23
Türkiye Ana Sayfa Foto Galeri Açılış sayfam yap Üye Girişi Canlı Skor RSS ALTIN88,0450 %0,30 BIST 75255 %0,33 EURO2,8935 %0,63 USD2,1135 %0,81 Posta'da Ara ARA Detaylı ara Haberin Olsun 'Şişe çevirme' cezaevinde son buldu! Somalı madenciler eylem başlattı CHP ve HDP Bakanlar hakkında önerge verdi MHP eski ilçe başkanı yanarak can verdi Son nefesinde 'Beni kocam balkondan attı' demiş Sıra bende Beklenen anlaşma yarın! Sokak ortasında kız arkadaşını vurup... Facianın adresine yeni işçiler aranıyor! Yolda taciz Tüm haberler (52) 20 Mayıs 2014 ANASAYFA HABER HATTI 3.SAYFA SİYASET VİDEO POSTA TV DÜNYA MAGAZİN SPOR EKONOMİ SAĞLIK YAŞAM Tweet 0 0 Yorum Yaz 0 20 Mayıs 2014 - 16:46 Yazı Boyutu: 'Allah herkese hayırlı cinayetler nasip etsin' Maltepe Gülsuyu'nda geçtiğimiz yıl Eylül ayında Hasan Ferit Gedik'in hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olaylara ilişkin soruşturma tamamlandı. İddianamedeki tüyler ürpertici konuşma: 'Allah herkese hayırlı cinayetler nasip etsin' Maltepe ilçesine bağlı Gülsuyu Mahallesi'nde 30 Eylül'de uyuşturucu çetelerinin silahlı saldırısı sonucu Hasan Ferit Gedik hayatını kaybetmişti. 311 SAYFALIK İDDİANAME HAZILANDI 311 sayfalık iddianamede "Kasten yaralama", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve üye olma", "Nitelikli yağma", "Kasten öldürmeye teşebbüs", "Nitelikli yağma" gibi suçlardan, 11 yıl ile 269 yıl arasında değişen hapis ve müebbet hapis cezası istemiyle yargılanacak 35 sanık adı bulunuyor. Olaya ilişkin telefon tapelerine de yer verilen iddianamede, örgüt yöneticisi Zafer Turan’ın "Allah herkese hayırlı cinayetler nasip etsin, polis-molis öldürmeyelim de, polis devletin bir adamı, devrimci öldürsek önemli değil" şeklindeki sözleri de yer alıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılıp Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasıyla soruşturmayı devralan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgüt, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosu, Gedik’in ölümü ve Gülsuyu’nda yaşanan olaylara ilişkin 311 sayfalık iddianame hazırladı. 5 mağdur, 17 müşteki ve bir şikayetçinin bulunduğu iddianamede 15’i tutuklu 35 sanık yer alıyor. 3 bölümden oluşan iddianamenin 1. bölümünde silahlı suç örgütünün eylemlerine yer veren savcılık, 2. bölümde suç örgütünün yapısı, 3. bölümde ise şüphelilerin örgütteki rolü, sabıka kayıtları ve operasyonda ele geçirilen suç aletlerinin varlığına yer verdi. 30 suç eyleminin olduğu kaydedilen iddianamede, örgüt liderliğini ’İbo’ lakaplı Mesut Turhan’ın, örgütün yöneticiliğini ise Zafer Turhan ve Yakup Dalkılıç’ın yaptığı belirtildi. 11 AYRI SUÇ Sanıklar, "Kasten yaralama", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "Nitelikli yağma", "Kasten öldürme", "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "Kasten öldürmeye teşebbüs", "Nitelikli yağma", "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme suçluyu kayırma", "Yargı görevini yapanı etkileme" ve "Mala zarar verme" suçlamalarından 11 yıl ile 269 yıl arasında değişen hapis ve müebbet hapis cezası istemiyle yargılanacak 'SİYASİLER İLE ARALARINDA KAVGA' İddianamenin 3. suç eylemi olarak yer verdiği Hasan Ferit Gedik’in ölümüne ilişkin bölümde Gülsuyu Mahallesi halkının ’siyasiler’ olarak adlandırdıkları kişiler ile şüpheliler arasında kavga olduğu, 28 Eylül 2013 akşamı 50-60 kişilik bir grubun slogan atarak Gülsuyu’nda yürüyüş yaptığı belirtildi. Örgüt üyesi Aytekin Turan’ın kalabalık üzerine ateş ettiği ifade edilen iddianamede, yürüyüş grubu içinde bulunan 3 kişinin yaralandığı, Turan’ın olay yerinden kaçtığı kaydedildi. İki grup arasında bu olay ile kavganın arttığı belirtilen iddianamede, 29 Eylül 2013 akşamı yine 50-60 kişilik grubun yürüyüşlerine devam ettiği, yürüyüş esnasında grup içerisinde silahlı ve herhangi bir eyleme hazırlıklı şahısların olduğu, daha sonra iki grup arasında çıkan çatışma sonrasında Hasan Ferit Gedik’in sol omuz, gırtlak ve kafasına aldığı 3 mermi ile ağır şekilde yaralandığı ifade edildi. İddianamede, Gedik’in kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği, arkadaşları Gökhan Aktaş, Yalçın İleri ve Abdullah Kıyak’ın yaralandığı belirtildi. Sahibinden 2. El Otolar Arabam.com'da

hayırlı cinayetler

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: hayırlı cinayetler

Türkiye Ana Sayfa Foto Galeri

Açılış sayfam yap Üye Girişi Canlı Skor RSS

ALTIN88,0450 %0,30 BIST 75255 %0,33 EURO2,8935 %0,63 USD2,1135 %0,81 Posta'da Ara ARA Detaylı ara

Haberin Olsun

'Şişe çevirme' cezaevinde son buldu!

Somalı madenciler eylem başlattı

CHP ve HDP Bakanlar hakkındaönerge verdi

MHP eski ilçe başkanı yanarak canverdi

Son nefesinde 'Beni kocambalkondan attı' demiş

Sıra bende

Beklenen anlaşma yarın!

Sokak ortasında kız arkadaşınıvurup...

Facianın adresine yeni işçileraranıyor!

Yolda taciz

Tüm haberler (52)

20 Mayıs 2014

ANASAYFA HABER HATTI 3.SAYFA SİYASET VİDEO POSTA TV DÜNYA MAGAZİN SPOR EKONOMİ SAĞLIK YAŞAM

Tweet 0 0 Yorum Yaz 0

20 Mayıs 2014 - 16:46 Yazı Boyutu:

'Allah herkese hayırlı cinayetlernasip etsin'Maltepe Gülsuyu'nda geçtiğimiz yıl Eylül ayında Hasan Ferit Gedik'in hayatınıkaybettiği ve çok sayıda kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olaylarailişkin soruşturma tamamlandı. İddianamedeki tüyler ürpertici konuşma:'Allah herkese hayırlı cinayetler nasip etsin'

Maltepe ilçesine bağlı Gülsuyu Mahallesi'nde 30 Eylül'de uyuşturucu çetelerinin silahlı saldırısı sonucu

Hasan Ferit Gedik hayatını kaybetmişti.

311 SAYFALIK İDDİANAME HAZILANDI

311 sayfalık iddianamede "Kasten yaralama", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve üye olma", "Nitelikli

yağma", "Kasten öldürmeye teşebbüs", "Nitelikli yağma" gibi suçlardan, 11 yıl ile 269 yıl arasında değişen

hapis ve müebbet hapis cezası istemiyle yargılanacak 35 sanık adı bulunuyor.

Olaya ilişkin telefon tapelerine de yer verilen iddianamede, örgüt yöneticisi Zafer Turan’ın "Allah herkese

hayırlı cinayetler nasip etsin, polis-molis öldürmeyelim de, polis devletin bir adamı, devrimci öldürsek önemli

değil" şeklindeki sözleri de yer alıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılıp Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasıyla

soruşturmayı devralan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgüt, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma

Bürosu, Gedik’in ölümü ve Gülsuyu’nda yaşanan olaylara ilişkin 311 sayfalık iddianame hazırladı. 5

mağdur, 17 müşteki ve bir şikayetçinin bulunduğu iddianamede 15’i tutuklu 35 sanık yer alıyor. 3 bölümden

oluşan iddianamenin 1. bölümünde silahlı suç örgütünün eylemlerine yer veren savcılık, 2. bölümde suç

örgütünün yapısı, 3. bölümde ise şüphelilerin örgütteki rolü, sabıka kayıtları ve operasyonda ele geçirilen

suç aletlerinin varlığına yer verdi. 30 suç eyleminin olduğu kaydedilen iddianamede, örgüt liderliğini ’İbo’

lakaplı Mesut Turhan’ın, örgütün yöneticiliğini ise Zafer Turhan ve Yakup Dalkılıç’ın yaptığı belirtildi.

11 AYRI SUÇ

Sanıklar, "Kasten yaralama", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "Nitelikli yağma", "Kasten öldürme", "Suç

işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "Kasten öldürmeye teşebbüs", "Nitelikli yağma", "Kişiyi

hürriyetinden yoksun kılma", "Suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme suçluyu kayırma", "Yargı

görevini yapanı etkileme" ve "Mala zarar verme" suçlamalarından 11 yıl ile 269 yıl arasında değişen hapis

ve müebbet hapis cezası istemiyle yargılanacak

'SİYASİLER İLE ARALARINDA KAVGA'

İddianamenin 3. suç eylemi olarak yer verdiği Hasan Ferit Gedik’in ölümüne ilişkin bölümde Gülsuyu

Mahallesi halkının ’siyasiler’ olarak adlandırdıkları kişiler ile şüpheliler arasında kavga olduğu, 28 Eylül

2013 akşamı 50-60 kişilik bir grubun slogan atarak Gülsuyu’nda yürüyüş yaptığı belirtildi. Örgüt üyesi

Aytekin Turan’ın kalabalık üzerine ateş ettiği ifade edilen iddianamede, yürüyüş grubu içinde bulunan 3

kişinin yaralandığı, Turan’ın olay yerinden kaçtığı kaydedildi. İki grup arasında bu olay ile kavganın arttığı

belirtilen iddianamede, 29 Eylül 2013 akşamı yine 50-60 kişilik grubun yürüyüşlerine devam ettiği, yürüyüş

esnasında grup içerisinde silahlı ve herhangi bir eyleme hazırlıklı şahısların olduğu, daha sonra iki grup

arasında çıkan çatışma sonrasında Hasan Ferit Gedik’in sol omuz, gırtlak ve kafasına aldığı 3 mermi ile ağır

şekilde yaralandığı ifade edildi. İddianamede, Gedik’in kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği, arkadaşları

Gökhan Aktaş, Yalçın İleri ve Abdullah Kıyak’ın yaralandığı belirtildi.

Sahibinden 2. El Otolar Arabam.com'da

Page 2: hayırlı cinayetler

Türkiye yazarları

Rauf Tamer Dağıtmadan

Nedim Şener Neden ifade özgürlüğü yok?

Candaş Tolga Işık Hesap Verecekler!

Mesut Yar - Televizyon Hastası Taziye dizinin içinde!

Yazgülü Aldoğan Şehitliğin ne olduğunu ben çok iyibilirim...

Hakan Çelik İş güvenliği için yabancı ortak

A. Yavuz Kocaömer TESYEV bursiyerleri buluştu

Haberin Etiketleri: İstanbul uyuşturucu kavga tehdit çiftçi çatışma kaçakçılık

iddianame siyasiler Maltepe İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı eylem suç yasal darp

soruşturma hapis cezası barış müebbet hapis tabanca ilişki Tarkan yaralama

Hayırlı 2013 Grup Anadolu Ferhat

Tweet 0 0 Yorum Yaz 0

"ALLAH HERKESE HAYIRLI CİNAYETLER NASİP ETSİN"

Olaya ilişkin telefon tapelerinde şüphelilerden örgüt yöneticisi Zafer Turan’ın "Allah herkese hayırlı

cinayetler nasip etsin, polis-molis öldürmeyelim de, polis devletin bir adamı, devrimci öldürsek önemli değil"

şeklindeki sözlerinin de yer aldığı iddianamede, "Suç örgütünün her zaman için elinin tetikte olduğunun ve

eylem yapabileceklerinin anlaşıldığı" ifadelerine yer verildi. Bilgi sahibi sıfatıyla emniyette ifadesi alınan

Hasan Ferit Gedik’in arkadaşı Serdar Aydemir’in de beyanlarına yer verilen iddianamede, Aydemir’in olay

günü gerçekleşen yürüyüşte Gedik ile karşılaşarak sohbet ettiği sırada 3 kişinin ellerinde silahla

kendilerine doğru geldiğini ve Gedik ile birlikte kaçtığını söylediği belirtildi. Kaçmaya başladıkları esnada bir

el silah sesi duyarak, Gedik’in bir anda vurularak yere düştüğü, daha sonra da 20-30 el silah sesi

duyduğunu ve arkadaşı olan Gedik’in yaşamını yitirdiğini sosyal medyadan duyduğunu söylediği anlatıldı.

ÖLDÜRME EYLEMİNDE 22 ŞÜPHELİ

Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi olayında Mert Kazan, Ferhat Keleş, Adem Köşgen, Ümit Yeşilkaya,

Doğukan Çep, Emrah Ok, Ekrem İnalkaç, Ercan Kütük, Mete Barış Durak, Murat Kesgin, Ercan Çiftçi,

Hasan Taşhan, Şahin Eren, Yakup Dalkılıç, Zafer Turhan, Mesut Turhan ve Tarkan İmeçtemur’un "Kasten

öldürme ve öldürmeye teşebbüs" eyleminde silah kullanan şüpheliler arasında olduğu, suç aletlerini

gizlediği, kimi şüphelilerin ise suçluların kaçması eylemlerinden sorumlu oldukları belirtildi.

'KÜÇÜK YAŞTAKİ ÇOCUĞU PAHALI HEDİYELERLE KENDİLERİNE BAĞLADILAR"

İddianamede örgütün diğer eylemlerinde afiş asan 9 kişiyi yaraladığı, uyuşturucu madde temininde

bulunduğu, Gülsuyu sakinlerinden haraç topladığı hatta küçük yaştaki çocukları darp ederek hürriyetinden

yoksun bıraktığı belirtildi. Müştekilerden Gülhanım Arık’ın oğlu Şükrü Armağan Arık’ın, ailevi sorunları

nedeniyle evden kaçtığı dönemde suç örgütü yöneticisi olan Zafer Turhan ve örgüt üyesi Şerif Karameşe

ile tanıştığı ifade edilen iddianamede, "Şüphelilerin Arık’ı önce pahalı hediyeler alarak kendilerine

bağladıkları, daha sonra suç işletmek suretiyle gelir elde ettikleri, eylemlerde kullanması amacıyla ruhsatsız

tabanca ve çalıntı motosiklet verildiği anlaşılmıştır" denildi.

HİYERARŞİK İLİŞKİ İÇERİSİNDE SUÇ ÖRGÜTÜ

Şüpheli Mesut Turhan liderliğindeki suç örgütünün, hiyerarşik ilişki içerisinde Maltepe İlçesi ve çevresinde

korkutucu gücünü devam ettirerek yağma, yağmaya teşebbüs, kasten öldürme, kasten öldürmeye

teşebbüs, yaralama, hürriyetten yoksun bırakma eylemlerini gerçekleştirdikleri, suç örgütü yönetici ve

üyelerinin sürekli olarak silah bulundurdukları belirtilen iddianamede, "Herhangi bir eylem planladıklarında

kolayca silah temin edebildikleri, ara yakalamalara rağmen silah taşımaktan vazgeçmedikleri tespit

edilmiştir.

Bahse konu suç örgütünün, haksız ekonomik çıkar sağlamak için yağma eylemlerine girişmesinin yanı

başında uyuşturucu madde ticareti suçuna karıştığı anlaşılmıştır. Suç örgütünün gelir kaynaklarının başında

Gülsuyu ve civarında bulunan ’torbacı’ olarak tabir edilen sokak satıcılarına koruma sağladıkları ve bölgede

başka gruplara karşı kollayarak rantın paylaşılmasının önüne geçerek uyuşturucu madde satışından pay

aldıkları, kar payı vermeyen torbacıları darp ve tehdit ettikleri, sokak satıcılarının uyuşturucu temin

etmesinde köprü vazifesi gördükleri anlaşılmış, ayrıca bu gayri yasal suç gelirini devam ettirebilmek için

çeşitli silahlı eylemlere giriştikleri anlaşılmıştır" ifadelerine yer verildi.

İddianamede, 35 sanığın 11 yıl ile 269 yıl arasında değişen hapis ve müebbet hapis cezası istemiyle

yargılanmaları istendi.

DHA

İslami Evlilik Sitesi%100 gerçek üye garantisi ile

Türkiye'nin en büyük muhafazakar evlilik

sitesine üye olun!

Hemen Üye Ol!

Kolay İngilizce öğrenin!Sadece 30 dakikanızı ayırın! Günlük

programlarla 3 ayda garantili İngilizce

öğrenin.

Hemen Ücretsiz Deneyin

Bakın Nasıl Konuşturuyorİngilizce konuşmak için kursa gitmeye

gerek yok! Nasıl mı?

Konuşmaya Başla!

Kuponunuz hazırÜnlü iddaa editörlerinin hazır kuponları

Nesine.com’da!

Hemen Oyna

Buraya reklam verin.

'Şişe çevirme' cezaevinde son buldu!

Somalı madenciler eylem başlattı

İLGİLİ HABERLER

Ali Şen'in torunu hayatını kaybetti

İngiltere'nin en yaşlı eskortunun işibırakmaya niyeti yok

EN ÇOK OKUNAN HABERLER

Page 3: hayırlı cinayetler

Bugün Haberler

1. Gündem2. Spor

3. Magazin

4. Ekonomi

5. Dünya

6. Politika

7. Teknoloji

8. E-Gazete

9. VideoGaleri

10. Hava Durumu

ara... bul

haberL haberR

Paylaş Tweet Paylaş Gönder Yazdır A A

GönderAna Sayfa » Gündem » Alp Gürkan için yakalama kararı çıktı

Paylaş Tweet Paylaş Gönder Yazdır A A

1 facebook twitter googleplus

Gündem

20 Mayıs 2014 Salı, 13:34

Alp Gürkan için yakalama kararı çıktı

Soma'da 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru'nun yetki belgesindeki imzanınkendisine ait olmadığını açıklaması, soruşturmanın seyrini değiştirdi.

Soma'da 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru'nun yetki

belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığını açıklaması, soruşturmanın seyrini değiştirdi.

Şimdi Soma Holding'in patronu Alp Gürkan ve bu kararda imzası bulunanların da bilgisine başvurulmak üzere arandıkları ileri sürüldü.

Olayla ilgili tutuklanan 8 kişi arasında bulunan Genel Müdür Ramazan Gürkan ifadesinde, yetkinin kendisinde olduğunu gösteren Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim

Kurulu'nun 'yetki devri' kararındaki imzasının sahte olduğunu ileri sürdü. Bunun üzerine 'sahte imza' gündeme geldi ve savcının denetimli serbestlik kararı istediği Yönetim Kurulu

Başkanı Can Gürkan da tutuklandı.

YENİ DALGA BEKLENİYOR

Soruşturmayı yürüten savcılar şimdi bu Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 'yetki devri' belgesinde imzası bulunan diğer isimlerin ve imzanın sahte olup olmadığının

peşine düştü.

Tutuklanan Can Gürkan'ın babası ve Soma Holding'in patronu Alp Gürkan ve imza sahibi diğer yönetim kurulu üyelerinin de bilgisine başvurulmak üzere arandıkları ileri sürüldü.

CHP'li Özel: Alp Gürkan için yakalama kararı çıktı

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Soma faciasının yaşandığı kömür madenini sahibi Alp Gürkan hakkında yakalama kararı çıkartıldığını söyledi.

Özel twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Eğer aldığım bilgi doğru ise Alp Gürkan hakkında yakalama kararı çıkarıldı, ilk gidilen iki adreste bulunamadı" ifadelerini kullandı.

(DHA)

Kuponunuz hazırÜnlü iddaa editörlerinin hazır

kuponları Nesine.com’da!

Hemen Oyna

Kiralık Soğutma GruplarıTrane kiralama hizmetleri ile ihtiyaç

duyduğunuz yer ve zaman için

soğutma çözümleri

Detaylı Bilgi

Tchibo Çocuk FularlarıCilt Dostu Saf Pamuklu Kumaştan

Yumuşak ve Renkli Çocuk Fularları

19,95 TL'ye Tchibo'da!

Alışverişe Başla

Page 4: hayırlı cinayetler

Etiketler : Alp Gürkan, , Soma Holding, Ramazan Gürkan

nerede olacak hamisinin!!! kanatları altındadır.

Misafir - 15:25, 20 Mayıs 2014 SalıCevap Yaz

Tüm Yorumları Görmek İçin Tıklayın

Lazer Epilasyon Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey !İstenmeyen Tüylerden Kurtulmanın Sırrı Ne?

163.889 kişi bunu beğendi. Arkadaşlarının neler beğendiğini görmek için Kaydol.Beğen

3Tavsiye Et

Tweetle 4

0

Yorum Yaz

DİĞER HABERLER

e-okul Veli Bilgilendirme Sistemi (e-okul)

Mahkeme kararı verdi

Polis Akademisi Başkanı görevden alındı

AÖF Sınavı Giriş Belgesi - AÖF Sınav Yerleri

AÖF FİNAL SINAV TARİHLERİ VE AÖF SINAV BELGESİ

Açıköğretim Öğrenci Otomasyonu (TÜRKİYE)

Anadolu Üniversitesi aöf final sınav tarihleri

Üvey baba dehşet saçtı

İSTANBUL'DA AİLE FACİASI

Page 5: hayırlı cinayetler

E okul veli bilgilendirme sistemi - E okul

Çok OkunanÇok Yorumlanan

00:12 / SporMİLLİLER

'HAZIRIZ' DEDİ

07:00 /

TeknolojiAkıllıda ucuzluk savaşı

07:00 /

GündemÖğrencilere zehir Meclis'te

07:00 / EkonomiİŞTE O

ÜLKE

08:06 / YaşamÖLÜ VEYARALILAR VAR

07:00 /GündemSorumluluğu üstleniyorum

12:05 / DünyaFİKRİNİ

DEĞİŞTİRDİ

15:49 /

GündemDÜNYAYA REZİL OLDUK

07:00 /

GündemDEHŞETİN FOTOĞRAFI

13:34 / GündemASLAPİŞMAN DEĞİLİZ

17:21 /

GündemKÖŞK'E Mİ ÇIKACAK?

07:00 / GündemKUSURHEPİMİZİN

VİDEO GALERİ

Page 7: hayırlı cinayetler

Yaşar ERDİNÇ'Büyüme'

Bilal ÖZCANKıvanç'tan mı korktular?

Elif KORKMAZELBir yorgunluk kahvesi içer misiniz?

Cüneyt TANMANFaydası dostluk

Seda ŞİMŞEKTaner Yıldız ve Faruk Çelik sorumluluktan kaçıyor mu?

Erhan BAŞYURTDoğal afet bile olsa kusur ceza gerektirir

FOTO GALERİ

Esenlerde üvey baba dehşeti: 4 ölü

Bugün Gazetesi

163.889 kişi Bugün Gazetesi'yi beğendi.

Facebook sosy al eklentisi

Beğen

Page 8: hayırlı cinayetler

sahibinden AÖF MHRS Şefkat Tepe Küçük Ağa ales Kurtlar Vadisi Pusu YEDİ GÜZEL ADAM meb mebbis

Not Defteri

Survivor güneşi beklerken E OKUL seksenler Analı Oğullu sahibinden,satılık,uçak,fatih tokgöz Türkiye Kosova maçı Muhteşem Yüzyıl

e bordro Miraç kandili Nizama Adanmış Ruhlar Kara Para Aşk Şans Topu Karadayı Dügün Dernek

Bursa Lazer Epilasyon Merkezi!

7dk'da İstenmeyen Tüylere Son!

Ağrısız Lazer Epilasyon için HemenTıklayın!

Belek Titanic Farkını %30 İndirimleKeşfedin.

Tatil.Com'da Güvence Paketi İle TatilinizGaranti Altında.

SON DAKİKA HABERLERİ

10:25Bursa'dan Bosna'ya 2 TIR yardım...10:25Öğrenciler, tarihi ve kültürel...

10:23Polis Akademisi Başkanı Fındıklı...

10:17Dr. Özfatura: Maden şehitlerimiz...

10:09Rusya’nın Davos’u St....

10:03Artvin’de 327 kök Hint keneviri...10:03İzmir'in yeni gemilerinden...

10:01Cenazeden dönenleri taşıyan...

10:01Güneş enerjisine doğalgaz engeli

10:00Tire Özel Bilgi Koleji 'mangala'...

09:55MSKÜ eğitimde zaman ve mekân...

09:49Dünya borsalarında sabah...

09:41'Düzenli bir yaşam ile kemik...09:37Muhalifler: Halep'te 50 Esed...

09:357 saat sonra kurtulan maden işçisi...

09:21Cihan Haber Ajansı Gündemi

09:15Türkmenistan'dan 4 ülkeye taziye...

09:13Dolar güne 2,0977 TL, Euro 2,8705...

09:07AYM, dershaneler düzenlemesini ek...

08:26Uygur bölgesinde patlama: 31 ölü...

Page 9: hayırlı cinayetler

Ortadoğu Gazetesi

37.952Beğen

A NA SA YFA GÜNCEL SİYA SET EKONOMİ DÜNYA SPOR KÖŞE YA ZILA RI BİLİM V E TEKNOLOJİ A RA ŞTIRMA RÖPORTA J OTOMOBİL SA ĞLIK

EĞİTİM

SON DAKİKA

Can kurtarmayan maskeler

GÜNCEL / 2014-05-21 18:07:07

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciası sırasında karbonmonoksit

gazından korunmaları için işçilere dağıtılan ancak içerisindeki gazın kısa sürede bittiğinden şikayet edilen o

gaz maskeleri ortaya çıktı. Gaz maskelerinin Çin yapımı olduğu, son kullanım tarihinin geçtiği ve kullanımının

da çok ilkel şekilde yapılabildiği ortaya çıktı.

Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'ye ait ocakta geçen hafta Salı günü yaşanan faciada 301 işçi hayatını kaybetti, 486

işçi ise yaralı olarak kurtarıldı.

Facianın hemen ardından en çok tartışılan konulardan biri işçilerin karbonmonoksit gazından korunmaları için

onlara dağıtılan gaz maskeleri oldu.

Şirket yetkililerinin açıklamalarında işçilerin gaz maskelerinin bulunduğu ve o anda yanlarında olduğu bilgisine

yer verildi. Aynı açıklamalarda, bu maskelerin 45 dakikalık bir süre için işçilerin hayatta kalmalarını sağladığı da

ileri sürüldü.

Madencilerin kritik durumlarda hayatlarını kurtarmada bir numaralı araçlardan biri olan gaz maskeleri aslında

büyük bir ihmali de gözler önüne seriyor. Soma faciasından kurtulan madencilerin birçoğu bu maskelerin

bazılarının küflü ve eski olduğunu, maskeyi açtıktan 10 saniye sonra alev alev yanmaya başladığını söyledi.

Hatta bu maskeleri gereksiz yere açanlara para cezası kesildiği de söylendi. Peki bu maskeler gerçekten de

madencilerimizin hayatını kurtaracak donanıma sahip mi?

KÜFLÜ OLDUĞU İDDİA EDİLDİ

Kurtulan işçilerden bazıları ise olay sırasında açtıkları gaz maskelerinin küflü olduğunu, bazıları ise çok kısa

sürede tükendiğini öne sürdü. İşte o işçilerin yanında bulunduğu söylenen gaz maskeleri de ortaya çıktı.

45 DEĞİL 10 DAKİKA

Maden şirketlerinde 9 yıldır çalışan Barış Kılıç'ın görüntülerini paylaştığı gaz maskesinin hiç bakımdan

geçirilmeden işçilere zimmetlendiği, içerisindeki havanın 45 dakika yerine sadece 10 dakika dayandığı ve

kullanımının da ilkel şekillerde yapıldığı belirlendi.

''GAZ MASKESİNİN KAPAĞI AÇILDIĞI İÇİN 350 TL CEZA VERDİLER''

En Çok Okunanlar

Takip et: @gazeteOrtadogu 32.7bin takipçi

Ortadoğu Gazetesi

37.952 kişi Ortadoğu Gazetesi'yi beğendi.

Facebook sosy al eklentisi

Beğen

Bağlantılar

Belediyeler

Konsolosluk

Depremler

Eczaneler

Program indir

Sınav Sonuçları

Oyunlar

Igdas Fatura

Iski Fatura

Önemli Tel.

program indir

T.C. Kimlik No

Uçak Seferleri

Valilikler

Vergi No

GazeteOku.org

Yemek tarif leri sitesi

Benzin ve motorine zam | Ataköy sahildeki inşaatlar durdu | İstanbul'da kanlı gece

Gelir Vergisi

tebkobitv.com

Gelir Vergisi Uygulamalarında Neler Değişiyor,İzleyin Öğrenin!

Bireysel Emeklilik Yaşı

Doğal Hemoroid Tedavisi

Konut Kredisi Hesaplama

Page 10: hayırlı cinayetler

Tweetle 0

A t a köy sa h ildeki in şa a t la r du rdu

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Ataköy sahilindeki inşaatların

yapımına izin veren 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları

İst a n bu l'da ka n lı gece

ESENLER'de, cinnet getiren üvey baba imam nikahlı eşini

ve eşinin ikiz kızlarını öldürdükten sonra son kurşunu

Gaz maskesini takıp uygulamalı olarak da gösteren Barış Kılıç, "Ben 9 yıldır bu şirkette çalışıyorum. Ve bana bu

maskeyi verdikten sonra bir daha ne bakımını yaptılar ne de kullanmayı öğrettiler. Sadece bir kez kazayla kapağı

açıldı. O zaman vardiye amirlerimiz bize nasıl kullanacağımızı gösterdi. Onun haricinde ben ve arkadaşlarım

kimse bilmiyordu kullanımını. Hatta kapağı açıldığı için benden o zamanki maaşımın yarısı olan 350 TL'yi ceza

kestiler" dedi.

''KULLANIM TARİHİ GEÇMİŞ... İNSAN NEFES BİLE ALAMIYOR''

Gaz maskesinin insan canını kurtarmadığını aksine kendi çalışmalarını da zorlaştırdığını dile getiren Barış Kılıç,

"Bu maskeler ocağa indiğimiz sırada yanımızda bulunuyor. Ama çok eskilerden yapılmış bir maske, kullanımı

çok zor. İnsan kafasına göre takamıyor. Ağzına oturmuyor. Üstelik Çin işi olan bu maskelerin çoğunun da

kullanım tarihi geçmiş durumda. İşçinin hiç önemi yok onlar için. Olsa bu zamanda devirde, böyle bir maskeyle

işçiler madene gönderilir mi? Zaten taktıktan 10 dakika sonra bitiyor ve aşırı ısınıyor. İnsan kaçmaya çalıştığı

sırada nefes bile alamıyor" dedi.

1993'TE ÜRETİLDİ... ÖMRÜ 5 YIL

Son kullanım tarihi geçen maskeler 1993 yılında üretilmiş... Kullanım ömrü ise 5 sene...

Yani madenciler 20 seneyi aşkın bir süredir bu maskeleri yanlarında taşıyor ve kapaklarını açmasalar dahi zaten

raf ömrünü tamamladığı için hiçbir işe yaramayacak maskelerle hayatta kalmaya çalışıyorlar.

OKSİJEN YÜZDE 18'İN ALTINA DÜŞERSE MASKE İŞE YARAMIYOR

Oksijenin yüzde 18 oranında bulunduğu ortamlarda çalışan bu maskeler, oksijen bu oranın altına düştüğünde

bir işe yaramıyor. Diğer yandan maskeler karbonmonoksitin yüzde 1.5 oranının altında olduğu ortamda

çalışabiliyor ve 30 ila 45 dakika süresince kullanılabiliyor.

SOMA'DA DÖRT BÜYÜK HATA YAPILDI

ABD’nin eski Maden Güvenliği Şefi Davitt McAteer, Hürriyet yazarlarından Tolga Tanış'a yaptığı açıklamada

Soma'daki maden faciasını yorumladı ve yapılan dört büyük hataya dikkat çekti. McAteer, bunların tutuşma

kaynağının kontrol altına alınmaması, metanın madenden boşaltılmaması, kömür tozunun temizlenmemesi ve

işçi sayısının yüksek tutulması olduğunu belirtti. McAteer, 1968’de yapılan kapsamlı bir düzenlemeyle o döneme

kadar ABD’de de yaşanan maden kazalarında ise büyük bir düşüş sağladıklarını anlattı.

"Türkiye’deki olayda ise benim gördüğüm en büyük hata, tutuşma kaynağı baskılanmamış" diyen McAteer,

metanın madenden çıkarılmadığını, kömür tozunun temizlenmediğini ve bunların tutuşmanın patlamaya

dönüşmesinde etkili unsurlar olduğunu kaydetti.

ABD eski Maden Güvenlik Şefi Davit McAteer: Soma'da 4 büyük hata yapıldı

GAZ MASKELERİ UYGUN DEĞİL

ABD Maden Güvenliği Komitesi’nin danışmanlarından Randall Harris de, Cihan Haber Ajansı’na yaptığı

değerlendirmede Somalı madencilerin kullandığı gaz maskelerinin, kömür madenleri için kesinlikle uygun

olmadığını söyledi. ABD’de bu tür ürünlerin kullanımına izin vermediklerini söyleyen Harris, “Bu maskeler, kömür

madeni dışındaki madenlerde kullanılıyor. Sanılanın aksine 45 dakika değil, sadece 15-16 dakika kadar idare

edebiliyor. Ayrıca söz konusu cihazlar, havadaki pis dumanı filtrelediği için oksijen oranının yüzde 20’den düşük

olduğu ortamlarda hiçbir işe yaramıyor” dedi.

Diğer GÜNCEL Haberleri

13 kişi bunu beğendi. Arkadaşlarının neler beğendiğini görmek için

Kaydol.Beğen Paylaş

Page 11: hayırlı cinayetler

Search

Journalist Linda Polman. Photograph: Karen Robinson

Last month the claim that Band Aid famine relief money had been used to arm rebels

elicited a fierce response from Bob Geldof. He accused the BBC, which aired the

allegation, of "disingenuous posturing", distortion and a failure to provide credible

evidence. He also said that it would be a "tragedy" if people stopped giving to charity and

requested that journalists "stop venturing palpably untrue statements dressed up as

fact".

This site uses cookies. By continuing to browse the site you are agreeing

to our use of cookies. Find out more here

Does humanitarian aid prolong wars?Linda Polman believes the business of international aid - from

Ethiopia to Rwanda to Afghanistan – is only helping gangsters and

fighters, while innocent victims suffer on

Andrew AnthonyThe Observ er, Sunday 25 April 201 0

Page 12: hayırlı cinayetler

It was a characteristically heartfelt response, filled with anger and indignation. No

wonder he was annoyed. In effect, the BBC report had said that his vision of

humanitarian intervention, which had galvanised a generation, was, at least partially, a

sham.

Exactly what took place in Ethiopia 25 years ago will probably never be established

beyond doubt. After all, it was a war zone mired in chaos, desperation and human

misery. It may be, as Geldof insists, that the vast majority of aid his charity raised

reached its intended recipients and that none was used, contrary to the BBC report, to

buy military hardware.

But according to a new book by the Dutch writer Linda Polman, such positive outcomes

are the exception in the field of humanitarian aid. In War Games: the Story of Aid and

War in Modern Times, Polman argues that humanitarianism has become a massive

industry that, along with the global media, forms an unholy alliance with warmongers.

Since the end of the cold war, the business of humanitarian aid has flourished. During the

proxy wars fought by African and Asian states backed by the Soviet Union, China and

the USA, aid agencies found it very difficult to gain access to war zones. But with the end

of the Soviet Union, suggests Polman, regions afflicted by war became something like

charity enterprise zones, creating a massive expansion in the aid industry. Back in 1980

there were about 40 INGOs (international non-government organisations) dealing with

Cambodian refugees on the Thai border. A decade later, there were 250 operating

during the Yugoslavian war. By 2004, there were 2,500 involved in Afghanistan.

All too frequently, according to Polman, the result is not what it says in the charity

brochures. She cites a damning catalogue of examples from Biafra to Darfur, and

including the Ethiopian famine, in which humanitarian aid has helped prolong wars, or

rewarded the perpetrators of ethnic cleansing and genocide rather than the victims.

Perhaps the most striking case in the book deals with the aftermath of the genocide in

Rwanda in which the Hutu killers fled en masse across the border to what was then

Zaire (now the Democratic Republic of Congo). There, in Goma, huge refugee camps

were assembled and served by an enormous array of international agencies, while back

in Rwanda, where Tutsi corpses filled rivers and lakes, aid was not so focused. The world

was looking for refugees, the symbol of human catastrophe, and the refugees were

Hutus. This meant the militias that had committed the atrocities received food, shelter

and support, courtesy of international appeals, while their surviving victims were left

destitute.

Worse still, Polman believes the aid enabled the Hutu extremists to continue their

attempt to exterminate the Tutsis from the security of the UNHCR camps in Goma.

"Without humanitarian aid," she writes, "the Hutus' war would almost certainly have

ground to a halt fairly quickly."

Page 13: hayırlı cinayetler

Such perverse situations, according to Polman, stem from the issue of neutrality. Ever

since Henri Dunant set up the Red Cross back in the late 19th century, the role of the

humanitarian has been to avoid taking sides in war. Dunant's concern was not the rights

or wrongs of any particular conflict. Instead he simply wished to ease the suffering of,

and improve the care offered to, all victims of war, which at that time were mostly

soldiers. In this endeavour he was opposed by Florence Nightingale who argued that

Dunant's compassionate vision was a charter for prolonging war.

In her book, Polman maintains that when aid organisations don't actively discriminate,

the most likely beneficiaries of war zone operations are the powerful, rather than the

most needy. Not only is it the soldiers and militias who are able to levy taxes on aid,

cargos and the movement of charity personnel, and to steal or divert funds, it is also

these groups and the elites that have best learned the images and triggers that attract

aid.

War Games is a chastening polemic which doesn't exactly leave you rushing to renew

your charity direct debits. Was this Polman's intention, to discourage humanitarian

donations? "No, no, no," she says, when we meet at her hotel in London. "The best thing

that can happen is that people realise that aid as it is given can be improved. Read the

reports by the agencies themselves. They know what's going wrong."

The problems, she says, is that while aid agencies may recognise their failings they are

unwilling to address them because of the pressures of competition. Humanitarianism is a

multi-billion-dollar business and if one charity pulls out of an operation, be it from moral

or strategic concerns, there are plenty of others who will fill their place and solicit their

funding. Recent years have also seen a large growth in smaller organisations, set up to

negate the bureaucratic practices of the larger aid agencies. They can be run by just a

handful of people – hence they've been named MONGOs (my own non-governmental

organisations) – but Polman believes that while they may cut through red tape, they

only add to the sense of chaos and competition in the field.

There are few words of comfort, much less praise, to be found in the book. If Polman

castigates aid organisations for blindly supporting belligerents, she is also critical when

they abandon their neutrality. She admonishes agencies in Afghanistan, for example, for

being too tied to the policy of coalition forces. As INGOS run projects that "are aimed in

part at depriving terrorists of their grass-roots support" she points out that it's no

surprise that the Taliban view "aid as an instrument of war". Therefore aid agencies

have only themselves to blame for elision between humanitarianism and military

intervention. It seems that INGOs are damned if they do, and damned if they don't. So

what is it to be, are they supposed to be neutral or not?

"Whether you're being manipulated by the Sudanese regime or coalition forces in

Afghanistan, you are always an instrument of war," she says. "The system as it is now,

Page 14: hayırlı cinayetler

the humanitarian ground rules say that aid agencies are neutral and therefore not

responsible for what other people do to their aid. I think that's too easy. They should

stop claiming neutrality, stop claiming that they're above the law."

She says that if George Bush could be arrested for war crimes, a prospect she would

welcome, then "perhaps aid agencies can be held responsible for what they do as well".

If there is understandable public suspicion of private contractors, like project-

management firm Halliburton, who profit from war, she asks, why are private aid

organisations treated differently? So how would she describe the humanitarian agencies

that in her opinion enabled the continuation of the Hutus' genocidal attack on the Tutsis?

"Perhaps war criminals," she muses. "It's interesting."

Interesting, yes, but that's also an extremely grave charge.

"This is true," she says with that matter-of-factness for which the Dutch are justly

renowned, "because we don't see it that way. We see it as aid agencies being placed in

circumstances in which they have no choice. I'm saying they do have a choice. They have

a choice of not doing it."

On balance, then, does she believe that the charity effort, including Band Aid, in

response to what she maintains was a war-created famine in Ethiopia, made a bad

situation worse?

"Umm," she pauses. "It did nothing to stop the bad situation. It facilitated the regime."

The irony here is that Band Aid has now been accused of facilitating the rebels. She says

she hopes that either Geldof or those involved at the BBC will sue one or the other so

that the truth will come out. Either way, she is in no doubt that aid helped extend the

war that caused the famine in the first place.

Fifty this year, Polman is a veteran of war zones. On a visit to a friend in Somalia in 1993

she encountered her first UN peacekeeping mission. She then followed the "blue

helmets" to Haiti and Rwanda (she has also lived and worked in Sierra Leone). She

wrote a book about her experience reporting on the peacekeepers entitled We Did

Nothing. As the title suggests, the book was another indictment of a supposed good

cause, in this case peacekeeping. Her greatest fury was reserved for an incident at

Kibeho refugee camp in Rwanda when UN peacekeepers stood by while Rwandan Tutsis

launched a massacre on Hutus refugees that, elsewhere in War Games, Polman assails

the INGOs for supporting.

Like many good journalists', her indignation is large enough to contain a variety of

contradictions. She believes that George Bush should answer in court for US actions in

Iraq, yet she also wants the US army to go into Darfur. "Don't go after the oil," she says,

Page 15: hayırlı cinayetler

"go after human-rights violations. Europeans believe too much in dialogue. We do not

use violence against Burma, for example, but it could help."

Another area of complexity in which Polman sprays around denunciations like a machine

gunner behind enemy lines is what might be called the micro-economy of aid. She

describes in censorious detail the relative luxury in which aid workers often live in the

developing world. But she also condemns the way that aid organisations draw local staff

away from vital industries by paying way above the domestic rate. There are not easy

solutions to these problems. Why should humanitarian workers from the developed

world live in greater hardship than their compatriots, and what would be said of a

charity that paid its local workers, who take the greatest risks, a pittance?

"Aid workers should respect the fact that local people live in poverty," she says. "It is

perverse, for example in Haiti, that there are people sleeping outside in the streets and

aid workers step over them to enter the clubs."

I point out that most aid workers probably wouldn't be quite so insensitive, and that it's

neither shocking nor sinister that humanitarians are also human: they also need to relax

after work sometimes in a bar.

"I think it's shocking and sinister," she retorts, "if aid workers engage in child

prostitution or that aid workers visit brothels."

Quite, but are there any aid organisations that encourage such practices?

"I hope not," says Polman, "but I do know of cases where aid organisations knew that

employees were engaged in this and they decided to smother the case. They did not

follow up or remove the person."

Are you talking about the Catholic church?

"It sounds like that, doesn't it," she smiles, before naming the place and organisation,

and informing me that the individual remains in his position.

Surely, though, a single case, no matter how disturbing, can't be made to represent the

norm.

"It's there, always," she says. "It can be seen. And I know it adds to the impression

people have of aid organisations and makes them cynical."

Nor does Polman spare her own profession, especially in the shape of the broadcast

media. It's the visual image that sets the news agenda, and the more shocking the image,

the more attention it gains, and the more attention it gains, the more aid it's likely to

attract.

Polman focuses on an account given to the Sierra Leone Truth and Reconciliation

Page 16: hayırlı cinayetler

Commission which documents a secret meeting between rebels and government troops

in which they both noted they only received coverage from BBC World when amputees

emerged from the jungle. Whether or not this is an accurate account, it's clear that there

are few images that prick the conscience, and thus open the wallet, more rapidly than

that of a child amputee.

Does that mean that amputees should not be filmed?

"Well," she says, "first of all journalism will have to acknowledge that the problem is

there. I do believe that the receivers of our aid are learning entities, they are learning

organisations, groups and governments. Which is only logical. They have seen the

mechanisms of the aid agencies at work for many decades and so it's only natural that

they become better and better at understanding what the rules of the aid industry are."

By the end our conversation, I feel even less confident about the direct debits than I did

having read the book. What, I ask, would she do if she could institute one change in the

aid business?

"I would force aid agencies to combine in the interests of the people they claim to be

helping. That means you go to an area and assess what is best for the people, not what is

best for the organisation or the system of aid. In Darfur, the aid agencies say, 'If only we

could work together, we could make a fist against the Sudanese government that is now

manipulating us.' You're in the business of saving lives. Do it in a way that you can save

the most lives or for the cheapest price. That can mean sometimes, you don't go to an

area and you choose other victims in areas that we don't see on TV. Go to where you can

save the most people for the same money. Stop the system of rewarding bad behaviour.

If your aid is being manipulated, don't give aid to those doing the manipulation."

At heart, she says, she's an old hippie who believes there's a better way. But in reality

humanitarian aid necessarily takes place in imperfect conditions. It's always going to be

subject to compromise and error. Public scrutiny can help, but how far are people

prepared to go in assessing available information? It seems that there's no shortage of

donors who are ready to run marathons to raise funds, but, as things stand, far less who

are willing to wade through the documentation, if it even exists.

There's an argument, most recently made by the Zambian economist Dambisa Moyo,

that says aid is the cause of rather than the solution to developing-world problems. But

when the next appeal comes bearing images of starving children, most of us who care

will neither look away nor dig a little deeper into the political background. Instead we

will get out the cheque book. Because while charity doesn't always benefit the intended

recipient, it usually manages to make the donor feel better.

War Games is published by Viking, £12.99. To order a copy for £10.99 with free UK

p&p go to observer.co.uk/bookshop or call 0330 333 6847

Page 17: hayırlı cinayetler

CASE HISTORY 1

ETHIOPIA, 1984-85

Mother and children

in a camp during the famine in Ethiopia, 1985. Photograph: Herbie Knott / Rex Features

In 1984 prolonged drought coincided with civil war between the communist junta that

governed Ethiopia and rebels in the northern provinces of Eritrea and Tigray. In an

effort to win the battle, the government soldiers, writes Polman, "sealed off the northern

region and went to work. They shot men and boys dead. They raped and mutilated

women and girls. They flung infants on to fires alive. They set schools and clinics ablaze,

slaughtered livestock, burned grain stores and poisoned water sources with human

corpses and dead animals."

And then they invited in the international media to witness the flood of famine refugees.

Journalists like Michael Buerk decided that the war was a side-story to the main issue

that demanded attention: the unfolding humanitarian crisis of mass starvation. Following

Buerk's famous BBC report, an enormous fundraising campaign took place, including

Band Aid, and thousands of aid workers and journalists flew in. "They were forced to

change their dollars for local currency at rates favourable to the regime," Polman states,

"and this alone helped to keep the Ethiopian war machine running. Food aid was used as

bait to lure starving villagers into camps. They were held there awaiting deportation to

the state farms in the south. A life of forced labour lay ahead."

It's not known how many Ethiopians died during the operation, but estimates vary

between 300,000 and one million.

CASE HISTORY 2

RWANDA, 1994-96

Page 18: hayırlı cinayetler

A Spanish nurse with

starving children in Goma camp. Photograph: Angel Diaz/ EFE/Corbis

In July 1994 the Rwandan Patriotic Front, formed from Tutsi refugees based in Uganda,

invaded Rwanda to put a stop to the genocide committed by Hutus on Tutsis. The Hutu

militias, and many of the Hutu population, fled across the border to Goma in Zaire (now

the Democratic Republic of Congo).

Shocked by the news of the genocide, in which up to one million Rwandans

(overwhelmingly Tutsis) were slaughtered, the global community raised $1.5bn

(£976m) in relief aid. The first and most conspicuous beneficiaries of this effort were the

Hutu refugees, including among them many of those responsible for ordering and

carrying out the genocide. "The rescue operation mounted for the Hutus," writes

Polman, "became the best-funded humanitarian operation in the world."

Twenty-five refugee camps were built around Goma, supported by 250 different aid

organisations, each with their own flags and logos. The Hutus brought with them

everything they'd looted from their victims, leaving an impoverished country in which,

according to Polman, "hardly any aid organisations, let alone investors, had shown their

faces". Meanwhile the Hutu architects of the genocide reasserted their leadership in the

camps. "On all the food rations distributed by aid organisations," Polman asserts, "the

Hutu government, from its tourist hotels, levied a 'war tax' to pay its army, which

enabled it to continue its campaign of extermination against the Tutsi enemy back in

Rwanda."

Eventually, after repeated warnings, in November 1996, the Rwandan Tutsi army

invaded Goma and closed the camps, killing several thousand Hutus in the process.

Fiona Terry, project leader of the French Médecins sans Frontières, described Goma as

a "total ethical disaster."

CASE HISTORY 3

Page 19: hayırlı cinayetler

AFGHANISTAN, 2001-PRESENT

A displaced Afghan

woman waits for transportation after being given aid in Kabul in 2009. Photograph:

Shah Marai/AFP/Getty Images

Polman depicts Kabul as a city divided between the poverty suffered by its inhabitants

and the luxury enjoyed by foreign aid workers who "can be found [at a nightclub called

L'Atmosphere] with cocktails and glasses of wine, or relaxing in the swimming pool near

the bar".

Beyond Kabul, aid money behaves like Zeno's arrow, never quite reaching its target, as

each of a succession of subcontractors takes a cut and passes what's left on to the next.

This process, she says, is largely unsupervised because aid workers have become

Taliban targets and are too worried to venture out into dangerous provinces.

"Unsupervised aid invites theft and corruption," she writes, "which strengthens and

multiplies Taliban support, leading to greater insecurity, which brings more security

companies, prompting even more hostility towards foreigners, with greater insecurity,

because [there are] more Taliban, as a result. So even more aid remains unsupervised."

One house-building project in Bamiyan Province began with $150m (£97m) in funding.

Once various aid agencies had taken a cut for their own organisations, a subcontractor

bought wooden beams from Iran, which were delivered by a company owned by the

governor of the province at five times the standard freight fee. The beams, it turned out,

were too heavy for the houses, so the villagers chopped up the timber to use for cooking

fuel.

Sign up for the Poverty matters email

The most important debate and discussion from

around the world delivered every fortnight.

Sign up for the Poverty matters email

Page 20: hayırlı cinayetler

More from the guardian

The Southbank Festiv al of Lov e: sev en way s to

express y our passion 1 8 May 201 4

Anoushka Shankar: 'Suddenly I'm the parent' 20

May 201 4

More students see univ ersity courses as poor v alue,

study rev eals 21 May 201 4

Hottest day of the y ear so far expected in parts of UK

1 8 May 201 4

Hammersmith and Fulham: ev ery Tory failing in

one place 21 May 201 4

More from around the web

Why China is putting an oil rig off Vietnam coast

(Trov e)

Easy Jet to Use Drones to Inspect Fleet of Airbus

Aircraft (Skift.com)

What’s Really At The Heart Of Gender Inequality ?

It’s Not What You Think (hubub)

Army of one (South China Morning Post)

Argentina: Here We Go Again (The Financialist)

What's this?

Ads by GoogleDilleri ücretsiz öğren

Dilleri online ve tamamen ücretsiz olarak öğren!

busuu.com

Bireysel Emeklilik Yaşı

Bireysel Emeklilik Sisteminde Nasıl Emekli Olursunuz? Ayrıntılar Burada

www.garantiemeklilik.com.tr/BES

900TL'ye 80binTL Kredi

Tam 17 Bankanın En Uygun Kredileri! Hemen Başvur 5000TL Kar Et

konutkredisi.com.tr/firsatikacirma

© 2 01 4 Gu a r dia n New s a n d Media Lim ited or its a ffilia ted com pa n ies. A ll r ig h ts r eser v ed.

Page 21: hayırlı cinayetler

Bugün Haberler

1. Gündem2. Spor

3. Magazin

4. Ekonomi

5. Dünya

6. Politika

7. Teknoloji

8. E-Gazete

9. VideoGaleri

10. Hava Durumu

ara... bul

haberL haberR

Paylaş Tweet Paylaş Gönder Yazdır A A

GönderAna Sayfa » Gündem » Gültekin Avcı yazdı: Devlet adamı dediğin

1 facebook twitter googleplus

Gündem

22 Mayıs 2014 Perşembe, 07:00

Gültekin Avcı yazdı: Devlet adamı dediğin

Yazarımız Gültekin Avcı Soma maden faciası sonrası kimlerin hukuki ve cezai sorumlulukları olduğunu ve çarpıcı değerlendirmelerini köşesine taşıdı.

Yazarımız Gültekin Avcı Soma maden faciası sonrası kimlerin hukuki ve cezai sorumlulukları olduğunu ve çarpıcı değerlendirmelerini

köşesine taşıdı.

İŞTE O YAZI

Devlet adamı dediğin

Soma faciasında kurtarma çalışmaları geride kaldı.

Ve işin hukuki yönü tartışılmaya başlandı.

Kimlerin hukuki ve cezai sorumlulukları söz konusu olacak?

Ve bunların dışında siyasal sorumluluk...

Soma faciasının en büyük sorumlusu kuşkusuz AKP iktidarıdır.

Bu sorumluluk, öncelikle siyasal bir sorumluluktur.

-Yaşam odalarını içeren 176 sayılı ILO sözleşmesini 12 yıllık AKP iktidarı boyunca ısrarla imzalamamak.

-CHP ve diğer muhalefet partilerince verilen Soma maden kazaları önergesini haksız gerekçelerle reddetmek.

-Maden mevzuatını hukuka uygun hale getirmemek.

-Maden ruhsatlarında tüm yetkinin bizzat Başbakan'da toplanması.

-Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın 9 ay önce Soma'da facianın yaşandığı bu madene övgüler düzmesi...

Ve daha nice utanç dolu siyasal skandal...

Bunların hepsi siyasal sorumluluk gerektirir.

Ve hukuken şimdilik belirsiz olsa da, siyaseten ar sahibi her siyaset adamı için bedel ödemeyi gerektirir.

Olgular suç vasfını ağırlaştırıyor

Page 22: hayırlı cinayetler

Paylaş Tweet Paylaş Gönder Yazdır A A

Çalışana insan gibi muamele edilmesini ve güvenli çalışma ortamını sağlayacak düzenlemeler ve denetlemeler, AKP iktidarının asli sorumluluğuydu.

Bu sorumluluğun gereğini yapmadılar.

Demokratik dünyayı "bu Türkler gerçekten barbar, insanlar ölülerine feryat ederken başbakanları sokakta adam dövüyor" zannına sevk eden ve ülkenin prestijiniyerle bir eden de AKP iktidarıdır.

Ancak bu sorumluluklardan sonra maden firması ve diğerlerinin sorumluluğu başlar.

Dicle kenarında gözlerden uzakta bir kurt kuzuyu kapmadı.

Gözünüzün önünde üstelik övgüler düzdüğünüz maden ocağında 301 işçi feci şekilde can verdi.

Devlet adamı dediğin, başkalarının aramasına mahal bırakmadan kendisinde sorumluluk arayandır.

Devlet adamı, insanlık erdemlerini ve onurunu koltuğa gömmez.

İstifa etmek ise, asalet sahibi ve onuruna düşkün insanların refleksidir.

Suç ve ceza ağırlaşıyor

Soma faciası ilk etapta taksirle öldürme suçu olarak görünüyordu.

Lakin ortaya çıkan olgular suç vasfını daha da ağırlaştırıyor.

Sensörlerin karbonmonoksit ve ısı artışıyla ilgili uyarı vermesine rağmen önlem alınmaması...

Evvelce de madende karbonmonoksit yoğunlaşması yaşanmasına rağmen kâfi derecede gaz sensörünün yerleştirilmemesi...

Yine madende evvelce iki kez yangın çıkmış olması...

Tavan malzemesinin metal değil ağaç olması...

Maden ocağının alarm vermesine rağmen duyarsızca üretime devam edilmesi...

Bu ve bunun gibi dinamikler, suçun vasfını taksirle öldürme suçundan kasten öldürmeye doğru sürüklüyor.

Savcılık hâlihazırda bilinçli taksirle öldürme suçu üzerinden gitmektedir.

Bilinçli taksirde, fail ihmalkârlığının oluşturabileceği tehlikeleri (mesela madendeki ölümleri) tahmin eder ama bu kötü sonucun gerçekleşmesini dilemez.

Soma faciasında bilinçli taksirden daha da ön plana çıkan suç tipi ise, dolaylı kastla öldürme suçudur.

Dolaylı kastla öldürme suçunda; fail ihmal ve hatasının yol açacağı tehlikeli sonuçları tahmin eder ama bilinçli taksirden farklı olarak bu kötü sonuçları umursamaz.

Nitekim maden ocağında gerekli önlemleri almayanlar ve ihmalkârlıkların madende nelere sebebiyet verebileceğini bilirler.

Hal böyle olunca, Soma faciasında mevcut suç dinamikleri, dolaylı kastla öldürme suçuna doğru ilerlemektedir.

Bu halde suçlu bulunan sanıklara dolaylı kasttan verilecek temel cezanın alt sınırı bir mağdur için 20 yıldır. (TCK. 21/2)

Ya da en iyi ihtimalle 15 yıldır. (TCK.83/3)

Oysa bilinçli taksirle öldürme suçunun alt limiti, 2 yıl 8 aydır. (TCK. 22/2)

İşte bu iki suç tipi arasındaki fark bu kadar çok.

Doktorlar şokta!Şok yeni kilo verme yöntemi

doktorları şaşırttı. 1 yöntemi

kullanarak hızlı ve kolay kilo ver

Hemen Bilgi Al

Kiralık Soğutma GruplarıTrane kiralama hizmetleri ile ihtiyaç

duyduğunuz yer ve zaman için

soğutma çözümleri

Detaylı Bilgi

HSBC Advantage KrediKartı!Aksesuar alışverişlerinde HSBC

Advantage sahiplerine ek taksit

avantajı

Hemen Başvur!

Page 23: hayırlı cinayetler

Ortadoğu Gazetesi

37.952Beğen

A NA SA YFA GÜNCEL SİYA SET EKONOMİ DÜNYA SPOR KÖŞE YA ZILA RI BİLİM V E TEKNOLOJİ A RA ŞTIRMA RÖPORTA J OTOMOBİL SA ĞLIK

EĞİTİM

SON DAKİKA

İşte dayıbaşının aldığı inanılmaz maaş

GÜNCEL / 2014-05-21 18:14:13

MANİSA’nın Soma İlçesi’nde 301 işçinin hayatını kaybettiği madendeki çalışma şartları, taşeron sistemleri,

bu taşeronları simgeleyin isimler ile bonus sistemiyle işçilerin yarıştırılması sistemleri de ortaya çıktı.

İşçilerin gruplar halinde günlük üretimlerini artırmak için yarıştırıldıkları, ayrıca resmiyette olmasa da,

taşeronların ’Mis’, ’Nilüfer bey’, ’Gema’, ’Doğanay’, ’Atmış’ ve ’Şengül’ gibi adlarla birbirlerinden ayrıldıkları

ortaya çıktı. Öte yandan ekip başlarının aldığı maaşın 10 bin liraya ulaştığı belirtiliyor.

Geçen hafta Salı günü Soma Kömür İşletmeleri’ne ait maden ocağında çıkan yangın sonrasında, 301 işçi

yaşamını yitirdi. 486 işçi ise, yaralı olarak kurtarıldı. Facianın hemen ardından madenle ilgili çeşitli iddialar

ortaya atıldı. Resmi kayıtlarda olmasa da taşeron sisteminin uygulandığını, işçilerin bonus olarak adlandırılan

ödülleri alabilmek için yarıştırıldığı ileri sürüldü.

HER TEŞERON KENDİ EKİBİYLE İŞE GİRMİŞ

Yıllarca madende çalışan işçilerin anlatımları, madende uygulanan sistemin de deşifre olmasını sağladı.

Madende, resmiyette olmasa da kendi taşeron gruplarını belirleyen kişiler ’ekip başı’ veya ’dayıbaşı’ olarak

adlandırılıyor. Bu ekip başlarının sayıları 20 ila 25 arasında değişen madencilikte kalifiye olan elemanları için

madenin yöneticileriyle görüştükleri, onlarla pazarlık yaparak ücrette anlaştıkları tespit edildi. Bu anlaşmanın

sağlanmasıyla da, ekip başlarının ekibindeki kişilerin bu kez şirketin resmi kayıtlarında da çalışan gösterilip

resmiyette de her hangi bir sorumluluk alınmadı.

Bu ekip başlarının gruplarının, ’Mis’, ’Nilüfer bey’, ’Gema’, ’Doğanay’, ’Atmış’ ve ’Şengül’ gibi adlarla

simgelendikleri, bu isimlerle birbirlerinden ayrıldıkları saptandı. Çalışanların şirketten anlaşmaya göre 1000 ile

2 bin TL arasında ücret aldıkları, ekip başlarının aldığı ücretlerin ise 10 bin TL’ye yaklaştığı ileri sürüldü.

BONUS SİTEMİYLE YARIŞTIRILMIŞLAR

Bunun yanı sıra işçilerin ocağa girdikten sonra bu kez de vardiya amirleri tarafından, bonus olarak adlandırılan

ödüllerini ek ödemeleri alabilmek için de çalışmaya zorlandıkları ileri sürüldü.

08.00- 16.00 saatlerindeki vardiyanın ’Gündüz’, 16.00- 24.00 saatlerindeki vardiyanın ’Paşa’ ve gece 24.00-

08.00 saatleri arasındaki vardiyanın ise ’Serseri vardiyası’ olarak adlandırıldığı madende, işçilerin adeta yarış atı

gibi kullanıldıkları belirlendi. Vardiya amirlerinin, hem kendileri, hem de işçilerin bonus alması için çalıştırdıkları

öğrenildi. Her vardiya arasında yarış olduğu bunun da günlük kömür üretimini artırdığı çalışan işçilerce ifade

edildi.

En Çok Okunanlar

Takip et: @gazeteOrtadogu 32.7bin takipçi

Ortadoğu Gazetesi

37.952 kişi Ortadoğu Gazetesi'yi beğendi.

Facebook sosy al eklentisi

Beğen

Bağlantılar

Belediyeler

Konsolosluk

Depremler

Eczaneler

Program indir

Sınav Sonuçları

Oyunlar

Igdas Fatura

Iski Fatura

Önemli Tel.

program indir

T.C. Kimlik No

Uçak Seferleri

Valilikler

Vergi No

GazeteOku.org

Yemek tarif leri sitesi

Benzin ve motorine zam | Ataköy sahildeki inşaatlar durdu | İstanbul'da kanlı gece | Bahçeli, Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü | İşte dayıbaşının aldığı inanılmaz maaş