudaki görüşlerini şöyle açıklar: Nesir öz/cevher itibariyle, nazım ise ilintilaraz itibariyle daha üstiindür61. Bunun nedenini, birliğe/tek düzeliğe bağlayan et-Tevhidi'ye göre nesirde bu birlik daha çok iken nazımda böylesi bir düzen yoktur. Do­layısıyla bu birliği/tek düzeliği sağlayan düzen öncedir ve ona tabi olan ise daha sonra gelir.

et-Tevhidi, nazmın insanı coşturduğu gibi nesrin niçin coşturmadığını sorar. Bunun üzerine es-Sicistiinl, nazım yazanların, insanın zevklerine göre yazıldığını ve bu duru­mun da insanı coşturduğunu söyler. Ona göre, nesirde böyle bir durum yoktur, dolayı­sıyla bir şiir okunduğunda heyecan oluşur. Aynı şekilde nesirde de ahenk olduğu zaman yine heyecan meydana gelir. Nitekim semav:i kitaplarda da bu üslup vardu·62.

el-Amiıi'den nakledilen bir rivayet sayesinde, o dönemde şiir için şöyle bir tanıman yapıldığını da görüyoruz; uyumlu kafiye, farklı anlamlar, ölçülü hecelerle, harekeli ve harekesiz harflerden oluşmuş sözdür63.

6. Diğer Konular el-Mukabese'de aktanlan bazı rivayetlerden yola çıkarak, o günkü dilcilerin tartıştık­

lan ya da uğraştıklan diğer bai:ı konulann ne olduğunu görmek mümkündür. Bunlardan biri, Yahya b. Adi'nin 'illet ve ma'lulun önceliği sorununu tartışırken, nahivcilerin, isim ve fıilin önceliği konusundaki fikirlerini örnek getirmesidir. Yahya b. Adi, illet ma'lul­dan öncedir dedikten sonra, nahivcilerin de isim fıilden öncedir dediklerini belirtmekte­dir. O dönemdeki nahivcilere göre önce ismin, ondan sonra fıilin ve ondan sonra da har­fın geldiğini öğrenmekteyiz64.

Bir başka yerde ise es-Sicistanl, nahivcilerin et-tabi'e kelimesine nasıl baktılannı, bunun fail manasındaki fe'll vezninde mi yoksa mef'ul manasında mı olduğunu et-Tev­hidl'ye sorar. et-Tevhidl, bu soruya cevap veremeceğini ve bunu es-Sirafi'ye soracağını söyler. Aynı soruyu es-Sirafi'ye sorar ve şöyle bir cevap alır: bu faiZ manasındaki je'fl değildir, kadir gibi, aynı zamanda nıej'ul manasmda da değildir, zebih (kesilen) gibi. Bu kal ı b kelimenin aslmdadır65. et-Tevhidl' nin aktardığı cevabı, es-Sicistanl çok beğenir ve onaylar. Bu durum, aynı zamanda es-Sirafi 'nin bilgisini ve otoritesini de ortaya koymak­tadır.

60) et-Tevhidi, el-Mukô.besat, s. 153. 61) et-Tevhidi, el-Mukô.besat, s. 167. 62) et-Tevhidl, el-Mukô.besat, s. 168. 63) et-Tevhidi, el-Mukô.besat, s. 212. 64) et-Tçvhidi, el-Mukô.besat, s. 80. 65) et·T+hidi, el-Mukô.besat, s. 96.

/.

--l -

D01777c7s16y2003.pdf 24.02.2010 14:17:33 Page 115 (1, 1)

222 1 Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR -----------EKEVAKADEMUDERG5İ

65. mukabesede aktanlan ve es-Sicistant'ye dayandınlan bir cümle o dönemde,dile verilen önemi açıkça belirtmektedir. Zira, ona göre hi/anet (felsefe) Rum'un aklı, Arab'ın dili, Fars'ın kalbi ve Çinlinin eliyle yerleşmiştir66. Bu cümlede, Yunanltiann akdianna vurgu yapıldığı gibi, Arapların da dildeki üstünlüklerini ve bu yeteneklerini çok iyi kul­landıklannı bildirmektedir.

Hicri IV. yüzyılın özelliklerinden birisi de her ilim sahibinin kendi uğraştığı ilim da­lım en üstün görmesi olduğunu da bu eserden öğrenmek mümkündür. et-Tevhidi'nin 9. mukabesede aktardığı bir diyalog da bu durumu ortaya koymaktadır. Ebu Muhammed el-Endelfisi en-Nahvi, Ebu Hayyan 'm da yanlannda bulunduğu bir esnada, İsa b. Ali el­Vezire şöyle bir soru sorar; Niçin bir alim ilgilendiği ilmin en üstün ilim olduğunu iddia eder? ben de bir nahivci olarak aynı iddiayı dile getiriyorum? Bu soruya İsa b. Ali'nin verdiği cevap anlamlıdır; Bu durum, her şahsa göre, ilmin bir şeklinin/ suretinin olma­sı, bu suretin kenidisinin bizzat ilmin tümü olarak görülmesi, bunun övülmesi ve. bu su­retin, ilmin bizzat kendisi sanılmasmdan kaynaklanmaktadır. Bu cümleden de anlaşıla­cağı üzere özellikle kendi uğraştığı ilmi üstün görenleri suçlayan İsa b. Ali, doğru olanın ise, ilimler arasında bir gruplandırma ve derecelendirmenin yapılması olduğunu bildire­rek bu konuda eser yazıldığını67 da dile getirmiştir. Bu durum, o dönemde tartışılan bir konu olacakki-Ebu Bekr er-Razi'nin de bumeyanda aktardığı rivayetler vardır-68 ilim­lerin tasnifi hakkında eserler meydana getirilmiştir69.

Sonuç Yerint Bu çalışmamızda, Ebu Hayyan et-Tevhidl'nin ei-Mukabesat adlı eserini inceleyerek

hicri IV. yüzyılda dil konusunun, özellikle filozoflar perspektivinden nasıl algılandığını ortaya koymaya çalıştık. Filozofların görüşleri, eserin temel kaynağı olan es-Sicista­nl'nin şahsında somutlaşmaktadır. et-Tevhidi'nin yönlendirmesiyle ayn bir önem kaza­nan bu görüşleri yine bu eser çerçevesinde sınıflandırmaya çalıştık.

el-Mukabesat, uslfib olarak makamata benzemekle birlikte, şahısiann gerçek olması ve konulannın farklılığı açısından özgün bir yer tutmaktadır. Yine bu eser, içerik ve me­tod bakımından emfıli ve medilis eserlerinden de ayrılmaktadır.

Dilbilim hakkında aktarılan görüşler, o dönemde gündemde olan nahiv-mantık tartış­malarının etkisinde kalmakta ve felsefecilerin ağırlığını yansıtmaktadır. Meşhur es­Sirafi-Metta tartışmasını da bize aktaran tek kaynak olan et-Tevhidi, bu eseriyle, hem bu konu hakkında başka açılımlar sağlamakta ve hem de o dönemde dil ile ilgili yapılan başka tartışmalan da bize aktararak, dil ilimlerinin hemen hemen her yönüyle meclisler­de derin tartışmalara konu olduğunu yine bu eseriyle bildirmektedir.

66) et-Tevhidl, el-Mukabesat, s. 167. 67) et-Tevhidl, el-Mukiibesat, s. 74. (İsa b. Ali'nin zikrettiğine göre, Ebu Zeyd Ahmed b. Sehl el-Belhl

Aksiiınu'l-'ulilm adında bir eser yazmıştır. Ancak bu eser gtintimUze ulaşmarruştır. ).

68) er-Razi, Ebu Bekr b. Zekeriyya, Resailu '1-felsefiyye (et-Tıbbu 'r-RuhGni'de), Daru'l-Afiiki'l-Cedide, Beyrut 1977, s. 43. (Burada er-Razi, nahiv ilmiyle uğraşan ve bu ilimden başka ilimlerle ilgilenen­leri boş işlerle uğraşnıakla suçlayan bir şahsın durumundan bahseder.).

69) O tarihte bu konuda yazılmış başka eserlerin de var olması, o dönemde bu sorunun ·gundemde ol­duğunu gösterir. Örneğin. Farabi'nin ilısau '1- 'u/üm ve el-Amiri' nin el-l'llim bi men/ikibi'I-isi/im gi­bi. Bkz. Turhan, a.g.e., s. 61-62.