208
ÖNSÖZ Gerek çokuluslu şirketler, gerek küreselleşme son çeyrek asırın üze- rinde en çok tartışılan konuları olmuştur. Küreselleşme olgusunun itici gücü olarak kabul edilen çokuluslu şirketlerin dünya üretimine, istih- dama, ücretlere ve diğer etkileri uzun zamandan beri bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Bu alanda çok sayıda araştırma yapılmış ve eserler ya- yımlanmıştır. Çokuluslu şirketlerin üretim ve satış faaliyetini kendi köken ülkelerini dışına çıkarak dünyanın değişik bölgelerine yayması sonucunda ülkeler arasında mal, hizmet, sermaye ve teknik bilgi akımı giderek büyüyen hızla artmıştır. Böylece ulusal ekonomiler arasında karşılıklı bağımlılık yoğunlaşırken, küreselleşme olgusu da gerçekleşme olanağını bulmuştur. Kuşkusuz küreselleşmenin temelinde maliyetlerin düşürülmesi, pazarın genişletilmesi ve ölçek ekonomilerinden yararlanma gereksinimi vardır. Küreselleşme sayesinde gelişmiş sanayi ülkelerinin büyük şirketleri için dünyanın farklı bölgelerinde yoğunlaşmış zenginliklerden pay alma ola- nakları doğmuştur. Aynı zamanda çokuluslu şirketler yatırımlarını kendi köken ülkeleri dışına götürerek bazı ulusal himayeci önlemleri aşmaya çalışmışlardır. Kuşkusuz küreselleşme olgusunu destekleyen faktörler arasında teknonojik gelişmeler, özellikle mikro elektronik bilgi işlem en- formasyon alanındaki buluşlar ticaretin serbestleştirilmesi yönündeki devlet politikaları ve çokuluslu şirketlerin stratejileri mevcuttur. Ancak gerek üretimi teknolojisindeki gelişmeler, gerek enformasyon, bilgi işlem ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin nedeni de yine çokuluslu şirket- lerdir, çokuluslu şirketler bir oligopol piyasasında birbirleri ile yoğun bir rekabet içinde faaliyet göstermektedir. Bu yüzden yeni buluşlar yaparak rakiplerinden üstün olabilmek, daha geniş pazarlara hakim olabilmek için araştırma ve geliştirme çalışmalarına önem vermektedir. Dolayısıyla çokuluslu şirketler teknolojinin bugünkü düzeye gelmesine büyük kat- kıda bulunmuştur. Çokuluslu şirketler sadece üretim tekniklerini geliştirip, uygulamakla kalmamış, aynı zamanda yeni üretim yönetimi tekniklerini de geliştirmek gereğini duymuştur.

Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

  • Upload
    dangnhi

  • View
    242

  • Download
    8

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

ÖNSÖZ

Gerek çokuluslu şirketler, gerek küreselleşme son çeyrek asırın üze-rinde en çok tartışılan konuları olmuştur. Küreselleşme olgusunun itici gücü olarak kabul edilen çokuluslu şirketlerin dünya üretimine, istih-dama, ücretlere ve diğer etkileri uzun zamandan beri bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Bu alanda çok sayıda araştırma yapılmış ve eserler ya-yımlanmıştır.

Çokuluslu şirketlerin üretim ve satış faaliyetini kendi köken ülkelerini dışına çıkarak dünyanın değişik bölgelerine yayması sonucunda ülkeler arasında mal, hizmet, sermaye ve teknik bilgi akımı giderek büyüyen hızla artmıştır. Böylece ulusal ekonomiler arasında karşılıklı bağımlılık yoğunlaşırken, küreselleşme olgusu da gerçekleşme olanağını bulmuştur. Kuşkusuz küreselleşmenin temelinde maliyetlerin düşürülmesi, pazarın genişletilmesi ve ölçek ekonomilerinden yararlanma gereksinimi vardır. Küreselleşme sayesinde gelişmiş sanayi ülkelerinin büyük şirketleri için dünyanın farklı bölgelerinde yoğunlaşmış zenginliklerden pay alma ola-nakları doğmuştur. Aynı zamanda çokuluslu şirketler yatırımlarını kendi köken ülkeleri dışına götürerek bazı ulusal himayeci önlemleri aşmaya çalışmışlardır. Kuşkusuz küreselleşme olgusunu destekleyen faktörler arasında teknonojik gelişmeler, özellikle mikro elektronik bilgi işlem en-formasyon alanındaki buluşlar ticaretin serbestleştirilmesi yönündeki devlet politikaları ve çokuluslu şirketlerin stratejileri mevcuttur. Ancak gerek üretimi teknolojisindeki gelişmeler, gerek enformasyon, bilgi işlem ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin nedeni de yine çokuluslu şirket-lerdir, çokuluslu şirketler bir oligopol piyasasında birbirleri ile yoğun bir rekabet içinde faaliyet göstermektedir. Bu yüzden yeni buluşlar yaparak rakiplerinden üstün olabilmek, daha geniş pazarlara hakim olabilmek için araştırma ve geliştirme çalışmalarına önem vermektedir. Dolayısıyla çokuluslu şirketler teknolojinin bugünkü düzeye gelmesine büyük kat-kıda bulunmuştur.

Çokuluslu şirketler sadece üretim tekniklerini geliştirip, uygulamakla kalmamış, aynı zamanda yeni üretim yönetimi tekniklerini de geliştirmek gereğini duymuştur.

Page 2: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

Dr. Fethi Gürün'ün “Globaleşme ve Çokuluslu fiirketlerin ‹nsan Kay-nakları Yönetimine” etkileri konusundaki doktora çalışması uluslararası ticaret, çokuluslulaşma, çokuluslulaşma sürecini etkileyen faktörler ve çokuluslu şirketlerde stratejik yönetim açısından insan kaynakları yöne-timi ile ilgili konuları güncel kaynakları kullanarak incelemektedir.

Bu çalışmanın özellikle çok uluslu şirket kavramı, uluslu şirketlerle ilgili terminoloji, çok uluslu şirket türleri, çokuluslu şirketlerde iş organi-zasyonunun yeni türleri, esneklik uygulamaları, çok uluslu şirketlerin üretim karlılık yönetim ve denetim stratejileri konularında Türkçe litera-türe katkıda bulunacağını düşünüyorum.

Prof. Dr. Gülten KUTAL

Page 3: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

3

iÇiNDEKiLER

BiRiNCi BÖLÜM

ULUSLARARASI TiCARET VE ÇOKULUSLU ŞiRKETLER

1. ULUSLARARASI TiCARET VE TARiHi GELiŞiMi ......................

1.1 Ülkelerarası Ticaret Dönemi (Orta Çağ-1849) ........................ 1.2 iktisadi Sömürgecilik Dönemi (1850-1914) ............................ 1.3 imtiyazlar Dönemi (1915-1944) ............................................. 1.4 Uluslararası Dönem .............................................................

1.4.1 1945-1972 Dönemi ...................................................... 1.4.2 1973 ve Sonrası Dönem ...............................................

1.5 Genel Değerlendirme ............................................................

2. ÇOKULUSLU ŞiRKET (MULTiNATIONAL COMPANY) KAVRAMI

2.1 Ekonomik ve Mali Gücü Esas Alan Tanımlar ......................... 2.2 Faaliyet Gösterdiği Ülke Sayısını Esas Alan Tanımlar ............ 2.3 Faaliyetlerin Bütünlüğünü Esas Alan Tanımlar ..................... 2.4 işletme Yöneticilerinin Uyruğunu ve Yönetim Faaliyetine

Yaklaşımlarını Esas Alan Tanımlar ....................................... 2.5 Tanımlamada Farklı Yaklaşımlar ..........................................

3. ÇOKULUSLU ŞiRKET KAVRAMINI KARŞILIMAYA YÖNELiK KULLANILAN KAVRAMLAR .....................................................

3.1 Uluslararası Şirket (International Company) .......................... 3.2 Uluslar-Ötesi Şirket (Transnational Company) ...................... 3.3 Uluslar-Üstü Şirket (Supranational Company) ...................... 3.4 Çokuluslu Girişim (Multinational Enterprise) ........................ 3.5 Global Şirket (Global Company) ............................................

4. ÇOKULUSLU ŞiRKET KAVRAMI iLE iLGiLi KAVRAMLAR .......

4.1 Köken Ülke (Origin Country).................................................. 4.2 Ev Sahibi Ülke (Host Country) .............................................. 4.3 Üçüncü Ülke (Third Country) ................................................ 4.4 Ana Şirket (Subsidiary) .........................................................

Page 4: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

4.5 Yavru Şirket (Subsidiary) ......................................................

5. ÇOKULUSLU ŞiRKET TÜRLERi ................................................ 5.1 Faaliyetlerini Odaklaştırdıkları Ülkeye Göre Çokuluslu Şirket

Türleri...................................................................................

5.1.1 Tek Merkezli (Etnosentrik) Şirketler ............................. 5.1.2 Çok Merkezli (Polisentrik) Şirketler .............................. 5.1.3 Dünya Merkezli (Jeosentrik) Şirketler ..........................

5.2 Tarihi Gelişmelerine Göre Çokuluslu Şirket Türleri ...............

5.2.1 Uluslararası Şirket (International Company) ................ 5.2.2 Çokuluslu Şirket (Multinational Company) .................. 5.2.3 Uluslar-Ötesi Şirket (Transnational Company) ............. 5.2.4 Uluslar-Üstü Şirket (Supranational Company) .............

6. ÇOKULUSLU ŞiRKETLERiN ORTAK ÖZELLiKLERi ..................

6.1 Birden Fazla Ülkede Faaliyet .................................................

6.1.1 Birden Fazla Ülkede Üretim ......................................... 6.1.2 Birden Fazla Ülkede Pazarlama ve Dağıtım ...................

6.2 Dış Ülkelere Yatırım, Teknoloji, Yönetim ve Organizasyon Transferi ..............................................................................

6.3 Güçlü Bir Finans ve Sermaye Yapısı ..................................... 6.4 Yüksek Araştırma ve Geliştirme Harcamaları ........................ 6.5 Global Politikalar .................................................................. 6.6 Yavru Şirketlerle Organik ilişki ............................................. 6.7 Merkezi Denetim ..................................................................

7. ÇOKULUSLU ŞiRKETLERiN TARiHi GELiŞiMi .........................

7.1 1915-1944 Dönemi................................................................ 7.2 1945-1972 Dönemi ............................................................... 7.3 1973-1980 Dönemi ............................................................... 7.4 1981 ve Sonrası Dönem ........................................................

8. ÇOKULUSLU ŞiRKETLER VE ULUSLARARASI ÇEVRE .............

8.1 Globalleşme ......................................................................... 8.2 Bölgeselleşme ....................................................................... 8.3 Entegrasyon ve işbirliği ........................................................

iKiNCi BÖLÜM

ÇOKULUSLULAŞMA

Page 5: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

5

1. ÇOKULUSLULAŞMANIN AŞAMALARI .........................................

1.1 Pride ve Ferrell'in Çokulusluşma Safhaları .............................

1.1.1 ihracat ........................................................................ 1.1.1.1 Tesadüfi ihracat .................................................... 1.1.1.2 Aktif ihracat ..........................................................

1.1.2 Uluslararası Pazarlama ............................................... 1.1.3 Çokuluslu Pazarlama .................................................. 1.1.4 Global Pazarlama ........................................................

1.2 Phatak'ın Çokuluslulaşma Safhaları .....................................

1.2.1 Dış Talep .................................................................... 1.2.2 Dış Satım Yöneticisi .................................................... 1.2.3 Dış Satım Bölümü ve Doğrudan Satış .......................... 1.2.4 Satış Şubeleri ve Bağlı Kuruluşlar ............................... 1.2.5 Dış Ülkelerde Montaj ................................................... 1.2.6 Dış Ülkelerde Üretim ...................................................

1.3 Dunning'in Çokuluslulaşma Safhaları ...................................

1.3.1 ihracat ........................................................................ 1.3.2 Doğrudan Satış ve Pazarlama ...................................... 1.3.3 Dışarıda Ortak Üretim ................................................. 1.3.4 Ortak Yatırım .............................................................. 1.3.5 Dışarıda Doğrudan Üretim .......................................... 1.3.6 Global Entegrasyon .....................................................

2. ÇOKULUSLULAŞMA STRATEJiLERi .........................................

2.1 ihracat .................................................................................

2.1.1 Dolaylı ihracat ............................................................ 2.1.2 Dolaysız ihracat ..........................................................

2.2 Strnatejik ittifaklar ...............................................................

2.2.1 Ortak Girişim (Joint Venture) ...................................... 2.2.2 Lisans Anlaşmaları (Licensing) .....................................

2.2.2.1 Temel Lisans Anlaşması ........................................ 2.2.2.2 Franchising ........................................................... 2.2.2.3 Sözleşmeli Üretim (Contract Manufacturing) .......... 2.2.2.4 Yönetim Sözleşmesi (Management Contract) ...........

2.2.3 Satış Yetkisi Verme veya Satış Acenteliği ..................... 2.2.4 Birleşmeler (Merger) ve Şirket Evlilikleri ......................

2.3 Dış Kaynakları Kullanma ......................................................

2.3.1 işleri Dışarıya Yaptırma (Outsourcing) .........................

Page 6: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

2.3.2 Montaj Operasyonları .................................................. 2.3.3 Fason imalat ...............................................................

2.4 Projeler ................................................................................ 2.4.1 Konsorsiyum .............................................................. 2.4.2 Anahtar Teslim Proje (Turnkey Project) ........................ 2.4.3 Yap-işlet-Devlert Sözleşmesi (Build-Operate-Transfer). ..

2.5 Kıyaslamaya Dayalı Gelişme (Benchmarking) ........................ 2.6 Yatırımlar ............................................................................

2.6.1 Doğrudan Yabancı Yatırım (Foreign Direct Investment)

2.6.1.1 Mülkiyeti Kendisine Ait Yeni Bir Şirket Kurma ....... 2.6.1.2 Yerel Bir Şirketi Satın Alma (Acquisition) ...............

2.6.2 Portföy Yatırımı Yapmak (Portfolio Invenstment) ...........

2.6.2.1 Uzun Dönemli Portföy Yatırımları .......................... 2.6.2.2 Kısa Dönemli Portföy Yatırımları ............................

3. ÇOKULUSLULAŞMANIN DERECESi ...........................................

3.1 Operasyon Yönetiminin Tespit Edilmesi ................................ 3.2 Satılacak mallarınTespit Edilmesi ......................................... 3.3 Hedef Pazarların Tespit Edilmesi ........................................... 3.4 Örgütsel Kapasitenin Tespit Edilmesi ....................................

4. ÇOKULUSLULAŞAN ŞiRKETiN EV SAHiBi ÜLKE iLE iLGiLi iHTiYAÇ DUYDU⁄U BiLGiLER ...................................................

4.1 Kültürel Bilgiler .................................................................... 4.2 Ekonomik Bilgiler ................................................................. 4.3 Demografik Bilgiler ...............................................................

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÇOKULUSLULAŞMA SÜRECiNi ETKiLEYEN FAKTÖRLER

1. TEORiK ÇERÇEVE ..................................................................... 2. iTiCi FAKTÖRLER ....................................................................

2.1 Kârları Artırma...................................................................... 2.2 içsel Ekonomilerden Faydalanma .......................................... 2.3 Mevcut Pazarları Koruma Kaygısı ..........................................

2.3.1 Taarruz Yatırımları ...................................................... 2.3.2 Savunma Yatırımları ...................................................

2.4 Ekonomik Fırsatların Çeşitlendirilmesi .................................

3. iTiCi/ÇEKiCi/SINIRLANDIRICI FAKTÖRLER ...........................

Page 7: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

7

3.1 Hukuki Faktörler .................................................................

3.1.1 Ulusal Mevzuatlar ....................................................... 3.1.1.1 Bireysel ve Toplu iş Hukuku ile ilgili Yasal Mevzuat. 3.1.1.2 Vergi Mevzuatı ...................................................... 3.1.1.3 ithalat ve ihracat ile ilgili Mevzuat .........................

3.1.1.3.1 Gümrük Vergileri ve Tarifeleri ....................... 3.1.1.3.2 Kotalar ........................................................

3.1.1.4 Anti-Tröst Yasaları ................................................ 3.1.1.5 Teşvikler/Sınırlandırmalar .................................... 3.1.1.6 Yabancı Yatırımlara Devlet Garantisi ..................... 3.1.1.7 Hukuki Sorunlar Durumnuda Alternatif Hukuk

Yollarına imkan Tanınması ...................................

3.1.1.7.1 Arabulucuya Gitme ......................................... 3.1.1.7.2 Tahkime Başvurma .........................................

3.1.1.7.2.1 Yerel Tahkim Kurulları ........................... 3.1.1.7.2.2 Uluslararası Tahkim Kurulları ................

3.1.1.7.3 Dış Hukuk Yollarının Kabul Edilmesi ................

3.1.2 Uluslararası Mevzuat ..................................................

3.1.2.1 Ticaret Anlaşmaları ............................................... 3.1.2.2 Yatırım Anlaşmaları ..............................................

3.1.2.2.1 Çift Taraflı Yatırım Anlaşmaları (BAI)................. 3.1.2.2.2 Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları (MAI)................

3.2 Kurumsal Faktörler ..............................................................

3.2.1 Global Organizasyonlar ...............................................

3.2.1.1 Birleşmiş Milletler (The United Nations) ................. 3.2.1.2 Dünya Bankası (The World Bank) .......................... 3.2.1.3 Uluslararası Para Fonu (IMF) ................................. 3.2.1.4 Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ................................. 3.2.1.5 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) .........................

3.2.2 Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar ve işbirlikleri ..........

3.2.2.1 Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar ........................

3.2.2.1.1 Serbest Ticaret ................................................ 3.2.2.1.2 Gümrük Birliği ................................................ 3.2.2.1.3 Ortak Pazar ..................................................... 3.2.2.1.4 Ekonomik Birlik ..............................................

3.2.2.2 işbirlikleri .............................................................

Page 8: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

3.2.3 Endüstri Anlaşmaları ile Oluşturulan Organizasyonlar .

3.3 Ekonomik Faktörler ............................................................. 3.3.1 Makro Ekonomik Faktörler ..........................................

3.3.1.1 Üretim Faktörleri ..................................................

3.3.1.1.1 Üretim Faktörlerinin Uluslararası Dağılımı ....... 3.3.1.1.2 Üretim Faktörü Fiyatlarında Uluslararası

Farklılıklar ...................................................... 3.3.1.1.2.1 Emek Faktörünün Fiyatında Farklılıklar ..... 3.3.1.1.2.2 Diğer Üretim Faktörlerinin Fiyatlarında

Farklılıklar .................................................

3.3.1.2 Rekabet ................................................................ 3.3.1.3 Talep .................................................................... 3.3.1.4 Uluslararası Taşıma Maliyetleri .............................

3.3.2. Mikro Ekonomik Faktörler ..........................................

3.3.2.1 Üretim Sürecinin Esnekliği ve Arz Potansiyeli ........

3.3.2.1.1 Yeni Üretim Teknikleri .....................................

3.3.2.2 Firmanın Mukayeseli Üstünlükleri/Dezavantajları . 3.3.2.1.2 Ölçek Ekonomisine Ulaşma isteği ..................... 3.3.2.2.1 Özel Bilgi Avantajları/Dezavantajları ................ 3.3.2.2.2 Mamulün Hayat Seyrini Başka Bir Ülkede

Uzatma ........................................................... 3.3.2.2.3 Makine ve Ekipmanların Kullanım Sürelerini

Uzatma ...........................................................

3.4 Siyasi Faktörler ....................................................................

4. ÇEKiCi FAKTÖRLER .................................................................

4.1 Firmanın Ortak Girişim Teklifleri Alması ............................... 4.2 Ev Sahibi Ülkelerin Teknolojik Gelişmelerden Yararlanma

isteği ....................................................................................

5. HIZLANDIRICI FAKTÖRLER .....................................................

5.1 Öğrenme Etkisi .................................................................... 5.2 Firmanın Örgüt Yapısı .......................................................... 5.3 Üst Düzey Yönetimin Davranışları ........................................ 5.4 Çokuluslu Faaliyetlerin Güvence Altına Alınabilmesi ............. 5.5 iletişim, Bilgi ve Kompütür Teknolojilerinde Meydana Gelen

Gelişmeler ............................................................................

6. SINIRLANDIRICI FAKTÖRLER ..................................................

6.1 işgücü Tedariki ile ilgili Sınırlamalar .....................................

Page 9: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

9

6.1.1 Yönetim Kadrosundakilerin Uyruğu ile ilgili Sınırlamalar 6.1.2 işgörenlerin Uyruğu ile ilgili Sınırlamalar .....................

6.2 Faaliyetleri ile ilgili Sınırlamalar ...........................................

6.2.1 Faaliyet Alanı ile ilgil sınırlamalar ................................ 6.2.2 Getirelecek Teknolojisi ile ilgili Sınırlamalar ................. 6.2.3 Yerel Kaynak kullanımı ile ilgili Sınırlamalar ................ 6.2.4. Ortaklık Payı ile ilgili Sınırlamalar .............................. 6.2.5 Kârların Transferi ile ilgili Sınırlamalar ........................ 6.2.6 Sermayenin Yatırımcı Ülkeye Geri Dönmesi ile ilgili

Sınırlamalar ................................................................

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÇOKULUSLU ŞiRKETLERDE STRATEJiK YÖNETiM AÇISINDAN iNSAN KAYNAKLARI YÖNETiMi

1. ÇOKULUSLU ŞiRKETLERDE ÇALIŞMA VE iŞ ORGANiZASYO-NUN YENi ŞEKiLLERi VE ESNEKLiK ........................................

1.1 Sayısal Esneklik (Numerical Flexibility) ................................. 1.2 Fonksiyonel Esneklik (Functional Flexibility) ......................... 1.3 Ücret Esnekliği (Wage Flexibility) .......................................... 1.4 Operasyonel Esneklik (Operational Flexibility) .......................

2. ÇOKULUSLU ŞiRKETLERiN STRATEJiLERi .............................

2.1 Ekonomik Nitelikli Amaçlarla ilgili Stratejiler ........................

2.1.1 Üretim Stratejileri .......................................................

2.1.1.1 Fordizm ................................................................ 2.1.1.2 Kuzey Avrupa Sosyo-Teknik Sistemi ...................... 2.1.1.3 italyan Esnek Uzmanlaşma Modeli ........................ 2.1.1.4 Alman Çeşitlendirilmiş Kalite Üretim Sistemi ......... 2.1.1.5 Japon Yalın Üretim Modeli ....................................

2.1.1.5.1 Tam Zamanında Üretim (Just-in-Time Produc-tion) ................................................................

2.1.1.5.2 Küçük Miktarlarda Üretim ................................ 2.1.1.5.3 insan Kontrolü .................................................

2.1.2 Kârlılık ve Yerleşim Stratejileri ..................................... 2.1.3 Şirket Yapıları ve Yönetim Stratejileri ...........................

2.1.3.1 Yönetim Tekniklerinde Gelişmeler ..........................

2.1.3.1.1 Toplam Kalite Yönetimi (Total Quality Manage-ment) ve Teknikleri ..........................................

Page 10: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

2.1.3.1.1.1 Toplam Kalite Yönetimi ............................... 2.1.3.1.1.2 Toplam Kalite Yönetimi Teknikleri ...............

2.1.3.1.1.2.1 Kalite Çemberleri (Quality Circles) ...... 2.1.3.1.1.2.2 Takım Çalışması (Team Working) .......

2.1.3.1.2 Öğrenen Organizasyonlar ................................ 2.1.3.2 Stratejik Yönetim ile ilgili Yeni Arayışlar .................

2.1.3.2.1 “Gelecek için Yönetim Düşüncesi” ve Çokuluslu Şirketler .........................................................

2.1.3.2.2 “Gelecek için Rekabet Düşüncesi” ve Çokuluslu Şirketler .........................................................

2.1.4 Koordinasyon ve DenedimStratejileri ...........................

2.2. insan Kaynakları Stratejileri ................................................

2.2.1 işgücü Stratejileri ........................................................

2.2.1.1 işgücü ihtiyaçlarının Belirlenmesi .......................... 2.2.1.2 işgücü Tedariki .....................................................

2.2.1.2.1 Yönetici Tedariki ..............................................

2.2.1.2.1.1 Ev Sahibi Ülkeden Yenetici Tedariki ............ 2.2.1.2.1.2 Ev Sahibi Ülke Dışından Yönetici Tedariki ..

2.2.1.2.1.2.1 Köken Ülkeden Yönetici Tedariki ....... 2.2.1.2.1.2.2 Üçüncü Ülkelerden Yönetici Tedariki .

2.2.1.2.2 işgören Tedariki ...............................................

2.2.1.2.2.1 Ev Sahibi Ülkeden işgören Tedariki ....... 2.2.1.2.2.2 Ev Sahibi Ülke Dışından işgören Tedariki

2.2.1.2.2.2.1 Köken Ülkeden işgören Tedariki . 2.2.1.2.2.2.2 Üçüncü Üllelerden işgören

Ülkelerden işgören Tedariki ......

2.2.2 istihdam Stratejileri ....................................................

2.2.2.1 istihdam Şekilleri Açısından ..................................

2.2.2.1.1 Tipik (Tam Gün) istihdam ................................ 2.2.2.1.2 Atipik istihdam ...............................................

2.2.2.1.2.1 Kısmî Süreli Çalışma (Part Time Work) .... 2.2.2.1.2.2 Sıkıştırılmış Çalışma Haftası (Compressed

Workweek) ............................................. 2.2.2.1.2.3 işin Paylamışı (Job Sharing) .................... 2.2.2.1.2.4 Çağrı Üzerine Çalışma ............................ 2.2.2.1.2.5 Tele Çalışma (Teleworking)/Tele işe Gidip-

Gelme (Telecommuting) .......................... 167

Page 11: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

11

2.2.2.2 istihdam Koşulları Açısından ................................. 2.2.2.2.1 Ödemeler ........................................................

2.2.2.2.1.1 Ücretler ..................................................... 2.2.2.2.1.2 Yan Ödemeler ........................................... 2.2.2.2.1.3 Sosyal Yardımlar ....................................... 2.2.2.2.1.4 Ödenekler .................................................

2.2.2.2.2 Tahsisatlar ve imtiyazlar .................................. 2.2.2.2.3 Yıllık izinler ..................................................... 2.2.2.2.4 Sosyal Güvenlik ..............................................

2.2.3 Prodüktivite Stratejileri ............................................... 2.2.4 Eğitim ve Geliştirme Stratejileri ...................................

2.2.4.1 işgörenlere Yönelik Mesleki Eğitim Programları ....... 2.2.4.2 Yöneticilere Yönelik Geliştirme Programları ............. 2.2.4.3 Tüm Personele Yönelik Açık Öğretim Programları ....

2.2.5 insan Kaynaklarının Hareketliliği ................................. 2.2.6 Kariyer Planlamı .........................................................

2.3 Endüstri ilişkileri Stratejileri ................................................

3. ÇOKULUSLU ŞiRKETLER VE ÖRGÜTSEL KÜLTÜR ...................

3.1 Çokuluslu Şirketlerin Örgütsel Kültürleri .............................. 3.2 Çokuluslu Şirketler ve Kültürel Etkileşim/Değişim ...............

Page 12: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

GRAFĐKLER

Grafik 1.1: Gelişmiş Bazı Ülkelerin ihracat Hacimleri (1913-1984) ... 10 Grafik 1.2: Üretimin Büyüme Hızı ile Dış Ticaretin Büyüme Hızı

Arasındaki ilişki (1853-1984)......................................... 11 Grafik 1.3: Köken Ülkelerine Göre Çokuluslu Şirketlerin Dünya Ti-

careti içerisindeki Oranı ................................................ 32

ŞEKiLLER Şekil 1.1: Organizasyonel Açıdan Çokuluslu ve Global Şirketler ...... 19

TABLOLAR

Tablo 2.1: Çokuluslu Şirketler Açısından Ortak Girişim’in Avantaj-

ları ve Dezavantajları...................................................... 48 Tablo 3.1: Çin’de Yatırım Yapmanın Algılanan Avantajları ve Prob-

lemleri (1985) ................................................................. 75 Tablo 3.2: Çeşitli Açılardan Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar ....... 106 Tablo 4.1: Çokuluslu Şirketlerde Endüstri ilişkileri ile ilgili Karar Al-

ma................................................................................. 181

Page 13: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

13

G Đ R Đ Ş

Çok uluslu şirketler, kapitalizmin ilerlemesine paralel olarak, 20.yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler, işbirlikleri ve entegrasyonlar genişledikçe, çok uluslu şirketler de kendilerine gelişebilmelerine imkan tanıyan uygun ortamlar bulmuşlardır. Çok uluslu şirketlerin sahip oldukları sermaye gücü, yeterli kapital birikimine sahip olmayan ülkelerin kalkınma çaba-larında önemli bir enstrüman olarak değerlendirilmelerine de yol açmıştır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, çok uluslu şirketlerin ülkelerinde istihdam yaratacak yatırımlar yapmalarını sağlayabilmek için bir çaba içerisinde olmuşlardır. Bunun sonucunda, henüz globalleşme öncesi dönemde bile çok uluslu şirketler önemli bir ekonomik güç haline gelmişlerdir. Bu nedenle, çok uluslu şirketler ilk kuruldukları dönemden bu tarafa hem akademik dünyanın, hem de devletlerin yoğun ilgisini çekmişlerdir.

Çok uluslu şirketlerin bu kadar geniş bir ilgiye mazhar olmasının tek nedeni çok büyük bir iktisadi güç olması değildir. Bu olgunun yol açtığı diğer nedenlerin ortaya çıkardığı sorunlar da, dikkatlerin çok uluslu şirketlere yönelmesinde önemli bir rol sahibidir. Gerçekten de çok uluslu şirketler hem köken ülke, hem de yatırım yapılan ülke açısından ekonomik gelişmeden vergi düzenlemelerine ve çevre konularına varıncaya ka-dar pek çok alanda sıkıntılar ve sorunlar ortaya çıkarmıştır.

Çok uluslu şirketler, sosyal politika ve endüstri ilişkileri alanında da önemli gelişmelere ve sorunlara sebep olmuşlardır. Hatta bu sorunlar uluslararası bazı çalışmalara bile konu olmuştur. 1970’lere gelindiğinde; ciddi uluslararası etkilere sahip kurumlar olan çok uluslu şirketler devletlerin karşısına önemli bir sorun olarak çıkmıştır. Bu sorun, daha sonra uluslararası kuruluşların da ilgi alanına girmiş ve çözüm bulabilmek için değişik adımlar atılmıştır. Bu bağlamda 1976’da OECD, 1977’de ise ILO; çok uluslu şirketlerle ilgili bazı düzenlemeler getirmişlerdir.

Globalleşme süreci ile birlikte uluslararası sermayenin ülkeler arasında hızla dolaşmaya başlaması, çok uluslu şirketlerin uluslararası bir ekonomik aktör olarak öneminin daha da artmasına neden olmuştur. Günümüzde bütün ülkeler çok uluslu şirketlerin sahip oldukları sermaye gücünü kendi ülkelerine çekebilmek için birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içerisindedirler. Bu rekabette avantajlı konuma geçebilmek için ülkeler, çok uluslu şirketlere yönelik olarak çeşitli teşvik edici düzenlemeleri hayata geçirmektedirler. Çalışma ilişkileri açısından da çok uluslu şirketler, önemli yeniliklerin gerçekleştirilmesine öncülük etmişlerdir. Kalite kontrol çemberleri, toplam kalite yönetimi ve stratejik yönetim gibi yeni yönetim tekniklerinin yanı sıra, yeni istihdam modelleri ve

Page 14: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

14

sendikaları dışlayan yeni endüstri ilişkileri şekilleri çok uluslu şirketlerin çalışma hayatına getirdikleri önemli değişikliklerin başında gelmektedir.

Tüm bunlar çok uluslu şirketlerle ilgili akademik araştırmaları gün geçtikçe daha da önemli hale getirmiştir. Bu çalışmamızda da çok uluslu şirketlerin incelenmesi hedeflenmektedir. Ancak; çalışmamızda bazı konuların derinliğine ele alınabilmesi için incelenen konularda bazı sınırlamalara gidilmiştir.

Çalışmamızda, çok uluslu şirketlerin uluslararası ticaret içindeki yeri ve önemi, uluslararası ticaret üzerindeki etkilerinin neler olduğu gibi konular ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Aynı şekilde, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarında çok uluslu şirketlerin oynadıkları rolün kapsamı, sözkonusu ülkelerin, bu şirketleri cezbetmek için uyguladıkları politikalar ve yapmış oldukları düzenlemeler yine çalışma konumuz dışında tutulmuştur. Çok uluslu şirketlerin hem uluslararası rekabette, hem de iç piyasalardaki rekabet üzerinde ne tür etkilerinin olduğu da bu çalışmamızda incelenmeyecek konulardır. Benzer biçimde, çok uluslu şirketlerin yatırım yaptıkları ülkelerdeki vergi yapısı ve mevzuatı üzerinde ne gibi değişikliklere neden olduğu da bu çalışmanın ilgi alanına dahil edilmemiştir.

Çalışmamızda; tarihi bir perspektifle, çok uluslulaşma teorileri ve globalleşme süreci bağlamında çok uluslu şirketler olgusunu anlamaya ve analiz etmeye çalıştıktan sonra, özellikle çalışma yaşamı üzerindeki etkileri, bilhassa da ortaya çıkardığı yeni çalışma ve endüstri ilişkileri şekillerini incelemek hedeflenmiştir.

Tezin birinci bölümünde, uluslararası ticaretin tarihi gelişiminden başlayarak, çok uluslu şirket kavramının ortaya çıkış süreci, bu kurumları ifade etmek için kullanılan çeşitli kavramlar, çok uluslu şirketlerin tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan çeşitli türleri ve ortak özellikleri üzerinde durulmuştur.

Đkinci bölüm, çok uluslulaşmayla ilgili teorilerin incelenmesine ayrılmıştır. Bu amaçla öncelikle çok uluslulaşmayı analiz eden çeşitli yaklaşımlar üzerinde durulmuş, özellikle Pride ve Ferrell’in, Phatak’ın ve Dunning’in çok uluslulaşma safhaları ile görüşleri ayrıntılı bir biçimde irdelenmiştir. Daha sonra ihracat, ortaklıklar, stratejik ittifaklar, dış kaynak kullanma, projeler, benchmarking (kıyaslamaya dayalı gelişme) ve yatırımlar gibi çeşitli çok uluslulaşma stratejileri ele alınmıştır. Bu bölümde son olarak çok uluslulaşmanın derecesi üzerinde durulmuştur.

Üçüncü bölümde, çok uluslu şirketlerle ilgili teorik analizler sürdürülmeye ve daha da derinleştirilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde temel olarak, çok ulusul şirketlerin yatırım yapmalarına etki eden veya yatırım kararlarını belirleyen faktörler çeşitli başlıklar altında ve detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Bunlar; yalnız itici faktörler, aynı zamanda itici/çekici/ sınırlandırıcı olan faktörler ve yalnız çekici, hızlandırıcı ve sınırlandırıcı fak-törler olarak sınıflandırılmıştır. Bu bağlamda, uluslararası hukuki düzenlemelerden, iç mevzuata, ekonomik şartlardan siyasi ortama, vergi ve gümrük düzenlemelerinden kambiyo politikalarına, uygulanan çeşitli teşviklerden iş piyasası koşullarına varıncaya

Page 15: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

15

kadar pek çok etkenin çok uluslu şirketlerin yatırım kararlarını nasıl etkiledikleri belirlenmeye çalışılmıştır.

Dördüncü ve son bölümde ise, çok uluslu şirketlerde stratejik yönetim açısından insan kaynakları yönetimi konusu incelenmiştir. Bu amaçla öncelikle çok uluslu şirketlerde yeni iş organizasyonu şekilleri ve stratejileri üzerinde durulmuş; bu şirketlerde uygulanan üretim, yönetim ve istihdam stratejileri ayrıntılı bir biçimde incelenmeye çalışılmıştır. Bu-rada özellikle çok uluslu şirketlerin çalışma hayatına yeni soktukları toplam kalite yönetimi, kalite çemberleri, takım çalışması, öğrenen organizasyonlar ve gelecek için yönetim, atipik çalışma, esnek çalışma, işin paylaşımı ve tele çalışma gibi yeni yönetim ve istihdam modelleri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Sonuç bölümünde ise; bu çalışma esnasında elde edilen verilerden ve yapılan analizlerden hareketle, erişilen sonuçlara ve değer-lendirmelere yer verilmiştir.

Page 16: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

16

BÖLÜM 1

ULUSLARARASI TĐCARET VE ÇOKULUSLU ŞĐRKETLER

1. ULUSLARARASI TĐCARET VE TARĐHĐ GELĐŞĐMĐ Uluslararası ticareti, “malların ve sermayenin ulusal sınırlar dışına akışından dolayı ortaya çıkan ekonomik ilişkiler” olarak tanımlayabiliriz.1 Ekonomik ilişkiler veya başka bir ifadeyle ticari girişimler hangi tarihlerde uluslararasılaşmıştır? Bazı yazarlara göre, bu 1960’lı yıllarda başlamıştır. Bazı yazarlara göre ise, 1960 sonrası dönemle sınırlandırılamayacak bir tarihi vardır. Gerçekte, ticari faaliyetler çok eski uygarlıklara dayanmaktadır. Sınır ötesi ticari faaliyetler ise Orta Çağ’da başlamıştır.2 Ticaretin uluslararasılaşmasını aşağıdaki safhalarda inceleyebiliriz:

1.1 Ülkelerarası Ticaret Dönemi (Orta Çağ-1849)

Orta çağda ülkeler, genelde bir “tarım toplumu” görünümünde idi. Nüfusun büyük bir çoğunluğu, tarımda feodal bir düzende çalışmaktaydı. Nispeten azınlığı oluşturan esnaf ve zanaatkârlar ise, “lonca sistemi” içinde örgütlenmişlerdi. Halk; gıda, giyim ve barınma gibi temel ihtiyaçla-rını ancak karşılayabildiği için, ticaret daha çok şehirlerde ve şehre yakın bölgelerde yoğunlaşmıştı.3

Orta Çağ’da uluslararası ticareti “Tüccarlar Birliği”nin örgütlediğini görmekteyiz. Bu birlik; Alman tüccarların Batı Avrupa ve Doğu Akdeniz ticaretinin yönetimini örgütlemiştir. Aynı yıllarda, maceraperest tüccarlar, Đngiliz mallarının Aşağı Ülkeler (Belçika, Lüksembourg, Hollanda) ile diğer ülkelere satışını organize etmekteydiler. Rönesans’ın başlangıç yıllarında, Đtalyan ticaret ve banka merkezleri ticari faaliyetlerin uluslararasılaşma-sında önemli bir rol oynamaktaydılar. 14. yüzyılın sonlarında, 150 kadar Đtalyan bankasının çokuluslu faaliyet gösterdiği tahmin edilmektedir.4

Bu süreç; 1500’lü yıllarda Christof Colomb’un açık denizlere açılması ve Amerika kıtasının keşfi ile hızlanmış, 1800’li yılların ortalarında sanayi

1 Akat, Ömer; Uluslararas› Pazarlama Karmas› ve Yönetim, Ekin Yay›nlar› (2. Bask›),

Bursa 1998, s. 1. 2 Dunning, J. H.; Multinational Enterprises and the Global Economy, Addison-Wesley,

Wokingham 1993, s. 97,98. 3 Seyido€lu, Halil; Uluslararas› ‹ktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Güzem Yay›nlar› (7.

Bask›), ‹stanbul 1990, s. 10. 4 Hirst, Paul – Thompson, Grahame; Küreselleflme Sorgulan›yor, (Çev. Ça€la Erdem,

Elif Yücel) Dost Kitabevi, Ankara 1998, s. 45.

Page 17: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

17

devrimi ile sona ermiştir.5 Bu dönemde; tacirler, uzak kıtalara yaptıkları deniz yolculukları sonucu dış ülkelerden trampa veya satın alma yoluyla aldıkları malları, kıymetli madenleri, baharatları, ipekleri ve esirleri ülke-lerine götürüp çok yüksek kârlarla satmışlardır. Bu ilk dönemdeki ticare-tin özellikleri; oldukça riskli olması ve denizcilik bilgisi ve becerisi gerek-tirmesidir.6

Bu dönemde, üzerinde durulması gereken olaylardan biri de “ipek ve baharat yolu” üzerinden yapılan ticarettir. Bu yol üzerinde yapılan ticaret; Anadolu’yu doğu-batı ticaretinde bir köprü durumuna getirmiştir. Doğuda üretilen mallar, bir yandan deve kervanları ile Orta Asya ve Đran üzerinden Karadeniz limanlarına ulaştırılıyor; diğer bir yoldan da Hint Denizi, Basra Körfezi, Suriye ve Kızıldeniz üzerinden Đskenderiye’ye taşı-nıyordu. Gerek Karadeniz, gerekse Đskenderiye limanlarına gelen mallar, Venedikliler ve Cenevizliler tarafından deniz yoluyla Kuzey Đtalya kentle-rine ulaşmaktaydı. Sözkonusu mal sirkülasyonu, Venedik ve diğer Kuzey Đtalya kentlerini Güney Avrupa’da bir dağıtım merkezi veya antrepo du-rumuna getirmişti. Orta Çağ’daki bu ticaret akımları sonucunda; gerek Kuzey Đtalya kentleri, gerekse bunların uzantısı durumunda olan Kuzey Almanya’nın Baltık kıyısındaki havza kentleri önemli bir gelişme göster-miştir.7 17. ve 18. yüzyıllarda da bu gelişme devam etmiş; büyük kolonyal ticari firmalar kurulmuş, devlet de bu ticari firmaları himaye etmiştir. Böylece; büyük kumpanyalar ortaya çıkmış ve bunlar koloni bölgelerin-deki toptancı ticari faaliyetlere önayak olmuşlardır.8

Bu dönemin konumuz açısından belirtilmesi gereken en önemli so-nucu; özellikle ipek ve baharat yollarının etkisiyle bu yolları ellerinde tu-tan ülkelerin zenginleşmesi, bu tür ticari faaliyetler sonucu ortaya çıkan Đngiliz, Fransız ve Hollanda firmalarının da günümüzdeki çokuluslu şir-ketlere öncülük etmeleridir. Bu firmalara örnek olarak; Đngiltere’deki “British India Company”, Hollanda’daki “Dutch East India Company” ve “The Hudson’s Bay Company”i verebiliriz.9

1.2 Đktisadi Sömürgecilik Dönemi (1850-1914)

5 Ronen, Simcha; Comparative and Multinational Management, John Wiley & Sons, New

York 1986, s. 4. 6 Beardshaw, John – Palfreman, David; The Organization in its Environment, Pitman

Publishing Inc., London 1990, s. 11. 7 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 10. 8 Hirst, Paul – Thompson, Grahame; a.g.e., s. 45. 9 Kabaalio€lu, Haluk; Çok Uluslu ‹flletmeler Hukuku, ‹KV Yay›n›, ‹stanbul 1982, s. 6,7.

Page 18: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

18

Đktisadi sömürgecilik dönemi, 1850’li yılların sonlarından başlar, Bi-rinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında biter.10 Bu dönemde; coğrafi keşifler artık tamamlanmış, ülkelerin birbirleriyle olan ticari bağları iyice kuvvet-lenmiştir.11 Sanayi devrimi ile birlikte; büyük firmalar kurulmuş, ulusla-rarası imalât gelişmiş, ülkeler arası ticarette egzotik malların yerini daha kolay ve ucuz olarak elde edilebilen sanayi ürünleri almıştır.12

Başlangıçta, çokuluslu üreticiler olarak avantajlı durumda olan Đngiliz firmaları, Kuzey ve Güney Amerika’yı kendilerine uygun yatırım alanları olarak belirlemişlerdi. Kısa bir müddet sonra; Afrika, Avustralya ve Asya bu alanlara eklenmiştir. “Kolonyal yatırımlar”ı doğrudan yabancı yatırımların öncüsü olarak görenler de vardır. 1870’lerden sonra meydana gelen teknik ve örgütsel gelişmeler, benzer ürünlerin birçok çeşidinin aynı firma tarafından hem yurt içinde hem de yurt dışında üretilebilmesini mümkün kılmıştır. Bu gelişmelere ilave olarak; madenlerin ve diğer hammadde ürünlerinin aranıp işlenmesi de büyük oranda doğrudan yabancı yatırım çekmiştir. Dünya ekonomisinde imalat sanayiindeki ço-kuluslu şirketler, 19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmışlar ve I. Dünya Savaşı’na kadar iyice kurumsallaşmışladır.13 1880 ve 1890’lı yıllarda or-taya çıkan bu ilk modern çokuluslu şirketler ve onların soyundan gelen-ler; üretim, pazarlama ve diğer alanlarda önemli ölçek ekonomileri elde etmişlerdir.14

1820-1870 yılları arasında sanayi teknolojisinde meydana gelen ge-lişmeler, uluslararası uzmanlaşmayı teşvik ederek dünya sanayi malları üretim ve ticaretini hızlandırmıştır. Ancak; daha önceden (1770’lü yıl-larda) indirilen gümrükler tekrar yükseltilmiş ve dünyada koruyuculuk artmıştır. ABD, iç savaşı finanse etmek için savaş sırasında yükselttiği gümrükleri, kendi sanayiini Đngiliz mallarına karşı korumak için iç savaş-tan sonra da devam ettirmiştir. Öte yandan, 1870’li yıllardan sonra; Rusya ve Japonya’da sanayileşmekte olan ülkeler arasına katılmışlardır. Bu ülkelerden Japonya, 260 yıllık bir otarşiden sonra 1850’li yıllarda batılı ülkeler tarafından dış ticarete açılmaya zorlanmıştır.15

Bununla birlikte; ticaretin uluslararasılaşması üzerine sağlam ista-tistiksel kanıtlar, 1830 sonrasına aittir. Dünya dış ticaret hacmi, 1870 ile

10 Mutlu, Esin; Uluslararas› ‹flletmecilik, Beta Yay›nlar›, ‹stanbul 1999, s. 16. 11 Beardshaw, John – Palfreman, David; a.g.e., s. 11. 12 Ronen, S.; a.g.e., s. 6. 13 Hirst, Paul – Thompson, Grahame; a.g.e., s. 45,46. 14 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli, “Toward a Theory of International

New Ventures”, Journal of International Business Studies, Vol. 25, Issue 1, 1994, s. 51. 15 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 441.

Page 19: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

19

1913 arasında yıllık % 3,4’lük bir artış göstermiştir.16 Birinci Dünya Sa-vaşı öncesinde uluslararası üretimin gelişmişlik düzeyi açısından başı çe-ken ülke Đngiltere olmasına rağmen, daha az gelişmiş ekonomiler tarafın-dan örgütlenen çokuluslu üretim de şaşırtıcı oranda fazla idi. Londra’nın dünyanın en büyük mali merkezi olduğu bu döneme ilişkin yapılan (şirketleri temel alan) araştırmalar; doğrudan yabancı yatırımların, etki alanı bakımından geniş olsa da ölçek bakımından çok mütevazı olduğunu ve genellikle küçük yabancı şirketler tarafından yapıldığını;17 buna karşı-lık, uluslararası sermaye akımları içerisinde portföy yatırımlarının daha büyük bir yere sahip olduğunu ortaya koymuştur.18

1.3 Đmtiyazlar Dönemi (1915-1944)

1914-1945 yılları arasındaki kapsar. Bu dönemin belirleyici özelliği, savaşların uluslararası ticaret üzerinde önemli rol oynamasıdır.19 Birinci Dünya Savaşı sonrası, uluslararası ticarette önemli gelişmeler olmuş; Londra, önemli bir mali merkez olma niteliğini yitirmiştir.20 Büyük dünya buhranının yaşandığı 1930’lu yıllarda ve savaşın yıpratıcı etkilerinin ya-şandığı 1940’lı yıllarda ise, uluslararası ticari faaliyetler büyük ölçüde ya-vaşlamıştır. Uluslararası ticaret; 1913 sonrasında gümrük, kota, kambiyo kontrolleri ve daha sonra da savaş nedeniyle menfi yönde etkilenmiş ve 1913 ile 1950 arasında yıllık % 1’den daha düşük bir artış göstermiştir.21

Bu dönemde; uluslararası ticarete etki eden diğer önemli gelişmeler, 1930’lu yıllardan itibaren dünya ekonomisinde görülen yoğun koruyucu-luk ve iktisadi milliyetçilik hareketleridir. Đleride, Đkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine yönelik çabalar için de bir tepki oluşturacak olan bu hareketler, dünya ticaretinde uluslararası işbirliğinden uzaklaşılmasına yol açmıştır. Bu yıllarda; ülkeler, içinde bulundukları dış ödemeler dengesi ve işsizlik sorunlarını çözümlemek için bireysel hareket etmekte, bu da rekabetçi devalüasyonlara ve karşılıklı olarak gümrük tarifelerinin yükseltilmesine yol açmaktaydı. Đki dünya sa-vaşı arasındaki bu dönemde ülkelerin gümrük tarifelerini aşırı ölçüde yükseltmelerinin yanı sıra, tarifelerin uygulanmasında da önemli farklılık-lar görülmekteydi. Şöyle ki; bazı ülkeler gümrük tarifelerini “ayırım

16 Lewis, A.; “The Rate of Growth of World Trade”, The World Economic Order: Past and

Prospects, (ed. Grassman, S. – Lundberg, E.), Macmillan, Basingstoke 1981, s. 70. 17 Hirst, Paul – Thompson, Grahame; a.g.e., s. 46. 18 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 553. 19 Mutlu, Esin; Uluslararas› ‹flletmecilik, Beta Yay›nlar›, ‹stanbul 1999, s. 17. 20 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 553. 21 Maddison, A.; “Growth and Slow-Down in Advanced Capitalist Economies: Techni-

ques of Quantitative Assessments”; Journal of Economic Literature, Vol. XXV, No. 2, June 1987, s. 670.

Page 20: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

20

gözetici” (ülkelere göre farklı gümrük tarifeleri) şekilde uygularken, bazıları da “en çok kayrılması geren ülke” kuralını uygulamaktaydılar.22

1.4 Uluslararası Dönem

1945 yılında başlamıştır ve günümüzde halen devam etmektedir. Bu dönemi 1945-1972 yılları arası ve 1973’den günümüze kadar olmak üzere iki aşamada incelemek mümkündür.23

1.4.1 1945-1972 Dönemi

Bu dönemin başlangıcı Đkinci Dünya Savaşı’nın sonudur. Savaşın so-nunda siyasi liderler değişmiş; ülkeler arasındaki soğuk savaş, siyasal ve ekonomik kutuplaşmalara yol açmıştır. Bu kutuplaşmalara rağmen; uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır. Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi çabaları, ilk defa sa-nayileşmiş ülkeler arasında ortaya çıkmış, giderek az gelişmiş ülkelerin de bu akıma katıldıkları görülmüştür. Bu yönde atılan adımların ilki, “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması” (GATT) çerçevesinde, gümrük tarifeleri ve öteki dış ticaret kısıtlamalarının tüm üye ülkelerce karşılıklı olarak indirilmesidir. Diğer adım ise, bir grup ülke arasında “iktisadi bir-leşme” hareketlerinin oluşturulmasıdır. Sınırlı olmasına rağmen; bu ha-reketler, belirli bir coğrafi bölgede yer alan ülkeler arasındaki ticaretin serbestleştirilmesine yönelik olmuştur. Bu dönemde, uluslararası ticaret açısından iki önemli gelişme olmuştur:24

� Sömürgeciliğin sona ermesi,

� Çokuluslu şirketlerin yaygınlaşması

Sözkonusu dönemde uluslararası ticaret; 1945 yılından 1950 yılına kadar dalgalı bir artış seyri izlemiş, 1950 ile 1970, hatta 1973 yılları ara-sında yıllık % 9’un üstünde bir büyüme göstermiştir.25

1.4.2 1973 ve Sonrası Dönem

1973 ile 1980 yılları arasında uluslararası ticaretin büyüme hızı, 19. yüzyılın sonlarındaki yıllık % 3,6’lık seviyeye düşmüştür.26 Durumu ihra-cat hacimlerindeki gelişmeler açısından ele alacak olursak; altı önemli ekonominin 1913 ile 1984 arası ihracat hacimlerindeki gelişmeler, arala-rındaki farklılıklar ve dalgalanmalar Grafik 1.1’de görülmektedir:

22 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 359. 23 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 18. 24 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 359,442. 25 Maddison, A.; “a.g.m.”, s. 670. 26 Maddison, A.; “a.g.m.”, s. 670.

Page 21: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

21

Grafik 1.1: Gelişmiş Bazı Ülkelerin Đhracat Hacimleri (1913-1984)

Grafik Girecek

Kaynak: Hirst, Paul – Thompson, Grahame; Küreselleşme Sorgulanıyor, (Çev. Çağla Er-dem, Elif Yücel) Dost Kitabevi, Ankara 1998, s. 48’deki verilerden derlenerek tarafımızca hazırlanmıştır.

Şekilden de anlaşılabileceği gibi; 1930’lu yıllarda dünya ticaret hacminde belirgin bir düşüş görülmektedir. I. ve II. Dünya Savaşı arasında ticaret hacminde yaşanan bu düşmenin en büyük sıkıntısını Almanya, Fransa ve Đngiltere çekmiştir. Aynı sıkıntıyı, etkileri biraz daha az olmakla birlikte, ABD ve Hollanda’da yaşamıştır. Japonya ise, 2. Dünya Savaşı’nın bir sonucu olarak bundan etkilenmiştir.27 1980’li yıllardan sonra

27 Hirst, Paul – Thompson, Grahame; a.g.e., s. 47.

Page 22: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

22

globalleşme sürecinin hızlanması ve buna paralel olarak yoğunlaşan rekabet, ulusal pazarlarda liberalleşme eğilimini güçlendirirken, uluslararası ticaret hacminin artışına da katkıda bulunmuştur.28

1.5 Genel Değerlendirme

Ticaretin uluslararasılaşmasını hem üretim, hem de uluslararası tica-retin büyüme hızı açısından inceleyecek olursak; Grafik 1.2’deki durum ile karşılaşmaktayız:

Grafik 1.2: Üretimin Büyüme Hızı Đle Dış Ticaretin Büyüme Hızı Arasındaki Đlişki (1853-1984)

Grafik Girecek

Kaynak: Hirst, Paul – Thompson, Grahame; Küreselleşme Sorgulanıyor, (Çev. Çağla Er-dem, Elif Yücel) Dost Kitabevi, Ankara 1998, s. 48’deki verilerden tarafımızca hazırlanmış-tır.

Şöyle ki; 1853 yılından 1872 yılına kadar olan dönemde uluslararası ticaretin büyüme hızı, tüm dünya üretiminin büyüme hızından daha fazla gerçekleşmiştir. 1872 yılı ile 1911 yılı arasında, bu iki hız birbirine eşit-lenmiştir.29 Đki savaş arasında; hem dünya üretiminde, hem de uluslara-rası ticaret de bir durgunluk yaşanmıştır. 1950 yılından sonra ise (1973 yılından sonraki durgunluk döneminde dahi) uluslararası ticaret, dünya üretimine nazaran daha tutarlı bir artış göstermiştir.30 Şüphesiz; ulusla-

28 Selamo€lu, Ahmet; Küreselleflme Sürecinde ‹nsan Kayna€›, Tühis Yay›nlar›, ‹stanbul

1998, s. 8. 29 Lewis, A.; “a.g.m.”, s. 70. 30 Maddison, A.; “a.g.m.”, s. 670.

Page 23: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

23

rarası ticaret hacminin giderek artmasında çokuluslu şirketlerin dünya pazarlarında etkinliklerinin artması önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki; uluslararası ticaret hacminin artışında çokuluslu şirketlerin bölgesel bütünleşmelerden daha fazla etkili olduklarını söylemek mümkündür.31

Uluslararası ticaretin bugünkü görünümüne baktığımız zaman aşağı-daki yönlerde gelişmeler olduğu görülmektedir:32

� Çokuluslu şirketler ile birlikte, doğrudan yabancı yatırımların göreceli ola-rak önemleri artmıştır.

� Uluslararası ticaret, “endüstrilerarası ticaret”ten “endüstri içi ticaret”e doğru gelişmektedir.33

� Bu gelişimin doğal bir sonucu olarak, “firma içi ticaret” önem kazanmakta-dır.

2. ÇOKULUSLU ŞĐRKET (MULTINATIONAL COMPANY) KAVRAMI

“Çokuluslu şirket” (multinational company) kavramının herkes tara-fından kabul edilen ve üzerinde fikir birliğine varılan tam bir tanımı he-nüz mevcut değildir. Çokuluslu şirket kavramı, farklı insanlar için farklı şeyler ifade etmektedir.34 Bazen, “çokuluslu girişim” (multinational enter-prise) veya “uluslar-ötesi şirket” (transnational company) kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.35 Çokuluslu şirketler ile ilgili olarak pek çok tanım yapılmaktadır. Örneğin; iki veya daha fazla ülkede mülkiyeti kısmen veya tamamen kendisine ait olarak üretim ve pazarlama faaliyet-leri yürüten, kendisine ait firma stratejileri olan ve bu stratejileri tüm bağlı kuruluşları veya şubelerinde uygulayan firmalar “çokuluslu şirket” (multinational company) olarak tanımlanmaktadır.36 Bir başka tanıma göre de çokuluslu şirketler; yatırım faaliyetlerini birden fazla ülkede sürdüren ve üretim ile ilgili kararları tek bir merkezden alan veya çeşitli yollarla

31 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 11. 32 Akat, Ömer; a.g.e., s. 27. 33 “Endüstrileraras› ticaret”e, makine ihraç edip, baflka bir sektörün mal›n› (giyim efl-

yas›n›) ithal etmeyi örnek olarak verebiliriz. “Endüstri içi ticaret” ise iki farkl› flekilde ortaya ç›kar:

i. Ayn› sektör taraf›nda üretilen, ancak üretimin de€iflik aflamalar›nda üretilmekte olan mallar›n ticaretinde: Bu; belirli mallar›n, örne€in bir otomobilin de€iflik parçalar›n› çeflitli ülkelerde üretmekte olan çokuluslu flirketlerin d›fl ticaretlerinde “firma içi ticaret” olarak ortaya ç›kar.

ii. Kolayl›kla ikame edilebilir olan ve farkl› özelliklere sahip heterojen mallar›n ticaretinde: Ürün farkl›laflmas›n›n önem kazand›€› beyaz eflya, otomobil, ayakkab›, iletiflim araç-lar›n›n d›fl ticaretinde ortaya ç›kar.

34 Aharoni, Yair; “On the Definition of a Multinational Firm”, The Quarterly Review of Economics and Business, Vol. 11, No. 3, Autumn 1971, s. 28.

35 McCarthy, Daniel J. – Puffer, Sheila M.; “Strategic Investment Flexibility for MNE Success in Russia: Evolving Beyond Entry Modes”, Journal of World Business, Vol. 32, Issue 4, Winter97, s. 295.

36 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 10.

Page 24: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

24

bağlı şirketlerin kararlarını etkileyen şirketlerdir. Çokuluslu şirketlerle ilgili olarak ortaya çıkan bu kavram kargaşası, onların sahip oldukları karmaşık yapılardan kaynaklanmakta, bu da sözkonusu şirketleri tanımlama güçlüğünü beraberinde getirmektedir. Bugüne kadar, tüm ya-zarların üzerinde fikir birliğine vardıkları bir tek bir tanım elde edileme-mesine rağmen; yapılan tanımlarda açıkça belirtilmiş olsun veya olmasın herkes tarafından kabul edilen iki nokta mevcuttur:37

i. Bu şirketlerin doğrudan üretime yönelik faaliyet göstermeleri ve

ii. Sözkonusu etkinlikleri birden fazla ülkede gerçekleştirmiş olmaları gerekli-

liği.

Yapılan tanımlar dikkate alındığında, bu tanımları aşağıda belirtilen hususlar açısından sınıflandırabilmek mümkündür:

2.1 Ekonomik ve Mali Gücü Esas Alan Tanımlar

Ekonomik ve mali gücü esas alarak yapılan çokuluslu şirket tanım-ları; şirketin büyüklüğü, üretimi, ülke dışında sahip olunan varlıkların değeri ve faaliyetlerin dünya çapında yaygınlık derecesi gibi faktörlere önem verirler.38 Bu faktörler dikkate alınarak yapılan çokuluslu şirket tanımları şunlardır:

� Bruck ve Lees’e göre; yabancı ülkelerdeki üretimi, kârı veya personeli; top-lam üretiminin, kârının veya personelinin önemli bir miktarını oluşturan

işletmelerdir.39

� McDonald ve Parker’a göre; yurtdışındaki varlıkları, toplam varlıklarının en az % 20’sini oluşturan şirketlerdir.40

� Business International’da yer alan bir habere göre; (pek çok yöneticinin de üzerinde fikir birliğine vardıkları gibi); toplam satışları ve kârlarının en az %

35’ini yurtdışındaki faaliyetlerinden elde eden şirketlerdir.41

� Vernon’a göre; farklı milliyetlerden oluşan şirketlerin ortak bir yönetim stratejisi için ortak mülkiyet ve sorumluluk bağları ile bir araya

gelmelerinden oluşan şirketlerdir.42

37 Fidan, Erkal; “Çok Uluslu fiirketler ve Azgeliflmifl Ülkeler Üzerine Etkileri, Yönetim

ve Ekonomi, Say›: 1, 1995, s. 102. 38 Alpar, Cem; Çok Uluslu fiirketler ve Ekonomik Kalk›nma, Ankara ‹T‹A Yay›n›, No. 106,

Ankara 1977, s. 24. 39 Tümer, Mehmet; “Çok Uluslu ‹flletmelerde Kültürün Yöneticiler Üzerine Olan Etki-

leri”, Human Resources, Ekim-Kas›m-Aral›k 1998, s. 34. 40 McDonald, John G. – Parker, Hugh; “Creating a Strategy for International Growth”,

International Enterprise, McKinsey Co. Inc., New york 1962, s. 17. 41 Phatak, Arvind V.; Managing Multinational Corporations, Praeger Publishers, New

York 1974, s. 21.

Page 25: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

25

2.2 Faaliyet Gösterdiği Ülke Sayısını Esas Alan Tanımlar

Çokuluslu şirketler, faaliyet gösterdiği ülke sayısı esas alınarak aşa-ğıdaki şekillerde tanımlanmaktadır:

� Fransız Ekonomi ve Sosyal Konseyi’ne göre; genel idare merkezi köken ül-kede olan ve faaliyetlerini bir ya da birden fazla ülkede kendine bağlı şube-

leri veya şirketleri aracılığı ile koordine eden kuruluşlardır.43

� Avrupa Birliği Komisyonu’na göre; pek çok ülkede sürekli şekilde ekonomik faaliyet gösteren ve bunlar arasında koordinasyon sağlayan bir şirkettir.44

� Zenoff’a göre; ülkeler arasında malların, hizmetlerin, know-how’ların ve üretim faktörlerinin transferini yapan işletmelerdir.45

� Lilienthal’a göre; yabancı ülke yasaları ve kuralları altında faaliyet gösteren şirketlerdir.46

� Koubek’e göre; sınırları aşan faaliyet gösteren firmalar, çokuluslu şirketler-dir. Sözkonusu faaliyetler, malların ve yatırım sermayesinin ve personelin

uluslararası transferini içerir. Üretim ve yönetim teknikleri de bunlara ilave

edilmelidir. Tedarik ve satış fonksiyonlarının çok sayıda ülkeye yayılması

yanında, sözkonusu faaliyetler pek çok ülkede üretimde bulunmaya yönel-

miştir.47

� Behrman’a göre; (hiç değilse hükümetler tarafından izin verildiği ölçüde) çeşitli ulusal piyasaları ele geçirmeye çalışan şirketlerdir.48

� Farmer ve Richman’a göre; iki ya da daha fazla ülke arasında işletmecilik faaliyetleri yapan firmalardır.49

� Phatak’a göre; farklı ülkelerde birbirine bağlı şube ağlarına sahip olan, dünya çapında faaliyet gösteren ve tüm firma amaçlarının gerçekleştirilme-

42 Vernon, Raymond; “Economic Sovereignty at Bay”, Foreign Affairs, Vol. 7, No. 1, Oc-

tober 1968, s. 114. 43 Kutal, Gülten; Endüstri ‹liflkileri Aç›s›ndan Çok Uluslu fiirketler, ‹.Ü. ‹ktisat Fakültesi

Yay›n›, ‹stanbul 1982, s. 16,17. 44 Kutal, Gülten; a.g.e., s. 16,17. 45 Akat, Ömer; a.g.e., s. 20. 46 Lilienthal, David E.; “Management of the Multinational Corporation”, Management

and Corporations, (ed. Anshen, Melven – Bach, G. L.), McGraw-Hill Book Company, New York 1985, s. 119.

47 Kutal, Gülten;.a.g.e., s. 16,17. 48 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 21. 49 Akat, Ömer; a.g.e., s. 19.

Page 26: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

26

sine imkan sağlayan bir yapıda mali, maddi, teknik ve idari kaynaklarını bu

amaca tahsis eden şirketlerdir.50

2.3 Faaliyetlerin Bütünlüğünü Esas Alan Tanımlar

Çokuluslu şirketlerin farklı ülkelerdeki üretim ve hizmet birimlerinin uyum içerisinde çalışmasını temel olarak alan tanımlar şunlardır:

� Dunning’e göre; farklı ülkelerde üretim faaliyetinde bulunan firmaların üre-timle ilgili kararlarının (teknoloji seçimi, kaynak kullanımı, pazarlama yön-

temleri vb.) ana şirketin bulunduğu ülkelerde saptayan ve geliştiren şirket-

lerdir.51

� Dünya ölçeğindeki faaliyetlerini, bir bütün olarak organize eden ve karar vermede kuvvetli bir şekilde merkezileşmiş işletmelerdir.52

� Daniels ve Radebaugh’a göre; gerek ülke içi ve gerekse denizaşırı faaliyetle-rini çevreleyen bütünleşik global bir felsefeye sahip firmalardır.53

2.4 Đşletme Yöneticilerinin Uyruğunu ve Yönetim Faaliyetine Yaklaşımlarını Esas Alan Tanımlar

Đşletme yöneticilerinin uyruğunu ve yönetim faaliyetine yaklaşımlarını esas alan tanımlar şunlardır:

� Đki veya daha fazla ülkede tek yönetim stratejisi altında, işletme kaynakla-rının ülkeye bakılmaksızın dağılımı ile mülkiyet ve üst yönetimi çokuluslu

olan işletmelerdir.54

� Üretimle ilgili kararlarını yavru şirketlere dikte ettiren firmalar tek merkezli, yavru şirketlere belirli bir özerklik tanımışsa çok merkezli, şirket

yönetici ve hissedarları çeşitli milliyetlerden oluşuyorsa dünya merkezli

çokuluslu şirketlerdir.55

� Jacoby’e göre; iki veya daha fazla ülkede firmaya sahip olan ve onları yöne-ten şirketlerdir.56

50 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 21,22. 51 Alpar, Cem; a.g.e., s. 25. 52 Tümer, Mehmet; “a.g.m.”, s. 34. 53 Daniels, John. D. – Radebaugh, Lee H.; International Business: Environments and

Operations, Addison Wesley (8th ed.), Massachusetts 1998, s. 9. 54 Tümer, Mehmet; “a.g.m.”, s. 34. 55 Alpar, Cem; a.g.e., s. 26. 56 Jacoby, Neil H.; “The Multinational Corporation”, The Center Magazine, Vol. 3 No. 3,

May 1970, s. 37.

Page 27: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

27

� Perlmutter’e göre; uluslararası ekonomik faaliyetlerde bulunan ve yatırım ve üretim faaliyetlerinde bulundukları ülkeler arasında fark gözetmeksizin,

kendi ülkeleri gibi kabul eden ve herhangi bir ülke ya da ulusa karşı, ırk ve

milliyetçilikten kaynaklanan bir davranışta bulunmayan bir üst yönetime

sahip işletmelerdir.57

2.5 Tanımlamada Farklı Yaklaşımlar

Çokuluslu şirketlerin tanımlanmasında farklı yaklaşımlar mevcuttur. Bu yeni yaklaşımlardan biri, yukarıdaki unsurların tamamını esas al-maktadır. Şöyle ki; genel merkezi belirli bir ülkede olduğu halde, etkinlik-lerini bir veya birden fazla başka ülkede kendisi tarafından koordine edi-len şubeler veya bağlı işletmeler aracılığıyla ve genel merkez tarafından kararlaştırılan bir işletme politikasına uygun olarak yürüten büyük iş-letmeler çokuluslu şirketler olarak tanımlanmaktadır.58 Diğer bir tanıma göre de, firmada yabancı hisse iştiraki bulunan şirketlerdir.59

Kanımca; çokuluslu şirketleri “organizasyonel değişim” açısından ta-nımlamak da mümkündür. Şöyle ki; çokuluslu faaliyet gösterebilmek, ulusal düzeyde faaliyet gösterebilmeye nazaran organizasyonel yapıda bir değişimi gerektirmelidir. Buna göre; “çokuluslu faaliyetlerinin gerçekleş-tirilmesinde “malların ve hizmetlerin icadı” (discovery), “tasarımı” (design), “geliştirilmesi” (development), “farklılaştırılması” (differentiation), “üretimi” (production), “çeşitlendirilmesi” (diversification), “dağıtımı” (distribution) ve “teslimi” (delivery) aşamalarını da etkileyecek şekilde firma yönetiminde, organizasyon tipinde ve mimarisinde yapısal değişime uğrayan firmalar çokuluslu şirketlerdir”.

3. ÇOKULUSLU ŞĐRKET KAVRAMINI KARŞILAMAYA YÖNELĐK KULLANILAN KAVRAMLAR

“Çokuluslu şirket” kavramını karşılamaya yönelik pek çok kavram mevcuttur. Bu kavramlardan sıkça kullanılanlar şunlardır:

3.1 Uluslararası Şirket (International Company)

“Uluslararası şirket” (international company) kavramı; genellikle, kendi ülkesi dışında bir veya daha fazla ülkede faaliyet gösteren şirketler için kullanılmaktadır.60 Yalnız kendi ülkeleri içinde değil, yabancı ülkelerde çeşitli faaliyet dallarından birinde veya birkaçında üretim veya satış faali-yetinde bulunan şirketlerdir. Yabancı ülkelerde faaliyet göstermekle bir-

57 Alpar, Cem; a.g.e., s. 25. 58 Tümer, Mehmet; “a.g.m.”, s. 34. 59 Harrison, Ann; “The Role of Multinationals in Economic Development”, Columbia Jo-

urnal of World Business, Vol. 29, Issue 4, 1996, s. 7. 60 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 9.

Page 28: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

28

likte; dışarıda sınırlı yatırımları olan ve çoğunlukla ana firmanın yönetimi ülkesinin vatandaşlarının elinde bulunan firmalardır.61 Uluslararası satış ve dağıtım kapasitesini çoğu zaman yerel üretim ile desteklerler. Ulusla-rarası operasyonlar, genelde bir uluslararası bölüm tarafından yürütülür. Köken ülkedeki ana şirket, genelde merkezi bir strateji, teknoloji ve kay-nak kullanımı görüşüyle hareket eder. Merkez-şube ilişkilerindeki anah-tar dinamiği ise, teknoloji transferi oluşturur. Pazarlama, satış, üretim ve rekabet taktikleri konusunda müşteri hizmetleri ile ilgili kararlar yerel ya da ulusal düzeyde verilse de, uluslararası faaliyetlerin çekirdek yerli ope-rasyonlardan ayrı tutulmasına itina gösterilir. Organizasyonun çekirdek kurumsal kültürünün, genelde uluslararası unsurlardan etkilenmediği görülür. Đşin uluslararası ve yerli kısımları arasında az bir etkileşim mev-cuttur. Dış operasyonlar, halâ yabancı şubeler olarak görülür ve merkezin birer uzantısı olarak kabul edilir. Ağırlıklı yerli operasyonları ile uluslararası bölümleri arasındaki ayırım, bu şirketlerin en zayıf noktala-rıdır. Ev sahibi ülkelerde büyük ölçüde özerk olan şubeler, yerli bir dü-şünce yapısının etkisinde olan merkezden yönetilirken başarılı olamazlar. Merkezdeki personelini ve kariyer imkanlarını başarılı bir biçimde ulusla-rarasılaştırmadıkça, uluslararası operasyonlarının faydasını tam olarak göremez.62

3.2 Uluslar-Ötesi Şirket (Transnational Company)

“Uluslar-ötesi şirket” (transnational company) kavramı; uluslararası ya da ülkelerarası sınırların ötesine geçebilen şirket anlamında olup, çoku-luslu şirketlerin politik, ekonomik hatta ideolojik sınırları tanımadığını belirten bir kavramdır. Firmanın mülkiyet ve yönetiminde belirli bir ulus ya da ulusların ağırlığı mevcut değildir. Başka bir ifade ile firmanın mül-kiyet ve yönetimi çok farklı uluslardan gelen kişilerden oluşmaktadır. Bundan dolayı; firmanın yapı ve faaliyetlerinde ulusal bir kimlikten söz edilemez.63

Genellikle; global stratejik ortaklıkların ülkelere göre ürün/politika uyarlaması yapması durumlarında kullanılır. Şöyle ki; uluslar-ötesi şir-ketler, her ülke için global olarak standartlaştırdıkları ürünlerini, yerel özelliklere ve müşteri isteklerine duyarlı olarak ülkelere göre değişime tabi tutan şirketlerdir.64 Barlett ve Ghoshal’a göre ise; global şirketin evriminin bir başka biçimidir. Onlara göre; “uluslar-ötesi şirket” (transnational

61 Dinçer, Ömer; Stratejik Yönetim ve ‹flletme Politikas›, Beta Yay›nlar› (5. Bask›), ‹stan-

bul 1988, s. 177. 62 Rhinesmith, Stephen R.; Yöneticinin Küreselleflme Rehberi: De€iflen Dünyada Bafla-

r›ya Götüren 6 Özellik, (Çev. Gülden fien), Sabah Kitaplar›, ‹stanbul 2000, s. 22,23. 63 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 10. 64 Esener, Ömer; Stratejik Ortakl›klar: Türk fiirketleri ‹çin Büyüme ve Global Pazara

Aç›lma Teknikleri, ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas› Yay›nlar›, ‹stanbul 1997, s. 68.

Page 29: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

29

company), global yapının verimliliği ile çokuluslu bir şirketin yerel duyarlılığını ve uluslararası girişimlerin teknoloji transferi olanaklarını birleştirmektedir. Başka bir ifadeyle; uluslararası şirket, bir yandan sürümden kazanıp maliyeti düşürürken, bir yandan da yerel duyarlılığın sürdürülmesine çalışır.65

3.3 Uluslar-Üstü Şirket (Supranational Company)

“Uluslar-üstü şirket” (supranational company) kavramı; halihazırda mevcut olmayan ve hiçbir ülkeye mensup olmayan, daha çok uluslararası bir anlaşma ile kurulan ve yine uluslararası bir organ tarafından tescil ve kontrol edilmek ve bu organa vergi ödemek suretiyle varlığını sürdüren, gerektiğinde de hukuki olarak milliyetini ortadan kaldıran şirketler için kullanılmaktadır.66

3.4 Çokuluslu Girişim (Multinational Enterprise)

“Çokuluslu girişim” (multinational enterprise) kavramı; müteşebbise ve hür teşebbüse ağırlık veren liberal iktisadi düşünceden kaynaklanan bir terim olup, teşebbüsün yaygınlaştığını ve çokuluslu bir niteliğe büründü-ğünü ifade eder. Uygulamada yalnız köken ülke girişimciliğini yaygınlaş-tırdıkları, ev sahibi ülkelerde hür teşebbüs ideolojisinin yaygınlaşmasını ve girişimcilerin ortaya çıkmasını önledikleri ileri sürülmektedir.67 Ulusla-rarası işlerine son derece bağlıdırlar. Pek çok farklı ülke ve pazarda kendi yerli işlerinin minik kopyalarını kurmuşlardır. Ev sahibi ülkelerdeki ope-rasyonlarının yönetimini yerel idarecilere devretmekten çekinmezler. Yerli bir organizasyon gibi görünmek, hedeflerinden biridir. Bu şekilde, yerel makamların kendi şubelerini ulusal bir birim olarak göreceklerini düşü-nürler. Böylece; ev sahibi ülke piyasalarında operasyonlarını dünya ça-pında oluşturulmuş kaynaklar, beceriler ve teknolojiler ile desteklemenin rekabet avantajına sahip olurlar.68

3.5 Global Şirket (Global Company)

Global şirketler; ulusal piyasalarla entegre olmuş bir şekilde dünya-nın önemli piyasalarında ürünlerini satan ve dünya çapında faaliyetleri olan şirketlerdir. Bu son tanımdaki iki kriter; yani pazarda mevcudiyet ve faaliyetlerin entegrasyonu, global şirketin özelliklerinin tanımlanmasında zorunlu olmayabilir, ancak onlar oldukça önemlidir. Global şirket ve ço-kuluslu şirket arasındaki farklılık gerçekte önemli değildir ve bir derece-

65 Rhinesmith, Stephen R.; a.g.e., s. 25. 66 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; Endüstri ‹liflkileri Boyutunda Çok Uluslu fiirketler

ve ‹nsan Kayna€› Yönetimi: Teori ve Uygulama, Der Yay›nlar›, ‹stanbul 1996, s. 27. 67 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 10. 68 Rhinesmith, Stephen R.; a.g.e., s. 23.

Page 30: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

30

den ziyade bir nitelik olarak düşünülmektedir.69 Organizasyonel açıdan, çokuluslu şirket ve global şirket arasındaki farklar Şekil 1.1’de görülmek-tedir:

Grafik Girecek

Şekil 1.1: Organizasyonel Açıdan Çokuluslu ve Global Şirketler. (Kaynak: Rhinesmith, Stephen R.; Yöneticinin Küreselleşme Rehberi: Değişen Dünyada Başarıya Götüren 6 Özellik, (Çev. Gülden Şen), Sabah Kitapları, Đstanbul 2000, s. 24.

Uluslararası veya çokuluslu şirketin bir uzantısıdırlar. “Uluslararası şirket”de olduğu gibi işin uluslararası boyutunu “soyutlamak”, ya da ço-kuluslu şirketin yaptığı gibi pek çok ülkede “kopyalamak” yerine; kaynak-ları global bazda paylaşarak en düşük maliyetli ve en kaliteli ürünlerle en iyi pazara girmeye çalışırlar. Kendi ulusal kabuklarından sıyrılmak ama-cındadırlar. Ortamdaki değişikliklere karşı uyum güçleri yüksek olup, geleceği etkileyebilecek global eğilimlere karşı son derece duyarlıdırlar. Gelişmiş bir iş stratejisi gerektiren, son derece gelişmiş bir organizasyon yapısına sahiptirler. Farklı bir düşünce yapısına sahip ve uyum yeteneği yüksek yöneticiler ve şirket kültürü gerektirir. Kaynakları ve yeteneklerini sürekli tarayıp, yeniden düzenleyerek ulusal ya da bölgesel sınırların ürün, pazar ve yeni teknolojiler karşısında engel oluşturmamasını sağlar. Merkezlerini, gerektiği durumlarda kendi anavatanlarının dışına taşı-makla kalmazlar; farklı işlevler, farklı ürün çizgileri ya da farklı işkolları

69 Porter, Michael; The Competitive Advantages of Nations, Macmillan, London 1990, s.

55.

Page 31: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

31

için birkaç merkeze birden sahip olabilirler. Bu karmaşık kurumsal yapı-larda farklılaştırma ve bütünleştirmekte kullanılmakta; en büyük rekabet avantajı ve kârlılık için global verimlilik ve yerel duyarlılığın yanı sıra po-litika, insanlar kaynaklar üçlüsünün global eşgüdümüne önem verilmek-tedir. Her zaman yeni bir ürün ve işkolu arayışı içerisindedirler. En kârlı pazarlara en düşük maliyetle ve en uygun yönetim kaynakları ile en yük-sek kaliteli ürünleri vermeye odaklanmışlardır. Paranın, insanların ve kaynakların nerede bulunduğu, global şirketler için önemli değildir.70

4. ÇOKULUSLU ŞĐRKET KAVRAMI ĐLE ĐLGĐLĐ KAVRAMLAR

Çokuluslu şirketin merkezi, faaliyette bulunduğu ve kendisine ham-madde, işgücü veya bilgi sağlayan ülkeleri belirtmek için kullanılan kav-ramlardır. Bu kavramlar şunlardır:71

4.1 Köken Ülke (Origin Country)

“Köken ülke” için “ana ülke” (parent country) denildiği de görülmekte-dir. Çokuluslu şirketin menşeinin bulunduğu ülkedir. Örneğin; “Sony”nin ana ülkesi Japonya, “Microsoft”un ana ülkesi ise Amerika’dır.

4.2 Ev Sahibi Ülke (Host Country)

“Ev sahibi ülke” için “kabul eden ülke” kavramı da kullanılmaktadır. Çokuluslu şirketin yatırım yaptığı ülkeyi tanımlamak için kullanılmakta-dır. Örneğin, Toyota otomotiv firmasının ülkemize de yaptığı joint venture’da Türkiye ev sahibi ülkedir.

4.3 Üçüncü Ülke (Third Country)

Köken ülke ve ev sahibi ülke dışında kalan ve çokuluslu şirketlerin faaliyetlerine “üretim faktörlerinden herhangi birinin tedariki” ya da “bilgi transferi” gibi çeşitli şekillerde katılan ülkelerdir.

4.4 Ana Şirket (Parent Company)

Yatırım yapan asıl şirkete “ana şirket” denir. Ana şirketler, yavru şir-ketlerin mülkiyetini ellerinde bulundurmakla kalmazlar, aynı zamanda onların yönetimini de ellerinde bulundururlar.

4.5 Yavru Şirket (Subsidiary)

Yabancı ülkede sahip olunan şirkete “yavru şirket” denir. Yavru şirket için, “yabancı sermaye şirketi” veya yalnızca “şube” kavramı da kullanıl-

70 Rhinesmith, Stephen R.; a.g.e., s. 23,24. 71 Kutal, Gülten;.a.g.e., s. 23; Mutlu, Esin; a.g.e., s. 11; Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 552.

Page 32: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

32

maktadır. Yavru şirketler, genellikle ana şirketin elinde bulunan teknoloji, ticari sırlar, yönetim bilgileri, ticaret unvanı (trademark) ve diğer araçlardan yararlanma ayrıcalığına sahiptirler. Bunların karşılığında ise; kazandıkları kârların tamamını veya belli bir kısmını ana şirkete transfer ederler.

5. ÇOKULUSLU ŞĐRKET TÜRLERĐ

Çeşitli ülkelerde ekonomik faaliyetler sürdüren ve çokuluslu yatırım-larda bulunan çokuluslu şirketleri çeşitli açılardan sınıflandırmak müm-kündür:

5.1 Faaliyetlerini Odaklaştırdıkları Ülkeye Göre Çokuluslu Şirket Türleri

Çokuluslu şirketler, yönetim açısından faaliyetlerini ülkelere göre farklı biçimlerde odaklaştırırlar. Bu açıdan çokuluslu şirketleri; “tek mer-kezli”, “çok merkezli” ve “dünya merkezli” olmak üzere üç kısımda incele-mek mümkündür. Bu; çokuluslu bir şirketin, mutlaka sözkonusu üç mo-delden mutlaka yalnızca birini temsil edeceği veya temsil etmesi gerektiği anlamına gelmemelidir. Bazı firma fonksiyonları, diğer modellerden birini de temsil edebilir. Örneğin; “finansman” tek merkezli, “pazarlama” çok merkezli, “işgücü tedariki” de genellikle dünya merkezli olmaktadır.72

5.1.1 Tek Merkezli (Etnosentrik) Şirketler

Köken ülkeye yönelik bir yönetim şekli olarak bilinir. Şirket yönetimi, ağırlıklı olarak köken ülke personeli tarafından yerine getirilir. Burada ana şirket; ev sahibi ülkedeki şirketin buradaki işgücünün teknik ve yö-netim kapasitesi dışında, karmaşık bilgi ve beceriler gerektirdiği düşün-cesine sahiptir.73 Bundan dolayı; ev sahibi ülkedeki şubenin tüm kilit yö-netim kadroları, köken ülke uyruklu personel tarafından doldurulur. Bir ön yargıdan ziyade, yabancı kişiler hakkındaki deneyimsizlik veya bilgi noksanlığından kaynaklanan bu eğilimde; köken ülkedeki yöneticiler, davranışlarına daha kolay anlamları verebildikleri köken ülke yöneticileri ile çalışmayı tercih ederler. Köken ülke ve ev sahibi ülkelerdeki üst düzey yöneticiler, köken ülkede yetişmiş ve bu ülkenin deneyimleri ile donan-mıştır. Sözkonusu yöneticiler, benzer özgeçmişe sahip insanların bir arada çalışırlarken kendilerini daha rahat hissedeceklerine ve başarılı olacaklarına inanırlar. Dünyanın her yerinde görülebilen, büyük ölçüde değişime karşı koyucu74 ve köken ülkedeki ana şirketin yönetime egemen

72 Kutal, Gülten;.a.g.e., s. 12. 73 Tutar, Hasan; Küreselleflme Sürecinde ‹flletme Yönetimi, Hayat Yay›nc›l›k, ‹stanbul

2000, s. 183. 74 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 32.

Page 33: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

33

olduğu bu tek merkezli şirket tipinde; ana şirket, kullandığı yönetim bi-çimini diğer yönetim biçimlerinden daha üstün görmekte ve diğer ülkeleri de bu biçimi kullanmaya zorlamaktadır. Sözkonusu yönetim biçimleri ge-nellikle ülke isimleri ile adlandırılırlar.75

Dağıtımda, finansmanda, şirketin genişletilmesinde, personel politi-kasında, araştırma ve geliştirmede ve yeni fikirlerin uygulanmasında daima köken ülke tercih edilir. Üretim ve üretilen mallar itibariyle anava-tanın ihtiyaçlarına yönelinir. Bu tipteki şirketler, kendilerini öncelikle kö-ken ülkenin kanunları ile yükümlü hissederler. Üstünlükleri; karar ver-medeki sürat, köken ülkedeki personelin teknik ve ticari kabiliyetleri ve köken ülkenin üstün bilgileridir. Dezavantajları ise; köken ülke vatandaşı olmayan idareci ve uzman kişilerden faydalanamama, ev sahibi ülkelerde iyi karşılanmama ve zaman içinde yeni görüş ve buluşların ortaya atıl-masında karşılaşılabilecek yetersizliklerdir.76

5.1.2 Çok Merkezli (Polisentrik) Şirketler

Yönetim egemenliğinin tek bir merkezden ziyade, belirli yerel merkez-lerde toplandığı bir şirket tipidir. Bu şirket tipinde, yavru firmalara daha fazla özerklik tanınmıştır.77 Bundan dolayı; ev sahibi ülkeye yönelik bir yönetim şekli olarak kabul edilir. Her yabancı şube, adeta yarı bağımsız bir firma gibi çalışır. Ana firmanın denetimi, daha çok mali konular üze-rindedir. Ancak; yine de en üst yönetim kadroları, köken ülkeye mensup kişilere ayrılır. Diğer personel ise, ev sahibi ülke işgücünden tedarik edi-lir.78 Köken ülkedeki ana merkezin yöneticileri, yabancı yöneticilere gü-venirler ve şubelerin faaliyetlerinden kâr elde edildiği sürece geri planda kalmayı tercih ederler. Şubelerde kilit konumdaki ev sahibi ülkeye men-sup yöneticiler, kendi personelini seçmek ve yetiştirmekte serbesttirler. Sözkonusu yöneticilerin kendi elemanları üzerinde, tamamen olmasa bile önemli derecede yetkileri vardır.79 Faaliyetlerini, ev sahibi ülkelere yö-neltmişlerdir. Ev sahibi ülkelerdeki yavru şirketler, yine kendilerini kabul eden ev sahibi ülkelerin pazarlarına arzda bulunmak amacıyla kurulmuş şirketlerdir. “Uluslararası holding şirketler” olarak da tanımlanmaktadır. Şube şirketler; milli piyasanın karşılanmasına gayret ederler ve ana şir-ketten bağımsız bir işletme politikası izlerler.80

5.1.3 Dünya Merkezli (Jeosentrik) Şirketler

75 Akat, Ömer; a.g.e., s. 20. 76 Kutal, Gülten; a.g.e., s. 12. 77 Akat, Ömer; a.g.e., s. 20. 78 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 567. 79 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 33. 80 Kutal, Gülten; a.g.e, s. 12,13.

Page 34: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

34

Yönetimde ne köken ülkenin, ne de ev sahibi ülkenin baskın olmadığı, evrensel bir yönetim şeklidir. Ev sahibi ülkedeki şubeler, daha bağımsız ve faaliyette bulundukları ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlarıyla daha bütünleşmiş durumdadırlar. Yönetim kadroları, liyakate göre doldurulmakta ve herhangi bir milliyet gözetilmemektedir.81 Hem köken ülke, hem de ev sahibi ülkelerdeki yavru şirketlerdeki tüm yöneticiler; çok sıkı iletişim ve işbirliği içerisindedirler. Kararlar, tüm dünyadaki gelişme ve problemler analiz edildikten sonra ana şirket tarafından verilir. Ancak; ev sahibi ülkelerdeki yavru şirketlerin ihtiyaç ve gereksinmeleri de gözönünde bulundurulur. Hatta; kararlar alınırken ev sahibi ülkenin bir vatandaşıymış gibi davranılır. Yöneticileri için teşvik tedbirleri alınırken, yavru firmanın menfaatleri yanında ana firmanın menfaatleri de gözetilir. Tek merkezli şirketlere göre en büyük farkları; yavru şirket yöneticileri-nin, başarılı oldukları takdirde ana şirkette de görev alabilmelerinin mümkün olmasıdır. Dünya merkezli şirketlerin en önemli özelliklerinden biri de; iki ülkeden oluşan uluslararası pazarlardan ziyade, (Benetton ve Coca Cola örneklerinde olduğu gibi) tüm dünya ülkelerine hizmet verecek şekilde faaliyet göstermeleri ve buna yönelik reklam yapmalarıdır.82

Milliyetçilikten uzaklaşmış bu şirket tipinde, çokuluslu şirketlerin hiçbir ülke ile özel ilişkileri yoktur. Teşebbüsün amaçlarına hizmet eder-ler. Yabancı istihdamının en yüksek, köken ülke dışında üretilen girdile-rin oranının en fazla, köken ülke dışında üretim oranının en fazla, ya-bancı hisse senedi sahiplerinin oranının en yüksek olduğu ve şirketin bü-yüme açısından köken ülkeden çok diğer ülkelere bağlı olduğu bir şirket tipidir. Amaç; ana şirketin ve yavru şirketlerin bir operasyon birliği içinde bütünleştirilmesi ve bunların dünya piyasalarındaki faaliyetlerinin her biri ile uyumlu hale getirilmesidir.83

5.2 Tarihi Gelişmelerine Göre Çokuluslu Şirket Türleri

Çokuluslu şirketleri, tarihi gelişimlerine göre sınıflandırmak da mümkündür. Buna göre firmalar, çokuluslulaşırken aşağıda belirtilen aşamaları sırasıyla geçeceklerdir:84

5.2.1 Uluslararası Şirket (International Company)

Bir ülkeye yerleştikten sonra, merkezi bir yönetimden yararlanarak ev sahibi ülkelere gitmeye ve oralarda yerleşmeye çalışan firmalardır. Firma, yabancı piyasaya girmek için, doğrudan yatırım dahil her türlü imkândan yararlanmaya arzuludur.

81 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 183. 82 Akat, Ömer; a.g.e., s. 21. 83 Kutal, Gülten; a.g.e., s. 13. 84 Kutal, Gülten; a.g.e., s. 15.

Page 35: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

35

5.2.2 Çokuluslu Şirket (Multinational Company)

Bir ülkeden yönetilmeye başlanan ve ev sahibi ülkelerdeki faaliyetin sanki köken ülkede gerçekleştirmiş gibi kabul edilen firmalardır. Ev sa-hibi ülkelerdeki faaliyetler, yapı ve politika olarak köken ülkedeki faaliyet-lerle eşit tutulur. Firma yöneticileri, çokuluslu şirketin amaçlarına ula-şabilmek için firma kaynaklarını köken ülke ve ev sahibi ülke ayırımı yapmadan dağıtırlar. Şirketin merkezi, daima köken ülkedir.

5.2.3 Uluslar-Ötesi Şirket (Transnational Company)

Yönetimi çeşitli ülkelere mensup kişiler tarafından gerçekleştirilen bir firmadır. Yöneticiler gibi, firmanın sahipleri de farklı milliyetlere mensup-turlar. Başka bir ifadeyle; milli bir temelden uzaklaşmış şirketlerdir. Kö-ken ülkelerinin çıkar ve değerlerinden ziyade, dünya çapında kâr motifine yönelmişlerdir. Rakipleri ile dünya pazarlarında büyük rekabet içerisinde bulunduklarından dolayı; yatırım ve üretimlerini dünyanın farklı yerlerine taşımışlardır. Uluslar-ötesi şirketlerin mal ve hizmetler için global bir pa-zar oluşturmalarında, iletişim ve finans teknolojilerindeki inanılmaz ge-lişmelerin önemi, şüphesiz inkar edilemez. Bilgisayar donanım ve yazılım-ları, uydular, fiber-optik kablolar ve yüksek hızda elektronik transferler; onların global pazarda bir bütünmüş gibi hareket etmelerini sağlamıştır.85 Öyle ki; hammaddelerini uygun ülkelerden temin etmekte, üretimlerini ücretlerin düşük olduğu ülkelerde gerçekleştirmekte, mamullerini ise dünyanın değişik ülkelerinde satışa sunabilmektedirler.86

5.2.4 Uluslar-Üstü Şirket (Supranational Company)

Esas itibariyle hiçbir ülkeye mensup olmayan, uluslararası bir an-laşma ile kurulan, uluslararası bir kuruluş nezdinde tescil edilmiş ve bu kuruluşa bağlı olan, sözkonusu kuruluş tarafından denetlenen, sözko-nusu kuruluşa vergi ödeyen, milliyeti olmayan bir şirkettir. Uygulamada, halen böyle bir şirket mevcut değildir.

6. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLERĐN ORTAK ÖZELLĐKLERĐ

Çokuluslu şirketler, çokuluslulaşmamış veya çokuluslu şirket niteli-ğini kazanamamış şirketlere kıyasla bazı ortak özelliklere sahiptirler. Bartletth ve Ghoshal’a göre, çokuluslu şirketlerin ortak özellikleri şun-lardır:87

� Sermaye paylarının iki veya daha çok ülkeye dağılmış olması,

85 Akat, Ömer; a.g.e., s. 27. 86 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 177. 87 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 177.

Page 36: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

36

� Üst kademe yöneticilerin köken ülkedeki ana merkezden sağlanmış olması,

� Ev sahibi ülkelerdeki şubeler belirli bir özerkliğe sahip olsalar da, uzun va-deli amaç ve politikaların köken ülkedeki ana merkez tarafından oluşturu-

luyor olması,

� Üretimin birden çok ülkede birden sağlanması ve bu üretimin toplam üre-timin büyük bir çoğunluğunu teşkil etmesi,

� Gittikleri ev sahibi ülkelerin kalkınma ve ekonomik sorunlarını gözönünde bulundurmadan sadece kendi kâr ve çıkarlarını düşünmeleri.

Bartletth ve Ghoshal’ın bu tespitleri kısmen doğru olmasına rağmen, çoğu yönden tartışılabilir. Pek çok bilim adamı, çokuluslu şirketlerin aşağıda belirtilen ortak özelliklerine işaret etmektedir:

6.1 Birden Fazla Ülkede Faaliyet

Çokuluslu şirketlerin ortak özelliklerinden en belirgin olanı, birden fazla ülkede faaliyette bulunmalarıdır. Birden fazla ülkede faaliyette bu-lunmaları; üretim, dağıtım, pazarlama vb. açılarından önem arzeder:

6.1.1 Birden Fazla Ülkede Üretim

Çokuluslu şirketlerin en önemli özellikleri, birden fazla ülkede üretim yapmalarıdır. Birden fazla ülkede üretim yapmak demek, mutlaka bir ürünün tamamının belli bir ülkede üretildiği anlamına gelmemelidir. Ço-kuluslu şirketlerin bazı ürünlerde üretim sürecini uluslararasılaştırdıkları da görülmektedir. Bu; yalnız, bir mal veya hizmetin yabancı ülkelerde üretilmesi değil, aynı zamanda, sözkonusu mal veya hizmetin üretiminin çeşitli aşamalarının farklı coğrafi alanlarda gerçekleştirilmesi demektir. Örneğin; Mısır’da ekilen pamuğun Türkiye’de iplik haline getirilmesi, Hindistan’da dokunması, Đtalya’da stil verilmesi; ya da bir otomobilin montajı için değişik ülkelerde üretilen parçaların bir araya getirilmesi.88

6.1.2 Birden Fazla Ülkede Pazarlama ve Dağıtım

Çokuluslu şirketlerin ortak özelliklerinden biri de, birden fazla ülkede pazarlama ve dağıtım yapmalarıdır. Üretimlerini pazarladıkları ve dağıt-tıkları ülkeler, mutlaka bu ürünlerin üretildiği ana ülke veya ev sahibi ülkeler olmayabilir. Çokuluslu şirketler pazarlama ve dağıtım işlerini (etnosentrik bir yaklaşım ile) ana ülkeden koordine edebilecekleri gibi, (polisentrik ve / veya jeosentrik bir yaklaşım ile) ev sahibi ülkelerden de

88 Oluç, Saruhan; “Çok Kutuplu Dünya’da ABD-Avrupa-Japonya fieytan Üçgeni”, ‹kti-

sat Dergisi, Say›: 348, Nisan 1994, s. 4.

Page 37: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

37

koordine edebilirler. Pazarlama ve dağıtım faaliyetlerini nereden koordine ederlerse etsinler; çokuluslu şirketler, bu faaliyetlere yönelik ağlarını sü-rekli genişletmeye yönelik bir çaba içerisindedirler.

6.2 Dış Ülkelere Yatırım, Teknoloji, Yönetim ve Organizasyon Transferi

Çokuluslu şirketler, dış ülkelere yatırım yaparlarken, diğer yandan da bu ülkelere teknoloji, yönetim ve organizasyon transferinde bulunmuş olurlar.89 Modern ve üstün teknolojilere sahiptirler. Bundan dolayı; yap-tıkları yatırımlar, genellikle sermaye yoğun yatırımlardır. Bundan dolayı; ev sahibi ülkelere, ileri düzeyde kabul edilebilecek bir teknoloji transferini içerir. Çokuluslu şirketler; doğal olarak transfer ettikleri teknolojiyi idare edecek, üretim, pazarlama ve dağıtım gibi firma fonksiyonlarını organize edip, yönetecek yönetim kadrolarını ve bunun yanında yönetim felsefele-rini de transfer ederler.

6.3 Güçlü Bir Finans ve Sermaye Yapısı

Çokuluslu şirketler, güçlü bir finans ve sermaye yapısına sahiptirler. Bundan dolayı; ulusal ve uluslararası istikrarsızlıklardan uzun dönemde etkilenme ihtimalleri de oldukça düşüktür.90 Bu güçlü yapıları; aynı za-manda onların mukayeseli üstünlüklerinin derecesini tayin eder.

6.4 Yüksek Araştırma ve Geliştirme Harcamaları

Çokuluslu şirketler; mevcut pazarlarını korumak ve geliştirmek ama-cıyla, araştırma-geliştirmeye büyük önem vermekte ve (güçlü bir finans ve sermaye yapısına sahip olmalarının verdiği imkanlarla) bu konuda büyük harcamalar yapmaktadırlar.

6.5 Global Politikalar

Çokuluslu şirketler; uzmanlaştıkları mal ve hizmetlerle ilgili olarak, global düzeyde hazırladıkları merkezi plan ve programlara sahiptirler.91

6.6 Yavru Şirketlerle Organik Đlişki

Çokuluslu şirketler ile ev sahibi ülkelerdeki yavru şirketleri arasında ortaklık şeklinde ya da ekonomik, mali ve politik vb. yönlerden destek bi-

89 fiat›ro€lu, Kadir D.; Çok Uluslu fiirketler: Strüktürel ve Fonksiyonel Bir Evrim Yakla-

fl›m›, AÜSBF Yay›nlar›, No: 536, Ankara 1984, s. 25. 90 Akat, Ömer; a.g.e., s. 21,22. 91 fiat›ro€lu, Kadir D.; a.g.e., s. 25.

Page 38: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

38

çiminde organik bir ilişki bulunur.92 Çokuluslu şirketler, belli bir merkez-den yönetilen ve aynı anda çeşitli dünya ülkelerinde üretimde bulunan dev firmalardır.93

6.7 Merkezi Denetim

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkelerdeki kendilerine bağlı tüm kuru-luş ve uzantıların faaliyet ve yönetimlerini merkezi kararlarla etkiler ve kontrol ederler.94 Bu kontrolün tipi ve derecesi, onların tek merkezli (etnosentrik), çok merkezli (polisentrik) veya dünya merkezli (jeosentrik) şirketler olarak tanımlanmalarına yol açar.

7. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLERĐN TARĐHĐ GELĐŞĐMĐ

Çokuluslu şirketlerin tarihi gelişimini üç dönemde incelemek müm-kündür:

7.1 1915-1944 Dönemi

Tarihi itibariyle; çok sayıda çokuluslu şirket; büyük, kendini kabul ettirmiş, yerli firmalardan gelişmiştir.95 Birinci Dünya Savaşı sonrası, hem uluslararası sermaye akımlarının miktarında düşmeler meydana gelmiş, hem de bu akımların bileşimi değişmiştir. Uluslararası portföy yatırımlarının payı azalmış; buna karşılık, doğrudan yabancı yatırımların payı artmıştır.96 Bu süreç içerisinde; gerçek anlamda farklılaşmış ve bü-tünleşmiş çokuluslu şirketlerin ortaya çıkışı, 1920’li yıllara tekabül et-mektedir. Bu tarihler, uluslararası ticari faaliyetlerin hızla arttığı yıllar-dır.97

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda dış ticareti engelleyici po-litikaların ortadan kaldırılması, çokuluslu işletmelerin sayısında artışa yol açmıştır. 1929 yılında ülke dışında Hollanda’nın “Dutch Margarine Union” isimli şirketi ile birleşip, “Unilever” adını alan Đngiliz deterjan şirketi “Lever Brothers”, modern çokuluslu şirketlerin kurulmasına örnek olarak gösterilebilir. Bunu takiben; kendi ülkeleri dışına yatırım yapan “Nestle”, “ICI”, “Philips” ve “Shell” gibi günümüzün büyük firmaları, ilk modern çokuluslu şirketlerin temelini oluşturmuştur. Dış ülkelere yapılan yatırımlarda “Sömürgecilik Dönemi”nde tarım ve madencilik önemli yer tutarken, “Đmtiyazlar Dönemi”nde otomobil sanayii yatırımları önem kazanmıştır. Bu alanda, Đngiltere, Fransa ve Almanya’da otomobil üretim

92 Akat, Ömer; a.g.e., s. 21. 93 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 551. 94 Kutal, Gülten;.a.g.e., s. 18,19. 95 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 45. 96 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 553. 97 Ronen, S.; a.g.e., s. 7.

Page 39: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

39

firmaları kuran ve çokuluslu olan ilk firma Amerikan kökenli “General Motors”dur. Otomobil üretim firmalarının kuruluşunu otomobil ve yan sanayiinde üretim yapan firmaların Avrupa’da hızla yayılması takip et-miştir.98 Bu dönemde çokuluslu şirketlerin kurulmasına etki eden en önemli sebeplerden biri de 1929 dünya büyük iktisadi krizidir. 1880’lerde ortaya çıkan ve 1929’larda uygulaması en üst noktalara ulaşan klasik yönetim anlayışının bir sonucu olarak, firmalarda etkinlik ve verimlilik, dolayısıyla üretim hızla artmıştır. Piyasadaki iç talebin üretimden az ol-ması ve üretilen malların elde kalması ile firmalar kendi ülkeleri dışındaki ülkelere yatırım yapma ihtiyacı duymuşlar ve yabancı ülkelere yönelmiş-lerdir.99

7.2 1945-1972 Dönemi

Sömürgecilik dönemlerinde, köken ülke sanayiinin ihtiyacı olan hammaddelerin üretimine yönelik olarak yapılan yatırımları saymazsak; doğrudan yabancı yatırımlar ve bunları gerçekleştiren çokuluslu şirketler, özellikle Đkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin bir özelliğidirler.100 Çoku-luslu şirketler, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası, önemli bir ekonomik güce sahip olmuşlardır.101 Savaş sonrası, özellikle Batı Avrupa firmaları; sahip oldukları teknoloji, sermaye ve tecrübe birikimi gibi avantajlar ne-deniyle çokuluslu yatırımlara yönelmişlerdir. Tüm kararsızlıklara ve de-ğişikliklere rağmen, sözkonusu dönem firmalar için global bir genişleme devri olmuştur. Firmalar, 1945-1972 yılları arasında dünya çapında hem yeni pazarlar, hem de üretici güçler aramaya başladıkları için bu yıllara “global genişleme yılları” da denilmektedir. Her türlü malı üretebilen Amerikan şirketlerinin 1950’li ve 1960’lı yıllar arasında dünyaya açılmaya başlamaları ile “uluslararasılaşma” bir “Amerikan Olayı” haline gelmiş-tir.102 1960’lı yıllarda çokuluslu Amerikan şirketlerinin doğrudan yabancı yatırımları 70 milyar dolara ulaşmış,103 Avrupa’yı ise adeta istila etmiş-lerdir.104 Ancak; Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi çokuluslu şirket yatı-rımlarının fazla olduğu ülkelerde, batı kökenli şirketlere ve bu şirketlerde çalışan personele “davetsiz misafir” gibi bakılmaya başlanmıştır. Savaştan önce tamamıyla yabancılara bağlı olan bu ülkeler, savaştan sonra sömür-geciliğin yıkılması ile ortaya çıkan çok sayıda bağımsız ülkeden biri ol-

98 Özalp, ‹nan; Çok Uluslu ‹flletmelerin Yönetimi, Kalite Matbaas›, Ankara 1976, s. 9. 99 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 18. 100 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 559. 101 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 45. 102 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 18,325. 103 Douglas, Susan P. – Craig, Samuel C.; Global Marketing Strategy, New York 1995,

s. 5. 104 Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de Türkiye’nin Yeri, Alt›n Kitaplar Yay›nevi

(2. Bask›), ‹stanbul 1995, s. 27.

Page 40: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

40

muştur. Bu yeni ve bağımsız ülkelerin çoğu, halen batılı ülkelerin yatırım-larını tercih etmektedir.105

Özellikle, “Avrupa Topluluğu”nun kurulmasından sonra; Amerikan şirketlerinin Batı Avrupa’daki yatırımlarında hızlı bir artış görülmüş; söz-konusu şirketler adeta Avrupa ekonomilerini işgal etmişlerdir. Öyle ki; ABD kaynaklı doğrudan yabancı yatırımların, toplam dünya yatırımları içerisindeki oranı % 60’ları bulmaktaydı. Oysa; Đngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler doğrudan yabancı yatırım yapmak yerine, portföy yatırımlarını tercih ediyorlardı. Bu dönemde, doğrudan yabancı yatırımların % 75’ine yakın bir kısmı, Batı Avrupa ülkelerine yapılmıştır. Japonya ise; bu tür yatırımlara kapılarını büyük ölçüde kapamıştı. Azgelişmiş ülkelere yapılan yatırımlar ise, daha çok petrol ve benzeri önemli madenlere sahip, ya da (Güney Kore, Arjantin, Brezilya ve Meksika gibi) geniş bir iç piyasaya sahip az sayıdaki ülkeye gitmiştir.106 Birleşmiş Milletler Örgütü’nün yaptığı araştırmalar, 1970’li yılların başlarında 30 bin şubeli 10 bin çoku-luslu şirketin mevcut olduğunu göstermiştir.107

7.3 1973-1980 Dönemi

Bu dönemde; doğrudan yabancı yatırımlarının miktarında artış ol-makla birlikte (1975 yılında 282 milyar dolardır; bu dünya üretiminin % 4,5’ine tekabül etmektedir)108 yatırımların artış hızında gerilemeler kay-dedilmiştir. Sözkonusu gerilemenin sebeplerinden biri, petrol krizidir. Buna rağmen; mevcut yatırımların önemli bir bölümünü Amerikan çoku-luslu şirketleri gerçekleştirmiş, Batı Avrupa ve Japonya kaynaklı şirket-lerin çokuluslu yatırımları da hızla artmaya başlamıştır. Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırımlarda ise, büyük artışlar kaydedilmiştir. Çin’in 1979 yılında mevzuatını değiştirerek yabancı sermayeye karşı özendirici politikalar uygulaması, bu artışta önemli rol oynamıştır. Doğrudan ya-bancı yatırımların yapıldığı ülkeleri gelişmişlik seviyesine göre karşılaştı-racak olduğumuzda; azgelişmiş ülkelere yapılan doğrudan yabancı yatı-rımlarda azalma meydana geldiği görülmektedir. Bunun en önemli sebep-leri; özellikle petrol alanında faaliyet gösteren yabancı şirketlerin millileş-tirilmesi ve çoğu azgelişmiş ülkelerde yabancı sermayeye karşı izlenen olumsuz politikaların etkileridir. En önemli sebep ise; bazı az gelişmiş ül-

105 Doukas, John - Traulos, Nickolas; “The Effect of Corporate Multinationalism on

Shareholders Wealth: Evidence from International Acquisitions”, The Journal of Finance, Vol. XLIII, No. 5, December 1998, s. 1161.

106 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 559. 107 Y›ld›zo€lu, Ergin; Globalleflme ve Kriz, Alan Yay›nc›l›k, ‹stanbul 1996, s. 15. 108 Ekin, Nusret; Küreselleflme ve Gümrük Birli€i: Rekabet Gücüne Sosyal Boyutlu Bir

Yaklafl›m, ‹stanbul Ticaret Odas› Yay›n›, No. 1996-32, ‹stanbul 1996, s. 19.

Page 41: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

41

kelerin uluslararası bankalardan aldıkları kredilerin, çokuluslu şirketlerin bu ülkelerde yaptıkları yatırımları gölgede bırakmış olmasıdır.109

Bu dönemde, doğrudan yabancı yatırımların azalmasının bir sebebi de, 1970’li yıllarda, Amerikan şirketleri için uluslararasılaşmanın çekici-liğinin tedricen azalmaya başlamasıdır. Şöyle ki; Amerikan çokuluslu şir-ketleri, 1970 yılından 1975 yılına kadar yabancı ülkelere yaptıkları yatı-rımlardan % 10’unu satmışlardır. Yatırımlarda en önemli gerilemeler; ço-ğunlukla düşük teknoloji ve buna karşılık yüksek rekabet gücü gerektiren alanlar olan tekstil, deri, giyim ve meşrubat gibi sanayilerde meydana gelmiştir.110 Yine, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre; 1970’li yılların sonlarında, çokuluslu şirket sayısı 11 bine, onlara bağlı şube sayısı ise, 80 bine çıkmıştır.111

7.4 1981 ve Sonrası Dönem

1980’li yıllar, çokuluslu şirketlerin faaliyetlerini daha da karmaşık hale getiren pek çok değişikliğe sahne olmuştur. Bu değişikliklerden bazı-ları; rekabetin hızla artması, teknoloji transferlerinin fazlalaşmasıdır.112 Uluslararası ekonomide yaşanan değişim, ulusal ekonomilerin dışa açılma eğilimlerini güçlendirmiş, bundan da en fazla faydalanan ve bu eğilimin daha da güçlenmesini sağlayan unsur çokuluslu şirketler olmuş-tur.113 1960’lı yıllardan itibaren dışa kaymaya başlayan Amerikan şirket-lerine karşı, Japonya ve diğer yeni endüstrileşen ülkelerin artan rekabe-tine tanık olunan bu dönemde; hem Japon, hem Amerikan ve hem de Av-rupalı şirketler, rekabetin artan baskısı altında kaldıkları için çokuluslu operasyonlarını iyileştirmeye çalışmışlardır.114

Bu dönemde, doğrudan yabancı yatırımların türlerinde bir çeşitlenme yaşanmış; geleneksel yatırım şekillerinin yanında yeni yeni uygulamalar ortaya çıkmıştır. Ancak; bir yandan, azgelişmiş ülkelerin içinde bulun-dukları dış borç buhranı, diğer yandan petrol dahil hammadde fiyatların-daki hızlı düşüşler ve az emek-yoğun sanayi malları üzerinde yoğunlaşan koruyucu akımlar, bu ülkelerin cazibesini daha da azaltmış ve sonuç ola-rak sözkonusu ülkelere yapılan yatırımlarda gerilemeler yaşanmıştır. Bazı azgelişmiş ülkeler ise, dışa açılma politikalarına paralel olarak yabancı sermaye yatırımlarına karşı daha özendirici ve liberal politikalar izlemiş-

109 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 560. 110 Daniels, John D. – Pitts, Robert A. – Tretter, Mariette, J.; “Strategy and Structure of

U.S. Multinationals: An Exploratory Study”, Academy Management Journal, Vol. II, No. 27, 1984, s. 301-305.

111 Y›ld›zo€lu, Ergin; a.g.e., s. 15. 112 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 21. 113 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 43. 114 Douglas, Susan P. – Craig, Samuel C.; a.g.e., s. 7.

Page 42: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

42

lerdir. Sözkonusu politikalara rağmen; yabancı sermaye, gelişmiş ülkelere doğru yön değiştirmiş ve yarısına yakın bir bölümü, bilhassa Hollanda, Đngiltere, Kanada, Almanya ve Japonya’ya mensup çokuluslu şirketler ta-rafından ABD’ye yapılmıştır. Bu dönemde; büyük miktarlarda portföy ya-tırımı yapmalarına rağmen; OPEC ülkeleri, hemen hemen hiç doğrudan yabancı yatırım yapmamıştır.115 Çin, Vietnam, Batı Avrupa ve Đngiliz Uluslar Topluluğu’na bağlı devletler ise; kendi kapılarını çokuluslu şirket-lere bariz bir biçimde açan ülkeler olmuşlardır.116 Portföy yatırımlarının gelişimi incelendiğinde, 1983-1993 yılları arasındaki zaman diliminde portföy yatırımlarının 10 kat arttığı görülmektedir.117

Dünyada doğrudan yabancı yatırımlarda ilk beş sırayı, toplam % 55’lik bir oran ile ABD, Çin, Đngiltere, Fransa, Benelüks (Belçika, Hol-landa, Lüksemburg) ve Brezilya almaktadır. Diğer ülkeler % 45’lik kısmı paylaşmaktadırlar. Yabancı sermaye yatırımlarında başarılı ülkeler ara-sında Polonya, Peru, Brezilya Endonezya ve Vietnam dikkati çekmektedir. Doğrudan yabancı yatırım yaparken davranışları dikkatle incelenecek olursa, yabancı sermayeye en fazla gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı ol-masına rağmen; çokuluslu şirketlerin en fazla gelişmiş ülkeleri tercih et-tikleri görülmektedir. Bu açıdan, yabancı sermayenin gittiği ülkelerin ba-şında ABD gelmektedir. 1992 yılı hariç, yabancı sermayeden en büyük payı ABD almıştır. 1996 yılında toplam 349,2 milyar dolarlık yatırımın 85 milyar dolarlık kısmı, yani % 24’ü ABD’ye yapılmıştır. Yabancı sermayeyi en hızlı çeken ülke ise Çin olmuştur. 1989 yılında 3,4 milyar dolar olan yabancı sermaye yatırımları, 1996 yılında 42 milyar dolara ulaşmıştır. 1991 yılında yabancı sermayeden % 27,8’lik bir pay alabilen gelişmekte olan ülkelerin oranı, 1996 yılının sonlarında %40,3’e çıkmıştır. Aynı dö-nemde gelişmiş ülkelerin aldığı pay % 57,7 olarak gerçekleşmiştir. Sözko-nusu olumsuz gelişmelere rağmen; günümüzde, dünyanın çeşitli bölgele-rinde veya hemen hemen her ülkesinde faaliyet gösteren firma sayısında büyük artışlar olmuştur. Geniş coğrafi alanlarda faaliyet gösteren bu fir-malar, yani çokuluslu şirketlerin (multinational company) ortaya çıkışı, son 30 yılda uluslararası ticaretin görüntüsünü bütünüyle değiştirmiş-tir.118 Köken ülkelerine göre çokuluslu şirketlerin dünya ticaretindeki yerleri Grafik 1.3’de görülmektedir:

115 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 560. 116 McCarthy, Daniel J. – Puffer, Sheila M.; “a.g.m.”, s. 295. 117 Minibafl, Türkel; “Baz›lar›nda Kriz Yok”, Mercek, Ocak 1999, s. 29. 118 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 4,12.

Page 43: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

43

Grafik 1.3: Köken Ülkelerine Göre Çokuluslu Şirketlerin Dünya Ticareti Đçerisindeki Oranı

Grafik Girecek

Kaynak: ----------; “The World’s Largest Industrial Corporations; Fortune, July 25, 1994, s. 138-154’deki verilerden tarafımızca hazırlanmıştır.

Son on yılda ise; çokuluslu şirketlerin uluslararası faaliyetleri hızla gelişmiş; yabancı şubeleri de hesaplandığında dünya ticaretinin artan bir bölümünü oluşturmaya başlamışlardır.119 Bugün, dünya ticaretinin yarısı 500’e yakın çokuluslu şirket tarafından gerçekleştirilmekte ve bu şirketler dünya üzerinde gerçekleştirilen mal ve hizmet alışverişinin yarısından ço-ğunu kontrol altında tutmaktadırlar.120

8. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLER VE ULUSLARARASI ÇEVRE

Günümüzde dışa açılmak son derece önemlidir. Ancak, pek çok so-runu da beraberinde getirmektedir. Firmalar, dışa açılmadan önce ulus-lararası çevreyi çok iyi analiz etmeli ve globalleşme için adımlarını sağlam atmalıdırlar. Aksi bir durum, firmalara faydadan çok zarar getirebilir.121 Bu açıdan; firmaların çokuluslulaşmalarında uluslararası çevrenin o anki durumu oldukça önemlidir. Uluslararası çevreyi “globalleşme”, “bölgesel-leşme”, “entegrasyon ve işbirliği” başlıkları altında inceleyebiliriz.

119 Andersson, Thomas - Fredriksson, Torbjorn; “International Organization of Produc-tion and Variation in Exports from Affilities”, Journal of International Business Studies, Vol. 27, Issue 2, 1996, s. 255.

120 Hodgetts, Richard – Luthans, Fred; International Management, McGraw Hill, Singa-pur 1997, s. 3.

121 Kotler, Philip - Armstrong, Gary; Principles of Marketing, Prentice Hall Inc. (2nd ed.), New York 1996, s. 263.

Page 44: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

44

8.1 Globalleşme

1980’li yıllarla birlikte sık sık gündeme gelen “globalleşme” kavramı; bugün günlük konuşmalarımızın neredeyse bir parçası haline gelmiştir. Bir yandan; ülkeler arasındaki ekonomik, politik, sosyal ilişkilerin yaygın-laşması ve gelişmesi, ideolojik ayırımlara dayalı kutuplaşmaların çözül-mesi, farklı toplumsal kültürlerin inanç ve beklentilerinin daha iyi tanın-ması, ülkelerarası ilişkilerin yoğunlaşması gibi olgular bu kavram altında ifade edilirken;122 diğer yandan sözkonusu yıllardan sonra dünyaya ege-men olan ekonomik güçlerin ve özellikle Asya ülkelerinin yükselen eko-nomik güçlerinin karşısında, sanayileşmiş batı ülkelerinin zayıflayışını ifade eden bir sembol olarak da kullanılmaktadır. Gerçekten; bu süreç içerisinde dünya ekonomisinde ekonomik güç dengesi Atlantik’ten Pasifi-k’e kaymıştır.123 En basit tarifi ile globalleşme, “ulusal boyutta yapılanla-rın bütün dünya küresine taşınması”dır. Başka bir ifadeyle; ülkelerin kendilerine has maddi ve manevi değerleri ve bu değerler etrafında oluş-muş birikimlerinin, milli sınırları aşarak dünya çapında yayılmasıdır.124

“Global” (global) kelimesi 400 yılı aşkın bir kelime olmasına rağmen; “globalleşme” (globalization), “global olma” (globalize) ve “globalleşen” (globalizing) kelimelerinin yaygın olarak kullanılması 1960’lardan sonra başlamıştır. The Economist dergisi, Đtalya’nın artan araba ithalâtını 4.4.1959 tarihinde bu ülkenin “globalleşmiş kotası” olarak vermiştir. “Globalizm” (globalism) ve “globalleşme” (globalization) kelimelerini tanım-layan ilk sözlük, 1961 yılında Webster olmuştur. “Globalizm” (globalism), “globalleşme” (globalization), “global olma” (globalize) ve “globalize olan” (globalized) kelimeleri 1989 yılında Oxford sözlüğüne de alınmıştır. Genel sözlüklerde verilen “globalleşme” tanımlarında, onun “global olmak” veya “global davranmak” gibi faydasız bir biçimde ifade edildiği görülmektedir. “Dünya çapında olmak” (to render world-wide) veya “dünya çapında yay-gınlaşan davranış” (the act of diffusion throughout the world) gibi, aynı hu-sus değişik kelimelerle tekrarlanarak anlatılmaktadır. “Globalleşme”, sos-yal ve kültürel düzenlemeler üzerinde coğrafi sınırlandırmaların ortadan kalktığı ve insanların artan bir biçimde katıldığı bir sosyal süreç olarak tanımlanabilir. Gerçekte, her bir durum veya her bir endüstri için farklı “globalleşme” tanımları verilebilir.125

5.10.1962 tarihinde, The Spectator dergisi “globalleşme”yi şaşırtıcı bir kavram olarak nitelendirmiştir. “Globalleşme” düşüncesi, akademik

122 Çetin, Canan; Yeniden Yap›lanma, Giriflimcilik, Küçük ve Orta boy ‹flletmeler ve Bunlar›n Özendirilmesi, Der Yay›nlar›, ‹stanbul 1996, s. 67.

123 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 5. 124 Çetin, Canan; a.g.e., s. 67. 125 Erdem, Ziya; Tele Çal›flma, Bas›lmam›fl Doktora Tezi, ‹stanbul 1997, s. 5,6.

Page 45: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

45

çevreleri şaşırtmış ve tereddütlerin oluşmasına yol açmıştır. Sözkonusu kavramı sosyolojik olarak ilk kullanan Robertson, bu kavramın akademik olarak önemli bir kavram olmasının 1980’lerin başları ile 1980’lerin orta-larına denk geldiğini ve bu tarihten sonra sözkonusu kavramın da iyice globalleştiğini belirtmektedir. Ona göre, “globalleşme” kavramının yayılma şeklini takip etmek kesinlikle mümkün değildir. “Globalleşme” başlığını içeren ilk sosyolojik makale, yine Robertson tarafından 1985 yılında ya-zılmıştır. Şu ana kadar, başlıklarında “global” kelimesini barındıran ma-kalelerin sayısı 5 rakamlı sayılara ulaşmıştır. Ancak, “globalleşme”yi bir süreç terimi olarak kullanan çalışmaların sayısı, göreceli olarak halâ daha azdır. Şubat 1994’de, “Library of Congress” katalogunda bu terimi veya onun bir çeşidini kullanan çalışma sayısı sadece 34’dür ve bunların hiç-birisi 1987 yılından önce yayınlanmamıştır.126

Globalleşme ile birlikte; ekonomik yapılar değişerek uluslararasılaş-mış, teknolojik gelişmeler üretim yöntemleri ve birimlerini etkilemiş, üre-time temel olan faktörler değişerek bilgi ön plana çıkmış, hizmetler sektö-ründe hızlı gelişmeler kaydedilmiş, ekonomik sınırlar hafiflemiş, rekabetin etkileri her alanda yaşanmaya başlamış ve çokuluslu şirketlerin etkileri artmaya başlamıştır.127 Yeni yatırım araçlarının yaratılması, iletişimi kompütür ve bilgi teknolojilerinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi ve bunların etkinliğini artırması, sermayenin dolaşımının serbestleşmeye başlaması globalleşmeyi yaratan en önemli sebepler olarak görülmekte-dir.128 Globalleşmenin liberalleşme ile birlikte ele alınmasıyla; IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları, gelişmekte olan ülke-lere sağladıkları finansman imkanlarını bu sürece uyum gösterme şartına bağlamışlar ve bu yönde telkin ve tavsiyelerde bulunmuşlardır. Ticari borçların ertelenmesi, borç indirimi / borç yüklerinin azaltılması ve yeni-den yapılanma için mali kaynak sağlanmasının; dışa açılma, ticari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının bu tutumu, 1980’li yıllardan sonra globalleşme sürecini yayan ve hızlandıran bir faktör olmuştur. Ülke ekonomilerindeki değişimler ve firmaların yeni pazar arayışlarının da bunlara eklenmesi, “iktisadi globalleşme” veya “global ekonomi” kavramlarını beraberinde getirmiştir.129

Çokuluslu firmalar için ise; globalleşme, kaynaklarının ve yetenekle-rinin artan bir entegrasyonu anlamına gelmektedir. Sözkonusu entegras-yonu, çokuluslu girişimlerdeki kaynakların transfer edilebilirliği, enteg-rasyonun derecesini ise transfer edilen kaynakların büyüklüğü belirle-

126 Erdem, Ziya; a.g.e., s. 5,6. 127 Yorgun, Say›m; “Küreselleflme Sürecinde Sendikalar”, Mercek, Ekim 1998, s. 19. 128 Y›ld›zo€lu, Ergin; a.g.e., s. 14. 129 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 2,161.

Page 46: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

46

mektedir. Sınır ötesi kaynaklar ise; sermaye, ürünler veya bilgi olabilir. Uluslar-ötesi bir firmada entegrasyonun sağlanmasında gittikçe artan bilgi akışı ile ilgili iki yönlü akım vardır: (Ev sahibi ülkelerdeki) şubelerden (köken ülkedeki) ana ofise ve ana ofisten şubelere. Böylesi bir uluslararası entegrasyonun yönetimi, tek bir ülke içinde yönetim faaliyetlerinin idare edilmesinden daha komplekstir.130

8.2 Bölgeselleşme

1920’li yılların sonlarında başlayıp, 1930’lu yılların ilk yarısına kadar süren dünya ekonomik krizi, uluslararası ticareti serbestleştirmeye, güm-rük duvarlarını aşağıya indirmeye yönelik uluslararası örgütlenmelerin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Bu örgütler, özellikle Đkinci Dünya Sa-vaşı’ndan sonraki uluslararası ticaretin gelişimine damgasını vurmuştur. 1970’li yılların başından itibaren dünya ekonomisinde yaşanan kriz ile istikrarlı büyüme süreci sona ermiş; düşük büyüme hızı, işsizlik, ve istik-rarsız fiyatlar koruma politikalarına olan rağbeti yeniden artırmıştır. Bu ise; bazı alanlarda globalleşmenin devam etmesi, bazı alanlarda da yeni bir akım olan “bölgeselleşme”nin (bölgesel entegrasyon hareketleri) hız kazanmasına yol açmıştır. Tüm bu oluşumlar; 1980’li yıllarla birlikte uluslararası ticarette “bölgeselleşme” olarak adlandırılan ve birbirine ya-kın coğrafyayı paylaşan ülkelerin bir araya gelip serbest ticaret anlaşma-larıyla aralarındaki ticareti serbestleştirici girişimde bulunmaları ile so-nuçlanmıştır. Bölgeselleşme hakkında en evrensel tanımlar, coğrafi bölge sınırları içindeki ülke grupları arasındaki tercihli ticaret anlaşmalarının oluşumu üzerinde odaklaşmıştır. Genellikle “ticaret blokları” olarak ad-landırılan bu anlaşmalar; ekonomik bölgeselleşme, komşular arasındaki mal ve pazar entegrasyonlarından tüm ekonomik birleşmelere kadar böl-geselleşme ile ilgili geniş bir aktiviteyi kapsamaktadır.131

Globalleşme eğilimleri ile bölgeselleşme eğilimlerini birbirleri ile mu-kayese edecek olursak; günümüzde bölgeselleşme eğilimlerinin global-leşme eğilimlerinin önüne geçtiği görülmektedir. ABD ve AB, dünya eko-nomisinde bölgesel ekonomik bütünleşmelere giderek kendi pazarlarını rakiplerine daha az açmakta, buna karşılık dünya pazarlarına daha çok girme kavgası etmektedirler. Bölgeselleşme ile globalleşme, birbirinin karşıtı gibi gözükse de ekonomik ilişkiler attıkça, globalleşme için doğal bir ortam yaratılmış olacaktır.132 Yakından incelendiğinde, bölgeselleş-

130 Aharoni, Yair; “The Organization of Global Service MNEs”, International Studies of

Management & Organization, Vol. 26, Issue 2, Summer96, s. 11. 131 Fawcett, Louise – Hurrell, Andrew; Regionalism in World Politics, Oxford University

Press, Oxford (UK) 1995, s. 78. 132 Panagariya, Arwind; The New Regionalism in Trade Policy, The World Bank, Was-

hington DC 1992, s. 2.

Page 47: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

47

menin globalleşmeye bir alternatif olmadığı görülür. Tam tersine, biri di-ğerini tamamlayan iki temel olgudur. “Dünya Ticaret Örgütü”, bölgesel oluşumlara imkan sağlayarak amaçlanan hedeflerine daha kısa bir sü-rede ulaşmayı planlamaktadır. Ancak; bölgeselleşmenin Dünya Ticaret Örgütü hükümlerine uygun bir biçimde gerçekleştirilmesi ve bölgesel-leşme anlaşmaları yapan firmaların birbirleriyle ilgili siyasi sorunlarını çözümlemiş olmaları gerekmektedir.133

8.3 Entegrasyon ve Đşbirliği

“Entegrasyon” (integration) kelimesi, Latince kökenli bir kelimedir. 1960’lı yıllara kadar sözlüklerde kendisine farklı anlamlar yüklenen bu terim, sözkonusu yıldan sonra “Oxford” Sözlüğü’nde “parçaları bütün içinde birleştirme” anlamında kullanılmıştır. “Entegrasyon” (integration) kelimesinin ayrı ülke ekonomilerini bir ekonomik bölge oluşturacak bi-çimde kullanılması ise yakın zamanlarda olmuştur. Entegrasyon, 3 farklı alanda ortaya çıkabilir:

� Ticareti engelleyen unsurların ortadan kalkması (ticaret entegrasyonu),

� Ülkeler arasındaki üretim faktörleri hareketlerine serbestlik tanınması (faktör entegrasyonu),

� Ulusal ekonomik politikaların uluslararası ilişkiler lehine uyumlaştırılması (politika entegrasyonu).

Bunların hepsinin aynı zamanda bir arada mevcut olması ise “tam en-tegrasyon”u meydana getirir. Tam entegrasyonun tek safhada gerçekleş-mesi mümkün değildir. Herhangi bir safhada meydana gelen bir başarı-sızlık, diğer safhaları da engeller. Örneğin; politik entegrasyon, ancak ekonomik entegrasyon gerçekleştikten sonra sağlanabilir. Tam ve genel bir entegrasyonun belirtisi, aynı mal ve hizmetlerin fiyatlarının her yerde aynı olmasıdır.134

“Ekonomik entegrasyon” ve “işbirliği”, sürekli olarak birbirine karıştı-rılmaktadır. Gerçekte, bu iki kavram birbirleriyle çok yakın ilişki içerisin-dedir. Her şeyden önce, her entegrasyonun temelinde bir işbirliği yatar. Ekonomik entegrasyonu sağlamaya yönelik uluslararası organizasyonla-rın hedefleri; aynı coğrafi bölgede yer alan ülkeler arasında ticareti ser-bestleştirmek, üyeleri arasında farklı seviyelerde ekonomik uyumu sağ-lamak, “işbirliği”nin ötesinde daha sıkı ekonomik ve politik ilişkileri ger-çekleştirmektir. Bu uluslararası kuruluşlar, milli egemenlik yetkilerinin de devredilmesiyle günümüzde “uluslar üstü nitelik” taşıyan organların

133 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 163,164. 134 Ertürk, Emin; Uluslararas› ‹ktisat, Ekin Kitabevi, ‹stanbul 1996, s. 143.

Page 48: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

48

oluşturduğu organizasyonlar haline gelmişlerdir. Bu son özellik, ekono-mik entegrasyonu amaçlayan uluslararası ekonomik organizasyonları di-ğerlerinden ayıran temel husustur. Çünkü; “işbirliği”ni amaçlayan orga-nizasyonlarda uluslar üstü yetkilerle donatılmış yönetim organlarının bulunduğu bir yapı dünyada mevcut değildir. Bu iki kavramı tek bir çatı altında toplayan uluslararası kuruluşlar, hükümetler arası organizasyon-lar olarak kabul edilmektedir. Ekonomik entegrasyon ve işbirliği arasın-daki farklar şunlardır:135

� Entegrasyon süreci, bölgede coğrafi bütünlüğü olan ülkeler arasında bir iç bağımlılık yaratarak genellikle bir bölgenin oluşmasına yol açar. Başka bir

ifadeyle; coğrafi bir bölgeye dayanır. Ekonomik işbirliğinde ise, coğrafi bir

bölgeye dayanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak; bölgesel projelerde

oluşturulan işbirliği, entegrasyonun bir türü olarak kabul edilebilir.

� Entegrasyon, ülkelerin ekonomik yapılarında önemli değişikliklere yol açar ve yeni ekonomik yapıların oluşturulmasını amaçlar. Ekonomik işbirliğinin

ise, ekonomik yapılarda değişiklikler oluşturması gerekmez.

� Entegrasyon; (örneğin, ticarete konulan engellerin kaldırılması) üye ülkeler arasındaki farklılaşmayı ortadan kaldırır; işbirliği (örneğin, ticaret politikası

gereği yapılan uluslararası anlaşmalar) ise, azaltır.

� Entegrasyon, sosyal ve ekonomik alt yapıları birbirine yakın olan ülkeler arasında oluşturulabilir (ancak; ulusal düzeyde entegrasyon sağlanmadan

uluslararası entegrasyona geçilmemelidir). Đşbirliğinde ise, böyle bir

zorunluluk ve kısıtlama yoktur.

� Entegrasyonda “uluslar üstü” bir otoritenin (toplumsal faydayı maksimize etmek, ekonomik kaynakları karşılıklı harekete geçirmek amacıyla) ülkeler

adına karar alması sözkonusu iken; ekonomik işbirliğinde ulusal hakimiyet

korunarak sınırlı ekonomik ilişkiler kurulmaktadır.

135 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 165,166.

Page 49: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

49

BÖLÜM 2

ÇOKULUSLULAŞMA

1.ÇOKULUSLULAŞMANIN AŞAMALARI Firmaların veya büyük grupların uluslararası faaliyetlerindeki hareketlerini açıklamak için kullanılan “çokuluslulaşma” (multinationalisation) terimi, “artan uluslararası faaliyetlere girme yöntemi” olarak tanımlanabilir. Yerel bir firmanın çokuluslu bir şirkete dönüşümü, birbirlerinden farklı ama birbirleriyle bütünleşen bir takım aşamalardan sonra mümkün olmaktadır. Sözkonusu aşamaların süreleri, her bir firma için farklılıklar gösterir. Bazı firmalar, bu aşamaları kısa bir sürede tamamlar. Bazıları ise, yıllarca süren bir süreç yaşarlar. Bu sürecin başka bir özelliği de her firmada yaşanan aşamaların birbirlerinden farkı olmalarıdır. Çokuluslulaşma sürecinin belirlenmesinde genel kabul görmüş iki yaklaşım mevcuttur.136 Bu yaklaşımlar şunlardır.

1.1 Pride ve Ferrell’in Çokuluslulaşma Safhaları

Firmaların çokuluslulaşmasına tamamen “pazarlama” anlayışı içinde yaklaşan Pride ve Ferrell’in çokuluslulaşma süreci, üç aşamadan oluş-maktadır:137

1.1.1 Đhracat

Firmaların çokuluslu faaliyetlere minimum katılımıdır. Kendi içeri-sinde iki süreçten oluşur:

1.1.1.1 Tesadüfi Đhracat

Firmada ülke içi pazarlama hedefinin hakim olduğu; fakat tesadüfen veya seyrek olarak yurt dışından gelen siparişlerin kabul edildiği ve karşı-landığı bir aşamadır.

1.1.1.2 Aktif Đhracat

Üretilen ürünlerde ve pazarlama çabalarında önemli değişiklikler yapmaksızın yurt dışı satışlara yönelindiği bir aşamadır. Üretilen ürünler için dış pazarlar bulmaya ve bu suretle dış satışlar yapmaya çaba sarf edilir. Genellikle, yakın pazarlardaki az sayıdaki ülkeye yönelinir.

1.1.2 Uluslararası Pazarlama

136 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 80-82. 137 Akat, Ömer; a.g.e., s. 3,4.

Page 50: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

50

Ülke dışındaki pazarların da hedef pazarlar olarak düşünüldüğü ve çokuluslu pazarlama faaliyetlerinin firmanın artık stratejik planlamasının bir parçası olarak kabul edildiği bir aşamadır. Bu aşamada firma, artık bir “uluslararası şirket” haline gelmiştir. Hedef pazarlar arasına uzak pa-zarlar da girmiştir.

1.1.3 Çokuluslu Pazarlama

Uluslararası pazarlamanın gelişmiş ve kompleks bir şeklidir. Bu aşa-mada; firma, ana ülke dışında pek çok pazarlama faaliyetine girişir. Mümkün olduğunca herhangi bir ülke ayırımı yapmadan ele geçirdiği fır-satlara göre çeşitli şekillerde yatırım yapar. Değişik ülkeler için farklı pa-zarlama karmaları ve stratejileri geliştirir ve uygular. Bunların sonucu olarak da; (Nestle, Coca Cola, Sony vb. gibi) dünyada tanınan dev bir ço-kuluslu şirket haline gelir.

1.1.4 Global Pazarlama

Çokuluslu şirketlerin uluslararası olmaktan çıkıp, kendine özgü bir dünya şirketi haline geldikleri aşamadır. Bu aşamada firma; pazarlama faaliyetlerini artık “yerli” ve “yabancı” pazarlama faaliyetleri olarak ayır-mamakta, tüm dünyayı tek bir pazar olarak ele almakta ve pazarlama programlarını da global ölçekte uygulamaktadır.

1.2 Phatak’ın Çokuluslulaşma Safhaları

Phatak’ın çokuluslulaşma süreci, altı aşamadan oluşmaktadır:138

1.2.1 Dış Talep

Bir firmanın ürünlerinden herhangi biri hakkında yabancı bir firma ya da bağımsız yerli bir ithalat-ihracat şirketi tarafından bilgi istendiği zaman ilk aşama başlamış olur. Başka bir ifadeyle; çokuluslulaşma sü-reci, en basit olarak yerel bir firma için bir dış talep oluştuğunda ve bu talebe olumlu yanıt verildiğinde başlar. Şayet; firma, böyle bir talebe ce-vap vermiyorsa çokuluslulaşma ile ilgili herhangi bir gelişme gerçekleş-meyecektir. Firmanın bu talebe olumlu yanıt vermesi; aralarında anlaşma sağlanırsa, malının yabancı bir ülkede satılması ile sonuçlanır. Bu su-retle, başka bir ülkeden kazanç elde edilmiş olunur. Bu aşamada firma-nın, yapısını değiştirmesi için bir sebep bulunmamaktadır.

1.2.2 Dış Satım Yöneticisi

Şayet; firma, ilk aşamadaki faaliyetlerini arttırarak devam ettiriyorsa, dış satım (ihracat) ile ilgili faaliyetleri kendi denetimi altında tutmak ko-

138 Phatak, Arvind V.; Uluslararas› Yönetim, (Çev. Atilla Baransel, Tomris Somay), ‹.Ü. ‹flletme Fakültesi Yay›n›, ‹stanbul 1989, s. 12-14.

Page 51: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

51

nusunda bir karar vermelidir. Bu kararın sonucunda; firma, ürünlerinin aktif olarak pazarlanmasını sağlayacak bir dış satım yöneticisi gözetimi altında küçük bir kadro oluşturmaya gidebilir. Bu aşamada da, firmanın yapısında esaslı bir değişim yaşanmaz. Sadece; örgüt şemasına dış satım ile ilgili bir müdürlük eklenir.

1.2.3 Dış Satım Bölümü ve Doğrudan Satış

Dış satım artmaya devam ettikçe ve yeni pazarlara girildikçe, firma ikinci aşamada oluşturduğu tek bir dış satım yöneticisine bağlı küçük bir kadro ile faaliyetlerini sürdürmekte zorluk çekmeye başlayacaktır. Bu so-runu çözmek için, ülke içi satış bölümü ile aynı düzeyde, tam kadrolu bir dış satım bölümü kurulur. Sözkonusu bölüm; yalnızca dış satım faaliyet-leriyle ilgili çalışır, yerel faaliyetlerle ilgilenmez.

1.2.4 Satış Şubeleri ve Bağlı Kuruluşlar

Bu aşamada, firmanın dış piyasalarla ilişkisi yoğunlaşmıştır. Artık; faaliyet gösterilen ülkelerde satış şubeleri veya bağlı kuruluşlar kurulması aşaması başlayacaktır. Şubelerin başındaki yöneticiler, doğrudan doğruya ana merkeze karşı sorumludur. Sözkonusu şubeler, daha sonraları yerleşik bağlı kuruluşlar haline dönüşebilirler. Bağlı kuruluşlar; şubelere nazaran daha özerk çalışırlar.

1.2.5 Dış Ülkelerde Montaj

Firma; artık, yabancı piyasaların bir ya da bir kaçında montaj faali-yetine başlayabilme yeteneğine sahiptir. Montajı yapılmamış parçaların yabancı firmalara satılmasının, montajı yapılmış ürünlerin satılmasına nazaran daha fazla kâr bıraktığı durumlarda; firma, bu stratejiyi benim-seyebilir. Montajı yapılmamış parçaların gümrük ve ulaştırma maliyetleri, bitmiş ürünlerin gümrük ve ulaştırma maliyetlerine kıyasla genellikle daha düşüktür. Firma; sözkonusu sebeplerden dolayı, dış ülkelerde mon-taj fabrikaları kurabilir.

1.2.6 Dış Ülkelerde Üretim

Bu aşamaya ulaşmış bir firma; ülkelere göre piyasa araştırmaları, her bir ülke piyasasına yönelik tutundurma ve dağıtım programları ve yeni yabancı piyasaların belirlenmesi için piyasa incelemelerine dayalı ileri bir dış satım programı ve faaliyeti geliştirmiş durumdadır. Ancak; firma, dış ticarete yönelik faaliyetlerinde çeşitli çevresel engellerle karşılaşmaya başlayacak ve bu engeller onu diğer aşamalardan daha çok etkiler hale gelecektir. Ev sahibi ülke hükümetlerinin bazı mallara veya ülkelere kota-lar koyması vb. sınırlandırıcı durumlarda; firma, yabancı ülkede faaliyete geçme kararı alabilir. Bu karar sonucunda dışarıda üretim yapılır. Bunun

Page 52: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

52

ise, genellikle üç değişik yöntemi vardır. Bu yöntemler; “sözleşmeli üre-tim”, “lisans anlaşmaları” ve “üretim tesislerine yatırım”dır.

1.3 Dunning’in Çokuluslulaşma Safhaları

Dunning’in çokuluslulaşma süreci de Phatak’ın çokuluslulaşma sü-recine benzer şekilde altı aşamadan oluşmaktadır:139

1.3.1 Đhracat

Bir firmanın dış piyasalarla tanıştığı ilk adım, ihracat aşamasıdır. Bir firmanın sınır ötesi faaliyetlere girişmesi için başlıca iki sebep bulunmak-tadır.

� Yerel kaynaklardan daha ucuz maliyetlerde girdi elde etmek.

� Yerel faaliyetler sonucu elde edilen üretimi, var olan pazarları korumak veya yeni pazarlar elde etmek için dış pazarlara satmak. Başka bir ifadeyle,

dolaylı ya da dolaysız ihracat yapmak.

Her iki durumda da çokuluslulaşmanın ilk adımı atılmış olur.

1.3.2 Doğrudan Satış ve Pazarlama

Dış satım yoluyla dış pazarlara girebilen firmalar, ikinci aşamada ya-bancı ülkelerde satış veya pazarlama birimleri açmak ya da ürettiklerini pazarlayacak firmalarla araştırmalar yapmak yoluna giderler. Dış satım yapılan ülkelerde pazarlama birimleri kullanmanın iki önemli avantajı mevcuttur.

� Açılacak olan birimlerin (şubelerin) yerel arz ve talep koşullarına olan ya-kınlıkları ve tecrübeleri.

� Ticari ilişkilerin ve dolayısıyla satışların artışına yapacakları potansiyel katkı.

1.3.3 Dışarıda Ortak Üretim

Dış bir ülkede ortak üretime başlamak; çokuluslulaşan firma için etkili bir adım olacaktır. Bu; üretim sürecinin bir kısmının ev sahibi ül-keden yabancı bir ülkeye transfer edilmesi demektir. Bu; dışarıda ortak üretime başlayan firma için yeterli değildir. Firma; aynı zamanda teknoloji ve bilgi transferini de gerçekleştirmek zorundadır.

1.3.4 Ortak Yatırım

Çokuluslulaşmanın en önemli safhasıdır. Bu safhada pek çok değiş-ken firmanın kararlarını etkiler. Tecrübe faktörü, ölçek ekonomisi, fir-

139 Dunning, J. H.; a.g.e., s. 193.

Page 53: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

53

manın arz kapasitesi, üretim sürecinin esnekliği veya transfer edilebilir-liği, yatırım yapılacak ülkedeki yasal düzenlemeler ve teşvikler, rakiplerin hareketleri, bilgiyi veya know-how’ı dış ülkeye taşıma maliyetleri, kültürel ve politik faktörler; dış yatırımın niteliğini etkileyen değişkenlerdir. Başka bir ifadeyle; dış ülkede ortak yatırım, çokuluslu olma yolunda kaydedilen önemli bir mesafedir.

1.3.5 Dışarıda Doğrudan Üretim

Daha önceden ortak yatırımlara girişmiş olan çokuluslu şirketler, bu aşamayı şartlar oluştuğunda tercih ederler. Şartlar oluştuktan sonra; ço-kuluslu şirket, dış ülkede kendi tesislerini tamamen kendi kurar. Yatırım yaptığı ülkenin kendine has özelliklerine göre ya yeni bir ürün üretir ya da kendi ürünlerinde küçük değişiklikler yapar. Sözkonusu ürünlerin pa-zarlamasını da kendisi yapar.

1.3.6 Global Entegrasyon

Çokuluslu şirketlerin global firmalara dönüşme aşamasıdır. Bu; dış ve iç faaliyetlerin birbirine uyumlu hale getirilmesi ile yapılır. Şöyle ki; çokuluslu şirketlerin yönetim yapısı, organizasyon yapısı, üretim ve pa-zarlama faaliyetleri birleştirilir ve tüm dünyadaki faaliyetlerde global stratejiler uygulanır.

2. ÇOKULUSLULAŞMA STRATEJĐLERĐ

Çokuluslulaşmak isteyen firmalar, bu süreçte farklı stratejiler izlerler. Sözkonusu stratejilerden ilki ihracattır:140

2.1 Đhracat

Đhracat, dış pazarlara girmenin en basit ve en çok kullanılan yoludur. Mali gücü fazla olmayan firmalar, yatırım kararları vermek yerine genel-likle ihracatı tercih ederler. Đhracat; niteliği ne olursa olsun çoğu firmanın uluslararası pazarlara girmesi için bir başlangıç noktasıdır. Đhracata başlayan firmalar, yoğun bir biçimde bazı “uluslararası kolaylaştırıcı-lar”dan yararlanırlar. Sözkonusu kolaylaştırıcılar; uluslararası faaliyetlere katılmaksızın, firmalara çekici buldukları pazarlara giriş yöntemleri ile ilgili olarak bilgi sağlayarak yardım ederler. Uluslararası kolaylaştırıcılar şu şekilde sınıflandırılabilir:

� Özel Sektör Kolaylaştırıcıları: Bunların belli başlı tipleri şunlardır:

� Aynı endüstrideki diğer firmalar: Bu firmaların beyan ve faaliyetleri ihracata teşvik ve yardım eder.

140 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 98-101.

Page 54: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

54

� Dağıtıcılar: Bunlar; uluslararası dağıtım hacmini arttırmak için yerel firma-ları uluslararası faaliyetlere (yalnız ihracatı değil, aynı zamanda ithalatı da)

teşvik ederler.

� Bankalar, muhasebe ve danışmanlık firmaları gibi hizmet işletmeleri: Ulusla-rarası fırsatlara dikkat çekmede önemli bir rol oynarlar.

� Ticaret odaları ve diğer ticari kuruluşlar: Firmaların uluslararası ticarete ilgilerini çekmek için onlarla sıkı ilişkide bulunurlar.

� Kamu Sektörü Kolaylaştırıcıları: Bunlar, ev sahibi ülke hükümetleridir. Kay-naklar, araştırma raporları, finansal bilgiler sağlayarak ve yeni fikirler vere-

rek firmaların uluslararası faaliyetlerini kolaylaştırıcı rol oynarlar.

Gümrük tarifeleri ve kotaları ile uluslararası taşıma maliyetlerinin üzerinde etkili olduğu ihracat, dolaylı ve dolaysız şekilde olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir:

2.1.1 Dolaylı Đhracat

Firmanın ürünlerinin aracılar vasıtasıyla istenilen ülkeye ihraç edil-mesidir. Đhracatı ana ülkedeki ihracatçılar yaparlar. Yönetim, bu konuda yalnızca emir verir. Ne özel bir uzmanlık, ne de geniş nakit giderleri ge-rektirir. Pazarlama, stoklama, vb. bir takım maliyetler minimum düzey-dedir. Buna karşılık; dağıtım kanalı uzundur. Firmanın pazarlama faali-yetleri üzerindeki kontrolü yok denecek kadar azdır. Aracı kurumun kendi çıkarlarını ön plana alması ve ihracat yapan firmanın çıkarlarını düşünmemesi, dolaylı ihracatın önemli bir dezavantajıdır. Đhracatın bu şeklini, genellikle ihracata yeni başlayan, uluslararası pazarlama faaliyet-lerinde tecrübesi az olan firmalar tercih ederler. Đhracatçılar arasında da şu şekilde bir ayırım yapılabilir:

� Üreticiler için satış yapan temsilciler,

� Denizaşırı müşterileri için alım yapan ihracat heyeti temsilcileri,

� Kendi hesaplarına alım satım yapan ihracat tüccarları,

� Denizaşırı üretilen malları kullanan çokuluslu şirketler (maden, inşaat ve petrol şirketleri).

Dolaylı ihracatta, firmalar bazı “uluslararası aracılar” kullanırlar. Bunlar; uluslararası faaliyetlere aktif olarak katılan yabancı firmalardır. Doküman, finans ve taşıma konularında önemli detayların elde edilme-sine yardım ederler. Uluslararası aracılar şu şekilde sınıflandırılabilir:

i. Đhracat Yönetimi Firmaları [MNC (Export Management Companies)]: Ulus-

lararası ticaret servisleri olarak çalışırlar. Komisyon temsilcileri veya

Page 55: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

55

dağıtıcılar olarak uzmanlaşmışlardır. Ya mallara isim (unvan) alıp he-

saplar üzerinde uluslararası çalışırlar ya da mümessiller gibi faaliyet

gösterirler. Mümessil olarak faaliyet gösterirken; dış ticaret ve satış

stratejileri ile yurt dışı iletişimi geliştirmek, temel sorumluluk alanlarını

oluşturur. Faaliyetlerinde, genellikle müşteri farklılığı gözetirler. Başka

bir ifadeyle; işlemleri müşteriden müşteriye farklılık gösterir. Bir müş-

teri için mümessillik anlaşması yaparken, diğer bir müşteri için dağıtı-

cılık anlaşması ya da değişik şartları içeren bir anlaşma yapabilirler.

Kârlılıkları, çoğunlukla satış miktarına bağlı olduğu için mümkün ol-

duğu kadar fazla müşteri ve ürün ile çalışmaya gayret ederler. Yerel

müşterilerinin faaliyetlerini uluslararası ticarete yönlendirmeye ve kay-

naklarını bu yönde harcamaya motive etmeye çalışırlar. Başarılarını,

çalıştıkları müşteri ve ürünleri layığı ile temsil edip etmemeleri belirler.

Temsil riski, küçük ölçekli ihracat yönetimi firmalarına doğru gidildikçe

artar.

ii. Uluslararası Ticaret Servisleri (Webb-Pomerene): Uluslararası piyasalara

daha başarılı nüfuz etmek için piyasalarda ayırıma giden; kotaları, da-

ğıtıcı ve komisyoncuları belirleyen servislerdir. Rekabeti kırabilecek ak-

tivitelerin oluşmamasına çalışırlar. Fiyat bilgileri, finans, uluslararası

satış payları ve şirket birleşmeleri konusunda söz sahibidirler.

iii. Ticaret Şirketleri: Dünya ticaretinde ithalat ihracat, karşı ticaret, yatırım

ve üretim ile önemli bir rol oynarlar. Muazzam büyüklükleri, onların öl-

çek ekonomilerinden yararlanmalarına izin verir. Bu şirketler; ürün sa-

tın alabilir ve dışarıda dağıtıcılar gibi faaliyet gösterir ya da hizmet su-

narlar. Günümüzün en önemli ticaret şirketleri, Japonların

“sogoshosha” şirketleridir. Mitsubishi ve Mitsui, bu şirketlerin örnekle-

rindendir.

2.1.2 Dolaysız Đhracat

Đhracat hacmi arttıkça, ihracatın tipi dolaylı ihracattan dolaysız ihra-cata doğru kayar. Dolaylı ihracattan farklı olarak; firmanın ürünlerinin herhangi bir aracı kurum veya kişi kullanmadan doğrudan hedef pazara sunulmasıdır. Özel bir uzmanlık ve geniş nakit giderleri gerektirir. Pazar-lama, stoklama, vb. bir takım maliyetler sözkonusudur. Dağıtım kanalı, dolaylı ihracata göre daha kısadır. Buna karşılık; firmanın pazarlama faaliyetleri üzerindeki kontrolü daha fazladır. Đhracatın bu tipi üç farklı gelişme aşamasına sahiptir:

i. Đlk aşamada yönetim, bir ya da birkaç personeline ihracat işiyle ilgi-

lenme görevini verir. Genellikle, satış yöneticilerine ihracatı geliştirme

Page 56: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

56

sorumluluğu verilir. Az sayıdaki bu personel başlangıçta ihracat ile ilgili

hesapları, kredileri ve ürünlerin dış ülkelere nakliyesini idare edebilir.

ii. Đkinci aşama, firmanın ihracat hacminin arttığı aşamadır. Bu aşamada,

firmada ayrı bir ihracat bölümünün kurulması gerekir.

iii. Üçüncü aşamada ise firma, ev sahibi ülkede satış şubesi kurma yoluna

gidebilir. Satış şubesi, kendi adına ev sahibi ülkedeki ana firmadan it-

halat yapar ve bunu ev sahibi ülke para birimine göre faturalandırır.

Bu tipteki çokuluslu şirketler, oldukça geniş büyüme potansiyellerine

sahiptirler. Örnek verecek olursak “Eastman Kodak” Meksika’da bir

fabrika kurmadan önce, bir satış şubesi kurarak film gereçlerini bu

şekilde ithal etmiş ve satmıştır.

2.2 Stratejik Đttifaklar

Global rekabetin artması ile birlikte şirketler yeni arayışlara girmiş-lerdir. Bu arayışların sonucu olarak başka şirketlerle dayanışma ve işbir-liği içine girme, stratejik ittifaklar oluşturma gayretleri de artmıştır. Bu-nun sebebi; dünya çapında rekabet için şirketlerin gerekli bilgi ve kay-naklara tek başına sahip olmamalarıdır.141 Stratejik ittifakların diğer çokuluslulaşma stratejilerinden farkı, kalıcı ve iz bırakıcı olmasıdır. Drucker’e göre firmalar kendilerini dünya ekonomisine ittifaklar yoluyla entegre edeceklerdir. Sözkonusu ittifaklar, yalnız şirketler arasında değil, şirketlerle eğitim ve sağlık kurumları ve yerel yönetimler gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlar arasında da olacaktır. Teknoloji ve pazar kaynaklı bu ittifaklar, çok sayıda küçük ve orta boy işletmeleri de içine alacak şekilde genişleyecek ve teknolojideki ilerlemeler bu genişlemeye katkıda bulunacaktır.142 Stratejik ittifaklara gitmenin sebepleri şunlardır:143

� Global pazar yetenekleri oluşturma,

� Teknolojideki ilerlemeler ve AR-GE harcamaları ile baş edebilme,

� Rekabetçi tehlikelerin önüne geçme,

� Yaratıcılığı ve ürün geliştirmeyi hızlandırma,

� Teknoloji ve pazar entegrasyonu ile başedebilme,

� Dünya çapında yetenekler geliştirme,

� Global standartlar oluşturma,

141 Koçel, Tamer; “‹flletme Yönetimi ‹le ‹lgili Son Geliflmeler ve Çal›flanlar Aç›s›ndan An-

lam›”, Mercek, Temmuz 1996, s. 35. 142 Naisbitt, John; Global Paradox, Avon Books, New York 1994, s. 78. 143 Esener, Ömer; a.g.e., s. 30.

Page 57: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

57

� Gelişmekte olan pazarların ve bölgesel ticaret bloklarının engellerini berta-raf etme,

� Đşi tasfiye etme maliyetlerini en aza indirme,

� Global iş düzeninin çevre anlayışındaki değişmelerin yarattığı

avantajlardan yararlanma.

Özetle; üretim kapasitesi ve pazarlama gibi dış kaynakların kullanımı için gerçekleştirilen144 stratejik ittifakları, dört ana başlık altında incelemek mümkündür:

2.2.1 Ortak Girişim (Joint Venture)

“Ortak girişim”, iki veya daha fazla firmanın bir araya gelerek, belirli bir alanda veya daha fazla ülkeden firmanın, mülkiyetini birlikte üstlen-dikleri bir firmada üretim, teknoloji transferi, yeni üretim metotları, lisans anlaşmaları gibi konuları kapsayan uzun dönemli bir ortaklık anlaşma-sıdır.145 Firmalar; herhangi bir amacı tek başlarına gerçekleştirememeleri durumunda, diğer firmalarla ortak hareket ederek ihtiyaçları olan kay-nakları temin edebilirler.146

144 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 48. 3,4. 145 Beamish, Paul W.; Multinational Joint Ventures in Developing Countries,

Routledge (2nd ed.), New York 1990, s. 3. 146 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 83.

Page 58: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

58

Tablo 2.1: Çokuluslu Şirketler Açısından Ortak Girişim’in Avantajları ve De-

zavantajları

Avantajları Dezavantajları

� Riskin yerel firma ile paylaşılması.

� Yerel firmanın, ev sahibi ülke ile ilgili sahip olduğu değerli bilgilerin payla-

şılması.

� Maliyetlerde düşmenin (ölçek eko-nomisinin) gerçekleştirilmesi.

� Rakiplere karşı teknolojik üstünlük sağlanması.

� Pazarda rekabetçi üstünlük sağlan-ması.

� Kaynaklara daha kolay ulaşılması.

� Yeni pazarlara girişin kolaylaşması.

� Çokuluslu şirket üzerindeki politik baskıların azalması.

� Bu tür ortaklıkların bazı durumlarda siyasi avantajlar sağlayabilmesi.

� Doğrudan yatırımla sahip olunan firma kadar kontrol imkanı ver-

memesi, (teknoloji transferi sebe-

biyle kontrolün kaybedilmesi).

� Doğrudan yatırımla elde edilebile-cek kârların daha azı ile yetinme.

Kaynak: Bradley, F.; International Marketing Straregy; Prentice Hall, New York 1990, s. 399.

Ortak girişim’e giren firmalardan bazıları uzman beşeri kaynaklara, bazıları mali kaynaklara, bazıları gelişmiş teknolojilere ya da kaliteli hammaddelere sahiplerdir. Birbirini tamamlayan kaynaklara sahip olan bu firmaların oluşturduğu girişim, onların işbirliğinin sağladığı sinerjik güçten yararlanmalarını ve dolayısıyla büyümelerini sağlar.147 Ortak giri-şim’in yabancı yatırımcı çokuluslu şirket açısından avantaj ve dezavantaj-ları Tablo 2.1’de verilmiştir.

Kurulan yeni firmaya yaygın kullanımı ile “joint venture” denilir. Ya-bancı çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkede çoğunlukla yerel bir firma ile ortaklık kurarlar. Bunun sonucunda “uluslararası joint venture” kurulmuş olur. Şayet; joint venture gruplarından biri yerel ise, yapılan ortak girişime “yabancı-yerel joint venture”; tamamı yabancı ise, “yabancı joint

147 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 289.

Page 59: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

59

venture” ismi verilir. Amerikan çokuluslu şirketi “General Motors” ile Ja-pon çokuluslu şirketi “Isuzu”nun Mısır’da otomobil üretmek için kurduk-ları joint venture ortaklık, “yabancı joint venture” örneklerindendir. Joint venture, üç farklı şekilde gerçekleşebilir: Yabancı bir ülkede yerel bir iş-letmeye ortak olarak katılma, yerel işletmenin hisse senetlerinin bir kıs-mını satın alma veya yeni bir işletme kurma. Pek çok ülkede, çokuluslu şirketlerin % 100 mülkiyete sahip olarak faaliyet göstermelerine izin ve-rilmemektedir. Bundan dolayı; joint venture gibi uluslararası ortaklıklar belirli bir pazara girmenin kolay, hatta bazen de tek yoludur. Bazı ülkele-rin hükümetleri, sadece politik açıdan yakınlık duydukları ülkelerin fir-malarına yatırım yapma iznini vermektedirler. Bazı durumlarda da, çoku-luslu şirketler, ev sahibi ülkenin yerel yatırımcılarıyla mülkiyet ve dene-timin paylaşıldığı ortak bir girişim oluşturma yolunu tercih ederler. Bu suretle; çokuluslu şirketler, yerel ortak aracılığıyla ev sahibi ülkedeki çev-resel koşullar hakkında daha kolay bilgi elde ederek yatırım riskini de azaltmış olurlar.148

2.2.2 Lisans Anlaşmaları (Licensing)

Bir teknolojinin “bil-yap” (know-how) adı altında, bir bedel karşılı-ğında, kişi veya organizasyonlara devrine “lisans” denir.149 Dört farklı li-sans anlaşması mevcuttur. Bunlar; “temel lisans anlaşması”, franchising”, “sözleşmeli üretim” ve “yönetim sözleşmesi”dir:

2.2.2.1 Temel Lisans Anlaşması

Bir firmanın sahip bulunduğu maddi olmayan varlıklarını ihraç et-mesi anlamına gelir. Dış piyasalara girmenin nispeten kolay yollarından biridir.150 Lisans verene “lisansör”, lisans alana “lisansiye”, yapılan anlaş-maya da “lisans anlaşması” denilmektedir. Lisans anlaşması; lisans ve-renin (lisansör) bir üretim sürecini, üretim teknolojisini, marka ve patent-leri veya ticari ismini belirli bir bedel karşılığında lisans alana (lisansiye) satmasıdır. Çoğunlukla, üretim firmaları tarafından tercih edilmektedir. Lisans anlaşması; çokuluslu şirket ile onun yabancı bağlı kuruluşların-dan bir ya da birkaçı arasında sözkonusu olabileceği gibi, çokuluslu şir-ket ile bağımsız bir özel ya da kamu girişimi arasında da yapılabilir. Li-sans anlaşmasıyla lisans veren taraf ürünlerini başka bir ülkede ürete-bilmektedir. Başka bir ifadeyle; dış yatırım yapmakta, ancak bunun için sermaye harcamamakta ve riske girmemektedir. Lisansörün ürünlerini üretmesi için lisans verdiği lisansiye, sattığı her ürün için lisansöre belirli

148 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 115,116. 149 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme Yönetimi ve Türkiye Uygulamalar›, Gazi Kitabevi

(2. Bask›), Ankara 1999, s. 139. 150 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 81.

Page 60: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

60

bir “lisans hakkı” ödemektedir. Satılan her ürün için ödenen bu lisans hakkına “royalty” denir. Ödenecek lisans hakkının oranı veya maktu bir değer ise miktarı, lisans anlaşmasında önceden belirlenir. Lisansör tara-fından (belirli pazarlarda, birkaç ülkede veya bütün ülkelerde kullanılmak üzere) verilen haklar ve buna karşılık lisansiyenin bu hakların kullanıl-ması ile ilgili uymakla yükümlü olduğu hususlar şunlardır:151

� Lisansör tarafından verilen haklar:

� Patent, buluş, formül, proses, dizayn ve örnekler.

� Telif hakları, edebi, müzik ve sanatsal kompozisyonlar.

� Marka, ticari isim ve firma isimleri.

� Đmtiyaz (franchise), lisans ve kontratlar.

� Metot, program, prosedür ve sistemler vb.

� Lisansiye tarafından uyulması gereken hususlar:

� Ürün ambalajının haklara uygun olarak üretilmesi,

� Ürünlerin belirlenmiş pazarlarda pazarlanması,

� Satış miktarına bağlı olarak lisansöre lisans hakkı ödenmesi.

Yabancı pazarlara girerken lisans vermeyi kullanmanın sağlayacağı bazı avantajlar vardır. Her şeyden önce, pazara az bir sermaye ile çabuk ve kolay girmenin bir yoludur. Pazar uzmanlığı gerektirmez. Gümrük tari-feleri ve taşıma giderlerinden tasarruf sağlar. Đthalata ve doğrudan dış yatırımlara kapalı olan pazarlara giriş imkanı sağlar. Global firmalar için önemli bir dış kaynak sağlarken, anlaşmayı yapan firmalar için duyarlı bölgeler oluşturur. Girilen pazarda genişlemenin etkin bir yolu olmama-sına rağmen, dış pazar paylaşımında önemli bir rolü mevcuttur.152

Lisans anlaşmalarına girmeyi teşvik eden pek çok sebep bulunmak-tadır. Her şeyden önce firmalar, bu anlaşma ile dış pazarlara yatırım yapmış olmaktadırlar. Đkinci olarak, hedeflenen pazara hiçbir yönetim faaliyeti gerekmeden girilmiş olunur. Lisans anlaşmaları ülkelerarası ilişkilerin yumuşamasına da yardımcı olur. Şöyle ki; teknoloji transferi yapılması nedeniyle lisans alan ülkeler, lisans veren ülkelere olumlu bir tutum takınırlar, çeşitli kolaylıklar tanırlar. Lisans anlaşmalarının bu avantajları yanında, dezavantajları da bulunmaktadır. Şöyle ki; lisans anlaşmaları ile global ölçek ekonomisini kapitalize etme şansı azalmak-

151 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 101-103. 152 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 81.

Page 61: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

61

tadır. Lisans anlaşmalarının bir diğer dezavantajı da lisans veren firma-nın, lisans sahibinin ülkedeki faaliyetlerini yeterince kontrol edememesi-dir. Hatalı üretim, zayıf pazarlama faaliyetleri gibi olumsuz durumlar, li-sans veren firmanın itibarını sarsabilmektedir. Lisans anlaşması ile yapı-lan teknoloji transferleri, bazen iki tarafın da zararına sonuçlanabilmek-tedir. Önemli dezavantajlardan biri de, teknoloji transfer edilen ülkede emek gibi bazı üretim faktörlerinin çok ucuz olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumda çokuluslu şirket, kendi elleriyle potansi-yel bir rakip yetiştirmiş olmaktadır. Bundan dolayı; firmalar, çoğu zaman eski veya demode olmuş teknolojileri transfer etme yoluna gitmektedir. Yerel hükümetler ise, bu duruma şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Lisans anlaşmalarının genel olarak avantajları ve dezavantajları şunlardır:153

� Avantajları:

� Zor piyasalara girme imkanı,

� Düşük sermaye ihtiyacı,

� Kaynak tasarrufu,

� Yerel piyasalar için hizmet ve kalitenin artırılması.

� Dezavantajları:

� Teknoloji, bilgi ve tecrübenin kolay aktarımı,

� Lisans alan firma faaliyetlerini kontrol zorluğu,

� Piyasaya aktif bir biçimde girememe,

� Anlaşma şeklinin zorluğu.

2.2.2.2 Franchising

Đngilizce’de “serbest bırakmak” anlamına gelen “to free” kelimesinden türetilen “franchising” kelimesinin dünya dillerinde tam bir karşılığı bu-lunmamaktadır. Türkçe’de “ayrıcalık”, “hak”, “imtiyaz” anlamlarına gelen bu kelime, çoğu ülke dillerinde yine “franchising” olarak ifade edilmekte-dir. Franchising’in çeşitli tanımları bulunmaktadır. Bir tanıma göre; bir firma sisteminin, ürünlerinin ve hizmetlerinin sunulduğu ekonomik bir paylaşım türüdür. Bir başka tanıma göre; çokuluslu şirketin, bir ücret karşılığında tedarikçi gibi davranarak ürünlerini ve servislerini diğer bir firmaya satmasıdır. Başka bir ifadeyle; belirli bir bölgede bir firmanın ürününü veya hizmetini satmak için verilmiş olan resmi bir izindir. Franchising sisteminde iki taraf mevcuttur. Ayrıcalığı veren firmaya “franchisor”, ayrıcalığı alan firmaya “franchisee”, ayrıcalığın kendisine de “franchise” adı verilmektedir. “Franchisor” (franchise veren); gelişmiş bir

153 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 103,104.

Page 62: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

62

üretim, yönetim ve pazarlama sistemine, tescilli bir ticari isim ve markaya sahip bir firmadır. “Franchisee” (franchise alan); bu imkandan yararlanan ve sözkonusu sistem dahilinde üretilen veya satılan mal ve hizmetlerin dağıtımını yapan, bunun karşılığında sistemi kendisine kullandıran franchisor firmaya ücret ödeyen bağımsız firmadır. Ayrıcalıklar (franchise), belirli bir zaman dilimi için ve belirli bir alanda kullanım hakları olarak verilmektedir. Franchisee firma, bu zaman dilimi içerisinde franchisor firmadan operasyon, pazarlama, insan kaynakları, eğitim, in-şaat ve finans gibi konularda sürekli olarak destek alabilmektedir.154 Franchising’in özellikleri şunlardır:155

� Etkin bir pazarlama ve dağıtım yöntemidir.

� Yasal ve finansal açıdan birbirinden bağımsız, en az iki taraf arasında an-laşma ile oluşturulur ve taraflar arasında sürekli bir ilişki ile kurulur.

� Franchise veren firma, eşi olmayan bir ürüne ya da işletme sistemine sa-hiptir. Ya başarılı olmasını sağlayan iş yöntemlerini kullanma hakkını, ya

da formülü gizli olan ürünün satış haklarını sözleşme ile franchise alana ve-

rir.

� Franchise veren ve franchise alan firmanın karşılıklı sorumluluk ve yükümlülüklerini belirten, her iki tarafı kanunen bağlayan bir sözleşme ile

yapılır.

� Müşteriler açısından, franchising sistemi birbirlerinden farkı olmayan fir-malardan meydana gelmiş bir bütündür. Franchisee, mutlaka

franchisor’un ismi ile faaliyet gösterir.

� Ana firma, ürünün nasıl üretilip hizmetin nasıl sunulacağına kadar her aşamayı, kendi üretim ve yönetim yöntemlerini franchise alana ve persone-

line öğretir ve sürekli destekte bulunur.

� Ana firmanın belirli bir bölgede ve belirli bir sürede ticari adını, logosunu, sistemini kullanma izni vermesi karşılığında, franchise alan firma ana fir-

maya belirli bir ücret öder.

� Franchise alan firma, projenin gerçekleşmesinde ve kredi yardımında bu-lunması karşılığında faaliyetlerini sürümü ve dolayısıyla ciroyu artırmaya

yoğunlaştırır.

� Franchising sözleşmesi; tek satıcılık, lisans sözleşmesi, know-how gibi söz-leşmelerin unsurlarını biraraya getiren ve hukuki çerçevesi olmayan karma

bir sözleşmedir.

154 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 105-110. 155 Ulafl, Dilber; Franchising Sistemi, Nobel Yay›n Da€›t›m, Ankara 1999, s. 7-9.

Page 63: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

63

� Başarısı; öncelikle ana firmanın faaliyetlerine ve oluşturduğu sistemin etkili olmasına bağlıdır.

Bir ana firmanın (franchisor) belirlediği süre ve koşullarda pazarda denenmiş ve kabul görmüş bir ürünün veya bir hizmetin bağımsız bir firmaya (franchisee) isim hakkı ile birlikte bilgi, teknoloji ve firmanın idari faaliyetlerinde tanıdığı imtiyaz156 olan franchising, içeriği itibariyle lisans anlaşmalarına benzemektedir. Ancak; anlaşma kuralları daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenir. Lisans anlaşmalarından farkı; çokuluslu şirketin ima-jını, kullandığı pazarlama tekniklerini, marka adını ve firma metotlarını içeren bütün pazar programlarını kapsamasıdır. Aynı lisans anlaşmala-rında olduğu gibi; franchisor, yabancı bir ülkede faaliyet gösteriyor ol-manın maliyet ve risklerini karşı tarafa yükler. Ancak, şunu da belirtmek gerekir ki; hizmet sektöründe ölçek ekonomisinin pek bir önemi olmadı-ğından, bu tür anlaşmaların özellikle franchisor çokuluslu şirket açısın-dan herhangi bir dezavantajı olmamaktadır. Bir franchise’ın verileceği zaman ve yer; franchisor çokuluslu şirketler tarafından pazardaki bü-yüme stratejilerine göre belirlenir. Bir franchise alınırken ise; deneyim, işin tanımlanması, işi yürütebilmek için gerekli olan optimal çalışma saati ve personel, franchise veren (franchisor) firmanın hangi firma olduğu, bu firmanın geçmiş deneyimleri, sistem içinde diğer franchise alanların işi nasıl yürüttüğü, o ana kadar kaç franchisee’nin sistemden ayrıldığı ve yatırım bedeli gibi hususlar dikkate alınır. Yatırım bedelleri ise; sektör-lere, firmalara ve işin mahiyetine göre farklılıklar gösterir.157

Franchising anlaşmalarının başarısı, çokuluslu şirketlerin ürünleri-nin ve hizmet şeklinin eşsiz ve standart bir şekilde sunulmasına bağlıdır. Başka bir ifadeyle; standardizasyon (standart ürün ve hizmetler), bu tür anlaşmaların bir anlamda başarı unsurudur. Bu sağlandığında, her iki taraf için de büyüme kolaylaşacaktır. Franchising anlaşması yapan çoku-luslu şirketler, şayet bu anlaşmayı gıda vb. sektörlerde yapıyorlarsa; ürün ve hizmetlerin ev sahibi ülkedeki yerel şartlara uygun olup olmadığına dikkat etmeli, kalite standardını ise asla değiştirmemelidir. Franchising anlaşmalarında en büyük zorluk, global bir stratejinin kontrol ve ko-ordinasyonudur. Franchisee firmanın, markanın gerektirdiği sorumluluğu taşıyamaması ve kaliteli hizmet yapamaması; franchisor çokuluslu şirketin o ülkede itibar kaybetmesine neden olabilmektedir. Çokuluslu şirketler; bu gibi durumları önlemek ve ortaya çıkan problemleri çözüm-lemek için çeşitli kontrol mekanizmaları kurmakta ve franchisee firmala-rın ev sahibi ülkedeki faaliyetlerini yakından izlemektedirler. Yapılan is-

156 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 84. 157 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 107-110.

Page 64: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

64

tatistikler, her 100 franchise firmasından sadece 5’inin başarısız oldu-ğunu göstermektedir. Buna karşılık; franchising’e konu olabilecek alan-larda, bu yöntemi seçmeyerek bağımsız faaliyet gösteren orta ve küçük ölçekli firmaların % 65’inin 5 yıl gibi bir süre içerisinde başarısız oldukları ve kapandıkları görülmektedir. Her ne kadar ABD’de başlayan bir sistem olsa da; franchising, bugün dünyada hızla yayılmakta ve önemli bir pazar stratejisi olarak görülmektedir. ABD’de franchising firmaları, tüm zincir-leriyle birlikte perakende satış ve hizmetlerin % 33’ünü gerçekleştirmek-tedir. Bu ülkede her 17 dakikada bir franchise açılmaktadır. En büyük franchisor firmalardan biri, 114 ülkede faaliyet gösteren Mc Donald’s ço-kuluslu şirketidir. Mc Donald’s satışlarının % 60’a yakın bir kısmı, dün-yanın çeşitli ülkelerindeki franchisee firmalar tarafından gerçekleştiril-mektedir. Doğu Avrupa, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kuru-lan yeni cumhuriyetler ve Çin’de ortaya çıkan yeni pazarlar; franchising için cazip pazarlar olarak görünmektedir. Mc Donald’s çokuluslu şirketi-nin Moskova’da ilk fast food restoranı açması, bütün dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Yine Kanada, Japonya ve Đngiltere; ABD’li franchisor çokuluslu şirketler için önemli pazarlardır. Franchising; genellikle hizmet (turizm, oto kiralama, eğlence, otomotiv ve çeşitli iş servisleri) ve gıda (fast-food, meşrubat) sektöründe görülen bir ortaklık türüdür. Ev ve ofis hizmetleri, bankacılık sektörünün yan hizmetleri, postalama, reklam hizmetleri, paketleme ve taşımacılık; franchising’in gelişme alanları olarak görülmektedir.158

Ürünlerin veya hizmetlerin üreticiden tüketiciye etkin bir biçimde ulaşımını sağlayan bir dağıtım sistemi159 olan franchising; kendisine konu olan ürünlerin az yatırım veya insan kaynağı gerektirmesi sebebiyle; kü-çük ticari firmalar için ideal bir strateji olarak görülmektedir. Şöyle ki; franchising sayesinde franchisor firmalar, büyümek için franchisee firma-ların kaynaklarını kullanmaktadırlar. Giriş ödemeleri ve işletme payların-daki yüksek ücretler ise; franchisor firmanın tecrübe ve teknikleri ya-nında tanınmış ürün, ticari marka ve müşteri alt yapısı ile dengelenmek-tedir. Franchising, dünyada hızla yaygınlaşmasına rağmen, uluslararası pazarlarda sık sık problemlerle karşılaşmaktadır. En büyük problem, ev sahibi ülke hükümetlerinin müdahalesidir. Örneğin, Filipinler’de franc-hising ve işletme paylarına hükümet kısıtlamaları; “Computer Land’s Ma-nila” çokuluslu şirketinin servislerini geniş alanlara yaymasını önlemiştir. Sonunda; çokuluslu şirket ile franchisee firma, franchising anlaşmasını feshetmek zorunda kalmışlardır. Franchisee firmaların seçimi ve perso-nelinin eğitimi de problem yaratan hususlardan biridir. Bir başka prob-

158 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 107-112. 159 Ulafl, Dilber; a.g.e., s. 5.

Page 65: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

65

lem de franchisor çokuluslu şirketlerin daha fazla büyümek amacıyla bir ülkede gereğinden fazla franchising anlaşmaları yapmalarıdır. Bu duru-mun franchisee firmaların yetersiz kalmaları sonucunu doğurabileceği ileri sürülmektedir.160

2.2.2.3 Sözleşmeli Üretim (Contract Manufacturing)

Sözleşmeli üretim; ev sahibi ülkede üretim faaliyeti için çokuluslu şirketin yatırım yapmasını gerektirmeyen bir ortaklık türüdür. Uluslara-rası pazarlara girmek isteyen firma, ürünü dış pazarda yerel bir üreticiye (kendisi bir üretim birimi kurmadan) yaptırır. Ekseriya kendi ismi altında ürettirdiği bu ürün karşılığında, yerel üreticiye bir bedel öder. Pazarlama faaliyetlerini ise, kendisi üstlenir. Ancak; bunun için üretimi gerçekleşti-recek olan yerel firmanın, ürünü kalite ve miktar olarak global standart-larda üretebilme yeteneğine sahip olması gerekir. Sözleşmeli üretim, sü-resi dolduğunda yenilenmeyebilir. Bu nedenle; siyasi açıdan istikrarsız ve riskli pazarlar için uygun bir giriş yöntemidir. Üretim tamamen başka bir firma tarafından gerçekleştirildiği için; yönetim, insan kaynakları ve en-düstri ilişkileri alanında ortaya çıkabilecek problemlere meydan veril-memiş olunur. Dış pazarlarda üretim yaptırmanın, içeride üretim yap-maya göre daha düşük maliyetli olduğu durumlarda tercih edilir. Bu şe-kilde, firmanın uluslararası pazarlarda rekabet gücü de artırılmış olunur. Sakıncaları ise; kâr’ın paylaşımı ve yüksek teknolojinin transfer edilme olasılığıdır.161

2.2.2.4 Yönetim Sözleşmesi (Management Contract)

Çokuluslu şirketin, bir firmaya bir ücret karşılığında belirli alanlarda yönetim uzmanlığı sağlamasıdır. Ev sahibi ülkeye doğrudan bir yatırımı gerektirmez. Çokuluslu bir şirketin yabancı bir firma (bu firma çokuluslu faaliyet gösteren bir firma da olabilir) ile o firmanın (ulusal / uluslararası) faaliyetlerinin bir bölümünü veya tamamını yönetmek üzere karşılıklı yaptıkları sözleşme olarak tanımlanabilir. Sözleşme ile çokuluslu şirket, belirli bir ücret karşılığında yönetici personelini yabancı ülkedeki firmaya yardımcı olması için görevlendirir. Çokuluslu şirketin yönetim bilgisi ve tecrübesi, bu şekilde yabancı firmaya transfer edilmiş olur. Yönetim uz-manlığı, belirli bir ücret karşılığında yapılabildiği gibi; kâr payı alma, be-lirlenen bir fiyatla gelecekte firmanın ortaklarından olma veya bu üç du-rumun bileşimi karşılığında da yapılabilir. Pek çok yönetim sözleşme-sinde, çokuluslu şirket % 2 ile % 5 arasında bir paya sahip olmaktadır. Yönetim sözleşmesi çokuluslu şirkete herhangi bir risk almadan, her-

160 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 109,112. 161 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 112,113.

Page 66: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

66

hangi bir nakdi sermaye gerektirmeden gelir; karşı (yönetici gönderilen) tarafa da prestij kazandırır. Yönetim sözleşmeleri, uluslararası rekabet açısından bakıldığında çokuluslu şirketin herhangi bir yükümlülük altına girmemesinden dolayı düşük riskli bir stratejidir. En önemli dezavantajı, kısa süreli olması ve sınırlı kazanç sağlamasıdır. Koşullar çok kötüleşti-ğinde, çokuluslu şirketin yönetici personeli yönetimi yerel ortaklığa bıra-kıp gidebilmektedir. Yönetim sözleşmeleri, aşağıdaki durumlarda ortaya çıkmaktadır:162

i. Yabancı yatırımın, ev sahibi hükümet tarafından kamulaştırıldığı ve ye-

rel yönetim yetiştirilene kadar ilk firma sahibi tarafından faaliyetleri

denetlemek için davet edildiğinde. Bu durumda sözleşme yapmanın

avantajları şunlardır:

� Kaynakları ülkeden çıkartmayı kolaylaştırmak,

� Ülkedeki hammadde ve diğer kaynakların sağlanmasında sürekliliği sağlamak,

� Yerel otoriteler ile firmayı aşırı onore ederek arzulanan işlemleri yapı-labilir kılmak,

� Kamulaştırma tartışmalarında anlaşmaya varmak.

ii. Yeni bir girişimi yönetmek için davet edildiğinde.

iii. Devam eden firmanın daha etkili yönetilmesi için davet edildiğinde.

Çokuluslu şirketlerin yönetim sözleşmelerini “mülkiyeti belli olmayan firmalar”, “joint venture ortaklar” veya tamamen çokuluslu şirkete “bağlı kuruluşlar” arasında yaptığı görülmektedir. Yönetim sözleşmeleri, global ortaklığın joint venture anlaşmalarında azınlığa düştüğü durumlarda bile çokuluslu şirkete güçlü bir pozisyon oluşturmasını sağlamaktadır. An-laşma gereği, üretim ve teknoloji ile ilgili anahtar personelin gönderilmesi; çokuluslu şirketin üretilen ürünün kalitesinden de emin olabilmesini sağlamaktadır. Olası hatalı faaliyetler, çokuluslu şirketin ev sahibi ülke-deki prestijini sarsabileceğinden; özellikle, joint venture anlaşmalarında bu durum oldukça önemlidir. Çokuluslu şirketler böyle bir duruma mey-dan vermemek için joint venture anlaşmasının yanı sıra genellikle yöne-tim sözleşmesi yapma ihtiyacı da duymaktadır.163

2.2.3 Satış Yetkisi Verme veya Satış Acenteliği

162 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 105-113. 163 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 114.

Page 67: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

67

Üretilen mal ve hizmetlerin satışının acentelik veya satış yetkisi veri-lerek başka bir firmaya devredilmesidir. Oldukça sık görülen bir işbirliği tipidir. Satış ve dağıtım faaliyetlerinin çok masraflı olduğu veya uzmanlık istediği durumlarda sözkonusu firmanın kârlılığına olumlu yönde katkıda bulunur.164

2.2.4 Birleşmeler (Merger) ve Şirket Evlilikleri

Dünün mahalli ve ulusal piyasaları, bugün yerini uluslararası piyasa-lara ve global rekabete bırakmıştır. Bu sebeple; şirketler, rekabet güçlerini artırmak ve varlıklarını sürdürebilmek için gittikçe artan bir biçimde resmi ve resmi olmayan, yasal veya fiili bir çerçeve içinde bir araya gele-rek ayrı ayrı sahip oldukları uzmanlıklarını ve kaynaklarını birleştirme ihtiyacı duymaktadırlar. Bu ihtiyacın doğal sonucu olarak; şirketler, daha önce rekabet ettikleri şirketlerle birleşerek rekabet güçlerini artırma yo-luna gitmektedirler.165

Ulusal pazarların konumu, dünya pazarlarından daha fazla pay ala-bilme arzusu, çokuluslu bir şirket olabilmenin getirdiği ek mali yükler ve hızla gelişen teknolojileri takip etme zorunluluğu gibi sebepler de166 ekle-nince 1998 yılından sonra şirket evlilikleri giderek hızlanmış; bankacılık-tan otomotiv sektörüne, elektronikten kimya sanayiine kadar geniş bir yelpazede yaşanmaya başlamıştır. 1998 yılında Citicorp ve Travellers Group birleşerek 670 milyar dolarlık güçleriyle dünyanın en büyük finans kuruluşu olmuş, Japon Tokyo Bank ile Mitsubishi Bank birleşerek 420 milyar dolarlık dünyanın ikinci büyük bankası haline gelmiştir.167

Birleşmeler ve şirket evlilikleri ile ilgili genel eğilimler şunlardır:168

� Şirket birleşmeleri ve evlilikler, genellikle büyük firmalar arasında gerçek-leşmektedir.

� Birleşen veya evlenen firmaların yeni sermayelerinin getirileri, pek çok ül-kenin gayri safi yurt içi hasılasından daha büyüktür.

� Dünyada en büyük 100 ekonominin yarısından fazlasını birleşmeler ve şir-ket evlilikleri belirlemektedir.

� Birleşmeler ve şirket evliliklerinden oluşan en büyük 500 şirketin gelirleri, ABD’nin gayri safi yurt içi hasılasının yaklaşık % 60’ını oluşturmaktadır.

164 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 289. 165 Koçel, Tamer; “a.g.m.”, s. 35. 166 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 6. 167 Yamak, Oygur; Kalite Odakl› Yönetim, Panel Matbaac›l›k, Kalite Dizisi, No. 1, ‹stan-

bul 1998, s. 47. 168 Akman, Vedat; Gelecek Yüzy›l›n Gündemi: Yeni Oyunun Yeni Kurallar›, Globalleflen

Sermayenin 21. Yüzy›l Plan›, Rota Yay›nlar›, ‹stanbul 1999, s. 119-123.

Page 68: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

68

� Uluslararası birleşmeler ile oluşan şirket evlilikleri, dünya ticaretinin yak-laşık % 70’ini oluşturmaktadır.

� Çokuluslu şirketlerin yapmış oldukları birleşme ve evlilikler; 1970 yılında 7 bin iken, 1995 yılında 40 bin’e ulaşmıştır.

� Birleşme ve şirket evliliklerinin % 90’ı endüstrileşmiş kuzey ülkelerinde ol-muştur.

� Birleşme ve evliliklerin yarısından fazlası; köken ülkeleri Fransa, Almanya, Đrlanda, Japonya ve ABD olan şirketler arasında gerçekleşmiştir.

� Birleşme ve şirket evlilikleri; yalnızca büyük firmalar doğurmamış, bunlar-dan oluşan kuruluşlar, teknolojik bilgi bankaları ve uluslararası finans ku-

ruluşları doğurmuştur.

� Sözkonusu şirketler, dünyanın gaz, kömür, hidroelektrik ve nükleer güç alanlarının yaratılmasında önemli bir paya sahiptirler.

Birleşmeler ve şirket evlilikleri ile ilgili olarak üç teori ileri sürülmek-tedir:169

i. Dahili Teori (Internalization Theory): Şirketlerin maddi olmayan hakları

bu teorinin temel unsurunu teşkil eder. Birleşme ve şirket evliliklerinde

maddi olmayan varlıkların gözönünde bulundurulmasının en önemli

sebebi, birleşen veya evlenen firmaların kârlılık oranlarının yüksek ol-

masından kaynaklanmaktadır. Bu maddi olmayan varlıklar,

kendilerine özgü piyasalara önemli bilgi aktarımında bulunurlar ve

know-how metodu ile gelişmelere ayak uydurmaya çalışırlar. Birleşme

ve evliliklerde meydan gelen yüksek maliyetler sonucunda kâr marjı

yüksek işlerin yapılması önemli hale gelir. Tüzel bir kişiliğe sahip olan

müşteri hedeflerinin, öncelikle maddi olmayan bir hakka sahip olması

gerektiği kabul edilir. Bu hak, sözkonusu tüzel kişiliğe piyasada önemli

bir kârlı rekabet hakkı verir. Bu; yatay bir şekilde oluşan birleşme ve

şirket evliliklerini oldukça iyi tanımlar.

ii. Teknolojik Yetki Teorisi: Cantwell tarafından geliştirilen bu teoriye göre;

teknolojik gelişmelerle oluşan birikim, birbirini takip eden bir şekilde

yeni teknolojik gelişmelere sebep olur. Teknoloji kavramı, 2 faktör üze-

rinde yoğunlaşır. Şöyle ki; teknoloji üzerine yapılan bilgi birikimi, sis-

tematik bir şekilde kodlanmıştır. Ancak; bu, bir işlemde takip edilmesi

gereken yolalar ve birtakım özel bilgi birikiminin sistematik bir biçimde

kodlandığı anlamına gelmez. Endüstride hedeflenen teknolojik yeterlilik

dereceleri, mevcut tüzel müşterilerin kendi kapasitelerini artırmak için

169 Akman, Vedat; a.g.e., s. 139-141.

Page 69: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

69

yaptıkları araştırma-geliştirme faaliyetlerinden anlaşılır. Yerel ortaklık-

larda düşük kapasitede teknolojik yatırımlar gerçekleşmesine rağmen;

birleşme ve şirket evliliklerinde yeni yapılanmaların teknolojik kapasi-

tenin artırılmasına katkıda bulunduğu görülür.

iii. Đş Maliyetleri Teorisi: Hammaddelerin varlığından emin olma, belirsizlik

içinde oluşan arz miktarını hesaplamak ve hammadde maiyetlerini

olabildiğince minimuma indirmek için firmalar, kendileri için gerekli

olan arz miktarlarını bilmek isterler. Şayet, piyasada alıcı ve satıcıların

sayısı ile birlikte fiyat ve maliyetler sınırlandırılmış, maliyet politikaları

da arza yönelik olarak tespit edilmişse; pek çok şirket piyasaya girmek

isteyecektir. Birleşmeler ve şirket evlilikleri, bu piyasalara girmenin yol-

larından biri ve belki de en önemli olanıdır.

Şirket birleşmeleri ve evlilikleri, çalışanlar açısından değişik sonuçlar doğurmaktadır. Đlk olarak; şirket evlilikleri ve birleşmelerin, yönetim ve çalışanlar arasında eşit pazarlık imkanını ortadan kaldırmaktadır. Zaten pozisyon olarak zayıf durumda bulunan çalışan kesim, pazarlık gücünü daha da kaybetmektedir. Đkinci olarak; şirket birleşmeleri ve evlilikleri, istihdamın artışına katkıda bulunmaktadır. Her yeni birleşme ve şirket evliliği, işgücü için yeni iş imkanları anlamına gelmektedir.170 Üçüncü ola-rak ise; her birleşme veya evlilik sonunda birleşen veya evlenen firmalar-daki çalışanların yeni şirket kültürleri ile karşılaşmalarıdır. Çalışanların karşılaştıkları yeni şirket kültürleri içinde yaşamak durumunda olmaları; onların değişime açık olmalarını, değişimi kabullenmelerini ve değişimden rahatsız olmamayı öğrenmelerini gerektirmektedir.171

2.3 Dış Kaynakları Kullanma

Dış kaynaklar, üç farklı şekilde kullanılabilir. Bunlar; işlerin dışarıya yaptırılması, montaj operasyonları ve fason imalattır:172

2.3.1 Đşleri Dışarıya Yaptırma (Outsourcing)

Temel kabiliyetlerini geliştirerek rekabet üstünlüğü sağlamak isteyen firmalar, esas faaliyet konusunun dışındaki fonksiyonlarını taşeronlara devretmeyi tercih edebilirler. Bu suretle; küçülerek, daha etkili bir yöne-time kavuşurlar. Bunun yanında; hem esas faaliyeti firmanın yapmak is-temediği faaliyet üzerinde yoğunlaştıran taşeronun maliyet avantajlarını kullanırlar, hem de rekabet üstünlüğü sağlarlar.

170 Akman, Vedat; a.g.e., s. 118,119. 171 Koçel, Tamer; “a.g.m.”, s. 35. 172 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 290; Mutlu, Esin; a.g.e., s. 114,456.

Page 70: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

70

Uluslararası piyasalara giren bankaların yurt dışında şube açmak yerine “yerel bankalarla karşılıklı anlaşma yaparak sözkonusu ülkedeki işlemlerini bu bankalara yaptırmalarını veya başka bir ifadeyle “muhabir banka” kullanmalarını da “işleri dışarıya yaptırma” kapsamında kabul edebiliriz. Çokuluslu faaliyet gösteren ve yurt dışındaki işlerini bu şekilde muhabir bankalara yaptıran köken ülkelerdeki bankaların, muhabir bankaların bulunduğu ülkelerde “temsilcilik büroları” (representative offi-ces) açtıkları da görülmektedir. Bankalar açtıkları bu temsilcilik büroları ile, müşterilerine kendi personelleri ile hizmet verirler. Ancak; bu bürolar şube konumunda değildir. Ne mevduat kabul eder, ne de kredi açar. Te-mel fonksiyonları; köken ülke veya üçüncü ülkelere mensup müşterilerini ev sahibi ülke hakkında bilgilendirmek, ev sahibi ülkedeki muhabir ban-kaları ile tanıştırmak ve nihayet muhabir bankaların kendi bankaları ile ilişkilerini izlemektir.

2.3.2 Montaj Operasyonları

Dış pazarda ihracat ve yerel üretimin bir karışımı olan montaj; yurt dışında üretim işine girişmek isteyen çokuluslu şirketler için orta ya da uzlaştırıcı bir yoldur. Üretim stratejisinin bir varyasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılmış parçaların birleştirilmesi veya düzenlenmesidir. Kaynaklamak, perçinlemek, lehimlemek, zamkla yapıştırmak, haddelemek ve dikmek; montaj için kullanılan yöntemlerdendir. Montaja konu olan parçalar, avantajlı olan çeşitli ülkelerde imal edilir. Özel dikkat gerektiren parçaların üretimi ise, gelişmiş ülkelerde yapılabilir. Hassas işçilik isteyen montajlar için, işçiliğin bol ve ücretlerin düşük olduğu yerler seçilebilir. Montaj operasyonları, elektronik malzeme üretiminde yaygındır. Örneğin Atari çokuluslu şirketi, video oyunları ve ev bilgisayarlarının montajını Hong Kong ve Tayvan’da gerçekleştirmektedir.

2.3.3 Fason Đmalat

Tekstil firmalarının sık olarak uyguladıkları bir yöntemdir. Aslında, bir çeşit taşeron kullanma yöntemidir. Ancak; taşeronlaştırma stratejisi, küçülme stratejisinin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkar. Fason imalat ise, kuruluş safhasından itibaren planlanan bir örgütlenme türü-dür.

2.4 Projeler

Projeler; üç farklı şekilde olabilir. Bunlar; konsorsiyum, anahtar tes-lim proje ve yap-işlet-devret sözleşmeleridir:173

2.4.1 Konsorsiyum

173 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 351; Mutlu, Esin; a.g.e., s. 118,119.

Page 71: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

71

Bir tür joint venture’dır. Genellikle büyük çaplı taahhüt işlerinde ulu-sal veya uluslararası bir ihaleyi kazanabilmek için aynı veya farklı ülke-lerden, aynı dalda veya farklı uzmanlık dallarındaki firmalar; finansal ve teknolojik imkanlarını konsorsiyum anlaşmaları ile birleştirip işbirliği ya-parlar. Konsorsiyumlar, joint venture anlaşmaları olarak algılanabilir. Ancak; konsorsiyumdaki firmaların yeni bir firma kurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bundan dolayı; konsorsiyumdaki firmalar, bağımsız-lıklarını kaybetmezler. Ayrıca; konsorsiyumlarda anlaşma, genellikle uzun dönemli bir projenin bitirilmesine yönelik olarak yapılır. Anlaşma, sözkonusu projenin tamamlanmasıyla otomatik olarak sona erer.

2.4.2 Anahtar Teslim Proje (Turnkey Project)

Çokuluslu şirketler “anahtar teslim proje”ler ile de dış pazarlara gi-rebilirler. Çokuluslu şirket, dışarıda anahtar teslimi bir proje aldığı za-man; tüm faaliyetlerin planlanması ve gerekli tüm hazırlıkların yapılma-sından sorumlu olur. Projeyi tamamlandığında; faaliyetin yönetimi ile ilgili tüm işleri, yetki ve sorumlulukları, eğitmiş olduğu yerel personele devreder. Bütün bunların karşılığında da oldukça yüksek bir ücret alır. Çokuluslu şirketler, çeşitli türlerde anahtar teslim projeler alırlar. Örne-ğin; “Fiat”, anahtar teslim proje adı altında Sovyetler Birliği zamanında bu ülkede otomobil fabrikası kurmuştur. Yine, Rusya’daki “Kama River” kamyon fabrikası, anahtar teslim proje olarak Amerikan çokuluslu şirket-leri tarafından yapılmıştır. Anahtar teslim projeler, rekabet ortamında sabırla beklenen kârlılığı yüksek projelerdir. Projenin alınabilmesi için, buna talip olan firmalar; en ileri teknolojiyi, uzmanlığı ve kaliteyi içeren çekici bir paket teklif etmek zorundadırlar. Anahtar teslim projelerin çoğu; daha iyi finanse edilmiş paketler teklif etme yeteneğine sahip olduk-ları için, genellikle Avrupa ve Japon firmaları tarafından alınmaktadır. Düşük ücretlerle işçilik yaptırma yeteneğine sahip Hindistan, Kore ve Türkiye gibi ülkelerin ise, ileri teknoloji gerektirmeyen projelerde avantaj sağladıkları görülmektedir.

2.4.3 Yap-Đşlet-Devret Sözleşmesi (Build-Operate-Transfer)

Temel alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde, iş finansmanının özel kesimden sağlandığı oldukça yeni bir uygulama modelidir. Bu model ile; elektrik santralleri, barajlar, hava alanları, karayolları ve yeraltı met-roları gibi ülkenin ihtiyacı olan büyük yatırım projelerinin gerçekleştiril-mesi amaçlanır. Sözkonusu büyük projelerin gerçekleştirilmesi için uluslararası yatırım bankaları ve diğer finansman kuruluşlarının katılımı ile bir mali konsorsiyum oluşturulur. Konsorsiyum, yalnız finansmanı sağlamakla kalmaz; aynı zamanda projenin hazırlanması, yatırımın ger-çekleştirilmesi ve tesisin işletilmeye hazır hale getirilmesi gibi faaliyetleri

Page 72: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

72

de kendisi yerine getirir. Ancak; projeyi fiilen uygulaması ve tesisi (belirli ölçüde pay karşılığı) işletmesi için yerel bir (özel veya kamu) firma ile iş-birliği yapar. Bu anlamda yatırım, uluslararası mali konsorsiyum ile yerel firmanın oluşturduğu bir ortak girişim görünümündedir. Yatırımın ger-çekleştirilmesinden sonra; yerel ortak, tesiste mal ve hizmet üretimine başlar ve bunu fiilen yürütür. Bir müddet sonra da tesislerin mülkiyeti ev sahibi ülkeye devredilir. Döviz harcamadan büyük çaplı üretim tesislerini veya kamu alt yapı yatırımlarını gerçekleştirmelerine imkan sağladığı için özellikle az gelişmiş ülkeler tarafından uygulanan bir modeldir.

2.5 Kıyaslamaya Dayalı Gelişme (Benchmarking)

“Benchmark” terimi, kişisel bilgisayarların ilk çıktığı yıllarda, bilgisa-yar sistemleri pazarlayan firmalarda çok sık kullanılan bir sözcük idi. Çeşitli markalardan birbirinin muadili olan bilgisayarların eşit iş yükleri altındaki performanslarının (saniyenin kaçta birinde işlem yaptıkları, eri-şim hızları gibi değişik yönlerden yetenek sınırlarının) mukayese edilme-sinde kullanılıyordu. Sözcük anlamı; örnek almak, kıyaslamaktır.174

Üstün performans sağlayacak en iyi uygulamaların, yaratıcı fikirlerin, en etkin işleyiş yöntemlerinin sistematik bir biçimde araştırılıp, öğrenilip, uygulamaya konulmasıdır. “Kıyaslamaya dayalı gelişme”yi uygulayan ve sistemlerinin bir parçası haline getiren firmalara General Electric, AT&T, Xerox, Toyota, Ford Motor Company, MONY, GTE, AMP, Chrysler, Texas Instruments, Motorola, Digital Equipment’ı örnek olarak verebiliriz.175 Ko-gut ve Zander’e göre; bir firmanın “kıyaslamaya dayalı gelişme” için dahili bir teknoloji transfer edip etmeyeceği, onun bu konuda diğer firmalara kı-yasla göreceli etkinliğine bağlıdır. Piyasada başarısızlığa uğrama, gerekli değildir.176

Kıyaslamaya dayalı gelişme”de, firma bilinçli bir şekilde kendi faaliyet alanlarında en başarılı firmaların uygulama süreçleri ile kendi uygulama-larını karşılaştırır ve elde ettiği sonuçları kendini geliştirmek için kullanır. Kıyaslamaya dayalı gelişmenin önemini şu şekilde belirtebiliriz:177

� Maliyetlerin düşürülmesi, verimliliğin sağlanması, kalitenin yükseltilmesi, dağıtımın daha etkili hale getirilmesi, daha iyi müşteri hizmetleri gibi konu-

larda firmanın kendini geliştirmesi amacıyla yapılan sürekli ve bilinçli bir

çabadır.

174 Yamak, Oygur; a.g.e., s. 234,235. 175 Esener, Ömer; a.g.e., s. 156. 176 McFetridge, Donald G.; “Knowledge, Market Failure and the Multinational Enter-

prise: A Comment”, Journal of International Business Studies, Vol. 26, Issue 2, 1995, s. 409. 177 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 290,291.

Page 73: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

73

� Kıyaslama yapılacak firma, faaliyet alanında kendini kabul ettirmiş bir firma olmalıdır. Bu firma, rakip bir firma olabileceği gibi; diğer sanayii dal-

larından bir firma da olabilir.

� Kıyaslama; yalnızca faaliyet sonuçları hakkında değil, uygulama sonuçları açısından da yapılır.

� Firmanın her türlü faaliyeti, kıyaslamaya konu olabilir. Stratejik plan ve uygulamalar kıyaslanabileceği gibi, fonksiyonel uygulamalar, yönetim tarz

ve süreçleri de karşılaştırılabilir.

En iyi örnekler, rakiplerin ürünleri, hizmetleri ve uygulamalarının öl-çülmesi suretiyle yapılır. Amaç; en iyilerin edinilmesi, uyarlanması ve ilerletilmesidir. Bu; müşteri açısından alınmak istenen sonuçlara ulaşa-bilmek ve iş performansını geliştirmek için yapılır. Ancak; yapılabilmesi için şirketlerin zamana ihtiyaçları vardır. Bunu yararlı görmeyen ya da uygun görmeyen firmalar da mevcuttur. “Kopya çekme”nin onaylanmadığı bir toplumda, rakip şirketlerin ne yaptığını izlemek, yöneticilerde bir “suçluluk hissi”de yaratabilmektedir. Ancak; şu husus açıktır: “kıyaslamaya dayalı gelişme, yasalara veya ahlâka aykırı değildir. Japon firmalarının evvelce Amerikan şirketleri için yaptıkları bu uygulama, şimdilerde pek çok şirketin ve bu arada çokuluslu şirketlerin ilgisini çekmektedir. Yine de; en iyileri örnek alarak en iyi olunmayacağı, yalnızca gerekli bilgilerin toplanmış olacağı unutulmamalıdır.178

Bundan dolayı; aynen kopyalamaktan çok, mevcut bünyeye uydur-mak ve adapte etmek yeğlenir. Bu özellikleriyle; kıyaslamaya dayalı ge-lişme, kuruluşlar arasında bir bilgi ve deneyim paylaşma fırsatı olarak görülmektedir. Gerçekten de tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Bunu en iyi yapanlardan öğrenmek, zaman ve emek tasarrufu sağlaya-caktır.179

2.6 Yatırımlar

Çokuluslulaşma yöntemlerinden biri de yatırımlardır. Hızla büyüyen ve gelişen pazarlarda etkin olmak ve ithalat sınırlamalarını bertaraf etmek isteyen şirketler ev sahibi ülkelerde yatırımlara yönelmişlerdir. Bu durum, globalleşme sürecinin hızlanmasına da katkıda bulunmuştur.180 Ya-tırımların “doğrudan yabancı yatırımlar” ve “portföy yatırımları” olmak üzere iki farklı şekli mevcuttur.

2.6.1 Doğrudan Yabancı Yatırım (Foreign Direct Investment)

178 Esener, Ömer; a.g.e., s. 156,157. 179 Yamak, Oygur; a.g.e., s. 235. 180 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 6.

Page 74: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

74

Çokuluslu şirketler; ekseriya, yabancı bir ülkede yavru bir şirket ku-ran veya yabancı bir firmada önemli bir kontrol oranı elde eden yatırımlar olarak tanımlanan doğrudan yabancı yatırımlara girişen firmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple; çokuluslu şirket” ve “doğrudan ya-bancı yatırım” kavramı, sık sık birbirinin yerine geçebilir şekilde kulla-nılmaktadır.181 Çokuluslu şirketler, lisans anlaşması yaparak üretim tek-nolojilerini yabancı bir firmaya devretmeyi sakıncalı gördükleri takdirde; ev sahibi ülkelerde kuracağı veya satın alacağı bir şirket ile üretimi bizzat kendileri gerçekleştirme yoluna gidebilirler.182 Doğrudan yabancı yatırım-lar, içeride üretim yaparak gümrük duvarlarını aşmanın da bir yoludur.183

Doğrudan yabancı yatırımlar; çokuluslu bir şirketin ev sahibi bir ül-kedeki bir girişim üzerinde kontrol sağlaması veya bu ülkede doğrudan bir yatırım gerçekleştirmesi durumudur. Kontrol sağlamanın ölçüsü, va-rolan girişimin en az % 10’una isabet edecek kadar bir paya sahip ol-maktır. Doğrudan yabancı yatırımlar, çokuluslu şirketlerin ev sahibi ül-keye en yoğun bir biçimde nüfuz etme yoludur. Taşıma maliyetlerinde ar-tışlar, yüksek vergi oranları, ithalat kotaları, hükümet teşvikleri gibi pek çok faktör; çokuluslu şirketleri ortak girişimde (joint venture) bulunmak yerine, doğrudan yabancı yatırım yapmayı tercih etmeye itmektedir. Uluslararası pazarlardaki düşük işgücü ücretlerinden yararlanmak, pa-zarda hakimiyet sağlamak, pazarı derinliğine ve genişliğine ele geçirerek ev sahibi ülkede prestij sağlamak gibi faktörler bunlara eklenebilir. Ev sahibi ülkede politik ve ekonomik istikrarın sağlanmış olup olmadığı, bu yolun tercih edilmesinde dikkate alınan en önemli faktördür.184 Hymer’a göre ise; doğrudan yabancı yatırımları iki önemli unsur belirlemektedir:185

� Rekabetin yerini değiştirme,

� Belirli bir faaliyet dalında bazı firmalara sahip olmanın avantajları.

Günümüzde doğrudan yabancı yatırımların hemen hemen tamamına yakın bir bölümü çokuluslu şirketler tarafından yapılmaktadır.186 Ancak; doğrudan yabancı yatırımlar, çoğu zaman parasal sermaye biçiminde değil; makine-donanım, gayri-maddi haklar, know-how şeklinde olmak-

181 Markusen, James R.; “The Boundaries of Multinational Enterprises and The

Theory of International Trade”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 9, Issue 2, Spring95, s. 170.

182 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 554. 183 Kazgan, Gülten; a.g.e., s. 83. 184 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 120,209. 185 Horaguchi, Haruo – Toyne, Brian; “Setting The record Straight: Hymer, Internaliza-

tion Theory And Transaction Economies”, Journal of International Business Studies, Vol. 21, Issue 3, 1990, s. 487.

186 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 551.

Page 75: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

75

tadır. Gerekli krediyi ise, genellikle yerel bankalar sağlamaktadır.187 Kendi ülkelerindeki kambiyo sınırlamalarından kurtulmak ve üretim teknolojisi ve süreçlerinde firmaya özgü avantajlarından faydalanmak için çokuluslu şirketlerin portföy yatırımlarından ziyade, doğrudan yabancı yatırımlar yoluyla dış yatırıma giriştikleri görülmektedir. Yurt dışında yatırım yap-mak için üçüncü dünya çokuluslu şirketlerini motive eden diğer faktörler; ev sahibi ülkelerde gelişme ve pazar koruması, yüksek gelirli ülkelerde kotalardan sakınma ve kendi ülkeleri dışında varlıklarının yerleştirilmesi ile riskin dağıtılmasıdır. Bazı durumlarda; çokuluslu şirketlerin, kendi ülkelerinde bölgesel sınırlamalar ve yükselen alan (arazi) maliyetlerinden dolayı ağır ve kirli endüstrilerde yurt dışı yatırıma başladıkları da görül-mektedir.188

Çokuluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkelerde imalat sanayiinde yaptıkları doğrudan yabancı yatırımlarda son yıllarda bir azalma gözlem-lenmektedir. Bunun sebebi; 1990’lı yıllardan sonra, artık esnek üretim, düşük hata, sıfır stok ile çalışma, yüksek vasıflı işgücü ile ileri teknolojili üretimin daha kârlı olmasıdır. Mikro-elektronik devrimle, işgücü maliyet-lerinin toplam maliyetler içindeki payının düşmesi ve ev sahibi ülkelere yapılan yatırımların uzak mesafelere taşıma giderlerini karşılayacak öl-çüde artık maliyet tasarrufu sağlamaması; sözkonusu yatırımların köken ülkelere kaydırılmasına ve doğrudan yabancı yatırımlar içinde imalat sa-nayiinin payının % 50’ye düşmesine sebep olmuştur. Buna karşılık, ge-lişmekte olan ülkelere yapılan doğrudan yabancı yatırımlar; kâr marjı daha yüksek olan bankacılık, ticaret, turizm, sigortacılık gibi hizmetlerde yoğunlaşmaya başlamıştır.189

Doğrudan yabancı yatırım durumunda, ev sahibi ülkelerde kurulan şirketler, ana şirketin doğrudan denetimi altında bulunur. Üst yönetim kadrolarında, çoğu kez ana şirket tarafından atanan yöneticiler yer alır. Doğrudan sermaye yatırımları, üç farklı şekilde yapılabilir. Şüphesiz, ço-kuluslu şirketler, bu şekillerden yalnız birini veya ikisini ya da tamamını kullanabilirler:190

� Ev sahibi ülkeye “döviz transferi” yaparak,

� Üretimde kullanılacak makine, donatım ve fiziki üretim araçlarını “yatırım malı” olarak ev sahibi ülkeye göndererek,

187 Kazgan, Gülten; Küreselleflme ve Yeni Ekonomik Düzen: Ne Getiriyor? Ne Götürüyor?

Nereye Gidiyor?, Alt›n Kitaplar Yay›nevi, ‹stanbul 1997, s. 126. 188 Lecraw, Donald J.; “Outward Direct Investment by Indonesian Firms: Motivation

and Effects”, Journal of International Business Studies, Vol. 24, Issue 3, 1993, s. 590. 189 Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de..., s. 83. 190 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 552,553.

Page 76: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

76

� Lisans, teknik bilgi ve know-how gibi “maddi olmayan haklar” tanıyarak.

Çokuluslu şirketler ev sahibi ülkede doğrudan yabancı yatırım yapar-ken, ortaklık payı olarak % 100 mülkiyete sahip olmak istedikleri tak-dirde; aşağıdaki iki seçenekten birini tercih etmek durumundadırlar:191

2.6.1.1 Mülkiyeti Kendisine Ait Yeni Bir Şirket Kurma

Çokuluslu şirketlerin doğrudan yabancı yatırım şekillerinden biri, ev sahibi ülkede mülkiyeti tamamen kendisine ait yeni bir şirket kurmaktır. Yalnız, buna ev sahibi ülke tarafından izin verilmesi gerekir. Bu iznin verildiği ülkelerde çokuluslu şirketler, operasyonlarını daha iyi kontrol etme imkânı elde ederler. Ancak, kendi ürünleri veya servisleriyle reka-bete sıfırdan başlarlar. Bazı ülkelerin, çokuluslu şirketlerin yerel yatırım-larıyla ilgilendikleri görülmektedir. Pek çok üçüncü dünya ülkesi ise, mülkiyeti tamamen çokuluslu şirketlere ait firmaları çeşitli şekillerde en-gellemektedirler. Bazen de, ülkedeki çeşitli gruplar; çokuluslu şirketlerin önce ürünlerini ihraç etmelerine, sonra ise o ülkede mülkiyeti tamamen kendilerine ait firma yaratmak istemelerine karşı çıkarlar. Ev sahibi ül-kede mülkiyeti tamamen kendisine ait yeni şirketler kurmaya hizmet sek-töründen de örnek verebiliriz. Şöyle ki; ev sahibi ülkelerde “şube banka-cılığı” yapan bankalar yerel firmalardan iş almakta güçlüklerle karşılaş-tıklarında, mülkiyetleri kısmen veya tamamen kendilerine ait bankalar kurma yoluna gitmektedirler. Bu bankalara “bağımlı bankalar” denir ve farklı bir isimde kurulurlar. Kendi isimleri altında, ancak köken ülkedeki bankaya bağımlı olarak ve ev sahibi ülkenin yasalarına uygun olarak fa-aliyet gösterirler.

2.6.1.2 Yerel Bir Şirketi Satın Alma (Acquisition)

Üretici pazara hızlı bir giriş ve maksimum kontrol amaçlayan çoku-luslu şirketler, ev sahibi ülkede yerel bir şirketi satın almayı düşünürler. Ürün / coğrafi çeşitlilik, tecrübe kazanımı (teknoloji, pazar ve yönetim) ve hızlı giriş; bu stratejinin en önemli seçim nedenleridir. Örneğin; Renault çokuluslu şirketi, satış organizasyonları ve dağıtım şebekeleri için Ameri-can Motors ile “acquisition” yoluna gitmiştir. Çokuluslu şirketler, doğru-dan yabancı yatırım yaparken genellikle yerel bir şirketi satın alma yo-lunu tercih ederler. Ev sahibi ülkede bir firmayı satın almanın pek çok yolları mevcuttur:

i. Yatay satın alma: Satın alınan ve satın alan firmanın ürün çizgileri ve

pazarları benzerdir.

191 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 120,457.

Page 77: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

77

ii. Dikey satın alma: Satın alınan firma, satın alan firmanın müşteri veya

satıcısıdır.

iii. Eş merkezli satın alma: Satın alınan firma, satın alan firma ile aynı pa-

zara, fakat farklı teknolojiye sahiptir veya aynı teknolojiye, fakat farklı

pazara sahiptir.

iv. Yığın satın alma: Satın alınan firma, satın alan firmadan farklı bir en-

düstri kolunda faaliyet göstermektedir.

2.6.2 Portföy Yatırımı Yapmak (Portfolio Investment)

Portföy yatırımı, ev sahibi ülkede borsada satışa arz edilen hisse se-nedi ve tahvillerin yabancı ülke yatırımcıları tarafından satın alınmasıdır. Ülkelerarası fon akışını ifade eder. Bu şekilde; ulusal şirketler, uluslara-rası piyasalardan finansman sağlamış olurlar. Doğrudan yabancı yatırım-lar ile portföy yatırımları arasındaki farklar şunlardır:192

� Doğrudan yabancı yatırım durumunda, ev sahibi ülkelerde kurulan şirket-ler, ana şirketin doğrudan denetimi altında bulunurken; yabancı bir tahvil

veya hisse senedi alındığında, tahvili veya hisse senedi alınan şirketin yö-

netiminin bizzat denetlenmesi sözkonusu değildir. Yönetim, eskisi gibi yerel

yöneticilerin ellerinde sürdürülür. Pay sahipleri, Şirket Genel Kurulu’nda oy

verme haklarına sahiptirler. Bu arada, “Genel Kurul’da oy kullanma”nın,

şirket yönetimine katılmanın dolaylı bir yolu olduğu unutulmamalıdır.

� Doğrudan yabancı yatırım durumunda, yatırımcı çokuluslu şirket, serma-yesinden başka genellikle üretim teknolojisi ve işletmecilik bilgisini de bera-

berinde getirirken; portföy yatırımlarında sermayeden başka bir katkıda

bulunmaz.

� Doğrudan yabancı yatırım durumunda, yatırımı yapanların hemen hemen tamamı çokuluslu şirketler iken; portföy yatırımlarını, tasarruf sahibi ger-

çek kişiler de yapabilmektedir.

� Doğrudan yabancı yatırım durumunda, genellikle bir amortisman sözko-nusu değildir. Çokuluslu şirketlerin kâr transferleri de, firmanın kazanç du-

rumuna ve hükümetlerin transferler üzerine koydukları kısıtlamalara bağlı-

dır. Oysa portföy yatırımlarında, amortismanlar sözkonusudur. Amortisman

ve gelirlerin geri ödeme koşulları ise, önceden belirlidir.

Global bir yatırım biçimidir. Çokuluslu şirketler; portföy yatırımları ile ellerinde mevcut olan, ancak köken ülkesinde yatırıma dönüştürmedikleri sermaye fazlasını kendi belirledikleri ve politik riski olmayan ülkelerde

192 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 531,553.

Page 78: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

78

yüksek kâr getirecek yerlere yatırarak sermaye kârlarını artırırlar.193 Son yıllarda ivme kazanan bir olgudur. Portföy yatırımlarının artmasının se-bebi; piyasalarda durgunluğun, şirket birleşmelerini ve sermaye piyasa-larında güç durumda olan şirketleri ele geçirmeyi yoğunlaştırmasıdır. Toplam portföy yatırımlarının % 5’i gelişmekte olan ülkelere, buna karşı-lık % 95 gibi büyük bir kısmı gelişmiş ülkelerde yapılmaktadır. Geliş-mekte olan ülkelere yapılan portföy yatırımları net giriş olduğu halde, ge-lişmiş ülkelere yapılan portföy yatırımları gelişmiş ülkeler arasında sü-rekli akım halindedir.194 Portföy yatırımları iki farklı şekilde yapılabilir:195

2.6.2.1 Uzun Dönem Portföy Yatırımları

Finansal değerlerde yapılan çokuluslu işlemleri içerir. Uzun dönem portföy yatırımlarının ömrünün bir yıldan uzun süreli olması gerekir. Teminat satın alınması, uzun dönem faizi, banka ödünçleri, 10 yıllık hü-kümet borç senetleri bu tür finansal yatırım örneklerindendir.

2.6.2.2 Kısa Dönemli Portföy Yatırımları

Kısa dönemli sermaye akışları olarak da adlandırılmaktadır. Bir yıl-dan az süreli değerleri içerir. Hazine kağıtları, ticari kağıtlar, mevduat sertifikaları kısa dönemli portföy yatırımlarına örnek olarak verilebilir.

3. ÇOKULUSLULAŞMANIN DERECESĐ

Firmalar, faaliyetlerini ulusal sınırların dışına genişleterek büyümek ve daha yüksek kârlar elde etmek istedikleri takdirde; çokuluslu bir fir-maya dönüşmek durumunda kalırlar. Hemen belirtelim; firmaların çoku-luslulaşma derecesi, üst yönetiminin eğilimlerine ve çokuluslu faaliyetle-rin amacına bağlıdır.196

Firmaların çokuluslulaşma derecesinin belirlenmesinde birtakım yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar içinde en basit olanı, firmanın dış satışlarının toplam satışlarına oranlanmasıdır. Dış satışların oranı, genel satışlar içinde ne kadar yüksekse firmanın çokuluslulaşma derecesi de o kadar büyüktür. Bu yöntem; firmanın uluslararası faaliyetlerinin yapısı ve kapasitesi hakkında az bilgi vermesine rağmen, oldukça basittir. Fir-maların çokuluslulaşma derecesi belirlenirken aşağıdaki hususların dik-kate alındığı görülmektedir:197

193 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 80. 194 Kazgan, Gülten; Küreselleflme ve Yeni..., s. 137. 195 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 209. 196 Root, Franklin F.; “A Conceptual Approach to International Business”, International

Business Classics, (ed. Baker, James C. – Howard, Donald G. – Ryans,Jr., John K.), Hart-hard Co., New York 1988, s. 5.

197 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 80,81.

Page 79: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

79

3.1 Operasyon Yönteminin Tespit Edilmesi

Firmalar çokuluslulaştıkça dış piyasalarda hizmet etme metotlarında da değişiklikler meydana gelmiştir. Çokuluslulaşma sürecinin başında olan firmalar; önceleri diğerlerine göre daha risksiz bir yöntem olan ihra-cat-ithalatı tercih etmektedirler. Çokuluslulaşmanın daha sonraki aşama-larında ise, ortaklık kurma ve doğrudan yabancı yatırım gibi yöntemleri tercih etmektedirler.

3.2 Satılacak Malların Tespit Edilmesi

Firmalar, çokuluslu operasyonlara girdikçe; dış pazarlarda rekabet gücünü arttıracak derinleşme ve mal çeşitlendirmeye eğilim göstermek-tedir. Bunu da “ürün geliştirme” veya “yeni bir ürünün piyasaya sürül-mesi” şeklinde gerçekleştirmektedir.

3.3 Hedef Pazarların Tespit Edilmesi

Satılan malların çeşitlerinde ve örgüt yapısında sınırlı değişiklikler yapmak, çokuluslu şirketlerin uluslararası alanda gelişmelerini oldukça güçleştirecektir. Çokuluslulaşmanın ilk aşamasında firmalar daha kolay faaliyet gösterebilecekleri, tanıdıkları ve girişinde daha az maliyete katla-nacakları yabancı pazarları tercih etmektedirler. Bu pazarların ortak özelliği; genellikle fiziki mesafe olarak ve kültürel açıdan ana ülkeye yakın pazarlar olmalarıdır. Firma, çokuluslulaşma sürecinde olgunlaştıkça, daha uzak pazarlara yönelmesi kaçınılmaz olacaktır.

3.4 Örgütsel Kapasitenin Tespit Edilmesi

Firmanın kaynaklarının güçlü olup olmadığı, mali ve örgütsel yapısı da, çokuluslulaşma derecesini belirleyen önemli faktörlerdendir.

4. ÇOKULUSLULAŞAN ŞĐRKETĐN EV SAHĐBĐ ÜLKE ĐLE ĐLGĐLĐ ĐH-TĐYAÇ DUYDUĞU BĐLGĐLER

Çokuluslulaşan şirketler, faaliyet göstermek istedikleri ev sahibi ülke-ler ile ilgili birtakım bilgilere ihtiyaç duyarlar. Bunlar; kültürel, ekonomik ve demografik bilgilerdir:198

4.1 Kültürel Bilgiler

Ev sahibi ülke adayı ülkelerdeki insanların davranışları ve sosyo-kül-türel değerler, çokuluslulaşmak isteyen firmalar için büyük önem arzeder. Tüketicilerin ve onları etkileyen toplumun davranışlarındaki değişmeler, sözkonusu insanların ihtiyaçlarını karşılamak isteyen firmaların da bu

198 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 270-288.

Page 80: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

80

değişime ayak uydurmalarını gerekli kılmaktadır.199 Teknoloji transferi, yönetici davranışları, firma - hükümet ilişkileri, firma içi ilişkiler ve daha pek çok faaliyet “kültür”ün etkisi altındadır. Kültür, bir yandan bu sözkonusu hususlar, diğer yandan da firmalar arasındaki ilişkiler üzerinde de etkili olmaktadır. Bu etki; çokuluslu şirketler için daha belirgin ve büyük çaptadır. Öyle ki; çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerde karşılaşacakları zorlukların belki de en önemlileri kültürel farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar; daha yapılacak ilk iş görüşmelerinde ortaya çıkmakta ve ev sahibi ülkede faaliyet gösterilmesi esnasında üretimden yönetime kadar pek çok konuyu doğrudan etkile-mektedir.

Yapılan araştırmalar; (diğer faktörler sabit iken) çokuluslu şirketin milli kökeninin (kültürünün) çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkeye giriş şekli, ya da şubelerde tam veya kısmen mülkiyete sahip olma tercihini etkilediğini ortaya koymuştur. Kültür, iki şekilde mülkiyet politikaları üzerinde etkili olmaktadır:200

� “Belirsizlikten kaçınma” ve “yetki anlayışı” gibi bir ülkenin milli kültürel özellikleri tam şube mülkiyeti için çokuluslu şirketin tercihini etkileyebilir.

Şöyle ki; çokuluslu şirketler bu tip milli kültürel özelliklere sahip ülkelerde

% 100 mülkiyeti tercih ederler. (Yapılan araştırmalar, Japonların daha yük-

sek belirsizlikten kaçınma ve yetki anlayışına sahip olduklarını göstermiştir.

Bundan dolayı; Japon çokuluslu şirketleri, genellikle (ABD hariç) şubelerin

tam mülkiyetini tercih etmektedirler.)

� Hedef piyasa ve çokuluslu şirketin köken üssü arasındaki kültürel uzaklık, tam mülkiyet, ya da kısmen mülkiyetin tercih edilmesine sebep olabilir.

Şöyle ki; kültürel olarak daha fazla uzaklık, giriş seçimini, yabancı bir şir-

ketin tümüyle satın alınmasını ya da ortaklık kurulmasını ve bu ortaklıkta

hisse oranını etkileyebilir.

Köken ülke ile ev sahibi ülke kültürleri arasında farklılıklar ne kadar çok ve ana ülkede ne kadar farklı kültür var ise, sorunlar o kadar büyük olacaktır. Böylesi büyük sorunlarla karşılaşmamak için çokuluslu şirket-lerin faaliyet gösterecekleri ülkedeki kültürler hakkında ayrıntılı bir ince-leme yapmaları gerekir. Gelişmeler; çokuluslu şirketlerin büyüklük, kâr amacı, faaliyet türü, faaliyet gösterdiği ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olmaksızın, onların yöneticilerinin kültürel farklılıkları daha fazla dikkate alma gereği duyduklarını ortaya koymaktadır. Kültürel farklılıklar; çoku-

199 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 178. 200 Hennart, Jean Francois – Larimo, Jorma; “The Impact of Culture on the Strategy of

Multinational Enterprises: Does National Origin Affect Ownership Decisions?”, Journal of In-ternational Business Studies, Vol. 29, Issue 3, 3rd Quarter 1998, s. 516.

Page 81: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

81

luslu şirketin dış çevre koşulları üzerinde de etkili olabilir. Bu; çokuluslu şirketin pazarlama faaliyetlerini, hukuksal yapısını, finansman duru-munu ve daha pek çok unsuru ev sahibi ülkenin koşullarına göre ayar-lamasını zorunlu kılar. Örneğin; bir otomobil modeli pazarlanırken, ülke kültürlerinin beklentilerine uygun olarak her ülkede bu otomobilin farklı özellikleri ön planda vurgulanır. Farklı toplumların aynı olayı farklı şekil-lerde algılamak istemeleri, bu davranışı kolaylaştıran bir faktördür. Bu-rada kültür; firmanın pazarlama davranışlarını farklılaştırmaya zorlayan bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Kültürel farklılıklar, yönetim ile ilgili yaklaşımlarda daha fazla belirginleşmektedir:

� Önemli örgütsel kararlar bazı toplumlarda üst yönetim tarafından verilir-ken, diğerlerinde karar işletmenin bünyesine yayılır ve orta ve alt düzey yö-

neticilerin de kararlarda rol oynaması sağlanır.

� Bazı toplumlarda riski göze almak, başarının temeli olarak kabul edilirken, diğerlerinde risk ve belirsizlikten kaçınma eğilimi vardır.

� Bazı toplumlarda başarı ekibe mal edilirken, bazı toplumlarda ekibin öncü-süne mal edilir.

� Bazı toplumlarda bir görev belirli kişi veya ekiplerin işbirliği ile yerine getirilirken, bazı toplumlarda rekabete dayalı olarak yerine getirilir.

� Bazı toplumlarda, çalışanlar çalıştıkları firmaları kendi mesleklerinden önde görürler; bazılarında ise önemli olan kişinin mesleğidir.

� Bazı toplumlarda, firmalar resmi prosedürlere sahiptirler ve bu prosedürle-rin uygulanmasına son derece önem verirler. Bazı toplumlarda ise, firmalar

bu şekilde resmi prosedürlere sahip değillerdir.

Şayet; çokuluslu şirketler, sadece kendi kurallarının üstünlüğüne inanırlar ve kendi kültürlerini göz önüne alıp ön plana çıkartılar ise, et-nosentrik bir tutum içine girmiş olurlar. Çokuluslu şirketlerin gittikleri ev sahibi ülkelerde bu şekilde kendi ülkelerinin ekollerini yaratmaya çalış-maları, bu ülkelerde onların hiç beklemedikleri bir direnişle karşılaşma-larına neden olabilir. Yine, ev sahibi ülkelerde faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin hızlı bir büyüme göstermeleri; hem çokuluslu şirket, hem de bölge toplumu açısından çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Ço-kuluslu şirketler; ev sahibi ülkelerdeki faaliyetleri için bir yandan ihtiyaç duydukları personeli yetiştirirken, diğer yandan yerel toplumda sahip ol-duğu örf ve adetleri kaybetme korkusu ortaya çıkmıştır. Çoğu zaman, ya-bancılardan yerel kurallara uygun bir biçimde hareket etmeleri istenir-ken; bazı durumlarda yerli halka tanınmayan (örneğin bazı Arap ülkele-

Page 82: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

82

rinde uydu televizyon yayınlarının seyredilebilmesi gibi) bazı hakların ço-kuluslu şirketlerde çalışan yabancı uyruklulara tanındığı görülmüştür.

4.2 Ekonomik Bilgiler

Çokuluslu şirketler, ev sahibi bir ülkede faaliyet göstermeye karar vermeden önce, ev sahibi ülke ile ilgili ekonomik verilere ihtiyaç duyarlar. Bu veriler; ev sahibi ülkenin gelişmişlik düzeyi, ev sahibi ülkedeki pazarın büyüklüğü, enflasyon, para ve maliye politikaları, vergi sistemleri, döviz kurları, gelir dağlımı, fert başına düşen gelir, harcama ve yatırım düzey-leri, ödemeler bilançosu, faaliyet gösterilecek alanda sektör analizleri, re-kabet düzeyi, ücret düzeyleri, işsizlik vb ekonomik göstergeler ile ilgilidir. Elde edilen verilerin miktarı kadar, sağlıklı olmaları da önem taşır.

4.3 Demografik Bilgiler

Ev sahibi ülkelerde faaliyet göstermeden evvel, çokuluslu şirketler için gerekli olan bilgilerden biri de o ülke ile ilgili demografik bilgilerdir. Ev sahibi adayı ülkenin nüfusu, nüfus artış hızı, nüfusun yaş ve cinsiyete göre dağılımı, okur-yazarlık oranı, şehir nüfusunun ülke nüfusuna oranı, ülkenin yoğun nüfusunun hangi bölgelerde yer aldığı vb. bilgiler; bu ülke-lerde faaliyet gösterecek çokuluslu şirketler için önemli bilgilerdir. Sözko-nusu bilgiler, çokuluslu şirketin gerek kuruluş, gerekse faaliyeti esna-sında strateji belirleme açısından kendisine yol gösterici olacaktır.

Page 83: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

83

BÖLÜM 3

ÇOKULUSLULAŞMA SÜRECĐNĐ ETKĐLEYEN FAKTÖRLER

1. TEORĐK ÇERÇEVE Köken ülkede kurulu bir şirketin üretim tesislerini / ofislerini yurtdışına taşıması veya yurt dışında yeni üretim tesisleri / ofisler kurması ve orada gerçekleştirdiği mal veya hizmet üretimi ile köken ülke, ev sahibi ülke veya üçüncü ülke piyasalarına mal veya hizmet arzında bulunmak istemesi, bir “çokuluslulaşma kararı”;201 bu kararı eylem haline getirmesi ise, bir “çokuluslulaşma”dır. Sözkonusu eylemi gerçekleştiren firmalar da “çokuluslu şirket” olarak adlandırılmaktadırlar. “Çokuluslulaşma” kararının verilmesi ile bunun gerçekleştirilmesi arasında geçen süreci de “çokuluslulaşma süreci” olarak tanımlandırabiliriz. Johanson ve Vahlne’ye göre; firmalar, aşağıdaki durumlarda çokuluslulaşma sürecine girmeyi düşünmektedirler:202

� Birincisi; firmalar, büyük kaynaklar ile uluslararasılaşmaya büyük adımlar atabilmeyi düşünmektedirler. Kaynaklar ise, onların genç yaşları ve genel-

likle küçük ölçekleri tarafından sınırlandırılmaktadır.

� Đkinci olarak; dış piyasa şartları istikrarlı ve homojen olduğu zaman.

� Üçüncü olarak; firmalar, yeni hedeflenmiş pazarlara benzer piyasalar konusunda büyük deneyime sahip oldukları zaman. Ancak bu durumda,

önceki deneyimleri yeni durumlara uygulayabileceklerdir.

Çokuluslu şirketlerin ortaya çıkışı üzerine çokuluslulaşmış Amerikan firmaları üzerine Brush tarafından yapılan bir çalışmada, ülke çapında rasgele seçilen firmalardan % 13’ünün faaliyetlerinin birinci yılında uluslararasılaştıkları görülmüştür. Yine; Ernest ve Young’ın Kuzey Ame-rika’da elektronik endüstrisinde 303 firma üzerinde yaptığı inceleme; 1987 yılında incelemeye konu olan firmaların % 53’ü ülke içi faaliyet gös-terirken; 1992 yılında yalnızca % 17’sinin ülke içi faaliyet gösterdiğini or-taya koymuştur. 1997 yılında ise, bu rakamın % 9 olması bekleniyordu. Çokuluslulaşma ile büyük ölçek arasında bir bağlantı olduğu ve büyük ölçeğin çokuluslulaşma ile ilgili gerekli olduğu sıkça düşünülmektedir. Şöyle ki; büyük olma, onlara pek çok ülke arasında piyasa bilgisi ve üre-timin değişimi ile uluslararası iletişim ve ulaşımı etkin bir biçimde yöne-

201 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 553. 202 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 50.

Page 84: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

84

tebilme yeteneği gibi ilave avantajlar sağlamaktadır.203 Çokuluslulaşma kararını da, şüphesiz firmanın sağlayacağı avantaj ve dezavantajların mu-kayeseli olarak değerlendirilmesi belirleyecektir. Şöyle ki; yabancı bir ül-kede faaliyette bulunmanın çeşitli avantajları sözkonusu olduğu gibi, zorlukları da olacaktır.

Ev sahibi ülkelerde faaliyet göstermenin zorluklarına ilişkin olarak; Çin’de faaliyet göstermenin zorluklarına yönelik Yeni Zelanda çokuluslu şirketleri üzerinde 1985 yılında yapılan bir araştırmada Tablo 3.1’deki sonuçlara ulaşılmıştır. Tablodan da görülebileceği gibi; çokuluslulaşma sürecini pek çok faktör etkilemektedir. Şüphesiz; bu faktörleri “maliyet düşürücü faktörler”, “dış piyasa payının korunması veya artırılması ile ilgili faktörler”, “fiyatların yükseltilmesi ile ilgili faktörler” vb. şeklinde pek çok yönden sınıflandırmak mümkündür. Ancak; biz bu faktörleri “itici”, “çekici”, “sınırlandırıcı” ve “hızlandırıcı” faktörler olarak sınıflandırmayı uygun görmekteyiz. Sözkonusu faktörler, “çokuluslulaşma” ya da “çokuluslulaşmama”ya kurumsal bir karar vermede etkili olan faktörler-dir. Aynı zamanda hem, itici, hem çekici, hem de sınırlandırıcı olan fak-törleri “hukuki”, “kurumsal”, “ekonomik” ve “siyasi” faktörler olarak sınıf-landırmak mümkündür. “Sınırlandırıcılar” ise; değişik kaygılarla getirilen düzenlemelerdir. Henüz “sınırlandırıcı” olmasa da “sınırlandırıcı” olma po-tansiyeli olan her faktör, çokuluslulaştıklarında kendileri için birer riziko oluşturur. “Hızlandırıcılar”ın en önemlileri ise; “öğrenme etkisi”, “firmanın örgüt yapısı”, “üst düzey yönetimin davranışları” “çokuluslu faaliyetlerin güvence altına alınabilmesi” ile “iletişim, bilgi ve kompütür teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler”dir.

203 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 47,51.

Page 85: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

85

Tablo 3.1: Çin’de Yatırım Yapmanın Algılanan Avantajları ve Problemleri* (1985)

Avantajları

Önemli Daha Az Önemli

Önemsiz

Çin ile uzun dönemli ilişki 5 2 - Çin’deki Pazar potansiyeli 4 2 1 Düşük emek maliyetleri 2 4 1 Hammaddelerin elde edilebilirliği 2 2 3 Hammadde maliyetleri 2 2 3 Düşük vergi oranları 2 3 1 Daha iyi firma imajı - 2 5 Düşük ulaşım maliyetleri 1 2 4 Düşük su maliyetleri 1 - 6 Düşük enerji maliyetleri 1 - 6 Düşük alan maliyetleri - 2 5 Düşük konaklama maliyetleri - - 7

Dezavantajları

Önemli Daha Az Önemli

Önemsiz

Ticari uygulamalarına Çinlilerin aşina olmaması 1 - 5 Yetersiz altyapı 1 1 5 Sözleşmenin yerine getirilmemesi riski 1 1 4 Çin dışından personel temin edilmesinde zorluk 2 1 4 Lokal personel ile iletişimde zorluk 1 2 4 Üstlenilen sermaye için Çinlilerin isteksizliği 2 - 4 Düşük kaliteli emek prodüktivitesi 1 3 3 Çin’deki bürokratik mekanizma 2 2 3 Ayrıntılı yabancı yatırım kanunlarının yokluğu 2 2 3 Gelir veya kârların transferinde zorluk 2 1 3 Lokal personelin işe alınmasında zorluk 1 2 3 Çin’de hammaddelerin temin edilmesinde zorluk 2 1 3 Yönetim stilinde farklılıklar 2 3 2 Lokal yöneticiler için ücretlerde uyuşmazlık 2 2 2 Enerji ve elektrikte kesintiler 1 3 2 * Rakamlar firma sayısını göstermektedir.

Kaynak: Au, Alan Kai Ming - Enderwick, Peter; “Small Firms in International Joint Ventu-res in China: The New Zealand Experience”, Journal of Small Business Management, Vol. 32, Issue 2, Apr94, s. 92,93.

“Çokuluslulaşma”ya karar verme için sunduğumuz teorik modelin de-taylarına geçmeden önce, modelde kullandığımız bazı temel kavramların açıklanmasının faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

� Đticiler: Değişimi (çokuluslulaşmayı) düşünen bir firmayı motive eden bir faktördür. Başka bir ifadeyle; şayet mevcut ise, değişime (çokuluslulaşmaya)

zorlayan veya değişimi gerekli kılan faktörlerdir.

� Çekiciler: Şayet mevcut ise, değişime (çokuluslulaşmaya) izin veren veya değişimi daha kolay hale getiren faktörlerdir.

� Hızlandırıcılar: Şayet mevcut ise, değişimi (çokuluslulaşmayı) mümkün kı-lan veya değişimi daha etkin yapan faktörlerdir.

Page 86: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

86

� Sınırlandırıcılar: Şayet mevcut ise, değişimi (çokuluslulaşmayı) engelleyen veya önleyen faktörlerdir.

“Çokuluslulaşma”ya karar verme sürecinde iki tip faktör arasında bir ayrım yapılmalıdır: “Đticiler” ve “çekiciler”–“sınırlandırıcılar”. Belirli bir fak-tör, pozitif veya negatif anlamda varoluşuna bağlı olarak; ya bir itici, ya bir çekici ya da bir sınırlandırıcı olabilir. Örneğin; köken ülkedeki “ücret ve sosyal haklarla ilgili yasal mevzuat”, çalışanlar lehine çok gelişmiş hakları sağlıyor ise çokuluslu şirket için itici bir faktördür. Ev sahibi ül-kedeki “ücret ve sosyal haklarla ilgili yasal mevzuat”, çalışanlar lehine daha düşük düzeyde haklar sağlıyor ise; aynı faktör, çokuluslu şirket için çekici bir faktör halini alır. Bu faktörde çokuluslu şirket için olumsuz sayılabilecek gelişmeler olduğu takdirde; bu çekici faktör, sınırlandırıcı bir faktör haline gelebilir.

Bu terimler, genel olarak pekçok tip değişmeye uygulanmaktadır. Bu-radaki spesifik değişim, “çokuluslulaşmaya karar verme”dir. Çokuluslu-laşmamış bir firma, aşağıda sunduğumuz bir veya birkaç faktör tarafın-dan “çokuluslulaşmayı düşünme”ye itilmektedir. Başlangıç bir itici düşü-nüldüğünde, çekicilerin mevcudiyeti çokuluslulaşma kararının verilme ihtimalini (veya çokuluslu şirketlerin faaliyet gösterdiği ülke sayısını) art-tırır. Bir itici olmaksızın; çekiciler, çokuluslulaşma üzerine fazla bir etkiye sahip olmayabilir. Bir defa çokuluslulaşıldıktan sonra; çekiciler asıl etki-sini faaliyet gösterilen ülke sayısının artırılıp artırılmamasında kendini gösterir. Sınırlandırıcıların mevcudiyeti, çokuluslulaşma ihtimalini (veya çokuluslu şirketlerin faaliyet gösterdiği ülke sayısını) azaltır ve şayet ye-terince güçlü ise çokuluslulaşmayı engeller. Burada geliştirdiğimiz model, her iki tip karar (çokuluslulaşma ya da faaliyet gösterilen ülke sayısını artırma) için de geniş bir biçimde uygulanabilir. Aşağıda, çokuluslulaş-mada büyük iticiler, çekiciler, hızlandırıcılar ve sınırlandırıcılar tasnif edilmiş ve tartışılmıştır.

2. ĐTĐCĐ FAKTÖRLER

Çokuluslulaşmayı yalnızca itici yönde etkileyen faktörler şunlar ola-bilir:

2.1 Kârları Artırma

Her iktisadi birimin nihai amacı “kâr”dır. Đktisadi birimlerin bir yıldan bir yıla başarısı ise, kârlılıklarındaki artış ile ölçülür. Mukayeseli üstün-lüklerini kullanan, rekabetten kaçan, düşük vergi veren ve modası geçmiş teknolojileri ile mal ve hizmetlerinin yaşam süresini uzatan çokuluslu

Page 87: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

87

şirketler, neticede kârlılıklarını artırırlar.204 Kârlarını artırırken, köken ül-kenin kâr/kazanç ve ekonomik çıkarlarının “global” ölçüde maksimum-laştırılmasını da gözetirler. Firmalar, kârlarını artırmak için faaliyet alanları ile ilgili olarak monopol, duopol, oligopol gibi aksak rekabet şart-larını bizzat kendileri ya da aralarında anlaşma yoluyla oluşturabilirler.

Firmaların yabancı piyasalara girmelerindeki amaçlarından biri de, esas itibariyle o piyasalardaki aşırı kârlardan veya rant benzeri kazanç-lardan faydalanmak istemeleridir. Sahip oldukları büyük sermaye, ileri teknoloji ve yönetim bilgilerinin kendilerine sağladığı büyük monopol gücü sayesinde yüksek fiyatlar uygulayarak normal üstü kârlar (monopolcü kârı) elde ederler. Henüz yerel talep yeterli düzeye ulaşmasa bile; sahip oldukları monopolcü güç ve ilerideki gelişme imkânları, onları bugünden ev sahibi ülkelerde yatırım yapmaya yöneltebilir. Bu tip yatı-rımlar, dış piyasaların ele geçirilmesi amacını taşır. Talep, yeterli düzeye ulaştıktan sonra; piyasaya girecek diğer firmaların ev sahibi ülkeden de-ğil, köken veya üçüncü ülkelerden olması büyük bir ihtimaldir. Bunun sebebi; endüstriye girişin büyük sermaye ve ileri teknoloji yanında ta-nınmış yabancı marka veya ticari unvan gerektirmesidir. Başka bir ifa-deyle; ileri teknoloji ve büyük sermaye gerektiren endüstri dallarında pi-yasaya hakim olacak firmalar, muhtemelen az sayıdaki çokuluslu şirket-lerdir. Bunlar; aralarında gizli veya açık anlaşmalar yapmak suretiyle; fi-yatları dünya fiyatlarına göre yüksek düzeylerde belirleyerek tüketiciyi is-tismar edebilirler. Oluşan yüksek fiyatlarda, ev sahibi ülkenin (vergi, gümrük vb.) mevzuatının da katkısı olabilir. Çokuluslu şirketler, kârları-nın azalmaması için piyasaya yeni girişleri önlemek zorundadırlar. Bunun için de yoğun bir reklâm kampanyası yürütürler. Böylece; ticari markala-rını piyasaya yerleştirmeye çalışırlar. Ya da fiyatları, yeni rakiplerin piya-saya girmelerini engelleyecek kadar indirme yoluna giderler. Zaten; ürünü üretmenin gerektirdiği büyük sermaye ve ileri teknoloji, endüstriye girişi engelleyen doğal faktörler durumundadır. Sonuç olarak; çokuluslu şirketler sözkonusu faaliyetlere, nihayetinde kârlılıklarını artırmak için girişmektedirler. Bu anlamda “kârları artırma”, çokuluslulaşmak isteyen firmalar için itici bir faktördür. Ancak; “kârları artırma”, firmaların çoku-luslulaşmaları için genel bir ifadedir. Bundan dolayı; “kârlılığın artırıla-bildiği tüm yolların araştırılıp, incelenmesi gerekir.

2.2 Đçsel Ekonomilerden Faydalanma

Bir malın üretimindeki çeşitli süreçlerin tek bir organizasyon altında toplanması, koordinasyon ve ortak denetime imkan vererek maliyetlerin düşürülmesini sağlar. Başka bir ifadeyle; (çokuluslulaşmak isteyen firma-

204 Akat, Ömer; a.g.e., s. 2.

Page 88: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

88

lar açısından aynı zamanda bir itici faktör oluşturan) içsel ekonomilere yol açar. Şöyle ki; bir malın üretiminde farklı aşamalardaki işlerin tek bir örgüt yönetimi altında toplanması, bir “dikey bütünleşme” (vertical integ-ration) yaratır. Bu bütünleşme, iki farklı yönde olabilir:205

� Đleriye (tüketiciye) doğru dikey bütünleşme: Çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerde satış şubeleri kurmaları, ileriye doğru dikey bütünleşmenin en iyi

örneklerindendir. Bu, onların tüketicilere daha yakın olmalarını ve onlara

dahi iyi servis sunmalarını sağlar. Köken ülkeden ihracat yoluyla ev sahibi

ülkeye gönderilen ürünler, sözkonusu ülkede kurulan satış şubeleri tara-

fından pazarlanırlar. Satış şubeleri, genellikle farklılaştırılmış ürünler pa-

zarlarlar.

� Geriye (ilkel madde üretimine) doğru dikey bütünleşme: Dikey bütünleşme-nin geleneksel bir örneğini oluşturur. Kullandıkları hammaddeleri temin

etmek amacıyla, hammaddelerin bulunduğu (ev sahibi) ülkelerde doğrudan

yabancı yatırım yapılmasıdır. Bu tür yatırımlar, başta petrol olmak üzere

daha çok madenler ve ilkel tarım ürünleri alanında yapılmaktadır.

2.3 Mevcut Pazarları Koruma Kaygısı

Firmalar için belli bir piyasaya girmek kadar, girdikleri piyasadaki pazar paylarını artırmak, bu mümkün değil ise en azından korumak; on-ların sözkonusu piyasada yaşayabilmeleri için oldukça önemlidir. Bu ba-kımdan; mevcut pazarları koruma kaygısı, çokuluslu şirketler için itici bir faktör oluşturur. Rakip firmaların gölgelerini sürekli olarak enselerinde hisseden çokuluslu şirketler, bu kaygı ile yeni yatırımlara girişirler. Söz-konusu kaygı ile yapılan yatırımlar, literatürde taarruz ve savunma yatı-rımları olarak adlandırılır.

2.3.1 Taarruz Yatırımları

Hedeflenen dış pazara daha önce girmek, firmanın pazar payını önemli ölçüde etkiler.206 Bunu düşünen firmalar, taarruz yatırımlarında bulunurlar. Đki rakip firmadan (örneğin Coca Cola ve Pepsi) birinin, iki rakip firmanın da henüz girmediği bir pazara (ev sahibi bir ülkeye) yatırım yapması, taarruz yatırımlarına örnek olarak verilebilir. Ya da rakip firma-lardan birinin faaliyette bulunduğu bir ülkeye, diğer bir firmanın girmesi durumunda; ülkeye ilk giren firmanın, ikinci giren firmanın faaliyette bulunduğu ancak henüz kendisinin girmediği bir ülkeye yaptığı yatırımlar da taarruz yatırımları olarak kabul edilir. Firmaların çokuluslu taarruza geçmelerini başlatan olay, 1980’lerin ilk yıllarından itibaren doların aşırı

205 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 555. 206 Dunning, J. H.; a.g.e., s. 205.

Page 89: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

89

değer kazanışıdır. Pazara hakim olan firmalar, döviz kurlarının ani ve şiddetli dalgalanma gösterdiği dönemlerde yeni buluşlar yapmak, üretmek ve daha çok pazarlamak zorundadır. Aksi takdirde rakipleri karşısında savunmasız kalmaktadırlar.207

2.3.2 Savunma Yatırımları

Firmaların savunma amaçlı yatırımlarına pek çok örnek vermek mümkündür. Örneğin; bir firmanın, ürettiği ürünleri yabancı bir ülkeye ihraç ettiğini düşünelim. Bir süre sonra; mallarını ihraç ettiği yabancı ül-kenin hükümeti, yerli endüstriyi korumak amacıyla sözkonusu malın it-halatında ödenmesi gereken gümrük vergilerini yükseltebilir veya ek gümrük vergileri koyabilir. Sözkonusu yüksek gümrük vergileri veya ilave vergiler, firmanın ihracatını engelleyici etki yapar. Bu durumda, firma; yabancı ülkedeki pazarını kaybetmemek için, malı doğrudan doğruya o ülkede üretmek zorunda kalabilir. Gerçekten çokuluslu şirket yatırımla-rının dünya ölçeğinde yaygınlaşmasında gümrük vergileri ve diğer dış ti-caret kısıtlamalarının etkisi büyüktür. Avrupa Birliği’nin ilk adımı olan “Avrupa Ekonomik Topluluğu”nun [The European Economic Community (EEC)] 1957 yılında kurulması ile birlikte; üye ülkelerin dışarıya karşı or-tak gümrük tarifeleri uygulamaları, buna karşılık aralarındaki ticari kısıt-lamaları kaldırmaları; Amerikan firmalarının Avrupa firmaları ile rekabet edebilmek için bu tarihten sonra yatırımlarını Avrupa ülkelerine kaydır-malarına yol açmıştır. Yine aynı şekilde; rakip firmaların davranışları da savunma amaçlı yatırımların yapılmasında önemli bir rol oynar. Bu şe-kilde; rakiplerin dış piyasalara açılmaları, firmaların savunma amaçlı ya-tırımlar yapmasına sebep olur. Örneğin; iki rakip firmadan (örneğin Coca Cola ve Pepsi) biri, ev sahibi bir ülkede yatırım yapınca; diğeri de bu piya-sayı tamamen kaptırmamak veya o piyasada yerini alabilmek için sözko-nusu ev sahibi ülkede yatırım yapar.208

2.4 Ekonomik Fırsatların Çeşitlendirilmesi

Firmaların çokuluslulaşmalarının bir sebebi de, ekonomik fırsatları çeşitlendirerek satış hacmi ve gelir akımlarında istikrar sağlama arzula-rıdır. Bu; aynı portföy yatırımları yaparken “yatırım çeşitlendirmesi”ne gitmeye benzer. Firmalar, ekonomik hayattaki konjonktürel dalgalanma-ların gelir ve nakit akımlarında yaratabileceği olumsuz etkileri önlemek amacıyla; ekonomik fırsatları çeşitlendirme yoluna giderler. Çeşitlendirme iki şekilde yapılabilir:209

207 Drucker, Peter F.; Gelecek ‹çin Yönetim, (Çev. Fikret Üçcan), Türkiye ‹fl Bankas› Kül-

tür Yay›nlar›, Ankara 1992, s. 39. 208 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 558. 209 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 558,559.

Page 90: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

90

� Halen faaliyette bulunulan köken ülkede, değişik malların üretimine giri-şilmesi.

� Aynı malın farklı (ev sahibi) ülkelerde üretimine girişilmesi. (Bu, ev sahibi ülkelere doğrudan yabancı yatırım yapılmasını gerektirir.)

3. ĐTĐCĐ / ÇEKĐCĐ / SINIRLANDIRICI FAKTÖRLER

Firmaların çokuluslulaşmasında bazen itici, bazen çekici, bazen de sınırlandırıcı olabilen faktörler sözkonusudur. Bu faktörler; hukuki, ku-rumsal ve ekonomik faktörlerdir. Çokuluslu şirketler, birtakım sınırlama-lardan kurtulmak veya birtakım haklardan faydalanmak için her ülkeye ait hukuki çevreyi ve bu çevrede kendilerini bağlayacak kuralları ve buna karşılık faydalanacakları hakları bilmek durumundadırlar. Hukuki çevre, ülkelerin kendi iç hukuk kurallarından ibaret değildir. Bunun yanında, ülkelerin tabi oldukları uluslararası hukuk kuralları da mevcuttur. Uluslararası hukuk kuralları; bazen ülkelerin yaptıkları anlaşmalarla, bazen de üyesi oldukları kurumların aldığı kararlar, belirlediği standart normlar ve üyelerin bu kurumlarla olan ilişkileri ile şekillenmektedir. Ekonomik ilişkiler ise, bu hukuki çerçeve üzerinde cereyan etmekte ve nihayetinde çokuluslulaşma üzerinde etkili ekonomik faktörler ortaya çıkmaktadır.

3.1 Hukuki Faktörler

Firmaların çokuluslulaşmasında etkili olan faktörlerden biri de hu-kuki faktörlerdir. Hukuki faktörler, birtakım “yasal sınırlamalar” ve “haklar” şeklinde kendini gösterir. Başka bir ifadeyle; firmalar, her ülkede birtakım yasal sınırlamalara tabi tutulurlar ve yine birtakım haklardan faydalanırlar. Hiçbir çokuluslu şirket, faaliyet gösterdiği ev sahibi ülke-lerdeki bu yasaları ve hukuki düzenlemeleri tanımamazlık edemez.210

Köken ülkede firmalara uygulanan yasal sınırlamaların her biri, firma için bir itici faktördür. Ev sahibi ülkelerde; firmalar için sözkonusu olan yasal sınırlamalar daha düşük bir seviyede ve bunun yanında onlara ta-nınan haklar daha yüksek bir seviyede ise; bu, çokuluslulaşmak isteyen bir firma için çekici bir faktör olacaktır. Ev sahibi ülkelerde yasal sınırla-maların daha yüksek ve firmalara tanınan hakların daha düşük bir sevi-yede oluşu; çokuluslulaşmak isteyen bir firma için sınırlandırıcı bir faktör halini alacaktır. Đtici / çekici faktörlerin baskın çıkması durumunda; fir-malar, yasal yollarla sahip oldukları ve yine bu yollarla kaybettikleri üs-tünlüklerin bir kısmını veya tamamını kendi ülkeleri dışında kullanmak

210 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 470.

Page 91: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

91

isteyeceklerdir. Sınırlandırıcı faktörlerin baskın çıkması durumunda ise; firmalar, çokuluslulaşmayı tercih etmeyeceklerdir.

3.1.1 Ulusal Mevzuatlar

Firmaların çokuluslulaşmasını etkilemedeki rolü ile ilgili olarak; hu-kuki faktörlerden ilki olan ulusal mevzuatlar; ev sahibi ülke mevzuatı ve köken ülke mevzuatından oluşur. Çokuluslu şirketler; hem ev sahibi ül-kenin, hem de köken ülkenin mevzuatına tabidirler. Ev sahibi ülke ve kö-ken ülkenin kanunları arasında bir çelişki olduğu takdirde; hangi ülkenin kanunlarının geçerli olacağı ve hukuki uyuşmazlık durumlarında uyuş-mazlıkların hangi ülkede yargı organlarına götürüleceği sorunu karşımıza çıkar. Şayet; iki ülke arasında sözkonusu konuları düzenleyen bir an-laşma mevcut ise, uyuşmazlık konuları muallakta kalmayacaktır. Böyle bir anlaşma mevcut değil ise; taraflar için birkaç seçenek sözkonusu olabilir:

� Ev sahibi ülkenin kanunları uygulanabilir, � Köken ülkenin kanunları uygulanabilir, � Uyuşmazlığın çözümü için alternatif hukuk yollarına başvurulabilir.

3.1.1.1 Bireysel ve Toplu Đş Hukuku Đle Đlgili Yasal Mevzuat

Firmaların yatırım yaparken dikkat ettikleri en önemli hususlardan biri de yatırım yaptıkları ülkede yürürlükte olan bireysel ve toplu iş hu-kuku ile ilgili yasal mevzuattır. Şöyle ki; üretilecek ürünün firmaya olan maliyeti, sözkonusu mevzuatlardaki yasal hükümlerin firmaya ilave külfet getirip getirmemesine bağlı olarak değişecektir. Aynı iş için ödenen üc-retler, gerek ülkelerin ekonomik durumlarına, gerekse yürürlükteki bi-reysel ve toplu iş hukuku ile ilgili mevzuata ve bu mevzuatın uygulanma derecesine göre ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Sözkonusu mevzuat, mevzuatın çokuluslu şirketler için olumlu ve olumsuz yönleri ve mevzuatın uygulanma derecesi, firmaların çokuluslulaşma kararlarını ve şayet çokuluslulaşacaklarsa ev sahibi ülkelerin hangi ülkeler olacağını belirleyecektir.

Örnek verecek olursak; gelişmiş ülkelerde ücret ve sosyal haklarla ilgili mevzuat, çalışanlar lehine oldukça yüksek seviyelerdedir. Buna pa-ralel olarak; çalışanların geniş yasal haklara sahip bulunduğu bu ülke-lerde ücretler de yüksek seviyelerdedir. Dolayısıyla; maliyetler içinde en büyük kalemlerden birini çalışanlara ödenen ücretler teşkil etmektedir. Bu durum; sözkonusu ülkelerde faaliyet gösteren firmalar için itici bir faktördür. Ücret ve sosyal haklarla ilgili mevzuatta çalışanlar lehine iyi-leştirmeler yapılması durumunda ise, bu faktör sınırlandırıcı bir faktör halini alır.

Page 92: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

92

Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise; ücretler, geliş-miş ülkelere oranla daha düşük bir seviyededir. Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ev sahibi ülke olarak düşünüldüğü bir durumda; ücret ve sosyal haklarla ilgili yasal mevzuat, çekici bir faktör olacaktır. Çünkü; günümüzde hala, pek çok azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkede çocuk iş-gücü kullanılmakta ve bunlara düşük ücretler ödenmektedir. Çokuluslu şirketler, bu tip ev sahibi ülkelerde yatırım yapmaları halinde; üretim maliyetlerinde düşme sağlayarak, daha önceden kurulmuş veya aynı en-düstride faaliyet gösteren diğer rakip firmalarla rekabet ortamı sağlarlar.

Đşçi ücretlerindeki farklılıklar; genelde asgari ücretler, tazminat oran-ları, prodüktivite ve döviz kurlarındaki farklılıklardan kaynaklanmakta211 ve ucuz emek sağlayarak rekabet edebilen çokuluslu şirketlerin rekabet gücünü etkilemektedir. Ücret ve sosyal hakların gelişmemiş olması, işgü-cünün bol ve ucuz olması; çokuluslu şirketlerin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere akın etmelerinin en önemli sebeplerindendir.

3.1.1.2 Vergi Mevzuatı

Ev sahibi adayı ülkelerdeki vergi mevzuatı, çokuluslu şirketlerin yatı-rım yapıp yapmamalarında önemli bir faktördür. Ev sahibi ülkelerdeki yüksek vergi oranları, çokuluslu şirketlerin kazançlarının çoğunun o ül-kenin hazinesine geri dönmesine, sonuç olarak kâr marjlarının azal-masına yol açmaktadır. Uygulanan vergi sistemleri ise, ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Bazı ülkeler, çokuluslu şirketlere farklı vergi tarifeleri uygulamaktadırlar. Örneğin; onlardan aldıkları vergileri düşük tutarak ve/veya çifte vergilendirmeyi önleyerek ülkelerini çekici hale geti-rirler. Çoğu ülke ise, bunun tam tersini uygulamakta ve ülkelerini cazibe noktası olmaktan çıkarmaktadırlar. Bazen köken ülke hükümetlerinin çokuluslu faaliyet gösteren firmalarına, bu şekilde faaliyet göstermelerin-den dolayı vergi avantajı sağladıkları da görülmektedir.212 Kurumlar vergisi için de aynı hususları söylemek mümkündür. Şöyle ki; ülkelere arasında kurumlar vergisi oranları bakımından farklılıklar mevcuttur. Bazı ülkelerde bu oranlar yüksek, bazılarında ise düşüktür. Firmalar, ülkeler arasındaki vergi farklılıklarının önemli boyutlarda olması durumunda iki farklı yol izleyebilirler:213

� Yatırımların, doğrudan doğruya düşük vergili ülkelerde yapılması, � Yüksek vergili ülkede kazanılan gelirlerin düşük vergili ülkede faaliyette bulunan şubeye aktarılması.

211 Ball, D. A. – McCulloch, W. H.; International Business: The Challange of Global Com-

petition, Irwin, New York 1996, s. 48. 212 Akat, Ömer; a.g.e., s. 2. 213 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 556,557.

Page 93: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

93

Neticede; çokuluslulaşmak isteyen firmalar için köken ülkedeki ağır vergi mevzuatı, itici bir faktördür. Yine aynı şekilde; ev sahibi ülkelerdeki vergi avantajları çekici, vergi dezavantajları ise sınırlandırıcı bir faktör oluşturur.

3.1.1.3 Đthalat ve Đhracat Đle Đlgili Mevzuat

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkeye yapacakları ithalât, ve ev sahibi ülkeden diğer ülkelere yapacakları ihracat konusunda ev sahibi ülkenin çeşitli hukuki sınırlamalarına veya aşırı bürokratik engellerine maruz kalabilirler. Bundan dolayı; ithalat ve ihracat rejiminde çokuluslu şirket-ler lehine düzenlemeler yapılması, çokuluslulaşma sürecini olumlu yönde etkileyecektir. “Yeniden ithal kolaylıkları”, bunlardan biridir. Bu olumlu düzenlemelere rağmen; günümüzde bazı ülke hükümetlerinin halâ koru-macı politikalar uygulamaya devam ettiği görülmektedir. Sözkonusu poli-tikaları uygulayan ülkelere Avrupa, Japonya, A.B.D. örnek olarak verile-bilir. Ülkelerarası ticarete konulan gümrük ve kota gibi sınırlamalar, fir-maların üretim miktarlarının, satış hasılatlarının ve kârlarının düşmesine sebep olmaktadır. Milli gelir- istihdam ve ödemeler dengesini sağlayabil-mek için ise bu sınırlamaların kaldırılması gerekmektedir.214

3.1.1.3.1 Gümrük Vergileri ve Tarifeleri

Gümrük vergileri, itthal edilen malların ülke içine girişleri ve ihraç edilen malların ülke dışına çıkışları esnasında devlet tarafından alınırlar. Genellikle ithalattan alınır. Ancak; geçmişte, ihracattan ve transit mal geçişlerinden de gümrük vergileri alınmasına yaygın olarak rastlanmak-taydı. Günümüzde; hükümetlerin zaman zaman ihracata gümrük vergi-leri koymaları, genellikle izlenen dış ticaret politikalarıyla ilgilidir. Đhra-cata ve ithalata gümrük vergisi koymanın sebepleri şunlar olabilir:215

� Đhracata gümrük vergisi koymanın sebepleri:

� Ülkenin tek satıcı durumunda olduğu mallarda, ülkenin monopol gücünden yararlanmak,

� Ülke içinde arz noksanlığı yaratmamak için ihracatı caydırmak.

� Đthalata, gümrük vergisi koymanın sebepleri:

� Devlet hazinesine gelir sağlamak,

� Yerli sanayii dış rekabetten korumak.

214 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 92,327. 215 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 299.

Page 94: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

94

Konulmalarındaki amaca bağlı olarak, gümrük vergi ve tarifeleri, fir-maların ihracat ve ithalat yapmasını zorlaştırabilir, kolaylaştırabilir ya da sınırlandırabilir. Durumu mamul bir mal açısından ele alacak olursak, bir ülkede gümrük tarifelerinin oldukça düşük ya da sıfır gümrük olarak belirlenmesi; kendisi için köken ülke olan ve çokuluslulaşmak isteyen bu ülkedeki firmalar ve bu ülkeye satış yapmak isteyen yabancı firmalar açısından özellikle ihracatı, bu ülkede faaliyet göstermek isteyen yabancı firmalar açısından ise, hem ithalatı hem de ihracatı kolaylaştıracaktır.

Düşük veya sıfıra yakın gümrük vergileri, bu ülkeye satış yapmak is-teyen yabancı firmalar için çekici olmadığı müddetçe; sözkonusu faktör, kendisi için köken ülke olan bu ülkedeki çokuluslulaşmak isteyen firma-lar açısından sınırlandırıcı bir faktör (çünkü henüz yabancı firmalar bir satış yapmamışlardır, bundan dolayı yerli firmalar çokuluslulaşmak için bir eylemde bulunmazlar); çekici olduğu oranda da itici bir faktör olacak-tır.

Sözkonusu gümrük vergi ve tarifeleri; bu ülkede yatırım yapmak iste-yen yabancı firmalar için çekici olmadığı veya çekici olsa da yatırım yap-madıkları sürece; kendisi için köken ülke olan bu ülkedeki çokuluslu-laşmak isteyen firmalar açısından sınırlandırıcı bir faktör (çünkü henüz yabancı firmalar bir yatırım yapmamışlardır); çekicilik (sözkonusu firma-ların bu ülkeye yatırım yapmaları gibi) bir davranış biçimi bulduğunda ise; sözkonusu gümrük vergi ve tarifeleri, yabancı firmanın hedef pazarı-nın ev sahibi ülke olduğu oranda itici bir faktör olacaktır.

Gümrük tarifelerinin oldukça düşük ya da sıfır gümrük olarak belir-lenmesini, bu ülkeye yatırım yapmak isteyen yabancı firmalar açısından ele alacak olursak; sözkonusu yabancı firmaların, hammaddelerini ülke dışından ithal edip etmemesine, hedef pazarının ev sahibi ülke olup ol-mamasına göre durum farklılık arz edecektir. Şöyle ki; hammaddelerini dışarıdan ithal ettikleri ve mamul maddelerini dış ülkelere sattıkları oranda çekici, sözkonusu gümrük vergi ve tarifelerinin diğer yabancı fir-malar için çekici olduğu oranda da sınırlandırıcı olacaktır.

Gümrük tarifelerinin oldukça yüksek belirlenmesi; kendisi için köken ülke olan ve çokuluslulaşmak isteyen bu ülkedeki firmalar ve bu ülkeye satış yapmak isteyen yabancı firmalar açısından ihracatı; bu ülkede faali-yet göstermek isteyen yabancı firmalar açısından ise ithalatı zorlaştıra-caktır. Bu durumda, gümrük vergi ve tarifeleri; köken ülkedeki çokulus-lulaşmak isteyen firmalar açısından itici bir faktör, bu ülkeye satış yap-mak isteyen yabancı firmalar açısından ise sınırlandırıcı bir faktör ola-caktır. Ev sahibi ülkede faaliyet göstermek isteyen yabancı firmalar için ise; hammaddelerini ülke dışından ithal edip etmemesine, hedef pazarının

Page 95: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

95

ev sahibi ülke olup olmamasına göre durum farklılık arz edecektir. Şöyle ki, ev sahibi ülkede gümrük vergi ve tarifelerinin yüksek olması; ev sahibi ülkede faaliyet göstermek isteyen yabancı firmalar açısından hammadde-lerini dış ülkelerden temin ettiği oranda sınırlandırıcı, mamul maddelerini ev sahibi ülkede sattığı oranda çekici bir faktör olacaktır.

3.1.1.3.2 Kotalar

Bir ülkede gümrük kotalarının düzeyi bu ülkeye yapılacak olan ihra-catı belirler. Şöyle ki; bu ülkeye ihracat yapmak isteyen firmaların ihracat potansiyelleri, ihracat yapmak istedikleri ülkenin kendi ülkeleri için belir-lemiş olduğu kotalardan az ise, bu durum ihracat yapmak isteyen firma-lar için çekici bir faktör olacaktır. Çünkü; bu ülkeye ihracat yapmak iste-yen firmalar, ihracat yapmak istedikleri ülkenin gümrük kotaları seviye-sine ulaşıncaya kadar üretimlerini zorlayacak ve dolayısıyla ihracatlarını artırma yoluna gideceklerdir. Böyle bir durumda; sözkonusu firmalar, dış ülkelerde yatırım yapmaya ihtiyaç duymayacaklardır. Dış ülkelerde yatı-rım açısından sözkonusu faktör, sınırlandırıcı bir faktör halini alacaktır.

Bu firmaların ihracat potansiyellerinin, ihracat yapmak istedikleri ül-kenin kendi ülkeleri için belirlemiş olduğu kotalardan fazla olması duru-munda ise; bu faktör, firmaların ihracat kabiliyetlerinin eşit olduğunu varsayarsak ihracat yapmak isteyen firmalar açısından sınırlandırıcı bir faktör halini alacaktır. Ürünün satışından elde edilecek kârların yüksek olması durumunda; sözkonusu firmalar, dış ülkelerde yatırım yapmaya ihtiyaç duyacaklardır. Dış ülkelerde yatırım açısından sözkonusu faktör, itici bir faktör halini alacaktır.

3.1.1.4 Anti-Tröst Yasaları

Firmaların ulusal sınırlar içinde gelişmesinin serbest piyasa ve ser-best rekabet koşullarını tehlikeye sokacağı düşüncesi, ülkeleri bu konuda sınırlayıcı önlemler almaya zorlamış ve anti-tröst kanunların kabul edil-mesine sebep olmuştur.

3.1.1.5 Teşvikler / Sınırlandırmalar

Bazen hükümetler; kendi ülkelerindeki firmaların yatırım ve üretim faaliyetlerini ülke dışında sürdürmelerini kolaylaştıracak önlemler alıp, onlara yardımcı olabilir. Böylece; firmalar, faaliyetlerini dünya çapında sürdürme olanağı bularak ekonomik ve mali güçlerini artırma fırsatı bu-lurlar.216 Bazen de kendi ülkelerindeki firmaların yatırım ve üretim faali-yetlerini ülke dışında sürdürmelerini zorlaştıracak önlemler alıp, onlara

216 Özalp, ‹nan; a.g.e., s. 16.

Page 96: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

96

köstek olabilir. Böylece; firmalar, dünya çapında faaliyet sürdürme ola-nağından ya hiç yararlanamazlar, ya da sınırlı ölçüde yararlanırlar.

Faaliyet sahası ile ilgili düzenlemeler de firmaların çokuluslulaşma kararlarında itici / çekici veya sınırlandırıcı bir faktör olabilmektedir. Şöyle ki; bir mamulün üretimi ev sahibi ülkede yasaklanmış ise veya çok spesifik hükümlerin (arıtma tesislerinin kurulması vb.) uygulanmasına tâbi kılınmış ise, sözkonusu mamulü üreten firma için bu durum itici bir faktördür. Çimento ve altın üretimini bu faaliyet sahalarına örnek olarak verebiliriz. Ev sahibi ülkeler, sözkonusu ürünlerin üretimini, ürünün sa-tışından elde edilen gelirin belli bir oranının (çevre fonu gibi) bir fona ödenmesi şartına da bağlayabilmektedirler. Bu, böyle bir fonu ödemek zo-runda kalan firmaları, ödemek zorunda olmayan firmalara göre fiyat re-kabeti açısından dezavantajlı hale getirecektir.

Ev sahibi olabilecek bir ülkede bu mamulün üretimi serbest ise veya daha basit hükümlerin uygulanmasına tâbi kılınmış ise, sözkonusu ma-mulü üreten firma için bu durum çekici bir faktör olacaktır. Yine ev sa-hibi olabilecek bir ülkede bu mamulün üretimi yasaklanmış veya köken ülkeden daha sıkı kayıtların uygulanmasına tâbi kılınmış ise, sözkonusu mamulü üreten firma için bu durum sınırlandırıcı bir faktör olacaktır.

3.1.1.6 Yabancı Yatırımlara Devlet Garantisi

Ev sahibi ülkelerde faaliyete karar verme aşamasında, çokuluslu şir-ketlerin dikkat ettikleri en önemli hususlardan biri yaptıkları yatırımlara devlet garantisinin sağlanıp sağlanmayacağıdır. Bu garantinin sağlanması ile ilgili olarak Dünya Bankası’na bağlı bir alt kuruluş olan “Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı” [The Multilateral Investment Guarantee Agency (MIGA)], çokuluslu şirketlerin katıldığı bütün yatırımlara devlet garantisi verilmesi ile ilgili faaliyet göstermektedir. MIGA’nın temel amacı; kalkınmakta olan ülkelere verimli amaçlara yönelik yatırımların akışını temin etmek ve böylece Dünya Bankası ve “Uluslararası Finansman Ku-rumu”nun [The International Finance Corporation (IFC)] ve diğer uluslara-rası finansman kuruluşlarının çalışmalarını desteklemek;217 yatırımcıları ticari olmayan risklerden özellikle savaş ve ülke dışına çıkarılma riskle-rinden koruyarak gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı yatırımları teşvik etmektir.218

Uluslararası tahkim ile ilgili olarak, Dünya Bankası’nın bir alt kuru-luşu olan “Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Uluslararası Merkezi”

217 Akman, Vedat; a.g.e., s. 84,85. 218 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme Yönetimi ve Türkiye Uygulamalar›, Gazi Kitabevi

(2. Bask›), Ankara 1999, s. 77.

Page 97: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

97

[The International Centre for Settlement of Investment Disputes (ICSID)], yabancı yatırımlara ilişkin anlaşmazlıkların uluslararası bir mahkeme ta-rafından çözümlenmesini içerir. Yargılama esaslarını düzenleyen ICSID, üye ülkelere karşı geniş yetkilerle donatılmıştır. Şöyle ki; her üye ülke, ICSID sözleşmesine uygun olarak verilmiş her kararı bağlayıcı olarak ka-bul etmek ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içerisinde kendi devletinin mahkemesinin nihai bir kararı gibi yerine getirmek du-rumundadır.219

3.1.1.7 Hukuki Sorunlar Durumunda Alternatif Hukuk Yollarına Đmkan Tanınması

Çokuluslu şirketler; daha önce de belirttiğimiz gibi; esas itibariyle hem ev sahibi ülkenin, hem de köken ülkenin mevzuatına tabidirler. Ev sahibi ülke ve köken ülkenin kanunları arasında bir çelişki olduğu tak-dirde; aksine bir hüküm bulunmadıkça veya iki ülke arasında sözkonusu konuları düzenleyen bir anlaşma mevcut değil ise, ev sahibi ülkenin ka-nunlarının geçerli olacağına şüphe yoktur. Böyle olmakla birlikte; taraf-lar, uyuşmazlık durumlarında normal hukuk yolları yerine; mümkün ol-duğunca, problemleri hukuki yaptırımların dışında kendi aralarında çöz-meyi ya da alternatif hukuk yollarına başvurmayı tercih etmektedirler. Bunun sebepleri şunlar olabilir:220

� Pek çok ülkede, mahkemeleşme hoş karşılanmaz.

� Yine pek çok ülkede, mahkemeler devlet politikalarının bir aracı olarak fa-aliyet gösterdikleri için bağımsız değillerdir. Bundan dolayı; kendi ülke fir-

malarının lehine hüküm verebilirler.

� Mahkemeler bağımsız olsa dahi, kararı verecek hukuki merciler yanlı dav-ranabilirler.

� Yerel firmalar, daha güçlü yabancı firmanın davaya bakan yargı üyelerini kendi tarafına çekebileceğinden şüphelenebilir.

� Uyuşmazlık durumlarında; (aleyhte delil olarak kullanılabilme imkanı bu-lunan) iş ile ilgili muhasebe kayıtlarının ve tutulması gerekli evrakların ib-

raz edilmesi, ülke hukuk sistemi tarafından şart koşulmuş olabilir.

� Uyuşmazlıklar yargı organına götürüldüğü takdirde; mahkemelerin şeffaflığı gereği taraf olmayan üçüncü kişilerin davaları izlemesine engel

olunamaz. Davalarda pek çok durumda, ürünlerin ya da süreçlerin detaylı

219 Akman, Vedat; a.g.e., s. 84,85. 220 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 483-489.

Page 98: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

98

açıklamaları yapıldığı için; yargı organına başvurmak, ticari sırlarını

korumak isteyen taraflar açısından uygun bir yol değildir.

� Hakimler, bilirkişilerden yararlanmalarına rağmen; ileri düzeyde uzmanlık gerektiren yönetim, mühendislik ve bilimsel içeriğe sahip ticari davalarda

yetersiz kalabilirler.

� Ulusal yargı organlarına gitmek, (oldukça yavaş işleyen mahkeme sürecinin davanın uzun sürmesine, bunun da üretim ve nakit akımlarında

problemlere yol açması sebebiyle) ticari açıdan taraflara uygun gelmeyebilir.

� Ayrı ülkelerde ve farklı düzenlerde tutulan ticari kayıtların birbirine çevrimi, dava sürecinin daha da uzamasına sebep olabilir.

� Normal hukuk yolları ile çözüme ulaşmanın oldukça zaman alması; buna karşılık, alternatif hukuk yolları ile çözüme daha çabuk ulaşılması.

� Yargı sürecinin uzunluğuna paralel olarak katlanılacak masraflar, taraflar-dan birinin altından kalkamayacağı büyüklükte olabilir. Bu; büyük mali

olanaklara sahip firmaların, sahip oldukları sözkonusu avantajı küçük fir-

malara karşı stratejik olarak kullanmaları gibi haksız bir duruma da yol

açabilir.

� Tazminatın sözkonusu olduğu durumlarda bazı ülkelerin yargı organları çok katı davranabilmektedirler. Bu ise; yargı sürecinin “ya hep ya hiç” te-

meline dayanmasına ve netice de taraflardan birinin ya kazanmasına ya da

kaybetmesine neden olmaktadır.

Alternatif hukuk yollarına imkan tanınması, onu çokuluslu şirketler için çekici bir faktör; imkan tanınmaması ise sınırlandırıcı bir faktör yapmaktadır. Uyuşmazlık durumlarında, çokuluslu şirketler için sözko-nusu olabilecek alternatif hukuk yolları şunlardır:221

3.1.1.7.1 Arabulucuya Gitme

Arabuluculuk, tahkime gitmeden önce gündeme gelebilir. Başka bir ifadeyle; tahkime gitmede ilk adım olarak kabul edilebilir. Şayet; arabulu-culuk çabaları bir sonuç vermezse, bu takdirde tahkime gidilebilir.

3.1.1.7.2 Tahkime Başvurma

Taraflar, önceden üçüncü bir tarafın hakemliğini, onun karar alma sürecini ve sonucunu kabul ederek, uyuşmazlık durumunda bir tahkim kuruluna başvurma konusunda ortak karara varabilirler. Tahkime gitme konusunda anlaşamazlarsa, ev sahibi ülke yargı organlarının vereceği ka-

221 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 483-488.

Page 99: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

99

rarlar geçerli olacaktır. Şayet; tahkime gitme konusunda anlaştılarsa, tahkim kurulunun verdiği kararlara uymak zorundadırlar. Verilen karar-lara uymamaları; firmalarının iş dünyasındaki itibarları açısından olum-suz bir durum yaratacaktır. Tahkim süreci için gerekecek zaman, taraf-ların kendi aralarında daha önceden yaptığı sözleşmede belirtilebilir. Da-yanıksız ve bozulabilir mallar sözkonusu olduğunda; taraflar, bağımsız bir kişinin konu ile ilgili kararının geçerli sayılması konusunda anlaşabilirler. Karmaşık sayılabilecek bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesi yaklaşık altı hafta alabilir. Böyle bir uyuşmazlık yargı organına götürül-seydi, karara bağlanması yaklaşık üç yıl sürecek ve taraflar açısından daha masraflı ve maliyetli olacaktı. Tahkim sürecinde, hukuki prosedürler durumunda avukatlardan yararlanılabilir. Ancak; yargı sürecindekine nazaran tahkim sürecinin çok kısa sürmesi sebebiyle, kendilerine daha az ücret ödenir. Uyuşmazlık çıkması durumunda tahkime gidileceği, bugün artık pek çok sözleşmenin düzenlenmesi esnasında öngörülmektedir.

Tahkim kurulları, ticari hakem işlevi görürler. Üyeleri, ekseriya özel sektör temsilcileridir. Hakem kurulları, listesine alacakları hakemleri seçme konusunda kendilerine özgü yöntemler kullanırlar. Bazı tahkim kuruluşları, hakem adaylarını sınav ile belirlerken; bazıları ise, bağımsız teknik / hukuk sertifikaları isterler. Mesleki yeterlilik aramadan başvu-ran kişileri kendi listelerine ekleyen hakem kuruluşları da mevcuttur. Tahkim için tek bir kişi yeterli olmasına rağmen; çoğunluğun sağlanabil-mesi için genellikle üç ya da beş kişiden oluşturulur. Her iki tarafın da onayı veya tayini ile, aralarından bir kişi oturumların yönetilmesi ile gö-revlendirilir. Bazı durumlarda, hakemlerin hakemliği reddettiği de görül-mektedir. Taraflar, hakemlerde aradıkları nitelikleri tahkim kuruluşlarına bildirebilirler. Tarafların bu konuda yararlanabilecekleri (hakem kararla-rını yayınlayan) pek çok akademik yayın mevcuttur. Taraflar, tahkime başvurmadan önce, bu yayınlara başvurup araştırma yapabilirler ve ha-kemi buna göre belirleyebilirler. Bir endüstri kolunda gerekli niteliklerde hakemin bulunmaması, uyuşmazlığın çözümünde normal hukuk yollarını tek alternatif haline getirmez. Pek çok olayda, tarafların tahkim kurulu daha karar vermeden uzlaştıkları görülmüştür.Tahkim, yerel veya ulusla-rarası olabilir. Taraflar açısından tahkime gitmenin sebepleri şunlar ola-bilir:

� Đleri düzeyde uzmanlık gerektiren yönetim, mühendislik ve bilimsel içeriğe sahip ticari davalarda; tahkim kurulunda görev alacak kişiler, belli ticari

olaylar için seçildiklerinden ve teknik bilgi konusunda ehil kişiler oldukla-

rından dolayı; tahkime gitmek, taraflar açısından daha rasyonel bir yön-

temdir.

Page 100: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

100

� Dava sürecinde pasif savunma yapan avukatlara nazaran; tahkim süre-cinde ticari hakemler, olaya daha aktif bir biçimde müdahale ederler. Soru-

lar sorarlar, açıklanması gereken hususları belirtirler, gerekirse kendi uz-

manlarına başvururlar ve neticede daha detaylı bilgi elde edebilirler.

� Tahkim süreci, delil toplama açısından bir esneklik ve dolayısıyla zaman tasarrufu sağlayabilir.

� Tahkim sürecinin gizli bir biçimde işletilmesini sağlamak mümkündür. Bu suretle; ticari sırların korunması garanti altına alınabilir.

� Tahkim süreci, iş ilişkisinin sürdürülebilmesi açısından genellikle her iki taraf açısından da makul bir karar ile sonuçlanabilmektedir.

� Muhalif olmaktan ziyade, uzlaşmacı bir yaklaşım içinde bulunan taraflar sözkonusu olduğunda; tahkim, uyuşmazlığın çözümü açısından normal

hukuk yollarından daha etkilidir.

� Uyuşmazlık durumunda hangi ülkenin kanunlarının uygulanacağı konu-sunda tarafların anlaşamadığı durumlar göz önüne alındığında daha az

maliyetli bir süreçtir.

3.1.1.7.2.1 Yerel Tahkim Kurulları

Genellikle, meslek / ticaret örgütlerinin bünyesinde kurulurlar. Ül-kenin hukuk sisteminin himayesinde faaliyet gösterirler. Tahkim sürecini uygulayacak hakimlerin devlet tarafından belirlendiği ve tarafların bu ko-nuda hiçbir söz hakkının olmadığı ülkeler de mevcuttur. Bu ülkelerde teknik bilgileri eksik, tarafsızlıkları tartışmalı ve uygulamada başarısız olan hakemlere görev verilmez. Yerel tahkim kurullarına başvurulduğu zaman, onun verdiği kararlara uymak isteğe bağlıdır. Başka bir ifadeyle; tahkim kurullarının arkasında devlet yaptırımı yoktur. Tahkim kurulu-nun kararının geçerli olacağını kabul edip, daha sonra bunun reddedil-mesi olağan bir durum değildir. Ancak; yine de karara uymak istemeyen taraf, bu karara itiraz edebilir. Bu durumda; ev sahibi ülkenin yargı or-ganları, tahkim kurulunun kararını zorlayabilir. Bu zorlama yapılmadığı takdirde; taraflar, yargı organlarına başvurabilirler. Böyle bir başvuru yapılması durumunda; yargı organı, tahkim kurulunun kararını geçerli sayabilir. Ev sahibi ülke hükümetlerinin yerel tahkim kurullarına baş-vurmaya imkan tanımasının sebepleri şunlar olabilir:

� Ev sahibi ülkelerin yargı organlarının, yetkilerini devretmeye razı olacakları uluslarüstü bir hukuk sisteminin mevcut olmaması,

Page 101: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

101

� Veya yargı organlarının yetkilerinin devredilmesinin milli egemenlik ile bağ-daştırılmaması sebebiyle; ev sahibi ülkelerin uluslararası tahkime rıza gös-

termemeleri.

Tarafların yerel tahkime gitmemelerinin sebepleri ise şunlar olabilir:

� Tarafların tahkim sürecinde görev alacak hakemlerin belirlenmesinde hiçbir etkileri olmaması,

� Hakların korunmasında etkinliğinin ulusal mahkemelerden daha az olması,

� Yerel tahkime gitmekle, ulusal mahkemelerin müdahale alanından kurtu-lamama. Bu aşağıdaki durumlar için sözkonusu olabilir:

� Uyuşmazlığın mahkemelerin yetki alanına girmesi,

� Uyuşmazlığın mahkemelerin müdahalesini içerecek adli özellikler göster-mesi,

� Tahkim kurulu kararının ulusal çıkarlarla çatışması,

� Tahkim kurulu kararlarından üçüncü kişilerin etkilenmesi,

� Resmi olmayan tahkim yöntemlerine başvurulması.

3.1.1.7.2.2 Uluslararası Tahkim Kurulları

Uluslararası tahkim kurulu, ulusal hukuk sistemlerinin birbirlerin-den farklı olmaları sebebiyle; uluslararası problemlere çözüm bulur. Her iki tarafın da mutabakatını amaçlayan nispeten esnek kararlar verirler. Karar alma süreci düzgün bir biçimde işler ve oldukça şeffaftır. Kararla-rını halka açık oturumlarda alırlar. Bundan dolayı; hakemler kararlarının gerekçelerini açıklamak zorundadırlar. Uluslararası tahkim kuruluşları-nın bünyesinde kurulurlar. Bünyelerinde birden fazla hakem bulundu-rurlar. Taraflardan biri, diğerinin “oturum başkanı” olarak seçtiği hakemi kabul etmeyebilir. Uyuşmazlık durumlarında başvurulacak tahkim kurul-larındaki hakemlerin, uyuşmazlığın tarafı olan firmaların mensubu ol-dukları ülkelerin vatandaşı olamayacağına dair taraflar arasında önceden bir anlaşma yapılmış olabilir. Sözkonusu anlaşmada hakem seçimi ve tahkim sürecine de bir sınır getirilebilir. Tahkim süreci için öngörülen süre aşıldığı takdirde; tahkim kuruluşu, hakemlerin azline karar verebilir. Şayet; taraflar arasında önceden bir anlaşma yapılmamışsa; tahkim kurulunun toplanacağı yer, uluslararası temayüllere göre belirlenir. An-cak; toplantı yeri için mümkün olduğu kadar tarafsız bir ülkenin belir-lenmesine çalışılır.

Page 102: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

102

Ev sahibi ülke hükümetlerinin çokuluslu şirketlerin yatırımlarını kendi ülkelerine çekebilmeleri için “uluslararası tahkim” önemli bir rol oynar. Serbest piyasanın oluşmadığı kapalı ekonomilerde devlet teşekkül-leri ile yapılan çokuluslu şirket yatırımları büyük riskler altındadır. Şöyle ki; bu ülkelerde yargı organları, genellikle devletin ekonomik ve sosyal politikalarının birer icra organıdırlar. Firmalar, doğrudan devlet denetimi altındadır. Ticari ilişkileri düzenleyen bir ticaret kanunu ekseriya bulun-mamaktadır. Herhangi bir uyuşmazlık sözkonusu olduğunda; bu uyuş-mazlık bürokratik yöntemlerle çözülür. Bundan dolayı; çokuluslu şirket-ler, yatırım yapacakları ülkelerin “uluslararası tahkim”i kabul etmelerini bir şart olarak koşarlar, ya da yatırım yaparken “uluslararası tahkim”i kabul etmiş olan ülkeleri tercih ederler. Uluslararası tahkime gidildiğinde en büyük sorun; uyuşmazlığın çözümünde hangi ülke hukuk sisteminin uygulanacağıdır. Taraflardan birinin hukuk sistemi uygulanacaksa, bu hangi taraf olmalıdır? Köken ülke hukuk sistemi mi, ev sahibi ülke hukuk sistemi mi uygulanacaktır? Yoksa, üçüncü bir ülkenin hukuk sistemi mi uygulanacaktır? Bu konuda, üçüncü ülkeye mensup bir hakem başkanlığında dördüncü bir ülkenin hukuk sisteminin uygulanması gibi örneklere de rastlamak mümkündür.

Çokuluslu faaliyetlerdeki artışlar sebebiyle; uyuşmazlıkların çözü-münde uluslararası tahkime gitme, son yıllarda gittikçe yaygınlaşmıştır. Farklı hukuk sistemlerine sahip ülkeler ve firmalar arasındaki ticari ilişkilerin artması, uluslararası tahkime olan talebi artırmış ve sözkonusu hizmeti sağlayan daimi kuruluşların oluşmasına neden olmuştur. Hatta; bu kuruluşlar, uluslararası iş ilişkilerinde uygulanacak prosedürlerin be-lirlendiği kurumlar olmaya başlamıştır. Tahkime gitme konusunda, (uyuşmazlığın sözkonusu olduğu) ürünlere göre değişik davranışlar göz-lemlenmektedir. Malın kalitesinin belirlenmesinin kolay olduğu durum-larda tahkime daha fazla başvurulmaktadır. Buna karşılık; otomotiv, gemi, elektronik gibi karmaşık sektörlerde (uyuşmazlığı tahkim yolu ile çözmenin maliyeti yüksek olduğu için) tahkime daha az başvurulmakta-dır. Yerel tahkim yerine, uluslararası tahkimin tercih edilmesinin sebep-leri şunlar olabilir:

� Uluslararası tahkim kuruluşlarının konuları ile ilgili olarak daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olmaları sebebiyle, uyuşmazlıkların çözümünde daha

başarılı olmaları,

� Yerel tahkim kuruluşlarına kıyasla daha fazla güven telkin etmeleri,

� Tarafların tahkim sürecinde görev alacak hakemlerin belirlenmesinde sınırlı da olsa etkiye sahip bulunmaları,

Page 103: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

103

� Hakların korunmasında etkinliğinin yerel tahkimden daha fazla olması.

3.1.1.7.3 Dış Hukuk Yollarının Kabul Edilmesi

Çokuluslu şirketlerin dış hukuk yollarına başvurabilmesi için, ev sa-hibi ülke kanunlarının buna imkan tanımış olması gerekir. Ev sahibi ülke hükümetleri buna imkan tanısa da çokuluslu şirketlerin başvurabileceği dış hukuk yolları sınırlı sayıdadır ve çoğu durumda alt kuruluşu olduğu organizasyona üye ülke firmalarının kendi aralarında ortaya çıkan an-laşmazlıklara baktığı için bölgesel niteliklidir. Çokuluslu şirketlerin baş-vurabileceği dış hukuk yollarına “Avrupa Mahkemesi”ni (The European Court) örnek olarak verebiliriz. Sözkonusu mahkeme, Avrupa Birliği’nin bir alt kuruluşudur ve Avrupa Birliği’ne üye ülke firmaları arasındaki ti-cari anlaşmazlıklara bakar.

Dünya Bankası’nın bir alt kuruluşu olan “Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Uluslararası Merkezi” de [The International Centre for Sett-lement of Investment Disputes (ICSID)] yabancı yatırımlara ilişkin anlaş-mazlıkların uluslararası bir mahkeme tarafından çözümlenmesi ile ilgili faaliyet gösterir. Yargılama esaslarını düzenleyen ICSID, üye ülkelere karşı geniş yetkilerle donatılmıştır. Şöyle ki; her üye ülke, ICSID sözleş-mesine uygun olarak verilmiş her kararı bağlayıcı olarak kabul etmek ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içerisinde kendi devleti-nin mahkemesinin nihai bir kararı gibi yerine getirmek durumundadır.222

3.1.2 Uluslararası Mevzuat

Firmaların çokuluslulaşmasını etkileyen hukuki faktörlerden ikincisi, uluslararası mevzuattır. Uluslararası mevzuat; gerek ülkelerin birbirleri ile yapmış oldukları “ikili anlaşmalar”dan, gerek “çok taraflı anlaşma-lar”dan, gerekse çokuluslulaşmayı etkileyen kurumsal faktörlerde belirt-tiğimiz global organizasyonlar, bölgesel ekonomik entegrasyonlar ve işbir-likleri ve endüstri anlaşmaları ile oluşturulan “uluslararası organizasyon-ların faaliyetleri ile ilgili olarak aldıkları (bağlayıcı) kararlar”dan oluşur. Bunlardan, uluslararası organizasyonları ve bu organizasyonların çoku-luslulaşmaya olan hukuki etkilerini “kurumsal faktörler” başlığı altında inceleyeceğiz. Firmaların çokuluslulaşmasını etkileyen anlaşmalar ise; is-ter ikili olsun, isterse çok taraflı olsun ya “ticaret anlaşmaları” ya da “yatırım anlaşmaları olarak karşımıza çıkmaktadır.

3.1.2.1 Ticaret Anlaşmaları

222 Akman, Vedat; a.g.e., s. 84,85.

Page 104: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

104

Ülkeler arasında değişik tarihlerde imzalanan bazı ticaret anlaşma-ları, ülkelerarası ticari sınırlamaların ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynamış ve firmaların çokuluslulaşmasında hızlandırıcı bir faktör ol-muştur. Gümrük vergi ve tarifeleri konusunda bağımsız hareket etmek, devlet egemenliğinin doğal bir sonucu olmasına rağmen; bazı ülkelerin, gümrük vergi ve tarifelerini anlaşmalarla belirledikleri görülmektedir. Gümrük vergi ve tarifelerinin uluslararası anlaşmalar ile belirlenmesi du-rumunda; artık sözkonusu hususlar, tek yanlı kararlar ile değiştirilemez. Tarifelerin uluslararası anlaşmalarla belirlenmesi, özellikle tarife indirim-lerinde sözkonusudur. En dar kapsamlı iktisadi birleşme hareketi olan ti-caret anlaşmalarında, anlaşmaya taraf olan ülkeler tek taraflı veya karşı-lıklı olarak belirli mallar üzerindeki gümrük vergilerini indirirler.223

� Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması [General Agreements on Tariffs and Trade (GATT)]: 1929 dünya büyük iktisadi krizinden sonra, başta ABD ol-

mak üzere gelişmiş batılı devletler dünya ticaretini geliştirmek için çalışma-

lar yapmışlar ve bu doğrultuda Havana görüşmelerini başlatmışlardır. Bu

görüşmelerin sonunda “Uluslararası Ticaret Örgütü”nün [The International

Trade Organization (ITO)] kuruluşunu öngören anlaşma imzalanmıştır. Ör-

gütün, uluslararası ticarette gümrük tarifeleri ve öteki kısıtlamaların kal-

dırılması ve dolayısıyla dünya ticaretinin serbestleştirilmesi yolunda çabalar

göstermesi yönünde çalışmalar yapması düşünülmüştür. Ancak, fonksiyon-

larının ülkelerin iç ekonomik politikalarına müdahale niteliğinde

bulunduğu gerekçesiyle; ITO sözleşmesi, başta ABD olmak üzere bazı

sanayileşmiş ülkelerin yasama organları tarafından onaylanmamıştır.224

Bunun üzerine, batılı ülkeler; hizmetleri, gümrük engellerini ve ticareti da-

raltıcı tüm kısıtlamaları kaldırma düşüncesiyle bir “Hazırlık Komitesi” kur-

muşlardır. 1947 yılında başlayan gümrük tarifeleri görüşmelerinde bir an-

laşmaya varılmış ve aynı yıl “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması” imza-

lanmıştır.225 Anlaşmaya imza atan ülkelerin kendi aralarındaki ticari ilişki-

leri düzenleyen ve 1948 yılında yürürlüğe giren bu anlaşma, çokuluslu şir-

ketlerin yaygınlaşması ve ülke dışı faaliyetlerinin artmasında etkili olmuş-

tur.226

Amacı; anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında ticareti serbestleştirmek ve

ortak kurallara bağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için; gümrük tarifeleri-

nin düzenli olarak ve mümkün olduğu kadar indirilmesi yanında gümrük

dışındaki tarife dışı engellerin kaldırılması yönünde çalışmalar da başlatıl-

223 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 299,367. 224 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 360. 225 Akat, Ömer; a.g.e., s. 12. 226 Özalp, ‹nan; a.g.e., s. 17.

Page 105: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

105

mıştır. Bu yönde; anlaşmazlıkların uzlaştırılması, eşit muamele ve az geliş-

miş ülkelerin uluslararası ticarete katılımını sağlayacak kurallar dizisinden

oluşan şeffaf prosedürler oluşturulmuştur.

Gerçekte; “Uluslararası Ticaret Organizasyonu”nun (ITO) altında çalışmak

için tasarlanan ve çok taraflı bir anlaşma olan GATT’ın “uluslararası bir or-

ganizasyon olma” amacı bulunmamaktaydı. ITO’nun anlaşmazlıkların çö-

zümü ile ilgili olarak hiçbir varlık gösterememesi, GATT’ı uluslararası an-

laşmazlıkları çözümlemede bir idare merkezi haline getirmiştir. Diğer ulus-

lararası örgütlerden farklı olarak; üye ülkeler, yönetimin temelini oluşturur

ve alınan kolektif kararlar GATT sisteminin esasını oluşturur. Genel Anlaş-

ma’da GATT’ın uluslararası niteliğine ve organlarına ilişkin açık bir hüküm

yer almamaktadır. Organları; “GATT Genel Kurulu” (örgütün en yetkili ve

üst organıdır), “Temsilciler Konseyi”, “Danışma Grubu” ve “Panel”

(uluslararası ticari mahkeme niteliğindeki bir organdır). GATT’ın ilkeleri ve

amaçları şunlardır:227

� Đlkeleri:

� “En çok kayrılması gereken ülke” muamelelerinin sebep olduğu ticaretteki ayrımcı politikaların reddi,

� Çok yanlı görüşmelerle gümrük tarifelerinin azaltılması,

� (Yerli tarımı himaye ile ödemeler dengesindeki durumu bozmama dışında kalan) ithal kotalarının kaldırılması.

� Amaçları:

� Üyelerinin hayat seviyelerinin yükseltilmesi,

� Đstikrarlı bir büyüme ile dünya kaynaklarının tam kullanımının

sağlanması,

� Üretimin ve uluslararası ticaretin geliştirilmesine yardımcı olunması,

� Tarifeler ile ticarete konan diğer ayırımcı engellerin zamanla azaltılması.

3.1.2.2 Yatırım Anlaşmaları

Çokuluslulaşma sürecini etkileyen faktörlerden biri de yatırım anlaş-malarıdır. Yatırım anlaşmalarını, anlaşmanın tarafları açısından iki grupta inceleyebiliriz.

3.1.2.2.1 Çift Taraflı Yatırım Anlaşmaları (BAI)

227 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 178,179.

Page 106: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

106

Yalnız iki ülkenin taraf olduğu yatırım anlaşmalarıdır [Bilateral Agre-ements on Investment (BAI)]. Çift taraflı yatırım anlaşmalarında yalnız iki ülke sözkonusu olduğu için, kapsama alanı sınırlıdır. Karşılıklı imtiyaz ve kolaylıklar sağlayan anlaşmalardır. Çokuluslu bir şirketin çift taraflı ya-tırım anlaşmasından faydalanabilmesi için köken ülkesi ile faaliyet göste-receği ev sahibi ülke arasında böyle bir anlaşmanın imzalanmış olması gerekir.

3.1.2.2.2 Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları (MAI)

Çokuluslulaşmayı etkileyen yatırım anlaşmaları türlerinden biri de “Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları” dır (Multilateral Agreements on Invest-ment). Çok taraflı yatırım anlaşmalarının öngördüğü düzenlemeler şun-lardır:228

Yerli yatırımcılar için sağlanan tüm hak ve olanakların, yabancı yatı-

rımcılara da tanınması.

Bir yatırımın kurulması, satın alınması, genişletilmesi, yönetilmesi ve

işletilmesi ile ilgili ihracat ve ithalatta karşılaşılan tüm yükümlülüklerin

kaldırılması.

Yatırımcıların ve yönetici, uzman gibi personelin yatırım yapılan ülkeye

hiçbir kısıtlama olmadan girmesi, çalışma izni almaması; ilâve olarak,

üst yöneticilerde yatırım yapılan ülke vatandaşı olma koşulu aranma-

ması.

Yabancı yatırımcıların, ev sahibi ülkede hizmet satın alma, ürettiği mal

ve hizmetlerin belli bir düzeyini ihraç etme, teknoloji transfer etme ya

da merkezini yatırım yaptığı ülkede tutmak zorunda kalmaması.

Yatırım yapılan ülke yurttaşlarına istihdam sağlama, belli bir üretim,

yatırım, araştırma ve geliştirme düzeyine ulaşma koşulları

aranmaması.

“Altın hisseler” ya da çalışanlara satış yoluyla özelleştirme gibi düzen-

lemelerin yasaklanması. Hükümetlerin, özelleştirilmiş varlıklar üzerin-

deki denetimini sınırlı ölçüde sürdürülebilmesi.

Yabancı şirketlerin, geleneksel olarak devlet işletmelerinin ya da dev-

letçe dağıtılmış tekellerin iş gördüğü piyasa alanlarına girmesinin

kolaylaştırılması.

228 Akat, Ömer; a.g.e., s. 233.

Page 107: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

107

Sübvansiyon ve hibe gibi yatırım teşviklerinin, ülke ya da mülkiyete

göre kısıtlanmaması. Araştırma ve geliştirme, eğitim, bölgesel kalkınma

desteklerinde yerel-yabancı şirket ayırımının kaldırılması.

Bir yatırımın, adil bir tazminat ödenmeden kamulaştırılmaması. Yatı-

rımcıların, başlangıç sermayesi ve yatırımdan elde ettikleri getirileri

serbestçe transfer edebilmelerine imkan tanınması.

Anlaşmazlık durumunda danışmanlara gidilmesi, bir sonraki aşamada

tavsiye alınmak üzere konunun “Taraflar Grubu'na götürülmesi, gerek-

tiğinde ve son aşamada da bir mahkeme önünde tahkime gidilmesi.

Mahkemenin, politikanın değiştirilmesi ya da nakdi tazminat ödenme-

sini isteyebilmesi. Karara uyulmaması durumunda, ihlâlde bulunan ta-

raf ülkenin anlaşmadan sağladığı yararların askıya alınması. Bir ülkeye

yerleşmesine izin verilmeyen şirketin bile itiraz hakkı olabilmesi.

Caves’e göre; çokuluslu şirketlerin hükümet düzenlemelerini belirle-yen anahtar bir parametre olan dahili (ülke içine yapılan) ve harici (ülke dışına yapılan) doğrudan yabancı yatırımlar arasında düşük bir simetri mevcuttur. Sözkonusu bu simetri; yerli ve yabancı firmalar arasında farklılıkların giderilmesi yönünde çalışmaların yapılmasına ve bu arada çok taraflı yatırım anlaşmalarının (MAI) yapılmasına sebep olmuştur. Şöyle ki; GATT gibi uluslararası kurumların bu güne kadarki mevcut po-litikaları, ticari engellerin kaldırılması görüşmeleri ve tarife indirimleri ile ilgili olmuştur. Bu; kısmi entegrasyon (shallow integration) üzerine bir yo-ğunlaşma idi. Nitekim; bir müddet sonra birbirini izleyen GATT toplantı-larında bu dar entegrasyonun doğrudan yabancı yatırım alanında ve hiz-metlerde ticaret üzerine yeterince başarılı olmadığı görülmüştür. Çünkü; hükümetler, ya bir ihracatçı ya da doğrudan yabancı yatırımların bir alı-cısı olmuşlardır. Bunun üzerine; doğrudan yabancı yatırımlar için engel-lerin kaldırılması ve kısmi entegrasyonun müzakere edilmesi için “Dünya Ticaret Örgütü”nün “yeni gündem”i (new agenda) ve OECD’nin “Çok Ta-raflı Yatırım Anlaşmaları” [Multinational Agreement on Investments (MAI)] uygulamaya konulmuştur. MAI’nin amaçları; ev sahibi ülke hükümetleri tarafından çokuluslu şirketlere yerli firmalar gibi aynı şekilde davranıl-ması için milli davranış ilkeleri yoluyla yerli piyasaları yarışılabilir ulusla-rarası piyasalar yapmak olmuştur. Neticede, pek çok ülke için sözkonusu olan içeriye ve dışarıya yapılan doğrudan yabancı yatırımlar arasında yüksek bir simetrinin mevcudiyeti, milli davranış ilkelerinin yaygın bir şekilde adaptasyonuna yol açmış; çalışmalar, hükümetlerin yerli ve ya-

Page 108: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

108

bancı firmalar arasında ayırımcı davranışlarını sona erdirmeleri doğrultu-sunda yoğunlaşmıştır.229

3.2 Kurumsal Faktörler

Kurumsal faktörler, “global organizasyonlar”, “bölgesel ekonomik en-tegrasyonlar ve işbirlikleri” ve “endüstri anlaşmaları ile oluşturulan organi-zasyonlar”dan oluşur. Bu faktörler, dünya ticareti ve globalleşme hareket-leri üzerinde birinci derecede önem taşırlar.230 Kurumsal faktörleri oluşturan uluslararası organizasyonlar, faaliyetleri ile ilgili olarak ya “bağlayıcı” ya da “tavsiye” niteliğinde birtakım kararlar alırlar. Alınan ka-rarlar, yalnız üyeler için değil, üye olmayanlar için de bağlayıcı bir durum yaratabilir. Örneğin; Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (sebebi siyasi olmakla birlikte) belli bir ülkeye (ticari) ambargo koyması, yalnız kendisine üye ül-keleri değil, üye olmayan ülkeleri de bağlar ve çokuluslulaşma üzerinde kısmen de olsa etkide bulunur.

3.2.1 Global Organizasyonlar

Đkinci Dünya Savaşı’nın 1945 yılında sona ermesi ile dünya liderliğine soyunan ABD; ekonomik, sosyal ve politik bir yapılanmayı hedef almıştır. Onun öncülüğünde Birleşmiş Milletler kurulmuş, IMF (Uluslararası Para Fonu), Dünya Bankası ve GATT; dünya ekonomisinde piyasa kurallarının işlemesini sağlayacak amaç ve hedeflerle donatılmışlardır. Sözkonusu uluslararası organizasyonlar ile bunların faaliyetleri çerçevesinde dün-yada bir globalleşme ve dayanışma ortamı sağlamak istenmiştir. Başka bir ifadeyle; bu uluslararası kuruluşlar, globalleşme kavramının öne çık-masında etkili olmuşlardır.231 Uluslararası ticaretin yaygınlaşmasında ve firmaların çokuluslulaşmasında önemli rol oynarlar. Uluslararası eko-nomik kuruluşların dünya çapında faaliyet gösterenleridir. Genellikle; tüm dünya ülkelerine açık olan ve coğrafi kısıtlamaları olmayan “Birleşmiş Milletler” bünyesinde faaliyet gösterirler. Bu sebeple; sözko-nusu kuruluşları “global organizasyonlar” olarak tanımlamak mümkün-dür. Global organizasyonlara üye olmak için (Dünya Bankası hariç) Bir-leşmiş Milletler’e üye olmak yeterlidir. Bu örgüte üye olmanın birinci şartı da “barışçı bir devlet olmak”tır.232 Global organizasyonlar şunlardır:

3.2.1.1 Birleşmiş Milletler (The United Nations)

229 Rugman, Alan M. - Verbeke, Alain; “Multinational Enterprises and Public Policy”,

Journal of International Business Studies, Vol. 29, Issue 1, 1st Quarter 1998, s. 125. 230 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 168. 231 Karluk, R›dvan; Uluslararas› Ekonomik Kurulufllar, Tütünbank Yay›nlar› (3. Bask›),

Eskiflehir 1996, s. 1. 232 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 168-183.

Page 109: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

109

ABD başkanı Roosevelt ile Đngiltere Başbakanı Churchill’in 14 Ağus-tos 1941 tarihinde yayınladıkları Atlantik Bildirisi ile bu örgütün kurul-ması yönünde ilk adım atılmıştır. Bunu takiben; Đngiliz, Amerikan ve Sov-yet temsilcileri 1 Ocak 1942 tarihinde Washington’da Birleşmiş Milletler Bildirisi’ni imzalamışlardır. Örgütün iki çeşit üyesi vardır. Asil üyeler, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nı imzalayan yaklaşık 50 devletten oluşur. Yeni üyeler, sonradan katılan ülkelerdir.233 Birleşmiş Milletler’in amaçları ve ilkeleri şunlardır:

� Amaçları:234

� Uluslar arasında dostça ilişkiler geliştirmek,

� Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda uluslararası işbirliğini sağlamak,

� Üyelerin dış politikalarını uyumlaştıran bir merkez olmak.

� Đlkeleri:235

� Üye ülkeler egemen ve eşittir.

� Üye ülkeler, yükümlülüklerini iyi niyetle yerine getireceklerdir.

� Üye ülkeler, aralarındaki uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözeceklerdir.

� Üye ülkeler, herhangi bir devletin ülke bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlı-ğına karşı kuvvet kullanmaktan veya tehditten kaçınacaklardır.

� Üye ülkeler, örgütün girişimlerini destekleyecekler ve kendisine karşı zorla-yıcı tedbirler alınmış bir devlete yardım etmekten kaçınacaklardır.

� Örgüte üye olmayan ülkeler de, barış ve güvenliğin gerektirdiği ölçüde an-laşma hükümlerine uygun davranma zorunda bırakılacaklardır.

� Saldırı eylemine karşı ve barışı korumak için, örgüt tarafından alınacak zorlama tedbirleri dışında; örgüt, devletlerin milli yetki alanına giren işlere

karışmayacaktır.

Birleşmiş Milletler’in organları; Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Eko-nomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Sekreterlik’den oluşur. Bu organlar arasında, uluslararası ticareti düzen-leyen organ “Ekonomik ve Sosyal Konsey”dir (ECOSOC) Örgütün amaçla-rına ulaşmasında uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık gibi konularda çalışmalar yapar ve raporlar hazırlar. Konsey; 5 adet Böl-

233 Talas, Cahit; Toplumsal Politika, ‹mge Yay›nevi, Ankara 1990, s. 149. 234 Karluk, R›dvan; s. 90. 235 Gündüz, Aslan; Milletleraras› Hukuk ve Milletleraras› Teflkilatlar Hakk›nda Temel Me-

tinler, Beta Yay›nlar›, ‹stanbul 1994, s. 25-29.

Page 110: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

110

gesel Ekonomik Komisyon, 4 adet Daimi Komite ve 6 adet Uzman Kuru-luştan oluşur. Daimi Komitelerden biri, “Uluslararası Şirketler Komis-yonu”dur (The Commission on Transnational Corporations). 1974 yılından beri görev yapmaktadır. Çokuluslu şirketlerin ekonomik kalkınma ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkilerini inceler. Ekonomik ve Sosyal Konsey içinde yer alan komite, konferans ve programlar şunlardır:236

� Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD),

� Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF),

� Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP),

� Dünya Gıda Programı (WFP),

� Dünya Gıda Konseyi (WFC),

� BM Sermaye Kalkınma Fonu (UNCOF),

� BM Mülteciler Yüksek Komisyonu (UNHCR),

� BM Đlaç Kontrol Fonu (UNFDAC),

� Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Đdaresi (INCB),

� BM Sosyal Kalkınma Đçin Araştırma Enstitüsü (UNRISO) ve

� Đdari Koordinasyon Komitesi (ACC)

3.2.1.2 Dünya Bankası (The World Bank)

“Uluslararası Đmar ve Kalkınma Bankası” [The International Bank for Reconstruction and Development (IBRD)] veya kısa adıyla “Dünya Bankası” (The World Bank), 1-12 Temmuz 1944 tarihleri arasında Bretton Woods’da düzenlenen “Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı”nda ku-rulmuştur. Organları; “Guvernörler Kurulu” ve “Yönetim Kurulu” olan “Dünya Bankası”na bağlı kuruluşlar şunlardır: 237

� Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı [The Multilateral Invesment Guarantee Agency (MIGA)],

� Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Uluslararası Merkezi [The Inter-national Centre for Settlement of Invesment Disputes (ICSID)],

� Uluslararası Tarımsal Araştırma Grubu [The Consultative Group on Inter-national Agricultural Research (CGIAR)],

236 Ball, D. A. – McCulloch, W. H.; “a.g.m.”, s. 118. 237 Ball, D. A. – McCulloch, W. H.; “a.g.m.”, s. 118.

Page 111: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

111

� Uluslararası Kalkınma Birliği [The International Development Assocation (IDA)],

� Uluslararası Finans Kurumu [The International Finance Corporation (IFC)].

Kuruluşu esnasında amaçları; Đkinci Dünya Savaşı sonrasında tahrip olmuş ülkelerin yeniden imarı için bu ülkelere yönelik uluslararası ser-maye akışını hızlandırılması, uluslararası ticaretin gelişmesinin teşvik edilmesi ve üyelerin ödemeler dengelerinin sağlanmasına katkıda bulu-nulması idi. Bankanın kuruluşundan itibaren gelişen ve hızla değişen dünya ekonomisi, banka amaçları arasındaki önceliklerde değişmeye yol açmıştır. Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınma projelerine kendi öz kaynaklarından veya borçlanarak sağladığı fonlardan kredi ver-mekte ve bu bölgelerdeki yatırımları teşvik etmektedir. Bunu yaparken, gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırımları kendisi doğrudan garanti et-memekte veya bu yatırımlara doğrudan katılmamakta; yatırımların proje-lerine teknik yardım sağlamaktadır. Temel amacı, gelişmekte olan ülke-lerde yoksulluğun azaltılması ve ekonomik kalkınmanın hızlandırılması-dır.238

Dünya Bankası; finansal ve hukuki açıdan bağımsız olan iki kuru-luşu bünyesinde barındırır. Sözkonusu iki kuruluşun asıl fonksiyonları; kredi vermek, ekonomik ve teknik yardım ve danışmanlık sağlamak ve başkaları tarafından yapılan yatırımlarda aracı olarak hizmet sunmaktır. Sözkonusu kuruluşlar şunlardır:239

� Uluslararası Đmar ve Kalkınma Bankası [International Bank for Reconstruc-tion and Development (IBRD)]: Kredi verme faaliyetlerini genellikle dünya

sermaye piyasalarından aldığı borçlarla finanse eder.

� Uluslararası Kalkınma Birliği [International Development Association (IDA)]: Büyük ölçüde zengin üyelerinden sağladığı kaynakları, uygun koşullarda

fakir ülkelere verir.

“Proje kredileri”, “program kredileri” ve “ulusal para kredileri” olmak üzere üç tip kredi açan Dünya Bankası’nın finansman kaynakları şun-lardır:240

� Üye ülkelerin sermaye katkı payları,

� Sermaye piyasalarından yapılan borçlanmalar,

238 Ball, D. A. – McCulloch, W. H.; “a.g.m.”, s. 123. 239 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme Yönetimi ve Türkiye Uygulamalar›, Gazi Kitabevi

(2. Bask›), Ankara 1999, s. 77. 240 Karluk, R›dvan; s. 198-200.

Page 112: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

112

� Daha önce açılmış olup, geri ödenen krediler,

� Kredi portföyünde bulunan çeşitli menkul kıymetlerin dünya borsalarında satışlarından sağlanan gelirler.

� Banka yatırımlarından sağlanan kârlar, banka hesaplarına isabet eden faiz gelirleri ve diğer gelirlerden oluşan muhtelif gelirler.

3.2.1.3 Uluslararası Para Fonu (IMF)

Uluslararası Para Fonu (IMF), uluslararası ticareti ve mali ilişkileri düzenlemek amacıyla kurulan bir organizasyondur. “Uluslararası Para Fonu”nun kurulmasına yol açan asıl nedenleri anlayabilmek için 1930’lu yıllara uzanmamız gerekir. Büyük buhranın kendisinin ve etkilerinin hü-küm sürdüğü bu dönemde, uluslararası ekonomik ilişkiler tam bir darbo-ğaz içine girmişti. Buhranın milli gelir ve istihdam düzeylerinde yol açtığı daraltıcı etkilerden kurtulabilmek ve küçülen dünya pazarlarındaki mev-cut paylarını koruyabilmek için pek çok ülke bir yandan devalüasyonlara başvuruyor, bir yandan da kendi pazarlarını rekabetten korumak için gümrük tarifelerini yükselterek ona çeşitli miktar kısıtlamaları getiriyor ve ithalatta döviz tahdidine gidiyordu. Bu uygulamalar; dünya üretim ve ticaretinin daha da daralmasına, sözkonusu daralma da dünya ticaretinin “serbest döviz” ile ticaretten “kliring sözleşmeleri” (clearing agreements)241 ve “takas” (barter)242 anlaşmalarıyla yapılan ticarete kaymasına sebep olmuştur. Sözkonusu olumsuz gelişmeler, yeni bir uluslararası para sisteminin kurulmasına olan ihtiyacı daha da artırmıştır.243

Đkinci Dünya Savaşı devam ederken, savaştan sonra kurulacak olan yeni uluslararası para sistemine ilişkin olarak birbiri peşi sıra çeşitli planlar yayınlanmıştır. Nihayet; 1-22 Temmuz 1944 tarihleri arasında ABD’nin Bretton Woods kasabasında 44 ülkenin katılımı ile düzenlenen “Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı”nda kabul edilen savaş sonrası uluslararası para sisteminin esaslarına dair anlaşma ile yalnız “Dünya Bankası” kurulmamış; bunun yanında yine önemli bir mali kuru-luş olacak olan “Uluslararası Para Fonu”nun [Internetional Monetary Fund (IMF)] kurulması da kararlaştırılmıştır. Fon, 27 Aralık 1945 tarihinde resmi olarak faaliyete geçmiş; finansal işlemlerine ise, Mart 1947’de baş-

241 Clearing agreement: ‹ki veya daha fazla ülke aras›nda borçlar›n ne flekilde tasfiye

edilece€ine ve mahsup ifllemlerinin yap›l›fl flekline dair iki tarafl› ödeme anlaflmas›. (Tu€lac›, Pars; ‹ktisadi ve Hukuki Terimler Sözlü€ü, Üniversiteliler Kitabevi (2. Bask›), ‹stanbul 1979, s. 94.)

242 Barter: Mübadele usulü ile al›flverifl, trampa, mübadele, takas, de€ifl tokufl, mal mübadelesi. (Tu€lac›, Pars; a.g.e., s. 49.)

243 Akat, Ömer; a.g.e., s. 14,15.

Page 113: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

113

lamıştır.244 Başlangıçta “Bretton Woods” sisteminin işleyişinden sorumlu bir kuruluş olmasına rağmen; sistemin yıkılmasından sonra faaliyetlerini mali düzeni sağlama yönüne kaydırmıştır. Uluslararası parasal ilişkilerin düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamak ve üye ülkelerin dış ödeme güçlüklerine çözümler bulmak da amaçları arasındadır. Organları; “Guvernörler Kurulu”, “Yönetim Kurulu” ve “Genel Direktörlük” olan Fon-’un amaçları ve görevleri şunlardır:245

� Amaçları:

� Uluslararası parasal konularda üyeler arası danışma ve birlikte hareket et-menin gerektirdiği mekanizmanın oluşturularak uluslararası işbirliğinin

teşvik edilmesi,

� Uluslararası ticaretin dengeli gelişmesinin sağlanması ve bu suretle yüksek milli gelir ve istihdam düzeylerinin gerçekleştirilmesine ve üretken kapasi-

tenin geliştirilmesine katkıda bulunulması,

� Döviz kurlarında istikrarın teşvik edilmesi, gerekli kambiyo düzenlemeleri-nin sağlanması, üyelerin rekabetçi devalüasyonlara başvurmalarını engelle-

yecek tedbirler alınması,

� Dünya ticaretinin gelişmesine zarar vermemek için cari işlemler hesabın-daki kalemlere uygulanan (döviz kontrolleri vb.) kambiyo kısıtlamalarının

kaldırılması,

� Üyeler arasında çok taraflı ödemeler sisteminin kurulabilmesi için ulusal paraların tam konvertibilitesini gerçekleştirmek,

� Üye ülkelerin, ödemeler bilançosundaki dengesizlikleri gidermek amacıyla ticareti kısıtlayıcı önlemlere başvurmamaları için onlara geçici mali kaynak-

lar bulmak.

� Üye ülkelerin, ödemeler bilançosundaki açıklarını hem süre hem de hacim yönünden azaltmalarında onlara yardımcı olunması,

� (Bu amacı gerçekleştirebilmek için) dış ödeme güçlükleri ile karşılaşan üye ülkelere gerekli kaynak yardımlarında bulunulması.

� Görevleri:

� Uluslararası mali düzeni sağlamak üzere dış ödeme açığı içindeki ülkelere kısa süreli kredi vermek,

� Üyelerin kur politikalarını gözetlemek,

244 Karluk, R›dvan; s. 224. 245 Akat, Ömer; a.g.e., s. 15; Mutlu, Esin; a.g.e., s. 175.

Page 114: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

114

� Üyelerin, ticari bankalara veya resmi kurumlara karşı borçlarını ödememe-leri durumunda taraflara aracılık etmek,

� Yeni borç erteleme anlaşmaları hazırlamak,

� Üyelerin daha liberal bir kambiyo ve dış ticaret rejimi uygulamasını özen-dirmek,

� Üyelere teknik yardımda bulunmak.

Ekonomik bunalıma giren ve IMF’e başvuran ülkeler; “rezerv dilimi pozisyonu”, stand-by düzenlemelerine bağlı olarak “kredi dilimlerini kul-lanım imkanı”, süresi uzatılmış stand-by düzenlemelerine bağlı olarak “genişletilmiş fon kolaylığı”, “telafi edici ve olağanüstü finansman kolay-lığı” ile “petrol kolaylığı” gibi imkanlardan yararlanırlar.246

3.2.1.4 Dünya Ticaret Örgütü (WTO)

Dünya Ticaret Örgütü [The World Trade Organization (WTO)]; GATT’ın Uruguay Turu sonucunda imzalanan ve 1.1.1995 tarihinde yürürlüğe gi-ren Nihai Senet ile kurulmuştur. Bugün, dünya ekonomik sisteminde IMF gibi önemli bir kuruluş247 olan Dünya Ticaret Örgütü’nün amaçları şunlardır:248

� Hayat standardının yükseltilmesi,

� Đstihdamın artırılması ve istikrarlı bir şekilde artan reel gelir ve gerçek talep hacminin sağlanması,

� Mal ve hizmet üretim ve ticaretinin geliştirilmesi, � Dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedeflerine en uygun bir şe-kilde kullanılması, çevrenin korunması,

� Mevcut kaynaklarının farklı ekonomik seviyelerdeki ülkelerin ihtiyaç ve en-dişelerine cevap verecek şekilde geliştirilmesi,

� Gelişme yolundaki ülkelerin ve bunların arasında yer alan en az gelişmiş olanların artan dünya ticaretinde ekonomik kalkınma ihtiyaçlarıyla orantılı

bir pay elde etmelerinin sağlanması,

� Karşılıklı çıkar esasına dayalı ve gümrük tarifelerinde ve ticaretin karşılaş-tığı diğer engellerde önemli indirimler sağlayan ve uluslararası ticaret ilişki-

lerinde ayrımcı muameleyi ortadan kaldıran anlaşmalar yapılması,

246 E€ilmez, A. Mahfi; IMF, Dünya Bankas› ve Türkiye, Finans Dünyas› Yay›nlar›, No. 2,

‹stanbul 1996, s. 22. 247 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 179. 248 Karluk, R›dvan; Uluslararas› Ekonomik Mali ve Siyasi Kurulufllar, Turhan Yay›nevi,

Ankara 1998, s. 127.

Page 115: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

115

� “Uruguay Turu Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri”nin sonuçlarını içeren bü-tünleştirilmiş, uygulanabilir ve kalıcı bir çok taraflı ticaret sisteminin geliş-

tirilmesi,

� Çok taraflı ticaret sisteminin ana ilkelerinin korunması.

3.2.1.5 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)

Uluslararası Çalışma Örgütü [The International Labour Organization (ILO)], 1919 yılında Versaille Anlaşması ile kurulmuştur. Birleşmiş Millet-ler’in özel devletler arası organı olarak faaliyet göstermektedir. Örgütte devlet, endüstri ve sendika temsilcileri yer almaktadır. ILO, 14 Aralık 1946 tarihinde kendisi ile BM arasında bağlantıyı sağlayan anlaşmaların yürürlüğe girmesi ile, BM’in ilk uzman örgütü olma özelliğini kazanmıştır. Đşçi sağlığı ve güvenliğini gözönünde bulundurarak adil ve asgari çalışma standartlarını tanımlar ve teşvik eder.249 Çalışma hayatının kalitesinin ge-liştirilmesi ve işçilerin hayat standartlarında yükselme ile sonuçlanan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün faaliyetleri şunlardır:250

� Uluslararası emek sözleşmelerinin düzenlenmesi. � Ücretler, çalışanların çalışma saatleri ile sosyal güvenlik konularında asgari standartların belirlenmesi ve üye ülkelere tavsiyelerde bulunulması.

� Amacı doğrultusunda yöneticilere yol gösteren uluslararası emek standart-larının belirlenmesi,

� Hükümetlere yardımcı olmak amacıyla kapsamlı teknik işbirliği programları hazırlanması,

� Bu çalışmaların etkinliğinin artması için eğitim, öğretim ve araştırma faali-yetlerinde bulunulması.

Uluslararası Çalışma Örgütü, 1970’li yılların başlarında; “endüstriye göre yatırım yoğunluğu”, “sermaye ve teknoloji transferleri”, “uluslararası ticaret”, “işgücü çabaları”, “çalışma koşulları” ve “endüstri ilişkileri” ile ilgili çokuluslu şirketlerin sosyal politika söylemlerine ait bir çalışma ya-yınlamıştır. Ancak; sözkonusu çalışmadan, işçilerin ve çalışanların deği-şik görüş ve kaygılarına yer verilmesinden başka bir sonuç elde edile-memiştir. Bunun üzerine Uluslararası Çalışma Örgütü, çokuluslu şirket-lerin sosyal problemlerinin belirlenmesi ve faydalarının ortaya konulması ile ilgili olarak çalışmalara başlamıştır. Batı Avrupa’da faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerde bir takım endüstrilere yönelik 10 yıl süren çalışma-lar yapmış ve elde ettiği sonuçları 1980’li yılların başından itibaren seriler

249 Hodgetts, Richard – Luthans, Fred; a.g.e., s. 460. 250 Karluk, R›dvan; a.g.e., s. 98,99.

Page 116: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

116

halinde yayınlamıştır. Bu çalışmalardan elde edilen önemli sonuçlar şunlardır:251

� Çokuluslu şirketlerde işler, çokuluslu olmayan şirketlere göre daha büyük bir hızla büyümektedir.

� Çokuluslu şirketlerde yönetici pozisyonları artmakta, bu ise maliyetleri yük-seltmektedir.

� Araştırma ve geliştirme çalışmalarındaki gerginlikler, büyüme için anahtar bir rol oynamaktadır.

3.2.2 Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar ve Đşbirlikleri

Bölgesel ekonomik entegrasyonlar ve işbirlikleri de uluslararası tica-retin yaygınlaşmasında ve firmaların çokuluslulaşmasında önemli rol oy-namaktadırlar.

3.2.2.1 Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar

Bir grup ülke arasındaki tercihli ekonomik anlaşmalarla (düzenlemelerle) oluşur. Bu anlaşmalar ticari bir blok oluşturur. En az bütünleştirici olanından, en fazla bütünleştirici olanına doğru bir sınıf-landırma yaptığımızda bölgesel ekonomik entegrasyonların 4 safhadan oluştuğunu görmekteyiz. Bu safhalar; “Serbest Ticaret”, “Gümrük Birliği” “Ortak Pazar” ve “Ekonomik Birlik” safhalarından oluşur.252 Tablo 3.2’de bölgesel entegrasyonlar çeşitli açılardan incelenmiştir:

251 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 182,183. 252 Czinkota, M. R. - Ronkainen, I. A. – Moffett, M. H.; International Business, The Dry-

den Press, Orlando 1999, s. 170.

Page 117: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

Tablo 3.2: Çeşitli Açılardan Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar

Üyeler Ara-

sında Tarife ve Kotalar

Ortak Tarife ve Kota Sis-

temi

Üretim Faktör-

lerinde Tam Mobilite

Ekonomik Poli-tika ve Kurumla-rın Birleşmesi ve Koordinasyonu

Serbest Ticaret X X X X

Gümrük Birliği X √ X X

Ortak Pazar X √ √ X

Ekonomik Birlik X √ √ √

√ = Var, X = Yok

Kaynak: Mutlu, Esin; Uluslararası Đşletmecilik; Beta Yayınları, Đstanbul 1999, s. 188’den ta-rafımızca derlenmiştir.

3.2.2.1.1 Serbest Ticaret

Bu safhada, üye ülkeler arasında ticarete ilişkin tüm engeller kaldırı-lır ve mal ve hizmet ticareti serbestçe yapılır. Vergi, kota, tarife gibi hiçbir ticari engele izin verilmeyen bu safhanın en çok dikkate değer özelliği; her üye ülkenin, üye olmayan ülkelerle olan ilişkilerinde, kendine ait kuralları uygulamaya devam etmesidir. Her ülke, bu anlaşmanın dışında kalan ülkelere dilediği herhangi bir kısıtlama, kota veya tarifeyi koymada ser-besttir. Ülkelerarası ekonomik entegrasyonların en az kısıtlayıcı olanı ve en serbest şekli olmasına rağmen; üyelerin dışa karşı farklı tarifeler uygu-lamaları, uygulamada uluslararası ticareti dolambaçlı yollara saptırabilir. Şöyle ki; birlik dışındaki ülkelerden birlik içindeki yüksek gümrüklü ül-keye mal ihraç edecek olan ihracatçıların, mallarını önce birlik içinde dü-şük tarifeli ülkeye gönderdikleri; orada bu düşük tarifeleri ödedikten sonra ise, asıl amaçladıkları yüksek gümrüklü ülkeye re-export yaptıkları görülmektedir. Bu şekilde dolambaçlı yollara başvurulması, uluslararası ticaret akımlarının normal gelişmesini engelleyebilir.253

Yeni pazar imkanlarının oluşturulmasında oldukça önemli olan ser-best ticaret bölgeleri, bazen belirli mallar (örneğin, tarımsal ürünler) veya hizmetler için oluşturulur. “Serbest Ticaret” safhasında göze çarpan önemli anlaşmalar “EFTA” ve “NAFTA”dır:254

� Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması [The European Free Trade Area (EFTA)]: Avrupa’daki ekonomik entegrasyonlara Avrupa Birliği’nden sonra

verilen en iyi örnektir. “Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi”; Avrupa Ekonomik

Topluluğu’na bir takım görüş ayrılıkları sebebiyle katılamayan Đngiltere’nin

yine bu anlaşmaya karşı bir tepki olarak kendisi gibi topluluk dışında kalan

253 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 367,368. 254 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 184-189.

Page 118: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXVIII

Avusturya, Đsveç, Đsviçre, Danimarka, Norveç ve Portekiz ile birlikte 1960 yı-

lının Ocak ayında, imzaladıkları Stockholm Anlaşmasıyla kurulmuştur.

Yapılan ortaklık anlaşması ile bu ülkelere daha sonra Finlandiya da katıl-

mıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun Roma Anlaşması’nda olduğu gibi;

başlangıçta sadece Avrupalı üyelere ve bunların Avrupa’daki kolonilerine

açık tutulan EFTA, daha sonra yapılan değişikliklerle üyelerinin Avrupa dı-

şındaki kolonilerine de açık tutulmuştur. Đngiltere ve Danimarka, 1973 yı-

lında EFTA’dan ayrılmıştır.255

Temel amaçları; üye ülkelerde istihdamı artırmak, ekonomik istikrarı temin

etmek, hayat standartlarını yükseltmek ve dünya ticaretinin gelişmesine

katkıda bulunmaktır. Üye ülkeler arasındaki ticarette adil bir rekabeti sağ-

lamak ve ticaret bölgesi içinde üretilen hammaddelerin arzında göze çarpan

farklılıkları ortadan kaldırmak diğer amaçları arasında sayılabilir. Ticarete

uygulanan engellerin kalkması, OECD ve Avrupa Ekonomik Topluluğu

üyeleri ile yakın bir ekonomik işbirliğinin sağlanması da, gerçekleştirilmesi

gereken amaçlar arasında yer almaktadır.

Kurumsal yapısı basit, işleyişi ise esnektir. Temel fonksiyonu, üyeleri ara-

sında ticareti serbestleştirmek ve rekabeti sağlamaktır. Avrupa Ekonomik

Topluluğu’ndan farklı olarak; hizmetlerin ve sermayenin bölge içinde ser-

best dolaşımı ve dışarıya karşı ortak gümrük tarifesi uygulanması söz ko-

nusu değildir. Stockholm Sözleşmesi, üye ülkeler arasında sadece sanayi

ürünlerinde serbest ticareti öngörmektedir. Tarımsal ürünler ile balıkçılık ve

diğer deniz ürünleri bu sözleşme kapsamı içinde değildir. Üçüncü ülke

mallarına karşı ortak bir gümrük tarifesi değil, milli tarifeler uygulanmak-

tadır. Başka bir ifadeyle; üye ülkeler, üye olmayan diğer ülkelere karşı

kendi milli politikalarını sürdürmektedirler. Üyeler; gümrük tarifeleri ve

miktar kısıtlamalarının kaldırılmasının yanında, ticarete konan teknik ve

idari engellerin de tamamen ortadan kaldırılmasını kabul etmişlerdir. An-

cak; üyeler için bu konuda henüz ortak bir standart benimsenmemiştir.

Zaman içindeki gelişime bakıldığında; EFTA üyelerinin Avrupa Ekonomik

Topluluğu ile ticaretinin, kendi aralarındaki ticaretten daha çok arttığı gö-

rülmektedir. 1973 yılında Đngiltere’nin üyelikten ayrılmasına rağmen; aynı

yıl Avrupa Ekonomik Topluluğu ile imzalanan serbest ticaret anlaşmaları-

nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, taraflar arasındaki ticaret hızla gelişmiş ve

bunların sonucunda 1984 yılında “Avrupa Ekonomik Alanı” [The European

Economic Space (EES)] yaratılmıştır.

255 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 422-424..

Page 119: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXIX

3.2.2.1.2 Gümrük Birliği

Ekonomik entegrasyonun ikinci aşamasını oluşturur. “Serbest Tica-ret”e nazaran daha ileri bir harekettir. Gümrük birliği üyeleri, birinci saf-hada olduğu gibi; aralarındaki mal ve hizmet ticaretine getirilmiş olan en-gelleri ortadan kaldırma amacı güderler. Bu amaçla; üye ülkeler arasında gümrük tarifeleri ve kotalar kaldırılır. Ancak, birinci safhadan farklı ola-rak; üye ülkeler, birliğe üye olmayan ülkelere karşı ortak bir ticaret poli-tikası geliştirirler. Bunun sonucunda; gümrük birliği üyesi olmayan ülke-lere karşı ortak bir gümrük tarifesi oluşturulur.256

Gümrük Birliği’nde dışarıdan birliğe giren malların ortak bir tarifeye tabi tutulması; malın gireceği gümrüğün önemini azaltmaktadır. Örneğin, Amerika’dan Fransa’ya bir malın ihraç edileceğini düşünelim. Bu mal, gümrük birliğinin sözkonusu olduğu Avrupa Birliği’ne Marsilya, Napoli veya Hamburg gibi çeşitli limanlardan sokulabilir. Mal hangi limandan gi-rerse, gümrük vergisini o ülke tahsil eder. Mal, bu ülkeden gümrük birliği içindeki başka bir ülkeye gönderildiği takdirde; bu, gümrük vergisinin başka bir ülke tarafından tahsil edilmiş olması anlamına gelir. Bundan dolayı; üye olmayan ülke mallarının ithal edilmesinden elde edilen güm-rük vergileri birlik çapında bir fonda toplanır ve önceden anlaşmalarla belirlenmiş formüllere dayalı olarak üyeler arasında dağıtılır.257

Günümüzün en önemli birleşmesi olan “Avrupa Birliği”, bir “Gümrük Birliği” olarak kurulmuştur. Amacı, kademe kademe ilerleyerek ortak ekonomik, sosyal ve mali politika uygulamalarına geçmek ve bir “ekonomik birlik” oluşturmaktır. Gümrük Birliği ile üye ülkeler arasında gümrük tarifelerinin kaldırılması; etkisini, refahı arttırıcı veya azaltıcı ge-lişmeler olarak gösterebilmektedir. Serbest ticaret alanının genişlemesi sonucunda “refahı arttırıcı” gelişmeler, üçüncü ülkelere uygulanan güm-rük duvarları nedeniyle de “refahı azaltıcı” etkenler oluşabilmektedir. Gümrük Birliklerinin kurulması; gelir dağılımı (refah düzeyi), ticaret, üretim ve tüketim yapılarında değişme yaratarak ülke ekonomilerini de-rinden etkiler:258

� Gümrük Birliğinin kurulması; üretim ve tüketim yapılarını değiştirmekte, dünya gelir bölüşümünde sözkonusu birliklere katılan ülkelerin ekonomileri

lehine bir durum ortaya çıkarmaktadır. Gümrük içi üretim, büyüme hızı ve

bunların sonucu olarak da (gümrük dışı ülkelere oranla) gelir seviyesi art-

maktadır.

256 Czinkota, M. R. - Ronkainen, I. A. – Moffett, M. H.; a.g.e., s. 171. 257 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 368,369. 258 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 184-186.

Page 120: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXX

� Gümrük Birliği; birlik dışı ülkelere uygulanan tarifeler sebebiyle kısan dö-nemde birlik dışı ticareti azaltıcı, buna karşılık birlik içi ticareti artırıcı et-

kide de bulunabilir. Uzun dönemde ise; birlik üyesi ülkelerdeki artan bü-

yüme sonucu gelirlerdeki artış, ticaret hacmini büyütecek ve sözkonusu ül-

kelerin ithalat taleplerini artıracaktır. Bu, birlik dışı ülkelerle olan ticarete

de olumlu yönde yansıyacak ve bu ülkelerle olan ticareti artıracaktır.

� Gümrük Birliğine dahil ülkeler, birlik kurulduktan sonra bir takım girdileri ucuza alabilme imkanına kavuşurlar. Maliyetlerin azalması, üretimde artış-

ları beraberinde getirmektedir. Ancak; birlik dışı ticaretin azalması, ticaretin

azaldığı sanayi kollarında maliyetleri yükseltebilir. Bu da, sözkonusu sanayi

dallarında üretimin azalmasına sebep olabilir.

� Gümrük Birliğine girilmesiyle birlikte; üye ülkelerden kaldırılan ve üye ol-mayanlara uygulanan gümrük tarifeleri, tüketilecek malın fiyat yapısında

değişiklikler yaratır. Bu; tüketimi yurt içi mallar ve birlik dışı ülkelerden it-

halat yoluyla satın alınan mallardan, birlik içi ülkelerden satın alınan mal-

lara doğru kaydırır. Birlik içinde ithalatın artışı, birlik içi ülkelerde tüketi-

min artmasına sebep olur.

� Gümrük Birliğinin kurulması, küçük piyasadan büyük piyasaya geçiş an-lamı taşır ve birliğe dahil ülke ekonomileri bundan avantajlar sağlayabilir.

Gerek birliğe üye ülkeler, gerekse birlik dışı ülkelerle olan ticaret de artış

“piyasanın büyümesi” anlamına gelir. Bu ise; daha ileri teknoloji kullanımı

ve uzmanlaşmayı, verimlilikte artışı, yatırımcılar için belirsizliklerde azal-

mayı beraberinde getirir.

3.2.2.1.3 Ortak Pazar

“Gümrük Birliği”nden daha ileri bir harekettir. Aynı Gümrük Birliği-’nde olduğu gibi; hem üye ülkeler arasındaki ticaret serbestleştirilir ve dışa karşı ortak bir tarife uygulanır, hem de emek ve sermaye gibi üretim faktörlerinin bölge içinde serbestçe dolaşımı sağlanır.259 Ticarette herhangi bir engelleme ile karşılaşılmaması için; üye ülkeler para, maliye ve istihdam politikaları konularında gönüllü bir işbirliğine giderler. Şöyle ki; Ortak Pazar’da üretim faktörlerinin üye ülkeler üzerinde mobilitesi tamdır. Üye ülkeler arasında yatırım transferlerinde hiçbir kısıtlama yoktur. Đşgücü, çalışmak için üye ülkeler içinde serbestçe hareket edebilmektedir. Üretim faktörlerinin bu sınırsız mobilitesi; işgücü, sermaye ve teknolojinin en verimli şekilde çalıştırılabilmesi anlamına gelir. Üye olmayan ülkelere ise, ortak dış ticaret politikaları uygulanır. 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması ile birlikte kurulan (ve 1992

259 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 367,368.

Page 121: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXI

yılında imzalanan Maastricht Anlaşması ile Avrupa Birliği’ne dönüştürülen) “Avrupa Ekonomik Topluluğu” [The European Economic Community (EEC)], ortak pazarın en iyi örneklerinden olmuştur.

3.2.2.1.4 Ekonomik Birlik

Gerçek bir ekonomik birliğin oluşabilmesi için mal/hizmet ve üretim faktörlerinin sınırlar ötesinde serbestçe dolaşabilmesi yeterli değildir. Bu-nun yanında, ekonomik politikalarda da bir entegrasyon gerekir. Bu birlik altında üyeler; para, maliye ve istihdam politikalarını birbirlerine uyumlu hale getirirler. Bunlara ilave olarak; dalgalı kur sistemlerinin temel özelliği olan kur değişmelerinin dış ticaret ve sermaye akımları üzerindeki caydırıcı etkilerini gidermek için tüm üye ülkelerde ortak bir para birimi kullanılır. Sıkı ekonomik ve ticari ilişkiler içinde bulunan ülkeler arasında, bu tür birliklerin kurulması sözkonusu üyelerin yararına olabi-lir.260

Đktisadi birleşme hareketlerinin en ileri şekli olan “Ekonomik Birlik” için, tek para ve bankacılık sistemi, ortak mali politikalar ve tüm birlik çapında ortak ekonomik politikaları belirleyecek ve uygulayacak ülkeler üstü bir organın kurulmuş olması gerekir. Üye ülkeler, kendi makro eko-nomi politikalarını kendileri tayin etme serbestilerini bir ölçüde birliğe devrederler. Ekonomik Birliklerde yalnızca para ve maliye politikaları değil, tüm ekonomik ve sosyal politikalar birbirine uyumlu hale getirilir ve bazı yetkiler birlik düzeyindeki bir kuruluşa devredilir. Ancak; Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi, ekonomik birlik kurmayı amaçlayan ülkeler bu doğrultuda daha hızlı bir yol almak için aynı zamanda parasal bir bir-lik kurmayı da öngörmüş olabilirler.261

� Avrupa Birliği [The European Union (EU)]: Günümüzde pek çok bölgesel eko-nomik entegrasyon geçekleşmektedir. Ancak; bunlardan adından en fazla

söz ettiren ve en başarılı sayılanı, şüphesiz ki “Avrupa Ekonomik Top-

luluğu” [The European Economic Community (EEC)] veya bugünkü adıyla

“Avrupa Birliği”dir [The European Union (EU)]. Avrupa devletlerinin bir-

leşme ve ortak bir birlik oluşturmalarında 3 temel neden etkili olmuştur. Bu

nedenler şunlardır:262

� Đkinci Dünya Savaşı’ndan önce, Avrupa ülkeleri arasında çıkan anlaşmaz-lıklar ve uzun süren savaşlar sonucunda; Avrupa, yüzyıllardır sürdürdüğü

dünyanın merkezi olma özelliğini yitirmiş ve onun yerini ABD ile Sovyetler

Birliği almıştır. Avrupa’nın eski durumuna kavuşabilmesinin; bu iki blok

260 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 186,187. 261 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 368. 262 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 191-193.

Page 122: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXII

arasında siyasi ve ekonomik bir birleşme göstererek, üçüncü bir güç oluştu-

rabilmesine bağlı olması.

� Avrupa’da bir daha savaşların ortaya çıkmasını engelleme düşüncesi. � Avrupa’da bir birleşmenin, tüm uluslararası ilişkilerde düzenli, dengeli ve istikrarlı gelişmelere katkıda bulunacağına olan inanç.

Avrupa Birliği doğrultusunda gerçekleştirilen anlaşmalarda 3 temel amaç

bulunmaktadır. Bu amaçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:263

� Üyeler Arasında Barışın Korunması. � Ekonomik Birleşme. Bir ortak pazarın kurulması ve işleyişine ilave olarak; üye ülkelerde daha yüksek yaşam standartları, tam istihdam ve ekonomik

büyüme.

� Siyasi Birleşme. Gerçekte, “siyasal birleşme” başlı başına bir amaç; “ekonomik birleşme” ise bunun bir yarı yolu olarak düşünülmektedir.

Avrupa Birliği; yasal yönden birbirleriyle ayrı olmakla beraber, politik açı-

dan Birlik’den bağımsız olmayan 3 ayrı kuruluşu kapsar:264

i. Avrupa Kömür Çelik Topluluğu: Üye ülkelerde, kömür ve çelik endüstri-

lerindeki faaliyetleri düzenler.

ii. Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu: Üye ülkelerde, atom enerjisi alanında

politikalar belirler ve uygular.

iii. Avrupa Ekonomik Topluluğu: Tüm topluluğu ifade için kullanılmaktadır

ve (“Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu” ile “Atom Enerjisi Topluluğu”

dışında kalan) geniş bir ekonomik alanı kapsar. Ortak tarım politikası,

ortak rekabet politikası ve ortak ulaştırma politikası gibi çeşitli politika-

lar benimsemiştir. Bunlardan en çok bahsedileni ve üzerinde yorum

yapılanı “Avrupa Para Sistemi” [European Monetary Agreement

(EMA)]’dır. Bu, tek “Avrupa Para Birimi”ne [(ECU) veya daha sonraki

adıyla (EURO)] geçilmesini kapsar. Mal akımları yanında faktör akımla-

rının da serbestleşmesini öngördüğünden, kuruluşa “Avrupa Ortak Pa-

zarı” adı da verilmiştir. Topluluk bugünkü aşamada “Ortak Pazar”ın da

ilerisinde bir gelişme gerçekleştirmiştir. 1992 yılında imzalanan Maas-

tricht Anlaşması ile topluluğun ismi “Avrupa Birliği”ne (EU) dönüştü-

rülmüştür.

Yapısı, adeta bir devletin yapısına benzer. Öyle ki; topluluğun

amacına ulaşmasını gerçekleştirmek için oluşturulan kurumlara baktığımız

zaman, benzerliklerin hiçte az olmadığını söylemek mümkündür. Topluluğu

263 Tokol, Aysen; Uluslararas› Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yay›nlar›, Bursa 1995, s.

89. 264 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 383,384.

Page 123: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXIII

kuran anlaşmalar, topluluğa fonksiyonunu yerine getirmek için genel bir

güç vermemekte; ancak, her konu ile ilgili özel güçler sağlamaktadır. Bu

gücün uygulanması ise; topluluğa bırakılan alandan alana farklılık

göstermektedir. Uyumu sağlamak ve hedeflere ulaşmak amacıyla organlara

gerekli güç, topluluk anlaşmaları ile verilmiş; ancak, bu maddeler dışında

hiçbir topluluk organ veya kurumuna güç uygulama hakkı

devredilmemiştir. Avrupa Birliği, herhangi bir uluslararası organizasyondan

farklıdır. Uluslar üstü bir otoriteye sahiptir ve bu otorite kendi yetki alanına

giren konularda son sözü söyleme ve bunu uygulatma gücüne sahiptir.

Halen gelişmeye devam eden topluluk, henüz son şeklini almış da değildir.

Bu gelişmenin hızını, üye devletlerin belirlediğini söylemek mümkündür.

Topluluk, üye ülkeler yetki devretmeden hızlı bir gelişme

gösterememektedir.265

Avrupa Topluluğu, “Gümrük Birliği” modeline dayanmaktadır. Ancak; öngö-

rülen ekonomik entegrasyon hareketleri bunlarla sınırlı değildir. Roma An-

laşması ile üyeler arasındaki ticari gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırıl-

ması öngörülmüş ve üçüncü ülkelere ortak gümrük tarifesi uygulanması

kabul edilmiştir. Yine bu anlaşma ile; üyeler arasında faktör hareketlerinin

de mal ticareti gibi serbestleştirilmesi, belirli ekonomik ve mali konularda

ortak politikalar uygulanması ve ulusal politikalardaki uyumsuzlukların gi-

derilmesi öngörülmüştür.266

Üye ülkeler, daha yüksek kalite ile daha ucuza mal ettikleri malları, Avrupa

Birliği içindeki ülkelerden herhangi birine satabilme imkanına sahiptirler.

Bu imkan sebebiyle; Kuzey Amerika ve Pasifik ülkeleri çokuluslu şirketleri,

yoğun bir biçimde Avrupa’da yatırımlar yapmaktadırlar.267

3.2.2.2 Đşbirlikleri

Dünyada pek çok uluslararası işbirliği oluşturulmuştur. Bunlara “Avrupa Ekonomik Đşbirliği Örgütü” (OEEC), “Avrupa Ödemeler Birliği” (EPU), “Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Örgütü” (OECD), “Stratejik Đhra-catın Çok Taraflı Kontrolü Koordinasyon Komitesi” (COCOM), “Asya Pasi-fik Ekonomik Đşbirliği” (APEC), “Gümrük Đşbirliği Konseyi” (CCC) örnek olarak verilebilir.

� Ekonomik Kalkınma ve Đşbirliği Örgütü [The Organization for Economic Co-operation and Development (OECD)]: Kendisinden önce yürürlükte olan

“Avrupa Ekonomik Đşbirliği Örgütü” (OEEC)’nin yerine 1961 yılında kurul-

265 Ertürk, Emin; a.g.e., s. 233. 266 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 194. 267 Hodgetts, Richard – Luthans, F.; a.g.e., s. 18.

Page 124: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXIV

muştur. Tüm sanayileşmiş batılı ülkeleri bünyesinde toplayan tek örgüt-

tür.268

1950’li yılların sonlarına doğru dünya ekonomisinin yeni sorunlarla karşı-

laşması üzerine; gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma sorunları,

dünya çapında önem kazanmaya başlamıştır. Bu sorunları çözümlemek

amacıyla; ABD başkanı, Fransa Cumhurbaşkanı, Đngiltere ve Batı Almanya

Başkanları 1959 yılında bir toplantı yaparak, gelişmekte olan ülkelere ulus-

lararası işbirliği çerçevesi içinde yardım yapılmasını görüşmüşlerdir. OEEC-

’yi OECD’ye dönüştürmek amacıyla, bir hazırlık komitesi kurulmuş ve bu

komite 23 Kasım 1960’da görevini tamamlamıştır. OEEC’nin isminde yer

alan “Avrupa” kelimesi çıkarılarak, yerine “kalkınma” kelimesi eklenmiş ve

OECD’yi kuran anlaşma 1961 yılında yürürlüğe girmiştir. OECD’nin ku-

rulmasıyla birlikte; yapılan Paris Anlaşması’nda “ekonomik kalkınmanın

sadece üyeler açısından değil, dünya ekonomisi ve üye olmayan ülkeler ba-

kımından da gerçekleştirilmesi” gereğine açıkça değinilmiştir. Đktisadi Kal-

kınma ve Đşbirliği Örgütü (OECD)’nin belli başlı üç amacı bulunmaktadır:269

� Üye ülkelerde, kendi kendine yeterli en yüksek ekonomik gelişme ve istih-dam düzeyinin sağlanması, bu esnada mali istikrarın korunması,

� Üye olan ve olmayan ülkelerde ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulması,

� Dünya ticaretinin uluslararası taahhütler çerçevesinde ve ayrımcı olmayan bazda gelişmesine yardımcı olunması.

3.2.3 Endüstri Anlaşmaları Đle Oluşturulan Organizasyonlar

Ülkelerin petrol, enerji vb. konularda işbirliğine giderek endüstri an-laşmaları yaptıkları da görülmektedir. “Petrol Đhraç Eden Ülkeler Örgütü” (OPEC), “Petrol Đhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü” (OAPEC), “Uluslararası Enerji Ajansı” (IEA), “Nükleer Enerji Ajansı” (NEA), “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı” (IAEA), “Dünya Enerji Konferansı”; endüstri anlaşmaları ile oluşturulan uluslararası organizasyonlara örnek olarak verilebilir.

3.3 Ekonomik Faktörler

Firmaların çokuluslulaşmasında rol oynayan ekonomik faktörleri makro ve mikro düzeyde incelemek mümkündür.

3.3.1 Makro Ekonomik Faktörler

268 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 432. 269 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 198,199.

Page 125: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXV

Firmaların çokuluslulaşmasını etkileyen makro ekonomik faktörler-den önemli olanları aşağıda belirtilmiştir.

3.3.1.1 Üretim Faktörleri

Üretim faktörleri, çokuluslulaşmayı aşağıdaki yönlerde etkilemekte-dir:

3.3.1.1.1 Üretim Faktörlerinin Uluslararası Dağılımı

Đster çokuluslu olsun, ister olmasın; bütün firmalar, üretim yapabil-mek için üretim faktörlerine ihtiyaç duyarlar. Kesintisiz bir üretim ya-pabilmek için ise, üretim faktörlerinin yeterli ve zamanında temin edil-mesi gerekir. Üretim faktörlerinin köken ülkeden temin edilmesinde; fi-yatları kadar, temin edilebilecek miktar ve kalitesi de önemlidir. Sözko-nusu üretim faktörlerinin fiyatları, temin edilebilecek miktarları veya kali-tesi firma için uygun olmayabilir. Her ne sebeple olursa olsun; firmalar, ülke dışındaki üretim faktörlerinden yararlanmak zorunda kalabilirler. Böyle bir durumla karşılaşmak, firmalar için itici bir faktör oluşturur. Firma için, bu durumda yapılabilecek iki davranış biçimi bulunmaktadır:

i. Üretim faktörlerini ülke dışından sağlamak: Bu, her zaman mümkün

değildir. (Toprak faktöründe ise, hiçbir zaman mümkün değildir). Şöyle

ki; ülke içinde üretim faktörlerine ödenen fiyatlar, ülke dışından temin

edilecek üretim faktörleri sahiplerini tatmin etmeyebilir. Yurt dışından

temin edilecek üretim faktörlerine, yurt içindeki fiyatlardan daha yük-

sek bir fiyat ödenmesi de; ülke içinde üretim faktörlerinin fiyatlarının

artması için haklı bir sebep oluşturacağı gerekçesiyle pek tercih edil-

mez.

ii. Üretimi ülke dışında yapmak / yaptırmak: Bu, üretilen üründe toprak

faktörünün önemli olduğu hammaddelerde, (sözkonusu hammadde için

en uygun toprak köken ülkede ise) uygun olmayabilir, (sözkonusu

hammadde için en uygun topraklar, köken ülke dışındaki topraklar ise)

faydalı olabilir, (sözkonusu hammaddeler yalnız ülke dışındaki toprak-

lardan elde edilebiliyor ise) zorunlu olabilir. Toprak faktörü önemli ol-

masa da; diğer üretim faktörleri, daha kolay ve / veya daha düşük

fiyatlarla temin edilebilir. Toprak faktörünün önemli olmadığı

durumlarda ise, üretimin ülke dışında yapılması; üretim faktörlerinin

daha kolay ve ucuz temin edilmesi halinde firma açısından çekici, daha

zor ve pahalı temin edilmesi halinde de firma açısından sınırlandırıcı

bir durum teşkil edecektir.

Page 126: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXVI

3.3.1.1.2 Üretim Faktörü Fiyatlarında Uluslararası Farklılıklar

Đster ülke içinden, ister ülke dışından temin edilecek olsun; üretim faktörleri satın alınırken (miktarları talep edilen kadar ve kaliteleri birbi-rine eşit iken artık) dikkate alınacak tek kriter, onların fiyatları olacaktır. Üretim faktörleri fiyatlarında ise; temin edilebilecek miktarları yeterli dü-zeyde ve kaliteleri de aynı olmalarına rağmen, ülkelere göre farklılıklar mevcuttur. Sözkonusu farklılıklar, firmaların çokuluslulaşmalarının veya çokuluslulaşmamalarının en önemli sebeplerinden biridir. Đster çokulus-lulaşmış, isterse çokuluslulaşmamış olsunlar; bütün firmalar, maliyet avantajları sağlamak için üretim faktörleri fiyatlarındaki uluslararası farklılıklardan faydalanmak isterler. Çokuluslu şirketler ise; bilhassa bu farklılıklardan faydalanmak için ev sahibi ülkelerde faaliyet gösterirler. Rekabet edebilmelerini üretim faktörleri fiyatlarındaki uluslararası farklı-lıklara borçlu olan veya başka bir ifadeyle, bu uluslararası farklılıklara dayandıran çok sayıda çokuluslu şirket mevcuttur.

3.3.1.1.2.1 Emek Faktörünün Fiyatında Farklılıklar

Ülkeler arasında emek faktörünün fiyatlarında farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar, her ülkedeki emek arz ve talebinin farklı oluşu, asgari ya-şam düzeyleri ve yaşam standartlarının ülkelere göre farklılık göstermesi vb. pek çok sebepten kaynaklanabilirler. Her ne sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın; ülkeler arasında emek faktörünün fiyatındaki mevcut farklılıklar, birbiri ile zıt yönde iki hareketi doğurur:

� Emeğin fiyatının düşük olduğu ülkelerden, yüksek olduğu ülkelere işgücü akımı.

� Emeğin fiyatının yüksek olduğu ülkelerden, düşük olduğu ülkelere sermaye akımı.

Emek faktörünün seyyaliyeti, pek çok durumda ya mümkün değildir (şöyle ki; ülkeler, kendi ülkelerinde yabancı işgücünün çalışmasını ve serbest dolaşımını pek çok durumda yasaklarlar) ya da sınırlamalara tabi tutulur. Herhangi bir yasaklama veya sınırlama mevcut olmasa da, emek faktörünün seyyaliyeti kendisinden kaynaklanan bazı sebepler, onun mobilitesini engeller. Bundan dolayı; genellikle, çokuluslu şirketler eme-ğin ucuz olduğu ülkelere sermaye akımında bulunurlar.

Çokuluslu şirketler; teknik, pazarlama, yönetim ve finansal açıdan mukayeseli üstünlüklerini, ücret seviyesi ve sosyal hakları daha düşük

Page 127: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXVII

olan denizaşırı ülkelerdeki işgücü ile birleştirmek istemişlerdir.270 Genel-likle; emek yoğun teknolojilerle yapılan ürünlerin, ya da nihai bir ürünün emek yoğun parçalarının üretilmesinde bu yola başvurulmaktadır. Firma-içi ticareti artıran ve istihdamın gelişmekte olan ülkelere kaymasını sağ-layan bu gelişme, “sanayiinin yer değiştirmesi” olarak ifade edilmiştir. An-cak; mikro-elektronik devriminin üretimdeki emek payını giderek azalt-ması, sözkonusu gelişmeyi giderek yavaşlatmış, gelişmekte olan ülkelere yapılan doğrudan yabancı yatırımları azaltmıştır.271

Uygulamada, çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki ucuz işgü-cünden yararlanarak maliyetlerinde bir düşme hedefledikleri görülmek-tedir. Köken ülkedeki ücretlerin yüksek oluşu; firmaları, ev sahibi ülke-lerdeki ucuz işgücünden yararlanmaya yönlendirmektedir. Özellikle; emek yoğun sanayi dallarında, sözkonusu faktörün çekiciliği daha fazladır. 1960’lı yıllarda pek çok Amerikan şirketinin Hong Kong, Güney Kore gibi ülkelerde konfeksiyon, ayakkabı, gıda gibi endüstrilerde yaptıkları yatırımlar; çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki ucuz işgücünden faydalanmak için yaptıkları yatırımlara örnek olarak verilebilir.272

Bazı bilim adamları, yabancı yatırımcıların ücretlerin düşük olduğu yerleri aradığını iddia etmektedirler. Hatta öyle ki; dünya işsizliğinin, glo-bal sermaye birikiminin her bir ulusal ekonomideki emek maliyetini dü-zenleyen bir “kaldıraç”ı haline geldiği ileri sürülmektedir.273 Şöyle ki; ya-bancı yatırımcılar, kötü çalışma şartları altında çok düşük ücretler öde-mek için zayıf iş hukukundan istifade etmektedirler. Bunun tam aksini savunanlar da mevcuttur. Harrison’a göre; çokuluslu şirketler, ülke için-deki firmalardan daha yüksek ücretler ödeyerek genellikle ev sahibi ül-kede ortalama ücretlerde bir artışa yol açarlar. Harrison; ABD, Meksika ve Venezuela’da faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin uyguladıkları üc-retler üzerine yapmış olduğu araştırmada şu sonuçlara varmıştır. Ülke içindeki diğer firmalara nazaran çokuluslu şirketlerin şubelerinde % 10’dan % 20’ye varan oranlarda daha yüksek ücret ödenmekte; Meksika ve Venezuela gibi gelişen ülkelerde ise ücret farkı büyük çokuluslu şirket-lerde neredeyse % 30’lara kadar varmaktadır. Harrison’a göre; çokuluslu şirketler tarafından ödenen yüksek ücretler, “çokuluslu şirketler haksızca ülke içi işgücünü sömürmektedir” hipotezine karşı güçlü bir delil oluştur-maktadır. Bununla birlikte; ABD örneğinde ücret farkının büyük oluşu,

270 Moran, T. H.; Multinational Corporations and and the Politics of Dependence, Prince-

ton University Press, Princeton 1974, s. 7. 271 Kazgan, Gülten; a.g.e, s. 126,127. 272 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 556. 273 Chossudovsky, Michel; Yoksullu€un Küreselleflmesi, (Çev. Neflenur Domaniç), Çivi-

yaz›lar›., ‹stanbul 1997, s. 95.

Page 128: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXVIII

yabancı yatırımcıların yüksek ücret ödenen endüstrilerde yatırım yapma eğiliminde olmaları ile açıklanabilir. Yüksek ücret ödenen sözkonusu en-düstrilerde ise, çokuluslu şirketler ve ülke içi firmalar tarafından ödenen ücretlerde küçük bir farklılık mevcuttur. Çokuluslu şirketler, göreceli ola-rak büyük olma eğilimindedirler ve bu büyük firmalar küçük firmalara nazaran tipik olarak yüksek ücret öderler.274

Harrison’a göre; gelişen ülkelerde, ücret farkı yabancı yatırımcıların yüksek ücretli endüstrilerde yoğunlaşmaları ile açıklanamaz. Yabancı ve ülke içi firmalar arasındaki ücret farkı, benzer endüstriler içinde bile bü-yüktür. Gerçekten; çokuluslu şirketler, ülke içi rakipleri sebebiyle en iyi işçileri istihdam ederler. Ücretler, yabancı firmalarda yüksek olsa bile; or-talama ücretler yabancı yatırımlarda bir artış ile yükselmez. Bu, ortalama ücretlerin yabancı yatırımlarda bir artış ile yükseldiğini göstermektedir. Ancak, sadece en iyi işçilerin, çokuluslu şirketler tarafından istihdam edildiğini kanıtlamamaktadır. Çokuluslu şirketler tarafından ödenen yük-sek ücretler; gerçekte bu firmaların yeni fikirler ve teknoloji getirdiğini, çalışanlarının prodüktivitelerinin arttığını yansıtmaktadır. Bu delil, aynı zamanda çokuluslu şirketlerin, özellikle yatırım yaptıktan sonra özel bir eğitime tabi tuttukları personelinin firmalarında kalmalarını temin etmeye çalıştıkları anlamına da gelmektedir. Yüksek ücretler, çokuluslu şirketler için çalışanlarının firma içinde kalmalarından emin olmanın bir yoludur.275

3.3.1.1.2.2 Diğer Üretim Faktörlerinin Fiyatlarında Farklılıklar

Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hammadde ve yardımcı mad-delerin fiyatlarının, firmanın faaliyette bulunduğu köken ülkeye göre çok düşük olması ve bu maddelerin taşıma masraflarından kurtulma isteği; firmaların çokuluslulaşması için çekici bir faktördür. Çokuluslu şirketler, bu suretle üretim faktörlerini daha ucuza elde edip kazançlarını artırma imkânı bulurlar.

3.3.1.2 Rekabet

Rekabet, her firmanın faaliyette bulunduğu pazarın büyüklüğüne ve yapısına bağlı olarak tehdit altında bulunduğu ve aynı ürünü üreten diğer firmalarla fiyat, kalite vb. unsurlar üzerinden yaptığı bir yarıştır. Maruz kalındığında, firmalar için yapılabilecek iki davranış biçimi bulun-maktadır.

274 Harrison, Ann; “a.g.m.”, s. 9. 275 Harrison, Ann; “a.g.m.”, s. 9.

Page 129: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXIX

� Rekabete karşılık vermek. Bu iki şekilde olabilir: � Aynı rekabet unsurları üzerinden rekabet etmek, � Farklı rekabet unsurları (garanti, servis vb gibi) geliştirmek, � Rekabete karşılık vermeden faaliyette bulunulan pazarı terk etmek.

Firmalar birinci davranışı seçmeleri durumunda; kalite, hız üstünlük-leri yanında; sürekli ve sür’atli yenilik yapabilme yeteneğine sahip olma-lıdırlar. Çünkü; bir yandan rekabet unsurlarında; diğer yandan da reka-bet alanları, kuralları ve yöntemlerinde sürekli bir değişim yaşanmakta-dır. Piyasalardaki dinamizmi organizasyonları içine taşıyabilen, “alışılagelmemiş” hususları düşünebilen, uygulayabilen ve imkansızı ba-şarabilen firmalar değişen rekabet şartlarına ayak uydurabilmektedirler. Bu değişime ayak uyduramayan firmalar ise, mevcut pazarlarını kaybet-mektedirler. Firmaların ikinci yolu seçmeleri ise, onların köken ülkedeki rekabetten kaçışları anlamına gelir ve bu hareket de çoğu durumda, on-ların çokuluslu faaliyetlere girişmeleri ile sonuçlanır. Japon oto firmala-rının, kendi ülkelerindeki güçlü rekabetten dolayı Avrupa ve Amerika’ya açılmalarını bu duruma örnek olarak verebiliriz.276

1980’li yıllardan sonra, rekabet dinamiklerinde belirgin bir değişim yaşanmıştır. Bu değişimi aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:277

� Faiz oranlarındaki artış ve piyasalarda görülen ekonomik durgunluğun firma kârlarında azalışa yol açması, özellikle ABD’de pek çok firmanın ope-

rasyonlarını gelişmekte olan ülkelere taşıyarak düşük ücretler ile kârlarını

ve rekabet üstünlüklerini korumaya çalışmaları.

� Mikro-elektroniğe dayalı üretim teknolojileri ile birlikte; bilgisayar ve ileti-şim teknolojilerinin gelişmesi ve hızla yayılması.

� Ulaştırma ve taşımacılık alanında meydana gelen ilerlemelerin kaynaklar, üretim ve piyasalar arasındaki mesafeleri azaltması.

� Hızlı teknolojik gelişmelerin yeni ürün ve servislerin ortaya çıkmasına ve dolayısıyla yeni endüstrilerin oluşmasına yol açması.

� Gelişmekte olan ve yeni endüstrileşen ülkelerdeki çokuluslu şirketlerin dünya pazarlarındaki rekabete katılmaları.

� Ortak girişim, lisans anlaşmaları, birleşmeler ve şirket evlilikleri gibi strate-jik ittifakların artması. Böylece rekabetin klasik firmalardan ziyade ittifak-

lar veya ortaklıklar arasında gerçekleşmesi.

276 Akat, Ömer; a.g.e., s. 2,24. 277 Bozkurt, Nilüfer; “Globalleflme ve Devlet”, ‹ktisat Dergisi, Eylül 1998, s. 53,54.

Page 130: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXX

� Elektronik iletişim ağı, faks ve diğer cihazlar sayesinde, uzak bölgelerle bile iletişimin kolaylaşmış olması.

Rekabet kavramı, bugün geleneksel dar kalıplara sığdırılmış tanım-lamalarının ötesinde yeni şeyler ifade etmeye başlamıştır. Şöyle ki; reka-bet stratejileri, dengeli ücret politikası ve verimlilik ilişkisi aşılmış; yüksek üretim kalitesi, ürün çeşitlemesi, yaratıcılık ve pazarda hızlı hareket edebilme gibi yeni anlayışlar ön plana çıkmıştır.278

3.3.1.3 Talep

Đç piyasada rekabetin yoğunlaşmasından dolayı pazar payının kay-bedilmesi veya bir talep yetersizliği; firmayı dış pazarlara açılmaya ve yeni arayışlara zorlayabilir.279 Ekonomide kısmi ve genel bir talep yetersizliği; firmaların üretim fazlalarının ülke dışında değerlendirilmesi isteğini do-ğurabilir. Sözkonusu durum; firmaların 1929 iktisadi buhranından ve Đkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çokuluslu olmalarının sebebini teşkil eder.280 Ev sahibi ülkelerin geniş bir pazara sahip olması sebebiyle; uluslararası piyasalar, firmalar için potansiyel kâr merkezleridir.281 Çokuluslulaşmayı cazip kılan en önemli faktör kâr’dır. Yeni ve henüz başka firmaların ayak basmamış olduğu piyasalardaki kârlılık, pek çok firmanın dikkatini çekmektedir.

3.3.1.4 Uluslararası Taşıma Maliyetleri

Çokuluslu şirketler, uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek için; gerek kullandıkları hammaddelerin üretim yerine naklinde, gerekse ma-mul maddelerinin tüketicilere ulaştırılmasında yüksek ulaştırma giderle-rini en aza indirmek durumundadırlar. Çünkü; uluslararası taşıma mali-yetlerinin düzeyi, firmaların ihracat ve ithalat yapmasını zorlaştırabilir, kolaylaştırabilir ya da sınırlandırabilir. Şöyle ki; uluslararası taşıma mali-yetleri oldukça düşük ise, bu durum çokuluslulaşmak isteyen köken ül-kedeki firmalar açısından ihracat, bu ülkede satış ya da faaliyet göster-mek isteyen yabancı firmalar açısından ise ithalat maliyetlerini düşüre-cektir. Bu durumda, sözkonusu faktör; çokuluslulaşmak isteyen köken ülkedeki firmalar için itici bir faktör, bu ülkede satış ya da faaliyet gös-termek isteyen yabancı firmalar için ise çekici bir faktör olacaktır.

278 Büyükuslu, Ali R›za; “Türkiye’de ‹nsan Kaynaklar› Yönetimi ve Geliflimine Kritik Bir

Yaklafl›m”, Mercek, Ekim 1998, s. 11. 279 Hodgetts, Richard; Yönetim: Teori, Süreç ve Uygulama, (Çev: Canan Çetin, Esin Can

Mutlu), Der Yay›nlar›, ‹stanbul 1997, s. 422. 280 fiat›ro€lu, Kadir D.; a.g.e., s. 38. 281 Hodgetts, Richard; a.g.e., s. 422.

Page 131: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXI

Uluslararası taşıma maliyetlerinin oldukça yüksek olması; çokuluslu-laşmak isteyen köken ülkedeki firmalar açısından ihracat, bu ülkede satış ya da faaliyet göstermek isteyen yabancı firmalar açısından ise ithalat maliyetlerini artıracaktır. Bu durumda; sözkonusu faktör, çokuluslulaş-mak isteyen köken ülkedeki firmalar ve bu ülkede satış ya da faaliyet gös-termek isteyen yabancı firmalar için sınırlandırıcı bir faktör halini ala-caktır. Uluslararası taşıma maliyetlerinin yüksek olması, bu ürünün sa-tışından elde edilecek kârların yüksek olması durumunda; firmayı ihracat yapmak yerine ihracat yapılacak ülkede yatırıma zorlayabilir. Bu du-rumda sözkonusu faktör, firmayı yabancı ülkede yatırım yapmaya itici bir faktör halini alacaktır.

Uygulamada bunun geniş örnekleri görülmektedir. Ağır veya kaba hacimli olduğu için tüketime hazır bir malın yurtdışındaki piyasalara ulaştırılması, ara malları veya hammaddelere göre daha fazla taşıma gi-derleri gerektiriyorsa; firmalar, üretimi ürünün tüketileceği ülkelerde yapmayı tercih etmektedirler. Gerekli hammadde ve ara malları ise, köken veya diğer üçüncü ülkelerden ithal edilmektedir. Otomotiv sektörü, doğrudan yabancı yatırımların bu amaçla yapıldığı önemli sektörlerin başında gelmektedir.282

3.3.2 Mikro Ekonomik Faktörler

Firmaların çokuluslulaşmasını etkileyen mikro ekonomik faktörler şunlardır:

3.3.2.1 Üretim Sürecinin Esnekliği ve Arz Potansiyeli

Firmaların üretim kapasite ve olanakları, onları dış pazarlara açıl-maya zorlayabilir.283 Ancak; bunun için üretim sürecinin esnek olması ge-rekir. Üretim sürecinin esnek olup olmaması çokuluslulaşma kararının verilmesinde ve başarıya ulaşmasında önemli bir faktördür. Üretilen ma-lın arz elastikiyeti ne kadar yüksekse, firmanın dış pazarlara girme şansı, o kadar artar. Arz elastikiyetini etkileyen önemli hususlardan biri de üre-tim sürecinin esnek olup olmamasıdır.284

3.3.2.1.1 Yeni Üretim Teknikleri

Đkinci Dünya Savaşı’ndan sonra firmalar araştırma ve geliştirme (AR-GE) çalışmalarına önem vermişler ve pek çok firma büyük paralar harca-yarak kendi bünyelerinde araştırma-geliştirme birimleri kurmuşlardır.

282 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 556. 283 fiat›ro€lu, Kadir D.; a.g.e., s. 38. 284 Dunning, J. H.; a.g.e., s. 205.

Page 132: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXII

Bunun tabii bir sonucu olarak; teknolojik gelişmeler artmıştır.285 Bu tek-nolojik gelişmeleri yalnız köken ülkede uygulamak, kuşkusuz birim mali-yetleri artıracaktır. Bu durum, sözkonusu teknolojilerin yabancı ülkelerde uygulanması için itici bir faktör olmuştur.

Yeni teknolojiler, aynı zamanda bir tekel unsurudurlar. Ancak; uygu-lamada teknoloji üreten firmaların, yeni teknoloji yaratıncaya kadar elle-rindeki teknolojiyi diğer firmalara aktarmadıkları, böylece rekabeti de önledikleri görülmektedir. Yeni teknolojiyi yarattıklarında ise, ellerindeki eski teknolojileri çeşitli yollarla satmaktadırlar. Bunda da en önemli aracıları çokuluslu şirketler olmaktadır.286

3.3.2.1.2 Ölçek Ekonomisine Ulaşma Đsteği

Çokuluslulaşma kararını etkileyen önemli bir faktördür. Firmanın üretim kapasitesinin, iç talebin üzerinde olduğu, ya da başka bir ifadeyle, firmanın kendi ülkesinde sattığı malın daha fazlasını üretebilme kapasi-tesine sahip olduğu durumlarda; yabancı pazarlar, firmanın üretim ka-pasitesinin değerlendirilmesinde önemli bir avantaj sağlar. Atıl kapasite ile çalışılan ve henüz ölçek ekonomisine ulaşılmadığı sözkonusu durum-larda; firma, (ölçek ekonomisine ulaşıncaya kadar) üretim kapasitesini artırıp, uluslararası piyasalardaki pazar payını yükseltmek ister.287 Bunun sınırı tam kapasite kullanımıdır. Ancak; tam kapasitede üretim yapmak, ölçek ekonomisinde üretim yapıldığı anlamına gelmez. Firmalar için önemli olan husus, ölçek ekonomisinde üretim yapmaktır.

3.3.2.2 Firmanın Mukayeseli Üstünlükleri / Dezavantajları

Çokuluslu şirketler, çokuluslulaşmamış şirketlere nazaran bazı mu-kayeseli üstünlüklere veya dezavantajlara sahiptir. Bu mukayeseli üstün-lüklerin başlangıç kaynağı, Đkinci Dünya Savaşı sonrası pek çok ülkenin bağımsızlığa kavuştuktan sonra kalkınmalarını sağlamak amacıyla doğ-rudan yabancı yatırımları teşvik edebilmek için uyguladığı bazı politika-lara dayanır. Sahip olunan mukayeseli üstünlükler, firma için bir itici faktör; mukayeseli dezavantajları ise, sınırlandırıcı bir faktör oluşturur. Dunning’e göre; firmaların çokuluslu faaliyetlerinin rekabetçilik ve biçi-mini de etkileyen mukayeseli üstünlüklerin kaynakları şunlardır:288

285 Özalp, ‹nan; a.g.e., s. 19. 286 Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de..., s. 27. 287 Dunning, J. H.; a.g.e., s. 205. 288 Rugman, Alan M. – Verbeke, Alain; “A Note on the Transnational Solution and The

Transaction Cost Theory of Multinational Strategic Management”, Journal of International Business Studies, Vol. 23, Issue 4, 1992, s. 761,762.

Page 133: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXIII

� Birincisi; firmaya özel (veya mülkiyete özel) üstünlüklerdir. Patentli tekno-loji (eşsiz ya da az bulunur varlıklar) ve işlem üstünlüklerini içerir. Firma-

nın geliştirdiği yeni teknolojiler veya diğer ülkelere göre göreceli olarak sahip

olduğu üstün teknolojiler, üretimde edinmiş olduğu tecrübeler, pazarlama

ve organizasyon konularında sahip olduğu pozitif farklılıklar; onun muka-

yeseli üstünlüklerini teşkil eder.

� Đkincisi; ülkeye özel (veya konuma bağlı) üstünlüklerdir. Belirli aktivitelerin belirli ülkelerde konuşlandırılmasından doğan bazı kazançlardır. Bu ka-

zançlar, azalan riskler ve lokal fırsatlardan yararlanma sayesinde işlem ma-

liyetlerinden tasarruf etme potansiyeli ve hükümet düzenlemeleri gibi yapı-

sal piyasa eksikliklerinden kaynaklanabilir.

� Üçüncüsü; dahili üstünlüklerdir. Bunlar; (ihracat, lisans sözleşmesi, ortak girişim, doğrudan yabancı yatırım ve yatırımın diğer formları gibi) dış piya-

salara hizmet verildiği zaman, farklı giriş modları ve göreceli kazançlar ile

ilgilidir.

Firmaya özgü üstünlüklerin çokuluslulaşma süreci ile ilgili etkileri şunlardır:289

� Gerek mülkiyeti ev sahibi ülkeye ait firmalar, gerekse yurt dışındaki diğer çokuluslu şirketler ile rekabet edebilmelerine izin vermekte,

� Yurtdışı yatırım için onları motive etmekte ve

� Onların yatırımlarının coğrafi yerleşimini etkilemektedir.

Firmaya özgü üstünlükler, birkaç farklı yolda elde edilebilir: ölçek ekonomileri, idari uzmanlık, teknolojik veya bilgi üstünlüğü, monopol, ürün farklılaştırma, finansal güç veya üretim, dağıtım, pazarlama üstün-lükleri. Firmaya özgü üstünlükler; doğrudan yabancı yatırım süreci yolu ile dünya çapında piyasalara ulaşmak için çokuluslu şirketleri teşvik ederler.290

3.3.2.2.1 Özel Bilgi Avantajları / Dezavantajları

Firmanın geçmiş üretim deneyleri sonucunda elde ettiği önemli teknik bilgiler, onun özel bilgi avantajlarını oluşturur. Bunlar; ürün dizaynı, sa-hip olunan üretim teknolojileri, pazarlama yöntemleri, firma yönetimi vb konularla ilgili olabilir. Bu bilgiler, ona diğer firmalar karşısında rekabet üstünlükleri sağlar ve bir anlamda firmanın sırlarıdır. Firmaların bu tür bilgilere sahip olmamaları, çokuluslulaşmaları açısından bir dezavantaj

289 Lecraw, Donald J.; “a.g.m.”, s. 589,590. 290 Rugman, Alan, M.; “The Theory of Internalization and the MNE”, Columbia Journal

of World Business, Vol. 28, Issue 4, Winter1993, s. 21.

Page 134: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXIV

oluşturur. Özel bilgi avantajları, firmalara “yatay bütünleşme” (horizontal integration) imkanı sağlar. Çünkü; aynı malın benzerlerinin pek çok ev sahibi ülkede üretilebilmesine imkan sağlar. Bu şekilde çokuluslu şirket-ler tarafından yapılan doğrudan yabancı yatırımların hemen hemen ta-mamına yakını sanayi sektöründe gerçekleşmektedir. Çünkü; tarım sek-töründe bu tür bilgilerin katkısı daha azdır.291 Ancak; tarımsal üretim alanında yapılan araştırma–geliştirme faaliyetleri sonucunda, bu alanda da özel bilgi avantajlarının öneminin giderek artacağı söylenebilir.

3.3.2.2.2 Mamulün Hayat Seyrini Başka Bir Ülkede Uzatma

Firmanın sahip olduğu teknoloji, faaliyette bulunduğu ülke için artık eskimiş bir teknoloji olabilir. Bu teknoloji, gelişmekte olan veya azgelişmiş ülkeler için henüz eski bir teknoloji olarak görülmeyebilir; hatta yeni bir teknoloji olarak görülebilir. Köken ülkede böyle bir teknolojiye sahip bir firma, azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere sözkonusu teknolojisini götürerek bu ülkelerde üretim faaliyetine devam etmek isteyebilir. Bu itici faktörün, baskın bir hale geldiği durumda; firma artık sözkonusu tekno-loji ile yabancı ülkelerde üretim yapacaktır. Bu ise; köken ülkede üretilen mamulün hayat seyrinin başka bir ülkede uzatılması demektir. Çokuluslu şirketin eskimiş bir teknoloji ile ev sahibi bir ülkede üretim yapabilmesi veya ev sahibi bir ülkede bu teknoloji ile üretilecek ürüne bir pazar bulabilmesi onun ev sahibi ülke için mukayeseli üstünlüğünü oluşturur.

3.3.2.2.3 Makine ve Ekipmanların Kullanım Sürelerini Uzatma

Köken ülkede üretilen, ancak talebi sona ermiş ya da sona ermek üzere olan bir mamulün hayat seyrinin ev sahibi bir ülkede uzatılması; sözkonusu ürünü üretirken kullanılan teknolojinin, başka bir ifadeyle makine ve ekipmanların kullanım sürelerinin de uzatılması demektir. Bu yola başvurulmaması ise; çalışır durumda olduğu halde, artık iç piyasada bu makine ve ekipmanlarla üretilen ürüne herhangi bir talep olmaması veya talebin azalma eğilimine girmesinden dolayı; sözkonusu makine ve ekipmanları ya atıl durumda bırakacak, ya da onlardan tam yararlanıla-maması durumunu ortaya çıkaracaktır.

Bunun farkında olan çokuluslu şirketler, köken ülke için artık eski-miş olan teknolojilerini gelişmekte olan ülkelere taşımakta ve böylece eski teknolojilerinin getiri sürelerini artırmış olmaktadırlar. Ancak, son za-

291 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 555,556.

Page 135: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXV

manlarda dış ticarette serbestleşme akımları; bu olanağı önemli ölçüde kısıtlamıştır.292

3.4 Siyasi Faktörler

Çokuluslu şirketlerin doğuşu, yaşaması ve gelişmesini etkileyen en önemli faktörlerden biri de siyasi faktörlerdir. Tek tek ülkelerin birbirleri arasındaki ilişkilerden, daha fazla ülkenin bir araya gelerek siyasi bütün-leşmesine kadar pek çok siyasi faktör, firmaların çokuluslulaşmasında ve ev sahibi ülkelerdeki faaliyetlerin sağlıklı yürütülmesinde rol oynamak-tadır.293 Esasen, hükümetler ekonomide liberal sistemden kontrollü sis-teme kadar farklı yaklaşımlar uygulamışlardır. Bugüne kadar yaşanan tecrübeler, her ülke için genel bir yaklaşımın geçerli olmadığını göster-miştir. Bundan dolayı; denetim ve endüstriyel politikalar ile ilgili olarak devletin ne yapması gerektiği konusunda çelişkiler vardır.294 Buna rağ-men; hükümetler değişik derecelerde ekonomik hayata müdahale ederler. Şüphesiz; bu müdahaleler, çokuluslu şirketleri de etkiler.

Firmalar; bazı uluslararası organizasyonlara üye olma, diğer ülkelerle işbirliği ve entegrasyonlara gitme, ya da birtakım endüstri anlaşmaları ile kendi çokuluslulaşma derecelerini kendileri belirlemeye çalışırlar. Ev sa-hibi ülke hükümetleri ise; ülkelerinde asgari ücretler, fiyat kontrolleri, or-ganize sanayi bölgeleri teşvik politikaları; bazı işkollarının ve sanayilerinin ayakta kalması için yaptıkları uluslararası endüstri anlaşmaları veya ithal yasakları, gümrük vergileri, anti damping vb. ülke içinde aldıkları tedbirler yoluyla çokuluslu şirketlerin kendi ülkelerindeki faaliyetlerini kontrol altında tutmaya çalışırlar. Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülke hü-kümetlerinin yaptıkları bu düzenlemeleri ve aldıkları tedbirleri sürekli olarak gözönünde bulundurmak ve stratejilerini buna göre belirlemek du-rumundadırlar.295 Çünkü; ev sahibi ülkelerin bu konudaki girişimleri, ço-kuluslu şirketler için çekici olabileceği gibi sınırlandırıcı da olabilir.

Ev sahibi ülkelerde gerek halk, gerekse hükümetler; çokuluslu şirket-lere karşı genellikle sempati ile bakmazlar. Bundan dolayı; hükümetler, çokuluslu şirketlere karşı temkinli yaklaşırlar ve gerektiği durumlarda onların faaliyetlerine sınırlamalar getirebilirler. Ev sahibi ülke hükümet-lerinin endişelerinin baskın çıktığı durumlarda, ya da değişik siyasal gö-rüşlere sahip hükümetlerin işbaşına gelmesi veya ihtilal durumlarında;

292 Kazgan, Gülten; Küreselleflme ve Yeni..., s. 127. 293 Ülgen, Hayri; ‹flletmelerde Organizasyon ‹lkeleri ve Uygulamas›, ‹.Ü. ‹flletme

Fakültesi Yay›nlar›, No: 258, ‹stanbul 1993, s. 144. 294 Levy, Brian; “How Can States Foster Markets?”, Finance and Development, Vol. 34,

No. 3, September 1997, s. 24. 295 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 111.

Page 136: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXVI

çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki yatırımları millileştirebilirler. Bedeli ödense de; millileştirme, çokuluslu şirketlerin en çok çekindikleri olaylar arasındadır.296

Bu açıdan; politik istikrar, çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerde faaliyet gösterme konusunda karar vermelerinde önemli bir siyasi unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine, ev sahibi ülke hükümetlerinin çoku-luslu şirketlerin faaliyetlerini kolaylaştırıcı / zorlaştırıcı tutumları da ço-kuluslu şirketlerin bu ülkelerdeki faaliyette bulunma kararlarında etkili olmaktadır. Pek çok faktörün elverişsizliğine rağmen, bir ülkede politik istikrarın olması; bu ülkeleri çokuluslu şirketler için cazip ülkeler konu-muna getirmektedir. Şartlar ne kadar elverişli olursa olsun; çokuluslu şirketler, yatırım yaptıkları ülkelerde az ya da çok, mutlaka politik sorun-larla karşı karşıya kalacaklardır. Bunun sebebi; köken ülke ile ev sahibi ülkedeki değer yargılarının ve karar alma mekanizmalarının birbirinden farklı olmasıdır.

Hükümetler; çokuluslu şirketlere değişik politikalar geliştirmelerine rağmen; kamuoyunun globalleşme aleyhindeki tepkilerine en iyi nasıl ce-vap vereceğinden emin değillerdir. Kamuoyunun aleyhte tepkileri kısmen, çokuluslu şirketlerin hiçbir kuralla düzenlenmeyen bir güce sahip olması gerçeğine yönelik yeni ilgisinden kaynaklanmaktadır. Mevcut globalleşme dalgası, çokuluslu şirketler ile çalışanları ve hükümet arasındaki güç ilişkilerini esaslı bir biçimde etkilemiştir.297

Çokuluslu şirketler, hükümetler ile ilişkilerinde tek tip bir sorunla değil; kendi politik ilişkilerini etkileyen farklı özelliklere sahip pekçok so-run ile karşılaşırlar.298 Ev sahibi ülkelerde karşılaşılan sorunlar ise, en çok milliyetçilikten kaynaklanmaktadır. Sözkonusu sorunların çözümü, yüksek düzeyde yönetim becerisi gerektirmektedir. Bundan dolayı; çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkelerin yönetim biçimlerini yakından takip ederler. Sözkonusu takibi yapan bağımsız uluslararası kuruluşlar da mevcuttur. Bu kuruluşlar, her yıl yayınladıkları raporlarla ülkeleri politik açıdan taşıdığı risklere göre sınıflandırırlar. Đdeolojiler (komünizm, kapitalizm, sosyalizm, liberalizm), milliyetçilik eğilimleri ve ekonomide devletçilik, devlet ya da hükümetlerin istikrarlılığı, tarihi geçmişe dayanan politik çatışma ve düşmanlıklar, uluslararası siyasi örgütler, ülkelerin savunma ve dış politikaları, siyasal olumsuzluklar ve terörizm;

296 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 554. 297 TUAC; “The Review of the OECD Guidelines for Multinatinal Enterprises: TUAC

Briefing Note For Affiliates, December 1999”, http://www.tuac.org.publicat/publicat.htm, 13.04.2000.

298 Brewer, Thomas L.; “An Issue-Area Approach to The Analysis of MNE-Government Relations”, Journal of International Business Studies, Vol. 23, Issue 2, 1992, s. 301.

Page 137: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXVII

çokuluslu şirketlerin yatırım yapacakları ya da yatırımlarını işletecekleri ev sahibi ülkelerde karşı karşıya kaldıkları siyasal ortamı meydana getiren “politik güçler”dir. Bunun yanında; çokuluslu olarak adlandırılan ve çoğunun yıllık bilançoları bazı ülkelerin yıllık milli gelirlerinden daha fazla olan firmalar da başlı başına birer politik güç konumundadırlar. Çokuluslu şirketler ile onları etkileyen politik ortam incelenecek olduğu takdirde, karşımıza üç safha çıkmaktadır:299

i. Balayı Safhası: Đkinci Dünya Savaşı öncesi; köken ülke hükümetleri

çokuluslu şirketleri gerek ekonomik, gerekse politik planlarını uygula-

mak üzere, sömürgeleri aracılığıyla bölgesel olarak gelişmelerini sağla-

yan bir araç olarak görmekteydiler. Köken ülke hükümetleri, böylece

bir yandan kendi stratejik hedeflerine ulaşırken, çokuluslu şirketler de

dış yatırım konusunda talep almaya başladılar. Bu dönemde çokuluslu

şirketlerin ev sahibi ülke hükümetleri ile ilişkileri, bir evliliğin balayı

dönemindeki gibi karşılıklı olumlu yönlerin ön plana çıkarılması ve

olumsuzlukların göz ardı edilmesi şeklinde olmuştur.

ii. Uyum Safhası: “Öğrenme dönemi” olarak da tanımlandırabileceğimiz bu

safha, 1950’li yıllardan 1970’li yıllara kadar olan dönemi içerir. Bu dö-

nemde; çokuluslu şirketler, gerek köken gerekse ev sahibi ülke eko-

nomilerinde ve ekonomiye bağlı siyasi politikalar açısından önemli rol-

ler oynamaya başlamışlardır. Đkinci Dünya Savaşı sonrası, pek çok ülke

bağımsızlığa kavuşmuş ve bunu takiben kalkınmalarını sağlamak

amacıyla, çokuluslu şirket yatırımlarını teşvik yönünde bazı politikalar

uygulamışlardır. Çokuluslu şirketlerin güçlenmeye başlamaları ile pa-

zarlık güçlerini artırmak isteyen ev sahibi ülkeler, Birleşmiş Milletler ve

çeşitli yan örgütlerinin (Dünya Bankası vb.) tavsiye ve rehberliği doğrul-

tusunda uyguladıkları politikalarla iç yatırımlara yönelerek gelişme ve

yeniden yapılanma sürecine girmişlerdir.

iii. Anlaşma Safhası: Karşılıklı ihtiyaçların belirlenmesi ve tatmin edilme-

sini hedefleyen bir dönemdir. 1970’li yıllarda başlayan bu dönemde; ev

sahibi ülkelerin başta istihdam olmak üzere, doğrudan yatırımların de-

ğeri, bunların ihracatı artırıcı etkisi ve aynı zamanda kullanılan kay-

nakların fırsat maliyeti; ülkelerindeki yatırımları artırma amaçlı çaba-

ları ön plana çıkarmıştır.

ABD, teknolojisi ve ekonomik gücüne bağlı olarak sahip olduğu rekabet

gücü ile Avrupa’da yerli firmaları tedirgin edecek düzeyde yatırımlara

başlarken; Japonya ise, kendi firmalarını çokuluslu hale getirmek, üre-

timine uluslararası pazar yaratmak ve kendi pazarına ihtiyacı olan

299 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 324-481.

Page 138: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXVIII

kaynakları dahil edebilmek için çokuluslu girişimlerin önünü açacak

dolaysız yabancı yatırımları teşvik edici bir politika uygulamaya baş-

lamıştır.

1970’li yılların sonlarından itibaren dünya ekonomisinde meydana ge-

len gelişmeler, çokuluslu üretimin politik alt yapısını da etkilemiştir.

Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni mamullerin üretilmesi veya

mevcut olanların geliştirilmesi; kaynaklar ve pazar üzerine rekabetin

artması sonucunu doğurmuş, bu sonuç da pazarlama ilişkilerine yeni

bir boyut kazandırmıştır.

1980 yılı ve sonrasında hükümetlerin çokuluslu şirketlere daha sıcak

bakması ve aralarındaki ilişkilerin niteliğinin gelişmesi üzerine, çoku-

luslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki girişimleri çoğalmıştır. Bu yıllar,

hükümetler ve çokuluslu şirketler arasında daha olgun ve karşılıklı da-

yanışma esaslı bir ilişkinin ortaya çıkmasına tanık olmuştur. Pek çok

ülkenin, ekonomik ve sosyal hedeflerini gözden geçirerek ve siyasi ön

yargılarını bir kenara bırakarak uluslararası pazarda daha “büyük re-

kabet gücüne sahip olma”yı tercih etmeleri, bu ilişki yolunda atılmış

önemli bir adımdır. Pek çok ülke ile, ortak çokuluslu girişimlere imza

atan Japonya, “düşman rakip” kavramından “karşılıklı dayanışma” fel-

sefesine geçildiğini gösteren iyi bir örnektir.

Uluslararası ticaretin gelişmesi, genel dünya refahındaki artışlar ve

dünyadaki bölgesel savaşların azalmasına paralel olarak iç ve dış yatı-

rımların arttığı gözlemlenmiştir. Örneğin; mülkiyet avantajına sahip,

fakat gerekli bölgesel kaynaklardan yoksun olduğu ürünler için dış ya-

tırıma hız veren Japonya, sahip olduğu ancak kullanımını kendi eko-

nomik ve siyasal amaçlarına ulaşmada bir avantaj olarak görmediği

kaynaklar için yabancı yatırımlara ev sahipliği yapmayı tercih etmiştir.

Bu; sadece firmaların maliyet yapısını değiştirmemiş, aynı zamanda

ulusal veya coğrafi kaynakların önemini yitirmesini de gündeme getir-

miştir.

Ülkelerin siyasal yönetimlerinin daha çok sağ kanada kayması, pazar

esaslı ekonomik politikaların güçlenmesini de beraberinde getirmiştir.

“Çevre koruması” gibi sosyal nosyonların gelişmesi de çokuluslu şirket-

lerin politik boyutunu değiştiren unsurlardır.

Köken ülke hükümetleri, çokuluslu şirketler üzerinde etkide bulu-nurken bunu iki şekilde yapmaktadır. Çokuluslu şirketleri ya doğrudan etkilemektedir; ya da üzerinde nüfuza sahip olduğu uluslararası kurum-lar aracılığıyla dolaylı olarak etkilemektedir. Örneğin; herhangi bir ülke istenilen düzeyde ve büyüklükte bir özelleştirmeyi gerçekleştiremeyince,

Page 139: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXXXIX

IMF gibi kredi kuruluşları sözkonusu ülkeye kredileri kısarken, çokuluslu şirketler de bu ülkeye gitmekten vazgeçmektedirler.300

4. ÇEKĐCĐ FAKTÖRLER

Firmaların çokuluslulaşmalarını yalnız çekici yönde etkileyen faktör-ler şunlardır:

4.1 Firmanın Ortak Girişim Teklifleri Alması

Firmalar, bazen yabancı firmalardan “ortak girişim” gibi teklifler alır-lar. Teklifler, cazibeleri ölçüsünde birer çekici faktör oluştururlar.

4.2 Ev Sahibi Ülkelerin Teknolojik Gelişmelerden Yararlanma Đs-teği

Büyük paralar harcanarak gerçekleştirilen teknolojik gelişmelerden diğer ülkelerin de yararlanmak istemesi, firmaların çokuluslulaşmasını hızlandıran faktörlerden olmuştur. Bu suretle; geri kalmış ülkeler geliş-miş teknolojik imkânlardan faydalanmak ve ellerindeki doğal kaynakları daha kolaylıkla işletebilmek için çokuluslu şirketlere kapılarını açmışlar-dır.301

5. HIZLANDIRICI FAKTÖRLER

Firmaların çokuluslulaşmalarını hızlandıran faktörler şunlardır.

5.1 Öğrenme Etkisi

Dışa açılma kararının verilmesini etkileyen en önemli faktörlerden bi-ridir. Firmanın önceki tecrübelerinden öğrendikleri, öğrenme etkisidir. Bu etki ile firmalar, çokuluslulaşmanın ilk aşaması olan ihracat aşamasında elde ettikleri bilgi ve deneyimler sonucunda diğer bir aşamaya geçme ko-nusunda daha gerçekçi kararlar verebilirler. Her bir aşamada yeni bilgiler elde edilir ve pek çok husus öğrenilir. Firmanın kazanımları, bir sonraki aşama için bir feed –back (geri-besleme) oluşturur.302

5.2 Firmanın Örgüt Yapısı

Firmalar, organizasyon yapılarında köklü değişimler yapmadan ko-layca ülke dışına açılamazlar. Firmaların büyümesi, faaliyetlerinde çeşit-lilikler göstermeleri ve pekçok bölgede faaliyet göstermeleri organizasyon yapılarında da değişiklikler gerektirmekte ve uzman yöneticilere olan ihti-yacı artırmaktadır. Organizasyon yapısının değişmesi, firmaların dışa

300 Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de..., s. 27. 301 Özalp, ‹nan; a.g.e., s. 19. 302 Dunning, J. H.; a.g.e., s. 204.

Page 140: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXL

açılmasını hızlandıran faktörlerdendir.303 Firmaların çokuluslulaşabilmesi için her şeyden önce bunu organize edecek bir organizasyon yapısına sa-hip olmaları gerekir.

5.3 Üst Düzey Yönetimin Davranışları

Firmaların çokuluslulaşmalarında, üst düzey yönetimin davranışları çok önemlidir. Yeniliklere açık, girişken yöneticiler, firmaların çokuluslu-laşmalarını hızlandırıcı etkide bulunurlar.

5.4 Çokuluslu Faaliyetlerin Güvence Altına Alınabilmesi

Çokuluslulaşmak isteyen firmalar için en önemli hususlardan biri, ev sahibi ülkelerde maruz kalabilecekleri ekonomik ve politik risklere karşı faaliyetlerini güvence altına alabilmeleridir. Bunu, faaliyetlerini sigortala-yarak gerçekleştirirler. Çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki faali-yetlerini sigortalayan sigorta şirketleri mevcuttur. Bu sigorta şirketlerinin güvence altına aldıkları risklerden bazıları şunlardır:304

� Çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkede yarattıkları katma değerlerin, ev sa-hibi ülkenin para biriminden bütün ülkeler tarafından genel kabul gören

bir para birimine çevrilmesi esnasında doğabilecek kur riskleri.

� Ev sahibi ülkedeki girişimin millileştirilmesi riski,

� Ev sahibi ülkede gerçekleşebilecek herhangi bir savaş, devrim, ihtilal, terö-rist saldırılar gibi eylemlerin yaratabileceği riskler.

5.5 Đletişim, Bilgi ve Kompütür Teknolojilerinde Meydana Gelen Gelişmeler

Firmalar için yeni iletişim sistemlerinin geliştirilmesi sonucunda, ile-tişim ağı genişlemiş ve firmaların daha uzak pazarlara girmeleri mümkün hale gelmiştir. Çabuk ve etkili bir iletişim ağının kurulması; çokuluslu-laşma ile ilgili en önemli sorun olan iletişim problemini ortadan kaldır-mıştır. Böylece; çokuluslu şirketlerin ülke dışına yatırım yaptıktan sonra dışa açılmanın beraberinde getirdiği yönetim, koordinasyon ve kontrol so-runları büyük ölçüde azalmıştır. Đktisadi globalleşmede de hızlandırıcı bir güç olan teknolojik ilerlemeler, konumuzla ilgili olarak dört alanda etkili olmuştur:305

� Đlk olarak; teknoloji, çok büyük oranda verinin hızlı ve ucuz olarak çok uzak bölgelere ulaştırılmasına olanak tanıyıp, finansal globalleşmeyi

kolaylaştırmıştır.

303 fiat›ro€lu, Kadir D.; a.g.e., s. 43. 304 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 481. 305 Bozkurt, Nilüfer; “a.g.m.”, s. 55.

Page 141: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLI

� Đkinci olarak; yeni iletişim teknolojileri, satıcıların yeni ürünleri ve servisleri hakkındaki bilgileri tüm dünyadaki olası alıcılara daha kolay ve tam olarak

ulaştırmalarına yardımcı olarak, pek çok sektörde talebin globalleşmesine

katkıda bulunmuştur.

� Üçüncü olarak ve belki de en önemlisi; yeni teknolojiler, arzın globalleşme-sine katkıda bulunarak pek çok sektörde satıcılar arasında rekabetin glo-

balleşmesine katkıda bulunmuştur.

� Dördüncü olarak; yeni iletişim teknolojileri, firma içinde iletişim ağı ve fir-malar arası ortaklıklarda işbirliğini kolaylaştırarak rekabet dinamiklerini

değiştirmiş, ulusal politikaların dışına taşımıştır. Bilgisayar ve iletişim tek-

nolojilerindeki ilerlemeler, piyasalar arasındaki fiziksel uzaklıkların iletişim

ve ulaşım için daha az engel oluşturmasına yol açmıştır.

Son teknolojik gelişmeler yanında çokuluslu şirket deneyimine sahip artan sayıda insanın mevcudiyeti, çokuluslu şirketler için yeni yapıları or-taya çıkarmıştır. Çokuluslu şirket yönetimi deneyimi olan bir kişi; bugün artık yalnızca bir telefonun tuşlarına basarak herhangi bir yerden ve za-manında firmayı idare edebilme ve gerektiğinde dünya üzerinde herhangi bir yere bir günden daha kısa bir sürede sanal seyahat yapabilme imka-nına sahiptir. Düşük maliyetli iletişim teknolojisi ve ulaşımın böylesi ko-lay kullanımı; sözkonusu firmaların yalnızca varlıklarının sürdürülmesini değil, çeşitli ülkelerde ticari fırsatların keşfedilmesi ve bu fırsatlardan ya-rarlanabilme yeteneğini de ifade eder.306

6. SINIRLANDIRICI FAKTÖRLER

Çokuluslu şirketlerin ülkelerindeki ekonomik, sosyal ve siyasi etkile-rini hızla fark eden ev sahibi ülkeler; çokuluslu şirketlerin faaliyetlerini denetleyebilmek ve kendi ülkelerindeki ekonomik, sosyal ve siyasal den-geyi koruyabilmek için bir takım sınırlamalar geliştirmişlerdir. 1980’li yıllara kadar; çokuluslu şirketlerin yerleşim yerinden, getirdikleri ve götü-receklerine kadar her husus dikkatlice hesaplanıyor, başta hizmetler ol-mak üzere pek çok alana girişleri yasaklanıyordu. Günümüzde ise; bu denetim ve sınırlamalar, artık yok denecek kadar azdır.307

Ancak; olası sınırlamaların her biri; firmaların çokuluslulaşmayı dü-şündükleri esnada mevcut olmasa da, ileri de çokuluslulaştıklarında her an karşılaşabilecekleri birer risk unsurudurlar. Bu risk unsurları; ya ulusal mevzuattan ya da uluslararası mevzuat veya yaptırımlardan kay-naklanır. Başka bir ifadeyle; keyfi uygulamalar hariç, kaynakları huku-

306 Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “a.g.m.”, s. 45. 307 Kazgan, Gülten; a.g.e...., s. 30.

Page 142: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLII

kidir. Ancak; sonuçları itibariyle, çokuluslulaşacak veya çokuluslulaşmış şirketler açısından genellikle ekonomik sonuçlar doğururlar. Sözkonusu sınırlamaları veya sınırlandırıcı faktörleri nitelikleri itibariyle şu şekilde sınıflandırabiliriz:

6.1 Đşgücü Tedariki Đle Đlgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerde karşılaştıkları bazı sınırla-malar, işgücü tedariki ile ilgilidir. Bu sınırlamaları, iki alt grupta incele-yebiliriz:

6.1.1 Yönetim Kadrosundakilerin Uyruğu Đle Đlgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketler, yönetim kadrosundakilerin uyruğu ile ilgili bir-takım sınırlamalara tabi tutulabilirler. Bazı ev sahibi ülkelerin kanunla-rında, nitelikli ve yüksek düzeydeki görevlerin yalnızca kendi vatandaşla-rına verilebileceğine dair hükümler bulunmaktadır. Ev sahibi ülkeye ya-tırım yapılırken böyle bir düzenleme mevcut olmasa da, yatırım yaptıktan sonra bu şekilde düzenlemeler yapılabilme riski her an bulunmaktadır. Bu gibi resmi düzenlemeler olmasa da; ev sahibi ülke hükümetleri, köken veya üçüncü ülkelerden yöneticilere “çalışma izni” verilmesi konusunda sorunlar çıkartabilirler. Yerli yönetici kullanma konusundaki zorlamalar, “firmayı yetersiz ve/veya tecrübesiz yöneticilere teslim etme”nin sebep olabileceği performans düşüklüğü ile sonuçlanabilir.308

6.1.2 Đşgörenlerin Uyruğu Đle Đlgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketler, yönetim kadrosundakilerin uyruğu ile ilgili olarak nasıl birtakım sınırlamalara tabi tutulabiliyorlarsa, işgörenlerin uyruğu ile ilgili de birtakım sınırlamalara tabi tutulabilirler. Bu sınırlamaların başında “çalışma izni” gelir. Yabancı bir ülkede çalışabilmek için genellikle o ülkenin resmi makamlarından “çalışma izni” almak gerekir. Ev sahibi ülkeler, köken ülke veya üçüncü ülkelerden temin edilecek iş-görenlere çalışma izni vermeyebilir.

6.2 Faaliyetleri Đle Đlgili Sınırlamalar

Modern çokuluslu şirketler, çağımızda özel bir rol oynamaktadır. Milli hükümetlerin görüş açısından çokuluslu şirketler, milli hedeflerin gerçek-leştirilmesi için gittikçe daha fazla vazgeçilmez olmuştur. Bununla bir-likte; çokuluslu şirketler, ticaret ve yatırımların uluslararası dolaşımında

308 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 416,418,480.

Page 143: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLIII

yalnızca artışlar yapmaktan ziyade, milli bağımsızlık için halihazırda uzak büyük bir tehdit olarak görünmektedir.309

Günümüzde pek çok alanda etkili olabilmenin gerek şartı, ekonomik güce sahip olmaktır. Dünyanın en büyük birimlerinin % 40’ının uluslar değil, firmalar tarafından oluşturulduğu dikkate alınacak olursa; çoku-luslu şirketlerin ne derece büyük bir güce sahip oldukları daha iyi anla-şılır. Bu gücün en fazla ortaya çıktığı alanlardan biri de politik alandır. Sahip oldukları teknoloji, sermaye, üretim dağıtım ve pazarlama gücü gibi unsurlar, çokuluslu şirketleri politik güç olarak ortaya çıkarmaktadır. Yatırım yapılan ülke rekabeti, ev sahibi ülkenin baskıları, ayrımcılıktan korunma, araştırma-geliştirme faaliyetleri, yönetim-dağıtım ve sermaye kaynakları da; çokuluslu şirketlerin hükümetler üzerinde baskı unsuru olabilmek için kullandıkları araçlar arasında sayılabilir.310

Đkinci Dünya Savaşı sonrasında çokuluslu şirketlerin artan üstün-lüğü ile, kamu isteği üzerine endüstrinin sosyal kontrolü, uluslararası boyutlarıyla ele alınmış; Avrupa Birliği Komisyonu aşağıdaki özelliklerden birine sahip bütün birleşmeleri anti-tröst politikaları gereği yeniden göz-den geçirme kararı almıştır.311

� Firma satışlarının 1/3’ünden fazlası milli olmayan satışlar,

� Global satışları 5 trilyon doları geçen satışlar,

� Avrupa Birliği satışları, 250 milyon ECU’yu geçen satışlar.

Ev sahibi ülke yönetimi tarafından çokuluslu şirketlerin faaliyetlerine getirilen sınırlamalar şunlar olabilir:

6.2.1 Faaliyet Alanı Đle Đlgili Sınırlamalar

Ev sahibi ülkelerin çokuluslu şirketlere getirdikleri en önemli sınırla-malardan biri faaliyet alanı ile ilgili sınırlamalardır. 1980’li yıllara kadar ev sahibi ülkeler, çoğunluğu hizmetler sektöründe olmak üzere imalat sanayiinin çoğu işkollarında çokuluslu şirketlerin yatırımlarına kapılarını kapıyor; bazen yerli sermaye ile ortaklık koşulu getiriyor, bazen de ancak yeni bir teknoloji getirilmesi durumunda sözkonusu sektör ve işkollarında faaliyet gösterilmesine izin veriyordu. Günümüzde, faaliyet alanı ile ilgili sınırlamalar dış ticarette serbestleşme akımları ile oldukça azalmıştır.312

309 Vernon, Raymond; “Seeds of Conflict”, Harward International Review, Vol. 17, Issue

3, Summer95, s. 26. 310 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 343. 311 Scaper, Anthony; “The European Community and Multinational Enterprises: Les-

sons in the Social Control of Industry”, Journal of Economic Issues, Vol. 26, Issue 2, Jun 92, s. 421,427.

312 Kazgan, Gülten; Küreselleflme ve Yeni..., s. 82.

Page 144: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLIV

6.2.2 Getirilecek Teknoloji Đle Đlgili Sınırlamalar

Yapılan araştırmalar; çokuluslu şirketlerin getirdikleri teknolojilerin ev sahibi ülke politikalarının değişiminde önemli rol oynadığını ortaya koymuştur. Şöyle ki; yerli firmaların teknolojilerine eşdeğer veya yüksek kaliteli bir teknoloji getirip getirmediklerine bağlı olarak ev sahibi ülke hükümet politikaları, çokuluslu şirketlerin kapital yapıları ve onların yü-kümlülükleri üzerinde etkili olmaktadır.313 Yine, çokuluslu şirketlerin ge-tirdikleri teknolojilerin çevre kirliliği yaratıp yaratmayacağı da artık ev sahibi ülkelerin üzerinde titizlikle durdukları hususlardan biridir. Nite-kim; geçmişteki uygulamalarda çokuluslu şirketlerin, doğayı kirleten sa-nayilerini gelişmekte olan ülkelere kaydırdıkları görülmüştür. Bunun se-bebi; köken ülkede çevre konusunda ağır yükümlülüklerin bulunması ve üretim için gerekli yasal ve teknolojik şartlar yerine getirilmiş olsa dahi, yapılan ilave teknolojik harcamaların ve çevre ile ilgili dışsal maliyetlerin fiyata yansıtılmasının firmanın global rekabet imkanlarını hemen hemen ortadan kaldırmasıdır.

6.2.3 Yerel Kaynak Kullanımı Đle Đlgili Sınırlamalar

Faaliyetlerini tasarruf, uygunluk ve gelişmiş teknolojilere dayandıran Amerikan çokuluslu şirketlerinin egemenliğini 1970’li yıllarda sona erdi-ren ana faktörlerden biridir. Amerikan çokuluslu şirketlerinin bu duru-muna karşılık; Avrupa ve Japon çokuluslu şirketleri, kaynak tasarrufu ve enerji yeterliliği konusunda daha etkili ve tedbirli davranmışlar ve Ameri-kan şirketlerine karşı bu konuda büyük avantajlar sağlayabilmişlerdir. Bu suretle; gelişmekte olan ülkelere yapılan yatırımlarda direkt olarak yer almayı isteyen ve ellerindeki kaynakları değerlendiren Avrupa ve Japon çokuluslu şirketleri, Amerikan çokuluslu şirketlerinin yerini almaya baş-lamışlardır.314

6.2.4 Ortaklık Payı Đle Đlgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkelerde yapacakları yatırımlarda or-taklık payı ile ilgili sınırlamalara da tâbi tutulmaktadırlar. Böyle olmakla birlikte; bir dış şube (veya yavru şirket) için mülkiyet yapısının seçimi, birbiri ile etkileşim halinde olan iki farklı faktöre bağlıdır:315

313 John, Kose – Senbet, Lemma W.; “Cross-Border Liability of Multinational Enterpri-

ses, Border Taxes, and Capital Structure”, Financial Management, Vol. 20, Issue 4, Winter 91, s. 55.

314 Ronen, S.; a.g.e., s. 11,12. 315 Gomes, Casseres B.; “Firm Ownership Preferences and Host Government Restricti-

ons: An Integrated Approach”, Journal of International Business Studies, Vol. 21, Issue 1, 1990, s. 12.

Page 145: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLV

� Firmanın (yavru şirket için tercih ettiği mülkiyet yapısı gibi) ne istediği: Bu; firmanın yetenekleri, onun stratejik ihtiyaçları ve yeteneklerini farklı şekil-

lerde transfer etmenin getirdiği işlem maliyetlerini içerir.

� Firmanın ne elde edebileceği: Bunlar; firmanın ne istediğinden farklı olabilir. Firma, bilhassa tam mülkiyeti tercih eder. Fakat; hükümet

politikaları, ortaklıkları teşvik eder. Yavru şirketin mülkiyet yapısı;

hükümet ve firma arasında görüşmelerle belirlenir.

6.2.5 Kârların Transferi Đle ilgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkelerde elde ettikleri kârları ülke dı-şına çıkartırken, veya başka bir ifadeyle transfer ederken; ev sahibi ülke-lerin hükümetleri tarafından birtakım engellerle karşılaşabilirler. Bunun sebebi; çokuluslu şirketlerin kâr transferlerinin, ev sahibi ülkelerin öde-meler dengesi üzerinde olumsuz etkiler yaratmasıdır. Bundan dolayı, ev sahibi ülkeler; çokuluslu şirketlerin kâr transferlerini sınırlandırıcı dü-zenlemeler getirirler ve kârları dışarıya transfere etmek yerine, yeniden yatırıma yöneltmelerini isterler.316

6.2.6 Sermayenin Yatırımcı Ülkeye Geri Dönmesi Đle ilgili Sınırlamalar

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkede faaliyetlerine son verdikleri za-man, bu ülkeye daha önce yaptıkları yatırımları ülke dışına çıkartırken de birtakım sınırlamalarla karşılaşabilirler.

316 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 561.

Page 146: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLVI

BÖLÜM 4

ÇOKULUSLU ŞĐRKETLERDE STRATEJĐK YÖNETĐM AÇISINDAN ĐNSAN KAYNAKLARI YÖNETĐMĐ

1. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLERDE ÇALIŞMA VE ĐŞ ORGANĐZASYO-NUN YENĐ ŞEKĐLLERĐ VE ESNEKLĐK

Günümüzde iş organizasyonunda büyük değişiklikler meydana gelmektedir. Sözkonusu değişiklikler, “esneklik” ile ifade edilmektedir. Ülkelerin sanayileşme düzeylerindeki ve ulusal ekonomik yapılarındaki farklılıklara rağmen; endüstrileşmeye paralel olarak ortaya çıkan yeniliklere ekonominin adapte edilmesi tartışmalarında bu kavram bilhassa ön plana çıkmıştır. Esneklik kavramı; çalışma şartlarından kurumların yapısına, insan kaynakları yönetiminden işyerinin yeniden organizasyonuna kadar ilgili alanların hemen hemen hepsinde önem kazanmıştır.317 Teknolojik gelişmelere paralel olarak, kısmi süreli (part-time) çalışma, evde çalışma (homeworking), geçici çalışma (temporary working) gibi esnek istihdam türleri ortaya çıkmıştır. Çalışanlar, bugün çalışma saatleri daha esnek olan istihdam modellerinde çalışmayı tercih etmektedirler.318 Ekonomik hayattaki kriz dönemlerinin çalışma hayatı üzerindeki olumsuzluklarının azaltılmasında “endüstri ili şkilerine yeterli esnekliğin kazandırılması”; önemli bir çözüm yolu olarak görülmektedir.319 “Esneklik”, karşımıza dört farklı şekilde çıkmaktadır:

1.1 Sayısal Esneklik (Numerical Flexibility)

Değişen ekonomik ve teknolojik şartlara, piyasalardaki talep değişik-liklerine ve yeni üretim tekniklerine göre, firmaların kullanacakları işgü-cünün miktarını belirleyebilme serbestisidir. Đşgören alma ve işten çıkar-mada kısıtlamaların az olması ve firmaların esnek davranabilme kabiliye-tini gösterir. “Dış esneklik” (external flexibility) veya “istihdam esnekliği” (employment flexibility) olarak da adlandırılan320 sayısal esneklik, çalışma esnekliğinin en tartışmalı şeklini oluşturmaktadır.321

317 Kurtulmufl, Numan; Sanayi Ötesi Dönüflüm, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul 1996, s.

177,178. 318 Demircio€lu, A. Murat; “Japonya’da Life-time” Sistemindeki Yeni Gelinen Nokta”,

Mercek, Ekim 1998, s. 45. 319 Centel, Tankut; “Ekonomik Krizin Endüstri ‹liflkilerine Etkisi”, Mercek, Ocak 1999,

s. 21. 320 Yavuz, Arif; Esnek Çal›flma ve Endüstri ‹liflkilerine Etkisi, Kamu-‹fl Yay›nlar›, Ankara

1995, s. 13,14. 321 Ekin, Nusret; “Esneklik Ça€›”, Mercek, Temmuz 1999, s. 12.

Page 147: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLVII

1.2 Fonksiyonel Esneklik (Functional Flexibility)

Görev esnekliği olarak da tanımlanmaktadır. Değişen talebi karşıla-mak üzere, firmanın üretim tekniklerinde değişiklik yapabilmesi ya da in-san kaynaklarını değişen teknolojik şartlara adapte edebilme kabiliyetini ifade eder.322 Đşgörenlerin firma içinde değişik işleri yapabilmesi ve değişik görevleri üstlenebilmesi; ya da değişen teknolojik şartlara, iş yüküne ve üretim metotlarına uyum sağlama kabiliyeti olarak da tanımlanabilir. Fonksiyonel esnekliğin sağlanabilmesi için yüksek vasıflı işgörenlere ihti-yaç vardır.323

1.3 Ücret Esnekliği (Wage Flexibility)

Genel olarak tüm ülkelerde işgücü esnekleştirilirken, ücret sistemle-rininde esnekleştirildiği görülmektedir. Bu; hem makro (işkolu ya da ulu-sal) düzeyde sağlanan standartların işyeri düzeyinde esnekleştirilerek standart uygulamalardan vazgeçilmesi, hem de bireysel ve toplu teşvikle-rin sağlanması yoluyla gerçekleşmektedir. Yıllık ücret artışları ve geçinme endeksinden vazgeçilerek ücretlerin bireysel iş sözleşmesinin yürürlülük süresinin tamamını kapsayacak şekilde bir defada ödenmesi, iş değer-lendirmesine bağlı ücret sistemlerinin yaygınlık kazanması, işgücünün yapısının niteliğinin ve istemlerinin değişmesi nedeniyle daha esnek ve bi-reyselleştirilmiş ücretlere geçilmesi; ücret esnekliği konusunda yaygın uygulamalardır. Bu uygulamaların ortak özellikleri şunlardır:324

� Ücretlerin bireyselleştirilmesi: Sabit ücretlerden performans değerlemesine bağlı olarak değişen ücretlere ve bu arada ücretlerin bir bölümünün birey-

sel başarıyı değerlendiren bireyselleştirilmiş ücret sistemlerine doğru bir

değişim yaşanmaktadır. Şöyle ki; bireysel primler, başarıya dayalı ek öde-

meler gibi araçlarla ücretler esnekleştirilmekte ve çalışanlar arasında farklı-

lıklar yaratılmakta ve ücretler bireyselleştirilmektedir.

� Toplu teşvikler uygulanması: Verimlilik ve kaliteye bağlı toplu teşviklerin ve çalışanlar için kâr paylaşım sistemlerinin uygulanmasıdır.

1.4 Operasyonel Esneklik (Operational Flexibility)

Firmaların rekabet edebilmeleri açısından; maliyetler, gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Global rekabetin endüstrilerde fiyat elastiki-yetini artırması, çokuluslu şirketlerin operasyonel esnekliğe olan ilgilerini

322 Kurtulmufl, Numan; a.g.e., s. 178. 323 Yavuz, Arif; a.g.e., s. 13. 324 Koray, Meryem; De€iflen Koflullarda Sendikac›l›k, Tüses Yay›nlar›, ‹stanbul 1994, s.

96,97.

Page 148: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLVIII

artırmıştır. Üretilen malların tarifelerinde düşüş ve milli sınırların ötesine geçen ürünlerin yüklendikleri yerler; yeni başlayan, ancak gelecekte daha fazla olacak olan bölgesel ticaret bloklarının yaygınlaşmasının belirtileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulaşım ve iletişimde mevcut ve beklenen teknolojik ilerlemeler ise bu imkanları güçlendirmektedir. Mevcut eğilim-ler; en azından Amerika, Asya ve Avrupa’da birkaç ana finans bölgesinin gelecek yüzyılda da hayatiyetlerini devam ettireceğini göstermektedir. Bu gelişmeler, operasyonel esnekliğin daha ziyade çokuluslu şirketler için kârlılıklarını artırma yönünden önemli olduğuna işaret etmektedir.325

2. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLERĐN STRATEJĐLERĐ

Tabii ki, bütün çokuluslu şirketler global bir strateji ve yapıya sahip değillerdir. Çoklu ülke rekabetinde, çokuluslulaşanlar ekseriya her bir ülkede özerk şubelere sahiptirler ve bir portföy benzeri onları yönetirler. Global rekabette uluslararası piyasada mevcut olmanın sağladığı büyük rekabet avantajlarını elde etmek için çaba gösterirler.326 Ancak; çokuluslu şirketler genellikle bir stratejiye sahiptirler. Hemen belirtelim; çokuluslu şirketlerin stratejileri, “yönetim ve kararların alınmasındaki global bakış açısından kuvvetli bir şekilde etkilenir. Dünyanın her neresinde olursa olsun büyük fırsatlar arayan ve bulmak için çaba gösteren327 çokuluslu şirketlerin stratejilerini, amaçları itibariyle üç ana başlık altında incele-mek mümkündür. Bunlar; ekonomik, sosyal ve insan kaynakları nitelikli amaçlarla ilgili stratejilerdir.

2.1 Ekonomik Nitelikli Amaçlarla Đlgili Stratejiler

Çokuluslu şirketlerin ekonomik nitelikli amaçlarla ilgili stratejileri şunlardır:

2.1.1 Üretim Stratejileri

Sanayileşmenin ortaya çıkışından bu yana pek çok üretim stratejisi kullanılmıştır. Şüphesiz; bu stratejiler, çokuluslu şirketler tarafından da kullanılmış veya halihazırda kullanılan stratejilerdir.

2.1.1.1 Fordizm

Đkinci Dünya Savaşı sonrası, gelişmiş kapitalist ülkelerde uygulanan politikalar, kitle üretimini esas alan bir sanayi politikasıydı. Ortalama

325 Rangan, Subramanian; “Do Multinationals Operate Flexibly? Theory and

Evidence”, Journal of International Business Studies, Vol. 29, Issue 2, 1998 2nd Quarter, s. 228,229.

326 Porter, Michael; a.g.e., s. 55. 327 McCarthy, Daniel J. – Puffer, Sheila M.; “a.g.m.”, s. 295.

Page 149: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXLIX

vasıfsız işçiyi ve çok iyi belirlenmiş iş tanımlarını esas alan bu sanayi-leşme politikasının en yaygın örnekleri, talebin yüksek olduğu ve büyük seri üretim hatlarında her türlü malın üretildiği ABD’de uygulanmıştır. “Fordizm” olarak adlandırılan sözkonusu politikalar çerçevesinde çalışan-ların çok fazla vasıflı olmalarını gerektirmeyen teknolojiler, iş organizas-yonunun Taylorist formları içerisinde standart tüketim maddelerinin üretilip, geniş ve homojen pazarlara dağıtılmasında başarılar kaydetmiş-tir. Sözkonusu Taylorist formların özelliği, herhangi bir işin tüm detayla-rının iş-zaman etüt ve analizleri ile belirlenmesi ve bu suretle sözkonusu işi icra eden çalışana hiçbir inisiyatif kullanma şans ve ihtiyacı bırakma-maktaydı.328

Bu sistemde organizasyonlar, büyük pazarlara, vasıfsız işgücüne ve standart ürünlere dayanarak üretimde bulunurlar. Planlama ve üretim fonksiyonları, yönetim ve işgücü fonksiyonları arasında paylaşılmıştır. Böyle bir organizasyona dayanarak yapılan kitle üretimi; ölçek ekonomi-leri ve birim maliyetleri düşürücü etkisi ile üretim arttığında ve tam ka-pasiteye ulaşıldığında verimlilik artışına yol açmaktadır. Sözkonusu kitle üretiminin yapıldığı endüstrilerde işçi sendikaları, verimlilik artışı ora-nında ücret artışı talebinde bulunmaktadırlar.329

2.1.1.2 Kuzey Avrupa Sosyo-Teknik Sistemi

“Đsveç sosyo-teknik sistemi” olarak da adlandırılmaktadır.1950’li yıl-larda Đngiltere’de geliştirilmiş, 1970’li yıllarda Đsveç’de uygulanmaya baş-lamıştır. Bu sistemde, işin daha fazla insanileştirilmesi ve işyerlerinin daha fazla demokratikleştirilmesi kapsamında işgörenlerin taleplerini ger-çekleştirmek üzere bağımsız çalışma grupları oluşturulur. Đşgörenler, fonksiyonel çalışma grupları içerisinde organize edilir. Sözkonusu gruplar, grup içi düzenin sağlanması, işin organizasyonu ve kalite kontrolünden sorumludurlar. Grupların görevleri, üretim ile sınırlı değildir. Üretim sürecini destekleyen görevler ve idari faaliyetler konusunda da sorumlu-luklar üstlenirler. Üretim sürecinde esnekliğin sağlanabilmesi için grup üyeleri devamlı olarak eğitime tabi tutulurlar. Devamlı eğitim anlayışının benimsenmiş olması; çalışma gruplarının, üretim fonksiyonu dışında üretim sürecinin geliştirilmesi ve üretim sorunlarının çözümlenmesi gibi birden fazla fonksiyonu üstlenebilmelerine imkan sağlar. Çalışma grup-larının birden fazla fonksiyonu yerine getirebilmeleri ise, ürün başına üretim zamanının kısalmasına ve üretim sürecindeki aksaklıklara hızla müdahale edilebilmesini sağlar. Kalite kontrol fonksiyonu da çalışma gruplarının sorumluluk alanında yer alır. Bu; bir yandan üretim kalitesini

328 Kurtulmufl, Numan; a.g.e., s. 180,181. 329 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 35.

Page 150: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CL

artırırken, diğer yandan da hatalı ürünlerin düzeltilmesi için gerekli yeniden çalışmaya olan ihtiyacı da azaltmaktadır. Gerekli eğitimlerden geçen ve çalışma grubu içerisinde iş yükümlülükleri ve sorumlulukları artan işgörenlerin üretim sürecini etkileyecek yetkilere sahip olmaları; bu kişilerin iş tatmininde bir artışa yol açmakta ve organizasyon ile bütünleşmelerini sağlamaktadır. Nihayet, birden fazla fonksiyon ve so-rumluluk taşıyan çalışma gruplarının oluşturulması, organizasyonların hiyerarşik yapılarında değişiklikler meydana getirmekte; dik örgüt yapısı ve dar kontrol alanı yerini yatay örgüt yapısına ve geniş kontrol alanına bırakmıştır.330

Sosyo-teknik sistemin etkin ve verimli yönetilebilmesi için yöneticile-rin bilim ve teknolojiyi mükemmel bir biçimde kullanmalı, yeni gelişme ve ilerlemelerden yararlanmalıdırlar. Teknoloji yönetimi ise; hem teknoloji-den yararlanmayı, hem de teknolojiyi kontrol ve denetlemeyi içerir. Bu açıdan, yönetim problemleri; sosyo teknik sistemin hem insani boyutunu, hem de teknolojik unsurunu dikkate alan bir bakış tarzı ile değerlendi-rilmelidir.331

Sistemin temelinde, takım çalışması prensipleri yatar. Ancak; takım çalışmaları, resmi ve fonksiyonel iş grupları içinde organize edilir. Japon modeline kıyasla, Đsveç modelindeki gruplar daha formel olup; grup ba-şarısı bireysel başarının üzerinde tutulur. Bundan dolayı; ödüllendirme sistemlerinde grup çalışmalarının önemi daha fazladır. Otonom olan iş grupları veya takımlar, baştan sona biri ürünün üretilmesinden sorum-ludurlar. Fordist modelden farkı, takım üretiminin ön plana çıkmasıdır. Bütünleşmiş iş sürecinin kabul edilerek; bakım, tamir ve kalite kontrolü gibi fonksiyonların birbirine entegre edildiği Kuzey Avrupa sosyo-teknik sistemi; uygulamada yetersizlikleri nedeniyle değil, uluslararası pazarlar-daki değişime bağlı olarak yeterince etkinlik kazanamaması sebebiyle önemini kaybetmiştir.332

2.1.1.3 Đtalyan Esnek Uzmanlaşma Modeli

1970’li yıllarda, ortaya çıkan globalleşme ve uluslararası rekabet, ge-lişmiş ülkelerde “esneklik” konusunun ön plana çıkmasına sebep olmuş-tur. Uluslararası piyasalardaki istikrarsızlık ve talep yapısındaki çeşit-lenmeler, yönetim ve üretim anlayışında esneklik yaklaşımını ağırlıklı ola-rak ön plana çıkarmıştır. Bu; istihdam yapısına ve teknolojik gelişmeye dayandırılan esneklik anlayışının ötesinde bir esneklik anlayışı idi. Mer-

330 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 44,45. 331 Marflap, Ak›n; Yönetsel Sistem: Yeni Bin Y›l›n Özgüncü Aç›l›m ve Politikalar›, Gazi Ki-

tabevi, Ankara 2000, s. 136. 332 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 106,107.

Page 151: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLI

kezi nitelikte dikey örgütlenmiş büyük organizasyonlar yerine, birbirle-riyle yatay ilişkili organizasyonlar benimsenirken; iş tanımlarının dar kapsamlı yapıldığı işler yerine, geniş alana yayılmış esnek işler ve takım çalışması tercih edilerek kitle üretiminin daha fazla esnekleştirilmesi he-deflenmiştir. Ulusal ve uluslararası ekonomi açısından herhangi bir al-ternatif yaklaşım ortaya koymayan esnek uzmanlaşma, globalleşme ve rekabetin yoğunlaşması neticesinde mikro düzeyde çözümler ortaya ko-yan bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Daha esnek bir yapıya sa-hip olma; bir yandan bilgi, iletişim ve kompütür teknolojilerinden daha fazla yararlanmayı içerirken, diğer yönüyle de işçi sendikalarının zayıfla-masını, asgari ücretin ve işten çıkarma ile ilgili düzenlemelerin esnekleş-tirilmesini ifade etmektedir. Esnek uzmanlaşmanın esnek kitle üretimin-den ayrıldığı ve ön plana çıkardığı noktalar şunlardır:333

� Bilgi, iletişim ve kompütür teknolojilerinde meydana gelen gelişmelere paralel olarak, belirli ürünlerin üretim maliyetlerinde azalma ve az sayıda

çeşitli üretimin mümkün olması.

� Küçük ölçekli üreticilerin oluşturacakları ağlar içerisinde uzmanlaşma yo-luyla verimliliği, işbirliği yoluyla da esnekliği sağlayacak olmaları.

� Đşgücünün kuvvetli sendikalarla ulusal düzeyde temsili ve ücret pazarlığı-nın yapılması; yerel düzeyde ise, iş organizasyonunda taraflararası işbirliği-

nin ve işgücü istihdamında esnekliğin sağlanması.

� Yerel yönetimlerin gerekli altyapı çalışmaları ile özellikle küçük ölçekli or-ganizasyonların maliyet yüklerini hafifletmeleri ve onları desteklemeleri.

Esnek uzmanlaşma; sanayi-ötesi ekonomilerde gözlemlenen yapısal sorunlara karşı, özellikle kitle üretimine bir alternatif olarak ileri sürülen mikro düzeyde bir politika önerisi olarak kabul edilmektedir. Bu açıdan; kapitalist sistemde bir iyileştirme aracı ve gelişmiş ülkeler arasında reka-bet davranışlarını açıklayan bir model, teknolojinin yönlendirdiği piyasa-larda çokuluslu şirketlerde dahil olmak üzere tüm firmaların uyarlamak zorunda oldukları bir yöntemdir. Esnek uzmanlaşmanın uygulanabilmesi için; bilgisayarlar ve mikro teknolojinin üretimde yaygın olarak kullanıl-ması ve talebin yapısında önemli farklılaşmaların meydana gelmiş olması gerekir. Uygulanması halinde işgücü prodüktivitesinde de önemli artışlara yol açan esnek uzmanlaşma; kitle üretiminin geçerliliğini kaybettiği ileri sanayi ülkelerinde ekonominin yeniden yapılanma sürecine insan kaynakları yönetimi ve teknolojinin işyerine uyarlanması açısından es-

333 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 47,48.

Page 152: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLII

nekliği katarak başarılı bir alternatif sistem olarak karşımıza çıkmakta-dır.334

2.1.1.4 Alman Çeşitlendirilmiş Kalite Üretim Sistemi

1980’li yıllarda, globalleşme ve yoğunlaşan uluslararası rekabet sü-reci; ürün çeşitliliği ve kalitesini ön plana çıkarmıştır. Bu iki unsuru bir-likte gerçekleştirmenin temel koşulu, vasıflı işgücüne ve ileri bir teknolo-jiye sahip olmak ve sözkonusu iki unsuru başarıyla bütünleştirebilmektir. Üretim sürecinde teknolojik gelişmelerle vasıflı işgücünden birlikte ya-rarlanılması; bir yandan ürün çeşitliliğini artırırken, diğer yandan kaliteli üretimle, pazarlarda kaliteye yönelik hızla artan talebin karşılanmasına imkan sağlamaktadır. Sendikal örgütlenmenin güçlü olduğu, işçi sendi-kalarının endüstri ilişkileri sisteminde ve işin organizasyonunda önemli bir rol oynadığı, yüksek ücret politikasının uygulandığı, işgücünün vasıf düzeyinin yüksek olduğu, teknolojik gelişmelerin yakından takip edildiği ve uygulandığı Almanya’da başarılı olmuştur.335

Özellikle, Alman çokuluslu şirketlerinin Almanya’daki üretimlerinde çeşitlendirilmiş kalite üretim sistemini tercih etmelerinin nedeni, Alman sendikalarının işyeri endüstri ilişkileri üzerinde ağırlıklı olmaları ve Al-manya’da ücretlerin diğer Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla daha yüksek olmasıdır. Yüksek kalite ve fiyatta ürün satılması ile, ücret artışlarının üretilen ürünlere yansıtılabilmesini mümkün kılan bu model, 1970 ve 1980’li yıllarda Almanya’nın rekabet gücünü korumasında da önemli bir rol oynamıştır.336

2.1.1.5 Japon Yalın Üretim Modeli

Seri üretim sistemine karşı geliştirilmiştir. Esnekliği, sadeliği, ekip çalışmasını, eş zamanlı çalışmayı, toplam kaliteyi ve müşteri odaklılığı birleştiren bir anlayış olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapısında gereksiz unsur taşımayan; hata, maliyet, stok, işçilik, ürün geliştirme süresi, üre-tim alanı, fire, müşteri memnuniyetsizliği gibi unsurların en aza indir-gendiği bir üretim modelidir.337 Pazardan gelebilecek talepleri anında karşılayabilmek için üst düzey yöneticiden hat işçisine ve yan sanayie kadar herkesin çalışmasının birbirine entegre edildiği bu modelin teme-linde esneklik ve esnekliğin seri üretimin verimliliği ile birleştirilmesi ya-tar. Başka bir ifadeyle; esnek üretim istemleri ile yalın üretim biçimi ara-

334 Kurtulmufl, Numan; a.g.e., s. 180-185. 335 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 49. 336 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 106,107. 337 Düren, Zeynep A.; 2000’li Y›llarda Yönetim, Alfa Yay›nlar›, ‹stanbul 2000, s. 83.

Page 153: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLIII

sında büyük benzerlikler bulunmaktadır.338 Yalın üretim modelinin üç önemli unsuru vardır:339

� Esneklik: Birim veya hücre imalatı yoluyla sağlanmaya çalışılır. Yetenekli işgücünün grup içinde kullanımı önem kazanır. Hücre yapılanması içinde

mesleki sınırlamalar yerine; vasıflı işgücü, geniş bilgiler ve farklı meslek be-

cerileri ile donatılarak, onlara birden fazla görevi yapabilme esnekliği ka-

zandırılır.

� Kalite kontrol: Japon toplam kalite kontrol felsefesine dayanır. Felsefenin temelinde, kalite standardına ulaşma, herkesin sorumluluğu olarak kabul

edilir. Bundan dolayı; hücre, birim veya grup içinde çalışan herkes, kaliteyi

geliştirici faaliyetlerde bulunmak zorundadır.

� Minimum kayıp: Amaç, üretim esnasında ortaya çıkan israfın en aza indi-rilmesidir. Bunun sağlanmasında kullanılan ana teknik ise “zamanında

veya anında üretim” olarak adlandırılan [Just-in-Time (JIT)] sistemidir.

1980’li yıllardan itibaren Japonya’nın uluslararası piyasalarda başa-rılı olmasının en önemli nedeni yalın üretimin farklı yönetim ve üretim anlayışı ile verimli, kaliteli, düşük maliyetli üretimi ve ürün çeşitliliğini büyük bir başarı ile gerçekleştirmesidir. Bu başarıda; yalın üretimin ta-kım çalışması, esneklik, karşılıklı güven ve işgücünün katılımı gibi nite-likleri ön plana çıkarması ve bu suretle organizasyonun “insan” boyutunu güçlendirmesinin de önemli bir payı vardır. Yalın üretim modelinde insan boyutunun artan önemini tamamlayan, bir diğer temel özellik, teknoloji ile insan unsuru arasında karşılıklı etkileşimi içeren “insan varlıklı tekno-loji”dir (humanware technology). Bu teknoloji anlayışının temelinde, insan kaynağı ile teknolojinin, teknoloji ile de insan kaynağının verimliliği ve etkinliğinin artırılacağı ileri sürülmektedir. Đnsan kaynağının sahip ol-duğu vasıf ve bilginin üretim sürecinde etkin olarak kullanımı, makinele-rin etkin verimli ve güvenli kullanımını sağlarken; teknolojinin sürekli ge-lişme göstermesi de insan kaynağının yeteneklerini etkilemekte ve üretim sürecinde devamlı eğitim olanakları sunmaktadır. Japon yalın üretim modelinde hedef düşük maliyetle yüksek kalitede üretim yapmaktır. Bu; düşük stok ve işçilik maliyetleri ve hatalı üretimin en aza indirilmesini gerektirmektedir. Sözkonusu hedef ise; üretim sisteminin üç temel özel-liğe sahip olmasını gerektirmektedir: Bunlar; tam zamanlı üretim (just-in-time production), küçük miktarlarda üretim ve insan kontrolüdür. Ancak; insan unsurunun bu üç özelliğinin geliştirilmesinde, yönetim anlayışında farklılıklar büyük rol oynar. Şöyle ki; yalın üretim modelinin başarısı için,

338 Akat, Ömer; a.g.e., s. 27. 339 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 110.

Page 154: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLIV

insan kaynakları ve endüstri ilişkileri alanında geleneksel yaklaşımlardan farklı yaklaşımların ortaya konulması gerekir.340

2.1.1.5.1 Tam Zamanında Üretim (Just-in-Time Production)

Günümüzde global üretim ve dağıtım yapan çokuluslu şirketlerin de uyguladığı bir yöntemdir. Bu üretim biçiminde, firma sipariş alıncaya ka-dar hiçbir üretim faaliyetinde bulunmaz ve stok yapmaz. Sipariş alındık-tan sonra ise, hemen üretime geçer.341 Üretim için gerekli olan girdiler; gerekli miktarda, gerekli kalitede ve ihtiyaç duyulan zamanda sağlanır. Bu şekilde; üretimde kullanılacak olan stoklar ve hammaddeler minimuma indirilmeye çalışılır. Üretimde hatalar hemen keşfedilip, bakım ve tamir zamanından kazanılır.342

2.1.1.5.2 Küçük Miktarlarda Üretim

Üretim noktaları arasında iletişimin kurulmasını ve dolayısıyla hatalı üretimin en aza indirilmesini mümkün kılar. Stoksuz çalışmayı kolaylaş-tırdığı için, stok ve işçilik maliyetlerinde gerilemeye olumlu katkı yapar. Küçük miktarlarda üretimin kârlarda artış ile sonuçlanması, üretim sü-recinin hızla düzenlenmesine bağlıdır. Üretimin hızla düzenlenmesi ise; işgücünün yeterli bilgi ve vasıf düzeyine sahip olmasını ve katılımını ge-rektirir:343

2.1.1.5.3 Đnsan Kontrolü

Yaratıcı kapasiteyi ve devamlı gelişmeyi temsil eden insan unsurunun kontrolü, üç özelliği ile yaratıcı kapasiteyi geliştirici etkide bulunur. Bu nitelikler şunlardır:

� Đnsanın makineye ruh vermesi: Teknolojik etkinlik, ancak insan

kaynağının gerçek anlamda kullanımı ve katılımı ile artırılabilir.

� Üretim sürecinin kişisel yönetimi: Đşgücü; sahip olduğu vasıf, bilgi, tecrübe ve sorumluluk ile üretim sürecinin gerçek yöneticileri olarak kabul edilir.

� Üretim sürecinin kişisel kontrolü: Kontrol fonksiyonunun

kişiselleştirilmesi, ürün kalitesini yükseltirken hatalı ürün sayısını

340 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 51-57. 341 Esener, Ömer; a.g.e., s. 143. 342 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 110,111. 343 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 55.

Page 155: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLV

azaltmakta, işçilik maliyeti düşmekte, düşük maliyetle yüksek kalitede

üretimin gerçekleşmesine imkan tanır.

2.1.2 Kârlılık ve Yerleşim Stratejileri

Çokuluslu şirketler, global boyutta stratejilere sahiplerdir. Kârlarını maksimize etmek için; üretimin hangi aşamalarının nerede yapılacağı, her aşamanın ne kadar emek ve sermaye yoğun olacağı, emek ve sermaye faktörlerinin göreceli fiyatları, hitap edecekleri pazarlar, köken ülkelerin-deki doğayı koruma olgusuna karşılık doğayı tahrip eden sanayilerinin yerleşeceği (sözkonusu alanlarda sınırlamaların olmadığı) ev sahibi ülke-ler; çokuluslu şirketler için önemli hususlardır. Yine; ticaret alanındaki korumacılığı aşmak, bazı girdilere yakın olmak çokuluslu şirketlerin amaçları arasındadır. Ancak; her zaman için kârlılık ve yerleşim ile ilgili planlarını global boyutlarda düşünerek belirlerler.344

2.1.3 Şirket Yapıları ve Yönetim Stratejileri

Çokuluslu şirketler; iç çevreden (köken ülkeden) ve dış çevreden (ev sahibi ve üçüncü ülkelerden) gelen etkilerle aşağıda belirtilen yönetim yapılarından birine sahiptirler:345

� Tek merkezli yönetim yapısı: Tek merkezli şirketlerde görülen bir yönetim yapısıdır. Đç çevreden gelen etkilerin baskın olması durumunda bu yapının

tercih edildiği görülür. Çokuluslu şirketler, coğrafi olarak geniş bir alana

yayılıp faaliyet gösterdikleri bölgeler genişledikçe daha merkezi ve çok bö-

lümlü bir kontrol yapısı kurma eğilimine girerler. Ev sahibi ülkelerdeki üre-

tim birimleri, merkeze ve kısmen de birbirlerine çeşitli ülkelerarası geçişlerle

bağlıdırlar. Mülkiyet, yönetim ve bilgi köken ülkedeki merkezden kaynak-

lanmakta; ödemelerle birlikte kâr ve enformasyon dış birimlerden merkeze

akmaktadır. Merkez ve şubeler arasında (merkezden şubelere doğru) tekno-

loji ürün ve sermaye şeklinde bir akım yaşanırken, ev sahibi ülkelerdeki

şubelerin birbirleri arasında teknoloji, sermaye ve parça transferi gerçekleş-

tirdikleri görülmektedir. En dikkati çeken nokta ise; köken ülkedeki merkez

yönetiminin tüm şirket yapısını iyileştirmeye çalışırken, şubeler arasındaki

akımların hızlı bir gelişme göstermesidir. Merkez ve şubeler ve şubelerin

birbirleri arasındaki ilişkiler, çok azı köken ülkeden olmak üzere, çoğun-

lukla ev sahibi ülkelerin koyduğu sınırlar içinde; gerçekleşmektedir.

� Çok merkezli yönetim: Çok merkezli şirketlerde görülen bir yönetim yapısı-dır. Dış çevreden gelen etkilerin baskın olması durumunda tercih edildiği

görülür. Đki şekilde gerçekleştirilebilir. Birincisi; şubelere daha fazla özerklik

344 Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de..., s. 30,31. 345 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 29-34.

Page 156: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLVI

verilmesi yoludur. Đkincisinde ise; birinci yola hiç başvurmadan, ya da buna

ilave olarak; global düzeyde sürdürülen faaliyetleri organize etmek için böl-

geselliği esas alan bir yaklaşımla hareket ederek, değişik coğrafi bölgeler

için ayrı yönetim merkezleri kurulur. Örneğin; Avrupa için bir merkez, Or-

tadoğu için bir merkez kurmak gibi. Bölgeselliği esas alan bu yönetim ya-

pısı, ekonomik ve politik bütünleşmelerin sağlanmaya çalışıldığı ortamlarda

bilhassa tercih edilir.

� Dünya merkezli yönetim yapısı: Dünya merkezli şirketlerde görülen bir yö-netim yapısıdır. Bu yapı; evrensel karar almada, global sistem yaklaşımıyla

farklı bölgeleri bütünleştirmeyi amaçlayan tutum ile de paralellik göster-

mektedir. Dünya merkezli yönetim yapısında; merkez ve şubeler, kendilerini

dünya çapındaki organik bir girişimin parçası olarak görürler. Üstünlük,

milliyete bağlı değildir. Dünya çapında düşünme ve hareket etmeye dayanır.

Ana şirket; hangi ülkeden gelirse gelsin yeni olumlu görüşlere daima açıktır.

Kaynak tahsisinde optimizasyonun gerçekleştirilmesi, dünya merkezli yö-

netimin temel amacıdır. Yöneticilerin bütüncül bir yaklaşım içinde olmaları,

bütüncül amaçların ortaya konulmasına ve kaynakların dünya çapında

kullanımına imkan verir.

Đster tek merkezli, isterse çok merkezli, isterse dünya merkezli olsun; geleceğin şirketlerinin öncüsü olan bu şirketler, bilginin (enformasyonun) temel dayanak olacağı yatay bir bilgisel yapı üzerine kurulmaktadırlar. Bilgi üzerine kurulu bu yatay yapılarda; geleneksel kontrol alanı (bir yö-neticiye bağlı ast sayısının sınırlandırılması) kavramı geçerliliğini yitir-mekte ve yerine “iletişim alanı” kavramı esas alınmaktadır. Bir üste bağlı olan ve çevresiyle çok yönlü iletişimde bulunma sorumluluğunu kabul eden insanlardan oluşturulan iletişim alanları; bilgi, iletişim ve kompütür teknolojilerinin de desteğiyle istenilen sayıda oluşturulabilmektedir. Firma yapılarına bilgi ve iletişim sistemlerinin hakim olması ise; hiyerar-şik kademelendirmeye ihtiyacın azaldığı piramidal yapıların, yerini orta kademe hiyerarşisinin ortadan kalktığı oval yapılara bırakmasına yol aç-maktadır. Katılımcılık anlayışının yaygınlaştırılması, işbirliği ruhunun geliştirilmesi ve iletişimin yüksek teknolojik sistemlerle sağlanmaya baş-lanması; koordinasyon fonksiyonunu bir hiyerarşik (orta) kademenin işi olmaktan çıkarmış, tüm firma personelinin sorumlulukla yürütmesi ve desteklemesi gereken ayrıcalıklı bir fonksiyon haline getirmiştir.346

2.1.3.1 Yönetim Tekniklerinde Gelişmeler

Son zamanlarda yönetim düşüncesinde ve tekniklerinde yeni gelişme-ler meydana gelmiştir. Sözkonusu gelişmeler stratejik yönetim düşünce-

346 Düren, Zeynep A.; a.g.e., s. 88,89.

Page 157: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLVII

leri olarak adlandırılmakta ve aşağıdaki gelişmeleri içermektedir. Şüphe-siz, bu gelişmeler yalnız çokuluslulaşan firmaları değil, çokuluslulaşma-mış firmaları da etkilemektedir. Ancak; yeni yönetim ve üretim modelle-rinden etkilenmede en önemli rolü çokuluslu şirketler oynamışlardır. Şöyle ki; uyguladıkları teknolojiler, yönetim ve üretim teknikleriyle bir anlamda henüz çokuluslulaşmamış diğer firmalara da önderlik etmişler-dir.347

2.1.3.1.1 Toplam Kalite Yönetimi (Total Quality Management) ve Teknikleri

Toplam kalite yönetimi ile ilgili yapılan akademik çalışmalarda, genel-likle yalnızca toplam kalite yönetiminden bahsedilmektedir. Şöyle ki; toplam kalite yönetimi için kullanılan tekniklerden ya söz edilmemekte, ya da bu teknikler (kalite çemberleri, takım çalışması) toplam kalite yö-netiminden bağımsız olarak herhangi bir yönetim veya üretim tekniği ola-rak zikredilmektedir. Gerçekte; kalite çemberleri ve takım çalışması, top-lam kalite yönetimi tekniklerindendir.

2.1.3.1.1.1 Toplam Kalite Yönetimi

Organizasyonlarda kalitenin artırılmasını amaçlayan bir yönetim fel-sefesidir. “Toplam kalite yönetiminde müşterilerin istek ve beklentileri doğrultusunda ürün ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi ve verimliliğin artırılması hedeflenir. Bunun için de; çalışanların memnuniyeti, motivas-yonu ve ödüllendirilmesi, performans değerlendirme ve ölçme yöntemle-rinin kullanılması, organizasyondaki hataların ve yanlışların kaldırılması, ekip çalışmasına önem verilmesi, başarılı organizasyonlarla kıyaslama (benchmarking) yapılarak bu organizasyonlardaki “en iyi uygulamalar”ın tespit edilmesi ve bunlardan yararlanılması, stratejik planlamanın yapıl-ması ve benzeri hedefler üzerinde durulur.348

Yalnız kâr amaçlı firmalarda değil, kâr amaçlı olmayan faaliyetlerde de kullanılan bir yöntemdir. Uygulama alanı, özel kesim ile de sınırlı de-ğildir. Çalışanların motive edilmesi, toplam kalite yönetiminin en önemli yanını oluşturur. Çalışanların nasıl davranacakları ve organizasyonda oynamaları gereken roller önceden belirlenir. Sözkonusu hususları değiş-tirmek, ancak çalışanlara yeni roller, sorumluluklar ve ilişkiler getiren yeni bir organizasyon yapısı ile mümkündür.349

347 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 43. 348 Aktan, Coflkun Can; “Kalite Bilinci, Liderlik ve Toplam Kalite Felsefesi”, Mercek,

Ekim 1998, s. 8. 349 Creech, Bill; The Five Pillars of TQM: How to Make Total Quality Managament Work

for You, Truman Talley Books, New York 1994, s. 13.

Page 158: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLVIII

2.1.3.1.1.2 Toplam Kalite Yönetimi Teknikleri

Toplam kalite yönetiminde kullanılan teknikler; kalite çemberleri ve takım çalışmasıdır.

2.1.3.1.1.2.1 Kalite Çemberleri (Quality Circles)

Çembere üye olanların işleri ile ilgili kalite sorunlarını çözmek ama-cıyla; değişik önlemler geliştirmek üzere, işgörenlerle onların nezaretçile-rinin gönüllülük temelinde bir araya gelmeleri ile oluşturulur. Đşyeri faali-yetlerine katılımın farklı bir şekli olarak da kabul edilebilir. Kalite çember-lerinin genel ve özel amaçları şunlardır:350

���� Genel Amaçları:

� Saha nezaretçilerinin liderlik ve yöneticilik vasıflarının iyileştirilmesi ve bu-nun öz gelişimleri aracılığıyla sağlanması,

� Tüm işgörenlerin katıldığı kalite çemberleri aracılığıyla işyerindeki morali yükseltmek, kalite çemberleri uygulamalarının yönetimde de uygulanmasını

sağlamak,

� Đşyerinde kalite kontrol faaliyetlerinin çekirdeğini oluşturmak.

���� Özel Amaçları:

� Đşgörenlerin yeteneklerini tam olarak kullanmaları ve yeteneklerini geliştir-melerine imkan verilmesi.

� Bireye saygı duyulması; çalışma kalitesinin iyileştirilmesi.

� Firmanın konumunu iyileştirmesi ve geliştirmesine katkıda bulunulması.

2.1.3.1.1.2.2 Takım Çalışması (Team Working)

Đşgücü, kendi üretim noktasında üretim yöntemlerini belirlemek öz-gürlüğüne sahiptir. Üretim standartları ve çalışma yöntemlerinin temel çerçevesi yönetim kademesi tarafından belirlenir. Đşgücü ise, bu temel yapı içerisinde kendi sorumluluğunda olan üretim alanında yöntemlerin detaylandırılmasında serbestçe hareket eder.351

2.1.3.1.2 Öğrenen Organizasyonlar

Global rekabette konumlarını korumak ve geliştirmek isteyen firma-lar, kendilerini iyileştirme ve üstünlük kazanma arayışlarına girmektedir-ler. Bu arayışlardan biri de “öğrenen organizasyonlar” yaklaşımıdır. Yak-

350 Kondo, Yoshio; ‹flletmede Bütünsel Kalite: Arkaplan› ve Geliflimi, (Çev. Dicleli, Ayfle Bilge), MESS Yay›nlar›, No. 300, ‹stanbul 1999, s. 69-71.

351 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 56.

Page 159: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLIX

laşımın esası, adından da anlaşılabileceği gibi, “öğrenme”ye hatta “sürekli öğrenme”ye dayanmaktadır. “Öğrenme”nin olmaması, faydalı olup olma-dığı düşünülmeden eski uygulamaların tekrar edilmesi demektir. Öğrenen örgütler ile ilgili pek çok tanım verilebilir. Bilgiyi yaratma, edinme ve aktarma, yeni bilgi ve kavrayışları yansıtmak için davranışlarını değiş-tirme becerisine sahip organizasyonlar birer öğrenen örgüt olarak tanım-lanmaktadır. Öğrenen organizasyonlar, her biri farklı bir zihniyet, dona-nım ve davranış modeli ile birlikte ortaya çıkan beş ana konuda beceri kazanmışlardır:352

� Sistematik problem çözme, � Yeni yaklaşımlar denenmesi, � Geçmiş deneyimlerden ders alınması, � Başkalarının deneyimlerinden yararlanılması, � Bilginin örgütün her noktasına hızlı ve verimli bir şekilde aktarılması.

2.1.3.2 Stratejik Yönetim Đle Đlgili Yeni Arayışlar

Stratejik yönetim ile ilgili yeni arayışlar şunlardır:353

2.1.3.2.1 “Gelecek Đçin Yönetim Düşüncesi” ve Çokuluslu Şirketler

Gelecekte ortaya çıkabilecek şartlara uygun yönetim stratejileri üze-rinde duran Peter F. Drucker tarafından oluşturulmuştur. Gelecek için yönetimin özelliklerini belirtebilmek için gelecekte toplumu oluşturan un-surlardaki gelişme eğilimlerinin bilinmesi gerekir. Drucker’e göre; gele-cekte ülkelere arasında rekabette kalite, tasarım, yeni buluşlar, hizmet, pazarlama, paranın üretkenliği, proses teknolojisi, kur riski yönetimi gibi yönetim becerileri ön plana çıkacak, geleceğin örgütleri yepyeni biçimler alacaktır. Drucker’in dayandığı öngörüler şunlardır:

� Devlet ve hükümetler başarı merkezi olmaktan çıkacaklardır.

� Ekonomi uluslar-üstü bir nitelik kazanacak; pazarlar globalleşirken, şirketler birleşecek ve tüm dünyaya ulaşmaya çalışacaklardır.

� Uluslararası ticaret yerine dünya yatırımları öne çıkacak, Đhracata dayalı stratejiler, yerini uygun ülkelerde yatırım yapmaya terk edecektir.

352 Garvin, David A.; “Ö€renen Bir Örgüt Yaratmak”, Harward Business Review Dergi-

sinden Seçmeler: Bilgi Yönetimi”, (Çev. Gündüz Bulut), MESS Yay›nlar›, No. 293, ‹stanbul 1999, s. 52-56.

353 Dinçer, Ömer; a.g.e., s. 117-120.

Page 160: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLX

� Sanayi sektöründeki firmalardan daha fazla hizmet sektöründeki firmalar globalleşeceklerdir.

� Düşük ücretli işgücü kullanma ve hammadde kaynaklarına sahip olma, re-kabette bir üstünlük aracı olmaktan çıkacaklardır.

� Beden işçiliği gittikçe önemini kaybedecek; yerine eğitimli, yeni bilgiler üre-tebilen ve bu bilgileri kullanabilen uzman insanların yetiştirilmesi öncelikli

hedefler arasına girecektir.

� Paranın ve bilginin vatanı kalmayacak; bilgi ve finans merkezi olan ülkeler ve örgütler, bu özellikleri sonucu stratejik üstünlüğe sahip olacaklardır. Üs-

tünlük, öğrenen toplumların ve öğrenen örgütlerin olacaktır.

� Ekonomik durgunluktan kurtulmanın yolu, bilgi ve hizmet işletmelerinin verimliliklerinin yükseltilmesinden geçecektir.

� Sürekli değişim yaşanması; maliyetleri sürekli düşürmeyi, daimi bir işletme politikası yapacaktır.

� Kâr amacı gütmeyen örgütler, yeni toplumda etkili bir rol oynayacaklardır.

Drucker’e göre bu gelişmeler aşağıdaki alanlarda firmaların strateji-lerinde, yapısında ve yönetiminde çok yaygın etkilere sahip değişikliklere yol açacaktır:

� Serbest ticaret veya korumacılığa dayanan ticaret, yerini “karşılıklılık” esa-sına bırakacak; ekonomik ilişkiler ülkeler arasında değil, birbirleriyle işbir-

liği yapan ticaret blokları arasında gerçekleşecektir.

� Firmalar, ittifaklara gidecek ve bu suretle dünya ekonomisine entegre ola-caklardır.

� Firmalar radikal yeniden yapılanmalara gideceklerdir. Şöyle ki; insanları işin bulunduğu yere getirmek yerine, iş insanların bulunduğu yerlere kuru-

lacak ve işin özünü oluşturmayan destek hizmetleri dışarıdan bir taşerona

yaptırılacaktır.

� Firma büyüklüğünün seçimi, stratejik bir karar halini alacaktır. Büyüklük, firmalar için başlı başına bir amaç olmaktan çıkacak; işlevsellik daha

önemli olacaktır.

� Bilgi, bütün toplumlar için en önemli girdi haline gelecek; buna sahip olan ülkeler, kentler, toplumlar ve firmalar rekabette avantajlı hale geleceklerdir.

2.1.3.2.2 “Gelecek Đçin Rekabet Düşüncesi” ve Çokuluslu Şirketler

Page 161: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXI

Pek çok stratejik düşünce veya uygulamanın, firmaların mevcut re-kabet alanı içinde nasıl konumlandırılacağı konusuna odaklandığını öne süren Hamel ve Prahalad tarafından oluşturulmuştur. Şöyle ki; mevcut sektör yapısını veri olarak kabul etmek ve halihazırdaki geleneklere karşı çıkmamak, geçmişi korumak demektir. Oysa; firmalar için gelecek hayati bir öneme sahiptir. Gelecek üzerine odaklanmak, daha iyi öngörülerle halihazırda mevcut olmayan mal ve hizmetleri hayal edebilme ve ortaya çıkarabilme yeteneğine sahip olmak; gelecek için rekabet düşüncesinin belli başlı unsurlarıdır. Rekabet yarışında kalite, pazar zamanlaması ve müşteri tepkisi gibi kavramlara dayanmak, bu düşüncenin önkoşullarıdır.

2.1.4 Koordinasyon ve Denetim Stratejileri

Çokuluslu şirketin amaçlarından biri de ana şirket ve yavru şirketleri bir operasyon birliği halinde bütünleştirmek ve bunların dünya piyasa-sındaki faaliyetlerini birbiri ile uyumlu hale getirmektir. Çokuluslu şirket, buna yönelik olarak; gerek içerik, gerekse fonksiyon bakımından bir işbö-lümüne gider. Sözkonusu fonksiyonları ifa edebilmesi için de “ana şirket” vasıtası ile merkezi denetime gitme zorunluluğu vardır. Merkezi denetimin derecesi; bütün çokuluslu şirketlerde aynı olmadığı gibi, yavru şirketler içinde de her zaman aynı değildir. Merkezi denetimin derecesi; faaliyet gösterilen ekonomik sektör, ulaşılan gelişme düzeyi, merkezi düzeyde alı-nan kararların niteliği, ana şirket ve yavru şirketler arasındaki ilişkiler vb. pek çok faktöre bağlı olarak değişmektedir.354

2.2 Đnsan Kaynakları Stratejileri

Đster çokuluslulaşmış, ister çokuluslulaşmamış olsun; bir organizas-yonun başarısı, o organizasyonda insan kaynaklarının nasıl ve ne dere-cede kullanıldığına bağlıdır. Burada, insan kaynakları stratejileri ve uygu-lamaları büyük bir önem taşımaktadır. Đşgörenlerin etkili bir biçimde üretim sistemine entegre edilmesi, doğru bir biçimde yönlendirilmesi, dikkatli bir biçimde izlenmesi; insan kaynakları bölümünün stratejileri olmalıdır. Bu stratejiler gerçekleştirilirken, uygulanan klasik insan kay-nakları politikaları ve süreçleri şunlardır:355

i. Đşgücü ihtiyaçlarının belirlenmesi,

ii. Đşgörenlerin

– seçimi,

– yetiştirilmesi ve eğitimi,

354 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 31. 355 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 408.

Page 162: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXII

– motivasyonu,

iii. Ücretleme,

iv. Đş disiplini,

v. Đşten çıkarma ve işe son verme.

Ancak; yeni rekabet anlayışı, insan kaynakları planlaması ve uygula-malarında önemli bir organizasyonel değişimi gündeme getirmiştir. Başka bir ifadeyle; insan kaynakları yönetimi, organizasyonel ve kurumsal yapı-daki bir dizi değişimin ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak; firma-ları değişime zorlayan dışsal faktörlerin etkilerini de ihmal etmemek ge-rekir. Đnsan kaynakları yönetimi stratejilerinin uygulanabilmesi, aşağı-daki düzeylerde prensiplerin kabul edilmesine bağlıdır:356

Stratejik düzeyde “insan kaynakları yönetimi”nin firma stratejisi olarak

benimsenmesi, üst düzey yönetimin buna inanması ve tüm firma çalı-

şanları tarafından kabulü.

Fonksiyonel düzeyde istihdam ve işgücü planlaması yapılması; eğitim,

teknoloji eğitimi ve geliştirmeye yatırım yapılması.

Đşyeri düzeyinde yüksek çalışma standartlarının bir hedef olarak belir-

lenmesi, görev ve sorumlulukların çalışanlara daha fazla inisiyatif tanı-

yacak nitelikte yeniden dizayn edilmesi, takım çalışmasının teşvik edil-

mesi, problem çözümünde çalışanların yeteneklerine başvurulması ve

katılımlarının sağlanması, işyerinde “güven” ortamının oluşmasının te-

min edilmesi.

Firmalar, sözkonusu ulusal veya bölgesel insan kaynakları politika-larını oluştururken, global yaklaşım ve kavramlara ihtiyaç duyarlar. Bu-nun sebebi; globalleşme ile firmaların farklı ülkelerde değişik kültürel alt yapılara sahip işgücünü istihdam etmeleridir. Çokuluslu şirketlerin yerel koşullardan bağımsız olarak insan kaynakları politikalarını yansıtacak, çalışma ilkelerini yönetecek projelere sahip olmaları; hem firma kültürü, hem de firma imajı açısından önem arzetmeye başlamıştır. Çokuluslu şir-ketlerin global insan kaynakları oluşturma gayretlerinin sebepleri şun-lardır:357

� Son yıllarda, tüm dünya ölçeğinde gelişen global aktiviteler ve global reka-bet; global şirketlerin önemini büyük ölçüde artırırken, sözkonusu firmala-

rın insan kaynakları yönetimi anlayışlarına yeni perspektifler kazandırdık-

ları görülmüştür.

356 Büyükuslu, Ali R›za; “a.g.m.”, s. 11,12. 357 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 182.

Page 163: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXIII

� Çokuluslulaşmamış firmalara kıyasla, global firmaların yönetim kalitesine önem verdikleri ve insan kaynakları yönetiminin rekabet gücünü belirleyen

önemli faktörlerden biri olarak kabul ettikleri görülmektedir.

� Bölgesel kutuplaşmalar; beraberinde ulusal yakınlaşmaları gündeme ge-tirmiş; bu gelişme, yönetim metotlarında farklı uygulamalara gidilmesi so-

nucunu doğurmuştur.

� Kötü yönetim uygulamaları, global firmaların başarısızlık nedenleri olarak görülmüş; bu durum, sözkonusu firmaların vakit kaybetmeden global nite-

likli yönetici grubunu yetiştirmelerine olan ihtiyacı artırmıştır.

Hem doğrudan yabancı yatırımların büyüklüğü, hem de çokuluslu şirketler arasındaki uluslararası ticaret geçen 10 yılda büyük miktarlarda artmıştır. Ayrıca; şirket satın almaları, birleşmeler, ortak yatırımlar ve stratejik ittifaklarda da son yıllarda hızlı büyümeler yaşanmıştır. Çoku-luslu şirketler, işverenlerin çok küçük bir miktarını oluşturmaktadırlar. Ancak; çok sayıda kişiyi istihdam etmektedirler. Pek çok çalışan üzerinde de dolaylı yollardan etki sahibidirler. Bu kuruluşların stratejileri, yapıları ve organizasyonlarındaki değişiklikler eğitim ve geliştirme, ödeme sistem-leri, iş organizasyonu ve yönetime katılma gibi insan kaynakları politika-ları üzerinde belirgin etkilere sahip olmuştur.358

2.2.1 Đşgücü Stratejileri

Đster çokuluslulaşmış olsun, ister olmasın; her firma, insangücü ihti-yaçlarını tespit etmek, bu ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte personeli is-tihdam etmek, personelin prodüktivitesini artırabilmek için onları motive etmek, değişen teknoloji ve çevre şartlarına göre eğitmek ve onlara ücret ödemek durumundadır. Ancak; çokuluslu şirketlerin kendine has özellik-leri dolayısıyla, bu faaliyetler çokuluslulaşmamış firmalara nazaran bazı farklılıklar arzeder.359 Bu anlamda; çokuluslu şirketlerin işgücü stratejileri şunlardır.

2.2.1.1 Đşgücü Đhtiyaçlarının Belirlenmesi

Çokuluslu şirketler için işgücü ihtiyacı iki boyutludur. Bir taraftan ev sahibi ülkelerdeki yavru şirketlerde yerel faaliyetleri yönetecek personele, diğer taraftan da köken ülkede şirket merkezinde şirketin dünya çapın-daki faaliyetlerini koordine ve kontrol edecek personele ihtiyaç vardır.

358 Marginson, Paul - Sisson, Keith; “Multinational Companies and the Future of

Collective Bargaining: A Review of the Research Issues”, European Journal of Industrial Relations, Vol. 2, No. 2, 1996, s. 174.

359 Yüksel, Öznur; ‹nsan Kaynaklar› Yönetimi, Gazi Kitabevi (2. Bask›), Ankara 1998, s. 226.

Page 164: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXIV

Farklı yerlerdeki bu istihdam olayı, birbiriyle yakından ilişkilidir. Örneğin; ev sahibi ülkelerdeki şubelerin yönetici adayları, genellikle köken ülkedeki merkezin yöneticileri tarafından değerlendirilir ve seçilir.360

2.2.1.2 Đşgücü Tedariki

Đşgücü tedariki; insangücü ihtiyaçları doğrultusunda, çalışmak için başvuranlar arasından en uygun olanlarının belirlenmesi ve işe alınması işlevidir.361 Çokuluslu şirketler, bu işlevi yerine getirirken veya başka bir ifadeyle çalıştıracakları işgücünün seçiminde aşağıdaki alternatiflerden birini tercih etmek durumundadırlar:

� Đşgücünün yalnız köken ülke işgücünden oluşturulması (köken ülkeden iş-gücü kadrolaması),

� Đşgücünün yalnız ev sahibi ülke işgücünden oluşturulması (ev sahibi ülke-den işgücü kadrolaması),

� Đşgücünün yalnız üçüncü ülkelerin işgücünden oluşturulması (üçüncü ül-kelerden işgücü kadrolaması),

� Yukarıdaki seçeneklerden en az ikisi veya daha fazlasının birlikte tercih edilmesi (çeşitli ülkelerden çoklu işgücü kadrolaması / global işgücü kadro-

laması).

Yapılan araştırmalar; firmaların başarılı olabilmeleri için şu üç önemli hususa dikkat etmeleri gerektiğini ortaya koymuştur:

i. Firma için en uygun işgücünü seçmek,

ii. Seçilen işgücünü uygun yerlerde çalıştırmak,

iii. Seçilen işgücünü hem kendi, hem de firmanın ihtiyaçlarını karşılaya-

cak şekilde eğitip, geliştirmek.

Bu hususlar, çokuluslu şirketlerin başarılı olabilmeleri için de geçer-lidir. Ancak, yeterli değildir. Đyi bir yönetici ve işgören kadrosunun oluş-turulabilmesinden başka, aşağıda belirtilen hususlara da dikkat edilmesi gerekir. Her şeyden önce; uluslararası yatırımlar, ürünler, pazarlar ve faaliyetler; çokuluslulaşan şirketler için çok yeni ve farklı konular olabilir. Bu nedenle, seçilecek olan üst düzey yöneticiler ve işgörenlerin bu konu-lar üzerinde bilgi sahibi olması çokuluslu şirketler açısından bir tercih unsurudur.362

2.2.1.2.1 Yönetici Tedariki

360 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme..., s. 241. 361 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 181. 362 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 406,407.

Page 165: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXV

Globalleşmenin de etkisiyle; teknoloji ve diğer sosyo-ekonomik şartla-rın değişimine paralel olarak, yönetim kavramında büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Teknolojideki gelişmeye paralel olarak yönetimin do-ğası da değişmiştir. Çokuluslu şirketlerin yaygınlaşması sonucu, son yıl-larda bu firmaların yönetimine özellikle çok iyi eğitim görmüş, tecrübeli ücretle çalışan profesyoneller getirilmektedir.363 Globalleşme stratejilerini kendi firmalarının avantajları doğrultusunda en iyi bir şekilde kullanabi-len364 bu kişiler “gobal yönetici” (global manager) olarak tanımlanmaktadır. Moran ve Reisenberger’e göre global yöneticilerde bulunması gereken nitelikler şunlardır:365

� Global bir düşünce yapısına sahip olma, � Çeşitli kökenlerden gelen insanlarla eşit çalışma, � Uzun vadeli oryantasyona sahip olma, � Kurumsal değişimi kolaylaştırma, � Öğrenim sistemleri yaratma, � Çalışanları kusursuzluğa teşvik etme, � Anlaşmazlıklara işbirlikçi bir havada yaklaşıp görüşme, � Yurtdışı görevlere gönderilenleri beceriyle idare etme, � Çok kültürlü ekiplere önderlik edip etkin biçimde katılma, � Kendi kültürünü, değerlerini, varsayımlarını anlama, � Başkalarının ulusal ve kurumsal kültürünü kesin bir şekilde belirleme, � Başka ülkelere yönelik bilgisini ve saygısını sergileyecek bir biçimde kültü-rel hatalardan ve davranışlardan kaçınma.

Bundan dolayı; çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkelerdeki şubelerinde görev alacak üst düzey yöneticilerin seçim süreci için çeşitli sistemler ge-liştirilmiştir. Ancak, özellikle üst düzey yönetim düzeylerinde yönetici se-çim süreci; halâ ilkeler, tahmin, önsezi, kişisel faaliyet gibi faktörlerin et-kisi altındadır. Genellikle, gelecekteki sonuçlar için “geçmişteki başarılar” en iyi gösterge olarak alınmaktadır. Yönetici seçimi; geçmişte, belirli ko-şullarda elde edilen sonuçların bilinmesine bağlıdır. Bununla birlikte; üst düzey yöneticilerin seçimi için bir ölçü olarak geçmişteki deneyimlerin kullanılması, çokuluslu ölçekte özellikle zordur. Yurtdışı bir görev için

363 Güzelcik, Ebru; Küreselleflme ve ‹flletmelerde De€iflen Kurum ‹maj›, Sistem

Yay›nc›l›k, ‹stanbul 1999, s. 96. 364 Deniz, Nevin; Global E€itim, Türkmen Kitabevi, ‹stanbul 1999, s. 92. 365 Rhinesmith, Stephen R.; a.g.e., s. 52.

Page 166: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXVI

yöneticiler köken ülkeden tedarik edildiği zaman, aşağıda belirtilen zor-luklar ortaya çıkmaktadır:366

� Yöneticiler, geçmişte elde ettikleri sonuçlardan farklı olacağına emin olduk-ları zaman orada çalışacaklardır. Bu şekilde; onların muhtemel

başarısızlıkları tahmin etmeleri, bunu daha zor kılmaktadır.

� Yöneticiler, yapılan seçim ile ilgili olarak; denizaşırı işlerde geçerli olan ko-şullar ve ihtiyaçların tam olarak farkında değillerdir.

� Şayet; bireylerin denizaşırı başarılı olmak için denizaşırı başarılı olmak için belli olmayan denizaşırı sonuçlar ilave karışıklık yaratılmaktadır

Dünyanın çeşitli ülkelerinde aynı anda faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin yönetimi, modern yönetim bilgilerini gerektirir. Çokuluslu şir-ketlerin yönetimi, bazen çeşitli milliyetlere mensup profesyonel bir yöne-tici ve teknik eleman kadrosu tarafından yerine getirilir.367 Faaliyetlerinin, fiziki olarak çok geniş bir alana yayılmış olması sebebiyle; çokuluslu şir-ketlerde firmanın merkezi ve şubeleri arasındaki koordinasyonu ve kon-trolü kolaylaştırmak amacıyla, etkin bir yönetim kadrosu oluşturulması sorunu ortaya çıkmaktadır. Üst yönetim kadrosunun oluşturulması yet-memekte, bu yapının korunabilmesi ve denetiminin sağlanması da ge-rekmektedir. Bu nedenle, çokuluslu işletmelerin herhangi bir ev sahibi ülke şubesindeki üst düzey yöneticisinin, ana merkezin sürekli tavsiye, kontrol ve desteğine ihtiyaç duymadan karar verebilecek irade ve istekte olan yöneticiler arasından seçilmesi zorunluluğu vardır.368 Çokuluslu şir-ketler, yönetici kadrolamada birtakım yaklaşımlar kullanmaktadırlar. Şirketlerin yönetim felsefeleri (etnosentrik, polisentrik veya jeosentrik) ve karar alma yapıları (merkeziyetçi veya ademi merkeziyetçi); onların hangi ülkelerden yönetici tedarik edecekleri konusunda etkili olmaktadır.369

Bu yaklaşımlar doğrultusunda, çokuluslu şirketler için yönetici se-çiminde 4 farklı seçenek mevcuttur. Çoğu çokuluslu şirket, yurtdışı faali-yetlerinde ilk üç kaynağın tamamını kullanmaktadırlar. Başka bir ifa-deyle; global yönetici kadrolamasına gitmektedirler:370

� Köken ülkeden yönetici tedariki (köken ülkeden yönetici kadrolaması),

� Ev sahibi ülkeden yönetici tedariki (ev sahibi ülkeden yönetici kadrolaması),

366 Phatak, Arvind V.; Managing Multinational..., s. 189. 367 Seyido€lu, Halil; a.g.e., s. 552. 368 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 406. 369 Yüksel, Öznur; ‹nsan Kaynaklar›..., s. 228. 370 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 190.

Page 167: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXVII

� Üçüncü ülkelerden yönetici seçimi (üçüncü ülkelerden yönetici kadrola-ması),

� Yukarıdaki seçeneklerden en az ikisi veya daha fazlasının birlikte tercih edilmesi (çeşitli ülkelerden çoklu yönetici kadrolaması / global yönetici kad-

rolaması).

2.2.1.2.1.1 Ev Sahibi Ülkeden Yönetici Tedariki

Çokuluslu şirketlerin, yönetici tedarikinde tercih ettikleri yollardan biridir. Başlangıçta, köken ülkeden yönetici tedariki yolu tercih edilmiş olsa da çoğu çokuluslu şirkette yurtdışındaki yöneticilik görevlerine geçici olarak bakılmaktadır. Zamanla yönetim görevleri, köken ülke yanında ev sahibi ülke yöneticileri tarafından paylaşılmakta; nihayet en sonunda pek çok yönetim görevi ev sahibi ülkeye mensup yöneticilere bırakılmaktadır. Zaten; çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki şubelerinin üst yöne-timlerini kendi ülkelerinden yöneticilerle doldurmaları da her zaman mümkün olmaz. Pek çok ev sahibi ülke, sözkonusu şubelerde belirli öl-çüde yerli yönetici istihdamını şart koşmaktadır. Bunun sebebi; çoku-luslu şirketlerin politikalarını yerli yöneticiler vasıtasıyla denetlemek gibi hem politik, hem de ülke içindeki işsizliği azaltma gibi ekonomik neden-leri vardır. Devlet kontrolleri ve politikaları açısından yararları, kendi ül-kelerinin ekonomik, politik, kültürel yapılarını iyi bilmeleri, yerel örf ve adetler ile tüketici gelir ve tercihlerini bilmeleri, pazarlama sistemi ve ka-nallarını iyi değerlendirebilmeleri,371 gümrüklerle ilgili bilgi ve ev sahibi ülkeden tedarik edilen işgücü ile kolayca iletişim yeteneği, lokal lisanda akıcı konuşma yeteneği; çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki şube-lerinde görevlendirmek için niçin yine bu ülkelerden yönetici tedarik ettik-lerini bize açıklamaktadır.372 Ev sahibi ülkeden yönetici tedarikinin genel olarak sebepleri ve sakıncaları şunlar olabilir:373

���� Sebepleri:

� Ev sahibi ülkedeki şubenin yerel müşterilere, kültüre ve lisana yabancılık durumunu ortadan kaldırmak istemesi.

� Ev sahibi ülkeden tedarik edilen yöneticilere ödenecek ücretlerin daha dü-şük olma ihtimali.

� Bazı ev sahibi ülkelerin kanunlarında, nitelikli ve yüksek düzeydeki görev-lerin yalnızca kendi vatandaşlarına verilebileceğine dair hükümler bulun-

ması.

371 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme..., s. 33,243. 372 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 190. 373 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 416,417.

Page 168: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXVIII

���� Sakıncaları:

� Çokuluslu şirketin köken ülke politikaları, ev sahibi ülkeden tedarik edilen yönetici tarafından tam olarak anlaşılamayabilir.

� Ev sahibi ülkeden tedarik edilen yöneticileri, çokuluslu şirketin köken ül-kedeki merkezinde veya başka bir ev sahibi ülkedeki şubelerinde çalışma

konusunda isteksiz davranabilirler. Bu, onların terfi konusunda hiçbir çaba

göstermemelerine neden olur.

� Ev sahibi ülkeden tedarik edilen yöneticilerin ekseriya yetiştirilmeleri gere-kir. Bu kişilerin çoğu; yetiştirilip çokuluslu şirkete tam faydaları olacak za-

man, diğer yerel firmalar veya çokuluslu şirketler tarafından transfer edile-

bilirler.

� Çokuluslu şirket ile ev sahibi ülkeden tedarik edilen yönetici arasında, “bağlılık ve sadakat” konusunda çatışmalar olabilir.

� Personele ödenecek ücretler ve ev sahibi ülkeye ödenen vergiler konusunda, merkezin isteklerine mani olma pozisyonuna girebilirler.

Amerikan çokuluslu şirketleri üzerinde yapılan araştırmalar, çoğu şirketin idari pozisyonlarda ev sahibi ülke vatandaşlarını istihdam etmeyi tercih ettiklerini göstermektedir. Bunun sebepleri şunlardır:374

� Yurtdışına bir Amerikalıyı ve onun ailesini göndermek, aile başına 30 bin dolara kadar varan bir maliyet içermektedir.

� Amerikalılar için yaşam tazminatları hayli yüksektir. (Örneğin; Singapurda pek çok Amerikan firması, Amerikalı yöneticilere ayda 500 dolar veya daha

fazla ücret dışı para ödemektedir.)

� Ev sahibi ülke yasaları, yönetim düzeylerinde belirli bir oranda kişinin ev sahibi ülkeden istihdam edilmesini gerektirebilir.

� Özellikle çoğu gelişmekte olan ülkede ve aynı zamanda bazı gelişmiş ülke-lerde yabancı yönetici kullanımına karşı milliyetçi baskıların mevcut olması.

� Az sayıda gelişmiş ülkede 20 bin dolardan az bir ücretle işe almak için gö-nüllü, deneyimli Amerikan yöneticilerin bulunmasında yaşanan zorluk.

(Yurtdışı şubelerin sözkonusu tutarı ödemek için bazen güçleri de yetme-

mektedir.)

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkeden yönetici tedarik ederken genel-likle köken ülkedeki üniversite veya dengi bir okuldan mezun olmuş ev

374 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 192.

Page 169: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXIX

sahibi ülke yönetici adaylarını tercih ederler. Ancak; köken ülke üniver-site veya dengi okullarını bitirmiş yeteri kadar yönetici adayı bulmak, her zaman mümkün değildir. Bu durum; çokuluslu şirketlerin, deneyimsiz ev sahibi ülke yöneticilerini yönetim pozisyonlarına getirmeye zorlar. Çoku-luslu şirketler, bu durumlarda sözkonusu yöneticileri ev sahibi veya kö-ken ülkede çeşitli eğitim programlarına tabi tutar veya yollayabilir.375 Kö-ken ülke çalışma prensiplerine ve kültürüne aşina olmaları; onların yö-neticilik görevlerinde başarılı olmalarına ve çokuluslu şirket ile sağlıklı ilişkiler kurmalarına katkıda bulunacaktır.

2.2.1.2.1.2 Ev Sahibi Ülke Dışından Yönetici Tedariki

Ev sahibi ülkede vasıflı işgücü yetersizliği, çokuluslu şirketlerin kö-ken ülkeden yönetici personel tedarik etmelerine veya bir ülke geliştirene kadar köken ülkeden veya üçüncü ülkelerden geçici bir esasta yönetici tedarik etmesine sebep olur.376 Ev sahibi ülkelerdeki şubelerde çalıştırıla-cak yöneticilerde, köken ülkede yöneticilerden farklı olarak ilave nitelikler aranır. Bu nitelikler, şunlar olabilir:377

� Sonuç elde etme özelliği: Firmaların çokuluslulaşma istekleri, bazı neden-lere dayanır. Kısa zamanda sonuçlara ulaşmak, özellikle gerekli olabilir. Ka-

rar alma ve bu karar için geçecek süre, firmanın politikaları için önemli ola-

bilir. Yöneticiler, bu alanda büyük bir yeteneğe sahip olmalıdırlar.

� Teknik ve yönetsel yetenekler: Ev sahibi ülkelerde çalışacak yöneticilerde, bazı özellikler aranır. Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çokuluslu şir-

ketlerden beklentileri olan yeni teknolojileri başarılı bir biçimde kullana-

bilme yeteneği bunlardan biridir.

� Enerjik ve inisiyatif sahibi olmak: Bu özellikler, zaten iyi bir yönetici olma-nın temel koşullarıdır.

� Uyum yeteneği: Global firmaların sorunlarla karşılaşmaları; yönetim sistemlerinden değil, ev sahibi ülkelerin çevresel koşullarının farklı

oluşundan kaynaklanmaktadır. Ülke dışına çıkınca, faaliyet koşullarında

farklılıklar meydana gelir. Bu farklılıklara uyum gösterebilmeleri, onların

başarılı olmalarını sağlayacaktır.

� Diplomatik yetenek: Firmalarını tanıtmak ve başarılarını hazırlamakla so-rumlu olan yöneticiler; yalnız firmalarını temsil etmezler, aynı zamanda ül-

kelerinin de temsilcisi durumundadırlar.

375 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 419. 376 Phatak, Arvind V.; a.g.e., s. 192. 377 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 184.

Page 170: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXX

� Kültürel anlayış ve uyum: Ev sahibi bir ülkede görev alacak yöneticiler; sözkonusu ülkenin kültürüne karşı anlayışlı olmalı, bu kültürü kendi de-

ğerleri ile incelemeye gitmemelidir. Bundan dolayı; ev sahibi ülkelerdeki şu-

belere, kültürel değişmelere karşı duyarlılığı olan yöneticilerin gönderilme-

sinde fayda vardır.

Bir organizasyon için doğru insanların bulunması, ekseriya zordur. Đyi ve başarılı yöneticilerin ülke dışındaki faaliyetlerde önemlerinin art-ması, bu niteliklerde yöneticilerin bulunmasını daha da zorlaştırmaktadır. Ülke dışı yönetim pozisyonları, ülke içi yönetim pozisyonlarından daha fazla ve önemli özellikler gerektirmektedir. Ülke dışındaki yönetim pozisyonlarında görev alacak yöneticilerin geniş kültürlü, bilgili ve geniş bir iş deneyimine sahip olmaları yanında ev sahibi ülkenin iş uygulama-larını, adet, gelenek ve alışkanlıklarını da anlaması ve kavrayabilmesi ge-rekir. Gittikleri ev sahibi ülkenin lisanını öğrenmeleri, bunu oldukça ko-laylaştıracaktır. Ancak, ev sahibi ülkenin kültürünü ve lisanını bilmele-rine ve bu konularda yoğun eğitim ve geliştirme programları almalarına rağmen; köken veya üçüncü bir ülkeden gelen yöneticiler, ev sahibi ül-keye adapte olmada zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülke şubelerindeki yöneticiler, kendi ülkelerinden çok farklı ve karışık yönetim problemleriyle uğraşmak zorunda kalabilirler. Bu problemler, çokuluslu şirketlerin içinde bulunduğu dış çevre (ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel ve yasal) faktörlerinden kaynaklanır. Bunlardan kültürel faktörlerden kaynaklanan problemlerle karşılaşmamaları için, çokuluslu şirket yöneticilerinin diğer kültürlerle yaşamayı öğrenmeleri ge-rekmektedir. Bu; çokuluslu şirketlerin “global düşün, yerel davran” felse-felerinin de bir gereğidir. Bundan dolayı; “kültürel duyarlılık” ve “farklı kül-türleri öğrenme istekleri”, denizaşırı görevlere gidecek olan yöneticilerin seçiminde önemli bir kıstastır. Sözkonusu niteliklere sahip olup, çoku-luslu şirketleri yönetmeye aday olan yöneticiler, daha önce de belirttiğimiz gibi; kültür ile ilgili lisan ve alan araştırmalarını kapsayan uzun süreli eğitimlere tabi tutulurlar. Çokuluslu şirketlerde görev alacak olanların, firmanın içinde bulunacağı ortamın sosyal ve kültürel özelliklerini bu şekilde tanımaları ve görev aldıktan sonra da içinde bulundukları sosyal ve kültürel çevreye uygun hareket etmeleri gerekir.378 Ev sahibi ülkenin çalışma, randevu, görüşme vb. yanında günlük yaşam, giyim, yemek gibi kültürel unsurlarına uyum gösteren çokuluslu şirket yöneticilerinin ge-nellikle başarılı oldukları görülmüştür.

Çokuluslu şirket yöneticilerinin gittikleri ev sahibi ülkenin lisanını bilmeleri de onların başarılı olmalarında temel faktörlerden biridir. Şayet;

378 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 270-416

Page 171: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXI

ev sahibi ülkenin lisanını bilmiyorlarsa bu lisanı hemen öğrenmelidirler. Bu, yöneticiye pek çok avantaj getirecek ve onun daha başarılı bir yöne-tim sergilemesine katkıda bulunacaktır. Başka bir ifadeyle; çokuluslu şirketin yönetimi, tamamen dilin kullanımına bağlıdır. Çünkü; girilen ya-bancı pazarda yöneticiler, işçiler, satıcılar, müşteriler ve hükümet yetkili-leri genellikle ayrı bir dili konuşmaktadırlar. Bundan dolayı; günümüzde mükemmel yöneticiler, içinde bulunduğu kültürde verimli bir şekilde ça-lışan, gerçekleştirdiği ve ya gerçekleştireceği operasyonları o kültüre ve diğer kültürlerdeki idarecilere açıklayabilen kişilerdir.379 Hatta; ev sahibi ülkelerde görev alacak yöneticilerin, (ev sahibi ülkenin lisanına ilave ola-rak) birkaç lisan bilmeleri ve uluslararası deneyime sahip olmaları istenir. Birkaç lisan bilmeleri de yeterli değildir. Kavramların farklı kültürlerde yüklendiği farklı anlamları da tanıyabilmeleri gerekir. Büyük firmalara “global yönetici” tedarikinde bulunan ve kendilerine “uluslararası beyin avcıları” adı verilen firmalar da mevcuttur. Bu firmalar; birkaç lisan bilen, çeşitli kültürlerde çalışabilen deneyimli yöneticileri bulup işe yerleştir-mektedirler.380

Çokuluslu şirket yöneticilerinin ister köken ülkeden bir ev sahibi ül-keye, isterse ev sahibi bir ülkeden diğer ev sahibi bir ülkeye çokuluslu şirketin bu ülkelerdeki şubelerini yönetmek üzere atanmaları konusunda da ihtiyatlı davranmak gerekir. Şöyle ki; köken ülke veya iki ev sahibi ülke, sosyo-kültürel faktörler bakımından tamamen birbirine zıt özellikler gösteriyorlarsa; bu durum yeni atanacak çokuluslu şirket yöneticisinin başta motivasyon olmak üzere zaman ve iş düzeni, planlama ve üretim gibi konularda büyük sıkıntılar çekmesine sebep olabilir. Çalışma, başarı ve kazanç gibi sosyo-kültürel faktörler açısından durumu ele alacak olur-sak; servet sahibi olmanın büyük ve neredeyse ulaşılamaz bir amaç ola-rak kabul edildiği ülkelerin birinden, insanların belli ihtiyaçlarını karşıla-yacak kadar çalıştığı ve bu düzeyden sonra çalışmasını azalttığı ve hatta çalışmayı bıraktığı bir ortama gelen bir yönetici çeşitli sıkıntılarla karşıla-şabilir. Mistik görüşlerin ideal olarak alınmasından dolayı, üretim ve tü-ketim konularında bireylerin motive olamadığı Budist veya Hindu toplum-larında da çokuluslu şirket yöneticileri benzer sıkıntılarla karşılaşabilir-ler. Ev sahibi ülkeye adapte olmada zorluklar yalnız yöneticiler için değil, onların aileleri için de sözkonusudur. Yönetici, ev sahibi ülkeye adapte olsa da; aynı adaptasyonu ailesinin gösterememesi pek çok problem ya-ratmakta, hatta evliliğin son bulması ile bile sonuçlanabilmektedir. Bu

379 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 295,414. 380 Yüksel, Öznur; ‹nsan Kaynaklar›..., s. 227.

Page 172: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXII

tür durumlarla karşılaşmamak için; ev sahibi ülkeye gitmeden önce, ailenin bu ülkeye adaptasyonunu sağlayıcı eğitim yapılmalıdır.381

2.2.1.2.1.2.1 Köken Ülkeden Yönetici Tedariki

Yöneticilerin ev sahibi ülke dışından tedarik edilmesi durumunda; muhtemel yönetici adayları, genellikle üniversiteden yeni mezun olmuş köken ülke vatandaşlarıdır. Bunlar; doğrudan ev sahibi ülkelerde görev-lendirilmek üzere istihdam edilirler. Ancak; ilk yıllarda, çokuluslu şirketin köken ülkedeki merkezinde çalışarak tecrübe ve deneyim kazanırlar. Ço-kuluslu şirketin merkezinin uluslararası bölümlerine de girebilirler ve bu bölümlerde yabancı şubelerin sorunlarıyla karşılaşıp ülke dışı çalışan personelle tanışırlar. Özel vazifelerle uğraşmak ve yabancı çevreyle karşı-laşmak üzere, kısa süreli olarak ev sahibi veya diğer dış ülkelere de gön-derilirler. Nihayet sonunda, çokuluslu şirketin ev sahibi ülkelerdeki faali-yetlerine katılırlar.382

Köken ülke yöneticileri, ev sahibi ülkelerdeki şubelerde görevlendiril-diğinde; merkez ile iletişim kolaylaşmakta, merkezin teknik ve yönetim gücünün transferi sağlanabilmekte, merkez ve şubeler arasında politika-lar daha iyi koordine edilebilmektedir. Özellikle; çokuluslu şirketler, ev sahibi bir ülkede çokuluslu faaliyetlerinin ilk dönemlerinde genellikle kö-ken ülke vatandaşı yöneticileri tercih ederler. Teknoloji ve yönetim bilgi ve tekniklerinin köken ülke personeli ile daha başarılı bir şekilde transfer edilebileceği görüşü hakimdir. Köken ülkeden yönetici seçiminin bir başka sebebi de; bu kişilerin köken ülkedeki merkezin yönetim ve muha-sebe sistemlerini daha iyi bilmeleri, bundan dolayı ev sahibi ülkelerdeki şubeleri daha iyi denetleyebilecekleri ve köken ülkedeki ana şirket ve di-ğer şubeler arasında daha etkin bir iletişim kurabileceklerine olan inanç-tır. Ev sahibi ülkelerde yeni kurulacak birimlerin başlangıç aşamalarında köken ülkeden bir yönetici; gerekli birimleri kurar, işleri organize etmek üzere görevlendirmeler yapar; belirli bir düzen kurulduktan sonra da yö-netimi ev sahibi ülkeden yöneticilere teslim ederler.383 Bunun sebepleri şunlar olabilir:384

� Ev sahibi ülkede, teknik uzmanlığa ve yönetsel beceriye sahip yeteri kadar insangücü bulunmaması,

� Ana ülkedeki ümit vadeden mevcut yöneticileri uluslararası tecrübe ile do-natarak daha yüksek görevlere hazırlamak istemesi,

381 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 289,419. 382 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 418. 383 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme..., s. 32,243. 384 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 415,416.

Page 173: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXIII

� Ev sahibi ülkedeki şubede ve bu şube ile köken ülkedeki şirket arasında organizasyonel koordinasyon ve kontrolün sağlanması ve kolaylaştırılması,

� Çokuluslu şirketin ev sahibi ülkelerdeki faaliyetlerinin kısa süreli olarak planlanması,

� Ev sahibi ülke nüfusunun heterojen bir yapıya sahip olması ve yöneticilerin de bu heterojen yapıdaki ırklardan birine mensup olması

durumunda, bunun siyasi ya da sosyal sorunlara yol açabilecek olması,

� Ev sahibi ülkedeki şubenin, köken ülkedeki şirketin imajını taşıması gerektiğine inanılması,

� Köken ülkedeki yöneticilerin, ev sahibi ülkedeki yöneticiliğe yine kendi ülkelerinden birinin en uygun olacağını düşünmeleri.

2.2.1.2.1.2.2 Üçüncü Ülkelerden Yönetici Tedariki

Firmalar çokuluslulaştıkça, globalleşmenin de etkisiyle ulusal sınır-ların önemi azalır ve yönetim düzeyinde üçüncü ülkelerden yönetici teda-rikinde artışlar görülür. Çünkü, globalleşme; milliyet, ırk, din gibi ön-yargılardan arınmış bir ekip çalışmasını gerektirir. Nestle (Đsviçre) firma-sının üst yönetim kadrosu Almandır ve (içinde ev sahibi ülkelerden teda-rik edilen yöneticilerin oranı bilinmemesine rağmen) şirket yöneticilerinin yarısı Đsviçre uyruklu değildir. Yine, bir Đngiliz firması olan ICI’nin üst dü-zey yöneticilerinin % 40’ı Đngiliz değildir. Çokuluslu şirketler, global yöne-tici kadrolamasını tercih etmeleri durumunda; bunu bölgesel bir çapta da uygulayabilirler. Şöyle ki; yöneticilerin seçim, yetiştirilme ve atanmasında bölgesel bir temele dayanılır. Böyle bir personel politikasının tek ülkeye dayalı olmaktan daha rasyonel bir işlevsellik sağladığına inanılır. Sözko-nusu personel politikası; genellikle, değişik coğrafi bölgeler için ayrı yö-netim merkezleri kurulması ile sonuçlanır.385

Üçüncü ülkelerden yönetici tedarikinde; çokuluslu şirketlerin sayısı-nın artışı ve jeosentrik yaklaşımların teşviklerinin de önemi büyüktür. Bu şekilde; pek çok yönetici, hangi ülkeden olursa olsun kendi ülkelerinin dışında da deneyim kazanmaktadır. Üçüncü ülkelere mensup kişilerin yönetim görevlerinde rolleri arttıkça, çokuluslu şirketlerde çeşitli ülke va-tandaşlarından oluşan sınırsız bir kombinasyon ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki; bir çokuluslu şirketin A ülkesindeki yöneticisi bir B ülkesinden, C ülkesindeki yöneticisi bir D ülkesinden, E ülkesindeki yöneticisi ise bir F

385 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 33,241.

Page 174: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXIV

ülkesinden olabilmektedir. Çokuluslu şirketlerin, üçüncü ülkelerden yönetici tedariki yolunu tercih etmelerinin sebepleri şunlar olabilir:386

� Ev sahibi ülke veya köken ülkeden yönetici tedarikinin dezavantajlarından sakınmak,

� Ev sahibi ülke veya köken ülkede, teknik uzmanlığa ve yönetsel beceriye sahip yeteri kadar insangücü bulunmaması,

� Çokuluslu şirketlerin diğer ülkelerdeki yönetim teknikleri ve uygulamala-rından faydalanmak istemeleri,

� Üçüncü ülkelerden tedarik edilen yöneticilerin faaliyet gösterilen ev sahibi ülkenin özelliklerini, dilini, kültürünü iyi bilmeleri,

� Köken ülke ve ev sahibi ülke yöneticilerine nazaran üçüncü ülkelerden te-darik edilen yöneticilere daha düşük maaş ödenmesi; başka bir ifadeyle ço-

kuluslu şirkete maliyetlerinin daha düşük olması.

Çokuluslu şirketlerin üçüncü ülkelerden yönetici tedariki yolunu ter-cih etmemelerinin sebepleri şunlar olabilir:387

� Ev sahibi ülke hükümetlerinin, çokuluslu şirketlerin kendi ülkelerindeki yöneticilerinin seçilmesinde kendi vatandaşlarına ağırlık verilmesi politikası

izlemesi; üçüncü ülkelerden yöneticilere “çalışma izni” verilmesi konusunda

sorunlar çıkartmasına neden olabilir.

� Üçüncü ülkelerden tedarik edilen yöneticilere verilecek taşınma tahsisatları ve seyahat ödemelerinin oldukça yüksek rakamlar tutması.

2.2.1.2.2 Đşgören Tedariki

Çokuluslu şirketler, farklı ülkelere mensup işgörenleri bir arada ça-lıştıran şirketler görünümündedir. Đşgörenlerinin büyük bir kısmı da ge-nellikle köken ülke dışında çalışmaktadır. Örneğin; satışlarının % 98’ini yurtdışında gerçekleştiren Nestle firması, personelinin % 96’sını yurtdı-şında istihdam etmektedir. Çokuluslu şirketlerin işgören tedariki, onların çokuluslulaşma derecelerine göre değişmektedir.388 Đşgören tedarikinde 4 farklı seçenek mevcuttur:

� Köken ülkeden işgören tedariki (köken ülkeden işgören kadrolaması), � Ev sahibi ülkeden işgören tedariki (ev sahibi ülkeden işgören kadrolaması), � Üçüncü ülkelerden işgören seçimi (üçüncü ülkelerden işgören kadro-laması),

386 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 417,426. 387 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 418-424.. 388 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 241,242.

Page 175: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXV

� Yukarıdaki seçeneklerden en az ikisi veya daha fazlasının birlikte tercih edilmesi (çeşitli ülkelerden çoklu işgören kadrolaması / global işgören kad-

rolaması).

Çokuluslu şirketler, işgören seçiminde sosyo-kültürel sebeplerden kaynaklanan çeşitli zorluklarla karşılaşabilirler. Şöyle ki, “bir örgüt içinde çalışma” ile “birinin emrinde çalışma” konusunda düşünceler ülkeden ül-keye farklılık göstermektedir. Đmkan bulabildikleri sürece kendi işlerinde çalışmayı tercih eden Fransızlar ve Belçikalılar, bu duruma örnek olarak verilebilir. Zaman içerisinde, diğer kültürlerin veya teknolojik gelişmelerin etkisi ile toplumda rağbet gören mesleklerin değişmesi de, çokuluslu şir-ketleri işgören seçiminde sınırlayabilmektedir.389

2.2.1.2.2.1 Ev Sahibi Ülkeden Đşgören Tedariki

Đşgören tedarikinde; çokuluslu şirketler tarafından köken ülkede hangi kriterler aranıyorsa, bu kriterler ev sahibi ülke işgören adayları için de aynen aranır. Ev sahibi ülkeden işgören tedariki, işgörenlerin yerel kaynaklardan tedarik edilmesidir. Yavru şirket deneyim kazandıkça, işgö-renlerin yerel kaynaklardan tedarik edilmesi tercih edilmektedir. Yine; gelişmiş ev sahibi ülkelerde, işgörenlerin yerel kaynaklardan tedarik edilme ihtimali artmaktadır. Zaten ev sahibi ülkeler de, genelde yerel per-sonelin istihdamından yana tavır almaktadırlar.390 Çünkü; çokuluslu şir-ketlerin ev sahibi ülkelerde işgören tedarikinde kantitatif ve kalitatif açı-dan zorluklarla karşılaşıp karşılaşmamaları, genellikle o ülkelerin geliş-mişlik seviyesine bağlıdır. Çokuluslu şirketler, şayet az gelişmiş ve geliş-mekte olan ülkelerde yatırım yapacaklarsa, işgören tedarikinde kantitatif açıdan pek bir zorlukla karşılaşmazlar. Çünkü; genellikle nüfus artış hı-zının yüksek ve sermayenin kıt olması sebebiyle, bu ülkelerde işsizlik oranı oldukça yüksektir. Gelişmiş ülkelerde ise, bunun tam tersi bir du-rum ile karşılaşırlar.

2.2.1.2.2.2 Ev Sahibi Ülke Dışından Đşgören Tedariki

Đşgören tedariki, kalitatif açıdan belli niteliklere sahip işgücünün mevcudiyetini gerektiriyorsa; az gelişmiş ve gelişmekte olan ev sahibi ül-keler, genellikle eğitim seviyesinin düşük olması sebebiyle bu niteliklerde talebi karşılayacak emek arzına sahip değillerdir. Bundan dolayı; çoku-luslu şirketler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde vasıflı emek talep-lerini karşılamakta zorluklarla karşılaşırlar. Dolayısıyla; çokuluslu şirket-lerde çalıştırılmak üzere alınacak ev sahibi ülke işgücünün seçimi, işe alımı, eğitim ve geliştirilmesi; gelişmiş ülkelere nazaran az gelişmiş ve ge-

389 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 291. 390 Yüksel, Öznur; ‹nsan Kaynaklar›..., s. 228.

Page 176: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXVI

lişmekte olan ülkelerde pek tatmin edici değildir. Şöyle ki; ev sahibi ülke işgücünün özellikleri, çokuluslu şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamada ge-nellikle yeterli olamamaktadır. Başka bir ifadeyle; az gelişmiş ülkelerde, ev sahibi ülke dışından işgören tedarik etme ihtimali artmaktadır.

Ev sahibi ülke dışından tedarik edilen işgörenlere “kendi yurdundan ayrılıp yabancı bir ülkede yaşayan” (expatriate), “gurbete gidenler” ya da “gurbetçiler” (guest workers) denilmektedir. “Gurbetçi” kavramına, ev sa-hibi ülkedeki yavru şirkete gönderilen köken ülke işgörenleri yanında, üçüncü ülkelerden tedarik edilen işgörenler ve köken ülkede istihdam edilen ev sahibi ülkelere mensup işgörenler dahil edilmektedir. Hemen belirtelim; ev sahibi ülkeler, ev sahibi ülke dışından gurbetçi personelin gelişini engellemek için çoğu zaman çeşitli sınırlamalar getirirler. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi pek çok ev sahibi ülkede, gurbetçi personelin istihdamı için ülke otoritelerinden izin alınması ve gerekli vasıf ve nite-likte yerel işgücü bulunamayışı nedeniyle gurbetçi istihdamına gidildiği-nin ispatlanması gerekmektedir.391

Ev sahibi ülkelerdeki şubelerde çalıştırılacak personelin seçimi ve eğitimi, yerel personelden oldukça farklıdır. Yurtdışında görevlendirilecek personelin seçilme yöntem ve aşamalarında değişik kriterlerin dikkate alınması gerekir.392

2.2.1.2.2.2.1 Köken Ülkeden Đşgören Tedariki

Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkedeki faaliyetlerinin başlangıcında, genellikle kendi ülkelerinden işgücü gönderme yoluna gitmektedirler. Bu şekilde; hem üretimlerini garanti altına almakta, hem de ev sahibi ülke işgücünü daha kolay yetiştirme imkanı bulmaktadırlar.393

2.2.1.2.2.2.2 Üçüncü Ülkelerden Đşgören Tedariki

Çokuluslu şirketler; işgörenlerinin bir kısmını bazen üçüncü ülkeler-den tedarik etme yoluna giderler. Milliyet farkı gözetmeksizin, uzmanlık alanlarına duyulan ihtiyaç nedeniyle istihdam edilirler.394 Çünkü; köken ülkeden işgücü tedarikine bile pek çok sınırlamalar getiren çokuluslu şir-ketler, işgörenlerin üçüncü ülkelerden tedarikine ancak zorunlu olduğu durumlarda izin vermektedirler.

2.2.2 Đstihdam Stratejileri

391 Yüksel, Öznur; Uluslararas› ‹flletme..., s. 242,243. 392 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 182. 393 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 407. 394 Yüksel, Öznur; a.g.e., s. 242.

Page 177: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXVII

Çokuluslu şirketlerin istihdam stratejilerini, istihdam şekilleri ve is-tihdam koşulları açısından inceleyebiliriz.

2.2.2.1 Đstihdam Şekilleri Açısından

Çokuluslu şirketlerin uyguladıkları istihdam şekilleri şunlardır:

2.2.2.1.1 Tipik (Tam Gün) Đstihdam

Çokuluslu şirketlerin kullandıkları istihdam şekillerinden biri klasik tam gün istihdamdır. Bu tip istihdamın kuralları, her ülkenin kendi yasa-larında belirtilmiştir.

2.2.2.1.2 Atipik Đstihdam

Gerek gelişmiş ülkelerde istihdamın sektörel dağılımındaki değişim, gerek işgücü içinde kadınların artan oranı, gerekse teknolojik gelişmeler; tipik olmayan istihdam biçimlerinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine ve diğer firmalar gibi çokuluslu şirketler tarafından da kullanılmasına sebep olmuştur.

2.2.2.1.2.1 Kısmi Süreli Çalışma (Part Time Work)

Atipik istihdamın en yaygın şekillerinden biridir. “Kısmi süreli ça-lışma”nın genel bir tanımı yoktur. ILO’ya göre ise; “normal çalışma süre-lerinden az, sürekli ve düzenli olan ve gönüllü yapılan çalışma” kısmi sü-reli çalışma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre; bir çalışmanın kısmi süreli bir çalışma olabilmesi için, üç unsurun bir arada bulunması gerekir:395

� Kısmi süreli olarak çalışılan haftalık çalışma süresinin, normal çalışma sü-resinden önemli ölçüde az olması.

� Sözkonusu çalışmanın sürekli ve düzenli olması.

� Bu çalışmanın, çalışan tarafından “gönüllü” yapılması.

2.2.2.1.2.2 Sıkıştırılmış Çalışma Haftası (Compressed Workweek)

Haftalık 5-6 gün olan çalışma programının 5 günden az olarak 3-4 gün veya 4,5 güne sıkıştırılmasıdır. Haftalık çalışma süresi azaltılma-makta; ancak, daha az güne yoğunlaştırılmaktadır. Tespit edilen işgünle-rinde çalışma süreleri eşit olabileceği gibi, farklı olarak da belirlenebil-mektedir. Haftada 3 gün, 4,5 gün ve değişimli 4/5 gün olmak üzere farklı

395 Seyyar, Ali; “F. Almanya’da Esnek Çal›flma Hayat›”, Mercek, Ekim 1998, s. 51.

Page 178: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXVIII

şekillerde uygulanabilmektedir. Sıkıştırılmış çalışma haftasının yoğun-luğu, işlere ve mesleklere göre değişmektedir.396

2.2.2.1.2.3 Đşin Paylaşımı (Job Sharing)

Tam gün süreli bir işin iki veya daha fazla kısmi süreli çalışan tara-fından paylaşılarak yapılmasıdır. Gerçekte, kısmi süreli istihdamın deği-şik bir şeklidir. Ancak; işi paylaşan kişiler arasında çalışma süresi bölün-düğü gibi; sorumluluklar, alınan ücret, ikramiyeler, emeklilik maaşı, izinler, sosyal yardımlar ve yan ödemeler de paylaşılmaktadır. 4 farklı şekli bulunmaktadır:397

� Bölünmüş gün (split day): Đşin paylaşımında bulunan kişilerin; biri öğleden evvel, diğeri öğleden sonra olmak üzere yarımşar gün çalışmalarıdır.

� Bölünmüş hafta (split week): Đşin paylaşımında bulunan kişilerin; biri haf-tanın ilk yarısı, diğeri haftanın son yarısı olmak üzere yarımşar hafta çalış-

malarıdır.

� Değişimli hafta (alternate week): Đşin paylaşımında bulunan kişilerin; biri bir hafta, diğeri diğer hafta olmak üzere haftalar halinde çalışmalarıdır.

� Sabit olmayan takvim (no fixed schedule): Đşin paylaşımında bulunacak ki-şiler arasında çalışma süresinin nasıl paylaşılacağı konusunda belli bir

takvim sözkonusu olmadan; firmanın durumuna ve çalışanların şahsi ihti-

yaçlarına göre çalışma sürelerinin belirlenmesi ve paylaşılmasıdır.

2.2.2.1.2.4 Çağrı Üzerine Çalışma

Önceden yapılan hizmet akdi gereğince, işveren tarafından çağrıldı-ğında işçinin işyerine gelerek çalışmasıdır. Çağrı, işe başlamanın ön şar-tıdır. Çağrı üzerine yapılan çalışmaya, “kapasiteye bağlı değişken iş sü-resi” de denilmektedir. Çağrı üzerine çalışma; firmalara esneklik sağlaya-rak, onların talepteki değişmelere uyum göstermelerini kolaylaştırmakta-dır. Ekonomik durgunluk dönemlerinde talep ve buna bağlı olarak üre-timin azalması halinde, işten çıkarmaların önlenmesinde önemli bir rol oynar. Büyüme dönemlerinde ise, artan talebi karşılamak için çalışma süreleri artırılır. Đki şekilde yapılmaktadır. Birinci şekilde, taraflar önce-den çalışılacak süreyi aralarında anlaşarak belirlemektedirler. Đşçi; ne zaman çalışacağını bilmemesine rağmen, ne kadar süre ile çalışacağını bilmektedir. Đkinci şekilde ise, işveren; hem işçinin ne zaman çalışacağını, hem de çalışılacak süreyi belirlemektedir.398

396 Yavuz, Arif; a.g.e., s. 69,70. 397 Walton, Pam; Job Sharing: A Practical Guide, Kogan Page, London 1990, s. 57-60. 398 Yavuz, Arif; a.g.e., s. 68,69

Page 179: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXIX

2.2.2.1.2.5 Tele Çalışma (Teleworking) / Tele işe Gidip-Gelme (Telecommuting)

Bir dizi iş aktivitesinin, normal işyerinden uzak bir noktada ifa edil-mesidir. Ancak; bu esnek çalışma şekli ile ilgili kavram mevcuttur. “Telework” (veya “Teleworking”) ve “Telecommute” (veya “Telecommu-ting”):399

� Tele Çalışma (Telework /Teleworking): “Tele çalışma” (“telework” veya “teleworking”) terimi, yaygın olarak Avrupa’da kullanılmaktadır. Bu terimin;

“telecommuting” (tele işe gidip-gelme), “electronic cottage” (elektronik köy),

“telecottage” (teleköy), “networking” (networkleşme), “flexiplace” (esnek işyeri)

gibi birçok isim veya takma ada yakın isimlerle birlikte yakından araştırıl-

dığı zaman; mantıki olarak farklı kategorilerde olmayan, ancak normal ola-

rak “tele çalışma” olarak görülmeyen diğer iş formları ile pekçok ortak yönü

bulunan bir dizi farklı iş tipini tanımlamak için kullanıldığı görülmektedir.

Ademi-merkezileşmiş bir çalışma formudur. “Tele çalışma” çok farklı biçim-

lerde tanımlanmaktadır. Yapılan bir tanıma göre, “çalışanın, işini işverenin-

den ve müşterisinden uzakta ifa ettiği ve yaptığı işi, bilgi ve iletişim teknoloji-

leri vasıtasıyla ulaştırdığı bir çalışma şekli”dir. Başka bir tanımda ise;

“işçinin uzaklığının iletişim ve bilgi teknolojisiyle telâfi edilmesi” olarak

tanımlanmaktadır. Tele çalışma; genellikle birbirinden farklı bir dizi çalışma

pratiğini kapsayan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle olmasına

rağmen; “tele çalışma”nın henüz resmi bir tanımı bulunmamaktadır.

Ancak; bu kavram, bilgi-işlem teknolojileri ile bağlantılı olarak ileri iletişim

ağlarının kullanımının bir sonucu olan işin yapısında ve mekânında

meydana gelen değişmelerle ilgili bir dizi farklı yöntemi tanımlamak için

genel anlamda kullanılmaktadır.

� Tele Đşe Gidip-Gelme (Telecommute / Telecommuting): Đlk defa Nilles tara-fından ortaya atılan ve dilimize “tele işe gidip-gelme” olarak kazandırılan bu

kavram, “Đletişim kanalları kullanarak günlük işe gidip-gelmenin tamamen

veya kısmen ikamesi”ni imâ etmek için kullanılmaktadır. Bu kavramı açık-

layabilmek için tele çalışmaya ilginin ne zaman ortaya çıktığını araştırmak

gerekir. Tele çalışma, ilk defa 1970’li yılların başında petrol krizi esnasında

enerji tasarrufu arzusundan kaynaklanan bir güdü ile ortaya çıkmıştır.

Bazı araştırmacılar ve bunlar arasında Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden

(The University of Southern California) Jack Nilles; bilgi teknolojisinin, fiziki

seyahatin yerini elektronik iletişimin alması imkânını sağlaması, neticede

akaryakıt tüketiminin en müsrif bir şekli olan özel araba ile hergün işe gi-

dip-gelmenin asgariye indirilmesine yardım edeceğini düşünmüşlerdir.

399 Erdem, Ziya; a.g.e., s. 55-59.

Page 180: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXX

Araştırmacıların hareket noktası; işe seyahatin fayda ve zararları ile, evde

kalıp işverenle iletişim için bir telekomünikasyon bağlantısı kullanımının

fayda ve maliyetlerinin mukayese edilebilmesi ve ölçülebilmesi idi. Bu bağ-

lamda; “telecommute” veya “telecommuting” kavramı ortaya çıkarılmıştır.

Sözkonusu yeni kavram, bilgi teknolojisi esaslı uzaktan iletişimin, fiziki se-

yahatin yerine geçmesinin mükemmel bir ifadesi olmuştur.

Nilles’e göre; Avrupa’da kullanılan “telework” (veya “teleworking”) terimi ile

ABD’de kullanılan “telecommute” (veya “telecommuting”) terimleri arasında

yakın bir ilişki mevcuttur. Şöyle ki; “telecommute” (veya “telecommuting”),

“tele çalışma”nın (“telework” veya “teleworking”) bir formudur. Başka bir ifa-

deyle; tele çalışma, “bilgi teknolojisinin herhangi bir şeklinin ‘iş ile ilgili seya-

hat’i ikame etmesi”dir. Nilles’e göre; “tele çalışma”; evde, uydu veya lokal

merkezde tele çalışılmasa da her gün ana ofise vardıktan sonra burada ya-

pılan çalışmayı da içerebilir. Bundan dolayı; pek çok kimse, zamanının belli

bir kısmında “tele çalışan”dır ve tele çalışmaktadır. Daha açık bir ifadeyle;

ana ofiste yapılan birçok iş, birer “tele çalışma”dır. Ancak; bu işler ana ofiste

yapıldığı için sözkonusu işi yapanlar “tele çalışan” (teleworker) olarak

adlandırılmamaktadır. “Telecommute” veya “telecommuting”den bahsedebil-

mek için, tele çalışıyor olmak ve işi ana ofisten ayrı bir mekânda ifa etmek

yeterli değildir. Đşi ifa ederken; aynı zamanda, işe gidip-gelme mesafesinde

de bir kısalmanın gerçekleşmiş olması gerekir. Nilles’e göre, işe gidip-gelme

sıklığı azaltılsa da, şayet işe gidip-gelme mesafesi birkaç yüz mil artıyorsa;

bu “telecommute” veya “telecommuting” değil, bir “tele çalışma”dır.

2.2.2.2 Đstihdam Koşulları Açısından

Çokuluslu şirketlerde uygulanan istihdam koşullarını aşağıdaki baş-lıklar altında inceleyebiliriz.

2.2.2.2.1 Ödemeler

Yurt dışındaki şubelerde görev alacak personele yapılacak ödemeler, çokuluslu şirketler açısından büyük önem taşır. Çünkü; çokuluslu şir-ketler bir yandan en iyi personeli istihdam etmeye çalışırken, diğer taraf-tan da maliyetleri kontrol altında tutup, kârlarını artırmak isterler. Köken ülke ile kıyaslandığında, ev sahibi ülkelerde ücretler daha düşük maliyet-lidir. Bundan dolayı; çokuluslu şirketler, yerel firmalardan daha yüksek ücretler ödeyerek vasıflı yerel personeli istihdam etmeye çalışırlar.400 Đlave olarak, çokuluslu şirketlerin ücret ödeme sistemleri de bir hayli değişiktir.

400 Yüksel, Öznur; “‹ç Beyin Göçü: Çok Uluslu fiirketlerin Geliflmekte Olan Ülkelerde

Yetiflmifl Yönetici ‹stihdam›”, G.Ü. ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi Dergisi, No. 4: 1-2, 1988, s. 405-414.

Page 181: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXI

Bireysel teşvik uygulamalarına pek yönelmemektedirler. Bunun yerine, genellikle iş değerleme sistemi gibi daha standardize edilmiş yöntemler kullanmaktadırlar.401 Đşgörenlere ve yöneticilere yapılan ödemeler dört ana başlık altında toplanabilir:

2.2.2.2.1.1 Ücretler

Đşgörenlere ve yöneticilere yapılan ödemelerden ilkini ücretler teşkil eder. Đşgörenlerin nasıl ücretlendirileceği, çokuluslu şirketler için en bü-yük sorunlardan biridir.402 Köken veya üçüncü ülke işgörenleri ile ev sa-hibi ülke işgörenlerinin ücretlendirilmesinde herhangi bir farklılık yaratı-lacak mıdır? Đşgörenlerin ücretlendirilmesinde köken ülkede uygulanan kıstaslar mı, yoksa ev sahibi ülkede uygulanan kıstaslar mı esas alına-caktır? Üçüncü ülke işgörenlerinin ücretlendirilmesinde herhangi bir farklılık yaratılacak mıdır? Ücretlendirmede köken ülkenin kıstasları esas alınacaksa, köken ülkenin milliyetinin belirli olmadığı durumlarda ne yapılacaktır? Çok ulusu şirketin merkezinin bulunduğu ülke, köken ülke olarak mı kabul edilecektir? Ücretlendirmede ortalama ücretler ve yaşam seviyesi dikkate alınacak mıdır? Dikkate alınacak ise, hangi ülkenin de-ğerleri esas alınacaktır? Bunlar, cevap aranması gereken zor sorulardır.

Çokuluslu şirketler, ücretlendirmede, genellikle tüm işgörenlere bir taban ücreti ödeme yolunu tercih ederler. Ev sahibi ülke dışından tedarik edilenlere ise, (onların deniz aşırı görevlerde bulunmalarından dolayı katlanacakları fedakarlıkları telafi etmek amacıyla) bu taban ücretin üs-tünde ek maaş ödenir. Bu ek ödemelerden dolayı; ev sahibi ülkeden te-darik edilen işgörenlere ödenen ücretlerle, ev sahibi ülke dışından tedarik edilen işgörenlere ödenen ücretler arasında farklılıklar meydana gelir. Đş-görenlere ödenen ücretlerde farklılık, bazı ev sahibi ülke kanunlarının kendi vatandaşlarına yıllık ikramiye ve aile tahsisatları öngörmüş olma-sından da kaynaklanabilir. Bu durumda; ev sahibi ülke işgörenleri, köken veya üçüncü ülke işgörenlerinden daha fazla ücret alırlar. Çokuluslu şir-ketler; bu farklılığı ortadan kaldırmak için; ev sahibi ülkelerde çalışan iş-görenlerine ilave ödemeler yaparak, onların ücretlerini artırırlar.403

Ödenen taban ücrete, “kök ücret” de denir. Kök ücret, genellikle kö-ken ülkedeki ücret sistemine uygun olarak ödenir. Bu ücret, köken ül-kenin para cinsi üzerinden de ödenebilir. Bu şekilde; yurtdışına gönderi-lecek elemanların en az kendi ülkesindeki kadar ücret alabilmeleri garanti edilir. Kendi ülkesindeki ücret, gideceği ev sahibi ülkede yaşamasına

401 Hamill, J.; “Multinational Corporations and Industrial Relations in the UK”, Emplo-yee Relations, Vol. 6, No. 5, 1984, s. 14.

402 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 422. 403 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 422,423.

Page 182: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXII

yetmeyecek kadar düşük ise; bu takdirde kendisine ödenecek ücret, ev sahibi ülkenin yaşam standartlarına uygun olarak belirlenir. Ödemeler; işgörenlerin vasıf düzeylerine ve orta veya üst kademe yöneticisi olma durumlarına göre değişmektedir. Genelde üst düzey yöneticilere üstün yönetim ve liderlik nitelikleri dolayısıyla yüksek ücretler ödenmektedir. Orta kademe yöneticiler ise, yerel yöneticiler yetiştirildikten sonra ev sahibi ülkelerden geri çağrılmaktadır.404

Ücretlendirmede, “eşit işe eşit ücret” prensibini esas alınır. Ancak; uy-gulamada, üçüncü ülkelerden tedarik edilen işgörenlere daha düşük ücret ödendiği görülmektedir. Çünkü; bunlar, ne yazık ki “ucuz işgücü” olarak algılanırlar. Günümüzde ise, bu durum yavaş yavaş ortadan kalkmakta ve üçüncü ülkelerden tedarik edilen işgörenlere de aynı ücretlendirme kriterleri uygulanmaktadır. Tedarik edilen işgücü, yöneticiler olduğunda; üçüncü ülkelerden tedarik edilen işgörenlere ödenen ücretlerde karşılaşılan tablo değişmektedir. Günümüzde, “milliyetsiz” (unnationality) veya “dünya vatandaşı” olarak adlandırılan profesyonel yöneticilerin kö-ken ülke veya ev sahibi ülke vatandaşı yöneticilerden çok daha büyük üc-retler aldığı görülmektedir. Bazı çokuluslu şirketler ise, “eşit işe eşit ücret” prensibini daha da ileri götürerek; köken ülkede yöneticilerine hangi üc-reti ödüyorlarsa, aynı ödemeyi (ülkesi ne olursa olsun) ev sahibi ülkede yöneticilik yapan kişilere de yapmaktadırlar. Ödemelerin hangi ülkenin para birimi ile yapılacağı; ücretlendirmede işgörenlerin tedarik edildiği köken ülke, ev sahibi ülke ve üçüncü ülkelerin kambiyo kurlarının dik-kate alınıp alınmayacağı; çapraz döviz kurlarındaki değişmelerin ücretlere yansıtılıp yansıtılmayacağı; kambiyo kurlarında dalgalanmalar esnasında nasıl hareket edileceği de cevaplanması gereken sorular arasında bulun-maktadır. Asıl zor durum ise; kur ayarlamaları ve kontrollerinin yapıla-madığı ve değerlerin değiştirilemediği ülkelerde ortaya çıkar.405

Đşgücünün tedarik edildiği ev sahibi ülke, köken ülke ve üçüncü ülke-lerin kambiyo kurları arasında (köken ülke ile üçüncü ülkelerin kambiyo kurlarının birbirine eşit olduğunu varsayarsak) 4 farklı durum sözkonusu olabilir.

i. Ev sahibi ülke, köken ülke ve üçüncü ülkelerin kambiyo kurlarının birbi-

rine eşit veya yakın olması: Kambiyo kurlarının birbirine eşit olması;

çalışanlara eksik veya fazla ödemenin mümkün olmadığı, en ideal du-

rumdur. Ancak; uygulamada bu duruma rastlamak pek mümkün de-

ğildir.

404 Yüksel, Öznur; ‹nsan Kaynaklar›..., s. 232-234. 405 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 422-425.

Page 183: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXIII

ii. Ev sahibi ülke ile köken ülke ve üçüncü ülkelerin kambiyo kuru arasında

pek fazla bir fark olmaması: Kambiyo kurlarının birbirine yakın olduğu

bu durumda, uygulamada ciddi problemlerle karşılaşılmaz. Đdeale

yakın bir durumdur.

iii. Ev sahibi ülkenin kambiyo kurunun, köken ülke ve üçüncü ülkelerin

kambiyo kurundan yüksek olması: Bu durumda; çalışanlar, kur farklı-

lığından dolayı kayıplara uğrarlar. Çokuluslu şirketler, kur farklılığın-

dan doğan bu kayıpları gidermek için çalışanlarına çeşitli yan ödemeler

ve tahsisatlarda bulunurlar. Bu ise; çokuluslu şirketlerin, çalışanlarına

yaptığı ödemelerde farklılıklar yaratması ile sonuçlanır.

iv. Ev sahibi ülkenin kambiyo kurunun, köken ülke ve üçüncü ülkelerin

kambiyo kurundan düşük olması: Çalışanların şikayetçi olmadığı, onla-

rın lehine bir durumdur. Çünkü; çalışanlar ücretlerini değerli para ile

alacaklar ve ülkelerine döndüklerinde yüksek kambiyo kuru üzerinden

bozduracaklardır.

Ücretlerin vergilendirilmesi de problem yaratan konulardan biridir. Bu problem; özellikle köken ülke ve üçüncü ülke işgörenlerinin ücretle-rinin vergilendirilmesinde yaşanmaktadır. Ücretlerin vergilendirilmesinde tüm çalışanlara ev sahibi ülkenin vergi kanunları mı uygulanacak? Yoksa, köken ülke ve üçüncü ülkelere mensup çalışanlara ayrı bir vergi tarifesi mi uygulanacaktır? Sorunlar yalnız bunlarla da sona ermemek-tedir. Köken ülke ve üçüncü ülkelere mensup çalışanların çifte vergilen-dirilmesinin önlenmesi de önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır.

2.2.2.2.1.2 Yan Ödemeler

Ev sahibi ülkelerde çalışan personele yapılan ödemelerin önemli bir bölümünü oluşturur. Đkramiye ve prim ve yan ödemelerden oluşur. Ek-seriya, ülke dışı görevde çalışan kişi ve ailesinin katlandığı zorluklar ile çektikleri sıkıntıları telafi etmek için sözkonusu kişilere verilir. Yan öde-meler; iş güçlüğü zammı, iş riski zammı, eleman temininde güçlük zammı, mali sorumluluk zammı gibi ödemelerden oluşur.406 Đkramiye ka-lemleri ise, şunlar olabilir:407

� Denizaşırı Görev Primi: Genellikle, yöneticinin taban maaşının bir oranı olarak belirlenir. Bu oran, % 10 ile % 25 arasında değişir. Ev sahibi ülke-

deki koşullar çok kötü ise, bu oranın artırıldığı ya da “terör tazminatı” adı

altında yeni bir ödeme kalemi eklendiği görülür.

406 Can, Halil – Akgün, Ahmet – Kavuncubafl›, fiahin; Kamu ve Özel Kesimde Personel

Yönetimi, H.Ü., ‹.‹.B.F. Yay›nlar›, No. 18, Ankara 1994, s. 330. 407 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 424,426.

Page 184: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXIV

� Seyahat Ödemeleri: Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkede çalışan köken ül-keye ve bazen de üçüncü ülkelere mensup çalışanlarının ve ailelerinin

kendi ülkelerine yapacakları seyahatlerin masraflarını öderler. Çokuluslu

şirketlerin, köken ülkeye mensup çalışanlarına kıyasla üçüncü ülkelere

mensup çalışanlarına seyahat ödemelerini daha az yapmalarının sebebi; bu

kişilerin kendi ülkelerine ulaşabilmek için ekseriya birden fazla seyahat

gerçekleştirmek zorunda olmaları ve bunun da çokuluslu şirkete (köken

ülkeye mensup çalışanlarının kendi ülkelerine gönderilme maliyetinden)

çok daha yüksek maliyete yol açmasıdır. Seyahat ödemeleri iki amaçla

yapılır. Bunlardan birincisi firma ile doğrudan ilgilidir. Şöyle ki;

çalışanların, belli zamanlarda çokuluslu şirketin köken ülkedeki

merkezinde bulunarak ilişkilerini yenilemesi ve yeni politika ve

uygulamalardan haberdar edilmesi amaçlanır. Đkincisi ise, çalışanlarla

ilgilidir ve çalışanların kendi ülke ve kültürleri arasındaki bağlarını

koparmamaları amaçlanır.

� Sözleşme Sonu Ödemeleri: Daha çok, inşaat ve petrol alanında faaliyet gös-teren çokuluslu şirketlerde belli bir zaman veya proje için ödenir. Ödeme

zamanı, hizmet sözleşmesinin sona erdiği zamandır.

2.2.2.2.1.3 Sosyal Yardımlar

Ekseriya yurt dışında çalışan yöneticilere, geldikleri ülkelerin sosyal yaşamlarını aratmamak için yapılır. Sosyal yardımlar şunlar olabilir:408

� Konut Yardımı: Genellikle ev sahibi ülke dışından tedarik edilen

yöneticilere, geldikleri ülkeye benzer koşullarda yaşayabilmeleri için, konut

tahsis edilmemesi durumunda “konut yardımı” adı altında bir ödeme

yapılır. Çokuluslu şirket, genellikle konut kirasının tamamını karşılar ve bu

karşıladığı kira, ücretinin % 15’i kadar bir fazlalığa karşılık gelir.

� Yaşam Standardı Yardımı: Genellikle ev sahibi ülke dışından tedarik edilen yöneticilere; ev sahibi ülkede yemek, giyim, kişisel ihtiyaçlar, tıbbi yardım,

ulaşım, eğlence gibi çeşitli tüketim kalemlerine yapacağı harcamaların, gel-

dikleri ülkenin taban fiyatları ile karşılaştırılarak ödenmesidir.

� Eğitim Yardımı: Genellikle ev sahibi ülke dışından tedarik edilen yöneticile-rin çocuklarının kendi ülkelerinde alacakları eğitimin ev sahibi ülkede kar-

şılanması için yapılır. Yeteri kadar eğitim görecek çocuk varsa, çokuluslu

şirketlerin kendi okullarını kendilerinin açtıkları ve işlettikleri de görülmek-

tedir.

2.2.2.2.1.4 Ödenekler

408 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 423.

Page 185: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXV

Ekseriya, yurt dışında çalışan yöneticilerin ilave harcamalardan etki-lenmemeleri için yapılır. Taban ücretin bir yüzdesi olarak ev sahibi ülke-deki değerlere kıyaslanarak ödenir. Uygulamada, taban ücretin % 65 ile % 75’i arasında bir fazlalığa tekabül eder. Oranın bu kadar yüksek tu-tulmasının çokuluslu şirketler açısından çeşitli sebepleri vardır. Taban ücreti düşük tutarak, ev sahibi ülkeye ödenecek gelir vergilerini en aza indirmek ve bu şekilde hükümet otoritelerine yerli ve yabancı çalışanlar arasında bir farklılık olmadığı izlenimi vermek; bu sebepler arasında sayı-labilir. Ödenekler, şu alanlarda olabilir:409

� Taşınma Ödeneği: Çokuluslu şirketler, ev sahibi ülkeye gönderdikleri per-sonelin bu ülkeye nakilleri ile ilgili olarak yaptıkları harcamaların genellikle

tamamını öderler. Ev sahibi ülkeye nakil ile ilgili olarak verilen ödenek ara-

sında; ailenin taşınması, ev eşyalarının nakli, oturacakları konutun hazır-

lanması esnasında kalacakları otel masrafları bulunmaktadır.

� Oryantasyon Ödeneği: Ev sahibi ülke dışından gelen çalışanın ve onun ailesinin çevreye alıştırılması, rehberlik eğitimi ve dil eğitimi gibi konularda

yapılan masrafları karşılamak için yapılır.

� Vergi Farklılıklarından Doğan Ödenekler: Ev sahibi ülkenin vergi oranları-nın, geldikleri ülkenin vergi oranlarından daha yüksek olması durumunda;

çokuluslu şirket, vergi farklılıklarından doğan bu eşitsizlikleri gidermek

amacıyla sözkonusu kişilere yapılır.

2.2.2.2.2 Tahsisatlar ve Đmtiyazlar

Çokuluslu şirketler, yöneticilerine çeşitli tahsisatlar ve imtiyazlarda bulunurlar. Bu tahsisat ve imtiyazlar şunlardır:410

� Tahsisatlar: Ev sahibi ülkede, çalıştıkları müddetle sınırlı olmak üzere; bir-takım taşınır ve taşınmaz malların ve bunlarla ilgili olarak bir kısım perso-

nelin yöneticilerin emrine verilmesidir. Tahsisatlar şunlar olabilir:

� Konut Tahsisi: Konut yardımı yapma yerine, yöneticilere konut tahsis edil-mesi tercih edilebilir.

� Araç ve Şoför Tahsisi: Yöneticilerin, bir noktadan diğer bir noktaya ulaşma-larında zorluklarla karşılaşmamaları için tahsis edilir.

� Đmtiyazlar: Yöneticilere sağlanır ve aşağıdaki kalemlerden oluşabilir:

� Yabancı şubelerde müdürlük,

� Emekli ikramiyesi,

409 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 423-425. 410 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 426.

Page 186: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXVI

� Munzam emeklilik maaşı,

� Hayat, kaza ve sağlık sigortası,

� Çeşitli (seminer ve tatil) amaçlarla yapılan geziler,

� Çeşitli kulüplerde üyelik,

� Örtülü ödemeler.

2.2.2.2.3 Yıllık Đzinler

Yıllık izinler konusunda farklı uygulamalar görülmektedir. Başka bir ifadeyle; verilen izin süreleri ülkelerin bu konudaki yasal hükümlerine bağlı olarak değişmektedir. Bazı çokuluslu şirketler ise, bu hükümlerden bağımsız olarak; 3 yıl ülke dışı görevden sonra 3 ay; büyük bir çoğunluğu ise, her yıl 2 ile 4 hafta arası köken ülke izni vermektedirler.411

2.2.2.2.4 Sosyal Güvenlik

Ev sahibi ülkelerdeki şubelerde çalışan köken veya üçüncü ülkelere mensup personelin sosyal güvenliklerinin sağlanması ve emekliliklerinin güvence altına alınması da önemli bir problem olarak karşımıza çıkmak-tadır. Burada karar verilmesi gereken nokta; sözkonusu personelin sosyal güvenlik açısından hangi ülkenin yasalarına tâbi olacağıdır. Ancak; problem bu kararın verilmesi ile sona ermemektedir. Çoğu zaman, ev sa-hibi ülkeler, çokuluslu şirketlerin kendi sosyal güvenlik kurumlarına ödeme yapmalarını da isterler. Bu durumda; çokuluslu şirket, hem ev sahibi ülkedeki, hem de köken ülkedeki sosyal güvenlik kurumuna ödeme yapma gibi çifte sosyal güvenlik primi ödemek zorunda kalabilirler. Ev sahibi ülkelerdeki şubelerde çalışılan hizmet sürelerinin, köken ülkede saydırılması ve yurtdışında ödenen primlerin köken ülkedeki sosyal güvenlik kurumuna transfer edilmesi de önemli sorunlardır. Tabii bu sorunların çözümü, köken ülke ve ev sahibi ülke hükümetleri arasında bu konuda anlaşmaların yapılmış olmasına bağlıdır.

2.2.3 Prodüktivite Stratejileri

Çokuluslu şirketlerde firma performansı; ya emek prodüktivitesi, ya da çoklu faktör prodüktivitesi ile ölçülür. Çoklu faktör prodüktivitesinde bütün firmaların eş zamanlı girdileri dikkate alınır. Teknolojik değişme; üretimde çeşitli girdilerdeki bütün artışlar hesaba dahil edildikten sonra çıktılardaki bir artış olarak tanımlanır. Teknolojik değişme, firma düze-yinde prodüktivitede gözle görülen artışlar ile eş anlamlıdır.412 Çeşitli ista-

411 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 424,426. 412 Harrison, Ann; a.g.m, s. 7.

Page 187: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXVII

tistiksel çalışmalar, çokuluslu şirketlerde emek prodüktivitesinin, ev sa-hibi ülkedeki aynı sektörde faaliyet gösteren diğer şirketlere oranla daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Sözkonusu farkın çokuluslu şir-ketin ortalama büyüklüğünün, sermaye yoğunluğunun ve bilgi yoğunlu-ğunun daha fazla olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.413

2.2.4 Eğitim ve Geliştirme Stratejileri

Global şirketlerin personel stratejileri, ev sahibi ülkelerdeki şubeler için gerekli olabilecek teknik personel ve yöneticileri dikkate alarak işgücü ihtiyaçlarının tespit edilmesi ile başlasa da mevcut personelin ve farklı eğilim ve yetenekteki insanların eğitim olanaklarının da dikkate alınması gerekir.414 Çünkü; globalleşmeye doğru trend, işverenler için yeni insan kaynakları yönetimi sorunları ortaya çıkarmaktadır. Şöyle ki; yabancı bir ülkede çokuluslu bir şirket için çalışanların sayısı gittikçe artmakta, yabancı ülkede çalışan ve yaşayan yöneticilerin idare ve motive edilmesi sorunları daha fazla önem kazanmaktadır.415 Bu sorunları çözümlemek üzere işgörenlere ve yöneticilere ayrı ayrı ve tüm personele topluca olmak üzere eğitim ve geliştirme stratejileri uygulanır. Bundan amaç; çalışanları ülke dışı görevlere hazırlamaktır. Eğitim ve geliştirme faaliyetlerinin bir kısmı ülke dışı faaliyetleri daha etkin bir biçimde yönetme gayretlerinden kaynaklanmaktadır. Diğer kısmı da, çok kültürlü ve uluslar üstü bir çevrenin hedeflenmesi ile ilgilidir.416

2.2.4.1 Đşgörenlere Yönelik Mesleki Eğitim Programları

Đşgörenlere yönelik mesleki eğitim programları, çokuluslu şirketlerin eğitim ve geliştirme stratejileri içinde önemli bir yer tutar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ev sahibi ülke işgörenlerine farklı bir eğitim ve-rilmesidir. Çünkü; onlar, yeni iş teknikleri ve mesleki eğitim konularında daha fazla ve daha farklı eğitim almalıdırlar. Bunun anlamı; işgörenlerin yetiştirilmelerinde gelişmiş ve gelişmekte olan ülke işçilerinin farklı yanıt-lar vermeleridir. Şöyle ki; işgörenlerin yetiştirilmelerinde, gelişmekte olan ülkelerdeki insanların endüstriyel konuları daha çabuk öğrendikleri; buna karşılık kırsal kesimden gelen yeni işgücünün sosyal ve psikolojik yönden fabrika yaşamına daha zor alıştıkları tespit edilmiştir. Bundan dolayı; kırsal kesimden gelen işgücüne takım çalışmasının anlatılması ve hiyerarşinin tanıtılması gerekir. Burada, değişim ve alıştırmanın çok hızlı

413 Larudee, Mehrene – Koechlin, Tim; “Wages, Productivity, and Foreign Direct Invest-

ment Flows”, Journal of Economic Isues, Vol. 33, Issue 2, Jun99, s. 421. 414 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 181. 415 Hodgetts, Richard M. – Luthans, Fred; “U.S. Multinationals’ Expatriate Compensa-

tion Strategies”, Compensation & Benefits Review, Vol. 25, Issue 1, Jan/Feb93, s. 57. 416 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 185.

Page 188: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXVIII

ve kesin olmamasına dikkat edilmelidir. Sözkonusu hususa dikkat edil-mediği takdirde, insanlar çalışmayı reddedebilir ve karşılıklı düşmanlıklar doğabilir.417

Đşgörenlere yönelik mesleki eğitim programlarının bir yandan devlet bünyesinde oluşturulmuş mesleki okullar, kolej veya politeknik okullar aracılığıyla; diğer yandan son yıllarda başta büyük perakende satış ma-ğazaları, kimya sektörü, ileri teknoloji gerektiren mühendislik hizmetle-rinde ve hizmetler sektöründe olmak üzere pek çok iş sahasında yetenek geliştirici firma içi eğitim şeklinde yaygınlaştığı görülmektedir.418

2.2.4.2 Yöneticilere Yönelik Geliştirme Programları

Firmalar, çokuluslulaşma sürecine girme aşamasında şu soruyu kendilerine sormaktadırlar: “Üst düzey yöneticilerimiz, çokuluslu şirket yönetimi ile ilgili eğitim almalı mıdırlar?”. Pek çok firma, ülke dışı faaliyet-lerinde başarılı olabilmek için yöneticilerinin yurt dışı deneyimi kazan-masına inanmakta ve buna önem vermektedirler. A.B.D., bu konuda eği-time önem veren ülkelerin başında gelmektedir. Bölgesel kültür farklılık-larından en fazla etkilenen firmalar olmaları sebebiyle; çokuluslu şirket-ler, bu farklılıklarla ilgili sorunları ortadan kaldırabilmek için bir takım eğitim faaliyetlerinde bulunurlar. Kültürel farklılıkların tanınması, çoku-luslu şirket yöneticilerine pek çok avantaj sağlamasının yanı sıra, bazı hareketlerin yanlış anlaşılmasını da ortadan kaldırır.419

Çokuluslu şirketlerin yönetici tedarikinde tercih ettikleri seçenek, esas itibariyle onlara verilecek eğitimi de etkileyecektir. Yöneticilerin ev sahibi ülke dışından tedarik edilmeleri halinde, onlara ilk olarak yabancı bir ülkede bir firmayı yönetme ile ilgili eğitim verilir. Bu eğitim için dış kaynaklara da başvurulabilir. Şöyle ki; bu konuda eğitim veren pek çok okul mevcuttur ve bu okullarda yönetici adaylarına uluslararası işlet-mecilik eğitimi verilir. Ev sahibi ülke dışından tedarik edilen bu yönetici-lere, ilave olarak ev sahibi ülkenin kültürü ile ilgili de eğitim verilir. Yöne-tici adayları, bu konuda lisan ve alan araştırmalarını kapsayan uzun sü-reli bir eğitime tabi tutulurlar. Gelişen ve globalleşen dünyada yabancı dil bilmenin öneminin gittikçe artması sebebiyle, lisan eğitimi bu eğitim içinde önemli bir yer tutar.420

2.2.4.3 Tüm Personele Yönelik Açık Öğretim Programları

417 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 411,419. 418 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 152,153. 419 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 4,279. 420 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 270-419.

Page 189: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CLXXXIX

Dışarıdan eğitim yolu ile gerekli mesleki eğitimin firma elemanlarına sağlanmasıdır. Tüm personele yönelik olarak yapılır. Genelde, üniversite ve firma işbirliği ile gerçekleştirilir. Açık öğretim ya da dışarıdan öğrenim programlarıyla üniversitelerin sağladığı kurslardan da faydalanılabilir. Açık öğretim veya mektupla eğitim gibi, personelin eğitime yaptığı harca-maların belli bir kısmının firma tarafından karşılandığı örnekler de mev-cuttur.421

2.2.5 Đnsan Kaynaklarının Hareketliliği

Global açıdan hızlı gelişmeler gösteren firmalar, başka bir ifadeyle ço-kuluslu şirketler; ellerindeki personeli ev sahibi ülkelerde çalıştırmaya, ya da gittikleri ev sahibi ülkelerde tedarik ettikleri personeli uluslararası iş yapacak nitelik ve özelliklerde geliştirmek için diğer ülkelerdeki şubele-rinde görevlendirmeye (rotasyona) yönelmişlerdir.

2.2.6 Kariyer Planlama

Çokuluslu şirketler, çalıştırdıkları personelleri ile ilgili olarak bir iş-gücü rotasyonu açısından belirli bir gelenek ve sisteme genellikle sahip-tirler. Bundan dolayı; rotasyon, çokuluslulaşmaya çalışan firmalar ba-kımından daha fazla önemlidir. Çokuluslu şirketler insan kaynaklarına yönelik kariyer planlamalarını aşağıdaki şekillerde oluşturabilirler:422

� Köken ülkede kariyer planlama modeli oluşturulması: Çokuluslu şirketler, ilk olarak köken ülkede kariyer planlamaları yaparlar.Elemanlarını yetiştirir

ve kariyerlerini kurdurtur.

� Ev sahibi ülkelerde kariyer planlama modeli oluşturulması: Sözkonusu modelde, gerek köken ülkeden, gerekse ev sahibi ülkeden personel yer

alacak ve ev sahibi ülkeye mensup personel gerektiğinde köken ülkeye

gönderilmek üzere yetiştirilir ve geliştirilir.

� Üçüncü ülkelerde kariyer planlama modeli oluşturulması: Ev sahibi ülkede çalışan personelin üçüncü ülkedeki bir şubede görevlendirilmek üzere ye-

tiştirilir ve geliştirilir.

2.3 Endüstri Đlişkileri Stratejileri

Uzun zamandan beri, çokuluslu şirketlerin endüstri ilişkileri üzerinde önemli bir etkisi olduğu kabul edilmektedir. Bu yargı, Avrupa için de ge-çerlidir. Günümüzde çokuluslu şirketler, ulusal endüstri ilişkileri sistem-lerinin gelişmesinde anahtar bir rol oynamaktadırlar. Almanya’da. Krupp

421 Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. R›za; a.g.e., s. 154,155. 422 Kaynak, Tu€ray; ‹nsan Kaynaklar› Planlamas›, Alfa Bas›m Yay›m Da€›t›m (2. Bask›),

‹stanbul 1996, s. 185.

Page 190: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXC

ve Stinnes, Đtalya’da Fiat, Hollanda’da Philips ve Đngiltere’de ICI bunların örnekleri arasında gösterilebilir. 1945’ten sonra, Ford ve General Motors gibi ABD kökenli çokuluslu şirketler; toplu sözleşme ve ölçümlenen gün-lük çalışma gibi hususlarla ilgili trendlerin belirleyicisi olarak değerlen-diriliyorlardı. IBM’in sendikasız insan kaynakları yönetimi modeli de toplu pazarlığa etkili bir alternatif olarak öneriliyordu. Son zamanlarda, Nissan, Sony, Toshiba ve Toyota gibi Japon motor ve elektronik üreticileri, Hollanda’da yeni toplu pazarlık modellerinin öncüleri olmuşlardır.423 Endüstri ilişkileri alanında meydana gelen gelişmeleri şu şekilde özetle-yebiliriz:424

� Üretim sürecinin şirket içi ve şirketler arası organizasyonu modelinde mey-dana gelen değişmeler ülkelerin sınırlarını aştıkça, emek piyasalarının dü-

zenlenmesiyle ilgili ulusal sistemler de aşınma alametleri göstermeye baş-

lamıştır.

� Pek çok ülkede devlet; emek piyasalarındaki aktif rolünden çeşitli ölçülerde vazgeçerken, gelişmiş piyasa ekonomilerdeki işçi sendikacılığı hareketinin

de gücü özellikle son yıllarda azalmıştır.

� Üretimin yeni örgütlenme modeli, emek piyasalarıyla ilgili düzenlemelerde bir boşluğun oluşmasına yol açmıştır.

Avrupa’dan örnek verecek olursak; Tek Pazar’ın yaratılmasını takiben çokuluslu şirketlerin yeniden yapılanması, Avrupa’da ulusal endüstri ilişkileri sistemleri üzerinde belirgin etkilere sahip olmuştur. Endüstri ilişkileri alanında etkilerini incelediğimizde; çokuluslu şirketlerin işkolu düzeyinde toplu pazarlıktan, işyeri seviyesinde toplu pazarlığa doğru bir baskı yarattıkları görülmektedir. Örneğin; Đngiltere’de, çokuluslu şirket-lerin öncülüğünde toplu sözleşmelerin endüstri ve sektörel çerçevesi git-tikçe artan bir biçimde tekil şirketler üzerine temellenmektedir. Hollanda-’da uzun zamandır çokuluslu şirketler işkolu düzeyinde toplu sözleşme-lerin uzağında durmaktadırlar. Fransa, Đtalya ve Đspanya gibi diğer bazı ülkelerde ise, çokuluslu şirketler halâ işkolu düzeyinde toplu sözleşmelere iştirak etmektedirler. Ancak; şirket veya işyeri düzeyinde toplu söz-leşmeler de önemli bir yere sahiptir. Đşkolu düzeyindeki toplu pazarlığın güçlü olmaya devam ettiği Almanya’da bile, işkolu düzeyindeki toplu söz-leşmelerden kaçınma ve iş konseyleriyle müzakerelere önem verme şek-linde olaylara rastlanmaktadır. Son yıllarda, roller de tersine dönmüş bulunmaktadır. Önceleri işyerindeki müzakerelere daha büyük bir rol ka-

423 Marginson, Paul - Sisson, Keith; “a.g.m.”, s. 173,174. 424 Campbell, Duncan; “The Globalizing Firm and Labour Institutions”, (ed. Bailey,

Paul - Parisotto, Aurelio - Renshow, Geoffrey), Multinationals and Employment: The Global Economy of the 1990’s, Geneva: ILO Publ., 1993, s. 284-286.

Page 191: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCI

zandırmak için bunu ön plana çıkanlar sendikalar iken, son zamanlarda ademi merkezileşmenin ana unsuru şirket yönetimleridir ve sendikalar ise statükoyu korumaya uğraşmaktadırlar.425

Avrupa’nın ekonomik olarak bütünleşmesi ve bilhassa Avrupa Tek Pazarı’nın oluşturulması, çokuluslu şirketlerin rolü hakkındaki soruların çoğalmasına yol açmıştır. Avrupa düzeyinde faaliyet gösteren şirketler, çalışma ilişkileriyle ilgili benzer tecrübeleri yaygınlaştıran ve ulusal en-düstri ilişkileri sistemlerini birbirine yakınlaşmaya doğru iten aktörler olarak görülmektedir.426 Şöyle ki; çokuluslu şirketler piyasanın uluslara-rasılaşması ve Avrupa tek pazarının ortaya çıkışının zorlamasıyla, mal ve hizmet üretiminde kıta çapında stratejiler benimsemişler; belirli bir ülke-deki bütün faaliyetlerini sürdüren lokal şirketinin yerine, çeşitli Avrupa ülkelerinde belirli bir işi yapan uluslararası yönetim biçimine doğru bir yönelim içine girmişlerdir. Bu yönelime uygun olarak ortaya çıkan geliş-miş yönetim sisteminin uluslar-üstü karakteri, performans kontrolü ve çokuluslu şirketin merkezince sürdürülen koordinasyon; endüstri ilişki-leri üzerine önemli etkiler yaratmıştır:427

� Đlk olarak; çokuluslu şirketler, artık ulusal sınırların ötesine geçen ve ulus-lar-üstü bir doğaya sahip örgüt-temelli bir istihdam sistemi geliştirme po-

tansiyeline sahiptirler. Ancak; bu, çok az durumda potansiyel somut politi-

kalara dönüşmektedir. Diğer çoğu örnekte; çokuluslu şirketler, farklı Av-

rupa ülkelerinde çalışma ve istihdamın en iyi örneklerini yaygınlaştırmak

için yönetim sistemleri ve yapılarını devreye sokmaktadırlar.

� Đkinci olarak, çokuluslu şirketler işyeri disiplini ile ilgili kendi iç mekaniz-malarını geliştirmektedirler. Şirket yönetimlerince kabul edilen performans

kontrolü sistemi, sadece finansal ölçümleri ve pazar etkinliğini kapsama-

maktadır. Aynı zamanda, emek performansını da ölçmektedir.

� Üçüncü olarak; çokuluslu şirketler, Avrupa endüstri ilişkileri sisteminin gelişmesinde merkezi bir role sahiptirler. Bu durum; sadece çokuluslu şir-

ketlerin endüstri ilişkileri rejimlerindeki farklılıkları kendilerine rekabet

avantajı sağlamak amacıyla sömürebilme gücüne sahip olmalarının, Avrupa

düzeyinde düzenlemeler yapılmasını teşvik etmesinden kaynaklanmamak-

tadır. Çokuluslu şirketlerin bizatihi kendilerinde meydana gelen değişmeler,

Avrupa’daki şirketler için geçerli düzenlemeler sistemini ön plana çıkarmış-

425 Marginson, Paul - Sisson, Keith; “a.g.m.”, s. 174-177. 426 Coller, Xavier; “Managing Flexibility in the Food Industry: A Cross-national Compa-

rative Case Study in European Multinational Companies”, European Journal of Industrial Relations, Vol. 2, No. 2, 1996, s. 153.

427 Marginson, Paul - Sisson, Keith; “a.g.m.”, s. 178-181.

Page 192: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCII

tır. Dolayısıyla, çokuluslu şirketlerin gelişmesi sadece ademi merkezileş-

meye değil, bir merkezileşmeye de yol açmıştır.

Çokuluslu şirketlerin varlığının, endüstri ilişkileriyle ilgili bazı mesele-leri daha önemli hale getirdiği de görülmektedir. Bu meselelerden biri, çokuluslu şirketlerde çalışma ilişkileridir. Çalışma ilişkileri ile ilgili karar-lar nerede alınmaktadır? Karar alma yetkisi ev sahibi ülkedeki şirkette midir? Yoksa; endüstri ilişkileri, denizaşırı köken ülkedeki ana şirket ta-rafından merkezi bir biçimde mi kontrol edilmektedir? Bu sorunla ilgili bir diğer konu da; endüstri ilişkilerinin merkezi biçimde kontrolünün köken ülkedeki ana şirketi, kendi bulunduğu ülkenin çalışma hayatıyla ilgili bazı uygulamaları, ev sahibi ülkedeki şubeye taşımaya yöneltip yöneltme-yeceğidir. Ev sahibi ülkedeki yabancı şirketlerin, sendikaları tanıma ve onlarla müzakereye oturmayı reddediyor olmaları bunun en açık örnek-lerindendir. Çokuluslu şirketlerde endüstri ilişkileri; doğası gereği, bütün karar alma alanları içerisinde en çok ademi merkezi olanlar arasında yer almaktadır. Sendikayı tanıma, işveren sendikası üyeliği, toplu pazarlık prosedürleri, şikayetlerin değerlendirilmesi ve grevlerle ilgili kararların ev sahibi ülkedeki şubeler tarafından alınmasının, uzaklardaki ana şirket tarafından empoze edilmesinden daha verimli olduğu görülmektedir. Bu konuda Đngiltere’de kimya, elektrik ve makine endüstrilerinde faaliyet gösteren 30 yabancı şirketle yürütülen araştırmadan elde edilen veriler de, çokuluslu şirketlerde endüstri ilişkilerinin oldukça ademi-merkezi bir karar alanı olduğunu göstermiştir.428 Tablo 4.1’de görüldüğü gibi; araş-tırma yapılan şirketlerin çoğunda, lokal şirketler ana şirketlerin herhangi bir müdahalesi olmaksızın çalışma ilişkilerini kendileri yürütmektedirler.

Tablo 4.1: Çokuluslu Şirketlerde Endüstri Đlişkileri Đle Đlgili Karar Alma

Ana Şirket Karar Veriyor

Ana Şirket Onaylıyor

Ana Şirkete Danışılıyor

Lokal Şirket Karar Veri-

yor Faaliyet Bütçesi 15 10 1 4 Sermaye Yatırımları 15 9 2 4 Sendikayı Tanıma 4 3 4 19 Đşveren Sendikası Üyeliği 5 2 3 20 Müzakereler ve Toplu Pazarlık* - 2 1 18 Toplu Pazarlığın Yapısı* 5 1 1 14 Ücret Zamları - 17 6 7 Ücret Ödeme Sistemleri 10 1 1 18 Emeklilik Aylıkları 6 9 7 8 Yan Ödemeler 6 5 6 13 Grevin Geçiştirilmesi* - - 6 15 Đstihdam Edilen Kişi Sayısı 12 6 4 8 Yönetici Elemanların Đşe Alınması - 6 - 24

428 Hamill, J.; “a.g.m.”, s. 12.

Page 193: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCIII

*Sadece sendikasız şirketler

Kaynak: Hamill, J.; “Multinational Corporations And Industrial Relations Đn The UK”, Em-ployee Relations, Vol. 6, No. 5, 1984, s. 13

Ancak; sözkonusu ademi merkezileşmeye rağmen, halâ köken ülke-deki pek çok ana şirket, denizaşırı şubelerine endüstri ilişkileri alanında önemli ölçüde etkide bulunmaktadırlar. Örneğin; IBM, Motorola, National Semiconductor, Black and Decker ve Hughes Microelectronics gibi bazı şirketler, üçüncü bir tarafın kendi kuruluşlarındaki endüstri ilişkilerine müdahalesini engelleyebilmek için global personel politikaları geliştirmiş-lerdir. Şöyle ki; çokuluslu şirketler, kendi endüstri ilişkilerine diğer bir tarafın karışmaması yönünde güçlü bir tercih sergilemektedirler. Bu tu-tumları, çokuluslu şirketlerdeki çok yüksek sendikasızlaşma oranları ve kendi işkollarındaki işveren sendikasına üye olmayı çoğunlukla kabul etmemeleriyle yansıtılmaktadır. Yine bunlarla ilgili olarak; çokuluslu şir-ketler, diğerlerine nazaran oldukça gelişmiş ve uzmanlaşmış personel bölümlerine sahiptirler. Her şeye rağmen, çokuluslu şirketlerde endüstri ilişkileri ile birlikte işyeri düzeyinde çalışma ilişkilerinin de tamamen merkezi ya da tamamen ademi merkezi olduğu ileri sürülemez. Bu bağ-lamda; çokuluslu şirketlerde endüstri ilişkileri, monolitik veya tek biçimli olmaktan uzaktır. Endüstri ilişkileri ile ilgili sorunun ne olduğuna bağlı olarak, ana şirketin kontrolünün genişliği de değişiklik göstermektedir. Diğer kararlara kıyasla; faaliyet bütçesinin belirlenmesi, sermaye yatırım-ları, ücret ödeme sistemleri, istihdam edilecek çalışan miktarı ve ücret zamları gibi önemli maliyet unsurlarıyla ilgili kararlar, daha yoğun bir biçimde ana şirket tarafından belirlenmektedir.429

Çokuluslu şirketlerde, şirket merkezi ile diğer ülkelerdeki şubeleri arasındaki karar almada merkez-çevre ilişkisinin, merkeziyetçilik ile ademi-merkezileşme kutupları arasında sürekli gidip geldiği yaygın bir biçimde varsayılmaktadır. Merkeziyetçilik, çokuluslu şirketin yönetim merkezinin şubeler üzerinde ileri derecede bir kontrolünün olduğunu; ademi- merkezileşme ise, şube yöneticilerinin yerel pazarlar ve çevreden gelen baskılarla ilgili konularda daha çok otonom olduklarını kabul et-mektedir. Bu her iki durumun endüstri ilişkileri açısından farklı uzantı-ları söz konusudur. Merkeziyetçilik veya merkezin sıkı bir kontrole sahip olması, söz konusu şirketin ulusal farklılıkları dikkate almaksızın çalışma ilişkilerini standardize edeceği anlamına gelmektedir. Tersine, ademi-merkezileşme veya şube yöneticilerinin daha geniş otonomiye sahip ol-ması ise, endüstri ilişkileri uygulamalarında merkez ile şubeler arasında farklılıklara izin verileceğini göstermektedir.430

429 Hamill, J.; “a.g.m.”, s. 12-14. 430 Coller, Xavier; “a.g.m.”, s. 154.

Page 194: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCIV

1970’lerde çokuluslu şirketlerle ilgili bağlayıcı bir mevzuat oluştur-mak üzere çalışmalar başlatılmıştır. Bağlayıcı bir düzenleme getirmenin siyasi zorluklarının farkında olunduğu için, diğer yandan hem OECD ve hem de ILO tarafından bağlayıcı olmayan diğer enstrümanlarla ilgili para-lel çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda, 1976’da OECD-’nin “Çokuluslu Şirketler Đle Đlgili Đlkeler”i, 1977’de ise ILO’nun çokuluslu şirketlerle ilgili üç taraflı “Prensipler ve Sosyal Politika Deklarasyonu” ka-bul edilmiştir.431

Çokuluslu şirketlerin ortaya çıkardığı sorunlarla ilgili bir düzenleme-nin getirilmesi ve bu hususta bir standart oluşturulması sürecine ILO’-nun da müdahil olması şeklindeki yoğun uluslararası tartışmalara bir yanıt olarak, OECD’nin 1977 yılında kabul ettiği ilkeler, çokuluslu şirket-lerin faaliyetlerini sürdürürken hükümetlerin de gözetmek zorunda ol-dukları tavsiyelerden oluşmaktaydı. Deklarasyonda, çokuluslu şirketlerin faaliyetleri kapsamında, istihdam ve endüstri ilişkileri başlıklı özel bir bölüm de yer almıştır. Bu bölümde, ILO’nun örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme haklarıyla ilgili 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinde getirilen düzenlemelere, sözleşmelerin isimleri zikredilmeden yer verilmiş; ayrıca, daha normatif bazı tavsiyelerde de bulunulmuştur.432 Bu deklarasyon, çokuluslu şirketlerin faaliyetlerinin ortaya çıkarabileceği sosyal ve çalışma sorunlarına yönelik ilk evrensel tepkidir. Hükümet temsilcileri, işçi ve işveren sendikaları ile çokuluslu şirketlerin temsilcileri arasında geniş müzakereler ve istişareler sonucunda ortaya çıkmış başarılı bir çalışma-dır. Sözkonusu deklarasyon; istihdam, eğitim, çalışma ve yaşam koşulları ile endüstri ilişkileri ve çokuluslu şirketlerin faaliyetleriyle ilgili bir dizi tavsiyeden oluşmakta; çalışma hayatı ve diğer sosyal meselelerin müza-kere edilmesine ilişkin çok kıymetli bir sosyal mekanizma sağlamaktadır. Deklarasyonun sunduğu imkanlar, değişen uluslararası ekonomik ve sosyal çevrenin gereklerine de cevap vermekte ve uyum sağlamaktadır. Ayrıca, ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanmasında kısmi sorumluluk-lar taşıyan hükümet, işverenler ve çalışanlar arasındaki işbirliğini pekiş-tirmeye de yardımcı olmaktadır. Sözkonusu deklarasyonda; hükümet, çokuluslu şirketler ve çalışanlar, daha barışçı bir endüstri ilişkileri orta-mının sağlanmasında aynı sorumlulukları taşıyan eşit ortaklar olarak kabul edilmiştir.433

431 TUAC; “The Review of the OECD Guidelines for Multinatinal Enterprises: TUAC

Briefing Note For Affiliates, December 1999”, http://www.tuac.org.publicat/publicat.htm, 13.04.2000.

432 TUAC; a.g.e.k. 433 ILO; “The ILO Programme on Multinational Enterprises and Social Policy”,

http://www.ilo.org/public/english/index.htm, 13.04.2000

Page 195: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCV

OECD ve ILO tarafından gerçekleştirilen tavsiye şeklindeki düzenle-meler dört açıdan önemlidir:434

� Her iki düzenleme de bağlayıcı olmamakla birlikte; hükümetler, işverenler ve sendikalar tarafından üzerinde uzlaşılan ve şirketlere tavsiye edilen ulus-

lararası nitelikteki ilkeler bütününün bir parçasıdır. Gerçekten; her iki dü-

zenleme de, şirketler tarafından formüle edilmekte ve benimsenmektedir.

� Bu düzenlemelerin hedefi, hükümetlerin egemenlik haklarının korunması değildir. Ancak, ulusal hükümetlerin başarısızlıklarından kaynaklanan so-

runları çözmek, hedefler ve uygun çalışma standartlarını benimsetebilmek

için uluslararası toplumu işin içine katmaktadır.

� Ulusal hukuk ve uygulamalara dayalı olarak geliştirilen çalışma hayatıyla ilgili pek çok şirket politikalarının aksine; bu düzenlemeler, çalışmanın

hangi ülkede olduğunu dikkate almaksızın uluslararası olarak uygulanmak

amacındadır.

� Bu düzenlemeleri benimseyen şirketlerde çalışıp çalışmadığına bakılmaksı-zın, bütün çalışanların koruması hedeflemektedir.

ILO’nun çokuluslu şirketlerle ilgili üç taraflı “Prensipler ve Sosyal Poli-tika Deklarasyonu”nun getirdiği önemli düzenlemeler özetle şunlardır:435

Birinci maddede, çokuluslu şirketlerin, ülkelerin ekonomisinde ve ulus-

lararası ekonomik ilişkilerde önemli bir yere sahip olduğu vurgulan-

maktadır. Şöyle ki; birinci maddeye göre “çokuluslu şirketler sermaye-

nin, teknolojinin ve emeğin daha etkin kullanımını desteklemek suretiyle;

hem ev sahibi ülkeye, hem de şirketin merkezinin bulunduğu ülkeye doğ-

rudan katkılarda bulunmaktadırlar”. Đkinci madde de ise deklarasyonun

amacı zikredilmektedir. Buna göre; deklarasyonun amacı, “çokuluslu

şirketlerin ekonomik ve sosyal gelişmeye yapabilecekleri pozitif katkıları

teşvik etmek ve bunların çeşitli faaliyetlerinin yol açabileceği sorunları

azaltmak ve çözmektir”.

Deklarasyonun ilk bölümü “istihdamın arttırılması” başlığını taşımak-

tadır. Bu bölümde, istihdamın arttırılması için hükümetlerin ve çoku-

luslu şirketlerin yapması gereken hususlar üzerinde durulmaktadır.

Buna göre; hükümetler ekonomik büyümeyi ve gelişmeyi uyarmak, ya-

şam standartlarını yükseltmek, insangücü ihtiyaçlarını karşılamak, iş-

434 Justice, Dwight W.; “The New Codes of Conduct and the Social Partners”,

http://www2.icftu.org/displaydocument.asp?Index=991209382&Language=EN, 13.04.2000. 435 Bu deklarasyonun tam metni için bak›n›z: ILO; “Tripartite Declaration of Principles

Concerning Multinational Enterprises and Social Policy”, http://www.ilo.org/public/ en-glish/employment/multi/promact/trideclb.htm, 13.04.2000.

Page 196: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCVI

sizlik ve eksik istihdamın üstesinden gelebilmek için temel bir hedef

olarak aktif bir istihdam politikası ilan etmeli ve bunu sürdürmelidirler.

Çokuluslu şirketler ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yatırım yap-

tıklarında istihdama ve mesleki gelişime öncelik vermeli, istihdam yara-

tacak teknolojiler kullanmanın önemini gözönünde bulundurmalı,

imalatın bazı kısımları ve gerekli araç-gereçler için yerel şirketlerle an-

laşmalar yapmalı ve yerli hammaddeleri kullanmalıdır.

Đkinci bölüm, “fırsat eşitliği ve eşit davranma” başlığını taşımaktadır. Bu

bölümde hem hükümetlere ve hem de çokuluslu şirketlere yönelik ola-

rak ırk, renk, cinsiyet, din, siyasi düşünce ve sosyal köken ayrımcılığını

engellemeye yönelik tedbirler ve tavsiyeler sıralanmaktadır. Daha son-

raki bölümler sırasıyla, “istihdam güvencesi”, “eğitim”, “çalışma ve ya-

şam koşulları”, “ücretler, diğer menfaatler ve çalışma koşulları”, “güvenlik

ve sağlık”, “endüstri ilişkileri”, “örgütlenme özgürlüğü ve hakkı”, “toplu

pazarlık”, “danışma”, “şikayetlerin kovuşturulması” ve “iş

uyuşmazlıklarının çözümü” başlıklarını taşımaktadır.

Deklarasyonda, istihdam güvencesiyle ilgili somut bir şey önerilme-

mekte; 28. maddede, sadece hükümetlerin çokuluslu şirketlerle ve ulu-

sal şirketlerle işbirliği içerisinde işini kaybetmiş olan işçilerin gelirlerini

koruyabilmek için bazı önlemler alması gerektiği vurgulanmaktadır.

Ücretlerle ilgili kısımda ise; çokuluslu şirketlerin ülkedeki aynı işi ya-

pan diğer işverenlerden daha az ücret ve diğer yan ödemeler vermeme-

leri gerektiği; rekabet edecek başka bir firma olmaması durumunda ise,

hükümet politikaları çerçevesi içerisinde mümkün olan en iyi ücreti ve

diğer çalışma koşullarını sağlamaları gerektiği belirtilmektedir.

Örgütlenme ve toplu pazarlıkla ilgili bölümlerde, ILO’nun bu konularda

özellikle 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinde yer alan prensipleri bir kez

daha zikredilmektedir. Đş uyuşmazlıklarının çözümü hususunda ise;

gönüllü uzlaşma yöntemlerine başvurulması hem çokuluslu şirketlere,

hem de ulusal şirketlere tavsiye edilmektedir. Bu uzlaşma yöntemlerin-

den ise, özellikle “gönüllü tahkim” zikredilmektedir. Bu gönüllü uzlaşma

yöntemlerinin ulusal koşullarla uyumlu olması gerektiği de ayrıca vur-

gulanmaktadır.

3. ÇOKULUSLU ŞĐRKETLER VE ÖRGÜTSEL KÜLTÜR

Bir firmadaki insanların davranışlarını yönlendiren normlar, tutum-lar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemi; “örgüt kültürü” olarak ta-nımlanmaktadır.436

436 Tutar, Hasan; a.g.e., s. 170.

Page 197: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCVII

3.1 Çokuluslu Şirketlerin Örgütsel Kültürleri

Birden fazla ülkede yatırım ve pazarlama faaliyetinde bulunan çoku-luslu şirketler, bu temel niteliklerinin yanı sıra günümüzün değişen eko-nomik yapısı içerisinde etkinliklerini artıran özellikler kazanmaktadırlar. Bu özellikler içerisinde en önemlisi, büyüyen ölçekleri ile uyumlu olarak geliştirdikleri örgütsel şirket kültürleridir. 1980’li yıllardan sonra, özellikle çokuluslu şirketleri kapsayan ve uluslararası piyasalarda başarılı olmuş şirketler üzerine yapılan araştırmalarda şirketlerin elde ettikleri başarıla-rın temelinde, oluşturulan şirket kültürlerinin büyük önemi olduğunu ortaya koymuştur. Sözkonusu araştırmalar; şirket kültürünün insan kaynakları yönetiminde ve endüstri ilişkileri alanında özellikle işgören seçiminde, terfilerde, istihdam güvencesi sağlanmasında, eğitim ve diğer kişisel ilişkiler yoluyla sosyalleşmesinde, güçlü örgütsel bağların oluştu-rulmasında, ücret politikasında, üretim ve yönetim anlayışında, endüstri ilişkileri stratejilerinde etkili olduğunu göstermiştir.437

Gelişmeler, ev sahibi ülkelerin sosyal ve kültürel özelliklerine önem veren, bu özelliklere uyum sağlama konusunda araştırma ve eğitim faali-yetleri yapan firmaların gittikleri ülkelerde başarılı olduklarını; bu unsur-ları göz ardı eden firmaların ise, içinde bulundukları ortama uyum sağla-yamamaları sebebiyle faaliyetlerini yapmada zorlandıklarını ortaya koy-muştur. Kültürel farklılıklar; çokuluslu şirket içindeki personel arasında problem yaratabilir. Şöyle ki; kültürel açıdan farklı toplumlardan gelen insanların bir arada çalıştığı ortamlarda meydana gelen problemler, daha büyük olmaktadır. Bu anlamda; kültür, firma içindeki personelin birbir-leri ile uyum halinde çalışabilmeleri üzerinde etkili olmaktadır. Çokuluslu şirketlerin örgütsel kültürleri birtakım ortak özelliklere sahiptir. Çok kültürlülük, bunlardan biridir. Aynı ülke sınırları içinde dahi, yöresel farklılıkların firmaları zorladığı düşünülecek olursa; bu farklılıkların uluslararası boyutlarda olması halinde, çokuluslu şirketlerin bundan daha fazla etkileneceği şüphesizdir. Kültür, çokuluslu şirketlerin yalnız davranış biçimlerini ve ilişkilerini etkilememekte, aynı zamanda onların ev sahibi ülkelerde faaliyet alanlarını belirlemelerinde de önemli bir rol oynamaktadır.438

3.2 Çokuluslu Şirketler ve Kültürel Etkileşim / Değişim

Çokuluslu şirketler, değişik kültürel özellikler taşıyan toplumlar ara-sında kültürel bir etkileşim ve değişimin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynarlar:

437 Selamo€lu, Ahmet; a.g.e., s. 11,12. 438 Mutlu, Esin; a.g.e., s. 270-278.

Page 198: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCVIII

i. Bazı durumlarda; çokuluslu şirketler, ürettikleri ürünlerle veya köken

ülkeden gelen personeli ile kendi köken ülkelerinin (yemek, giyim vb.)

kültürlerini ev sahibi ülkelere aşılarlar, (örneğin; fast-food sektöründe

Mc Donald’s ve Burger King).

ii. Köken ülkeden gelerek ev sahibi ülkede çalışan personel; bu ülkede ça-

lışması bitip ülkesine döndükten sonra, ev sahibi ülkeden benimsediği

kültürel unsurları köken ülkede devam ettirirler.

Page 199: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CXCIX

SONUÇ

Çokuluslu şirketler, yirminci yüzyılın sonlarına damgasını vuran ve dünyayı eskisinden çok farklı kılan globalleşme sürecinin dinamosunu teşkil eden bir olgudur. fiüphesiz, çokuluslu şirketlerin ortaya çıkışı globalleşme öncesine dayanmaktadır. Ancak; çokuluslu şirketlerin ve onların faaliyet alanlarının yaygınlaşmaları, globalleşme sürecine denk gelmektedir. Çokuluslu şirketlerin sayılarında ve faaliyet alanlarında artışı, gelişmiş ülkelerin emperyalist faaliyetleri ile açıklamak yanlıştır. Gerçekte, çokuluslu şirketler; sermayenin, nispi fiyatının ve muhtemel getirilerinin düşük olduğu ülkelerden yüksek olduğu ülkelere akımının bir ifadesidir. Bu, minimum maliyetlerle çalışmayı da içermektedir. Sözkonusu akımı itici, çekici, hızlandırıcı ve sınırlandırıcı yönde etkileyen pek çok faktör mevcuttur.

Ev sahibi ülkeler açısından yapılacak eylem, bu hareketin bir sömürü aracı haline getirilmesini önleyecek ve ülkenin sözkonusu hareketten (istihdam, teknoloji, ithalat-ihracat vb. açılardan) maksimum düzeyde faydalanmasını sağlayacak tedbirleri almak ve uygulamaktır. Çünkü; sermaye, her zaman daha yüksek bir nispi fiyat, ve daha yüksek muhtemel getiriler arayışındadır. Bu; çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisi içerisindeki önemlerinin gelecekte daha fazla artacağının da en önemli işaretidir.

Globalleşme ile birlikte; ekonomik yapılarda önemli değişmeler meydana gelmiş, teknolojik gelişmeler üretim yöntemleri ve birimlerini etkilemiş, üretime temel olan faktörler değişerek bilgi ön plana çıkmış, hizmetler sektöründe hızlı gelişmeler kaydedilmiş, ekonomik sınırlar hafiflemiş, rekabetin etkileri her alanda yaşanmaya başlamış ve çokuluslu şirketlerin etkileri artmaya başlamıştır. Yeni yatırım araçlarının yaratılması, iletişimi kompütür ve bilgi teknolojilerinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi ve bunların etkinliğini artırması, sermayenin dolaşımının serbestleşmeye başlaması globalleşmeyi yaratan en önemli sebeplerdir.

Çokuluslu şirketler, yeni ortaya çıkan uluslararası ekonomik ilişkiler biçimi içinde de önemli bir yer işgal etmektedirler. Günümüzde artık sermaye gittikçe gelişen ve birbirine entegre olan uluslararası borsaların yanı sıra, çokuluslu şirketler aracılığıyla da ülkeler arasında hızla hareket edebilen bir yapıya kavuşmuştur. Global bir köy haline gelen dünyada, çokuluslu şirketlerin de faaliyetleri sayesinde gittikçe daha yoğun biçimde ekonomik ilişkiler gelişmekte ve kompleks bir hale gelmektedir. Merkezi A.B.D.’de olan bir şirket; üretim için gerekli yarı mamul malları Tayvan ve Japonya’dan sağlayıp, kendi üretimini Endonezya’da yapıp, ürettiği ürünleri de dünyanın diğer ülkelerinde pazarlayabilmektedir.

Page 200: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CC

Bu durumun doğurduğu bazı önemli sonuçlar vardır. Her şeyden önce firmalar için, üretim yeri seçilirken hammadde kaynaklarına ve pazarlara yakın olmak zorunluluğu artık büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Çokuluslu şirketler için, bunların yerine özellikle iş piyasasında sahip olacağı avantajlar daha belirleyici konuma gelmiştir. Emek faktörünün ucuz olduğu ve çalışanların yasal düzenlemelerle yeterince güvence altına alınmadığı ülkeler, çokuluslu şirketlere daha cazip gelmeye başlamıştır.

Bu; endüstri ilişkileri alanında birbirinden farklı ve zıt iki sürecin aynı anda yaşanmasına yol açmaktadır. Bir yandan gelişmiş bir endüstri ilişkileri ve sosyal güvenlik sistemine sahip olan ülkeler, uluslararası rekabette dezavantajlı konuma düşmemek için bu standardı bütün ülkelere yayabilmek amacıyla yoğun çaba göstermektedirler. Bu amaçla; başta ILO olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar ve sözleşmelerle, çalışma hayatıyla ilgili daha düşük standartlara sahip ülkeler üzerinde baskı kurmaktadırlar. Ama öte yandan, bilhassa yabancı sermayeye yoğun bir biçimde ihtiyaç duyan azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, çokuluslu şirketleri çekebilmek için, çalışma yaşamıyla ilgili standartları bilinçli bir biçimde aşağıda tutmaktadırlar.

Çokuluslu şirketler, işverenlerin çok küçük bir miktarını oluşturmalarına rağmen; çok sayıda kişiyi istihdam etmektedirler. Dolayısıyla; pek çok çalışan üzerinde de dolaylı yollardan etki sahibidirler. Sözkonusu kuruluşların stratejileri, yapıları ve organizasyonlarındaki değişiklikler eğitim ve geliştirme, ödeme sistemleri; iş organizasyonu ve yönetime katılma gibi insan kaynakları politikaları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Çokuluslu şirketler; işgücü ihtiyaçlarının belirlenmesinden, tedarik edilmesi ve işe yerleştirilmesine; istihdam şartlarından diğer pek çok hususa kadar farklı düzenleme ve uygulamaların yaşandığı firmalardır.

Bu itibarla; çokuluslu şirketlerin güçlenmesinin ve faaliyet alanlarının yaygınlaşmasının bir diğer önemli sonucu da, belirli ülkelerde geliştirilen yeni üretim tekniklerinin ve istihdam modellerinin hızla birçok ülkeye yayılmasıdır. Belirli ülkelerde üretilen iş organizasyonu ile ilgili “know-how” ın pek çok ülkeye yayılması ise; yönetim ve çalışma biçimleri konusunda bütün dünyada standart uygulamaların yerleşmeye başla-ması anlamını taşımaktadır.

Elektronik iletişim ağı, faks ve diğer cihazlar; uzak bölgelerle bile iletişimi kolaylaştırmış, çokuluslu şirketlerin ev sahibi ülkelerdeki şubelerinin yönetim ve kontrolünü kolaylaştıran bir unsur olmuştur. Bu; iletişim periyodunda bir kısalma, iletişim hızında ise bir artış anlamına gelmektedir. Olası olumsuz gelişmelerden daha kısa sürede haberdar olabilme ve uzaktan kontrol imkanlarında meydana gelen gelişmeler; çokuluslu şirketlerin diğer ülkelerdeki yatırımlarında yönetim esnekliğini ve özerkliğini gün geçtikçe daha da güçlendirmektedir.

Globalleşme süreci öncesinin çokuluslu şirketlerinde; ev sahibi ülkelerde kurulan yavru şirketler pek çok kararın alınmasında merkeze bağımlıydılar ve çok ayrıntı sayılabilecek konularda bile kararlar merkez tarafından alınıp, şubelerce uygulanmaktaydı.

Page 201: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCI

Dolayısıyla, şubelerin yönetim anlamında özerklikleri ve esneklikleri sözkonusu değildi. Ama günümüzdeki çokuluslu şirketlerin önemli bir kısmında; stratejik bazı konular hariç, pek çok alanda kararlar şubelerce alınmakta ve uygulanmaktadır. Başka bir ifadeyle; çokuluslu şirketlerde istihdamda esnekliğin yanı sıra, yönetimde de esneklik hızla yaygınlaşmaktadır.

Ancak; yine de üretimin örgütlenme modelinde meydana gelen değişikliklerin ortaya çıkardığı yeni durumların üstesinden gelebilme kapasitesine sahip ve global ölçekte örgütlenmiş bir uluslar-üstü endüstri ilişkileri sisteminin çok kısa bir zaman süresi içerisinde ortaya çıkabileceğini beklemek, pek gerçekçi olmayacaktır.

Page 202: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCII

KAYNAKLAR

KĐTAPLAR

Akat, Ömer; Uluslararası Pazarlama Karması ve Yönetim, Ekin Yayınları (2. Baskı), Bursa 1998.

Akman, Vedat; Gelecek Yüzyılın Gündemi: Yeni Oyunun Yeni Kuralları, Globalleşen Sermayenin 21. Yüzyıl Planı, Rota Yayınları, Đstanbul 1999.

Alpar, Cem; Çok Uluslu fiirketler ve Ekonomik Kalkınma, Ankara ĐTĐA Yayını, No. 106, Ankara 1977.

Ball, D. A. – McCulloch, W. H.; International Business: The Challange of Global Competition, Irwin, New York 1996.

Beamish, Paul W.; Multinational Joint Ventures in Developing Countries, Routledge (2nd ed.), New York 1990.

Beardshaw, John – Palfreman, David; The Organization in its Environment, Pitman Publishing Inc., London 1990.

Bradley, F.; International Marketing Straregy, Prentice Hall, New York 1990.

Can, Halil – Akgün, Ahmet – Kavuncubaşı, fiahin; Kamu ve Özel Kesimde Personel Yönetimi, H.Ü., Đ.Đ.B.F. Yayınları, No. 18, Ankara 1994.

Chossudovsky, Michel; Yoksulluğun Küreselleşmesi, (Çev. Neşenur Domaniç), Çiviyazıları, Đstanbul 1997.

Creech, Bill; The Five Pillars of TQM: How to Make Total Quality Managament Work for You, Truman Talley Books, New York 1994.

Czinkota, M. R. - Ronkainen, I. A. – Moffett, M. H.; International Business, The Dryden Press, Orlando 1999.

Çetin, Canan; Yeniden Yapılanma, Girişimcilik, Küçük ve Orta boy Đşletmeler ve Bunların Özendirilmesi, Der Yayınları, Đstanbul 1996.

Daniels, John. D. – Radebaugh, Lee H.; International Business: Environments and Operations, Addison Wesley (8th ed.), Massachusetts 1998.

Deniz, Nevin; Global Eğitim, Türkmen Kitabevi, Đstanbul 1999.

Dinçer, Ömer; Stratejik Yönetim ve Đşletme Politikası, Beta Yayınları (5. Baskı), Đstanbul 1988.

Douglas, Susan P. – Craig, Samuel C.; Global Marketing Strategy, New York 1995.

Page 203: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCIII

Drucker, Peter F.; Gelecek Đçin Yönetim, (Çev. Fikret Üçcan), Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları, , Ankara 1992.

Dunning, J. H.; Multinational Enterprises and the Global Economy, Addison-Wesley, Wokingham 1993.

Düren, Zeynep A.; 2000’li Yıllarda Yönetim, Alfa Yayınları, Đstanbul 2000.

Eğilmez, A. Mahfi; IMF, Dünya Bankası ve Türkiye, Finans Dünyası Yayınları, No. 2, Đstanbul 1996.

Ekin, Nusret; Küreselleşme ve Gümrük Birliği: Rekabet Gücüne Sosyal Boyutlu Bir Yaklaşım, Đstanbul Ticaret Odası Yayını, No. 1996-32, Đstanbul 1996.

Ertürk, Emin; Uluslararası Đktisat, Ekin Kitabevi, Đstanbul 1996.

Esener, Ömer; Stratejik Ortaklıklar: Türk fiirketleri Đçin Büyüme ve Global Pazara Açılma Teknikleri, Đstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yayınları, Đstanbul 1997.

Fawcett, Louise – Hurrell, Andrew; Regionalism in World Politics, Oxford University Press, Oxford (UK) 1995.

Gündüz, Aslan; Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Teşkilatlar Hakkında Temel Metinler, Beta Yayınları, Đstanbul 1994.

Güzelcik, Ebru; Küreselleşme ve Đşletmelerde Değişen Kurum Đmajı, Sistem Yayıncılık, Đstanbul 1999.

Hirst, Paul – Thompson, Grahame; Küreselleşme Sorgulanıyor, (Çev. Çağla Erdem, Elif Yücel) Dost Kitabevi, Ankara 1998.

Hodgetts, Richard M. – Luthans, Fred; International Management, McGraw Hill, Singapur 1997.

Hodgetts, Richard; Yönetim: Teori, Süreç ve Uygulama, (Çev: Canan Çetin, Esin Can Mutlu), Der Yayınları, Đstanbul 1997.

Kabaalioğlu, Haluk; Çok Uluslu Đşletmeler Hukuku, ĐKV Yayını, Đstanbul 1982.

Karluk, Rıdvan; Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Tütünbank Yayınları (3. Baskı), Eskişehir 1996.

Karluk, Rıdvan; Uluslararası Ekonomik Mali ve Siyasi Kuruluşlar, Turhan Yayınevi, Ankara 1998.

Kaynak, Tuğray; Đnsan Kaynakları Planlaması, Alfa Basım Yayım Dağıtım (2. Baskı), Đstanbul 1996.

Kazgan, Gülten; Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen: Ne Getiriyor? Ne Götürüyor? Nereye Gidiyor?, Altın Kitaplar Yayınevi, Đstanbul 1997.

Kazgan, Gülten; Yeni Ekonomik Düzen’de Türkiye’nin Yeri, Altın Kitaplar Yayınevi (2. Baskı), Đstanbul 1995.

Kondo, Yoshio; Đşletmede Bütünsel Kalite: Arkaplanı ve Gelişimi, (Çev. Dicleli, Ayşe Bilge), MESS Yayınları, No. 300, Đstanbul 1999.

Koray, Meryem; Değişen Koşullarda Sendikacılık, Tüses Yayınları, Đstanbul 1994.

Page 204: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCIV

Kotler, Philip - Armstrong, Gary; Principles of Marketing, Prentice Hall Inc. (2nd ed.), New York 1996.

Kurtulmuş, Numan; Sanayi Ötesi Dönüşüm, Đz Yayıncılık, Đstanbul 1996.

Kutal, Gülten – Büyükuslu, A. Rıza; Endüstri Đlişkileri Boyutunda Çok Uluslu fiirketler ve Đnsan Kaynağı Yönetimi: Teori ve Uygulama, Der Yayınları, Đstanbul 1996.

Kutal, Gülten; Endüstri Đlişkileri Açısından Çok Uluslu fiirketler, Đ.Ü. Đktisat Fakültesi Yayını, Đstanbul 1982.

Marşap, Akın; Yönetsel Sistem: Yeni Bin Yılın Özgüncü Açılım ve Politikaları, Gazi Kitabevi, Ankara 2000.

Moran, T. H.; Multinational Corporations and and the Politics of Dependence, Princeton University Press, Princeton 1974.

Mutlu, Esin; Uluslararası Đşletmecilik, Beta Yayınları, Đstanbul 1999.

Naisbitt, John; Global Paradox, Avon Books, New York 1994.

Özalp, Đnan; Çok Uluslu Đşletmelerin Yönetimi, Kalite Matbaası, Ankara 1976.

Panagariya, Arwind; The New Regionalism in Trade Policy, The World Bank, Washington DC 1992.

Phatak, Arvind V.; Managing Multinational Corporations, Praeger Publishers, New York 1974.

Phatak, Arvind V.; Uluslararası Yönetim, (Çev. Atilla Baransel, Tomris Somay), Đ.Ü. Đşletme Fakültesi Yayını, Đstanbul 1989.

Porter, Michael; The Competitive Advantages of Nations, Macmillan, London 1990.

Rhinesmith, Stephen R.; Yöneticinin Küreselleşme Rehberi: Değişen Dünyada Başarıya Götüren 6 Özellik, (Çev. Gülden fien), Sabah Kitapları, Đstanbul 2000.

Ronen, Simcha; Comparative and Multinational Management, John Wiley & Sons, New York 1986.

Selamoğlu, Ahmet; Küreselleşme Sürecinde Đnsan Kaynağı, Tühis Yayınları, Đstanbul 1998.

Seyidoğlu, Halil; Uluslararası Đktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Güzem Yayınları (7. Baskı), Đstanbul 1990.

fiatıroğlu, Kadir D.; Çok Uluslu fiirketler: Strüktürel ve Fonksiyonel Bir Evrim Yaklaşımı, AÜSBF Yayınları, No: 536, Ankara 1984.

Talas, Cahit; Toplumsal Politika, Đmge Yayınevi, Ankara 1990.

Tokol, Aysen; Uluslararası Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yayınları, Bursa 1995.

Tuğlacı, Pars; Đktisadi ve Hukuki Terimler Sözlüğü, Üniversiteliler Kitabevi (2. Baskı), Đstanbul 1979.

Tutar, Hasan; Küreselleşme Sürecinde Đşletme Yönetimi, Hayat Yayıncılık, Đstanbul 2000.

Ulaş, Dilber; Franchising Sistemi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 1999.

Page 205: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCV

Ülgen, Hayri; Đşletmelerde Organizasyon Đlkeleri ve Uygulaması, Đ.Ü. Đşletme Fakültesi Yayınları, No: 258, Đstanbul 1993.

Walton, Pam; Job Sharing: A Practical Guide, Kogan Page, London 1990.

Yamak, Oygur; Kalite Odaklı Yönetim, Panel Matbaacılık, Kalite Dizisi, No. 1, Đstanbul 1998.

Yavuz, Arif; Esnek Çalışma ve Endüstri Đlişkilerine Etkisi, Kamu-Đş Yayınları, Ankara 1995.

Yıldızoğlu, Ergin; Globalleşme ve Kriz, Alan Yayıncılık, Đstanbul 1996.

Yüksel, Öznur; Đnsan Kaynakları Yönetimi, Gazi Kitabevi (2. Baskı), Ankara 1998.

Yüksel, Öznur; Uluslararası Đşletme Yönetimi ve Türkiye Uygulamaları, Gazi Kitabevi (2. Baskı), Ankara 1999.

MAKALELER

_____ ; “The World’s Largest Industrial Corporations, Fortune, July 25, 1994.

Aharoni, Yair; “On the Definition of a Multinational Firm”, The Quarterly Review of Economics and Business, Vol. 11, No. 3, Autumn 1971.

Aharoni, Yair; “The Organization of Global Service MNEs”, International Studies of Management & Organization, Vol. 26, Issue 2, Summer96.

Aktan, Coşkun Can; “Kalite Bilinci, Liderlik ve Toplam Kalite Felsefesi”, Mercek, Ekim 1998.

Andersson, Thomas - Fredriksson, Torbjorn; “International Organization of Production and Variation in Exports from Affilities”, Journal of International Business Studies, Vol. 27, Issue 2, 1996.

Au, Alan Kai Ming - Enderwick, Peter; “Small Firms in International Joint Ventures in China: The New Zealand Experience”, Journal of Small Business Management, Vol. 32, Issue 2, Apr94.

Bozkurt, Nilüfer; “Globalleşme ve Devlet”, Đktisat Dergisi, Eylül 1998.

Brewer, Thomas L.; “An Issue-Area Approach to The Analysis of MNE-Government Relations”, Journal of International Business Studies, Vol. 23, Issue 2, 1992.

Büyükuslu, Ali Rıza; “Türkiye’de Đnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimine Kritik Bir Yaklaşım”, Mercek, Ekim 1998.

Campbell, Duncan; “The Globalizing Firm and Labour Institutions”, (ed. Bailey, Paul - Parisotto, Aurelio - Renshow, Geoffrey), Multinationals and Employment: The Global Economy of the 1990’s, Geneva: ILO Publ., 1993.

Centel, Tankut; “Ekonomik Krizin Endüstri Đlişkilerine Etkisi”, Mercek, Ocak 1999.

Coller, Xavier; “Managing Flexibility in the Food Industry: A Cross-national Comparative Case Study in European Multinational Companies”, European Journal of Industrial Relations, Vol. 2, No. 2, 1996.

Page 206: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCVI

Daniels, John D. – Pitts, Robert A. – Tretter, Mariette, J.; “Strategy and Structure of U.S. Multinationals: An Exploratory Study”, Academy Management Journal, Vol. II, No. 27, 1984.

Demircioğlu, A. Murat; “Japonya’da Life-time” Sistemindeki Yeni Gelinen Nokta”, Mercek, Ekim 1998.

Doukas, John - Traulos, Nickolas; “The Effect of Corporate Multinationalism on Shareholders Wealth: Evidence from International Acquisitions”, The Journal of Finance, Vol. XLIII, No. 5, December 1998.

Ekin, Nusret; “Esneklik Çağı”, Mercek, Temmuz 1999, s. 12.

Fidan, Erkal; “Çok Uluslu fiirketler ve Azgelişmiş Ülkeler Üzerine Etkileri, Yönetim ve Ekonomi, Sayı: 1, 1995.

Garvin, David A.; “Öğrenen Bir Örgüt Yaratmak”, Harward Business Review Dergisinden Seçmeler: Bilgi Yönetimi”, (Çev. Gündüz Bulut), MESS Yayınları, No. 293, Đstanbul 1999.

Gomes, Casseres B.; “Firm Ownership Preferences and Host Government Restrictions: An Integrated Approach”, Journal of International Business Studies, Vol. 21, Issue 1, 1990.

Hamill, J.; “Multinational Corporations and Industrial Relations in the UK”, Employee Relations, Vol. 6, No. 5, 1984.

Harrison, Ann; “The Role of Multinationals in Economic Development”, Columbia Journal of World Business, Vol. 29, Issue 4, 1996.

Hennart, Jean Francois – Larimo, Jorma; “The Impact of Culture on the Strategy of Multinational Enterprises: Does National Origin Affect Ownership Decisions?”, Journal of International Business Studies, Vol. 29, Issue 3, 3rd Quarter 1998.

Hodgetts, Richard M. – Luthans, Fred; “U.S. Multinationals’ Expatriate Compensation Strategies”, Compensation & Benefits Review, Vol. 25, Issue 1, Jan/Feb93.

Horaguchi, Haruo – Toyne, Brian; “Setting The record Straight: Hymer, Internalization Theory And Transaction Economies”, Journal of International Business Studies, Vol. 21, Issue 3, 1990.

Jacoby, Neil H.; “The Multinational Corporation”, The Center Magazine, Vol. 3 No. 3, May 1970.

John, Kose – Senbet, Lemma W.; “Cross-Border Liability of Multinational Enterprises, Border Taxes, and Capital Structure”, Financial Management, Vol. 20, Issue 4, Winter 91.

Koçel, Tamer; “Đşletme Yönetimi Đle Đlgili Son Gelişmeler ve Çalışanlar Açısından Anlamı”, Mercek, Temmuz 1996.

Larudee, Mehrene – Koechlin, Tim; “Wages, Productivity, and Foreign Direct Investment Flows”, Journal of Economic Isues, Vol. 33, Issue 2, Jun99.

Page 207: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCVII

Lecraw, Donald J.; “Outward Direct Investment by Indonesian Firms: Motivation and Effects”, Journal of International Business Studies, Vol. 24, Issue 3, 1993.

Levy, Brian; “How Can States Foster Markets?”, Finance and Development, Vol. 34, No. 3, September 1997.

Lewis, A.; “The Rate of Growth of World Trade”, The World Economic Order: Past and Prospects, (ed. Grassman, S. – Lundberg, E.), Macmillan, Basingstoke 1981.

Lilienthal, David E.; “Management of the Multinational Corporation”, Management and Corporations, (ed. Anshen, Melven – Bach, G. L.), McGraw-Hill Book Company, New York 1985.

Maddison, A.; “Growth and Slow-Down in Advanced Capitalist Economies: Techniques of Quantitative Assessments”, Journal of Economic Literature, Vol. XXV, No. 2, June 1987.

Marginson, Paul - Sisson, Keith; “Multinational Companies and the Future of Collective Bargaining: A Review of the Research Issues”, European Journal of Industrial Relations, Vol. 2, No. 2, 1996.

Markusen, James R.; “The Boundaries of Multinational Enterprises and The Theory of International Trade”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 9, Issue 2, Spring95.

McCarthy, Daniel J. – Puffer, Sheila M.; “Strategic Investment Flexibility for MNE Success in Russia: Evolving Beyond Entry Modes”, Journal of World Business, Vol. 32, Issue 4, Winter97.

McDonald, John G. – Parker, Hugh; “Creating a Strategy for International Growth”, International Enterprise, McKinsey Co. Inc., New york 1962.

Minibaş, Türkel; “Bazılarında Kriz Yok”, Mercek, Ocak 1999.

Oluç, Saruhan; “Çok Kutuplu Dünya’da ABD-Avrupa-Japonya fieytan Üçgeni”, Đktisat Dergisi, Sayı: 348, Nisan 1994.

Oviatt, Benjamin M. – McDougall, Patricia Philli; “Toward a Theory of International New Ventures”, Journal of International Business Studies, Vol. 25, Issue 1, 1994.

Rangan, Subramanian; “Do Multinationals Operate Flexibly? Theory and Evidence”, Journal of International Business Studies, Vol. 29, Issue 2, 1998 2nd Quarter, s. 228,229.

Root, Franklin F.; “A Conceptual Approach to International Business”, International Business Classics, (ed. Baker, James C. – Howard, Donald G. – Ryans,Jr., John K.), Harthard Co., New York 1988.

Rugman, Alan M. – Verbeke, Alain; “A Note on the Transnational Solution and The Transaction Cost Theory of Multinational Strategic Management”, Journal of International Business Studies, Vol. 23, Issue 4, 1992.

Rugman, Alan M. - Verbeke, Alain; “Multinational Enterprises and Public Policy”, Journal of International Business Studies, Vol. 29, Issue 1, 1st Quarter 1998.

Page 208: Globalleşme ve Çokuluslu Şirketlerin İnsan Kaynakları Yönetimine

CCVIII

Rugman, Alan M.; “The Theory of Internalization and the MNE”, Columbia Journal of World Business, Vol. 28, Issue 4, Winter1993.

Scaper, Anthony; “The European Community and Multinational Enterprises: Lessons in the Social Control of Industry”, Journal of Economic Issues, Vol. 26, Issue 2, Jun 92.

Seyyar, Ali; “F. Almanya’da Esnek Çalışma Hayatı”, Mercek, Ekim 1998.

Tümer, Mehmet; “Çok Uluslu Đşletmelerde Kültürün Yöneticiler Üzerine Olan Etkileri”, Human Resources, Ekim-Kasım-Aralık 1998.

Vernon, Raymond; “Economic Sovereignty at Bay”, Foreign Affairs, Vol. 7, No. 1, October 1968.

Vernon, Raymond; “Seeds of Conflict”, Harward International Review, Vol. 17, Issue 3, Summer95.

Yorgun, Sayım; “Küreselleşme Sürecinde Sendikalar”, Mercek, Ekim 1998.

Yüksel, Öznur; “Đç Beyin Göçü: Çok Uluslu fiirketlerin Gelişmekte Olan Ülkelerde Yetişmiş Yönetici Đstihdamı”, G.Ü. Đktisadi ve Đdari Bilimler Fakültesi Dergisi, No. 4: 1-2, 1988.

ELEKTRON ĐK KAYNAKLAR

ILO; “The ILO Programme on Multinational Enterprises and Social Policy”, http://www.ilo.org/public/english/index.htm, 13.04.2000.

ILO; “Tripartite Declaration of Principles Concerning Multinational Enterprises and Social Policy”, http://www.ilo.org/public/english/employment/multi/promact/trideclb.htm, 13.04.2000.

Justice, Dwight W.; “The New Codes of Conduct and the Social Partners”, http://www2.icftu.org/displaydocument.asp?Index=991209382&Language=EN, 13.04.2000.

Pursey, Stephen; “Multinational Enterprises and the World of Work: Globalisation with a Human Face”, http://www.icftu.org/english/tncs/tncs98ilo.html, 13.04.2000.

TUAC; “The Review of the OECD Guidelines for Multinatinal Enterprises: TUAC Briefing Note For Affiliates, December 1999”, http://www.tuac.org.publicat/publicat.htm, 13.04.2000.

TEZLER

Erdem, Ziya; Tele Çalışma, Basılmamış Doktora Tezi, Đstanbul 1997.